Professional Documents
Culture Documents
Sosyoloji1-1
Sosyoloji1-1
“Sosyoloji bir bilim midir?”-Sosyoloji, insan davranışını ve toplumsal ilişkileri sosyal bilim
araştırma yöntemleriyle inceleyen bir bilimdir. Sosyologlar, gözlem ve veri toplama teknikleri
kullanarak bilgileri sistematik bir şekilde değerlendirir ve yorumlar.
Sosyoloji ile ilgili temel bazı kavramlar
Tanımı:Toplumu inceleyen bilim dalı
Kavram:Toplumbilim
Toplum:”sınırları belirli bir coğrafiyada, ortak yaşam kültürü geliştirmiş, tarih, kültür, zihniyet
unsurlarında belirli ortak faydaları oluşturmuş ve kendini oraya ait hisseden insanlardan
oluşmuş bir yapı olarak tanımlayabilir”
Toplumsal eylem:Toplumsal eylem, toplumda kabul görmüş belirli davranış kalıplarıdır. Max
Weber'e göre, bu eylemler dört tipe ayrılır.
1)Duygusal eylem:Anlık veya kısa süreli duyguların etkisiyle gerçekleştirilen hareketlerdir.
Günlük yaşamda sıkça karşılaşılan örnekler arasında trafikteki kavgalar, futbol maçlarında
coşkuyla birbirine sarılan taraftarlar veya öfke patlaması sonucu işlenen şiddet eylemleri yer
alır.
3)Değere yönelik rasyonel eylem:kişinin bilinçli olarak bir eylemde bulunması ve sonuçlarını
hesaplayarak değerlerine dayalı olarak hareket etmesidir. Örneğin, dostluğu önemseyen
birinin işini kaybetme riskine rağmen arkadaşını savunması veya bilgi kaynağını gizli tutmayı
önemseyen bir gazetecinin hapishane cezasını göze alarak kaynağını açıklamaması buna
örnektir.
4)Amaca yönelik rasyonel eylem:bireylerin belirli bir amacı gerçekleştirmek için planlı bir
şekilde hareket etmeleridir. Örneğin, Üçüncü Boğaz Köprüsü'nün inşası gibi mühendislik
faaliyetleri bu türe örnek teşkil eder. Rasyonel eylem, duyguları ve değerleri kontrol ederek
prosedürlere bağlı kalmayı ifade eder. Max Weber'e göre, kapitalizmle birlikte bu tarz
eylemler toplumsal hayatta yaygınlaşmıştır. Sanayileşme süreciyle birlikte iş hayatında da
rasyonelleşme görülür, örneğin fabrikaların kuruluş ve işleyiş süreçlerinin rasyonel bir
biçimde planlanmasıyla.
TOPLUMSAL KURUM:
Kurumlar, toplumun çeşitli alanlarında insan ilişkilerini düzenleyen yapılar olarak tanımlanır.
Bu yapılar, kurallar, cezalar ve yaptırımlar koyarak faaliyetleri düzenlerler. Kurumların hukuki
yönü, normların ihlalinde uygulanan yaptırımları içerirken, dil ise kurumun özgünlüğünü
belirler. Demokratik ve otoriter yönetimlerde aynı kurumlar farklı işlevlere sahiptir; örneğin,
otoriter rejimlerde kurumlar iktidarı meşrulaştırabilir. Her toplumda aile, din, eğitim, siyaset ve
ekonomi gibi temel kurumlar bulunmasına rağmen, bunların işlevleri kültürden kültüre
değişiklik gösterebilir.
Toplumsal değişme:
Toplumsal değişim, zaman içinde toplum ve kurumların yaşadığı değişiklikleri ifade eder. Bu
değişimin temel nedenleri arasında teknolojideki gelişmeler, toplumlar arasındaki etkileşimler
ve asimilasyon gibi faktörler yer alır.
Teknolojideki ilerlemeler, sanayi ve bilgi devrimleriyle özellikle büyük değişimlere yol
açmıştır.
Toplumlar arasındaki etkileşimler ise savaş, ticaret, eğitim ve göç gibi süreçlerle önemli
değişimleri beraberinde getirir
Asimilasyon ise bir ülkenin başka bir ülkeyi işgal ederek toplumsal hayatta zorla değişim
süreci başlatmasıdır.
Sosyolojik bakış açısı geliştirmek:
İnsanlar, doğdukları anda kendilerini toplumsal bağlamların içinde bulurlar ve bu bağlamlar
yaşamları boyunca değerlerini, tutumlarını ve davranışlarını şekillendirir. Toplumsal
bağlamlar, aile, arkadaş çevresi, okul ve yaşadıkları çevre gibi unsurları içerir. Bireyler, kendi
kararlarını almaya başladıklarında bile, geçmişteki bu toplumsal etkileri hissederler. Ancak
bireyler sadece pasif şekilde toplum tarafından şekillendirilmezler; aksine, bireylerin toplumu
da etkilediği karşılıklı bir etkileşim söz konusudur. Sosyoloji, bu karmaşık etkileşimleri açıklar
ve insanların gündelik hayatlarında göremedikleri noktaları açığa çıkararak farkındalık
oluşturur. Sosyolojik bakış açısı, toplumsal gelişmelerin arkasındaki etkenleri anlamaya
çalışır ve bu nedenle bir sosyologun veya sosyolojiye ilgi duyan bir kişinin sürekli olarak
toplumu ve insan davranışlarını gözlemlemesi ve anlamaya çalışması gerekir. Bu bakış
açısı, olguları eleştirel bir şekilde değerlendirerek toplumsal etkenleri anlamaya yöneliktir.
Sosyolojik bakış açısına bir örnek :suç üzerinden toplumsalı çözümlemek(emile durkheim’in
intihar çalışmasından esinlenilmiştir)
Emile Durkheim'in çalışmalarıyla sosyolojiyi psikolojiden ayırmak üzerine önemli katkılar
yaptığını ifade edebilirim. Özellikle intihar üzerine yaptığı araştırmalar, intiharın sadece
bireysel nedenlere değil, toplumsal faktörlere de dayandığını göstermiştir. Bu çalışmalarıyla,
günlük hayatta bireysel gibi görülen birçok davranışın aslında toplumsal dinamiklerle
açıklanması gerektiğini vurgulamıştır. Yani, Durkheim'in vurguladığı gibi, sosyolojinin bireysel
yorumlardan ziyade toplumsal açıklamalarla ele alınması gerektiğini anlıyoruz.
Sosyolojinin kazandıkları:
Sosyoloji, insanın yaşadığı toplumu daha iyi tanımasını sağlayarak vizyonunu zenginleştirir
ve olayları daha geniş bir perspektifle analiz etmesine olanak tanır. Aynı zamanda insanın
kendi davranışlarını anlamasını ve geleceğini etkileme yeteneğini artırır. Sosyoloji, eleştirel
düşünme ve araştırmacı bir yaklaşım geliştirerek insanın merak duygusunu ve sorgulama
yeteneğini güçlendirir. Sosyoloji, sosyal sorunları aydınlatarak toplumsal değişime katkıda
bulunur ve yaşadığımız dünyayı daha iyi kavramamıza yardımcı olur. Ayrıca, sosyoloji
muhalif bir kişilik yapısı geliştirir, empati yeteneğini artırır ve farklı kültürlerdeki davranışların
nedenlerini anlamayı kolaylaştırır.
Sosyolojik muhayyile Sosyolojik muhayyile, kişisel gibi görünen olayların daha geniş bir
toplumsal bağlam içinde değerlendirilmesini ifade eder. Örneğin, işsizlik sadece kişisel bir
sorun gibi görünebilir, ancak toplumda milyonlarca işsiz varsa bu daha büyük bir toplumsal
soruna işaret edebilir. Türkiye'de de örneğin, Koronavirüs salgını ekonomiyi olumsuz
etkileyerek işsizliği arttırdı. Bu durum, vasıflı çalışanlar da dahil olmak üzere geniş bir kesimi
etkilediğinde, işsizliği kişisel bir yetersizlik olarak değil, toplumsal bir sorun olarak görmemizi
gerektirir. Sosyolojik muhayyile, gündelik hayattaki olayları bireysel olarak değil, daha geniş
toplumsal bir perspektifle değerlendirmemizi sağlar. Örneğin, etnik köken, cinsiyet veya
engellilik gibi durumlar kişisel yetersizliklerden ziyade toplumsal yapı ve normların sonucu
olabilir.
Sosyoloğun paradoksu
Sosyologlar, toplumsal olayları değerlendirirken bazı önemli paradokslarla karşı karşıya kalır.
Birincisi, kendi gruplarına üye olarak dünyayı gözlemlemeleri ve bu grup bağlamında tutum
sergilemeleri gerekliliğidir. İkincisi, sosyologlar temel konuları araştırırken kendi kültürel ve
vatandaşlık bağlamından soyutlanmalarının zorluğudur. Bu durum, hangi konuları ele
alacaklarının ve ele almamalarının toplumsal ve ahlaki bir arka plana sahip olduğunu
gösterir. Günümüzde, sosyologların ideolojik araçlar olarak kullanılması ve politik
angajmanları nedeniyle eleştirilere maruz kalması da sıkça görülür. Ancak her sosyolog,
içinde yetiştiği toplumun kültürel unsurlarını taşırken, mesafeli bir analiz yapabilme
yeteneğine sahip olmalıdır. Bu, sosyologlar için hayati öneme sahiptir.
Sosyolojik yaklaşımdakı değişim:Makrodan Mikroya
Sosyolojik yaklaşımlar, zamanla değişir ve dönemin koşullarından etkilenir. Örneğin, sanayi
devrimiyle birlikte sosyoloji, bütün insanlık için geçerli makro teoriler geliştirirken, sonraki
dönemlerde yapısal fonksiyonel yaklaşımlar ve orta boy sosyoloji ön plana çıktı. Günümüzde
ise toplumsal ve kültürel çeşitliliğin artmasıyla birlikte mikro sosyoloji yaklaşımlarında bir artış
görülmektedir. Bu dönüşümler, toplumsal problemlere çözüm getirmekten uzak olan genel
teorilerin yerini daha spesifik alanları inceleyen alt sosyoloji dallarının almasına neden
olmuştur.
Günümüzde: