Professional Documents
Culture Documents
İklim Değişikliği Politikalarının Piyasalaşması2020
İklim Değişikliği Politikalarının Piyasalaşması2020
İklim Değişikliği Politikalarının Piyasalaşması2020
GİRİŞ
Ekonomik olarak hızlı bir yükseliş kaydettikleri için G77 içinde çıkarları
farklılaşan Çin, Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BASIC
grubu ise kendi büyüme gündemlerini korumaya çalışmaktadır (Carbon Brief,
2015).
ABD ise kendi başına müzakerelerde ağırlığı olan bir aktördür. İklim rejiminin
gelişimi süresinde ABD yönetimleri ortak eylemlere yaklaşıp uzaklaşmıştır.
Bununla birlikte, müzakerelerden çekilmemiş, hep belirleyici aktör olmayı
başarmıştır.
Türkiye ise, talihsiz bir şekilde BMİDÇS imzalandığında talihsiz bir şekilde Ek-
1 ve Ek-2’ye dahil edildiğini. EK-2’den çıkmakla birlikte Ek-1’den de çıkması
ve özel koşulları kabul edilerek mali destek alacak ülkelere dahil edilmesi
gerektiğini savunan resmi politikasının ardından gitmektedir[1].
Kapsayıcı ve şeffaf görünen BMİDÇS müzakerelerinin arka planında, bu
grupların özel gündemleri bulunmaktadır. Örneğin 2009 yılında düzenlenen
COP15 sırasında ABD ve BRICS arasında yapılan özel müzakereler sonucunda
“Kopenhag Mutabakatı” kaleme alınmıştır. Basına sızdırılan belgelere göre,
ABD ve mutabıkları iklim değişikliği rejiminde gönüllü bir serbest piyasa
yaklaşımını kabul ettirmek için yoksul ülkelere verilecek finansal desteği rüşvet
olarak kullanmışlardır.
BMİDÇS’de yer alan kirleten öder ilkesi ise, piyasa temelli araçların
uygulanmasının önünü açmaktadır. Bu ilke çıkışı itibarıyla ABD’de gelişen
ulusal çevre politikaları kaynaklı olmakla birlikte, günümüzde tüm dünyada
uygulanan çevre politikalarında önemli yer tutmaktadır. Kirleten öder ilkesi,
kirliliğin bedelini kirliliği oluşturan tarafın karşılaması şeklinde
tamamlanmaktadır. Ancak, tersinden, bu ilke, ücreti mukabilinde kirletme
hakkının satın alınması anlamına gelmektedir. Emisyon ticareti ve karbon
dengeleme (karbon ofseti) bu ilkenin uygulamalarıdır.
KYOTO PROTOKOLÜ
Uzun bir geçmişe sahip olan karbon piyasası fikri, Kyoto Protokolü
müzakereleri sırasında sera gazı salımında birinci sırada yer alan ABD
tarafından ortaya atılmıştır. ABD, izlediği neo-liberal ekonomik yaklaşıma
uygun olarak, emisyon azaltımının ancak piyasa mekanizmaları yoluyla verimli
ve fiyat etkin bir şekilde gerçekleştirilebileceğini savunmuştur (Böhm ve ark.,
2012a). Emperyalist hiyerarşide alt sıralarda yer alan ülkelerin emisyon azaltımı
için mali destek ve gelişmiş kapitalist ülkelere uygulanacak yaptırım
beklentilerinin karşısında, ABD’nin Kyoto Protokolünü imzalamasını sağlamak
amacıyla piyasa mekanizmaları yeğlenmiştir. ABD buna rağmen Kyoto
Protokolünü imzalamamış, ancak karbon piyasaları Kyoto ile iklim değişikliği
rejiminin belirleyicisi olarak kalmıştır.
Emisyon ticareti sistemi (ETS) ise sistemin kapsadığı işletmelere tahsis edilen
emisyon izinlerinin şirketler veya üçüncü taraflar eliyle alınıp satılmasıdır.
Programının kapsadığı işletmelere toplam bir emisyon sınırı getirilir ve
sonrasında açık artırma yoluyla ya da tarihsel emisyonlarına dayanarak belli
miktarda emisyon izni tahsis edilir. Bu tahsisatlar, ETS içinde alınıp satılabilir.
İşletmeler, uygulama dönemi sonunda, yetkili mercilere ellerindeki tahsisatların
gerçekte saldıkları emisyonları karşıladığını göstermek durumundadır. Bu
doğrultuda, kendilerine tahsis edilen ya da açık artırma ile satın aldıkları
emisyon izinleri yeterli gelmediğinde, piyasadan emisyon izni satın almaları
gerekmektedir. Kyoto Protokolü çerçevesinde küresel ölçekte merkezi bir ETS
kurulmamıştır ancak günümüzde ilki AB’de kurulmuş olan çok sayıda ETS
bulunmaktadır ve nicelerinin de kurulması planlanmaktadır (Şekil 5).
Kyoto Protokolünün 2013-2020 yıllarını kapsayan ikinci taahhüt dönemi ise tam
anlamıyla başarısızlık örneği olarak değerlendirilmektedir. 2012 yılında
Doha’da yapılan 18’inci Taraflar Konferansı’nda alınan karar uyarınca, Kyoto
Protokolü 2020 yılına kadar sürecek ikinci yükümlülük dönemi başlatılmış
ancak söz konusu karar yeterli imzaya ulaşmadığı için ancak 2016 yılında
yürürlüğe girmiştir.
Bütün bunlarla birlikte, Kyoto Protokolü yaptırımları olan bir uluslararası hukuk
belgesi olarak ömrünü tamamlamaktadır.
PARİS ANLAŞMASI
SONUÇ
Paris anlaşması ile uluslararası iklim değişikliği rejimi merkezi idare öngören
Kyoto Protokolünden, merkezi idare öngörmeyen (ademi-i merkeziyetçi) bir
yapıya geçiş yapmıştır. “Küreselleşme” gölgesinde merkezileşme korkusuyla
metodolojik standartlaşma dahi hayata geçirilememektedir.
Literatürde birçok yazar karbon piyasalarını iklim değişikliği ile mücadele için
uygun bir araç olarak görmektedir. Piyasaların ekonomik teşvik yaratarak
küresel ekonominin karbonsuzlaştırılması için yatırıma olanak tanıyacağı, yalnız
piyasaların iyi işlemesi için iyi tasarlanması gerektiği değerlendirilmektedir.
Aksine, Kyoto Protokolünün uygulanması sürecinde görüldüğü üzere, piyasa
mekanizmaları yapısal olarak iklim değişikliği dahil herhangi bir çevresel
soruna dair etkin bir çözüm sunmaktan uzaktır. Esas olarak kâr motifiyle hareket
eden karbon piyasaları, yeşil ekonomi söyleminin bir parçası olarak, “ekosistem
hizmetleri ve malları”nın fiyatlandırılması ve parasallaştırılması ile kapitalist
birikimin yayılmasını kolaylaştırmak amacıyla uygulanan bir araçtır (Böhm ve
ark, 2012a).
[5] Örnek projeler için bkz. Watch, C. M. (2018). The clean development
mechanism: local impacts of a global system. Carbon Market Watch, Brussels,
7. https://carbonmarketwatch.org/wp-content/uploads/2018/10/CMW-THE-
CLEAN-DEVELOPMENT-MECHANISM-LOCAL-IMPACTS-OF-A-
GLOBAL-SYSTEM-FINAL-SPREAD-WEB.pdf
[7] ETS’leri içinde işlenebilecek suçlara ilişkin detaylı inceleme için bkz.
https://www.interpol.int/content/download/5172/file/Guide%20to%20Carbon
%20Trading%20Crime.pdf
KAYNAKLAR
Böhm, Steffen & Misoczky, Maria & Moog, Sandra. (2012a). Greening
Capitalism? A Marxist Critique of Carbon Markets. Organization Studies. 33.
1617-1638. 10.1177/0170840612463326.
Böhm, S., Murtola, A. M., & Spoelstra, S. (2012b). The Atmosphere Business,
Ephemera: theory and politics in organization. ephemera theory &
politics in organization, 12(1-2), 1-11.
EC, (2019). The European Green Deal sets out how to make Europe the first
climate-neutral continent by 2050, boosting the economy, improving people's
health and quality of life, caring for nature, and leaving no one behind. Press
release. Erişim tarihi:
20.04.2020 https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/IP_19_6691
Hansen, J., & Sato, M. (2016). Regional climate change and national
responsibilities. Environmental Research Letters, 11(3),
034009. https://iopscience.iop.org/article/10.1088/1748-9326/11/3/034009
IPCC, (2013). Climate Change 2013: The Physical Science Basis. Contribution
of Working Group I to the Fifth Assessment Report of the Intergovernmental
Panel on Climate Change [Stocker, T.F., D. Qin, G.-K. Plattner, M. Tignor, S.K.
Allen, J. Boschung, A. Nauels, Y. Xia, V. Bex and P.M. Midgley (eds.)].
Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY,
USA, 1535 pp.
Riley, T., (2017). Just 100 companies responsible for 71% of global emissions,
study says. Erişim Tarihi: 20.04.2020.https://www.theguardian.com/sustainable-
business/2017/jul/10/100-fossil-fuel-companies-investors-responsible-71-global-
emissions-cdp-study-climate-change
Shishlov, I., Morel, R. & Bellassen, V. (2016) Compliance of the Parties to the
Kyoto Protocol in the first commitment period, Climate Policy, 16:6, 768-782,
DOI: 10.1080/14693062.2016.1164658
Turhan, E. & Gündoğan, A.C. (2019) Price and prejudice: the politics of carbon
market establishment in Turkey, Turkish Studies, 20:4, 512-540, DOI:
10.1080/14683849.2018.1533821
Vidal, J. (2009). Copenhagen summit: It's money that matters in the backroom
talks. Erişim tarihi:
20.04.2020 https://www.theguardian.com/environment/2009/nov/29/financial-
negotiations-money-copenhagen-summit
Erhan Nalçacı
Akif Akalın
Merhaba,
Teşekkürler
Iraz Akış
Söz konusu kapitalist tekeller olduğunda çizilen tablo doğrudur. Ancak birinci
paragraftaki "çevre ve kalkınma birbirine zıt kavramlar olmaktan çıkarılmış"
ifadesindeki eleştiri, genel geçer bir eleştiri olabilir mi? Çevre ve kalkınma her
koşulda birbirine zıt kavramlar mıdır?
Turgut Yıldız
Enerji politikaları mutlaka iklim değişikliği ile birlikte ele alınması gereken bir
başlık. Mevcut enerji tüketiminin sektörel incelemesini sunan bildiri, fosil yakıt
tüketiminde, dolayısıyla karbon emisyonu azaltımında nerelerden
başlanabileceğini ve mevcut üretim ve tüketim kalıpları devam etse dahi
yalnızca toplumsal ve ekonomik faaliyetlerin merkezî olarak planlanması ile
emisyonların azaltılabileceğini gösteriyor. Sosyalist gelecekte toplumsal
faaliyetlerin farklı amaçlarla yeniden kurgulanmasının daha az karbondioksit
emisyonuna neden olacağı buradan dahi çıkarılabilir. Buradan hareketle ortak
bir çalışma da kurgulanabilir.