Professional Documents
Culture Documents
Sosyoloji 2-1
Sosyoloji 2-1
Sosyoloji 2-1
°İnsana ve toplumsal yönelik sorgulamaların tarihi çok eski zamanlara gitsede Sosyolojinin
sistematik bir bilim dalı olarak çıkmasında sanayi devrimin önemli bir rölü bulunmaktadır.
°Sanayi Devrimi, 1760'larda İngiltere'de başlayıp 1800'lerde Avrupa'yı etkisi altına alarak
toplumsal hayatta büyük değişimlere yol açtı, köklü dönüşümlere sebep oldu.
°Sanayi Devrimi ile birlikte iş, aile içinde yapılan bir faaliyet olmaktan çıktı ve fabrikalarda
gerçekleşmeye başladı. Fabrikalarda, iş disiplini ve belirli bir süre çalışma anlayışı hakim
oldu. Ancak bu süreçte ücretler düşerek açlık sınırına kadar geriledi ve çalışma koşulları
ağırlaştı. Sanayi toplumuyla birlikte açlık, sefalet ve yokluk geniş kitleler arasında
yaygınlaştı, tarım toplumundan farklı bir yaşam mücadelesi başladı. Bu süreçte, erkek
nüfusunun fazlalığı dış tehditlere karşı caydırıcılığı artırırken, aile içinde erkek otoritesi daha
da belirginleşti.
°Sanayi Devrimi sonrası, tarımsal alanda yaşanan değişimler nedeniyle insanlar fabrikaların
bulunduğu kentlere akın etti ve Avrupa'da yüzbinlerce kent ortaya çıktı. Köy ve
kasabalardaki tanıdık yapılar yerini kaotik bir yaşama bıraktı. Hırsızlık, gasp ve suç oranları
artarak olağan durumlar haline geldi. Sanayileşme süreci, toplumdaki güç dengesini
değiştirerek, toprak sahipleri yerine para ve sermaye sahiplerini güç odakları haline getirdi.
İktidar mücadeleleri artarken, kilisenin toplumsal etkisi azaldı. Aile yapısının parçalanmasıyla
birlikte bireyler güvencesiz kaldı ve toplumun bütünlüğüne yönelik endişeler arttı
Fransız ihtilali ve Siyasal Alanda Yaşanan Dönüşümler.
Sanayi Devrimi, dokuma sektöründe başlayarak hayatın her alanını etkileyen köklü
dönüşümlere yol açtı. Bu dönemde imparatorlukların ve otoriter yapıların yerini ulus devletler
ve anayasal düzen aldı. Fransız İhtilali, bu değişimin siyasi arka planını hazırlayarak
ulusçuluk akımlarını yaygınlaştırdı. Bu süreçte toplumsal alanda yaşanan kaoslar ve
düzensizlikler sosyolojinin doğuşunu tetikledi. Sosyologlar, sanayileşmenin ve ihtilalin
yarattığı sorunlara çözüm getirmek için bütünlüklü teoriler geliştirdi ve toplumsal düzenin
sağlanması için sistemik öneriler sundu. Bu nedenle, sosyoloji bilim dalı olarak sanayi
devrimi ve Fransız İhtilali'nin etkisi altında ortaya çıktı.
Sosyolojinin öncü isimleri
Sosyolojinin gelişiminde dört önemli isim vardır: Auguste Comte, Emile Durkheim, Karl Marx
ve Max Weber. Comte'nin sosyolojiye katkıları olmasına rağmen, etkisi sınırlı kalmıştır.
Ancak Durkheim, Marx ve Weber, insan eylemi ve toplumsal değişim konularında kapsamlı
analizler sunarak sosyolojiye önemli katkılarda bulunmuşlardır. Durkheim ve Weber,
akademik kimlikleriyle sosyolojinin disiplin haline gelmesine öncülük etmişlerdir. Marx ise
toplumsal değişim ve eylem üzerine yaptığı derin analizlerle sosyoloji tarihinde belirgin bir iz
bırakmıştır.
Auguste comte(1798-1857)
Auguste Comte, sosyolojinin kurucusu olarak bilinir. O, "Sosyoloji" terimini ilk kez kullanan
düşünürdür ve bu yönüyle sosyolojinin isim babasıdır. Comte, sosyolojiyi bilimsel bir disiplin
haline getirmek için büyük çaba göstermiş ve pozitivist sosyoloji geleneğinin önde gelen
isimlerindendir. Ona göre, toplumu incelemek için doğa bilimlerinin yöntemlerini benimsemek
gereklidir. Bu nedenle, Comte, sosyolojiyi ilk olarak fizik biliminin yöntemlerinden etkilenerek
"sosyal fizik" terimiyle tanımlar. Ancak daha sonra toplum bilimi için sosyoloji terimini
kullanmaya başlar.
Pozitivizm:
Sanayi devrimiyle birlikte yaşanan bilimsel gelişmeler, insanlara doğanın yasalarını keşfetme
ve doğa üzerinde hâkimiyet kurma imkanı verdi. Bu süreçte bilim ve teknoloji, hayatın her
alanında köklü değişimlere yol açtı. Bu değişimler, doğa bilimlerinin yöntemlerine duyulan
güveni artırdı.
Auguste Comte, aristokrat bir ailenin çocuğu olarak Fransa'da doğdu ve ilerici Ecole
Polytechnique'de eğitim aldı. Ütopik sosyalist Henri Saint-Simon'un sekreterliğini yaptı,
ancak ilişkileri sert tartışmalarla sona erdi. 1848'de Pozitivist Toplum Derneği'ni kurdu ve
yaşamının geri kalanında kaos döneminde pozitivizmi geliştirmeye ve sosyolojiyi kurmaya
çalıştı. Sanayi devriminin etkileriyle şekillenen 1800'lerde, Fransız İhtilali'nin yarattığı siyasal
karışıklıklarla mücadele etti. Bu dönemde toplumsal düzenin nasıl sağlanabileceği üzerine
araştırmalar yaptı ve çözüm önerileri sundu.
Comte, toplumların tarihsel gelişimiyle ilgili olarak üç hal yasasını ortaya koyar. Her toplumun
düşünsel gelişiminin birbirini izleyen üç aşamadan geçtiğini belirtir:
1. Teolojik Aşama: Olaylar dinsel ve doğaüstü nedenlerle açıklanır. Toplumsal olaylar tanrılar
ve dinsel güçlerle ilişkilendirilir. İnsanlar faaliyetlerde bulunurken dini işaretleri dikkate alırlar.
3. Pozitif Aşama: Olaylar bilimsel düşünce ve akıl yoluyla açıklanmaya çalışılır. Bilimsel
yöntemlerle olaylar arasındaki ilişkiler incelenir ve nedenleri ortaya konulur.
2-Toplulukçu intihar-kişinin içinde yaşadığı toplum ve grup değerlerinin aşırı baskın olduğu
durumlarda, toplumsal dayatma veya aşırı bağlılık sonucunda yaşanan bir başarısızlık
halinde gerçekleştirilen intihar türüdür. Örneğin, savaşta başarısız olan bir komutanın intiharı
veya yaptığı bir yapıtın başarısız olmasıyla yaşadığı utanç duygusuyla intihar eden birinin
davranışı, toplulukçu intihar örnekleri arasında gösterilebilir.
3-Anomik intihar-hızlı toplumsal, kültürel veya ekonomik değişim süreçlerinde ortaya çıkan
bir intihar türüdür. Bu durumda, kişi topluma bağlayan normların işlevini yitirir ve yeni oluşan
yapıya adapte olamaz. Örneğin, sanayileşme sürecinde değişime ayak uyduramayanlar
veya ekonomik krizlerde etkilenenlerin intiharları buna örnektir. Kriz dönemlerinde intihar
sayılarında önemli artışlar görülebilir.
Durkheim, sanayi devriminin sorunlarının yoğun olarak yaşandığı bir dönemde doğmuştur ve
Fransız İhtilali sonrası yaşanan gerilimleri derinden hisseder. Bu kaotik süreçte toplumu bir
arada tutan unsuru araştırarak dayanışma kavramını ön plana çıkarır. Geleneksel
toplumlarda ve hızla
değişen yeni toplumsal yapıda, dayanışmanın farklı biçimlerde şekillendiğini belirler.
Durkheim’a göre iki tür dayanışma vardır.
1.Mekanik dayanışma-Mekanik dayanışma, insanların küçük gruplar halinde bir arada
yaşadığı toplumlarda öne çıkan bir dayanışma türüdür. Bu toplumlarda insanlar birbirlerini
tanır, yüz yüze ilişkiler kurar ve ortak geçmişi paylaşırlar. İş bölümü çok çeşitlenmemiş,
insanlar benzer çalışma türlerine ve yaşam alışkanlıklarına sahiptir. Güçlü gelenekler ve
toplumsal kontrol mekanizmaları bulunur, bireysellik ve farklılık ise törpülenir. Sosyal gruplar,
din, ahlak, gelenek gibi nedenlerle birey üzerinde yoğun kontrol sağlar. Bu yapılar,
benzeşme ve ortak yaşamdan kaynaklanan bir dayanışma biçimini yansıtır.
Rasyonalite Kavramı:
Toplumların geleneksel toplumdan modern topluma geçişinde rasyonalitenin merkezi önem
kazandığını vurgular.
İnsan eyleminin rasyonel hale gelmesinin nedenlerini detaylı olarak inceler.
Kapitalizmin gelişim sürecinde rasyonalitenin artışını ve etkilerini ayrıntılı bir şekilde ele alır.
- Bürokrasi ve Rasyonalizm:
Modern toplumda rasyonaliteyi sağlayan kurumun bürokrasi olduğunu belirtir.
Bürokrasinin, rasyonel bir özellik taşıdığını ve doğuşunun devrimsel sonuçlar yarattığını
ifade eder.
Bürokratik kurumların yaygınlaşmasıyla hayatın her alanında rasyonalitenin artacağını öne
sürer.
2. Sınıf Eşitsizlikleri:
- Modern toplumlar, doğaları gereği sınıf eşitsizlikleri ile bölünmüştür. Marx'a göre,
ekonomik yapı sınıf ayrımlarının temelini oluşturur.
2. Eşitsizliklerin Çeşitliliği:
- Modern toplumlarda görülen eşitsizlikler, sınıf, cinsiyet ve diğer faktörler arasındaki
farklılıkları kapsar. Weber'e göre, ekonomik eşitsizlikler sadece bir tür eşitsizlik alanıdır.
4. Rasyonalizasyonun Geleceği:
- Weber'e göre, rasyonalizasyonun gelecekte toplumsal yaşamın bütün alanlarında
ilerleme sağlaması kesindir. Bu, modern toplumların farklı temel toplumsal ve ekonomik
organizasyon biçimlerine bağlı olacağını öngörür.
-Semboller, kendi başlarına anlam taşımayan ancak toplumda belirli anlamlar kazanan
işaretlerdir. Örneğin, belirli el hareketleri farklı toplumlarda farklı anlamlar taşır. Konuşma,
yazı, beden dili ve işaretler gibi sembolik etkileşim türleri, toplumda ortak anlamlar oluşturur.
Sembollerin anlamları, o toplumun kültürel yapısından kaynaklanır ve farklılık gösterebilir.
Feminist Yaklaşım
Sosyoloji tarihinde, kadın teorisyenlerin ve cinsiyet temelli eşitsizliklerin etkileri genellikle göz
ardı edilmiştir. Ancak, 1968'de başlayan özgürlük hareketleri ve feminist teorilerin yükselişi,
bu konuların önem kazanmasını sağlamıştır. Özellikle 1970'lerden itibaren feminist yaklaşım,
sosyal teoride giderek daha fazla kabul görür hale gelir ve daha önce göz ardı edilen
kuramlar önem kazanır.
Feminist yaklaşımlar, toplumsal analizlerde cinsiyet faktörünü merkeze alarak, toplumu
anlamada sınıf, statü, sembolik etkileşim gibi kavramların yanı sıra cinsiyet/toplumsal
cinsiyet kavramlarının da önemli olduğunu vurgularlar. Bu yaklaşımlar, toplumsal alanda
erkek iktidarından kaynaklanan eşitsizliklere dikkat çeker ve bu eşitsizlikleri gidermeye
çalışır. Farklı feminist bakış açıları, etnisite, din, sınıf, ideoloji gibi faktörleri de dikkate alarak
çeşitlilik gösterir ve kadınların hak kazanımlarında önemli rol oynar.