Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 92

M E N O P O Z DÖNEMİNDE

KADIN

Evren Bayraktar GÖRGEL


Doç. Dr. Funda Pınar ÇAKIROĞLU

ANKARA - 2007
MENOPOZ DÖNEMİNDE KADIN

Evren Bayraktar GÖRGEL

Doç. Dr. Funda Pınar ÇAKIROĞLU

Ankara - 2007
ISBN: 978-975-01761-1-1

ANKARA ÜNİVERSİTESİ BASIMEVİ


İncitaşı Sokak No: 10
065 lOBeşevler/ANKARA
Tel: 0(312)213 66 55
Basım Tarihi: 05/07/2007
ÖNSÖZ
İnsan yaşamı bir süreç olarak düşünülürse "menopoz dönemi" kadınlar
için mutlak geçirilecek süreçlerden biridir. Bebeklik, çocukluk, ergenlik,
yetişkinlik dönemlerinin kendine özgü fiziki ve duygusal özellikleri olduğu
gibi menopoz dönemi de kendine özgü özellikleri içerir.
Bu dönem kadınlarda yaşlılığa geçişin en önemli başlangıç noktasını
gösterir. Menopoz hormon dengesinin değişmesi sonucu överlerden
androjen hariç steroidlerin sağlanmasının azalması, östrojen yapımının
yavaş yavaş azalarak amenoreye varması ile oluşur. Buna bağlı olarak da
kadınların % 50'sinde psikolojik, fizyolojik ve davranışsal değişiklikler
görülmektedir. Bunlarla birlikte beslenme alışkanlıklarındaki değişimler
beden ve ruh sağlığını etkileyebilmektedir.
Bu kitapta konu ile ilgili bilgiler verilmeye çalışılmış,ayrıca menopoz
dönemindeki bir grup kadında beslenme ve sağlık durumlarının
belirlenmesi amacı ile yapılan araştırma sonuçlan ortaya konmuş,önerilerde
bulunulmuştur.
Kitaptaki bilgilerin, verilerin ve önerilerin konu ile ilgilenenlere,
araştırmacılara yararlı olacağı düşünülmektedir. Bundan dolayı araştırmaya
katılmayı kabul eden ve araştırmanın gereklerini yerine getiren kadınlara
teşekkürü bir borç biliriz.

III
İÇİNDEKİLER
SİMGELER DİZİNİ viii
ÇİZELGELER DİZİNİ ix
1.GİRİŞ 1
2.KADIN HAYATININ DÖNEMLERİ 2
2.1 .Çocukluk dönemi 2
2.2.Ergenlik dönemi (puberte ve adölesan dönemi) 2
2.3 Cinsel olgunluk dönemi 3
2.4.Klimakterium ve menopoz dönemi 3
2.5.Yaşlıhk (senium) dönemi 4
3. MENOPOZUN TANIMI SINIFLAMASI VE
MENOPOZU ETKİLEYEN FAKTÖRLER 5
3.1. Genetik faktörler 6
3.2. Genital faktörler 6
3.3. Psişik faktörler 6
3.4. Fiziki ve çevresel faktörler 6
3.5. Sigara kullanımı 6
3.6.Genel sağlık durumu 7
3.7. Sosyal faktörler 7
4. MENOPOZDA GÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER 7
4.1. Menstrual değişiklikler (siklus bozuklukları) 7
4.2. Vazomotor değişiklikler 8
4.3. Psikolojik değişiklikler 9
4.4.Üregenital atrofık değişiklikler 9
4.5. Dermatolojik değişiklikler 9
4.6. Sindirim sistemi değişiklikleri 10
4.7. Kilo değişikliği 10
4.8. Kardiyovasküler sistem değişikleri 11
4.9. Kas ve iskelet sistemi değişikleri 12

V
5. KONU İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR 15
6. MATERYAL ve YÖNTEM 20
6.1. Araştırma Örnekleminin Belirlenmesi 20
6.2. Araştırma Verilerinin Toplanması 21
6.3. Verilerin Değerlendirilmesi 21
6.3.1. Boy uzunluğu ve vücut ağırlığı ölçümleri 21
6.3.2. Bel ve kalça çevresi ölçümleri 22
6.3.3. Bel/ kalça oranlarının değerlendirilmesi 22
6.3.4. Günlük enerji harcamasının değerlendirilmesi 22
6.3.5. Besin tüketim sıklığının değerlendirilmesi 23
6.3.6. Beslenme durumlarının değerlendirilmesi 23
6.3.7. Biyokimyasal analizler 23
6.3.8. Biyofizik ölçümler 24
7. BULGULAR ve TARTIŞMA 24
7.1. Kadınlara Ait Genel Bilgiler 24
7.1.1. Kadınların bazı sosyodemografık özellikleri 24
7.1.2. Kadınların menarj, menopoz, menstrual siklus ve
doğurganlık özellikleri 26
7.2. Kadınların Beslenme Durumları 30
7.2.1. Kadınların günlük öğün sayıları 30
7.2.2. Kadınların öğün atlama durumları 31
7.2.3. Kadınların öğün aralarında yiyecek ve içecek tüketim durumları .32
7.2.4. Kadınların besin tüketim sıklıkları 33
7.3. Kadınların Bazı Alışkanlıklarına Ait Bulgular 41
7.4. Kadınların Günlük Enerji ve Besin Öğesi Alımları
İle Enerji Harcamaları 44
7.4.1. Kadınların günlük enerji ve besin öğesi alımları 44
7.4.2. Kadınların günlük enerji harcamaları 52
7.5. Kadınların Antropometrik Ölçümleri ve Vücut Kompozisyonları.55
7.6. Kadınlara Ait Biyokimyasal Bulgular 58
VI
7.7. Kadınlara Ait Biyofizik Bulgular 62
8. SONUÇ ve ÖNERİLER 67
KAYNAKLAR 69
ÖZET 79
ABSTRACT 80

VII
SİMGELER DİZİNİ
D.M.H Dinlenme Metabolik Hızı
BKİ Beden Kitle İndeksi
WBC White Bloode Celi (Beyaz Kan Hücresi)
RBC Red Bloode Celi (Kırmızı Kan Hücresi)
HGB Hemoglobin
E2 Estrodiol
FSH Folikül Sitümülen Hormon
LH Lüteinizan Hormon

ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge 1. Kadınların bazı sosyo-demografık özellikleri 25
Çizelge 2. Kadınların menarj, menopoz, menstrual siklus ve
doğurganlık özellikleri 26
Çizelge 3. Kadınların günlük öğün sayıları 30
Çizelge 4. Kadınların öğün atlama durumları 31
Çizelge 5. Kadınların öğün aralarında yiyecek ve içecek
tüketme durumları 32
Çizelge 6. Kadınların günlük tükettikleri ortalama yiyecek
miktarları 34
Çizelge 7. Kadınların bazı besinleri tüketim sıklıkları 37
Çizelge 8. Kadınların bazı alışkanlıklarının dağılımı 42
Çizelge 9. Kadınların, enerji ve besin öğeleri tüketimlerinin
ortalama değerleri 45
Çizelge 10. Kadınların enerji ve besin öğesi alım düzeylerinin
RDA'ya göre değerlendirilmesi 49
Çizelge 11. Kadınların menopoz durumlarına göre
günlük enerji harcamaları ortalamaları 53
Çizelge 12. Kadınların yaş gruplarına göre günlük enerji
harcamaları ortalamaları 54
Çizelge 13. Kadınların yaş gruplarına ve menopoz durumlarına
göre bazı antropometrik ölçüm ortalamaları 55

VIII
Çizelge 14. Kadınların yaş gruplarına göre şişmanlık durumları 58
Çizelge 15. Kadınların bazı biyokimyasal değerlerinin ortalamaları 59
Çizelge 16. Kadınların yaş gruplarına göre biyofizik
ölçümlerinin ortalamaları 63
Çizelge 17. Kadınların menopoz durumlarına göre biyofizik
ölçümlerinin ortalamaları 64
Çizelge 18. Kadınların yaş gruplarına ve menopoz
durumlarına göre osteoporoz riski 66

IX

1. GİRİŞ
Doğum, ölüm ya da ergenliğe geçiş, insan yaşamının önemli dönüşüm
noktalarıdır. Yaşamın bir toplumsal olgu olarak, oldukça önemli olan geçiş
dönemlerinden biri de yaşlılığa geçiştir. Kadınlarda yaşlılığa geçişin en
önemli başlangıç noktasını üretkenliğin sonlanmasını gösteren "menopoz"
oluşturur (Ersoy 1998).Yaşamın böylesine önemli bir değişkenliğinin
zamanlamasını düzenleyen mekanizmalar ve bu değişikliğin yansımaları,
özellikle son on yılda bilim adamlarının ilgi odaklarından biri haline
gelmiştir. Ortalama insan ömrünün son yüzyılda dramatik bir şekilde arttığı
ve menopoz yaşının sabit kaldığı göz önüne alınacak olursa, kadın
yaşamının büyük bir bölümünün postmenopozal dönemde geçeceği açıktır
(Özbaşar, 2000).Menopoz bir yıllık amenore ile belirlenmiş, son kez
menstruasyon görülmesidir. Yaşlanmaya bağlı olarak överlerden siklik
hormon salgılanmasının azalması nedeniyle oluşan menopoz ülkeden
ülkeye, toplumdan topluma farklı olmakla birlikte genellikle 45-55
yaşlarında ortaya çıkar (Tekin 2000). Menopozdan 2-6 yıl öncesi
premenopozal dönem 6-8 yıl sonrası postmenopozal dönem olarak
tanımlanmaktadır (Keçecioğlu 1997).
Menopoz hormon dengesinin değişmesi sonucu överlerden androjen
hariç steroidlerin sağlanmasının azalması, östrojen yapımının yavaş yavaş
azalarak amenoreye varmasıyla oluşur. Buna bağlı olarak da kadınların
%50'inde psikolojik, fizyolojik ve davranışsal değişiklikler görülmektedir.
Bunlarla birlikte, beslenme alışkanlıklarındaki değişimler beden ve ruh
sağlığını etkileyebilmektedir (Kilciler 1992).
Bu kitapta kadın hayatının dönemlerinden, menapozu etkileyen
faktörlerden, menapozda görülen değişikliklerden bahsedilmiş ve yapılan
araştırmada, menopoz dönemindeki kadınların beslenme durumları
(alışkanlıkları ,enerji ve besin öğesi tüketim durumları,fiziksel aktiviteleri)
ve sağlık durumları (biyokimyasal ve biyofizik bulguları,şişmanlık
durumları) belirlenmiş, veriler işiğında önerilerde bulunulmuştur.
2. KADIN HAYATININ DÖNEMLERİ
İnsan yaşamı bir süreç olarak düşünüldüğünde bu süreçte yaşam belli
dönemlere ayrılarak incelenir. Çünkü her dönem farklı özellikler gösterir ve
her dönemde insan fiziksel ve duygusal gelişimler içerisindedir.
Kadın hayatı, kesin sınırları olmamakla birlikte beş dönemde
incelenebilir.
1- Çocukluk Dönemi 0-8 yaş
2- Ergenlik Dönemi 9-18 yaş (Puberte ve Adölesan)
3- Cinsel Olgunluk Dönemi 19-49 yaş
4- Klimakteryum ve Menopoz Dönemi 50-64 yaş
5- Yaşlılık (senium) dönemi 64 yaşın üzeri (İlgaz 1980, Coşkun 1996).
Bu yaş süreleri kesin bir biçimde sınırlanamaz. Bireysel farklılıkların
yanı sıra toplumsal gelişme, beslenme koşulları, ve çevresel faktörler
başlangıç ve bitiş sürelerini değiştirebilmektedir (İlgaz 1989, Coşkun
1995).
2.1. Çocukluk dönemi
Toplumların geleceği o toplumu meydana getiren bireylerin
nitelikleriyle doğrudan ilişkilidir. Çocuğun yaşamının ilk yıllarındaki
sağlıklı ortam hayatının daha sonraki dönemlerini önemli ölçüde
etkilemekte ve sağlıklı gelişmesine yön vermektedir. Bu dönemde
çocukların yeterli ve dengeli beslenmeleri büyük önem taşır. Çünükü bu
dönem de büyüme ve gelişmenin hızlıdır. Bu dönemde kazanılacak olumlu
davranışlar ve beslenme alışkanlıkları yaşam boyu insan sağlığı üzerinde
olumlu etkisini gösterecektir. Çocuğun gereksinimi olan besin öğelerini
karşılayacak yiyecek miktarları normalin altında ve üstünde olmayıp,
yeterli ve mümkün olduğu kadar çeşitli olmalıdır .Çocukluk dönemi
büyüme süreci olduğu için bu dönemde enerji ve protein gereksinimi
yüksektir. En hızlı büyüme çağı en çok enerji harcanan zamandır, ve vücut
dokularının büyümesi sürekli protein sentezini gerektirdiğinden, vücut
dokusuna en hızlı çevrilebilen kaliteli proteinin sağlanması zorunludur.
Yine bu dönemde metabolik faaliyetlerin hızlı olması nedeniyle vitaminlere
olan gereksinim de yüksektir (Baysal 2002, Çoşkun 1996).
2.2. Ergenlik dönemi (puberte ve adölesan dönemi)
Adölesan dönemi; fiziksel, biyokimyasal, ruhsal ve sosyal yönden,
hızlı büyüme, gelişme, olgunlaşma süreçleriyle çocukluktan yetişkinliğe
geçiş dönemidir (Baysal 2002).Bu çağda, özelliklerde kızlarda vücut biçimi
büyük önem taşır. Dış genital organlarda ilk gelişme genellikle memelerde

2
görülür. Bunlardan hemen sonra böbrek üstü bezinden üretilen androjen
hormonlarının etkisiyle vulva ve pubik kılları, peşinden de koltuk altı
kılları oluşmaya başlar (İlgaz 1980, Baysal 2002).Bu dönemin en önemli
olayı menarj adı verilen ilk menstruasyon kanamasının olmasıdır. Kızlarda
vücut ağırlığı ve boy uzunluğundaki artış menarjdan 1 yıl öncedir. Vücut
ağırlığındaki artış yaklaşık 20 yaşma kadar, boy uzunluğundaki artış ise 17
yaşına kadar devam eder. Bu dönem büyüme sürecini içerdiğinden enerji
veya yeni dokuların yapımı için daha fazla miktarda protein, vitamin,
mineralleri gerektirir. Adölesan dönemi hayat boyunca toplam enerji
gereksiniminin en fazla olduğu dönemdir ve menstrual siklusun başlaması
demir ihtiyacını artırmaktadır (Kınık 1996).
2.3. Cinsel olgunluk dönemi
Doğurganlık dönemi olarak bilinen bu dönemin ortalama başlangıç
yaşı 19 iken, ülkemizde sosyo kültürel etmenler göz önünde bulundurularak
15 olarak kabul edilmektedir. 15-45 yaş arasında yer alan bu dönem
yaklaşık 30 yılı yani kadının en üretken ve aktif olduğu yılları kapsar (İlgaz
1980, Coşkun 1995).Bu dönemde 400-500 kadar ovülasyon meydana gelir.
Follikül oluşması, ovülasyon, korpus luteum oluşumu ve menstruasyon
düzenli olarak devam eder ve anne olmanın sevinci de yine bu dönemde
yaşanır (Çanga 1979). Gebeliğin ve emzikliliğin yaşandığı bu dönemde
besin gereksiniminin karşılanması, dölün ve bebeğin normal büyüyüp
sağlıklı olması kadar, anne sağlığı için de önem taşır . Gebelikte anne yeni
bir canlı taşıdığı için ek enerji ve besin öğelerine olan ihtiyaç artar. Bunun
karşılanamadığı durumlarda da, anemi, diş çürükleri guatr, osteomalasia
gibi hastalıkların ortaya çıkması kolaylaşır. Emziklilik dönemi de, annenin
daha fazla enerji ve besin öğelerine ihtiyaç duyduğu bir dönemdir. Bu
ihtiyacın giderilmediği durumlarda ise annenin sağlığı bozulduğu gibi süt
verimi de düşer ve dolayısıyla çocuk anne sütünden mahrum kalarak başka
beslenme yollarına ihtiyaç duyar (Baysal 2002).
Her iki dönemde de özellikle kalsiyumun (Ca) karşılanamaması sadece
bu dönemlerde değil ileri dönemlerde Ca depolarının erken boşalmasına
neden olarak menopoz ve osteoporoz için risk faktörü oluşturur.
2.4. Klimakterium ve menopoz dönemi
Cinsel olgunluk devresinin sona ermesinden sonra bu dönem başlar.
Fakat burada kesin bir sınır belirlemeye imkan yoktur. Bu geçiş, belli
belirsiz meydana gelir. Genel olarak klimakterium'un ortalama olarak 45
yaşında başladığı kabul edilmektedir (Çanga 1979). Klimakterium
(climacterium) Yunanca bir kelime olup merdiven basamağı anlamına
gelen "klimkterikoz" kelimesinden türetilmiştir (Taşkın 1994, Coşkun
1996). Bu dönem, kadın yaşamının üretkenlik (reprodüktif) dönemi ile
yaşlılık dönemi arasında yer alan, överdeki morfolojik ve fonksiyonel

3
değişimlere bağlı olarak hormonal dengenin farklılaşması sonucu ortaya
çıkan semptomlar ile karakterize bir geçiş dönemidir, ve kadın hayatında
önemli bir aşamayı tanımlar. Çeşitli fizyolojik, psikolojik ve sosyal
değişikliklerin ortaya çıktığı bu dönemde en önemli olay menstruasyonun
daimi olarak kesilmesi yani, menopozdur. Klimakterium dönemi yaklaşık
45 yaş civarında başlar ve menopozdan sonraki belli bir süreyi de içine
alarak yaşlılık dönemi kabul edilen 65 yaş sınırına kadar devam eder.
(Kinişçi vd. 1987, Taşkın 1994, Coşkun 1996, Hotun 1998). Klimakterium
ve menopoz kelimeleri birbirine karıştırılmaktadır. Klimakterium, cinsel
olgunluk döneminden yaşlılık döneminin (senium) başlamasına kadar ki
dönem içerisinde kadının son adetini gördükten sonra yaşlılık dönemine
(senium'a) uzanan devredir (Çanga 1979). Klimakteryum'un başlama
zamanına kadının evli, bekar, tekeşli (nullipar) veya çokeşli (multipar)
oluşunun ve koitusların azlığı veya çokluğunun etkisi yoktur. Eğer
klimakterium ile ilgili şikayetler, kadının çok erken bir hayat devresinde
başlarsa erken klimakterium, daha geç (55-60) yaşlarında başlarsa geç
klimakterium denir (Çanga 1979). Klimakteryum ile başlayan ovarial
folliküllerdeki azalma ile beraber östrojen üretimi düşer. Ovarial
folliküllerin tamamen tükenmesi ile östrojen salgılanması durur ve
överlerde atrofı görülür. Sonuçta üreme siklusu ortadan kalkar ve menopoz
ortaya çıkar (Taşkın 1994).

Klimakterium dönemi WHO'nun sınıflamasına göre başlıca üç bölüm


altında incelenir (WHO 1981).
1-Premenopoz: İlk semptomların görüldüğü klimakterium
başlangıcından menopoza kadar geçen süredir (Kişnişçi vd. 1987). Bu
dönemde, ovariumlar artık eski çalışma gücünü yavaş yavaş kaybeder.
Menstrüel siklus düzeni kaybolur ve fertilite şansı düşer. Düzensiz sikluslar
birkaç ay veya birkaç yıl sürebilir (Çanga 1979, Taşkın 1994, Hotun 1998).
2-Menopoz: En son adet kanamasının görülmesidir. (Kinişçi vd.1987).
3-Postmenopoz: Menopozdan yaşlılık dönemine kadar geçen süredir
(Kinişçi et al 1987). Bu da ortalama olarak menopozdan sonraki 6-8 yıllık
süreyi kapsar. Bir kadının postmenopozda olabilmesi için 12 aylık amenore
periyodunu tamamlamış olması gerekir (Akkuzu ve Akın 1987, Barlow
1992, Hotun 1998).Bu dönemde artık vejetatif ve pisişik bozukluklar
ortadan kalkar. Yaşlılığa bağlı olarak organik hastalıklar görülür (Çanga
1979).
2.5. Yaşlılık (senium) dönemi
Yaşlılık organizmanın geriye dönüşü olmayan bir şekilde yıpranması
ve işlevlerinin bozulmaya başlaması şeklinde tanımlamaktadır. Doku ve
hücrelerdeki yaşlanma dikkate alınarak 64 yaş ve daha yukarı yaştaki

4
bireylerin yaşlılık döneminde oldukları kabul edilir. Bu dönemin daha
sağlıklı ve daha mutlu geçmesi için bu yaş grubunda bulunan bireylerin
beslenmelerine önem vermeleri gereklidir (Baysal 2002).
Yaşlıların çoğunluğunda (%65'i) kronik hastalıklardan bir ya da bir
kaçının bulunduğu bir gerçektir. Bu dönemde öncelikle hastalıklara uygun
beslenme yoluna gidilmeli, doktor veya uzmanlarca verilmiş bir diyet varsa
mutlaka uyulmalıdır. Yaşlılıkta bazal metabolizmanın yavaşlaması, fiziksel
hareketliliğin azalması, gibi nedenlerle enerji harcaması düşer. Buna karşın
protein ihtiyacı değişmez, ancak bu ihtiyacın kaliteli proteinlerden
karşılanması önerilmektedir. Yaşlılık dönemin önemli rahatsızlıklarında
olan koroner-arter hastalıkları (KAH) için risk oluşturabilecek diyetteki yağ
miktarı ve çeşidine de dikkat etmek gerekir (Baysal 2002).
3. MENOPOZUN TANIMI, SINIFLAMASI VE MENOPOZA
GİRİŞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Menopoz sözcüğü, Yunanca Mens (ay) ve pause (durmak)
sözcüklerinden türetilmiştir. WHO menopozu, överlerin foliküler
aktivitelerini yitirmeleri sonucu menstruasyonun kalıcı sonlammı olarak
tanımlanmıştır. Dünya genelinde eski çağlardan bu yana görülme yaşının
ırksal özelliklerle ve çevresel faktörlerle değişmediği kabul edilmekte ve
45-55 yaş olarak bildirilmektedir. Buna karşılık ülkemizde yapılan
çalışmalar, Türk kadının da menopoz başlangıç yaşının 46-48 arasında
bulunduğunu göstermektedir (WHO 1981, Kişnişçi vd. 1987, Barlow 1992,
Luzuy and Campana 1993, Taşkın 1994).
Menopoz, başlangıç yaşı ve biçimi bakımından 3 değişik bölümde
incelenebilir.
1- Natürel (Doğal) Menopoz: Folliküllerin tükenmesi ile ortaya çıkan,
fizyolojik durumdur.
2- Erken Menopoz: Doğal menopoza girme yaşı 40 yaşın altında ise
bu durumua "erken menopoz" ya da "prematür över yetmezliği" denilir ki
doğal menopozlu kadınlarında %l-4 kadarını oluştururlar. Bu durumun
etiyolojisi hakkında henüz kesin bir sonuca varılmamakla birlikte genetik
olarak X kromozomundaki değişimler sorumlu tutulmaktadır. Prematür
menopoz ; idiyopatik (en sık görülen tiptir), familial, otoimmun hastalıklara
bağlı, radyasyon ve kemoterapi sonrası, enfeksiyon kaynaklı, çevresel
faktörlere bağlı, rezistan över sendromu, kürtaj ve düşükler, sık
gebelik,uzun süre emzirme, ciddi şişmanlık, hipotroidizm,ooferektomi gibi
çeşitli nedenlerle oluşabilir.
3- Cerrahi menopoz: Bazı operasyonlar normal zamandan önce
menopoza girişe neden olur veya yaşı ne olursa olsun, adet görmekte olan
bir kadının överleri herhangi bir nedenle çıkarılırsa bu durumda "cerrahi

5
menopoz" olgusu ortaya çıkar. Ayrıca radyasyon tedavileri sırasında över
fonksiyonları kalıcı bir şekilde kaybolabilir. Kanser kemoterapisi
uygulamalarında meydana gelen fonksiyon kayıpları ise geri dönüşümlüdür
(Kişnişçi vd 1987, Alper and Garner 1985, William and Beck 1989, Ansan
1991, Khaw 1992, Hotun 1998).
3.1. Genetik faktörler
Menopoza girme yaşı, menopozdan etkilenme gibi konularda genetik
faktörler önemli ve kesin bir yer tutmaktadır. Bir aileye mensup kadınların
hemen hemen aynı yaşlarda menopoza girdiği görülmektedir (Studd and
Whitehead 1988).
3.2. Genital faktörler
Menopozun ortaya çıkmasında över fonksiyonlarındaki dengenin
önemli rolü vardır. Düzensiz adet gören kadınlar, düzenli adet görenlere
kıyasla daha erken menopoza girmektedir. Bunun dışında, doğurganlık
durumu, menarş yaşı, hormonal kontraseptif kullanımı, iki yıldan uzun
emzirme gibi faktörlerin menopoz yaşını etkileyebileceği üzerinde
durulmaktadır (Sayıner vd. 1987, Hotun 1998, Maral vd. 1998).
3.3. Psişik faktörler
Psişik travmalar menopozun ortaya çıkışını hızlandıran etmenlerden
sayılmaktadır. Savaş, göç, deprem gibi toplumsal olaylardan ya da uzun
süren hapishane hayatından sonra adetten ani ve erken kesilmeler ortaya
çıkabilmektedir (Sayıner vd. 1987, Hotun 1998).
3.4. Fiziki ve çevresel faktörler
Soğuk iklimlerde yaşayanlar, sosyo kültürel nedenlerden dolayı ağır ve
zor şartlar altında çalışan kadınlar daha erken yaşta menopoza
girebilmektedir. Çevre kirliliği, radyasyon, yüksek rakımda yaşamanın
erken menopoza neden olabileceği bildirilmektedir (Sayıner vd. 1987,
Hotun 1998).Van Keep tarafından Perulu kadınlar üzerinde yapılan bir
çalışma sonucunda, yüksekliğe bağlı oksijen yetersizliğinin erken
menopoza neden olabileceği bulunmuştur (Ersoy 1998).
3.5. Sigara kullanımı
Bugün pek çok hastalığın oluşumunda primer rol oynayan sigara,
menopozda da etkin role sahiptir. Yoğun sigara içenler, içmeyenlere oranla
ortalama, 1,5-2 yıl daha erken menopoza girebilmektedir (Çanga 1979,
Studd and Whitehead 1988, Payer 1991). Sigaranın menopoz yaşını öne
alma etkisi tam anlaşılamamakla birlikte iki mekanizma üzerinde
durulmaktadır. Bunlardan ilki, sigaranın anti östrojenik bir etkiye sahip

6
olduğu, diğeri ise sigaranın içerdiği zararlı maddelerin oosit yaşlanmasını
hızlandırdığıdır (Çanga 1979).
3.6. Genel sağlık durumu
Ağır metabolik hastalıklar, genetik bozukluklar, enfeksiyon
hastalıkları, kemoterapi ve radyoterapi kullanımında menopoz, yaşını
etkilediği bildirilmektedir (Hotun 1998).Vücut yağ kitlesinin östrojen
üretimindeki rolü nedeniyle, zayıf kadınlarda menopoz biraz daha erken
olabilmektedir (Speroff et al 1996). Doymuş yağların tüketiminin yüksek
olması östrojen düzeyini arttırırken, doymamış yağların etkisi azdır. Ancak
en önemli nokta toplam yağ tüketimidir (Şanlıer 1995). Papua Yeni
Gine'de yapılan bir çalışmada, malnütrisyonu olan kadınların, sağlıklı
kadınlara kıyasla 4 yıl daha erken menopoza girdikleri bulunmuştur. Yine
bu ve diğer bazı çalışmalarda boyu kısa ve kilosu az olan kadınların
menopoza girme yaşının daha erken olduğu tespit edilmiştir (Barlow 1992).
3.7. Sosyal faktörler
Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'da yapılan bazı araştırmalarda; kırsal
ve geleneksel toplumlarda menopoz yaşının 1-1,5 yıl daha erken olduğu
bulunmuştur (Payer 1991). Irkı, eğitimi, evlilik yaşamı, sosyal sınıf, köy ya
da kentte yaşama gibi sosyal faktörlerin menopoz yaşı üzerine etkilerinden
söz ediliyorsa da tam olarak kanıtlanmış değildir (Hotun 1998).
4. MENOPOZDA GÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER
Menopozda ortaya çıkan östrojen eksikliği, kadınların yaşam kalitesini
düşürür. Bu dönemde çok çeşitli fizyolojik ve psikolojik değişiklikler
ortaya çıkar. Erken dönemde ateş basması, terleme, çarpıntı, baş ağrısı,
uykusuzluk gibi vazomotor semptomlar, kas-kemik ağrıları, depresyon,
dikkat kaybı, unutkanlık, libido azalması gibi rahatsızlıklar, vajinal atrofı
ve üriner problemlerdir. Uzun süre de ise osteoporoz, kardiyovasküler
hastalıklar ve kanserlerin görülme oranlarında artış gözlenmektedir (Marsh
and Whitehead 1992, Griffıng and Ailen 1994).
4.1. Menstrual değişiklikler (siklus bozuklukları)
Adet düzensizlikleri ile çok sık karşılaşılabilinir. Premenopozal
menstruasyon anovulatvar tiptedir. Över fonksiyonları azalır, fertilite düşer.
Ancak bu överlerin tamamen durması anlamına gelmez. Överler daha uzun
yıllar az miktarda östrojen salgılayabilir ve buna bağlı adet kanamaları
devam edebilir. Ancak bu dönemde görülen vajinal kanamaların en sık
sebebi östrojen eksikliğine bağlı endometrial veya vajinal atrofıdir. Bir
diğer sebep ise, endojen östrojen fazlalığı ve bu fazlalığın progesteron ile
karşılanmamasıdır (Ansan 1991, Taşkın 1994, Coşkun 1996, Yıldırım
1996, Ertüngealp ve Seyfıoğlu 1996, Atosu ve Şahmay 1996). Siklus

7
anomalileri yaklaşan menopozun ön habercisi olarak ortaya çıkar. Bununla
birlikte genellikle menstrual siklusun uzaması ve kanamanın miktarca
azalması, kanamanın fonksiyonel olduğunu gösterir (Sayıner vd. 1987,
Taşkın 1994, Kazancıgil 1996).
4.2. Vazomotor değişiklikler
Perimenopoz ve postmenopozdaki kadınların % 75-85'i ateş
basmalarından yakınır. Bu oran natürel menopozda % 37-50, cerrahi
menopozda % 75-90 arasında, yüz, boyun ve göğüste rahatsız edici ısı
yayılma hissi ve ardından terleme olarak görülmektedir (Hammond 1994,
Atosu ve Şahmay 1996, Speroff et al 1996, Huber 1997). Mekanizması tam
olarak aydınlatılmamış olan vazomotor değişiklilerin belirtileri genellikle
yüz kızarması, sıcak basması, gece terlemesi şeklinde görülmektedir ve bu
üç belirti birden, "sıcak basması" olarak adlandırılır (Taşkın 1994, Hotun
1998). Sıcak basmasındaki başlatıcı mekanizma, iyi bilinmemekle beraber,
oluşumunda ki fizyolojik basamaklar daha iyi anlaşılmıştır. Menopozda
ateş basmasındaki fizyolojik değişiklikler;
• Cildin yalıtkanlığında azalma, cilt ısısı artışı
• Vücut santral ısısında azalma
• Nabız hızında artma
• Ellere doğru kan akımı artışı
• Servikal sempatik yol boyunca vazodilatasyon
• Luteinaz Hormon (LH), Adreno Kortikotiroid Hormon (ACTH),
Growth Hormon (GH) Kortikosteroid DHE, Androstenodionda
artış.
• Kalıcı (REM) uykunun bölünmesi şeklinde sıralanabiliir. (Speroff
1996, Yıldırım 1996, Ertüngeal ve Seyfıoğlu 1996, Atosu ve
Şahmay 1996).
Sıcak basmaları, aniden gelen ısı dalgalanmaları şeklindedir. Göğsün
üstü ve boyunda başlayarak, çene, yüz ve başa doğru yayılan kızarma
dışarıdan da fark edilir. Kızarma ile beraber ısınma hissi de olur. Deri rengi
birden, pembeden kırmızıya kadar değişme gösterir. Sıcak basmalarını
süresi birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar sürebilir ve günde 3-12 kez
olabilir. Isı artışından sonra, özellikle etkilenen bölgelerde yoğun terleme
ile ısı düşer. Özellikle gece meydana gelen ısı değişimleri ve terleme
uykudan uyandıracak kadar şiddetli olabilir (William and Beck,1989,
Hatcher et al 1990, Payer 1991, Hotun 1998, Donald et al 1996).

8
4.3. Psikolojik değişiklikler
Menopozla birlikte başlayan yaşam sürecinde, ortaya çıkan
değişimlerin kadın psikolojisine yansıması, bu süresin en önemli
semptomlarının da ortaya çıkmasına neden olur. Hatta çok genel bir
yaklaşımla, menopozla ilgili yakınmaların bir çoğunun psikolojik kökenli
olduğu, hemen hemen tamamının psikolojik yansımasının bulunduğu
söylenebilir (Ersoy 1998). Yapılan bir çok alan çalışmalarında, menopoz
dönemde majör depresyon prevalansmda artış saptanmamış, ancak depresif
belirtilerde artış gözlenmiştir. Bu belirtilerin de daha çok premenopozal
yıllarda olduğu, postmenopozal yıllarda ise psikiyatrik azalma gözlenmiştir.
Uyku dağınıklığı, uyuyamama da tespit edilen diğer bulgulardandır
(Kaptanoğlu 1996).
Menopozda görülen duygu durum değişiklikleri;gerginlik, sinirlilik,
halsizlik, isteksizlik, sık ve kolay ağlama, irritabilite artışı, uykusuzluk,
konsantrasyon güçlüğü, yaşam olaylarından kolay etkilenme,iştah artışı,
karakter değişiklikleri, unutkanlık, erken uyanma, çabuk öfkelenme ve
toplumdan uzaklaşma isteği şeklinde sıralanabilir.
Menopozla çocuklardan ayrı kalmanın aynı zamana denk düşmesi ve
bu durumun "analığın hiçlenmesi" olarak görülmesi ve bununla birlikte
"cinsel varlığın idame ettirilmesi gereği" birleşince ortaya psikopatolojik
bir tablo çıkabilir. Menopozla birlikte psikoseksüel yaşantıda oluşan
değişikliklerin, cinsel organları etkileyen fiziksel ve fizyolojik
değişikliklerle doğrudan bağlantılı olduğu, bunun kökeninde de hormonal
dengelerin bozulmasının organizmaya ve psikolojik yapıya yaptığı etkilerin
yer aldığı düşünülür (Kaptanoğlu 1996).
4.4. Üregenital atrofîk değişiklikler
Genital atrofi; üreme organlarının küçülmesi anlamına gelir ve bu olgu
yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltabilir uzun süreli östrojen eksikliği
sonrasında menopozda, üreme organlarında gerileme görülür, küçülme
uterus, vajina, vulva ve üretranın distal kısmında ortaya çıkar. Genital
atrofiye bağlı olarak;sık idrara çıkma, konstipasyon, vulvada puriritis,
disparonaya, uterus prolapsusu, stres inkotinans ve sistosel,rektosel gibi
değişiklikler ortaya çıkar (Barlow 1992, Luzuy and Campana 1993, Taşkın
1994, Coşkun 1996).
4.5. Dermatolojik değişiklikler
Deri hücreleri, ter bezleri ve saç follikülerinde östrojen reseptörleri
bulunmaktadır. Yaşın ve östrojenin azalmasının etkisi ile tüm bedeni örten
deride değişiklikler olmaktadır. Epidermis, menopozdan sonra incelmeye
başlar ve kalınlığı yılda %l-2 oranında azalırken, kollojen miktarı da azalır.
Epidermal kıvrımlar ve dermal papillalar kaybolur. Buna paralel olarak da

9
saçlı deri ve vücutta kıl foliküllerinin yoğunluğu azalır. Yağ ve ter
bezlerinin fonksiyonlarının yavaşlamasına bağlı olarak da cilt kurur,
esnekliği kaybolur, deri kolay travmatize olur ve yaraların iyileşmesi
gecikir (Şirin 1995, Uçanok ve Bayraktar 1996, Atosu ve Şahmay 1996,
Ertüngealp ve Seyfioğlu 1996, Yıldırım 1996, Speroff et al 1996). Ayrıca
estrodiol seviyesinde ki azalma ve adrenoskortikol aktivitenin artması ile
çene, dudak, üstü göğüste ve karında kalın tüyler çıkma eğilimi artar.
Koltuk altı ve pubik kıllarda seyrelme olur (Arısan 1991, Hotun 1998).
4.6. Sindirim sistemi değişiklikleri
Ağız mukozası östrojen reseptörleri yönünden oldukça zengindir.
Östrojen azalması ile birlikte menopozal dönemde, ağız kuruluğu, ağızda
kötü tat, diş eti hastalıkları görülebilmektedir. Kolon spazmı ile birlikte
distansiyon, konstipasyon veya diyare, hemoroitlerde artış bildirilmiştir.
Postmenopozal dönemde barsak mukoza atrofısi, mide sekresyonlarında
azalma, gastrik reflü ve safra taşı oluşumu da söz konusudur (Taşkınalp
1996, Şahin 1998).
4.7. Kilo değişikliği
Östrojen düzeyindeki değişme doğrudan doğruya veya dolaylı olarak
diğer hormonları ve metabolizmayı etkiler. Değişen metabolizma iştahı
artırmakta, yeme alışkanlığındaki değişimler, yaşlanmayla birlikte azalan
dinlenme metabolik hız (DMH) ve azalmış fiziksel aktivite şişmanlığı
ortaya çıkarmaktadır (Kilciler 1992). Menopoz sonrasında kadınlarda
özellikle android tıp şişmanlık görülmekte ve menopozda toplam yağ
birikimi artmaktadır. Kilodaki değişiklikler menopozdan ziyade
yaşlanmayla daha fazla ilişkili olsa da menopoza giren kadınlarda, yaş
eşleştirmeli çalışma yapılan kadınlara göre daha yüksek düzeylerde vücut
yağı ve daha merkezi bir yağ dağılımı bulunmuştur (Heaney 1989, Laurey
et al 2001). Azalmış fiziksel aktivite sadece kilo artışıyla güçlü bir şekilde
ilintili olmayıp, aynı zamanda postmenopozal kadınlarda gözlenen yağsız
kitledeki kayıp ve vücut yağında artışla da ilgilidir.Menopoz dönemindeki
kilo artışları kaygı yaratmaktadır. Çünkü; postmenopozal kadınlar, kısmen
östrojen üretimindeki azalma ve buna eşlik eden total ve düşük dansiteli
lipoprotein kolesterol düzeylerinde artma yüzünden, artmış koroner kalp
hastalığı riski altındadır (Blumenthal et al, 1991).
Menopozal kadınlarda fiziksel aktivite ve varsa diğer hastalıklar göz
önünde bulundurularak beslenme şekilleri belirlenmelidir. Bu dönemdeki
kilo artışına dikkat edilmeli, diyet kilo artışını engellemeye yönelik
oluşturmalıdır.
Diyet günlük enerjinin %55-60'ı karbonhidrattan gelecek şekilde
hazırlanmalıdır. Basit karbonhidratlar boş kalori içerdiği ve lezzeti arttırdığı

10
için yerine kompleks olanlar tercih edilmelidir. Örneğin mercimek çorbası,
un çorbası veya şehriye çorbasına tercih edilmelidir. Enerji içeriği kısıtlı
diyetlerde günlük enerjinin %10-15'i proteinden sağlanmalıdır ve diyette
iyi kaliteli protein kaynağı kullanılmalıdır. Toplam enerjinin yağdan gelen
oranı, yağda eriyen vitaminler ve esansiyel yağ asitleri içeriği düşünülerek
%20-25 kadar olmalıdır. Posa çiğnemeyi uyararak, yemek yeme için
gerekli zamanı uzatır ve gaita hacmini artırarak barsak hareketlerini
hızlandırır. Bunun için örneğin meyve suyu yerine meyveyi tercih ederek
posa alımı arttırılmış olacaktır. Bununla birlikte kepekli ekmek, bulgur
pilavı ve kuru baklagillerde posa miktarı fazla olduğu için tercih edilmesi
gereken besinlerdir. Diyetle birlikte en az 6-8 bardak sıvı alınmalıdır.
Bütün bunlara ek olarak, tavuk ve balık eti kırmızı ete tercih edilmeli,
kırmızı et tüketildiğinde ise mümkün olduğunca yağsız tüketilmelidir.
Pişirmede kızartma yerine ızgara veya haşlama yöntemi tercih edilmelidir.
Etli yemeklere yağ konmamalı, yemeklerde zeytinyağı kullanılmalıdır. Süt
ve yoğurt kalsiyum ihtiyacı için önemli yiyecekler olduğundan günde 2-3
porsiyon tüketilmeli ancak bunların yarım yağlı veya yağsız olmalarına
dikkat edilmelidir. Öğle ve akşam yemeklerinde mutlaka pişmiş sebze veya
salata yenmeli, salataya az miktarda yağ ilave edilmelidir. Sebzelere ilave
edilen yağ vitaminlerin vücuttaki yararlığını artırır. Öğün sayısı
düzenlenmelidir. Öğün sayısı belirli aralıklarla ve düzende, 6-8 öğün
olmalıdır. Böylece aşırı yemek yeme, acıkma hissi, atıştırmalar önlenebilir.
(Tüzünvd. 1997,Baysal, 2002).
4.8. Kardiyovasküler sistem değişiklikleri
Bugün tüm dünyada koroner kalp hastalığı kadın ve erkek
populasyonda önde gelen ölüm nedeni kabul edilmektedir. Reprodüktif
dönemde kadınlar, erkeklere oranla 2.5-4.5 kat daha az kardiyovasküler
hastalık riskine sahipken, menopozla birlikte, 50 yaşından sonra hızla
erkeklerde görülen seviyeler ulaşırlar. Özellikle prematür menopoza giren
kadınlarda koroner arter hastalıkları riski normal yaşta, menopoza giren
kadınlara göre daha yüksektir. Bununla birlikte orta yaş üzeri kadınlarda ki
ölümlerin yaklaşık %46'sı kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle olmaktadır
(Stamfer et al. 1991, Yıldırım 1996, Ertüngealp ve Seyfıoğlu 1996, Atosu
ve Şahmay 1996, Huber 1997).
Östrojen, koroner arter hastalıkları (KAH) riskini çeşitli mekanizmalar
ile azaltmaktadır. Östrojen antioksidant özelliği, arterial endotelial hücreleri
oksidize ederek düşük dansiteli lipoproteinlerden korumakta, trombosit
agregasyonu, adhezyon ve oluşmasını engellemektedir. Östrojenin lipid
metabolizması üzerine de etkileri vardır. Östrojen, kardiyovasküer sistem
açısından koruyucu rolü olan yüksek dansiteli lipoproteinleri artırıp, KAH
riskini artıran LDL ve kolesterolü düşürmektedir (Şirin 1995, Adam 1997).
Premenopozal dönemde azalmaya başlayan östrojen, post menopozal

11
dönemde daha da azalır. Total kolesterol, trigliserid ve LDL artarken, HDL
yavaş yavaş düşer. HDL/LDL oranındaki bu değişim sonucu hafif çarpıntı,
ateroskleroz, angina pektoris ve koroner kalp hastalığı riski artar (Hotun
1998).
Bu dönemde KAH riskini daha aza indirebilmek için diyetsel önlemler
de alınmalıdır. Harcanan enerji kadar enerji alımına özen göstererek beden
kitle indeksini 20-25 arasında tutmak, diyette doymuş yağı azaltarak tekli
ve çoklu doymamış yağları arttırmak, çoklu doymamış yağlardan daha çok
omega-6 grubunu içerenlerin yanında, omega-3 grubunu içerenlere yer
vermek ve antioksidantlar ve folik asitten zengin besinlere diyette çokça
yer vermek alınacak önlemler olarak sayılabilir. Doymuş yağ sadece
tereyağı, iç yağı ve katı margarin demek değildir. Tam yağlı süt, yoğurt ve
peynir ile kırmızı et ürünleri, derili tavuk eti ve sakatatlar da diyette
sınırlanmalıdır. Tavuk ve hindinin derişiz beyaz eti ve balık eti tercih
edilmelidir. Bir öğünde bu etlerden yenirse diğer öğünde kurubaklagilli
yemeklerden yenilmesi uygun olur. Diyette antioksidantlar ve folik asitten
zengin, başta çiğ yenen narenciye, domates ve yeşilliler olmak üzere taze
sebze ve meyve yer almalıdır. Tahıllardan E vitamini ve folik asidi nispeten
daha çok içeren tam buğday veya çavdar karşımı undan yapılan esmer
ekmek ve bulgur tercih edilmelidir. Şişmanlık sorunu olmayanlar E
vitamini ve magnezyumdan zengin ceviz, fındık, fıstık gibi yiyeceklerden
alabilirler (Baysal 2002)

4.9. Kas ve iskelet sistemi değişiklikleri


Kemik hücrelerinde östrojen reseptörleri bulunmaktadır ve östrojenin
kemik metabolizmasında emilimi bastırma ve yapımı artırıcı etkisi vardır.
20-30'lu yaşlarda kadın ve erkekte kemik kütlesi pik yaparak en yüksek
düzeye erişmektedir ki bu aşamada kemik yapım ve yıkımı dengededir.
Erişilen bu maksimum kemik kütlesi büyük oranda genetik faktörler ile bir
miktar da diyet ve fiziksel aktivite ile ilişkilidir (Kişnişçi et al,1987). Kırk
yaşlarından sonra ise yılda % 0,5 arasında bir kayıp başlar. Yapılan
çalışmalar belli bir yaştan sonra kemik kütlesindeki kaybın daha hızlı
olduğunu göstermektedir. Kadınlarda, östrojen çekilmesi ile iskeletten
kalsiyum geri emilimi başlar ve menopoz sonrası ortalama kemik kaybı
(osteoporoz) ilk 6 yıl için % 3,9 bunu izleyen yıllarda ise % 1
dolaylarındadır (Hammond 1994, Hotun 1998).
Osteoporoz, yeni kemik yapımının çok azaldığı, kemik kaybının çok
olduğu veya her iki durumunda birlikte mevcudiyetinden oluşur.
Osteoporozda yeterli kemik dokusu yoktur ve kemiğin normal şekli ve
yapısında bozulma ve azalma vardır. Bu yüzden de kemikler zayıftır ve
kırılmaya karşı eğilimlidir (www.düzen.com.tr /f iles / osteoporoz 2002).
Osteoporozisin oluşumdaki en önemli faktörlerden biri beslenmedi.

12
Ca,vitamin D, Cu, Mg, Zn, Al, Br, Mn ve florun az alımı; protein, tuz,
posanın fazla alımı ve kafein, sigara-alkolün aşırı kullanımı osteoporoz
oluşumunda etkendir (Şanlıer,1995). Bunlar; kalsiyum, protein, D vitamini,
fosfor, florid, düşük su kullanımı, bakır magnezyum, çinko, manganez,
alüminyum, borun alımı, aşırı tuz kullanımı, A, K, C vitamini, posa, sigara
alkol, kafein kullanımları ve zayıflıktır (Şanlıer 1995).
Kemik yapımı için günlük diyette yeterli kalsiyum bulunması
gerekmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, 35 yaşından sonra diyetle
yeterli kalsiyum alımının osteoporoz gelişimine karşı koruyucu olmadığını
göstermiştir. Bebeklik, çocukluk, adölesan, gebelik ve laktasyon
dönemlerinde kalsiyum gereksinimi arttığı için bu dönemlerde kalsiyum
alımı çok önemlidir. Vücuttaki kalsiyumun %99'u kemikte depo
edilmektedir.Bu nedenle yeterli kalsiyum alımı kemik mineralizasyonunu
etkilemektedir. Menopozdan önce yüksek düzeyde kalsiyum alınması
kemik yoğunluğunun yüksek olmasını sağlar ancak menopoz sonrası kaybı
durduramaz (Saka, 1994). Menopozdan önce günde 1000 mg. kalsiyum
alımı önerilirken, emilimin azalması dolayısıyla menopoz sırasında günde
1500 mg. Kalsiyum alınması önerilmektedir (Ezgü 1993, Taşkın 1994,
Şirin 1995, Scott et al 1997, Şahin 1998, Kuşçu 2000).Menopoz sonrası
osteoporozisin temel nedeni, idrarla kalsiyum kaybının fazla olmasıdır. Ek
kalsiyum alımı bir yandan kalsiyum emiliminin az olması diğer yandan
kalsiyum atımının artmasına neden olmaktadır. Kalsiyumun, yüksek
miktarda tek doz olarak alınması emilim oranını azaltmakla birlikte düşük
dozlarda değişik zamanlarda alınması emilimin daha iyi olmasını
sağlayabilmektedir. Bu nedenle kalsiyumun ilaç olarak alınması yerine süt-
yoğurt olarak her öğünde tüketilmesinin daha iyi bir uygulama olabileceği
saptanmıştır (Orhan vd 1991).
D vitamini, kemik metabolizması, normal mineralizasyon ve kalsiyum
biyo-yararlılığı için gerekli olduğundan yetersizliğinde osteoporoz riski
artar (Saka 1994). Vitamin D'nin aktif formu barsak mukozasında kalsiyum
bağlayıcı protein sentezini başlatarak hem kalsiyum emilimine hem de
kemiklerden kalsiyumun kana geçmesini sağlamaktadır. Eksikliğinde ise
serum kalsiyum düzeyi düşmektedir (Ezgü 1993).D vitamini normal kemik
metabolizması için elzemdir. Normalin altında alınan D vitamini
kemiklerin kalsiyum dengesini negatif duruma getirmektedir. Bu durum ise
osteoporozis riskini artırmaktadır. Ancak aşırı D vitamini alımı toksik etki
yaptığından gelişigüzel yüksek dozlarda alınmaması gerekmektedir.
Düşük kalsiyum, yüksek fosfor alımı da osteoporozis için risk
faktörüdür. Yüksek proteinli diyetin alınması durumunda fosforun da
yüksek alınması kaçınılmazdır. Fosforun yüksek alınması ise idrarla
kalsiyum kaybının artmasına neden olmaktadır. Eskimolar'da
osteoporozisin daha sık görülmesinde diyetlerinin ete bağlı olmasının etkili

13
olduğu bildirilmiştir. Etin fosfor içeriği kalsiyum içeriğinden 5-20 kat
yüksektir (Baysal 1991, Şanlıer 1995).Diyetten emilen kalsiyum miktarı
diyetin fosfor ve vitamin D miktarına bağlıdır. Özellikle kalsiyum düşük
alındığı zaman, fosfor alımı yüksek olursa osteoporosiz riski artmaktadır. D
vitamini gereksinmesi karşılamak için güneş ışınlarından uygun ve düzenli
şekilde yararlanılmalıdır. D vitamini tüketiminin menopozdan sonra 100
IU/gün'den, 200 IU/güne çıkartılması önerilmektedir (Çekal 2001).
Floridi düşük suların kullanımı osteoporozis oluşumunda önemli
faktör sayılmaktadır. İçme ve kullanma sularının florid içeriğinin iyi
ayarlanması, 0,7-1,2 mg/1 düzeyinde tutulmasının kemik ve diş sağlığı
açısından önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Osteoporozisin oluşumunu etkileyen çeşitli faktörlerden biri de tuz
alımıdır. Aşırı tuz alınmı idrar ile kalsiyum atımını arttırmaktadır. Yetişkin
bir insanın vücudunda 900 g. civarında kalsiyum bulunduğu
düşünüldüğünde günlük ek olarak alınan 51 mmol tuzun 10 yıl içinde
beden kalsiyumunda %7,5 oranında azalmaya neden olabileceği öne
sürülmüştür (Şanlıer 1995, Çekal 2001).
Aşırı protein alımı osteoporozis için risk faktörü sayılmaktadır. Protein
içeriği yüksek diyetler, kemiklerden kalsiyumun çekilmesine ve
hiperkalsüriye neden olmaktadır. Bu durum proteinli diyetle oluşan asit
yükünün tamponlanması mekanizmasıyla ilgilidir. Yüksek proteini diyet
idrarla kalsiyum atımını artırmaktadır (Şanlıer 1995).
Aşırı posa alımı, kalsiyumun biyo-yararlılığını azaltırken orta
düzeydeki posa alımının kalsiyum absorbsiyonuna etkisi bulunamamıştır
(Baysal 1991). Yüksek posa alımı negatif kalsiyum dengesine neden
olmakta ve üronik asit artıkları tarafından barsaktaki kalsiyumun emilimi
engellenmektedir (Brickman 1990).
Osteoporozis riski zayıf olan bireylerde şişmanlara göre daha fazladır.
Şişmanlarda yağ dokusunda androjenlerin östrojenlere dönüşümünün
artmasına bağlı olarak östrojen düzeyleri yükselmektedir. Beden kitle
indeksinin 20-25 arasında olmasının yaş ilerledikçe özellikle kadınlarda üst
sınıra doğru kaymasının zarardan çok yarar sağladığı bilinmektedir.
Menopoz döneminde oluşan yağ kütlesi ile kemik kütlesi arasındaki ilişkiyi
saptamak amacıyla yapılan bir çalışmada, vücut yapısı ile kemik mineral
yoğunluğu arasında önemli ilişki görülmüş ve kemik mineral
yoğunluğunun şişmanlıkla artış gösterdiği rapor edilmiştir (Şanlıer 1995).
Bütün bunlar dikkate alındığına osteoporozisten korunmak için
alınacak diyetsel önlemler de şöyle olmalıdır, kalsiyum için en iyi kaynak
olacak süt ve türevleri öğünlerden eksik edilmemeli, kalsiyumdan zengin
sebze, kurubaklagil, sert kabuklu ve taze meyvelere günlük beslenmede

14
yeterince yer verilmeli, yumuşak suların yerine mineral içeriği yüksek sert
sular tercih edilmeli, aşırı ve yetersiz protein alımından kaçınılmalı,
önerilen düzeylerde protein alımına özen gösterilmelidir. Yemeklere aşırı
tuz eklemekten, tuzlanmış besinlerin aşırı tüketiminden sakınılmalı, aşırı
zayıflıktan sakınılarak, BKI'nın 20-24 arasında tutulmasına çalışılmalıdır
(Baysal 1991).
5. KONU İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR
Bu bölümde konu ile ilgili çalışma özetleri alfabetik ve kronolojik sıra
ile verilmiştir.
Andon et al (1991), yaş ortalamaları 64.7 ±7.6 yıl olan postmenopozal
dönemdeki 131 sağlıklı kadında spinal kemik dansitesi ve diyetle alınan
kalsiyumun etkisini inceledikleri çalışmalarında Ca tüketimi az olan
kadınların kemik mineral dansitesinin belirgin şekilde düşük olduğunu
saptamışlardır.
Ataoğlu (1999),menopoz dönemindeki kadınların hormon replasman
tedavisine(HRT) başlamadan önceki ve tedavi sonrasındaki serum
lipid,alkalen fosfataz ve kalsiyum değerlerini incelediği çalışmasında
menopoza girmiş ,HRT tedavisi alan 40 kadının serum lipid,alkalen
fosfataz ve Ca değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı değişiklikler
görüldüğü, ve 6 ay sonra bu değişikliklerin daha belirgin olarak izlendiğini
saptamış,50 yaş altındaki HRT alan kadınlarda bu yaş üstü gruba göre
serum lipid,alkalen fosfataz ve Ca değerlerinin istatistiksel olarak anlamlı
bulunduğunu bildirmiştir.Bununla birlikte sigara içmeyen kadınlarda serum
lipid, alkalen fosfataz ve Ca değerlerinin istatistiksel olarak anlamlı
olduğu, ayrıca diyetinde daha çok süt ve türevlerini tüketenlerde anlamlı
olarak daha yüksek bulunduğu da bildirilmiştir.
Baron (1987), östrojen ve sigara tüketimi arasındaki ilişkiyi incelediği
çalışmasında ;sigara içen kadınların ağırlıklarının azalması veya östrojen
metabolizması üzerine sigaranın direk etkisi nedeniyle kemik mineral
içeriğinin azalabileceğini saptamıştır.
Baron (1990), sigara tüketimi ile doğal menopoza giriş yaşı arasındaki
ilişkiyi belirlemek amacıyla yaptığı çalışmada;sigara içen kadınların hiç
içmeyen kadınlardan 2 yıl önce doğal menopoza girdiklerini,bunun
sigaranın cinsiyet hormonları üzerine olan etkisinden kaynaklandığını
belirtmiştir.
Bayrak (1999),menopoz ve hormon replasman tedavisinin kan lipid
düzeyleri,antioksidan sistem ve iz elementler üzerine olası etkileri ve bu
parametrelerin birbirleriyle ilişkilerini araştırmak amacıyla yaptığı çalışma
sonucunda; HRT'nin kan lipid düzeyleri ve antioksidan sistem üzerinde

15
olumlu etkileri ile kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu etki
gösterdiğini saptamıştır.
Burak vd (1998),doktora geç dönemde başvuran belirgin osteoporozu
olan ve hiçbir hormon replasman tedavisi (HRT) veya kemik dokusu
üzerine etkili antirezorptif ajan tedavisi almamış postmenopozal kadınlara
verilecek östrojen replasmanının etkilerini araştırmak amacıyla yaptıkları
çalışmalarında tedaviye kontrendikasyon yoksa HRT ile başlanılması
gerektiği;bunun osteoporozu tedavi etmede veya en azından durdurmada
etkili olduğu ve aynı zamanda kardiyoprotektif bir tedavi olduğu sonucuna
varıldığını bildirmişlerdir.
Göksel( 1993),menopoz süresinin lipid profiline etkisi konulu
çalışmasında 25 perimenopozal,25 postmenopozal hastayı
karşılaştırmıştır.Perimenopoz ve postmenopoz grubundaki hastalar yaş,total
kolesterol,VLDL, HDL,LDL ve trigliserid değerleri yönünden
karşılaştırıldığında anlamlı bir fark bulunamazken,postmenopozal hastalar
süreleri açısından ikiye ayrılarak aynı faktörler karşılaştırıldığında altı yıl
ve daha fazla süredir menopoz olan grubun,beş yıl ve daha az süredir
menopozda olan gruba göre VLDL ve trigliseridlerinin anlamlı olarak
yüksek bulunduğu rapor edilmiştir.
Göl vd(2002),obez ve non-obez postmenopozal kadınlarda tibolon
kullanımının serum lipid profili üzerine etkilerinin karşılaştırılması
amacıyla postmenopozal dönemdeki 20 hastayı çalışmalarına dahil
etmişler,ve bu hastaları beden kitle indeksi (BKİ) değerlerine göre Grup-
l:şişman obez olmayan (BKÎ<30kg/m )ve Grup-2:şişman olanlar
(BKİ>30kg/m ) olarak 2 gruba ayırmışlar ve hastalara 6 ay boyunca 2,5mg
tibolone tedavisi velmişlerdir.Her 2 grupta tedavi öncesi.tedavinin üçüncü
ayında ve tedavi sonrasında serum total kolesterol, trigliserid, HDL,LDL ve
apoliprotein Al(Apo Al) değerleri ölçülerek karşılaştırılmış ve sonuç
olarak tibolon tedavisinin postmenopozal obez hastalardaki serum lipid
profilini non-obez hastalardan farklı olarak daha olumsuz etkileyebildiği
saptamışlardır. Özellikle grup-2 hastalarında Apo Al düzeylerinin olumsuz
etkilendiği ve bununda ateroskleroz ve koroner kalp hastalıkları açısından
bir risk faktörü oluşturduğu bildirmişlerdir.
Gürsoy vd (1991), arteriyosklerotik kalp hastalıkları açısından bir
majör risk faktörü olan serum lipidleri üzerine menopozun etkisini
incelemek amacıyla 27 postmenopozal hasta ile normal adetlerini gören 17
kontrol olgusunu çalışma kapsamına dahil etmiş ve bunlarda serum lipid
değerlerini belirlemişlerdir. Postmenopozal grupta trigliseridler ve total
lipid değerleri istatistiksel açıdan anlamlı olarak yüksek bulunurken,HDL
fraksiyonundaki yükselmenin anlamlılık göstermediği bildirmişlerdir.

16
Good and Haliova (1985),yaşam boyu diyetle alınan kalsiyum miktarı
ve yapılan fiziksel hareketin kemik mineral yoğunluğuna etkisini 20-50
yaşları arasındaki 181 kadın üzerinde incelemişlerdir.Kalsiyum alım
düzeyleri ayarlandığında ,yaşam boyu fiziksel hareket yapanların kemik
mineral yoğunluğu hareketsiz yaşayanlardan önemli şekilde yüksek
bulunmuştur.
Kabukçu (2000) tarafından bildirildiğine göre ;uluslararası sağlık
vakfının (International Health Foundation) 5 Avrupa ülkesinde yaptığı
çalışmada menopoze kadınlarda saptanan semptomlar şöyle
bildirilmiştir;sıcak basması (% 55),sinirlilik (% 41) , yorgunluk (%
40),terleme (% 39),baş ağrısı (% 38),uykusuzluk (% 32),içe kapanma (%
30).
Kamacı vd (2001),menopoz-osteoporozla ilgili tedavi planlarını
hazırlamak için menopoz ve premenopoz dönemindeki olguların
demografik, biyokimyasal, ultrasonografık ve kemik mineral dansitometrik
parametrelerini değerlendirmek amacıyla,94 spontane menopozlu,20
cerrahi menopozlu,66 premenopozlu,toplam 180 hastayı araştırma
kapsamına almışlardır.Gruplar arasında menopoza giriş açısından fark
saptanmazken,BKİ' de spontane menopoz grubunun diğer gruplara göre
anlamlı farklılık gösterdiğini bildirilmişlerdir.Menopoz grubunda serum
Folikül Sitümüle Edici Hormon (FSH) düzeyi istatistiksel olarak anlamlı
yükseklik gösterirken,serum Lüteinas Hormon (LH) düzeyinin anlamlı bir
artış göstermediği saptanmıştır. Buna karşın serum Estradiyol (E2)
düzeyinin premenopozal olgularda menopozal olgulara göre anlamlı
yükseklik gösterdiği bildirilmiştir.Kemik mineral dansitometresi
değerlendirildiğinde ise kemik yoğunluğunun premenopozal grupta,
spontane ve cerrahi menopoz gruplardan anlamlı olarak yüksek olduğu
saptanmıştır.
Key and Pike (1991), sigara tüketiminin kadınlarda steroid hormonları
üzerine etkisini değerlendirdikleri çalışmalarında premenopozal ve
postmenopozal dönemde sigara içen ve içmeyen sağlıklı kadınlarda
estrodiol, progesteron ve dehidroepiande sülfat (DHEA-S) serum
konsantrasyonlarını incelemişler ve sonuçta, sigara içen ve içmeyenler
arasında bu değerlerin konsantrasyonlarının %5'den büyük ve anlamlı
farklılık göstermediğini saptamışlardır.Bununla birlikte premenopoz veya
postmenopoz döneminde sigara içen kadınlarda estrodiol düzeyinin
değişmediğini ancak bazı adrenal steroidlerin postmenopozal dönemde
sigara içenlerde arttığını rapor etmişlerdir.
Kilciler (1992),menopozun kadınların fizyolojik ve psikolojik
fonksiyonları ve beslenme alışkanlıkları üzerine etkisini incelemek
amacıyla 64 menopoze kadını, 141 menstruasyon gören kadınla

17
karşılaştırmış,menopozda olan kadınlarda şişmanlık oranının menstruasyon
görenlere göre fazla yüksek olduğunu saptamıştır, bununla birlikte
menopoza ameliyatla giren kadınlarda kilo alma oranının daha fazla
olduğunu bildirmiştir. Ayrıca çalışma sonucunda menopozdaki kadınların
bağırsak fonksiyonlarında belirgin bir değişme saptanmış ve çoğunluğunda
konstipasyon görüldüğü bildirilmiştir.İştah durumlarında ise;menopozlu
kadınların öğünlerdeki yenen yemek miktarına yansıyan bir iştah artışları
olduğu, bununla birlikte besin grubu tüketimlerinde karbonhidratlı ve yağlı
gıdalara daha çok yer verildiği,bu yaş grubunda (30 ve üzeri)gereksinmenin
artmasına karşın süt ve türevlerinin tüketiminin azaldığı saptamıştır.
Lutz (1989), kemik mineral,serum kalsiyumu ve diyet örüntüsünün
anne ve kızlarındaki ilişkisi konulu çalışmasında ;menopoz sonrası 26 anne
ve kızı üzerinde çalışmış ve kemik kalsiyum içeriğinin anne ve kızları
arasında benzerlik gösterdiğini saptamıştır.Buna karşın,besin öğesi alımları
ile serum kalsiyumu arasında önemli ilişki bulunmadığı bildirilmiştir ve
osteoporozis de çocukluktan itibaren besin öğelerinin yeterli alınmasının
yanı sıra,kalıtımsal faktörlerin de çok önemli etkisinin olabileceği sonucuna
varmıştır.
Maral vd (2001),Ankara'nın Gölbaşı bölgesinde yaşayan kadınlarda
menopoz yaşını saptamak ve menopoz yaşına etki edebilecek faktörleri
araştırmak amacıyla 40-65 yaşındaki 611 kadın üzerinde yaptıkları
çalışmaları sonucunda; menarj yaşı ve menopozal yaş arasında negatif bir
ilişki saptarken,diğer araştırılan faktörler ile menopoz yaşı arasında anlamlı
bir ilişki saptanmadığı bildirmişlerdir.
Mata and Garri (1992),premenopoz dönemindeki kadınlarda tekli
doymamış yağ asitlerinin plazma lipoprotein ve apolipoproteinler de
etkisini incelemişlerdir.Bu çalışmada, 13'ü menopoz öncesi,8'i menopoz
sonrası kadın,önce 4 hafta süreyle palmiye ve tereyağından zengin (%19'u
doymuş,%14'ü doymamış,%3,5'ü çoklu doymamış yağ asitleri içeren)
diyetle beslenmişlerdir.Sonra 6 hafta süreyle zeytinyağından zengin ( %11 'i
doymuş ,%22'si tekli doymamış,%3,6'sı çoklu doymamış yağ asitleri
içeren)ve son 6 haftada ise ayçiçeği yağından zengin ( % 10,7'si
doymuş,%12'si tekli doymamış ,%12,8'i çoklu doymamış yağ asitleri
içeren)diyetle beslenmişlerdir. Menopoz öncesi ve sonrası kadınlarda
doymuş yağ asidinden zengin diyete göre,tekli ve çoklu doymamış yağ
asitlerinden zengin her iki diyette toplam VLDL-kolesterolünde düşüş
görülmüştür.Ancak,HDL-kolesterol ve apolipoprotein A-l düzeyi tekli
doymamış yağ asidi içeren diyette diğerlerine göre daha yüksek
bulunmuştur.Özellikle çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin dönemle
kıyaslandığında tekli doymamış yağ asidinin HDL-kolesterol ve
apolipoprotein A-l üzerindeki olumlu etkisi daha belirgin ve bu etki
menopozdan bağımsız bulunmuştur.Yüksek yağlı (enerjinin %36'sı) diyetle

18
tekli doymamış yağ asidi oranının artırılmasının,doymuş ve çoklu
doymamış yağ asitlerine göre daha az atorojenik etki yaptığı sonucuna
varmışlardır.
Matthews et al (1989),menopoz ve risk faktörleri konulu
araştırmalarında ,yaşları 42-50 arasında olan 541 sağlıklı kadını araştırma
kapsamına almışlardır.2,5 yıl sonra 69 kadının menstruasyonları
kendiliğinden kesilmiş,bu kadınların 32'si son 12 ay boyunca Oral
Replasman Tedavisi (ORT) almıştır.Çahşmaya kontrol grubu olarak aynı
sayıda, ORT verilmeyen premenopozal kadınlar alınmıştır.Doğal menopoza
giren ve hormon tedavisi almayan kadınların serum HDL kolesterol
düzeyleri,premenopozal grupla karşılaştırıldığında azaldığı ve LDL
kolesterolün arttığı gözlenmiştir.Hormon tedavisi alan kadınların , HDL ve
LDL kolesterol düzeyleri değişmemiş,ancak trigliserid, apolipoprotein A-l
ve apolipoprotein A-2 düzeyleri premenopozal grupla karşılaştırıldığında
artış gözlenmiştir.Doğal menopozun kan basıncını,plazma glikoz veya
insülin düzeylerini,vücut ağırlığını,diyet enerjisini ve fiziksel aktiviteyi
etkilemediğini bildirilmişlerdir.
Odabaşı vd (2001),postmenopozal kadınlarda sigara içiminin kemik
mineral yoğunluğuna (KMY) etkisini saptamak amacıyla yaptıkları
çalışmada;sigara kullanımının postmenopozal kadınlarda kemik mineral
yoğunluğunu hem kullanım süresi, hem de içilen sigara miktarına bağlı
olarak azalttığını belirtmişlerdir.
Özbey vd (1999), şişman postmenopozal kadınlarda vücut
ağırlığını,yağ dağılımını ve obeziteye eşlik eden metabolik risk
göstergelerini incelemek ve bulguları menopoz öncesi şişman kadınlarda
karşılaştırmak amacıyla 1475 şişman (BMI>27kg/m ) kadın çalışma
kapsamına almış ve bunlardan 355'ini (% 24) menopoz sonrası dönemden
seçmişlerdir.Menopoz sonrası kadınlarda menses görenlere göre total ve
LDL-kolesterol, trigliserid, sistolik ve diastolik damar basıncı, glikoz, ürik
asit,ağırlık,BMI,bel-kalça oranı, intraabdominal yağ miktarı ve bel
çevresini anlamlı yüksek bulmuşlardır.Menopozu takiben artan batın içi
yağ miktarının risk faktörlerinin düzeyini yükseltebileceği,bununla birlikte
ağırlık ve BMI ile değerlendirilen total yağ miktarının da risk faktörlerine
katkısı olabileceğini rapor etmişlerdir.
Rikli and McNanis (1990),düzenli egzersiz programlarının kemik
mineral içeriği/kemik genişliğine etkisini inceledikleri çalışmalarında;
düzenli olarak yapılan egzersizin kemik mineralinin korunmasında pozitif
olarak etkili olduğu sonucuna varmışlardır
Rutherford et al (1992), İngiltere'de 216 sağlıklı kadında kemik kaybı
ve yaş arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir.Dijital femurdaki kemik kitlesinin
30 yaşından itibaren doğrusal olarak azaldığını,femur ortasında ki kortikal

19
kemiğin 60 yaşına kadar sabit kaldığını,vertebralarda ki kemik mineral
yoğunluğunun 40 yaşından 60 yaşa dek giderek azaldığını saptamışlardır.
Smith et al (1981),yetişkin kadınlarda fiziksel aktiviteyle,kemik
mineral yoğunluğunun artırılması üzerine yaptıkları çalışmada:haftada 3
gün 30 dakika süreyle egzersiz programı uyguladıkları kadınların kemik
mineral içeriğinde %2,3 oranında artışın olduğunu saptamışlardır.Egzersiz
programı uygulanmayan kontrol grubundaki kadınlarda ise kemik kaybının
%3,3 civarında olduğunu bildirmişlerdir.
Şahinler (1997),menopoz döneminde kadınlarda östrojen kullanımı ve
diyet örüntüsün kan lipidleri ve genel sağlık durumu üzerine etkilerini
saptamak amacıyla yaptığı çalışmada menopoz döneminde hiç östrojen
tedavisi almayan kadınların kemik mineral dansitesinin,l yıldan uzun süreli
ve 1 yıldan kısa süreli östrojen tedavisi alanlara göre daha düşük olduğunu
bildirmiştir.
Tlavsky et al (1989),premenopozal anneler ve onların kolej
dönemindeki kızları arasındaki radyal kemik kütlesinin ailesel benzerliği
konulu çalışmasında; 18 yaşındaki kızlar ve onların 44 yaşında olan
annelerinin radyal kemik dansitesini, genetik faktörlerin % 50 oranında
etkilediğini belirtmiştir.
Uçanok (1994),farklı yaş gruplarındaki kadınların menopoza ilişkin
belirtileri,tutumları ve yaşama bakış açılarını incelediği çalışmasında
,yaşama bakış açısı ile menopoza ilişkin belirtiler ve tutumlar arasında
anlamlı bir ilişki olduğunu saptamıştır.
6. MATERYAL VE YÖNTEM
Bu araştırma menopoz dönemindeki kadınların beslenme ve sağlık
durumlarının belirlenmesi amacıyla Ankara Hastanesi, Kadın Doğum ve
Jinekoloji Ana Bilim Dalı, Menopoz Polikliniği'ne 01 Ocak- 31 Mart 2003
tarihleri arasında başvuran kadınlar üzerinde, yürütülmüş ve
tamamlanmıştır.
6.1.Araştırma Örnekleminin Belirlenmesi
Araştırmaya menopoz kliniğine; menopoza girişin belirtilerinden olan
terleme, ateş basması, sinirlilik, idrar kaçırma, vajen kuruluğu, ağrılı cinsel
birliktelik, strese girme gibi nedenlerle başvuran, hiçbir jinekolojik
ameliyat geçirmemiş ,karaciğer,böbrek,gastrointestinal bölge,kemik
hastalığı veya metabolizma hastalığı olmayan ,ayrıca herhangi bir hormon
replasman (yerine koyma)tedavisi almayan ve antasit,tiazid,diüretik,
kortikosteroid,antikoagulant,barbiturat türü ilaç kullanmayan kadınlar
alınmıştır. Çalışmaya başlamadan önce her bir kadına araştırma hakkında
bilgi verilmiş ve gönüllü olan 31 kadın araştırma kapsamına dahil

20
edilmiştir. Jinekolojik muayeneleri poliklinik asistan doktorları tarafından
yapılan kadınlar menopoz döneminde geçirdikleri süreye göre yedi kişi
premenopoz (0-12 ay) ve 24 kişi postmenopoz (13 ay ve daha fazla) olarak
iki gruba ayrılmıştır.
6.2. Araştırma Verilerinin Toplanması
Araştırma verileri iki aşamada toplanmıştır;
I . aşamada seçilen 31 kadının hematolojik, hormonal ve biyokimyasal
tetkikleri yapılmış, kemik mineral dansiteleri ölçülmüştür.
II . aşamada her iki gruptaki kadınların adresleri alınarak evlerine
gidilip kadınlara ait genel bilgileri, beslenme alışkanlıklarını, besin tüketim
sıklıklarını belirleyen soruların olduğu anket formları doldurulmuştur.
Ayrıca kadınların beslenme durumlarını ve enerji harcamalarını ortaya
koyacak 3 günlük "besin tüketim" formu (1 günü hafta sonuna gelecek
şekilde),fiziksel aktivite formu araştırıcı tarafından doldurulmuştur. Yine
kadınların boy uzunlukları, vücut ağırlıkları,bel çevresi ve kalça çevresi
ölçümleri alınmıştır.
6.3. Verilerin Değerlendirilmesi
Anket formu, antropometrik ölçümler, biyokimyasal ve biyofizik
analizler sonucu elde edilen veriler SPSS -10 paket programında
değerlendirilmiştir.Verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde mutlak ve %
değerleri gösteren çizelgeler hazırlanmış,ortalama değerler alınmış,ki-
kare(x2) önemlilik anal izi,ortalamalar arasındaki farkın önemlilik testi
(One-way Annova ve independent-sample t test ,paried sample t test)
uygulanmıştır.
6.3.1. Boy uzunluğu ve vücut ağırlığı ölçümleri
Ağırlık ölçümleri için , Soehnle (max 130 kg,0,01kg hassasiyette)
marka elle taşınabilen baskül kullanılmıştır.ÖIçümlerde kadınların iç
çamaşırları ile kalmaları sağlanmış ve ağırlıkları bu şekilde alınmıştır.Boy
uzunluğu ise esnemeyen plastik bir mezür ile kadınlar çıplak ayakla hazır
ol durumuna getirilerek,vücudu ve başı dik olacak şekilde duvar önünde
durmaları sağlandıktan sonra tekniğe uygun olarak ölçülmüştür.
Son yıllarda boy uzunluğuna göre en uygun ağırlık tanımlamasında
BKI,kullanıldığından araştırma verilerinin değerlendirilmesinde de bu
standarttan yararlanılmıştır(Pekcan 1993 ).Bunun için BKI=Vücut
ağırlığı(kg)/boy uzunluğu (m2) formülünden yararlanılarak hesaplamalar
yapılmıştır.Kadınların boy uzunlukları ve vücut ağırlıkları ölçümlerinden
elde edilen sonuçlara göre kadınların BKI'leri; <19.9 zayıf,20-24.9
normal,25-29.9 hafif şişman,30-39.9 şişman,>40 morbid olarak
değerlendirilmiştir (Pekcan 1993).

21
6.3.2 Bel ve kalça çevresi ölçümleri
Bu ölçümlerde Harpenden marka antropometri seti kullanılmıştır.Bel
çevresi ölçümleri kişi ayakta,kollar iki yanda,abdomen gevşek halde iken
eksprasyon sonunda baskı yapılmadan esnemeyen mezurla yapılmıştır
(Schell and Larthgepin,1994). Kalça çevresi ölçümü, kişi ayakta iken mayo
veya uygun giysi ile,ayaklar yan yana kollar yanda iken ,ölçüm yapan kişi
yanda durarak,baskı yapılmadan,yere paralel,kalçanın arkada en yüksek
çevresinden alınmıştır (Schell and Larthgepin 1994).
6.3.3 Bel/Kalça oranlarının değerlendirilmesi
Bel ve kalçadan alınan ölçümler oranlanarak değerlendirme
yapılmıştır.Bu oranın erkeklerde 1,kadınlarda 0,85 olması istenmektedir
(Hayword and Stolarcyk 1996,Pekcan 1999).
6.3.4 GünlUk enerji harcamasının değerlendirilmesi
Araştırmada fiziksel aktivite türleri gruplandırılmış ve kadınların
fiziksel aktivite için harcadıkları enerji değerleri,aktivite kayıt formları
kullanılarak hesaplanmıştır. Kadınların aktivite kayıt formuna sabah
yataktan kalkıp gece yatıncaya kadar bir gün boyunca süren aktiviteleri 3
gün süre ile kaydedilmiştir. Bu sürenin uyku ve diğer aktivite sürelerinin
toplamı dahil 1440 dakika (24 saat) olmasına dikkat edilmiştir.Fiziksel
aktivite için harcanan enerjinin hesaplanmasında kaydedilen aktivite
süreleri aktivitelerin enerji değerleri ile çarpılarak günlük aktivite sonucu
toplam enerji harcaması (kkal/dak/kg) bulunmuştur (Arslan,1993).
Günlük toplam enerji harcamasının bulunması için ilk önce kadınların
BKI' leri yaşa göre olması gereken BKF ne göre düzeltilmiş ve olması
gereken BKI ortalamaları alınmıştır (Arslan 1993).
• Olması gereken ağırlıkları: "OGA=Boy(m2) x Olması gereken
BKI" formülüne göre hesaplanmıştır(Baysal, 2002).
• Düzeltilmiş ağırlıkları: "DA=(Şıı anki ağırlık-OGA)xO,25+OGA"
formülüne göre düzeltilmiştir (Baysal, 2002).
• Dinlenme metabolik hızı enerji denklemleri ile dinlenme metabolik
hızları bulunmuştur.
Bazal metabolizma hızı:
30-59 yaş:ll,6xA*+879
>60 yaş:13,5xA+487(Arslan 1993).
( A* Olması gereken ağırlık).

22
Sonunda günlük harcanan toplam enerji;bireylerin Dinlenme
Metabolik Hızı (DMH) ile toplam enerji harcamaları toplanarak
hesaplanmıştır(Arslan 1993).
6.3.5 Besin tüketim sıklığının değerlendirilmesi
Kadınlara bazı besinleri ne sıklıkla tükettikleri ankette
sorularak,yiyecek tüketim sıklığı değerlendirilmiştir.Bunun için;T = 5T]
+4T 2 +3T3 +2T4 +IT5 formülünden yararlanılarak,puanlama sistemi
kullanılmıştır(Aktaş 1979).Her gün tüketilen yiyeceklerin frekansı 5,
haftada 3-4 kez tüketilenler 4,haftada 1-2 kez tüketilenler 3,15 günde bir
tüketilenler 2,ayda bir tüketilenler 1 ile çarpılarak toplanmış ve her bir
yiyecek için toplam puanlar bulunmuştur.Tüketim sıklıkları bakımından
besinleri kıyaslayabilmek amacıyla her bir besin için alman toplam
puanların bu besinlerin her gün tüketilmesi durumunda alınacak toplam
puanların yüzde kaçını oluşturduğu hesaplanmıştır.
6.3.6 Beslenme durumlarının değerlendirilmesi
Kadınların beslenme durumlarını değerlendirmek için 3 günlük (lgünü
hafta sonuna gelmek üzere) besin tüketim formları kullanılmıştır.Bu
formlarda kadınların gün içerisinde tüm yedikleri ve içtikleri formda
belirtilen ölçülerle araştırıcının kendisi tarafından kaydedilmiş,daha sonra "
Standart Yemek Tarifeleri" (Kutluay Merdol 2003) kullanılarak her bir
yiyeceğin gram cinsinden miktarları bulunmuş ve üç günlük ortalamaları
alınmıştır.Her bir kadının tükettiği besinlerden sağladığı enerji ve besin
öğesi miktarları " Besin Bileşimlerinden yararlanılarak hesaplanmıştır
(Baysal vd 1991).Hesapalanan enerji ve besin öğeleri düzeyleri RDA'ya
göre hesapalanmıştır ve önerilen düzeylerin ± %33'ü kadar tüketenler
yeterli,önerilen miktarın ± %33'ü nün altında tüketenler yetersiz,önerilen
miktarın ± %33 'ünün üzerinde tüketenler ise fazla tüketenler olarak kabul
edilmiştir( Gibson 1990).
6.3.7. Biyokimyasal analizler
Jinekolojik muayeneden geçirilen kadınların biyokimyasal ve
hormonal tetkiklerinin yapılabilmesi için 15cc kan venöz damardan
poliklinik hemşiresi tarafından alınmıştır. Biyokimyasal, hematolojik ve
hormonal analizler Ankara Hastanesi Laboratuarlarında değişik kitler
kullanılarak ölçülmüştür.Hematolojik ve biyokimyasal tetkiklerden,
hemoglobin, hemotokrit, RBC sayısı, WBC sayısı, açlık kan şekeri,
kolesterol, trigliserid, HDL Kolesterol, LDL Kolesterol, VLDL Kolesterol,
kalsiyum,demir, düzeylerine bakılmıştır. Hormonal tetkiklerden ise;
.Estrodiol (E2), folikül stimulan hormon (FSH), luteinizan hormon (LH)
seviyeleri laborantlar tarafından tayin edilmiştir. Biyokimyasal verilerin

23
değerlendirilmesinde Ankara Hastanesi' nin standart olarak kabul ettiği
değerler kullanılmıştır.
7.3.8. Biyofizik ölçümler
Biyokimyasal, hematolojik ve hormonal tetkiklerinin ardından
araştırma kapsamına alınan 31 kadının kemik mineral dansitometreleri
Ankara Hastanesi Radyoloji Laboratuarında ölçülmüştür. Lumbal 2 , lumbal
3, lumbal 4,ortalama L ve femur kemik mineral dansitesi g/cm2 olarak
ölçülmüştür.L2-L4 ortalama L düzeyindeki lumbal vertebraların kemik
mineral dansitesi l,0g/cm 2 , femurun 0,85 g/cm2 değerleri normal düzey
olarak değerlendirmeye alınmıştır(Biberoğlu ve Yıldız 1993).
7. BULGULARI VE TARTIŞMA
Araştırmaya alman 31 kadına ait genel bilgilere, beslenme
durumlarına, biyokimyasal ve biyofizik bulgularına bu bölümde yer
verilmiştir.
7.1.Kadınlara Ait Genel Bilgiler
Kadınların bazı sosyodemografık özelliklerini ve kanama bilgilerini
gösteren bulgular genel bilgiler başlığı altında özetlenmiştir.
7.1.1. Kadınların bazı sosyodemografik özellikleri
Araştırmaya alınan kadınların yaş gruplarına, eğitimlerine,
mesleklerine, medeni durumlarına ve giyim tarzlarına göre dağılımları
çizelge .l'de verilmiştir.

24
Çizelge 1. Kadınların bazı sosyo-demografık özellikleri
Premenopoz Postmenopoz Toplam
Özellikler n:7 n:24 n:31
Sayı 1 % Sayı | % Sayı | %
Yaş Grubu
39-49 2 28.57 7 29.16 9 29.03
50-60 5 71.43 12 50.00 17 54.84
61 ve üstü - - 5 20.84 5 16.13
Medeni Durum
Evli 6 85.70 21 87.50 27 88.00
Dul 1 14.30 3 12.50 4 12.90
Eğitim Durumu
Okur-yazar değil 4 57.13 9 37.50 13 42.00
Okur-yazar 1 14.29 1 4.16 2 6.44
İlkokul mezunu 1 14.29 8 33.40 9 29.0
Ortaokul ve dengi okul mezunu - - 1 4.16 1 3.22
Lise ve dengi okul mezunu 1 14.29 2 8.33 3 9.67
Yüksekokul veya fakülte mezunu - - 3 12.50 3 9.67
Meslek Durumu
Ev hanımı 6 85.70 20 83.35 26 83.90
Memur - - 1 4.16 1 3.22
Emekli 1 14.30 2 8.33 3 9.67
Serbest meslek - - 1 4.16 1 3.22
Giyim-Tarzı
Açık 1 14.29 5 20.83 6 19.35
Kapalı 4 57.14 15 62.50 19 61.30
Kısmen kapalı 2 28.57 4 16.67 6 19.35

Çizelge 1 incelendiğinde araştırmaya alınan kadınların % 29.03'ünün


39-49 yaş grubunda, % 54.84'ünün 50-60 yaş grubunda, % 16.13'ünün ise
61 ve üstü yaş grubunda olduğu görülmektedir. Genel ortalamaya benzer
şekilde her iki grupta da büyük çoğunluk yine 50-60 yaş grubunda
toplanmıştır (premenopozlular % 71.43, postmenopozlular % 50).
Kadınların medeni durumları incelendiğinde % 88.0'ının evli, %
12.90'ının ise dul olduğu görülmektedir. Hem premenopoz hemde
postmenopoz dönemindeki kadınların çoğunluğu evlidir (sırası ile;%
85.70,% 87.50).
Yine aynı çizelge de kadınların eğitim durumları incelendiğinde; genel
toplamda kadınların % 42.0'sinin okur-yazar olmadığı, % 6.44'ünün okur-
yazar olduğu, % 29.0'unun ilkokul, % 3.22'sinin ortaokul ve dengi, %

25
9.67'sinin lise ve dengi, % 9.67'sinin ise yüksekokul veya fakülte mezunu
olduğu görülmektedir. Her iki grupta da büyük çoğunluğu okur-yazar
olmayanlar oluşturmaktadır (sırası ile % 57.13,% 37.50).
Çizelge 1 genel toplam üzerinden incelendiğinde kadınların %
83.90'ının ev hanımı, % 3.22'sinin memur, %9.66'sının emekli, %
3.22'sinin ise serbest meslek sahibi olduğu görülmektedir. Premenopoz
grubunda memur ve serbest meslek çalışanı bulunmazken postmenopoz
grubunda bir kadın memur, bir kadın da serbest meslek çalışanıdır.
Giyim tarzları dikkate alındığında kadınların % 19.35'inin açık, %
61.30'unun kapalı, % 19.35'inin ise kısmen kapalı giyindiği belirlenmiştir.
Çizelgede de görülebileceği gibi premenopozluların % 14.29'u,
postmenopozluların ise % 20.83'ü açık giyinmektedir. Kadınların büyük
çoğunluğu kapalı yada kısmen kapalı giyinmektedir (sırası ile; % 85.71, %
79.17).
7.1.2. Kadınların menarj, menopoz, menstrual siklus ve
doğurganlık özellikleri
Bu bölümde kadınların menarj yaşı, menstrual süreleri, siklus süreleri,
toplam gebelik ve yaşayan çocuk sayıları, doğum kontrol hapı kullanımı ve
süreleri, kanamdan kesilme yaşı, annenin menopoz yaşını gösteren bulgular
yer almaktadır.
Çizelge 2. Kadınların menarj, menopoz, menstrual siklus ve doğurganlık
özellikleri
Premenopoz Postmenopoz Toplam
Özellikler n:7 n:24 n:31
Sayı % Sayı % Sayı %
Menarj Yaşı
12 2 28.57 6 25.0 8 25.81
13 1 14.29 8 33.35 9 29.02
14 1 14.29 7 29.16 8 25.81
15 1 14.29 2 8.33 3 9.68
16 2 28.57 1 4.16 3 9.68
Menstrual süre
1-3 gün 2 28.58 4 16.70 6 19.35
4-7 gün 4 57.14 18 75.0 22 71.97
8 gün ve üstü 1 14.28 2 8.33 3 9.60
İki menstruasyon arası şiire
20 gün - - 1 4.16 1 3.23
21 gün - - 1 4.16 1 3.23
23 gün - - 1 4.16 1 3.23
25 gün 1 14.28 3 12.50 4 12.90
28 gün - - 3 12.50 3 9.66
30 gün 5 71.50 15 63.0 20 64.52
50 gün 1 14.28 - - 1 3.23
Toplam Gebelik Sayısı
1-3 kez 2 28.57 6 25.0 8 25.81

26
4-7 kez 3 42.85 11 45.83 14 45.16
8-11 kez 1 14.29 5 20.83 6 19.35
12-15 kez 1 14.29 2 8.34 3 9.68
Yaşayan Çocuk Sayısı
1-2 tane 3 42.86 7 29.17 10 32.26
3-4 tane 2 28.57 14 58.33 16 52.61
5 ve üstü 2 28.57 3 12.50 5 16.13
Doğum kontrol hapı kullanımı
Kullananlar 2 28.60 12 50 14 45.20
Kullanmayanlar 5 71.40 12 50 17 54.80
Menopoz nedeni
Doğal 6 85.72 19 79.16 25 80.64
Ruhsal travma i 14.28 5 20.84 6 19.36
Kaç yıldır menopoz
0-1 yıl 7 100.0 - - 7 22.58
2-6 yıl - - 14 58.34 14 45.16
7-11 yıl - - 6 25.0 6 19.35
12-16 yıl - - 3 12.50 3 9.68
17 ve üst - - 1 4.16 1 3.23
Annesinin menopoz yaşı
Bilmiyor 5 71.43 9 37.50 14 45.16
Genç ölüm - - 8 33.33 8 25.81
40-44 yaş - - 5 20.84 5 16.13
45 ve üstü 2 28.57 2 8.33 4 12.90

İlk adet görme (menarj), kız çocuklarının puberte gelişimi sırasında


üreme çağına geçişin bir işareti olarak kabul edilir. Menarj yaşı kız
çocuğunun genetik yapısı, beslenme ve sosyo-kültürel yapısı ile ilişkilidir.
Kız çocuğu ortalama olarak 9-16 yaş arasında ilk adetini görebilir. Menarj
yaşı aynı zamanda coğrafık bölge ile de ilgilidir; güneş ışığına daha çok
maruz kalan ekvatora yakın bölgeler de menarj daha erken olurken, Kuzey
Avrupa ülkelerinde daha geç olabilmektedir. Beslenmesi yeterli, hafif
şişman kız çocuklarında da menarj daha erken yaşlarda da olabilmektedir
(kadinvegebelik.com 2004).
Çizelge 2. menarj yaşı dikkate alınarak genel toplam üzerinden
incelendiğin de büyük çoğunlukla 13 yaşında (% 29.02 oranı ile ) daha
sonra, 12 ve 14 yaşında (% 25.81 oranı ile), en son olarak ta 15 ve 16
yaşlarında (% 9.68 oranı ile) menarjın başladığı görülmektedir. Günümüzde
menarj yaşının menopoza giriş yaşını etkilediği kabul edilmektedir. Maral
vd (2001), Ankara'nın Gölbaşı bölgesinde yaşayan kadınlar da menopoz

27
yaşına etki edebilecek faktörler konulu çalışmaların da; menarj yaşı ve
menopoz yaşı arasında negatif bir ilişki bulunduğunu saptamışlardır.
Menstruasyon, genç kızlar da 9-16 yaşları arasında başlayıp, 40-50
yaşlarına kadar süren, vajenlerinden 28 günde bir defa 3-7 gün kan
gelmesidir. Siklus, son adet tarihinin ilk gününden bir sonraki adet tarihinin
ilk gününe kadar geçen süredir.Normalde bu süre 28 gün olmasına karşın;
21 ile 35 gün arası normalin alt ve üst sınırı kabul edilmektedir. Normal
menstrual kanama süresi 3-7 gün olup kadınlar bu dönemde 40 ml. kan
kaybederler (genetikbilimi.com 2004). Çizelge 4.2'den menstrual süreler
incelendiğinde hem premenopoz hem de postmenopozlular da en yüksek
oranın menstruasyonlar 4-7 gün sürenler olduğu görülmektedir (sırası ile;
% 57.14, % 75). İki menstruasyon arası sürelerde (siklus) ise her iki grupta
ki kadınlar da 30 günün ilk sırada yer aldığı (sırası ile % 71.42, % 62.50),
bunu premenopozlular da %14.29 oranı ile 25 ve 50 günün
postmenopozlular da ise % 12.50 oranı ile 25 ve 28 günün izlediği
belirlenmiştir. Postmenopozlu grupta birer kişi olmak üzere iki
menstruasyon arası süresinin 20-21 ve 23 gün olan 3 kişi bulunmaktadır.
Mary Fran et al (1996), 'un bildirdiğine göre Whelan ve Ark,
menstrual siklus süresi daha kısa (26 günden daha az) olan kadınların
menopoza daha erken yaşta girdiğini bildirmişlerdir. Kadınlar da
ergenlikten menopoza geçişte bozulan siklus süreleri ve oligomenore,
hipermenore, hipomenore yada amenore gibi farklılaşmış kanama biçimleri
de menopozun habercileridir ve bu döneme geçişte sıklıkla bu durumlarla
karşılaşılmaktadır.
Aynı çizelgeden araştırmaya katılan 31 kadının doğurganlık özellikleri
incelendiğinde % 25.81 oranı ile 1-3 kez, % 45.16 oranı ile 4-7 kez, %
19.50 oranı ile 8-11 kez, % 9.68 oranı ile 12-15 kez gebe kalındığı
görülmektedir. Premenopozluların ve postmenopozluların büyük
çoğunluğunun 4-7 kez gebe kaldığı belirlenmiştir. 12-15 kez gebe kalan,
premenopozlular da bir postmenopozlular da iki kadın bulunmaktadır.
Kadınların yaşayan çocuk sayılarına bakıldığında % 51.61'inin 3-4 tane, %
32.26'sının 1-2- tane ve % 16.13'ünün ise 5 ve üstü yaşayan çocuğu olduğu
görülmüştür. Çizelge 4.2'den de görülebileceği gibi premenopozluların
büyük çoğunluğunun (% 42.86'sının) 1-2 tane, postmenopozluların büyük
çoğunluğunu ise (% 58.83'ünün) 3-4 tane yaşayan çocuğu bulunmaktadır.
Bugün hala tartışılmakta olan doğurganlık ile menopoza giriş yaşı
arasındaki ilişki henüz kesin bilgilerle kanıtlanamamış olmakla beraber
Mary Fran et al (1996), 'ün bildirdiğine göre Whelan et aVun yaptığı
çalışmada hiç doğurmamış olan kadınlarda premenopozun daha erken
başladığını bildirmişlerdir.

28
Doğum kontrol hapları 30 yılı aşkın bir süredir piyasa da olan bugün
dünyada pek çok kadın tarafından kullanılan güvenilir ve etkili bir
kontraseptif yöntemdir. Doğum kontrol hapları sentetik olarak estrogen ve
progesteron hormonlarını içermektedir. Doğum kontrol haplarının teorik
etkinliği çok yüksektir. Başarısızlık % 0.1 olmakla beraber, kullanım
hatalarına bağlı olarak 1 yılın sonunda bu rakam % 0.3'ü bulmaktadır
(rehber.erenus.org 2004). Kadınlara doğum kontrol hapı kullanıp
kullanmadığı sorulmuş, premenopozluların % 28.60'ının, postmenopoz-
luların ise % 50.0'ının kullandığı ve premenopozluların % 71.40'ının,
postmenopozluların % 50.0'mın kullanmadığı belirlenmiştir. Premenopoz-
lular da doğum kontrol hapı kullandığını belirten iki kadından birinin 6 ay,
diğerinin 1 yıl, postmenopozlular da kullanan 12 kadının 6'sının 6 ay,
5'inin 1-3 yıl, birinin ise 4 yıl kullandığı belirlenmiştir. Günümüzde doğum
kontrol hapı kullanımı ve menopoza etkisi pek çok çalışma da incelenmiş
olmasına karşın, kanıtlanmış kesin bilgiler henüz mevcut değildir. Buna
karşın Khaw (1992), erken menarj ve oral kontraseptif kullanımını
kapsayan reprodüktif hikayenin, daha geç menopoz başlangıcı ile ilişkili
olduğunu bildirmiştir.

Menopoz, överdeki folliküller aktivitenin kaybı sonucu


menstruasyonun kalıcı olarak sona ermesi biçiminde tanımlanır. Ülkeden
ülkeye, toplumdan topluma farklılık gösteren adetten kesilme
(menstruasyonun kalıcı olarak sonlanması) yaşı dünyada 45-55 olarak
kabul edilmektedir.
Yine aynı çizelgeden kadınların menopoza giriş nedenleri incelendiğin
de premenopozluların % 85.72'sinin doğal olarak, % 14.28'inin ruhsal
travma nedeni ile, postmenopozluların ise % 79.16'sının doğal olarak, %
20.84'ünün ruhsal travma nedeni ile menopoza girdiği görülmektedir.
Çizelge 2 menopoz süreleri dikkate alınarak genel toplam üzerinden
incelendiğin de kadınların % 45.16'sinin 2-6 , % 22.58'sinin 0-1, %
19.35'sinin 7-11, % 9.68'ının 12-16, % 3.22'ünün ise 17 ve daha fazla
yıldır menopozda olduğu görülmektedir. Premenopozlu gruptakiler henüz
bu dönemin başlangıcındayken (0-1 yıl), postmenopozlu grupta ilk sırada
2-6 yıldır (% 58.34), ikinci sırada 7-11 yıldır (% 25.0), bu dönemde yer
alanlar gelmektedir.
Kadınlara annelerinin menopoz yaşı sorulmuş; % 45.16'sının
annesinin menopoz yaşını bilmediği, % 25.81'inin annesinin menopoza
girmeden genç yaşta öldüğünü,% 16.13'ü-nün 40-44 yaşlarında ve %
12.90'ının ise 45 ve üstü yaşlarda menopoza girdiği belirlenmiştir.
Kadınların büyük çoğunluğunun (genel toplamın % 45.16'sının) annesinin
menopoza giriş yaşını bilmediği dikkat çekicidir. Oysa son yıllarda,
annenin menopoza giriş yaşı ile kızının menopoza giriş yaşı arasında bir

29
korelasyon olabileceği üzerinde durulmaktadır. Studd (1988), bir aileye
mensup kadınların hemen hemen aynı yaşlarda menopoza girdiğini
bildirmiştir.
7.2. Kadınların Beslenme Durumları
Bu bölümde kadınların beslenme alışkanlıkları, bazı besinleri tüketim
miktarları, besin tüketim sıklıkları, besinlerden aldıkları enerji ve bazı besin
öğesi miktarlarını gösteren bulgulara yer verilmiştir.
7.2.1. Kadınların günlük öğün sayıları
Araştırma kapsamındaki kadınların "Günde kaç öğün tüketirsiniz?"
sorusuna verdikleri cevaplar Çizelge 3 de verilmiştir.
Çizelge 3. Kadınların günlük öğün sayıları
Premenopoz Postmenopoz Genel Toplam
Öğün sayısı
Sayı % Sayı % Sayı %
2 öğün 2 28.57 3 12.50 5 16.13
3 öğün 4 57.14 15 62.50 19 61.29
4 ve daha fazla 1 14.29 6 25.0 7 22.58

Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0


2
x = 1.169 SD : 2 P>0.05

Çizelge 3 incelendiğinde kadınların, hem premenopoz hem de


postmenopoz grubunda büyük çoğunluğun üç öğün yemek tükettiği
görülmektedir (sırası ile % 57.14, % 62.50). Günde iki öğün yemek
tüketenler premenopozlular da % 28.57, postmenopozlular da % 12.50, 4
ve daha fazla öğün tüketenler ise premenopozlular da % 14.29,
postmenopozlular da % 25,0 oranında bulunmuştur. Yapılan ki kare
önemlilik analizi ile iki grubun öğün sayıları arasında ki farkın istatistiksel
olarak önemli olmadığı belirlenmiştir (p>0.05).
Özdoğan (1991), Sevenay (1996), Uyar Arıcı (1997), Uğur (2001),
Demirkaynak (2004)'ın kadınları örneklem olarak seçtikleri
araştırmalarında günde üç öğün yemek yeme oranını diğer öğün sayılarına
göre yüksek bulmuşlardır (sırası ile % 89,40, % 77,79, % 67,30, % 73.50,
% 72.80).Yapılan çalışma sonuçları, bu araştırma bulgularını
desteklemektedir.
Araştırmaya alınan kadınların yaşlarının 39 ile 65 arasında değiştiği ve
menopozla birlikte artan sindirim sistemi şikayetleri göz önüne alındığında;
öğün sayılarının arttırılarak her öğünde tüketilen miktarların azaltılması
daha uygun olacaktır. Yenilen günlük besinlerin 4 veya daha fazla öğünde
tüketilmesi ile besinlerin biyoyararlılığı daha da artar, alınması gereken

30
enerjinin daha fazla öğünlere bölünerek karşılanması metabolik hızı arttırır
ve böylece ekstra enerji harcanması ile kilo kontrolü sağlanabilir. Ayrıca
az az ve sık aralıklarla yemenin kan lipitleri ve kan glikoz yüzeyi
denetiminde olumlu olduğu belirtilmektedir (Baysal 2002, Ersoy 2001).
7.2.2. Kadınların öğün atlama durumları
Bu bölümde kadınların hangi öğünleri hangi sıklıkla atladıkları
incelenmiştir.
Çizelge 4. Kadınların öğün atlama durumları
Genel
Premenopoz Postmenopoz
Toplam
Öğün atlama durumu n:7 n:24
n:31
Sayı % Sayı % Sayı %
Her zaman 1 14.29 1 4.17 2 6.45
SC
< Haftada 1-2 1 14.29 - - 1 3.23
m Seyrek - - - - - -

< Atlamam 5 71.42 23 95.83 28 90.32


2
x = 4.6416 SD :2 P>0.05
Her zaman - - 4 16.67 4 12.90
tu
_! Haftada 1-2 - - 8 33.33 8 25.81
o Seyrek 1 14.29 4 16.67 5 16.13
O Atlamam 6 85.71 8 33.33 14 45.16
x 2 = 6.812 SD : 3 P>0.05
Her zaman - - - - - -
s<
Haftada 1-2 1 14.29 - - 1 3.23
c/>
Seyrek 1 14.29 - - 1 3.23
< Atlamam 5 71.42 24 100 29 93.54
x 2 = 7.330 SD : 2 P<0.05
Çizelge 4 incelendiğinde;postmenopozluların akşam öğününü hiç
atlamadıkları, sabah öğününün atlayan sadece bir kadın bulunduğu, buna
karşın öğlen öğününü % 16.67'lik oranla her zaman, % 33.33'lük oranla
haftada 1-2 kez, % 16.67'lik oranla ise seyrek olarak atladıkları
görülmektedir. Öğlen öğününü atlama nedeni olarak kadınların çoğunlukla
"zayıflamak için" (% 45.0), "canı istememek" (% 28.0), "vakit
bulamamak" (% 27.0) gibi nedenleri göstermişlerdir. Yine aynı çizelgeden
premenopozluların sabah öğününü % 14.29'luk oranla her zaman ve
haftada 1-2 kez, öğlen öğününü % 14.29'luk oranla seyrek, akşam öğününü
ise % 14.29'luk oranla haftada 1-2 kez ve seyrek olarak atladıkları
izlenebilir. Görüldüğü gibi premenopozlular en çok sabah ve akşam
öğününü atlamaktadırlar. Kadınlar sabah öğününü atlama nedeni olarak
;"canım istemiyor (% 80.0), "vakit bulamıyorum" (% 20.0) olarak

31
belirtirken akşam öğününü atlama nedeni olarak ise büyük oranla
"zayıflamak için" (% 86.0) ve "canım istemiyor" (% 14.0) gibi nedenleri
belirtmişlerdir.
Yapılan ki kare önemlilik analizi ile iki grubun sabah ve öğlen
öğünlerini atlama durumları arasındaki fark istatistiksel olarak önemsiz
bulunurken (p>0.05), akşam öğününü atlama durumları arasındaki fark ise
önemli bulunmuştur (p<0.05).
Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Çünkü günün ilk yenen
yemeğidir ve vücudun tekrar harekete geçmesi için gerekli olan enerjiyi
sağlar. Kahvaltı düzenli yapılmazsa veya atlanırsa gün içinde açlık hissi
yoğun olarak hissedilir. Öğlen yemekleri ise günün önemli ikinci öğünüdür.
Dışarıda veya evde yenmesi, bu öğünün atlanması veya çok abartılması
anlamına gelmemelidir. Kişi eğer çalışıyorsa evde hazırlanıp, paketlenmiş
yemekler ideal olacaktır (isnet.net.tr 2004).
Kilo vermek yada kiloyu korumak için mutlaka günlük alınması
gereken kalori sabah kahvaltısı, öğlen yemeği, en az miktarda akşam
yemeği olmak üzere 3 ana ve 3 ara öğün olarak tüketilmelidir. Zayıflamak
için gün içinde vücudu uzun süre aç bırakmak akşam saatlerinde
yapılacakların (fiziksel aktivitenin) kısıtlı olmasına karşın vücudun
ihtiyacından fazla kalori alınmasına neden olarak kişiye kilo aldırır
(oranjclub.com 2004).
7.2.3. Kadınların öğiin aralarında yiyecek ve içecek tüketim
durumları
Bu bölümde kadınların öğün aralarında yiyecek ve içecek tüketim
durumları incelenmiştir.
Çizelge .5. Kadınların öğün aralarında yiyecek ve içecek tüketme durumları
Premenopoz Postmenopoz Genel Toplam
Öğün aralarında tüketilenler n:7 n:24 n:31
Sayı % Sayı % Sayı %
Yiyecekler
Kek-pasta 3 42.85 11 45.83 14 45.16
Bisküvi-simit 3 42.85 13 54.16 16 51.61
Kuruyemiş 2 28.57 2 8.33 4 12.90
Şeker-çikolata 1 14.28 1 4.16 2 6.45
İçecekler
Çay-kahve (şekersiz) 1 14.28 5 20.83 6 19.35
Çay-kahve (şekerli) 4 57.14 15 62.50 19 61.29
Asitli içecekler 1 14.28 3 12.50 4 12.90
Meyve suları 2 28.57 2 8.33 4 12.90
Yiyecek ve içecek tüketmem 1 14.28 3 12.50 4 12.90

32
Çizelge 5 incelendiğinde; premenopoz grubunda 1, postmenopoz
grubunda 3 kişinin öğün aralarında yiyecek içecek tüketmediği
görülmektedir. Diğer kadınlardan postmenopozluların öğün aralarında
yiyeceklerden en çok bisküvi-simit grubunu (% 54.16), içeceklerden ise
şekerli çay-kahveyi (% 62.50) tükettikleri, premenopozluların
yiyeceklerden en çok kek-pasta ve bisküvi-simit grubunu (% 42.85),
içeceklerden ise benzer şekilde şekerli çay-kahveyi (% 57.14) tükettikleri
görülmektedir. Araştırmaya alınan kadınların beden kitle indeksleri
(Çizelge 4.14,% 45.16'sı şişman , % 35.48'i hafif şişman, % 16.13'ü
normal ,% 3.23'ü morbid,) ve yaşları (39-65 yaş ) nedeniyle azalmış
fiziksel aktiviteleri ve bazal metabolik hızları göz önüne alındığında öğün
aralarında tüketilen yüksek kalorili yiyecek ve içeceklerden uzak
durmalarının gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Kadınların yüksek oranlarda tükettikleri bisküvi,kraker, bar ve
gofretler yapımlarında kullanılan (un,şeker,vb.) temel malzemeler
nedeniyle yüksek karbonhidratlı besinler sınıfında yer almaktadır.
Türkiye'de, üretilen bu besinlerin glisemik indeksleri de henüz
belirlenememiştir. Ancak dış ülkelerde hazırlanan tablolarda bu ürünler orta
ve yüksek glisemik indeksli besinler sınıfında yer almaktadır. Bu göz
önüne alındığında diyabet gibi hastalıklarda bu ürünlerin tüketimine dikkat
edilmelidir (Başoğlu vd 1997).
Çizelge 5 de görüldüğü gibi kadınların % 80.64'ü şekerli ve şekersiz
olarak çay-kahve tüketmektedir. Kadınların % 54.84'ünün 50-60 yaşları
ararsında olduğu düşünüldüğünde yaşlıların günde 2 veya 3 kez çay-kahve
almaktan hoşlanabileceği gerçeği yadsınamaz. Üstelik buda sinir
sisteminde olumlu etki yaratacağından besinlerin sindirimini
kolaylaştırabilir. Ancak demir eksikliğine bağlı anemisi olanlarda yada
kandaki demir seviyeleri düşük ve alt sınırlara yakın kimselerde çay-
kahvenin aşırı tüketiminden de sakınılmalıdır. Bunların yerine ıhlamur, taze
meyve suları yada ayran daha uygun içeceklerdir (Baysal 2002).
7.2.4.KadınIarın besin tüketim sıklıkları
Bu bölümde kadınların çeşitli besinleri günlük ortalama tüketim
miktarları, tüketim sıklıkları ve besinlerin tüketim sıklıklarına göre
hesaplanan yüzde tüketim puanları verilmiştir.

33
Çizelge 6. Kadınların günlük tükettikleri ortalama yiyecek miktarları
(g/gün)

Premenopoz Postmenopoz Genel Toplam


BESİNLER t P
(n:7) (n:24) (n:31)

Süt 38.57 ±31.04 30.83 ±13.25 32.58 ± 12.17 0.262 0.795


Yoğurt 41.42 ±24.14 119.16 ±22.54 101.61 ± 19.05 -1.764 0.088
Peynir 64.28 ± 11.72 43.33 ±6.15 48.06 ±5.59 1.607 0.119
Hayvansal Yağ 12.15 ±6.62 36.17 ±20.54 30.74 ±15.99 -0.621 0.539
Bitkisel sıvı yağ 10.0 ±3.77 6.88 ± 1.89 7.58 ± 1.68 0.768 0.449
Zeytin 10.28 ±2.15 11.75 =t 2.13 11.41 ±1.71 -0.352 0.727
Tahıl ve ürünleri 61.78 ±15.59 98.23 ±20.05 90.0 ± 16.04 -0.948 0.351
Ekmek 257.14 ±65.85 360.52 ±42.48 337.17 ±36.46 -1.194 0.242
Yeşil yapraklı sebzeler 65.35 ±33.16 73.91 ± 16.47 71.98 ± 14.53 -0.242 0.810
Diğer sebzeler 98.85 ±32.24 157.29 ±30.76 144.10 ±25.07 -0.974 0.338
Meyve 262.88 ±85.98 363.12 ±51.53 340.48 ±44.36 -0.943 0.353
Kırmızı et 51.42 ± 19.44 72.29 ± 13.35 67.58 ± 11.20 -0.773 0.446
Beyaz et - 1.25 ± 1.25 0.96 ±0.96 -0.534 0.598
Balık 21.42 ±21.42 16.66 ± 16.66 17.74 ± 13.62 0.144 0.887
Sucuk, sosis vb. - 0.41 ±0.41 0.32 ±0.32 -0.534 0.598
Kurubaklagiller 18.57 ±9.11 32.91 ±6.49 29.67 ±5.47 -1.099 0.281
Yumurta 44.92 ± 7.75 16.47 ±5.07 22.90 ± 4.76 2.756 0.010*
Şeker 62.04 ±14.97 40.25 ±6.71 45.17 ±6.29 1.474 0.151
Yağlı tohumlar 7.14 ±3.59 2.50 ±2.10 3.54 ±1.82 1.064 0.296
* P<0.05
Çizelge 6'da her iki gruptaki süt ve süt ürünleri tüketim miktarları
incelendiğinde; günlük önerilen süt, yoğurt miktarlarının (250-300 g)
yarısını bile tüketmedikleri belirlenmiştir (Baysal vd 1999). Kadınların
peynir tüketimlerine bakıldığında ise; tüm yaş grupları için önerilen 30 g'ı
(Baysal vd 1999) her iki grubunda aşarak tükettikleri görülmüştür (
premenopozlular 64.28 ± 11.72 g postmenopozlular 43.33±6.15g ).
Çizelgenin incelenmesinden,sütün ve peynirin premenopozlu
kadınlarca,yoğurdun postmenopozlu kadınlarca daha fazla tüketildiği
görülmektedir. Yapılan t testi sonucuna göre iki grubun ortalamaları
arasındaki fark önemsiz bulunmuştur.(p>0.05). Süt ve süt ürünleri kemik ve
dişlerin gelişimi ve sağlığının korunmasında birinci dereceden etkili
besinlerdir.Şanlıer (1995)'in bildirdiğine göre adölesan çağındaki kızlar ve
anneleri üzerinde yapılan bir çalışmada kalsiyum dengesinde birincil

34
faktörün kalsiyum alımı olduğu, düşük kalsiyum alımında vücutta biriken
kalsiyum miktarının azaldığı ve kemik kütlesinin yüksek değerlere ulaştığı
görülmüştür. Kadınlar osteoporozis riskinden korunmak için çocukluk
yıllarından itibaren süt ve süt ürünlerinin tüketimine dikkat etmelidirler.
Araştırma kapsamındaki kadınların yağ ve zeytin tüketimleri
incelendiğinde postmenopozluların toplam yağ tüketimlerinin,
premenopozluların tüketimlerinin iki katı olduğu, bununla birlikte her iki
grubunda zeytin tüketimlerinin aynı olduğu görülmektedir. 31-60 yaş grubu
için önerilen yağ miktarları bitkisel sıvı yağlar ve katı yağlar için 10 g'dır
(Baysal vd 1999). Çizelgeden de görülebileceği gibi premenopozluların sıvı
yağ tüketimi 10.0±3.77g, katı yağ tüketimleri ise 12.15±6.62 g'dır.
Postmenopozlular da sıvı yağ tüketimi 6.88±1.89 g ve katı yağ tüketimi ise
önerilen miktarın yaklaşık 4 katı kadar olup 36.17±20.54 g'dır. Yapılan
istatistiksel analiz sonucunda gruplar arasındaki yağ tüketim miktarları
farkı önemsiz bulunmuştur (p>0.05). Diyetteki yağ miktarı ve yağ çeşidinin
kalp damar rahatsızlıkları ile ilgili olduğunu belirten araştırma verileri son
yıllarda yoğunlaşmıştır. Uzun süreli ve dünyanın bir çok yerinde yapılan
araştırmalar, kandaki lipit düzeyi ve lipoprotein-kolesterol tipleri ile kalp
damar hastalıkları arasındaki ilişkinin önemli olduğunu belirtmektedir. Bu
veriler dikkate alınarak, günlük diyet enerjisine yağların katkısının % 25-30
civarında olması önerilebilir. Diyette yeterince hayvansal besin
bulundurarak, bu miktarın yarısı bitkisel sıvı yağ, yarısı da zeytinyağından
karşılanmalıdır (Baysal 2002).
Tahıl ürünleri ve ekmek tüketimi Çizelge 4.6'da görüldüğü gibi
postmenopozlu kadınlarda (sırası ile; 98.23±20.05g, 360.52±42,48 g)
premenopozlu kadınlara göre daha fazladır (sırası ile; 61.78±15.59 g,
257.14±65,85 g). Her iki grupta ekmek tüketiminde önerilen miktarı (31-60
yaş :150g),(Baysal vd 1999) aşmakta, tahıl tüketimin de ise postmenopozlu
kadınlar 31-60 yaş için önerilen 50 g'ın (Baysal vd 1999) neredeyse iki
katını tüketmektedirler (98.23±20.05g). Tahıl ürünleri ve ekmek tüketimi
arasındaki fark gruplar arsında yapılan t testi sonucunda önemsiz
bulunmuştur (p>0.05).
Günlük ortalama sebze ve meyve tüketimi toplamı premenopozlu
kadınlar da 427.05g, postmenopozlu kadınlarda ise 594.32 g bulunmuş ve
kadınlar için önerilen günlük 500 g' lık (Baysal vd 1999) miktarın
premenopozlu kadınlarda % 85.41'inin karşılandığı, postmenopozlular da
ise günlük önerilen miktarın % 18.86 fazlasının tüketildiği saptanmıştır.
Yapılan istatistiksel analiz sonucunda iki grubun ortalamaları arsındaki fark
önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Çizelge 6'da görüldüğü gibi; günlük ortalama et,yumurta,kurubaklagil
tüketimi premenopozlu kadınlarda yaklaşık 136.33 g, postmenopozlu

35
kadınlarda ise 139.99 g'dır. 19-60 ve üstü yaş kadınları için önerilen enerji
ve besin öğelerini karşılayacak günlük 150g'lık (Baysal vd 1999) miktara
göre kadınların bu besinleri tüketim miktarları düşüktür. Özellikle iyi bir
bitkisel protein ve kompleks karbonhidrat kaynağı olan kurubaklagili
önerilen 30.40 g'a (Baysal vd. 1999) göre premenopozluların çok az
(18.57±9.11 g), bununla birlikte postmenopozluların ise kırmızı et yerine
içerdiği yağ asitlerinin çeşidinden dolayı önerilen tavuk,balık vb'ni çok çok
az, premenopozlu kadınların ise hiç tüketmediği bulunmuştur (85g) (Baysal
vd,1999).Gruplar arasında yapılan istatistiksel analiz sonucunda
et,kurubaklagil tüketimleri arasındaki fark önemsiz bulunmuştur(p>0.05).
İki grubun yumurta tüketimlerine bakıldığında ise önerilen 25g'lık (Baysal
vd. 1999) miktarın premenopozlular da üstüne çıkıldığı,postmenopozlular
da ise altında olduğu görülmektedir.İki grubun yumurta tüketimleri
arasındaki fark yapılan istatistiksel analiz sonucunda önemli bulunmuştur
(p<0.05).
Kadınların şeker,bal,reçel vb tüketimleri irdelendiğinde tatlıların
toplamı için önerilen 50g.'lık ( Baysal 2002) miktarın tamamını
premenopozluların tüketemedikleri (40.25±6.7 lg),postmenopozluların ise
12g. fazlasıyla tükettikleri (62.04±14.97g) görülmektedir. Yapılan
istatistiksel analiz sonucunda gruplar arasındaki bu besinleri tüketim
miktarı farkları önemsiz bulunmuştur(p>0.05).
Yağlı tohumların (çekirdek,antep fıstığı,badem,ceviz,fındık vb) günlük
tüketilmesi önerilen miktarları 31-60 yaş için 5g.'dır (Baysal 1999).
Postmenopozlular da bu oran premenopozlulara göre düşüktür (sırası ile;
premenopozlular da;7.14±3.59 g ,postmeno-pozlular da 2.50±2.10 g).
Kadınların besin tüketim sıklıkları ve yüzde tüketim puanlan Çizelge
7'de verilmiştir.

36
Çizelge 7. Kadınların bazı besinleri tüketim sıklıkları
Her gün Haftada 3-4 kez Haftada 1-2 kez 15 günde bir Ayda bir Hiç Toplam %
Besinler
Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % puan Tüketim
Pre - - - - - 2 28.50 1 14.28 4 57.14
Süt 39 61.31
Post 1 4.16 1 4.16 5 20.83 6 25.0 3 12.50 8 33.33
Pre 2 28.57 1 14.28 2 28.57 1 14.28 1 14.28 - -
Yoğurt 93 96.76
Post 5 20.83 3 12.50 6 25.0 6 25.0 3 12.50 1 4.16
Pre 5 71.42 1 14.28 - - 1 14.28 - - - -
Beyaz peynir 142 96.76
Post 21 87.50 - - 2 8.33 - - - - - -

Pre 1 14.28 - - - - - 1 14.28 5 20.83


Kaşar peyniri 46 48.36
Post 4 16.66 1 4.16 2 8.33 4 16.66 2 8.33 11 45.83
Süt tozu
Pre -
. - - - - - -
. 7 100.0
1 3.22
Post - - - - - - - - 1 4.16 23 95.83
Pre 2 28.57 - - - - - 1 14.28 4 57.14
Çökelek peyniri 38 38.69
Post 2 8.33 1 4.16 1 4.16 4 16.66 2 8.33 14 58.33
Pre 1 14.28 2 28.57 3 42.85 - - 1 14.28 . -
Yumurta 81 83.84
Post 3 12.50 1 4.16 10 41.66 5 20.83 - - 5 20.83
Pre - - 1 14.28 1 14.28 3 42.85 1 14.28 1 14.28
Kırmızı et 63 77.39
Post 1 4.16 2 8.33 9 37.50 3 12.50 3 12.50 6 25.00
Tavuk, balık vb. Pre - - - -
. . 1 14.28 2 28.57 4 57.14
22 54.82
beyaz et Post - - - - - 4 16.66 10 41.66 10 41.66
Sosis, sucuk, vb. Pre - - - - - - 1 14.28 2 28.57 4 57.14
19 32.24
et ürünleri Post - - - - 3 12.50 2 8.33 2 8.33 17 70.83
Pre - - 1 14.28 2 28.57 3 42.85 1 14.28 - -
Kunıbaklagiller 80 99.90
Post - - 3 12.50 13 54.16 4 16.66 3 12.50 1 4.16
Yeşil yapraklı Pre 4 57.14 3 42.85 - - - - - - - -
142 99.91
sebzeler Post 17 70.83 4 16.66 3 12.50 - - - - - -

Pre 1 14.28 4 57.14 1 14.28 - - - - 1 14.28


Diğer sebzeler 117 96.68
Post 7 29.16 10 41.66 6 25.0 - - 1 4.16 - -

Pre 3 42.85 2 28.57 2 28.57 - - - - -


Turunçgiller 131 99.98
Post 13 54.16 6 25.0 3 12.50 2 8.33 - - - -

Pre 5 71.42 1 14.28 1 14.28 - - - - - -


Diğer meyveler 143 99.97
Post 19 79.16 2 8.33 2 8.33 1 4.16 - - - -

-J
oo Çizelge 7'nin devamı
Besinler Her gün Haftada 3-4 kez Haftada 1-2 kez 15 günde bir Ayda bir Hiç Toplam %
Sayı % Sayı | % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % puan Tüketim
Pre - - 1 14.28 - - - - - 6 8.71
Kuru meyve 25 35.46
Post - - 2 8.33 2 8.33 1 4.16 5 20.83 14 58.33
Pre 7 100.0 - - - - - - - - - -
Elemek 155 100.0
Post 24 100.0 - - - - - - - - - -

Pre - - 4 57.14 2 28.57 - - 1 14.28 - -


Makarna-Şehriye 74 90.3
Post - - 1 4.16 10 41.66 7 29.16 3 12.50 3 12.50
Pre - - 2 28.57 2 28.57 2 28.57 - - 1 14.28
Pirinç 68 99.98
Post - - 2 8.33 8 33.33 9 37.50 1 4.16 4 16.66
Pre 2 28.57 5 71.42 .
Bulgur
Post
-

-
-

-
-

1
.
4.16 8 33.33
-

7
-

29.16 5 20.83
-

3 12.50
58 90.3
Pre 1 14.28 - - 1 14.28 1 14.28 - - 4 57.14
Kaü Yağ 31 38.59
Post 2 8.33 - - 1 4.16 2 8.33 4 16.66 15 62.50
Pre 6 85.71 1 14.28 - - - - - - - -
Sıvı Yağ 154 99.99
Post 24 100.0 - - - - - - - - - -

Pre 6 85.71 - - - - 1 14.28 - - - -


Zeytin 146 96.76
Post 22 91.66 1 4.16 - - - - - - 1 4.16
Pre 1 14.28 - - 1 14.28 1 14.28 2 28.57 2 28.57
Yağlı tohumlar 43 64.50
Post 1 4.16 1 4.16 3 12.50 3 12.50 7 25.16 3 37.50
Pre 5 71.42 - - - - - - - - 2 28.57
Şeker 110 70.96
Post 17 70.83 - - - - - - - - 7 29.16
Pre 1 14.28 - - - - 1 14.28 1 14.28 4 57.14
Bal 49 48.36
Post 5 20.83 1 4.16 3 12.50 - - 3 12.50 12 50.0
Pre 3 42.85 - - - - 1 14.28 - - 3 42.85
Reçel 74 61.27
Post 8 33.33 1 4.16 3 12.50 1 4.16 2 8.33 9 37.50
Pre - - - - 1 14.28 - - - - 6 85.71
Pekmez 72 58.05
Post 3 12.50 2 8.33 1 4.16 - - 3 12.50 15 62.50
Pre 7 100.0 - - - - - - - - - -
Çay 155 100.0
Post 24 100.0 - - - - - - - - - -

Pre - - - - - - - - 2 28.57 5 71.42


Türk kahvesi 15 22.57
Post 1 14.28 - - 2 8.33 - - 2 8.33 19 79.16
Çizelge 7'nin devamı

Haftada 3-4 Haftada 1-2


Her gün 15 günde bir Ayda bir Hiç Toplam %
Besinler kez kez Tüketim
puan
Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %
Pre - - - - - - - - 1 14.28 6 85.71
Neskafe 8 16.11
Post - - - - 1 4.16 1 4.16 2 8.33 20 83.33
Pre - - - - - - - - 2 28.57 5 71.42
Ihlamur 17 25.78
Post 1 4.16 1 4.16 3 12.50 - - 3 12.50 16 66.66
Pre - - - - - - - - - - 7 100.0
Ada çayı 15 12.89
Post 2 8.33 - - 1 4.16 1 4.16 - - 20 83.33
Oralet, lezzo Pre - - - - - - - - 1 14.28 6 85.71
3 9.67
vb. Post - - - - - - - - 2 8.33 22 91.66
Kolalı Pre - - 1 14.28 - - - - 3 42.85 3 42.85
30 62.98
içecekler Post - - - 3 12.50 - - 12 50.0 8 33.33
Pre - - - - - - - - - - 7 100.0
Soda 5 3.22
Post 1 4.16 - - - - - - - - 23 95.83
Alkollü Pre - - - - - - - - - - 7 100.0
2 6.45
içecekler Post - - - - - - - - 2 8.33 22 91.66

w
vo
Çizelge, süt ve süt ürünleri yönünden incelendiğinde en yüksek yüzde
tüketim puanını beyaz peynir ve yoğurdun aldığı görülmektedir (% 99.76).
Premenopozluların puanı beyaz peynir için % 99.98, postmenopozlular için
% 95.83' tür. Yoğurt için ise premenopozluların puanı % 99.98 iken
postmenopozluların puanı % 95.83 olarak hesaplanmıştır. Süt alımına
bakıldığında, sütün yüzde tüketim puanının % 61.31olduğu, premenopoz
grubunda bu puanın % 57.14 iken postmenopoz grubunda % 74.65'e
çıktığı görülmektedir. Diğer süt ürünleri incelendiğinde ise en az alınan süt
tozunun puanı % 3.22 (premenopoz %0, postmenopoz % 4.16), çökelek
peynirinin puanı % 38.69 (premenopoz % 42.85, postmenopoz % 41.64),
kaşar peynirinin puanı ise % 48.36 (premenopoz % 14.28, postmenopoz %
54.14) olarak bulunmuştur. Büyüme çağında yeterli kalsiyum ve D vitamini
alımı kemik kütlesini doruğa çıkarır. Büyüme çağında yetersiz kalsiyum
alımı ile yapım sürecinde doruk kemik kütlesinin düşüklüğü, menopozla
birlikte östrojen salgısının durması, ilerleyen yaşlarla beraber oluşan
hareketsizlik, büyüme çağından sonrada yetersiz kalsiyum alımı ve
kalsiyum emilimini azaltan veya kalsiyum atımını arttıran ilaçların
kullanımı gibi nedenlerle osteoporozis oluşur. Kalsiyumun en iyi kaynağı
süt ve süt ürünleridir. Günlük alınacak 2 su bardağı süt veya yoğurt
kalsiyum gereksinmesinin yansını karşılar menopozla birlikte kalsiyum
dengesini artı düzeyde tutmak için kalsiyum alımı 1000-1200 mg/gün
düzeyine çıkanlmalı ve süt yağının çoğu doymuş yağ asitlerinden oluştuğu
için bunlann yağı azaltılmış olanlan tercih edilmelidir (Baysal vd 1999).
Kurubaklagillerin, et ve et ürünlerinin,yumurtanın yüzde tüketim
puanlan da aynı çizelgeden izlenebilir. Buna göre; % 99.9 ile
kurubaklagiller, % 83.84 ile yumurta, % 77.39 ile kırmızı et, % 54.82 ile
tavuk-balık, % 32.24 ile de sosis-sucuk tüketimleri sıralanmaktadır.
Kurubaklagil tüketiminin fazla olması kadınların sağlıklan için daha
uygundur. Kurubaklagiller en çok protein içeren besinlerdir. Özellikle
ilerleyen yaş ve çeşitli hastalıklar nedeniyle et ve yumurtanın olmadığı
yada kısıtlı olduğu hallerde, kurubaklagiller diyette arttınlarak protein
gereksinmesi karşılanabilir (Baysal 2002).
Yüzde besin tüketim puanlan sebze ve meyve grubu dikkate alınarak
incelendiğinde, en yüksek puanı turunçgillerin aldığı (% 99.97), bunu diğer
meyvelerin % 99.97 ile, yeşil yapraklı sebzelerin % 99.91 ile ve diğer
sebzelerin ise % 96.68 ile izlediği görülmektedir. Hem premenopoz hem de
postmenopoz grubunda yeşil yapraklı sebzelerin, turunçgillerin, diğer
meyvelerin tüketim puanlan aynı, diğer sebzelerde ise premenopoz
grubunu puanı % 85.70, postmenopoz grubununki ise % 99.98 olarak
belirlenmiştir. Kuru meyve tüketiminde ise premenopoz grubunun puanı %
14.28, postmenopoz grubununki ise % 41.65 olarak bulunmuştur.
Genellikle, sebze ve meyveler günlük enerji ve protein gereksinmesine çok

40
az katkıda bulunurlar. Bunun yanında mineraller ve vitaminler bakımından
oldukça zengindirler. Sebze ve meyvelerin başka bir işlevi de barsak
faaliyetlerine yardımcı olmaktır. Bu nedenle günlük tüketilen besinler
arasında mutlaka bir miktar sebze ve meyve bulundurmak vitamin
haplarına tercih edilmelidir (Baysal 2002).
Tahıl ve tahıl ürünlerine sağlıklı bir diyette 6-11 porsiyon yer
verilmesi gerekmektedir. Araştırmada porsiyon ölçülerine uyulduğu ancak
çeşit olarak bazı yanlışlıklar yapıldığı görülmüştür. Bu grupta en yüksek
puanı % 100 ile ekmek alırken bunu, % 99.98 ile pirinç, % 90.30 ile ise
makarna-şehriye vb. , bulgur izlemektedir. Bulgur tüketiminin pirinç
tüketimine tercih edilmesi ve kullanılan unların tam buğday unu olması
önerilebilir. Kadınların öğün aralarında bu grupta yer alan kek- börek gibi
yiyeceklere yönelmesi hem kilo artışına hem de düzensiz yeme
alışkanlığına neden olmaktadır. Öğün aralarında enerji yönünden zengin,
bol kalorili bu grup yiyeceklerin alımı sınırlandırılmalıdır.
Yağlar ve şekerler Çizelge 7'den incelendiğinde bitkisel sıvı yağların
yüzde tüketim puanının % 99.99, katı yağların % 38.59, zeytinin ise %
96.76 olduğu görülmektedir. Kadınların yağlı tohumları yüzde tüketim
puanlan ise % 64.50 olarak belirlenmiştir. Yine aynı çizelgeden şeker ve
şekerli ürünler incelendiğinde en fazla puanı şekerin (% 70.96) daha sonra
ise reçelin (% 61.27), pekmezin (% 58.05) ve ardından da balın (% 48.36)
aldığı görülmektedir.
Kadınların içecek tüketim sıklıkları sıralamasında ilk sırayı 100 puanla
çayın, ikinci sırayı 62.98 puanla kolalı içeceklerin, üçüncü sırayı 38.68
puanla neskafe+kahvenin, dördüncü sırayı ise 38.67 puanla
adaçayı+ıhlamurun aldığı görülmektedir.
Yapılan araştırma sonucunda kadınlardan alınan 3 günlük besin
tüketim formlarından yapılan hesaplamalarla, besin tüketim sıklıklarını
sorulması ile hesaplanan puanlar da bazı besinlerin tüketimlerin de
farklılıklar görülmüştür (kurubaklagil, hayvansal ve bitkisel yağ).
Kadınların hangi besinleri tüketmeleri gerektiğini bildiği ve sıklıklara bu
şekilde cevap verdiği, fakat uygulamada buna pek uymadıkları veya besin
tüketimlerinin alındığı 3 günde alışkanlıklarının tam yansımadığı
düşünülmektedir. Kadınların besin tüketimlerinin 3 günden daha uzun süre
izlenmesinin yararlı olacağı önerilebilir.
7.3 Kadınların Bazı Alışkanlıklarına Ait Bulgular
Bu bölümde kadınlara ait sigara,alkol,çay,kahve,neskafe tüketimi,ilaç
kullanımı ve spor yapma alışkanlıklarına ait özelliklere yer verilmiştir.

41
Çizelge 8. Kadınların bazı alışkanlıkları
Premenopoz Postmenopoz Genel Toplam
Alışkanlıklar n:7 n:24 n:31
Sayı % Sayı % Sayı %
Hiç kullanmamış 5 71.43 17 70.84 22 70.96
Sigara
kullan
ımı

Bırakmış 2 28.57 2 8.33 4 12.90


Halen kullanıyor - - 5 20.83 5 16.14
Kullanmıyor
kullanı

7 100.0 21 87.50 28 90.33


Alkol

Kullanıyor - - 3 12.50 3 9.67


Açık 1 14.28 8 33.33 9 25.03
tüketimi

Koyu-demli 2 28.58 6 25.10 8 25.81


çay

Limonlu 1 14.28 2 8.34 3 9.68


Normal 3 42.86 8 33.33 11 35.48
1-2 bardak 1 14.28 - - 1 3.22
Çay Tüketim

3-4 bardak 1 14.28 6 25.0 7 22.58


Miktan

5-6 bardak 2 28.58 9 37.50 11 35.48


7-10 bardak 2 28.58 7 29.16 9 29.03
10'dan fazla 1 14.28 2 8.34 3 9.68
—ııan vı—

İçiyor 1 14.28 5 20.84 6 19.36


tüketim
Neskaf
ve

İçmiyor 6 85.72 19 79.16 25 80.64

1 fincan 1 3 60.0 4 66.67


Kahve ve

-
Neskafe
tüketim
miktan

2 fincan - 100.0 2 40.0 2 33.33

Kullanıyor
Sürekli

kullanı

- - - - - -
ilaç

Kullanmıyor 7 100.0 24 100.0 31 100.0

Şu anda spor yapıyor 2 8.34 2 6.45


yapım
Spor

- -
duru
mu
a

Şu anda spor yapmıyor 7 100.0 22 91.66 29 93.55

Araştırmaya dahil edilen kadınların genel toplamda % 70.96'sı hiç


sigara kullanmamış,% 12.90'ı kullanıp bırakmış ( bu gruptaki 4 kişiden biri
20 yıl, diğeri 15 yıl ve diğer ikisi de 2 yıl kadar içip bırakmış) , buna karşın
% 16.14lü hala kullanmaktadır. Kullanan grupta günlük sigara adedi ise
ortalama 6.6gün/adet olarak bulunmuştur. Çizelgeden de görülebileceği
gibi premenopozlular arasında sigarayı halen kullanan bulunmazken,
postmenopozlular da 5 kişi halen kullanmaktadır. Sigaranın normal,sağlıklı
bir bireyde yaptığı tahribatların dışında, araştırma kapsamına alınan
kadınların menopoze olması dolayısıyla ;sigaranın seks hormonlarının
metabolizmasını etkileyerek erken menopoza neden olması ,oosit
yaşlanmasına yol açması, Luteinaz Hormon (LH) salgılanmasını olumsuz
yönde etkileyebilmesi ve içinde bulunan bazı polisiklik aromatik

42
hidrokarbonların ovarial folliküllere direk toksik etki etmesi gibi pek çok
nedene dayanılarak sigara tüketimi hızla durdurulmalıdır (Mattison 1978).
Çizelge 8'de kadınların alkol tüketimleri genel toplam üzerinden
incelendiğinde; kadınları % 90.33'ünün kullanmadığı ,% 9.67'nin
kullandığı görülmektedir. Premenopozlular da alkol kullanan bulunmazken,
postmenopozlular da 3 kadın alkol kullanmaktadır.Alkol kullanan bu 3
kadının şarap tüketimini tercih ettikleri ancak tüketim sıklıklarının seyrek
olduğu ve tüketim miktarlarının ise 1-2 bardakla sınırlı olduğu
belirlenmiştir. Yüksek alkol tüketiminin insan vücudu için oluşturduğu
tehditlerin dışında mineral kaybını artırdığı, uzun süreli kullanımlarda
yetersiz beslenmenin de etkisiyle kalsiyum eksikliğine neden olarak
osteoporoza geçişi hızlandırdığı dikkate alınarak tüketim sınırlı miktarlarda
tutulmalıdır (Şanlıer 1995).Bununla birlikte haftada 50-1 OOg alınan şarabın
HDL-kolesterolünü yükselterek koroner hastalıklar için koruyucu etki
yarattığı da unutulmamalıdır (Baysal 2002).
Yine aynı çizelgede kadınların çay tüketimleri incelendiğinde; her iki
gruptaki kadınlarında büyük çoğunluğunun çayı normal (ne çok açık nede
demli) koyulukta tükettikleri görülmektedir (% 35.48).Bununla birlikte
premenopozluların % 14.28' inin açık,% 28.58'inin koyu-demli,%
14.28'inin limonlu ve % 42.86'sının ise normal demde çay tükettiği,
postmenopozluların da % 33.33'ünün açık,% 25.0'ının koyu-demli,%
8.34'ünün limonlu ve % 33.33'ünün ise normal koyulukta çay tükettikleri
belirlenmiştir. Çay ve kahve tüketiminin bireyin içinde bulunduğu duruma
göre zararlı ve yararlı etkileri olabilir. Çay ve kahvedeki alkaloidler,
böbreklerden elektrolit emilimini engelleyerek idrar atımını artırır, tanenler
barsak hareketlerini azaltarak barsaklardan su kaybını önler, ayrıca çay ve
kahvede potasyum yoğun bulunduğundan diyarede su kaybının yerine
getirilmesinde yardımcı olurlar.Bir bardak çay 20-30 mg potasyum
sağlar.Bununla birlikte tanenler diyetle alınan demirle bağlanarak demir
emilimini azaltırlar, ancak yemekten bir saat sonra alınan çay ve kahve
demir emilimini etkilemez bu nedenle özellikle kahvaltılarda ve diğer tüm
öğünlerde çay diyetle birlikte tüketilmemelidir.İshalde olumlu olmasına
karşın bazı kimselerde kalp çarpıntısı ,bazılarında anemi,bazılarında ülser
ağrılarını artırıcı etki yapabilirler.Birey kendi durumunu tanıyarak içeceği
miktarı ayarlamalıdır (Baysal 2002).Araştırma dahilindeki kadınların 39-65
yaşları arasında olduğu düşünüldüğünde yemeklerden sonra 1 fincan
limonlu çay önerilebilir.Kadınların çay tüketim miktarları incelendiğinde;
büyük çoğunluğun her iki grupta birden günde 5-6 bardak çay tükettiği
görülmüştür (sırası ile; % 28.58,% 37.50)
Çizelge 8'den kadınların kahve ve neskafe tüketimlerine bakıldığında;
premenopozlular da bunları tüketen sadece bir kadının, postmenopozlular
da ise 6 kadının bulunduğu görülmüş ve bunların dördünün günde bir

43
fincan,diğer ikisinin ise günde iki fincan kahve veya neskafe tükettikleri
belirlenmiştir.
Araştırmaya dahil edilen kadınların sürekli ilaç kullanımına
bakıldığında her iki grupta da sürekli ilaç kullanan kimsenin bulunmadığı
belirlenmiştir.
Çizelge 8'den kadınların spor yapma durumları incelendiğinde:
premenopozlular da şu anda spor yapan kimse bulunmazken,
postmenopozlular da 2 kişinin spor yapmakta olduğu belirlenmiştir.
Düzenli olarak yapılan fiziksel aktiviteler osteoporozdan korunmada
önemlidir. Çünkü gençlik döneminde yapılan fiziksel aktivite kemik
kütlesini artırır, yaşlılıkta ise kemik kaybını önler (Baysal 2002). Smith et
al (1981),haftada 3 gün 30 dakika süreyle egzersiz programı uyguladıkları
kadınların kemik mineral içeriğinde % 2.3 oranında artışın olduğunu
saptamışlardır. Egzersiz programı uygulanmayan kontrol grubundaki
kadınlarda ise kemik kaybının % 3.3 civarında olduğunu bildirmişlerdir.
Yine başka bir çalışmada; yaşları 50-73 arasında olan sağlıklı 16 kadına 8
ay süreyle egzersiz programı uygulayarak egzersizin vertebralların kemik
mineral içeriğine olan etkisini incelemiş ve egzersiz yapmayan sağlıklı 15
kadının bulgularıyla karşılaştırmıştır. Sonuçta; egzersiz yapan kadınların
vertebral kemik mineral içeriklerinde belirgin bir artış saptadıklarını
bildirmişlerdir ( Krolner et al 1983). Bütün bunlar dikkate alındığında
kadınlara haftada en az 3 kez 30 dakika yürüyüş önerilebilir.

7.4 Kadınların Günlük Enerji ve Besin Öğesi Alımları ve Enerji


Harcamaları
Bu bölümde kadınların aldıkları ortalama enerji ve besin öğesi
miktarlarına, enerji ve besin öğesi alım düzeylerine ve kadınların enerji
harcamalarına yer verilmiştir.
7.4.1 Kadınların günlük enerji ve besin öğesi alımları
Bu bölümde kadınların enerji ve besin öğeleri tüketimlerinin günlük
ortalama değerlerine yer verilmiştir.

44
Çizelge 9. Kadınların, enerji ve besin öğeleri tüketimlerinin ortalama
değerleri
Pre (n:7)
Sx s Min Max. t P
Post (n:24) X

Enerji Pre 2113.0 252.56 668.22 1364.0 3133.0


-1.325 0.758
(kkal/gün) Post 2483.25 131.80 645.68 1285.0 3720.0
Protein Pre 75.14 11.02 29.16 40.0 125.0.0
-0.878 0.652
(g/gün) Post 85.92 5.80 28.42 30.0 172.0
Pre 57.14 11.28 29.84 33.0 121.0
Yağ (g/gün) -0.079 0.674
Post 57.92 4.23 20.74 26.0 96.0
Karbonhidrat Pre 327.43 37.51 99.23 190.0 487.0
-1.471 0.394
(g/gün) Post 407.83 27.27 133.58 160.0 688.0
Kalsiyum Pre 677.14 62.53 165.44 417.0 880.0
-0.440 0.352
(mg/gün) Post 717.25 45.45 22.64 242.0 1170.0
Demir Pre 11.79 1.31 3.47 7.0 16.55
2.791 0.106
(mg/giin) Post 14.08 1.13 5.52 6.0 25.0
Fosfor Pre 1041.86 141.94 375.55 560.0 1655.0
-0.810 0.646
(mg/gün) Post 1157.54 65.41 320.43 566.0 1688.0
Potasyum Pre 2145.0 224.67 594.43 1449.0 3142.0
-1.438 0.110
(mg/gün) Post 2680.79 188.84 925.10 953.0 4621.0
Sodyum Pre 1956.57 471.09 1246.39 231.0 3952.0
-1.165 0.960
(mg/gün) Post 2592.71 260.71 1277.23 1013.0 5700.0
Vitamin A. Pre 6130.43 2055.08 5437.23 1155.0 16469.0
Keratin IU -0.448 0.628
Post 7348.17 1355.05 6546.39 331.0 27130.0
(IU/gün)
Tiamin Pre 1.04 0.165 0.435 0,7 2.0
-0.803 0.140
(mg/gün) Post 1.22 0.109 0.535 0,3 2.0
Riboflavin Pre 0.80 8.45 0.224 0,4 1.0
-1.705 0.296
(mg/gün) Post 1.10 8.95 0.439 0,5 2.0
Niasin Pre 12.75 4.364 11.545 6.0 38.0
-0.420 0.785
(mg/gün) Post 14.71 2.429 11.904 5.0 66.0
Vitamin C Pre 151.571 33.274 88.036 4.0 247.0
-0.033 0.619
(mg/gün) Post 153.125 23.069 113.012 24.0 497.0

Çizelge 9' da kadınların ortalama enerji alımları incelendiğinde,


premenopozlular da günlük ortalama enerji alımı 2113±252.56 kkal/gün,
postmenopozlular da ise 2483.25±131.80 kkal/gün olduğu görülmektedir.
Yapılan istatistiksel analiz sonucunda grupların ortalama enerji tüketimleri
arasındaki fark önemsiz bulunmuştur (p>0.05). Kadınların , yaş gruplarına
göre almaları gereken enerji miktarları dikkate alındığında (±% 33'e göre;

45
19-50 yaş için 1474-2926kkal, 51-65 yaş için 1273-2527 kkal) her iki
grubunda üst sınırlara yakın enerji aldığı görülmektedir (Baysal 2002).
Günlük ortalama protein tüketiminin premenopozlular da ortalama
75.14±11.02 g/gün, postmenopozlular da ise 85.92 ±5.80 g/gün olduğu yine
aynı çizelgeden izlenebilir. Günlük ortalama protein alımları arasındaki
fark yapılan istatistiksel analiz sonucunda önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Türkiye için önerilen günlük protein alım miktarlarına göre (19-60 yaş arası
kadınlar için ±% 33'e göre 33.5-66.5 g/gün) her iki grubunda proteini
referans değerlerin üstünde tükettiği görülmektedir (Baysal 2002).
Kadınların günlük ortalama yağ tüketimlerine bakıldığı zaman
(premenopozlular da; 57.14 ± 11.28 g/gün, postmenopozlular da; 57.92±
4.23) iki grup arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olmadığı
bulunmuştur (p>0.05). Kadınların 20-49 yaş için 40 g, 50-69 yaş için
önerilen 30g' ın üstünde yağ aldıkları yine aynı çizelgeden
görülebilmektedir (Baysal 2002).
Günlük ortalama karbonhidrat tüketimi ise premenopozlular da
327.43±37.51 g/gün, postmenopozlular da 407.83± 27.27 g/gün olarak
saptanmıştır. Gruplar arası günlük ortalama karbonhidrat tüketim
miktarlarının farkı ise yapılan t testi sonucu istatistiksel olarak önemsiz
bulunmuştur (p>0.05).
Premenopoz grubunda enerjinin yaklaşık % 14.19'u proteinlerden, %
24.27'si yağlardan, % 61.50'si karbonhidratlardan gelmektedir. Bu oranlar
postmenopozlular da, proteinlerden gelen miktar % 13.0, yağdan gelen
miktar % 21.0, karbonhidratlardan gelen miktar ise % 66.0 olarak
belirlenmiştir. Diyete günlük alınan enerjinin % 55-60'ının
karbonhidrattan, % 25-35'inin yağdan ve % 10-15'inin proteinden
sağlanması o diyetin dengeli olduğunu gösterir (Baysal 2002).
Araştırma kapsamına alınan kadınlarda enerjinin proteinden gelen
oranı önerilen düzeyler arasında, postmenopoz grubunda enerjinin yağdan
gelen oranının biraz az, premenopozlular da ise önerilen seviyelerde,
enerjinin karbonhidrattan gelen oranının ise her iki grupta da biraz fazla
olduğu belirlenmiştir.
Kadınların günlük ortalama kalsiyum tüketimlerine bakıldığı zaman
(premenopozlular da 677.14±62.53 mg/gün, postmenopozlular da
717.25±45.45 mg/gün) iki grup arasındaki farkın istatistiksel olarak
önemsiz olduğu bulunmuştur (p>0.05). Menopozdan önce günde 1000 mg
kalsiyum alımı önerilirken, emilimin azalması dolayısıyla menopoz
sırasında günde 1500 mg kalsiyum alınması önerilmektedir (Davvson-
Hughes 1996). Bu durum göz önüne alındığında araştırmaya alınan
kadınların günlük kalsiyum tüketimleri düşük bulunmuştur.

46
Günlük ortamla demir tüketiminin premenopozlu kadınlarda 11.79
±1.31 mg/gün, postmenopozlu kadınlarda ise 14.08±1.13 mg/gün olduğu
Çizelge 4.9' da görülmektedir. Günlük ortalama demir alımları arasındaki
fark yapılan t testi sonucu önemsiz bulunmuştur (p>0.05). Günlük ortalama
önerilen demir miktarları 20-49 yaş için 22 mg/gün, 50-69 yaş için 10
mg/gün'dür (Baysal 2002). Bu durumda premenopozlu kadınların 20-49
yaş için önerilen miktarın altında demir aldıkları, postmenopozluların ise
50-69 yaş grubu için önerilen miktarın üstünde demir aldıkları
görülmektedir. Doğurganlık çağındaki kadınlar menstruasyonla demir
kaybetmektedir. Postmenopozlu kadınların uzun zamandır menstrual
kanamaları olmaması nedeniyle demir kayıpları da yoktur.
Araştırmaya dahil edilen kadınların sodyum alımları incelendiğinde;
premenopozlu kadınların günlük ortalama 1956.57±471.09 mg/gün,
postmenopozlu kadınların ise günlük ortalama 2592.71±260.71 mg/gün
sodyum aldıkları görülmüştür. Gruplar arası günlük ortalama sodyum alım
miktarlarının farkı istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Sodyum alımının yüksek olması kan basıncı üzerine olumsuz etkiler yapar.
Hipertansiyonu olanların sodyum alımlarına dikkat etmeleri sadece sofra
tuzunu değil, hazır veya yarı hazır besinlerin içindeki sodyum ve sodyum
bileşiklerini bilip bunları da kısıtlamaları gerekir (Duyff 2002).
Günlük ortalama fosfor tüketimi ise premenopozlu kadınlar da
1041.86±141.94 mg/gün, postmenopozlu kadınlar da ise 1157.54±65.41
mg/gün olarak belirlenmiştir. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda aradaki
fark önemsiz bulunmuştur (p>0.05). Kadınların günlük ortalama potasyum
alımları; premenopozlular da 2145±224.67 mg/gün, postmenopozlular da
2680.79±188.84 mg/gün olarak hesaplanmıştır. Ortalamalar arasındaki fark
istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Çizelge 9' de kadınların ortalama A vitamini, keratin IU alımları
incelendiğinde; premenopozluların günlük ortalama A vitamin alımları
6130.43±2055.08 IU/gün, postmenopozluların ise 7348.17±1355.05 IU/gün
olduğu görülmektedir. Günlük ortalama A vitamini alımları arasındaki fark
yapılan t testi sonucu önemsiz bulunmuştur (p>0.05). Kadınlar için önerilen
A vitamini tüketim miktarları günlük ortalama ±% 33'e göre 5000 IU' dır
(Baysal 2002). Hem premenopozlu hem de postmenopozlu kadınların bu
miktarı aşarak vitamin A aldıkları çizelgeden de görülebilmektedir. Sürekli
olarak gereksinmenin çok üstünde alınan vitamin A' nın
mukopolisakaritlerin sert tipte olanlarını yumuşattığı, dolayısıyla
kemiklerde bozukluklara yol açtığı belirtilmektedir. Vitamin A' nın bu
toksik özelliklerinden dolayı önerilen miktarlar da tüketilmesi
gerekmektedir (Baysal 2002).

47
Araştırmaya dahil edilen kadınların tiamin alımları incelendiğinde ise;
premenopozlu kadınların günlük ortalama 1.04±0.165 mg/gün,
postmenopozluların ise 1.22±0.109 mg/gün tiamin aldıkları görülmüştür.
Yapılan istatistiksel analiz sonucunda gruplar arasındaki fark ise önemsiz
olarak bulunmuştur (p>0.05). Birleşmiş Milletler Besin ve Tarım ile Sağlık
Örgütlerince Kurulan Ortak Uzmanlar Kurulu, deneysel bulguların yanında
bireysel ayrıcalıkları da düşünerek günlük 0.4 mg/1000 kalori (4184kj)
tiamin alınmasını önermiştir . Türkiye için önerilen günlük tiamin alımı da
20-49 yaş için 0.9 mg/gün, 50-69 yaş için ise 0.7mg/gün olarak
belirlenmiştir (Baysal 2002). Kadınların tiamin alımları Türkiye için
önerilen miktarların üstündedir. Ancak ağızdan alınan fazla miktarlardaki
tiaminin toksik etki yaratmadığı bildirilmektedir.
Kadınların günlük riboflavin alımlarına bakıldığında; premenopozlu
kadınların günlük ortalama 0.80±8.45 mg, postmenopozluların ise
1.10±8.95 mg/gün olduğu görülmüştür. Gruplar arası günlük ortalama
riboflavin alım miktarlarının farkı ise istatistiksel olarak önemsiz
bulunmuştur (p>0.05). Birleşmiş Milletler Besin ve Tarım ile Sağlık
Örgütlerince Kurulan Ortak Uzmanlar Kurulu, günlük 0.55 mg/ 1000 kalori
(4184kj) riboflavin alımımı önermiştir(Baysal 2002). Türkiye için önerilen
miktar ise 20-49 yaş için 1.2 mg/gün, 50-69 yaş için ise 1,0 mg/gün olarak
belirlenmiştir (Baysal 2002). Premenopozluların önerilen bu miktarın
altında kaldıkları, postmenopozluların ise referans aralıkları arasında
riboflavin aldıkları çizelgede de görülmektedir.
Çizelge 9'da kadınların niasin alımları incelendiğinde;
premenopozluların günlük ortalama 12.75±4.364 mg, postmenopozluların
ise 14.71±2.429 mg niasin aldıkları görülmektedir. Her iki gruptaki
kadınların da Türkiye için önerilen (±% 33'e göre; 20-49 yaş 14 mg, 50-69
yaş 12 mg ) miktarlara uygun niasin aldıkları görülmüş ve iki grup
arasındaki farkın istatistiksel olarak önemsiz olduğu bulunmuştur (p>0.05).
Yine aynı çizelgeden kadınların vitamin C alımlarına bakıldığında;
premenopozluların günlük ortalama 151.571±33.274 mg,
postmenopozluların ise 153.125±23.069 mg vitamin C aldıkları
görülmektedir. Türkiye'deki kadınlar için önerilen vitamin C tüketim
miktarları; 20-49 yaş için 75 mg/gün, 50-69 yaş için 60 mg/gün (±% 33' e
göre)' dür (Baysal 2002). Araştırma kapsamındaki kadınların bu rakamların
çok üstünde miktarlarda vitamin C aldıkları çizelgeden de
görülebilmektedir. Aşırı vitamin C alımının bazı kimselerde (örneğin,
glikoz 6-fosfat dehidrogenaz enzimi yetersizliği olanlarda) toksik etki
gösterdiği bildirilmiştir. Yüksek doz vitamin C bu kimselerde oksalat ve
ürat taşlarının oluşumu ve kırmızı kan hücrelerinin hemolizi ile bağlantılı
bulunmuştur. Aynı zamanda vitamin C' nin yüksek doz alımında emilimde
azaldığından yararı da sınırlıdır (Baysal 2002). Bütün bunlar göz önüne

48
alındığında vitamin C'nin alımı uygun değerlere indirilmelidir. Vitamin C'
nin alımının bu derece yüksek çıkması; araştırma dahilindeki kadınların
sosyo-ekonomik seviyeleri, araştırma verilerinin kış aylarında toplanılması
ve kış aylarında bol ve ucuz olan elma, portakal, mandalina gibi meyvelerin
aşırı tüketimlerinden olduğu düşünülmektedir. Gruplar arasında yapılan
günlük ortalama vitamin C alım miktarlarının farkı yapılan t testi sonucu
istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Kadınların enerji ve besin öğeleri alımlarının yeterlilik durumları
çizelge 4.10 da görülmektedir.
Çizelge 10. Kadınların enerji ve besin öğesi alım düzeylerinin RDA'ya
göre değerlendirilmesi.
Premenopoz Postmenopoz Genel Toplam
n:7 n:24 n:31
Sayı % Sayı % Sayı %
Yeterli 4 57.14 15 62.50 19 61.29
Enerji Tüketim
Düzeyi

Yetersiz 2 28.57 1 4.17 3 9.68


Fazla 1 14.29 8 33.33 9 29.03
Genel Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0
X2 = 4.038 SD : 2 P>0.05
Yeterli 4 57.15 9 37.50 13 41.94
Tüketim
Protein

Düzeyi

Yetersiz - - 1 4.16 1 3.23


Fazla 3 42.85 14 58.34 17 54.83
Genel Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0
X2 - 2.027 SD : 2 P>0.05
Yeterli 4 57.14 16 66.66 20 64.52
Kalsiyum
Tüketim
Düzeyi

Yetersiz 1 14.28 2 8.34 3 9.68


Fazla 2 28.58 6 25.0 8 25.80
Genel Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0
2
X = 0.301 SD : 2 P>0.05
Yeterli 5 71.42 8 33.33 13 41.94
Tüketim
Düzeyi

Yetersiz
Demir

1 14.29 5 20.84 6 19.35


Fazla 1 14.29 11 45.83 12 38.71
Genel Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0
2
X = 3.389 SD : 2 P>0.05
Yeterli 2 28.57 6 25.0 8 25.80
Tüketim
Düzeyi
Vit. A

Yetersiz 3 42.86 9 37.50 12 38.72


Fazla 2 28.57 9 37.50 11 35.48
Genel Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0
x 2 = 0.189 SD: 2 P>0.05

49
Yeterli 5 71.43 11 45.84 16 51.61
Tüketim
Tiamin

Düzeyi

Yetersiz - - 1 4.16 1 3.23


Fazla 2 28.57 12 50.0 14 45.16
Genel Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0
x2-1.531 SD : 2 P>0.05
Yeterli 6 85.72 14 58.34 20 64.52
Riboflavin
Tüketim
Düzeyi

Yetersiz 1 14.28 3 12.50 4 12.90


Fazla - - 7 29.16 7 22.58
Genel Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0
x 2 = 2.685 SD : 2 P>0.05
Yeterli 1 14.29 5 20.84 6 19.35
Tüketim
Düzeyi
Niasin

Yetersiz 5 71.42 10 41.66 15 48.39


Fazla 1 14.29 9 37.50 10 32.26
Genel Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0
2
x = 2.017 SD : 2 P>0.05
Yeterli - - 2 8.33 2 6.45
Tüketim
Düzeyi
Vit. C

Yetersiz 1 14.28 5 20.84 6 19.35


Fazla 6 85.72 17 70.83 23 74.20
Genel Toplam 7 100.0 24 100.0 31 100.0
x 2 = 0.865 SD : 2 P>0.05

Çizelge 10'dan kadınların enerji tüketim düzeyleri incelendiğinde


premenopozluların % 57.14'nün yeterli,% 28.57'nin yetersiz,% 14.29'nun
ise fazla, postmenopozluların % 62.50'nin yeterli,% 4.17'nin yetersiz,%
33.33'nün ise fazla enerji aldığı görülmektedir. Yapılan ki kare analizinde
gruplar arsındaki enerji alım düzeyleri arası farklılık önemsiz bulunmuştur
(p>0.05). Bununla birlikte araştırma kapsamına alınan kadınların
toplamının %70.97'sinin enerji alımının yeterli veya az seviyede olmasına
karışın kadınların BKİ' lerine bakıldığında (Çizelge 14), % 45.16'sının
şişman, % 35.48'inin hafif şişman, % 3.22'sinin ise morbid şişman, %
16.13'ün ise normal olduğu görülmüştür. Bu durumda aradaki bu farklılığın
fiziksel aktivitedeki azlığa bağlı olabileceği düşünülmektedir. Çünkü
kadınların harcadıkları enerji aldıkları enerjiden az bulunmuştur (Çizelge
11, Çizelge 12).
Protein alımları yine aynı çizelgeden incelendiğinde genel toplamda
17 kadının (genel toplamın % 54.83'ü) gereksinimlerinden daha fazla
protein aldıkları görülmektedir. Ancak unutulmaması gerekir ki protein
eksikliğinde olduğu gibi fazlalığında da çeşitli problemler oluşabilir.
Örneğin gereksinmenin iki katından çok protein alımında idrarla kalsiyum
atımı artar (Baysal 2002). Menopoz sonrası osteoporozisin temel
nedenlerinden biride idrarla kalsiyum kaybının fazla olmasıdır (Şanlıer

50
1995). Bu nedenle menopoz dönemindeki kadınların diyetlerindeki
hayvansal protein miktarları mutlaka önerilen seviyelerde tutulmalıdır.
Premenopozlu kadınların % 57.15'i yeterli, % 42.85'i fazla miktarda
protein alırken bu grupta yetersiz düzeyde protein alan bulunmamaktadır.
Postmenopozlu kadınların ise % 37.50'si yeterli seviyede,% 4.16'sı
yetersiz seviyede ve % 58.34'ü ise fazla miktarda protein almaktadır.
Yapılan istatistiksel analiz sonucunda gruplar arası protein alımı arasındaki
fark önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Araştırma kapsamına alınan kadınların kalsiyum alımları
incelendiğinde; genel toplam da % 64.52'sinin yeterli seviyelerde kalsiyum
aldığı görülürken, premenopozluların % 57.14'ünün yeterli, % 14.28'inin
yetersiz, % 28.58'ini ise fazla miktarda kalsiyum aldığı ,
postmenopozluların ise % 66.66'sının yeterli, % 8.34'ünün yetersiz, %
25.0'ının ise fazla miktarda kalsiyum aldıkları belirlenmiştir. Her iki grupta
da yeterli seviyede kalsiyum alanların ilk sırada yer aldığı görülmüş ve
gruplar arası kalsiyum alım düzeyleri farkı istatistiksel olarak önemsiz
bulunmuştur (p>0.05).
Kadınların demir alım düzeylerine bakıldığında; postmenopozlular da
ilk sırada fazla alanların olduğu (% 45.83) ve bunu sırasıyla yeterli
alanların (% 33.33), yetersiz demir alanların (% 20.84) takip ettiği
görülmektedir. Premenopozlular da ise ilk sırada yeterli alanlar (% 71.42),
ardından aynı oranlar da yetersiz ve fazla tüketenlerin geldiği
görülmektedir (% 14.29). Yapılan ki kare analizi sonucun da gruplar
arasında demir alım düzeyleri arasındaki farklılık önemsiz bulunmuştur
(p>0.05).
Çizelge 10' dan kadınların vitamin A alım düzeyleri incelendiğinde;
genel toplam da kadınların % 35.48'inin fazla düzeyde vitamin A aldığı
görülmektedir. Premenopozlular da gereksinimin üstünde bu vitamini alan
2 kişi varken bu rakam postmenopozlular da 9' a çıkmaktadır.
Premenopozluların % 28.57'si yeterli, % 42.86'sı yetersiz, % 28.57'si ise
fazla düzeyde vitamin A alırken, postmenopozluların % 25.0'ı yeterli, %
37.50'si yetersiz, % 37.50'si ise fazla düzeyde vitamin A almaktadır.
Yapılan istatistiksel analiz sonucunda gruplar arasında vitamin A alım
düzeyleri farklılığı önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Yine aynı çizelgeden kadınların tiamin alımlarına bakıldığında;
premenopozlular da tiamini yetersiz seviyede alan hiç kimsenin
bulunmadığı, buna karşı postmenopozlular da bir kişinin bulunduğu
görülmektedir. Premenopozluların % 71.43'ü yeterli, % 28.57'si fazla
düzeyde tiamin alırken, postmenopozluların % 45.84'ü yeterli, % 4.16'sı
yetersiz, % 50.0'ı ise fazla düzeyde tiamin almaktadır. Yapılan ki kare

51
analizinde gruplar arasındaki tiamin alım düzeyleri arası farklılık önemsiz
bulunmuştur (p>0.05).
Bir diğer vitamin olan riboflavin alım düzeyleri çizelgeden de
görülebileceği gibi her iki grupta da ilk sırayı alan riboflavinin yeterli
seviyede alımıdır. Premenopozluların tamamına yakını (% 85.72'si) yeterli,
% 14.28'i yetersiz tiamin alırken, postmenopozluların % 58.34'ü yeterli, %
12,50'si yetersiz, % 29.16'sı ise fazla düzeyde tiamin almaktadır. Gruplar
arasındaki fark yapılan istatistiksel analiz sonucunda önemsiz bulunmuştur
(p>0.05).
Araştırma kapsamına alınan 31 kadını niasin alım seviyeleri
incelendiği de; genel toplamda büyük çoğunluğun (% 48.39) yetersiz
düzeyde niasin aldığı çizelge 4.10' dan görülmektedir. Premenopozluların
büyük çoğunluğu (% 71.42) yetersiz, % 14.29'u yeterli ve % 14.29'u fazla
niasin alırken, postmenopozluların büyük çoğunluğu ( % 41.66) yetersiz, %
37.50'si fazla ve % 20.84'ü ise yeterli seviyelerde niasin almaktadır.
Yapılan ki kare önemlilik testinde gruplar arsındaki niasin alım düzeyleri
arasındaki farklılık önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Vitamin C alımları çizelge 10'da incelendiğin de genel toplamda, iki
grup arasında, ilk sıraya fazla düzeyde vitamin C alanların girdiği
görülmektedir. Premenopozluların tamamına yakını (% 85.72) fazla
düzeyde bu vitamini alırken, % 14.28'i yetersiz seviyede almaktadır.
Ayrıca bu grupta bu vitamini yeterli düzeyde alan bulunmamaktadır.
Postmenopozluların büyük bir kısmı (% 70.83'ü) fazla, % 20.84'ü yetersiz
ve % 8.33'ü ise yeterli düzeyde vitamin C almaktadır. Yapılan istatistiksel
analiz sonucunda gruplar arasında vitamin C alım düzeyleri arası farklılık
önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
7.4.2 Kadınların günlük enerji harcamaları
Bu bölümde kadınlara ait fiziksel aktivite, dinlenme metabolik hız ve
toplam enerji alımı ve toplam enerji harcamasına ilişkin bulguların
ortalama değerlerine yer verilmiştir.

52
Çizelge 11. Kadınların menopoz durumlarına göre günlük enerji
harcamaları ortalamaları.
Pre
(n:7) P
Sx Sd Min Max. t
Posl X
(n:24)
Pre 669.12 72.31 191.32 358.40 945.0
Fiziksel Aktivite Post 609.67 33.67 164.95 294.0 1087.50 0.811 0.547
(kkal/gün)
Toplam 623.10 30.49 169.76 294.0 1087.50
Pre 1362.05 12.11 32.06 1307.50 1411.90
D.M.H. (kkal/gün) Post 1318.21 17.11 85.54 1110.50 1420.60 1.346 0.044*
Toplam 1328.87 13.87 77.26 1110.50 1420.60
Pre 2035.04 80.20 212.19 1665.90 2322.10
Toplam Enerji
Harcaması Post 1927.82 42.10 206.28 1634.30 2447.20 1.205 0.997
(kkal/gün) Toplam 1950.58 37.12 206.71 1634.30 2447.20
Pre 2113.0 252.56 668.22 1364.0 3133.0
Toplam Enerji
Alımı Post 2483.25 131.79 645.68 1285.0 3720.0 -1.325 0.758
(kkal/gün) Toplam 2399.64 118.28 658.55 1285.0 3720.0

*p<0.05

Çizelgeden görülebileceği gibi, günlük fiziksel aktivite ortalaması


premenopozlular da 669.12±72.31 kkal/gün, postmenopozlular da
609.67±33.67 kkal/gün' dür. Gruplar arasında fiziksel aktivite harcama
düzeyleri arasındaki fark istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Fiziksel aktivite kişiden kişiye değişiklik gösterir ve toplam enerji
harcamasına etkisi farklı olur. Toplum için enerji alım standartları
önerilirken toplumum oluşturan insanların boy ve ağırlık durumları ile
yaşam koşulları dikkate alınır. Yaş ilerledikçe gereksinim ve fiziksel
uğraşılar azalacağından enerji alım miktan ayarlanmalıdır (Baysal vd
1999).
Kadınların D.M.H' lan çizelge 11' den incelendiğinde premeno-
pozlular la postmenopozlular arasında yaklaşık 43.84 kkal/gün'lük bir
farkın olduğu görülmektedir. İki grup arasındaki bu farklılık yapılan sample
paired t test analizi sonucunda önemli bulunmuştur (p<0.05). Dinlenme
metabolik hız, dinlenme anında vücudun çalışması için harcanan enerjidir.
Vücut yüzeyi, cinsiyet, yaş, gebelik, kas dokusu, büyüme, endokrin
hormonlar, uyku, ateşli hastalıklar, çevre ısısı, menstruasyon durumu
D.M.H' ı etkiler (Baysal 2002). Postmenopoz dönemindeki kadınların
premenopozlulara göre D.M.H' larındaki düşüklüğün nedeninin yaşlan ve
kanamalarının tamamen kesilmiş olması, olabileceği düşünülmektedir.
Çizelge toplam enerji harcaması ve enerji alımı yönünden
incelendiğinde 1950.58±37.12 kkal/gün harcamaya karşın 2399.64±118.28
kkal/gün alım dikkati çekmektedir. Yapılan paired sample t testi sonucunda

53
ortalamalar arası fark önemli bulunmuştur (p<0.01). Enerji harcaması ve
alımı arasında bir dengenin olması gerekir. Alım, harcamadan fazla olursa
bu durumda enerji yağa çevrilerek depolanır ve sonuçta şişmanlık ortaya
çıkar. Araştırmaya alınan kadınlar da normal kilolu oranı düşük ve %
45.20' si şişman ,% 35.48'i hafif şişman, % 3.22'si morbid şişman olarak
belirlenmiştir (Çizelge 4.14).
Toplam enerji harcamasının premenopozlular da postmenopozlulara
göre daha fazla, enerji alımının ise daha az olduğu aynı çizelgeden
izlenebilir. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda gruplara göre enerji
harcaması ve alımları arasındaki fark önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Kadınların ortalama günlük fiziksel aktivite, dinlenme metabolik hız,
toplam enerji harcamaları ve alımlarının yaş gruplarına göre dağılımları
Çizelge 12' de verilmiştir.
Çizelge 12. Kadınların yaş gruplarına göre günlük enerji harcamaları
ortalamaları.
n Sx Sd Min Max. t P
X
39-49 Yaş 9 522.63 31.97 95.92 358.40 620.80
Fiziksel 50-60 Yaş 17 699.09 45.01 185.58 294.0 1087.50
Aktivite 61 ve üstü 4.752 0.017*
5 545.56 32.25 72.12 447.30 649.70
(kkal/gün) yaş
Toplam 31 623.10 30.49 169.76 294.0 1087.50
39-49 Yaş 9 1326.80 20.94 62.84 1168.30 1377.10
50-60 Yaş 17 1368.50 7.89 32.54 1316.20 1420.60
D.M.H.
61 ve üstü 28.546 0.000*
(kkal/gün) 5 1193.14 22.06 49.34 1110.50 1236.50
yaş
Toplam 31 1328.87 13.87 77.26 1110.50 1420.60
39-49 Yaş 9 1849.44 35.67 107.03 1655,0 1975.0
Toplam
50-60 Yaş 17 2069.82 48.11 198.37 1636.0 2447.0
Eneıji
61 ve üstü 10.257 0.000*
Harcaması 5 1738.60 42.09 94.12 1634.30 1865.20
(kkal/gün) yaş
Toplam 31 1950.58 37.12 206.71 1634.30 2447.20
39-49 Yaş 9 2454.22 208.09 624.27 1350.0 3720.0
Toplam
50-60 Yaş 17 2359.11 175.02 721.65 1285.0 3505.0
Enerji
61 ve üstü 0.068 0.935
Alımı 5 2439.0 273.67 611.96 1665.0 3236.0
yaş
(kkal/gün)
Toplam 31 2399.64 118.28 658.55 1285.0 3720.0

*p<0.01 **p<0.05

Yaş grupları dikkate alınarak fiziksel aktivite değerleri


incelendiğinde;50-60 yaş grubundaki kadınların 699.09±45.01, 61 ve üstü
yaş grubundaki kadınların 545.56±32.25 kkal/gün, 39-49 yaş grubundaki
kadınların ise 522.63±31.97 kkal/gün olduğu görülmektedir. Yapılan
annova testi ile gruplar arasındaki farklılık önemli bulunmuştur (p<0.05).
Yine 50-60 yaş grubundaki kadınların DMH değerleri, diğer yaş
grubundakilere göre daha yüksek bulunmuştur. Gruplar arsındaki DMH
farklılığı istatistiksel olarak da önemli bulunmuştur (p<0.01).

54
Fiziksel aktiviteleri ve DMH' ları dikkate alınarak hesaplanan toplam
enerji harcamalarına göre yine 50-60 yaş grubundaki kadınlar ilk sırada yer
almaktadır (2069.82±48.11 kkal/gün). Bunu 39-49 yaş grubu
(1849.44±35.67 kkal/gün) ve 61 ve üstü yaş grubu (1768.60±42.09
kkal/gün) izlemektedir. Enerji harcamaları arasındaki farklılık, yaş
gruplarına göre yapılan annova testi sonucunda önemli bulunmuştur
(p<0.01). Türkiye' de orta derecede fiziksel aktivite durumundaki 31-
60yaş arası kadınlar için referans enerji harcaması 2100 kkal/gün, 61 ve
üstü için bu değer 1900 kkal/gün' dür (Baysal 2002).
Araştırma sonuçlarına bakıldığında her üç yaş grubunda da bu
rakamların altında enerji harcandığı saptanmıştır.
7.5. Kadınların Antropometrik Ölçümleri ve Vücut
Kompozisyonları
Bu bölümde kadınlara ait boy, kilo, bel ve kalça çevresi ölçümlerine
ait bulgular ve bunların değerlendirilmelerine yer verilmiştir.
Çizelge 7.13. Kadınların yaş gruplarına ve menopoz durumlarına göre bazı
antropometrik ölçüm ortalamaları.
Boy uzunluğu Ağırlık BKI Bel çevresi Kalça çevresi Bel/Kalça
(cm) ölçümü (kg) (kg/m 1 ) ölçümü (cm) ölçümü (cm) oranı

39-49 Yaş 151.78 ±4.84 69.89i3 13 31.16±2.70 94.22± 2.93 111 78±2.72 0.83 ± 1.94
Yaş Grupları

50-60 Yaş 158,94± 1,01 73.41 ±2.58 29.05±1 03 92.18± 2.19 113.76±2 61 0.80 i 1.69

61 ve üstü yaş 151.0 ±3.55 73.60i 3.56 32.51± 2.06 102.20i 1.74 118.0± 2.07 0.86±2.13

Toplam 155.54 ± 1.68 72.41± 1.75 30.2l± 1.01 94.38±1.59 113.87il.67 0.82 ±1.18

f - 2.758 f = 0.410 f-0.893 f - 2.743 f-0.708 f - 2 096

P=0.081 p - 0.667 p-0.421 p - 0.082 p = 0.501 P = 0.142

Premenopoz 158.29±1.39 70.57± 3.91 28.15± 4.09 94.57*4.04 lll.71i3.39 0.83 i 2.62
Menopoz
Durumu

Postmenopoz 154.75 ± 2.13 72.94 ±1.99 30.82i 5 97 94.33± 1.75 114.50il.94 0.81 i 2.62

Toplam 155.54 ± 1.68 72.41 ±1.75 30.21± 1.01 94.38± 1.59 113.87il.67 0.82 i 1.18

1 = 0.872 t = -0.563 1 = -1.104 t = 0.061 t = -0.691 t = 0 434


p = 0,308 p = 0.874 p = 0.437 p - 0.322 p = 0 996 p-0.856

Çizelge 13 incelendiğinde; yaş gruplarına göre en uzun boylu


kadınların 50-60 yaş arasında olduğu (158.94±1.01 cm), bunu 39-49 yaş
grubu (151.78±4.84) ve ardından 61 ve üstü yaş grubunun takip ettiği
görülmektedir. Yapılan annova t testi sonucunda boy uzunlukları arasındaki
fark, yaş grupları arasında önemsiz bulunmuştur (p>0.05). Menopoz
durumlarına göre boy uzunluklarına bakıldığında premenopozluların

55
(158.29±1.39 cm) post menopozlulardan (154.75±2.13 cm) daha uzun
oldukları görülmektedir ve yapılan t testi sonucunda gruplar arasındaki boy
uzunlukları farkı istatistiksel açıdan önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Yine aynı çizelgeden kadınların yaş gruplarına göre ağırlık ölçümleri
incelendiğinde ilk sırayı 73.60±3.56 kg ile 61 ve üstü yaş grubunun aldığı,
bunu sırasıyla 50-60 yaş grubunun (73.41±2.58 kg) ve 39-49 yaş grubunun
(69.89±3.13 kg) takip ettiği görülmektedir. Yapılan istatistiksel analiz
sonucunda yaş grupları arasındaki ağırlık ölçümü farkı önemsiz
bulunmuştur (p>0.05). Ağırlığın üst yaş gruplarına doğru artış
göstermesinin ilerleyen yaşla birlikte azalmış fiziksel aktiviteye bağlı
olabileceği düşünülmektedir. Kadınların menopoz durumlarına göre ağırlık
ölçülerine bakıldığında postmenopozluların ilk sırayı aldığı (72.94±1.99
kg) görülmüştür. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda gruplar arasındaki
fark burada da önemsiz bulunmuştur(p>0.05).
Erişkin kadınlarda obezite prevelansı, her 10 yılda belirgin şekilde
yükselmektedir (hayatın sonunda azalmaya başlayıncaya kadar). Özellikle
menopozu çevreleyen yıllar kilo artışıyla karakterizedir. Bu durum 42-50
yaşlan arasındaki sağlıklı ve başlangıçta premenopozal olan kadınların
menopoz sırasındaki davranışsal faktörlerin bir longitudinal araştırması
olan sağlıklı kadın çalışmasında gözlenmiştir. Bu çalışmanın ilk üç yılından
sonra yayımlanan veriler bu kadınların ortalama 2.25 kg aldıklarını
göstermiştir. Bu kadınların %20 kadarı ilk üç yıl boyunca 4.5 kg almışken,
yalnızca % 3'ü bu miktarda kilo vermiştir. Menopozal kadınlardaki kilo
artışı hormonal değişikliklerden ziyade yaşlanmayla birlikte görülen
psikolojik ve davranışsal değişikliklerle daha yakından ilişkili
görülmektedir (Laurey et al 2001).
Araştırmaya dahil edilen kadınların BKI' leri incelendiğinde; yaş
grupları arasında ilk sırayı vücut ağırlığına benzer şekilde 61 ve üstü yaş
grubu (32.51±2.06) almakta ve ardından 39- 49 yaş grubu (31.16±2.70) ile
50-60 yaş grubu (29.05±1.03) gelmektedir. Beden kitle indeksleri 35-44
yaşları arasında 21-26, 45-54 yaşları arasında 22-27, 55-65 yaşları arasında
23-28, 65 ve üstünde ise 24-29 referans aralıklarında tutulmalıdır (Baysal
vd, 1999). Kadınların menopoz durumlarına göre BKI' leri incelendiğinde
premenopozluların ortalama 28.15±4.09, postmenopozluların ise
30.82±5.97 olduğu belirlenmiştir. Yapılan analizler sonucunda menopoz
durumlarına ve yaş gruplarına göre BKI farkı istatistiksel açıdan önemsiz
bulunmuştur (p>0.05).
Tek başına bel çevresi ölçümü adipoz dokunun indeksidir, yağsız
dokuyla ilişkilidir ve BKI ile iyi bir korelasyon göstererek obezite tanısında
kullanılır (Pekcan 1993). Araştırma kapsamındaki kadınların bel çevresi
ölçümleri yaş guruplarına göre incelendiğinde ilk sırayı yine vücut ağırlığı

56
ve beden kitle indeksine benzer şekilde 61 ve üstü yaş grubu (102.20±1.74)
almakta bunu 39-49 yaş grubu (94.22±2.93 cm) ve ardından 50-60 yaş
grubu (92.18±2.19 cm) takip etmektedir. Yapılan istatistiksel analiz
sonucunda bel çevresi ölçümleri arasındaki fark yaş gruplarında önemsiz
bulunmuştur (p>0.05). Menopoz durumlarına göre bel çevresi ölçümleri
incelendiğinde, her iki grubunda birbirine çok yakın değerlere sahip olduğu
görülmektedir. Grupların bel çevresi ölçümleri arasındaki fark yapılan t
testi sonucunda istatistiksel açıdan önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Kalça çevresinin tek başına ölçümü de bölgesel adipoz doku
miktarının, alt vücut şişmanlığının, bel çevresiyle birlikte adipoz doku
dağılımının iyi bir göstergesidir (Pekcan,1993). Yaş grupları arasında kalça
çevresi ölümlerine bakıldığında; vücut ağırlığı, beden kitle indeksi ve bel
çevresi ölçümlerine benzer şekilde yine ilk sırayı 61 ve üstü yaş grubu
(118.0±2.07 cm) almakta , bunu 50-60 yaş grubu (113.76±2.61 cm) ve
ardından 39-49 yaş grubu (111.78±2.72 cm) takip etmektedir. Yapılan
istatistiksel analiz sonucunda yaş grupları arasında kalça ölçümleri
açısından önemli bir ilişki olmadığı bulunmuştur (p>0.05). Menopoz
durumlarına göre kalça çevresi ölçümleri incelendiğinde;
postmenopozluların ilk sırayı aldığı görülmektedir. Yapılan analiz
sonucunda kalça çevresi ölçümleri arasındaki fark menopoz durumlarına
göre oluşturulan gruplarda istatistiksel açıdan önemsiz bulunmuştur.
Şişmanlığın saptanmasında bir kriter olan bel/ kalça oranı
hesaplamasında; bel ve göğüs çevreleri bedenin üst kısmında, kalça ve
uyluk çevreleri bedenin alt kısmındaki yağ birikimini gösterir. Kadın ve
erkeklerde bu oranın artması kalp hastalıkları için bir risk faktörüdür.
Kadınlarda bu oranın 0.85'in üstüne çıktığı hallerde koroner arter
hastalıkları için risk oluşur. Kadınlar yaş gruplarına ve menopoz
durumlarına göre incelendiğinde her iki grupta da riske yatkınlığın olduğu
Çizelge 13' de görülmektedir. Bel/ kalça oranı arasındaki fark yaş
gruplarına ve menopoz durumlarında göre istatistiksel açıdan önemsiz
bulunmuştur (p>0.05).
Kadınların yaş grupları ve menopoz durumları dikkate alınarak beden
kitle indekslerine göre şişmanlık durumları Çizelge 14' de verilmiştir.

57
Çizelge 14. Kadınların yaş gruplarına ve menopoz durumlarına göre
şişmanlık durumları
Normal Hafif şişman Şişman Morbid
n
Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %
39-49 9 > 11.11 5 55.55 2 22.23 1 11.11
ka. 50-60 17 4 23.53 5 29.42 8 47.05 - -
S
O
«r 61 ve üstü 5 - - 1 20.0 4 80.00 - -

Toplam 31 5 16.13 11 35.48 14 45.16 1 3.23

3 Premenopoz 7 3 42.86 2 28.57 2 28.57 - -

O
N Postmenopoz 24 2 8.34 9 37.50 12 50.00 1 4.16
O
caS-
>
2 Toplam 31 5 16.13 11 35.48 14 45.16 1 3.23

Yaş gruplarına göre kadınların beden kitle indekslerine bakıldığında


39-49 yaş grubundaki kadınların büyük çoğunluğunun hafif şişman (%
55.55) olduğu görülmektedir. 50-60 yaş grubunda ise ilk sırayı şişmanların
aldığı (% 47.05), 61 ve üstü yaş grubunda ise büyük çoğunluğun 50-60 yaş
grubuna benzer şekilde şişman (% 80.0) olduğu belirlenmiştir. Araştırmaya
dahil edilen 31 kadından sadece bir tanesi beden kitle indeksine göre
morbidtir; bu kadın 39-49 yaş grubunda olup postmenopozedir. Kadınların
menopoz durumlarına göre beden kitle indeksleri incelendiğinde
premenopozluların büyük çoğunluğunun normal (% 42.86) BKI' ne sahip
olduğu, buna karşın postmenopozluların büyük çoğunluğunun % 50 şişman
olduğu belirlenmiştir. Genel toplam da kadınların % 16.13'ünün normal, %
35.48'inin hafif şişman, % 45.16'sının şişman, %3.23'ünün ise morbid
olduğu Çizelge 14' den görülebilmektedir.
7.6. Kadınlara Ait Biyokimyasal Bulgular
Bu bölümde kadınlara ait bazı biyokimyasal kan bulgularının ortalama
değerlerine yer verilmiştir.

58
Çizelge 15. Kadınların bazı biyokimyasal değerlerinin ortalamaları
Pre (n:7) Sx Sd t
X P
Post (n:24)
Glikoz Pre 5.74 0.32 0.86
-0.886 0.299
(3.89-6.11 mmol/L) Post 6.29 0.31 1.55
Kolesterol Pre 210.14 14.86 39.33
0.638 0.290
(<200) mg/dL) Post 189.69 16.60 81.36
Trigliserit Pre 1.29 0.34 0.91
0.038 0.322
(0.4-1.53 mmol/L) Post 1.27 0.14 0.68
HDL Pre 1.12 9.17 0.24
-3.097 0.379
(0.78-2.2 MMOL/1) Post 1.58 7.59 0.37
LDL Pre 3.59 0.20 0.54
0.634 0.254
(<3.37 mmol/L) Post 3.37 0.17 0.87
VLDL Pre 0.57 0.14 0.38
-0.518 0.855
(0.21-0.83 mmol/L) Post 0.65 7.15 0.35
Kalsiyum Pre 2.31 5.69 0.15
-0.116 0.984
(2.1-2.5 mmol/L) Post 2.32 3.25 0.15
Demir Pre 11.20 1.68 4.46
-2.847 0.617
(8.9-30.4 mmol/L) Post 15.60 0.68 3.33
WBC Pre 7.58 0.95 2.53
0.131 0.337
(4.5-11 xl0 A 3/(tL) Post 7.47 0.35 1.71
RBC Pre 4.60 0.17 0.46
-0.918 0.800
(3.8-5.3 x 10 A 6/nL) Post 4.75 7.89 0.38
HGB Pre 13.0 0.50 1.33
-2.347 0.170
(11.7-16 s/db) Post 14.06 0.19 0.97
Hemotokrit (%) Pre 38.90 1.22 3.23
-1.356 0.921
(35-47 %) Post 40.53 0.54 2.68
Estradiol Pre 41.08 8.64 22.86
3.783 0.001*
(Men. 5-54.7 pg/mLl) Post 18.74 2.06 10.09
FSH Pre 70.66 16.24 42.99
1.458 0.124
(Men. 25.8-134.8 Mıu/mL) Post 50.75 5.74 28.12
LH Pre 32.90 5.33 14.11
(Men. 7.7-58.5 mlU/mb) 2.420 0.224
Post 19.80 2.48 12.18

*p<0.01
İnsan organizmasında serbest halde kanda bulunan glikoz miktarları
araştırmaya dahil edilen kadınlar üzerinde incelendiğinde
premenopozluların ortalama 5.74±0.32 mmol/L ile önerilen referans
aralığında kaldığını, buna karşın postmenopozluların 6.29±0.31 mmol/L ile
referans aralığının üst sınırının üzerinde yer aldıkları görülmüştür. Yapılan
t testi sonucunda gruplar arasındaki, kandaki glikoz düzeyi farklılığı
önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Kolesterol insan vücudunda hücreler de vücut sıvılarında bulunur.
Kadınların kandaki kolesterol seviyelerini Çizelge 15'den bakıldığında
premenopozluların kolesterol seviyesinin üst sınırı geçtiği buna karşın
postmenopozluların kolesterol seviyelerinin normal sınırlarda olduğu
görülmüştür. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda kandaki kolesterol
düzeyi farklılığı gruplar arasında önemsiz bulunmuştur (p>0.05). Diyetle

59
çok miktarda alınan doymuş yağ asitlerinin kandaki kolesterolü arttırıcı,
doymamış yağ asitlerinin ise azaltıcı etkisi olduğu bilinmektedir. Yine
harcadığından çok enerji alan şişman kimseler arasında kan kolesterolünde
artış görülenlerin oranının, dengeli enerji alanlardan daha yüksek olduğu da
belirtilmektedir (Baysal 2002)
Araştırma dahilindeki kadınların kanlarındaki HDL (yüksek dansiteli
lipo-protein) düzeyleri incelendiğinde; her iki grubunda normal sınırlarda
seyrettiği görülmüş ve yapılan istatistiksel analiz sonucunda gruplar
arasında HDL değerleri açısından oluşan fark önemsiz bulunmuştur
(p>0.05). Bugün halk arasında iyi kolesterol olarak bilinen HDL' nin kanda
yükselmesi durumunda kolesterol karaciğere taşınarak safra ve benzer
ürünlere yıkılır. Böylece damar sertliği olasılığı azalır. Bütün bunlardan
dolayı kan kolesterolünün normal düzeyi aşmaması (200mg/100ml) ve
HDL' nin mümkün olduğunca yüksek ve LDL' nin düşük olması kalp ve
damar hastalıklarından korunma önlemlerinden biri olarak önerilmektedir
(Baysal 2002).
Çizelge 15'ten kadınların kandaki LDL-kolesterol ve VLDL-kolesterol
seviyeleri incelendiğinde premenopozluların LDL düzeylerinin sınırların
üstünde (3.59±0.20) ve VLDL düzeylerinin ise normal sınırlarda olduğu
(0.57±0.14), postmenopozluların LDL düzeylerinin tam üst sınırda
(0.37±0.17) buna karşın VLDL' lerinin ise normal sınırlarda (0.67±7.15)
olduğu görülmektedir. Gruplar arasında yapılan istatistiksel analiz
sonucunda hem LDL düzeyi hem de VLDL düzeyi farklılıkları önemsiz
bulunmuştur (p>0.05).Menopoz ile birlikte östrojen eksikliğine bağlı olarak
lipid profilinde olumlu kardioprotektif etki kaybolmakta ve LDL-K/HDL-K
oranı artmaktadır (Goldstein et al 1984 ). Çeşitli çalışmalarda menopozu
takiben LDL-K düzeylerinde yükselme gösterilmiştir (Kloosterboer et al
1990, Göl vd 2002).
Yine aynı çizelgeden kadınların kandaki trigliserid düzeylerine
bakıldığında; her iki grubunda normal sınırlarda olduğu görülmüş ve
yapılan istatistiksel analiz soncunda gruplar arsındaki trigliserid düzeyi
farklılığının önemsiz olduğu bulunmuştur (p>0.05).Menopoz ile serum
trigliseridlerin de artma olduğu genel bir kanaat ise de,bu konudaki bilimsel
veriler henüz yeterli değildir.Göksel (1993),yaptığı çalışmada premenopoz
ve postmenopoz gruplarını VLDL,HDL,LDL ve trigliserid değerleri
yönünden karşılaştırdığında gruplar arasında anlamlı bir fark bulamamıştır
(p>0.05).
Kalsiyum kemiklerin oluşumunu ve sağlamlığını sağlayan insan
vücudu için zorunlu minerallerden biridir. Tüm vücut ağırlığımızın % 1.5-
2.0' ını oluşturur. Bu kalsiyumun % 98'i kemikler, % l'i dişlerde, diğer %
l'i ise kan dolaşımı ve yumuşak dokularda bulunmaktadır. Bu % l'lik

60
kısmı insan vücudu için hayati rol oynamaktadır. Çünkü bu küçük
miktarlardaki kalsiyum azaldığında vücut kasları düzgün olarak kasılamaz,
kan pıhtılaşamaz ve sinir iletimi düzgün olarak yapılamaz. Bu kalsiyum
düzeyi diyetle dışarıdan alınarak veya kemikteki kalsiyum kullanılarak
vücut tarafından dengelenmeye çalışılır (populermedikal.com 2004).
Araştırmaya katılan kadınların kandaki kalsiyum seviyeleri incelendiğinde;
her iki grubunda normal sınırlar da olduğu ve birbirlerine çok yakın
değerlere sahip oldukları görülmüştür (sırası ile 2.31±5.69 mmol/L,
2.32±3.25 mmol/L). Yapılan analiz sonucunda ise gruplar arasındaki,
kandaki kalsiyum düzeyi farklılığı önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Toplam olarak erkeklerde 3.45g ,kadınlarda ise 2.45g kadar demir tüm
vücuda dağılmış olarak bulunur. Bunun % 60-70 kadarı kan hücrelerinde
hemoglobin içinde, % 10-12 kadarı kaslarda miyoglobin içinde ve
enzimlerde, % 15-30'u ise karaciğer,dalak ve kemik iliğinde bulunur
(beden eğitimi.s5.com 2004). Kadınlardaki demir sevileri incelendiğinde;
kadınların kandaki ortalama demir düzeylerinin istenilen aralıklar da
seyrettiği Çizelge 4.15'ten de görülmektedir. Postmenopozluların demir
seviyeleri premenopozlulara göre daha yüksek bulunmuştur. Bunun uzun
yıllardır devam eden amenore sonucu demir kaybının azalması nedeniyle
olduğu düşünülmektedir. Yapılan t testi sonucunda kandaki demir düzeyi
farklılığı gruplar arasında önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Kandaki alyuvar (RBC) adlı hücrenin görevi oksijen taşımaktır.
Oksijen, alyuvarların yüzeyindeki hemoglobin adlı moleküle tutunarak
taşınır (popüler bilgi.com 2004). Çizelgeden kadınların RBC miktarlarına
bakıldığında her iki gruptaki kadınların da kanlarındaki RBC düzeylerinin
beklenen seviyelerde olduğu görülmüş ve aralarındaki farkın yapılan
istatistiksel analiz sonucunda önemsiz olduğu belirlenmiştir (p>0.05).
En büyük görevi vücudu mikroplara karşı savunmak olan akyuvarların
(WBC) sayısı 4000-10000 arasıdır (Konya_gsim.gov.tr 2004). Araştırma
kapsamındaki kadınların kandaki WBC oranlarına bakıldığında her iki
grubunda normal sınırlarda olduğu, premenopozluların
postmenopozlulardan biraz daha yüksek seviyede akyuvarları olduğu
görülmüştür (sırası ile 7.58±0.95, 7.47±0.35 x 10A3 l\ıL). Gruplar
arasındaki WBC düzeyi farkı yapılan t testi sonucunda istatistiksel açıdan
önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Hemotokrit; kanın şekilli kısımlarının (alyuvar, akyuvar vd), sıvı
kısımlarına oranıdır (Konya-gsim.gov.tr 2004). Kadınların hemotokrit
düzeyleri Çizelge 4.15'ten incelendiğinde; her iki grubunda referans
değerler arasında Hemotokrit yüzdesine sahip olduğu ve
postmenopozluların premenopozlulara göre biraz daha yüksek hematokrit
yüzdeleri olduğu görülmektedir. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda

61
gruplar arasındaki hematokrit seviyesi farkının önemli olmadığı
belirlenmiştir (p>0.05).
Şanlıer (1995), yaşları 25 ile 60 arasında değişen 75 kadında menopoz
öncesi ve sonrası kadınların beslenme durumları, kemik mineral dansiteleri,
antropometrik, hormonal ve biyokimyasal parametreleri arasındaki
etkileşim konulu bir çalışma yapmış ve çalışmaya katılan 46 yaş ve üstü
kadınların açlık kan şekerlerinin, total lipit, kolesterol düzeylerinin normal
olarak kabul edilen üst sınıra yakın veya üstünde, HDL- kolesterol
düzeylerinin ise normal sınırlarda olduğunu bildirmiştir. Çalışmasında
kadınların hemoglobin ve hematokrit düzeylerini çalışmamıza benzer
şekilde normal kabul edilebilir düzeyde olduğunu saptamıştır.
Menopoz durumlarına göre, kadınların hormon seviyeleri
incelendiğinde menopozda çok önemli olan kadınlık hormonlarından
estrodiol premenopozlular da ortalama 41.08±8.64 pg/mL iken
postmenopozlular da 18.74±2.06 pg/mL olarak belirlenmiştir. Menopozla
birlikte estrodiol seviyesinde 5-10 kat azalır, postmenopoza gelindiğinde
10-40 pg/mL aralıklarında seyreder (Alper Garner 1985). Görüldüğü gibi
kadınların estrodiol seviyeleri arasında belirgin bir fark vardır. Yapılan
istatistiksel analiz sonucunda bu fark önemli bulunmuştur (p<0.01).Kamacı
vd (2001),yaptıkları çalışmada Estradiol düzeylerini premenopozal
olgularda Menopozal olgulara göre anlamlı yükseklik gösterdiğini
bulmuşlardır.
Folikül sitümüle edici hormon (FSH) seviyelerine bakıldığında
premenopozlular da 70.66± 16.24 mlU/mL, postmenopozlular da ise
50.75±5.74 mlU/mL olduğu görülmüş ve yapılan istatistiksel analiz
sonucunda gruplar arasında FSH düzeyi farklılığı önemsiz bulunmuştur
(p>0.05).
Çizelge 15'ten kadınların Luteinizan hormon (LH) seviyeleri
incelendiğinde premenopozluların ortalama 32.90±5.33 mlU/mL,
postmenopozluların ise 19.80±2.48 mlU/mL değerlerine sahip olduğu
görülmektedir. Gruplar arasında LH hormon seviyeleri farkı, yapılan
istatistiksel analiz sonucunda önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
7.7 Kadınlara Ait Biyofizik Bulgular
Bu bölümde kadınların kemik mineral dansitometrelerini ölçmek
suretiyle elde edilen verilerin ortalama değerlerine yer verilmiştir.
Kemik mineral dansitesi ölçümleri düşük kemik yoğunluğu ve kırık
sendromu ile ortaya çıkan osteoporoz tanısını desteklemek ve kanıtlamak,
kemik yoğunluğu azaldıkça artan kırık riski bağlamında osteopeni
derecesini saptamak, tedavi gereksinimi olup olmadığına karar vermek ve
tedavinin etkinliğini saptamak amacı ile kullanılan yöntemlerdir. İdeal
dansitometrik ölçüm; çabuk uygulanabilir ve güvenilir olmalı, kişiyi düşük

62
oranda ışına maruz bırakmalı, az hata payı olmalı, kırık riski konusunda
fikir verebilmeli, trabeküler ve kortikal kemiği ayrı olarak
değerlendirilebilmeli ve tedavinin etkinliğinin takibinde güvenli olarak
kullanılabilmelidir. Araştırmamızda kullanılan dual enerji x-ray
absorbsiometri (DEXA) (kemik mineral dansitometresi) diğer kemik
mineral dansitometresi ölçümlerine oranla daha yeni bir tekniktir, daha kısa
sürede uygulanır (2-5 dk) ve daha kesin sonuç verir. Radyoizotop madde
yerine x-ışını kullanılır. Lumbal bölge, femur veya tüm vücut ölçülebilir.
Radyasyon dozu 1-3 mrem' dir. Duyarlılık oranı yüksektir. Yayılan
huzmenin yoğunluğu diğer ölçüm yöntemlerine oranla daha fazladır.
Böylece daha hızlı görüntü elde edilebilir (Kutsal Gökçe 2000).
Çizelge 16 ve 17'de kadınların yaş grupları ve menopoz durumlarına
göre biyofizik ölçümlerinin ortalamaları verilmiştir.
Çizelge 16. Kadınların yaş gruplarına göre biyofizik ölçümlerinin
ortalamaları
Yaş Grupları (n:31) (X) (Sx) (Sd) Min. Maksi. f P
39-49 9 1.02 5.35 0.16 0.72 1.23
_ 50-60 17 1.04 4.22 0.15 0.74 1.34 0.945 0.401
61 ve üstü 5 0.93 7.91 0.17 0.81 1.24
39-49 9 1.01 4.41 0.13 0.77 1.19
»M 50-60 17 1.11 4.22 0.17 0.85 1.45 1.022 0.373
61 ve üstü 5 1.02 7.72 0.17 0.85 1.28
39-49 9 1.10 4.88 0.14 0.85 1.26
f. 50-60 17 1.14 4.06 0.16 0.93 1.45 0.513 0.604
61 ve üstü 5 1.07 7.20 0.16 0.92 1.33
39-49 9 1.09 4.70 0.13 0.91 1.32
50-60 17 1.08 4.16 0.17 0.82 1.36 0.223 0.802
61 ve üstü 5 1.14 9.91 0.22 0.92 1.52
39-49 9 1.02 4.59 0.13 0.74 1.21
L M 50-60 17 1.08 3.83 0,15 0.80 1.39 0.794 0.462
61 ve üstü 5 0.98 7.59 0.16 0.84 1.26
39-49 9 1.06 4.74 0.14 0.78 1.22
L ^ 50-60 17 1.10 3.81 0.15 0.86 1.41 0.679 0.515
61 ve üstü 5 1.01 7.47 0.16 0.88 1.28
39-49 9 1.07 4.34 0.13 0.84 1.21
1 50-60 17 1.09 3.90 0.16 0.85 1.40 0.152 0.860
61 ve üstü 5 1.05 7.83 0.17 0.90 1.35
39-49 9 1.06 4.49 0.13 0.81 1.22
Js f> 50-60 17 1.13 4.09 0.16 0.91 1.45 0.732 0.490
61 ve üstü 5 1.05 7.47 0.16 0.90 1.30
Yaş Grupları (n:31) (Sx) (Sd) Min. Maksi. f P
(X)
39-49 9 1.07 4.48 0.13 0.86 1.24
îs -T 50-60 17 1.10 3.81 0.15 0.87 1.42 0.144 0.866
61 ve üstü 5 1.08 7.93 0.17 0.91 1.38
39-49 9 1.09 4.65 0.13 0.90 V 1.26
50-60 17 1.11 4.0 0.16 0.88 1.40 0.049 0.958
61 ve üstü 5 1.11 8.35 0.18 0.92 1.42

63
Yetişkinde kemik kitlesi, iskelet gelişimi sırasında varılan en yüksek,
en fazla kemik miktarına, yani "doruk kemik kitlesi" ne ve yaşamın daha
sonraki dönemlerinde meydana gelen "kemik kaybı" yada "kemik yıkımı"
derecesine bağlıdır. Doruk kemik kütlesine ulaşıldıktan sonra kemik kaybı
başlar ve 85-95 yaşlarına kadar devam eder. Yaşın dışında kadınlarda
menopoza bağlı östrojen yetersizliği de kemik kaybı yaratarak osteoporoza
neden olur (Kutsal Gökçe 2000).
Bütün bu bilgilere benzer şekilde Çizelge 4.16'dan görülebileceği gibi,
bizim çalışmamızda da yaş ilerledikçe düşmektedir. Gruplar arasında yaş
gruplarına göre yapılan istatistiksel analiz sonucunda L seviyeleri farklılığı
önemsiz bulunmuştur (p>0..05).
Şanlıer (1995), 21 kadının lumbal vertebralarını ve femur düzeylerini
ölçmüş, sonuç olarak çalışmamıza benzer şekilde kadınların yaşları
ilerledikçe kemik mineral içeriklerinde belirgin bir azalma olduğunu
bildirmiştir.
Çizelge 4.17'de kadınların menopoz durumlarına göre biyofizik ölçüm
ortalamalarına yer verilmiştir.
Çizelge 4.17. Kadınların menopoz durumlarına göre biyofizik ölçümlerinin
ortalamaları

Menopoz Durumu (n:31) (X) (Sx) (Sd) Min Maksi. F P

Premenopoz 7 1.05 6.29 0.16 0.74 1.27


0.498 0.622
J Postmenopoz 24 1.01 3.23 0.15 0.72 1.34

Premenopoz 7 1.14 5.88 0.15 0.85 1.37


1.202 0.239
•J Postmenopoz 24 1.05 3.33 0.16 0.77 1.45

Premenopoz 7 1.16 4.83 0.12 0.95 1.32


0.750 0.454
jo Postmenopoz 24 1.11 3.40 0.16 0.77 1.45

Premenopoz 7 1.10 7.15 0.18 0.82 1.32


0.101 0.920
•t
_ı Postmenopoz 24 1.09 3.13 0.15 0.74 1.39

CN Premenopoz 7 1.09 5.87 0.15 0.80 1.29


J 0.893 0.379
Postmenopoz 24 1.03 3.13 0.15 0.74 1.39
J
f> Premenopoz 7 1.11 5.43 0.14 0.86 1.30
J 0.730 0.470
J Postmenopoz 24 1.06 3.19 0.15 0.78 1.41

64
Premenopoz 7 1.15 5.23 0.13 0.91 1.34
J1 0.991 0.330
JT Postmenopoz 24 1.08 3.32 0.16 0.81 1.45

T Premenopoz 7 111 4.88 0.12 0.87 1.24


J1 0.372 0.713
(N
-J Postmenopoz 24 1.08 3.21 0.15 0.86 1.42

T Premenopoz 7 1.13 5.87 0.15 0.88 1.30


1 0.418 0.679
Jf Postmenopoz 24 1.10 3.25 0.15 0.90 1.42

Premenopoz 7 1.10 5.94 0.15 0.85 1.29


•J1 0.437 0.665
•J Postmenopoz 24 1.07 3.09 0.15 0.84 1.40

Kemik kütlesi çocukluk ve ergenlik döneminde artış gösterir, 30


yaşlarında doruk noktasına ulaşır ve 40 yaşından sonra düzenli olarak
azalır. Kadınlar erkeklere göre daha az kemik kütlesine sahiptirler ve
menopozu takiben ilk on yıl içinde hızlı bir şekilde kemik kaybederler.
Yaşla ilgili kayıplar yılda ortalama % 1 iken erken postmenopozal
dönemde yıllık % 3-10 oranında kayıp oluşur. Menopoz ve överlerin
östrojen yetmezliğine yol açan tüm patolojileri (amonore primer över
yetmezliği, hipogonadizm, hiperprolaktinemi, hipotolamus- hipofız-over
akşındaki patolojiler) osteoporoz gelişimine neden olur. Östrojenlerin
kemik mineralizasyonu üzerine etkisi indirektir. Mekanizması kesin
bilinmemekle beraber östrojenler kalsiyum dengesini ayarlayan paratiroit
hormon (PTH), kalsitiriol, kalsitonin gibi hormonlar yoluyla etkili
olmaktadır (Dişlen 2000).
Çizelge 4.17'den de görülebileceği gibi kadınların kemik kayıpları
menopozla birlikte artmaktadır. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda
gruplar arasındaki menopoz durumuna göre L seviyeleri farklılığı önemsiz
bulunmuştur (p>0.05).
T skoru kemik kütlesinin genç, erişkin referans populasyonunun
ortalama doruk kemik kütlesi ile kıyaslanmasının standart sapma olarak
tanımlanmasıdır. Osteoporoz tanısında dünya sağlık örgütünün kriterleri
şöyledir; normal t skoru -İve 2.5 arasında ise osteopeni (düşük kemik
kütlesi), -2.5 standart deviasyonun altında ise osteoporoz' dur (Kutsal
Gökçe 2000).
Araştırmaya katılan kadınların L seviyeleri üzerinden yapılan t skoru
soncunda osteoporoz riski değerlendirilmiş ve bu değerlendirmenin yaş
gruplarına, menopoz durumlarına göre dağılımı Çizelge 4.18'te verilmiştir.

65
Çizelge 4.18. Kadınların yaş gruplarına ve menopoz durumlarına göre
osteoporoz riski

(n:31) Riskli Risksiz Toplam


Sayı % Sayı % Sayı %

39-49 9 1 11.11 8 88.8 9 100.0


Grupları
Yaş

50-60 17 1 5.88 16 94.11 17 100.0

61 ve üstü 5 1 20.0 4 80.0 5 100.0


x 2 :0.911 Sd:2 p>0.05
Menopoz
Durumu

Premenopoz 7 2 28.57 5 71.42 7 100.0

Postmenopoz 24 1 4.16 23 94.83 24 100.0


2
x :3.693 Sd:l p>0.05

Çizelge 18'den de görülebileceği gibi yaş gruplarına göre osteoporoz


riski altında toplam3 kadın vardır. Ve bu kadınların her biri farklı yaş
gruplarındandır. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda yaş grupları
arasındaki osteoporoz riski farklılığı önemsiz bulunmuştur (p>0.05).
Menopoz durumlarına göre kadınlardaki osteoporoz riski
incelendiğinde her yaş grubuna birer kadın şeklinde dağılmış üç
kadının ikisinin premenopozlu diğerini ise postmenopozlu olduğu
görülmektedir. Yapılan ki kare istatistiksel analizi sonucunda
menopoz durumlarına göre gruplar arasındaki osteoporoz riski
farklılıkları önemsiz bulunmuştur (p>0.05).

66
8. SONUÇ ve ÖNERİLER
Menopoz, kadın hayatında ruhsal ve bedensel değişikliklere neden
olan fizyolojik bir olay olmakla birlikte, premenopozal ve postmenopozal
dönmede ortaya çıkan sağlık sorunları bu dönem kadınlarının en önemli
sağlık sorunları arsında yer almaktadır. Kadın ömrünün ortalama 20-25
yılını alan bu dönemde, öncelikle kadın menopozu tanıyıp kabullenmeli,
ardından gerekli önlemleri almalıdır. Çünkü menopoza eşlik eden ve
overlerdeki östrojen salgısının azalmasına bağlı olan fiziksel değişiklikler
yaşamı zor hatta çekilmez kılan sorunlara neden olabilmektedir.
Bu dönemin daha rahat ve huzurlu geçirilebilmesi için kadınların genel
alışkanlıklarında ve beslenme alışkanlıklarında çeşitli değişiklikler
yapılmalıdır.
Menopozun temel nedenlerinden biri östrojen eksikliğidir. Bitkilerin
ürettiği bazı özler, kadınlık hormonu olan östrojeninkine benzer bir role
sahiptir. Dolayısıyla organizmanın dengesini yeniden bulmasında bu
bitkilerin tüketilmesi önemlidir. Menopoz döneminde meydana gelen
hormonal kaybın giderilmesinde bu özleri içeren sebze, meyve ve tahılların
(nohut, fasulye, tahıl ürünleri, havuç, soğan, sarımsak, bitkisel yağlar-
özellikle ayçiçek yağı-, soya fasulyesi, maydanoz, adaçayı gibi ),
tüketilmesi faydalı olacaktır.
Menopoz döneminde ortaya çıkan ateş basmaları, ruhsal durumdaki
iniş çıkışlar ve sinirlilik gibi sıkıntı veren rahatsızlıklar doğal reçeteler
yardımıyla atlatılmaya çalışılmalıdır. Örneğin sinirsel gerginliğe çok iyi
gelen papatya ve ateş basmalarını önleyen akdiden çaylarına diyette yer
verilmeli, portakal, marul gibi gevşemeyi sağlayan besinler bolca
tüketilmelidir.
Menopozdan sonra kadınların % 50'sinde kilo alma eğilimi
görülmektedir. Menopoza giren kadınlara şişmanlığın normal bir durum
olmadığı, çeşitli hastalıkların kaynağı olduğu, sağlığın daha da
bozulabileceği ve biran önce bu durumdan kurtulmak gerektiği
anlatılmalıdır. Menopoz dönemindeki şişman kadınlara yaşlarına,
aktivitelerine ve beden kitle indekslerine göre saptanmış ideal kilolarına
kavuşmalarını sağlayacak uygun enerjide diyetler düzenlenmelidir. Bütün
bunlar dikkate alındığında günde üç ana ve üç ara öğün olmak üzere sebze
ve meyveden zengin, düşük kalorili, çeşit yönünden zengin diyetler
tüketilmeli, aynı zamanda osteoporozis oluşumunda da etkili olan kalsiyum
alımına dikkat edilmelidir. Süt ve türevlerinin içerdiği kalsiyumun,
menopoz sonrasında kemik kitlesinde oluşabilecek kayıtları önlemekteki
rolü düşünüldüğünde günde iki bardak süt yada iki kase yoğurt (az yağlı
olanlar tercih edilmeli) mutlak tüketilmelidir.

67
Kadınların menopozla birlikte hormonal seviyelerindeki azalmaya
paralel olarak kandaki total ve LDL kolesterol düzeylerinin yükselmesi,
kadınları bu dönemde koroner kalp hastalığının önlenmesine yönelik
beslenme alışkanlıkları değişikliği yapmaya zorunlu kılar. Koroner kalp
hastalıklarının önlenmesine yönelik yapılacak diyet değişikliklerinin ortak
noktası total yağ ve özellikle de doymuş yağ miktarının azaltılması ve
doymuş yağ asitlerinin bir bölümünü yerine çoklu doymamış yağ asitlerinin
alınmasıdır.
Osteoporozdan en ideal korunma yolu, erken yetişkin dönemde kemik
kitlesini en üst düzeyde arttırmaktır. Yaşam boyu yeterli ve dengeli
beslenmenin önemi tartışılmaz bir gerçektir. Kadın hayatı için önemli bir
geçiş olan menopozu daha rahat geçirmek için çocukluk ve ergenlik
döneminden itibaren yeterli kalsiyum alınarak kemik yoğunluğunun en
yüksek seviyeye çıkarılması, ideal kilonun korunması, aşırı tuzlu
besinlerden sakınılması gerekmektedir. Menopozda gereğinden çok ek
kalsiyum almanın da yararının olmadığı bildirilmektedir. Kalsiyum alımını
arttırmaktan çok emilimini engelleyen faktörler göz önünde
bulundurulmalıdır. Fosfor yönünden zengin yüksek protein içeren
besinlerden kaçınılmalıdır. Düşük kalsiyum, yüksek fosfor alımı kalsiyum
alımını arttıracağı için osteoporoz riskini arttırabilir.
Düzenli olarak yapılan fiziksel faaliyetler, osteoporozdan korunmada
önemlidir. Çünkü gençlik döneminde yapılan fiziksel aktivite kemik
kütlesini arttırır. Yaşlılıkta ise kemik kaybını önler. Kadınların menopoza
bağlı ruhsal sorunlara sahip olduğu düşünüldüğünde fiziksel aktivitenin bu
depresif hale olumlu etkilerinden söz edilebilir. Egzersiz alışkanlığı
depresyon ve ankasiyeteyi azaltır. Egzersizin önemli duygusal yanları
vardır. Doktorlar yıllardan beri egzersizin, özellikle sosyal ortamlarda
yapılan egzersizin klinik depresyonu hafiflettiğini bilmektedirler. Egzersiz
menopoza girmiş kadınların kendilerini daha iyi ve daha mutlu
hissetmelerine neden olacaktır. Çünkü düzenli egzersiz strese karşı
vücudun verdiği tepkiyi azaltır. Yaş ilerledikçe günde 30 dakika yürüyüş
yapmanın hem kemik hem de ruh sağlığı üzerine olumlu etkileri olacaktır.
Bugün menopozdaki modern yaklaşım ve tedavi görüşüne göre
menopoz olgusu ne kadar kadın-doğuma ait ise o kadar da kardiyolojiye,
beslenme ve diyet bilim dallarına, psikiyatriyi ve fizik tedaviyi de
ilgilendirmektedir. Bu olguyu yalnızca bir branşın değil, branşların
değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

68
KAYNAKLAR
Adam, M. 1997. Menopozda Yaklaşım ve Tedavi Modelleri,
Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, H.Ü. Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları
ve Doğum Ana Bilim Dalı, Ankara.
Akkuzu, G. ve Akın, A. 1987. Menopoz Sendromu ve Hemşirelik Yönü
Türk Hemşireler Dergisi, 37(4): 33-35.
Aktaş, N. 1979.Hollanda'daki Türk İşçi Ailelerinin Beslenme
Alışkanlıklarını Etkileyen Faktörler Üzerine Bir Araştırma
(Yayımlanmamış Doktora Tezi). A.Ü.Ziraat Fakültesi,Ev Ekonomisi
Kürsüsü,Ankara.
Alper, M.M.and Garner, P.R. 1985. Prematüre Ovarian Failure; Its
Relationships To Autoimmune Disease. Obstet Gynecol, 27-66 s.,
London.
Andon, M.B. ,Smith, K.T. ,Bracker, M. ,Sartaris, D., Saitman, P., Strause
L. B.1991. Spinal Bone Density And Calcium Intake in Healthy
Postmenopausal Women.Am.J.Clin.Nutr.,54:5,927..
Arısan, K. 1991. Kadın Hastalıkları. Çeltüt matbaacılık, 117-139 s.,
İstanbul.
Arslan, P. 1993. Enerji Hesaplama Yöntemleri, Şişmanlık Çeşitli
Hastalıklarda Etkileşimi ve Diyet Tedavisinde Bilimsel Uygulamalar,
Hizmet İçi Eğitim Semineri. 4-5 Haziran 1992-Ankara. Türkiye
Diyetisyenler Derneği Yayını :4,Ankara.
Ataoğlu, F., 1999.Menopoz Dönemindeki Kadınların Hormon Replasman
Tedavisine Başlamadan Önceki ve Tedavi Sonrasındaki Serum
Lipid,Alkalen Fosfataz ve Kalsiyum Değerleri.Gazi Üniversitesi,
Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Yüksek lisans tezi.Ankara.
Atosu, T.ve Şahmay, S. 1996. Klimakteryum ve Menopoz. In: Atosu, T.,
Şahmay, S (Eds). Jinekoloji (Kadın Hastalıkları). Üniversal Dil
Hizmetleri ve Yayıncılık a.ş., 46: 635-648, Ankara.
Barlow, B.H. 1992. Hormone Replacement Therapy And Other
Menopausal Associated. Conditions. In: Khaw, K.T. Ed. Hormone
Replacement Therapy. Churchill Livingstone, 357-365 s., London.
Baron, J.A., 1987. Smoking And Estrogen-Related
Disease.Am.J.Epidemiol. 113:9,

69
Baron, J.A., 1990, Cigarette Smoking And Age At Natural Menopause,
(Ed:Wald,N.,Baron,J.)Smoking And Hormone-Related Disorders,
Oxford University Pres., Oxford,57.
Bayrak, A. , 1999. Menopozun ve Hormon Replasman Tedavisinin İz
Elementler,Antioksidan Sistem ve Lipid Düzeylerine Etkisi.Kocaeli
Üniversitesi.Sağlık Bilimleri Enstitüsü.Bilim Uzmanlığı tezi.Kocaeli..
Baysal, A. 1991. Osteoporozis ve Beslenme. Beslenme diyet dergisi,
20(l):3-7.
Baysal, A. Keçecioğlu,S., Arslan,P., Pekcan, G.,Günaylı,U., Birer,
S.,Sağlam, F., Yuttagül, M.,Çehreli, R.1991. Besinlerin bileşimleri.
Türkiye Diyetisyenler Derneği Yayını: 1,Ankara.
Baysal,A.,Aksoy,M.,Bozkurt,N.,Kutluay,Merdol,T.,Pekcan,G.,Keçecioğlu,
S.,Besler,T., Mercangil,M.S, 1999.Diyet el kitabı. Hatipoğlu yayınevi,
Ankara
Baysal, A. 2002. Beslenme.9. Baskı. Hatipoğlu Yayınları: 93. Ders kitabı
dizisi:26. Şahin .
Biberoğlu,K.,Yıldız.A.,1993.Postmenopozal Osteoporosiz ve Östrojen
Tedavisi, Kadın Doğum Dergisi, 9-2:136.
Bilsen,G.,2000.Menopoz ve Osteoporoz: Osteporoz. (Edit.: Erdoğan, E.,
Seyitoğlu, H. Ulusal Menopoz ve Osteoporoz Derneği, 1992,
26.bölüm.s:347-366.İstanbul.
Blumenthal,J.A.,Matthews,K.,Fredrikson,M.,Rifai.M.,Schniebalk,S.,Germa
n,D.,Steege,J.,Rodin.J.,1991.Effecets of Exercises Training on
Cardiovascular Function and Plasma Lipid,Lipoprotein and
Apolipoprotein Concentrations in Premenopausal and Postmenopausal
Womwn,Arterioscler.Thromb., 11:4:912.
Brickman,A.S.,1990.Calcium.Vitamin D and Osteopenia in the Elderly
(Ed.Morley,J.E.,Rubestein,Z.,Laurance,Z .),Geriatric Nutrition,Raven
Pres Ltd.New York.
Coşkun, T., 1996. Çocuk Beslenmesinde Temel İlkeler.Katkı Pediatri
Dergisi, 17(l):7-36
Coşkun, A. 1995. Üreme Sağlığının Kadın Yaşamındaki Yeri. Hemşirelik
bülteni, 4 (38); 13-20.

70
Coşkun, A. 1996. Üreme Sisteminin Yapı ve Fonksiyonları. In: Coşkun, A.
Ed. Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği El Kitabı. Birlik Ofset
Ltd. 1-12 s., İstanbul.
Coşkun, A., Karanisaoğlu, H. 1996. Doğum ve Kadın Hastalıkları
Hemşireliğine Giriş, Üreme Organları Anatomisi Ve Fizyolojisi. In:
Seçim H. Ed. Doğum Ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği. Anadolu
Üniversitesi Web ofset, 2-18 s., Eskişehir.
Çanga, Ş., Önder, İ. 1979. Kadın Hastalıkları. Ar Basım Yayım ve Dağıtım
A.Ş, Güven Kitabevi, 13-23 s., İstanbul.
Çekal, M. 2001. Osteoporozis. Actual Medicine, 9(8): 10-12.Dawson-
Hughes, B., 1996. Calcium and Vitamin D Nutrilitonal Needs of
Elderly Humen,J. Nutr., 126:11655-11675
Davvson-Hughes, B.,Dallal, G.E,Kral, E.A., Sadevvski, L.,Sahyoun,
N.,Tannenbaum, S. 1990 A Controlled Trial of The Effect of Calcium
Supplementation on Bone Density in Postmenapausel
Women,.N.Engl J.Med.,323 :(13):878
Demirkaynak,Ö.,2004.3-6 Yaş Grubunda Çocuğu Olan Annelerin
Beslenme Bilgi Düzeyleri Ve Beslenme Alışkanlıkları.
Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Ankara Üniversitesi, Ankara.
Dilşen,G.,2000.0steoporoz.Menopoz ve Osteoporoz (Editörler :
Ertüngealp, E., Seyfıoğlu, H.) Ulusal Menopoz ve Osteoporoz Derneği
Yayınları,Sy:347-366,İstanbul
Donald, M., Vickery, M. James, F., Fries, D. 1996. Take Care Of Yourself.
Addison-Wasley Publishing Company, 314-316 s., Neywork.
Duyff, R.L., 2002. Amerikan Diyetisyenler Derneğinin Geliştirlmiş Besin
ve Beslenme Rehberi. (Çevre Editörleri: Yücecan, S.,Pekcan, G.,
Nursal,B., Besler, T.) Acar Matbaacılık, Yay Hiz.San.Tic.A.Ş.
İstanbul
Ersoy, T. 1998. Menopoz Ve Kültür, Araştırma Ve İnceleme. Öteki
yayınevi, Ankara.
Ersoy, G., 2001. Sağlıklı yaşam spor ve beslenme. Damla Matbaası,
3.Baskı. 112s. Ankara.
Ertüngealp, E., Seyfıoğlu, H. 1996. Klimakteryum Ve Menopoz. In.
Kişnişçi, H.A. (Ed). Temel Kadın Hastalıkları Ve Doğum Bilgisi.
Güneş kitabevi, 22: 1319-1351 s., Ankara.

71
Ettinger, B.,Genont,H.K. ,Conn, C.E.,1987 .Postmenopausal Bone Loss is
prevented by Treatment with Low-dosage Estrogen with
calcium,An.İntern.Med. 196:40.
Ezgü, F. 1993. Postmenopozal Dönemde Östrojen Replasman Tedavisinin
Osteoporozu Önlemedeki Rolü, Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi,
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum
Anabilim Dalı, Edirne.
Gibson, R.S.,1990. Principles of Nutritional Asseament Published by
Oxford Univrsity.New York.
Griffıng, G.T., Ailen, Sh. 1994. Estrojen Replacement Therapy At
Menopause. Post Groduate Medicine, 71-76.
Good, C.E.,Haliova,J.1985. Protective Measures Of Nutrition And
Exercise, Geriatrics, 40:4-59.
Göksel,B.M.,1993. Menopoz Süresinin Lipid Profiline Etkisi. S.B.Ankara
Hastanesi Kadın Hastalıkları Ve Doğum Kliniği,Aile Hekimliği
uzmanlık tezi.Ankara.
Göl, M.,.Şendağ, F.,Üretmen, S.,Öztekin, K.,2002, Obez Ve Non-Obez
Postmenopozal Kadınlarda Tibolon Kullanımının Serum Lipid
Profili Üzerine Olan Etkilerinin Karşılaştırılması.
Gürsoy,R.,Erdem,M.,Himmetoğlu,Ö. 1991. Menopozun Serum Lipidleri
Üzerine Etkisi.Hekimler Birliği Vakfı.Türkiye Klinikleri Jinekoloji
Obstetrik,l:(2), October,
Hammond, C.B. 1994. Climacterium. In: Scatt J.R., Dia Saia, P.J.,
Hammond, C.B., Spellacy, W.N. (eds). Danfort'n Obstetrics And
Gynecology. Ed. J.B. Lippincot Company, 48: 905-926, Philadelphia.
Hatcher, R., Kowall, D., Guest, F.J., Tussell, J., Stevart, F.H., Stevart, S.c.
1990. Klimakteryum Ve Menopoz. In: Akın, A. Ed. Kontraseptif
Yöntemler. Uluslar Arası Basım, Demircioğlu Matbaacılık, 180-181
s., Ankara.
Hayword, V.H.,Stolarcayk, L.M., 1996. Applied Body composition
Assesment.Human Kinetics,221p.New Zealand.
Heaney, R.P. 1989. Nutritional Factors In Bone Health In Elderly Subject:
Methodological And Contextual Problems. Am. J. Clin. Nutr., 50:
1182.
Hotun, M. 1998. Menopoz. Çevik Matbaacılık, İstanbul.

72
Huber, J. 1997. Kardiovasküler Hastalıklar. In: Huber, J. (Eds). Keçecioğlu,
Y. (Çeviri Editörü). Klimakterium Tanı Ve Tedavisi. İstanbul
Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları-215, 5:102-103,
İstanbul.
İlgaz, N.Y. 1980. Kadın Genital Organları Morfolojisi. In: Kandemir Ed.
Propedötik Kadın Doğum. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi matbaası,
3-29 s., Ankara.
Kabukçu, N.2000. Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine Menopoz
Nedeni İle Başvuran Kadınların Sağlık Sorunlarının ve Etki Eden
Faktörlerin İncelenmesi. Çukurova Üniversitesi, Adana.
Kamacı, M., Sağsöz, M.,Merin, B.,Yılmaz, S.,Çağlayan, O.,2001.
Premenopoz ve menopozlu olguların demografik
,biyokimyasal,ultrasonografik ve kemik mineral dansitometrik
özellikleri.Medikal Network Klinik Bilimler and Doktor.7(2):246-252.
Kaptanoğlu, C. 1996. Psikiatrik Açıdan Menopoz. In: Hassa H. Ed.
Klinikte Menopoz. Gestet Basım Tanıtım Hizmetleri Ve Tic. Ltd. şti,
27-37 s., İstanbul.
Kazancıgil, A. 1996. Klimakterium ve Menopoz. In: Kazancıgil, A.,
Gedikoğlu, G. Bayraktar, K., Eds. Klinik bilimler. Rekor ofset, 2123-
2127 s., İstanbul.
Keçecioğlu, Y. 1997. Klimakterium Tanı Ve Tedavi. Dilek Ofset, 18-39 s.,
İstanbul.
Key,U., Pike, M.C. 1991. Cigarette Smoking And Steroid Hormones in
Women. J.Steroid Biochem. Mol.Blul. (Abstract), 39(4A):529-34.
Khaw, K.T.,1992. Epidemiology of the Menopause.Br.Med.Bul. 48:249-61
Khaw, K.T. 1992. Epidemiology of the Menopause. in: Khaw KT. Ed.
Hormon Replacemant Therapy. Churchill Livingstone, 252-333 s.,
London.
Kınık, E., 1996. Adölesansta Beslenme Gereksinimleri ve Alışkanlıkları.
Katkı Pediatri Dergisi, 17 (1): 146162
Kilciler, Z. 1992. Menopozun Kadınların Fizyolojik ve Psikolojik
Fonksiyonları Ve Beslenme Alışkanlıkları Üzerine Etkisi.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Selçuk Üniversitesi, Konya.

73
Kişnişçi, H.A., Gökşin, E., Durukan, T., Ayhan, A., Gürgan, T., Önderoğlu,
L.S. 1987. Temel Kadın Hastalıkları Ve Doğum Bilgisi. Güneş
Kitabevi, 830-1359 s., Ankara.
Krolner. B.,Toft,B., Nielsen,S.P., Tandevold, E.,1983.Physical Exercises
As Prophylaxis Against Involutional Vertebral Bone Loss:Acontrolled
Trial,Clin.Sci.,64:541.
Kuşçu, L. 2000. Önlenebilir Bir Hastalık: Osteoporoz. Actual Medicine,
8(2): 14-27.
Kutsal Gökçe, Y.2000. Osteoporoz.Fiziksel Tıp ve
Rehatabilasyon,Cilt:2,Güneş Kitabevi (Editörler: Beyazova,M.,
Gökçe,Kutsal,Y.) Sy: 1872-1893.Ankara
Laurey, R., Simlkin, Phd., Rena, R.W. 2001. Menopoz Sırasında Kilo
Artışı. Postgraduate Medicine, 13(11): 34-38.
Lutz,J., 1984. Calcium Balance Acid-Base Status Of Women As
Affectedby încreased Protein İntake And By Sodium Bicar Bonate
İngestion.Am.J.Clin.Nutr.39:281-288.
Lutz,J., 1988. Calcium Balance And Diet Base Status As Affected By
Sodium Bicarbonate İngestion .Am.J.Clin.Nutr. ,39:281,
Lutz,J., 1989. Bone Mineral,Serum Calcium And Dietary Intakes Of
Mother-Daughter Pairs.J.Clin.Nutr.,44:265,.
Luzuy, F., Campana, A. 1993. The Menopause. In: Campana, A. Ed.
Reproductive Health. Ares-Serono Suymposia publications, 137-145
s., Geneva.
Maral, I., Yıldırım, U., Özkan, S., Ayçan, S. 1998. Ankara Gölbaşı
Bölgesinde Menopoz Yaşı Ve Bu Yaşı Etkileyen Faktörler. VI. Ulusal
Halk Sağlığı Kongresi, 372-374 s., Adana.
Maral, I., Yıldırım, U., Özkan, S., Ayçan, S. 2001. Ankara Gölbaşı Bölgesi
Kadınlarında Doğal Menopoz Yaşı Ve Menopoz Yaşına Eşlik Eden
Faktörler. Medikal Netvvork Klinik Bilimler and Doktor, 7(4),: 550-
554.
Marsh, M.S., Whitehead, M.l. 1992. Management of The Menopause.
Bulletin, 426-487 s., London.
MaryFran, R.,Sowers, T.,Margaret,L. P. 1996. Menopoz:Epidemiolojisi ve
Kronik Hastalıklarla Potansiyel İlişkisi.Menopoz, Literatür,Syf: 1-
8,Ağustos,.

74
Mato, P.,Garri Do ,A.J., 1992. Influence Of Mono Unsaturation of Dietary
Fat on Dietary Fat On Plasma Lipoprotein Premenopausal
Women.Am.J. Clin.Nutr., 6,1135.
Matthews, A.,Meilahn, E.,et al. 1989. Menopause and Risk Factors For
Coronary Heart Disease. N.Eng.J.Med., 321:641-646.
Mattison, D.R,Theorgeirsson, S.S,1978. Smoking and Industrial Pollition
and Their Effects on Menoupouse and Ovarian Cancer, Lancet,I.;l 87
Merdol Kutluay,T.,2003. Standart Yemek Tarifeleri, Hatipoğlu
Yayınevi.Ankara.
Rurherford,O.M., Jones,D.A., 1992.The Relationship of Muscle And Bone
Loss And Activitiy Levels with Age in Women Age-Ageing (Abstract)
:21(4):286-93.
Odabaşı, E.,Güler ,S.,Çakır, B.,Turan, M.,Kutlu, M., 2001.Postmenopozlu
kadınlarda sigara içiminin kemik mineral yoğunluğuna etkisi.Medikal
Network Klinik Bilimler and Doktor,7(2):144-147
Onat, A., Şurdum Avcı, G.,Şenocak,M. V.d. 1991. Türkiye'de Erişkinlerde
Kalp Hastalığı Ve Risk Faktörleri Sıklığı Taraması.3.Kalp Hastalığı
Prevelansı.Türk Kardiol Dern.Arş.,; 19-26.
Orhon, E., Pabuçcu, R., İnal, Ü., Ergün, A., Küçük, T. 1991. Post-
menopozal Osteoporotik Kadınlarda Estrojen Replasman Tedavisi Ve
Kemik Mineral Dansitometri. Gynecology Obst. Hekimler Birliği
Vakfı, Türkiye Klinikleri 1(1):14-17.
Özbaşar, D. 2000. Menopozda Santral Sinir Sistemi Değişiklikleri Ve
Hormon Replasmanın Tedavideki Etkinliği. Aktüel Tıp Dergisi,
Menopoz Özel Sayısı, 5(2): 11-15.
Özbey,N., Adaş,M.,Kazancıoğlu, R.,Molvalılar, S.,Sencer, E.,Orhan,
Y.1999.Menopoz Öncesi Sonrası Şişman Kadınlarda Yağ Miktarı Ve
Yağ Dağılımı İle Risk Faktörleri Arasındaki İlişki. İst .Tıp.
Fak.Mecmuası.62:(3);295-299.
Özdoğan,B., 1991. Amasya ili merkez ocağı bölgesinde beslenme
alışkanlıkları. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi.Hacettepe
Üniversitesi. Ankara.
Payer, L. 1991. The Menopause In Various Cultures. In: Burger, H.,
Moulet, M. Eds. A Portrait Of The Menopause. The Publishing Group
Ltd., 1-41 S., New Jersey.

75
Pekcan,G.,1993.Şişmanlık Ve Saptama Yöntemleri. Şişmanlık.Çeşitli
Hastalıklarla Etkileşimi Ve Diyet Tedavisinde Bilimsel
Uygulamalar.Türkiye Diyetisyenler Derneği Yayını:4.Volkan
Matbaacılık. Ankara.
Pekcan, G.,1999. Şişmanlığın Tanımı Ve Saptanması.H.Ü. Beslenme ve
Diyetetik Bölümü,Volkan Matbaacılık.Ankara.
Rikli,R.E., McNanis,B.C. 1990. Effect of Exercise On Bone Mineral
Content in Postmenopausal Women. Research Quarterly For Exercise
And Sport,61:3,243.
Saka, M. 1994. Menopoz Sonrası Anneler İle Menopoz Öncesi Kızlarının
Beslenme Durumları, Kemik Mineral Yoğunlukları Ve Biyokimyasal
Parametreleri Arasındaki Etkileşim Üzerine Bir Araştırma
Yayımlanmamış yüksek lisans tezi Hacettepe Üniversitesi,Ankara.
Sandler, R.B., 1988. Postmenopausal Bone Density And Milk
Consumption in Childhood And Adolescence.Am.J. Clin. Nutr, 42:
270-273.
Sayıner, Z., Özdemir, B., Köz, N. 1987. Menopoz Sendorumu Ve
Hemşirelik Yönü Türk Hemşireler Dergisi, 37(4): 33-35.
Schell,J., Larthgepin,B,L., 1994. Physical Fitness Assessment in Execise
And Sport Science 2nd. Edition. Leelar Biomediscience Services
Published,596p.Australlia.
Scott, J., Disaia, P., Hammond, C., Spellacy, W., Çev: Erez R. 1997.
Obstetrik ve Jinekoloji, J.B. Lippincoff Company, Yüce Yayın A.Ş.
İstanbul.
Smith.E.L. ,Reddon,W., Smith,P. 1981. Physical Activity And Calcium
Modalitres For Bone Mineral Increase in Aged
Women.Med.Sci.Sports.Execis., 13:60,
Speroff, L., Glass, M.H., Kase, N.E. 1996. Klinik Jinekolojik
Endokronoloji Ve İnfertilite. Nobel Kitabevi, 583-632 S., Ankara.
Stamfer, M.J., Colditz, G.A., Willet, W.C., et al. 1991. Post Menopausal
Estrojen Therapy And Cardiovascular Disease: Ten Year Follow-Up
From The Nurses's Health Study. N. Eng. J. Med, 325: 756-762,
England.
Studd, J.W.W., Whitehead, M.I. 1988. The Menopause. Blackwell
Scientifıc Publications, Edinburgh.

76
Sevenay, N.,1996 .Kayseri İl Merkezi Kamu Sektöründe Çalışan
Kadınların Beslenme Alışkanlıkları,Yiyecek Hazırlama ,Pişirme
Yöntemleri Ve Beslenme Bilgi Düzeyleri Üzerine Bir
Araştırma. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.Ankara
Üniversitesi,Ankara.
Şahin, N. 1998 Bir Kilometre Taşı: Menopoz. Çevik Matbaacılık, İstanbul.
Şahiner, M. 1997. Menopoz Dönemindeki Kadınlarda Östrojen Kullanımı
ve Diyet Örüntüsünün Kan Lipidleri ve Genel Sağlık Durumu
Üzerine Etkileri Yayımlanmamış yüksek lisans tezi.Hacettepe
Üniversitesi, Ankara.
Şanlıer, N. 1995. Menopoz Öncesi ve Sonrası Kadınların Beslenme
Durumları, Kemik Mineral Dansiteleri, Antropometrik, Hormonal ve
Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki Etkileşim Üzerine Bir
Araştırma. Yayımlanmamış doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi.
Ankara.
Şirin, A. 1995. Kadın ve Menopoz. Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir.
Taşkın, L. 1994. Kadın Hastalıkları Hemşireliği. Sistem Ofset, 119-128 S.,
Ankara.
Taşkınalp, İ. 1996. Menopoz Döneminde Depresif Belirtiler Ve Hormon
Replasman Tedavisi. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi. T.C. Sağlık
Bakanlığı Şişli-Etfal Hastanesi, Aile Hekimliği, İstanbul.
Tekin, B. 2000. HRT Uygulanacak Olgularda HRT Öncesi Değerlendirme.
Aktüel Tıp Dergisi, Menopoz Özel Sayısı, 5(2): 31-35.
Tlavsky, F.,Bortz, A.,Hancook, R.,Anderson, J. 1989. Familial
Resemblance Of Radial Bone Mass Betvveen Premenopausal Mothers
And Their Collage-Age Daughters.Calcit.Tissue.Int.,45:265,
Tüzün, M., Kalabalık, T., Yılmaz., C., Yılmaz, R., Hamulu, F., Çöker, M.,
Darcan, Ş., Özgen, G., Çetinkalp, Ş., Aksakal, E.Ç. et al. 1997. Obezite
ve Tedavisi.Dokuz Eylül Üniversitesi. Bornova,İzmir.
Uçanok, Z., Bayraktar, R. 1996. Farklı Yaş Grubundaki Kadınlarda
Menopoza İlişkin Belirtilerin, Tutumların Ve Yaşama Bakış Açısının
İncelenmesi. 3P Dergisi, 4(1): 11-20.
Uçanok, Z. 1994. Farklı Yaş Gruplarındaki Kadınlarda Menopoza İlişkin
Belirtilerin, Tutumların ve Yaşama Bakış Açısının İncelenmesi.
Yayımlanmamış yüksek lisans tezi .Hacettepe Üniversitesi.Ankara.

77
Uğur,S.,2001. Ankara İlinde Farklı Sosyo Ekonomik Düzeylerde
Yaşayan,Çalışan ve Çalışmayan Ev Kadınlarının Yemek Planlama
Konusundaki Bilgi,Tutum ve Davranışlarının Değerlendirilmesi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.Ankara Üniversitesi,Ankara.
Uyar (Arıcı), A.,1997.Konya İl Merkezi Kamu Kuruluşunda Çalışan
Kadınların Beslenme Alışkanlıkları Ve Bilgi Düzeyleri Üzerine Bir
Araştırma.Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi,
Ankara.
WHO 1981. Research on the Menopause. World Health Organization.
Geneva
William, W. Beck, Jr. 1989. Menopause. In: William, W., Beck, Jr. Eds.
Obstetrics and Gynecology. A Wily Medical Publication, 335-341 s.,
NewYork.
Yıldırım, A. 1996. Menopozda Oluşan Fizyolojik Değişiklikler. In Hassa H
(Ed): Klinik Menopoz "Değerlendirme Ve Yönetim". Organon, 1-13
S., Ankara.
www.düzen.com.tr/fıles/osteoporoz.htm.Düzen Laboratuar Grubu.
Osteoporoz, Eğitim ve Araştırma.Aralık 2002.
www.tr.net/saglik/beslenme şişmanlık.html.şişmanlık (Obezite) ve tedavisi.
1-6 s. Aralık 2002.
www.isnet.net.tr (14.11.2004)
www.oranjclub.com (14.11.2004)
www.drpozitif.com (14.11.2004)
www.bedenegitimi.s5.com (Aralık,2004)
www.popularbilgi.com/genel/kan.php (Aralık,2004)
www.konya_gsim.gov.tr/documant/sp_sag_001 .htm (Aralık,2004)
www.populermedikal.com(mayıs,2004)
www.kadmvegebelik.com(mayıs.2004)
www.genetikbilimi.com(mayıs.2004)
www.rehber.erenus.org(kasım.2004)

78
ÖZET
Bu araştırma menopoz dönemindeki kadınların beslenme
alışkanlıkları, besin tüketim sıklıkları, fiziksel aktivite ve sağlık
durumlarının belirlenmesi amacıyla, Ankara Hastanesi, Kadın Doğum ve
Jinekoloji Anabilim Dalı Menopoz Polikliniğine başvuran 7'si
premenopoz, 24'ü postmenopoz döneminde olan toplam 31 kadın üzerinde
yürütülmüştür.
Araştırma sonucunda; kadınların %54.84'ünün 50-60 yaş grubunda,
%88.0'inin evli, %42.0' sinin okur yazar olmadığı, %83.90'ının ev hanımı
olduğu, %61.29'unun kapalı giyindiği, %29.03'ünün menarj yaşının 13
olduğu, %71.0'inin menstruasyon süresinin 4-7 gün olduğu, %64.50'sinin
siklus sürelerinin 30 gün olduğu, %46.0'ının 4-7 kez gebe kaldığı,
%45.10'unun 42-49 yaşlan arasında menopoza girdiği saptanmıştır.
Beslenme ve fiziksel aktivite durumlarının belirlenmesi amacı ile
kadınlardan üç günlük "besin tüketim" ve "fiziksel aktivite" formu
doldurtulmuştur. Sonuçta, kadınların genellikle üç öğün tükettikleri
(%61.30), besin gruplarına göre tüketilmesi önerilen miktarlar dikkate
alındığında süt ve ürünlerini, et ve et grubunu ve kuruyemişleri az, tahıl ve
ekmeği, sebze-meyveyi, şekeri ve yağı fazla miktarlarda tükettikleri,
RDA'ya göre enerji ve besin öğelerinin alım düzeyleri incelendiğinde
%61.29'unun enerjiyi yeterli, %54.83'ünün proteini fazla, %64.52'sinin
kalsiyumu yeterli, %41.94'ünün demiri yeterli, %35.48'inin vitamin A' yı
fazla, %51.61 'inin tiamini yeterli, %64.52'sinin riboflavini yeterli,
%48.39'unun niasini yetersiz, %74.20'sinin vitamin C'yi fazla tükettikleri
belirlenmiştir. Gruplar arası enerji ve besin öğesi alımları farklılığı önemsiz
bulunmuştur (p>0.05).
Kadınların günlük ortalama enerji alımları premenopozlularda
2113.0±252.56 kkal/gün, postmenopozlular da 2483.25±131.79 kkal/gün,
enerji harcamaları ise premenopozlularda 2035.04±80.20 kkal/gün,
postmenopozlular da ise 1927.82 ±42.10 olarak bulunmuştur. Yapılan
paired sample t testi sonucunda grupların enerji alımı ve enerji harcaması
arası fark önemli bulunmuştur (p<0.01).
Araştırmada, kadınların biyokimyasal (glikoz, kolesterol, trigliserid,
HDL, LDL, VLDL, Ca, Fe, WBC, RBC, HGB, hematokrit, E 2 , FSH, LH)
ve biyofizik (kemik mineral dansitometresi ) ölçümleri yapılmıştır.
Biyokimyasal ölçümler sonucunda gruplar arasında kandaki estrodiol (E2)
hormonu oranının dışında (p<0.01), diğer verilerde istatistiksel olarak fark
bulunamamıştır (p>0.05). Biyofizik bulgu sonucunda ise kadınların
%9.67'sinde osteoporoz riski olduğu saptanmıştır.

79
ABSTRACT
This research has been carried out in order to determine nutrition
habits, food consuming frequencies, physical activities and general health
conditions totally on 31 women of those 7 of them is in pre-menopause and
24 of them is in post - menopaused period who applied to Ankara Hospital,
Obstetrics and Gynaecology Department Menopause Polyclinic.
In the result of the research, it has been detected that; 54.84 % of the
women is in age group of 50-60, 88.0 % of them is married, 42.0 % of them
is not literate, 83.90 % of them is housevvives, 61.29 % of them are veiled
or covered, 29.03 % 's mensturation age to be 13, 71.0 % to have a period
of menstruration of 4-7 days, 64.50 % to have siclus periods of 30 days,
46.0 % used to be pregnant for 4-7 times and 45.10 % to enter the
menopause period during 42-49 ages.
For the purpose of determining the nutriton and physical activity
conditions of the women a three days period "food consumption" and
"physical activity" form is filled. As a result it is detected that, vvomen
generally eat three times a day (61.30 %), when the quantities advised to be
consumed were taken into account according to the food groups it has been
understood that they heavly consumed milk and meat products, meat and
meat groups, diried fruits less, and also they have consumed grain and
bread, vegetables - fruits, sugar and fats much, and when the consuming
rate of energy and food substances are investigated according to RDA it has
been detected that 61.29 % of them adequately gained energy, 54.83 %
gained excess protein, 64.52 gained adequate calcium, 41.94 % to have
adequate iron, 35.48 % to have vitamin A much, 51.61 % to have adequate
tiamine, 64.52 % to have adequate riboflavine 48.39 to have inadequate
niacin, 74.20 % to consume vitamin C much. The energy and food gaining
substances amoung the groups are found to be non signifıcant (p>0.05).
The daily average energy taking of the vvomen found out to be
2113.0±252.56 kkal/day for pre - menopaused women, 2483.25±131.79
kkal/day for post - menopaused vvomen and energy consuming rate is
2035.04±80.20 kkal/day for pre - menopaused women and 1927.82 ±42.10
for post - menopaused women. As a result of the applied paired sample test
the energy gaining and consuming differences amoung the groups is found
to be significant(p<0.01).
During the research, the biochemical (glucose, cholesterol,
triglyceride, HDL, LDL, VLDL, Ca, Fe, WBC, RBC, HGB, hematocrit, E 2 ,
FSH, LH) and biophysical (bone mineral density and antropometric
measurements) measurements were done. As the result of biochemical
measurements no differences were found as statistically except estriol (E2)
hormone (p<0.01) in blood . For the bio physical diagnosis it has been
detected that 9.67 % of women is under the risk of osteoporoses.

80
ISBN : 9 7 8 - 9 7 5 - 0 1 7 6 1 -

Ankara Üniversitesi Basımevi. 2007


www.ankara.edu.tr

You might also like