Professional Documents
Culture Documents
Çene kemiklerinin tümörleri (1)
Çene kemiklerinin tümörleri (1)
TÜMÖRLER
Ameloblastik Ca
Radikal cerrahi rezeksiyon (SCCa gibi)
Boyun diseksiyonu
TEDAVİ ve PROGNOZ:
Ameloblastomanın tedavisinde konservatif ve radikal cerrahi yöntemler
uygulanabilmektedir.
• Ameloblastomanın konservatif tedavisi enükleasyon, küretaj,
Periferal osteoktomi ve daha çok ortopedistlerin dev hücreleri
lezyonların tedavisinde tercih ettikleri kriyoterapi gibi yöntemleri
içermektedir.
• Konservatif yöntemler sıklıkla küçük lezyonlar için tercih edilmektedir.
Ancak bu yöntemler sonucu %60 oranında nüks görülmektedir. Bu
nedenle nüksün önlenmesi açısından rezeksiyon altın standarttır.
• Geniş ve patolojik kırık riski olan lezyonlarda segmental rezeksiyon ve mikrovasküler serbest doku
flebi ile rekonsrüksiyon gerekmektedir. Bazı olgularda marjinal rezeksiyon uygulanarak olası kırık
riskini önlemek için mandibulanın bazaline rekonsrüksiyon plağı uygulanmaktadır.
• Unikistik ameloblastomada tedavi genellikle enükleasyondur. 2017 DSÖ sınıflamasında mural tip
unikistik ameloblastoma nüks ederse artık klasik bir ameloblastoma gibi tedavi edilmesi gerektiği
vurgulanmıştır.
• Periferal ameloblastomanın tedavisinde sağlam marjinli cerrahi eksizyon önerilmektedir. Geniş
rezeksiyon uygulaması çoğunlukla gerekmemektedir.
SKUAMÖZ ODONTOJEN TÜMÖR
• Ender görülen benign epitelyal bir tümördür.
• Etiyopatogenezi açık değildir. Dental lamina yada malessez epitel
artıklarından köken alabilir.
• Genellikle İntraosseöz tipte görülür. Literatürde sadece birkaç
periferik olgu bildirilmiştir.
• Çocukluktan seksenli yaşlara kadar uzanan geniş bir yaş aralığında
mandibulada ve maksillada eşit olarak görülmektedir.
• Maksillada lezyonlar daha çok anteriorda görülürken,
mandibuladakiler posteiorda yerleşim gösterir.
• Lezyonlar ağrılı yada ağrısız şişlik şeklinde görülebilmektedir.
• Radyografide tipik olarak sürmemiş bir dişin lateralinde uniloküler
radyolusent görüntü verirler.
• Daha az sıklıkta ise dişsiz alanda yada sürmemiş bir dişin kronunu
çevrelemiş şekilde görülebilir.
• Tedavisinde küretaj yada lokal eksizyon genellikle yeterli bir tedavidir.
• Nüks ve malign transformasyon nadir olarak bildirilmiştir.
KALSİFİYE EPİTELYAL ODONTOJENİK TÜMÖR
• İlk olarak Dr. J. Jorgen Pindborg tarafından tanımlanmıştır. Bu nedenle
‘’Pindborg tümörü’’ olarak da adlandırılmaktadır.
• Etiyopatogenezi tam olarak açıklanmış değildir. Mine organının
stratium intermedium yada dental lamina artıklarından kaynaklandığı
savunulmaktadır.
• Ender olarak görülür.
• En sık 3. ve 4. dekat
• En sık olarak ağrısız yavaş büyüyen bir şişlik şeklinde gözlenmektedir.
• Olguların yaklaşık 2/3’ü mandibulanın posterior bölgesinde
bulunmaktadır.
• Maksillada yerleşen lezyonların epistaksis, proptozis ve baş ağrısı gibi
şikayetlere yol açabileceği bildirilmiştir.
• Radyografide uniloküler yada multiloküler radyolüsent alan olarak
gözlenebildiği gibi radyolüsent-radyoopak yada yoğun radyoopak
görüntü de verebilirler .
• Radyolüsent alan içinde kalsifikasyon alanları içerebilmektedir.
• Olguların yaklaşık %50si sürmemiş bir diş ile ilişkilidir.
• Perikoronal yerleşim gösteren olgular radyolojik kistlerle
karışabilmekdir.
• a.k.a. Pindborg tümörü
• Epiteliyal kökenli agresif bir tümördür.
• Gömülü diş, mandibula korpus/ramus
• En önemli belirti– kortikal ekspansiyon
• Ağrı genel bir şikayet değil
• Radyografik bulgular
• Tüm yönlerde kortikal ekspansiyon
• Kötü sınırlı lüsensi
• Uniloküler, multiloküler veya “güve yeniği”
• “Basılmış kar” görünümü (multipl opak odak)
• Köklerde eğilme/resorpsiyon; gömülü diş
Filmlerde, kalsifiye epitelyal odontojenik tümör, uniloküler
(maksillada daha sık) veya multiloküler, radyolusent veya karışık
radyolusent / radyoopak lezyon olarak ve genellikle iyi
tanımlanmış düzensiz kenarları ile görünür. Vakaların yaklaşık%
20'si kötü sınırlara sahiptir. Tümör sıklıkla gömülü bir molar
(genellikle mandibular molar) ile ilişkilidir. Merkezi bir
radyoopak lezyondan kaynaklanan kalsifiye çizgilerin
görünümü, "karla kaplı" bir modele benzetilmiştir. Mandibular
ve maksiller dişlerin yer değiştirmesi ile mandibulanın sağ
tarafında tek bir iyi sınırlı dairesel mikst radyoopak-radyolusent
lezyonu gösterir. Lezyonun merkezinde radyoopak çizgilerle
birlikte radyoopak bir kitle (siyah ok) varlığı, »basılmış kar"
görünümündedir.
• Pİndborg tümörü iyi huylu olarak bilinir. Nüksü azdır. Ancak tam olmayan
eksizyondan sonra nüks gösterme ihtimali yüksektir.
• Yeterli ve çevrede sağlam doku bırakacak şekilde eksizyonlar yapılmalıdır.
• Basit enükleasyondan segmental rezeksiyona kadar uzanan farklı tedaviler
uygulanabilmektedir.
• Mandibula tümörleri için daha çok konservatif cerrahi önerilirken komşu vital
dokulara kolayca ilerlemesi nedeniyle maksiller lezyonlar için agresif tedavi
önerilmektedir.
ADENOMATOİD ODONTOJENİK TÜMÖR
• Tüm odontojen tümörler içerisinde %2-7 oranında görülmektedir.
• Etiyopatogenezinde mine organ epiteli, indirgenmiş mine epiteli,
malassez epitel artığı ve dental lamina artıkları gibi birçok farklı
kaynağın sorumlu olabileceği bildirilmiştir.
• Genç yaşlarda görülmesi ve klinik davranışı hamartomatöz bir lezyon
olabileceği olasılınığı düşündürmektedir.
• İntraosseöz ve ektraosseöz tipleri vardır.
• Daha çok 2. dekatta görülür.
• En sık maksillanın anterior bölgesinde görülür.
• Gömülü dişlerle ilişkili olabilir.
• Radyografik olarak uniloküler görüntü verir.
• İntraosseöz adenomatoid odontojenik tümör
(AOT) tip ve radyolojik görüntüsüne göre
foliküler ve ekstrafoliküler tip olarak ikiye
ayrılır.
• En fazla görülen tipi tipi (%73 oranında)
foliküler tiptir. Radyografik olarak gömülü bir
dişin kronunu veya kökün bir kısmını
çevreleyen iyi sınırlı uniloküler radyolüsensi
şeklinde izlenir. Bu nedenle ilk olarak dentijeröz
kist olduğu düşünülür.
• Ekstrafolliküler tip %24 oranında ve
radyografide sürmüş bir dişin kökleri üzerinr
süperpoze olmuş iyi sınırlı bir radyolüsensi
olarak görülür.
• Ekstraosseöz olarak meydana gelen periferal
yada gingival tip ise en az görülen %3 tipidir.
Diş etinde şişlik, alveol kemikte erozyon
oluşuturabilir, nadiren radyografik bulgu verir.
• Basit enükleasyon en sık uygulanan tedavi yöntemidir.
• Nüks olguları bildirilmiş olmasına karşın bu durum lezyonun tam olarak
çıkarılamamasına bağlı olarak meydana gelmektedir.