Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 50

1

2. BUĞDAY (Triticum L.)

2.1. ÖNEMİ

Buğday insan beslenmesinde kullanılan kültür bitkileri arasında dünyada


ekiliş ve üretim bakımından ilk sırada yer almaktadır. Bunun sebebi buğday
bitkisinin geniş bir adaptasyon yeteneğine sahip olmasıdır. Ayrıca buğday
tanesi uygun besleme değeri, saklama ve işlenmesindeki kolaylıklar nedeniyle
yaklaşık olarak 50 ülkenin temel besini durumundadır. Buğday dünya nüfusuna
bitkisel kaynaklı besinlerden sağlanan toplam kalorinin yaklaşık % 20'sini
sağlamaktadır. Bu oran ülkemizde % 53’tür.

Buğday; ekmekten makarnaya, bisküviden pastacılık ürünlerine


yaşamımızda önemli yeri olan unlu mamullerin hammaddesidir. Günümüzde un ve
unlu mamuller teknoloji ve endüstrisinin hızla gelişmesi, belirli kalite ve
niteliklere uygun buğdaya gereksinimi arttırmıştır.
Bugün ülkemizde yıllık toplam kapasitesi 20 milyon ton olan 700 civarında
un fabrikası bulunmaktadır. Bu fabrikaların en büyük sıkıntıları ekmeklik
kalitesi yüksek buğday çeşitleri bulma konusunda yaşanmaktadır.
2.2. KÖKENİ,SINIFLANDIRILMASI ve BOTANİK ÖZELLİKLERİ

Buğdayın Kökeni Dünyada Kökeni:


Tarımı Yapılan Bölgeleri:
Buğday tarımı tarih öncesi zamanlara kadar
gider. Hatta ilk kültüre alınan bitkinin, buğday
olduğu konusunda bilim adamları arasında görüş
birliği vardır. Yapılan arkeolojik kazılar ve elde
edilen bulgular buğdayın orijinini
Mezopotomya'dan aldığını, daha sonra Avrupa,
Kuzey Amerika ve dünyanın diğer bölgelerine
buradan taşındğını ortaya koymuştur.

2.3. BUĞDAY TARIMI


2

2.3.1. İKLİM ve TOPRAK İSTEKLERİ

Buğday, geniş bir adaptasyon yeteneğine sahip olmasına rağmen, fazla


sıcak ve nemden hoşlanmayan bir serin iklim tahılıdır. Özellikle gelişiminin ilk
dönemlerinde (çimlenme-kardeşlenme) sıcaklığın 8-10 °C, bağıl nemin % 60'ın
üzerinde olması yeterlidir. Kardeşlenme ve sapa kalkma arasında da fazla
sıcaklık istemez. 10-15 °C sıcaklık, % 65 nem, az ışıklı ve yarı kapalı havalar
uygundur. Sapa kalkma ile sıcaklık ve nem isteği artar. Başaklanma döneminin
hemen öncesinde bağıl nemin yüksek olması buğday verimini olumlu yönde
etkiler. Döllenme ile birlikte, düşük nem ve yüksek sıcaklık tanenin niteliğini
yükseltir. Gelişme dönemine uygun dağılmış 500 mm bir yağış, maksimum verim
için yeterlidir. Bununla birlikte bazı buğday çeşitleri 250 mm yağış alan
alanlarda da yetiştirilebilmektedir. Buğday, değişik tip topraklarda yetişebilen
bir bitkidir. Verimsiz kıraç topraklarda ve verimli taban alanlarda
yetiştirilebilen birçok buğday çeşidi vardır. Bununla birlikte buğday için en
uygun topraklar, drenajı yeterli olan derin killi-tınlı topraklardır. Su tutma
kapasitesi % 25-30 olan toprak, buğday için uygundur.

2.3.2. TOPRAK İŞLEME

Buğday tarımında toprak işlemenin zaman ve yöntemi, işlemede güdülen


amaçlara bağlıdır. Nadas-ekim sisteminin uygulandığı kurak yarı kurak
bölgelerde, toprak işlemenin amacı yabancı otları yok etmek, toprakta suyu
biriktirmek ve korumaktır. Erozyona yol açmayacak toprak işleme
yöntemlerinin uygulanması da önemlidir.

Toprak işlemede, toprağı altüst etmeyen, devirmeyip alttan işleyen


aletler kullanılmalıdır. İlk işlemeler için kırlangıç kuyruğu pulluk, kazayağı ve
benzeri aletler kullanılmalıdır. Nemli ya da sulanan, nadassız tarım uygulanıp
her yıl ürün alınan yerlerde toprak, hasattan hemen sonra gölge tavı varken
pullukla 15-20 cm derinliğinde sürülmelidir. Ekimden öncede kazayağı + tırmık
takımıyla ikileme yapılıp iyi bir tohum yatağı hazırlanmalıdır.
3

2.3.3. EKİM

Yüksek bir verim ve kaliteli ürün elde etmenin ön koşulu, tarlada uygun
zamanda düzenli bir çimlenme ve çıkışın sağlanmasıdır. Yurdumuzda buğday
genellikle güzden ve kışlık olarak ekilmektedir. Kışlık ekimde, yazlık ekime
oranla daha yüksek verim elde edilmektedir. Ayrıca ekim zamanı çeşidin soğuğa
toleransı ve vernalizasyon isteğine bağlı olarak değişmektedir. Bölgeye tavsiye
edilen kışlık ekmeklik buğday çeşitleri; Kate A-1, Bezostaya, Pehlivan, Gün 91
ve Mızrak 98 olup, bunlar için ekim zamanı 1 Ekim-30 Ekim tarihleri
arasındadır. Yazlık çeşitler ise Basribey, Gönen 98, Panda, Golia ve Cumhuriyet
75 olup, bunlar için ekim zamanı Kasım başından Aralık sonuna kadar uzayabilir.
Fakat kıyı bölgelerimiz için en uygun ekim zamanı 15 Kasım-15 Aralık tarihleri
arasıdır. Toprak sıcaklığının 8-10°C olduğu zamanda ekim yapılmalıdır.
Buğdayda dekara atılacak tohum miktarı; ekim zamanına, bin tane ağırlığına,
çimlenme ve biyolojik gücüne bağlı olarak 18-24 kg arasında değişmektedir.

2.3.6. SULAMA

Ülkemizde buğday genellikle sulamasız olarak yetiştirilmektedir. Sulama


imkanının olduğu yerlerde buğday, sapa kalkma ve çiçeklenme dönemlerinde
sulanmalıdır. Fakat kurak geçen yıllarda bu kritik dönemler beklenmeden bitki
strese girdiği zaman sulama yapılmalıdır.

2.3.7. YABANCI OT KONTROLÜ


Buğdayda yabancı ot mücadelesi önemlidir. Yabancı ot mücadelesi
yapılmayan alanlarda, veriminde % 30'a varan azalmalar tespit edilmiştir.
Buğday ekili sahalarda görülen önemli yabancı otlar: Yabani hardal, sarı ot,
yabani tere, köygöçüren, yabani fiğ, pelemir, ballı baba, yabani gonca, tilki
kuyruğu, sütleğen, peygamber çiçeği, yabani yulaf vb.’dir.

2.3.8. HASTALIK ve ZARARLILARLA MÜCADELE


4

Buğdayın en yaygın hastalığı pastır. Pasın üç türü vardır; Sarı pas,


Kahverengi pas ve Kara pas. En önemli pas hastalığı sarı pastır ve epidemi
yaptığı yıllarda büyük verim kayıplarına neden olmaktadır. Sarı pasla en etkin
mücadele şekli dayanıklı çeşit kullanılmasıdır. Diğer önemli buğday hastalıkları
sürme ve rastıktır. Sürme ile mücadelede tohumluklar ekimden önce organik
civalı ilaçlarla ilaçlanmalıdır. Rastıkta mücadelede tohumluklar rastık
görülmeyen tarlalardan seçilmeli ve dayanıklı çeşit kullanılmalıdır. Buğdayın
önemli zararlıları Süne , kımıl, zabrus, bambul ve çekirgelerdir. Süne ve kımıl
zararının önemli sorun olduğu bölgelerde çok erkenci veya geç yetişen çeşitler
ekilmelidir. Ayrıca bu zararlılar için ülkesel mücadele yürütülmektedir.

Sürme (Kör) Kara Pas Rastık

2.4. HASAT ve DEPOLAMA


Yurdumuzda buğday için hasat zamanı bölgelere göre değişmek üzere
Mayıs-Ağustos ortaları arasındaki 3.5 aylık bir dönemdir. Tanedeki nem oranı
% 13.5 olduğu zaman en uygun hasat zamanıdır. Bitkiler tamamen sarardığı ve
tane sertleştiği zaman hasat başlamalıdır. Ülkemizdeki buğdayın büyük bir
kısmı biçerdöver ile hasat edilmektedir. Depolanacak buğdayın nem oranı %
13'den fazla olmamalıdır. Uzun süreli depolamalar için depo haşerelerine karşı
ilaçlama yapılmalıdır.
5

3.ARPA (Hordeum vulgare L)

3.1.ÖNEMİ
Arpa serin iklim tahılları içerisinde buğdaydan sonra en çok ekimi
yapılandır. Arpa daha çok hayvan yemi olarak kullanılır. Yem olarak değeri
mısırın % 95'i kadardır. Yemlik arpalarda protein oranının fazla olması istenir.
Kavuzun fazla olması besleyicilik değerini düşürür. Kullanıldığı önemli
alanlardan biri de malt sanayidir. Bira üretimi için gerekli olan malt iki sıralı
beyaz arpalardan elde edilmektedir. Biralık arpalarda protein oranının düşük
olması gereklidir (% 9 -10.5).Yurdumuzda yetiştirilen arpaların çoğunu biralık
arpalar oluşturmaktadır. Tarımsal işlemlerin gereği gibi yapılması durumunda
kaliteleri daha da yükselecek ve ihraç etme olanakları da doğacağından,
ülkemize döviz getiren tarım ürünlerinden biride arpa olacaktır.
Arpa çok eskiden beri hayvan beslemede kullanılan bir serin iklim
tahıldır. Özellikle sanayi devriminden sonra gelişen teknolojinin desteği ile de
malt ve bira sanayiinin ana hammaddesi durumuna gelmiştir. Genel olarak iki
sıralı arpalar bira ve malt sanayiinde, altı sıralı arpalar ise hayvan yemi olarak
kullanılmaktadır.

3.2. KÖKENİ,SINIFLANDIRILMASI ve BOTANİK ÖZELLİKLERİ


Arpanın Kökeni Dünya’da Kökeni:
Tarımı Yapılan Bölgeleri:
Arpa tıpkı buğday gibi ilk kültüre alınan
bitkilerden birisidir. Arkeolojik kazılardan elde
edilen bulgulara göre altı sıralı arpaların orijin
merkezinin orta Asya, iki sıralı arpaların orijin
merkezinin ise Yakındoğu ve Anadolu olduğu
konusunda görüş birliği vardır.

Arpanın Botanik Özellikleri


Arpa kendine döllenen tek yıllık bir bitkidir. Çiçek topluluğu başaktır.
Başak, başak eksenindeki boğumlara başakçıkların bağlanması ile oluşur. Her
bir boğumda üç çiçek bulunur. Bu çiçeklerin döllenme durumuna göre arpalar iki
6

sıralı veya altı sıralı olarak isim alırlar. Bitki boyu bakımından çok farklı arpa
formları olmakla beraber genel olarak sap diktir. Kardeşlenme diğer tahıllarda
olduğu gibi arpada da görülmektedir. Olgunlaşma iki sıralı arpalarda genel
olarak tekdüze olmasına karşılık altı sıralı arpalarda oldukça farklılık arz eder.
Arpa Grupları
Arpada başaktaki her boğumda üç çiçek yer almaktadır. Bu çiçeklerin döllenip
tohum oluşturma durumuna göre arpalar iki ve altı sıralı olarak iki gruba
ayrılırlar.
i) iki Sıralı Arpa: Başak eksenindeki her boğumdaki üç çiçekten, sadece
ortadaki döllenmekte ve tohum bağlamaktadır. Bunun sonucunda olgun başak,
kiremit biçiminde karşılıklı dizilmiş iki sıra biçiminde bir görüntü
oluşturmaktadır. Tane yapısı itibariyle daha homojen bir yapı görülür. Genel
olarak kışlık olarak yetiştirilirler.
ii) Altı Sıralı Arpalar: Bu tip arpalarda, başak eksenindeki her boğumda
yer alan üç çiçeğin üçü de döllenir ve tohum oluşturur. Dolayısıyla olgun başakta
tanelerin oluşturduğu altı sıra biçiminde silindirik bir yapı oluşur. Altı sıralı
arpalar daha ziyade verimli toprak isterler. Tane doldurma bakımından
heterojenlik durumuna rastlanmaktadır. Genel olarak yazlık yetiştirilirler.

3.3. ARPA TARIMI

3.3.1. İKLİM ve TOPRAK İSTEKLERİ

Arpa, fazla soğuk ve fazla sıcak olmayan, nispi nemi yüksek olan yerlerde
iyi gelişir. Sıcaklığı 0 ºC nin altına düşmeyen ve 18 - 20 ºC'nin üzerine
çıkmayan, nispi nemi % 70 - 80 olan yerler arpa için çok uygundur. Arpa için en
uygun topraklar, organik maddece zengin, milli, havalanması ve nemliliği uygun,
nötr reaksiyonlu (pH'sı 5 ile 8) topraklardır.

3.3.2. TOPRAK İŞLEME

Arpa genellikle çapa bitkileri ile (mısır, soya, sebzeler vb.) münavebeye
girmektedir. Bu nedenle sonbaharda ön bitki hasadından sonra, bitki kalıntıları
temizlenmeli veya uygun alet ekipmanla parçalanmalı, bundan sonra döner
kulaklı pullukla derin sürüm yapılıp, toprağa karıştırılmalıdır. Daha sonra
diskharrow ve tırmık çekilerek keseklerin kırılması sağlanır. Kesekler
kırıldıktan sonra orta ağırlıkta bir tapan çekilerek, tohum yatağı hazırlanır.

3.3.3. EKİM
7

Ekim mibzerle yapılmalıdır. Ekim derinliği, çimlenme için yeterli nemi ve


havalanmayı sağlayacak düzeyde ayarlanmalıdır. Genellikle kışlıklarda ekim
derinliği 4 - 6 cm, yazlık ekimlerde 3 - 4 cm olmalı ve m2' ye kışlık ekimlerde
450 - 500 tane tohum düşecek şekilde hesaplanmalıdır. Bu durumda dekara
kullanılacak olan tohumluk miktarı 14 - 16 kg arasında değişebilir (Tohumun
1000 dane ağırlığına göre). Ekim kardeşlenmenin yüksek olduğu taban ve sulu
arazilerde daha seyrek yapılabilir.

3.3.4. GÜBRELEME

Arpanın gübrelemesi genelde buğdayda olduğu gibidir. Dekara 12 - 14


kg/da azot ve 8 kg fosforlu gübre uygulanmalıdır. Fosforlu gübrenin tamamı
ekim esnasında mibzerle banta, azotlu gübrenin yarısı ekimde, yarısı da
kardeşlenme başlangıcında toprak yüzüne serpilmek suretiyle verilmelidir.

3.3.5. SULAMA

Arpanın su ihtiyacı buğday kadar olmamakla beraber, bol verim ve


kaliteli ürün için yeterli miktarda da toprak nemine ihtiyaç vardır. Arpada
sulama yapılacaksa su, süt olumu devresinde verilebilir. Sulamada tatbik
edilecek husus bitkinin gelişme devresinde, yağışların yeterli olmadığı
dönemlerde arpanın toprakta ihtiyacı olan suyun, sulama suyu ile
karşılanmasıdır.

3.3.6. YABANCI OT KONTROLÜ

Buğdayda zararlı olan yabancı otlar, arpada da verim düşüklüğüne sebep


olur. Yabancı ot kontrolü buğday tarımında olduğu gibidir.

3.3.7. HASTALIK ve ZARARLILARLA MÜCADELE


Arpa Kapalı Rastığı: Mantari bir hastalıktır. Buğday sürmesine benzer.
Hasta bitkinin daneleri katı ve siyah rastık parçaları olur. Ekimden önce
tohumlar civalı ilaçlarla ilaçlanmalıdır.
Arpa Açık Rastığı: Mantari bir hastalıktır. Hasta bitkinin başakları siyah
bir toz kitlesi durumundadır. İlaçlı mücadelesi yoktur. Dayanıklı çeşitler
ekilmeli ve ekim nöbeti uygulanmalıdır.
8

Arpa Açik Rastiği Arpa Kapali Rastiği Arpa Çizgili Leke Hastaliği

3.4. HASAT ve DEPOLAMA


Arpada hasadı geciktirmek hem verimi arttırır, hem de su oranının
düşmesini sağlar. İyice kurumadan hasat edilmiş arpada kavuzlar kolayca renk
atar, kalite düşer. Hasat tırpan veya orakla yapılıyorsa, başakların kırılmasını
önlemek için, sabahın erken saatlerinde çiğli havada yapılmalıdır. En iyi hasat
biçerdöverle yapılanıdır. Bu takdirde tam olumu fazla geciktirmemelidir.
Biçerdöverle hasatta özellikle biralık arpalarda tanenin kırılmaması için,
biçerdöver ayarı önem kazanmaktadır.
Arpanın depolanmasında ambar olarak kullanılacak bina rutubet almayan
kuru, havadar ve aydınlık bir yer olmalıdır. Depoya getirilen arpanın su oranının
% 12 - 14 altında olması gerekmektedir. Deponun ısısı ise +4ºC civarında
olmalıdır. Ambara konulacak arpa içerisinde, kızışmaya sebep olmaması için
yabancı tohum bulunmamalıdır.
9

4. ÇAVDAR (Secale L.)

4.1. ÖNEMİ

Çavdar, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde ekmeklik olarak kullanılırken,


diğer ülkelerde ekmeklik buğdaya katkı maddesi, alkol ve viski endüstrisinin
hammaddesi ya da hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de üretilen
çavdarın çoğu ekmeklik, az bir bölümü yemlik olarak kullanılır. Çavdar
danesinde protein oranı, buğdaya göre biraz düşüktür. Ortalama % 11 (6-12)
olan proteinin % 42 si gliadin, % 42’si gliadin, %8’i globulin ve % 8’i albuminden
oluşur. Buğday ekmeğine göre çavdar ekmeği daha ağırdır. Buğday ekmeğinde
0,2-0,4 gram olan özgül ağırlık çavdar ekmeğinde en az 0,35 gramdır. Buğday
ekmeğinin iyi kabarmasına karşılık, çavdar ekmeği iyi kabarmaz ve pişmemiş
esmer hamur izlenimi verir. Bu nedenlerle, çavdarın ekmek yapımında doğrudan
kullanımı azalmakta; önceleri çavdar ekmeği tüketen toplumlar olanak buldukça
buğday ekmeğine dönmektedir. Bununla birlikte pek çok ülkede çavdarın
ekmeklik buğday ununa % 25’i aşabilen oranlarda karıştırılması da yaygındır.
Çavdar danesinin yem değeri oldukça yüksektir. Hayvanlara kırma olarak ve
diğer dane yemleri ile karıştırılarak verilir. Çavdar alkol ve viski endüstrisinde
de kullanılır. Ayrıca, destilasyon endüstrisinde kullanılacak çavdarın, açık renkli
ve dolgun daneli olması istenir. Çavdar sapları ambalaj ve el işlerinde öncelikle
kullanılır.Bunun için çavdar saplarının zamanında hasat edilmiş,kızışmamış,ezilip
kırılmamış olması ve tipik beyaz saman renginde olması istenir.

4.2. KÖKENİ,SINIFLANDIRILMASI ve BOTANİK ÖZELLİKLERİ


Çavdarın Kökeni Dünya’da Kökeni:
Tarımı Yapılan Bölgeleri:

Çavdar buğdaydan daha sonra kültüre


alınmıştır. Eski Yunan ve Mısırlılar zamanında
çavdar bitkisi bilinmiyordu. Fakat 4000 yıl kadar
önce Anadolu’da kültüre alındığı kabul edilir. Bu
nedenle Anadolu çavdarın orijin merkezidir
denilebilir. Ayrıca yurdumuzda çavdarın bütün
yabani ve kültür formlarını bulmak mümkündür.
10

Botanik Sınıflandırılması Kültürü Yapılan Türleri Çavdarın Morfolojisi


Alem: Plantae
Bölüm: Magnoliophyta
Sınıf: Liliopsida
Takım: Poales
Familya: Poaceae
Altfamilya: Pooideae
Oymak: Triticeae
Cins: Secale
Tür: S. cereale

Çavdar genusunda diploid kromozom sayısı 2n=14’tür. Yabani çavdarlar


ve kültür çavdarları grubu olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Yabani çavdarlar
grubunda 3 değişik tür vardır. Secale africanum,Secale silvestris, Secale
montanum. Başak eksenleri kırılıcı, başakçıkta bir tek çiçek tane bağlar. Kültür
çavdarlarında başak ekseni sağlam, dane dökmesi az ve daha iyi gelişmiş bir
yapı vardır.Başakçıkta bulunan iki çiçekte dane bağlar.Başlıca iki türe ayrılır:
1-Secale ancestrale: Sağlam saplı ve uzun boylu,başakları uzun-iri ve
başak ekseni kırılıcıdır.Taneleri çok iridir. Batı Anadolu’da nehir ve dere
yataklarına yakın kumsallarda yetişir.Bu tür asıl kültür formu ile yabani
formlar arasında geçit kabul edilir.
2-Secale cereale: Asıl kültür çavdarlarıdır.Yurdumuzda yazlık ve kışlık
yetişen yüzlerce çeşidi vardır.Bununla birlikte Türkiye’de kültürü yapılan
çavdarları başak ve tane rengi yönünden 2 grupta toplamak mümkündür.
A-) Başağın kahverengi ile gri-siyah arasında değişen ve taneleri
genellikle kahverengi olan çeşitler. Bu tiplere Orta Anadolu ve geçit
bölgelerindeki tuzlu-kumlu topraklarda rastlanır.Bitkiler ince-kısa saplı,kısa
boylu,diğer çeşitlere oranla taneler camsıdır.
B-) Başağı açık sarı-kırmızımsı sarı, taneleri yeşil-gri olan
çeşitler;Taneleri unludur. Daha çok yüksek yaylalarda, dağ eteklerinde, nemli
ve asitli topraklarda yetiştirilir. Kuzey Avrupa ve İskandinav ülkelerinde bu tip
çavdarlar yetiştirilir. Dünyanın ileri derecede çavdar kültürü yapılan
ülkelerinde çavdarın başak rengi beyaz ve tane rengi yeşil-gridir. Bizde
yabancı ve kültür formları sürekli olarak birbirini tozladığı için çavdar ürünleri
homojen olmayıp, karışık populasyon halindedir.
11

4.3. ÇAVDAR TARIMI

4.3.1. İKLİM ve TOPRAK İSTEKLERİ

Çavdar, sıcaklık ve nem isteği en düşük olan tahıl cinsidir. Çimlenme.


minimum sıcaklığı 1-2 C'dir. Çimlenme ve ilk gelişme döneminde sıfır derecenin
hemen üstündeki sıcaklıkta, çavdar bitkisi büyümesini yavaş ta olsa sürdürür.
Çavdarın kışlık ve yazlık tipleri vardır. Özellikle kışlık çavdar çeşitleri, ilk
gelişme dönemindeki sıcaklardan zarar görür. Düşük sıcaklıklara en dayanıklı
olan tahıl cinsi çavdardır. – 30 °C ve daha düşük sıcaklıklara, kar örtüsü
olmaksızın dayanabilen çeşitleri vardır. Kışlık çavdar çeşitleri toprağın
donmasından zarar görmez. Çavdarın kök sistemi güçlü olduğundan, gerekli suyu
topraktan öteki tahıllara göre daha kolay alabilir. Sonbaharda ekilen çavdar,
kardeşlenme ve ilk gelişme için fazla neme gereksinme duymaz. Vejetasyon
süresince 150 mm'lik bir yağış çavdar için gereklidir. 1 kg kuru madde yapımı
için, 400-500 kg suya gereksinmesi vardır.

Çavdarın toprak istekleri yulafınkinden de azdır. Diğer tahılların


yetişemeyeceği, verim gücü düşük ve kumlu topraklarda çavdar oldukça yeterli
verim getirir. Ancak, en iyi çavdar toprakları, kumlu-tın ve mil topraklardır.
Çavdarın, asit ve kireçli topraklarda yetişen tipleri vardır. Bataklıkların kültüre
alınmasında ilk yetiştirilecek bitkilerden biri çavdardır. Yüksek tuz
konsantrasyonuna da dayanıklı olduğundan, çoraklaşmış topraklarda yetişebilir.
Bu nedenle Konya, Niğde ve Kayseri'de ekimi yaygındır.

4.3.2. TOPRAK İŞLEME

Kuzey ülkelerinde, çavdarın doğrudan tahıl anızına ekildiği yerler vardır.


Ürün maliyetini düşürmeyi amaçlayan böyle bir uygulama, yabancı ot sorununun
bulunmadığı belli alanlar için geçerli olabilir. Normal tarım bölgelerinde, öteki
serin iklim tahıllara uygulanan toprak hazırlama, çavdar için de geçerlidir. Ön
bitki hasatından sonra tarla, çavdarın kışlık ekimini yetiştirilmek üzere hazırla-
nır. Kurak bölgelerde karanadas uygulanır. Anız bozma ilkbaharda yapılıp
gerektikçe yüzlek sürümle ikileme ve üçleme yapılır. Toprak yüzlek işlenir.
Buralarda asıl amaç, toprakta su birikimi sağlamaktır. Ağır topraklar tavında
işlenir; sürüm sırasında kesekler oluşmuşsa tırmıkla parçalanır ve toprağın üst
katında iyi bir tohum yatağı hazırlanır.
12

4.3.3. EKİM

İyi bir verim için çavdar, ister yazlık ister kışlık olsun, erken ekilmelidir.
Çavdarda kışlık ekimin gecikmesi, öteki tahıl cinslerine göre daha az
sakıncalıdır. Çavdar bol havalı toprak istediğinden, yüzlek (2-3 cm) ekilmelidir.
Bin dane ağırlığı düşük olduğundan 4 cm'den derine ekilen tohumlarda
çimlenme ve toprak yüzüne çıkış güçleşir. Derinlere düşen daneler çoğunlukla
çimlenmez. Ertesi yıl, toprak işlemeleriyle üste çıkanlar çimlenir. Serpme ekim
yapılmamalıdır. Zorunlu durumlarda önce tarla sürülüp tırmıklanır; tohum
serpildikten sonra; çalı sürgüsü ya da çok yüzlek işleyen aletlerle tohum
toprağa karıştırılır. Mibzerle ekimde, tohumların yüzlek ekilmesi kolaylıkla
sağlanır. Dekara atılacak tohumluk miktarı, m222'ye 600 dane düşecek sıklıkta
hesaplanır. Çeşit özelliği, toprak verimliliği ve ekim zamanına göre, dekara
ekilecek tohumluk miktarı yaklaşık 14-16 kg olabilir.

4.3.4. GÜBRELEME

Çavdarın gübre isteği fazla değildir. Topraktaki artık bitki besin


maddelerinden çok iyi yararlanabilir. Asıl besin maddeleri alımı sapa kalkma
sırasında hızlanır. Serin iklim tahılları içinde, azot gereksinimi en az olan
çavdardır. Özellikle sonbahardaki N alımı çok azdır. Kışın vejetasyonun hemen
hemen durduğu soğuk bölgelerde, N vermenin bir yararı yoktur. İlkbaharda da
fazla N'lu gübrelemeden kaçınmalıdır. Çünkü fazla N, çavdarda yatmaya yol
açar. Fosforlu gübreler çavdarda belirgin verim artışı sağlar. Uygun bir
gübreleme ve uygun çeşitle, çavdardan yüksek verim alınabilirse de; ön bitkinin
gübrelendiği tarlalarda çavdar, gübrelenmeksizin de yeterli verim sağlar.

4.4. HASAT ve DEPOLAMA

Çavdarda dış kavuzlar dardır. Çiçek kavuzları da olum sırasında daneyi


gevşek olarak tuttuğundan; dane dökümü önemli bir sorundur. Hasat orakla
yapılacaksa tam olumu beklenmeksizin fizyolojik olum döneminin sonunda ;
yaprakların yeni sararmaya başladığı dönemde, üst boğumların henüz yeşilimsi
olduğu zamanlarda yapılmalıdır. Bu durumda biçilen sapların demet yapılarak
harmandan önce birkaç gün kurutulması gerekir. Sapların aktarılma ve
taşınması sırasında yine de bir miktar dane dökümü görülür. En iyisi çavdar
hasadını, oluma ulaşmış tarlada gerekirse günün erken saatlerinde yapmaktır.
13

5.YULAF (Avena L.)

5.1.ÖNEMİ

Ülkemizde yulaf ekim alanı 160 bin hektar, üretimi 300 bin ton kadar olup
tahıllar içindeki payı % 2 kadardır. Ortalama verim 196 kg/da’dır. Yulaf
ekiminin % 2 oluşunun başlıca nedeni kışlık bir çeşidin çiftçiye verilmemiş
olmasıdır. Ancak kıyı bölgelerimizde kışlık ekilmektedir. Asıl geniş tahıl
alanlarımız olan öteki bölgelerde yazlık ekildiğinden verim düşük olmaktadır.
Önemli bir hayvan yemi olan yulaf, tanesinde bulunan avenin maddesi
nedeniyle genç organizmaların gelişmesini, iş hayvanlarında kasların
kuvvetlenmesini sağlar. Pamuk ve mısırdan önce kışlık olarak yetiştirilip yeşil
gübre olarak kullanılabilir. Yulaf samanının besin değeri de yüksektir.
Ülkemizde giderek artan hayvan sayısına paralel olarak, yulaf üretiminin de
artması gerekmektedir.
Son yıllarda insan beslenmesinde de önem kazanmıştır. Özellikle çocuk
mamalarında kullanılmaya başlanılmıştır. Yulaf unu ve yulaf ezmesi, kahvaltılık
olarak tüketilir. Proteince zengin oluşu, ayrıca yağ,vitamin,fosfor demir ve
kalsiyum gibi elementleri de içermesi nedeniyle, besin değeri yüksektir. Yulaf
unu ve çorbası, genç bünyelerin beslenmesinde, bazı cilt hastalıklarının
tedavisinde kullanılır.

5.2. KÖKENİ,SINIFLANDIRILMASI ve BOTANİK ÖZELLİKLERİ


Yulafın Kökeni Dünya’da Kökeni:
Tarımı Yapılan Bölgeleri:
Buğday ve arpaya göre yulaf oldukça yeni bir
kültür bitkisidir. M.S 1. yüzyılda kültüre alındığı
kabul edilir. Buğday ve arpanın kültürü eskiden
yapılırken, yulaf yalnız yabani ot olarak
bilinmiştir. Yulafın Avrupa’ya yayılması 5.
yüzyıldan sonra olmuş, asıl yayılması 6-12.
yüzyılda Batı Avrupa ve İngiltere’de geniş
kültürünün yapılmasından sonra olmuştur.
14

Botanik Kültürü Yapılan Yulaf


Sınıflandırılması Türleri
Avena sativa
Alem: Plantae
Bölüm: Magnoliophyta
Sınıf: Liliopsida
Takım: Poales
Familya: Poaceae
Cins: Avena
Tür: A. sativa

Yulafın Botanik Özellikleri


Yulaf türleri kromozom sayılarına göre diploid, tetraploid ve hexaploid
olmak üzere üç grupta toplanır. Diploid ve tetraploid grubuna giren yulafların
ekonomik önemi yoktur. Genellikle kültürleri yapılmaz. Bazılarından çayır ve
mer’a otu olarak faydalanılır.
Hexaploid grupta yer alan ve asıl kültürü yapılan yulaf türleri; beyaz ve
kırmızı daneli olmak üzere iki alt gruba ayrılır.
HEXAPLOİD YULAF TÜRLERİ:
1-BEYAZ DANE YULAFLAR:
Avena fatua (yabani beyaz yulaf)
Avena sativa (kültür beyaz yulafı)
Avena nuda (Çıplak taneli kültür yulafı)
2-KIRMIZI DANELİ YULAFLAR:
Avena sterilis (kırmızı yabani yulaf)
Avena byzantina (kültür beyaz yulafı)
AVENA FATUA:Beyaz daneli yulafların yabani formudur.Bütün dünyada
yaygın olan tarla yabancı otlarındandır.Yurdumuzda da tahıl tarlalarında
oldukça fazladır.Daneleri olgunlaşınca hemen dökülür ve toprağa karışır.Yulaf
tohumları uzun bir durgunluk devresinden sonra çimlenme yeteneğini kazanır
ve bu durum bütün tohumlarda eş zamanlı olmaz.Toprak işlemesi ile uygun
derinliğe gelen ergin tohumlar çimlenerek gelişir.
Başakçığı salkımdan koparıldığı zaman birinci danenin dibi oyuk görülür.
Başakçığın dibi tüylüdür.Kılçıklı olup,kılçıklar kısa ve büyüktür.
AVENA SATİVA: Bu tür dünyadaki kültür yulaflarının 2/3’ünü teşkil
eder.Ekonomik önemi en fazla olan türdür.Danelerin ayrılması halinde racbilla
parçası,birinci danenin karın kısmında kalır.Daneler çoğunlukla beyaz, tüysüz ve
kılçıksızdır.
15

AVENA STERILIS: Yurdumuzda özellikle Akdeniz çevresinde


yaygındır.Kırmızı kültür yulafının yabanisi olarak kabul edilir.Yaprakları daha
uzun ve daneler iridir.Tahıl tarlalarının yabancı ve zararlı
otlarındandır.Başakçığın dip kısmı ve iç kavuzun sırtı çok sık uzun tüylerle
kaplıdır.İç kavuz kılçıklı olup kılçıklar uzun ve dirseklidir. Kavuz renkleri
kahverengi-kırmızımtıraktır.Daneler birbirinden ayrıldığında rachilla danesi
ikinci dane ile birlikte kopar.
AVENA BYZANTİNA: Akdeniz çevresinde ve yurdumuzda görülür.Son
yıllarda kışa dayanıklı çeşitlerin bu türden elde edilmesiyle önem
kazanmıştır.Daneler iri,kavuzlar kalın,rengi turuncu-açık kahverengidir.Daneler
birbirinden ayrıldığında rachilla üstteki dane ile birlikte kopar.Sapçıktan
ayrılan başakçığın alt danesinin dibinde oldukça belirli bir çukur kalır.Alt
danenin iki yanında birer tutam tüy bulunur. Genellikle kılçıklıdırlar.

5.3. YULAFIN TARIMI

5.3.1. İKLİM ve TOPRAK İSTEKLERİ


Serin iklim tahılları içinde iklim istekleri en fazla olan yulaftır.
Çimlenmeden başaklanmaya kadar, sıcaklığı 15 oC’yi aşmayan serin bir hava ve
yüksek nem ister.1 gram kuru madde yapımı için tükettiği su 600 gramın
üzerindedir. Yıllık yağışı 700-800 mm olan yöreler yulaf için en uygundur.
Serince, nemli bölgelerde verimi yüksektir. Yulaf daha az nemli yerlerde de
yetişir, ancak verimi düşük olur. Böyle bölgelerde gerekli suyu alabilmesi için,
yulafın kökleri yanlara ve derinlere doğru fazlaca gelişir. Kumlu topraklarda,
kurak ve sıcak bölgelerdeki su yetersizliği, özellikle generatif dönemde çok
zararlı olur. Bu gibi bölgelerde yulaf, kuraklığın başlamasından önce
olgunlaşması için erken ekilir.
Kurağa dayanıklı olmayan yulaf, kışa da dayanıklı değildir. En düşük
sıcaklığın 15 oC’ ye indiği yörelerde kışlık yulaf ekimi güvenilir değildir. Bir çok
çeşit -10 oC’ye yakın sıcaklıklarda bile birkaç saat içinde ölür. Bu yüzden kışlık
yulaf ekimi, daha çok ılıman iklimli bölgelere yerleşmiştir. Yulafın bir yandan
serin ve nemli iklimlerden hoşlanması, öte yandan düşük sıcaklıklara dayanıksız
oluşu, kışlık ekim alanının genişlemesini önleyen baş nedenlerdir. Yulafın yazlık
ekimi ise,yarı kurak bölgelerde düşük verim getirmektedir.
Toprak seçiciliği, çavdardan sonra,en az olan serin iklim tahılıdır. Yeterli
nemi bulunan en verimsiz topraklarda bile yulaf yetişebilir. Ancak, iyi bir verim
için, toprakta bitki besin maddelerinin yeterince bulunması gerekir. Kök
sistemi çok güçlü olup, yanlara ve derinlere doğru iyi gelişir. Hasattan sonra
toprakta zengin bir kök sistemi artığı bırakır. Nemi ve azotu çok fazla olan
topraklarda, yulafta yatma görülür. Killi-tınlı topraklarda, kumlu-bol humuslu
topraklarda yeter nemi bulabilirse, yulaf en yüksek verimi getirir. Toprak
16

reaksiyonuna duyarlılığı fazla değildir. Bu nedenle yulaf, hastalıklı alanların


tarlaya çevrilmesinde yetiştirilebilecek bitkilerdendir. Yulaf, toprak tuzluluğu-
na da dayanıklıdır.

5.3.2. TOPRAK İŞLEME


Yulafda toprak hazırlığı, kendinden önceki bitkiye bağlıdır. Çapa
bitkilerinden sonra yulaf ekilecekse; tarla temiz olduğundan, derin işlemeye
gerek yoktur. Diskaro ve benzeri aletlerle tohum yatağı hazırlanır. Ancak,
taban ve ağır topraklarda ve fazla otlanan tarlalarda, toprak derin ve
devrilerek sürülür. Böyle taban yerlerde, topraktan su kaybı sorun olmadığı
gibi; yapılacak derin işlemeyle, ilk gelişmesi çok yavaş olan yulaf için iyi bir ot
savaşı da yapılmış olur. Kuru tarım bölgelerinde ise toprak nemini kaçırmayan
kazayağı ve benzeri aletler kullanılır.
Yulaf, serin iklim tahılları içinde en çok su tüketen bitki olduğundan;
toprakta yeterli su biriktirmek amaçlanır. Bu nedenle, erken yazlık yulaf
ekilecek tarla, kıştan önce derin sürülerek ve kesekli olarak kışa bırakılıp,
toprakta bol su birikmesi sağlanır. Böyle bir tarla, tırmıkla ya da otlanmışsa
diskaro ve tırmık ve arkasından sürgü geçirilerek ekime hazırlanır. Bununla
birlikte, toprak hazırlamanın zaman ve yöntemi; ön bitkiye, yulafın ekim
zamanına, yörenin yağış-sıcaklık ilişkilerine ve tarlanın otlatma durumuna
bağlıdır.

5.3.3. EKİM

Kışa dayanabileceği bölgelerde, yulaf en iyisi kışlık ekilmelidir. Ekim tarihi;


kışlık ekimde bitkilerin kışa 3-4 yaprakla girebileceği, yazlık ekimde ise sıcak
ve kurak bastırmadan başaklanabileceği tarihe göre seçilmelidir. Yurdumuzda,
kışlık ekim zamanı ekim-aralık aylarıdır. Genellikle ekim ayı en uygun ekim
zamanıdır.
Ekim, buğday için kullanılan ekim makinalarıyla ya da serpme olarak yapılır.
Toprak tipi ne olursa olsun; tav durumu uygunsa mibzer kullanılmalıdır. Kuru
tarım bölgelerinde kışlık ekim derince, en iyisi de arkvari ekim yapan baskılı
mibzerle yapılır. Yulaf tohumunda kavuzların kalın olması, tohumun su almasını
geciktirir. Kuru tarım bölgelerinde derin ekilmesinden amaç; tohumun
çimlenme suyunu zamanında bulabilmesidir. Ancak, tohumu örten toprak
kalınlığının fazla olması, çim kınının toprak yüzüne çıkışını aksatabilir.

5.3.4.TOHUMLUK
Yulaf tohumluğunun seçimi ve hazırlanması önemlidir. Bazı yulaf
çeşitlerinde taneler, hasattan sonra belirli bir süre geçmeden çimlenmez. Bu
durum; yöreyle, türle, çeşitle ve tanedeki su oranıyla ilgilidir. Koyu renkli ve iç
17

kavuzları tüylü, yabanilik karakteri taşıyan çeşitlerde durgunluk dönemi daha


belirgindir. Tohumluğun bin dane ağırlığı 30 gramın, hektolitre ağırlığı 45
kilogramın altına düşmemeli, m2'ye 500-600 tohum atılmalıdır. Dekara
atılacak tohumluk miktarı, bin tane ağırlığına ve ekim sıklığına göre 16-18 kg'
dır. Sık ekim, ilk gelişmenin hızlı olmasını sağlar; sonraki dönemlerde etkisi
tersinedir. Yeşil yem ya da yeşil gübre olarak yetiştirilecek yulafı daha sık
ekmek uygundur.

5.3.5. GÜBRELEME
Yulafın azotlu gübrelere tepkisi yüksektir. Bununla birlikte N, yulaf'ta
kardeşlenmeyi artırdığından ve olumu geciktirdiğinden; azotlu gübrelerin
fazla verilmesi doğru değildir. Fazla azot verilen yulaf, kolaylıkla yatar ve
hastalıklara yakalanır. Dekara verilecek saf N, verimli topraklara az, zayıf
topraklara çok olmak üzere, 2-5 kg arasındadır. Bu miktarı en az yarısı, N
alımının hızlandığı ilkbaharda verilmelidir. Yulaf, otlak ya da silo yemi olarak
yetiştirilecekse, azotlu gübreler ekim sırasında tohumla birlikte verilmelidir.
Verilecek gübre miktarı ön bitkiye, yetiştirilen yulaf çeşidine, toprak ve iklim
koşullarıyla ekim sıklığına bağlıdır. Fosforlu gübrenin tümü ve azotlu gübrenin
1/ 3'ü ekim sırasında verilir.
Yulafın önemli bir bakım işi yoktur. Bununla birlikte, ilk gelişmesi yavaş olan
yulafta, yabancı ot sorunu çıkabilir. Yulaf tarlasında yabancı ot savaşı mekanik
yöntemlerle ya da daha çabuk olarak ilaçlarla yapılabilir. Geniş yapraklı yabancı
otlara karşı, yulaf yaklaşık 15 cm boylandığında, "2.4 - D", bileşikli ilaçlar
kullanılır. Ancak, 2.4-D'ye yulaf;buğday ve arpadan daha duyarlı olduğundan,
ilacın dozuna ve ilaçlamanın geciktirilmemesine özen gösterilmelidir.

5.4. HASAT ve DEPOLAMA

Yulafta kardeşlenme fazla olduğundan, bir bitkideki tanelerin tümünün


olumu için gerekli süre, öteki serin iklim tahıllarına göre daha uzundur. Karışık
salkımın ve üst dalların uç taneleri sarardığında aynı salkımın alt taneleri henüz
yeşildir. Bitkideki salkım sayısının fazla olduğu koşullarda, tanelerin tümünün
olumu için gerekli süre daha da uzar. Aynı salkımdaki, değişik kardeşlerdeki ve
aynı başakçıktaki tanelerin bile olum zamanları değişiktir. Öte yandan, birçok
yulaf çeşidinde, salkımların oluma ulaştığı zamanda, yapraklar yeşil durumlarını
korur. Bu durum, yulafın hasadını güçleştirir. Tanelerin tümünün olumunu
beklemek fazla tane dökümüne, erken hasat ise bir kısım yeşil tanelerin de
alınmasına yol açar. Bu nedenlerle, yulaf ta hasat zamanı özenle seçilmek
zorundadır.
Yulaf, genellikle ana saptaki tanelerin sarı olum ile tam olum arasında
bulunduğu sırada hasat edilmelidir. Biçer-döverle hasat, bu zamanda yapılamaz.
18

Biçerdöver kullanma olanağı varsa, hasadı biraz daha geciktirerek; birinci ve


ikinci saptaki tanelerin tam oluma ulaşmasını beklemek gerekir.
Harmandan elde edilen yulafın kurutulmadan depolanması kolaylıkla
kızışmaya yol açabilir. Özellikle çok kardeşlenen ve geç oluma gelen çeşitlerin
harmanından elde edilen üründe yeşil taneler fazladır. Bu nedenle, ürünün iyice
kurutulduktan sonra depolanması gerekir.
Yulafın, kuru ot için yetiştirilmişse sarı olumdan biraz önce, silaj için
yetiştirilmişse, süt olum döneminde biçilmesi uygundur.

6.TRİTİKALE

6.1.ÖNEMİ
Dünya nüfusundaki artışa paralel olarak gıda üretiminin de aynı oranda
arttırılması gerekmektedir. Ekilebilen arazilerin sınıra gelmiş olması, bilim
adamlarını mevcut ürünlerle birim alandan daha fazla verim alabilmek yanında
Dünya tarımına,fakir topraklarda ve değişik çevre stresleri altında kabul
edilebilir verim veren yeni bitki türlerinin kazandırılması yolunda çalışmalara
yöneltmiştir. Bir ‘‘Buğday X Çavdar’’melezi olan Tritikale bu çalışmaların ilk ve
başarılı ürünüdür. Dünyada ekim alanı gelişmiş ülkeler başta olmak üzere 2,9
milyon ha’dır. Dünyadaki toplam tritikale ekim alanının % 80’i kışlık,% 20’si ise
yazlık olarak ekilmektedir.
Tritikale tane ürünü olarak çoğunlukla hayvan beslenmesinde, bazen de
hasıl olarak kaba yem üretimi ve otlatma için yetiştirilmektedir. Yemlik kalitesi
mısır, buğday ve arpa ile eşit düzeyde olan tanesi özellikle kanatlıların
beslenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Buğday x Çavdar Melezi = Tritikalenin Kökeni


Dünyadaki Kökeni:
Tarımı Yapılan Bölgeler:

Buğday,Tritikale, Çavdar Tritikale


19

6.2.TRİTİKALENİN BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ

Tritikale, makarnalık baba ebeveynden gelen özellikler ile yetersiz yağış


alan kurak tarım alanlarına iyi uyum gösterir ve diğer tahıllara göre birim
alandan daha yüksek tane verimi vermektedir. Tritikale, baba ebeveyn çavdar
bitkisinden kötü yetişme koşullarına mukavemet özelliklerini aldığı için, tuzlu
tarım alanlarında, Bor fazlalılığı yani toksisitesi olan arazilerde, Molibden,
çinko gibi mikro besin maddesi noksanlığı görülen tarlalarda, bazı hastalıkların
görüldüğü problemli tarım alanlarında buğday ve arpadan daha iyi sonuç
vermektedir. Bu gibi problemli alanlarda buğday ve arpa ancak 200-250 kg/da
tane verimi verirken, tritikaleden 400 ile 500 kg/da arasında tane verimi
alınmaktadır. Tritikale bitkisinin boyu yetişme koşullarına da bağlı olarak 110-
120 cm, başak renkleri fizyolojik olumda çeşide göre açık sarıdan,
kahverengiye kadar değişir. Üretimi ülkemizde her geçen yıl artmaktadır.
Hayvan yemi olarak dane, kaba yem üretiminde büyük potansiyele sahiptir.
Otlatma amacıyla triticale ekilebilir. Dane amber renkli, uzun orta büyüklükte
ve unsu yapıdadır. Hazmolur protein ve lisin miktarı buğday ve arpadan daha
yüksektir. Danede protein oranı %12-14, Hektolitre ağırlığı 70-75 kg/hl, Bin
dane ağırlığı 34-39 g’dır. Erken hasat olumuna gelir, Dane dökmez, Harman
olma kabiliyeti iyidir. Demir, çinko, molibden gibi mikro besin maddeleri
noksanlığına karşı arpa ve buğdaydan daha toleranslıdır. Kışa ve kurak koşullara
toleransı iyidir. Yaprak hastalıklarına tarla koşullarında toleranslıdır

6.3. TRİTİKALE TARIMI

6.3.1. İKLİM ve TOPRAK İSTEKLERİ


Optimum çevre ve üretim koşullarında yetiştirilen tritikalelerde, verim
buğdaydan yüksektir. Fakat tritikale çeşitlerinin asıl önerileceği yöreler,
Tritikale her tür toprak koşulunda yetişmesine rağmen, özellikle kıraç
koşullarda buğdaya ve arpaya göre daha verimli olmaktadır. Tritikale tarımında
toprak hazırlığı buğday bitkisinde olduğu gibidir. Azaltılmış toprak işleme
yöntemi ile mısır, soya, ayçiçeği gibi yazlık ürünlerin hasadından sonra bitki
artıkları tarlada goble disk ile iyice parçalanıp toprağa karıştırılarak 10-12 cm
derinlikte yüzeysel işlenmiş bir tohum yatağı hazırlanır. Gerekirse tarla yüzeyi
tırmık yardımıyla düzgün hale getirilir. Tritikale, Anadolu’nun iç bölgelerde,
Karadeniz’de ve Trakya’da ekim ayında, Akdeniz-Ege sahil kuşağı ile Güneydoğu
Anadolu’da Kasım ve Aralık aylarında ekilebilir. Dekara 20 kg civarında tohum
yeterli olmaktadır. Normal hububat mibzeri ile 5-6 cm derinliğe ekim
yapılabilir. Ekim öncesi tohumluklar sistemik ilaçlarla sürme gibi hastalıklara
karşı ilaçlanmalıdır.
20

6.3.2. TOPRAK HAZIRLIĞI ve EKİM

Buğday bitkisinde olduğu gibidir. Tritikale,kışlık çeşitlerde (bölgelere


göre değişmekle beraber)Ekim-15 Kasım aylarında, yazlık çeşitlerde 15 Kasım-
15 Aralık tarihlerinde ekilebilir. Dekara 20 kg civarında tohum yeterli
olmaktadır. Normal hububat mibzeri ile 5-6cm derinliğe ekim
yapılabilir.Ekimden önce tohumluklar sistemik ilaçlarla sürme gibi hastalıklara
karşı ilaçlanmalıdır.

6.3.5. GÜBRELEME

Tritikale tarımında en doğru gübreleme önerisi, toprak analizi


sonuçlarına göre yapılabilir. Genel bir gübreleme önerisi olarak dekardan 600
kg ve üzeri tane verimi hedeflendiğinde, kuru koşullarda 12 kg/da, sulu
koşullarda 14 kg/da saf azot yeterli olmaktadır.

6.3.6. YABANCI OT KONTROLÜ

Tritikale tarımında yabancı ot mücadelesi özellikle yabancı otların 2-4


yaprak olduğu erken devrede yapılması çok önem taşır ve yapılması % 20-30
oranında daha fazla verim alınmasını sağlar. Hızlı gelişme yeteneğine sahip
yabancı otlar özellikle Mart ayının ikinci yarısında faydalı tarla alanını hızla
kaplar ve tritikale bitkisinin gelişmesini engelleyerek ve bitki besin
maddelerine ortak olarak önemli oranda zarar yaparlar. Tritikale tarımında
yabancı ot mücadelesi aynı buğday tarımında olduğu gibi kültürel tedbirlerle
ve kimyasal yöntemlerle yapılmaktadır. Kimyasal yol ile yabancı ot kontrolünde
tarlada bulunan yabancı ot türüne göre seçilecek herbisitler, ekim sonrası veya
çıkış sonrası ilkbaharda otların 2-4 yaprak devresinde kullanılabilir.

6.4. HASAT ve DEPOLAMA

Tritikale hasadı, normal buğday hasadı için ayarlı biçerdöver ile


yapılabilir. Bitkiler hasat olumuna geldiğinde gündüzleri sabah çiğ kalkınca saat
10'dan sonra buğday gibi normal yükseklikten hasadı yapılır. Buğdayla yaklaşık
aynı zamanda hasat yapılmaktadır. Hasatta tanelerdeki rutubet % 12’nin
altında olması, emniyetli bir depolama için gereklidir. Tahılların tümünde
olduğu gibi ürün depoları temiz olmalı, depo içi sıcaklık 28 oC altında ve ürün
rutubeti % 12’nin altında olmalıdır.
21

7. ÇELTİK (Oryza sativa L.)

7.1.ÖNEMİ
Çeltiğin işlenmesi sonucu elde edilen pirinç, genellikle herkes tarafından
tüketilen bir gıda maddesidir. Türkiye’nin bir çok bölgesi ekolojik yönden çeltik
tarımına uygun ve dekardan elde edilen verim, Dünya ortalamasının üzerinde
olduğu halde Türkiye çeltikte kendine yeterli değildir. Türkiye’de 31 ilde çeltik
tarımı yapılmakla birlikte, en çok Edirne, Çorum, Samsun, Sinop ve Kastamonu
da ekilmektedir. Ülkemizde kişi başı pirinç tüketimi yaklaşık 7 kg civarındadır.
Bu durumda ülkemizin yıllık toplam pirinç talebi yaklaşık 500 bin tondur. Bu da
çeltik olarak yaklaşık 830 bin tondur. Çeltik üretimi yaklaşık son yıllarda 525
bin ton olup bu açık, ithalatla kapatılmaktadır. Bundan dolayı her yıl yaklaşık
100 milyon dolar pirinç ithalatına döviz ödenmektedir. Buna karşılık pirinç
ihracatımız yok denecek kadar azdır.

7.2. KÖKENİ,SINIFLANDIRILMASI ve BOTANİK ÖZELLİKLERİ


Çeltik Kökeni Dünyadaki Kökeni:
Tarımı Yapılan Bölgeler:
Çeltiğin muhtemel orijin merkezi, çok sayıda
yabani formun bulunduğu Hindistan veya
Güneydoğu Asya'dır. Çeltik kültürü, 5000 yıl önce
Çin'e ve 2500 yıl önce Avrupa'ya yayılmıştır.
Çeltik takriben M.Ö. 500 yıllarında Anadolu'ya
geldiğine dair çeşitli deliller elde edilmiştir.
Çeltiğin günümüzde bilinen 25 türü vardır. Ancak
kültürü yapılan türler O.sativa ve O.
glaberrima'dır. O.sativa Asya, Avrupa ve Amerika
kıtalarında kıtalarında yetiştirilmekte olan tüm
kültür çeşitlerini kapsamaktadır. O. glaberrima
ise, Afrika’da kültürü yapılan siyah daneli düşük
nitelikteki bazı çeşitleri kapsar.
Botanik Sınıflandırılması Kültürü Yapılan Türleri Çeltik Morfolojisi
Alem: Plantae Oryza sativa

Bölüm: Magnoliophyta
Oryza glaberrima
Sınıf: Liliopsida
Takım: Poales
Familya: Poaceae
Cins: Oryza
22

Çeltik Botanik Özellikleri


Çeltik (Oryza sativa) bir yıllık bir buğdaygil olup, 80-150 cm boyundadır.
Çeltiğin çiçek yapısı yalancı salkım olup, bir salkım yaklaşık 100 çiçek
başakçığını ihtiva eder. Çeltik normal olarak kendine döllenir. Olgun taneler
kavuz yaprakları tarafından sarılmış olup renkleri beyazdan kahverengiye
kadar değişir. Çeltiğin kökleri su içindedir. İhtiyaç duyduğu oksijeni suda
erimiş olarak bulunan oksijenden sağlar. Diğer tarla bitkileri su içinde erimiş
oksijenden yararlanma yeteneğine sahip değillerdir. Çeltik, 6 aydan daha uzun
olan gelişme sezonu boyunca yaklaşık 25 oC veya altındaki sıcaklıkta iyi gelişir.
Sulama için taze suyun uygulanması ve hafif asit toprak özellikle çeltik tarımı
için uygundur. Çoğunlukla çeltik yetişen alanlar sızıntı ile su kaybını önleyen
geçirimsiz alt tabakaya sahip olan ağır topraklardır.

Çeltik Grupları
Çeltik tipleri, tane uzunlukları esas alınarak kısa, orta ve uzun taneli
tipler olarak sınıflandırılmaktadırlar. Bu tipler aşağı yukarı 5, 6 ve 7mm
uzunluğundadırlar. Tane uzunluğu dikkate alınarak yapılan sınıflamada, dünyada
kültürü yapılan çeltiklerin tamamına yakını temelde iki grupta
toplanmaktadırlar. Bu gruplar, Japonica ve indica gruplarıdır.
1) Japonica Grubu : Bu grupta yer alan çeltiklerin boyları kısa, yatmaya
mukavemeti fazla, taneleri kısa ve yuvarlak, oran < 3 büyüktür. Daha çok serin
ve güneşlenmesi uzun olan bölgelerde yetiştirilmektedirler.
2) İndica Grubu : Bu gruptaki çeltiklerin boyları uzun, taneleri ince,
uzun ve yassı , oran > 3 az’dır. Yatmaya karşı daha hassastırlar. Genel olarak
tropik bölgelere adapte olmuş, gün uzunluğu Japonica grubuna göre kısmen
daha kısa olan çeltiklerdir.
3) Javanica Grubu:Bu grubtaki çeltiklerin boyları uzun, tane kesidi ve
boyutu geniş, kalın ve oval, oran <’ 3 azdır. Pişme özelliği genelde tane şeklini
korur, az kardeşlenir ve gün uzunluğuna hassas değildir.
Japonica, Indica ve javanica grupları dışında sulanmadan veya kökleri suya
batmadan yetişebilen yüksek dağlık yerlere adapte olmuş çeltik çeşitleri de
vardır. Bu tip çeltikler yayla çeltiği olarak adlandırılmakta olup, yayla çeltiğinin
yetiştirildiği yüksek yağış alan bölgelerde çoğu zaman toprak nemlidir.
Çeltik çeşitleri genel olarak glutensiz olmakla birlikte glutenli çeltik
çeşitleri de vardır. Glutenli çeltik çeşitleri amilopektin tipi nişastaya
sahiptirler.
23

7.3. ÇELTİK TARIMI

7.3.1 İKLİM ve TOPRAK İSTEKLERİ

Çeltik 45o kuzey ve 35o güney enlemleri arasında denizden 1500 m


yüksekliğe kadar olan yerlerde yetişir.

Çeltiğin Vejetasyon Devrelerindeki Kritik ve Optimum sıcaklıklar


Vejetasyon Kritik Sıcaklıklar oC Optimum Sıcaklıklar
süresi Min. Max. oC
Ç,imlenme 16-19 45 18-40
Fide gelişimi 12-35 35 25-30
Kök gelişimi 16 35 25-28
Yaprak uzaması 7-12 45 31
Kardeşlenme 9-16 33 25-31
Salkın ilk oluşumu 15 - -
Salkım gelişmesi 15-20 30 -
Çiçeklenme 22 35-36 30-33
(tozlanma) 12-18 30 20-29
Olgunlaşma
Vejetasyon süresinde 3500-4000 oC'lik sıcaklık toplamı ister.
Çiceklenme sırasında % 70-80 dolayındaki hava nemi, 25-35 oC arasındaki
sıcaklık bir çok çeşit için uygundur.
Toprak isteği bakımından seçici değildir. Su geçirgenliği az, derin, tınlı
ve besin maddelerince zengin topraklarda daha iyi yetişir. Çeltik tarımı için
optimum pH 5.5-7.5 arasıdır. pH'sı 3-8 arasında değişen topraklara da uyum
sağlayabilir. Tuzlu toprakların ıslahında en ideal bitkilerden biridir. Topraktaki
eriyebilir tuz yoğunluğu 600 ppm 'in altında olmalıdır.
Aynı tarlaya üst üste sürekli çeltik ekilirse verim düşer, yabancı otlar ve
hastalıklarla mücadele zorlaşır. 2-3 yıl üst üste çeltik ekildikten sonra tarlaya
yem bitkilerinden birisi ekilmelidir. Baklagil yem bitkileri topraktaki azot
bileşiklerini arttırdığı için tercih edilmelidir.
24

7.3.2. TOPRAK İŞLEME

Arazi tesviye işlemleri küçük parsellerde tesviye bıçağı, daha geniş


parsellerde hafif ağırlıklı greyder ya da lazerle çalışan tesviye aleti ile yapılır.
Sonbaharda derin sürüm yapılmalıdır. İlkbaharda tavalar yapıldıktan sonra
diskaro veya kazayağı ile işleme yapılır.

7.3.3. EKİM

Tohumluk hastalıklardan, yabancı otlardan ve kırmızı çeltik tohumlarından


temizlenmiş ve sertifikalı olmalıdır. Mümkünse 3-4 yılda bir sertifikalı
tohumluk kullanılmalıdır. Ekilecek tohum miktarı çeşidin özelliklerine, ekim
zamanına ve toprağın verimlilik durumuna göre değişir. Küçük daneli çeşitler
15kg/da, orta daneli çeşitler 17-18 kg/da ve iri daneli çeşitler 20 kg/da tohum
ekilebilir. m2 ‘ye atılacak tohum 500-600 adettir.

Tohumların Ekime Hazırlanması

Tohumlar 2 gün önce su içine konulup ön çimlendirme yapılır. Ön


çimlendirme esnasında çeltik yanıklık hastalığı ile mücadele amacıyla fungisit
(Benomyl, Carbendazim) ilaçlaması yapılmalıdır. Beyaz uç nemotoduyla
mücadele için ön çimlendirmeden önce tohumların 51-55oC sıcak suda 10
dakika tutulması tavsiye edilmektedir.
25

Ekim Zamanı

Ekim zamanını yetiştirilecek çeşidin vejetasyon süresi, hava ve sulama


suyu sıcaklığı belirler. Çeltik için çimlenme ve fide devresinde en uygun sıcaklık
18-35 oC’dir. Çeltik ekimi yapılması için su sıcaklığının en az 12 oC olması
gerekir. Bölgemizde Mayıs ayının 1. haftasından sonra ekim yapılması uygundur.

Ekim Yöntemi

Ekim yöntemleri; 1.Serpme (elle, gübre saçıcıları ile uçakla), 2.Mibzerle


3. Fideleme. Serpme ekim; Ekimden önce tavalar iyice bulandırılmalı ve tohum
üstünde ince mil örtüsünün oluşması sağlanmalıdır. Tohumlar toprak yüzeyine
tutunduktan 3-4 gün sonra tavalardaki su boşaltılır. Tavalara 5-6 gün sonra
ince bir su verilir.

Kuruya Mibzerle Uçakla Serpme Islağa Mibzerle

Fide Yetiştirme Ortamı Fideleme Makinası Elle Fideleme

7.3.4. GÜBRELEME

Öncelikle çeltik ekilecek tavalardan toprak numunesi alınıp tahlil


ettirildikten sonra gübre kullanılmalıdır. Çeltik için tavsiye edilen azotlu gübre,
Amonyum Sülfat gübresidir. Dekara 80 kg kullanılmalıdır. Amonyum Sülfat
gübresinin yarısı ekimle birlikte, yarısı da ekimden 55-60 gün sonra
uygulanabileceği gibi; bir kısmı ekimde, bir kısmı kardeşlenme başlangıcında ve
geri kalan kısmı da ekimden 50-60 gün sonra kullanılmalıdır. Çinko noksanlığı
pH' sı yüksek olan sodik topraklarda ve toprak düzlemesi sırasında fazla
toprak alınmış sahalarda görülür. Dekara ekim öncesi Fosforlu gübre olarak 20
kg Triple Süper Fosfat (TSP) gübresi verilmelidir. Çinko eksikliği varsa ekim
26

öncesi 1-2 kg/da Çinko sülfat veya Çinko oksit kullanılmalıdır. Ekim sonrası
ortaya çıkan çinko eksikliğinde, çinko sülfat salkım oluşum devresi
başlangıcında 5-7 gün önceye kadar üstten püskürtme şeklinde gübreleme
yapılabilir.
Çeltikte yaprak rengi ve azot eksikliği

Kontrol

Azot 1 Seviyesi

Azot 2 Seviyesi

Azot 3 Seviyesi

Çeltik’te Besin Maddesi Eksiklikleri

Azot Fosfor Potasyum Çinko Tuz Zararı


27

7.3.5. SULAMA

Su yüksekliği bitkilerin gelişmesine bağlı olarak, yükseltilir ve maksimum


gelişme devresinde 15 cm civarında tutulur. Hasattan 20-30 gün önce tavalara
su akışı durdurulur ve tavalardaki mevcut su boşaltılır. Erken dönemde su
kesmek danelerin tam anlamıyla dolmasını önler ve pirince işleme sırasında
kırık oranının artmasına sebep olur. En uygun sulama suyu sıcaklığı 25-30
oC’dir. Çimlenme için maksimum su sıcaklığı 42-44 oC’ dir. Bu sıcaklıklardan
sonra çimlenme olmaz. Gelişmenin her devresinde 30 oC'nin üzerindeki
sıcaklıklar ürüne olumsuz etki yapar. Fide gelişimi sırasında, herhangi bir
devredeki su kesilmesi, yabancı ot tohumlarının çimlenmesini teşvik eder ve
yeni yabancı otların ortaya çıkmasına sebep olur. Bitki boyu, su yüksekliğinden
etkilenir. Su yüksekliği arttıkça bitki boyu ve dolayısıyla yatma artarken,
salkım sayısı azalır. Yüksek sulama suyu sıcaklığı, salkım sayısını azaltır ve
başakçıktaki sterilite oranını arttırarak verim üzerine olumsuz etki yapar.
Sulama suyu yetersizliği durumunda 3 gün sulama 2 gün su kesme veya 8 gün
sulama 3 gün su kesme şeklinde sulama yapılabilir.

7.3.6. YABANCI OT KONTROLÜ


Yabancı otlar gelişme yeteneklerinin üstünlüğü nedeniyle, çeltik
tarlalarında ışık, besin maddesi ve su gibi faktörler bakımından uygun ortam
bularak hızlı bir şekilde gelişirler. Yabancı otların ürün maliyeti ve verim
üzerindeki etkileri çok önem taşımaktadır. Bunun için yabancı ot kontrolünün
zamanında ve uygun ilaç dozu kullanılarak yapılmasına dikkat edilmelidir.
Ülkemizde çeltik tarlalarında sorun olan en önemli yabancı ot
DARICAN’dır. (Echinochloa spp.),Graminea familyasından tek yıllık, tohumla
üremeye sahip bir yabancı ottur. Bilhassa fide ve gelişme devrelerinde
morfolojik görünümü bakımından çeltiğe çok benzemektedir. Çeltikten koyu
yeşil yaprak rengi, yaprakların gövdeden ayrılmasıyla anlaşılan ve genellikle hiç
görülmeyen dilik ve kulakcıklarla veya bazen çok körelmiş sık tüycüklerle kaplı
bir kulakçığa sahip olmasıyla da ayırt edilir.
Çeltik tarlalarında sorun olabilen bazı diğer yabancı otlar.
Topalak (Cyperus türleri)
Kurbağa Kaşığı (Alisma plantago-aquatica L.)
Sivri Saz (Scirpus maritimus L.)
Sivri dikenli sandalye sazı (Scirpus mucranatus L.)
Hasır otu (Typha latifolia L.)
28

Su menekşesi (Butomus umbellatus L.)

Yabancı Ot Mücadele Yöntemleri

Çeltik tarımında ot mücadelesi şu yöntemlerle yapılabilir; kültürel


tedbirler, mekanik yolla ve kimyasal mücadele.

Kültürel Tedbirler

1.Toprak işleme:
Ekimden önce tarlanın diskaro ile işlenmesi ve tarlaya su verildikten
sonra, tarlanın su altında tesviye edilmesi (keşanlama) ile yabancı otsuz bir
tohum yatağı ortaya çıkabilmektedir. Tarla iyi tesviye edilmelidir.
2. Yabanı ot tohumlarından ari, temiz tohum kullanılmalıdır. Yani sertifikalı
tohum kullanmak.
3. Münavebe uygulanmalıdır.
4.Ekim Zamanı:
Eğer tarlada yabancı ot ve kırmızı çeltik populasyonu fazla ise ekim
öncesi toprak rutubeti sağlanarak, yabancı ot tohumları çimlendirilip, daha
sonra tarla işlenerek ekim yapılırsa, ot populasyonunda önemli azalma olabilir.
Böyle durumlarda, ekimde geçikme söz konusu olursa, erkenci çeşitler
ekilmelidir.
5. Ekim Sıklığı:
Uygun bir bitki sıklığı sağlanacak şekilde yapılmalıdır. Düzgün bir bitki
örtüsü yabancı otların çıkışını engeller ve yabancı otlarla rekabeti arttırır.
6. Gübreleme:
Eğer gübreleme zamanında ve uygun dozda yapılırsa, bitkilerin
gelişmesini hızlandırır ve bu da yabancı otlarla rekabeti kolaylaştırır. Mümkün
mertebe yabancı ot kontrolü yapıldıktan sonra gübreleme yapılmalıdır.
7. Sulama:
Ekimden hasada kadar çok gerekli haller dışında, (Yabancı ot veya gübre
uygulaması gibi) su kesimi yapılmamalı.
8. Alet ekipman temizliği:
Vejetatif olarak veya rizomlarla üreyebilen yabancı otların, taşınarak
yayılmasını önlemek için, alet-ekipman tarladan tarlaya geçerken iyi
temizlenmelidir.
29

2.Mekanik Mücadele

Mekanik yolla mücadelede akla gelen en önemli yöntem; yabancı otların


elle sökülüp tarladan uzaklaştırılmasıdır. Ancak bu yöntem pahalı ve çok yavaş
yürüdüğü için tavsiye edilmemektedir.

3. Kimyasal Kontrol Metodları

Kimyasal yabancı ot kontrolünde herbisitler, ekonomik bir şekilde başarı


ile uygulanmaktadır.
Kimyasal mücadelede değişik aktif maddeleri içeren ilaçlar; özelliklerine
göre değişik devrelerde (Ekim öncesi, ekimden hemen sonra, cücüklenmeden
önce ve ekimden 30-40 gün sonraya kadar) farklı türdeki yabancı otlara karşı
uygulanır.
Bazı çevre faktörleri, uygulanan yabancı ot ilacından başarılı sonuç
alınması üzerine etkilidir.
Sıcaklık: Örneğin propanil 38 oC’nin üzerindeki koşullarda uygulandığında
fitotoksik etki yapabilir.
Nisbi rutubet: Yüksek olması yaprak stomalarını açılmasını sağlar ve
yaprak içerisine absorbsiyonu artırır. Yaprak yüzeyinden herbisit buharlaşması
yavaşlar, bu şekilde daha fazla herbisitin bitki içerisine girmesi için zaman
kazanılmış olur.
Toprak Rutubeti: Herbisidin toprak solusyonu içindeki miktarı ve toprak
profili içindeki hareketi üzerinde etkili olmaktadır. Bu açıdan toprakta belirli
bir rutubetin olması gerekir.
Rüzgar: Üstten yaprağa uygulanan yabancı ot ilaçlarının, buharlaşmasına
sebep olmakta ve yapraklar tarafından absorbsiyonunu azaltmaktadır
30

7.3.7. HASTALIK ve ZARARLILARLA MÜCADELE


A) Hastalıklar

Adı Belirtisi Ortaya Çıkış Nedeni Kontrolu


Yanıklık Hastalık yaprak ayasında, -Yüksek hava rutubeti -Dayanıklı çeşit
hastalığı kınında, sap ve salkım -Fazla miktarda azotlu kullanmak
(Pyricularia kısımlarında baklava şelinde gübreleme - Normal azotlu
oryzae) (eşkenar dörtgen) lekeler -Geç ve sık tohum ekimi gübreleme yapmak
halinde görülür. Lekelerin -Çeltik - Sık ve geç ekim
ortaları gri veya beyazımsı tarlasınındüzenli yapmamak
(saman sarısı) ve çevresi de tesviyelenmemesi - Tohumu ilçlamak
kahverengi veya kırmızımsıdır. -Toksik etki yapan -Münavebe yapmak
maddelerin -Hasat sonu hastalıklı
bulunması(H2S gibi ) bitki artıklarını
-Asitlilik tarladan temizlemektir.
-Bulutlu, yağmurlu ve
rüzgarlı günler
- Soğuk su

Kahverengi Yaprak ve kavuzlarda görülür. -Toprağın yüksek -Dayanıklı çeşit


Yaprak Ancak koleoptil, yaprak kını, miktarda toksik yetiştirmek
Lekesi salkım sapçıkları ve nadiren maddeler içermesi - Dengeli gübreleme ve
(Helmintosp genç fidelerin kök ve - Potasyum, mangan, fazla azot
orium) gövdelerinde görülür. magnezyum gibi kullanımından kaçınmak
- Fide döneminde görülürse, minarellerin eksikliği -Toprağa oksijen
kök boğazında lezyonlar - Yüksek derecede sağlamak için sık sık
oluşur ve bu fideler daha azotlu gübreleme kısa kurutmalar yapmak
sonra ölür. Hastalıklı fideler -Yüksek derecede hava - Tohumu ilaçlamak
çoklukla koyu yeşil renkte rutubeti - Tarla temizliği
görülür. -Isı düşmeleri yapmak
-Yapraktaki tipik belirtileri - Yağmurlu ve sisli - Münavebe yapmak
ovaldir. günler
31

Kök Boğazı Genç bitkilerde normalden Hastalık tohum yada -Münavebe yapılmalıdır.
Çürklüğü daha uzun bitki boyu, ince topraktan geçebilir. -Ancak fusarium için
(Fusarium gelişmede ve sarımsı yeşil Toprak sıcaklığının mısır, arpa, sorgum ve
monilifor- renk görülür. hastalığın geklişmesine darıların konukcu
me) Tarla gözlemlerinde kolaylıkla etkisi belirgindir. olduğu unutulmamalıdır.
ayırt edilebilir. Hasta bitkiler -Hastalıksız tohum
bazen cüce kalırlar veya kullanılmalıdır.
normal bitkilere benzerler.- -Derin toprak işlemesi
Olgun bitkilerde (kaleme yapılmalıdır.
kalkma ve başaklanma -Fazla azotlu gübre
dönemleri) bakanea Aptal kullanılmamalıdır.
?fide) belirtileri görülür. -Hastalığa dayanıklı
Beyaz salık ve boş kavuzlar çeşitler
oluşur. yetiştirilmelidir.
- Tohum
ilaçlanmalıdır.
-

7.4. HASAT ve DEPOLAMA

Salkımların %80'nin saman rengini aldığı, alt kısımdaki danelerin sert


mum dönemine ulaştığı zaman çeltik hasat edilir. Bu dönemde danelerin rutubet
oranı % 22-24 arasındadır. Erken hasatta olgunlaşmamış tebeşirimsi, yeşil
daneler nedeniyle verim ve randıman düşer. Geç hasatta ise kuşlar ve
kemirgenler gibi hayvan zararı ile kırık dane oranı artar. Kurutma problemi
ortaya çıkar.
Çeltik mahsulünün güvenli depolanması için rutubet oranının %14' ün
altına düşürülmesi gerekir. Güneş altında kurutma yapılırken; çeltik ürünü sert
beton veya benzeri zemin üzerine serilir. Sergi kalınlığı 4-5 cm' yi
geçmemelidir. Kürek veya tırmıkla sık sık karıştırılmalıdır.
Depolama sırasında çeltik rutubeti %14'ün altında olmalıdır. Yüksek
olursa mikroorganizma faaliyeti ve böcek zararı artar. Ambar nispi rutubeti
%60'ın altında olmalı, sıcaklık da mümkün mertebe düşük tutulmalıdır. Çuvallar
ağaçtan yapılan platformda yığılarak depolanırsa, çuvallarla zemin arasında
hava sirkülâsyonu sağlanmış olur. Tohumluk olarak kullanılacak çeltikler 2
yıldan fazla depolanacaksa mutlaka dane nemi % 13 ün altında ve ortam
sıcaklığı 10oC civarında olmalıdır.
32

8. MISIR (Zea mays L.)

8.1. EKONOMİK ÖNEMİ

Dünyada üretilen mısırın % 27’si insan beslenmesinde, % 73’ü ise hayvan


yemi olarak kullanılmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde mısırın kullanımı hayvan
beslenmesinde % 46, insan beslenmesinde ve sanayi hammaddesi olarak %
54’dir. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran hayvan beslenmesinde % 90, insan
beslenmesinde ve sanayi hammaddesi olarak % 10’dur. Dünyada insan
beslenmesinde tüketilen günlük kalorinin % 11’i mısır bitkisinden
sağlanmaktadır. Bu oran gelişmiş ülkelerde %4’e düşerken, Meksika ve Orta
Amerika gibi ülkelerde % 27’e kadar yükselmektedir. Mısırın endüstride
kullanımı diğer tahıllara göre artmış, gün geçtikçe de artmaktadır. Bunun
sebebi; birim alandan yüksek verim alınması, yetiştirme tekniği, hasat, nakliye
ve depolama gibi işlemlerinin kolay oluşu ve sürekli geliştirilme özelliğine sahip
olmasıdır.
Mısır, hayvan yemi ve insan yiyeceği olarak çok değişik alanlarda
kullanılan ve ülkemizde buğday ve arpadan sonra en fazla üretilen bir hububat
bitkisidir. Ülkemizde mısırın geleneksel üretim alanları Karadeniz ve Güney
Marmara bölgesi olarak bilinir. Ülkemizin hemen her yerinde yetiştirilen mısır,
yakın zamana kadar yaygın bir şekilde sadece Karadeniz Bölgesinde
yetiştirilmekte iken 1980’ li yıllardan itibaren özellikle Tarım Bakanlığı
tarafından yürütülen II. ürün projesi ile güney bölgelerimizde yaygınlık
kazanmıştır.
33

MISIRIN KULLANIM ALANLARI (%)


1.2 Gıda olarak tüketim

2.6 Nişasta - Nişasta ekstraktları gıdalarda kıvam


artırıcı olarak kullanılırken nişasta türevi birçok yeni
ürünlerde kullanılır.

5.0 Sanayi Alkolü - Kolonya, ecza vb. birçok üründe


mısırdan üretilen ve saflaştırılan etanol
kullanılmaktadır.

8.0 Tatlandırıcılar - Mısır şurubu gün geçtikçe


şeker pancarından elde edilen kristal şekerin yerini
almakta, pastacılık, içecek reçel ve konservelerde
kullanımı artmaktadır.

50.1 Hayvan Yemi - Büyük ve küçükbaş hayvanların,


tavuk ve kanatlıların besi ihtiyacını karşılayan yem
sektörü mısırın en çok kullanıldığı sektördür.

22.6 Yağ Sektörü - Tohum yağları içinde mısırın


önemli bir yeri vardır.

10.3 Yedek Stoklar - Ürünün yetersiz olduğu yıllar


için ayrılan ve depolanan kısımdır.

8.2. KÖKENİ,SINIFLANDIRILMASI ve BOTANİK ÖZELLİKLERİ

ABD, Meksika ve Orta Amerika'da yapılan Dünyadaki Kökeni:


arkeolojik kazılarda mısırın evrimi hakkında Tarımı Yapılan Bölgeler:
önemli deliller bulunmuştur. Bu bulgulardan
yararlanarak mısır tarımının, Meksika ve Orta
Amerika kıtasında yaklaşık 6000 yıl öncesine
dayandığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca bu
bulgulardan bugün kültürü yapılan mısır
bitkisinin, kavuzlu yabanı formlardan köken aldığı
belirlenmiştir. Ancak mevcut çeşitlerin çeşitli
özellikleri zamanla geliştirilmiştir. Nitekim
bugünkü mısır çeşitlerinde, tohumun dökülmesini
önleyen koçan yapraklarının bulunması bu tür
iyileştirmeye bir örnek olarak verilebilir.
34

Botanik Sınıflandırılması Kültürü Yapılan Türleri Mısır Varyeteleri


Zea mays indentata Sturt. At dişi mısır
Alem: Plantae
Zea mays indurata Sturt. Sert mısır
Bölüm: Magnoliophyta
Zea mays amylaceae Sturt. Unlu mısır
Sınıf: Liliopsida Zea mys sacharata Sturt. Şeker mısır
Takım: Poales Zea mays everta Sturt. Patlak (cin)

Familya: Poaceae mısır

Zea mays ceratina Kulesch Mumlu mısır


Cins Zea
Zea mays tunicata Sturt Kavuzlu mısır
Tür: Z. mays

MISIR Botanik Özellikleri

Mısır (Zea mays) yabancı döllenen, eksik çiçekli, bir kısa gün bitkisidir.
Erkek ve dişi çiçekler ayni bitki üzerinde farklı yerlerde bulunur. Bu
özelliğinden dolayı mısır bitkisi, bir evcikli bir bitki olarak adlandırılır. Islah
çalışmaları sonucu yüksek verim potansiyeline sahip hibrit çeşitler
geliştirilmiştir. Nitekim gelişmiş birçok ülkede (örneğin ABD.'de yetiştirilen
mısırın tamamına yakını) hibrit çeşitler kullanılmaktadır. Hibrit çeşitler daha
homojen ve daha yüksek verimlidirler.

Mısır Grupları
Tanenin şekli ve yapısı dikkate alınarak 7 ayrı mısır grubu oluşturulmuştur. Bu
gruplar ve kısaca özellikleri aşağıda özetlenmiştir.
1)Atdişi Mısır : Tanenin üst kısımdaki nişastanın
çekilmesi sonucu, tanenin üst kısımda diş biçiminde
bir girinti oluşmuştur. Yetiştirilen mısırların çoğu bu
grupta yer almaktadır. Tane rengi genel olarak sarı ve
beyazdır.
2)Sert Mısır: Tanenin endosperminin iç kısmındaki
nişastanın yumuşak olmasına karşılık, onu çevreleyen
üst tabaka serttir. Tane renkleri farklılık arz eder.

3)Unsu Mısır: Tane tamamen yumuşak nişastadan


oluşur. Tane renkleri farklılık arz eder. Daha çok
Orta ve Güney Amerika'da yetiştirilir.
35

4)Patlak Mısır: Bu gruptaki mısırlar cin mısırı olarak


da adlandırılır. Çok sert endosperm yapısına sahip
olup, taneler oldukça küçüktür. Bu gruptaki mısır
taneleri sıcaklığa tabi tutulduğunda şişer ve patlarlar.
Daha çok çerezlik tüketime yönelik olarak
üretilmektedir.
5)Tatlı Mısır: Bu gruptaki mısır çeşitlerinin
endospermlerinde yüksek oranda şeker bulunur. Bu
özelliklerinden dolayı şeker mısır olarak da
adlandırılırlar. Tanede protein ve yağ oranı
bakımından da zengindirler. Bu gruptaki mısır
çeşitleri özellikle taze ve konservelik tüketime
yönelik olarak üretilmektedir.
6)Mumsu Mısır: Bu gruptaki mısır çeşitleri, kolay
ezilebilen yumuşak endosperme sahiptirler.
Endospermlerinde yüksek oranda amilopektin ihtiva
ederler.

7)Kavuzlu Mısır: Taneler kavuz veya yaprak ile


sarılmıştır. Bu grupta yer alan mısırlar, mevcut mısır
çeşitlerinin atası olduğu kabul edilmektedir.

8.3. MISIR TARIMI

8.3.1 İKLİM ve TOPRAK İSTEKLERİ

Mısır tipik bir sıcak iklim tahılıdır. Minimum çimlenme sıcaklığı 9-10oC
olup, optimum çimlenme sıcaklığı 18oC’nin üstündedir. En uygun büyüme sıcaklığı
ise 25-30oC arasındadır. 15oC’nin altındaki sıcaklıklar ilk büyümeyi
yavaşlattığından verimde belirgin düşüşlere yol açar. Mısır bitkisinin toprak
seçiciliği fazla değildir. Uygun ve zamanında işlenen ve gerekli bitki besin
maddeleri verilen, değişik tip topraklarda mısır başarıyla yetiştirilebilir. Ancak
mısır en iyi gelişmeyi ve en yüksek verimi , organik madde ve alınabilir besin
maddelerince zengin ve drenajı havalanması iyi olan derin, sıcak, tınlı
topraklarda gösterir.
36

8.3.2. TOPRAK İŞLEME

Mısır için toprak işlemede dünyada değişik yöntemler kullanılmaktadır.


Bunların başlıcaları; geleneksel toprak işleme (pulluk ile), anız örtülü malç
sistemi, ark açıcıları kullanılarak yapılan işleme, minimum toprak işleme ve
toprak işlemesiz yöntemlerdir. Ülkemizde mısır genel olarak geleneksel toprak
işleme metodu olan pullukla derin sürüm, gerekirse ikileme, diskaro ve tırmık
kullanılarak yapılmaktadır. Ancak daha fazla güney bölgelerimizde uygulanan
ikinci ürün mısırda azaltılmış toprak işleme metotları kullanılmaktadır. Bu
yörelerde yapılan yanlış uygulamalardan birisi anızın yakılarak toprak işlemesi
yapılmasıdır. Bunun yerine anız mibzerleri ile gölge tavına sürümsüz ekim
yapılması yerleştirilmelidir. Bir diğer uygulama Doğu ve Batı Karadeniz
Bölgelerinin yamaç arazilerinde uygulanan elle toprak işleme şeklidir. Bu
yörelerde ticari anlamda mısır üretimi yapılmamaktadır. Fazla işgücüne ve
toprak erozyonuna neden olan bu uygulamadan vazgeçilerek buralarda da
sürümsüz ekim metotlarının uygulanması gerekmektedir.

8.3.3. EKİM

Mısır yazlık olarak yetiştirilen bir bitkidir. Ancak çok uzun bir ekim
periyoduna sahiptir. Mısır, fizyolojik oluma erme zamanına kadar olan toplam
sıcaklık istekleri dikkate alınarak olum guruplarına ayrılmıştır (FAO 200, FAO
300 … FAO 700 gibi). Üretim yapılacak yerin iklim şartlarına göre ve
yetiştirilecek çeşidin FAO olgunluk gurubuna göre ekim zamanı belirlenmelidir.
Fideler ilkbahardaki donlardan veya düşük sıcaklıklardan çok etkilenirler. Böyle
şartlarda tarlada yeterli sıklık sağlanamaz. Ayrıca, mısır fideleri zayıf
gelişeceğinden yabancı ot rekabeti azalır. Tohum yatağındaki sıcaklık en az 10
o
C olmalıdır. Karadeniz Bölgesi’nde ekimler, Mayıs ayı içinde yapılmalıdır. İkinci
ürün tane/silaj yetiştiriciliğinde olgunluk gurubuna göre seçilmiş olan çeşit
mümkün olduğu kadar erken ekilmeli ve temmuz ayının ilk yarısı
geçirilmemelidir.
Ekim derinliği genel olarak 5-6 cm olmalıdır. Ağır topraklarda biraz daha
yüzlek, hafif topraklarda biraz daha derin olabilir. Ekim mutlaka tavlı toprağa
yapılmalıdır. Tohumun toprakla temasını arttırmak için merdane çekmek faydalı
37

olmaktadır. Bilhassa azaltılmış toprak işleme veya sürümsüz ekimlerde bu


işlemin etkisi daha da önemli olmaktadır.
Mısırda verimi oluşturan en önemli komponent, dekardan hasat edilen
bitki sayısıdır. Bitki sıklığı; çeşidin özelliği, toprağın verim gücü, sulama durumu
ve yetiştirme amacına göre değişir. Orta geççi (FAO: 700) çeşitler için sıklık,
hasat sırasında dekarda 5500 – 7000 bitkiyi sağlayacak şekilde sıra arası 65-
70 cm, sıra üzeri 20-25 cm olmalıdır. Yeterli suyun olduğu yerlerde ve erkenci
çeşitlerde bitki sıklığının biraz fazla, suyun kısıtlı olduğu yerlerde ve geççi
çeşitlerde bitki sıklığının biraz az olması istenir. Bunu sağlamak için tane
iriliğine göre dekara 2-3 kg arasında tohum kullanılmalıdır. Silajlık olarak
yetiştirilen mısırda tohum miktarı artırılmalıdır. Yapılan araştırmalar
sonucunda Karadeniz bölgesinde en uygun bitki sıklığı dekara 12000-14000
bitkiolarak bulunmuş olup bu da 4-6 kg /da tohuma denk gelmektedir.

8.3.4. GÜBRELEME:

Mısır, topraktan çok fazla miktarda su ve besin maddesi kaldırır. Ancak


mısır, fizyolojik olarak bir C4 bitkisi olduğundan kullandığı su ve besin
maddelerine karşılık birim alandan çok yüksek oranda kuru madde üretir. Bu
özelliğinden dolayı mısırda su ve besin maddelerindeki herhangi bir eksiklik
verimde ekonomik zararlara yol açar. Bu bakımdan mısırda bitki beslemeye
ayrıca özen gösterilmesi gerekmektedir. Mısıra verilecek gübre miktarı toprak
ve iklim şartları, çeşit ve bitki sıklığına göre değiştiği gibi ekilişin ana veya
ikinci ürün olması ile ya da tane üretimi veya silajlık üretim olmasına göre de
değişebilir. Mısırın özellikle azotlu gübre isteği çok fazladır. Melez çeşitlerle
ülkemizde yapılan araştırmalarda 18-24 kg/da N ve 7-9 kg/da P2 O5 vermenin
ekonomik verim sağladığı görülmüştür. Azotlu gübrenin yarısı ve fosforun
tamamı ekimle birlikte verilmelidir. Azotun kalan kısmı da bitkiler 40-50 cm
olduğunda sıra arasına verilerek toprağa karıştırılmalıdır.
38

Ülkemizde özellikle bazı ikinci ürün bölgelerinde çok aşırı azotlu gübre
kullanılmaktadır. Ekonomik kayba ve çevre kirliliğine sebep olan bu durumdan
vazgeçilerek gerektiği kadar gübre uygulamak gerekir. Ayrıca Orta Karadeniz
Bölgesinde tabii yağış şartları altında sulanmaksızın mısır üretilen bölgelerde,
azotlu gübrenin ikiye bölünerek verilmesi daha sonraki dönemlerde yeterli
yağışın olmaması durumunda gübreden yeterince yararlanılmasını önlemektedir.
Onun için mısır ekilecek alanlardan toprak örnekleri alınarak tahlil yaptırılmalı
ve tavsiye edilen dozlarda gübre kullanılmalıdır. Silajlık olarak yetiştirilen
mısırda azotlu gübre miktarı da artırılmalıdır. Yine yapılan araştırmalar
sonucunda Karadeniz bölgesinde en uygun azotlu gübre miktarının dekara 22-
25 kg saf azot olması gerektiğini ortaya çıkartmıştır.

8.3.5. SULAMA

Mısırda iyi bir verimin sağlanması için bitkinin su ihtiyacının tam ve


zamanında sağlanması gerekir. Özellikle tepe püskülü çıkarmadan bir hafta
önce ile süt olum devresi arasında mısırın su ihtiyacı fazladır. Yapılan
araştırmalar çiçeklenme dönemindeki bir haftalık su stresinin, verimi % 50
azalttığını göstermiştir. Yağışı yetersiz olan yerlerde birkaç kez sulama
yapılmalıdır. Yapılacak sulama sayısı, sulamanın zamanı ve her bir sulamada
verilecek su miktarı iklim ve toprak koşullarına bağlıdır. Üretim planlanırken
gerektiği dönemde gerektiği kadar suyun temin edilip edilmeyeceğine dikkat
edilmelidir.
Ülkemizin Kuzey bölümünün (Karadeniz ve Marmara) yağışı yetersiz olan
yerlerinde; ikinci azotlu gübreden sonra tepe püskülü çıkarmadan bir hafta
önce ve süt olum devresinde olmak üzere en az üç kez su verilmelidir. Batı,
Güney ve Güney Doğu da ise topraktaki faydalı su izlenerek sulama yapılmalıdır.
Bu bölgelerimiz için sulama sayılarının batıdan güneydoğuya doğru artması şartı
ile 6-15 arasında olabileceği tespit edilmiştir.

8.3.6. YABANCI OT KONTROLÜ


Mısır tarlalarındaki yabancı otlar mısırla beraber çimlenip gelişerek
büyümeye başlarlar. Mısır’ın topraktan alacağı su, ışık,oksijen ve besin
maddelerine ortak olurlar. Yabancı otlar toprağa daha çabuk adapte olduğu için
verimin ortalama % 20-30 civarında düşmesine neden olurlar. Çapalama ve
hasadı zorlaştırdığı için daha fazla işgücü sarfına sebep olurlar.
MÜCADELESİ :
1-Kültürel Önlemler: Yabancı ot zararından korunmak için ilaçlı mücadeleden
önce üreticilerimizin dikkat etmesi gereken hususlar;
39

a)Toprak yapısına uygun sürüm yapılmalı,


b) Ekim nöbeti (Münavebe) uygulanmalı,
c) Zamanında çapa yapılmalı.
Ancak bu tedbirler yeterli olmadığı hallerde yabancı otlarla mücadelenin tek
yolu ot öldürücü ilaçları kullanmaktır.
2-Kimyasal (İlaçlı) Mücadele: Mısırda yabancı otlarla mücadele 3 ayrı
dönemde yapılır.
a) Ekim Öncesi Mücadele : Ekim için hazırlanmış toprağa ekimden önce ilaç
uygulanır. Üzerinden diskaro veya tırmık geçirilerek ilacın toprağın 5-7 cm
derinliğine karışması sağlanır.
b) Çıkış Öncesi Mücadele: Mısır ekiminden sonra en geç 5 gün içinde
yabancı otlar ve mısır toprak yüzeyine çıkmadan önce yapılır.
c) Çıkış Sonrası Mücadele: Yabancı otlar ve mısır toprak yüzeyine
çıktıktan sonra yapılmalıdır. Bu uygulama esnasında mısırlar 20-30 cm, dar
yapraklı yabancı otlar 10-15 cm, geniş yapraklı yabancı otlar ise 3-5 yapraklı
dönemde olmalıdır.
İlaçlama Şekli: Yabancı ot mücadelesinde istenilen sonucu alabilmek ve tavsiye
edilen ilaç dozunun dekara tam düşmesi için kullanılacak aletin deposuna su
doldurularak ilaçlamadan önce kalibrasyon denemesi yapılır.
Mısır tarlalarında ekim öncesi ve çıkış öncesi yapılacak uygulamalarda
toprak yüzeyinin keseksiz ve yeterli derecede rutubetli olmasına özen
gösterilmelidir. Çıkış sonrası kullanılan 2.4-D aminli ilaçlar mısır 20 cm
boylanıncaya kadar yapılmalıdır. Aksi halde mısır zarar görür.

8.3.7. HASTALIK ve ZARARLILARLA MÜCADELE


Mısır, verim potansiyeli yüksek olan bir bitkidir. Bir mısır tarlasında
genel olarak yirminin üzerinde zararlı böcek bulunmaktadır. Bu zararlılar,
bitkinin gelişme dönemleriyle ilgili olarak beş kısımda incelenebilir: Bitkinin ilk
beş haftalık fide döneminde, köklerde beslenen,bitki sıklığını ve sağlığını bozan
zararlılar (Tel kurtları, bozkurtlar vs.), Sapa kalkma döneminde, yaprak
helezonu içinde beslenen zararlılar (Güz tırtılları, mısır kurtları ve mısır yeşil
kurtları vs.),Tepe ve koçan püskülü üzerinde beslenen ve tozlanmayı engelleyen
zararlılar (Mısır kök kurtları erginleri, mısır yeşil kurdu ve yaprak afitleri),
Koçan üzerinde ve özellikle taneleri yiyerek beslenen zararlılar (Mısır yeşil
kurdu, güz tırtılları vs.), Sapa saldıran, yatmaya ve koçan kaybına sebep olan
zararlılar (Mısır kurdu, pembe sap kurdu vs.) söz konusudur. Mısır, mevcut
tarla bitkileri içinde en sağlıklı görülen bir bitkidir. Ancak yıllardır yapılan
çalışmalarla başta hastalıklara dayanıklı hibrit çeşitler elde edilmesine ve
kültürel önlemler gibi pek çok teknoloji ortaya konmasına rağmen hastalıklar,
mısır üretimini sınırlayan önemli faktörlerden biridir. Hastalıklardan dolayı
mısırda yıllık verim kaybının % 7-20 arasında değiştiği tespit edilmiştir.
40

Mısır bitkisinin büyümesi sırasında değişik organlarında görülebilen önemli


bazı hastalıklar şunlardır; Tohum ve fide hastalıkları, Yaprak hastalıkları, Sap
çürüklükleri, Koçan çürüklükleri, Virütik hastalıklar, ve Nematodların neden
olduğu hastalıklar. Mısır hastalıkları ve zararlılarıyla mücadelede çeşitli
metotlar kullanılır. Bunların bazıları dayanıklı çeşit kullanmak, ekim nöbeti
uygulamak, değişik sürüm sistemleri, farklı ekim zamanları, karantina
tedbirleri ve kimyasal mücadeledir. Özellikle zararlılarla kimyasal mücadele
önemli olup bunun için zararlının biyolojisini takip etmek ve gerektiği zamanda
ilaçlama yapmak gerekir.

8.4. HASAT ve DEPOLAMA

Hasat, koçan kavuzlarının kuruyup tane rutubetinin % 30’un altına


düştükten sonra yapılabilir. Hava koşulları uygun ise hasatı geciktirmek,
tanedeki rutubetin düşürülmesi bakımından istenir. Makinalı hasatta tane
rutubetinin % 21-28 arasında olması gerekir. Hasat elle veya makine ile
yapılmalıdır. Makine ile hasatta, koçanları toplayarak kavuzlarını soyan
makinalar veya aynı zamanda daneleme yapan makinalar (biçer döver )
kullanılmaktadır. Mısır tane olarak depolandığında tane rutubetinin % 14’ün
altında olması gerekir. Özellikle Karadeniz ve Marmara bölgelerinde ve ikinci
ürün yapılan yerlerde mısır tarlada iken taneleme nemine düşemez. Bundan
dolayı mısır koçanları kabukları soyulmuş olarak hasat edilerek sergen adı
verilen yerlerde bekletilir ve ürün Ocak-Şubat aylarında taneleme nemine
düşünce tanelenir. Karadeniz ve Marmara’da bu teknoloji gelenekselleşmiş iken
bazı İkinci ürün bölgelerinde bu teknoloji bilinmediğinden ikinci ürün tarımı
yapılamamaktadır.
Kurutmada dikkat edilmesi gereken diğer hususlar şunlardır;
a) Tanenin rutubeti ne kadar yüksek ise kurutmada verilecek havanın
sıcaklığı o derece düşük olur. Tane kurudukça sıcaklık yükselir. Bunun sebebi
rutubetin yüksek olduğu durumda, ıslak tohumun içine ısı penetrasyonunun
fazla olması ve kurutulan mısırın zarar görme olasılığıdır. Başlangıçta tane
yüzeyinden bir miktar su hızla buharlaştığı için tanenin yüzey sıcaklığı,
etrafındaki hava sıcaklığından daha düşüktür. Kurutmanın sonuna doğru, tane
yüzeyinden buharlaşan su miktarı azalacağından tanenin yüzey ısısı ile
etrafındaki havanın ısısı birbirine yaklaşır. Ancak kuruma tamamen bittiğinde
eşit olur.
b) Tohum olarak veya fermantasyonda kullanılacak mısırın
kurutulmasında uygulanacak sıcaklık daha düşük olmalıdır. Sıcaklığın, tanenin
çimlenme üzerine etkisi kimyasal reaksiyonlara etkisinden daha fazladır.
Eğer tohumluk olarak kullanılacak ise, tane rutubeti % 24'ün
üzerinde iken kurutma sıcaklığı 43 C°'yi geçmemelidir. Eğer rutubet %
41

24'ün altında ise kurutma sıcaklığı 45°C' dir. Eğer buğday tohumluk değil de
öğütmede kullanılacak ise çimlenme kabiliyeti çok önemli değildir. O zaman
sıcaklık 60° C' ye kadar çıkarılabilir. Ancak bu sıcaklıkta mümkün olduğunca az
tutulması gerekir. Aksi takdirde protein yapısı zarar görür. Eğer yem üretimi
için kullanılacak ise kurutma sıcaklığı daha da yüksek olabilir. Besin
değerinde fazla değişiklik olmaz.
c) Tanenin içinden yüzeyine rutubetin çıkışı çok yavaş olduğu için üst
yüzeyi kuruduğu halde tane içi henüz rutubetlidir. Bu nedenle kurutma
sırasında tane iç kısımlarındaki rutubetin yüzeye çıkması için zaman
kazandırılmalıdır. Uygulamada tane zaman zaman dinlendirilmeye bırakılır.
d) Kurutma sırasında verilecek hava mümkün olduğunca düşük olmalıdır.
Tane sıcaklığı ile verilen hava sıcaklığı arasındaki fark 6-7 C°'yi geçmemelidir.
Bu durum ısıtmadan daha çok soğutmada önem kazanır. Tane sıcaklığı verilen
havanın sıcaklığından düşük olmalıdır (Kurutma işlemi mutlaka sıcak hava
verilerek yapılmaz. Soğuk hava ile kurutma da yapılabilir).
Mısırın kurutulmasındaki ana amaç depolama süresinin uzatılmasıdır.
Depolama; Bir ürünün özelliklerindeki ve kalitesindeki değişiklikleri en
aza indirerek ürünü belli bir süre korumayı amaçlar. Depolamada amaç,
başlangıçtaki kalitenin mümkün olduğunca korunması ve kalite üzerinde olumsuz
etkide bulunan değişimlerin en aza indirilmesi için koşulların kontrol
edilmesidir. Eğer depo koşulları iyi kontrol edilir ise tahıl kalitesinde bir
değişme olmadan bir kaç yıl muhafaza edilebilir.
Mısırın Depolama Süresine Etki Eden Faktörler
Depo koşulları ; Rutubet miktarı,Sıcaklık,Oksijen,Yabancı madde
miktarı, Depo Tipi’dir. Özellikle rutubet miktarı depolamada en önemli
faktördür. Eğer sadece depo rutubeti kontrol altında tutulabilir ise, diğer
şartlar uygun olmasa da tahıl bir kaç yıl dayanabilir. Çünkü rutubet gerek
tanenin, gerek canlılığının devamı gerekse mikroorganizma ve enzim kontrolü
için en önemli faktördür. Tanenin solunum hızı depo ömründe önemli bir
faktördür.Ve bu değerler doğrudan doğruya rutubet ile ilgilidir. Örneğin; 29
°C'de %14 rutubetin altında depolanmış hububatta solunum hızı çok yavaştır.
Fakat rutubet bu sınırın çok az üzerine çıktığı zaman solunumu aniden hızlanır.
Hububatın bozulmadan depolanabilmesi için gerekli rutubet sınırı %13.5-14
civarındadır. Buna kritik rutubet değeri denir. Şayet depolama süresi 5 yıldan
uzun sürecek ise o zaman kritik rutubet sınırı yukarı değerden %2 düşürülür
(%11.8-12).
Kritik rutubet sınırı tanenin cinsine, bulunduğu yere, yetişme koşuluna
veya diğer depo koşullarına bağlıdır. Ancak, genel olarak rutubetin % 1
düşürülmesi, depo ömrünü 1.5 kat arttırır. Mısırda kritik rutubet sınırı %
13.8'dir.
Depolama esnasında ortaya çıkan bozulmaların başlıca sebepleri:
42

a) Depo iyi izole edilmemiş ise sıcaklık farkından dolayı ısı değişmeleri
görülür.
b) Hasat sırasında eğer hasat saatleri değişik ise ve bu değişik
saatlerde hasat edilmiş ürünler aynı depoya konulmuşsa sıcaklık
farkı(değişmesi) görülür(depo içinde).
c) Herhangi bir yerde böcek üremesi olmuşsa böcekler kendi etrafındaki
ve daha sonra depo atmosferindeki sıcaklığı yükseltir.
Aşağıdan yukarıya doğru hareketlenmiş nispi rutubeti yüksek sıcak hava,
biraz daha serin bir bölgeye gelmesi sonucu çiğlenme noktasının altında bir
sıcaklığa ulaşır. Bu durumda mısır taneciklerinin yüzeyinde damlacıklar
meydana gelir, duvar ve tabanda damlacıklar oluşur. Depolama sırasında
sıcaklık yükselmesi tespit edilirse kurutma yinelenir.

SİLAJLIK MISIR TARIMI


Silaj Nedir?
Hayvanlar tarafından yeşil veya kuru olarak yenebilen her türlü bitki ve bitki
artıklarının belirli şartlar , belirli şekiller ve belirli süreç içerisinde
sıkıştırılarak depolanması suretiyle elde edilen ekşitilmiş yemlere silaj
yemleri denir. Kısaca hayvan yemlerinin turşusu veya
konservesidir.
Silajın Amacı:
1. Yemin sindirilebilme özelliğini artırmak
2.Yemi uzun süre ve kalitesi bozulmadan muhafaza etmek , depolamak
3.Ucuz kaliteli ve bol kaba yem elde etmek.
Başta mısır olmak üzere yem bitkisi olarak ekilen her türlü yeşil bitkiden
silaj yapılabilmektedir.
Silajın avantajları:
1.Silajlama ile yem bitkisinin besin değeri yükseltilir.Bu sayede yem
olarak fazla bir değer ifade etmeyen bitkiler ve bitki artıkları ekonomiye
kazandırılmış olur.
2.Vitaminler nisbeten daha iyi korunur.
3.Silajlama sırasında oluşan yüksek ısı ve düşük PH artamında küf
mantarları , bakteriler tahrip olur.
4.Mantar toksinleri , bitkinin tertibinde bulunan zehirli nitelikteki
glikozitler ve alkoloidler fermantasyon sırasında parçalanır.
5.Kurutma masrafı ortadan kalkar.
6.Depolama ve depo bakım masrafları büyük çapta azalır. Bozulmaksızın
depolanabilme süresi uzar.
7. Yemin lezzeti artar, aroması düzelir.
Bu arada dezavantajları ise ;
43

1. Biçilmesi ve doğranması gereken yem maddeleri için ekipmana ihtiyaç


gösterir.
2. Yem maddeleri yaş olduğu için taşıma maliyeti yüksektir.
3. Silonun kısa zamanda doldurulması gerektiği için dikkatli bir iş
programı yapılmalıdır.

Silajlık Mısırın Bitkisel Özellikleri


Silajlık mısır bölgemizde son yıllarda yeşil yem ve silaj üretimi amacıyla
ekilmeye başlanmıştır. Silajlık mısır birim alandan alınan verimin yüksekliği,
silaj yapımına çok uygun olması ve silajın besin değerinin çok yüksek olması
sebebi ile tercih edilen bir yem bitkisidir. Silajlık mısır olarak ekilecek mısır
çeşidinde uzun boy, bol yaprak, tanesi bol koçan ve fazla kalın olmayan sap
olmalıdır.Silajlık mısırda koçan çok önemlidir. Silajın beslenme değerinin %70’i
koçandan elde edilmektedir.
Ekim: Kullanılacak tohumluğun sertifikalı ve kaliteli bir tohumluk
olmasına özen gösterilerek ekimi bölgemizde 25 Nisan-25 Mayıs tarihleri
arasında yapılmalıdır. İkinci ürün olarak düşünülüyorsa ekim tarihi Temmuz
ayının ilk yarısını aşmamalıdır. Ekim mibzerle yapılmalı ve dekara 4-5 kg silajlık
mısır tohumu kullanılmalıdır. Silajlık mısırda sıra arası mesafe 60-80 cm, sıra
üzeri mesafe ise 15-18 cm dir.
Silaj ne zaman yapılır ?
Silaj yapma zamanı ve mevsimi silajını yapacağımız bitkinin çeşidine ,
büyümesine ve olgunlaşmasına bağlıdır. Hububat türü yem bitkilerinin en uygun
silajlama zamanı başaklanma ve danenin süt olgunluğuna geldiği zamandır. Yonca
ve çayır otu gibi bitkiler için en uygun silajlama zamanı çiçek açmanın % 10 ‘u
geçtiği yani çiçeklenme zamanının ortalarıdır. Silajlık mısırın hasadı bitkinin
yetiştirme durumuna göre en alt sıradaki iki yaprağın kurumaya başladığı ve
duruma göre taneler süt olum devresinden kurtulup peynirleşme dönemi
başlangıcında yapılmalıdır.

Süt çizgisi
30-50%
At dişi oluşumu
44

9. KOCADARI (SORGHUM)

9.1. ÖNEMİ
Tropik ve suptropik bölgelerin başlıca besin kaynaklarından biri olan
kocadarı, dünyada ekili alan sıralamasında buğday, çeltik, mısır ve arpadan
sonra beşinci sırayı almaktadır. Kocadarı, Afrika ve Asya'nın birçok bölgesinde
insan beslenmesinde kullanılmaktadır. Hayvan beslenmesinde dane ve yeşil yem
olarak önemli bir kaynaktır.
* Kocadarı, sıcaklık ve su miktarına bağlı olarak dünyanın yarı kurak
bölgelerinde ekonomik olarak yetiştirilebilen önemli bir dane tahılıdır ve diğer
tahıllardan daha iyi performans gösterir.
* Mükemmel bir karbonhidrat ve protein kaynağı olup vitaminler ve mineraller
içerir.
* Yemlik mısırdan daha ucuz ve yem değerinin % 95’ine sahiptir.
Büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı yem rasyonlarına katılabilir.
* Yem fabrikalarında rasyona katılabileceği gibi kendi yemini üreten et, süt
büyükbaş isletmeleri, küçükbaş isletmeleri ve kanatlı işletmeleri de daneleri
kırmak süretiyle yem rasyonlarına katabilir.
* Ksantofil maddesi içerdiği için yumurta tavukçuluğunda yumurta sarısını
arttırmak için kırmızı daneli kocadarı kullanılır.
* Silajı yapılabilir.
* Kocadarı ve soya beraber ekilerek silajı yapılabilir.

9.2. KÖKENİ, SINIFLANDIRILMASI ve BOTANİK ÖZELLİKLERİ


Kocadarının Kökeni; Dünyadaki Kökeni:
Kocadarının yabani türlerinin Afrika, Asya ve Tarımı Yapılan Bölgeler:
Avustralya gibi değişik kıtalarda bulunması,
kökeni konusunda farklı görüşler ortaya
atılmasına sebep olmuş ancak, Afrika ortaya
çıktığı görüşü yaygın olarak kabul edilmiştir.

Botanik Sınıflandırılması Kültürü Yapılan Türleri Kocadarı


Alem: Plantae Dane kocadarısı

Bölüm: Magnoliophyta

Sınıf: Liliopsida

Takım: Poales
Familya: Poaceae Şeker darısı
Süpürge Darısı
Cins: Sorghum L.
Sudanotu
45

Kocadarının Botanik Özelllikleri


Kök yapısı; Kocadarı saçak köklüdür (mısır bitkisinin 2 katı köke sahiptir).
Çimlenmeyle ilk kökler oluşur, bunlar saçaklanmamıştır, kalıcı kökler ilk
boğumdan meydana gelir ve bunlar bitkinin esas kök sistemini oluşturur.
Gövde, değişik sayıda boğum ve boğum arasından meydana gelmiştir. Bitki boyu
90-160 cm arasında boylanır. Kardeşlenme kök boğazındandır.
Yapraklar; mısır bitkisinde olduğu gibi uzun ince bir yapıdadır.
Tohum bağlama organı olan çiçekler salkım şeklindedir. Salkımların boyu 4-25
cm, eni 2-20 cm olabilir. Tohum çimlenmeye başlayınca kocadarı bitkisi kök ve
yaprak sistemini geliştirmeye başlar. Gelişme evreleri 10 kısma ayrılırsa;

• 0 Büyüme Evresi: Bu evrede iyi kalitede tohumluk kullanma, ekim derinliği ve


bitki populasyonu ilk gelişmeyi etkiler.
• 1. Büyüme Evresi: Bu evrede sorghum bitkisi çok küçük ve gelişmesi de çok
yavaş oldugundan yabancı ot kontrolü çok önemlidir.
• 2. Büyüme Evresi: Büyüme konisi hala toprak altındadır. Yaprak zarara
uğrasa dahi yeniden gelişme 1. büyüme evresinden daha hızlıdır. Bu evrede
yabancı ot, besin maddesi ve su yetersizliği büyük ölçüde verimi düşürür.
• 3. Büyüme Evresi: Maksimum büyüme için gerekli besin maddeleri ve sulama
gereklidir.
• 4. Büyüme Evresi: Bu evrede de büyüme ve verim için gerekli besin
elementleri ve nem toprakta mevcut olmalıdır.
• 5. Büyüme Evresi: Bu evrede su eksikligi veya olabilecek ilaç zararı salkımın
bayrak yaprağı içinde sıyrılarak tozlanmasına engel olur.
• 6 Büyüme Evresi: % 50 çiçeklenme devresidir. Tane şekillenmesi başlamıştır.
Bu evreye bitki mutlaka sulanmış olarak girmelidir. Susuzluk söz konusu olursa
dane bağlamama veya zayıf dane tesekkülüne neden olur.
• 7 Büyüme Evresi: Süt olum evresidir, taneye kuru madde birikimi bu evrede
olur. Bu evre sonunda son sulama yapılmalıdır.
• 8 Büyüme Evresi: Hamur olum evresidir, bu evrede yeterli su bulamama
veya don söz konusu olursa hafif tane oluşumundan dolayı verim düşer.
• 9. Büyüme Evresi : Fizyolojik olum evresidir, bitki bu evrede hasat edilebilir.
Fazla rutubetlidir. Silajlik kocadarı bu evrede maksimum verim verir.
46

9.3. KOCADARI TARIMI

9.3.1. İklim ve Toprak İstekleri

Yaz sıcaklığı 20 ° C ve bir yıl içerisinde don zararı görülmeyen gün sayısı
125'i geçiyorsa her yerde ekilebilir. Sorgum ilkbahar ve sonbahar arasındaki
sıcak periyotta yetişir. Ilık ve kuru sonbahar dane rutubetini azaltacağından
dane parlak renkli olur. Dane oluşumundan sonra meydana gelen yağışlar renk
değişimine neden olur. Kocadarı bitkisi, kötü şartlarda canlılığını muhafaza
edip, şartlar iyileşince tekrar gelişmesine devam eden nadir bitkilerden biridir.
Kocadarı, sulanabilir ve yağışın yeterli olduğu alanlarda sulanmaksızın
yetiştirilmeye elverişlidir, fazla suya mısırdan daha dayanıklıdır.
Kocadarı, bütün topraklarda başarıyla gelişmesine rağmen killi-tinli orta
tekstürlü topraklarda, kumlu hafif tekstürlü topraklarda ve killi ağır tekstürlü
topraklarda daha iyi yetişir. Toprakta kil ve tın oranı artarsa, kocadarıda
kardeşlenme azalmaya başlar. Kocadarı bitkisi için en uygun pH=6-6.5 olan
topraklardır.

9.3.2.Toprak İşleme

İyi işlenmiş sıkı bir tohum yatağı önemlidir. Böylece tam çıkış ve yabancı
ot kontrolü de sağlayacağı gibi, nem toprak yüzeyine yakın olacağı için
çimlenme ve ilk gelişme döneminde yararlı olacaktır. 2. ürün kocadarı
ekimlerinde, anızın sulanıp işlenmesiyle, anıza ekip sonra sulama, anızı sulayıp
ekim yapma şeklinde olabilir.

9.3.3. Ekim

Tohum kalitesi, kocadarı tarımında önemli noktalardan biridir. İyi kaliteli


tohumun çimlenme kalitesi yüksektir. Yüksek çimlenme gücüne sahip sertifikalı
tohum kullanmak bitki gelişmesinde ve verimde oluşabilecek kayıpları azaltır.
Hibrit tohumlar her yıl değiştirilmeli ve fungisit ile ilaçlanmalıdır. İlaçlamayla
topraktaki organizmaların tohumluk ve fideye zarar vermeleri önlenir. İyi ve
canlı bir çıkış, hasatta yüksek verim sağlar.
Özellikle soğuk ve su tutma kapasitesi yüksek topraklarda ilaçlanmamış
tohumlardan meydana gelen bitkilerde Fusarium (Kök çürüklüğü), Phytium (Kök
boğazı çürüklüğü), Diplodia (Sap çürüklüğü), Penicillium (Dane çürüklüğü),
Rhizoctonia’ ya (tohum ve fide çürüklüğü) neden olur.
Ekim Zamanı: Ekim zamanını geniş ölçüde toprak işlemesi belirler.
Ilıman bölgelerde son donlardan hemen sonra, Akdeniz ve Ege sahil kuşağı gibi
47

2.ürün tarımına uygun bölgelerde buğday, fiğ+hububat karışımlarından sonra,


Haziran başından Temmuz ortasına kadar ekimi yapılabilir. Ana ürün ekimlerde
toprak sıcaklığı 4-7 ° C olmadan ekilmemelidir. Çimlenme sıcaklığı, toprakta 10
° C dir. Bunun altındaki sıcaklıklarda tohum bu ısıyı bulana kadar toprak altında
bekler. Bu durumda toprak nemi fazla ise tohum çürüyebilir. Hibrit tohumlar
erken ekimlerde biraz daha toleranslıdır. 2.ürün ekilişlerinde ekim çok geç
yapılırsa salkımlar olgunlaşmakta geç kalır. Geç ekimlerde verimde düşme söz
konusudur.
Ekim Yöntemi ve Derinliği: Kocadarı tohumu çok küçük olduğu için fazla
derine ekilmemelidir. Ekim sonrası tohum kapatılmalı ve bastırılmalıdır. Toprak
tavlı ise ekim derinliği 2-2.5 cm, eğer tav daha aşağılarda ise 4-5 cm olmalıdır.
Sulanan şartlarda çıkış sorun olmaz. Pnömatik mibzerlerle yapılan ekim çok iyi
sonuçlar verir ve hasadı da kolaylaştırır.
Dekara Atılacak Tohumluk Miktarı ve Ekim Sıklığı: Ekimde tohumluk
kalitesi yüksek olmalı, toprak işleme ve ekim makinelerinin uygun ve iyi
ayarlanmış olması gerekir. Bu şartlar gerçekleştiğinde bile %75 oranında çıkış
gerçekleşir. Fazla tohum kullanımında ekonomik olmayan bir işlem olan
seyreltme yapılmalıdır. Tohum miktarı çok iyi ayarlanmalıdır. Sulanan şartlarda
fazla verim için tohum miktarı artırılmalıdır. Bu, sıra arası mesafe daraltılarak
yapılabilir. Birim alanda bitki sayısı artınca sulama ve gübreleme de buna göre
ayarlanmalıdır. Ekipman durumuna göre sıra arası 50-60-70-75 cm sıra üzeri
7-8 cm olmalıdır. Karık sulamaya uygunluk açısından 70-75 cm sıra arası
mesafe idealdir. Bu durumda dekara 400-1000 gram tohum atılabilir. Nem
durumunun az olduğu yerlerde sıklık az, fazla olduğu yerlerde sıklık fazla
tutulabilir. Mısır mibzerleriyle kocadarı ekiminde küçük delikli diskler
takılarak ve transmisyon sistemi ayarlanarak istenilen miktarda tohum düşmesi
sağlanabilir. İstenilen miktarda tohumun tohum yatağına düşmesinden sonra
tohum ağırlığının % 40’ ı kadar çimlenme suyuna ihtiyaç vardır. Bu nedenle
tohumun ekimden sonra bastırılması çimlenmeyi teşvik eden bir faktördür.

9.3.4. Gübreleme

Kocadarı, topraktan fazlaca besin maddesi kaldıran bir üründür.


Özellikle buğday ve fiğ+hububattan sonraki 2.ürün ekimlerde bitkinin
bulabileceği azot çok azdır. İyi bir gübreleme ve sulama ile bitkinin verimi
arttırılabilir. Kocadarı bitkisinin çeşitli büyüme evrelerinde kullandığı besin
maddeleri oranı şöyledir.
48

AZOT (N): Kocadarı üretiminde en önemli besin maddesidir. Toprak tipine ve


nemine göre verime doğrudan etki eder. Kurak topraklarda yüksek dozda azot
uygulaması verimi düşürücü bir faktördür. Kumlu ve organik maddece zayıf
topraklarda azot ihtiyacı killi ve ağır topraklarda daha fazla olmaktadır.
Kocadarıda azot eksikliği yapraklarda sararmaya neden olur. Bu durum önce
yaşlı yapraklarda görülür. Fazla azot ise vejetatif gelişmeyi hızlandıracağından
olgunlaşma gecikir ve verim düşer. Azot çeşitli evrelerde uygulanabilir.
Genellikle ekim öncesi ve çapalama esnasında olmak üzere 2 defada yarı yarıya
verilmesi uygundur. Dekara 12 kg/da azotun ½ si ekimden önce Amonyum
Sülfat, ½ si ekimden sonra bitki 30-40 cm olunca Amonyum Nitrat olarak
çapayla verilmesi uygundur.
FOSFOR (P2O5): Fosfor genellikle toprakta yeterli oranda bulunmaktadır.
Sürekli bitkisel üretim yapılan topraklarda fosfor uygulaması toprak
analizlerine bağlıdır. Fosfor eksikliğinde bitki gelişmesi zayıflar, yapraklar
normal rengini alamaz. Başlangıçta normalden daha koyu yeşil, sonra kırmızımsı
yeşil, daha sonrada mor veya kahverengiye döner. Fosfor eksikliği tane
verimini ve kalitesini de düşürür. Fosfor ekim öncesi pulluk altına 6 kg/da saf
madde üzerinden verilir ve toprağa karıştırılır.
POTASYUM (K2O): Potasyum yine fosfor gibi topraklarımızda eksikliği
görülmeyen bir besin elementidir. Toprak analizlerinden sonra eksikliği
görülürse verilmelidir.

9.3.5. Sulama

Kocadarı, kısıtlı sulama şartlarında ve kıraç bölgelerde diğer yazlık


bitkilere göre daha az etkilenir. Kocadarı bitkisi, anormal şartlarda gelişmesini
durdurup, şartlar normale dönünce gelişmesini tekrar sürdüren nadir
bitkilerden biridir. Ana ürün şartlarında 1-2 uygun sulama ile yeterli ürün
alınmasına karşın, 2. ürün ekimlerinde sulama sayısı iklim koşulları ve toprak
49

yapısına göre 1-4 arasında değişir. Sulama zamanı çok iyi tespit edilmelidir.
Çiçeklenme başlangıcında yapılacak bir sulama verimi olumlu yönde geniş ölçüde
etkiler. Kocadarı kökleri 2 m derinliğe kadar inmektedir. Eğer kocadarı bitkisi
gelişme evrelerinden salkım formasyonuna başladığı ve çiçeklenmeye
başlayacağı evrede susuz kalırsa yatma görülür. 2. gübre uygulamasından sonra
gübrenin bitki tarafında alınımını sağlamak için mutlaka su verilmelidir. Tanenin
hamur olum evresinde sulamadan kaçınılmalıdır, bu evrede topraktaki fazla su
dipten ve saptan kardeşlenmeyi teşvik edeceği için hasat zamanında tanenin
kurumasını geciktirir.

9.3.6. Yabancı Ot Mücadelesi:


Çok sık ekimlerde çimlenen kocadarı bitkileri birbirleriyle besin maddesi
yönünden rekabet edeceği için gelişmeleri çok zayıf ve ince olur. Bu yüzden
kocadarı 8-10 cm boya gelince sıra üzeri mesafe 7-8 cm aralıkla seyreltme
işlemi yapılmalıdır. Geniş alanlardaki ekimlerde bu ekstra bir maliyet getirdiği
için ekim esnasında makinaların iyi ayarlanması seyreltme işlemine gerek
bırakmaz. Kocadarı bitkisi ekim ve yetişme periyodu itibariyle yabancı otların
da çimlendiği ve büyüdüğü evrede gelişir. Çıkışın zayıf olması nedeniyle
kocadarı, gelişmesinin 4-5 haftalık döneminde yabancı otlarla rekabet edemez.
Bu 4-5 haftalık evrede yabancı ot varlığı ile mücadele yapılmaz ise %8-24
oranında verim düşmesi görülür. Ekimden önce iyi bir toprak işleme ve tarla
hazırlığı yabancı ot rekabetini azaltır. Kocadarı, gelişme periyodu boyunca 1-3
çapa yapılır, ilk çapa bitki 15-20 cm olunca yapılmalıdır. Çapalama mümkün
olduğunca derinden yapılmalıdır. İkinci çapalamada bitki büyümüştür, hafif
boğaz dolduracak şekilde yapılacak çapada, yabancı ot yoğunluğuna göre,
2.gübreleme de yapılır. Ayrıca yabancı otlarla kimyasal mücadele de yapılabilir.
Kimyasal mücadele, sorghum ekiminden önce, ekimden hemen sonra çıkış öncesi
ve çıkıştan sonra yapılabilir.
Etkili maddelerine göre;
Atrazine: Çıkış öncesi ve sonrası kullanılır. Küçük dar yapraklı ve geniş
yapraklı tek yıllık yabancı otları kontrol eder. Kumsal ve organik maddece fakir
topraklarda uygulamalar bitkiye zarar verebilir. Bu yüzden kocadarı bitkisi 3-4
yapraklı (10 cm) olmalıdır ve yabancı otlar da yeni çıkmış olmalıdır. Uygulanacak
doz 200 gr/da dır.
Propazine: Çıkıs sonrası kullanılır ve dar yapraklı otları kontrol etmez.
Kocadarı zararı Atrazine'den azdır. Çıkıs öncesi 200-300 gr/da oranında geniş
yapraklı otları kontrol etmekte kullanılır. Kumlu hafif ve organik maddece fakir
topraklarda Atrazine'nin yaptığı zararı yapabilir.

9.3.7. Hastalık ve Zararlılarla Mücadele


Kocadarının önemli hastalıkları darı kapalı rastığı (Sphacelotheca
sorghi), darı açık rastığı (Sphacelotheca cruenta) ve darı baş rastığı
50

(Sphacelotheca reilianum) gibi rastık türleridir.Bunların dışında kocadarının


kök ve sap çürüklükleri, pas, yaprak leke ve yanıklığı gibi yaprak hastalıkları
vardır. Tohum ilaçlamasının etkili olmadığı hastalıklara karşı kültürel önlemler
alınmalı, dayanıklı yada hastalığı az zararla atlatabilen çeşitlerin
yetiştirilmesine çalışılmalıdır.
Ağacı bol, kocadarı tarlalarının seyrek ve küçük olduğu bölgelerde, olum
sırasında kuşlar önemli dane kaybına yol açar. Bununla birlikte, kavuzları dikenli
olduğu ya da kuşlarca beğenilmediği için dayanıklı olan kocadarı çeşitleri vardır.
Kuş zararı birçok bölgede kocadarı üretimini kısıtlayan önemli bir etkendir.
Dane ürününde % 50 hatta bazen ürünün tamamı elden çıkabilir.Alınacak çeşitli
önlemlerde başarı oldukça kısıtlıdır. Kuşların gürültü araçlarıyla korkutulması,
yakın konaklama yerlerinin bozulması, severek yedikleri başka bitkileri tampon
yan şeritler olrak ekilmesi, tarlaya kimyasal maddelerin püskürtülmesi gibi
önlemler alınabilirse de, dayanıklı çeşitlerin yetiştirilmesi en etkili yoldur.
Ayrıca, mısırda zarar yapan böceklerin çoğu kocadarıda da zarar yapabilir.
Ancak, kocadarıdaki zarar mısırdaki gibi belirgin değildir. Kocadarının önemli
zararlıları yaprak bitleridir. Yaprak bitlerinin ve öteki zararlıların değişik
türlerine karşı ilaçla savaş, ekim nöbeti, ekim zamanının kaydırılması, uygun
toprak işleme gibi önlemlerden biri ya da birkaçı uygulanabilir.

9.4. HASAT ve DEPOLAMA

Kocadarı hasadı en iyi biçerdöverle yapılır. Küçük ekim alanlarında, biçer


döverin girmediği veya ekonomik olmadığı yerlerde kocadarı salkımları
olgunlaşınca salkımın hemen alt kısmından budama makası veya bağ bıçağı ile
kesilip toplanır, serilerek kurutulur ve patozla harmanlanabilir. Hasatta nem
oranı biraz fazla olduğundan (%20) depolama öncesi nem mutlaka %13-15
düşürülmelidir. Yüksek nem oranında depoda bozulmalar ve kızışmalardan
dolayı ürün kaybı olacaktır. Ayrıca depo sıcaklığı 16 ° C olmalıdır.

You might also like