Professional Documents
Culture Documents
Filistin Suriye Cephesinde Nablus Muharebesi
Filistin Suriye Cephesinde Nablus Muharebesi
Filistin/Suriye Cephesi’nde
Nablus Muharebelerinden Mondros Ateşkesine Osmanlı Ordusu1
1 Bu yazıda, makalenin dergide yayımlanan orijinal metni üzerinde bazı küçük ekleme ve değişiklikler yapılmıştır.
2 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Arşiv Uzmanı, Tarih Bilim Uzmanı.
3 Sami Ağaoğlu, “Birinci Dünya Savaşı’nda Gazze Muharebeleri”, Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi, S.6, C.2, Mart
2017, ss.307-310.
4 Enes Demir, Birinci dünya Savaşı’nda Kanal/Sina ve Filistin/Suriye Cephesi, Şehit Olan Türk Askerleri, Hiperlink Yayınları,
Nablus/Meggido/Mecidiye Muharebesi
Nablus Savaşı öncesi Filistin Cephesi’nde Yıldırım Orduları Kumandanlığı altındaki 4’üncü, 7’nci ve
8’inci ordulardan oluşan Osmanlı birlikleri, İngiliz ilerleyişini şuana kadar kısmen de olsa durdurmayı
başarmıştı. Fakat İngilizlerin müşterek bir harekât icra edecekleri ve 19 Eylül 1918 tarihinde başlayan
Nablus/Meggido Muharebesi’nde Osmanlı 8’inci Ordusu zayiatlar vermeye başlamıştı. 9.
Özellikle 20 Eylül günü şiddetlenen çarpışmalarda Osmanlı birlikleri, sayıca fazla olan İngiliz Ordusu’na
ve yoğun silah gücüne karşı koyamadı. Bir dizi taktik hataların yanı sıra 8’inci Ordu’nun çevrelenip
mevcudunun çoğunluğunun şehit ve esir düşmesi ile Nasıra’daki Yıldırım Orduları karargâhı da İngilizlerin
eline geçti.
(19-21 Eylül 1918 tarihinde vuku bulan Nablus/Meggido Muharebesi’nde Osmanlı Ordusu ve İngiliz
Ordusu’nun takribi konuşlanma haritası – Harita: Enes Demir)
9 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Sina-Filistin Cephesi, C 4, 2’nci Kısım, Genelkurmay Yayınları, Ankara 1986, ss.620-662.
3
Haddizatında 21 Eylül günü Mirliva (Tuğgeneral) Cevat (ÇOBANLI) Paşa kumandasındaki 8’inci
Ordu’nun tamamına yakınıyla etkisiz hale geldiğini haber alan Mersinli Cemal Paşa komutasındaki 4’üncü
Ordu ve Mustafa Kemal Paşa idaresindeki 7’nci Ordu, daha fazla zayiat vermemek üzere ricat etmeye mecbur
kalmışlardır.10
Bu çekilme esnasında 7’nci Ordu’nun batı kanadı da hasar almış ve büyük zayiat vermişti. 7’nci Ordu,
Mirlalay (Albay) İsmet (İNÖNÜ) ve Mirliva (Tuğgeneral) Ali Fuat Paşa’nın (CEBESOY) kolordularıyla geri
çekilirken 8’inci ise geride kalan son fertleriyle 7’nci Ordu’nun hasar alan ve saldırıya açık kalan kanadını
İngiliz ilerleyişine karşı savunmaya çalışmıştır. Bu savunma sadece 7’nci Ordu’ya vakit kazandırmış, fakat
tüm savunma hatları çökmüştür. Sonuç olarak Osmanlı Ordusu bu muharebede birçok askerini şehit, yaralı ve
esir vermiştir11.
Bu çekilmenin nasıl olduğunu 7’nci Ordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, doğrudan İstanbul’daki
Erkan-ı Harbiye’ye (Genelkurmay Başkanlığı) gönderdiği harp raporunda belirtmiştir. İlgili yazıda Mustafa
Kemal Paşa özetle “ Düşman süvârileri ilerlemektedir... 8. Ordu kalmamıştır. 7’nci Orduyu, kuzeyde uygun
mevkiiye çekmeye çalışıyorum. …Gıdâ ve cephâne sıkıntısı vardır. Grup Kumandanlığı ile irtibat yoktur”
ifadelerini kullanmıştır.
(Mustafa Kemal Paşa’nın Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı ile irtibatının kesilmesi üzerine 21 Eylül 1918’de
doğrudan Genelkurmay’a gönderdiği harp raporu – ATASE. BDH.)
10 Mehmet Fatih Tarım, Birinci Dünya Savaşı’nda Yıldırım Orduları Grubu, Mustafa Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler
4
İngilizlerin ilerleyişi neticesinde Sanders Paşa Yıldırım Orduları karargâhını, 23 Eylül’de Şam’a, 25
Eylül’de ise Halep’e taşımak mecburiyetinde kalmıştır. Şam’ın işgal edilmesiyle birlikte İngilizlerle iş birliği
yaparak Osmanlı Ordusu’nu arkadan vuran Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal, burada Arap
Krallığını ilan etmiştir12.
Haddizatında üç ordunun grup kumandanlığı olan Yıldırım Orduları karargahının dahi İngilizlerin eline
geçmesi ve Grup Kumandanı Limon Von Sanders’in son anda Şam’a ricat etmesi de durumun vahametini
ortaya koymaktadır.13
19-21 Eylül 1918 tarihleri arasında vuku bulan Nablus/Meggido Muharebesi, Osmanlı Ordusu’nun ve
devletinin başta Filistin/Suriye Cephesi olmak üzere tüm cephelerdeki kaderini, siyasi ve askeri vaziyetini
etkilemiştir.
Savaş sonucunda Filistin Osmanlı idaresinden tamamen çıktığı gibi Suriye, Lübnan ve Ürdün de çok kısa
sürede İngilizler tarafından işgal edilmeye başlamıştır. İlk etapta Osmanlı birlikleri, Lübnan’dan Şam’a
çekilmiştir.
Bu çekilme esnasında Osmanlı kuvvetleri arasındaki irtibatın da sağlıklı olmadığı görülmektedir. Zira bu
geri çekilme ortalama 100-150 km’lik enlemde ve 250-300 km’lik kuzey istikametinde doğru çok geniş bir
alan üzerinde vuku bulmuştur. Çekilme akabinde, iki haftalık süreç içerisinde Şam, Ürdün ve Lübnan’ın
kaybedilişi ile savaşın Filistin Cephesi’nden Suriye Cephesi’ne ve Anadolu sınırlarına kadar yayılması ve
olumsuz gelişimi devam etmiştir14.
Nablus Muharebelerinden sonra vuku bulan geri çekilmeler esnasında 4. Ordu’nun Şam ve çevresinde
mağlubiyeti üzerine 17.000 civarındaki mevcuduyla zor durumda kalan 7’nci Ordu, mecburen geri çekilme
yönünde bir eylem gösterecektir15.
Bu süreçte Mondros Mütarekesi’ndeki savunma hattına gidecek olan süreci özellikle 7’nci Ordu
Kumandanı Mustafa Kemal Paşa’nın idare ettiği gözlemlenmektedir. Esasında karargâhını evvela Rayak
istikametine ve oradan da Baalbek’e taşıyan Mustafa Kemal Paşa, elindeki mevcudu yetersiz ve teçhizatı eksik
birliklerle bu bölgeyi savunmanın mümkün olmadığını dile getirmiştir.
Zira 7’nci Ordu’nun mevcudu oldukça azalmış ve askeri moralsiz bir halde bulunmakta olup burada
alınacak bir başarısızlıkla Anadolu’yu savunacak birliklerin de önemli ölçüde yok olması tehlikesi belirmiştir.
Bu kapsamda Mustafa Kemal Paşa ordu karargâhını 3 Ekim’de Humus’a, 5 Ekim’de de Halep’e taşıyarak bu
şehri savunmaya karar vermiştir16.
Bu düşüncesini Enver Paşa’ya yazdığı mektupta da dile getiren Mustafa Kemal Paşa, cephenin tek bir
ordu halinde teşkilatlandırılmasını ve Halep Vilayetinden başlamak üzere Anadolu’nun güvenliğinin
korunmasını önermiştir. Bu öneri akabinde 4’üncü da lağvedilerek 7’nci Ordu’ya katılmıştır.17
5
(Yıldırım Orduları Grup Kumandanı Limon Von Sanders’in 7. ve 4. Ordulara kuzey hattına çekilerek
yeni savunma tertibatı almaları huşundaki emri – ATASE. BDH.)
Lübnan’dan Halep’e gelen Mustafa Kemal Paşa’nın bu geri çekilmesinde, bilhassa Şam ve çevresini
korumakla görevli 4. Ordu’nun, tıpkı 8. Ordu gibi bir mağlubiyet yaşaması etkili olmuştu. Konuya ilişkin
Genelkurmay’a yolladığı harp raporunda Mustafa Kemal Paşa durumu şöyle özetlemiştir: “8. Ordu’nun
Nablus’taki mağlubiyetinden sonra 4’üncü Ordu’nun da Şam’da bozguna uğraması üzerine savunma tertibatı
almak ve dağılan birlikleri toplamak üzere Grup Kumandanın da onayı ile geri çekiliyorum”.
Birinci Dünya Savaşı’nın son günleri Suriye Cephesi’ndeki son savaşlar, Halep güneyi ile Halep ve
kuzeyinde vuku bulacaktır. Nitekim Halep’te konuşlanan Mustafa Kemal Paşa komutasındaki 7’nci Ordu ise
20 Ekim 1918 tarihi itibariyle “1. 11. ve 24. Tümenlerle, bir müfreze halindeki üç taburlu 43. Tümenden
kurulmuştur. 1 ve 11. Tümenler, 20. Kolordu Kumandanı Mirliva Ali Fuat Paşa’nın, 24 ve 43. Tümenler ise
3. Kolordu Kumandanı Miralay Selahattin Bey’in emrinde görevlendirilmiştir.”18
Osmanlı Ordusu Halep şehrinde tahkimat oluşturmuşken Halep’in çevresinde, biri İdlip diğeri El-Bâb-
Menbic hattında olmak üzere Jandarma kuvvetleri tahkimat ve güvenliği sağlamakla görevlendirilmiştir. Bu
savunma hatlarında meydana gelen ihanetler üzerine Halep şehri, İngiliz Ordusu için açık bir hedef haline
gelecektir.
Nitekim Osmanlı savunma birlikleri Halep kaybedilmeden 1 hafta önce Halep’in 80 km güneyindeki
Maretü’n-Nûman ile Ebû Zuhûr tren istasyonu hattı ve çevresinde idi. Ayrıca İdlip’te bir süvari kıtası ve Cisr-
i Şugûr hattında da Jandarma kuvvetleri vardı19. Halep dışındaki bu genişçe hat, Osmanlı Ordusu’nda
Jandarma birliklerinin başında görevli iki subayın ihaneti ile çöl bedevilerinin eline geçecek ve Halep’in dahi
kaybına zemin hazırlayacaktır.
Olayın cereyanına bakıldığında; İdlip-Bab-Menbic hattını korumakla görevli Jandarma Süvari Tabur
Komutanı Yüzbaşı Ali Rıza ve kardeşi Mülâzım-ı Evveli (Üsteğmen) Hasan ihanet ederek düşman tarafına
(Faysal kuvvetlerine) iltihak etmişlerdir.
Olayın gelişimini ve boyutunu Halep Valisi İstanbul’a gönderdiği telgrafta belirtmiştir. İlgili telgrafta,
komutanların ihaneti ve erlerin çekilmesi üzerine Menbic-Bâb-İdlip bölgesinin başıboş kaldığını ve
İngilizlerin desteği ile hareket eden isyancı Faysal Araplarının (çöl Arapları) bütün köylerde yağmaya
başladıklarını, Türk askerlerinin su ambarlarını, zahire ve iaşe depolarını patlattıklarını, telgraf hatlarını ve
tren hatlarını kesmeye başladıklarını bildirmiştir ki; vuku bulan fecaatin derecesini göstermektedir. Urbanın
(Halep Valisi’nin, iki subayın ihaneti sonucu bedevilerin Halep çevresindeki bölgeyi ele geçirmesi ve
vuku bulan üzücü olaylara dair İçişleri Bakanlığına gönderdiği şifreli telgrafı - BOA., DH. ŞFR. 598/17)
Bu bilgileri telgrafında ifade eden Halep Valisi, kışkırtmalar nedeniyle bölge halkından da ihanet
edenlerin olduğunu, urbanın bu saldırısını; “Bizim verdiğimiz silahların bize çevrilmiş olacağından şüphe
duymuyorum” sözleriyle belirtmiş ve telgrafın sonunda tüm bu tabloyu “Vilayet dâhilinde vaziyet fena” olarak
dile getirmiştir. Böylece İdlip, Menbic, Bab hattı 21-23 Ekim 1918 tarihilerine Hicaz’dan gelen bedevi
birliklerinin saldırı ve işgaline uğramıştır21.
İngilizler ve desteklediği Faysal idaresindeki çöl Arapları, 23 Ekim 1918’de ise Halep’in banliyölerine
kadar ulaşmıştır. Bu esnada Osmanlı 7’nci Ordusu’na bağlı birlikler, Halep’in 15 km güneyindeki Han Tuman
ve Vuzuhi tren istasyonlarının olduğu bölgeyi ileri karakol olarak savunmaya almışlardı. Fakat bu savunma
hatlarının kısa sürede çökmesiyle muharebe safhası Halep şehir merkezine ulaşmıştır. Böylece Mustafa Kemal
Paşa’nın22 bizzat Halep’in içinde idare ettiği Halep sokak savaşları başlamıştır23.
8
(22 Ekim 1918’de Osmanlı Ordusu’nun Konuşlanması ve Mondros Mütarekesi Esnasında Osmanlı
Ordusu’nun Savuma Hattı – Harita: Enes Demir, Afrin Tarihi ve Zeytin Dalı Harekatı, Flipper Yayınları,
İstanbul 2008)
24 Ekim’de Mustafa Kemal Paşa verdiği emirde; Halep’in güneyi, güneybatısı ve güneydoğusundan
şehre gelen yolların tutulmasını istemişse de ilgili birlikler tarafından gerekli engelleme ve savunma
yapılamamıştı24.
Bu esnada şehirdeki 20. Osmanlı Tümeni Halep’i güneyden İngilizlere, batıdan ise Faysal yönetimindeki
Araplara karşı savunmaya çalışıyordu. Fakat tümen dâhilinde yeterli birlik olmadığından ötürü, şehrin
doğusunda savunma tertibatı yoktu. Bunun üzerine çöl bedevileri, 1.500 kişilik bir kuvvetle buradan şehre
girmiş ve bazı yerleri ele geçirmişlerdir25. Bunun üzerine Osmanlı birlikleri Halep’ten Mustafa Kemal
Paşa’nın ifadesiyle, taktik olarak çekilmiş ve Halep’in 15 km kuzeyinde, Anadan, Heylan bölgesinde,
savunma tertibatı almıştı. Paşa, karargâhını ise daha kuzeydeki Katma’ya çekmişti26.
Bu çekilmenin ardından İngiliz birlikleri Mondros Mütarekesi’nden 5 gün önce 25 Ekim 1918’de Halep’e
girmeye başlamış ve 26 Ekim 1918’de Halep tamamen işgal edilmiştir. Akabinde ise Türk Ordusu’nun
Halep’ten sahte ricatına aldanan İngiliz ve onlara eşlik eden Faysal kuvvetleri tuzağa düşmüş ve 26 Ekim
1918’de, Halep’in kuzeyinde meydana gelen ve tarihte Katma Muharebesi27 olarak geçen, savaşta mağlup
edilmişlerdir28.
Katma Savaşı, bugün Azez’in batısında yer alan Katma’da değil, Tel-Rıfat’ın güneyindeki mevkiide vuku
bulmuştur. Katma savaşı denmesinin sebebi bölgenin gerek Katma Ovası olarak adlandırılması gerekse de
(Mondros Mütarekesi Esnasında Osmanlı ve İngiliz Ordularının Takribi Konuşlanma Durumu – Harita:
Enes Demir)
29 Zeytin Dalı Harekâtı bölgesinde, bizzat harp prensiplerini göz önüne alarak yaptığımız tespitler ve Genelkurmay ATASE arşiv
belgelerinde yer alan ordunun konuşlanma mevkiine göre savaşın vuku bulduğu yer kesinlikle Katma değil, Tel-Rıfat’ın
güneyindeki ovalık arazidir.
30 Enes Demir, Yeni Belgeler Işığında Vazgeçilmeyen Topraklar Misâk-ı Millî, Post Yayınları, Ankara 2017, s.166.
34 Türk İstiklal Harbi I, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara
1962, s.105; ATASE.(Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih, Arşiv, Strateji, Etüt Başkanlığı), İSH. 2/1; ATASE. İSH. 8/118.
10
Mondros Mütarekesi’nde Bölgenin Askeri Durumu
Osmanlı Devleti’nin müttefiklerinin savaştan çekilmesi ve üst üste gelen toprak kayıpları neticesindeki
ateşkes isteği üzerine 30 Ekim 1918’de imzalanan ve 31 Ekim’de öğleden sonra yürürlüğe giren ateşkese göre
cephedeki durum, bugünkü Türkiye sınırlarının ilerisindeydi35.
Bu bağlamda 31 Ekim’de sahadaki birliklerin yerleşimine bakıldığında 7’nci Ordu Karargahı, Afrin’in
Raco beldesine taşınmıştır36. 7’nci Ordu’ya bağlı 3. Kolordu Afrin’de karargâh kurmuştur. 3. Kolordu’ya bağlı
24 Tümen ise bugünkü Afrin’in 5 km güneyinde yer alan Kerzecil’de konuşlanmıştır. Bu bağlamda
Müslimiye, Der-Cemal ve güneyindeki Afrin Nehri’nin güneyinde kurulan genişçe Türk savunma hattını da
3. Kolorduya mensup askerler koruyordu. Katma, Ahterin, Dabık ve Çobanbey hattında ise 20. Kolordu
bulunuyordu37.
Buna rağmen İngilizler, Osmanlı Ordusu’nun koruduğu bu alanların tamamen tahliyesini istemiştir.
Bunun üzerine Osmanlı birlikleri, mecburen peyderpey bölgeden geri çekilmeye başlamışsa da ATASE
belgelerinden takip edilebildiği üzere 1918 yılı Aralık ayının başlarına kadar bölgenin bir kısmında halen Türk
kuvvetlerinin bulunduğu görülmektedir38.
Nihayetinde Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı sırada bölgede konuşlu bulunan tüm birliklerin ve
memurların çekilmesi sonucu İngiliz Ordusu’nun bu bölgeyle birlikte bazı güney şehirleri işgali 1919 yılı
başlarında gerçekleşmiştir.
35 Ömer Osman Umar, Osmanlı Yönetimi ve Fransız Manda İdaresi Altında Suriye (1908-1938), Atatürk Araştırma Merkezi
Yayınları, Ankara 2004, s.320.
36 ATASE., İSH. 251/144.
11