Rainbow Rowell - Asla Vazgeçme

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 500

# 1 th e n em y m T/m s Ç oksatan i

ELEANoRt'f’ARK VE N
A
FAZARINDAN
Y
Tim e, 2 0 15’iri En İy i K ita b ı
B ooklist, E d itö rü n S e çim i, 2015
School L ibrary Journal, 2 0 15’in En İyi K itab ı
B a rn es & N o ble, 2 0 15’in En İyi K ita b ı
NPR, 2 0 15’in En İyi K ita b ı
P o p S u g ar, 2 0 15’in En İyi K itab ı
T h e M illio n s, 2 0 15’in En İy i K ita b ı
The N ew s & O bserver, 20 15’in En İyi K itab ı

“ C e s u r v e kom ik... Bu fa n ta s tik öykü,


b ü y ü c ü lü k o ku lu te m a sın a h a rik a b ir k a tk ı.”
People

“ K o m ik, z e k ic e d iy a lo g la r; ç a lk a n tılı, ta tlı


v e s e k si b ir a şk h ik ây e si... R o w ell’dan
d ö rt d ö rtlü k b ir kitap... elin izd en
b ıra k a m a y a c a k s ın ız .”
P ublishers W eekly

“A sla V azgeçm e y ılla r d ır b e k le d iğ im i b ile


b ilm e d iğ im fa n ta s tik rom an m ış... R o w ell’ın
g iz e m v e b ü y ü do lu k ita b ı ş im d iy e k a d a r
o k u d u ğu m en ç e k ic i a şk h ik â y e si.”
J u lie B eck, The A tla n tic

“ K ita p sa p a s a ğ la m b ir d ü n y a y a sahip,
v e g e r ç e k ç i ro m a n tizm le d o lu , ü s te lik
e d ic i b ir so n la b itiy o r. A sla V
g e r ç e k te n k e y if v e re n b ir
a şk ö y k ü sü v e sih ir h a y ra n la rın a h e d iy e
School Library Jo u rn a l
V A zlU
Pegasus Yayınları: 1833
Gençlik: 353

A sla V a zgeçm e
Rainbovv Rovvell
Özgün Adı: Carry On

Yayın Koordinatörü: Berna Sirman


Editör: Çiçek Eriş
Düzelti: Sibel Yıldız
Sayfa Tasarımı: Ezgi Gültekin
Kapak Uygulama: Fatma Can

Baskı-Cilt: Alioölu Matbaacılık


Sertifika No: 11946
Orta Mah. Fatin Rüştü Sok. No: 1/3-A
Bayrampaşa/İstanbul
Tel: 0212 612 95 59

1. Baskı: İstanbul, Ocak 2018


ISBN: 978-605-299-374-3

Türkçe Yayın Hakları © PEGASUS YAYINLARI, 2018


Copyright © Rainbovv Rovvell, 2015
iç görseller ve harita © Jim Tierney

Bu kitabın Türkçe yayın hakları The Lotts Agency, Ltd/den alınmıştır.

Tüm hakları saklıdır. Bu kitapta yer alan fotoğraf/resim ve metinler


Pegasus Yayıncılık Tic. San. Ltd. Şti.'den izin alınmadan fotokopi dâhil,
optik, elektronik ya da mekanik herhangi bir yolla kopyalanamaz,
çoğaltılamaz, basılamaz, yayımlanamaz.

Y ayıncı S ertifika No: 12177

P egasus Y a yın cılık Tic. San. Ltd. Şti.


Gümüşsüyü Mah. Osmanlı Sk. Alara Han
No: 11/9 Taksim /İSTANBUL
Tel: 0212 244 23 50 (pbx) Faks: 0212 244 23 46
www.pegasusyayinlari.com / info@pegasusyayinlari.com
Laddie ve Rosey için ...
Kendi ka vg a la rın ızı veresiniz
Ve kendi k a n a tla rın ıza sahip olasınız
BİRİNCİ KISIM
1

SİMON

O tobüs d u ra ğ ın a te k başım a y ü rü d ü m .
A yrılırk en h er defasında ev rak işlerim le ilgili so ru n çıkıyordu.
Yaz b o y u n c a bize eşlik eden b iri ve K raliçe'd en izn im iz olm adan
m arkete bile gitm em ize izin verilm ezken sonbaharda k endi kendim e
y e tim h a n e d e n çık ış y ap ab iliy o rd u m .
Ben çık a rk e n k a d ın ç a lışa n la rd a n b iri, d iğ erin e, "O özel b ir
o kula gidiyor," diye açıklam a yaptı. Pleksiglas b ir b ölm enin içinde
o tu ru y o rla rd ı ve d u v a rd a k i y a rık ta n b elgelerim i u z a ttım . "A ğır
su çlu lara özel b ir o k u l," diye fısıldadı.
D iğer k a d ın b a şın ı bile k a ld ırm a d ı.
H er seferin d e fa rk lı b ir y e tim h a n e d e kalm am a rağ m en sa n k i
h er eylül a y n ı şey y a şan ıy o rd u .
İlk in d e , on b ir y a şın d a y k e n S ihirbaz b en i o k u la k e n d isi gö­
tü rm ü ş tü . F akat e rte si y ıl VVatford'a te k başım a g idebileceğim i
söyledi. "Sen bir kim era yı k a tlettin , Sim on. B ira z yü rü yü p birkaç
otobüse binm eyi b a şa ra b ilirsin .”
K im erayı k a tletm e k istem em iştim . Bana z a ra r verm ezdi, sa n ­
m ıy o ru m . (Hâlâ ara sıra rü y am a g iriy o rd u . A lev in onu içten d ışa
d o ğ ru , tıp k ı sig a ran ın y a n a rk e n k âğ ıd ı b itirm esi gibi yan m ası...)
İstasyona gelip ilk o tobüsüm ü b ek lerk en n aneli b isküvi yedim .
S onra b ir başk a o to b ü se b inecektim . A rd ın d a n da trene.
T rene y e rle ştik te n so n ra çan tam ı k u cağım a k o y u p a y ak la rım ı
da k a rşım d a k i koltuğa u z a ta ra k u y u m ay a çalıştım am a birkaç sıra
öted eki adam b a k ışla rın ı b en d en ay ırm ıy o rd u . G özlerinin ensem de
s ü rü n d ü ğ ü n ü h issed iy o rd u m .
Sapık o lab ilird i. Ya da polis.
Ya da başım a k o n u lan ö d ü ld en h a b e rd a r olan b ir kem ik avcısı
olabilirdi. (O nlardan biriyle ilk savaşım ızda, "Kelle avcısı," dem iştim
P enelope'ye. "H ayır, kem ik avcısı," diye k a rş ılık verm işti. "'K em ik
d iş le r'in kısaltm ası; seni y a k a la d ık la rın d a o n la rı alıyorlar.")
F ark lı vagona geçtim ve b ir d ah a u y u m ay a çalışm adım . W at-
fo rd 'a y a k laştık ça k en d im i g iderek daha h u z u rs u z h issediyordum .
H er y ıl tre n d e n a tla y ıp y o lu n k a la n ın ı b ü y ü y le g itm eyi d ü ş ü n ü ­
yordum ; b u y ü z d e n kom aya girecek olsam bile.
T rene A cele e t b ü y ü s ü y a p a b ilird im am a en u y g u n d u ru m d a
bile risk li b ir b ü y ü y d ü ve o k u lu n ilk g ü n le rin d e yaptığım b ü y ü ler
pek g ü v en v erm iy o rd u . Yaz b o y u n ca p ra tik yapm am gerekiyordu;
k im se n in b ak m ad ığ ı zam a n la rd a ufak , kolay b ü y ü ler. Gece lam ­
b a la rın ı y a k m a k gibi. Ya da elm ayı p o rta k a la çevirm ek.
"D üğm elerini b üyüyle ilik le ya da bağcık ların ı büyüyle bağla,"
diye ö n e rm işti Bayan Possibelf. "Bu tü r şeyler."
"Ben sadece b ir ta n e d üğm eli şey g iy iy o ru m ," dedim ve k o ­
tu m a bak ın ca k ıza rd ım .
"O zam an ev işleri için b ü y ü k u lla n ," dedi. "B u laşık ları y ık a,
gü m ü şleri p arlat."
Yazın y em ek lerim in te k k u lla n ım lık ta b a k la rd a v e rild iğ in i ve
p la stik çatal k aşık la (çatal ve kaşık , bıçak asla verilm ezdi) yediğim i
Bayan P ossibelf'e açık lam a zah m e tin e girm edim .
Bu yaz b ü y ü p ra tiğ i yapm a zah m e tin e de g irm edim .
S ıkıcıydı. Ve am açsızdı. A yrıca b ir y a rd ım ı d o k u n m u y o rd u .
P ra tik y ap m ak b en i d ah a iyi b ir b ü y ü c ü y apm ıyordu; y aln ızca
b en i p a tla tıy o rd u .
Kimse b ü y ü m ü n neden bu şekilde olduğunu bilm iyordu. İçimde
ak ım gibi dolaşm ak ya da diğ er in s a n la rd a n asıl çalışıyorsa bende
de öyle çalışm ak y e rin e n ed en bom ba gibi p a tla d ığ ın ı...
P enelope'ye b ü y ü y ü n asıl h isse ttiğ in i so rduğum da, "B ilm iyo­
ru m ," dedi. "S an ırım içim de b ir k u y u gibi. O k ad ar d e rin k i d ib in i
görm eyi bırak, hayal bile edem iyorum . Ama kova gönderm ek yerine
o nu y u k a rı çek m ey i d ü şü n ü y o ru m . Bu şekilde geliyor; ihtiyacım
olduğu, o d a k la n d ığ ım sürece."
Penelope h e r zam an o d a k la n m ış h ald ey d i. A yrıca g ü çlüydü.
A gatha ise öyle d eğildi. En a z ın d a n Penelope k a d a r değildi.
Ve A gatha b ü y ü sü h a k k ın d a k o n u şm a k ta n da h o şlanm azdı.
F akat b ir k e re sin d e N o el'd e A g ath a'y ı y o ru lu p sersem leşin ­
ceye k a d a r u y u tm a m ıştım ve o zam an b ü y ü y a p m a n ın b ir k asın ı
germ ek ya da o nu g e rg in tu tm a k gibi h is s e ttird iğ in i söylem işti.
"Croise d e v a n t1 gibi," dem işti. "A n lad ın m ı?"
B aşımı ik i y a n a salladım .
Ş öm inenin ö n ü n d e k i k u r t p o s tu h a lın ın ü z e rin d e sevim li bir
k ed i gibi, k ıv rılm ış y atıy o rd u . "Bale y ap m ak gibi," d edi. "B ir p o ­
zisy onda elim den geldiğince u z u n sü re k a lm a k gibi."
Baz k e n d isi için k ib rit y a k m a k gibi h is s e ttird iğ in i söylem işti.
Ya da te tik çekm ek gibi.
B unu a slın d a söylem eyecekti. Beşinci senem izde o rm a n d a ki-
m erayla sa v aşıy o rd u k . Bizi köşeye s ık ış tırm ış tı ve Baz o n u n la tek
başın a savaşacak k a d a r g ü çlü d eğildi. (Sihirbaz bile b ir kim eray la
te k başın a savaşacak k a d a r güçlü değildi.)
"Yap şu n u , Snovv!" d iye b ağ ırd ı Baz bana. "Yap şu n u . O nu
serb est b ırak . Şim di."
"Y apam ıyorum ," diye açıklam aya çalıştım . "O şekilde ç alış­
m ıyor."

1 (Fr.) Balede vücut ile bacaklardan birinin seyirciye göre çapraz olacak şekilde
yerleşmesidir, (ç.n.)
"G ayet de çalışıyor."
"Ö yle b ir h a re k e tle açam ıyorum ," dedim .
"D ene.”
"Yapam ıyorum , la n e t o lsu n ." K ılıcım ı sallıy o rd u m - d a h a on
beş y aşın d ay k en k ılıç k u lla n m a k ta iyiydim —am a kim era m addesel
değildi. (Bu da çoğu zam an olduğu gibi ben im talihsizliğim di. Kılıç
k u lla n m a y a b a şla d ığ ın ız d a b ü tü n d ü şm a n la rın ız sise ve havaya
dö n ü şü y o rd u .)
"G ö zlerin i k ap a ve k ib rit y a k ," d edi Baz. İk im iz de b ir k a y a ­
n ın a rk a sın a sak lan m ay a çalışıy o rd u k . Baz b irb iri a rd ın a b ü y ü ler
sıralıy o r, o n la rı ad eta şa rk ı söyler gibi söylü y o rd u .
"N e?"
"A nnem öyle d e rd i," dedi. "K albinde b ir k ib rit y a k ve kava
ü fle."
B az'la söz k o n u su ateş h ep o luyordu. Beni h âlâ k ü le çev irm e ­
d iğ in e in an am ıy o rd u m . Ya da y a k a ra k ö ld ü rm ed iğine.
Ü çüncü sın ıfta y k e n ben i V iking cenazesiyle te h d it etm e k ten
h o şla n ırd ı. "N asıl o ld u ğ u n u b iliy o r m u su n , Snow? A lev alm ış bir
o d u n y ığ ın ı den ize b ıra k ılır. Ş en in k in i B lackpool'da y ap a b iliriz ,
böylece görm em iş N orm al a rk a d a şla rın da g elebilir."
"Git b aşım d an ," d iy erek o nu yok saym aya çalışırdım .
N orm al ark ad aşım y o k tu bile; g örm üş ya da görm em iş.
N orm allerin d ü n y a sın d a herk es b en d en m ü m k ü n o ld uğunca
u z ak d u ru rd u . Penelope g ü cü m ü h iss e ttik le rin i ve içgüdüsel ola­
ra k b en d e n k a ç ın d ık la rın ı söylerdi. S ahipleriyle göz tem asın d a
b u lu n m a y a n k ö p e k ler gibi. (Ben k im se n in sah ib i değildim tab ii
ki; dem ek isted iğ im b u değil.)
H er neyse, b ü y ü c ü le rd e ise d u ru m tam te rsiy d i. B ü y ü n ü n
k o k u su n a b a y ılırla rd ı; b en d en n e fre t etm eleri için çok uğraşm am
g erek iy o rd u .
T abii Baz değillerse. O b a ğ ışık tı. Yedi sene b o y u n c a benim le
a y n ı odayı p a y la ştığ ın d a n , b ü y ü m e k a rşı d iren ç g e liştirm işti.
O gece k im eray la sa v a şırk e n b e n so n u n d a p a tla y a n a k a d a r
b an a b a ğ ırıp d u rm u ştu .
Birkaç saat son ra ik im iz de sim siyah b ir ç u k u rd a u y an m ıştık .
A rk a sın a sa k la n d ığ ım ız kaya b u h a rla şm ıştı. Ya da b e lk i sadece
o rta d a n k a y b o lm u ştu .
Baz o n u n k a şla rın ı y ak tığ ım d an em indi am a bana kalırsa gayet
iy i g ö rü n ü y o rd u ; te k b ir k ıl bile y e rin d e n o y n am am ıştı.
H er zam a n k i gibi.
2

SİMON

Y azları W atfo rd 'ı d ü şü n m ü y o ru m .


On b ir yaşım da, b u ra d a g eçirdiğim ilk senem den sonra tü m
yazı onu d ü şü n e re k geçirm iştim . O kulda ta n ıştığ ım herkesi d ü şü n ­
m üştü m : Penelope, A gatha, Sihirbaz. K uleleri ve arazileri. Çayları.
P u d in g leri. Büyüyü. Benim b ü y ü o lduğum g erçeğini.
W atford Sihirbazlar O kulu'nu düşün m ek ten —onunla ilgili hayal
k u rm a k ta n — h asta o lm u ştu m , ta k i y aln ızca b ir hayal o ld u ğ u n u
h issed en e dek. Zam an g eçsin diye u y d u rd u ğ u m b ir başka fantezi.
T ıpk ı esk id en fu tb o lc u olm a h ay ali k u rm a m gibi. Ya da aile­
m in, g erçek ailem in b an a g eri dönm esi gibi.
Babam futbolcu olurdu, annem se havalı bir m anken. Bir bebekle
ilgilenem eyecek k ad a r genç o ld u k ları, b abam ın k ariy eri söz konusu
olduğu için beni b ıra k m a k z o ru n d a k a ld ık la rın ı açık lay a ca k lard ı.
"A m a seni hep özledik, Sim on,” diyeceklerdi. “Seni arıyorduk.” Sonra
ben i alıp m a lik â n e le rin d e y aşam ak ü zere g ö tü re c e k le rd i.
F utbolcu m a lik â n e si... B ü y ü lü y a tılı o k u l...
D ü şü n ü n ce ik isi de saçma geliyordu. (Özellikle sizin dışın ızd a
y edi te rk ed ilm iş erkekle a y n ı odad a u y an d ığ ın ızd a.)
O ilk yaz VVatford a n ıla rın ı bir k en ara atm ıştım ki sonbaharda
otobüs biletim , belgelerim ve bizzat S ih irb a z 'm yazdığı n o t geldi.
Gerçekti. H epsi gerçekti.
Böylece ertesi yaz, VVatford'da g eçird iğ im ik in ci y ılım ın a r­
d ın d a n b ü y ü y ü düşü n m ey i kendim e yasakladım . Aylarca. K endim i
o n d a n k o p ard ım . Ö zlem iyor, d ilem iyordum .
S ih irb azlar  le m i'n in eylül a y ın d a bana s ü rp riz hed iy e gibi
geri gelm esine k a ra r verdim . (G erçekten de geldi. Şim diye k a d a r
h e p geldi.)
Sihirbaz b elk i b ir g ü n , y a z la rı k endisiyle VVatford'da geçir­
meme iz in v ereb ileceğ in i söylerdi ya da yaz b o y u n c a her nereye
gidiyorsa orada.
Fakat so n ra h e r y ılın b ir b ö lü m ü n ü N orm allerle geçirm em in
daha iyi olacağına k a ra r verdi. D illerin d en u zak laşm am ak ve te h ­
lik e k a rşısın d a te tik te olm am için. "B ırak da zo rluklar kılıcını
keskinleştirsin, Sim on.”
G erçek k ılıcım ı, S ih irb azlar K ılıcı'm k a s te ttiğ in i sanm ıştım .
Beni k a ste ttiğ in i d ah a sonra an lad ım .
Kılıç bendim . Y etim hanede geçen yaz a y la rın ın beni k esk in leş­
tirdiğin den em in değildim ama beni acık tırd ık ları kesindi. VVatford'ı
san k i y aşam ın k en d isiy m işçesin e arz u lu y o rd u m .
Baz ve e tra fın d a k ile r —tü m o eski ve zen g in a ile le r- k im se ­
n in b ü y ü y ü k en d ileri gibi anlay am ay acağ ın a in a n ırla rd ı. Yalnızca
k e n d ile rin in g ü v e n ilir o ld u k la rın ı d ü şü n ü rle rd i.
Fakat kim se b ü y ü y ü benim sevdiğim k a d a r sevem ezdi.
Diğer h iç b ir b ü y ü c ü —h içb ir s ın ıf ark ad aşım , o n la rın a ile le ri-
b ü y ü o lm adan y a şa m a n ın ne dem ek o ld u ğ u n u b ilm iy o rd u .
Y alnızca b en biliy o rd u m .
H er daim o rad a olm asını sağlam ak için h er şeyi y ap ard ım .

VVatford'da d e ğ ilk en oray ı d ü şü n m em ey e ça lışırd ım ama bu yaz


bu nered ey se im k â n sız d ı.
G eçen y ıl o la n la rd a n sonra S ih irb a z 'm dönem sonu gibi b ir
şeyi önem seyeceğini bile inanam azdım . Kim ço cu k ları yaz ta tilin d e
eve g ö n derm ek için savaşı d u rd u ru rd u ki?
A yrıca b en a r tık ço cuk değildim . On a ltı yaşım da yasal o larak
y e tim h a n e d e n a y rıla b ilir ve k en d im e b ir ev tu ta b ilird im . Belki
L o n d ra 'd a . (Buna p aram y eterd i. Bir çan ta d o lu su cüce cin a ltın ım
v ard ı; b ü y ü k , s ilin d ir şe k lin d e b ir ç a n ta y d ı ve y aln ızca başka bir
b ü y ü c ü y e verm eye çalıştığ ın ız d a o rta d a n kaybolu yo rdu.)
Am a Sihirbaz h e r sene y ap tığ ı gibi b en i y en i b ir y e tim h an ey e
gönderm işti. Bunca y ıld a n sonra h âlâ k o ru m a am açlı yerim i değiş­
tiriy o rd u . S anki orada güven d e olacakm ışım gibi. S anki H um drum
b e n i çağıram ay acak m ış ya da dönem so n u n d a Penelope ile bana
y ap tığ ı h e r n eyse o nu yapam ay acak m ış gibi.
''S en i çağırabiliyor m u?" diye so rd u Penny, o n d a n k a ça r k aç ­
m az. "S u y u n ö tesin d en . Bu m ü m k ü n değil, Sim on. Bu d ah a önce
d u y u lm u ş b ir olay değil."
"B ir d a h a k i sefere b en i cılız b ir sincap gibi ça ğ ırd ığ ın d a k e n ­
d isin e söylerim !" dedim .
Y akalandığım da Penelope ne y a z ık k i k o lu m u tu tu y o rd u , bu
y ü z d e n o da b en im le gelm işti. O radan k açab ilm em izin te k sebebi
h ız lı dü şü n m esiy d i.
O g ü n so n u n d a tre n e b in ip VVatford'a d ö n erk en , "Sim on, bu
cid d i," dem işti.
"S iegfried ve Roy a şk ın a, Penny, cid d i o ld u ğ u n u b iliyorum .
Kim o ld u ğum u biliyor. Ben bile k im o ld u ğ u m u b ilm iy o ru m am a
H u m d ru m biliyor."
"O n u n h a k k ın d a n asıl h âlâ b u k a d a r az bilgiye sah ip o lab ili­
riz ? " diye sö y len m işti Penelope. "O k a d a r..."
"S insi," d em iştim . "'S in si H u m d ru m ' falan ."
"D alga geçm e, Simon. Bu ciddi b ir d u ru m ."
"B iliyorum , P enny."
VVatford'a d ö n d ü ğ ü m ü z d e S ih irb az bizi d in le y ip iyi o ld u ğ u ­
m uzdan em in o ld u k ta n sonra bizi gönderm işti. Ö ylece... evlerim ize
g ö n derm işti.
Hiç m a n tık lı değildi.
Ben de tabii ki tü m yazı W atfo rd 'ı d ü şü n e re k geçirm iştim .
O lan, olabilecek o lan ve te h lik e d e o lan h e r şeyi d ü şü n e rek . E nine
bo y u n a .
A m a y in e de k en d im e iyi şey leri d ü şü n m e h a k k ı ta n ım ıy o r­
dum . İyi şey leri özlem ek in sa n ı d e lirtird i.
En çok özlediğim şey lerin liste sin i y ap m ıştım ve W atford'a
ulaşm am a bir saat kalan a k ad ar ona dokunm am a izin verm iyordum .
Sonra liste d e k ile rin ü z e rin d e n te k e r te k e r geçiyordum . K endinizi
so ğ u k suya alıştırm a y a b en ziy o rd u . A m a sa n ırım b u n u n tam te rsi
b ir d u ru m d u ; k e n d in iz i çok iyi b ir şeye a lış tırıy o rd u n u z k i y a şa ­
d ığ ın ız şok sizi şaşk ın a çevirm esin .
On b ir y aşım d ay k en iyi şeyler listem i yapm aya b aşlam ıştım
ve m uhtem elen birkaç şeyi çık arm alıy d ım ama sa n d ığ ın ızd a n daha
zordu.
Her neyse, okula b ir saat kaldığı için zihnim den listem i çıkarıp
aln ım ı tre n in p en ceresin e yasladım .

VVatford'la i l g i l i en ç o k ö z le d iğ im şey ler:


1 — V işn e li ç ö r e k le r
VVatford'a gelm eden önce hayatım da hiç v işn eli çörek yem em iştim .
Yalnızca ü zü m lü ve sade yem iştim , h ep si de m a rk e tte n a lın ıp fı­
rın d a fazla p işiriliy o rd u .
VVatford'da istersen iz h er g ü n k a h v a ltıd a v işneli çörek yiyebi­
lird in iz . A k şa m ü stü çay ın y a n ın d a da. D erslerd en so nra k u lü p ler,
fu tb o l ve ö d ev lerd en önce yem ek sa lo n u n d a çay saatim iz olu rd u .
H er zam an Penelope ve A gatha'yla çay içerdim ve yalnızca ben
çörek y erd im . " İk i saat so n ra ak şam yem eği yiyeceğiz, Sim on,"
diye te rsle rd i A gatha, b irlik te g eçird iğ im iz b u n ca y ılın a rd ın d a n
bile. Bir k eresin d e Penelope VVatford'a başlad ığ ım dan b eri kaç tan e
çörek yediğim i saym ayı denem işti am a cevaba u la şa m a d an sıkıldı.
Çörek v arsa yem eden duram ıy o rd u m . Y um uşak, h a fif ve biraz
da tu z lu y d u . Bazen rü y am a g iriy o rla rd ı.
2 - P e n e lo p e
E sk id en ik in c i sırad a b ifte k vardı. A m a b irk aç sene önce k endim i
yalnızca bir tan e yiyecekle sınırlam aya k a ra r verdim , aksi ta k d ird e
liste O liver!'m yem ek şa rk ısın a d ö n erd i ve o k a d a r acık ırd ım ki
m idem e k ra m p la r g irerd i.
Belki A gatha'yı Penelope'nin ü stü n e alm alıydım sonuçta Agatha
benim k ız a rk ad aşım d ı. Ama öncelik P en elo p e'y e a itti. O kulun
ilk h afta sı, B üyülü K elim eler d ersin d e benim le ark ad aş olm uştu.
T an ıştığ ım ızd a o n u n la ilgili ne d ü şü n eceğ im d en em in olam a­
m ıştım : b a lık etli, açık k a h v e te n li ve p a rla k k ız ıl saçlı bir k ızd ı.
K ostüm p a rtisin e b ir cadı olarak k atılacakm ış gibi sivri uçlu gözlük
ta k ıy o rd u ve sağ elin d e devasa m or bir y ü z ü k v ard ı. Bir ödevle
ilg ili b an a y a rd ım etm eye çalışıy o rd u ve sa n ırım ben yalnızca
onu izliyo rd u m .
"S en in Simon Snovv o ld u ğ u n u b iliy o ru m ," dedi. "A nnem b u ­
rada olacağını söylem işti. Çok güçlü olduğunu, m uhtem elen benden
-P en elo p e Bunce bile g ü çlü o ld u ğ u n u söyledi."
"S en in gibi b irin in a d ın ın Penelope o labileceğini hiç d ü ş ü n ­
m ezdim ," dedim . A ptalca. (O sene söylediğim h er şey aptalcaydı.)
Penelope y ü z ü n ü b u ru ş tu rd u . "'B enim gibi b irin in ' adı ne
olm alı?"
"B ilm em ." G erçek ten b ilm iyordum . T anıdığım ona benzeyen
diğer k ız la rın adı Saanvi ya da A dili fa la n d ı ve k e sin lik le k ız ıl
saçlı değild iler. "S aan v i?"
"B enim gibi b irin in ad ı h er şey o lab ilir," dedi Penelope.
"A h," dedim . "D o ğ ru , affed ersin ."
"Ve saçım ıza isted iğ im iz h e r şeyi y ap ab iliriz." K ırm ızı atk u y -
ru ğ u n u sav u ra ra k ödeve döndü. "B irini izlem ek kaba bir d avranış,
a rk a d a şın bile olsa."
"Biz ark ad aş m ıy ız ? ” diye sordum . Çok şaşırm ıştım .
"Ö d ev in e y a rd ım ed iy o ru m , değil m i?"
Yardım ed iy o rd u . Futbol to p u n u bilye k a d a r küçültm em e y a r­
dım etm işti.
"K alın kafalı olduğum için yardım ettiğini sanıyordum ," dedim.
"H erkes k a lın k a falı," diye k a rş ılık v erd i. "S enden h o şla n d ı­
ğım için san a y a rd ım ed iy o ru m ."
S o n rad an ö ğ ren d im k i y en i b ir b ü y ü d en erk en y a n lışlık la
saçını k ırm ız ı y a p m ıştı am a tü m sene o şekilde k u lla n d ı. E rtesi
y ıl m aviyi d enedi.
P en elo p e'n in an n e si H in tli, b abası İn g iliz 'd i. A slında ik isi de
İn g iliz 'd i; a ile sin in H in d ista n ta ra fı u z u n y ılla rd ır L o n d ra'd a y a­
şıy o rd u . İlerley en z am an lard a b an a a ile sin in o k u lda b en d en u zak
d u rm a sın ı söylediğini an latm ıştı. "A nnem k im sen in senin n ereden
g eld iğ in i b ilm e d iğ in i söyledi. Ve te h lik e li olabileceğini."
"N ed en onu d in lem ed in ?"
"Ç ü nkü kim se n ered en g eld iğ in i bilm iyor, Simon! Ve te h lik eli
o lab ilirsin !"
"H a y a tta k alm a iç g ü d ü le rin berbat."
"Ayrıca senin için üzülüyorum ," dedi. "Asanı ters tu tu y o rd u n ."
Kendi k e n d im e b u n u yapm am am ı söylesem de P e n n y 'y i h e r
y az özlü yord u m . S ih irb az ta tille rd e k im se n in bana m e k tu p y az a­
m ayacağını ya da aray am ay acağ ın ı söylem işti am a P en n y mesaj
gö n d erm en in b ir y o lu n u b u lu y o rd u : Bir k eresin d e d işle rin i ta k ­
m ayı u n u ta n , m a rk e tte k i yaşlı adam ı ele g eçirip d o ğ ru d a n o n u n
aracılığıyla k o n u şm u ştu . O ndan h a b e r alm ak g ü zeldi am a çok ra ­
h atsız edici o ld u ğ u n d an acil d u ru m olm adığı ta k d ird e bir daha
yap m am asın ı istem iştim .

3 —F u tb ol sa h a sı
A rtık esk isi k a d a r fu tb o l o y n am ıy o rd u m . O kul ta k ım ın d a o y n a ­
y acak k a d a r iyi değ ild im , ay rıca sü re k li k e n d im i b ir e n trik a ya
da o layın içinde b u lu y o rd u m ya da S ih irb az için g örevde o luyor­
dum . (H u m d ru m can ı iste d iğ in d e sizi çağ ırab iliy o rk en p e k gol
atam ıy o rd u n u z.)
Ama o y n am a şansı y ak alıy o rd u m . M ükem m el b ir sahaydı:
Çim enler m ü th işti. A ra z in in te k düz ala n ıy d ı. Y ak ın ında, a ltın d a
o tu ru p m açı izley eb ileceğ in iz gölgeli g üzel ağaçlar v ard ı.
Baz o k u l ta k ım m d a y d ı. Tabii k i... P is lik ...
S ahada da d iğ er h e r y erd e o ld u ğ u g ib iy d i. G üçlü. Zarif. A cı­
m asız.

4 - O k u l fo rm a m
B unu on b ir y a şın d a y k e n listey e eklem iştim . Ş unu an lam alısın ız;
ilk form am ı ald ığ ım d a h ay atım d a ilk defa ü zerim e tam gelen b ir
kıyafet giym iştim ve ilk defa ceket giyip k rav at takm ıştım . Bir anda
k en d im i u z u n boylu, h av a lı h issetm iştim . Ta k i Baz b en d en daha
u z u n ve h e rk e ste n d ah a h av alı b ir şek ild e o d aya g irin cey e dek.
VVatford'da sek iz y ıl o k u n u y o rd u . B irinci ve ik in c i yıl çizgili
ceket —m o ru n ik i to n u ile y e şilin ik i to n u —, k o y u g ri p antolon,
yeşil k a z a k ve k ırm ız ı k ra v a t.
A ltın c ı y ıla k a d a r h a s ır şapka ta k m a k z o ru n d a y d ık , k i bu
aslında K ım ıld a m a b ü y ü m ü z ü n şapk ay ı başım ızda tu ta c a k k a d a r
güçlü olup olm adığını te st etm ek içindi. (Penny b e n im k in i başım da
tu tm a k için b ü y ü le rd i. K endim y ap arsam so n u n d a şapkayla u y u ­
m ak z o ru n d a k alıy o rd u m .)
H er so n b a h a r odam a g ird iğ im d e b e n i b ek ley en y ep y en i bir
form a o lu rd u . Temiz, ü tü lü ve ne k a d a r değişm iş ya da b ü y ü m ü ş
olsam da ü zerim e tam o tu ra c a k şek ild e y atağ ım a serilm iş o lurdu.
Daha ü st sın ıflar —ben de a rtık o nlardandım —beyaz şeritli yeşil
ceket giyiyordu. Bir de istersek kırm ızı k azak giyiyorduk. Pelerin de
isteğe bağlıydı; b en k o m ik h is se ttird iğ i için hiç g iy m iyordum am a
P e n n y seviy o rd u . K en d in i Stevie N icks gibi h is s e ttiğ in i söylerdi.
Form am ızı sev iy o rd um . H er g ü n ne giyeceğim i biliyor olm ayı
seviyordum . G elecek sene VVatford'la işim b ittiğ in d e ne giyeceğim i
b ilm iy o rd u m ...
S ih irb a z'm A d a m la rı'n a k a tıla b ilird im belk i. O n ların k e n d i­
le rin e has fo rm aları v a rd ı; R obin H ood ile g izli ajan k a rışım ı b ir
ta rz d ı. A ncak S ih irb az k a d e rim in b u o lm a d ığ ın ı söylüyordu.
Benim le böyle k o n u ş u rd u . "Senin yolun bu değil, Sim on. Ka­
derin başka bir yerde."
H erkesten ay rı olm am ı isterdi. A yrı eğitim . Özel dersler. Bence
okul m ü d ü rü olm asaydı VVatford'a gitm em e bile izin verm ezdi... bir
de VVatford'ın ben im için en g ü v en li y er o ld u ğ u n u d üşünm eseydi.
Sihirbaz'a VVatford'dan sonra ne giyeceğim i sorsam m uhtem elen
ben i sü p e rk a h ra m a n gibi d o n a tırd ı.
O kul b ittiğ in d e ne giyeceğim i k im sey e sorm ay acaktım . On
sekiz y aşın d ay d ım . K endim g iy in eb ilird im .
Ya da P en n y y a rd ım ederdi.

5 — O dam
A slın d a “o d am ız" dem eliydim am a B az'la paylaşm a k ısm ın ı öz­
lem iyordum .
VVatford'da ilk senenizde size b ir oda ve oda a rk a d aşı b elirle ­
n ird i ve b ir d ah a asla d eğ iştirem ezd in iz. E şy a la rın ız ı to p lam an ız
ya da p o ste rleri çık a rm a n ız a hiç g erek y o k tu .
Beni ö ld ü rm ek istey en biriyle, on bir y a şın d a n b e ri ben i öl­
d ü rm e k istey en b iriy le b ir oda p a y la şm a k ... Eh, o ld u kça b e rb a ttı,
değil mi?
Am a b e lk i de Y üksük b eni B az'la b irle ştird iğ i için k e n d in i
k ö tü h isse tm işti (gerçek an lam d a değil; Y ü k s ü k 'ü n d u y g u sal ol­
d u ğ u n u sanm ıy o ru m ) ç ü n k ü V V atford'daki en iyi odaya sa h ip tik .
O kul ara z isin in u cu n d a k i M askeliler E vi'nde yaşıy orduk. D ört
b u ç u k k a tlı, ta ş b ir b in a y d ı ve en ü st k a tta , k u lem si y e rd e k i o d a ­
m ız o k u lu n e tra fın d a k i su k a n a lın a b ak ıy o rd u . Kule b ird e n fazla
o d a n ın sığam ayacağı k a d a r k ü ç ü k tü am a diğ er ö ğ re n c ile rin oda­
la rın d a n b ü y ü k tü . E skiden ç a lışa n la rın k alm a y eri o ld u ğ u n d a n
o d a n ın k e n d i b an y o su da v ard ı.
A slında Baz aynı banyoyu paylaşma konusunda oldukça uyum lu
bir insandı. Sabahları banyodan çıkm azdı am a tem izdi ve eşyalarına
d o k u n m am d an h o şlan m ad ığ ı için h iç b irin i o rta d a tu tm a z d ı. P ene­
lope b a n y o m u z u n se d ir ve bergam ot k o k tu ğ u n u söy lerdi; b u n u n
sebebi Baz o lm alıy d ı ç ü n k ü b e n olm adığım k esin d i.
P e n n y 'n in odam ıza nasıl g ird iğ in i a n latm ak isterd im —k ız la rın
e rk e k le rin ev in e g irm esi ve e rk e k le rin de k ız la rın k in e girm esi
y a s a k tı- am a h âlâ bilm iy o rd u m . Y üzüğü sayesinde olab ilird i. Bir
k ere sin d e onu b ir m ağ aran ın m ü h rü n ü k ırm a k için k u lla n d ığ ın ı
g ö rm ü ştü m , y a n i h e r şey m ü m k ü n d ü .

6 — S ih ir b a z
S ih irb az'ı da listey e on b ir y aşın d a ek lem iştim ve çık arm ay ı pek
çok kez d ü şü n m ü ştü m .
M esela altın cı s ın ıfta b en i resm en y ok say d ığ ınd a. O nunla ne
zam an konuşm aya çalışsam önem li b ir işi o ld u ğ u n u söylüyordu.
Bunu hâlâ ara ara söyler. Onu anlıyordum . Sonuçta okul m üdü­
rü y d ü . D ahası, C adılar M e c lisi'n in başıy d ı, y a n i adeta S ih irb azlar
A le m i'n in ta m a m ın d a n so ru m lu y d u . A yrıca babam falan değildi.
H içb ir şeyim d e ğ ild i...
F akat sah ip olm aya en y a k la ştığ ım şeydi.
N orm al d ü n y a d a y an ım a gelip b an a k im o ld u ğu m u açık lay an
(ya da açıklam aya çalışan) ilk kişi S ih irb az'd ı. H âlâ beni k o llard ı...
fa rk ın d a olm adığım zam a n la rd a bile. K endim i en çok ak lı b aşında
h isse ttiğ im zam an, g e rç ek te n k o n u şm ak için b an a v a k it ay ırd ığ ı
za m an la rd ı. O y an ım d a y k e n d ah a iyi savaşıyordum . D aha iyi d ü ­
şü n üyordu m . S anki o y an ım d ay k en bana h er zam an söylediği şeye
in an ıy o rd u m : S ih irb az lar A le m i'n in gelm iş geçm iş en güçlü b ü ­
y ü c ü sü olduğum a.
T üm b u g ü c ü n iyi b ir şey o ld u ğ u n a ya da en a z ın d a n bir g ü n
o lacağ ın a... Sonunda k e n d im i to p a rla y ıp y a ra ttığ ım d a n d ah a çok
s o ru n çözeceğim e...
S ih irbaz a y n ı zam an d a yaz b o y u n c a b en im le iletişim k u rm a
iz n i olan te k k işiy d i.
Ve h a z ira n d a k i d o ğ u m g ü n ü m ü h ep h a tırla rd ı.

7 - Büyü
Kendi b ü y ü m olm ak z o ru n d a değil. O h ep benim le ve açıkçası beni
ra h a tla ta n b ir şey değil.
W a tfo rd 'd a n u z ak k a ld ığ ım d a özlediğim şey, b ü y ü n ü n etra­
fın d a olm ak. S ıradan, o rta m d a k i b ü y ü . İn s a n la rın k o rid o rlard a ve
d erslerd e b ü y ü y ap m aları. B irin in yem ek m asasına san k i telle rin
ü z e rin d e sek iy o rm u şçasm a b ir ta b a k sosis gönderm esi.
S ihirbazlar Alemi aslında k e n d in e has bir d ün ya filan değildi.
Şehirlerim iz yoktu. Ya da m ahallelerim iz. Büyücüler her zam an d ü n ­
yeviliğin içinde yaşarlardı. Penelope'nin annesine göre böylesi daha
güvenliydi; d ü n y a n ın geri k a la n ın d a n uzaklaşm am ızı engelliyordu.
P e rile rin b u n u y a p tığ ın ı söylem işti: D iğer in sa n la rla u ğ ra ş­
m a k ta n sık ılıp birkaç asır b o y u n ca o rm an d a y aşam ışlar ve sonra
geri dön ü ş y o lu n u bulam am ışlar.
B üy ü cü lerin bir arada yaşadığı te k y er VVatford'dı; tab ii a k ra ­
balar dışın d a. Birkaç tan e b ü y ü lü sosyal k u lü p , p a rtile r ve y ıllık
bu lu şm alar v ard ı. Fakat sü re k li b ir arad a o lduğum uz te k y er W at-
fo rd 'd ı. Bu y ü z d e n son y ılla rd a in sa n la r d eliler gibi çift oluyordu.
P e n n y 'n in d ed iğ in e göre VVatford'da eşin i b u lam azsan y a ln ız k a ­
la b ilird in ya da o tu z ik i y aşm a g eldiğinde y a ln ız la r için B üyülü
B ritanya tu r u n a ç ık a rd ın .
P e n n y 'n in n ed en en d işe le n d iğ in i an lam ıy o rd u m ; d ö rd ü n c ü
sın ıfta n b eri A m e rik a 'd a b ir erk ek a rk ad aşı v ard ı. (VVatford'a d e­
ğişim ö ğrencisi o lara k gelm işti.) M icah beyzb o l o y n u y o rd u ve o
k a d a r sim e trik b ir su ra tı vardı ki ü stü n d e şe y ta n ç a ğ ırab ilird in iz .
Penelope evdeyken g ö rü n tü lü konuşm a y apıyorlardı ve okuldayken
de M icah n ered ey se h er g ü n ona y azıy o rd u .
"E vet am a o A m erik a lı," d ed i Penelope. " O n la rın ev lilik
h a k k m d a k i d ü şü n c e le ri bizim k i gibi değil. Y ale'de ta n ış tığ ı b ir
N orm al için b en i b ıra k ab ilir. A n n em b ü y ü m ü z ü n g id işa tın ın bu
o ld u ğ u n u söylüyor: A m e rik a lıla rın aptalca e v lilik le ri y ü z ü n d e n
k a n k a y b e ttiğ in i."
Ben P e n n y 'd e n ne k a d a r çok a lın tı yapıyorsam P en n y de a n ­
n esin d e n o k a d a r çok a lın tı y ap ard ı.
İkisi de paranoyakça düşünüyorlardı. M icah düzgün bir erkekti.
P enelope'yle ev len ecek ve onu A m erik a'y a g ö tü rm e k istey ecek ti.
A sıl endişelenm em iz g erek en buydu.
H er n e y se ...
Büyü. U zak tay k en b ü y ü y ü ö zlüyordum .
Tek b aşım ay k en b ü y ü kişisel b ir şeydi. Y üküm , sırrım . Am a
W a tfo rd 'd a b ü y ü tıp k ı soluduğum uz hava gibiydi. Beni diğ erlerin ­
d en ay ırm ıy o r; d a h a b ü y ü k b ir şey in p arçası y ap ıy ord u.

8 — Ebb v e k e ç ile r
W a tfo rd 'd a k i ik in c i y ılım d a keçi çobanı E bb'e y a rd ım etm eye
b aşlam ıştım . Bir sü re keçilerle ta k ılm a k en sevdiğim şeydi. (Baz
b u n u n la dalga geçerdi.) Ebb W a tfo rd 'd a k i en k ib a r in san d ı. Ö ğret­
m en lerd en d ah a g en çti ve h a y a tın ı k eçilerle ilg ilen erek geçirm eye
k a ra r v e re n b irin e göre şa şırtıc ı derecede g ü çlü y d ü.
"G üçlü o lm a n ın h e rh a n g i b ir şeyle ne alak ası v a r k i?" d erd i
Ebb. "U zun boylu in s a n la r çöpbol o y n a m a k z o ru n d a değiller."
"B asketbol m u dem ek iste d in ? " (Ebb VVatford'da y aşadığı için
d ü n y a d a n b iraz k o p u k tu .)
"A ynı şey. Ben ask er değilim . S ırf y u m ru k a ta b iliy o ru m diye
n ed en h a y a tım ı sav aşarak geçirm ek z o ru n d a k alay ım k i?"
S ihirbaz h ep im izin , içinde b ir gram bile b ü y ü olan h erk e sin
asker o ld u ğ u n u söylerdi. E ski y ö n tem ler b u y ü z d e n te h lik e liy d i;
b ü y ü c ü le r re n k li h a y a tla rın a devam eder, c a n la rı ne isterse yapar,
b ü y ü y ü o y u n c a k ya da a y rıc a lık o larak g ö rü rle rd i; k o ru m a la rı
gerek en b ir şey o la ra k değil.
Ebb keçiler için köpek k u llan m azd ı. Yalnızca k end i gereçlerini
k u lla n ırd ı. Koca s ü rü y ü e lin in te k b ir h a re k e tiy le geriye d ö n d ü r­
d ü ğ ü n ü görm ü ştü m . Bana da keçileri tek er te k e r geri döndürm eyi,
h ep sin e a y n ı a n d a fazla uzağa g ittik le rin i h isse ttirm e y i öğretm eye
b aşlam ıştı. H atta b ir ta n e s in in d o ğ u m u n a y a rd ım etm em e bile
iz in v erm işti.
A rtık E b b 'le sık v a k it geçirem iy o rd u m .
Am a o nu ve k e ç ile rin i özlem listem d e tu tu y o rd u m . Böylece
b ir d a k ik a lığ ın a d u ru p o n la rı d ü şü n e b iliy o rd u m .

9 — Sarsak O rm an
B unu liste d e n çık arm alıy d ım .
S arsak O rm an'a la n e t olsun.
10 —A gatha
Belki A g ath a'y ı da listem d en çık arm alıy d ım .

A rtık VVatford'a y ak laşıy o rd u m . Birkaç d a k ik a içinde ista s­


y on da olacaktım . O k u ld an b iri b e n i alm aya gelecekti.
E skiden A g ath a'y ı sona sa k la rd ım . T ü m yazı onu d ü şü n m e ­
d en geçirir, so n ra VVatford'a n ered ey se geldiğim de y en id en aklım a
g irm esin e izin v erird im . Böylece yazım ı, k en d im i o n u n gerçek
olam ayacak k a d a r iyi o ld u ğ u n a ik n a ed erek geçirm ek z o ru n d a
kalm ıy o rd u m .
A m a şim d i... B ilm iyordum , b elk i A gatha g erçek ten de gerçek
olam ayacak k a d a r iyiydi; en a z ın d a n b en im için.
G eçen dönem H u m d ru m , P en n y ile b en i y ak a la m a d an hem en
önce A gatha'yı Sarsak O rm an'da Baz'la b irlik te görm üştüm . Sanırım
a ra la rın d a b ir şey olab ileceğ in i ö n ceden sezm iştim am a bana bu
şekilde ih an et edeceğine hiç inanm azdım ; bu kadar ileri gideceğine.
A g ath a'y ı B az'la g ö rd ü k te n son ra o n u n la k o n uşacak zam anım
olm am ıştı; k a ç ırılm ak la, sonra da k açm ak la m eşguldüm . Yazın da
k o n u şam am ıştım ç ü n k ü kim seyle k o n u şam ıy o rd u m . Şim diyse bil­
m iy o rd u m ... A g ath a'm n b enim için ne ifade e ttiğ in i bilm iyordum .
O nu özled iğ im d en bile em in değildim .
SİMON

İstasyona indiğim de beni kim se k arşılam adı. En azınd an tan ıd ığ ım


kim se y o k tu ... sık ılm ış g ö rü n e n b ir tak sici b ir k a rto n u n ü z e rin e
Snovv y azm ıştı.
"B enim ," dedim . Şüpheyle b a k tı. Özel o k u l ö ğrencisi gibi gö­
rü n m ü y o rd u m . Ö zellikle de ü zerim d e form am y o kken. Saçlarım
fazla k ısa y d ı —h e r y ıl dönem so n u n d a k a z ıy o rd u m —, sp o r ayak­
kabım u cu z d u ve y e te rin c e sık ılm ış g ö rü n m ü y o rd u m . G özlerim i
adam a d ik tim .
"B enim ," ded im te k ra r. "K im liğim i mi görm ek istiy o rsu n ? "
diye so rd um h a fif serse ri b ir to n d a.
A dam iç g eçirip k a rto n u in d ird i. "K uş uçm az k e rv a n geçm ez
b ir yere g itm ek istiy o rsa n sen in le tartışm ay acağ ım ."
A rk a ko ltu ğ a geçip çan tam ı y a n ım a koydum . Şoför m o to ru
ç a lıştırıp rad y o y u açtı. G özlerim i kap ad ım ; genelde ark a k o ltu k ta
m idem b u lan ırd ı, b u g ü n gerg in d im ve yalnızca çikolata ile p ey n irli
ve soğanlı cips y em iştim .
Az k alm ıştı.
Bunu son kez yapıyordum . Sonbaharda VVatford'a gidiyordum .
D aha sonra y in e g id ecek tim am a bu şek ild e değil, eve g id er gibi
değil.
R adyoda Candle in the W in d çalm aya b aşlay ın ca şoför şarkıya
e şlik e tti.
Bu şark ıy la a y n ı anlam a gelen R ü z g â r d a m u m isim li b ü y ü
te h lik e li b ir b ü y ü y d ü . O k u ld ak i ç o c u k la r k e n d ile rin e d ah a fazla,
b ilirsin iz , dayanm a gücü v erm ek için b u b ü y ü y ü k u lla n ırla rd ı.
A m a y a n lış h eceyi v u rg u la rs a n ız sö n d ü rem ed iğ in iz b ir y a n g ın
b aşla ta b ilird in iz . G erçek b ir y an g ın . İstesem de asla denem ezdim ;
ç ift an lam lı sözlerde hiç iyi değildim .
A raba b ir ç u k u ra g irin ce öne d o ğ ru a tılıp k o ltu ğa tu tu n d u m .
"K em erini ta k ," d ed i şoför.
E trafım a b a k a rk e n kem erim i ta k tım . Ş eh ird en çıkm ış, k ırsa l
bölgeye g elm iştik . Y u tk u n u p ark am a yaslan d ım .
T aksici b u kez d ah a y ü k se k sesle şa rk ıy ı söylem eye devam
ederken —kim den y a rd ım isteyeceğimi hiç bilm iyorum —, k en d in i iyice
k a p tırm ıştı. Ona k em e rin i ta k m a sın ı söylem eyi d ü şü n d ü m .
Bir ç u k u ra daha girince neredeyse başım ı tav an a çarpıyordum .
T oprak yo ld ay d ık . B urası VVatford yolu değildi.
A ynadan şoföre b aktım . Yanlış b ir şey v ardı: te n i k o y u yeşildi
ve d u d a k la rı taze et k a d a r k ırm ız ıy d ı.
Sonra y in e ona, ö nüm de o tu ra n adam a b ak tım . S ıradan bir
tak siciy d i. Eğri b ü ğ rü dişler, ç a rp ık b ir b u ru n . E lton Jo h n şark ısı
söyleyen b ir adam .
Sonra y in e a y n ay a b ak tım : Yeşil ten . K ırm ızı d u d a k la r. Pop
y ıld ız ı gibi y a k ışık lı. Goblin.
N eyin p eşin d e o ld u ğ u n u görm eyi beklem edim . Elim i kalçam a
g ö tü rd ü m ve S ih irb a z la r K ılıcı'n ın gelm esi için g e re k en b ü y ü y ü
m ırıld an m ay a b aşladım . Bu g ö rü n m ez b ir silah tı; h a tta g ö rü n m ez ­
den de ö tey d i. B üy ü lü sözleri söyleyene d ek orada olm azdı bile.
G oblin b ü y ü y ü söylediğim i d u y d u ve a y n a d a b a k ışla rım ız
b irb irin e k ilitle n d i. S ırıta ra k cek etin e u zan d ı.
Baz b u ra d a olsaydı em inim şu an k u llan ab ileceğ im b ü y ü le rin
liste sin i ç ık a rırd ı. M uh tem elen işim e y aray acak F ransızca b ir şey
v ard ı. Fakat k ılıcım elim de b e lirir belirm ez d işlerim i sık ıp ön
k oltu ğa d o ğ ru sa v u rd u m ve g o b lin in k a fa sın ı k o p ard ım . K oltuğun
b aşlığ ın ı da. Voilâ.
Bir sü re d ah a ara b a y ı sürm ey e devam e tti, a rd ın d a n d ire k si­
y o n ç ıld ırd ı. B üyüye şü k ü rle r o lsu n k i ara m ız d a b a riy e r y o k tu .
K em erim i ç ık a rıp d ire k siy o n u tu tm a k için ön koltuğa (ve g o b lin in
ö nceden b a şın ın o ld u ğ u yere) atıld ım . A y ak ları h âlâ gazda olm a­
lıydı: Yoldan ço k tan ç ık m ıştık ve h ız la n ıy o rd u k .
A rabayı yeniden yola çevirm eye çalıştım ama araba kullanm ayı
bilm iyordu m . D irek siy o n u sola çev ird im ve ta k s in in k e n a rı ahşap
çitlere ç a rp tı. H ava y a stığ ı su ra tım d a p a tla d ı ve geriye uçtu m .
A raba h âlâ b ir şeylere ç arp ıy o rd u ; m u h tem elen d ah a fazla çite.
Bu şekilde öleceğim hiç ak lım a gelm ezdi.
K endim i k u r ta r m a n ın b ir y o lu n u b u la m a d a n ta k si d u rd u .
K ısm en y e rd ey d im ve başım ı önce pencerey e, sonra da k o l­
tu ğ a ç arp m ıştım . B unu P e n n y 'y e a n la tırk e n kem erim i ç ık ard ığ ım
kısm ı atlay acak tım .
Kolum u b aşım ın ü z e rin d e n u zatıp k ap ı k o lu n u çevirdim . Kapı
açıldı ve ta k sid e n ç im en lerin ü z e rin e s ır tü s tü d ü ştü m . G ö rü n ü şe
b a k ılırsa çitleri aşıp tarlay a g irm iştik . M otor hâlâ çalışıyordu. H o­
m u rd a n a ra k ayağa k a lk ıp şoför p e n c e re sin d en u z a n a ra k m otoru
d u rd u rd u m .
M uazzam b ir g ö rü n tü v ard ı. H ava y a stığ ın ın ü zeri k a n la k a p ­
lıy d ı. Ve cesedin. Ve benim .
G o b lin in c e k e tin i arad ım am a b ir p a k e t sakız ve m ak et bı­
ç a ğ ın d a n başk a b ir şey b ulam ad ım . Bu H u m d ru m 'ın işine b e n z e ­
m iyordu; o n u n b u ra d a o ld u ğ u n a d a ir o ra h a tsız edici h is y o k tu .
E m in olm ak için d e rin nefes aldım .
B üyü k o lasılık la b ir b aşk a in tik a m av cısıydı. C adılar M ecli-
s i'n in o n la rı E ssex 'ten u z a k la ştırm a sın a y a rd ım e ttiğ im d e n b eri
p eşim deydiler. (Gece k u lü p le rin in tu v a le tle rin d e sarhoş in sa n la rı
y iy o rla rd ı ve S ih irb az bölge h a lk ın ın k u lla n d ığ ı yöresel k elim e­
le rin y itip g itm e sin d en en d işelen iy o rd u .) S an ırım beni alt eden
g o b lin , k ra l o lacak tı.
Bu ise taca sah ip o lam ayacaktı. G o b lin in y a n ın d a k i koltuğa
sık ış a n k ılıcım ı çek ip ç ık a rd ım ve kalçam d a y en id en gözden k a y ­
boldu. A rd ın d a n çan tam aklım a geldi ve o nu da alıp içinden asam ı
ç ık a rm a d a n önce e şo fm an ım d ak i k a n ı sildim . Bu pisliği b u rad a
b ırakam azd ım ve k a n ıt olarak b ir şeyler alm aya değecek bir d u ru m
o ld u ğ u n u d ü şü n m ü y o rd u m .
A sam ı taksiye d o ğ ru lttu m ve b ü y ü m ü n tenim e k a rıştığ ın ı h is­
settim . “ Bana k a rşı koym a," diye fısıldadım . “ Git, git, lan etli şey!"
P en elo p e'n in k ö tü şeyleri o rta d a n k a ld ırm a k için bu b ü y ü y ü
k u lla n d ığ ın ı g ö rm ü ştü m . Am a b ende te k y a p tığ ı p a n to lo n u m d ak i
k a n ın b ir k ısm ın ı tem izlem ek oldu. S an ırım b u da b ir şeydi.
B üyü kolu m d a to p la n ıy o rd u ; o k a d a r y o ğ u n ki p a rm a k la rım
titriy o rd u . “H ad i," d ed im n işa n a larak . “ O rta d a n k a ld ır!"
A sam d an ve p a rm a k u ç la rım d a n k ıv ılc ım la r çık tı.
"L an et o lsu n , h a d i...” Bileğim i sallay ıp y e n id e n n işa n aldım .
G o b lin in k e n d i re n g i olan yeşile dön m ü ş k a fa sın ın ay ağ ım ın k e ­
n a rın d a , çim in ü z e rin d e d u rd u ğ u n u gördüm . G ob lin ler y a k ışık lı
iblislerdi. (Ama çoğu iblis de oldukça iyi gö rü n ü m lü yd ü.) "S an ırım
ta k sic iy i y e d in ," d ed im kafaya tek m e a tıp arab aya d o ğ ru gö n d e­
rirk e n . K olum un y a n d ığ ın ı h issed iy o rd u m .
"Yok et!" d iye b ağ ırdım .
Yerden p a rm a k u çlarım a k a d a r a k ın ed en sıcaklığı h isse ttim
ve ta k si o rta d a n k a y b o ld u . Kafa o rta d a n k ay b o ld u . Çit o rta d a n
kay b o ld u . Ve y o l...

Bir saat so n ra te rli ve h âlâ k u ru m u ş g o b lin k a n ı ile h ava y a stık ­


la rın d a n ç ık a n to zla k a p lı b ir h ald e y k e n so n u n d a o k u l b in a la rın ı
gördüm . (Toprak y o lu n sadece b ir kısm ı yok o lm u ştu ve zaten pek
yol da sayılm azd ı. A nayola çık ıp y ü rü m ü ştü m .)
Norm aller W atford'ın son derece seçkin bir yatılı okul olduğunu
sanıyorlardı. Ki san ırım öyleydi. A razin in etrafı b üyüyle çevriliydi.
Ebb yeni b ü y ü ler g eliştird ik çe oku lu büyülem eye devam ettiğim izi
söylem işti. Böylece k a t k a t b ü y ü v ard ı. Eğer N orm alseniz o k a d ar
b ü y ü g ö zlerin izi y a k a rd ı.
U zun, d em ir g iriş k ap ısın a d o ğ ru y ü rü d ü m —ü zerin d e büyüyle
VVATFORD OKULU y a zıy o rd u - ve büy ü m ü hissetm eleri için ellerim i
p a rm a k lık la rın ü z e rin e koydum .
E skid en b u k a d a rı y e te rli o lu rd u . K apılar h e r b ü y ü cü y e açı­
lırd ı. H a tta s ü rg ü n ü n ü z e rin d e b u n u n la ilg ili b ir yazı bile vard ı:
BÜYÜ AYIRIR BİZİ DÜNYADAN HİÇBİR ŞEY AYIR A M A SIN BİR­
BİRİMİZDEN.
S ih irbaz d ah a k a tı b ir k o ru m a için M eclis'e b a şv u rd u ğ u n d a ,
"G üzel b ir d ü şü n ce," dem işti, "ama altı y ü z y ıllık k ap ıd an korum a
em ri alacak değiliz. Evim e gelen in s a n la rın k ırle n tle rin ü z erin d e
y a za n la ra u y m a la rın ı b ek lem iy o ru m ."
Ben de Penelope ve A gatha'yla b irlik te M eclis to p lan tısm d ay -
dım . (S ihirbaz n e y in te h lik e d e o ld u ğ u n u g ö sterm ek için bizim de
katılm am ızı istem işti. “Çocuklar! D ünyam ızın geleceği!") T artışm anın
h e p sin i din lem em iştim . A k lım başka y erlere k a y m ıştı, S ih irb az'm
n ered e yaşad ığ ın ı, oraya hiç dav et ed ilip edilm eyeceğim i d ü ş ü n ü ­
y ordum . O nun y a s tık la r şöyle d u rsu n , b ir evi o ld u ğ u n u bile hayal
etm ek zordu. VVatford'da o d a la rı v a rd ı am a bazen h a fta la rca gel­
m ediği oluyordu. K ü çü k k en o n u n g ittiğ in d e o rm and a y aşad ığ ın ı,
fındık ve böğürtlen yediğini, p o rsu k ininde yaşadığını zannederdim .
VVatford k a p ısın d a k i ve dış d u v a rd a k i g ü v e n lik h er y ıl daha
da k a tıla şıy o rd u .
S ih irbaz'm A d a m ları'n d a n b iri -P e n e lo p e 'n in ağabeyi Prem al—
bugün içerideydi. M uhtem elen görev y ü zü n d en sinirliydi. Sihirbaz'm
e k ib in in k a la n ı o n u n ofisinde, b ir so n ra k i h am ley i p la n la rk e n
P rem al b u ra d a b irin c i s ın ıfla rı k o n tro l ed iy o rd u . Ö nüm e ç ık tı.
"İyi m isin, P rem ?"
"B unu ben im sana sorm am d ah a m a n tık lı o la c a k ..."
K anlı tişö rtü m e b a k tım . "G o b lin ," dedim .
Prem al b aşın ı sallay ıp asasın ı b an a d o ğ ru lttu ve tem izlem ek
için bir b ü y ü m ırıld a n d ı. O da P enny k a d a r güçlüydü. F ısıldayarak
bile b ü y ü y ap ab iliy o rd u .
İn sa n la rın bana tem izlik b ü y ü sü y ap m aların d an nefret ediyor­
dum; çocuk gibi h issettiriy o rd u . "T eşekkürler," dedim ve y a n ın d an
geçm ek ü zere ham le y aptım .
Prem al beni koluyla d u rd u rd u . "Bir d ak ik a d u r bakalım ," dedi
asasın ı alnım a k a ld ıra ra k . "B ugün özel önlem ler alın d ı. S ihirbaz,
H u m d ru m 'm se n in y ü z ü n le e tra fta d o la ştığ ın ı söylüyor."
Y üzüm ü e k şittim am a asasın d an uzak laşm am aya çalıştım .
"B u n u n sır o ld u ğ u n u san ıy o rd u m ."
"D o ğ ru ," d edi. "Sizi k o ru y a c a k sa k benim g ib ile rin bilm esi
gereken bir sır."
"Ben H u m d ru m olsaydım seni ço k tan yem iş o lurdum ," dedim .
"B elki S ihirbaz da böyle d ü ş ü n ü y o rd u r," dedi Prem al. "E n
az ın d a n o zam an o o ld u ğ u n u kesin o larak b ilird ik ." A sasın ı in ­
d ird i. "T em iz. G eçeb ilirsin ."
"P enelope b u rad a m ı?"
Omuz silk ti. "K ız k ard e şim in bekçisi değilim ."
Bir an v u rg u la y a ra k sö y led iğ in i ve b ü y ü y a p tığ ın ı san d ım
am a bana a rk a sın ı d ö n ü p dem ir kapıya yaslan d ı.

Ulu Ç ay ır'd a kim se y o k tu . Okula dönen ilk ö ğ ren cilerd en olm alıy­
dım . Sırf yapabildiğim için koşm aya başladım ve çim enlerin arasına
gizlenm iş k ırla n g ıç la rı rah atsız ettim . E trafım da h a v a la n ıp ö ttü le r
am a koşm aya devam ettim . Ç ay ır’ı, asm a k ö p rü y ü ve ü ç ü n c ü giriş
k ap ısın ı geçtim .
VVatford 1 5 0 0 'lerd en b eri v ard ı. E trafı d u v a rla rla çev rili bir
şe h ir gibiydi; d ışın d a ta rla la r ve o rm an lar, için d e ise b in a la r ve
av lu lar v a rd ı. G eceleri k ö p rü k a p a n ıy o rd u ve k a n a l ile iç k a p ıla r
geçilem iyordu.
M ask eliler E v i'n e gelip de k ap ım ı ç a rp a n a dek d u rm ad ım .
S ih irb azlar K ılıcı'nı çık arıp b aşparm ağım a b a tırd ım ve parm ağ ım ı
taşa b a stırd ım . A ylarca u z a k k a ld ık ta n so n ra k e n d im izi odaya
y e n id en ta n ıtm a m ız için özel b ir b ü y ü de v a rd ı fa k a t k a n h ız lı
ve k esin b ir yö n tem d i. P arm ağım ı em ip s ırıta ra k k a p ıy ı açtım .
O dam . Birkaç g ü n içinde bizim odam ız o lacak tı am a şim d ilik
b en im d i. P en cerelerin ö n ü n e g id ip b ir ta n e sin i araladım . İçeride,
tem iz hava d ah a da güzel k o k u y o rd u . P arm ağ ım ı em m eye devam
ed erek diğer p en ce re y i de açıp h a fif e sin ti ve g ü n ışığ ın d a g ir­
dap gibi d ö n en to z ları izledim , a rd ın d a n y atağ ım a u zan d ım . Eski
şiltey e —tü y le d o ld u ru lm u ştu ve b ü y ü le rle m u h afaza e d iliy o rd u -
göm üldüm . M erlin. M erlin , M organ ve M eth u selah a şk ın a, geri
dönm ek güzeld i. G eri d önm ek h e r zam an güzeldi.
VVatford'a ilk g eri dönü şü m d e, ik in c i y ılım d a, d oğ ru ca y a ta ­
ğım a g irip beb ek gibi ağlam ıştım . Baz g eldiğinde h âlâ ağlıyordum .
“Daha şim diden ne diye ağlıyorsun?" diye terslem işti. "Seni ağlatm a
p la n la rım ı m ahvediyorsun."
Şim di gözlerim i k ap ay ıp ciğerlerim i olabildiğince fazla havayla
d o ld u rd u m .
Tüy. Toz. L avanta.
K an alın suy u .
Bir de Baz'm deniz k u rtla rın d a n geldiğini söylediği h a fif b u ru k
koku. (Baz'a o n la rın lafın ı bile etm eyin; bazen s ırf onları k ızd ırm ak
için p en c e re d en sa rk ıp k a n a la tü k ü rü rd ü .)
Benden önce g eldiyse bile p a h a lı sa b u n u n u n k o k u su n u alm ı­
yordum . D erin nefes alıp se d ir k o k u su y ak alam ay a çalıştım .
Kapıda b ir tın g ırtı olunca hem en ayağa fırla y ıp elim i kalçam a
g ö tü rd ü m ve S ih irb a z la r K ılıcı'nı çağ ırd ım . B ugün ü ç ü n c ü kez
b u n u y ap ıyord u m , b elk i de k ılıcı d ışa rıd a b ırak m alıy d ım . Bu, her
zam an d o ğ ru y ap ab ild iğ im te k b ü y ü y d ü . Sebebi belki de diğer
b ü y ü le r gibi o lm am asıydı. D aha çok b ir y em in gibiydi. “A dalet.
Cesaret. G üçsüzlerin korunm ası için. Gücün huzurunda. Büyü, bil­
gelik ve iyilikle."
K ılıcın b elirm esin e g erek y o k tu .
S ih irb a z la r Kılıcı b e n im d i am a k im sey e ait d eğildi. Size g ü ­
v en m ed iğ i ta k d ird e gelm ezdi.
Kabzası elim de m ad d eleşti ve k ılıc ı om zum a k a ld ırırk e n Pe­
nelope k ap ıy ı açtı.
Kılıcı b ıra k tım . "B u n u y ap am ıy o r o lm an g e re k ir," dedim .
Om uz silk ip Baz'm y atağ ın a o tu rd u .
G ülüm sediğim i h issed iy o rd u m . "Ö n k a p ıy ı bile geçem iyor
olm an gerek ."
Penelope y e n id en om uz silk ti ve B az'm y a stığ ın ı b a şın ın al­
tın a itti.
"Baz y ata ğ ın a d o k u n d u ğ u n u ö ğ re n irse seni ö ld ü r ü r /' dedim .
"B ırak da d en esin ."
Bileğimi b ü k tü m ve k ılıç o rta d a n kayb o ld u .
"K orkunç g ö rü n ü y o rsu n ," d edi Penelope.
"Yolda b ir g o b lin le k a rşıla ştım ."
"B ir so n ra k i k ra lla rın ın k im o lacağını oy ku llanarak belir-
leyem iyorlar m ı?" Sesi sa k in d i am a b e n i ö lç tü ğ ü n ü biliyordum .
Beni son g ö rd ü ğ ü n d e b ü y ü ve p a ç a v ra larla k ap lıy d ım . P e n n y 'y i
son gö rü şü m d e h e r şey m ahvoluyordu.
H u m d ru m 'd an daha yeni kaçmış, W atford'a uçm uştuk ve Beyaz
Ş a p el'd e k i dönem sonu serem o n isin in o rta sın a d a lm ıştık . Tam o
sırada zavallı E lsp eth sekiz y ıl b o y u n c a m ükem m el k a tılım ı için
ö d ü lü n ü alıy o rd u . Ben hâlâ k a n k ay b ed iy o rd u m (gözeneklerim den
k a n ak ıy o rd u ve kim se n e d e n in i bilm iyordu). P en ny ağlıyordu.
A ilesi o rad ay d ı —ç ü n k ü h e rk e sin ailesi o rad ay d ı—ve an n esi S ih ir­
baz'a b ağırm aya başlad ı. "Şu hallerine bak, bu senin suçun!" Sonra
P rem al ik is in in ara sın a g irip bağırm aya başladı. İn s a n la r H um d-
ru m 'ın P e n n y 'y le b en im hem en a rk a m ız d a o ld u ğ u n u d ü şü n m ü ş
olm alıy dılar. H erkes asasın ı ç ık a rıp k o şa ra k şap eld en çık ıy o rd u .
H er zam an k i dönem sonu k ao su m u n y ü z k a t b ü y ü ğ ü y d ü ve kao-
tik te n de k ö tü y d ü . S an k i d ü n y a n ın sonu gelm işti.
Penelope'nin annesi tü m aileyi büyüyle oradan u zak laştırm ıştı;
P rem al'ı bile. (M uhtem elen y aln ızca a ra b a la rın a g ö tü rm ü ş tü am a
y in e de a b a rtılıy d ı.)
O g ü n d e n b eri P en n y 'y le konu şm am ıştım .
Bir yanım onu tu tu p b ü tü n halde o ld u ğ u n d an em in olm ak için
b aşın d a n ayağ ın a k a d a r y o k lam ak istiy o rd u am a bu t ü r a b a rtılı
h a re k e tle ri an n e si ne k a d a r seviyorsa P en n y de o k a d a r n e fre t
ed iy o rd u . “M erhaba deme, S im on,” dem işti. “Çünkü sonra hoşça
kal dem ek zorunda k a lırız ve ben vedalara dayanam ıyorum
Form am y atağ ın u c u n a b ıra k ılm ıştı ve o n la rı te k e r tek e r alıp
k a ld ırd ım . Yeni, g ri p an to lo n . Yeni yeşil ve m or çizgili k ra v a t...
Penelope a rk a m d a n y ü k s e k sesle iç g eçird i. Yatağıma o tu ru p
ona b a k a rk e n g ü lüm sem em ek için k e n d im i zor tu tu y o rd u m .
P en elo p e'n in y ü z ü asıldı.
"Seni daha şim diden ne rahatsız ediyor olabilir ki?" diye sordum.
“T rixie,“ diye y a k ın d ı. T rix ie o n u n oda ark ad aşıy d ı. P en n y
o n u n y e rin e b ir d ü z in e ş e y ta n ı ya da v a m p iri te rc ih edeceğini
söylerdi. Hiç d ü şü n m e d e n .
"N e y ap tı?"
"G eri d ö n d ü ."
"S en a k sin in o lm asın ı mı b ek liy o rd u n ? "
Penny, Baz'ın y astığ ın ı d ü zeltti. "H er y ıl b ir ö n cekinden daha
da m a n ik b ir h ald e g eri dönüyor. Önce tü m saçın ı k a ra h in d ib a y a
ç ev ird i, son ra da rü z g â r o n la rı u ç u rd u d iye ağladı."
G üldüm . "T rix ie 'n in açısından bakacak olursam ," dedim , "k ız
y a rı p e ri ve çoğu p e ri de b iraz m a n ik oluyor."
"Ah, o da b u n u b iliyor. Yemin ed erim , b u n u b ah an e o larak
k u lla n ıy o r. O n u n la b ir sen ey i d ah a çıkaram am . Onu k a ra h in d i­
baya çev irip üflem eyeceğim k o n u su n d a k en d im e g ü venm iyorum ."
K ah kah am ı b a s tırıp ona gözlerim p a rla y a rak bakm am aya ça­
lıştım . O nu gö rm ek g ü zeld i. "Bu son sen en ," dedim . "B aşarırsın ."
P e n n y 'n in b a k ışları ciddileşti. "B izim son senem iz," dedi. "Bil
b ak alım gelecek yaz ne y ap ıy o r olacak sın ?"
"N e?"
"B enim le ta k ıla c a k sın ."
Gülümsememi bastırm ayı bıraktım . "H um drum 'ı mı avlayacağız?"
İk im iz de g ü ld ü k fa k a t b en k ısm en y ü z ü m ü e k şittim ç ü n k ü
H um drum benim on bir yaşındaki halim olarak görünüyordu. (Penny
de onu görm em iş olsaydı h a lü sin a sy o n g ö rd ü ğ ü m ü d ü şü n ü rd ü m .)
Ü rperdim .
P en n y ü rp e rd iğ im i g ö rd ü . "Çok z a y ıfsın ," dedi.
"E şofm an y ü z ü n d e n öyle g ö rü n ü y o ru m ."
"Ü zerini d e ğ iştir o zam an." O ço k ta n d e ğ iştirm işti. P ilili, gri
eteğini ve k ırm ız ı kazağ ını giym işti. "H aydi, çay saati geldi," dedi.
T e k ra r g ü lü m sey ip y a ta k ta n k a lk tım ve b ir kot ile ü ze rin d e
W atford L akros y azan m or s w e a ts h irt'ü aldım . (A gatha la k ro s oy­
nuyord u .)
Banyoya g itm ek ü zere Baz'm y a ta ğ ın ın y a n ın d a n geçerken
P enny k o lu m d an tu ttu . "S eni görm ek g ü zel," diye fısıldadı.
G ülüm sedim . Yine. P en n y y a n a k la rım ın acım asına sebep olu­
yo rd u . "A b artm a," diye fısıldadım .
4

PENELOPE

Çok zay ıftı. Çok z a y ıf g ö rü n ü y o rd u .


Ve daha k ö tü s ü ... y ıp ra n m ıştı.
Sim on h ep W a tfo rd 'm b ifte ğ in i y iy erek g eçird iği birk aç ay ın
sonunda daha iyi g ö rü n ü rd ü . (Bir de Y orkshire p u d in g ve çok fazla
sü t k o y d u ğ u çay. Ve yağlı sosisler. Ve terey ağ lı çörekler.) G eniş
o m uzlu ve geniş b u ru n lu y d u , çok z a y ıfla d ığ ın d a derisi elm acık-
k e m ik le rin e y ap ışıy o rd u .
H er so n b ah ar o nu bu şek ild e görm eye alışık tım . F akat bu
defa, b u g ü n , d ah a k ö tü y d ü .
Yüzü k u ru g ö rü n ü y o rd u . G özlerinde k ırm ız ı çizgiler v a rd ı
ve göz çev resi s e rt ve lekeli d u ru y o rd u . E lleri de k ırm ız ıy d ı ve
y u m ru k la rın ı sık tığ ın d a ek lem leri b ey azlaşıy o rd u .
G ülüm sem esi bile b e rb a ttı. Y üzüne göre fazla b ü y ü k ve k ır ­
m ızıydı.
G özlerinin içine bakam ıy o rd u m . Y aklaştığında ko lu n u tu ttu m
am a y ü rü m e y e devam ettiğ in d e rah atlad ım . Yoksa b ırak m ay ab ilir­
dim. O nu sıkıca tu tu p büyüyle ikim izi de VVatford'dan olabildiğince
u z ak la ştırab ilird im . H er şey sona e rd ik te n sonra geri dönebilirdik.
Sihirbaz, P itch 'ler, H um drum ve diğer herkes k endilerini adadıkları
savaşlara devam ed eb ilirlerd i.
Simon ve b e n A n ch o rag e'd a b ir d aire k ira la y a b ilird ik . Ya da
K azab lan k a'd a. Ya da P rag 'd a.
Ben o k u y u p y azard ım . Simon u y u r ve yem ek y erdi. İkim iz
de on doku z, h a tta b e lk i y irm i y aşım ızı görecek k a d a r y aşa rd ık .
B unu y ap ard ım . O nu u z a k la ş tırırd ım . B urada b ir fa rk y a ra ­
tab ilecek te k k iş in in o o ld u ğ u n a in an m asay d ım .
Sim on'ı k a ç ırıp g ü v en d e tu ta rs a m ...
G eri dönebileceğim iz b ir S ih irb azlar A lem i o lacağından em in
değildim .
5

SİMON

Yemek salonu n ered ey se b o ştu .


Penelope m asa n ın ü z e rin d e , a y a k la rın ı san dalyeye koym uş
o tu ru y o rd u . (Ç ünkü u m u ru n d a değilm iş gibi d a v ra n m a k h o şuna
gidiyordu.)
Birinci ve ik in ci sınıfa giden birkaç k ü ç ü k çocuk salonun diğer
ta ra fın d a aileleriyle çay içiyo rlard ı. O n ları fa rk ettim ; ç o c u k lar ve
y e tişk in le r. H epsi de b an a bak m ay a ç alışıy o rd u . Ç ocuklar birkaç
h a fta içinde b an a a lışa c a k la rd ı am a a ile le rin in b an a göz atm ala rı
için te k fırsa tla rıy d ı.
B ü y ü cü lerin çoğu k im old u ğ u m u b iliy o rd u . Çoğu d ah a ben
kim o ld uğu m u b ilm ezk en ben im geleceğim i biliy ordu; benim le
ilgili b ir k e h a n e t v a rd ı - a s lın d a b irkaç k e h a n e t—; sü p erg ü ç lü bir
b ü y ü c ü n ü n gelip de h e r şeyi düzelteceğiyle ilgiliydi.

Ve biri sonum uzu g etirm ek için gelecek.


Ve biri onun sonunu getirecek.
Güçlerin en güçlüsü h ü kü m sürsün.
H ep im izi ku rta rsın .
Ulu B üyücü. Seçilm iş Kişi. G üçlerin G ücü.
O k işi o lduğum a in a n m a k h âlâ tu h a f g eliyordu. Am a in k â r
edem iyordum . Kim se b en im k i gibi güce sa h ip değildi. O nu her
zam an k ontro l edem iyor ya da y ö n len d irem iy o rd um am a oradaydı.
S anırım W atfo rd 'a geldiğim de in s a n la r eski k e h an e tlerd en
ü m itle rin i kesm işlerdi. Ya da Ulu B ü y ü c ü 'n ü n kim se fark etm eden
gelip g ittiğ in i d ü şü n ü y o rla rd ı.
Kim senin Seçilm iş K işi'n in N o rm allerin d ü n y a sın d a n , sırad an
d ü n y a d a n çık acağ ın ı d ü şü n d ü ğ ü n ü sanm ıy o rd u m .
Bir b ü y ü c ü asla N o rm allerin d ü n y a sın d a doğm azdı.
Fakat b en öyle olm alıydım ç ü n k ü b ü y ü c ü le r ç o c u k la rın ı te rk
etm ezlerdi. P en n y y etim b ü y ü c ü le r diye b ir şey olm adığını söylü­
yo rd u . B üyü fazlasıyla değerliydi.
S ihirbaz b e n i alm aya ilk g eldiğinde b u n la rı an la tm am ıştı.
B üyü sah ib i o lan ilk N orm al ya da gelm iş geçm iş en güçlü b ü ­
y ü c ü olduğ u m u bilm iy o rd u m . Ya da b irço k b ü y ü c ü n ü n -ö z e llik le
de S ih irb a z 'm d ü ş m a n la rın ın - b en i b ir tü r p o litik a h ilesi o larak
u y d u rd u ğ u n u d ü ş ü n d ü ğ ü n ü bilm iy o rd u m . Bol kot p a n to lo n u ve
sıfıra v u ru lm u ş k afasıy la b ir T ru v a atı.
VVatford'a ilk geldiğim de Eski A ile le r'd e n b a z ıla rı önem li k i­
şilerle tan ışm am için k e n d ile rin i ziy aret etm em i istem işti, böy-
lece b eni b izzat d eğ erlen d ireb ilecek lerd i. İn celey eceklerdi. Fakat
S ihirbaz b u n la ra iz in v erm iy o rd u . Çoğu b ü y ü c ü n ü n k e n d ile rin i,
k a fa la rın d a k u rd u k la rı saçm a e n trik a la ra ve güç sa v aşla rın a fazla
k a p tırd ık la rın ı, bu y ü zd en b ü y ü k resm i görem ediklerini söylemişti.
"Seni kim senin piyonu ya pm ayacağım , S im on.”
Bu k a d a r k o ru m acı olduğu için a rtık m em nundum . D aha fazla
b ü y ü c ü ta n ım a k ve to p lu lu ğ u n için d e o ld u ğ u m u h issetm e k iyi
olab ilird i am a a rk a d a şla r e d in m iştim , ü ste lik k ü ç ü k k e n , h iç b iri
b enim B üyük K aderim le ilg ili telaş için d e değ ilk en .
Bilakis, ü n ü m VVatford'da arkad aş edinm em de engel o lu ş tu ru ­
yordu . H erkes etrafım d a b ir şey lerin p atlam a eğilim inde o ld u ğ u n u
b iliy o rd u . (Gerçi şim diye k a d a r h iç b ir insan p atlam am ıştı; bu da
bir şeydi.)
D iğer m asa la rın b a k ış la rın ı görm ezden gelerek P en elo p e'n in
çayım ızı alm asın a y a rd ım ettim .
W atford -k e n d in e ait kated rali ve su k an alı o la n - özel bir yatılı
o k u l olm asına rağ m en b u ra d a kim se şım a rtılm a z d ı. Tem izliğim izi
k en d im iz y a p a rd ık ve d ö rd ü n c ü sın ıfta n so n ra çam aşırlarım ızı
da k en d im iz y ık a rd ık . Bu tü r işler için b ü y ü k u lla n m am ız a izin
v a rd ı am a ben genelde k u llan m ıy o rd u m . A şçı P ritc h a rd yem ekleri
birkaç y ard ım cısıy la y a p a rd ı ve yem ek saatlerin d e sırayla hepim iz
serv ise y a rd ım ed e rd ik . H afta so n la rın d a ise y em ek leri ken d im iz
k a lk ıp a lıy o rd u k .
P enelope bize b ir ta b a k p e y n irli san d v iç ile b ir y ığ ın sıcak
çörek aldı ve b en te re y ağ m a çatalım ı b a tırd ım . (Ç öreklerim e çok
fazla terey ağ ı s ü rü p y erd im , böylece d ışın d a k i terey ağ ı e rirk e n
ortasın d a soğuk b ir p arça kalıyordu.) P en n y beni biraz iğrençm işim
gibi izliy o rd u am a a y n ı zam anda da özlem iş gibiydi.
"Yazının nasıl geçtiğini anlatsana," dedim lokm alarım ın arasında.
"G üzeldi," d edi. "Çok güzeldi."
"Ö yle m i?" A ğ zım dan k ır ın tıla r saçıldı.
"B abam la Şilcago'ya g ittik . O rad ak i b ir la b o ra tu v a rd a a ra ş­
tırm a y ap tı ve biz de M icah 'y la y ard ım e ttik ." E rkek ark ad aşın d an
b a h se ttiğ i an d a g evşedi. "M ic a h 'n ın İspany o lcası m üthiş. Bana
bir s ü r ü yen i b ü y ü ö ğ re tti; sa n ırım İspanyolca d ah a fazla p ra tik
y aparsam y e rlile ri gibi b ü y ü y a p ab ilirim ."
"O n a sıl? ”
Penelope k ız ard ı ve hem en cevap verm em ek için sandviçinden
bir ısırık aldı. O nu son g ö rü şü m ü n ü z e rin d e n sadece birkaç ay
geçm işti am a fa rk lı g ö rü n ü y o rd u . D aha b ü y ü k tü .
W atfo rd 'd a k ız la r etek giym ek zo ru n d a d eğ illerdi am a A gatha
da Penelope de etek giym eyi seviyordu. Penny genelde diz hizasında
baklav a desen li çorapla b irlik te kısa, p ilili o la n la rd a n g iy iyordu.
A y ak k a b ıla rı A lic e 'in , H a rik a la r D iy arı'n d a g iy d iğ in e b en ze r m o­
delde, siy ah ve to k a lıy d ı.
P en n y h er zam an o ld u ğ u n d a n k ü ç ü k g ö ste rird i —o n u n la ilgili
h e r şey y u v a rla k ve k ız la ra özgüydü; d o lg u n y a n a k la rı, k a lın
b a ca k la rı ve d iz le rin d e gam zeleri v a rd ı— ve form a o n u n d ah a da
k ü ç ü k g ö rü n m esin e yol açıyordu.
Yine d e ... b u yaz d eğişm işti. K üçük k ız k ıy afeti giym iş bir
k a d ın gibi g ö rü n ü y o rd u .
"M icah iy i," dedi so n u n d a, siy ah sa ç la rın ı k u la k la rın ın a r­
k a sın a ata rk e n . "B uraya g eld iğ in d en b eri b irlik te geçirdiğim iz en
u z u n zam an d ı."
"Yani h e y e c a n ın ız ı k a y b e tm e d in iz m i?"
G üldü. "H ay ır. Tam te rs i... g erçek h is s e ttird i. İlk kez."
Ne diyeceğim i bilem ediğim den ona g ü lüm sem ekle yetin d im .
"ly y , ağ zın ı k ap a," dedi.
K apadım .
"P eki ya sen?" diye so rd u Penny. Beni sorg u ya çekm ek için
d o ğ ru zam anı k o lla d ığ ın ı g ö reb iliy o rd u m ve ben de d ah a fazla
bekleyem ey ecek tim . E trafa b a k ın ıp b an a d o ğ ru eğildi. "N eler ol­
d u ğ u n u a n la ta b ilir m isin ?"
"N e zam an n eler o ld u ğ u n u ?"
"Bu yaz."
Om uz silk tim . "H içb ir şey olm adı."
A rk asın a y a slan ıp iç g eçirdi. "Sim on, A m erik a'y a gitm em b e ­
n im suçum d eğildi. B urada kalm aya çalıştım ."
"H ayır," dedim . "Yani anlatacak bir şey yok. Sen g ittin . H erkes
g itti. Ben y e tim h a n e y e döndüm . Bu kez L iverp o ol'a."
"Yani, S ih irb az se n i... g ö n d erd i mi? O lan lard an so n ra ?" Pe-
n e lo p e 'n in k afası k a rışm ış g ö rü n ü y o rd u . O na h a k veriy o rd u m .
K açırılm ak tan k ıl p ay ı k u rtu lm u ş tu m ve S ih irbaz ilk iş ben i
g ö n derm işti.
P e n n y 'y le b irlik te o la n la rı a n la ttığ ım ız d a S ih irb a z 'm d erh al
H u m d ru m 'ın p e şin e d ü şeceğ in i san m ıştım . C an av arın n ered e ol­
d u ğ u n u ; so n u n d a n asıl g ö rü n d ü ğ ü n ü !
H u m d ru m b e n b u ra y a g eldiğim den b eri VVatford'a sa ld ırı­
y o rd u . K aran lık y a ra tık la r g ö n d eriy o rd u . Bizden sak lan ıy o rd u .
B üyülü atm osferde ölü n o k ta la rd a n b ir iz b ıra k ıy o rd u . S onunda
b ir ipucum uz olm u ştu .
O nu b u lm ak , ce z alan d ırm a k istiy o rd u m . S ih irb a z 'm y a n ın d a
sav aşa ra k b u n a a rtık b ir son v erm ek istiy o rd u m .
Penelope b o ğ azın ı tem izledi. H issettiğ im k a d a r kaybolm uş
g ö rü n ü y o r olm alıydım . "A gatha'yla k o n u ş tu n m u?" diye sordu.
"A gatha m ı?" Bir çöreğe d ah a terey ağ ı sü rd ü m . S oğum uşlardı
ve yağ erim iy o rd u . P en n y sağ elin i k a ld ırd ı ve p a rm a ğ ın d a k i b ü ­
y ü k , m or y ü z ü ğ ü g ü n eş ışığ ın d a p arlad ı. "B azıları sıcak sever!"
B üyü isra fın d a n b aşk a b ir şey değ ild i. S ü rek li benim için
b ü y ü le ri boşa h arc ıy o rd u . T ereyağı a r tık sıcak olan çöreğin ü z e ­
rin d e erid i ve b ir elim den diğerine aldım . "A gatha'm n yaz boyunca
ben im le kon u şm ası y asak , b iliy o rsu n ."
"B elki bu kez b ir y o lu n u b u lu r diye d ü şü n m ü ştü m ," dedi
Penelope. "A çıklam a y ap m ak için özel ö n lem ler alacağını."
Fazla sıcak çöreği y em ek ten v azgeçerek tab ağım a b ıra k tım .
"S ih irb a z 'm k u ra lla rın a k a rşı gelm ez. Ya da aile sin in ."
P en n y b eni izliy o rd u . A gatha o n u n da a rk a d a şıy d ı am a P ene­
lope on u ben d en d ah a çok e le ştirird i. A g ath a'y ı eleştirm ek benim
işim d eğildi; b en im işim o n u n erk ek ark ad aşı olm aktı.
P enn y iç g eçird i ve b aşka yöne b a k ıp sa n d aly ey i tekm eledi.
"Bu m u yani? Bir şey yok mu? H erh an g i b ir ilerlem e? Ö ylesine bir
yaz d ah a mı? Şim di ne yapm am ız g erek iy o r?"
N orm alde b ir şey leri tek m eley en k işi ben o lu rdu m am a tü m
yaz d u v a rla rı te k m e le m iştim ... b ir de b an a te rs b a k a n in sa n la rı.
Om uz silk tim . "S an ırım o k u la döneceğiz."

P enelope o d asın a g itm ek istem iy o rd u .


T rix ie 'n in k ız a rk a d a ş ın ın da erk en g eld iğ in i ve kişisel sın ır­
la rı olm ad ığ ın ı sö y lü y o rd u . " T rix ie 'n in b u yaz k u la k la rın ı del­
d ird iğ in i söylem iş m iydim ? Tam siv ri k ısm ın a b ü y ü k , g ü rü ltü lü
ç an la r tak ıy o r."
Bazen P e n n y 'n in T rix ie h a k k ın d a y ap tığ ı e leştirileri fazlasıyla
tü rc ü b u lu y o rd u m . B unu ona da söyledim .
"S en in için dem esi kolay," d ed i te k ra r B az'm y atağ ın a y a y ı­
larak . "Sen b ir p eriy le y aşa m ıy o rsu n ."
"V am pirle y aşıy o ru m !"
"Bu d o ğ ru lan m ad ı."
"B az'ın v am p ir o lm ad ığ ın ı m ı d ü şü n ü y o rs u n y ani?"
"Vam pir o ld u ğ u n u biliyorum ," dedi. "Ama hâlâ doğrulam adık.
O nu k a n içerk en hiç g ö rm ed ik ."
Pencere p erv azın d a oturm uş, açık cama tu tu n a ra k kanala sark­
tım . Y üzüm ü e k şittim . "O nu k an la k ap lı h alde g ördük. Yeraltı m e­
zarlığ ın d a ü zerlerin d e diş izi olan b ir y ığ ın p ö rsü m ü ş fare b u ld u k .
Kâbus g ö rd ü ğ ü n d e y a n a k la rın ın ne k a d a r d o lg un g ö rü n d ü ğ ü n ü
söylem iş m iydim ? S an k i ağ zında fazlad an diş v arm ış gibi?"
"D olaylı k a n ıt," dedi Penny. "A yrıca n e d en k âb u s gören bir
v am p iri sinsice g ö zetled iğ in i h âlâ an lam ış değilim ."
"O n u n la yaşıyorum ! T etik te olm am gerek ."
Penny gözlerini devirdi. "Baz sana o danda asla zarar verem ez."
H ak lıy d ı. Y apam azdı. O dalarım ız ih a n e te k a rşı b ü y ü len m işti;
Oda A rk ad aşı L aneti. Baz o d am ızın içinde bana z a ra r verecek bir
şey yap acak o lu rsa o k u ld a n a tılırd ı. A g a th a 'n ın babası Dr. W ell-
belove ken d isi öğren ciy k en b u n u n b ir k ere y aşan d ığ ın ı söylem işti.
Bir çocuk oda ark ad a şın a y u m ru k atm ış, son ra p en cered en d ışa rı
u ça ra k k e n d isin i o k u l k a p ısın ın d ışın d a bulm uş. Kapı o n u n için
b ir d aha hiç açılm am ış.
K üçü k k en u y a rı alıy o rd u n u z; İlk ik i sene oda a rk ad a şın ıza
za rar verm eye ç a lışırsa n ız elle rin iz k a sk a tı k esiliy o rd u . İlk y ılı­
m ızda bir k eresin d e Baz'a k itap fırlatm ıştım ve ellerim in çözülm esi
üç g ü n s ü rm ü ştü .
Baz bu k u ra lı hiç çiğnem em işti. Ç ocu k k en bile.
"U y k u su n d a n eler y ap ab ild iğ in i k im b ilir..." dedim .
"Sen b ilirs in ," d ed i Penny. "O nu bu k a d a r izled iğ in e göre."
"K aran lık b ir y a ra tık la yaşıyorum ; p a ran o y ak olm aya h a k k ım
var!"
"İste d iğ in zam an p erim i sen in v am p irin le d e ğ iştiririm . B irini
öld ü rü cü derecede rah atsız edici o lm ak tan alık o y an b ir la n e t yok."
P e n n y 'y le ak şam yem eği için yem ek salo n u n a g ittik ve y e ­
m ekleri alıp —fırın d a patates, sosis ve ekm ek—odam a dön d ü k . Baz
o k u ld ay k e n hiç b u şek ild e ta k ıla m a z d ık . P e n n y 'y i isp iy o n lard ı.
Sanki p a rti veriyorm uşuz gibiydi. Sadece ik im izdik ve yapacak
h iç b ir şeyim iz y o k tu . Penelope b ir g ü n b irlik te eve çık tığ ım ızd a
da bu şekilde olacağını söylüyordu. A m a b u g erçekleşm eyecekti.
Savaş biter bitm ez A m erika'ya gidecekti. H atta belki o ndan da önce.
Ben de A gatha'yla eve çık acak tım .
A gatha'yla so ru n u m u z her ne ise b u n u aşacaktık; hep aşard ık .
O kul bitin ce m uhtem elen evlenecektik; A g a th a 'm n eb ev ey n leri de
o k u ld a n sonra ev lenm işlerdi. O nun kasabada b ir ev isted iğ in i b ili­
yordum . Öyle b ir eve param yetm ezdi am a A gatha’m n parası v ard ı
ve k e n d isin i m u tlu ed ecek b ir iş b u lacak tı. Babası da istersem iş
b u lm am a y a rd ım ed erd i.
Bunu d ü şü n m ek güzeldi: hayatım la ilgili ne yapacağım a k a ra r
verecek k a d a r u z u n y aşam ak.
Penelope yem eği b ite r bitm ez e lle rin i sildi. "D o ğ ru ," dedi.
H o m u rd an d ım . "H en ü z değil."
"N e dem ek istiy o rsu n ? "
"Yani h en ü z stra te ji belirlem eyelim . D aha yeni geldik. H âlâ
yerleşiyorum ."
E trafın a b ak ın d ı. "Yerleşecek ne var, Simon? Zaten ik i eşofm an
ta k ım ın ı y e rle ştirm işsin ."
"H u z u ru n ve sessizliğ in ta d ın ı çık a rıy o ru m ." O nun tab a ğ ın a
u z a n ıp k alan so sislerin i yem eye başladım .
"H u z u r falan y o k ," dedi. "Sadece sessizlik . Bu d u ru m beni
en d işelen d iriy o r. Bir p lan yapm am ız lazım ."
"H u z u r var. Baz h âlâ gelm edi ve b a k ," dedim çatalım la e tra fı
gö stererek , "b iz e s a ld ıra n h iç b ir şey yok."
"B ir g o b lin i d ah a y e n i p arçalam ış k işi söylüyor b u n u ," dedi.
"Sim on, sırf biz ik i aylığına b u ra d a n a y rıld ık diye savaş d u rm adı."
Yeniden h o m u rd a n d ım . "S ih irb az gibi k o n u ş tu n ," dedim ağ­
zım doluyken.
"Yaz b o y u n ca seni y ok say d ığ ın a h âlâ in a n a m ıy o ru m ."
"M u h tem elen 'savaşla' fazla m eşg u ld ü r."
P en n y iç çekip ellerin i ö n ü n d e b irle ştird i. M an tık lı olm am ı
bek liy o rd u .
O nu b ek letecek tim .
Savaş.
Savaşı k o n u şm a n ın b ir an lam ı y o k tu . Çok y a k ın d a b u ray a
da u la şa ca k tı zaten. Tek b ir savaş da değildi: İk i ya da üç savaş
v a rd ı - e li k u la ğ ın d a olan iç savaş, k a ra n lık y a ra tık la rla h er zam an
y a şa n a n h u su m et, H u m d ru m 'la ilgili şey h e r ney se o - ve hepsi
so n u n d a kap ım a d a y an acak tı.
"D oğru," diye te k ra rla d ı Penny. Ü zgün g ö rü n ü y o r olm alıydım
ç ü n k ü a rd ın d a n , "S an ırım savaş y a rın da devam edecek," diye
ekledi.
T abağını tem izled im ve P en n y de B az'ın y atağ ın a yerleşti.
Ona söylenm edim bile. Ben de k en d i yatağım a u za n ıp u ç ak la rd an ,
A m e rik a n sü p e rm a rk e tle rin d e n ve M ic a h 'n m b ü y ü k ailesin d en
b ah setm esin i d in led im .
D uyduğu b ir şa rk ıy ı b an a a n la tırk e n k o n u şm a n ın o rta sın d a
u y u y a k a ld ı. Bir g ü n bu şa rk ın ın b ü y ü o labileceğini d ü şü n ü y o rd u
am a ben "B eni a ra rs ın b e lk i" diye b ir b ü y ü y e ih tiy aç d u y u la b ile ­
ceğin i d ü şü n em iy o rd u m .
"P enelope?" Cevap verm edi. Y atağım dan sa rk ıp y astığ ım ı ona
d o ğ ru sa v u rd u m . Y atak larım ız işte b u k a d a r y a k ın d ı; Baz'm ben i
öld ü rm ek için y a ta ğ ın d a n k a lk m a sın a bile g erek y o k tu . Ya da sa­
n ırım tam tersi. "Penny.”
"N e?" d edi, Baz'm y a stığ ın a göm ülm üş halde.
"O dana d ö n m en gerek ."
"İstem iy o ru m ."
"D önm ek zo ru n d asın . Burada y a k a la n ırsa n S ihirbaz seni o k u l­
d an u z a k la ş tırır."
"B ırak y ap sın . Biraz boş zam ana ih tiy acım var."
Y atağım dan ç ık ıp te p e sin d e d ik ild im . K oyu re n k saçları y a s­
tığ ın ü z e rin e d a ğ ılm ıştı ve gözlüğü y a n a ğ ın a y ap ışm ıştı. Eteği
y u k a rı çık m ıştı ve çıplak bacağı dolgun ve y u m u şak g ö rü n ü y o rd u .
O nu d ü rttü m . Y erinden sıçradı.
“H ad i," dedi. “ Seni geçireyim ."
P en n y g ö zlü ğ ü n ü ve tiş ö rtü n ü d ü zeltti. “H ayır. G özetm enleri
nasıl a tlattığ ım ı görm eni istem iy o ru m ."
“Bu, en y a k ın ark ad aşın la paylaşm ak isteyeceğin b ir şey değil
m i?"
"Ç ü n k ü se n in b u n u çözm eye çalışm an ı izlem ek eğlenceli."
Kapıyı açıp m erdiven boşluğuna göz attım . Kim seyi ne gördüm
ne de d uy d u m . "P ek i," dedim k ap ıy ı açık tu ta ra k . "İy i geceler."
P en ny y an ım d an geçti. "İy i geceler, Simon. Y arın g ö rü şü rü z ."
S ırıttım . Elim de d eğildi; geri dönm ek çok güzeldi. "Y arın gö­
rü ş ü rü z ."
Yalnız k a lır kalm az ok u l pijam am ı giydim . Baz k e n d isin in k in i
evden g e tirird i am a b e n o k u lu n k ile ri sev iy o rd u m . Ç ocuk y u r tla ­
rın d a hiç pijam ayla uyu m azd ım , ç ü n k ü hiç olm am ıştı. Bu kendim i,
bilm iyo ru m ... hassas hissetm em e sebep oluyordu. Üzerimi değiştirip
yatağım a g ird im ve iç çektim .
VVatford'da Baz'm h en ü z gelm ediği bu geceler, gerçekten u y u ­
y ab ild iğ im te k z am an lard ı.

U yandığım d a sa atin kaç o ld u ğ u n u bilm iy o rd u m . Oda k a ra n lık tı


ve yatağım a ay ışığı v u ru y o rd u .
P en ceren in ö n ü n d e b ir k a d ın d u rd u ğ u n u san d ım ve başta
P en n y o ld u ğ u n u d ü şü n d ü m . Sonra şek il d eğ işti ve bu kez Baz
o ld u ğ u n u d ü şü n d ü m .
D aha sonra rü y a g örd ü ğ ü m e k a ra r v ererek y en id en u y k u y a
daldım .
6

LUCY

Sana söylem ek isted iğ im o k a d a r çok şey v a r k i...


A m a zam an ım k ısıtlı.
Ve sesim ulaşm ıyor.
7

SİMON

O dam ın k ap ısın ın a ra la n d ığ ın ı d uyduğum da g ü n eş yeni doğm uştu.


B attan iy ey i b aşım ın ü z e rin e çektim . "G it b aşım d an ," d erk en P en­
n y 'n in y in e de k o n u şm ay a b aşlayacağını d ü şü n ü y o rd u m . Yaz bo­
y u n c a onu ne k a d a r özlediğim i u n u ttu rm a k ta çok b aşarılıy d ı.
Birisi ö k sü rd ü .
G özlerim i açtım ve S ih irb a z 'm k a p ın ın ö n ü n de, y ü z ü n d e eğ­
lenm iş gibi b ir ifadeyle d u rd u ğ u n u gördüm . En a z ın d a n öyle gö­
rü n ü y o rd u , d e rin le rin d e ise k a ra n lık b ir şey v ard ı.
"E fendim ." D o ğ ru ld u m . "A ffed ersin iz."
"Ö zü r dilem e, Simon. K apıyı çaldığım ı duy m am ış o lm a lısın .”
"H a y ır... İzin v e rin de, şey ... g iy in ey im ."
"U ğraşm a," d edi p en cerey e d o ğ ru y ü r ü y ü p Baz'm y a ta ğ ın ­
d a n k a çın ara k ; S ih irb az bile v am p irlerd en k o rk u y o rd u . G erçi o
" k o rk m a k " k elim esin i k u lla n m a z d ı. "D ik k a tli" ya da " ih tiy a tlı"
o ld u ğ u n u söylerdi.
"D ü n seni k a rşıla y am a d ığ ım için ü z g ü n ü m ," dedi. "Y olculu­
ğ u n n asıl g eçti?"
B attan iy ey i itip y ata ğ ın k e n a rın a o tu rd u m . H âlâ pijam am lay-
dım am a en a z ın d a n o tu ru y o rd u m . "İy iy d i," dedim . "Yani aslında
tam da iyi sayılm az. T aksicim g o b lin çık tı."
"B ir g o b lin d ah a m ı?" E lleri belin d e, p en cered en b an a döndü.
"Isra rc ıla r. Y alnız m ıydı?"
"E vet, efendim . Beni kaçırm ay a ç alıştı."
S ihirbaz b aşın ı ik i y an a salladı. " İk i k işi çalışm ak a k ılla rın a
hiç gelm ez. H angi b ü y ü y ü k u lla n d ın ? "
"K ılıcım ı k u lla n d ım , efendim ." D udağım ı ısırd ım .
"İy i," dedi.
"T em izlem ek için de Y ok e t'i."
S ih irb az b ir k a şın ı k a ld ırd ı. "H a rik a , Sim on." Pijam am a ve
çıplak ayaklarım a bak tı, ard ın d a n y ü zü m ü inceler gibi baktı. "Peki
ya bu yaz? S ıradışı b ir şey oldu m u?"
"O lsaydı sizin le iletişim e geçerdim , efendim ." (İhtiyacım ol­
saydı o n u n la iletişim e geçebilirdim . Cep n u m a ra sın ı b iliy o rd u m .
A yrıca k u ş da gö n d ereb ilird im .)
S ihirbaz b a şın ı o n ay larcasm a salladı. "G üzel." Bana birk aç
saniye d ah a b a k tı, a rd ın d a n b en im le ilgili g erek en h e r şeyi ince-
lercesine pen cerey e d öndü. G üneş ışığı gü r, k a h v e re n g i saçlarında
p a rlad ı ve b ir an h e r za m a n k in d e n d ah a g ö zü p ek g ö rü n d ü .
Ü zerinde ü n ifo rm a sı v ard ı: k o y u yeşil p an to lo n , d e ri çizm e,
ask ılı ve u fa k cepleri olan yeşil b ir tu n ik . Süslü kem erin e bağlı
dokum a k ın ın d a n k ılıc ı sark ıy o rd u . B e n im k in in a k sin e o n u n k i
tam am en g ö rü n ü rd ü .
P e n n y 'n in an n e si Profesör Bunce eski b ü y ü c ü le rin tö rensel
k u k u le ta ve p e le rin g iy d ik le rin i söylerdi. D iğer m ü d ü rler de cübbe
g iy ip kep tak ıy o rla rm ış. S ih irb a z 'm k e n d in e özgü b ir ü n ifo rm a
y a ra ttığ ın ı sö y lerd i ve b u n a k o stü m derdi.
S anırım d ü şm an olm adığı hald e S ih irb a z 'd a n en çok n e fre t
eden k işi P ro fesö r B unce'tı. P e n n y 'n in b a b a sın ın k o n u ş tu ğ u n u
d u y d u ğ u m te k zam an a n n e s in in S ihirbaz h a k k ın d a söylenm eye
başladığı zam an d ı; elin i o n u n k o lu n a k o y u p , "Yapma, M ita li..."
d erd i. A n n esi de, "Ö zü r dilerim , Simon, S ih irb a z 'm k o ru y u c u ba­
ban o ld u ğ u n u b iliy o ru m ..." derdi.
A m a aslın d a öyle değildi. S ihirbaz k e n d in i hiç bu şekilde
ta n ıtm a m ıştı. A ile o larak . Bana h er zam an m ü tte fik m uam elesi
y apm ıştı; ben k ü ç ü k b ir ço cu k k en bile. Beni W atford'a ilk ge­
tird iğ in d e ofisine o tu r tu p h e r şeyi a n la tm ıştı. Sinsi H u m d ru m 'ı.
K aybolan b ü y ü y ü . A tm osferde ölü n o k ta la r gibi açılan d elik leri.
Ben d ah a b ü y ü n ü n gerçek o ld u ğ u n u sin d irm ey e çalışıyordum ,
o ise b ana b ir şe y in o nu ö ld ü rd ü ğ ü n ü —y ed iğ in i, so n u n u g e tird i­
ğ in i— ve an cak ben im y a rd ım edebileceğim i söylüyordu.
"B unları d u ym a k için çok küçüksün, Sim on. On bir, küçük bir
y a ş. A m a bunları senden daha fa z la sa k la m a k doğru değil. Sinsi
H u m d rum S ihirbazlar  lem i'n e ka rşı gelm iş geçm iş en büyük teh­
dit. Güçlü, bizi dört bir ya n d a n kuşatıyor. Onunla sa vaşm ak, bitkin
düştüğün anda uykuyla sa v a şm a k gibi.
"F akat onunla sa va şm a lıyız. Seni ko ru m a k istiyoruz; bunu y a ­
pacağım a h a ya tım üzerine y em in ederim . A m a bir an önce kendini
korum ayı öğrenm elisin, Sim on.
"O, dünyam ızın gördüğü en büyük tehdit. Ve sen de en büyük
um ud u m u zsa n .”
O k a d a r a fa lla m ıştım k i ne b ir şey d iy eb iliy o r ne de soru
sorabiliyo rd u m . Çok k ü ç ü k tü m . Ben sadece S ih irb az'm h a rita n ın
k en d i k e n d in e açılm asın ı sağladığı n u m a ra y ı y en iden yap m asın ı
istiyordum .
W a tfo rd 'd a k i ilk y ılım ı k en d im e rü y a g ö rd ü ğ ü m ü söyleyerek
g eçirm iştim . S o n rak i y ılım ı da rü y a görm ed iğ im i söy ley erek ...
Asıl soruyu sorm ayı akıl edem eden devlerin saldırısına uğram ış,
etrafım ı çev iren ta şla rı p aram p arça etm iş ve on santim uzam ıştım :
Neden ben?
N eden H u m d ru m 'la ben savaşm ak zo ru n d ay d ım ?
S ih irb az y ılla r içinde b u so ru y u b ir d ü zin e fa rk lı şekilde ce­
vaplam ıştı:
Çünkü ben seçilm iştim . Çünkü kehanette öngörülm üştüm. Çünkü
H um d ru m p eşim i bırakm ıyordu.
A m a b u n la rın h içb iri g erçek cevap değildi. Penelope bana
an lam v ereb ild iğ im te k cevabı söylem işti:
“Çünkü ya p a b ilirsin , Sim on. A yrıca biri y a p m a k zorunda."
S ih irb az p en c ere d en b ir şeyi izliy o rd u . Ona o tu rm a y ı te k lif
etm eyi d ü şü n d ü m . Sonra onu o tu ru rk e n hiç g ö rüp görm ediğim i
h atırla m a y a çalıştım .
K ıpırdanınca yatak gıcırdadı. Sıkıntılı b ir ifadeyle bana döndü.
"E fendim ?"
"Sim on."
"H u m d ru m ... O nu b u ld u n u z mu? N eler k açırd ım ?"
S ih irb az başp arm ağ ı ile işa re tp a rm a ğ ıy la çenesini tu ttu , a r­
d ın d a n b aşın ı h ızla sağa sola salladı. "H içb ir şey. O nu bulm aya
y a k laşa m a d ık bile ve ilgilenm em g erek en başk a önem li m eseleler
v ard ı."
"H u m d ru m 'd a n d ah a önem li ne o la b ilir k i?" d ey iverdim .
"D aha önem li değ il," dedi. "Sadece d ah a acil. Eski A ileler...
b en i sın ıyo rlar." Sağ elin i y u m ru k y ap tı. "G a lle r'in y a rısı vergi
verm eyi b ıra k tı. P itc h 'le r y eterli ç o ğ u n lu k sağlanam asın diye to p ­
la n tıla ra gelm em eleri için m eclisin üç ü y esin e p ara ödüyor. Bir de
yaz b o y u n ca tü m L o n d ra 'd a çekişm eler y aşan d ı."
"Ç ekişm e m i?"
"T u z ak lar, kavgalar. T est... b u n la rın h ep si b ire r te st, Simon.
Eski A ileler b ir an bile d ik k a tim in d ağ ıld ığ ın ı d ü şü n ü rle rse d iz ­
g in leri ele alırlar. B aşardığım ız h e r şeyi esk i h ain e g e tirirle r."
"Biz olmadan H um drum Ta savaşabileceklerini mi düşünüyorlar?"
"Bence o k a d a r ö n g ö rü sü z le r k i," dedi b an a b a k a ra k , " u m u r­
la rın d a değil. Sadece güç istiy o rla r ve şim di istiy o rla r."
"O nlar u m u ru m d a değil," dedim . "H u m d ru m b ü y ü m ü zü alırsa
savaşacak b ir şey im iz de olm az. H u m d ru m T a m ücadele etm em iz
gerekiyor."
“Edeceğiz," d edi, " d o ğ ru zam an g eldiğinde. O nu n asıl y e n e ­
ceğim izi b ild iğ im iz zam an. A m a o zam ana dek önceliğim seni g ü ­
vende tu tm a k . S im o n ..." K ollarını ö n ü n d e b irle ştird i. "M eclisin
güven eb ileceğ im iz d iğ e r ü yeleriyle f ik ir a lışv e rişin d e b u lu n d u m .
Seni k o ru m a ç a b alarım ızın te rs tepm iş olabileceğini d ü şü n ü y o ru z.
Büyülere ve denetim e rağmen, H um drum en çok sen W atford'dayken
sana u laşabiliy o r. H a z ira n d a h içb ir sav u n m a sistem im izi h a rek e te
g eçirm ed en seni ç a ğ ıra b ild i.”
Bunu söylediğini d u y m ak utanç vericiydi. B aşarısız olan Sihir­
baz ya da k o ru m a b ü y ü le ri değil de benm işim gibi h isse ttiriy o rd u .
H u m d u rm 'la savaşabilecek tek k işi b en d im am a so n u n d a o n u n la
yüzleşm e fırsa tım o ld u ğ u n d a te k y ap tığ ım k açm ak olm uştu. H atta
P enelope olm asa onu bile b aşarabileceğim i sanm ıyo rdu m .
S ihirb az d işle rin i sık tı. O rta sın d a d ü zleşen ve b ıçak la çen­
tik atılm ışç a sın a b ir de gam zesi olan b ir çenesi v ard ı. O nu a şırı
k ıs k a n ırd ım . ”W atfo rd d ışın d a b ir y erd e d a h a güvend e olacağına
k a ra r v e rd ik ,” dedi yavaşça.
N ereye v arm ay a ç a lıştığ ın ı an lay am ad ım . "E fendim ?”
"M eclis sen in için g ü v e n li b ir y er ay arlad ı. Bir de özel öğ­
retm en . Şu an sen in le a y rın tıla rı kon u şam am am a seni oraya ben
gö tü receğ im . Y akında yola çıkacağız; gece g eri dönm üş olm am
g erek iy o r.”
"VV atford'dan ay rılm a m ı mı istiy o rs u n u z ? ”
G özlerini kıstı. Sihirbaz sözlerini te k ra r etm ekten nefret ederdi.
"E vet. Fazla eşya g ö tü rm e n e gerek yok. B otların, p e le rin in ve
alm ak iste d iğ in h e rh a n g i b ir e s e r...”
"E fendim , VVatford'dan ay rılam am . Bu h a fta d erslerim iz baş­
lıyor."
B aşını eğdi. "Sim on. Ç ocuk değilsin. A rtık VVatford'da ö ğ re­
n eb ileceğin b ir şey k alm ad ı."
H ak lı olabilirdi. Ben u m u tsu z vakaydım ; bu y ıl başarılı olacak
halim yo k tu ama yine d e ... "VVatford'dan ayrılam am . Bu son senem."
S ihirbaz sa k alın a d o k u n d u . G özleri ik i k esik h a lin i aldı.
"Yapam am ," d edim y en id en . Bir n ed en b ulm aya çalışıyordum
am a te k d ü şü n e b ild iğ im h ayırdı. V V atford'dan a y rılam azd ım . Yaz
b o y u n ca b u ray a d ö n m ey i b ek lem iştim . H ayatım b o y u n ca b ek le ­
m iştim . Ya V V atford'daydım ya da VVatford'da olm ayı d iliy o rd u m
ve gelecek sene b u değişecek ti —değişm ek z o ru n d a y d ı—am a henüz
değil. "H a y ır," dedim . "Y apam am ."
"Sim on." Ses to n u sertti. "Bu b ir öneri değil. H ayatın tehlikede
ve S ih irb a zlar  le m i'n in geleceği sana bağlı."
Bu n o k tad a ta rtış m a gereği h isse ttim : Baz b ana bağlı değildi.
P itch ailesini d estekleyen hiç kim se, benim k u rta rıc ıla rı olduğum a
in an m ıy o rd u .
D işlerim i o k a d a r sık tım k i şe k ille rin i h issedebiliyordum . Ba­
şım ı ik i yan a salladım .
Sihirbaz, d in lem ey i re d d ed en b ir ço cu k m u şu m gibi k a şla rın ı
çatm ış ban a b a k ıy o rd u . "H u m d ru m 'm san a sen y aln ızca b u rad a
o ld u ğ u n d a sa ld ırd ığ ın ı fa rk e tm e d in m i, Sim on?”
"Siz b u n u daha y eni mi fark e ttin iz ? " Y utkundum . "E fendim ,"
diye ek led im am a çok geçti.
"A nlam ıy o ru m !" d ed i sesin i y ü k se lte re k . "D aha önce k a ra r­
larım ı hiç so rg u la m am ıştın ."
"D aha önce VVatford'dan ay rılm am ı hiç istem ed in iz!"
Yüz ifadesi k a tıy d ı. "Sim on, sav aştay ız. Sana b u n u h a tırla t­
m am m ı g erek iy o r?"
"H ay ır, efendim ."
"Savaş z a m an la rı fe d a k â rlık la rd a b u lu n u ru z ."
"Ama biz hep sav aşta y d ık ," dedim . "B en b u ra y a geldiğim den
beri. S avaştayız d iye yaşam ayı b ıra k a c a k h alim iz yok."
"Öyle m i?" S onunda k o n tro lü n ü k a y b e tti. E lini k ılıc ın ın k a b ­
zasında gezdirdi. "B ana bak, Simon. Beni norm al b ir h a y a tın tad ın ı
ç ık a rırk e n g ö rd ü n m ü hiç? K arım nerede? Ç ocuklarım ? Kasabada,
ra h a t b ir k o ltu ğ u m u n ve te rlik le rim i g etirecek şişm an b ir k ö p eğ i­
m in oldu ğ u ev im nerede? Ne zam an ta tile g id iy oru m ? Ne zam an
ara veriyorum ? Ne zam an y ak laşan savaşa h a z ırla n m a k d ışın d a bir
şey yapıyorum ? S ık ıld ık diye so ru m lu lu k la rım ız ı yok sayam ayız."
Sanki v u rm u ş gibi başım ı in d ird im . "S ık ılm ad ım ," diye m ı­
rıld a n d ım .
"Y üksek sesle k o n u ş!"
Başımı k a ld ırd ım . "S ıkılm adım , efendim ."
B akıştık.
“G iyin. E şy a la rın ı to p la ..."
V ü cudu m d ak i tü m k a sla rım ın k a sıld ığ ın ı, tü m e k lem lerim in
k ilitle n d iğ in i h isse ttim . “H ayır."
Yapam azdım . Daha yeni gelm iştim ve h ay atım ın en kötü yazını
geçirm iştim . S ırf so n u n d a VVatford'a döneceğim diye d ay an m ıştım
am a a r tık d ah a fazla d ay anam azdım . T ü k e n m iştim ve S ihirbaz
ben i n erey e g ö tü rm e k iste d iğ in i bile söylem iyordu. Peki ya P enny
ne o lacaktı? A gatha?
Başımı ik i y an a sallıy o rd u m . S ih irb a z 'm sertçe nefes ald ığ ın ı
d u y d u m ve b aşım ı k a ld ırd ığ ım d a aram ızd a k ırm ız ı b ir pu s v ard ı.
Kahretsin. H ayır.
Benden b ir adım u za k la ştı. "Sim on," dedi. A sasını çık arm ıştı.
“ S akin ol!"
Kendi asam a atıld ım ve b irb iri a rd ın a b ü y ü le r sıralam aya baş­
ladım . "K endine gel! Kabullen! K ontrollü ol! Dayan!" Fakat sözlerim
b ü y ü y ü çağ ırıy o rd u ve şu an b ü y ü k u lla n m a k o n u n d ah a da y ü ­
zeye çık m asın a sebep oluyordu; aram ızd ak i k ırm ız ılık y o ğ u n laştı.
G özlerim i k ap ay ıp y ok olm aya çalıştım . H içbir şey düşünm em eye.
Yatağa d e v rild im ve asam da y ere d ü ştü .
Yeniden o d ak lan ab ild iğ im d e S ihirbaz bana d o ğ ru eğilm iş, bir
elin i alnım a k o y m u ştu . Bir y erd en d u m an çık ıy o rd u; sa n ırım çar-
şafım dı. “Ü zgünüm ," d iye fısıld ad ım . "Böyle o lsu n iste m e d im ..."
"B iliy o ru m ," d edi am a k o rk m u ş g ö rü n ü y o rd u . Saçlarım ı al-
n ım d a n çek ti ve e k le m le rin i yan ağ ım d a ezd ird i.
"L ütfen b en i g ö n d e rm e y in ," diye y alv ard ım .
S ihirb az gözlerim e b a k tı, o n la rı d elip geçti. D ü şü n d ü ğ ü n ü
görebiliyordum ; a rd ın d a n yum u şad ı. "M eclis'le k o n u şu ru m ," dedi.
"B elki h âlâ v ak tim iz v a rd ır..." D u d a k la rın ı b irb irin e b a stırd ı. D u­
d a k la rın ın hem en ü z e rin d e in cecik b ıyığı v ard ı; Baz ve A gatha
o n u n la dalga geçerdi. "Y alnızca senin g ü v e n liğ in d e n en d işelen m i­
y o ru z, S im o n ..."
H âlâ ban a d o ğ ru eğilm iş, d u ru y o rd u . A ram ızd a d u m a n d a n
b aşka soluyacak b ir şey yok m u ş gibi h issed iy o rd u m .
"M eclis'le k o n u şu ru m ," dedi. O m zum u sık tı ve k a lk tı. "H em ­
şirey e ih tiy a c ın v a r m ı?"
"H ayır, efendim ."
"D eğişen b ir şey o lursa b en i çağır. Ya da tu h a f b ir şey g ö rü r­
sen; H u m d ru m 'd a n h e rh a n g i b ir işa re t ya d a ... sırad ışı h erh an g i
b ir şey."
Başımı o n ay larcasm a salladım .
S ihirbaz u z u n ad ım larla o d a d a n ç ık a rk e n eli k ılıc ın ın kab-
zasın d ay d ı; b u b ir şey d ü şü n d ü ğ ü a n la m ın a geliy ordu. K apıyı
a rk a sın d a n k apadı.
Y atağım ın y an m ad ığ ın d a n em in olm ak için dönüp b ak tım ,
a rd ın d a n u y k u y a daldım .
8

LUCY

Sis çok y o ğ u n
9

SİMON

T ekrar uyandığım da Penny m asam da o tu ru y o rd u . Kolu k ad ar k alın


b ir k ita p o k u y o rd u . "Ö ğleni g eçti," dedi. "Y etim hanede tam b ir
m isk in olm u şsu n ; The Telegraph'a m e k tu p yazacağım ."
"K apıyı çalm ad an öylece odam a g irem ezsin ," dedim o tu ru p
gözlerim i o v ark en . "S ih irli a n a h ta rın olsa bile."
"S ihirli a n a h ta rım yok ve kap ıy ı çaldım . Ölü gibi u y u y o rsu n ."
T uvalete gitm ek üzere y a n ın d a n geçtiğim sırada b en i kokladı,
a rd ın d a n k ita b ın ı k ap ad ı. "Sim on? P a tla d ın m ı?"
"K ısm en. U zun h ik ây e."
“S aldırıya m ı uğradın?"
"H ay ır," d erk en b a n y o n u n k a p ısın ı k ap ad ım ve y ü k se k sesle
konuştum : "S onra an latırım ." S ih irb az'm b eni o k u ld an gönderm ek
iste d iğ in i a n la ttığ ım d a P en n y çılgına d önecekti.
A ynaya b a k tım ve d uş alıp alm am ayı d ü şü n d ü m . Saçım ın b ir
y a n ı keçe gibi y a p ışm ıştı ve te p e si de h av ay a k a lk m ıştı; k e n d im i
ne zam an b u şek ild e k ay b etsem te r için d e k a lıy o rd u m . K endim i
b aşta n ayağa pis h issed iy o rd u m . T ıraş olm am g e re k ir diye çenem i
inceledim am a g erek y o k tu ; h içb ir zam an olm uyordu. Yapabilsem,
S ih irb a z 'm k i gibi b ıy ık b ıra k ırd ım ve Baz'm dalga geçm esi de
u m u ru m d a olm azdı.
T işö rtü m ü çık a rıp b o y n u m d ak i haçı ovdum . D indar değildim ;
bu yaln ızca u ğ u r içindi. V am pirlere k a rşı b ir ko ru m a olarak y ılla r­
d ır A g a th a 'n ın ailesin d ey d i. Dr. W ellbelove o nu bana v erd iğ in d e
siy ah ve p a slıy d ı am a o v a ra k a ltın re n g in i o rta y a çık arm ıştım .
Bazen o nu ısırıy o rd u m . (Ki b u m uhtem elen o rtaçağ d an kalm a y a ­
digâra yapılm am ası g erek en b ir şeydi.) Yazın tak m am a p e k gerek
y o k tu am a a n ti-v a m p ir kolyesi tak m ay a a lış tığ ın ız d a çık a rm a k
saçma g eliyordu.
Y u rtta k i diğer ç o cu k lar benim d in d a r olduğum u sanıyorlardı.
(Ayrıca g ü n d e b ir p ak et sigara içtiğim i san ıy o rlard ı ç ü n k ü dum ansı
bir k o k u m vardı.)
Yeniden aynaya b aktım . P enny h ak lıy d ı. Çok zayıftım . K abur­
g alarım g ö rü n ü y o rd u . K arn ım d ak i k a sla r b e lirg in d i ve bu v ü c u t
ça lıştığ ım için değil, üç a y d ır d o ğ ru d ü z g ü n yem ek yem ediğim
içindi. A yrıca tü m v ü c u d u m d a lekeler ç ık m ıştı k i bu da ben i k ö tü
beslenm e so ru n u m olm am asına rağm en h a sta gibi gö steriy o rd u .
“D uşa g iriy o ru m !" diye bağırdım .
D uşa g ire rk e n o d ad a dolaşan P e n n y 'n in , “Ç abuk ol, öğle y e­
m eğini kaçıracağız!" d e d iğ in i d u ydum . A rd ın d a n k a p ın ın ö n ü n d e
d u ru p k o n u ştu : “A gatha geldi."
S uyu açtım .
"Sim on, b en i d u y d u n mu? A gatha geldi!"
D u y m u ştu m .

En son d ü şm an ın ız la el ele tu tu ş u rk e n g ö rd ü k te n so n ra üç ay
hiç k o n u şm ad ığ ın ız k ız a rk a d a şın ız la k o n u şm a n ın adabı neydi?
(İki e lin i b ird e n tu tu y o rd u . B irb irlerin e b a k ıy o rla rd ı. S anki şark ı
söylem eye b a şlay acak larm ış gibi d u ru y o rla rd ı.)
G eçen y ıl o n u o rm a n d a B az'la g ö rm eden önce de A gatha'yla
aram ız k ö tü y d ü . U zak laşm ıştı, içine k a p a n m ıştı ve m a rt ay ın d a
y a ra lan d ığ ım d a (b iri asam la o y n am ıştı) y aln ızca g ö zlerin i d e v ir­
m işti. S anki su çlu su benm işim gibi.
A gatha, ç ık tığ ım ilk ve tek k ız d ı. Üç y ıld ır, on beş y a şın d an
b eri ç ık ıy o rd u k . Am a öncesinde de onu istiy o rd u m . O nu Ulu Ça­
y ır 'd a u z u n , açık re n k saçları rü z g â rd a d a lg a la n ırk e n görd ü ğ ü m
ilk an d an b eri istiy o rd u m . O nu g ö rü p de d ah a önce hiç bu k a d a r
güzel b ir şey görm ed iğ im i d ü şü n d ü ğ ü m ü h a tırlıy o rd u m . O k ad a r
g üzel ve za rifse n iz h iç b ir şey size d o k u n am azd ı. A slan ya da te k
b o y n u z lu at olm ak gibi b ir şeydi. Kimse size d o k u n am azd ı ç ü n k ü
onlarla aynı seviyede bile o lm azdınız.
A g ath a'm n y a n ın d a o tu rm a k bile k e n d in iz i b ir n ev i d o k u n u l­
m az h is s e ttirird i. Yüce. G üneşte o tu rm a k gibi b ir şeydi.
Bir de o n u n la çık m a n ın n asıl b ir şey o ld u ğ u n u d ü şü n ü n ; o
ışığı sü re k li y a n ın ız d a ta şıy o rd u n u z .
Geçen y ılk i k ış g ü n d ö n ü m ü n d en b ir fotoğrafım ız v ardı. U zun,
beyaz b ir elbise g iy m işti ve an n esi a ltın rengi saçların a tak m ası
için ö k seo tu ö rm ü ştü . Ben de beyaz g iy m iştim . K endim i dem ode
h issed iy o rd u m am a fo to ğ rafta iyi g ö rü n ü y o rd u m . Ü zerim de b ab a­
sın ın öd ü nç v erd iğ i ta k ım la A g ath a'm n y a n ın d a d u rm a k ... olmam
g erek en k işi gibi g ö rü n ü y o rd u m .

Bugün yem ek salo n u n u n yarısı doluydu. D ersler y a rın başlayacaktı.


İn sa n la r g ru p la r h a lin d e o tu rm u ş so h b et ed iy o rlard ı.
Yemekte salam lı ve k a şa rlı b ö rek v ard ı. Penelope b enim için
bir ta b a k tereyağı alınca gülüm sedim . Kabul ed ileb ilir bir d av ran ış
olsa k aşık k a şık te re y ağ ı yerd im . (Gerçi ilk senem de k a h v a ltıy a
in en ilk k işi bensem b u n u yapıyordum .)
Salonda A g a th a 'y ı arad ım am a görem edim . Yemeğe inm em iş
olm alıydı. T üm o lan lara rağm en y in e de salonda olup da bizim le
o tu rm a m a sın a in an am azd ım .
Benim alt k a tım d a k i odad a k a la n R hys ve G areth ç o k ta n m a­
sam ıza o tu rm u şla rd ı.
''M erh ab a, Sim on," dedi R hys. G areth salo n u n d iğer ta r a fın ­
d ak i b irin e b a ğ ırıy o rd u .
"M erhaba, ç o c u k la r," dedim .
R hys, P en n y 'y e başıyla selam v erd i. P en elo p e'n in çoğu sın ıf
ark ad aşım ıza a y ırac a k v a k ti y o k tu , bu n ed en le o n la r da P e n n y 'y e
ay n ı şekilde d a v ra n ıy o rla rd ı. Biri b en i b u şekilde görm ezden gelse
ra h a tsız o lu rd u m am a P en n y d ik k a tin i d ağ ıtacak e tk e n le r olm a­
m asın d a n m em n u n g ö rü n ü y o rd u .
Bazen yem ek salo n u n d a ben in sa n la ra m erhaba d erk en P en n y
k o lu m d an ç e k iştirird i.
"Çok fazla a rk a d a şın v ar," dedi.
"Böyle b ir şey in m ü m k ü n olm adığına em inim . A yrıca hepsine
'a rk a d a ş' dem ezdim ."
"B ir g ü n d e çok fazla saat yok, Sim on. A n cak ik i ya da üç
k işiye ay ıra c a k k a d a r v a k tim iz var."
"S en in ç ek ird e k ailen d e bile d ah a fazla k işi var, P enny."
"B iliyorum . Zor b ir d u ru m ."
Bir k eresin d e g erçe k te n değer v erd iğ im in s a n la rın liste sin i
yapm aya başlam ıştım . Yedinciye geldiğim de Penelope listem i d aralt­
m am ı ya da y eni a rk a d a şla r ed in m ey i d erh al kesm em i söylem işti.
"A nnem h er zam an der ki, h ay a tın d a y aln ızca aç b ir ra k sh a sa 'd a n
k o ru y ab ileceğ in k a d a r in sa n olm alı."
"O nun ne o ld u ğ u n u bilm iyorum ama zaten endişelenm iyorum ;
savaşta iyiyim ."
İn sa n la rı sev iy o rd u m . Penny, A gatha, S ihirbaz, keçi çobanı
Ebb, Bayan Possibelf ve Dr. W ellbelove gibi y a k ın o ld u klarım ı. Bir
de sadece ark ad aş o ld u ğ um R hys ve G a re th 'ı. P e n n y 'n in k u ra lla ­
rın a uy arsam fu tb o l m açı y ap acak k a d a r in sa n bile bulam azdım .
Ç ocuklara gönülsüzce el salladı, ard ın d a n onlarla aram a o tu ru p
konuşm am ız d u y u lm asın diye bana döndü. "A gatha'yı R ev ak lar'd a
ailesiyle g ö rd ü m ," dedi.
R ev ak lar en esk i ve en b ü y ü k k ız y u rd u y d u . A ra z in in d iğer
ta ra fın d a u z u n , alçak b ir b in ay d ı. Sadece b ir k ap ısı v a rd ı ve tü m
p en cereler k ü ç ü k , cam le v h a la rd a n y ap ılm ıştı. (Okul 1600'lü y ıl­
lard a k ız la rı ilk alm aya b aşlad ığ ın d a a şırı p ara n o y a k olm alıydı.)
"K im i g ö rd ü n ? " d iye sordum .
" A g a th a 'y ı
"Ö yle m i?"
"İste rse n ç a ğ ıra b ilirim ," diye ö nerdi.
"N e za m an d an b eri b enim için a ra c ılık y ap ıy o rsu n ?"
"O n u n la ilk k o n u şm an ı h e rk e sin için d e yapm ak istem ezsin
diye d ü şü n d ü m ," dedi. "O la n la rd a n sonra."
Om uz silk tim . "Bir şey olm az. A g ath a'y la aram ız iyi."
P en n y önce şaşırd ı, a rd ın d a n şü p h ey le b a k ıp başını ik i yana
salladı. "H er n ey se," dedi san d v için d en b ir parça k o p a ra ra k . "Ye­
m ek ten son ra S ih irb a z'm p eşin e d ü şm eliy iz."
"N eden?"
"N ed en mi? B ugün ap talı oynam ay a mı k a ra r v erdin? Bunu
sev im li bulacağım ı m ı d ü şü n ü y o rsu n ? "
"E vet?"
G özlerini d e v ird i. "S ih irb az'ı b u lu p y az b o y u nca neler oldu­
ğ u n u a n la ttırm a lıy ız . H u m d ru m 'la ilg ili n eler b u ld u ğ u n u ."
"B ir şey bulam am ış. O n u n la k o n u ştu m ."
P en n y lo k m asın ı çiğnem eyi kesti. "N e zam an?"
"Bu sabah odam a geldi."
"P eki, b u n u b an a ne zam an sö y ley ecek tin ?"
Yeniden om uz silk tim ve p arm ağ ım d ak i yağı yaladım . "B ana
fırsa t v e rd iğ in d e."
P en n y te k r a r g ö zlerin i d e v ird i. (P enny g ö zlerin i çok sık de­
v irird i.) "A n latacak b ir şeyi yok m uym uş?"
"H u m d ru m 'la ilg ili yok. Ş ey..." Önce tabağım a b ak tım , sonra
hızlıca etrafım a göz gezd ird im . "E ski A ileler so ru n çık arıyorm uş."
P en n y b aşın ı o n ay larcasm a salladı. "A n n em in ded iğ in e göre
ona k a rşı g ü v e n siz lik o y u k u lla n m a k için o rganize olm aya çalı­
şıyorlarm ış."
"Böyle b ir şey y a p a b ilirle r m i?"
"D eniyorlar. A yrıca yaz b o y u n c a d ü ello lar y apıldı. P re m al'm
ark ad aşı Sam b ir d ü ğ ü n d e n so n ra G rim m k u z e n le rd e n b iriy le d ü ­
elloya g ird i ve şim di y a rg ıla n ıy o r."
"Kim ?"
"G rim m ."
"N eden y a rg ıla n ıy o r? "
"Y asaklı b ü y ü le r," dedi. "Yasak sözler."
"S ih irb az b en im gitm em g ere k tiğ in i d ü şü n ü y o r."
"Ne? N ereye?"
"V V atford'dan ay rılm am g ere k tiğ in i d ü şü n ü y o r."
P e n n y 'n in gözleri fal ta şı gibi açıldı. "H u m d ru m 'la savaşm ak
için m i?"
"H ayır." Başımı iki yana salladım . "Sadece... gitm ek işte. Başka
b ir y erd e d ah a g ü v en d e olacağım ı d ü şü n ü y o r. Ben gidersem b u ra ­
d a k i h e rk e sin d ah a g ü v en d e olacağını d ü şü n ü y o r."
G özleri g id erek b ü y ü y o rd u . "N ereye g id ecek sin k i Sim on?"
"Söylem edi. Gizli b ir yere."
"S ığ m ak gibi m i?"
"G aliba."
"P ek i ya o k u l?"
"Şu an b u n u n önem li o ld u ğ u n u d ü şü n m ü y o r."
P en n y h o m u rd a n d ı. S ih irb a z 'm en iyi d u ru m d a bile eğitim i
k ü ç ü m se d iğ in i d ü ş ü n ü y o rd u . Ö zellikle de k la sik le ri. S ihirbaz d il­
bilim d e rsin i k a ld ırd ığ ın d a P en n y fa k ü lte y e çok se rt bir m ek tu p
y azm ıştı. "P ek i, ne y ap m an ı istiy o r? "
"G itm em i. G üvende olm am ı. H azırlan m am ı."
K ollarım ö n ü n d e b irleştird i. "Dağda. N injalarla. Batm an gibi."
G üldüm am a P en n y g ü lm ü y o rd u . Bana d o ğ ru eğildi. "G ide­
m ezsin, Simon. Seni ve h a y a tın ı b ir deliğe k ap atam azsın ."
"G itm iy o ru m ," dedim . "O na h a y ır dedim ."
B aşını eğdi. "H a yır m ı d ed in ?"
"B en ... şey ... VVatford'dan ayrılam am . H em bu son senem iz."
"K atılıy o ru m . O na ha yır m ı d ed in ?"
"G itm ek istem ed iğ im i söyledim ! S ak lan ıp H u m d ru m 'ın ben i
b u lm a sın ı b eklem eyi istem iy o ru m . İy i b ir p la n gibi gelm edi."
"P eki, S ih irb az ne d ed i?"
"P ek b ir şey söylem edi. Ben sin irle n d im v e ..."
"B iliyordum . O dan kam p ateşi gibi k o k u y o rd u . A h, in a n a m ı­
yorum ! S ih irb az'a m ı p a tla d ın ? "
"H ayır, sa k in leştim ."
“Gerçekten m i?" E tk ilen m iş g ö rü n ü y o rd u . "A ferin, Sim on."
"G erçi sa n ırım o nu k o rk u ttu m ."
"Ben de k o rk a rd ım ."
"P enny, b e n ..."
"N e?"
"Sence S ih irb az h a k lı m ı?"
" H a y ır ded im ya."
"H ayır. Benim W atford için te h lik e li o lduğum k o n u su n d a."
B irinci sın ıfla rın m asasına bak tım . H epsi sa n d v iç le rin i b ırak m ış,
b ü y ü k k â selerd en reçelli kek y iy o rla rd ı. "H erkes için."
Penny yeniden sandviçini didiklem eye başladı. "Tabii ki hayır."
“Penelope.”
Penelope iç g eçird i. "S ak in le ştin , değil mi? Bu sabah? Sen
k e n d in d e n b aşk a b irin e ne zam an za ra r v e rd in ki?"
"K endini kan d ırm a, Penny, liste mi yapm alıyım ? Kafa kesmeyle
b aşlay ab ilirim . D ün olanlarla b aşlay ab ilirim ."
"O n lar sav aştı, sayılm az."
"B ence say ılır."
K o llarını y e n id en ö n ü n d e b irle ştird i. “Parklı şekilde sa y ılır."
"Sadece o da d eğ il," dedim . "H ed efte b en v arım , değil mi?
H u m d ru m , VVatford'a sadece b en b u ra d a y k e n sald ırıy o r."
"Bu sen in su ç u n değil."
"Ee?"
"Yani y ap ab ileceğ in b ir şey yok."
"Var," dedim . "B u rad an g id eb ilirim ."
“H a yır.”
"Çok iyi b ir a rg ü m a n , Pen." Ü çüncü b ö re ğ im in ü z e rin e te re ­
yağı sü rd ü m . E llerim titriy o rd u .
"H ayır. Simon. Ç ekip gidem ezsin. G itm em elisin. H edefteysen,
o zam an en çok te h lik e d e olan benim . S eninle en çok v a k it geçi­
ren benim ."
“B iliyoru m .”
"H ay ır, y a n i dem ek isted iğ im b an a b a k sa n a , b en iyiyim ."
Ona bak tım .
“İyiyim , Simon. Baz bile iyi k i o da s ü re k li sen in le b irlik te ."
"S ırf ben im le o ld u ğ u n için ö lüm den d ö n d ü ğ ü n z a m a n ların
ü z e rin i k a p a tıy o rm u şsu n gibi geliyor. H u m d ru m b irkaç ay önce
b en i k a ç ırd ı ve sen de peşim d en s ü rü k le n d in ."
"İy i k i sü rü k le n d im ."
G ö zlerim in içine b ak tığ ı için b a k ışla rım ı kaçırm am aya çalış­
tım . Bazen P en n y g ö zlü k ta k tığ ı için şü k re d iy o rd u m ; göz tem ası
o k a d a r k e sk in d i k i aram ızd a b ir k o ru m a olm ası iyiydi.
"S ih irb az'a h a y ır d ed im ," diye te k ra rla d ım .
"G üzel," dedi. "B unu söylem eye devam et."
“N ine!” K üçük b ir k ız ın b ağ ırışı k o n u şm am ızı b öldü ve ben
ço k tan k ılıcım ı çağ ırm ak için b ü y ü lü sözleri söylem eye b aşlam ış­
tım . S alonun k a rşısın d a ik in c i ya da ü ç ü n c ü sın ıfa g iden b ir kız
k a p ın ın ö n ü n d e k i p a rla k silü ete d o ğ ru k o şu y o rd u .
"A h ..." dedi P enelope b ü y ü len m işçesin e.
Silüet, P ren ses L eia'nın hologram ı gibi b e lirip kay b o lu y o rd u .
Kız ona u z a n d ığ ın d a silü et -b e y a z ta k ım elbiseli yaşlı b ir k a d ın a
b e n z iy o rd u - diz çö k ü p k ız ı y ak alad ı. S alonun g irişin d e k u c a k ­
la ştılar. Silüet tam am en k ay b o ld u . Kız titre y e re k orada d u rm aya
devam e tti ve birk aç a rk ad a şı y a n ın a k o şu p zıpladılar.
"M ü th iş," d ed i P enelope ve b an a d ö n ü n ce k ılıcım ı gördü.
"T a n rı a şk ın a, Sim on, k a ld ır şu n u ."
K aldırm adım . “N eydi o?"
"B ilm iyor m u su n ? "
"Penelope.”
"Z iy aretçi geldi. Şanslı çocuk."
"N e?" Kılıcı k ın ın a ko ydum . "N e t ü r b ir z iy aret?"
"Simon, Perde kalkıyor. Bunu b ildiğini biliyorum . Büyü T arihi
d ersin d e b irlik te g ö rd ü k .”
Yüzüm ü asıp te k ra r o tu rd u m ve k a rn ım ın doyup doym adığına
k a ra r verm eye çalıştım .
"'Ve Yirm inci D önüş'te,"' d edi Penny, " ‘y ılın sonuna gelirken
ve gece g ündüz barış içinde k a rşılık lı otururken Perde kalkacak.
H er kim in ışığı varsa onu geçebilecek fa k a t fa zla kalam azlar. On­
ları neşeyle ve güvenle ka rşıla yın çünkü ölü de olsalar ağızlarından
gerçekler dökülecek.'"
Seslendirm e sesin i k u lla n d ığ ı için b u n u n eski b ir m etin d en
o ld u ğ u n u an lad ım .
"H iç y ard ım cı o lm u y o rsu n ," dedim .
"P erde k alk ıy o r," d edi y eniden. "H er y irm i senede b ir ölüler,
g e rç ek te n söylem eleri g erek en b ir şey v arsa y a şa y a n la rla k o n u şa­
b iliyorlar."
"A h ..." dedim . "B unu duy m u ş olab ilirim . Efsane o ld u ğ u n u
d ü şü n m ü şü m ."
"Yedi senenin sonunda a rtık bunu sesli söylememeni beklerdim ."
"İyi de nereden bilebilirim ki? Sonuçta b u n u n kitabı yok, değil
mi? A slın d a Gerçek Olan Büyülü Şeyler ve T ıp kı Tahm in E ttiğiniz
Gibi Uydurma Olan Büyülü Şeyler."
"B üyüyle y e tiştirilm e y e n tek b ü y ü c ü sensin. Böyle bir k ita p
o k u y acak tek k işisin ."
"N oel Baba g erçek değ il," dedim . "Ama Diş P erisi gerçek.
Böyle şey lerin açık lam ası yok."
"Ama P erde gayet gerçek," d ed i Penny. "R u h la rı gezm ekten
alık o y u y o r."
"Şim di k a lk ıy o r m u y a n i? " K ılıcım ı y en id en ç ık a rm a k is ti­
yordum .
"S on b ah ar g ü n d ö n ü m ü y aklaşıyor," dedi. "G eceyle g ü n d ü z ü n
aynı u zu n lu k ta olduğu zaman. Perde inceliyor, ard ın d an da kalkıyor.
Bir n ev i sis gibi. Ve in s a n la r bize b ir şeyler söylem eye geliyorlar."
"H epim ize m i?"
"Keşke. Sadece söyleyecek çok önem li şeyleri varsa geliyorlar.
G erçekleri söylem ek için. A deta ifade v erm ek için geliyorlar."
"Bu ç o k ... d ra m a tik ."
“A nnem y irm i y ıl önce te y z e sin in gelip o n lara g izli bir h â z i­
n ed en b a h se ttiğ in i söylüyor. Bu defa d ah a fazlasın ı söylem ek için
g eri gelm esini u m uyor."
"N e tü r b ir h azin e?"
"K itaplar."
"T abii k i." S andviçim i b itirm ey e k a ra r verd im . Ve P e n n y 'n in
h aşlan m ış y u m u rta s ın ı.
"Ama bazen re z illik çık ıy o r," dedi Penny. " İn s a n la r gizli iliş­
kileri söylem ek için geliyorlar. C inayetleri. M esajın sayesinde adalet
y e rin i b u lu rsa d iğ er ta ra fa geçm e şa n sın ın d ah a y ü k se k old u ğ u n a
d a ir b ir te o ri var."
"B unu n asıl b ile b ilirler k i?"
"Sadece bir teoriden ibaret," dedi Penny. "Ama Beryl Teyze bana
gelirse, k ay b o lm ad an önce ona olabild iğ in ce çok so ru soracağım ."
Salonun k a rşısın a b ak tım . "Acaba o k ız ın b ü y ü k a n n e si ne
söyledi?"
P en n y k a h k a h a atıp ta b a k la rın ı to p lad ı. "M u h tem elen k a ra ­
m ela sın ın gizli ta rifin i."
"Y ani bu Z iy aretçiler... zom bi d eğ iller m i?" Bu tü r şey lerden
em in olm am da b ir sak ın ca y o k tu .
"H ayır, Simon. Zararsızlar. Tabii gerçeklerden korkm uyorsan."
10

SİHİRBAZ

O nu gönderm eliy d im . G önderebilirim .


A rtık çocu k d eğ ild i am a y in e de em irlere u y ard ı.
Ona bakacağım a dair söz verdim .
Böyle b ir söz n asıl tu tu lu rd u ? Ç ocuk gelm iş geçm iş en güçlü
b ü y ü c ü y k e n ona n asıl b ak ılırd ı?..
Güce b ak m a k n e an lam a geliyordu? O nu k u lla n ıy o r m u y d u ­
nuz? K oruyor m u y d u n u z? Yanlış ellerd en sa k ın ıy o r m u y d u n u z?
Simon'a daha çok yardım cı olabileceğim i d ü şü n m ü ştü m . Özel­
lik le de şim diye dek. G ücünü k u lla n m a sın a . O nu k o n tro l a ltın d a
tu tm a sın a .
Simon için b ir b ü y ü o lm a lıy d ı... O nu g ü ç le n d ire cek b ü y ü lü
sözler. G ücü id are e d ileb ilir k ıla c a k b ir ay in . O nu h e n ü z b u la ­
m am ıştım am a bu , olm adığı a n la m ın a g elm iyordu. Var olm adığı
an la m ın a da!
Eğer b u lu rsa m ...
Çocuğu dengede tu tam a z k e n , g ü c ü n ü d en gede tu tm a y a y e­
tecek m iydi?
K ehanetlerde b u n d a n bahsedilm iyordu; d ik başlı çocuklardan.
Sim on'ı H u m d ru m 'd a n sak lay ab ilird im .
O nu yüzleşm ey e h a z ır olm adığı h e r şey d en sak lay ab ilirim .
Y apabilirdim , ya p m a lıyd ım ! Ona g itm esin i em retm eliydim ,
b u n u y ap a rd ı. Beni h âlâ d in le rd i.
A m a ya d in lem ezse...
Sim on Snovu, o zam an seni tam am en y itir ir m iy im ?
11

LUCY

D uy beni.

A ilesinde VVatford'a giden ilk k işiy d i; d enem eleri geçecek k a d a r


güce sah ip te k k işiy d i. G aller'd en b u ra y a onca yolu tre n le te k
başına gelm işti.
David.
Biz ona D avy d e rd ik . (B azılarım ızsa ona y aln ızca deli derdi.)
Pek arkadaşı y oktu; h a tta hiç arkadaşı o lduğunu sanm ıyordum .
K endim in bile b aşta o n u n a rk ad aşı o ld u ğ u m u d ü şü n m ü y o rd u m .
Y alnızca te k d in le y e n bendim .
"S ih irb az la r  lem i," dem işti. "N e d ü n y ası, so rarım sana, ne
dünyası? B urası o k u l değil; o k u lla r in sa n la rı e ğ itir —okullar insan­
ların seviyesini y ü k se ltir— b en i a n lıy o r m u su n ?"
“Ben eğitim a lıy o r u m /' dedim .
"A lıyorsu n , d eğ il m i?" M avi gözleri p arlad ı. G özleri h ep ateş
saçardı. "G üç a lıy o rsu n . Gizli şifre y i alıy o rsu n . Ç ü n k ü bab an d a
da, b ü y ü k b a b a n d a da v a rd ı. Sen zaten içerid esin ."
"Sen de ö ylesin, D avy."
"Sadece b en i red d ed em ey ecek leri k a d a r g ü çlü old u ğ u m için."
"D o ğ ru ," dedim . "Y ani şim di sen de içerid esin."
"N e şan slıy ım ."
"B unu ne an lam d a sö y le d iğ in i..."
"Şanslıyım ," dedi. "Diğer herkes ise şanssız. Burası bilgi paylaş­
m akla ilgilenm iyor. Bilgiyi zenginlerin elinde tu tm a k la ilgileniyor."
"E n güçlü o la n la rı k aste d iy o rsu n ."
"A ynı şey," diye te rsle d i. H er zam an te rsle rd i. G özleri hep
p a rla r ve ağ zın d an h ep tü k ü r ü k le r saçardı.
"P eki, b u ra d a olm ayı istem iyor m u su n ?" diye sordum .
"E skid en K ilise'n in , T a n rı'n m sözleri k o n u su n d a cem aate g ü ­
venm ediği için L atince h izm et v e rd iğ in i b iliy o r m uy dun?"
"H ıristiy a n lık ta n mı b ah sediyorsun? H ıristiy a n lık la ilgili hiç­
b ir şey b ilm iy o ru m ."
"B iz n ed en b u ra d a y ız , Lucy? Birçok k işi re d d e d ilirk e n ? ”
"Ç ü n k ü biz en g ü çlü o lan larız. B ü y ü y ü n asıl k u lla n ıp idare
edeceğim izi ö ğ ren m ek bizim için önem li."
"O k ad ar önem li mi? En güçsüz olanlara öğretm ek daha önemli
olm az m ıydı? S ahip o ld u k la rın ı k u lla n m a la rın a y a rd ım etm ek?
Sadece şairlere m i o k u m ay ı ö ğ retm eliy iz?"
"N e isted iğ in i anlam ıyorum . Buradasın, Davy. W atford'dasm ."
"B u rad ay ım ve d o ğ ru in sa n la rla ta n ışırsa m , tü m P itch ve
G rim m 'lere y a lta k la n ırs a m b an a en ince b ü y ü le ri öğ retirler. M a­
sa la rın d a y er v erirler. S onra da h ay a tım ı o n la r gibi geçirebilirim ;
k im se n in yerim i elim den alm am asın ı sağlayarak."
"B en b ü y ü m ü b u şek ild e k u llan m ay acağ ım ."
Bir an söylenm eyi k esip g ö zlerin i k ıs a ra k bana b ak tı. "N e
y ap acak sın , L ucy?"
"D ü n y ay ı gezeceğim ."
"S ih irb az la r  lem i'n i m i?"
"H ay ır, d ü n ya yı.”

Sana a n la ta c ak çok şey im var.


A m a fazla zam an ım y ok ve Perde k a lın .
K onuşm ak içinse tü m r u h u n u n b üyüyle dolu olması gerekiyor.
12

SİMON

A gath a'y ı g ö rd ü ğ ü m d e g erçek ten de y aln ızd ım .


Ç ayır'da uzanm ış, buraya ilk gelişim i düşünüyordum ; çim enler
o k a d a r g ü zeld i k i ü ze rin d e y ü rü m e m iz in y asak o ld u ğ u n u d ü ­
şü n m ü ştü m .
A gatha k o t ve tir il tir il b ir bluz g iy m işti. Bana d o ğ ru y ü r ü ­
y ü p yavaşça g ü n e şi engellerken b ir an sa rı s a ç la rın ın e tra fın d a
b ir hale olu ştu .
G ülüm sedi am a g erg in o ld u ğ u n u biliyordum . Beni a ray ıp a ra ­
m ad ığ ın ı m erak e ttim . D o ğ ru ld u m ve o da y an ım a o tu rd u .
"Selam ," dedim .
"M erhaba, Sim on."
"Y azın n asıld ı?"
S anki b u s o ru n u n saçm alığına in an am ıy o rm u ş gibi b a k tı ama
a y n ı zam an d a so h b et edeb ild iğ im iz için ra h a tla m ış g ö rü n ü y o rd u .
"İy iy d i," dedi. "S essiz."
"S ey ah at e ttin m i?"
"Sadece e tk in lik le r için."
A gatha b in iciy d i ve engelli atlam a yapıy o rd u . Y arışm alara k a ­
tılıy o rd u . S an ırım b ir g ü n B üyük B ritanya için atlam ak istiy o rd u .
Ya da b elk i at binm ek? A tla r h a k k ın d a h iç b ir şey bilm iyordum .
Bir k eresin d e b en i ata b in d irm ey e ç alışm ıştı am a k o rk m u ştu m .
“Sim on, bu a tta n korka m a zsın . Sen kim eraları ka tlettin ."
“Bunu ka tletm ekten korkm uyorum ki. Ona binm em i istiyorsun.”
"H iç k a z a n d ın m ı?" diye sordum .
"B az ıla rın ı," d edi. "Ç o ğ u n lu k la y e te n e k a la n ın d a ."
"A h." Başımı o n ay larcasm a salladım . "D o ğ ru . P ardon."
A g ath a'y la at k o n u su n d a k o n u şm a k ta n b iraz n e fret ed iy o r­
dum fa k a t b u n u n sebebi a tla rd a n ko rk m am d eğildi. Asla d o ğ ru
yapam ad ığım şey lerd en b iriy d i. Tüm bu so sy e tik saçm alıklar. Yat
y a rışla rı, g alalar ve b ilm iy o ru m , polo m a ç la rı... A g a th a'm n a n n e ­
sin in d ü ğ ü n p a sta sın ı a n d ıra n şap k aları v ard ı.
Çok fazlaydı. B üyücü o lm anın n asıl b ir şey o ld uğ unu çözmeye
çalışm ak la y ete rin c e m eşguldüm ; d o ğ u şta n y e ten ek liy m işim gibi
say ılm ay acak tım .
Belki A g a th a 'm n B az'la olm ası d ah a iy iy d i.
Tabii Baz şe y ta n olm asaydı.
B urnum d an soluyor gibi g ö rü n ü y o r olm alıydım ç ü n k ü A gatha
h u z u rsu z c a b o ğ azın ı tem izled i. "G itm em i iste r m isin?"
"H a y ır," dedim . "H ay ır. Seni g ö rd ü ğ ü m e sev in d im ."
"B ana b a k m ad ın bile."
Ona baktım .
G üzeldi.
Ve onu istiy o rd u m . H er şe y in y o lu n a g irm e sin i istiy o rd u m .
"Bak, Simon. O g ü n g ö rd ü ğ ü n ..."
S özünü k estim . "B ir şey görm edim ."
"E h, ben seni g ö rd ü m ," dedi. Ses to n u se rtle şti. "Ve Penelo-
p e 'y i. V e..."
Yeniden sö zü n ü k estim . "H ay ır, y a n i..." B unu d o ğ ru şekilde
yapm ıy ordum . "S eni gördüm . O rm anda. O nu da gördüm . A m a so­
ru n değil. S enin böyle b ir şey y ap m ay acağ ın ı b iliy o ru m , A gatha,
y a p m a zsın . Hem a r tık önem i yok. A ylar önce oldu b itti."
G özleri ş a şk ın lık la fal taşı gibi açıldı.
A g a th a 'n ın güzel, k ah v e re n g i gözleri v ard ı. N eredeyse a ltın
sarısı. Ve çok u z u n , güzel k irp ik le ri v a rd ı. Göz çev resi sa n k i bir
periym işçesine p arlard ı. (Peri değildi. B üyüyle konuşabilen periler,
eğer b u lab ilirlerse VVatford'a g elebiliyorlardı am a h içb iri k atılm ay ı
te rc ih etm em işti.)
"Ama Sim on... y a n i... b u n u ko n u şm a m ız gerekm ez m i?"
"Ben h ay atım a devam etm ey i te rc ih ed erim ," dedim . "Ö nem li
değil. A yrıca A gatha, seni görm ek çok güzel." E line u zan d ım .
T utm am a izin v erd i. "S eni görm ek de öyle, Sim on."
G ülüm sedim .
O da n ered ey se gülü m sed i.
13

AGATHA

O nu görm ek güzeld i, onu gö rm ek her za m a n güzeldi.


H er zam an ra h a tlık veriy o rd u .
Bazen g eri dön m ed iğ i zam an n asıl o lacağını d ü şü n ü rd ü m .
B ir gün Sim on geri dönmeyecek.
Bunu herkes biliyordu; bence Sihirbaz bile biliyordu. (Penelope
de biliy o r am a in an m ıy o rd u .)
Sadece... B unu atlatm ası im kânsızdı. Ö lm esini isteyen bir sü rü
k işi v a rd ı. İn s a n la rd a n d ah a k ö tü o lan b ir s ü rü şey. K aran lık
şeyler. Y aratıklar. Sinsi H u m d ru m h e r ne ise o. H epsi ölm esini
istiy o rd u ve Simon h e r d efasın d a k u rtu la m a z d ı; p e k çok kez k ıl-
p ay ı k u rtu lm u ş tu .
Kimse o k a d a r g ü çlü d eğildi.
Kimse o k a d a r şan slı d eğildi.
Bir g ü n geri d ö n m ey ecek ti ve b u n u h a b e r v e rd ik le ri ilk k işi­
lerd en b iri b en olacak tım . B unu d ü şü n m ü ştü m ç ü n k ü n asıl te p k i
v erirsem verey im y ete rli o lm ayacaktı.
Sim on Seçilm iş K işi'ydi. Ve o b en i seçm işti. O nu sevm em e
rağm en —b irlik te b ü y ü m ü ş tü k , h er N oel evim ize gelird i, onu g er­
çek ten s e v iy o rd u m - b u y eterli d eğildi. H issettiğ im şey her ne ise
y e terli değildi; o nu k a y b e ttiğ im d e y e te rli olm ayacaktı.
Ya köpeğim ize arab a ça rp tığ ı zam a n k i gibi olursa? O zam an
ağlam ıştım am a s ırf ağlam am g e re k tiğ i için ağlam ıştım , k endim i
k o n tro l edem ediğim den değil.
E skiden, b elk i b ir nevi sav u n m a yöntem i olarak Simon'a k arşı
d u y g u la rım ı b a stırd ığ ım ı d ü şü n ü y o rd u m . Onu ve b elki h e r şeyi -
ç ü n k ü Simon ölürse u m ud u m u z k a lm a z d ı- k ay b etm en in acısından
k en d im i k o ru m a k için.
(U m udum uz v a r m ıydı? Simon so ru n la rım ız ın cevabı değildi;
yaln ızca in fa z ın ertelem esiydi.)
A m a d u ru m b u değildi; k en d im i sav u n m a yön tem i değildi.
Sadece Sim on'ı y ete rin c e sevm iyordum .
O nu olm ası g erek tiğ i şek ild e sevm iyordum .
B elki b e n b u tü r sevgiye sah ip değildim ; b e lk i k u su rlu y d u m .
Eğer so ru n buysa, Sim on'ın y a n ın d a da kalab ilird im , değil mi?
Benden b u n u istiy o rsa? H erkes b en d en b u n u b ekliyorsa?
Fark yaratab ileceğ im te k k o n u buysa?
14

SİMON

A gatha'yla y a k la şık b ir saat g e ç ird ik am a p e k k o n u şm ad ık . Ona


S ih irb a z 'd a n b ah setm ed im .
(Ya o da S ih irb a z 'la a y n ı fik ird ey se? Ya o da gitm em i isterse?
Eğer o W a tfo rd 'd a te h lik e d e olsaydı b en onun g itm esin i isterd im .
K ah retsin , b u ra d a te h lik e d e y d i zaten. Hem de ben im y üzüm den.)
O dam a d ö n d ü ğ ü m d e P en n y ço k ta n o radaydı; Baz'm y atağ ın a
u z an m ış k ita p o k u y o rd u .
"Ee, A g atha'yla k o n u ş tu n u z m u?" diye sordu.
"K o n uştu k ."
"A çıklam a y a p tı mı? B az'la ilg ili?"
"Y apm am asını söyledim ."
Penny k itab ın ı b ırak tı. "Kız arkad aşın ın , başdüşm anınla neden
ö p ü ştü ğ ü n ü bilm ek istem iy o r m u su n ?"
"'B aşd ü şm an ım ' o ld u ğ u n d a n em in değilim . Hiç sıralam a y a p ­
m adım ."
"E m in im Baz y ap m ıştır."
"H er n e y se ... Ö p ü şm ü y o rlard ı."
P en n y b a şın ı ik i y an a salladı. "B en M icah 'y ı B az'la el ele
tu tu ş u rk e n y ak alasay d ım b ir açık lam a isterd im ."
"B en de."
“S im o n .”
"P enny. T abii k i açıklam a iste rd in . Bu sensin. İn sa n la rd a n
açıklam a talep edip sonra da herkese o n la rın a ç ık la m ala rın ın nasıl
da saçm alık o ld u ğ u n u a n la tm a k h o şu n a gidiyor."
"H iç de değil."
“Öyle. A m a... benim u m u ru m d a değil. G eçm işte k ald ı. A gatha
ve b en iy iy iz."
"B az'm da g eçm işinde k a lıp k a lm a d ığ ın ı m erak ed iy o ru m ."
"Baz'ı b oşversene. Beni sin irle n d irm e k için h e r şeyi yapar."
G elir gelm ez de başlay acak tı. Yani h e r a n ...
A rtık neredeyse herkes gelm işti. Kimse bu akşam Ulu Ç ayır'da
y apılacak o k u la dönüş p ik n iğ in i k açırm ak istem iyordu. H er zam an
için b ü y ü k bir etk in lik ti. O yunlar. H avai fişekler. B üyü gösterileri.
Belki Baz p ik n iğ i k a ç ırırd ı; d ah a önce hiç k a ç ırm a m ıştı am a
hoş b ir d ü şü n cey d i.

P en n y 'y le b irlik te A g atha'yla Ç a y ır'd a b u lu ştu k .


Baz'ı g örem edim am a o k a d a r k a la b a lık tı k i iste d iğ i ta k d ird e
ben d en kaçm ası çok kolay o lu rd u . (Baz n o rm ald e k e n d isin i gör­
m em i sağlardı.)
K üçük ç o c u k la r o y u n la r oynam aya ve p asta yem eye başlam ış­
lard ı bile. Bazıları W atford form aların ı ilk kez giyiyordu. Şapkaları
kaym ış, k ra v a tla rı y am u k b ağ lan m ıştı. Y arışm alar dü zen len iy o r,
şarkılar söyleniyordu. O kul m arşı söylenirken boğazım düğüm lendi.
“W a tfo rd 'd a ki altın y ılla r / p a rla k , büyülü y ılla r ” sözü bana y in e
buraya ka d a rm ış diye d ü şü n d ü rd ü .
Bu y ıl g eçireceğim h e r g ü n , b ir şe y in sonu olacaktı.
Son o k u la d ö n ü ş p ik n iğ i.
Son ilk g ü n .
D om uz gibi tık ın m a y a başlad ım am a P en n y ile A gatha a ld ır­
m adı. A yrıca y u m u rta lı ve te re li sand v iç m u h teşem d i. K ızarm ış
ta v u k da. T u rta da. E kşi lim on k rem alı b a h a ra tlı p a sta da. Ve
sü ra h ile r d olusu so ğ u k sü t ile a h u d u d u lik ö rü .
B az'm gelip de h er şeyi m ah v etm esin e k en d im i h azırlad ım .
O m zum un ü z e rin d e n b ak ıp d u ru y o rd u m . (Belki bu, p la n ın ın bir
p arçasıy d ı: G ecemi n asıl m ah v ed eceğ in i m erak e ttire re k gecem i
m ahvetm ek.) S an ırım A gatha da onu g ö rm ek ten en d işelen iy o rd u .
Endişelenm ediğim tek şey ise H um drum saldırışıydı. D ördüncü
se n en in b aşın d a p ik n iğ e sa ld ırm a la rı için u çan m ay m u n lar g ö n ­
d e rm işti ve H u m d ru m b ir şeyi asla te k ra rla m az d ı. (Gerçi uçan
m ay m u n dışın d a b ir şey de gö n d ereb ilird i.)
G üneş b a ttık ta n sonra k ü ç ü k ç o cu k lar o d a la rın a ç ık tıla r ama
y ed in ci ve sekizinci sın ıfla r avluda kald ı. Ü çüm üz b ir yer b u ld u k ,
P en n y ü z e rin e u zan m am ız için m o n tu n u b ü y ü y le yeşil b ir ö rtü y e
d ö n ü ştü rd ü . A gatha, içeride gayet iyi d u ru m d a ö rtü le r v ark en
b u n u n b ü y ü israfı o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o rd u . "M o n tu n çim en lekesi
olacak," dedi.
"Z aten y eşil," diye g e ç iştird i Penelope.
Ilık bir akşam dı ve Penelope de Agatha da astronom ide iyilerdi.
S ırtü s tü u z a n d ık ve y ıld ız la rı g ö sterm eye başladılar. Penelope,
"K ristal k ü rem i alıp g eleceğinizi söyleyeyim ," d eyince A gatha'yla
h o m u rd a n d ık .
"Z ahm et etm e," dedim . "K an içinde k ald ığ ım ı göreceksin ama
k im in k a n ı o ld u ğ u n u söyleyem eyeceksin. A g ath a'yı da tü m g ü zel­
liğiyle p a rıld a rk e n g ö recek sin ."
Penelope s o m u rttu ama u z u n süre devam e ttirm ed i. S o m urtul­
m ayacak k a d a r güzel b ir ak şam d ı. Ö rtü n ü n ü z e rin d e A g a th a'n ın
e lin i b u ld u m ve elin i sık tığ ım d a o da sık a ra k k a rş ılık verdi.
B ugün, bu gece, tam da olm ası g e re k tiğ i gibiy di. B üyülü bir
şek ilde d o ğ ru . K ehanet gibi. (E skiden k e h a n e tle re in anm azdım ;
b atıl in a n ç la rım y o k tu . A m a son ra B üyü Bilim i d ersin d e k e h a n e t­
lerle ilgili b ir ü n ite işlem iştik ve P en n y k eh a n e tle re in a n m am an ın
k aşa rlı to sta in an m am ay a b e n z e d iğ in i söylem işti.)
Y aklaşık b ir saat so n ra b iri P e rd e 'd e n geçerek Ç ay ır'm o rta ­
sında d u rd u . B irin in ölm üş k ız k ard eşiy d i; ağabeyine b u n u n o n u n
suçu olm ad ığ ın ı söylem eye gelm işti.
Bu defa kılıcım ı Penny'nin söylemesine gerek olmadan kaldırdım .
“M ükem m el," dedi Penny. “Bir g ü n d e iki Ziyaret, üstelik Perde
d ah a yen i k alk m ay a başladı."
H ayalet g ittiğ in d e herkes b irb irin e sarılm aya başladı. (Sanırım
y ed in ci s ın ıfla r k a ra h in d ib a şarab ı ve B acardi B reezer içiyorlardı.
A m a ü çü m ü z s ın ıf b aşk an ı o lm adığım ızdan, bizim so ru n u m u z d e­
ğildi.) Biri y e n id e n o k u l m arşın ı söylem eye başladı ve biz de ona
eşlik e ttik . Sesini beğenm em esine rağm en A gatha da m arşı söyledi.
M u tlu y d u m .
Gerçekten m utlu y d u m .
E vim deydim .

Birkaç saat so n ra u y a n d ığ ım d a B az'm d ö n d ü ğ ü n ü d ü şü n d ü m .


O nu g ö rem iy o rd u m - h iç b ir şey g ö rem iy o rd um — am a odada
benim le b irlik te biri v ard ı.
“P en n y ?"
Belki y in e Sihirbaz gelm işti. Ya da H um drum ! Ya da daha yeni
hatırlad ığ ım , geçen gece p e n c e re n in ö n ü n d e g ö rd ü ğ ü m ü sandığım
şe y ...
O dam da sa ld ırıy a hiç u ğ ram am ıştım ; bu ilk olacaktı.
O tu ru p h e rh a n g i b ir çaba g ö sterm ed en ış ık la rı açtım . Bazen
stresli o lduğum za m an la r u fa k b ü y ü le ri b u şek ild e y a p ab iliy o r­
dum . A slında olm am ası gereken b ir şeydi. P en n y b u n u n telepatiyle
a la k alı olab ileceğ in i d ü şü n ü y o rd u ; d o ğ ru ca am aca u la şm a k için
kelim eleri es geçiyordum .
H âlâ b ir şey g ö rm ü y o rd u m am a h ış ır tıla r ve inlem e b e n ze ri
bir ses d u y u y o rd u m . İk i p en cere de açık tı. Ayağa k a lk ıp dışarıy a
b aktım , a rd ın d a n p en cereleri kap ad ım . Y atak ların a ltın a b ak tım .
"Elm a dersem çık arm ut dersem çıkm a!" b ü y ü sü denedim , ard ın d a n
"N ered ey sen çık o rtay a!" b ü y ü sü n ü y ap tım ve b ü tü n k ıy afetlerim
dolabım d an d ışa rı u ç tu . Y arın to p lard ım .
Ü rp ererek yatağa döndüm . H ava s o ğ u k tu ve h âlâ y a ln ız ol­
d u ğ u m u h issetm iy o rd u m .
15

SİMON

U yand ığım d a Baz odad a d eğildi.

K ahvaltıya ind iğ im d e yem ek salo n u n d a Baz'a b a k ın d ım am a orada


da değildi.
İlk dersim de —M in o to r'u n v erd iğ i Y unanca d ersiy d i— ism i
o k u n d u . (Ö ğ retm en im izin ad ı P rofesör M in o s'd u ; ona M in o to r
d iy o rd u k ç ü n k ü y a rı in s a n y a rı boğaydı.)
D ört kez B az'm ism in i o k u d u . ''T y ra n n u s Pitch? T y ran n u s
Basilton G rim m -P itch?"
A gath a'y la sın ıfa b a k ın d ık , a rd ın d a n b irb irim iz e b a k tık .
Baz'm da b en im le Siyaset Bilim i dersi alm ası g erek iy o rd u .
P en n y Siyaset Bilim i d e rsin i b an a zorla a ld ırm ıştı; H u m d ru m ’ı
y e n d ik te n so n ra b ir g ü n lid er olabileceğim i d ü şü n ü y o rd u .
H u m d ru m 'ı atla ta b ilirse m h ay atım ı E b b 'in k eçileri g ü tm esine
seve seve y a rd ım ed erek g e ç ire b ilird im am a Siyaset Bilimi ilgi
çekici oldu ğ u için h er sene alıy o rd u m .
Baz da h e r sene alıy o rd u . M uh tem elen b ir g ü n ta h tı ele geçi­
rec eğ in i u m u y o rd u .
S ih irb az başa geçm eden önce tü m k o n tro l Baz'ın a ilesin in
elindey d i.
B ü y ü cü lerin k ra lla rı ve k raliçeleri olm azdı am a P itc h 'le r k ra ­
liy e t ailesi sa y ılab ilird i. O to ritelerin i so rg u lay acak b iri çıkacağını
d ü şü n se le rd i m u h tem elen k e n d ile rin e taç da ta k a rla rd ı.
S ih irb a z 'd a n önce Baz'm an n e si W atford m ü d iresiy d i ve bu
da onu b ü y ü d ü n y a s ın ın en önem li k işisi y ap m ıştı. (S ihirbaz'm
o fisin in y a n ın d a eski m ü d ü rle rin p o rtre le rin in asılı old u ğ u b ir
k o rid o r v a rd ı ve ad eta P itch a ile sin in soyağacı gibiydi.) Baz'm
a n n e sin in ölüm ü h e r şeyi d eğ iştirm iş, S ih irb a z 'm başa geçm esine
sebep olm u ştu .
H u m d ru m VVatford'a v am p irleri g ö n d ererek M ü d ire P itc h 'i
ö ld ü rttü ğ ü n d e h erk es S ih irb azlar A le m i'n in değişm ek zorunda ol­
duğunu a n lam ıştı. Bu şekilde devam edem ezdik; H u m d ru m 'ın ve
k a ra n lık y a ra tık la rın bizi te k e r te k e r o rta d a n k a ld ırm a sın a izin
verem ezdik.
O rganize olm am ız g erek iy o rd u .
S av unm ay ı d ü şü n m em iz g erek iy o rd u .
Sihirbaz, M eclis'in başı olm ası için seçilm işti ve a y n ı zam anda
VVatford'ın geçici m ü d ü rü o lm u ştu . (A slında u n v a n ı h âlâ buydu.)
G öreve g elir gelm ez re fo rm la rın ı b aşlatm ıştı.
Başarılı olup olm adığı ise sorduğunuz kişiye göre değişiyordu...
H u m d ru m v a rlığ ın ı h âlâ s ü rd ü rü y o rd u .
Fakat S ihirbaz g örevi d ev rald ığ ın d an beri o k u l sın ırla rı içinde
kim se ölm em işti ve b e n de hâlâ h a y a tta y d ım . S an ırım iyi iş ç ık a r­
d ığ ın ı söy ley eb ilird im .
Birkaç y ıl önce Siyaset Bilimi d e rsin d e S ih irb a z 'm egem enliği
h a k k ın d a m akale y azm am ız g erek iy o rd u . Baz resm en ay ak lan m a
çağ rısın d a b u lu n m u ş tu . (Ödevde o k u l m ü d ü rü n ü n istifa sın ı iste ­
m ek ... Bana k a lırs a cesaret istey en b ir h a re k e tti.)
Baz h ep tu h a f b ir strateji izlerdi: A ile sin in siyasi g ö rü şle rin i
- k i b u n la r ço ğ u n lu k la "K ah ro lsu n S ihirbaz!" ş e k lin d e y d i—g izle­
yecek h iç b ir şeyi yok m uş gibi ifade ed e rk e n ailesi bize k a rşı gizli,
te h lik e li b ir savaş v eriy o rd u .
P itch ailesin e S ih irb a z 'd a n n ed en n e fre t e ttik le rin i so rd u ğ u ­
n u z d a "eski u su llerd e n ", " b ü y ü m irasım ızd an " ve " fik ir ö zg ü rlü ­
ğ ü n d e n " b ah se d iy o rla rd ı.
Ama herkes biliyordu k i aslında tek istedikleri yeniden iktidarda
olm ak tı. VVatford'm eski h a lin e dön m esin i istiy o rla rd ı; yaln ızca
en zen g in ve en g ü çlü o lan lara ait b ir y er olm asını.
Sihirbaz başa geçtiğinde okul ü cretlerin i kald ırm ış, girebilm ek
için sözlü sun u m lar ve güç denem eleri yapılm ası k u ra lın ı getirm işti.
B üyüyle konuşabilen herkes, güç ya da y etenek seviyeleri ne olursa
olsun a rtık VVatford'a g irebiliyordu; an n e ta ra fla rın d a n y arı tro l ya
da b ü y ü cü d e n çok d e n iz k ız ı olsalar bile. O kul h erkese yer açm ak
için b ir y u r t d ah a -K a rd e ş lik E v i- inşa etm ek z o ru n d a k alm ıştı.
“Ölüme giden askerler konusunda seçici olsak azdır," d erd i Baz
refo rm larla a la k alı olarak.
V eliaht y e rin e sıra d a n ö ğrenci m uam elesi g ö rm ekten n e fre t
ed iy o rd u . A n n esi h âlâ m ü d ire olsaydı m uhtem elen k e n d in e özel
odası o lu rd u ve ne istiy o rsa elde ederdi.
Bu şekilde d ü şü n m em eliy d im . A n n e sin in ölm üş olm ası k o r­
k u n ç b ir şeydi. Benim e b e v e y n le rim in olm am ası o n la rd a n b irin i
k ay b e tm e n in acısın ı anlayam ayacağım a n la m ın a gelm iyordu.
Baz, Siyaset Bilim i d e rsin e de g elm eyince ark ad aşı N iall'ı gö­
zetlem eye başladım . Baz'm adı söylendiğinde N iall'm ifadesinde bir
d eğ işik lik olm adı am a b an a sa n k i p e şle rin d e old u ğu m u b ild iğ in i
ve u m u ru n d a o lm ad ığ ın ı söylem eye ç a lışır gibi b ak tı.
D ersten son ra N iall'ı y ak alad ım . "O nered e?"
"A letin mi? G örm edim . E bb'e so rd u n m u?"
(Keçi ç o b a n la rın ın n e d e n sap ık dam gası y e d ik le rin i gerçek ten
bilm iyordum . K ovboylara h erh an g i b ir y a p tırım uygulanm ıyordu.)
"Baz n ered e?" d iy e sordum .
N iall y an ım d an geçm eye ç alıştı am a d iren irsem b u n u yapm ası
im k ân sız d ı. İriy a rı o ld u ğ u m d a n değil, sadece cesu rdum . İn sa n la r
b an a b a k tık la rın d a genelde d ah a önce ö ld ü rd ü ğ ü m k işileri h a tır­
lıy o rlard ı.
N iall d u ru p ç a n ta sın ı om zuna a ttı. Soluk, cılız b ir ço cu k tu .
K ahverengi g ö zlerin i b ü y ü y le m avi y ap ıy o rd u . B üyü israfı. "S ana
ne oluyor, Snovv?" dedi sırıta ra k .
"Baz, oda ark ad aşım ."
"Y alnızlığın ta d ın ı ç ık a rırs ın san ıy o rd u m ."
"Ç ık arıy o ru m ."
"O zam an?"
N iall'm ö n ü n d en çekildim . "Bir şey p lan lıy o rsa öğreneceğim ,"
dedim . "H er zam an ö ğ ren irim ."
"D ik k a te alırım ."
"C iddiyim !" diye b ağ ırd ım ark a sın d a n .
"D ü rü s tlü ğ ü n ü de d ik k a te alacağım !"

A kşam y em eğinde o k a d a r h u z u rsu z d u m k i Y orkshire p u d in g im i


y e rk en p arça p arça ettim . (Y orkshire p u d in g i. K ızarm ış b iftek . Et
su y u . H er y ıl dön em in ilk g ü n ü b u m enü ç ık a rd ı. İlk W atford
yem eğim i asla u n utam azdım ; Aşçı P ritc h a rd tep siler d olusu bifteği
g e tird iğ in d e gözlerim y u v a la rın d a n fırlay acak tı. O an b ü y ü n ü n
gerçek olup olm adığı u m u ru m d a değildi ç ü n k ü biftek ve Y orkshire
p u d in g i y ağ m u r k a d a r gerçekti.)
"T atild e falan olab ilir," d edi Penny.
"N eden h âlâ ta tild e o lsu n ki?"
"S ey ah at ed en b ir ailesi v ar," d edi A gatha.
A h , gerçekten mi? dem ek istiy o rd u m . Yalnız b a şın ıza orm anda
bunu mu konuşuyordunuz? Seyahat a şkın ızd a n m ı bahsediyordu­
nuz? Bir p arça ekm ek k o p a rırk e n sü t b a rd a ğ ın ı d e v ird im . P en n y
y ü z ü n ü e k şitti.
"O kulu k aç ırm a z," dedim b a rd ağ ım ı k a ld ırırk e n . P en n y sü tü
b ü y ü y le tem izled i. "O kula fazlasıyla önem veriy o r."
Kimse b u n a k a rşı çıkm adı. Baz h ep s ın ıf b irin c isiy d i. P enny
eskiden ona k ök s ö k tü rü rd ü am a b en im e k ü rim olm ası son u n d a
n o tla rın ı e tk ilem işti. “Ben senin ekürin değilim ,” derdi. “Korkutucu
a rka d a şın ım ."
"Belki de ailesi barış içinde yaşıyorm uşuz gibi yapm aktan vaz­
geçm iştir a rtık ," diye yorum da b u lundu. "H em zaten sekizinci sın ıf
isteğe bağlı. E skiden b irço k ö ğrenci y ed in ci s ın ıfta n so nra ok u lu
b ıra k ırm ış. Belki P itc h 'le r de ciddileşm eye k a ra r v erm işlerd ir."
"K en d ilerin i k o ru m a k için."
"K esinlikle."
"B ü y ü cü d en ve b e n d en mi? Yoksa H u m d ru m 'd a n m ı?"
"B ilm iyo ru m ," dedi Penny. "B en h ep P itc h 'le rin bir köşeye
çek ilip ik i ta ra fın b irb irin i m ah v etm esin i izley eceğin i san ırd ım ."
"T e şe k k ü rler."
"N e dem ek iste d iğ im i b iliy o rsu n , Sim on; E ski A ileler H um d-
ru m 'ın k a z a n m a sın ı istem iyorlar. A m a S ih irb az'ı alt etm esine de
seslerin i çık arm azlar. S ih irb a z 'm g ü çsü z o ld u ğ u n u d ü şü n d ü k le ri
and a sa ld ırm ay ı b ek liy o rlar."
"Benim g ü çsü z o ld u ğ u m u d ü ş ü n d ü k le ri an d a."
"A ynı şey."
A gatha, Baz'm genelde o tu rd u ğ u y ere b ak ıy o rd u . N iall ve
B az'm b ir diğ er ark a d a şı Dev - k u z e n i fa la n d ı g a lib a - y a n y an a
o tu rm u ş, baş başa v erm iş k o n u şu y o rla rd ı.
"B az'm o k u lu b ıra k tığ ın ı san m ıy o ru m ," dedi.
K arşım ızda o tu ra n Penny, A g a th a 'm n g ö rü ş açısına g irecek
şekilde eğildi. "Bir şey m i b iliy o rsu n ? Baz sana ne söyledi?"
A gatha ta b ağ ın a b a k tı. "B ir şey söylem edi."
"B ir şey söylem iş olm ası g erek ," d edi Penny. "O n u n la en son
sen k o n u ştu n ."
D işlerim i sık tım ve ara la m a d an , “Penelope,” dedim .
"O lan ları u n u tm a y a k a ra r v erm en iz u m u ru m d a değil." E lini
A gatha ve ban a d o ğ ru sallad ı. "Bu önem li b ir d u ru m . A gatha, sen
Baz'ı bizden iyi ta n ıy o rs u n . Sana ne söyledi?"
"O n u b en d e n d ah a iy i ta n ım ıy o r," diye k a rşı çık tım . "Ben
o n u n la yaşıy o ru m ."
"P eki öyleyse, Sim on, sana ne söyledi?"
"O ku lu b ıra k ıp b en i m u tsu z edeceği b ir seneyi kaçıracağ ın ı
d ü şü n d ü re c e k b ir şey söylem edi!"
"B unu yapm ası için b u ra d a olm asın a g erek bile y o k ," diye
h o m u rd a n d ı A gatha.
Daha d ü n a y n ı şeyi düşünm em e rağm en b u b eni sin irlen d ird i.
"Yeter," dedim . "O dam a çıkacağım . Y alnızlığın ta d ın ı ç ık a r­
m aya."
P en n y iç geçirdi. "S akin ol, Simon. Kafan k a rışık diye sin irin i
bizd en çık arm a. B iz b ir şey y ap m ad ık ." A gatha'ya b a k ıp b aşın ı
eğdi. "Yani b en y ap m a d ım ..."
A gatha da ayağa k a lk tı. "Ö devim var."
Kapıya k ad ar b irlik te y ü rü d ü k , sonra A gatha R evaklar'a doğru
d öndü.
"A gatha!" diye seslendim .
A m a d u y am ay acak k a d a r u z a k la ş tık ta n sonra.

Oda b an a k a lm ıştı ve b u n a rağm en ta d ın ı ç ık a ra m ıy o rd u m ç ü n k ü


Baz'm boş y atağ ı a r tık gözüm e sinsi g ö rü n ü y o rd u .
S ih irb a z la r K ılıcı'nı çağ ırd ım ve o d a n ın Baz'a a it ta ra fın d a
p ra tik yap tım . B u n d an n e fre t ederdi.
Baz e rtesi g ü n k a h v a ltıd a y o k tu . O ndan so n ra k i g ü n de.
D erslere gelm iyordu.
Futbol ta k ım ı a n tre n m a n la ra b aşlam ıştı ve o n u n y e rin i başka
b iri alm ıştı.
Bir h a fta sonra ö ğ re tm e n le r y oklam a a lırk e n o n u n ad ın ı o k u ­
m ayı b ıra k tıla r.
Niall ve D ev'le konuşm ayı birkaç g ü n daha denedim am a onlar
da sa n k i Baz'm n ered e o ld u ğ u n u b ilm iy o rlard ı.
B az'm gitm esiyle m u tlu olm am g e re k tiğ in i b iliy ordum , hep
o n d a n k u rtu lm a k iste d iğ im i söylerd im am a bu ço k ... y a n lış geli­
yo rd u . İn sa n la r böyle b ir a n d a o rta d a n k ay b o lm azlard ı.
Baz kayb o lm azd ı.
Baz... k alıcıy d ı. Yağ le k e sin in in sa n v ersiy o n u y d u . (B üyük
o ran d a insan.)
Dönem b aşla d ık tan üç h a fta sonra k en d im i, onu an tre n m an d a
g örm eyi u m ara k fu tb o l sa h a sın ın o rad an geçerken b u ld u m ve gör­
m eyince de o k u lu n a rk a sın d a k i tep elere d o ğ ru döndüm .
D aha E b b 'i görem eden b an a se sle n d iğ in i duydum . “Hey, Si­
m o n ... A hoy!"
Benden u za k ta , çim en lerin ü z e rin d e o tu ru y o rd u . K ucağına da
b ir keçi k ıv rılm ış tı.
H av a n ın güzel o ld u ğ u zam a n la rd a Ebb v a k tin in ç o ğ u n u te ­
p ede g e ç irird i. Bazen k eç ile rin o k u l a ra z isin d e gezm elerine izin
v e rird i; y a b a n i o tla rın ve y ırtıc ı b itk ile rin icabına b a k tık la rın ı
söyledi. W a tfo rd 'd a k i y ırtıc ı b itk ile r fırs a tın ı b u ld u k la rı an d a sizi
m ah v ed erlerd i; b ü y ü lü y d ü le r. K eçiler ise d eğildi. Bir keresin d e
E bb'e keçiler o n la rı y e d ik le rin d e c a n la rın ın y a n ıp y a n m ad ığ ın ı
so rm u ştu m . "O n la r keçi, Sim on," dem işti. "H er şeyi y iy eb ilirler."
Y aklaştığım da E b b 'in g ö z le rin in k ırm ız ı o ld u ğ u n u gördüm .
K azağının koluyla g ö zlerin i sildi. E ski b ir VVatford kazağıydı; k ır ­
m ızı rengi solarak pem beye d ö n ü şm ü ştü , b o y u n ve bilek kısm ın d a
k ah v e re n g i lekeler v ard ı.
Başka biri olsa endişelenirdim . A m a Ebb biraz sulugözdü. T ıpkı
Eeyore gibiydi; tab ii Pooh ve P ig le t'in k e n d isin i n eşelen d irm esin e
iz in v erm ek y e rin e sü re k li keçilerle ta k ıla n b ir Eeyore.
Bu k a d a r çok ağlam ası P en elo p e'n in sin irin e d o k u n u y o rd u
am a ben ra h a tsız olm uyordum . Ebb asla k im sey e b aşın ı d ik t u t­
m asını ya da olaya iy i y ö n ü n d e n b a k m a sın ı söylem ezdi. O ldukça
ra h atla tıc ıy d ı.
O n u n y a n m a çö k tü m ve elim i k e ç in in s ırtın d a gezd ird im .
"B urada ne y ap ıy o rsu n ? " diye so rd u Ebb. "F utbol a n tre n m a ­
n ın d a olm an g erek m iy o r m u?"
"T ak ım d a değilim ."
K eçinin k u la k la r ın ın a rk a sın ı k aşıd ı. "Bu ne z a m an d a n b eri
seni d u rd u ru y o r? "
"B en ..."
Ebb b u rn u n u çekti.
"İy i m isin ?" d iye sordum .
"Ah. E lb ette." B aşını sallad ı ve saçları k u la k la rın ın e tra fın d a
u çuştu . Kum ral saçları k irliy d i ve h er zam an çen esinin ü zerin d e ve
a ln ın d a k e sk in b ir h a t şek lin d e k eserdi. "Y ılın bu z a m a n ı..." dedi.
"S o n b ah a r m ı?"
"O k u la dönüş. B ana k e n d i o k u l g ü n le rim i h a tırla tıy o r. G eri
d ö n em iy o rsu n , Sim on, asla geri d ö n e m iy o rsu n ..." B u rn u n u k az a­
ğ ın ın k o lu n a sildi, so n ra da ay n ı koluyla k eçiy i okşadı.
E b b 'in W a tfo rd 'd a n aslın d a hiç a y rılm a d ığ ın ı b elirtm ed im .
O n u n la dalga geçm ek istem iyordum ; b an a gayet güzel b ir d u ru m
gibi geliyo rd u . T üm h a y a tın ı b u rad a g e ç irm e k ...
"H erkes g eri d ö n m ed i," dedim .
Yüzü asıldı. "B irin i mi k a y b e ttik ? "
E b b 'in erk ek k a rd e şi çok g ençken ö lm ü ştü . E b b 'in bu k a d a r
m elan k o lik o lm asın ın b ir sebebi de b u y d u ; ö lü m ü n ü hiç atlata-
m am ıştı.
"H a y ır," dedim . "Baz'ı k asted iy o ru m . Basil o k ula dönm edi."
"A h," dedi Ebb. "G enç E fendi Pitch. M u tlak a geri dönecektir.
A n n esi eğitim e çok önem v e rird i.”
"B en de böyle dedim !"
"O nu en iyi sen ta n ıy o rsu n ."
"B unu da dedim !"
Ebb b aşın ı o n ay larcasm a sallayıp k eçiyi okşadı. "E skiden b ir­
b irin iz in b o ğ azın a s a rıld ığ ın ız ı d ü şü n ü n c e ..."
"H âlâ öyleyiz."
Bana şüpheyle b a k tı. K üçük, m avi gözleri v ard ı; p a rla k m avi.
Y üzü pis o ld u ğ u için d ah a da p a rla k g ö rü n ü y o rd u .
"Ebb, ben i ö ld ü rm ey e ç a lıştı," diye üsteledim .
"B aşarılı o lm adı." O m uz silk ti. "Y akın zam anda y ap m ad ı."
"B eni üç defa ö ld ü rm ey e çalıştı! Bu b ir gerçek! İşe y a ray ıp
y aram am ası çok da önem li değil."
"B iraz ö nem li," dedi. "A yrıca ilk in d e kaç y aşın d ay d ı, on bir
mi? On ik i mi? O say ılm az bile."
"Bence say ılır," dedim .
"Ö yle m i?"
O fladım . "Evet. Ebb. Sayılır. D aha benim le tan ışm ad an benden
n e fre t ed iy o rd u ."
"K esinlikle."
"K esinlikle!"
"Ben sadece d iy o ru m k i çok u z u n z a m a n d ır sizi b ü y ü y le b ir­
b irin iz d e n a y ırm ak zo ru n d a k alm ad ım ."
"S ü rek li d ö v ü şm en in b ir an lam ı y o k ," dedim . "Bizi b ir yere
g ö tü rd ü ğ ü yok. A yrıca canım ı acıtıyor. S an ırım b irik tiriy o ru z ."
"Ne için?" diye sordu.
"Son için."
"O k u lu n sonu m u?"
"S o n u n sonu," dedim . "B ü y ü k kavga."
"Yani sen içinde b irik tiriy o rd u n am a o gelm edi."
"K esinlikle!"
"Ben olsam um udum u kaybetm ezdim ," dedi Ebb. "Bence döne­
cek. A nnesi iyi eğitim alm aya çok değer v erird i. Yılın bu zam anları
onu ö z lü y o ru m ..."
Koluyla g ö zlerin i sildi. İç geçirdim . Bazen E bb 'le b irlik tey k e n
sadece sessizliğin tad ın ı çıkarm ak daha iyi oluyordu. Bir de keçilerin.

Üç h afta geçti. D ört, beş, altı.


Baz'ı, olm ası g erek en yerlerd e aram ay ı b ıra k tım .
O dam ızın d ışın d a k i m erd iv en lerd e ne zam an b ir ses duysam ,
Penny olduğunu biliyordum . H atta bazı geceler odam da kalıp Baz'm
y atağ ın d a y a tm asın a iz in verdim ; B az'm an id e n içeri g irip onu
ateşe verm esi gibi b ir teh lik e g ö rü n m ü y o rd u . (Oda A rkadaşı L aneti
o d a n ız d a k i b aşka birine z a ra r v erm en ize engel değildi.)
N iall'ı b irk aç k ez d ah a sık ış tırd ım am a B az'm n ere d e o ld u ­
ğ u n u bild iğ in i im a bile etm edi. H atta b en im b ir şeyler öğrenm em i
um uy o r gibiydi.
Sihirbaz'la konuşm am gerektiğini hissediyordum . Baz hakkında.
Am a ay n ı zam anda S ih irb a z 'la k o n u şm ak istem iyordum . H âlâ beni
gönderm ey i p la n lıy o r olabileceğ in d en k o rk u y o rd u m .
P enny o n d a n k a ç ın m a m ın an lam sız o ld u ğ u n u sö ylüyordu.
"S ih irb az 'm g ö zü n d e ö n em in i k ay b ed ecek d eğ ilsin ."
Ama belki de k ay b etm iştim ... ve beni b u da rah atsız ediyordu.
S ihirbaz genelde b aşka yerlere g id e rd i am a bu dönem VVat­
ford'a d o ğru d ü zg ü n u ğ ram am ıştı bile. B urada o lduğundaysa etrafı
ad am larıy la çe v rili o luyordu.
N orm alde b eni k o n trol eder ofisine falan çağırırdı. Bana görev­
ler v erir, y a rd ım iste rd i. Bazen S ih irb az'm , y ard ım ım a g erçek ten
ih tiy ac ı o ld u ğ u n u d ü ş ü n ü rd ü m —b an a h e rk e ste n çok g ü v en eb i­
lird i—am a bazı z am an lar da s ırf beni d e n e d iğ in i d ü şü n ü y o rd u m .
Y eteneklerim i g ö rm ek için.
Bir g ü n sın ıfta o tu ru rk e n S ih irb a z 'm A ğlayan K ule'ye d o ğ ru
tek başına y ü rü d ü ğ ü n ü gördüm . Ders biter bitm ez Kule'ye koştum .
U zun, k ırm ız ı tu ğ la d a n b ir bin ay d ı; VVatford'ın en eski bi-
n a la rm d a n d ı, n ere d e y se Şapel k a d a r esk iy d i. H er yaz b ü y ü y en
sarm aşık la r aşağıya sa rk ıy o rd u ve b in a da y ılla r içinde öne d o ğ ru
eğilm eye başladığı için sank i keder içinde eğilm iş gibi görünüyordu,
b u n d a n dolayı da ism i A ğlayan K u le y d i. Ebb b in a n ın y ık ılm a sın ­
dan endişelenm em em izi sö ylüyordu; b ü y ü le r h âlâ çok güçlüydü.
Yemek salonu k u le n in g iriş k a tm d a y d ı; ü s t k a tta da sın ıflar,
to p la n tı o d a la rı ve d av et o d a la rı v a rd ı. S ih irb a z 'm ofisi ve özel
oda en ü stte y d i.
S ihirb az ih tiy acı o ld u k ça gelip g id erd i. T ü m b ü y ü d ü n y a sın ı
ta k ip te y d i —en a z ın d a n B irleşik K ra llık 'ı— ve H u m d ru m 'ı y a k a la ­
m aya çalışm ak da çok v a k tin i alıy o rd u .
H u m d ru m y a ln ızc a b an a sa ld ırm ıy o rd u . Bu en k ö tü sü bile
değildi. (Öyle olsaydı d iğ e r b ü y ü c ü le r b en i ço k ta n ona v e rm iş­
lerd i bile.)
H um drum yaklaşık yirm i sene önce ilk ortaya çıktığında büyülü
atm osferde d elik ler açılm aya b aşlam ıştı. S an k i b ir y e rd e n b ü y ü y ü
tam am en çek iy o rd u ; m u h tem elen bize k a rşı k u lla n m a k için.
O ölü n o k ta la rd a n b irin e g ittiğ in iz d e sa n k i h avasız b ir odaya
girm iş gibi o lu y o rd u n u z . H içb ir şey y o k tu , hiç b ü y ü y o k tu ; ben
bile k u ru y o rd u m .
Çoğu b ü y ü c ü b u n u k ald ıra m ıy o rd u . B üyüye, b ü y ü y ü h isse t­
meye o k a d a r a lışm ışla rd ı k i o n su z y ap am ıy o rlard ı. C anavar a d ın ı
b u n d a n alm ıştı. B o şluklardan b irin e d e n k gelen ilk b ü y ü cü , "sinsi
bir sırad a n lık, ruhunuza sıza n d ü n yevilik'' diye ta n ım lam ıştı.
Ölü n o k ta la r ölü k alıy o rd u . O radan a y rıld ığ ın ız d a sizin b ü ­
y ü n ü z g eri g eliy o rd u am a o yere b ir d ah a asla b ü y ü gelm iyordu.
H u m d ru m bölgedeki b ü y ü y ü çek tiğ i için e v le rin i te rk etm ek
zo ru n d a k a la n b ü y ü c ü le r v ard ı.
H u m d ru m 'ın VVatford'a gelm esi felak et o lu rdu .
Şim diye k a d a r peşim e genelde başk a b irin i gö n d eriy o rd u ; ya
da başk a b ir şey, k a ra n lık b ir y a ra tık .
H u m d ru m 'ın k en d in e m ü ttefik bulm ası kolaydı. Bu dü n y ad ak i
tü m k a ra n lık y a ra tık la r ve k o m şu la rı b ü y ü c ü le rin d ü şü şü n ü gör­
m eyi çok iste rd i. V am pirler, k u rta d a m la r, iblisler, ölüm p erileri,
m an tik o rlar, goblinler... hepsi de b izd en n e fre t ederdi. Biz b ü y ü y ü
k o n tro l e d eb iliy o rd u k , o n larsa ed em iyordu. K aran lık y a ra tık la ra
kalsa N o rm allerin d ü n y ası kaos içinde o lu rd u . S ıradan in sa n la rı
ç iftlik h a y v a n la rı o larak g ö rü y o rlard ı. Bizim —b ü y ü c ü le rin —, N or­
m allerin, hay atların ı norm al şekilde yaşam alarına ihtiyacım ız vardı.
B üyüden etk ile n m e d e n . B üyü lerim iz o n la rın ö zg ürce ko n u şab il-
m elerine bağlıydı.
Bu da k a ra n lık y a ra tık la rın b izd en n e d en n e fre t e ttik le rin i
açık lıy o rd u .
A m a H u m d ru m 'ın n ed en özellikle beni h e d e f a ld ığ ın ı hâlâ
bilm iy ordum . S an ırım ben en g ü çlü b ü y ü c ü o ld u ğu m içindi. En
b ü y ü k te h d it o ld u ğ u m için.
Sihirbaz b en i VVatford'a g etirm e v a k ti g eldiğinde, g ü cü m ü n
izin i adeta işa re t k u le sin in izin i sü re r gibi b u ld u ğ u n u söylem işti.
Belki H u m d ru m da b eni b u şek ild e b u lu y o rd u .
Döner m erdivenden A ğlayan K ule'nin y u v arlak antresin e açılan
en ü st k a tm a çık tım . O k u lu n m ü h rü y e rd e k i m erm ere işlen m işti
ve ıslak gibi g ö rü n ü n ce y e dek p a rla tılm ıştı. K ubbeli ta v a n d a M er-
lin 'in ağzı açık, elleriyle gök y ü zü n e b ü y ü gönderen bir d u v ar resm i
v ard ı. Bilgi y arışm ası su n a n b ir adam a b en ziy o rd u .
İk i k ap ı v a rd ı. S ih irb a z 'm ofisi sol ta ra fta k i u zu n , kem erli
k a p ın ın a rd m d a y d ı. Özel odası ve d iğ er o d a la rı da sağdaki daha
k ü ç ü k k a p ın ın ark asın d a.
İlk önce ofis k a p ısın ı çaldım ; cevap gelm edi. D iğer o d a sın ın
k ap ısın ı çalm ayı d ü şü n d ü m ama fazla özeline gireceğim i hissettim .
Belki de ona n o t b ırak m alıy d ım .
Ofis k ap ısın ı açtım —k o ru m alıy d ı am a b eni içeri alacak şekilde
b ü y ü yapılm ıştı—ve onu rahatsız etm em ek için yavaşça içeri girdim .
K a ra n lık tı. P erd eler k ap alıy d ı. D u v arlard a n o rm alde sıra sıra
k ita p la r o lu rd u am a çoğu y e rle rin d e n alın m ış, m asan ın e tra fın d a
y ığ ın la r h a lin d e d u ru y o rd u .
Işığı açm adım . Y anım da k âğ ıt g e tirm iş olm ayı diledim ; S ihir-
b a z'm m asasın ı k a rış tırm a k istem iy o rd u m . P o st-it'le rin ya da not
d e fte rle rin in o ld u ğ u tü rd e n b ir m asa değildi.
A ğ ır b ir dolm akalem aldım . M asasın ın ü z e rin d e bazı ta rih le r
y az ılı birk aç sayfa v a rd ı, b irin in a rk a sın ı çev irip yazdım :

E fendim , v a k tin iz olduğunda sizinle ko n u şm a k istiyorum .


H er şey h a kkın d a . Oda a rka d a şım ha kkın d a .

Bir eklem e y aptım :

(T. B asilton G rim m -P itch)

S onra b u n u yazm am ış olm ayı d ile d im ç ü n k ü S ihirbaz oda


a rk a d a şım ın k im o ld u ğ u n u tab ii k i b iliy o rd u ve adı sa n k i im za
gibi d u ru y o rd u . Bu kez g erçek ten im zaladım :

Sim on

“Sim on," d edi b iri ve y erim d en sıçrark en kalem i elim den d ü ­


şü rd ü m .
Bayan P o ssib elf k ap ıd a d u ru y o rd u am a içeri girm edi.
Bayan P o ssib elf B üyülü K elim eler dersi ö ğ retm en im izdi. Pek
cana y a k ın say ılm azd ı am a içten b ir şek ild e ilg ilen d iğ in i d ü şü n ü ­
yordum , h a tta bazen S ih irb az'd an d ah a in san i d u ru y o rd u . (Sanırım
tam o larak in sa n olm am asına ra ğ m e n ...) H asta ya da m u tsu z oldu­
ğ u n u z u ya da h a y a tın ız ın p am u k ip liğ in e bağlı olup olm ad ığ ın ı
fark ederdi.
"B ayan Possibelf," dedim . "S ih irb az b u ra d a değil."
"B unu g ö rü y o ru m ; b u ra d a b ir işin m i v ar?"
"B urada olacağını d ü şü n m ü ştü m . O nunla konuşacağım birkaç
şey v a rd ı."
"Sabah b u ra d a y d ı ama yine g itti." Bayan Possibelf u z u n boylu
ve iriy d i. B eline u z a n a n k a lın , g ü m ü ş re n g i b ir saç ö rg ü sü v a rd ı.
İn anılm az derecede zarifti ve in an ılm az derecede güzel ko n u şu rd u .
D o ğ ru d an sizin le k o n u şu y o rsa sesi adeta k u la k la rın ız ı g ıd ık la rd ı.
"B enim le k o n u şa b ilirsin ," dedi.
H âlâ içeri girm em işti. H erhalde k o ru m ay ı geçm eye izn i y oktu.
"Şey," dedim . "B az'la ilgili. Basil. H âlâ o k u la gelm edi."
"F ark e ttim ," dedi.
"G eri d ö n ü p dönm ey eceğ in i b iliy o r m u su n u z?"
A sasına, b asto n u n a b a k ıp k u lp u n u d aire şek lin d e h arek et
e ttird i. "E m in değilim ."
"A ilesiyle k o n u ş tu n u z m u?"
Bana b a k tı. "Bu g izli bilgi."
Başım ı o n ay larcasın a sallay ıp S ih irb a z 'm m a sa sın ın k e n a rın ı
tek m eledim , a rd ın d a n ne y ap tığ ım ın fa rk ın a v a rıp saçlarım ı p a r­
m ak larım a d o lay arak b ir adım u zak laştım .
Bayan P o ssib elf k ib arca ö k s ü rd ü ğ ü n d e o d a n ın diğer u c u n d a n
bile b o y n u m ü rp e rd i.
"F ak at b ir ö ğ ren ci dönem b aşlad ığ ın d a o k u la dönm ezse okul
k u ra lla rı gereğ in ce aileyle g ö rü şü ld ü ğ ü n ü sö y le y e b ilirim ..."
"Yani P itc h 'le rle k o n u ştu n u z ? "
K oyu k a h v e re n g i g ö zlerin i k ıstı. "N e ö ğ ren m ey i u m u y o rsu n ,
Simon?"
H ayal k ırık lığ ıy la ellerim i y an a d ü şü rd ü m . "G erçeği. G itti
mi? H asta mı? Savaş başlad ı m ı?"
"G erçek şu k i..."
G özünü k ırp m a s ın ı bekledim . B ü y ü cü ler bile göz k ırp a rd ı.
"G erçek şu k i," dedi, "b u so ru la rın cevabı bend e değil. A ile­
siyle iletişim e geçildi. Baz'm okulda olm ad ığ ın d an h a b e rd a rlar ama
ü z erin d e d u rm ad ılar. Bay P itch tıp k ı sen in gibi reşit, te k n ik olarak
y e tişk in sayılır. O kula gelm iyorsa b u n d a n b en so ru m lu değilim ."
"Ama b ir ö ğ re n c in in o k u la gelm em esini görm ezden gelem ez­
siniz! Ya b ir şey p lan lıy o rsa ? "
"O zam an b u M eclis'i ilg ile n d irir, ö ğrenci d e k a n ın ı değil."
"Baz b ir isy an p lan lıy o rsa bu h ep im izi ilg ile n d irir," diye ü s ­
teledim .
Bayan Possibelf b eni inceledi. Çenemi öne çıkardım ve kendim ­
den em in d u rd u m . (Başka ne yapacağım ı bilm ediğim z am an lard a
böyle yap ard ım .) (Ç ünkü iyi olduğum b ir şey v arsa o da...)
Bayan P o ssib elf g ö zlerin i k ap ad ı am a göz k ırp m a y a ih tiyaç
d u y u y o rm u ş gibi değil, d ah a çok pes ed er gibiydi. Güzel.
Yeniden b an a b a k tı. "Sim on, seni ö nem siyorum ve sana k a rşı
h er zam an d ü rü s t oldum . Beni dinle; B asilton'ın n ered e o ld u ğ u n u
bilm iyo ru m . Belki k o rk u n ç b ir şeyler p la n lıy o rd u r; o n u n ve sen in
iy iliğ in için böyle olm am asını um u y o ru m . Tek bildiğim , babasıyla
k o n u ştu ğ u m d a o n u n şaşırm ad ığ ı ve en d işeli o ld u ğ uy du. O ğlunun
b u ra d a o lm ad ığ ın ı b iliy o rd u ve b u n d a n m em n u n değildi. A çık
k onuşm am g e re k irse Sim on, sesi sabrı taşm ak ü zerey m iş gibi g e­
liy o rd u ."
B u rn u m d an sertçe nefes v e rip başım ı o n ay larcasm a salladım .
"T ek bildiğim b u ," dedi. "D aha fazlasını ö ğ renirsem söylerim .
Eğer yapab ilirsem ."
Başım ı te k ra r o n a y la rc a sm a salladım .
"Şim di öğle yem eğine g itsen iyi olur."
"T e şe k k ü r ederim , Bayan Possibelf."
Y anından geçip k a p ıd a n ç ık a rk e n ko lu m u sıvazlam aya çalıştı
am a y ü rü m e y e devam edin ce tu h a f b ir an y aşan d ı. A ğır, m eşe
k a p ın ın a rk a m ız d a n k a p a n d ığ ın ı d u ydum .
Yemeğe gitm edim . Koşuya d ö n ü şen ve b e n i o rm an ın k e n a rın ­
d a k i b ir ağacı doğram aya g ö tü re n y ü rü y ü ş e çıktım .
K ılıcım ı çağ ırd ığ ım d a geld iğ in e in an am ad ım .
17

SİMON

B az'm olm ası g erek en y erlerd e o nu aram ay ı b ırak m ıştım .


A m a o nu aram ay ı b ırak m ad ım .
G eceleri S arsak O rm a n 'd a y ü rü y ü ş e çık ıy o rd u m . P en n y y ü ­
zü m d ek i ifad ey i g ö rü n ce bana eşlik etm e k te n vazgeçti. A gatha
da sü re k li o k u l işleriy le m eşguldü; bu y ıl sık ı çalışıy ordu; b elk i
babası yen i b ir at alacağ ın a d a ir söz v erm işti.
E sk iden O rm an 'ı çok sev erd im , s a k in le ştiric i b u lu rd u m .
Birkaç gece sonra öylesine y ü rü m ed iğ im i fark ettim ; san k i bir
şey a rıy o rm u ş gibi o rm an ı ta rıy o rd u m . E ls p e th 'in k ay b o ld u ğ u y ıl
yaptığım ız gibi; hepim iz el ele tu tu şm u ş yan yana y ü rü y ü p arazin in
sın ırla rın ı çiziyorduk. Şimdi de kafam da sın ır çiziyordum . Işık için
b ü y ü y ap ıy o rd u m ve d a lla rı tem izlem ek için k ılıcım ı öne ark ay a
savuruyordum . Bu şekilde devam edersem tü m orm anı biçebilirdim .
Bir şey bulm ad ım . T ay fları k o rk u ttu m . Bir o rm an p erisi gelip
ay ak lı b ir o rm an k ıy am e ti o ld u ğ u m u söyledi.
"N e a rıy o rsu n ? " d iye so rd u p eri. B u n u n b en i ü rp e r ttiğ in i
söylem em e rağm en h a v ad a sü z ü lü y o rd u . Y osun gibi saçları v a rd ı
ve V ik to ry a ta rz ı b o tla rı ve şem siyesiyle çizg iro m andan fırlam ış
gibi g iy in m işti.
"B az," dedim . "O da ark ad aşım ."
"Ö lü olan mı? G üzel gözlü?"
"E v et." Baz ölü m üydü? O nu hiç b u şek ild e d ü şü n m em iştim .
Yani sa n ırım v am p ird i. "B ir d a k ik a , o n u n ö ld ü ğ ü n ü m ü söylüyor­
sun? G erçek an lam d a?"
"B ü tü n k a n em iciler ölüdür."
"O nu k a n em erken g ö rd ü n m ü hiç?"
Peri bana baktı. Kılıcımı ay aklarım ın yanın d a yere saplam ıştım .
"N e a rıy o rsu n , Seçilm iş Kişi?" A rtık ses ra h a tsız olm uş gibi
çık ıy o rd u . Yeşil şem siyesini om zu n a k o ydu.
"O da ark ad aşım . Baz. Kan em ici."
"B urad a d eğ il," dedi.
"E m in m isin ?"
"S enden d ah a em inim ."
İç geçirip kılıcım ı daha da derine ittim . "Ben hiç em in değilim ."
"B eni ö fk e le n d iriy o rsu n , b ü y ü c ü ."
"Sizi k az a n m a k için O rm an'ı kaç defa k u rta rm a m g erekiyor?"
"A ğaçları d o ğ ray acak san k u rta rm a n ın b ir an lam ı yok."
"O da ark a d a şım ı a rıy o ru m ."
"D ü şm an ın ı," d iye k a rşı çık tı. Teni g ri-k a h v e re n g iy d i, ağaç
k a b u ğ u gibi ç ık ın tılı ve p ü rü z lü y d ü . G özleri o rm a n ın d e rin lik le ­
rin d e k i m a n ta rla r gibi p a rlıy o rd u .
"N e o ld u ğ u n u n önem i y o k ," dedim . "K im den b a h se ttiğ im i
b iliy o rsu n ; b u ra d a o lm a d ığ ın d a n n asıl em in o lab ilirsin ?"
O rm an p e risi a rk a sın d a k i ağaçları d in liy o rm u şç a sm a b aşın ı
eğdi. H er h a re k e ti d a lla rın a ra sın d a n esen m eltem gibi b ir ses
ç ık arıy o rd u .
"B urada değ il," dedi. "T abii sak lan m ıy o rsa."
"E h, ta b ii k i saklan ıy o r! L anet b ir y erd e sa k la n ıy o r!"
“B iz onu b u ra d a görem iy o rsak , b ü y ü c ü , sen de görem ezsin."
K ılıcım ı k a ld ırıp b elim d ek i k ın ın a k o ydum . "A m a b ir şey
d u y a rsa n ız b an a sö y lersin iz, d eğil m i?"
“M uhtem elen h a y ır."
" İn a n ılm a z sın ."
“O lasılıksızım ."
“ Bu önem li b ir d u ru m ," dedim . "Çok te h lik e li b iri k ay ıp ."
"B ana k a rşı te h lik e li değ il," diye te rsle d i. "Kız k ard eşlerim e
k a rşı te h lik e li değil. Biz k a n a m ıy o ru z . A şağ ılık o y u n la r o y n a m ı­
y o ru z."
" P itc h 'in A teş E v i'n d e n o ld u ğ u n u u n u ttu n h erh ald e." A rk a ­
sın d a k i y a n a b ilir o rm a n ı işa re t ettim .
Başını k a ld ırd ı. G ülüm sem esi kesild i. Şem siyesini d iğ er om ­
zu n a a ttı. "P eki.”
"P ek i?"
"Y akışıklı k a n em icini g ö rü rsek sen in a ra d ığ ın ı ona söyleriz."
"Y ardım cı o lm u y o rsu n ."
"Ö yleyse a ltın saçlıya söyleriz."
"A ltın saçlı mı? O b en m iyim ?"
B u rn u n u k ırış tırıp y o su n lu saçların ı sallad ı ve içinde çiçekler
açtı.
"K im öyleyse?"
"S en in a ltın saçlın. O n u n a ltın saçlısı. D işiorgan, te p e cik ."
"D işi... A g ath a'y ı m ı k a ste d iy o rsu n ? "
"A ltın saçlı k a rd eş."
"B az'ı g ö rü rse n iz A g ath a'y a m ı söyley ecek sin iz?"
"E vet." Şem siyesini d ö n d ü rd ü . "O nu h u z u r verici b u lu y o ru z."
İç g eçirip elim in tersiy le a ln ım ı ovdum . "Sizi en az üç defa
k u rta rd ım . Bu o rm an ı. B unu b iliy o rsu n , d eğil m i?"
"N e arıyorsun, Seçilm iş Kişi?"
"H içb ir şey." E llerim i hav ay a k a ld ırıp g itm ek ü zere ark am ı
dö ndüm ve en y a k ın d a k i fid a n ı tekm eledim . "H içb ir şey!"
S arsak O rm a n 'd a asla iyi b ir şey olm azdı.

O rm a n 'd a y ü rü d ü m .
Ç ayırlard a y ü rü d ü m .
Ders a ra la rın d a o k u l ara z isin i ta rıy o r, boş b in a la ra bakıyor,
u z u n za m a n d ır k a p a lı olan k a p ıla rı açıyordum .
Bazen W atford'm iç kısm ı duvarla çev rili ve onun da d ışın d ak i
ara zid e n d ah a b ü y ü k geliyordu.
Gizli o d a lar v ard ı. Gizli k o rid o rlar. A n cak d o ğ ru b ü y ü y ü bi­
liy o rsan ız ya da elin izd e d o ğ ru eser v a rsa k e n d in i gö steren b ö ­
lüm ler v ard ı.
R e v a k la r'm ik in c i ve ü ç ü n c ü k a tın ın a ra sın d a b ir k a t daha
v ard ı. (Penny ona “s ü rp riz içerik " diyordu.) Ü zerindeki k a tın y a n ­
sım asıydı. A ynı şeyler b ir g ü n son ra o rada y aşan ıy o rd u .
H en değ in a ltın d a h en d ek v ard ı.
Ve tep elerd e ağ ıllar v ard ı.
Üç ta n e g izli g iriş k ap ısı v a rd ı ve b en sadece b ir ta n e sin i
açabilm iştim .
Bazen sanki tü m hayatım ı W atford'ı - tü m Sihirbazlar  lem i'n i-
m an tık lı k ılacak b ir h a rita ya da a n a h ta r a ray arak g eçiriyorm uşum
gibi hissed iy o rd u m .
Fakat te k b u ld u ğ u m b ir y a p b o z u n p a rç a la rıy d ı. S anki k a ra n ­
lık b ir o d ad ay d ım ve h er seferinde te k b ir k ö şesin i a y d ın latac ak
k a d a r ışığım v ard ı.
Beşinci sın ıfın b ü y ü k k ısm ın ı Beyaz Ş ap el'in a ltın d a k i y eraltı
m ezarlığında g ezin ip Baz'ı a ray arak g eçirm iştim . Şapel, W atfo rd 'm
tam o rtasm d ay d ı ve en eski binasıydı. Kimse W atfo rd 'm aslen okul
olarak açılıp açılm ad ığ ın ı bilm iyordu. Belki b ir b ü y ü m an astırıy d ı.
Ya da b ü y ü c ü le rin yerleşkesi; b en b u seçeneğe in a n m a k istiy o r­
dum . D üşünsenize, b ü y ü c ü le rin alenen b ir arada y aşad ık ları, etrafı
d u v a rla rla çe v rili b ir şehir. B üyülü b ir to p lu lu k .
Yeraltı m ezarlığı Ş a p e l'in a ltın d a u z a n ıy o rd u . M u htem elen
aşağı in m e n in b ir s ü rü yolu v a rd ı am a b en y aln ızca b ir ta n e sin i
biliyordum .
Beşinci sın ıfta sü re k li Baz'm akşam y em eğinden sonra Şapel'e
g ittiğ in i görüyordum . Bir tü r e n trik a çev ird iğ in i, kom plo old u ğ u n u
d ü şü n ü y o rd u m .
Y üksek, kem erli, asla k ilitle n m e y e n ön k a p ıd a n çık ıp o n u n
p e şin d en Şapel'e giderdim . M ihrabın, su n ağ ın ve Şairler K öşesi'nin
a rk a sın d a n geçerdim . G izli k a p ıd a n y e ra ltı m ezarlığına in erdim .
M ezarlık oldukça ü rk ü tü c ü y d ü . A gatha benim le asla gelmezdi.
P enelope de b a şta Baz'ın b ir şeyler k a rış tırıy o r o labileceğini d ü ­
şü n e re k gelm işti.
Birkaç ay so n ra b ıra k m ıştı. Benim le B az'm fu tb o l m açların a
gelm eyi de b ıra k m ıştı. Ve Baz'm k em an d ersi ald ığı b a lk o n u n d ı­
şın d a k i k o rid o rd a b en im le beklem eyi de b ıra k m ıştı.
A m a b en pes edem ezdim . T üm ip u ç la rın ı b irleştirm ey e baş­
lam ışk en olm azdı.
B az'm m a n şe tle rin d e k i k an . K a ra n lık ta g ö reb ild iği gerçeği.
(Gece odam ıza g eld iğ in d e ışığı açm adan ü z e rin i d eğiştirird i.) Daha
sonra Ş ap e l'in b o d ru m u n d a b ir y ığ ın ölü fare b u lm u ştu m . H epsi
de sık ılm ış lim on g ib i b ir d eri b ir kem ik, ezilm iş haldeydi.
Sonunda o n u n la yüzleştiğ im d e yaln ızd ım . M ezarlığın d e rin le ­
rin d e, Çocuk M e z arlığ ı'n d ay d ık . Le Tombeau des E nfants. Baz b ir
köşede o tu ru y o rd u . E tra fın d a k i d u v a rla rd a iskelet y ığ ın la rı v ardı.
“ Beni b u ld u n ," dedi.
K ılıcım ı ço k ta n ç ık a rm ıştım . "B ulacağım ı b iliy o rd u m ."
“ Şim di ne olacak?" Ayağa k a lk m a d ı bile. Sadece g ri p a n to lo ­
n u n d a k i to z u silk eled i ve k em ik lere y aslan d ı.
“Şim di b an a n e y in p e şin d e o ld u ğ u n u söyley ecek sin," dedim .
G üldü. O y ıl Baz b a n a sü re k li g ü lü y o rd u am a bu seferki her
za m a n k in d e n d a h a d u y g u su z ç ık m ıştı. G ri o d ada tu r u n c u lekeler
y ara ta n m eşaleler v a rd ı am a Baz'm te n i y in e de k ireç gibi beyazdı.
“ Bir veba so n u cu ö ld ü ler," dedi.
“ K im ler?"
Baz elin i k a ld ırın c a irk ile re k g eri çekildim .
Tek kaşını kaldırıp koluyla içinde bulunduğum uz odayı gösterdi.
"O nlar," dedi. “Les enfants.” Siyah saçından b ir b u k le aln ın a d üştü.
"Bu y ü z d e n m i b u rad a sın ? V ebanın iz in i sü rm ek için m i?"
Baz b an a b a k tı. O n altı y a şın d a y d ı, ik im iz de öy ley d ik am a
ken d im i beş y a şın d a y m ışım gibi h iss e ttiriy o rd u . H er zam an ço­
c u k m u şu m gibi hissetm em e neden oluyordu, san k i ona asla yetişe­
m ezm işim gibi. S an k i S ih irb azlar  lem i'yle ilgili h e r şeyi bilerek
do ğm uştu ; b u ra sı onun d ü n y asıy d ı. D N A 'sm da v ardı.
"E vet, Snow," dedi. "Veba b u lm ak için b u rad ayım . O nu beher
k ab ın a k o y u p tü m M etro p o lis'e yayacağım ."
K ılıcım ı k a v ra d ım .
S ıkılm ış g ö rü n ü y o rd u .
"Burada ne yapıyorsun?" diye sordum kılıcım ı havaya savurarak.
"O tu ru y o ru m ," dedi.
“Hayır. B u n la rın h iç b iri değil. A ylar so n ra seni so n u n d a ya­
k alad ım , bana n eler çev ird iğ in i a n la ta c ak sın ."
"Ö ğ ren cilerin çoğu öldü," dedi.
"Kes şu n u . D ik k atim i d ağıtm ayı kes."
"İy i o la n la rı ev lerin e g ö n d erd iler. B ü y ü k -b ü y ü k am cam okul
m ü d ü rü y m ü ş; h a sta ve ölm ek ü zere o lan lara b ak m ak için b u ra d a
kalm ış. O nun k afatası da burada. Belki onu bulm am a y ard ım eder­
sin. A ris to k ra tik k a şla rım ı o n d an a ld ığ ım ı söylerler."
"D inlem iy o ru m ."
"B üyü o n lara y ard ım cı olm adı," d ed i Baz.
D işlerim i sık tım .
"Veba için h en ü z b ir b ü y ü y o k tu ," diye devam etti. "Y eterince
güce sahip, d o ğ ru güce sah ip k elim eler y o k tu ."
Bir adım öne çık tım . "B urada ne y ap ıy o rsu n ? "
K endi k e n d in e şark ı söylem eye başladı. “Çayın etrafında dön
/ çiçeklerle dolu b ir cep..."
"B ana cevap v er Baz."
“Küller, kü ller..."
K ılıcım ı a rk a sın d a k i k em ik y ığ ın ın a d o ğ ru sa v u ru n c a kafa-
ta sla rı y ere d ü ş tü ve ta k ırd a y a ra k y u v a rla n d ı.
S ırıta ra k ayağa k a lk tı ve k a fa la rı asasıyla y ak alad ı. "E sk i h a ­
line d ön!" K afatasları h av ad a d ö n erek y e rle rin e g ittiler.
"Biraz saygı göster, Snow," d edi sertçe, a rd ın d a n y en id e n o tu ­
ru p o n lara y a slan d ı. "B enden ne istiy o rsu n ? "
"N e y in p e şin d e o ld u ğ u n u bilm ek istiy o ru m ."
"B u n u n p eşin d e y im ."
"B ir y ığ ın k em ik le la n e t b ir m ezarlık ta o tu rm a k m ı?"
"O nlar yalnızca kem ik değil. O nlar öğrenci. Ve öğretm en. VVat­
fo rd 'd a ölen herk es b u ra y a göm ülür."
"Ee?"
"Ee m i?" diye te k ra rla d ı.
H om u rd an d ım .
"Bak, Snovv.. Ayağa k alk tı. Benden u zu n d u ; benden hep daha
u z u n olm u ştu . Yedi sa n tim u zadığım y a z d a n sonra bile, yem in
ed erim on san tim u za m ıştı. "Beni ta k ip e d iy o rsu n ," dedi. "Beni
arıy o rsu n . Ve b eni b u ld u n . A rad ığ ın h er ne ise hâlâ bu lam ad ıy san
b u ben im suçum değil."
"N e o ld u ğ u n u b iliy o ru m ," diye h o m u rd a n d ım .
G özleri b e n im k ilere k ilitle n d i. "O da a rk a d a şın ? "
Başımı ik i y an a sallay ıp k ılıcım ın k a b z a sın ı sıktım .
Baz b an a y a k la ştı. "Söyle bana," d edi tersçe.
Yapamadım.
"Söylesene, Snovv." D aha da y ak laştı. "Ben neyim 1"
Yeniden hom u rd an d ım ve kılıcım ı b ir santim k a d a r kaldırdım .
"V am pir!" diye b ağ ırd ım . N efesim in g ü c ü n ü y ü z ü n d e h issetm iş
olm alıydı.
G ülm eye başladı. "G erçekten mi? Vam pir olduğum u m u d ü şü ­
nü y o rsu n ? Pekâlâ, A leiste r Crovvley, bu k o n u d a ne y ap acak sın ?"
M o n tu n d an b ir cep te rm o su çık arıp b aşın a d ik ti. İç tiğ in i bil­
m iyordum ; k ılıcım ı in d ird im . Kendi k en d im e savaşa h a z ır olm am
g erek tiğ in i h a tırla ta ra k y e n id e n k ald ırd ım .
"Kalbim e mi sap lay acak sın ?" diye so rd u köşeye o tu ru p bir
kolunu kafatası y ığ ın ın ın ü z e rin e atarak . "Ya da kafam ı m ı k o p a­
racaksın? Bu ancak b aşım ı b ed en im d en a y ırırs a n işe y a ra r am a o
zam an bile y ü rü y e b ilirim ; b edenim başım ı b u lu n cay a k a d a r d u r­
m az... En iyisi ateş, Snovv, te k çözüm bu."
Onu ortadan ikiye ayırm ak istiyordum. Hemen oracıkta. Sonunda.
Am a P en elo p e'y i d ü şü n ü p d u ru y o rd u m . "V am pir olduğunu
nereden biliyorsun, S im o n ? Onu kan içerken gördün mü? Seni tehdit
etti mi? Seni esiri ya p m a ya ça lıştı m ı?"
Belki y ap m ıştı. Belki bu y ü z d e n a ltı a y d ır Baz'ı ta k ip edip
d u ru y o rd u m .
Ve şim di o nu y ak alam ıştım .
"Bir şey y a p san a," diye alay e tti. "G ü n ü k u rta r, Snovv. Ya
da geceyi. Ç abuk ol. B en... H ım m m ... Ne tü r b ir k o rk u n ç lu k y a­
p ab ilirim ? Saat çok geç olduğu için kim se b u ray a gelm ez; zarar
verebileceğim b ir te k sen v arsın , değil mi? A m a k a n ın ı emme
h avam d a o ld u ğ u m u san m ıy o ru m . Ya seni y a n lışlık la d ö n ü ş tü r ü r­
sem? O zam an so n su za dek o d in d a r s u ra tın a m a ru z k alırım ."
Baz b a şın ı ik i y an a sallay ıp te rm o su n d a n b ir y u d u m d a h a aldı.
"Ö lü m sü zlü ğ ü n seni g e liştire c e ğ in i san m ıy o ru m , Snovv. Y alnızca
te n in i m ah v ed er." Y eniden g ü ld ü . K eyifsizce. Ve çok y o ru lm u ş
gibi g ö zlerin i kap ad ı.
M uhtem elen y o rg u n d u . Ben y o rg u n d u m . H a fta la rd ır h er hafta
y era ltı m ezarlığ ın d a k ed i fare gibi o y n u y o rd u k .
Kılıcımı in d ird im am a k ın ın a sokm adım . A rd ın d a n d u ru şu m u
d eğ iştird im . "Bir şey yapm ak z o ru n d a değilim ," dedim . "N e oldu­
ğ u n u b iliy o ru m . A rtık sadece h ata y ap m an ı b ekleyeceğim ."
G özlerini açm adan y ü z ü n ü ek şitti. "G erçekten mi, Snovv? P la­
n ın bu mu? B irini öldürm em i m i b ek ley ecek sin ? Şim diye k a d a r
seçilm iş en k ö tü Seçilm iş K işi'sin."
"S ik tir git," dedim . Ki bu h er zam an ta rtışm a y ı k a y b e ttiğ im in
göstergesiydi. M ezarlıktan çıkm ak üzere döndüm . Bunu Penelope'yle
detaylıca konuşm am gerekiy o rd u ; k en d im i toplam am gerek iy o rd u .
"S enden k u r tu lm a n ın bu k a d a r kolay o ld u ğ u n u bilsey d im ,"
diye seslendi Baz a rk a m d a n , "b e n i h a fta la r önce y a k a la m a n a izin
v erird im !"
Zem in k a ta çık a rk e n o n u n y arasaya d ö n ü şü p p eşim den uçm a­
m asını diliyordum . (Penny b u n u n b ir efsane o ld u ğ u n u söylüyordu.
A m a y in e de...)
On d a k ik a b o y u n c a y ü r ü d ü k te n so n ra bile şa rk ı söylediğini
d u y ab iliy o rd u m . “Küller, küller... hepim iz döküleceğiz.”

O geceden sonra b ir d ah a y e ra ltı m ezarlığ ın a g itm em iştim .


H erkesin —m üm künse u y u r vaziyette—yatak ların da olduğundan
em in olan a dek b ek led im , a rd ın d a n g izlice Beyaz Şapel'e gittim .
Şairler K ö şesi'ndeki g izli k ap ıy ı ik i b ü st k o ru y o rd u ; m odern
d ö nem in en ü n lü b ü y ü c ü şairleri M arx ve W odehouse. N aylon
h a la tın b ir u c u n u G ro u ch o 'n u n b o y n u n a bağladım .
D u v a rd a k i b ir p an el olan k apı h e r zam an k ilitli o lu rd u ve
a n a h ta rı y o k tu . A çm ak için te k y ap m an ız g erek en içeri g irm ey i
içte n b ir şekilde a rz u la m a n ızd ı. Çoğu k işi b u n u a rzu lam ıy o rd u .
Kapı açıldı ve ark a m d a n k ap an d ı. H ava b e lirg in b ir şekilde
soğudu. Bir d u v a r m eşalesini y a k ıp ilk yolum u seçtim .
Y eraltı m e za rlığ ın ın dö n er tü n e lle rin d e b ildiğim tü m o rtay a
çık arm a b ü y ü le rin i yap tım . (“N ered ey sen çık ortaya! Şov zam anı!
Scooby-D ooby-D oo, n ered esin !") Baz'a tam ad ıy la seslendim ; bu,
b ü y ü y e k a rşı k o n u lm a sın ı z o rla ştırıy o rd u .
B üyülü sözler in c e lik iste rd i. Bazen sa k la n m ış b ir şeyi o rtay a
çık arm a k için o n u n sa k la n d ığ ı zam an k u lla n ıla n d ili k u lla n m a n ız
gerek iy o rd u . Bazen de d ü n y a o nu k u lla n m a y ı b ıra k tığ ı için b ü y ü
a r tık işe y aram azd ı.
Benim kelim elerle aram h iç b ir zam an iyi olm am ıştı.
İşe yaram az b ir b ü y ü c ü olm am ın b ir sebebi de b uydu.
“Kelimeler çok güçlüdür," dem işti Bayan P o ssib elf ilk B üyülü
Kelim eler dersim izde. Kimse onu d in lem iy o rd u ; o n lara b ilm ed ik ­
leri b ir şey söylem iyordu ki. A m a b en h e r d e d iğ in i ezberlem eye
çalışıyordu m .
"Belirli ve tutarlı kom binasyonlarda söylendikçe, okundukça ve
yazıldıkça güçlenirler,” diye devam etm işti.
"Büyü ya p m a n ın sırrı o güce erişebilm ekte y a ta r. Yalnızca ke ­
lim eleri söylem ek değil, a n la m la rın ı ça ğ ırm a ktır."
Yani b ü y ü y ap m ak için iyi b ir kelim e d ağ arcığ ın ız olm ası ge­
rek iy o rd u . Ve h ız lı d ü şü n eb ilm en iz. Ve k o n u şacak cesarete sahip
olm anız. Bir de ü slu b u n u z a d ik k a t etm en iz.
Ne söylediğinizi anlam anız gerekiy o rd u ; kelim elerin nasıl b ü ­
yü y e ç e v rild iğ in i.
A san ızı sallay ıp b irin d e n d u y d u ğ u n u z b ir sözü tek ra rla y a-
m azdım z; böyle y ap arsan ız b irin i testislerin d en ayırm a ih tim alin iz
y ü k se k ti.
B u n la rın h iç b iri b an a doğal gelm iyordu. Kelimeler. Dil. Ko­
nuşm ak .
K onuşm ayı ne zam an ö ğ ren d iğ im i b ilm iy o rd u m am a ben i u z ­
m an lara gönderm eye ç a lıştık la rın ı b iliyordum . G örünüşe b a k ılırsa
y e tim h a n e d e k i ç o c u k la r ya da k e n d ile riy le hiç k on u şm ay an eb e­
v e y n le re sah ip ço c u k la rd a b u s o ru n g ö rü leb iliy o rd u ; nasıl k o n u ­
şa c a k la rın ı ö ğ ren m iy o rlard ı.
E skiden b ir d a n ışm a n a ve konuşm a te ra p istin e g id iyordum .
"Kelim elerini kullan, Sim on." B unu d u y m a k ta n o k a d a r b ık m ıştım
k i... İstem ek y erin e, isted iğ im şeyi g id ip alm ak çok d ah a kolay
geliyo rd u . Ya da can ım ı y a k a n k işiy i y u m ru k la m a k ... o da ben i
y u m ru k la ş a bile.
W atfo rd 'd ak i ilk ayım da d o ğ ru d ü zg ü n konuşm am ıştım . Öylesi
d ah a kolaydı; b u ra d a hiç kim se susm uyordu.
Bayan P o ssib elf ve b irkaç ö ğ retm en b u n u fa rk etm iş ve bana
özel ders v erm eye b aşlam ışlard ı. Sesli kon u şm a d ersleri. Bazen
S ihirbaz da derslere girer, sa k a lın ı sıv azlay arak p en cered en d ışa rı
b a k ard ı. "Kelim elerini kulla n !" diye ona b ağ ırd ığ ım ı h ay al ed e r­
dim . Sonra b e n i b u ra y a g e tirm e sin in h ata o ld u ğ u n u sö y led iğ in i
hay al ederdim .
H er neyse, kelim elerle aram h âlâ iy i d eğ ild i ve asam ı k u lla n ­
m akta da b erb attım , b u y ü zd en ezber y ö n tem in i tercih ediyordum .
Ve iç te n lik ... in a n ın y ard ım cı o luyordu. M u a lla k ta k ald ığ ım d a
P en n y ne yapm am ı söylerse o nu yapıy o rd u m .
Yeraltı m ezarlığ ın d a d ik k a tlic e ilerlerk en işim e y aray acak b ü ­
y ü le rd e elim den g elen in en iy isin i yapm aya çalışıy ordum .
G izli k a p ıla rın için d e g izli k a p ıla r b u ld u m . G ü rü ltü y le h o r­
la y an gizli b ir d efin e san d ığ ı ve sarı saçlı b ir k ız ın p o rtre s in i
bu ld u m , y a n a k la rın d a n y aşla r sü z ü lü y o rd u ; d u v a ra k azın m ış bir
GIF gibi y aşlar g erç ek te n sü z ü lü y o rd u . D aha k ü ç ü k y aşta olsam
o n u n hik ây esin i öğrenm ek için d u ru rd u m . D aha k ü ç ü k yaşta olsam
b u n u b ir m aceraya ç ev irird im .
Baz'ı aram aya devam ettim .
Ya da b ir ipucu.
H er gece h a la tım ın u c u n a u laştığ ım d a g eri döndüm .
18
LUCY

Bu d u v a rla rın b in y ıllık o ld u ğ u n u b iliy o r m usun?


O nların içinden geçen, a rtık k im sen in anlam adığı dilleri k o n u ­
şan ru h la r var. F akat sa n ırım b u n u n b ir önem i yok. Kimse o n ları
duym uyor.
D uvarlar, ben im b u rad a y ü rü d ü ğ ü m zam an k i duv arlar. Şapel.
Kule. A sm a k ö p rü .
K u rtlar ise yeni. C anavar b alık lar. D avy o n la rı n e red e n b u ld u
m erak ediyorum . O nları buraya getirm ek için h an g i b ü y ü y ü yaptı?
Ve o n la rın n e y i k o ru y a c ağ ın ı d ü şü n ü y o rd u ?
“P a ra n o y ak ," d e rd i M it hep. “H erk esin o n u n p e şin d e o ld u ­
ğ u n u d ü şü n ü y o r."
"Bence b irkaç k işi g e rç e k te n de o n u n p e şin d e olab ilir," diye
k a rşı çıktım .
"K in d ar b ir p islik olduğu için ," dedi.
"Çok fazla önem siyor."
"K endisin i mi? K atılıyorum ."
"H er şey i," dedim . "H içb ir şeyi boş verem iyor."
"O nu çok u z u n z a m a n d ır d in liy o rsu n , Lucy."
“O na ü z ü lü y o ru m ... H em onu d in le rse n a slın d a m a n tık lı k o ­
n u ş tu ğ u n u fa rk ed ersin . P eriler ve k e n ta u rla r n ed en W atford'a
g irem iy o r? N eden k a rd eşim evde k aldı? Y eterince g üçlü olm adığı
için mi?
"K ard eşin ap ta l," d edi. "İlg ilen d iğ i te k şey D ef L eppard."
"O red d ed ild iğ in d e an n em in ne k a d a r ü z ü ld ü ğ ü n ü biliyorsun.
A sası v a r ve onu n asıl k u lla n a c a ğ ın ı bile bilm iyor. A n n em ler az
k a lsın b u y ü z d e n b o şa n a ca k la rd ı."
"B iliyorum ." M itali y u m u şad ı. "Ü zgünüm . A m a o k u l da belli
sayıda öğrenci alab ilir. H erkesi alam az."
"B ü y ü teb iliriz , D avy öyle söylüyor. Ya da y en i b ir o k u l inşa
edebiliriz. D üşünsene... büyüye sahip herkes için okullar olduğunu."
K aşların ı çattı. "Ama W a tfo rd 'm olayı, en iyisi olm ası. En iyi
b ü y ü c ü le r için en iyi eğ itim ."
"VVatford'm olayı b u mu? Öyleyse D avy hak lı. Bu seçkincilik."
M it iç g eçirdi.
"D avy g id erek g ü çsü zleştiğ im izi söylüyor," dedim . "T oplum
olarak . Vahşi, k a ra n lık şey ler bizi d ü n y a d a n k a ld ırıp b ü y ü m ü z ü
ta le p edecekm iş."
"O n ların , y a ta ğ ın ın a ltın d a y a şa d ığ ın ı da söyledi m i?"
"C iddiyim ," dedim .
"B iliyorum ," dedi üzgünce. "Keşke olm asaydın. D avy senin ne
yap m an ı bek liy o r ki? H erh an g i b irim izin ne y apm asını b ek liy o r?"
Ona d o ğ ru eğ ilip fısıld ad ım : “D evrim .”

G eziniyorum .
Sana çık a n yolu b u lm ay a çalışıy o ru m .
D u v arlar ay n ı. Şapel de. Kule de.
Boyun bağları daha ince. Etekler daha kısa. Ama ren kler a y n ı...
D avy'yle g u r u r d u y m am ak elim de değil; b u n u benim söyle­
m em i tu h a f b u lu y o r o lab ilirsin iz am a elim de değil.
D ev rim in i b aşard ı.
Bu k a p ıla rı b ü y ü y le k u tsa n m ış h e r çocuğa açtı.
19

SİMON

S onun d a S ih irb a z 'la k o n u şab ild iğ im d e C adılar Bayram ı olm ak


ü zerey d i.
Beni o çağ ırd ı. Bir k ız ılg e rd a n Y unanca dersim de b an a uçu p
m asam a b ir n o t b ıra k tı. S ih irb az'm e tra fın d a h er zam an birkaç
k u ş u ç u şu rd u ve genelde de k ız ılg e rd a n o lu rla rd ı. Bir de ç alık u şu
ve serçe. (T ıpkı P am u k P ren ses gibi.) Cep te lefo n u n u k u lla n m a k
y erin e K u ş la r s ö y le d i b ü y ü sü y apm ayı te rc ih ederdi.
D ers b ittiğ in d e a ra z in in b ir u c u n d a k i, dış d u v a rla ra y a k ın
olan ek b inay a g ittim . G araja ve k u lü b e y e çev rilm iş a h ırla r v ard ı.
A dam ları d ışa rıd ay d ı —P enny o n la rın içinde birkaç k a d ın olsa
S ihirbaz'm A d am ları'n ı daha çok seveceğini söylerdi—ve daha önce
görm ediğim , k a n v a s ö rtü sü y le ask eri k am y o n u a n d ıra n b ü y ü k ,
yeşil b ir k a m y o n u n e tra fın d a to p la n m ışla rd ı. B irin in elin d e m e­
ta l b ir k u tu v a rd ı. Sırayla ona u z a n ıp e lle rin in iç in d e n geçm esini
izliy o rlard ı.
S ihirbaz g arajd an çık ıp , "Sim on," d edi. K olunu om zum a atıp
b en i k am y o n d an u z a k la ştırd ı. "İşte g eld in ."
"H em en gelm ek isterd im , efendim am a dersim v ard ı. A yrıca
M inotor acil bir şey olsaydı daha b ü yük kuş göndereceğinizi söyledi."
S ih irb az k a ş la rın ı çattı. "D aha b ü y ü k k u ş la rd a o b ü y ü işe
y aram ıy o r."
"B iliyorum , efendim . Ü zgünüm . Beni d in lem ed i."
"N eyse." O m zum a v u rd u . "Acil değ ild i. Sadece seni görm ek
istedim . K ontrol etm ek. Bayan P ossibelf b a n a sa ld ırıd a n b a h se tti;
b öcek lerd en . H u m d ru m 'ın işi o ld u ğ u n u söyledi."
Sersem sepelekler. B üyülü Kelimeler dersi. Hem de sü rü halinde.
D aha önce sersem sepelek s ü rü s ü görm em iştim bile.
Onlara böcek d iyorduk çü n k ü yabanarısı boyutlarm dalardı ama
sersem sepelekler d ah a çok k u şu a n d ırıy o rd u . Bir tanesi bir köpeği,
keçiy i ya da g rifo n u ö ld ü re b ilird i. İk i üç ta n e si b ir b ü y ü c ü y ü alt
edebilirdi. K ulağınızın içinden g irip öyle y ü k se k sesle v ızıld arlard ı
ki dü şü n em ezd in iz. Önce a k lın ız ı k a y b e d e rd in iz , sonra b e y n in ize
u la ş ırd ı ve diğ er h er şeyi k a y b e d e rd in iz .
S ersem sepelekler genelde in san lara sald ırm azlardı. Ama geçen
h a fta p en cered en içeri a k ın ed ip geveze b ir tu r u n c u b u lu t h alin d e
etrafım ı sarm ışlard ı. En k ö tü sü de H u m d ru m sald ırılarıy la b irlik te
gelen o k u ru , ru h u m u em en h isti.
S ın ıfta k i h erk es k açm ıştı.
"H u m d ru m 'm ış gibi h is s e ttird i, efendim . A m a n eden sersem -
sep elek leri g ö n d erd i ki? O n lar te h d it bile o lu ştu rm u y o rlar."
"S enin için o lu ştu rm a d ık la rı kesin ." S ak alın ı sıvazladı. "B elki
de d ışa rıd a b ir y erlerd e o ld u ğ u n u bize h a tırla tm a k istem iştir. O n­
lara ney le k a rş ılık v e rd in ? "
"H av ad a öl."
"A ferin, Sim on."
"S an ırım ... başka şeyleri de öld ü rd ü m . Ebb sahada sü lü n b u l­
m uş. R hys de m u h a b b e t k u şu ."
S ih irbaz o m z u n u n ü z e rin d e d u ra n k ız ılg e rd a n a b a k tı, a rd ın ­
d an om zum u sık tı. "Y apm ak z o ru n d a o ld u ğ u n şeyi y a p tın . Kimse
z a ra r görm edi. H em şireye g ittin m i?"
“İyiyim , efendim ." O na b ir adım y a k la ştım . “ E fendim ... d ü ­
şü n ü y o rd u m d a ... şey ... İlerlem e k a y d e d e b ild in iz mi? H u m d ru m
k o n u sun d a? A d a m la rın ız ın gelip g ittiğ in i g ö rü y o ru m . Am a b e n ...
Y ardım ed eb ilirim . Penelope ve ben. Y ardım e d eb iliriz."
E lini o m zu m d an k a y d ırd ı ve b elin e k o y d u. "K ayda değer
b ir şey olm adı. Ne ilerlem e ne sa ld ırı. Y alnızca d e lik le r sü re k li
gen işliy o r. N ered ey se H u m d ru m 'm , y ü z ü n ü te k ra r g ö ste rm e sin i
d iley e c e ğ im ..." O n u n y ü z ü n ü n a n ısıy la ü rp e rd im . " S ırf bu geç
k a v ra y a n a h m a k la ra ney le k a rşı k a rşıy a o ld u ğ u m u zu h a tırla tm a k
için ."
O m zu n u n ü z e rin d e n k am y o n a b ak tım . K o nu ştu ğum uz süre
b o y u n c a A d am lar y a n ım ız d a n geçerek k u tu taşıy o rlard ı.
"E fendim , n o tu m u a ld ın ız m ı?"
G özlerin i k ıstı. "K ayıp P itc h 'le ilg ili olanı."
"O da ark ad aşım . H âlâ dönm edi."
S ihirbaz d eri e ld iv e n in in tersiy le sa k a lın a d o k u n d u . "E n d işe­
lenm ekte h a k lısın . E ski A ileler güç b irliğ i y a p a ra k o ğ u lla rın ı eve
çağ ırıy o r ve k a p ıla rın ı k ilitliy o rla r. Bize k a rşı h a re k e te geçm ek
için h a z ırlık y ap ıy o rlar."
"O ğ u lla rın ı m ı?"
Birkaç isim sıralam aya başladı; tan ıd ığ ım ama y a k ın olm adığım
ç o cu k la rd ı. A ltın cı, y ed in ci ve sek izin ci sın ıfta n .
"Ama E ski A ileler, b ir arad a d u rm a z sa k H u m d ru m 'm işim izi
b itire c eğ in i b iliy o rla rd ır h erh ald e. H er z a m a n k in d e n de güçlü."
"B elki de p la n la rı b u d u r," d ed i S ihirbaz. "Bu in s a n la rı çöz­
m eye çalışm ayı b ıra k tım a rtık . Kendi z e n g in lik le rin e ve g ü çlerin e
d ü n y a m ız d a n d ah a fazla değer v eriyorlar. Bazen b en im d ü şü şü m ü
görm ek için h e r şeyi feda ed eb ile c ek le rin i d ü şü n ü y o ru m ..."
"N asıl y a rd ım e d eb ilirim , efendim ?"
"D ik k a tli o larak , Sim on." E lini y e n id e n kolum a a ttı ve b an a
döndü. "B irkaç saat içinde y in e gideceğim . A m a b u yeni sald ırıd an
sonra seni ik n a edebilm eyi um uyordum . Buradan ayrıl, Sim on. İzin
v er de seni o b a h se ttiğ im g ü v en li yere g ö tü rey im . Seni teh lik e d en
u z a k ta tu tab ileceğ im b ir y er orası."
Bir adım g eri çekildim . "Ama y a ln ız c a sersem sepeleklerdi,
efendim ."
"Bu defa."
"H ayır. E fendim . Size sö y led im ... b u ra d a iyiyim . G ayet g ü ­
ven d ey im ."
"Asla g ü v en d e d eğ ilsin !" derk en o k a d a r h id d e tliy d i ki n e re ­
deyse te h d it gibi ç ık tı. "G ü v en lik , is tik r a r ... h ep si b ire r illüzyon.
Sahte ta n rı, Sim on. Y üzm eyi ö ğ ren m ek y e rin e sa n d a lın k e n a rın a
tu tu n u y o r."
"Ö yleyse b u rad a k alsam iyi o lur!" ded im fazla y ü k se k sesle.
S ih irb a z 'm A d a m la rı'n d an b iri, Stephen, b an a b ak tı. Sesimi alçalt­
tım : "H içb ir y er g ü v e n li değilse b u ra d a k alsam d a h a iyi olur. Ya
da savaşsam . Size y a rd ım edebilirim .”
B ak ıştığ ım ızd a g ö zlerin d e h ayal k ırık lığ ı ve acım a gördüm .
"Y ardım ed eb ileceğ in i b iliy o ru m , Simon. A m a şu an d u ru m çok
h a ssa s..."
C üm lesini b itirm e sin e g erek y o k tu . Ne dem ek iste d iğ in i bi­
liyo rdu m .
S ih irb a z 'm bom baya ih tiy acı y o k tu .
K eşif g ezilerin e bom bayla g itm e z d in iz ya da o n ları stra teji
to p la n tıla rın a d av et etm ez d in iz . Başka seçen eğ in iz kalm ay m cay a
dek b e k le rd in iz , a rd ın d a n bom bayı k u lla n ırd ın ız .
Başım ı o n ay larcasm a salladım .
Ona arkam ı dönüp arazinin ortasına doğru yürüm eye koyuldum .
A d a m la rın ın b en i iz led ik le rin i hissed eb iliy o rdu m . Benden b ir
ya da ik i yaş b ü y ü k le rd i. K en d ilerin i d ah a da b ü y ü k g ö rm elerin ­
den, çok önem li kişilerm iş gibi h issetm elerin d en n efret ediyordum .
G iy d ik leri k o y u yeşil p a n to lo n d a n ve k o lla rın d a k i a ltın y ıld ız la r­
d a n n e fre t ed iy o rd u m .
"Sim on!" diye b a ğ ırd ı S ihirbaz.
İfadesizce ona döndüm .
G ün eşten k o ru n m a k için b ir elin i g ö zü n e siper etm işti. Bana
o en d e r g ö rü le n g ü lü m sem elerin d en b irin i su n d u . Ufak b ir tane.
"H u m d ru m h e r z am an k in d e n güçlü o lab ilir am a sen de h e r za­
m a n k in d e n g ü çlü sü n . B unu u n u tm a ."
Başımı o n ay larcasm a sallad ım ve garaja d o ğ ru y ü rü m e sin i
izledim .
Penelope'yle b uluşm am a g ecik m iştim .
20

PENELOPE

S oğuk olm asına rağm en tepede çalışıyorduk ç ü n k ü Simon kendisini


h erk esin g ö reb ild iğ i y erlerd e p ra tik y a p m a k ta n h o şlan m ıy o rd u .
Ü zerinde k a im , g ri m o n tu ve yeşil ü s tü n e y eşil çizgili o k u l
atk ısı v ard ı. Ben de p an to lo n g iy m eliy d im ç ü n k ü rü z g â r g ri çora­
b ım ın için d en g eçiyordu.
H asat d ö n em in in sonu sa y ıla n S am hain y a k la şıy o rd u . Perde
y a k ın d a k a p a n a c ak tı ve tey zem Beryl k e n d in i g ö sterm em işti bile.
Simon asasını b ir ağacın k ö k ü n d e d u ran u fak kayaya d o ğ ru lta­
rak , "N eyse o!" dedi. Kaya titre d i, a rd ın d a n toz y ığ ın ın a d ö nüştü.
"B üyü işe y arıy o r m u yoksa sadece b ir şeyleri m i p arçalıy o ru m ,
em in değilim ."
T üm sek izin ci sın ıf ö ğ re n c ile rin in dönem so n u n d a y en i b ir
b ü y ü yaratm a ödevi v ard ı; güç kazanm ış yeni b ir söz ya da gözden
k açırılm ış eski b ir söz b u lu p o nu n asıl u y g u lay acağ ın ı çözm eliydi.
En iyi y en i b ü y ü le r p ra tik ve d a y a n ık lı oluy ord u. H erkesin
d ilin d e k i sözler g en ellik le işe y aram azd ı; sıra d a n in sa n la r o n la rı
söylem ekten bıkıyor, başka laflara geçiyorlardı. (Bu şekilde b ü y ü ler
b o z u lu rd u , biz tam n asıl y ap ılacağ ın ı k a v ra m ışk e n g eçerliliğini
y itirirle rd i.) Ş ark ılar da a y n ı seb ep ten risk liy d i.
N eredeyse h iç b ir W atford öğrencisi u z u n süre d a y an a n b ir
b ü y ü y aratm am ıştı.
Ama annem B en n e d e rs e m o o lu r b ü y ü sü n ü bulduğunda daha
y edinci sın ıfa g id iy o rd u ve hâlâ düello sırasın d a özellikle k a d ın la r
için oldukça e tk ili b ir b ü y ü y d ü . (Sanırım annem b u n u n S ihirbaz'm
sa ld ırı atölye ç alışm a la rın d a ö ğ re tilm e sin d e n b iraz u ta n ıy o rd u .)
Simon dönem b a şla d ığ ın d a n b e ri h e r h a fta yeni b ir cüm le
d en iy o rd u . A m a k e n d in i v erm iy o rd u ve onu suçlayam azdım . Test
e d ilip o n ay lan m ış b ü y ü le r bile asasın d a te k liy o rd u . Bazen m ecaz
b ü y ü sü y a p tığ ın d ay sa kelim esi k elim esine g erçek leşiyordu. T ıpkı
altın cı sın ıfta A gath a'm n ak şam dan k alm alığ ın ı geçirm ek için Ç ivi
ç iv iy i s ö k e r b ü y ü sü y ap tığ ı zam an k ız ın ü z e rin e çivi dökülm esi
gibi. S an ırım Sim on asasın ı en son o zam an b ir in san a d o ğ ru lt­
m u ştu . Ve A gatha da en son o zam an içm işti.
K ayadan a rta k a la n la rı tem izleyip asasını cebine soktu. “Kayıp
olan tek k işi Baz d eğ il.''
“ Ne dem ek istiy o rsu n ? " A sam ı y ere k o y d u ğ u m satran ç p a r­
ç ala rın a d o ğ ru lttu m . “ O y u n başlasın !"
Fil yere d ev rild i.
Yine denedim . "O y u n o y n a n sın !"
H içbir şey olm adı.
"Bu cü m len in b ir işe y arıy o r olm ası g erek ," dedim . "S hakes-
p eare artı Sherlock H olm es."
“S ihirbaz, Eski A ile le r'in , o ğ u lla rın ı ç a ğ ırd ık la rın ı söyledi,"
dedi Simon. "İk i tan e yedinci sın ıf öğrencisi okula gelmemiş. Baz'm
k u z en i M arcu s da yok. Ü stelik o d ah a a ltın c ı sın ıfta ."
"M arcu s h a n g isiy d i? "
"F it olan. Saçında k u m ra l ış ıltıla r var. O rta saha o y u n c u su ."
Om uz silk ip sa tra n ç ta ş ın ı alm ak ü zere eğildim . Bıî cüm leyle
h er şeyi den em iştim . İyi b ir başlangıç b ü y ü sü y m ü ş gibi h isse t­
m iştim ; b ir tü r k a ta liz ö r... "D ön m ey en ler sadece e rk e k le r m i?"
diye sordum .
"H ım m ," d ed i Simon. "Bilmem. S ih irb az b ir şey dem edi."
"T am b ir cin siy etçi." Başımı ik i y an a salladım . "M arcus dör­
d ü n c ü sın ıfta serv is a sa n sö rü n d e k a la n m ıy d ı?"
"E vet."
"D em ek o da d iğ er ta ra fa geçm iş. Çok k o rk tu m ."
"S ih irb az, A ile le r'in b ü y ü k b ir çarp ışm ay a h a z ırla n d ık la rın ı
d ü şü n ü y o r."
"P eki, bizim ne y apm am ızı istiy o r?"
"H içb ir şey," d ed i Simon.
S atranç ta ş ın ı cebim e attım . "N asıl y a n i? "
"H âlâ b en im gitm em i istiy o r..."
K aşlarım ı çatm ış olm alıy d ım ç ü n k ü Sim on k a şla rın ı k a ld ırıp ,
"Biliyorum, Penny," dedi. "Bir yere g ittiğim falan yok. A m a burada
k alacak sam da d ik k a t çekm em em i istiyor. D ik k a t çekm em em izi
istiy or. A d a m la rın ın ç a lış tık la rın ı ve k o n u n u n h assas o ld u ğ u n u
söyledi."
"H ım m ." A ğacın d ib in d e o n u n y a n ın a o tu rd u m . İtira f etm e­
liydim k i bu d ik k a t çekm em e fik ri h o şu m a g itm işti; S ih irb az 'm
saçm a sapan işleriyle b ir kez o lsu n biz o lm adan u ğ ra şm a sı... Am a
b ana d ik k a t çekm em em in söylenmesinden hoşlanm azdım . Simon da
öyle. "Sence Baz da d iğ er ç o cu k larla m ı b irlik te ? " diye sordum .
"M a n tık lı, d eğil m i?"
Bir şey söylem edim . Sim on'la Baz h a k k ın d a k o n u şm ak ta n ger­
çekten n efret ediyordum . Çılgın Ş apkacıyla çay h a k k ın d a konuşm ak
g ibiy di. O nu h ev e sle n d irm e k ten n e fre t ed iy o rd u m .
T o p u ğ u n u n a rk asıy la ağaç k ö k ü n ü n k a b u ğ u n u tekm eledi.
Ona sok u ld u m ç ü n k ü ü şü y o rd u m ve Simon h ep sıcaktı. Bir de
ona k e n d isin d e n k o rk m a d ığ ın ı h a tırla tm a y ı seviyordum .
"M a n tık lı," dedi.
21

BÜYÜCÜ

Kitaplar. Eserler. B üyülü m ücevherler. B üyülü m obilyalar. M aym un


p atile ri, ta v şa n b acak ları, cüce b ilg ile ri...
H epsin i ald ık . İşe y a ra m a y a ca k la rın ı bilm em e rağm en.
Bu a lış tırm a n ın b ird en fazla am acı v ard ı. Eski A ileler'e, k o n t­
ro lü n bende o ld u ğ u n u g ö sterm ek için iyi b ir yoldu.
Bu o k u lu n .
Bu âlem in.
İçlerin d en , d ah a iy i iş çık arab ilecek b ir k işi bile y o k tu .
H um d ru m hâlâ etrafta olduğu, b ü y ü m ü zü çaldığı, b ü y ü lü böl­
gelerim izi b ü y ü d e n a rın d ırd ığ ı için b eni başarısız say ıy o rlard ı ama
içlerin d en h an g isi te h d it o lu ştu ra b ilird i?
N atasha G rim m -P itch, H u m d ru m 'a h a d d in i b ild irm iş olabi­
lird i am a o öleli çok o lm u ştu ve ne a rk a d a şla rı ne de ailesi o n u n
y eten eğ in e b ir n ebze o lsu n sah ip ti.
A dam larım ı d ü şm an larım ın h âzin elerin i alm aya, k ü tü p h a n e le ­
rin i yağm alam aya gönderm iştim . Yeni d ü n y ad a benim ü n ifo rm am ı
giyen k ü ç ü k b ir ço cu ğ u n bile k e n d ile rin d e n d ah a fazla güce sahip
o ld u ğ u n u g ö sterm iştim . İsim le rin in d e ğ e rin i... değ ersizliğini.
Yine d e ...
İhtiy acım o lan ı b u lam am ıştım . G erçek cev ap ları bulam am ış
ve onu h âlâ düzeltem em iştim .
A rtık tek u m u d u m u z Ulu B ü y ü cü 'y d ü .
Am a u lu b ü y ü c ü m ü z ü n ciddi b ir k u s u r u v a rd ı. D efoluydu.
B ozuktu.
Sim on Snow o b ü y ü y d ü ; b u n u biliy o rd u m .
Bu zam ana d ek d ü n y a d a n ona b e n z e r h iç b ir şey geçm em işti.
A m a Simon Snovv —ben im Sim on'ım — g ü c ü n ü h âlâ taşıyam ı-
yo rd u . H âlâ k o n tro l ed em iy o rd u . O nu taşıy acak k a d a r b ü y ü k tek
k işiy d i am a kusurluydu. R iskliyd i. O ...
D aha b ir ço cu k tu .
Ona y a rd ım etm e n in b ir yolu olm alıydı; b ir b ü y ü , b ir eşy a ...
Bizler b ü y ü cü y d ü k ! G ücü y ö n le n d irip şekillendirebilen te k b ü y ü lü
y aratık lard ık . D ünyam ızda bir yerde Simon için cevap bulunuyordu.
(Bir ritü e l. Bir yöntem . Bir kafiye.)
K ehanetler bu şek ild e çalışm a z d ı...
H ik ây eler b u şek ild e gerçekleşm ezdi.
Yarım y am alak.
Sim on'ın b ir k u s u r u v arsa o zam an onu d ü zeltm en in de bir
yolu olm alıydı.
Ve o nu b u lacak tım .
22

SİMON

S an ırım Y unancada b aşarısızd ım . Siyaset B ilim i'n den de b ir şey


an lam ıy o rd u m .
A gatha ile y a rıy ıl tatilin d e o n u n evine gitm e k o n u su n d a kavga
e ttik : ben W a tfo rd 'd a n a y rılm a k istem iy o rd u m ve o n u n da ben i
evine götü rm ey i gerçekten istediğini düşün m ü y o rdu m . Am a benim
istem em i istiy o rd u . Ya da öyle b ir şey.
H açım ı ta k m a y ı b ıra k ıp y atağ ım ın a ltın d a k i k u tu n u n içine
koydum .
B oynum h a fifle m işti am a başım da h âlâ to n la rc a a ğ ırlık v ard ı.
U yuyabilsem iyi o lu rd u am a u y u y a m ıy o rd u m ve z o ru n d a da d e ­
ğildim ; şekerlem eler ve b ü y ü y le id are ed eb iliy o rdu m .
G ecelerim i n asıl geçirdiğim i ö ğrenm esin diye P e n n y 'y i sü rek li
o d am d an atm ak z o ru n d a k alıy o rd u m .
"İyi de Baz'm y atağ ın ı kim se k u lla n m ıy o r k i," diye bana k a rşı
çık ıy o rd u .
"Senin y a ta ğ ın ı da kim se k u lla n m ıy o r," dedim .
"O dada o lm adığım zam an lard a T rix ie ile Keris y a ta k la rı b ir­
leştiriy o rla r. M uh tem elen h e r y er p e ri to zu d o lu d u r."
"B enim so ru n u m değil, Penny."
"B enim h er so ru n u m sen in de so ru n u n , Sim on."
"N eden?"
"Ç ü n k ü senin h e r s o ru n u n ben im de so ru n u m !"
"O d an a git."
"Sim on, lü tfen ."
"G it. O k u ld an atıla c ak sın ."
"E ğer y ak a la n ırsa m ."
Git.
P en n y so n u n d a o d a d a n ç ık tığ ın d a b e n de çık tım .
Y eraltı m ez a rlığ ın d a n ü m id i k eserek o n u n y erin e kale d u v a r­
la rın ı dolaşm aya başlam ıştım .
Baz'ı burad a bulabileceğim i pek sanm ıyordum ; nereye saklana­
caktı ki? Am a en azından gelirse onu görebileceğim i düşünüyordum .
A yrıca rü z g â r h o şu m a g id iy o rd u . Y ıldızlar da. Yaz b o y u n ca
y ıld ız la rı görm e şan sım olm am ıştı; h a n g i şe h ird e o lursam olayım
h ep çok fazla ışık oluyordu.
İçinde u fa k b ir odası, b ir b a n k ve çatısı o lan b ir gözetlem e
kulesi v ard ı. Gece b o y u n ca askeri kam yonla gelip giden S ihirbaz'm
A d am la rı'n ı izliy o rd u m . A rad a u y u y a k a lıy o rd u m .

"Y orgun g ö rü n ü y o rs u n ," d ed i P en n y k a h v a ltıd a . (K ızarm ış y u ­


m u rta. K ızarm ış m an tar. Soslu fasulye ve sosis.) "A yrıca," m asanın
ü z e rin d e n eğildi, "saçın d a y a p ra k var."
"H ım m ." K ahvaltım a göm ülm üştüm . Acele edersem derslerden
önce ik in c i p o rsiy o n için v a k tim k a la b ilird i.
P en n y y in e saçım a u z a n d ı, a rd ın d a n A gath a'ya b a k ıp elin i
çekti. A gatha, P en n y ile b e n i h ep k ıs k a n ırd ı. A ram ızda öyle b ir
şey o lm adığ ın ı d efalarca söylem em e rağm en. (Gerçekten öyle bir
şey yoktu.)
A m a A gatha ik im iz i de y ok say ıy o rd u san k i. Yine. Hâlâ. T ar­
tışm am ız d a n so n ra hiç baş başa v a k it g eçirm em iştik . A çıkçası bu
b e n i b iraz ra h a tla tıy o rd u . En a z ın d a n iy i olup olm adığım ı soran
in sa n sayısı azalm ıştı.
"Bu akşam Sim on'm o d asında to p la n ıy o ru z . Y emekten sonra,"
dedi Penny.
"N e k o n u d a?" diye sordum .
"S trateji!" d iye fısıld ad ı Penny.
A gatha u y a n d ı. "N eyle ilgili strateji?"
"H er şeyle," dedi Penelope. "H um drum 'la. Eski A ileler'le. Sihir-
b a z'm A d a m la rı'n m n e y in p eşin d e o ld u k larıy la. Sessiz k a lm a k ta n
b ık tım ; d ışla n d ığ ım ız ı h issetm iy o r m u su n u z ? "
"H ayır," dedi Agatha. "Biraz h u z u r bulduğum uz için m in n e ttar
olm am ız g e re k tiğ in i d ü şü n ü y o ru m ."
P en n y iç g eçird i. "Ben de öyle d ü şü n d ü m am a u y u tu ld u ğ u -
m u zd an en d işe ed iy o ru m . K asten u y u tu ld u ğ u m u z d a n ."
A gatha b aşın ı ik i y an a salladı. "B in le rin in bizim m u tlu ve
ra h a t olm am ızı isteyeceğinden en d işe e d iy o rsu n ."
"E vet!" d ed i P enelope ç a ta lın ı havaya saplayarak.
"A ğzından yel alsın ," dedi A gatha.
"P lan y ap m a lıy ız ," dedi Penelope. "N asıl bir p lan olu rsa ol­
su n . H er zam an b ir p la n ım ız oldu; ço c u k lu ğ u m u z d a bile. A rtık
y e tişk in iz . S ih irb az bizi n ed en d a h il etm iy o r?"
"S ih irb az 'm bizi u y u ttu ğ u n u m u d ü şü n ü y o rsu n ? " diye sordu
A gatha. "Ya da H u m d ru m 'm ? Ya da b elk i B az'm ?" K inayeli k o n u ­
şu y o rd u am a P en n y ya fark etm ed i.y a da fa rk etm em iş gibi y ap tı.
“E vet," dedi h av ay ı te k ra r bıçak lay arak . H avayı ö ld ü rü y o rd u .
"H epsi!"
A g ath a'm n b iraz d a h a ta rtış m a s ın ı b ek led im am a b aşın ı - m ı­
sır p ü sk ü lü s a ç la rın ı- ik i y an a sallam ak la y e tin e re k ek m eğ in in
ü ze rin e biraz y u m u rta koydu.
M u tlu y a da ra h a t g ö rü n m ü y o rd u . Kaşları çatık, gözleri k ısık tı
ve san ırım m akyaj da yap m am ıştı.
"Y orgun g ö rü n ü y o rs u n ," d edim b u n u d ah a yen i fa rk e ttiğ im
için ken d im i suçlu h issed erek .
Bir an bana yaslandı, arın d an hem en doğruldu. "İyiyim , Simon."
"İk in iz de y o rg u n g ö rü n ü y o rsu n u z," dedi Penny. "Belki ik in iz
de tra v m a sonrası stres y a şıy o rsu n u z d u r. B elki b u k a d a r h u z u ra
ve sessizliğe a lışık d eğ ilsin izd ir."
A g a th a 'n ın b acağ ın ı te k ra r sık a ra k b iraz d ah a y u m u rta , k ı­
zarm ış ekm ek ve m a n ta r alm ak ü zere k a lk tım .
P e n n y 'n in , " U y u t u l m u ş d e d iğ in i d u ydum .
23

PENELOPE

İk isin i de b u ray a g etirm ek k ö tü b ir fik ird i ve A gatha hâlâ şikâyet


ediyo rd u:
“Penelope b u rası erkekler y u rd u . O k u ld an a tıla ca ğ ız!"
“A rtık olan oldu," dedim Sim on'm m asasına o tu ru rk e n . “Şimdi
çık a rsa n da y a k a la n a b ilirsin , d ah a so n ra ç ık a rsa n da, o y ü z d e n
bence kal."
“Y akalanm azsın," dedi Simon. "P en n y buray a sü rek li geliyor."
A gatha b u n u d u y d u ğ u n a m em n u n olm adı. (Onu görm ezden
geldim ; b u n ca y ıld a n so n ra Sim on'la b irb irim iz e k a rşı ro m a n tik
h isler besleyebileceğim ize in an acak k a d a r ap talsa onu ik n a etm eye
çalışara k v a k it h arcam ay acak tım .) Ö zellikle ik im iz d en de o lab il­
diğince uzağa o tu rd u ; b u n u n , Baz'm y a ta ğ ın a o tu racağ ı a n la m ın a
gelm esine rağm en.
A rd ın d a n ne y a p tığ ın ın fa rk ın a v a ra ra k te k ra r k a lk m a k is­
tercesin e b ak tı. S an k i Baz her an b a n y o d an ç ık a b ilir gibi g ö zlerin i
o d ada g ezd ird i. Sim on da o n u n k a d a r p a ra n o y a k g ö rü n ü y o rd u .
Ne ç ift o lm u şlard ı ama.
"N eden b u to p la n tıy ı y ap tığ ım ızı h âlâ a n la m ıy o ru m ," dedi
A gatha.
"B ilgilerim izi tazelem ek için," dedim , b irta k ım m alzem eler
b u lm a k için odaya b a k ın a ra k . "T ah tam ız o lsaydı çok d ah a kolay
o lu rd u ..."
A sam ı ç ık arıp , "D em ek isted iğ im i an la !" b ü y ü sü yaptım , a r­
d ın d a n havay a yazm aya başladım : B ildiklerim iz:
"H içb ir şey," d ed i A gatha. "T o p lan tı b itm iştir."
O nu d u y m azd an geldim . "S ü rek li en dişelenm em izi g e rek tiren
üç şey var."
1. H u m d ru m , y azd ım . "H u m d ru m 'la ilg ili ne b iliy o ru z?"
"Benim gibi g ö rü n d ü ğ ü n ü ," dedi Simon bana uym aya çalışarak.
A gatha bu bilgi k a rşısın d a şaşırm adı; Simon o la n la rı ona anlatm ış
olm alıy dı. "Ve b en d en b ir şey iste d iğ in i," diye devam e tti Simon.
"B enim peşim e d ü ş tü ğ ü n ü ."
"Ve b ir s ü re d ir sessiz o ld u ğ u n u ," dedim . "H a z ira n d a k i ser-
sem sepelek o la y ın d a n b eri b ir şey olm adı."
A gatha k o lla rın ı ö n ü n d e b irle ştird i. "Am a h âlâ b ir yerlerde
b ü y ü yem eye devam ediyor, değil m i?"
"E v et," d iye onu d o ğ ru lad ım . "Ama çok değil. H afta sonu
babam la g ö rü ştü m . D elik le rin h e r z a m a n k in d e n çok d ah a yavaş
y a y ıld ığ ın ı söyledi." B unu da h a v a d a k i n o tla rım a ekledim .
"O nu yiy ip yem ediğini bilm iyoruz," dedi Simon. "H um drum 'ın
b ü y ü y le ne y a p tığ ın ı b ilm iy o ru z."
"B ild ik lerim ize bağlı k alacak o lu rsa k ," ded im ve yazdım : 2.
E ski A ileler'le Savaş.
"B en 'sav aş' d em ezdim ," d ed i A gatha.
"Ama çatışm alar oluyor, değil m i?" dedi Simon. "Ve düellolar."
A gatha o fladı. "B irin in ev in e g irip ta v a n a ra sın ı k a rıştırm a
ta leb in d e b u lu n u p so n ra da düello o lm am asını b ek leyem ezsiniz."
Sim on'la ona b a k tık . "N e dem ek istiy o rsu n ? " diye sordum .
"S ih irb az," d edi A gatha. "A n n em in k u lü p te n b ir ark ad aşıy la
ko n uşm asını d u ydum . B ü y ü cü lerin ev lerin i yağm alayıp kara b ü y ü
arıy o rm u ş."
B undan h a b e rim y o k tu . "S izin e v in iz i de yağm aladı m ı?"
"Y apam az," d ed i A gatha. "B abam M eclis'te."
"N e t ü r k a ra b ü y ü arıy o rm u ş?" diye so rd u Simon.
"M uhtem elen silah o larak k u lla n ıla b ile c e k h er şey," diye ce­
v ap lad ı A gatha.
"H er şey silah o larak k u lla n ıla b ilir/' d ed i Simon.
N o tlarım a, Yağma, kara büyü, düellolar, diye ekledim .
"Bir de bazı Eski A ile le r'in , o ğ u lla rın ı VVatford'a gön d erm e­
d ik le rin i b iliy o ru z ," diye ek led i Simon.
"Ki bu da te s a d ü f olab ilir," dedim . "B iraz bilgi to p lam alıy ız.
Belki gelm eyen ç o c u k la r ü n iv e rsite y e g itm işlerd ir."
"Ya da b elk i k ö tü adam m uam elesi g ö rm ek ten sık ılm ışlard ır,"
ded i A gatha.
"Ya da b e lk i," dedi Simon, " b ir o rd u y a k a tılıy o rla rd ır."
N o tlarım a ek ledim : Pitch m ü ttefikleri okulu bırakıyor.
Sim on g eriliy o rd u . "P ek i ya Baz?"
A gatha e lin i y a ta k ta g ezd ird i.
"O na da geleceğiz," dedim . "Ö ncelikle b ild ik le rim iz e y o ğ u n ­
laşalım ."
Simon ü stele y ip d u ru y o rd u . "B ayan P o ssib elf o n u n k ay ıp ol­
d u ğ u n u d ü şü n ü y o r. B abasının sesin in k o rk m u ş ç ık tığ ın ı söyledi."
İç g eçirerek ü ç ü n c ü s ü tu n u ekledim : 3. B az. Ama a ltın a y a­
zacak b ir şey y o k tu .
"Ben b u n u n sa va ş o ld u ğ u n a h âlâ in a n m ıy o ru m ," diye ısra r
e tti A gatha. "Sadece siyaset. T ıp k ı N orm al d ü n y a d a k i gibi. İk tid a r
S ih irb a z 'd a ve E ski A ileler de ik tid a rı g eri k a z a n m a k istiyor. Sız­
lan ıp y a k ın a c a k la r, a n laşm a la r y ap ıp p a rtile r d ü z e n le y e ce k le r..."
"S ırf siyaset değil." Simon ona d o ğ ru eğildi. "D oğru ve yanlış."
A gatha g ö zlerin i d e v ird i. "D iğer ta r a f da a y n ı şeyi söylüyor."
"Baz böyle m i d iy o r? " diye so rd u Simon.
A raya g irm ey e çalıştım . “S im o n .”
"S ırf siyaset değil," diye tek rarlad ı. "D oğru ve y anlış meselesi.
H ayatlarım ız söz konusu. Eski A ileler'in dediği olsaydı, ben burada
bile olm azdım . VVatford'a girm em e izin v erm ezlerd i."
"O k işisel b ir şey d eğildi, Sim on," d ed i A gatha. "Sen N orm al
o ld u ğ u n için d i."
"Ben nasıl N orm al oluyorum ?" Simon ellerin i havaya kald ırd ı.
"B ilinen en g ü çlü b ü y ü c ü y ü m ."
"N e dem ek isted iğ im i b iliy o rsu n ," d ed i A gatha ve sa n ırım
içten d i. "VVatford'a d a h a önce hiç N orm al g elm em işti."
H a k lıy d ı am a b u n la rın k im in sözü o ld u ğ u n u b ilm iyordum .
Sim on, "B enim h a k k ım d a k e h a n e t v ar," d erk en o k a d a r acı­
nası b ir şekilde sav u n m acıy d ı k i k o n u y u d eğ iştirm en in b ir yolunu
b u lm ay a çalıştım .
Sim on h a k k ın d a k e h a n e t vardı.
Ya da başka b irisi h a k k ın d a . T ek rar te k ra r.
D ü n y a n ın en g ü çlü b ü y ü c ü sü tam da S ih irb azlar A lem i'n in
ona en çok ih tiy acı olan dönem de gelecekti.
Sim on g erçe k ten de gelm işti.
H u m d ru m b ü y ü m ü z ü y iy o rd u , S ih irb az ile E ski A ileler g ır t­
lak g ırtla ğ a y d ı ve Sim on gelm işti. G ücü n ü elde e tm işti ve b ü y ü lü
g ö k y ü z ü n ü tıp k ı e le k trik fırtın a s ı gibi a y d ın la tm ıştı.
Çoğu b ü y ü cü o g ü n tam olarak nerede o ld u k ların ı hatırlıyordu.
(Ben h atırlay am ıy o rd u m ; d ah a on b ir yaşın d ay d ım .) A nnem ders
veriyorm uş. A çık kabloya d o k u n m ak gibi h isse ttiğ in i ve elek triğ in
sizi içerid en sa rs tığ ın ı sö y lü y o rd u . H am , k a y n a r, y akıcı b ü y ü ...
Sim on'ın b ü y ü sü h âlâ böyle h isse ttiriy o rd u . Ona hiç söylem e­
m iştim am a b erb at bir şeydi. P atladığı z am an lard a sadece y an ın d a
d u rm a k bile e le k trik şo k u yem eye b en ziy o rd u . S o n rasında k a sla­
rın ız y o ru lu y o rd u ve saçınız is gibi k o k u y o rd u .
Bazen Sim on'ın g ü çleri d iğ er b ü y ü c ü le ri b a şta n ç ık arıy o rd u ;
b u n u h issed eb iliy o r ve d ah a y a k ın d a olm ak istiy o rla rd ı. A m a Si­
m on'a gerçekten y a k ın olan herkes b aştan çık arılm a h issin i ço k tan
aşm ış o lu rd u .
Bir k eresin d e A gatha ile b en i k o rk u s u k k la n ın d a n k o ru rk e n
—p o rsu k la rın daha k o rk u tu c u v ersiyonlarıydı—p atlam ıştı ve A gatha
ik i h a fta b o y u n c a seğ irip tik so ru n u y aşam ıştı. Simon k e n d in i
k ö tü hissetm esin diye ona g rip o ld u ğ u n u söylem işti. A gatha o n u n
g ü cü n e benim k a d a r d a y a n ık lı değildi; k en d isi d aha az güce sahip
old uğu için o lab ilird i. B üyüleri u y u m su z o ld u ğ u için.
Bu bazen çiftler arasın d a y aşan ab iliy o rd u . B üyüleri y ü z ü n d e n
d eliren ik i âşık la ilgili b ir h ik ây e, ro m a n tik b ir tra je d i v ard ı.
Simon ile A g ath a 'm n b irb irin e âşık o ld u k la rın ı sanm ıyordum .
Ama b u n u o n lara söylem ek bana düşm ezdi. (Ayrıca zaten çok­
ta n denem iştim .)
H er neyse, an n em S ih irb az'm Sim on'ı W atford'a g etirerek tü m
S ih irb az lar  lem i'n e blöf y a p tığ ın ı söylü y o rd u . İşte binlerce y ıld ır
konuştuğunuz ku rta rıcı.
Ona in a n m a y a n la r bile b u n u d ile g e tire m iy o rla rd ı. Ve kim se
Sim on'm g ü c ü n ü in k â r edem iyordu.
O nu VVatford'da k ab u l etm em eye çalışm ışlard ı. Sihirbaz o n u n
ok u la ve B üyü K itabı'na girebilm esi için Sim on'ı v â risi yapm ak
z o ru n d a k alm ıştı.
S ih irb a z'm m ü tte fik le ri a ra sın d a bile Sim on'ı k a b u l etm eyen
h â lâ b ir s ü rü k işi v a rd ı. Baz h e r zam an, "Büyücü olm ak için bü­
yüden fa zla sı g erekir,” derdi.
S ın ıf a y rım c ıla rın ın söylediği tü rd e n b ir saçm alık gibi gelse
de b ir açıd an d o ğ ru y d u .
Tek b o y n u z lu a tla r da b ü y ü y e sa h ip ti. V am pirler de biraz.
Ejderhalar, asalak lar, b e c e rik s iz -k u rtla r...
Am a b ü y ü n ü z ü kontrol edem ediğiniz sü rece b ü y ü c ü say ılm az­
d ın ız . Simon ise ... Y ani... Simon.
Ayağa k a lk ıp p e n c e re n in ö n ü n e g itti ve cam ı açıp p erv aza
o tu rd u . A sasın ı a rk a ceb in d en ç ık a rıp y ata ğ ın a attı.
4. Sihirbaz, y az d ım havaya.
"S ih irb az'm A d a m la rı'n ın y ağm asını b iliy o ru z ..." dedim . "Si­
m on sen de a h ıra b ir şeyler g e tird ik le rin i söylem em iş m iydin?
O rada a ra ştırm a y a p a b iliriz ."
Beni d u y m az d a n gelerek d ışa rı b ak tı.
"A gatha, evde b aşk a neler d u y d u n ? " diye so rdu m .
K aşların ı çatıp eteğ iy le o y n a y a ra k , "B ilm iy oru m ," dedi. "Ba­
bam ın M eclis'te b ir s ü rü acil to p la n tısı oluyor. A n n em a r tık evde
b u lu şa m a y a c a k larım söylüyor. N orm al k o m şu la rım ız ın şü p h elen ­
d iğ in i d ü şü n ü y o r."
"P ekâlâ, a rtık so ru la ra geçelim ; ne bilm iyo ru z7"
H avada y en i b ir s ü tu n açtım am a A gatha g itm ek üzere ayağa
k a lk tı. "B enim g erç ek ten d ers çalışm am gerek ."
O nu d u rd u rm a y a ça lıştım . "A gatha, d u r, te k başın a çık a rsa n
y a k a la n ırsın !" A m a k a p ıy ı k a p a m ıştı bile.
Simon y ü k sek sesle iç geçirdi ve elini saçında gezdirerek dalgalı
b ro n z tu ta m la rın k a lk m a sın a sebep oldu. "B en y ü rü y ü ş e ç ık ıy o ­
ru m ," dedi ve y atağ ın ın üzerin d ek i asasını alm adan kapıya yöneldi.
Bir y anım A g a th a 'n ın p e şin d e n g itm esin i d iliy o rd u am a b u n u
yap acağ ın ı san m ıy o rd u m .
İç geçirdim ve y etersiz listem ize b ak tım . G itm eden önce, "H a ­
v ay ı tem izle!" d iy ere k k elim elerim i p e n c e re d en ü fled im .
Ne u m d u ğ u m u bilm iy o rd u m .
Beni d u v a rın k e n a rın d a rü z g â rd a saçlarım d a lg a lan ır ve elbi­
sem e tra fım d a u ç u şu rk e n g ö rm esin i mi?..
Peki ya sonra?
B unun o n u n için b ir şey ifade etm esin i mi?
Beni bu rad a, k ale d u v a rın d a k e n d isin i b e k le rk e n göreceğini
ve ben i ilk kez g erçek an lam d a göreceğini ve işte cevap bu, diye
d ü şü n eceğ in i mi? K urdelem i çözüp kolu n a ya da bacağına bağlaya­
cağ ını mı? A yrıca M organa aşk ın a, bu ne an lam ifade ed ecek ti ki?
Bir şey.
Yeni b ir şey.
Basil’in b en i düşündüğünü b iliy o rd u m ... En a z ın d a n e sk id en
d ü ş ü n d ü ğ ü n ü . Ö zellikle de ben Sim on'la b irlik te y k e n .
Sim on'la ilişk im iz d en n e fre t e ttiğ in i b iliy o rd u m . Ve b u n u is­
tem iştim . A ram ıza g irm e k için h er şeyi y apm asını.
Baz hep oradaydı. H er d an sta araya g ire rd i. A lay ederek b en i
S im o n 'd an u z a k la ş tırırd ı, sonra da sadece alay ederdi. O rtad an
k a y b o lu rd u . K açardı.
Bazen ona u y ard ım ; b elk i de Baz b lö fü m ü hiç görm ediği için
m in n e tta r olm alıydım .
Ç ü n k ü b e lk i de blöf d eğildi. Belki B az'la b irlik te u z a k la şır-
dım . O g ü n O rm a n 'd a o nu ta k ip ed erk en ne d ü ş ü n d ü ğ ü m ü hâlâ
b ilm iyorum .
B az'm k im o ld u ğ u n u biliyordum . Ne o ld u ğ u n u da.
M u h a faz a k âr b ir v am p ir için S im o n 'd an ay rılam azdım ; ailem
b e n i e v la tlık ta n re d d e d e rd i. B unun n elere yol açacağını da bilm i­
y o rdum . Kötü m ü olm am g e rek ird i? İn s a n la rın iç k ilerin e z eh ir
atm ak? Kara b ü y ü le r yapm ak? Yoksa sadece başk a b ir m asada
b aşka b ir erk eğ in y a n ın d a m ı o tu ru y o r o lurdum ? O d an ın diğer
ta ra fın d a güzel o lm a k ...
O nun siy ah lığ ın d a a ltın gibi olurdum . İk im iz de k a r beyazdık.
Belki de k ö tü olm am gerekm ezdi. A m a Baz benden iyi olmamı,
her zam an çok iyi olm am ı beklem ezdi.
Belki son su za dek yaşard ım .
Diz h iz a sın d a k i elbisem ve y ü n p e le rin im le h er gece kale d u ­
v a rın ın e tra fın d a y ü rü y o rd u m . H ava d eğ işiy o rd u. Y an ak larım ın
k ız a rd ığ ın ı h issed iy o rd u m .
Belki b en onu g ö rm ed en önce o b en i g ö rü rd ü .
B elki b en i iste rd i.
Ben de ne iste d iğ im i b ilird im .
25

Denem eye devam ed iy o ru m .


Seslenm eye devam ediy o ru m .
B u ran ın se n in e v in o ld u ğ u n u b iliy o ru m .
26

SİMON

Başta onu d u v a rd a g ö rd ü ğ ü m d e h ay alet san d ım . Ziyaretçi.


Soluk g ö rü n ü y o rd u , ü z e rin d e u ç u şa n b ir elbise v a rd ı ve b e ­
yaz, açık saçları b aşın ın e tra fın d a d alg alan ıy o rd u ... A m a P erd e'n in
a rd ın d a n gelen h e rk e sin ü z e rin d e ö ld ü k leri zam an ne g iy iy o rlarsa
o v ard ı; tip ik h ay a le t k ıy a fe tle ri değil.
İrk ile re k b an a d ö n en e d ek b ey azlı k a d ın ın A gatha o ld u ğ u n u
fark etm edim . K ılıcım ı çağ ırd ığ ım ı duym uş olm alıydı. O o ld u ğ u n u
g ö rü n c e a n ın d a k ın ın a soktum .
“A h ," dedim . "Selam . D ers çalıştığ ın ı san ıy o rd u m ."
A rtık ona k ızm ıy o rd u m . A çık havada d u ru y o rd u k ve kafam ı
to p arlay acak v a k tim o lm u ştu .
"Ç a l ı ş ı y o r d u m dedi. "S onra biraz y ü rü y ü ş yapm ak istedim ."
"Ben de." Yine y a la n söylüyordum .
Yemin ederim , n o rm ald e y a la n söyleyip a rk a d a şla rım d an sır
saklam azd ım . A m a o n la ra b u ra d a Baz'ı arad ığ ım ı söyleyem ezdim .
A gath a'yla b ariz seb ep lerd en dolayı Baz h a k k ın d a asla k o n u şm ak
istem iy o rd u m ve P enelope de d u y m ak istem iy o rdu .
B eşinci y ılım ız ın a rd ın d a n Penny, Baz b ariz b ir te h d it oluş­
tu rm a d ığ ı sü rece o n u n h a k k ın d a k o n u şm am ı yasak lam aya k a ra r
v erm işti.
“Seni h e r sin irle n d iğ in d e o n u n la ilgili sızlanam azsm , Simon.
Bu hiç d u rm a d a n sızlan m an a n la m ın a g elir."
“N edenm iş?" diye so rm uştum . "Sen de oda ark ad aşın ı şikâyet
e d iy o rsu n ."
"S ü rek li değil."
“Y eterince sü re k li."
"Şöyle y ap a lım ... Baz ne zam an g erçek an lam d a b ir te h d it
o lu ş tu ru rs a o zam an benim le k o n u şa b ilirsin . A yrıca bu toplam
k o n u şm am ızın en fazla y ü z d e o n u n u o lu ştu ra b ilir."
"S en in le Baz h a k k ın d a h er k o n u ştu ğ u m d a h esaplam a y a p ­
m ayacağım ."
"Ö yleyse sü re k li şik ây et etm em eye d ik k a t."
.0 sene B az'la ilgili sö y led ik lerim d o ğ ru çıkm asına, Baz bir
şeyler p eşin d e o lm asına rağm en -h e m de v am p ir o larak gizli g e­
z in tile re ç ık ıy o r o lm a sın a -, P en n y h âlâ sab ır g ö sterem iyordu.
O ilkbahar Baz benim sesimi çalmaya çalışmıştı. Bu, bir büyücüye
yapabileceğiniz en k ö tü şeydi, h a tta b elk i cin a y e tte n bile kötüydü;
b ü y ü c ü le r sesleri olm adan b ü y ü y ap am azlard ı. (Yani genellikle.)
Olay Ç ayır'da gerçekleşm işti: A lacak aran lık ta Baz'm asma k ö p ­
rü d e g ezind iğ in i g ö rü p p eşin d en g itm iştim . O nu ana giriş kapısına
k a d a r ta k ip e tm iştim . A rd ın d a n Baz d u rd u ve elleri ceplerinde,
ra h a t b ir ta v ırla bana d ö n d ü , sa n k i b a şın d a n b eri k e n d isin i ta k ip
e ttiğ im i biliy o rd u .
Tam ona b ir şey söyley ecek tim k i P h ilip p a a rk a m d a n k o şup
c ırtla k sesiyle, "Selam Sim on!" dedi. F akat ad ım ı söylediği anda
du ram ad ı. C anavar gibi tiz b ir ses ç ık a rd ı, sa n k i h a y a tı b o y u n c a
k o n u ştu ğ u kelim eler k e n d isin d e n sö k ü lü p alm ıy o rm u ş gibi.
B unu B az'm y a p tığ ın ı biliyordum .
B ir şey y a p tığ ın ı biliy o rd u m .
Philippa'nın sesi kesildiğinde bunu Baz'm gözlerinde görm üştüm .
P h ilip p a o k u ld a n g ö n d erild i. S ihirbaz o n u n , sesini geri k az a­
n acağ ın ı, kalıcı b ir şey o lm adığını söylem işti am a P h ilip p a W at-
fo rd 'a dönm edi.
Baz'm k e n d in i h âlâ suçlu h issed ip h isse tm e d iğ in i m erak e d i­
y o rd um . Ya da hiç suçlu h isse d ip h issetm ed iğ in i.
Şim di Baz da y o k tu .
A gath a'y ı y en id e n fa rk ettiğ im d e titriy o rd u . Gri m o n tu m u n
b o y n u z şe k lin d e k i d ü ğ m elerin i k a lın ilm e k te n g eçirerek çözdüm .
"A l," d ed im ona u z atara k .
"H a y ır," dedi. "İy iy im .
Yine de u zattım .
"H ay ır, iyiyim . H ayır, Sim on. M o n tu n sende k alsın ."
K ollarım d ü ştü . M o n tu te k ra r giym ek d o ğ ru gelm iyordu, bu
y ü z d e n b ir k o lu m u n ü z e rin e attım .
Başka ne d iyeceğim i b ilm iyordum .
D önem in b aşın d an b eri A gatha'yla geçirdiğim iz en u z u n andı.
D öndüğüm üzden beri onu öpm emiştim bile. M uhtem elen öpmeliydim.
E lini tu tm a k için u z a n d ım am a çok h ız lı h a re k e t etm iş olm a­
lıy d ım ç ü n k ü A gatha şaşırm ış g ö rü n d ü . Eli a n id e n açıldı ve bir
şey d ü ştü . U çm adan önce y a k a la m a k için eğ ilip aldım .
M endildi.
P itch a rm a la rın ın y a n ın d a k i (alevler, ay ve üç şahin), k ö şe ­
sine işlenm iş b a ş h a rfle rin i görm ed en önce bile b u n u n Baz'a ait
o ld u ğ u n u b iliy o rd u m .
Ona ait o ld u ğ u n u b iliy o rd u m ç ü n k ü ta n ıştığ ım , eski m oda
m endil taşıy a n te k k işiy d i. İlk y ılım ız d a , b en i ilk ağ lattığı zam an
dalga geçercesine y atağ ım a m e n d ille rin d e n b irin i atm ıştı.
A gatha k eten m endili elim den alm aya çalıştı am a bırakm adım .
O ndan u z a k la ştırd ım .
"Bu n e d ir? " d iye so rd u m m en d ili k a ld ıra ra k . (İkim iz de ne
old u ğ u n u biliyorduk.) "S en ... onu m u b ekliyorsun? O nunla b u rada
m ı b ulu şacak sın ? G eliyor m u?"
G özleri kocam an açılm ıştı ve nem liydi. "H ayır. Tabii ki hayır."
"B urada elin d e o n u n m endiliyle onu d ü ş ü n d ü ğ ü n açıkça bel­
liy k en n asıl 'ta b ii k i h a y ır' d iy e b iliy o rsu n ? "
K ollarını ö n ü n d e b irleştird i. "Ne d ü şü n d ü ğ ü m ü bilm iyorsun."
"H a k lısın , b ilm iy o ru m , A gatha. Gerçekten bilm iyorum . H er
gece bize d ers ç a lıştığ ın ı söyleyip b u ra y a m ı g eliy orsun?"
"S im o n ..."
"C evap v er b an a!" Sözlerim em ir gibi ç ık tı. B üyü doluydu,
k i b u n u n m ü m k ü n olm am ası g e re k ird i ç ü n k ü bu kelim eler b ü y ü
değildi. D ü rü st olm aya zorlayan b ü y ü , G e rç e ğ i, t ü m g e r ç e ğ i
v e s a d e c e g e r ç e ğ i'y d i am a onu hiç k u lla n m a m ıştım . İleri seviye
ve y a sak lı b ir b ü y ü y d ü . Yine de A g a th a 'm n su ra tın d a m ecbur
k alm ış b ir ifade o lu ştu . "H ay ır," ded im sesim e b ü y ü a k ta ra ra k .
"Z o ru n d a d eğ ilsin !"
Y üzünd ek i ifade iğ renm eye d ö n ü ştü . Benden u z a k la ştı.
"B ilerek yapm adım ," dedim . "A g a th a . Bilerek yapm adım . Ama
se n ..." K ollarım ı k a ld ırd ım . "B urada ne a rıy o rsu n ? "
"Ya Baz'ı b ek liy o rsam ?" d edi b u n u n b en i şoke edeceğini bi-
liyorm u şçasın a.
"N eden b ek ley esin ?"
Taş d u v ara d öndü. "B ilm iyorum , Sim on."
"O nu m u b e k liy o rsu n ? "
R üzgâr, sa ç la rın ın ark a sın d a sa v ru lm a sın a n e d en oluyordu.
"B eklem iyorum . G eleceğine in an m am için hiç sebep yok."
"Ama gelm esini istiy o rsu n ."
Om uz silk ti.
"S en in n e y in var, A gatha?" S inirlerim e h â k im olm aya ç alışı­
yordu m . "O b ir can av ar. G erçek an lam d a b ir canavar."
"H epim iz can a v a rız."
Benim c an av a r o ld u ğ u m u k a ste d iy o rd u .
B acaklarım ı sa ra n ö fk e y i b astırm ay a çalıştım . "B eni a ld a ttın
mı? Baz'la? A rtık onunla m ı b irlik te sin ? "
“H ayır."
"O n u n la b irlik te olm ak istiy o r m u su n ?"
İç çekip s e rt taşa y aslan d ı. "B ilm iyorum ."
"Bana söylem ek isted iğ in başka b ir şey yok mu? 'Ö zür dilerim '
gibi mesela? B unu d ü zeltm ek istem iyor m u su n ?"
O m zu n u n ü z e rin d e n b an a b ak tı. "N ey i düzelteceğim , Simon?
İlişkim izi mi?" Yeniden yüzüm e döndü. "İlişkim iz ne? Baloya gitm ek
için b irin e ih tiy a c ın o ld u ğ u n d a y a n ın d a y er alm am mı? Ö lüm den
h er d ö n d ü ğ ü n d e se v in ç te n ağlam am mı? Ç ü n k ü sen in için b u n u
y ap arım zaten. B irlik te olm asak bile."
M ükem m el pem be çenesini titre y e re k öne çık ard ı. K olları hâlâ
ö n ü n d ey d i.
"Sen b en im sin , A g ath a," dedim .
"H ay ır. P enelope sen in ."
"S en b e n im ..."
K olların ı ik i y a n m a d ü şü rd ü . "Ne, Simon? N eyim ?"
E llerim i saçlarım a d a ld ırd ım ve d işlerim i sık tım . "Sen benim
geleceğim sin!"
Agatha yüzü n ü b u ru ştu rd u ve gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
Am a y in e de g ü zeld i. "B unu istem em mi g erek iy o r?" diye sordu.
"Ben istiy o ru m ."
"S en sadece m u tlu son istiy o rsu n ."
"M erlin a şk ın a, A gatha, sen istem iy o r m u su n?"
"H ayır! İstem iyorum ! B irin in şim d isi olm ak istiy o ru m , son­
suza k a d a r m u tlu olacağı k işi olm ak istem iy o ru m . S onunda elde
ed ilen ö d ül olm ak istem iy o ru m . H erkesi y e n ip de k a z a n d ığ ın şey
olm ak istem iy o ru m ."
"H er şeyi ç a rp ıtıy o rsu n . Ç irk in le ştiriy o rsu n ."
T e k ra r om uz silk ti. "O labilir."
"A g ath a..." O na elim i u z a ttım . B az'm m e n d ilin i tu tm a d ığ ım
elim i. "B unu d ü ze lte b iliriz ."
"M u h tem elen ," d edi. "Ama istem iy o ru m ."
D aha fazla ne diy eb ileceğ im i b ilm iy o rd u m . A gatha b en i b ıra ­
k am azd ı. Beni onun için b ırak am azd ı. A h, Baz b u na, onu elim den
alm aya b a y ılırd ı.
"Seni sev iy o ru m , A gatha," ded im b u n u n işe y arayabileceğine
in a n a ra k . Bu sözler b aşlı b aşın a b ü y ü lü y d ü . T ekrarladım : "Seni
seviyorum ."
A gatha g ö zlerin i kap ad ı. Y üzünü çev ird i. "Ben de seni se v i­
y o ru m , Simon. S an ırım bu y ü z d e n b u k a d a r u z a ttım ."
"Böyle söylem ek iste m iy o rsu n ," dedim .
" İstiy o ru m ," dedi. "L ü tfen b en im le m ücadele etm e."
"B eni onun için b ırak am azsın ."
Bir kez d ah a b an a b a k tı. "S eni Baz için te rk etm iy o ru m , Si­
m on. O g itti. Sadece a r tık sen in le b irlik te olm ak istem iyorum .
S eninle at ü s tü n d e g ü n b a tım m a d o ğ ru g itm ek istem iy o ru m . Bu
b enim m u tlu so n u m değil."

O n u nla ta rtışm ad ım .
Kale d u v a rın d a d ah a fazla d u rm ad ım .
Y anak larım sıcak tı ve k a şın ıy o rd u ve b u k ö tü y e işa re tti.
A g a th a 'm n y a n ın d a n h ızla m erd iv en lere yönelip o k a d a r h ız lı
in d im ki birk aç b asam ak k a ç ırıp d iğ er k a ta atladım .
Bir sü re so n ra m e rd iv e n le rin ü z e rin d e ad eta sü z ü ld ü m . D üş­
m eden d ü şü y o rd u m .
B unu d ah a önce hiç y ap m am ıştım ve tu h a ftı.
Bunu P en n y 'y e söylem eyi aklım a not ettim , a rd ın d a n söylem e­
m eyi n o t e ttim am a y in e de R ev ak lar'a d o ğ ru k o ştu m ç ü n k ü boş
odam a g itm ek istem iy o rd u m . A sm a k ö p rü de k a lk m ıştı ve başka
nerey e gideceğim i bilm iy o ru m .
P e n n y 'n in p e n c e re sin in a ltın d a d u ru p ik i sene önce S ihirbaz
VVatford'da cep tele fo n la rın ı y asak lam asay d ı o nu arayabileceğim i
d ü şü n d ü m .
H âlâ sıcak h issed iy o rd u m .
Biraz b ü y ü y ü ü zerim d en silk eley ip a ttım ve a ltım d a k i k u r u
y a p ra k la rın ü z e rin d e birk aç k ıv ılcım p arlad ı. Ü zerlerine basıp on­
ları sö n d ü rd ü m .
A g ath a'm n h âlâ orada olup olm adığını m erak ediy ordum ; söy­
le d ik le rin e in a n am ıy o rd u m . Bir an r u h u n u n ele g e ç irild iğ in i d ü ­
şü n d ü m . Am a gözleri k o p k o y u değildi. (G özleri k o p k o y u m uydu?
O k a d a r k a ra n lık tı k i b elli olm uyordu.)
Beni bu şek ild e b ırak am azd ı. Beni b ıra k a m a z d ı.
İlişk im iz o tu rm u ş tu . Yerli y erin d e y d i.
F in ald ik . (Tabii b enim b ir fin alim olursa.) (F inaliniz olacak­
m ış gibi y a p m a lıy d ın ız . Ö yleym iş gibi devam etm eliy d in iz, aksi
ta k d ird e devam edem ezdiniz.)
A gatha'nın ailesi benden hoşlanıyordu. H atta beni sevebilirlerdi
bile. Babası b an a “ev lat" d erd i. “Seni evladım olarak görüyorum ”
d ercesin e değil am a "N a sılsın , evlat?" ta rz ın d a . S anki evlatm ışım
gibi. B irin in ev lad ı o labilecek tü rd e n biri.
A n n esi de y a k ış ık lı o ld u ğ u m u söylerdi. A n n e sin in bana te k
söylediği b u y d u . “N e ka d a r da y a k ışık lısın , S im o n .”
Baz'a ne d e rd i acaba? “N e ka d a r da y a k ış ık lıs ın , Basil. Lütfen
iğrenç siv ri dişlerinle ailem i ka tletm e."
A g a th a 'n ın b abası Dr. W ellbelove, P itc h 'le rd e n n e fret ed erdi.
O n ların acım asız ve e litist o ld u ğ u n u söylerdi. B üyükb abası peltek
k o n u ştu ğ u için o n u n W atford'a girm esini engellem eye çalışm ışlardı.
L anet olsun. Y apam azdım . Y apam azdım .
Bir ağaca y a slan ıp ellerim i b a c a k la rım ın ü z e rin e k o ydum ve
başım ın öne düşm esine, b ü y ü n ü n üzerim den akm asına izin verdim .
B acaklarım a b a k tığ ım d a sa n k i h a tla rım y o k tu . S an ki k e n arlarım
b u la n ık tı.
A gatha'yla aram ı d ü zeltm ek z o ru n d ay d ım .
Ne söylem em i istiy o rsa söylerdim .
Baz'ı ö ld ü rü rd ü m , böylece b ir seçenek olm azdı.
O na fik rin i d eğ iştireceğ im i sö y ley ecek tim ... M utlu son diye
bir şey olm a d ığ ım nasıl söyleyebilirdi? Ben s ır f b u n u n için ç ab alı­
y o rdum . M u tlu son, b en im için h e r şey in başlayacağı andı.
B unu d ü zeltm ek zorundaydım .
“İyi m isin, Sim on?" Rhys. T ekerlekli sandalyesiyle k ü tü p h a n e
p a tik a s ın d a n b an a d o ğ ru g eliy o rd u .
Başımı k a ld ırd ım . "İyiyim . Selam ." İyi değildim . Yüzüm k ıp ­
k ırm ız ıy d ı ve sa n ırım ağlayacaktım . O da k e n a rlarım ı b u la n ık mı
gö rü y o rd u ? A celeyle y a n ım d a n u z a k la ştı.
R h y s'm öne geçm esini b e k le y ip p e şin d e n M askeliler E vi'ne
g ittim .
U yum alıydım .
Yatağım ı tu tu ş tu rm a m a k için g ü cü m ü k a p a d ığ ım d an em in
olm alıydım , so n ra u y u y acak tım .
E rtesi g ü n ise b u d u ru m u d ü zeltecek tim .
27

SİMON

Bu defa sesleri d u y d u ğ u m d a u y u m u y o rd u m .
Y atağım da u zan m ış, Baz'ı d ü şü n ü y o rd u m .
A gatha'ya ne d em işti? Ne v aat etm işti?
Belki de b ir şey söylem esine gerek kalm am ıştı. Sadece kendisi
olm ası y e tm işti. B enden d ah a zeki. D aha y a k ışık lı. D aha zengin.
A tlarla d ah a ilg ili... D oğru ta k ım elbise ve ay ak k a b ıy la o n u n tü m
e tk in lik le rin e g id e b ilird i.
Baz v am p ir o lm asaydı m ükem m el o lu rd u .
K ahrolası k u s u rs u z . D önüp su ra tım ı yastığ a b astırd ım .
O sırada b ir g ıc ırtı duydum , a rd ın d a n soğuk rü zg ârı hissettim .
Yok saym aya çalıştım . D aha önce de b u h isse k ap ılm ıştım . Kim se
yo k. Ne pen cered e ne de kap ıd a. Soğuk, pijam am ın içine sızınca
b a tta n iy e y i ü zerim e çek ip s ır tü s tü d ö n d ü m ...
Ve y ata ğ ım ın u c u n d a d u ra n b ir k a d ın gördüm .
O nu tan ıd ım . O gece p en c e re n in ö n ü n d e d u ra n k ad ın d ı. O nun
Ziyaretçi old u ğ u n u o an fark ettim ; o n la rd a n y eterin ce görm üştüm .
P e rd e 'n in a rk a s ın d a n gelm işti.
"Sen o değilsin," dedi ban a. Sesi so ğ u k tu -g e rç e k anlam da
so ğ u k tu , sa n k i k em ik lerim d e b aşlay ıp b u z gibi b ir şekilde tenim e
sızıy o rd u — ve k ed erliy d i.
K ılıcım ı çağırm ak istedim am a yapm adım . "K im sin sen?" diye
sordum .
"Buraya gelip duruyorum . Burası o n u n yeri. Buraya çağırıldım .
A m a burada ya ln ızca sen v a r sın ..."
Uzun boyluydu, üzerinde resm i bir elbise vardı; tıp k ı bir avukat
ya da profesör gibiydi. Koyu re n k saçları k a lın b ir örgü halindeydi.
Yarı saydam olm asına rağm en elb isesin in k ırm ızı, te n in in esm er ve
g ö zle rin in g ri o ld u ğ u n u g ö reb iliy o rd u m . O nu S ih irb a z 'm o fisin in
d ışın d a k i p o rtre d e n h a tırla d ım ...
N atasha P itch; W a tfo rd 'm son m üdiresi.
"O nerede?" diye sordu. "Oğlum nerede?"
"B ilm iy o ru m ," diye cevapladım .
"Ona bir şey m i ya p tın ? "
"H ay ır."
"Ölüye ya la n söyleyem ezsin."
"İste m iy o ru m zaten."
Baz'm boş y ata ğ ın a b a k tı ve ü z ü n tü s ü öyle y o ğ u n d u k i o an
Baz'ı ona g e tirm e k için h e r şeyi y ap ard ım . (Baz'ı g eri g e tirm e k
için h e r şeyi y apardım .)
"Perde kapanıyor. Oğlumu bir daha ancak y ir m i y ıl sonra gö­
rebileceğim." Bana d o ğ ru d ö nüp ilerledi. K aybolm aya b aşlıyordu.
H epsi so luy o rd u . Penelope en fazla ik i d a k ik a k a la b ile c ek lerin i
söylüyordu.
"Sen y a p m a k zo ru n d a sın .”
"N e y apacağım ?" O k a d a r so ğ u k tu k i b u k a d a r y a k ın ım d a
d u rm asın a k atla n a m ıy o rd u m .
U zanıp o m u zlarım d an tu ttu ; elleri b u z gibiydi, nefesi tenim de
acı verici b ir ü rp e rtiy d i.
" Oğluma söyle," ded i h id d etle. " Ona de ki k a tilim ya şıyo r;
N icodem us biliyor. B asilton'a N ico'yu bulm a sın ı ve beni huzura er­
dirm esini söyle. A n la d ın m ı?"
"E v et," dedim . "N ico 'y u b u la c a k ..."
“N icodem us. Söyle ona."
"S öyleyeceğim ," dedim . "O na söyleyeceğim ."
Yüzü asıldı. "O ğlum ," d erk en gözleri so ğ u k y aşlarla doldu.
“Ona bunu ilet." Eğilip şakağım a bir ö p ü cü k k o n d u rd u . D aha önce
kim se b en i o rad an öpm em işti. D aha önce kim se b e n i d u d a k la rım ­
d an b aşka b ir y e rd e n öpm em işti.
“O ğlum ,” d erk en sesi fısıltı gibi çıksa da sa n ırım bağırıyordu;
sa n ırım kay b o lu y o rd u .
O g ittik ten sonra titreyerek yatağım da yattım . Oda çok soğuktu.
A teş y ak m a!ıy d ım am a g özlerim i açm ak istem iy ordu m .

U ykuya dalm ış olm alıydım çü n k ü soğuk beni yeniden uyandırdı. Bu


kez yeni b ir dalga h alindeydi. Yatağımın ü zerin d e buzdan bir b u lut
gibi asılıydı, a rd ın d a n içim e sızdı, b an a d o k u n d u , beni k av rad ı.
“Oğlum, oğlum ," d ed iğ in i duydum .
Bu kez silü et y o k tu , y aln ızca h er yer so ğ u k tu . Ses ise daha
y ü k se k ve inceydi. R ü zg ârın ü z e rin d e b ir in ilti gibi.
“Oğlum, oğlum. Gül oğlum. Seni asla terk etm ezdim . Bize y ıld ız
olduğum uzu söyledi."
"O na söyleyeceğim ," dedim , a rd ın d a n bağırdım : "O na söy­
leyeceğim ."
G itm esini istiy o rd u m .
“Sim on, S im o n ... gül oğlum ."
G özlerim i k a p a y ıp b a tta n iy e y i ü zerim e çektim . Ama so ğuk
hâlâ üzerim d ey d i; içim deydi. "O na söyleyeceğim !"
Baz geri g elirse söyleyecektim .
28

SİMON

Sabah olduğunda odam dan çıkm ak için sabırsızlanıyordum . Koşarak


o dam d an ç ık tığ ım d a k ra v a tım b o y n u m d a n sa rk ıy o rd u , kazağım ı
da o m u z la rım ın ü z e rin e atm ıştım .
G eri dönm ek gibi b ir p la n ım y o k tu . Asla. O k a d a r hayalet
v ark e n o rad a b an a y er y o k tu . Baz'm an n e si o n u n boş y ata ğ ın d a
ta k ıla b ilird i; y atağ ı izlem ek ten b ık m ıştım zaten.
O lan ları P e n n y 'y e an latm alıy d ım . H ay aleti so ru y ağ m u ru n a
tu tm a d ığ ım için hay al k ırık lığ ın a u ğ ray acak tı. “Kayıp oğlunuz için
üzgünüm , Bayan P itch am a B az burada olm adığına göre belki bu
süreyi büyü bilim ini g eliştirm ek için değerlendirebiliriz..
M asaya g ittiğ im d e P enny ço k ta n çay ve k ız a rm ış ekm ek al­
m ıştı. O m letle b irlik te b ir ta b a k tü tsü le n m iş rin g a b alığı aldım .
"Konuşmamız gerek," dedim karşısındaki sandalyeye otururken.
"G üzel," dedi. "B en de zor k u lla n a ra k söyletm ek z o ru n d a
kalacağım ı san ıy o rd u m ."
"H a b e rin v a r mı? N asıl ö ğ ren d in ?"
"Yani bir şey o ld u ğ u n u biliyorum . A gatha te k başına o tu ru y o r
ve bana bak m ıy o r bile."
"A gatha m ı?” Başımı k a ld ırd ım . A gatha salo n u n bir başka
u c u n d a te k b aşın a o tu ru y o r, m ısır g e v re ğ in i y erk en b ir y an d an
da k ita p o k u y o rd u .
"E e?" d edi P enny. "B enim sen in o d an d a u y u m am la m ı ilgili?
Eğer öyleyse o n u n la k o n u şa b ilirim ."
"H a y ır," dedim . "H a y ır... biz a y rıld ık ."
P en n y ek m eğ in d en b ir lokm a alm ak ü z e re y d i k i d u rd u . "Ay­
rıld ın ız mı? N eden?"
"B ilm iyorum . G aliba Baz'a âşık ." Bu ak lım a b ir şey g etird i.
Ü zerim de d ü n giydiğim p antolon vardı. Cebime u zan ıp Baz'm m en­
d ilin i yokladım .
"A h," d edi Penelope. "S an ırım a n lay ab iliy o ru m . Y ani..."
Ona yak laştım . “A nlayabiliyor m usun? Nasıl an layabiliyorsun?
Kız ark ad aşım azılı dü şm an ım a âşık oluyor? Benim iyi b ir in sa n
o lan k ız ark ad aşım tam b ir şe y ta n olan d ü şm an ım a âşık oluyor."
"Yani iliş k in iz in d ah a iyi z am an ları oldu, Simon. İk in iz de
otom atiğe bağlam ış g ib iy d in iz zaten."
"O n u n b en i B az'la ald atm ası da b u 'o to m atik h a re k e tle re ' d a­
hil m i?"
"S eni a ld a ttı m ı?"
"B ilm iyorum ."
P en n y iç geçird i. S ank i b an a açıyorm uş gibi. Bazen d a y a n ıl­
m az derecede k ü s ta h o lu y o rd u . "A gatha, Baz'a âşık değil. Sadece
çarp ıcı b ir şey arıyor. Ölü b ir vam p ire âşık olm ak da ro m a n tik ."
“Ölü m ü?"
"N e dem ek isted iğ im i b iliy o rsu n ," dedi Penny. "K ayıp. Ciddi
an lam da k ay ıp ."
Baz ölm üş m üydü? Öyle olsa an n e si bilm ez m iydi? O nu Per­
d e 'n in ark asın d a görm ez m iydi? Belki ölüm b ü y ü k b ir yerdi. (Öyle
olm alıydı.) Belki d iğ er ta ra fta h e n ü z g örm ediği için Baz'ı b u ra d a
aram ıştı.
Ç atalım ı b irkaç defa y u m u rta m a b a tırd ım ve sonra b ıra k tım .
T üm b u sü re ç te Baz'm ölm üş olab ileceğ in i hiç d ü şü n m em iş­
tim . S a k la n d ığ ın ı, evet; p la n y a p tığ ın ı. H a tta b elk i k a ç ırılm ış ya
da za ra r g örm üş o labileceğini d ü şü n m ü ştü m ama ö ld ü ğ ü n ü değil.
H ayatım ı b e rb a t edeceğine söz v erm işti.
Yemek salo n u n u n k a p ıla rı açıld ığ ın d a san k i b u n u b en yapm ış
gibiydim . İçeri so ğ u k hava a k ın e tti. D ışarısı, avlu p a rla k tı ve
başta te k g ö reb ild iğ im iz b ir in sa n silü e ti oldu.
O kul b a şla d ığ ın d a n b eri b u o k a d a r çok o lm u ştu k i a rtık
kim se, k ü ç ü k ç o c u k lar bile k o rk m u y o rd u .
Silüet b ir ad ım a ttığ ın d a y sa onu hem en tan ıd ım .
U zun boylu. Siyah saçları a ln ın d a n g eriye y ap ıştırılm ış. D u­
d a k la rı h a fif b ir sırıtışla k ıv rılm ış ... O y ü z ü k e n d i y ü z ü m k a d a r
iyi tan ıy o rd u m .
Baz.
O k a d a r h ız lı ayağa k a lk tım k i san d aly em i d ev ird im . O d an ın
d iğ er ta ra fın d a b ir fin c a n yere d ü şü p tu z la buz oldu; o ta ra fa göz
atın ca A g a th a 'n ın da ay ak ta d u rd u ğ u n u gördüm .
Baz bize d o ğ ru y ü rü d ü .
Baz.
İKİNCİ KISIM
29

K apılar ü z e rin d e A ç ıl S u s a m b ü y ü sü yap m ak g erek siz derecede


a b a rtılıy d ı am a y in e de y ap tım ç ü n k ü h e rk e sin yem ek sa lo n u n d a
o ld u ğ u n u b iliy o rd u m ve h av alı b ir şek ild e g irm ek istedim .
Böyle o lm asın ı istedim . G eri d ö n d ü ğ ü m ü n h a b e rin i v e ren tek
k işi olm ak isted im .
İlk te p k i g ö ste ren Snovv oldu; a n ın d a ayağa fırla d ı ve sa n ­
d aly ey i d e v ird i. G özlerim i d ev irm em ek için k e n d im i zor tu ttu m .
(Ona b ak m am ak için de k en d im i zor tu ttu m . Z ayıftı. Ve y o rg u n .
N orm alde şim diye dek k ilo alm ış olurdu.)
N eyse k i D ev ve N iall k a h v a ltıy a sekiz h a fta değil de sekiz
d a k ik a g ecik m işim gibi d a v ra n d ıla r. Dev, N iall'ı d ü r ttü ve N iall
ben i b a şta n ayağa sü z d ü k te n sonra boş b ıra k tık la rı y erim d en çay­
d an lığ ı aldı. İyi ad am lard ı.
Servis m asasın a g id ip k en d im e b ir ta b a k h a z ırla d ım . D elice­
sine aç değilm işim gibi d av ra n d ım . (A rtık sü re k li aç olacakm ışım
gibi h issed iy o rd u m .)
Snovv hâlâ ayaktaydı. H er şeye b u rn u n u sokan ekürisi kolundan
çekerek onu o tu rtm a y a çalışıyordu. Snovv onu d in lese iyi o lurdu.
Bir d a k ik a ... Bu güzel tab lo d a VVellbelove n ered ey di?
Başımı çev irm ed en salonda göz gezd ird im . İşte, salonun diğer
ta ra fın d a o tu ru y o r, b en i izliyordu; c e n n e tte s o ru n m u çıkm ıştı?
H erkes b en i iz liy o rd u am a VVellbelove'm b en d e n daha fazlasını
b e k le d iğ in i b iliy o rd u m , bu y ü z d e n ona iste d iğ in i verdim . U zun,
so ğ u k b ir bakış. B u n d an iste d iğ in i ç ık a ra b ilird i.
M asaya o tu rd u m ve D ev b an a b ir fin c a n çay koydu.
"B az," d ed i s ırıta ra k .
"B eyler," dedim . "N e k açırd ım ?"
30

Y unanca d e rsin e g ird iğ im d e Snow y in e ayağa k a lk tı. Ona b ak ­


m adan yerim e o tu rd u m . "Y eter a r tık Snow, ben K raliçe değilim ."
Cevap verm edi; hâlâ yaygara koparm aya hazırlanıyor olm alıydı.
Kimse Snovv gibi yaygara koparam azdı. A m a ! Yani! Şey! Sadece!
D ü zgü n b ü y ü yap am am asın a şaşm am ak g erek ird i.
M ino tor b en i g ö rd ü ğ ü n d e k o lla rın ı ö n ü n d e b irle ştirip h o m u r­
d an d ı. "Bay P itc h /' dedi. "D em ek bize k atılm ay a k a ra r v e rd in iz ."
"E vet, efendim ."
"A rayı kap am a p la n la rın ı kon u şm am ız gerek."
"T abii, efendim . G erçi y in e de s ın ıfta n önde o ld u ğ u m u g ö re­
ceğ inizi d ü şü n ü y o ru m . A nnem h e r yaz Y unanca ve L atince ç alış­
m am da ısra r ed erd i." Yaşlı ö ğ retm en lere an n e m d e n b a h se tm e k iyi
oluyo rd u. H epsi o n u h a tırlıy o rd u ; b a ş la rın ın saygıyla e ğ ild iğ in i
göreb iliyo rd u m .
A nnem m ü d ire y k e n M in o to r dış arazid e ça lışırd ı; o z am an ­
lar y a ra tık la rın ö ğ re tm e n lik y ap m asın a iz in v e rilm iy o rd u . B unu
y ü zü m e v u rm a sı için ona m ey d an o k udum .
H ep sin e m ey d an o k u y o rd u m .
"G öreceğiz," d edi in ek g ö zlerin i k ısa ra k .
Yalan sö ylem iyordum . Y unanca s o ru n o lm ayacaktı; L atince,
B üyülü K elim eler ve H ita b e t de öyle. Siyaset B ilim i ne k a d a r ile r­
le d ik le rin e bağlı o larak zo rlay ab ilird i. T arih ve A stroloji için de
ay n ısı geçerliydi.
Y eniden b irin c i olm ak için çok çalışm am g erek ecek ti ve Koç
M a c 'in fu tb o l ta k ım ın a te k ra r girm em e izin v ereceğ in i hiç san ­
m ıy ordu m .
K açırıldığım ı söylersem b an a m üsam ah a g ö stereb ilirlerd i.
K açırıld ığ ım ı kim seye söylem eyecektim .
K açırılm ıştım . Hem de asa la k la r ta ra fın d a n .
A sa la k la r tro lle re b e n z iy o rla rd ı ve h a tta d ah a da iğrençlerdi.
B üyük ve a p ta lla rd ı, h ep ü şü rle rd i. B attan iy elere sa rın a ra k gezer­
lerdi ve bulabilirlerse cüppe giyerlerdi, bulam azlarsa da k en d ilerin i
y ap rak , çam u r ve esk i gazetelerle ö rte rle rd i. G enelde k ö p rü a ltla ­
rın d a y a şıy o rla rd ı ç ü n k ü k ö p rü a ltla rın d a y aşam ayı seviyorlardı.
Bir de k a rşılığ ın d a elde ed ecek leri b ir şey varsa, b aşınıza sopayla
v u r a r a k b ay ıltıp sizi b a ra k a la rın a s ü rü k le y e c e k k a d a r zekilerdi.
Fiona teyzem b e n i asalak in in d e b u ld u ğ u n d a a fallam ıştı. Eve
dönü ş yolu b o y u n c a b en i azarlam ış, so n ra VVatford'a g e tirirk e n
de azarlam aya devam e tm işti. MG m ark a a ra b a sın ın (67 m odeldi.
M u hteşem di.) a rk a k o ltu ğ u n a o tu rtm u ş tu . "Ön koltuk, kahrolası
asalaklar tarafından kaçırılm a m ış insanlar için. Tanrı aşkına, B az."
(Fiona teyzem N o rm aller gibi k o n u şm a k ta n h o şla m rd ı. P u n k ol­
d u ğ u n u d ü şü n ü rd ü .)
H âlâ h a y a tta o ld u ğ u m için b iraz ra h a tla m ış o ld u ğ u n u , biraz
da b en d en iğ re n d iğ in i g ö reb iliy o rd u m .
A ltı h a fta b o y u n c a k ö p rü n ü n a ltın d a , b ir ta b u tu n içinde t u ­
tu lm u ştu m ve a s a la k la rın b an a işkence yapm aya ça lıştıklarını bile
d ü şü n m ü y o rd u m . S a n ırım b ir v am p ir için in sa n i b ir y ak laşım d a
b u lu n d u k la rın ı d ü şü n ü y o rla rd ı. D eyim y erin d ey se. Bana k a n bile
g e tirm işle rd i. (K anı n e re d e n b u ld u k la rın ı d ü şü n m em eye k a ra r
verm iştim .) Yemek g etirm e d ile r. Çoğu in sa n v a m p irle rin ik isin e
bird en ihtiyaç d u y d u ğ u n u n fark ın d a değildi. Çoğu in san vam pirler
h a k k ın d a h iç b ir şey bilm ezdi.
Ben v am p irler h a k k ın d a h iç b ir şey b ilm iyordum . Sonuçta ısı-
rıld ığ ım d a k u lla n m a k ıla v u z u verm em işlerd i.
A salak lar b e n i altı h a fta b o y u n c a ta b u tta tu tm u ş ve n e re ­
deyse her g ü n b iraz k a n v erm işlerd i. (Bir litre lik p la stik şişede,
b ü k ü le b ilir p ipetle.) Yemek yem eden, sıra d a n in s a n la rd a n daha
u z u n sü re y a şa y a b ilird im am a Fiona b e n i b u ld u ğ u n d a oldukça
b erb a t hald ey d im .
N eyse k i tey zem tam b ir baş belasıydı. T ab u tu m u b u lm ad an
önce a sa la k la rın işin i b itirm işti, a rd ın d a n b en i iy ile ştiric i büyü
b o m b a rd ım a n ın a tu tm u ştu : "E rk e n k a lk a n yol a lır!" ve "G eçm iş
o lsu n " diye fısıld a y ıp d u ru y o rd u .
(Bu bana, D ö n ü ştü rü ld ü ğ ü m g ü n ü h a tırla ttı: Fiona ile babam
diş izle rin i ve m o rlu k la rı iy ile ştire c e k b ü y ü le r y a p m ışla rd ı fak at
içim de çoktan oluşm aya başlayan d eğ işik lik lere d o kunm am ışlardı.)
Fiona ta b u tta n çıkm am a y ard ım ed erk en h âlâ g ü çsüzdüm .
"İy i m isin ?" diye so rm u ştu .
"Açım. Susadım ."
Ölü b ir asalağı tekm eledi; ö ld ü k le rin d e çam u r ve g ri b ir m ad­
deden oluşm uş dev birer taş gibi gö rü n ü y o rlard ı. "B u n lard an b irini
içeb ilir m isin?"
D udak b ü k tü m . "H ay ır." A salak k a n ı b a ta k lık k ıv am m d ay d ı,
tu z lu y d u ve k e sin lik le içileb ilir h alde d eğildi. M uh tem elen bu
seb ep ten peşim e o n la rı ta k m ışla rd ı.
"Seni M cD onald's'a g ö tü rü rü m ," dedi.
"O kula g ö tü r."
Fiona b an a üç ta n e Big M ac m enü aldı; ilk in i ik i ıs ırık ta bi­
tird im ve a n ın d a çık a rd ım . Kusm am için a ra b a y ı y o lu n k e n a rın a
çekti. "B erbat d u ru m d a sın , Basil. Seni eve g ö tü receğ im ."
"E ylül a y ın d a y ız . Beni o k u la g ö tü r."
"E kim a y ın d a y ız . Seni d in len m en için eve g ö tü re c e ğ im ."
"E kim mi? Beni okula götür, Fiona. H em en." T işörtüm le ağzım ı
sildim . Ü zerim de h âlâ beyaz te n is k ıy a fe tle rim v a rd ı; a sa lak lar
beni k u lü b ü n ö n ü n d en kaçırm ışlardı; kıyafetim inanılm az derecede
k irle n m işti ve şim di b ir de k u sm u k lekesi ek len m işti.
Fiona b a şın ı ik i y an a salladı. "Şu an o k u lu n b ir önem i yok,
çocuk. Savaşın o rta sm d a y ız ."
"Biz sürekli bir savaşın ortasm dayız zaten. Beni VVatford'a götür;
son senem izde P enelope B unce'm b irin c i o lm asına izin verem em ."
"Baz, a r tık h e r şey değ işti. K açırıld m ve se n in için fidye is­
ted iler."
Öne eğildim . "A salak lar b en i b u y ü z d e n m i öldürm edi? Fid­
yey i ö d e d iğ in için m i?"
"T abii k i h ay ır, P itc h 'le r asla fidye ödem ez ve b u n d a n sonra
da ödem eyeceğiz."
"Ben y aşay an te k vârisim !"
"B aban da b u n u söyledi. Fidyeyi ödem ek isted i. O na ablam ın
b ir G rim m 'le ev len erek y e te rin c e k ö tü b ir şey y a p tığ ın ı ve g u ­
ru ru m u z u d ah a da k ırm a sın a izin verm eyeceğim i söyledim . Sen
ü z e rin e alınm a, Basil." Bana b ir Big M ac d ah a u z a ttı. "B ir kez
d ah a dene. Daha yavaşça."
Bir ısırık aldım . "B eni n e d en k a ç ırd ıla r? " diye sordum üç kat
ekm ek ve ik i k a t k ö fte n in ara sın d a n .
"P ara iste d ik le rin i söylediler. A rd ın d a n da asa istediler."
"A sala k la rın asayla ne işi o lu r k i?"
"Olmaz! A sıl so ru o n la rı k im in tu ttu ğ u . Ya da o n la rı k im in
k a z a n d ığ ı... Bir asalağa ne t ü r te k lif y a p ılır b ilm iy oru m , b elk i de
o n lara sıcak su dolu şişeler v e riy o rsu n d u r. Şarjın bitene k a d a r bizi
se n in cep tele fo n u n d a n a ra y ıp d u rd u la r. B aban seni k a ç ırd ık ta n
so nra ne y a p a c a k la rın a k a ra r verm eye ç a lış tık la rın ı d ü şü n ü y o r.
Bana S ih irb az'm işi gibi geliyor. Bizi gözden d ü şü rd ü ğ ü yetm ezm iş
g ibi b ir de g üçlü k ıla n h e r şeyi elim izd en alm ak istiyo r."
"B eni S ihirb a z'm k a ç ırttığ ın ı m ı d ü şü n ü y o rsu n ? O k u lu m u n
m ü d ü rü ? "
"Bence Sihirbaz h e r şeyi y apabilir," dedi. "Sence de öyle değil
m i?"
Ben de öyle d ü şü n ü y o rd u m . A m a Fiona h er konu da S ihirbaz'ı
suçlard ı. Bu y ü z d e n onu ciddiye alm ak zordu; beni k u rta rm a k için
az önce b irin i ö ld ü rm ü ş olsa bile.
O an asıl d ü ş ü n d ü ğ ü m u z a n m a k tı.
“A h," dedi Fiona. "Al." Devasa çan tasın d an asamı çıkardı —deri
kab zalı, p a rla k f ild iş in d e n d i- ve şo rtu m u n cebine so k tu . A sayı
te k ra r çık a rd ım . “Doğal o larak o ok u la, o p isliğ in k o lla rın a dö n ­
m eyeceksin," dedi.
"D öneceğim ."
“B asilton." Tam ad ım ı söyledi. Üç h eceyi de.
"O kulda herkesin içinde beni rahatsız etm ez," diye k arşı çıktım .
"Baz, ciddi olm amız gerek. Ailemize tekrar saldırdı. D oğrudan."
"Ben ciddiyim . A sk erd en ziyade b ir casus o larak d ah a değer­
liy im ... A ileler h e p böyle söylerdi."
"S en ç o c u k k e n böyle sö y lerd ik . A rtık b ü y ü d ü n ."
"Ö ğrenciyim ,” dedim . "A nnem b e n i o k u ld a n ald ığ ın ı öğrense
ne derd i?"
Fiona o fla y a ra k b aşın ı ik i y an a salladı. H âlâ y o lu n k e n a rın d a
d u ru y o rd u k . Binm em için k ap ıy ı açtı. "H ay d i bin, seni hileci aşa-
ğ ılık ."
"Beni VVatford'a g ö tü recek sen b in erim ."
"Önce eve götüreceğim . Baban ve D aphne seni görm ek istiyor."
"S onra da W atfo rd ."
Beni arab ay a d o ğ ru çekti. "T an rım . Evet. Eğer h âlâ gitm ek
isterse n ."
Tabii k i VVatford'a gitm ek iste y e c e k tim ...
... babam ı g ö rd ü k te n sonra. Üvey annem bana sa rılıp ağladık­
ta n sonra. On ik i saat b o y u n c a y en i iy ile ştiric i b ü y ü le rin a ltın d a
u y u d u k ta n sonra.
İk i h a fta b o y u n c a y a ta k ta n çık m am ıştım .
H epsi de d ah a fazla kalm am için b en i ik n a etm eye çalışm ıştı.
E ski d adım V era'yı bile d u y g u sö m ü rü sü yapm ası için g e tir­
m işlerdi. (Vera b ir N orm aldi. T üm tu h a flığ ım ız ı m afy a olm am ıza
bağlıy ordu . Çok fazla şey ö ğ ren d iğ in d e babam ona m asu m iyet b ü ­
y ü s ü yapıyordu.)
Fakat ik i h a fta n ın so nunda y a ta k ta n çık ıp çantam ı hazırladım
ve g id ip F io n a'm n a ra b a sın ın ön k o ltu ğ u n a o tu rd u m .
"G erek irse a ra b a n ı çalarım !" diye b ağ ırd ım . "Ya da otobüs
çalarım !"
O kula dönm em ek gibi b ir şey söz k o n u su bile olam azdı; bu
son senem di. K ulede son senem . Sahada son senem . D üşm anlığım ız
d ah a k alıcı ve d ah a az eğlenceli hale d ö n ü şm eden önce Snovv'a
işkence edeceğim son sene.
VVatford'da, a n n em i en son g ö rd ü ğ ü m y erd e son sene...
K esinlikle g eri d ö necektim .
Fiona teyzem ağır, siy ah Doc M a rte n s b o tla rın ı (klişe) v u ra
v u ra gelip kapım ı açtı. "A rka koltuğa," dedi. "Ön k o ltu k , kahrolası
a sa la k la r ta ra fın d a n k a ç ırılm a y a n k işile r için."

Y unanca dersi b o y u n c a Snovv'un bana b a k tığ ın ı h issed eb iliy o r­


dum ; g erçek ten hissediyordum . O k a d a r k ız m ıştı k i b ü y ü sü her
y ere y ay ılıy o rd u .
Bazen böyle o ld u ğ u n d a o nu k en a ra çekm ek istiy o rd u m . “D e­
rin nefes al, Snow. B ıra k g itsin . B ir yan g ın daha çıkarm adan bir
k ısm ın ı bırak. Endişelendiğin konu her neyse, bu işe yaram ayacak."
Ama b u n u hiç yapm am ıştım . O nu hiç k e n a ra çekm em iştim . Ya
da yatıştırm am ıştım . B unun yerine patlayana dek onunla uğraşırdım .
Snovv'un en iyi y a p tığ ı şey d i bu. P lan lam az ya da saldırm az,
sadece p atla rd ı ve o zam an da ö n ü n e çık an h e r şeyi alaşağı ederdi.
K endisi de y a rı a salak sa y ılırd ı. S ih irb az ona eldivenler, b a t­
ta n iy ele r v e rird i ve Snovv da o n u n g ö sterd iğ i y erde p a tla rd ı. B unu
görm üştüm . M uhtem elen herkesten çok görm üştüm ; Bunce d ışında...
Snovv'un b u la n ık la şıp titreşm ey e başlam ası tıp k ı b ir je tin m o­
to ru gibiydi. A u rasm d a alevlenen k ıv ılcım lar. Saçına yan sıy an ışık
ve g ö z b e b e k le rin in k ü ç ü lü p g ö z e rin in k o y u m aviden ib a re t k a l­
m ası. G enellikle k ılıc ı elin d e o ld u ğ u n d a n alevler o rad an başlardı;
elle rin d e ve b ile k le rin d e sa v ru lu r, bıçağı y a la rd ı. Bu o nu d e lirti­
yordu. Sallanm aya başlad ığ ın d a san ırım b e y n i k ap an ıp açılıyordu.
S onund a g ü cü , ü z e rin d e n dalga dalga d ö k ü lü rd ü . Baskın, kara
dalg alar h alin d e . H içb irim izin erişem eyeceği k a d a r g ü çtü . H ayal
bile edem eyeceğim iz kad ar. Şelalenin a ltın a b ıra k ılm ış b ir kap
gibi ü z e rin d e n d ö k ü lü rd ü .
B unun g erçek leştiğin i çok y a k ın d a n görm üştüm , tam y an ın d a
duruyordum . Snovv orada olduğunuzu biliyorsa sizi koruyordu. Bunu
n asıl y a p tığ ın ı bilm iyo rd u m . N edenini bile b ilm iyordum . A slında
tip ik Snovv h a re k e tiy d i: sah ip o ld u ğ u azıcık k o n tro lle b a şk a la rın ı
k o ru m a k .
M in o to r m o noton b ir sesle k o n u şu y o r, on b ir y aşım d an beri
bildiğim fiille ri çek iyo rd u .
Snovv'un gözerini başım ın arkasında hissediyordum . B üyüsünün
k o k u su n u a lab iliy o rd u m . D um ansı. Yapış yapış. Kamp a teşin d ek i
yaş o d u n gibi. E trafım ızd a o tu ra n in s a n la r o n d an e tk ile n ip m est
o lu y o rlardı. B u n ce'm silk elen erek o n u n b ü y ü s ü n ü ü z e rin d e n a t­
m aya ça lıştığ ın ı g ördüm ; Snovv'a se rt se rt b ak ıy o rd u . Snovv ise
b ana sert se rt b a k ıy o rd u .
D u d a k la rım ın k ıv rıld ığ ın ı görm esine y etecek k a d a r başım ı
çevird im .
31

;<mon

Dersler biter bitmez odam ıza gittim ama Baz orada değildi. Kıyafetleri
d o laptay d ı. Yatağı k a p a lıy d ı. Şişe ve tü p le ri b a n y o d a k i rafta y d ı.
D ışarısı b u z gibi olm asın a rağm en cam ı açtım ; sa b a h tan b eri
aşırı sıcak lıy o rd u m . K ahv altıd a b en i Penelope tu tm u ştu . Baz'm
y an m a koşup nerede o ld u ğ u n u sorm ak istem iştim . Sanırım gerçek­
te n o o ld u ğ u n d a n em in olm ak istem iştim . Y ani... k e sin lik le oydu.
Baz dö n m ü ştü .
Baz hayattaydı. Tabii ne k a d a r h ay a tta say ılab ilirse.
Bugün berbat görünüyordu; h er zam ankinden solgundu. Ayrıca
her za m a n k in d e n z a y ıftı ve fa rk lı h a re k e t ediy ord u ; sü rü k le n ir
gibi. Sanki ik i bacağına da fark lı ağ ırlık la rd a taşlar bağlanm ış gibi.
Koşup onu y ere serm ek ve h er şeyi ö ğ ren m ek istiy o rd u m . Ne
so ru n u v ard ı, n e re d e y d i...
A kşam yem eğine k a d a r o d am ızd a b ek led im ama Baz gelm edi.
Sonra da yem ek sa lo n u n d a b e n i görm ezd en geldi.
A gath a'y ı da g ö rm ezd en geldi. (A gatha da ona benim k a d a r
çok b ak ıy o rd u am a o n u n k e n d isin i ö ld ü rm ek için geri dönm üş
o labileceğinden en d işelen d iğ in i sanm ıyordum .) A gatha bir m asada
te k başına o tu ru y o rd u ve b u b en i ü zü y o r m u yoksa s in irle n d iri­
y or m u, em in olam ıyordum . Bizzat A gatha b e n i ü z ü y o r m u yoksa
sin irle n d iriy o r m u, bilm iy o rd u m . O n u n la ilg ili ne hissetm em ge­
re k tiğ in i bile bilm iy ordu m . Şu an düşünem iyordum .
“A kşam k ü tü p h a n e d e ç a lışırız diye d ü şü n ü y o rd u m ," dedi
Penny, g erçek an lam d a b u rn u m d a n so lu m u y o rm u şum gibi.
“O nu n la kon u şm am gerek ecek ," dedim .
"H ay ır," dedi. “Hem siz ik in iz ne zam an k o n u ş tu n u z k i? "
"O n u n la yüzleşm em gerek."
Y em eğinin ü z e rin d e n b an a d o ğ ru eğildi. "Ben de b u n d a n en ­
dişelen iy o ru m , Sim on. Önce sak in leşm en gerek."
"S ak in im ."
"Sim on. Sen h iç b ir zam an sa k in d eğ ilsin ."
"K ırd ın , P enny."
“K ırılm am alısın . Seni sevm e n e d e n le rim d e n b iri de bu."
"B en sad ece... O n u n n ered e o ld u ğ u n u öğrenm em g erek ."
"S ana b u n u söylem eyecek."
"B elki b an a söylem em e sıra sın d a y a n lışlık la b ir şey söyler.
Hem n e y in p eşin d e ki? A m e rik a 'd a d eh şet verici b ir h ap ish a n ed e
k alm ış gibi g ö rü n ü y o r."
"B elki h a sta y d ı."
L anet olsun, b u da hiç aklım a gelm em işti. K u rduğum tü m
sen aryo lard a Baz b ir y erd e saklanm ış, b ir dolap çev iriy o rd u . Belki
hem h a sta y d ı hem de b ir dolap ç e v iriy o rd u ...
"G erçek h e r ne ise o n u n la kavga etm en b ir işe y aram ay acak ,"
ded i Penny.
"Kavga etm eyeceğim ."
"Simon, ediyorsun. H er sene. Onu görü r görmez. D üşünüyorum
da b elk i b u sefer kavga etm em elisin. Bir şey ler oluyor. B az'dan
daha b ü y ü k b ir şeyler. Sihirbaz resm en o rtadan kayboldu ve Prem al
h a fta la rd ır g izli görevde. A nnem o n u n , a r tık m esajların a cevap
v erm ed iğ in i söylüyor."
"O n u n için e n d işe len iy o r m u?"
“P rem al için h ep endişelen iy o r."
“Sen en d işelen iy o r m u su n ?"
P e n n y b a şın ı eğdi. "E vet."
"Ü z g ü n ü m ... O nu bulm aya çalışm alı m ıy ız?"
Sertçe bana baktı. "Annem h ay ır diyor. Beklememizi ve dikkatli
olm am ızı söylüyor. S an ırım babam la ç a k tırm a d a n so ru ştu ru y o rla r
ve bizim de k e n d ile rin e d ik k a t çekm em izi istem iyor. Bu y ü z d en
sak in leşm elisin . G ö zlerin i açık tu t yeter. İncele. E şy aları devirm e
ya da b ir şeyleri öld ü rm e."
"B unu h ep sö y lü y o rsu n ," diye iç geçird im . "Ama so nra konu
biz ya da o n la r olunca b ir şeyleri öldürm em i istiy o rsu n ."
"S en in öldürm eni hiç istem edim , Sim on."
"B aşka seçeneğim v arm ış gibi h issetm ed im hiç."
"B iliyorum ." G ülüm sedi. Üzgünce. "Bu akşam Baz'ı öldürm e."
"Ö ldürm eyeceğim ."
A m a m uhtem elen b ir g ü n ö ld ü rm ek z o ru n d a k a laca k tım ve
ik im iz de b u n u b iliy o rd u k .

P enelope y em ek ten so n ra odam a çıkm am a izin v e rd i ve peşim den


gelm eye çalışm adı. Baz d ö n d ü ğ ü için T rix ie ve k ız ark a d aşın a
m ecb u r k a lm ıştı. "E şc in se lle rin h a k sız ü s tü n lü k le ri v ar!" diye
şik â y e t ed iy o rd u .
"Sadece oda a rk a d a şla rın ı ziy aret etm e k o n u su n d a ," dedim .
K arşı çıkm ay acak k a d a r m ak u l d a v ra n d ı.
M erdivenlerin başına geldiğim de gergindim . Ona ne diyeceğim i
h âlâ bilm iy o rd u m . K afam ın içinde P e n n y 'n in , "H içbir şey," diyen
sesin i duy d u m . "Ö devlerini yap ve ya t."
O k a d a r k o lay d ı s a n k i...
En çok n e fre t e ttiğ in iz k işiy le a y n ı odad a k alm ak bir siren le
a y n ı odada k alm ak g ibiy d i. (Polis a ra b a la rın d a k i sirenler, M anş
D en izi'n i geçerken sizi tu zağ a d ü şü re n le r değil.) O k işiy i görm ez­
den gelem iy o rd u n u z ve ona asla alışam ıy o rd u n u z. H er daim acı
v eriyo rd u .
Baz'la y edi seneyi b irb irim ize so m u rtu p h o m u rd a n a rak geçir­
m iştik . (O so m u rtu y o r, b en h o m u rd an ıy o rd u m .) B irim izin odada
o ld u ğ u n u b iliy o rsak elim izden geldiğince odada bulunm am aya ça­
lış ıy o rd u k ve b u n u yap am ıy o rsak da göz tem ası k u rm am a k için
elim izden geleni yapıyorduk. O nunla konuşm uyordum . O nun önünde
ko n u şm u y o rd u m . K altak tey zesi F iona'ya an latab ileceğ i herh an g i
b ir şey görm esine asla iz in v erm iyordum .
K adınlara k altak dememeye özen gösterirdim ama Baz'm teyzesi
Fiona b ir keresinde b üyüyle ay aklarım ı toprağa yapıştırm ıştı. O nun
y ap tığ ın ı biliyordum ; “ O lduğun yerde k al!" d ed iğ in i d uym uştum .
İk i kere de o n u gizlice S ih irb a z 'm ofisine girm eye çalışırk en
yakalam ıştım . "Burası benim ablam ın ofisi," dem işti. "Arada ziyaret
etm ek hoşum a gidiyor."
G erçeği söylüyor o lab ilird i. S ih irb az'ı g ö rev in d en a ttırm ay a
çalışıy or da o lab ilird i.
P itch ailesi ve m ü tte fik le riy le ilgili so ru n da b u y d u zaten:
b ir şey p e şin d e le r m i y oksa y aln ızca in sa n i m i d a v ra n ıy o rla r, asla
a n lay am ıy o rd u n u z .
Baz'a y e te rin c e d ik k a t edersem p la n la rın ı anlayabileceğim i
d ü şü n d ü ğ ü m b ir sene o lm u ştu . (Beşinci sene.) Ve o n u n la yaşam ak
y eterin c e acı verici o ldu ğu için b ir de onu gözetleyem eyeceğim e
k a ra r v erdiğ im b ir sene. (Geçen sene.)
İlk zam an lar h e rh a n g i bir strateji ya da k a ra r y o k tu . Yalnızca
k o rid o rd a d id işiy o rd u k ve y ıld a ik i-ü ç kez b irb irim iz i öldüresiye
d ö v ü y o rd u k .
Eskiden y en i b ir oda ark ad aşı için S ihirbaz'a y a lv a rırd ım ama
işler öyle y ü rü m ü y o rd u . Bizim Y üksük d ediğim iz o b ü y ü k tılsım ,
Baz ve b e n i o k u lu n ilk g ü n ü b irle ştirm işti.
T üm b irin c i s ın ıfla r b u şek ild e eşleşird i. S ih irb az ü st s ın ıfla ­
rın y ard ım ıy la av lu d a b ir ateş y a k a rd ı ve k ü ç ü k ç o c u k lar ateşin
etra fın d a çem ber o lu ş tu ru rd u . S ihirbaz Y ü k s ü k 'ü ateşin o rta sın a
y e rle ştirird i —aslın d a b ir cadı k azan ıy d ı, VVatford'daki b elk i de en
eski eşyayd ı—ve b ü y ü lü sözleri söylerdi; a rd ın d a n h erkes içindeki
d e m irin erim esin i b ek lerd i.
B üyü ü z e rin iz d e e tk is in i gösterm ey e b aşlad ığ ın d a tu h a f bir
hisse k a p ılırd ın ız . Bende işe y aram ay acağ ın d an endişelen m iştim
ç ü n k ü y abancıydım . Diğer ço cu k lar b irb irle rin e do ğ ru h a re k e t et­
m eye b aşlad ığ ın d a h âlâ b ir şey h issetm iy o rd u m . N um ara yapm ayı
d ü şü n m ü ş tü m am a y a k a la n ıp k o v u lm a k istem iy o rdum .
Sonra b ü y ü y ü , k a rn ım d a b ir k an ca gibi h issettim .
Öne d o ğ ru tö k ezled im ve e trafım a b a k ın d ım . Baz bana d o ğ ru
y ü rü rk e n oldukça h avalı g ö rü n ü y o rd u . S anki k a rn ın d a gizem li bir
m ıknatıs yokm uş da kendisi istediği için bana doğru geliyormuş gibi.
Oda arkadaşınızla tokalaşana dek b ü y ü durm uyordu; ben anında
Baz'a elim i u z a tm ıştım . A m a o k arşım d a d ay an ab ild iğ i k a d a r d u r­
m u ştu . Çekim e n asıl k a rşı k o y d u ğ u n u bilm iyordum ; ben san k i ba­
ğ ırsa k la rım dışım a çıkıp onu sarm alayacakm ış gibi hissediyordum .
"Snow ," dedi.
"E v et," dedim , elim sağa sola sa lla n ırk e n . "İşte."
"S ih irb a z 'm V ârisi."
Başımı o n ay larcasm a salladım am a o z am an lar b u n u n bile ne
anlam a geldiğini bilm iyordum . Sihirbaz, W atford'a girebilm em için
b en i v ârisi y ap m ıştı. K ılıcına da bu y ü z d e n sah ip tim . T arih i bir
silahtı; Sihirbaz u n v a n ın ın Meclis tarafın d an belirlenm ek yerine aile
içinde devredildiği zam an lard an beri S ihirbaz'm V ârisi'ne v erilird i.
S ihirbaz bana, k e n d im e ait b ü y ü lü b ir eşyam olm ası için asa
da v erm işti; esk id e n b abasın a ait olan ah şap k ab zalı b ir k em ik ti.
İçin izd e b ü y ü ta şım a lıy d ın ız ve onu iç in iz d e n çık arm ak için de
bir şeye sah ip o lm alıy d ın ız; W atfo rd 'a g ire b ilm e n in ve b ü y ü c ü
olabilm enin en tem el g ere k liliğ i b u y d u . H er b ü y ü cü , a ilesin d en
b ir objeyi alırd ı. B az'm da ben im gibi asası v ard ı; b ü tü n P itc h Ter
asayla ç alışırlard ı. A m a P e n n y 'n in y ü z ü ğ ü v a rd ı. G a re th 'ın ise
kem er tokası. (Oldukça u y g u n su zd u ; ne zam an b ü y ü yapm ak istese
k alça sın ı öne d o ğ ru sa v u rm a k zo ru n d a y d ı. Sadece k en d isi b u n u n
c ü re tk â r o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o rd u .)
Penelope b ü y ü işind e k ö tü olm am ın b ir sebebini de bana son­
ra d a n verilm iş asaya b ağlıyordu; asam b an a k a n la bağlı değildi.
B enim le ne y ap acağ ın ı b ilm iy o rd u . S ih irb azlar  lem i'nde g e ç ird i­
ğim yed i se n e n in a rd ın d a n h âlâ ilk o larak k ılıcım a atılıyordum ;
o n u n çağ ırd ığ ım d a geleceğini biliy o rd u m . A sam da geliyordu ama
genelde ölü ta k lid i y ap ıy o rd u .
S ih irb a z 'd a n y eni b ir oda arkadaşı ilk istediğim de Baz'la yaşa­
m am ızın üzerinden birkaç ay geçmişti. Sihirbaz Baz'm kim olduğunu
bilm esine ve P itc h 'le rin h a in y ıla n la r o ld u k la rın ın benden daha
çok fa rk ın d a o lm asına rağm en b en i d in lem em işti bile.
"VVatford'da oda arkadaşlığı kutsal bir gelenektir," dem işti. Sesi
s a k in am a k a ra rlıy d ı. "Y ü k sü k ik in iz i eşle ştird i, Simon. B undan
böyle b irb irin iz i k ard eş bilecek ve k o llay acak sın ız."
"E vet am a e fe n d im ..." O fisin d ek i devasa, tep esin e üç tan e
b o y n u z iliştirilm iş d eri k o ltu k ta o tu ru y o rd u m . "Y ü ksük b ir y a n ­
lışlık yapm ış olm alı. O da ark ad aşım tam b ir p islik . O, bizzat ib ­
lisin k e n d isi bile olabilir. G eçen h a fta b irile ri b ü y ü y le d iz ü stü
b ilgisayarım ı k u lla n ılm a z hale g e tird i ve b u n u n so ru m lu su n u n o
o ld u ğ u n d a n em inim . K ık ır k ık ır g ü lü y o rd u ."
Sihirbaz m asasınd a o tu ru p sa k a lın ı sıv azlam akla y e tin m işti.
"Y üksük ikinizi eşleştirdi, Simon. Ona göz k u lak olm ak zorundasın."
Ben so rm a k ta n pes edene dek bana h e p a y n ı cevabı v erm işti.
H atta b ir k eresin d e Baz'm b en i k im eray a yem etm eye ç a lıştığ ın a
d a ir k a n ıt o lm asına rağm en h a y ır dem işti.
Baz y a p tığ ın ı itir a f etm iş, a rd ın d a n da b a şa rısız lığ ın ın y e te ­
rin ce b ü y ü k b ir ceza o ld u ğ u n u sa v u n m u ştu ve S ihirbaz da on u n la
ay n ı fik ird ey d i!
Bazen S ih irb a z 'm y a p tık la rı çok an lam sız g eliyordu.
S ih irb a z 'm b en i B az'la kalm aya zo rlam asın ın se b e b in in Baz'ı
denetim altın d a tu tm a k istem esi o ld u ğ u n u an cak son birkaç senede
fark etm iştim . B unun da S ih irb az'm b an a g ü v en d iğ i a n lam ın a gel­
d iğ in i u m u y o rd u m ... sanıyordum . Benim bu işe u y g u n o ld u ğ u m u
d ü şü n ü y o rd u .
Baz h e n ü z g elm em işken duş alıp tıra ş olm aya k a ra r verd im .
Y alnızca ik i k esik le a tla ttım k i bu h er z a m a n k in d en iyi sa y ılırd ı.
Pijam a altım ve b o y n u m a a ttığ ım h av lu y la b an y o d a n ç ık tığ ım d a
Baz y a ta ğ ın ın y a n ın d a o k u l ç a n ta sın ı b o şaltıy o rd u .
B aşını k a ld ırd ı ve y ü z ü n ü e k şitti. O nu d ö v m ü şüm gibi gö­
rü n ü y o rd u .
"N e y a p ıy o rsu n ?" diye so rd u sık tığ ı d iş le rin in a ra sın d an .
"D uş aldım . S enin so ru n u n ne?"
"Ş en sin ," d ed i ç a n ta sın ı yere ata rk e n . "H ep sensin."
"M erh ab a, Baz. Hoş geldin."
B ak ışların ı ü z erim d e n çekti. "K olyen n ered e?" Sesi k ısık tı.
"N eyim ?"
Y ü zü n ü n ta m a m ın ı g örem iyordum am a çenesin i sık ıy o r gibi
g ö rü n ü y o rd u .
"H a çın .”
Elim boy n u m a, a rd ın d a n çenem deki kesiğe çık tı. Haçım . O nu
h a fta la r önce çık a rm ıştım .
Y atağım ın k e n a rın a g id ip kolyeyi ç ık a rd ım am a tak m ad ım .
O nun y erin e Baz'm e tra fın d a n dolanıp bana b ak an a dek o n u n böl­
gesinde d u rd u m . Bana b ak ıy o rd u . D işlerini sık m ıştı ve ilk ham leyi
yapm am ı beklercesine başı ark ay a d o ğ ru eğ ik ti.
Kolyeyi ik i elim le tu ttu m . O nun ne o ld u ğ u n u n , ne anlam a
geldiğinin fark ın a v arm asın ı istiyordum . A rd ın d an başım ın üzerine
k ald ırıp boynum a geçirdim . Gözlerim Baz'm gözlerine kilitlenm işti.
Baz g ö zlerin i k açırm ad ı, b u ru n d e lik le ri g enişledi.
Kolyeyi y e n id e n ta k ın c a g ö z k a p a k la rm ı in d ird i ve d ik le şti.
"N e re d e y d in ? " diye sordum .
B akışları y e n id e n g ö zlerim i b u ld u . "S eni. İlgilendirm ez.”
B üyüm ün e tra fım d a y ü k se ld iğ in i h issed in ce onu b astırm ay a
çalıştım . "Bok gibi g ö rü n ü y o rsu n ."
Y akından b ak ın ca d ah a da k ö tü g ö rü n ü y o rd u . Sanki ü zerin d e
g ri b ir k a tm a n v ard ı; h e r zam an g ri olan g ö z le rin in ü ze rin d e bile.
Baz'm gözleri g en ellik le k o y u m avi ile k o y u yeşili k a rış tır d ı­
ğ ın ız d a elde e ttiğ in iz tü r d e n b ir g riy d i. D erin su grisi. B ugünse
ıslak k a ld ırım re n g in d e y d i.
K a h k a h a sın ı b a stırd ı. "T eşek k ü rler, Snovv. Sen de kaba ve
sıska g ö rü n ü y o rsu n ."
Öyleydim ve bu onun suçuydu. D ışarıda b ir yerde bana komplo
k u rd u ğ u n u b ilirk e n n asıl yem ek y iy ip u y u y ab ilird im ? A rtık dö n ­
m ü ştü am a işe y a ra r b ir şey söylem ezse b an a ç e k tird ik le rin d e n
dolayı onu boğazlasam yeriydi.
Ya d a ... ödev im i y ap ab ilird im .
Sadece ödev im i yapacak tım .
D enedim . M asam a o tu rd u m . Baz da y a tağ m d ay d ı. S onunda
te k kelim e etm ed en d ışa rı çık tı. Fare avlam aya y e ra ltı m ezarlığına
g id iy o rd u . Ya da sincap avlam ak için o rm an a gidecekti.
Bir k e re sin d e de d e n iz k u rd u ö ld ü rd ü ğ ü n ü b iliyordum ama
seb eb in i bilm iy o rd um ; v ü c u d u k a n a lın k e n a rın a sü rü k le n m işti.
(D e n iz k u rtla rm d a n , Baz k a d a r n e fre t ed iy o rd u m . Zeki d eğillerdi,
öyle o ld u k la rın ı san m ıy o rd u m ama y in e de şey tan ilerd i.)
Baz g ittik te n son ra y a ttım am a u y u m ad ım . Geleli d ah a bir
g ü n o lm u ştu am a h er an h er d a k ik a n ered e o ld u ğ u n u bilm em
g erekiy orm u ş gibi hissed iy o rd u m . Yine beşinci sın ıfa d ö n m ü ştü k .
S onunda odam ıza geldiğinde toz ve k ü f ko k uyo rd u. G özlerim i
k apadım .
O an an n esi ak lım a geldi.
32

Bu gece az k a lsın S ih irb a z 'm ofisin e g idecektim .


S ırf Fiona tey zem p eşim d en olabild iğ in ce çabu k d ü şsü n diye.
W atford'a gelene k ad ar bana n u tu k çekm işti. Sihirbaz'm yakında
b ir ham le d ah a yap acağ ın ı, b elirli b ir şey a ra d ığ ın ı d ü şü n ü y o rd u .
G örünüşe b ak ılırsa ik i a y d ır Eski A ileler'in ev lerini ziyaret ediyor,
yağm alıyordu. Range R over'm da geziyor (1981 model, fıstık y eşili...
şahane) ve A dam ları bulm a büyüleriyle k ü tü p h an eleri yağm alarken
o n la rın çay ın ı içiyordu.
“ S ihirbaz b izd en b irin in H u m d ru m 'la ç a lıştığ ın ı ve sak la y a­
cağım ız b ir şey olm adığı sü rece b ir şey sak lam ayacağım ızı söy­
lüyor," dedi Fiona.
E vim izde sak la n a ca k b ir s ü rü şey o ld u ğ u n u söylem esine ge­
rek y o k tu . H u m d ru m 'la işbirliği y ap m ıy o rd u k —zaten herh an g i bir
b ü y ü c ü neden o n u n la işb irliğ i y a p sm d ı k i?— am a evim iz y a sa k lı
k ita p la r ve k a ra n lık nesn elerle doluydu. Bazı yem ek k ita p la rım ız
bile y a sa k la n m ıştı. (Gerçi P itc h 'le r p e ri yem eyeli y ü z y ılla r olu­
yordu.) (A rtık p eri bulunamıyordu.) (Ve b u n u n sebebi bizim hepsini
yem iş olm am ız değildi.)
Fiona bizim le y aşam ıy o rd u . L o n d ra 'd a b ir dairesi v a rd ı ve
N orm allerle tak ılıy o rd u . G azeteciler ve b ateristler. “Irkım ıza ihanet
etm iyo ru m ," d erd i. “Onlardan biriyle evlenecek değilim ." Bence
o n la r g erçek g ö rü n m e d iğ i için o n larla ç ık ıy o rd u . Bence b u n u n
sebebi annem di.
Babam, F iona'm n, ann em in k a h ra m a n o lduğunu d ü şü n d ü ğ ü n ü
söylerdi. (Babam ın an n em d en b a h se ttiğ in i d u y u n c a a n n em in ger­
çek ten k a h ra m a n o labileceğini d ü şü n ü rd ü m . Ya da sırf zevk için
k a h ra m a n lık taslıy ordu .)
A nnem öldüğünde Fiona Pekin'de bir şifacınm yanında çıraklık
yap ıy o rd u . Cenaze için eve dönm üş ve b ir d ah a hiç gitm em işti.
Babam te k ra r evlenene dek bizim le kalm ış, so n ra da L ondra'ya
taşın m ıştı. A rtık teyzem ailesinden k alan p ara ve büyüyle h ay atın ı
sü rd ü rü y o r ve a b la sın ın in tik a m ın ı alm ak için yaşıy ordu.
Kötü b ir b irleşim di.
Fiona zek iy d i —ve g ü ç lü y d ü - am a a ile n in satran ç o y u n c u su
annem di. A nnem b ü y ü k işler için y e tiştirilm işti. (Herkes öyle söy­
lüyordu.)
Fiona k in d a rd ı. S abırsızdı. Ve bazen s ırf çarka h id d e tlen m e k
istiyordu; ç ark ın n erede o ld u ğ u n u ya da ona nasıl h id detleneceğini
tam o larak bilm ese d e...
Sihirbaz'm ne dolaplar çevirdiğini öğrenm ek için yaptığı b ü y ü k
p lan ı, benim gizlice o n u n ofisine girm em di. S ih irb az 'm ofisiyle
k afay ı bozm u ştu ; orası a n n e m in eski ofisiy d i ve sa n ırım Fiona
o nu S ih irb a z 'd a n çalab ileceğ in i d ü şü n ü y o rd u .
“O dasına g irip ne yapacağım ?" diye sordum .
“E trafa b a k ın a c a k sın ."
“Ne bu lm am ı b e k liy o rsu n ? "
"E h, b ilm iy o ru m . Bir yerlerd e b ir ip u cu olm alı. B ilgisayarını
k o n tro l et."
“Oraya hiç gitm iyor k i b ilgisayarını k u lla n sın ," dedim . "M u h ­
tem elen her şeyi te le fo n u n d a n ta k ip e d iy o rd u r."
"O zam an te lefo n u n u çal."
"Sen çal," dedim . "B enim ödevim var."
Fiona yakında Eski A ileler'le görüşeceğini söylemişti; Sihirbaz'm
d ev rim in d en sonra geride k alan kişilerden oluşan b ir konsorsiyum .
(Babam da bu to p la n tıla ra g id erd i am a çok da iste k li değildi.
B üyülü ç iftlik h a y v a n la rın d a n ve arşiv len m iş to h u m sto k u h a k ­
k ın d a konuşm ayı tercih ederdi. G rim m 'ler çiftçiydi. A nnem onunla
evlen d iğ in e göre g e rç ek te n a şk ın d a n gözü k ö r olm uş olm alıydı.)
A nnem öldü k ten sonra Sihirbaz'm askeri darbesine karşı gelme
c ü re tin i g ö steren h erk es a n ın d a M eclis'ten a tılırd ı. S ih irb az'm
re fo rm la rın ın çoğu bize y ö n elik o lm asına rağm en son on y ıld ır
M eclis'te Eski A ile le r'd e n k im se n in k o ltu ğ u y o k tu .
Yasaklı k ita p lar, y asak lı cüm leler. Ne zam an ve nered e b u lu -
şabileceğim izle ilgili k u ra lla r. S ih irb az'm g irişim le rin i k arşılam ak
için vergiler; b u n la rın en d ik k a t çekeni de tü m y arı keçi y arı insan
olan p an larm , k e n ta u r k u zen lerin ve  lem 'deki her acınası b ü yücü
p aç a v ra sın ın VVatford'a girebilm esi için ü c re tle rin in ödenm esiydi.
S ihirb azlar  lem i'nde d ah a önce vergi diye b ir şey y oktu. Vergiler,
N orm aller içindi. Bizim se sta n d a rtla rım ız v ard ı.
E lim izden geldiği şek ild e S ihirbaz'a k a rş ılık v erd iğ im iz için
Eski A ile le r'i su çlay am azd ın ız.
H er neyse, Fiona'ya isted iğ i şeyi yapacağım ı söyledim . Saçma
da olsa S ih irb a z 'm ofisin e g id ip etra fa b a k m a c a k tım .
"B ir şey al," d ed i d ire k siy o n u sıkıca k a v ra rk e n .
A rk a k o ltu k ta o tu rd u ğ u m için d ik iz a y n a sın d a n y ü z ü n ü n
y aln ızca b ir k ısm ın ı g ö reb iliy o rd u m . "N e alayım ?"
Om uz silk ti. "F ark etm ez. Bir şey al işte."
"B en h ırs ız değilim ."
"B una h ırs ız lık denm ez; o ofis annenin, sen in. Benim için
b ir şey al."
"T am am ," dedim .
G enellikle so n u n d a F io n a'n m d e d iğ in i y ap ard ım . A n n em i öz­
leme şekli onu b en im için h a y a tta tu tu y o rd u .
F akat bu gece F io n a'm n iste ğ in i y e rin e g etirem eyecek k a d a r y o r­
gu n d u m .
Ve fazla g erg in d im . T akip ed ild iğ im h issin d en b ir tü rlü k u r-
tu la m ıy o rd u m ; a sa lak la ra b en i k açırm ası için ödem e y ap an her
kim se, b u n u y e n id e n d en ey eceğ in d en em in d im ...
Yeraltı m ezarlığında işim b ittiğinde san k i odaya kendi cesedim i
ta şıy o rm u şu m gibi hissed iy o rd u m .
İçeri g ird iğ im d e Snow u y u y o rd u . N orm alde ben sa b ah la rı, o
da a k şa m la rı d u şa g iriy o rd u . Bunca y ıld a n so n ra b irta k ım şeyleri
düzene so k m u ştu k . B irbirim ize d o k u n m a d a n , b ak m ad a n ya da
iletişim k u rm a d a n o dada g ezinm ek gibi. (Ya da diğ eri b a k ıy o rk en
bakm am ak.)
Fakat b u gece saçlarım da ö rü m cek ağları v a rd ı ve o k a d a r
su sam ıştım k i b e sle n irk en tırn a k la rım ın a ra sın a k a n g irm işti.
On d ö rt y aşım d a bu işin n asıl o ld u ğ u n u k a v ra d ığ ım d a n beri
böyle b ir şey olm am ıştı. N orm alde d u d a k la rım ı bile k irletm ed en
b ir a tın k a n ın ı em ebiliyordum .
O dada sessizce h a re k e t ettim . Snovv'u ra h a tsız etm ek ne k a ­
d ar h oşum a g itse de b u gece y aln ızca tem izlen ip b iraz u y u m ay a
ih tiy acım v ard ı.
T üm g ü n d erse g irm ey i hiç denem em eliydim bile. B acaklarım
u y u şm u ştu ve başım b e n i ö ld ü rü y o rd u . Belki de Koç M a c 'in beni
ta k ım a alm am ası iy i olm u ştu , sonuçta sekiz saat m asa b aşın d a bile
d u ram ıy o rd u m . (A n tren m an a g ittiğ im d e ü z g ü n g ö rü n ü y o rd u . Ve
şüpheli. Benim denem e sü recin d e o ld u ğ u m u söylem işti.)
H ızlı ve sessizce duş alıp yatağım a g ird iğ im d e tü m k e m ik le ­
rim in m u tlu lu k la in le d iğ in i h isse ttim .
A h, b u y atağ ı özlem iştim . Tozlu ve to p a k lı olm asına, kaz tü y ­
leri k ılıfta n ç ık ıp v ü c u d u m a değm esine rağm en.
E vdeki y atağ ım d evasaydı. B ü tü n eşy alar y ü z y ıllık tı ve h er
şey K ü ltü r D erneği ta ra fın d a n k a y ıtlı olduğu için ne d u v a rlara bir
şey asabiliy o r ne de b ir şe y in y e rin i d e ğ iştire b iliy o rd u m . Birkaç
senede b ir y erel gazete h a k k ın d a m akale y azard ı.
Yatağım ağ ır ve d rap e li k u m a şta n d ı ve d ik k a tli b a k a rsa n ız
ü ze rin e k a z ın m ış k ırk ik i y a ra tığ ı g ö re b ilird in iz . E skiden y atağ ın
d ib in d e b ir ta b u re o lu rd u ç ü n k ü y atak , te k başım a ü z e rin e çık a ­
m ayacağım k a d a r y ü k se k te y d i.
VVatford'daki bu y ata k sa b an a d ah a çok a itti.
Yan dö n ü p Snow 'a b a k tım . U y u d u ğ u için ona bakm am so ru n
değ ildi. Ben de b ak tım . B unun bana b ir iy iliğ i d o k u n m ay acağ ın ı
bilm em e rağm en.
Snovv cen in p o z isy o n u n d a u y u rd u : b a c a k la rın ı y u k a rı, y u m ­
r u k la r ın ı k e n d in e çeker, b aşın ı öne eğerdi. Saçlarıysa b u k le le r
h alin d e y astığ ın ü z e rin e y a y ılırd ı. İçeri az m ik ta rd a g iren ay ışığı
soluk te n in d e p a rlıy o rd u .
A salaklar b eni k a ç ırd ık la rın d a hiç ışık y o k tu . Yalnızca bitm ek
b ilm ey en b ir acı, ses ve k a n gecesi.
En a z ın d a n y a rı ölü old u ğ u m u d ü şü n ü y o rd u m . Yani norm alde
e tra fta d o lan ıp k e n d im i iy i h isse d e rk e n en az y a rım ölüydü.
F akat o ta b u tu n iç in d ey k en sın ıra y ak laşm ıştım .
K endim i k ay b etm em e izin verm iştim .
S ırf a k ıl sağlığım ı k o ru m a k için. B unu a tla tm a k için.
K endim i fazla k a y b e ttiğ im d e h e r zam an em in o lduğum tek
şeye tu tu n m u ş tu m ...
M avi gözler.
Bronz bukleler.
Simon Snovv'un y aşay an en güçlü b ü y ü c ü o lduğu gerçeği. Ona
h iç b ir şe y in za ra r v erm eyeceği, ben im bile.
Simon Snovv'un ya şa d ığ ı gerçeği.
Ve ben ona ü m itsizce âşık tım .
33

B uradaki asıl önem li kelim e "ü m itsizce"y d i.


O lur da Snovv'u ö ld ü rm ey i b a şarab ilirsem en m u tsu z olacak
k iş in in k en d im o ld u ğ u n u an lad ığ ım andı.
Beşinci y ılım ız d a fa rk etm iştim . S n o w 'u n b en i kö p ek gibi ta ­
k ip e ttiğ i zam an. D u y g u larım ı a y ırt etm ek ya da m astü rb a sy o n
y ap a ra k ü z e rim d e n atm ak için (o yaz b u n u so n u n d a d en em iştim
am a işe yaram am ıştı) b en i b ir an olsu n y a ln ız b ıra k m ad ığ ı zam an.
Keşke onu sev d iğ im i hiç fa rk etm eseydim .
Y alnızca işkence olm u ştu .
H ay atın ızd a en çok isted iğ in iz kişiyle ay n ı odada k alm ak ateş
h a ttın d a k a lm a k gibiydi. S ü rek li sizi k e n d isin e çek iy o rd u ve siz
de sü rek li fazla y ak laşıy o rd u n u z. B unun iyi o lm adığını, h iç b ir şey
çık m ayacağ ın ı bilm en ize rağm en.
Am a y in e de y a p ıy o rd u n u z.
Sonra ise...
Sonra y a n ıy o rd u n u z .
Snow ben im ateşe ta k ık olduğum u söylerdi. B unun, yanıcı
o lm a n ın k açın ılm az y a n e tk isi o ld u ğ u n u sö yleyerek ona k a rşı çı­
k ard ım .
Yani sa n ırım h erk es y a n ıc ıy d ı am a v am p irler adeta çıraydı.
H er an alev alm aya h a z ırd ık .
İşin iro n isi ise b en im k ö k lü ateş b ü y ü c ü le ri so y u n d a n gelm iş
olm am dı; hem G rim m 'ler hem de P itc h 'le r. A teş k o n u su n d a m ü t­
h iştim . Fazla y ak laşm ad ığ ım sürece.
H a y ır...
A sıl iro n i, Sim on Snovv'un d u m an gibi kok m asıy dı.
Snovv in led i - h e r gece k âb u s g ö rü y o rd u , b en de öyle—ve s ır t­
ü s tü d ö n ü p k o lu n u b a şın ın ü z e rin e a ttı. Saçma b u k le leri te k ra r
yastığa d ö k ü ld ü . Snovv saç ın ın ark a ve y a n la rın ı k ısa tu ta rd ı am a
te p e sin d e b ir tu ta m d a ğ ın ık b u k lesi v a rd ı. Kızıl k ah ve. Şimdi k a ­
ra n lık tı am a y in e de re n g in i görebiliy o rd u m .
T en in i de ta n ıy o rd u m . Belli b elirsiz b ir a ltın ren g iydi. Snovv
h iç b ir zam an b ro n zlaşm azd ı am a o m zu n d a çiller v a rd ı ve b en leri
s ırtın a ve göğsüne y ay ılm ıştı. Sağ y a n a ğ ın d a üç, sol k u la ğ ın ın
a ltın d a ik i, sol g ö z ü n ü n ü z e rin d e de b ir ta n e b e n i v ard ı.
T üm b u n la rı bilm ek b an a b ir fayda sağlam ıyordu.
Ama b ir k ö tü lü ğ ü n ü n doku n d u ğ u n u da düşünm üyordum . Daha
da k ö tü leşeb ileceğ in i sanm ıy o rd u m .
Pencereler açıktı; Snovv ben şikâyet etm ediğim sürece tü m sene
pencereler açık u y u rd u . Şikâyet etm ektense fazladan bir battaniyeyle
u y u m a k daha kolay oluyordu. Ü zerim deki a ğ ırlık la rın a alışm ıştım .
Y orgundum . K arn ım to k tu . M idem e dolan k a n ı h issed e b ili­
yordum ; m uhtem elen gece tu v a le te g itm ek için u y a n m ak z o ru n d a
kalacak tım .
Snovv y en id en in le y ip y a n döndü.
Evdeydim . S onunda.
U ykuya daldım .
34

Beni u y a n d ırm a k Snovv'un u m u ru n d a değildi.


N eden d ir bilinm ez, kah v altıy a in en ilk k işi o lm aktan h o şlan ı­
yordu . Saat sa b a h ın a ltısıy d ı ve sa n k i içeri y a n lışlık la g irm iş bir
in ek gibi g ü rü ltü y le odad a dolaşıyordu.
P encereler h âlâ a ç ık tı ve g ü n eş ışığı içeri doluy ordu. G üneş
ışığıyla b ir so ru n u m y o k tu ; bu da efsan elerd en b iriy d i. A m a sev­
m iyordum . C anım ı b iraz acıtıy o rd u , özellikle de sabah m aru z k a l­
dığım ilk şeyse. S an ırım Snovv şü p h elen d iğ i için sü re k li p e rd eleri
açıyordu.
G aliba esk id e n b u tü r şeyler y ü z ü n d e n d ah a sık kavga e d i­
yo rd u k .
Sonra onu az kalsın öldürecektim ve p erde y ü z ü n d en ta rtışm ak
an id e n çok saçm a gelm eye başlam ıştı.
Snovv ü ç ü n c ü s ın ıfta onu öldürm eye k a lk tığ ım ı sö yleyecektir.
Kim erayla. Oysa y aln ızca onu k o rk u tm ay a çalışıyordum ; a ltın a y a­
p ıp ağlam asını istem iştim . O ise h id ro je n bom bası gibi p a tla m ıştı.
A yrıca b ir so n ra k i sene onu m erd iv en d en d ü şü rm ey e ç a lıştı­
ğım ı söyleyecektir. A slında m erd iv en in tep esin d e kavga ed iyorduk
ve onu aşağı ite n b ir y u m ru k sav u rm a şan sı elde e tm iştim . Fiona
teyzem Simon Snow 'u m erdivenden itip itm ediğim i sorduğundaysa,
"T abii k i ittim ," dem iştim .
F akat b ir so n ra k i sene, beşinci sın ıfta onu g erç e k te n ö ld ü r­
m eye çalışm ıştım .
O b a h a r o n d an çok n e fre t ediyordum . G ö rü n tü sü n d e n ve gö­
rü n tü s ü n ü n b an a y a p tığ ı şeyden o k a d a r n e fre t ed iy o rd u m k i...
Fiona, "S ih irb az 'm V ârisi'n i o rta d a n k a ld ırm a n ın " bir yolunu
b u ld u ğ u n u sö y led iğ in d e ona y a rd ım etm eye h a z ırd ım . Bana u fak
b ir ses k a y ıt a leti v erdi; k asetli, eski b ir şeydi ve açık k en k o ­
nuşm am am k o n u su n d a beni u y a rm ıştı. A n n em in m ezarı ü ze rin e
y em in e ttirm iş ti.
Ne olm asını b eklediğim i bilm iyordum . Giriş k a p ısın ın önünde
d u ru p Snovv'un k e n d in i k ay b etm ey e b a şla d ığ ın ı g ö rdüğüm anda
cebim deki düğm eye b asark en ken d im i film lerd ek i ajan lar gibi h is­
sediyordum .
Belki de onu tu zağ a d ü şü rd ü ğ ü m ü san ıy o rd u m .
Belki de b u n u n o n u n c a n ın ı acıtacağ ın ı ya da onu ö ld ü rece­
ğ in i d ü şü n ü y o rd u m .
Belki de o nu h iç b ir şe y in ö ld ü reb ileceğ in i d ü şü n m ü y o rd u m .
A rd ın d a n la n e t olası P h ilip p a S tain to n çim lerin ü s tü n d e n k o ­
şarak k e n d in i rezil etm eye geldi. (O y ıl Snovv'un d ib in d en a y rılm ı­
yordu; Snovv o n u n la ilgilen m ed iğ in i açıkça belli etm esine rağm en.)
K ayıt cihazı, v a k u m la n a n b ir fare gibi k o rk u n ç tiz b ir sesle k ız ın
sesini y u ttu . O n u n sesin i d u y d u ğ u m an d a k a y d ı d u rd u rd u m am a
a rtık çok g e ç ti...
Snovv b u n u b en im y ap tığ ım ı b iliy o rd u am a b ir şey k an ıtla y a -
madı. Başka kim se de k an ıtlay am ad ı ç ü n k ü asam a dokunm am ıştım .
Tek kelim e etm em iştim .
Fiona teyzem bu y a n lışlık ta n hiç rah atsız olm am ıştı. “Philippa
S ta in to n ... bizden biri değil, öyle değil m i?”
K ayıt c ih a z ın ı teyzem e v e rirk e n içine k o y d u ğ u b ü y ü y ü d ü ­
şü n d ü ğ ü m ü h a tırlıy o ru m . O k a d a r b ü y ü y ü n ered en b u ld u ğ u n u .
“ S u ra tın ı asm a, B asil/' dem işti Fiona cih azı alırk en. “ Bir son­
ra k i sefere o nu alt edeceğiz."
Birkaç g ü n so n ra B üyülü K elim eler d e rsin d e Bayan Possibelf
P h ilip p a 'n m iyi olacağını söylem işti. A m a P h ilip p a VVatford'a geri
dönm em işti.
P h ilip p a 'n m , sesi g ittiğ i zam an k i y ü z ifad esin i asla u n u tm a ­
yacak tım .
Snovv'unkini asla u n u tm a y a c a k tım .
Bu, ona son kez zarar verm eye çalıştığım zam andı. Kalıcı olarak.
Snovv'a b ü y ü y apıyordum . O nu n la u ğ raşıy o rd u m . S ürekli onu
ö ld ü rm ey i düşünüyordum ve b ir g ü n b u n u d enem ek z o ru n d a k a ­
lacak tım am a o zam ana k a d a r ne an lam ı v a rd ı ki?
Ö lüm süz o lab ilird im . (Belki. Kime soracağım ı bilm iyordum .)
A m a y in e de k eseb ileceğ in iz ya da ateşe v ereb ileceğ in iz tü rd e n
b ir ölüm süzdüm .
Snow ise ... b am b aşk a b ir şeydi.
P a tlad ığ ın d a b ir b ü y ü c ü d e n çok elem enti a n d ırıy o rd u . Bizim
ta ra fım ız ın o nu e tk isiz hale g e tire c e ğ in d en ya da tu tu k la y a c a ­
ğ ın d a n şü p h eliy d im am a k e n d i p ay ım a d ü şe n i yap m ak zo ru n d a
o lduğ um u biliyordum .
S avaştaydık.
H u m d ru m annem i öldürm üş olabilirdi ama S ihirbaz tü m ailemi
b ü y ü sü z b ıra k a c a k tı. S ırf ib re t olsu n diye. N ü fu zu m u zu elim izden
alm ıştı. H âzin elerim izi b o şaltm ıştı. İsm im izi k a ra la m ıştı. H epim iz
n ü k le e r seçeneği seçeceği zam anı b e k liy o rd u k .
N ükleer seçenek Snow 'du. Snovv av u c u n u n içindeyken Sihirbaz
h er şeyi y a p a b ilird i. Bize h e r şeyi y a p tıra b ilird i. Bizi u z a k la ştı-
ra b ilird i.
B unun o lm asına izin verem ezdim .
S ih irb azlar  lem i b en im d ü n y am d ı. D ünyam için savaşm a
k o n u su n d a ü zerim e d ü şe n i yap m ak zo ru n d a y d ım . K aybedeceğim i
bilsem d e ...
Snovv d o la b ın ın ö n ü n d e du rm u ş, tem iz tiş ö rt arıy o rd u . Bir
k o lu n u b a şın ın ü z e rin e k a ld ırd ığ ın d a o m u z la rın d a k i k a sla rın h a ­
re k e tin i izledim .
Tek y ap tığ ım k a y b e tm e k ti.
D o ğ ru lu p b a tta n iy e le ri ü zerim d en ittim . Snovv irk ile re k bir
tiş ö rt aldı.
"B urad a o ld u ğ u m u u n u ttu n m u?" d iye sordum . D olabım ın
ö n ü n e g id ip p an to lo n u m u ve göm leğim i k o lu m u n ü z e rin e attım .
Snovv'un çok önem li b ir k a ra r verm esi gerekiyorm uş gibi, giyinm ek
için n e d e n o y a la n d ığ ın ı bilm iy o rd u m . Zaten h e r g ü n form asını
g iy iy o rd u , h a fta so n la rı bile.
D olabım ın k a p a ğ ın ı k ap ad ığ ım d a b an a b a k ıy o rd u . H u z u rsu z
g ö rü n ü y o rd u . O nu h u z u rs u z edecek ne y ap tığ ım ı b ilm iyordum
am a y in e de b u n u n ta d ın ı ç ık a rm a k için sırıttım .
B anyoda g iy in d im . SnovvTa asla b irb irim iz in k a rşısın d a gi-
y in m e z d ik ; b u k a rş ılık lı p a ra n o y a m ız ın geldiği n o k tay d ı. Buna
şü k re d iy o rd u m ; h a y a tım zaten y eterin ce acı vericiyd i.
G iyinip de odaya döndüğüm de Snovv hâlâ y atağ ın ın y a k ın ın d a
d u ru y o rd u . K ravatı b o y n u n d a n sarkıyordu. Saçları k alk tığ ı zam an­
k in d e n bile k ö tü g ö rü n ü y o rd u . Sanki e lle rin i sü re k li b u k le le rin in
a ra sın d a n geçirm iş gibiydi.
A n id e n d u ru p b an a b a k tı.
"S o ru n ne, Snovv? D ilini m i y u ttu n ? "
Y üzünü ekşitti. D ilin i m i y u t t u n k ö tü bir b ü y ü ydü ve üçüncü
sın ıfta y k e n ona k a rşı ik i kez k u lla n m ıştım .
"B az," d iy erek b o ğ azın ı tem izled i. "B en ..."
"B üyü d ü n y a s ın ın y ü z k a ra sı m ısın?"
G ö zlerin i d e v ird i. "B en ..."
"Ç ık ar ağ zın d an b ak la y ı, Snovv. Ben de b ü y ü yapm aya ç alış­
tığ ın ı falan sanacağım . Yoksa öyle m i y ap ıy o rsu n ? Bir so n ra k in d e
asan ı k u lla n , işe y a ra r."
Tek elin i y in e saçın d a g ezd ird i. "L ü tfe n ..."
Snovv'un g ö z le rin in d ik k a te değer b ir y a n ı y o k tu . S ta n d a rt
b o y u t ve şekildelerdi. Biraz çökük. K irpikleriyse fırça gibi ve k o y u
k ah v e re n g iy d i. G özleri d ik k a t çekici b ir re n k te bile değildi. Yal­
nızca m avi. K antaron rengi değil. L acivert değil. Ela ya da m enekşe
rengiyle k a rış ık değil.
G özlerini k ır p tı. K ekeliyordu. K ızard ığ ım ı h isse ttim . (Kah­
re tsin , d ü n gece o k a d a r çok k a n içm iştim k i k ızarab iliy o rd u m .)
"H ay ır," d edim ve k ita p la rım ı aldım . "Y apam am ."
K apıdan çık tım . M erd iv en d en in d im .
Snovv'un a rk a m d a n h o m u rd a n d ığ ın ı d u y ab iliy ordu m .
K ahvaltıya in d iğ in d e k ra v a tı h âlâ b o y n u n d a n sark ıy o rd u .
B unce k a şla rın ı çatıp b ir u c u n d a n çekti. Snovv çöreğ ini b ıra k tı
ve e llerin i p a n to lo n u n a silip k ra v a tın ı bağladı. Sonra b an a b a k tı
am a ço k ta n b aşım ı ç e v irm iştim .
35

SİMON

Penelope öğle y em eğini Ç a y ır'd a yem ek istiy o rd u . H av an ın sıcak


ve çim enlerin k u ru o lduğunu, b ahara k ad ar b ir daha p ik n ik yapm a
şansı elde edem eyebileceğim izi söyledi.
Bence beni Baz ve A g ath a'd an u zak tu tm ay a çalışıyordu; hafta
b o y unca birbirleriyle o y u n o y n am ışlard ı. Yemek salonunda sırayla
b irb irle rin e b akıyor, a rd ın d a n h ızlıca b a k ış la rın ı k a çırıy o rla rd ı.
Baz h e r defasın d a b an a da bakıy o r, izled iğ im d en em in oluyordu.
İn sa n la r h âlâ o n u n n ered e o lduğuyla ilg ili d ed ik o d u y ap ıy o r­
lardı. En popülerleri, "reşit olduğunda düzenlenen k a ra n lık p a rtin in
onda in san içine çık am ay acak k a d a r iz b ıra k tığ ı" ve "Ibiza"ydı.
"Akşam annem gelip beni şehre götürecek," dedi Penny. Devasa
ve k ıv rım lı, Ç a y ıra kısm en fa rk lı y ö nlerden bakan bir p o rsu k ağa­
cın ın altın d a o tu ru y o rd u k . "Yemek yiyeceğiz. Gelmek ister m isin?"
"H ay ır, te şe k k ü rle r."
"Senin sevdiğin şu erişteciye gidebiliriz. A nnem ısm arlayacak."
Başımı ik i y an a salladım . “Baz'ı gözetlem em g erek tiğ in i h isse­
d iy o ru m /' dedim . “N erede olduğuyla ilgili hâlâ en ufak bir ipucuna
sah ip değilim ."
P enny iç g eçird i am a ta rtışm a d ı. K ahverengi avluya b ak tı.
“Z iyaretleri özledim . O k a d a r b ü y ü lü y d ü le r k i..."
G üldüm .
"N e dem ek isted iğ im i b iliy o rsu n ," dedi. "B eryl teyze annem e
gelm iş ve ben b u n u k açırd ım ."
"N e söylem iş?"
"G eçen seferkiyle a y n ı şeyi! 'K ita p la rım ı aram ayı kes. Orada
sizin gibiler için bir şey y o k ." '
"N asıl yani, k ita p la rın ı b ulm am anızı söylem ek için m i geldi?"
"O da annem ve babam gibi akadem isy en d i. K im senin a ra ş tır­
m a la rın a b ak acak k a d a r zeki o ld u ğ u n u d ü şü n m ü y o r."
"A kraban ın sırf sizi aşağılam ak için geldiğine inan am ıyorum ."
"A nnem Beryl te y z e n in k ö tü ta v rın ı da k en d isiy le b irlik te
cehennem e g ö tü re c e ğ in i sö y lerd i hep."
"H a y a le tle rin y a n lış y ere g ittik le ri o luyor m u?"
"B en o n la rı d ah a çok r u h o larak d ü ş ü n ü y o ru m ..."
"Tam am , ru h la r. K ay b o ld u k ları oluyor m u hiç?"
"E m in değilim ." P en n y s a n d v iç in in b ir p a rç a sın ı u z a ta ra k
ban a b a k tı. "O n la rın k a fa la rın ı k a rıştıra b ile c e ğ in i b iliy o ru m ,"
dedi. "H e d e fle rin i sa k la y a b ilirsin . M esela b ir r u h u n gelip s ırrın ı
söyleyeceğinden en d işelen iy o rsan , h a y a tta olup da Ziyaret ed ilebi­
lecek k işiy i saklam aya çalışab ilirsin . H atta b u y ü z d e n cin ay etler
bile işleniyor. Seni ö ld ü rü rsem Ziyaret edilem ezsin, böylece sırrım ı
da öğrenem ezsin."
"Yani Z iyaretçiler k a rış ık lık y a şa y a b iliy o rla r..."
"Evet, b irin in olm ası g erek tiğ in i d ü şü n d ü k le ri yere gidiyorlar.
G erçek in s a n la rın y a p tığ ı gibi. M adam Bellamy, kocası P e rd e 'n in
a rk a sın d a n çık m a d a n önce o n u n b irkaç defa s ın ıfın ın a rk a sın d a
d u rd u ğ u n u g örm üş."
Tıpkı benim, B az'ın annesini pencerenin önünde gördüğüm g ib i...
P e n n y 'y e n eler o ld u ğ u n u an latm alıy d ım . N eler o ld u ğ u n u ona
hep a n la tırd ım .
"H ad i," d ed i ayağa k a lk ıp b a c a k la rın d a k i o tla rı silkelerken.
"D erse geç kalacağ ız."
E lini p e ç ete lerin ve k â ğ ıtla rın ü z e rin d e tu tu p b ileğini dö n ­
d ü rd ü . "H e r şey y erli y e rin e !" H epsi o rta d a n k ayboldu.
Çantalarım ızı yerden alırken, "Büyü israfı,” dedim alışkanlıktan.
P en n y g ö zlerin i d e v ird i. "B unu d u y m a k ta n o k a d a r sık ıld ım
ki. B üyü k u lla n m am ız g erek iy o r zaten. Ne için b irik tire c e ğ iz ?"
"İh tiy a c ım ız o ld u ğ u n d a k u lla n m a k için."
"Resmi cevabı biliyorum, Simon, teşekkürler. Am erika’da büyüyü
ne k a d a r çok k u lla n ırs a n o k a d a r güçlü o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o rlar."
"T ıp k ı fosil y a k ıtla r gibi."
P en n y bana şa ş k ın lık la b a k tık ta n so n ra g ü ld ü.
“Bu k a d a r şaşırm a,” dedim . "Fosil y a k ıtla r h a k k ın d a bilgim
v ar."

B az'la derslerim izin y arısı o rta k tı. D önem im izde sadece elli öğrenci
vardı; tü m g ü n ay n ı derslere gird iğ im iz dönem lerim iz de olm uştu.
G enelde b irb irim iz d e n m ü m k ü n o ld u ğ u n ca uzağa o tu ru r d u k
am a b u g ü n H itab et dersin d e M adam Bellamy m asalarım ızı k a ld ırıp
eşler h a lin d e çalışm am ızı iste d i. Baz tam ark am a geçti.
Z iy a re t'in d e n sonra M adam Bellam y eskisi gibi d eğildi; san k i
h a y ale t görm üş g ib iy d i. K aybolm uş g ö rü n e re k sın ıfın içinde gezi­
n irk e n bize p ra tik y ap tırıy o rd u .
S ekizinci s ın ıfta a r tık tem el H ita b e t'i h ep im iz ö ğ ren m iştik ;
sesli k o n u şm ak , sessiz h a rfle ri v u rg u la m a k gibi. H e p sin in u fa k
fa rk la rı v ard ı. H id d et ve n iy e tle sö yleyerek b ü y ü le re d ah a fazla
n asıl güç v erileceğ in i, a n a h ta r kelim e b ü y ü y ü o d ak la m ad a n önce
n asıl d u ra k s a n a c a ğ ın ı...
B ugün p a rtn e rim G a re th 'tı. A slın d a çoğu zam an oydu. H ita ­
b et'te berbattı. Hâlâ san k i konuşm a k a rtın d a n okuyorm uş gibi b ü y ü
y ap ıy o rd u . İşe y a rıy o rd u am a b a şa rısız b ir şekilde in iş yap ıy o rd u .
G areth b ir şeyi h av ay a k a ld ırd ığ ın d a onu an id e n zıplatıy o rd u ; bir
şey i d ö n ü ş tü rd ü ğ ü n d e sa n k i u cu z an im asy o n film le rin d ek i gibi
g ö rü n ü y o rd u .
Penelope, G a re th 'ı izlem en in acı verici o ld u ğ u n u söylüyordu
ve b u n u n tek sebebi o saçm a kem er to k ası değildi.
Baz eskiden olsa G areth'm VVatford'a girem eyeceğini söylüyordu.
Baz'm h itab eti k u su rsu zd u . D ört dilde birden. (Gerçi Fransızca,
Y unanca ve L atincede y aln ızca o n u n sözüne g ü veniy ordum .) A r­
k am d a n b irb iri a rd ın a serin letici ve ısıtıcı b ü y ü le r y a p tığ ın ı du y a­
biliyordum . Ensem e çarp an h a v a n ın d eğ iştiğ in i hissedebiliyordum .
“Yavaş olun, Bay P itch ," d edi M adam Bellamy. “ B üyü isra fı­
n ın lü zu m u yok."
B üy üleri d ah a da h ız lı söylem eye b aşlay an Baz'm sesin d ek i
h u z u rsu z lu ğ u d u y ab iliy ord u m .
Bazen Baz ve Penelope'nin bu k a d a r o rta k özelliğe sahip olm a­
sın ı sin ir b o zu cu b u lu y o rd u m . B undan P enelope'ye b ah setm iştim .
“A yrıca, ik in iz in de ailesi S ih irb a z 'd a n n e fre t ediy or," dem iştim .
"A ilem in P itc h 'le re ben zer b ir y a n ı y ok!" diye k a rşı çıkm ıştı.
"O n lar tü rc ü ve ırkçı. Baz m uhtem elen benim bile VVatford'da ol­
m am am g e re k tiğ in i d ü şü n ü y o rd u r."
"Baz ırkçı m ı?" diye sordum . “Kendisi de belli bir ırk ta n değil
mi? A n n esi tab lo d a İsp an y o l ya da A rapça gibi g ö rü n ü y o rd u ."
“A rapça b ir d il, Simon. Ve h erk es b ir ırk a m ensup. A yrıca
Baz, g ö rd ü ğ ü m en beyaz in san ."
"V am pir o ld u ğ u için öyle," dedim .
L anet olsun, Baz'a a n n e sin i a n la tm a k zo ru n d a y d ım . Ya da
P en n y 'y e B az'm a n n e sin i a n la tm a k z o ru n d a y d ım ... H a tta b elk i
S ihirbaz'a. Baz'm a n n e sin i ö ld ü ren H u m d ru m değilse k im d i?
Böylesine b ü y ü k b ir s ırrı içim de tu ta m a z d ım . B una y etecek
k a d a r yerim y o k tu .

Penny annesiyle çıkm adan önce odam a geldi. A deta cahil cesaretine
sa h ip ti —ca h il o ld u ğ u te k k o n u b u y d u —ve acil d u ru m la r yaşam a­
dığım ızd a bu, d ah a da k ö tü leşiy o rd u . O nun g eld iğini g ö rdüğüm de
k a p ıy ı ç arp m ak istiy o rd u m .
"Baz seni bizim kulem izd e g ö rü rse şik ây etçi olur," dedim .
"Ve o k u ld a n u z a k la ş tırılırs ın ."
Penelope u m u rsam az b ir şekilde elin i salladı. "S ah a n ın orada
ta k ım ın a n tre n m a n ın ı izliyor."
K apıyı itm eye y elten diğ in d e onu d u rd u rd u m . "O zam an başka
b iri seni şik ây et eder."
"H ayır. Bizim d önem deki b ü tü n erk e k le r b en d en korkuyor.
O n ları k u rb ağ ay a çev ireceğ im i san ıy o rlar."
"B u n u n için b ir b ü y ü v ar m ı?"
"E vet am a m ü th iş b ü y ü h arcıy o r ve eski h allerin e döndürm ek
için o n la rı öpm em gerekiyor."
İç g eçirip k ap ıy ı b ıra k tım . Penelope odam a g ire rk e n ben de
m erd iv en lere göz g ezd ird im .
"S eni benim le gelm eye ik n a etm ek için b u ra d a y ım ," dedi.
"İşe y aram ay acak ."
"H adi, Simon. Sen o lu rsa n an n em fazla n u tu k çekm ez."
"S enin y erin e b an a n u tu k çeker." Yatağıma o tu rd u m . Ü zerine
b irkaç k ita p ve k ü tü p h a n e d e n aldığım eski belgeleri atm ıştım .
"D oğru. Bu o rta k b ir s ık ın tı... Hey, Büyülü K ayıt'ı mı o k u ­
y o rsu n ? "
Kayıt, b ü y ü cü lerin gazeteye en y a k ın şeyiydi. Doğum ve ölüm ­
lerin, b ü y ü lü bağların ve yasaların, ayrıca her Meclis top lantısından
b a ş lık la rın k a y d ın ı tu ta rd ı. K ü tü p h an ed en 2 0 0 0 'le rin başın a ait
birkaç cilt alm ıştım . "E vet," dedim . "İlgi çekici olduğunu duydum ."
"B u n u b en d en d u y d u n ve o zam an b en i d in le m e d iğ in i b ili­
y orum . Büyülü K a yıt’ı n ed en o k u y o rsu n ? "
K itap lard an başım ı k a ld ırd ım . "N ico ya da N icodem us diye
b ir b ü y ü c ü d u y d u n m u hiç?" diye sordum .
"T a rih te m i?"
"H ayır. Bilm iyorum . Belki. H erhangi biri. Siyasetçi ya da M ec-
lis'te n biri? Ya da p ro fesör?"
Yatağım a y aslan d ı. "S ih irb az için mi so ru y o rsu n ? Bir g ö rev in
m i v ar? "
"H ayır." Başımı ik i y an a salladım . "H ayır, onu görm edim bile.
Baz'la ilgili." P en n y g ö zlerin i d ev ird i. "A n n esin i d ü şü n ü y o rd u m ,"
dedim . "O n u n la ilg ili d u y d u ğ u m b ir ş e y i... b elk i bir düşm anı
olabileceğiyle ilgili."
" P itc h 'le rin zaten h er zam an d o stta n çok d ü şm a n ları v a rd ı."
"D o ğru . H er neyse, m uhtem elen önem li b ir şey değildir."
P en n y 'n in pek ilgisini çekm edi ama sorum a cevap verdi. "Nico
adında b ir d ü şm a n ..." Fakat o sırada cebinde b ir şey titredi. Gözleri
fal taşı gibi açıld ı ve elin i cebine attı.
Kendi g ö zlerim in de fal taşı gibi a ç ıld ığ ın ı h issettim . “Tele­
fon un m u v a r?"
"S im o n ..."
"P enelope, VVatford'da cep telefonu k u lla n a m a z sın !"
K ollarını ö n ü n d e b irle ştird i. "N ed en m iş?"
"K u rallar öyle g erek tiriy o r. T elefonlar g ü v e n lik risk i taşıyor."
Penelope k a şla rın ı çatıp telefonunu çık ard ı; yeni model, beyaz
bir iPhone'du. "Yanımda telefon olunca ailem daha rah at hissediyor."
"B urad a n asıl çalışıy o r k i?" diye sordum . "B ü y ü lerin olm ası
gerek m iy o r m u?"
Penelope m esajlarını ko n tro l ediyordu. "A nnem büyüledi. Gel­
miş, giriş kapısında bekliyor." Başını k ald ırd ı. "L ütfen bizim le gel."
"A n n en d en h a rik a b ir casus o lu rd u ."
P en n y s ırıttı. "Yemeğe gel, Simon."
Başımı te k ra r ik i y an a salladım . "H ayır, Baz gelm eden şu n lara
bir göz atm ak istiy o ru m ."
S onunda pes e tti ve y a k a la n m a k u m u ru n d a değ ilm işçesine
m erdivend en k o şarak aşağı in d i. Sahada Baz'ı g ö rebilir m iyim diye
p en cered en d ışa rı b ak tım .
36

H u m d ru m 'la o la n la rd a n so n ra an n em W atfo rd 'a cep telefonu gö­


tü rm e m d e ısra r etm işti.
Bu yaz b irkaç h a fta b o y u n c a W atfo rd 'a g eri dönem eyeceğim i
söylem işti ve babam ona k a rşı ç ık m am ıştı bile. Belki de k e n d in i
so ru m lu h issed iy o rd u ; şim diye dek H u m d ru m o lay ın ı çözm üş ol­
m ası g e re k irm iş gibi.
Babam h a z ira n ayı b o y u n c a la b o ra tu v a rm a k ap an m ış, yem ek
yem ek için bile ç ık m am ıştı. A n n em o n u n en sevdiği yem eği yapıp
k a p ısın ın ö n ü n e sıcak ta b a k la r b ıra k m ıştı.
"D eli adam !" d iye söylenip d u ru rd u annem . "H u m d ru m 'la
savaşm aya ç o c u k la rı g ön d eriy o r!"
"Bizi Sihirbaz g ö n d erm ed i," dem eye çalıştım . "H u m d ru m bizi
a ldı." A m a bu onu d ah a da sin irle n d ird i. H u m d ru m 'ın b u n u nasıl
yap tığ ın ı çözm ek isteyeceğini sanm ıştım . (Birini bu şekilde çalm ak,
o k a d a r uzağa g ö tü rm e k im k â n sız d ı. B u n u n için gereken b ü y ü ...
Sim on'ın bile b u n a y etecek k a d a r b ü y ü sü yoktu.) A m a an n em bu
k o nuy a m a n tık lı b ir şek ild e y ak laşm ay ı re d d e tti.
Sim on'la başım ızı so k tu ğ u m u z ve ç ık a rd ığ ım ız —b u n u n için
ta k d iri h a k ettiğ im iz i d ü ş ü n ü y o rd u m - d iğ er b e lalard an h a b e rd a r
olm adığı için fazlasıyla m em nundum .
A nnem kâb u slar olmasa b ü y ü k olasılıkla yak ın da sak in leşird i...
Olay y a şa n d ığ ın d a çığlık atm am ıştım :
Bir an Sim on'la Sarsak O rm an'da Baz ile A gatha'ya bakıyorduk;
b en Sim on'ın k o lu n u tu tu y o rd u m . Bir so n rak i an ise L an cashire'da
b ir a ç ık lık ta y d ık . Simon oray ı ta n ım ıştı; ço cu k k en Pendle H ill
yalcın ların d a b ir y u r tta yaşam ıştı. Kasırga gibi g ö rü n e n b ü y ü k bir
yapı v a rd ı ve b a şta sesin H u m d ru m o ld u ğ u n u d ü şü n d ü m .
O nun ölü n o k ta la rın d a n b irin d e o ld u ğ u m u zu ço k tan h isse t­
m iştim .
Babam ölü n o k ta la rı incelediği için b en de çoğ u na g itm iştim .
H u m d ru m 'ın o rtay a çık ışıy la b irlik te b ü y ü lü atm osferde oluşm aya
başlayan d elik lerd i. Ölü n o k ta la rd a n b irin e girm ek, bir d u y u n u z u
kaybetm ek gibiydi. A ğzınızı açıp da ses çıkaram adığınızı fark etm ek
gibi. Çoğu b ü y ü cü b una katlanam az, anında k endilerini kaybetm eye
başlard ı. A m a babam bana, zaten h iç b ir zam an diğ er b ü y ü c ü le r
k a d a r fazla b ü y ü y e sah ip olm adığı için onu k a y b e tm e n in k en d isi
için çok da k o rk u tu c u bir d ü şü n ce o lm ad ığ ın ı söylem işti.
Sim on'la b irlik te bu açıklığa ışınlandığım ızda ölü noktada oldu­
ğ u m u zu a n ın d a an lam ıştım am a daha fazlası vardı. Daha k ö tü y d ü .
R üzgârda tu h a f b ir ıslık v a rd ı ve h er şey k u ru y d u ; k u r u ve sıcak.
Belki burası ölü nokta değildir, diye d ü şü n d ü m , belki de öl­
m ekte olan bir noktadır.
"L an cash ire," d ed i Simon k en d i k en d in e.
O anda H u m d ru m b elird i.
O o ld uğ u n u b iliy o rd u m ç ü n k ü o h er şeyin k aynağıydı. H avayı
a y d ın la ta n ın g ü n e ş o ld u ğ u n u bilm en iz gibi b ir şey d i bu. T üm o
sıcaklık ve k u ru lu k ya da ona doğru çekim, H u m d rum 'd an geliyordu.
Ne Simon ne de ben bağırabildik ya da kaçm aya ça lıştık ç ü n k ü
ik im iz de a fa lla m ıştık . H u m d ru m k a rşım ız d a y d ı ve tıp kı Sim on
gibi görünüyordu. S im on'la ilk ta n ıştığ ım zam a n k i gibi. On b ir y a­
şında, paspal b ir k o t ve eski b ir tiş ö rt giym iş halde. Ü stüne ü stlü k
H u m d ru m b ir de ilk senem izde Sim on'm asla elin d en b ırak m ad ığ ı
la s tik k ırm ız ı to p u sek tiriy o rd u .
Ç ocuk, to p u Sim on'a a ttı ve Simon y a k a la d ı. O sırada H um d-
ru m 'a , “Kes şunu! Kes şunu! K endini g ö ster seni k o rk ak , k e n d in i
g ö ster!" diye b ağ ırm ay a başladı.
H ava o k a d a r sıcak ve k u ru y d u k i h ay atım ız içim izden, te n i­
m izd en çek iliy o rm u ş gibi h issed iy o rd u m .
H u m d ru m 'm ö ncek i s a ld ırıla rın d a b u n u ik im iz de h isse tm iş­
tik ; o k u m lu , k u ru lu k h issin i. Nasıl h is s e ttird iğ in i bildiğim iz için
o nu ta n ım ış tık am a H u m d ru m 'ı d ah a önce ik im iz de hiç görm e­
m iştik . (Şimdi d ü şü n ü n c e H u m d ru m 'm k e n d in i gösterebildiği ilk
an o m u y d u diye m erak ediyordum .)
Sim on, H u m d ru m 'm s ırf k en d isiy le u ğ raşm ak için o n u n k ılı­
ğ ın d a d o la ştığ ın d a n em in d i. G erçek y ü z ü n ü g österm esi için ona
b a ğ ırıp d u rd u .
A m a H u m d ru m y aln ızca k a h k a h a a ta ra k k a rşılık verdi. T ıpkı
k ü ç ü k b ir ço cuk gibi. G ülm eye b aşlad ılar m ı b ir tü rlü d u ram ay an
k ü ç ü k ç o c u k la r gibi.
(N eden böyle d ü şü n d ü ğ ü m ü ya da b u n u n ne anlam a geldiğini
bilm iy o rd u m am a H u m d ru m 'm şaka olsu n diye öyle g ö rü n d ü ğ ü n ü
san m ıy o rd u m . Bence bu o n u n gerçek h aliy d i. Sim on gibi g ö rü n ü ­
yordu.)
Emme hissi çok g ü çlü y d ü . Koluma b a k tığ ım d a sarı b ir sıvı
g ö rdü m ve g ö zen ek lerim d en k a n akm aya başladı.
Sim on b ağırıyor, H u m d ru m 'sa g ü lü y o rd u .
T opu S im o n 'd an alıp te p e d e n aşağı attım .
H u m d ru m g ü lm ey i k eserek a n ın d a to p u n p e şin d en koşm aya
başladı. Bize a rk a sın ı d ö n d ü ğ ü a n d a em m e h issi de kesildi.
Yere d ü ştü m .
Sim on b eni k a ld ırıp o m zu n a a ttı, k i o n u n la a y n ı k ilo d a o ld u ­
ğum d ü ş ü n ü lü rs e b u in a n ılm a z b ir şeydi. K raliyet deniz piyadesi
g ibi ilerlem eye başladı ve ölü n o k ta d a n çıkığı an da beni öne doğru
çev ird i ve s ırtın d a n b ü y ü k , k e m ik li k a n a tla r ç ık tı. Kısm en k a n at.
Biçimsiz, a şırı tü y lü ve b ir s ü rü eklem leri v ard ı.
B un u n için b ir b ü y ü y o k tu . H erhangi b ir söz y o k tu . Simon
y aln ız c a, "K eşke uçabilsem !" dem işti ve kelim eleri b ü y ü y e dö­
n ü şm ü ştü .
(Bu k ısm ı k im sey e a n latm am ıştım . B ü y ü cü ler cin değildi; d i­
lekleri gerçekleştirm iyorduk. Sim on'm b u n u yapabildiği öğrenilirse
onu y a k a ra k ö ld ü rü rle rd i.)
İkim iz de y aralan m ıştık , bu y ü zd en iyileşm e b ü yüleri yapm ayı
denedim . H u m d ru m 'm , to p u n u b u lu r bulm az peşim ize düşeceğini
d ü şü n ü p d u ru y o rd u m am a b elk i de b ir g ü n içinde ik i defa y ap a­
bileceği tü rd e n b ir n u m a ra değildi.
Simon, b en i de ta şıy a ra k elin d en geldiğince u çtu . A rd ın d a n
sa n ırım ne k a d a r çılg ın g ö rü n d ü ğ ü m ü z ü n fa rk ın a v a rd ı ve y a k ın ­
la rd a k i b ir k asab aya in d ik .
T rene b in ecek tik ama Simon k a n a tla rın ı geri çekem edi. Ç ünkü
o n la r k a n a t d eğildi. Kem ik, tü y ve b ü y ü y d ü ; bir de dilek.
K âbuslarım da b u n u n la ilgiliydi;
Yolun k e n a rın d a bir h en d ek te sa k la n ıy o rd u k . Simon b itk in
d ü şm ü ştü . Ben ağlıy ordu m . K asabaya y ü r ü y ü p tre n e binebilelim
d iye k a n a tla rın ı to p la y ıp s ırtın a sokm aya çalışıyo rd um . K anatlar
elim de p a rç a la n ıy o rd u . Simon k a n k ay b e d iy o rd u .
K âbuslarım da d o ğ ru b ü y ü y ü h a tırla y a m ıy o rd u m ...
Am a o g ü n h a tırla m ıştım . Ş ak aları ve h ay al ü r ü n le r in i ko v ­
m ak için k o rk a n ç o c u k la ra y ap ılan b ir b ü y ü y d ü . E lim i Sim on'm
s ırtın a b a stırıp , "S açm alık !" diye b ağırdım .
K anatlar u fa k p a rç a la ra a y rıla ra k o m u z la rın d a p ıh tıla ştı.
Simon b ilet alab ilm ek için tre n ista sy o n u n d a b irin in p a ra sın ı
çaldı. B irbirim ize y aslan ıp tre n d e u y u d u k . W atfo rd 'a d ö n d ü ğ ü ­
m üzdeyse sene sonu tö re n in in tam o rta sın a d ü şm ü ştü k . A nnem
ve babam da o ra d a y d ı ve b e n i d erh al eve g ö tü rm ü şle rd i.
Az k a lsın b u so n b a h a r dönm em e iz in v erm ey ecek lerd i; b en i
A m erika'da kalm aya ik n a etm eye çalışm ışlardı. A nnem le birbirim ize
b ağ ırm ış ve o z a m an d an b eri de d o ğ ru d ü z g ü n k o n u şm a m ıştık .
Ailem e son y ılım ı kaçıram ayacağım ı söylem iştim . Ama herkes
a slın d a Sim on'ın b en siz dönm esine iz in verm eyeceğim i k a s te tti­
ğim i a n lıy o rd u .
G erekirse VVatford'a k a d a r y ü rü y eceğ im i, u çm an ın bir yolunu
b u lacağ ım ı söylem iştim .
Bu y ü z d e n y an ım a telefon verm işlerd i.
37

A G A ÎH .'ı

Simon Snow 'la çıkm ıyorsanız ve Simon Snow 'la o k adar y ılı birlikte
g eç irirk e n sırad a b aşk a ark ad aş edinm e ih tiy a c ı h isse tm e d iy sen iz
W atford sessiz b ir y erd i.
Oda ark ad aşım y o k tu . Y ü k sü k 'ü n b an a v erd iği oda ark ad aşı
P h ilip p a beşinci s ın ıfta h a sta la n ıp eve d ö n m ü ştü .
Simon, ona Baz'm b ir şey y a p tığ ın ı söylü y o rd u . Babam k ız ın
a n i g ırtla k iltih a b ı g e çird iğ in i ve b u n u n " b ir b ü y ü cü için tra je d i"
o ld u ğ u n u söylü y o rd u .
"Bu herkes için tra je d i o lu rd u ," dedim . "N o rm aller de k o n u ­
şuyorlar."
P h ilip p a'y ı özlediğim p ek söylenem ezdi. Sim on'ın ben d en hoş­
lan m asın ı a şırı k ısk a n ıy o rd u , y ap tığ ım b ü y ü lerle dalga geçiyordu.
A yrıca oje sü re rk e n asla cam açm ıyordu.
Evde ark ad aşlarım v ard ı, gerçek ark ad aşlarım ama onlara W at-
fo rd 'd a n bah setm em y a sa k tı. O nlara söyleyem iyordum bile; an n em
ben i en y a k ın a rk a d a şım M in ty 'y e asam d an şik ây et e d e rk e n y a­
k a la d ığ ın d a b abam b an a b ü y ü yap m ıştı.
"Sadece onu sürekli ya n ım d a ta şım a n ın s ık ın tı olduğunu söyle­
dim ! B üyülü olduğunu söylem edim !"
"Ah y ıla n la r a şkın a , A g a th a ,” d em işti babam .
A n nem ö fk ed en deliye d ö n m ü ştü . "Bunu ya p m a k zorundasın,
W elby."
Böylece babam asasını bana d o ğ ru ltm u ştu : "VVatford'dan b ah ­
se tm e k ten m en ed erim sen i!”
Bu güçlü b ir b ü y ü y d ü ve y aln ızca M eclis ü y e lerin in yapm aya
iz n i v a rd ı. A m a sa n ırım d u ru m ciddiydi: N o rm allere b ü y ü d e n
b ah se d e rse n iz o k iş in in b u lu n u p bu b ilg id en a rın d ırılm a sı gere­
k iy o rd u ve b u m ü m k ü n değilse ta şın m a k z o ru n d a y d ın ız .
M in ty (ilkokulda tan ışm ıştık ve b u o n u n gerçek adıydı, havalı
değil mi?) ben im in te rn e te erişim e iz in v erm ey en a şırı d in d a r bir
y a tılı oku la g ittiğ im i sa n ıy o rd u . Ki bence b u d o ğ ru y d u .
B üyü b ir d in d i.
A m a in a n m a m a k gibi b ir k av ram y o k tu ... ya da Paskalya ve
N o e l'd e gönü lsü zce y a p ıla n e tk in lik le r. H a y a tın ız daim i o larak
b ü y ü y le geçm ek zo ru n d a y d ı. B üyüyle d o ğ d u y san ız ondan, diğer
b ü y ü c ü le rd e n ve in s a n la rın ne zam an b a şla d ığ ın ı bile bilm ediği
b itm ek bilm eyen sa v a şla rd a n k u rtu la m a z d ın ız .
Bu k o n u y u ailem le k o n u şm a k ta n h o şlan m ıy o rd u m .
Ya da Sim on ve P en n y 'y le.
D u y g u larım ı k o n u şm a k ta n m en ederim ken dim i.

Baz avluda te k b aşın a y ü rü y o rd u . D ö n d ü ğ ü n d en b eri hiç k o nuş-


m am ıştık .
A slın d a galiba h iç b ir zam an d o ğ ru d ü z g ü n k o n u şm am ıştık .
O rm a n 'd a k i o ak şam bile. Biz d ah a b ir y ere gidem eden Simon
an id e n çık ıv erm iş ve an id e n o rta d a n k ay b o lu v erm işti.
(Tam da Sim on olm ad an b ir an y aşay acağ ın ızı d ü şü n ü rk e n ,
kendi felaketinde h erk esin yardım cı k a ra k te r olduğunu h atırlatm ak
ü zere b elirm işti.)
O g ü n Simon ve P en n y o rta d a n k a y b o lu r k aybolm az Baz el­
lerim i b ıra k m ıştı. "Snoıv'a ne oldu öyle?"
Bana söylediği son sözleriydi.
Am a y in e de yem ek salonunda hâlâ beni izliyordu. Bu, Simon'ı
d elirtiy o rd u . Bu sabah Simon a rtık b ık ıp çatalın ı m asaya çarpm ıştı.
Baz ise k en d isin e b ak tığ ım d a b an a göz k ırp m ış tı.
O na y etişm ek için acele ettim . G üneş b atıy o r ve g ri te n in i
n ered ey se sıcak g ö steriy o rd u .
"B asil," ded im n o rm al bir to n d a, ism in i sa n k i b ir sırm ış gibi
g ü lü m sey erek söyledim .
Bana b ak m ak için b aşın ı h afifçe çev ird i. "W ellbelove." Sesi
y o rg u n d u .
"D ö n d ü ğ ü n d e n b eri hiç k o n u şm ad ık ."
"Ö nceden k o n u şu y o r m u y d u k ?"
C esur olm aya k a ra r verdim . "İsted iğ im k a d a r değil."
Baz iç geçird i. "W ellbelove, a ile n in d ik k a tin i çek m enin daha
iyi bir yolu olm alı."
"N e?"
"Yok b ir şey," d edi ilerlerken.
"Baz, b e n ... konuşacak birine ihtiyacın olduğunu düşünm üştüm ."
"H ay ır, b en iy iy im ."
"A m a..."
D u ru p iç g e ç ird i ve g ö z le rin i ovdu. "B ak ... A g a th a ... İk im iz
de b iliy o ru z k i Snovv'la s o ru n u n u z h e r ne ise y a k ın d a çözeceksi­
n iz ve sen p a rla k k a d e rin e g eri d ö n ecek sin . İşle ri k a rm a şık hale
getirm e."
"İy i de b iz ..."
Baz te k ra r y ü rü m e y e başladı. H a fif to p a llıy o rd u . Belki de bu
y ü z d e n futbol o y n am ıy o rd u . P eşin d en g ittim .
"B elki ben p a rla k b ir k a d e r iste m iy o ru m d u r," dedim .
"K aderden k a ç m a n ın y o lu n u b u ld u ğ u n d a b an a da söyle." To­
p a lla y a ra k o lab ild iğ in ce h ız lı y ü rü y o rd u ve ona k o şa ra k y etişm e-
m eye k a ra r v erd im . Bu d eh şet verici o lu rd u .
"B elki d ah a ilginç b ir şey istiy o ru m d u r!" diye seslendim .
"B en d ah a ilg in ç değilim !" diye b a ğ ırd ı a rk a sın ı dönm eden.
"Ben sen in için sadece ya nlışım . F arkı ö ğ ren ."
A ltdudağım ı ısırdım ve altı yaşında çocuk gibi kollarım ı önümde
b irleştirm em ey e çalıştım .
Benim için y a n lış o ld u ğ u n u n ered en b iliy o rd u?
N eden herkes b en im n ereye ait olduğum u b ild iğ in i sanıyordu?
38

BAZ

Snovv sa b a h ta n b eri ben i izliy o rd u —h a fta la rd ır—ve bu b e n i a rtık


h ey ecan lan d ırm ıy o rd u . Belki de Fiona teyzem h ak lıy d ı; evde biraz
daha kalıp iyice d inlenm eliydim . K endim i bok gibi hissediyordum .
S anki b ir tü r lü doyam ıy o rd u m , ısm am ıy o rd u m ve d ü n gece
y e ra ltı m ezarlığ ın d a b ir tü r k riz g eçirm iştim . O rası o k a d a r k a ­
r a n lık tı k i... K a ra n lık ta görebilm em e rağm en y in e o ap tal ta b u t­
tay m ışım gibi h issetm iştim .
Y eraltında d ah a fazla kalam ayacaktım . A ltı fare yakalam ıştım ,
k a fa la rın ı yere ç a rp ıp k u y ru k la rın d a n d ü ğ ü m atm ış ve y u k a rı
ç ık a rıp k a n la rın ı avluda, y ıld ız la rın a ltın d a em m iştim . B ütün
ok u la v am p ir o lduğum a d a ir y azılı d u y u ru g ö ndersem de olu rd u .
K a ra n lık ta n k o rk a n b ir vam pir.
Fare c e se tle rin i d e n iz k u rtla rm a a tm ıştım . (O nlar farelerd en
de b eterd i. T atları h a fta la rc a ağzım da kalm asa h e p sin in k a n ın ı
em erdim . Hem et hem de b a lık ta d m d a la rd ı.)
A rd ın d a n d o k u z saat b o y u n ca ölü gibi u y u d u m ve y in e de
yetm edi. Öğle y em eğ in d en b eri ay ak ta u y u y o rd u m ve biraz k e s­
tirm e k için odaya da gidem ezdim . Snovv m uhtem elen k arşım d a
o tu ru p b en i izlerdi.
D önd ü ğ ü m d en b e ri sü re k li p eşim d ey d i. Beşinci sın ıfta n beri
hiç b u k a d a r ısra rc ı olm am ıştı; b ir ö nceki g ü n ark am d an tu v alete
bile gelm işti ve e lle rin i y ık am ası g erek iy o r gibi d a v ra n m ıştı.
Buna gü cü m y o k tu .
Kendim i y en iden on beş yaşında gibi h issediyordum ; çok yak­
laşırsa dayan am ay ıp onu öpecekm işim gibi. Ya da ısıracakm ışım . O
seney i atla tm a m ın te k sebebi h an g i seçeneğin acım ı d in d irec eğ in e
b ir tü rlü k a ra r verem em iş olm am dı.
İk isin d e n b irin i de denesem Snovv m uhtem elen b eni ö ldürerek
acım a son v e rird i.
Beşinci s ın ıfta k i fan tezilerim b u n la rd ı: öpüşm ek, k a n ve
Snovv'un can ım ı alm ası.
A k şam ü zeri s ırf o tu rm a k için b ir b ah an em olsu n diye fu tb o l
a n tre n m a n ın ı izledim ve sonra da h erk es yem eğe g ittiğ in d e ta ­
k ım d a n a y rıld ım .
W ellbelove b en i avluda y a k a la y ıp p e ri m asalına çekm eye ça­
lışsa da acı çekecek v a k tim y o k tu . Bayan Possibelf, S ih irb az 'm
y a rın VVatford'a d ö n eceğ in i söylem işti ve b en hâlâ o n u n ofisine
girm em iştim . (M uhtem elen b u aptalca b ir fik ir olduğu içindi.) Ama
g irip b ir şeyler alırsam en a z ın d a n Fiona b ir sü reliğ in e ensem den
d ü şerd i.
A ğlayan K ule'ye g id ip en ü s t k ata çık m ak için d ö ner m e rd i­
ven d en değil de p erso n el asan sö rü y le çık tım .
M ü d ü rle rin o d a s ın ın ö n ü n d e n geçtim . A nnem m ü d ire y k en
o n u n la b u rad a y aşard ım . D aha k ü ç ü k b ir ço cu k tu m . Babam çoğu
h a fta sonu g elir ve h e r yaz H a m p sh ire 'd a k i evim ize g id e rd ik .
A nnem ça lışırk en o fisin d e oynam am a iz in v e rird i. Beni y u ­
v a d a n a lırd ı ve b en de L eg o 'larım ı h a lıs ın ın ü z e rin e yay ard ım .
M ü d ü rü n ofisine geldiğim de k ap ı kolayca açıldı: S ihirbaz,
an n e m in ben im g ireb ilm em için y a p tığ ı b ü y ü le ri k ald ırm am ıştı.
Yatak odasın a da g ireb iliy o rd u m . (Bir k eresin d e gizlice g irip tu v a ­
letin e k ü sm ü ştü m .) Fiona o d a sın ı h e r gece k a rıştırm a m ı istiy o rd u
am a b u n u , gerçek ten ihtiyacım ız o ld u ğ u n d a yapm am ız g erektiğini
söylem iştim . İşim ize y arayabileceği zam an. S ırf y atağın a b ir to rba
dolusu p islik b ıra k m a k için değil.
"Ayrıca torbaya ya p a ca k değilim , Fiona."
"Ben yapacağım , seni sersem . Benim p isliğ im olacak."
Ofise girdiğim de midem düğüm düğüm oldu. A nnem in m asasını
g ö rd üğ ü m d e. İçerisi k a ra n lık o ld u ğ u n d a n —p erd eler k a p a lıy d ı—
av u cu m d a ateş y a k ıp ö n üm de tu ttu m .
Ü vey an n em b u n u yap tığ ım d a d eh şete k ap ılıy o rd u . "Basilton,
y a p m a . Sen y a n ıc ısın .”
Am a ateş y a k m ak ben im için nefes alm ak k a d a r kolaydı; n e ­
redeyse hiç b ü y ü g e re k tirm iy o rd u ve k en d im i ko n tro ld e h isse t­
tiriy o rd u . Yılan gibi p a rm a k la rım ın a ra sın d a çevireb iliy o rd u m .
" T ıp kı N ata sh a g ib i," d e rd i babam h e r zam an. "Şeytandan bile
daha fa zla ateşe sahip.”
(Gerçi babam a h ırd a b en i sigara içerken y a k a la d ığ ın d a k a lın
b ir çizgi çek m işti. "Croutley a şkın a , B az, sen y a n ıc ıs ın .”)
M ü d ü rü n o dası tıp k ı b u ra d a o y n ad ığ ım zam a n k i gibiydi. Si­
h irb a z 'm an n em in e şy a la rın ı atıp Che G uevara p o sterleri asacağını
z an n ed e rd im am a yap m am ıştı.
S andalyesi to zlu y d u . A n n em in sandalyesi. B ilgisayar k la v y e ­
sin in ü ze rin d e de k a im b ir toz ta b a k a sı v a rd ı, sa n ırım b ilg isay arı
hiç k u lla n m ıy o rd u . O tu ru p yazı yazabilecek b iri d eğ ildi Sihirbaz.
S ü rek li e tra fta d o lan ır, k ılıc ın ı s a v u ru r ya da R obin H ood k o s tü ­
m ü n ü n h a k k ın ı v erecek şeyler y ap ard ı.
A sam la ü s t çekm ecesini açtım . H içb ir şey y o k tu . Ofis m alze­
m eleri. Bir telefon şarjı.
A n n em in çekm ecesinde çay, n an eli A ero ve k a ra n filli şekerler
olurdu. O nların k o k u su n u alıp alam ayacağım ı görm ek için eğildim ;
in s a n la rın ala m a d ık la rı k o k u la rı ala b ilird im . (Kim senin alam adığı
k o k u la rı alab ilird im .) (Ç ünkü in sa n değildim .)
Çekmece ah şap ve d eri k o k u y o rd u . Oda deri, çelik ve orm an
gibi k o k u y o rd u , S ih irb a z'm k en d isi gibi. D iğer çekm eceleri elim le
açtım . H erh an g i b ir tu z a k y o k tu . Kişisel h iç b ir şey y o k tu . Fiona
için ne alacağım ı bile b ilm iyordum . Bir k ita p olabilirdi.
A levim i k ita p lığ a d o ğ ru tu ttu m ve ü fle y ip tü m odayı ateşe
v erm ey i d ü şü n d ü m . F akat sonra k ita p la rın d ü z e n li d u rm a d ığ ın ı
fark e ttim . K esinlikle sıra la rı b o z u lm u ştu . R aflard a d u rm a k y e ­
rin e y ığ ın la r h a lin d ey d i; b a z ıla rı y erd e d u ru y o rd u . O nları y erin e
ko y m ak , esk id en a n n e m in y ap tığ ı gibi k o n u la rın a göre a y ırm ak
isted im . (K itaplarına d o k u n m am a h er zam an iz in v e rird i. G eri y e ­
rin e k o y d u ğ u m ve b en i k o rk u ta n ya da k afam ı k a rış tıra n b ir şey
o ld u ğ u n d a sorm am ş a rtıy la isted iğ im i okuyab iliy o rdu m .)
Belki de k ita p la r d ü zen siz d u ru y o rk e n b u fırsa tı d e ğ erlen d ir­
m eliydim : Bir ya da b irk a ç ın ın k a y b o ld u ğ u n u kim se an lam azdı.
S ırtın d a ejder k a b a rtm a sı olan b ir ta n e sin e u zan d ım ; ejd erin ağzı
a çık tı ve çık a rd ığ ı ateşle b aşlık y azılm ıştı: A le v le r ve A lazlar:
Yakm a Sanatı.
Ö nüm deki ra fta b ir ışık b elirin ce h ızla ark am ı d ö ndüm ve
k itabı yere d ü şü rd ü m . K itap yere ça rp tığ ın d a içinden bir şey u çtu .
Snovv kapı eşiğinde d u ru y o rd u . “B urada ne y ap ıyo rsun?" diye
sordu. K ılıcını ç o k ta n ç ık a rm ıştı.
O k ılıcı k u lla n d ığ ın ı o k a d a r çok g ö rm ü ştü m ki korkacağım ı
sanırd ın ız, oysa beni rahatlatıyordu. Daha önce de bununla, Snovv'la
u ğ raşm ıştım .
G erçekten y o rg u n olm alıy d ım ç ü n k ü ona d o ğ ru y u söyledim :
"A nnem in k ita p la rın a b ak ıy o ru m ."
“ B urada olm am alısın," d edi ik i eliyle k ılıc ın ı tu ta ra k .
Işığ ım ı y u k a rı k a ld ırıp ra fla rd a n u z a k la ştım . "B ir şeye z a ra r
verm iy o ru m . Sadece b ir k ita p istiy o ru m ."
“N eden?" A ram ızd a d u ra n k ita b a b a k ıp b en d en önce d a v ra ­
n a ra k ona d o ğ ru a tıld ı. R aflara y aslan d ım . Snovv k ita b ın başına
çö k tü . M uhtem elen o n u n ip u c u o ld u ğ u n u , p la n ım ı açığa ç ık a ra ­
cağ ını d ü şü n ü y o rd u .
E linde b ir k âğ ıt p arçasıy la ayağa k a lk tı. Ü zgün g ö rü n ü y o rd u .
Y um uşak b ir to n d a, "A l," d e rk e n k âğ ıd ı b an a u z a ttı. "Ü zgünüm ."
Kâğıdı aldım . Bir foto ğ raftı. Snovv b en i izliy o rd u . Cebime atıp
daha sonra bakm ak istedim ama m erakım a y en ilerek fotoğrafı k a l­
d ırd ım .
Bendim .
Sanırım k re şte y k e n çek ilm işti. (E skiden VVatford'da çocuk
y u vası ve g ü n d ü z bakım evi vardı; v am pirler oraya saldırm ışlardı.)
F o toğrafta d ah a b eb ek tim . Üç ya da d ö rt y aşın d ay d ım , ü z e ­
rim d e k a b a rık şo rtlu gri b ir tu lu m ve beyaz, d eri b o tla r v a rd ı.
Şoke edici olansa te n ren g im d i: beyaz göm leğim ve çoraplarım la
tez at o lu ştu ra n b ir k ırm ız ım sıy d ı. K am eraya g ü lü m sü y o rd u m ve
b iri p a rm a k la rım ı tu tu y o rd u ...
A n n em in a ly a n sın ı tan ıd ım . O nun k a lın , k ab a elin i tan ıd ım .
Sonra elini hatırladım . Beni sakinleştirm ek istediğinde bacağıma
k o y u şu n u . A sasını k en d in d e n em in b ir şekilde havaya k a ld ırışın ı.
Ç ekm ecesinden şek er ç ık a rıp ağzına atışın ı.
“Ellerin çizik ç iz ik ,” d erd im yan ağ ım ı av cu n a ald ığ ın d a.
“Onlar alev tutucusunun elleri,” d erd i. “A le v fırla tıc ısın ın ."
A n n em in y an ağ ım a değen elleri. Saçlarım ı k u la k la rım ın ar­
k asın a atışı.
A nnem in havaya k a lk m ış elleri; te b e şir ten li can av ar d işlerini
boğazım a g eçird iğ in d e k re ş te k i h av ay ı ateşe v erişi.
"B az..." d ed i Snovv. K itabı y e rd en alm ış, b an a u zatıy o rd u .
K itabı aldım .
"S ana söylem em g erek en b ir şey var."
"N e?" Ne z a m a n d a n b e ri S now 'la b irb irim iz e söyleyecek b ir
şeyim iz vardı?
"S en in le g e rç e k te n kon u şm am gerekiyor."
Başımı k a ld ırd ım . "K onuş öyleyse."
"B urada olm az." K ılıcını k ın ın a so k tu . "B urada olm am am ız
g erek iy o r v e ... sana söyleyeceğim şey b iraz özel."
Bir an - b i r an bile d eğ il y a rım a n - o n u n şöyle d iy eceğ in i
h ay al ettim : “Gerçek şu k i senden ina n ılm a z etkileniyorum ." Sonra
k en d im i o n u n y ü z ü n e tü k ü r ü r k e n h ay al e ttim . S onra da tü k ü ­
rü ğ ü m ü y a n a ğ ın d a n y alad ığ ım ı ve onu ö p tü ğ ü m ü h ayal ettim .
(Ç ünkü ra h a tsız d ım . İsted iğ in iz e sorun.)
E lim deki alevi, “ Bir d ilek tu t!" d iy e re k sö n d ü rd ü m , fotoğ­
rafı k ita b ın a ra sın a k o y d u m ve k ita b ı da k o lu m u n a ltın a soktum .
“Ş ansım ıza, k u le n in tep esin d e bize özel b ir odam ız var. Senin için
y ete rin c e özel m i?"
U ta n a ra k b aşın ı o n ay larcasm a sallad ı ve ö n ü n d e n y ü rü m em
için b aşın ı salladı. “H a y d i," dedi.
D ediğ in i yap tım .
Az önce dü şm an ım ı S ih irb az'm o d asın d a su ç ü stü y akalam ıştım .
O nu b u y ü z d e n o k u ld a n a ttıra b ilird im . Sonunda.
F akat b u n u n y e rin e ona çalm ak isted iğ i şeyi verm iş, sonra
da o n u n la y a ln ız k a lm a k istem iştim . H epsi de b e b e k lik fo toğrafı
y ü z ü n d e n d i.
Am a o fo to ğ rafta B az'm y ü z ü n d e k i ifa d e ... S ırf m u tlu olduğu
için g ü lü m sü y o rd u ve y a n a k la rı elm a gibi k ıp k ırm ız ıy d ı.
Ve fotoğrafı g ö rdü ğü zam an y ü z ü n ü n aldığı ifad e... S anki biri
b o raz an çalm ıştı ve tü m d u v a rla rı y ık ılm ıştı.
B irlikte o dam ıza y ü rü m e k tu h a f tı ç ü n k ü genelde a y n ı yöne
g itsek bile d ah a önce hiç b irlik te y ü rü m e m iştik . M erd iv en lerd e
aram ızda mesafe b ıra k ırd ık ve avluyu geçerken b irb irim izd en daha
da u z ak d u ru rd u k . K ılıcım ı te k ra r ç ık a rm a k istiy o rd u m .
O dam ıza geldiğim izde B az'm y in e h u y su z lu ğ u ü ze rin d e y d i.
Kapıyı arkam ızdan çarptı, kitabı yatağına koydu ve kollarını önünde
b irle ştird i. “ Tam am , Snovv. Y alnızız. Ne sö yleyeceksen söyle."
Ben de k o llarım ı b irle ştird im . "P ek âlâ," dedim . "Ş ey... o tur,
olu r m u?"
"N ed en o tu ra ca k m ışım ? "
" Ç ü n k ü b e n i h u z u rsu z ed iy o rsu n ."
"İy i," dedi. "S eni k an atm ad ığ ım için m em n u n olm alısın."
" T a n rı aşk ın a ," dedim . Y alnızca sa b rım ın so n un a geldiğim de
N orm aller gibi k o n u şu rd u m . "B iraz sak in olur m usun? Bu önem li,"
Baz b ık k ın c a b a şın ı ik i y an a sallad ı am a y a ta ğ ın ın k en a rın a
o tu rd u ve k a ş la rın ı çatıp bana b ak tı. G özleri açık k en bile k a ­
p a k la rın ın a ltın d a n g ö rü n e n b ay g ın gözleri v a rd ı. D u d a k la rın ın
köşesi k e n d iliğ in d e n aşağı k ıv rık tı. Yüzü sa n k i so m u rtm ak için
özel ta sa rla n m ıştı.
Ç antam dan b ir d e fte r çık ard ım . Baz'm an n e si b e n i görm eye
g e ld ik te n b ir g ü n so n ra h atırla y a b ild iğ im k a d a rın ı yazm ıştım .
B unları S ih irb azd a p ay laşm ak için y azd ığ ım ı san ıyo rdum .
Yatağıma o tu ru p ona b ak tım ve Baz istem eyerek karşım a geçti.
"Pekâlâ," dedim . "Bak, b u n u sana söylem ek istem iyorum . Söy­
lem eli m iyim , o nu bile b ilm iy o ru m . A m a a n n e n le ilgili ve senden
sa k la m a n ın d o ğ ru o ld u ğ u n u d ü şü n m ü y o ru m ."
"A nnem le m i ilg ili?" K o llarını çözüp öne eğildi ve defterim e
atıldı.
D efteri o n d an çektim . "A nlatacağım , tam am mı? Sadece dinle."
G özlerini k ıstı.
Saçma b ir şek ild e sin irle n m iştim . "Sen g ittiğ in d e ... sen yo k ­
k en Perde k a lk tı."
A nında tah m in e tti —b u ru n delikleri genişledi ve gözleri çılgınca
bakm aya b aşlad ı—, o k a d a r a k ıllıy d ı k i ona hiç ü s tü n gelebilecek
m iydim , bilm iyordum .
"A n n e m ..." dedi.
"S eni arıy o rd u . B uraya gelip d u rd u . N ered ey d in de seni b u ­
lam adı?"
"A nnem P e rd e 'n in a rk a sın d a n m ı geldi?"
"E vet. B uraya, o dam ıza çağ ırıld ığ ın ı, buranın sen in y e rin ol­
d u ğ u n u söyledi. B urada olm am an d an ra h a tsız g ö rü n ü y o rd u . Sana
z a ra r v e rip v erm ed iğ im i bilm ek isted i."
"S en inle k o n u ş tu m u?"
"Evet. Evet." Elimi saçımda gezdirdim . "Senin için gelip ödüm ü
p a tla ttı ve sana b ir şey y ap ıp yapm ad ığ ım ı sordu. Sonra P e rd e 'n in
k a p a n d ığ ın ı sö y le d i..." D efterim e bak tım .
Baz d efteri elim den k ap ıp sayfaya göz g ezd ird i, sonra da göğ­
süm e d o ğ ru a ttı. "Y azın h a y v a n gibi. Ne d ed i?"
"D edi k i..." Sesim alçaldı. "K atili yaşıyorm uş. N icodem us'u
b u lm alı ve a n n e n i h u z u ra erd irm e liy m işsin ."
"H u z u ra e rd irm e k m i?"
D aha fazla ne diyeceğim i b ilm iyordum . Y üzünde ızd ıra p dolu
b ir ifade v ard ı.
"Ama o v am p irleri öldürdü,” dedi.
"B iliyorum ."
"H u m d ru m 'ı m ı k a ste tti? "
"B ilm iyorum ."
"Bir d ah a an la t."
N otlarım a b ak tım . "K atili yaşıyor am a N icodem us biliyor. N i­
codem u s'u bul ve onu h u z u ra erd ir."
"N icodem us k im ? " diye so rd u Baz. T ıp k ı an n esi gibi h id d e tli
ve o to rite rd i.
"S öylem edi."
"B aşka?" diye so rd u. "B aşka b ir şey söyledi m i?"
"Ş ey... b en i ö p tü ." Elim i k a ld ırıp p a rm a k u ç la rım la aln ım a
d o k u n d u m . "S en in için o ld u ğ u n u , sana verm em i söyledi."
İk i y a n ın d a y u m ru k la rın ı sık tı. "S onra?"
"S onra g itti," dedim . "A ynı gece b ir kez daha geldi. Perde
k a p an m a d an ö n cek i son gece." Baz b en i b o ğ m ak istiy o rm u ş gibi
g ö rü n ü y o rd u . "A m a fa rk lıy d ı, d ah a ü z g ü n d ü , ağlıyor g ib iy d i."
N otlarım a b ak tım . "Bu kez o nu görem edim am a, 'O ğlum , g ü l oğ­
lu m ,' dedi. San ırım b u n u birkaç kez te k ra rla d ı. Sonra b an a adım la
seslend i ve seni asla te rk etm ey eceğ in i söyledi. Sonra da: 'Bize
y ıld ız o ld u ğ u m u zu sö y le d i/ dedi."
"K im dem iş? N icodem us m u?"
"S an ırım , b ilm iy o ru m ."
Baz y u m r u k la r ın ı sık tı ve k ü k re rc e sin e k o n u ştu . "N icode­
m us. Kim."
"B ilm iy o ru m ," dedim . "Ben de sen b ilirsin san ıy o rd u m ."
Y ataktan k alk ıp odada volta atm aya başladı. "A nnem geri geldi.
Beni görm ek için geldi. Ve o n u n la sen k o n u ştu n . İn a n ılm a z."
"S en n e red ey d in ? N eden seni b u lam ad ı?"
"H astaydım ! Seni ilg ilen d irm ez!"
"U m arım g izli g ezin b u n a değ m iştir!" diye b ağırdım . "Ç ünkü
an n en sen in için geldi! T ek rar te k ra r geldi ve sen o sırada u m utsuz
p la n ın ü z e rin d e ç alışıy o rd u n !"
Volta atm ay ı k esti ve b an a d o ğ ru a tılıp b o yn um a u zan d ı.
Beni ö ld ü rm ek iste d iğ in i bilm em e rağm en k e n d im d e n çok o n u n
için k o rk u y o rd u m . Ç ü n k ü b an a d o k u n u rsa o k u ld a n a tılırd ı. Oda
ark a d a şı lan eti.
Ayağa fırlayıp onu b ilek lerin d en yakaladım . S oğuklardı. "Baz,
bana za rar v erm ek iste m iy o rsu n . Öyle değil m i?" Bana k a rşı k o y ­
maya çalıştı. Ö fkeyle soluyordu. "Bana zarar verm ek istem iyorsun,"
ded im o nu itm eye çalışa ra k . "Bu d o ğ ru değil mi? Ü zgünüm . Bana
bak, üzgünüm .”
Gri gözleri bana o d a k la n d ı ve geriye d o ğ ru adım atıp kolların ı
b en d e n çekti. İk im iz de L a n e t'in d ev rey e g irm esin i bek ley erek
odaya b a k tık .
Kapı çalınca ik im iz de y e rim iz d e n sıçrad ık .
"Sim on?" P e n n y 'n in sesiydi.
Baz b ir k a şın ı k a ld ırd ığ ın d a o n u n , İlginç, diye d ü şü n d ü ğ ü n ü
d u y ab iliy o rd u m adeta. Y an ın d an geçip k ap ıy ı açtım . "P en n y b u ­
rad a ne y a ..."
A ğlam ıştı. T ek ra r ağlam aya başladı. "S im o n ,” diy erek k o l­
larım a atıld ı. K ollarım ı yav aşça ona d o lark en Baz'a bak ıp alarm ı
çalm asını bekledim .
Baz tü m b u n la r kendisi için çok fazlaym ışçasına başını iki yana
sallad ı. "Sizi y a ln ız b ıra k a y ım ," dedi y a n ım ız d a n geçip k a p ıd an
çık a rk e n . B unu Penelope'ye ya da b an a k a rşı n asıl k u lla n a ca ğ ın ı
d ü şü n m e k te n n e fre t ed iy o rd u m am a şu an P en n y om zum da h ıç ­
k ırıy o rd u .
"H ey," d edim s ırtın ı sıv azlay arak . Sarılm a k o n u su n d a iyi ol­
m adığım ı b iliy o rd u am a şu an u m u ru n d a d eğ ild i anlaşılan . "Hey,
ne oldu?"
P en n y geri çek ilip y ü z ü n ü k o lu n a sildi. M o ntu hâlâ ü z e rin ­
d eydi. "A n n e m ..." Y üzü allak b u lla k tı. Y eniden sildi.
"İy i m i?"
"Bir şeyi yok; k im seye b ir şey olm adı am a d ü n P rem a l'm gel­
d iğ in i söyledi." H ızlı h ız lı k o n u şu y o r ve h âlâ ağlıyordu. "S ihirbaz
a d ın a o n u n A d a m la rın d a n ik i k işiyle gelm iş ve ev im izi aram ak
istem işler."
"Ne? N eden?"
"S ihirbaz gönderm iş. Prem al yasaklı b ü y ü le r için ru tin kontrol
o ld u ğ u n u söylem iş am a annem ru tin k o n tro l diye b ir şey olm adı­
ğ ın ı ve S ih irb az'm , k en d isin e d ev letin d ü şm an ıy m ış gibi d a v ra n ­
m asına asla izin v erm ey eceğ in i söylem iş. Sonra P rem al b u n u n bir
rica o lm adığ ın ı söylem iş. A n n em de M eclis'ten yazılı b ir em irle
gelm elerin i söylem iş." P en n y k o llarım d a titriy o rd u . "S onra Prem
savaşta o ld u ğ u m u zu ve S ih irb az'm Sihirbaz o ld u ğ u n u söylem iş
ve a n n e m in sak lay acak b ir şeyi o lm ad ığ ın ı söylem iş. A n n em de
konunun bu olm adığını söylem iş. K onu sivil h a k la r, ö z g ü rlü k ve
y irm i y a şın d a k i o ğ lu n u z u n N eşeli G ünler'd e k i R olf gibi kap ım ıza
dayanm ası. E m inim P rem al u ta n m ış tır ve k en d isi gibi d a v ra n ­
m a m ıştır —ya da h e r z a m a n k in d e n d ah a da ah m a k d a v ra n m ış tır—
ç ü n k ü annem e geri d ö n eceğ in i ve fik rin i d e ğ iştirse iy i olacağını
söylem iş. A nnem de b ir N azi ya da faşist o larak g elebileceğini ama
oğlu o larak gelem eyeceğini söylem iş." P e n n y 'n in sesi y in e titre d i
ve y ü z ü n ü k o llarıy la k a p a rk e n çenem e v u rd u .
Başımı g eri çek ip onu o m u z la rın d a n tu ttu m . "E m in im k o n t­
ro ld en çıkm ış b ir şeydir. S ih irb a z 'la k o n u ş u ru z ."
G eri çekildi. "Sim on, h ay ır. O nu n la b u k o n u h a k k ın d a k o ­
n u şam azsın ."
"P en. S ih irb a z 'd a n b ah sed iy o ru z. A ilene z a ra r v erecek değil.
S izin iyi o ld u ğ u n u z u biliyor."
B aşını ik i y an a salladı. "A nnem sana söylem eyeceğim e d a ir
b an a söz v e r d irtti, Sim on."
"S ır sa k la m a y a c ak tık ," d edim an id e n sav un m aya geçerek.
"A nlaşm am ız var."
"Biliyorum ! Bu y ü z d e n burad ay ım am a Sihirbaz'a söyleyem ez­
sin. A nnem k o rk u y o r ve an n em ko rkm a z."
"E v in iz i a ra m a la rın a n ed en izin verm em iş?"
"N ed en v ersin ?"
"Ç ü n k ü ," dedim , "S ih irb az böyle b ir şey y apıyorsa bir sebebi
v a rd ır. S ırf in sa n la ra h u z u rs u z lu k v erm ek için böyle bir şey y a p ­
m az. Buna v a k ti yok."
"A m a... ya b ir şey b u lsa la rd ı? "
"S izin e v in iz d e mi? B ulm azlardı."
"Bulabilirler," dedi Penny. "Annemi bilirsin. 'Bilgi özgür kalm ak
ister.' 'Kötü düşünce diye bir şey y o k tu r.' K ü tü p h an em iz nered ey se
VVatford'ınki k a d a r b ü y ü k ve o n d an d ah a çok k ita p var. T ehlikeli
b ir şey b u lm ak iste rse n b u lab ileceğ in e em inim ."
"Ama S ihirbaz ailene z a ra r v erm ek istem ez."
"P eki, kim e z a ra r v erm ek istiyor, Sim on?"
"Bize za ra r v erm ek istey en in sa n la ra !" dedim . Resm en b a ğ ır­
dım . "B ana z a ra r v erm ek iste y e n in sa n la ra !"
Pen n y kolların ı önünde b irleştirip bana baktı. A ğlam ayı b ırak­
m ış sa y ılırd ı. "S ih irb az m ükem m el değil. H er zam an h a k lı değil."
"Kim se değil. A m a ona g ü v en m ek zo ru n d a y ız . E linden geleni
yapıyor." B unu söyler söylem ez m idem e o tu ra n su ç lu lu k d u y g u ­
su n u h isse ttim . S ih irb az'a h a y a le tte n b ah setm eliy d im . P en n y 'y e
bah setm eliy d im . İkisin e de Baz'a söylem eden önce söylem eliydim .
Yanlış ta r a f için c a su slu k y ap ıy o r olab ilird im .
"B u n u d ü şü n m em g erek ," d ed i Penny. "Bu ben im sırrım d e­
ğ il... ya da senin."
"T am am ," diye k a b u l ettim .
"T am am .” Birkaç gözyaşı d ah a a k tı ve b aşın ı ik i y an a salladı.
"G itm eliyim . Baz'm hâlâ görevliyle b irlik te d önm ediğine in a n a m ı­
yo ru m . M uh tem elen y a la n sö y led iğ in i d ü şü n ü y o rla rd ır."
"Seni isp iy o n la d ığ ın ı san m ıy o ru m ."
B u rn u n d a n soludu. "T abii k i isp iy o n lu y o r. U m urum da değil.
D aha ciddi so ru n la rım var."
"B iraz d ah a k a l," dedim . K alırsa ona Baz'm a n n e sin i a n la ta ­
caktım .
"H ayır. Y arın k o n u şu ru z . Sadece sana söylem ek isted im ."
"A ilen g ü v en d e olacak," dedim . "E n d işelen m ene gerek yok.
Söz veriy o ru m ."
Penelope ik n a olm uş g ö rü n m ü y o rd u ve şim diye dek söyledik­
lerim in ne k a d a r değersiz o ld u k la rın ı v u rg u la m a sın ı az da olsa
b ek liy o rd u m . A m a y a ln ız c a b aşın ı o n ay larcasm a sallay ıp k a h v a l­
tıd a g ö rü ş ü rü z dedi.
40

B unce'ın b u y ü z d e n sa lla n d ırılm a sım izley eb ilird im .


(Y urtların cinsiyet engeli b ü y ü sü n ü n aşılabileceğinin m üm kün
o lm ad ığ ın ı d ü şü n ü rd ü m . Bunce h er zam an y o lu n u b u lu rd u . Tam
b ir şey tan d ı.)
A m a u m u ru m d a bile d eğildi.
Yeraltı m ezarlığ ın a in d im ve d ü şü n m e d e n avlandım .
A n n e m in m ezarı b u ra d a y d ı. Beni izliy o r o labileceğini d ü ş ü n ­
m ek ten n e fre t ed iy o rd u m . R u h la r P e rd e 'n in ö te sin i g öreb iliy o rlar
m ıydı? Benim o n la rd a n b iri o ld u ğ u m u b iliy o r m uydu?
Bazen, y aşasay dı n e o lu rd u diye m erak ediyordum .
O g ü n k re şte D ö n ü ştü rü le n te k ço cuk bendim . A nnem o n la rı
d u rd u rm a sa y d ı v am p irler b en i alm ış o lab ilirlerd i.
Babam olayı d u y a r d u y m az gelm işti. Beni iy ile ştirm e k için
Fiona'yla ellerin d en geleni yapm ışlardı ama değiştiğim i biliyorlardı.
Kan a rz u su n u n en in d e so n u n d a k e n d in i göstereceğ ini biliyorlardı.
O nlar da y a ln ız c a ...
H içbir şey olm am ış gibi y ap tılar. C row ley aşkına, ergenliğe
g ire r girm ez in s a n la rın k a n la rın ı em m eye başlam adığım için şan s­
lıla rd ı. B abam ın, b e n i h izm etçiy i em erken y ak alasa bile b u n d a n
b a h sed eceğ in i san m ıy o rd u m . “Basil, a kşa m yem eği için üzerini
değiştir. Üvey anneni kızd ıra ca ksın ."
Gerçi hizm etçiyi soym am ı tercih e d e rd i... (Ö lüm süzlüğüm dense
eşcin selliğ im onu d ah a çok h ayal k ırık lığ ın a u ğ ratm ıştı.)
Babam vam pir olduğum u hiçbir zam an dile getirm em işti - y a m a ­
lığım d ışın d a - ve s ırf bu yüzden beni gönderm eyeceğini biliyordum .
Fakat annem ?
Beni ö ld ü rü rd ü .
Benimle, ne olduğum la yüzleşir ve doğru olanı yapardı. A nnem
VVatford'a b ir v a m p irin girm esin e asla iz in v erm ezdi. V erm em işti.
O nun m e za rın ın b aşın a gelince d u rd u m . D u v ard aki ta şta ism i
y azılıy d ı.
W a tfo rd 'm b aşın a geçen en genç m ü d ü rd ü ve ta rih te onu sa­
v u n u rk e n ölen üç m ü d ü rd e n b iriy d i. M ezarı onu o n u rla n d ırm a k
için W a tfo rd 'd ay d ı.
A n n em geri gelm işti.
B enim için g eri gelm işti.
Beni bulam am ası ne anlam a geliyordu?
Belki h a y a le tle r ta b u tla rın ın d ışın ı g ö rem iyo rlardı.
Belki tam olarak canlı olm adığım için beni görem iyordu. Simon
so n u n d a işim i b itird iğ im d e b en onu görebilecek m iydim ?
B enim ... işim i b itire c e k ti.
Snovv d o ğ ru olanı y ap acak tı.

Beslenm em b iten e k a d a r m ezarlık ta k ald ım . Ö fkem d in e n e kadar.


K endi fo to ğ rafım a bak m ay a d ah a fazla ta h a m m ü l ed em eyinceye
k ad ar. (Tom bul, şan slı k a n torbası.)
A ğlam am b iten e kad ar.
D eğiştiğinizde b u n u kaybettiğinizi d ü şünürdünüz: gözyaşlarını.
Am a h âlâ işiy o rd u m ve ağlıyordum . H âlâ sıvı k a y b ed eb iliy o rd u m .
(Vam pirliğin tam olarak nasıl olduğunu bildiğim söylenem ezdi;
ailem b ir b ü y ü d o k to ru n u n y a n m a bile y ak laşm am a iz in v e rm i­
y o rd u , k i zaten ne g rip oluyor ne de aşıya ih tiy a ç d u y uyordum .)
A nnem in m ezarının başına koyduğum çiçekler solm uştu. Nisan
y ağ m u rları! b ü y ü sü y a p tım ve y e n id e n açtılar. Şu an yap ab ilece­
ğ im den d a h a fazla b ü y ü g e re k tiriy o rd u —çiçek ler ve yiy ecek ler
y aşam a lırla rd ı— ve d u v a ra d o ğ ru yığıldım .
Son z am a n la rd a y o rg u n k e n başım ı bile k a ld ıra m ıy o rd u m .
A sa la k la r k a ç ırd ığ ın d a n b e ri sol bacağım da ta m o lara k d ü z el­
m em işti; sü re k li u y u ş u y o rd u . Taş zem ine v u ru n c a to p u ğ u m a ani
b ir h is ç ık tı.
A n n em P e rd e 'n in a rk a sın d a n ç ık tığ ın a göre dem ek ki tam
olarak ölm em işti. Burada değildi -b e n i görem ezdi—am a diğer yerde
de değ ildi. R u h u arad a sık ışm ıştı.
N asıl y a rd ım edecektim ?
N icodem us'u m u b u lacak tım ? V am pirleri g ö n d eren o m uydu?
Bana vam pirleri hep H um drum 'm gönderdiği söylenm işti. Fiona
bile o n la rı H u m d rd u m 'm g ö n d e rd iğ in i d ü ş ü n ü y o rd u . VVatford'a
d iğ er h e r şeyi o g ö n d e riy o rd u ...
Kuleye geldiğim de bacağım o k a d a r u y u ş m u ş tu k i m erd iv en ­
den çık a rk e n sağ bacağım ı h a re k e t e ttiriy o r, sol bacağım ı arkam da
sü rü k le m e k z o ru n d a k alıy o rd u m .
Bunce o d am ızd an ç ık m ıştı. Snow y a ta k ta y d ı ve pen cereler
açıktı. Duş alm ıştı. O kulun verdiği sabunu k u lla n ırd ı; tem izlendiği
zam an h a sta n e gibi k o k a rd ı.
Y üzüm ü y ık a m a k la ya da ü zerim i d eğ iştirm ek le uğraşm adım .
İç çam aşırlarım la yatağa g ird im . Ölü gibi h issed iy o rd u m . Solgun
bile g ö rü n m e y e n b ir ölü gibi.
Yatağa g ird ik te n so n ra —g ö zlerim i k ap ay ıp ağlam am aya ça lı­
ş ır k e n - Snovv ö k sü rd ü . D em ek u y a n ık tı. A ğlam ayacaktım .
"S ana y a rd ım edeceğim ," diye o k a d a r sessizce söyledi ki
y aln ızca b ir v am p ir o nu d u y a b ilird i.
"N e y ard ım ı?"
"A nn en i k im ö ld ü rd ü y se onu b u lm an a y a rd ım edeceğim ."
“N eden?"
Y atağım a d o ğ ru d ö ndü. O nu k a ra n lık ta gö reb iliyordum . O
b en i görem iyordu.
Om uz silk ti. "Ç ü n k ü W atfo rd 'a sa ld ırd ıla r."
A rk am ı d ö ndüm .
“Ç ü n k ü o se n in a n n e n d i," dedi. "Ve o nu sen in ö n ünde ö ld ü r­
düler. B u... b u z u lü m ."
P erde kap an ıy o r, h ep im izi geri çekiyor am a b e n i yakalayam ıyor.
S an ırım b en d e n geriy e p e k b ir şey kalm ad ı. D oğru d ü zg ü n
ölecek k a d a r h a y a tın ın olm ad ığ ın ı d ü şü n sen e. Ne ilerlem eye y e­
tecek k a d a r ne de g eri çekilecek k a d a r h a y a tın var.
B urada k alm ay ı te rc ih ederim .
Duyamasan da seninle konuşmaya devam etmeyi. Seni göremesem
de. (Bir an seni g ö reb ildiğ im i sandım ; b ir an duyduğunu sandım .)
K alıyorum ve sü rü k le n iy o ru m . Beni tu tm a y a n zem inlerin a ra ­
sından geçiyorum . Beni d u rd u rm ay an d uvarların içinden uçuyorum .
T üm dü n y a g ri ve gölgelerle dolu.
O nlara h ik ây em i a n la tıy o ru m .
ÜÇÜNCÜ KISIM
42

U yan d ığım d a Baz nered ey se g iy in m işti.


P en ceren in b aşınd a d u ru y o rd u —içerisi çok sıcak olm asına
rağm en o n la rı k a p a m ıştı— ve y an sım asın d a k ra v a tın ı bağlıyordu.
Saçları b iraz u z u n d u . Futbol o y n a rk e n gözlerine ve y an ak ­
la rın a d ü şü y o rd u . A m a b an y o d a n so n ra h ep geriye y a tırırd ı ve
sabah sabah g a n g ste r gibi g ö rü n ü rd ü . Ya da a ln ın d a k i V şekliyle
siyah beyaz film le rd ek i b ir v am p ir gibi.
Bazen Baz'm v am p irliğ in in y a n m a k a lm a sın ın sebebinin vam ­
pire bu k a d a r b en zey ip benzem em esi o ld u ğ u n u m erak ediyordum .
Yüksek sesle dile g e tirm e k çok fazla o lu rd u ; zaten b u rn u m u z u n
dib in d ey d i. (Bu a rad a Baz'm ince u z u n b ir b u rn u v a rd ı. B aşının
y u k a rısın d a b aşlay ıp ad eta k a ş la rın ın a ra sın d a n geçen tü rd e . Ba­
zen ona b a k a rk e n u z a n ıp b ir san tim aşağı çekm ek istiy o rd u m . İşe
y aray a c ağ ın d a n değil tabii.) (B urnu a y n ı zam an d a b iraz da aşağı
d o ğ ru e ğ ik ti... b u n u b e n yapm ıştım .)
Bu sabah ne d u ru m d a o ld u ğ u m u zu bilm iy o rdum .
A nn esin e ne o ld u ğ u n u bulm asında ona y ard ım edeceğim i söy­
lem iştim . Buna hem en şim di başlayacak m ıydık? Yoksa y ılla r sonra
tam da u n u ttu ğ u m zam an gelip beni bulacak tü rd e n bir söz müydü?
A yrıca ne o lu rsa o lsu n h âlâ d ü şm a n d ık , değil mi? Beni hâlâ
ö ld ü rm ek istiy o rd u ?
Ona an n esiy le ilg ili y a rd ım edene k a d a r b en i öld ürm eye ça­
lışm ay acak tı m uhtem elen. Bu da rah a tla tıc ıy d ı.
Baz k ra v a tın ı bağlayıp aşağı d o ğ ru son bir kez çek tik ten sonra
b an a dö ndü, cek etin i giydi. "B u n d an kaçam azsın ."
O tu rd u m . "N e?"
"D ün gece rü y a y m ış ya da sö y le d ik le rin d e ciddi d eğilm işsin
gibi davranam azsın. A nn em in ölü m ü n ü n in tik a m ın ı alm am da bana
y a rd ım ed ecek sin ."
"İn tik a m a lm a kta n b ah setm ed im ." B attan iy elerim i açıp y a­
ta k ta n k a lk tım ve ik i elim le saçım ı k a b a rttım . (U yurken ke'çe gibi
oluyordu.) "A n n en i ö ld ü re n k işiy i b u lm an d a sana y ard ım edece­
ğim i söyledim ."
"Bu, bana y a rd ım ed eceğ in an la m ın a geliyor, Snow. Ç ü n k ü
ö ğ ren d iğ im an d a o n la rı ö ldüreceğim ."
"O k ısım d a y ard ım cı olm am ."
"O lu y o rsu n bile," d ed i Baz ç a n ta sın ı o m zu n a atark en .
"N e?"
"Şu an d a n itib a re n ," d edi yeri işa re t ed erek , " b u n u b a şla tı­
yo ru z. Ö nceliğim iz bu." K apıya yöneldi.
T artışm ak isted im . "A m a...','
Baz d u rd u , iç çek ip b an a döndü.
"P ek i ya diğ er h e r şey ?" diye sordum .
"N e her şey ?" d ed i. "D ersler mi? D erslere g irm eye devam
ed eb iliriz ."
"H a y ır," diye h o m u rd a n d ım . "H angi h e r şey o ld u ğ u n u bili­
yorsun." H ay atım ın son y e d i sen esin i d ü şü n d ü m . S av u rd u ğ u h er
boş —ve c id d i- te h d id i. "S en in le çalışm am ı istiy o rsu n a m a ... ay n ı
zam anda beni m e rd iv e n le rd en aşağı itm ek istiy o rsu n ."
"İyi. Bu işi çözene k a d a r seni m e rd iv e n d e n itm eyeceğim e söz
v e riy o ru m ."
"C id d iy im ," dedim . "Beni o y u n a g e tird iğ in sürece sana y a r­
d ım edem em ."
K üçüm sercesine baktı. "B unun o y u n o lduğunu mu düşü n ü y o r­
sun? S eninle u ğ ra şm a k için annem i ö b ü r d ü n y a d a n getird iğ im i?"
"H ay ır."
"A teşkes," dedi.
"A teşkes m i?"
"A teşkesin a n la m ın ı b ild iğ in d en em inim , Snow. Bu işi çözene
k a d a r sa ld ırg a n lık yok."
"S ald ırg a n lık y ok m u?"
G özlerini d e v ird i. "S ald ırg an d a vra n ışla rd a b u lu n m ak yok."
Y ataklarım ızın a ra sın d a k i m asan ın ü z e rin d e d u ran asam ı alıp
y a n ın a g ittim . Sol elim le asayı k a ld ırıp sağ elim i açtım . "Yemin
et," dedim . "B üyüyle."
G özlerin i k ıstı. Ç enesinin k a sıld ığ ın ı gö reb iliyordum .
"İy i," dedi asam a v u ra ra k . "Ama o n u n la bana y ak la şm an a
izin v erm iy o ru m ." C ek etin in ceb in d en k en d i asasını ç ık a rd ı ve
aram ızd a tu ttu . A rd ın d a n elim i eline aldı - s o ğ u k tu — ve reflek s
o larak hem en g eri çektim . D aha sık ı tu ttu .
"A teşkes," d edi Baz gözlerim e b a k a ra k .
"A teşkes," dedim o n u n k a d a r em in o lam ayarak.
"G erçeği ö ğ ren en e k a d a r," diye ekledi.
Başımı o n ay larcasm a salladım .
Sonra asasıyla, tu ttu ğ u m u z ellerim ize v u rd u . "B ir İn g iliz 'in
sözü, o n u n se n e d id ir."
B az'm b ü y ü s ü n ü n elim e sız d ığ ın ı h issed iy o rd u m . Bir b a şk a ­
s ın ın b ü y ü sü asla k e n d i b ü y ü n ü z gibi h isse ttirm e z d i; tıp k ı bir
b a şk a sın ın tü k ü r ü ğ ü n ü n ta d ın ın sizin k iy le a y n ı olm am ası gibi.
(Gerçi san ırım sadece A gatha için k o n u şab ilird im .) B az'm b ü y ü sü
yanıyordu. Sıcak b ir s ü rtü n m e gibi. El k a sla rım d a k ald ı.
Yemin e tm iştik . D aha önce hiç yem in etm em iştim . Baz y in e
de b u n u b o z a b ilird i - b e n i h âlâ ele v e re b ilird i— am a o zam an eli
b u rk u lu rd u ve h a fta la rc a sesini k a y b e d e rd i. Belki bu da p la n ın ın
b ir p a rçasıy d ı.
İk im iz de tu ttu ğ u m u z ellerim ize b a k ıy o rd u k . B ü y ü sü n ü hâlâ
hissed eb iliy o rd u m .
"D ersler b ittik te n so n ra k o n u şa b iliriz ," d e d i Baz. "B urada."
E lini g ev şe tin c e b en de k en d i elim i çektim . "T am am ."

K ahvaltıya geç in d im ve Penelope ben im için ta b a k ya da ekm ek


alm am ıştı.
Konuşma havasında olm adığını söyledi. Ona söylemem gereken
b ir s ü rü şey o lm asına rağm en ben de k onuşm a h avam da değildim .
A gatha hâlâ bizim le o tu rm u y o rd u . Bu sabah onu görm em iştim
bile; B az'la olup o lm ad ığ ın ı m erak ettim . A teşkese şu n u da ek le ­
m eliydim : B ir de k ız a rka d a şım ın peşinden düşeceksin.
Ya da eski k ız arkadaşım ın. H er neyse. "A nnenden başka haber
ald ın m ı?" diye so rd um P en n y 'y e.
"H ay ır," dedi. "Baz b e n i isp iy o n lay acak m ı?"
"H ay ır. S ih irb az d ö n d ü m ü?"
"G örm edim ."
Penelope h er z a m a n k in in y a rısı k a d a r k a h v a ltı y ap ark en ben
s ırf ağzım ı m eşgul tu tm a k için h e r z a m a n k in in ik i k a tı yedim . Yu­
n anca dersim için erk en k a lk tım ç ü n k ü P e n n y 'y i hayal k ırık lığ ın a
u ğ ratm ışım gibi h issed iy o rd u m ; o n u n y a n ın d a y er alıp S ih irb az'm
k a rşısın d a d u ram azd ım . Ne o lu rsa olsun, S ih irb a z'm y a n ın d a yer
alıp P en elo p e'n in k a rş ıs ın d a da d u ram azd ım .
Sınıfa g ird iğ im d e Baz ço k ta n gelm işti. Beni g örm ezden geli­
yordu. S ab ah tan b eri b e n i görm ezden geliy o rd u . O nu b irkaç defa
k o rid o rd a D ev ile N iall'a b ir şey ler fısıld a rk e n g ö rm üştüm .
O dam ızda b u lu şm a v a k ti g eld iğ in d e P e n n y 'y e çalışm ak için
odama gideceğimi söyledim ve avluyu geçip M askeliler Evi'ne koştum .
M erdivenlere k a d a r gelm iştim k i b u lu şm an ın tu za k olup olm a­
d ığ ın ı m erak etm eye başladım , k i b u p aran o y ak ça b ir dü şü n cey d i.
Baz ben i o dam ıza g itm em için tuzağ a d ü şü rm ezd i; zaten h e r gece
oradaydım .
Beni k im eray a yem etm eye çalıştığ ı zam a n k i gibi değildi. O
zam a n k en d isiy le S arsak O rm an 'd a b u lu şm am ı istem işti. A ilem le
ilg ili bilgi e d in d iğ in i ve o k u l arazisin d e söylem e risk i alam ayacak
k a d a r te h lik e li o ld u ğ u n u söylem işti.
Yalan sö y led iğ in i biliy o rd u m .
Kendi k endim e o rm ana gidip n e y in p eşin d e olduğunu ö ğ rene­
ceğim i ve o nu y ere y ap ıştıracağ ım ı söylem iştim . Am a b ir yan ım
g erçek ten de ailem le ilgili b ir şey b iliy o r o labileceğini d ü ş ü n ü ­
yordu . Yani b in lerin in o n la rın k im o ld u ğ u n u bilm esi gerekiyordu.
Baz, b ild ik le rin i b ana k a rşı k u lla n a c a k o lm asına rağm en o da b ir
şey sa y ılırd ı.
K im eram n önce ağ açların a ra sın d a sa k la n a n Baz'ı fark etm esi
ve benim yerim e o n u n peşine düşm esi m ükem m eldi. C anavarın ona
sald ırm asın a iz in verm eliydim . Baz'a h a k e ttiğ i cezayı v e rird i...
Bir de a ltın c ı s ın ıfta A g a th a 'n ın elyazısıyla b an a y a zd ığ ı not
v ard ı: H ava k a r a r d ık ta n son ra k e n d isin i p o rsu k ağ acın ın a ltın d a
beklem em i söylem işti. H ava buz g ib iy d i ve A gatha ta b ii ki gelm e­
m işti ve b en de e rte si sab ah asm a k ö p rü in d irile n e k a d a r d ışarıd a
k alm ıştım . Isı b ü y ü m işe y ara m a m ıştı ve k a r ş e y ta n la rı kafam a
k estan e atıp d u rm u şla rd ı. O nlara sa ld ırm a y ı d ü şü n m ü ştü m am a
k o ru m a a ltın d a k i b ü y ü lü y a ra tık la rd ı. (M alum k ü rese l ısınm a.)
S ü rek li daha k ö tü b ir şe y in g eleceğini b ek liy o rd u m . Baz n eden
b an a k a r şe y ta n la rıy la işkence e tsin d i ki? O nlar alt ta ra fı yarım
a k ıllı, elleri ve k a şla rı olan k a r to p la rıy d ı. Kötücül bile d eğ illerd i.
Am a başka b ir şey olm am ıştı ve b u da Baz'm şe y ta n i p la n ın ın suya
d ü ştü ğ ü an lam ın a g eliy o rd u ... ya da şe y ta n i p lanı b ü y ü k sınavdan
b ir gece önce b en i n ered ey se d o n a ra k ö ld ü rm ek ti.
Daha sonra geçen y ıl Bayan P o ssib elf'in beni görm ek istediğini
söylem işti ve ofisine g ittiğ im d e orada b eni b ek ley en b ir k o k arca
v ard ı. Bayan P o ssib e lf'in , b en i çok sevm esine rağm en, b u olaydan
b en i so ru m lu tu ttu ğ u n a em indim .
Ben de k o k a rc ay ı o n u n d olabına k o y a ra k in tik a m alm ıştım
am a pek de in tik a m say ılm azd ı ç ü n k ü a y n ı odad a k a lıy o rd u k .
K ap ının ö n ü n e geldim . H âlâ b u n u n b ir tu z a k olup olm adığı
k o n u su n d a k a ra r v erm eye çalışıyordum . Ö nem li olm adığına k a ra r
v erd im ç ü n k ü tu z a k o ld u ğ u n u bilsem de içeri g irecektim .
K apıyı açtığ ım d a Baz y a ta k la rım ız ın ö n ü n e eski m odel bir
k a ra ta h ta çek iy o rd u .
"Bu da n e re d e n ç ık tı? " diye sordum .
"B ir s ın ıfta n ."
"E vet am a b u ra y a n asıl çık tı?"
"U çtu."
"H ay ır, cid d en ," dedim .
G özlerin i d e v ird i. " Y u k a r ı, y u k a r ı , h a v a l a n b ü y ü sü y a p ­
tım . Zor olm adı."
"N eden?"
"Ç ü n k ü b u ra d a b ir gizem i çözü y o ru z, Snovv. D ü şüncelerim i
dü z en le m e k ten h o şla n ıy o ru m ."
"B enim sonum u da genelde bu şekilde m i p la n lıy o rsu n ? "
"E vet, re n k li teb eşirlerle. Ş ikâyet etm ey i kes." Ç antasını açıp
birk aç elm a ve yağlı kâğıd a sard ığ ı b ir şeyler ç ık a rd ı. "Ye," dedi
b irin i b an a atarak .
Salam lı san d v içti. Bir dem lik çay da alm ıştı.
"T ü m b u n la r da ne bö y le?” diye sordum .
"G ö rd ü ğ ü n ü zere, çay. K arn ın ı d o y u rm a d a n çalışam ad ığ ın ı
b iliy o ru m .”
S andv için p a k e tin i açıp b ir lokm a alm aya k a ra r verdim . "T e­
ş e k k ü rle r."
"T e şe k k ü r etm e," dedi. "K ulağa y a n lış geliyor."
"B ana sandviç g e tirm e n k a d a r y a n lış gelm iyor."
"İyi, bir şey değil. B unce ne zam an geliy o r?"
"N eden gelsin k i?"
"Ç ü n k ü siz h e r şeyi b irlik te y a p ıy o rsu n u z , değil mi? Yardım
ed eceğin i söyled iğ in d e d a h a zeki olan d iğ er y a rın ı g e tirec eğ in i
u m u y o rd u m ."
"P en elo p e'n in bu k o n u d a n h a b e ri y o k ."
"Z iy a re t'i b ilm iy o r m u?"
"H a y ır? "
"N eden? O na h er şeyi sö y led iğ in i san ıy o rd u m ."
"B u ... seni ilg ile n d irir diye d ü şü n d ü m ."
"Beni ilg ile n d irir," d edi Baz.
"D oğru . Ben de ona söylem edim . Şim di n ered en b aşlıy o ru z?"
Baz'm s u ra tı asıldı. "N ered en b aşlayacağım ızı, B unce'm söy­
leyeceğin e g ü v e n iy o rd u m ."
"Ö nce b ild ik le rim iz le başlay alım ," dedim . Penelope h ep ora­
d a n b aşlard ı.
"Tam am ." Baz g erg in g ö rü n ü y o rd u . Tebeşirle p an to lo n u n a v u ­
ra ra k ü ze rin d e beyaz leke b ıra k ıy o rd u . D üzg ü n , eğik b ir yazıyla
ta h ta y a N icodem us yazdı.
"Bu, b ilm ed ik lerim ize g iriy o r," dedim . "T abii b ir şey bu l-
d u y sa n ay rı."
B aşm ı ik i y an a salladı. "H ayır. O nu hiç duym adım . Öğle y e ­
m eğinde k ü tü p h a n e d e h ız lı b ir a ra ştırm a y ap tım am a B ir Çocuğun
Şiir Bahçesi'nde p e k bir şey bulam azd ım zaten ."
B üyülü k ita p la rın çoğu W atford k ü tü p h a n e s in d e n k a ld ırıl­
m ıştı. Sihirbaz dilden uzaklaşm am am ız için N orm allerin k itap ların a
o d a k la n m a m ızı istiy o rd u .
S ih irb a z 'm re fo rm la rın d a n önce W atford geleneksel b ü y ü le r
k o n u su n d a o k a d a r ko ru m acı d a v ra n ırd ı k i d ah a çok işe y a ra ­
y a n y e n i b ü y ü le ri k u lla n m a k ta n sa o n la rı ö ğ re tirle rd i. S ırf eski
b ü y ü le re y en i b ir soluk g etirm ek am acıyla V ik to ry a dön em in d en
kalm a k ita p la rın ve k ü ltü r ü n N orm aller arasın d a popülerleşm esini
sağlam ak için g irişim le r bile olm u ştu .
"D il gelişir," d e rd i S ihirbaz. "B iz de g elişm eliyiz.”
Baz y en id en ta h ta y a b ak tı. Saçı a r tık k u ru y d u ve y a n a k la rın a
g evşek b u k le le r h a lin d e d ö k ü lü y o rd u ; b ir saç tu ta m ın ı alıp k u la ­
ğ ın ın a rk a sın a s ık ış tırd ık ta n sonra ta h ta y a ta rih i ya zd ı.
12 A ğustos 2002.
O g ü n ne o ld u ğ u n u so racak tım k i son a n d a an ladım .
"Sadece beş y a şın d a y d m ," dedim . "H iç h a tırlıy o r m u su n ?"
Önce bana, so n ra y en id en ta h ta y a b a k tı. "B ir k ısm ın ı."
43

BÂZ

Bir k ıs m ın ı. G ü n ü n nasıl b aşlad ığ ım ya da no rm al k ısım la rın ı


h a tırla m ıy o rd u m .
O seneyle ilg ili sadece b irkaç şey h a tırlıy o rd u m : h a y v a n a t
b ahçesine gezi. B abam ın b ıy ığ ın ı k estiğ i ve o nu tan ım ad ığ ım g ün.
Genel olarak k re şe g ittiğ im i h a tırlıy o rd u m . T av andaki tav şan
resm in i. Beni ısıra n k ü ç ü k k ızı. T re n le r o ld u ğ u n u ve yeşil olanı
sevdiğ im i h a tırlıy o rd u m . B eb ek lerin o ld u ğ u n u ve bazen b iri ağ­
lad ığ ın d a m ü d ü rü n o b eb eğ in b eşiğ in in b aşın d a d u ru p , "S o ru n
y ok m in ik , iyi o lacak sın ," dem em e izin v e rd iğ in i h a tırlıy o rd u m .
Ç ü n k ü ben ağladığım da an n e m b an a böyle söylerdi.
S an ırım o g ü n çok k a la b a lık d eğ ild ik . Sadece fa k ü lte n in ço­
c u k la rı v ard ı. İk i oda. Ben b eb ek lerley d im .
12 A ğustos'ta oraya gidişim i özel olarak hatırlam ıyordum . Ama
v a m p irle rin k a p ıd a n içeri g irişle rin i h a tırlıy o rd u m .
V am pirler - b i z - a v la n ırk e n sırad ışı biçim de güçlü o lu rd u k .
Ü zerinde ta v şa n o y m aları o lan ağ ır m eşe k ap ı g ru p h alin d e gelm iş
vam p irler için engel d eğildi.
O g ü n k re şe kaç v am p irin g eld iğ in i b ilm iy o rum . D üzinelerce
gibi gelm işti am a b u d o ğ ru olam azdı ç ü n k ü ısırıla n tek çocuk
bendim . A d a m la rd a n b irin in b en i y a v ru köp ek m işim gibi tu lu ­
m um dan tu tu p k a ld ırd ığ ın ı h atırlıy o ru m . Ö nlük boğazım a çık a ra k
b e n i bir a n lığ ın a nefessiz b ıra k m ıştı.
H atırlad ığ ım k a d a rıy la an n em o n la rın tam a rk a sın d a an id en
b e lirm işti. O nu g ö rm eden önce b a ğ ıra ra k y a p tığ ı b ü y ü le ri d u y ­
m u ştu m . Y ü zünden önce m avi a le v in i g ö rm ü ştü m .
A nnem fısıld a y a ra k ateş y a ra ta b iliy o rd u . Hiç y o ru lm ad a n sa­
atlerce y a k a b ilird i.
Ç o c u k la rın b a şla rın ın ü z e rin d e n alev ler g ö n d eriyordu; hava
ateşiyle c a n la n m ıştı.
İn s a n la rın k a rm a şa sın ı h a tırlıy o ru m . V am pirlerden b irin in
m ay tap gibi y a n ış ın ı izlediğim i. A n n e m in b en i g ö rd ü ğ ü zam an k i
y ü z ifad esin i h a tırlıy o ru m ; adam d işle rin i b o y n u m a geçirm eden
önce su ra tın d a b e lire n o ızd ırab ı.
Ve so n ra acı.
Ve so n ra h iç lik ...
B ayılm ış olm alıydım .
U yandığım da a n n e m in o d asın d ay d ım ve babam la Fiona bana
iy ile ştiric i b ü y ü le r y ap ıy o rlard ı.
U yandığım da an n em y o k tu .
44

Baz ta h ta y a Vam pirler y azd ı, a rd ın d a n H u m d ru m 'm verdiği görev


ve bir ölüm yazdı.
B unu nasıl yap ab ild iğ in i bilm iyordum : k e n d isin in de o n lardan
o ld u ğ u n u dile g e tirm e d e n v am p irler h a k k ın d a k o n u şab iliy o rd u .
Sanki bilm iyorm uşum gibi davranıyordu. Bildiğimi bilm iyormuş gibi.
"Sadece b ir ölüm değ il," dedim . "V am pirler de v a rd ı, değil
mi? A n n e n h e p sin i ö ld ü rd ü mü? Kaç tan e?"
"B unu söylem em im k ân sız." K ollarını ö n ü n d e b irleştird i. "H iç
k a lın tı y o k tu ." T ahtaya d ö ndü. "O tü r ö lüm lerde k a lın tı olm az,
geriye sadece k ü l k a lır."
"Yani H u m d ru m v am p irleri VVatford'a g ö n d e rd i..."
"O ku l ta rih in d e k i ilk ih la l," dedi.
"Ve son," diye ekledim .
"E h , çok d ah a zo rlaştı, değil m i?" d edi Baz. "S ih irb az 'm h a k ­
k ın ı vereb ileceğ im iz te k k o n u bu; o k u l a şırı sıkı. E linden gelse
VVatford'ı P e rd e 'n in a rk a sın a sak lar."
"O zam an d an b eri hiç v am p ir sa ld ırısı oldu m u?"
Baz om uz silk ti. “ V am pirlerin n orm alde b ü y ü cü lere sa ld ırd ık ­
la rın ı sanm ıyorum . Babam o n ların ayılara b en zed iklerini söylüyor."
Onlar.
"N asıl y a n i? " diye sordum .
"K end ileri için en kolay olan y erd e av lan ıy o rlar, N o rm allerin
a ra sın d a ve a ç lık ta n ö lm ed ik leri ya da k u d u z o lm a d ık la rı sürece
b ü y ü c ü le re sald ırm ıy o rlar. Çok fazla yay g ara olur."
"B aban v am p irler h a k k ın d a b aşka n eler söylüy o r?"
B az'm sesi b u z gibiydi: "Bu k o n u n a d ire n açılıyor."
"D em ek isted iğ im , bu d u ru m d a v a m p irle rin n asıl y a ra tık la r
o ld u ğ u n u bilm em iz işim ize y a ra rd ı," ded im d ik d u ru p k en d im d en
em in b ir to n d a.
Baz'm d u d a k la rı k ıv rıld ı. "K an içip yarasay a d ö n ü ş tü k le rin ­
den em inim , Snovv."
"K ü ltü re l açıdan dem ek istiy o ru m , tam am m ı?"
"D o ğ ru , sen fa rk lı k ü ltü rle re m e ra k lısm d ır."
"Y ardım ım ı istiy o r m u su n istem iy o r m u su n ?"
İç çekip ta h ta y a yazdı: Vampirler: düşündürücü.
San d v içim in son lo k m asın ı da ağzım a attım . "V am pirler g er­
çekten y arasay a d ö n ü şeb iliy o r m u?"
"B unu n ed en b ir v am p ire so rm u y o rsu n ? D evam e d iy o ru z ...
Başka ne b iliy o ru z ?"
Yataktan k alk ıp elimi pantolonum a sildim ve m asam dan K ayıt'm
b ir k o p y asın ı aldım . "S ald ırı h a b e rin e b ak m ıştım ." D oğru sayfayı
açıp ona u zattım . A n n e sin in p o rtre si sa y fa n ın y a rısın ı k ap lıyordu.
K reşin de y an m ış ve k a ra rm ış b ir fo to ğ rafı v ard ı.

KREŞTE VAMPİRLER
Natasha G rim m -P itch, W atford'ı k a ra n lık ya ra tık la ra
k a rşı k o ru rk en h ayatın ı k a y b e tti.
Ç o cu k la rım ız g ü v e n d e m i?

"B unu d ah a önce görm em iştim ," dedi Baz k ita b ı a lırk e n . San­
dalyem e o tu ru p h a b e ri sesli okudu:
“Saldırı, sonbahar dönem inin başlam asından sadece birkaç gün
önce gerçekleşti. N o rm a l bir W atford gününde olsaydı yaşanacak
ka tlia m ı düşünebiliyor m u su n u z?
"Kreş m üdürü Bayan M ary'nin söylediğine göre G rim m -P itch,
oğlunu tehdit eden bir vam pirin başını kestikten sonra canavarlardan
biri ona arkadan sa ld ırm ış. ''Adeta G azap'ın ta k e n d isiyd i,' açık­
lam ası yap a n kreş m üdürü, sözlerine şöyle devam etti: 'Film lerde
göreceğiniz türdendi. C anavar onu ısırdı ve G rim m -P itch, K aplan,
kap lan , y a n sa n a büyüsü y a p tı, ardından ikisi de alev a ld ı...'"
Baz oku m ay ı b ıra k tı. S arsılm ış gibiydi. "B unu bilm iyordum ,"
ded i b en d e n ziyade k itab a. "Isırıld ığ ın ı b ilm iy o rd u m ."
" K a p la n k a p la n ... n edir?" D urdum . Yeni duyduğum büyülerin
ta m am ın ı söylem e k o n u su n d a k en d im e g ü v en m iy o rd u m .
"Y akarak öldürm e b ü y ü sü ," dedi Baz. "S u ik astçıla r v e ... re d ­
d ed ilm iş â şık la r a ra sın d a p o p ü le rd i."
"Y ani a n n e n k e n d in i ö ld ü rd ü ... Bilerek?.."
Baz g ö zlerin i k ap ad ı ve b aşın ı k ita b a d o ğ ru eğdi. O nu ra ­
h a tla tm a k için b ir şey yapm am g e re k tiğ in i h issed iy o rd u m am a
b a şd ü şm a n ın ız ta ra fın d a n ra h a tla tılm a n ın h iç b ir yolu y o k tu .
A m a... Ben o n u n b aşd ü şm a n ı değildim , öyle değil mi? Lanet
olsun.
H âlâ o n u n y a n ın d a d u ru y o rd u m ve elim le om zuna v u rd u m
-r a h a tla tıc ı b ir v u r u ş tu —, a rd ın d a n k ita b ı alıp k a ld ığ ı y e rd e n d e­
vam ettim :
“B e şy a şın d a k i oğlu Tyrannus B asilton'ın olay sonrası sarsılm ış
durum da olduğu ancak za ra r görm ediği belirtiliyor. Babası M alcolm
G rim m oğlunu iyileşm esi için H a m p sh ire'd a ki evine götürdü.
“M eclis bunun y a zıld ığ ı sırada W atford sa ld ırısın ı, artan k a ­
ranlık y a ra tık la r sorununu ve geçici m üdür a ta m a sın ı ta rtışm a k
üzere acil durum toplantısı düzenledi.
“K aranlık y a ra tıkla rla sorunlar çözülene dek okulun k a p a tıl­
m ası isteniyor, h a tta A m e rik a lı ve İska n d in a vla r gibi çocuklarım ızı
N orm a l okullarına g ö n derm em iz konusunda öneriler ortaya atılıyor.
“B u n u n la ilg ili başk a m akaleler de v a r,” dedim . "W atford'a
ne yap ılacağıyla ilgili. Birkaç ay lık yazı o k udum . Bir s ü rü to p ­
la n tı, ta rtış m a ve m akale var. Ta k i şu b at ay ın d a Sihirbaz göreve
gelene k a d a r.”
Baz bana d o ğ ru am a boşluğa b ak ıy o rd u . Saçları gözlerine dü ş­
m ü ştü , k o lla rın ı ö n ü n d e b irle ştirm işti ve d irse k le rin i tu tu y o rd u .
R ahatlatm a g irişim in i te k ra r d enedim ve b u kez elim i om zuna
k o ydum . "S o ru n d e ğ il,” dedim .
G üldü. K uru b ir k a h k a h a . "S o ru n olan te k şey o la b ilir bu."
“H ayır, y a n i iyi h issetm em en s o ru n değil. H er ne h issed iy o r­
san b u n o rm a l.”
Ayağa k a lk ıp elim i ü zerin d en a ttı. "N e zam an o k ulda b ir yeri
p a tla tsa n a rk a d a şla rın sana b u n u m u söylüyor? Ç ü n k ü y alan söy­
lüyorlar. Bu b ir so ru n . H ep öyle kalacak . Şim diye dek sadece daha
da k ö tü şey lerin habercisi oldu. Senin so ru n u n geçm eyecek, Snovv.
Öyle değil m i?"
Sırtım da biriken kırm ızı bir dalga hissettim ve Baz'dan özellikle
u z a k la şa ra k dalgayı b a stırd ım . "Bu k o n u b en im le ala k alı değil."
"Ö yle d ü şü n m e k istem ezd im ,” diye te rsle d i. "Ama d a h a önce
de y an ıld ım . B u rad ak i h er şey sen in le alak alı."
Kitabı m asaya atıp kapıya yöneldim . B unun işe yaram ayacağını
bilm em g e re k ird i. T am am en acınası o ld u ğ u zam an bile affedilm ez
b ir p islik ti.

"D ers ç a lıştığ ın ı sa n ıy o rd u m ," d ed i Penelope.


Yemek m asasında d iz ü s tü b ilg isay arın ı açm ıştı ve e tra fın a k â ­
ğıtlar yayılm ıştı. Bir dem lik çay da v ard ı ama soğuduğuna em indim .
Elim i d em liğ in ü z e rin e k o yup, "B azıları sıcak sev er!" dedim .
Çayın k ay n ad ığ ın ı duydum ve dem liğin kapağında bir çatlak oluştu.
"Baz'a y a rd ım ed iy o rd u m ," dedim . "Ama b itti. Sonsuza dek ."
K endim e çay d o ld u ru rk e n ç atlak dem liğe b a k ıp y ü z ü n ü b u ­
ru ş tu rd u . Ne d ü ş ü n d ü ğ ü n ü biliy o rd u m : Böyle bir şey olm am alı.
Sonra b aşın ı k a ld ırıp y ü z ü n ü b u r u ş tu r a r a k b ana b a k tı. "Baz'a
y a rd ım m ı e d iy o rd u n ? "
“Evet. H atay d ı." O tu ru p biraz çay içtim . D ilim i y ak tı.
"N ed en B az'a y a rım ed iy o rd u n ?"
"U zu n h ik â y e ."
"Z am andan çok şeyim yok, Sim on."
O sırad a ilk çığlığı d u y d u k . Ayağa k a lk a rk e n m asaya çarpıp
d em liği b u sefer tam an lam ıy la k ırd ım .
Ç o cu k lar av lu d an yem ek salo n u n a k o şu y o rd u . Y anım dan k o ­
şa rak geçen b ir b irin c i s ın ıf ö ğ ren cisin i k o lu n d a n adeta havaya
k a ld ırd ım . "N e v ar? "
"E jd erh a!" diye b a ğ ırd ı kız. "H u m d ru m ejd erh a gönderm iş!"
K ılıcım elim deydi ve ço k tan k apıya koşm aya başlam ıştım bile.
P e n n y 'n in tam a rk am d a o ld u ğ u n u biliy o rd u m .
Avlu boştu ama çeşm enin üzerinde y an ık izleri vardı ve toprakta
da k ararm ış b ir bölge v ard ı. H um d ru m 'ı havada hissedebiliyordum :
o boş, em m e h issin i ve k u ru lu ğ u n u . Çoğu W atford ö ğrencisi bu
h issi a r tık ta n ıy o rd u ; b ir siren k a d a r e tk iliy d i.
K oşm aya devam ed e re k ilk ve ik in c i k a p ıd a n geçtim ve asm a
k ö p rü y e adım ım ı a tac a k k en ü zerim e b ir sıcak h av a dalgası çarp tı.
Sıcak n efesten b ir duvar. Kolum u y ü zü m e k a ld ırd ım ve P en n y 'n in
göm leğim den çekiştirdiğini hissettim . O m zum un ü zerinden y ü zü k lü
eline u z an d ı. “ D o k u n am azsın !"
"Bu da ne?" diye b ağ ırd ım .
"Bariyer büyüsü. Ejderha şarkıyı bilm ediği sürece işe yaram az."
"E jderha bu şa rk ıy ı n e re d e n b ilsin ?"
"E lim d en g eleni y ap ıy o ru m , Sim on!"
"O nu g ö rem iy o ru m bile!" diye b ağ ırd ım . "Sen görebiliyor
m u su n ? "
G örem iyordum am a san ırım sesini duyabiliyordum . K anatlarını
çırpıyordu. Avluya ateş p ü sk ü rtü lü n c e y u k a rı b a k tım ... Bize doğru
alçalıy o rd u . Sarı, k e d i gözlü, k au ç u ğ u a n d ıra n k ırm ız ı k a n a tlı
k ırm ız ı b ir T. Rex'e b en ziy o rd u .
P en n y h âlâ o nu in d irm e k için o m zu m u n ü z e rin d e n b ü y ü le r
yap ıy o rd u .
"Yere in d iğ in d e ne yapacağız?" diye sordum .
“A lev to p u y la hav ay a uçm ayacağız!"
Bir ejd erh ay la en son savaştığım zam an ı h atırlam ay a çalıştım
am a o zam an on b ir y a şın d ay d ım ve o n u havaya u ç u rd u ğ u m d a n
em in d im . Yaklaş, diye d ü şü n d ü m canavara bakarak. Yaklaş k i seni
havaya uçurabileyim .
E jderha ü zerim ize ateş açm adan h av ad a d ö n d ü ve b ir an P en­
n y 'n in b ü y ü le rin in işe y a ra d ığ ın ı sandım . Sonra h ed efin i gördüm :
P o rsu k ağ acın ın a ltın a çöm elm iş b ir g ru p ü ç ü n c ü s ın ıf öğrencisi.
Bayan P o ssib elf de o n larlay d ı ve b asto n u y la ejd erhaya b ü y ü
y ap ıy o rd u . Ağaca d o ğ ru k o şark en ark a cebim den asam ı ç ık ard ım
ve ejderhay a o lab ild iğ in ce y ü k se k sesle b ağ ırd ım . "D ik k a tin iz e !"
B üy üm ü n tü m a ğ ırlığ ın ı asam a verdim .
Ejderha aniden d u ru p bana bakarken sanki havada duraklatılm ış
gibi g ö rü n ü y o rd u . A rd ın d a n b aşın ı geriye atıp b ana d o ğ ru atıldı.
“A h, k a h re ts in !" dedi Penelope. B enden birkaç adım u za k ­
ta y d ı. O kula d ö n ü p —ejderhaya d e ğ il-, "B u rad a g ö rü lecek b ir şey
y o k!" diye b ağ ırd ı.
E jderhayı b in a la rd a n u zak tu tm a k için sağa d ön erken, "N e
y a p ıy o rsu n ? " diye bağ ırd ım .
“D ik k at çekm e b ü y ü n h e rk e sin ü z e rin d e e tk ili oldu!" dedi
Penny. "İzlem ek için d ışa rı çıkıyorlar! B urada g ö rülecek b ir şey
yok!" diye b a ğ ırd ı te k ra r k a p ıla ra d o ğ ru . "E sk i h a lin e dön!"
O ta ra fa göz atın ca asm a k ö p rü d e d u ru p su rla ra d o ğ ru k o ş­
m aya başlay an ç o c u k la rı gördüm . E jderha y in e in işe geçm işti ve
ona d o ğ ru koşm aya k a ra r verd im . Bir tu ta m alev b aşım ın ü z e rin ­
den geçti. Son an d a eğilip y u v a rla n a ra k o n d an kaçtım ; e jd e rh a n ın
d işleri a rk a m d a n y ere sü rtü n d ü .
Ejderha, öfke o ld u ğ u n u d ü şü n d ü ğ ü m b ir hisle h o m u rd a n a ra k
yeniden k a lk tı ve çenesini hızla k ap ay arak üzerim e atıldı. K ılıcım ı
b o y n u n a sa v u rd u m ve k ılıç ona saplandı. E jderha y e n id e n k a lk a r­
ken ben de kılıcım a tu tu n u p o n u n la k a lk tım ve ivm eyi k u lla n a ra k
dizlerim i çe n e sin in a rk a sın a s ık ış tıra ra k b a şın ın ü z e rin e çık tım .
Böyle d a h a iy iy d i. A rtık onu g ırtla k la y a b ilird im .
Ejderha b en i ü z e rin d e n atm aya ç a lışırk e n —ben de k ılıcım ı
y en iden saplayabilm ek için o n d an çıkarm aya çalışıyo rdum —Baz'm
ban a seslen d iğ in i d u y d u m . Başımı k a ld ırın c a s u r b o y u n ca k o ş tu ­
ğ u n u gördüm .
Sesini d u y u rab ilm ek için bir b ü y ü yapm ış olm alıydı. (D u y d u k
d u y m a d ık d e m e y in olup olm adığını m erak ettim ; ben onu bir tü rlü
becerem iyordum .) "S im on," diye b a ğ ırıy o rd u , "ona za ra r verm e!"
O na z ara r verm e mi? H adi o rad an . Y eniden k ılıcım a asıldım .
"Sim on!" diye b a ğ ırd ı Baz y en id en . "D ur! O nlar k a ra n lık y a­
ra tık la r değil!" S u rla rın so n u n a gelm işti am a d u rm a k y e rin e ü ze ­
rin e zıplad ı, a rd ın d a n k a n a lın ü z e rin d e n a tla d ı... sadece k o şara k
zıpladı! Ve düşm edi! K analın ü zerin d en sü zü lerek diğer ta ra fa indi.
G ö rdüğüm en güzel şeydi.
E jderha da a y n ı şeyi d ü şü n ü y o r olm alıy d ı ç ü n k ü benim le u ğ ­
raşm ayı b ıra k ıp başıyla Baz'ı ta k ip etm eye başladı.
K a n a tların ı d ah a az h id d etle ç ırp ıy o rd u . H avada nered ey se
sü zü lü y o r, Baz'a d o ğ ru h a fif alev ler çık a rıy o rd u .
Baz bize d o ğ ru k o ş tu ve b a c a k la rın ı açıp asasın ı havaya k a l­
d ıra ra k d u rd u .
"Baz!" diye b ağ ırd ım . "H ayır! Sen y an ıcısın !"
"H er şey öyle!" diye b a ğ ırd ı bana.
"B a z/ "
Ama asasıyla ejd erh ay ı h e d e f alm ış, b ü y ü yapm aya başlam ıştı
bile.
"Uç uç böceğim , uç ev in e uç, e v in alev alacak, ç o c u k la rın
k açacak."
İlk satır böcekler ve fareler için k u llan ılan yaygın bir büyüydü.
A m a Baz devam etti. Ç ocuk ş a rk ıs ın ın h e p sin i b ü y ü y le söylem eye
çalışıyordu. H ou d in i g ib iy d i adeta.
"Uç uç böceğim , uç ev in e uç, e v in alev alacak, ç o c u k la rın
y an acak . Am a b iri v a r ki, N an o n u n ism i, sa k la n m ış ta v a n ın al­
tın a gizli gizli."
D ünyam ızd a ço cu k şa rk ıla rın d a n d ah a güçlü b ü y ü y o k tu ; in ­
s a n la rın ço cu k k en ö ğ re n d ik le ri şiirler b e y in le rin d e sonsuza dek
y er d erd i. G üçlü b ir b ü y ü c ü koca b ir o rd u y u "H u m p ty D u m p ty "
ile yerle b ir ed eb ilird i.
"Uç uç böceğim , uç ev in e uç, e v in alev alacak, ç o c u k la rın
y an a c a k ."
E jderha ev in e u çm u y o rd u am a B az'd an b ü y ü le n m işti. O nun
ö n ü n d e y ere in ip b aşın ı eğdi. Tek b ir alevli nefesle Baz'ı yok e d e ­
bilird i.
Baz y e rin d e n k ıp ırd am ad ı:
"Ama b iri v ar ki, Jo h n o n u n ismi, sak lan m ış değirm en taşın ın
a ltın a g izli g izli."
Y aratığın b o ğ a zın d a n aşağı k ay d ım ve k ılıcım ı v ü c u t a ğ ırlı­
ğım la ken d im e çektim .
"Uç uç böceğim , uç evin e uç, e v in alev alacak, ç o c u k la rın
y a n a c a k ."
Ona n e d en k im se n in y a rd ım e tm e d iğ in i m erak e ttim , sonra
etrafım a b a k ın c a b ü tü n öğrenci ve ö ğ re tm e n le rin o k u ld a p e n c e ­
re le rin ö n ü n d e ya da s u rla rın ü z e rin d e d u rd u ğ u n u gördüm . H epsi
de o n lara söylediğim g ib i d ik k a t k esilm işlerd i. P en n y bile pes
etm işti. Ya da b elk i o da benim gibi şoke olm u ştu . Baz devam etti.
"Am a b iri v ar k i A ileen o n u n ismi, sak lan m ış çorba k âsesin in
a ltın a gizli g izli."
Ejderha o m zu n u n ü zerin d en geriye bak tı, b elk i de vazgeçm eyi
d ü şü n ü y o rd u . A m a so n ra öfkeyle te p in d i ve k a n a tla rın ı açtı.
Baz sesin i d a h a da y ü k s e ltti. A ln ın d a ve saç d ip le rin d e te r
v ard ı, elleri titriy o rd u .
O na y ard ım etm ek istiy o rd u m am a b ü y ü sü n ü m ahvetm e olası­
lığım çok y ü k se k ti. E jd erh an ın d ik k a ti d a ğ ın ık k e n onu öldürm eyi
denem eyi d ü şü n d ü m am a Baz d u rm am ı söylem işti. O nun ark asın a
geçinceye dek yavaşça ilerledim .
E jderha b a şın ı ik i y a n a sallayıp te k ra r dönm eye b aşladı. G er­
çek ten gitm ek is te d iğ in i d ü şü n m ey e b aşladım . B ü y ü n ü n işe y a ­
ra m a sın ı isted iğ in i...
"Uç uç böceği, uç ev in e uç, e v in alev alacak, ç o c u k la rın y a ­
n acak ."
B az'm tü m kolu titriy o rd u .
O nu sa k in le ştirm e k için elim i om zu n a k o y d u m ve d ah a önce
hiç yapm adığım b ir şey yaptım ; zarar verm ek ten k o rktu ğum biriyle
m uhtem elen denem eyeceğim b ir şey.
B üyüm ü a kta rd ım .
H er zam an içim den çıkm aya çalışan b ü y ü n ü n bir k ısm ın ı alıp
Baz'a a k ta rd ım .
Kolu sopa gibi se rtle ş ti ve sesi cüm le o rta sın d a - uç evine uç!—
d ah a y ü k se k çıkm aya başladı.
E jd e rh a n ın k a n a tla rı titre d i ve geriy e d o ğ ru atıldı.
Biraz dah a b ü y ü ak ta rd ım . Çok fazla o ld u ğ u n d a n e n d işele n i­
yo rd u m am a Baz ne y ere y ığ ıld ı ne de ik i b ü k lü m oldu. A vcum un
a ltın d a k i om zu k ay a gibi se rtti.
"Uç uç böceği, uç ev in e uç!" diye g ü rled i. Ejderha k a n a tla rın ı
çılgınca çırp ıy o rd u ve sa n k i geri geri h a v a la n a n u çak gibi k e n d in i
geriye atıy o rd u .
D u ru p g ö zlerim i k ap ad ım ve Baz'm ih tiy acı olduğu k a d a r
b ü y ü m ü alm asın a iz in v erd im . Çok a b a rtm a k ve av cu m u n içinde
bom ba gibi p a tla m a sın ı istem iyordum .
G özlerim i te k ra r açtığ ım d a ejd erh a g ö k y ü z ü n d e k ırm ız ı bir
n o k ta h a lin d e y d i ve s u rla rın ü stü n d e a lk ışla r y ü k se liy o rd u .
"E ski h alin e dön!" diye bağırdı Baz asasını okula d o ğ ru ltarak .
K alabalık an ın d a kaçm aya başladı. A rd ın d a n Baz elim den b ir adım
u z a k la şıp bana döndü.
Bana tam b ir k açık m ışım gibi b ak ıy o rd u . (Ki ik im iz de b u n u n
d o ğ ru o ld u ğ u n u zaten b iliy o rd u k .) Sağ k a ş ın ı o k a d a r k a ld ırm ıştı
k i s u ra tın d a n a y rı b ir p arça gibi d u ru y o rd u .
"N eden b an a y a rd ım e ttin ? " diye sordum .
"A teşkes," d ed i Baz hâlâ p a n ik h alin d e . A rd ın d a n tıp k ı b ü ­
y ü d e n k u rtu lm a y a çalışan ejd erh a gibi b aşın ı ik i yana salladı.
"H er neyse, sana y a rd ım e tm iy o rd u m ." E lin i ensesine g ö tü rd ü .
"E jderhaya y a rd ım ed iy o rd u m . Onu ö ld ü re c e k tin ."
"O ku la sa ld ırıy o rd u ."
"İste d iğ in d e n değil. E jderh alar k e n d ile rin i te h d it a ltın d a h is ­
setm edikleri sürece saldırm azlar. A yrıca İn g iltere'n in bu bölgesinde
y aşam azlar bile."
Penelope hızla yanım a koştu. Elimi alıp om zuna koydu. "Göster
b an a," dedi. "B ü y ü n ü a k ıt."
Elim i çektim . "N e?"
Yeniden tu ttu . "Az önce olanları gördüm ." Elimi om zuna koydu.
"B unu yapm ayı ne zam an ö ğ ren d in ?"
E tra fta bizi duyab ilecek in sa n la ra b a k a ra k , "Kes şu n u ," d e­
dim ve b u n u o lab ild iğ in ce ciddi b ir şek ild e söylem eye çalıştım .
Ç ayır ç o cu k larla d o lu y du ve h ep si de alev iz le rin i inceliyor, az
önce ölüm den dön m ü ş gibi d a v ra n ıy o rla rd ı. "O na m anevi destek
v eriy o rd u m ."
"M ü th iş iş ç ık ard ın ız , beyler." Bayan Possibelf arkam ızdaydı;
o n u n g eld iğ in i bile görm em iştim . "D aha önce hiç bu k a d a r güçlü
ve in c elik li b ir ço cuk şark ısı b ü y ü s ü g ö rm em iştim , Bay P itch.
Tabii b u n a bu k a d a r ih tiy aç d u y u la n b ir olay da."
Baz m ütevazı bir ifadeyle başını eğdi. M ükem m eldi. Saçı önüne
d ü ştü .
"Bay Snovv," diye devam e tti Bayan P o ssibelf b ana dönerek,
"b e lk i m ü d ü r d ö n d ü ğ ü n d e ona b ir rap o r h a z ırla y a b ilirsin iz. Ve bu
h afta da H itab et dersin d e daha ılım lı olma ü zerine çalışabilirsiniz."
Başımı eğdim . "E vet, efendim ."
"E ski h a lin iz e d ö n ü n ," dedi b ü y ü yapm adan.
Penelope elim i te k ra r om zu n a k o y u n c a o nu ittim .
Şatoya dönerken bizi su rlard an hâlâ izleyen tek k işin in A gatha
o ld u ğ u n u gördüm .
45

SİMON

"Z iy aretin e g elin d i ve b an a söylem edin!"


Penelope e lle rin i k alçasın a koym uş, k a rşım d a d u ru y o rd u ve
Baz asasın ı alm am ış olsaydı canım a o k u y acağ ın d an em indim .
"Ona sö y led in ," e lin i Baz'a d o ğ ru sallad ı "ve bana söylem e­
d in , öyle m i?"
"Onun a n n e siy d i," dedim .
"E vet," dedi. "Ama Baz b u ra d a bile d eğ ild i."
"S ana sö y ley ecektim P en n y am a sonra Baz dönd ü ve h e r şey
k a rm a şık b ir h a l ald ı."
"Şim di sö y lü y o ru z işte ," d ed i Baz.
"Siz?" d ed i P enny. " İk in iz ne z a m an d an b eri 'sız ' o ld u n u z ?"
"'B iz' değiliz!" d iye k ısm en b ağ ırd ım .
Baz ellerini k ald ırıp ken d in i yatağına bıraktı. "İnanılm azsınız."
"A yrıca ne z a m a n d a n b e ri d iğ er b ü y ü c ü le rin sana b ağ la n ab i­
lecekleri b ir güç p riz isin ? "
"B ilm iy o ru m ," dedim . "D aha önce hiç denem em iştim ."
"B ir dah a dene," d ed i P e n n y y atağ ım d a y an ım a o tu ra ra k .
“Penny, h a y ır, sana zarar v erm ek istem iy o ru m ."
Elim i o m zu n a koydu. "Sim on, se n in g ü c ü n ve benim b ü y ü le ­
rim le n eler yapabileceğim izi b ir d ü şü n . A kşam yem eğine kalm az
H u m d ru m 'ın işin i b itire b iliriz , so n ra açlığı b itiririz ve d ü n y a b a­
rış ın ı sağ larız."
“S ihirbaz'm , arka bahçesinde n ü k le e r güç je n eratö rü olduğunu
fa rk e ttiğ in d e n eler yap ab ileceğ in i b ir d ü şü n ," diye h o m u rd a n d ı
Baz y a tağ ın d a n .
Y u tk u n a ra k d u v a ra b ak tım . P e n n y 'n in eli d ü ştü . İtira f etm e­
liyim ki b u g ü n y ap tığ ım şeyi S ih irb az'a - y a da h e rh a n g i b ir in e -
anlatm aya hevesli değildim . G ücüm ü kontrol edem iyor olmam zaten
y eterin ce k ö tü y d ü . T am am en elim d en a lın m a sın ı istem iyordum .
P en n y y a ta ğ ın ü z erin d e elim i tu ttu . "Ö zel b ir b ü y ü m üydü?"
diye sordu hafifçe.
"H a y ır," dedim . "S ad ece... a k ıttım ."
"G ö ster ban a."
Baz izlem ek için d irse k le rin in ü z e rin d e d o ğ ru ld u . P e n n y 'n in
gözlerine k ilitlen d im .
"Sana g ü v e n iy o ru m ," dedi.
"Bu c a n ın ı acıtm ayacağım a n la m ın a gelm iyor."
P enn y om uz silk ti. "Acı geçicidir."
"Bu sana za rar verm eyeceğim a n la m ın a gelm iyor."
Yeniden om uz silk ti. "H adi. N asıl ç a lıştığ ın ı ö ğ re n m ek zo­
ru n d a y ız ."
“Zorunda d eğ iliz," dedim . "S en sadece istiyorsun."
Elim i sık tı. “Sim on."
K ararın ı v e rd iğ in i g ö reb iliy o rd u m . B unu y a p a n a k a d a r ben i
ra h a t b ırak m ay acak tı. Ç a y ır'd ay k en n asıl h isse ttiğ im i h atırlam aya
çalıştım . S an k i açılıyor, b iraz çö zü lü y o r g ib iy d im . Çok az da olsa
b ıra k m ış tım ...
Çok h a fif a k ıttım .
"Yüce y ıla n la r a şk ın a !" d ed i P en n y e lin i b en d e n h ız la çekip
y a ta k ta n fırlark en . "D okuz p arm ak lı trol aşk ın a, Sim on." E lini sal­
lıyord u ve gözleri d olm uştu. "S tevie N icks ve G racie Slick! S iktir!”
Ayağa k a lk tım . “Ö zür dilerim ! Penny, ö z ü r dilerim , d u r bir
b akayım !"
Baz g ü lerek y ata ğ ın a u zan d ı.
P en n y k o lu n u u z a ttı. K ızarm ış ve b en ek b e n ek olm uştu. "Çok
ü z g ü n ü m ," ded im k ib a rc a b ileğ in d en tu ta ra k . “R evire gitm em iz
g e re k ir m i?"
“ S anm ıy o ru m ," d edi. "S an ırım geçiyor." Kolu titriy o rd u . Baz
b ak m ak için y a ta ğ ın d a n k a lk tı.
“ Sana b ü y ü yap m ışım gibi m i h is s e ttin ? " diye sordum .
"H a y ır," dedi ik isi a y n ı anda.
"D aha çok şok g ib iy d i," d iy en Penelope Baz'a b ak tı. "Sende
n asıld ı? "
Baz asasın ı ç ık a rd ı. "B ilm iyorum . E jderhaya o d a k lan m ıştım ."
"C anın acıdı m ı?" diye sordu Penelope.
"B elki de sa n d ığ ın şeyi g ö rm em işsin d ir," d edi Baz. "B elki
Snovv sadece m an ev i d estek v eriy o rd u ."
"T abii. Belki sen de son beş n eslin en y e te n e k li b ü y ü c ü sü -
sü n d ü r."
"B elki öyleyim dir," d ed i Baz fild işi asasın ı o n u n ko lu n a d o ­
k u n d u ru rk e n . "G eçm iş o lsu n !"
"Bu n asıl h is s e ttird i? " diye sordum .
"D aha iy i," d ed i P en n y g ö n ü lsü zce ve k o lu n u b izden u z a k ­
la ş tırd ı. K aşlarını ç a ta ra k Baz'a b a k tı. "Y akıyor."
Baz sırıta ra k te k k a ş ın ı k a ld ırd ı.
"S ıcaklık a n lam ın d a dedim ," dedi Penny. "B ü yün yanm ış yağ
gibi h isse ttiriy o r, Basil."
Baz asasın ı sallay ıp ta h ta y a d ö ndü. "A ileden geliyor."
Daha önce de dediğim gibi, herkesin b ü y ü sü farklı h issettirird i.
P en elo p e'n in k i y o ğ u n d u ve ağ zın ızd a adaçayı ta d ı b ıra k ıy o rd u .
Çok severdim .
" E e ..." dedi Penelope, Baz'm p e şin d en ta h ta y a giderek. "Ziya­
re t e d ild in . G erçek biz Z iyaret. N atasha G rim m -P itch buradaydı."
Baz o m z u n u n ü z e rin d e n b a k tı. "E tk ile n m iş g ö rü n ü y o rsu n ,
Bunce."
"E tk ile n d im ," dedi Penelope. "A n n en b ir k ah ram an d ı. Cüce
hum m ası için b ü y ü g e liştird i ve W atford ta r ih in in en genç m ü-
diresiy d i."
Baz, P e n n y 'y e sa n k i d ah a önce hiç k a rşıla şm a m ışlar gibi b a­
k ıy o rd u .
“A yrıca ," diye devam e tti Penny, "b a b a n o n u n te k lifin i k ab u l
etm ed en önce a n n e n onu üç d ü ello d a sav u n m u ş."
"Bu b arb arca geliyor," dedim .
"G eleneksel b ir şey d i," d edi Baz.
"M u h teşem d i," d edi Penny. " T u ta n a k la rı o k u d u m ."
"N ered e?" diye sord u Baz.
"E vim izdeki k ü tü p h an ed e var," diye cevapladı Penny. "Babam
ev lilik ritü e lle rin e b ay ılır. A slın d a h e r tü rlü aile b ü y ü sü n e . O ve
annem beş b o y u tta b irb irle rin e bağlılar."
Baz, "N e gü zel," d ey in ce d eh şete k ap ıld ım ç ü n k ü sa n ırım
b u n u iç te n lik le söylem işti.
"M ica h 'y a evlenm e te k lif ed e rk e n zam anı d u rd u rac ağ ım ,"
dedi Penny.
"K üçük A m e rik a lı'y a mı? K alın g ö zlü k lü ?"
"A rtık o k a d a r da k ü ç ü k değil."
"İlg in ç." Baz çen esin i ovdu. "A nnem ayı asm ıştı."
"O b ir efsan ey d i," d edi Penelope gözleri p a rla y a rak .
"A ilen in P itc h T erden n e fre t e ttiğ in i sa n ıy o rd u m ," dedim .
İk isi de sa n k i elim i çorba kâsesine sokm uşum gibi bana baktı.
"Siyaset a y rı," dedi Penelope. "B urada büyüden b ahsediyoruz."
"B en de ta b ii k i b u n u d ü şü n ü y o rd u m ," dedim .
"T abii k i b u n u d ü şü n m ü y o rd u n ," dedi Baz.
"Şu an tam o larak ne o lu y o r?" dedim . "N e y a p ıy o ru z ? "
Penelope kollarını önünde birleştirdi ve kaşlarını çatarak tahtaya
b a k tı. "N a ta sh a G rim m -P itc h 'i k im in ö ld ü rd ü ğ ü n ü b u lu y o ru z ."
"E fsan ey i," d ed i Baz.
Penelope g enelde b an a su n d u ğ u o y u m u ş a k ifadesiyle Baz'a
b ak tı. "B öylece h u z u r içinde yatab ilecek ."
46

BAZ

P enelope B unce'm h id d e tli b ir b ü y ü c ü o ld u ğ u n u söylem ekte bir


sak ın c a görm üyorum .
Yani b ir sü reliğ in e ben im tarafım d a o ld u ğ u için söylem ekte
sa k ın c a g ö rm üyorum .
Snovv'un d o ğ u şta n ap ta l b ir k ö p ek m iş gibi sü re k li o n u n p e ­
şinde dolaşm asına şaşm am alıydı. H enüz d ah a önce bilm ediğim iz
bir şeyi açığa çık a rm a d ığ ım ız d an em in d im am a Bunce o k a d a r
k e sk in b ir zekâya sa h ip ti ve k e n d in d e n o k a d a r em indi k i o n u n la
g eçirdiğim iz h er d a k ik a ilerlem e k a y d e ttiğ im iz i h issed iy o rd u m .
A yrıca p en cerem izi ta m ir e tm işti ve a r tık g ıcırd am ıy o rd u .
Beni m ide b u la n d ırıcı ve iğrenç b u ld u ğ u n u biliyordum am a bu
işler k a rş ılık lı h a y ra n lığ a b a k m a z d ı zaten. Bunce, b ü y ü ta rih iy le
ilgili geniş bilgiye sah ip ti —evi yasaklı kitaplarla dolu o lm a lıy d ı- ve
soyadı Bunce değil de P itch olsaydı fik irle rin in y arısı onu z in d an a
attırm a y a y eterd i.
(Soyunda b ir d ü n y e v ilik olm alıydı ç ü n k ü Bunce bu  lem 'deki
en az b ü y ü lü soyisim di. A yrıca b ab asın ı, Profesör Burıce'ı gö rm e­
liy d in iz . A deta a y a k lı d ip n o ttu . D irsek leri yam alı cek etti. Geçen
dönem H u m d ru m 'la ilg ili özel b ir d ers v e rm işti ve sa n ırım h içb ir
cü m lesin i so n u n a k a d a r d inleyem em iştim .)
Snow ve Bunce ben i akşam yem eği için b ir şeyler alm aya
gö n d erd iler - ç ü n k ü Aşçı P ritc h a rd 'la y a k ın olan bendim ; u z a k ta n
k u zen im d i—ve döndü ğü m d e Bunce yeşil tebeşirle, u fak o k u n ak sız
h a rfle rle n o tla rım a eklem eler y ap ıy o rd u .

Nicodem us
-Kütüphaneye bak
-A nnem e so r? (R iskli olur mu?)
-Sihirbaz'a sor? H a yır.
-Google? E vet! (Zarar gelm ez, Sim on.)

N o tları bile Snow 'a h ita b e n y azılm ıştı. K alçaların d an b irb ir­
lerine bağlı y a p ışık ik izle r g ib ilerd i. H ım m ... A caba W ellbelove
da bize k a tıla c a k m ıydı?
“ Simon v am p irler k o n u su n d a h a k lı," d edi B unce ta h ta d a n
b aşını çevirm ed en .
Yemek te p sisi ellerim de sallan d ı. D ü zg ü n tu ta b ilm e k için h a ­
fifçe eğildim . “N e?”
“ V am pirler," dedi dön ü p e lle rin i k alçasın a k o y a rak . E teği te ­
b eşir to zu y la k ap lıy d ı.
Snovv elindeki kitab ı b ırak ıp te p sin in ü zerin d ek i süt sü rah isin i
aldı. A ğzına d o ğ ru k a ld ırın c a o nu d iz in d e n tekm eledim .
"O da A rk a d a şı L aneti!" dedi.
"S ana z a ra r v erm eye çalışm ıyorum ; seni o iğrenç d a v ra n ışla ­
rın d a n k o ru y o ru m . O da bu kez b en i su çlam ayacaktır, seni sersem .
B ardak denen b ir şey var."
S ütü y a ta k la rım ız ın a ra sın d a k i m asaya b ıra k ıp b a rd a k la rı ve
p eçetelere sa rılı san d v içleri aldı. "Aşçı P ritc h a rd tü m b u n la rı sana
verdi m i? ” K ek lerin sa rılı o ld u ğ u p eçeteleri açtı.
“ Beni sever," dedim .
“Beni sev d iğ in i san ıy o rd u m ," dedi. "O nu m u tfak k e rte n k e le ­
sin d en k u rta rm ış tım !"
"E v et am a b e n i o lduğum k işi sebebiyle seviyor."
“Vam pirler,'' d edi Penelope. "B eni d in liy o r m u su n u z? "
A lışk a n lık ta n d u d a k b ü k tü m . "B ir san d v iç al, Bunce."
"V am pirler h a k k ın d a h iç b ir şey b ilm ed en o n la rı k im in gön­
d e rd iğ in i ya da v am p irlerin ne isted iğ in i n asıl ta h m in ed ebiliriz?"
diye devam etti.
"V am pirler k a n ister," d edi Snow b ifte k le dolu ağzıyla.
"Am a k a n ı h e r y erd e b u lab ilirler," dedi Bunce. "Kolayca elde
edebilirler. Soho'da. Gece y arısın d an sonra." Bir sandviç alıp bağdaş
k u ra ra k Snovv'un y a ta ğ ın a o tu rd u . İstesem ve b aşım ı biraz eğsem
e te ğ in in a ltın ı g ö reb ilird im . "K an içm ek için g ü n o rta sın d a VVat­
fo rd 'a g irm e k te n d ah a zor b ir şey d ü şü n e m iy o ru m ."
H ak lıy d ı.
"B unu n ed en d en ed iler k i?" diye sordu.
"D önem h e n ü z b aşlam am ıştı," dedim b ir elm a alırk en , "y an i
kim se te tik te değ ild i."
"Evet am a W a tfo rd 'da n b ah sed iy o ru z." U zun saçlarını salladı.
"O zam an bile k a ra n lık y a ra tık la ra k a rşı k o ru m a b ü y ü le ri v ard ı."
"Bir m antığı olması gerekm iyor," dedi Snovv. "Vampirleri H um d­
ru m g önderdi. T ıp k ı b u g ü n k ü ejderha gibi. O da b u rad a olm ayı
istem em işti.”
Snovv'a söylediğim de b u n u algıladı m ı ya da bana in a n d ı mı
b ilm iyo rd u m . T üm o k u lu n ö n ü n d e b ü tü n so ğ u k k a n lılığ ıy la o ej­
d erh ay ı ö ld ü receğ in i d ü şü n m ü ştü m .
Yani p ek de so ğ u k k a n lılık la değil; ejd erh a bize sald ırıy o rd u .
A m a ejderh a k a tle tm e k k a ra n lık b ir işti. Benim ailem için bile.
Cehenneme kapı açm ak istem ediğiniz sürece ejderha katletm ezdiniz.
"A m a M ü d ire G rim m -P itch , H u m d ru m 'd a n bah sed iy o rsa,"
d edi Bunce, "n ed en B az'm o m u z la rın a bu so ru m lu lu ğ u y ü k le sin
ki? H u m d ru m 'ı ö ld ü rm esin i m i b ek liy o r? A yrıca b ir de şu N ico­
dem us var."
Snow k a ş la rın ı çattı. “ Buna te k il b ir sa ld ırı o larak bakm a-
m alıy ız."
"O kul ta rih in d e k i te k v am p ir sa ld ırısı," diye k a rşı çıktım .
"E vet am a o zam an lar b ir s ü rü başka şey de oluyorm uş. S ihir­
baz k a ra n lık y a ra tık la rın bizim güç k a y b e ttiğ im iz e in a n d ık la rın ı
söyledi; âlem im izi ele geçirm ek için ciddi ham leler y apıyorlarm ış."
"B unu ne zam an söyledi?" diye so rd u Penny.
“K ayıt'ta yazıy o r," diye y a n ıtla d ı Snow. "S ih irb az VVatford
istila sın d a n önce M eclis'te b ir k o n u şm a yapm ış." K alan sa n d v i­
çin i ağzın a tık ış tır d ı ve P e n n y 'n in ü z e rin d e n k ita b ın a u za n d ı.
C eketi ile k azağ ı y e rd e y d i ve g ö m leğ in in b ir ta ra fı p an to lo n u n u n
b e lin d e n çık m ıştı.
H ızlıca d o ğ ru sayfayı b u ld u ve bize d o ğ ru tu ttu . Y anlarında
a y ak ta d u ru y o rd u m , h en ü z Snovv'un y ata ğ ın a o tu rm ay a h a z ır de­
ğildim .
K a y ıt'm ilk sayfasıydı. S ih irb a z 'm k o n u şm a sın ın tam m etn i
b a sılm ıştı ve ta rih le r ile sa ld ırıla rın y a z ılı olduğu b ir tablo v ard ı.
Elli y ıllık sü re ç te b ü y ü c ü le re y a p ıla n tü m s a ld ırıla r v ard ı. EGE­
M E N L İĞ İM İZ TEH L İK E D E M İ? y azıy o rd u m an şette.
"Bir d a k ik a ..." Bunce kitabı ondan alıp sandviçini tu tm ası için
Snow 'a u z a ttı. Snovv b ir ısırık aldı. "B urada H u m d ru m 'la ilg ili bir
şey yok." A n n e m in ölüm üyle ilg ili y a z ıy ı açıp p arm ağ ıy la m etn i
ta ra d ı. "B urada da H u m d ru m yok."
K itabı k a p a y ıp y ü zü ğ ü y le k ap ağ ın a h afifçe v u rd u . "D e rin ­
lem esine a ra ştır: H u m d ru m !" K itap açıld ı ve say falar çevrilm eye
başladı. Sona d o ğ ru iyice h ız la n d ı ve k ita p P e n n y 'n in k u ca ğ ın d a
k a p an d ı.
"Adı hiç geçm em iş," d edi Penny.
"Bu çok saçma," dedim . "H u m d ru m o zam anlar varm ış. İlk ölü
nokta d o k san ların sonuna d o ğ ru Stonehenge y a k ın la rın d a oluşm uş.
B üyü T a rih i'n d e işled ik ."
"B iliyorum ," d ed i Penny. "G erçek leştiğ in d e an n em b a n a h a ­
m ileym iş. Babam la oraya g itm işler." Bunce, S n o w 'd an san d v iç in in
k a la n ın ı alıp b ir ıs ırık aldı. L okm asını çiğ n erk en şü pheli b ir ifa­
deyle b ana b ak tı. "N asıl b iliy o rlard ı o zam an?"
"K im ?" diye sordum . "N eyi?"
"H er şey in a rk a s m d a k in in H u m d ru m o ld u ğ u n u n asıl a n la ­
d ıla r? " ded i Bunce. "K a ra n lık y a ra tık la rın s a ld ırıla rın ın ve ölü
n o k ta la rın a rk a s m d a k in in o olduğ u n u ? N asıl h is s e ttird iğ in i bile
bilm ed en o o ld u ğ u n u n asıl biliy o rlard ı? O nu a r tık bu şekilde ta ­
n ım lıy o ru z . O hisle.”
"H um d ru m 'ı h isse ttin m i?" diye sordu Snovv. "O gün, kreşte?"
"D ik k a tim b ira z d a ğ ın ık tı," dedim .
"S ana ne sö y led iler?" d iye so rd u Bunce.
"Kim ne söyledi?"
"A ilen. A n n e n ö ld ü k te n sonra."
"B ir şey söylem ediler. Söylenecek ne v a rd ı ki?"
"V am pir sa ld ırısı o ld u ğ u n u söy led iler m i?"
"S öylem elerine g erek y o k tu . O radaydım ."
"H atırlıyor m usun?" diye sordu Penny. "Vampirleri gördün mü?"
"E vet." E lm ayı tep siy e b ıra k tım .
Snovv b oğazını tem izledi. "Baz, vam p irleri g ö n d eren in H um d­
ru m o ld u ğ u n u ilk ne zam an d u y d u n ? "
B abam ın b en i d eri k o ltu ğ a o tu rtu p , "B asilton, sana söylem em
gereken bir şey v a r ..." d ed iğ in i falan sa n ıy o rla rd ı.
A ilem de kim se kim seye b ir şey söylem ezdi. B ilirdiniz. Bilmeyi
ö ğ re n ird in iz .
Kimse b an a an n em d en b ah sedebileceğim izi am a a n n em in ölü­
m ü n ü k o nu şam ay acağım ızı söylem em işti.
Kimse b an a v am p ir o ld u ğ u m u söylem ek z o ru n d a k alm am ıştı:
Isırıld ığ ım ı h atırlıy o rd u m , herk esin k âb u su olan o korku h ik â ­
y eleriyle b ü y ü m ü ştü m ve b ir g ü n u y a n d ığ ım d a k an a susam ıştım .
Kimse bana k a n ı b aşk a b ir in s a n d a n içm em em i de söylem ek zo­
ru n d a k alm am ıştı.
"O kuld a ö ğ ren d im ," dedim . "S izin gibi." İk isi de şaşırm ış
g ö rü n ü y o rd u .
"V am pirlere ne old u ?" diye so rd u Snovv. "A nneni ö ld ü re n le r
değil, diğerlerin e?"
"S ih irb az ç o ğ u n u İn g ilte re 'n in d ışın a g ö n d e rd i," dedim . "Sa­
n ırım ailem in o n u n b a sk ın la rın a d estek verd iğ i te k zam an buydu."
"A nnem sav aşın v am p ir sa ld ırısıy la b aşlad ığ ın ı söylüyor,"
ded i Bunce.
"H an g i sav aşın ?" diye so rd u Snovv.
"H e p sin in ," diye cevap v erd i. K eklerden alm ak için Snovv'un
k u c a ğ ın ın ü s tü n d e n u zan d ı.
Bir san d v iç ve elm a alıp ayağa k a lk tım . "B iraz h av a alm am
lazım ."
Yeraltı m ezarlığ ın a inen e k a d a r elim d ek ileri yem edim . İn s a n ­
la rın ö n ü n d e yem ek yem ek ten h o şlan m ıy o rd u m .
Noel tatilinde babam la konuş. O kadar beklem ek sorun olur mu?
N ot gönderm esini m i istesem ?

"N ed en hepsi birden?” diye sordum .


"H ı?"
"Neden tüm savaşlar? Neden hepsi, vam pir saldırılarıyla başladı?"
"K a ran lık şeylerle savaş o zam an b aşlad ı," dedi. "Bu bariz
zaten. Yani b ü y ü c ü le r ile v am p irler h iç b ir zam an anlaşam azlard ı;
bizim N orm allerin y aşam asın a ih tiy acım ız v ar ve o n la rın da N or­
m allerin ölm esine ih tiy a ç la rı var. A m a W atford'a sald ırm ak açıkça
b ir savaş ham lesi. A yrıca H u m d ru m 'm ilk g erçek sald ırısı."
"P ek i ya Eski A ile le r'le olan savaş?"
"O n lar da S ih irb a z 'm re fo rm la rıy la b aşlad ı," dedi.
"K eşke sadece b ir ta n e savaş olsay d ı," dedim . "Ve anlam am
g erek en te k b ir d ü şm an ."
"Vay c a n ın a ," d edi P en n y so n u n d a ta h ta d a n u zak laşa rak .
"A rtık Baz o lm ad ığına göre ne y ap acak sın ?"
"Baz h âlâ var."
"Sadece d ü şm a n ın değil."
"A teşkes y a p tık ," dedim .
"B üyü p a y la şım ın ın olduğu b ir ateşkes."
"P en n y ." K aşlarım ı çatıp yatağım a u zan d ım . B itkindim .
Yanıma uzandığını hissettim . "Bir daha dene," dedi elimi tu tu p .
"H ay ır."
"B az'la n ed en den ed in ?"
"D enem edim ," dedim . "Sadece ona y a rd ım etm ek isted im ve
n asıl yapacağım ı bilem edim . Elim i ü z e rin e k o y u p ona y a rd ım e t­
m eyi düşündüm ."
"O ldukça sırad ışıy d ı."
"Sence h erk es an lam ış m ıd ır? "
" H a y ır... Belki. B ilm iyorum . Ben tam o larak anlay am ad ım ki
en yalcında b en v ard ım . Ama ona d o k u n d u ğ u n d a B az'm daha d ik
durm aya b aşlad ığ ın ı gördüm . Sonra da b ü y ü işe yaram aya başladı.
Baz'm o ejd erh ay ı gönd erecek k a d a r g ü çlü b ir b ü y ü c ü olm asına
im k ân yok ." Elim i sık tı. "T e k ra r denesene."
Ben de o n u n k in i sık tım . "H ay ır. Sana za ra r v e ririm ."
"Baz'a z a ra r v erm ed in ."
"B elki de v e rd im am a o b u n u itira f etm iyor."
"B elki o zaten ölü o ld u ğ u için c a n ın ı a c ıtm a m ışsm d ır," dedi.
"Baz ölü değil."
"E h, can lı da değil."
"S an ırım ... sanırım canlı. Büyüsü var. Bu da yaşam göstergesi."
"M o rg an 'm d işleri aşk ın a, te k ra r yapabild iğini h ay a l etsene.
G ücün ü g erç e k te n k o n tro l e d e b ild iğ in i...”
"G ücüm ü k o n tro l eden B az'dı."
"S an k i h a y a tın d a ilk defa o d a k la n m ıştın . O nu asa gibi k u l­
la n d ın ."
G özlerim i k ap ad ım . "O nu k u lla n m a d ım ."
48

O daya dönd ü ğ ü m ce Bunce g itm işti. Ben y o k k e n y atağım da o tu r­


d u ğ u n u anlad ım ; o n u n k o k u su sin m işti. Kan, çik olata ve şifalı ot
gibi. Y arın ona bu k o n u d a söylenecektim .
Snow duş alm ıştı, oda nem liydi ama k âğ ıtlarım ız ve yem ekten
k a la n şeyler hâlâ m a sa n ın ü z e rin d e ve y erd ey d i. S anki ik i p a sak lı
oda ark ad aşıy la y aşıy ordu m .
T ahta ise d ü z e n liy d i. B unce'm sık ışık elyazısıyla doluydu ve
d u v a rın ö n ü n e itilm işti. C eketim i ç ık a rıp b ü y ü y le tem izleyerek
dolabım a astım . K ravatım c e k e tin ceb in d ey d i. Ç ık arıp a sk ın ın e t­
ra fın a doladım .
S andviçim i y e ra ltın d a yem iş, ü z e rin e b irkaç fa re n in k a n ın ı
içm iştim . A rtık avlanm aya O rm an'a gitm em gerekiyordu; dişi olan­
la rı öldürm em eye d ik k a t etm em e rağm en, y e ra ltı m ezarlığ ın d ak i
fareler gid erek azalm aya b aşlam ıştı.
O rm a n 'd a a v lan m ak tam b ir işk en cey d i. G ün içinde yapm am
g e rek iy o rd u ç ü n k ü S ih irb az g ü n b a tım ın d a asm a k ö p rü y ü k a ld ı­
rıy o rd u ve h e r gece b u g ü n y ap tığ ım gibi K e le b e k g ib i s ü z ü l
b ü y ü sü n ü y apam azdım ; o k a d a r b ü y ü y e sah ip değildim .
O m zu m u n ü z e rin d e n Snovv'a b ak tım ; y atağ ın d a ü z eri ö rtü l­
m üş, u z u n b ir k ü tle y d i.
Onun b ü y ü sü v ard ı.
H er şeyi y ap ab ilird i.
H âlâ o n u n b ü y ü sü y le titre şiy o rd u m , ü ste lik elin i çekeli sa­
atler o lm u ştu . Bana d ah a önce b ü y ü y ap m ıştı am a bu fark lıy d ı.
Bu seferki y a rd ım se v e r b ir y ıld ırım ta ra fın d a n ç arp ılm ak gibiydi.
K endim i a rın m ış h isse ttim . D ip siz...
H ayır, d ip siz d o ğ ru kelim e d eğildi. M erkezsiz. S anki içim de
d ah a b ü y ü k tü m . İsted iğ im h er b ü y ü y ü yap ab ilir, h er sözü ger-
ç e k le ştire b ilird im .
Başta Snovv b an a b ü y ü v eriy o rm u ş gibi h isse tm iştim . Bana
gönderiyorm uş gibi. A m a sonra b ü y ü yalnızca oradaydı. O an onun
sah ip o ldu ğ u h e r şey benim di.
Pekâlâ, bu şekilde düşünm eyi kesm em gerekiyordu. Bunu sanki
b ir lü tu fm u ş gibi d ü şü n m e y i. Snovv tep em izd e b ir ejd erh a olm asa
k e n d in i asla b an a açm azdı.
Denesem o n u n b ü y ü sü n ü alabilir m iyim diye m erak e ttim ama
bu d ü şü n ce m idem i a ltü st e tti.
B anyoda ü zerim i değ iştirip dişlerim i fırçalad ım ve odaya dön­
d ü ğüm d e Snovv'un y a ta ğ ın d a o tu rd u ğ u n u gördüm .
"B az?"
"N e." K endi yatağım a, b a tta n iy e le rin ü z e rin e o tu rd u m .
"Ş ey... b u ra y a g eleb ilir m isin?"
"H ay ır."
"O zam an b en oraya geleyim ."
K ollarım ı ve b acak la rım ı önüm de b irle ştird im . "G elem ezsin."
Snovv b itk in c e oflad ı. Güzel, diye d ü şü n d ü m .
"Sadece. B uraya gel," dedi. "Bir şey denem em lazım ."
"N e k a d a r saçm a k o n u ş tu ğ u n u n fa rk ın d a m ısın ?"
Ayağa k a lk tı. O dam ız k a ra n lık tı am a ay g ö rü n ü y o rd u ve ben
onu her zam an o n u n b e n i g ö reb ild iğ in d en d ah a iyi g ö rü y o rd u m .
Ü zerinde, o k u lu n arm ası olan g ri b ir pijam a a ltı ve a ltın hacı
v a rd ı. Bu ışık ta te n i b en im k i k a d a r g riy d i ve inci gibi p arlıy o rd u .
“ Yatağım a o tu ra m a z sın ," dedim Snovv y atağım a o tu ru rk e n .
"B unce da öyle. Yatağım g erilim ve k ek kok u y o r."
"H ad i," d edi elin i u z a ta ra k .
"B enden ne is tiy o rsu n , Snovv?"
"H iç," dedi. Ve alçak h e rif b u n d a sam im iydi. "Y eniden d e­
nem ek z o ru n d a y ız ."
"N eden?"
"Böylece şans eseri o lm ad ığ ın ı an lam ış o lu ru z ," dedi.
"Şans eseriydi. Ejderhayla savaşıyordun ve ben de sana yardım
e ttim ... tam b ir şan s."
"M erlin aşk ın a, Baz, bilm ek istem iy o r m u su n ?"
"Seni je n e ra tö r gibi k u lla n ıp k u llan am ay acağ ım ı m ı?"
"Ö yle d eğ ild i," dedi. "S ana b en iz in v erd im ."
"T e k ra r yapm am a izin v erecek m isin?"
"H a y ır.”
"O zam an şans eseri olup o lm am asın ın b ir önem i yok!"
Snovv h âlâ y a tağ ım d a o tu ru y o rd u . "T am am ," dedi. "B elki."
"B elki ne?"
"B elki y en id en y ap arım ," dedi. "B u g ü n k ü gibi b ir d u ru m d a
k a lırsa k ; in s a n la rın h a y a tı te h lik e d e y se ve çözüm buysa, b ilirsin ,
benim p a tla m a m ın d ış ın d a ..."
"Ya sana k a rşı k u lla n ırsa m ? "
"B enim b ü y ü m ü m ü?"
"E vet," dedim . "Ya se n in b ü y ü n ü alır, sana k a rşı k u lla n ır ve
son kez Baz'a k a rşı Sim on m ücadelesi olu rsa?"
Snovv'un ağzı hafifçe aralan d ı. K aranlıkta dili siyah parlıyordu.
"N eden bu k a d a r k ö tü s ü n ? " Sesi iğ ren m iş gibi ç ık tı. "N eden ş im ­
diden b u n u d ü ş ü n d ü n ? "
"E jderhaya b ü y ü y a p a rk e n d ü şü n m ü ştü m ," dedim . "Sen d ü ­
şü n m e d in m i?"
“H ayır."
"İşte b u y ü z d e n seni y eneceğim ," dedim .
"A teşkes ila n e t t i k / ' d edi Snow.
"Y ine de düşm anca düşünebilirim . Seninle ilgili sü rek li şiddet
içeren şey ler d ü şü n ü y o ru m ."
Snow elim i tu ttu . Elim i çekm ek iste d im am a k o rkm uş gibi
g ö rü n m ek istem iyo rd um , ay rıca çekm ek de istem iyordum . Kah­
rolası Snovv. Tam o an d a o n u n la ilg ili v a h şi d ü şü n celerim v ard ı.
"Şim di d eneyeceğim ," dedi.
"İyi."
"B üyü y ap m an g erek iy o r m u?"
"B ilm iy o ru m ," dedim . "Bu sen in d e n e y in ."
"Yapma o zam an," dedi. "Hem en değil. Ama canın acırsa söyle."
"D aha önce acım adı," diye h o m u rd a n d ım .
"A cım adı m ı?"
"H ay ır."
"N asıl h is s e ttin ? "
"H isler h a k k ın d a kon u şm ay ı k es," ded im elini sallay arak .
"B üyü g ö n d er bana. Ya da y ü k le. H er ne yap m ak istiy o rsan ."
Snovv a ltd u d a ğ m ı y a la d ı ve g ö zlerin i y a rım k ap ad ı. Bu ak şa ­
m ü stü böyle m i g ö rü n ü y o rd u ? Croıvley aşkına.
B ü y ü sü n ü h issettim .
Başta p a rm a k u çlarım d a b ir titre şim oldu, a rd ın d a n e le k trik
ak ım ı gibi kolum a ç ık tı. Y üzüm ü b u ru ştu rm a m a y a çalıştım .
"İy i m isin ?" d iye so rark en sesi y u m u şa c ık tı.
"İyiy im . Ne y a p ıy o rsu n ? "
"B ilm iy o ru m ," diye m ırıld a n d ı. "A çılıyorum sanırım ?.."
K olum daki ak ım ağır v u ru ş la ra d ö n ü ştü , tıp k ı alev alan elek t­
rik k ıv ılc ım la rı g ib iy d i. V ücudum u dağlay an alev h issi g id erek
güçlenm esin e rağm en ra h a tsız lığ ım geçti. B un unla ne yapacağım ı
biliyordum : Bu, ateşti.
"H âlâ iyi m isin ?" diye sordu.
"M uazzam ," dedim .
"Bu da ne dem ek; o nu k u lla n a b ilir m isin?"
G üldüm ve k a h k a h a m isted iğ im d en d ah a neşeli ç ık tı. "Snovv.
S an ırım şu an b ir sone o k u y ab ilirim ."
"G ö ster b a n a ," dedi.
O kad ar güç doluydum k i gözlerim kapalıyken görebilecekmişim
g ibi h isse d iy o rd u m . İstersem g ü n eş gibi p a tla y a b ilir, k en d i galak­
sim e sa h ip o lab ilird im . Sim on Snovv olm ak böyle b ir şey m iydi?
G öğsünde so n su zlu ğ u h issetm ek m iydi?
B errak b ir sesle k o n u ştu m . “ G ö k y ü z ü n d e y ıld ız la r!"
Bir so n rak i cüm leye geçm eden oda yok oldu ve y ıld ız la r sanki
d o k u n ab ileceğ im iz k a d a r y ak laştı.
" P ırıl p ırıl p ırıld a r!"
Sim on diğ er elim i de tu t tu ve göğsüm d ah a da açıldı. "M erlin
ve M organa a şk ın a ," dedi. "U zayda m ıy ız?"
"B ilm iy o ru m ," dedim .
"Bu b ir b ü y ü m ü?"
"B ilm iyorum ."
İkim iz de etrafım ıza baktık. Uzayda olduğum uzu sanmıyordum;
ra h a tlık la nefes alab iliy o rd u m . A yrıca sü z ü ld ü ğ ü m ü de h isse tm i­
yordum ; g erçi k e n d im i k ay b etm em e çok az k a lm ıştı. Çok fazla
güç. Çok fazla y ıld ız . A ğzım a d u m a n ta d ı geldi. "K en dini k o n tro l
ed iy o r m u su n ? " d iye sordum .
"B ilinçli o larak d eğ il," d ed i Snovv. "Çok m u geldi?"
"H ayır. Sanki d ö n g ü y ü tam am lam ışsın gibi," dedim diğer elini
tu ta ra k . "K endim i sarho ş gibi h isse d iy o ru m ."
"Güç sarh o şu m u?" d iye sordu.
G üldüm . "L anet olsun, Snovv. K onuşm ayı kes. Bu u tanç verici."
"G eri çekilm em i istiy o r m u su n ?"
"H ayır. Y ıldızlara b a k m a k istiy o ru m ."
"G eri çek iliy o ru m ."
Ve g eri çekildi. S an ki a k ın tı g eri çek iliy o rm u ş gibi h issettim ;
ta b ii a k ın tı ero in ve a te şte n o luşuyorsa.
Başım ı ik i y a n a sallad ım . Snovv'un e lle rin i b ırak m ad ım .
"İy i m isin ?" diye sordu.
"E vet. Sen?"
"İy iyim ."
A rtık y atağ ım d a el ele o tu ru y o rd u k . Simon Snow ve ben.
G özlerine b ak am ad ığ ım için h açın a b a k tım .
" A n n e n ..." dedi. "G eri d ö n d ü ğ ü n d e y ıld ız la rla ilgili b ir şey
söylem işti. 'Bize y ıld ız olduğum uzu sö yled i."’
"Bence b u b ir tesad ü f."
"E vet." Simon b aşın ı o n ay larcasm a salladı. "B üyüm ü z erin d e
k ald ı m ı?"
"K alın tı gibi m i?"
"E vet."
Başımı ik i y a n a salladım . "H ay ır. Bir his. U ğultu. A m a güç
değil."
"Sen y a p a b ilir m isin?"
"N asıl y a n i? "
"H âlâ b irb irim ize d o k u n u y o ru z ," d edi. "Sen çekm eye çalış."
G özlerim i kap ayıp kendim i açm aya çalıştım , vakum ya da kara
delik olm aya çalıştım . H içbir şey olm adı. S now 'u çekm eye ça lış­
tım . Kendi b ü y ü m le o nu em m eye çalıştım . Yine hiçb ir şey olm adı.
G özlerim i açtım . "H ayır. Senden alam ıyorum . Bir b ü y ü c ü n ü n
başka b ü y ü c ü n ü n b ü y ü s ü n ü ald ığ ın ı hiç du y m ad ım . D ü şü n eb i­
liyor m usun? B u nu n için b ü y ü lü b ir söz o ld uğunu? B irbirim izi
m ah v e d e rd ik ."
"B irb irim izi zaten m ah v ed iy o ru z."
"A lam am ," dedim .
"Sence b ü y ü m sana za ra r verm iş m id ir? "
"S an m ıy o ru m ."
"Y ani b ir d a h a y ap ab iliriz."
"D aha y en i y a p tık , Snovv."
K endisinden beklenm eyecek derecede düşü nceli görü n ü y o rd u .
E llerim i tu ttu ğ u n u u n u tu p u n u tm a d ığ ın ı m erak e ttim . Ya da el
ele tu tu ş m a n ın ne anlam a geldiğim . Ya da b en im k im o ld u ğ u m u
tam am en u n u tu p u n u tm a d ığ ın ı.
Ellerimi yeniden çekmeyi düşündüm ama Snovv şu an avuçlarım da
ateş y aksa y in e çekm ezdim . Ki zaten y ak m ış gibi h issed iy o rd u m .
"B az," dedi. İsm im i ilk defa söylüyor d eğ ildi am a b u n d a n
k a ç ın d ığ ım b iliy o rd u m . "Bu aptalca. B irlik te çalışacak sak bilm i-
y o rm u şu m gibi d a v ra n a m a zsın ."
"N ey i b ilm iy o rm u şsu n gibi?" d ed im e llerim i çekerek.
"Seni. Ne o ld u ğ u n u ."
"Y atağım dan k alk , Snovv."
"Bu b ir şey d e ğ iştirm e y e c ek ..."
"D eğ iştirm ey ecek m i?"
"İşleri k o la y la ştırır," dedi. "Sen v am p ir o ld u ğ u n u k a b u l e t­
m ezken o n la r h a k k ın d a b ild ik le rim iz i n asıl k o n u şab iliriz ?"
“Yatağım dan k a lk .”
Snovv ayağa k a lk tı am a k onuşm aya devam e tti. “Biliyorum .
Beşinci sın ıfta n b eri biliyorum . Bu sırları saklam aya devam edersen
sana n asıl y a rd ım ed eb iliriz? M esela bu dönem okula ned en geç
başladın? Ve sana ne oldu? N eden to p a llıy o rsu n ? "
"B unlar seni hiç ilgilendirm ez," diye tersledim . "H em de hiç."
"H a k lısın am a y a rd ım ım ı iste d iğ in i söyledin. Yani a rtık b en i
de ilg ilen d irir."
"K onuyla ala k a lı b u ld u ğ u m şeyleri sana söylerim ."
"A n nen i ö ld ü rm ek için o kam em ici v am p irleri k im in g ö n ­
d e rd iğ in i b ulm aya ç alışıy o ru z ve sen de k a n em ici b ir vam p irsin .
B unun ala k a lı o lm ad ığ ın ı m ı d ü şü n ü y o rsu n ? "
Sanki ben b u n u öyle p a t diye itira f edebilirm işim gibi. Y üksek
sesle. S ank i diğ er b ü y ü c ü le r b u n u n d o ğ ru o ld u ğ u n u ö ğ re n d ik le ­
rin d e b en i seve seve ateşe v erm ek istem ezlerm iş gibi.
S an k i Snovv y ed i se n e d ir h e r g ü n beni ifşa etm ek istem iy o r­
m uş gibi.
Çenem i k a p a lı tu ttu m .
G itm eliydim . Y eraltı m ezarlığ ın a. A m a Snovv'un b ü y ü sü beni
o k a d a r tü k e tm iş ti k i ayağa k alk ab ileceğ im d en em in değildim . Bu
y ü z d e n y aln ızca gözlerim i kap ad ım .
"B u g ü n lü k sen in le işim b itti," dedim . "Son on ik i saatte ik i
kez y ıld ırım ç a rp tı ve a r tık tü k e n d im ."
49

SİMON

B üyülü Sözler dersim izd en sonra A gatha benim le k o nuşm ak istedi.


A y rıld ığ ım ızd a n beri bana te k kelim e etm em işti —bana n e ­
redey se hiç b a k m ıy o rd u b ile—, b u y ü z d e n b an a y a k la ştığ ın d a ilk
tep k im y ere b a k ıp y a n ın d a n geçm ek oldu. D ik k atim i çekm ek için
k o lu m d an tu tm a k z o ru n d a k a ld ı k i b u ik im iz için de tu h a f oldu.
"Sim on," d edi. "S en in le k o n u şa b ilir m iyim ?"
Çok g erg in g ö rü n ü y o rd u ; a ltd u d a ğ m ı ısırıy o rd u . İtir a f etm e ­
liyim k i ilk d ü şü n cem A g a th a 'm n b en i özlediği, y e n id e n b irlik te
olm ak isted iğ iy d i.
E lbette evet derdim . Sorm asına gerek bile kalm azdı. Eski h ali­
m ize d ö n e b ilird ik . H atta b elk i ona B az'la o lan ları bile a n la tırd ım ,
h a tta b elk i y a rd ım ed erd i.
Sonra A g a th a 'm n , Baz'm o n u n n a b z ın ın k o k u s u n u alabilecek
k a d a r o dam ıza y a k ın o ld u ğ u n u d ü şü n ü n c e ona h e r şeyi a n la tm a ­
m aya k a ra r v erd im ; en a z ın d a n şim d ilik .
Am a o nu g eri k az a n a ca k tım .
Bu d u ru m çok saçm aydı. B irbirim izi g örm ezden geliyorduk.
A yrı o tu ru y o rd u k . Tek y ap tığ ım ız a rk a d a şk e n b irb irim ize d ü ş­
m an m ışız gibi d a v ra n ıy o rd u k .
O nu geri k a z a n a cak tım . Tam da N oel zam anı.
Son zam a n la rd a N o e l'i çok d ü şü n ü y o rd u m . N o e l'i hep W ell-
b e lo v e 'la rd a g e ç irird im . W atfo rd 'a geldiğim ilk sen ed en beri.
Başta b u n u n b a b asın ın , Dr. W ellbelove'm y ard ım sev erliğ i ol­
d u ğ u n u d ü şü n ü rd ü m . N o el'd e ev in i y etim lere açm ak tam da onun
yapacağı tü rd e n b ir şeydi.
A g ath a'y la b u şekilde ark ad aş o lm u ştu k . H er y ıl ik i h a fta
b o y u n c a benim le k e n d i ev in d e v a k it g eçirm ek z o ru n d a olm asa
h iç k o n u ş u r m uydu, em in değildim .
A gatha k ib irli b iri o ld u ğ u n d a n d e ğ ild i...
Y ani... b iraz k ib irliy d i. S an ırım h e rk e ste n d ah a güzel olm ak,
d ah a iyi k ıy a fe tle re sah ip olm ak ve d a h a şan slı olm ak h o şu n a
gid iy o rd u .
B unun için o nu suçlayam azdım .
Am a ay n ı zam and a o k a d a r sosyal b iri değ ildi. Ö zellikle de
okulda. E skiden, W a tfo rd 'd a n önce d an sla ilg ilen iy o rd u ve hâlâ
atlara ilgi d u y u y o rd u ve san ırım y azların ı b irlik te geçirdiği N orm al
a rk a d aşla rıy la b u ra d a k i h e rk e ste n d ah a y a k ın d ı.
A gatha, P enny gibi d eğildi. Büyü p o litik a la rıy la ilgili değildi.
Benim gibi de d eğildi, ilgilen m ek zorunda değildi.
A gatha'nın büyüyle de p ek ilgilendiğini sanm ıyordum . Gelecek
h a k k ın d a son k o n u ştu ğ u m u z d a v e te rin e r olm ayı d ü şü n ü y o rd u .
Dr. WellbeIove Normaller ile büyücülerin eşit olmasından yanaydı
ve biz b ü y ü c ü le rin k e n d im iz i N o rm allerd en d ah a iyi görm em izin
bizim iyiliğim ize olm adığını sav u n u rd u . ("W elb y 'nin dem ek isted i­
ğ ini a n lıy o ru m ," d e rd i P en elo p e'n in annesi, "am a biz, N orm allerin
y apabileceği h er şeyi y ap ab iliy o ru z , ayrıca b ir de b ü y ü y e sahibiz.
Bu n asıl d ah a iyi olm az?")
A g a th a 'n ın babası onu b ü y ü d ü n y a sın d a b ir k a riy e r edinm esi
için hiç zorlam azdı. S a n ırım istese b ir N o rm a l'le bile ç ık ab ilird i.
(Gerçi ann esi b u n a sıcak bakm ay ab iiird i; N o rm aller aram ıza kabul
edilm ezdi.)
H er neyse, so sy etik b ir yem ek v e rm e d ik le ri ya da davet sezo­
n u n d a beni y a n la rın d a s ü rü k le m e d ik le ri sü rece VVellbelove'larda
olm ayı sev iy o rd u m . E v lerin d ek i h er şey y en i ve b irin c i sın ıftı.
A t ta b lo la rın ın a rk a sın a g izlen m iş devasa h o p arlörleri olan, tü m
du v a rı kaplay an bir telev izy o n ları v a rd ı ve tü m k o ltu k ları deriydi.
A g a th a 'm n an n esi h ep d ışa rıd a o lu rd u , babası da genelde k li­
niktey d i. (Normal d o ktoruydu ama çoğu hastası büyücüydü. Kendisi
a k u t aN orm al ra h a ts ız lık la rd a u zm an laşm ıştı.) A gatha'ya yem ek
y ap an ve şo fö rlü ğ ü n ü y ap an h izm etçi d en ileb ilecek H elen ad ın d a
b ir ç a lışa n la rı v a rd ı. Ü niform a değil, norm al k ıy afetler g iy e rd i ve
Doctor W ho h astasıy d ı.
H elen da d a h il olm ak ü zere h ep si b an a iyi d a v ra n ıy o rla rd ı.
A g a th a 'm n an n esi N o el'd e b an a güzel k ıy a fe tle r verir, babası ise
sa n k i b ir ateş to p u o larak ölm eyecekm işim g ib i geleceğim den k o ­
n u şu rd u .
O nları g erç e k te n seviy o rd u m . N o el'i de sev iyo rdum . A rtık
b irlik te olm adığım ız için yem ek m asasında o tu ru p A g atha'm n aile­
siyle k o n u şm a n ın ne k a d a r tu h a f olacağını d ü şü n ü p d u ru y o rd u m .
H erkes s ın ıfta n ç ık tık ta n son ra A gatha'yla B üyülü K elim eler
sın ıfın d a k a ld ık .
H âlâ d u d a ğ ın ı ısırıy o rd u .
“A g a th a ..." dedim .
"N o el'le ilg ili," dedi.
Saçlarını k u la k la r ın ın a rk a sın a a ttı. O rta d a n a y rılıp y ü z ü n ü
çerçeveleyen m ükem m el düz saçları v a rd ı. (Penny b u n u n b ü y ü
o ld u ğ u n u , A gatha ise b ü y ü olm adığını söylerdi. P e n n y g ü ze llik
b ü y ü le rin in u tanılacak b ir şey o lm ad ığ ın ı söylerdi.)
"Babam N o el'd e tab ii ki y in e seve seve gelebileceğini söyledi,"
dedi A gatha.
"Ah, g ü z e l,” dedim .
"Ama bence ik im iz de b u n u n ne k a d a r ra h a tsız edici olacağını
b iliy o ru z ," diye devam etti. S ırf b u n u söylem ekten bile ra h atsızlık
d u y u y o rm u ş gibi g ö rü n ü y o rd u . "İk im iz için de."
"D o ğ ru ," dedim . R ahatsız edici o lu rd u h erh ald e.
"N o e l'i b e rb a t e d e rd i," dedi.
“Öyle m i? Gerçekten öyle m i, A g a th a ? B üyük bir eviniz var
ve za m a n ım ı televizyon odasında geçireceğim ,” dem eden k endim i
d u rd u rd u m .
"D o ğ ru ," dedim o n u n yerine.
"B en de ona b u sene m uhtem elen B u n ce'lara gid eceğini söy­
ledim ."
A gatha, B u n ce'larla k alam ayacağım ı b iliy o rd u . P en elo p e'n in
an n esi b an a h e r şeyi k u y ru ğ u y la d e v ire n koca bir köpekm işim
gibi d a v ra n m a d a n en fazla üç g ü n d a y a n ab iliy o rd u .
B u n c e 'la rm ev i k ü ç ü k d eğ ild i am a k a la b a lık tı... ve k ita p y ı­
ğ ın la rı v a rd ı. K itaplar, k âğ ıtlar, o y u n c a k la r, b u la şık la r. Bir şeye
ça rp m am an ız im k â n sız d ı. Bir şeyleri d ev irm em ek için cisim siz
olm an ız g e re k ird i.
"P ek i," dedim A g ath a'y a. "T am am ."
Yere b a k tı. "E m inim ailem h ed iy e g ö n d erecek tir."
"O nlara k a r t g ö n d e ririm ."
"Bu hoş o lur," d edi. "T e şe k k ü r ed erim ." Ç antasını om zuna
a tıp ben d en b ir adım u z a k la ştı, a rd ın d a n d u ru p saçını y ü z ü n d e n
itti. (Bu, öylesine y ap tığ ı b ir h a re k e tti; saçı asla y ü z ü n e düşm ezdi.)
"Sim on. O ejd erh ay ı y en m en in a n ılm a z d ı. H a y a tın ı k u rta rd ın ."
Om uz silk tim . "E h, Baz y ap tı, değil mi? N asıl yapacağım ı
bilsem b o ğazın ı k eserd im ."
"B abam o nu H u m d ru m 'ın g ö n d e rd iğ in i söylüyor."
Y eniden om uz silk tim .
"M utlu Noeller, Sim on," dedi ve yan ım d an geçip sın ıftan çıktı.
50

SİMON

"O dan ızd a u y u m am a izin v erm elisin iz," dedi Penelope. "Bu her
şeyi k o la y la ştırır."
“H ayır," d e d ik B az'la a y n ı anda.
"H em n ered e u y u y a ca k sın , k ü v e tte m i?" diye sordum .
T ahta h âlâ y a ta k la rım ız ın u c u n d a k i boş alan d ay d ı ve a rtık
e tra fın d a k itap y ığ ın la rı vardı. Baz ve Penelope sayesinde VVatford
k ü tü p h a n e s in d e k i işe y a ra r h e r k ita p o d am ızd ay d ı ve em in im bir
ta n e si bile yasal y o lla rd a n alın m am ıştı.
H er gece b u ra d a çalışıy o rd u k . E lim izde b ü y ü k b ir d a ğ ın ık lık
d ışın d a k a yd a d eğ er b ir ş e y y o k tu .
"K üvette y atm ay ı so ru n etm em ," d edi Penny. "B üyüyle y u ­
m u şak hale g e tire b ilirim ."
"H ay ır," d ed i Baz. "S n o w 'la a y n ı b a n y o y u pay laşm ak zaten
y eterin c e k ö tü ."
"P enny, gay et güzel b ir o d a n var," dedim B az'm iğnelem esini
d u y m a z d a n gelerek.
"Sim on, g üzel b ir oda olsaydı içinde T rix ie o lm azdı."
"O se n in oda a rk a d a şın m ı?" diye so rd u Baz. "P eri olan."
"E v et," d edi Penelope.
D u d a k la rı ay n ı a n d a aşağı ve y u k a rı d o ğ ru k ıv rıld ı. "Bir p eri
o ld u ğ u n u z u d ü şü n ü n ," dedi. "İğrenç o ld u ğ u n u b iliyorum ama d ü ­
şünsenize, p e risin iz , k ız ın ız oluyor ve ad ın ı T rix ie k o y u y o rsu n u z.
P eri T rix ie ."
"B ence b iraz sev im li," dedim .
"S en Trixie'nirı biraz sevim li o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o rsu n ," d ed i
Penny.
" T rix ie sev im li b iri." Omuz silktim .
"Snovv," d edi Baz. "D ah a y en i yem ek yedim ."
G özlerim i d e v ird im . M uh tem elen p e rile rin b ü y ü c ü le rd e n alt
seviyede o ld u k la rın ı d ü şü n ü y o rd u . Cüceler ve in te rn e t tro lleri gibi
y arım a k ıllıy d ıla r.
"M ary isim li b ir p e ri olm ak gibi," diye devam e tti Baz.
"Ya da G am pir ad ın d a b ir vam pir," dedim .
"G am pir diye b ir isim yok, Snovv. Bu o y u n d a b e rb atsın ."
" T rix ie 'y i sav u n acak olursam ," diyen P enelope'nin, b u n u söy­
lem ekten rah atsız olduğu belliydi, "p eriler m uhtem elen k endilerine
'p e r i' d em iy o rlard ır. Yani Nevvman ad ın d a b ir in sa n o la b ilirsin
am a k im se b u n a k afa yo rm az."
"E m in im o d a n p e ri to z u y la d o lu d u r," dedi Baz ü rp e re re k .
"B aşlatm a şim d i," dedim . "İyi geceler, P enny."
"İyi," dedi Penny, ayağa k alk ıp okud u ğ u kitab ı alarak. K ayıt’ın
ciltli n ü sh asıy d ı; ü çü m ü z de ip u cu b u lm a k için onu d ik k a tlic e
o k u y o rd u k . On y ıllık o lay lard a g id erek u z m a n la şıy o rd u k .
H er şey çok tu h a f tı...
Yalnızca Baz'la çalışm ak değil am a P en n y 'y le ta k ılırk e n Baz'm
da s ü re k li y a n ım ız d a o lm ası...
O d a n ın d ışın d a bizim le h â lâ k o n u şm u y o rd u .
Baz, düşm anıyla konuşm asının yard ak çıların ın kafalarını k arış­
tıracağ ın ı söylüyordu. O nlara gerçekten de "y ardakçılarım " dem işti.
Belki de sadece dalga geçiyordu.
B az'ın b en im le dalga geçip geçm ed iğ in i h e r zam an anlayam ı-
y ordum . A cım asız b ir ü slu b u v ard ı. M u tlu y k en bile k üçüm ser gibi
b ak ıy o rd u . A slın d a o n u n hiç m utlu olup o lm ad ığ ın ı bilm iyordum .
S anki sadece ik i d u y g u su v ard ı: k ız g ın ve sadistçe k ey ifli.
(Bir de kom plo k u rm a k ... bu b ir d u y g u m uydu? Eğer öyleyse
üç taney di.)
(Bir de iğrenm e. Dört.)
H er neyse. Penelope'yle y in e de Baz'a h e r şeyi söylem iyorduk.
M esela S ih irb a z 'd a n hiç söz etm iyorduk; aksi ta k d ird e an ın d a kav­
gaya d önüşüyordu. A yrıca Penny, ailesin in S ihirbaz'la arasın ın açık
o labileceğ in i B az'm b ilm esin i istem iy o rd u . (Gerçi Baz bu d u ru m u
an lay ab ilird i.)
Penny, Baz'm düşm anım o ld u ğ u n u bana sık sık h atırlatıyordu.
A teşkes b ittiğ in d e ö ğ rendiği h e r şeyi bana k a rşı k u llanabileceğini.
A m a h a tırla tm a yapılm ası g erek en k iş in in ben old u ğ u m d an
em in değildim . B irlik te g eçird iğ im iz v a k itle rin y a rısın d a b e n y a­
tağ ım d a o tu ru p k ita p o k u rk e n o n la r 1800'lü y ılla rın en sev d ik leri
ilk on b ü y ü sü n ü k a rş ıla ş tırıy o r ya da H am let ile M acbeth'in b ü y ü
d e ğ e rin i ta rtış ıy o rla rd ı.
G eçen g ü n Baz y e ra ltı m ezarlığ ın a g id e rk e n P e n n y 'y i R evak-
la r'a k a d a r g eçirm işti. G eri d ö n d ü ğ ü n d e y se P e n n y 'n in M askeli­
ler'e nasıl g ird iğ in e d a ir hiç ip u cu o lm ad ığ ın ı söyledi. E rtesi g ü n
Penny, Baz'm fa re le rd en k a n em m eye g ittiğ in i k e sin lik le k ab u l
etm e d iğ in i söyledi.
“Sen de ç ık ıy o r m u su n ? " d iye so rd u P e n n y k a p ın ın ö n ü n d e
Baz'a.
“H ayır, o d ada kalacağ ım ," diye cevapladı Baz.
Çok ilg in çti.
"K ah v altıd a g ö rü ş ü rü z ," dedi P en n y ve k a p ıy ı k ap ad ı.
Baz bu gece avlanm aya gitm eyecekse duş alıp yatsam iyi olurdu.
Sadece ik im iz k a ld ığ ım ız d a d ah a se rt kavga e d iy o rd u k .
P ijam alarım ı ald ığ ım sırada k o n u ştu :
"H aftay a p la n ın n e d ir? T atil için?"
Ç enem in k asıld ığ ın ı hissettim . "M uhtem elen birkaç g ü n lü ğ ü n e
P e n n y 'le re giderim , so n ra da tü m ta tili o rad a g eçiririm ."
"W ellbelove aile sin in şö m in esin in b aşın d a k u tlam a yapm a­
y acak m ısın ?"
D olabın k a p ağ ın ı çarp tım . B unu h e n ü z k o n u şm a m ıştık . Ben
ve Baz. A gatha k o n u su n u .
İk isin in k o n u şu p k o n u şm ad ığ ın ı b ilm iyordum . Ya da b u lu şu p
b u lu şm a d ık la rın ı. A gatha a r tık akşam yem eğine bile in m iy o rd u .
S anırım od asın d a y iy o rd u .
"H a y ır," d edim y a ta ğ ın ın y a n ın d a n geçerken.
"Snow ," dedi.
"N e."
"H a m p sh ire'a g elm elisin."
D u ru p ona b ak tım . "N e? Neden?”
Baz b o ğ azın ı tem izley ip k o lla rın ı ö n ü n d e b irle ştird i ve beni
ne k a d a r k ü ç ü m se d iğ in i v u rg u la rc a s ın a çenesin i k a ld ırd ı.
"Ç ü n k ü an n e m in k a tilin i b u lm am da b an a y a rd ım edeceğine
yem in e ttin ."
"Y ardım ediyorum za te n .”
"B urada olm ak y erin e orada o lu rsa n d ah a çok y a rd ım ın d o ­
k u n u r. E vim izdeki k ü tü p h a n e d u ru m u id are edem eyeceğim k a d a r
b ü y ü k . A yrıca o rad a arab am da var; g erçek b ir a ra ştırm a y a ç ık a ­
b iliriz . B urada in te rn e t bile yok."
"S enin le eve gelm em i te k lif e d iy o rsu n ."
"E vet."
"N o el'd e."
"E vet."
"A ilenle."
Baz g ö zlerin i d e v ird i. "S onuçta se n in b ir ailen y o k .”
"S en d elisin ." B anyoya d o ğ ru h am le y aptım .
"B u n u n nesi d e lilik ?" diye so rd u . "Y ard ım ın a ih tiy acım ola­
b ilir ve b u ra d a y ap acağ ın h iç b ir şey yok. Y anında b irin in olm ası
h o şu n a gider diye d ü ş ü n d ü m ."
K apının ö n ü n d e d u ru p te k ra r ona döndüm . "A ilen benden
nefret ediyor."
"E vet, ne v a r b unda? Ben de sen d en n e fre t ed iy o ru m ."
"Beni ö ld ü rm ek istiy o rla r," dedim .
"S eni ö ld ü rm ey ecek ler; m isafirim iz o lacaksın. İste rse n b ü y ü
de y ap arım . M i s a f i r i m i z o l."
"E v in iz d e kalam am . Dalga m ı g e çiy o rsu n benim le?"
"Snow, y ed i se n e d ir a y n ı odad a y aşıy o ru z. B un unla ne gibi
b ir s o ru n u n o lab ilir k i?"
"S en delisin !" d edim ve k ap ıy ı kap ad ım .
G erçek ten zırd eliy d i.

"A n n en bana güvenm iyor m u?" dedim .


Koridorda y ü rü y o rd u k ve Penelope beni hem en eliyle su stu rd u .
"Sana güveniyor," d edi. "Sana y ü z d e y ü z g üveniyor. D ü rü st ve
sam im i o ld u ğ u n u b iliy o r ve d u y m am an g erek en b ir şey d u y a rsa n
a n ın d a S ihirb az'a y e tiştire c e ğ in i de biliyor."
"Ö yle b ir şey yapm am !"
"Y apabilirsin, Sim on."
"P en ny!"
"Şişt."
Daha sessizce tekrar, "Penny," dedim. "A nnenin başını Sihirbaz'la
d erd e so kacak b ir şey asla yapm am . A yrıca o n u n da S ih irb a z 'la
b aşın ı derde so k acak b ir şey y a p tığ ın ı hay al bile ed em iyorum ."
"A dam larını te k ra r gönderm iş," dedi Penny. "P rem al'ın dediğine
göre bir so n rak i sefere S ihirbaz bizzat k endisi evim ize gelecekm iş."
"Ö yleyse b en de o rad a olm alıyım ," dedim . "O na b en im k a r­
şım da asla b ir şey yapm az."
P en n y d u rd u . "Sim on. S ih irb a z 'm an n em e g e rç e k te n b ir şey
y ap acağ ın ı m ı d ü şü n ü y o rsu n ? "
Ben de d u rd u m . "H ay ır. Tabii k i y apm az."
Bana d o ğ ru eğildi. "A nnem M eclis'e itira z d a b u lu n d u . Bu
s o ru n u n k en d i k en d in e çö züleceğini d ü şü n ü y o r. Am a ev d ey k en
W atford T ra je d isi'n i a ra ştırm a m g e re k tiğ in i biliyorsun ve b ü tü n
b u n la r o lu rk en an n em se n in k ü tü p h a n e y e g irm en e h a y a tta iz in
verm ez. Sana K üçük -S ih irb az diyor."
"B eni n e d en sev m iy o r?"
"S eni seviyor," d e d i P e n n y g ö zlerin i d e v ire re k . "S evm ediği
kişi S ih irbaz."
"A n n en b en i sevm iyor, P enny."
"Sadece sen in belayı ç e k tiğ in i d ü şü n ü y o r. Ve çek iy o rsu n , Si­
m on. G erçek an lam d a."
"E vet am a elim de değil."
Penelope te k ra r y ü rü m e y e başladı.
"B oşuna dil d ö k ü y o rsu n ."
W a tfo rd 'd a y aln ız k alm ay ı d e rt e ttiğ im d e n d eğildi, pek e tm i­
y o rdum . A m a N o el'd e b u ra d a kim se olm azdı. Yemek yem ek için
m utfağa zorla girm em g erek ecek ti. Aşçı P r itc h a rd 'd a n a n a h ta rı
iste y e b ilird im san ırım .
Bir sonraki sınıfım a geldiğim izde om zum u bilerek kapıya ç a rp ­
tım . (Bir şeylere v u rm a n ın ya da ç a rp m a n ın k e n d in iz i d ah a iyi
h isse ttirm e y e c e ğ in i sö yleyen in sa n la r b elli k i y e te rin c e iy i v u r ­
m am ış ya da çarp m am ışlard ı.) "Şim di böyle m i d iy o ru z ? " dedim .
“W atford Trajedisi m i?"
P enny'nin konuşm am ıza dönmesi bir saniyesini aldı. "O dönemde
öyle d iy o rlarm ış," d ed i. "B izim ne d e d iğ im izin ne önem i v ar? "
"H iç. Öylesine. B unu b iri öldüğü için y apıyoruz. Baz'm annesi
öldüğü için. 'W atford T rajed isi' san k i çok u zak ta, bizim için önem i
o lm ayan b irile rin in b a şın a gelm iş gibi h is s e ttiriy o r.”
"S ih irb az'a N o e l'd e b u ra d a k ala c a ğ ın ı h a b e r ver," dedi. "S e­
n in le geçirm ek istey ec e k tir."
Bu b en i g ü ld ü rd ü .
"N e?" diye so rd u Penny.
"D ü şü n eb iliy o r m u su n ? S ih irb a z d a N oel."
" İla h ile r sö y lersin iz," d ed i P en n y g ü lerek .
"F ın d ık y eriz."
"K ra liç e 'n in k o n u şm a sın ı iz le rsin iz ."
“Hediyeleri b ir düşünsene," dedim gülerek. "M uhtem elen çözüp
çözem eyeceğim i görm ek için b an a b ir b ü y ü v erir."
"G ö zlerin i b ağlayıp O rm an C eh en n em i'n e b ıra k ır ve akşam
yem eğind e evde olm anı söyler."
"A h!" S ırıttım . "T ıp k ı ü ç ü n c ü sen em izd ek i gibi."
P en ny ko lu m u d ü r ttü ve d u v a r b o y u n c a kaydım . "K onuş
o n u n la," d edi. "D eli am a sana değer veriy o r."

T atil için o k u ld a n en son a y rıla n Baz oldu. D eri v a liz in i o y ala­


n a ra k h a z ırlad ı. İçinde n o tla rım ız ın çoğu v a rd ı. A ilesiyle b u n u
k o n u şu p konuşm am aya h en ü z k a ra r verm em işti am a olabildiğince
bilgi edinm eye çalışacaktı. "B irileri N icodem us h a k k ın d a bir şeyler
b iliy o rd u r h erh ald e."
Y atağım da u zan m ış, o d a n ın b an a k a lm a sın ın ne k a d a r güzel
olacağını d ü şü n ü y o r ve onu izlem em eye çalışıyordum . Ö ksürdüm .
"D ik k atli ol, tam am mı? Yani bu N inodem us d enen k işi kim bilm i­
yoruz ama tehlikeli biriyse onu aradığım ızı fark etm esini istem eyiz."
"Sadece g ü v en d iğ im kişilerle k o n u şu ru m ," dedi Baz.
"E vet am a olay da bu değil m i zaten? Kime g üv eneceğim izi
bilm iyoruz.”
"P en elop e'y e g ü v e n iy o r m u su n ?"
"E vet."
"A nnesin e g ü v en iy o r m u su n ?"
"K ötü olm adığı k o n u su n d a g ü v e n iy o ru m ."
"B en de ailem e g ü v en iy o ru m . S enin g ü v e n ip g ü v en m em en in
b ir önem i yok."
"Sadece d ik k a tli olm anı sö y lü y o ru m ," dedim .
"B enim için en d işelen m ey i kes, Snow. Bu b e n i h u z u rsu z e d i­
yor." V alizin in k a p a ğ ın ı k ap ad ı ve m a n d a lla rın ı tu ttu r d u . Sonra
k a ş la rın ı ç a ta rak b a n a b a k tı ve b ir k a ra r v erd i. Bu b a k ışa aşin ay ­
dım . E lim i k ılıc ım ın k a b z a sın a g ö tü rd ü m .
"S n o w ..." dedi.
"N e."
"Sana bir şey söylemem g erektiğini h issediyorum . A teşkesim iz
dolayısıyla."
Ona b ak ıp bekledim .
"O g ü n W ellbelove ve b en i O rm a n 'd a g ö rd ü ğ ü n d e ..."
G özlerim i kap ad ım . "B u n u n ateşkesim izle ne gibi b ir ilgisi
o lab ilir? "
Baz devam e tti: "O g ü n beni VVellbelove'la O rm an 'd a g ö rd ü ­
ğ ü n d e ... D ü şü n d ü ğ ü n gibi d eğildi."
Gözlerimi açtım. "Kız arkadaşım ı çalmaya çalışm ıyor m uydun?"
"H ay ır."
"H adi o radan," dedim . "S enin y erin e b eni tercih e ttiğ i g ü nden
beri aram ıza girm ey e ça lışıy o rsu n ."
"B enim yerim e seni te rc ih etm edi."
"K endine gel, Baz."
Acı çekiyor gibi g ö rü n ü y o rd u ; b u y en i b ir su ra t ifadesiydi.
"H ay ır," diye devam e tti. "D em ek iste d iğ im ... ben W ellbelove için
h iç b ir zam an b ir seçenek olm adım ."
Başımı yenid en yastığa b ırak tım . "Ben de öyle zannediyordum
ama belli ki yanılm ışım . A rtık onunla şansın var. Benimle işi bitti."
"B eni iş ü s tü n d e y a k a la d ı," dedi. "O g ü n O rm a n 'd a ..."
O nu d u y m azd an geldim .
“Yemek yerken y a k a la d ı. Beni gö rd ü . K im seye söylem em esini
istiy o rd u m ."
"B u n u n için e lin i m i tu tm a n g ere k iy o rd u ? "
"O nu sırf seni k ız d ırm a k için y aptım . İzled iğ in i b iliyordum ."
"E h, işe y a ra d ı," dedim .
"D in lem iy o rsu n ." A rtık çok acı çek iy o r gibi g ö rü n ü y o rd u .
"W ellb elo v e'la a ra n ız a asla g irm ey ecek tim . Ben h ep seni sin irle n ­
dirm eye çalışıy o rd u m ."
"S ırf beni üzm ek için A gatha'yla flö rt ettiğ in i mi söylüyorsun?"
“E vet."
"O n u n la hiç ilg ilen m e d in m i?"
“H ayır."
D işlerim i sık tım . "Ve ben im b u n u d u y m a k isteyeceğim i m i
d ü şü n d ü n ? "
"Yani evet. A rtık o n u n la b a rışıp m ükem m el b ir N oel geçi­
re b ilirsin ."
"T am b ir p islik sin !" dedim ayağa k a lk ıp ü z e rin e a tılarak .
"Oda A rkadaşı Laneti!" diye b ağ ırd ığ ın ı duydum ama az kalsın
y u m ru ğ u m u çenesine y a p ıştırıy o rd u m .
Son anda d u rd u m . "A gatha b iliy o r m u?"
Om uz silk ti.
"Sadece flö rt ed iy o rd u m ," d edi Baz. "O nu ejd erhaya yem e t­
m eye çalışm adım sonuçta."
"Evet ama senden hoşlanıyor,” dedim . "S anırım senden, benden
h o şla n d ığ ın d a n d ah a fazla h o şlan ıy o r."
Baz b aşın ı eğip te k ra r om uz silk ti. "N ed en h o şlan m asın ki?"
"S ik tir git, Baz. C idden." O k a d a r y a k ın ın d a d u ru y o rd u m ki
resm en y ü z ü n e tü k ü rü y o rd u m . "Sen y o k k e n sen in o lan e t olası
m en d ilin i y a n ın d a taşıy o rd u . G eçen sen ed en b eri."
"N e m en d ili?"
A sam ın ve b irk aç şe y in d ah a o ld u ğ u çekm eceden m en d ili çı­
k a rıp g ö z le rin in ö n ü n d e salladım . "B unu."
"B ak," dedi. "B una b ir son vereceğim . B undan sonra W ellbe-
lo v e 'd a n u zak d uracağım . O nunla ilg ilen m iy o ru m ."
"Bu d ah a da k ö tü !"
"İy i o zam an devam edeyim V dedi sa n k i öfkeli olm ası gereken
kişi kendisiym iş gibi. "Böylesi daha mı iyi olur? O nunla evleneyim
ve b ü y ü ta rih in in gelm iş geçm iş en güzel ç o c u k la rın ı yapalım ve
s ırf seni sin ir etm ek için h e p sin in a d ın ı Sim on k o y alım ."
"G it a rtık !" d iye b ağ ırd ım . " C iddiyim . Sana b iraz d ah a ba­
k arsam Oda A rk ad aşı L an eti u m u ru m d a olm ayacak. VVatford'dan
a tılırsam en a z ın d a n sen in le de so n u n d a işim bitm iş olur!"
51

BAZ

Snovv'a iy ilik yapm aya çalışıyordum .


Hiç de işim e gelm eyen b ir iy ilik .
W ellb elo v e'la g e rç e k te n de evlen m eliy d im . Babam b u n a b a­
y ılırd ı.
O nunla evlenirdim . İstediği h er şeyin a n a h ta rın ı ona verirdim .
Sonra da Simon'a b e n zey en bin ta n e erk ek b u lu p h e p sin in k a lb in i
fa rk lı şek illerd e k ıra rd ım .
W ellbelove çok güçlü değildi am a m ükem m eldi. A yrıca h a rik a
b ir a tı v ard ı; ü v ey an n em le at b in erlerd i.
Babam da P itch so y a d ın ın benim le son b ulacağı k o n u su n d a
endişelen m ey e b ir son v e re b ilird i. (Gerçi P itch so y u benim le çok­
ta n ölm ü ştü ; v a m p irle rin ço cu k sah ib i o la m a y a c ak la rın d an e m in ­
dim.) (Vampir b eb ek ler o ld u ğ u n u d ü şü n eb iliy o r m usunuz? Tam bir
kâbus.) (Ayrıca Fiona teyzem k en d i kahrolası soyadını neden devam
e ttirm iy o rd u ? A n n em b an a k e n d i so y a d ın ı v ereb ild iy se Fiona da
d ü n y a y a b irk aç P itch d ah a g e tire b ilird i.)
İy i b ir aile n in k ızıy la ev len irsem b ab am ın eşcinsel olm am ı
u m u rsam ay acağ ın ı d ü şü n ü y o rd u m . Ya da to r u n la r ın ın b a b asın ın
k im olacağını. A n n em in so y u n u bu şek ild e devam e ttirm e fik ri
m idem i a ltü s t etm edi; b u n u d ü şü n ecek tim .
Snovv aşk, seks ve ev lilik k o n u su n d a , A gatha k o n u su n d a bu
k a d a r d u yg u su z d ü şü n d ü ğ ü m ü bilse b ü y ü k olasılıkla benden y e p ­
yen i b ir seb ep ten dolayı n e fre t ed erd i.
Ama niyetim in iyi olm am asının önemi var m ıydı ki? Cehenneme
giden yolum iyi - y a da k ö t ü - n iy e tle rd e n oluşm uyordu; sadece
b en im yolum du.
H adi, Snovv. Kız ark a d a şın ı affet. Ö n ü n ü zd e d urm ayacağım .
G idip b irlik te la n et olası tepeye ç ık ın ve saçların ızd a b atan g ü neşi
iz le y in ... a r tık s ık ın tı çıkarm ayacağım . B itti. A teşkes.
Bu d u ru m u n , işb irliğ im izin aram ızı d ü zeltm esini beklem iyor­
dum . Snovv'u ik n a etm eyi ya da d eğ iştirm ey i beklem iyordum . Ama
ilerlem e kay d ettiğ im izi d ü şü n m ü ştü m . T üm b u n la r sona erd iğ in d e
b e lk i y in e fa rk lı ta ra fla rd a y er alsak da b irb irim iz e b ulaşm azd ık .
Kavga ç ık a rm a zd ık .
Sim on'la h e r zam an d ü şm an olacağım ızı biliyo rdu m .
Am a b elk i a r tık d ü şm an olm ak istem eyeceğim iz b ir n o k tay a
u la şa b ilird ik .
52

SİMON

P enny (ve Baz) gidince v a k tim in çoğunu okul arazisinde y ü rü y e re k


geçirdim . K reşi aram ay a k a ra r verdim .
Baz, an n esi ö ld ü k te n son ra A ğlayan K u le'n in onu y u ttu ğ u n a
in a n ıy o rd u . P e n n y 'n in d ed iğ in e göre b ir b ü y ü c ü b ir binaya bağ­
lıysa, oraya k a n b ü y ü s ü y ap tıy sa b u m ü m k ü n o lab ilird i. K anları
d ö k ü ld ü ğ ü n d e bu , b in a n ın da c a n ın ı a c ıtırd ı. E tra fın d a b ir n ev i
k a p sü l o lu ştu ru rd u .
O dam ızın b en i ta n ım a sı için o k a d a r k a n d ö k tü k te n sonra
M askeliler E v i'n d e ö lü rsem ne olacağını d ü şü n d ü m .
P e n n y 'n in k a n b ü y ü le rin i ve y e m in le rin i sev m em esinin bir
n e d en i de b u y d u . "Sözünü tutan biriysen sözün yeterli olacaktır."
Yine ondan alın tı yapıyordum . G ün b o y u kafam ın içinde onunla
konuşuyordum . Bazen hayali konuşm alarım a Baz da dahil oluyordu;
genelde b an a d an g alak o ld u ğ u m u söylem ek için. Am a k a fam ın
içinde bu kelim ey i k u lla n m ıy o rd u hiç. Fazla kabay dı.
Yine k en d i k en d im e k o n u şu p p e n c e re n in d ışın d a gözüm e
ç a rp a n b ir şey o ld u ğ u n d a k ö şelerd en b u rn u m u so k a ra k A ğlayan
K ule'nin e trafın d a dolanıyordum . K eçilerin sıra halinde karla kaplı,
asm a k ö p rü d e n g e ç tik le rin i gördüm . A rk a la rın d a n da b iri ta k ip
ed iy o rd u . Ebb olm alıydı.
Ebb. E bb...
Ebb on b ir y a şın d a n b eri W a tfo rd 'd a y d ı. Şu an en az o tu z ya
da k ırk v a rd ı. M ü d ire P itch ö ld ü rü ld ü ğ ü n d e b u rad a olm alıydı.
Ben y an ın a gidene k ad ar keçiler ah ırların a dönm üşlerdi. Kapıyı
çaldım ; E b b 'i k o rk u tm ak istem iyordum . Burada keçilerle yaşıyordu.
T u h a f o ld u ğ u n u b iliy o rd u m am a açıkçası E b b 'i başka in sa n ­
larla y aşarken hayal etm ekte g üçlük çekiyordum . Diğer çalışanlarla
b irlik te . A h ırd a iste d iğ in i y ap ab iliy o rd u . Keçiler u m u rsam ıy o rd u .
"Selam , E bb!" ded im k ap ıy ı b irkaç kez d ah a çalarak. "Benim ,
Sim on."
Kapı açıldı ve Ebb g ö rü n m e d e n önce k eçilerd en b iri b u rn u n u
dışarı u zattı. "Sim on!" dedi kapıyı açıp içeri girm em i işaret ederek.
"B urada ne y ap ıy o rsu n ? H erkes ev in e g itti san ıy o rd u m ."
"M utlu N oeller dem eye geld im ," d edim p e şin d en a h ıra g i­
rerk e n . İçerisi d ah a sıcak tı am a çok da sıcak d eğildi. E b b 'in bu
şekilde g iy in m esin e şaşm am ak g e re k ird i: esk i VVatford k a z a ğ ın ın
ü z e rin d e b ir k az a k d ah a v a rd ı ve u z u n , çizgili W atford a tk ısı ile
p ejm ü rd e b ir ö rg ü şap k a ta k m ıştı. "Y ılan lar a şk ın a, Ebb, b u ra sı
cadı kafası k a d a r so ğ u k !"
"O k a d a r k ö tü d eğ il," dedi. "Gel, sobayı y akalım ."
Keçilerin y a n ın d a n a h ırın arka tarafın a, E b b 'in o turm a odasına
geçtik . B urada k ü ç ü k b ir m asası ve h alısı v ard ı. Bir de televizyon.
Bildiğim k ad arıy la VVatford'daki te k telev izy o n d u . H er şey, d u v ara
ya da bacaya bağlı o lm ayan b ir so b a n ın e tra fm d a y d ı.
E b b 'i z iy a re t e tm e n in en güzel y an ı b uydu; b ü y ü y ü boşa h a r­
cam ak u m u ru n d a değ ild i. A ğ zın d an ç ık a n ın y a rısı b ü y ü y d ü am a
onu hiç b ü y ü sü azalm ışk en ya da b itk in k e n görm em iştim .
S obanın b ü y ü lü o ld u ğ u n d a n em in d im ve fu tb o l m açla rın ı iz ­
lerk en de b ü y ü k o la sılık la b ü y ü k u lla n ıy o rd u .
"Neden büyülü banyo da koym a m ış? " d iye so rm u ştu A gatha,
E bb'i son ziyaretim izde, k i üzerinden y ıllar geçmiş olm alıydı. E b b 'in
nerede y ık a n d ığ ın ı bilm iyordum . Belki de her sabah S ü tte n ç ık m a
a k k a ş ı k b ü y ü sü y ap ıy o rd u .
(On üç yaşım dayken b en de aynı fik re k ap ılm ıştım am a Penny
b u n u n çok tem iz olm adığına, S ü tte n ç ık m a a k k a ş ık b ü y ü sü n ü n
y aln ızca görebildiğin p islik le ri tem izlediğine d a ir n u tu k çekm işti.)
Ebb sobaya birkaç dal atıp ateşi k a rıştırd ı. “Sana da M utlu No-
eller," dedi. "Beni tam zam anında y akaladın. Yarın eve gidiyorum ."
"A ileni görm eye m i?" d iye sordum .
Ebb, D oğu L o n d ralıy d ı. B aşını o n ay larcasın a salladı.
"K eçilerinle ilg ilen m esi için b irin e ih tiy a c ın v ar mı?"
"Hayır, arazide dolanm alarına izin vereceğim. Ya sen? Agatha'lara
gidecek m isin?"
"H a y ır," dedim . "B u rad a k alm ay ı d ü şü n ü y o ru m . Son senem
ya, W a tfo rd 'd a o lab ild iğ in ce v a k it g eçirm ek istiy o ru m ."
"H er zam an geri g eleb ilirsin , Simon. Ben geldim . K ahve iste r
m isin? K orkarım b u rad a sadece kahvem var. H ayır, dur, biraz Rich
Tea b isk ü v im var. B ayatlam adan yiyelim ."
Bir k ovayı ters çe v irip ateşe y a k ın o tu rd u m . Ebb a h ırın a rk a ­
sın a çiviled iğ i d o la p la rın b aşın a g itti. O raya astığı, ü z erin d e tozlu
seram ik h a y v a n la rın o ld u ğ u ra fla r da v ard ı.
İk in c i sın ıfta y k e n N o el'd e E bb'e k ü ç ü k , k ırıla b ilir b ir keçi
h ed iy e etm iştim ; y az ın o nu ik in c i el sa tışın d a g ö rm üştüm . O k a ­
d ar h o şu n a g itm işti k i b irk aç Noel ü s t ü ste ona biblolar alm ıştım .
Keçiler, k u z u la r ve eşekler.
Ebb b an a çatlam ış fin c a n d a k a h v e ile k u ra b iy e v e rd iğ in d e
k en d im i u ta n ç içinde, elim boş h isse ttim .
"B urada ne y ap ab ilirim , bilm iy o ru m ," dedim . "W a tfo rd 'ın ik i
ta n e keçi ço b an ın a ih tiy acı o ld u ğ u n u san m ıy o ru m ." K üçük keçi­
lerd en b iri y an ım a gelip dizim e so k u ld u . A vcum daki b isk ü v iy i
ona u zatın ca hem en aldı.
Ebb g ü lü m sey erek ra h a t k o ltu ğ u n a o tu rd u . "S ana da b ir şey
b u lu ru z . Bayan P itch b en i işe ald ığ ın d a da çalışan ihtiyacı y o k tu ."
"B az'ın an n e si," d ed im k e ç in in k u la k la rın ı k a şıy arak . E b b 'i
bu k o n u d a k o n u ş tu rm a k sa n d ığ ım d a n kolay olab ilirdi.
"T a k e n d isi," dedi. "O güçlü b ir b ü y ü c ü y d ü ."
"O nu iyi ta n ır m iy d in ?"
Ebb b isk ü v isin d e n b ir ıs ırık aldı. "B en o k u ld ay k en B üyülü
K elim eler dersin e g ire rd i," dedi k irli a tk ısın a k ırın tıla r saçarak.
"A ynı zam an d a da m ü d irey d i. Yani sa n ırım onu o şekilde ta n ıy o ­
ru m . A nlay acağ ın ü zere, h içb ir zam an a y n ı o rta m d a b u lu n m a d ık
am a k ard eşim N icky ö ld ü k te n so n ra ailem h e rh a n g i b ir ortam a
g irm ed i zaten ."
E b b 'in k a rd e şi, Ebb o k u ld ay k en ö lm ü ştü . H er d efasında göz­
y a şla rın a b o ğ u lu p ü zü lm esin e rağm en o n d a n sıkça b ah se d erd i.
P e n n y 'n in E b b 'd e n p e k h o şla n m a m a sın ın b ir sebebi de b u y d u .
“F azla m elankolik. Keçiler bile b ık m ış görünüyorlar."
Keçiler b ence gayet iyi g ö rü n ü y o rla rd ı. Birkaçı E b b 'in k o l­
tu ğ u n u n e tra fın d a d o lan ıy o rd u . K üçük d ilen ci ise a y a k la rım ın
d ib in e çö k m ü ştü .
"W a tfo rd 'd a n ay rılm ay a k o rk u y o rd u m ," diye devam e tti Ebb.
"Bayan P itch de ay rılm ak zo ru n d a olm adığım ı söyledi. D üşününce,
m uhtem elen başım a ay rı b ir bela açacağım dan en d işelen m işti. H er
zam an sağ d u y u d a n çok gü cü m oldu. A deta b ir b a ru t fıçısıydım ;
N icky de ben de ö yleydik. Bayan P itch b eni VVatford'a alarak b ü y ü
d ü n y asın a iy ilik yapm ış oldu ve bana ilerisi için endişelenm em em i
söyledi. Güç h e r zam an y ü k olm ak zo ru n d a değildi. Taşıyam ayaca­
ğ ın k a d a r fazla g elirse b aşka b ir y ere k o y a rsın . Ç ekm eceye falan.
Y atağının altın a. ‘B ıra k E benza,' d edi. ‘Bununla doğdun am a kade­
rin olm ak zorunda değil.' Bu, b ab am ın hiç söylem ediği b ir şeydi.
Bayan P itc h 'in ço cuğu olsaydım da böyle affedici o lu r m uydu,
m erak ed iy o ru m ."
G ülerken ağzım dan ıslak bisküvi k ırın tıla rı saçmamaya çalıştım .
"N e?" d edi. “Bu ilh a m verici b ir h ik â y e ."
"A dın E benza m ı?"
"G ayet g ü zel b ir isim! Çok geleneksel." O da g ü ld ü ve koca
b ir b isk ü v iy i ağ zın a a tıp ü z e rin e k a h v e içti.
"İy i b irin e b en ziy o r," dedim . "B az'm an n esi."
"E vet. A slan gibi c e su rd u . Ve çoğu k iş in in h u z u rsu z olacağı
k a d a r da k a ra n lık tı —b ü tü n P itc h 'le r ö y ley d i— ve refo rm lara şid­
d etle k a rşıy d ı. A m a VVatford'ı çok severdi. B ü y ü y ü çok severdi."
"E b b ... k ard eşin nasıl öldü?” Bunu daha önce hiç sorm am ıştım .
E b b 'in d a h a fazla ü z ü lm e sin i istem iyordum .
D erhal k o ltu ğ u n d a öne d o ğ ru k a y d ı ve b a k ışla rın ı benden
k a ç ırd ı. "Bu, k o n u ştu ğ u m u z b ir şey değil. O n u n la ilgili hiç k o ­
nuşm am am g erekiyor; v ü c u d u n u göm em eyince a d ın ı göm düler,
K itap 'ta n bile sild ile r am a o benim ik izim d i. Öyle değilm iş gibi
d a v ra n m a k d o ğ ru gelm iyor."
" İk iz in o ld u ğ u n u bilm iy o rd u m ."
"E vet. Suç o rtağ ım ."
"O nu özlü y o r o lm alısın ."
“Ö zlüyorum .” B u rn u n u çekti. "D iğer ta ra fa g eçtiğ in d en beri
o n u n la konu şm ad ım ; in s a n la rın d e d ik le rin in a k s in e ..."
"T abii k i k o n u şm ad ın , o öld ü ," dedim .
"N e d e d ik le rin i biliyo ru m .”
"A çıkçası Ebb, k a rd e şin h a k k ın d a sen d en başka k o n u şa n ı
du y m ad ım ."
Bir an bana b a k tı, gerildi, a rd ın d a n k e n d isin in fa rk ın a varm ış
gibi ateşe dönüp k a m b u ru n u çık ard ı. "Ü zgünüm , Simon. Sadece...
G aliba in s a n la r b en im de o n u n la b irlik te gideceğim i san ıy o rlard ı.
O nsuz yaşayam ayacağım ı. N icky gitm em i isted i."
"K end in i ö ld ü rm en i m i iste d i? "
"O n u n la gitm em i is te d i..." E ndişeyle e tra fın a b a k ın d ı ve sesi
fısıltı h a lin i aldı. "V am pirlere gitm em i. N icky b en i bekleyeceğini,
hep b ek ley eceğ in i söyledi."
E lim deki b isk ü v i k ırıld ı. "V am pirlere m i?"
"G erçek ten k im se o n d a n b ah setm iy o r mu? B enden?"
"H ay ır, Ebb." Vam pirlere m i? E b b 'in k a rd e şi vam pirlere m i
gitm işti?
Ebb çaresiz g ö rü n ü y o rd u . "T ü m y a p tık la rın d a n sonra bile on­
dan hiç b ah setm iy o rlar... S anrım K itap'tan çık arılınca böyle oluyor.
Ben de orad ay d ım . Bayan P itc h k elim eleri saklam am a izin v erd i."
A sasını k a ld ırd ı ve içeride sadece Ebb ve ben olmamıza rağm en
o k a d a r g e rilm iştim k i y erim d en sıçradım . A y ak larım ın d ib in ­
d ek i keçi de sıç ra y a rak u za k la ştı. E bb fa rk etm edi bile. O nu hiç
g örm ediğim k a d a r m elan k o lik ti. K irli y a n a k la rın d a n ak an yaşlar
y ü z ü n d e tem iz çizgiler o lu ştu ru y o rd u .
A sayı ate şin ü z e rin e d o ğ ru salladı ve kelim eler alev le rin a ra ­
sın d a b e lird i am a y anm adı:
N icodem us Petty.
O k a d a r şoke o lm u ştu m k i az k alsın u z a n ıp o n ları tu tac ak tım .
Nicodem us! V am pirlere g id en Nicodem us!
"N icky ,” d iye fısıld a d ı Ebb. "V am pirlerle ölüm ü seçen te k
b ü y ü c ü ." K azağının koluyla g ö zlerin i sildi. "Ü zgünüm , Simon.
O n d an bahsetm em eliy d im am a y ılın bu zam an ı onu düşünm eden
edem iyo ru m . T atillerd e. Tek b aşın a o lm ası..."
"H âlâ y a şıy o r m u T '
Bu y an lış b ir so ru y d u ya da k en d im i fazla k a p tırm ıştım . Ebb
y en i g ö z y a şla rın ı sildi.
"H âlâ d ışa rıd a b ir y erd e," d edi. "Ölse h a b e rim o lu rd u diye
d ü şü n ü y o ru m . E skiden, başı d e rtte y k e n h e p h issed erd im ."
"N ered e?" d iye sordum . Sesim fazla çaresiz, fazla hevesli çık­
m ış gibi hissed iy o rd u m .
Ebb ateşe d ö ndü. "S ana söyledim , g ittiğ i g ü n d e n b e ri o n u n la
k o n u şm u y o ru m . Yemin ed erim ."
"S ana in a n ıy o ru m ," dedim . "Çok ö z ü r d ilerim . O nu çok öz­
lüyor o lm alısın ."
"K endi k alb im i özlem ek gibi," d ed i Ebb. A sasıyla alevleri k a ­
r ış tırd ı ve h e r h a rfi te k te k aldı.
"O n larla b irlik te m iy d i?" diye sordum . "B az'm a n n e sin i öl­
d ü re n vam pirlerle?"
E b b 'in çenesi y u k a rı k a lk tı. "H ay ır," dedi onu sav u n u rcasm a.
"B ayan M ary ölm eden önce bizzat k e n d isin e sordum . N ic k y 'n in
o g ü n orada o lm ad ığ ın a yem in e tti. O asla öyle b ir şey yapm azdı.
N icky in s a n la rı ö ld ü rm ek istem ezdi. Sadece so n suza dek y aşam ak
istiy o rd u ."
"S en b u ra d a m iy d in ? Olay gerçek leştiğ in d e?.."
Y üzü, h ay al bile edem eyeceğim k a d a r asıldı. "K eçilerle d ışa­
rıd ay d ım . O na y a rd ım edem edim ."
"K reşe ne oldu?" diye ü stelerk en E b b 'in çok fazla ağlam aktan
h e r an so ru larım a cevap verem ez hale geleceğinden en dişeleniyor­
dum . "N ereye g itti? "
"K endi k e n d in i sa k la d ı," dedi ve b u rn u n u çekti. "G örevi ço­
c u k la rı k o ru m a k tı ve b a şarısız oldu. Böylece gizlen di. D u v arların
ve y e rin a ltın a çekildi. Bir keresin d e b o d ru m d a b uldum . Sonra bir
keresinde de Ağlayan K ule'nin ortasında. Sonra tam am en kayboldu."
E bb'e m uhtem elen d ah a fazla so ru sorm alıy d ım . P en n y olsa
şu an asla d u rm azd ı. Baz ise asasın ı ç ık a rır her şeyi öğrenm eyi
ta le p ed erd i.
Fakat o n u n y e rin e E b b 'le o tu ru p ateşi izledim . Bazen a tk ısı­
n ın u cu y la g ö zlerin i sild iğ in i g ö rü y o rd u m . S an k i y ü z ü n e y eniden
p islik sü rü y o rm u ş gibiydi.
"Ü zgü n ü m ," dedim . "Bu k a d a r acı verici a n ıy ı h a tırla tm a k
istem em iştim . W atford'la ilgili bilm ediğim o k ad ar çok şey var k i..."
"W atford h a k k ın d a h angim iz ne biliy o ru z k i?" diye iç geçirdi.
"O rm an p e rile ri bile Beyaz Ş a p e l'd e n ö ncesini h atırlay am ıy o r."
"Ü zg ü nü m ," dedim .
Ebb b an a d o ğ ru eğ ilip k o lu n u om zum a doladı. B unu bazen
y ap ard ı. Ç ocukken çok h o şu m a g id erd i. Bana u laşm ası d aha kolay
o lsu n diye iyice y a k ın ın a o tu ru rd u m .
"Şişt," dedi. "Sen hatırlatm ad ın . Zaten hep aklım da. Bir açıdan,
konuşm ak iyi oluyor. Bir an bile olsa içimi biraz dökm üş oluyorum ."
Ayağa k a lk tım , o da p eşim d en k ap ıy a gelip içten bir şekilde
sırtım ı sıvazladı. "M u tlu N oeller, Sim on," d edi y a n a k la rın ı te k ra r
silerek. "Y alnız h issed ersen b e n i aray ab ilirsin . Bir alev gönderm en
yeterli, tam am mı? H issed erim ."
Ebb en az Sihirbaz kad ar güçlü o lm alıydı... A lev göndermek mi?
"İy i olacağım ," dedim . "T eşek k ü rler, Ebb. M u tlu N oeller."
Bana k a p ıy ı a ç tığ ın d a v ed a etm ek için h ev esliy m işim gibi
g ö rü n m e k istem ed im am a k a p ıy ı k a p a tır k a p a tm a z koşm aya b a ş­
ladım . K ulem ize k a d a r k a rd a h ız la ilerled im , a rd ın d a n d o labım ın
a ltın d a sak la d ığ ım p a ra y ı ç ık a rd ım . Fazla d e ğ ild i am a sa n ırım
b e n i H a m p sh ire 'a g ö tü rü rd ü .
T ren ista sy o n u n a gitm ek için o to sto p çekm eyi denedim am a
kim se b eni alm adı. Sorun değildi. Koşmaya devam ettim . İstasyona
geldiğim de b ilet ve sandv iç aldım .
T rende, W a tfo rd 'd a n b ir saat u z a k ta y k e n b irin in te lefo n u n u
öd ü n ç alıp arasam da o labileceğini fa rk ettim .
53

BAZ

K ü tü p h an ed e k em an çalışm ak h oşum a g id iy o rd u . K ardeşlerim in


b u ra y a g irm elerin e h e n ü z iz in v e rilm iy o rd u ve bahçeye b a k a n
bölm eli pen cereler v ard ı.
Kem an çalm ayı seviyordum , nokta. İyiydim . D ikkatim i dağıtıp
önüm e çık an h e r şey d en k afam ı u z a k la ştırıy o rd u . Ç alarken d ah a
iy i d ü şü n e b iliy o rd u m .
B üyük b ab am da k em an çalard ı. Yayıyla b ü y ü y ap ab ilird i.
O kula g iderken kem anım ı burada u n u tm u ştu m -a k lım yerinde
değ ild i— ve b ir sü re a ra v erd iğ im için b iraz h am lam ıştım . Üvey
annem D ap h n e'n in “gereksiz derecede m elan k o lik " dediği bir Kishi
Bashi şa rk ısı ü z e rin d e çalışıy o rd u m .
“B asilto n ... Bay P itch .”
Kem anı çenem den in d irip döndüm . Vera k ap ıd ay d ı. “B öldü­
ğ üm için ö z ü r d ile rim am a b ir a rk a d a şın ız sizi görm eye gelm iş."
"K im seyi b ek lem iy o ru m ."
"O k u ld an b ir a rk a d a şın ız ," dedi. "Ü zerin d e sizin ü n ifo rm a ­
n ız d a n var."
K em anım ı b ıra k ıp göm leğim i d ü zelttim .
H erhalde N ia ll'd ı. Bazen bize g elird i. G erçi genelde öncesinde
mesaj a ta rd ı. G enelde değil, her zam an. A yrıca ü n ifo rm asın ı giy-
m ezdi. Kimse giym ezdi; tatild e y d ik .
H ızlandım ve elim de asamla resm en koşarak salondan ve yemek
o d a sın d a n geçtim . D aphne m asada d iz ü s tü b ilg isa y a rın ın b a şın ­
day dı. M erak la b a k ın c a yavaşladım .
A n tre y e g ird iğ im d e, Simon Snow k ay b o lm u ş b ir kö p ek gibi
orada d u ru y o rd u .
Ya da h afıza k a y b ın a u ğ ram ış b iri gibi.
W atford m o n tu ile d eri b o tla rın ı g iy m işti, üzerleri k a r ve
çam urla k ap lıy d ı. Vera ona h a lın ın ü z e rin d e d u rm a sın ı söylem iş
o lm alıy d ı ç ü n k ü h a lın ın tam o rta sın d a d u ru y o rd u .
Saçları d a rm a d a ğ ın ık tı, y ü z ü k ıp k ırm ız ıy d ı ve h e rh an g i bir
k ış k ırtm a o lm adan o racık ta p a tla y a b ilirm iş gibi g ö rü n ü y o rd u .
A n tre n in kem erli g irişin d e d u ru p asam ı göm leğim in k o luna,
ellerim i de ceplerim e so k tu m . "Snovv.”
B aşını k a ld ırd ı. "B a z.”
"K apım da ne y a p tığ ın ı hay al etm eye ç a lışıy o ru m ... Dik b ir
yam açtan b u ra y a mı y u v a rla n d ın ? "
"B a z. . . ” d ed i y en iden . A ğ z m d a k in i ç ık a rm a sın ı bekledim .
"S en ... Ü zerinde k o t var."
Başımı eğdim . "E vet. S enin de ü z e rin d e k ırs a lın y a rısı var."
"Y oldan b u ra y a y ü rü m e k z o ru n d a k ald ım ."
"Ö yle m i?"
"T aksici size g elm ek ten k o rk tu ğ u n u söyledi. E v in iz in p e rili
o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o rm u ş."
"Ö yle."
Y utkundu. Snovv görd ü ğ ü m en u z u n b o y n a ve en a b a rtılı y u t­
k u n m ay a sah ip ti. Çenesi öne ç ık tı ve âdem elm ası o y n a d ı... m ü th iş
b ir g ö rü n tü y d ü .
"E e," d edim im alı b ir şek ild e ve k a şla rım ı k a ld ırd ım . "Bize
uğ ram an iyi o lm u ş..."
Snovv h o m u rd a n a ra k b eni s u s tu rd u ve öne d o ğ ru adım atıp
h a lın ın d ışın a ç ık tı, a rd ın d a n te k ra r geriledi. "S en inle konuşm aya
geldim ."
Başım ı o n ay larcasm a salladım . "P ek âlâ."
"Ş ey ..."
"Pekâlâ," dedim tekrar, bu kez üzerine gitm eyerek. Fazla k ız d ı­
rıp gitm esin i istem iyordum . (Snovv'un g itm esini hiç istem iyordum .)
"Am a b u h ald e eve girem ezsin . A yrıca nasıl bu h ale g eldin?"
"D edim ya; a n ay o ld an y ü rü d ü m ."
"T em iz k a lm ak için b ü y ü y a p a b ilird in ."
K aşlarını çattı. Snovv m ecb u r k alm ad ık ça k en d isin e asla b ü y ü
y a p m a z d ı... ya da b ir başkasına. K olum dan asam ı çık arıp ona doğ­
ru lttu m . Y üzünü b u r u ş tu r d u am a d u rm am ı söylem edi. B otlarına,
"S ü tte n çıkm ış ak k a şık !" b ü y ü sü yap tım . Ç am ur u ç tu ve kap ıy ı
açıp asam la y e rd e k i p isliğ i d ışa rı sü p ü rd ü m .
K apıyı k ap ad ığ ım d a Snovv sırılsık la m olm uş m o n tu n u ç ık a rı­
yordu. O kul pantolonu ile k ırm ızı kazağını g iym işti ve bacaklarıyla
saçları h âlâ ısla k tı. A sam ı te k ra r k a ld ırd ım . "B en iy iy im ," dedi.
"B o tların ı çık a rm a n gerek ," dedim . "H âlâ ıslak lar."
İp le rin i çözm ek için eğ ild iğ in d e ıslak, y ü n p an to lo n bacak­
la rın d a g erild i.
Ve Simon Snovv k ırm ız ı ço rap larıy la a n tre m d e d u ru y o rd u .
B edenim deki tü m k a n k u la k la rım a ve y a n a k la rım a a k ın e tti.
"H ad i Snovv. K onuşalım ."
54

SİMON

B az'ın p e şin d e n devasa b ir o d ad an çık ıp d iğ e rin e g ird im . Evleri


şato olm asa da ona y ak ın d ı.
D oıvnton A b b e y 'd e n fırlam ış gibi g ö rü n e n yem ek o d a sın d a n
g e ç tik ve m asada p a rla k g ü m ü ş b ir b ilg isa y a rın b aşın a o tu rm u ş
b ir k a d ın v ard ı.
K adın h afifçe ö k sü rü n c e Baz d u ru p b en i ta n ış tırd ı. "A nne,
oda ark ad aşım Sim on S now 'u h a tırla rsın ."
Beni zaten tan ım ış olm alıydı ama y ine de şaşırm ış görünüyordu
k i bu b an a k en d im e, b u ra d a ne işim o ld u ğ u n u so rm ay ı h a tırla ttı.
L anet olası P itch ev in d e.
G erçi b u n u tre n d e ya da ta k s id e ya da a n a y o ld a n B az'm
k a p ısın a k a d a r y ü r ü d ü ğ ü m se k iz k ilo m e tre s ıra s ın d a so rm am
g e re k ird i.
H iç düşünm üyordum .
"Snovv," dedi Baz. "Ü vey annem Daphne G rim m 'le tan ışm ıştın ."
"Sizi g ö rd ü ğ ü m e sev in d im , Bayan G rim m ," dedim .
H âlâ şaşk ın g ö rü n e n Bayan G rim m , "B en de öyle, Bay Snow,"
d edi. "R esm i b ir iş için m i b u ra d a sın ız ? "
Ne dem ek iste d iğ in i anlam adım ; h iç b ir zam an resm i işim ol­
m am ıştı ki.
Baz b aşın ı ik i y a n a sallıyor, k a d ın ın y ü z ü n d e k i ifade ne a n ­
lam a g eliyorsa onu düzeltm ey e çalışıy o rd u . "Sadece beni ziy arete
geldi, anne. B irlikte çalıştığ ım ız b ir proje var, o k ul projesi. A yrıca
ona öyle seslenm ek z o ru n d a değilsin. Sadece Simon d iy eb ilirsin ."
“Sen b an a Sim on d em iy o rsu n ," diye h o m u rd an d ım .
"O dam da olacağız," diye k a rş ılık v e rd i Baz, b en i duy m azd an
gelerek.
Üvey an n esi b o ğ azın ı tem izledi. "Yemek h a z ır o ldu ğ u n d a size
h a b e r gö n d eririm ."
"T eşekkürler," dedi Baz ve yeniden y ü rü m e y e başlayarak beni
ü z erin d e hey k ellerin olduğu -ç ıp la k k a d ın la r ışık çem berleri tu tu ­
y o rla rd ı—devasa m erd iv en le rd en y u k a rı ç ık a rd ı. Işık la r e le k trik li
m i yoksa b ü y ü lü m ü an lay am ad ım am a e v in iz d e k i h er şey k o y u
re n k ahşap ya da k o y u k ırm ız ıy sa m e rd iv e n le rin iz e ışık koym ak
m a n tık lıy d ı. P encerelerse o k a d a r u z a k ta y d ı k i e v in o rtası o k y a ­
n u s u n d ib in i a n d ırıy o rd u .
Ona yetişm eye çalıştım . Kot g iy d iğ in e h âlâ in an am ıy o rd u m .
S anırım o k u ld a d eğ ilk en fo rm asın ı giym em esi doğaldı ama Baz'm
e v in içinde hep ta k ım elbiseyle ve yelekle g ezeceğini hayal e tm iş­
tim ; o m u z la rın d a n sa rk a n ip ek atkısıy la.
Y ani... g erç e k te n p a h a lı b ir k ota b en ziy o rd u . Koyu re n k ti.
S ıkıyorm u ş gibi g ö rü n m e d e n b elin d en b ile k le rin e d o ğ ru d arac ık
in iy o rd u .
Bir an beni b ir tu zağ a g ö tü rü p g ö tü rm e d iğ in i m erak ettim .
Geleceğimi bilm iyordu ama böyle evlerin içinde zaten hazır tu z a k la r
b u lu n m a z m ıydı? M uh tem elen siyah p ü s k ü llü b ir h a la tı çekecekti
ve b en i z in d a n a a ta c a k tı... ö ğ re n d ik le rim i ona söyler söylem ez.
U zun b ir k o rid o ra g ird ik ve Baz u z u n k em erli bir k a p ıy ı açtı.
O d asın ın kap ısıy d ı.
Bu da b ir b aşka v am p ir k o m ikliğiydi: D u v arlard a k ırm ız ı k u ­
m aştan paneller v ard ı ve devasa yatağı gargoyllarla dekore edilm işti.
(Gargoyllar v a rd ı. Y atağının üzerinde.)
Kapıyı ark am d an k apadı ve yatağın ö n ü n d ek i sandığın üzerine
o tu rd u . O n u n ü s tü n d e de gargoyl o y m aları v ard ı.
"P ekâlâ, Snovv," dedi. "B urada ne işin v a r? "
"B eni sen d av et e ttin ," dedim . Çok ezik b ir cevaptı. İn a n ıl­
m az ezik.
"Bu y ü z d e n m i geldin? Noel için m i?"
"H ay ır. Sana söylem em gerek en b ir şey olduğu için geldim
am a ben i zaten davet etm iştin ."
A p talm ışım gibi b aşın ı ik i y an a salladı. "Söylesene. A nnem le
m i ilgili?"
"N ico d em u s'u n k im o ld u ğ u n u ö ğ ren d im ."
Bu d ik k a tin i çek ti. T ek rar ayağa k a lk tı. "K im m iş?"
"E b b 'in k a rd e şi."
"K ız a rk a d a şın Ebb m i?"
"Keçi ço b an ı Ebb."
"O n u n k a rd e şi yok ki."
"Var," dedim . "İk izi. Vam pir o ld u ğ u n d a K itap'tan çıkarılm ış."
B az'm y ü z ü n ü n d ah a da b ey azlad ığ ın a yem in ed eb ilird im .
" E b b 'in k ard eşi D ön ü ştü rü lm ü ş mü? B unun için onu K itap'tan
m ı ç ık arm ışla r? "
"H ay ır, k e n d isi o n la ra k atılm ış. G önüllü o larak."
"N e?" d edi Baz sertçe. "Bu işler böyle olm uyor, Snovv."
Ö nüne geçtim . "N asıl oluyor, Baz?"
"G idip de o n la ra ka tıla m a zsın .”
"N icodem us öyle yapm ış. E b b 'in de k en d isiy le b irlik te g it­
m esin i istem iş."
"Ebb. Keçi çobanı. N icodem us ad ın d a, d ah a önce k im se n in
d u y m ad ığ ı b ir k a rd e şi v a r..."
"D ed im y a ... K ita p 'ta n ç ık a rıld ığ ı iç in o n u h iç d u y m a d ık .
E bb b u y ü z d e n W a tfo rd 'd a y a şıy o rm u ş. K a rd e şin e k a tılm a s ın
d iy e a n n e n ona iş v e rm iş. S a n ırım ik is i de b ire r s ü p e rk a h ra m a n
fa la n d ı k i h e rk e s g ü ç le rin i b irle ş tirip s ü p e rv a m p ir o lm a la rın d a n
k o rk tu ."
"E bb an n em i ta n ıy o r m u ym uş?"
"E vet. Bu işi ona a n n e n verm iş."
Baz b ir şey y u m ru k la m a k is te r g ib iy d i. Ya da k a n em m ek
iste r gibi. "Ee, şim di n e re d e y m iş? " diye so rd u . "N icodem us d e ­
n e n ad am ?"
"Ebb bilm iyor. O nunla konuşm am ası gerekiyorm uş. H atta onun
h a k k ın d a bile k o n u şm am ası gerek iy o rm u ş."
Baz d u d a ğ ın ı b ü k ü n c e o n u n g erçek ten de sü p e rv am p ir oldu­
ğ u n u h a tırla d ım ; sü p erd ü şm an : "B ilm iyor, öyle m i?" dedi. "B unu
göreceğiz."
E lim i g ö ğ sü n ü n ü z e rin e koydum . Ona u laşm ak için b ir adım
d a h a atm am a g erek y o k tu . "H a y ır," d edim sertçe. "Ebb, N icode-
m us'un nerede olduğunu bilmiyor. O nunla bir daha konuşmayacağız."
Baz y u tk u n u p g ri-p em b e a ltd u d a ğ ın ı ısırd ı. "İstersem keçi
ço banıy la k o n u şu ru m , Snovv."
"Y ardım ım ı istiy o rsa n , h a y ır." Elim i g ö ğ sü n d en çekm edim
ç ü n k ü h âlâ zap t edilm esi g e re k tiğ in i h isse d iy o rd u m fa k a t b u n u
yapm am a iz in v e rd iğ in e in an am ıy o rd u m .
E lini k a ld ırıp bileğ im in ü zerin e koydu. (Sanki ak lım ı okum uş
gibi.) (Vam pirlerin böyle b ir özelliği v ar mıydı?) "İyi," dedi bileğim i
in d ire re k . "O zam an N icodem us'u nasıl bulacağ ız?"
"O k a d a rın ı d ü şü n m e d im . E b b 'in y a n ın d a n a y rılır ay rılm az
b u ray a geldim ."
"P enelope ne d ü şü n ü y o r? "
"O n u n la h e n ü z k o n u şm ad ım ."
"N erede?"
"B ilm iyorum , d ed im ya, o n u n la kon u şm ad ım . D irek t b u ray a
geldim ."
Baz kafası karışm ış gibi görünüyordu. "D irekt buraya mı geldin?"
"T atil so n ra sın ı beklem em i m i te rc ih e d e rd in ? "
G özlerini k ısıp te k ra r d u d a k la rın ı y alad ı. S ırf b ir şey yapm ış
olm ak için ellerim i kalçam a koydum . “P eki ya sen?" diye sordum .
"H iç ilerlem e k a y d e ttin m i?"
B ak ışların ı k açırd ı. "H ayır. Yani v am p irler h a k k ın d a b ir sü rü
k ita p ok u du m ."
"Kişisel gelişim m i?” dem ekten k en d im i zor alık o y d u m . O nun
yerin e, "N eler ö ğ re n d in ? " diye sordum .
"O n la rın ölü o ld u k la rın ı ve b eb ek leri ö ld ü rm e k te n h o şla n ­
d ık la rın ı."
"H ım m ," dedim . "T u z lu ve sirkeli cipslerle ilgili b ir şey y a­
zıy or m uydu?" Baz u y u d u ğ u m u d ü şü n d ü ğ ü zam an cips yer, sonra
da k ır ın tıla r ı y a ta k la rım ız ın a ra sın a silk elerd i.
Bana sertçe b ak ıp m asasının başına gitti. "K im senin vam pirler
h a k k ın d a bilgisi y o k," dedi b ir kalem le o y n a y a ra k . "H em de hiç.
Belki de g id ip o n larla k o n u şm alıy ım ."
Kapısı ç a lın d ı ve açıldı.
Kız d ah a içeri a d ım ın ı atam ad an , "K apıyı çalm alısın !" diye
b ağ ırd ı Baz. Sanırım k ız kardeşiy d i. H enüz VVatford'a gidem eyecek
k a d a r k ü ç ü k tü . B az'ın ü v ey an n e sin e b en ziy o rd u , k o y u re n k saçlı
ve g ü zeld i am a Baz ve an n e si gibi değildi; o n la r b irb irle rin e d ah a
çok ben ziy o rlard ı.
"Ç aldım zaten ," dedi kız.
"O zam an 'G el' dem em i bek lem elisin ."
"A nnem yem eğe gelm eniz g ere k tiğ in i söylüyor."
"İy i," d ed i Baz.
Kız k a p ın ın ö n ü n d e d u rm ay a devam e tti.
"B irazd an ineceğiz. Git."
Kız g ö zlerin i d e v irip k ap ıy ı k ap ad ı. Baz k alem iyle o y n a y ıp
dü şü n m ey e devam e tti.
"Şey, ben g eri dönsem iyi olacak," dedim . "D aha fazla bir
şey ö ğ re n irse n mesaj g ö n d e rirsin . A ram ay ı da d e n e y e b ilirsin am a
ta tild e telefo n lara b ak ac ak b iri o ld u ğ u n u p e k san m ıy o ru m ."
"N e?" K aşların ı çatıp b an a b ak tı.
"D edim k i b ir şey ö ğ re n irse n m esaj..."
“ Bir y ere g itm iy o rsu n ."
"Ö ğren d iğ im h e r şeyi a n la ttım ."
“Snovv, son tre n le gelm işsin ve b ir saat b o y u n c a y ü rü m ü ş ­
sü n . T ü m g ü n b ir şey yem em işsin ve sa ç la rın h â lâ ıslak; b u gece
g itm iy o rsu n ."
“İy i de burada kalam am ."
“H enüz alev alm ad ın ."
“Baz, d in le ...”
Eliyle sözüm ü k esti. "H ay ır."
55

BAZ

Snow yem ekte tam b ir felak etti.


K alm asını bu k a d a r u m u tsu zca istem esem b u n d a n zevk ala­
b ilirdim .
T ab ağ ın d ak i h er şey k a fa sın ı k a rış tırm ış g ib iy d i ve yem eğine
b a k ıp o n la rı silip sü p ü rm e k arasın d a g id ip g eldi ç ü n k ü b elli ki
a ç lık ta n ö lüyordu.
D aphne o n u n k e n d isin i ra h a t h issetm esi için u ğ ra şm ıştı ve
ç o cu k lar y aln ızca o n u izlediler. O nlar bile S ih irb a z 'm V ârisi'n i
d u y m u şlard ı.
Babam k a ra n lık b ir p la n ım o ld u ğ u n u d ü ş ü n ü r g ib iy d i. (As­
lın d a k a ra n lık b ir p lan ım v a rd ı am a b u kez S now 'u e tk isiz hale
g etirm ek le b ir ilgisi y o k tu.) Y em ekten so n ra b e n i k e n a ra çekip
y a rd ım için A ile le r'i ara m a sın ı iste y ip istem ed iğ im i sordu.
"H a y ır," dedim . "L ü tfen aram a. Snovv y a ln ız c a o k u l projesi
için b u ra d a ."
Babam resm en göz k ırp tı.
O na an latm ay ı d ü şü n d ü m . A n n em in ben im için geri geldiğini.
A m a ya k e n d isin e n e d en g elm ediğini so rarsa ne d iyecektim ? Ya
b u n d a n A ileler'e b ah sederse? O n lar Snovv ve B unce'la çalışm am ı
asla a n la m a z lard ı. Ve şu an Snovv ve Bunce ed in eb ileceğim en iyi
m ü ttefik lerd i. K afalarını b ir şeye k o y d u k ların d a am an verm ezlerdi.
O nlara tam am en g ü v eneb ilird in iz, önce k en d ile rin i düşünm ezlerdi.
İk is in in defalarca kom ploları açığa ç ık a rd ık la rın ı ve ca n av a rları
y e n d ik le rin i g ö rm ü ştü m .
Snovv hâlâ yem ek y iy o rd u . D aphne k ib a rlığ ın d a n sü re k li bi­
raz d ah a yem ek ik ra m ed iy o rd u ve Snovv da h e r defasında k ab u l
ed iy o rd u .
D aha önce Snovv'la h iç a y n ı m asaya o tu rm a m ış tım . Birkaç
d a k ik a lığ ın a bile olsa o n u izled im ve b u n u n ta d ın ı ç ık a rd ım .
T üm b u n la r b a ş la d ığ ın d a n b e ri b u n u y a p ıy o rd u m ; ta d ın ı ç ık a rı­
y o rd u m . [T ita n ik 'te o lsa n ız önce ta tlı y em ek le ilg ili sö y le d ik le ri
şey neydi?)
Snovv'un m asa adab ı k o rk u n ç tu . Vahşi b ir k ö p eğ in yem ek
yem esini izlem ek g ibiyd i. D ilini ağzına so k m ak istediğim v ah şi
b ir köpek.
Yemekten sonra kü tü p h an ey e g ittik ve ona bulduklarım ı göster­
dim . Benden u zak d urm aya özen gösteriyordu, ben de fark etm em iş
gibi yaptım . M uh tem elen B unce'ı a ra y ıp o n u n ne d ü şü n d ü ğ ü n ü
ö ğrenm em iz g e rek iy o rd u ; y a rın b u n u önerecek tim .
K ü tü p h an em izd e N icodem usT a ilg ili h iç b ir şey y o k tu . Zaten
a ra ştırm ıştım am a b ir kez d a h a b ak acak tım . K apının ö n ü n d e d u ­
ru p , “ D erinlem esine a ra ştır: N icodem us P e tty !" b ü y ü sü y aptım .
R a fla rd a n hiç k ita p çıkm adı.
P e tty ailesiyle ilgili birkaç şey b u ld u k ve o n ları ok uduk. D oğu
y a k a sın d a n eski ve b ü y ü k b ir ailey d i ve b irk aç je n e rasy o n d a bir
Ebb gibi adeta güç sa n tra li ç ık a rıy o rd u . Snovv olm asa Ebb d ü n y a ­
m ızın en güçlü b ü y ü c ü sü o la b ilird i... Ve Ebb bu gücü k eçilere ve
zırlam ay a h a rc ıy o rd u ...
"Sence K ayıt'a girm iş m idir?" diye sordu Snovv. "N icodem us'un
d iğer ta rafa geçm esi?"
"B ilm iyo ru m ," dedim . "G eçm em iş olabilir. M uhtem elen gizli
tu tm ak istem işlerdir ve görünüşe bakılırsa birine zarar da vermemiş."
"K im seye z a ra r v erm ey i am açlam ıy o rsan v am p ir o lm a n ın ne
an lam ı v a r k i?" d ed i Snovv.
"V am pir o lm a n ın ne an lam ı v a r k i? " diye k a rş ılık verdim .
"Sen d ah a iyi b ilirsin ."
S inirim i b astırd ım , y u ttu m ve k itab ı incelem eye devam ettim .
Snovv k ü ç ü k m asaya k ap ito n e b ir sand aly e çekerek karşım a
o tu rd u . "H a y ır," d edi. "C iddiyim . N icodem us b u n u n eden yapm ış
olab ilir?"
"T eori ü retm em i m i istiy o rsu n ? "
B aşını ev et an la m ın d a salladı.
"D aha g ü çlü olm ak için ," dedim . "F iziksel açıdan."
"B aşka?" diye sordu.
"K end in i g eliştirm e k iç in ... d u y u la rın ı."
"D aha iyi görm ek gibi m i?"
"K aran lık ta," dedim . "Ve d ah a iyi duym ak. Daha k esk in k o k u
alm ak."
"S onsuza d ek y aşam ak ?"
Başımı ik i y a n a salladım . "S an m ıy o ru m . Bence o şekilde iş­
lem iyor. Am a a sla ... h a sta olm az."
Snovv k a ş la rın ı ç attı. "Bu şek ild e d ü şü n ü n c e n e d en in sa n o
tara fa geçm esin k i?"
"Ç ü n k ü b u ö lü m ,” dedim .
"Ö lüm olm adığı o rta d a ."
"R u h u n u n ö ld ü ğ ü n ü söylüyorlar."
"Bu saçm alık ," dedi.
"Sen n e re d e n b ilecek sin , Snovv?"
"G özlem ."
"G özlem ," diye te k ra rla d ım . "R u h u gözlem leyem ezsin.”
"Z am an içinde gözlem leyebilirsin," dedi. "B ence b iliy o ru m ..."
"Bu ölüm ," dedim . "Ç ü n k ü h a y a tta k alab ilm ek için canlı y e ­
m en gerekiyor."
"H erkes öyle," d edi. "Y em enin olayı bu."
"Bu ölüm ," ded im sesim i y ü k seltm ed en , "ç ü n k ü a c ık tığ ın d a
b aşka in sa n la rı yem eyi d ü şü n m e d e n ed em iy o rsu n ."
Snovv a rk a sın a y aslan d ı. Ağzı a ç ık tı ç ü n k ü kim se ona k a ­
p am ay ı ö ğ retm em işti. D ilin i altd u d ağ m a b a stırd ı. O radan k a n ın ı
y alam ay ı d ü şü n d ü m .
"Ö lüm ," d edim k itab ım a b ak arak . "Ç ü n k ü başka in san la ra,
y aşay an in sa n la ra b a k ıy o rsu n ve çok u z a k ta g ö rü n ü y o rlar. Başka
b ir şey gibi gö rü n ü y orlar. K uşların başka b ir şey olarak görünm esi
gibi. Ve sende olm ayan b ir şeyle dolular. B unu o n la rd a n alabilirsin
am a y in e de sen in olm az. O nlar d o yuyorlar v e ... sen aç kalıyorsun.
Y aşam ıyorsun. Sadece a c ık ıy o rsu n ."
"A cıkm ak için yaşam an g erek ir," dedi Snovv. "D eğişm ek için
y aşam an g erek ir."
"B elki sen v am pirlerle ilgili b ir k ita p y a z m a lısın ," dedim .
"B elki yazm alıy ım . G ö rü n ü şe b a k ılırsa bu k o n u d a h a tırı sa­
y ılır b ir u zm an ım ."
B aşımı k a ld ırd ığ ım d a Snovv d o ğ ru ca b an a b ak ıy o rd u .
B o y n u n d ak i haçı hissed eb iliy o rd u m . T ü k ü rü k b ezlerim deki
b ir statik gibiydi am a hiç bu k a d a r cesaretlen d irici olm am ıştı. Onu
şu an y ere y a p ıştıra b ilird im . (Öpm ek için mi? Ö ldürm ek için mi?
Ya da doğaçlam a yap ard ım .)
"A ilene so rm a lısın ," d ed i Snovv.
"Canlı olup o lm ad ığ ım ı m ı?" K ah retsin . Bu şekilde söylem ek
istem em iştim . Biraz o lsu n k a b u lle n m e k istem em iştim .
Snovv ağ zın ı k ap ad ı. Y u tk u n d u . O nu tam o rad an ısıracak tım ,
b oğazın d an .
"D em ek istediğim ," d edi, "N ico d em u s'u h a tırla y ıp h a tırla m a ­
d ık la rın ı so rm alısın . Belki o n u n n ered e o ld u ğ u n u b iliy o rla rd ır."
"Ailem e v am p irlere k açan te k b ü y ü cü y le ilg ili so ru sorm aya­
cağım . Sen a p ta l m ısın ?"
"A h, sa n ırım b u şekild e d ü şü n m e m iştim ," dedi.
"D ü şü n m em iştin ," dedim . "A h. A h, ah, ah."

mm
Baz m e rd iv e n le rd en k o şa ra k çık ıy o rd u , b en de a rk a sın d an . Ye­
m ek ten so n ra k im se y i g ö rm em iştik . Ev o k a d a r b ü y ü k tü ki içine
b ir çete bile dolsa boş g ö rü n ü rd ü .
Bu kez fa rk lı b ir k a n a tta y d ık . Bir b aşk a u z u n k o rid o rd a. Baz
b ir k a p ın ın ö n ü n d e d u ru p e tk isiz h ale g e tiric i b ü y ü le r yapm aya
başladı. "B eklendiği gibi son derece p a ra n o y a k ," diye m ırıld a n d ı.
"N e y ap ıy o ru z ? " d iye sordum .
"N ico d em u s'u a rıy o ru z ."
"Sence b u ra d a m ı yaşıy o r?"
"H ay ır," dedi. "A m a..."
Kapı açıld ı ve b ir b aşk a ü rk ü tü c ü g o tik odaya g ird ik . Bu se­
ferki fark lı b ir t ü r G o tik g ib iy d i ç ü n k ü d u v a rla rd a sek sen ler ve
d o k sa n la rın b ir s ü rü siyah göz kalem i sü rm ü ş ro ck y ıld ız ın ın
p o sterle ri v a rd ı. H a tta b iri b ir d u v ara sa rı sp re y boyayla Sex Pis-
to ls'm alb ü m ü N ever M in d The B ollocks'ın a d ın ı yazm ış, a n tik a
siyah beyaz d u v a r k â ğ ıd ın ı m ah v etm işti.
"B urası k im in o d ası?" diye sordum .
Baz b ir k ita p lığ ın ö n ü n d e çöm elm işti. "Fiona te y z em in ."
K apıdan içeri g ird im . "B urada ne y a p ıy o ru z?"
"Bir şey a rıy o ru z ..." Bir saniye sonra ü z e rin e a ltın kaplam ayla
B ü y ü y ü H atırla y a z ılı b ü y ü k , m or b ir k ita p ç ık a rd ı. "İşte !" dedi.
"F io n a'n m E b b 'le b irlik te o k u la g ittiğ in e em inim . B u n u n la ilgili
k o n u ştu ğ u n u d u y m u ştu m . E m in ol, aşağılayıcı b ir şekilde. Am a
E b b 'in erk ek k a rd e şin d e n hiç b ah setm ed i.. ."
Baz say faları ç e v iriy o rd u . Y anına çöm eldim . "N ed ir bu?"
"H atıra kitabı," dedi. "Sihirbaz başa geçm eden önce VVatford'da
v e rirle rd i. M e z u n iy et b alo su n d a. H er y ıld a n s ın ıf fo to ğ ra fları ve
k ısa h ik â y e le r v a r..." F o to ğ raflarla dolu b ir say fay ı açtı. Ben de
böyle bir şeye sahip olm ayı diledim ; k en d im in ya da arkadaşlarım la
b irlik te hiç fotoğrafım y o ktu . A gatha'nın birkaç tane v ardı sanırım .
Baz k ita b ın a rk a sın ı açtı ve g ö zlerin i k ıs a ra k b ü y ü k b ir sın ıf
fo to ğ ra fın ı incelem eye başladı. F o to ğ rafın a ltın a b iri birkaç kare
y a p ıştırm ıştı. "B ak," dedim b ir ağacın - p o r s u k a ğ a c ın ın - a ltın d a
o tu ra n k ız ın fo to ğ ra fın ı g ö stererek . Sarı tu ta m la rı olan k o p k o y u
saçları v a rd ı ve b u rn u n u k ır ış tır ıp d ilin i d işle rin in arasın a ko y ­
m uş g ü lü y o rd u . Y anında çelim siz b ir çocu k o tu rm u ş, ko lu n u o n u n
o m u z la rın a a tm ıştı. "E bb," dedim . Ç ü n k ü o düz sa rı saç hâlâ ay­
n ıy d ı. Ve ç ık ık elm acık k em ik leri. Am a E b b 'i hiç k e n d in d e n bu
k a d a r em in g ö rm em iştim ve o n u n bu şek ild e g ü ld ü ğ ü n ü hayal
edem iyordum . R esm in a ltın a b iri Ben ve N ickels y azm ıştı ve i'n in
n o k ta sın ı k alp şe k lin d e yap m ıştı.
'‘Fiona!” d ed i Baz, k ita b ı k ap ay arak .
Kitabı o n d an alıp y en id en açtım ve y ere o tu ru p yatağa y a slan ­
dım . F io n a'n m o k u ld a g eçird iğ i h e r sene için b irkaç sayfa vardı:
to p lu s ın ıf fo to ğ ra fla rı ve d iğ er fo to ğ ra fla r ile se rtifik a la rı yapış-
tıra b ile c e ğ in iz boş sayfalar. S ın ıf fo to ğ ra fla rın d a F iona'yı b u lm ak
zor değildi; o b ir tu ta m beyaz saçı doğal olm alıydı. Ebb ve N icode­
m us da h ep y a n y an a d u ru y o rla r, b irb irle rin in tıp a tıp a y n ısıy k en
a y n ı zam an d a tam am en fa rk lı g ö rü n ü y o rla rd ı. Ebb, Ebb gibiydi,
h e r fo to ğ rafta k ib a r ve çek in g en d i. N icodem us ise her an b ir iş
çev iriy o rm u ş gibi g ö rü n ü y o rd u . B irinci s ın ıfta y k e n bile.
N icodem us ile B az'm te y z e sin in b ir fo to ğ ra fın ı d aha b uldum .
Bu kez esk i m oda k ıy afetlerle poz v erm işlerd i. "VVatford'da e sk i­
den tiy a tro to p lu lu ğ u o ld u ğ u n u b iliy o r m u y d u n ? " diye sordum .
"S ih irb az 'd a n önce VVatford'da b ir s ü rü şey v a rd ı." Baz k itab ı
b en d e n alıp y e rin e k o y d u . "H ad i."
"N ereye g id iy o ru z? "
"Şim di mi? Yatağa. Y arın? L o n d ra'y a."
G erçekten y o rg u n olm alıydım ç ü n k ü söylediği ik i şey de m an­
tık lı gelm edi.
“H adi," d ed i Baz. "S ana o d an ı g ö sterey im ."

O dam şim diye k a d a r g ö rd ü k le rim a ra sın d a en ü rk ü tü c ü olanıydı:


K apının k em erli g irişin d e ejderha resm i v a rd ı ve y ü z ü k a ra n ­
lık ta p a rla y ıp sizi ta k ip edecek şek ild e b ü y ü le n m işti.
A yrıca y a ta ğ ın a ltın d a b ir şey v a rd ı.
Tam o larak ne o ld u ğ u n u b ilm iy o rd u m am a in liy o r, tık ırd ıy o r
ve y a ta ğ ın sallan m asın a n e d en o luyordu. S onu n d a Baz'm o d asına
g id ip W atfo rd 'a döneceğim i söyledim .
"N e?" K apıyı a ç tığ ın d a y arı u y a n ık tı ve k ız a rm ıştı; b en y a t­
tık ta n so n ra av lan m ay a çık m ış o lm alıydı. Ya da b elk i e v in arazisi
için d e o n u n için b ir av k u lü b e le ri v ard ı.
"Ben g id iy o ru m ," dedim . "O oda p e rili."
"T ü m ev p e rili, san a d em iştim ."
"Ben g id iy o ru m ."
"H adi am a Snow, ben im koltu ğ u m d a u y u y ab ilirsin . H ayaletler
b u ra y a g elm iyorlar."
"N eden?"
"O n ları k o rk u tu y o ru m ."
"Beni de k o rk u tu y o rsu n ," diye h o m urdandım ve y astık ların d an
b irin i su ra tım a fırla ttı. (O nun gibi k o kuyordu.)
K oltuğuna y e rle şirk e n o n u n b en i k o rk u ttu ğ u n u sö ylerken as­
lın d a ciddi olm ad ığ ım ı fa rk ettim .
E skiden cid d iy d im . G enellikle.
A m a bu ev d ek i en ta n ıd ık şey B az'dı ve o n u n so lu k la rın ı
d in le y e re k k ış ta tili b a şla d ığ ın d a n b eri ilk defa iyi u y u d u m .
56

FİONA

Pekâlâ, N atasha, ona b ir şey söylem em em g e re k tiğ in i b iliyordum .


Sen olsan söylem ezdin.
Evim e gelip bela arad ı. Yaşadığı h e r an b e la n ın ta ken d isiy d i.
“Bana N ico d em u s'tan b a h se t," dedi, bilm esi gereken h e r şeyi
zaten ö ğ ren m iş gibi.
Benim favorim o ld u ğ u n u biliyor; s o ru n da b u ydu. Bir dolu
y a v ru köpeğim bile olsa y in e de en çok onu severdim . M ick Jagger
k a d a r u k a la y d ı. Ve b ir k ırb a ç k a d a r k e sk in zekâya sah ip ti.
"N ico d em u s'tan sana k im b a h se tti? " diye sordum .
Ç irkin, k ü ç ü k m asam a o tu ru p çay ım ı içm eye, la v an ta lı çöre­
ğim den k a la n ı yem eye başlad ı. "K im se," dedi. Yalancı. "O n u n da
b enim gibi o ld u ğ u n u ö ğ ren d im ."
"E n trik a c ı b ir v elet m i?"
"N e dem ek iste d iğ im i b iliy o rsu n , Fiona."
"G üzel ta k ım m ış, Basil. N ereye g id iy o rsu n ?"
"D ansa."
En iyi k ıy a fe tle rin i g iy m işti. Y anılm ıyorsam Spencer H a rt'tı.
S an ki BAFTA ö d ü lü n ü alm aya g id iy o rm u ş gibi.
K arşısına o tu rd u m . "O n u n sen in le alak ası y o k ," dedim .
"B ana söy lem eliyd in ," dedi. "T ek olm adığım ı."
"B unu k en d isi seçti. Diğer ta ra fa geçti."
"Seçip seçm em em in ne ilgisi var, Fiona? Sonuç aynı."
"P ek say ılm az," dedim . "O bizim d ü n y a m ız ı te rk etti. Terk
etti. G elişeceğini söyledi."
B üyüden fazlası olacağını söylem işti.
"Şim di de yeterince güçlüsün, N icky.”
" Yeterli olma konusunda ne diyorduk, Bayan Pitch?"
Okul kra va tın ı ceketinin cebine so ku ştu rm u ştu . O vahşi, havalı
g ü lü m se m e si...
"Bize ih a n e t e tti, Basil." Eski ö fk em in - e s k i h er ş e y in - b o ­
ğazım a d o ğ ru y ü k se ld iğ in i h issed iy o rd u m .
"Ve a tıld ı," d ed i yeğenim .
"Ç ü n k ü ih a n e t e tti."
"Ç ü n kü vam p ird i," dedi Baz. O kelim e beni hâlâ ü rk ü tü y o rd u ,
elim de değildi.
B unu benim yapm am am g erek iy o rd u , N atasha. Çocuğa bu
d ü n y ad a yo lu n u n asıl bulacağ ın ı benim söylem em em g erekiyordu.
Bana baksan a. O tuz y ed i yaşın d a, ü zerim d e sab ah lığım la e sra rım ı
s arıy o ru m ve k alk m ay a m ecalim o ld u ğ u n d a k a h v a ltıd a b isk ü v i
y iy o ru m . Yüz k arasıy ım .
Sen olsan ona ne d erd in ?
H a y ır... Boşver. Ne d iy eceğ in i b iliy o ru m am a h a ksızsın .
S enden d ah a iyi o ld uğ u m te k k o n u bu. O ğluna b ir şans v e re ­
cek k a d a r zay ıftım . A m a şim di ona b ir bak: ölü o lab ilir am a k a y ıp
değil. K ap k aran lık , k ılıç k a d a r k e sk in ve sen in b ü y ü n le dolu. O
b ir ateş. Seni g u ru rla n d ıra c a k , Tasha.
"Sen atılm ay acak sın , Basil," dedim . "K onu b u mu? Kimse seni
bilm iyor ve ö ğ ren seler bile —k i öğren m ey ecek ler—A ileler so n u n d a
S ihirbaz'a sald ırm ay a hazır. Bu g erçekleşecek."
A ltd u d a ğ ım y a la y ıp k ü ç ü k p en cerem d en d ışa rı b ak tı. G üneş
h âlâ te p e d e y d i ve şik ây et etm ese bile b u n u n o nu ra h a tsız e ttiğ in i
b iliyo rd u m . P erd ey i k a p ad ım ve m utfağım k a ra n lığ a göm üldü.
"H âlâ y aşıy o r m u?" d iye sordu Baz. "N icodem us?"
"Sanırım . Deyim yerindeyse. A ksini bildiren bir haber almadım."
“A lır m iy d in !"
M asada b ir p a k e t sigara v ard ı. Bir ta n e alıp asam la y a k tım
ve b irk aç nefes çek ip k ü lü n ü k a h v e ta b a ğ ın a silkeledim . "A ileler
ben im L o n d ra b a ğ la n tıla rım ı k u lla n ıy o rla r, b iliy o rsu n ."
"B u ne an lam a geliyor, Fiona?"
"B urad a k im se n in k o n u şm ak istem ed iğ i in sa n la rla k o n u şu ­
y orum . İsten m ey en lerle. A rada sırad a pis işlere b u la şm a k ta n çe­
k in m iy o ru m ."
Sonra, abla, b an a b ir k a şın ı k a ld ırıp b a k tı.
D um an ü fled im . "Pöf. O şek ild e değil, seni sapık."
"Yani N icodem us isten m ey en b iri," dedi.
"O n u n h a k k ın d a k o n u şm am ız y asak. B üyü k a n u n u .”
"B eni bu k a d a r ç ab u k m u b a şın d a n sav acak sın ?"
"Of, sik tir, Baz, b u n u y apm ayacağım ı b iliy o rsu n . N eyin p e ­
şin d esin ?"
"M erak lan m ad an edem edim ." M asada bana doğ ru eğildi. "Ya­
şıyor mu? A vlanıyor mu? Yaşlandı mı? D ö n ü ştü rd ü ğ ü biri v ar mı?"
"N icodem us P e tty 'd e işin e y aray acak cev aplar yok, çocuk."
Sigaram ı ona d o ğ ru sallad ım ve son ra o nu kazay la yak m am ak için
sö n d ü rd ü m . "Beş p a ra etm ez b ir g angster; G uy R itchie film in d ek i
ü çüncü sın ıf haydut. Ü ber-büyücü olacağını sanıyordu ama sonunda
C ovent G ard en 'd a b ir v am p ir b a rın ın a rk a o d asın d a zar ata n bir
tip e d ö n ü ştü . T üm h a y a tın ı e lin in tersiy le itti ve onu seven h e r­
kesi ü z d ü ve ondan öğrenebileceğin hiçbir şey yo k , Basil. B oktan b ir
v am p ir olm ak d ışın d a."
B az'm k aşı h âlâ k a lk ık tı. Ç ayım ın k a la n ın ı içti. "T am am ,"
dedi. "A çıklam anı y a p tın ."
"G üzel. Eve g id ip ders çalış."
"T atild ey im ."
"Eve gidip S ihirbaz'ı alaşağı etm en in b ir yolunu bul o zam an."
"D ansa g ideceğim i söyledim ."
T ekrar tak ım ın a ve p arlak siyah ay ak k ab ıların a baktım . "Basil.
Bir erkekle m i ta n ış tın ? "
G ülüm sedi. Tam b ir belaydı. O nu taş dolu b ir ç a n ta n ın içinde
T ham es'e b ıra k m a lıy d ık . P erilere v erm eliy d ik .
"Ö yle b ir şey."
57

AGATHA

P enelope'nin tezgâh ın d a oturm uş, zencefilli kurab iye kızları pem be


k rem ayla k ap lıy o rd u m .
"N eden k u ra b iy e k ız la r pem be giym ek z o ru n d a ? " diye so rd u
P enny.
"N eden k u ra b iy e k ız la r pem be giym em eleri g ere k tiğ in i d ü ­
ş ü n sü n le r? " dedim . "P em b ey i sev iy o ru m ."
" S ırf B arb ie'ler ve cin siy etçi L eg o 'larla k o ş u lla n d ığ ın için."
"B ırak, Penny. Ben L ego'yla hiç o y n am ad ım ."
Penny'yle tak ılm ak aslında düşündüğüm den daha iyi gidiyordu.
T atil için o k u ld a n a y rılm a d a n önce avluda b en i y a k a la d ığ ın d a Si-
m on'ı te rk ettiğ im için b en i azarlay acağ ın ı san m ıştım .
"H ey," dedi. "S im on'ın N o el'd e size gelm eyeceğini d u y d u m ."
"Ç ü n k ü a r tık çık m ıy o ru z , Penelope. M u tlu m u sun?"
"G enel o larak ev et," d ed i, "am a siz a y rıld ığ ın ız için değil."
P en n y 'y le b ir k o n u şm a n ın so n u n u g etirm ek im k ân sızd ı. Kaba
d av ra n a b ilird in iz , onu görm ezden gelebilirdiniz; asla vazgeçm ezdi.
"A gatha," dedi, "b en im Sim on'la olm ak isteyeceğim i gerçekten
d ü şü n ü y o r m u su n ?"
Bence Penny, Sim on'm h a y a tın d a k i en önem li kişi olm ak isti­
yordu, y an i b u n u n cevabı evet m iydi yoksa h a y ır mı? "Bilm iyorum ,
Penny. Am a benim o n u n la olm am ı iste m e d iğ in i b iliy orum ."
"Ç ü n k ü ik in iz de m u tsu z g ö rü n ü y o rd u n u z !"
"Bu seni h iç ilg ilen d irm ezd i!"
"T abii k i ilg ile n d irir!" dedi. "Siz b en im ark ad aşım sın ız."
A çıkça g ö zlerim i d ev ird im am a devam etti.
"S eninle k o nuşm ak istediğim bu değil," dedi tersçe. "Sim on'm
N oel'de size gelm eyeceğini duydum . Benim evim e de gelemez çü n k ü
an nem S ihirbaz'a çok sin irli am a b elk i ik im iz y in e de ta k ılıp k u ­
rab iy e y ap arız ve b irb irim iz e h ed iy e a lırız diye d ü şü n m ü ştü m ."
B unu her sene y a p a rd ık . Ü çüm üz. "Sim on o lm adan m ı?"
"Evet, dediğim gibi annem , Sim on'la kafayı bozm uş durum da."
"Ama biz Simon olm adan hiç ta k ılm a y ız ."
"Ç ü n k ü hep yan ım ızd a oluyor," dedi Penny. "Sizin ay rılm an ız
ik im iz in ark ad aş olm ayacağı a n la m ın a gelm iyor."
"A rkadaş m ıyız?"
"Y ılanlar aşk ın a, öyle um u y o ru m ," dedi Penny. "Benim sadece
üç ark ad aşım var. Eğer biz ark ad aş d eğ ilsek ik iy e düşecek."

"N e yapıy o rsu n u z?" P e n n y 'n in annesi elinde d iz ü stü bilgisayarıyla


m utfağa geldi. S anki b ir fin c a n çay y ap m ak için bile onu elin d en
bırak am azm ış gibi. Saçını d a ğ ın ık to p u z y a p m ıştı ve ü z erin d e,
dü n geldiğim de giydiği k azak ile eşofm an v ard ı. A nnem od asın d an
asla b u şekild e çık m azd ı.
P rofesör Bunce N orm al ü n iv e rsite sin d e O rtaçağ T a rih i dersi
v e riy o rd u ve a y n ı zam an da b ü y ü ta rih ç isiy d i. Y ayım lanm ış, bir
ra f dolusu b ü y ü k ita b ı v a rd ı am a o n la rd a n p a ra k a z a n m ıy o rd u .
B üyü sa n a tla rın ı ve b ilim in i k a riy e r o larak te rc ih ed en leri destek ­
leyen y eterin ce b ü y ü c ü y o k tu . Babam b ü y ü c ü h ek im i olarak iyi iş
y ap ıy o rd u ç ü n k ü d o ğ ru eğ itim i alm ış en d er k işile rd e n b iriy d i ve
h e rk e sin d o k to ra ih tiy acı o lu rd u . P e n n y 'n in babası esk id en yerel
b ir ü n iv e rsite d e d ilb ilim dersi v eriy o rd u am a a rtık tam zam anlı
o larak M eclis için çalışıyor, H u m d ru m 'ı ara ştırıy o rd u . O nunla b ir­
lik te ü s t k a tta k i la b o ra tu v a rd a çalışan k e n d i a ra ştırm a ekibi bile
vardı. N eredeyse ik i g ü n d ü r burad ay d ım ve onu hâlâ görm em iştim .
P e n n y 'y e sord u ğ u m d a, "Y alnızca çay ve sandviç için çıkıyor,"
dem işti. P e n n y 'n in b irk aç k a rd e şi de v a rd ı, o n la rı W a tfo rd 'd a n
tan ıy o rd u m . Bir tan esi o tu rm a odasına adeta kam p kurm uş, Easten-
ders'm üç ay b o y u n c a y ay ım lan m ış tü m b ö lü m lerin i izliyordu; en
az b ir ta n e si de ü st k a tta in te rn e tin b aşın d ay d ı. H epsi de k o rk u n ç
d erecede bağım sızdı. Yemek saatleri o ld u ğ u n u bile sanm ıyordum .
M ısır gevreği ya da to st alm ak için m utfağa g irip çık ıy o rlard ı.
"Z encefilli k u ra b iy e y a p ıy o ru z ," d iye a n n e sin e cevap verdi
Penny. "Sim on için."
"Biraz rahat ol, Penny," dedi annesi bilgisayarını tezgâha bırakıp
kurabiyelerim ize bakarken. "Simon'ı bir-iki h afta içinde göreceksin,
em inim seni h âlâ h a tırlıy o r o lacaktır. A h, A gatha, k u ra b iy e k ız la r
pem be olm ak zorundalar m ı gerçek ten ?"
"P em b ey i se v iy o ru m ," dedim .
"S izin b ir arad a v a k it g e ç ird iğ in iz i görm ek g üzel," dedi a n ­
nesi. "B echdel te s tin i geçen b ir h a y a tın ız olm ası güzel bir şey."
"Ç ü n k ü evim iz senin k a d ın a rk a d a şla rın la dolu," diye h o ­
m u rd a n d ı Penny.
"B enim arkad aşım y o k ," d edi annesi. "İş ark ad aşlarım var. Ve
çocuklarım ." Yaptığım k u rab iy e k ızlard an b irin i alıp b ir ısırık aldı.
"D iğer k ız la rı yok say m ıy o ru m ," d edi Penny. "D iğer insanları
yok say ıy o ru m ."
"B enim de b ir s ü rü k ız ark ad aşım v ar," dedim . "K eşke o n ­
larla b irlik te o k u la gideb ilsem ." S ırf P enelope'yle iyi geçinm ek
için gerçek a rk a d aşla rım ı, N orm al a rk a d a şla rım ı ektiğim i b u g ü n
y in e d ü şü n ü y o rd u m .
"G elecek sene ü n iv e rsite d e o n larla b irlik te o la b ilirsin ," dedi
an n e si bana. "N e o k u y a ca k sın , A gatha?"
Omuz silktim . H enüz bilm iyordum . Bilmemem de gerekiyordu;
daha on sekiz y aşın d ay d ım . K aderim de h e rh a n g i b ir şey y o k tu .
A ilem de b an a y ü ce b ir şey yap m ak zo ru n d a y m ışım gibi d a v ra n ­
m ıyo rdu. P en n y k a n sere te d a v i bulam az ve p e rile rin y e rin i te sp it
edem ezse sa n ırım an n e si k ısm en h ay al k ırık lığ ın a u ğ ra rd ı.
P ro fesö r B unce k a ş la rın ı çattı. "H ım m . E m inim b ir şey b u ­
lu rs u n ." Su ıs ıtıc ısın ın düğm esi a ttı ve k e n d in e b ir fin c an çay
d o ld u rd u . "Siz de iste r m isin iz?" P en n y k e n d is in in k in i u z a ttı,
an n e si b enim fin c a n ım ı da aldı. "S izin y a şın ız d a y k e n b enim de
k ız a rk a d a şla rım v a rd ı; en y a k ın ark a d a şım L u c y 'y d i..." Bir şey
h a tırla m ış gibi g ü ld ü . "S ıkı fık ıy d ık ."
"H âlâ ark ad aş m ısın ız ?" diye sordum .
F in c a n la rım ızı b ıra k ıp sa n k i o ana dek konu şm am ıza kısm en
d ik k a tin i veriy o rm u ş gibi b a k tı. "O la b ilird ik ," dedi. "E ğer gel­
seydi. O kul b ittik te n birk aç sene son ra A m erik a'y a ta şın d ı. Zaten
W a tfo rd 'd a n son ra b irb irim iz i p ek g ö rm ed ik ."
"N eden?" diye so rd u Penny.
"E rk ek a rk a d a şın ı sev m iy o rd u m ."
"N eden?" d ed i P en n y y en id en . T anrım , P e n n y 'n in ailesi şim ­
diye dek b u so ru y u b in lerce kez d u y m u ş olm alıydı.
"O n u n fazla k o n tro lcü o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o rd u m ."
"Bu y ü z d e n mi A m erik a'y a g itti? "
"S an ırım a y rıld ık la rın d a g itti." P rofesör Bunce bir so n ra k i
cü m lesin i d ü şü n ü y o rm u ş gibi g ö rü n ü y o rd u . "A slın d a... Lucy, Si­
h irb a z 'la çık ıy o rd u ."
"S ih irb az 'm k ız arka d aşı m ı v a rd ı? " diye so rd u Penny.
"T abii o za m an lar ona S ihirbaz d em iy o rd u k ," dedi annesi.
"D avy d iy o rd u k ."
"Sihirbaz'm kız arkadaşı varm ış," dedi Penny yeniden, gözleri fal
taşı gibi açılm ıştı. "A nne, S ih irb az'la okula g ittiğ in i bilm iyordum !"
P rofesör Bunce ç a y ın d a n b ir y u d u m alıp om uz silk ti.
"N asıl b iriy d i? " d iye so rd u Penny.
"Şu a n k i gib i," d ed i an n esi. "D aha genci."
"Y akışıklı m ıy d ı?" d iye sordum .
Y üzünü e k şitti. "B ilm em , sence şim di y a k ış ık lı m ı?"
Penny, "Ah, h a y ır," d erk en ben, "E v et," dedim .
" Y a k ı ş ı k l ı y d ı diye itir a f e tti P rofesör Bunce "ve k en d in e
göre k a riz m a tik ti. L u cy 'y i p arm ağ ın d a o y n a tıy o rd u . Lucy o n u n
v iz y o n e r o ld u ğ u n u d ü ş ü n ü y o rd u .”
"A nne, itira f etm elisin k i gerçekten vizyo n erm iş," dedi Penny.
P ro fesö r B unce y e n id e n y ü z ü n ü e k şitti. "O zam an lar bile h er
şe y in k e n d i isted iğ i gibi olm asını iste rd i. D avy için h er şey her
zam an ya siy ah ya da bey azd ı. Lucy ona k a tılm a d ığ ın d a y sa ... A h
am a h e p k a tılırd ı. K endini ona k a p tırm ış tı."
"D avy,” d ed i Penelope. "Çok ilginç."
"L ucy n asıl b iriy d i? " diye sordum .
P e n n y 'n in an n esi g ü lü m sed i. "M ükem m eldi. Güçlüydü." Son
kelim esiyle gözleri p arlad ı. "Ve k u v v e tliy d i. E rkeklerle ragbi oy­
nardı. Bir keresinde sahada köprücükkem iğini tedavi etm ek zorunda
k alm ıştım ; çılgm caydı. K asabalıydı; geniş om uzları, sarı saçları ve
m asm avi gözleri v a rd ı..."
O sırad a P e n n y 'n in babası içeri g ird i.
"Baba! Şim di k o n u şa b ilir m iyiz?" d iye so rd u Penny.
D iğer P rofesör Bunce su ısıtıc ısın ın y a n m a gidip düğm esine
bastı. P en n y 'n in annesi düğm eyi kapayıp lavabodan su doldururken
Profesör, k a rıs ın ı a ln ın d a n ö p tü . "Sağ ol, ta tlım ."
“B a b a ,” d edi Penny.
"E v e t..." B u zdolabını k a rış tırıy o rd u . U fak tefek b ir adam dı,
P e n n y 'n in a n n esin d en k ısay d ı. K üllü k u m ra l-g ri saçları ve b ü y ü k ,
gö zen ek li b ir b u rn u v a rd ı. B aşında dem ode, y u v a rla k çerçeveli
gözlüğü d u ru y o rd u . P e n n y 'n in ailesin d ek i herk es dem ode gözlük­
ler ta k ıy o rd u .
P e n n y 'n in babasıyla ilgili, a n n e s in in y a rısı k a d a r bile güçlü
olm adığına d air d e d ik o d u la r v ard ı; annem s ırf babası orada ö ğ re t­
m en lik y a p tığ ı için VVatford'a g ireb ild iğ in i söylüyordu. P e n n y 'n in
an n e si o k a d a r güç d ü ş k ü n ü y d ü k i işe y aram az biriyle evlenm esi
en tere san d ı.
"Baba, u n u ttu n mu? S eninle k onuşm am g erek iy o rd u ."
B abasının ik i kolu da yiyecekle doluydu: İk i tan e y o ğ u rt. Bir
p o rta k a l. Bir p a k e t k a rid e s k ra k e ri. K urabiye k ız la rd a n b ir tan e
a lırk e n b en i fa rk e tti. "A h, m erhaba, A gatha."
"M erhaba, P rofesör B unce."
" M a rtin ," d ed i g id erk en . "B ana M a rtin de."
“B aba."
"E vet, y u k a rı gel Penny. Çayım ı da g e tir o lu r m u?"
P enn y çay ın olm asını bekledi, a rd ın d a n birkaç ku rab iy e daha
ald ı -b e n im süslem em den d ah a h ız lı y iy o r la r d ı- ve p eşin d e n y u ­
k a rı çık tı.
P en n y ile babası g ittik te n son ra P ro fesö r Bunce'a, "N eden
a y rıld ıla r? " diye sordum .
D izü stü b ilg isay arın a b ak ıy o rd u ve ağzın a g ö tü rm e k üzere
k a ld ırd ığ ı ça y ın ı u n u tm u ştu . "H ı?"
"L ucy ve D avy," dedim .
"Ah, b ilm iy o ru m ," dedi. "O zam ana k a d a r a rtık iletişim i k es­
m iştik. Sanırım so nunda o n u n beş p ara etm ez b iri o ld u ğunu anladı
ve o n d a n u z a k la şm a k için d eniz a şırı b ir y ere gitm ek z o ru n d a
k ald ı. S ihirb a z'm eski sev g ilin o ld u ğ u n u d ü şü n e b iliy o r m usun?
A dam her yerd e."
"G ittiğ in i n asıl ö ğ re n d in iz ? "
P rofesör Bunce ü z g ü n g ö rü n d ü . "A nnesi söyledi."
"Acaba S ih irb az n ed en başk a k im seyle ç ık m a d ı..."
"Kim b ilir," d ed i b aşın ı ik i y an a sa lla y a ra k ve y en id e n b ilg i­
sayar e k ra n ın a b a k tı. "B elki gizli N orm al k ız a rk a d a şla rı v a rd ır."
"Ya da b elk i L ucy 'y i g erçek ten çok se v m iştir ve o nu hiç u n u -
ta m a m ıştır," dedim .
"B elki," d ed i P rofesör Bunce. D ik k ati ben d e değildi. Birkaç
saniye b o y u n c a b ir şeyler yazdı, a rd ın d a n b an a b a k tı. "B ana y ıl­
la rd ır hiç d ü şü n m e d iğ im b ir şeyi h a tırla ttın . Bekle." M u tfa k ta n
ç ık tığ ın d a b ü y ü k ih tim a lle geri dönm ey eceğ in i d ü şü n d ü m . Bun-
c e 'la r bazen böyle y a p a rla rd ı.
Am a elinde b ir fo to ğrafla geri geldi. "B unu M a rtin çek m işti."
Üç VVatford öğrencisi: ik i k ız ve b ir e rk e k çim lerde o tu ru y o r­
la rd ı, sa n ırım fu tb o l sa h asın d ay d ılar. K ızlar p an to lo n g iym işti.
(A nnem in dediğine göre d o ksanlarda kim se okul eteği giym iyordu.)
K ızlard an b iri b ariz b ir şekilde P en elo p e'n in a n n esiy d i. Saçları
açık ve d a ğ ın ık k e n P e n n y 'y e çok b en ziy o rd u . A ynı geniş alın.
A ynı gülüm sem e. (Keşke P en n y de yan ım ızd a olsaydı, on u n la dalga
geçerdim .) Ç ocuk da b elli k i S ih irb a z 'd ı; saçları u z u n ve açık k en
ve o ap tal b ıyığı y o k k e n çok fa rk lıy d ı. (S ih irb az'm iğrenç b ir b ı­
yığ ı vardı.)
A m a o rta d a k i k ız ı tan ıy am ad ım .
G üzeldi.
Om uz h iz a sın d a k u m ra l, g ü r ve k ıv ırc ık saçları ve pem be
y a n a k la rı v ard ı, gözleri o k a d a r m avi ve b ü y ü k tü k i fo to ğ rafta
bile re n g i belli o luyordu. Sıcak b ir g ü lüm sem eyle b ak ıy o rd u . Pe­
n e lo p e 'n in a n n e s in in elin i tu tm u ş, k o lu n u o m zu na atm ış çocuğa
yaslan m ıştı.
S ih irbaz g erç e k ten çok y a k ışık lıy d ı. K ızlard an d ah a iyi gö­
rü n ü y o rd u . Ve onu hiç görm ed iğ im k a d a r y u m u şa k bak ıy o rd u ;
d u d a k la rı b ir y an a k ıv rılm ış şek ild e g ü lü m sü y o rd u ve gözlerinde
n ered ey se sersem b ir ifade v ard ı.
"Lucy ile hiç ta rtışm az d ık ," dedi Profesör Bunce. "Ben ta rtış ır­
sam o k onu y u değiştirm eye çalışırdı. Sonunda kavgaya dönüşm ezdi.
S an ırım D av y 'y i b an a k a rşı s a v u n m a k ta n u sa n d ığ ı için benim le
konuşm ayı kesti. O k uldan m ezun olduğum uzda D avy k en d in i iyice
k a p tırm ıştı; rad ik alleşm işti, te p e d e k ile ri alaşağı edip g iy o tin i k u r­
m aya h a z ırd ı."
P rofesör B unce'm b e n d e n çok k en d i k e n d in e ve fo to ğ rafla
k o n u ştu ğ u n u fark ettim .
"Ve hiç susm azdı," dedi fotoğrafı tezgâha bırakırken. "L ucy'nin
ona n asıl k a tla n d ığ ın ı h âlâ a n lam ıy o ru m ."
Bana b a k ıp g ö z le rin i k ıstı. "A gatha, b u n u söylem enin gerek­
siz o ld u ğ u n u b iliy o ru m am a b u m u tfa k ta k o n u şu la n la r b u ra d a
k alacak , a n la şıld ı m ı?"
"Ah, tab ii k i," dedim . "H em en d işelen m ey in , annem de Si-
h irb a z 'd a n y a k ın ıy o r."
"Ö yle m i?"
"S ih irb az a n n e m in p a rtile rin e hiç g elm iyor ve geldiğinde de
ü n ifo rm a sıy la geliy o r ve form ası genelde çam urla k ap lı oluyor ve
e rk en ay rılıy o r. A n n em in m ig re n in in tu tm a sın a sebep oluyor."
Profesör Bunce k a h k a h a attı.
O sırada cep telefo n u çaldı. C ebinden ç ık a rd ı. "M itali." Ye­
n id e n b ilg isay arın a b ak ıp fareye d o k u n d u . "B ir k o n tro l edeyim ."
B ilgisayarı alıp k a rn ın a b a stırd ı ve telefo n u k u lağ ıy la o m zu n u n
a ra sın a alıp m u tfa k ta n çık tı.
F otoğrafı te z g â h ın ü ze rin d e b ıra k tı. Bir d a k ik a so nra onu al­
dım . Üçüne yeniden b aktım . O k ad ar m utlu g ö rü n ü y o rlardı ki a rtık
h iç b irin in b irb iriy le k o n u şm ad ığ ın a in a n m a k g ü çtü .
Lucy'ye, y a n a k la rın d a k i renge ve gök m avisi gözlerine b ak ıp
fo toğrafı cebim e so k tu m .
58

Li'C Y

Keşke o nu g en çk en ta n ıy a b ilse y d in .
E lb ette y a k ışık lıy d ı. H âlâ öyle. A rtık h e rk e sin fark edebildiği
b ir y a k ışık lılığ a sahip.
O z am an lar ise y aln ızca ben fark m d a y d ım .
O nun için g erçekten ü zülüyordum ; san ırım bu şekilde başladı.
S ü rek li k o n u şu y o rd u ve k im se d in lem iy o rd u .
Ben onu d in le m ek te n h o şlan ıy o rd u m . F ik irle rin d en h o şla n ı­
yordum ; b irçok k o n u d a h a k lıy d ı. H âlâ h a k lı.
"D ev rim n asıl gidiyor, D avy?"
"D alga geçm e, Lucy. Dalga geçilm esi h oşum a gitm iyor."
"B iliyorum . A m a b en im h o şu m a gidiyor."
P o rsu k ağ acın ın a ltın d a te k b aşına o tu ru y o rd u , ben de o n u n
y a n ın a o tu rd u m . K onuşm aya ilk b aşlad ığ ım ızd a kim se bizi b ir­
lik te görm esin diye o n u n la b u ra d a b u lu şu rd u m ; kim se beni kaçık
D avy'yle görm esin diye.
O ysa a r tık o n u n la o rad a b u lu şm ay ı sev iy o rd u m ç ü n k ü baş
başa k a lm a k gibi b ir şeydi.
"Son zam a n la rd a sessizsin," dedim .
"Söyleyecek çok fazla b ir şey yok. Kimse d inlem iyor."
"B en d in liy o ru m ."
"Ş ik ây etlerim i M eclis'e b ild ird im ," dedi. "B ana gü ld ü ler."
"G ü lm e d ik le rin e em inim , D av y ..."
"B iriyle dalga geçm ek için k a h k a h a atm an a gerek yok. Bana
ço cu k m u şu m gibi d a v ra n d ıla r."
"E h, ço c u k su n . İk im iz de öyleyiz."
D oğruca g ö zlerim in içine b a k tı. D a v y 'n in g ö zlerind e b ir şey
v a rd ı. Yarı b ü y ü lü y d ü le r. A sla gözlerim i o n d a n alam ıyordum .
"H ay ır, Lucy. D eğiliz."

M eclis'le g ö rü şm esin d en so n ra D avy sü re k li k ü tü p h a n e d e ya da


yem ek salonunda d ö rt y ü z y ıllık k itap lara salça d am latıyor olurdu.
Bazen o n u n la o tu ru rd u m ve bazen b en im le k o n u şu rd u .
"Lucy, VVatford'm esk id en k e n d in e özel b ir k â h in i o ld u ğ u n u
biliy o r m uydu n ? Ş a p e l'in en ü st k a tın d a o k u l d u v a rla rın a b ak an
p en ceresi olan oda. K âh in ler o rada ç alışırlarm ış. M ü d ü rle r k a d a r
önem lilerm iş."
"N e zam an g ö n d erilm işler?"
"1914'te. T a s a rru f önlem i olarak. B u n d an böyle sadece ih ti­
yaç d u y u ld u ğ u n d a k â h in le rin h izm etlerin e b a şv u ru la c a ğ ın a k a ra r
v erilm iş."
"Ben hiç k â h in ta n ım ıy o ru m ," dedim .
"D iğer k â h in le ri eğ iten de VVatford'ın k â h in iy m iş. A rtık ölü
b ir m eslek. K ü tü p h an ed e o n la rın k e h a n e tle riy le ilgili h âlâ koca
bir k a n a t var."
"N e z a m an d an b e ri k ris ta l k ü re le r ve ta ro t k a rtla rıy la ilg i­
le n iy o rsu n ? "
"A n la m a d ık la rı şeylerle o y n a y a n ç o c u k la r u m u ru m d a değil.
A m a b u ..." G özleri p a rla d ı. "P atates k ıtlığ ın ın k e h a n e tle rd e ö n ­
g ö rü ld ü ğ ü n ü b iliy o r m u y d u n ?"
"B ilm iyordum ."
"H o lo k o st'u n da."
“Gerçekten m i? Ne zam an?"
"1511'de. A yrıca W a tfo rd 'ın k u ru lu ş u n d a n b e ri h er k â h in in
y aln ız c a b ir k e h a n e tte b u lu n d u ğ u n u b iliy o r m u y d u n ?"
"O tu z san iy e öncesine k a d a r k â h in le rin o ld u ğ u n u bile b il­
m iy o rd u m ."
"B ü y ü k b ir b ü y ü c ü geleceğine d a ir k e h a n e t."
"Ç ocuk şark ısı g ib i," dedim . “Ve biri sonum uzu getirm ek için
gelecek. / Ve biri onun sonunu getirecek. / Güçlerin en güçlüsü hüküm
sürsün. / H ep im izi ku rta rsın ."
"E vet."
"E sk id en b ü y ü k a n n e m h ep Ulu B ü y ü c ü 'd e n bah sed erd i."
"D ü zin elerce k e h a n e t v ar," d edi Davy. "H ep si de b ir b ü y ü cü
h a k k ın d a . Seçilm iş Kişi."
"A ynı k işi h a k k ın d a o ld u k la rın ı n e re d e n b iliy o rsu n ?" diye
sordum . "Ve o n u n ç o k ta n d o ğ u p ölm ed iğ in i?"
"İn sa n la rım ız ı k u rta ra c a k b irin i gözden k a ç ırır m ıy d ık sence?
D ün y am ızı d ü zeltecek b irin i? "
"D üzelteceği de m i söylenm iş?"
"B ir te h d it olacağı, k a ra n lık ve b ö lü n m ü ş olacağım ız söyle­
niy or; b aşlı b aşın a b ü y ü te h lik e d e olacakm ış ve k im se n in hayal
bile edem eyeceği k a d a r güce sah ip b ir b ü y ü c ü , g ü c ü n ü d ü n y a n ın
m erk ezin d en alacak b ir b ü y ü c ü doğacakm ış. 'Sıradan biri gibi gö­
rünecek am a gücü eşsiz o lacak.' K âh in lerd en b iri onu 'aracı' olarak
tan ım lam ış: T ü m b ü y ü y ü tu ta b ile c e k k a d a r b ü y ü k ve güçlü."
Davy konuştukça daha da heyecanlanıyordu. Gözleri parlıyordu
ve kelim eleri b irb irin e d o lan ıy o rd u . S anki v a rlık la rı, k e h a n e tle rin
in k â r edilem ez o ld u ğ u n u n k an ıtıy m ışçasın a k itap y ığ ın ın ı gösterdi.
Başım ı eğdiğim i h isse ttim . "S e n ..."
"N e?" d iye so rd u Davy.
"Ş eyi d ü şü n m ü y o rsu n , değil m i..."
"N eyi, Lucy? N eyi d ü şü n m ü y o r m u y u m ?"
"Ş ey... kendinin Ulu B üyücü o ld u ğ u n u ?"
Y üzünü b u ru ş tu rd u . "B en mi? H ayır. Saçm alam a. Bu gerzek-
lerd en d ah a g ü ç lü y ü m ," d edi k ü tü p h a n e y e göz gezd irerek , "ama
ta h m in ed ile b ilir b ir güce sahibim ."
G ülm eye ç a lıştım . "D oğru. P e k i..."
"N e?"
"P eki, b u se n in için n e d en b u k a d a r önem li?"
"Ç ü n k ü tü m z a m a n la rın en b ü y ü k b ü y ü c ü sü geliyor, Lucy.
O na en çok ih tiy aç d u y u la n an d a gelecek. B üyücüler 'Pençeleriyle
birbirlerinin boğazına y a p ıştık la rın d a ', ' büyük ca n a va rım ız yolunu
ka yb ettiğ in d e' gelecek. Yani y a k ın d a . Şim di. H epim iz b u n u n la il­
gilenm eliyiz! H azırlan m alıy ız!"
59

PENELOPE

B abam ın la b o ra tu v a rın ı sev iy o rd u m . T avan a ra sın d a y d ı. B urayı


k im se n in tem izlem esine iz in v erm iy o rd u , a s is ta n la rın ın bile. D ar­
m ad ağ ın ık tı ama babam h er şeyin y erin i biliyordu ve bir k itabı alıp
başka b ir k ita p y ığ ın ın ın ü z e rin e k o y arsan ız h a fifte n d eliriyordu.
D u v a rın b iri B üy ük B ritanya h a rita sıy la k ap lıy d ı: B üyülü at­
m osferdeki d e lik le r h en ü z den ize y a y ılm a m ıştı am a y ılla r içinde
gid erek a rtm ış tı. Babam h e r b o şlu ğ u n çapı için ra p tiy e ler ve ipler
k u lla n ıy o rd u , a rd ın d a n n asıl g en işled ik lerin i gösterm ek için farklı
re n k te ipler k u lla n ıy o rd u . Ö lçüm ta rih le rin i n o t etm ek için k ü ç ü k
b a y ra k la r k u lla n ıy o rd u . B ü y ü k d e lik le rd e n b azıları y ılla r içinde
birleşm işti; C h e sh ire 'd a n ered ey se hiç b ü y ü k alm am ıştı.
Babamın asistanları ölçüm için dışarıdaydılar. Babam, deliklerin
N orm aller ü z e rin d e k i e tk ile rin i a ra ştırm a sı için y en i b irin i, bir
b ü y ü antrop o lo g u işe alm ıştı. D eliklerin in sa n la rı nasıl etkiled iğ in i
ara ştırm a k h o şu n a g id iyo rd u am a b u n u n için k a y n a k bulam ıyordu.
H a rita b o y u n c a y ü rü d ü m . L o n d ra 'd a ik i d elik vardı: Ken-
sin g to n 'd a b ü y ü k b ir ta n e ve T rafalg ar M e y d a n ı'n d a d ah a k ü ç ü k
b ir tan e. H u m d ru m e v im iz in y a k ın la rın a , Hounslovv'a sa ld ırırsa
ne olacağını d ü şü n m e k bile istem iy o rd u m . Bir s ü rü b ü y ü c ü aile
taşın m ak zo ru n d a kalm ıştı ve bu bazen onları güçsüz düşürüyordu.
B ü y ü n ü z b ir y ere yerleşir, sizi d estek lerd i.
Y üksek m a sa la rd an b irin e o tu rd u m . Babam çalışırk en ay ak ta
d u rm a k ta n h o şla n ırd ı, b u y ü z d e n b ü tü n m asaları y ü k se k ti. Bir
k ita p açm ış, b ü y ü k d e fte rin e ra k a m la rı g eçiriy o rd u . B ilgisayar da
k u lla n ıy o rd u am a y in e de b ü tü n n o tla rın ı d eftere y azardı.
"O kul için b ir proje ü z e rin d e çalışıy o ru m ," dedim . “K a yıt'm
esk i k o p y a la rın a b a k ıy o rd u m d a ..."
"H ı-h ı."
"W atfo rd T rajed isi'y le ilg ili b ir şey o k u d u m ."
Babam b aşın ı k a ld ırd ı. "E vet?"
"O layı h a tırlıy o r m u su n ?"
"T abii k i." D efterin e g eri döndü. "A n n en le hâlâ ü n iv e rsite ­
d e y d ik . Sen k ü ç ü k tü n ..."
A nnem ve babam W a tfo rd 'd a n m ezu n o lur olm az evlenm iş ve
d ah a o k u y o r o lm aların a ve a n n e m in k a riy e r y ap m ak istem esine
rağm en d erh al ço cuk yapm aya başlam ışlard ı. Babam, a n n em in her
şeyi hemen iste d iğ in i söylerdi.
"K orkunç olm alı," dedim .
"Ö yleydi. D aha önce kim se VVatford'a sa ld ırm am ıştı. Zavallı
N atasha G rim m -P itch."
"O nu ta n ıy o r m u y d u n ?"
"Şahsen değil. Bizden b ü y ü k tü . Kız k ard eşi Fiona bizim birkaç
alt d ö nem im izd ey d i am a o n u da ta n ım ıy o rd u m . P itch T er genelde
k en d i h a lle rin d e ta k ılırla rd ı."
"Yani o nu sev m iy o r m uydun? N atasha G rim m -P itc h 'i? "
"P o litik a la rın ı sev m iy o rd u m ," dedi. "D aha az güce sah ip b ü ­
y ü c ü le rin , a sa la rın ı teslim etm eleri g e re k tiğ in i d ü ş ü n ü rd ü ."
D aha az güce sah ip b ü y ü cü ler. Babam gibi.
"V am pirler VVatford'a neden sa ld ırd ı? " d iye sordum . "D aha
önce böyle b ir şey y a p m am ışlard ı."
"O n ları H u m d ru m g ö n d erd i," dedi babam .
"Ama s a ld ırıd a n so n ra k i ilk h ab e rle rd e öyle yazm ıyor," d e­
d im m asada ona d o ğ ru eğilerek. "Sadece v am p ir sa ld ırısı olduğu
söyleniyor."
Yeniden bana bak tı. Bu ilgisini çekm işti. "D oğru." Başını onay-
la rc a sm a salladı. "B aşta bilm iyorduk. Sadece k a ra n lık y a ra tık la rın
b izim k a rm a şa m ız d an fa y d a la n d ık la rın ı d ü ş ü n d ü k . F arklı b ir d ö ­
n em d i. H er şey d ah a g ev şek ti. S ih irb azlar  lem i d ah a ç o k ... bir
k u lü p g ib iy d i. Ya da to p lu lu k . S avunm a h a ttı y o k tu . O dönem de
k u rta d a m sa ld ırıla rı bile o lm u ştu , hem de L o n d ra 'd a , d ü şü n e b i­
liy o r m u su n ? "
"Y ani kim se W atford sa ld ırıs ın ın a rk a sın d a H u m d ru m o ld u ­
ğ u n u b ilm iy o rd u ?"
"Bir süreliğine," dedi. "Başta H u m d ru m 'ın b ir varlık olduğunu
b ilm iy o rd u k ."
"N asıl y a n i? "
"D elik ler oluşm aya b a şla d ığ ın d a ..."
"1998'de."
"E vet," dedi. "O zam an o n ları k ay ıt altın a alm aya başladık. On
y e d i sene önce. Doğal b ir oluşum o ld u k la rın ı ya da b e lk i k irliliğ in
b ir sonucu o ld u ğ u n u d ü şü n d ü k . Ozon ta b a k a sın d a k i d elik ler gibi.
Bu te rim i o rta y a a ta n ilk k işi Dr. M a n n in g 'd i. L a n c a sh ire 'd a k i
boşluğa g itm işti ve o nu 'sinsi bir sıra d a n lık, ruhunuza sızan dün­
y e v ilik ' diye ta n ım la m ıştı." G ülüm sedi. B aşarılı ifadeleri severdi.
"O n d an kısa sü re so n ra da b en a ra ştırm a la rım a başladım ."
"H u m d ru m 'ın b ir 'e rk e k ' o ld u ğ u n u ne zam an an la d ın ız ? "
"O n u n 'e rk e k ' olup o lm ad ığ ın ı h âlâ b ilm iy o ru z."
"N e dem ek iste d iğ im i b iliy o rsu n ; b ir am aca sah ip b ir şey ol­
d u ğ u n u ne zam an a n la d ın ız ? Bize s a ld ırd ığ ın ı? "
"B elli b ir g ü n y o k tu ," d edi. "2008 y ılın d a h e r şey değişm eye
başladı. Ben şah sen H u m d ru m 'ın o dönem de d ah a da güçlen d iğ in i
d ü şü n ü y o ru m . B üyülü atm osferdeki k ü ç ü k b alo n cu k lar gibi oluşan
u fa k b o şlu k la rı ta k ip e d iy o rd u k ve b ir an d a çoğalm aya başladılar.
T ıpkı k a n s e rin y ay ılm ası gibi. A y n ı z a m a n la rd a k a ra n lık d ü n y a
deliye d ön d ü . S an ırım o z a m a n la r k a ra n lık y a ra tık la r d o ğ ru d a n
Sim on'ı h e d e f alm aya b a şla d ık la rın d a b u n u n y aln ızca doğal afet
değil de ark asın d a b ir h in lik - v e z e k a - o ld u ğ u n u fark e ttik . Bir de
o h is v a rd ı. D elikler, sa ld ırıla r... b e lirg in b ir h is v a rd ı." B akışları
b an a o d a k la n d ı ve d u d a k la rı gerildi.
H u m d ru m geçen sene Simon ve b en i k a ç ırd ık ta n sonra babam
her şeyi tü m detaylarıyla bilm ek istem işti. Ona çoğunu anlatm ıştım ;
H u m d ru m 'm n asıl g ö rü n d ü ğ ü de d a h il olm ak ü zere o n u n la ilgili
h er şeyi. Babam, H u m d ru m 'm s ırf Sim on'la u ğ raşm ak için o n u n
g ö rü n tü s ü n ü ald ığ ın ı d ü şü n ü y o rd u .
D irsek lerim i m asaya dayadım . "Sence H u m d ru m , S im on'dan
n e d e n b u k a d a r n e fre t ed iy o r?"
"Şey." B u rn u n u k ırış tırd ı. "G ö rü n ü şe b a k ılırsa H u m d ru m
büyüden n e fre t ed iy o r ve Sim on'da da k im se n in —b elk i h içb ir şe­
y i n - sah ip olm adığı k a d a r çok b ü y ü var."
"H u m d ru m 'm o n u n gerçek ismi olm am ası tu h a f," dedim . "Yani
aslın d a o isim le v ar o lm am ası..."
"Sence b ir k a ra n lık y a ra tık 'S insi H u m d ru m ' ism in i seçer
m iydi?"
"B unu hiç d ü şü n m em iştim ," diye cevapladım . "İsm in i bildim
bileli d u y u y o ru m ."
Babam iç çek ip g ö z lü ğ ü n ü y u k a rı itti. "Bu ben i ü z ü y o r...
H u m d ru m 'sız b ir d ü n y a h a tırla y a m ıy o r o lm a n ... Sizin n e slin iz in
b u n a alışm a sın d a n en d işelen iy o ru m . O n u n la sav aşm an ın g e re k li­
liğ in i görem em enizden."
"B ence b en g ö rü y o ru m , baba. İğ renç şey b en i k a ç ırd ı ve en
y a k ın ark a d a şım ı sü re k li ö ldürm eye çalışıyor."
K aşların ı çatıp b an a b a k tı. "P en elo p e... b iliy o rsu n , birkaç
h a fta sonra A m e rik a 'd a n b ir ekip gelecek. S an ırım so n u n d a bu
yaz y ap tığ ım ız z iy a re tte d ik k a tle rin i çektim ."
M ica h 'y ı z iy a re t ettiğ im iz d e babam o lab ild iğ in ce çok b ü y ü c ü
bilim ciyle g ö rü şm ü ştü . B abam ın işiyle old u k ça ilg ilenen b ir b ü ­
y ü c ü jeolog v ard ı.
A m erik alı b ü y ü c ü le r k e sin lik le bizim k a d a r o rg an ize değildi.
Ü lk en in d ö rt b ir y a n ın d a y aşıy o r ve ç o ğ u n lu k la k e n d i işleriyle
ilg ilen iy o rlard ı. A m a orada d ah a fazla p a ra v a rd ı. Babam diğer
uluslararası bilim cileri, H um drum 'ın yalnızca İngiltere'ye değil, tüm
b ü y ü dü n y asın a k a rşı b ir te h d it olduğuna ik n a etm eye çalışıyordu.
“Birkaç a ra ştırm a m ız a sen de g elirsen se v in irim ," dedi. "Dr.
Schelling'le tanışabilirsin; C leveland'da kendine ait laboratuvarı var."
Ne yapm aya ç a lıştığ ın ı anlad ım . Babam b e n i H u m d ru m 'd a n
b u şekild e k o ru m a y ı p la n lıy o rd u . Beni O hio'ya sak lay arak .
"O labilir," dedim . "D erslerd en başım ı k a ld ıra b ilirsem ."
"S ana iz in n o tu y azarım ."
"Sim on da g eleb ilir m i?"
D u d a k la rın ı b irb irin e b a stırıp g ö zlü ğ ü n ü y en iden y u k a rı itti.
"Sim on için izin alabileceğ im d en em in değ ilim ," dedi k alem ini
a lırk en . "O kul p ro jen neyle ilgili d em iştin ?"
"W atfo rd T rajed isi."
"H u m d ru m 'ı ay d ın latab ilecek b ir şey b u lu rsa n bana da söyle.
O rada o n u n v a rlığ ın ın h isse d ilip h isse d ilm e d iğ in i h ep m erak e t­
m işim dir."
Yeniden işin e d ö ndü. Ben de san d aly ed en k a lk tım . K apının
ö n ü n d e d u rd u m . "Baba, b ir şey d ah a var. N icodem us diye bir
b ü y ü c ü ta n ıy o r m u y d u n ?"
Başını k a ld ırd ı, y ü z ifadesi değişm edi bile; özellikle te p k i
v erm e d iğ in i an lad ım . "S an m ıy o ru m . N eden?"
Babam b an a y a la n söylem ezdi.
Ben de ona y alan söylem ezdim . “K a yıt'ta g ö rdü ğ üm b ir isim di
am a k im o ld u ğ u n u ç ık aram ad ım ."
"H ım m ," dedi. " O n u n ... o n u n önem li b iri o ld u ğ u n u san m ı­
y o ru m ."
60

SİMON

V am pirlerin y an m a gitm ek için gece yarısı olm asını bekledik. Baz'm


tey zesi tam o larak n ered e ta k ıld ık la rın ı söylem em işti am a Baz
o n la rı b u lab ileceğ in i d ü şü n ü y o rd u ve gece y a rısın a k a d a r a v lan ­
m a la rın ın bitm iş o lacağ ını söylüyordu. Ki bu b en i k o rk u tu y o rd u .
Biz b ek lerk en g erçek leşen tü m o c in a y e tle r...
V am pirler h er gece N orm alleri av lıy o rlarsa n ed en bu k o n u d a
b ir şey y ap m ıy o rd u k ? M eclis bu g erç e k te n h a b e rd a r olm alıydı.
Yani Baz'm tey zesi b iliy orsa, M eclis de biliyor olm alıydı.
B unu B az'la şu an k o n u ş m a n ın d o ğ ru o lm a d ığ ın a k a r a r
v e rd im .
T eyzesin d en ç ık tık ta n sonra boş v a k tim iz v a rd ı, biz de bir
k ü tü p h a n e y e g ittik - b ü y ü k b ir k ü tü p h a n e y e —, sonra da B ritish
M u se u m 'd a B az'm y a rım d ü z in e k ita p çaldığı b ir okum a o d asın a
g ittik .
"B unu y ap am azsın ," dedim .
"A raştırm a y ap ıy o ru m ."
"H ainlik y ap ıy o rsu n ."
"K raliçe'ye m i sö yleyeceksin?"
T üm m üzeler k a p a n d ığ ın d a b ir p a rk ta y ü rü d ü k , a rd ın d a n o,
ç a lın tı k ita p la rın ı in celerk en H in t yem eği yiyebileceğim iz b ir yer
b u ld u k .
"B ir şeyler y em elisin ," dedim .
Tek k a ş ın ı k a ld ırd ı.
"A h, s ik tir g it." Bu y ü z d e n m i hiç k ız a rk ad aşı olm ad ığ ın ı
m erak ettim . Ç ü n k ü o nu k ü tü p h a n e y e g ö tü rü r, so nra da k ız te k
başın a yem ek y erk en ü rk ü tü c ü b ir şek ild e k a rşısın d a o tu ru rd u .
Yemeğimi ve ik i samosa böreğim i b itirip Baz'ın kitap okum asını
izlerken - d ü ş ü n ü r k e n siv ri d işle rin i em diğine yem in e d e b ilird im -
Baz an id en te k eliyle k ita b ı k ap ad ı ve ayağa k a lk tı.
"H adi, Snovv. G idip v am p ir b u lalım ."
"T e şe k k ü rle r," ağzım ı kolum a sildim "am a b an a bu k a d a rı
bile fazla."
Baz k a p ıd a n ç ık m ıştı bile.
"Hey," denim ona yetişm eye çalışarak. Beni duym azdan gelince
o nu k o lu n d a n y ak alad ım .
K aşlarını çattı. " İn s a n la rın d ik k a tin i çekm ek iste d iğ in d e o n ­
la rın k o lla rın a aşılam azsın ."
"S ana seslendim ."
"Y ine d e ..."
"D üşünüyordum da b u n u yapacaksak bana ism im le seslenm eye
b aşlam ak z o ru n d a sın ."
B unun n ed en b u k a d a r önem li o ld u ğ u n u bilm iyordum . Sa­
d ece... b irlik te b ir v am pir in in e girecek sek b u n la rı aşıp gerçek ten
m ü tte fik olm am ız g e re k tiğ in i d ü şü n ü y o rd u m .
"Snovv sen in a d ın zaten ," d edi Baz. "M uhtem elen. İsm in i kim
v e rd i? "
B akışlarım ı k a ç ırd ım . Kolum a y a z m ışla rd ı, Sim on Snow. Beni
yu v ay a b ıra k a n h e r k im se o yazm ış o lm alıydı. Belki de an n em d i.
"B ana Sim on dem ek z o ru n d a sın ," dedim . "D aha önce d e d in ."
Beni duym am ış gibi a ra b a sın ın k a p ısın ı açıp bindi. Am a d u y ­
d u ğ u n u biliyordum .
"İy i," dedi Baz. "A rabaya bin, Sim on."
Bindim .

M ekânı b u lm ak n ere d ey se ik i saatim izi alm ıştı. Baz k o k lay arak


b u lm u ştu ; Covent G a rd e n 'd a tazıy la y ü rü m e k gibiydi.
"B urası m ı?" diye sordum . "B u ra d a la r m ı?"
Y akasını ve m a n şe tle rin i d ü zeltti. K ap ın ın ö n ü n d e sıra sıra
isim lerin yazılı o ld u ğ u ve m e k tu p la r için p irin ç k u tu la rın olduğu
b ir a p a rtm a n ın ö n ü n d e d u ru y o rd u k . "Y anım dan ay rılm a," diye
fısıld a d ı ve y u m ru ğ u y la k ap ıy ı çaldı.
K apıyı iriy a rı b ir adam açtı. Baz'ı g ö rü n ce k ap ıy ı biraz daha
g eniş açtı. O d an ın o rta sın d a k i u z u n b a rın a rk a sın d a d u ra n başka
b ir adam bize b a k ıp b aşın ı o n ay larcasm a salladı. Kapıcı içeri g ir­
m em iz için b aşın ı salladı.
Baz'm p e şin d en basık , alçak ta v a n lı, te p e ışığı olm ayan bir
odaya g ird ik . O rtad a b a r vard ı; d u v a rın ik i ta ra fın d a da şatafatlı,
özel lo calar ve h er b iri y u k a rıd a n sa rk a n sarı am p ullerle a y d ın ­
la tılıy o rd u .
O tu ra n h erkes d ö n ü p bize b a k tı. Y ak ın la rd a k i b ir k a d ın b a r­
d a ğ ın ı d ü şü rü n c e y a n ın d a k i adam y ak alad ı.
Vam pir gibi g ö rü n m ü y o rla rd ı.
H epsi m i vam p ird i?
Sadece zengin g ö rü n ü y o rla rd ı. Ve... gri. A m a film le rd ek i gibi
güzel, z a y ıf ya da ç ık ık elm acık k em ik li tip le r d eğ illerdi.
Baz'a b ak ıy o rla rd ı, b an a değil. K orkm uş olm ası ya da en a z ın ­
d an biraz g erilm esi g e re k iy o rd u am a öyle g ö rü n m ü y o rd u . T ehdit
ed ild ik çe dah a da sa k in le şiy o rd u resm en. (T ehdit eden bensem bu
sin ir b o zu cu o lu y o rd u am a şu an h av alı bile say ılab ilird i.)
H erkes onu k ısk a n ıy o r o lm alıydı. Baz h er b a k ım d a n o n la rın
a y n ısıy d ı am a a y n ı zam an d a b ü y ü y e sah ip ti. A yrıca b ir tü r k a ­
ra n lık k ra l olm ak için doğm uş gibi g ö rü n ü y o rd u .
Baz ilk locada d u rd u . "N icodem us," d erk en b u n u so ru o larak
sorm adı bile.
G ri saçlı ve te n li ve p a rla k g ri ta k ım elbise giym iş b ir adam
B az'la b a k ışıp o d a n ın a rk a ta ra fın ı işa re t e tti, a rd ın d a n bana
b a k ıp y ü z ü n ü e k ş itti. O nu ra h a tsız ed en b o y n u m d a k i haç m ıydı
y o k sa k o k u m m u y d u bilm iy o ru m . Ya da b e lk i k im o ld u ğ u m u
b iliy o rd u . S ih irb a z 'm V ârisi. (Sihirbaz v a m p irle ri ö ld ü rü rd ü ve
b u n u n c in a y e t o ld u ğ u n u d ü şü n m ezd i.) (S ihirbaz bu v am p irleri
n e d e n öldü rm em işti?)
Baz'ı ta k ip ed erk e n H a m p sh ire 'd a n a y rılm a d a n önce beni
giym eye zo rlad ığ ı h a v alı k ıy a fe tle ri giym iş olm ayı d iliyordum .
Ü zerim de W atford p a n to lo n u m ve Baz'm ö rg ü k a z a k la rın d a n b iri
v a rd ı. Kazağı g iy m em in te k sebebi VVatford fo rm a sın ın b en i on
ik i y a şın d a g ö ste rd iğ in i söylem iş olm asıydı.
Baz o k a d a r yavaş y ü rü y o rd u k i to p u k la rın ı tekm eleyip d u ru ­
yordum . Sanki h erk esin k en d isin e iyice b akm asını istiyordu. (Belki
b ir y a n d a n da to p a lla d ığ ın ı gizlem ek istiy o rd u .) İlerledikçe oda
giderek k a ra rd ı. Localara b ak ıp N icodem us'u aradım am a yeterince
ışık olsa bile onu tanıyacağım dan em in değildim . H âlâ E b b 'in kötü,
erk ek v ersiy o n u gibi m i g ö rü n ü y o rd u acaba?
A rk a ta ra fta k i d u v a ra u la ş tık , b en g eri dönm eye h a z ırd ım ki
Baz gö rm ediğim b ir k a p ıd a n geçti. O nun p e şin d e n döner m erd i­
ven d en aşağı in d im . İn d iğ im iz d e başım d ö n ü y o rdu .
B odrum a in m iştik ; ü s t k a tta n çok d ah a g en işti. B urada tav an
d ah a da alçak tı ve sin e m a la rd a k i gibi y erd e loş m avi ışık la r v ard ı.
Burada kaç kişi o ld u k la rın ı bilm iyordum ç ü n k ü doğru d ü zgün
g ö rem iyord u m am a b ir s ü rü k işiy le dolu b ir odada o lduğum u h is­
sediyordu m . E le k tro n ik m ü zik ç alıy o rd u am a o k a d a r y u m u şa k tı
k i sa n k i çok u z a k ta n çalıy o r gibiydi.
Baz, b ir eli cebinde, m e rd iv e n in son b asam ağınd a d u rd u ve
bir a rk a d a şın a b a k ıy o rm u şç a sm a o d ay ı ta ra d ı.
V am pirler isteseler bize sa ld ıra b ilirle r ve bizi p arçalara a y ıra ­
b ilirle rd i. Sayı av an tajım ız k e sin lik le y o k tu ve iyi b ü y ü y apacak
v a k tim iz olm azdı. A sam y a n ım d a bile d eğ ild i ama o n la r b u n u
bilm iy o rla rd ı. (Baz b iliy o rd u . A sam ı W a tfo rd 'd a b ıra k tığ ım a ina-
n am ıyordu .) (Aceleyle çıkm ıştım !)
B irkaçım k ılıcım la alt ed e b ilird im am a m uhtem elen h ep sin i
değil.
P a tlayabilirdim . A m a son ra k im b ilir n eler o lu rd u ...
Baz y ü rüm eye başladı. Bu k attak ilerin kıyafetleri o k adar havalı
değildi. B unlar şansı y av er gitm em iş vam pirler m iydi? V am pirlerin
şa n sla rı n asıl y av er g id iy o rd u ki? B odrum da olm am ıza rağm en
h e rk e sin ü s tü tem izd i. Zaten ne b ek led iğ im i bilm iyo rdum . Kan
lekeleri mi? K anlı k o k tey lle r mi? G ö rdüğüm k a d a rıy la b u ra d a k i
çoğu k işi cin içiyordu. M asalard a Bombay S ap p h ire şişeleri v ard ı.
Biri b an a b a k tı ve b a k ışla rın ı ü zerim d en çekm eyince b ü y ü m ü n
ten im e çık m asın a izin verdim ; o n u n ta ş tığ ın ı d ü şü n d ü m . A dam
b a k ışla rın ı k açırd ı.
M ağ aran ın o k a d a r d e rin in d e y d ik ki k a p ın ın n erede olduğunu
a rtık bilm iyordum . Baz b irin in k o lu n u ç ek iştird i; k e n d isin in n e re ­
deyse ik i k a tı olan b ir ad am ın . "N icodem us," d edi Baz. Yine so ru
sorm uy ordu. A dam başıyla a rk a sın ı g ö sterin ce Baz o nu b ıra k tı.
Sıra sıra b ilard o m a sa la rın ın y a n m a g elinceye dek y ü rü m e y e
devam e ttik .
Baz d u rd u . C ek etin in ceb in d en b ir p a k e t sigara ç ık a rıp asa­
sıyla bir ta n e y a k tı. M asadaki herk es a n ın d a y e rin d e n sıçradı. Baz
d e rin b ir nefes çekip - s ig a r a n ın u cu k ırm ız ı p a rlıy o rd u — d u m an ı
m asaya d o ğ ru ü fled i.
Sigara içtiğ in i b ilm iy o rd u m .
"N icodem us," d ed i Baz, d u m a n ı ü fle rk e n .
Sonra onu g ördüm ; E b b 'i. D aha sert, d ah a u z u n boylu E b b 'i.
K um ral saçı geriye y a p ış tırılm ış tı. O nun da ü z e rin d e ta k ım elbise
v a rd ı am a u cu z d u ru y o rd u ve k o lu n d a k i d ik işle r açılm ıştı.
Baz'a g ü lü m sey erek onu b a şta n ayağa süzd ü . "Ş u na b ak ın .
H erk esin rü y a s ın ı y a şıy o rsu n ."
Baz sigarasından b ir nefes daha çekti ve yavaşça N icodem us'un
b a k ışla rın a k a rş ılık v erd i. "A dım T y ran n u s Basilton Pitch. B uraya
sen in le annem h a k k ın d a k onuşm aya geldim ."
"T abii k i b u n u n için geldin, Bay P itc h ." N icodem us adeta
fısıld ıy o rd u . "T abii k i b u n u n için g eld in ."
N icodem us y e n id e n sırıtın c a ek sik d iş le rin i gördüm . Köpek-
d işleri y o k tu . D ili b o şlu k la rın a ra sın a g iriy o rd u .
M asada o n u n la b irlik te olan d iğ er a d a m la r uzaklaşm ış, ü ç ü ­
m üzü k a ra n lık ta y a ln ız b ıra k m ışla rd ı.
"B enden ne istiy o rsu n ? " diye so rd u N icodem us.
"A nnem i k im in ö ld ü rd ü ğ ü n ü ö ğ ren m ek istiy o ru m ."
"O nu k im in ö ld ü rd ü ğ ü n ü b iliy o rsu n ." D ili b o şlu ğ u n arasına
g ire re k d işe tin e değdi. "H erkes biliyor. Ve h erk es a n n e n in orada
o lan lara ne y a p tığ ın ı da biliyor."
Baz sig arasını ağzın a g ö tü rd ü , içine çek ti ve elin i in d irip k ü l­
le rin i yere se rp ti. "B ana geri k a la n h ik â y e y i a n la t," dedi. "K im in
so ru m lu o ld u ğ u n u ."
N icodem us g ü ld ü . "Yoksa? Beni ıs ırır m ısın ?" Sigaraya b ak tı.
"Senin annen in oğlu olduğunu mu düşünm eliyim ? Hepim izi yakacak
m ısın? H enüz k e n d in i ö ld ü rm e d in , Bay P itch. B ugünü seçeceğini
san m ıy o ru m ."
Baz kaç v am p iri ö ld ü reb ileceğ in i d ü şü n ü y o rm u ş gibi içeriye
göz g ezd ird i.
"Ona olanları anlat," dedim sertçe. "Yoksa ben seni öldürürüm ."
N icodem us, B az'ın o m z u n u n ü z e rin d e n b an a b a k tı ve sırıtışı
silin d i. "Bu k a d a r güce sah ip o ld u ğ u n için y enilm ez o ld u ğ u n u
d ü şü n ü y o rsu n . H içb ir şe y in seni y en em eyeceğini."
"Ş im diye k a d a r y en em ed i," dedim .
T e k ra r g ü ld ü . E b b 'in k a h k a h a s ın a hiç benzem iyordu: N ico­
dem us d ü n y a u m u ru n d a değilm iş gibi g ü lü y o rd u ; Ebb ise h e r şey
u m u ru n d a y m ış gibi g ü le rd i.
"İyi," dedi. "Sana anlatacağım . Bir k ısm ın ı." İstekasını m asaya
b ıraktı. "Vam pirler öyle ellerin i k o lların ı sallayarak VVatford'a g ire ­
mezler. Davet edilm ediğim iz h içb ir yere girem eyiz. Evim iz dışında.
S ald ırıd a n birk aç h a fta önce b iri b en i ziy arete gelip ken d isiy le
b ir anlaşm a y apm am ı iste d i. Bu şek ild e g eçin iy o ru m . A n laşm alar
yapıyor, in sa n la rı ta n ıştırıy o ru m . Isıram ay an vam pirler ya da asası
olm ayan b ü y ü c ü le r için p ek iş yok."
Dili içgü d ü sel o larak d iş le rin in a ra sın a g ird i. "P arası iy iy d i,"
dedi. "Ama kabul etm edim . Kız kardeşim W atfo rd 'd a yaşıyor. O nun
k a p ısın a asla ölüm ü gön d erm ezd im ." O y u lm u ş b alk ab ağ m a b e n ­
zeyen sırıtışıy la y e n id e n Baz'a b a k tı. "Senin p la n ın p arçası olup
olm ad ığ ın ı m erak ed iy o ru m , Bay P itch. B ü y ü cü lerin b u n a izin
v e rd ik le rin e in a n a m ıy o ru m ... H âlâ n ed en iz in v eriy o rlar? Seninle
ne yapm ayı u m u y o rla r?"
"K im di?" diye so rd u Baz. B uraya g ird iğ im iz d e n b eri san ırım
hiç g ö z ü n ü k ırp m a m ıştı. "S ana k im geldi? H u m d ru m m ı?"
"H um drum ? Evet, tabii, öcü geldi, Bay Pitch. Y atağının altın d a
y a şa y an can a v a rd ı."
"H u m d ru m m ı g eld i," d edi Baz y eniden.
Nicodem us gülüm sem eye devam ederek başını ik i yana salladı.
"S izden b iriy d i," dedi. "Ama ism i h ay atım k a d a r değerli değil.
Söylem ezsem b en i ö ld ü re b ilirsin am a söylersem öleceğim k esin."
Baz sigarasın ı d u d a k la rın ın a rasın a k o y u p asasın ı c e k e tin in
k o lu n d a n a v u c u n a in d ird i. "S ana zorla sö y leteb ilirim ."
"Bu yasalara a y k ırı o lur," dedi N icodem us. H ak lıy d ı. Zorlam a
b ü y ü le ri y a sa k la n m ıştı.
"Ve te h lik e li," d ed i N icodem us. Yine h a k lıy d ı.
"Y asaklı b ü y ü y ap a rsa n M eclis sana ne yapar, T y ra n n u s Ba-
silto n ?" ded i s ırıta ra k . "S ence sen in gibi b irin i affed erler m i?"
"S eni tam b u ra d a ö ld ü rm eliy im ," d edi Baz g ö ğ sü n ü öne ç ık a­
ra ra k . "B ence kim se b e n i d u rd u rm a z . Ya da seni özlem ez."
Elim i Baz'm o m zu n a k o y d u m . "H ad i gidelim ."
"Bize h iç b ir şey söylem edi," d edi Baz te rs ters.
"Y eterince şey söyledim ," diye k a rş ılık v e rd i N icodem us.
"H ad i," ded im Baz'ı g eri çekerek.
"E vet, h a d i g it," d ed i N icodem us, Baz'a. "A rk ad aşın la git. Bir
g ü n b u ray a g eri g eleceksin."
Baz sig arasın ı m asaya a ttı ve N icodem us ilk defa d u ru ş u n u
b o zarak geriye sıçradı. El yordam ıyla içk isin i b u lu p sig aranın ü ze ­
rin e d ö k tü . Baz ço k ta n uzak laşm ay a başlam ıştı.
N icodem us'a b a k tım . “K ardeşin seni ö zlüyor," dedim .
Sonra d ö n ü p Baz'ı y ak alam ak için h ız la ilerledim . Beni m er­
d iv e n in b aşın d a b e k liy o rd u . (En y a k ın a rk a d a şı oldu ğum u z a n n e ­
d erd in iz; san ırım o n la rın öyle d ü şü n m e le rin i istiyordu.) A rd ın d a n
b u z gibi b ir ta v ırla ü s t k a tta k i o d ad an k ap ıy a g ittik .
D ışarı ç ık tığ ım ız d a L o n d ra 'd a gece v a k ti o k a d a r a y d ın lık tı
k i gözlerim i acıttı.
A rab ayı, b a b a sın ın Ja g u a r'ın ı b u ld u k ve b en daha k ap ıy ı bile
açam ad an Baz a ra b a y ı ç a lış tırd ı. Ben b in e r bin m ez p a rk y e rin d e n
çık ıp gazı k ö k led i ve k a la b a lık caddede o lab ild iğ ince hızlı sü rd ü .
Bir ta k siy i geçti, a rd ın d a n d iğ er şeride gird i.
“H ey," dedim .
"Kes sesini, Snow ."
“ B ak..."
"Kes sesin i!" B üyüyle söyledi am a asası elin d e olm adığı için
bir işe yaram adı. A rd ın d a n asasın ı çık a rd ığ ın d a beni lanetleyecek
san d ım am a o n u n y e rin e asayı b ir o to b ü se d o ğ ru lttu . "K rala yol
açın !" O tobüs şe rit d e ğ iştird i am a ö n ü n d e başka b ir araba v ard ı.
Baz asasın ı d o ğ ru ltu p ona da a y n ı b ü y ü y ü y ap tı. Boş yere b ü y ü
h a rc ıy o rd u .
“W est E n d 'd e n çık a m a d a n fen alaşacak sın ."
Beni duy m azd an gelerek asasını ö nüne d o ğ ru tu tu p gaza bastı.
A ynı b ü y ü y ü b ir so n rak i yap ışın d a elim i koluna k oyarak ona biraz
b ü y ü a k ta rd ım . "Yol açın !" d ed i. Ö n ü n d ek i a rab alar sağa ve sola
direk siy o n k ırd ıla r. S anki tü m yol o n u n için açılıyordu, daha önce
hiç böyle b ir şey görm em iştim .
Daha önce hiç böyle b ir şey hissetm em iştim .
H er k ırm ızı ışık ta gözlerim i kapayıp yeşile dönm esini diledim .
Baz gazı kökledi.
U çuyorduk.
B az'm k o lu n a d o k u n d u ğ u m sürece b ü y ü e tk isin i devam e t­
tiriy o rd u .
K endim i tem iz h issed iy o rd u m .
A k ım gibi.
B az'm n asıl h is s e ttiğ in i b ilm iyordum . Yüzü k a sk a tıy d ı ve
L o n d ra 'd a n ç ık tığ ım ız d a g ö zlerin d en y a şla r akm aya başladı. O n­
la rı ne sildi ne de g ö zlerin i k ırp a ra k b a stırm a y a çalıştı. Yaşlar
y a n a k la rın d a n a k ıp çenesin d e kald ı.
K ırsal bölgeye g ird iğ im izd e a r tık yol açm ak için büy ü m e ih ­
tiy acı o lm ad ığ ın d an k o lu n u b ıra k tım . S o n u n d a ağaçlık bölgede,
ç a k ılta şla rı a ra b a n ın a ltın a v u ra ra k g ittiğ im iz b ir yola g iren e dek
k ü ç ü le n yo llara g ird i.
Baz an id e n y o lu n k e n a rın d a d u ru p fre n e b a stığ ın d a arab ay ı
sa v u ra ra k n ered ey se ç u k u ra d ü şü re c e k ti. A rd ın d a n sa n k i p aralel
p a rk etm işçesin e in ip ağaçların a ra sın a y ü rü d ü .
K apım ı açıp onu ta k ip etm eye b aşladım , son ra geri dönüp
m o to ru d u rd u rd u m ve a n a h ta rı aldım . K arda ay ak iz le rin i ta k ip
ed erek ağaçların h iz a sın d a n g ittim ve so n u n d a k a ra n lık ta izin i
k a y b ettim .
"Baz!" diye b ağ ırd ım . "Baz!"
Y ürüm eye devam ed e rk e n az k a lsın b ir dala ta k ılıy o rd u m .
Sonra g e rç e k te n de ta k ıld ım . "B az!" Ö nüm de, o rm a n ın d e rin lik ­
lerin d e bir ışık p arlam ası —ateş—gördüm .
"Defol, Snow !" diye b a ğ ırd ığ ın ı duy d u m .
Işığa ve o n u n sesine d o ğ ru k o ştu m . "Baz?"
Bir parlam a d ah a oldu ve b ir dalı tu tu ş tu ru n c a başı k o lla rın ın
ara sın d a , ağacın a ltın d a o tu ra n Baz'ı a y d ın la ttı.
"N e y a p ıy o rsu n ? " dedim . "S ö n d ü r şu n u ."
Cevap verm edi. T itriy o rd u .
"Baz, h e r şey y o lu n d a. İsm i başka b irin d e n ö ğ re n iriz. H enüz
h iç b ir şey bitm iş değil. A n n e n in b izd en iste d iğ i şeyi yapacağız."
A sasın ı s a v u ru p ad eta k ü k re y e re k ateşin e tra fım ız ı sarm asın ı
sağladı. "A nnem b e n d e n bunu yapm am ı iste rd i, seni ap tal."
Ö nü n de d iz çö k tü m . "S en n ed en b a h se d iy o rsu n ? "
K üçüm ser b ir ifadeyle g ü lü m sey erek d işle rin i gösterdi; h e p ­
sini. Sivri dişleri b ir k u rd u n k i k a d a r k esk in d i. “A nnem vam pirleri
ö ld ü rü rk e n öldü," dedi. “O nu ısırd ık la rın d a k en d isin i de öldürdü.
Y aptığı son şey b u y d u . Ne olduğum u b ilse y d i... yaşam am a asla
iz in v erm ezd i."
“ Bu d o ğ ru d eğ il," dedim . "S eni sev iy o rd u . Sana 'gül oğlum '
d iy o rd u ."
"B enim olduğum şeyi seviyordu!" diye bağırdı. “A rtık o çocuk
değilim . A rtık o n la rd a n b iriy im ."
“D eğilsin."
“Ç o cu k lu ğ u m u zd an b e ri n asıl b ir c a n a v a r old uğum u k a n ıt­
lam aya çalışan sen değil m iydin? Al işte, şim di k a n ıtın var. Git
S ih irb az'a h a k lı o ld u ğ u n u söyle. H erkese söyle!" A teşin ışığıyla
y ü z ü d a n s ed iy o rd u . “ Ben vam pirim , Snow! M u tlu m u sun?"
"D eğilsin ," d edim ve b u n u n e d en söylediğim i ya da b ir anda
n e d en ağlam aya b aşlad ığ ım ı b ilm iyordum .
Baz şaşırm ış g ö rü n d ü . Ve ra h a tsız olm uş. "N e?"
"H iç k im sey i ısırm a d ın ."
"S iktir. Git."
"H ay ır!"
B aşını y en id e n k o lla rın ın a rasın a so k tu . "C idden. Git. Bu ateş
sen in için değil."
O nu b ilek lerin d en tu tu p çektim . "D o ğ ru ," dedim . "O lam az.
Sen hep işim i b itire ce ğ in zam an iz le y ic ile rin olm asını iste rd in ."
O nu çektim . “H adi."
Baz ban a k a rşı k o y m ad ı. Sadece k e n d in i öne d o ğ ru b ıra k tı.
Birkaç k ıv ılcım y a n m a saçılın ca o n lara ü fle y ip sö n d ü rd ü m .
Ç enesini k a ld ırd ım . "B az."
"Git başım d an , Snovv."
"Sen can av ar d eğ ilsin ," dedim . A v u çlarım d ak i y ü z ü b ir ceset
k a d a r so ğ u k tu . "Y anılm ışım . Bunca y ıld ır. Sen zorbasın. Züppesin.
Ve tam bir p islik sin . A m a o n la rd a n b iri d eğ ilsin ."
Baz y ü z ü n ü çev irm ey e ç alıştı am a sık ıca tu ttu m . G özlerini
açtı. Gri, siyah ve acıyla dolulardı. Buna dayanam ıyordum . Yeniden
ü fled im . A levler g eri saçıldı.
"B en b u n u h a k e d iy o ru m ," d edi Baz.
B aşım ı ik i y an a salladım . "Ben b u n u h a k e tm iy o ru m am a."
"O zam an g it."
G özlerinde p a rla y a n alev leri g ö rü y o rd u m . Dem ek k i h er y a­
n ım ızı sarm ıştı.
"G itm eyeceğim ," dedim . "Sana hiç sırtım ı dönm edim . B undan
so n ra da dönm eyeceğim ."
61

BAZ

Bu k a d a rı y eterd i. Bu em besili b ü y ü y le k en d im d en u zak la ştırm a m


g erek ecek ti. Son y ap tığ ım şey, Simon S now 'u k u rta rm a k o lacaktı
ve b ü tü n ailem b u n d a n u ta n ç d u y acak tı.
Y üzüm ü tu tm u ş, s ır f k e n d isi öyle söyledi diye yaşam am ı isti­
yordu. Ç ü n k ü o k ah ro lası Simon Snovv'du ve eğer y eterince y ü k se k
sesle h ırla rsa iste d iğ i h e r şeyi elde ed erd i.
O nu havaya u ç u rm a d a n önce ö p eb ilird im .
(Kem iklerini k ırm ad an onu kendim den uzaklaştırabilir miydim?
Koşarak ateşlere dalm am ası için hangi b ü y ü y ü yapm ak gerekiyordu?)
S an ırım o nu ö p ecek tim . Tam k a rşım d a y d ı. Ve d u d a k la rı a ra ­
la n m ıştı (ağzından nefes alıyordu), gözleriyse c a n lıy d ı... capcanlı.
O ka d a r canlısın ki Sim on Snow.
B enim h a k k ım ı da yaşıyorsun.
Başını iki yana salladı ve bir şey söyledi. Sanırım onu öpecektim.
D aha önce k im sey i öpm em iştim . (Isırm a k ta n ko rk u y o rd u m .)
Ve o n d a n b aşk a k im se y i öpm ek istem em iştim . (Isırm ayacaktım .
O na z a ra r verm eyecektim .)
Sadece onu ö p ü p ölm ek istiy o rd u m .
"S im o n ..." dedim .
Ve so nra o beni ö p tü .

SİMON

Sadece su sm asın ı ve b u şek ild e k o n u şm ay ı k esm esin i istiy o rd u m .


Ayağa k a lk ıp p eşim d en g elm esini istiy o rd u m . W a tfo rd 'd a k i o d a­
m ızda olm ak, o n u n o rada old u ğ u n u , kim seye z a ra r v erm ediğini ve
k im se n in de ona z a ra r v erm e d iğ in i bilm ek istiy o rd u m .

BAZ

Bu iyi b ir öpüşm e m iydi? B ilm iyordum .


S n o w 'u n ağzı sıcak tı. H er şey sıcaktı.
Beni itiy o rd u , b en de o nu ittim .
Haçı dilim de ve çenem de sızlıyordu. Nabzı boğazım da atıyordu.
Ve ağzı, d ü şü n m ey e çalıştığ ım h e r şeyi ö ld ü rü y o rd u .
Sim on Snow.

SİMON

B az'm ağzı A g a th a 'n ın k in d e n so ğ u k tu .


Çünkü o erkek, d iye d ü şü n d ü m . A rd ın d a n : H ayır, çünkü o bir
canavar.
C anavar değ ild i. Sadece dü şm an d ı.
D üşm an değ ild i. Sadece b ir erk ek ti.
B ir erkeği öpüyorum .
Baz'ı ö p ü y o rd u m .
Çok so ğ u k tu ve d ü n y a sıcacıktı.

BAZ

Sim on S now 'u ö p erk en ölecektim .


A leister Crovvley a şk ın a , şan slı b ir h ay atım v ard ı.

SİMON

Baz kendisini bırakacağım ı düşünüyorsa yanılıyordu. Bu haliyle onu


sev m iştim . A vcum un içinde. E lim in altın d a . Bir y erlerde kom plo
k u rm u y o r ve v am p irlerle k o n u şm u y o rk en .
İşte şim d i seni y a k a la d ım , d iye d ü şü n d ü m . Sonunda istediğim
yerdesin.

BAZ

Snow b u n u d ah a önce de y ap m ıştı.


Çenesiyle hoş b ir şey y ap ıy o rd u . A şağı y u k a rı o y n a tıy o rd u .
B aşını eğiy o rd u . Beni d ah a da fazla itiy o rd u .
O nu ta k lit etm em eye ç a lıştım . Sadece onu b ırak tım .
Simon S now 'u öp erk en ölecektim .
Sim on Snow beni öperken ölecekti.

SİMON

Baz ben i o m u zlarım d an tu tu p k e n d in d e n u z a k la ştırd ı.


S ırf b u n u b eklem ediğim için işe y arad ı.
K oluna u z a n ıp asasın ı ç ık a rd ı, a rd ın d a n o m zu m un ü ze rin d e
d o ğ ru lta ra k b ağ ırd ı: “ Bir d ilek tu t!" E trafım ızı saran alevler çi­
m enlerd e s ü rü n e re k y ak la şıy o rla rd ı.
Baz'm b ü y ü sü işe y a ra d ı ve ağ açlard an b iri söndü, a rd ın d a n
hızla y en id en tu tu ş tu . Baz nefes aldı ve ik i elim i de göğ sü n e k o ­
y a ra k ben d en iste d iğ in i alm asına izin v erd im . "B ir dilek tu t!"
diye b a ğ ırd ı ve sesi şim şek gibi g ü rled i.
A levler te k nefeste söndü; sö n m ek ten çok çekilm iş g ibilerdi.
K u lak larım tık a n d ı ve ağaçlard an d u m a n la r ç ık tı.
Baz'a b ak tım .
Bu m uydu yani? Bu in tih a ra m eyilli r u h h a lin d e n çıkm ası için
sadece onu öpm em m i gerek iy o rd u ?
A sasın ı in d irip k azağım a (kazağına) u z a n d ı, a rd ın d a n b o y u n
k ısm ın ı aşağı çekti. D iğer eliyle göm leğim in ilk d ü ğ m esin i açtı
ve haçım ı tu tu p k o ly ey i inceledi. O nu sertçe çekerek z in c irin i
k o p a rd ı ve k o ly ey i a ttı.
Sonra b an a h ep sa ld ırm a d a n önce b a k tığ ı şekilde b a k tı.

BAZ

Sim on Snow y in e de b e n i ö p erk en ölecekti.


Sadece b u g ü n değil.
62

SİMON

Yere Baz'ın y a n ın a o tu rd u m . Onu ö ptüm . Bir sü re önce beni om uz­


la rım d a n tu tm u ş tu , y a k a m ın ik i k e n a rın d a n ve b ırak m ıy o rd u .
D ü rü st olm am g erek irse ne y a p tığ ım ızd an em in değildim ama
a r tık h iç b ir şey alev len m iy o rd u . Belki bir şeyi ç ö z m ü şü zd ü r diye
d ü ş ü n ü y o rd u m . Bu m u h tem elen y e n i b ir so ru n olsa da.
Bir d ak ik a lığ ın a A g ath a'y ı d ü şü n d ü m ve kendim i tam b ir aşa­
ğ ılık g ibi h isse ttim am a so n ra a r tık b irlik te o lm adığım ızı h a tırla ­
dım , y a n i bu y ap tığ ım ald atm ak değildi. Sonra b u n u n , y aptığım ız
şey in , eşcinsel o ld uğ um a n la m ın a g elip g elm ediğ in i d ü şü n d ü m .
Am a B az'la ağaçların arasın a g izlen m iştik ve kim se bizi görem ezdi
ve b u n u şu an cevaplam ak z o ru n d a olm adığım a k a ra r verdim .
Baz’ı tu tm a k ta n b aşk a b ir şey yap m ak z o ru n d a değildim . B unu
ise y ap m ak z o ru n d a y d ım .
Ellerim hâlâ y a n a k la rın d a y d ı ve y a n a k la rı a rtık soğuk değildi.
D u d a k la rın ı em diğim de n ered ey se p em b eleşiy o rlard ı. En a z ın d a n
b irkaç saniy eliğ in e.
B unu ne k a d a r u z u n s ü re d ir iste d iğ in i m erak ettim .
Bunu ne k a d a r u z u n s ü re d ir istediğim i m erak ettim .
İstem ed iğ im i söyleyebilirdim ; b u o lasılığ ın ak lım a d ah a yeni
geldiğ in i. A m a b u d o ğ ru y sa ned en k afam da Baz'a yapm ak iste d ik ­
le rim in b ir listesi v ard ı? B unun gibi:
E lim i saçların a g ö tü rd ü m . Y um u şak tı ve p a rm a k la rım ın a ra ­
sın d a k ay ıy o rd u . S açlarını tu ta ra k y u m ru ğ u m u sık tım ve y ü z ü n ü
b e n im k in e y a k la ş tırd ı, so n ra an id en b aşın ı g eri çekti.
“A ffed ersin ," dedim . (Nefessiz k alm ıştım . U tanç vericiydi.)
Baz k azağ ım ı b ıra k ıp a ln ın ı tu ta r a k b a şın ı ik i y an a salladı.
“H ayır. B u... H açın n ered e?"
El y ord am ıy la y ak ın ım ız d a , y erd e b u ld u m . B ulduğum da su ­
ra tla rım ız ın a ra sın d a tu ttu m .
"T e k ra r ta k ," dedi.
“N eden? Beni ısıra c a k m ısın?"
“H ayır. Seni hiç ısırd ım m ı?"
"H ayır. Beni d ah a önce hiç ö p m ed in de."
"Sen b en i ö p tü n , Sim on."
Om uz silk tim . “ Ee? Beni ısıracak m ısın?"
Baz ayağa k a lk ıy o rd u . "H a y ır... B unu d ah a az d ü şü n m ey i
te rc ih ederim . Biraz içm em lazım . U zun zam an old u." E trafın a
b a k ın d ı am a b ir şey g ö rü lm ey ecek k a d a r k a ra n lık tı. Bana b ak ıp
u ta n a ra k b a k ış la rın ı k a ç ırd ı. “A vlanm am gerek. Bekler m isin?"
"S en in le g e lirim ," dedim .
“Crovvley a şk ın a , g elm eyeceksin."
Ayağa fırlad ım . “ H erh an g i b ir şey o lab ilir m i?"
"N e?"
"K anlı h e rh a n g i b ir şey olur, değil m i?"
"N e?" d ed i te k ra r. "E vet."
E lini tu ttu m . "B ir şey çağır. A vlanm a b ü y ü le ri v a rd ır k esin ."
"Var," d ed i k a ş la rın ı çatarak . "Ama sadece y a k ın m esafede
işe yarıy o rlar."
E lini sık tım .
A sasın ı çık a rıp sa n k i e k stra -a p ta l gibi d av ra n ıy o rm u şu m gibi
b e n i izledi. "K araca!" ded i asasını ağaçlara d o ğ ru lta ra k . "G eyik!"
B üyüm e tra fım ız d a p a rıld a d ı.
Bir d a k ik a d a n kısa b ir sü re sonra b ir k araca k a ra rm ış dalların
a ra s ın d a n b elird i.
Baz ü rp e rd i. "B un u y apm ayı kesm ek z o ru n d a sın ."
"N e?"
"T a n rısa l b ü y ü şo v la rın ı."
"N ed en ?" dedim . "B ence hav alı."
"K o rk u tu cu ."
O na sırıttım . "H av alı."
"İzlem e," dedi geyiğe d o ğ ru giderk en .
O na gülü m sem ey e devam ettim .
T e k ra r b an a b a k tı. "İzlem e."

BAZ

K aracayı ağaçlara, Snovv'un bizi görem eyeceği k a d a r k a ra n lığ a


y ö n le n d ird im . İşim b ittiğ in d e cesed in i b ir v ad iy e attım .
En son ne zam an böyle k a n a k a n a içtiğim i h atırla m ıy o rd u m .
Döndüğüm de Snovv hâlâ külden çem berin ortasında oturuyordu.
Beni g örem ed iğ in i b ild iğ im d en , o nu k o rk u tm a m a k için seslendim :
"Snovv, benim ."
"B ana d ah a önce Sim on d e d in ."
Benim k e n d isin e d o ğ ru y ü rü d ü ğ ü m ü so n u n d a fa rk e ttiğ in i
g özlerin d e gördüm . E lim le ateş y a k tım . (Elim de değil, ü zerinde.)
"H ay ır, dem edim ."
"D ed in ."
"A rabaya dönelim ," dedim . "K om şular b u rad a bir tü r k a ra n lık
a y in y a p tığ ım ız ı sa n aca k la r."
“Y apm adığım ızdan e m in d eğ ilim ," d ed i p eşim d en gelirken.
A rab ay a b in d iğ im izd e Snovv sessizdi. Ben de sessizdim ç ü n k ü
nasıl devam edeceğim izi g erçek ten b ilm iy o rd u m . “B iraz kan içe-
bilm em için seni öpmeye son verm em g erek"te n so n ra n asıl devam
e d ilird i?
"S en v a m p irsin ," d ed i Snovv so n u n d a. (S anırım böyle devam
ed iliyord u.)
Cevap v erm edim .
"G erçek ten ö y lesin ," dedi.
M o to ru ç a lıştırd ım .
"Yani, zaten biliyordum , y ılla rd ır b iliy o rd u m . A m a sen ger­
ç e k te n ..." Y anağım a d o k u n d u . "Şim di d a h a sıcak sın ."
"K an d an ," dedim .
"P ek i d ah a ağ ır o lu r m usun? Seni k a ld ırsa m m esela?"
"O labilir. Koca b ir geyiği içtim ." O na b ak tım ; h âlâ yem ek
isteyeceğim b ir şeym iş gibi b ak ıy o rd u . "D enem e sak ın ."
"N asıl o lu y o r?" d iye sordu.
"B ilm iy o ru m ... B üyü, k a n b ü y ü sü . V irüs, k a n v irü sü . Bil­
m iyorum ."
"N e k a d a r zam an d a b ir içm en g erek iy o r?"
"K endim i iyi h issetm ek için h er gece. A k ıl sağlığım ı k o ru m a k
için b irkaç gecede bir."
"B ir in sa n ı ıs ırd ın m ı hiç?"
"H ay ır. Ben k a til değilim ."
"H er seferinde ölüm cül m ü oluyor? Isırdığında? B irinin k a n ın ı
içip gidem iyor m u su n ?"
"S an d v için i y a rım b ıra k a m a y a n b ir in sa n o larak b u n u so rd u ­
ğ u n a in a n a m ıy o ru m , Snovv."
"Y ani b ilm iy o rsu n ."
"H iç denem edim . B en ... öyle değilim . Bir in sa n a d o k u n u rsam
babam b en i ö ld ü rü r." (S anırım b ir in sa n ı ısırırsa m g e rç ek te n öl­
d ü rü rd ü . Ki zaten öldürm eliydi.)
"H ey," dedi Snovv a ln ın ı k ırış tıra ra k bana b akarken. "Yapma."
"N e?"
"D üşünm e. Ne d ü şü n ü y o rsa n . D ur."
Bitkince iç geçirdim. “Tüm b unlar seni neden rahatsız etm iyor?"
“Ne?"
“Ben va m p irim ."
"E sk id en ra h a tsız e d iy o rd u ," dedi. "B ir gece k a n ım ı içip beni
k u ru ta c a ğ ın ı d ü ş ü n d ü ğ ü m zam an lard a. Ya da b e n i zom biye dö­
n ü ştü re c e ğ in i d ü şü n d ü ğ ü m d e. A m a son birkaç g ü n oldukça eğitici
oldu, değil m i?"
"Y ani a r tık v am p ir o ld u ğ u m d an em in o ld u ğ u n için u m u rsa ­
m ıyor m u su n ?"
“A rtık gizlice h a y v a n la rın k a n ın ı iç tiğ in i ve yasal olm ayan
b ir şey y ap m ad ığ ın ı bild iğ im için çok ra h a tsız değilim . Sonuçta
b en de k a tı b ir v e je ta ry e n değilim ."
“ Ve h âlâ ölü o ld u ğ u m a in a n m ıy o rsu n ."
B aşını sertçe ik i y an a salladı. “Ölü o ld u ğ u n a in a n m ıy o ru m ."
Garaj y o lu n a g ird iğ im iz d e itira fta b u lu n d u m . “G üneş ışığı
b e n i yak ıy o r."
O m uz silk ti. "B eni de."
"Sen ap ta lsın , Snovv."
“Bana d ah a önce Sim on d ed in ."
“ D em edim ."

SİMON

N eden bu k a d a r m u tlu o ld u ğ u m u bilm iy o rd u m . H içbir şey d eğ iş­


m em işti.
D eğişm iş m iy d i?
Ö püşm e. Bu y e n i b ir şeydi. Ö püşm e isteği.
Baz'a b ak ıp sa ç ın ın g ev şek b ir dalga h a lin d e a ln ın ın ü z e rin e
d ü şm esin i d ü şü n m ek .
E vet, h ay ır. B unu d ah a önce de d ü şü n m ü ştü m .
Baz v am p ird i; b u y e n i b ir gelişm e d eğildi.
Baz b elli k i d ü n y a n ın en istek siz k a n em ici v a m p iriy d i k i bu
b iraz s ü rp riz o lm u ştu .
A yrıca g ö rü n ü şe b a k ılırsa en y a k ışık lısı. (Başka vam pirler de
g ö rd ü ğ ü m için.)
B ir erkeği öpm ek istiyorum . Bu b ir d e ğ iş ik lik ti am a şu an
d ü şü n m ey e h a z ır o ld u ğ u m b ir şey değildi.
... Tekrar. O nu te k ra r öpm ek istiy o rd u m .

A rab ay ı, garaja d ö n ü ş tü rü lm ü ş eski a h ıra p a rk e ttik , a rd ın d a n


m u tfa k k a p ısın d a n eve g ird ik . Sessizce. K im seyi u y a n d ırm am a k
için. “Aç m ısın ?" diye so rd u Baz.
“E vet."
B u zdolabını k a rış tırd ı. Gece y a rısı a tış tırm a lık b ir şey alan
s ta n d a rt b ir v am p ird i işte.
E llerim e b ir güveç tu tu ş tu r d u , a rd ın d a n çatal aldı. “ Süt?"
diye sordu. "Kola?"
“ Süt," dedim . S ırıtıy o rd u m . Süt k u tu s u n u g ü v ecin ü ze rin e
k o y u p çekm eceden k u m aş p eçeteler ç ık a rd ı ve o d asına yöneldi.
Ona yetişm ey e çalıştım .
K eşke ne d ü ş ü n d ü ğ ü n ü b ilsey d im ...

BAZ

Ne d ü ş ü n d ü ğ ü m ü b ilm iy o rd u m .

SİMON

O dasına çık tığ ım ızd a Baz b ir ab a ju ru y a k tı - ş a p k a s ı k o y u k ırm ız ı


o ld u ğ u için fazla ışık v erm iy o rd u —ve o d asın d a o tu ra c a k b ir s ü rü
ra h a t m obilya o lm asına rağ m en y a ta ğ ın ın u c u n d a y ere o tu rd u .
Y anına o tu rd u m . G üveci b en d en alıp h ızlıca, " Is ın ıy o rsu n !"
b ü y ü sü y a p tı ve k a p a ğ ın ı açtı. P atates ve k ıy m alıy d ı.
"Yemek yem eye ihtiyacın v a r m ı?" d iye sordum . "Yoksa s ırf
sev d iğ in d e n m i y iy o rsu n ? "
"İh tiy acım var," dedi b ir lokm a alıp b ak ışla rım d a n k açınarak.
" T ıp k ı d iğ er in s a n la r gibi."
"Ö lüm süz o lm ad ığ ın ı n ered en b iliy o rsu n ? "
Bana b ir çatal u z a ttı. "D aha fazla so ru yok."
Baz'ın k u cağ ın d an yiy erek yem eği b itird ik . Eliyle ağzını kapa­
y ara k çiğniyordu. O nu d ah a önce yem ek yerken görüp görm ediğim i
h a tırla m a y a ç a lıştım ... S ü tü b itird im . O içm ek istem edi.
B itirdiğim izde b u la şık la rı k a p ısın ın ö n ü n e b ıra k tı ve asasıyla
şö m in ey i y a k tı.
E m ekleyerek g id ip y a n ın a o tu rd u m . "A teşe ta k ık sm ."
A levlere b a k a ra k om uz silk ti.
"E vi y a k m ay ı d ü ş ü n m ü y o rsu n , değil m i?"
"H ay ır, Snovv. Ö lm ek istem iy o ru m . Keşke isteseydim ; bu her
şeyi k o la y la ştırırd ı."
"L ü tfen b u şek ild e k o n u şm ay ı kes."
Bir d a k ik a lığ ın a h iç b ir şey söylem edi. Sonra b ir an d a bana
d ön dü. "B eni b u y ü z d e n m i ö p tü n ? K endim i öldürm em i engelle­
m ek için m i?"
Başım ı ik i y an a salladım . "P ek sayılm az. Yani, k e n d in i ö ld ü r­
m eni engellem ek istedim tab ii."
"O zam an n ed en ?" diye sordu.
"S en i n ed en m i ö p tü m ?"
"E v et."
"S an ırım isted iğ im için ," dedim om uz silk erek.
"N e zam an d an b eri?"
T e k ra r om uz silk in c e sin irle n ip ateşe b ir k ü tü k d ah a attı.
"S eni öpm em i is te d in m i?" diye sordum .
"H ay ır," dedi. "B un u n ed en iste y im ki? 'Hey, vam pirlerle,
annem le, savaşla ve büyünün gerilem esiyle ilgili bu kötü durum u ne
gözerdi, biliyor musun? Salak oda arkadaşım la öpüşmek. Muhtemelen
b ir gün h a ya tım ı sona erdirecek kişiyle. P lanım b u.'"
"Bu k ad a r p islik olm ana gerek yok," dedim . "A ynı taraftay ız."
"Şu an için ," d ed i Baz. "A nnem i k im in ö ld ü rd ü ğ ü n ü bulm am
için b an a y a rd ım ed ecek sin , son ra o nu ö ld ü receğ im ve sen de bu
y ü z d e n b ir ku ley e k ap atılm am ı sağlayacaksın. Şim diden k azandın.
S ihirbaz'a vam p ir olduğum u söylediğin an d a d işlerim i söküp asamı
alacak tır. S onunda Covent G ard en 'd a N icodem us'un a y a k la rın ı y a­
lıy o r olacağım . O da şa n slıy sa m .”
Baz b u n u yapacağım ı mı d ü şü n ü y o rd u gerçekten? "O vam pirler
sana h a y ra n k a ld ı," dedim . "B aşına taç ta k m a k isted iler."
"D iğer ta rafa geçm em i m i ö n e riy o rsu n ? "
"H ay ır, sadece b u g ü n m ü th iş o ld u ğ u n u söy lü y oru m ."
"B eni d in le m iy o rsu n bile, değil m i?"
"D inliyorum ," dedim . "Ama y an ılıy o rsu n . B undan sonra hiçbir
şey eskisi gibi olm ayacak. N asıl o lab ilir k i? "
"Ç ü n k ü a r tık ark ad aş m ıyız?"
"Ç ü n k ü d ah a fazlasıyız."
Baz şöm ine d e m irin i alıp alev leri k a rış tırd ı. "B ir öpüşm eyle
d ü n y a n ın a ltü s t o ld u ğ u n u d ü ş ü n ü y o rsu n ."
" İk i öpüşm e," d ed im ve o nu e n sesin d en tu ttu m .

BAZ

S aatin kaç o ld u ğ u n u bilm iy o rd u m .


K aran lık o d an ın içinde re n k d eğ iştirm işti. S anki g ü n eş gizlice
bize y a k la şıy o rd u . Ş ö m in en in y a n ın d a el ele tu tu şm u ş, s ır tü s tü
y a tıy o rd u k .
Snovv iç çek ip elim i sık tı ve b en acıyla c iy ak lay ın ca k a şla rın ı
çatıp elim i k a ld ırd ı: A vcum da haç şe k lin d e y a n ık izi v a rd ı. Gece
k o ly esin i ç ık a rırk e n o lm u ştu . (Kolyesi şim di o d a n ın diğer ta ra fın -
d aydı; Snovv b u kez o n u k en d isi çık arm ıştı.)
A vcum u d u d a k la rın a g ö tü rü p öptü .
"S en in eşcin sel o ld u ğ u n u d ü şü n m e m iştim ," dedim . Sessizce.
O m uz silk ti. Snovv'un cü m lelerin in y a rısı om uz silkm e eşli-
ğ in d ey d i.
"Bu ne an lam a g eliy o r?" diye fısıld ad ım .
"B ilm iy o ru m ," ded i g ö zlerin i k a p a y a ra k . "S an ırım ne oldu­
ğ u m u p e k d ü şü n m e d im . Y eterince d erd im v a rd ı."
Bu b en i g ü ld ü rd ü . Ç ocuksu, h ır ıltı g ib i b ir k a h k a h a attım .
"Y eterince d e rd in m i v a rd ı? " diye te k ra rla d ım .
“Sen eşcinsel m isin ?" diye so rd u b an a b a k ıp g ülm eye devam
ed erek.
"E v et," dedim . "Y üzde y ü z ."
"Y ani b u sü re k li y a p tığ ın b ir şey m i?"
G özlerim i d e v ird im . "H ay ır."
"O zam an eşcinsel o ld u ğ u n u n asıl b iliy o rsu n ? "
"B iliyorum işte. Sen olm adığını n asıl b iliy o rsu n ? "
"B ilm em ," dedi. P a rm a k la rın ı b e n im k ile rin a ra sın a geçirip
elim i gevşekçe tu ttu . "D ü şü n m em ey e çalışıy o ru m ."
"E şcinsel olm ayı m ı?"
"H erhangi bir şeyi. D üşünm eyeceklerim in listesini yapıyorum ."
"N ed en ?"
"Ç ü n k ü sah ip olam ayacağım ya da b ir şey yapam ayacağım
ko n u ları d ü şü n m ek canım ı acıtıyor. D üşünm em ek daha iyi geliyor."
B aşparm ağım ı elin d e g ezd ird im . "B en de listen d e m iyim ?"
Yeniden g ü lü p b aşın ı ik i yana salladı. Saçları b en im k ilere sü r­
tü n d ü . "D üşük ihtim al." Sesi u y k u lu geliyordu. "Seni düşünm em eye
çalışm ak ... G öğsüm e o tu rm u ş b ir fili düşünm em eye çalışm ak gibi."
B unu d ü şü n d ü m .
Snovv'un b e n i d ü şü n m e sin i.
S ırıttım . "Bu b ir iltifa t m ı değil mi, em in olam adım ."
"B en de," dedi.
"Y ani d ü ş ü n m ü y o r s u n dedim .
“ Saçma ç ü n k ü ."
Bir d irse ğ im in ü z e rin d e k a lk a ra k ona b a k tım . "S eni an lam ı­
yo ru m . Yaşayan en g ü çlü b ü y ü c ü sü n ; m uh tem elen gelm iş geçm iş.
B unu d ü şü n m e k se n in için n asıl saçm a o labilir."
Snovv ik i d irs e ğ in in ü z e rin d e d o ğ ru lu p b a şın ı bana do ğ ru
eğdi. "Ç ü n k ü önem i yok. S onunda b en d en b ek le n e n i yapıyorum .
H u m d ru m peşim e d ü ş tü ğ ü n d e o n u n la savaşıy o ru m . Ejderha gön­
d erd iğ in d e onu ö ld ü rü y o ru m . Sen b eni k a n d ırıp k im e ran ın yan ın a
g ötü rd ü ğ ü n d e patlıyorum . Seçme ya da p lan yapm a şansım olmuyor.
Bir g ü n b ir şey b en i h a b e rsiz yak alay acak ya da savaşam ayacağım
k a d a r b ü y ü k olacak am a y in e de savaşacağım . D aha fazla savaşa-
m ayacak d u ru m a gelinceye dek savaşacağım ; düşünecek ne v ar ki?"
Simon y e n id e n y ere u z a n d ı. U zanıp b u k le le rin i d ik k a tlice al­
n ın d a n çektim . G ö zlerin i kap ad ı.
"H ep b e n i ö ld ü re c e ğ in i d ü şü n m ü ştü m ," dedim .
"B en de," d edi. "B u n u d ü şü n m em ey e çalışıy o rd um ."
P a rm a k la rım ı sa ç la rın d a g ezd ird im . B en im k ilerd en k a lın ve
d ah a d alg alıy d ı ve şö m in en in alev lerin d e a ltın ren g i p a rlıy o rd u .
Y anağında on ik i y a şım d an b eri öpm ek isted iğ im b ir b en i v ard ı.
Ö ptüm .
"U zun z a m a n d ır," dedim .
"H u ? " Bir g ö z ü n ü açtı.
"B unu u z u n z a m a n d ır yap m ak istiy o rd u m . N eredeyse ta n ış ­
tığ ım ız g ü n d e n b e ri..."
Snovv y e n id e n g ö z le rin i k ap a d ı ve g ülüm sem em eye çalışıy o r­
m uş gibi g ü lü m sed i.
Ben de g ü lü m sed im . A m a sırf o b ak m ıy o r diye. "B eni ö ld ü ­
recek san m ıştım ."
63

mm
P enelope ö rtü y ü ü z e rim d e n çekerek b e n i u y a n d ırd ı. T e k ra r ü z e ­
rim e çektim .
"K alk, A gatha. G itm em iz gerek."
"S o nra gid erim . U y u y o ru m ."
"H ay ır, g itm em iz gerek . Şim di. H adi."
Y atağının u c u n d a yatıy o rd u m . Bu şekilde u y u m u ştu k ve beni
s ırtım d a n tek m eley ip d u rm u ştu .
"G it b aşım d an , P enelope."
"Gitmeye çalışıyorum . A m a beni arabayla g ötürm en gerekiyor."
G özlerim i açtım . "N erey e?"
"Söyleyem em . H en ü z. A m a söyleyeceğim ."
" L o n d ra 'd a b ir y e r m i?"
"H ay ır."
"P enny, N oel a rife sin d e y iz . Eve gitm em gerek."
"B iliyorum !" Penelope g iy in m işti bile. Saçını k a b a rık b ir a t­
k u y ru ğ u y ap m ıştı. Biraz b a k ım ü r ü n ü k u lla n sa güzel ve dalgalı
d u rab ilird i. H erhangi bir şey. El krem i. T ıraş krem i. "Eve gidebilir­
sin, A gatha. A m a önce b eni k ırsa ld a b ir yere g ö tü rm en gerekiyor."
"N eden ?"
"S ü rp riz ," dedi.
"H ay ır."
"M aceraya y ok m u su n ?"
"Eve gideceğim ."
P e n n y iç g eçird i. "G idip Sim on'a y a rd ım etm em iz g erek iy o r.”
G özlerim i k a p a y ıp d ö n erek o n d a n u z a k la ştım .
"A gatha? H adi a m a ... Bu ev et m i y o k sa h a y ır mı? H ay ır d i­
y o rsa n V olvo'nu a la b ilir m iyim ?"
64

BA2

S n o w 'd an en az b ir saat önce u y an d ım .


O nu u y u rk e n izlem em ek g ü ç tü .
D aha önce y ap m ıştım —fazlasıyla— am a o zam an lar b u n d a n
d ah a faz lasın ı elde edem eyeceğim i d ü şü n ü y o rd u m . O zam an lar
S now 'u gözetlem ek h a y a tım ın teselli ö d ü lü y d ü .
A ram ızd a ne o ld u ğ u n d a n h âlâ em in değildim . D ün gece öpüş-
m ü ştü k . Bu sabah da. H em de çok. Bu, b u g ü n de y apabileceğim iz
a n lam ın a m ı geliyordu? Sim on h e n ü z eşcinsel o ld u ğ u n d an em in
bile değildi. (Ki b u ap talcay d ı. A m a Snow da ap tald ı. Hem de çok.)
Kanepem de y atıy o rd u ve b en de ucunda, b aca k la rın ın y an ın d a
o tu ru y o rd u m . Y astıklara d o ğ ru d ö n ü p y ü z ü n ü göm dü. " S ırf ö p ü ­
şü y o ru z diye b en i u y u rk e n izley em ezsin ," dedi.
" S ırf ö p ü ş tü k d iy e," d iy erek onu d ü zelttim . "A yrıca seni iz­
lem iyorum , k ılıc ın ı çek m ed en seni u y a n d ırm a n ın b ir y o lu n u d ü ­
şü n ü y o rd u m ."
"U yandım ," d edi y a s tık la rd a n b irin i b a şın ın ü zerin e çekerek.
"H ad i. Bunce geliyor."
Yastığı k a ld ırd ı. “Ne? N eden?"
“ Yeni bilgi ed in d iğ im izi söyledim ; o da b ir şeyler öğrenm iş.
T o p lan tı yapacağız."
Snovv o tu rd u . "B uraya m ı geliyor y a n i? "
"E vet."
"G o tik m alik ân en e?"
“G otik değil, V ik to ry en ."
Snovv sa ç la rın ı ovdu. “Bu b ir tu z a k mı? Bizi ö ld ürm ek için
k a n d ırıp buraya m ı g etiriy o rsu n ?" G erçekten şüpheli görünüyordu.
"S en i n asıl k a n d ırd ım ? Kapım a k a d a r o to sto p çeken sensin."
"S en b e n i d av et e ttik te n so n ra," diye te rsle d i.
"Evet. Beni y a k a lad ın . Ben k ö tü k a ra k te rim ." Ayağa k alk tım .
"T em izlen diğ in d e k ü tü p h a n e d e g ö rü şü rü z ." A yaklarım ı yere v u r ­
m ad an y ü rü m e y e çalıştım , o d ad an ç ık tık ta n son raysa a y a k larım ı
v u ra ra k m e rd iv e n le rd en in d im .
Ne bek led iğ im i bilm iy o rd u m . Snovv'un g ö zlerin i açm ası ve
b en i g ö rü p o m ü th iş ö p ü c ü k le rin d e n v erip , “G ünaydın sevgilim
dem esini mi?
Sim on Snovv b an a h iç b ir zam an "sev g ilim " dem eyecekti.
G erçi ö p ü ştü ğ ü m ü z ü sö y lem işti...
Evde k a ra ta h ta m ız y o k tu am a m u tfa k ta ü v e y an n e m in k a r ­
deşlerim in d e rsle rin i ve sp o r a k tiv ite le rin i ta k ip e ttiğ i beyaz b ir
ta h ta m ız v ard ı. T elefonum la ta h ta n ın fo to ğ ra fın ı çekip ta h ta y ı
sildim ve d u v a rd a n k a ld ırd ım .
Yedi y a şın d a k i k ız k a rd e şim b en i izliy o rd u . “A nnem e söyle­
yeceğim ," dedi.
"S öylersen b ü tü n şöm ineleri tık a rım , N oel Baba da içeri gi­
rem ez."
“Bir s ü rü şöm ine v a r," diye k a rşı çık tı.
“Benim için değil," dedi. "H epsine yetecek k a d a r v ak tim var."
"K apıdan gelir."
“Saçm alam a, M ordelia. N oel Baba asla k a p ıd a n girm ez. Gi­
rerse de ona y a n lış evde o ld u ğ u n u söylerim ." T ah tay ı d ik k a tlic e
ta şıy a ra k m u tfak k a p ısın d a n çık ard ım .
“A nnem e söyleyeceğim !" diye b a ğ ırd ı ark a m d a n .
T ah tay ı k ü tü p h a n e y e y erleştirip sü tu n la ra b ölerken —Bildikle­
rim iz ve B ilm ediklerim iz— Snow içeri girdi. O nu görm ezden geldim .
"Bize ih a n e t ed eceğ in i d ü şü n m ü y o ru m ," dedi.
K orkarım ö k sü rm e y e b e n z e r b ir ses çık a rd ım .
Simon b ir eliyle bukleleriyle oynadı. "Sadece... Şey, aram ızdaki
d u ru m t u h a f değil m i?"
O nu gö rm ezd en gelm eye devam ettim .
"Y an i... sen a r tık b ir şey lerin se n in için d e ğ iştiğ in i söylem e­
d in . Ben seni ö ld ü rm ey eceğ im i söyledim ."
"H a y ır, sö y lem ed in ."
"İm a etm iş olm alıy ım ."
"H a y ır."
"Şey, p e k i." B oğazını tem izled i. "Baz. Seni öldürm eyeceğim .
S eninle k avga bile etm eyeceğim . Tam am m ı?"
"G üzel," d ed im ta h ta d a n u z a k la şıp s ü tu n la rım a h a y ra n lık la
b a k a ra k . "B u işleri k o la y la ştırır."
"H an g i işleri?"
"B ilm iyorum . A ile le r'in benim için p la n la rı neyse onu. M u h te­
m elen a r tık b an a g ü v e n d iğ in için yem eğine z e h ir k atm am ı iste y e ­
cek lerd ir. C esed in in b aşın d a ağlayacağım a söz v ereb ilirim , Snovv."
"Ya da tam te rsi," dedi.
"İyi. O g ü n g eld iğ in d e gizlice ağlarım ."
"H a y ır," diye ü ste le d i. "B en ciddiyim . Ya da tam tersi."
O m zum un ü z e rin d e n ona b ak tım . "N e dem eye ç alışıy o rsu n ?"
"K avga etm ek z o ru n d a değiliz."
"A kıl h o c a n ın ev im i b u ay içinde ik i kez b a s tığ ın ın fa rk ın -
d asın , değil m i?"
"E vet, y a n i h ay ır, b u n u b ilm iy o rd u m am a k o n u şu ki, e v in iz i
ben basm adım . Sana a n n e n in k a tilin i b u lm a n d a y a rd ım etsem ve
sonra da sen bana H u m d ru m 'la savaşm am da y ard ım etsen ve diğer
h er şeyi u n u tsa k ? " d ed i b an a y a k la şa ra k .
"Geri kalan her şey," d ed im e tra fım d a d ö n erek . "O n senelik
y o lsu z lu ğ u ve g ü c ü k ö tü y e k u lla n ım ı fazla b asite in d irg iy o r."
" S ih irb a z 'd a n mı b a h se d iy o rsu n ? "
"E vet."
Acı çek iy o r gibi g ö rü n ü y o rd u . "K eşke böyle dü şü n m esen ."
"S ih irb a z'm V ârisi'yle k o n u şu rk e n n asıl S ih irb a z 'd a n b a h se t­
m em ?"
"B eni böyle m i d ü şü n ü y o rsu n ? "
"Sen k en d in i öyle dü şü n m ü y o r m usun? A h, tabii, unutm uşum ,
sen d ü şü n m ü y o rsu n k i."
Sim on h o m u rd a n a ra k saçın ı d ü z e ltti. " T a n rı aşk ın a. Belden
aşağı v u rm a d ığ ın oluyor m u hiç? M esela 'B elki de şu an en acımasız
şeyi söylem em eliyim ,' diye d ü şü n ü y o r m u su n hiç?"
"M a n tık lı olm aya çalışıy o ru m ."
Beyaz ta h ta y ı k o y d u ğ u m rafa y aslan d ı. "S ald ırg an sın ."
"K onuşana bak. H er defasın d a ö lüm cül v u ru ş a g eçiyorsun."
"Kavga ed erk en . Şu an kavga etm iy o ru z."
"Biz hep kavga ediyoruz," dedim tek rar ta h ta n ın başına giderek.
Y üzüm ta h ta y a d ö n ü k tü ; Snow y an ım d a odaya d ö n ü k d u ­
ru y o rd u . Bana b a k m ad a n b an a d o ğ ru b iraz y a k la ş tı ve k o lu n u
kolum a sü rte re k yazdığım kelim eyi bozdu. "Ya da tam tersi," dedi.
K elim eyi silip b a şta n başladım . B ilm ed iklerim iz listesi ü z e ­
rin d e çalışıy o rd u m . Önemli olan her şey ve Sim on Snow eşcinsel m i
değil m i yazm ak istiy o rd u m . Bir de: Sonsuza dek yaşa ya ca k m ıyım
ya şa m a ya ca k m ıyım .
"A nneni k im in ö ld ü rd ü ğ ü n ü b ulm ana y ard ım edeceğim ," dedi
y en id en , sa n k i p la n y a p a rm ış gibi. "S en de H u m d ru m 'ı d u rd u r ­
m am da b an a y a rd ım ed ecek sin . Bu o rta k b ir am aç, d eğil mi? G eri
k a la n ın ı so n ra d ü ş ü n ü rü z ."
" İste d ik le rin i b u şekilde m i elde ediy o rsu n ? G erçekleşene dek
te k ra r ed erek m i?"
"Sen b u şek ild e b ü y ü yap m ıy o r m u su n ?"
T ebeşiri tu ttu ğ u m elim d ü ş tü ve b ık k ın c a ona d öndüm . "Si­
m o n ..."
"A-ha!" diye b a ğ ırd ı d o ğ ru lu p p arm ağ ıy la b en i g ö ste re re k .
Ö düm ü p a tla ttı. D aha az çaba s a rf ed e re k k ö p ek ö ld ü rd ü ğ ü n ü
g ö rm ü ştü m . (K öpeğin a slın d a k ö p ek o lm ad ığ ın ı söylem işti; bence
sadece hey ecan lıy d ı.) “Yine y a p tın !"
"N e y a p tım ? " d edim e lin i su ra tım d a n iterek .
D iğer elin i y ü z ü m e k a ld ırd ı. “ Bana Sim on d e d in ."
"S en ne te rc ih e d erd in ? Seçilm iş Kişi m i?"
Elini in dirdi. “A slında Simon'ı tercih ed erim ... Hoşuma gidiyor."
Y u tk u n d u m . Ne k a d a r g e rg in o lduğum belli olm alıydı ç ü n k ü
boy num a b akıyordu. "Sim on," dedim ve te k ra r y u tk u n d u m . "Aptal
g ibi d a v ra n ıy o rs u n ."
"Ç ü n k ü b u n u , kavga e tm e k te n d a h a çok sev iyo rum ."
"'B u ' diye b ir şey yok!" diye itira z ettim .
"K ollarım da u y u d u n ," dedi.
"Y arım y am alak ."
Elini d ü şü rü n ce tu ttu m . Ç ünkü zayıftım . Ç ünkü kendim e karşı
s ü re k li b ir h ay al k ırık lığ ıy d ım . Ç ü n k ü açık k a h v e te n rengiyle,
b e n leriy le ve sabah nefesiyle tam k a rşım d a d u ru y o rd u .
"S im on," dedim .
Elim i sık tı.
"Bunu te rc ih etm ediğim den değil. S adece..." İç çektim . "H ayal
bile edem iyo ru m . A ilem , S ih irb a z 'm sa v u n d u ğ u h e r şeye k a rşı."
"B iliyo ru m ," d ed i an la y ışla . "Ama b u n d a n d ah a b ü y ü k so­
ru n la rım ız o ld u ğ u n u d ü ş ü n ü y o ru m . A n n e n i k im in ö ld ü rd ü ğ ü n ü
b u lu rsa k , so n ra b irlik te H u m d ru m 'm p eşin e d ü şe rse k b elk i h e r­
kese b irlik te d ah a g ü çlü o ld u ğ u m u zu g ö stereb iliriz ve sonra d a ..."
"S onra da tü m S ih irb az la r A lem i b irlik te çalışm an ın ne k ad a r
iyi o ld u ğ u n u a n la r ve işb irliğ i yapm a k o n u su n d a şa rk ı söyleriz."
"B irbirim izi lan etlem ey i b ıra k ırız diye d ü şü n ü y o rd u m ," dedi.
"Ve b irb irim iz i k u le lere k ilitle m e y i."
"A ynı şey."
Kolum u tu tu n c a ona d o ğ ru b iraz y a k la ştım . Ya da b elk i b ay ­
g ın lık g e ç iriy o rd u m ... k e n d im d e n b eklem eyeceğim şey değildi.
"N asıl böyle olabiliyorsun?" diye fısıldadım . "H er şeyden sonra
b an a n asıl g ü v e n e b iliy o rsu n ? "
“Sana tam anlam ıyla güvendiğim den em in değilim ," diye fısıl­
dadı. Diğer eliyle u zan ıp k arn ım a d o k u n d u . M idem in o an yerlerde
o ld u ğ u n u h isse ttim . “A m a ..." Omuz silk ti.
K arn ım ı o k şu y o rd u ve gözlerim i k a p a d ım ç ü n k ü iyi h is s e tti­
riy o rd u . (Çok iyi.) A yrıca b e n i te k ra r ö p m esin i istiyo rdum .
Snovv b ir ö nceki gece b en i d u d a k la rım y ara oluncaya dek
öp m ü ştü . Beni o k a d a r çok ö p m ü ştü k i saly alarım la onu D ö n ü ştü ­
receğim den endişelenm iştim . Üzerime gelip ağzına d oğ ru kalkm aya
zo rla m ıştı b e n i... b e n de k a lk m ıştım . Yine olsa y in e y apardım .
O n u n için h er s ın ırı aşard ım .
Ona âşık tım .
Ve o b u n u kavga etm ek te n d ah a çok sev iy o rd u.
65

SİMON

P enelope b u ra d a o lsaydı ona b en im h a k k ım d a y a n ıld ığ ın ı söyler­


dim . H er şeyi k ılıcım la çö zd ü ğ ü m ü d ü ş ü n ü y o rd u . Am a g ö rü n ü şe
b a k ılırsa , ağzım la da çö zeb iliy o rd u m ç ü n k ü Baz'a ne zam an yak-
laşsam su su p g ö zlerin i k ap ıy o rd u .
P enelope b u ra d a olsaydı açıklam a yapm am ı iste rd i.
N eyse k i d ah a gelm em işti.
P a rm a k larım ı B az'm göm lek d ü ğ m elerin in a ra sın d a n soktum ;
te n i oda sıc a k lığ m d a y d ı.
Sonra b iri hafifçe ö k sü rd ü . Baz hem en d o ğ ru ld u, k i bu ağ zının
b en d en u zak laşm ası a n la m ın a g eliyordu. O k a d a r h ız lı u za k laştım
k i ışın la n m a d ığ ım d a n em in değildim .
H izm etçisi, d ad ısı ya da h e r nesi ise g irişte d u ru y o rd u . Üze­
rin d e siy ah elbise ve b ey az ö n lü k v a rd ı. "Bay P itch ," dedi. Bu
ev d ek i h iç b ir şeyi fa rk etm iy o rm u ş gibi yapm ası için p ara alıy o r
o lm alıyd ı ç ü n k ü g ö z ü n ü bile k ırp m a d ı. İk i erk eğ in öpüşm esi çok
da şoke edici b ir şey d eğ ild i, m uhtem elen so rg u lam alara ve keçi
k u rb a n e ttik le rin e şa h it olm u ştu . "M isafirle rin iz v ar," dedi. " İk i
genç h a n ım ."
"T e şe k k ü r ederim , Vera," dedi Baz h erh an g i b ir özür im asında
b u lu n m a d a n . "İçeri gön d er." G öm leğini ve saçın ı d ü zeltti.
"K ızlar m ı?" dedim . "B irden fazla m ı?"
"A gatha," d ed i Baz o m zu m u n ü z e rin d e n , "h o ş geldin. M er­
h aba, B unce."
A rkam ı döndüm . P enelope ve A gatha k ü tü p h a n e k a p ısın ın
ö n ü n d e d u ru y o rla rd ı; h iz m e tç in in k e n d ile rin i çağ ırm asın ı b ek le­
m em iş olm alıydılar. P en n y ço k tan h a y ra n lık la k ü tü p h a n e ra fla rın ı
in celiy o rd u . A gatha b an a b ak ıy o rd u .
"B urad a ne y a p ıy o rsu n u z ? " dedim .
"Bizi Baz çağ ırd ı," d ed i Penny. İçeri g irip b an a ü zeri streç
film le sarılm ış b ir ta b a k d o lu su zen cefilli k u ra b iy e v erd i.
"Sen b u ra d a ne y a p ıy o rsu n ? " diye so rd u A gatha.
"A gatha b en im le k a lıy o rd u ," diye açık lad ı Penny. "A yrıca
arab ası var, o y ü z d e n ..."
"L ü tfen içeri gir, A g ath a," dedi Baz. "Size içecek b ir şeyler
ik ra m ed e b ilir m iyim ?"
"B en çay a lırım ," d ed i Penny.
"H arika," dedi Baz, A gatha'nm yanından geçip kapıdan çıkarken.
"Bu ne böyle?" dedi A gatha. "Penelope n erey e g ittiğ im izi bile
söylem edi. B urada ne y a p ıy o rsu n , Sim on?"
P e n n y 'y e b a k ıp k a şla rım ı çattım .
T ab a k ta k i film i ç ık a rıp b ir k u ra b iy e aldı. "Söylem eye izn im
o ld u ğ u n u bilm iyordum ! A yrıca n erey e g ittiğ im iz i söylersem b en i
g etirm e z d i. İk in iz in a r tık b u n u aşm ası gerek , Sim on. B az'la b arı-
şab iliy o rsan , A g ath a'y la da b a rışa b ilirsin ."
"Geçici barış," dedi Baz çay ve m eyve tabağıyla dönerek. Büyü
k u lla n m ış olm alıydı.
"Ben serv is ed erim ," d ed i Penny.
"Geçici barış m ı?" diye sordu A gatha. Penny ona çay ını u zattı.
"S izin h e p in iz in içine b ir şey m i g ird i? " Ç ayını g eri u z a ttı. "B unu
içm eyeceğim ."
Baz bana bak tı. "S enin k ararın , Snovv. O na güveniyor m usun?"
A g ath a deliye d ö n m ü ştü . “Bana g ü v e n ip g ü v e n m e d iğ in i mi
so ru y o rsu n ? "
"T abii k i," dedim . Ki b u bir açıdan doğru y d u . A gatha'm n kötü
olm ad ığ ın a in a n ıy o rd u m . B az'la y a ln ız k a ld ığ ın d a y sa g ü v e n m i­
yo rdum ; g erçi sa n ırım son b ilg iler ışığ ın d a tü m b u n la rı y en id en
d ü şü n m e liy d im . "A gatha, şe y ..."
"B az'm a n n e sin i k im in ö ld ü rd ü ğ ü n ü b u lm aya ç alışıy o ru z,"
diye aray a g ird i Penelope.
"O nu H u m d ru m ö ld ü rd ü ," d edi A gatha.
P en n y çay fin c a n ın ı k a ld ırd ı. "O öyle dem iyor am a."
A g ath a'm n kafası karışm ış g ö rü n ü y o rd u . Biraz da sinirlenm iş.
Baz'a b ak tım . Bu k ısm ı, isted iğ i k a d a rın ı, o n u n anlatm ası ge­
re k ir diye d ü şü n ü y o rd u m am a ta h ta n ın b a şın a g eri dönm üş, B il­
diklerim iz sü tu n u n u doldu ru y o rd u : hayaletler, Ziyaretler, vampirler.
Baz listey e N icodem us'u ek ler eklem ez P e n n y y e rin d e n sıçradı.
O n u n k a lk tığ ı y ere, A g a th a 'm n y a n m a o tu rd u m .
"Bu ne zam an b aşlad ı?" diye so rd u A gatha bana.
"P erd e in celd iğ in d e," dedim . "N atash a G rim m -Pitch, Baz için
geldi am a o n u n y e rin e b e n i b u ld u . K atilin i b u lm a sın ı istiyor. Baz
d ö n d ü ğ ü n d e ona k a tili b u lm a sın d a y a rd ım etm eye k a ra r verdim ."
A g a th a 'm n k a şla rı n ered ey se b irb irin e d eğecekti. "N eden?"
"Ç ü n k ü d o ğ ru o lan b u y m u ş gibi h isse ttim ."
“Öyle m i7”
Om uz silk tim . "E vet. Yani VVatford'a y ap ılm ış b ir sald ırıy d ı.
K atliam ."
"S ih irb az b u k o n u d a ne d iy o r?"
"A slında b ir şey dem iyor." K ucağım a b a k ıp en sem deki saçı
kaşıdım . "P enny ve Baz ona söylem emem iz g erek tiğ ini düşünüyor."
"P e n n y ve B az m ı7"
"S onu çta B az'm an n e si," dedim . "Bu y ü z d e n o n u n istek lerin e
saygı d u y m a lıy ız ."
"İy i de Baz sen d en n e fre t ediyor!"
Başım ı o n ay larcasın a salladım . “B iliyorum . Biz b ir n e v i...
ateşkes y a p tık ."
“Sim on, ağ zın d an ç ık a n ı k u la ğ ın d u y u y o r mu? A teşkes m i?"
“ V am pir b a rın a m ı g ittin !" diye b a ğ ırd ı Penelope diğer ta ­
ra fta n . Baz ona ö ğ re n d ik le rim iz i an la tm ış olm alıy dı. “Ne k a d ar
aptalsın ız! F o to ğ raf da ç e k tin iz mi b a ri? "
“V am pirler fo to ğ ra fla rd a g ö rü n m ezler," dedim .
"O ay na, salak ," d ed i Baz.
“A ynada k e n d in i g örem iyor m u su n ?"
Baz beni d u y m azd an gelerek P en n y 'y e N icodem us'u anlatm aya
devam etti.
"A m a...” A gatha ik isin e b a k ıy o rd u . "Baz k a ra n lık . Kötü."
"B una hiç in a n m a d ığ ın ı san ıy o rd u m ."
"K esinlikle in a n ıy o rd u m ," dedi. "Bize o n u n vam pir o ld u ğ u n u
sen söyledin, Simon. Bir d a k ik a ..." Baz'a d öndü, sonra bana baktı.
"V am pir olduğunu itir a f m ı e tti az önce?"
Ensem deki saçları ç ek iştird im . S u ratım ın aptal b ir ifadeye b ü ­
rü n d ü ğ ü n ü hissedebiliyordum . "B unun bu k ad ar basit o ld u ğ u n u ..."
"B az'm v am p ir o lm a sın ın m ı?"
"H ay ır, k e sin lik le v am p ir," dedim . "S an ırım bu k a d a r basit.
A m a kim seye söyleyem ezsin, A gatha.”
"Sim on, sen zaten h erk ese söyledin. Ü çüncü s ın ıfta n beri h e r­
kese sö y lü y o rsu n ."
"E vet am a k im se b an a in a n m ıy o rd u ."
"Ben in a n ıy o rd u m ."
"'S izden b iri' m i?" dedi Penelope y ü k se k sesle. "N icodem us ne
dem ek istem iş? V am pirleri içeri alan b ir başk a b ü y ü c ü m üym üş?
Ya da siz P ic th 'le rd e n b iri mi? A ile n d e n ..."
"A ilem den b iri olam az," diye itira z e tti Baz. "Asla."
" A k ra b a la rın a ra sın d a ü n lü h a in le r v ar," d iy e k a rş ı ç ık tı
P enny. "1 7 0 0 'lerd e o n la rın sözleşm e im z a la m a la rın a bile iz in v e ­
rilm iy o rm u ş."
"E v et am a asla birb irim ize ih a n e t etm ey iz."
Baz, P e n n y 'y e N icodem us'u an latm ay a devam e tti. Ve E bb'i.
"H er şeyi Simon öğrendi," dedi. "Ü stelik kitap kapağı bile açm adan."
" T ip ik ," d ed i Penny.
Baz, N ico d em u s'un k en d isin e n asıl d a v ra n d ığ ın ı ya da nasıl
te h d it e ttiğ in i an la tm a d ı. F io n a'd an da p e k b ah setm ed i. B ardaki
in s a n la rın ne k a d a r h a v a lı o ld u k la rın d a n ya da o rad an ç ık ar çık­
m az k e n d in i k a y b e ttiğ in d e n de. H ay atın ı k u rta rm a k için onu nasıl
ö p tü ğ ü m d e n ve so n ra s ırf isted iğ im için ö p tü ğ ü m d e n ... (H ayatını
fa rk lı şe k ille rd e de k u rta ra b ile ce ğ im i y en i fa rk ediyordum .)
"B u rad a m ı k a lıy o rs u n y a n i? " diye so rd u A gatha. Bana.
"H ay ır, Baz'a N icodem us'u an latm ay a g elm iştim am a okula
dö necek v asıta y o k tu ."
"K im m iş b u N icodem us?"
"H a in in k im o ld u ğ u n u bilen k işi," d iye cevapladı Penny.
"O n u n tü m cev ap lara sa h ip o ld u ğ u n u bile bile o rad an çık tığ ın ız a
inanam ıyorum ! K im in k e n d isin i k u lla n d ığ ın ı söyleseydi şim di olay
k a p a n m ıştı."
"O nu z o rlay am azd ık ," dedim . "A yrıca d ö v erek de k o n u ştu ra -
m azd ık , e tra fım ız v am p irlerle ç e v riliy d i."
Penelope k o lla rın ı ö n ü n d e b irle ştird i. "S an ırım ."
"E tik a n la y ışın in a n ılm a z , B unce," d ed i Baz.
"Sen ne ö ğ re n d in , P e n n y ? " d iye sordum .
"Size k ıy asla p e k b ir şey değ il." Bir k ita p lığ a y aslandı. "Ba­
b am la H u m d ru m h a k k ın d a k o n u ştu m . H u m d ru m 'm an c ak y ılla r
so n ra W atford T rajed isi için su ç la n d ığ ın ı k a b u l e tti. Başta vam ­
p irle rin bir d iğ er sa ld ırısı d ah a diye d ü şü n m ü şler. Hey, A gatha,
o layları çö zeb ild in mi? B elki senin ailen le de k o n u şab iliriz. Baban
b ir şeyler h a tırlıy o r o lab ilir."
"H en ü z tam çözem edim ," d ed i A gatha.
"Çöz o zam an," dedi Penny. "H epsi tahtada. A ram ıza dönm enin
g ü zel o ld u ğ u n u söylem eliyim ."
"D ö n d ü ğ ü m d en em in değ ilim ," diye h o m u rd a n d ı A gatha. Ne
d e d iğ in i y a ln ız c a b e n d u y d u m .
"Çok iyi oldu," dedim . "G erçekten. B az'la kavga etm ek yerin e
o n u n la b irlik te çalışm ak ."
"O nu b u y ü z d e n m i arıy o rd u n ?" diye sordu. "O gece surlarda?
Z iyaret y ü z ü n d e n m i?"
"K ısm en ..."
Penny ile Baz tah ta y a n o tlar eklem eye devam ediyordu. Kalemi
alm ak için kavga e d iy o rlard ı. A gatha'yla o tu ru p o n u n so ru la rın ı
cevaplam am g erek iy o rm u ş gibi h isse d iy o rd u m am a başka b ir şey
söylem edi. Ç ayını da h âlâ içm iyordu.
Penny, F io n a'n ın o k u l y ıllığ ın ı ö ğ ren en e dek Baz'ın b a şın ın
e tin i y ed i, a rd ın d a n y ıllığ ı görm ek isted i. S onra A g atha'yla fotoğ­
ra fla ra b a k a ra k b ir saat geçird iler.
B az'ın ü v ey an n e si bize sand v iç g e tird i. İçeri g ird iğ in d e Baz
ve P en n y ta h ta y ı k ap am ak için ö n ü n e geçtiler. Baz ra h a t g ö rü n ü ­
y o rd u , P en n y ise k o rk u n ç b ir sırrı v arm ış gibi d u ru y o rd u .
T üm n o tlarım ızın açıkta d u rm asın ın a p tallık olduğuna ve a rtık
ta h ta y ı silm em iz g e re k tiğ in e o n la rı ik n a etm eye çalışm ıştım am a
ik isi de ta h ta y a b ağ ım lı o lm u şlard ı resm en.
Sonra Baz'ın babası işte n geldi. O rada olm am a h âlâ şaşırıy o r
gib iy d i am a P en n y ve A g ath a'y la ta n ış m a k ta n h ey ecan duydu;
aileleriyle a n la şa m a d ığ ın ı bilsem de. Belki de sadece k ib a r b ir
adam dı. Baz g ö zlerin i d e v irip d u ru y o rd u .
A k şam ü zeri h ep im iz b itik d u ru m d a y d ık ve k a y d a değer b ir
ilerlem e g ö sterm em iştik . P e n n y bile ta h ta y ı b ıra k m ıştı.
Hâlâ k o ltu k ta A gatha'nm y an ın d a otu ru y o rd u m . Baz tek k işilik
k o ltu k ta , k a rşım ız d a o tu ru y o rd u . S an ırım A gatha da b en de onu
iz liy o rd u k am a Baz bizim ta ra fım ız a n a d ire n b ak ıy o rd u .
Penelope, B az'ın k o ltu ğ u n u n k o lu n a o tu rd u . B az'm b u r u n
d e lik le rin in se ğ ird iğ in i g ö rd ü m am a çekilm ed i. K im seyi yem e­
den bu k a d a r s ü re d ir id are ed eb ild iğ in e göre b u k o n u d a ra h a tsız
olm ayacaktım .
"N ico d em u s'u n y a n ın a g eri g itm ek z o ru n d a y ız ," ded i Penny.
"M ü d ire G rim m -P itch b u n u yapm am ızı söyledi."
“O nu zo rlay am ayız," dedim . “ Bize b ir şey söylem eyecek."
“ Belki de y e te rin c e kibarca so rm a m ışsın ız d ır," dedi k a şla rın ı
k a ld ırıp in d ire re k .
"M ü th iş b ir fik ir, P enelope," dedi Baz. "S eni onu b aştan çı­
ka rm a n için gönderelim ."
“H a yır," dedim .
"B en A g ath a'y ı d ü ş ü n ü y o rd u m ..." d ed i Penny.
"Ben b u ra d a bile değilim ," dedi A gatha. "Siz M eclis'te y a rg ı­
la n d ığ ın ız d a b en b u ra d a değildim ."
"H erh an g i b ir y asay ı çiğ n em ed ik ," d iye itira z ettim .
"Ah, sa n k i b u n u n b ir önem i v arm ış g ib i," dedi.
"E vet," diye k a tıld ı Baz. "B en h ep M eclis'te h a k sızca y a r­
g ılan acağ ım ı d ü şü n ü y o rd u m am a b u k a d a r iyi d o stlarla b irlik te
olacağını hiç d ü şü n m ez d im ."
"K im se b ir v a m p iri b aştan çıkarm ıyor," dedim .
Baz k a ş la rın ı ç a ta ra k b an a b ak tı.
" T a b ii..." dedim . "T ey zen i ik n a ed em ezsek ..."
“H a yır.”
"Baz'a ik i ay d ır n ered e o ld u ğ u n u bile söyletem em işken o vam ­
p ire cin ay e ti n asıl itir a f e ttire c e ğ in iz i b ilm iy o ru m ," dedi A gatha
ifadesizce.
"H a sta y d ı," d ed i Penny. Baz'a d ö ndü. "Ö yle değil mi? H asta
o ld u ğ u n u söyled in . K esinlikle h a sta g ö rü n ü y o rd u n ."
"H asta değildi," dedi Agatha. "Dev kayıp olduğunu söylüyordu.”
Baz'ın d u d a k la rı k ıv rıld ı. "D ev böyle m i söyledi?"
"Sana a k ra b a la rın ın h a in o ld u ğ u n u söylem iştim ," dedi Penny.
Baz dah a da k ü ç ü m se r b ir şek ild e b a k tı. "S ırf A g ath a'd an
h o şla n ıy o r diye öyle söy lem iştir."
"G ö rd ü n m ü," ded i Penny, " in s a n la rı b a şta n çık arm ası için
A g ath a'y ı k u lla n a b ile ce ğ im izi söylem iştim ."
"H asta o ld u ğ u n u sö y lem iştin ," ded im Baz'a.
G özlerini k ısıp te rs te rs b an a b a k tı, a rd ın d a n b a k ışla rın ı
k aç ırd ı. “H a sta y d ım ," d ed i bacak bacak ü z e rin e atıp k o y u renk
p an to lo n u n u d ü ze lte re k . "A m a a y n ı zam an d a k a y ıp tım da."
"N e re d e y d in ? " d iye sordum .
Yeniden bana b ak tı, hâlâ öfkeliydi. "B u n u n k onum uzla alakalı
o ld u ğ u n u g e rçe k ten d ü ş ü n m ü y o ru m ..."
"H er şey k o n u m u zla a la k a lı," dedi Penny.
"B en ..." B oğazını tem izley ip d iz le rin e b a k tı. "K açırıldım ."
Ayağa k a lk tım . "K a ç ırıld ın m ı?"
"K açırıldım ," diye te k ra rla y ıp y e n id e n b o ğ azın ı tem izledi.
"A salak lar ta ra fın d a n ."
"A salak lar m ı?" d ed i Penny. "Kaza m ıydı? Seni sıcak su to r­
basıyla m ı k a rış tırm ış la r? "
"Aslına bakarsan ben kulüpten çıkarken başıma çuval geçirdiler."
A gatha ayağa k a lk tı. "Kulüpten m i k a ç ırıld ın ? "
"N ed en k im sey e söylem edin?" diye sordum .
"D enedim ," dedi. "S anırım ta b u tu n içinde kim se bağırışlarım ı
du y m ad ı."
Sandviçim h âlâ elim deydi. Yere d ü şü rd ü m . "A salaklar seni
ta b u tu n için d e m i tu ttu la r ? İk i ay b o y u n ca?"
"A ltı h a fta ," d iye h o m u rd a n d ı. "T ab u tla b an a iy ilik y a p tık ­
la rın ı d ü şü n ü y o rla rd ı sa n ırım ."
P en n y o m zu n u sıv azlad ı. "Basil, n ed en bize söylem edin?"
"Size n ed en m i söylem edim ?" Ona sertçe b a k ıy o rd u . "B ir d ü ­
şünsene: Kim P itc h 'le rin v â ris in i k açırm ası için a sa la k lara ödem e
yap ar? Kim ailem den n e fre t ediyor? Kim b ir ayda ik i kez evim izi
bastı? K uzenim i k u le y e k a p a ttı? "
"S ih irb az değ il," dedim .
"T abii k i S ihirbaz!" Baz ik i elin i de cep lerin e sokup d irse k ­
le rin i y an a a çarak öne eğildi. "A ilem i k o rk u ta b ile c e ğ in i, böylece
son k a m p a n y asın d a o n u n la işb irliğ i y a p a c a k la rın ı d ü şü n d ü . Beni
o k u ld a g ö rd ü ğ ü n d e ve k e n d isin d e n k açtığ ım ı a n la d ığ ın d a deliye
dönm üş olmalı! Size n ed en m i söylem edim ? 'Hey, Sim on, Jedi ustan
benim peşim de, a teşkesim iz hâlâ devam ediyor m u 7 '”
"N asıl k a ç tın ? " diye sordum .
"Fiona b u ld u b en i. O k o rk u su z d u r."
"D em ek b u y ü z d e n çok z a y ıftın ," dedim . "Ve soluk. Ve bu
y ü z d e n h âlâ to p a llıy o rsu n . Sana z a ra r v e rd ile r m i?"
A rk a sın a y a sla n ıp k u cağ ın a b a k tı. "B ilerek y a p tık la rın ı sa n ­
m ıy o ru m . Beni y a k a la d ık la rın d a bacağım a b ir şey y a p tıla r ve iy i­
leşm e fırsa tı olm adı."
"B abam a g ö rü n m e lisin ," d edi A gatha.
"Şim di de v a m p ir d o k to ru m u oldu?"
"F idye iste d ile r m i?" diye so rd u Penny.
"E v et," dedi Baz. "A ilem ödem edi. P itc h 'le r re h in e le r için
p a z a rlık yapm az."
"E ğer k u lü p te k a ç ırılırsa m ailem e fid y e y i öd em elerini söyle­
y in ," ded i A gatha.
"T eyzem g e liştirilm iş bu lm a b ü y ü sü y le y e rim i sap ta d ı," dedi
Baz. "L o n d ra 'n ın ço ğ u n u a ra ştırm ış."
"Y ardım e d e rd im ," dedim . "B enim y a rd ım ım la altı h a fta d a n
k ısa sü re rd i."
Baz alaycı gözlerle b a k tı. "S en ailem e asla y a rd ım etm ezd in ."
"Ederdim ! N erede old u ğ u n u bilm em ek beni deli ediyordu. Her
an h e r k ö şed en çık aca ğ ın ı san ıy o rd u m ."
"S ih irb az y a p m a d ı..." d ed i P en n y d ü şü n c e li b ir şekilde.
"İşte bu yü zd en size a n la tm a d ım ," dedi Baz. "B ana in a n m a y a­
cağ ın ızı b iliy o rd u m . S ih irb a z 'm k a h ra m a n o ld u ğ u n a o k a d a r ikna
o lm u şsu n u z k i..."
"H a y ır," d iye sö z ü n ü k e sti Penny. “Sihirbaz yapm ış olam az,
Baz; k a til y a p tı b u n u !"
"A salak lar o ld u ğ u n u sa n ıy o rd u m ," d ed i A gatha.
"A nnenin peşine vam pirleri gönden kişiydi!" dedi Penny ayağa
fırla y a ra k . " P e rd e 'n in k a lk a c a ğ ın ı ve a n n e n in gelip se n in le k o ­
n uşm a ih tim a lin in o ld u ğ u n u b iliy o rla rd ı. T ip ik bir Ziyaret: te h li­
k eli b ir sır, ad alete k a rşı işlenm iş b ir suç. H ain , N atasha P itc h 'in
g eri g eleb ileceğ in d en e n d işe le n iy o rd u ve geleceğini biliyordu. Bu
y ü z d e n de seni sak lad ı. Bu esk id e n çok sık y aşan ırd ı! İskoçya'da
h e r y irm i senede b ir fa rk lı b ire y in i k a y b e d e n b ir aile v ar çü n k ü
k a til önceki ö lü m le rin in tik a m ın ı alm a olasılığı olan k işiy i öldü-
rü y o rm u ş. Kimse se n in için fid y e istem edi, Baz; sadece Z iyaretler
biten e k a d a r seni sa k lam a k isted i."
Baz ona b ak tı. D u d a k la rın ı yalad ı. "S ih irb az değil m iydi?"
diy e so rd u.
“K atild i,'' d ed i Penny. K atilin h âlâ d ışa rıd a b ir yerde olduğu
d ü şü n ü ld ü ğ ü n d e , h a lin d e n fazla m em n u n g ö rü n ü y o rd u .
"Eğer bu d o ğ ru y sa," d edi A gatha, "o zam an o lanları Sihirbaz'a
an latm am ız gerek. D erhal."
66
P E N E L OP E

P ekâlâ. A gath a'y ı g e tirm e k m uhtem elen k ö tü b ir fik ird i.


Am a Sim on'la a ra la rın d a k i g erg in lik çok u z u n sü rm ü ştü . Tüm
sen ey i b u n u çözm eden g eçirm elerin i istem iy o rd u m .
İyi b ir gizem b e lk i d ik k a tin i d ağ ıtır, diye d ü şü n m ü ştü m .
A g ath a'n m iyi bir gizem den h o şlan m ad ığ ın ı h atırlam am gerek ird i.
A yrıca d ü n y a n ın en k ö tü isp iy o n cu su y d u .
"Sihirbaz'a söylem ek zorundayız," dedi k o lların ı ve bacaklarım
b irle ştire re k . "B u n u h e p in iz b iliy o rsu n u z ."
Sim on ve Baz'a b ak m a m a k için elin d en geleni y a p ıy o rd u ...
A gatha'yı Baz'm evine getirm eden önce aşk üçgenlerini de düşünm e­
liydim . .. Am a b u aşk ü çgeni o k a d a r ap talcay d ı k i o nu zihnim den
ç ık ard ığ ım için b e n i su çlay am azd ın ız.
"A gatha," dedim , " d a h a y en i ilerlem e k ay d etm eye başlad ık ."
"N e ilerlem esi?" diye sord u . "A sala k la rın içine sızm ak m ı?"
"O nlarla k o n u ş a b ilirs e k ..." dedi Simon. "A salak lar k o n u şa ­
biliy o r m u?"
"K ısm en," d ed i Baz. "İy i de o n lara ne soracağız? 'B ir şey mi
k a y b e ttin iz? ' mi diyeceğiz?"
"Seni kaçırm aları için onları kim in tu ttu ğ u n u soracağız," dedim.
"İşb irlik ç i d a v ra n m a y a b ilirler," d edi Baz. "T eyzem b irk aç ın ı
ö ld ü rd ü ."
Simon dehşete düşm üş gibiydi. "Teyzen asalakları mı öldürdü?"
"K en din i k o ru m a am açlı!"
"O na sa ld ırm ışla r m ı?"
"Beni k o ru m a am açlı," d ed i Baz. "C idden o n la rın ta ra fın ı mı
tu tu y o rsu n ? Beni altı h a fta re h in tu ttu la r."
"T eyzen y a rd ım istem eliy d i!"
"S en o rada o lsay d ın bütün a sa la k la r ölm üş o lu rd u , Snow."
"B elki." Simon b aşın ı k a ld ırd ı. "Ama altı h a fta sü rm ezdi."
"Y ani a sa la k la rı sorg u y a çekeceğiz," dedim .
"H ayır," dedi A gatha. "S ihirbaz'a söyleyeceğiz ve o nun h a llet­
m esine izin vereceğiz; b u o n u n görevi. K açırılm adan bahsediyoruz!
Ve c in a y e tte n !"
"Bak, W ellbelove," d ed i Baz. "S ih irb az'a g itm iy o ru z. Buna
ç o k ta n k a ra r v e rd ik ."
"Ben k a ra r verm ed im ." A gatha öfkeli ve b ık k ın g ö rü n ü y o rd u .
A yrıca sa n ırım ik i saat önce evde olm ası g erek iy o rd u .
Simon elin i o n u n om zu n a koydu. "Baz, A gatha h a k lı. Çok şey
d eğ işti. A rtık N ico d em u s'u n k im o ld u ğ u n u b iliy o ru z ve a n n e n in
ölüm üyle sen in k a ç ırılm a n ı iliş k ile n d ird ik ..."
"H ay ır," dedim . "S ih irb az'a g itm iy o ru z."
Simon şaşırm ış g ö rü n ü y o rd u . "P enny, h a d i am a. N eden?"
"Ç ü n kü Baz h ak lı, Simon. Sihirbaz şu an P itch ailesine y ard ım
edecek d u ru m d a değil. A yrıca d o ğ ru söylüyor: S ih irb az'ı bu işe
d a h il etm em e k o n u su n d a k a ra r v e rd ik ."
A gatha o fladı.
"S enin k atılm ad ığ ın ı biliyorum , A gatha," dedim . "Ama b u n u n
b ir p arçası olm ak z o ru n d a da değ ilsin ."
A gatha y e n id en ofladı.
“Yani şu andan itibaren d a h il olm ak z o ru n d a değilsin. Seni
b u ra y a sü rü k le d iğ im için ö zü r dilerim ."
"Eve gitm em g erek ," dedi A gatha. "N oel a rife sin d ey iz ."
Saatim e b ak tım . "K ah retsin . A nnem ö fk e d e n köp ü recek . G it­
m em iz gerek. N o e l'd e n so n ra to p la n ıy o ru z , d eğ il m i?"
Baz ve Sim on y ere b a k a ra k b a şla rın ı o n ay larcasın a salladılar.
Söyleyecek çok fazla şey y o k tu . Baz m o n tlarım ız ı getirm ey e
gitti. E v lerinin başka y erlerin i görem ediğim iz için hayal k ırık lığ ın a
u ğ ra m ıştım . Ya da k ü tü p h a n e y i a ra ştıra m a d ığ ım için. Birkaç defa
tu v a le te g itm iştim am a k o rid o ru n hem en so n u n d ay d ı, so n rad an
ek lenm iş gibi g ö rü n ü y o rd u . (R ahatlatıcı b ir m ü ziğin çaldığı ve
k lo zet ısıtıcısı olan b ir Jap o n tu v aletiy d i.)
A gatha y u m u şa k , b eyaz şapka ile ona ta k ım olan a tk ısın ı
ta k tı. "H adi, Simon, m ont g e tirm e d in m i?"
Simon h âlâ k o ltu k ta o tu ru y o r, d erin lem esin e b ir şeyler d ü şü ­
n ü y o rd u . M uh tem elen a sa la k la rı ö ld ü rm ey i d ü şü n ü y o rd u . B aşını
k a ld ırd ı. "N e?"
"H ad i," d edi A gatha. "G itm em iz gerek ."
"N ereye?"
"S eni alm aya g eld ik ."
H âlâ anlam am ış gibiy d i. "W atfo rd 'a g ö tü rm e k için m i?"
A gatha k a ş la rın ı çattı. (Bir g ü n k o rk u n ç b ir k ırışık lığ a sahip
olacak tı ve b en o n u n la dalga geçecektim .) "S ad ece... H adi," dedi.
"N oel arife sin d e y iz . A ilem seni g ö rü n ce sev in ecek ."
Simon san k i k en d isin e k ocam an b ir h ediye verilm işçesine g ü ­
lüm sedi. Baz a rk a sın d a so m u rtu y o rd u . (R ahatsız edici aşk üçgeni.)
S an ırım Simon h a k lıy d ı; b azen B az'm y a n a k la rın d a n siv ri d işleri
g ö rü n ü y o rd u .
Baz h afifçe ö k sü rü n c e Sim on o m zu n u n ü z e rin d e n ona b a k tı.
"B en ..." d ed i Simon. "Şey, aslın d a b e lk i de şu a sa lak lar k o ­
n u su n d a çalışm aya devam etm eliy im ."
M organa ad ın a, Sim on, A g ath a'y la d ö n m en in b e rb at b ir fik ir
o ld u ğ u n u g erçek ten alg ılam ış m ıydı?
“S im o n .” A gatha ona çok se rt b a k ıy o rd u am a ne dem ek is­
te d iğ in i a n la d ığ ım d an em in değildim . Onun da te k ra r Sim on'la
b irlik te olm ayı isted iğ in i dü şü n m ü y o rd u m . M uhtem elen u sanm ıştı
ve b irb irle rin i görm ezden gelm ek ten de b ık m ışla rd ı.
Belki de onu N oel'de Pitch M alikânesi'nde b ıraktığı için kendini
p islik gibi h isse d iy o rd u . Ş ahsen ben öyle h issed iy o rd u m . B urada
çok H adi bir bakire öldürelim ve m ü th iş bir Led Zeppelin albüm ü
çıka ra lım h av ası v a rd ı. (Gerçi k ü tü p h a n e g ü zeld i ve Baz'm üvey
an n esi de çok iy i b irin e b enziyordu.) (Sim on'm hâlâ b a k ir olup
o lm ad ığ ın ı m erak ettim .) (D eğildi herhalde.) (Yoksa öyle miydi?)
"Ama b en d ü şü n d ü m k i..." d edi Simon.
"H a d i," diye ıs ra r e tti A gatha. "Sen gelm ezsen k a la n yem ek­
le rin h e p sin i k im y iyecek ve k im bize Doctor W ho izletecek?"
Sim on te k ra r Baz'a b a k tı. Baz sin irli g ö rü n ü y o rd u . A teşkes­
le rin d e A gatha m addesi olup o lm ad ığ ın ı m erak ettim . Belki de
y a sa k lı k o nu y d u .
Am a bu adil değildi: A gatha, Sim on'm y aln ızca "ona hiç de
u y g u n olm ayan k ız a rk a d a şı" d eğildi, a y n ı zam anda o n u n birkaç
a rk a d a şın d a n b iriy d i. A teşkes b ittik te n so n ra da öyle k a laca k tı.
"H adi, Sim on," dedim . "N o e l'd e n son ra to p la n ırız ."
" T a b ii..." Bana d ö n d ü . “Tabii. M o n tu m u alayım ."
67

BAZ

Babam k ü tü p h a n e y e g ird iğ in d e elim de k em an ım v a rd ı am a çal­


m ıyordum .
“ S ih irb a z 'm ç o c u k la rı g itti," dedi.
Başım ı o n ay larcasın a salladım . İçeri g irip , Sim on'ın g ü n ü n
ço ğunu ü z e rin d e g eçird iğ i a tk ılı k o ltu ğ a o tu rd u . Babam akşam y e­
m eği için g iy in m işti. P azar g ü n le ri ve ta tille rd e özel g iy in ird ik ve
b u ak şam da k ırm ız ı p a rıltılı, siy ah ta k ım elbise g iym işti. A nnem
ö ld ü ğ ü n d e saçı b ey azlam ıştı am a b en im k i gibi g ö rü n ü y o rd u : h a fif
d algalı, g ü rd ü ve saç çizgisi b e lirg in b ir V şek lin d ey d i.
H erkes g ö rü n ü ş o la ra k an n em e b en zed iğ im i söylerdi —P itch
a ile sin in M ısır k o lu n d a n d ık - am a b en b ilin çli o larak bab am ın
h a re k e tle rin i ta k lit ed erdim : G ö zlerin in a rd ın d a neler o ld u ğ u n u
asla gö rem ezd in iz. B unu a y n a n ın k a rşısın d a çalışırdım . (Tabii ki
ay n ad a ken d im i g ö reb iliy o rd u m ; Simon Snovv salaktı.)
A n itib ariy le Snovv'un gitm esi u m u ru m d a değilm iş gibi d av ­
ra n ıy o rd u m . G ittiğ in i fa rk etm em işim gibi y apıyordum .
G itm esinin beni neden şa şırttığ ın ı bilm iyordum ; son yirm i dört
sa a ttir öpüşm elerim ize rağm en ona arkadaş olm adığım ızı h atırlatıp
durm uştum . Bu yüzden gerçekten arkadaşı olan iki kişiyle gitm esinin
b en i hay al k ırık lığ ın a u ğ ratm am ası g e re k ird i. O nu ta n ıd ığ ım d a n
b eri h e p iste d iğ in i b ildiğim k işiyle g itm e sin in ...
Babam ö k sü rü p b acak bacak ü z e rin e a ttı. "B o yu nu aşan bir
şeye m i k a lk ış tın , B asilton?"
Kimse b an a T y ran n u s dem ezdi. A n n em aile ism i olduğu için
b u n d a ısra r e tm işti am a babam n e fre t ed erd i.
"H a y ır," dedim .
"T e y z e n in ç ılg ın lık la rıy la m ı ilg ili?" Sesi b ık k ın geliyordu.
P a n to lo n u n u n b acağ ın d ak i k ırış ık lığ ı d ü zeltti.
"H ay ır," dedim sakince. "A slına b a k a rsa n b ir ok ul projesi. Bir
kez o lsu n iyi b iri olm ak, b u n u n b an a ne k a z a n d ıra c a ğ ın ı görm ek
isted im ."
Tek k a şın ı k a ld ırd ı. K ü tü p h an e o k a d a r sessizdi ki sa a tin in
tik ta k la r ın ı d u y ab iliy o rd u m .
"Ç ü n k ü b ir h am lede b u lu n m a k için y an lış zam an," dedi. "Ba­
ğım sızca. A ile le r'in b ir p la n ı var."
"B enim için de g ö rev leri m i v ar?"
"H en ü z değil. Ö nce o k u lu n u b itirm e n i istiy o ru m . İyileşm eni
istiy o ru m . A n n e n le k o n u şu y o rd u m ; b iriy le k o n u şm ak iste y eb ile ­
ceğ ini d ü şü n ü y o r... D u ru m u n la alak alı."
D a p h n e 'd e n an n e n diye b ah sed erd i. B unu u m u rsam ıy o rd u m .
"D o k to r m u?" dedim .
"D aha çok b ir d an ışm an la."
“Psikologla m ı?" İfadesiz b ir su ra t ta k ın d ım . "B aba," dedim
d ah a da sakince, "d u ru m u m u n h iç b ir k ıs m ın ın N o rm allerin p si­
kologuyla k o n u şu lab ile c eğ in i san m ıy o ru m ."
"A n n e n ... d u ru m u n la ala k a lı zaten d ik k a tli olm aya a lışık ol­
d u ğ u n u söylüyor. Bazı d e ta y la rı es g eçeb ilirsin ."
"B en iy iy im ," dedim .
"A n n e n ..."
"D ü şü n eceğ im ."
Ayağa k a lk tı. Zarifçe. M a n şe tle rin i çekti. "Yemek b ira zd a n
h a z ır olur. Ü zerin i değiştirm elisin ."
"E lb ette, baba."

D aphne ta til için b an a g ri ta k ım elbise a lm ıştı am a o k u ld a h er


g ü n g riy e m a ru z k a lıy o rd u m ve ben de y e te rin ce g riy d im zaten.
Bu y ü z d e n k e n d i seçtiğim k o y u yeşil ta k ım ı giydim . H a fif güm üş
ış ıltılı yeşilim si siy ah tı. Kan ren g i k ra v a tım ı b ağ larken M ordelia
k ap ım ı açtı.
"K apıyı çal," d edim ona ay n ad an .
"Şu s e n in ..."
"D ışarı çık. K apıyı çal. B unu y ap an a k a d a r seninle ilg ilen ­
m eyeceğim ."
H o m u rd a n a ra k ç ık tı, k ap ıy ı ç a rp a ra k k ap ad ı, sonra da sertçe
v u rd u . P itch olsaydı o n d a n u m u d u m u k eserd im . İçinde b ir nebze
G rim m v arm ış gibi de d av ra n m ıy o rd u ; ü vey a n n e m in k a n ı b u la ­
maç gibiydi.
"G ir," dedim .
M ordelia k a p ıy ı açıp içeri eğildi. "A rk ad aşın g eri döndü."
A y n ad an ona döndüm . "N e?"
"Seçilm iş Kişi."
"Sim on m ı?"
B aşını o n ay larcasın a salladı. Y anından geçip k a p ıd an çıktım .
"O na öyle seslenm e," diye h o m u rd a n d ım ve m e rd iv e n lerd en aşağı
indim . Burada, ters giden b ir şeyler olm alıydı. Belki yolda saldırıya
u ğ ra m ışla rd ı. Yemek o d asın a g irin ce yavaşladım .
Simon an tred e k a r ve çam urla k aplı b ir halde d u ru y o rd u . Yine.
E llerim i ceplerim e k o y d u m . "D ejavu, Snow."
E lin i saçm a d a ld ırıp çam u r b u la ş tırd ı. "A nayoldan e v in ize
gelm ek için h âlâ d ü z g ü n b ir yol yok."
"Ve sen de h âlâ basit b ir h av a d u ru m u b ü y ü sü n ü h a tırla y a ­
m ıy o rsu n . K ızlar n ered e?"
"L o n d ra y o lu n u y a rıla m ışla rd ır."
"S en n ed en o n larla d eğ ilsin ?"
O m uz silk ti.
A ntreye girm ek için son adım larım ı da a ttım ve asamı çıkardım .
E lini k a ld ırd ı. "D uş alıp ü zerim i d e ğ iştirm e y i te rc ih ederim .
S enin için so ru n yoksa."
"N ed en g eri g eld in ?" dedim y u m u şa k b ir tond a. M ordelia
gizlice d in liy o r o lab ilird i.
"İstem iy o rsa n g id eb ilirim ."
"B u n u k a ste tm ed im ."
"G eldiğim e se v in irs in san m ıştım ."
Ona yaklaştım ve sesim teh d it edercesine çıktı. "Neden? Böylece
b irlik te ta k ılıp öpüşüp, m u tlu erkek a rk a d a şla r gibi d a v ra n ab iliriz
diye m i?"
Sabrı tü k e n m işç e sin e b aşın ı ik i y an a salladı, a rd ın d a n göz­
le rin i d e v ird i. "E v e t... S an ırım . Evet. B unu yapalım , o lu r m u?"
K ollarım ı ö n ü m d e k a v u ş tu rd u m . "A y a k k a b ıla rın ı çıkar. Sana
giyecek b ir şey b u lay ım . S enin y ü z ü n d e n yem eğe g ecikeceğiz."

Sim on g ri ta k ım elbiseyle m uhteşem g ö rü n ü y o rd u .

SİMON

Geri d önm üştüm ç ü n k ü dönm ezsem olabileceklerden korkuyordum .


Baz hiçb ir şey olm am ış gibi d av ran ab ilird i. H er şeyi ben hayal
etm işim gibi; san k i b en im için d u y g u ları o ld u ğ u na in an acak k a d ar
m an y ak ve ap talm ışım g ib i...
A gatha ve P e n n y 'y le arab a d a y k en k e n d im i y e te rin ce m a n y ak
ve ap ta l gibi h isse tm iştim zaten.
A gatha d ır d ır y ap ıy o rd u . Ki b u n ered ey se hiç olm azdı. (Ge­
n ellik le çıkm aza d ü ştü ğ ü m ü z d e ya da k açırıld ığ ım ızd a ya da h ızla
suyla dolan b ir k u y u y a d ü ştü ğ ü m ü z d e o lu rd u sadece.) A m a belli
k i ik im iz d e n de b ık m ıştı.
"N e d ü şü n ü y o rd u n ? " diye so rd u bana. "O n lar P itch. O bir
vam pir."
"Bu seni o n u n la S arsak O rm an 'd a o y n a şm a k ta n alık o y m ad ı,"
ded i Penny.
"O bir kere o ldu," dedi A gatha. "A yrıca e rg en lik aşk ıy d ı."
"Ö yle m iy d i?" dedim .
"Sadece onu öpm eyi p lan lıy o rd u m ; S ih irb az'a kom plo k u r ­
m u yordum !"
"Ö yle m i?" Şu d u ru m d a h a n g isin i k ısk a n d ığ ım ı bile b ilm i­
yo rd u m . S an ırım ik is in i de.
"S ihirbaz'a kom plo k u rm u y o ru z!" diye k a rşı ç ık tı Penny. "O n­
d a n ... ay rı o larak kom plo k u ru y o ru z ."
"G ördü ğ ü m k a d a rıy la ne y a p tığ ın ız ın fa rk ın d a d e ğ ilsin iz,"
ded i A gatha.
O nu n h a k lı o lm asın d an en d işelen iy o rd u m .
H er şey a ltü st olm uştu: Baz'la işbirliği, S ih irb a z 'd a n bir şeyler
gizlem e. A gatha ö p ü ştü ğ ü m ü z ü bilse acaba ne derdi?
"Sen eşcinsel değilsin bile, Sim on."
A v u çlarım la gözlerim i ovdum .
"K eh an ette S im on'ın S ih irb az'ı dinlem esi g erek tiğ in e d a ir b ir
şey y o k ," diye devam e tti P enny. "S ih irb az la r  le m i için b u rad a
o ld u ğ u n u söylüyor. B una, B az'm an n e si de d a h il..." Bana b a k tı.
"Sim on, iyi m isin ?"
"Başım ağ rıy o r," dedim .
"Sen eşcinsel değilsin bile," derdi A gatha, "o ise canlı bile değil."
"K üçültm em i iste r m isin ?" diye so rd u P en n y ön k o ltu k la rın
a ra s ın d a n eğilerek.
"B aşım ı m ı?"
"Baş ağ rın ı."
"M erlin aşk ın a, h a y ır. İy i olacağım ."
"Sen eşcinsel değilsin bile ve o ise canlı bile değil ve bunun en
k ö tü k ısm ı bu bile değil: S ih irb a z ne diyecek?"
"C inayetleri çözm ek sizin g ö rev in iz değil," dedi A gatha. "Polis
d eğ ilsin iz."
"İşte bu ilginç olu rd u ," dedi Penny. "B üyü d ü nyasında k a n u n i
y a p tırım la r. B üyü d ü n y a sın d a sosyal p ro g ra m la r da olsa iyi olur.
A yrıca sağlık ve re fah d e p a rtm a n ı."
"S ih irb a z 'm A d am ları polis zaten ," dedi A gatha.
"S ih irb a z 'm A d am ları b ir n ev i k işisel o rd u ."
"A ğabey in d en b a h se d iy o rsu n !" d iye b a ğ ırd ı A gatha d ire k si­
yona y a k la şa ra k .
"B iliyorum !" d iye b ağ ırd ı P en n y de. "R eform lara in an ılm a z
ih tiy ac ım ız var!"
"İy i de S ih irb az zaten B ü y ü k Reform cu!"
"A h, h erk es k e n d in e b u ism i ta k a b ilir. A yrıca A gatha, Si­
h irb a z 'm h e rk e sin işin e b u rn u n u sokan, verg isev er, aristo k rasiy e
k a rşı h er an kavgaya h a zır b iri o ld u ğ u n u d ü şü n d ü ğ ü n ü biliyorum .
B unu sö yled iğ in i d u y d u m ."
"A nnem öyle d ü şü n ü y o r," d edi A gatha. "H em S ihirbaz hâlâ
S ih irb a z.”
"D u r," ded im b o ğ u lu rc a sm a . "K enara çek."
P en n y b an a d ö n dü . "İy i m isin? K usacak m ısın ?"
"H a y ır," dedim . "İn m em lazım . L ütfen."
A gatha a ra b a y ı toz b u lu tu eşliğ in d e y o lu n k e n a rın a ç ek ti ve
d ö n ü p b an a b a k tı. "S o ru n ne, Sim on?"
"G eri dönm em gerek ."
"N ed en ?"
Elim i k a p ın ın k o lu n a g ö tü rd ü m . "B en ... b ir şey u n u ttu m ."
"B ekley eb ilir h e rh ald e ."
"B ekleyem ez."
"O zam an seni geri g ö tü re y im ."
“H a yır.”
"Sim on," dedi P en n y cid d i b ir ifadeyle. "S o ru n ne?"
K apıyı açtım . "G idip B az'm iyi o ld u ğ u n d a n em in o lm alıyım ."
Ben in e rk e n A gatha, "Baz iy i," diye ısra r e tti.
"İy i değil! D aha az önce altı h a fta b o y u n c a b ir ta b u tu n içinde
tu tu ld u ğ u n u ö ğ re n d ik ."
Ö n k o ltu k la rd a b irb irle rin e d o ğ ru eğilip b an a b ağ ırm ak için
döndüler.
P enny: “A r tık iyi!"
A gatha: "A rabaya bin!"
Elim i k ap ıy a k o y u p o n la rı görebilm ek için eğildim . "Şu an
y a ln ız k alm am alı."
"Y alnız değil!" d ed ile r a y n ı anda.
"O na göz k u la k olm alıy ım ." T ek rar d o ğ ru ld u m .
"S en i g ö tü relim ," d e d i A gatha.
"H ay ır. H ayır. Noel arifesi için geç k a lırs ın ız . G idin siz." Ka­
p ıy ı k a p a y ıp d ö n d ü m ve koşm aya başladım .

Z engin in s a n la rın g e rçe k te n de bu şek ild e yem ek y e d ik le rin i d ü ­


şü n m ezd im . K ırm ızı ve a ltın ren g i ö rtü y le k ap lan m ış u z u n bir
m asada. K ırm ızı çiçeklerle b ağlanm ış k a lın peçetelerle. G üm üş
k a p a k lı serv is tab a k la rıy la .
Z engin in s a n la r b u şek ild e yaşam ıyo rla rsa am a P itc h 'le r sırf
gösteriş için böyle y ap ıy o rlarsa hiç şaşırm azd ım . Noel arifesi böy-
leyse k im b ilir ertesi g ü n için ne p la n la m ışla rd ı.
"G ecik tiğ im iz için ü z g ü n ü m , a n n e," d ed i Baz bir sandalye
çekerek.
"Bu ne hoş sü rp riz , Bay Snovv," d ed i babası. G ü lüm süyordu
am a geri dönm e k a ra rım a p işm an e ttire n b ir gülüm sem eydi.
"T eşek k ü rler, efendim . U m arım ra h a tsız e tm iy o ru m d u r."
B az'm ü v ey an n e si de g ü lü m sed i. "O lur m u öyle şey." B unu
içten m i söylüyor yoksa k ib a rlık ta n mı, em in olam adım .
"O nu b en d av et e ttim ," d ed i Baz, babasına. "N o e l'd e gidecek
bir yeri yok." Baz bana k a rşı kaba m ı d av ran ıy o r yoksa gösterm elik
m i böyle k o n u şu y o r, em in olam adım . Hiç k im se n in su ra t ifad e­
sin d en anlam çık ara m ıy o rd u m . Bebek bile sık ılm ış g ö rü n ü y o rd u .
N oel'de geniş ailenin buraya gelebileceğini düşünm üştüm : çeşitli
G rim m 'ler ve P itc h 'le r o lacağ ın ı am a y aln ızca Baz, eb ev ey n leri ve
k a rd e şle ri v ard ı. B ü y ü k k ız M ordelia, ik iz o lab ileceklerini d ü şü n ­
d ü ğ ü m ik i k ü ç ü k k ız d a h a - y a ş la r ın d a n em in olam adım ; k e n d i
b a şla rın a o tu ru p h in d i b u d u yiyeb ilecek k a d a r b ü y ü k le rd i— ve
şık , oym alı b ir y ü k s e k sandalyeye o tu rtu lm u ş , te p sisin e v u ra n
erk ek (kız?) beb ek v ard ı.
H epsi de Baz'm üvey annesine benziyordu: koyu re n k saç —ama
B az'ınki gibi siy ah d e ğ il-, y u v a rla k y a n a k la r ve ön d işleri y ü z ü n ­
den tam k ap a n m ay a n Billie P ip er ağ ızları. B az'm k a rd e şle ri ya da
b a b a sın ın ço c u k la rı olabilecek k a d a r te h lik e li g ö rü n m ü y o rla rd ı.
Penny, G rim m 'lerin siyasette P itch 'lere göre d ah a az yer a ld ık la rın ı
ve o n la r k a d a r ölü m cü l o lm a d ık la rın ı sö y lerd i am a Baz'm babası
incecik çizgili tak ım elbise giym iş b ir çın g ırak lı yılan a benziyordu;
bem beyaz saçları bile k o rk u tu c u y d u .
“ D olm a?" d iye so rd u Baz'ın an n esi, b an a b ir ta b a k u za tarak .
G ö rü n ü şe b a k ılırsa h izm etçileri iz in liy d i. (B uraya geldiğim den
b e ri en az d ö rt h izm etçi saym ıştım : Vera, ik i tem izlik çi k a d ın ve
d ış a rıd a k i y ü rü y ü ş y o lu n u tem izley en b ir erkek.)
Kestane dolm asından b ü y ü k bir kepçe aldım ve Baz'm tabağında
n ered e y se h içb ir şey o lm ad ığ ın ı fark e ttim . T ab ak lar ve k âseler
m asada ik i tu r attı am a Baz, kendisi alm adan bana veriyordu: yeme
b o z u k lu ğ u olup o lm ad ığ ın ı m erak ettim .
Ben ik im ize de y etecek k a d a r y iy o rd u m . B urada yem ekler
V V atford'dakinden bile iy iy d i.

“N oel Baba'ya in a n ır m ısın ?" d iye so rd u Baz. K anepesine benim


için b a tta n iy e ve y a s tık k o y u y o rd u . Baz b en im m isafir o d asın d a
u y u m a k istem ed iğ im i sö y le d ik te n son ra ü v e y an n e si g e tirm işti.
"H ayaletlerden korkuyor,” d em işti Baz.
Bu, k ü ç ü k k ız k a rd e ş le rin i g ü ld ü rm ü ştü . N oel B aba'nm b ir
an önce gelm esi için u y u m a y a sa b ırsız la n ıy o rla rd ı. "Noel B aba'ya
burada olacağını söyledin m i?" diye so rd u M ordelia. “H ediyelerini
gönderm esi için?"
"S ö y l e m e d i m dedim . “Söylem eliydim .”
"S an m ıy o ru m ," d iye cevap v e rd im Baz'a. "B azen y u v a d a b iri
Noel Baba k ılığ ın a g irip d a n d ik h ed iy eler d a ğ ıtırd ı am a ona in a n ­
d ığım ı h a tırla m ıy o ru m . Ya sen?"
“Ben in a n ırd ım ," d ed i Baz. “ Sonra, a n n e m in ö ldüğü y ıl gel­
m e d i..." Bana b ir y a stık a tıp u z u n , ah şap k o m o d in in başın a g itti.
“Çok k ö tü b ir ço cu k old u ğ u m u sanm ıştım . A m a şim di düşü n ü n ce,
m u htem elen babam d ep resy o n d ay d ı ve N o e l'i u n u tm u ştu . O g ü n
ilerleyen saatlerd e Fiona devasa b ir P a d d in g to n 'la gelm işti."
"Ayı m ı?"
"Ayı P e d d in g to n k ö tü b ir şey değil. A l." Bana pijam a u z a ttı.
Kendi pijam asını. Sonra yatağın ucu n a o tu ru p b aşlık ların d an birine
y a sla n d ı. "E e ... D em ek g eri geldin."
Y anm a o tu rd u m . "E vet."
Ü zerinde h âlâ yeşil ta k ım ı v a rd ı. Yemek için sa ç la rın ı geriye
y a tırm ıştı; keşke böyle yapm asaydı. D ağ ın ık ve y ü z ü n ü n e tra fın a
d ü ştü ğ ü n d e d ah a iy i g ö rü n ü y o rd u .
"Y arın asalak larla k o n u şa b iliriz ," dedi.
"N o e l'd e mi? A sa la k la r N o e l'i k u tlu y o rla r m ı?"
"B ilm iyorum ." B aşını eğdi. "O n ları ta n ım a şansım olm adı.
K itaplara göre, yem ek y iy ip ısın m ay a çalışm ak d ışın d a p e k bir
şey y ap m ıy o rlarm ış."
"A salak lar ne y e r?" diye sordum .
"G örünüşe bakılırsa moloz," dedi. "Belki sadece çiğniyorlardır."
"Sence P en n y h a k lı mı? A sa la k la rı a n n e n in k a tilin in tu ttu ğ u
k o n u su n d a ? "
Baz om uz silk ti. "Bu m a n tık lı o lu rd u . A yrıca Bunce genelde
h a k lı çıkıyor."
"O raya geri g id eb ileceğ in d en em in m isin?"
D izlerine b a k tı. "N icodem us'a g itm ek ten se asalak larla k o n u ş­
m ayı te rc ih ederim k i zaten seçen ek lerim iz b u n la rd a n ib a ret."
"K eşke elim izde b ir sebep o lsa y d ı..." dedim . "B iri n ed en a n ­
n en i öld ü rm ek isted i k i?"
"N e iste d ik le rin d e n em in d eğ ilim ," d edi Baz. "Ya h e d efleri
annem değil de kreşse? O n u n g eleceğini bilem ezlerdi. Belki de
v am p irler ç o c u k la rı k a ç ırm a k iste d ile r ya da h ep im izi D ö n ü ştü r­
m ek istediler." Eliyle bacağ ın ı o v u y o rd u . B acakları b e n im k ilerd en
u z u n d u ; bu y ü z d en b en d e n u z u n d u zaten.
"B en p e k iyi b ir erk ek ark ad aş d eğ ilim ," dedim .
Baz p a n to lo n u n u tu tu p çekti. S ırtın ı d ik le ştird i. "A nlıyorum ,
Snovv. İn a n bana. S eninle ta til p lan lam ıy o ru m ; kim seye bizden
bah setm ey eceğ im bile."
"H ayır," dedim hafifçe ona dönerek. "O nu k ast etmedim. Demek
is te d iğ im ... Ben h e r zam an k ö tü b ir erk ek ark a d a ş oldum . A gatha
b en d en b u y ü z d e n a y rıld ı. İste d iğ in i san d ığ ım şeyleri yap tım ama
h ep y a n lış a n lad ım ve onu hiç önceliğim yapm adım . Üç y ıld a bir
kez o lsu n b u işi d o ğ ru y ap tığ ım ı h issetm ed im ."
"O zam an n e d en o k a d a r y ıl ç ık tın ız ? "
"A gatha'dan a y rılac a k değildim . Onun su çu değ ildi."
Yine eliyle p a n to lo n u n u d ü z le ştiriy o rd u . Baz o ta k ım ın iç in ­
d ey k e n h e r sa n tim in i sevm iştim .
Ona biraz d ah a döndüm . "S adece... se n in erk ek a rk ad a şın k en
n a sıl olacağım ı b ilm ed iğ im i söylem ek isted im . Benden b u n u iste ­
y eceğini san m ıy o ru m ."
"İy i," dedi. "Au la d ım ."
"Bizim ta lih siz o ld u ğ u m u zu d ü ş ü n d ü ğ ü n ü de biliyorum ; Ro­
meo ve Ju lie t ta rz ı."
"K esin lik le," d ed i d iz le rin e b a k a ra k .
"B ir de eşcin sel o ld uğ u m u san m ıy o ru m ," dedim . "Y ani b elk i
de öyleyim d ir, k ısm e n ... ve o k ısım şu an ilgi ta le p ediyor."
"Kim se sen in eşcinsel olup olm am anla ilgilenm iyor," dedi Baz
soğukça.
A rtık y an a dönm üş, ona p ro fild en b ak ıy o rd u m . G özlerini k ıs­
m ış ve d u d a k la rı ince b ir çizgi h a lin i alm ıştı.
"D em ek iste d iğ im ..." Sesim g iderek k ısıld ı. Bu işte b erb attım .
"S ana b ak m ak h o şu m a g idiyor."
G özlerini bana çevirdi, k aşların ı in d ird i ama başını çevirm edi.
"Bu hoşum a g idiyor," diye devam ettim . "Y aptığım ız h e r şey."
K arşılık v erm edi.
"Senden h o şla n ıy o ru m ," dedim . "S en in b en d e n h o şlan m a ­
m ansa u m u ru m d a değil; b u n a a lıştım a rtık . B enden h o şla n sa n ne
yapacağım ı bilem ezdim . A m a senden h o şla n ıy o ru m , Baz. Bundan
h o şlan ıy o ru m . Sana y a rd ım etm ek ten h o şlan ıy o ru m . İyi oldu ğ u n u
b ilm ek ten . Bu so n b a h a r o k u la gelm ediğinde, k a y ıp o ld u ğ u n d a ...
ak lım ı k açıracağ ım ı san d ım ."
"S ana k a rşı kom plo k u rd u ğ u m u sa n ıy o rd u n ," dedi.
"E v et," dedim . "Ve seni özledim ."
B aşını ik i y an a salladı. "S en in b ir s o ru n u n v a r..."
"B iliyorum . A m a b u n u y in e de istiy o ru m . Eğer iz in v erirsen ."
Baz so n u n d a b a şın ı ç e v irip b an a b a k tı. "Bu n ed ir, Snow ?"
"B u," dedim . "S enin erkek ark ad aşın olm ak istiyorum . Berbat
erk ek a rk a d aşın ."
Tek k a ş ın ı k a ld ırıp s o ru n u m u n ne o ld u ğ u n u b u lacak k a d a r
v a k ti asla olam azm ış gibi b a k tı.
Kapı hafifçe çalın d ı.
Baz ayağa k a lk tı, ta k ım ın ı d ü zeltip k ap ıy a g itti. K apıyı açıp
eğ ilerek b ir tep si aldı ve y ata ğ ın a g e tird i. Bir s ü ra h i sü t ile akşam
y em eğ in d ek ilerle dolu b ir ta b a k v ard ı.
"K im g ö n d erd i?" diye sordum .
"Ü vey an n em ."
“N eden yem ek te y em ed in ?"
" İn s a n la rın ö n ü n d e y em ek ten h o şlan m ıy o ru m ."
"N eden?"
"N eden bu k a d a r çok so ru so ru y o rsu n ? "
"A noreksiya m ı?"
"H ay ır, Snovv, a n o re k siy a değil; o n u n a n la m ın ı biliyor m u ­
su n ? " Y atağının d iğ er u c u n a o tu ru p te p sin in ü z e rin d e k i p eç ete y i
sa lla y a ra k açtı. "Yem ek y e rk e n siv ri d işlerim g ö rü n ü y o r,” dedi.
"F ark ed iliy o r."
Y atakta em ek ley erek y a n ın a o tu rd u m . "G eçen gece benim
önüm de y e rk e n fa rk etm ed im ."
"P ek gözlem ci d eğ ilsin , değil m i?"
"B elki de sa n d ığ ın k a d a r fa rk e d ilm iy o rd u n "
Baz b an a b a k tı. Y an ak ları n o rm ald en d ah a d o lg undu. Sonra
g ü lü m sed i ve gördüm ; U zun, beyaz d işler d u d a k la rın ın arasın d an
çıkm aya çalışıy o rd u .
“H a v a lı/' diye fısıldadım y akından bakm aya çalışırken. Beni itti
am a çok da uzağa değil. "A ğzını te k ra r açsana," dedim . "B akayım ."
İç g e ç ire rek d u d a k la rın ı geri çekti. S ivri d işleri kocam andı.
Ve çok k e sk in g ö rü n ü y o rla rd ı. "B u n lar n e re d e n geliyor ki? O nları
k u lla n m a d ığ ın zam an n erey e g id iy o rlar?"
"B ilm iyorum ." Sesi sa n k i tel ta k ıy o r gibi ç ık tı.
"D o k u n a b ilir m iyim ?"
"H ay ır, k esk in ler. A yrıca zeh irli."
"İh tiy a c ın o ld u ğ u n d a çık a n b ir v ü c u t p a rç a n o ld u ğ u n a in a ­
n am ıy o ru m . M u ta n t gibisin ."
"V am pirim ," d ed i Baz. "A yrıca a ğ z ın d a n ç ık a n ı k u la ğ ın d u ­
y u y o r m u?"
T e k rar o tu rd u m . "E v et."
Sinirli g ö rü n m esin i bekliy o rd u m k i öyleydi ama ay n ı zam anda
k ısm en g ü lü m sü y o rd u . Sivri d iş le rin in e tra fın d a .
O na ta b a ğ ın ı u z a ttım . H in d i, dolm a, p a stırm a , sos. Tabağı
b e n d en aldı.
"H âlâ aç m ısın , Snovv?"
"Y iyebilirim ."
"H adi o zam an." Bana çatalı verdi, kendisi de kaşığı aldı. H indi
o k a d a r y u m u ş a k tı k i k a şık la da kolayca y en iy o rd u . B üyük b ir
lokm a a ld ığ ın d a d iş le rin in tam b o y u n u gö rd ü m . "H av alı," dedim
y eniden.
Baz başını ik i yana salladı. "Tam b ir ap talsın," dedi ağzı fazlaca
doluyken. T abağına b a k tı. "Ama bunu... alab ilirsin . Eğer istersen ."
İstiy o rd u m .
68

AGAFHA

L o ndra'y a d ö n ü şü m ü z üç saat sü rd ü . Penelope, "Z am an ak ıp g id i­


yor," b ü y ü sü yaptı ama ikim iz de eğlenm ediğim iz için işe yaram adı.
W atfo rd 'a gidip S ih irb az'a h er şeyi a n latasım v a rd ı am a ailem
sa a tle rd ir beni b ek liy o rd u ve açıkçası S ih irb a z 'la k en d i başım a
konuşm a fik rin d e n hoşlan m am ıştım . Pek y ak ın laşab ileceğ in iz biri
değildi. Peter Pan gibi g iy in ird i ve k ılıc ı v a rd ı. S ürekli. Bir k e re ­
sinde g ecen in b ir y arısı elin d e k u lağ ıy la k apım ıza gelm işti. Babam
k u la ğ ın ı d ik m ek z o ru n d a k a lm ıştı.
S ih irb az'ı d ah a o k u la b aşlam ad an önce ta n ıy o rd u m ; babam la
b irlik te çok u z u n s ü re d ir M eclis'te çalışıy o rlard ı. Am a S ih irb az'm
adım ı b ild iğ in d e n em in değ ild im . Söylediğini hiç d u ym am ıştım .
A slın d a ben im le hiç k o n uşm azd ı.
P enny o n u n cin siyetçi o ld u ğ u n u söylerdi am a S ih irbaz'm W at-
fo rd 'd a kim seyle p ek k o n u şm ad ığ ı da b ir gerçek ti. Sim on'la bile.
N eden m ü d ü r olm ak iste d iğ in i an lam ıy o rd u m ; ç o c u k la rı seviyor
m u ydu ki?
Belki Lucy o n d a n b u y ü z d e n a y rılm ıştı.
B elki de Lucy o n d a n a y rıld ığ ı için b u k a d a r p islik ti, a y rılık ­
la rın ı hiç aşam am ıştı.
F otoğraf hâlâ çantam daydı. P en n y 'n in an n esin in onu çaldığım ı
fark etm em esin i u m u y o rd u m . A ilem e söylem em esini u m uyordum .
On d ö rt y aşım d ay k en h ırs ız lık ev rem o lm u ştu ve ailem açıl­
m am ış göz kalem leri ile ojelerin olduğu zu lam ı b u ld u k la rın d a tü m
yaz ceza alm ıştım .
"Sana m a kya j m alzem esi a lırd ık ,” d em işti babam .
"B üyü ku lla n m a d ın m ı7" diye so rm u ştu annem . “Öylece aldın
m ı7" Sonra da, “A h , A gatha, m or oje... N e kadar sıradan," dem işti.
Pen n y onu sadece y irm i d ak ik alığ ın a görm ezden gelmeme izin
verd i, son ra p atlad ı: "B una d a h il olm ak istey eceğin i d ü şü n m ü ş­
tü m , A gatha!"
"B unu d ü şü n m ü ş olam azsın ," dedim .
"D üşündüm ! Sim on'ı ö zlediğini biliy o rd u m . Ü zgün olduğunu.
Seni d ışla y ıp o k u l b itene k a d a r görm ezden gelm em izi te rc ih mi
ed erd in ? "
"H ay ır!"
"Ö yleyse ne, A gatha? Ne istiy o rsu n ? "
"A rkadaş olm ak istiy o ru m ," dedim . "Ama böyle silah arkadaşı
gibi değil. Gizli b u lu şm ala r d ü zenlem ek istem iyorum ! Sadece ta ­
kılm ak istiyorum ! K urabiye yapıp telev izy o n izlem ek gibi. N orm al
ark ad aş a k tiv ite le ri!"
"Sim on, H u m d ru m 'la sav aşırk en te le v iz y o n m u izleyelim ? Ve
Baz a sa la k la r ta ra fın d a n k a ç ırılırk e n ? "
"H ay ır!" Öne eğilip d ire k siy o n u sık tım . "B ah settiğ im se n a r­
yo d a b u n la rın h iç b iri olm uyor!"
"Ama b u n la r oluyor.”
"O zam an evet, sa n ırım evde o tu rm a y ı te rc ih ed erim . Ç ü n k ü
y ard ım edem em . Ne zam an b ir y ard ım ım ız d o k u n d u ki, Penelope?
Gerçek yard ım . Sadece... b ir şeylere ta n ık olu y o ruz. Ve re h in a lı­
n ıy o ru z . Çok ta ra flı z a ra r alm ak gibi d ah a çok. Eğer bir film de
o lsaydık, Simon izlerk en b irim iz ölm ek z o ru n d a k a lırd ık . A ncak
b u işe y ara rız ."
"K endi ad ın a k o n u ş!" diye bağırdı.
"Ö yle yapacağım !" diye b ağ ırd ım b en de.
A m a y o lu n g eri k a la n ın d a ik im iz de k o n u şm ad ık .

P en n y 'y i evine bırak tığ ım d a hâlâ o k ad ar sin irliydi ki kapıyı çarptı.


Çok g ecik m iştim am a ailem p a rti h a z ırlık la rıy la o k a d a r m eşguldü
ki geldiğim i fa rk etm ed ile r bile.
H er Noel a rife sin d e sey ah at p a rtisi d ü z e n le rle rd i. Bir evde
başlar, sonra diğerine, sonra da bir başkasına g eçerlerd i... Sonunda
h erkes o k a d a r sarhoş o lu rd u k i eve dönm ek için a ra b a la rın a b ü y ü
y a p m ak z o ru n d a k a lırla rd ı.
M isafirler geldiğinde Sim on'la o n ları k arşılam am ız beklenirdi;
so n ra salona kaçıp te le v iz y o n izler, ateşin b aşın d a u y u y a k a la n a
d ek a p e ra tifle rd e n y erd ik .
D ört sene önceki Noel arifesinde ise Soho'da k u rtad am ları tak ip
etm ek için k açm ıştık . Bir a n a h ta r çalm ışlard ı ya da tılsım dı, h a tır­
layam ıyordu m . H ay atım d a hiç o k a d a r ü şü m em iştim ! L ib e rty 'n in
ö n ü n d e n ere d e y se ö lecek tik ve so n u n d a h e r şey b ittiğ in d e P en n y
bizi orada tu tm u ş, k u rta d a m k ü rk ü to p la tm ıştı. Böylece tu h a f regl
tılsım la rı yap ab ilecek ti. Ben k e n d im in k in i k ed iy e v erm iştim . Bir
d a k ik a ... a y ta şıy d ı. K u rta d a m la r a y ta şım n p e şin d e y d i. Ne saçm a­
lık tı am a. N eyse k i ailem dön m ed en eve g id eb ilm iştik .
(Anneme bildiklerim i söylemeli miydim? Simon'ın neyin peşinde
olduğunu?) (H ayır. Simon iyi o lacaktı. Simon h ep iyiydi. P enny de
a sa lak la rla y a ş a d ık la rı m a c e ra ları b ö b ü rle n e re k b an a a n la tac ak tı.
Belki de ü ç ü n c ü a rk a d a şla rı Baz o lu rd u . V am pirle iyi eğlenceler,
Simon! H ay atın ı d ah a da aptalca ve te h lik e li k ılm a n d a iyi şanslar!)
"B ence bu ak şam sen de bizim le g e le b ilirsin ," dedi annem . O
ve hizm etçim iz H elen h a z ırlık yap ıy o rlard ı. Bu y ıl ilk d u ra k bizim
evdi. "S im on 'la ilg ilen m ek z o ru n d a olm ad ığ ın iç in ..."
“A n n e .”
"Ş ik ây et etm e, A g ath a," d ed i babam b ir ta b a k ta n yengeç b a ­
cağı a lırk e n . Bir h a sta sıy la telefo n d a g ö rü şü y o rd u . "H ayır, h ayır,
d in liy o ru m , B alth azar am a gayet n o rm al geliyor. H ayır, N orm al
dem edim ; n o rm al."
İç çek ip a n n e m in p e şin d e n m utfağa g ird im . "İy i de p a rtiy e
g itm ek için g iy in m e d im ki."
"O zam an g iy in ."
"A nne, y o rg u n lu k ta n ölüyorum ."
A n nem b u z d o la b ın ın içine eğ ilm işti. "B iraz d in le n o zam an.
Sim on y a rın m ı geliy o r?"
K aşlarım ı çatıp k arid e s k o k te y li tep sisiy le o y nadım . "S an m ı­
y o ru m ..."
Ona Sim on'ın N o e l'i W a tfo rd 'd a g eçireceğ in i söylem iştim am a
annem nedense y in e de Noel g ü n ü buraya geleceğini d ü şü nüyordu.
S an ırım bu a r tık geleneğim izdi.
Belki onun davetini çektiğim için kendim i suçlu hissetm eliydim
am a h issetm iy o rd u m ; b u gece te k ra r d av et etm eye çalışm ıştım .
A nnem elin d e p a rla k jöle tabağıyla d o ğ ru ld u . "B ence ta tili
S ih irb a z 'la geçirm esi iyi o lacak tır," d edi. "A n ladığım k a d a rıy la
S ihirbaz g en ellik le N o e l'i W a tfo rd 'd a te k b aşın a g eçiriyor. Bir k e ­
resin d e b an a ta tilin şe n lik h av asın d a geçirilm ey ecek k a d a r u y g u n
b ir zam an o ld u ğ u n u söylem işti."
"Bu da ne dem ek?" diye sordum .
"Ah, k im b ilir," d ed i jöle ta b a ğ ın ı H elen'a u z a tırk e n . "U m a­
rım Simon ay ışığında oruç tu tm a k z o ru n d a kalm az. Y arın onu
ta tlıla rla d o y u ru ru z ."
"U y g u n z a m a n ..." dedim . "S ih irb az niye b u k a d a r tu h a f? "
"Şişt, A gatha. H a in lik yapm a."
"H a in lik y ap m ıy o ru m . S adece... H ep m i b ö yley di?"
"Bilm em ," diye cevapladı. "Biz hiç a y n ı o rtam d a b u lu n m a d ık .
O nu o k u ld a n bile h a tırla y a m ıy o ru m ."
K arides alm ak ü zere u z a n d ım am a H elen te p siy i u z a k la ştırd ı.
"P rofesör B unce'ı h a tırlıy o r m u su n ?" diye sordum . "O k u ld a n ?"
"H a n g isin i? "
"H e rh a n g i b irin i."
" M a rtin ve M itali b en d en birkaç dönem a ltta la rd ı," dedi a n ­
nem . Bir ta tlı d ah a ç ık a rıy o rd u ; devasa b ir p a n d isp a n y a . "Ama
sen d en b ü y ü k o ğ u lla rı v ard ı, değil mi? Ç ocuk yapm aya o k a d a r
erk en b a şla d ıla r k i... sa n ırım Bunce etk isi bu. VVatford'a bir sürü
B un ce'la b irlik te g ittim , h iç b iri de orada olabilecek k a d a r güçlü
değildi. B üy ü k ailelerde b u olabiliyor, b ilirsin ; b ü y ü su lan ıy o r."
A nnem güç d ü ş k ü n ü y d ü ; k im güç sah ib i, k im değil b ilird i.
Kendisinde y o k tu . Yani çok fazla değil. Suçu a n n e sin in güçsüz bi­
riy le evlenm esine atard ı: “B abam fır tın a d a k ib rit bile y a k a m a zd ı.”
Büyü b a k ım ın d a n yeterliydim . Bir Simon değildim . Ya da Baz.
Ya da Penelope. A m a d erslerim i ra h a tlık la geçiyordum .
A ilem in b u y ü z d e n b en d en son ra ço cu k y a p m ad ığ ın ı b iliy o r­
dum ; b ü y ü n ü n sey relm esin i istem iyorlardı. G erçi babam b ü y ü n ü n
k a rd e şle r arasın d a b ö lü n m esin in batıl inan ç o ld u ğ u n u söylüyordu.
A yrıca ailem in b ir g ü n aileyi yeniden ayağa k ald ırabilm ek için
b en d en d a h a g ü çlü b iriy le evlenm em i u m d u ğ u n u da biliyordum .
Sim on'la çıkm aya başlam adan önce gizli b ir N orm al erkek arka­
daşım vardı; Sacha. A nnem bilse beni kuleye kapatırdı. (M uhtemelen
atım ı a lırd ı.) S ach a'n m bu a ra la r n eler y a p tığ ın ı m erak e ttim ...
"O zam an a rk a d a ş la rın ı da ta n ım ıy o rd u n ? " dedim . "P rofesör
Bunce, Lucy diye b irin d e n b a h se tti, bize b ir fo to ğ ra f g ö sterd i."
"L ucy Day m i?"
"E m in d e ğ ilim ...”
"L ucy M cK enna?"
"P ro fesö r B unce'm en y a k ın a rk a d a şıy m ış," dedim . "B eline
k ad ar, k u m ra l saçları var. Bohem ta rz lı."
"T atlım , d o k sa n la rd a h erk es ö y ley d i," dedi annem .
"B ebek Spice'a b en ziy o r," dedim . "Ama d a h a geniş om uzlu."
"A h, Lucy Salisbury. O nu y ılla rd ır hiç d ü şü n m em iştim ." A n ­
nem b u z d o la b ın ın ö n ü n d e d u ru p e lle rin i k alçasın a koydu.
"O nu ta n ıy o r m u y d u n ? " diye sordum .
"Kim o ld u ğ u n u b iliy o rd u m . Benden b eş-altı yaş k ü ç ü k tü am a
ailesi k u lü b e g id erd i. T atlım , L eydi S a lisb u ry 'y i ta n ıy o rsu n . Be­
n im le b irlik te isk am b il oy n u y o r. Bu akşam gelecek."
L eydi S a lisb u ry 'y i tan ıy o rd u m . M uhtem elen b ü y ü k a n n em ya­
şın d a y d ı am a an n em in ark ad aşlarıy la ta k ılırd ı. M üstehcen espriler
y a p a r ve h erk ese d ah a fazla p a sta y em elerin i söylerdi.
"B ana k ız ın d a n b a h se d e r m i?"
"B ü y ü a şk ın a , A gatha, h ay ır. S o ru lacak şey mi? H erkes o n u n
k ız ın ın tam b ir sk a n d a l o ld u ğ u n u bilir. O ğ lu n u n sa işe yaram az!"
"N e tü r b ir sk a n d a l?"
"L ucy W a tfo rd 'd a n m ezun o ld u k ta n b irk aç y ıl so n ra k açtı.
S a lisb u ry 'n in g u r u r k ay n a ğ ıy d ı am a Lucy b ir adam la k açtı. Bir
N o rm a l'le k a ç tığ ın ı d u y d u m . H a tta b e lk i A m erik alı. R uth —L eydi
S a lis b u ry - b ir bağış e tk in liğ in d e N atalie Braine'e işin içinde bebek
de olab ileceğ in i itir a f etm iş. R uth o n d an en son o zam an b a h setti.
O k u ld a n so n ra L u cy 'y i k e n d i âlem im izde kim se görm edi."
"O rta d a n k a y ıp m ı oldu?"
"D aha da k ö tü s ü ," dedi annem . "K açtı. B üyüden. D üşünebi­
liyor m usun?”
Önce, "E v et," dedim . A rd ın d a n , "H a y ır," diye d üzelttim .
A n n em elin d e olm ayan k ırın tıla rı silkeledi. "H azırlan , tatlım .
M isafirler h e r an gelebilir."
M u tfak ta n çık ark en annem yem ek o d asın d an geçerken Helen'a
verm em için elim e el işlem eli p eçeteler tu tu ş tu r d u . H elen'a h iç b ir
şey söylem eden p e ç e te leri verd im . D ü şü n m ek le m eşg u ld ü m ...
"Lucy Salisbury'yi tanırdım ," dedi Helen. "Birlikte okula gittik."
H elen b enim le k o n u şm ak için hep a n n e m in od ad an çık m asın ı
beklerdi. A nnem d aha resm i b ir ilişk iy i tercih ed iy o rd u am a H elen
b an a h ep a ilesin d en b iriy m işim gibi d a v ra n ırd ı. (Ç ekirdek ailesi
değil, d ah a çok yeğen gibi. S an ırım Sim on'ı te rc ih ederdi.)
"L ucy b en d en b irkaç yaş b ü y ü k tü ," d edi Helen. "B enim döne­
m im deki b ü tü n k ız la r o n u n k açtığ ın ı d u y u n ca deliye dönm üşlerdi.
Biz b u n u n çok ro m a n tik o ld u ğ u n u d ü şü n m ü ştü k . A ynı zam anda
k o rk u tu c u !"
"G erçek ten k a ç tı m ı?"
"Ö yle d u y d u k . Bir adam la ta n ış tı ve g itti... K aliforniya'ya."
"K aliforniya!"
"E sk id e n o n u d ü ş ü n ü rd ü m ," dedi H elen. "K um lara dağılm ış
o u z u n , k u m ra l sa ç la rın ı..."

P a rti k ıy a fe tle rim i g iy m ed en yatağa g ird im ve çaldığım fotoğrafı


aldım .
L ucy S a lisb u ry b ü y ü d e n k açm ıştı.
G elm iş geçm iş en g ü çlü b ü y ü cü y le ç ık ıy o rd u , d ü n y a y ı ele
g eçirm ek ü zere olan adam la ve kaçm ıştı.
Profesör Bunce, L u cy 'n in de gayet güçlü b ir b ü y ü c ü olduğunu
söylem işti. B üyü d ü n y a s ın ın F irst L ady'si o lab ilird i. Ya da S ihir-
b a z 'm y a n ın d a y ö n etim d e y er a la b ilird i. A m a o kaçm ıştı.
Bebek v a r m ıy d ı g erçekten? O nu da k en d isiy le b irlik te mi
g ö tü rm ü ştü ?
Belki onu N orm al d ü n y a sın d a y e tiştiriy o rd u . Belki bu Lucy
S a lisb u ry 'n in k e n d isin e ve ço cu ğ u n a v erd iğ i h ed iy e buydu: tü m
b u saçm alık larla büyü m em ek . Babası o larak S ih irb az'ı ve m irası
için savaş h a lin d e o lan d ü n y a y ı seçm em ek.
O çocu k p açayı k u rta rm ış tı.
Sim on'sa z o ru n lu o la ra k b u n u n içindeydi.
69

LUCY

M utluyd u m .
O nu seviyordum .
O da h er zam an k ö tü d e n çok, iyiydi.
H âlâ k ö tü d e n çok iyi o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o ru m .
W atfo rd 'd an m ezun olduğum uzda b irlik tey d ik . D avy'ye b ü y ü ­
k an n esin d en k alan b ir k u lü b e v a rd ı ve ben de o n u n la oraya yerleş­
m iştim . A ilem e y a la n söylem iştim ; o n la r D av y 'y i hiç sevm ezlerdi.
O g ü n le rd e v a k tin in ço ğ u n u o k u y arak ve b ü y ü c ü bursiyerlere
m e k tu p la r ve el ila n la rı y azıp g ö n d ererek g e ç irird i.
A rk a d a şla rın ı görm ek ya da d ışa rı ç ık m ak istem ezdi. Bir k e ­
resin d e L o n d ra'd a M itali ve M a rtin 'le b u lu şu p o ğ u lla rın ı görm eye
g itm iştik ; ü zerim d e u z u n b ir etek v a rd ı, saçlarım a da b ü y ü y le
çiçekler ta k m ıştım . O n ları göreceğim için çok m u tlu y d u m . M ita-
li'y i göreceğim için.
Başta h er şey iy iy d i. K ırm ızı şarap içiy o rd u k ve g en iş b ir
k o ltu k ta o tu ru y o rd u m . Sonra Davy, M ita li'y le M eclis h a k k ın d a
k onuşm ay a başladı; M ita li M eclis'e g ireb ilm ek için u ğ ra şıy o rd u .
“H iç b ir şeyi d e ğ iştirem ey ecek sin ," dedi Davy. "H içb ir şey
d eğişm eyecek."
"Ö yle d ü ş ü n d ü ğ ü n ü biliy o ru m ," d edi M itali. "Y azılarını o k u ­
dum ."
"Ö yle m i?" Bu d ik k a tin i çekm işti. Öne eğilip k a d eh in i d izle­
rin in a ra sın d a sallad ı. "Ö yleyse te k ç a re n in d e v rim o ld u ğ u n u da
b iliy o rsu n d u r."
"İy i in sa n la r önem li şeyler u ğ ru n a m ücadele v erirse her şeyin
d a h a iyiye g id eceğ in i b iliy o ru m ."
" 'İy i in s a n la rın ' ya da 'ö n em li şe y le rin ' M e c lis'in u m u ru n d a
olduğ unu m u sanıyorsun? N atasha G rim m -P itch 'in senin ideallerini
u m u rsa d ığ ın ı m ı san ıy o rsu n ? "
"H a y ır," d ed i M itali. "Am a M eclis'e g irersem o n u n k a d a r oy
ala b ilirim ."
D avy g ü ld ü . "M ec lis'te k i isim ler ik i y ü z se n e d ir değişm edi.
Değişen yalnızca y ü zler oldu. VVatford'daki m ü d ü r ko ltu ğ u n a Pitch
adını kazısalar da olur. O nların tek düşündükleri güçlerini korum ak."
M ita li sinm edi. Bol paça k o tu , şarap re n g i k adife cek eti ve
d a ğ ın ık b u k leler h alin d e om u zların a d ö k ü len saçlarıyla asıl ra d ik al
oym uş gibi g ö rü n ü y o rd u . "H ep im izin g ü c ü n ü k o ru y o rla r," dedi.
"T ü m S ih irb az la r  lem i'n i."
"Öyle m i?” dedi Davy. "N atasha G rim m -Pitch'e dü şük-büyücü-
ler ara sın d a k i in tih a r o ra n ın ı sorsana. M eclisine p erilerle savaşm a
ya da k e n d i ç o c u k la rın ı etk ilem ey en b ü y ü h a s ta lık la rı k o n u su n d a
ne y a p tık la rın ı so rsan a."
"D e v rim in p e rile re ne gibi b ir y a rd ım ı d o k u n a b ilir? " diye
söylendi M itali. "Y ü z y ılla rın gelen eğ in i ve k u ru m sa l b ilg isin i bir
k e n a ra a tm a n ın bize ne gibi b ir y a rd ım ı d o k u n a b ilir? "
"D aha iyi g elen ek ler in şa edeceğiz!" diye b a ğ ırd ı Davy. Ba­
ğ ırd ığ ın ın fa rk ın d a o ld u ğ u n u san m ıy o rd u m .
"K an dö k erek y e n i k u ra lla r m ı yazacağız?"
"G erek irse evet! Evet, M itali. Bu seni k o rk u ttu m u?"
B undan kısa sü re so n ra k a lk tık . Başım ın a ğ rıd ığ ın ı söyledim .
D avy şa ra p ta n ç a k ırk e y ifti am a b en im k u lla n m a m a izin v er­
m iy ordu. Ona yolcu k o ltu ğ u n d a n , S o n u n a k a d a r d a y a n b ü y ü sü
y ap tığ ım ı fark etm edi.

Bir d ah a L o n d ra'y a hiç gitm edik.


K ulübeden n ad iren çıkıyorduk. Telefonumuz ya da televizyonu­
m uz y o k tu. Yolun so nundaki çiftçiden ta v u k satın alıp kaçm am aları
için o n la rı b ü y ü lem iştim . A nnem e u z u n m e k tu p la r yazıyordum .
H epsi de hayal ü rü n ü y d ü . D avy g ü n ü n ço ğ u n u içeride kitap larıy la
g eçiriy o rd u .
Onun kitapları olduğunu söylüyordum ama aslında hepsini Wat-
fo rd 'd a n çalm ıştı. Ne zam an ihtiyacı olsa gid ip y e n ile rin i alıyordu.
O k a d a r g ü çlü y d ü k i k e n d in i k ısm en g ö rü n m ez y ap ab iliyordu.
Bazen D avy diğ er a k tiv is t b ü y ü c ü le rle b u lu şm a k için birkaç
g ü n lü ğ ü n e g id iy o rd u . A m a h e r defasın d a, g ittiğ i z a m an k in d e n
d a h a da k ey ifsiz d ö n ü y o rd u .
D evrim d en v azgeçm işti. Kimse y a z ıla rın ı o k u m u y o rd u .
Ulu B üyücü d ışın d a h er şeyden v azgeçm işti. S an ırım D avy
b ü y ü ta r ih in in gelm iş geçm iş en b ü y ü k Ulu B ü y ü cü süydü. T üm
k e h a n e tle ri ezb ere b iliy o rd u . O n ları k u lü b e m iz in taş d u v a rla rın a
yazm ış, cü m lelerin i şem alarla çizm işti.
O na y e m e k lerin i g ö tü rd ü ğ ü m d e bazen fik rim i so rard ı. Şu
benzetm ey le ilg ili ne d ü şü n ü y o rd u m ? Bu y o ru m u hiç d ü şü n m ü ş
m üydüm ?
Bir sabah y u m u rta la rın ı ve y u la f ezm esini g ö tü rm e k için onu
b ö lm ü ştü m . O k a d a r çok y u la f ezm esi y iy o rd u k ki! T a v u k la ra da
y u la f ezm esi v eriy o rd u m .
B üyüyle y em eğ in izi a rtıra b ilir, y a s tık la rd a n ve m u m la rd a n
yem ek y a p a b ilird in iz . G ö k y ü z ü n d e n k u ş, o rm a n d a n g ey ik çağı­
ra b ilird in iz . A m a b azen h iç b ir şey o lm uyordu.
Bazen sadece h iç lik oluyordu.
"Lucy," dedi. G özleri p a rlıy o rd u . T ü m gece u y u m a m ıştı.
"G ü n ay d ın , D avy. Bir şeyler ye."
"Lucy, sa n ırım çözdüm ." K olunu k alçam a dolayıp ben i san ­
d aly esin e y a k la ş tırd ı; o an o nu sevdim .
"Ya k â h in le rin a y n ı ö n görüde b u lu n m a la rın ın sebebi aslın d a
o n u n k e h a n e t olm am asıysa? Ya o n la r talim atsa? Lucy, ya değiş­
m em iz için bizi y ö n len d iriy o r, geleceği söylem iyorlarsa? D urm uş
k u rta rılm a y ı b e k liy o ru z am a k e h a n e tle r bize k en d im izi nasıl k u r ­
tarac ağ ım ızı an latıy o r!"
"N asıl?"
"U lu B üy ü cü 'y le."

T e k ra r g itti. D aha fazla k ita p la g eri geldi.


Yağ ve k ırm ız ı olm ayan k an şişeleriyle döndü. Ne zam an u y u ­
d u ğ u n u bilm iy o rd u m ; b en im le u y u m u y o rd u .
K ırlarda u z u n y ü rü y ü ş le re çık ard ım . M ita li'y e m ek tu p y a z­
m ayı d ü şü n ü rd ü m am a ona gerçeği söylersem sü p ü rg ey le b u ray a
uçacağ ın ı biliy o rd u m fa k a t ben gitm eye h a z ır değildim .
D a v y 'y i b ıra k m a y ı hiç istem iy o rd u m .
Çoğu D a v y 'n in suçu y d u ; ona k ız m a n ız ı istiyorum . A m a g it­
m esini hiç istem edim . Beni b ıra k m a sın ı hiç söylem edim .
H er ne olacaksa b u ra d a o n u n la b irlik te o lu rsam d ah a iyi ola­
cağını düşü n d ü m . Bana bağlı olm asın ın o n u n işine y a rad ığ ın ı za n ­
n ediyo rd um . U ç u rtm a n ın ipi gibi. B urada o lduğum sürece k e n d in i
asla tam am en k a p tırm a y a c ağ ın ı sandım .

İk i tav u ğ u m u da ö ld ü rd ü .

Bir gece çam u r ve y a n ık p la stik k o k u su y la yatağım ıza g ird i ve


ensem den öpm ek için saçlarım ı k a ld ırd ı. "Lucy."
Ona bakm ak için döndüm . G ülüm süyordu. Genç g ö rünüyordu,
b iri y ü z ü n d e k i se rtliğ i sıcak b ir m en d ille silm iş gibiydi.
"B uldum ," d edi y a n a k la rım ı ve aln ım ı ö p erek. "U lu B üyücü,
Lucy. O nu g e tire b iliriz ."
G üldüm ; s ırf o nu m u tlu g ö rd ü ğ ü m için o k a d a r m u tlu y d u m
k i. "N asıl, D avy?"
“Bu şekilde."
Başım ı ik i y an a salladım . A n lam ıy o rd u m .
Beni s ırtü s tü y a tırıp b o y n u m u öptü. "İk im iz. Onu yapacağız."
B oynum dan aşağı in e re k geceliğim in için i öptü.
"B ebek y a p m a k ta n m ı b a h se d iy o rsu n , D avy?"
Başını k a ld ırıp g ü lü m sed i. "K u rta rıc ım ız ı y e tiştirm e k için
bizd en daha iyi k im o la b ilir? " dedi.
70

NICODEMUS

B enim le k o n u şm u y o rd u . O g ü n d e n b eri hiç k o n u şm am ıştı. Ç ü n k ü


b u k u ra lla ra a y k ırıy d ı.
Ç ocukken k u ra lla ra b u k a d a r tak ılm azd ı. Kendi k u ra lla rım ız ı
k o y a rd ık . Öyle c a n a v a rd ık k i bizi k im d u rd u ra c a k tı?
Bir k eresin d e ü çü m ü z b irlik te şeh re g id ip k a fa y ı bulabilelim
diye Ebeneza'm n asma köprüye büyü yaptığını hiç unutm ayacaktım .
M ü d ire n in k e n d i k ız k a rd e ş in i zil z u rn a sarhoş b ir h ald e okula
g eri girm ey e ç a lışırk e n y a k a la d ığ ı zam a n k i y ü z ifadesi!.. (Fiona
hem en sarhoş olurdu.) Bayan P itch deliye d ö n m ü ştü ; d o k u z ay lık
ham ile haliyle, geceliğiyle Ç a y ır'd a d u ru y o rd u .
Bir h a fta lığ ın a E b b 'in asasına el k o n m u ştu ç ü n k ü bizi gizlice
ç ık a ra n oydu. Sonra e rte si g ü n Ebb k ö p rü y e benim asam la b ü y ü
yapm ıştı. (Birbirimizin eşyalarını kullanabiliyorduk.) M üthiş cesurdu.
T abii k i y in e y a k a la n m ıştık .
Olay kaçm ak d eğildi.
Olay genç, ö zg ü r ve b ü y ü dolu olm am ızdı. Bayan P itch ne
y a p ac a k tı ki? K endi k a rd e şin i ve W a tfo rd 'm en g üçlü ik i b ü y ü ­
cü sü n ü atacak m ıydı?
E beneza'yı atm azlardı; in tik am alacağından endişeleniyorlardı.
B ü y üsü y le s ıra la rı ta v a n a y a p ış tırm a k ta n ya da Fareli K öyün Ka­
v alcısı gib i k a sa b a d a k i tü m k ö p e k le ri W a tfo rd 'a ç a ğ ırm a k ta n çok
d a h a fa z la sın ı y a p a b ilec eğ in i fark e tm e sin d e n o ld u kça e n d işele ­
n iy o rla rd ı.
Ben fa rk e tm iştim . E b b 'in y ap ab ile c ek le rin i. K endi yap ab i­
leceklerim i.

Sokağım ıza gelip p a tik a d a n y ü rü d ü m ve a rk a bahçeye girdim .


Kapı g ıc ırd a d ı. Birkaç d a k ik a erk en gelm iştim , Ebb hâlâ içeride
o lacaktı. Söğüt ağacına g id ip a n n e m in b a n k ın a o tu rd u m .
S igaram ın o lm asın ı d iledim .
D iğer ta ra fa geçtiğim de b ıra k m ıştım ; n ered ey se y irm i sene
önce. A m a P itch d en en velet, d u m an ı su ra tım a ü fle y in ce y en id en
canım çekm işti.
E skiden F iy le m entollü k âğ ıtlara k e n d i tü tü n ü m ü z ü sa ra rd ık .
E beneza hiç içm ezdi. T ü tü n ü n b ü y ü sü n e y a p ıştığ ın ı söylerdi.
"Kız k a rd e şin saf kalm aya çalışıyor," diye dalga geçerdi Fiona.
"A tlet gibi. P ren ses Di gibi."
B akire olduğu için E b b 'le eskiden çok u ğ ra şırd ık . M uhtem elen
h âlâ b a k ire y d i. (Diğer k ız la rı o k şam ak say ılıy o r m uydu?)
A rk a k ap ı açılın ca b aşım ı k a ld ırd ım am a Ebb d eğildi. T a n ı­
m adığım b iri sigara içm eye ç ık tı. G özlerim i k a p a y ıp nefes aldım .
V am pir b u rn u b ir işe y a rıy o rd u .
Ebb de y a k ın d a çık acak , bahçey e g ire c e k ve kap ıy a y a şla­
n a c a k tı. Benim le k o n u şm a y a c a k tı. A n laşm a b u şe k ild ey d i. K ural
b öyley di.
Sadece k o n u şac a k tı.
R üzgâra n asıl o ld u ğ u n u an latacak tı. A ilede olan b iten leri Noel
a y m a a n la ta c a k tı. B azen b ü y ü de y a p a rd ı. Benim için değil. S ırf
yapm ış olm ak için. Y aşayan h e r şey g elip E bb'e m erhaba d erd i,
k ış ın o rta sın d a bile. G eçen sene b ir g e y ik p a tik a y a girm iş, ba­
şın ı E b e n e z a'm n e lle rin e k o y m u ştu . Ebb içeri g ire r girm ez onu
b ıç a k la y ıp k a n ın ı içm iştim . S an ırım b u n u y apacağım ı b iliy o rd u ;
b e lk i de b an a h e d iy esiy d i. Belki beni b ir g ü n lü ğ ü n e sa f tu tm a y a
ç alışıy o rd u .
O na y etecek b ü y ü k lü k te b ir çöp b u lab ilm ek için g ey iğ in ce­
se d in i n ered ey se ik i k ilo m etre sü rü k le m e k z o ru n d a k alm ıştım .
Ebb y a k ın d a çıkacak tı. Ve k o nuşacaktı. Ben de dinleyecektim .
Ben hiç konuşm azdım ; E b b 'in b u n u istediğini sanm ıyordum . Sohbet
gibi olu rd u . K u ralları çiğnem eye çok y a k la şırd ık .
Hem ne diyecektim ki? D uym ak isteyeceği h içb ir şeyim yoktu.
A n latacağ ım h e r şey m id esin i k a ld ırırd ı. E b en eza'm n tek bilm ek
isted iğ i, benim h âlâ h a y a tta old u ğ u m d u . V am pir olarak.
Kız k ard e şim g enelde o k u ld a n b a h se d e rd i. O kul araz isin d e n .
K eçilerden. Ç o c u k la rd an . A ltın c ı sın ıfta n b e ri y a sın ı tu ttu ğ u o r­
m an p e risin d e n . S ih irb a z 'd a n b ah se tm e z d i. Ebb asla siyasi olm a­
m ıştı. O ndan u zak d u rd u ğ u n u d ü şü n ü y o rd u m ; gerçi b ir k eresinde
d e n iz k u rtla rı, k e ç ile rin d e n b irin i y e d iğ in d e h ır ç ık a rd ığ ın d a n
b ah setm işti.
D e n iz k u rtla rın ı hiç görm em iş, y aln ızca E b b 'd e n du y m u ştu m .
S evm ediğini d u y d u ğ u m tek h ay v an d ı. K endilerini asma k ö p rü n ü n
üzerine atm aya çalıştık ların ı söylerdi. Ç ocuklar ve keçiler üzerinden
geçerken k ö p rü n ü n sallan d ığ ın ı. K u rtla rd a n b iri b ir k eresinde çık­
m ayı başarm ıştı; Ebb onu b ü y ü y le suya geri g ö nderene dek avluda
s ü rü k le n ip h ırlam ış. “A r tık köprü indiğinde onlara uyum aları için
büyü ya p ıyo ru m ," d em işti. "K analın dibine çöküyorlar."
Sigaraya çık an h e r kim se, sigarasın ı b itirip içeri g ird i ve k a ­
p ıy ı kap ad ı.

E rken gelm iştim am a şim di de E beneza g ecik m işti. Fazlasıyla.


E vin için d ek i sesler k esild i. Ç ocuklar y a ta c a k lard ı. Ebb tü m
k a rd e şle rim iz in b u g ü n le rd e k e d ile ri o ld u ğ u n u sö y lüy ordu. D iğer
ta ra fa geçm eden önce k en d im e alm ayı hiç d ü şü n m em iştim . Şim di
d ü şü n ü y o rd u m . Ben ve Fi. Birkaç çocuk. Benim le evlenseydi ailesi
d e lirird i. S an ırım hiç k im seyle e v le n m e y e ce k ti... Şim di nerede
o ld u ğ u n u b iliy o rd u m . İz in versem y o llarım ız k esişird i. Onun da
söyleyeceklerim i d u y m a k istey eceğ in i san m ıy o rd u m .
Ebb g ecik m işti.
Belki u n u tm u ş tu .
U nutm ak ona göre d eğildi. Y ıllard ır hiç u n u tm a m ıştı.
O nu aray am azd ım . Cep telefonu olup o lm ad ığ ın ı bile bilm i­
yordum .
Ayağa k a lk ıp ağacın a ltın d a ileri g eri y ü rü d ü m . N orm alde
Ebb k im se n in b en i görm em esi için b ü y ü y ap ard ı.
Yerim de d u ram ıy o rd u m . B irileri u y a n ık sa o n la rı d u y ab iliy o r
olm am g e rek ird i. Ev k a ra n lık tı. M u tfak p e n c e re lerin d e n b iri ara­
lık tı am a yem ek k o k u su alam ıy o rd u m . Ebb a r tık annem e yem ek
y ap m asın d a y a rd ım e ttiğ in i söylem işti. F ırın d a ro sto o lurdu. Ve
ekm ek ta tlısı. Ebb genelde b an a da b ir şeyler g e tirird i.
A rka k a p ın ın b asam ak ların d an çık ıp pencered en içeri baktım .
M u tfak b o ştu . H içb ir şey d u y am ıy o rd u m .
Kapı k o lu n u çe v irirk e n dönm esini b eklem iyordum am a döndü
ve k a p ı açıldı. D ik k atlice içeri g ird im . Buna izn im olup olm adı­
ğ ın d a n em in değildim am a ev b en i k a b u l e tti ve b ir sü re a n n em in
m u tfağ ın d a o lduğum için ü z g ü n h isse ttim .
Çocuğu g ö rm eden k o k u su n u aldım .
Kapı eşiğine sak lan m ış, b en i izliy o rd u . "Sen m isin, tey ze?"
"T eyze m i?" dedim . "Sence tey zey e m i b en ziy o ru m ?"
"S eni Ebb tey zem sand ım . Ona b e n z iy o rsu n ."
K ırm ızı gecelikli, sa rışın b ir k ız d ı. Kız k ard eşim L a v in ia 'n m
çocuğu o lm alıydı. V in n ie onu son g ö rd ü ğ ü m d e b u k ız k a d a rd ı.
"B en a k ra b a n ım ," dedim . "E b b 'le k o n u şm ay a geldim . O nu
ç a ğ ırır m ısın? K ızm az." En a z ın d a n k ıza kızm azd ı.
"E bb tey zem g itti," d ed i k ız. "S ih irb a z d a g itti. B ü y ü k an n em
h âlâ ağlıyor. N o el'i bile k u tla y a m a d ık ."
"S ih irb az d a m ı?" dedim .
"T a k e n d isi," d ed i k ız. "H erk esin b u n u sö y led iğini duydum .
A nn em , Ebb te y ze m in tu tu k la n d ığ ın ı söylüyor."
" T u tu k la n m a k mı? N eden?"
"B ilm iyorum . S an ırım b ir k u ra lı çiğnem iş."
Kıza b akakaldım . O da bana b akıyordu. Sonra kapıya döndüm .
"N ereye g id iy o rsu n ?" diye seslendi ark am d an .
"T ey zen i bulm ay a."
71

SİMON

U yandığ ım d a acık m ıştım .


Ve an cak tam o larak k en d im e geldiğim de aç o lan ın kendim
olm ad ığ ın ı fark ettim .
H ava k u ru ve ra h a tsız ediciydi. T enim e değiyor, iğne gibi
b atıyor, acıtıy o rd u .
O tu ru p başım ı ik i y a n a sallad ım . O h is te n k u rtu la m a d ım .
D eri nefes ald ım am a b u kez de ciğerlerim e doldu. Kum gibi. Cam
to z u gibi.
H um d ru m .
Baz'ın y atağ ın a bak tım ; b a tta n iy e si b ir k en ara itilm işti. O rada
değ ild i. A p ar to p a r ayağa k a lk ıp o d a d a n çık tım ve k a ra n lık k o ri­
d o rd a d u rd u m . “B a z," diye fısıld ad ım .
Kim se cevap v erm edi.
K ötü h issin p e şin d e n aşağı in e re k m a lik â n e n in ön k a p ısın a
g ittim ; gece göğü ve k a r o k a d a r p a rla k tı k i a n tre y e ışık y a y ılı­
yo rd u . K apıyı açıp k a rla rın içine k o ştu m .
A ynı his b u ra d a d ah a güçlü y d ü . D aha k ö tü y d ü . S anki H um d-
ru m 'ın ölü b ö lg elerin d en b irin d e d u ru y o r g ibiydim . A m a bü y ü m e
u la ştığ ım d a o radaydı: T en im in ü z e rin e ç ık ıp p a rm a k uçlarım da
sızladı. A ğzım da b irik ti.
O nu b a stırm ay a çalıştım .
R ahatsız edici h issin p e şin d e n g ittim . (İçeri girm eliydim .
A yakkab ı giym eliydim .) K endim i P itc h 'le rin e v in in y a n ta ra fın ı
k a p la y a n özel o rm an a d o ğ ru k o şark en buld u m .
Ü zerim de Baz'm k ırm ız ı-a ltm ren g i çizgili p ijam aları v a rd ı ve
kalçam a k a d a r ıslan m ıştı. A çlık hissi h er adım da d ah a da g ü çlen i­
yo rd u . B üy ü m ü n d ışa rı ç ık tığ ın ı, ten im d e g ez in d iğ in i h isse ttim .
Bir ağaç d a lm a s ü rtü n ü n c e alev aldı.
İlerlem eye devam ettim .
N ereye g ittiğ im i bilm iyordum ; d ah a önce bu orm ana hiç g ir­
m em iştim . A yrıca ağ açların a ra sın d a hiç b o şlu k y o k tu . H erhangi
b ir yo ld an ilerlem iy o rd u m . Bir a ç ık lık y o k tu .
K ah k ah asın ı d u y d u ğ u m d a o k a d a r a n i d u rd u m k i b ü y ü m e t­
rafa saçıldı.
O radaydı. Bir ağaca y aslan m ıştı.
O. Sinsi H u m d ru m .
Ben.
“M erhab a," d ed i to p u n u atıp tu ta ra k . Topu y a k a lad ı, b ir an
k a ş la rın ı çattı, so n ra to p u k o tu n u n cep lerin d en b irin e so k tu .
"K o n u şab iliy o rsu n ," dedim .
"A rtık konuşabiliyorum . A rtık h er şeyi yapabiliyorum ." Ağaca
b a k ıp in cecik b ir dala u z an d ı; eli d a im için d en geçti. S o m u rtara k
te k ra r denedi. Bu kez d alı k a v ra d ı ve k o p ard ı. Sonra bana b ak ıp
o n u n la g u ru r d u y m alıy m ışım gibi sırıttı.
“N eden b en im g ö rü n tü m d e sin ? " d iye sordum . Bu h âlâ en
önem li soru y m u ş gibi h issed iy o rd u m .
"B en böyle g ö rü n ü y o ru m ." G üldü. "N ed en se n in gibi g ö rü n -
m eyecekm işim ?"
"A m a sen b en d eğ ilsin ."
"E v et." H u m d ru m k a ş la rın ı çatı. "K en d in e b ir bak. Seni her
g ö rd ü ğ ü m d e d ah a fa rk lı olu y o rsu n . A m a b en h e p bu şekilde gö­
rü n ü y o ru m ." Dal h âlâ ellerin d ey d i. O nu k ırıp y ere a ttı ve bana
y a k la ştı. "B enim y ap am ad ığ ım h er şeyi y a p a b iliy o rsu n ."
G eriledim . Bir y ığ ın dala do ğ ru . "N ed en b u ra d a sın ? Benden
ne istiy o rsu n ? "
"H içb ir şey," d edi. "H içb ir şey, h iç b ir şey, h iç b ir şey. A m a o
sen d en ne istiy o r? A sıl so ru da bu."
B irinin in le d iğ in i d u ydum . A ğaçların a ra sın d a k ıp ırd a y a n bir
şey v a rd ı. Keşke d ah a iy i g ö reb ilsey d im dediğim anda b ü y ü m
parlam aya başladı; ışıl ışıl p arlıy o rd u m . H u m d ru m y eniden güldü.
"Sim on?” diye seslendi b iri. S an ırım B az'dı am a sesi fark lı
ç ık ıy o rd u . S an k i nefes nefese k a lm ıştı ya da acı çek iy ordu.
"Baz? İyi m isin ?"
"H ay ır, h a y ır... Sim on!"
Sonra y ak laşık beş m etre önüm de Baz'ı gördüm , bir ağaca yas­
la n m ıştı. H u m d ru m şim di ü stü m ü z d e y d i, alçak b ir dala o tu rm u ş
izliy o rd u . Baz b a şın ı eğdi.
Y anına k o ştu m . "Baz!"
B aşını k a ld ırd ı. O da fa rk lıy d ı. Ç arpık. K ocam an açılm ış göz­
leri siy a h tı ve ağzı beyaz dişleriy le şişm işti; o n lara yer açabilm ek
için d u d a k la rı g erilm işti.
G eri çek ilm eliy d im am a o n u n y erin e y a n ın a gidebilm ek için
ağaçların a ra sın d a n ilerledim . G eri çekilen Baz oldu. "T ers giden
bir şey v ar," dedi. "A çım ."
"Baz, sen h ep açsın ."
"H ayır, bu farklı." Bir h ay v an gibi başını ve om uzlarını salladı.
"S eni orm and a g ö rd ü m ," dedi. "D aha şim di. A m a g en çtin; seni ilk
gö rd ü ğ ü m zam an k i h a lin e b e n z iy o rd u n ." K elim eleri g eveliyordu.
S anki d işle rin in a ra s ın d a n ç ık a rıy o rd u . "B ir an öldüğünü sandım .
B unun b ir Z iyaret o ld u ğ u n u ."
"Ben değildim." Ona doğru bir adım attım . "H um drum 'ı gördün."
“Bana d o k u n d u n ," dedi. “E ğildim ve sen elin le y ü zü m e do­
k u n d u n ."
"Ben d eğ ild im ," dedim .
"S onra b an a a k ıttın ." G eriye tö k ezley erek b en den u z a k laştı.
"Ö nceden y a p tığ ın gibi, Simon. A m a bu kez b ü y ü değildi. Boş­
lu k tu . İçim e b o şlu k a k ıttın ve y er açm ak için diğ er her şey g itti."
“ Baz, dur. B ırak sana y a rd ım edeyim ."
B aşını ik i y an a sallay ıp d u ru y o rd u . Bir an b an a b aşın ı sağa
sola sallay an k ırm ız ı ejd erh ay ı h a tırla ttı.
“Y aratık larla kolay oluyor," dedi H u m d ru m . B az'ın a rk asın d a
d u ru y o rd u . U zanıp b ir eliyle Baz'ın k a m b u r o m urgasına d o k u n d u .
“ Bende olan ı alıp o n lara veriy o ru m ."
Baz y ü z ü n ü e k ş itti ve s ırtı g erilene dek d o ğ ru ld u .
"N e?" dedim . "O n lara ne v e riy o rsu n ? "
H u m d ru m om uz silk ti. “H içbir şey. O nlara h iç b ir şey im in bir
k ısm ın ı v e riy o ru m ."
Baz b aşın ı k a ld ırıp b an a b a k tı. Sadece gözbebeği ve siv ri d iş­
lerd en o lu şu y o rd u . “U zaklaş, Simon. A çım ."
"O nlara hiçbir şeyim in b ir kısm ını veriyorum ," dedi H um drum
yeniden. "S onra o n la r b ir şeylerin en b ü y ü ğ ü n e çekiliyorlar, sana.
S onra sen b an a d ah a fazla h iç lik v e riy o rsu n . H a rik a b ir o y u n ."
Baz bana yaklaşm aya devam ediyordu. Yerimden kıpırdam adım .
“U zaklaş, Simon! Açım !"
"N eye açsın, Baz?"
"S ana!" diye b a ğ ırd ı. "B üyüye, k a n a , b ü y ü y e ... h er şeye.
Sana. Büyüye.”
Başını o k a d a r h ız lı sa llıy o rd u k i b u la n ık g ö rü n ü y o rd u .
A ram ızd a b ir ağaç v a rd ı, Baz onu y e rin d e n sö k üp b ir k en a ra
fırla ttı.
“Çok h a v a lı," d ed i H u m d ru m . "D aha önce b u n la rd a hiç d e­
nem em iştim ."
Baz çe lik te n b ir g rifo n gibi ü zerim e atıld ı. O nu y a k a la d ım ve
yere y u v a rla n d ık .
Benden çok d ah a g ü çlü y d ü ama b en şu an b ü y ü d e n ib arettim ,
bu y ü z d e n beni alt edem ezdi. Yerde y u v a rla n d ık . Başını ik i elim le
tu tu p çen esin i ittim .
“Çok açım ," diye sızlan d ı. "Sen de çok d o lu su n ."
"A labilirsin," dedim g ö zlerin in içine bakm aya çalışarak. "Baz.
A lab ileceğ in i b iliy o rsu n ."
Ç enesini itip saçın d a n tu ta ra k u z a k k a lm a sın ı sağladım am a
b ü y ü m ü serb est b ıra k tım .
T ü m g ö zen ek lerim d en ona a k m a sın a izin v erdim . Baz h ıç ­
k ırd ı ve an id e n b an a k a rşı koy m ay ı k e sti. S an k i boş bir k u y u y a
su dö k ü y o rd u m .
D öktüm .
D öktüm .
B az'm b ed en i b e n im k in in ü z e rin e çö k tü .
"Vay c a n ın a ..." d edi H u m d ru m . "Bu sav aşm ak tan bile güzel."
Y akında o ld u ğ u n u h issed iy o rd u m . B aşım ı k a ld ırd ığ ım d a , ay ışı­
ğın d a k a sk a tı kesilm iş hald e tepem izde d u rd u ğ u n u gördüm . "B unu
yap m ay ı ne zam an ö ğ ren d in ? S anki m u slu ğ u açm ışsın gibi."
"B ü y ü sü n ü m ü a ld ın ? " d iye so rd u m H u m d ru m 'a.
"B ü y ü sü n ü m ü ald ım ?" diye te k r a r e tti, çok kom ik b ir şey
so rm u şu m gibi. "H ay ır. Bir şey alm ad ım . Sadece sen in işin b itti­
ğ in d e k a la n ım ." Fareyle o y n a y a n b ir k e d i edasıyla g ü lü m sed i ve
bu, d ah a önce k e n d i su ra tım d a hiç g ö rm ed iğ im b ir ifadeydi.
"Sim on!" diye b ağ ırıy o rd u Baz, a ltım d a . A şağı b aktım , o da
p arlıy o rd u . Sivri d işleri g itm işti am a h â lâ acı çekiyor gibiydi. Kol­
larım ı sık ıy o rd u . "Y eter!"
O nu b ıra k ıp y erd e y u v a rla n d ım . A m a ü ze rim d e n hâlâ b ü y ü
a k ıy o rd u . G erçek ten de m u slu k g ib iy d i. O nu kap am ay a o d a k la n ­
dım . B ü y ü n ü n y e n id en içim de k a ld ığ ın ı h isse ttiğ im d e —parlam am
k esild iğ in d e—ellerim in ve d izlerim in ü z e rin d e d o ğ ruld um . "Baz?"
"B u rad ay ım ," dedi.
Sesine ilerledim . "İy i m isin ?"
"S an ırım ." Yerde y a tıy o rd u . "S adece b ira z ... y an m ışım gibi
h isse d iy o ru m ."
"A lev m i a ld ın ? "
"H a y ır," d edi. "İçim y an m ış gibi."
E trafım a b a k ın d ım am a H u m d ru m 'ı görm edim . Ya da d u y m a­
dım . Ya da b e n i em d iğ in i hissetm ed im .
"G itti m i?" d iye so rd u Baz.
"G aliba." Y anm a çöktüm .
"İy i m isin?"
"İy iy im ."
Baz koluyla beni bulm aya çalıştı ve bulduğunda kolunu omzuma
a tıp b e n i g ü çsüzce k en d in e çekti. Başım ı g ö ğsüne y aslayıncaya
k a d a r ona y a k la ştım .
"İy i m isin ?" diye so rd u te k ra rd a n .
"E vet. Sen?"
"O ldukça." Ö k sü rd ü ve başım ı g ö ğsüne b a stırd ım . "N eydi
o?" diye sordu.
"H u m d ru m ."
"Sim on, Sinsi H u m d ru m sen m isin }”
“H a yır.”
"E m in m isin?"

112

Yanm ış h issed iy o rd u m .
Yanıp k ü l olm uş.
O çocuk -S im o n —b ir şekilde içim i boşaltm ıştı. S anki b ü y ü m ü
d ışa rı çekm işti.
Sonra da Sim on b en i ateşle d o ld u rm u ştu .
İç o rg an larım ın , k ü lle rin d e n doğan a n k a k u şu gibi o ld u k la rın ı
hissed iy o rd u m .
Sim on y ü z ü n ü göğsüm e g öm m üştü, ona d ah a sık ı sarıld ım .
O S im o n ’dı. O nu y en id en ilk kez gö rm ek gibiydi. Eski b ir kot
ve k irli b ir tiş ö rt. T en in d ek i so lu k lu k , g ö zlerin d ek i açlık. Bu gece
o n u n ağ açların a ra s ın d a n ç ık tığ ın ı g ö rd ü ğ ü m d e d iz le rin e tekm e
atm ak istem iştim ; k e sin lik le Sim on'dı.
Sim on - y e tiş k in o la n ı- titriy o rd u , b u y ü z d e n diğer kolum u
da ona doladım . K ollarım ın içi boşm uş g ib i g eliy o rd u am a Simon
y e te rin c e sağlam dı.
Sim on Snovv, H u m d ru m 'd ı.
Ya d a ... H u m rd u m , Simon Snovv'du.

SİMON

"Onun büyüsü m ü a ld ım ? H ayır, hiçbir şey a lm adım . Ben sadece


senin işin bittiğinde k a la n ım ."
B az'ın k u c ağ ın d a y atıy o rd u m . İk i k o lu n u da b an a sarm ıştı.
H u m d ru m 'm y ü z ü n ü a k lım d a n çık arm ay a çalışıp d u ru y o rd u m .
(Kendi y ü z ü m ü o n u n a k lın d a n çık arm ay a çalışıyordum .)
" Onlara hiçbir şeyim in bir kısm ın ı veriyo ru m ... sonra sen bana
daha fa z la hiçlik veriyorsun.”
O tu ru p gözlerim i ovdum . "H âlâ a v lan m an g erek iy o r m u?"
"H a y ır," d ed i Baz. "B eni b u ld u ğ u n d a işim i b itirm iştim ."
Çöm eldim , a rd ın d a n ayağa k a lk ıp ona elim i u z a ttım . "B ir şey
söyledi mi? Sana s a ld ırm a d a n önce?"
Baz elim i tu tu p k a lk tı ve b ırak m ad ı. “'Sen işe y a ra rsın ' dedi."
G özlerim i k a p a d ım ve başım öne d ü ştü . "S eni k u lla n d ı. Seni
b an a k a rşı k u lla n d ı."
"H erkes k u lla n ıy o r," d e d i Baz y u m u şa k b ir tond a. K olunun
yavaşça d ü ş tü ğ ü n ü , belim e d o la n d ığ ın ı h isse ttim .
Ona y aslan d ım . "Ü zg ü n ü m ."
BAZ

Eğer Simon Snow, H u m d ru m 'sa ... b u onu d ü şm an y ap ard ı. Sü-


p erd ü şm a n .
Bir d ü şm an a â şık o lab ilir m iydim ?

SİMON

Baz titriy o rd u . A ğladığını sandım , k i olanlardan sonra bu m an tık lı


olu rd u . G özlerim i açıp başım ı k a ld ırd ım .
A ğ lam ıy o rd u ... k a h k a h a atıy o rd u .
O k a d a r şid d etli g ü lü y o rd u k i ü zerim e a ğ ırlığ ın ı v erdi.
"S en in n e y in v a r? " d iye sordum . "Ş o k ta m ısın ?"
"S en H u m d ru m 'sın ."
"D eğilim ," ded im onu o m u z la rın d a n itm eye çalışırken.
"B en ölüyüm , k ö r d eğilim , Snow. Sen H u m d ru m 'sın."
"O b en değildim ! N eden g ü lü y o rsu n ? "
Baz g ü lm ey e devam e tti am a a y n ı zam anda bana alay ed e­
re k b a k ıy o rd u . "G ü lü y o ru m ç ü n k ü sen Seçilm iş K işi'sin," dedi
eğlenerek. "Ama a y n ı zam an d a b ü y ü n ü n k a rş ıs ın d a k i en b ü y ü k
te h d itsin . Sen k ö tü ad am sın !"
"Baz. Yemin ederim . O b en değ ild im ."
"S enin gibi görü n ü y o r. Senin gibi konuşuyor. O iğrenç k ırm ızı
to p u sen in g ib i h av ay a atıy o r." Beni d ah a da sık ı tu ttu .
"S insi H u m d ru m olsaydım b u n u b ilird im h e rh a ld e ," dedim .
"Pek em in değilim , Simon. İnanılm az k alın kafalısın. Ve m üthiş
derecede y a k ış ık lıs ın , b u n u söylem iş m iydim ?"
"H ay ır."
Beni ısıracak m ış g ibi y a k la ştı, a rd ın d a n ö p tü .
Çok iyiydi.
H er seferinde çok iy iy d i.
G eri çekildim . "Ben H u m d ru m değilim ! A m a n ed en b u n u d ü ­
şü n m e k ben i öpm ek istem ene sebep oldu?"
"H er şey seni öpm ek istem em e sebep oluyor. B unu hâlâ fark
ed em ed in mi? G erçek ten k a lın k a fa lısın ." Beni te k ra r ö p tü . Yine
g ü lü y o rd u .
"H u m d ru m değ ilim ," diye te k ra r e ttim fırsa t b u lduğum da.
"O lsaydım b ilird im ."
"Sen tam b ir tra je d isin , Simon Snovv. G erçek ten d ah a b ü y ü k
b ir felak et o lam azsın."
Beni öpm eye ç a lıştı am a geri çekildim . "Ve sen b u n d a n h o ş­
la n ıy o r m u su n ?"
"B ay ılıy o ru m ," dedi.
"N eden?"
"Ç ü n k ü b irb irim iz e u y g u n u z ."

O rm an d an ç ık tık . Baz yolu biliy o rd u .


G erçek ten de s ır f o n u n için g ey ik le doluydu. B unu bilm ek
b en i ü rk ü tm e d i, g ö rü n ü şe b a k ılırsa h er şeye alışab iliy ordum .
G ö rü n ü şe b a k ılırsa o da öyle.
"O şey ben d eğ ild im ," d edim y eniden.
"B elki g eçm işin d ir," dedi. "B elki zam an y o lc u su su n d u r."
"Am a b u n u h a tırla m a z m ıydım ? Benim ço cu k lu ğ u m olsa?"
"Z am anda y o lc u lu ğ u n n asıl işled iğ in i b ilm iy oru m ," dedi Baz.
"B üyü gibi değil."
"T o p a lla m ıy o rsu n ," dedim .
B aşını eğip b acağ ın ı salladı. "D aha iyi h isse d iy o ru m ," dedi.
"Snovv, b e n i iy ile ş tird in . A caba h âlâ v am p ir m iyim ?"
K aşlarım ı k ald ırın ca güldü. "S akin ol, m ucize çocuk, hâlâ vam ­
pirim ; hâlâ p astırm a ve ev yapım ı ta rç m lı çörek gibi k o k u y o rsu n ."
"P astırm a ve ev yapım ı ta rç ın lı çörek gibi n asıl k o k ab ilirim ?"
"Seve seve yiy eceğ im b ir şey gibi k o k u y o rsu n ." Baz d u ru p
k o lu n u k a ld ırd ı. "D ur. Ş unu h isse d iy o r m u su n ?"
D urdum . Belli b e lirsiz d i am a o rad ay d ı. O k u r u his. Boğazım ­
d a k i k a şın tı.
“H u m d ru m ," d ed i Baz." G eri m i d ö n d ü ?"
İleride b ir çığ lık d u y u ld u . Biri Baz'a sesleniyordu.
Ellerim i kalçam a g ö tü rü p kılıcım ı çağırm aya çalıştım . Gelmedi.
B üyüm ü hissed em iy o rd u m .
Baz asasın ı p ijam asına s ık ış tırm ış tı. (Tabii ki.) Ç ıkarıp b ü y ü
y apm ay ı den ed i. H içb ir şey olm adı. Bir kez d ah a denedi.
“Ölü bölge," diye fısıldadım . "H u m d ru m 'm ölü bölgelerinden."
“Basiltorı/" Baz'm ü v e y an n esi b a ğ ıra ra k bize d o ğ ru k o şu ­
yo rd u . Ü zerinde geceliği v a rd ı. Saçları aç ık tı. “M alcolm , burada!"
" H u m d ru m ..." Baz onu hiç görm ediğim k a d a r solgun bir halde
b an a b a k tı. Ay ışığ ın d a y ü z ü te b e şir gibi bey azd ı. "Snow. Kaç."
"N e?"
"G it," dedi. "B u n u sen y a p tın ."
72

SİMON

L o n dra'ya k a d a r y ü rü y e b ilird im .
A y ak k ab ı g iy iy o r olsaydım .
Ve k a r o lm asay d ı...
Baz bana gitm em i sö ylediğinde, ölü b ö lg en in su ç u n u bana
a ttığ ın d a ona k a rşı gelm ek istem iştim . A m a ailesi bize d o ğ ru k o ­
şu y o rd u ve p a n ik h a lin d e le rd i, neler o ld u ğ u n u an lay am ıy o rd u m .
Boşluk tü m e v lerin i y u tm u ş m uydu? T üm m alik ân ey i?
O rm ana k o şm ak ü zere d ö n d ü m am a y a n g ın çık m ıştı. Benim
y ü z ü m d e n . B üyüm y ü z ü n d e n . Onu d u rd u ra c a k b ir şey y apam ı-
y o rd u m ç ü n k ü b ü y ü m y o k tu .
“G it!" d edi Baz y e n id e n . Ben de g ittim . K oştum .
Yola ç ık tığ ım d a ay a k la rım so ğ u k ta n u y u şm u ştu am a koşm aya
devam ettim . U zun y o ld an an ay o la çık tım . O n d an u z a k la ştım .
B üyüm b ir a n d a y e n id e n gelip b en i sa rsa ra k yere d ü şü rd ü .
Keşke asam y a n ım d a o lsaydı. Ya da cep telefonum .
O to sto p ç e k e b ilird im ... b e n i a ra c ın a a la n o lu r m uydu? G ece­
n in b ir y a rısı h iç liğ in o rta s ın d a k i H a m p sh ire 'd a araba k u lla n a n
o lu r m uydu? N oel arifesin d e? (Noel Baba g erçek değildi, diş perisi
gerçekti.)
Yolun k e n a rın d a k a rın ü z e rin d e diz çökm üş o tu ru y o rd u m .
Bunu ya p a b ilirim , diye d ü şü n d ü m . D aha önce y a p tım . Sadece is­
tem em gerek. İhtiyaç duym am gerek.
U zaklaşm ayı, P e n n y 'y e ulaşm ayı, b ü y ü m ü n b en i d o ld u ru p
o m u z la rım d a n çık m a sın ı d ü şü n d ü m . Sonra B az'm p ijam asını y ır ­
ta r a k ç ık tık la rın ı h isse ttim .
G eniş, k e m ik li k a n atla r.
Bu kez tü y y o k tu ; ejderhayı d ü şü n m ü ş olm alıydım . Bu seferki
k a n a tla r k ırm ız ıy d ı, d eri gib iy d i ve gri, siv ri u çları v ard ı. O nları
d ü şü n d ü ğ ü m a n d a a ç ıld ıla r ve beni k a rd a n k a ld ırd ıla r.
G öm lekten k a la n la rı y ırttım ve n asıl uçacağım ı düşünm edim ;
sadece g itm ek isted iğ im y eri d ü şü n d ü m -H a v a la n . U z a k la ş.- ve
g erçekleşti. Y ukarısı d ah a so ğ u k o ld u ğ u n d a n ısın m ay ı d ü şü n d ü m
ve te n im sıc a k lık la p arıld am ay a başladı.
Baz'ın ev i u z a k ta , altım d ay d ı. B aşlattığım y a n g ın h âlâ devam
ed iyordu; o rm an d an çıkan d um anı izledim ve y aklaşm aya çalıştım
am a y apam adım . Ben b ü y ü d e n v a r o lm u ştu m ve orada a r tık hiç
b ü y ü y o k tu .
H avada sü zü ld ü m .
Yangını sö n d ü rm ey i d ü şü n d ü m . B ulutlar d o n d u ru c u yağm urla
doluydu , o n la rı o rm an a g ö n d erm ey i düşündüm ve o ta ra fa d o ğ ru
gittiler.
Sonra B az'ın b an a gitm em i söylem esini d ü şü n d ü m ve gittim .
Ve d ü şü n m e y i b ıra k tım .
K apıyı k ü ç ü k k a rd e şim P riy a açm ıştı. Noel B a b a y ı b e k liy o rd u ve
iy i iş ç ık a rm ıştı, saat d ö rtte h âlâ a y a k ta y d ı. S an ırım annem ile
babam d an d ah a u z u n Süre d ay an m ıştı.
Priya k ap ın ın çaldığını duyunca Noel Baba'nm geldiğini d ü şü n ­
m ü ştü . Şöm inem iz y o k tu ; k a p ıd a n geleceğini d ü şü n m ü ş olm alıydı.
K apıyı a ç tığ ın d a Sim on içeri d ü ş tü ve P riy a çığlık attı.
Ona h a k v eriy o rd u m . Ş e y ta n 'm v ü c u t b u lm u ş h ali gibiydi.
D evasa k ırm ız ı-siy a h k a n a tla rı ve u c u n d a siy ah m açalı k ırm ız ı
b ir k u y ru ğ u v ard ı. Sarı ve tu r u n c u p arlam asın a sebep olan b ir
tü r b ü y ü y apm ıştı; k a r ve m olozla k a p lıy d ı ve m ü th iş pis, m ü th iş
ş ık b ir pijam a a ltı g iy iy o rd u .
P riy a 'n ın çığlığını d u y an annem ve babam aşağı koştu. A nnem
de çığlık attı. Sonra babam bağırdı. Sonra an nem in b ü y ü yapm asını
engellemek zorunda kaldı; annem Sim on'ın ru h u n u n ele geçirildiğini
ya da b ü y ü le n d iğ in i ya da Ş ey tan 'a d ö n ü ştü ğ ü n ü d ü şü n ü y o rd u .
K alanım ızsa (Prem al dışın d a; Noel için bile eve gelm em işti)
m erdivenlerden aşağı indik. Simon'ı görünce hem en y an m a koştum .
O ndan k o rk m ak ak lım a gelm edi.
Bu, annem le babam ı norm ale d ö n d ü rd ü .
A n n em ısıtıcı b ü y ü le r yapm aya b aşladı. Babam Sim on'ı te ­
m izlem ek için b ir kâse sıcak su ve b a tta n iy e g e tird i. S onunda onu
duşa so k tu k . O k a d a r y o rg u n d u k i ay ak ta d u racak hali y oktu. Bize
n e red en g eld iğ in i bile söyleyem edi. B az'lara g eri d ö n d ü ğ ü n ü v a r­
say ıy o rd u m am a ailem in N oel arifesin d e Sim on'ı y olun k e n a rın d a
b ıra k tığ ım ız ı b ilm esin i istem iyordum .
O nu d uşa so k m ala rın d a annem e ve babam a y a rd ım ettim .
Kimse onu çıplak görm em i so ru n etm edi. Sonra ona a n n e m in eşof­
m a n la rın d a n b irin i g iy d ird ik ve an n em k u y ru ğ u n u b ir bacağına
sokm aya çalıştı.
" S a ç m a lık ! ” d iye b ü y ü y ap ıp d u ru y o rd u m , so n u n d a annem
susm am ı söyledi.
"İşe yaram ıy o r, Penny."
"Ama geçen sefer y ara m ıştı."
"Belki b ü y ü değildir," dedi babam. "Belki dönüşüm geçirm iştir."
"B elki g elişm iştir," d edi P riy a b an y o k a p ıs ın ın ö n ü n d en .
"P okem on gibi."
"Y atağına git, P riy a ," dedi babam .
"N oel B aba'yı b ek liy o ru m !"
"Y atağına!" d iye b a ğ ırd ı annem .
A nnem de b ü y ü y ap ıp d u ru y o rd u . " E s k i h a l i n e d ö n ! ” ve
"B a şa d ö n ! ”
"D ik k atli ol, M itali," dedi babam . "O nu bebeğe çev ireceksin."
Am a an n em in b ü y ü leri de Simon'a dokunm adı. H intçe b ü y ü ler
yapm ayı da den ed i. (H in tçe b ilm iy o rd u am a b ü y ü k b ü y ü k a n n e m
bilirdi.) H içb iri işe y aram ad ı.
Sim on'ı b en im y atağım a y a tırd ıla r. Babam, S ih irb az'ı aram ay ı
d ü şü n d ü am a an n em , Sim on'm ne iste d iğ in i ö ğ ren m ek için bek­
lem elerin i söyledi.
(Sim on'ın b ilin c i y e rin d e gibi g ö rü n ü y o rd u am a h iç b ir şey
söylem iyordu. Göz tem ası da k u rm u y o rd u .)
A ilem od am d an çık ıp k ap ıy ı k a p ad ığ ın d a h âlâ ta rtışıy o rla rd ı.
"Y atağına, P riy a!" diye b ağ ırd ı babam .
Sim on'ın y a n m a o tu ru p y ü z ü k lü elim i k ırm ız ı k a n a tla rın ın
ü z e rin d e tu ttu m .
" S a ç m a lı k /" diye fısıld ad ım .
“S a ç m a lık ! ”
74

SİMON

Noel sab ah ı P en elo p e'n in y a ta ğ ın d a u y an d ım .


Y anım da o tu rm u ş b e n i izliyordu.
"N e?" dedim .
"B üyü aşkına! Bir daha konuşm ayacağından endişeleniyordum ."
"N eden?"
"Ç ü n k ü d ü n gece hiç k o n u şm ad ın . Y ılanlar a şk ın a , Simon,
sana ne oldu?"
"B en ..." Y ü zü stü y atıy o rd u m . S ırtü s tü dönm eye ça lıştım am a
y ap a m ad ım ... k a n a tla rım h âlâ v ü c u d u m d a olm alıy dı. O n ları d ü ­
şün m ek bile y e n id en açılm aların a sebep oldu ve P e n n y 'y i d e v ird i.
"Sim on!"
"Ü zgünüm !" dedim onları geri çekm eye çalışırken. "Ü zgünüm ."
P en n y k a n a tla rd a n b irin i u c u n d a n tu tu p işa re t ve b a şp a rm a ­
ğıyla ovdu. "B u n lar k alıcı m ı?"
"B ilm iy o ru m ," dedim . "B ilerek öyle yap m adım ."
"D ü n seni b ü y ü y e b o ğ d u k am a h iç b iri işe y aram ad ı."
"Siz k im ?"
"Ben ve annem ler. B uraya gelişin i h a tırlıy o r m u su n?"
"K ısm en... U çtuğum u hatırlıyorum . L ondra'yı y u k a rıd a n ta n ı­
yam adım . Bu y ü z d e n L ondon Eye'a gitm ek z o ru n d a k ald ım , sonra
da e v in iz i b u lm ak için so k a k la rd a u çtu m . D aha önce b ir kere
g elm iştim , o da m etro y la."
"Acaba seni g ö ren oldu m u?"
"B ilm iyorum . G ö rü n m ez olm ayı d ü şü n m e y i d e n e d im ..."
"N e y a p tın ? "
G özlerim i k a p ad ım ve k a n a tla rı d ü şü n d ü m . O nlara a r tık ih ti­
yacım o lm a d ığ ın ı d ü şü n d ü m . B ü y ü n ü n içim de b irik tiğ in i h is s e t­
tim . (Son z a m a n la rd a b ü y ü m sü re k li b irik iy o rd u . H ep boğazım a
çık ıy o rd u .) U çm ak istem ediğ im i ve k a n a tla rı sırtım a geri sokm ayı
d ü şü n d ü m .
G özlerim i a çtığ ım d a P en n y bana b a k ıy o rd u , eli k a n a tla rın
olduğu b oşluktaydı. K orkm uş görü n ü y o rd u . "Sen ne y ap tın böyle?"
"K a n a tlard an k u rtu ld u m ."
"P ek i ya k u y ru k ? "
U zanıp deri k u y ru ğ a dokundum . "T an rım .” O ndan k u rtu lm a y ı
d ü şü n d ü m ve elim de y u k a r ı çık ıp avcum u çizerek v ü c u d u m u n
içine g ird i.
"A yrıca n e d en k u y r u ğ u n v a rd ı k i?" diye so rd u Penny.
"B ilm iyorum ," d iye y a n ıtla d ım o tu ru rk e n . "O ejderi d ü şü n ü ­
yor olm alıyd ım ."
"S im o n ..." B aşını ik i y a n a sallıy o rd u . "D ü n gece ne oldu?"
"H u m d ru m ," dedim . "B az'm ev in d e b an a sa ld ırd ı. Baz'ı bana
k a rşı k u llan m a y a ç a lıştı."
"B ü y ü k B rita n y a 'n ın en b ü y ü k b o şlu ğ u n u y a ra ttı!"
"N e?"
"B abam sab ah h a b e r aldı. H a m p sh ire 'm h ep si g itti."
"N e ? "

"B abam ve ek ib i şim di o rada am a P itc h 'le r a ra z ilerin e g ire ­


m ey ecek lerin i söylem iş. B unu savaş sebebi sayıyorlar."
"H u m d ru m 'm y ap tığ ı şey i m i?"
"S ih irb a z'm ," dedi. "H u m d ru m 'ı o n u n k o n tro l e ttiğ in i söylü­
yorlar; h a tta belki S ihirbaz'm H u m d ru m olabileceğini. Eski Aileler,
Savaş M eclisi to p lad ıla r ama kim se n ered e o ld u ğ u n u bilm iyor. A n ­
nem , S ih irb az'm seni a rad ığ ın ı söylüyor am a ona b u rada olduğunu
asla söylem eyecek. Tabii söylem esini istiyorsan o ayrı. Söylem esini
istiy o r m u su n ?"
"B ilm iyorum , s a n ırım ... P itc h 'le r n ed en S ih irb az'ı suçluyor?"
P enny d u d a k la rın ı ısırıp aşağı b a k tı. "S an ırım senin y ü z ü n ­
den, Simon. H erkes N o el'd e P itc h 'le re g id ip o n la rın b ü y ü le rin i
ö ld ü rm ek için k a ra n lık b ir ritü e l y a p tığ ın ı söylüyor."
"H u m d ru m 'la savaştım ! Yani, savaşm aya çalışıyordum . H um d­
ru m , Baz'a b ir şey yaptı; onu k a ra n lık y a ra tık la ra y ap tığ ı gibi
peşim e g ö n d erd i."
"Y ani B a z'la m ı sav aştın ?"
"H ayır! O na b ü y ü m ü v erd im k i H u m d ru m 'a k a rşı koyabilsin.
B üyü yapm ak gibiy d i. H um dum oradaydı, P enny, y in e benim gibi
g ö rü n ü y o rd u ve b u kez k o n u ştu . Benim sesim le. Bizi izledi. Sonra
d a ... o rta d a n k ay b o ld u . Ya in tik a m alm ak için Baz'm e v in d e k i
b ü y ü y ü çaldıysa? O nu y en d im diye?"
P enny d u d a k la rın ı ısırm aya devam ed iy o rd u . "N eden k u y r u ­
ğ u n o ld u ğ u n u h âlâ a n la m ıy o ru m ..."
"B en im ... oradan gitm em gerekiyordu." Ellerim i saçıma d ald ır­
dım . Nasıl o ld u ğ u n u tam olarak hatırlam aya çalıştım . "Baz yeniden
k e n d in e g eld iğ in d e o rm an d a n ç ık tık ve ölü bölgeye g ird ik . A ilesi
çılgın a d ö n m ü ştü ve Baz b an a gitm em i söyledi. Ben d e ... gittim .
Buraya başka tü rlü gelem ezdim .
"S en de u ç tu n ."
"E vet."
Kaçırılm a olayı dışında onu hiç bu k ad ar endişeli görm em iştim .
"H angi b ü y ü y ü y a p tın , Sim on?"
"P en n y ... G eçen seferki gibiydi. B üyü y apm adım . Sadece...
yapm am g e rek en i y ap tım ."
K ucağında o v u ş tu rd u ğ u ellerin e b a k ıy o rd u .
"P en n y ? "
“E v et?” B aşını k a ld ırm a d ı.
"N e y ap m alıy ım ?"
İç g eç ird i. "B ilm iy o ru m , Simon. Belki A g atha h a k lıd ır." So­
n u n d a g özlerim e b a k tı. "B elki de S ih irb a z 'la k o n u şm a n ın v a k ti
g e lm iştir."

P en n y önce yem ek yem em iz g erek tiğ in e k a ra r v erd i. Geç öğle y e­


m eği. G ü n ü n ç o ğ u n u u y u y a ra k geçirm iştim . A ilesi g itm işti ve
b u zd o lab ın d a çiğ h in d i d ışın d a b ir şey y o k tu . P enn y onu bü y ü y le
p işirm e k o n u su n d a k e n d in e g ü v en m ed iğ i için m ısır g ev reği, k ı­
zarm ış ekm ek ve N oel şekerlem eleri y ed ik .
Kız k a rd e şi içeri g ird i. "N oel Baba sen in y ü z ü n d e n gelm edi,"
d ed i bana. "O nu k o rk u ttu n ."
"N oel Baba gelecek, P riy a ," d ed i P enny. Beş k a rd e şle rd i:
Prem al, P enny, Pacey, P riy a ve Pip. (P en n y a n n e s in in zalim lik ,
b a b a sm ın sa ih m a lk â rlık y ü z ü n d e n c e z a lan d ırılm a sı g e re k tiğ in i
d ü şü n ü y o rd u .)
"N oel Baba diye b ir şey y o k ," diye seslendi Pacey içeriden.
"T a n rı da yok."
P acey'y i p ek iyi ta n ım ıy o rd u m . W a tfo rd 'd a beşinci sın ıfta y d ı
am a P enn y 'y le çok iyi anlaşm ıyorlardı. P enny ve k ardeşleri sü rek li
ta rtış ırla rd ı. Başka b ir iletişim yolu b ild ik le rin d e n em in değildim .
K endim i h âlâ b e rb at h issed iy o rd u m : G ayet k u r u olm am a ve
P ac ey 'n in k ıy a fe tle rin i giym em e rağm en h âlâ ü şü d ü ğ ü m ü ve ıslak
o ld uğum u h issed iy o rd u m . (U yandığım da ü zerim d e k a d ın eşofm an
altı vardı.) Kuyruğa sahip olduğum zam an onu hissedem emiş olmama
rağm en şu an biraz a ğ rıy o rd u . M ısır g ev reğ i boğazım ı acıtıy o rd u ,
y u ta rk e n zo rlan ıy o rd u m .
Ne y apacağım ı d ü şü n m em ey e ya da b u k o n u d a endişelenm e-
m eye çalışıyordum . P en n y h ak lıy d ı; Sihirbaz'a g idecektik. Sihirbaz
bize ne y ap acağ ım ızı söylerdi.
Kapı çalındığında o olabileceğini düşündüm . Priya kapıya koştu
am a P en n y onu d u rd u rd u . Ayağa k a lk ıp s ırf g ü v en d e h isse tm e k
için k ılıcım ı çağırdım .
G elen B az'dı.
P e n n y 'n in k a p ıs ın ın ö n ü n d e d u ru y o rd u . Ü zerinde b ir önceki
geceden kalm a yeşilim si siyah ta k ım elbise v a rd ı ve h a fif d um an
k o k u y o rd u . E lleri cep lerin d e y d i ve g ö zlerin i k ısm ıştı. B aşını k a l­
d ırd ı. "B eni içeri al, Bunce. H oşbeşe ay ıra c a k v a k tim iz yok."
"D avet ed ilm en g erek m iy o r m u?"
Baz ona te rs te rs b a k ın c a P en n y e lin i salladı. "İçeri gir."
Baz o n u n y a n ın d a n geçip salona b a k ın d ı. "B abanın ofisi n e ­
red e?"
"Babam b u rad a değil; sen in ev in d e. A yrıca o n u n ofisine g ir­
m em e izin vereceğim i de n ered en ç ık a rd ın ? "
"Bir anlaşm am ız olduğu için bu rad ay ım ," dedi Baz. Bana baktı
ve so n ra b en i b a şta n ayağa süzdü.
Penelope aram ıza g ird i. "E vim de Sim on'a b ir şey yapm aya
k a lk a rs a n - t e k b ir m im ik bile— tü m ailen i k atled erim , Basilton.
O n ları öyle b ir ö ld ü rü rü m k i P erd e'y i bile bu lam azlar. B unu Si­
m on yap m ad ı."
Baz ona b iraz d ah a te rs te rs b a k tı. "İşte orada y a n ılıy o rsu n .
Bana b a b a n ın o fisin i göster. H a rita la r v a r mı? H a rita la r o ld u ğ u n u
z a n n ed iy o ru m ."
İk im iz de ona b a k ıy o rd u k . Ben gözüm ü o n d an alam adığım
için; P e n n y 'y se şoke o ld uğ u için.
"A teşkes!" d edi Baz. "H ad i am a, ateşk esim iz devam ediyor.
A cele et!"
Başımı onaylarcasına salladım . "H adi, Penny. Bizi y u k a rı çıkar."
P en n y iç g eçirip k o lla rın ı ik i y an a b ıra k tı. "İyi. A m a h iç b ir
şeye d o k u n a m a z sın ız . İk in iz de."
O n u n p eşin d en y u k a r ı ç ık tık . Baz om zu ve d irseğ iy le bana
ç arp tı. "İy i m isin , Snow ?" diye so rd u sessizce.
"E vet. Sen?"
"İy i," dedi.
"B ü y ü n ?" d iye fısıldad ım .
"İy i."
S ırtım a o k a d a r h afifçe d o k u n d u k i b u n u k a z a ra yapıp y a p ­
m a d ığ ın d a n em in olam adım .
P e n n y 'n in bab asın ın çalıştığı tav an arasına giden son basam ağı
da ç ık tık . D aha önce b u ra y a hiç çık m am ıştım ; b ü tü n oda h a rita ­
larla dolu y d u . D u v a rla rd a k i h a rita la r ra p tiy e ve iplerle k ap lıy d ı.
M a sa la rd a k i h a rita la r boş fin c a n la rla sab itlen m işti. Bir d u v a rın
tam am ı ta h ta y la k a p lıy d ı. Ü zerinde sa y ıla r ve cü m leler y azılıy d ı.
" H a rik a ," d ed i Baz. "İy i iş ç ık a rm ışsın ız ."
A ra d ığ ın ı b u la n a dek odada d o laştı. "İşte ," dedi. "Ç oktan
işaretlen m iş." A rk asın a geçtim . G üneydoğu b ö lg esinin h aritasıy d ı
ve H a m p sh ire 'm e tra fın d a k ırm ız ı ip v a rd ı. B ayrağın ü z erin d e
N O E L A R İF E S İ 2015 y azıy o rd u .
"D ü n gece H u m d ru m , Sim on'a sa ld ırd ı ve İn g ilte re 'd e k i en
b ü y ü k d elik o lu ştu ." Bize b a k tı. "E jderha, W atford'a ne zam an
sa ld ırm ıştı? H angi g ü n ? "
O m uz silk tim .
"B ü y ü lü K elim eler sın a v ım ız d a n so n ray d ı," d edi Penny. "K a­
sım o rta sı olm alı."
" D o ğ ru ..." Baz odad a d olaşıp k ırm ız ı b a y ra k la rın ü z e rle rin i
o k u d u . İskoçya h a rita s ın ın ö n ü n d e d u rd u . "İşte. 15 Kasım, isle
o f Skye."
"H u m d ru m 'm d eliklere bağlı o lduğunu m u söylüyorsun?" diye
sordu Penny. "Ç ü n k ü b u n u zaten b iliy o ru z ."
"O raya geliyorum , B un ce... Şimdi, b u d e lik le r ne zam an oluş­
m aya başlad ı?"
"B u nu S o k ra tik m eto tla y ap m ak z o ru n d a m ıyız?"
Baz k a ş la rın ı çattı.
P en n y iç g eçird i. "K im se tam o larak bilm iyor. 1998'e k a d a r
o n la rı belgelem eye b aşlam ad ık am a o zam an tü m ü lk ed e k ü ç ü k
b o şlu k la r v a rd ı..."
Baz başını onaylarcasm a h ızlı h ızlı sallayıp sözünü kesti. "Peki
sen ne zam an doğdun, Simon? Bildiğim i zan n ed iy o r olabilirsin am a
k u tla d ığ ın ı hiç gö rm ed im ."
Yeniden omuz silktim . Sonra boğazımı tem izledim. "Bilmiyorum.
Y ani... Kimse bilm iyor. Beni b u ld u k la rın d a ta h m in y ü rü tm ü şle r."
"Ama şu an m uhtem elen on sekiz yaşındasın. Belki on dokuz?"
" E v ra k la rım a 1997 yazm ışlar."
Baz b aşın ı salladı. "Güzel. 1997. B oşluklar k eşfedilm eden kısa
sü re önce. Peki, b ü y ü c ü o ld u ğ u n u ne zam an k e şfe ttin ?"
Bu P e n n y 'n in ilg isin i çekm işti. O n u n la d ah a önce bu k o n u y u
hiç k o n u şm a m ıştık . B unu k o n u şm a k ta n h o şlan m ıy o rd u m .
"F ark etm ed im ," dedim . "S ih irb az söyledi."
Baz b en i gözleriyle d u v ara y a p ıştırd ı. "Am a S ihirbaz n ereden
biliyorm uş? Seni n asıl b u lm u ş?"
Boğazımı tem izledim . "P atlam ıştım ." İk isi de b u n u n ne anlam a
g eld iğ in i b iliy o rd u . A m a b en on b ir y aşım d ay k en bilm iyordum .
G ecenin b ir y a rısı k o rk u n ç b ir k â b u s ta n u y an m ıştım ; yatağa aç
g irm iştim ve m idem y a n ıy o rd u . Nefes nefese u y a n d ığ ım d a ü z e ­
rim d e n b ü y ü a k ıy o rd u . D ö k ü lü y o rd u . Ç ocuk y u v ası y a n ıp k ü l
o lm u ştu ve için d ek i h erk es fa rk lı so k a k la rd a u y a n m ıştı. Zarar
g ö rm em işlerd i am a y in e de fa r k lı sokaklarda u y a n m ışla rd ı. (Bir
k eresin d e A m e rik a 'd a k i h o rtu m la rla ilg ili b ir p ro g ram izlem iş­
tim . U çup k ilo m etrelerce uzağa hiç k ırılm a d a n d ü şen m o bilyaları
g ö sterm işlerd i. O n u n g ibi b ir şeydi.)
"B ü y ü lü atm osferi N oel ağacı gibi a y d ın la ttın ," d ed i Baz.
"H alı b o m b a rd ım a n ı gibi," diye araya g ird i Penny. "Bu o ld u ­
ğ u n d a an n em k u sm u ş."
"N e zam an?" d ed i Baz. "Bu ne zam an oldu?"
"A ğustosta," dedim . B unu zaten b ild iğ in i sanıy ordum . "O kula
başladığım ız sene."
"A ğustos," d ed i Baz. "2008." O dada y ü rü d ü . "B u rad a," dedi
h a rita d a k i b ir ölü bölgeyi g ö stererek . "Ve b u ra d a ." Bir b a şk a sın ı
gö sterd i.
P e n n y 'y le h a rita y a b a k tık .
Sonra P en n y b ir adım ilerleyip d aire şe k lin d e k i ipi işa re t e tti.
"Ve N evvcastle'da..." dedi sessizce. "Ve k ıy ı şerid in d e birkaç k ü ç ü k
bo şlu k . B oşluklar o y ıl değ işti. Babam y a y ıld ık la rın ı söylüyor."
"İy i d e ... b en o y erlerd e değildim ki!" d ey iv erd im . "D ün ak ­
şam dan önce b ir ölü bölgeye hiç gitm em iştim ."
Baz b an a d ö n d ü . "B u n u n gerçekleşm esi için oraya gitm en ge­
re k tiğ in i san m ıy o ru m ."
"Sim on, k im eray a ne zam an p a tla m ıştın ? " diye sordu Penny.
"B eşinci sın ıfta y k e n ," dedi Baz. "2013 b a h a rıy d ı.”
"İşte ," dedi P e n n y b ir n o k ta y ı işa re t edip. "Ş urad a da b ü y ü k
b ir ta n e var."
"B enim H u m d ru m old u ğ u m u m u sö y lü y o rsu n u z ? " O n lard an
u z ak la ştım . "Çünkü H u m d ru m değilim ."
Baz g ö zlerim in içine b a k tı. "B iliyorum . S en in olm ad ığ ın ı bi­
liy o ru m . A m a Simon b ir din le. H u m d ru m bize b ü y ü alm adığını,
'se n in işin b ittiğ in d e k a la n o ld u ğ u n u ' söyledi."
"B u n u n ne an lam a g eld iğ in i bile b ilm iy o ru m , Baz!" H er an
p a tla y a b ilirm işim gibi h issed iy o rd u m . P arm ak u çlarım sızlıy o rd u
"Bu, b ü y ü y ü H u m d ru m 'ın alm ad ığ ı a n la m ın a geliyor, Simon.
Sen alıy o rsu n ."
P e n n y nefessiz k ald ı. “Sim on. İlk p a tla d ığ ın d a on b ir y a şın ­
d ay d ım .."
"K esinlikle," dedi Baz. "Ü zerinde m uhtem elen boktan bir tişö rt
ve esk i b ir k o t v ard ı. Ve o la n e t to p u s e k tiriy o rd u n ."
Penny ve Baz birbirlerine baktılar. "Simon patladı," dedi Penny.
"O k a d a r çok b ü y ü em di k i..."
Baz hevesle b a şın ı salladı.
" ... b ü y ü lü atm osferde d elik açtı!" d ed i Penny.
"Sim on şek lin d e b ir d e lik ..." d iy erek ona k a tıld ı Baz.
Başım ı e llerim in ara sın a aldım . Yine de m a n tık lı gelm iyordu.
"Ş ey ta n i ik izim i m i y a ra ttım y an i?"
"D aha çok b ir iz len im ," d ed i Baz.
"Ya da y a n sım a ," d ed i Penny, h âlâ d e h şe t içindeydi.
Baz y en id en açık lam ay a çalıştı: "B ir k ered e o k a d a r çok b ü y ü
a ld ın k i p a rm a k izi b ıra k tın . V arlığ ın ın izin i."
"A m a..." dedim .
"A m a..." P en n y b aşın ı ik i y an a salladı. "B ü y ü lü atm osfer n e­
den her g üçlü b ü y ü c ü y e a lıştığ ı gibi Sim on'a da alışm adı? Denge
sistem i var."
"D ü n y a n ın da öyle am a b ir o rm an ı yok ed ersen ekosistem
k e n d in i hem en to p a rla y a m a z," d edi Baz.
"Bu çok saçma!" dedim . "Kendi şeklim de b ir delik açmış olsam
bile bu n asıl can lan d ı? N eden b ir can av ar?"
" Canlı m ı?" diye so rd u Penny.
"Ve c an a v a r m ı?" diye so rd u Baz da.
"Sinsi H u m d ru m 'd a n b a h se d iy o ru z !" d iye bağırd ım .
"Bir delikten bah sed iy o ru z," dedi Baz sakince. "Bir düşünsene.
D elikler ne iste r? "
"D o ld u ru lm a k m ı?" diye ta h m in y ü rü ttü m . O nlara yetişem e­
d iğim in fa rk ın d a y d ım .
"Crovvley a şk ın a, h a y ır," d edi Baz. " B üyüm ek ister. H er şey
b ü y ü m e k ister. Bir d elik o lsay d ın tek iste d iğ in b iraz d ah a b ü y ü ­
m ek o lu rd u ."
"İşte bu , Baz!" P en n y k o lla rın ı ona doladı. "Sen b ir dâh isin !"
Baz bir san iy e so n ra onu k e n d in d e n u z a k la ş tırd ı. "D ik k a tli
ol. A ynı zam an d a v am p irim ."
D uvarlardan b irin e yaslandım ; birkaç raptiye y ere d üştü. "H âlâ
an lam ıy o ru m ."
"Sim on," d ed i Penny, "sen fazla g ü çlü sü n . Bir seferde çok
fazla b ü y ü k u lla n ıy o rs u n . B üyülü atm osfer b u n u k a ld ıram ıy o r.
Sen p a tla d ığ ın d a çöküyor."
"T eo rik o la ra k ," d ed i Baz.
"T e o rik o la ra k ," d iye o n ayladı Penny.
"A m a..." dedim . D aha fazla "am a" o lm alıydı. "H u m d ru m n e ­
den b en i öldürm eye çalışıyor? N eden Birleşik K ra llık 'ta k i k a ra n lık
y a ra tık la rı peşim e y o llu y o r?"
"S eni ö ld ü rm ey e çalışm ıyor," diye cevapladı Baz. "S eni p a t­
latm aya çalışıyor."
"S ana d a h a fazla b ü y ü k u lla n d ırm a y a ," d ed i Penny.
Baz a rk a sın d a k i h a rita la rı gö sterd i. “D aha b ü y ü k b ir delik
açm ak için."
O n lara b ak tım .
O n lar da b an a b a k tı.
H âlâ k en d ileriy le g u ru rla n ıy o r gibi g ö rü n ü y o rla rd ı —ve h ey e­
ca n lı—, sa n k i b ü y ü d ü n y a sın ın gelm iş geçm iş en b ü y ü k te h d id in e
b ak m ıy o rlarm ış gibi.
“ S ihirb az'a söylem em iz g erek ," dedim .
Baz'm su ra tı asıldı. "C esedim i çiğnem en g erekir."
75

BAZ

“Eğer bu d o ğ ru y sa ," d ed i Snow, "b ira z ı bile d o ğ ru y sa, b u n u giz­


leyem eyiz. S ih irb az'a g itm ek zo ru n d a y ız ."
B un un geleceğini biliyordum .
Ç özüm ü n ü n b u olacağını biliy o rd u m .
B aşından b e ri işler cid d ileştiğ i a n d a Sim on'm S ih irb az'a k o ­
şacağını biliy o rd u m .
"H iç de d eğ iliz," dedim . "A salak lara g itm ek z o ru n d a y ız ."
"A sa la kla r," d ed i Snow. Söylediğim e in a n a m ıy o rm u ş gibi.
"D em in S ih irb a z la r  lem i'n i yok etm ek te o ld u ğ u m u sö y led in ve
şim di asalak avlam aya m ı g itm ek istiy o rsu n ? "
"Bir an laşm am ız v ar," diye h a tırla ttım . Sesim in ısra rc ı am a
çaresiz çıkm am ası için özen gösterdim .
Snow b an a tu h a f b ir ifadeyle b a k tı. S an k i a r tık e rk e k a rk a ­
daş o ld u ğ u m u z d an b ah se d iy o rm u şu m gibi. S an k i b u n u n a r tık b ir
önem i v arm ış gibi.
Sinirle iç geçirdim . "O anlaşm adan bah setm iy o ru m , seni aptal;
an n e m in k a tilin i b u lm am a y a rd ım edeceğine söz v e rd in ."
"A nnenin katilin i bulm ana yardım edeceğim," dedi Snovv. "Bunu
n a sıl d u rd u ra c a ğ ım ızı b u ld u k ta n so n ra." Başı öne d ü ştü . "B elki.
Yani. S ihirbaz çö zü m ü n b e n i öld ü rm ek o ld u ğ u n a k a ra r verm ez de
h âlâ h a y a tta o lursam ."
“S im o n /' diye u y a rd ı Bunce.
"O beklem ek z o ru n d a ," dedim . "A ilem neler o ld u ğ u n u ö ğ re n ­
d iğ in d e tü m S ih irb a zla r A lem i de öğrenecek. Zaten Eski Aileler,
b ü y ü le rin i alm ak için se n in S ih irb a z 'la p la n y a p tığ ın ı d ü şü nüyor.
Seni o rta d a n k a ld ıra n a taç ta k ıla c a k ."
“B a z /' d edi Penelope.
"S an ırım b u k işi sen olacak sın ," dedi Snovv g ö zlerini k ısarak .
"A teşkesim iz v ar," ded im sesim i y ü k se lte re k . "Bu iş a rtık
fazlasıyla ciddi ve a n n e m in c in a y e tin i şim di çözm ezsek b ir daha
asla çözem eyiz. A yrıca söz v e rd in , Sim on. Ben söz verdim .”
"Şu an en d işelen m em iz g erek en d a h a önem li so ru n la r var!"
diye b a ğ ırd ı Snovv.
"H içb ir şey a n n em d en d ah a önem li değil!"
76

BAZ

A sa la k la rın y a ş a d ık la rı y eri Fiona sö y led iğ i için h a tırlıy o rd u m .


“Tanrı a şk ın a , bu ne d a ğ ın ıklık, hem de B lackfria rs K öprüsü'nün
a ltın d a ... Bu şehir cehenneme d ö n m ü ş d em işti b en i ara b a y a sü ­
rü k le rk e n .
H ounslow d an B lackfriars'a gitm em u z u n sü rm edi. N o e l di ve
k im se d ışa rıd a değ ild i. A rab ay ı p a rk e ttim ve k ö p rü n ü n başın a
y ü r ü rk e n k a rla rın a ra sın d a k en d im e yol açtım .
Biraz p an ik lem e y e b aşlıy o rd u m .
Tek başım a gelm em em g e re k tiğ in i b iliy o rd u m am a y a rd ım is­
teyebileceğim h erk es b en i asıl so ru n a çekerdi: A ilem in a r t ı k b ü y ü
an la m ın d a evsiz o lm asına. Fiona bile b u g ü n b e n i d in le m e zd i.
Sim on ve P en n y g ü n ü k u rta rm a işlerin e d ö n m ü şlerd i. Ya da
g ü n ü m ahvetm e. Belki ik isi b ird en . S o ru n d eğildi; Sim on için ne
ko num da o ld u ğ u m u biliy o rd u m : d ü n y a n ın g eri k a la n ın ın a ltın d a .
S ih irb a z 'm çok, çok a ltın d a .
S orun d eğildi. S o ru n değildi.
K orkuyordum ama bu m antıklıydı. Işığın nasıl bir şey olduğunu
u n u ta n a dek ta b u tu n içinde tu tu ld u ğ u n u z y ere g itm eyi d eneyin.
A m a geçen seferk in d en iyi d u ru m d a y d ım . Ö ncelikle b ilin ç ­
liydim . A sam y a n ım d ay d ı. A k lım başım d ay d ı.
A sa la k la rın in in in k a p ısın ı bulm am zor olm adı; b ir y ığ ın ın
arasın d ak i b ir bo şlu k tu . Biraz çam uru k en ara itince kokuyla midem
k a lk tı. Islak k â ğ ıt ve ç ü rü k . D oğru y erd ey d im .
Benim bile görem eyeceğim k a d a r k a ra n lık tı, b u y ü z d en avcu-
m u n ü z e rin d e ateş y a k a ra k e tra fım d a k i h içliğ i a y d ın lattım .
A levlerin büyüm esine izin verdim ve biraz daha hiçlik gördüm .
Bir y ığ ın k ald ırım taşı. B üyük taşlar. H içbiri ta n ıd ık değildi; buraya
g e tirild iğ im d e b ilin cim y e rin d e d eğ ild i ve b u ra d a n g ö tü rü lü rk e n
de p e k y e rin d e say ılm azd ı. A sa la k la rın n asıl g ö rü n d ü k le rin i bile
bilm iyo rd u m .
Boğazım ı tem izled im . H içbir şey olm adı.
T e k rar tem izled im . "A dım Basilton P itc h ," diye seslendim .
"Size b ir so ru sorm aya geldim ."
Kaya b en zeri b ü y ü k şey lerd en b iri titre m e y e başladı. A teşi
ona d o ğ ru lttu m . Ve asam ı.
B üyük kaya T ran sfo rm er gibi açılıp y u la f ezm esi re n k li kazak
giym iş, d ah a b ü y ü k k ay a b e n z e ri b ir şeye d ö n ü ştü . “Sen," diye
h o m u rd a n d ı yol çalışm ası gibi b ir sesle.
T a n ıd ık b ir h o m u rtu y d u . D u v a rla rın ü zerim e g eld iğ in i ve
ağzım da bay at k a n ta d ı o ld u ğ u n u h isse ttim . (Kan b a y a tla d ığ ın d a
d ah a y o ğ u n o lu rd u ; p ıh tıla şırd ı.)
“Sen," dedi o şey y en id en . “Sen bizden birilerini öldürdün."
"E h, siz de b en i k a ç ırd ın ız ," dedim . " U n u ttu n m u?"
“Seni öldürm edik,” dedi. A rtık daha fazlalardı. E trafım da ç ıtır­
dıy o rlard ı. N ered en g e ld ik le rin i g ö rm ü y o rd u m am a m olozlar azal­
m ışa b en ziy o rd u . Y ü zlerin i seçm eye çalıştım ; h e r şeyleri sa rı-g ri
ü s tü n e sa rı-g riy d i. Islak çim ento y ığ ın la rı g ibiydiler.
"B eni ö ld ü rm ek ü z e re y d in ," dedim . "Ama b u ra d a olm am ın
sebebi b u değil. Sizinle ko n u şm ay a geldim ."
E trafım ı çev irm işlerd i. T aştan b ir çem b erin içinde d u ru y o r­
d um adeta.
“K onuşm ayı se v m e y iz,” dedi b iri. K azaklı olan olab ilird i. Ya
da y anım d a, ü z e rin e k ab lo su y erd e s ü rü n e n e le k trik li b attan iy e
atm ış olan.
“Konuşulm ayacak kadar soğuk," diye h o m u rd a n d ı b ir başkası.
"D inlenm e v a kti."
Doğru, un u tm u ştu m . A salaklar kış u y k u su n a yatarlardı. O nları
u y a n d ırm ış olm alıydım . "D in le n e b ilirsin iz ," dedim . "G ideceğim .
Sadece b an a şu n u s ö y le y in ..."
Kendi k e n d ile rin e h o m u rd a n d ıla r.
"Sizi b enim peşim e k im ta k tı? "
A salak lar cevap verm ediler. N eler o ld u ğ u n u görem em em e rağ ­
m en ban a y a k la ş tık la rın ı h issed iy o rd u m .
"B eni k a çırm a n ız için sizi k im tu ttu ? " d iye b ağırdım . A sam ı
havaya k a ld ırd ım , k o lu m u ark am a k ıv ırd ım . Belki a r tık b ü y ü
yapm aya başlam am g e rek iy o rd u am a o n la rı ö ld ü rü rse m istediğim
cev ap ları alam azdım . A yrıca k a rş ılık v e rirle rse ne y apacaktım ?
K arşılık v erm ey e b aşlam ışlar m ıydı?
A niden k endim i taş d u v arların arasına sıkışm ış hissettim . Yak­
laşıyorlar, sol k o lu m u n e tra fın d a to p la n ıy o rla rd ı. E lim deki ateşin
e tra fın d a ... ateşin.
"B ana s a ld ırırs a n ız ateşim söner," diye b ağ ırd ım .
Ç ıtırtıla r d u rd u ; sa n ırım sabit d u ru y o rla rd ı. E trafım da, eli­
m in e tra fın d a d a ğ ın ık h ald e to p lan m ış gibiydiler. Bu şekilde ne
k a d a r durab ileceğ im i d ü şü n ü y o rla rd ı? (Ve n ed en tro p ik bir iklim e
taşın m ıy o rlard ı?)
"S öyleyin bana, sizi k im g ö n d e rd i? " d iye sordum .
“Söylem em ,” d iye cevapladı b ir tan esi. S anki k a y a la rın ç a k ıl­
lara dön ü şm esin i d in lem ek gibiydi.
"N eden?"
A rk a m d ak i d u v a r b an a y a k la ştı. “Söylem em em izi söyledi.”
D ikleştim . "B en de size a k sin i söy lü y o ru m ."
“B izi ıs ıttı," d ed i b ü y ü k olan.
“Isın m ış gibi g ö rü n m ü y o rsu n u z ."
“B izi bir süreliğine ıs ıttı,” dedi.
"K onuşm a m a m ızı söyledi,” diye g ü rle d i diğeri.
"K onuşm ayı se v m e y iz.”
E lim deki ateşi sö n d ü rd ü m ve sa n k i on b in diş ay n ı a n d a gı-
cırd ıy o rm u ş g ib i b ir ses çık a rd ıla r.
"D aha fa z la a teş," d e d ik le rin i d u ydum . “D aha fa zla ateşşş."
"S o ru larım ı cev ap lad ığ ın ızd a size b iraz d ah a ateş vereceğim !"
T itriy o rlard ı. B unun ö fk ed en mi, sa b ırsız lık ta n m ı yoksa başka bir
şeyden m i o ld u ğ u n d a n em in değildim . "Sizi k im g ön derdi? Beni
k a ç ırm a n ız için size k im ödem e y ap tı?"
“B izi ıs ıttı," dedi.
"K im ?"
“Sizden b iri.”
"B izden kim ? E rkek m iydi? N asıl g ö rü n ü y o rd u ? "
“E rkek gibi. Y u m u şa k.”
“Sıcak."
“K aldırım da ısla k bölge."
“Yeşil.”
"Yeşil m i?" dedim .
En b ü y ü k asalak açıldı ve diğerlerin i u z a k la ştıra ra k taş yığ ın ı
h alin d e önüm de d u rd u . “Senin m ezar ta şın !”
“Sizden b iri."
“Sıcak."
“Vam pir çocuğu a l," diye g ıc ırd a d ı b ü y ü k olan. “Onu ka ra n ­
lıkta tut, ona kan ver."
“Soğuk gelene ka d a r tu t."
“A teş. Sıcak. Söz verdin."
Yine bana y a k la şıy o rla rd ı. "Söz verdin."
A vcum da y en id en ateş y a k tım am a g eri çekilm ek y erin e hepsi
d ah a da y ak laştı; bileğim i görem iy o rd u m bile.
"G eri çekilin!" diye bağırdım . Sol kolum om zum dan çekiliyordu
ve asam ı tu ttu ğ u m kolum k ulağım a k a d a r çıkm ıştı. "G eri çekilin!"
“ Kâğıt ta şı y e n er b ü y ü sü yap ," diye b a ğ ırd ı b iri. A salak d e­
ğil, b ir in san .
“ Ne?"
“ K â ğ ıt, ta ş ı y e n e r . H adi."
“K â ğ ıt, ta şı y e n e r ! " diye b a ğ ırd ım ve fa rk lı tü rd e b ir kaos
p a tla k verdi:
A sa la k la rın ü z e rin d e zıplayıp gazetelerle o n lara v u ra n b iri
vardı. A salaklar kaçm aya çalıştılar ama adam onlara v u ru n ca olduk­
la rı yerd e d u ru y o rla rd ı. K ıpırdam adan. E tra fım d a k i b ask ı d u rd u .
Başım ı k a ld ırın c a N ico d em u s'u n en b ü y ü k asalağın ü z erin d e
d u ru p so lu k la n d ığ ın ı gördüm .
Ş a şk ın lık ta n ağzım açık k ald ı. "B u rad a ne işin v a r? " diye
sordum .
Bana k ü ç ü m se r b ir ifadeyle b a k tı. "S eni a sa la k la rd a n k u r ­
tarm ay a geldim ."
"O n ları The G uardian'la u y u ttu n m u?"
"E vet. Sen n e d e n y ap m ad ın ?"
N ico d em u s'u n ü z e rin d e ucuz b ir ceket, beyaz tişö rt, c ü zd an
z in c iri o lan siy ah kot ve esk i m odel çelik to p u k lu Doc M arte n s
v ard ı. A p tal te y z e m in o nda ne b u ld u ğ u b elliy d i.
Eğilip bileğ im d en tu ttu ve asam ı d iğ e r kolu m u s ık ış tıra n d u ­
v a ra d o ğ ru lttu . " M o la v e r, b i r K it-K a t y e ," dedi.
"N e?"
"Söyle."
"N eden?"
Bileğim i sık tı.
“M o la ve r, b ir K it-K a t y e !" diye b ağ ırd ım ve k o lu m u n e tra ­
fın d a k i taş, ç a k ıllara d ö n ü ştü . "B u n u n işe y aram am ası g e re k ird i,"
dedim elim i o n d an çekerken.
Asalaklar onların parçalarını koparm am a rağm en uyanm ıyorlardı.
"Şikâyet etm ey i kes," d edi N icodem us. "H adi. G azeteler on ları
sonsu za dek u y u tm a z ."
K olunu u z a ttı. E kşi k a n ve elm a şarab ı k o k m asın a rağm en
k o lu n u tu ttu m . Ben de a s a la k la rın ü z e rin d e d u ru n c a y a dek ben i
k a ld ırd ı.
B irin in ü z e rin d e n d iğ e rin e a tla y a ra k ilerled ik . "Bu ta ra fta n ,"
ded i N icodem us b ü y ü k b ir feneri y a k a ra k .
O n u n p e şin d en çam u rlu yold an g ü n ışığ ın a çık tım . Ç ıkar çık­
m az on u ittim .
"D ik k a t e t," dedi. "Az önce h a y a tın ı k u rta rd ım !"
"P lan ım ı m ah v ettin ! Beni k a ç ıra n k iş in in k im o ld u ğ u n u söy­
lem ek ü z e re y d ile r!"
"S ö y led iler zaten ," diye te rsle d i. "S ih irb a z 'd ı!"
Sihirbaz. Yeşil adam . M ezar taşı. Sihirbaz m ı?
N icodem us'un d u d a k la rı k ıv rılın c a ek sik d işin i gördüm . "Seni
S ih irb az k a ç ırttı,” dedi. Bana yaklaşm ay a devam e d iy o rd u ve ben
de geri çekilm eye devam ed iy o rd u m . "V am pirleri VVatford'a sokan
da S ih irb a z 'd ı."
"N e?" K arda tö k ezledim , son an d a düşm ed en d urabildim .
N icodem us, b irk aç san tim önüm de d u ru p , "O n larla anlaşm a
y a p tı," dedi. "W a tfo rd 'a sa ld ırıp h erk esi k o rk u tu rla rs a L o n d ra'd a
y aşam ala rın a izin v erecek ti. A n laşm ay ı b en im le yap m ak isted i
am a ben k a b u l etm ey in ce b a şk a sın ı b u ld u ."
"S ihirb az, an n em i ö ld ü rm eleri için v am p irleri m i g ö n d erd i?"
"A n n en i u y arm ay a ç alıştım am a b an a in an m ad ı." N icodem us
om uz silk ti. "S ih irb az 'm a n n e n i ö ld ü rm ek iste d iğ in i san m ıy o ru m
am a ölm esini p e k de u m u rsam am ıştı. H er şeyi k o la y la ştırd ı, değil
m i?"
Bir adım daha geriledim . "B unu bana neden şimdi anlatıyorsun?
N eden ön ceden a n latm a d ın ? Ve n e d en b u ra d a sın ? Beni ta k ip mi
e ttin ? " Başka v am pirler v ar m ı diye bak ın d ım . Bu bir tu z ak m ıydı?
"Sana söyleyem ezdim ," dedi Nicodemus. "Beni öldürürdü! Ama
şu an ö ld ü rse de b ir önem i yok. G idip k ız k a rd e şim i tu tu k la d ı.
S enin S ihirbaz. E b en eza'y ı aldı. O nu g eri alm ak için y a rd ım ın a
ih tiy acım var."
S ih irb a z 'd ı. B aşın d an b eri S ih irb a z 'd ı.
O nun o labileceğini h e p d ü şü n ü y o rd u m am a gerçekten o olabi­
leceğ in i hiç d ü şü n m em iştim . N asıl y ap ard ı? O S ihirbaz'dı. Nasıl?..
Snow gibi ses çık ard ım : k a rn ım d a n b aşlay ıp siv ri d işlerim i
te tik le y e n b ir h o m u rtu . Sonra d ö n ü p arab am a k o ştu m .
N icodem us p eşim den k oşup b eni k o lu m d an tu ttu . "Bekle! Ben
de sen in le geliyorum !"
"H ayır, g elm iy o rsu n ."
"D edim y a ... K ardeşim i aldı!"
"B un u n e d en u m u rsay ay ım ?"
"O n u n la savaşm an d a sana y a rd ım edeceğim ."
"Y ardım ını istem iy o ru m , seni canavar."
"Çok k ö tü ," d ed i b e n i çekerek. "Y ine de edeceğim !"
Çaresizce b ir h ay k ırış konuşm am ızı böldü: Bir Normal, spanyel
cinsi şaşı köpeğiyle y ü rü y o rd u ve kö p ek , N icodem us ve benim le
ilgileniyo r, çılg ın ca h av lıy o rd u .
"B uraya gel, D ella." N orm al, o nu ta sm a sın d a n çe k ti ve köpek
ü zerim ize a tla rk e n n e red e y se b o ğ u lu y o rd u . H a v h av hav.
“Baz! B az! B az!" d ed iğ in e y em in ed eb ilird im .
N icodem us'a ark am ı dönüp köpeğe d ah a d ik k a tli b ak tım . "Be­
nim ad ım ı m ı sö y lü y o rsu n ?"
"Baz!" diye havladı köpek. "Ş ü k ü rler olsun! Benim, Penelope!"
"B unce?" O nun sesine b enziyordu. C iyaklayan b ir k ö p ek gibi.
"Seni k im k öpeğe çe v ird i? "
"K öpek m iyim ?" d ed i şa şk ın lık la . "B üyü d a h a önce hiç bu
şekilde işlem em işti. Baz, gelip b e n i alm an gerek!" N orm al, b ir
te h d itm işim gibi k ö p e ğ in i alm ak ü zere eğildi.
A slında te h d ittim . Köpeği kucağım a alıp y ü z ü m ü n k a rşısın d a
tu ttu m .
"H ey," d ed i N orm al. N icodem us ona tısla y ın c a adam tasm ay ı
b ırak tı.
"B unce, sen n ed en b a h se d iy o rsu n ? "
"Baz, S im on'ın S ih irb a z 'la te k b a şın a y ü zleşm esin e iz in v e re ­
m eyiz; içim de çok k ö tü b ir h is var. G elip b en i alm alısın !"
Simon. S ih irb a z 'Ia y aln ız. A n n em in k atiliy le.
“G eliyorum ." Köpeği k o lu m u n a ltın a a tıp N o rm a le baktım .
“K öpeğini ö d ü n ç alm am gerek."
"Ö yle b ir şe y ..."
A sam ı k a ld ırd ım . “B u r a d a g ö r e c e k b i r ş e y y o k ! " N orm al
bize, a rd ın d a n eline b a k tı ve ceb in d en sigara ç ık a rd ı.
A rabam a d o ğ ru koşm aya başladım .
N icodem us tam ark am d ay d ı. “ Ben de se n in le geliyorum !"
Koşmaya devam ettim . T ek rar k o lu m d an tu tu n c a h ızla ona
d ö n ü p avcu m d a ateş y a k tım . N icodem us geriy e sıçradı.
Köpek Bunce ona havlad ı.
"Kız k ard eşim i k u rta rm a k z o ru n d a y ım ," dedi. "Ve sen in de
y a rd ım ım a ih tiy a c ın o labilir. O raya te k başım a girem eyeceğim i
b iliy o rsu n ."
Başımı k ald ırd ım . "Y ardım ına ihtiyacım olabilir. Söylediklerin
d o ğ ru y sa E b b 'in k e sin lik le ih tiy acı var. A m a W atford'a ik in ci kez
v am p ir sokm ayacağım . H adım ed ilm iş olsa bile."
77

"Ah, şü k ü rle r o lsu n ," d ed i annem . B ornozuyla k a p ım ın ö n ü n d e


d u ru y o rd u .
Y astığım dan b aşım ı k a ld ırd ım . "N e?" K ıyafetlerim le b a tta n i­
y en in ü stü n d e u y u y ak alm ıştım . Saatin kaç o ld u ğ un u bilm iyordum .
"D em in M itali B unce a ra d ı. Sim on ve Penelope kaçm ış ve
sen in de o n larla olab ileceğ in i d ü şü n d ü m ."
" H a y ır... K açm ışlar mı?"
"K a ç tık la rın ı, k a ç ırılm a d ık la rın ı um u y o r." A n n em in sesi k ı­
sıldı. "D ü n geced en sonra."
"A nne, s o ru n n e d ir? "
"Bir saldırı daha olmuş," dedi. "O korkunç H um drum ... Pitch'lere
saldırm ış. H er şeyi yutm uş. K orkunç bir olay. En b ü y ü k b ü y ü ma-
likânesiydi."
"Ama S im o n ..." dedim .
"N e v a r canım ? Sana b ir şey m i söyledi?"
A salak la rı b ulm aya gitm işlerd i. B undan em in d im . Tam da o n la rın
y apacağı tü rd e n b ir şeydi. A ileleriyle k o n u şm ad an ya da y ard ım
istem ed en g id ip b ir g ru p can av arla y ü z le şm e k ...
A nnem e söylem eyi d ü şü n d ü m . Sim on'ın d ü n gece P itch Terde
o ld u ğ u n u . O n u n ve P e n n y 'n in —ve B asilton G rim m -P itch 'in ~ b ir­
lik te p la n y a p tık la rın ı.
A m a an n em ona n e d en d ah a önce söylem ediğim i so rg u la rd ı.
S onra da m u h tem elen çenem i k a p a lı tu tm a m ı söylerdi. Tüm
S ih irb a z la r A lem i sav aşın eşiğindeylcen ya da b e lk i savaşın iç in ­
d ey k e n o laylara d a h il o lm a n ın iyi o lm ayacağını söylerdi.
A nnem b ab am ın M eclis'te acil d u ru m to p la n tısın d a old u ğ u n u
söyledi. S ih irb az da k u le sin e k ap an m ış y ıld ız la rla m ı ne k o n u şu ­
yorm uş.
Sim on ve P e n n y 'y le olm adığım için ra h a tla m ış tı am a ay n ı za­
m an d a tu h a f b ir şek ild e en d işe liy d i de. "A gatha, Sim on'la ilgili
h e r şey y o lu n d a m ı?"
"K ayıp o ld u ğ u gerçeği d ışın d a m ı?"
"N e dem ek istediğim i b iliy o rsu n , canım . Sizin aranız. İk in iz."
"İy iy iz ," diye y a n ıtla d ım .
O na a y rıld ığ ım ız ı söylem eyecektim . S im on'ın h a y a tta olup
olm ad ığ ın ı bile b ilm iy o rd u m , m ecb u r k alm a d ık ç a annem e fark lı
bak ış açım d an b ah setm ey ecek tim .
Partiden k alan yem eklerden biraz aldım —diyet kola ve enginarlı
to s t- ve odam a çıktım . A n n em lerin p artisin d e n önce u y u yakaldım ,
o n la r da b eni u y a n d ırm a d ıla r. D inlenm eye ih tiy a c ım o ld u ğ u n a
k a ra r v erm iş o lm alıy d ılar.
E k m ek ten b ir ıs ırık aldım . Bu k o n u d a y apabileceğim b ir şey
y o k tu . H içb ir şey.
Sim on'ın n ered e o ld u ğ u n u b ilm iy o rd u m bile. "A salak ların p e ­
şin d e d ir" cevabı y ard ım cı olm uyordu. Başka ne biliyordum ? Baz'la
m ı b irlik te y d i? A rtık a rk a d a şla r m ıydı? B u n lar ip u cu değildi.
A rk a d a ş o ld u k la rın a h âlâ in an a m ıy o rd u m .
Sim on a ç ısın d an in an a b iliy o rd u m ; o iste y e n herkesle ark adaş
olab ilird i. Canlı y ık ım güllesiyle a rk ad aş olm ayı s o ru n etm eyen
herkesle. A m a B az'ın ç ık a rı neydi?
B az'm te k iste d iğ i Sim on'm ölm esiydi. Sim on'ı o rta d a n k a l­
d ırm a k için h er şeyi y ap ard ı.
H er şe y i...
Ya tü m b u n la r num araysa?
Ya Baz, Sim on'ı asa la k la ra y ö n len d iriy o rsa? Beni o gece Or-
m an'a y ö n le n d ird iğ i g ib i...
Yani tam y ö n len d irm e m işti aslın d a. Ben onu ta k ip etm iştim .
A m a y in e de. Yine de...
Baz v am p ird i.
Baz dü şm an d ı.
Baz P itch'ti.
Telefonum b aşu cu m d ay d ı. (Evde telefon k u lla n m a m a iz in v e­
riliy o rd u .) P e n n y 'y e mesaj attım .
A nnen seni arıyor. H erkes çok endişeli.
Ve:
A sa la kla rla m ı savaşıyorsunuz? Yardım a ihtiyacınız var mı?
Size ya rd ım çağırabilirim .
Sonra:
B a z'la b irlikte m isiniz? Bunun bir num ara olabileceğini d ü şü ­
nüyorum . Sim on'a bir şey ya p m a ya çalışacağını.
Ve sonra:
En azından bir not bırakabilirdin. Gayet b a sitti.
T elefonum u yatağa fırla tıp kolam ı açtım . Y astığım ın a ltın a
sak lad ığ ım Lucy ve D a v y 'n in fo to ğ ra fın ı çık ard ım .
Cesur, gözü p ek Lucy S alisb u ry böylesine çaresiz b ir d u ru m d a
ne yap ard ı?
A nlaşılan m a n tık lı bir in san gibi K aliforniya'ya kaçar, d u ru m u
h alletm eleri için işi k a h ra m a n la ra b ıra k ırd ı.
Baz, Sim on'ı k a n d ırd ıy s a bu k o n u d a b ir şey y ap am azd ım .
A m a b u ra d a h iç b ir şey y ap m ad an d u ram azd ım , lan e t olsun!
[Simon'a la n et olsun.) [Hepsine lanet olsun.) A p tal o la y la rın a d ah il
o lm adığım da bile y in e de b ir şekilde d a h il oluyordum . Ü stüm e
d ü şe n i yapm am g erek iy o rd u .

E vden ç ık tığ ım d a an n e m telefo n la k o n u şu y o rd u . V olvo'yu aldım .


78

BAZ

Bunce'ın yalnızca köpeğin bedenini ele geçirdiğini; o n u n v ü cudunda


kap alı k alm a d ığ ın ı anlam am b iraz v a k tim i ald ı. D aha önce böyle
b ir şey hiç d u y m am ıştım . B u n u n yasal o lm a d ığ ın d a n em indim .
Gerçek Bunce, korkunç büyücü, H ounslovv'da b ir çitin arkasına
sa k la n m ış b en i b ek liy o rd u .
O nu alm aya g id iy o rd u m .
"Cep n u m a ra n k o n u su n d a b u k a d a r gizem li o lm asa y d ın b u n u
y apm ak z o ru n d a k alm azd ım !" diye h a v la d ı a rk a k o ltu k ta .

PENELOPE

K om şum uzun bahçesinde saklanıyordum . Eve gidem iyordum çü n k ü


annem orad ay sa çık m am a iz in verm ezd i ve ç ık m a m gerekiyordu...
Sim on'm S ih irb a z 'la te k b aşın a y ü zleşm esin e iz in verem ezdim .
W atford'a ço k tan u laşm ış olabilirdi. M uhtem elen oraya ışınlanm ayı
dü şü n m ü ştü ve ışın la n m ıştı.
S im on'la işleri cid d i an lam d a b erb at etm iştim .
Baz öfkeyle ç ık tık ta n sonra benim de k en d isiyle gelm em e izin
v e re c e k ti am a so n ra o nu vazgeçirm eye, m a n tık lı k o n u şa ra k ik n a
etm eye çalışm ıştım .
"B elki Baz h a k lıd ır," dem iştim .
Simon odam da volta atıp, kılıcını savuruyordu ve aniden durarak
h o r g ö rü rc e sin e b an a b a k tı. "C iddi m isin P en n y ? A salak lar m ı?"
"H ay ır, a sa la k la r k o n u su n d a d e ğ il... A m a Sim on, etra flıc a
d ü şü n se n e , in s a n la r seni ö ğ re n d ik le rin d e ne olacak?"
" İn s a n la r u m u ru m d a değil!" diye g ü rled i.
O nu su stu rd u m . K ardeşlerim h âlâ alt k a tta la rd ı. "S ih irb az'ı
u m u rs u y o rs u n ," dedim . "S en in b ü y ü çald ığ ın ı ö ğ ren d iğ in d e ne
olacak d ersin ?"
“Büyüyü çalm ıyorum !" d iye fısıld ad ı.
“H er ne ya p ıyo rsa n /" d iye fısıld a y a ra k k a rş ılık verdim . "N e
olacak?"
"B ilm iyorum ! S ih irbaz k a ra r v erir."
O n o k tad a m uhtem elen pes etm eliydim . A m a o n u n y erine k a r­
şısın a geçip elin i tu tm u ştu m .
"Sim on," dedim . "B elki de sadece g itm eliyiz."
Ne d ed iğ im i an lam ad ı. D iğer eliyle k ılıc ın ı k a v ra d ı. "P enny.
Ben de o nu d iy o ru m . G itm ek zo ru n d a y ız ."
"H a y ır." Ona b ir adım y ak laştım . "Bence bu gitm em iz için
te k şan sım ız o labilir."
Bana d elirm işim gibi b a k ıy o rd u . Ü steledim : "H erkes H um d-
ru m 'Ia b ir b ağ ın o ld u ğ u n u b iliy o r a rtık . G erçekte neler o ld u ğ u n u
öğren d ik lerin d e, sev d iğ in in sa n la r bile... Sen herkes için teh d itsin ,
Simon. T üm d ü n y am ız için. Ö ğ re n d ik le rin d e ... Belki bu, b u ra d a n
a yrılm a k için son şan sım ızd ır. G idebiliriz."
B aşını ik i y an a sallam ıştı. "N ereye gideceğiz, P en n y ?"
"N ereye g itm em iz g e re k iy o rsa ," dedim . "U zaklara."
SİMON

U zaklara. U zak diye b ir yer y o k tu .


Y alnızca b u ra sı ve N orm aller v a rd ı. Penelope b ü y ü d e n kaç­
m a n ın b en im için kaçış o ld u ğ u n u m u d ü şü n ü y o rd u ?
B unu n m ü m k ü n o ld u ğ u n u bile san m ıy o rd u m . Ben zaten b ü ­
y ü y d ü m . H er ne y ap arsam yap ay ım , o n d a n k açm ak b u n u d u r­
d u rm ay acak tı.
"B u n u d üzeltm em gerek ," dedim . "B u n u b enim düzeltm em
gerek ."
"B unu y ap ab ileceğ in i sa n m ıy o ru m ," d edi Penelope.
E lini b ırak tım . "Yapmak zo ru n d ay ım . Bu y ü z d e n buradayım ."
A m a b e lk i de b u rad a olm am ın sebebi b u değildi. Belki de
y aln ızca h er şeyi m ah v etm ek için b u r adaydım .
Yine de bu, y ap m ak z o ru n d a o ld u ğ u m şeyi d e ğ iştirm iy o rd u .

PENELOPE

" S ih irb az 'la k o n u şacağ ım ," dedi.


"Sim on, lü tfen yap m a," diye y alv ard ım .
Fakat beni dinlem eyi çoktan bırakm ıştı. S ırtın dan koyu kırm ızı
k a n atla r ve b acak ların d an aşağı d o ğ ru da ok benzeri k u y ru ğ u çıktı.
K ararlı b ir ifadeyle b an a b a k tı. Ve g itti.
İşte o zam an Baz'ı aradım .
Bordo spor arabasını önüm de d u rd u rd u . Ben çalıların arasından
çık ark en Baz ç o k ta n eğilip k ap ım ı açıy o rd u bile.
A rk a k o ltu k ta k ü ç ü k , şaşı b ir k ö p ek o tu ru y o rd u . O nu ele
geçirm e b ü y ü m ü k a ld ırd ım ve k ö p ek h av lad ı.
79

LUCY

S o n b ah ar g ü n d ö n ü m ü n d e gizlice W atfo rd 'a g ird ik .


"O ğlum uz y az g ü n d ö n ü m ü n d e doğ acak ," d edi Davy, Beyaz
Ş a p el'in en ü st k a tın d a k i esk i K âhin o d a sın ın z e m in in d ek i bo ş­
lu k ta n beni y u k a r ı çekerken.
"Ya da k ız ım ız ," dedim .
G üldü. "S an ırım b u d o ğ ru ."
A h şap zem ine çık tım . "K âh in ler b u ray a n asıl çıkıy o rlarm ış?"
"E sk id en m erd iv en v a rm ış," diye y a n ıtla d ı.
Oda yu v arlak tı; eğim li, vitraylı ve k arm aşık b ir çizim in olduğu
k u b b e şe k lin d e b ir ta v a n ı v a rd ı. T av anda el ele tu tu şm u ş, p a rla k
y ıld ız la r ve süslü h a rfle rle y azılm ış siyah b ir m etne b a k a n b ir
k a d ın ve erk eğ in tab lo su v a rd ı. M e tn in y aln ızca b ir k ısm ın ı ç ık a ­
rab ild im ... Zam anın rahminde. Shakespeare. "B urayı nasıl buldun?"
D avy om uz s ilk ti. "A ra ştıra ra k ."
W atfo rd 'ı h e rk e ste n iyi b ilird i. Biz flö rt ed ip ders çalışm ak la
m eşg u lk en o h e r b ir k ö şe sin i g ezerd i.
T uz, yağ ve k o y u m avi k a n la y ere b ir şekil çizm esini izledim .
(Beş köşeli y ıld ız değil, başka b ir şeydi.)
Şalım ı o m u zlarım a ve b a cak larım a ö rttü m . Y anım ıza hiçb ir
şey alm a m ıştık . Ne b a tta n iy e ne y a s tık ne de m inder.
D a v y 'n in b ir y ığ ın n o tu v a rd ı ve o n la rı o k u y u p d u ru y o rd u .
"H er şeyden em in m isin?" diye sordum b u h afta y irm in ci kez.
Bunu yapm ayı k ab u l ettiğim den beri bana k arşı daha hoşgörülüydü.
K abul e tm iştim .
D ü şü n m ü ştü m k i...
D a v y 'n in b u n u b en siz y ap ab ileceğ in i d ü şü n m ü ştü m . Başka
b ir y o lu n u b u lacağ ın ı.
Ben y a n ın d a olduğum sürece k e n d in i fazla k a p tırm asın a engel
olabileceğim i.
Ve... D a v y 'n in ço cuk iste d iğ in i. H er şeyden öte, çocuk y a p ­
m a k ta n b a h se d iy o rd u k . Benden ço c u ğ u n u taşım am ı istiy o rd u .
H ay atım ızı d eğ iştirm em izi.
B unu istiy o rd u m .
"E m in im ," d ed i Davy. "R itü elle ri ve sözleri üç k a y n a k ta n
k a rşıla ştırd ım ; üçü de b irb irin e u yuyor, çok az fa rk var."
"B unu d ah a önce başkası n e d en d enem edi?" diye sordum .
"Ah, san ırım denediler," dedi heyecanla. "Ama biz denem edik.
K endin de sö y led in , kim se b u ritü e lle r ü z e rin d e b en im k a d a r çok
çalışm adı. H içb ir b ilg in in b u n o tla ra erişim i y o k tu ."
B üyülerin b azıların ı benim le paylaşm ıştı. B eoıvulf İncil. Şalımı
d ah a sık ı sard ım . "Y ani risk y o k ..."
"R isk h e r za m a n var. Biz b ir şey y a ra tıy o ru z . Bir h ay at."
"Bir ço cu k ," dedim .
Ayağa k a lk ıp ç iz im in in ü z e rin d e n a tla y a ra k y a n ım d a eğildi.
"Bizim çocu ğ u m u z, Lucy, S ih irb azlar  le m i'n in gelm iş geçm iş en
gü çlü b ü y ü c ü sü ."

Oda y ed i m um la a y d ın la n ıy o rd u .
D avy h e r b ü y ü y ü y ed i kez söylem işti.
Neden hep yedi? diye d ü şü n d ü m soğuk ah şap zem inde sırtü stü
y a tark e n .
M ü zik g etirm iş olm ayı d iledim . A m a d ışa rıd a şa rk ı söyleni­
yo rdu; ö ğ ren ciler Ulu Ç a y ır'd a g ü n d ö n ü m ü a te ş in in b aşm d ala rd ı.
Gece ta h m in e ttiğ im d e n d ah a tö ren sel b ir h a l alm aya başla­
m ıştı. W atfo rd 'a gizlice g irm ek ve g izli o d ay ı b u lm ak eğlenceliydi
am a D avy a r tık o d a k la n m ış ve sessizleşm işti.
R itüelin işe yarayıp yaram adığını nasıl bileceğimizi m erak ettim .
B ebeğim izin d ü n y a n ın en güçlü b ü y ü c ü sü olup olm adığını?
F arklı g ö rü n ü r m üydü? G özleri p a rla r m ıydı?
D avy ritü e l b o y u n ca konuşam ay acağ ım ızı söylediği için göz­
le rin e b ak tım . M u tlu ve h ey ecan lı g ö rü n ü y o rd u .
Ç ünkü sonunda g ö kyüzüne bağırm ak dışında bir şey yapıyordu.
K onuşm am aya ç alıştım . Hiç k ıp ırd a m a d a n y attım .
G erçek leştiğ i a n d a b ü y ü n ü n ve şan sın bizim y a n ım ızd a ol­
d u ğ u n u biliyordum .
K arnım ın d erin lik lerin d e b ir çekim oldu. Sanki orada bir yıldız
p atla m ış gibi. D ü nyam bem beyaz k esild i ve tü m b ü y ü m k a sık la ­
rım d a g e rg in b ir to p gibi kasıld ı.
Y eniden gö reb ild iğ im d e, D a v y 'n in a ltın y ü z ü d ah a önce hiç
görm ediğ im k a d a r m u tlu b ir ifadeyle ü zerim d ey d i.
80

AGAÎHA

W atford'a u laştığ ım d a k a p ıla r a ç ık tı ve k a rd a y a ln ız ca b ir a ra b a­


n ın izi v a rd ı. Bu iyiydi; dem ek k i S ih irb az b u ra d a y d ı. İzleri ta k ip
e ttim ve V olvo'yu av lu d a S ih irb a z 'm J e e p 'in in y a n m a p a rk ettim .
Başım derde g irm ezdi; b u acil d u ru m d u .
A cil d u ru m la rd a iyi değildim . S ih irb az'ı b u lu p işi ona b ıra k ­
m ak için sab ırsız la n ıy o rd u m . O na b ild ik le rim i a n la tac ak ve bu
k a rm a şa d a n o lab ild iğ in ce u zak laşacak tım .
Belki M in ty 'n in evine giderdim ve Mearı Girls izlerdik. A nnesi
de bize alk o lsü z m ojito y a p a rd ı. Jel m a n ik ü r y a p a rd ık ; M in ty 'n in
k en d i m ak in esi v ard ı.
B üyü M in ty 'n in u m u ru n d a d eğildi. F a n ta stik k ita p la r bile
okum azdı. "İlgim i ç e k m i y o r d erdi. “O ka d a r sahte k i."
(Bir keresinde Penelope'yle m an ik ü r yapmaya çalışm ıştım ve dik­
kati dağılıp b u n u büyüyle yapm anın b ir yolunu bulm aya çalışm ıştı.)
Karda k o şarak A ğlayan Kule'ye gidip S ihirbaz'm ofisine çıktım .
Yemin ederim , b in lerce basam ak v a rd ı. A san sö rler de v a rd ı am a
b ü y ü le ri b ilm iy o rd u m .
K apısını çalm a k o n u su n d a en d işelen iy o rd u m am a zaten açık tı
ve içerisi ta m b ir k ao stu . S anki P en n y b u ra y a g irm işti: H er yerde
y ığ ın la r h alin d e, açık k ita p la r v ard ı. Y ırtılıp b ir d u v a rın tam a ­
m ına y ap ıştırılm ış say falar vardı. (Y a p ıştırılm am ış, büyüyle duvara
tu ttu ru lm u ş la rd ı.) (İşte tam da b u tü r şey lerd en bık m ıştım . Bant
k u lla n sa ne o lu rd u sa n k i? N eden k âğ ıd ı d u v a ra y a p ıştırm a k için
b ü y ü k u lla n ılırd ı ki? B ant. Var o lan b ir şeydi.) H er neyse, S ih ir­
baz b u ra d a değ ild i. O na n o t b ıra k a b ilird im am a b u ra d a b u la b ilir
m iydi ki? Hem v ak tin d e dönm ezse ne olacaktı? S ihirbaz'm görevleri
d ü şü n ü ld ü ğ ü n d e k e n d in e g erçek ten b ir s e k re te r tu tm a sı g e rek i­
yordu . S inirlenip k ita p la rd a n b irin i k ap ad ım ve p encere p erv az ın a
y aslan ıp ne yapacağım a k a ra r verm eye çalıştım .
O sırad a Beyaz Ş a p e l'd e k i ış ık la rı gördüm .

SIMON

VVatford'a g id en yolu b ild iğ im d en em in değildim .


A rtık u çtu ğ u m d a n da em in değildim . Ya da sadece orada ol­
m ayı d ü şü n ü p d ü şü n m ed iğ im d en .
Bu —y ap tığ ım şey, k u lla n d ığ ım b u b ü y ü — y en i b ir d elik aç­
m ak için y e te rli m i y o k sa sadece esk id e n oluşm uş b ir ta n e sin i m i
g en işletiy o rd u , m erak ed iy o rd u m .
H epsi b en im h a k k ım d a y a n ılıy o r m u, m erak ediyordum .

AGATHA
Beyaz Ş ap el'i sev m iy o rd u m . B urada ne zam an to p la n tım ız olsa
saçım d aki tü ts ü k o k u s u n u u z u n sü re g eçirem iyordum .
Bugünse tü tsü d en çok dum an kokuyordu. D um an ve harcanm ış
b ü y ü . Sınav so n rası b ir s ın ıf gibi.
S ih irb az'ı b u lu p ona ö ğ re n d ik le rim i an latacak , so n ra da gi­
decektim .
(M in ty 'n in e v i b u fe la k e tte n y e te rin c e u z a k ta o lm ayabilirdi.
B elki Isk o ç y a 'd a b ir ü n iv e rsite y e g id erd im . K ate'in W illia m 'la ta ­
n ıştığ ı okula.)
Ş a p e l'in g irişi b o ştu . D um anı ta k ip ed erek ilerledim k i bu
aptalca b ir h a re k e tti —Simon h arek eti—am a ay n ı zam anda Sihirbaz'ı
b u lm a n ın en iyi yoluydu.
İlerlem eye, k a p ıla rı açm aya, b in a n ın için d e y ü rü m e y e devam
e ttim . İçerisi d a h a da d u m an lıy d ı. Ve k a ra n lık . Ve sa n ırım Si-
h irb a z 'ın şa rk ı sö y led iğ in i d u y u y o rd u m . M uhtem elen ciddi bir
b ü y ü n ü n o rta s ın d a g elm iştim . Belki Sim on'ı arıy o rd u .
"E fen d im ?" diye seslendim . O na b aşk a n asıl sesleneceğim i
bilm iyordu m ; S ih irb az'a b irin in S ih irb az diye seslen d iğ in i hiç
d u y m am ıştım .
A h şab ın ah şab a v u rm a sesine b en zer b ir çarp m a sesi çık tı.
N ereden g eld iğ in i an lay am ıy o rd u m ve a y n ı zam anda h iç b ir şey
görem iyordum . Bazı eski W atford b in a la rın d a ışık düğm esi yo k tu ;
ışık la rı b ü y ü y le açm anız g erek iy o rd u . A m a asam cebim e sığm adı­
ğ ın d a arab ad a, yolcu k o ltu ğ u n d a d u ru y o rd u .
Bir çarp m a sesi d ah a geldi. K ıp ırd am ad an d u ru p d in led im :
M etalik b ir ses. Biri bağırıyordu. Bana d o ğ ru gelen ayak sesleri
duydum ; k o şu y o rd u . Nefes nefeseydi.
Biri b an a çarp ıp b en i k en ara itti ve y a n ım d a n geçti. A rd ın d a n
b aşka b iri b e n i y a k a la y ıp d u v ara y a p ıştırd ı. "S ana k o şm am anı
söylem iştim !" d iye b ağ ırd ı.
"S ö y lem ed in iz," dedim . "B ana söylem ediniz."
K ollarım ı o k a d a r sık ıy o rd u k i k ırıla c a k la rın ı san d ım . " I ş ı k ­
la r y a n s ın ! " dedi.
Ve y an d ı.
S ih irb a z 'm g ö zlerin e b ak tım . Ben o ld u ğ u m u fa rk e d in ce beni
b ir k e n a ra itti.
"N erey e g itti? " diye sordu.
"Kim , efendim ?"
A sasın ı e tra fın d a salladı. " N e r e d e y s e n ç ı k o r ta y a !” D işleri
g ö rü n ü y o rd u . "B una zam anım o lm adığını b iliy o rsu n . V akit y ak la ­
şıyor!" A sasın ı k ırb a ç gibi sa v u rd u . “L ü tfe n ! ” (A sasını savurdu.)
“L ü tfe n ! ” (A sasını sav u rdu .) “L ü tfe n ! ” (A sasını savurdu.) “B a n a
i z i n ve r, i z i n ve r, i z i n v e r!"
Ne için b ü y ü y ap tığ ın d an em in değildim am a b ü y ü bana çarptı
ve yere d ü ştü m .
"S e n ..." dedi S ihirbaz b en i te k ra r fark ederek. Göm leği açık tı
ve fazlasıyla te rliy o rd u . G öğsü m avi b ir şeyle k ap lıy d ı. "B urada
ne işin v a r? "
"Size Sim on'ı söylem eye geldim ."
"Sim on!" d ed i h a ra re tle . "Sim on n ered e?" E lini k a ld ırd ı. "Bir
d a k ik a ..." S ih irb az sa n k i k açm ak istiy o r gibi, d in liy o r gibi b a k ı­
yo rd u . Bir adım g eri a ttım am a kolum u y ak alad ı. "Sim on nerede?"
"B ilm iyorum , efen d im ," dedim . "Ama size Basilton P itc h 'le
b irlik te o ld u ğ u n u söylem eye geldim . D ün gece. A sa lak la rı b u la ­
c a k la rın ı sö y led iler am a bence bu b ir tu zak ! O na y a rd ım etm eniz
gerek!" Kelimeler, tıp k ı arab ad a p ro v asın ı y ap tığ ım gibi ağzım dan
h ız la d ö k ü lü y o rd u .
S ih irb az h o m u rd a n a ra k b aşın ı tu ttu . K aran lık odada volta
atıyor, g ö rü ş açım a b ir g iriy o r, b ir çık ıy o rd u . B ü y ü sü n ü n ışığı
h âlâ ü zerim d e d u ru y o rd u . K apıya d o ğ ru b ir adım attım .
"A salak lar dem ek. V am pirler. Çocuklar. B una ay ıraca k v a k ­
tim yok!" Ö fkeyle h o m u rd a n ıy o rd u . K itap lık gibi ağ ır b ir şe y in
g ü rü ltü y le d e v rild iğ in i d u y d u m . O dadan ç ık m a k üzere koşm aya
başladım am a Sihirbaz b en i y ak alad ı. "Sen de o lu rsu n ," dedi. "Se­
n in le id a re etm ek z o ru n d a y ım ."
B acaklarım h a re k e t e tm iy o rd u . Beni içeri sü rü k le d i.
"V erecek p e k b ir şey in y o k ," d edi, "y in e de alacağım ."
BAZ

Bunce tırn a k la rın ı yiyordu. A rabaya b ü y ü yapm aya çalışıyordu ama


zaten olabildiğince h ızlı sü rü y o rd u m ve b ü y ü le ri gergin çıkıyordu.
S ihirbaz'm , H u m d ru m 'ın seb eb in in Simon old uğ unu öğrenince
onu ö ld ü rm e sin d e n en d işe ed iy o rd u .
Bense S ih irb az'ı ö ncelikle b en im ö ld ü rm ek isted iğ im i ö ğ re n ­
m esin den en d işe ed iy o rd u m .

PENELOPE

Baz'a g ü v en m iy o rd u m .
O n u n y a rd ım ın ı s ırf arab ası o ld u ğ u için istem iştim .
Ona g ü v en m ek iste rd im —m ü th iş b ir b ü y ü c ü ve h a rik a bir
e şlik ç iy d i- am a güvenem ezdim .
Y alnızca d ö rt k işiy e g ü v en iy o rd u m : E b ev ey n lerim , M icah ve
Simon. Boşa güv en em ezd im ve güven ecek sem de b u k işi T yran-
n u s Basilton G rim m -P itch olm azdı. O alaycı, ç ık arcı ve son derece
acım asızdı. Tek d erd i, iste d iğ in i elde etm ek ve k e n d i a d a m la rın ı
k o ru m a k tı.
Bir de Sim on'a b a k ışla rın d a b ir şey v a rd ı...
B az'ın y e d i y ıllı k d ü ş m a n lığ ı b ir k e n a ra b ır a k tığ ın ı s a n ­
m ıy o rd u m . S im on'a b a k a rk e n g ö z le ri t u h a f b ir şe k ild e p a r ­
lıy o rd u . O nu s ı r tın d a n b ıç a k la m a şa n s ı olsa b ıç a k la r d ı d iy e
d ü ş ü n ü y o rd u m .
Sim on'ı S ih irb a z 'd a n u z a k la ştırm a m g erek iy o rd u .
Sonra da onu u za k la ştırm a m g e rek iy o rd u .
AGATHA

K orkm am g e re k ird i. K orkuyordum da. D ehşete k ap ılm ıştım .


Tabii ki. Tabii ki bu şekilde öleceğim! Çünkü birileri Sim on'ı
arıyor ve onun yerine beni buluyor. A d ım ı bile bilm eyen güç âşığı
bir m a n ya k tarafından öldürüleceğim, diye d ü şü n ü y o rd u m .
O na k a rşı k o y m ay a çalışm adım . Ne an lam ı v a rd ı ki? A m a
d o n a k a ld ım ve ağlam aya başladım . Bu şek ild e öleceğim i bilm em
b u n a h a z ır o ld u ğ u m a n la m ın a gelm iyordu. O sabah annem e k a rşı
d a h a k ib a r d a v ra n m ış olm ayı diledim . T ayt ve Ugg d ışın d a bir
şey giym iş olm ayı d iled im . H ep d ah a g üzel b ir ölü olacağım ı d ü ­
şü n m ü ştü m .
Sihirbaz beni ta v a n ın d a kapısı olan ve y u k a rıd a n ışık süzülen
başka b ir odaya s ü rü k le d i.
A sasın ı k e n d isin e d o ğ ru ltu p , " Y u k a r ı, y u k a r ı , h a v a la n ! ”
b ü y ü sü y a p tı. Bu b ü y ü y ü in sa n la ra y ap m am alıy d ın ız; k azara ci­
ğ erlerin i om u zların d an çık a ra b ilird in iz . A m a b ü y ü onda işe y arad ı
ve h av ad a sü z ü lere k ta v a n d a k i k a p ıd a n geçtik .
Sonra b ir b ü y ü d a h a y ap tı: "Ve so n ra h ep im iz d ü ş tü k !" İk i­
m iz de yere d ü ş tü k . B ü y ü y ü y a p an k işi de d ü ştü . O nun düşm e
sesin i duydu m .
"H ay ır, D avy," d edi. "B ırak g itsin ."
O n u n Lucy o ld u ğ u n u d ü şü n d ü m . Beni k u rta rm a y a geldiğini.

SİMON

G ü n b a tım ın d a Ulu Ç ayır'a in d im ve k ö p rü d e n y ü rü y e re k geçtim .


S ih irb az 'm J e e p 'in i ve Dr. W ellb elo v e'm V olvo'sunu gördüm . Bu­
ra d a la r m ı d iy e m erak e ttim . Ya da b ir y e rle rd e sav aşıy o rlar m ı
diye. K ılıçlar ve asalar çekilm iş halde. Savaş W a tfo rd 'd a değilse
nered e olabileceği h a k k ın d a h iç b ir fik rim y o k tu .
Sihirbaz'm ofisine giderken Şapel'in ü st k atınd ak i ışığı gördüm .
D aha önce ışık y a n d ığ ın ı hiç g örm ediğim b ir k u ley d i. O rada
v itra y o ld u ğ u n u bile fa rk etm em iştim ; taç ya da y ıld ız k ü m esin e
benziyo rd u .
Oraya baktığım da pencerelerde k ö r edici beyaz bir ışık parladı.

AGATHA

S ihirbaz e lle rin in ve d iz le rin in ü z e rin d e d o ğ ru lu p b ü y ü yapm aya


başladı. " L ü t fe n , l ü t f e n , lü t f e n ! B a n a i z i n ver, i z i n ve r, i z i n
v e r!”
“ C ehennem de yok b en d ek i öfk e!" diye b a ğ ırd ı k ad ın . D eğne­
ğ in d en ateş fış k ırd ı ve S ih irb a z 'm g ö ğsüne isabet e tti. D aha önce
Sim on'm bile böyle b ir şey y a p tığ ın ı g ö rm em iştim . A te şin in ışığı
so n u n d a y ü z ü n ü a y d ın la ttı. E b b 'd i. Keçi çobanı.
“Kaç, A gatha!" dedi.
Am a S ih irb az ü zerim e d ü şm ü ştü . "Y apam ıyorum ," diye h ıç ­
k ırd ım .
S ihirbaz asasın ı E bb'e d o ğ ru lttu ğ u n d a ona tü m gücüm le v u r ­
dum . A sası e lin d en fırla y ın c a o nu alm ak için ü ze rim d en k a lk tı.
Ebb, “K a ç k u r t u l ! ” d iye b ağ ırd ı ve d e d iğ in i y ap tım . Ayağa
k a lk ıp a rk am d a je t a k ım ı v a rm ışçasın a k o şa ra k o d a d an çık tım .
D u m an ın a ra sın d a n k aran lığ a, o rad an da ışığa ve k a ra çık tım
ve koşm aya devam ettim .
81

EBB

O k ızı ö ld ü rü rd ü .
G eri d ö n m ek ten b aşk a çarem y o k tu .

SİHİRBAZ

V akit y o k tu .
H u m d ru m b izi tü k e tiy o rd u .
B ugün, o g ü n d ü ; b u g ü n b ü y ü m işe y a ra y a b ilird i. T atiller u y ­
g u n zam a n la rd ı, g ü n d ö n ü m ü u z a rd ı.
B ugün o g ü n d ü .
Saati gelm işti.
Keşke Simon b u ra d a olsaydı.
B aşardığım ızı sanm ıştım - b ü y ü k bir bedeli olm uştu, e v e t- ama
başardığım ızı sanm ıştım , Lucy. Ulu B üyücü'yü dünyaya getirdiğim izi.
O en büyük büyücü.
O nu N o rm allerin arasına gizlem iştim k i kim se bilm esin. Kimse
sorm asın. H azır olana dek onu gizlem iştim . Beni kendisine çağırana
dek. T ıp k ı h e r k e h a n e tte söylendiği gibi.
K usurlu o ld u ğ u n u bilm iyordum .
Çatlağı o ld u ğ u n u görem em iştim .
Belki b ir b eb eğ in k ald ıram ay acağ ı k a d a r fazla gü cü v a rd ı...
b e lk i benim h atam d ı.
B urada o lsaydı b u n u d ü ze lte b ilird im . A rtık fa rk lı b ü y ü le rim
v ard ı. (G eçm işte fazla u z a k la ra d alm ıştım ; h a lb u k i y en i g ü cü n
yeni ilah ilerd en geldiğini fark etm eliydim .) Şimdi bir şansım v ardı,
o n u k u rta ra b ilird im .
Ama Simon burada değildi. Ben de onu bekleyem ezdim . H um d-
ru m beklem ezdi. P itch T er yoldaydı.
Bu k a d ın la olm ak z o ru n d a y d ı. S im o n 'd an sonra  le m 'in en
p a rla k y ıld ızıy d ı.
Bizim Sim on'ım ız.
O n u n g ü c ü n ü a lab ilird im .
Sadece önce onu öldürm em g e rek iy o rd u .

E6B
Sahip olduğum u düşündüğüm fırsatlara aslında hiç sahip olmamıştım.

SİHİRBAZ

Kaba k u v v e t ve d o k sa n la rın k lişeleriy le doluydu.


Keçilere ve araziye b ir uzm an gibi b ü y ü y a p tığ ın ı görm üştüm .
Am a Ebb k ılıç sav aşın d a b ir to p tu . S im on'ın k a y ıp b ir ço cu k gibi
o n u n p e şin d e dolaşm asına şaşm am alıydı.
Yıllarca onu işten çıkarm ayı düşü n m ü ştü m —W atford'ın keçilere
n e d e n ih tiy a c ı o lsu n d u ki?— am a g ü çlü y d ü ve b en im olm adığım
z am an la rd a o k u lu k o ru y o rd u .
D ünyam ızın kad eri tehlikede olmasa b u g ü n onu feda etmezdim.

EB I

A n tren m a n sız d ım .
Zaten b u tü r b ü y ü le rd e h e r zam an a n tre n m a n sızd ım . Suyu
v isk iy e çevirm ek için on ta n e b ü y ü b iliy o rd u m ve k eçileri bir
cüm leyle geri g e tire b iliy o rd u m am a b u n d a u zm an laşm ay ı hiç ge­
re k li görm em iştim .
Nico'yla so ru n yaşadığım ızda bile genellikle onu E n d işe e tm e ,
m u tlu ol ya da S a k in o l k ü ç ü k b e b e k b ü y ü sü y le y a tıştırırd ım .
Şu an te k şan sım D a v y 'y i g ü cü m le alt etm ek ti.
Bar kavgalarında öğrendiğim , " T e p e ta k la k !” ve “ Y ere ça rp !”
b ü y ü le rin i yap tım . S ih irb az d ah a önce g örm ediğim b ir şey yaptı:
b ü y ü le rin k e n d isin e ç arp m a sın a iz in v erm ek y e rin e o n lara uydu.
Deli gibi g ö rü n ü y o rd u . G öm leği y ırtılm ış tı ve ü z eri pislik le
k a p lıy d ı. Kim b ilir ne t ü r b ir k a ra b ü y ü p eşin d ey d i; b en d en ne
iste d iğ in i h en ü z söylem em işti. İk i k u r t gibi k a rş ılık lı daire çizi­
y o rd u k .
"Sen bana d en k değilsin, Ebb," dedi ve " D ir e n m e n b o ş u n a !”
dedi.
B üyüy ü em dim . B unu bazen yapab iliy o rd u m ; k en di b ü yüm de
y ak ab iliy o rd u m . S o n u n d a çaresizce, " G e r iy e d o ğ r u e ğ il! ” diye
bağırdım .
S ihirbaz la s tik te n y ap ılm ış gibi y ere sa v ru ld u , a rd ın d a n kal-
k ip iç geçirdi.
SİHİRBAZ

B un unla b en i h a z ırlık sız y a k a la m ıştı ve başım çın lıy o rd u . "Ü zgü­


nüm , Ebb. A m a b u n a ay ıracak v ak tim yok. G ücüne ih tiy acım var;
S ih irb az lar  lem i'n in se n in g ü c ü n e ih tiy acı var."
"Ben savaşçı d eğ ilim ," dedi.
"B iliyorum . A m a ben ö yleyim ." Ona y ak laştım . "İn sa n la rın
için b u fe d a k â rlığ ı yap."
"B enden ne istiy o rsu n , D avy?" K orkuyordu. Buna ü z ü ld ü m .
Bir tu ta m sa rı saç bir g ö zü n ü k a p a tıy o rd u .
"G ücünü. S enin g ü c ü n e ih tiy acım var."
"V eririm . Ben istem iy o ru m ."
"O şek ild e olm uyor," dedim . "B enim alm am g erek."
Ç enesini sab itled i, çoban d eğ n eğ in i aram ızd a k a ld ırd ı. “D a r­
m a d u m a n ! " d iye b a ğ ırd ı ve oda çılgına döndü.
Döşemeler y erlerin d en çık ıp k o n feti gibi etrafım ızd a dönm eye
başladı. E ski c a m ların h ep si tu z la buz oldu.
Bu çocu k b ü y ü sü y d ü . Ö fke n ö b eti. Can sıkıcı m asa o y u n la rı
ve d a ğ ın ık bily eler için.
Bu k a d ın d a k i g ü ç ...
Boşa h a rc a n ıy o rd u .
K aosun a ra sın d a öne a tılıp k ılıcım ı g ö ğsüne sapladım .

EBB

S ihirbaz b ir k aç ık gibi k o n u şm asın a rağ m en o n u n h a k lı old u ğ u n a


k a ra r verdim .
B un u n en iy isi o ld u ğ u n a k a ra r v erd im . Bir am aç u ğ ru n a ol­
duğun a.
U m arım b iri k eçileri eve g ö tü rm e y i h a tırla rd ı.
82

SİMON

Beyaz Ş apel'in k ap ısın a u laştığ ım d a tü m p encereler patladı. D ünya


cam d an yap ılm ış da sonu gelm iş gibi b ir ses çık tı.
N eyi d u rd u rm am gerekiyorsa o n u n için geç kalm adığım ı u m u ­
yordum .
Kime y a rd ım etm em g erek iy o rsa etm ek için.
Şapel'e k o şu p k ü rs ü n ü n a rk a sın a ilerledim . S ihirb az'ı ve ark a
tarafta, tavanında kapısı olan gizli odayı bulm ayı düşündüm . Kanat­
la rım ı ç ırp tım -k a n a tla r ım h âlâ d u r u y o r d u - ve açık lığ ın k e n a rın ı
y a k a la y ıp k e n d im i y u k a r ı çektim .
Yuvarlak, savaş alan ın a dönm üş b ir odaydı. Sihirbaz ortad a diz
çö k m ü ştü , gözleri k a p a lıy d ı ve o m u zları in ip k a lk ıy o rd u . Yerde,
a ltın d a y a ta n b iri v a rd ı ve b ir an o n u n Baz o labileceğini d ü ş ü n ­
düm . A m a Baz a sa la k la rın p eşin e d ü şm ü ştü .
Yerdeki h e r kim se, bu h e r şey in başladığı an lam ın a geliyordu.
Boğazım ı tem izley ip elim i k alçam a koydum . Kılıç onu çağ ır­
m am a gerek k a lm a d a n b e lird i. S an k i tü m d ü n y a b an a k a rş ılık
v eriy o rd u . D üşünm em e bile g erek y o k tu .
S ih irb a z 'ın elleri, a ltın d a k i k iş in in g ö ğsündeydi. E tra fla rın d a
yoğun, bü y ü lü bir pus v ard ı ve Sihirbaz şarkı söylüyordu. Ş arkının
ne o ld u ğ u n u an lam am bir d a k ik a m ı aldı.
"H a y d a n g e le n h u y a g id e r . B ir a z a şa ğ ı, b ir a z y u k a r ı . "
Sessizce öne b ir adım attım ; o nu b ü y ü n ü n o rta sın d a ra h a tsız
etm ek istem iy o rd u m . Ö zellikle de b irin i d iriltm e y e çalışırken.
"D e v a m e t, d e v a m e t ," diye şa rk ıy ı söylüyordu.
Sessizce b ir adım daha attım ve a ltın d a y a ta n ın Ebb old u ğ u n u
g ö rü n c e elim de o lm ad an b ağırdım .
“ Sim on!" d ed i S ihirbaz. O k a d a r şa şırm ıştı k i e lle rin i çekti.
“D urm a," dedim dizlerim in üzerine çökerken. "Ona yardım et."
"Sim on," d ed i S ih irb az y eniden.
E b b 'in g ö ğ sü n d en k a n fışk ırıy o rd u .
"O na y a rd ım et!" dedim . "Ö lüyor!"
"Y ardım edem em ," dedi. "Am a Sim on sen b u ra d a sın . Sana
h âlâ y a rd ım ed eb ilirim ."
E b b 'in k an ıy la ıslanm ış elleriyle bana d o ğ ru uzan dı. Sarsılarak
ayağa k a lk ıp o n d a n u zak laştım .
Sihirbaz k ılıcın ı çekti —o da k an lıy d ı—ve benim le ayağa kalk tı.
K ulağının ü z e rin d e n başı y a rılm ıştı, b o y n u n a ve o m zuna k a n a k ı­
yordu .
"Y aralan m ışsın ız. Size y a rd ım ed eb ilirim ."
A rk am a b a k a ra k b a şın ı ik i y an a salladı. S an ırım k a n a tla rım
k a rşısın d a d ehşete d ü şm ü ştü am a şu an o n ları kaldırabileceğim den
em in değildim .
"B en iy iy im , Sim on," dedi.
Çok g eçti. O nu iy ile ştirm e y i ço k ta n d ü ş ü n m ü ş tü m bile. Ku­
la ğ ın ın ü z e rin d e k i y a ra k e n d in i iy ile ştire re k k a p a n d ı.
E lini b aşın a g ö tü rd ü . G özleri fal taşı gibi açıldı. "S im o n .”
Çenem titrem ey e başlayınca, d u ra n a k a d a r k ılıc ım ın kabzasını
sık tım . E b b 'i iy ile ştirm e y i d ü şü n m ey e çalıştım - s a n ır ım o n u g ö r­
d ü ğ ü m d en b e ri b u n u d ü şü n ü y o rd u m — am a k ıp ırd a m a d a n k a n la r
içinde y a tıy o rd u .
S ih irb az b ir h a y v a n a y ak la şıy o rm u şç a sm a b an a d o ğ ru bir
adım a ttı. "T am v a k tin d e geld in ," dedi. E lin i k a ld ırıp y ü zü m e
d o k u n d u . K anın y a n a ğ ım d a n s ü z ü ld ü ğ ü n ü h isse ttim . "S ana bir
ö z ü r b o rçlu y u m ," dedi. "P ek çok şeyi y a n lış an lam ışım ."
G özlerine b ak tım . A ynı b o y d ay d ık . "H ay ır, efendim ."
"Güç d eğ il," dedi. "S en gelm iş geçm iş en g ü çlü b ü y ü c ü sü n ,
Simon. Sen b ir... m u cizesin ." Islak av cu y la y ü z ü m ü tu ttu . "Ama
Seçilm iş Kişi d eğ ilsin ."
Seçilm iş Kişi değildim .
Tabii k i değildim .
Seçilm iş K işi değildim .
Ş ü k ü rle r o lsu n . B ugün söylenen m a n tık lı te k cüm leydi. Yine
de b ir şey fark e tm e zd i...
Yine de ona söylem ek z o ru n d ay d ım .
Y u tku n d u m . "E fendim , size söylem em g erek en b ir şey var.
Baz ve P en elo p e..."
"Şu an o n la rın b ir önem i yok! H iç b irin in . P itc h 'le rin de sa­
v a ş la rın ın da. S an k i tü m büyü u ç u ru m u n k ıy ıs ın d a değilm iş gibi!
S anki B üyük Yok Edici k ap ım ıza d ay an m am ış gibi!"
“E fen d im . . ."
"Seni k urtarabileceğim i sandım ," diye fısıldadı. Çok yakınım da
d u ru y o rd u . Bir b eb ek m işim gibi y ü z ü m ü tu tu y o rd u . Ya da k ö p ek ­
m işim gibi. "S en in le ilgileneceğim e d a ir v erd iğ im sözü tu ta b ile ­
ceğim i sandım . D oğru m etn i, k a y ıp k a fiy e y i bulabileceğim i. Seni
düzeltebileceğim i s a n d ım ... A m a sen d o ğ ru araç değ ild in ." B aşını
o n aylarcasm a salladı. S an k i h âlâ b an a değil de arkam a b ak ıy o rd u .
"Bu k ısım d a y a n ıld ım ," dedi. "S enin h a k k ın d a y a n ıld ım ."
Ebb e b ak tım . Sonra S ihirbaz'a. " H u m d ru m ..." dedim .
Y üzünü b u ru ş tu rd u . "H içb ir zam an o n u n la savaşacak k a d a r
güçlü o lm ayacaksın. H içb ir zam an yeterli o lm ayacaksın, Simon.
Bu sen in su çu n değil."
"B enim suçum !" Başım ı ik i y an a sallad ım ve çenem i sertçe
tu ttu . "E fendim , g ü c ü m ü n H u m d ru m 'a bağlı o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o ­
ru m . S anırım o n u n sebebi benim !"
“Saçm alık!" T ü k ü rü ğ ü ağzım a isabet e tti. "H u m drum önceden
h a b e r v e rild i... 'Sihirbazlar Âlem i'rıe ka rşı gelm iş geçm iş en büyük
tehdit.' T ıpkı Ulu B ü y ü c ü 'n ü n de ö n ceden g ö rü ld ü ğ ü gibi."
"Ama Baz d iy o r k i..."
"O k ü s ta h ın sö y le d ik le rin i d in ley em ezsin !" Y üzüm ü b ıra k ıp
geri çekildi ve k o lların ı k a ld ıra ra k k ırm ızı k ılıcın ı savurdu. "A nne­
sin in aynısı. W atfo rd 'm o n u n y ö n etim in d ey k en daha iyi olduğunu
d ü şü n e n v a r mı? K oridorlar bom boştu! Y alnızca en zengin, en
a y rıc a lık lı b ü y ü c ü le r k o n u şm ay ı ö ğ ren iy o rd u . N atasha G rim m -
P itch g ü c ü n ü ve re fa h ın ı -g e ç m iş i-, W a tfo rd 'ın değişm esine izin
verm eyecek k a d a r çok seviy o rd u .
Sihirbaz volta atıyordu. Yere k o n u şu y o r gibiydi. O nu hiç böyle
görm em iştim ; çok fazla h a re k e t ediyor, çok fazla k o n u şu y o rd u .
"O n u n ö lü m ü n ü n a rk a sın d a n ağlam alı m ıyım ?" diye sordu
fazla y ü k se k sesle. "Bir neslin g ü c ü n ü k u lla n m a y ı ö ğ ren m esin i
sağladı. Üzgün olm am m ı gerek iy o r? Ü zgün falan değilim ! Ç oğun­
lu ğ u n y a ra rın a olan şey n e d ir? "
Y eniden ü zerim e sald ırd ı, eli b o y n u m u n göğsüm le birleşen
y e rin i k av rad ı, g özlerim e k ilitle n d i. "Ben. Ü zgün. D eğilim ."
Sonra b an a y a k la ştı. Saçları saçım a s ü r ttü . "G eçm işe dö n e­
bilsem h iç b ir şeyi değ iştirm em . H içb ir şeyi. S enin d ış ın d a ... Seni
düzeltem em , Sim on." H om u rd an ıp d işlerin i sık a ra k b aşın ı ik i yana
salladı. "Seni düzeltem em am a seni ku rta ra b ilirim . Ve k e h a n e ti
g e rçe k le ştireb ilirim ."
Ne diyeceğim i bilm ediğim için b aşım ı sallam ak la y etin d im .
B aşından b e ri aldatm aca o ld u ğ u m u b iliy o rdu m ; S ih irb a z 'm
b u n u son u n d a söylem iş olm ası beni çok ra h a tla tm ıştı. Ve b ir planı
olduğunu duym ak. Bana sadece ne yapm am g erektiğini söylem esini
istiy o rd u m .
"B ana b ü y ü n ü ver, Sim on."
Bir adım geriledim -sa n ırım şa şk ın lık la - ama Sihirbaz boynum u
tu ttu . Sağ elin i k a lb im in ü z e rin e b a stırd ı. "A lab ilirim . S onunda
b ir y o lu n u b u ld u m am a sonra se n in b en d en önce b u ld u ğ u n u fark
ettim . Bana b ü y ü n ü a r tık özgürce v e re b ilirsin , d eğ il mi? Pitch
veledine v e rd iğ in gibi?" H er b ir p a rm a k iz in i ten im d e h isse d iy o r­
dum . "B eni zorla alm ak z o ru n d a b ırak m a, Sim on."
E bb'e b ak tım . K olundan ve o m z u n d a n a k a n k a n la r sarı saç­
la rın ın u c u n a gelm işti.
"D ü şü n sen e," diye m ırıld a n d ı S ihirbaz. "S en in asla sahip ola­
m ayacağın kontrole sahibim . Bilgeliğe... D eneyim e... Senin gücünle
H um drum 'ı yok edebilirim . Bu anlaşm azlıklara bir son verebilirim ...
sonunda b aşladığım işi b itirebilirim ."
"B aşlad ığ ın ız işi m i?"
"R efo rm larım ı!" d ed i sertçe. Sonra y o ru lm u ş gibi başı öne
d ü ştü . "O n la rın g ü ç le rin i elle rin d e n alm ak için y e te rli olacağını
sanm ıştım . K u ralları d eğ iştirm ek için. A m a bu in s a n la r h am am ­
böceği g ib i... ış ık la rı k a p a d ığ ın a n d a ü z e rin d e b itiv eriyorlar.
"H um drum y ü zü n d en düşm anlarım a odaklanam ıyorum ," başını
sağa eğdi "ve tü m bu a tışm a la r y ü z ü n d e n H u m d ru m 'a o d a k la n a ­
m ıyorum ." B aşını sola eğdi. "Bu şek ild e olm am ası g erek iy o rd u ."
Y eniden bana b a k tı. "S en in çözüm olm an g erek iy o rd u ."
"Ben Ulu B üyücü d eğ ilim ," dedim .
"Sen y aln ızca b ir ç o c u k su n ," d ed i h ay al k ırık lığ ın a u ğ ram ış
gibi.
G özlerim i kap ad ım .
S ihirbaz b o y n u m u sık tı. "B ana ver."
"Size z a ra r v ereb ilir, efendim ."
Sertçe ellerim i tu ttu . "Şim di, Sim on."
G özlerim i açtım ve ellerim ize b ak tım . O na verebilirdim . H ep ­
sini. Ona v e rird im , so n ra da b u n u y a p an kendisi olu rd u . B üyü
d ü n y a sın ın b ü y ü s ü n ü çalan k işi S ih irb az o lu rd u ...
Bir elin i sık ıp ona b ü y ü m d e n b iraz v erd im . Bir avuç.
S ihirbaz p a rm a k la rım ı sık tı ve v ü c u d u k a sıld ı am a elim i bı­
rak m ad ı. "Sim on!" G özleri p arlad ı. G erçek anlam da. "S an ırım işe
yaray acak !"
" İ şe ya ra ya ca k," d ed i b en im sesim . A m a k o n u şan b e n d eğ il­
dim . H u m d ru m ark am ızd a, E b b 'in ce se d in in ü z erin d e d u ru y o rd u .
K askatı k esilen S ih irb a z 'm ağzı açık k ald ı. O nun H u m d ru m 'ı
d aha önce hiç g ö rm ed iğ in i u n u tm u ştu m . "Sim on," dedi S ihirbaz.
"Bu sen sin ."
"Bu H u m d ru m ," dedim .
"S eni b u ld u ğ u m g ü n k ü h a lin ." G özleri kocam an açılm ış ve
y u m u şa k b ir ifadeyle b ak ıy o rd u . "O ğ lu m ..."
"Ben o değilim ," dedi H um drum . "Ben kim senin oğlu değilim ."
"B enim gölgem sin," dedim H u m d ru m 'a. O ndan a r tık k o rk ­
m uyordum .
"D aha çok b ir çık ış y a ra sı," dedi. "Ya da egzoz d u m a n ın ın
b ıra k tığ ı iz. B unu d ü şü n e c e k fazlaca v a k tim oldu."
"Sinsi H u m d ru m ," diye fısıld a d ı Sihirbaz.
"D a n d ik b ir isim ," dedi H u m d ru m , to p u n u se k tire rek . "Sen
mi b u ld u n ? "
Sihirbaz b an a d ö nüp ik i bileğim i de tu ttu . "Şim di, Simon, ver
bana. H u m d ru m tam b u rad a."
"K a n atla rın ne zam an çık tı?" diye so rd u H u m drum . "B enim
k a n a tla rım hiç olm ayacak. Ya da kılıcım . D oğru d ü zg ü n bir to p u m
bile o lm ad ı... fu tb o l to p u m olsaydı keşke."
Sihirbaz, H um drum 'ı izlerken bileklerim e asıldı. “Şim di, Simon!
Bu işe b ir son v ereceğiz."
"Yap," d ed i H u m d ru m . "H ak lı. H er şey in so n u n u g etir. T üm
b ü y ü n ü n . H epsinin."
H u m d ru m to p u b an a atın ca y a k a la m a k için S ih irb az'ı ittim .
"Sim on!" diye b a ğ ırd ı Sihirbaz.
K ırm ızı to p u ta k ım elbisem in cebine so k tu m —b u g ri ta k ım ı
ne ara d ü şü n d ü ğ ü m ü b ilm iy o rd u m — ve H u m d ru m 'a b a k tım . Tek
yolu buydu.
Çocuğu o m u z la rın d a n y ak alad ım .
G üldü. "N e y ap acak sın ? Bana v u ra c a k m ısın? P atlay acak m ı­
sın? B unu n işe y aram ay acağ ın d an em inim ."
"H ay ır," dedim . "B una b ir son vereceğim . Ü zgünüm ."
" Üzgün m üsün?"
"Seni terk e ttik te n sonra olan tü m güzel şeyler için üzgünüm ."
H u m d ru m 'm kafası karışm ış g ö rü n ü y o rd u . G özlerim i kapadım
ve tü m k a p ıla rın k ilid in i açtığım ı h ayal e ttim —h e r p en cerey i, her
m u slu ğ u açtığ ım ı— ve ona b o şalttığ ım ı.
Ne ü rk tü ne de b en d en k açtı. G özlerim i te k ra r açtığım da hâlâ
ban a b a k ıy o rd u fak at a r tık o k a d a r da şaşırm ış g ö rü n m ü y o rd u .
H um rdum ellerini ellerim in üzerine koy u p başını hafifçe onay-
la rc asm a salladı. K en d ind en em in d i ve g ö zlerin d e se rt b ir ifade
v ard ı. Böyle b ir an d a bile k ü ç ü k b ir h a y d u d u an d ırıy o rd u .
Ben de başım ı salladım .
H ep sin i ona v erd im .
H ep sin i b ıra k tım .
S ihirb az bizi ay ırm ay a çalışıy o rd u —b an a bağ ırıyor, b ü y ü y a­
p ıy o rd u — am a d ü n y a n ın m erkezine ç a k ılıy d ım ve S ih irb az'm el­
leri H u m d ru m 'm için d en geçiyordu. Çocuk kay b o luy ordu; ellerim i
o m u zla rın d a tu tm a m g id erek zorlaşıyordu.
O nun, H u m d ru m 'm c a n ın ı acıttığ ım ı san m ıy ord um . Sadece
y o rg u n g ö rü n ü y o rd u .
O b ir b o şlu k tu . B enden son ra k a la n şeydi.
Bazen b o şlu k la r b ü y ü m ek iste rd i am a Baz y a n ılıy o rd u ; bazen
de d o ld u ru lm a k isterlerd i.
Ona her şeyi v e rd im ve so n ra b e n i ç e k tiğ in i h isse ttim . Ö n­
cesinde b ü y ü m ü b o şaltıy o rd u m , şim diyse b en d en çekiliyor, va-
k u m la n ıy o rd u .
Ellerim H u m d ru m 'm o m u z la rın d a n k a y d ı am a b ü y ü m ona
akm aya devam e tti. D izlerim in ü z e rin e d ü ştü m , d ah a da h ız lı
akm aya başladı.
P arm ak u ç larım sızlıy o rd u . A teş k o k u su alıy o rd um . T enim in
e tra fın d a k ıv ılc ım la r u ç u şu y o rd u .
B u p a tla m a k değil, d iye d ü şü n d ü m . Bu, sönm ek.
83

BAZ

Tabii k i g ecik m iştik .


Ü stün e ü s tlü k , k ü ç ü k d ü ş ü rü c ü b a şa rısız lığ ım ız ın ü stü n e bir
de o k a d a r su sam ıştım k i K lidestal cinsi b ir atı bile b itireb ilird im .
O k ö p eğ in k a n ın ı içip acısına b ir son v erm eliydim .
Belki de B u n ce'm acısına b ir son v erm eliydim .
Bir tep ey e g eldiğim izde ilerid ek i o k u lu g ö re b iliy o rd u k . A çık
k a p ıla rd a n son h ız geçm eye h a z ırd ım am a Ja g u a r k a ra saplandı.
B unce'la Ulu Ç ayır'a koşm aya başladık.
K arşı y ö n d en W ellbelove'm p a n ik le m iş b ir ta v şa n gibi bize
d o ğ ru k o ştu ğ u n u g ö rü n ce afallad ık .

PENELOPE

A gatha ağ lıy o rd u , nefes n efeseydi ve k a ra rağm en b ir a tle t gibi


k o şu y o rd u . W a tfo rd 'm atletizm ta k ım ı olm am ası ta lih siz lik ti.
Bizi g ö rd ü ğ ü n d e d u rm a d ı, sadece elim den tu tu p b e n i de çek­
m eye çalıştı. "K aç," dedi. "P enny, kaç! S ihirbaz!"
"S ihirbaz'a ne olm uş?" Diğer elin i tu ttu m ve A gatha etrafım da
dönm eye b aşla y a rak b en i de çev ird i.
"O b ir şe y ta n !" d edi. "T abii k i öyle!"
Baz onu o m u z la rın d a n tu tm a y a çalıştı. "S im on b u rad a m ı?"
A gatha o n d an g eri çek ilip önce g eriy e d o ğ ru , so nra y in e bize
d o ğ ru k o ştu . "Yeni geld i," dedi. "Ama S ih irb az b ir şey ta n . Keçi
ço b an ıy la savaşıyor."
"E bb m i?" dedim .
"Ve ban a za rar verm eye çalıştı. Bir şey y ap acak tı, b ir şey
alacak tı. Sim on'ı istiy o r."
"H ad i!" diye b a ğ ırd ı Baz.
"B izim le gel," ded im A gatha'ya. "Bize y a rd ım et."
"Y apam am ," d ed i b aşın ı ik i y an a sa lla y a ra k . "Y apam am ."
Ve u z a k la ştı.

BAZ

VVellbelove b ir yöne, B unce diğer yöne k o ştu .


O k u ld an b ir ses g e ld i... yapay şim şek ya da teneke çatıya
v u ra n h o rtu m gibiydi.
A sm a k ö p rü d e P e n n y 'n in p e şin d e n k o ştu m . A vluya u la ş tı­
ğ ım ızd a Sim on'm n ere d e o ld u ğ u a şik â rd ı: Beyaz Ş a p e l'd ek i tü m
p en cereler k ırılm ış tı. D ışarıya d u m an sızıy o rd u ve d u v a rla r bile
sa n k i u fu k ta k i sıc a k lık gibi titre şiy o rd u .
H ava Sim on'm b ü y ü sü y le y o ğ u n d u . Y anık kok usuyla.
Bunce tö k ezley ip ö k sü rd ü . K olundan tu tu p düşm em esi için
ona y aslandım . Şu an b asit b ir b ü y ü bile yapsa şaşardım . "İy i
m isin, Bunce?"
"Sim on," dedi.
"B iliyorum . D ayanabilecek m isin?"
Başını o n ay larcasın a sallay ıp b en d en u z a k la şırk e n a tk u y ru ğ u
da k a ra rlı b ir şek ild e salladı.
Şapel'e y a k la ştık ç a pis h av a d ah a da k ö tü leşiy o rd u . B inanın
içi sıra d ışı b ir şek ild e k a ra n lık tı. S an k i ış ık ta n fazlası k a y ıp tı.
H u m d ru m 'ın v arlığ ın ı, o n u n y a ra ttığ ı k a şın tı ve emme h issin i d u ­
y a r g ib iydim am a elim de tu ttu ğ u m asam can lıy d ı.
İçim den b ir şey geçti -h a v a d a b ir dalg alan m a g ib i- ve Bunce
y en id e n öne atıld ı. O nu yak alad ım .
“G itm ek zo ru n d a değiliz," dedim .
“Z o ru n d a y ız," dedi. "Z o ru n d ay ım ."
Başımı o n ay larcasm a salladım . Bu kez onu bırak m ad ım . Ka­
p ıla rd a n , k o rid o rla rd a n geçip Ş a p e l'in ark a k ısm ı gibi g ö rü n en
yere, en k ö tü sü n e d o ğ ru b irlik te y ü rü d ü k .
M idem b u lan d ı.
A rtık h av a değil, y aln ızca Simon v a rd ı.
Bunce b ir b aşk a k ap ıy ı açtı ve ik im iz de k o llarım ızı gözleri­
m ize sip er e ttik . İçerisi alev gibi p a rlıy o rd u .
"Y u k arıd a!" diye b ağ ırd ı Bunce.
G österdiği y ere bakm aya çalıştım . Işık b ir an k a ra rd ı, sonra
y en id e n p arlad ı. T av an d ak i b ir a ç ık lık ta n g eliyordu. En az beş
m etre y u k a rıd a y d ı.
Bunce b ü y ü yap m ak için elin i k a ld ırd ı am a k a rn ın ı tu ttu .
Sol k o lu m u ona d olayıp asam ı ta v a n d a k i k ap ıy a d o ğ ru lttu m .
"A ş k ın h a f i f kanatlarıyla!"
Bu zor ve eski b ir b ü y ü y d ü , ancak 16. y ü z y ıld a k i B üyük Ünlü
K aym ası'nı a n la rsa n ız işe y a ra rd ı. Bir de sırılsık la m âşık san ız.
Bunce'la açıklığa doğru sü zü ld ü k ve bizi korum aya çalışm adım
ç ü n k ü k o ru y ab ilecek h iç b ir şey y o k tu .
T a rif edilem eyecek k a d a r g ü rü ltü lü ve sa rs ın tılı b ir odaya
ç ık ıp k ır ık cam la rın ara sın d a çöm elerek k en d im ize h â k im olm aya
ça lıştık . Bunce k u stu .
Işığ ın çok fazla p arlam ad ığ ı ya da tam am en sönm ediği birkaç
saniyede Sim on'ı o d a n ın o rta sın d a H u m d ru m 'ı ona çok önem li bir
şey söylem ek ü ze re y m iş gibi tu ta rk e n gördüm .
Yine k ırm ız ı k a n a tla rı v a rd ı ve o n la rı açm ıştı.
S ihirbaz da b u ra d a y d ı ve Sim on'ı çekm eye ç a lışıy o rd u am a
nafiley d i; Snow o m u zları öne eğilm iş, çen esin i öne çık a rm ış bir
şekilde d u ru rk e n h iç b ir şey o nu k ıp ırd a ta m a z d ı.
B unce e lle rin in ve d iz le rin in ü z e rin d e b aşın ı k a ld ırm a y a ça­
lıştı. "N e y ap ıy o r?"
"B ilm iy o ru m ," dedim .
"O nu d u rd u rm a y a çalışm alı m ıy ız?"
"Sence y a p a b ilir m iyiz?"
Işığ ın y o ğ u n lu ğ u azalıy o rd u . K aran lığ ın da.
A rtık H u m d ru m 'ı görem iy o rd u m am a Sim on b ir şeyi hâlâ sı­
kıca tu tu y o rd u .
Ses de değişiyordu; dağılıyorm uş gibi y ükseliyor, kük rem ed en
h a y k ırış a d ö n ü şü y o rd u .
Ses su stu ğ u n d a k u la k la rım tık a n d ı ve Simon yere d üştü. A rtık
tek ışık , k ır ık p en cerelerd en g ire n ay ışığıydı.
Sim on d ü ş tü ve k alk m ad ı.

PENELOPE

Bir sü reliğ in e tek ses Baz'ın h a y k ırışıy d ı.


Sonra Sihirbaz, Sim on'm hareketsiz b ed en in in üzerine çullandı.
"N e y a p tın ? " Sim on'ı sarsıyor, k a n a tla rın a v u ru y o rd u . "B ana
ver!"
Sim on, S ih irb az'ı itm ek için b ir k o lu n u k a ld ırd ı ve bu yaşam
b e lirtisi Baz'm h a re k e te geçm esine y e tti. O k a d a r h ız lı h a re k e t
ed iy o rd u k i S ih irb az'ı g ö ğ sü n d en tu tu p siv ri d işle rin i b o y n u n a
y a k la ştıra n a dek ona o d ak lan am ad ım .
"H ay ır!" diye fısıld a d ı Sim on, o n la rın b a c a k la rın ı y a k a lay ıp
k e n d in i k ald ırm ay a çalışırk en .
S ihirbaz g ü m ü ş u çlu a sasın ı Baz'a d o ğ ru lttu am a Sim on onu
alıp k e n d i k a lb in e g ö tü rd ü . "H a y ır," dedi Baz'a. Ya da S ihirbaz'a.
"D ur!"
Üçü b irlik te y u v a rla n d ı. S ih irb a z 'm ü z e ri k a n la k a p lıy d ı ve
B az'm ağzı d işle dolu y d u .
S ihirbaz, Sim on'a, "B ana v er!" d iye b ağ ırd ı. A sasını m ı k a s­
ted iy o rd u ?
"G itti!" diye h a y k ırd ı Simon k e n d in i k a ld ırm a k için asayı
k u lla n a ra k . "H ep si g itti!"
S ihirbaz asasın ı Sim on'm g ö ğ sü n e b a stırd ı. "B ana ver!"
Baz, S ih irb az'ı saçın d an tu ta r a k g eri çekti.
"D u r!" d iye b a ğ ırd ı Simon. "B itti!"
Kimse o nu d in lem iy o rd u .
Y üzüklü elim i k a ld ırıp olabild iğ in ce a n la şılır ve y ü k se k sesle
k o n u şa ra k b ü y ü m ü n m idem deki b o ş lu k ta n çık m asın ı sağladım :
" S im o n d iy o r k i ! "
Sim on'm so n ra k i sözleri b ü y ü y le çın lad ı: " K e s ş u n u , b a n a
acı ç e k t i r m e y i k e s ! "
S ihirb az an id e n o n d an u z a k la şıp Baz'm k o lla rın a yığ ıld ı.
Baz şa şk ın lık la g eri çek ilerek S ih irb az'ı b ıra k tı ve Sim on'a
uzandı am a Simon, Sihirbaz'm başında durm uş, göğsünü tu tu y o rd u .
" S a n ırım ... sa n ırım öldü. Penny! S an ırım o nu ö ld ü rd ü m . A h,
T an rım ," diye h ıç k ırd ı Simon. "A h. Penny!"
H âlâ titriy o rd u m am a em ek ley erek y a n la rın a g ittim . "S o ru n
yok, Sim on."
"S o ru n v a r... S ihirbaz öldü. N eden öldü?"
N eden ö ld ü ğ ü n ü b ilm iyordum .
N eler o ld u ğ u n u b ilm iyordum .
"Belki de sana acı çektirm esine son v erm enin te k yolu buydu,"
dedim .
"Ama b en onu ö ldürm ek istem edim !" diye b ağ ırd ı Simon, kol­
la rın ı a ltın d a n g eçirip S ih irb az'ı d o ğ ru lta ra k .
" T e k n ik o larak o n u ö ld ü ren B u n ce'tı," d edi Baz am a b u n u
şefk atle söyledi ve g ö zlerin d e y aşlar v ard ı.
"Ö ldü," d ed i Sim on. "S ih irb az öldü."
84

i ıif*y
Lul> ı

Yolunda gitm eyen b ir şeyler o ld u ğ u n u bilm iyordum ; d aha önce hiç


ham ile k alm am ıştım . Ve kim se de sana ham ile k a lm am ıştı, Simon.
K itaplarda sen in k elebek k a n a tla rı ve k ıp ırtı gibi h isse ttire c e ­
ğ in y azıy o rd u . Bir telaş. Bense çok d ah a fa z la sın ı h issed iy o rd u m .
İçim de u ğ u ld a d ığ ın ı h issed iy o rd u m . Yoğun ve parlak . Kar­
n ım d a n p a rm a k u çla rım a k a d a r ç a lk a la n d ığ ım ı h issed iy o rd u m .
D avy y an ım d an hiç ayrılm ad ı. Benim için yem ek yaptı. İkim iz
için de iy ilik b ü y ü le ri y ap tı.
Bu iyiliğin ritü el y ü z ü n d e n o ld u ğ u n u d ü şü n e b ilirsin am a beni
gerçe k te n ö n em sed iğ in i d ü şü n ü y o rd u m . Seni ö n e m se d iğ in i...
İk im iz in de in şa e ttiğ i p a rla k gelecekte y a n ın d a d u rm am ızı
iste d iğ in i d ü şü n ü y o rd u m . Yeni b ir S ih irb azlar A lem i'nde.

H am ile k a d ın la r h ep y o rg u n olu rlar. Yemek yem eden du ram azlar.


Z ayıf ve sersem hissed erler. Bir g ü n y en i ta v u k la rım ız ı beslem eye
çık tığ ım d a eve dönem ed iğ im i fa rk ettim . Bir adım d ah a atacak
gü cü m y o k tu .
D izlerim in ü z e rin e çök tü m , seni k o ru m ay a ç alışarak yavaşça
öne eğildim . Sonra g ö zlerim in k a ra rd ığ ın ı h issettim .
Davy içeride kestiriyordu. Uyandığında beni kızarm ış ve susamış
b ir h ald e o rad a b u ld u . Beni eve ta şıy ıp n eler olabileceği ve neden
b ü y ü y le y a rd ım çağırm ad ığ ım h a k k ın d a söylendi. A m a b ü y ü m
azalm ıştı; en son b ü y ü y apm am ın ü z e rin d e n h a fta la r geçm işti.
Son zam an la rd a dened iğ im d e boş b ir k u tu y a v u ru y o rm u şu m gibi
h issed iy o rd u m . Ö nceden orada o la n la r a r tık yoktu.
H am iley k en h e rk esin b ü y ü s ü n ü n dengesi biraz b o z u lu rd u .
E rtesi g ü n k e n d im i d ah a iyi h isse ttim .
S o n rak i g ü n se d ah a k ö tü ...
K arn ım d ak i çekm e hissi g id erek sık ışa n b ir m anivela gibi her
geçen g ü n g ü çlen iy o rd u . K ulübede k alam ay acakm ışım gibi h isse ­
d iy o rd u m am a k ap ıy a bile u laşam ıy o rd u m .
"H avaya ih tiy a c ı v ar," dem iştim D avy'ye ve bana k a rşı çık­
m am ıştı.
Beni boş bah çey e ç ık a rd ı ve b en im le çim lere u z a n d ı. Yeri
altım d a h issetm ey e ih tiy acım v a rd ı. H avayı ve g ü neşi.
"D aha iy iy im ," ded im D avy'ye fa k a t m a n iv e lan ın h âlâ d ö n ­
d ü ğ ü n ü h issed iy o rd u m .

Y alnız o lduğum zam a n la rd a sen in le k o n u şu rd u m .


Sana ailen i a n la tırd ım . B ü y ü k a n n e n le ri. K ulübeyi. B abanla
ta n ıştığ ım ız VVatford'ı.
Sana ism in i verdim .
"Sim on," d ed im D avy'ye. E rkek olacağını ö ğ ren m iştik .
"P ek âlâ," dedi. "N eden?"
"G üzel b ir isim , bilge b ir isim ."
"Bir k u rta rıc ı ism i m i?"
"E ğer Ulu B ü y ü cü 'y se zaten ne seçersek seçelim o to m atik ola­
ra k k u rta rıc ı ism i olacak."
"D o ğ ru ," d edi. "Sim on."
"Sim on Snow."
"O n e d ir? "
" İk in c i ism i. Simon Snow ."
"N ered en ç ık tı? "
"Ç ü n k ü h o şu m a g itti. A yrıca h e rk e sin k o m ik b ir ik in ci adı
olm alı."
"S en in k i ne?"
"W in ifre d ."
Ben a r tık k a ld ıra m a y a ca k d u ru m a gelin cey e k a d a r g ü ld ü k .

H am iley k en h erk es y o rg u n o lu rd u . H erk esin m idesi b u la n ırd ı. Ve


h erk es k e n d in i tu h a f h issed erd i.
"N asıl h isse d iy o rsu n ? " diye so ra rd ı Davy.
"İy i," diye cev ap lard ım .
"O ğlum uz n asıl?"
"Aç."
D avy'ye gerçeği hiç söylem em iştim ; b an a n asıl y a rd ım edebi­
lird i ki? Söyleseydim ne y a p a rd ı acaba?
“Kendimi boş bir koridor gibi hissediyorum , Davy. R üzgâr tüneli
gibi. İçim de bir şey v a rm ış ve ya ln ızca beni değil, her şeyi y iyo rm u ş
gibi. A m a 'yem ek' doğru kelim e değil. Tüketiyor, emiyor, y o k ediyor.
B ir y ıld ız ne ka d a r sürede p atlar? Kaç trilyon yıld a ? "

Belki sana b u n la rı söylem em eliyim . Sana b u n la rı söylem ek için


gelm edim .
S en in su ç u n o ld u ğ u n u d ü şü n m e n i istem iy o ru m .
Sen zaten bizim çocu ğ u m u z o lacak tın , Sim on. Sen h er b a­
k ım d a n b izim d in . B u n la rın h iç b iri sen in su ç u n değil. Seni biz bu
k a d a r güçlü y a p tık ... o rm a n ın o rta sın d a y a n g ın b aşlatm ak gibi.
Seni biz bu k a d a r aç y a p tık .

S onu nda sadece seni g ö rm ek isted im .


D oğduğunda b elk i biraz olsun kendim e gelebileceğim i sandım .
D oğum b aşlad ığ ın d a D a v y 'd e n y a rd ım çağ ırm asın ı istem eliy­
dim . Am a in sa n la rın ne y ap tığ ım ızı öğrenm eleri risk in i alam azdık.
G ü n d ö n ü m ü n d e do ğ d u n . O k a d a r kolayca do ğ d u n k i bana
d ah a fazla acı çek tirm e k istem ed iğ in e y em in ed eb ilirdim .
Baban seni k u cağ ın a alıp b an a g ö ste rd i ve y ü z lerim izi ö p ü ­
cü k le re boğdu. S enden önce d ü n y a n ın en güçlü b ü y ü c ü sü oydu
ve bize k o ru m a b ü y ü le ri yap tı.
Seni gördüm .
Seni k u cağım a aldım .
Seni istedim .
Sana b u n la rı söylem ek için g eri geldim . Seni d ah a görm eden
sev m iştim ve k u cağ ım a ald ığ ım a n d a d ah a çok sevdim . Seni bu
k a d a r erk en b ıra k m ay ı hiç istem edim .
Seni asla b ıra km a zd ım .
Simon, Simon.
Gül oğlum .
85

PENELOPE

Ne k a d a r o ld u ğ u n u bilm ed iğ im bir sü re b o y u n c a o rad a o tu rd u k .


H epim iz keder, b itk in lik ve ra h a tla m a d u y g u la rın ı tü k e tm iştik .
Sonra Simon ta k ım elb ise sin in ce k e tin i ç ık a rd ı - k a n a tla r ın ın
çık tığ ı y erd en y ırtılm ış tı—ve S ih irb a z 'm c e se d in in ü z e rin e ö rttü .
T e k ra r ağlam aya b aşlay ın ca Baz o nu k o lla rın a çekti. Simon b u n u
yapm asına bir şey dem edi.
"G eçti," dedi Baz. "H epsi g eçti." Bir k o lu n u sıkıca Simon'a
dolam ış, d iğ eriy ley se y ü z ü n ü ve saçını o k şu y o rd u . "Y aptın, değil
m i?" diye fısıldadı Baz. "H u m d ru m 'ı y endin. G ünü k u rta rd ın , seni
cesu r p islik . Tam b ir k â b u ssu n ."
"O na b ü y ü m ü v erd im , Baz. H ep sin i."
"B üyüye k im in ih tiy a c ı v a r k i," d ed i Baz. "S eni vam pire d ö ­
n ü ş tü rü p sonsuza dek b en im le y aşam ak z o ru n d a b ırak acağım ."
Sim on'm o m u zları in ip k a lk ıy o rd u .
Baz konuşm aya devam e tti. "D ü şü n sen e, Simon. Süpergüçler.
X -ışm lı gözler."
Simon b a şın ı k a ld ırd ı. “S enin X ışın lı g özlerin yok."
Baz b ir k a şın ı k a ld ırd ı. Saçları y ü z ü n e d ü şm ü ştü ve elleri
k a n ıy o rd u .
"O nu ö ld ü rd ü m ," d edi Simon.
"G eçecek.” Baz ik i k o lu n u da ona doladı. "G eçecek, aşk ım .”
H er şey m a n tık lı gelm eye başladı.
SON
PENELÛPE

A nnem e k ü ç ü k b ir k u ş gö n d erd im . Bir g ru p k u ş k ır ık ca m lard an


içeri g irip S ih irb a z 'm ce se d in in e tra fın d a u ç u şu y o rd u .
H epim iz b erb at h ald ey d ik . O racıkta u y u y ak ald ım . İk i cesedin
arasın d a. İşte o k a d a r y org u n d u m .
Simon, Ebb'e yardım etmeye çalıştı ama E bb'in cesedi soğum uştu.
Ö lm üştü. Ona b ü y ü yapm adı - ü z e r in i bile ö rtm ed i—, o n u n da Baz
ve benim k a d a r y o rg u n olduğunu düşü n d ü m . Ve h ay atın d a ilk defa
b ü y ü sü z d ü . B ü y ü sü n ü n sonsuza dek b ittiğ in i çok sonra anladım .
Baz hem y o rg u n hem de açtı. İçerid ek i k an —sa n ırım E b b 'in
k an ıy d ı—onu d elirtiyordu. Sonunda k u şla rın k a n ın ı içmeye başladı.
Bu b iraz ra h a tsız ed iciy d i am a tü m o la n la rın y a rısı k a d a r bile ra ­
h atsız etm iy o rd u ve ne Simon ne de b en onu d u rd u rm a y a ç a lıştık .
Bir sü re son ra an n em y a n ın d a P re m a l'le b irlik te geldi; beni
bulm ası için an n em e y a rd ım ed iy o rd u . O sırad a u y u d u ğ u m u z için
annem ve P rem al h epim izin ö ld ü ğ ü n ü san d ı. K alk tığım da annem
bir Z iyaretçi k a d a r bey azdı. S an ırım b enim le ilgili en b ü y ü k k o r­
k u s u n u n g e rç e k le ştiğ in i d ü şü n m ü ştü .
P rem al, S ih irb az'ı g ö rü n ce ağladı.
A nnem , S ih irb az'a te k b ir b ak ış a ttı ve so ru ştu rm a için k o ru ­
m ak ü zere cesedine b ü y ü y a p tı ve b ir d a h a da bakm adı.
Babam ı, Dr. W ellbelove'ı, M eclis'ten b irk aç k işiy i aradı; ar­
d ın d a n Sim on, Baz ve b en i alıp k u le d e k i o d a la rın a g ö tü rd ü . (İçeri
g ireb ilm em in sebebi annem di; babam M askeliler E vi'n de yaşarken
an n em k o ru m a b ü y ü s ü n ü k ırm ış tı ve a r tık tü m k a d ın B u n ce'lar
g ireb iliy o rd u .) P rem al bize çay ile b isk ü v i g e tird i ve sonra y in e
u y u y a k a ld ık .
U yandığım da annem e A g ath a'd an bah settim . H âlâ k a rın içinde
b ir yerlerde olabileceğini d ü şü n ü y o rd u m . Baz u y an d ığ ın d a ailesini
aradı.
Sim on u y a n d ığ ın d a k o n u şm ad ı. Sadece ça y ın ı içti ve Baz'm
k o lla rın a so k u ld u .

T arih bizi nasıl y azacak tı, bilm iyordum . Sim on'ın S ihirbaz'ı ö ld ü r­
d ü ğ ü n ü m ü sö yleyeceklerdi? Benim?
Savaşı b itirm ed e B az'm da h a k e ttiğ i ö v g ü y ü alm asını u m u ­
yordum .
Baz eve g ittiğ in d e E ski A ileler, S ihirbaz ölm üş ve Sim on g ü ­
cü n ü k ay b e tm iş o lm asına rağm en h âlâ sa b ırsız la n ıy o rlard ı; hen ü z
kim se b ilm iy o rd u am a H u m d ru m da g itm işti.
A n n em G rim m 'le rin ve P itc h 'le rin h e r şe y in k o n tro lü n ü ele
geçirm ek için b u fırs a tı d e ğ e rle n d irec e k le rin i d ü şü n ü y o rd u .
A m a Baz eve g itti, M eclis to p la n d ı, y en i seçim ler y ap ıld ı ve
savaş hiç başlam adı.
A nnem y en i m ü d ire oldu. Resm i o larak . M eclis onu atadı.
W atford'a dönüp diplom am ı alm am konusunda beni ik n a etm eye
çalıştı. Simon d önm ek iste se y d i b e n de d ö n eb ilird im . A m a orada
çok fazla k ö tü an ım v ard ı. Ne zam an asm a k ö p rü d e n geçm eye ça­
lışsam m idem b u lan ıy o rd u . Baz'ın nasıl id are e ttiğ in i bilm iyordum .
A gatha oraya asla geri dönm eyeceğini söylüyordu. “Ö lürüm de
gitm em ," d iy o rd u . "Ki o rad a k alsay d ım sonum o o lacaktı zaten."
BAZ

Bugün m ezuniyet törenim vardı. S ınıf birincisi olduğum için -B unce


b ıraktıktan sonra rakibim kalm am ıştı- konuşm a yapmam gerekiyordu.
Sim on'a gelm em esini söyledim . B ü y ü y ü h issed em iy o rk en e t­
ra fın ız ın b ü y ü cü le rle sa rılı olm ası b iraz k asv etliy d i.
W atford 'a g elip de a r tık olm adığı şeyleri d ü şü n m e sin i is te ­
m iyord u m . A rtık S ih irb a z 'm V ârisi d eğildi. B üyücü bile değildi.
B u n la rın d ışın d a y sa h âlâ ay n ıy d ı: c esu rd u , d ü r ü s ttü , m ü th iş
y a k ışık lıy d ı (o la n e t k u y ru ğ u y la bile) am a b u n la rı d u y m ak is te ­
d iğ in i san m ıy o rd u m .
A çıkçası b u n la rı söylem ekte z o rla n ıy o rd u m da.
Bazen bizim için k o n u şm a k ... zor o lu y o rd u . Son zam a n lard a.
O nu suçlam ıy o rd u m . H ayat Simon Snovv'a v erd iğ i sö zleri tam a n ­
lam ıyla tu tm a m ıştı. Bazen s ırf dengede tu ta b ilm e k için o n u n la
kavga etm em g e re k tiğ in i d ü şü n ü y o rd u m .
Neyse. B urada olm ak istey eceğ in i san m ıy o rd u m .
A nnem k e n d i m e zu n iy e t tö re n in d e k o n u şm a yapm ıştı. O nu
o k u lu n a rşiv in d e n b u lm u ştu m ve b u g ü n de onu o k uyacaktım .
B üyüyle ilg iliy d i, b ü y ü lü tfu y la. Ve so ru m lu lu k la .
W a tfo rd 'la ilg iliy d i. A n n em in oray ı n ed en sevdiğiyle ilgili.
Ö zleyeceği şey lerin liste sin i yap m ıştı. V işneli çörekler, H itab et
d ersle ri ve Ulu Ç a y ır'd a k i y o n calar gibi.
VVatford'ı an n em k a d a r sevdiğim i söyleyem ezdim . Burası her
zam an on d an alm an y er o larak k alacak tı. Ve o n u n benden alındığı
y er o larak. İşgal edilm iş to p ra k la rd a o k u la gitm ek gibiydi.
Yine de Simon ve P en n y olm am asına rağm en son dönem im de
o k u la g ideceğim i b iliy o rd u m . W atfo rd 'ı b ıra k m ış, ta rih te k i ilk
P itch o lm ayacaktım .

K onuşm alar Beyaz Ş ap el'd e y ap ılıy o rd u .


Fiona teyzem ön sırada o turuyordu. İsm im okunduğ unda sevinç
çığlığı a ttı. Son za m a n lard a onu hiç g örm ediğim k a d a r m utluydu.
S ihirbaz ö ld ü k te n so n ra ne y ap acağ ın ı bilem em işti. S anırım onu
te k ra r ö ld ü rm ek istiy o rd u . (Ve tek rar.) Sonra M eclis onu v am pir
avcısı yap tı ve h e r şey y o lu n a g ird i. Gizli b ir tim d e y d i ve zam a­
n ın ın y a rısın d a P ra g 'd a g izli görev d ey d i. O k u ld an m ezun olunca
o n u n ev in e ta şın a ca k tım . A ilem o n larla b irlik te O xford'a gitm em i
istiy o rd u —o ra d a k i av k u lü b e sin e ta ş ın m ış la rd ı— am a S im on'dan
o k a d a r u zak k alam azd ım . Babam b ir erk ek ark ad aşım o ld u ğ u n u
hâlâ k a b u lle n m e m işti ve v am p ir y a da eşcin sel değilm işim gibi
d a v ra n m a k çok y o ru c u o lacaktı.
K onuşm am ın so nunda Fiona ağlıyor, m endiline sü m k ü rüyordu.
Babam ağlam ıyordu ama törenden sonra benim le düzgün konuşam a­
yacak d u ru m d ay d ı. S ırtım ı sıvazlayıp, “A ferin ," deyip d u ru y o rd u .
“H adi, Basil," d ed i Fiona. “ Seni C helsea'ye g ö tü rü p b iraz içi­
rey im . Sadece en iyi k a lite ."
“Olm az," dedim . "Bu ak şam m e zu n iy et balosu var. M ü d irey e
orada olacağım ı söyledim ."
"T ak ım elbise giym e fırs a tın ı k a ç ıra m a zd m , değil m i?"
"S an ırım h ay ır."
"E h, p ek âlâ. Ben de seni y a rın sarh o ş ederim . Çay saatinde
gelirim . A sa la k la ra d ik k a t et."
Bu Fiona ta rz ı veda etm e şek liy d i. B u ndan n e fre t ediyordum .

Baloya birk aç saat d ah a o ld u ğ u için d u v a rla rın a rk a sın d a k i te p e ­


lerde y ü rü y ü ş e ç ık tım ve sarı sü sen lerd en top lay ıp asma k ö p rü d en
geçerek boş Şapel'e g ittim .
Fener y ak m a ih tiy acı h issetm ed en y e ra ltı m ezarlığına indim .
B urada kay b o lm am ın ü z e rin d e n y ılla r geçm işti.
Acelem olm adığı için b u ld u ğ u m tü m fa re le rin k a n ın ı içtim .
Ben g ittiğ im d e o k u lu fareler basacaktı.
A n nem in m ezarı Le Tom beau des E n fan ts'm içindeydi. İskelet­
lerle sıralanm ış b ir tü n e lin içinde b ronz levhalı taş b ir girişi v ardı.
O g ü n ölseydim b en de b u ray a g ö m ülecektim . Yani gerçek ten
ölseydim .
K apının eşiğ in d e o tu ru p —k ilit ya da k u lp y o k tu ; d u v a rın
içine geçirilm iş b ir p a rç ay d ı— çiçekleri b ıra k tım .
"B u n ların b a z ıla rı sana ta n ıd ık gelecek," dedim konuşm am ı
çık a rırk e n . "Am a b en de b ir şeyler ek led im ."
Bir fare b en i k ö şed en izliy o rd u . O nu g örm ezden gelm eye k a ­
ra r verdim .
K onuşm am ı b itird iğ im d e başım ı taşa yasladım . "B eni duyam a­
dığ ın ı b iliyo ru m ," dedim birkaç d a k ik a sonra. "B urada olm adığını
b iliy o ru m ...
"G eri g eld in ve b en seni k açırd ım . Sonra b en d en iste d iğ in
şeyi yap tım ve m uh tem elen b ir d ah a hiç g elm eyeceksin."
G özlerim i kap ad ım .
"A m a... sana h ay atım a devam e ttiğ im i söylem ek isted im . Ol­
du ğ u m gibi.
"B unu ne k a d a r çok d ü şü n sem de sa n ırım h iç b ir se n a ry o d a
bu şekild e devam etm em i istem ezdin; izin verm ezdin.
"Ama y erim d e olsan bence sen de a y n ı şeyi y a p a rd ın . Sen hiç
pes etm ed in . H içb ir zam an."
Sertçe nefes v e rip ayağa k alk tım .
Sonra k ap ıy a d ö n ü p başım ı eğdim . D iğer isk eletlerin duyam a­
yacağı k a d a r alçak sesle k o n u ştu m .
“ B uraya genelde ü z g ü n olduğum u söylem eye geldiğim i b ili­
yo ru m . Am a sa n ırım b u g ü n sana iy i olacağım ı söylem eye geldim .
“Seni h u z u ru n d a n alık o y an şeylerden b iri olm am a izin verm e,
an n e. Ben iy iy im ."
Birkaç d a k ik a b e k le d im ... ne o lu r ne olm az diye. Sonra m e­
z a rlık ta n çık ıp p an to lo n u m d a k i to z la rı silkeledim .

B ilhassa sıkıcı b ir baloydu. W a tfo rd 'd a k i birkaç arkadaşım ya sev­


gilileriy le g elm işler ya da b en i görm ezden g eliyo rlardı. Dev ve
N iall, S im on'la ark ad aş o lduğum için b en i affetm em işlerdi. Dev
tü m ç o c u k lu ğ u m u z u ona kom plo k u ra ra k h a rc a m a la rın a sebep
old u ğ u m u söylem işti.
"A h, ç o cu k k en b aşk a ne y a p a c a k tın sa n k i? " diye sordum .
Dev cevap verm e te n e z z ü lü n d e b u lu n m a d ı.
S onund a k e n d im i p u n ç k â se sin in y a n ın d a , M ü d ire B unce'la
L atince ek leri k o n u şu rk e n b u ld u m . H er ne k a d a r ilgi çekici bir
k o n u olsa da b u n u n için ta k ım elbise giym em e gerek y o k tu .
S an ırım P rofesör Bunce, P en elo p e'n in b u ra d a olm am asından
dolayı üzgündü. P enelope'nin okulu bırakm am ış olsa bile m uhtem e­
len baloya gelm eyeceğini söyleyerek o nu teselli etm eyi d ü şü n d ü m
am a m ü d ire ço k ta n e -p o s ta la rın ı k o n tro l etm ek üzere a v lu n u n
diğ er ta ra fın a d o ğ ru g id iy o rd u .
"S andviç o lm asın ı u m u y o rd u m ," diye h o m u rd a n d ı biri.
O nu d u y m a z d a n geldim ç ü n k ü ark ad aş e d in m ek ya da m u ­
h a b b e t etm ek için b u ra d a değildim .
"Ya da en a z ın d a n p asta ."
A rk am ı d ö n ü n ce Sim on S n o w 'u n p u n ç m asasın ın d iğer ta ra ­
fın d a d u rd u ğ u n u gö rd ü m . T akım elbise giym iş, k ra v a t ta k m ış ve
saçı d ü zg ü n ce a y rıla ra k b ir ta ra fa y a p ıştırılm ıştı.
Bana bu şek ild e g izlice y ak laşam ıy o r olm ası g e re k ird i am a
son g ü n le rd e fa rk lı k o k u y o rd u ; ta tlı ve k a h v e ren g i b ir şey gibi.
A rtık yeşil alev ve k ü k ü r t k o k m u y o rd u .
" P a rti n asıl g id iy o r?" diye sordu.
"C enaze h a v a sın d a," dedim . "B uraya n asıl geldin?"
"U çtum ."
A ğzım açık k a lın c a k a h k a h a a ttı.
"H ay ır," dedi. "P en n y b ıra k tı. K ap ın ın ö n ü n d e in d ird i."
"K a n a tla rın n ered e?"
"H âlâ b u rad alar. Sadece g ö rünm ezler. Biri k u y ru ğ u m a ta k ılıp
d ü ş tü bile."
"O nu içine so k m an ı söylem iştim ."
"O zam an da p an to lo n u m k ö tü d u ru y o r."
G üldüm .
"B ana g ü lm e," dedi.
"İy i de öyleyse ne zam an güleceğim ?"
Snow gözlerini devirip gergince yana baktı. Beyaz Şapel'e doğru.
"B urada olm ak z o ru n d a d eğ ilsin ," dedim .
"H ayır," dedi hem en. "Z orundayım ." Boğazını tem izledi. "Ben-
siz a y rılm a n ı istem ed im ."

Simon Snow d an s edem iyordu.


K uyruğu da d u ru m u iyice zo rlaştırıy o rd u . K u y ru ğ u n u n u cu n u
alıp sol bileğim e d oladım ve elim i b elin e g ö tü rd ü m .
"B unu yap m ak z o ru n d a değiliz," dedim in s a n la rın d an s ettiğ i
taş avluya çık tığ ım ız d a . "K im se bilm ek z o ru n d a değil."
"N eyi?" diye so rd u Snow. "S ana deli o ld u ğu m u mu? A rtık
çok geç."
K u y ru ğ u n u tu ttu ğ u m sol elim i s ırtın a b a stırd ım ve sağ elim le
elin i tu ttu m . Sol e lin i hav ay a k a ld ırd ı, so n ra ne yap acağ ın ı b il­
m iyorm uş gibi in d ird i.
"O m zum a koy," dedim . Bir k aşım ı k a ld ırd ım . "W ellbelove
sana dan s etm ey i ö ğ re tm e d i mi hiç?"
"D enedi," d edi. "U m utsuz v ak a o ld u ğ u m u söyledi."
"Ç o cu k tan al h a b e ri."
En a z ın d a n şak ı g üzeldi. N ick C av e'd en Into M y A rm s çalı­
y o rd u . F io n a'n m en se v d ik le rin d e n . O k a d a r y av aştı ki h are k e t
etm em ize n ered ey se g erek bile y o k tu .
Snovv'un ü zerinde p ahalı bir takım elbise vardı. Siyah pantolon,
siyah yelek ve kadife ceket; siyah y akalı k o y u m aviydi. O m uzlarına
tam o tu rm u ş tu am a k a n a tla rın ı n ereye g izled iğ in i görem iyordum .
Biri derli to p lu d u rm a la rı için b ü y ü yapm ış olm alıydı.
D ik d u rd u m . H erkes bize b ak ıy o rd u .
Dans eden herkes. A vluda punç içen herkes. Koç Mac, M inotor,
ve Bayan Possibelf... H epsi de k adehlerini d u d ak ların a g ö tü rd ü k leri
sırad a d o n a k alm ışlard ı.
“Ö ğrenecek ler," dedim . "B unu k o n u şacak lar."
"N e?" Snow çok u za k la rd a y d ı. Son zam an lard a hep çok u zak ­
lard ay d ı.
"E şcinsel o ld u ğ u m u z u an lay acak lar."
"İş b a ş v u ru la rım y a n d ı," dedi Simon ifadesizce. "Ailem ne
diyecek ?"
Ş ak asın ı an lam ad ım .
Yüzüm e b a k ıp b itk in ce iç geçirdi. "Baz, kaybedebileceğim tek
şey sensin. Bu y ü z d e n in sa n içinde eşcinsel o ld u ğu m u sergilem ek
b e n d en n e fre t etm en e sebep olm uyorsa çok da u m u ru m d a değil."
"Sadece d a n s e d iy o ru z ," dedim . "Bu eşc in se llik sayılm az."
"D ans etm ek g ayet de eşcinsel b ir şey," dedi. "D ans ed e n ler
ik i erk ek o lm a d ığ ın d a bile."
K aşlarım ı ça ttım . "B unce var."
"D ans etm ek için m i?"
"H ay ır. K ay bedeceğin."
Yüzü asıld ı.
O nu k e n d im e çektim . "H ay ır, dem ek isted iğ im , sadece ben
yokum . Bunce da var."
"O A m erik a 'y a gid ecek ."
"B elki," d ed im . "B elki de gitm ez. H em en değil. A yrıca A m e­
rik a 'y a gitm esi h afıza k a y b ın a yol açacak değil. H âlâ a rk a d a şın
olacak. B unce'm y alnızca iki b u çu k arkadaşı var; seni bırakacağını
sa n m ıy o ru m .”
Snovv b ir şey söyleyecekken b a şın ı ik i y an a salladı ve ayak­
la rın a b a k tı. A ln ın a b irkaç b u k le d ü ştü .
"N e?" diye so rd u m elin i sık a ra k . Bu ellere giderek aşina olu­
yordu m . Simon S n o w 'la çık m ak hep h ayal e ttiğ im gibi e ro tik d e­
ğildi —şim diye k ad a r ço ğ u n lu k la sessizce o tu ru p binlerce kilom etre
uzağa d a lıy o rd u k - am a hep el ele tu tu ş u y o rd u k . Snovv m ark e tte
k a y b o lm a k ta n k o rk a n b ir çocuk gibiydi.
O da elim i sık tı am a b aşın ı k a ld ırm a d ı.
Üstelem em eye k a ra r verdim . H er şeye rağm en bu rad ay d ı. Kra­
vat ta k m ıştı, d an s ed iy o rd u . Bu da b ir şeydi.
Başımı b aşın a y aslam ak ü zerey d im k i an id e n b a şın ı k a ld ırd ı
ve b u rn u m u son a n d a ısk alad ı. G eri çek ild im . "Crovvley aşk ın a,
Snovv!”
Yüzü k ız a rd ı. "S ad ece..." O m zum u sık tı.
"N e?"
"B unu y ap m ak z o ru n d a d eğ ilsin iz."
"N eyi?"
Y üzünü b u r u ş tu r u p d işle rin i sık tı. A v lu n u n e tra fın a asılm ış
k ü ç ü k ışık la r saç la rın ı ay d ın la tıy o rd u . "S ad ece... S e n ... B u ..."
"K elim elerini k u lla n , Sim on."
"P en n y ve sen b u n u y ap m ak z o ru n d a d eğ ilsin iz. Ben sizin
gibi değilim . H iç olm adım . Ben b ir ald atm acay dım ."
"Bu d o ğ ru değ il."
"Baz. Ben b ü y ü c ü değilim ."
"G ü cü n ü k a y b e ttin ," diye k a rşı çık tım . "O nu feda e ttin ."
K u y ru ğ u elim den çözüldü. Ü zgün o ld u ğ u z a m a n la rd a s a v ru ­
lu y o rd u . "Bence hiç b en im d eğ ild i," dedi. "S ih irb az n a sıl y ap tı,
bilm iyorum ama Penny ve sen b aşından beri h ak lıyd ın ız; büyücüler
ç o c u k la rın ı te rk etm ezler. Ben b ir N orm alim ."
"S n o v v ."
"B ü y üd e k ö tü y d ü m ç ü n k ü hiç sah ip olm am am gerekiyordu!
B ugün k a p ıla r b an a açılm adı bile. Beni P en n y içeri sokm ak zo­
ru n d a k ald ı."
Bir çift bize y ak laştı; konuşm am ızı d in le d ik le ri belliydi. Keris
ve la n e t p erisi. Sertçe b a k ın c a u z a k la ştıla r.
Snow, o n d a n d ah a g ü çlü olm am a rağ m en elim i ve om zum u
eziy o rd u . "Sim on. Kes şu n u , saçm alıy o rsu n ."
"Öyle mi? P en n y ve sen b ü y ü y e S ih irb azlar A lem i'ndeki diğer
h e rk e ste n d ah a çok önem v e riy o rsu n u z . Bende g ö rd ü ğ ü n ü z şey de
bu y d u ; güç. A m a a r tık yok. O h iç b ir zam an b en değildim ."
"Ş en d in !" dedim . "Sen gelm iş geçm iş en g ü çlü b ü y ü c ü y d ü n .
O g erçek ti."
"B en b ü y ü c ü le rin y ü z k arasıy d ım , b u n u kaç k ere söyledin?"
"O nu s ırf k ısk a n d ığ ım için söylüyordum !"
"E h, a r tık k ısk a n a c a k b ir şey yolc!"
O nu b ıra k tım . "B u n ları n ed en sö y lü y o rsu n ?"
Sim on y u m ru k la rın ı sık ıp boğa gibi eğildi. "Ç ü n k ü bekle­
m ekten b ık tım ."
"N ey i b ek lem ek ten ?"
"B ana acım ayı kesm en izi!"
"Sana hep acıyacağım !" Bu d o ğ ru y d u . B ü y ü sün ü k ay b etm işti.
Bu b e n i h ep ü zecek ti.
"Ama b u n u istem iy o ru m !" d edi d işle rin in ara sın d a n . "A rtık
a ran ız a ait değilim ."
"Y anılıyorsun," dedim . Elini te k ra r tu tu p kolum u ona doladım .
"Y ü k sü k bizi e şle ştird i."
"Y ü k sü k m ü?"
"B en on b ir y aşın d ay d ım ; an n em i, ru h u m u k a y b e tm iştim ve
b an a seni v erd i."
"Bizi oda a rk a d aşı y a p tı," dedi.
Başım ı ik i y a n a sallad ım . "Biz h ep d ah a fazlasıy d ık ."
"D ü şm an d ık ."
"S en e v re n im in m e rk e z iy d in ," dedim . "H er şey sen in e tra ­
fın d a d ö n ü y o rd u ."
"O lduğum şey y ü z ü n d e n , Baz. B üyüm y ü z ü n d e n ."
"H ayır." A rtık n eredeyse o n u n k a d a r sin irleniy ordum . "Evet.
Yani C row ley a şk ın a, Snow; evet, o da b ir k ısm ıy dı. Sana b akm ak
gü n eşe d o ğ ru d a n b ak m ak gibiydi."
"Bir d ah a öyle olam ayacağım ."
"H ay ır. B üyüye şü k ü rle r o lsu n ." Sertçe iç geçirdim . "E ski
h a lin ... Simon Snovv, h er g ü n ik im izin b ird en canlı çıkam ayacağını
d ü şü n ü y o rd u m ."
"N eyden?"
"H a y a tta n . Sen g ü n e ş tin ve b e n sana ç a rp m ak ü zereydim .
H er g ü n u y an d ığ ım d a, 'Bu, alevler için d e son b u la c a k ,' diye d ü ­
şü n ü y o rd u m ."
"O rm an ın ız ı ateşe v e rd im ..."
"Ama o son d eğ ild i."
"Baz." Yüz ifadesi a r tık öfkeli değil, k ed erliy d i. "S ana yeti-
şemem. Ben b ir N orm alim ."
"Sim on. Kuyruğun var."
"N e dem ek isted iğ im i b iliy o rsu n ."
"B ak." E llerim izi aram ıza alıp çenesini k a ld ırd ım . "B ana bak.
Bunu sü re k li söylem ek istem iy o ru m . Ş airane b ir biçim de söylen­
m eden an laşılm ası g erek en b ir şey b u ..." G özlerim e b a k tı. "Sen
h âlâ Simon Snovv'sun. Sen h âlâ b u h ik â y e n in k a h ra m a n ıs ın ..."
"Bu b ir h ik ây e değil!"
"H er şey b ir h ik â y e d ir. Sen de b ir k a h ra m a n sın . Benim için
her şey in i feda e ttin ."
Şaşırm ış ve u ta n m ış g ö rü n ü y o rd u . "T am o larak sen in için
yapm adım a s lın d a ..."
"İyi. Benim için ve b ü y ü d ü n y a sı için y a p tın ."
"Ben sadece k e n d i p isliğ im i tem izliy o rd u m , Baz. K endi k u s ­
m u ğ u n u tem iz le d iğ in için kim se sana k a h ra m a n dem ez."
"C esurdun. Cesur, özv erili ve zeki. Sen b u su n , Simon. Senden
hiç sıkılm aya ca ğ ım ."
H âlâ gözlerim e b a k ıy o rd u . O ejd erh ay a b ak tığ ı gibi, b aşın ı
k a ld ırm ış, o d a k la n m ış b ir şek ild e b a k ıy o rd u . “ Ben Seçilm iş Kişi
d eğ ilim ," dedi.
O na b a k ıp g ü lü m sed im . Kolum h âlâ b e lin d ey d i. “Ben seni
seçtim ," dedim . "S eni seçtim , Simon Snow."
Snow ne k ıp ırd a d ı ne de y u m u şad ı. Bir an b an a to k a t ataca­
ğ ın ı ya da taş gibi se rt k afasıy la kafam a v u ra c a ğ ın ı sandım . O nun
y e rin e y ü z ü m e y a k la şıp b e n i öptü.
G eri çek ild im . E lin i b ıra k ıp b o y n u n d a n tu ttu m . Bana ç arp tı.
Bir san tim bile k ıp ırd a m a d ım . (A slında b e rb a t b ir d u ru m d u ve
dişlerim d u d a ğ ın ı k a n a tırsa felaket olabilirdi.)
A y rıld ığ ım ız d a so lu k soluğaydı. A ln ım ı a ln ın a b a stırd ım ve
b o y n u n d a k i ve s ırtın d a k i g e rilim in g eç tiğ in i h issettim .
" F ik rin i d e ğ iş tire b ilirsin ," dedi.
"D eğ iştirm ey eceğ im ." Başım ı a ln ın d a n çekm eden ik i yana
salladım .
"H ep sen d en d ü ş ü k olacağım ."
"B iliyorum ; h a y a llerim g erçek oldu."
Bu o nu kederle g ü ld ü rd ü . "Y ine de," dedi. "H er zam an fik rin i
d e ğ iştire b ilirsin ."
"İk im iz de d e ğ iş tire b iliriz ," dedim . "Ama b en d e ğ iştirm e y e ­
ceğim ."
Simon Snovv'la d a n s e tm e n in böyle b ir şey olacağını bilm em
g e re k ird i. D ans etm ek y e rin e kavga etm ek. K arşılık lı teslim iy et.
İk i k o lu n u da b o y n u m a d o lay arak b an a y asland ı. H erkesin
bizi izlediğini ya u n u tm u ş tu ya da u m u ru n d a değildi. "Baz?" dedi.
"E v et?"
"Aşçı P ritc h a rd 'la h âlâ ark a d a ş m ısın ?"
"S an ırım ."
"B en ... san d v iç o lacağ ın ı u m m u ştu m da."
AGATHA

K alifo rn iy a'd a h e r g ü n g ü n eş p a rlıy o rd u .


O ku ld an ik i ark ad aşım la evde k alıy o rd u m . U fak b ir v e ra n ­
dası v a rd ı ve d e rste n geldiğim de L ucy'yle o tu ru p g ü n e şin ta d ın ı
ç ık a rıy o rd u k .
Lucy sp an y el cin si köpeğim di. O nu W a tfo rd 'm d ışın d a , k a r­
la rın içinde b u lm u ştu m . Ölm üş olab ileceğ in i d ü şü n m ü ştü m am a
d u ru p b u n u an lam ay a çalışm ak istem em iştim . O nu ku cağım a alıp
koşm aya devam e tm iştim .
O g ü n k açtığ ım için P e n n y 'n in b e n i hiç affetm ey eceğ in i b i­
liy o rd u m am a g eri dönem ezdim . Y apam azdım . H ay atta kalm a k o ­
n u su n d a k e n d im d e n hiç bu k a d a r em in o lm am ıştım .
K oşm ak z o ru n d a y d ım .

T ek n ik o larak W a tfo rd 'd a n ç ık tığ ın ız d a g id eb ileceğ in iz en u z ak


n o k ta P asifik O k y a n u su 'n u n o rta sın d a k i Yeni Z elan da'ydı. A m a
K aliforniya d ah a u z a k ta y m ış gibi h issed iy o rd u m .
Eski k ıy a fe tle rim in h e p sin i evde b ıra k m ıştım .
A rtık ince elbiseler ve ip le rin i ay ak b ilek lerim e doladığım
sa n d a le tle r giy iy o rd u m .
A sam ı da evde b ıra k m ıştım ; an n em bilse fe n a lık g eç irird i.
Bana sü re k li b ü y ü c ü le rle ta n ış ıp ta n ışm a d ığ ım ı so ru y o rd u . Kali­
fo rn iy a 'n ın b ü y ü k o n u su n d a çok p o p ü le r o ld u ğ u n u söylüyordu.
P alm S p rin g s'te b ir k u lü p bile v ard ı.
U m urum d a d eğildi. San D iego'da y aşıy o rd u m . A rk ad a şlarım
re sto ra n la rd a ve a lışv e riş m erk ezlerin d e çalışıyor, bense sıcak
g ü n le rd e bile k o y u re n k b ere ta k a n erk ek lerle çık ıy o rd u m . H afta
içi ders çalışıy o rd u m ve h a fta so n ları sah ile g id iy o rd u k . A ilem in
v e rd iğ i p a ra y ı o k u la ve taco yem eye h arcıy o rd u m .
H er şey çok N orm aldi.
Ailem ve H elen d ışın d a g ö rü ştü ğ ü m te k b ü y ü c ü Penelope'ydi.
Mesaj atıy o rd u . O na cevap verm em eyi d en em iştim am a bu da işe
yaram am ıştı.
Bana Sim on'ın nasıl olduğunu anlatıyordu. M ahkem eleri... İfade
verm ek için g eri gitm em g ere k tiğ in i san ıy o rd u m am a M eclis yazılı
ifadem i k ab u l etm işti.
Biriyle o lan lar h a k k ın d a konuşm aya en y ak laştığ ım an buydu.
G ö rd ü k lerim h a k k ın d a .
Ebb h a k k ın d a .
E b b 'i hiç ta n ım ıy o rd u m . Sim on'ın ark ad aşıy d ı. O nun hep çat­
lak o ld u ğ u n u d ü şü n ü rd ü m ; o k u lü b ed e yaşay ıp g ü n le rin i keçilerle
geçiriy o rd u .
A m a a r tık o n u n h a k k ın d a d ah a fazla şey biliy ord um .
G üçlü b ir b ü y ü c ü y d ü fa k a t güçlü b ü y ü c ü le rin y a p tığ ın ı y a p ­
m am ıştı. S o ru m lu lu k alm ak istem em işti. İn s a n la rı k o n tro l etm ek
istem em işti. Ya da savaşm ak. Sadece VVatford'da y aşay ıp keçilerle
ilgilenm ek istem işti.
Ve ona izin verm em işlerdi.
O nu k e n d i h a lin e b ıra k a m a m ışla rd ı. K endisiyle hiç ilgisi ol­
m ayan b ir savaşta ö lm ü ştü . S ih irb a z la r  lem i'n d en kaçış y o k tu .
“H ayır, te şe k k ü rle r," dem e şa n sın ız y o k tu .
H ayatım ı k u rta rm a k için neden geri d ö n d ü ğ ü n ü bilm iyordum .
O n unla hiç k o n u şm am ıştım bile.
Penny daha iyi bir Sihirbazlar Âlemi inşa etm eye yardım ederek
E b b 'in a n ıs ın ı o n u rla n d ırm a m g e re k tiğ in i söylüyordu.
Am a b elk i de o n u n yapm aya çalıştığ ı gibi k aç a ra k an ısın ı
o n u rla n d ırırd ım .
Bana kaçm a m ı söylem işti.

Sihirbaz ile L u cy 'n in fotoğrafı hâlâ yanım d ay d ı. Onu odam ın kapı­


sındaki aynaya sıkıştırm ıştım . Bazen giyinirken onu düşünüyordum .
O kaçm ıştı.
H âlâ K alifo rn iy a'd a olup o lm ad ığ ın ı m erak ettim . B urada bir
ailesi olup olm adığını. Belki o n u n la T rad er Jo e 's'd a k a rşıla şırd ım .
(Köpeğim e o n u n ism in i v erd iğ im i söylem eyecektim .)
S an ırım b ir g ü n bu foto ğ rafı Sim on'a gönd erecektim .
Sim on'la k o n u şm ay a h en ü z h a z ır değildim ve o n u n da S ihir-
b az 'm fo to ğ ra fın ı alm aya h a z ır o ld u ğ u n u d ü şü n m ü y o rd u m .
Ama Simon, S ihirbaz'ı g erçekten seven te k kişi olabilirdi. Onu
S im on'm ö ld ü rd ü ğ ü n ü biliy o rd u m am a öldü ğ ü n e en çok ü z ü le n de
m uhtem elen k en d isiy d i.
SİMON

İçlerin d e b ü y ü sü olm ayan te k k işi olm am a rağm en kim se k u tu la rı


m erd iv en d en çık arm am a y a rd ım etm iy o rd u .
Bir k u tu y u k o ltu ğ a b ıra k ırk e n , "S en in sü p e rg ü çle rin var,"
dedim Baz'a, "b u n u yapm an benim in ip çık tığ ım ın y arısı sü rerd i."
"E v e t..." K rem asını yalay ab ilm ek için S tarbucks b a rd a ğ ın ın
k a p ağ ın ı çık ard ı. "Ama o zam an N orm al k o m şu la rın m e ra k la n ırd ı
ki gece g ü n d ü z k a p ın ız d a b iten y a k ış ık lı genci şim diden m erak
etm eye b aşlad ılar bile."
"K om şular ta şın d ığ ım ız ı bile bilm iyorlar. H epsi çalışıyor."
"Bizi g ö rd ü k le rin d e m erak ed ecek ler ama. H içbir ç iftin ola­
m ayacağı k a d a r h av alı, gizem li ve iyi g ö rü n ü m lü y ü z ." Bana ba­
k ıp b ard ağ ı ağ zın d an çekti. "B uraya gel, Snovv, k a n a tla rın d a n biri
g ö rü n ü y o r."
H um drum 'a b ü y ü m ü v e rd ik te n sonra k a n a tla rın kaybolacağını
ya da düşeceğini sanm ıştım . A m a P en n y o n ları büy üm le yaptığım ı
ve b ü y ü m ü v erd im diye y ap tığ ım şey lerin o rta d a n k ay b o lm ay a­
cağını söylem işti.
K uyruğ u m da hâlâ d u ru y o rd u ve Baz o n u n la sü re k li dalga
geçiyordu.
“Ejderha k u y ru ğ u bile değil; k e n d in e çizgi film ş e y ta n la rın ın
k u y ru ğ u n d a n y ap m ışsın ."
"A ld ırab ileceğ im d en em inim ," dedim . "D r. W ellb elove'la k o ­
n u şab ilirim ."
"Aceleye g etirm ey elim ."
N orm aller ejd erh a k ısım la rım ı g ö rm esin ler diye P enny her
sabah A r a d ı ğ ı n ı z r o b o t l a r b u n l a r d e ğ il b ü y ü sü y apıyordu ama
b ü y ü asla tü m g ü n k alm ıy o rd u . Bir g ü n ders sıra sın d a çık a ca k lar
diye k o rk u y o rd u m .
"İn sa n la ra g ö steriy e çık acağ ın ı sö y lersin ," diye tavsiyede b u ­
lu n d u Baz.
"N e tü r b ir g ö steri?"
"B ilm iy o ru m ... Fiona teyzem , in s a n la r siv ri d işlerim i fark
ederse böyle söylem em i söylerdi."
Baz'ın önü n e, k en d im taşıd ığ ım sehpaya o tu rd u m . Bana b a r­
d ağ ın ı u z a ttı ve b ir y u d u m aldım . "Bu ne?"
"B alkab ak lı m oka. Ben y a ra ttım ."
"Ş eker içm ek g ib i," dedim . "Çay içeceğim izi san ıy o rd u m ."
"B unce sana su ısıtıcısı alm adı mı? B u n ları ö ğrenm en gerek,
Snow. Kendi ken d in e yetm eyi." A sasını çık arıp kanadım a dokundu.
"Burada g ö r ü le c e k b i r ş e y yok!"
"Ah, Baz, yapm a. B u r a d a g ö r ü le c e k b i r şe y y o k b ü y ü s ü n ­
d en n e fre t e ttiğ im i b iliy o rsu n . Şim di in s a n la r b ü tü n g ü n bana
çarp ac ak lar."
"Seçm e h a k k ın yok; B unce'm ro b o t b ü y ü s ü n ü b ilm iy o ru m ."
P en ny o d a sın d a n ç ık tı. "Sim on, k ris ta l k ü re m i g ö rd ü n m ü?"
"G örm eli m iydim ?"
"D ikkat! K ristal küre, yazılı k u tu d ay d ı. A h, selam Baz. Burada
ne y ap ıy o rsu n ?"
"Ben h ep b u ra d a olacağım , Bunce. Gece g ü n d ü z k a p ın ız d a
olacağım ."
"T aşın m am ıza y a rd ım etm eye m i g eld in ?"
Baz b a rd a ğ ın ın k a p a ğ ın ı k apadı. "H ım m . H ayır."
Baz, W a tfo rd 'd a n m ezu n o ld u k ta n so n ra b irlik te eve çıkm ayı
d ü şü n ü y o rd u k . İk in c i dönem i b itirm ek ü zere d ö n m ü ştü am a ben
dönem ezdim . Yani, ev hap sin d e olm am a rağm en dönebilirdim ; Pe­
n e lo p e 'n in an n e si iz in v e rird i.
Yalnızca b a h a rd a Baz'm m ezu n iy et b alosu için gitm iştim . H er
şey geçm işte kalm ış gibi hissetm eye başladığım da. E b b 'in orm an ın
d e rin le rin d e k i m e z arın ı z iy a re t etm ek istem iştim .
A gatha da W atfo rd 'a dönm em işti. A ilesi o nu zo rlam am ıştı.
A rtık K alifo rn iy a'd a o k u y o rd u . P enny b ir köp eğ i o ld u ğ u n u söyle­
m işti. O nunla hiç konuşm am ıştım . Bir sü re Baz ve Penelope dışında
k im sey le k o n u şm am ıştım .
S ih irb az'm ö lü m ü n ü n a rd ın d a n üç ay lık b ir so ru ştu rm a yap ıl­
m ıştı. S onunda ceza alm adım . P en n y de öyle. B ü y ü sü n d en sonra
öyle b ir şey söyleyeceğim i b ilm ed iğ in i d em işti ve b en de b u n u n
S ih irb az'ı ö ld ü receğ in i bilm ediğim i söylem iştim .
O olm ayınca S ihirb azlar  lem i p a rç a la n ır sanm ıştım am a yedi
ay geçm esine rağm en savaş çıkm am ıştı. Çıkacağını da sanm ıyordum .
S ih irb a z 'm y e rin e b iri geçm em işti.
M eclis S ih irb azlar  le m i'n in b ir lid ere ih tiy acı olm adığına
k a ra r v erm işti, en a z ın d a n şim d ilik . Dr. W ellbelove, S ih irb az'm
k o ltu ğ u n a ben im aday olm am ı ö n erm işti ve s u ra tın a deli gibi g ü l­
m em ek için k e n d im i zor tu tm u ştu m .
A m a sa n ırım ö y le y d im ... deliydim .
Yani, öyle olm alıydım .
Şikago'daki bir bü yücü psikologuyla görüşüyordum . D ü nyanın
en iyi üç p sik o lo g u n d a n b iriy d i. S ean slarım ızı Skype ü z e rin d e n
y a p ıy o rd u k . Baz'm da o n u n la k o n u şm asın ı ö n erm iştim am a ne
zam an bahsetsem Baz k o n u y u d e ğ iştiriy o rd u .
A ilesi k u z e y d e k i b ir başk a ev lerin e ta şın m ıştı. H am p sh ire'a
ya da diğer ölü bölgelere b ü y ü geri gelm em işti am a N o e l'd e n b eri
y eni delik de açılm am ıştı. (O g ü n düzin elerce y eni d elik açılm ıştı.
Bu konuda ken d im i k ö tü hissediyordum ; o n la rın açılm am asını sağ­
layabilirdim .) P e n n y 'n in babası aray ıp hiçbir şeyin kötüleşm ediğine
d air beni tem in ediyordu. O nun birkaç incelem esine bile gitm iştim .
B oşlu kları z iy a re t etm ek ben im için s o ru n değildi; k ay bedecek
b ü y ü m y o k tu . Y ani... so ru n d u tab ii am a başka sebeplerden dolayı.
P e n n y 'n in b ab ası b ir g ü n b ü y ü n ü n ölü bölgelere geri gelece­
ğin i d üşü n ü y o rd u . Bana Ç ernobil'de y etişen b itk iler ve K aliforniya
akbabasıyla ilgili çalışm aları gö sterm işti. O na ü n iv ersitey e gidece­
ğim i söylediğim de b an a resto rasy o n ekolojisi okum am ı söylem işti.
"O ldukça iy ile ştiric i olabilir, Sim on."
B ilm iyordum . Temel derslerle b aşlay ıp ilerleyen zam an lard a
k a ra r verecek tim .
Baz birkaç h afta içinde Londra Ekonom i O k u lu n a başlayacaktı.
E b ev ey n leri O x fo rd 'a g itm işti am a Baz L o n d ra 'd a n ay rılacağ ın a
g öğsüne k a z ık sap lan m asın ı te rc ih ed eceğ in i söylem işti.
"Bu sende işe y a ra r m ı?" diye sordum .
"N e?"
"K azık?"
"Bence k alb e g ire n b ir k a z ık h erk esi ö ld ü rü r, Snovv."
Bana ara ara Sim on d iy o rd u am a sadece b irb irim ize k a rşı iyi
d a v ra n ırk e n . (H er şey ay n ı şekilde devam ed iy o rd u . S an ırım eş­
cinseldim ; terap istim b u n u n şu an çözmem gereken şeyler arasın d a
ilk b eşte bile y er a lm ad ığ ın ı söylüyordu.)
B az'la eve çık m ay ı d ü ş ü n m ü ştü k am a ik im iz de y ed i sene
birlik te y a şa d ık ta n so n ra fark lı oda ark ad aşlarım ız olm asının daha
iyi olacağına k a ra r v e rm iştik . A yrıca P en n y ve b en h ep b irlik te
eve çık m a k ta n b a h sed e rd ik .
B unun g erçek leşeceğ in i hiç d ü şü n m ezd im .
H ay atın bizi b u n o k tay a g etire c e ğ in i hiç d ü şü n m ezd im ; d ö r­
d ü n cü k atta, ik i odalı, su ısıtıcılı ve k o ltu ğ u n d a g ri gözlü v am pirin
o tu ru p yeni te lefo n u n u k u rc a la d ığ ı eve.
İk im iz in b ird e n h a y a tta k alacağ ın ı hiç d ü şü n m ezd im .
Bu şekild e b a k tığ ın ız d a b ü y ü m çok da b ü y ü k b ir fe d a k a rlık
gibi g elm iyordu. B az'm h a y a tı için. K endi h ay atım için.
Bazen rü y a m d a h âlâ b ü y ü y e sah ip o ld u ğ u m u gö rü y o rd u m .
P atlad ığ ım ı g ö rü y o rd u m ve gerçek olup o lm a d ığ ın d a n em in ola-
m ay arak solu k soluğa u y an ıy o rd u m .
Am a hiç d u m an olm uyordu. N efesim yanm ıyo r, te n im p a rla ­
m ıyordu. G öğsüm de p atlay an b ir y ıld ız o ld u ğ u n u hissetm iyordum .
Y alnızca ter, p a n ik ve k alp ç a rp ın tısı oluyordu; Ş ik ag o 'd ak i
terap istim benim gibi b iri için b u n u n norm al o lduğunu söylüyordu.
"Y enilm iş b ir sü p erd ü şm a n için m i?" derdim .
Profesyonel b ir şekild e g ü lü m serd i. "T rav m a k u rb a n ı için."
K endim i tra v m a k u rb a n ı gibi h issetm iy o rd u m . Yangın sonrası
bir ev gibi hissed iy o rd u m . Bazen de ölen am a b eden in d e k alan biri
gibi. Bazen ise n o rm al b ir h ay at yaşay ay ım diye b aşkası ölm üş,
başkası h e r şey in i feda etm iş gibi h issed iy o rd u m .
K anatlarla.
Ve k u y ru k la .
V am pirlerle.
B üyücülerle.
K ollarım da b ir k ız y e rin e erkekle.
Ve k en d im için h ay al ettiğ im ya da u m d u ğ u m bu olm am asına
rağm en m u tlu sonla.
Bir şansla.
"Saat k aç?" diye so rd u Penny. "Çay için çok e rk en mi? Bu
k u tu la rd a n b irin d e b isk ü v i o lacaktı. B üyüyle h a zırla y ab ilirim ."
Baz b aşın ı te le fo n u n d a n k a ld ırd ı. "S eçilm iş Kişi, N orm al şe­
k ild e h az ırla y a ca k ," dedi. "U ğraş terap isi."
"Çay y apm ayı zaten b iliy o ru m . A yrıca b an a şöyle seslenm eyi
kessen keşke."
"Sen g erçek ten de Seçilm iş K işi'y d in ," d ed i Penny. "S ih irb az­
lar  lem i'n i b itirm e k için seçildin. B aşarısız olm an seçilm ediğin
an lam ın a gelm ez."
"K ehanet tam b ir saçm alık ," dedim . '"Ve biri sonum uzu g eti­
recek. Ve biri onun so n u n u .' K endi sonum u da m ı g e tird im ? "
"H a y ır," d edi Baz. "O b en d im ta b ii ki."
"Sen nasıl son u m u g e tird in ? H u m d ru m 'ı ben d u rd u rd u m ."
Baz sık ılm ış gibi telefonuna b a k tı. " Â şık oldun, değil m i?"
P enn y h o m u rd a n d ı ve Baz g ülm eye başladı.
"Bu k a d ar flörtleşm e y eter!" dedi Penny, ailesinin bize verdiği
ko ltuğ a o tu ra ra k . (Y ukarı ben ta şım ıştım .) "Bu h a y a tta y eterin ce
flörtleşm ey e k a tla n d ım . Açım, Simon. B isküvi k u tu s u n u bul."
Baz s ırıttı, a rd ın d a n b o y n u m u ö p tü . (Orada bir benim vardı;
Baz onu n işa n alıyordu.)
"H adi öyleyse," dedi. "Asla vazgeçm e, Sim on."
TEŞEKKÜRLER

Joy DeLyria ile ne y ü z y ü ze g ö rü ş tü k ne de telefonda k o n u ştu k .


H a tta bazen aylarca birb irim ize e-p o sta bile g ö n d erm ed ik . Ama
b u k itap la ilg ili k en d im i ne zam an çaresiz ve tık a n m ış hissetsem ,
b an a e-p o sta g ö n d erir, "Sim on nasıl g id iyo r?" derdi.
Ve h e r seferin d e devam etm em e y a rd ım etti.
Bu k a ra k te rle ri tu tk u y la d e ste k le d iğ in ve iyi ta v siy e le rin k o ­
n u su n d a b an a cöm ert d a v ra n d ığ ın için te ş e k k ü r ederim .
Leigh B ardugo ve D avid L ev ith an , iyi a rk a d a şlığ ın ız ve oku-
y u c u lu ğ u n u z için size de te ş e k k ü r ederim . (B iriniz çok se rt olup
b en i ağlatm ış olsanız da.) (Bunu y ap an L eigh'di.)
Susie Day, tü m b u n la rı g erçek ten dinleyip b en im le k o n u ş tu ­
ğ u n için te şe k k ü rle r. Ve İn g iliz y a şa n tısıy la ilgili sayısız so ru m u
y a n ıtla y a n Keris S tain to n , te şe k k ü rle r.
Eşim K ai'ye sevgisi, te ş v ik i ve k lişe le ri asla tü k e n m e d iğ i için
te şe k k ü rle r.
Ölü sa y ısın ın d a h a y ü k se k olm asında ısrarcı olan C h risto p h er
S chelling'e te şe k k ü rle r.
Yazar o larak b an a ö z g ü rlü k ve ark a d a ş o la ra k destek veren
Sara G oodm an'a te şe k k ü rle r.
Y aratıcılıkları ve h ey ecan larıy la beni sü re k li şa şırtan St. M ar-
tin 's P re ss'te k i h a rik a in sa n la ra te şe k k ü rle r.
Son olarak, b e n i İn g ilte re 'd e evim de h is s e ttire n ve m uhteşem
k ita p la r basan Nicola Barr, Rachel P e tty ve M acm illian's C hildren's
B o oks'taki h erk ese te şek k ü rle r.
YAZARIN NOTU

Fangirl k itab ım ı o k u d u y san ız Simon S now 'un o rom anda b ir k u rg u


k a ra k te r o ld u ğ u n u b iliy o rsu n u z d u r.
K urgudaki bir k u rg u karakter. Yüzlerce k u rg u Seçilmiş K işi'nin
s o y u n d a n gelen b ir tü r alaşım .
Fangirl' de Simon, Gem ma T. Leslie ta ra fın d a n kalem e alınm ış
çocu k ro m an ı se risin in k a h ra m a n ı ve b a şk a ra k te r C a th 'in yazdığı
h a y ra n k u rg u la rın ın asıl k o n u su y d u .
O k ita b ı b itird iğ im d e Cath ile erk ek a rk ad aşı L e v i'y i ve
d ü n y a la rın ı gerid e b ırak ab ilm iştim . O n ların h ik â y e sin i b itirm işim
gibi h isse d iy o rd u m ...
Am a Sim on'ı b ırak am ad ım .
O nun h ak k ın d a başkalarının sesinden o kadar çok şey yazm ıştım
k i Cath veya G em m a'nm değil de benim öyküm de olsa o n u n la neler
y ap ard ım diye d ü ş ü n ü p d u ru y o rd u m .
Simon S no w 'la ben ne y apardım ?
B az'la ben ne y ap ard ım ? Ya A gatha? Ve P enny?
O k ad ar çok b ü y ü lü Seçilmiş Kişi ö yküsü okum uş ve sevm iştim
k i k e n d im in k in i n asıl kalem e alırdım ?
A sla Vazgeçme işte o öykü.
A klım dan b ir tü rlü çıkarıp atam adığım bir k arak tere dair kendi
b ak ış açım . O n u n k i gibi b ir k a ra k te re , b u n u n gibi b ir m aceraya
b en im yaklaşım ım .
Fangirl' de y aln ızca y arım yam alak hay al edilebilm iş Simon ile
B aza borçlu olduğum u düşü n d ü ğ ü m ö y k ü y ü bu şekilde verebildim .
İki uyumsuz insan
Sıradısı bir ask
9 9

“Eleanor& Park, genç olup b ir k ıza aşık o lm an ın ö tesinde, genç


olup b ir k ita b a âşık olm a h issin i de h a tırla ttı bana."
Jo h n G reen, A y n ı Y ıldızın A ltın d a ’n m y azarı

"Kom ik, u m u t dolu, b iraz k ü fü rb a z , seksi ve h ü z ü n lü ... Bu


ta tlı aşk h ik ây esi hem gençleri hem de y e tişk in le ri etk ile y ec ek ."
K irkus Revieurs

"Bu çekici, zeki ve n a if h ik â y e gerçek aşkla dopdolu. O k u rlar


E leanor& P ark'a h a y ra n k a la c a k .”
Gayle Form an, Eğer Yaşarsam 'm y azarı
G erçek ve düş arasında sıkışm ış hayalperest
bir genç kız...
Bir elmanın iki yarışıyken farklı hayatlara
savrulan iki kardeş

“Son derece k e y ifli, sevgi dolu b ir g en çlik m asalı; b aşarı


k a d e rin d e var."
N em York Journal o f Books

"Rovvell, son derece p o p ü lerleşm iş h a y ra n k u rg u s u e v re n in i


ve on sekiz y a şın d a k i b ir k ız ın a k lın d a n g eçen leri başarıy la
a k ta rıy o r."
E n terta in m en t W eekly
A şkta ikinci şansı yakalasaydınız,
aynı kararları mı verirdiniz?

Sabit H at, ik i in s a n ın ay n ı yola baş k o y u p k oy am ayacağını


ve a şk ın , sizinle o rta yolda b u lu şa c a k b irin i b u lm ak olup
o lm ad ığ ın ı sorguluyor...

“Rovvell k ateg o rize ed ilem eyecek k a d a r y eten ek li. Sabit H at


k e n d in e has b ir ro m an ."
Ja n e t M aslin , The N em York Tim es

"H er zam an k i gibi ak ıcı ve k e y if v e ric i... Sayfalar uçu p gidiyor."


P ublishers W eek\y
P
Ö
Z
w
H
P
O
P

RAINB0W KOVJELL
k ita p y a z ıy o r. K im i zam a n y e t iş k in le r h a k k ın d a

(A tta c h m e n ts v e S a b it H a t). K im i z a m a n is e

g e n ç le r h a k k ın d a ( Eleanor& Park v e F a n g irl).

BEYAZ ŞAPEL A m a h ep ço k k o n u şa n in sa n la r h a kk ın d a y azıy o r.

Ve h a y a tın ın m a h v o ld u ğ u n u h is s e d e n in sa n la r

h a k k ın d a . Ve â şık o lan in sa n la r h a k k ın d a . Rain-

bo w y a z m a d ığ ı za m a n la rd a ç iz g i ro m a n o k u y o r,

D isn ey W o rld g e z ile r i p la n lıy o r v e a slın d a g e n iş

p e r s p e k tifte n b a k ıld ığ ın d a p e k de ö n em li o lm a ­

y a n k o n u la r h a k k ın d a t a r t ış ıy o r . N e b r a s k a ’da

e ş i v e ik i o ğ lu y la y a ş ıy o r.

D aha fa z la b ilg i iç in ra in b o w ro w ell.co m a d re sin i

z iy a r e t e d e b ilirs in iz .

t
AĞAÇLARI K a p a k t a s a r ı m ı v e i l l ü s t r a s y o n u : O lg n G r lic
5imdn ş im y g n m t seçİLMif
KÖTÜ JfÇİLrfiŞ Kişi!

f im on s a d e ce e ğ len m e k v e W a tfo rd S ih irb a zlık


O k u lu ’n daki son s en esin in k e y fin i ç ık a rm a k
iste m e sin e ra ğm en k im se o na rah at v e rm e ­
m ek ted ir. K ız a rk a d a şı onu te r k eder, en y a k ın a r ­
ka d a şı y a k a sın d a n d ü şm ez, a k ıl h o ca sıy sa onu g ü ­
ve n d e o la b ile c e ğ i b ir d a ğ a yo lla m a k n iyetin d ed ir.
Sim on , oda a rk a d a şı v e ç o k uzun zam an d ır b a şd ü ş-
m anı o lan B az’ın o rta lık ta g ö rü n m em esin in k e y fin i
b ile sü rem e z çü n kü y in e h a n gi k ö tü lü ğ ü n p eşin d e
o ld u ğ u n u d ü şü n m ek ten ke n d in i alam am aktadır.
A y r ıc a o rta lığ ı h a y a le tle r b a sm ıştır. V e va m p irler.
Sim on ’ı y o k e tm e y e ça lışa n g e r ç e k kö tü y a ra tık la r.
G elm iş g e ç m iş en g ü çlü b ü y ü c ü d e o lsan ız b ir an
b ile ra h a tla y ıp h a y atın ta d ın ı çık a ra m a zsın ız.

B ir h a y a le t h ik â y e si, a şk m a salı v e p o lis iy e rom an


o lan A sla V a zg e ç m e ’de b ir R ainbow Rovvell ö y k ü ­
sü n d en b e k le y e b ile c e ğ in iz k a d a r ço k ö p ü şm e v e
k o n u şm a var... am a h e p sin d e n ç o k da ca n a va rla r.

“ K a ra k te rize ed ilem eyen , v a ro lu ş s tre siy le u ğ raşan ,


k a y ıp la r y aşa y a n v e a k ılla rı k a rışa n g e n çle r
h akk ın d a b a ğ ım lılık y a p ıcı, ro m a n tik b ir öykü .”
Time

“A sla V azgeçm e b ir z a fer. H e y eca n lı


v e se k si, ko m ik v e şo k e e d ic i, iç in izi
s ız la tıy o r v e g e r ç e k te n b ü yü lü .
Bana g ü v e n in , daha ö n ce h iç b ö y le b ir
b ü y ü c ü lü k o k u lu g ö rm e d in iz .”
L ev G ro ssm an , The New York Tim es ç o k s a ta n ı
B üyücüler s e r is in in y a z a rı

w w w .pegasusyayinlari.com

9786052993743

You might also like