Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 25

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 8/11 Fall 2013, p. 55-79, ANKARA-TURKEY

AVRUPA’DA GELİŞEN MODERNLİK VE MODERNLEŞME


ANLAYIŞLARI VE BU ANLAYIŞLARIN TÜRKİYE’YE
YANSIMALARINA TARİHÎ SOSYOLOJİK AÇIDAN BİR BAKIŞ*

Murat BARAN**

ÖZET
Modernleşme, özünde bir toplumsal kültür değişmesi süreci ve
sorunudur. Modernleşme süreci ve bu süreçte karşılaşılan sorunların
tespiti ve çözümü, büyük oranda modernleşme olgusunun nasıl
anlaşıldığına ve bu olguya bağlı kavramların nasıl tanımlandığına göre
çeşitlilik arz etmektedir. Her dönemin tarihî koşullarından etkilenen
‘Modernlik’ ve ‘Modernleşme’ye yönelik çeşitli yaklaşımlar, konuyla ilgili
farklı toplum kuramlarının oluşmasına neden olmuştur. Sonuçta
modernleşme sürecinin etkileriyle, düşünce hayatımızı da şekillendiren
birbirinden farklı modernlik algılamaları ortaya çıkmıştır. Ayrıca,
modernleşme sürecinin çözümlenmesine yönelik ortaya atılan bu
kuram ve yaklaşımlar, büyük oranda ortaya çıktığı dönemin siyasî ve
sosyal şartlarından beslenen hâkim ideolojilerin etkisi altında, zihinsel
bir işleyişle geliştirilmiştir. Bu nedenle çalışmamızın amacı, birbirine
karıştırılan modernleşme, modernite ve modernizm gibi kavramların
anlamını doğru şekilde tespit etmek ve bunlarla ilgili farklı fikir ve
okumalara dayanan çeşitli modernlik anlayışlarını tartışmaktır. Avrupa
da ortaya atılan modernleşme kuram ve yaklaşımlarının Türkiye de ki
zihinsel yansımalarını ancak bu şekilde nesnel olarak anlayıp
açıklayabiliriz. Böylece yaşanan tarihten elde edeceğimiz doğru
bilgilerle, ortaya atılan bu yaklaşımların karşılaştırması yapılarak,
geçerlilikleri bilimsel anlamda tespit edilebilecektir. Bu araştırmada bize
yol gösteren temel ölçütler, ‘Bilimsel Tarih Perspektifi’ ve ‘Sosyoloji
Bilimi’dir. Avrupa Birliği’nin kendi kimliğini yeniden inşa etme
sürecinde, kültürlerarası etkileşimi ve karşılıklı anlayışı esas alan
günümüz tarihçiliğinin, bilimsel bir perspektifle geçmişi
değerlendirerek, sağlam bir geleceğe zemin hazırlayacağı muhakkaktır.
Modernleşme ve modernite yaklaşımlarıyla ilgili kavram kargaşasını bir
nebze olsun azaltmak ve türlü bakış açılarından yola çıkarak daha
genel geçer yaklaşımlara kapı aralamak, ancak bu bilimsel bakış
açısıyla mümkün olabilecektir.
Anahtar Kelimeler: Modernleşme, Bilimsel Tarih Perspektifi,
Modernite, Hümanizm, Kuram, İdeoloji

*
Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu
tespit edilmiştir.
**
Uzm. Öğretmen, MEB, Çukurova Piri Reis Anadolu Lisesi, Adana, El-mek: baranmurat74@hotmail.com
56 Murat BARAN

MODERNITY AND MODERNIZATION UNDERSTANDINGS


EMERGING IN EUROPE AND A SOCIOLOGICAL, HISTORICAL
OVERVIEW TO THE REFLECTIONS OF THESE
UNDERSTANDINGS ON TURKEY

ABSTRACT
Modernization fundamentally is a process and a matter of
common cultural change. The process of modernization and the
identification and resolution of problems encountered in this process is
varied largely due to the understanding of the modernization
phenomenon and how the concepts of this phenomenon are defined.
Various approaches on ‘Modernity’ and ‘Modernization’, which are
affected by historical conditions in all eras, has led to different social
doctrines occur. Ultimately several modernity perceptions has occurred
which affect our life of thinking by the impacts of the modernization
process. Furthermore the approaches and the doctrines, which are
proposed for the analysis of the modernization process, are mostly
developed under the influence of the prevailing ideologies, which are
nourished by the political and social conditions of the era they
occurred. Thus the purpose of our study to determine the meanings of
terms, which are confused to each other, like modernization, modernity
and modernism and related to these terms, based on different ideas and
readings to argue a variety of understandings of modernity. Only this
way we can understand and explain objectively the mental reflections of
modernization theories and approaches that have been raised in Europe
on Turkey. Thus the validity of these approaches can be determined
scientifically by comparing them to the correct information that we
would gain through the existent history. In this study, the main criteria
guide us are ‘Perspective of Scientific History’ and ‘Science of Sociology’.
In the process of reconstruction of The European Union's own identity it
is indisputable that today’s historiography, which grounds on cross-
cultural interaction and mutual understanding, would set ground for a
solid future by assessing the past with a scientific perspective. It would
only be possible by this scientific perspective to reduce the
contradiction in terms about Modernization and Modernity approaches
to some extent and to open a door for more common approaches based
upon various perspectives.
Key Words: Modernization, Perspective of Scientific History,
Modernity, Humanism, Doctrine, Ideology

Giriş
Türkiye de modernleĢme olgusunun iki yüz yıldır devleti ve toplumu meĢgul ettiği tarihî
bir gerçektir. Bu konuda yerli ve yabancı araĢtırmacılar tarafından popüler ve akademik düzeyde
çok sayıda çalıĢma yapılmıĢtır. Bu makalede, Batı Avrupa kökenli modernleĢmenin, tarihî süreç
içerisinde ki değiĢen farklı algılamalarının ve buna dayanan kuram ve yaklaĢımların sosyolojik,
tarihî bir perspektifle değerlendirmesi yapılacaktır. ÇalıĢmamızın amacı, bu konuyu modernite ve
modernleĢme ile ilgili kavramlara ve kuramlara dayalı olarak çözümlemeye çalıĢmaktır. ġüphesiz
bunun için, modernleĢme olgusu ve bu olgu ile ilgili kavramların ne anlama geldiğinin iyi bilinmesi
gerekmektedir. Bunun yanında, konuyla ilgili çalıĢmalar yapan bilim adamı ve düĢünürlerin

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 57

görüĢlerinden yararlanarak bazı değerlendirmelerde bulunulacaktır. Süreç içinde oluĢmuĢ sorunlar


yumağının, bilimsel tarih perspektifinden yararlanarak her türlü ideolojiden uzak biçimde, tespit
edilmesi ve çözümlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, öncelikle Bilimsel Tarih Perspektifi ve
Ġdeoloji kavramlarından ne kastettiğimizi açıklayalım.
1. ‘Tarih’ ve ‘Bilimsel Tarih Perspektifi’ Nedir?
Ġnsanın ürünü olan varlıklar dünyasının bütününü Tarih kelimesiyle ifade edebiliriz. Bu
yaĢanmıĢ “Tarihî Gerçekliğin” sistemli, metotlu bir tarzda sorgulanmasıyla “Bilgi Tarih” alanına
geçilmiĢ olur. Tarihçilik, yaĢanan tarihin doğru bilgisine ulaĢma sanatıdır. Bu amaca ulaĢmak için
üretilen kültür değerlerinin bütün unsurlarıyla eleĢtirilip, açıklanması gerekmektedir. 1 Bilimsel
tarih, geçmiĢi doğru bilgiye dayanarak yeniden yoğurma araçlarından biridir. Tarihçi,
„Anakronizm‟ denilen tarihi yanılgılara düĢmemek için öncelikle incelenen zamanın koĢullarını iyi
tespit etmek, değerlendirip, anlamak zorundadır.2 Böyle bir çaba, ideoloji ve ütopyalardan sıyrılmıĢ
olmayı da gerektirir. Bizim bu çalıĢmamızda dile getirdiğimiz “Bilimsel Tarih Perspektifi” budur.
GeçmiĢin eleĢtirel bir biçimde yeniden inĢası ve insanlığın geliĢim süreci ancak bu perspektifle
doğru analiz edilebilir. ġüphesiz ki bilimsel perspektife sahip bir tarihçinin bu noktada beliren iki
sorumluluğu vardır: Tarihçi, bir yandan toplumun hikâye ve mitlerle dolmuĢ hafızasının
deformasyonundan kendini korurken aynı zamanda topluma yeni bir tarihi bellek oluĢturma gayreti
içinde olacaktır.3 Bu durum, değiĢim süreci içerisinde ki bir toplumda var olan her türlü dogmatik
tarih yazılımlarıyla hesaplaĢmayı da kaçınılmaz kılmaktadır. Ayrıca, tarihte incelenen olay ve
olguların birçok boyutu vardır. Hiçbir olayın ve olgunun sadece ekonomik, sadece siyasi ya da
sosyal bakıĢ açılarıyla açıklanamayacağı, açıklansa bile bunun tek yönlü ve yetersiz bir açıklama
olacağı bilinmektedir. Ancak yaĢananları birbirine bağlı, etkileĢim halinde bir bütün olarak görüp
açıklamak bize yarar sağlar. Tarihi olay ve olguların doğru anlaĢılması, bilimler arası bütünsel bir
bakıĢ açısı ve sistematik açıklamalarla mümkün olabilmektedir.
Bugün, değindiğimiz gibi bilimsel bir bilinç geliĢtirerek geleceğe yönelen yeni tarihçiliğin
kültürlerarası etkileĢimi ve karĢılıklı anlayıĢı esas alan çalıĢmaları, Avrupa Birliği‟nin kendi
kimliğini yeniden inĢa etme sürecinde önemli bir iĢlev görmektedir. Bu da yeni bir kültür oluĢumu
sürecidir.4 Bu süreçte, bizleri insanî hedeften saptırarak, yeni ideolojiler üretecek tarihsel
derinlikten ve analitik düĢünceden uzak yaklaĢımlardan kaçınmak gerekmektedir.
2. ‘İdeoloji’ Nedir?
Ġdeoloji, Ortaçağlar‟ın Skolastik Felsefe‟si gibi, “düĢüncenin yüceltilerek inanç kalıbı
haline getirilen öğretisidir”. Siyasi ve sosyal temellere dayandığı gibi, onları yönlendirme etkisine
de sahiptir. Hatta düĢünce, inanç ve görüĢlere toplumsal yapı içinde örgütlenme modeli sunar.
Böylece yaĢamı algılama biçimini belirleyebilir.5 Burada konumuz açısından, bir bilim ideolojisi
olan Pozitivizm‟in, ilerlemeci modernleĢme kuramının oluĢturulmasında gördüğü iĢlevi ve 19.
yüzyıldaki tartıĢılmaz konumunu örnek verebiliriz. Hâlbuki bilimsel kuramlar sürekli yeniden
açıklanmaya muhtaçtır. Bilimsel sorgulamalarla yeni kuramlar, yaklaĢımlar oluĢmalıdır.

1
Bahaeddin Yediyıldız, “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu BaĢkanı‟nın AçılıĢ KonuĢması”, Cumhuriyet
Döneminde Türkiye’de Tarihçilik ve Tarih Yayıncılığı Sempozyumu –Bildiriler-, Ankara, 18-20 Mart 2010, Ed. Mehmet
Öz, T.T.K. Ank. 2011, s. XXI-XXIII
2
Bahaeddin Yediyıldız, (Çev.), Târihler ve Yorumları, T.T.K., Ankara 2003, s. 83-84
3
François Bedarida, (Der.),Tarihçinin Toplumsal Sorumluluğu, Çev. A.Tartanoğlu ve Suavi Aydın, Ġmge Kit.1.bas.
Ankara, Ağustos 2001 s.10-11
4
Salih Yılmaz, “21. Yüzyılda Avrupa Birliği‟nde Yeni Tarih AnlayıĢı ve Türkiye‟ye Yansımaları”, Cumhuriyet
Döneminde Türkiye’de Tarihçilik ve Tarih Yayıncılığı Sempozyumu -Bildiriler-, Ankara, 18-20 Mart 2010, Ed. Mehmet
Öz, T.T.K. Ank. 2011, s. 877
5
Kemal Arı, “Tarih Yazımında Ġdeolojiler, Mitler, ve Önyargılar”, Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Tarihçilik ve
Tarih Yayıncılığı Sempozyumu -Bildiriler- (Ankara, 18-20 Mart 2010), Ed. Mehmet Öz, T.T.K. Ank. 2011, s. 852-853

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
58 Murat BARAN

Pozitivizm‟in kurduğu rasyonel dünya düzeninde bu, o zamanlar mümkün olmamıĢtı. Ancak, I.
Dünya savaĢı ve sonrasında yaĢanan yıkımlar, insanlık üzerinde oldukça etkili oldu. Bu nedenle
eski rasyonel değerler sarsılınca Pozitivizm ve Modernizm yeniden sorgulanmaya baĢlandı. ĠĢte
buradan, anti pozitivizm ve post modernizm gibi yeni düĢünce akımları doğdu. Elbette bu yeni
akımları da birer ideoloji olarak zikretmek durumundayız.
Bu tür kalıpsal ideolojilerin yanında, toplumun içinde yüzyıllarca yaĢayan ideolojilerde
vardır. ġerif Mardin, bu türden ideolojileri „YumuĢak Ġdeolojiler‟ olarak adlandırmaktadır. ġerif
Mardin Ġdeolojiyi, „insanlara istikâmet vermeye yarayan anlam kümesi, birer harita‟ olarak
tanımladığından, bir anlamda halkın içinde yaĢayan Ġslâm anlayıĢını da (Volk Ġslâmı) bu tanıma
göre, yumuĢak ideolojiler içinde değerlendirmiĢtir. Mardin‟e göre “ „Sert‟ ideoloji, sistematik bir
Ģekilde iĢlenmiĢ, temel teorik eserlere dayanan, seçkinlerin kültürüyle sınırlandırılmıĢ, muhtevası
kuvvetli bir yapıdır. „YumuĢak‟ ideoloji ise, kitlelerin çok daha Ģekilsiz inanç ve biliĢsel (cognitive)
sistemlerini ifade eder”.6 Mardin, yumuĢak ideolojilerin, hem belli bir dünya görüĢü karĢısında
vaziyet alıĢların (attitude) toplandığı sürekli bir değiĢken hem de insan eylemine yön veren iç
yapılar olduğunu vurgular. Böylece Ġslamiyet‟in „Volk Ġslam‟ Ģeklinin Türkiye'de tarihi geliĢmeler
sonucunda bir “yumuĢak ideoloji” haline geldiğini ve bugün dahi halk arasında dünya görüĢünü
Ģekillendirdiğini savunur. Demek ki Ġdeoloji hangi Ģekliyle olursa olsun, kendinden zorlukla
kurtulunan bir düĢünce kalıbıdır. Özellikle yumuĢak ideolojilerin etkileri ve iç tutarlılıkları oldukça
uzun süreçlidir.7
ModernleĢme sorununda bir merkezi-kurumsal ideolojik boyutun, bir de toplumsal
ideolojik boyutun bulunduğunu düĢünecek olursak, yapılan tarihî sorgulamalarda, incelenen çağa
damgasını vurmuĢ sert veyahut yumuĢak ideolojilerin ve gelecek ütopyalarının etkisi altında
kalmamak için olay ve olgulara „Bilimsel Tarih Perspektifi‟nden bakma gerekliliği daha bir önem
kazanmaktadır.
Sonuçta bu çalıĢmamız, modernitenin nasıl anlaĢılması gerektiğini ve temellerini bize
gösterebilecek bir ön çalıĢma özelliği de taĢımaktadır. ÇalıĢmamızın ana çerçevesini, yöntemini,
niteliğini ve amacını bu Ģekilde belirttikten sonra, sırasıyla modernleĢme ile ilgili kavramların
tanımına, modernleĢme ile ilgili ortaya atılan kuramlara ve bunların Türkiye‟ye yansımalarına göz
atabiliriz.
I- Modernleşme Kavramı ve Olgusu:
A–Modernleşme, Modernite, Modernizm, Postmodernite ve Batılılaşma Kavramları
Günümüzde yeni bir dünya görüĢü olarak anlaĢılan „Modernite‟ ile onun ideolojisi
diyebileceğimiz „Modernizm‟in birbirine karıĢtırılarak, iç içe anlamlar ifâde edecek biçimde
kullanıldığını görüyoruz. Bu kavram kargaĢasını gidermek için, konuya ModernleĢme olgusu ve
ModernleĢme ile ilgili kavramları tanımlayarak baĢlamayı gerekli buluyorum.
a. Modernleşme
Sözlük anlamı itibariyle; çağdaĢlaĢma, asrîleĢme ve yenileĢme gibi anlamlara gelen
modernleĢme,8 geri kalmıĢ bir medeniyetin kendinden ileri seviyedeki bir medeniyete eriĢebilmek
için gösterdiği çabaların ortak adıdır.9 Bu yönüyle bakıldığında modernleĢme, kendiliğinden veya
dıĢ etkenlerin zorlamasıyla ortaya çıkan geniĢ kapsamlı bir toplumsal değiĢme sürecidir. Toplumsal

6
ġerif Mardin, Din ve Ġdeoloji, (Bütün Eserleri 2), ĠletiĢim yay. 9. bas. Ġst. 2000, s.14-15; 25;143-156
7
Mardin, Din ve Ġdeoloji, s.166-167 http://www.altinicizdiklerim.com/ozetler/Din%20ve%20deoloji-erif%20Mardin.pdf,
s.33 (EriĢim tarihi: 11.5.2013, Sa.16:55)
8
Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, Ġz yay. 11.Bas., Ekim 1996, s.780
9
Halil Ġnalcık, “Atatürk ve Türkiye‟nin ModernleĢmesi”, Belleten, c.LII /63, s.986

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 59

değiĢmeyi, „toplumsal yapıyı oluĢturan iliĢkiler ağının ve bu iliĢkileri belirleyen kurumların


değiĢmesi‟ olarak tanımlayabiliriz. Toplumların sosyo-ekonomik değiĢmeleri de bu bağlamda
değerlendirilmelidir. Çünkü „toplumsal yapı‟, birçok kurumsal alanı bünyesinde barındırdığı için,
değiĢme ister istemez bütün alanlara bir Ģekilde etki edecektir. ĠĢte bu tarihî değiĢmenin mahiyeti,
tarzı ve alıntılama biçimi tartıĢma konusudur. Her toplumda kurumlar ve iliĢkiler zaten sürekli
değiĢme süreci içerisindedir. Fakat modernleĢme, daha geliĢmiĢ toplumlara eĢitlenme süreci olarak
görülmektedir.10 Bu durum, Avrupa‟nın kendi içinde de geçerlidir. Evrensel anlamda, farklı
medeniyetler arasında birbirini etkileyen, karĢılıklı ya da tek taraflı alıĢ-veriĢler söz konusu
olduğundan; modernleĢmeyi, „kültür değiĢmesi‟ olarak tanımlayanlar da vardır. 11 Kültür
DeğiĢmesi, „bir toplumun maddî ve manevî medeniyetini bir tipten baĢka bir tipe dönüĢtüren süreç‟
olarak tanımlandığına göre12 toplumun birçok alanına, değiĢik oranlarda ve Ģekillerde etki etmesi
kaçınılmazdır. O halde modernleĢme geçici bir alıntılama değil, „toplumda etkili olan ve kalıcı iz
bırakan kültür değiĢmeleri‟ olarak tanımlanabilir.
Mümtaz Turhan‟a göre, “bugün dünyada ve Türkiye‟de -özellikle Avrupalı devletlerin
yaptıkları müdahaleler neticesinde- eĢi bulunmaz bir geniĢlik ve Ģiddetle kültür değiĢmeleri
meydana gelmektedir. Bu nedenle kültür değiĢmesinde hangi safhaya vardığımızı, bu sürecin bize
ne kazandırıp ne kaybettirdiğini tespit etmek ve bunların sonuçlarını dünyanın diğer kısımlarında
meydana gelen kültür değiĢmelerinin sonuçlarıyla karĢılaĢtırmak gereklidir. Bunun için bütün ilim
dallarında ortaklaĢa, sistemli çalıĢmalar ve araĢtırmalar yapmak gerekmektedir”.13
Öyleyse modernleĢme, bütün boyutlarıyla ele alındığında, birbiriyle etkileĢim halinde
bulunan birçok etkenin karĢılıklı dönüĢümü, değiĢimi sorunudur.
Kısacası modernleĢme, toplumsal bir kültür değiĢimi demektir. Ancak „kültür değiĢimi‟ ile
„kültür elemanlarının aktarılması‟ aynı süreçler değildir. Örneğin, Osmanlı Devleti Batıdan
evrensel değerler anlamında kültür alıntılamaları yapmıĢtır. Ancak toptan veya parça parça
alıntılamalar, kültürün değer sistemiyle ilgili olan sübjektif alanlarında zamanla değerler
çatıĢmasına neden olmuĢtur. Yani tam anlamıyla bütünsel bir kültürleĢme mümkün olamamıĢtır.
Bu nedenle Türkiye bugün, Tanzimat Dönemi‟nde olduğundan çok daha büyük bir kültürleĢme
bunalımı yaĢamaktadır‟.14 Sağlıklı bir kültürleĢmenin nasıl olması gerektiği konusunda tartıĢmalar
günümüzde de sürmektedir. Bu nedenle çalıĢmamızda, toplumsal değiĢimin süreci, niteliği, yönü
ve geleceği konusunda ortaya atılan birbirinden farklı tarih felsefelerine dayalı toplumsal kuram ve
yaklaĢımlara da değineceğiz.
b. Modernite (Hümanist Öz, Süreç ve Yeni Durum)
M.S. 5. Yüzyılda Hıristiyanlığı resmen kabul eden Roma‟nın yeni durumunu, eski Pagan
döneminden ayırmak için kullanılan „Modern‟ kelimesi, köken olarak Latince „Modernus‟dan
gelmektedir.15 Sonrasında Ortaçağlardan, Yeniçağlara geçiĢ yapan Avrupa‟nın yepyeni bir
anlayıĢla yeni baĢtan doğuĢu sürecini ifade etmek için kullanılan „Modern‟ kavramı, Batı‟nın
tarihsel süreç içerisinde kendine has geliĢim tecrübesini ifade etmiĢtir. Ġlk kez Hegel tarafında
kullanılan modern sözcüğünün, mekân olarak yalnızca „Avrupa Kıtası‟nı kapsaması bunun bir
göstergesidir. ĠĢte bu „öznel modern‟den‟ türetilen „modernite‟ terimi, Avrupa‟da belli bir tarihi

10
Emre Kongar, Toplumsal DeğiĢme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, Remzi kit. 6. bas. Ġst.1995, s.227;230;304;315-342,
Ahmet Eskicumalı, “Eğitim ve Toplumsal DeğiĢme: Türkiye‟nin DeğiĢim Sürecinde Eğitimin Rolü, 1923-1946”,
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Dergisi, Cilt 19(2) 2003, s.15
11
Erol Güngör, Kültür DeğiĢmesi ve Milliyetçilik, Ötüken yay. 5. Bas. Ġst. 1989, s. 9-18
12
Mümtaz Turhan, Kültür DeğiĢmeleri: Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik, Çamlıca yay. 5. Bas. Ġst. Mart 2006,
s.49 –B. Malinowski‟nin tarifi-
13
Turhan, a.g.e., s. 32-33; 131-32
14
Halil Ġnalcık, Doğu Batı -Makaleler I-, Doğu Batı yay., 4.bas., Ank. Ocak 2009, s. 291-96;313-18
15
Ergün Yıldırım, Hayali Modernlik: Türk Modernliğinin Ġcadı, Doğu Kit., 2. Bas., Ġst. Haz. 2012, s. 15

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
60 Murat BARAN

dönemde yaĢanan büyük ve köklü değiĢimlere karĢılık gelir ve bu dönemin farklılığını belirlemek
için kullanılır.16 Denilebilir ki, Modernite bu anlamıyla sadece Batı Avrupa‟da, düĢünce ve
anlayıĢta beliren yeni bir hayat anlayıĢı, düĢünsel planda yaratılan bir değiĢim zihniyetidir. 17
Özellikle Rönesans‟ın ve onu doğuran Hümanizm‟in, Avrupa Modernitesi‟nin temelini oluĢturduğu
bilinen bir gerçektir.18 Rönesans, bir bütün olarak birey kavramını öne çıkaran, insanı sonsuz
evrenin merkezine yerleĢtirerek her değerin ölçüsü haline getiren bir akımdır. „Rönesans
Hümanizmi‟ derken, 15. ve 16. yüzyıllarda antik düĢünceye veya insana dair çalıĢmalar yapan
hümanistlerin faaliyetlerini kastediyoruz. Hümanistler 13. yy.‟dan beri, eski el yazmalarına yönelik
yapılan eleĢtirel analizlerle, Antikçağ kaynaklarının aslına uygun Ģekilde yeniden canlandırılmasını
sağlıyorlardı. Bu aklî giriĢim, insanın yaĢamsal güçlere yeniden dönüĢünü ifade etmekteydi. Ġnsan
düĢüncesini ve irade özgürlüğünü öne çıkaran bu hareket, yepyeni bir dönemin kapısını
aralamıĢtır.19 ĠĢte modernite, bu köklü değiĢmeler ve geliĢmeler sonucunda ortaya çıkan „yeni
durum‟dur. Görüldüğü gibi, Batı‟nın kendi tarihî sürecinde tıpkı „Hümanizm‟ gibi birçok
„Modern‟i yani „yeni durum‟u olmuĢtur. Ġçerikleri sürekli değiĢse de, 'modern' terimi hep, kendini
eski'den yeni'ye bir geçiĢin sonucu olarak görmüĢ, antik çağla kendisi arasında bir iliĢki kuran
dönemlerin bilincini dile getirmiĢtir.20 Modernite, „eski‟ye göre yeni bir dönemin baĢladığının
bilincine varıldığında gündeme gelmiĢtir. O halde „5. yüzyıldan itibaren her çağın, tarihsel
birikimlerle bilincine varılan yeni bir modernitesi olmuĢtur‟ diyebiliriz. Modernitenin, her çağda
yeni farkındalıklarla ortaya çıkan ve değiĢen bir durum olması, bu fenomen anlayıĢın, modernleĢme
dediğimiz tarihî, kültürel değiĢim süreçleriyle karıĢtırılmasına neden olmuĢtur. Yani modernite,
daha sonra ortaya çıkan kendine bağlı değiĢimleri de kapsayacak Ģekilde kullanılmıĢtır. Bu bakıĢ
açısı, modernitenin aslında dinamik, sürekli yenileĢen bir medeniyet anlayıĢı olduğunu bizlere
gösterir. Böylece modernlik, öz bilinç olarak evrensellik iddiasını içinde barındırır. Bu noktada
yapılan en büyük yanlıĢ, modernite bilincini 17. ve 18. Yüzyıllarda ki aklî ve bilimsel köklü
değiĢmelerden yola çıkarak yeniden biçimlendiren modernizm ideolojisi ile karıĢtırmak olmuĢtur.
Hâlbuki zaman içinde kurumsallaĢan akla dayalı modern bilim anlayıĢı, seçkin bir üst kültür
oluĢturup yaĢam dünyasından koparılmıĢ özerk, otoriter alanlar durumuna getirilmiĢtir. Böylece
modernliğin farklı algılamalarına dayanan ideolojiler, kuramlar ve sistemler tartıĢılmaz bir niteliğe
büründürülmüĢ, bireysel nitelikler bu sistemler içinde önemsizleĢtirilmiĢtir. Bu nedenle hümanizm
temelli asıl modernite anlayıĢı ön plana çıkamamıĢtır. 21 ĠĢte biz bu modernliğin sonradan
geliĢtirilen kurumsallaĢtırılmıĢ projesine „modernizm‟ diyor ve onu moderniteden bu yönüyle
ayırıyoruz. Bu ayrımı yapmak zorundayız. Aksi takdirde modernliğin tarihî değiĢim anlayıĢına
dayanan özgürlükçü yönü ile bu değiĢimi disipline ederek donduran kurumsal yönünün çeliĢkilerini
bağdaĢtıramayız.
Kısacası, Yeniçağda beliren Hümanizme dayalı öz modernite anlayıĢının, tarihî koĢullar
altında dönüĢerek geliĢimi sonucunda her çağın yeni bir modernitesi olmuĢtur. Bu açıdan
modernite anlayıĢının „öz‟, „süreç‟ ve „yeni durum‟ anlamında geliĢimini bütünsel anlamda
değerlendirmek daha yerinde olur. Fakat modernitenin kendisini, onunla ilgili geliĢtirilen proje ve

16
ġeyhmus Demir, Mutlu Sesli, Veysel Yılmaz, “Türk ModernleĢmesi: EleĢtirel Bir BakıĢ” Sosyal Bilimler Araştırmaları
Dergisi- 2, 2008 s.78;77-90
17
Gönül Pultar, (Der.), Türk Bilim Adamlarının BakıĢ Açısından Ġslâm ve Modernite, Remzi Kit.1.Bas.Ġst.2007 s.23;42
18
Halil Ġnalcık, Rönesans Avrupası : Türkiye‟nin Batı Medeniyetiyle ÖzdeĢleĢme Süreci, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür yay.
1.bas. Ġst. Nisan 2011, s.55-57, Oral Sander, Siyasi Tarih: Ġlkçağlardan 1918‟e, Ġmge Kit. 17.bas. Ank. Eylül 2008, s.82-
83
19
Jacqueline Russ, Avrupa DüĢüncesinin Serüveni: Antik Çağlardan Günümüze Batı DüĢüncesi, Çev. Özcan Doğan,
Doğu-Batı yay. 1. Bas. Ank. Mart 2011, s. 113-117, Anthony Grafton, Yeni Dünyalar Eski Metinler: Geleneğin Gücü ve
KeĢiflerin Yarattığı ġaĢkınlık, Çev. Füsun Savcı, Kitap yay. 1. Bas. Ġst. Ocak 2004, s. 28-36; 44-46; 56-60
20
Jürgen Habermas, “Modernlik: TamamlanmamıĢ Bir Proje”, Dipnot, Nisan-Mayıs-Haziran,Sayı 1(2010), s. 29-42,
http://www.halksahnesi.org/incelemeler/habermas_modernlik/habermas_modernlik.htm, (EriĢim tar. 1.5.2013, sa. 13:25)
21
Nesrin Kale, “Modernizm‟den Postmodernist Söylemlere Doğru”, Doğu Batı, Yıl: 5/Sayı: 19,(2002), s. 30-32

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 61

teorilerden ayrı düĢünmek gerekir. Kavram kargaĢasını gidermek için, bu tür tanımlamalarda bazen
niteliksel ve tarihî ayrımlara gitmek daha doğrudur.
Modernitenin sosyal bilimciler arasında süregelen tartıĢmalarda kullanılan anlam ve
içeriğine bakılacak olursa, bugün bile bu konuda net bir uzlaĢma sağlandığı söylenemez.22 Ancak
moderniteden bir „öz‟ olarak, bir de tarihî süreçleri kapsayacak anlamda bir fenomen olarak
bahseden düĢünürler vardır. Meselâ, Anthony Giddens, modernlik kavramını „17. yüzyılda Batı
Avrupa‟da baĢlayıp, zamanla bütün dünyaya yayılan, yaĢantı ve örgütlenme de ortaya çıkan yeni
durum‟ diye tanımlarken23, Eisenstadt‟ın modernleĢme tanımına yaklaĢır.24 Giddens‟e göre
modernlik, süreç içinde geliĢen yeni bir durumdur. Eisenstadt ise modernleĢmeyi tanımlarken bu
duruma değil, değiĢimin sürecine ve sonuçlarına vurgu yapmıĢtır. J. Habermas‟a göre ise
„modernlik, hep yeni bir dönemin bilincini yansıttığı için tarih dıĢı ya da tarih üstü bir nitelik taĢır.
18. yüzyıl‟da Aydınlanma filozofları tarafından yeniden formüle edilmiĢtir. Bu ise modernliğin
kurgulamasıdır‟.25 Habermas‟ın görüĢleri bizim modernlik açıklamalarımızla daha bir
uyuĢmaktadır. Habermas, modernliğin tarihî koĢullarda kendisini yeniden var etme imkânına sahip
olduğunu vurgulayan “özcü” bir yaklaĢıma sahiptir. Modernlik, Giddens gibi, fenomen bir durum
olarak görülse bile kendini sürekli yeniden yorumlayarak aĢan bir özelliğe de sahiptir. O halde
modernlik, bir yandan kendi içinde sürekli dönüĢürken, bir yandan da toplumdan topluma
farklılıklar arz eden yeni yorumlamalara uğrayabilmektedir. Bu düĢünceler, günümüzde birçok
modernlik biçiminden bahsedebileceğimiz, „Çoğul Modernlikler‟ yaklaĢımını doğurmuĢtur.
Böylece günümüzde modernlik, Doğu toplumlarının kendine özgü koĢulları tarafından yeniden
üretilmesini de içeren bir anlayıĢa dönüĢmüĢtür. 26 Bu yeni durum da modernliğin doğal yapısı
olarak görülmektedir. Öyleyse modernliğin bir öznel birde nesnel yönü vardır. Modernlik bu
yönüyle, özünü Batı‟dan alarak geliĢen ve toplumdan topluma farklı süreçlerle iĢlenen yeni bir
bilinç, kültür ve medeniyet anlayıĢıdır. Batı, „Hümanizm‟ ve „Bilimsel Akılcılık‟ gibi öz
anlayıĢlardan yola çıkarak toplumsal geliĢme süreçlerini yani modernleĢmeyi yaĢamıĢtır. Batı‟nın
dıĢındaki toplumlar ise, bu süreci kendi tecrübe ve tarihî birikimlerinin etkisi altında iĢleyerek
geliĢtirecektir. Yani modernitenin özünde nesnel yönleri vardır, ama onun geliĢim süreci her
toplumda özneldir. Bu durum, modernleĢme süreçleri için de geçerlidir. Örneğin, Göran Therborn,
„Modernlik Yoluyla Modernliğe Giden Yollar‟ baĢlıklı makalesinde, modernliği, „daha önce hiç
ziyaret edilmemiĢ, ulaĢılabilir ve tasarlanabilir bir geleceğin keĢfi‟ olarak tanımlar. ġimdinin,
önceden tasarlanmamıĢ bir geleceğe açılması yeni bir kültür üretimi demektir. Modernlik‟te, ufuk
açıcı yeni bir farkındalık durumu söz konusudur. ModernleĢmenin geliĢimi ve modernizm bu öz
anlayıĢın ardından gelir. Therborn‟a göre „modernliğin birbirine benzemeyen geliĢim süreçleri
vardır‟. Bu dört büyük yolun ilki, öznel „Avrupalı devrim ya da reform kapısı‟; ikincisi,
„Amerika‟nın Yeni Dünyalar‟ı; üçüncüsü, „dıĢsal tehdit olarak ortaya çıkan, savunmaya yönelik
modernlik çabaları‟ ve son olarak „iĢgal ve boyun eğdirme yoluyla geliĢen kolonici modernlik
yolu‟dur. Bu sınıflandırmada Osmanlı‟nın modernleĢme çabaları „üçüncü yol kategorisinde ele
alınmaktadır.27 Tarihçi Carter V. Findley‟de, „çeĢitli halkların modernliğe giderken izlediği yolları‟
Therborn‟dan alıntı yaparak aktarır. Ancak Findley‟e göre Batı dıĢındaki coğrafyalarda bu kültürel

22
Huri Ġslamoğlu, (Der.), Neden Avrupa Tarihi?, Çev. S. CoĢar, Ö. Gökmen ve Y. Kırgöz, ĠletiĢim yay. 1. bas. Ġst.1997,
s.152-172
23
Anthony Giddens, Modernliğin Sonuçları, Çev. E. KuĢdil, Ayrıntı yay. 4. Bas. Ġst. 2010, s. 9
24
S.N Eisenstadt, ModernleĢme, BaĢkaldırı ve DeğiĢim, Çev. Ufuk CoĢkun, Doğu-Batı yay. Ank. Eylül 2007, s.11-13
25
Habermas, a.g.m., Dipnot, Nisan-Mayıs-Haziran, Sayı 1(2010), s.29-42,
http://www.halksahnesi.org/incelemeler/habermas_modernlik/habermas_modernlik.htm (son eriĢim tarihi, 1.5.2013,
sa.13:25), Ergün Yıldırım, Hayali Modernlik: Türk Modernliğinin Ġcadı, Doğu Kit., 2. Bas., Ġst. Haz. 2012, s. 31-32
26
Yıldırım, a.g.e. s. 32-33
27
Göran Therborn, “Modernlik Yoluyla Modernliğe Giden Yollar”, Postmodernizm ve Ġslâm, KüreselleĢme ve
Oryantalizm, Der. A. Topçuoğlu, Y. Aktay, Vadi yay. 2. bas. Ank. Eylül 1999, s. 62-04;70-04

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
62 Murat BARAN

değiĢimler, mevcut toplulukların ve mekânların yeniden tasavvur edilmeleriyle gerçekleĢmiĢtir. 28


Görüldüğü gibi burada, modernite ve modernleĢme bu yönüyle daha çok batıya has bir zihniyetin
ve yeni bir anlayıĢın dıĢ dünyaya değiĢik yollarla aktarılması Ģeklinde karĢımıza çıkıyor.
Jacqueline Russ‟a göre, insana ve evrene dair yeni bir tasavvur olan modernitenin temel
özellikleri, bilimsel bir akıl ve insanı bütün değerlerin kaynağı ve ölçüsü olarak gören hümanizm
anlayıĢıdır.29 Kanaatimize göre bu anlayıĢ, hem bir „düĢünsel öz‟ü hem de „insanın etkinliğinde
sürekli geliĢmeyi‟ içinde barındırmaktadır. ModernleĢme ise insana ait bu değiĢim zihniyetinin,
tarihsel geliĢme sürecidir. Modernitenin böyle zamanla evrenselleĢen bir anlayıĢ olduğunu
düĢünsek bile, farklı uygarlık çevreleri arasındaki kültür alıĢveriĢlerinde, modernleĢme süreci
içinde farklı yapıların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Çünkü her kültür çevresi, modernleĢme de
Batı‟nın vesayeti söz konusu olsa bile, farklı geleneksel yapılardan gelen bir geliĢim süreci
izlemektedir.
c. Modernizm (Modernite ve Modernleşmenin bilimsel ideolojisi)
Modernizm, modernite‟ye ve modernleĢmeye dayanarak geliĢimin bilincine varan ve
geleceğe yönelik amaçlar belirleyen fikrî dönüĢümü ve projeyi ifâde eder. Modernizm, Batılı
modernite anlayıĢını içinde taĢıyarak, 17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar sürekli geliĢen, akla dayalı
kuramsal bir ideolojidir. Modernizm bu yönüyle, modernliğin ve modernleĢme sürecinin pozitivist
bir kuramıdır. Bu modernizm ideolojisi, ileri sürülen Batı tipi modernleĢme kuramlarına da
doğrudan etki etmiĢtir. Öyleyse, „Modernizm‟in, modernleĢme süreci içerisinde, toplumu ve bireyi
denetleyip, örgütleyen kurumsal bir ideoloji olduğu düĢünülebilir. Modernizm bu anlamıyla bazı
düĢünürlere göre yeni bir düzen kurmak için toplum mühendisliğine soyunmuĢ bir ideolojidir ve
özgür bireyi ezerek, kurumsal iktidarlar yararına, yurttaĢ-kullar yaratmıĢtır.30 Kısacası bu
ideolojinin 17. yüzyıl akıl çağında belirmeye baĢladığını, 1789 Fransız Ġhtilâli‟nden sonra da siyasi
bir erke dönüĢerek Moderniteyi dondurduğunu ileri sürebiliriz. 19. yüzyılda Avrupa‟da ortaya
çıkan evrimci ve iĢlevselci toplumsal değiĢim kuramlarının bu altyapı temelinde geliĢtiklerini
görüyoruz.
d. Postmodernizm, Postmodernite ve Modernliğin ‘Düşünümsellik’ Karakteri
Postmodernizm, modernite anlayıĢını, modernleĢme sürecinde iĢleyerek değerlendiren
etkin akla sahip insanın değer üretiminin bir parçası ve devamıdır. Modernist değerlerin çöktüğü
belirsizlik çağında, özeleĢtiriye imkân sağlayan postmodernizm akımı yeni bir kimlik arayıĢına
girerek insanlığa umut aĢılamıĢtır.
20. yy.‟ın baĢlarında klasik modernizme bir tepki olarak doğan Postmodernizm akımı,
bilim alanında Einstein‟in ortaya attığı, „Özel Görecelik‟(1905) ve „Genel Görecelik‟(1915)
kuramlarının etkisi altında geliĢen yeni anlayıĢlardan ve iki büyük dünya savaĢının yıkıntılarından
beslenerek, 1950‟lerden sonra ön plâna çıkan bir söylemdir.31 Batı‟nın Pozitivist ve determinist
bilim anlayıĢına, toplum mühendisliğine giriĢen ilerlemeci yaklaĢımlarına, insan öznesini geri plana
iten sistemci yapılanmalarına karĢı çıkan postmodernizm söylemine göre, evrende kozmos değil bir
kaos vardır. Felsefesini bu belirsizlik üzerine kuran söylem, „Modernist Rasyonalite‟ üzerine inĢâ
edilen önceki bütün tasavvurları „kurgulama‟ olarak nitelendirmiĢtir. Oysaki Postmodernizm‟in
kendiside yeni bir kurgulamadır. Modernliğe inancını yitirmiĢ, kaygılar içinde kıvranan

28
Carter V. Findley, Dünya Tarihinde Türkler, Çev: AyĢen Anadol, TimaĢ yay. 3. Bas., Ġst. Ekim 2012, s.185-187
29
Jacqueline Russ, Avrupa DüĢüncesinin Serüveni: Antik Çağlardan Günümüze Batı DüĢüncesi, s. 395-096; 398
30
Hasan Bülent Kahraman, Postmodernite Ġle Modernite Arasında Türkiye, Everest yay. 2. Bas. Ġst. 2004, s. 1-6
31
Cemal Yıldırım, Bilimin Öncüleri, Tubitak, 16. Bas. Ank. 2001, s.192-098, Nesrin Kale, a.g.m., Doğu Batı, s. 32-08
vd., Özel ve Genel Görecelik (Görelilik) Teorisi ile ilgili ayrıntılı bilgi için Bknz: A. Adnan Adıvar, Tarih Boyunca Ġlim
ve Din, Remzi Kit., 6.Bas. Ġstanbul, ġubat 2000, s. 401-018

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 63

insanoğlunun yeni bir alternatifi olarak, etnik ve bireysel özgürleĢmeyi ön plana çıkaran bu akım,
aslında modernitenin yeni bir uzantısıdır. Çünkü modernitenin özünü reddetmediği gibi, yeni
yüzyılın sorunlarına çözümler getiren farklı bir sonuca da ulaĢamamıĢtır. Fakat savunusu yapılan
„Özne Ġnsan‟ı, yani modernitenin unutulan hümanizm‟ini daha bir radikalleĢtirerek yeniden
çağırmıĢtır. Bu açıdan bakıldığında, „Postmodernizm‟, modernitenin yeniden farklı bir tarzda
türetilmesi çabasıdır. Bu akım, „Modernizm‟i eleĢtirerek, insan doğasına, akıl ve iradesine öncelik
veren 16. yüzyıl modernitesine farklı bir bakıĢla yeniden dönmeyi amaçlamıĢtır. Özne böylece,
tekrar nesnenin „üstüne‟ yerleĢtirilmek istenmiĢtir. Eğer postmodernizm‟in ortaya çıkardığı veya
sürecinden etkilendiği bir postmodernite var ise, bu oluĢum modernitenin dönüĢümünü sağlayan
öğelerin toplamı olan yeni bir süreçtir. Zaten, ortaya atılan birçok postmodernizm yaklaĢımı içinde
Anthony Giddens ve Ulrich Beck‟in, modernliğe atfettikleri „düĢünümsellik‟ özelliği, modern
insanların geliĢtirdikleri bilim kurumları sayesinde kendi eylem ve düĢüncelerini denetleyebilen
yeteneklerine atıfta bulunabilmektedir. Bu ise modern Avrupalı insanın yaptığı bir iĢtir. Böylece
bütün olumlu veya olumsuz yeni kavramsallaĢtırmalar, modernliğin bu „düĢünümsellik karakteri‟
sayesinde mümkün olmaktadır. Hatta, modernliğe yöneltilen her türlü eleĢtiri, modernliği biraz
daha radikalleĢtiren bir hâl almaktadır. Postmodern söylem, bu koĢullarda modernliğin düĢünümsel
dönüĢüm zırhına çarparak dağılmaktadır. Habermas‟a göre, „bugün postmodernlik adı altında
savunulan idealler, „Aydınlanma‟nın projesi olarak modernliğin söyleminde gösterildiği için bu
ideallerin realizasyonu, daha fazla modernlikle, daha fazla akıl, rasyonellik ve aydınlanmayla
olabilecek bir Ģeydir‟.32 Kısacası modernlik, kendi karĢıtını bile içinde barındıran değiĢken ve daha
radikal bir sürece dönüĢtüğünden, bütün muhalefet çırpınıĢlarını da kendine eklemleyebilmektedir.
Örneğin postmodern küreselleĢme sürecinde, bireyselleĢme ve metâlaĢma ile kültürel olarak
manipüle edilen geleneksel değerlerin büyüsünü kaybedip önemsizleĢmesi, yeni bir tür
sekülerleĢme süreci ile karĢı karĢıya olduğumuzu gösteriyor. Bu yeni tür sekülerleĢme, dinî ve millî
değerleri inkara yeltenmiyor fakat bu değerleri kendine özgü, küresel fenomen bir süreç içerisinde
anlamsızlaĢtırıyor.33 Kanaatimize göre bu postmodern süreç, moderniteye ait bütün değerlerin
özeleĢtirisi yoluyla, onu yeniden üreterek daha da güçlendirmektedir.
e. Batılılaşma, Çağdaşlaşma, Medenileşme Yaklaşımları
BatılılaĢma, Batı Avrupa‟nın toplumsal ve fikirsel bileĢimini eriĢilmesi gereken bir hedef
olarak gören yaklaĢımdır. Bu nedenle, modernleĢme olgusu ülkemiz de, örnek alınan Batı
medeniyetinin adından dolayı „BatılılaĢma‟ diye de adlandırılmıĢtır. BatılılaĢmak, Batıya her
yönüyle benzeĢmek yani Batı merkezli bir medeniyet anlayıĢına göre kendini yeniden
yapılandırmak demektir. Ancak bu tutum, Lâle Devrinden baĢlayarak tepkilere yol açmıĢtır. 34
ModernleĢme olgusu ile batılılaĢma aslında aynı Ģey değildir. Bu iki kavramın iç içe düĢünülmesi
kanaatimize göre, yanlıĢ anlayıĢ ve tutumların bir sonucudur. Burada, örnek modelin Batı olması
ülkemize has bir durumdur. Bu, modernleĢmede tek örneğin Avrupa olacağı anlamına da gelmez.
Nitekim bugün artık kabul edilen gerçek, iç geliĢme ve dıĢ örneklemelerde her milletin farklı
kültürel özelliklere sahip olmalarından dolayı, birbirinden ayrı bir geliĢme seyri izliyor olmasıdır.
Avrupa‟nın oluĢturduğu modernizm formülü, yine o coğrafyanın yaĢadığı modernite ve
modernleĢmenin bir sonucudur. Zaten tarihî, sosyal ve kültürel gerçeklerini yadsıyarak, sadece
doğurduğu sonuçlara göre bir medeniyeti örnek almanın sonucu, kültür çatıĢması ve
modernleĢememek olmuĢtur. Bu konuda Ġlber Ortaylı‟nın Ģu tespiti doğru görünüyor: „BatılılaĢma,

32
Abdullah Topçuoğlu ve Yasin Aktay,(Der.), Postmodernizm ve Ġslâm, KüreselleĢme ve Oryantalizm, Vadi yay. 2. bas.
Ank. Eylül 1999, s. 14-18, H. Bülent Kahraman, Postmodernite Ġle Modernite Arasında Türkiye, s. 21-29, Anthony
Giddens, Modernliğin Sonuçları, s. 39-46
33
Abdullah Topçuoğlu ve Yasin Aktay,(Der.), a.g.e., s. 19-24, Bryan S. Turner, “Oryantalizm, Postmodernizm ve Din”,
Postmodernizm ve Ġslâm, KüreselleĢme ve Oryantalizm, Der. A. Topçuoğlu, Y. Aktay, Vadi yay. 2. bas. Ank. Eylül
1999, s. 44-45;51;54-56
34
ġerif Mardin, Türk ModernleĢmesi, (Makaleler 4), ĠletiĢim yay. 1. Baskı Ġst. 1991, s.11-13

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
64 Murat BARAN

batının tahribatına karĢı, onu tanıma ve ona uyma zorunluluğundan doğmuĢ, bir hesaplaĢma-
didiĢme meselesi, var olma refleksidir. Hâlbuki, modernleĢme sadece bu değil, her milletin kendine
has bir özelliğe sahip olan kültürleĢme problemini çözme sürecidir.‟ 35 Bu görüĢlere, BatılılaĢmanın
belli bir medeniyet dayatması olduğu gerçeğini de ekleyebiliriz. Fakat bu zorunlu görülen ve
dayatmalarla ilerleyen Batı merkezci kültürleĢme süreci baĢarıya ulaĢamamıĢtır. Çünkü her
medeniyet, kendi geliĢim sürecine göre ilerler. Oysa biz Osmanlı‟da modernleĢmenin faydacı bir
bakıĢ açısıyla baĢlatıldığını, Batı‟nın bu amaçla örnek alındığını görüyoruz. Bu bir acil tedbirdir.
Çünkü hiçbir devlet, kısa vadeli problemlerine çözüm üretemeden ayakta kalmayı baĢaramaz. Biz
bu çözümlerin, Osmanlı‟dan itibaren taklit yoluyla Batı‟dan alınarak, geliĢmenin yeniden
sağlanabileceği ümidiyle hareket edildiğini görmekteyiz. Bu yöntemle BatılılaĢmaya çalıĢmak,
modernleĢmek anlamına gelmez.
ModernleĢme sürecinde ortaya çıkan ve modernleĢme ile aynı anlama gelen çağdaĢlaĢma
kavramı, günümüz de geçerli olan değerlerin benimsenmesi ve yaĢayıĢ tarzına uyum 36 olarak
tanımlanmaktadır. Yani çağdaĢlaĢma, modernleĢme sürecinde kazanılmaya çalıĢılan tutum ve
davranıĢların bütününü ifade etmektedir. Bu da hümanist anlayıĢa dayalı bir modernite sürecini
çağrıĢtırmaktadır. Nitekim klasik sosyolojide, bilimsel aklın geliĢimi ve ilerleme çağdaĢlığın ön
Ģartları gibi görülmektedir. Batı‟da uygarlaĢma ya da medenîleĢmeyi karĢılayan bu kavram,
„Civilisation‟ kavramıdır. 37 18. yüzyılın baĢlarında Fransa‟da kullanılmaya baĢlanan bu kavram,
çoğunlukla „barbar dünyanın medenîleĢtirilmesi‟ anlamında düĢünülmüĢtür. Çünkü Avrupa, bu
yüzyılda teknik ve bilimde ilerlemesini hızlandırarak, sömürgecilik faaliyetine giriĢmiĢti. 38
Osmanlıya „Tanzimât Dönemi‟nde giren bu kavram, „zaman içinde ulaĢılan sosyal bir merhale‟
olarak tanımlanmıĢtır. Dikkati çeken nokta, Osmanlı‟nın bu kavramı, „Ġnsan Hakları‟, „Özgürlük‟,
„Halk Yönetimi‟ gibi hümanist yönleriyle ülkemize aktarmasıdır.39 O zaman Osmanlı‟da
Civilisation, bir milletin özel kiĢiliği olan kültür gibi sübjektif değil, genelde objektif, evrensel
özelliğe sahip bir değer gibi görülmüĢ olmalıdır. Ama bu medeniyetin, değerler alanına giren yani
objektif olmayan yanları da vardır. Bu objektif olmayan yanlar, din ve inanıĢlar alanında kendini
göstermektedir. Örneğin Avrupa; medenîleĢme derken, kendi düĢünsel çatıĢmasından modernite
olarak doğan ve süreç içerisinde daha da olgunlaĢıp geliĢen bir bilinci kastetmektedir. Yani
Avrupa, kendi modernitesini, hümanizmini, düĢünce tarihini değerlendirerek bu bilince ulaĢmıĢtır.
18. yüzyılda, bu bilince sahip olmayan halklar, Avrupalılara göre uygar olarak görülmemiĢlerdir.
Bu, Batı‟nın kendi tarihî koĢullarından doğmuĢ öznel bir bakıĢ açısı olup, medenîliğin böyle bir
batılılaĢtırma amacını değer olarak içinde taĢıdığını gösterir. Bu bakıĢ açısı, 19. ve 20. yüzyılda
modernleĢme ile ilgili geliĢtirilen ilerlemeci kuram ve yaklaĢımları büyük oranda etkileyecektir.
ĠĢte Civilisation kavramının bu içeriği, Ġslâm dünyasına göre evrensel değildir. Bu nedenle değerler
alanına giren buna benzer kavram, tutum ve davranıĢlar, gözle görülen dıĢ kalıplar örnek alınarak
kazanılmaya çalıĢıldığında, toplumda „yabancı unsur‟ hissi uyandırarak genelde tepkiyle
karĢılanmıĢtır.40 Türkiye, Batı‟dan örnekleme konusunda, kendi tarihî sürecinden kopuk ve geç
kalınmıĢ alıntılar yaptığı için uyumda sorunlar yaĢamıĢtır.

35
Ġlber Ortaylı, Avrupa ve Biz, Turhan Kitabevi, 1. Bas. Ank. 2007 s.110-011; 183-085
36
Ercüment Kuran, „Türkiyenin BatılılaĢması ve Milli Meseleler‟, T.D.V. Yay. 2. Bas.,
Ank.1997, s. 99
37
Nurgün Koç, “ „Kültür‟ ve „Medeniyet‟ Kavramları Etrafındaki TartıĢmalar”, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları
Dergisi, Yıl 7, Sayı 13 (Bahar 2011) s. 107,
https://dosya.sakarya.edu.tr/Dokumanlar/2013/264/334883719_kultur_ve_medeniyet_kavramlari_etrafindaki_tartismalar.
pdf (Son eriĢim: 12.5.2013, sa. 21:18)
38
Tuncer Baykara, “Medeniyet Kavramı ve Türk Toplumuna GiriĢi”, Tarih İncelemeleri Dergisi V, Ege Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yay., Ġzmir 1990, s. 2-4
39
Ercüment Kuran, Türk Ġslâm Kültürüne Dâir, Ocak yay. Ank. Haz. 2000, s. 121-022, Niyazi Berkes, Türkiye de
ÇağdaĢlaĢma, Haz. Ahmet KuyaĢ, YKY, 16. bas. Ġst. Ocak 2011, s. 201-02
40
Erol Güngör, a.g.e., s. 55-56

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 65

ġimdi, toplumsal değiĢme süreçlerini açıklamaya çalıĢan medenîlik ve modernleĢme ile


ilgili kuram ve yaklaĢımlara göz atabiliriz.
II- Modernleşme Kuramı, Toplumsal Değişme Modelleri ve Yaklaşımları:
A-Kuram, Model ve Toplumsal Değişme Kuramları
Bu çalıĢmamızda modernleĢmeyi yani diğer bir deyiĢle toplumsal değiĢmeyi; siyasal
yapıyı, ekonomiyi ve kültürü içeren geniĢ bir anlamda ele alıyoruz. Bu toplumsal değiĢimi
açıklayan kuramlar ve modeller, tarihî süreç içerisinde ĢekillenmiĢ ve ortaya atılmıĢtır.
Kuramlar, bir olguyu açıklamak için bilimsel, sistematik gözlemler sonucunda elde edilen,
mantıksal temellere dayalı çıkarımlardır.41 Model ise gerçekliği anlamak amacıyla onu basitleĢtiren
düĢünsel bir yapıdır.42 Modeller, Toplumsal kuramları somutlaĢtırarak açıklama iĢlevini görürler.
Aslında kuramsal sınıflamalar, toplumbilimcilerin konuya yaklaĢımına ve amacına göre
çeĢitlilik göstermektedir. Bu nedenle modernleĢmenin niçin ve nasıl olduğu ile ilgili süreci
etkileyen iç ve dıĢ faktörler konusunda yürütülen çeĢitli bilimsel çalıĢmalar, kuramlara dayalı
değiĢik modernleĢme modellerinin ortaya atılmasına neden olmuĢtur. Bu modernleĢme
modellerinden kimi doğrusal kimi de döngüsel özelliklere sahiptir. Toplumsal değiĢim sürecine
esas itibariyle içerden bir geliĢme olarak bakan evrimci modeller olduğu gibi, değiĢimde dıĢ
etkenleri esas alarak, „ödünç alma‟ ve „yayılma‟ terimlerini öne çıkaran devrimci modellerde
vardır.43 ModernleĢmenin tanımları da bu kuramlar ve modellere uygun olarak çeĢitlilik arz
etmektedir. Bu açıdan modernleĢme olgusuna yönelik farklı yaklaĢımlar, konu üzerinde yapılan
araĢtırmaların mahiyetini büyük oranda etkilemektedir.
Biz bu çalıĢma da özellikle toplumsal değiĢmeyi açıklamaya yönelen büyük boy
kuramlardan yola çıkacağız. Sosyolog Emre Kongar, bahsedilen büyük boy kuramları,
„Organizmacı‟, „Evrimci‟ ve „Diyalektik Kuram‟ olmak üzere üç baĢlıkta inceler. Kongar, bütün
insanlığın değiĢme kanunlarını, tarihsel izlenimlere dayanarak, varsayımlar yoluyla ortaya
koymaya çalıĢan bu kuramların, konuya bakıĢ açılarını ve yaklaĢımlarını karĢılaĢtırmalı olarak
değerlendirir.44 ModernleĢme olgusunu ve kültürleĢme süreçlerini açıklama açısından bu
kuramların ilk ikisi etkinliğini sürdürmektedir. Özellikle kültür temelli organizmacı kuram ve
yaklaĢıma sahip N. Danilevski, O. Spengler ve A.J. Toynbee gibi düĢünürler, Batı modernleĢme
kuramına temel olan Evrimci-ĠĢlevselci Kuram‟dan ayrı bir baĢlık altında incelenir. Pitirim A.
Sorokin‟in „Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri‟ baĢlıklı eserinde bu düĢünürlerin tarih
felsefeleri açıklanarak eleĢtirel bir gözle değerlendirilmiĢtir.45 Her bir kültür-uygarlık çevresini ayrı
bir dünya olarak ele alan ve medeniyetlerin tek yönlü ve doğrusal bir geliĢim seyri izlemediğini
savunan bu düĢünürlerden Danilevski‟ye göre, „Avrupa evrensel bir insan uygarlığı değildir. Her
toplumun kendine has farklı geliĢim seyri ve kültür tipi vardır. Bir Uygarlığın temel ilkeleri, belli
bir kültür tipinden baĢka bir kültür tipine aktarılamaz. Bir uygarlık, baĢka bir uygarlık tarafından
bütün olarak alınamaz. Her özgün uygarlık seçici bir organizmadır. Kendisine uyanı alır.
Uygarlıklar insanlar gibi doğar, büyür ve yok olurlar‟.46 Fakat Danilevski‟nin Avrupa ile Rusya
arasındaki kültür zıtlığına dayanan bu görüĢlerini, döneminin Panslavizm ideolojisi etkisi altında ve
Kırım SavaĢı‟nın yarattığı düĢmanlık havası içinde geliĢtirdiğini unutmamak gerekir.

41
http://bote.hacettepe.edu.tr/wiki/index.php/Kuram_ve_Model_Hakk%C4%B1nda (Son eriĢim: 24.4.2013,sa.23:40)
42
Peter Burke, Tarih ve Toplumsal Kuram, Tarih Vakfı Yurt Yay. 2. Baskı, Ġst. 2000 s. 26
43
Burke, a.g.e., s.127-141
44
Emre Kongar, Toplumsal DeğiĢme Kuramları, Remzi kit. 6. bas. Ġst. 1995, s. 57-149
45
Pitirim A. Sorokin, Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri, Çev. Mete Tunçay, Salyangoz yay. 1. Bas. Ġst. 2008, s.
73-157
46
Sorokin, a.g.e., s. 78-91

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
66 Murat BARAN

Bir baĢka düĢünür Oswald Spengler‟e göre, „dünya da birbirinden farklı, değiĢik kültür
sistemleri, her ulusun ve Ģehrin ayrı bir ruhu vardır. Bir kültürün iç özellikleri, dıĢ etkilerle
değiĢtirilemez. Her kültür sistemi biriciktir. Yabancı kültürlerden toptan alıntı yerine kısmî alıntılar
yapar. Ödünç aldığı bu yabancı unsuru da özümleyerek yani kendine uydurarak alır. Batı Uygarlığı
çökmektedir. Bir kültürün ölümü, yeni bir kültürün doğumuna iĢaret eder‟.47
Bu görüĢlerin yanında, medeniyetler arasındaki çatıĢma noktalarını ortadan kaldırıp,
iĢbirliğini sağlamak ve kültürel zenginliği geliĢtirmek için formüller geliĢtiren F.S.C. Northrop‟un
Ģu görüĢü de dikkate değerdir: „Her toplum, kendine uygun bir felsefe ve kuram ortaya çıkarır.
Ayrıca her toplumun kültür sisteminde göreli olarak çok geniĢ kültür sistemlerinin var olduğu
görülür. Her kültürde temel kuramsal kurucu öğeler, birbirine benzer. Kurucu öğeleri farklı olan
Batı ve Doğu‟da bile bu böyledir. BaĢat olan ayrı unsurlar da, bazı ortak yönler bulunur.‟ 48 Burada,
Ġslâm da ki „Tevhit‟ anlayıĢı ile Batı‟da ki Hıristiyanlık temelli 13. yy. „Hümanizm‟ anlayıĢında
birbirinin zıddı olarak görülen „Ġnsanlık‟ düĢüncesinin bile bazı ortak noktalarda senteze
ulaĢabileceği aklımıza gelmektedir.49
Toplumsal değiĢmenin sadece bir yönü olan modernleĢme ile ilgili gördüğümüz bu genel
kapsamlı toplum felsefelerinden sonra, Ģimdi Avrupa ve Amerika‟da etkili olan „Batılı
ModernleĢme Kuramı‟na göz atabiliriz.
B-Batılı Modernleşme Kuramı ve Modelleri
Akıl ve Aydınlanma Çağı‟ndan itibaren bilim adamları, toplumsal değiĢmeyi en doğru
Ģekilde açıklayacak bir modernleĢme kuramının arayıĢı içinde olmuĢtur. Toplum bilimlerinin, doğa
bilimlerinin yöntemlerine göre Ģekillendiği pozitivist bir bilim anlayıĢıyla yapılan bu çalıĢmalar,
19. yüzyılda yaygınlık kazanarak, toplumsal değiĢme konusunda, Avrupa merkezci düĢünceleri ön
plana çıkarmıĢtır. Özellikle Auguste Comte‟nin, zamanının ilk toplumsal tarih verilerinden
yararlanarak geliĢtirdiği “Toplumun Evrim Yasaları Kuramı”, fizik ve biyolojiden esinlenen
alternatif kuram ve modelleri de beraberinde getirmiĢtir. Evrim, genellikle iyiye doğru bir değiĢim
olarak görülmüĢtür. Herbert Spencer‟in, toplumun evrimine dair doğal tarihinin yazılması
konusundaki istemi ise toplumsal tarihin doğmasına neden olmuĢtur. Emile Durkheim‟in
“KarĢılaĢtırmalı Sosyoloji” çalıĢmaları ile baĢlayan uygarlıkların ayırıcı özellikleri üzerindeki
incelemeler, “özellemeci” ve “genellemeci” yaklaĢımları öne çıkarmıĢtır.50
Bu tecrübelerden beslenen Amerikan Batı tipi ModernleĢme kuramı II. Dünya SavaĢı
sonrasında Batı'da yeni siyasi ve ekonomik geliĢmelerin ortaya çıkardığı ihtiyaçlara karĢılık olarak,
dönemin sosyal bilimcilerince geliĢtirilmiĢtir. Kuram, Batılı toplumların kendi geliĢim seyrinin
zirvesine ulaĢtığını öngörmekteydi. Batı dıĢında yer alan toplumlar ise geri durumdaydılar. Bu
açıdan kuram, Batı'nın kendi dıĢında kalan toplumlara bakıĢını da yansıtmaktadır. Doğu toplumları
için geri kalmıĢlığın çözümü Batı'da bulunmaktadır. Sonuçta evrensel tek geçerli sistemin Batı
olduğu bu yapıya, Doğu eklemlenmek zorunda olan bir dünya olarak kabul edilmiĢtir.51
1950‟li yılların bilim dünyasına hakim olan bu klasik modernleĢme kuramı, savaĢ sonrası
dünyaya yeniden düzen verme çabası içinde, evrimci ve iĢlevselci geliĢme kuramlarının etkileri

47
Sorokin, a.g.e., s.101-146
48
Sorokin, a.g.e., s. 181-195
49
13. yy.‟da Chartres zihniyeti‟nin savunduğu akıl ile imanın faal birlikteliğine dayanan „Dünya, insan için yaratılmıĢtır‟
düĢüncesi ile Ġslâmda ki akıl ve irade sahibi halife-insan anlayıĢı, dinî hümanizm‟in köküdür. Bknz. Jacques Le Goff,
Ortaçağda Entelektüeller, Çev. M. Ali Kılıçbay, Ayrıntı yay., 2. Bas. Ġst. 2006, s.79-81
50
Peter Burke, Tarih ve Toplumsal Kuram, Tarih Vakfı Yurt Yay. 2. Baskı, Ġst. 2000, s. 3-13;21-22
51
Ġsmail CoĢkun, “ModernleĢme Kuramı Üzerine”, (1989), Sosyoloji Dergisi, Sayı 1, s.289-293;295,
http://www.journals.istanbul.edu.tr/tr/index.php/sosyoloji/index (Son eriĢim tarihi: 25.4.2013)

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 67

altında geliĢtirilmiĢti. Ancak Soğuk SavaĢın etkisini kaybetmeye baĢladığı 1960‟ların yumuĢama
döneminde, Amerikan deneyiminden kaynaklanan, denge ve düzene dayalı klâsik iĢlevselci bakıĢ
açısı, yerini toplumsal değiĢmeye dayalı yeni bir geniĢleme stratejisine bırakmıĢtır. Bu strateji ile
sadece Batıyı değil, Batı dıĢında kalan diğer toplumları da açıklayan daha liberal bir kuramın
geliĢtirilmesine çalıĢılmıĢtır. Bu aĢamada „Organizmacı Toplumsal DeğiĢim Kuramı‟na olan ilgi de
artmıĢtır. Çünkü Batılı olmayan kültürlerin farkına varılmasıyla, bir toplumun değiĢiminde
izleyebileceği farklı yolları hesaba katan karĢılaĢtırmalı çözümlemeler yaygınlık kazanmıĢtır. 52
Sosyal bilimci Anthony D. Smith‟in „bugün için en genel geçer ve kapsamlı kuram‟ diye
belirttiği „Neo-evrimci, iĢlevselci kuram‟, iĢte bu koĢullarda geliĢtirilmiĢtir. Smith‟e göre, bu
kuram‟ın üç temel yaklaĢımı vardır:
1. Genel niteliksel modernleĢme yaklaĢımı –ki evrenseldir- (Örnek: Türk
ModernleĢmesi)
2. DeğiĢmenin tarihî niteliklerine, geçiĢ süreçlerine vurgu yapan yaklaĢım -Rönesans,
Aydınlanma Çağı gibi- (Örnek: Avrupa ModernleĢmesi)
3. Yenilikçi önderleri politikalarını ve eylem plânlarını esas alan ve bu değiĢimi
ilerleme olarak gören yaklaĢım. 53
Smith, birinci yaklaĢımın, „olgunlaĢma‟, „farklılaĢma‟ ve „özümseme‟ gibi modelleriyle
ilgili de bilgiler verir.54 Kısacası Batılı evrimci kuram ve modeller, insanlığın doğrusal bir çizgide
ekonomik ve siyasî açıdan ilerlediği fikrini savunarak, toplumun gelecekte alacağı Ģekli kestirmeye
çalıĢmaktadır. Bu kuramın evrensellik iddiası vardır. Hatta, geleneksel toplumların zamanla,
modern Batı toplumuna deneyimler yoluyla uyum sağlaması kaçınılmaz olarak görülür. Bu ise,
rasyonelleĢme ve olgunlaĢma ile mümkündür. Fakat, iki dünya arasında ortak koĢullara sahip
olunmaması ve buna bağlı geleneksel kültürel tepkilerin gözardı edilmesi; süreçte kopukluklar,
düzensizlikler, eĢitsizlikler gibi önceden öngörülemeyen farklı sonuçlar ortaya çıkarmıĢtır. 55 Ziya
Gökalp bu durumu daha yaĢadığı dönemde tespit etmiĢtir. Ziya Gökalp‟in bu tespitlerine aĢağıda
yer vereceğiz. Ama önce, bu ekole bağlı bazı bilim adamlarının görüĢlerine yer vererek,
modernleĢmenin bu düĢünürlerce nasıl anlaĢıldığını görelim.
Peter Burke‟nin, „Spencer tarzı, modernleĢme kuramı‟ ekolüne mensup gördüğü
S.N.Eisenstadt56 modernleĢmeyi, „on yedinci yüzyıldan, on dokuzuncu yüzyıla kadar Batı Avrupa
ve Kuzey Amerika‟da ki toplumsal, ekonomik ve politik sistemlerde meydana gelen değiĢimin bir
ürünü olarak geliĢen ve sonra diğer Avrupa ülkelerine ve dünyanın diğer kıtalarına yayılan bir
süreç‟ olarak tanımlar. Aynı zamanda „ModernleĢme, toplumların gittikçe farklılaĢtıkları ve
merkezileĢtikleri bir süreçtir‟. Batı tarzı modernleĢme kuramına göre yapılan bu tanımlamaya
rağmen Eisenstadt, toplumların modernleĢme süreçlerinin, geliĢim düzeyleri açısından kendi
tarihlerinden gelen farklı baĢlangıç noktaları bulunduğunu, bu nedenle karĢılaĢılan sorunların
çözüm yollarının değiĢik tarzlarda olduğunu kabul etmektedir.57 Bu son görüĢ, 1960‟larda ki
kuramsal geniĢlemenin bir etkisidir. Klasik olan yönü Eisenstadt‟ın modernleĢmeyi, Batı
Avrupa‟da sekülerleĢme ve sanayileĢme yoluyla ortaya çıkan ve geliĢen bir ilerleme süreci olarak
ele almasıdır. Burada söz konusu edilen modernleĢme anlayıĢında, doğrusal ve ilerlemeci bir bakıĢ
açısı vardır. Ancak yeni bakıĢ açıları da sunulmakta ve bilimsel anlamda sürecin tahlili
yapılmaktadır. Burada göze çarpan temel yanlıĢlardan biri, Eisenstadt‟ın yapmıĢ olduğu bu

52
Burke, a.g.e., s. 25
53
Anthony D. Smith, Toplumsal DeğiĢme AnlayıĢı, Çev. Ülgen Oskay, Gündoğan yay. 2. Bas. Ank. 1996, s.13-28; 88-90
54
Smith, a.g.e., s. 92-116
55
Smith, a.g.e., s. 94-101
56
Peter Burke, Tarih ve Toplumsal Kuram, s.127-162; 133
57
S.N. Eisenstadt, ModernleĢme, BaĢkaldırı ve DeğiĢim, s.11-13

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
68 Murat BARAN

modernleĢme tanımının, modernite ve modernizm kavramlarına karĢılık gelecek Ģekilde de


kullanılmasıdır. Bu kavramların, modernleĢmeden farklı anlamlara geldiğini yukarıda açıklamıĢtık.
Öyleyse, hâkim bir medeniyetin penceresinden bakıldığında modernleĢme, geri kalmıĢ
toplumların yaĢaması zorunlu olan kültürel bir özümseme sürecidir. Bu Batı‟nın modernleĢme ile
ilgili, evrensel olduğunu iddia ettiği iç algısıdır. Örneğin Eisenstadt, “ModernleĢme” eserinde,
dönüĢüm sürecinden “özümseme” diye bahseder. Bu açıklamalarında Eisenstadt Batı dıĢı
modernleĢmeyi, „Batı‟nın dıĢ etkileriyle evrilen bir yapı olarak‟ değerlendirmektedir. Yani süreçte,
modernleĢme etkisi aracılığıyla baĢka bir toplumun yeniden organize olması ve dönüĢümü söz
konusudur. Bu da Batı‟nın dıĢarıya yönelik algısıdır. Fakat, „Herhangi bir toplum sisteminin
istikrarı üzerine yeni bir değer inĢâ edildiği insanlığın bu ilk devriminin, kalıcı dönüĢümün
meydana getirildiği ve özümsendiği bir dayanma kapasitesini gerektirdiği‟ de vurgulanır. 58 Belli ki
burada, Batı Avrupa modelinin örnek alınması ve özümsenmesi yoluyla sürekli geliĢen dinamik bir
dönüĢümden bahsedilmektedir. Fakat bu dönüĢüm, tarihsel arka plânları birbirinden farklı
toplumlar ve kültürlerde cereyan ettiği için, modernleĢme sürecinde farklı modeller geliĢmiĢ, fakat
toplumların farklı özümseme yöntemleri yüzünden, önceden öngörülemeyen sonuçlar ortaya
çıkmıĢtır.59
Kısacası modernleĢme, süreç anlamında Batılı modernleĢmeyi örnek alma, örnek gösterme
çabası olarak görülebilir. Çünkü hâkim görüĢe göre modernlik denilen anlayıĢ, Batı‟da doğmuĢtur
ve Batı‟ya has bir medeniyet anlayıĢıdır.
Batılı modernleĢme tarzını, doğrusal değil ama döngüsel bir değiĢim olarak savunan
kuramcılarda vardır. Yukarı da adını andığımız ünlü tarihçi Arnold Toynbee‟nin görüĢleri döngüsel
kurama örnektir. Medeniyetlerin; Ġnsanların iradesiyle geliĢen tarihin kendisi olduğunu dile getiren
Toynbee, „Challenge and Response‟ yani meydan okuma-karĢılık verme veya etkiye tepki
teorisinde, tarihî geliĢmenin medeniyetler arasında ki karĢılaĢma ve çarpıĢma sonucunda ortaya
çıktığını savunur. Buna göre, dıĢarıdan gelen bir meydan okumaya karĢı, baĢarılı bir karĢılık veren
medeniyet, varlığını devam ettirir ve geliĢir. Bu konuda baĢarısız olan medeniyetler zamanla
çözülüĢe doğru giderler. Bu tür kültür eksenli tarihi mücadelelere Toynbee, kültür, medeniyet
mücadeleleri adını vermektedir. Yine aynı düĢünüre göre „Batılıların, yaĢayan bütün uygarlıkların
üstüne çıktığı ve dünyayı tek bir toplum durumunda birleĢtirdiği teknolojik devrim sayesinde
geliĢen BatılılaĢma, bütün insanlığı içine alan bir akım halini almıĢtır. Batı Uygarlığı‟nın Ģiddetli
etkisinin yol açtığı sarsıntıyla yaĢanmıĢ olan bu yararlı Ģok dalgası, Doğu'yu Batı'dan gerekli
dersleri almaya itmiĢtir. Ġnsanlık bugün, Vasco da Gama sonrasında ki Batı iĢçiliği sayesinde
birleĢmiĢ durumdadır. Bu birleĢtirici iĢçilikte en etkili faktör teknolojidir. Bu geliĢmeler sonucunda
yakın bir gelecekte -bin, iki bin yıl gibi zaman aralıkları-, bütün insanlık tek bir toplum haline
dönüĢecek ve tek bir tarih yaĢamaya baĢlayacaktır‟.60 Bu da, Fukuyama ve Huntington‟un iddia
ettikleri gibi, insanlığın sosyal ve siyasi evriminin sona ermesi, yani “tarihin sonu” olarak
adlandırılmaktadır.61 Burada Toynbee, teknolojik Batı Medeniyeti‟ne doğru evrilen bir dünyada,
zamanla „ortak bir insanlık medeniyetinin‟ oluĢacağını öngörmektedir. Fakat doğrusal yönde
ilerleyen Batı tarzı bir modernleĢmenin amacına ulaĢamayarak farklı sonuçlar vermesi, döngüsel

58
Eisenstadt, ModernleĢme, s. 70; 66-74
59
Yani modernleĢme sürecindeki bir toplumun ne kadar geliĢeceğini ve nereye doğru evrileceğini kestirmek mümkün
olamamaktadır. Bknz. Eisenstadt, a.g.e., s. 108-09; 224-025
60
A.J. Toynbee, Uygarlık Yargılanıyor, Örgün yay. 2.bas. Ġst. 2011, s.14-17; 59-80;88;91-94;172;181-186, Halil Ġnalcık,
Rönesans Avrupası: Türkiye‟nin Batı Medeniyetiyle ÖzdeĢleĢme Süreci, s. 335-337;343-344, Emre Kongar, Toplumsal
DeğiĢme Kuramları, s. 79-83
61
Ġnsanlığı tarihi ilerlemeye yönelten kabul görme mücadelesinin sona ermesi anlamında kullanılan „Tarihin Sonu‟ ile
ilgili tartıĢmalar için bkn. Christopher Bertram, Andrew Chitty, (Der.), Tarihin Sonu Mu? : Fukuyama.Marx.Modernite,
Çev. Kâmil Kurtul, Ġmge Kit. 1. bas. Ank. ġubat 2006, s. 9;13

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 69

olarak yeni bir medeniyetler arası çatıĢmaya neden olabilir. Çünkü Toynbee, uygarlıkların tarihsel
bir döngü içerisinde varlığını devam ettirirken, sırasıyla „bozgun, yükselme ve yeniden bozgun‟
kasılmalarıyla sarsılarak parçalanma sürecine girdiklerine inanmaktadır. O halde, „bu tarihsel
döngüden kurtulmak için son uygarlık atılımının Batı öncülüğünde mutlaka gerçekleĢtirilmesi
gerekmektedir. Tarihin tekrarlanmasını beklemeden, ona kendi çabamızla yeni ve görülmemiĢ bir
yön vermelidir. Bir daha yeni medeniyetler, parça parça deneyimler yaratmak zorunda kalmadan,
evrensel iĢbirliğini ve ortak insanlık medeniyetini oluĢturmalıdır‟.62 Burada ezici gücüyle Batı
Uygarlığı, ortak dünya medeniyetinin oluĢturulmasında son ve biricik etken olarak sunulmaktadır.
Aslında yıkılan Batı Roma toprakları üzerinde, günümüz Avrupa Uygarlığı‟nın doğması ve
1648‟de temelleri atılan Avrupa Birliği‟nin, iki büyük dünya savaĢına rağmen gerçek olması,
Toynbee‟nin döngüsel tarih anlayıĢına uygun bir geliĢme süreciymiĢ gibi görünüyor. Yine bu
açıdan bakılacak olursa, çözülme süreci içerisinde bulunan Ġslâm coğrafyasında gelecekte tekrar
büyük bir uygarlığın doğma ihtimali de bulunmaktadır. Bu, farklı uygarlıklar arasında yeni bir
çarpıĢma doğurabilir. Gerçi Toynbee, Batı sömürgeciliğinin dünya da yaratmıĢ olduğu ruhsal
boĢluğu doldurma konusunda Ġslâm‟ın, barıĢçı yönüyle baĢarılı bir rol üstlenebileceğini
düĢünmektedir. Fakat diğer yandan, uykuda olan Panislamizm‟in(Zealotçuluk) tekrar
canlanmasından endiĢe etmektedir.63 Toynbee, yeni bir kültürel çarpıĢma durumu yaĢanmasın diye
yukarıda ki görüĢlerini ileri sürmüĢtür. Ancak, insanlığın ortaya çıkardığı uygarlık çevreleri
arasında var olan kültürel farklar da Batı Uygarlığı‟nın lehine göz ardı edilmektedir. Ġster doğrusal,
ister döngüsel olsun Batı tipi modernleĢme sürecinin sıkıntılı olmasının nedeni bu yanlı anlayıĢ ve
öngörüdür. Batı, teknik üstünlüğünün bir gün ortadan kalkması durumunda, bütün insanlığı
birbirine bağlayacak ve ortak bir medeniyet yaratacak değerler sistemine sahip midir? ĠĢin aslı, bu
insanî değerler alanında ki boĢluğun doldurulamaması, bugün Batılı düĢünce adamlarını endiĢeye
sevk etmektedir. Bu konuda, „Medeniyetler ÇatıĢması‟ kitabıyla ünlenen Samuel P. Huntington‟un
Ģu görüĢleri kayda değerdir: „ModernleĢme ile BatılılaĢma aynı Ģey değildir. ModernleĢme yolunda
yürüyen Doğu ülkelerinin Avrupalı değerleri kabul ederek BatılılaĢamayacağı görülmektedir.
Dünya da bu gün yaĢayan, değiĢik medeniyet çevreleri arasında anlayıĢ farkları bulunmaktadır.
Avrupa‟nın, Batı Uygarlığı değerlerini evrensel değerler olarak gösterip kibirle kabul ettirme
çabası, Doğu ve Ġslâm ülkelerinde batıya karĢıt tepkileri daha da artırmaktadır. Batı Uygarlığı
mevcut üstünlüğünü kaybetmeye baĢlamıĢtır. Batı‟nın bu durum karĢısında yapması gereken Ģey,
evrensel bir medeniyet yaratma iddiasını terk etmesi ve kendisini yeniden canlanarak güçlenmekte
olan yabancı medeniyetlere karĢı koruma altına almasıdır. Çünkü, „Soğuk SavaĢ‟ sonrası dönemde
ortaya çıkan gerçek durum, değerlerin(dinî, kültürel kimlikler) ön plana çıktığı „Medeniyetler
ÇarpıĢması‟dır‟.64
Kısacası, Batı‟nın sağlamaya çalıĢtığı, „Evrensel Ġnsanlık Medeniyeti‟nin oluĢması‟, ortak
bir vicdânî ve manevî bağlılık duygusundan yoksun olduğu için mümkün görülmemektedir. Doğulu
ülkelerin modernleĢme çabaları da klasik batılılaĢma anlamına gelmez. Bu nedenle, „Durumdan
memnun olmayanların tarihi yeniden baĢlatma olasılığı her zaman mümkündür. Varılacak son
durakta, Ġnsanlığın yeni, uzak ve maceralı bir yolculuğa tekrar çıkıp çıkmama ihtimalini tahmin
etmek güçtür‟.65
ġimdi, Batılı modernleĢme süreciyle ilgili geliĢtirilen bu kuram, model ve yaklaĢımlardan
hareket ederek Ģu sonuçları çıkarabiliriz:

62
A.J. Toynbee, a.g.e., s. 18-19;34-41
63
Toynbee, a.g.e., s. 76-77;176-177; 179
64
Samuel P. Huntington, Medeniyetler ÇatıĢması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması, Çev: M.Turhan, Okuyan Us
yay. 9. Bas. Ġst. Eylül 2011, s. 23-28, Batı‟nın gerileyiĢi ile ilgili endiĢelerini Toynbee‟de dile getirmiĢtir. Bknz: a.g.e., s.
87; 97-110
65
Bu sözler Fukuyama‟ya aittir. Bknz. Christopher Bertram, Andrew Chitty, (Der.), Tarihin Sonu Mu? :
Fukuyama.Marx.Modernite, Çev. Kâmil Kurtul, Ġmge Kit. 1. bas. Ank. ġubat 2006, s. 32

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
70 Murat BARAN

„Batılı modernleĢme, Batı Avrupa‟da ki olgusal geliĢmelerin ortaya çıkardığı yeni bir insan
ve medeniyet anlayıĢından-moderniteden- doğarak yayılan bir süreçtir. Bu nedenle, modernleĢme
kuram ve modelleri, Batı‟nın yaĢadığı tarihî sürecin olgusal gerçeklerine ve Batı merkezli bir dünya
görüĢüne dayanmaktadır. Bu yönüyle kültür ve medeniyet açısından birbirinden farklılıklar
gösteren toplumların geliĢim süreçlerini, öznel bir batı ölçütüne ve dıĢ tesirlere göre anlayıp
açıklamanın imkânı yoktur. Bununla birlikte Batılı modernleĢme kuramı, değiĢen tarihî koĢullara
göre kendisini yenilemiĢ, evrensellik iddiasından uzaklaĢmıĢtır. „Çok kültürlü bir dünyanın
dayanıĢması‟ anlayıĢı bunu ispatlamaktadır. Ancak Avrupa Uygarlığı‟nın 15. ve 16. yüzyıllarına ait
Hümanizm anlayıĢında, evrensel algılanabilecek ortak bazı değerler de bulunmaktadır. ĠĢte bu öz
modernite anlayıĢından hareketle yeni moderniteler geliĢtirilebilir. Buradaki yöntemsel sorunun iki
kaynağı; hem tarihî geliĢim süreçlerinde hem de manevî kültür alanına giren zihniyetler dünyasında
görülen farklılıklardır. O halde öncelikle yapılması gereken, modernleĢme çabası içine giren her
toplumun, kendi tarihî geliĢim sürecinin resmini çıkarmasıdır. Olgusal temellere dayalı bir sürecin
farkına varmayan ve buna dayalı bir medeniyet anlayıĢını zihinlerde somutlaĢtıramayan bir
toplumun, yaĢadığı süreçle ilgili sosyal bir kuram geliĢtirebilmesi düĢünülemez. Bu durumda her
kültür, ya Batı tipi bir modeli örnek alarak evrilmek zorunda kalacak ya da dıĢarıdan aldığı örneği
kendine has geliĢim modeline uyarlayarak ilerleyecektir. Bu ikinci yol, ortak insanlık değerlerinde
uzlaĢmayı sağlasa da ortaya birbirinden farklı modernlikler çıkaracaktır. Biz buna „Çoğul
Modernlikler‟ diyoruz. Fakat günümüz dünyasında olan, Batı modernliğinin geleneksel yapılara
olduğu gibi uyarlanmasıdır. Bu tutum, Batıyla benzeĢme çabasını beraberinde getirdiği için,
kültürel ve zihinsel uyuĢma süreçlerinde büyük sorunlar yaĢanmasına neden olmuĢtur. Ancak
küreselleĢmeyle birlikte, modernliğin yaĢadığı dönüĢümler ve buna bağlı yeni yaklaĢımlar, çoğul
bir okumayla „geleneğin yeniden icadı‟ ve „Batı dıĢı ModernleĢme‟ anlayıĢlarını geliĢtirmiĢtir. 66
C-Türkiye’de, Farklı Algılamalara Dayalı Olarak Gelişen Bazı Modernlik
Yaklaşımları:
a. Zihniyet Dünyasında Yeniden İcat Edilen Modernlik (Çoğul Modernlikler ve
Hayali Modernlik Kavramları)
ModernleĢme, değerler çatıĢmasını da içinde barındıran bir kültürleĢme olduğu için,
zihniyet değiĢimini de zorunlu kılmaktadır. Bu zihniyet değiĢiminin niçin, nasıl ve ne yönde
gerçekleĢmesi gerektiği konusunda ki tartıĢmalar bizi, sorunun daha derin temellerine inmeye
zorlamaktadır. Çünkü modernlik, Türkiye‟de Batı‟nın yaĢadığı tarihsel koĢullardan ve toplumun
kendi gerçekliğinden uzak bir Ģekilde, Modernizm anlayıĢı örnek alınarak, yeniden icat edilmeye
çalıĢılmıĢtır. Ancak bu altyapısız ve tarihî birikimden kopuk giriĢimin, esaslı bir zihniyet
değiĢimini sağlamaktan ne kadar uzak olduğu da tecrübe edilmiĢtir. ġimdi bu tecrübeler ıĢığında
modernleĢme sorununa Türkiye‟nin içinden farklı açılarla bakan bilim adamı ve düĢünürlerin
görüĢlerine yer vereceğiz. Böylece modernleĢme olgusuyla ilgili kuram ve yaklaĢımların
Türkiye‟deki yansımalarını görebiliriz.
a.a. Birinci Görüş: ‘Modernlik Evrenseldir Fakat Modernleşme çok güzergâhlıdır’
(Geleneğin Yeniden İcadı; Çoğul ve Alternatif Modernlikler)
Bu sorun çerçevesinde ilk değineceğimiz çoğul ya da yerel modernlikler yaklaĢımı, yorum
ve kavramsallaĢtırmasını Batı-dıĢı modernlik anlayıĢına dayandırarak geliĢtirir. Burada, kendini
yeni Ģartlara uyduran Batı tipi modernleĢme kuramından ve her medeniyetin ayrı bir dünya olduğu
anlayıĢını savunan „Organizmacı Kuram‟dan referans alabiliriz. Soğuk SavaĢ sonrasında dünyada
etkisi artan Postmodernizm akımı ve KüreselleĢmeyi de göz önünde bulundurmalıyız. Çünkü bu
süreçte, Modernlik teorisinin nasıl yeni bir içerik kazanarak dönüĢtüğünü de görebilmekteyiz.

66
Ergün Yıldırım, Hayali Modernlik: Türk Modernliğinin Ġcadı, Doğu Kit. 2. Bas. Ġst. Haziran 2012, s. 10-12; 49-51

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 71

„Çoğul Modernlik‟ yaklaĢımının öncülerinden Nilüfer Göle‟ye göre „Modernlik,


evrenselliği içermektedir. ModernleĢme ise, farklı ülkelerin tarih ve kültürlerinden yola çıkarak
çizdikleri güzergâhın adıdır. BaĢka bir deyiĢle, modernleĢme zaten kendi içinde çoğuldur. Bu
nedenle Fransa‟nın Jakoben sanayi modernleĢmesi ile Ġngiltere‟nin piyasa ekonomisine dayalı
liberal modernleĢme modelleri farklılık taĢımaktadır. Modernlik evrenseldir ama modernleĢme
daha yerel bir dokuya sahiptir‟.67 Öyleyse Göle; tek güzergâhlı, kültür dıĢı klasik modernleĢme
anlatımına karĢı, çok güzergâhlı ve kültür-bağımlı yeni bir modernleĢme okumasını getirmektedir.
Hatta bu görüĢe göre, çoğul modernlik kavramsallaĢtırması, modernliği farklı kültürel havzalardan
hareketle zenginleĢtirmektedir. Ama bu Ģekilde ortaya çıkan „alternatif modernlik‟ de Batı
modernliğini referans almakta, fakat aynı zamanda Batı modernliği dıĢında yeni bir modernleĢme
anlayıĢı olabileceği varsayımını da ileri sürmektedir. „Alternatif modernlik‟, modernliğin tanımını
değiĢtirebilecek olan yeni modernlik deneyimlerinin varlığını varsaymaktadır. Üstelik alternatif
modernlik, farklı kültürel güzergâhlarla yetinmeyip, var olan modernlik modelini aĢma sorusunu
gündeme getirmektedir. 68 GörüĢün, radikal olan tarafı bizce bu son kısmıdır. Çünkü „alternatif
modernlik‟, kendi içinde topyekûn farklı bir değiĢme isteğine sebep olabilecek potansiyeli
taĢımaktadır. O halde her medeniyet, kendine has bir modernlik anlayıĢından yola çıkmak
zorundadır. Burada modernliği, insanî bilimlere dayalı yeni bir dünya görüĢü, modernleĢmeyi ise
onun tarihî tecrübelerle ilerleyen süreci olarak değerlendiriyoruz. Ġlki, özünde bir evrensellik
taĢıyor. Ġkincisi ise her kültüre göre öznel bir değiĢim çizgisi izleyerek günümüz modernliğine
ulaĢıyor.
Batı-dıĢı modernlik kavramı, Batı‟nın dıĢında kalmıĢlığı değil, modernliğin içinde ama
Batı‟dan farklı bir perspektifi içermektedir. Yani Batı-dıĢı modernlik, hem Batı‟yı referans almıĢ
hem de Batı‟dan bağımsız bir geliĢme modeli olarak değerlendirilmiĢtir. Hatta referans alınan bu
Batılı modernite anlayıĢının geliĢimi, Batı dıĢı bir modernleĢmeyi bile doğurabilir. Çünkü Göle,
modernliği gelenekten bağımsız olarak düĢünmez. Onun anlayıĢına göre „Modernlik, geleneklerin
yitirilmesi değil, zamana yeniden uyarlanabilmesidir‟.69
Pekiyi ama geleneği bu zamana uyarlama nasıl olacaktır? Bu konuda modernleĢmeyi, süreç
içinde değerlendirerek kültür temelli bu soruna çözümler bulmaya çalıĢan Ziya Gökalp‟in
görüĢlerine de yer vermek gerekiyor. Çünkü sistemci bir kafaya, sentezci ve eleĢtirici bir karaktere
sahip olan Gökalp‟in, konuyla ilgili tespitleri sanki günümüzde ki “Kültür DeğiĢmesi” sorununa
iĢaret etmektedir. Ziya Gökalp, “yeni hayatı ortaya çıkaracak sosyal devrim, ancak organik bir
evrimle mümkün olabilir” derken, radikal değil ama evrimci bir modernleĢme anlayıĢına sahip
olduğunu göstermektedir.70 Ancak onun daha o günlerde dikkat çektiği asıl nokta, değerler
çatıĢması ve kültürleĢme sorunu olmuĢtur.
Sosyolojik anlamda Ziya Gökalp, KültürleĢme olgusuyla ilgili Ģu görüĢleri ileri
sürmektedir: „Her medeniyet kendine has bir sisteme mensuptur. Osmanlı gibi her medeniyet
dairesi, birbirinden farklı hayat görüĢlerine sahip olduğu için evrimleri de ayrı ayrıdır. Birbirine zıt
medeniyetler, aynı toplum içerisinde yan yana yaĢayamazlar. Bu nedenle de Türkiye‟de topyekün
bir batılılaĢma yani kültürleĢme (acculturation) söz konusu olamaz‟.71 Gökalp, burada „Batılı

67
Ġbrahim Yücedağ, “Nilüfer Göle'de Batı-DıĢı Modernliği Anlamak”, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-
sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: III Nisan 2010, s. 70, http://e-sarkiyat.com/makaleler/3.sayi/ibrahimyucedag.pdf
(son eriĢim tarihi: 3.5.2013, sa. 23:05)
68
Yücedağ, “a.g.m.”, s. 69-71
69
Yücedağ, “a.g.m.”, s. 75-80
70
Hilmi Ziya Ülken, Türkiye‟de ÇağdaĢ DüĢünce Tarihi, Ülken yay. 7. bas. Ġst. 1999, s. 309;332
71
KültürleĢme karĢılıklı alıĢ veriĢlerle ve özümleme yoluyla olmalıydı. Ya da özümseme, yabancı değerlerin, hars‟a mâl
edilmesiyle olmalıydı. Buna karĢın, tek taraflı bir özümsemeyle geliĢen bir batılılaĢmayı eleĢtiren ve bu hâli “Radikal
Herodianlık” olarak tanımlayan Toynbee‟nin, Batı ve Türkiye ile ilgili tespitleri de ilginçtir. Bknz. Toynbee, a.g.e. s. 167-
170

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
72 Murat BARAN

ModernleĢme Kuramı‟nın tek yanlı ve eksik olan bir yönüne iĢaret etmekte, kültürel değerlerin göz
ardı edilemeyeceğini söylemektedir. Çünkü „Kültür, toplumun özel kiĢiliğidir. Kendine özgü, kendi
içinde geliĢen doğal bir evrimi vardır. DıĢarıdan zorla değiĢtirilemez. Mâ‟Ģerî vicdânın tepkisi,
dıĢarıdan geleni kendi yapısına uydurarak, sindirerek alır‟.72 Gökalp‟in bu görüĢleri, Organizmacı
sosyal değiĢim kuramının bazı yönleriyle de örtüĢmektedir. Ancak kültürleĢme ile ilgili bu
görüĢlerin, „Atatürk Dönemi‟nde yürütülen çağdaĢlaĢma politikasının yöntemiyle uyuĢmadığı
görülür. Gökalp, kültür değiĢimi konusunda, medeniyet alanına giren bilim, teknoloji gibi evrensel
değerlerde alıntılama yapmanın sorun oluĢturmayacağını ama toplumun millî kimliği olan harsî
değerler alanında sorunlar yaĢanacağını dile getirmiĢtir. Nitekim Cumhuriyet Ġnkılâplarında,
değerler alanında bu uyuĢmazlık yaĢanmıĢtır. 73 Zannederim bu konunun daha iyi anlaĢılması için
Ziya Gökalp‟in Sosyoloji dilinde, „Hars‟, „Kültür‟ ve „Sosyal değiĢme‟ gibi kavramların ne anlama
geldiğini de açıklamak gerekmektedir.
Ziya Gökalp‟e göre „Hars, bir milletin sosyal alanlarında görülen ahenkli bir sistemdir.
Kültür ise bu sistemin sadece içeriğini, harcını oluĢturur. Hars, samimi duygulardan oluĢan bir
seciyedir. Bir millet baĢka bir milletin duygularını taklit edemez. Medeniyet ise metoda dayanan
bilgi ve kiĢisel iradeyle oluĢan zihin dünyasıdır. DıĢarıdan alınan yabancı medeniyet unsurları
hars‟a mâledilemezse, toplumda kültürel ikilikler doğar. Çünkü, yabancı kültürlerden gelen
unsurların, ya içine girdikleri unsurları bertaraf etmesi veya yerli kültür unsurlarının, yeni unsurları
etkisiz bırakmaya çalıĢması, çatıĢmalara yol açar. Böylece harsın ahengi bozulur. Bu da sosyal
düzensizliğe neden olur. ġâyet, sistemler arasında dengeli bir durum varsa sosyal düzensizlik
olmaz. Ancak, iĢleyiĢ ve kapsam açısından bir denge yoksa kültürde bozulma ve düzensizlik
oluĢur. Öyleyse bir milletin bozulmadan değiĢmesi için önce harsının ahenkli olarak değiĢmesi yani
yabancı bir medeniyet unsurunun kültürel bünyeye aĢılama yapılması gereklidir. AĢılama, yabancı
unsurların sosyal bünye de emilip hazmedilmeleriyle (asimilâsyon) mümkün olabilir‟.74 Erol
Güngör, bu kültürel aĢılama olayını „Özümleme‟ diye de adlandırmaktadır.75 Burada Batı‟nın
toptan özümsenmesinin mümkün olamayacağı, ama medeniyet alanına giren hümanist bilimler ve
teknik alıntılar gibi bazı evrensel değerlerde millî hars‟a daha kolay aĢılama yapılabileceği
savunulmaktadır. KültürleĢme ancak böyle bir yolla sağlanabilecektir. Hatta Gökalp, bilimi ve
tekniği ancak kendisi üreten bir milletin modern olabileceğini savunur. 76 Gökalp, kültür ikiliğinden
bahsederken de, sanki Türkiye‟nin bu günlerini, kendi zamanının tecrübelerinden yararlanarak
anlatmaktadır. Öyleyse, toplumsal kültür değiĢmesinde „Geleneğin yeniden icadı‟ bu Ģekilde bir
aĢılamayla olabilmektedir. Mümtaz Turhan‟a göre de „bir kültür, diğerinden alıntılamada
bulunduğu zaman her yabancı fikir ya da aracın özü ve Ģekli esaslı olarak değiĢtirilir. Yani „yeniden
icat edilir‟.77 Toplumun bir kültürel tipten baĢka bir kültürel tipe dönüĢümü ancak bu Ģekilde kalıcı
iz bırakan bir değiĢme ile olabilmektedir. ġüphesiz Gökalp ve Turhan burada kültürel bir
özümlemeden bahsetmektedir. O halde, Gökalp‟in sosyal determinizme dayanan evrimci
modernleĢmesi, kültürleĢme anlamında, baĢka uygarlığa benzeĢmekten çok, „özümleyerek
olgunlaĢmak‟, anlamlarına gelmektedir. Bir millet bu yolla ancak bağımsız ve modern bir kültüre
sahip olur.78

72
Erol Güngör, Kültür DeğiĢmesi ve Milliyetçilik, Ötüken yay. 5. Bas. Ġst. 1989 s.15; 24 vd., Halil Ġnalcık, Rönesans
Avrupası, s. 338-041
73
Halil Ġnalcık,(2009), Doğu Batı, (Makaleler I), s. 115;344;366-067
74
Nihat Nirun, Sistematik Sosyoloji Açısından Ziya Gökalp, Kültür Bakanlığı Yay.1.Bas. Ġst. Haziran1981, s. 136-042;
213-021
75
Erol Güngör, a.g.e., s. 24
76
Hilmi Ziya Ülken, Türkiye‟de ÇağdaĢ DüĢünce Tarihi, s. 321
77
Mümtaz Turhan, Kültür DeğiĢmeleri, s. 227-028
78
Ülken, a.g.e., s. 318

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 73

Bu görüĢlerden anlaĢılıyor ki, hümanist bilimlere dayanan bir modernite anlayıĢı yani
medeniyet tasavvuru çoğunlukla evrenseldir. Ancak kültürler arasında birbiriyle kaynaĢamaz bazı
aykırılıklar, zihniyetler dünyasında ise çatıĢmalar vardır. Gökalp, Batı tarzı reformların ciddi
anlamda yeni ve çetrefilli sonuçlarını vermeye baĢladığı Tanzimat Dönemi‟nden beri toplumsal
vicdânın tatmin edilemediğini düĢündüğü için bilimsel anlamda, mâ‟Ģerî vicdâna hâkim olan bir
akımın arayıĢı içinde olmuĢtu. Bu arayıĢı sonuç verirse, o güne kadar bir türlü baĢarılamayan
kültürel özümleme sorunu halledilmiĢ olacaktı.
ModernleĢmenin Batı‟dan sadece bilim ve teknik alarak gerçekleĢemeyeceğini, bunun
zamanla kültürün diğer alanlarına da etki edeceğini, yani bir medeniyete girmenin, onu bütünüyle
almayı gerektirdiğini savunan düĢünürlerde vardır. Geleneği inkâr ederek, radikal bir BatılılaĢmayı
savunan Batıcıları saymazsak, bu görüĢü savunan çok az düĢünür vardır. Bunlardan biri
Hüseyinzâde Ali‟dir. O, klasik batılılaĢmacılar gibi geleneği inkâr etmez. Değerler çatıĢmasının
farkındadır. Bununla birlikte Hüseyinzâde, „Türklerin Doğu ve Batı hümanizmi arasında yaĢayan
bir millet olduğunu, eski medeniyetten yeni medeniyete geçerken, her iki hümanizminde köklerine
inerek sentez yapılabileceğini‟ savunmaktadır.79 Avrupa kültüründe „din ve milliyete değil, bütün
insanlığa özgü esaslara‟ dikkat çeken Hüseyinzâde Ali‟de, insan hukukunu savunmayı temel amaç
edinen bir anlayıĢ sistemi vardır.80
a.b. İkinci Görüş: ‘Modernlik Batıya Özgüdür’ (Batıya Uyarlanma ve Modernleşme
Mümkün Değildir)
Bu görüĢlerin aksine, Endüstri Devriminin yaĢanmadığı ve Aydınlanma geleneğinin
olmadığı Batı dıĢı toplumlarda, modernliğin gerçekleĢemeyeceğini savunan düĢünürler de vardır.
Örneğin Ergün Yıldırım, konuyla ilgili yukarıda ki görüĢlerin aksine, “Hayali Modernlik” adlı
eserinde Ģu tespitlerde bulunmaktadır:
„Modernlik, Batı dıĢı toplumlarda özgün tarihî koĢulların bir ürünü olmadığı için, aydın ve
yöneticilerin önderliğinde geliĢtirilen bir muhayyile halini almıĢtır. Biz tahayyülde projelendirilen
bu modernliğe „Hayâlî modernlik‟ diyoruz‟.81
Görüldüğü üzere burada, Batının öznel tarihi koĢullarından mahrum olan bir modernlik
anlayıĢının olamayacağı savunulmakta ve bunun bir sonucu olarak, kafalarda idealize edilen bir
modernlik projesinin, ütopyadan ideolojiye dönüĢtürülerek hayata geçirilmeye çalıĢıldığı dile
getirilmektedir. Bu bakımdan, burada bahsi geçen „Hayâlî Modernlik‟, sadece Batıyı örnek alma
anlamında kullanılan Batıya has bir modernlikse, bizim yukarıda Modernizm diye tanımladığımız
Batılı ilerleme ideolojisini esas almaktadır. Ġnkılâpçılar tarafından evrensel olduğu düĢünüldüğü
için bu ideolojinin, Avrupa da yaĢanan sürece benzer Ģekilde, ülkemize uyarlanması durumunda,
modernleĢmenin gerçekleĢebileceğine inanılmıĢtır. Hâlbuki Yıldırım, bu modernlik anlayıĢını
Batıya has, öznel anlamıyla düĢünüp değerlendirmekte, bu tür bir modernleĢmenin baĢka bir ülkede
gerçekleĢmesinin mümkün olamayacağını, ancak hayalî olarak yeniden tasarlanabileceğini
savunmaktadır. Öyleyse bu Ģekilde „gelecekte tahayyül edilen ideal bir toplum yapısına eriĢmek
için, Batı modernliğinden -bize göre modernizminden- ilhâm alınarak bazı elit icraatlara
giriĢilmiĢtir‟ denilebilir. Yıldırım‟a göre, „toplum da Batıya uygun yeni bir bilinç yaratma
sürecinde, zaten geleneğinden adım adım uzaklaĢmakta olan eski bir bilinç dünyasının, gerçekte
olmayan yarı ütopik bilgilerle çarpıtılarak yeniden inĢâ edilmesine çalıĢılmıĢtır‟. Yıldırım, bu

79
Ülken, a,g.e., s. 271;326
80
Sevil GaraĢova, “XX. Yüzyıl Azerbaycan Fikir Tarihinde Ali Bey Hüseyinzâde‟nin Yeri”, s. 311
http://www.turkiyat.selcuk.edu.tr/pdfdergi/s16/garasova.pdf, (Son eriĢim: 16.07.2013, sa.12:30)
81
Ergün Yıldırım, a.g.e., s. 41 vd.

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
74 Murat BARAN

noktada Sosyoloji, Siyaset, Tarih ve Antropoloji gibi bilim dalları sayesinde geliĢtirilen kuramlarla,
Türk ModernleĢmesinin yönünün çizilmeye çalıĢıldığını da vurgulamaktadır.82
Ancak Yıldırım‟a göre, yukarıda değindiğimiz küreselleĢme sürecinde geliĢen „Çoğul
Modernlikler‟ yaklaĢımı içerisinde yer alan bütün modernlik okumaları da „Hayâlî Modernlik‟
kapsamına girmektedir. Yani Ġslamcı, Milliyetçi, Ruhanî, Seküler, modernlik okumalarının bütünü,
Batı‟nın modernite anlayıĢının etkisi altında, geleneksel din, millet ve bilim anlayıĢlarını yeniden
iĢlevselleĢtiren yenileĢme yaklaĢımlarıdır. Genellikle Sosyoloji çalıĢmaları temelinde canlandırılan
bu Türk modernlik tasarımlarının, günümüz dünya koĢullarında yeniden okunarak
değerlendirilmesi de gerekmektedir. Bu modernlik tasavvurlarının, bir yandan Batı modernliğine
alternatif olma, diğer yandan da kendileri arasında rekabete giriĢme gibi özelliklerinin olduğunu da
unutmamak gerekir. Yani dünyada ve Türkiye de, birbirine alternatif olan modernliklerin karĢılıklı
rekabeti söz konusudur‟.83
ġüphesiz bu görüĢlerde haklılık payı bulunmaktadır. Fakat Yıldırım, aslında geleneksel bir
toplumun tek tip bir modernleĢme modelini örnek alarak evrilmeye çalıĢtığı günümüz dünyasında
ki baĢarısız durumu resmetmektedir. Burada, dıĢarıdan aldığı örneği özümleyerek ve kendine has
geliĢim modeline uyarlayarak ilerleyen bir toplum söz konusu değildir. Hatta modernlik, Doğu‟nun
kendini Batıya göre uyarlamak zorunda olduğu, sadece Batıya has bir anlayıĢ olarak görülmektedir.
a.c. Bir Sentez ve Değerlendirme (Kültür ve Bilim Temelli Modernleşme)
BatılılaĢma ile modernleĢmenin aynı Ģeyler olmadığını, toplumlar arasında geleneksel
farklar bulunduğunu, her toplumun ayrı geliĢim süreçlerine sahip olduğunu hatırlayacak olursak, ya
„Bir toplumun Batı‟dan aldığı örnekler yoluyla geliĢmesinin mümkün olamayacağını‟ ya da
„modernliğin evrensel bir anlayıĢ ve geliĢme kapasitesine sahip olduğunu‟ düĢünürüz. Ama kültür
farklarına rağmen modernleĢmenin sağlanabilmesi için de Batı‟dan alınan bazı örneklerin evrensel
niteliğe sahip olması gereklidir. Daha önce Batının Hümanizm anlayıĢında böyle bir öz
bulunduğunu belirtmiĢtik. Hatta Avrupa‟da, evrensel insanlık anlayıĢını içinde barındıran birçok
hümanizma geliĢmiĢtir. Örneğin; Hıristiyan inancını ve yaĢam biçimini yeniden gündeme getirme,
Erasmus‟da dinsel bir Hümanizmin sonucudur. Erasmus‟un, yaratıcı tarafından yaratılana
bahĢedilen özgürlüğe vurgu yaptığı bu dinsel hümanizmi, Ġslâm inancında „akıl ve irade sahibi
insana yüklenen ilâhî sorumluluk anlamında‟ Tevhit anlayıĢına bağlı olarak kendisini gösterir.84 Bu
durumda, hümanist bir bakıĢ açısıyla hareket edildiğinde, BatılılaĢma yine mümkün olmayacak
ama modernleĢme sağlanacaktır. Burada BatılılaĢmadan değil, kültür temelli özümleme yoluyla
gerçekleĢecek bir modernleĢmeden bahsediyoruz. Sözgelimi Türkiye, Batı‟nın yaĢadığı, modernliği
önceleyen tarihi koĢulları yaĢamamıĢtır. Ama bu durum, etkileĢim sürecinde ve öncesinde ülkenin
kendine has bir geliĢim seyri izlemediği anlamına gelmez. Bu geliĢim seyrinin, yine her halükarda
bilimsel yollarla tespit edilmesi ve anlaĢılması gerekmektedir. Her milletin, kendi geliĢim seyrine
uygun bir öz medeniyet anlayıĢı vardır. Bu hayat ve insanlık anlayıĢının kuramsal açıklamaları,
Batı‟dan farklı özellikler de taĢıyabilir. Hatta bu gelenek, varlığı ve mahiyeti icabı hâlâ toplumu her
yönüyle etkileyen bir konumdaysa, rasyonel ve tarihî bir özelliğe sahiptir. Bu yüzden onun, nesnel
olarak bütün unsurlarıyla araĢtırılıp, doğru bir Ģekilde açıklanması ve Batılı modern ile
karĢılaĢmasının sonuçlarının tespit edilmesi gerekmektedir. Böylece manevî kültür değerlerine
aĢılanabilecek evrensel değerlerin özümlenmesi sağlanabilir. Kültürel özümleme bu Ģekilde
gerçekleĢecektir. Fakat bu zihniyet değiĢimiyle ortaya çıkan yeni ürün, yine de Batı hümanizmi ile

82
Yıldırım, Hayali Modernlik, s. 42-43;45;85
83
Yıldırım, a.g.e., s. 10-12; 51-55; 64-66
84
Jacqueline Russ, Avrupa DüĢüncesinin Serüveni: Antik Çağlardan Günümüze Batı DüĢüncesi, s. 116, Ġsmâil Râcî El-
Fârûkî ve Luis Lâmia, Ġslâm Kültür Atlası, Çev. M.Okan Kibaroğlu, Z. Kibaroğlu, Ġnk. yay. 3. bas. Ġst. Aralık 1999, s.
89-106

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 75

birebir aynı olmayabilir. Ama toplum, kendi geliĢim sürecinden gelen donuklaĢmıĢ değerleri
iĢleyerek harekete geçirmiĢ olacaktır. Örneğin, 10.-12. yüzyıllar arasında yaĢamıĢ olan Ġslâm
düĢünürlerinin, antik Yunan eserlerinden yararlanarak ortaya koyduğu ve Batıyı etkileyerek
Rönesans‟ın doğuĢuna katkı sağladığı çalıĢmaların geliĢme sürecini kesintisiz olarak bugünlere
taĢımak mümkündür. Ancak, bu oldukça güç ve uzun soluklu bilimsel çalıĢmaları gerektirmektedir.
Bunun için hem zihinsel hem de kurumsal yeniden bir yapılanma gerekmektedir. Bu koĢullar
sağlandıktan sonra, modern bilim anlayıĢı ve metoduyla yapılacak güncellemeler, Ġslâmî bilim
dallarını zamanla kendini üreten yepyeni bir sürece kavuĢturacaktır. ĠĢte böyle bir yenilik, bizim
modernitemizi oluĢturabilir. Konumuz açısından, görüĢlerimizi destekler mahiyette olan değerli
tarih araĢtırmacısı Ahmet YaĢar Ocak‟ın Ģu fikirlerini sizlerle paylaĢmayı gerekli görüyorum:
„Ġslâm ve modernizm söz konusu olduğu zaman, eğer Müslümanların modernleĢme gibi,
devasa ve hayatî bir sorunları varsa, bu konuda ki ilk açılımların Ġslâmî Bilimler sahasında olması
gerektiğini tarihsel olguya dayanarak söyleyebileceğime inanıyorum. Bugün temel problem, Ġslâmî
bilimlerin ve Ġslâmî düĢüncenin yeniden üretilmesidir. Sosyal Antropoloji, Sosyal Psikoloji,
Felsefe, özellikle de Sosyal Tarih alanında ki yöntem ve yaklaĢımların, Ġslâmî Bilimlerin bu
açılımına katkı sağlayabileceğini düĢünüyorum.‟ 85
Konuyla ilgili diğer çarpıcı örnek, Pakistanlı düĢünür Fazlur Rahman‟a aittir. Ünlü Ġslâm
düĢünürü, „Ġslâmî Yenilenme‟ adlı eserinde, Ġslâmî ilimlerde yöntem sorununa değinmekte ve bu
konuda bazı çıkarımlarda bulunmaktadır. Ona göre, „yeni fıkhî çıkarımlarda izlenen en dürüst ve
sağlıklı yöntem, tarihsel eleĢtiriye baĢvuran yöntemdir. Kur‟ân, Fıkıh ve Sünnet, geçmiĢten bugüne
değin tarihsel koĢullar göz önüne alınarak yeniden bir incelemeye tabi tutulmalıdır.‟ 86 Bu
değerlendirmeyi yapacak olanlar, 15. Yüzyıldaki gibi hümanist bilimlerde uzmanlaĢmıĢ, hür akla
ve iradeye sahip insanlar olabilir.
Ünlü Ġslâm Felsefecisi Hüseyin Atay, Ġslâm‟ın üç temel bilgi kaynağını Vahiy, Akıl ve
Tecrübe olarak ele aldığı „Ġslâm‟ı Yeniden Anlama‟ adlı eserinde, konuyla ilgili Ģu görüĢleri dile
getirmektedir:
„Ġslâm‟ın getirdiği düĢünce sistemine göre, gerçek ilim Allah‟ın ilmidir(Vahiy). Ancak,
Ġnsanlar aklın ilkelerine dayanarak doğru bilgiyi elde ederler. Aklı kullanarak yapılan her türlü
zihnî çalıĢmaya içtihât denir. Ġslâm, zaman ve mekândan bağımsız, yani evrensel olduğu için, her
asrın gereği ve Ģartlarına göre kendini yenileme esasına sahiptir. Bugün de akıl ve düĢünce yoluyla
klasik bilgileri, modern bilgilere göre yeniden açıklayarak, yeni bir Ġslâm anlayıĢına ulaĢmak
mümkündür. Ġslâm da yeni bir anlayıĢın ortaya çıkabilmesi için dini, bu din kültüründen ayırmak
mecburiyeti vardır.‟87 Burada, insanı ve aklı etkin biçimde merkeze alan hümanist bir anlayıĢ söz
konusudur. Belki bu anlayıĢta tek çatıĢma noktası, seküler konular olabilir.
Görülen o ki, eskinin bilimsel anlamda yeniden gözden geçirilmesi, bize ait bir
modernitenin geliĢmesi için Ģarttır. Kanaatimize göre, Batı modernitesinin evrensel yönü de budur.
III- Sonuç
Bu çalıĢmamızda Avrupa‟da geliĢen modernite ve modernleĢme anlayıĢlarıyla ilgili kavram
ve kuramlara dayalı tarihî ve sosyolojik çözümlemelerde bulunduk. Modernite ve modernleĢmeyle
ilgili çalıĢmalar yapan bilim adamı ve düĢünürlerin görüĢlerini bu ana kavramlar ve kuramlar
etrafında değerlendirdik.

85
Gönül Pultar, (Der.), Türk Bilim Adamlarının BakıĢ Açısından Ġslâm ve Modernite, Remzi Kit. 1.Bas. Ġst. 2007, s.
48;52
86
Fazlur Rahman, Ġslâmî Yenilenme,(Makaleler IV), Der. ve Çev. Adil Çiftçi, Ankara Okulu yay. 1. Bas. Ank. Ocak
2003, s. 76;79-83;84-86
87
Hüseyin Atay, Ġslâmı Yeniden Anlama, Atayy yay. 2. bas. Ank. Tem. 2011, s. 23-53;58-60; 81-87; 88-98; 271-090

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
76 Murat BARAN

ModernleĢme olgusu, özünde değerler alanına giren, kültürleĢme süreçlerinin de yer aldığı
çok yönlü, çok boyutlu ve dinamik bir sürekliliktir. ModernleĢme süreci, her dönemin özel
koĢullarında ortaya çıkan fikir akımı ve ideolojilerin izlerini de üzerinde taĢır. Bu nedenle,
modernleĢme ile ilgili kavramlar, kuram ve olgular açıklanırken, takip edilecek metot ve konuya
yaklaĢım tarzı da oldukça önemlidir. ModernleĢme olgusuyla ilgili araĢtırmalarda, konuyu doğru
anlayabilmek ve açıklayabilmek için izlenecek metodun, kendisini geliĢtirebilen ve yenileyebilen
bir bilimselliğe sahip olması gerekmektedir. Hatta, modernleĢme çok yönlü ve çeĢitli boyutlara
sahip olduğu için, sorunla ilgili bütünsel bir resim, ancak bilim dalları arasında sistematik bir
iĢbirliğiyle ortaya çıkarılabilir.
Modernite, Avrupa da her çağda yeniden üretilen, özünde yine Batı kaynaklı hümanist bir
hayat görüĢüdür. KeĢiflerle beliren yeni dünyaya uyum sağlama çabası içinde, eski bilgileri
yeniden yorumlayan hümanist bir faaliyetle88 geliĢen Avrupa modernitesi, her çağın koĢullarına
göre değiĢen ve yenilenen bir anlayıĢ olarak bugünlere taĢınmıĢtır. Bilimsel faaliyetlerin
geliĢmesiyle bu yeni durumu anlamaya ve açıklamaya yönelik modernleĢme kuramları
geliĢtirilmiĢtir. Her kuram ve model, zamanının Ģartlarından ve ideolojik akımlarından beslenen
farklı bakıĢ açılarıyla modernliği ve modernleĢmeyi açıklamıĢtır. Batı merkezli ve Batı-dıĢı
modernleĢme kuramları bu koĢullar göz önüne alınarak, birlikte değerlendirilmelidir.
Sözü edilen modernleĢme kuramları, ortaya çıktıkları günden bu günlere kadar
modernleĢme çabası içinde ki Türkiye‟yi her anlamda etkilemiĢtir. Hatta Ziya Gökalp‟in toplumsal
geliĢme yaklaĢımlarının aksine, cumhuriyet dönemi inkılâpları, büyük oranda Batı tarzı evrimci
modernleĢme kuramının bakıĢ açısıyla yapılmıĢtır. Fakat Batı tipi modernleĢmenin Türkiye‟de ve
Batı dıĢındaki bütün toplumlarda BatılılaĢmaya neden olmadığı sonradan anlaĢılmıĢtır. Çünkü,
modernleĢmenin kültürleĢme sürecinde, değerler alanında oluĢan çatıĢmalar, yeniliklerin
özümsenmesini engellemiĢtir. Yabancı kültür değerlerinin özümsenmeden alınması, toplumda
kalıcı bir değiĢimin gerçekleĢmesini engellemiĢtir. O halde, yeni değerlerin özümsenmesi için,
toplumlar arasında var olan farklı medeniyet anlayıĢlarını tanımak ve ona göre kültürleĢme
sorununa çareler aramak gerekmektedir. Biz değerler alanında meydana gelen çatıĢmayı
önemseyerek, bu konuda çözümler üreten Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan ve Hüseyinzâde Ali gibi
düĢünürlerin görüĢlerine yer verdik. Bu görüĢler, Postmodernizm ve KüreselleĢme sürecinde
yeniden önem kazanmıĢtır. Çünkü klasik modernlik teorisi, 1960‟lardan itibaren değiĢen toplumsal
koĢulların etkisiyle yeni bakıĢ açılarına yelken açmıĢ, modernleĢme kuram ve yaklaĢımları çok
kültürlülük ekseninde kendisini yenilemiĢtir. Aslında bu değiĢim sürecinde modernlik, aralıksız
olarak kendisini yenileyen bir hayat görüĢü olarak karĢımıza çıkar. Türkiye‟de de modernlik
anlayıĢı yeniden ele alınmıĢ ve sorgulanmıĢtır. Bu noktada, modernitenin ve modernleĢmenin
evrenselliği konusunda birbirine zıt görüĢler ve bu görüĢlere dayalı yeni modernlik yaklaĢımları
geliĢmiĢtir. Bu farklı görüĢleri ele alırken, özellikle „Modernite‟ ve „Hümanizm‟ anlayıĢları
etrafında farklı algılamalar ve anlayıĢlar geliĢtiğini görüyoruz.
Modernite anlayıĢının temelinde, insanı bütün değerlerin ölçütü olarak gören „Hümanizm‟
yer almaktadır. „Hümanizm‟den esas olarak ne anlaĢılması gerektiğini açıklamıĢtık. Ġnsan, bu
sürecin her aĢamasında zihinsel iĢleyiĢe sahip bir varlık olarak etkili olmuĢtur. Biz bu anlayıĢın
evrensel olduğunu belirttik. Çünkü Avrupa da yeni hayat anlayıĢının ortaya çıkmasında doğu ve
batı dünyasının ortak fikirsel katkıları ve modernitenin her çağın özel koĢullarıyla oluĢan yeni
algılamaları bulunmaktadır. Bizler, bugünlere taĢınan modernite mirasını nesnel olarak anlamak ve
bu evrensel anlayıĢı özüne uygun Ģekilde yeniden yorumlamak zorundayız. ġüphesiz bu

88
Anthony Grafton, Yeni Dünyalar Eski Metinler: Geleneğin Gücü ve KeĢiflerin Yarattığı ġaĢkınlık, Çev. Füsun Savcı,
Kitap yay. 1. Bas. Ġst. Ocak 2004, s. 28-36

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 77

modernliğin evrenselliği, inancı ve gelenekleri ilgilendiren sübjektif alanlar için değil, akla dayalı
bilimsel düĢünce ve insanı bütün değerlerin temel ölçütü olarak gören „Hümanizm‟ için geçerlidir.
Ancak, „Aydınlanma çağı‟ndan itibaren ortaya çıkan bazı modernlik çarpıtmalarını dikkate alarak,
modernitenin nesnel yönlerinden hareketle, her milletin kendine özgü geliĢim sürecini iĢler hâle
getirip yeni değerler üretmesi mümkündür. Belki de böylelikle Batıya özgü gibi görünen
modernite, evrensel değerler seviyesine yükselme imkânı bulacaktır. ĠĢin bu yönü oldukça
önemlidir. Çünkü, peĢin hükümlerden ve önyargılardan arındırılmıĢ evrensel bir insanlık
anlayıĢının, günümüz dünyasına sağlayacağı fayda tartıĢılamayacak kadar büyüktür.

KAYNAKÇA
1. Makaleler
ARI, Kemal, “Tarih Yazımında Ġdeolojiler, Mitler, ve Önyargılar”, Cumhuriyet Döneminde
Türkiye’de Tarihçilik ve Tarih Yayıncılığı Sempozyumu -Bildiriler- (Ankara, 18-20 Mart
2010), ( Ed. Mehmet Öz),T.T.K., Ank. 2011, s. 849-863
BAYKARA, Tuncer, “Medeniyet Kavramı ve Türk Toplumuna GiriĢi”, Tarih İncelemeleri Dergisi
V, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay., Ġzmir 1990, s.1-14
COġKUN, Ġsmail, “ModernleĢme Kuramı Üzerine”, (1989), Sosyoloji Dergisi, Sayı 1, s. 289-295
DEMiR, ġeyhmus, Mutlu SESLĠ, Veysel YILMAZ, “Türk ModernleĢmesi: EleĢtirel Bir BakıĢ”,
Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi- 2, 2008, s. 77-90
ESKĠCUMALI, Ahmet, “Eğitim ve Toplumsal DeğiĢme: Türkiye‟nin DeğiĢim Sürecinde Eğitimin
Rolü, 1923-1946”, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Dergisi, Cilt 19(2) 2003, s.15-29
HABERMAS, Jürgen, “Modernlik: „TamamlanmamıĢ Bir Proje‟, Dipnot, Nisan-Mayıs-Haziran,
Sayı 1(2010), s. 29-42
GARAġOVA, Sevil, “XX. Yüzyıl Azerbaycan Fikir Tarihinde Ali Bey Hüseyinzâde‟nin Yeri”,
http://www.turkiyat.selcuk.edu.tr/pdfdergi/s16/garasova.pdf, s.297-314 (Son eriĢim:
16.07.2013, sa.12:30)
ĠNALCIK, Halil, “Atatürk ve Türkiye nin ModernleĢmesi”, Belleten, c.LII /63, s. 985-992
KALE, Nesrin, “Modernizm‟den Postmodernist Söylemlere Doğru”, Doğu Batı, Yıl: 5/Sayı:
19,(2002), s. 29-49
KOÇ, Nurgün, “‟Kültür‟ ve „Medeniyet‟ Kavramları Etrafındaki TartıĢmalar”, Cumhuriyet Tarihi
Araştırmaları Dergisi, Yıl 7, Sayı 13 (Bahar 2011) s.104-122
THERBORN, Göran, “Modernlik Yoluyla Modernliğe Giden Yollar”, Postmodernizm ve Ġslâm,
KüreselleĢme ve Oryantalizm, Der. A. Topçuoğlu, Y. Aktay, Vadi yay., 2. bas., Ank.,
Eylül 1999, s. 58-81
TURNER, B.S, “Oryantalizm, Postmodernizm ve Din”, Postmodernizm ve Ġslâm, KüreselleĢme ve
Oryantalizm, Der. A. Topçuoğlu, Y. Aktay, Vadi yay., 2. bas., Ank., Eylül 1999, s. 44-56
TÜRKÖNE, Mümtaz‟er, “Osmanlılar da Islahat ve Teceddüt”, Osmanlı Ansiklopedisi:Tarih,
Medeniyet, Kültür, c. 6, Ġz yay. Ġst. 1996, s. 7-145
YILMAZ, Salih, “21. Yüzyılda Avrupa Birliği‟nde Yeni Tarih AnlayıĢı ve Türkiye‟ye
Yansımaları”, Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Tarihçilik ve Tarih Yayıncılığı
Sempozyumu -Bildiriler- (Ankara, 18-20 Mart 2010), Ed. Mehmet Öz, T.T.K., Ank. 2011,
s. 877-892
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
78 Murat BARAN

YÜCEDAĞ, Ġbrahim, “Nilüfer Göle'de Batı-DıĢı Modernliği Anlamak” e-Şarkiyat İlmi


Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: III Nisan 2010, s. 69-
80

2. Kitaplar
ADIVAR, A. Adnan, Tarih Boyunca Ġlim ve Din, Remzi Kit., 6.Bas. Ġstanbul, ġubat 2000
ATAY, Hüseyin, Ġslâmı Yeniden Anlama, Atayy yay. 2. bas. Ank. Tem 2011
BEDARĠDA, François, (Der.), Tarihçinin Toplumsal Sorumluluğu, Çev: A.Tartanoğlu,Suavi
Aydın, Ġmge Kit.1.bas. Ankara, Ağustos 2001
BERKES, Niyazi, Türkiye de ÇağdaĢlaĢma, yay. haz. Ahmet KuyaĢ, YKY, 16. bas. Ġst. Ocak 2011
BERTRAM, C. CHĠTTY, A., (Der.), Tarihin Sonu Mu? „Fukuyama.Marx.Modernite‟, Çev. Kâmil
Kurtul, Ġmge Kit. 1.bas. Ank., ġubat 2006
BURKE, Peter, Tarih ve Toplumsal Kuram, Tarih Vakfı Yurt Yay. 2. Baskı, Ġst. 2000
EĠSENSTADT, S.N, ModernleĢme, BaĢkaldırı ve DeğiĢim, Çev. Ufuk CoĢkun, Doğu-Batı yay.
Ank. Eylül 2007
EL-FÂRÛKÎ, Ġsmâil Râcî., ve Luis Lâmia, Ġslâm Kültür Atlası, Çev. M.Okan Kibaroğlu, Z.
Kibaroğlu, Ġnk. yay. 3. bas. Ġst. Aralık 1999, s. 89-106
FĠNDLEY, Carter, V., Dünya Tarihinde Türkler, Çev. AyĢen Anadol, TimaĢ yay. 3. Bas. Ġst. Ekim
2012
GĠDDENS, Anthony, Modernliğin Sonuçları, Çev. E. KuĢdil, Ayrıntı yay. 4.Bas. Ġst. 2010
GRAFTON, Anthony, Yeni Dünyalar Eski Metinler: Geleneğin Gücü ve KeĢiflerin Yarattığı
ġaĢkınlık, Çev. Füsun Savcı, Kitap yay. 1. Bas. Ġst. Ocak 2004
GÜNGÖR, Erol, Kültür DeğiĢmesi ve Milliyetçilik, Ötüken yay. 5. Bas. Ġst. 1989
HUNTĠNGTON, Samuel, P., Medeniyetler ÇatıĢması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması,
Çev. M. Turhan, Okuyan Us yay. 9. Bas. Ġst. Eylül 2011
ĠNALCIK, Halil, Doğu Batı (Makaleler I), Doğu Batı yay. 4.bas. Ank. Ocak 2009
_____________, Rönesans Avrupası : Türkiye‟nin Batı Medeniyetiyle ÖzdeĢleĢme Süreci, Türkiye
ĠĢ Bankası Kültür yay. 1.bas. Ġst. Nisan 2011
ĠSLAMOĞLU, Huri,(Der.), Neden Avrupa Tarihi?, Çev. S. CoĢar, Ö. Gökmen, Y. Kırgöz, ĠletiĢim
yay. 1. bas. Ġst. 1997
KAHRAMAN, H. Bülent, Postmodernite Ġle Modernite Arasında Türkiye, Everest yay. 2. Bas. Ġst.
2004
KONGAR, Emre, Toplumsal DeğiĢme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, Remzi kit. 6. bas. Ġst. 1995
KURAN, Ercüment, Türkiye‟nin BatılılaĢması ve Milli Meseleler, T.D.V. Yay. 2. Baskı, Ank.
1997
________________, Türk Ġslâm Kültürüne Dâir, Ocak yay. Ank. Haz. 2000

LE GOFF, Jacques, Ortaçağda Entelektüeller, Çev. M. Ali Kılıçbay, Haz. IĢık Ergüden, Ali
Berktay, Ayrıntı yay., 2. Bas. Ġst. 2006

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013
Avrupa’da Gelişen Modernlik Ve Modernleşme Anlayışları Ve Bu Anlayışların… 79

MARDĠN, ġerif, Din Ve Ġdeoloji, (Bütün Eserleri 2), ĠletiĢim yay. 9. bas. Ġst. 2000
_____________, Türk ModernleĢmesi, (Makaleler 4), ĠletiĢim yay. 1. Baskı, Ġst. 1991
NĠRUN, Nihat, Sistematik Sosyoloji Açısından Ziya Gökalp, Kültür Bakanlığı Yay. 1. Bas. Ġst.
Haz. 1981
ORTAYLI, Ġlber, Avrupa ve Biz, Turhan Kitabevi, 1. Bas. Ank. 2007
PULTAR, Gönül (Der.), Türk Bilim Adamlarının BakıĢ Açısından Ġslâm ve Modernite, Remzi Kit.
1.Bas. Ġst. 2007
RAHMAN, Fazlur, Ġslâmî Yenilenme,(Makaleler IV), Der. Çev. Adil Çiftçi, Ankara Okulu yay. 1.
Bas. Ank. Ocak 2003
RUSS, Jacqueline, Avrupa DüĢüncesinin Serüveni : Antik Çağlardan Günümüze Batı DüĢüncesi,
Çev. Özcan Doğan, Doğu-Batı yay. 1. Bas. Ank. Mart 2011
SANDER, Oral, Siyasi Tarih : Ġlkçağlardan 1918‟e, Ġmge Kit. 17. bas. Ank. Eylül 2008
SMĠTH, Anthony, D., Toplumsal DeğiĢme AnlayıĢı, Çev. Ülgen Oskay, Gündoğan yay. 2. Bas.
Ank.1996
SOROKĠN, Pitirim, A. Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri, Çev. Mete Tunçay, Salyangoz
yay. 1. Bas. Ġst. 2008
TOYNBEE, A.J. Uygarlık Yargılanıyor, Örgün yay. 2. bas. Ġst. 2011
TURHAN, Mümtaz, Kültür DeğiĢmeleri: Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik, Çamlıca yay.
5.Bas. Ġst. Mart 2006
ÜLKEN, Hilmi, Ziya. Türkiye‟de ÇağdaĢ DüĢünce Tarihi, Ülken yay. 7. bas. Ġst. 1999
YEDĠYILDIZ, Bahaeddin (Çev.), Târihler ve Yorumları, Avrupa Konseyi Parlamento Asamblesi,
T.T.K. Ank. 2003
YILDIRIM, Cemal, Bilimin Öncüleri, Tubitak, 16. Bas. Ank. 2001
YILDIRIM, Ergün, Hayali Modernlik : Türk Modernliğinin Ġcadı, Doğu Kit. 2. Bas. Ġst. Haz. 2012

3. İnternet Siteleri
Bote‟,http://bote.hacettepe.edu.tr/wiki/index.php/Kuram_ve_Model_Hakk%C4%B1nda(Son
eriĢim: 24.4.2013, sa. 23:40)
http://e-sarkiyat.com/makaleler/3.sayi/ibrahimyucedag.pdf (Son eriĢim tarihi: 3.5.2013, sa: 23:05)
http://www.journals.istanbul.edu.tr/tr/index.php/sosyoloji/index (Son eriĢim tarihi: 25.4.2013)
https://dosya.sakarya.edu.tr/Dokumanlar/2013/264/334883719_kultur_ve_medeniyet_kavramlari_e
trafindaki_tartismalar.pdf (Son eriĢim: 12.5.2013, sa: 21:18)

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/11 Fall 2013

You might also like