Yoldan Çıkan Oyun - Düzeltilen

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 78

Yoldan Çıkan Oyun

(The Play That Goes Wrong)

Henry Lewis’in özgün fikrinden yola çıkarak;

Yazan:

Henry Lewis, Jonathan Sayer, Henry Shields

Çeviren:

Mehmet Ergen

© Talimhane Tiyatrosu

Oyunun tüm Türkiye hakları Talimhane Tiyatrosu’na aittir, izinsiz oynanamaz.

1
Oyun Kişileri

Sahneye giriş sırasıyla

Annie Kumpanyanın sahne amiri.

Teknik Eleman Cornley Polytechnic okulunun sahne arkası


elemanı

Trevor Kumpanyanın ışık ve ses operatörü.

Chris Tiyatro klübünün başkanı, oyunun


yönetmeni; oyunda
Müfettiş Carter rolünde.

Jonathan Charles Haversham rolünde.

Robert Thomas Colleymoore rolünde

Denis Perkins rolünde

Max Cecil Haversham ve Max rolünde

Sandra Florence Colleymoore rolünde

Oyun Cornley Polytechnic Tiyatro Topluluğu’nun


sahnelediği ve polisiye türde yazılmış, Haversham
Malikanesi’nde Cinayet adlı eserin ilk gösterimi
sırasında geçer. Oyunun yazarı Susie H.K Brideswell’dir.

Polisiye oyundaki oyun kişileri:

Charles Haversham, Merhum

Thomas Colleymoore Charles’ın eski okul arkadaşı

Perkins Charles’ın uşağı

Cecil Haversham Charles’ın erkek kardeşi

Florence Colleymoore Charles’ın nişanlısı ve


Thomas’ın kız kardeşi

Müfettiş Carter Kasabanın saygıdeğer bir


müfettişi

Arthur Haversham Malikanesi’nin bahçıvanı

Oyun malikanenin Charles’a ait odalarında geçer. Bu gece


Charles ve Florence’ın nişanı için bir parti

2
düzenlenmiştir. Kış: 1922

3
Trevor: İyi akşamlar bayanlar baylar. Bu geceki
“Malikanede Cinayet” adlı gösterimize hoş geldiniz.

Yalnız bi şey rica edicem, bi zahmet cep


telefonlarınızı kapatabilirseniz… Bir de oyun
sırasında fotoğraf çekmeyin lütfen. Mesajlara da
bakmayın. Google’a girip oyuncuları falan da
araştırmayın. Evde yapın onları. Lütfen.
Whatsappp’tan, “Zorlu’dayız, oyun başladı,
yazamıyorum” falan yazmayın. Lütfen. Rica
edicem.
Bu arada benim CD’ler kayboldu. Duran Duran.
Oyundan hemen önce. Salonda bulan olursa lütfen
yer gösterici arkadaşlara falan iletirseniz çok
sevinirim. İyi seyirler.

Salon ışıkları tamamen kapanır. Sessizlik.


Trevor: (hoparlörlerden) Tamam mıyız? Birinci perde için
herkes yerlerini alsın. Bu arada oyuncu arkadaşlara
son bir not: Köpek hala kayıp. Sahnesi gelmeden
bulmamız lazım.

Chris: (Trevor’a) Bırak. Bırak artık başlat şu oyunu.


Ses kesilir.
(Annie hala şöminenin üzerindeki rafı tamir etmeye çalışmaktadır.
Chris karanlıkta, dekorun arkasından sahneye girer.)
Chris: (Annie’ye) Sen de bırak artık.
Annie: Ama laaazım.
Chris: Zamanımız yok.

(Annie dekorun arkasından kaybolur, şöminenin üzerinde durması


gereken rafı ve aletlerini de alır.)
(Spot ışık Chris’i aydınlatır ama kafası ışığın dışında kalır.)
Chris: İyi akşamlar bayanlar…

4
Işığa girer.
. . . ve baylar, okulumuzun tiyatro kolunun bu
sezon hazırladığı “Malikane’de Cinayet” adlı
oyunumuza hoşgeldiniz.

Burada sizlere, şahsım adına da ayrıca hoşgeldiniz


demek istiyorum, çünkü bu gece oyunumuzun ilk
gösterisini izlemenin yanısıra, benim de ilk
yönetmenlik denememe tanık olacaksınız. Tiyatro
kolumuzun da benim başkanlığımda yine ilk oyunu
olmuş olacak, bu geceki gösteri.
Bu sezon bu oyunu sunarken özellikle çok
heyecanlıyız çünkü tiyatro klübümüzün tarihinde
ilk kez kadromuzdaki oyuncu sayısıyla birebir
örtüşen bir oyun bulmayı başardık.

Dürüst olmak gerekirse, geçmişte sırf kadromuzda


yeterli sayıları tutturamadığımız için bazı
prodüksiyonlarımızdan arzuladığımız neticeleri
alamadık. Örnek vermek gerekirse geçen yılki
Çehov oyunu mesela; İki Kız Kardeş. Yaz sezonu
için hazırladığımız Shakespear’in ünlü aşk hikayesi
Romeo. Ve de sonbahar müzikalimiz. Cat
Bu yıl tiyatro klübümüz ilk kez bu çapta bir oyun
sahnelemeyi başarıyor. Çok heyecanlıyız.

Zaten takip edenler bilir, çoğunlukla düşük bütçeli


oyunlar yapmak zorunda kalıyoruz. Görenleriniz
varsa hatırlar belki, geçen yılki çocuk oyunumuzu:
James ve Şeftali. Oyunun gösterimleri sırasında
şeftali de çürümeye başlayınca apar toprar tekrar
provalara girip alternatif bir oyun hazırlamak
zorunda kalmıştık: James, Şeftalin Nerede?

Son olarak bahsetmeden geçemiyeceğim. Doğru


kadro olmayınca sahnelemenin de hiç tadı
olmayacak bir projemiz vardı. Ne kadar sorunlu bir
dönem geçirdik anlatamam. Ama sonunda

5
elimizdeki imkanlarla bir şekilde sahneye
taşımıştık. Evet, gerçek bir klasik, hakkını
veremesek de: Pamuk Prenses ve Uzun boylu,
Geniş Omuzlu Beyefendi. Hoş bu yıl da sorunlar
peşimizi bırakmadı. O ünlü Disney klasiğine de
gereken kadroyu kuramadık. Çirkin ve Çirkin.
Ama artık bu geceki gösteriye odaklansak sanki
daha yerinde olacak. Alkışlarınızla, “Malikanede
Cinayet”

Chris sahne arkasına doğru çıkar ve ışıklar tamamen kararır.


Jonathan (Charles Haversham olarak) karanlıkta girer. Takılıp
düşer. O sırada ışıklar yanar, Jonathan yerdedir: donar. Işıklar tekrar
kararır ki Jonathan tekrar alması gereken pozisyonu alabilsin.
Ölmüştür. Kanepe de yatıyordur. Jonathan tam pozisyonunu
alamadan ışıklar tekrar yanar.

Robert (Thomas Colleymoore olarak) ve Dennis’in (uşak Perkins


olarak) sahnenin dışından sesleri gelir. Alt kapınya yaklaşma
üzeredirler.
Robert: (dışardan) Charley! Hazır mısın? Hepimiz aşağıda
nişanlanmana içip kadehlerimizi tokuşturmak için
seni bekliyoruz. Charley?
Robert kapıya vurur.
Robert: (Dışardan) Hadi ama Charley, saatlerdir odandan
çıkmadın. Seni tanımasan niaşnalanmaktan
vazgeçtiğini falan düşüneceğim. (Güler) Bak ama,
sen çıkmazsan ben geleceğim içeri. (Kapı kulpunu
dener) Kahrestin! Kapıyı kilitlemiş. Perkins, ver şu
anahtarları bana.

Dennis: (Dışardan) İşte burda anahtarlar efendim.


Robert: (Dışardan) Teşekkür ederim. Hadi açalım artık şu
kapıyı. Geliyoruz Charlie! İçeri geliyoruz.

6
Kapıyı açmaya çalışırlar ama kapı bir türlü açılmaz.
(Dışardan) Hah, oldu işte. İçerdeyiz.
Robert ve Dennis dekorun etrafında dolanıp sahneye girmeye
çalışmaktadırlar.
Robert: Fakat, ne olmuş burada? Charles? Bayılmış mı?

Dennis: Eminim uyuya kalmıştır efendim.


Robert: Hay allah, umarım öyledir.
Dennis: Nabzına bakalım.

Dennis Jonathan’ın nabzını yüzünün sağ kısmına dokunarak


anlamaya çalışır.
Robert: Olacak iş değil! Bir şeylerin yanlış gittiğinden
emindim zaten. Charles böyle birdenbire ortadan
kaybolmaz ki..

Dennis: Efendim. Ölmüş!

Işıklar birden kıpkırmızı olur. Dramatic bir müzik girer.


Işıklar tekrar eski haline gelir.
Robert: Ölmüş mü? İnanmıyorum. Olamaz. O benim en
yakın dostumdu.

Dennis: Nefes almıyor efendim. Kalp atışını da


duymuyorum.

Robert: Şakınlık içersindeyim. Daha bir saat önce burada


sapasağlamdı.
Robert kanapenin önüne geçer ve Jonathan’ın elini tutar.
Dennis: Anlaşılır şey değil. Turp gibi adamdı. Ölmüş
olamaz. Hiçbir anlamı yok bu yaşananların.

Robert: Tek bir anlamı var. Charles öldürülmüş!!

7
Işıklar tekrar birden kıpkırmızı olur. Dramatic bir müzik girer.
Işıklar tekrar eski haline gelir.
Robert: Aman Allahım – Florence nerede?
Dennis: Yemek odasında efendim, gidip getireyim mi?
Robert: Hemen, Perkins, çabucak.
Dennis: Ama efendim, gelirse yine o histeri krizlerin birini
yaşamaz mı?
Robert: Allah kahretsin! Herkesi buraya topla. Charles,
öldü. Korkunç! Korkunç!

Dennis hemen duvardaki ses borusuna gider ve evin diğer odalarını


arar.
Robert ceketini çıkartır.

Dennis: (duvar borusuna, eko yaparak) Yemek odasına


sesleniyorum, Cecil! Bayan Colleymoore!
Charles’ın odasına gelin lütfen bir an önce. Charles
Haversham bir cinayete kurban gitti.
Robert: Peki sence bu bir cinayet mi, Perkins?(Ceketini
duvardaki askıya asar, askı ceketle beraber yere
düşer.
. . . yoksa belki de bir intihar mı?
Dennis: İntahar! Bay Haversham’mı? Mümkün değil.
İmkanı yok. Yaşamı bu kadar seven bir adam
henüz tanımadım. Genç, zengin, evlenmek üzere,
neden intahar etsin ki?

Robert: İyi de kim onu öldürmek istesin? Dünyanın en


yumuşak başlı insanıydı.
Dennis: Cüce gönüllü, Munis, müspik, kibar ve gerçek
bir…(Avucunun içine yazdığı bir kelimeyi okur ve

8
yanlış telaffuz eder.) müşkülpesent Hayatında tek
bir düşmanı bile olmadı.
Robert: Bugüne kadar olmadı demek ki.
Dennis: Efendim, polisi arayayım mı?
Robert: Polis mi? Buraya gelmeleri günler alır. Öyle bir kar
fırtınası var ki?

Perdeyi açar ve dışarda düşen kağıttan yapılmış karları gösterir.


Perdeyi kapatır.
Ben Müfettiş Carter’ı arayacağım, kasabanın
hemen öbür tarafında oturuyor. (Ahizeyi alır) Beş
dakkaya burada olur. Perkins, telefonu uzatır
mısın?

Ahizeyi çoktan aldığını farkeder.


Teşekkür ederim.

Dennis, Jonathan’ın bacağına oturur.

Robert: İyi akşamlar. Müfettiş Carter’ı veriri misiniz lütfen.


Geç olduğunu ben de biliyorum herhalde. Hava
koşulları da da hiç ama hiç umurumda değil . Bir
cinayet işlendi. Birisi Charles Haversham’ı öldürdü!

Işıklar birden kıpkırmızı olur. Dramatic bir müzik girer. Ancak bu


kez müzik biraz fazla uzun çalar ama sonunda tekrar eski haline gelir.
Robert: Doğru işitiniz!
Trevor: (hoparlörlerden) Dört numaralı ses efektinde hata
oldu.

Robert: Teşekkürler. (Telefonu kapatır.) Geliyor.

Dennis: Müfettiş Carter?

Robert: Bu bölgenin en iyi detektifi olduğu söylenir. Bu işin


de altından kalakacaktır. Hem de çabucak.

9
Dennis: Çok iyi haber bu efendim. Peki ben ne yapayım?
Robert: Bütün kapıları kilitle!
Robert sahneyi boydan boya geçer, Dennis takip eder. Jonathan hızlı
bir hareketle elinin Robert’ın ayağının altında ezilmesini önler.
Robert geçtikten sonra Jonathan elini eski yerine koyar.Dennis
üzerine basar.
Robert: Hiç kimse Haversham Malikanesi’nde dışarı adım
atmayacak, ta ki katil bulunana dek.
Dennis: Hemen efendim.
Robert: Herkesi buraya topla.
Dennis: Derhal efendim!

Dennis kapıya doğru gider ama kapı hala sıkışıktır, açamaz. Onun
yerine kapının yanında duran büyük saatin ön kapısını açar, içine
girer.
Robert: İnanılacak şey değil. Adam kendi nişanında
öldürüldü. (Birden kapıya döner.) Florence!

Sandra kapıdan içeri girmeğe çabalamaktadır.

Sandra: (dışardan) Charley! Olamaz! Şu anda gördüklerime


inanamıyorum.

Sandra pencerede belirir, perdeyi aralamıştır.


Sandra: Aman Allahım! Nasıl da zayıf görünüyor. Cildi ne
kadar soğumuş.
Robert: Hayır. Dokunma ona Florence!
Sandra: Ama dokunmalıyım!
Robert: Dokunmamalısın!

Sandra: Bırak beni, control manyağı seni.

Robert, Sandra’nın elini bırakmış gibi yapar.

10
Sandra: Kim böyle bir şey yapmış olabilir ki? Nişan
gecemizde üstelik. Cecil! Çabuk buraya gel.

Kardeşin öldü!
Dennis: Bu taraftan küçük bey.

Max: (dışardan) Geliyorum, geliyorum!


Kapı birdenbire açılır, arkasında Max, Trevor, Annie ve kapıyı
açmaya çalışan iki Sahne Arkaı Elemanı görünür. Çabucak kaçarlar.
Kapınınn açıldığını gören Sandra, Max’ın arkasından odaya girer.
Max: Kardeşim? Öldü ha! Olamaz. Olamaz!

Robert: Sakin ol Cecil. (Perkins’e) Şuna sert bir içki ver.


Dennis: Hemen efendim. Charles viskisini hep yukarıda,
çalışma odasında tutardı.
Dennis asansöre biner. Asansör üst kata çıkar. Dennis asansörden
çıkar ve içkilerin olduğu büfeye ilerler.
Max: Ağabeyimin viski koleksiyonu bölgenin en iyi
koleksiyonlardan biridir.

Robert: Bunu bilmediğimi sanıyor olamazsın. O benim en


yakın dostumdu.

Max: Benim de ağabeyimdi.

Robert: Soğukkkanlı olmalıyız. Charley öldü.


Sandra: Dayanamıyacağım.
Robert: Bu gece gözümün önünden ayrılma Florence.

Dennis içki dolabından ağzına kadar dolu bir viski alır.

Olacak iş değil, bütün şişeyi bitirmiş. (Duvardaki


konuşma borusuna konuşur) Bir damla bile
kalmamış.

Robert: (konuşma borusuna) Bir yere kıpırdama sakın . . .

11
Dennis dolu viski şişesinden kurtulması gerektiğini anlar ve konuşma
borusunun içine boca eder. Viski Robert’ın olduğu taraftan çıkar ve
onu ıslatır. Robert şöminenin yanında duran kömür kovasıyla viskiyi
yakalamaya çalışır.
Dennis: (Artık şişe boştur) Bir damla bile kalmamış.

Robert: (konuşma borusuna) Bekle bir dakika. Orada bir


şişe daha olacak.
Dennis ilk seferde eline alması gereken boş şişeyi şimdi alır
Dennis: Evet, bu dolu.

Robert: Ama bu korkunç bir şey. Charles Haversham’ı kim


neden öldürmek istemiş olabilir ki?

Dennis şişeyi ve dört bardağı bir tepsiye koyar ve asansörle iner ve


pencerenin önünden geçer. Geçerken Annie uzanıp şişeyi alır, onun
yerine plastik büyükçe bir minyatür bidonda tiner koyar; üzerinde
yine büyükçe bir “yanar-madde” logosu vardır. Dennis hiçbir şey
farketmez.
Sandra: Aklım hayalim almıyor!

Max: Delilik bu. Benim ağabeyim çok iyi bir insandı.


Kim öldürmek isteyebilir ki onu? Şoktayım
Thomas.!
Robert: Ben de öyle Cecil! Ben de!
Sandra: Sinirlerim kaldırmıyor artık. Histeri krizinie
gireceğim sanıyorum.

Robert: Hayır Florence! Şu anda öyle bir şey kaldıramayız.


Sakinleş lütfen. Al şu haplarından birini.
Max: Florence! Kendine hakim olmalısın.

Sandra çığlık atmaya ve Jonathan’ın göğsüne vurmaya başlar.


Jonathan gözlerini kısar.

12
Max: Sanıyorum bayılacağım.

Robert: Perkins! Şu adama sert bir içki koy!


Dennis Max‘a bir bardak uzatır.

Max: Teşekkürler.

Dennis Max’ın bardağına “viskiyi” doldurur. Sandra sakinleşir.

Robert: (Florence’a), işte böyle, aferin, derin nefes al.


Sandra: İğrenç biro lay bu. Daha bir hafta önce
nişanlanmaya karar vermiştik!

Max: Çok iyi bir ağabeydi.


Tineri içer ve anında tükürür.
Bugüne kadar tattığım en iyi viski.

Robert: Bir tane daha iç, sinirlerini gevşetir.


Max: Duble olsun!
Dennis bir bardak daha tiner koyar. Max tekrar içer. Tekrar tükürür.

Sandra: Ah! Charles! Charles! Başım dönüyor!

Max: Sakin ol, Florence.


Dennis: Bir viski daha efendim?
Max: Lütfen!
Sandra: İnanamıyorum, Charles aşağıda, bizimle birlikte
olmak yeine, burada, tek başına içkisini
yudumluyordu demek.

Max: Ağabeyim yakınlarını inandırdığı gibi öyle mutlu bir


insan değildi aslında. O güleryüzlü maskenin
altında, çoğumuzun hiç bilmediği karanlık bir yanı
vardı.
Dennis: Doğru. Gülüşüyle hep bir (elinden okur) hüsnü

13
saklardı sanki. Ne kadar şanslıyım ki içini açabildiği
ender insanlardan biriydim. Gerçek bir dost
kaybettim.

Robert: Hepimiz öyle Perkins. Hepimiz. İlkokuldan beri


tanırdım onu.

Sandra: Bu üzüntüyü nasıl atlatacağımı bilemiyorum.

Robert: Tekrar benim yanıma taşınacaksın. Kardeşinim ne


de olsa.. Başka türlü zaten izin vermem.

Max: Perkins haklı. Ağabeyim hep derin bir melankoli ve


memnuniyetsizlik besledi içinde. İntahar etmiş
olmasından hiç şüphem yok.

Dennis: İntahar mı? Nasıl böyle birşey söyleyebilirsiniz?


Tabi ki değil. Bu bir cinayet. Hem de birinci
dereceden.
Max: Saçmalık, adam hem paranoyak hem de kıskançtı.
Bunu kanıtlayabilirim. Perkins, bana şöminenin
üzerindeki günlüğünü verir misin?

Annie’in eli kapıdan uzanır ve günlüğü şöminenin üzerinde olması


gereken yerde tutar. Dennis uzatır Max’a.
Max: Şuna bakın, günlüğüne yazdığı son cümle.
(Günlüğe hiç bakmadan.) ‘Korkarım Florence bana
aşık değil. İşte, bu gece nişanlanıyoruz, ancak ben,
buruk bir acının, ruhumu kemirmesine mani
olamıyorum.’
Sandra: Ama ben seni seviyorum Charles, hem de bütün
kalbimle!

Dennis günlüğü alır ve tekrar şöminenin üzerine bırakır. Günlük yere


düşer. journal and returns it to the mantelpiece; it falls straight to the
floor. Annie’nin kolu pencereden uzanır ama yakalayamaz.
Max: İşte, dediğim gibi. Paranoya ve kıskançlık onu
delirtmiş.

14
Hepsi nefeslerini tutup seyirciye doğru bakarlar. Sessizlik. Bütün ekip
bir ses efektinin gelmesini bekler; gelmez. Sonunda yüksesk sesle bir
kapı zili çalar.
Herkes: (reaksiyon verir) Müfettiş!
Sandra: Nihayet buarada!

Chris: (‘Müfettiş Carter rolünde’) kapıdan girer. Üzeri


karlıdır. Elinde bir bond çanta vardır.
Chris: Ne korkunçbir kar fırtınası. İyi akşamlar. Ben
Müfettiş Carter. Çantamı alın.

Dennis: Başüstüne müfettiş.


Chris çantasını Dennis’e verir, o da yere, masanın yanına bırakır.
Chris: Bu Charles Haversham olmalı! Sanırım bu hepiniz
için büyük bir şok oldu.
Sandra: Oldu ya. Ödümüz koptu.

Chris: Çok doğal. Aranızda merhumun yakınları var mı?

Max: Ben varım. Cecil. Kardeşiyim


Sandra: (gülümseyerek) Florence Colleymoore.
Nişanlısıyım. Bu geceki parti de bunun şerefineydi.

Chris: Çok üzücü. Malikanedeki herkes şu anda bu


odada, öyle mi?
Robert: Evet. Bir çalışanımız daha var, şu anda burada
değil. Arthur. Bahçıvan. Birkaç saat önce gördüm
onu, Winston’la beraber ayrıldı. Hafta sonu
izinleri..
Chris: Winston?

Robert: Bekçi köpeği.

Chris: Anladım. Peki. İçki ikram ettin mi herkese?

15
Dennis: Evet müfettiş.
Dennis tepsiyi uzatır, hepsi birer bardak alır. Dennis tepsiyi
kaldırırken Jonathan’ın kafasına çarptırır.
Max: Kadehlerimizi hepimizin çok sevdiği o adam için
kadıralım. Charles’a içelim.
All: Charles’a içelim!
Hepsi tinerlerini içerler. Hepsi bir an nefessiz kalır, Hepsi tükürür.
Hepsi kendine gelir. Max ağzında tutar.
Chris: Mükemmel
Sandra: Harikulade.
Robert: Nefis. Bayağı iyi bir viski bu Perkins, ne zaman
şişelenmiş?
Dennis: (etiketi okur) Yanıcı ve tehlikeli madde diyor
efendim.
Chris: Dinleyin, eminim hepiniz çok yıprandınız bu
olanlardan ama izin verirseniz, ben de
soruşturmaya başlamak istiyorum. Ne kadar erken
başlarsak o kadar çabuk deşeriz bu korkunç olayın
altında yatanları.

Max ağzındaki tineri nihayet tükürür. Chris elindeki not defterini


masanın üzerine bırakır.
Chris: (Dennis’e) Rica etsem maktulü yukarıya, çalışma
odasına getirebilir misiniz. Üzerinde inceleme
yapmam gerekiyor.

Dennis: Başüstüne müfettiş


Robert: Ben yardım ederim sana.
Chris: Malikanenin bütün kapılarını kilitleyin, sonra da
bana burayı hazırlayın. Soruşturmayı bu odadan
yürüteceğim.

16
Dennis: Müfettiş
Sonraki birkaç replik boyunca Dennis sedyeyi getirir, Robert ve
Dennis sedyeyi yere, kanepenin önüne koyar sonra da Jonathan’ı
kaldırmaya çalışırlar, başaramazlar. Sonra onu koltuktan sedyeye
yuvarlarlar.
Max: Ölüm nedeni hakkında bir fikriniz var mı müfettiş?

Chris: Bir çok şey olabilir. İple boğulma, nefessiz


bırakılma, zehirlenme. Maktulü tamamen
incelemeden bir kanıya varmak istemem.

Sandra: Bir insan nasıl böyle bir şey yapabilir?

Chris: Düşünmemeye çalışın hanımefendi. İncelemelirimi


bitirdikten sonra hepinizle tek tek konuşmam
gerekecek, ondan sonra biraz dağılıp
sakinleşebilirsiniz.
Robert ve Dennis sedyeyi kaldırır. Sedyenin bezi yırtılır ve sedyeden
tamamen ayrılır. Robert ve Dennis sedyeden arta kalan sırıkları
tutmaktadırlar. Kapıdan sedye taşır gibi yalnızca sırıklarla çıkarlar.
Sandra: Teşekkürler müfettiş. Bütün bu olanlar
katlanabileceğimin çok ötesinde şeyler.

Chris: Ben maktulü bir inceleyeyim, hemen döneceğim


Çıkar. Kapıyı arkasından kapatır. Jonathan birden ayar ki sedyeyle
dışarı çıkartılmış olması gerekiyordu. Kimseye görünmemeye
çalışarak, yanına sedyenin bezini de alarak kapıdan çıkar.
Sandra ve Max Jonathan’dan gözlerini alamazlar. Jonathan yavaşça
kapıdan çıkarken kapıyı da arkasından kapatır.
Max: Hiç gitmeyecekler sandım.
Robert ve Dennis üst kattaki kapıdan girerler, ellerinde hala mim
yaparak taşıdıkları ceset vardır.
Robert: Perkins, ne kadar ağırmış değil mi?

17
Chris: Hmm, demek Charles’ın çalışma odası burası.
Buraya bırakın lütfen beyler.
Dennis: Ne büyük trajedi. Üç ay sonra evlenmeyi
planlıyordu.
Robert ve Dennis mim yaparak getirdikleri cesedi üst katın kenarına
bırakırlar.
Robert: Dayanamıyacağım artık, baksana şuna, orda öylece
cansız yatıyor.

Işıklar alt katı aydınlatır.


Sandra: Cecil! Çok dikkatli davranmalıyız. İsmimizin bu
cinayetle birlikte anılması o kadar da imkansız
değil. İlişkimiz öğrenilirse şüpheli konumuna
düşebiliriz.

Max: Evet, aramızda bir aşk ilişkisi var ama bu, onu biz
öldürdük anlamına gelmez.

Sandra: Tabi ki gelmez. Ama bence müfettiş böyle


düşünebilir.

Max: Bir şey olmaz. Biz herşey eskisi gibiymiş gibi


davranmaya devam edeceğiz.

Kanepeye oturur ve yastıkların altında bir muhasebe defteri keşfeder.


Şaşkınlıkla kanepenin altına koyar.

Max: Tek fark, artık benim o iğrenç ağabeyimle


evlenmek zorunda kalmayacaksın.
Sandra: Çok yakında hep birlikte olacağız, hiçbir şeyi
gizlemek, saklamak zorunda kalmayacağız.
Max sahnenin soluna geçer.

Max: Ama madem artık ağabeyim aramızda değil, sana


bir soru sormak sormak istiyorum

Diz çöker. Işıklar üst katı aydınlatır.

18
Dennis: Charles’ın ölmüş olması fikri bana hala çok tuhaf
geliyor.

Jonathan üst kat kapısını açar ve yavaşça alması gereken pozisyonu


alır: ölü olarak
Dennis: Hepimizin hayatını derinden etkilemişti
Robert: Sanki hala canlı ve bu odada, bizimle birlikte.

Chris: İlk kez bir ceset görmek içini ürpertebilir, Perkins.


Birden Jonathan’ı farkeder ve hafif sıçrar.
Chris: Lütfen kendine gel ve bana yardım et. Üzerindeki
özel eşyaları tozla kaplayıp parmak izi arayacağız.

Dennis: Başüstüne müfettiş.


Chris küçük bir teneke kutuda toz ve bir fırça çıkartıt.. Kutuyu
Dennis’e veriri.
Chris: Ceplerine bak, Thomas.

Robert: Müfettiş.
Robert, Jonathan’ın ceplerine bakar ama bulması gereken aksesuarı
bulamaz. Bir sure sonra Jonathan elini kendi iç cebine atar ve
mektubu Robert’a verir.
Robert: (doğaçlar) Teşekkürler Charles.

Chris: Şimdi de parmak üçlerine sür tozu.


Robert: Bu da nesi?
Dennis: Hayrola beyefendi?
Robert: Nefes aldı, yemin ederim gördüm.
Dennis: Nn..nefes mi?

Elindeki pudra dolu küçük tenekeyi düşürür. Bu Jonathan’ın yüzünü

19
kaplar, o da gürültülü bir şekilde öksürür.
Chris: Saçmalama lütfen, adam ölü.

Işıklar alt katı aydınlatır. Jonathan öksürmeye devam eder.


Max: Florence, karım olma şerefeni bana bahşeder
misin? Evlen benimle.

Jonathan tekrar öksürür, bu kez daha da şiddetli bir şekilde.


Balkonun kenarından düşer ama bir eliyle tutunmayı başarır.
Robert, Dennis ve Chris onu geri çekmeye çalışırlar ancak Jonathan
daha fazla tutunamaz ve aşağı kata, tam da Max ve Sandra’nın arasına
düşer.
Max: Charles öldü artık, bir daha asla aramıza giremez.

Jonathan yavaşça kalkar, sedyenin bezini alır, odanın kapısına yönelir.


Çıkar, kapıyı kapatır. Ancak bez kapıya sıkışır. Çekerek çıkartmaya
çalışır kapının aralığından. Güçlü bir şekilde asılır, kapı tamamen
açılır ve tamamen görünür.Sandra kapıyı kapatır.
Max: Charles artık aramızda değil, hiçbir zaman da geri
gelmeyecek.

Işıklar üst katı aydınlatır.


Chris: Teşekkürler beyler. Madem artık maktulü
incelemeyi bitirdik, artık onu müştemilata
indirebilirsinz. Yarın sabah adli tabip gelip
işlemlerini tamamlar.

Dennis: Başüstüne müfettiş.

Robert ve Dennis sedyenin değneklerini alıp, üst kat kapısından


çıkarlar.
Chris: Bütün kapıların kilitli olduğundan da emin ol.
Dennis: Emriniz olur.

Chris: (Robert’a) Bana aşağıdan not defterimle kalemimi


getirebilir misiniz

20
Robert: Tabi ki .
Jonathan tekrar girer, odadakileri görür, ve tekrar çıkar.

Robert: (doğaçlar) Charles, önce siz.

Robert ve Dennis çıkarlar. Işıklar alt katı aydınlatır.

Sandra: Madem teklif ettin, seninle evleneceğim.


Max: Florence! Sarıl bana.
Sandra: Ah! Cecil! Seni Seviy….

Robert hışımla içeri girer.

Robert: Müfettiş bir kalem istiyor. Ne oluyor burada?


Sandra: Pardon! Birden hararet bastı, Cecil’de alnımı
serinletiyordu!

Robert: İyi. Şimdi izin verirseniz ben şu kalemi alacağım.

Orada bir kalem olmadığını görür. Panik olur ve anahtarları alır.


Kapıyı kapatarak çıkar.
Max: Hiç gitmeyecek sandım! Adam tam bir baş belası!

Sandra: Ama o benim kardeşim.!


Max: Bırak öpeyim seni! Bir kerecik!

Sandra: Ah, Cecil! Bir değil bin kere öp. Artık seninim!

Dennis hışımla içeri girer.


Dennis: Rahatsız ettiğim için özür dilerim hanımefendi.
Hepimizi içeri kilitlemem gerekiyormuş,
anahtarları almaya geldim.

Max: Teşekkürler, Perkins, anahtarlar telefonun yanında.

Dennis anahtarların yerinde olmadığını görür, onun yerine müfettişin


not defterini alır.

21
Dennis: Gidip hemen odalara kilitleyeyim.

Müfettişin not defteriyle çıkar.


Sandra: Sence Perkins bizden şüpheleniyor mudur?

Max: Salağın teki, nereden şüphelensin.

Sandra: Ahh! Yeterince konuşmadık mı sence? Al beni!

Robert hışımla içeri girer..

Robert: Müfettişin not defterini unuttum. N’oluyor burada


yahu?
Sandra: Tam bayılmak üzereydim, Cecil beni yakaladı!
Robert: Böyle işlere vaktim yok benim. Müfettişin not
defterini alıp gidiyorum.

Not defterinin orada olmadığını görür. Onun yerine vazoyu alır.


Max: Amma rahatsız edildik ya.
Sandra: Öp beni Cecil!
Max: Seni öylesine arzuluyorum ki Florence, kalp
atışlarım göğüs kafesimi yırtıp dışarı çıkacak gibi.
Sandra: Gözlerin beni bir rüya alemine gönderiyor. Öp
beni Cecil, artık bir saniye bile bekleyemiyeceğim.

Ara.

Dennis’in hışımla girmiş olması gerekiyor. Kapıya bakarlar. DOĞAÇ.


Sonunda Max Sandra’ı tutkuyla öpern. Tam o sırada – geç de olsa -
Dennis hışımla içeri girer, elinde iki şamdan vardır.

Dennis: Rahatsız ettiğim için özür dilerim hanımefendi,


beyefendi. Odayı hazırlamaya gelmiştim.

22
Max: Teşekkürler, Perkins. Şamdanları şöminenin
üzerine bırakabilirsin.

Dennis şamdanlarla şömineye yürür, tam oraya koyacakken Annie


uzanıp şöminenin üzerinde olması gereken rafı yerinde tutar. Bunu
şöminenin üzerindeki “cartouche” tan yapar ama “cartouche”
düşünce yüzü görünür. Annie oradan bakar; donar.
Max: Nihayet başbaşa kalabildik.

Annie bir beceriksizlik abidesi olarak şömineden bakmaya devam


eder.
Sandra: Ah Cecil! Gel kaçalım buralardan. Birlikte.
Çok uzaklara!

Max: Çok yakında aşkım. Ama şimdi temkinli olmamız


gerekiyor. Şüpheleri üzerimize çekmemeliyiz.
Sandra: Cecil, söyler misin, sence Charles’ı kim öldürdü?

Max: Hiç şüphem yok, onu öldüren kardeşin Thomas.

Sandra: Kardeşim mi? Bir şeytan üçgenindeyim sanki, nasıl


olur?

Jonathan hışımla kapıdan girere, elinde bir tüfek vardır.

Jonathan: Bu o kadar da kolay değil müfettiş!


Max ve Sandra gözlerini Jonathan’a diker. Jonathan çok erken
girmiştir, bunu anlar ve hemen geri çıkar.
Sandra: Anlamıyorum, Thomas neden Charles’ı öldürmek
istesin ki?

Max: Sence çok bariz değil mi? Senin yüzünden. Hep bir
tahakküm kurmak istemişti üzerinde. En iyi
dostunun kız kardeşiyle evlenmesi fikrine
katlanamadı. Bu gece partide ikinizi yan yana
görünce, bir kendini kaybetti. Ve Charles’ı öldürdü.

Sandra: Peki, katil gerçekten kardeşim diyelim; ya ilşkimiz

23
ortaya çıkarsa?

Max: Bizi de öldüreceğinden eminim, aynı Charles’ı


öldürdüğü gibi.

Sandra: Ah! Yine başım dönmeye başladı!


Max: Sakin ol. Benimle birlikte hareket…..
Chris kapıyı açar.
Chris: Kusura bakmayın size beklettim.
The heraldic shield swings down and hits Chris in the face. He hastily
re-hangs it.
Chris: . . . ancak maktulü inceleme inceleme işim bitti ve
artık sizlerle gerçekleştirmem gereken görüşmeler
başlayabilir. (Kapıya seslenir.) Perkins! Charles’ın
özel eşyalarını getirir misin.

Dennis bir sürü kişisel eşyayla girer, kimisi oldukça büyüktür.


Aralarında bir de mektup vardır.
Dennis: Bunları nereye bırakmamı istersiniz müfettiş?

Chris: Şöminenin üzerine bırak lütfen.


Dennis: Nasıl isterseniz efendim.

Chris ne dediğini şimdi anlamıştır. Dennis aksesuarları şöminenin


üzerindeki rafı taşıyan Annie’ye getirir.Dennis elindekileri dikkatlice,
tek tek bırakır. Annie ilerleyen konuşmalar sırasında, ağırlık altında
oldukça zorlanır. Silence. Dennis‘in artık çıkması gerekir ama çıkmaz.
Chris: Gitme, Perkins.

Dennis gitmeye kalkar ama durur. Kanepeye oturur.


Chris: Önce sana bir kaç soru sormak istiyorum. (Max ve
Sandra’ya) Rica etsem bizi biraz yalnız bırakabilir
misiniz?

Max: Tabi ki .

24
Max ve Sandra çıkar.

Chris: Dikilmesene orada öyle, otur şuraya.

Dennis oturmaya devam eder. Bir sigaralık çıkartır. İçinden bir tane
alır.
Dennis: İzninizle?

Chris: (iç anlamında) Lütfen. Nasıl hissediyorsun kendini?


Dennis: Biraz sarsıldım efendim, ama düzelirim.
Bir sigara yakar, bu arada elini de yakar, elindeki kibriti içinde viski
olan kömür kovasına atar. Kova alev alır. Annie alevleri görünce
panik olur ve elindeki bütün aksesuarları düşürür. Dehşete düşerek
kulise koşar.
Chris: Charles Haversham ile yakın mıydınız?
Dennis: Evet efendim çok yakındık.

Chris: Ölümünden o kadar da etkilenmiş görünmüyorsun.


Dennis: Olur mu, tam tersi. Daha idrak bile edemedim. O
kadar kibar ve nazik bir insandı ki.

Chris: Bu doğru.
Dennis: Tanıyor muydun kendisini?

Chris: Bir kez rastlaştık, çok kısa bir an, karakolda, bana o
gün….
Robert dekorun arkasından koşarak sahneye gelir, elindeki yangın
söndürücüyle alevleri söndürür. Herkesin kendisini gördüğünü anlar.
Robert: (doğaçlama) İyi akşamlar müfettiş. Kütüphanede
biraz kömüre ihtiyacımız oldu da. (ya da buna
benzer bir şey söyler)
Kömür kovasıyla çıkar.
Chris: Bir kez rastlaştık, çok kısa bir an, karakolda, bana o

25
gün….

Robert: (dışardan) Kimse anlamadı oğlum.

Chris: …bir sahtekarlık davasında yardım etmeye gelmişti,


danışman olarak
Dennis: Anladım.

Chris: Ne kadar zamandır çalışıyorsun bu malikanede?


Dennis: Seksen yıl.

Chris: Seksen yıl.


Dennis: (kendisini düzelterek) Sekiz yıl.

Chris: Sekiz yıl. Peki memnun muydun işinden, bu geçen


sekiz yıl boyunca?

Dennis: Bu malikanede geçirdiğim her an bir zevkti benim


için. Buraya geldiğimden beri yalnızca bir uşak
değil, bir dost, bir sırdaş oldum. Eğer bana
ihtiyacınız olursa, müştemilatta olacağım. Çıkar.
Chris: Çıkar.
Dennis: Çıkar.

Dennis çıkması gerektiğiniidrak eder ve çıkmaya yönelir.

Chris: Rica etsem söyler misin çıktığında, Florence


gelebilir mi içeri?
Sandra paldır küldür içeri girer, hemen arkasında da Robert vardır.
Dennis çıkar.
Sandra: Gerek yok, geldim zaten. Çok üstüme gelmeyin
lütfen müfettiş, bir cam parçası kadar kırılganım.
Chris: (Robert’a) Hah, bakıyorum da sonunda bana bir
kalem buldunuz.

Robert: Buldum müfettiş.

26
Chris’e anahtarları verir.
Chris: Peki not defterim?
Robert Chris’e vazoyu verir.

Chris: Burada bir yerlerde unutuğumdan emindim. Şimdi


kız kardeşinizle başbaşa konuşmam gerekiyor.

Robert: Peki. Florence, ben kütüphanede olacağım..


Robert çıkar. Chris Sandra’yı sorguya çekerken anahtarlar ve vazoyla
not alır.
Chris: Çok dert etmeyin lütfen sorularım az ve öz olacak.
Sonra istirahat edebilirsiniz. Öncelikle yaşınızı
sorabilir miyim?
Sandra: Yirmi bir.

Chris: Bunu not etmem gerekiyor. (Vazonun üzerine


yazmaya çalışır) Nişanlınızla ne zaman evlenmeyi
düşünüyordunuz?
Sandra: Yeni yılda.

Chris vazonu üzerine yazar.

Chris: Ne zaman tanıştınız?


Sandra: Daha yedi ay önce. Ancak kardeşim onu okul
yıllarından beri tanıyordu. Bizi bir partide tanıştırdı,
ilk görüşte aşık olduk birbirimize. Onu ilk
gördüğüm anda evlenmek istediğim erkeğin o
olduğunu anlamıştım.
Chris: Anlıyorum, bence yeterince not aldım.

Sandra repliğine erken girer.

Sandra: Eğer birisinie aşık olduysanız acele etmek gibi

27
birşey size tedirgin etmez.

Chris: Bazen bu evlilik için biraz acele ettiğinizi


düşündünüz mü?

Sandra: Aşıktım tabi, hem de deliler gibi

Chris: Ona aşık mıydınız?


Sandra: Kimin ne çıkarı olabilir ki kocamın ölümünden?

Chris: Birilerinin bir çıkarı olabilir mi peki nişanlınızın


ölümünden?
Sandra: Cecil’mi dediniz?
Chris: Mesela Cecil?

Sandra: Başkasıyla bir ilişki yaşamıyordum ! Lütfen sesinizi


yükseltmeyin müfettiş.

Chris: BİR BAŞKASIYLA İLİŞKİ Mİ


YAŞIYORDUNUZ?
Sandra: (Chris’e tokat atar) Bana sakin olmamı söylemeyin.

Chris: Lütfen sakin olun hanımefendi (tokat yemiş gibi


reaksiyon verir.)
Sandra: Hangi mektubu?
Chris: Peki bu mektubu nasıl açıklıyorsunuz?

Annie mektubu alır ve şömineden ulaştırır.


Sandra: Mektubumu mu okudunuz? Nereden buldunuz?

Chris: Ben söyleceğim şimdi hangi mektup! Cecil’e


yazdığın mektup, kendi el yazınla. Ona aşk-ı ilan
ettiğin mektup. Charles ile evlenme fikrinin bile
mideni bulandırdığını yazdığın mektup.
Sandra: Charles okudu mu?.
Chris: (ince bir sesle Sandra’nın repliklerini söyler)

28
Mektubumu mu okudunuz? Nereden buldunuz?
(Tekrar kendi sesiyle) Ben söyleyeceğim şimdi
nereden bulduğumu. Charles’ın cebinde!
Sandra: Charles okudu mu?! O halde gerçekten de bir
intahar etti.

Chris: Öyle de bakılabilir. Ya da bir cinayet, sizin Cecil’le


birlikte kaçmak için planladığınız bir cinayet.

Sandra: Seni iğrenç canavar, sen nasıl böyle bir…bunları


işitmek zorunda değilim müfettiş. Bir daha beni
suçlar ifadeler kullanırsanız….
Robert hışımla girer, peşinden de Max. Kapı sertçe Sandra’nın
kafasına çarpar. Sandra yığılır, bilincini kaybeder.
Robert: Nedir bu bağırış çağırış?

Max: Nedir bu müfettiş.?

Herkes Sandra’nın yerde olduğunu idrak eder.


Chris: Ben yalnızca bu hanımefendiyi sorguya çekiyorum.
O kadar.

Max: Florence, sakin ol. Bağırmayı kes.

Sandra hala bilincine kavuşmuş değildir.

Robert: Yine histeri krizlerinden birini yaşıyor Kendine gel


diyorum sana.
Sandra hala bilincine kavuşmuş değildir.
Max: Florence! Nereye gidiyorsun?

Sandra hala bilincine kavuşmuş değildir.


Robert: Çabuk buraya gel diyorum sana.

Sandra hala bilincine kavuşmuş değildir.

29
Robert: Kaçtı. Ben yakalamaya gidiyorum. Hemen
getiririm. Sen buarada kal Cecil, korkarım müfettiş
beyin sana bazı soruları olacaktır. Charles’ın
kardeşisin sonunda.
Çıkar.

Max: Kusura bakmayın müfettiş, bu iş onu çok etkiledi.


Oldukça hareketli bir gece oldu, vakitte bayağı geç
oldu.

Chris: (saate bakar) Onbir olmuş bile.


Saat 5:30’u gösterir.
Max: Bana soracağınz sorular var mı?

Robert pencereden başını uzatıp bakar, Sandra iyi mi diye.

Chris: Evet hanımefendiye sorduğum türden bir kaç


sorum da size olacak.

Max: Buyrun müfettiş bey, emrinize amadeyim.

Chris: Kardeşinizle iyi anlaşır mıydınız?

Max: Eh, şöyle böyle. Babam vefat ettiğinden beri,


ilişkimiz biraz daha gerginleşmişti. Babam
Charles’ı benden daha çok severdi, bunu da herkes
bilirdi.

Chris: Anlıyorum. Şu portre babanıza ait, değil mi?

Bir kopek portresidir gösterdiği.


Max: Evet, onun.

Chris: Charles sanki hık demiş burnundan düşmüş.

Max: Küçüklüğünden beri öyleydi. Tıpkı babası derlerdi.

Chris: Siz dört yaş küçüksünüz değil mi kendisinden?

30
Max: Evet, neredeyse dört. . .
Robert, Jonathan ve Annie pencereden bakarlar; Sandra iyi mi
anlamaya çalışırlar.
Max: Ne çektim bu konuda bilemezsiniz. Charles her
fırsatta üste çıkıp beni utandırırdı., Çocukluğum
böyle geçti. Herşeyin en iyisi o bilirdi (alaycı)
Annie, Robert ve Jonathan hep beraber pencereden uzanıp perdenin
arkasından Sandra kaldırmaya çalışırlar..
Chris: İdeal bir ağabey olmaktan oldukça uzaktı diyebilir
miyiz kendisi için. Hatta siz bayağı nefret etmişsiniz
birbirinizden galiba.
Max: Size yalan söylemeyeceğim müfettiş, biz hayata çok
farklı bakan iki kardeştik. Ama ağabeyimin
öldürülmesinde benim parmağım olduğunu ima
ediyorsanız, çok yanılıyorsunuz.

Chris: Anlıyorum. Karamlık bşr gece değil mi?


Chris perdeleri açar. Robert, Annie ve Jonathan görünür. Donarlar.
Görünmemeye çalışırlar. Sandra yarı baygın bir halde tuhaf bir
pozisyonda tutulmaktadır.
Max: Müfettiş?

Chris: Ağaçları bile göremiyorum havadan.

Max: Ne demeye çalışıyorsunuz?

Chris: Diyorum ki, bu gece, ağabeyini öldürmek için


mükemmel bir gece.

Chris ve Max yüzlerini seyirciye doğru dönerler. Robert, Annie ve


Jonathan devam ederler Sandra’yı kaldırmaya.

Max: Sayın müfettiş, ağabeyim ve ben farklı insanlardık


ama derinde ikimizde birbirimizi çok severdik.

Chris: (offhand) Ama yine de nişanlısıyla bir ilişkinin

31
olması seni rahatsız etmedi?

Robert, Annie ve Jonathan düşürür Sandra’yı ve tekrar başlarlar.


Max: Bunu da nereden çıkardınız?

Chris: Charles’ın cebinde bulduğu mektup Bayan


Collymore’dan size yazılmış.

Max: (sarsılmış) Bunu biliyordunuz öyle mi?


Chris: Charles’da biliyordu.

Robert, Annie ve Jonathan, Sandra ’yı pencereden dışarı almayı


başarırlar. Annie perdeyi kapatır.
Max: Bravo, müfettiş.! Çok iyisiniz. Florence’la ilişkimizi
açığa çıkarttınız.. Ancak bu hiçbirşeyi kanıtlamaz.
Bizim Charles’ın öldürülmesiyle uzaktan yakından
alakamız yok. Ama Thomas’ın var. Çok tehlikeli
bir adam o. Üstelik Florence’ın erkek kardeşi. Onu
hiç bir erkeğe layık görmüyor. Hele hele benim
gibi eski bir okul arkadaşına. Bu geceki nişan
partisi onu tam anlamıyla çılgına çevirdi ve hıncını
Charles’tan aldı.

Chris: Teşekkürler. Çok yardımcı oldunuz. Rica etsem


Thomas’ı çağırabilir misiniz? Bu işin timeline
inebilmek için olayaı birçok açıdan irdelemem
gerekecek.

Max: Tabi ki müfettiş, yeter ki soruşturmaya bir nebze


de olsa yarımcı olmuş olabileyim.
Çıkar. Çıkarken kolu kapıya takılır.
Chris: Çözeceğiz bu işi, Charles,. Çözeceğiz de bu
malikhanedeki herkes suçlu sanki. Dur bakalım.
Kanepete oturur.
Bu da nesi? Bu yastığın altında bir şey var. Bir
muhasebe defteri?

32
Kanepeden yastıkları alır. Muhasevbe defteri yoktur. Aramaya ba şlar,
kanepenin döşemesinin içine bakar. Yastıkların içine bakar. DOĞAÇ.
Sonunda kanepenin altında bulur.
Chris: Bir muhasebe defteri? Üzerinde Charles’ın baş
harfleri var. İçinde ne var acaba? Notlar,
faturalar….Charles’ın vasiyetnamesi. Ama üzerinde
bugünün tarihi var. Dur bakayım…

Evrakın üzerindeki kurdeleyi açmaya çalışır, başaramaz, açamadığı


belgeyi dışından okur.
‘Ben, Charles Haversham, iş bu belge ile daha önce
hazırladığım vasiyetnamemi hükümsüz kılar, bütün
mal varlığımı, bu malikaneyi ve içindeki herşeyi…”
Aman allahım
Max ve Robert girer. Chris muhasebe defterini ve vasiyetnameyi
kaldırır.
Max: Müfettiş. Thomas Colleymoore.

Chris: Ah, teşekkürler. Yalnız müsade ederseniz


soruşturmama devam etmeden önce elimdeki bazı
belgeleri incelemek için çalışma odasına gitmem
gerekiyor.
Max: Müsade sizin.
Robert: Aynen.
Max: (Thomas’a) Bulabildin mi?
Chris asansöre biner ve kapıyı kapatır. Korkunç bir tangırtı duyulur.
Üst kat kapısı açılır ancak Chris’in sırf üst yarısı görünür. Üst kata
tırmanır, Elindeki defteri iter ki rahat çıkabilsin ancak biraz fazla iter,
defter aşağı düşer. Robert yakalar ve geri yukarı Chris’e atar.
Max: Söyler misin, Florence’ı bulabildin mi?

Robert: Bahçe tarafına doğru koşuyordu.

33
Duvardaki ses borusu düşer. Robert yerden alır ve tekrar duvara
koyar ancak barometreyi düşürür.
Max: Peki senin hissiyatın neydi Charles’la Florence’ın
nişanı hakkında?
Max barometreyi alır ve tekrar duvara koyar, bu duvardaki köpek
portresinin düşmesine sebep olur. Max portreyi tutar, barometreyi
Robert’a bırakır. Üç şey tutmaktadırlar.

Robert: Aşırı sevindim tabi ki duyunca. İkisini de çok


severim. Tam birbirlerini buldular diye düşündüm.

Max: Ama sen kızkardeşini kimseye layık görmezdin.


Telefon çalar.
Max: Ben bakarım.
Çok zorlanarak bir yandan duvardaki resmi tutmaya, bir yandan da
telefona uzanmaya çalışır. Telefon bu arada çalmaya devam eder.
Nihayet ayağıyla ahizeyi yerinden alır. Ahize yere düşer, telefonun da
uzağına.
Max: İyi akşamlar. (Kısa ara, Robert’a) Telefon sana.
Robert: Kim olabilir ki?
Max: Muhasebecin.

Robert: Gecenin onbir buçuğunda?


Max: Evet.
Robert: Ver o zaman telefonu.

Max ahizeyi iki ayağının arasın alır, bir ayağıyla yukarı atar ve boştaki
eliyle yakalar. Robert’a, uzatır. O da barometer ve duvar borosonu
kafasıyla tutarak ahizeyi alır.
Robert: (son derece rahatsız konuşarak) İyi akşamlar, evet
benim. Evet çok da iyi bir zaman sayılmaz.
Yatırdığım nakit paralar mı? Evet ne olmuş?
Sayılar tutmuyor mu? Neden bahsediyorsun sen be

34
adam. Gitmiş mi? Nereye gitmiş? Dokuz bin
pound, çalınmış. Perkins, çabuk buraya gel.

Dennis kapıdan girebildiği kadar girere.


Dennis: Buyrun efendim.
Robert: Perkins, bana banka defterimi getir.
Dennis Robert’a muhasebe defterini verir.
Dennis: Banka defteriniz efendim.

Banka defterini Robert’ın ağzına koyar.


Robert: Teşekkürler Perkins.
Dennis: Kaleminiz efendim.

Kapıdan bir kalem uzatır, onu da Robert’ın ağzına koyar.


Robert: Teşekkürler Perkins.
Kendini tekrar organize eder ve telefonu alır.
Böyle bir şeyin olmasına nasıl izin verebilirisn?
Utanç verici bir durum. Seni üstlerine şikayet
edeceğim. İsminizi alabilir miyim. Bay Fitzroy. Not
alıyorum.
Bu ismi banka defterine güçlükle yazar.
Bay . . . Fitz . . . Roy. Bu telefon görüşmesinin beni
ne kadar zor bir pozisyona soktuğunu size
anlatamam. Dinleyin. Bu paranın çekilmesi için
talimat vermedim, ama birisi vermiş, Derhal kim
olduğunu bulun ve beni geri arayın.
Telefonu Max’a atar, o da yerine koyar.
Max: Ne olmuş?

Robert: Özel hesabımdan dokuz bin pound çekilmiş. Ne

35
korkunç bir gece.

Max: Bir şey itiraf etmem gerekiyor.


Robert: Hmm?
Max: Nasıl söylesem . . . Florence ve ben…bizim bir
ilişkimiz var.
Robert: NEE?!
Birden kendini Max’ın, Max ön sahneye uçar. Köpek, duvar borusu
ve barometer – hepsi gizemli bir şekilde yerlerine asılı durur. Robert
ve Max bir an bunu şaşkınlıkla idrak eder .
Robert: Kızkardeşim ve SEN??
Robert, Max’ı ön sahneye, sola doğru savurur.

Max: Bir sakin ol lütfen.


Robert: Hep yılan gibi sinsi sinsi ilerlerdin sen.

Max’ı saçından tutup odada dolaştırır. Yanlışlıkla saatin kenarına


çarptırır. Sonra da şömindedn bir kılıç alır.
Max: Düşündüğün gibi değil, biz birbirimize aşığız.

Robert: Kızkardeşim sana aşık değil. Sen ne cesaret ona el


uzatabilirsin? Ağabeyinin nişanlısı o senin. İğrenç
bir şey. Babanın senden nefret etmesine hiç
şaşırmıyorum.

Max: Babamı bu işin içine karıştırma. (Kılıcını çeker).


Robert: Yaptıklarının hesabını ödeme zamanı geldi. Çek
kılıcını – En garde!

Dövüşürler.
Hiç fena değil Cecil, ancak bana rakip olabilecek
seviyede değilsin. Bazen senin Charley’nin kardeşi
olduğunu unutuyorum, çok zavallısın.

36
Dövüşürler.
Max kanepenin arkasına zıplar.
Max: Sana gore hep biraz hızlıydım, ama iyi deneme.

Yer tahtalarından biri yukarı kalkar ve suratına çarpar. Sallanır, dü şer


ve kılıcı kırılır. Kırık kılıcını havaya kaldırarak kılıçların birbirine
vurma sesini taklit eder, dövüşmeye devam ederlerken .
Max Robert’ı sahnenin soluna, balkonun altına gitmek zorunda
burakır.
Max: Güzel savunma.

Robert: Ben şimdi göstereceğim sana güzel savunmayı!


Robert yanlışlıkla kılıcını üst kat zemininin içinden sokar. Chris’in
bacaklarının arasından çıkar.Robert kılıcı geri çekmeye çalışır ama
sıkışmıştır. İkisi de dövüşmeyi kılıçsız sürdürürler. Max kazağının ön
bölümünden bir kısmı yırtar ve içinden çıkan, göğsünü kaplayan kesik
kırmızı kumaş parçalarını gösterir.
Robert: Senin gibi bir adamı öldürmek için buna ihtiyacım
yok. Artık Charles’ı kimin öldürdüğünü biliyoruz.
Onu kendi öz cani kardeşi, bir kıskançlık komasına
girerek öldürdü. Ayrıca kız kardeşime elini
sürdüğün için de çok pişman olacaksın.
Robert ve Max kapıyı çarparak çıkarlar. Köpek, duvar borusu,
barometer ve perde borusu (korniş), aynı anda düşer. Pencereden
Dennis görünür. Elinde bir tepsi, üzerinde bir bardak sherry vardır.
Koşarak içeri girere ve tepsiyi telefonun olduğu sehpaya bırakır.
Birden sahnenin dışından silah sesleri ve bir çığlık duyulur.
Dennis: Kütüphaneden silah sesleri geliyor.

Chris: (duvar borusunu alır ve konuşur) Neler oluyor orada?


Dennis duvar borusunu arar, bulamaz, barometreyi alır, ona konuşur.

Dennis: Bilmiyorum müfettiş. Alt kattan silah sesleri ve


çığlıklar duydum, Lütfen buraya gelin.

37
Chris: (boruya) Hemen geliyorum.

Asansöre biner ve inmeye başlar.


Robert alt kat kapısından girer.

Robert: Müfettiş, müfettiş. Müfettiş Carter nerede?

Dennis: Şu anda aşağıya iniyor.

Asansörü aşağıya düştüğünü duyarız. Chris toz-duman bulutu


arasından girer.
Robert: İşte buradasınız müfettiş. Böyle bir durumda nasıl
bu kadar sakin kalabiliyorsunuz şaşıyorum
doğrusu.
Chris: Yılların deneyimi.
Robert: Tahmin edebiliyorum.
Chris: Ayrıca sakin olmamız çok önemli. Hep birbirimizin
gözü önünde olmalıyız. Florence nerede?

Robert: Şimdi geliyor. Gelsene Florence!


Jonathan Annie’yi kapıdan iter. Kendi kıyafetlerinin üzerine
Sandra’nın elbisesini giymiştir. Elinde sıkı sıkı tuttuğu oyun metni
vardır.
Robert: Florence, bu gece hiç kendinde değil gibisin.

Annie: (metni tane tane ve yerel, koyu bir şiveyle okur)


Çok korkuyorum!
Robert: Korkma, burada benimle güvendesin.
Dennis: Ne oluyor burada?
Chris: Belki olmuyor mu? Cecil kendini kaybetti.

Annie: Cecil? İnanmıyorum!

38
Chris: Sana duyduğu şehvet onu delirtti, ve bu gece
Charles’ı öldürdü. Şimdi cinayeti onun işlediğini
ortaya çıkartığımızı anladı.

Annie: Kulaklarıma inanamıyorum. Cecil böyle bir şey


yapmış olamaz.

Dennis: Bu ne çözülmez bir düğüm. Seksen sekiz yıllık


meslek hayatımda yaşadığım en korkunç gece bu
gece.

Annie: Kurtar beni ağabey, kurtar!


Annie Chris’e sarılır. Chris onu Robert’a iter.
Robert: Senin kılına bile dokunulmasına izin vermem.

Annie: Panik oluyorum, nasıl böyle bir şey yapabilir ki


Cecil?
Dennis: Lütfen kendinize hakim olun hanımefendi!

Annie: Galiba bayılacağım!


Bayılır ama hiç bir uyarı vermeden. Robert son dakika onu yakalar.
Robert: Hayır, dur, bayılma. Kendini kaybetti. Felaket bir
durum.

Jonathan hışımla kapıdan girer, elinde bir tüfek vardır.

Jonathan: Bu o kadar da kolay değil müfet…!


Yine erken girdiğini anlar ve yine çıkar. Çıktıktan sonra yavaş yavaş
pencerenin önünden yürür. Başını iki elinin arasına alır. Yavaşça
seyircinin kendisini gördüğünü anlar. Yerin dibine geçer. Görüntüden
çıkar.
Robert: Bu gece ayakta kalmayı başaracağız. Duyuyor
musunuz beni
Chris kapıdan gözetler.
Chris: Kollayın kendinizi.

39
Robert: Eyvah!
Dennis: Aman Allahım!
Annie: Ayyy!
Chris: Panik yapmayın! Cecil kapının önünden geçiyor.
Onu dışarı kilitlemeliyiz.
Robert: Peki anahtarlar nerede, Perkins?
Dennis: Burada efendim!

Cebinden çıkardığı not defterini verir.


Chris vasoyu ters çevirir, içendeki anahtarlar yere düşerken Dennis
yakalar.
Dennis: Burada efendim!
Chris: Çabuk, ver anahtarları, Cecil içeri giremeden ….

Kapı birden açılır, Max girer. Birkaç adım atar ve kanepeye yığılır.
Sırtında kurşun yaraları vardır.
Chris: Aman Allahım!
Kısa müzik.
Annie: Cecil! Öldü mü?
Aynı kısa müzik tekrar eder.
Dennis: Çifte cinayet!
Kısa müzik. Ancak bu kez Duran Duran’dan ‘Girls on Film’ Sonra
birden doğru müzik girer.
Trevor: Duran Duran CD mi buldum. Devam edin.

Chris: (Max’ın nabzını tutar) Ölüm saati, beşe çeyrek kala


(Odadaki saate bakar, hala 5:30’u gösterir.)
Annie: (sıfır duygu) Cecil! Hayır! Hayır! Onu çok
sevmiştim. Hem de çok. Biliyorum yanlıştı.

40
Ağabeyiyle nişanlıydım. Ama Cecil benimdi ve…
Sessizlik. Chris Annie’nin metninde sayfayı çevirir.
Annie: Ben de onundum.
Dennis: Üzmeyin kendinizi hanımefendi.

Annie: Onsuz nasıl yaşayabilirim, ağlar.

Chris: Maktülü dışarı çıkartın

Dennis: Başüstüne.
Robert: Ben sana yardım ederim.

Chris: Yirmi yıllık müfettişim, böyle bir şey görmedim.


Bir gecede iki cinayet, gerçekten olağanüstü.
Dennis kapıyı açar ve bir önceki sahnede kullanılan iki sedye
değneyini içeri getirir. Robert’la birlikte değnekleri sedye gibi, büyük
bir iyi niyetle yere koyarlar.Max’ı sedyeye yuvarlarlar. Max hayatına
tutunur gibi iki değneye sarılır. Robert ve Dennis taşımaya başlarlar
Max’ı ama kapıdan geçiremezler. Sedyeyi yan çevirirler ve öyle
çıkarlar. Kapıdan çıktıktan sonra da pencerenin önünden geçerler.
Annie: Ah sayın müfettiş! Aynı gecede hem nişanlım hem
sevgilim öldü.

Chris: Lütfen nefes almayı unutmayın, o meşhur histeri


krizlerinizden birine girmek için oldukça kötü bir
zaman.
Annie: (sakin) Ama şu anda histeri krizine giriyorum ne
yapayım elimde değil.

Chris bir krize girebilsin diye cesaretlendirmeye çalışır. Annie çığlık


atıp sallanmaya çalışır aynı provalarda Sandra’yı yaparken gördüğü
gibi.
Chris: Hayır, hayır!
Robert ve Dennis tekrar girer.

41
Robert: Florence! Kendine hakim ol kızım.
Dennis: Yine kriz geçiriyor.

Annie: (sakince okur.) Öldü. İkisi de öldü. Artık hiç geri


gelmeyecekler.
Robert: Yetti be Florence, tahammülüm kalmadı artık senin
bu krizlerine.
Annie: (sakin) Uzak dur benden. Acımı anlayamıyorsun.
Robert: Yeter. Haplarından birini al çabuk!
Annie: Hayır, artık bana ilaç vermeyin.

Hiç karşı koymadan hap Robert’tan alır.


Annie: Aa, nane şekeriymiş bunlar.

Robert: Ama Cecil’i kim öldürmüş olabilir ki?


Dennis: Bu çok iyi bir soru.
Chris: …ve cevabını çok çabuk vermemiz gereken bir
soru, eğer bu malikaneden sağ çıkmak istiyorsak
tabi.

Annie: Ah, müfettiş, korkudan tüylerimi diken diken


ettiniz.
Chris: Perkins, bize birer tane daha viski ver.

Dennis: Başüstüne.
Herkese biraz daha tiner doldurur.
Chris: Söyler misiniz dördümüzün dışında bildiğiniz bir
başka kişi daha var mı malikanede?
Annie: Hiç kimse.

Robert: Bahçıvan saat altıda ayrıldı, malikanenin tek çalışanı


Perkins. (Tineri içer ve tükürür.) Oh, bu çok iyi
geldi.

42
Chris: Anahtarı olan biri var mı peki.
Annie: Yok.
Dennis: Bütün anahtarlar bir tek bende var. Ben de,
emrettiğiniz gibi, siz gelir gelmez heryeri kilitledim.

Robert: Ama Cecil’i kim öldürmüş olabilir ki?


Burada metin tekrara girer.
Robert: Ama Cecil’i kim öldürmüş olabilir ki?
Dennis: Bu çok iyi bir soru.
Chris: …ve cevabını çok çabuk vermemiz gereken bir
soru, eğer bu malikaneden sağ çıkmak istiyorsak
tabi.

Annie: Ah, müfettiş, korkudan tüylerimi diken diken


ettiniz.
Chris: Perkins, bize birer tane daha viski ver.

Dennis: Başüstüne.
Herkese tekrar biraz daha tiner doldurur.
Chris: Söyler misiniz dördümüzün dışında bildiğiniz bir
başka kişi daha var mı malikanede?
Annie: Hiç kimse.
Robert: Bahçıvan saat altıda ayrıldı, malikanenin tek çalışanı
Perkins. (Tekrar tineri içer ve tükürür.) Oh, bu çok
iyi geldi.
Chris: Anahtarı olan biri var mı peki.
Annie: Yok.
Dennis: Bütün anahtarlar bir tek bende var. Ben de,
emrettiğiniz gibi, siz gelir gelmez heryeri kilitledim.

Robert: Ama Cecil’i kim öldürmüş olabilir ki?

43
Dennis metnin tekrar edildiğini anlamaz, aynı yer, bir kez daha alınır.

Robert: Ama Cecil’i kim öldürmüş olabilir ki?


Dennis: Bu çok iyi bir soru.
Chris: …ve cevabını çok çabuk vermemiz gereken bir
soru, eğer bu malikaneden sağ çıkmak istiyorsak
tabi.

Annie: Ah, müfettiş, korkudan tüylerimi diken diken


ettiniz.
Chris: Perkins, bize birer tane daha viski ver.

Dennis: Başüstüne.
Herkese tekrar biraz daha tiner doldurur.
Chris: Söyler misiniz dördümüzün dışında bildiğiniz bir
başka kişi daha var mı malikanede?
Annie: Hiç kimse.

Robert: Bahçıvan saat altıda ayrıldı, malikanenin tek çalışanı


Perkins. (Tekrar tineri içer ve tükürür.) Oh, bu çok
iyi geldi.
Chris: Anahtarı olan biri var mı peki.
Annie: Yok.
Dennis: Bütün anahtarlar bir tek bende var. Ben de,
emrettiğiniz gibi, siz gelir gelmez heryeri kilitledim.

Robert: Ama Cecil’i kim öldürmüş olabilir ki?


Metin yine tekrar eder.
Dennis: Bu çok iyi bir soru.
Chris: …ve cevabını çok çabuk vermemiz gereken bir
soru, eğer bu malikaneden sağ çıkmak istiyorsak
tabi.

44
Annie: Ah, müfettiş, korkudan tüylerimi diken diken
ettiniz.
Chris: Perkins, bize birer tane daha viski ver.

Dennis: Başüstüne.

Herkese tekrar biraz daha tiner doldurur.


Chris: Söyler misiniz dördümüzün dışında bildiğiniz bir
başka kişi daha var mı malikanede?
Annie: Hiç kimse.

Robert: Bahçıvan saat altıda ayrıldı, malikanenin tek çalışanı


Perkins. (Tekrar tineri içer ve tükürür.) Oh, bu çok
iyi geldi.
Chris: Anahtarı olan biri var mı peki.
Annie: Yok.
Dennis: Bütün anahtarlar bir tek bende var. Ben de,
emrettiğiniz gibi, siz gelir gelmez heryeri kilitledim.

Robert: Ama Cecil’i kim öldürmüş olabilir ki!!!?


Metin yine tekrar eder.
Dennis: Bu çok iyi bir soru.
Chris: …ve cevabını çok çabuk vermemiz gereken bir
soru, eğer bu malikaneden sağ çıkmak istiyorsak
tabi.

Annie: Ah, müfettiş, korkudan tüylerimi diken diken


ettiniz.
Chris: Perkins, bize birer tane daha viski ver.

Dennis: Başüstüne.
Herkese tekrar biraz daha tiner doldurur.
Chris: Söyler misiniz dördümüzün dışında bildiğiniz bir

45
başka kişi daha var mı malikanede?
Annie: Hiç kimse.

Robert: Bahçıvan saat altıda ayrıldı, malikanenin tek çalışanı


Perkins. (Tekrar tineri içer ve Dennis’in üzerine
tükürür.) Oh, bu çok iyi geldi.
Chris: Anahtarı olan biri var mı peki.
Annie: Yok.
Dennis: Bütün anahtarlar bir tek bende var. Ben de,
emrettiğiniz gibi, siz gelir gelmez heryeri kilitledim.

Hepsi: Ama Cecil’i kim öldürmüş olabilir ki!!!?


Dennis: (sonunda anlar) Bu odadakilerin dışında hiç kimse
öldürmüş olamaz. EVET!
Chris: Haklısın, katil içimizden biri.
Herkes nefesini tutar.
Annie: (okur) Bu bir felaket. Kararır. Birinci perdenin
sonu.
Hatasını anlar.
Ah.

Işıklar kararır. Perde iner. Müzik.


Birinci Perde’nin Sonu
few minutes into the interval the safety curtain begins to come down,
it stops a foot or two from the floor. Trevor enters and quietly pushes
it down.
Robert appears in auditorium foyer in a robe and joins the queue for
ice creams. Chris appears and sends him backstage.

46
İkinci Perde
Dramatik bir müzik çalar salonda. Salon ışıkları ksılmaya başlar ve
Chris bir kez daha yansan girere. Spot onu karanlıkta bulur.

Chris: Tekrar iyi alşamlar, bayanlar ve baylar. Umarım


onbeş dakika arayı eğlenceli bir şekilde
geçirmişsinizdir. Bir iki dakikaya bu geceki
gösterimize başlayabilieceğimiz söylendi bana. Bu
kadar çok seyircinin, ikinci yarıya da kalmaya karar
vermesi, beni ne kadar sevindirdi anlatamam.
Size şimdi bu gece, birinci perdenin, aynen prova
ettiğimiz gibi sahnelendiğini söylesem, bariz yalan
söylemiş olurum.

Bir iki küçük hata olmadı değil, bazılarını belki


farkettiniz ama belki de farketmediniz. Ama bu tür
ufak tefek teklemeler her oyunun prömiyerinde
olabilecek şeyler. Bizim tiyatro klübümüzün de
sahnelediği en kötü birinci perde olmadı.

Chris: Oyunumuz ikinci perdesi başlamadan önce…

Trevor’ın sahne arkasında telsiziyle yaptığı konuşma Chris’in lafını


böler
Trevor: (telsizden) Dürüst olmak gerekirse bayağı kötü
gidiyor.

Chris: Oyunumuz ikinci perdesi başlamadan önce…

Trevor: (telsizden) Kız hala baygın, köpeği de bulamıyoruz.


Chris: Oyunumuz ikinci perdesi başlamadan önce küçük
bir sağlık anonsu yapmam gerekiyor. 15 dakika
arada fuayede satılan (…. ….) lerden yiyen varsa
lütfen acilen medical yardım alsın. Şimdi, lafı daha
fazla uzatmadan, alkışlarınızla, “Haversham
Malikanesi’nde Cinayet” adlı oyunumuzun ikince
ve son perdesi başlıyor.

47
Chris çıkar.

Intro müziği çalar, perde açılır, Annie, Max, Robert, Dennis,


Jonathan ve Sahne Arkası elemanları resmi, duvar borularını,
barometreyi ve perdeyi asmaktadırlar. Seyirciyi görürler. Chris
sahneye girere, çılgına dönmüştür. Perde tekrar geri kapanır.
Kısa ara.
Perde tekrar açılır. Robert, Dennis, Chris ve Annie 1. Perde
sonundaki konumlarındadırlar. Jonathan ve Max gitmişlerdir.
Duvarlardaki bütün aksesuarlar yerine konmuştur.
Dennis: Hiç kimse…

Duvarlardaki herşey yere yıkılır.


Bu odadakilerin dışında hiç kimse öldürmüş
olamaz.
Chris: Haklısın, katil içimizden biri.
Herkes nefesini tutar.
Annie: (okur) Bu bir felaket.
Robert: Daha da bitmiş değil. Bir gecede iki cinayet.

Annie: Çok korkunç, ağabey, çok korkunç.

Dennis: Bakın beyefendi, dışardaki kar fırtınası gittikçe


sertleşiyor.
Max pencerede belirir ve havaya kağıt-kar atar.
Robert: Dikkatli olmazsak bu mezbahanın içinde
kalakalacağız. Katili bulmak zorundayız.

Chris: Doğru. Silah sesleri kütüphane tarafından geldi.


Gidip orayı inceleyeceğim. Siz, hepiniz burada
kalın.
Alt kat kapısından çıkar.

48
Robert: Bütün bu yaşananlar tam bir kepazelik. Şimdi her
şeyin bir üzerinden geçip ne biliyoruz hatırlamaya
çalışalım.

Dennis: Charles Haversham’ın nişanını kutladığımız gece,


kendi odasında ölü bulunduğunu biliyoruz.

Robert: Nişanlısının, aynı nişanlanacağı kişinin kardeşi


Cecil’le de bir aşk ilişkisi yaşadığını biliyoruz. Nasıl
olur da benim kızkardeşim böyle bir ilişkiye
girebilir?
Annie: Bunu şimdi konuşmayalım, Thomas! Bildiğimiz
bir şey de, o da aynı gece, soğukkanlı bir cinayete
kurban gitti.

Dennis: Bilmediğimiz tek şey, katilin kim olduğu.

Annie: Nasıl bir gerilimdir bu evde yaşananlar tanrım..,

Düşen perdelerin üzerine basıp düşer, elindeki metnin sayfaları


heryere dağılır. Toplamaya çalışır ama başaramaz.
Annie: Nasıl….bir gerilim…..bu evde…..çok…çok gergin bu
ev şimdi.

Robert: Florence. Sen nasıl hissediyorsun kendini şimdi?

Annie: (doğaçlar) İyiyim iyiyim. Ne olsun. Evet.


Robert: Ama bu korkuynç.
Annie: (doğaçlar libs) Evet. Korkunç. Ölmek istiyorum.
Robert: Hah şöyle, bak kendine geldin.

Dennis: Ama şimdi size önemli bir soru sormam gerekiyor


hanımefendi. Cinayet işlendiği anda neredeydiniz?

Dennis Annie’ ye söylemesi gereken repliği mimle anlatır. Alt katı


gösterir ve çay içiyormuş gibi yapar. Annie yanlış yorumlar.

49
Annie: Yerde yatıyordum. Bıyığımla beraber yerde
yatıyordum.

Robert: İşte herşey gün gibi ortada. Ben de.

Annie metinden yanlış bir sayfa okur.

Annie: Bir değil bin kere öp. Artık seninim!

Robert: Tabi ki Florence, kardeşler böyle günler içindir.


Dennis: Bu tam bir reazalet. Gece yarısı oldu bile.

Trevor gürültülü bir saat gongu çalar, on beş kez.


Dennis: Ama bu çok manidar oldu.
Robert: Manidar bence de.
Chris üst kattaki odaya girer, elinde tabanca vardır. Duvar borusuna
konuşur.
Chris: Çalışma odasından oturma odasına. Oradamısın
Thomas?

Robert: Müfettiş.?

Chris: Çabuk. Yukarı gel. Charles’ın çalışma odasına.


Seninle konuşmam gerekiyor.

Robert: Hemen geliyorum müfettiş.


Asansöre biner. Asansör çıkar ama zemin kırılır, Robert hala alt
kattadır. Düşer.
Chris: Hah geldin demek.

Robert: Evet. (Üst kata tırmanmaya çalışır.)

Chris: Seninle konuşmam gerekiyor.


Robert: Tabi buyrun
Chris: Tamam. Rahat mısın?

50
Robert: Çok rahatım müfettiş.

Dennis ve Annie Robert’ı yukarı itmeye çalışırlar.

Chris: Konuşmaya başlamadan önce kimsenin bizi


duyamayacağından emin olmalıyım.

Robert: Burada bizden başka hiç kimse yok müfettiş.

Chris: Madem öyle. Bu silahı buldum, Cecil Haversham


bununla öldürülmüş.

Robert üst kata çıkmayı başarır ve Chris’ten silahı alır.

Robert: İnanmıyorum. Neredeydi?


Chris: Kütüphanede. Masanın üzerinde duruyordu.
Namlusu hala sıcak.
Robert: Birisi Cecil’I bununla mı öldürdü?
Chris: Evet, en fazla yarım saat önce.
Robert: Fakat . . . kim?
Chris: Bunun cevabını senin vermeni umuyordum.
Sonuçta arkadaşız, değil mi?

Robert: Kimin öldürmüş olabileceği ile ilgili hiç bir fikrim


yok. Ben mutfaktaydım, silah seslerini duydum.
Kızkardeşime içecek birşeyler ..…

Repliğini unutur.
Replik!

Trevor: Hangi sayfadayız bilmiyorum ki oğlum.

Robert: Hangi sayfadayız bilmiyorum ki oğlum.

Repliğin bu olmadığını anlar ve hiddetle Trevor’a bakar.


Chris: (replik verir Robert’a) Ayrıca, ben neden / en eski

51
arkadaşımın . . .

Robert: Ayrıca, ben neden en eski arkadaşımın küçük


kardeşini öldürmek isteyeyim ki?

Chris: Çünkü belki de kızkardeşinle olan ilişkisini


duydun. Senin ne kadar kıskanç ve insafsızca
korumacı bir şahsiyet olduğunu herkes biliyor.

Robert: Korumacı mı? Ben kız kardeşimi mutlu eden


herşeye izin veririm.
Chris: Aptal numarası yapma bana, Thomas. Cecil
Haversham’ı sen öldürdün ve aslında planladığın
bu değildi.

Işıklar alt katı aydınlatır. Kapıya güçlü bir şekilde vurulmaktadır.


Dennis: Bu saatte kim olabilir?

Annie: (yalnış sayfada) Ben de bilmiyorum, hanımefendi.


Dennis: Ben de bilmiyorum, hanımefendi. Çabuk, sizi
gelebilecek tehlikelerden, bir an önce saklamalıyız.
Charles’ın burada gizli bir bölmesi var, şu kitaplığın
hemen arkasında. Biraz uzak durun, açacağım.

Kitaplıktan bir kitap alır. Kitap yere düşer. Hiçbir şey olmaz.
Kitaplığa bakar. Kitaplık döner ve onu yutar.
Dennis: (dışardan) Atlayın hanımefendi.
Annie kitaplığın önüne bir adım atar. Kitaplık bir tur daha atar ve bu
kez Annie’yi alır ama Dennis’i geri atar. Kitaplık dönmeye devam
eder. Alt kat kapısı vurulmaya devam eder.
Dennis: Burada güvencedesiniz hanımefendi.

Kitaplık bir tur daha atar. Bu kez Annie’yi dışarı atar.


Kitaplık bir tur daha atar ve bu kez Annie’yi yutar ve Trevor’ı getirir
sahneye. Trevor yerden kalkar. Kafası karışmıştır.
Çıkmak için kapıya yönelir, vurulan kapıy duyunca panik olur. Saatin

52
içine saklanır.
Dennis: Burada güvencedesiniz hanımefendi.
Tam Dennis alt kat kapısını açacakken kapı açılır ve Max yeni bir
karakter kılığında belirir. (Bahçıvan Arthur) Üzerinde tulumu, sakalı,
piposu, bahçe makası ve ucunda kopek olmayan bir kopek tasması
vardır. Cecil’I nasıl oynuyorsa aynen oynar.
Dennis: (şokta) Arthur, bahçıvanımız! Sen ne yapıyorsun
burada?

Max: Bu gece bahçede biraz geç çalıştık, Winston ile


beraber. Sonra kar fırtınasına yakalandık. Eve
ulaşamadık.

Dennis: Geçmiş olsun. İçeri gelsene. Bu gece neler


yaşadığımızı anlatsam inanamazsın.
Max: Nasıl yani, ne oldu? Hey, Winston! Kanepeye
çıkmak yok.

Tasmaya bakarlar. Hiçbir şey olmaz.


Dennis: Bu gece Mr Haversham öldürüldü.
Max: Charles Haversham?
Üst balkonu destekleyen sütuna çarpar ve yıkar. Bu üst katın
yanulmasına yokl açar. Bu katta hala Robert ve Chris vardır.
Tekerlekli içki dolabı, ve iskemle (tekerlekli?) aşağı doğru kayar.
Robert son dakikada ikisini de durdurmayı başarır. Chris ve Robert
yavaşça kapıya ulaşıp çıkmaya çalışır., ama kapını kulpu ellerinde
kalır. İçeri hapsolurlar.
Dennis: Sırf o değil. Kardeşi Cecil’de öldürüldü.

Max: Aman tanrım. Şimdi anlaşılıyor, ben de bahçede


tuhaf şeyler gördüm, demek sesbebi buymuş.

Dennis: Tuhaf şeyler mi?


Max: Gizemli bir insan gölgesi çalılıkların arasında
duruyordu. Bu odanın hemen dışındaki

53
çalılıklarda. Pencerenin sürgüsü de zorlanarak
açılmıştı. Winston bunu buldu bahçede.
Cebinden bir mendil çıkartır.
Dantelli bir mendil. Rahat dur Winston. Üzerinde
leke var. Kokusu çok tanıdık.

Dennis: Siyanür (yanlış telaffuz?)

Max: Aynen, siyanür. Lekenin şeklinde de anlaşılıyor


zaten, bir şişe tutulmuş bununla. Sırf o da değil;
mendilin üzerinde birisinin adının baş harfleri
işlenmiş: F.C.
Dennis: Florence Colleymoore.

Max: Doğru.

Işıklar yukarıyı aydınlatır.


Chris: Sana birşey göstermem gerekiyor. Eminim çok
ilginç bulacaksın.
Robert hafif ileri sarkar.

Robert: Nedir müfettiş?


Chris: Charles’ın vasiyetnamesinin yeni bir nüshası.
Üzerinde bugünün tarihi var. Mirasını kime
bırakacağı konusunda fikrini değiştirmiş.
Vasiyetname cebinden çıkartır Robert’a uzatır, ama o da kurdelayı
açamaz.
Robert: Kim değiştirmiş olabilir ki? Hayır, kim değiştirmiş
olabilir ki? Kim….değiştirmiş….ola… (Okuyormuş
gibi yapar.) Olamaz!!
Chris: Gördün mü?
Robert: Bütün mirasını Perkins’e bırakıyor.

Alt kat ışıkları yanar.

54
Dennis: Bahçıvan Arthur, sen neyi ima etmeye çalışıyorsun?
Bu akşam üzeri Florence Charles’ın odasına mı
girdi diyorsun?

Max: Florence hkendi nişanlısını mı öldürdü?


Dennis: Hanımefendi, hemen buraya gelin lütfen.

Kitaplık dekrar döner ve Annie elinde başka bir dosya ile girer. İçinde
yen bir metin vardır.
Dennis: Hanımefendi, nişanlınızı öldürdüğünüzü
düşünüyoruz, elimizde bunu ispatlayacak kanıt var.

Annie: (gülümser, doğru repliği vereceğinden emindir.)


Ne hakla beni böyle itham edeb….

Üst kattaki içki şeysi kayar ve Annie’ye doğru düşer. Robert ykalar.
Işıklar tekrar üst katı aydınlatır.
Chris: Artık zamanı geldi. Gidip Perkins’le yüzleşelim ve
ona bu kirli işi kendisinin yaptığını bildiğimizi
söyleyelim. Asansöre bin.

Robert olduğu yerden kıpırdayamaz çünkü hem iskemleyi hem de


içki şeysini tutmaktadır.
Robert: Evet müfettiş.
Asansörün kenarına gelir ve içine bakar.. Kafasını sallar. Chris
kenardan alt kata atlar.
Chris: Perkins.

Annie: (metinden okur.) Oh, nihayet müfettiş. Bı ikisi


deminden beri beni korkunç şeylerle itham
ediyorlar.

Max: Kapat çeneni. Hepimiz neler yaptığını biliyoruz.


Şşşş. Hayır Winston, rahat dur. Otur. Otur!

Dennis: Winston, müfettiş bize yardım etmeye geldi.

55
Max: Kusuruna bakmayın. En iyisi onu dışarı çıkartayım.
Tasmayı kapıdan atar.
Chris: Arthur, yanılmıyorsam?

Dennis: Bahçıvan Arthur bahçıvanımız olur müfettiş bey.

Max: Haversham Malikanesi’nin en uzun çalışanı olurum


bendeniz.

Dennis: Tam doksan yıldır bizimle çalışıyor.


Chris: (çaktırmadan Dennis’e) Dokuz.
Dennis: Doksan dokuz yıldır.
Chris: Doksan dokuz yıl ha? Ne büyük bir özveri. Ancak
bildiğim kadarıyla siz bu gece malikaneyi akşam
tam altıda terk etmiştiniz? Ama şimdi öğreniyoruz
ki, iki kişi öldürülürken siz bahçede
saklanıyordunuz.

Dennis: Arthur kar fırtınasına yakalandı ve çıkış kapısına


kadar gidemedi.

Chris: Hiç inandırıcı değil. Bu gece nasıl bir olaylar


silsilesinin içine gireceğini tahmin edemedin
sanıyorum.

Max: Tam tersi müfettiş. Öyle bir ipucu buldum ki, bu


geceki esrar perdesinin çözülmesi an meselesi.

Elinde, üzerinde baş harfler bulunan mendili tutar.


Chris: Bir mendil.

Dennis: İşlemeli

Chris: İşlemeli
Max : ve lekeli. Sinayür lekesi.
Chris: (düzeltir) Siyanür

56
Max: İçeri girmek için kullanılan ve sürgüsü zorlanmış şu
pencereden aşağı atılmış. Charles’ı zehirlemek için
kullanılmış olabilir.

Chris: İnanılmaz! Korkunç. Şu mendili daha ayrıntılı


olarak incelemeliyim. Thomas, bana çalışma
masasının üzerindeki büyütecimi getirir misin.

Robert: Derhal müfettiş.

Robert büyütece ulaşmaya çalışır ama başaramaz. Üst kat birden biraz
daha çöker. Eğimi iyice artar. Mobilyalar tekrar kaynmaya ba şlar ama
Robert, tutmayı başarır. Masanın çekmecelerini control eder, büyüteci
bulur, gösterir ve Chris’e verir.
Robert: Büyüteciniz müfettiş.

Chris: Teşekkürler, Thomas.

Dennis: Yalnız müfettiş, mendil hakkında bilmediğiniz


küçük bir ayrıntı daha var.

Telefon gürültülü bir şekilde çalar.


Max: Ben alırım.. (Ahizeyi kaldırır.) İyi akşamlar? (Kısa
ara. Robert’a) Size efendim.
Robert: (mobilyaların altından) Bir telefon daha mı?
Max: Evet efendim.

Robert: Kimmiş?
Max: Bay Fitzroy, efendim.

Robert: Ver telefonu.

Max telefonu Robert’a uzatmaya çalışır ama kordon yetişmez. Max ve


Chris kollarından telefona bir zincir oluştururlar. Chris’in eli telefon
şeklindedir. Bir sure uğraşıp tamamen gerildikten sonra elini
Robert’ın kulağına uzatır.

Robert: Fitzroy! Tekrar aradığın için çok teşekkürler. Evet

57
şimdi çok daha uygun bir zaman. Bir ödeme daha
tespit ettin öyle mi? Dover’e tek yön bilet mi? Hiç
bir fikrim yok. Dokuz bin poundumu hiç
tanımadığım birine kaptırdın. Bana hayal
edebileceğinden çok daha fazla acı çektiriyorsun.
Telefonu derhal kapatıyorum.
Telefon kapatılır.
Dennis: (Robert’a) Bir duble viski içseniz sanki iyi gelir
efendim.

Robert: Hayır! Başka viski istemem. Ne korkunç bir gece


bu böyle. İzin verirseniz şimdi banka defterimi
control etmem gerekiyor.
Üst kat kapısından çıkmayı dener. Mobilyalarla beraber kapıya
sürünerek gider. Masanın arkasında “İki Kız Kardeş” yazmaktadır.
Robert: İzin verirseniz. İzin….verirseniz….

Dennis: Müfettiş! Mendilde ufak bir ayrıntı var, henüz


farkedemediniz.
Chris: Nedir?

Dennis: Üzerindeki baş harfler. “F.C.


Max: Florence Colleymoore. Katil o.!
Chris: Katil sizsiniz hanımefendi. Apaçık ortada.
Charles’la nişanlandınız, evet hem de
mektupunuzda da ifade ettiğiniz gibi nefret ettiğiniz
bir adamla, evlenme planları yaptınız. Sadece bu da
olsa iyi. Aynı zamanda da kardeşiyle aşk
yaşıyordunuz.
Annie: Cecil!
Chris: Cecil. Bence birlikte olabilmek için, bu cinayeti
ikiniz beraber işlediniz.

Annie: Ah! Yeter artık müfettiş! Cecil ölü artık. Charles’ı

58
da kesinlikle öldürmedim.

Robert sonunda bütün mobilyaları odadan çıkartmayı ba şarır.


Gerekirse alt kat için daha fazla DOĞAÇ olabilir.
Robert: Eğer şimdi izin verirseniz.
Kapıyı kapatır.
(Dışarıdan) Bence bayağı iyi gidiyor.

Bu lafın üzerine pencerenin önünden geçerken düşüşü görülür.


Chris: Hanımefendi, katil sizsiniz.

Annie: Ben mi? Katil? Nasıl böyle bir şey…


Robert birdenbire alt kapıdan girere ve kapı Annie’ye çarpar.
Robert: Banka defterlerime baktım. Ah!
Chris: Yalan söylüyorsun Florence, onu sen öldürdün!
Robert: Yine o histerik krizlerinden birine tutuldu.
Robert ve Chris Annie’yi kaldırıp onu pencere kenarına oturturlar.

Chris: Nişanlını öldürdün Florence! Kendini nasıl


savunacaksın?

Sandra: (dışardan) Ben katil değilim!

Sandra döner kitaplıktan içeri dalar. İç çamaşırlarıyladır.

Chris ve Robert Annie’yi pencereden kulise doğru düşürür.

Chris: Bunun doğru olmadığını hepimiz biliyoruz.

Sandra: Ama doğru müfettiş.

Max: Herşeyin açığa çıktı.


Chris: Madem öyle hanımefendi, adınızın temize çıkması
gerekiyor. Charles’ın vücudunu inceleyeceğiz,

59
bakalım siyanür zehirlenmesine dair bir kanıt var
mı? Beni müştemilata, maktulün yanına götürün
bir kez daha.
Dennis: Bu taraftan.
Chris: Arthur, sen burada hanımefendiyle kal ve
odadadan çıkmamasını sağla.

Robert ve Dennis müffetiişle beraber odadan çıkarlar – alt kat


kapısını kullanarak. Sandra ve Max yine yalnız kalmışlardır. Max
gözlerini zemine diker. Sandra’ya bakamaz.
Sandra: Arthur, sen beni yıllardır tanıyorsun, böyle bir şey
yapmayacağımı da bilirsin.

Max: Tersine, hanımefendi, sizin suçluluğunuzu ortaya


çıkartan delilleri ben buldum.
Sandra: Ah Arthur! Nasıl yaparsın. Lütfen, beni bu kötü
niyetli insanlardan korumalısın. Senin güvenini
kazanmak için ne gerekirse yaparım.

Kendini Max’ın kollarına atar.


Max: Hayır hanımefendi. Kadınsal hilelerinizle aklımı
bulandırmaya çalışmayın.

Sandra: Bahçenin öbür ucundan bana nasıl baktığını


farketmedim mi sanki.
Max gözünü kaçırır.
Sandra Şimdi bile bakışlarını üzerimde hissediyorum. Öyle
bir bakıyorsun ki….öyle bir bakıyorsun ki….öyle bir
bakıyorsun ki…..

Sandra kendisine baksın diye gidip Max’ın başını çevirir. Yanlışlıkla


Max’ın sakalını sıyırır (mutton chop sakal)
Sandra: Öyle bir bakıyorsun ki, neler hissettiğini
gözlerinden okuyabiliyorum….
Max: Lütfen hanımefendi, ben basit bir bahçıvanım.

60
Sandra: … bahçede belki kaç kere bana iltifat ettiğini,
yürüken “ışık saçtığımı” söylediğini unuttum mu
sanıyorsun? Lütfen Arthur, koru beni. Ben de
sonsuza kadar senin olabilir…
Sandra Max’ı daha da sıkı tutar.
Max: Ben öyle hissetmiyorum ama. Siz hem bir katil
hem de erkekleri baştan çıkartan bir…bir….beni
baştan çıkartamayacaksınız.
Sandra’yı biraz fazla sert iter, kız dolaplı saate çarpar.
Trevor satin içinde birden irkilir, satin kapısını açar. Kapı Sandra’ya
çarpar ve onu tekrar bayıltır. Kanepenin üzerine düşer.
Max ve Trevor birbirlerine bakarlar. Max metni Trevor’a verir.
Trevor metinden Florence’ın ilk repliğini okur.
Trevor: (okur) Fakat ben güzel bir kadınım. Bana nasıl
karşı koyabilirsin ki?

Max ve Trevor hem oynamaya çalışır hem de baygın Sandra’yı satin


içine sokmaya çalışırlar.
Max: Yeter artık hamıefendi. Yine her zamanki gibi
erkekler üzerindeki gücünüzü kullanmaya
çalışıyorsunuz.

Trevor: (okur) Bana karşı hissettiklerin gerçek değilmiş gibi


davranmaya çalışma.

Max: Peki. Madem öyle, evet, itiraf ediyorum. Size hep


hayrandım.
Trevor: (okur) O halde öp beni. Bunu ne kadar çok
istediğini sen de biliyorsun.

Ara. Trevor Max’e doğru yürür. Max uzaklara bakar.


Trevor: Öp beni Arthur! İstiyorsun, biliyorum.

61
Max korkmaya başlar. DOĞAÇ. Birden Trevor’ı öper. Robert, Chris
ve Dennis girer.
Robert: Ne oluyor burada?
Sessizlik.
Robert: Ne oluyor burada?
Max: Açıklayabilirim.
Robert: Hiç sanmıyorum.
Dennis: Hanımefendi bahçıvanın kollarında.

Chris: İkinci bir ilişki?

Robert: Florence, sen çok değiştin.


Trevor: (okur) Beni çılgın ithamlarınız bu duruma itti.
Sinirlerim darmadağın. Başım dönüyor.

Chris: Biraz sakinleşseniz iyi olacak hanımefendi.

Dennis: (Robert’a) Çabuk! İlacını bulmalıyız. Nereye


koydunuz.

Robert: Kahrestin, sanıyorum çalışma odasında kaldı.


Alt kat kapısından çıkar.
Chris: (Trevor’a) İğrenç bir canisiniz siz.
Dennis: Sizi aramıza aldık.
Max: Beni manipüle ettiniz. Bu gece burada
patronlarımın önünde rezil oldum.

Chris: Bütün gece nişanlınızın vasiyetini üzerinize


geçirmeye çalışıyordunuz.

Trevor: Hayır müfettiş, hayır. Tüm bu suçlamalar…


hayır…sanıyorum yine bir histeri krizi geliyor bana.
Trevor krize girer. Chris Trevor’ı kenara iter, o da takılıp üst

62
sahnenin altına düşer.
Chris: Hayır!

Robert üst kapısında görünür. Çalışma odasına girer girmez, oda


tamamen çöker. Trevor altında kalır.
Sessizlik.
Robert: (Chris’e) Bence farkedilmedi.
Çıkar ve kapıyı kapatır. Kapının ışık sistemlerinden birine çarpmasına
ve sallanmasına sebep olur.
Chris: Hem zinacı ve katil.

Sandra: (satin içinden) Değilim müfettiş!

Herkes dönüp saate bakar. Sandra çıkmaya çalışır. Chris yardım eder
ama nafile, Sandra içeride kalmıştır.
Chris: Öylesin.

Sandra: (satin içinden) Ah, müfettiş, artık katlanamıyorum


bu yaşananlara. Sanırım bayılacağım.
Saat yanına yatırılır. Ara.
Dennis: Bayıldı.
Max: Bu olanlar ona çok fazla geldi.
Chris: Çabuk. Onu bir an önce kanepeye yatıralım.
Max ve Dennis saati kaldırıp kanepenin üzerine koyarlar. Kısa ara.

Chris: Hah şöyle.


Robert, elinde ilaç kutusu ve bir bardak suyla girere, saati frkeder.

Robert: İlaçlarını getirdim Florence. Ne oldu?


Chris: Bayıldı.

63
Robert: Hay allah. Uyandırmaya çalışacağım. (Saatin
yüzüne su atar.) Dışarda üşütmüş olabilir.
Chris: Ama akşam üzeri, pencereden, dışarda
gördüğümüz belli belirsiz insan o değildi,
Arthur’du.

Max: Emin olamayız müfettiş. (Thomas’a) Lütfen


kollarını yüzünden çekin.

Robert yavaşça saatin kollarına bakar, çaktırmadan kopartıp cebine


koyar.
Max: O olmuş olamaz müfettiş. Ayrıca benim gördüğüm
bir erkeğin gölgesiydi.

Annie pencerede yavaş yavaş doğrulup ayağa kalkar. Robert onu itip
uzaklaştırır.
Chris: Tabi ki öyleydi. Florence şüpheli durumuna geçsin
diye pencerenin altına bir mendil yerleştirildi.
Çünkü hem onun hem de Cecil’in ilişkilerinden
dolayı katil olabilmeleri için inandırıcı bir sebep
vardı. Ancak gerçekten öldürme sebebi olan biri
varsa o da uşak, Perkins.

Annie kapıdan girer. Tam Chris parmağıyla Dennis’i gösterecekken


Dennis ve Chris’in arasına girer.
Dennis: Ben mi?
Chris: Evet sen Perkins! Anlaşıldığı üzere Charles,
vasiyetnamesinde bütün mirasını Perkins’e
brakmış.
Dennis: Bu büyük bir hata!
Chris: Hemen savunmaya geçme… . . .

Annie saatin üzerine tırmanıp kaldığı Florence rolünü oynamaya


devam eder.
Chris: Savunmanı karakolda yaparsın.

64
Robert’a kelepçe uzatır, o da Dennis’I kanepeye kelepçeler.
Chris: Kanepeye kelepçele ki, ben onu karakola
götürmeden kaçmaya çalışmasın.

Max: O işe daha saatler var, kar fırtınası en şiddetli


halinde.
Chris’in yüzüne pencereden kar atılır.

Dennis: Bu doğru değil., söylüyorum size.

Annie uyanmış gibi yapar.

Annie: Neler oluyor burada. Bayılmışım. Ne kadar hassas


bir yapım var, hep onun yüzünden.
Sandra saatin dolabını açar ve Annie’ye çarpar.

Sandra: Neler oluyor burada. Bayılmışım. Ne kadar hassas


bir yapım var, hep onun yüzünden.

Robert: Bayıldın Florence! Cinayeti kimin işlediğini


öğrendik: Perkins.

Sandra: Perkins mi? Ama a çok yaşlı ve nazik bir adam

Dennis: Burada büyük bir yanlış anlama var. Charles’ı ben


öldürmedim. Ama kimin öldürdüğünü biliyorum.

Hepsi: KİM?

Dennis: MÜFETTİŞ CARTER!


Herkes nefesini tutar.
Max: Nee?
Chris: Uydurmaca!
Dennis: Sen yaptın, çünkü Charles senin polis vakfına ait
büyük meblağları (eline bakar) zimmetine
geçirdiğini biliyordu.
Chris: Saçmalık!

65
Dennis: Daha önce tanıştığınızı söylemiştin – çalıştığın bir
yolsuzluk davasında danışman demistin.

Chris: Ne olmuş?
Dennis: Charles o davada neden kimsenin
tutuklanmadığınıkeşfetti. Çünkü suçu işleyen adam
sizdiniz. İş (eline bakar) sözde sizin üzerinizden
yürüyordu. Ama aslında siz (tekrar eline bakar)
esas suçlu sizdiniz
Chris: Bunu kanıtlayamazsın..
Max: Ama Charles kanıtlayabilirdi. Bu yüzden de onu
öldürdünüz.
Chris: Asla!

Dennis: Sırrınızı biliyorum müfettiş. Ne yapacaksınız şimdi,


beni de mi öldüreceksiniz?

Chris: (silahını çıkartır ve Dennis’e doğrultur.) Evet!


Sandra ve Annie:Bu nemene bir durum böyle?

Jonathan hışımla kapıdan girer, elinde bir tüfek vardır.

Jonathan: Bu o kadar da kolay değil müfet…!

Herkes aşırı şaşırır.


Robert: Charles!
Chris: Haversham!

Dennis ve Max:Efendim!
Sandra: Charley! Ben seni öldün sanıyordum.
Chris: Hayattasın? Bu olamaz.
Jonathan: Üzgünüm ama olabilir. Oldu da. Beni o kadar da
kolayca ölüremedin.
Chris: Nasıl hayatta kalabildin?

66
Jonathan: Çok basit. Bu gece benim için hazırladığın zehirli
sherry’yi içmedim.
Sandra: Ah Charley, bu kadarını gerçelten…..

Annie Sandra’yı döner kitaplığa doğru fırlatır ve ondan kurtulur.

Annie: Ah Charley, bu kadarını gerçelten kadırabileceğimi


sanmıyorum.

Jonathan: Karakolda son konuştuğumuzdan beri senin


peşinde olduğumu anlamıştın. O an beni
öldürmeye çalışacağını anlamıştım. Aylardır
kendimi kolluyordum ama bu gece tuzağıma
düştün.
Kitaplık birden döner Annie’yi yutar ve Sandra’yı getirir.
Dennis: Bütün akşamüzeri bahçede dolanıp durdun; zehirli
içkiyi vermek için fırsat kolluyordun demek.

Max: Benim gördüğüm adam da sendin demek.

Sandra: Bana da tuhaf gelmişti…..


Kitaplık birden tekrar döner, bu kez Annie gelir. BU kez sırtını iyice
dayar ki Sandra bird aha gelemesin.
Annie: Bana da tuhaf gelmişti, bu havada, buraya, bu kadar
çabuk gelebilmesi.
Sandra tekrar sahneye grime çabasındadır. Ama döner kitaplık
dönmez - Annie engeller. Sandra pencereye koşar, Annie hemen
peşinden koşar, yolda da bir tepsi alır.
Max: Peki ya mendil? Üzerinde Florence’ın baş harfleri
var.

Jonathan: Belki de bu soruyu müfettiş Carter’a sormalısınız?


Ya da Müfettiş Frederick Carter diye mi hitap
etmeliyim size?

67
Hepsi F .C.!

Max Aynı baş harfler.

Dennis Aynen. Suçu işledikten sonra da odasında


vasiyetnameyi buldun ve suçu benim üzerime
yıkmaya çalıştın.
Sandra pencerede belirir.
Sandra: Seni gidi düzenbaz….

Annie tepsiyle Sandra’nın kafasına vurur. Sandra pencereden düşer.

Annie: Seni gidi düzenbaz şeytan seni.


Jonathan: Hem de ne düzenbaz. Perkins’de benim kadar
suçsuz burada. Çabuk kelepçelerini çıkartın.
Robert: Tabi ki. Anahtarlar bende zaten.
Robert kelepçeleri çözmeye gider ama üzerinde bulamaz. Bütün
ceplerine bakar. Dennis kanepeye kelepçeli kalır
Sandra yine pencerenin arkasından görünür. Alt kat kapısına doğru
koşar. Annie oraya daha hızlı varır ve kapıyı kapalı tutar.
Jonathan: Silahınızı bırakın müfettiş.

Sandra: (dışardan) Eyvah!


Annie: Eyvah!
Chris: Asla. Buraya seni öldürmeye geldim Charles ve bu
işi bitirmeden de gitmeyeceğim.

Jonathan: Bu iş bitti müfettiş. Suçunu kanıtlamam iki


dakikamı alır. Kanıt yukarıda, çalışma odamdaki kasada. Evrakları
getir Perkins.
Dennis: Hemen efendim.

Gitmeye çalışır ama kanepeye kelepçeli olduğu için gidemez. Robert


ve Max kanepenin üzerinden saati kaldırırlar. Dennis yavaşça

68
kanepeyi de sürükleyerek evrakları almak üzere çökmüş üst kata
doğru ilerler.
Robert ve Max saati odanın ortasına bırakırlar.

Jonathan: İndir silahını müfettiş. Bu iş bitti.


Chris: Ne yapacaksın peki Charles, burada bu kadar tanık
varken beni vuracak mısın?

Jonathan: Yapamam sanma. Sen beni öldürmeye çalıştın.


Ben de aynı şeyi sana yapabilirim.
Annie: Lütfen müfettiş, beni korkutuyorsunuz.
Suddenly Sandra saatin içinden çıkar. Annie kapıyı açar ve kapının
arkasında kimse olmadığı için çok kızgındır. Diğerleriyse son derece
şaşkındır.

Sandra: Lütfen müfettiş, beni korkutuyorsunuz.

Chris: Korkmanız çok doğal!

Jonathan: Arthur, ben polisi çağırana kadar herlesi odada tut.

Max: Başüstüne efendim.

Jonathan tüfeği Max’a verir ve alt kat kapısından çıkar.

Sandra ve Annie:Canavar seni. Önce Charles’ı öldürmeye çalıştın


sonra da….
Annie Sandraya saldırır. Sandra kenara çekilir, Annie pencereden
dışarı fırlar.
Sandra: …sonra da Cecil’i. Nasıl yapabildin bunu.
Sandra arkada, pencereye yakın durur. Annie birden çıkar ve onu
pencereden aşağı, çekp yere atar. Annie Sandra’ya dalar.
Chris: Kabul ediyorum evet, Charles’ı öldürmeye
teşebbüs ettim ama Cecil’in yanından bile
geçmedim. Hatta ikinizin bir ilişki yaşadığını
duyunca o kadar sevindim ki. Bu işi üzerine

69
yıkabileceğim birisini bulmuştum. Ta ki suç
ortağım işi eline yüzüne bulaştırana dek.

Max: Suç ortağınız mı?

Robert kapıya koşar ve çıkmaya çalışır.


Chris: Thomas Colleymoore!

Robert kapıya varır, Max hızlıca döner ve yanlışlıkla tetiğine basılan


tüfek kıl payı Robert’ı ıskalar.
Robert: Evet doğru. Müfettişin suç ortağı benim. Parayı
zimmetine geçirmesine ben yardım ettim. Ama bu
yüzden hapse girmeye hiç niyetim yok. Aman
allahım. Charley kapıları kilitlemiş.
Kapı yerinden çıkar.
Kapana kısıldık.
Hemen kapıyı kulise götürür.
Chris: Çabuk Thomas, asansöre malikanenin doğu
kapısındaki merdivenlere ulaşabiliriz.
Max: Asansörden uzak durun. Winston, tut, tut, yakala
şunları, hadi oğlum.!

Max elindeki tasmayı Chris’e fırlatır, Chris köpek saldırmış gibi


bağırır.
Chris: Dur yapma. Otur Winston!

Chris tasmayı pencereden atar. Jonathan hışımla üst katta belirir, ama
kenardan düşer, ama son dakikada tutunur ve sarkık, sallanmaya
başlar.
Chris, Robert ve Max zor kaçar. Jonathan alt kata iniş yapar, çok
sarsılmıştır.
Jonathan: Şimdi bir telgraf göndermeliyim….. aaaahh

70
Chris: Çabuk Thomas, çalışma odasından kaçabiliriz.
Dennis üstkattan kayarak iner, hala kanepeye kelepçelidir. Elinde
evraklar vardır. Evrakları Jonathan’a atar.
Dennis: Evraklar efendim.

Jonathan: Teşekkürler Perkins. Şimdi gidip bana


kütüphaneden okuma gözlüklerimi getirebilir
misin.
Dennis: Derhal efendim.

Kanepeyi odanın dışına sürükler.


Chris ve Robert rampaya koşup dekora tutunurlar.
Robert: Çekil yolumdan Charles.

Chris: Thomas. Kurtul şundan, it aşağı. Ömrünün geri


kalanını hapishanelerde mi geçirmek niyetindesin?

Robert: Asıl senden kurtlacağım Charl…

Vurmaya çalışır ama ulaşamaz. Takılıp düşer ve çalışma odasının


ucunda bulur kendini. Kendini kurtarmak için Chris’e tutunur.
Robert Chris’i de aşağı çeker.

Chris: Boşuna uğraşma Thomas, buradan çıkış yok.

Sandra tekrar sahneye koşar.

Sandra: Ağabey. Beni çok şaşırtıyorsun….


Annie pencereden çıkar, elinde muhasebe defteri vardır. Onunla
Sandra’nın önce midesine sonra kafasına vurur.

Annie: Ağabey. Beni çok şaşırtıyorsun. Sane ne oldu böyle


bilmiyorum.
Pencereden içeri atlar.
Robert: (kalkar) Çok utanıyorum. Müfettiş Carter ve ben,
polisin hesabındaki paraları kolayca
çalabileceğimizi düşündük. O paraya

71
ulaşabilecekti, ben de onu kendi hesabım
üzerinden hızlıca aklayabilecektim. Ben de bu
akşam üzerine kadar şöyle düşündüm…..

Repliğini unutıur.
Replik!

Trevor çökmüş alt kat balkonunun altında belirir.

Trevor: Bu dekor tam bir ölüm tuzağı.


Kapıdan çıkar.
Robert: Bu dekor tam bir ölüm tuzağı.
Chris: (replik verir.) Cecil’e gelince . . .
Robert: Cecil’e gelince, o tam bir aşk cinayetiydi. Bu kadar
basit.

Jonathan: Şu anda elimde Müfettiş Carter ve Thomas


Colleymoore‘ un bütün sahte hesap giriş
çıkışlarının listesi var.

Annie: Bu doğru olamaz. İnanamıyor…..

Sandra vazo fırlatır Annie’ye. Annie eğilir ve kurtulur. Vazo duvarda


patlar.
Sandra: Bu doğru olamaz. İnanamıyorum. İnanmak
istemiyorum.

Jonathan: Senin bu iğrenç ilişkin midemi bulandırdı


Florence. Kalbimi kırdın.

Annie ve Sandra ikisi birden Jonathan’a sarılmaya çalışır ancak onu


yere yığarlar.
Sandra ve Annie:Ben bir hata ettim. Lütfen beni tekrar kabul et.

Yine yalnızca senin olacağım.


Jonathan: Beni aldatan bir kadını geri almak mı? Asla.

72
Sandra ve Annie:Charley! Benim senden başka kimsem yok Sev

beni. Lütfen. Bir köşeye atma beni. Kimse yüzüme

bile bakmaz benim öyle yaparsan. Arkadaşlarım

bile benimle konuşmaz. Artık kucağındaki

sıcaklığı hissedemeyecek miyim. Bırak karın


olayım.
Dennis kayarak gelir, elinde okuma gözlükleri vardır. Kapıya yönelir.

Dennis: (bu bağırmaların üzerine) Okuma gözlükleriniz


efendim.
Jonathan: (bu bağırmaların üzerine) Kapı zilleri.. Sesler kısılır.
Kapıyı aç Perkins.

Dennis: Başüstüne efendim.!


Dennis: çıkar, hala kanepeyi çekmektedir.
Jonathan: Bu polis olmalı. İkinizi de tutuklamaya geldiler.

Annie Sandra’yı ayak bileklerinden tutar ve kapıdan dışarı çıkartır.


Annie: Charley! Artık dayanamıyor……
Sandra: Charley! Artık dayanamıyorum! Bana eskiden
baktığın gibi bak lütfen.
Jonathan: Sus Florence! Artık benim için bir hiçsin.
Sandra: (ayağa kalkmayı başarır) Bu hayatımın en kötü
gecesi.
Annie Sandra’ya bir yumruk atar. Sandra pencerenin arkasında
kaybolur.
Annie: Hayır! Hayır! Hayı! Bu hayatımın en kötü gecesi.
Max: Sanıyorum bu hhepimizin hayatının en kötü gecesi.

Annie kapıya doğru gider, pencereden görünür. Eğilip görüntü dışına

73
çıkmadan önce Sandra’nın üzerinde tepinir.
Jonathan: Thomas, müfettiş seni iyi kandırdı ama değil mi?
Robert: Ne demek istiyorsun?

Jonathan: Parayı hiç bir zaman seninle paylaşmak niyetinde


değildi ki. İzin ver özetleyeyim.
Annie: (pencereden) Seni seviyorum Charley!

Sandra’ya tepsiyle vurmaya başlar.

Jonathan: Müfettiş Carter birlikte polis fonlarını zimmetinize


geçirdiğinizi keşfettiğimi biliyordu. Sen de beni
öldürmek için içkime siyanür koyma planını
tezgahladın.

Annie elinde koli bantıyla belirir.

Annie: Yüzüğün hala bende, Charley. Tekrar


deneyebiliriz. ( Sandra’nın ellerini bağlamaya
başlar)
Jonathan: Sonra öldüğümü sanan müfettiş, cinayeti Ceci ve
Florence’ın üzerine yıkmaya çalıştı. İlişkilerinden
dolayı. Ta ki suç ortağın Thomas, işi el,ine yüzüne
bulaştırıp Cecil’I vurana dek. O zaman da müfettiş,
muhasebe defterimin içindeki vasiyetnamemi
görünce, bütün suçu Perkins’in üzerine atmaya
çalıştı.
Annie Sandra’yı koli bandıyla bağlama işine ara verip pencereden
bakar.
Annie: AL BENİ CHARLEY! SENİN İÇİN NEYİN İYİ
OLDUĞUNU BİRAZ BİLİYORSAN AL BENİ!

Jonathan: Ancak bilmediğin bir şey daha vardı Thomas.


Müfettiş bu sabah hesabından dokuz bin pound
çekti, suçu başkasının üzerine yıktı ve Dover’e bir

74
gidiş bileti alarak kaçmaya çalıştı. Bütün paraları
cebine atarak hem de. Müfettiş, artık çantanızın
içine bakma vakti geldi sanırım.

Çantayı alır ve Robert’a fırlatır. Robert açar ve içinden küçük yeşil bir
şişe çıkartır.

Jonathan: Siyanür şişesi.


Robert çantadan bir tomar da para çıkartır.
Jonathan: Senin dokuz bin poundun.
Robert: Ve tabi ki Duran Duran’a gidiş….CD’lerin
Duran Duran CD’lerini çıkartır çantadan.
Jonathan: Çalıntı paranın tamamını senin özel hesabına
koyarak bütün riski de sana yüklemiş oldu. Doğru değil mi müfettiş?

Chris: Doğru. Bankada da imzanı kopyalayarak bütün


parayı aldım. Muhasebecinizin hemen duruma
uyanıp size telefon edebileceğini hiç düşünmedim.
Annie tekrar sahnenin yolunu bulur. Sandra pencerede belirir, bantla
bağlıdır. Robert Chris’e, doğru koşar, tabancasına el koyar ve ona
doğrultur.
Robert: Seni sahtekar. Güvendim sana. Ama sen bir hata
işledin. Korkarım bu son hatan oldu.
Chris: Hayır!

Robert ateş eder. Silah çalışmaz. Tekrar dener. Yine çalışmaz.


Tekrar dener..
Chris: DAAN!

Chris yere düşer. Robert silahını yana indirir. Silah işte o zaman
gürültüyle patlar, eli yaralanır.
Robert: ARGH! Parmaklarım.!!

75
Dennis: Polisler dışarda bekliyor efendim.
Dennis alt kat kapısından girer, kanepeyle bütün kapıyı yerle bir eder.
Chris düşen kapıdan son dakkada kaçar. Robert arkaya koşarken
şöminenin olduğu duvara çarpar. O duvar da çöker. Üst katın duvarı
da çöker.
Sessizlik. Herkes durgundur. Sonra birden pencere de çöker. Annie
hala pencerenin çerçevesi içindedir. Sandra sahne arkasında
şaşkındır. Max sahne arkasından kar fırlatır.

Jonathan: Mükemmel. Nişanlımı alt kata indir Perkins.


Tomas ile tek başıma konuşmak istiyorum.

Dennis ve Annie kalırlar. Düşen dekorlardan dolayı kıpırdayamazlar.


Dennis: Peki efendim.

Jonathan: Thomas! Sen eskiden tanıdığım dostum değilsin.


Hırslı ve kıskanç biri olup çıktın.
Robert: Özür dielrim Charles, sinirlerim paramparça.
Jonathan: Telefonun yanında bir bardak sherry var.

Robert: Teşekkürler, Charles! Her zaman çok


misafirperversin.
Jonathan: Çin çin.
Robert: Çok mersi.
İçer.

Jonathan: Son bir şey, Thomas, söyler misin….

Robert: Ne istersen. Artık sana yalan söylemeyeceğim.

Jonathan: Müfettiş, benim için hazırladığı zehirli içkiyi


nereye koydu biliyor musun?
Robert: Bilmiyorum….yani… ne demek istiyorsun? Yani
biraz önce bana verdiğin içki…. Charley? Charley?

76
(Repliğini unutur.) Replik!!!
Trevor: (dışardam) Ya bi öl allahını seversen!
Robert: Bi öl allahını seversen. Ya sen nasıl…
Ölür.
Max sahne arkasından kar fırlatır. Jonathan sahnenin ortasına gelir.
Işıklar kararır. Üzerinde spot yanar.

Jonathan: Ah, ne kadar isterdim başka türlü bitsin bu oyun.


Thmoas, yalanların ve düzenbazlığın seni bu
önlenemez düşüşe sürükledi. Eğer insan vicdanıyla
davranmayı unutur, hısrlarına hakim olamazsa,
sonu bu olur. Ölüm ve yıkım galip gelir. (final
tatdında.) Ben de öz kardeşim tarafından ihanete
uğradım.
Kısa bir ses hatası. Duran Duran’dan ‘Rio’ çalar ve hemen kapanır.
Nişanlım tarafından boynuzlandım.

Salon müziği girer.


…ve nerdeyse en eski dostum tarafından
öldürüldüm. Ümit edelim, ölüm bir kez daha,
Haversham Malikanesi’nin yanından bile geçmesin.
Jonathan tam tepesinde duran avize düz kontak yapar ve üzerine
düşer.
Tam kafasına inecekken….
Zorlu.

77
78

You might also like