Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 11

1

Filistin/Suriye Cephesi’nde
Nablus Muharebelerinden Mondros Ateşkesine Osmanlı Ordusu1

Enes DEMİR – İçten Çelikoğlu2

Nablus Muharebeleri Öncesi Kanal/Sina Cephesi


Osmanlı Ordusu Birinci Dünya Savaşı’na Müttefik bloğunda dahil olduktan sonra birçok cephede İtilaf
Devletleri’ne karşı etkin bir mücadeleye girişti. Bu cephelerden bazısı savunma bazıları ise taarruz cephesi
idi. Bu meyanda taarruz cephelerinden biri Osmanlı Ordusu’nun hukuken kendi toprağı olan fakat uzun
süredir İngiliz işgalindeki Mısır’ın kontrolünü ele geçirmek için başlattığı harekât ile açılan Kanal Cephesi
idi.
Suriye’den Kanal’a kadar olan bölgeyi korumakla görevli Osmanlı 4’üncü Ordusu bünyesindeki 8’inci
Kolordu birlikleri idaresinde 2 Şubat 1915’te başlayan ilk Kanal Seferi başarısızlıkla sonuçlandı3. Müteakiben
23 Nisan 1916’da, 2’nci Kanal harekatında vuku bulan Katya Harbi’nde İngilizlere karşı zafer kazanıldı.
Bununla birlikte gerekli taarruz hazırlıklarının yapılamaması Kanal’ın düşürülmesinin önüne geçti.
Haddizatında 3-5 Ağustos 1916’da vuku bulan Romani Muharebesi’nde Osmanlı birlikleri ağır bir yenilgi
aldı4.
Bu yenilginin ardından Kanal Cephesi’nde vuku bulan savaşlar, Kanal bölgesinden kuzeydeki Sina’ya
taşındı ve İngiliz Ordusu’nun karşı taarruzu başladı. Eylül 1916 - Ocak 1917 arasında Sina Cephesi’ndeki
muharebelerinde başarı gösteremeyen Osmanlı Ordusu, Sina ve El-Ariş hattını da kaybederek Filistin
bölgesine geri çekildi. İngiliz Ordusu ise savaşın başındaki gücünü, önemli ölçüde takviye etmiş olarak kuzey
istikametinde ilerlemeye devam edecekti5.
1917 yılının Mart ayından itibaren başlayan Gazze Savaşları’nda; 1’inci ve 2’nci Gazze Muharebeleri,
Osmanlı Ordusu’nun İngiliz saldırılarına karşı set çektiği ve zafer kazandığı savunma savaşları idi. Bununla
birlikte 30-31 Ekim 1917 Birüssebi ve müteakiben 7-8 Kasım 1917’de vuku bulan 3’üncü Gazze
Muharebesinde Osmanlı Ordusu tutmakta olduğu savunma hattını koruyamamıştı. Bu savaş neticesinde
Birüssebi ve Gazze kaybedildiği için İngilizler Kudüs sınırlarına dayandılar.
Bu süreçte Osmanlı Ordusu Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın cephenin güçlendirilmesi ve İngiliz
ilerleyişine engel olunması için 1917 yılında oluşturduğu yeni teşkilatla Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı
tesis edildi. Adana hattından itibaren, Filistin ve Suriye bölgesi ile Irak’tan sorumlu olan Grup
Kumandanlığının Filistin bölgesinden sorumlu olarak üç ayrı ordu kumandanlığı teşkilatlandırıldı. Bu ordular,
4’üncü, 7’nci ve 8’inci ordulardı. Adana hattında 2’nci ordu, Irak Cephesinde ise 6’ncı ordu bulunmaktaydı.
Filistin Cephesi’ndeki muharebelere dönecek olursak 7-9 Aralık 1917’de Kudüs önlerinde yaşanan
çatışmalar neticesinde Osmanlı Ordusu, Kudüs’ü de terk etmeye mecbur kalmıştı.
İngilizlerin Kanal’dan Kudüs’e kadar olan iki yıllık süreçteki ilerlemeleri, Osmanlı Ordusu’nun geri
çekilmesi neticesinde vuku bulmuştu. Fakat İngiliz Ordusu, bununla yetinmeyip kuzey istikametinde
saldırılarına devam etti. İngilizlerin bu ilerleyişi, kuvvet çarpanı ve teknolojik açıdan üstün olmaları ve
Osmanlı Ordusu komuta heyeti tarafından yapılan taktik hatalarla olduğu kadar Haziran 1916’da Hicaz’da

1 Bu yazıda, makalenin dergide yayımlanan orijinal metni üzerinde bazı küçük ekleme ve değişiklikler yapılmıştır.
2 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Arşiv Uzmanı, Tarih Bilim Uzmanı.
3 Sami Ağaoğlu, “Birinci Dünya Savaşı’nda Gazze Muharebeleri”, Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi, S.6, C.2, Mart

2017, ss.307-310.
4 Enes Demir, Birinci dünya Savaşı’nda Kanal/Sina ve Filistin/Suriye Cephesi, Şehit Olan Türk Askerleri, Hiperlink Yayınları,

İstanbul 2018, ss.43-45.


5 Cemal Kemal, Birinci Dünya Harbi’nde Filistin Cephesi, Ankara Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Doktora Tezi,

Ankara 2004, ss.35-55.


2
başlayan ve kuzeye doğru yayılan Şerif Hüseyin isyanı ile de yakından alakalıydı. Zira Şerif Hüseyin
liderliğinde kurulan Bedevi birliğine bazı bedevi aşiretler de katıldı. Bu düzensiz atlı birlikler, İngiliz askeri
istihbaratı adına görev yapan Lawrence’nin yönlendirmesi ve Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Ali ve Emir Faysal
idaresinde Osmanlı Ordusu’nu arkadan vuruyorlardı6.
Sayıları büyük bir ehemmiyet arz etmemesine rağmen bu bedevi kuvvetleri, Osmanlı Türk Ordusu’nun
iaşe, ikmal, ulaştırma ve muhabere hatlarını keserek İngiliz Ordusu’nun hızlıca ilerlemesine katkı
sağlıyorlardı.7
1918 yılının Şubat-Mart aylarında Nablus ve çevresinde vuku bulan çatışmalarda Osmanlı birlikleri
İngilizleri mağlup ederek durdurmayı başardılar. İngilizlerin bunun üzerine Şeria üzerine başlattıkları saldırı
neticesinde gerçekleşen 1’inci ve 2’nci Şeria Harpleri de Osmanlı Ordusu’nun zaferiyle sonuçlandı ve
İngilizler geri çekildi.
İngilizlerin bu dört saldırı da sonuç alamamaları yaklaşık 5 aylık bir hazırlık süreci içerisine girmesine
neden oldu. Ordusunu tahkim eden İngilizler, bölgenin kaderini belirleyecek olan bir savaşa hazır hale
geldiklerine inandıkları zaman büyük bir hücum harekâtı başlattılar. Bu taarruz neticesinde Osmanlı ve İngiliz
Ordusu arasında 19-21 Eylül 1918 tarihleri arasında Nablus ve çevresinde büyük bir savaş vuku buldu8.

Nablus/Meggido/Mecidiye Muharebesi
Nablus Savaşı öncesi Filistin Cephesi’nde Yıldırım Orduları Kumandanlığı altındaki 4’üncü, 7’nci ve
8’inci ordulardan oluşan Osmanlı birlikleri, İngiliz ilerleyişini şuana kadar kısmen de olsa durdurmayı
başarmıştı. Fakat İngilizlerin müşterek bir harekât icra edecekleri ve 19 Eylül 1918 tarihinde başlayan
Nablus/Meggido Muharebesi’nde Osmanlı 8’inci Ordusu zayiatlar vermeye başlamıştı. 9.
Özellikle 20 Eylül günü şiddetlenen çarpışmalarda Osmanlı birlikleri, sayıca fazla olan İngiliz Ordusu’na
ve yoğun silah gücüne karşı koyamadı. Bir dizi taktik hataların yanı sıra 8’inci Ordu’nun çevrelenip
mevcudunun çoğunluğunun şehit ve esir düşmesi ile Nasıra’daki Yıldırım Orduları karargâhı da İngilizlerin
eline geçti.

(19-21 Eylül 1918 tarihinde vuku bulan Nablus/Meggido Muharebesi’nde Osmanlı Ordusu ve İngiliz
Ordusu’nun takribi konuşlanma haritası – Harita: Enes Demir)

6 Demir, Birinci dünya Savaşı’nda Kanal/Sina ve Filistin/Suriye Cephesi, ss.49-50.


7 Enes Demir, Osmanlı Ordusu Filistin ve Suriye’den Nasıl Geri Çekildi?, Hipelink Yayınları, İstanbul 2019, s.126.
8 Demir, Birinci dünya Savaşı’nda Kanal/Sina ve Filistin/Suriye Cephesi, ss.50-69.

9 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Sina-Filistin Cephesi, C 4, 2’nci Kısım, Genelkurmay Yayınları, Ankara 1986, ss.620-662.

3
Haddizatında 21 Eylül günü Mirliva (Tuğgeneral) Cevat (ÇOBANLI) Paşa kumandasındaki 8’inci
Ordu’nun tamamına yakınıyla etkisiz hale geldiğini haber alan Mersinli Cemal Paşa komutasındaki 4’üncü
Ordu ve Mustafa Kemal Paşa idaresindeki 7’nci Ordu, daha fazla zayiat vermemek üzere ricat etmeye mecbur
kalmışlardır.10
Bu çekilme esnasında 7’nci Ordu’nun batı kanadı da hasar almış ve büyük zayiat vermişti. 7’nci Ordu,
Mirlalay (Albay) İsmet (İNÖNÜ) ve Mirliva (Tuğgeneral) Ali Fuat Paşa’nın (CEBESOY) kolordularıyla geri
çekilirken 8’inci ise geride kalan son fertleriyle 7’nci Ordu’nun hasar alan ve saldırıya açık kalan kanadını
İngiliz ilerleyişine karşı savunmaya çalışmıştır. Bu savunma sadece 7’nci Ordu’ya vakit kazandırmış, fakat
tüm savunma hatları çökmüştür. Sonuç olarak Osmanlı Ordusu bu muharebede birçok askerini şehit, yaralı ve
esir vermiştir11.
Bu çekilmenin nasıl olduğunu 7’nci Ordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, doğrudan İstanbul’daki
Erkan-ı Harbiye’ye (Genelkurmay Başkanlığı) gönderdiği harp raporunda belirtmiştir. İlgili yazıda Mustafa
Kemal Paşa özetle “ Düşman süvârileri ilerlemektedir... 8. Ordu kalmamıştır. 7’nci Orduyu, kuzeyde uygun
mevkiiye çekmeye çalışıyorum. …Gıdâ ve cephâne sıkıntısı vardır. Grup Kumandanlığı ile irtibat yoktur”
ifadelerini kullanmıştır.

(Mustafa Kemal Paşa’nın Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı ile irtibatının kesilmesi üzerine 21 Eylül 1918’de
doğrudan Genelkurmay’a gönderdiği harp raporu – ATASE. BDH.)

10 Mehmet Fatih Tarım, Birinci Dünya Savaşı’nda Yıldırım Orduları Grubu, Mustafa Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Hatay 2004, ss.72-84.


11 Kemal, Birinci Dünya Harbi’nde Filistin Cephesi, ss.142-150.

4
İngilizlerin ilerleyişi neticesinde Sanders Paşa Yıldırım Orduları karargâhını, 23 Eylül’de Şam’a, 25
Eylül’de ise Halep’e taşımak mecburiyetinde kalmıştır. Şam’ın işgal edilmesiyle birlikte İngilizlerle iş birliği
yaparak Osmanlı Ordusu’nu arkadan vuran Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal, burada Arap
Krallığını ilan etmiştir12.
Haddizatında üç ordunun grup kumandanlığı olan Yıldırım Orduları karargahının dahi İngilizlerin eline
geçmesi ve Grup Kumandanı Limon Von Sanders’in son anda Şam’a ricat etmesi de durumun vahametini
ortaya koymaktadır.13
19-21 Eylül 1918 tarihleri arasında vuku bulan Nablus/Meggido Muharebesi, Osmanlı Ordusu’nun ve
devletinin başta Filistin/Suriye Cephesi olmak üzere tüm cephelerdeki kaderini, siyasi ve askeri vaziyetini
etkilemiştir.
Savaş sonucunda Filistin Osmanlı idaresinden tamamen çıktığı gibi Suriye, Lübnan ve Ürdün de çok kısa
sürede İngilizler tarafından işgal edilmeye başlamıştır. İlk etapta Osmanlı birlikleri, Lübnan’dan Şam’a
çekilmiştir.
Bu çekilme esnasında Osmanlı kuvvetleri arasındaki irtibatın da sağlıklı olmadığı görülmektedir. Zira bu
geri çekilme ortalama 100-150 km’lik enlemde ve 250-300 km’lik kuzey istikametinde doğru çok geniş bir
alan üzerinde vuku bulmuştur. Çekilme akabinde, iki haftalık süreç içerisinde Şam, Ürdün ve Lübnan’ın
kaybedilişi ile savaşın Filistin Cephesi’nden Suriye Cephesi’ne ve Anadolu sınırlarına kadar yayılması ve
olumsuz gelişimi devam etmiştir14.
Nablus Muharebelerinden sonra vuku bulan geri çekilmeler esnasında 4. Ordu’nun Şam ve çevresinde
mağlubiyeti üzerine 17.000 civarındaki mevcuduyla zor durumda kalan 7’nci Ordu, mecburen geri çekilme
yönünde bir eylem gösterecektir15.
Bu süreçte Mondros Mütarekesi’ndeki savunma hattına gidecek olan süreci özellikle 7’nci Ordu
Kumandanı Mustafa Kemal Paşa’nın idare ettiği gözlemlenmektedir. Esasında karargâhını evvela Rayak
istikametine ve oradan da Baalbek’e taşıyan Mustafa Kemal Paşa, elindeki mevcudu yetersiz ve teçhizatı eksik
birliklerle bu bölgeyi savunmanın mümkün olmadığını dile getirmiştir.
Zira 7’nci Ordu’nun mevcudu oldukça azalmış ve askeri moralsiz bir halde bulunmakta olup burada
alınacak bir başarısızlıkla Anadolu’yu savunacak birliklerin de önemli ölçüde yok olması tehlikesi belirmiştir.
Bu kapsamda Mustafa Kemal Paşa ordu karargâhını 3 Ekim’de Humus’a, 5 Ekim’de de Halep’e taşıyarak bu
şehri savunmaya karar vermiştir16.
Bu düşüncesini Enver Paşa’ya yazdığı mektupta da dile getiren Mustafa Kemal Paşa, cephenin tek bir
ordu halinde teşkilatlandırılmasını ve Halep Vilayetinden başlamak üzere Anadolu’nun güvenliğinin
korunmasını önermiştir. Bu öneri akabinde 4’üncü da lağvedilerek 7’nci Ordu’ya katılmıştır.17

12 Kemal, Birinci Dünya Harbi’nde Filistin Cephesi, s.170.


13 Atatürk ve Filistin Cephesi Başlığı Belgeler, Gnkur. ATASE Yayınları, BDH Fonu,
https://www.tsk.tr/Sayfalar?viewName=Yayinlar, [01.02.2019 Tarihinde Erişildi]
14 Tarım, Birinci Dünya Savaşı’nda Yıldırım Orduları Grubu, ss.82-85.

15 Demir, Birinci dünya Savaşı’nda Kanal/Sina ve Filistin/Suriye Cephesi, ss.70-72.


16Atatürk ve Filistin Cephesi Başlığı Belgeler, Gnkur. ATASE Yayınları, https://www.tsk.tr/Sayfalar?viewName=Yayinlar,

[01.02.2019 Tarihinde Erişildi]


17 Enes Demir, Osmanlı Ordusu Filistin ve Suriye’den Nasıl Geri Çekildi?, Hipelink Yayınları, İstanbul 2019, s.76.

5
(Yıldırım Orduları Grup Kumandanı Limon Von Sanders’in 7. ve 4. Ordulara kuzey hattına çekilerek
yeni savunma tertibatı almaları huşundaki emri – ATASE. BDH.)

Lübnan’dan Halep’e gelen Mustafa Kemal Paşa’nın bu geri çekilmesinde, bilhassa Şam ve çevresini
korumakla görevli 4. Ordu’nun, tıpkı 8. Ordu gibi bir mağlubiyet yaşaması etkili olmuştu. Konuya ilişkin
Genelkurmay’a yolladığı harp raporunda Mustafa Kemal Paşa durumu şöyle özetlemiştir: “8. Ordu’nun
Nablus’taki mağlubiyetinden sonra 4’üncü Ordu’nun da Şam’da bozguna uğraması üzerine savunma tertibatı
almak ve dağılan birlikleri toplamak üzere Grup Kumandanın da onayı ile geri çekiliyorum”.
Birinci Dünya Savaşı’nın son günleri Suriye Cephesi’ndeki son savaşlar, Halep güneyi ile Halep ve
kuzeyinde vuku bulacaktır. Nitekim Halep’te konuşlanan Mustafa Kemal Paşa komutasındaki 7’nci Ordu ise
20 Ekim 1918 tarihi itibariyle “1. 11. ve 24. Tümenlerle, bir müfreze halindeki üç taburlu 43. Tümenden
kurulmuştur. 1 ve 11. Tümenler, 20. Kolordu Kumandanı Mirliva Ali Fuat Paşa’nın, 24 ve 43. Tümenler ise
3. Kolordu Kumandanı Miralay Selahattin Bey’in emrinde görevlendirilmiştir.”18
Osmanlı Ordusu Halep şehrinde tahkimat oluşturmuşken Halep’in çevresinde, biri İdlip diğeri El-Bâb-
Menbic hattında olmak üzere Jandarma kuvvetleri tahkimat ve güvenliği sağlamakla görevlendirilmiştir. Bu
savunma hatlarında meydana gelen ihanetler üzerine Halep şehri, İngiliz Ordusu için açık bir hedef haline
gelecektir.

18 Kemal, “Osmanlı’nın Filistin Cephesi’ndeki Son Muharebesi”, s.55.


6
(7’nci Ordu K. Mustafa Kemal Paş’nın, Gnkur. Bşk.lığına yolladığı 5 Ekim 1918 tarihli geri çekilme
gerekçelerini ifade ettiği rapor – ATASE. BDH.)

Nitekim Osmanlı savunma birlikleri Halep kaybedilmeden 1 hafta önce Halep’in 80 km güneyindeki
Maretü’n-Nûman ile Ebû Zuhûr tren istasyonu hattı ve çevresinde idi. Ayrıca İdlip’te bir süvari kıtası ve Cisr-
i Şugûr hattında da Jandarma kuvvetleri vardı19. Halep dışındaki bu genişçe hat, Osmanlı Ordusu’nda
Jandarma birliklerinin başında görevli iki subayın ihaneti ile çöl bedevilerinin eline geçecek ve Halep’in dahi
kaybına zemin hazırlayacaktır.
Olayın cereyanına bakıldığında; İdlip-Bab-Menbic hattını korumakla görevli Jandarma Süvari Tabur
Komutanı Yüzbaşı Ali Rıza ve kardeşi Mülâzım-ı Evveli (Üsteğmen) Hasan ihanet ederek düşman tarafına
(Faysal kuvvetlerine) iltihak etmişlerdir.
Olayın gelişimini ve boyutunu Halep Valisi İstanbul’a gönderdiği telgrafta belirtmiştir. İlgili telgrafta,
komutanların ihaneti ve erlerin çekilmesi üzerine Menbic-Bâb-İdlip bölgesinin başıboş kaldığını ve
İngilizlerin desteği ile hareket eden isyancı Faysal Araplarının (çöl Arapları) bütün köylerde yağmaya
başladıklarını, Türk askerlerinin su ambarlarını, zahire ve iaşe depolarını patlattıklarını, telgraf hatlarını ve
tren hatlarını kesmeye başladıklarını bildirmiştir ki; vuku bulan fecaatin derecesini göstermektedir. Urbanın

19 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Sina-Filistin Cephesi, ss.714-716.


7
bu saldırısı karşısında Türk birlikleri iaşe ve birçok şeyden mahrum kalmış, odun bulamamaktan trenler dahi
hareket edemez duruma gelmiştir20.

(Halep Valisi’nin, iki subayın ihaneti sonucu bedevilerin Halep çevresindeki bölgeyi ele geçirmesi ve
vuku bulan üzücü olaylara dair İçişleri Bakanlığına gönderdiği şifreli telgrafı - BOA., DH. ŞFR. 598/17)

Bu bilgileri telgrafında ifade eden Halep Valisi, kışkırtmalar nedeniyle bölge halkından da ihanet
edenlerin olduğunu, urbanın bu saldırısını; “Bizim verdiğimiz silahların bize çevrilmiş olacağından şüphe
duymuyorum” sözleriyle belirtmiş ve telgrafın sonunda tüm bu tabloyu “Vilayet dâhilinde vaziyet fena” olarak
dile getirmiştir. Böylece İdlip, Menbic, Bab hattı 21-23 Ekim 1918 tarihilerine Hicaz’dan gelen bedevi
birliklerinin saldırı ve işgaline uğramıştır21.
İngilizler ve desteklediği Faysal idaresindeki çöl Arapları, 23 Ekim 1918’de ise Halep’in banliyölerine
kadar ulaşmıştır. Bu esnada Osmanlı 7’nci Ordusu’na bağlı birlikler, Halep’in 15 km güneyindeki Han Tuman
ve Vuzuhi tren istasyonlarının olduğu bölgeyi ileri karakol olarak savunmaya almışlardı. Fakat bu savunma
hatlarının kısa sürede çökmesiyle muharebe safhası Halep şehir merkezine ulaşmıştır. Böylece Mustafa Kemal
Paşa’nın22 bizzat Halep’in içinde idare ettiği Halep sokak savaşları başlamıştır23.

20 BOA. (Osmanlı Arşivi), DH. ŞFR. 598/17.


21 Enes Demir, Kaynaklar Işığında Bir Misâk-ı Millî Toprağı Menbic ve Tarihi, İdeal Kültür Yayınları, İstanbul 2017, ss.109-110.
22 Mustafa Kemal Paşa’nın 7’nci Ordu Karargâhı Halep’teki Baron Oteli’nde bulunuyordu.

23 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Sina-Filistin Cephesi, ss.710-712.

8
(22 Ekim 1918’de Osmanlı Ordusu’nun Konuşlanması ve Mondros Mütarekesi Esnasında Osmanlı
Ordusu’nun Savuma Hattı – Harita: Enes Demir, Afrin Tarihi ve Zeytin Dalı Harekatı, Flipper Yayınları,
İstanbul 2008)

24 Ekim’de Mustafa Kemal Paşa verdiği emirde; Halep’in güneyi, güneybatısı ve güneydoğusundan
şehre gelen yolların tutulmasını istemişse de ilgili birlikler tarafından gerekli engelleme ve savunma
yapılamamıştı24.
Bu esnada şehirdeki 20. Osmanlı Tümeni Halep’i güneyden İngilizlere, batıdan ise Faysal yönetimindeki
Araplara karşı savunmaya çalışıyordu. Fakat tümen dâhilinde yeterli birlik olmadığından ötürü, şehrin
doğusunda savunma tertibatı yoktu. Bunun üzerine çöl bedevileri, 1.500 kişilik bir kuvvetle buradan şehre
girmiş ve bazı yerleri ele geçirmişlerdir25. Bunun üzerine Osmanlı birlikleri Halep’ten Mustafa Kemal
Paşa’nın ifadesiyle, taktik olarak çekilmiş ve Halep’in 15 km kuzeyinde, Anadan, Heylan bölgesinde,
savunma tertibatı almıştı. Paşa, karargâhını ise daha kuzeydeki Katma’ya çekmişti26.
Bu çekilmenin ardından İngiliz birlikleri Mondros Mütarekesi’nden 5 gün önce 25 Ekim 1918’de Halep’e
girmeye başlamış ve 26 Ekim 1918’de Halep tamamen işgal edilmiştir. Akabinde ise Türk Ordusu’nun
Halep’ten sahte ricatına aldanan İngiliz ve onlara eşlik eden Faysal kuvvetleri tuzağa düşmüş ve 26 Ekim
1918’de, Halep’in kuzeyinde meydana gelen ve tarihte Katma Muharebesi27 olarak geçen, savaşta mağlup
edilmişlerdir28.
Katma Savaşı, bugün Azez’in batısında yer alan Katma’da değil, Tel-Rıfat’ın güneyindeki mevkiide vuku
bulmuştur. Katma savaşı denmesinin sebebi bölgenin gerek Katma Ovası olarak adlandırılması gerekse de

24 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Sina-Filistin Cephesi, ss.720-722.


25 Kemal, “Osmanlı’nın Filistin Cephesi’ndeki Son Muharebesi”, ss.58-60.
26 Süleyman Hatipoğlu, “I. Dünya Savaşı Sonunda Halep Sokak Muharebeleri ve Mustafa Kemal Paşa”, Atatürk Araştırma Merkezi

Dergisi, 14 (42), Kasım 1998, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-42/i-dunya-savasi-sonunda-halep-sokak-muharebeleri-ve-mustafa-


kemal-pasa,[023.08.2018 tarihinde erişildi]
27 Savaş her ne kadar Katma Muharebesi olarak geçiyor ise de muharebenin vuku bulduğu yer Katma değildir. Bu bakımdan bu

savaşa, Anadan/Heylan Muharebesi demek daha doğru olacaktır.


28 Hakan Uyar, Birinci Dünya Savaşı’nda Suriye-Filistin Cephesi Stratejileri, Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2004, s.87.


9
savaşı idare den 7’nci Ordu’nun kumandanı Mustafa Kemal Paşa ve karargahının Katma’da bulunmasından
kaynaklanmaktadır.29
Suriye Cephesi’nde, bu tarihe kadar sürekli geri çekilen Osmanlı birliklerinin savaşın sonunda verdikleri
bu mücadele, milli mücadele ruhunun yansımalarından biri olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın tespit ettiği
uzunca bir hatta vuku bulan bu savunma ile işgal kuvvetlerinin Anadolu’nun içlerine ilerlemesine engel
olunmuştur30.
Osmanlı birliklerinin bu sıradaki konuşlanması Halep’in hemen kuzeyindeki Der-Cemal-Müslimiye ve
Kuzeybatısındaki Haritan’da idi. Osmanlı birliklerinin bir kısmı ise Anadan’ın batısındaki dağlık alanda
mevzilenmişti31.
Halep’i işgal eden İngiliz birlikleri ve Çöl Araplarının 27 Ekim’den itibaren Tel-Rıfat, Der-Cemal, Mare,
Ahterin hattına yaptığı taarruzlar, 7’nci Ordu birlikleri tarafından püskürtülmüş ve Halep’in kuzeyindeki
savunma hattı, İngiliz birlikleri tarafından ele geçirilememiştir32. Bununla birlikte Mondros Mütarekesi
imzalandığında isyancı gruplar Müslimiye’yi işgal etmişse de Osmanlı birlikleri Anadan-Tel Rıfat ve Der-
Cemal ve çevresini korumaya devam etmişlerdir 33.
Sonuç olarak Mondros Mütarekesi imzalandığındaki Osmanlı Ordusu’nun konuşlanma vaziyeti, Hatay’ın
güneyinden başlayarak İdlip’in kuzeyindeki Harim, Seman Dağı, Anadan hattı ile Afrin ve Tel-Rıfat ile Mare
ve Ahterin’in de güneyinden Sacur Çayı’na, oradan da Fırat Nehri’ne ulaşmaktaydı. İngiliz Ordusu ise Halep’i
henüz yeni ele geçirmiş ve Halep’in kuzey banliyölerinde Müslimiye hattında konuşlanmıştı34.

(Mondros Mütarekesi Esnasında Osmanlı ve İngiliz Ordularının Takribi Konuşlanma Durumu – Harita:
Enes Demir)

29 Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde, bizzat harp prensiplerini göz önüne alarak yaptığımız tespitler ve Genelkurmay ATASE arşiv

belgelerinde yer alan ordunun konuşlanma mevkiine göre savaşın vuku bulduğu yer kesinlikle Katma değil, Tel-Rıfat’ın
güneyindeki ovalık arazidir.
30 Enes Demir, Yeni Belgeler Işığında Vazgeçilmeyen Topraklar Misâk-ı Millî, Post Yayınları, Ankara 2017, s.166.

31 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Sina-Filistin Cephesi, ss.726-727.

32 Kemal, “Osmanlı’nın Filistin Cephesi’ndeki Son Muharebesi”, ss.59-61.

33 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Sina-Filistin Cephesi, s.728.

34 Türk İstiklal Harbi I, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara

1962, s.105; ATASE.(Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih, Arşiv, Strateji, Etüt Başkanlığı), İSH. 2/1; ATASE. İSH. 8/118.

10
Mondros Mütarekesi’nde Bölgenin Askeri Durumu
Osmanlı Devleti’nin müttefiklerinin savaştan çekilmesi ve üst üste gelen toprak kayıpları neticesindeki
ateşkes isteği üzerine 30 Ekim 1918’de imzalanan ve 31 Ekim’de öğleden sonra yürürlüğe giren ateşkese göre
cephedeki durum, bugünkü Türkiye sınırlarının ilerisindeydi35.
Bu bağlamda 31 Ekim’de sahadaki birliklerin yerleşimine bakıldığında 7’nci Ordu Karargahı, Afrin’in
Raco beldesine taşınmıştır36. 7’nci Ordu’ya bağlı 3. Kolordu Afrin’de karargâh kurmuştur. 3. Kolordu’ya bağlı
24 Tümen ise bugünkü Afrin’in 5 km güneyinde yer alan Kerzecil’de konuşlanmıştır. Bu bağlamda
Müslimiye, Der-Cemal ve güneyindeki Afrin Nehri’nin güneyinde kurulan genişçe Türk savunma hattını da
3. Kolorduya mensup askerler koruyordu. Katma, Ahterin, Dabık ve Çobanbey hattında ise 20. Kolordu
bulunuyordu37.
Buna rağmen İngilizler, Osmanlı Ordusu’nun koruduğu bu alanların tamamen tahliyesini istemiştir.
Bunun üzerine Osmanlı birlikleri, mecburen peyderpey bölgeden geri çekilmeye başlamışsa da ATASE
belgelerinden takip edilebildiği üzere 1918 yılı Aralık ayının başlarına kadar bölgenin bir kısmında halen Türk
kuvvetlerinin bulunduğu görülmektedir38.
Nihayetinde Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı sırada bölgede konuşlu bulunan tüm birliklerin ve
memurların çekilmesi sonucu İngiliz Ordusu’nun bu bölgeyle birlikte bazı güney şehirleri işgali 1919 yılı
başlarında gerçekleşmiştir.

35 Ömer Osman Umar, Osmanlı Yönetimi ve Fransız Manda İdaresi Altında Suriye (1908-1938), Atatürk Araştırma Merkezi
Yayınları, Ankara 2004, s.320.
36 ATASE., İSH. 251/144.

37 ATASE., İSH. 250/48; Demir, Vazgeçilmeyen Topraklar Misâk-ı Millî, ss.200-201.

38 ATASE., İSH. 254/100.

11

You might also like