Guz Donemi Ders Notlari

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 48

ATATÜRK İLKELERİ

VE
İNKILÂP TARİHİ
GÜZ DÖNEMİ DERS NOTLARI

1
İÇİNDEKİLER
Dersin Okutulma Amacı.................................................................................................................................3
Dersle İlgili Temel Kavramlar........................................................................................................................3
Atatürkçü Düşünce Anlayışı...........................................................................................................................5
Osmanlı Çöküş Dönemi Gelişmeleri
Çöküş Nedenleri……………………………...................................................................... ...............7
Osmanlı Devleti'nin Modernleşme Çabaları……………………………………............…............ 10
Osmanlı Devleti'nin Yıkılmasına Yol Açan Dış Gelişmeler……………………........................... 13
Birinci Dünya Savaşı
Savaşa Yol Açan Gelişmeler ………………….............................................................................. 16
Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girme Nedenleri……………………………………............. ............ 16
Osmanlı Devleti'nin Savaştığı Cepheler………………………………………….............. ............ 16
Gizli Antlaşmalar…………………………………………………..…........................................... 18
Wilson İlkeleri…………………………………………………..…................................... ............ 18
Birinci Dünya Savaşı'nın Sonu………………………………………................................ ............ 18
Ermeni Sorunu........................................................................................................................................... 18
Pontus Sorunu............................................................................................................................................. 21
Mütareke Dönemi
Mondros Ateşkes Antlaşması…………………................................................................ ............ 22
İlk İşgaller ve İzmir'in Yunanlılarca İşgali………………………………………..….................. 23
Cemiyetler.............................................................................................................. ............. 24
Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'daki Çalışmaları......................................................................... 25
Milli Mücadele'nin Hazırlık Evresi
Genel Durum………………...................................................................................................... 26
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a Çıkışı ve Havza Mitingi…………………..…...................... 27
Amasya Genelgesi............................................................................................................................ 27
Erzurum Kongresi......................................................................................................................... 28
Sivas Kongresi........................................................................................................................ 29
Amasya Protokolü............................................................................................................................ 29
Temsil Kurulu'nun Ankara'ya Gelmesi.......................................................................................... 29
Misakı Milli................................................................................................................................ 30
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi
Toplanması ve Aldığı İlk Kararlar....................................................................................... 31
Genel Yapısı ve Yaptığı Çalışmalar............................................................................................ 31
İç Ayaklanmalar
Ayaklanmaların Nedenleri............................................................................................................. 32
Ayaklanmalar................................................................................................................................ 32
Alınan Önlemler ve İstiklal Mahkemeleri…………………..………..................................…..... 33
Milli Mücadele'nin Silahlı Mücadele Evresi ve Dış Politikadaki Sonuçları
Kurtuluş Stratejisinin Aşamaları……………………………….................................................... 34
Kuvayı Milliye………………..……………............................................................................... 35
Düzenli Türk Ordusunun Yaptığı Savaşlar
Doğu Cephesi.................................................................................................................. 35
Batı Cephesi
I. İnönü Savaşı............................................................................................. 36
II. İnönü Savaşı................................................................................................ 36
Kütahya-Eskişehir Savaşları................................................................................ 36
Sakarya Meydan Savaşı...................................................................................... 36
Büyük Taarruz................................................................................................. 36
Kurtuluş Savaşı Sırasında Yapılan Siyasi Antlaşmalar
Sevr Antlaşması............................................................................................................ 37
Gümrü Antlaşması.................................................................................................... 37
Türk-Afgan Dostluk Antlaşması.................................................................................. 37
Londra Konferansı ve ikili Antlaşmalar...................................................................... 38
Moskova Antlaşması.................................................................................................. 38
Kars Antlaşması............................................................................................................... 38
Ankara Antlaşması..................................................................................................... 38
Mudanya Ateşkes Antlaşması................................................................................... 38
Lozan Antlaşması......................................................................................................... 38
Kurtuluş Savaşı'nın Az Bilinen Kahramanları.............................................................................. 40

2
Dersin Okutulma Amacı
• Atatürkçü düşünce sisteminin üniversite gençliğine ulaştırılması
• Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı gençler yetiştirilmesi
• Çağdaş değerleri benimsemiş, yeniliğe açık, düşünen, araştıran, sorgulayan, insan haklarına saygılı,
çevreye duyarlı, çağdaş, uygar, barışçı, özgür, demokrat, laik gençler yetiştirmek
• Çağdaş Türkiye’yi daha iyi kavramak ve çağdaş Türkiye’nin geçirdiği aşamaları kavratmak
• Gençlerin Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkmasını sağlamak
• Türkiye cumhuriyetine ve Atatürkçü düşünce sistemine yönelik iç ve dış tehditler hakkında gençlere doğru
bilgiler vermek
DERSLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
Devlet
• Yaptırım gücüne sahip siyasal otorite
• Devlet, egemenliği, sembolleri, insan topluluğu, belirli bir coğrafyası ve kurumsal yapısı olan bir yapıdır.
Türleri
Üniter: Merkezi yapıya sahip, tek coğrafyaya, tek ulusa, tek bayrağa dayalı, idari yapılara bölünmüş, idari
yapıların yöneticilerinin merkezden belirlendiği sistemdir. (Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan, Bulgaristan)
Federal: iç içlerinde serbest idari yapılara (eyaletlere) dayalı yönetim anlayışıdır. (Ör: ABD, Rusya, Almanya,
Çin)
Feodal: Ortaçağda uygulanmış, derebeylik, ağalık, beylik sistemidir. (Ör: Anadolu Türk Beylikleri, Ortaçağ
Avrupa'sındaki derebeylikler)
Bağımsızlık
• Bir devletin siyasal, ekonomik, askeri kararlarını kendi özgür iradesiyle verebilmesidir.
• Kapitülasyonlar, sömürgecilik/emperyalizm, iç işlere müdahale, işgal vb durumlar tam bağımsızlığa
aykırıdır.
Egemenlik
• Devletin yetkilerinin tamamı, hükümranlık, hâkimiyet
• Yönetim şekli
• Egemenliğin kullanımına bakarak devlet şekilleri
A) Tek kişi egemenliği
1.Mutlak Monarşi: (Kral, Çar, Sultan, han vb. kişilerin ülkeyi dilediğince yönetmesi ve bu yetkisini
çocuklarına aktarmasıdır.)
2.Anayasal monarşi: Meşruti Monarşi (Hükümdarın yönetme yetkisini parlamentoyla paylaşması hatta
devrederek sembol konumuna dönüşmesidir, ör: Birleşik Krallık/İngiltere, Hollanda, İsveç, İspanya vb.)
B) Grup ya da sınıf egemenliği (oligarşi)
1.Din Adamlarına dayalı: Teokrasi
2.Soylulara/Seçkinlere dayalı: Aristokrasi
3.Baskı Gruplarına dayalı: Totaliter/militarist/otokrasi
4.Bilim insanları ve teknik uzmanlara dayalı: Teknokrasi
C) Halk, Millet, Ulus Egemenliği
Cumhuriyet: Yöneticilerin belirli bir süre için seçimle belirlendiği yönetim biçimidir. Çeşitli cumhuriyet
türleri bulunmaktadır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
1-Demokratik Cumhuriyetler: Kişi hak ve özgürlükleri anayasa güvencesindedir, çok partili siyasal yaşam,
düşünce özgürlüğü, hukukun üstünlüğü vb özellikleri bulunmaktadır (Türkiye Cumhuriyeti, Fransa)
2-Baskıcı Cumhuriyetler: yönetim yada yöneticilerin yasaklar ve baskılar yoluyla temel kişi hak ve
özgürlüklerini kısıtladığı, hukukun üstünlüğünün bulunmadığı cumhuriyet türüdür (Kuzey Kore, Çin Halk,
İran İslam cumhuriyetleri)
Başkanlık Sistemi:
• Cumhuriyet rejimine sahip ülkelerin bir kısmı parlamenter sistemi uygularken diğer bir kısmı da
“Başkanlık” yada “Yarı Başkanlık” sistemini uygulamaktadırlar.
• Parlamenter sistemlerde yürütme organının başı başbakandır. Bakanlar kurulu yada kabine istisnalar
dışında parlamentodan/yasama meclisinden seçilir.
• Başkanlık sistemi bir hükümet modelidir. Bu sistemde yürütme organının başı başkan yada
cumhurbaşkanıdır. Bakanlar kurulu üyeleri parlamento/meclis dışından seçilir.
• Başkanlık siteminde başkanın yasama yetkisi bulunmamaktadır. Başkanın yasama organını yani meclisi
fesih yetkisi yoktur.

3
• Başkanlık sisteminde yürütme organı ile yasama organı ayrıdır. Parlamenter sistemde olduğu gibi iç içe
geçmemiştir. Bu yüzden güçler ayrılığı bulunmaktadır.
• Başkanlık süresi bellidir. Erken seçim yoktur.
• Devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçilir.
• Yürütme erki tektir.
• Kabine üyeleri devlet başkanı ile birlikte çalışır. Kabineye seçilen üyeler yasama organından onay almak
zorundadır. Kabinede görev alan bir bakan aynı zamanda yasama meclisinde görev yapamaz. Başkan yasama
organının çalışmalarına katılamaz.
• Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin ayrılması karşılıklı denetlenebilmesinden ötürü sağlıklı bir
yapı olarak kabul edilmesine yol açmıştır. Ancak uygulamada ABD dışında pek çok ülkede bu sistem otoriter
bir rejime dönüşmüş, hatta bazı ülkelerde sistem saltanata dönüşmüştür (Suriye, Kuzey Kore, Azerbaycan
gibi)
Diğer Temel Kavramlar
DEVRİM/İNKILAP
• Genel olarak devrim: Tüm toplumsal (siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel) yapının kısa sürede zorla
değiştirilmesidir. Örnek: Fransız Devrimi, Sovyet Devrimi, Türk Devrimi.
• Devrimin aşamaları: 1-Düşünce (hazırlık) 2-İhtilal (gerçekleşme) 3-Gelişme (reform-devrim).
• Dar anlamda devrim: Her hangi bir kurum ya da alanda yapılan köklü değişikliktir. Örnek: Yazı Devrimi,
Dil Devrimi, Hukuk Devrimi, Sanayi Devrimi vb.
• Atatürk’e göre devrim: “Türk ulusunun son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak yerlerine
ulusun en yüksek uygarlık gereklerine göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumları koymuş olmaktır.” (1925)
• Atatürk’ e göre Türk Devrimi: “Uçurumun kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı
boğuşmalar… Ondan sonra içerde ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet ve bunları
başarmak için aralıksız devrimler… İşte Türk genel devriminin bir kısa ifadesi…” (1935)
İHTİLAL:
• Genel bir halk ayaklanması sonucunda var olan siyasal düzenin (krallık, çarlık, saltanat) zorla yıkılmasıdır.
Örnek: Fransız İhtilali, Sovyet İhtilali, Türk Kurtuluş Savaşı.
EVRİM/TEKAMÜL
• Toplumun ya da bir kurumun uzun sürede zorlama olmaksızın değişmesi, gelişmesidir. Örnek: İngiltere
demokrasisi.
REFORM/ISLAHAT
• Belirli bir sürede bir ya da birkaç alanda yapılan düzeltmeler, iyileştirmelerdir. Her alanda reform
yapılabilir. Örnek: Eğitim Reformu, Anayasa Reformu, Din Reformu, Toprak Reformu, Vergi Reformu vb…
DARBE
• İktidardaki hükümetin iş başından zorla uzaklaştırılmasıdır. Genellikle askeri güç kullanılarak mevcut
yönetime karşı yapılır. Darbelerde rejim değişmez,ülkeyi yönetenler değişir.
• Klasik darbelerde darbeyi yapanlar ya kalıcı olurlar ya da geldikleri yöntemle uzaklaştırılırlar. Ülkemizdeki
27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 askeri müdahalelerini darbe olarak kabul edebiliriz.
İRTİCA (GERİCİLİK, YOBAZLIK)
• Toplumun ya da bir kurumun mevcut uygulamadan daha geri, ilkel bir uygulamaya götürülmesi,
dönüştürülmesidir. Örnek: Taliban Afganistan’ı, günümüz Cezayir, Malezya ve İran’ı, 31 Mart Olayı, Şeyh
Sait Ayaklanması, Menemen Olayı.
• Mürteci (gerici): Atatürk’e ve Türk Devrimi’ne karşı olanlar.
• Atatürk irticaya ve ona kucak açanlara düşmandır. Ona göre irticaya karşı yapılması gereken kesinlikle o
adımı atanı tepelemektir.
İDEOLOJİ
• Toplumsal gereksinimleri karşılayan kendi içlerinde tutarlı inanç sistemleridir. Bir kişi, grup ya da
toplumun düşüncelerinin, değer yargılarının (inançlarının) ve amaçlarının bütünüdür.
• TOTALİTER İDEOLOJİLER: Kesin değişmez katı kurallar içerir. Örnek: Faşizm, Nazizm, Sosyalizm,
Komünizm, Şeriat.
• DEMOKRATİK İDEOLOJİLER: Demokrasi, halkın özgürce seçtiği temsilcilerinin söz sahibi olduğu bir
ideolojidir. Tüm yurttaşlar eşit sayılır. Esnektirler, değişebilir, gelişebilirler. Çok partili yaşam geçerlidir.
Örnek: Atatürkçülük.
• Yenilenen ve yenilenmeye açık olan ideolojiler ölmezler.
HALK

4
• Halk, aynı ülkede yaşayan, yurttaşlık/vatandaşlık bilinciyle birbirine bağlı aynı uyruktaki insan
topluluğudur.
• Türkiye'deki halk anlayışı sınıfsal ayrıcalığı reddeder, birbiriyle dayanışma içerisinde olan insan
topluluğunu niteler.
• Atatürk'e göre halk millet tabanına dayanmakta, halk iradesi de demokrasinin vazgeçilmezi olmaktadır.
• Atatürk yeni Türk devletini şu şekilde tanımlamaktadır: "Bir kelime ifade etmek lazım gelirse diyebiliriz ki
yeni Türkiye Devleti bir halk devletidir. Geçmiş kurumları ise şahıs devleti idi, şahıslar devleti idi.
MİLLET
• Millet birbirine bir takım bağlarla bağlanmış insanlardan oluşan topluluktur. Bu bağlar, dil, hatıra mirası,
birlikte yaşama, olabildiğince çok ortak miras yaratma istekleri ve kültürel birlikteliktir.
• Atatürk'e göre millet şu şekilde nitelendirilmiştir:
"Bir kültürden olan insanlardan oluşan topluluğa millet denir"
• Atatürk'e göre milletin oluşumu için gerekli unsurlar şunlardır:
1 - Zengin bir hatıra mirasına sahip olmak
2 – Birlikte yaşamak konusunda ortak arzu ve birlikte yaşama isteğinde samimi olmak
3 - Sahip olunan mirasın korunmasında ortak iradeye sahip olmak
• Atatürk’e göre Türk milleti şu şekilde tanımlanmıştır: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk
milleti denir”. Atatürk’ün burada “Türkiye halkı” ifadesini kullanması bu kavramı etnik ve dini temellere
dayandırmadığını göstermektedir. Yürürlükte olan anayasamız da Türk milletini etnik değil vatandaşlık
bağıyla birbirine bağlı topluluk olarak ifade etmektedir: "Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes
Türktür"
LAİKLİK
• Laik kelimesi Eski Yunancada "laicus" kelimesinden gelme olup ruhani olmayan kimse, dini olmayan şey,
fikir, kurum, halk anlamına gelmektedir.
• Bu kavram meşrutiyet yıllarında ülkemize gelmiş olup Ziya Gökalp tarafından "la dini" (dinsiz değil, dinle
ilgisi olmayan) anlamında kullanılmıştır.
Laikliğin Nitelikleri
1. Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, her vatandan için inanç özgürlüğünün sağlanmasıdır.
2. Hurafelere inanmama, her alanda akılcılık ve bilimselliğin savunulmasıdır.
3. Laik devlette hukuk ve eğitim hayatı laik yapıdadır, anayasada resmi devlet dini bulunmaz.
4. Laik devlet yapısında hangi din ve mezhepte olursa olsun yasa karşısında herkes eşittir.
• Türkiye'de laiklik uygulamasının amacı akıl ve bilimi rehber alarak toplumu çağdaşlaştırmaktır. Laikliğin
olmadığı bir toplumsal ve siyasi yapıda demokrasiden söz edilemez.
• Atatürk'e göre laiklik, "her bireyin istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine özgü siyasi bir
düşünceye sahip olmak, mensup olduğu bir dinin gereklerini yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahip
olmak" demektir.
GÜÇLER BİRLİĞİ VE GÜÇLER AYRILIĞI
• Demokratik ülkelerde toplumsal yaşamı yönlendirici üç güç bulunmaktadır.
• Bunlar yasa çıkarma gücü (Yasama), görevlendirme-görevden alma gücü (Yürütme) ve adaleti sağlama
gücüdür (Yargı).
• Güçler birliği, bu güçlerin tek kişi ya da organda toplanmasına denilir. Milli Mücadele sırasında hızlı karar
alabilmek ve kararları anında uygulayabilmek adına güçler birliği ilkesi uygulanmıştır.
• Bu dönemde TBMM yasalar çıkartmış, bu yasaları İcra Vekilleri Heyeti (Hükümet) aracılığıyla uygulamış
ve yasalara uymayanları da milletvekillerince oluşturulan İstiklal Mahkemelerinde yargılamıştır.
• 1921 ve 1924 Anayasaları güçler birliği ilkesini benimsemiştir.
• Güçler ayrılığı ilkesi ise yasama, yürütme ve yargı güçlerinin farklı kişi ya da kurumlarda bulunmasıdır.
• Buna göre yasama parlamento, yürütme devlet başkanı ve hükümet, yargı ise bağımsız ve tarafsız
mahkemeler tarafından yürütülmektedir.
• 1961 ve 1982 Anayasaları güçler ayrılığı ilkesini (son yapılan anayasa değişikliklerine kadar)
benimsemiştir.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE ANLAYIŞI (KEMALİZM)
• Akıl ve bilime dayanan ulusal bir çağdaşlaşma ideolojisidir. Atatürk’ün gençlere armağanı akıl ve bilimdir.
Atatürkçülük değişen koşullar içinde sürekli ve akılcı yenilenmeyi ve o yenilenmenin ilkelerini içerir.
Türk Devrimi’nin Belirgin Nitelikleri
• Önder hareketidir (Atatürk’ün eseridir).

5
• Özgündür. Düşünsel yönü Fransız Devrimi’ne dayanmakla birlikte kendine özgü koşullarda ortaya çıkmış
ve gerçekleşmiştir.
• Çok yönlüdür:
 Emperyalizme karşı bir bağımsızlık savaşı verilmiştir.
 Saltanata ve Hilafete karşı yapılmıştır.
 Hemen her alanda gerçekleştirilmiştir.
• Ulusaldır. Ulusal kurtuluş savaşına dayanır.
• Evrenseldir. Bütün ezilen toplumlar için örnek model olmuştur.
• Kısa sürede gerçekleştirilmiştir.
• İnsancıldır, barıştan yanadır.
• Türk Devrimi bir Türk aydınlanmasıdır.
• Türk Devrimi kültürel dönüşümdür, bir çağdaşlaşma hareketidir.

TÜRK DEVRİMİ’NİN BAŞLICA KAYNAKLARI


RASYONALİZM (AKILCILIK)
• Rasyonalizm akla dayanır ve akıldışı olan her şeye karşı koyar. Aydınlanma, bireyin aklını kullanmasıdır.
• Aydınlanmanın parolası: “Aklını kendin kullanma cesaretini göster” olmuştur.
• Başlıca temsilcileri René Descartes, Immanuel Kant’tır.
• Atatürk’ün belirgin niteliklerinden biri akılcı düşünce ve davranıştır. Atatürk’ün özellikle din konusunda ve
laiklik anlayışında akılcılığın bütün özellikleri bulunmaktadır.
POZİTİVİZM (OLGUCULUK)
• Kurucusu Auquste Comte’dir.
• Pozitivizm bilimsel yöntemi toplumsal yaşama uygulama düşüncesidir.
• Comte’a göre, Bilim olgulara dayanmalıdır. Pozitivizm, gerçeği aramaz, olaylar hakkında bilgi edinmekle
yetinen bir ideolojidir.
• Comte’a göre insanlık tarihi üç aşamadan geçmiştir: 1- teolojik dönem 2-metafizik dönem 3-pozitif dönem
(insan düşüncesinin ve gelişiminin en yüksek basamağıdır.)
• Pozitif dönem, toplumların gelişmesini sağlayan insan düşüncesidir.
OLGUCULUĞUN ATATÜRK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
• Atatürk pozitif düşünceden çok etkilenmiştir.
• Atatürk’ün “Dünyada her şey için, uygarlık için, yaşam için en gerçek yol gösterici bilimdir “ sözleri
bunun göstergesidir.
• Comte gibi Atatürk de toplumu yeniden örgütlemeyi amaçlamıştır.
• Her ikisi (Comte ve Atatürk) de kadın haklarından yanadır.
ATATÜRK VE ÖZGÜRLÜK
• Atatürk “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek özgürlüğe ne denli bağlı olduğunu
göstermiştir.
• Mustafa Kemal, özgürlük konusunda Medeni Bilgiler kitabında kendi el yazısıyla şunları yazmıştır:
“Kuşkusuz, düşüncelerin, inançların başka başka olmasından yakınmamak gerekir. Bütün düşünceler ve
inançlar bir noktada birleştiği durumda, bu, hareketsizlik işaretidir, ölüm işaretidir”.
• Atatürk’e göre en öncelikli özgürlük düşünce (vicdan) özgürlüğüdür.
ATATÜRK’ÜN BİRLEŞTİRME GÜCÜ
• Atatürk tek bir öğretinin ya da düşünürün izleyicisi değildir.
• Atatürk var olan pek çok öğretiyi ve düşünürü inceleyerek, değerlendirerek kendince bir sonuca varmıştır.
• Bu yüzden onun önderliğinde gerçekleştirilen Türk Devrimi, aynı zamanda Atatürk Devrimi, Kemalizm ya
da Atatürkçülük olarak da ele alınmaktadır.

ATATÜRK’ÜN DÜŞÜNCE YAPISININ OLUŞMASINA KATKI SAĞLAYAN


TÜRK YAZARLAR
NAMIK KEMAL (1840-1888)
• Namık Kemal vatan ve özgürlük kavramlarını yeni kuşaklara aşılamıştır. Bu yüzden vatan ve özgürlük şairi
olarak bilinir.
• Namık Kemal, Atatürk’ün en sevdiği yazarların başında gelir.
• Atatürk’ün vatan ve özgürlük sevgisinde Namık Kemal’in etkisi olmuştur.

6
• Mustafa Kemal’e göre Namık Kemal, “Türk ulusunun yüzyıllardan beri beklediği ses” olup “vatanın
bekçisi (koruyucusu)” idi.
MEHMET EMİN YURDAKUL (1869-1944)
• Türkçe şiirleri ile ünlüdür.
• Osmanlıcılığın ve İslamcılığın yerine Türkçülüğü savunmuştur.
• Osmanlıca yerine Türkçe yazmaya özen göstermiştir.
• Atatürk’ü Türkçülük konusunda etkilemiştir. “Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur” ifadesiyle başlayan
şiiri Mustafa Kemal üzerinde derin etki yapmıştır.
• Atatürk, Milli Mücadele’ye destek veren Yurdakul’u “milli şairimiz” olarak ilan etmiş ve onun ektiği
milliyetçilik tohumlarının meyve vermeye başladığını söylemiştir.
ZİYA GÖKALP (1876-1924)
• Türkçülüğün ve ulus devlet düşüncesinin babasıdır.
• Ziya Gökalp’in görüş ve düşünceleri ile Atatürk’ün düşünce ve uygulamaları arasında genelde bir uyum
olduğu söylenebilir. Aralarındaki en önemli fark ulus (millet) tanımında kendini gösterir. Ziya Gökalp ulus
tanımında din unsuruna yer verirken Atatürk buna gerek olmadığını söylemektedir.
• Ziya Gökalp Turancılık derken Atatürk Misak-ı Milli demiştir.
• Ziya Gökalp kültür ve uygarlığı iki ayrı kavram olarak değerlendirirken Atatürk kültür ve uygarlık ikiliğini
kabul etmez.
• Ziya Gökalp dilde evrimcidir buna karşılık Atatürk devrimcidir.
• Ziya Gökalp ibadet dilinin Türkçeleşmesinin öncüsüdür. Atatürk ise bunun ilk uygulayıcısıdır.
• Ziya Gökalp karma ekonominin isim babası, Atatürk ise uygulayıcısıdır.
TEVFİK FİKRET (1867-1915)
• Atatürk’ün en çok sevdiği ve etkilendiği yazardır.
• Fikret’in Etkileri:
Devrimcilik
Atatürk “ben inkılap (devrim) ruhunu Fikret’ten aldım” demiştir.
Gençlik
Her ikisine göre gençlik geleceğin güvencesidir. Gençler “Fikri hür vicdanı hür, irfanı hür”
yetiştirilmelidir. Atatürk Gençliğe hitabe ile cumhuriyeti gençlere emanet eden Atatürk, “Ey yükselen yeni
kuşak! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yüceltecek ve sürdürecek sizsiniz” demiştir.
Kadın hakları, bilimsel düşünce, özgürlük ve bağımsızlık, laik dünya anlayışı, barış, insan
sevgisi, yurt sevgisi, çalışmak, olmak ya da olmamak (Tevfik Fikret: “ya terakki (ilerleme) ya düşme
(inhitat)”, Atatürk: “ya istiklal ya ölüm”.)

ATATÜRK’ÜN DÜŞÜNCE YAPISININ OLUŞMASINA KATKI SAĞLAYAN


YABANCI DÜŞÜNÜRLER
DENİS DİDEROT (1713-1784)
• Aydınlanma çağının en önemli yazarlarından biri ve ünlü “Ansiklopedi”nin baş editörüdür.
• Laik ahlak anlayışını savundu.
• Kurulu düzenin kaynağı olan kiliseye karşı çıkarak 1789 Fransız Devrimi’ne giden köprüyü kurdu.
VOLTAIRE (1694-1778)
• Dinsel bağnazlığa karşı çıkmıştır.
• Fransız Devrimi'nin babası sayılır.
• Her türlü düşünce özgürlüğünün yılmaz savunucusudur.
JEAN JACQUES ROUSSEAU (1712-1778)
• Toplum Sözleşmesi adlı yapıtıyla ünlüdür.
• Cumhuriyet kavramının en önemli kuramcısıdır.
• Özgürlükçü ve Cumhuriyetçidir.
• “Halk Egemenliği”ni savunmuştur.
• Her alanda eşitliği ve demokrasiyi savunmuştur.
Jean Jacques Rousseau ve Atatürk
• Atatürk’ün en çok yararlandığı düşünürlerin başında J.J. Rousseau gelmektedir.
• Atatürk’ün özgürlük anlayışının temelinde, doğal haklar kavramına dayanan J.J. Rousseau ile 26
Ağustos 1789 tarihli Fransız Yurttaş ve İnsan Hakları Bildirisi’ndeki hükümler bulunmaktadır.

7
•Atatürk, Rousseau’nun iktidarın halktan kaynaklandığı görüşünü benimsemiş, fakat onun çoğunluk
baskısına yol açan halk egemenliği (çoğunluk iradesi) görüşüne katılmamıştır. Atatürk çoğunluğun
iktidar olduğu azınlığın haklarının korunduğu “ulusal egemenlik” anlayışını savunmuştur.
• Tek tip düşünce ve inancın toplum için tehlikeli olduğunu vurgulayan Atatürk’e göre, ancak özgür
düşünceli insanlar vatanlarına yararlı olabilirler.
MONTESQUİEU (1689–1755)
• Yasaların Ruhu adlı yapıtıyla ünlüdür.
• Monarşi yanlısıdır.
• Kuvvetler ayrılığı ilkesini ortaya koymuştur: “Kuvvet kuvveti durduramazsa özgürlük olmaz” demiştir.
• Günümüzde de demokratik cumhuriyetin varlığı kuvvetler ayrılığına bağlıdır.
• Ona göre cumhuriyet rejiminde seçim esası olduğu için erdemli bir rejimdir.
• Atatürk bu görüşü benimseyerek “Cumhuriyet fazilettir (erdemdir)” demiştir.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN YAPTIĞI GÖREVLER


1905 -1918 Dönemi
• 1905 - 1907 yıllarında Şam'daki 5. Ordu'da görev yaptı.
• 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu ve Manastır'daki III. Ordu'da görev yaptı.
• 1909'da 31 Mart Ayaklanması'nı bastıran Hareket Ordusu'nun kurmay başkanı olarak görev yaptı.
• 1911-1912 yıllarında Trablusgarp'ta İtalyanlara karşı Derne ve Tobruk'ta başarılı savunmalar yaptı.
• 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı, Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük katkıları oldu.
• 1913'te Sofya'ya askeri ataşe olarak atandı. Burada rütbesi yarbaylığa yükseldi
• Birinci Dünya Savaşı başlayınca 19. Tümen Komutanlığı'na atandı.
• 1915'te Gelibolu'ya çıkan düşman birliklerini komutası altındaki 19.Tümen ile Conkbayırı'nda
durdurdu. Bu başarısı üzerine rütbesi albaylığa yükseldi.
• Düşmanın Anafartalar'da saldırıya geçmesi üzerine Anafartalar Grubu Komutanı oldu ve düşman
ilerleyişini burada da durdurdu. Bu başarısından dolayı kendisine "Anafartalar Kahramanı" denildi.
• 1916'da Rus Kafkas Cephesi'ne atandı. Rus kuvvetleriyle yaptığı başarılı mücadelelerden sonra işgal
altındaki Muş ve Bitlis'i geri aldı. Bu başarısı üzerine rütbesi tuğgeneralliğe yükseldi.
• 1917'de Veliaht Vahdettin Efendi ile Almanya gezisine "Veliaht Yaveri" sıfatıyla katıldı ve
incelemelerde bulundu.
• 1917'de rütbesi tümgeneralliğe yükseldi.
• 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı
savunmalar gerçekleştirdi ve Katma Meydan Savaşı ile İngiliz ilerleyişini Halep'in kuzeyinde
durdurdu.
• 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanı oldu. Mondros Ateşkesi'nin imzalanması ve bu
ordunun dağıtılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a döndü.
1918 – 1922 Dönemi
• 19 Mayıs 1919'da 9. (3.) Ordu Müfettişi olarak Samsun'a çıktı.
• 29 Mayıs 1919'da Havza Genelgesi'ni yayımladı ve Kurtuluş Savaşı’ndaki ilk mitingi ve ilk halka
seslenişi burada oldu.
• 22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi'ni yayımladı.
• 7/8 Temmuz 1919 gecesi İstanbul yönetimi ile düştüğü anlaşmazlık nedeniyle askerlikten istifa etti ve
23 Temmuz - 7 Ağustos 1919’da toplanan Erzurum Kongresi'ne Erzurum delegesi olarak katıldı ve
başkan seçildi. Kongre sonrasında kurulan Temsil Heyeti'nin başkanı oldu.
• 4 - 11 Eylül 1919 günlerinde toplanan Sivas Kongresi'nin başkanlığına seçildi ve Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı oldu. Yeniden yapılandırılan Temsil Heyeti’nin başkanlığını
I.TBMM’nin açılışına kadar sürdürdü.
• 23 Nisan 1920'de toplanan I. TBMM'nin ilk meclis ve hükümet başkanı oldu.
• 5 Ağustos 1920'de toplanan I. Pozantı Kongresi'ne katıldı ve kongre başkanı oldu. Bu kongre Mustafa
Kemal'in meclis başkanı sıfatıyla katıldığı ilk ve tek kongredir.
• 5 Ağustos 1921'de TBMM tarafından çıkartılan Başkomutanlık Kanunu ile "Türk Orduları
Başkomutanı" oldu. 7 Ağustos 1921'de Kurtuluş Savaşı’nda büyük rolü olan ve ordunun ihtiyaçlarını
halkan karşılayabilmek amacıyla Tekalif-i Milliye Emirleri'ni yayınladı.
• Sakarya Savaşı'nı Başkomutan olarak yönetti. Savaş sonrasında TBMM tarafından kendisine "Gazilik"
ünvanı ile "Mareşallik" rütbesi verildi.

8
• Büyük Taarruz ve Dumlupınar Meydan Muharebeleri'ni Başkomutan olarak doğrudan yönetti.

ATATÜRK'ÜN SÖZLERİ
• Ben size taarruzu emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde
yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir! (I. Dünya Savaşı-Çanakkale Cephesi-1915).
• Geldikleri gibi giderler! (Mondros Ateşkesi sonrası İstanbul'a dönüşünde İtilaf filosunu görünce
söylemiştir-1918).
• Artık İstanbul Anadolu'ya hakim değil, tabi olmak mecburiyetindedir. (Amasya Genelgesi-1919).
• Ya istiklal ya ölüm (Sivas Kongresi-1919).
• Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makus (ters giden) talihini de yendiniz. Düşmanın istila hırsı,
azminizin ve vatanseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu (II. İnönü Savaşı -
İsmet Paşa'ya çektiği telgrafta - 1921).
• Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı
vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz (Sakarya Meydan Savaşı - 1921).
• Hacıanesti! Neredesin! Gel de ordularını kurtar! (Dumlupınar Meydan Savaşı - 1922).
• Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir! İleri! (Dumlupınar Meydan Savaşı - 1922).

OSMANLI DÜZENİNİN YIKILIŞI


OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN ÇÖKÜŞ NEDENLERİ

1-OSMANLI KURUMLARININ BOZULMASI


• Yönetici sınıfın yetersizliği, dışa kapalılığı ve giderek yozlaşması.
• İlmiye sınıfının yozlaşarak yeniliklere tümüyle karşı çıkması sonucunda bilimsel gelişmelerin ve
teknolojik gelişmelerin izlenememesi.
• Eleştirilere kapalı bir toplum modelinin olması.
• Devletin resmi dilinin Osmanlıca, eğitim dilinin de Arapça olması. Bu durum halk ile devleti
birbirinden kopardı. Türk kültürü Arap-Fars kültürünün içinde erirken, Türk’ün dünya görüşü İslam
dünya görüşü içinde eriyordu.
• Toprak düzeninin bozulması.
• Askeri yapının bozulması.
• Ortaçağ anlayışının geçerli olması.
2-ÇOK ULUSLULUK
• Osmanlı çok dilli, çok dinli ve çok kültürlü bir imparatorluktu.
• Osmanlı çağdaş anlamda ulusal bir devlet olamadı. Oysa Japonya ulusal devlet olduğu için
çağdaşlaşmayı başardı.
• Osmanlıda millet kavramı dinsel toplulukları ifade etmekteydi. Osmanlının millet anlayışı konuşulan
dile değil inanılan dine dayanmaktaydı. Örneğin Ermeniler, Ortodoks Gregoryen Ermeni Milleti,
Ermeni Katolik Milleti ve Protestan Ermeni Milleti olarak üçe ayrılmışlardı. Rum Milleti demek
Romalı demekti. Yunanlıların yanı sıra Ortodoks Arnavutları, Bulgarları, Makedonları hatta bugün
Ürdün Filistin ve Suriye’de yaşayan Arapları içermekteydi. Karaman ve Gagavuz Türkleri de bu
grubun içinde yer almaktaydı. Yahudi Milletinin içinde çeşitli etnik yapıda olanlar vardı. Karay
Türkleri Yahudi dinindendi. Müslüman Milleti ise Türk, Kürt, Arap, Arnavut, Çerkez, Boşnak, Pomak
gibi unsurları içermekteydi.
3-HUKUK BİRLİĞİNİN BULUNMAMASI
• Hukuk Birliği farklı din, dil ve etnik kökenleri farklı insanları birbirine bağlar.
• Fransız Devrimi’nin ortaya koyduğu milliyetçilik akımı çok uluslu imparatorlukları olumsuz yönde
etkiledi. Osmanlı İmparatorluğu hukuk birliğinden yoksun olduğu için dağıldı. Buna karşılık
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hukuk birliği sayesinde ayakta kalmayı uzun süre başardı.
4-AVRUPA’NIN UYANIŞI
a) Haçlı Seferleri
• Amacı kutsal bölgeleri Müslümanlardan geri almak olsa bile daha çok ticari ve teknik
sonuçları oldu.
• Avrupalılar, kağıt, matbaa, barut ve pusula doğu dünyasından Avrupa’ya taşıdılar.
• Avrupa’da selilozdan kağıt yapımı, jan Gutenberg tarafından metal harfli matbaanın yapılması
fikirlerin daha rahat yayılmasına ve Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketlerinin oluşmasına
yol açtı.

9
• Barutun ateşli silahlarda kullanımı feodalitenin yıkımına ve merkezi krallıkların kurulmasına
yol açtı.
• Pusuladaki sapma açısının hesaplanması da Coğrafi Keşifler'e yol açtı.
b) Coğrafi Keşifler
• Osmanlıların İstanbul’u ve mevcut ticaret yollarını kendi denetimleri altına almaları Avrupa’yı
yeni arayışlara yöneltti.
• Yeni ticaret yolları bulmak aracıyla yapılan Coğrafi Keşifler, özellikle Amerika kıtasının keşfi
ticaret yollarının değişmesine ve Osmanlının ticaret gelirlerinin azalmasına yol açtı.
• Avrupa’nın sömürgeciliğe yönelmesi onun ekonomik gelişmesine katkı yaptı.
c) Rönesans
• Yeniden doğuş/uyanış olarak nitelenen Rönesans 15. Yüzyılda İtalya’da başladı.
• Leonardo da Vinci, Mikelangelo, Rafael ve Donatello öncülük etti.
• Bilim, sanat, edebiyat, mimari alanlarda görülen gelişme zamanla tüm Avrupa’yı etkiledi.
d) Reform
• 16. Yüzyılda Almanya’da Martin Luther’in öncülüğünde başlayan dinsel aydınlanma
sürecidir.
• Avrupa’da yeni mezheplerin oluşumuna yol açtı.
• Ana dilde ibadetin başlaması dinsel aydınlanmaya yol açtı.
• Dinsel aydınlanma laiklik sürecinin oluşumunu hızlandırmıştır.
e) Aydınlanma
• Aklın ve bilimin yol göstericiliğinde oluşan gelişme sürecidir.
• Özellikle kilise otoritesine karşı eleştiriyi içerir
• Bu bağlamda çok güçlü bir laikleşme sürecini başlatmıştır.
• 18. Yüzyılda Fransa’da yayınlanan 35 ciltlik ansiklopedi bu döneme damgasını vurmuştur.
• Alman düşünür Kant, “Aydınlanma nedir?” adlı yapıtında: “Kendi Aklını Kullanma
Yürekliliğini Göster” demektedir.
• Başlıca öncüleri İmmanuel Kant, Denis Diderot, David Hume, JJ.Rousseau, Descartes,
Spinoza, Montesquieu, John Locke’dir.
5-FRANSIZ DEVRİMİ
FRANSIZ DEVRİMİ’NİN ÜRETTİĞİ AKIMLAR
• ANAYASACILIK
• MİLLİYETÇİLİK
• CUMHURİYETÇİLİK
• DEMOKRASİ
FRANSIZ DEVRİMİ’NİN TEMEL İLKELERİ
• İNSAN HAKLARI
• ÖZGÜRLÜK
• EŞİTLİK
• KARDEŞLİK
• ADALET
• BAĞIMSIZLIK
• MİLLİYETÇİLİK
FRANSIZ DEVRİMİ’NİN ETKİLERİ
• İdeolojik yönden çağımıza damgasını vurdu.
• Laiklik devlet sisteminde ve hukuk anlayışında yer almaya başladı. Avrupa’da önce laiklik, sonra
ulusal devlet, en son demokrasi gelişti.
• İtalya ve Almanya olumlu yönde etkilenerek siyasal birliklerini kurdular.
• Milliyetçilik akımları bağımsızlık duygularının güçlenmesine yol açtı.
• Fransız Devrimi’nin yaydığı milliyetçilik akımları Osmanlı azınlıkları arasında bağımsızlık
isteklerinin uyanmasına, bu da devletin parçalanmasına yol açtı. Türk milliyetçiliği oldukça geç
uyandığı için imparatorluğu kurtaramadı.
• Buna karşılık Atatürk’ün düşünce ve eylemlerinde Fransız Devrimi’nin büyük payı oldu.
6-SANAYİ DEVRİMİ VE KAPİTÜLASYONLAR
• Sanayi Devrimi'ni gerçekleştiren Avrupa, teknolojik güç olarak karşımıza çıktı. Batının
gelişmişliğinin temelinde Sanayi Devrimi'nin verdiği üstünlükle geri kalmış ülkelerin sömürülmesi

10
yatmaktadır. XIX. Yüzyılda sanayileşen Avrupa ülkeleri hammadde arayışına başladılar ve dünyayı
denetimleri altına alma yarışına giriştiler.
• Sömürgeci devletler Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan tüm etnik unsurları kendi amaçları
doğrultusunda kullandılar.
• Kapitülasyonlar, güçlü zamanlarında Osmanlıların yararına işlev görürken, gerileme ve çöküş
dönemlerinde imparatorluğun yarı sömürge olmasına yol açmıştır.
• Osmanlı Devleti’nin Sanayi Devrimi'ni gerçekleştirememiş olması yıkılışında çok önemli bir rol
oynamıştır.

OSMANLI DEVLETİ’NİN YARI SÖMÜRGE OLMASI


1838 BALTALİMANI OSMANLI-İNGİLİZ TİCARET ANLAŞMASI
• Osmanlı Devleti’ni Avrupa’nın açık pazarı konumuna getirdi.
• Yabancılar ülkenin her yerinde özgürce ticaret yapma hakkına kavuştular.
• Yabancılar ticari işlemlerinde iç gümrük ödemekten muaf tutuldular. Buna karşılık yerli tüccarın bu
vergiyi ödeme uygulamasına devam edildi.
• İhracat vergisi % 12; ithalat vergisi ise % 5 oldu.
• Bu uygulama dış ticaret açığını, dış ticaret açığı da Osmanlı Devleti’nin sonunu getirdi.
DIŞ BORÇLAR VE DÜYUN-U UMUMİYE İDARESİ (DUİ)
• Osmanlı’yı çökerten dış borç süreci Kırım Savaşı ile başladı.
• Osmanlı Devleti, 1854-76 döneminde çok ağır koşullarda ve önemli tutarlarda borçlandı.
• Dış borçların ödenememesi üzerine 1881’de (II. Abdülhamit zamanında) DUİ (Genel Borçlar
Yönetimi) kuruldu.
• DUİ ülkenin sömürülmesinde önemli rol oynadı. Emperyalizmin ileri karakolu niteliğinde işlev gören
DUİ, devlet içinde devletti. Bu kuruluş devletin ekonomik bağımsızlığını yitirmesine yol açtı.
YABANCI ŞİRKETLER
• OSMANLI BANKASI: İngiliz Fransız ortaklığıydı. Osmanlı Devleti’nin merkez bankası işlevini
görmekteydi.
• DEMİRYOLU ŞİRKETLERİ: Demiryolu politikası ülkenin sömürülmesinde önemli rol oynadı.
Demiryolları bir yönüyle emperyalizmin ülkeye girişini, diğer yönüyle de modernleşmeyi
simgeliyordu. Demiryolu şirketleri hatların geçtiği bölgelerdeki madenleri işletiyorlar, ormanları
kullanıyorlardı. Ayrıca belirli bir kar güvencesiyle çalışıyorlardı. İngilizler tarafından yapılan İzmir-
Aydın Demiryolu Anadolu’da yapılan ilk demiryolu hattıdır. Bunu yine İngilizlerin yaptığı İzmir-
Kasaba Demiryolu hattı izlemiştir. Bu hat daha sonra Fransızların eline geçti. Berlin-Bağdat
Demiryolu hattı ise Almanlar tarafından yapılmıştır.
• REJİ: Tütünde tekel olan bu şirket Fransızların elindeydi. Bu şirketin kolluk kuvveti vardı. Kolcularla
tütün kaçakçıları arasında çıkan çatışmalarda binlerce insan yaşamını yitirdi.
• Bankacılık, madencilik vb. ticari faaliyetler büyük ölçüde yabancıların elindeydi.
• Büyük kentlerin kamu hizmetleri (ulaşım, aydınlatma, su dağıtma, liman, rıhtım vb.) genellikle
yabancılar eliyle yürütülmekteydi.

OSMANLI DEVLETİ’Nİ KURTARMA (MODERNLEŞME) ÇABALARI


LALE DEVRİ (1718-30)
• İlk kez Batı’ya açılmaya başlanıldı.
• Avrupa başkentlerine ilk elçiler gönderildi.
• Batı’dan alınan ilk teknik araç olan matbaa Türkler tarafından da kullanılmaya başlandı.
• Avrupa’dan çiçek aşısı getirildi.
• İlk itfaiye örgütü kuruldu.
• Kağıt, çini (porselen) ve kumaş imalathaneleri açıldı.
• Barok mimarisi Osmanlı büyük kentlerinde yaygınlaştı.
AÇILAN MODERN OKULLAR (EĞİTİMDE BATILAŞMA)
• MÜHENDİSHANE-İ BAHR-İ HÜMAYUN (DENİZ MÜHENDİSLİK OKULU): 1773’te III.
Mustafa zamanında açılan bu okul Batı tarzında eğitim veren ilk modern okuldur. Deniz Harp
Okulu’nun temelini oluşturur.
• MÜHENDİSHANE-İ BERR-İ HÜMAYUN (KARA MÜHENDİSLİK OKULU): 1793’te III.
Selim zamanında açıldı. Kara Harp Okulu’nun temelini oluşturur.

11
• MEKTEB-İ TIBBİYE: Askeri doktor yetiştirmek amacıyla 1826’da II. Mahmut zamanında açıldı.
• MEKTEB-İ HARBİYE: Subay yetiştirmek amacıyla 1834’te II. Mahmut zamanında açıldı.
• MEKTEB-İ MÜLKİYE: 1859’da açıldı. Üst düzey sivil yönetici yetiştirmek amacıyla açılmıştır.
• MEKTEB-İ SULTANİ: Devlet memur açığını kapatmak için Abdülaziz döneminde açıldı, sonradan
ismi Galatasaray Lisesi oldu.
• SANAYİ-İ NEFİSE MEKTEBİ: Güzel Sanatlar Akademisi, II. Abdülhamit döneminde açıldı
• DARÜLFÜNUN (İstanbul Üniversitesi): I. Dünya Savaşı’ndan önce 1901’de açılmıştır.
• Osmanlı modernleşmesinin devlet ve toplum yaşamına en çok yansıdığı alanın eğitim olduğu
söylenebilir. Bu dönemde eğitimin halka indirilmesine, yaygınlaştırılmasına önem verilmiştir.
III. SELİM REFOMLARI
• Nizam-ı Cedid (Yeni Düzen) hareketi başlatıldı. Nizam-ı Cedid adında modern bir ordu kuruldu. Bu
ordu Napolyon’u Akka önlerinde yendi.
• Resmi bir yayınevi kuruldu. Çok sayıda kitap çevirisi yapıldı. Yabancı dil öğrenimi özendirildi.
• Dış ülkelere elçi gönderme işi sürekli ve kalıcı hale getirildi.
• III. Selim tüm kurumlarda reform yapılması gerektiğini gören ilk padişahtır.
II. MAHMUT REFORMLARI
• SENED-İ İTTİFAK: Padişah ile ayanlar (valiler) arasında yapılan bir sözleşmedir. Bu senede göre,
padişah ve ayanlar egemenliği aralarında paylaşmışlardır. Padişah yetkilerinden ödün vermiştir. Bu
yüzden İngiltere demokrasisinin temelini oluşturan Magna Carta’ya benzetilmektedir. Fakat Sened-i
İttifak halka hiçbir hak vermediği gibi, daha önce de padişahla ayanlar arasında buna benzer senetler
düzenlenmişti. Üstelik padişah Mısır dışındaki bölgelerin ayanlarını 1826’da merkeze bağlamıştır.
• Sekban-ı Cedid adında yeni bir ordu kuruldu.
• 1826’da Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. Bu olay tarihe Vaka-i Hayriye olarak geçmiştir.
• Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında modern bir ordu kuruldu.
• İlk resmi gazete Takvim-i Vekayi çıkarıldı.
• Posta ve polis örgütleri kuruldu.
• Devlet yapısında düzenleme yapıldı. Divan sisteminin yerine bakanlar kurulu oluşturuldu. Maaşa
bağlanan devlet memurlarının tek tip elbise giymeleri zorunlu oldu. Fes yeniliklerin simgesi olarak
giyilmeye başladı. Tutucular başlangıçta fese karşı çıktılar. Fakat fes zamanla yobazlığın simgesine
dönüştürüldü. Memurlar için bir ceza yasası çıkartılarak keyfi cezalandırılmalara son verildi.
• İlköğretim zorunlu oldu.
• Mızıkayı Hümayun isminde resmi devlet bandosu oluşturuldu.
• Karantina uygulaması başlatıldı.
• Askeri amaçlı ilk nüfus sayımı yapıldı.
• Muhtarlıklar kuruldu.
TANZİMAT FERMANI (1839)
• Tanzimat laik bir eğitim ve bürokrasi yaratma yolunda adımlar atmıştır. Modern devlet olma yolunu
açmıştır. Tanrı hakları sisteminden laik bir sisteme geçişin başlangıcıdır.
• Can ve mal devlet güvencesine alındı. Yargısız infaz olan “siyaseten katl” kaldırıldı. Fransız
Devrimi’nden elli yıl sonra insan hakları düşüncesi geldi. Mal varlığına devletçe el konulması
uygulaması olan “müsadere usulü”ne son verildi.
• Askerlik sisteminde değişikliğe gidildi. Askerlik vatandaşlık görevi sayıldı.
• Vergi konusunda düzenleme yapıldı.
ISLAHAT FERMANI (1856)
• Eşit vatandaşlık hakkı sağlandı. Müslüman olmayan unsurlar da devlet memuru olabilecek; vergiler
eşit olacak ve yerel meclislere üye olabileceklerdi.
• Din ve mezhep özgürlüğü benimsendi.
• Her türlü şirket kurulabilecekti.
• Yabancılar mal ve mülk edinebileceklerdi.
TANZİMAT REFORMLARININ BAŞARISIZLIK NEDENLERİ
• Askerlik, hukuk, eğitim başta olmak üzere bir çok alanda ikili bir yapı getirmiş olması.
• Yeniliklerin yüzeysel olması.
• Hıristiyan toplulukların milliyetçilik akımının etkisi altında olmaları.
• Batılı devletlere yeni ayrıcalıklar tanınması.
• Aşırı borçlanma

12
MEŞRUTİYET DÖNEMİ
GENÇ OSMANLILAR:
• Birlik 1865’de kuruldu.
• İlk sivil halk örgütlenmesidir.
• I. Meşrutiyetin ilanını sağladılar.
I.MEŞRUTİYET
• Kanun-i Esasi (Anayasa) 23 Aralık 1876’da yürürlüğe girdi. Batı tarzındaki ilk anayasadır.
• Osmanlı devlet yönetimi meşrutiyet sistemine geçti.
• İki meclisli bir yapıyı benimsemiştir. Buna göre, Meclis-i Mebusan üyelerini halk; Meclis-i Ayan
üyelerini ise padişah seçerdi.
• Müslüman olmayan unsurlar parlamentoda üçte bir oranında temsil edilmekteydiler. Böyle yüksek bir
oran, o zaman hiçbir imparatorluk ve Avrupa devletinde yoktu.
• Bu anayasayla padişaha çok büyük yetkiler tanındı. Meclisi açma ve kapama yetkisi ile hükümeti iş
başına getirme ve uzaklaştırma yetkisi padişaha aitti.
• Demokrasin vazgeçilmez unsuru olan siyasal partiler ve sivil kitle örgütleri yoktu.
• II. Abdülhamit baskıcı bir düzen kurdu. Jurnalcilik, rüşvet ve sürgün yöntemi geçerli oldu. Baskılar
yüzünden aydınların çoğu yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.
II. MEŞRUTİYET
• JÖN TÜRKLER: Jön Türkler 1889’da İttihat ve Terakki derneğini kurdular. Daha sonra siyasal
partiye dönüşen bu derneğin baskıları sonunda II. Abdülhamit, 24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’i
ilan etmek zorunda kaldı.
• Türk tarihinde ilk kez çok partili yaşama geçildi.
• İttihat ve Terakki Fırkası, kurulan ilk siyasal partidir. Dönemin iktidar partisidir. İttihatçılar "Milli
İktisat" politikası izleyerek milli burjuvazi yaratmaya çalışmışlardır.
• Hürriyet ve İtilaf Fırkası, dönemin ana muhalefet partisidir.
• İttihad-ı Muhammediye Fırkası İslamcı, gizli, ihtilalci bir partidir. Bu oluşum modern yaşama
karşıydı. Gerici bir ayaklanma olan 31 Mart Olayı’nın çıkmasında baş rolü oynadı.
31 MART OLAYI
• 13 Nisan 1909’da İstanbul’da gerici bir ayaklanma çıktı.
• Bu gerici ayaklanmayı Komutanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın, kurmay başkanlıklarını Mustafa
Kemal ve Enver beylerin yaptığı Hareket Ordusu bastırdı.
• Ayaklanmayı desteklediği gerekçesiyle padişah II. Abdülhamit tahttan indirildi ve yerine V. Mehmet
Reşat getirildi.
TANZİMAT VE MEŞRUTİYET REFORMLARININ BAŞARISIZLIK NEDENLERİ
• Tanzimat ve Meşrutiyet hareketlerinin devrime dönüşememesi
• Etnik çatışmalar
• Savaşlar
• Ekonominin bozuk olması
OSMANLI DEVLETİ’Nİ KURTARMAYA YÖNELİK İDEOJİK ARAYIŞLAR (DÜŞÜNCE
AKIMLARI)
OSMANLICILIK
• Osmanlıcılar devleti ve toplumu yeniden yapılandırarak ülkenin parçalanmasını önlemek istemişlerdir.
• Bu akımın destekçisi II. Mahmut’a göre ibadet yerleri dışında Müslümanlar, Hıristiyanlar ve
Museviler eşittir.
• Başlıca temsilcileri: Ziya Paşa, Namık Kemal, Şinasi, Mithat Paşa’dır.
• Osmanlıcılara göre ırk, dil, din farkı olmayacak, her şey Osmanlı olacaktı. Onlara göre devlet Osmanlı
Devleti, ülke Osmanlı vatanı, insan Osmanlı vatandaşı, kültür Osmanlı kültürü olmalıdır. Ortaya
attıkları vatan kavramı sonraki kuşakları olumlu yönde etkilemiştir.
• Türklerden başka bu düşünceyi savunan olmadığı için başarılı olamadı. Çünkü Milliyetçilik akımı
imparatorlukta yaşayan bütün halkları çoktan etkilemeye başlamıştı. Osmanlıcılar Batı’nın
üstünlüğünün ulusal devlet kurmaktan geçtiğini görememişlerdi.
BATICILIK
• Temelini yenilikçi padişah ve devlet adamlarından alan düşüncedir.

13
• Devletin geri kalmışlığını ve yıkılmasını önleme yolu olarak batının ilerlemiş teknolojisini ve
felsefesini almayı savunmuştur.
• Başlıca temsilcileri: Abdullah Cevdet, Celal Nuri İleri, Kılıçzade Hakkı, Tevfik Fikret, Süleyman
Nazif.
İSLAMCILIK
• II. Abdülhamit ile sembolleşen bir akımdır.
• İslamcılar devletin kurtuluşunu İslam kurallarının uygulanmasında (şeriatta) görüyorlardı. Ümmet (din
kardeşliği) anlayışı geçerliydi. İslam Birliği kurmayı amaçlamışlardır. İslamcılara göre devlet İslam
devleti, ülke İslam toprakları, kültür İslam kültürü, padişah da Osmanlı halifesidir.
• Başlıca Temsilcileri: Cemalettin Afgani, Şeyhülislam Musa Kazım, Mehmet Akif, Şemsettin
Günaltay, Sait Halim Paşa.
BAŞARISIZLIK NEDENLERİ:
• Dini anlayışa dayanan bir ideoloji çağın geçerli akımı değildi. Üstelik İslamcılar ulus gerçeğini
görememişlerdi.
• Avrupa din birliği sağladığı için değil, dinde reform yaparak laik bir sistem kurduğu için güçlenmişti.
• Tarihte toplum ve devlet yapısını dine dayandırarak modernleşmiş hiç bir devlet yoktur.
TÜKÇÜLÜK
• Çağın en geçerli akımı olmasına karşın Türkçülük, diğer akımlara göre oldukça geç gelişmiştir.
Osmanlı Devleti'nde milliyetçiliğin en son Türkler arasında yayıldığı söylenebilir. II. Meşrutiyet
Dönemi’nde, özellikle Balkan bozgunundan sonra gelişmiştir.
• Türkçülere göre devlet Türk devleti, ülke Türk yurdu, toplum Türk milleti, kültür Türk kültürü, dil
Türk dili olmalıdır.
• Başlıca Temsilcileri: Ali Suavi, Ziya Gökalp. Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin
Yurdakul, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Fuat Köprülü.
• Başlıca Yayın Organları: Türk Yurdu, Küçük Mecmua.
• Türk Ocağı: Milliyetçi akımı en güçlü yayan bir kültür kurumudur.
• Turancılık: Türkçülüğün en aşırı yönüdür. Türklerin yaşadığı her yeri Türk yurdu ilan etmiştir. Turan
düşü Osmanlı Devleti’nin çöküşünü hızlandırmıştır.
• Buna karşılık Türkçülük Milli Mücadele’nin en etkili düşünce akımı olmuştur.
• Türkçülük (milliyetçilik) Atatürkçü düşünce sisteminin temel ilkelerinden biridir.
KİŞİSEL GİRİŞİMCİLİK VE ADEM-İ MERKEZİYETÇİLİK
• Kişisel girişimciliği ve yerinden yönetimi savunurlar.
• Meslekçiler de denilen bu akımın en önemli savunucusu Prens Sabahattin’dir.
SOSYALİST EĞİLİMLER
• En az yandaşı olan düşünce akımıdır.
• En önemli temsilcisi Hüseyin Hilmi Bey’dir.
DÜŞÜNCE AKIMLARININ BAŞARISIZLIK NEDENLERİ
• Güttükleri amaçlara ters düşen düşünceleri uygulamaya çalışmaları.
• Sorunlara tek yönlü ve yüzeysel yaklaşmaları
• Çağ dışı kalmış bir devlet ve toplum modelini sürdürmek istemeleri.
• Batı’yı iyi tanımamaları, çağdaşlaşmanın neleri içerdiğini bilmemeleri

OSMANLI DEVLETİ’NİN YIKILMASINA YOL AÇAN DIŞ GELİŞMELER


DOĞU SORUNU/ŞARK MESELESİ/EASTERN QUESTION
• "Doğu Sorunu", ilk kez 1815 Viyana Kongresi'nde ortaya atıldı.
• "Doğu Sorunu", "Hasta Adam" olarak nitelenen Osmanlı Devleti'nin İngiltere, Fransa, Rusya,
Avusturya, Almanya ve İtalya arasında paylaşılması sorunudur.
FRANSA’NIN MISIR’I İŞGALİ (1798)
• Napolyon’un Mısır’ı işgali Osmanlı dış politikasında köklü değişime yol açtı. Osmanlı Devleti
İngiltere ve Rusya ile ilk kez ittifak yaptı.
• Osmanlı Devleti denge politikası izlemeye başladı.
• İngiltere, çıkarlarına uygun düştüğü için 80 yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü
koruma politikası izledi.
NAVARİN BASKINI (1826)

14
•1821'de başlayan ve önemli oranda dış destek alan Mora'daki Yunan ayaklanmasının Osmanlı
kuvvetlerince bastırılamaması üzerine Padişah II. Mahmut Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan yardım
istedi.
• Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa komutasındaki birlikler Mora'daki Rum isyancıları ile
Avrupalı destekçilerini yendi.
• Bu durum Fransa, İngiltere ve Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne cephe almalarına yol açtı.
• Baltık Denizi'nden harekete geçen Rus filosu İngiliz ve Fransız filolarıyla birleşerek Akdeniz'de
ilerledi.
• Bu filo Navarin'de bulunan Osmanlı-Mısır donanmasına saldırarak büyük zarar verdi.
MEHMET ALİ PAŞA’NIN AYAKLANMASI (1833-40)
• Bu gelişmeler padişah ile valinin arasını açtı. İç savaş çıktı, Mısır güçleri Anadolu içlerine kadar
ilerledi. Fransa Mısır valisinin yanında yer aldı. Rusya ve İngiltere ise Osmanlı Devleti’ni destekledi.
• Taraflar arasında yapılan Kütahya Antlaşması (1833) ile Osmanlı Devleti Kavalalı Mehmet Ali
Paşa’ya Şam, Cidde ve Adana valiliklerini bıraktı.
• Mısır Olayı, bir iç sorun iken Avrupalı devletlerin olaya karışmasıyla uluslar arası bir boyut kazandı.
• Bu olay Osmanlı Devleti’nin kendi valisiyle bile baş edemeyecek duruma geldiğini göstermektedir.
HÜNKAR İSKESİ ANTLAŞMASI (1833)
• Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyan etmesi ve Mısır kuvvetlerinin Kütahya önlerine ulaşması üzerine
Padişah II. Mahmut, İstanbul ve Boğazların güvenliğini sağlama adına Rusya'dan yardım istedi.
• Rus donaması İstanbul’a geldi. Padişah II. Mahmut, desteğin sürekliliğini sağlama adına Rus Çarlığı
ile Hünkar İskelesi Antlaşması'nı yaptı.
Antlaşmanın Maddeleri
1. Her iki devlet de huzur ve güvenlikleri için birbirine yardım edecektir.
2. Osmanlılar Rusya'dan yardım istedikleri takdirde Rusya karadan ve denizden, her iki tarafında
kararlaştırdığı sayıda bir kuvvetle yardım edecektir.
3. Yardım isteyen taraf, yardıma gelen tarafın tüm masraflarını karşılayacaktır.
• Ayrıca antlaşmanın gizli maddesine göre; Rusya herhangi bir Batılı devlet ile savaşa girerse, Osmanlı
Devleti Çanakkale Boğazı'nı Rusya ile savaşan devletlere kapayacak, Rusya ise Boğazlardan serbest
geçiş hakkına sahip olacaktır.

ULUSAL AYAKLANMALAR
Temel Nedenleri
1 - Fransız İhtilali'nin getirdiği milliyetçilik akımı
2 - Rusya'nın izlediği Panslavizm (Slav Birliği) siyasetinin etkisi
3 - Avrupa toplumsal ve siyasal yapılarının desteği ve kışkırtmaları
4 - Fener Ortodoks Patrikhanesi'nin desteği
5 - Osmanlı Devleti'nin zayıflığı ile yerel yöneticilerin adaletsiz ve baskıcı uygulamaları

Sırp Ayaklanması
• İlk Sırp ayaklanması 1804'te Kara Yorgi önderliğinde başladı.
• Sırplar Rus desteği elde edebilmek adına 1807'de Rus-Sırp İttifak Antlaşması'nı imzaladılar.
• Bu ayaklanmanın 1813 yılında bastırılmasına rağmen Rus baskısı nedeniyle Osmanlı Devleti 1815'te
Sırbistan'a ayrıcalıklı prenslik hakkını verdi.
• 1829-Edirne Antlaşması ile Sırbistan İç işlerinde serbestlik elde etti.
• 1878-Berlin Antlaşması ile Sırbistan bağımsız bir krallık haline geldi.
• İsyancıların yalnız Rus desteği elde etmeleri, bulundukları bölgenin diğer Avrupalı güçlerin ilgisini
çekecek stratejik öneme sahip olmaması Sırp bağımsızlık mücadelesinin uzun bir süreçte başarıya
ulaşmasının nedenlerini oluşturur.
Yunan Ayaklanması
• Yunan ulusçuluğunun ideolojik açıdan yurt dışında örgütlenmesinde yurt dışında öğrenim gören
Yunan gençlerinin ve Yunan tüccarlarının kültürlerini Avrupa'ya tanıtmaları (lobicilik), Rönesans'ın
temelinde Yunan kültürünün yattığını savunmaları önemli bir etken olmuştur.
• Bu sayede Avrupa toplumun ilgisini çeken Yunanlılık hareketi bir süre sonra Avrupa siyasi güçlerinin
de desteğini almıştır.

15
• Balkanların doğusunda, Ege kıyılarında oluşacak bir Yunan devletinin Doğu Akdeniz ve Ege'deki
çıkarlarını koruyacağına inanan İngiltere, Fransa ve Rusya devletleri giderek bu harekete verdikleri
desteği artırdılar.
• 1814'te Rusya'nın desteği ile Megali ideayı yani büyük Yunanistan idealini gerçekleştirmek amacıyla
Etniki Eterya Cemiyeti kuruldu. Böylece Yunan ulusçuluk hareketi daha sistematik ve örgütlü yapıya
dönüştü.
• Bu gelişmeler sonucunda ilk Yunan ayaklanması 1820'de zengin Yunan tüccarlarının desteği ile
Eflak'ta çıktı. Ancak ayaklanma kısa bir sürede bastırıldı.
• 1821'de Mora ayaklanması patlak verdi. Önemli oranda dış destek alan bu ayaklanmayı Osmanlı
yönetimi bastıramadı.
• Bunun üzerine Padişah II. Mahmut Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan yardım istedi ve
karşılığında kendisine Mora ve Girit valiliklerini vaat etti.
• İbrahim Paşa komutasındaki Osmanlı-Mısır güçleri ayaklanmayı bastırma faaliyetine girişti. Ancak
İngiliz, Fransız ve Rus donanmalarının Navarin'de bulunan Osmanlı-Mısır filosunu tahrip etmesi
isyanı yeniden alevlendirdi.
• Ardından patlak veren 1827-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nı Osmanlı Devleti'nin kaybetmesi Yunan
bağımsızlık hareketini başarıya ulaştırdı.
• 1829'da yapılan Edirne Antlaşması ile Mora bölgesinde Yunan Krallığı kuruldu.
• Böylece Fransız İhtilali'nin getirdiği milliyetçilik akımının etkisiyle Osmanlıdan ayrılan ilk Balkan
toplumu Yunanlılar oldu.
Eflak-Boğdan Prensliklerinin Birleşmesi ve Romanya'nın Bağımsız Olması
• 1821'de çıkan Boğdan ayaklanması sonrasında Babıali bölgeye kendi yöneticilerini belirleme hakkını
tanıdı.
• 1829-Edirne Antlaşması ile Osmanlı Devleti Eflak ve Boğdan yöneticilerini ömür boyu görev yapma
ayrıcalığını tanıdı.
• Avrupalı güçlerin desteğiyle Romen milliyetçiliği giderek bölgede gelişti.
• 1848'de önce Transilvanya, ardından da Eflak ve Boğdan Romenleri ayaklandılar. Ancak ayaklanma
kısa bir süre içerisinde bastırıldı.
• Kırım Savaşı sonrasında yapılan Paris Antlaşması ile Eflak ve Boğdan Prenslikleri büyük oranda iç
işlerinde serbestlik elde ettiler.
• Eflak ve Boğdan Prenslikleri 1859'da Romanya adı altında birleştiler ve bölge Osmanlıya bağlı özerk
bir idare haline geldi.
• 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında yapılan Berlin Antlaşması ile Romanya bağımsız bir
krallık haline geldi.
Bosna-Hersek Ayaklanmaları
• Bölgede ilk ayaklanma1851'de Avusturya'nın kışkırtması sonucunda çıktı, ancak kısa bir sürede
bastırıldı.
• 1875'te bölgede ikinci bir ayaklanma patlak verdi. Rus ve Avusturya desteğini alan ayaklanma kısa
sürede genişledi.
• 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında yapılan Berlin Antlaşması ile bölge Avusturya korumasına
bırakıldı. Avusturya'da bölgeyi 1908'de resmen ilhak etti.
Bulgar Ayaklanması
• İlk Bulgar ayaklanması 1829-Edirne Antlaşması sonrasında bir yandan Yunan ve Sırp
ayaklanmalarının etkisi, diğer yandan da Rusya'nın takip ettiği Panslavizm siyasetinin sonucunda
Sliven'de çıktı. Hemen sonrasında 1835'te Zavera ayaklanması patlak verdi. Her iki ayaklanma da
Osmanlı güçlerince bastırıldı.
• Bu gelişmeler sonrasında Bulgar milliyetçi hareketi daha örgütsel bir yapıya büründü. Yurt dışında
yaşayan Bulgarlardan önemli oranda destek sağlandı ve modern bir ulusalcı siyaset oluşturuldu.
• 1845'te Osmanlı Devleti'nin de onayıyla Bulgarlar Fener Ortodoks Patrikhanesi'nden ayrıldılar ve
İstanbul'da Bulgar Ulusal Kilisesi'ni kurdular. Bu durum Bulgarlık bilincinin gelişmesinde önemli rol
oynadı.
• 1875'te Bulgarlar daha organize olarak yeniden ayaklandılar. Ayaklanma güçlükle bastırıldı. Ancak
ayaklanmanın bastırılma sürecinde bazı Bulgarların ölümü Avrupa kamuoyunun tepkisini çekti ve
Osmanlı Devleti "Bulgar Katliamı" yapmakla suçlandı.
• 93 Harbi sonrasında yapılan 1878-Berlin Antlaşması ile özerk bir Bulgar Prensliği kuruldu. Ancak
Doğu Rumeli Osmanlı kontrolünde kaldı.

16
• 1908'de Doğu Rumeli'yi ilhak eden Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti.
Arnavut Ayaklanmaları
• 1878'de ağırlıklı olarak Müslüman Arnavutlardan oluşan Prizren Ligi kuruldu. Bu birliğin temel
hedefi Osmanlı sınırları içersinde özerk bir Arnavut yönetim bölgesi oluşturmaktı.
• Başlarda Babıali'nin destek vermesine rağmen bu birliğin diğer ülkelerle görüşmelerde bulunması ve
1880'de büyük bir ayaklanma çıkartması üzerine Osmanlı yönetimi müdahale etti ve ayaklanma
bastırıldı.
• Bu durum Arnavutlar arasında hoşnutsuzluğun artmasına yol açtı. II. Meşrutiyet döneminde bu
hoşnutsuzluk daha da arttı. 1908-1912 döneminde 4 büyük Arnavut ayaklanması çıktı. Özellikle İtalya
ve Avusturya'nın desteğini alan 1912 ayaklanması geniş bir alanı etkiledi. I. Balkan Savaşı'nın
başlaması ayaklanmayı daha da kuvvetlendirdi.
• Sırbistan'ın Kumanova Meydan Muharebesi'nde Osmanlı güçlerini ağır bir yenilgiye uğratması ve
Arnavutluk toprakları üzerinde Akdeniz yönüne ilerlemesi bölgede rakip istemeyen Avusturya'yı
rahatsız etti ve Arnavut milliyetçilerine destek vermesine yol açtı.
• Bu destek sonucunda 28 Kasım 1912'de Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.
• Böylece Arnavutlar Osmanlı Devleti'nden ayrılan son Balkan milleti oldular.

KIRIM SAVAŞI (1853-56)


• Savaş Rusya’nın Osmanlı ülkesine tek başına sahip olmak istemesi üzerine çıktı.
• İngiltere, Fransa ve Piyemonte Osmanlı Devleti’nin yanında yer aldı.
• Kırım Savaşı sırasında Osmanlı Devleti ilk kez dış borç aldı (İngiltere'den).
PARİS ANTLAŞMASI (1856)
• Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayıldı.
• Osmanlı Devleti’nin Avrupa devlet hukukundan yararlanması benimsendi.
• Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü Avrupalı büyük devletlerin (İngiltere, Fransa ve Avusturya’nın)
güvencesine alındı.
• Osmanlı Devleti ve Rusya Karadeniz’de donanma bulunduramayacaktı. Bu, savaşın galibi
Osmanlı’nın mağlup devlet muamelesi görmesidir.
• İstanbul ve Çanakkale Boğazları ticaret gemilerine açık, savaş gemilerine kapalı tutulacaktı.
1877-78 OSMANLI- RUS SAVAŞI (93 HARBİ)
• Osmanlı-Rus Savaşı iki cephede sürdü: Tuna Cephesi ve Kars-Erzurum Cephesi.
• Osmanlı ordusunun piyade sınıfı Ruslardan daha iyi durumdaydı. Piyade sınıfı Amerikan İç
Savaşı’nda kullanılmış silahlarla donatılmıştı. Buna karşılık topçu sınıfı yetersizdi.
• Gazi Osman Paşa, Plevne Savunması'yla dünya askeri tarihinde yer almasına karşın yenilgiyi
önleyememişti. Doğuda ilerleyen Rus kuvvetleri Erzurum önlerine, Balkanlarda ise İstanbul önlerine
kadar (Ayastefanos'a) ulaştılar. Bunun üzerine Osmanlı Devleti kayıtsız şartsız teslim oldu.
• Erzurum'un Aziziye tabyası savunmasında Türk ordusuyla birlikte hareket eden Nene Hatun
önderliğindeki sivil Erzurumlular kahramanlık gösterdi ve Erzurum'un Rus işgaline uğramasını
önlediler.
AYASTEFANOS (YEŞİLKÖY) ANTLAŞMASI(Mart-1878)
• Çok ağır koşullar içeren bu antlaşma büyük devletler tarafından uygun görülmediği için Berlin’de yeni
bir barış kongresi toplandı.
BERLİN ANTLAŞMASI (Temmuz-1878)
• Kars, Ardahan ve Batum Rusya’da bırakıldı.
• Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız oldu.
• Bulgaristan yarı bağımsız (özerk) oldu.
• Ermeni Sorunu uluslar arası boyut kazandı. Ermenilerin yaşadıkları yerlerde reform yapılması; dinsel
özgürlük sağlanması kararlaştırıldı.
• İngiltere 80 yıllık politikasını (stratejisini) değiştirdi. İngilizlere göre, Türkler bundan böyle Osmanlı
Devleti’ni yaşatamazlar ve Rusların sıcak denizlere inmesini engelleyemezlerdi. Bu nedenle İngiltere
Büyük Yunanistan ve Büyük Ermenistan projelerini yürürlüğe koydu.
• Osmanlı Devleti. Denge politikası gereği Almanya’ya yaklaştı. Alman hayranlığı Osmanlı Devleti’nin
l. Dünya Savaşı’na girmesine ve tarih sahnesinden silinmesine yol açacaktı.
BERLİN ANTLAŞMASI SONRASINDA OSMANLI DEVLETİ'NİN UĞRADIĞI TOPRAK
KAYIPLARI

17
• 1878'de Kıbrıs İngiliz kontrolü altına girdi.
• 1881'de Tunus Fransız kontrolü altına girdi.
• 1881'de Yunanistan Teselya'yı ilhak etti
• 1882'de Mısır İngiliz işgali altına girdi.
• 1884'de Somali toprakları İngiliz kontrolüne geçti
• 1885'de Doğu Rumeli Bulgaristan'a bağlandı
• 1889'da Etiyopya İtalyan koruması altına girdi.
• 1897'de Girit özerk oldu, 1908'de yapılan halk oylamasıyla Yunanistan'a katılma kararı çıktı, ancak
Osmanlı bu durumu kabul etmedi, Balkan savaşları sonrasında da Yunanistan'a bağlandı (1913)
• 1899'da Kuveyt emirliği İngiliz koruması altına girdi.
• 1908'de Bosna Avusturya egemenliğine girdi.
• 1908'de Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti.
TRABLUSGARP SAVAŞI (1911-12)
• İtalya siyasal birliğini kurduktan sonra sömürgeciliğe yönelerek gözünü Trablusgarp’a (Libya’ya)
dikmiştir.
• Osmanlı Devleti Trablusgarp’a asker ve donanma gönderemedi: Çünkü bir yandan İngiltere ve Fransa,
ordunun Mısır ve Tunus’tan geçmesine izin vermezken diğer yandan ll.Abdülhamit döneminde
donanmanın Haliç’te zincirleterek çürütülmesi nedeniyle denizden de yardım gönderilemedi.
• Bu savaşa aralarında Mustafa Kemal ve Enver Bey’in de bulunduğu bazı subay ve askerler gönüllü
olarak katıldılar.
• Mustafa Kemal Derne ve Tobruk’ta; Enver Bey Bingazi’de güçlü savunma hatları oluşturdular.
• İtalya, Osmanlı Devleti’nin barışa razı edebilmek adına 12 Ada’yı işgal etti, İtalyan donanması
Beyrut, Kızıldeniz kıyısındaki Hudeyde limanlarını ile Çanakkale tabyalarını bombaladı.
• İtalyanlar tarafından uçak ilk kez bir silah olarak kullanıldı.
• Balkan Savaşları’nın başlaması üzerine Osmanlı Devleti İtalya ile anlaşma yoluna gitti.
UŞİ ANTLAŞMASI (1912)
• Osmanlı’nın elinde kalan son Afrika toprağı Libya İtalyan egemenliğine terk edildi.
• 12 Ada geçici olarak İtalyan koruması altına bırakıldı. Fakat bu adalar geri alınamadı.
Not: Mustafa Kemal’in bu savaşta, halkı örgütleme ve savunma konusunda edindiği deneyim
Çanakkale Savaşları ve Kurtuluş Savaşı’nda bir lider olarak belirmesine yol açtı.
BALKAN SAVAŞLARI
• Balkanlar beş yüz boyunca Osmanlıların egemenliğinde kalmıştı. Bağımsızlık için ilk ayaklananlar
Sırplar oldu. Yunanlılar ise dış destek sayesinde ilk bağımsızlık kazananlardır. 1878’de Romenler,
Sırplar ve Karadağlılar; 1908’de de Bulgarlar bağımsız oldular.
I. Balkan Savaşı (1912)
• Savaşın çıkmasında milliyetçilik akımı ile Rusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun
kışkırtmaları etkili oldu.
• Balkan Savaşları’nda baş rolü Bulgaristan oynadı.
• Balkan devletleri (Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ) Türkleri Balkanlar’dan atmak
amacıyla saldırdılar.
• İyi yönetilmeyen Osmanlı orduları bozguna uğrayarak Midye-Enez hattına kadar çekilmek zorunda
kaldılar.
• Edirne, Kırklareli, Lüleburgaz ile tüm Batı Trakya ve Makedonya düştü.
• Londra Anlaşması (1913) ile halkın çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Rumeli toprakları resmen
elden çıktı.
• 1913’de yaşanan Bab-ı Ali Baskını sonucunda İttihatçı subayla mevcut hükümete karşı bir darbe
yaparak iktidarı ele geçirdiler.
II. Balkan Savaşı (1913)
• Birinci savaşta toprak kazanma konusunda en kazançlı çıkan devlet olan Bulgaristan’a karşı diğer
Balkan devletlerinin (Yunanistan, Karadağ, Sırbistan, Romanya) birleşmesi üzerine II. Balkan Savaşı
çıktı.
• Savaşı Bulgaristan kaybetti.
• Osmanlı Devleti, bu durumdan yararlanarak Meriç nehrine kadar olan Doğu Trakya topraklarını geri
aldı (Edirne, Kırklareli, Lüleburgaz)
• İstanbul Antlaşması ile Türk-Bulgar sınırı, Atina Antlaşması ile de Türk-Yunan sınırı çizilmiş oldu.

18
Genel Sonuçları
• Balkanlardaki Türk varlığı büyük oranda sona erdi.
• Balkanlardan Anadolu ve İstanbul’a yoğun oranda Türk göçü yaşandı.
• Arnavutluk bağımsızlık kazandı. Osmanlıdan en son bağımsızlık kazanan ulus Arnavutlardır.
• Rauf Orbay’ın “Hamidiye Kahramanı” olarak ünlenmesine karşın Osmanlı Devleti Ege Denizi’ndeki
üstünlüğünü yitirdi. Girit adası kesin olarak Yunanlıların eline geçti. İtalyanlar da 12 Ada’yı geri
vermedi.
• Edirne’nin geri alınmasında önemli rolü olmasına karşın Mustafa Kemal, pasif bir görev olan Sofya
Askeri Ataşeliği’ne atandı. Bu atamanın arkasında yatan neden, Enver Paşa’nın Mustafa Kemal’i
kendisine en önemli rakip olarak görmesidir.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI


Savaşa Yol Açan Gelişmeler
• Üçlü İtilaf (İngiltere, Fransa ve Rusya) ve üçlü ittifak (Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya)
devleri gruplarının oluşması.
• İtalya 1870’te; Almanya 1871’de siyasal birliklerini tamamlayarak sömürge yarışında İngiltere ve
Fransa’ya rakip oldular. Özellikle Almanya ile İngiltere arasındaki rekabet I. Dünya Savaşı’nın en önemli
nedenidir.
• Alsas-Loren’deki kömür ve demir madenleri Fransa ile Almanya’nın arasını açtı.
• Rusya ve Avusturya-Macaristan’ın Balkanlar’daki çekişmesi iki devlet arasındaki ilişkileri bozdu.
Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girme Nedenleri
• Daha önce yitirdiği topraklarını geri almak
• Turancılık politikası
• Aşırı Alman hayranlığı ve savaşın Almanya tarafından kazanılacağına olan inanç
• Almanya’nın Osmanlı Devleti’ni yanında savaşa sokmak istemesi
Gelişmeler
• Goben ve Breslau Alman zırhlıları Akdeniz'deki İngiliz donanmasının önünden kaçarak Osmanlı
Devleti'ne sığındılar, Osmanlı yönetimi bu gemileri satın aldığını bildirerek isimlerini Goben (Yavuz
Sultan Selim) ve Breslau (Midilli) olarak değiştirdiler, ancak gemilerin yönetimi ve kontrolü Alman
denizcilerinde kaldı.
• Bu gemilerin komutanı olan Amiral Souchon, bir süre sonra Osmanlı donanma komutanlığına
getirildi. Amiral Souchon komutasındaki Osmanlı donanmasının 29 Ekim 1914'de Karadeniz
kıyılarında yer alan Rus limanlarını bombalaması sonucunda Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'na
katılmış oldu.
• Enver Paşa’nın savaşı Almanya kısa sürede kazanacağı iyimserliğine karşılık Mustafa Kemal,
Sofya’dan gönderdiği raporda, Almanya’nın savaşı kesinlikle kazanamayacağı uyarısında bulunmuştu.
Cihat Çağrısı
• Osmanlı padişahı halife olarak cihat ilan etti.
• Bu çağrıya Türklerden başka uyan olmadı.
• Hint Müslümanları İngilizlerin emrinde Türklere karşı savaştılar.
• Araplar da İngilizlere yardım ederek Osmanlı yönetimine isyan ettiler.
• Bu tarihsel gerçekler, Halifelik kurumunun işlevsizliğini kanıtlamaktadır.
Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cepheler
• KAFKAS CEPHESİ: Ruslara ve Ermenilere karşı savaşıldı.
• KANAL CEPHESİ: İngilizlere karşı savaşıldı.
• FİLİSTİN CEPHESİ: İngilizlere ve Arap aşiretlerine karşı savaşıldı.
• IRAK CEPHESİ: İngilizlere ve sömürge askerlerine (Hintlilere) karşı savaşıldı.
• ÇANAKKALE CEPHESİ: İngiliz, Fransız ve sömürge askerlerine (Anzaklar, Cezayirliler,
Senegalliler ve Hintlilere) karşı savaşıldı.
• HİCAZ-YEMEN CEPHESİ: İngilizlere ve Arap aşiretlerine karşı savaşıldı.
• SURİYE CEPHESİ: İngilizlere karşı savaşıldı.
• MAKEDONYA CEPHESİ: Almanlarla birlikte İngiliz ve Yunanlılara karşı savaştık.
• ROMANYA CEPHESİ: Bulgarlarla birlikte Romen ve Ruslara karşı savaştık.
• GALİÇYA CEPHESİ: Alman, Avusturyalı/Macarlarla birlikte Ruslara karşı savaştık.
KAFKAS (Doğu) CEPHESİ

19
• Rus saldırısı sonucunda açıldı. Ancak ağır kış şartlarının oluşması üzerine saldırı durdu.
• 1914 Aralık ayında Enver Paşa’nın emri doğrultusunda Kars ve çevresini Rus işgalinden kurtarmak
amacıyla gerçekleşen Sarıkamış Taarruzu başarısız oldu.
• 1915’de saldırıya geçen Rus ordusu Erzurum, Erzincan, Muş, Bitlis, Van ve Trabzon’u işgal etti.
• Rus kışkırtmaları sonucunda ayaklanmaları üzerine Ermeniler Osmanlı yönetimi tarafından
Anadolu’dan kuzey Suriye ve Irak bölgelerine zorunlu olarak göç ettirildi (Tehcir)
• Mustafa Kemal Paşa’nın komutan olarak atanmasından sonra Muş ve Bitlis Ruslardan geri alındı.
• 1917’de Rusya’da Bolşevik İhtilali’nin çıkması ve Çarlık yönetiminin devrilmesi sonucunda Rusya,
Almanya ve Müttefikleriyle 1918’de Brest Litovsk Antlaşması’nı imzaladı. Bu antlaşma sonucunda
savaş sırasında işgal ettiği tüm Osmanlı topraklarını iade etti.
ÇANAKKALE CEPHESİ
Nedenleri
• İtilaf Devletleri'nin Rusya’ya yardım götürmek istemeleri
• İtilaf Devletlerinin Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak istemeleri.
Gelişme
• 19 Şubat 1915’te İngiliz ve Fransız savaş gemileri Kumkale ve Seddülbahir’e saldırdı.
• 7-8 Mart 1915 gecesi Nusrat mayın gemisinin boğaza döşediği mayınlar önemli işlev gördü.
• 18 Mart 1915’te İtilaf Devletleri deniz yoluyla (donanma gücüyle) geçmeyi denediler. Fakat başarısız
oldular.
• 25 Nisan 1915’te İtilaf Devletleri Çanakkale’yi yalnızca donanma gücüyle geçemeyeceklerini
anlayınca kara savaşları başladı.
• Mustafa Kemal kara savaşlarında çok önemli rol oynadı. Mustafa Kemal’in “Ben size taarruz(u)
emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” buyruğu savaşın kaderini değiştirmiştir. İngiliz resmi
belgelerine göre de savaşın kaderini Mustafa Kemal değiştirmiştir.
• 9 Ocak 1916’da İtilaf Devletleri Çanakkale’den çekilmek zorunda kaldılar.
Dünya Tarihi Açısından Önemi
• Her iki taraftan 500 bin civarında İnsan kaybı oldu.
• Dünya tarihinin en ünlü ve kanlı savunma savaşlarından biridir.
• Rusya’ya yardım götürülemediği için Bolşevik İhtilali’ne ortam hazırladı.
• I. Dünya Savaşı iki yıl kadar uzadı.
• Bulgaristan’ın İttifak Devletleri'nin, Romanya'nın da İtilaf Devletleri'nin yanında savaşa girmesinde
etkili oldu.
• İngiltere ve Fransa prestij yitirdi.
Türk Tarihi Açısından Önemi:
• Özgüven kazandık.
• Yurt sevgisinin ve ulusal onurun üstünlüğünü kanıtladık.
• Emperyalizme karşı ilk ciddi direniş gerçekleştirildi.
• Mustafa Kemal ve ekibini kazandık. Çanakkale, Mustafa Kemal’in yıldızının parladığı, kendisini
kanıtladığı yerdir.
• Yetişmiş insan kaybı çok oldu. Onların eksikliği devrimler aşamasında çok hissedildi.
• Türk askerinin yiğitliğinin yanı sıra insancıl yönleri de ön plana çıktı.
IRAK CEPHESİ
• İngilizlerin Basra’ya saldırması sonucunda açıldı.
• 1915’de Kutülamare’de İngiliz birlikleri yenilgiye uğratıldı.
• 1917’den itibaren ilerleyen İngiliz güçleri durdurulamadı ve önce Bağdat, Mondros Mütarekesi’nin
imzalanmasından sonra da Musul İngiliz işgali altına girdi (Bu nedenle Musul Misakı Milli sınırlarına
dahil edilmiştir.)
Gizli Anlaşmalar
• İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında yapıldı.
• Sykes-Picot ve Saint Jean-de Maurienne antlaşmaları sonucunda Osmanlı toprakları paylaşıldı.
• Rus payı: İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Doğu Anadolu’nun önemli bir bölümü.
• İngiliz payı: Irak ve Ürdün.
• Fransız payı: Çukurova, Sivas’a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Lübnan ve Suriye.
• İtalyan payı: Ege ve Akdeniz bölgeleri.
• Bolşevik devrimi sonrasında gizli anlaşmalar Sovyet Rusya tarafından dünyaya duyuruldu.

20
Wilson İlkeleri
• Yenenler yenilenlerden toprak ve savaş tazminatı almayacaklar.
• Her ulusun kendi geleceğini belirleme (self-determination) hakkı olacak.
• Gizli anlaşmalar yapılmayacak.
• Ülkeler arasındaki sorunlar barış yoluyla çözülecek. Bunu sağlamak için bir barış örgütü (Milletler
Cemiyeti) kurulacak.
• Ticaretin önündeki engeller kaldırılacak; açık kapı siyaseti uygulanacak.
• Osmanlı Devleti’nde Türkler çoğunlukta oldukları yerlerde egemenliklerini sürdürecekler. Osmanlı
azınlıklarına da self-detemination hakkı tanınacak. Boğazlar bütün devletlere açık tutulacaktı.
Osmanlı Devleti’nin Yenilmesi
• Osmanlı Devleti, Çanakkale Cephesi'ndeki başarılı savunmaya rağmen diğer cephelerde uğradığı
başarısızlıklar nedeniyle I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrıldı. Hicaz, Filistin, Ürdün, Irak ve Suriye
elden çıktı.
• Bu gelişmeler üzerine, 8 Ekim 1918’de İttihat ve Terakki Hükümeti istifa etti. Enver, Talat ve Cemal
Paşalar yurt dışına kaçtılar.
• Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi’ni imzalayarak savaştan çekildi.
Birinci Dünya Savaşı’nı Bitiren Antlaşmalar
• Almanlarla 28 haziran 1919’da Versay Antlaşması,
• Avusturyalılarla 10 Eylül 1919’da Saint Germain Antlaşması,
• Macarlarla 4 Haziran 1920’de Trianon Antlaşması,
• Bulgarlarla 27 Kasım 1919’da Neuilly Antlaşması,
• Osmanlılarla 10 Ağustos 1920’de Sevres Antlaşması,
• Türklerle 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması yapıldı.
Birinci Dünya Savaşı'nın Sonuçları
1. Avrupa ve Asya'da devletlerarası dengeler bozuldu.
2. Osmanlı, Avusturya-Macaristan, Alman İmparatorlukları ile Rus Çarlığı yıkıldı.
3. Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Macaristan, Sovyet Rusya devletleri kuruldu.
4. Avusturya ve Almanya'da cumhuriyet rejimleri kuruldu.
5. Faşizm, Nazizm ve Komünizm rejimleri oluştu.
6. Kalıcı barış sağlanamadı, yenilen devletlerin imzaladığı ağır antlaşmalar İkinci Dünya Savaşı'na ortam
hazırladı.
7. Sömürgecilik isim değiştirerek "manda ve himaye" adı altında devam etti.
8. ABD savaş sonrası Avrupa siyasetine karışmaya başladı.
9. Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) kuruldu.

ERMENİ SORUNU
Ermeni İddiaları
• Ermenilere göre Doğu Anadolu Ermenilerin ana yurdudur.
• Türkler bu toprakları Ermenilerden zorla almışlardır.
• Türkler her dönemde Ermenilere baskı ve zulüm yapmışlar.
• 1890’dan sonra Türkler Ermenileri öldürmeye başlamışlardır.
• 1915 yılında Türkler Ermenilere soykırım uygulamıştır. 1.5 milyon Ermeni öldürülmüştür. (Oysa
olayların yaşandığı dönemde toplam nüfusları 1.161.000 civarıdadır.)
• Talat Paşa’nın soykırım yapılması konusunda telgraf emirleri bulunmaktadır. (Bu belgelerin sahte
olduğu kanıtlandı.)
• Ermenilere göre Sevr Anlaşması hala geçerlidir.
• Ermeniler, tezlerini doğrulayacak belge ya da kanıtlara sahip olmadıkları için sorunun tarihsel
olmadığını siyasal olduğunu ileri sürmektedirler.
• Ermenilerin Türkiye’den İstekleri (4 T Planı olarak da bilinir): Tanıtmak, Tanınmak, Tazminat ve
Toprak.
Ermeni Tarihine Kısa Bir Bakış
• Ermeniler MÖ. VI. Yüzyılda Doğu Anadolu’ya gelerek Ağrı çevresine yerleşmişlerdir.
• Ermeniler genellikle büyük devletlerin (Persler,Makedonlar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar,
Osmanlılar ve Sovyetlerin) egemenlikleri altında yaşamışlardır.

21
• MÖ. II. Yüzyılda Roma İmparatorluğu’na bağlı olarak iki Ermeni Krallığı kurulmuştu. Birinin
merkezi Erivan, ötekinin merkezi Harput idi.
• Feodal Beylikler döneminde Anadolu’da Ermeni kökenli pek çok hanedan ve krallık vardı. Alpaslan
Kars’taki Ermeni Krallığına son vermişti.
• I. Haçlı Seferi sonunda Ermeniler Haçlıların desteğiyle Kilikya’da bir Ermeni Krallığı kurmuşlardı.
Bu krallık Memlüklerce yıkıldı.
• I. Dünya Savaşı sonunda Kafkasya’da bir Ermeni devleti kuruldu. Daha sonra Ermeniler Sovyet
yönetiminin altına girdiler.
• Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Ermenistan bağımsızlık kazandı.
Ermeni Sorununun Çıkmasına Yol Açan Gelişmeler
• Fransız Devrimi'nin ortaya koyduğu milliyetçilik ilkesi
• Batılı devletlerin destek ve kışkırtmaları
• Ermeni Patrikhanesi ve kiliselerinin çalışmaları
• Misyoner çalışmaları
• Hayır ve batılı eğitim kurumları
Ermenileri Kışkırtanlar ve Kullananlar
• ABD: Amerikalılar misyonerlik faaliyetleri, Okullar ve kiliseler yoluyla Ermeni milliyetçiliğinin ilk
tohumlarını attılar.
• RUSYA: Ermeni sorununda baş rolü oynayan ülkelerden biridir. I. Dünya Savaşında Ruslar
Ermenileri silahlandırdılar. Ermeniler Ruslarla iş birliği yaparak Türklere karşı savaştılar. Buna
karşılık Rusya Doğu Anadolu’da işgal ettiği yerlere Ermeni göçmenlerin geri dönmelerine izin
vermedi.
• İNGİLTERE: Okulları, misyonerleri ve diplomatik temsilcileri aracılığıyla Ermeni sorununun baş
destekleyicilerinden birisidir.
• FRANSA: Fransızlar Kurtuluş Savaşında Ermenileri Türklere karşı kullanmışlardır. Ermenilerden
oluşan Fransız askeri birlikleri vardı.
Not:Büyük devletler, Ermenileri Osmanlı İmparatorluğu’nun iç işlerine karışabilmek için
kışkırtmışlardır. İşleri bitince yüzüstü bırakmışlardır. Lozan Antlaşması’nda Ermenilerden söz bile
edilmemiştir.
Başlıca Ermeni Terör Örgütleri
• Karahaç: 1878’de kuruldu
• Anavatan Savunucuları: 1884’te kuruldu.
• Armenekan Komitesi: 1885’te Van’da kuruldu.
• Hınçaklar (Hınçak İhtilal Komitesi ): 1887’de Zürih’te kuruldu.
• Taşnaklar (Ermeni İhtilalci Federasyonu): 1890’da Tiflis’te kuruldu.
• ASALA: 1975’te Beyrut’ta kuruldu.
Ermeni Terör Örgütlerinin Başlıca Eylemleri
• 1890 yılından başlayarak Ermeni terör örgütleri çok sayıda olay ve ayaklanma çıkartmışlardır.
• 1896 İstanbul Bankası Baskını
• 1904 Sason Ayaklanması
• 1905 II. Abdülhamit suikastı
• 1909 Adana Olayları
• Talat ve Cemal Paşalarının Öldürülmesi.
• Türk Dış Temsilciliklerine Düzenlenen Saldırılar (1970-80’li yıllar)
24 Nisan
• 24 Nisan 1915’te Ermeni örgütlerinin önde gelenleri (2345 kişi) devlete karşı çalışma yapmaktan
tutuklanarak Ankara ve Çankırı hapishanelerine konuldu.
• Diaspora Ermenileri 24 Nisanı “Ermeni soykırımının yıldönümü” olarak anmaktadırlar.
Tehcir/Zorunlu Göç/ Yer Değiştirme Kavramı
• Tehcir, bir yerden başka bir yere göç ettirmek, yer değiştirmektir.
• Soykırım/Genocide (genosit): Irksal, Ulusal ya da başka niteliklerdeki halkı yok etmektir. Soykırım en
ağır insanlık suçudur.
Soykırımın Temel Koşulları:
• Bir etnik ya da dinsel gruba karşı katliam yapılması konusunda resmi devlet politikası bulunması
• Katliamın tek bir yerde değil, tüm ülkede uygulanması

22
• Katliamın bir kez değil, sürekli uygulanması
Tehcir/Zorunlu Göç Uygulaması
• I. Dünya Savaşı’nda Ermeniler Ruslarla işbirliği yaparak Türklere karşı savaştılar. Ruslar Ermenileri
silahlandırmışlardı.
• Ermeniler Anadolu’nun pek çok yerinde ayaklanma çıkardılar.
• Ermeni terör örgütleri savunmasız sivil halkı katletti.
• Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Hükümeti iç güvenliği sağlamak ve cephe gerisini güvence altına
almak amacıyla 27 Mayıs 1915’te zorunlu göç yasasını çıkartarak yürürlüğe koydu. Tehcir
uygulaması 8 Şubat 1916’da son buldu. Yer değiştirme uygulaması başarıyla uygulanmıştır. Bazı
bölgelerde Türk, Kürt ve Arap aşiretleri Ermeni kafilelerine saldırmıştır.
• Zorunlu göç 16-55 yaş grubuna uygulanmıştır.
• Ermeni çocukları için yetimhaneler açılmıştır.
• Belirli görevlerde bulunan ya da çalışan Ermeniler uygulamanın dışında bırakılmıştır.
• Zorunlu göç sırasında Ermenilere sağlık hizmeti verilmiştir.
• Göç ettirilen Ermenilerin borçları silinmiş ya da ertelenmiştir.
• Osmanlı Hükümeti zorunlu göç için ödenek ayırmıştır.
• Ermenilere koruma verilmiştir. Görevini yapmayanlar cezalandırılmıştır.
• Osmanlıda ulusal bilinç gelişmediği için soykırımın siyasal ve ideolojik temelleri yoktu.
• Osmanlı arşiv belgeleri Ermenilerin silahlı olarak devlete baş kaldırdığını ortaya koymaktadır. Arşiv
belgelerine göre soykırım yoktur.
• Malta Sürgünleri Olayı, Ermeni iddialarının sözde kaldığını ortaya koymaktadır. İngilizler, Ermeni
olaylarında savaş suçu işledikleri gerekçesiyle çok sayıda ünlü kişiyi Malta’ya sürgüne göndermişti.
• Suçlamalarla ilgili olarak Osmanlı, İngiliz ve Amerikan arşivlerinde geniş çaplı araştırmalar yapıldı.
Fakat herhangi bir kanıt bulunamadığı için sanıklar mahkemeye bile çıkarılmadan serbest bırakıldılar.
• Buna karşılık Osmanlı Hükümeti düzmece mahkemelerde (Nemrut Mustafa Divanı’nda) başta
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey olmak üzere pek çok suçsuz vatanseveri astırmıştır.
• Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovannes Kaçuznuni 1923’te hazırladığı bir raporda, soykırım olmadığını,
hayal peşinde koştuklarını, kendileri dışında suçlu aramamaları gerektiğini belirterek gerçekleri
açıklamıştır.
General Harbord Raporu
• Soykırım yoktur.
• İç savaş yaşanmıştır.
• Türkler Ermenilerden çok zarar görmüşlerdir.
• Ermeniler azınlıktadır.
Ermeni Sorunu ile İlgili Anlaşmalar
• Küçük Kaynarca Antlaşması (21 Temmuz 1774): Ruslar Hıristiyan halkın koruyucusu oldu.
• Ayastefanos Antlaşması (3 Mart 1878): Ermenilere yönelik Osmanlı yönetimin ıslahatlar yapması
dile getirildi. Ancak Batılı devletlerin baskıları sonucunda antlaşma iptal edildi.
• Berlin Antlaşması (13 Temmuz 1878): Ermeni Sorunu uluslar arası boyut kazandı. İngiltere
Ermenilerin koruyuculuğuna soyundu.
• Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918): Antlaşmanın 24. maddesiyle Doğu Anadolu’nun
Ermenilere verilmesi konusunda bir düzenleme içermektedir. İngilizce metinde “altı Ermeni ili”
ifadesi geçmektedir.
• Batum Antlaşması (4 Haziran 1918): Osmanlı Devleti ile Ermeni Cumhuriyeti arasında yapılmıştır.
Bu anlaşmaya göre olaylardan Türkler değil Ruslar ve Ermeniler sorumludur.
• Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920): Doğu Anadolu Ermenilere bırakıldı. Kesin sınırları ABD
Başkanı Wilson belirleyecekti. Bu anlaşmayı Osmanlı Devleti kabul etti. Fakat Ankara Hükümeti
kabul etmediği için işlerlik kazanmadı.
• Gümrü Antlaşması (3 Aralık 1920): Ermeniler Sevr Anlaşması'nın geçersiz olduğunu kabul ederek
toprak taleplerinden vazgeçtiler.
• Kars Antlaşması (13 Ekim 1921): Sovyet Ermenistan’ ı ile yapılan bu antlaşma ile 16 Mart 1921
tarihli Moskova Antlaşması kabul edildi. Ermeniler Sevr’in geçersiz olduğunu kabul ettiler ve Türk
sınırını tanıdılar. Bu antlaşma ile bugünkü Türk – Ermeni sınırı çizilmiş oldu.

PONTUS SORUNU

23
• M.Ö.281’de yani Helenistik dönemde günümüz Türkiye’sinin Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerinde
kurulan tarihi Pontus devleti M.Ö. 48’de Romalılar tarafından yok edildi.
• 4. Haçlı Seferi sırasında İstanbul’un haçlıların eline geçmesi üzerine buradan kaçan Bizans soyluları
tarafından 1204’te Trabzon Rum İmparatorluğu kuruldu. Bu devlete 1461 yılında Fatih Sultan
Mehmet tarafından son verilmiştir.
• 1904’te İnebolu’dan Batum’a kadar egemenliği altında tutacak Pontus devletini kurabilmek amacıyla
Merzifon Amerikan Koleji’nde Pontus Cemiyeti kuruldu.
• I. Dünya Savaşı sırasında askere gitmeyen Rumlar, çeteler oluşturarak cephe gerisindeki Türklere
saldırırlarda bulundular. Patrikhane ve ona bağlı kiliseler de Karadeniz bölgesindeki Rum okul ve
kiliselerini toplanma yeri ve silah deposu olarak kullanarak çetelere lojistik destek sağladılar.
• Rum çeteleri bölgedeki bir çok insanın ölümüne yada göç etmesine yol açtı.
• Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Rumlar da İtilaf Devletleri’nden aldıkları yardımlarla hem
diplomatik yolla faaliyette bulunmakta, hem de bölgedeki Rum nüfusunu yüksek göstermeye
çalışmaktaydılar. Bu amaçla bir yandan bölgedeki Türk halkı göçe zorlanmakta, diğer yandan da
Yunanistan getirilen Rum göçmenler bölgeye yerleştirilmekteydi.
• Doğu Karadeniz’de bir Pontus devleti kurulmasına yönelik planlar Yunanistan tarafından Paris Barış
Konferansı’nda da dile getirildi. Bölgede Rum çoğunluğun bulunduğuna ve böylece Pontus devletinin
kurulması gerektiğine yönelik Yunan iddiaları İngiltere tarafından da desteklendi.
• 1920 yılında bir Pontus – Ermeni antlaşması imzalandı. Bu çerçevede bir yandan Anadolu
paylaşılırken diğer yandan da bağımsızlık mücadelesi veren Türkleri ve Ankara hükümetini zor
durumda bırakmak amacıyla bir güç birlikteliği yapılmış oluyordu.
• Yunanistan “Büyük İdeal” (Megali İdea) çerçevesinde Milli Mücadele süresince Pontus çetelerini
desteklemeye devam etti. Yunanistan’ın ve Patrikhanenin destekleri sonucunda bölgedeki Pontus çete
mensuplarının miktarı bir süre sonra 25.000 gibi önemli bir rakama ulaştı.
• TBMM Hükümeti, bölge halkının Pontus çetelerine karşı can ve mal güvenliğini sağlamak ve
Türklerin göçe zorlanmalarını engellemek amacıyla 1920’de Nurettin Paşa komutasında Merkez
Ordusu’nu oluşturdu ve bu çetelerle resmen mücadeleye başladı, idari, mali ve hukuki bir takım
önlemler aldı.
• Pontus çetelerine destek veren Ortodoks din adamlarından bir kısmı sınır dışı edildi, bir kısmı da
İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandı.
• Lozan Antlaşması’nda yer alan mübadele maddesi gereğince İstanbul’dakiler dışındaki Anadolu
Rumlarının ülkeyi terk etmesi sonucunda Pontus iddiaları da tarihe karışmış oldu.
• Günümüzde Yunanistan’ın Doğu Karadeniz Rumlarına yönelik soy kırım yapıldığı iddiaları gerçek
dışıdır. Çünkü Milli Mücadele sırasında Pontus çeteleri ile mücadele edilmiş, sivil Rum halka yönelik
herhangi bir saldırı vb. eylemin şiddetle önünde geçilmeye çalışılmış, bu doğrultuda TBMM
tarafından gerek merkez ordusu komutanları gerek bölgedeki sivil idareciler sıklıkla uyarılmıştır.

MÜTAREKE DÖNEMİ

Mondros Ateşkes Antlaşması(30 Ekim 1918)


• Limni Adası’nın Mondros Limanı’ndaki Agamemnon zırhlısında yapılan Mondros Ateşkes
Antlaşması’nı Osmanlı Devleti adına Rauf (Orbay) Bey; İngiltere adına Arthur Calthorpe imzaladı.
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın Önemli Maddeleri:
• İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumla karşılaşırlarsa her hangi bir stratejik bölgeyi
işgal edeceklerdi (7. md.).
• Boğazlar bütün devletlere açılacak
• Doğudaki altı ilde (Erzurum, Elazığ, Sivas, Van, Diyarbakır ve Bitlis’te) karışıklık çıkarsa İtilaf
Devletleri o bölgeleri de işgal edebileceklerdi (24. md.). (Antlaşmanın İngilizce metninde altı
Ermeni ili ifadesinin kullanılması Doğu Anadolu’nun Ermenilere verilmek istendiğini
göstermektedir.)
• Osmanlı orduları dağıtılacaktı. Yalnızca iç güvenliği sağlayacak kadar asker ve jandarma gücü
kalacaktı.
• Bütün savaş gemilerine, cephanelik ve silahlara el konulacaktı.
• Bütün savaş tutsakları serbest bırakılacaktı.
• Bütün haberleşme İtilaf Devletleri'nin denetimine girecekti.
• Ülkenin bütün limanlarından İtilaf Devletleri yararlanacaktı.

24
• Yer altı kaynakları İtilaf Devletleri'nin kullanımına verilecekti.
• Demiryolları İtilaf Devletleri'nin denetimine verilecekti.
Not:İşgallere de ortam hazırlayan bu ateşkes antlaşmasıyla Osmanlı Devleti fiilen sona erdi.
Ateşkes Antlaşması Nasıl Karşılandı?
Rauf Orbay – Antlaşmanın kendisi ve Osmanlı Devleti için başarı olduğunu savundu.
Padişah Vahdettin – Koşullarını ağır bulmakla birlikte “antlaşmayı kabul edelim” dedi. Vahdettin’e
göre, İngilizlerin dostluğu ve hoşgörülü siyaseti değişmeyecekti. Padişaha göre işgaller karşısında
direnmek olanaksızdı. İtilaf Devletleri’nin isteklerine boyun eğmek, en doğru hareket olacaktı. Böylece
Osmanlı hanedanı korunacak, saltanat ve hilafet sürecekti.Tüm yetkisini işgalcilerden yana kullanan
Padişah Vahdettin Milli Mücadele’ye cephe aldı.
Osmanlı Hükümeti – İzzet Paşa, Rauf Orbay’ı başarılı bularak kutladı. İstanbul hükümetlerinin çoğu
işgal kuvvetlerine boyun eğerek Milli Mücadele’yi yok etmek için çalıştılar. İç İşleri Bakanı Ali Kemal
işgallere direnmeyin direnenler cezalandırılacak diyordu.
Basın – İstanbul basını ateşkes antlaşmasını sevinçle karşıladı.
Halk – Ateşkes antlaşmasını savaşı sona erdirdiği için olumlu karşılandı.
Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere bazı komutanlar ateşkes hükümlerini uygulamak istemediler.
Mustafa Kemal Paşa 7. maddenin ülkenin her yerini işgallere açık hale getirdiğini belirterek ordunun
dağıtılmasına karşı çıktı. Mustafa Kemal Paşa, komutanlığını yaptığı Yıldırım Orduları Grup
Komutanlığı dağıtılınca İstanbul’a döndü. Burada demirlenmiş işgal donanmasını görünce “Geldikleri
gibi giderler” sözünü söyledi. Buna karşılık amiral gemisine gönderilen bir heyet, işgalcilere “Osmanlı
hükümeti adına hoş geldiniz” demişti.
Mütareke Basını
• İşgallere karşı çıkmayan, aksine destek veren; buna karşılık Kurtuluş Savaşı’na cephe alan İstanbul
basınına "Mütareke Basını" denmektedir. Ülkeyi işgal eden düşman kuvvetlerini öven, yurdu
savunanları ise yeren "Mütareke Basını", Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını "hain" ve "kafir" ilan
etmişti.
• "Mütareke Basını", sürekli olarak zayıf olduğumuzu; Batılı büyük devletlere karşı direnme
gücümüzün olmadığını; onlara karşı çıkıp bağımsızlık istemenin çılgınlık olduğunu; bu nedenle boyun
eğmemiz gerektiğini öğütleyerek her türlü direnişi kırmaya ve yok etmeye çalışmıştı.
• Alemdar, Peyam-ı Sabah, Vakit ve İkdam gazeteleri en önemli temsilcileriydi.
• İçişleri Bakanlığı da yapmış olan yazar Ali Kemal, Milli Mücadele'ye olan düşmanlığından ötürü Türk
tarihinde Mütareke basını deyiminin sembolü olmuş bir kişidir. 1922'de yakalanıp trenle Ankara'ya
götürülürken İzmit'te halk tarafından linç edilerek öldürülmüştür.
Milli Mücadele Yanlısı Gazeteler
• Toplumda milli mücadele ruhunu uyandırma, bunu canlı tutma, milletin Milli Mücadele'ye, TBMM ve
Mustafa Kemal'e destek vermesini sağlama amaçlarını taşıyan basın kuruluşlarıdır.
• Bunlar: Akşam, Hadisat, İleri, Memleket, İkdam, Söz, Yeni Gün, Vakit, Ahenk, Hukuk-u Beşer,
Anadolu, İzmir’e Doğru, İrade-i Milliye, Hakimiyet-i Milliye'dir.
İşgaller (Kasım 1918 – Mayıs 1919 Dönemi)
• İlk işgal edilen yer zengin petrol yataklarına sahip Musul oldu. 3 Kasım 1918’de İngilizler Musul’u
işgal etti.
• Çanakkale ve İstanbul Boğazlarındaki askeri tesis ve cephanelikler Fransız ve İngiliz birliklerince
işgal edildi (13 Kasım 1918). İstanbul’un fiili işgaline İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ve Amerikan
savaş gemileri katıldı.
• Türk Ordusu 11-26 Kasım 1918’de Kars, Ardahan ve Batum’u terk etti.
• Antakya, İskenderun, Adana, Tarsus, Kilis ve Antep İngiliz ve Fransız birliklerince işgal edildi
(Aralık 1918-Ocak 1919).
• İtalyanlar 22 Mart 1919’da Antalya’yı işgal etti.
İzmir’in İşgali
• Paris Barış Konferansı, daha önce verilen sözlere aykırı olarak İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaline
onay verdi.
• İngiltere, Fransa ve ABD Yunanistan’ın İzmir’i İşgal etmelerini çıkarları açısından uygun gördüler.
Amaç Türkleri barışa zorlamaktı. İşgalin gerekçesi ise “Bölgede yaşayan Hıristiyanları olası bir
saldırıdan korumak” idi. İşgal büyük devletlerin donanma desteği sayesinde gerçekleşti.
• İtalyan temsilcisi işgali dört gün öncesinden haber vermesine karşın hiçbir önlem alınmadı.
İzmir’in İşgali Karşısında Osmanlı Hükümetinin Tutumu

25
• Osmanlı Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak İzmir’in işgaline direndiği için görevinden alındı. Yerine
teslimiyetçi Cevat Paşa atandı.
• Osmanlı Hükümeti, Rumlarca işgale engel olarak görülen İzmir Valisi Nurettin Paşa’yı görevden aldı.
Yerine milliyetçilere baskı yapan teslimiyetçi Kambur İzzet Paşa; Kolordu komutanlığına da Ali
Nadir Paşa atandı.
• Ali Nadir Paşa, askerlerin düşman işgaline direnmemesini emretti. İstanbul Hükümeti’nden
"Mukavemet etmeyin" emri aldığı için hiç direnmeyen Türk subayları Yunan askerlerinin ve yerli
Rumların saldırısına uğradı. 9 subay süngü ve dipçik darbeleriyle şehit edildi. Şehit edilen
subaylardan biri de "Zito (yaşa) Venizelos" diye bağırmayı reddeden Asker Alma Dairesi Başkanı
Albay Süleyman Fethi Bey’di.
• Yunan işgaline karşı gazeteci Hasan Tahsin tarafından ilk kurşun atıldı.
İzmir’in İşgal Edilmesinin Sonuçları
• Winston Churchill, “İzmir’in Yunanistan tarafından işgal edilmesi, küllenmiş olan Türk
Milliyetçiliğini alevlendirir” uyarısında bulunmuştu.
• Mustafa Kemal, İzmir’in işgalini “Millet bu haksız saldırıyı kabul etmeyecektir” diyerek protesto
etmiştir.
• İşgal uyuyan devi uyandırmıştı. İşgalin Yunanistan tarafından gerçekleştirilmesi Türklere çok ağır
gelmişti.
• İşgal ulusalcı akımların doğmasına ya da güçlenmesine yardımcı olmuştur (Redd-i İlhak hareketinin
doğması, Kuva-yı Milliye’nin örgütlenmesi, Müdafaa-ı hukuk anlayışının güçlenmesi, ülke çapında
protesto mitinglerinin yapılması)
Amiral Bristol Raporu ( 12 Ekim 1919)
• İzmir’in işgali üzerine çıkan çatışmalar ve öldürmeler dünya kamuoyunun dikkatini çekmesi üzerine
konunun araştırılması için Amerikalı Amiral Bristol başkanlığında, İngiliz, Fransız, İtalyan
temsilcilerinin katılımıyla uluslararası bir kurul oluşturuldu. Hazırlanan rapor gerçekleri ortaya
koymaktadır:
• Ateşkes Antlaşmasından sonra İzmir ve çevresinde Hıristiyan halkın yaşamının tehlikede olduğuna
ilişkin Barış Konferansı’na yanlış bilgi verilmiştir. Bu bilgiyi veren kişi ve hükümetler sorumludur.
• İşgalden sonra Batı Anadolu’daki öldürmelerin sorumluluğu Yunanistan’a aittir.
• Yunan askerlerinin derhal geri çekilerek yerlerine İtilaf kuvvetleri gönderilmesi gerekir.
• İzmir çevresinin ulus prensiplerine göre Yunanistan’a katılması söz konusu olamaz. Çünkü bu
yerlerde Türk çoğunluktadır.
CEMİYETLER
Ulusal Varlığa Zararlı Kuruluşlar
• Azınlıklar Kurdukları örgütlerle ülkenin birlik ve bütünlüğünü parçalamaya yönelik çalışmalarda
bulunmuşlardır.
MAVRİ MİRA
• Rumların kurduğu bu dernek İstanbul Patrikhanesince destekleniyordu. Ege ve Marmara bölgelerini
Yunanistan’a katmak istiyorlardı. Kurdukları çeteler dehşet saçıyordu.
• Yunan Kızılhaçı, Resmi Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira’ya yardımcı olmaktaydı. Rum
okullarının izci örgütleri de bu derneğin bünyesine alınmıştı
PONTUS RUM DERNEĞİ
• Başta Trabzon ve Samsun olmak üzere bütün Karadeniz kıyılarında örgütlenmiş olan ve İstanbul’daki
merkeze bağlı olarak çalışan Pontus Rum Derneği, daha önce bu bölgede kurulmuş olan Pontus
Devleti’ni canlandırmak istiyordu.
DİĞER AZINLIK ÖRGÜTLERİ
• Daha önce Ermeniler tarafından kurulmuş olan Hınçak ve Taşnak gibi terör örgütleri, Mondros
Ateşkes Antlaşması’nın 24. maddesine işlerlik kazandırarak Doğu Anadolu ve Çukurova bölgelerini
de kapsayan “Büyük Ermenistan Devleti” kurmak istiyorlardı. İşin başında Ermeni Patriği Zaven
Efendi bulunmaktaydı.
• Museviler Filistin’de bir devlet kurmaya çalışıyorlardı. Alyans İsrailit Gençlik Örgütü bu amaçla
çalışmaktaydı. Museviler çete kurmamışlar terör eylemlerine yönelmemişlerdir.
• Araplar, Türklerle ilişkilerini kesmek istiyorlardı.
İNGİLİZ MUHİPLER CEMİYETİ
• Başkanlığını Rahip Frew’nun yaptığı bu derneğin üyeleri arasında Padişah Vahdettin ve Sadrazam
Damat Ferit Paşa da bulunmaktaydı.

26
• Bunlar İngiltere’nin koruyuculuğu altında yaşamak istiyorlardı.
• Bu dernek Anadolu’da birçok ayaklanma çıkarmıştır.
WİLSON PRENSİPLERİ CEMİYETİ
• Üyeleri arasında Halide Edip Adıvar, Yunus Nadi, Celal Nuri, Refik Halit Karay, Ahmet Emin
Yalman gibi yazar ve gazetecilerin yer aldığı bu derneğin amacı Amerikan korumasını sağlamaktı.
KÜRT TEALİ CEMİYETİ
• 1919’da İstanbul’da kurulan bu dernek Doğu Anadolu’da bir Kürt devleti kurmak istiyordu.
• Kurmak istedikleri devlet Erzurum, Van, Bitlis, Elazığ ve Diyarbakır’ı içine almaktaydı. Kürtler
İngiliz çıkarlarına alet oluyorlardı.
• Bu derneğin olumsuz çalışmalarına karşın birçok Kürt aşireti Milli Mücadele’yi destekledi ve
TBMM’ye temsilci gönderdi.
TEALİ-İ İSLAM CEMİYETİ
• Şeriatı savunan bu dernek saltanatı ve hilafeti desteklemiştir. Milli Mücadele’ye de cephe almış.
• Konya ayaklanmasında da rol oynamıştır.
TRABZON ve HAVALİSİ ADEM-İ MERKEZİYET CEMİYETİ
• Tutum ve Davranışları ile ulusal birliğe zarar vermiştir.
HÜRRİYET VE İTİLAF FIRKASI
• Saltanat ve Hilafeti desteklemiş, Milli Mücadele’ye karşı düşmanca tutum takınmıştır.
SULH VE SELAMET-İ OSMANİYE FIRKASI
• Saltanat ve Hilafeti desteklemiş, Milli Mücadele’ye karşı cephe almıştır.

Ulusal Varlığa Yararlı Kuruluşlar


MÜDAFAA-İ HUKUK DERNEKLERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
• Müdafaa-i hukuk dernekleri Sivas Kongresi'nde tek çatı altıda toplanana kadar bölgesel kurtuluşu
düşünmüşlerdi.
• Basın yayın yolunu kullanmışlardı. Çeşitli protesto eylemlerinde bulunmuşlar; miting ve kongreler
düzenlemişlerdi.
• Uyguladıkları yöntemlerin amaçlarına ulaşmalarına yeteceğini düşündükleri için silahlı direnişe
yönelmemişlerdir. Tamamı milliyetçilik ve vatanseverlik duygularına sahipti.
KARS İSLAM ŞURASI
• Ermenilere karşı kurulmuştur. 17 Ocak 1919’da Kars’ta toplanan bir kongre Cenubi Garbi Kafkas
Hükümeti Muvakkat-i Milliyesi’ni seçti. İngilizler tarafından Milli Şuralar dağıtılınca Kars’ın
yönetimi Ermenilere geçti.
İZMİR MÜDAFAA-İ HUKUKU OSMANİYE CEMİYETİ
• İzmir’in Yunanlılara verilmesini engellemek için 2 Aralık 1918’de kuruldu. 2-9 Mart 1919’da
İzmir’de Müdafaa-i Hukuk Kongresi toplamayı başardı.
REDD-İ İLHAK (İlhak-ı Red Heyet-i Milliyesi)
• İzmir’in işgalini illere gönderdiği telgraflarla duyurdu. İzmir’de organize ettiği büyük mitingin
ardından, tüm yurtta halkı direnişe çağırdı.
KİLİKYALILAR CEMİYETİ
• 21 Aralık 1918’de İstanbul’da kurulmuş yararlı bir dernektir.
VİLAYAT-I ŞARKİYE (Doğu İlleri) MÜDAFAA-i HUKUK-I MİLLİYE CEMİYETİ
• Doğu Anadolu’nun Ermenilere verilmesini engellemek için çalıştı. En önemli kongrelerden biri olan
Erzurum Kongresi’ni yaptı.
TRABZON MUHAFAZA-İ HUKUKU MİLLİYE CEMİYETİ
• 12 Şubat 1919’da kurulan dernek etkili oldu. 1919 yılında iki kongre topladı. Erzurum Kongresi’nin
toplanmasında da önemli rol oynadı. Eski İttihatçıların elinde bulunması nedeniyle bu dernek zamanla
Mustafa Kemal için sıkıntı kaynağı oldu.
MİLLİ KONGRE
• 29 Kasım 1919’da İstanbul’da kurulmuştur. Kuvayı Milliye kavramını ilk kullanan bu kuruluşun çoğu
üyesi Milli Mücadele’ye katılmıştır.
MİLLİ MÜCADELE’DE ANADOLU KADINLARI MÜDAFAA-İ VATAN CEMİYETİ
• 1919 Aralığında Sivas Valisi Reşit Paşa’nın eşi Melek Reşit Hanım ve arkadaşları tarafından Sivas’ta
kuruldu. Ülkenin çeşitli yerlerinde şubeleri açıldı. Çalışmalarıyla (protesto, kutlama, kampanya vb.)
Mustafa Kemal’in takdirini kazanmıştır.
Ulusal Varlığa Yararlı Gizli Kuruluşlar

27
• KARAKOL CEMİYETİ/GRUBU
• MİM MİM GRUBU (Müsellah Milli Müdafaa Grubu)
• SEBAT MİLLİ GRUBU
• YILDIRIM GRUBU
• MUAVENET-İ BAHRİYE GRUBU
• FETHİYE GRUBU
• YAVUZ GRUBU
• NAMIK GRUBU
• GÜNEŞ GRUBU

MUSTAFA KEMAL’İN İSTANBUL’DAKİ ÇALIŞMALARI


• Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da kaldığı altı aylık süreçte (13 Kasım 1918- 16 Mayıs 1920) Kurtuluş
Savaşı’nın hazırlıklarını yaptı.
• İlk aşamada siyasal girişimlerde bulunan Mustafa Kemal, orduyu yeniden düzenlemek ve
işgallere/işgalcilere karşı direnmek için kurulacak yeni hükümette savaş bakanı (harbiye nazırı) olmak
için girişimlerde bulunmuş; fakat başarılı olamamıştır.
• İkinci aşamada ihtilalci yöntem arayışına yönelmiş olmasına karşın darbe girişiminden de
vazgeçmiştir.
• Önceki girişimlerinden sonuç alamaması üzerine Mustafa Kemal son aşamada Anadolu’ya geçme
kararı almıştır. Kurtuluş Savaşı’nın kadrosunu oluşturmaya çalıştığı bu dönemde Mustafa Kemal,
çeşitli kesimlerle diyalog kurmaya özen göstermiştir.
• Mustafa Kemal, arkadaşı Fethi Okyar’la birlikte İstanbul’da Minber (1918-19) gazetesini çıkartmıştır.
Bu gazete, dönemin eleştirisini yapmış ve Milli Mücadele’yi hedefleyerek kamuoyu oluşturmaya
çalışmıştır. Minber’de yer alan bir yazıda, ‘‘Anadolu Mustafa Kemal’den çok şeyler beklemekte
haklıdır’’ denilmesi dikkat çekicidir.
• Mustafa Kemal, Şişli’deki evinde Ali Fuat, Kazım Karabekir Paşalar ve İsmet (İnönü) Bey ile sıklıkla
görüşerek Kurtuluş Savaşı’nın yöntemini/ilkelerini saptamaya çalıştı. Buna göre:
1. Terhis işlemi durdurulacak;
2. Cephane ve silahlar düşmana teslim edilmeyecek;
3. Genç ve enerjik komutanlar işbaşına getirilecek;
4. Ulusal direnişe destek veren yöneticiler yerlerinde kalacak;
5. Particilik yapılmayacak;
6. Halkla iyi ilişkiler kurulacaktı.
Mustafa Kemal’in Ordu Müfettişliği Görevine Getirilmesinde Etkili Olan Faktörler
• Samsun ve çevresinde başlayan direniş hareketleri karşısında İngilizlerin bu bölgeyi işgal etme
tehdidinde bulunarak o bölgeye bir general gönderilmesini ve Rum çetelerine karşı yapılan direnişin
ortadan kaldırılmasını istemeleri;
• Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki diktatörlüğüne karşı olması;
• Enver Paşa’nın rakibi olması;
• Almanlara ve Alman subaylarına karşı olması;
• Vahdettin’in yaverliğini yapmış olması;
• Mustafa Kemal’in İstanbul’dan uzaklaştırılmak istenmesi;
• Kendisinin Anadolu’ya geçmek için fırsat kollaması;
• Genel Kurmayda arkadaşlarının bulunması ve bu görevi ayarlamaları etkili olmuştur.
Gelişme
• Mustafa Kemal, 9. (3.) Ordu Müfettişliğine ilişkin yetki kararnamesini kendisi (Kazım İnanç ile
birlikte) hazırlamıştır.
• Mustafa Kemal ordu müfettişliği yetkilerini Milli Mücadele’yi gerçekleştirmek için kullanmayı
düşünüyordu.
• Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya Kurtuluş Savaşı’nı başlatması için değil, tam
tersine Samsun ve çevresinde başlayan direniş hareketlerini bastırması için göndermiştir.
• Padişah Vahdettin, Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasından sonra Milli Mücadele’nin amansız bir
düşmanı olmuş ve bununla yetinmeyerek Mustafa Kemal ve arkadaşlarını idama mahkum ettirmiştir.

MİLLİ MÜCADELE’NİN HAZIRLIK EVRESİ

28
19 Mayıs 1919’da Ülkenin Genel Durumu ve Görünüşü
Mustafa Kemal, Nutuk’ta o günleri şöyle anlatmıştır:
• “Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu topluluk, I. Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her
yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaşın uzun yılları
boyunca, ulus yorgun ve yoksul bir durumda.
• Ulusu ve yurdu Genel Savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar.
Padişah ve halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu
alçakça yollar araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak,
yalnız padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma
boyun eğmiş.
• Ordunun elinden silahları ve cephaneleri alınmış ve alınmakta…
• İtilaf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer uydurma
nedenle, İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana iline Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep’e
İngilizler girmişler. Antalya ve Konya’da İtalyan birlikleri, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri
bulunuyor. Her yanda yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar çalışmakta…15 Mayıs 1919’da
İtilaf Devletleri'nin uygun bulmasıyla Yunan ordusu İzmir’e çıkarılıyor.
• Bundan başka, yurdun dört bir yanında Hıristiyan azınlıklar, gizli ya da açıktan açığa kendi özel istek
ve amaçlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar”.
1919 Yılında Düşünülen Kurtuluş Yolları
1-İngiliz koruyuculuğu (Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit’in kararı);
2-ABD mandası (Sözde aydınların kararı);
3-Bölgesel kurtuluş (yaşadıkları yerlerin Türk kalmasını isteyen vatanseverler);
4-Tam bağımsız yeni bir devlet kurmak (Atatürk’ün kararı).
• Atatürk’e göre İngiliz koruyuculuğunu ve Amerikan mandasını istemek kesinlikle yanlıştı. Bölgesel
kurtuluşu istemek olumlu olmakla birlikte yetersizdi. Ona göre gerçek kurtuluş, ulusal egemenliğe
dayanan tam bağımsız yeni bir devlet (cumhuriyet) kurmaktan geçiyordu.
• Kurtuluş Savaşı’nın parolası, “ya istiklal (bağımsızlık) ya ölüm”dür.
Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’ndaki Yöntemi
• Anadolu’da kongreler toplayarak halkı iç ve dış düşmanlara karşı bütünleştirmek;
• Anadolu ve Rumeli’yi bir birlik içinde toplamak;
• Milletin/ulusun Kurtuluş Savaşı’na doğrudan katılmasını sağlamak ve toplumu bu konuda
bilinçlendirmek.
• Her evreyi zamanı geldikçe uygulamak.
Milli Mücadele’nin/Kurtuluş Savaşı’nın Dayandığı Temeller
1-Türk Milliyetçiliği/Ulusçuluğu
2-Millet/Ulus Egemenliği
• Mustafa Kemal Paşa ve ekibi 16 Mayıs 1919'da Bandırma vapuru ile İstanbul'da hareket etmiş ve 19
Mayıs 1919'da Samsun'a ulaşmıştır.
• Mustafa Kemal, 22 Mayıs 1919’da Samsun'dan İstanbul’a gönderdiği resmi raporda, “Ulus tek vücut
olup egemenlik esasını, Türklük duygusunu temel almıştır” demişti.
HAVZA MİTİNGİ (30 Mayıs 1919)
• Mustafa Kemal 28-29 Mayıs 1919 tarihinde komutanlara ve sivil yöneticilere gönderdiği genelgede,
ulusal örgüt kurulmasını; işgali kınayan miting düzenlenmesini; Ülkemizin içinde bulunduğu durumun
ulusa anlatılmasını büyük devletlerin temsilciliklerine ve İstanbul hükümetine protesto telgrafları
çekilmesini bildirmiştir.
• Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri üzerine ülkenin pek çok yerinde protesto mitingleri yapıldı.
• Havza’daki mitinge katılan Mustafa Kemal, Milli Mücadele’deki ilk söylevini burada söylemiştir. Her
türlü saldırıya silahla karşı koyulacağını belirtmiş, birlikte ant içilmiştir.
AMASYA GENELGESİ ( 22 Haziran1919)
KARARLARI:
• Vatanın (yurdun) bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
• İstanbul Hükümeti üzerine aldığı sorumlulukların gereğini yerine getirememektedir. Bu tutum ulusu
yok olmuş gibi göstermektedir.
• Ulusun bağımsızlığını yine “milletin azim ve kararı” kurtaracaktır.
• Ulusun haklarını tüm dünyaya duyurmak için her türlü baskıdan uzak ulusal bir kurulun varlığı
gereklidir.

29
• Anadolu’nun her yönden en güvenilir yeri olan Sivas’ta ulusal bir kongrenin en kısa süre de
toplanması kararlaştırılmıştır.
• Her sancaktan halkın güvenini kazanmış üç delegenin olabildiğince çabuk yola çıkarılması
gerekmektedir.
• Bu iş ulusal bir sır gibi düşünülmeli, delegeler kimliklerini gizleyerek gelmeliler.
• Doğu illeri adına 10 Temmuz 1919’da Erzurum’da bir kurultay (kongre) toplanacaktır. Erzurum
Kongresi delegeleri de Sivas Kongresi’ne katılacaklardır.
Önemi:
• Bir ihtilal bildirgesidir. Yeni bir yönetim kurmak için atılan önemli bir adımdır.
• Türk tarihinde egemenliğin kaynağının ulus (millet) olduğu gerçeği ilk kez bu genelgeyle ortaya
konmuştur.
• Milli Mücadele’nin amaç ve yöntemi belirlendi.
• Milli Mücadele’nin kişisel (Mustafa Kemal’e özgü) olmaktan çıkmasıdır.
Mustafa Kemal Paşa’nın Askerlik Görevinden Ayrılması
• İstanbul Hükümeti, 7-8 Temmuz 1919 gecesi Mustafa Kemal Paşa’nın ordu müfettişliği görevine son
verildiğini bildiren bir telgraf gönderdi.
• Bu gelişme üzerine Mustafa Kemal, aynı gece harbiye nezaretine (savaş bakanlığına) ve padişaha
çektiği telgraflarda, resmi görevinden ve çok sevdiği askerlik mesleğinden ayrıldığını açıkladı.
• Mustafa Kemal, bu tarihten sonraki mücadelesini halktan biri olarak, padişah iradesi yerine millet
iradesine dayanarak yürütmüştür.
• İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal’in tutuklanmasını istemişti. Fakat Erzurum bölge komutanı Kazım
Karabekir bu emri uygulamadığı gibi Mustafa Kemal’in emrine girmiştir.
KONGRELER
• 1919-1920 yıllarında ülkenin pek çok yerinde kongreler toplanmıştır. En önemlileri şunlardır:
1. Erzurum Kongresi
2. Sivas Kongresi
3. Balıkesir Kongresi (iki kez)
4. Nazilli Kongresi
5. Alaşehir Kongresi
6. Edirne Kongresi
7. Pozantı Kongresi (iki kez)
BALIKESİR KONGRESİ (26-30 Temmuz 1919)
• Kuvayı Milliye’nin örgütlenmesi bakımından önemlidir.
• Batı Anadolu’da genel seferberlik ilan etti.
• Yunanlıları kovuncaya kadar savaşma kararı almışlardır.
• Kısmen bağımsız bir tutum takınmışlardır.
ALAŞEHİR KONGRESİ (16-25 Ağustos 1919)
• Bağımsız bir tutum sergiledi.
• Halkı Yunan işgaline karşı direnişe çağırdı.
• İstanbul Hükümetine karşı çıktı.
• Hacim Muhittin Çarıklı Batı Anadolu’daki ulusal örgütlenmede ve ulusal kuruluşların
birleştirilmesinde önemli rol oynadı.
ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz 1919)
• Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin girişimleriyle bölgedeki Ermeni tehlikesine karşı
toplandı. Katılım bölgesel, kararlar ulusaldır.
• Güdüm (manda) ve koruyuculuk kabul edilemez.
• Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz.
• Azılıklara toplumsal düzenimizi bozacak ölçüde ayrıcalık verilemez.
• Doğu illerinden her hangi bir yer işgal edilir ya da elden çıkarsa yeni bir yönetim oluşturulacaktır.
Böylece yeni bir devlet kurma kararı ilk kez Erzurum Kongresinde alınmış oldu.
• Kuva-yı Milliye’yi etken ve milli iradeyi hakim kılmak esastır.
• Osmanlı Parlamentosu ivedilikle toplanmalı ve hükümet meclis denetimine girmelidir.
• Bölgedeki tüm dernekler tek çatı altında toplandı (Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti).
• Yabancı işgallere karşı ulusça direnilecektir.

30
• Yürütme organı olan “Heyet-i Temsiliye” (Temsil Kurulu) ilk kez Erzurum Kongresinde kuruldu.
Yetkileri bölgeseldi.
SİVAS KONGRESİ (4-11 Eylül 1919)
Ali Galip Olayı
• İstanbul Hükümetince ulusal direnişi etkisiz kılmak amacıyla direniş karşıtı Ali Galip Elazığ
Valiliğine atandı. Kendisi Mustafa Kemal’i etkisizleştirmek amacıyla Sivas’ta 27 Haziran 1919’da bir
eylem planladı. Ancak vatansever Sivas Valisi Reşit Paşa’nın kendisine destek vermemesi üzerine
başarısız oldu.
• Sivas Kongresi'nin toplanacağının İstanbul Hükümetince duyulması üzerine Damat Ferit Paşa
tarafından kongreyi engelleme, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını tutuklama görevi Elazığ valisi Ali
Galip'e verildi.
• Kendisi Malatya'ya gelerek burada E.W.C. Noel adından bir İngiliz binbaşısı ve bazı aşiret reisleri ile
görüştü. Bu aşiretleri ayaklandırma planları yapıldı.
• Durumdan haberdar olan Mustafa Kemal Paşa 15.Alay Komutanı İlyas Bey'e bu kişilerin tutuklanması
emrini verdi.
• Gelişmeler üzerine Ali Galip Halep üzerinden İstanbul'a kaçtı. Binbaşı Noel ise yurt dışına çıktı.
Kongrenin Önemi ve Sonuçları
• Amaç bütün yurdun birliğini sağlamaktı.
• Ülke çapında katılım olduğu için ulusal nitelikte bir kongredir.
• Kongreye başkan seçilmesi sorun oldu. Bu sorun Mustafa Kemal’in başkan seçilmesiyle aşıldı.
• Amerikan Mandası konusu ciddi biçimde sorun oldu. Yoğun tartışmalardan sonra Manda (güdüm)
reddedildi. Tam bağımsızlık benimsendi.
• Misak-ı Milli’nin temelini oluşturan kararlar alındı.
• Anadolu ve Trakya’daki tüm ulusal dernekler, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı
altında birleştirildi.
• Heyet-i Temsiliye (Temsil Kurulu) ulusal çapta örgütlendi.
• Ülkenin herhangi bir yeri işgal edilir ya da elden çıkarsa yeni bir devlet (yönetim) kurulacaktır.
• Ali Fuat Cebesoy, Kongre kararıyla Batı Anadolu Genel Kuvvetler Komutanlığı'na atandı. Bu durum
siyasal otorite kurma (yönetim erkini kullanma) yolunda somut bir adım atıldığının göstergesidir.
Böylece Sivas Kongresi, meclis; Temsil Kurulu da bir yürütme organı (hükümet) işlevi kazandı.
• Halkın bilinçlenmesini, kamuoyunun oluşmasını sağlamak amacıyla Sivas’ta İrade-i Milliye adında
bir gazete çıkartıldı.
• İstanbul’un Anadolu ile haberleşme bağlantısı kesildi.
• İstanbul yanlısı yöneticiler değiştirildi.
• Damat Ferit Paşa hükümeti düşürüldü.
POZANTI KONGRELERİ
• 5 Ağustos 1920'de I. Pozantı Kongresi Mustafa Kemal başkanlığında toplandı.
• Bu kongre Mustafa Kemal'in TBMM Başkanı olarak katıldığı ilk ve tek kongre olma özelliğini
taşımaktadır.
• Kongre'de Fransız işgali altında olması nedeniyle Adana yerine Pozantı'nın vilayet merkezi olması
kabul edildi.
• Vilayet valisi ve idari amirler seçimle belirlendiler. Bu da Anadolu direnişin ruhuna uygun olarak
bölgenin İstanbul yönetiminden bağımsız hareket etmeye başladığını ortaya koydu.
• Böylece Çukurova'daki direniş güçleri Pozantı'dan yönetilmeye başlanıldı.
• II. Pozantı Kongresi 8 Ekim 1920'de toplandı. Kongrede ağırlıklı olarak bölgedeki direniş örgütlerinin
düzenlenmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması yolunda kararlar alındı.
Temsil Kurulu/Heyet-i Temsiliye (12 Eylül 1919- 23 Nisan 1920)
• Vatan ve ulusun yazgısıyla ilgili bütün işleri yürütme yetkisine sahip bir yürütme organıdır.
• Başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı bu kurul geçici bir hükümet gibi çalışmıştır.
AMASYA BULUŞMASI/PROTOKOLÜ (20-22 Ekim 1919)
• Damat Ferit Paşa Hükümeti'nin düşmesinden sonra işbaşına geçen Ali Rıza Paşa Kabinesi Anadolu’da
Milli Mücadele'yi yürütenlerle ilişki kurmuş ve Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı Amasya’ya göndermişti.
Kararlar
• Güdüm (manda) ve koruyuculuğun kabul edilmemesi; Türk vatanının bütünlüğünün ve
bağımsızlığının korunması

31
• Azılıklara toplumsal düzenimizi bozacak ölçüde ayrıcalık verilmemesi.
• Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yasal bir kuruluş olarak İstanbul Hükümetince
tanınması
• Mebusan Meclisi’nin güvenlik nedeniyle İstanbul dışında bir yerde toplanması (Mustafa Kemal
İstanbul dışında bir yeri arkadaşlarına kabul ettiremedi)
• Barış görüşmelerine Temsil Kurulu’nun uygun göreceği kişilerin gönderilmesi kararlaştırıldı.
Not: Böylece İstanbul Hükümeti, Milli Mücadele’yi resmen tanımış oldu.
TEMSİL KURULU’NUN ANKARA’YA GELMESİ
Temsilciler Kurulu’nun Ankara’ya geliş nedenleri:
• Mebusan Meclisi çalışmaları yakından takip etmek
• Ankara’nın merkezi konumu
• Ulaşım (demiryolu) ve iletişim (telgraf) olanaklarının yeterli (iyi) oluşu
• Batı Cephesi'ne yakınlığı
Gelişme
• Bu sayede Ankara önce Milli Mücadele'nin merkezi, sonradan da Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti
oldu.
• Ankara'da gelişmeler konusunda halkı bilgilendirmek amacıyla Hakimiyeti Milliye gazetesi
çıkarılmaya başlanıldı.
Not: Heyet-i Temsiliye’nin (Temsil Kurulu’nun) Sivas’tan Ankara’ya gitmesine Kazım Karabekir, Doğu
Anadolu’nun güvenliğini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle karşı çıkmıştır.
SON OSMANLI MEBUSAN MECLİSİ/PARLAMENTOSU’NUN TOPLANMASI
• Son Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul’da toplandı.
• Mebusan Meclisi’nde yer alan direniş yanlısı milletvekilleri Mustafa Kemal’in ısrarına rağmen
Müdafaa-i Hukuk Grubu yerine Felah-ı Vatan Grubunu kurmaları ve söz verildiği halde kendisinin
meclis başkanı seçmemeleri Mustafa Kemal’i kızdırmıştır.
• Buna rağmen direniş yanlısı milletvekillerinin etkisi ile Son Osmanlı Mebusan Meclisi 28 Ocak 1920
tarihinde yapılan gizli oturumda benimsediği Misakı Milli kararlarını, 17 Şubat 1920’de basın yoluyla
millete açıkladı.
MİSAKI MİLLİ (Ulusal Ant)
Kapsamı
• 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında işgal altında bulunan ve
çoğunluğunu Arapların oluşturduğu yerlerin geleceği halk oyu ile belirlenmelidir. Ateşkes antlaşması
imzalandığında işgal edilmeyen, çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu yerler bölünmez
ve ayrılmaz bir bütündür.
• Halkoyu ile anavatana katılmış olan Kars, Ardahan ve Batum’da gerekirse yeniden halkoyuna
başvurulacaktır.
• Batı Trakya’nın durumu halkoyu ile belirlenecektir.
• İstanbul kentinin ve Marmara Denizi’nin güvenliği sağlanmalıdır. Boğazların ticaret gemilerine
açılması ilgili tüm devletlerin kararına bağlıdır.
• Azınlık hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman halkın haklarının korunması koşuluyla kabul edilecek
ve korunacaktır.
• Ulusal ve ekonomik gelişmemiz için tam bağımsız ve özgür olmamız zorunludur. Bu nedenle siyasal,
yargısal ve parasal gelişmemize engel olan sınırlandırmalara karşıyız.
Önemi
• Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin aldığı Misak-ı Milli kararı, Anadolu İhtilali’nin (Milli
Mücadele’nin) başarısıdır. Çünkü Misak-ı Milli’nin temelini Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan
kararlar oluşturmuştur.
• Misak-ı Milli, yalnız Milli Mücadele yıllarının değil, daha sonraki dönemde de Türk dış politikasının
temelini oluşturuyordu. Bu belge ile Türkiye’nin sınırları ve barış koşulları belirlenmiştir.
Sonuç
• Misak-ı Milli kararları, İtilaf Devletleri'nin 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal etmelerinde etkili
oldu.
• Mebusan Meclisi dağıtılmıştır. Delegelerin bir kısmı tutuklanarak Malta’ya sürgüne gönderildi.
• 135 kişiyi bulan bu sürgünler arasında Fethi Okyar, Rauf Orbay, Ali Çetinkaya, Ali İhsan Sabis,
Ahmet Emin Yalman, Yunus Nadi Abalıoğlu, Ahmet Ağaoğlu, Celal Nuri İleri, Süleyman Nazif gibi
önemli kişiler bulunmaktaydı.

32
• Buna karşılık olarak Mustafa Kemal’in isteği doğrultusunda başta Lord Curzon'un akrabası olan ve
Erzurum'da bulunan Yarbay Rawlinson olmak üzere Anadolu'da bulunan denetimci İngiliz
subay ve askerleri tutuklandı.
• İstanbul’un resmen işgali TBMM’nin açılmasına ortam hazırlamıştır.
Mustafa Kemal’in İstanbul’un İşgaline Tepkisi
• Mustafa Kemal işgali 16 Martta protesto etmiştir:
• İşgal temelsiz ve geçersizdir.
• İşgal, “…Osmanlılardan çok yirminci yüzyıl uygarlık ve insanlığının kutsal saydığı bütün ilkelere;
özgürlük, yurt ve ulus duygusu gibi bugünkü insan topluluklarının temeli olan bütün ilkelere ve bu
ilkeleri ortaya koyan insanlığın genel vicdanına indirilmiş” yumruktur.
• İstanbul’un İşgali ve Mebusan Meclisi’nin kapatılması, Mustafa Kemal’e Anadolu’da ulusal
egemenliğe dayalı bir meclis açmak/devlet kurmak için fırsat vermiştir.
Kurtuluş Savaşı’nda Fetvalar Savaşı
• İstanbul Fetvası- İstanbul Hükümetinin etkisiyle Şeyhülislam Dürrizade Esseyid Abdullah imzasıyla
11 Nisan 1920’de yayınlandı. Bu fetvada, Milli Mücadele’yi yönetenlerin padişaha başkaldırmış, hak
tanımayan, izinsiz vergi ve asker toplayan, kendi çıkarlarını düşünen zorbalar, halifeyi dinlemeyen
dinsizler olarak gösterilmekteydi. Onlara (asilere/vatanseverlere) karşı savaşanların gazi ya da şehit
olacakları vurgulanıyordu.
• İstanbul Fetvası, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde ayaklanmalar çıkmasına yol açtı.
• Karşı Fetva- Ankara Müftüsü Rıfat (Börekçi) Efendi başta olmak üzere 153 müftünün imzasını
taşıyan Ankara/Anadolu Fetvası 5 Mayıs 1920’de yayınlandı. Milli Mücadelenin haklılığını
anlatmasına karşın etkisi sınırlı kaldı.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ DÖNEMİ


• İllerden gönderilen temsilciler ve İstanbul Mebusan Meclisi'nden Ankara'ya ulaşan milletvekillerinin
katılımı ile 23 Nisan 1920'de TBMM açıldı. Meclisin açılışını en yaşlı milletvekili olan Sinop mebusu
Şerif Bey yaptı. Meclis Başkanlığı için yapılan seçimde tek aday olarak gösterilen Mustafa Kemal,
110 oyla ilk TBMM başkanı seçildi. Celaleddin Arif Bey ise meclis başkan yardımcılığı için yapılan
oylamada 109 oy alarak ikinci başkan seçilmiştir. Bu seçimlerin yapıldığı sırada meclis oturumuna
katılan milletvekili sayısı 120 idi.
• Yunus Nadi, Mustafa Kemal’e “Önce ordu (kuralım), sonra meclis(i açalım)” önerisinde bulundu.
Mustafa Kemal’in önceliği ise TBMM’yi açmaktı. Çünkü o ulusal egemenliğe büyük önem
vermekteydi.
• Mustafa Kemal, TBMM’yi kurucu meclis olarak toplanmak istemişti. Ancak başta Kazım Karabekir
olmak üzere bazı arkadaşları itiraz edince ilk meclis olağanüstü yetkili meclis olarak açılmıştır.
Mustafa Kemal, görünüşte ödün vermiş özde ödün vermemiştir.
Aldığı İlk Kararlar
• Hükümet kurmak gereklidir.
• Geçici olmak kaydıyla bir hükümet başkanı veya padişah vekili atamak doğru değildir.
• Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
• TBMM’nin üstünde hiçbir güç yoktur.
• TBMM yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
• Meclisten seçilecek bir heyet hükümet işlerine bakar, meclisin başkanı bu heyetin de başkanıdır.
• Padişah ve halife baskı ve zordan kurtulduğu zaman meclisin düzenleyeceği yasaya uygun olarak
durumunu alır.
TBMM’nin Yapısal, Hukuksal ve Eylemsel Nitelikleri
• İlk mecliste her kesimden ve her anlayıştan (düşünceden) kişiler yan yanadır.
• Meclis hükümeti sistemi vardır. Bakanları meclis seçerdi.
• Meclis başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanı; dahası devlet başkanıdır.
• Kabine sistemi yoktur. Bu yüzden hükümete “TBMM Hükümeti” deniyordu (Meclis Hükümeti
Sistemi).
• Güçler birliği ilkesine göre kurulmuştur. Yasama, yürütme ve yargı TBMM’de toplanmıştır. Bu
durum günün koşulları gereğiydi. Kararların bir an önce uygulanması yaşamsal önem taşımaktaydı.
Güçler birliği ilkesi demokratik sistem için ideal değildir. Ancak, Kurtuluş Savaşı döneminde olduğu
gibi, olağanüstü koşullarda uygulanması zorunlu, hatta yararlı olmuştur.

33
• Son Mebusan Meclisi üyelerinin de TBMM’ne katılmalarına olanak tanındığı için iki ayrı seçim söz
konusudur.
• Ulusal egemenliği üstün tutan bir meclistir. “Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur” anlayışı bir
devrimdir.
• Meclisin başına konan büyük sıfatının nedeni o gün ülkede iki hükümet (devlet) bulunmasıyla
ilgilidir. TBMM’nin Padişahlıktan, Ankara hükümetinin İstanbul hükümetinden büyük (üstün)
olduğunu belirtmektir. TBMM’nin üstünde bir güç yoktur. TBMM, Türk Ulusunu temsil etmektedir.
Türkiye sözcüğü devlet yaşamında ilk kez kullanılıyor. Bu Milli Mücadele’nin Türk milliyetçiliğine
dayandığını göstermesi açısından önemlidir.
• Padişah ve halife hakkında kararı zamanı gelince TBMM verecekti.
• İhtilalci bir meclistir. Çıkardığı ilk ihtilalci yasa ise Hıyanet-i Vataniye Kanunu'dur. Bu yasanın ilk
maddesine göre TBMM’ye karşı sözlü, yazılı ya da fiili (eylemli) saldırı suçtur ve cezası idamdır.
İstiklal Mahkemeleri de meclisin bu özelliğini pekiştirmiştir.
• Askerler milletvekili hatta bakan bile olabilirlerdi. Örnek; Milli Savunma Bakanı Fevzi Çakmak,
Genel Kurmay Bakanı İsmet İnönü. Görüldüğü gibi Genel Kurmay (Erkan-ı Harbiye Umumiye
Vekâleti) bakanlık olarak örgütlenmişti. Buna ek olarak Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı (Şeriye ve
Evkaf Vekaleti) da vardı. Bu iki bakanlık 1924’te kaldırıldı ve başbakanlığa bağlı kuruluşlar (genel
kurmay, Vakıflar ve Diyanet işleri) oldu.
• Seçimler yapılırken siyasal partiler yoktu. Adaylar herhangi bir partiye bağlı değildi. Zamanla
mecliste siyasal gruplar ve partiler oluşmuştur.

I. TBMM'deki Siyasi Gruplar


• Başında Mustafa Kemal’in olduğu Müdafaa-i Hukuk oluşumu en önemli siyasal grup olup mecliste
çoğunluktaydı. Bu gruba 1. Grup da denilmekteydi. Sonradan bu grup Cumhuriyet Halk Partisi’ne
dönüşmüştür.
• Rauf Bey’in liderliğindeki muhaliflerden oluşan gruba da 2. Grup adı verilmiştir. Bu grubu oluşturan
milletvekilleri cumhuriyet döneminde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na katılmışlardır.
• İttihat ve Terakki Partisi’nin bir uzantısı olarak mecliste İttihatçılar grubu bulunmaktaydı.
• Çerkez Ethem’e yakınlığıyla bilinen Yeşilordu Cemiyeti, İslamcı-Sosyalist bir çizgi izlemiştir.
• Mecliste iki tane komünist partisi bulunmaktaydı. İlki Mustafa Suphi tarafından kurulan resmi
olmayan komünist partisidir. Diğeri ise Sovyetlerle yakın ilişki kurmak ve gizli olarak yürütülen
Komünist faaliyetleri açığa çıkartmak amacıyla Mustafa Kemal tarafından kurdurulan resmi komünist
partisidir.
• Bunların dışında Tesanüd, İstiklal, Islahat vb. siyasi gruplar da bulunmaktaydı.
TBMM’nin Aşmak Zorunda Olduğu Sorunlar
• İç Ayaklanmaları Bastırmak
• Asker Kaçakları Sorununu Çözmek
• Yunan İşgalini Önlemek
• Düzenli Orduya Geçişi Sağlamak

İÇ AYAKLANMALAR
Nedenleri
• Osmanlı Hükümeti ile İngilizlerin kışkırtmaları
• Padişaha olan geleneksel ve dinsel bağlılık
• Yunan ordusunun Halife Ordusu olduğu propagandası
• Mustafa Kemal’in halka “ittihatçı” ve “bolşevik” olarak tanıtılması
• Yokluk ve yoksulluk
• Sorumluluktan (vergi ve askerlikten) kaçma eğilimi
• Zararlı derneklerin çalışmaları
Ayaklanmalar
• Şeyh Eşref Ayaklanması (26 Ekim-24 Aralık 1919)- Bayburt’ta şeriat düzeni kurmak için çıktı.
• Bozkır Ayaklanmaları (Eylül-Kasım 1919)- Konya-Bozkır’da çıktı. İstanbul yanlısı gerici bir
ayaklanmadır.

34
• Anzavur Ayaklanmaları (Ekim-Kasım 1919-Şubat-Nisan 1920)- Milli Mücadele’ye karşı çıkarılan
en önemli ayaklanmalardandır. İstanbul Hükümeti ve İngilizlerce planlanmış ve desteklenmiştir.
• Ali Batı Ayaklanması (11 Mayıs-18 Ağustos 1920)- Kürdistan kurmak düşüncesiyle Diyarbakır-
Midyat’ta çıkmıştır.
• Düzce Ayaklanmaları (Nisan-Eylül 1920)- İstanbul Hükümetinin bölgedeki Çerkezleri kışkırtması
sonucu çıktı. Kuva-yı İnzibatiye de ayaklanmada rol aldı.
• Yenihan Ayaklanması (14 Mayıs-12 Haziran 1920)- Halife adına çıkartılan bir ayaklanmadır.
• Yozgat Ayaklanmaları (Mayıs-Aralık 1920)- Ayaklanmaları İstanbul yönetimi yanlısı
Çapanoğulları çıkartmıştır.
• Zile Ayaklanması (Mayıs-Haziran 1920)- İstanbul Hükümeti'nin çıkarttığı bir ayaklanmadır.
• Konya Ayaklanması (2 Ekim-15 Kasım 1920)- İstanbul’dan yönetilen ve Halife adına çıkartılan bu
ayaklanmaya asker kaçakları da karışmıştır.
• Cemil Çeto Olayı ve Milli Aşireti Ayaklanması (Haziran-Eylül 1920)- İşgalci güçlerin Kürtçülük
kışkırtmasıyla çıkardıkları bir aşiret ayaklanmasıdır.
• Koçkiri Ayaklanması (6 Mart-17 Haziran 1921)- Koçkiri aşiretinin Kürdistan kurmak için
Tunceli’de çıkardığı bir ayaklanmadır. Yunan ilerleyişini kolaylaştırmak için İngilizlerce
çıkartılmıştır.
• Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem Ayaklanmaları- Düzenli ordunun kurulmasına tepki
gösteren Kuvayı Milliye liderlerinin çıkarmış oldukları bu ayaklanmalar Düzenli Ordu birliklerince
bastırılmıştır.
NOT: Kardeş kanı akmasına yol açan iç ayaklanmalar Milli Mücadele’nin amacına ulaşmasını
geciktirdi.
Asker Kaçakları Sorunu
Askerin Kaçmasına Neden Olan Faktörler:
• Padişahın askerliği zorunlu hizmet olmaktan çıkarması
• Aileleri hakkında kaygılanmaları ve onları koruma istekleri
• Bıkkınlık, umutsuzluk
• Vatan bilincinin eksikliği ya da yokluğu
İstiklal Mahkemeleri
• İstiklal Mahkemeleri 11 Eylül 1920’de "Firariler Hakkında Kanun"la kurulmuştur. İki dönemde
görev yapmıştır:
1.Kurtuluş Savaşı Dönemi İstiklal Mahkemeleri (Eylül 1920-Ağustos 1922):
• Birinci Dönem (Eylül 1920-Şubat 1921): İlk aşamada Ankara, Eskişehir, Konya, Diyarbakır, Isparta,
Sivas, Kastamonu, Pozantı’da (Adana) İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur. Ankara İstiklal Mahkemesi
sürekli (Eylül1920-Ağustos 1922) çalışmıştır.
• İkinci Dönem (Ağustos 1921-Ağustos 1922): İkinci aşamada Ankara’ya ek olarak Kastamonu (ikinci
kez), Konya (ikinci kez), Samsun ve Yozgat’ta da birer istiklal mahkemesi kurulmuştur. Amasya
İstiklal Mahkemesi bir ay, Elcezire İstiklal Mahkemesi iki ay kadar çalışmışlardır.
2.Cumhuriyet Dönemi İstiklal Mahkemeleri (1923–1927):
• İstanbul İstiklal Mahkemesi (1923–1924).
• İsyan Bölgesi (Şark) İstiklal Mahkemesi (1925–1927).
• Ankara İstiklal Mahkemesi (1925–1927).
İstiklal Mahkemelerinin Yapısı ve Çalışmaları
• Mahkemelerin çalışma süresi, yeri ve sayısını TBMM kararlaştırırdı.
• Mahkeme üyeleri milletvekilidir.
• Mahkemeler üçer üyeden kuruluydu. Daha sonra, rahatsızlık ve istifa nedeniyle çalışmaların
aksamaması için yedek üye kuralı getirilmiştir. Ayrıca savcı üye de görev yapmaya başlamıştır.
• Mahkemeler gezicidir. Cezaların caydırıcı olması için yargılamalar olay yerinde yapılmıştır.
• Duruşmalar halka açıktır.
• Kararlar anında uygulanırdı. Herkes bu kararlara uymak zorundaydı.
• Kanıt arama zorunluluğu yoktur. Kararlar vicdani kanaatlere göre verilirdi. Fakat idam kararlarında
genellikle belge ya da kanıt aranmıştır.
• Kararlar oy çokluğuyla alınırdı.
• Kararlar kesin olup anında uygulanırdı.

35
• İdam kararlarının uygulanması için TBMM onayı gerekmemekteydi. TBMM, mahkeme kararlarına
karışmamakla birlikte genel af çıkartabilirdi.
Ankara İstiklal Mahkemesi'nin Özellikleri
• En önemli mahkemedir.
• En uzun süre çalışan istiklal mahkemesidir.
• Sevr Antlaşması’nı imzalayan Damat Ferit ve arkadaşlarını idama mahkum etmiştir. Bu kararda,
İstanbul sıkıyönetim mahkemesinin Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında verdikleri idam kararları
da etkili olmuştur.
• Hintli Mustafa Sagir’i İngilizler adına casusluk yapmaktan asmıştır.
Kastamonu İstiklal Mahkemesi
• Yasada yer almayan bazı uygulamalarda bulunmuştur. En sert kararlara imza atmıştır:
• Asker kaçağının yerine aileden birini askere almıştır.
• Asker kaçağının olduğu mahalle ya da köye para cezası uygulaması getirmiştir.
• Gerek görürse asker kaçağının evini yaktırmıştır.
• Buna karşın çetelere, görevini kötüye kullananlara vermiş olduğu cezalardan ötürü halk, bu İstiklal
Mahkemesinin sürmesi istemiştir.
İstiklal Mahkemelerine Konu Olan Suçlar
• Asker Kaçakları
• Ayaklanma
• Vatana İhanet
• Casusluk
• Bozgunculuk
• Rüşvet
• Görevi Kötüye Kullanma
• Yolsuzluk
• Çete Suçları
• Adi Suçlar (cinayet, gasp, hırsızlık, soygun, cinsel suçlar vb).
Asker Kaçaklarına Uygulanan Cezalar
• Silahsız kaçan ve hiçbir olaya karışmayan (vukuatsız) asker kaçaklarına falaka (dayak) cezası
uygulanırdı.
• Çok sık kaçanlara “müeccelen idam” cezası verilirdi. Ertelenen bu idam cezaları, asker cepheden
kaçarsa uygulanırdı. Bu uygulamada amaç askeri kazanmaktı.
• Adam öldürme ya da ayaklanma suçlarına karışan (vukuatlı) asker kaçaklarına idam cezası verilirdi.
İstiklal Mahkemelerinin Yararları
• TBMM adına çalıştıkları için Meclis otoritesinin kurulmasına katkı sağladılar.
• İç güvenliğinin sağlanmasında önemli rol oynadılar.
• Asker kaçakları sorununu çözerek önce düzenli ordunun kurulmasına sonra da Kurtuluş Savaşı’nın
kazanılmasına yardımcı oldular.

MİLLİ MÜCADELE'NİN SİLAHLI MÜCADELE EVRESİ VE DIŞ POLİTİKADAKİ SONUÇLARI


ATATÜRK’E GÖRE KURTULUŞ SAVAŞI’NDA İZLENEN STRATEJİNİN TEMEL
DAYANAKLARI:
1-Türk Ulusunun bağımsız yaşamak konusundaki kesin kararlılığı;
2-Savaştan yeni ve yorgun çıkmış olan galip devletlerin yeni bir savaşı göze alamayacakları ve bunların
ganimet paylaşımında anlaşmazlığa düşmüş olmalarıdır. Bu koşullar altında Yunan kuvvetlerini yenmek
yeterli olacaktır.
STRATEJİNİN AŞAMALARI:
1- Ermeni devletinin işgal ettiği bölgeleri kurtararak Doğu Cephesi'ni kapatmak;
2-Güney Cephesi'nde (Urfa, Antep, Maraş ve Çukurova Bölgesinde) Fransızlara karşı halk (çete/gerilla)
savaşı yapmak;
3-Düzenli ordu kuruluncaya kadar Batı Cephesi'nde Yunanlılara karşı savunma savaşı yaparak zaman
kazanmak.
4-İç ve dış tüm olanakları kullanarak orduları tam hazır duruma getirdikten sonra bir baskın saldırı ile
Yunan birliklerini yenerek savaşı sona erdirmek;
5-Yunanlılar Anadolu’dan kovuluncaya değin Trakya’yı kendi olanaklarıyla baş başa bırakmak.

36
NOT: Uzmanlar bu stratejiyi çok başarılı bulurlar. Kurtuluş Savaşı’nda her askeri başarıyı diplomatik
başarı izlemiştir.
Kurtuluş Savaşı'nda Görev Yapan Silahlı Birlikler
• Kuva-yı Milliye: Yerel halktan oluşun sivil direniş kuvvetleridir.
• Kuva-yı Seyyare: Kuvayı Milliye'nin bir parçasıdır. Komutanlığını Çerkez Ethem’in yaptığı bu gezici
milis kuvvetler iç ayaklanmaların bastırılmasında çok önemli işlev görmüştür.
• Merkez Ordusu: İç güvenliği sağlamak, iç ayaklanmaları bastırmak için kurulmuştur. Pontus ve
Koçkiri Ayaklanmalarını bastırmıştır. Komutanlığını Nurettin Paşa yapmıştır.
• Düzenli Ordu: Kuruluşu, asker kaçakları sorunun kısmen çözülmesinden ve Çerkez Ethem
birliklerinin yenilmesinden sonra, I.İnönü Savaşı sırasında tamamlanmıştır.

KUVA-YI MİLLİYE
• Kuva-yı Milliye, Ulusal direniş örgütlerine verilen isimdir. Kurtuluş Savaşı’nın ilk savunma
örgütüdür. Yerel milis/ulusal kuvvetlerdir. Çete/gerilla savaşı yöntemini uygulamışlardır.
• Kuva-yı Milliye birlikleri Ege’de, Urfa’da, Antep’te, Adana’da düşman birliklerine karşı çok
yararlılıklar göstermiş, bölgelerini savunmuşlardır.
• İlk Kuva-yı Milliye direnişi, 19 Aralık 1918’de Hatay/Dörtyol’da başlamıştır. Bu direnişin
başlamasında Fransızların işgallerine Ermenileri de ortak etmesi etkili olmuştur.
• İkinci etkili direniş İzmir’in işgali üzerine başlatılmıştır.
• Adana Cephesi’nde Topçu Komutanı Kemal Bey (Doğan Bey); Piyade Yüzbaşı Osman Bey (Tufan
Bey) ve Yüzbaşı Ratip Bey (Sinan Paşa) büyük başarı gösterdiler.
• Antep’te direnişi Teğmen Sait Bey (Şahin Bey) ve Kılıç Ali Bey yürütmüşlerdir. Antep kıt
olanaklarına karşın Fransızlara karşı on ay kadar direnmiş ve altı bin şehit vermiştir. Çok başarılı bir
direniş örneği veren kente 6 Şubat 1921’de gazi unvanı verildi.
• Urfa’da Yüzbaşı Ali Saib Bey önemli hizmetlerde bulundu.
• Maraş Cephesi’nde Sütçü İmam halkın örgütlenmesini sağladı. Sütçü İmam Maraş’ta kurşunu
düşmana ilk atan kişidir.
• Güney Cephesi'ndeki direniş başarıyla sonuçlandı. Bu cephe 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması ile
kapandı.
Batı Anadolu Kuva-yı Milliyesi
• Batı Anadolu’da ilk Kuva-yı Milliye birlikleri Ödemiş’te oluşturuldu.
• Demirci Mehmet Efe, Nazilli, Aydın ve Denizli’de;
• Çerkez Ethem, Kütahya ve Salihli’de;
• Albay Kazım (Özalp) Bey, Balıkesir’de
• Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey, Ayvalık’ta Yunan ilerleyişini durdurmaya çalıştılar.
Batı Cephesinde Kuva-yı Milliye’nin Gördüğü Hizmetler
• Yunan ordusunun ilerleyişini yavaşlattı.
• İç ayaklanmaları bastırdı.
• Düzenli ordunun kurulması için zaman kazandırdı.
Çerkez Ethem Ayaklanması
• Çerkez Ethem başlangıçta çok yararlı işler gördü. Anzavur, Düzce ve Yozgat ayaklanmalarını bastırdı.
• Umum (Genel) Kuva-yı Seyyare (Gezici) komutanıydı.
• Düzenli ordunun kurulmasına karşıydı.
• Ordu komutanlarının buyruklarına uymamaktaydı.
• Kendisini Milli Mücadele'nin önderi olarak görmekte ve Meclise ve başkanı Mustafa Kemal’e karşı
gelmekteydi.
• Çerkez Ethem 29 Aralık 1920’de ayaklandı. Düzenli ordu için en büyük tehlike oluşturan Çerkez
Ethem birlikleri I. İnönü Savaşı sürmekte iken düzenli Türk birlikleri tarafından yenildi.
• Birliklerinin bir kısmı düzenli orduya katılırken Çerkez Ethem ve arkadaşları Yunanlılara sığındılar.

DÜZENLİ TÜRK ORDUSUNUN YAPTIĞI SAVAŞLAR


DOĞU CEPHESİ
• 1920 yılı sonlarında Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir komutasındaki 15. Kolordu birlikleri
Ermenileri yenerek Doğu illerini düşman işgalinden kurtardı.
• TBMM, uluslararası alanda ilk askeri ve siyasal başarılarını Doğu Cephesi’nde kazanmıştır.

37
• 3 Aralık 1920’de imzalanan Gümrü Anlaşması’yla Ermeniler, Anadolu'ya yönelik toprak
taleplerinden vazgeçtiler.
BATI CEPHESİ
• Yunan ordusu, Sevr Anlaşması'nı Türklere zorla kabul ettirmek için Balıkesir, Uşak, Bursa kentleri ile
Trakya’nın önemli bir kısmını işgal etti.
• Bursa'nın 8 Temmuz 1920’deki işgali TBMM'de derin bir üzüntüye ve milli bir öfkeye neden
oldu.
• Yunanlılar Bursa'da büyük zulüm yaptılar, birçok Türk öldürüldü, yaralandı, malı mülkü gasp edildi.
Osmanlı kültürel mirası bile bundan etkilendi. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin
türbesine Yunan Başbakanı Venizelos'un resmi asıldı. İşgal kuvvetleri komutanı Sofokles Osman ve
Orhan Gazilerin sandukalarına dayanıp hatıra pozu verdi.
• Bu gelişmeler karşısında milli şairimiz Mehmet Akif "Bülbül" adlı şiirinde şu dizelere yer verdi:
"Şenaatlerle çiğnensin muazzam kabri Orhan'ın"
• 10 Temmuz 1920'de TBMM şu kararı aldı :"Birinci hükümet merkezimiz olan Bursa'nın sefil
Yunanlılar tarafından işgali ve bu işgal neticesiyle orada din ve vatan kardeşlerimizin uğradıkları
zulümlerin üzüntülerine iştirak ettiğimizin bir nişanesi olarak celsenin 20 dakika kapatılması ile
başkanlık kürsüsünün puşide-i siyah (siyah örtü) ile örtülmesi…"
• Bu karar üzerine kürsü siyah bir örtü ile kaplandı. o siyah örtü sadece Bursa'nın değil tüm Türkiye'nin
üstüne çöken işgal karanlığını simgelemekteydi.
• Yunan işgali iki yıl, iki ay, iki gün sürdükten Büyük Taarruz’dan sonra TBMM kürsüsündeki siyah
örtü kaldırıldı, Bursa yeniden al sancağa kavuştu.

I. İNÖNÜ SAVAŞI (6-10 OCAK 1921)


• Düzenli ordunun Batı Cephesi’nde Yunanlılara karşı kazandığı ilk zaferdir. Bu zafer üzerine Albay
İsmet Bey generalliğe terfi ettirildi.
• Londra Konferansı ve Moskova Antlaşması yapıldı.
• İstiklal Marşı kabul edildi (12 Mart 1921).
• Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) kabul edildi.
II. İNÖNÜ SAVAŞI (23 MART-1 NİSAN 1921)
• Batı Cephesi’nde Yunanlılara karşı kazanılan ikinci zaferdir.
• Bu zafer üzerine Mustafa Kemal, İsmet Paşa’yı “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus
talihini de (ters alın yazısını da) yendiniz” diyerek kutlamıştır.
• İtalyanlar, Antalya ve Muğla’dan çekilmeye başladılar.
KÜTAHYA-ESKİŞEHİR SAVAŞLARI (10-24 TEMMUZ 1921)
• Yunanlıların başlattıkları büyük bir saldırı karşısında Türk ordusu geriledi.
• Mustafa Kemal’in isteği üzerine ordu Sakarya'nın doğusuna çekildi.
• Bu gelişmelerden dolayı mecliste sert tartışmalar yaşandı.
• Mustafa Kemal, meclis yetkileriyle başkomutanlık görevine getirildi (5 Ağustos 1921).
Tekalif-i Milliye Emirleri
• Mustafa Kemal Paşa, ordunun eksiklerini gidermek amacıyla 7-8 Ağustos 1921’de Tekalif-i Milliye
Emirleri'ni yayınladı. Buna göre:
1. Her ilçede Tekalif-i Milliye Komisyonu kurulacak;
2. Her aile askerin gereksinimini karşılamak üzere bir kat çamaşır, bir çift çorap ve çarık
hazırlayıp komisyona verecek;
3. Tüccarın ve halkın elinde bulunan ordunun işine yarayabilecek her türlü malzeme ve eşya ile
gıda, giyim maddeleri ve makineli araçların %40'ına bedeli sonradan ödenmek koşuluyla el
konulacak;
4. Halkın elindeki binek hayvanları ve taşıtların ise %20'sine el konulacak.
5. Halk, elindeki silah ve cephaneyi üç gün içinde orduya teslim edecek;
6. Demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi meslek sahipleri ordunun emrinde
çalışacak;
7. Halk elindeki ulaşım araçlarıyla ayda 100 kilometre askeri malzeme (cephane) taşıyacaktı.
SAKARYA MEYDAN SAVAŞI (23 AĞUSTOS-13 EYLÜL 1921)
• 1683 II. Viyana Kuşatması’ndan beri süren geri çekilme Sakarya Savaşı ile son bulmuştur.

38
• Mustafa Kemal Paşa'nın, “Hatt-ı müdafaa (savunma hattı/çizgisi) yoktur. Sath-ı müdafaa (savunma
alanı) vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça
düşmana bırakılamaz” buyruğu savaşın gidişatını değiştirmiştir.
• 22 gün ve gece süren kanlı çarpışmalardan sonra Yunanlılar yenilerek Sakarya nehrinin batısına
çekildiler.
• Sakarya çarpışmaları, dünyanın en uzun süren meydan savaşlarından biridir.
• Bu savaş Atatürk tarafından çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelen Melhame-i Kübra ifadesi ile
anılmıştır.
• TBMM tarafından Mustafa Kemal Paşa'ya mareşallik ve gazilik unvanı verildi. Dumlupınar Meydan
Savaşı'ndan sonra Fevzi Çakmak da mareşalliğe yükseltildi.
• Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması; Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandı.
• İnebolu'da Malta esirleri ile Anadolu'da tutulan itilaf esirleri takas edildi.
BÜYÜK TAARRUZ (26 AĞUSTOS-18 EYLÜL 1922)
• Türk Ordusu bir yıl içinde saldırı hazırlıklarını tamamladı.
• Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 günü baskın biçiminde başladı.
• 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda Yunan Ordusu Dumlupınar bölgesinde büyük
ölçüde yok edildi.
• “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz, İleri!” buyruğunu alan Türk Ordusu 9 Eylül’de İzmir’e ulaştı.
• 9 Eylül 1922’de emperyalizmin Türkiye’yi parçalama ihtirası; Yunan Megali ideası; Büyük
Ermenistan hayali ve Haçlı ihtirası denize döküldü. Atatürk’e göre “bu milletin zaferi”dir.

KURTULUŞ SAVAŞI SIRASINDA YAPILAN SİYASİ ANTLAŞMALAR


ATATÜRKÇÜ DIŞ POLİTİKANIN AMAÇLARI
1-ULUSAL/MİLLİ DEVLET KURMAK/OLMAK
2-TAM BAĞIMSIZLIK
3-BATILILAŞMAK
4-MAZLUM (EZİLEN/SÖMÜRÜLEN) MİLLETLERE ÖRNEK OLMAK
• Atatürk, Misak-ı Milli sınırlarını gerçekçi biçimde çizmişti.
• Misak-ı Milli sınırları Mondros Ateşkes anlaşması temel alınarak belirlendi.
• Misak-ı Milli’nin temel ilkeleri Erzurum ve Sivas kongrelerinde saptandı ve son Osmanlı Mebusan
Meclisi’nde benimsenerek tüm dünyaya duyuruldu. Bu dönemde, Misak-ı Milli Türk dış politikasının
temelini oluşturuyordu.
SİYASAL GELİŞMELER VE ANTLAŞMALAR
SEVR ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1920)
• Sevr Antlaşması'nın hükümleri, I.Dünya Savaşı'nı kazanan devletlerce tek yönlü olarak belirlenmiştir.
• 20 Temmuz 1920'de Osmanlı Hükümeti anlaşmanın imzalanmasını önerdi.
• 22 Temmuz 1920'de Padişah Vahdettin'in başkanlığında toplanan Saltanat Şurası, Sevr anlaşmasını
kabul etti. 43 üyeden yalnız Rıza Paşa Sevr Antlaşmasının onayına çekimser kaldı.
• Antlaşma 10 Ağustos 1920'de İsviçre'nin Sevr kentinde Osmanlı yönetimi adına Eski Maarif Nazırı
(milli eğitim bakanı) Bağdatlı Mehmet Hadi Paşa, eski Şurayı Devlet (Danıştay) reisi Rıza Tevfik
Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey tarafından imzalandı.
İçerik
• Akdeniz adaları, Trakya ve Batı Anadolu Yunanistan'a verildi.
• Doğu Anadolu bölgesi ve Trabzon'u içine alan Büyük Ermenistan'ın kurumasına karar verildi.
• Akdeniz Bölgesi ve 12 ada İtalyanlara bırakıldı.
• Suriye, Lübnan, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu Fransızlara verildi.
• Irak ve Filistin İngiltere'ye verildi.
• Kapitülasyonların ağırlaştırılarak sürdürülmesine karar verildi.
• Boğazların Avrupa komisyonu tarafından yönetilmesi kararlaştırıldı.
• Galip devletler Osmanlı hazinesi üzerinde söz sahibi olacaklardı.
• Komisyonun izni olmadıkça dış borç alınamayacaktı.
• Azınlıklar her seviyede okul ve dini kurumlar kurmakta serbest olacaktı.
• Zorunlu askerlik hizmeti olmayacaktı. Ordu 50 binle sınırlanacak; subayların %15'i yabancı olacak;
bu birlikte ağır silah bulunmayacak; donanma sınırlı olacak, askeri uçak bulunmayacaktı.

39
• Kürtler isterlerse Doğu Anadolu'nun bir bölümünde devlet kurulabilecekti.
Not: Osmanlı Devleti'nin onayladığı bu anlaşmayı Ankara Hükümeti (TBMM) kabul etmeyerek
mücadelesini sürdürdü. Osmanlı Hükümeti Sevr anlaşmasını imzalayarak, milli duygu ve vatan
sevgisinden uzak (yoksun) olduğunu ortaya koymuştur.
GÜMRÜ ANLAŞMASI (2-3 Aralık 1920)
• TBMM’nin uluslararası alanda kazandığı ilk diplomatik başarıdır.
• Yeni Türk Devletinin yaptığı ilk anlaşmadır.
• Ermeniler Doğu Anadolu'ya yönelik toprak taleplerinden vazgeçtiler.
• Bu anlaşma resmen yürürlüğe giremedi. Çünkü bir süre sonra Ermenistan Cumhuriyeti Sovyet
Rusya'nın kontrolü altına girdi.
TÜRK-AFGAN DOSTLUK ANTLAŞMASI (1 Mart 1921)
• Türk heyeti ile Afgan heyeti arasında yapıldı.
• Yeni Türk devletini resmen ilk tanıyan İslam devleti Afganistan oldu.
LONDRA KONFERANSI (Mart 1921)
• İtilaf Devletleri, Londra Konferansı'na Osmanlı Hükümeti’nin yanı sıra TBMM Hükümeti’ni de
çağırdılar.
• İtilaf Devletleri, Ankara Hükümeti’ni konferansa çağırmakla, görüşmeler ve ikili anlaşmalar yapmakla
TBMM’nin hukuksal varlığını ilk kez tanımış oldular. Ayrıca konferans aracılığıyla ilk kez Misakı
Milli dünya kamuoyuna duyurulmuş oldu.
• 12 Mart 1921'de sona eren Londra Konferansı’ndan bir sonuç çıkmadı. Bekir Sami Bey'in İngiliz,
Fransız ve İtalyan temsilcileri ile yaptığı ikili anlaşmalar Misak-ı Milli'ye aykırı oldukları gerekçesiyle
TBMM tarafından onaylanmadı.
MOSKOVA ANTLAŞMASI(16 Mart 1921)
• Büyük bir devlet olan Sovyetler Birliği bu antlaşma ile TBMM Hükümeti'ni resmen tanıdı. Bu
anlaşma TBMM açısından büyük bir başarıdır.
• Sovyetler Birliği Misak-ı Milli'yi kabul etti (Batum hariç).
• Sovyetler Birliği Sevr'i reddetti.
• Çarlık Rusyası ve Osmanlı Devleti arasında yapılan tüm antlaşmalar geçersiz sayıldı.
• Batum, Gürcistan'a (dolayısı ile Sovyetler Birliği'ne) bırakıldı. Batum Misak-ı Milli'den verilen ilk
ödündür. Buna karşılık Sovyetler Birliği Kars ve Ardahan'ın Türkiye'ye ait olduğunu kabul etti. Doğu
sınırı belirlendi. Türkiye Doğu Cephesinden Batı Cephesine asker ve silah kaydırdı.
• Türkiye büyük bir devletin politik desteğinin yanı sıra önemli ölçüde askeri yardımına da kavuştu.
KARS ANTLAŞMASI (13 Ekim 1921)
• Türkiye, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan arasında imzalandı.
• Moskova Anlaşması'nın koşulları teyit edildi (benimsendi).
• Bu anlaşma ile Ermeniler, Doğu Anadolu'ya yönelik toprak taleplerinden kesin olarak vazgeçmiş
oldular.
• Türkiye’nin doğu sınırları kesinleşmiş oldu.
ANKARA ANTLAŞMASI (20 Ekim 1921)
• Fransa ile yapılan ön barış anlaşmasıdır. Böylece Fransa, Misak-ı Milli’yi tanıyan ilk İtilaf Devleti
oldu.
• Bu anlaşma ile I.Dünya Savaşı öncesinde kurulmuş olan İtilaf bloğu parçalandı.
• Bu anlaşma yalnız Güneydoğu Anadolu için imzalanmış olmasına karşın, büyük bir Avrupa devleti
olan Fransa'nın Misak-ı Milli'yi (TBMM'yi) tanıması bakımından çok önemliydi.
• Ayrıca Kilikya (Çukurova) üzerindeki Ermeni hayalleri de yıkıldı.
• Bu anlaşma siyasal açıdan olduğu kadar askeri açıdan da önemlidir. Fransızlar bölgeyi boşaltırken
Türkiye'ye bir kısmı satış, bir kısmı da hibe yoluyla silah ve cephane bıraktı. Bu cephenin
kapanmasıyla Batı cephesine asker ve cephane taşınabildi.
• Bu anlaşmanın olumsuz yönleri de vardı. Bölgede çeteler kurarak sivil halka zulmetmiş olan
Ermeniler affedildi.
• Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan Hatay, Fransız yönetimine bırakıldı. Hatay'da Türk varlığı ve
kültürü garanti altına alındı. Bu özel hüküm sayesinde, daha sonra Hatay'ı geri alma olanağına
kavuştuk. Verilen bu geçici ödünü o günün koşulları içinde değerlendirmek gerekir.
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI (13 Ekim 1922)
• Konferansa Türkiye’nin yanı sıra İngiltere, Fransa ve İtalya katıldı.

40
• Görüşmelere Yunan temsilcisi katılmadı.
• Bu antlaşma ile Doğu Trakya askeri harekatsız geri alındı.
• Bu antlaşma ile Türk Devleti uluslararası alanda büyük bir başarı kazandı.
• Türk Heyetine başkanlık eden İsmet Paşa, bu konferanstaki başarısıyla tecrübe edindi, bu da onun
sonradan Lozan görüşmelerine Türkiye'nin baş delegesi sıfatıyla gönderilmesine yol açtı.
LOZAN ANTLAŞMASI (24 Temmuz 1923)
• 20 Kasım 1922’de toplanan Lozan Konferansı, Yeni Türk Devleti'nin diplomatik alanda başarıyla
geçtiği çetin bir sınavdır. Barış masasında söz konusu edilen sorunlar yalnızca dört yıl süren Kurtuluş
Savaşı ile ilgili konular değildir. Yüzyılların hesabı, Osmanlı İmparatorluğu'nun bıraktığı ve Türk
ulusunu her alanda kıskıvrak bağlayan sorunlar da bu konferansta görüşülecek ve karara
bağlanacaktır.
• Lozan Antlaşması yenen ile yenilen devletler arasındaki ilişkileri değil, müttefikler ile Türkiye
arasındaki ilişkileri eşit koşullar altında düzenlemiştir. Bu bakımdan, Almanya (Versailles), Avusturya
(Saint-Germain), Macaristan (Trianon), Bulgaristan (Neuilly) ve Osmanlı İmparatorluğu (Sevres) ile
yapılan barış antlaşmalarından çok farklıdır. Lozan Antlaşması ölü doğan Sevr Antlaşmasının yerine
geçmiştir. Bu barış antlaşmalarından günümüzde yalnızca Lozan Antlaşması yürürlüktedir.
• Çağrıyı yapan müttefik devletler: İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya.
• Görüşmelerin tümüne katılanlar: Türkiye, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ve ABD.(ABD
gözlemci sıfatıyla katıldı.)
• Boğazlarla ilgili görüşmelere katılanlar: Bulgaristan ve Sovyetler Birliği.
• Osmanlı borçları ile ilgili görüşmelere katılanlar: Belçika ve Portekiz.
• Türk heyetini, Baş delege ve Dış İşleri Bakanı İsmet Paşa, Dr. Rıza Nur ve Hasan (Saka) Beyler
temsil etti. Ayrıca çok sayıda danışman ve çevirmen görev aldı.
• İsmet Paşa, daha ilk gün “çetin ceviz” olduğunu göstermiş; konferansın açılışında yapmış olduğu
konuşmayı “Bütün uygar uluslar gibi özgürlük ve bağımsızlık istiyoruz” sözleriyle bitirmişti.
Türkiye’nin Kırmızı Çizgileri:
1)Kapitülasyonlar kaldırılacak.
2)Ermenilere toprak verilmeyecek.
Gelişme
• 20 Kasım 1922'de başlayan ilk görüşmeler kapitülasyonlar ve borçlar nedeniyle çıkmaza girmiş ve
bunun sonucunda 4 Şubat 1923'de görüşmeler kesilmiştir.
• 23 Nisan 1923'de başlayan ikinci görüşmelerde taraflar arasında büyük oranda uzlaşma sağlanmış ve
bu görüşmeler 24 Temmuz 1923'de antlaşmanın imzalanması ile sonuçlanmıştır.
Lozan Barış Antlaşması Kararları
Türkiye’nin sınırları:
• Irak sınırı: Musul ve Kerkük Misakı Milli sınırları içindeydi. Türkiye Musul’un coğrafi ve nüfus
bakımından Türkiye’nin bir parçası olduğunu ileri sürdü. İngiltere petrol ve stratejik öneminden ötürü
bu bölgeyi Türkiye’ye bırakmak istemiyor, Kürtleri kışkırtıyordu. Musul sorunun çözümü, taraflar
anlaşamadığı için ve anlaşmanın önünü tıkadığından daha sonraya ertelendi.
• Suriye sınırı: 1921 Ankara Antlaşması’na uygun çizildi.
• Batı sınırı: Batı Trakya alınamadı. Karaağaç savaş tazminatı (onarımı) olarak Türkiye’ye verildi.
Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adaları Türkiye’ye verildi. 12 ada ve Meis İtalyanlarda kaldı. Diğer
Ege adaları ise adaların silahsızlanması koşuyla Yunanistan’a kaldı.
• Ermeni Yurdu: Ermenilerin Doğu Anadolu ve Çukurova bölgesinden toprak talepleri reddedildi.
Lozan’da Ermeni isteklerini ABD temsilcisi gündeme getirmişti. Ermeni sorunu Lozan’da uluslar
arası sorun olmaktan çıktı.
• Kapitülasyonlar: Tümüyle kaldırıldı. Kapitülasyonların kaldırılması Yeni Türk Devletinin en önemli
başarılarından biridir.
• Azınlıklar: Türklerle Rumların yer değiştirilmesi kararlaştırıldı. İstanbullu Rumlarla Batı Trakyalı
Türkler uygulama dışında tutuldu. Rumlar, Ermeniler ve Museviler azınlık olarak kabul edildi.
Aleviler ve Kürtler azınlık sayılmadı.
• Boğazlar: Sovyet delegesinin Boğazların Türkiye’nin denetimine bırakılması önerisi kabul edilmedi.
Türkiye’nin başkanlığında Boğazlar komisyonu kuruldu. Boğazlar askersiz bölge olarak kabul edildi.
Türkiye egemenlik haklarına tam sahip olamadı.
• Borçlar: Osmanlı borçları, imparatorluğun parçalanmasıyla ortaya çıkan devletler arasında
bölüştürüldü. Türkiye, borçlarını Fransız Frangı ile ödemeyi kabul ettirdi. Borçlar takside bağlandı.

41
Bu borçların tamamına yakını Atatürk döneminde; son taksit ise 1951’de ödendi. Duyun-u Umumiye
İdaresi tarihe karıştı.
• Yabancı okullar: Türkiye’nin koyacağı kurallar çerçevesinde çalışmalarını sürdüreceklerdi.
• Rum Ortodoks Patrikhanesi: İstanbul’da kaldı. Ancak siyasal faaliyette (ekümenik iddiasında)
bulunamayacaktı.
• Genel Af: Vatan haini olarak kabul edilen 150 kişi (150’likler listesi) dışındaki diğer suçlular
affedildi.
Sonuçları ve özellikleri
• Lozan Antlaşması Türk Devleti için büyük bir diplomatik başarıdır.
• Bu antlaşma ile genç Türk Devleti uluslararası düzeyde eşit haklara sahip, tam bağımsız ve özgür
olma niteliğini gururla kazanmıştır.
• Türk heyeti, bugün eleştirilen (yakın Ege adaları, Batı Trakya, 12 Ada, Kıbrıs, Rum Ortodoks
Patrikhanesi vb.) bütün konuları büyük bir azimle savunmuş, ancak bu kadarını sağlayabilmiştir.
• Sömürgeciliğin çökmesiyle İngiltere büyük prestij yitirdi.
• Lozan’da “Megali İdea” çöktü.
• Lozan’da Büyük Ermenistan ideali tarihe karıştı.
• Sevr ile yok edilmek istenen Türk varlığı, Lozan’da tüm dünyaya onaylatıldı.
Atatürk’e göre Lozan Antlaşması
“… Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı
sanılmış, büyük bir suikastın yıkılışını bildiren bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş, siyasal bir
zafer yapıtıdır”.

KURTULUŞ SAVAŞI’NIN AZ BİLİNEN KAHRAMANLARI

HASAN TAHSİN (OSMAN NEVRES)


• Hasan Tahsin (Osman Nevres), 1888 Selanik’te doğdu. Mütareke (ateşkes) yıllarında İzmir’e yerleşen
1918'de Hukuk-u Beşer (İnsan Hakları) gazetesini yayımlamaya başlar. Gazetedeki yazılarında
ise "Vatanperver Hasan Tahsin" lakabını kullanmıştır.
• Hasan Tahsin’in gazetesinde yazdıkları, Türk Kurtuluş Savaşı’nın habercisi gibiydi:
• “… Uyan ey Türkoğlu uyan… Uyan sana suikast ediyorlar. Biz ölmedik yaşıyoruz. Henüz
damarlarımızda İzmir’imiz… için akıtacak kanlarımız var. Bu memlekete göz diken kuvvetleri yakacak
eritecek hararetimiz pek hem de pek çok. Yalnız bunu da unutmasınlar ki, Çanakkale kahramanlarının,
mavi beyaz kucağında haçı taşıyan Yunanlılığın canavar hâkimiyeti altında yaşayacak tek hemşiresi, tek
bir validesi, ufak bir Türk beşiği yoktur. Ancak, evet ancak hilalin al gölgesi altında… İzmir’iyle
yaşayacak bir Türklük vardır… Çünkü her şeyden üstün namusumuz var”.
• "Yunan gelsin, silahlarımızı toplasın. Kendi evlatlarına silah dağıtsınlar. Benliğimizi parçalasınlar.
Ruhumuzu ezsinler. Fakat asla unutmasınlar ki Türk ölmedi, yaşıyor! Kalbinin, ruhunun,
Müslümanlığının, peygamberinin telkin ettiği ilham ile yaşıyor. Burayı Yunan’a vermeyecektir. Vermek
isteyecek kuvvetle paylaşacak kozumuz var. Hatta süngülerimiz, silahlarımız olmasa bile... Asi
ruhumuzla, coşkun kanlarımızla, hararetli vicdanlarımızla, sökülmeyen dişlerimizle bu memleketi
müdafaa edeceğiz. Ne kadar zehirli olurlarsa olsunlar, o dişlerle, üstün maneviyatla kuvvetlenen
dişlerimizle kalplerini parçalayacağız!"
• 1919 yılında İzmir'i Yunanlara teslim etmek istemeyenlerce "Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi" isimli bir
dernek kurulmuştu. 14 Mayıs'ı 15 Mayıs'a bağlayan gece binlerce İzmirli Maşatlık meydanında toplandı.
Burada yaptığı konuşmada Hasan Tahsin "Burayı Yunan'a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle
paylaşacak kozumuz var" demekte ve halkı direnmeye çağırmaktaydı.
• 15 Mayıs sabahı kordona çıkıp ilerleyen ilk Yunan birliğine Konak meydanında Hasan Tahsin
tarafından ilk kurşun atıldı.
• Tahsin, Yunan Alayı tarafından açılan ateş ve ardından süngüleme sonucunda, 31 yaşında yaşama
veda etti.
• Hasan Tahsin'in işgal askerlerine sıktığı ilk kurşun, Türk Kurtuluş mücadelesinde diğer bölgelere de
örnek teşkil etti.
• 59 yıl sonra, 1973 yılında Konak Meydanı’na onun heykeli dikildi.

YAHYA KAPTAN

42
• Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas Kongresi'nde tüm birliklerin tek çatı altında birleşmesi kararına uyarak
kendi kuvvetleriyle Kuva-yı Milliye'ye katıldı.
• Özellikle Milli Mücadele’ye katılmak amacıyla İstanbul’dan Anadolu’ya geçenlere büyük yararlılıklar
gösterdi.
• Mustafa Kemal Paşa tarafından da takdir edilen Yahya Kaptan 20 Ocak 1920’de İstanbul hükümetine
bağlı birlikler tarafından şehit edildi.
KÖPRÜLÜLÜ HAMDİ BEY
• Edremit kaymakamı olarak görev yapmakta iken 6 Nisan 1919’da Damat Ferit Hükümeti tarafından
İttihatçı olduğu gerekçesiyle görevden alındı. Bunun üzerine Hamdi Bey kaçarak Burhaniye’de dağınık
vaziyetteki Kuva-yı Milliye birliklerini Yunan işgaline karşı örgütledi.
• Ali Çetinkaya ve Kazım Özalp’a bağlı düzenli kuvvetlerle güç birliği yaptı ve Yunan ilerleyişinin
yavaşlamasında etkili bir rol oynadı.
• 26/27 Ocak 1920’de Eceabat yakınlarındaki Fransızların kontrolü altında bulunan Akbaş
cephaneliğine baskın yaptı ve önemli sayıda silah ve cephanenin milli kuvvetlere aktarılmasını sağladı.
• 16 Şubat 1920’de Anzavur'a bağlı isyancılarca şehit edildi.
YÖRÜK ALİ EFE
• 1919 yılına kadar grubuyla dağda iken milli kuvvetlere katıldı.
• 16 Haziran 1919 tarihinde Sultanhisar ve Atça arasındaki Malgaç deresinin üstünden geçen demiryolu
köprüsü yanındaki Yunan karakoluna baskın yaptı.
• Bu başarı bir yandan Yörük Ali Efe'nin liderliğini perçinlerken, diğer yandan Yunan Ordusunun
paniğe kapılarak Nazilli'deki kuvvetlerini Aydın istikametine geri çekmesine yol açtı.
• Kendisine daha sonra 7. Tümen Komutanı Albay Şefik Aker tarafından Aydın’ın Yunan işgalinden
kurtarılması görevi verildi.
• Emrindeki kuvvetlerle birlikte Aydın'ı geri aldı. Ancak takviye kuvvetlerle güçlenen Yunan
ordusu Aydın’ı ikinci kez işgal etti.
• Köşk, Umurlu ve Dörtyol cephesi kurularak donanımlı ve sayıca çok fazla olan düşman kuvvetleri
büyük kayıplara uğrattı. Böylece düzenli ordu kurulana kadar yirmi aylık bir süre Yunan
kuvvetlerinin Aydın bölgesinden Anadolu içlerine ilerlemesini engelledi.
• Düzenli ordunun kurulmasından sonra Yörük Ali Efe, emrindeki grubu ile birlikte TBMM Ordusu'na
katıldı. Milis Albay rütbesiyle Millî Aydın Cephesi Komutanı olarak atandı.
• Savaş sonunda başarılarından dolayı TBMM tarafından İstiklâl Madalyası ile onurlandırıldı.
• Alçakgönüllü bir insandı. Kurtuluş Savaşı'ndaki rolü ile ilgili olarak yapılan övgülere şu cevabı
vermiştir: “Bazı kimseler savaş zamanında yapılan işlerin bir çoğunu bana ve başkalarına mal
ederler. Bu yanlıştır. Bir kişinin, beş kişinin böyle büyük davalarda ne ehemmiyeti olur ki? Gönlünde
vatan muhabbeti taşıyan her vatansever o günlerde bizim gibi düşünmüş, bizim gibi duymuş, ondan
sonra da bizimle beraber olmuştur. Millî mukavemette aslan payını kendine ayırmakta hata vardır.
Bir elin sesi olur mu ki”
KARAYILAN
• Asıl adı Mehmet olan Karayılan, Antep’te Fransızlarla yapılan çatışma şiddetlenince milli kuvvetlere
katılmış ve Fransız güçlerine önemli darbeler indirmiştir.
• Antep direnişinin önemli sembollerinden biri olan Karayılan, 24 Mayıs 1920’de yaşanan çatışmalarda
şehit düşmüştür.
ŞAHİN BEY
• Kendisi Mütareke Dönemi’nde Bilecik Askerlik Şubesi Başkanlığı görevinde iken Antep Heyet-i
Merkeziyesi’ne başvurdu ve heyet tarafından Kilis-Antep bölgesi Kuva-yı Milliye komutanlığına
getirildi.
• Şahin Bey, Antep'in savunmasına katkı sağlamak için 1920 yılı başlarından itibaren Fransız güçlerine
karşı mücadele etti.
• Bölgeye Fransız askerinin sevkinde önemli bir engelleyici rol üstlenen Şahin Bey, Fransızların takviye
birlikler ve ağır ateş gücü sonucunda geri çekilmek zorunda kaldı. 28 Mart'ta kendi komutasındaki
birliklerce tutulan Elmalı köprüsünde meydana gelen çarpışmada şehit oldu.
KILIÇ ALİ (ALİ KILIÇ)
• I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale ve Kafkas cephelerinde görev yapan Kılıç Ali, 28 Ekim 1919 tarihinde
Mustafa Kemal Paşa tarafından Maraş, Antep yöresinde Kuva-yı Milliye'yi kurmakla görevlendirildi.
• Karayılan ve Şahin Bey ile birlikte Çukurova bölgesinde çıkan ayaklanmaları ve Kırşehir İsyanı'nı
bastırdı.

43
• Maraş ve Antep çatışmalarında Fransızlara ağır kayıplar verdirdi.
• Başarılarından ötürü 21 Ekim 1923 tarihinde İstiklâl Madalyası ile onurlandırıldı.
• 1920-1938 yılları arasında TBMM'de Antep milletvekilli olarak görev yaptı.
KARA FATMA (FATMA SEHER ERDEN)
• Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa ile bizzat görüştü ve bunun sonucunda Milis Müfreze
Komutanı olarak batı cephesinde görevlendirildi.
• 300 kişiyi bulan birliği ile I., II. İnönü Savaşları, Sakarya Meydan Savaşı ile Dumlupınar Meydan
Savaşı'nda çarpıştı.
• Bursa’nın Yunan işgalinden kurtuluşunda rol oynadı
NEZAHAT (BAYSEL) ONBAŞI
• Henüz dokuz yaşında iken 70. Alay Komutanı olan babasının yanında Milli Mücadele'ye katılmıştır,
İnönü ve Sakarya savaşlarında mücadele etmiştir.
• Mustafa Kemal Paşa'nın da şahsi takdirini kazanan Nezahat, başarılarından dolayı onbaşılığa terfi
ettirilmiş, 70. Alayın simgesi haline gelmiştir.
• Hakettiği İstiklal Madalya’sı gecikmeli olarak 2013’te torununun kızı Gizem Ünaldı'ya takdim
edilmiştir.
ŞERİFE BACI
• İnebolu – Ankara hattında, “İstiklâl Yolu”, kağnısıyla cephane taşırken ağır kış şartları nedeniyle 1921
yılının Aralık ayında henüz 21 yaşındayken donarak şehit olmuştur.
• Cephaneler ıslanmasın diye kazağını cephanelerin üstüne örtmüş, yavrusu ölmesin diye de üzerine
abanmış ve bunun sonucunda kendisi soğuktan donarak vefat etmiştir. Gösterdiği bu fedakarlık
sonucunda taşıdığı cephane Ankara’ya ulaştırılmıştır.
• İnebolu sahilinde 2001 yılında yaptırılan Şehit Şerife Bacı Anıtı ile anısı yaşatılmaktadır.
HALİME ÇAVUŞ
• Halime Çavuş, İnebolu'dan Ankara ve Sakarya'ya cephane taşıyan yardım kolunda görev aldı.
• Savaşta bulunduğu süre içerisinde gösterdiği başarılarla büyük takdir toplayan Halime Çavuş, 9
Haziran 1921'de Yunan savaş gemilerinin İnebolu'yu bombalaması sonucunda yaralandı ve sakat
kaldı.
• Kurtuluş Savaşı sonunda gösterdiği kahramanlık ve hizmetlerden ötürü ''Çavuş'' rütbesi ve İstiklal
Madalyası verildi. verildi.
ÇETE AYŞE (EFE AYŞE)
• İki arkadaşı ile birlikte Aydın’da Kuva-yı Milliye'ye katıldı. Yörük Ali Efe grubu ile birlikte Malgaç
Köprüsü Baskını'nı gerçekleştirmiştir.
• Efe ünvanını alan ilk kadın kahramandır.
• Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği başarılar nedeniyle TBMM tarafından kendisine İstiklal Madalyası
verilmiştir. Bu madalya bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından Aydın'a kendisine takdim edilmiştir.
TAYYAR RAHMİYE
• Fransız birliklerinin Çukurova bölgesini işgal etmesi üzerine Rahmiye Hanım gönüllü olarak Kuva-yı
Milliye'ye katılmış ve Fransızlarla mücadele etmiştir.
• Fransız askerlerinin ele geçirdiği Osmaniye yakınındaki demiryolu tünelini patlatmış ve bölgedeki
Fransız güçlerinin cephane ikmalini büyük sekteye uğratmıştı.
• Tayyar lakabıyla bilinen Rahmiye Hanım 1920 yılındaki muharebede ateş hattında kalan iki
arkadaşını korumak için ileriye atıldığında Fransızlarca şehit edilmiştir.
GÖRDESLİ MAKBULE
• Makbule Hanım ve Ustrumcalı Halil Efe ile birlikte Manisa-Gördes'teki Kuvayı Milliye direniş örgütü
Demirci Akıncılarına katıldı.
• Yunanlılarla başarılı mücadeleler gerçekleştirmiş, Yunanlıların gerçekleştirdiği 16 Mart 1922
Kocayayla Baskını sırasında şehit edilmiştir. Mezarı ancak 2000 yılında Kocayayla’da tespit edildi.
YÜZBAŞI ŞERAFETTİN (İZMİRLİ)
• Türk ordusunun çeşitli devrelerinde Balkan ve I. Dünya Savaşlarında görev yaptıktan sonra 1921
yılında Milli Mücadele’ye katıldı.
• Sakarya ve Büyük Taarruz sırasında emrindeki süvari güçleriyle önemli hizmetlerde bulunan Yüzbaşı
Şerafettin, Fahrettin (Altay) Paşa’ya bağlı süvari güçleriyle İzmir’e ilk giren komutadır ve kendisi
tarafından İzmir hükümet konağına Türk bayrağı çekilmiştir.
• Bu yüzden de kendisine Buhara’dan gönderilen bir kılıç hediye edildi ve İstiklal Madalyası ile
onurlandırıldı.

44
• 1934 yılındaki soyadı kanunuyla kendisine Atatürk tarafından “İzmirli” soyadı verildi.
İBRAHİM ETHEM (AKINCI) BEY
• 1921’de Gördes kaymakam vekilliği görevinde iken Yunan zulmü karşında Milli Mücadele’ye katıldı.
• Bu birliklere “Akıncılar” ismi verilmiş ve komutanları arasında Parti Mehmet Pehlivan, Gördesli
Makbule, Halil Efe gibi kimselerin bulunduğu bu birlikler Demirci-Gördes-Sındırgı çevresinde savaş
bitene kadar Yunan birlikleriyle çatışmış, köyleri korumuş, Türk ordusuna yardımcı olmuşlardır.
• Gösterdiği başarılar nedeniyle İbrahim Ethem Bey İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.
• Soyadı Kanunu sonrasında Milli Mücadele’deki birliğini anımsatan “Akıncı” soyadını almıştır.
• 1978 yılında Milli Mücadele sırasındaki hatıraları "Demirci Akıncıları" adı altında kitap olarak
basılmıştır.
AHMET HULUSİ EFENDİ
• Bölgesinde Milli Mücadele ruhunun uyanmasına önemli katkılar sağlayan Denizli Müftüsüdür.
• 15 Mayıs 1919 günü halka müftülük binasının önünde fetva veren Ahmet Hulusi Efendi " Elinizde
hiçbir silahınız olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka fiili mukabelede
bulununuz" sözleriyle halkı ayaklandırdı.
• Kurtuluş Savaşı’nın bitimine kadar halkın bilinçlendirilmesi ve mücadeleye katılması konusunda
mücadele verdi.
MEHMET RIFAT (BÖREKÇİ) EFENDİ
• Ankara müftüsü sıfatıyla Milli Mücadele’ye ve Mustafa Kemal’e önemli desteklerde bulunan bir din
adamıdır.
• 1920’de Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’nin Kuva-yı Milliyecilerin öldürülmelerinin günah
sayılmayıp dinen caiz ve vazife sayıldığını duyuran fetvasına karşılık kaleme aldığı Ankara Fetvası’nı
Anadolu’daki 153 müftünün de onayıyla ilan etti.
• Bunun üzerine 24 Nisan 1920’de padişah onayıyla Ankara Müftülüğü görevinden alındı ve Divan-ı
Harb tarafından Milli Mücadele’ye verdiği destekten dolayı idama mahkum edildi.
• Nisan-Ekim 1920 tarihleri arasında I. TBMM’de Menteşe (Muğla) milletvekili olarak görev yaptı.
• Milli Mücadele’den sonra 4 Nisan 1924’te kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilk başkanı oldu.
TOPAL OSMAN
• Balkan savaşlarına olarak emrindeki gönüllülerle katılan Osman Ağa bu savaş sırasında dizinden
aldığı bir yara nedeniyle sakat kalmış ve halk arasında “Topal Osman” olarak anılır olmuştur.
• 1916’da Borçka’da Ruslara karşı çarpıştı.
• Mütareke döneminde Giresun ve Samsun bölgelerinde Pontus çeteleri ile mücadele etti ve pek çok
başarılar elde etti.
• Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti'nin Giresun Şubesini kurdu ve ilk başkanı oldu.
• Samsun’a çıktıktan sonra Mustafa Kemal Paşa ile görüştü ve Milli Mücadele’ye onun safında katıldı.
• 1920 Eylül ayında Kazım Karabekir komutasında başlatılan Ermeni harekatına katıldı.
• Mustafa Kemal Paşa'nın daveti üzerine 12 Kasım 1920'de adamları ile birlikte Ankara'ya geldi. Başta
Mustafa Kemal Paşa olmak üzere TBMM’yi korumakla görevlendirildi.
• Topal Osman, Ankara’dan aldığı emir üzerine 1921’de Giresun’a gitti; gönüllülerden oluşan 42. ve 47.
Giresun Alaylarını meydana getirdi. Bu alayların başında ve Nurettin Paşa’nın komutasında Mart
1921’de Koçgiri İsyanı’nın bastırılmasında görev aldı.
• Sakarya Savaşı sırasında 47. Alayı komuta etti. Savaşta, 2000 kişiden oluşan ve Hüseyin Avni Bey
tarafından komuta edilen 42. Alay’ın tamamına yakını hayatını kaybetti; 47. Alay’dan ise 285 kişi sağ
kaldı.
• Sakarya Savaşı sonrasında takviye edilen 47. Alayın komutanı olarak Büyük Taarruza katılan Topal
Osman, zaferden sonra yarbay rütbesi ve İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı.
• Topal Osman, 27 Mart 1923 tarihinde Ankara’da aniden ortadan kaybolan milletvekili Ali Şükrü
Bey'in öldürülmesinden sorumlu tutuldu ve hakkında TBMM tarafından yakalama kararı çıkartıldı.
• Yeni kurulan muhafız birliği ile girdiği çatışma sonucunda öldürüldü.
• Naaşı, Atatürk’ün isteği üzerine 1925 yılında Giresun kalesine yaptırılan anıt mezara nakledildi.
TIBBİYELİ HİKMET (HİKMET BORAN)
• İstanbul Askeri Tıp Okulu'nun 3. sınıfında iken okulun İngiliz birliklerince işgal edilmesi üzerine
okulun kuruluş yıldönümü olan 14 Mart'ta Hikmet Bey önderliğinde öğrenciler büyük bir gösteri
yapmışlar ve okulun iki kulesi arasına büyük bir Türk bayrağı asmışlardır.

45
• Bu nedenle 14 Mart Tıp Bayramı olmanın yanı sıra Tıbbiyelilerin işgalcilere başkaldırma günü de
olmuştur.
• Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçmesi ve Anadolu'da direnişin başlaması Tıbbiyelileri derinden
etkilemişti. Tıbbiyeliler toplanacak olan Sivas Kongresi'ne kendi temsilcileri Hikmet Bey'i
göndermişlerdir.
• Kongre'de ağırlıklı olarak ABD Mandası fikrinin savunulması Hikmet Bey'i rahatsız etmiş ve şu
konuşmayı yapmıştır:
• "Beyler; Delegesi bulunduğum Tıbbiye, beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere
gönderdi. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle
reddeder ve kınarız. Eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri de hain ilan ederiz"
• Ardından Mustafa Kemal'e dönerek; "Paşam, siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz.
Mustafa Kemal Paşa'yı vatan kurtarıcısı olarak değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz"
demiştir.
• Mustafa Kemal Paşa, Hikmet Bey'in bu sözlerini çok beğenir ve kendisine: "Evlat, içiniz rahat olsun.
Biz azınlıkta kalsak da mandayı kabul etmeyeceğiz. Manda yok, himaye de. Parolamız tektir ve
değişmez: Ya istiklal ya ölüm..." cevabını verir.
• Ardından da delegelere dönerek, "Beyler gördünüz mü, muhtaç olunan kudret gençliğin asil kanında
mevcuttur" demiştir.
• TBMM'nin açılması sonrasında Hikmet Bey ve arkadaşı Yusuf Bey Ankara'ya gelerek Cebeci Askeri
Hastanesi'nde gönüllü çalışmışlardır.
• Kendisi "sıhhiye subayı" olarak Büyük Taarruz'a da katılmıştır.
• Yeni Türk devletinin kuruluşu sonrasında siyasetten uzak durmuş, ömrünün sonuna kadar doktorluk
mesleğini sürdürmüştür.
• Soyadı Kanunu sonrasında "Boran" soyadını almıştır.
• Kendisi ünlü sunucu Orhan Boran'ın da babasıdır.
CEVAT DURSUNOĞLU
• Birinci Dünya Savaşı'nda çeşitli cephelerde görev yapmıştır.
• 1919'da Erzurum'da müdafaa-i hukuk cemiyetini oluşturur ve cemiyetin genel sekreteri olur.
• Mustafa Kemal Paşa'nın delege olmadığı için Erzurum Kongresi'ne fiilen katılmaması tehlikesi
üzerine kendisi delegelikten çekildi ve Mustafa Kemal Paşa'nın kendi yerine Erzurum delegesi olarak
kongreye katılmasını sağladı.
• Sonraki süreçte kendisi eğitimci olarak yurdun farklı kesimlerindeki okullarda görev yaptı.
• "Milli Mücadele'de Erzurum" eseridir.
ALBAY REŞAT ÇİĞİLTEPE
• Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale ve Kafkas cephelerinde
görev yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın komutasında Muş ve Bitlis'in kurtarılmasında önemli
hizmetlerde bulunmuştur.
• Milli Mücadele'de Mustafa Kemal Paşa tarafından önce Kafkas Cephesi'nde görevlendirilen Reşat
Bey, yarbay rütbesiyle sırasıyla İnönü ve Sakarya Savaşlarına katılmış ve büyük başarılar göstermiştir.
Bu başarılarından dolayı rütbesi albaylığa yükseltildi.
• 57. Alay Komutanı olarak Büyük Taarruz’a katılan Reşat Bey, taarruzun ikinci gününde kritik bir
mevki olan Çiğiltepe'yi düşmandan temizlemesi emredilmiştir. Ancak çok iyi savunulan Çiğiltepe'nin
alınışının gecikmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa kendisini arayarak bu gecikmenin tüm saldırıyı
etkilediğini ifade etmiştir.
• Bunun üzerine Reşat Bey tepenin yarım saat içerisinde alınacağı sözünü vermiş, yarım saatin geçmesi
ve tepenin hala ele geçirilememesini askerlik onuruna yediremeyerek canına kıymıştır. Tepe kısa bir
süre sonra ele geçirildi.
• Mustafa Kemal Paşa bunun üzerine şu mesajı yayınlamıştır:
"Dünyanın hiç bir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir.
Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Burada şehit olan kahraman
evlatlarımızı minnetle anıyorum, ruhları şad olsun.
Başkomutan Mustafa Kemal"
• Ölümünden sonra TBMM tarafından ailesine İstiklal Madalyası verildi.
YUNUS NADİ ABALIOĞLU
• II. Abdülhamit döneminde Malumat gazetesi yazarlığı ile gazetecilik hayatı başladı

46
• II. Meşrutiyet devrinde İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olan Yunus Nadi, İkdam ve Tasvir-i Efkar
gazetelerinde çalıştı. Sonrasında Selanik'te çıkarılan Rumeli Gazetesi'nin başyazarı oldu.
• Mustafa Kemal'in memleket ve dünya hakkındaki görüşlerini Yunus Nadi Tasvir-i Efkar'da yayınladı.
• Birinci Dünya Savaşı sırasında Mustafa Kemal'in resmini ilk kez Tasvir-i Efkar gazetesinde yayınladı.
• 1918 yılında Yeni Gün gazetesini çıkardı. Milli Mücadele'yi desteklemesi nedeniyle gazete sıklıkla
sansüre uğradı. 16 Mart 1920'de İstanbul'un resmen işgaliyle gazete tamamen kapatıldı ve Anadolu'ya
geçti ve 10 Ağustos 1920'den itibaren yayın hayatına başlayan "Anadolu'da Yeni Gün" gazetesini
kurdu.
• 6 Nisan 1920'de kurulan Anadolu Ajansı'nın kurucuları arasında yer aldı.
• Kendisi I. TBMM'de İzmir milletvekili, II. TBMM'de de Muğla milletvekili olarak yer aldı.
• Kurtuluş Savaşı'nın zaferle bitirileceğine inanan Yunus Nadi, yazılarının çoğunu "düşman
yıkılmalıdır, yıkılacaktır" cümlesiyle bitirmiştir.
• Anayasa Komisyonu Başkanlığı yaptı.
• Cumhuriyetin ilanı sonrasında Atatürk'ün önerisiyle Anadolu’da Yeni Gün gazetesini Cumhuriyet
gazetesi olarak yayınlamaya başladı.
• Ankara'nın İlk Günleri, Birinci Büyük Millet Meclisi'nin Açılışı ve İsyanlar, Kurtuluş Savaşı Anıları,
Mustafa Kemal Paşa Samsun'da, Cumhuriyet Yolunda en önemli eserleridir.
CELAL NURİ İLERİ
• II. Meşrutiyet döneminde İkdam gazetesi ile İçtihat dergisinde yazarlık yapan Celal Nuri Mütareke
Dönemin de ise Ati gazetesini çıkarttı.
• Ulusal direniş yanlısı gazetenin, yoğun baskılar nedeniyle kapatılması üzerine Celal Nuri Şubat
1919'da "İleri" gazetesini çıkarttı.
• Malta sürgünleri içersinde yer alan Celal Nuri, I. TBMM'de Gelibolu milletvekili olarak yer aldı.
• 1924 Anayasasını hazırlayan komisyonun başkanlığını yaptı ve yazılarında ağırlıklı olarak batıcılık
fikrini savundu.
BEKİR SAMİ BARAN
• Ödemiş kaymakamı olan Bekir Sami Bey, Yunan işgaline direndiği için Osmanlı Hükümeti’nce
görevden alınmış, o da bunun üzerine İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiserliği’ne şu telgrafı
çekmiştir: "Artık kalem değil, silah konuşuyor, silah patlarsa göreceğiniz sonuç pek acı olacaktır."
• Batı Anadolu'daki ilk direniş örgütlenmesi olan Ödemiş Kuva-yı Milliyesi’nin kurucularındadır.
• Milli Mücadele'ye katkılarından dolayı TBMM tarafından İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.
HACİM MUHİTTİN ÇARIKLI
• Ekim 1918'de Balıkesir Mutasarrıfı oldu. İzmir'in Yunanlılarca işgali sonrasında Aydın Vilayet-i
Muavenet-i Hayriye Cemiyeti'ni kurdu.
• Ege bölgesindeki direniş öncülerinden biri olup Nazilli Kongresi’ne katıldı, Balıkesir ve Alaşehir
kongrelerini topladı ve bu kongrelere başkanlık yaptı.
• Kendisi sonradan I. TBMM'de Balıkesir milletvekilli olarak görev yapmış, İstiklal Mahkemesi
üyeliğinde bulunmuştur.
MAZHAR MÜFİT KANSU
• Erzurum ve Sivas Kongreleri'ne delege olarak katılmıştır.
• Temsil Heyeti ile Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelikleri bulunmaktadır.
• I. TBMM'de Hakkari milletvekili olarak yer alan Mazhar Müfit, İstiklal Mahkemesi başkanlığı da
yapmıştır.
• Atatürk ile ilgili anılarını "Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber" adı altında yayınlamıştır.
Mustafa Kemal’in cumhuriyeti ilan edeceğini, devrimler yapacağını ilk kez Erzurum Kongresi
günlerinde kayıt altına almıştır. Bu bakımdan tarihe tanıklık eden kaynak kişilerden birisidir.
MANASTIRLI HAMDİ BEY (MARTONALTI)
• İstanbul'un İngilizlerce işgalini Mustafa Kemal Paşa'ya telgrafla ilk duyuran kişidir.
• Kendisi yakalanana kadar işgal ile ilgili gelişmeleri Ankara'ya aktarmış olup, esaretten kurtulunca
Ankara'ya gelmiş ve Başkomutanlık Karargahı'nda telgraf memurluğu yapmıştır.
• Hizmetlerinden ötürü İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.
AHMET (ALFRED) RÜSTEM BEY
• Polonya kökenli İslam dinini seçmiş bir Türk aydınıdır (gerçek adın Alfred Bilinski)
• Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti'nin Washington DC. Büyükelçisi iken Amerikan
Kongresi'ne gelen Ermeni meselesiyle mücadele etmiştir. Kendisi bu konuda mücadele eden ilk

47
diplomatımızdır. Bunun sonucunda ABD'de istenmeyen kişi ilan ve sınırdışı edilmiş, o'da Türkiye'ye
geri dönerek işgallere karşı mücadele etmiştir.
• Rüstem Bey İşgallere karşı gelmesi ve direniş yanlısı olması nedeniyle; Ali Fuat Paşa, Kara Vasıf
Bey, Adnan Adıvar, Halide Edip Adıvar ve Mustafa Kemal Paşa ile birlikte İstanbul 1 No'lu İhanet
Mahkemesi'nce idama mahkum edilmiştir.
• Sivas Kongresi'ne katılan Rüstem Bey, Temsil Heyeti'nin dış işler sorumlusu seçilmiştir.
• Mustafa Kemal Paşa ile ABD'li General Harbord arasında gerçekleşen görüşmede çevirmenlik yapan
Rüstem Bey, Son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne Ankara Milletvekili olarak katılmış, meclisin
İstanbul'un resmen işgaliyle dağıtılması üzerine Ankara'ya gelmiş ve I.TBMM'de Ankara Milletvekili
olarak yer almıştır.
• Kurtuluş Savaşı sonrasında Avrupa ve Amerika'da "Ermeni Soykırımı" iftirasına karşı kitap ve
makaleler yazmış, konferanslar vermiştir.

Hazırlayan: Öğretim Görevlisi Dr. Sadık Kurt

48

You might also like