Professional Documents
Culture Documents
Panik_Atak_Bozuklugu
Panik_Atak_Bozuklugu
TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ
PSİKOLOJİK DANIŞMA
VE REHBERLİK BİRİMİ
PANİK ATAK
BOZUKLUĞU
Panik Atak Nedir?
Panik Atak, başta Panik bozukluk
olmak üzere birçok psikiyatrik
bozuklukta ve bazı fiziksel
hastalıklarda görülen yoğun korku,
kaygı, yoğun endişe karışımı bir
nöbettir.
Günümüzün değişken yaşam ortamlarında, kaygıların
artması, maddi ve manevi kaos ile belirsizlik durumunun
yarattığı “hiçlik duygusu”nun çoğalmasıyla paralellik
gösteren panik atak, tüm dünyada toplum sağlığını
tehdit eder boyuta gelmiş durumdadır.
Uzmanlar tarafından “psikolojik bir sendrom” olarak
tarif edilmesine karşın, hasta, çoğunlukla yaşadıklarının
gerçekten fiziksel kaynaklı sorunlar olduğunu ama
kimsenin hastalığının gerçek sebebini bulamadığını
düşünmektedir. Doktorların hastanın durumuna
“psikolojik” tanısı koymasının ardından, bu kez de
bilinçsiz hasta yakınlarının tavrı hastaya zarar
vermektedir.
Panik atağın önemsiz bir sorun olduğunun düşünülmesi
ve kişiye “hastalık hastası” yakıştırmasının yapılması
panik ataklı hastanın durumunu zorlaştırmaktadır.
Kendisini yalnız ve çaresiz hisseden hasta ise kısır bir
döngü içine girmektedir.
ÖZELLİKLERİ
Hastalığın başlangıç yaşı değişkenlik
göstermektedir.
Çocuklarda çok nadir ortaya çıkan
hastalığın ilk ortaya çıkış yılları 18-25
yaş arasıdır.
Hastalık 30-40’lı yaşlarda ciddi
biçimde görülmektedir.
Panik atak krizi geldiğinde 5-45 dakika sürmekte ve
şiddeti hastadan hastaya değişmektedir.
Panik atak hastanın yaşam kalitesini olumsuz
etkileyen bir hastalıktır. Krizler ve ölüm korkusu gibi
nedenlerle hasta evde tek başına kalamamak, tek
başına dışarı çıkamamak gibi olumsuzluklarla
karşılaşmaktadır. Sürekli başına kötü bir şey
geleceği ve yabancıların ona yardım
etmeyeceğinden korkan bazı hastalar mesleklerini
sosyal hayatlarını bırakmak zorunda
kalabilmektedirler. Korkuların ve yaşananların
ciddiye alınmaması ise ailevi ilişkilerin
zedelenmesine dahi yol açabilmektedir. İzole bir
hayat yaşayan hastaların durumu ise
ağırlaşmaktadır.
Belirtileri
Göğüs ağrısı
Hızlı ve şiddetli kalp çarpıntısı
Nefes darlığı; boğulacakmış gibi olma hissi
Diz ve bacaklarda güçsüzlük
Bulantı, karın ağrısı yada ishal
Baş dönmesi, bayılacak gibi olma
Ölüm korkusu
Delirme korkusu, çıldıracakmış gibi olma
Sürekli tansiyon ölçme, ölçtürme
Midede rahatsızlık,mide bulantısı
Bu belirtilere bir tehlike beklentisi veya
sonunun geldiği düşüncesi ve atağın ortaya
çıktığı ortamdan kaçma dürtüsü de çoğu
kez eşlik eder.
Bir panik atağı sırasında bu belirtilerin
hepsi görülmeyebilir.
Panik atağın en temel özelliği; yukarıda
sıralanan bedensel ve duygusal
belirtilerden en az dördünün bulunduğu,
şiddetli bir korku ve huzursuzluk ile
karakterli bir süreç oluşudur.
Panik Bozukluğu tanılı hastaların % 75-80'i
kadındır. Toplum içinde görülme sıklığının
%1,5-3,5 arasında olduğu öne sürülür.
Panik atağı ile başvuran hasta, korkusunu şiddetli
olarak tanımlar ve kontrolünü kaybedeceğini,
delireceğini yada öleceğini düşündüğünü söyler.
Özellikle çarpıntı, göğüs ağrısı göğüste sıkıntı
hissi, boğulacakmış gibi olma, nefes darlığı gibi
yakınmaları nedeniyle bir kalp krizi geçirdiğini
zanneder.
Panik bozukluğu bulunan hastaların önemli bir
bölümünün, en azından başlangıçta psikiyatrik
kurumlara başvurmadıkları görülmektedir
Bu hastaların % 39'u, kalp krizi geçirdikleri
korkusuyla bir kalp hastalıkları uzmanına
başvurmaktadırlar.
Sağlık kurumlarının acil servisleri de, en
çok başvurulan yerler arasındadır.
Buralarda nabız ve tansiyon ölçümleri
yapılır, elektrokardiografileri çekilir.
Nabızlarının arttığı, bazılarının
tansiyonunun ılımlı derecede yükseldiği
saptanabilir. Elektrokardiografileri
genellikle normaldir. Hastayı muayene
eden hekim, çoğu kez bu şikayetleri
açıklayabilecek bedensel bir hastalık
saptayamaz.
Panik atağı genellikle 10-30 dakika
sürdüğünden hasta, acil servise veya bir
hekime ulaşıncaya ve de yukarıda
belirtilen muayene ve tetkikler
yapılıncaya kadar zaten atağın hükmü de
geçmektedir.
Ayrıca doktora başvurmanın ve içinde
bulunulan ortamın verdiği güven duygusu
da atağın hafiflemesinde rol
oynamaktadır.
Hastaya "önemli bir hastalığının
bulunmadığı, bir kalp krizinin söz konusu
olmadığı, yaşadığı bu durumun psikolojik
olabileceği ve bir psikiyatriste
başvurmasının yararlı olacağı" söylenir.
Bazen ise çarpıntı giderici veya tansiyon
düzenleyici bir ilaç da önerilebilmektedir.
Oysa ki çarpıntı giderici ilaçlar, Panik
Bozukluğu'nun tedavisinde yardımcı
olarak bazen verilebilmekle birlikte,
yüzde yüz gerekli de değildir.
Günler ilerledikçe hastada başka panik
atakları da görülür ve kişi bunların
nedenini bilmekte yetersiz kalarak,
kendisinde nedeni saptanamayan ciddi
bir bedensel hastalık bulunduğu
düşüncesiyle, kesin tanı ve tedavi için
uygun bir uzman aramaya başlar.
Tekrarlanan tıbbi incelemelere ve
verilen "önemli bir şeyiniz yok"
güvencelerine rağmen kaygıları
giderilemez ve hayati bir hastalıkları
olmadığı konusunda ikna edilemezler.
Panik ataklarının süregelmesi sonucunda
bazı hastalarda zamanla "evde tek başına
kaldığım zaman, aynı durum ortaya
çıkarsa, düşüp bayılacak olursam, ya
yardımıma kimse gelmezse, ölürsem... "
biçimindeki düşünceler sonucu evde yalnız
kalamama; "Sokağa çıktığımda
rahatsızlanırsam ne yaparım?
Kontrolsüz davranışlarda bulunarak, ele
güne rezil olursam..." gibi düşünceler
sonucunda yalnız başına sokağa çıkamama
ve yardım gelemeyeceğini var saydığı
otobüs, asansör,market vb. gibi ortamlara
girememe davranışları ortaya çıkar.
Artık toplumsal ve mesleki etkinliklerden
kaçınma başlamıştır. Toplumsal ilişkileri
bozulmaktadır, işlerini aksatmaktadırlar. Panik
atağın yada atakların ardından ortaya çıkan bu
tabloya tıp dilinde, "agorafobi" adı verilir ve
artık teşhisleri "Agorafobili Panik Bozukluğu"
olmalıdır.
Agorafobi; Kişinin açık alan korkusu
yaşaması ve bu tür ortamlardan ısrarlı bir
biçimde kaçınmasıdır.Hastalığın herhangi bir
aşamasında ortaya çıkabilirse de, genellikle
tekrarlayıcı panik atakların yaşandığı ilk yıl
içinde görülür. Ancak Panik Bozukluğu olan
her kişide de agorafobi oluşmamaktadır.
Panik Bozukluğu bulunan hastaların bir
bölümü gerginliklerini alkolle veya
bağımlılık yapabilen ilaçlarla gidermeye
çalıştıkları için, zamanla alkole yada ilaca
bağımlı duruma gelebilirler.
Sorunlarına bir de "madde bağımlılığı"
eklenmiştir.
Ayrıca bir moral çöküntüsü hastalığı olan
depresyon da, Panik Bozukluğu tanılı
hastalarda oldukça sık olarak
görülmektedir.
NEDENLERİ
PANİK BOZUKLUK NEDENLERİ
1- Genetik ve ailesel nedenler.
2- Biyolojik teoriler
3- Psikodinamik teoriler
4- Gelişimsel teoriler
5- Öğrenme kuramları
6- Bilişsel modeller
1 - Genetik ve ailesel çalışmalar:
Panik bozukluğu olan hastaların birinci derecede
yakınlarında panik bozukluğu ve panik atak
görülme oranı %15-30 arası bulunmuştur.
Aynı yumurta ikizlerinde aynı anda panik bozukluk
görülmesi %30-40 arası saptanmıştır.
Panikte klinik belirtilerin hastaların çoğunda
benzerlik göstermesi genetik nedenleri
düşündürmektedir.
Yapılan genetik çalışmalarda; 16g 22
kromozomunda bir genin bu konumdaki rolünden
bahsedilmektedir. Fakat kesinlik için yeni
araştırmalara ihtiyaç vardır.
2 - Biyolojik teoriler:
Panik atağı esnasında oluşan biyokimyasal ve
fizyolojik değişikliklerden yola çıkarak; beynin
hangi bölgelerinde ne türlü reaksiyonlar ortaya
çıktığı araştırılmıştır.
Çalışmalar sonucunda lokus seruleusun daha
ziyade "alarm sistemi "olduğu ve zararlı, hatalı
uyarıları diğerlerinden ayırdığı ileri sürülmektedir.
Aşırı uyarı halinde bütün beyin fonksiyonları ve
irade dışı çalışan sistemler uyarılmaktadır.
Orta derecede ise uyanıklık ve dikkatte artış
olmaktadır.
Az uyarılma halinde korkusuzluk, ani impulsif
davranışlar ve dikkatsizlik ortaya çıkmaktadır.
3- Psikodinamik teoriler