Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 183

• • • •

TARIM VE KOYLU
SORUNU
Marksizm-Leninizmde Tarım ve Köylü soru­
nu 1 Burjuva-Demokratik Devrimde Tarım
ve Köylü sorunu 1 Proleter Devrimi sırasın­
da Tarım ve Köylü Sorunu 1 Proletarya Dik­
tatörlüğü Altında Köylülük 1 Köyün
sosyalist Dönüşümünün Yolları

5. DEFTER
TARIM VE KöYLü SORUNU
LEN i N iZM
OKULLALR; VE KENDİ KENDiNE öÖRENİM
İÇİN DERS DEFTERıLEIRi
Proletaryanın büyük öğretmenlerinin eserlerinden
derlenmiştir

5. DEFTE R

TARIM ve
KÖYLÜSORUNU

Çeviren:
İsmail Yarkın
Bu kitap SSCB'ndeki Yabancı İşçiler Yayınevi Kooperati­
fi/Moskova - Leningrad ( 1 935) tarafından yapılan Al­
manca baskısından dilimize çevrilmiştir.

I Basım: Aralık 1989

Dizgi-Baskı: Teknogr.afik Matbaacılık, A.Ş.


Kapak Baskı: Anka Ofset
Kapak Hazırlık: İnter Grafik-Tasarım

İNTER YAYINCILIK Tic. Ltd. Şti.


Babıali Cad. No. 14/3
Cağaloğlu-İST.
İÇİNDEKİLER

MARKSİZM-LENİNİZM'de TARIM VE KÖYLÜ-


LER SORUNU ...... . . . . .. . ..... . . . . . . .. . . .. . .. . . . .. . .... . . . .
. 9
'r - Stalin'de Sorunun Koyuluşu . . . . . . .... . . . ... . .. . . 9
2 - Tarımda Kapitalizmin Gelişme Yasaları 12
3 - Kapitalizm Altında Küçük Köylü Eko­
nomisinin Akibetleri . . . . . . . .. ... . ... . .. . . . .
. 19
4 - Kapitalizmin Şimdiki Bunalım Döne­
minde Küçük Köylü Ekonomisinin Aki-
betleri . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21
5 - Küçük Meta Üreticisinin İkili Doğası
ve Onun Devrimciliğinin Karakteri Üze-
rine Marksizm-Leninizm .. . . . .. . . . . . . . . . . .... 23
6 - Devrimin Çeşitli Aşamalarında Köylülü-
ğün Rolü Sorununa Somut - Tarihsel
Yaklaşım ..
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . 28
II- BURJUVA-DEMOKRATiK DEVRİMDE TA-
RIM ve KÖYLÜ SORUNU . ... . . . . ... ..... . . . . . . . . 33
1 - Lenin'in Burjuva-Demokratik Devrim
Döneminde Köylülük ile İlgili Öğretileri
üzerine Stalin . .... . . ... . ... . . ... . . . . . . . .. . . ..
. 33
2 - 1905-1907 Devrimi Arifesinde Rus Kö­
yünde Sınıfsal Çelişkilerin İki Türü . . . 38
3- Tarımda Serfliğin Kalıntılarının Ortadan
Kaldırılmasının İki Yolu ve Proletarya­
nın Köylülük ile İttifak İçinde Dev-
rimci Yol İçin Mücadelesi . . . . . . . . . . . .. . . . . . 41
4- Burjuva-Demokratik Devrimde Prole-
tarya ve Köylülük ....... . . ... ....... . ... ..
.. 44
5- Bolşevizmin Tarım Programı ve Men-

5
şevik Belediyeleştirme Programının Li­
beral-Burjuva Özünün Teşhiri . . .. . .. . . . . . 49
6 - Sosyal-Devrimcilerin Programının Kü­
çük-Burjuva Özünün Lenin Tarafından
Teşhiri . . . .. . . . . . . . . . . . .. . . .. . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . 54
III- PROLETER DEVRİMİ SIRASINDA TARIM
ve KÖYLÜ SORUNU ... . . . . . .. . ... . . .. . .. . . . . . . . . . 59
ı - Proleter Devrimi Sır.asında Köylülük ile
Ilgili Olarak Lenin'in Öğretileri Üzerine
Stalin . . ... . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 59
2 - Proleter Devrimde Köylülüğün Çeşitli
Tabakalarına Karşı Proletaryanın Gö-
revleri . . . . . . . .. . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6ı
3 - Proleter Devrimi Döneminde Leninizinin
Köylü Sorununa İlişkin Şiarı ve Bu
Şiarın Ekim Devrimi'nde Gerçekleştiril-
mesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . .. . . . .. . . . . . .. . . . . 69
4 - Proleter Devrimde Bolşevizmin Tarım
Programı .. . . ... . . . . .. . . .. . . . . . . .. .. .. .. .. . . .. .. 72
IV- PROLETARYA DİKTATÖRLÜGÜ ALTINDA
KÖYLÜLÜK ve ONUN SOSYALİST DÖNÜ-
ŞÜMÜNÜN YOLLARI 75
ı - Sovyet iktidarı Altında Köylülük İle
İlgili Olarak Lenin'in Öğretileri Üze-
ne Stalin ... . . ... ... . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . 75
2 - iktidarı Ele Geçiren Proletaryanın, Kö-
yün Çeşitli Tabakaları ile ilişkisi Üze-
rine Engels . . . . . .. . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . . .. . . . 82
3 - Köylülük Sorununda Leninizmin Üçün-
cü Şiarı ve Bunun Ekim Devrimi'nin
Tarihinde Gerçekleşmesi . . .... .. . .... .. . .. 86
4 - Proletarya Diktatörlüğü Altında Köy­
lülüğün Gelişme Yolları Sorununda Kar­
şı-Devrimci Troçkizme ve Sağ Oportü­
nizme Karşı Mücadele . . . . ........... .. .... 93
A - Köylülüğün Sosyalist İnşaya Çekilmesi­
nin Olanaksızlığı Troçkist Teorisine
Karşı Mücadele . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . 93
B - Sağ Oportünist «Kendiliğindenlik» Teo­
risine Karşı Mücadele . . . . . . .. .. . . . . . . .. . . . . . . 94

6
C - Kulakların Sosyalizm ile Bütünleşmele­
ri Sağ Oportünist Teorisine Karşı Mü-
cadele . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 96
D - Sağcıların, Küçük-Köylü Ekonomisinin
«İstikrarlılığı» ve Onun Sosyalizmle Bü­
tünleşmesi Kulakçı Teorisine Karşı Mü-
cadele . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 99
5 - Proletarya Diktatörlüğünün Çeşitli Aşa­
malarında Proletarya ile Köylülük Ara­
sındaki ilişki . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 103
A - Rusya'da Proletarya ve Köylülük 103
B - Sosyalist İnşa Koşulları Altında Prole­
tarya ile Köylülük Arasındaki İttifakın
Biçimleri
. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 106
V - SSCB'nin DÜNYANIN EN BÜYÜK TARIM
İŞLETMELERİ ÜLKESiNE DÖNÜŞÜMÜ ve
İÇİNDE BULUNDUGUMUZ AŞAMADA KÖ­
YÜN SOSYALİST DÖNÜŞÜMÜNÜN GÖ -
REVLERi . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . lll
1 - Leninist Kooperatif Planının En Yük­
sek Aşaması Olarak Kollektifleştirme
Ü zerine Stalin . . . . ............................. lll
2 - Köylülüğün Ana Kitlelerinin
Sosyalist
Büyük Ekonomi Yoluna Geçişi ve SSCB'
nin Dünyanın En Büyük Tarım İşletme-
leri Ülkesine Dönüşümü . . .......... ...... 1 14
A - Köylülüğün Ana Kitleleriniri Kollektif-
leşmeye Geçişi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . ... . . . . 114
B - Tarımda Odak Noktası ve Sovyet ik­
tidarının Sağlam Bir Dayanağı Olarak
Kollektif Köylülük . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 116
C - Kolhoz Köylülüğün Sosyal Niteliği ve
Onun Sosyalist Yeniden Eğitiminin Te-
meli Olarak Kolhoz İşletmeleri 118
D - Kulakların Sınıf Olarak Ta sfiye Edilme-
si Üzerine . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 120
E - SSCB - Dünyanın En Büyük Sosyalist
Tarım İşletmeleri Ülkesi . . . . . . . . . .... . .. . . . . . 125
F - ı;>ovyetler Birliği'nde Kollektif Ekono-
mik Sistemin Tayin Edici ve Kesin
Zaferi . . .. . ......... . . .. . . ........ .. . . .. ... . ....... 126

7
·3- İçinde Bulunduğumuz Aşamada Köye
Proleter Önderliğin Görevleri .. ........ 134
. .

A - Köyde Yeni Koşullar ve Proleter Ön-


dediğin Görevleri . ..... .... . . . . ............ 134
.

B - Bolşevik Kolhazlar İçin Mücadelede En


Önemli Kaldıraç Olarak Makine ve
Traktör istasyonlarının ve Sovhozların
Siyasi Şubeleri ........ . ........... . ............ 152
C- En Yakın Görevimiz - Tüm Kolhazcu-
ları Varlıklı Hale Getirmek ...... . . .... 165 . . .

D - Artellerin Sağlamlaştırılması Görevi


ve Komüne Dönüştürülmesinin Koşulla-
rı Üzerine Stalin .. .......
. . . ........... . 173
. . . . . .

8
1- MAR KSiZM-LEN i N iZMDE
TAR I M VE KÖYLÜ SO RUNU

1 - Stalin'de sorunun konuluşu

Ba.zılan, Leninizmde temel olanın köylü soru­


nu olduğunu, köylülük sorununun; onuri rolü, öne­
mi sorununun Leninizinin çıkış noktasını oluştur­
duğunu sanıyorlar. Bu tamamen yanlıştır. Leniniz­
min baş son.ınu, onun çıkış noktası köylülük soru­
nu değil, tam tersine prolet�rya diktatörlüğü soru­
nudur, onun hangi koşullarda ele geçirileceği, han­
gi koşullarda sağlamlaştırılacağı sorunudur. Pro­
letaryanın iktidar mücadelesinde müttefikleri soru­
nu olarak köylü sorunu, türev bir sorundur.
Ne var ki, bunun böyle olması, proleter devri­
minde ona düşen ciddi, yaşamsal derecedeki önemi
bir nebze olsun bile azaltmaz. Rus Marksistlerinin
saflan arasında köylü sorununu ciddi bir şekilde
incelemenin, tam da birinci devrimin ( 1905) arife­
sinde, çarlığıri devrilmesi ve proletaryanın hege­
monyasının gerçekleştirilmesi sorunu tüm büyük­
lüğüyle Partinin önüne çıktığı ve önümüzdeki bur­
juva devriminde proletaryanın müttefikleri soru­
nunun can alıcı önemde bir sorun haline geldiği sı­
rada başladığı bilinir. Rusya'da köylü sorununun,

9
proleter devrimi döneminde, proletarya diktatör­
lüğü sorununun; onun ele geçirilmesi ve korunma­
sı sorununun, önümüzdeki proleter devriminde
proletaryanın müttefikleri sorununa yol açtığı sıra­
da daha güncel hale geldiği de bilinir. Bu anlaşılır­
dır da: Her kim ki iktidarı ele geçirmeye doğru
ilerliyor ve buna hazırlanıyorsa, kendisinin gerçek
müttefiklerinin kimler olduğu sorusuna ilgi göster­
mek zorundadır.
Bu anlamda köylü sorunu, proletarya dikta­
törlüğü genel sorununun bir parçası ve böyle bir
sorun olarak da Leninizmin can alıcı önemdeki so­
runlarından biridir.
İkinci Enternasyonal partilerinin köylü soru­
nu karşısındaki kayıtsız, hatta bazen doğrudan
olmnsuz tavırları, yalnızca Batıdaki özgül gelişme
lwşullarıyla açıklanamaz. Bu her şeyden önce, bu
partilerin proletarya diktatörlüğüne inanmamala­
rıyla, devrimden korkmalarıyla ve proletaryayı ik·
tidara getirmeyi düşünmemeleriyle açıklanır. Ama
her kim ki devrimden korkuyorsa, proletaryayı ik­
tidara getirmeyi düşünmüyorsa, proletaryanın dev­
rimdeki müttefikleri sorunuyla da ilgilenmez -
onun için müttefikler sorunu, kayıtsız kalınacak
bir sorundur, güncel bir. sorurı değildir. İkinci En­
ternasyonal kahramanlarının köylü sorununda ta­
kındıkları alaycı tavır bir görgü kuralı, «gerçek»
Marksizmin isareti sayılır. Gerçekte ise bunda
Marksizmin zerresi bile yoktur, çünkü proleter
devrimin arifesinde köylü sorunu kadar önemli bir
sorunda kayıtsızlık, proletarya diktatörlüğünü red­
detmenin öteki yüzü, Marksizme doğrudan ihane­
tin kuşku götürmez bir belirtisidir.
Sorun şudur: Varlığının belirli koşullarından

lO
dolayı köylülükte varolan devrimci potansiyel tü­
kenmiş midir, yoksa tükenınemiş midir, ve eğer
tükenmemişse, bu potansiyelden proleter devrimi
için yararlanmaya, köylülüğü, onun sömürülen ço­
ğunluğunu, Batıdaki burjuva devrimlerinde ve bu­
gün halen olduğu gibi, burjuvazinin yedek gücü ol­
maktan çıkarıp, pr.oletaryanın yedek gücü, onun
müttefiki yapabilmek için gerekçeli bir wnut var
mıdır?
Leninizm, bu soruya olumlu yanıt verir, yani
köylülüğün çoğunluğunun saflarında devrimci po·
tansiyelin varolduğu görüşünü savunur ve bunlar­
dan proletarya diktatörlüğünün çıkarlan doğrultu­
sunda yararlanılabileceği görüşündedir.
Rusya'daki üç devrimin tarihi, Leninizmin bu
doğrultudaki vargılarını tamamıyla doğrular.
CBundan şu pratik sonuç çıkar ki, köylülüğün
emekçi kitleleri, köleliğe ve sömürüye karşı müca­
delelerinde, baskıdan ve sefaletten kurtulma uğ­
rundaki mücadelelerinde desteklenmek zorunda­
dır. Bu elbette ki, proletaryanın her köylü hareke­
tini desteklemek zorunda olduğu anlamına gelmez.
Burada söz konusu olan, köylülüğün; proletaryanın
kurtuluş hareketini doğrudan ya da dalaylı olarak
ilerleten, proleter devrimin değirmenine şu ya da
bu şekilde su taşıyan ve köylülüğü işçi sınıfının ye­
dek gü.cü ve müttefiklerine dönüştürmeye yardım
eden hareketlerinin ya da mücadelelerinin destek­
lemnesidir.
(Stalin: «Leninizmin Temelleri», Leni­
nizmin Sorunlan, Birinci Bölüm, SSCB'
ndeki Yabancı İşçilerin Yayınevi Koo­
peratifi [Vegaar], Moskova 1932, s. 54
v.d., 1924.) (Türkçesi için bkz. J. V. Sta­
lin, Eserler, cilt VI, s. 122-124, İnter Ya­
yınları, 1989.)
ll
2 - Tanmda kapitalizmin gelişme yasalan

Tarımda kapitalizmin genel gelişme yasaları


ve bu yasaların çeşitli görünüm biçimleri en iyi
Birleşik Devletler örneğinde i:ncelenebilir. Bu ince­
lemederi' aşağıdaki kısa cümlelerde özetlenebilecek
şu sonuçlar çıkmaktadır:

Sanayi ile karşılaştırıldığında, tarımda el eme­


ği, makineye oranla karşılaştırılamayacak bir tarz­
da güçlüdür. Fakat makine, önünde durulamaya­
cak bir şekilde ilerlemekte; ekonominin (çiftliğin)
tekniğini yükseltmekte, onu büyütmekte ve daha
kapitalist yapmaktadır. Modern tarımda makine­
ler kapitalistçe kullanılmaktadır.

Tarımda kapitalizmin baş belirtisi ve ölçütü


ücretli emektir. ücretli emeğin yaygınlaşmasını ve
makine kullanımının artışını ülkenin bütün bölüm­
lerinde, tarımın tüm dallarında görmekteyiz. üc­
retli işçinin artışı, ülkenin kırsal nüfusunun ve top­
lam nüfusunun artışını geçmektedir. Çiftlik sahip­
lerinin (Farmer) sayısı, kırsal nüfustan daha ya­
vaş artmaktadır. Sınıf karşıtlıkları güçlenmekte ve
keskinleşmektedir.

Tarımda küçük işletmenin büyük işletme tara­


fından geri plana itilmesi ilerlemektedir. 1900 ve
1910 yılları itibariyle çiftiikierin toplam servetine
ilişkin verilerinin karşılaştırılması bunu bütünüyle
ispatlamaktadır.

Ama bu geri plana itilme küçük gösterilmekte,


küçük çiftçilerin durumu olduğundan olumlu gös­
terilmektedir, çünkü 1910 yılında Amerika'da araş­
tırmacılar, Avrupa'nın hemen her yerinde olduğu
gibi, çiftiikierin sınıflandırılmasını yüzölçümü ile
sınırlandırmaktadırlar. Tarımın yoğunlaşması ne
kadar kapsamlı ve çabuk oluyorsa, bu küçük ve
olumlu gösterme de o kadar açık hale gelmektedir.

Kapitalizmin büyümesi kendisini yalnızca eks­


tansif işletmenin uygulandığı alanlardaki büyük öl­
çümlü çiftiikierin hızlı gelişmesinde göstermekle
kalmamakta, aynı zamanda intansif işletmenin ya­
pıldığı alanlardaki küçük ölçümlü daha büyük ve
kapitalist üretimin ortaya çıkmasında da göster­
mektedir.

Bir bütün olarak üretimin büyük işletmelerde


yoğunlaşması gerçekte daha güçlüdür; gerçekte kü­
çük işletmenin geri plana itilmesi, mutat, çiftlikle­
ri- yüzölçümlerine göre gruplandıran verilerden çı­
kandan daha fazla ve derindir. Daha özenli, ayrın­
tılı ve bilimsel hazırlanan 1900 yılı sayımının veri­
leri, bu konuda hiçbir kuşkuya izin vermemekte­
dir.

Tarrrnsal küçük işletmenin mülksüzleştirilmesi


sürmektedir. Karsı durulmaz bir sekilde son on-
, '

yıllarda çiftçilerin toplam sayısı içinde mülk sa-


hiplerinin yüzdesi. azalmakta, bunların (çiftçilerin)
artışı nüfus artışının gerisinde kalmaktadır. Ku­
zeyde, bu en önemli, tarımsal ürünlerin en büyük
miktarını sağlayan ve ne köle ekonomisinin kalın­
tılarını ne de önemli sömürgeleşme tanımayan böl­
gede, çiftliklerine bütünüyle sahip olan mülk sa­
hiplerinin sayısı mutlak olarak azalmaktadır. Son
on yılda hayvan sahibi çiftçilerin yüzdesi bir bütün
olarak düşmüştür; süt veren . hayvan bulunduran­
ların yüzdesinin yükselmesi karsısında, -özellikle
' .

de küçük çiftçiler arasında- atsız çiftçilerin yüz-


desinin oldukça daha önemli derecede artması dur­
maktadır.
Bir bütün olarak sanayi ve tarım üzerine tür­
deş ve ayın zamana ilişkin verilerin karşı karşıya
koyulması, bize, tarımın karşılaştırılamayacak de­
recede geri kalmışlığına rağmen, gelişme yasaları­
nın dikkat çekici bir uyumluluğunu, hem birinde
hem diğerinde küçük işletmenin geri plana itilme­
sini göstermektedir.*
(Lenin: «Kapitalizmin Gelişme Yasaları
Üzerine Yeni Materyaller:�>, Toplu Eser­
ler, cilt XVII, s. 825 vd., 1914.)

* Redaktörün Notu: Marksizmden burjuva bir karika­


tür yapan revizyonistler (Herz, David, Volimar v.d. ) ,
tarımda yoğunlaşma yasasını inkar ettiler, onlar ka­
pitalizm koşulları altında köyde küçük üretimin sağ­
larnlaşması teorisini orfaya attılar ve kapitalizm ta­
rafından köyde meydana getirilen sınıfsal çelişkileri
örtbas ettiler. David şöyle yazıyordu: «Bunun temel
sebebi, tarımsal üretimin en derin özünde yatmakta­
dır. Tarımsal üretim ile sınai üretim arasında derin­
lemesine bir özsel farklılık tanıdik Bu farklılık, ta­
rımda üretim sürecinin organik, sanayide ise meka­
nik bir olay olmasındadır.:ıo (Dr. Eduard David, «Sos­
yalizm ve Tarım>.>, Leipzig 1912, s. 681.) David'e göre
bundan çıkan sonuç, küçük işletmeleri yıkıma ve or­
tadan kalkmaya sürükleyen sanayideki karmaşık ve
büyük makinelerin muzaffer gelişimi, tarımın sını­
rında duracaktır; çii."lkü burada üretim araçlarının,
hem ziraat hem de hayvancılığın temelini oluşturan
organik süreçlerde hiç de belirleyici önemleri yok­
tur.
«Araştırmalarımızın tümüne son olarak bir göz atar­
sak, önce şunu tespit edebiliriz: İşletmelerin yoğun­
laşması öğretisi tarım için geçerli değildir.» (Aynı
yerde, s. 680. )
Sosyal-faşi�t Hilferding'in görüşüne göre, Marx'ın
yönteminin uygulanması, yoğunlaşma yasasının ta-
. . . Büyük işletmenin teknik ve ekonomik üs­
tünlüğü, rekabet mücadelesinde kapitalizm-önce­
si ekonomi biçimlerinin geri plana itilmesine ve
ortadan kalkmasına ve sermayenin artan yoğunlaş­
masına ve merkezileşmesine yol açtı. Yoğunlaşma
ve merkezileşme yasası, sanayide, her şeyden önce
küçük işletmelerin doğrudan doğruya çöküşlerinde
ve kısmen onların büyük işletmelerin yardımcı or­
ganları konumuna düşürülmesinde ifadesini bul­
du. Toprak tekelinin ve mutlak rantın varlığı nede­
niyle zorunlu olarak genel gelişme temposunun ge·
risinde kalan tarımda, yoğunlaşma ve merkezileş­
me yasası, sırf köylülüğün ayrışmasında ve geniş
köylü tabakalarının proleterleşmesinde değil, her
şeyden önce küçük köylü ekonomilerinin açık ve
gizli biçimlerde büyük sermayenin egemenliği altı­
na sokulmasında da ifadesini buldu; küçük işletme
ancak son derece büyük bir emek harcayarak ve

rım için hiçbir önemi olmadığını gösterdi.


Siyasetinin burjuva içeriğini sol laflarla maskeleyen
Otto Bauer şöyle yazıyordu: «Tarımda gelişme başka
bir yol izlemektedir ... Fakat tarımda küçük işletme,
hiç de· sanayide olduğu gibi genel olarak ortadan
kalkmamakta; hatta burada küçük işletme büyük iş­
letmenin zararına yer kazanmaktadır. Tarımsal kü­
çük işletmelerin geniş kütlesi, bir dizi küçük işletme­
lerin ortadan kaldırdığı korkunç kaderden sakınmış
olacaktır . . . » (Otto Bauer: «Orman ve Meralar için
Mücadele», Viyana 1925, s. 235.)
Bu burjuva gerici teorilerin siyasi anlamı, modern
kapitalist toplumda proleter devrim olanağının inka­
rıdır. Eğer köylülük, kapitalizmde yokolmayıp geli­
şecekse; böylece proletarya kırda proletarya dikta­
törlüğü için mücadelesinde hiçbir müttefike sahip
olamayacak ve iktidarı ele geçirdikten sonra kırda
büyük sosyalist ekonomiyi inşa edemeyecektir.

15
sistematik olarak normalin aıtında tüketirnde bu­
lunmak pahasına bağımsızlık görüntüsünü kdruya­
bildi.
(Komünist Enternasyonal Programı, 1.
Bölüm, 1. Kapitel, Carl Hoıym Nachjol­
ger Yayınevi, Hamburg - Berlin, s. 8
vd.)

«Köylülüğün>> orta katmanlan zararına uç kat­


manlarını geliştiren köylülüğün ayrışması, kır nü­
l
fusunun iki yeni tipini ya atmaktadır. Her iki tipin·
ortak belirtisi, ekonomilerinin meta ve para karak­
teridir. Birinci yeni tip, kır burjuvazisi veya zen­
gin köylülüktür. Tarımsal pazar üretimini bütün
çeşitli biçimleriyle yapan (bu biçimlerin en önemli
belirtilerini IV. Bölümde tanımlamaktayız) bağım-
,

sız· köylüler bu gruba dahildir, sonra ticaret ve sa-


nayi işletmeleri sahipleri, ticaret firmaları sahiple­
ri vs. girer. Tarımsal pazar üretiminin ticaret ve
sanayi işletmeleri ile birleşimi, «tarım ile sanayiin
birleşiminimı bu köylülüğe özgü özel tarzıdır. Bu
zengin köylülükten çiftlik sahibi (Farmer) sınıfı
doğar; çünkü pazar için tahıl üretmek amacıyla
toprak kiralanması (tarım kuşağında) onların eko­
nomisinde çok büyük bir rol oynar, çoğu zaman
[kendi - ÇN] toprak parselinin üstüne çıkan bü­
yük bir rol oynar. Burada çiftliğin kapsamı çoğu
kez ailenin işgücünü aşar, böylece bir yanaşmalar
grubunun ve dahası gündelikçiler grubunun oluş­
ması zengin köylülüğün varlık koşulu haline gelir.*

* Ücretli emek kullanımının küçük-burjuvanın kaçınıl­


maz belirtisi olmadığını belirtiriz. Bu kavramın içine
iktisat içinde tarafımızdan değinilen çelişkilerin var­
lığında her bağımsız pazar üretimi, özellikle üretici
kütlesinin ücretli işçiye dönüşmesi halinde, girer.
Bu köylülüğe saf gelir olarak akan kullanılmaya
hazır para aracı, ya köyüroüzde haddinden, fazla
gelişmiş olan ticaret ve tefecilik işlerinde, ya da
-uy� koşullarda- arazi satın alma, çiftliğin iyi­
leştirilmesi vs. de kullanılır. Tek kelime ile: Bunlar
küçük çapta çiftlik sahipleridir [Agrarier - ÇN].
Sayısal olarak köylü burjuvazi tüm köylülüğün kü­
çük bir azınlığını oluşturur, belki de bütün çiftiik­
Ierin beşte birinden fazla bile değildir (bu da yak­
laşık olarak nüfusun onda üçü kadardır), elbette
bu orantı çeşitli bölgelerde büyük farklılı.ldar gö&
terir. Fakat köylülerin sahip olduklan üretim araç­
larındaki ve köylü tanm üretimindeki belirleyici
payı nedeniyle köylü burjuvazi, tüm köylü ekono­
misinde kesin üstünlüğe sahiptir. Onlar bugünkü
köyün egemenidirler.
. . , Diğer yeni tip, kır proletaryasıdır, toprak
parçasma sahip ücretli işçiler sınıfıdır. Yoksul köy­
lülük, bunların içinde tamamen topraksız köylüler
de bu. gruba girer; fakat Rus kır proletaryasının
en tipik temsilcisi, yanaşma, gündelikçi, aylakçı, in­
şaat işçisi veya başka yerde çalışan, toprak parça­
sına sahip işçidir. Bu tipin özellikleri şunlardır. Bir
parçacık toprakta yapılmaya çalışılan ufacık çaplı
çiftçilik, üstelik de bütünüyle çözülme durumunda
olan bir çiftçilik (burada toprağın kiraya verilme­
si özel bir kanıttır), iş gücünü satmaksızın ( yok­
=

sul köylülüğün «rnesleğin) yaşamanın olanaksızlığı,


olağanüstü düşük, büyük ihtimalle topraksız işçi­
nin yaşam standardının altında bir yaşam standar­
dı. * Kır proletaryasına tüm çiftiikierin yarısından
*
Eğer yoksul köylülüğün toprak parçasına sahip ücret­
li işçiler sınıfına sayılmasının doğruluğu ispatlanmak
isteniyorsa, köylülüğün hangi bölümünün işgücünü
fazlası dahildir (bu da yaklaşık olarak nüfusun on­
da dördü kadardır), yani atsız çalışan köylülerin
tümü ve sadece bir at ile çalışan köylülerin çok bü­
yük bölümü (bu, doğal olarak çeşitli yörelerde ye­
rel özelliklere göre üç aşağı beş yukarı değişmesi
zorunlu olan sadece yaklaşık bir kitlesel tahmin­
dir). Daha bugünden köylülüğün böylesine önemli
bir bölümünün kır proletaryasına sayılması varsa­
yımının gerekçelerini yukanda ortaya koyduk.
Yazınımızda kapitalizmin özgür, topraksız işçiye
gereksinim duyduğu teorik tezinin çoğu kez çok
basmakalıp anlaşıldığı eklenmek zorundadır. Te­
mel eğilim olarak bu tü:tnüyle doğrudur, ama kapi­
talizmin tarıma özellikle yavaş ve çok çeşitli biçim­
lerde girdiği unutulmamalıdır. Tarım işçilerine top­
rak dağıtımı çoğu kez çiftçilerin çıkanna gerçekleş­
tiğinden dolayı, toprak parçasına sahip tarım işçisi
tipi bütün kapitalist ülkelerde bulunur...

. . . «Köylülüğün» reformdan sonra oluşan bu


tipleri arasındaki ara tabaka orta köylülüktür. Bun·
lar meta ekonomisinin en az gelişimi ile belirlen­
mektedir. Bağımsız tarımsal emek olsa olsa en iyi
yıllarda ve çok uygun koşullarda bu köylülüğün ge­
çimini karşılar, bu nedenle bunlar olağanüstü gü­
vensiz bir durumda bulunurlar. Orta köylülerin ço­
ğu, sadece sonra çalışarak ödenen borçlar ile, çoğu
kez işgücü satımı anlamına gelen yan "işlerle çiftlik­
lerini ayakta tutabilmektedirler. Her kötü hasat or­
ta köylüleri kitlesel olarak proletaryanın saflarına
itmektedir. Sosyal konınnunda bu grup, kendisini

sattığını, bun-ıı nasıl yaptığını göstermek yetmez; aynı


zamanda işgücü satımının nasıl ve h angi tipte bir iş­
verene satıldığı gösterilmelidir.
cezbeden, fak�t yalnızca mutlu bir azınlığın başar­
dığı. bir üst gruba çıkmak ile, sosyal gelişmenin
tüm gidişinin zorladığı alt gruba düşmek arasında
sallanmaktadır. Gördük ki, köy burjuvazisi yalnız­
ca alt grubun değil, orta köylüler grubunun da aya­
ğını kaydırmaktadır. Böylece kapitalist ekonomiye
özgü orta grupların ortadan kalkmaya yüz tutma­
ları, aynı zamanda uç grupların sivrilmeleri gerçek­
leşmektedir - «köylülüğün ortadan kalkmasn>
[ «Entbauerung» - ÇN].
(Lenin; «Köylülüğün Ayrışması» [ 1899]
TE, cilt 3, Berlin 1 929, s. 138 vd., 143)

3 - Kapitalizm altında küçük köylü


ekonomisinin akibetleri

Kapitalizmin temel ve ana eğilimi, hem sa­


nayide hem de tarımda küçük işletmenin büyük iş­
letme tarafından geri plana itilmesidir. Bu geri pla­
na itilme yalnızca dolaysız mülksüzleştirme anla­
mına gelmez. Aynı zamanda küçük çiftçilerin yıl­
lar, onyıllar boyu sürebilen yıkımı ve çalışmak zo­
runda oldukları koşulların kötüleşmesi anlamına
gelir. Bu kötüleşme hem küçük çiftçilerin aşırı de­
recede çalışmasında ve kötü beslenmesinde, hem
de omın gittikçe artan borçlanmasında, hayvanla­
rm beslenmesinde ve genelde bakımında kötüleşme,
toprağın islenmesi, sürillmesi, gübrelenmesi vs. ko­
şullarının kötüleşmesinde, ve çiftliğin teknik dura­
ğanlığında vs. ifadesini bulmaktadır. Bilimsel araş­
tırmacının görevi, eğer kendis�ni, yıkıma düşen kü­
çük köylülerin durumunu burjuvazinin çıkarına bi­
linçli ya da bilinçsiz iyimser göstermekte suçlu yap-

19
mak isterniyorsa, her şeyden önce ve esas olarak
yoksullaşmanın - hiç de basit ve tekdüze olma­
yan - özelliklerinin tam bir belirlenmesi; sonra
da bu özelliklerin kaydedilmesi, izlenmesi, bunların
yaygınlaşmasının mümkün olduğunca güvenli he­
saplanması ve zaman sürecinde değişiminin ince­
lenmesidir. Konunun bu çok önemli yanına zama­
nımız iktisatçılan ve istatistikçileri son derece az
ilgi göstermektedirler .. .
. . . Bu kırsal alam terk edenlerin kırsal nüfu­
sun hangi çevre, tabaka ve gruplarından, hangi ko·
şunardan geldiği şeklindeki bilimsel açıdan çok
önemli soru ister istemez ortaya çıkmaktadır. Her
on yılda bir tek tek her tarımsal işletme üzerine,
bu işletmedeki tek tek her hayvan üzerine çok ay­
rıntılı materyaller toplandığından dolayı; kaç adet
ve hangi çiftiikierin şehire göç nedeniyle satıldığı
veya kiraya verildiği; kaç adet aile efradımn, hangi
nedenlerden devamlı veya geçici olarak tarımı terk
ettiği sorusunu sormak kolaydır. Fakat böylesi so­
rular sorulman;ıaktadır. Araştırma, «kır nüfusu
1900'den 1910'a kadar % 59. 5'den % 53. 7'ye düştü})
şeklindeki bürokratik-basmakalıp rakamları aşma­
maktadır. Bu araştırmacılar, bu b asmakalıp rakam­
larm ardmda ne kadar sefalet, baskı ve yıkımın yat­
tığının farkında bile değillerdir. Ve kural olarak
burjuva ve küçük-burjuva iktisatçılar kırdan göç
ile küçük üreticilerin istisnasız malıvolması ara­
sındaki apaçık bağıntıyı görİnek istememektedir­
le!'.

(Lenin: «Tarımda Kapitalizmin Gelişme


Yasaları Üzerine Yeni Veriler», Toplu
Eserler, cilt 1 7, s. 800 vd., 818 vd., 1914,
Rusça.)

?.n
4 - Kapitalizmin şimdiki bunalım döneminde
küçük köylü ekonomisinin akibetleri

1- Kapitalist ülkelerde ekonomik bunalım,


tarım bunalımı ile içiçe geçerek, tarımsal metala­
rın fiyatlannın düşmesi ile yıkıma uğrayan, yük­
sek vergiler, harçlar, kiralar ve tefeci borçları al­
tında inim inim inleyen milyonlarca köylünün kor­
kunç ölçüde yoksullaşmasını hızlandırmaktadır.
Küçük ve orta köylü çiftliklerinin azalma ve küçül­
me süreci şiddetle sürriıektedir. Tarım krizinin üs­
tesinden gelmek amacıyla burjuva hükümetler, ya­
şamsal önemdeki gıda maddelerinin ve tarımsal
1'2�:rı.maddelerin ekin alanlarını kısıtlama tedbirleri
;ılmaktadırlar. Bir dizi kapitalist ülkede, esas ola­
rak büyük kapitalist çiftliklerden oluşan tarımın
g-:ttikçe ilerl�yen mekanizasyonu, geniş emekçi köy­
lli kitlelerinin hızla yoksullaşmasım daha da teşvik
etmektedir.
(KEYK XI. Oturumunun Tezleri ve
Kararları, Carl Hoym Nachfolger Ya­
yınevi, Hamburg-Berlin, s. 5.)

Bugünkü bunalım, savaştan bu yana ilk


dünya ekonomik krizidir. Bu, sadece dünyanın bü­
tün ya da nerdeyse bütün sanayi ülkelerini kapsa­
yan bir kriz anlamında bir dünya krizi değildir, -
sistematik olarak Almanya'nin ödediği milyarlarca
marklık savaş tazminatını organizrnasına akıtan
Fransa bile, bütün belirtilere göre krize geçmesi
zorunlu olan bir durgunluğu önleyememiştir. Bu
aynı zamanda sanayi krizi ile aynı anda gerçekle­
şen, dünyanın en önemli tanm, ülkelerini �apsayan,
hammadde ve gıda maddelerinin her türlü üretimi-

21
ni ilgilendiren tanm krizi ile birlikte bir dünya kri­
zi anlammdadır .
. . . Bugünkü dünya krizi, genel karakterine
rağmen eşitsiz gelişmekte ve şu ya da bu ülkeyi
değişik zamanlarda ve değişik oranlarda sarrnakta­
dır. Sanayi krizi önce Polanya, Romanya ve Bal­
kanlar'da başladı. Bütün geçen yıl boyunca oralar­
da gelişti. Başlayan tarımsal krizin açık belirtileri
daha 1928 sonunda Kanada, Birleşik Devletler, Ar­
jantin, Brezilya, Avustralya'da görüldü. Bütün bu
dönem boyunca Birleşik Devletler'de sanayi yük­
selmektedir. 1929 yılının ortasına doğru Birleşik
Devletler'de sınai üretim nerdeyse rekor seviyeye
ulaşır. Dönüşüm ancak 1929 yılının ikinci yarısın­
dan itibaren başlar, ve sonra Birleşik Devletleri
1927 yılı seviyesine geri iten sanayi üretiminin fırtı­
nalı krizi gelişir. Bunu Kanada ve Japonya'daki sa­
nayi krizleri izler. Sonra iflaslar ve kriz Çin ve sö­
mürge ülkelere ulaşır. Buralarda kriz gümüş fiyatı­
nın düşmesiyle derinleşir ve feodal beylerin sömü­
rüsü ve çekilmez vergilerle bütünüyle çökertilen
köylü ekonomisinin yıkılması, asın üretim krizi ile
' .

birleşir. Batı Avrupa'da ise kriz ancak bu yılın baş-


larında gelişmeye başlar, ama her yerde aynı hızla
değil, hatta bu dönemde Fransa'da sanayi üretimi
hala bir artış göstermektedir . . .
. .. Dünya ekonomik krizi ... orta ve küçük ka-
pitalist bütün tabakaları batırarak, çiftçi ve işçi
aristokrasisinin bütün gruplanın yıkıma uğratarak
ve milyonlarca işçi kitlesini açlığa mahkfun ederek
yıkıcı etkisini [geliştirir] . ..
(Stalin: 4:SBKP(B) XVI. Parti Kongre­
sine Merkez Komitesinin Siyasi Rapo­
ru», Leninizmin Sorunları, 2. Baskı. Ve­
gaar, Moskova 1934, s. 279 vd., 282,
1930.)
22
5 - Küçük meta üreticisinin ikili doğası ve
onun devrimciliğinin karakteri üzerine
Marksizm-Leninizm

Bugün, burjuvazinin karşısında duran bütün


sınıflardan yalnızca proletarya, gerçekten devrimci
bir sınıftır. öteki sınıflar çürümekte, sonunda da
büyük sanayi ile birlikte ortadan kaybolmaktadır­
lar; büyük sanayinin özel ve asıl ürünü proletarya­
dır.
Orta sınıflar, küçük sanayici, küçük tüccar, za­
naatçı, köylü, bütün bunlar, burjuvaziye karşı, var­
lıklarını orta sınıflar olarak yok olmaktan kurtar­
mak için mücadele ederler. Onun için, bütün bun­
lar, devrimci değil, tutucudurlar .. Hatta gericidirler

de, çünkü tarihin çarkını geri döndürmeye çalışır­
lar. Eğer devrimcilikleri tutarsa, bu· ancak proletar­
yanın saflarına gelip çatan geçişlerini göz önünde
tutmaları yüzündendir; onlar böylece, o andaki çı­
karlarını değil, gelecekteki çıkarlarını savunurlar,
kendilerini proletaryanın görüş açısına yerleştire­
bilmek için, kendi görüş açılarını terk ederler.
(K. Marx ve F. Engels: «Komünist Ma­
nifesto», Marksizm - Leninizmin Küçük
Kitaplığı, Vegaar, Moskova 1933, s. 23.)

Küçük köylüden başlayalım. Küçük köylü, ge­


nellikle, Batı Avrupa için, yalnızca tüm köylülerin
en önemlisi olmakla kalmaz, ayrıca tüm bu sorun
bakımından bize kritik örneği de sağlar. Eğer kü­
çük köylü karşısındaki konumumuzu saptarsak,
kırsal nüfusun diğer öğeleri karşısındaki tutumu­
muzu belirlernemizi sağlayan ipuçlarına da sahip
oluruz.

23
Küçük köylüden, burada, onun ailesi ile bir­
likte kural olarak işleyebileceğinden daha büyük,
ve ailenin beslenmesi için zorunlu olandan da daha
küçük olmayan bir toprak parçasının sahibini ya
da kiracısını -özellikle sahibini- anlıyoruz. öy­
leyse bu küçük köylü, küçük zanaatçı gibi, modern
proleterden, iş araçlarını henüz elinde bulundur­
ması bakımından ayrılan bir emekçi, yani geçmiş
bir üretim tarzının bir kalıntısıdır. Kendi atası
olan serf, bağımlı, ya da çok istisnai biçimde, öz­
gür, ama haraç ve angaryaya bağlanmış köylüden,
üç bakımdan ayrılır: Birincisi, Fransız Devrimi,
onu, toprak beyine borçlu bulunduğu feodal yü­
kümlülük ve hizmetlerden kurtarmış, ve çoğu du­
rumda, hiç olmazsa Ren'in sol kıyısında, toprağını
onun kendi mülkiyetine vermiştir. - İkincisi, öz.­
yönetimli mera [Mark - ÇN] ortaklığının koru­
masım ve ona katılımı, böylece eski ortak meradan
yararlanma payım yitirmiştir. 0Ttak mera, ya eski
feodal bey, ya da Roma hukukuna dayanan aydın­
lanmış bürokratik bir yasama tarafından el çabuk­
luğuna getirilmiş, ve böylece küçük köylü, yem sa­
tın almaksızın iş hayvanlarım besleme olanağından
yoksun bırakılmıştır. Ama iktisadi bakımdan, me­
radan yararlanmamn yitirilmesi, feodal yükümlü­
lüklerin ortadan kalkmasım falzasıyla telafi eder;
kendilerine ait iş hayvanları olmayan köylülerin
sayısı durmadan artar.- üçüncüsü, bugünkü köy­
lü, bir de eski üretken çalışmasının yansım yitir­
mekle ayırdedilir. Eskiden o, ailesi ile b1rlikte, ge­
reksindiği sanayi ürünlerinin çok büyük bir bölü­
münü, kendi. üretmiş bulunduğu hammaddeler yar­
dımıyla kendi üretiyordu; eksik kalan şeyler, tarım
yanında bir zanaat daha yapan ve çoğu zaman

24
ürünleri takas etme ya da karşılığında hizmet yap­
ma yoluyla ödenen köy komşuları tarafından sağla­
nıyordu. Aile. ve hele köy, kendi kendilerine yeti­
yorlar, ve kendileri için gerekli olan şeylerin he­
men hepsini üretiyorlardı. Nerdeyse arı durumda­
ki doğal ekonomiydi bu. Paraya hemen hiç gerek­
sinim duyulmuyordu. Kapitalist üretim, para ikti­
sadi ve büyük sanayi aracıyla, bu duruma son ver­
di. Ama eğer meradan yararlanma, bunun varlığı­
nın temel bir koşulu idiyse, bir sınai yan işletme de
bir başka temel koşul idi. Böylece köylü .gitgide da­
ha aşağı düşer. Vergiler, kötü hasatlar, miras pay­
laşmaları, davalar köylüleri birbiri arkasına tefeci­
nin ocağına düsürürler, borçlanma, her biri için,
;,_
gitgifle daha ge el ve gitgide daha büyük bir şey
olur - kısacası, bizim küçük köylümüz, geçmiş bir
üretim tarzmın her tür kalıntısı gibi, çaresiz bir
biçimde yıkıma mahkfundur. Geleceğin bir prole­
teridir.

Böyle bir kişi olarak, sosyalist propagandayı


can kulağı ile dinlemesi gerekir. Ama içine işlemiş
bulunan mülkiyet duygusu, onu henüz bundan alı­
koyar. Kendi bir avuç toprak parçasını korumak
için ne kadar sert bir biçimde savaı;nm verme zo­
runda kalırsa, umutsuzluk onu oraya ne kadar sıkı
bir biçimde kenetler, toprak mülkiyetinin ortakla­
şa mülkiyete geçirilmesinden söz eden sosyal-de­
mokrat da ona o kadar, tıpkı tefeci ve avukat gibi,
tehlikeli bir düşman olarak görünür.

(F. Engels: «Fransa ve Almanya'da


Köylü Sorunu», 1 894. «Küçük Ekono­
mik Yazılar»dan. Komünizmin Temel
Kitapları, cilt 22, s. 1 36 vd.)
. . . «Emekçi ve sömürülen kitlelerin hoşnutsuz­
luğu artmaktadır» - bu doğrudur, fakat burada
yapıldığı gibi küçük üreticilerin hoşnutsuzluğu ile
proletaryamn hoşnutsuzluğunu özdeş olarak gör­
mek ve birleştirmek bütünüyle yanlıştır. Küçük
üreticilerin hoşnutsuzluğu çoğu kez, küçük mülk
sahipleri olarak varlıklarını korwnak çabasını
uyandırmaktadır ( ve kaçınılmaz olarak onlarda ve­
ya onların önemli bir bölümünde bu çabayı uyan­
dırmak zorundadır ), yani va:ııolan sistemin temel­
lerini savunmak ve bu şekilde daha da geriye dön­
mektir.
. . . <<Onların mücadelesi ve her şeyden önce on­
ların en ileri temsilcisinin -proletaryanın- mü·
cadelesi keskinleşmektedir» . . . Mücadelenin keskin­
leşmesi doğal olarak küçük üreticilerde de gerçek·
leşmektedir. Fakat onların «mücadelesi» çoğu kez
proJetaryaya karşı yöneliktir, çünkü, tek başına,
küçük üretici [olma - ÇN] durumu bile birçok
· konuda onun çıkarlarını proletaryanın çıkarlarıyla
·
keskin bir karşıtlıkta karşı karşıya getirmektedir.
Zaten proletarya biç de küçük burjuvazinin <<ön­
der temsilcisi» değildir. Bu bazen söz konusu olsa
bile, bu ancak, küçük üretici kendi yıkımının kaçı­
nılmazlığını kavradığında, «kendi bakış açısını
terkederek, kendini proletaryanın bakış - açısına
yerleştirdiğinde» mü.."'lkündür. Bugünün kendi ba­
kıs açısını terketmemiş küçük üreticisinin önder
temsilcisi, çoğu kez anti-Semit ve çiftlik sahibi,
milliyetçi ve Narodnik, sosyal-reformcu ve <<Mark�
sizm eleştiricisi>ıdir . . .
. . . Taslak, küçük-burjuvazinin devrimci özün­
den olumlu bir biçimde söz etmektedir ( onun pro
letaryayı <<desteklemesi», - bu onun devrimci f.Jl-

26
duğu anlamına gelmez mi ? ) ve onun tutucu ( ve
hatta gerici ) karakterinden tek kelime söz etme­
mektedir. Bu bütünüyle tekyanlı ve yanlıştır.

(Lenin: «Plehanov'un İkinci Program


Taslağı Üzerine Notlar», Toplu Eserler,
cilt 5, s. 38 vd.)

Tüm politik ekonomi, eğer birileri bundan


birşeyler öğrenmiş ise, devrimlerin bütün tarihi,
tüm 19. yiizyıl boyunca siyasi gelişmenin bütün ta­
rihi, bize köylünün ya işçi ile birlikt'e ya da burju­
vazi ile birlikte gittiğini öğretiyor. O başka türlü
gidemez. Bu doğal olarak bazı demokratları rahat­
sız edebilir, - bazıları, benim Marksist fesatlıkla
köylüleri inkar ettiğimi düşünebilir. Köylüler ço­
ğunluktur, onlar emekçidir - ve kendilerine özgü
yolda gidemesinler! Neden?
Eğer neden olduğunu bilmiyorsanız - böyle
bir vatandaşa derdim ki - Marksist politik ekono­
minin başlangıç nedenlerini, bunun Kautsky tara­
_
fından ortaya koyulru;;unu okuyunuz; 18. ve 19. yüz­
yılın büyük devrimlerinden herhangi birinin geliş­
mesi üzerine, 19. yüzyılın herhangi bir ülkesinin
siyasi tarihi üzerine düşününüz. Bunlar size nede­
nin cevabını vereceklerdir. Kapitalist toplumun
ekonomisi öyledir ki, onun içindeki egemen güç
yalnızca sermaye, ya da onu devirecek proletarya
olabilir.
Bu toplumda başka güçler yoktur.
Köylü, bir yarısıyla emekçi, diğer yarısıyla
spekülatördür. Köylü emekçidir, çünkü o ekmeğini
alın teriyle kazanmaktadır, çünkü onu çiftlik sa­
hipleri, kapitalistler ve tüccarlar sömürmektedir.
Köylü spekülatördür, çünkü o ekmeğin satıcısıdır,

27
ekmek ise, ona sahip olmayanların, sahip olm.ak
için bütün vanm-yoğunu feda edeceği zorunlu bir
şeydir.

(Lenin: «Yetişkinlerin Eğitimi Çalışma­


sı İçin I. Tüm-Rusya Kongresi», Toplu
Eserler, cilt 24. s. 300 vd., Rusça. )

Emekçi köylüyü yüzyıllar boyunca çiftlik


sahipleri, kapitalistler, tüccarlar, spekülatörler ve
onların devleti - en demokratik burjuva cumhu­
riyetler de dahil olmak üzere - baskı altında tut­
muşlardır. Emekçi köylüde yüzyıllar b oyunca bu
zalimlere ve sömürücülere karşı nefret ve düşman­
lık gelişmiştir ve yaşamın kendine verdiği bu eği­
tim, köylüyü, işçinin şahsında kapitaliste, speküla­
töre, tüccara karşı bir müttefik aramaya zorlamak­
tadır. Fakat aynı zamanda ekonomik koşullar, me­
ta ekonomisinin koşulları, köylüyü ( her zaman de­
ğil, fakat olayların ezici çoğunluğunda) tüccar ve
spekülatör yapmaktadır.

(Lenin: «Proletarya Diktatörlüğü Ça­


ğında Ekonomi ve Politika,., Toplu E­
serler, cilt 24 [ 1 919], s. 512, Rusça.)

6 - Devrimin çeşitli aşamalarında köylülüğün


rolü sorununa somut-tarihsel yaklaşım
Köylü sorununa ilişkin üç şiar

Kornintern'in II. Kongresinde köylü sorununa


ilişkin bir kararın kabul edildiği, bu karara göre,
iktidar uğruna mücadele aşamasında yalnızca köy
yoksullarının proletaryanın müttefiki olabileceği
ve orta köylülerin ancak tarafsızlaştınlabileceği

28
söylenmektedir. Bu doğru mudur? Doğrudur, Le­
nin hu kararı, iktidara doğru yürüyen partileri göz
önünde tutarak kaleme almıştır. Biz ise, iktidarı ele
geçirmiş olan bir partiyiz. Fark budur. Köylü soru­
nunda, işçilerin köylülerle ittifak sorununda veya
köylülüğün tek tek tabakaları ile ittüak sorununda
Leninizmin devrimin üç dönemine uygun üç temel
şiarı vardır. <Söz konusu olan şey, birinci şiardan
ikinciye, ikinciden üçüneüye geçişi doğru kavra­
maktır.
önceleri, burjuva devrimine doğru giderken,
biz Bolşevikler ilk kez köylüler karşısındaki takti­
ğimizi hazırlarken, Lenin şöyle demişti: Çara ve
büyük toprak sahiplerine karşı tüm köylülükle it­
tifak ve Kadet burjuvazinin tarafsızlaştırılması. O
za-manlar bu şiarla burjuva devrimine gittik ve ka­
zandık. Bu devrimimizin birinci aşaması idi.
Da:ha sonra, ikinci aşamaya, Ekim'e doğru gi­
derken, Lenin, yeni duruma uygun yeni şiarı koy­
du: Proletaryanın köy yoksullan ile tüm burjuvazi·
ye karşı ittüakı, ve orta köylülerin tarafsızlaştırıl·
ması. Bu �iar, iktidar uğruna mücadele eden Ko­
münist Partilerin gereksinim duydukları bir şiar­
dır. Ve onlar, iktidarı ele geçirdikten sonra bile,
iktidarı henüz sağlamlaştırmadıkları bir durumda,
orta köylülerle bir ittifakı hesaha katamazlar. Or­
ta köylü, bekleyen bir insandır. O kimin daha güç­
lü olduğuna bakmakta, beklemekte, biz üstünlük
kazandıktan, büyük toprak sahipleri ve burjuvazi­
yi defettikten sonra, bizimle bir ittifaka eğilim gös­
termektedir. Dedim ya, o orta köylüdür. Bu neden­
le biz devrimimizin ikinci asamasına isçilerin tü:m
köylülükle ittifakı şiarı ile d�ğil; tam t�rsine prole­
taryanın yoksul köylülerle ittifakı şiarı ile girdik.

29
Ve daha sonra? Daha sonra iktidarımızı yete­
rince sağlarnlaştırdığımızda, emperyalistlerin saldı­
rılarını püskürttüğümüzde, ve geniş bir sosyalist
inşa aşamasına girdiğimizde, Lenin üçüncü şiarı
koydu, proletarya ve köy yoksullannın orta köylü­
lükle sağlam ittifaln şiarı. Bu şiar, devrimimizin
yeni dönemine, geniş inşa dönemine uygun biricik
doğru şiardır. Bu, yalnızca şimdi bu -ittifakın hesa­
ba katılabileceğinden dolayı doğru değil ; aynı za­
manda bizim sosyalizmin inşasında milyonlarca de­
ğil, aynı zamanda düzihelerce milyonlarla kırsal
nüfus ile hareket ·· etmek zorunda olduğumuzdan
dolayı da doğrudur. Sosyalizm başka türlü inşa
edilemez. Sosyalizm, salt şehri kapsamamaktadır.
Sosyalizm, sanayi ile tanını üretim araçlarının top­
lumsallaştırılması temelinde birleştirecek bir tarz­
da ekonominin örgütlenmesidir. Bu iki ekonomi da­
Iının birleşmesi olmaksızın, sosyalizm mümkün de­
ğildir.

Leninizmin köylillükle ittüak üzerine şiarları


ile ilgili durum böyledir.

Lenin'in Komintern II. Kongresi'nde söylediği


mutlak olarak doğrudur, _çünkü henüz ikti�ara
doğru yürünüyıorsa ya da ele geçirilen iktidar he­
nüz sağlamlaştırılmamışsa, bu durumda yalnızca
orta köylillük tarafsızlaştırılarak yoksul köylülükle
ittifak hesaba katılabilir . Fakat iktidar alındıktan
ve sağlamlaştırıldıktan sonra, inşaya başladıktan
sonra ve düzinelerce milyon insanla birlikte hare­
ket etmek zorunlu olduğunda, proletarya ve köy
yoksullarının orta köylülükle ittifakı biricik doğru
şiardır.
« Proletaryanın köy yoksulları ile ittifakı» eski
şiarından, orta köylülüğün tarafsızlaştırılması eski
şiarından, orta köylülükle sağlam bir ittifak şiarı­
na geçiş zaten VIII. Parti Kongremizde gerçekleş­
miştir. Ben bu parti kongresinin açılışında Lenin'in
konuşmasından bir nasa i ı aktarmak istiyorum. Pa­
saj şöyledir:

«Eski zamanda sosyalizmin en iyi temsilcileri,


henüz devrime inandıkları ve teorik olarak devri­
mi savunduklarında, köylülüğün bir tarafsızlaştı­
rılmasından söz etmi§lerdir, yani bu orta köylülü­
ğün, proleter devrimi aktif olarak desteklemeseler
bile, en azından bizim i§imizi engellemeyen bir top­
lumsal tabakaya dönüştürülmesinden bahsetmişler­
dir. Bu soyut teorik görev konuluşu bizim için bü­
tünüyle berraktır. Ama bu yetersizdir. Biz sosya­
lizmin inşasının öyle bir aşamasına girdik ki, orta
köylülerle ilişkimizi sağlam bir ittifak temeline
oturtmak için kırdaki çalışma tecrübeleri ışığında
dayanmamız gereken ana kural ve yönergeleri so­
mut ve ayrıntılı olarak hazırla mak zorundayız. » *

İçinde bulunduğumuz tarihsel dönemde orta


köylülük ile sağlam bir ittifakı hesaba katan Par­
tinin siyaseti için teorik temel budur.
Her kim ki Lenin tarafınd� kaleme alman Ko­
mintern II. Kongresi'nin kararı yardımıyla Lenin'­
in bu sözlerini çürütmek niyetinde ise, bunu açıkça
söylemelidir.
Sorun teorik olarak böyledir. Biz Lenin'den
yalnızca bir tek parçayı değil, tam tersine bütünü
almaktayız. Lenin, köylülükle ilişki üzerine üç şiar
koymuştur: birincisi burjuva devrimi dönemi ile
ilgili, ikincisi Ekim Devrimi dönemi ile ilgili ve

* Hepsinin altını ben çizdim. J. St.

31
üçüncüsü, Sovyet iktidarının sağlamlaştınlmasın­
dan sonrası ile ilgilidir. Kim bu üç şiarın yerine
herhangi bir tek veya temel şiarın geçirilebileceği­
ni sanıyorsa� o yanılgı içindedir.

(Stalin: «SBKP(B) XIV. Parti Kongre­


sine Merkez Komitesinin Siyasi Faaliyet
Raporu:., Leninizmin Sorunları. Mark­
sist Kitaplık, cilt 5. s. 363-365, Viyana -
Berlin 1926. )
l l - BURJ UVA-DEMOKRATi K
DEV R i M DE TAR I M VE KÖYLÜ SORUN U

1 - Lenin'in burjuva-demokratik devrim


döneminde köylülük ile ilgili öğretileri üzerine
Stalin

Bu dönem, birinci Rus devriminden ( 1905 )


ikincisine · ( Şubat 1917) kadar -ve o da dahil ol­
mak üzere- olan zaman dilimini kapsar. Bu döne­
min karakteristik belirtisi, köylülüğün liberal bur­
j uvazinin etkisinden kopm:a sı, köylülüğün Kadetle­
re sırt çevirmesi, yüzünü proletaryaya, Bolşevik ,
Partiye doğnı çı;ıyirmesidir.. Bu dönemin tarihi, Ka­
detler ( liberal burjuvazi ) ile Bolşeviklerin ( prole­
taryanın ) köylülük uğrundaki mücadelesinin tari­
hidir. Bu . mücadelenin sonucu Duma dönemi tara­
fından tayin edildi, çünkü dört Duma dönemi köy­
lülük için uygulamalı bir ders oldu; bu ders, köylü­
lüğe, Kadetlerin elinden ne toprak ne de özgürlük
alamayacaklarını, çarın tamamıyla büyük toprak
sahiplerinden yana olduğunu, ama Kadetlerin ise
çarı desteklediklerini, yardımına güvenebilecekleri
tek güc� kent işçileri, proletarya olduğunu apaçık
gösterdi. Emperyalist savaş, köylülüğün burjuvazi­
ye sırt çevirmesini, liberal burjuvazinin sovutlanı-

33
şını tamamlayarak, Duma döneminin dersini sade­
ce doğruladı; çünkü savaş yılları, çardan ve mütte­
fiklerinden barış elde etme umutlarının ne kadar
boşuna, ne kadar aldatıcı olduğunu gösterdi. Duma
döneminin uygulamalı dersleri olmaksızın prole­
taryanın hegemonyası imkansız olurdu.
Burjuva-demokratik devrimde işçilerin ve köy­
lülerin ittifakı işte böyle kuruldu. İşte çarlığın dev­
rilmesi için ortak mücadelede proletaryanın hege­
monyası ( önder rolü ) , 1917 yılının Şubat Devrimi'­
ne yol açan hegemonyası işte böyle kuruldu.
Batıdaki burjuva devrimleri ( İngiltere, Fran­
sa, Almanya, Avusturya) , bilindiği gibi, başka bir
yolu izledi. Orada devrimde hegemonya, zayıflığın­
dan ötürü bağımsız bir siyasi güç oluşturmayan ve
oluşturamayacak da olan proletaryada değil, tam
tersine liberal burjuvazideydi. Orada köylülük, feo­
dal düzenden kurtuluşu, sayıca güçsüz ve örgütlen­
memiş olan proletaryamn elinden değil, tam tersi­
ne burjuvazinin elinden elde etti. Orada köylülük
liberal burjuvaziyle ortaklaşa, eski düzene karşı
yürüdü. Orada köylülük, burjuvazinin bir yedek
gücün.ü oluşturdu. Orada dolayısıyla devrim, bur­
juvazımn siyasi ağırlığının muazzam bir şekilde
güçlenmesine yol açtı.

Rusya'da ise burjuva devrim tamamıyla taban


tabana zıt sonuçlar verdi. Rusya'da devrim, bir si­
yasi güç olarak burjuvazinin güçUmmesine değil,
tam tersine zayıflamasına, onun siyasi yedek güç­
lerinin artmasına değil, tam tersine, onun temel gü�
cünün yitirilmesine, köylülüğün yitirilmesine yol
açtı. Rusya'daki burjuva devrim, liberal burjuvazi­
yi değil, tam tersine, çevresinde milyonlarca köylü
kitlesini birleştiren devrimci proletaryayı önplana
çıkardı.
Diğer şeylerin yamsıra, Rusya'daki burjuva
devriminin nispeten kısa bir zaman süresinde pro­
leter devrimine doğru gelişmesi olgusu da bundan
ileri gelir. Proletaryamn hegemonyası, proletarya
diktatörlüğünün embriyonu ve ona geçiş aşamasıy·
dı.
Rus devrimindeki bu kendine özgü görüngü,
Batıdaki burjuva devrimlerinin tarihinde örneği
olmayan bu görüngü nasıl açıklanır? Bu kendine
özgülük nereden gelir ?
Bu, Rusya'daki burjuva devriminin, Batıda ol­
duğundan daha gelişmiş sınıf mücadelesi koşullan
altında gelişmesiyle açıklanır; Rus proletaryasının
bu dönemde halihazırda bağımsız bir siyasi güce
dönüşmüş olmasıyla, oysa proletaryanın devrimci
ruhundan korkan liberal burjuvazinin, devrimci
ruhun her türlü izini bile yitirmesiyle ( özellikle
190 5 yılının derslerinden sonra) ve artık çarla ve
büyük t oprak sahipleriyle devrime karşı, işçilere
ve köylülere karşı bir ittifak ratası tutmasıyla
açıklanır.
Rus burjuva devriminin kendine özgülüğünü
belirleyen şu hususlar göz önünde bulundurulmalı­
dır:
a) Devrimin arifesinde, Rus sanayiinin eşi gö­
rülmemiş ölçüde yoğunlaşması. örneğin, Rusya'da
bütün işçilerin % 54'ünün, 500'den fazla işçi çahştı­
ran işletmelerde çalıştığı, oysa Kuzey Amerika gibi
gelişmiş bir ülkede bütün işçilerin ancak % 33'ünün
bu tip işletmelerde çalıştığı bilinir. Bolşevik Partisi
gibi devrimci bir partinin varlığı ile birlikte tek ba-

35
şma bu durumun bile, Rusya işçi sımfını ülkenin
siyasal hayatında muazzam bir güç haline getirdi­
ğini ayrıca tanıtlamaya gerek yoktur.
b) İşletmelerdeki sömürünün korkunç biçim­
leri ile çarın ücretli katillerinin dayarnlmaz polis
rejiminin birlef?mesi; bu durum, işçilerin her ciddi
grevini oldukça önemli bir siyasi eyleme dönüştü­
rup, işçi sımflm çelikleştirip, sonuna kadar devrim­
ci bir güç haline getiriyordu.
c ) 1905 Devrimi'nden sonra çarlığa uşaklığa
ve doğrudan karşı-devrime dönüşen Rus burjuvazi­
sinin siyasi gevşekliği; bu olgu yalnızca Rus bur­
juvazisini çarlığın koliarına atari Rusya proletarya­
sının devrimci ruhuyla değil, ayrıca aynı zamanda
bu burjuvazinin hükümet ihalelerine doğrudan ba­
ğımlılığı ile de açıklanır.
d) Köylerde serfl�ğin, en iğrenç, en dayanıl­
maz biçimlerinin kalıntılarının varlığı, bunlarin bü­
yük toprak sahiplerinin sınırsız iktidarıyla tamam·
Janması; bu durum, köylülüğü devrimin koliarına
.itti.
e ) Canlı olan her şeyi boğan ve keyfi yöneti­
miyle kapitalist ve büyük toprak sahibi tarafından
.ezilrneyi daha da katınerleştiren çarlık; bu durum,
.işçilerin ve köylülerin mücadelesini bir tek devrim­
ci sel içind!3 birleştirdi.

f ) Rusya'nın siyasi yaşamının tüm bu çelişki-


1erini derin bir devrimci bunalı...--n içine akltan ve
.devrime muazzam bir vuruş gücü kazandıran em­
peryalist savaş.
Bu koşullar altında köylülük kime yönelebilir­
di? Büyük toprak sahiplerinin sınırsız iktidarına
"karşı, çarın keyfi yönetimine karşı, k�ndi ekonomi-
sini yıkan mahvedici savaşa karşı kimden destek
arayacaktı? Liberal burjuvaziden mi? Ama dört
Duma'nın dördünün de uzun yıllar süren deneyim­
lerinin gösterdiği gibi, o bir düşmandı. Sosyal-Dev­
rimcilerden mi? Sosyal-Devrimciler elbette Kadet­
lerden «daha iyi»lerdi, ve programlan «biraz uy­
gun»du, nerdeyse köylü programıydı; ama Sosyal­
Devrimciler yalnızca köyiiliere dayanınayı düşün­
düklerine ve düşmanın güçlerini ilk planda aldığı
yer olan kentte zayıf olduklarina göre, onlar ne ve­
rebilirdi? Ne kırda ne kentte, hiçbir şeyin önünde
gerilemeyecek olan, çara ve büyük toprak sahiple­
rine karşı en ön safta cesaretle mücadele edecek
olan, köylülüğün kendi�i kölelikten, toprağa susa­
mışlıktan, baskıdan ve savaştan Iturtarmasına yar­
dım- edecek olan o yeni güç neredeydi? Rusya'da
hiç böyle bir güç var mıydı? Evet, vardı. Bu, daha
1905 yılında gücünü, sonuna kadar savaşma yetene­
ğini, cesaretini ve devrimci ruhunu göstermiş olan
Rus proletaryasıydı.
Her halükarda, onun gibi bir başka güç daha
yoktu, ve başka hiçbir yerde de bulunamazdı.
işte bu nedenle köylülük, Kadetlere sırt çevi­
rip yüzünü Sosyal-Devrimcilere döndürdükten he­
men sonra, kendini Rus proletaryası gibi cesur bir
devrim önderinin önderliğine tabi kılmanın zorun­
luluğunu kavradı.
Rus burjuva devriminin kendine özgü niteliği­
ni tayin eden hususlar bunlardır.
(Stalin: (:Leninizmin Temelleri>, Leni­
nizmin Sorunları, Birinci Bölüm, Ve­
gaar, Moskova 1 932, s. 56 vd.) (Türkçesi
için bkz. J. V. Stalin, Eserler, cilt VI, s.
1 24-127, İnter Yayınları. )
2 - 1905-1907 devrimi arifesinde Rus köyünde
sınıfsal çelişkilerin iki türü

Angaryadan «kurtulan» köylü, reformcunun


elinden öyle boyunduruk altında kalmış, soylllmuş
ve hor görülmüş ve kendi toprak parçasına zincir­
lenmi� olarak çıktı ki, ona tekrar «özgürce» angar­
yaya geri dönmekten başka yapacak şey kalmadı.
Ve köylü, kendisinin eski çiftlik beyinin toprağını
işlemeye başladı, beyden kendi toprağını, kendisin­
den alınan_ toprak parçalarını· «kiraladın ve açlık
çeken ailesine ekmeği ödünç alabilmek için, 1 daha
kıştan yaz emeğini kapıladı. Çalışarak ödeme ve
borç yanaşmalığı, - işte «özgür emek» gerçekte
buydu, bir cizvit papazı tarafından kaleme alınan
bir manifestonun sözlerine göre - köylünün «Tan­
rının nimeti» olarak dilemesi gereken şey buydu.
Reformu hazırlayan ve 'gerçekleştiren memur­
·

ların büyük cesareti sayesindeki bu çiftlik sahibi·


nin düzenini koruyan baskıya ek olarak, sermaye­
nin baskısı geldi. örneğin hiç de sefil bir yarı-re­
formla değil, güçlü bir halk devripı.i ile toprak sa­
hibinin boyunduruğundan kurtulan Fransız köylü­
sünü bile yere seren paranın gücü, bu paranın gü:
cü, bütün ağırlığıyla yarı-serf köylümüzün üstüne
çullandı. Para, her ne pahasına olursa olsun bulun­
mak zorundaydı : Hem hayırsever reform vasıtasıy­
la artan vergiler için, hem toprağın kirası için, hem
de ürünleri köylülerin ev işini geri plana itmeye
başlayan zavallı haldeki sanayi mamulleri satın al­
mak için ve de tahıl vs. satın almak için. Paranın
gücü, köylülüğü yalnızca yere sermekle kalmadı,
aynı zamanda onları böldü de: muazzam kütle dur­
durulamayacak bir tarzda yere çalındı ve proleter-

38
lere dönüştü, azınlıktan ise küçük bir bölümü, az
sayıda fakat dayanıklı kulaklar ve ekonomik ola­
rak güçlü köylüler ayrıldılar, köylü çiftliklerini ve
köylü arazilerini pençelerine aldılar ve oluşum ha­
lindeki köy burjuvazisinin ilk kadrolarım oluştur­
dular. Reformdan bu yana geçen bütün kırk yıl, ·bu
«köylülüğün ortadan kaldırılmasııının tek bir süre­
cidir, yavaş, acılı bir neslin tükenme sürecidir. Köy­
lü, bir dilencinin yaşam seviyesine düşürüldü; o,
hayvanlarla birlikte aynı yerde kalıyor, paçavralar­
la giyiniyor, karapazı ile besleniyıordu; köylü, sığı­
nacak bir yer bulur bulmaz memleketini terkedi­
yor, hatta, getirdiği gelir, giderlerini karşılamayan
toprağını devralmaya hazır olana, üstüne kendisi
de para ödeyerek toprak payını satıyordu. Köylüler
sürekli açlık çekiyorlar, ve giderek daha sıklaşan
bir şekilde tekrarlanan kötü mahsul alımlarmda
onbinlercesi açlık ve salgın hastalıklardan kırılı­
yorlardı.
Bizde şimdi de kırda işler bu durumdadır. Çö­
züm yolunun nerede aranacağı ve hangi araçlarla
köylülerin durumunun düzeltilmesinin mümkün ol­
duğu sorusu gündeme gelmektedir. Küçük köylü­
lük, ancak işçi hareketine katılırsa ve onun sosya­
list toplum düzeni için, toprak ve arazinin ve diğer
üretim araçlarının ( işletmeler, makineler vs. ) top­
lumsal mülkiyete dönüşmesi için mücadelesini des­
teklerse, kendini sermayenin boyunduruğundan
kurtarabilir. Köylülüğü, kapitalizmin saldırısmdan
küçük ekonomiyi ve küçük mülkiyeti koruyarak
kurtarma çabası ; toplumsal gelişimi yararsız yere
durdurmak, köylüyü kapitalizmin egemenliği aıtın­
da da mümkün olan bir refah hayali ile kandırmak,
çoğunluğun zararına azınlığa ayrıcalıklı bir konum

39
vererek emekçi sınıfları birbirinden ayırmak anla­
mına gelir. Bu nedenle sosyal-demokratlar daima,
köylü toprak paylarının satılamazlığı, kollektif ke­
falet, köy topluluğundan çıkışın yasaklanması ve
herhangi bir toplumsal konumdaki insanların bu
topluluğa özgürce kabul edilmesinin yasaklanması
gibi anlamsız ve zararlı kuruluşlara karşı mücade­
le edeceklerdir! Köylümüz, gördüğümüz gibi, yal­
nızca ve hatta pek o kadar da sermayenin boyı..ın­
duruğundan değil, büyük toprak sahiplerinin ve
seriliğin kalıntılarının boyunduruğundan çekmek­
tedir. Köylülüğün durumunu korkunç bir şekilde
kötüleştiren ve onların el ye ayaklarını bağlayan
bu zinciriere karşı acımasızca mücadele salt olası
değil ; aynı za�anda ülkenin tüm sosyal gelişme­
sinin çıkarı için gereklidir de. Çünkü köylülerin sı·
nırsız yoksulluğu, cahilliği, haklardan yoksuniuğu
ve aşağılanmaları anavatarumızın tüm yaşamına
Asyalılık damgasını vurmaktadır. Ve eğer sosyal·
demokrasi bu mücadeleyi her türlü biçimde des­
teklemek istemezse, görevini yerine getirmeyecek­
tir. Bu destekleme, kısaca, sınıf mücadelesinin kıra
taşınmasında ifadesini bulur.
Biz, bugün Rus köyünde sınıfsal karşıtlıkların
iki türünün yanyana yaşadığım gördük: Birincisi
tarım işçileri ile tarım kapitalistleri arasında; ikin­
cisi tüm köylülük ile tüm toprak sahipleri sınıfı
arasındadır. Birinci karşıtlık gelişmekte ve büyü­
mektedir; ikincisi ise gittikçe zayıflamaktadır. Bi­
rincisi bütünüyle gelecekte durmakta; ikincisi yük­
sek derecede artık geçmişte durmaktadır. Ve buna
rağmen sosyal-demokrasi için tam da bugün ikinci
karşıtlık en özsel ve en pratik öneme sahiptir. Ta­
rım ücretli işçisinin sınıf bilincini geliştirmek için
elimize geçen her fırsatı kullanmak zorunda oldu­
ğumuz; bu nedenle şehirli işçinin kıra taşınmasına
( örneğin buharlı harman makinelerini çalıştıran
mekanikler vs.) ve kır işçilerinin iş bulma dairele­
rine dikkat gösterınemizin zorunluluğu - bu ken­
diliğinden anlaşılırdır, her sosyal-demokrat için bir
aksiyondur.
Fakat bizim kır işçilerimiz hala sıkı sıkıya
köylülüğe bağlıdır, tüm köylülüğü.rt sefaletini hah1
çekmektedirler ve bu nedenle kır işçileri hareketi
ne şimdi ne de yakın gelecekte genel-ulusal bir
öneme ulaşamaz. Buna karşılık serfliğin kalıntıları­
nın ortadan kaldınlması, zümresel hak eşitsizliği
ruhunun kökünün kazınması ve milyonlarca ve on­
milyonlarca «bayağı halk»ın tüm Rus d�vlet düze­
ninden aşağılanması sorunu - bu sorun daha şim­
diden genel-ulusal bir öneme sahiptir ve özgürlük
1
için bir öncü savaşçı [olma - ÇN] ı:olünü kendin-
de gören bir Parti, böyle bir sorun karşısında pasü
kalamaz.
( Lenin: dşçi Partisi ve Köylülük>, Top­
lu Eserler, ci lt IVjl, Berlin 1928, s. 1 13
vd., 1 901 . )

3 - Tanmda serfliğin kalıntılannın ortadan


kaldırılmasının iki yolu ve proletaryanın köylillük
ile ittifak içinde devrimci yol için mücac;Ielesi

Mücadelenin merkezini, Rusya'da feodal ege­


menliğin kalıntılannın en önemli örneği ve en sağ­
lam dayanağı olarak feodal latüundiyalar oluştur­
maktadır. Meta ekonomisinin ve kapitalizmin ge­
lişmesi bu kalıntılann mutlak bir kesinlikle sonu-

41
nu hazırlamaktadır. Burada Rusya'ya sadece bir
tek burjuva gelişim yolu açık durmaktadır.

Fakat bu gelişmenin biçimleri iki türlü olabi­


lir. Feodal ekonominin kalıntıları, hem çiftiikierin
dönüştürülmesiyle, hem feodal latifundiyaların yok
edilmesi yoluyla, yani reform yoluyla ya da devrim
yoluyla ortadan kaldırılabilir. Burjuva gelişme, sü­
reç içinde giderek burjuvalaşan ve gid�rek feodal
sömürü yöntemlerini burjuva yöntemlerle değişti­
ren büyük çiftlik beyi ekonomisinin başında yürü­
düğü bir tarzda olabilir; devrimci bir yolla feodal
latifundiyaların «kamburunu» sosyal organizma­
dan kesip atan ve sonra onlardan kurtulmuş olarak
kapitalist bir çiftlik sahipliği çerçevesinde özgürce
gelişen küçük köylü çiftliklerinin başında yürüdü­
ğü bir tarzda da olabilir.

Bu iki objektif olası burjuva .gelişme yolunu,


Prusya [yolu - ÇN] ve Amerikan '[yolu - ÇN]
olarak adlandırabilirim. Birinci durumda feodal
çiftlik beyi ekonomisi yavaşça burjuva ekonomiye
doğru, junker ekonomisine doğru gelişir; burada
köylüler küçük bir büyük-köylü azınlığın oluşması
uğruna onyıllar boyu çok acılı mülksüzleştirilmeye
ve boyunduruk altında tutulmaya mahküm edilir­
ler. İkinci durumda ise çiftlik beyi ekonomisi yok­
tur veya bu, feodal mülkiere el koyan ve bunları
pay eden devrim tarafından parçalanır. Bu durum­
da köylü egemendir, tarımın itici gücü haline gelir
ve kapitalist çiftlik sahibine ( Farmer ) dönüşür. Bi­
rinci durumda gelişmenin ana içeriği, feodal beyle­
rin, junkerlerin, çiftlik sahiplerinin toprakları üze­
rinde feodal egemenliğin boyunduruğa ve kapita­
list sömürüye dönüşmesidir. İkinci durumda belir-
leyici neden, ataerkil. köylünün burjuva çiftlik sa­
hibine dönüşmesidir.
Rusya'nın iktisat tarihinde gelişmenin bu her
iki biçlıni tüm berraklığı ile görülmektedir. Serili­
ğin kaldırılması dönemini alalım. Çiftlik sahipleri
ve köylüler bu reformun uygulanmasının biçim ve
tarzı uğruna mücadele ediyorlardı. Her iki taraf da
(bilincinde olmaksızın) burjuva ekonomik gelişme­
nin önkoşullarını savunuyorlardı, ama çiftlik sa­
hipleri, çiftliklerin, çiftlik sahiplerinin gelirlerinin,
feodal (boyundurukçu ) sömürü yöntemlerinin aza­
mi k9runmasını güvence altına alan bir gelişme
tarzını savunuyorlardı. Köylüler, köylülüğün verili
kültürel seviye ve refahında feodal latifundiyala­
rın, tüm feodal ve boyundurukçu sömürü yöntem­
ler1nin ortadan kaldırılmasını ve özgür köylü top­
rak mülkiyetini olası en yüksek çapta sağlayabilen
bir gelişmenin çıkarlarını savunuyorlardı. İkinci
yolun seçildiği bir durumda, kapitalizmin ve üreti­
ci güçlerin gelişmesinin, çiftlik sahiplerinin istedi­
ği doğrultuda bir köylü reformu durumunda olaca­
ğıtıctan daha geniş ve daha çabuk gerçekleşeceği
açıktır. Yalnızca, Marksizme karşı mücadele eden
Narodniklerin çizmeye çalıştıkları Marksist kari­
katürleri, köylülerin topraklarının 1861 'de çalınma­
sını kapitalist gelişmenin teminatı olarak görebi­
lirlerdi. Tam tersine, bu, -pratikte de ispatlandı­
ği gibi- boyundurukçu, yani yarı-feodal kiranın
bir teminatı, ve çalışarak ödemeye dayanan, yani
Rus tarımında kapitalizmin gelişmesini ve üretici
güçlerin gelişmesini olağanüstü geciktiren bir an­
garya ekonomisinin teminatıydı. Köylüler ile çift­
lik sahiplerinin çıkarları arasındaki mücadele ( bi­
zim N arodniklerimizin zannettikleri ve hala zan-

43
netmeye devam ettikleri gibi ) burjuvaziye karşı
«halk üretimi»nin ve «emek ilkesi>min bir mücade­
lesi değildi, tam tersine burjuva gelişmenin Ameri­
kan tarzı için, Prusya tarzına karşı bir rnücadeley­
di.

Rusya'nın serfliğin bulunmadığı, bütünüyle ve­


ya esas olarak özgür köylünün tarım ile uğraştığı
bölgelerinde ( örneğin reformdan sonra somurge­
leştirilen Volga ötesindeki bozkırlarda, Yeni Rus­
ya'da, Kuzey Kafkasya'da) , kapitalist gelişme ve
üretici güçlerin gelişmesi, feodal düzenin kalıntı­
ları tarafından ezilen merkezi bölgelerle karşılaştı­
rılamayacak bir şekilde daha hızlı bir tempo ile
gerçekleşmiştir.

(Lenin: <Birinci Rus Devriminde Sos­


yal - Demokrasinin Tarım Programı,.,
Seçme Eserler, cilt 3. Moskova 1932, s.
169 vd., 1907.)

4 - Burjuva-demokratik devrimde proletarya


ve köylülük

«Devrimin kapsariıı» hangi gerçek toplmnsal


güçlere bağlıdır? Bunun üzerine kafa yordunuz mu
beyler? Şu sırada bizim için pek elverişli bir geli,ş:­
me göstenniş olan, ama bizim için Rusya'nın iç
güçlen sorunu söz konusu olduğu sürece, haklı ola­
rak, hepimizin tartışma dışı bıraktığı yab�ncı siya­
sal güçleri, uluslar�rası kombinezoruan bir yana
bırakalım: Bu iç toplumsal güçlere bakın. Devrime
karsı birlesenler, otokrasidir, saraydır, polistir, bü·
'

.rok asidir, ordudur ve bir avuç yüksek soyludur.

44
Halkın öfkesi ne denli büyükse, askeri birlikler o
denli güvenilmez olurlar, bürok.rasi o denli yalpa­
lar. üstelik, burjuvazi, bir bütün olarak, şimdi dev­
rimden yanadır, özgürlük konusunda atesli söylev­
ler vermekte ve halk adına ve hatta devrİm adına,
giderek daha sık konuşmaktadır* . Ama biz Mark­
sistler, hepimiz, hem teoriden biliyoruz ve hem de
liberallerimizin ve Zemstvo mensuplarımn ve Os­
vobojdenye yandaşlarının örneğinde günbegün,
saatbesaat yaşıyoruz ki, burjuvazi devrimi destek­
Iernekte tutarsız, egoist ve korkaktır. Burjuvazi,
dar, bencil çıkarları karşılamr karşılanmaz, tutarlı
demokratizme «yüz çevirir çevirmez» ( ve bunu da­
ha şimdiden yapmaktadır! ) , yığın halinde, kaçınıl­
maz olarak karşı-devrime, otokrasiye yönelecek,
devrime ve halka karşı dönecektir. Geriye «halk»,
yani proletarya ve köylülük kalıyor : devrimi sonu­
na kadar götürmede ancak proJetaryaya güvenile­
'J?ilir, çünkü proletarya demokratik devrimin çok
ötesine geçer. Bundan ötürüdür ki, proletarya da
cumhuriyet uğruna ön saflarda dövüşür ve burju­
vazının «yüz çevirmemesi» ıçın dikkat etmek ge­
rektiği yolundal;ti aptalca ve onursuz öğütleri tik­
sintiyle redd�der. Köylülük, küçük-burjuva unsur­
ları olduğu kadar, çok sayıdaki yarı-proleterleri de
kapsar. Bu nedenle köylülük de kararsızdır, dola­
yısıyla proletarya sıkı bir sımf partisi içinde top­
lanmak zorundadır. Ne var ki, köylülüğün karar­
sızliğı, burjuvazinin kararsızlığından temelden fark-

* Kısa bir süre önce .Jaures tarafından L'Humanite'de


vp Bay Struve tarafından da Osvobojdenye'nin 72.
sayısında yayınlanmış bulunan Bay Struve'nin Ja­
ures'e açık mektubu bu bakımdan ilginçtir.
lıdır, çünkü bugün köylülük, özel mülkiyetin mut­
lak korunmasından çok, özel mülkiyetin başlıca
biçimlerinden biri olan büyük toprak mülkiyetine
el koyulmasından yanadır. Böylece sosyalist olma­
yan, ya da küçük-burjuva olmaktan çıkmayan köy­
lülük, demokratik devrimin mükemmel ve en radi­
kal yandaşı olabilir. Köylülük ancak, devrimci
olayların aydmlatıcı akışı, burjuvazinin ihaneti ve
proletaryanın yenilgisiyle ziyadesiyle erken kesin­
tiye uğramayacak olursa, bu durmna gelebilir. Anı­
lan koşullar altında köylülük, mutlaka devrimin ve
cumhuriyetin bir dayanağı haline gelecektir, çünkü
ancak muzaffer bir devrim, köylülüğe tarımsal re­
formlar kapsamı içine giren her şeyi verebilir -
( «ıSosyal-Devrimciler»in düşündükleri gibi kapita­
lizmi ortadan kaldırmak için değil de) yarı-feoda­
lizm bataklığından, baskı ve köleliğin karanlığın­
dan kurtulmak için, yaşam koşullarını meta üreti­
mi sistemi içerisinde iyileştirmek ne kadar müm­
künse o kadar iyileştirmek için köylülerin istedik­
leri, düşledikleri ve gerçekten gereksindikleri her
şeyi.
üstelik, köylülüğti devrime bağlayan şey, yal­
nızca tarım koşullarındaki köklü bir dönüşüm
umudu değil, genel ve sürekli çıkarlarıdır da. Pro­
letarya ile mücadelesinde bile köylülük, demokra­
·siye gereksinim duyar, çünkü ancak demokratik
bir düzen, bir kütle, bir çoğunluk olarak onun çı­
karlarım tam bir biçimde ifade edebilir ve ona üs­
tünlük sağlayabilir. Köylülük ne denli aydınlanırsa
( ve Japonya ile savaştan beri bu aydınlanma, onu
okuila ölçmeye alışmış pekçok kimsenin farkede­
mediği bir hızla olmaktadır) , tam bir demokratik
devrimden yana o denli kararlı ve tutarlı bir tutum
takınır ; çünkü burjuvaziden farklı olarak, halkın
egemenliğinden korkacak bir şeyi yoktur, tam ter­
sine kazancı vardır. Demokratik cumhuriyet, köy­
lülük o safç8. monarşiciliğini terketmeye başlar
başlamaz, onun için bir ideal haline gelir, çü..rıkü
( soylular karnarası vb. ile) bezirgfmlık yapan bur­
juvazinin bilinçli monarşizmi, köylülük için bugün
karşı karşıya olduğu aynı hak yoksunluğu, aynı
baskı ve aynı bilgisizlik demektir, ancak belki Av·
rupai-anayasal cilayla biraz parlatılmıştır, o kadar.
Sınıf olarak burjuvazinin, neden doğal ve ka­
çınılmaz olarak, liberal-ınanarşist partinin kanatla­
rı altına sığ1nmaya çalışmasının, köylülüğün ise,
kütle halinde. devrimci ve cumhuriyetçi partinin
önderliği altına girmek istemesinin nedeni budur.
Burjuvazinin, neden demokratik devrimi sonuna
kadar götürme yeteneğinde olmadığının, ama köy­
lülüğün neden demokratik devrimi sonuna kadar
götürme yeteneğine sahip olduğunun nedeni bu­
dur; ve biz, bütün çabalarımızia ona bunda yardım­
cı olmalıyız.
Bunun çok açık bir şey olduğu, işin alfabesi
olduğu, bütün sosyal-demokratların bunu çok iyi
anladıkları yolunda itirazlar yapılabilir. Hayır, du­
rum böyle değildir; bu, burjuvazinin devrimden
uzak kalmasının sonucu olarak devrimin « kapsa­
mının zayıflayacağından» söz etme becerisini gös­
terenler tarafından anlaşılınamıştır. Bu gibi kinı­
seler, ezberledikleri tarım programımızın sözcükle­
rini yinelemektedirler, ama anlamını kavramamış­
lardır, çünkü eğer böyle olmasaydı, tüm Marksist
dünya görüşünden ve programımızdan kaçınılmaz
olarak çıkan proletaryanın ve köylülüğün devrim-

47
ci-demokratik diktatörlüğü kavramından kork­
mazlardı; eğer böyle olmasaydı, büyük Rus devri­
minin kapsamını burjuvazinin gidebileceği sırurlar­
la k.ısıtıamazlardı. Bu gibi kimseler, soyut Mark­
sist devrimci laflarını, somut anti-Marksist ve kar­
şı-devrimci- kararlarıyla çürütmektedirler.

Köylülüğün muzaffer bir Rus devrimindeki ro­


lünü gerçekten 9-nlayan kimselerin, devrimin kap­
samının burjuvazinin ona yüz çevirmesiyle darala­
cağından söz etmesi mümkün değildir, çünkü ger­
çekte Rus devriminin gerçek kapsamı, ancak bur­
juvazi ona yüz çevirdiği ve köylü yığınları aktü
devrimciler olarak proletaryanın yanında yer aldı­
ğı zaman, burjuva-demokratik devrim döneminde­
ki gerçek, mümkün olan en yüksek devrimci kap­
samına kavuşmaya başlayacaktır. Demokratik dev­
rimimizin tutarlı bir biçimde sonuna kadar sürdü­

rülebilm si için, devrim, burjuvazinin kaçınılmaz
tutarsızlığını etkisiz hale getirebilecek güçlere ( ya­
ni «Iskra>mın Kafkasyalı yandaşlarının sonuna ka­
dar düşünmedikleri · için o çok korkttiklan .şeye,
«burjuvazinin devrimden yüz çevirmesi»ni sağla­
yan güçlere ) dayanmalıdır.

Proletarya, zor yoluyla otokrlasinin ilirencini


ezmek ve burjuvazinin yalpalayan tavrım etldsiz
hale getirmek için köylü yığınlanın kendi yanına
çekerek demokratik devrimi sonuna kadar götür­
melidir. Proletary�, zor yoluyla burjuvazinin diren­
cini kırmak, köylülüğün ve küçük-burjuvazinin yal­
palayan tavrım etldsiz hale getirmek için, halkın
yan-proleter unsurlarım kendi yaruna çekerek sos­
yalist devrimi yapmalıdır. Yeni-lskra'cılann devri­
min kapsamı üzerine bütün savlannda ve kararla-

43
nnda o denli dar bir biçimde sunduldan proletar­
yamn görevleri, işte bunla-rdır.
(Lenin: «Demokratik Devrimde Sosyal­
Demokrasinin İki Taktiği�, Toplu Eser­
ler, cilt 8, s. 126 vd., 1905.)

5 - Bolşevizmin tanm }l'rogranıı ve Menşevik


belediyeleştirme progranıının liberal-burjuva
özüııün teşliiri

Eğer sorunu, demokratik devrim dÖneminde,


sosyal-demokrasinin proletarya ve köylülüğe ver­
mesi . gereken basit ve açık öğütler şeklinde ortaya
koymaya çalışırsak, HSDİP'nin tarım programı
sonınu çok daha açık hale gelecektir.
Birinci öğüt mutlaka şu olacaktır: köylü ayak­
lanmasının tam zaferi için elinizden geleni yapın.
Böyle bir zafer olmaksızın, ne çiftlik sahiplerinin
«topraklarını ellerinden» almaktan ne de gerçekten
demokratik bir devletin kurulmasından ciddi ola.­
rak söz etmek bile olanaksızdır. Ve kÖylülüğü ayak­
lanmaya çağıran slogan ancak şu olabilir: Tüm
çiftlik sahiplerinin topraklarına el koyulması C ge­
ri satın alma sorununu karanlıkta bırakacak genel
bir istirı:.lak ya da mülksüzleştirme kesinlikle de­
ğil ) , ve Kurucu Meclis'ten önce, mutlaka Köylü
Komiteleri tarafından el koyulması.
Bunun dışındaki herhangi bir öğüt ( Maslov ta­
rafından ortaya atılan «istimlak» ve onun tüm be­
lediyeleştirme şiarı dahil ) , köylülüğü, sorunlarını
ayaklaruna yoluyla değil, ama çiftlik sahipleriyle
pazarlık, gerici merkezi yönetimle pazarlık yoluyla
eözmeve calhrmaktır, sorunun . devrimci yoldan de-

49
ğil, bürokratik yoldan çözümü doğrultusunda yapı­
lan bir çağrıdır; çünkü en demokratik bölgesel ku­
ruluşlar ve Zemsti/10 kuruluşları bile, kene!i bölge­
sindeki çiftlik sahipleri ile hesaplaşacak ve daha
sonra Tüm Rusya Kurucu Meclisi tarafından onay­
lanacak hakları şiddet yoluyla alan devrimci Köylü
Komiteleri ile karşılaştırıldıklarında, bürokratik
olmaya mahkümdurlar.
İkinci öğüt mutlaka şu olacaktır: siyasal dü­
zen baştan aşağı deJ?-okratikleştirilmedikçe, cum­
huriyet olmadıkça ve halkın egemenliği gerçekten
güvence altına alınmadıkça, gerek köylü ayaklan­
masının kazanımlarını elde tutabilmeyi gerekse da­
ha ileri adınılar atmayı düşünmek saçma olıl:cak­
tır. işçilere ve köylülere bu öğüdümüzü özellikle
açık ve kesin formüle etmeliyiz ki, kafalarındaki
tüm kuşkular, yanlış anlamalar, belirsizlikler ya da
gerici bir merkezi yönetim altında büyük toprak
mülkiyetinin parçalanması gibi saçmalıkların örtü­
lü varsayımları silinsin. Ve bu nedenle, siyasi öğüt­
lerimizi vurgulayarak önplana çıkarırken, köylüle­
re şunu söylemeliyiz: Toprağı alın, ama daha da
ileriye gidin, yoksa büyük burjuvazi ve çiftlik sa­
hipleri tepenize binerler ve sizi gerisin geriye savu­
rurlar. Yeni politik kazanımları elde etmeden, bir
bütün olarak toprakta özel mülkiyete daha da güç­
lü yeni bir darbe indirmeden toprağı alamazsınız
ve elinizde tutumazsınız. T:oplumsal yaşamın tü­
münde olduğu gibi, politikada da, ileriye gitmemek
geriye savrulmak demektir. Ya demokratik devri­
min güçlendirdiği burjuvazi ( ki demokratik dev­
rim doğal olarak burjuvaziyi güçlendirir ) , köylüle­
rin ve işçilerin tüm kazanımlarını ellerinden ala­
caktır, ya da proletarya ve köylü kitleleri kendileri-
ne ileriye doğru yol açacaklardır. Ve bu, cumhuri­
yet ve halkın tam egemenliği demektir. Bu, -cum­
huriyeti kazanma koşuluyla- burjuva-demokratik
devriinde olanaklı maksimum olarak ve burjuva
demokrasisinin zaferinden sosyalizm için gerçek
mücadelenin başlangıcı için doğal ve gerekli ileriye
doğru bir adım olarak toprağın tümünün millileş­
tirilmesi dernektir.
üçüncü ve son öğüt şudur: kent ve kırın pro­
leterleri ve yarı-proleterleri, ayn örgütlenin! Hiçbir
mülk sahibine -küçük de olsa, «emekçi» de ol­
sa- güvenmeyin! Meta üetiİni sürdüğü sürece, kü­
çük iktisactın çekiciliğine kapılmayın! iKöylü ayak­
lanmasının zaferi ne kadar yakınlaşırsa, köylü
mülk sahibinin proletaryanın aleyhine dönmesi o
denli yakınlaşır, proletaryanın kendi bağımsız ör­
gütüne sahip olması o denli zorunlu olur, bizim o
denli güçlü, o denli inatçı, o denli kararlı, o denli
yüksek sesle tam bir sosyalist devrim uğruna çağ­
rıda bulunmamız zorunlu olur. Sonuna dek köylü
hareketinin yanındayız ; ama bu hareketin başka
bir sınıfın hare�eti olduğunu, sosyalist devrimi ta­
mamlayabilen ya da tamamlayacak olan sımfın ha­
reketi olmadığını akıldan çıkarmamalıyız. Ekoncr
mik bir eylem olarak toprak dağıtımı konusunda
ne yapılmalı sorusunu bir kenara bırakmarnızın
nedeni budur : bu sorun burjuva toplumunda çözü­
lebilir, ve bu sorunu ancak büyük ve küçük mülk
sahipleri çözeceklerdir. Bizi en çok ( köylü ayaklan­
masının zaferinden sonra ise nerdeyse salt ) i!gilen­
diren şey, kır proletaryasının ne yapması gerektiği­
dir. Biz, esas olarak bu sorunla ilgilendik ve ilgile­
neceğiz ve t oprağın dengeleyen kullanımı ve benze­
ri gibi seyler icat etmeyi, küçük-burjuvazinin ide-
, .
.
ologlarına bırakıyoruz. Bu soruya, yeni, burjuva­
demokratik Rusya'nın temel sorusuna yanıtımız şu­
dur : Kır proletaryası, tam sosyalist devrim için sa­
vaşmak üzere kent proJetaryası ile birlikte bağım­
sız olarak örgütlenmelidir.

Dolayısıyla, tarım programımız üç ana bölüm­


den oluşmalıdlr. Birincisi, büyük toprak mülkiyeti­
ne karşı devrimci bir köylü saldırısı için en karar­
lı çağrının formüle edilmesi; ikincisi, köylülerin ka­
zanımlarının pekiştirilmesi ve demokrasinin zafe­
rinden sosyalizm uğruna verilecek doğrudan prole­
ter mücadeleye geçiş için hareketin atabileceği ve
atması gereken bir sonraki adımın kesin olarak ta­
nımlanması ; üçüncüsü ise, köylü ayaklanmasının
zaferi yakıniaştıkça daha acil olarak karşımıza çı­
kan ve daha ısrarlı bir biçimde açık bir formülas­
yonu gerektiren, partinin proleter sınıf görevleri­
nin gösterilmesidir _

Maslov'un programı, bugün Rusya Sosyai�De­


mokrat İşçi Partisi'nin çözmek zorunda olduğu te­
mel görevlerin hiçbirini çözmemektedir; bu prog­
ram, şimdiden, derhal, bugünün en anti-demokra­
tik devlet döneminde, köylü hareketini zafere götü­
ren şiarı vermemektedir, - bu program, tarım re­
furmların.ı tamamlamak ve pekiştirmek için zorun­
lu olan politik dönüşümlerin kesin bir tanımlama­
sını vermemektedir, - en tam ve en tutarlı demok­
rasi koşullarında tarım reformları alanında zorun­
lu olan önlemlere işaret etmemektedir, - tüm bur­
juva-demokratik dönüşümlere karşı Partimizin pro­
leter tutumunun karakterizasyonu yoktur. Bu prog­
ram, ne «birinci adımmn koşullarını ve ne de <<ikin­
ci adım» ın görevlerini tanımlamamaktadır, tersi-
ne, her şeyi birbirine karıştırmaktadır; hanedan
mensuplarına ait toprakların varolmayan bir « de­
mokratik devlet})e devredilmesinden başlayıp, mer­
kezi otoritenin demokratik olmayan karakterinden
çekinerek çiftlik sahiplerinin topraklarının demok­
ratik belediyelere devredilmesine kadar! Pratik
önemi açısından gayri-devrimci olan, yarı-gerici bir
merkezi otorite ile yapılacak tamamıyla yapay ve
tamamıyla olasısız bir pazarlık varsayımına daya­
nan bu program, şimdiki anda, Rusya'da demokra­
tik devrimin olanaklı ve düşünülebilir yollarından
hiç birinde işçi partisine kılavuzluk edemez .

. . . özetleyelim: demokratik devrim koşulların­


da doğru olan biricik program şudur: Derhal bü­
yük toprak mülkiyetine el k:o-y-ulmasını ve köylü
komitelerinin kurulmasını talep etmeliyiz, bu tale·
bi, sınırlayıcı sakıncalarla birleştirmemeliyiz. Böy­
le bir talep, gerek proletarya ve gerekse köylülük
açısından, bütün koşullarda, hatta en kötülerinde
bile, devrimci ve avantajlı bir taleptir. Böyle bir
talep zorunlu olarak polis devletinin iflasına ve de­
mokrasinin güçlenmesine götürür.

Ama ·kendimizi el koyma ile smırlayamayız.


Demokratik devrim ve köylü ayaklanması döne­
minde, toprağın kayıtsız-koşulsuz millileştirilmesi­
ne asla karşı çıkamayız. Sadece, bu talebi, o olmak­
sızın millileştirmenin proletarya ve köylülük açı­
sından zararlı olabileceği belirli siyasal düzene tam
bir şekilde işaret etmekle birleştirmeliyiz.

( Lenin: «İşçi Partisinin Tarım Progra­


mının Gözden Geçirilmesi», Toplu Eser­
ler, cilt 9, s. 7 1 -74, Rusça, 1 906. )

53
6 Sosyal-Devrimcilerin programımn
-

küçük-burjuva özünün Lenin tarafından teş.hiri

Yukarıda tahlil edilen teoriye dayanan Sosyal­


Devrimcilerin asgari programı bir ucubedir. Bu
«program» iki maddeyi içermektedir: ı - «Tbprak
ve arazinin toplumsallaştırılması, yani onun mülki­
yetinin tüm topluma geçmesi ve emekçilerin kulla­
_
nrmına geçmesi.» 2 - «Köylülükte her türlü top­
lumsal örgütlenmenin ve ekonomik kooperatifierin
gelişmesi. . . ( « saf» siyasi mücadele için mi ? ) . . . pa­
ra sermayesinin iktidarından köylülüğün giderek
kurtuluşuna (geçiş - ÇN] . . . ( ve sanayi sermaye­
sinin iktidarına tabi olma mı? ) - ve gelecekteki
kollektif tarımsal üretime hazırlık. » Bir su damla·
sında�i güneş gibi bu her iki madde modern « Sos­
yal-Devrimciliğin» tüm ruhunu yansıtmaktadır.
Teoride - düşünUlüp taşınılmış, kendi içinde bü­
tünlüklü bir görüşler sistemi yerine devrimci lafa·
zanlık, pratikte - sınıf mücadelesine katılmak ye­
rine şu ya da bu moda çözümcüğe zavallıca sarıl­
ma � onların ortaya koydukları bunlardan ibaret­
tir. Toprağın toplumsallaştırılmasını ve kooperatif­
çiliği asgari programda yanyana koyaıbilmek için,
bunu açıkça söyleyelim, çok burjuva cesaretine sa­
hip olmak gerekir. Bizim asgari programımız bir
yanda Babeuf, diğer yanda Bay Levitski. Bunun bir
benzeri yoktur.

Bu program ciddiye alınabilirse , laf kalabalığı


ile kendilerini kandıran Sosyal-Devrimcilere, köylü­
leri de kandırdıklarını söylemek zorundayız. «Her
türlü kooperatiflerin» moderri toplumda devrimci
bir rol oynadığını ve kollektivizrni hazırladığını,

54
ama köy burjuvazisinin sağlamlaştırılmasını hazır­
lamadığını_ iddia etmek bir sahtekarlıktır. Topra­
ğın toplwnsallaştırılmasının, köylülüğe minimwn
olarak, kooperatifler gibi elle tutulacak kadar ya­
kın bir şey olarak gösterilebileceğini iddia etmek,
bir sahtekarlıktır. Şimdi toprak ve arazide özel
mülkiyetin kaldırılmasının, yalnızca genelde özel
mülkiyetin kaldırılmasının dolaysız bir başlangıcı
olabileceğini; ne var ki toprak ve arazinin «emek­
çilerin kullanımına » verilmesinin proletaryayı tat­
min etmeyeceğini, çünkü miİyonlarca ve onmilyon­
larca yere serilen köylünün, ellerinde olsa bile, hiç
de toprak işieyecek durumda olmadıklarını her
sosyalist bizim Sosyal-Devrimcilerimize açıklaya­
caktır. Yıkıma uğramış bu milyonlara iş aletleri,
hayvan vs. sağlanması, zaten tüm üretim araçları­
nın toplums allaştırılması olurdu ve köylü hareketi­
nin serfliğin kalıntılarına karşı hareketini değil,
proletaryanın sosyalist devrimini gerekli kılardı.
Sosyal-Devrimciler, toprağın toplums allaştırılma­
sını, onun burjuva millileştirilmesi ile karıştırmak­
tadırlar. Bu sonuncusu, soyut konuşulduğunda, ka­
pitalizm temeli üzerinde, ücretli emek kaldırılmak�
sızın düşünülebilir. Fakat tam da aynı Sosyal-Dev­
rimcilerin örneği, polis devletinde toprağın millileş­
tirilmesi talebini koyarak sınıf mücadelesinin biri­
cik devrimci ilkesinin karartıldığı ve bürokratiz­
min değirmenine su taşındığı gerçeğini açıkça
onaylamaktadır.
Dahası var. Sosyal-Devrimciler, bizim program
taslağımızda bulunan talebe karşı çıkarıarsa ayan­
beyan gerici olacaklardır : «Köylüyü, toprağı üze­
rinde tasarrufta bulunmakta sınırlayan tüm yasa­
ların kaldırılması.» Onlar, «köy topluluğu» ilkesi
ve « dengeleştiren ilke» üzerine Narodnik önyargı­
lar nedeniyle, kendi toprağı üzerinde tasarrufta bu­
lunma hakkı gibi bir « temel yurttaş hakkı>mı kÖy·
lüler için reddetmekte; gerçek köy topluluğunun
zümresel kapalılığı karşısında iyiniyetle gözlerini
kapamakta; «devlet» tarafından atanan ve onun ta­
rafından desteklenen. . . kaymakamların polis ya­
saklarının savunucusu olmaktadırlar. Ya1nızca Bay
Levitski değil, aynı zamanda Bay Pobyedonossev'­
in toprağın denkle.ştirici kullanımı için toplumsal­
laştırılması hakkında fazla ürkrneyeceklerini sanı­
rız. Çünkü bu talep, hem kooperatifierin yanında
görünmekte, hem de köylülerin kendilerine devlet
tarafından geçimlerini sağlamak için verilen top·
rak payına polissel zincirlenınesini savunmaktadır.
Sosyal-Devrimcilerin tarım prograrnı bütün
sosyalistler için bir ders ve uyarı; bazı dÜşüncesiz
insanların doğmadan özgür olma olarak adlandır­
dıkları düşüncesizliğin ve ilkesizliğin nerelere sü­
rüklediğine çok açık bir örnek olsun. Pratiğe uygu­
landığı andan itibaren, Sosyal-Devrimcilerin, karar·
lı bir sosyalist programın konulması için gerekli
üç koşuldan hiçbirine sahip olmadıkları görüldü :
Ne nihai hedef hakkında berrak bir görüş, ne bu
hedefe götüren yolun doğru kavranması, ne de için­
de bulunulan anın gerçek durumu ve bu anın önü­
müze koyduğu en yakın görevler üzerine tam bir
görüş. Onlar, toprak ve arazinin toplumsallaştırıl­
masını burjuva millileştirme ile karıştırmakla;
denkleştirici küçük toprak kullanımı şeklindeki il­
kel köylü düşüncesini, tüm üretim araçlarının top­
lumsal mülkiyete geçişi ve sosyalist üretimin örgüt­
lenmesi şeklindeki modern sosyalizmin öğretisi ile
birleştirmekle sosyalizmin nihai hedefini yalnızca
karartmışlardır. Sosyalizme götüren yql hakkında­
ki düşünceleri, en iyi şekilde, sınıf mücadelesinin
yerine kooperatifierin gelişmesini geçirmeleriyle
belirlenmektedir. Rusya'da tarımsal evrimin içinde
bulunduğumuz andaki değerlendirilmesinde küçük
bir ayrıntıyı unuttular: köyümüze ağır bir külfet
olan serfliğin kalıntıları. Teorik görüşlerinin ifade­
si olan aydınlar, proletarya, köylülük üçlüsü, hiç
de daha az ünlü olmayan şu «program» üçlüsü ile
tamamlandı : Toprak ve arazinin toplumsallaştırıl­
ması - kooperatifler - parsellere zincirle bağ­
lanma.

Bununla, nihai hedefi bir «rninimum»a indir­


gemeksizin, bunu proletaryanın ve küçük üreticile­
rin bazı geri tabakalarının isteği üzerine onların
görüşlerine uydurarak alçaıtmaksızın, tüm müca­
dele eden proJetaryaya biricik nihai hedefi göste­
ren «Iskra»nın programı karşılaştırılsın. Bu hede­
fe ulaşmanın yolu, şehirde ve kırda aynıdır - bu,
proletaryanın burjuvaziye karşı sınıf mücadelesi­
dir. Fakat bu sınıf mücadelesinden başka köyü­
müzde bir başka mücadele daha sürmektedir: tüm
köylülüğün serfliğin kalıntılarına karşı mücadelesi.
Ve bu mücadelede proletarya partisi, tüm köylülü­
ğü destekleyeceğine söz verirken, köylülüğün dev­
rimci heyecanını gerçek hedefe yönlendirmeye,
ayaklanışını gerçek düşmana karşı yöneltıneye ça­
ba gösterecektir. Çünkü Parti, köylülere reşit ol­
mayan insanlar gibi davranılmasını, onlardan yal­
nızca içinde bulunulan anda ve derhal, ancak serf­
liğin bütün iz ve kalıntılarının tümüyle ortadan
kaldırılmasının, tüm burjuva topluma karşı tüm
proletaryanın daha geniş ve zorlu mücadelesi sa-
yesinde yolun ancak temizlenmesinin başarılabile ­

ceğinin gizlenmesini onursuzluk ve rezillik olarak


değerlendirmektedir.
(Lenin: «Devrimci Maceracılık:ı>, Toplu
Eserler, cilt 5, s. 223 vd.)

58
lll PROLETER DEV R i M i
-

S I RAS I N DA TA R I M VE KÖYLÜ SOR U N U

1 - Proleter devrimi sırasında köylülük ile


ilgili olarak Lenin'in öğretileri üzerine Stalin

. . . Bu dönem, Şubat Devrimi'nden ( 191 7 )- Ekim


Deuimi'ne ( 1917 ) kadar olan zaman dilimini kap­
sar. Bu dönem nispeten kısadır, toplam sekiz ay;
ama bu sekiz ay, kitlelerin siyasi aydınlanması ve
devrimci eğitimi bakımından, normal anayasal ge­
lişmenin onlarca yılına rahatlıkla eşit tutabilir;
çünkü bu sekiz ay, sekiz devrim ayıydı. Bu döne­
rnin karakteristik özelliği, köylülüğün daha da dev­
rirncileşrnesi, Sosyal-Devrimcilerden hayal kırıklı­
ğına uğraması, köylülüğün Sosyal-Devrimcilere sırt
çevirınesi, köylülüğün, ülkeyi barışa götürebilecek
biricik, sonuna kadar devrimci güç olarak proletar­
yanın etrafında doğrudan birleşmeye doğru yeni
bir dönüş yapmasıdır. Bu dönernin tarihçesi, Sos­
yal-Devrimcilerin ( küçük-burj uva demokrasisinin )
ve Bolşeviklerin ( proleter .dernokrasisinin ) köylü­
lük uğruna, köylülüğün çoğunluğunun kazanılma­
sı uğruna mücadelesinin tarihçesidir. Bu mücade­
lenin yazgısını koalisyon dönemi, Kerenski dönemi,
Sosyal-Devrimcilerin ve Menşeviklerin, büyük top­
rak sahiplerinin topraklarına el koyulmasını red-

59
detmeleri, Sosyal-Devrimcilerin ve Men�evıklerin
savaşın sürdürülmesi uğrundaki mücadeleleri, cep­
hedeki Haziran saldırısı, askerlere ölüm cezası,
Kornilov isyanı belirledi.
Daha önceki dönemde, devrimin ana sorunu,
çarm ve büyük toprak sahiplerinin iktidarının dev­
rilmesi iken, şimdi, Şubat Devrimi'nden sonraki
dönemde, çarın artık olmadığı ve sonu gelmek bil­
meyen savaşın ülke ekonomisini baştan aşağı sars­
tığı ve köylülüğü tamamen mahvettiği dönemde.,
savaşın tasfiyesi sorunu devrimin ana sonınu hali­
ne gelmişti. Ağırlık merkezi, besbelli ki, salt iç so­
runlardan ana soruna, savaş sorununa kaymıştı.
« Savaşa son! >>, «:Savaştan çıkmalı! » - tükenmiş ül­
kenin ve her şeyden önce köylülüğün genel haykı­
rışı bu idi.
Ama savaştan çıkmak için, Geçici Hükümeti
devirmek, burjuvazinin iktidarını devirmek, Sos­
yal-Devrimcilerin ve Menşeviklerin iktidarını de­
virmek gerekiyordu; çünkü savaşı «muzaffer son»a
kadar uzatmak isteyen onlar, ve yalnızca anlardı.
Pratikte, savaştan çıkmak için burjuvaziyi devir·
rnekten başka bir çıkış yolu yoktu.
Bu, yeni bir devrimdi, bir proleter devrimdi;
çünkü devrim, emperyalist burjuvazinin en uç sol
fraksiyonunu, Sosyal-Devrimcilerin ve Menşevikle­
rin partisini iktidardan süpürüp atıyor, yeni bir ik·
tidarı, proleter iktidarı, Sovyetler iktidarını yaratı­
yor; devrimci proletaryanın partisini, Bolşeviklerin
partisini, emperyalist savaşa karşı ve demokratik
barış için mücadelenin devrimci partisini iktidara
getiriyordu. Köylülüğün çoğunluğu, işçilerin barış
uğruna, Sovyet iktidarı uğruna __ mücadelesini des­
tekledi.
Köylülük için başka bir çıkış yolu yoktu. Baş­
ka bir çıkış yolu olamazdı tla.
Böylece Kerenski dönemi, köylülüğün emekçi
kitleleri için muazzam bir pratik ders oldu; çünkü
Kerenski dönemi, Sosyal-Devrimcilerin ve Menşe­
viklerin iktidan altında ülkenin asla savaştan çıka­
mayacağını, köylülerin ne toprak ne de özgürlük
yüzü görebileceklerini, Sosyal-Devrimcileri ve Men­
şevikieri Kadetlerden ayıran tek şeyin bunlann tat­
lı dilleri ve yalancı vaatleri olduğunu, gerçekte ise
aynı emperyalist, Kadetçi politikayı izlediklerini,
ülkeyi çıkmazdan kurtaracak olan tek gücün ancak
Sovyetlerin iktidan olabileceğini açıkça gösterdi.
Savaşın daha da uzatılınası sadece bu dersin doğ­
ruluğunu onaylıyor, devrime ivme kazandınyor ve
köylü ve asker kitlelerinin milyonlannı proleter
devrimi etrafında doğrudan birleştiriyordu. Sosyal­
Devrimcilerin ve Menşeviklerin soyutlanması çü­
rütülemez bir olgu haline geldi. Koalisyon dönemi­
nin pratik dersi olmaksızın proletarya diktatörlüğü
· imkansız olurdu.
Burjuva devriminin proleter devrime geçmesi
sürecini kolaylaştıran koşullar işte bunlardı.
Rusya'da proletarya diktatörlüğü böyle ortaya
çıktı.
(Stalin: -t:Leninizmin Temelleri:., Leni­
nizmin Sorunları, Birinci Bölüm, Mos­
kova 1 932, s. 60 vd. )

2 - Proleter devrimde köylülüğün çeşitli


tabakaianna karşı proletaryanın görevleri

. . . Kent proletaryasınm, mücadeleye katmak


ya da her halükarda kendi tarafına çekmek zorun­
da olduğu kırdaki emekçi ve sömürülen kitleler,
bütün kapitalist ülkelerde aşağıdaki sınıflarca tem­
sil edilir.
Birincisi, kır proletaryası, geçimlerini kapita­
list tarım işletmelerinde ücretli ernekle kazanan
·

ücretli işçiler ( yanaşmalar, mevsimlik işçiler, gün·


delikçiler) . Bu sınıfın, kır nüfusunun diğer grupla­
rından ayrı ve bağımsız olarak ( siyasi, askeri, sen­
dikal, kooperatif, kültürel vb. ) örgütlenmesi, onlar
arasında yoğun bir propaganda ve aj itasyonun yük­
seltilmesi, bu sınıfın Sovyet iktidarı ve proletarya
diktatörlüğü için kazanılması, bütün ülkelerin ko­
münist partilerinin temel görevidir.
İkincisi, yan-proleterler ya da parsel köylüleri,
yani geçimlerini kısmen kapitalist nitelikte tarım
ve sanayi işletmelerinde ücretli emekle, kısmen de
kendilerine ait ya da kiraladıkları ve ailenin gıda
maddelerinin ancak bir bölümünü karşılayan kü­
çücük bir toprak parçasını işleyerek sağlayanlar.
Emekçi kır nüfusunun bu grubu bütün kapitalist
ülkelerde sayıca pek çoktur. Onların varlığı ve özel
durumu, burjuvazinin ve II. Enternasyonal'e bağlı
sarı «sosyalistı>lerinin temsilcileri tarafından üstü
örtülmektedir, bunlar işçileri kısmen bilerek aldat­
makta, kısmen de küçük-burjuva görüşlerin alış­
kanlık gücüne körü körüne uyarak bu emekçileri
bir bütün olarak «köylüler»in büyük kütlesiyle ay­
nı kefeye koymaktadırlar. Burjuvazi tarafından iş­
çilerin bu şekilde aldatılması, en çok Alınanya ve
Fransa'da, ama Amerika ve diğer ülkelerde de gö­
rülmektedir. Eğer Komünist Partisi faaliyetini
doğru örgütlerse, bu grup kesinlikle onun yandaşı
olacaktır, çünkü bu yarı-proleterlerin durumu çok
ağırdır ve Sovyetler iktidarı ve proletarya dikta­
törlüğünden elde edecekleri kazanım muazzam ve
dolaysızdır.
üçüncüsü, küçük köylüler, yani yabancı işgücü
kullanmadan, ancak işletmelerinin ve ailelerinin
gereksinimlerini karşılayacak kadar küçük toprağı
olan ya da bu toprakları kiralayan küçük tarım
üreticileri. Bu tabaka, proletaryanın zaferinden hiç
şüphesiz ki kazançlı çıkar; işçi sınıfımn zaferi, bu
kategoriye derhal şu kazanımları sağlar: a) Büyük
toprak sahibine kira ödemenin ya da ürünün bir
kısmını vermenin ( örneğin Fransa'da, İtaly::i!da
metayer'lerde [yarı-kiracı] olduğu .gibi) kaldırıl­
ması; b ) ipotek borçlarından kurtulma; c) Büyük
toprak sahiplerinin baskısının ve onlara bağımlılı­
ğın -çeşitli biçimlerinden ( ormanlardan yararlanma
vb . ) kalkması; d ) Onların işletmelerinin proleter
devlet iktidan tarafından derhal desteklenmesi ( ta­
rım gereçlerinden ve proletaryanın mülksüzleştir­
diği büyük kapitalist işletmelerin binalarının bir
kısmından yararlanma hakkı; tarım tüketim ve
üretim kooperatiflerinin, kapitalist rejimde özellik­
le zengin ve orta köylüler için yararlı olan bu ör­
gütlerin, bundan böyle ilkönce yoksullara, yani pro­
leterlere, yarı-proleterlere ve küçük köylülere yar­
dım edecek örgütler haline gelmesi için, proleter
devlet iktidarı tarafından derhal dönüştürülmesi
vb. ) , ve pekçok öteki yararlar.
Aynı zamanda Komünist Partisi şu konuda
açık olmalıdır ki, kapitalizmden komünizme geçiş
aşamasında, yani proletarya diktatörlüğü dönemin­
de, bu tabaka içinde, en azından kısmen, tam tica­
ret özgürlüğü ve özel mülkiyet haklarından serbest­
çe yararlanma yönünde yalpalamalar kaçınılmaz-

63
dır; çünkü bu tabaka, ( küçük ölçüde de olsa) tüke­
tim maddeleri satıcısı olarak, spekülasyonla, mül­
kiyet alışkanlıklarıyla yozlaşmış durumdadır. Ama
sağlam bir proleter politika ile, muzaffer proletar­
yanın büyük toprak sahipleri ve zengin çiftçilerle
son derece kararlı bir şekilde hesaplaşmasıyla, bu
tabakanın yalpalamalan vahim bir hal almaz ve
bunların geneli itibariyle proleter devrimden yana
olduğu olgusunu değiştirmez.
. . . Bu üç grup birarada, bütün kapitalist ülke­
lerde köy nüfusunun çoğunluğunu oluşturur . Bu
nedenle, proleter devrimin başarısı, sadece kentte
değil, kırda da tamamıyla sağlama alınmıştır. Bu­
na karşıt olan düşünce çok yaygındır, ama bu gö­
rüş : birincisi, her yolla, kırın bu sınıfiarım sömü­
rücülerden, çiftlik sahipleri ve kapitalistlerden; ya­
rı-proleter ve küçük toprak sahiplerini büyük top­
rak sahiplerinden ayıran derin uçurumu örtmeye
çalışan burjuva ekonomi ve . istatistiğinin sistemli
yalanıyla ayakta durmaktadır; ikincisi, sarı j kinci
Enternasyonal'in ve gelişmiş ülkeler «işçi aristok­
rasisi>min emperyalist ayrıcalıklar sonucu yozlaş­
mış kahramanlarımn, yoksul köylüler arasında
gerçekten proleter devrimci bir propaganda, aji­
tasyon ve örgütleme çalışması yapma acizliği ve
böyle bir istek duymamalarıyla ayakta durmakta­
dır. Oportünistlerin tüm dikkati, burjuva hüküme­
tinin ve burjuvazinin proletarya tarafından devrim
yoluyla alaşağı edilmesi üzerinde değil, zengin ve
orta köylüler dahil ( daha ileride bunların sözü edi­
lecektir ) , burjuvaziyle teorik ve pratik bir anlaşma
tertipiemek üzerinde yoğunlaşmıştır ve yoğunlaşı­
yor. üçüncü olarak bu görüş, inatçı, bir önyargı
kadar güçlü olan ( tüm burjuva-demokratik ve par-
lamenter önyargılara bağlı ) bir önyargı gücündeki
kavrayışsızlıkla, teorik Marksizm tarafından en iyi
şekilde tanıtlanmış ve Rusya'daki proleter devrimi­
nin deneyimiyle tamamen gerçeklenmiş olan şu
doğTunun ; yani sözü edilen, son derece yıldırılmış,
bölünmüş, zulme uğramış, bütün ülkelerde, hatta
en ilerlemiş olanlarında bile, yarı-barbar yaşam ko­
şullarına mahküm kılınmış olan, sosyalizmin zafe�
rin de iktisadi, toplumsal ve kültürel olarak çıkarı
olan kır nüfusunun bu üç kategorisinin hepsinin,
devrimci proJetaryayı kararlılıkla desteklemesinin,
ancak proletarya siyasal iktidarı ele geçirdikten
sonra, bu ezilen insanlar kendilerine yardım ede­
cek, onları yönetecek, onlara doğru yolu göstere­
cek bir öndere, örgütlenmiş, oldukça sağlam ve
gÜçlü bir savunucuya sahip olduklarını pratik an­
lamda bizzat saptadıktan sonra mümkün olduğu­
nun kavranmamasıyla ayakta durmaktadır .
. . . «Orta köylüler» deyince, yine aynı şekilde
küçük toprak parçalarının sahibi olan ya da onları
kiralayan, iktisadi anlamda küçük çiftçileri anla­
mak gerekir, bununla birlikte : birincisi, bu toprak­
lar onlara, kapitalist rejimde, genel olarak yalnız
ailelerinin geçimini ve işletmelerinin bakımını sağ­
layacak kıt olanaklar sağlamakla kalmaz; aynı za­
manda, hiç olmazsa bereketli yıllarda, sermaye ol­
maya elverişli belirli bir kazanç fazlası da getirir ;
ikincisi, bu köylüler çoğu kez ( örneğin, 2 -· 3 işlet­
meden biri ) yabancı işgücü kullanırlar. İ leri kapi­
talist bir ülkedeki orta köylülüğün somut bir ör
neği, Almanya'daki ( 1907 sayımına göre ) 5 ila 10
hektar büyüklüğündeki işletmeler grubudur; bu
grupta tarımsal ücretli işçi kullanan işletmeler, bu
gruptaki tüm işletmelerin üçte birini teşkil eder.
özellikle büyük bir emek harcaması gerektiren
( bağcılık gibi) özel kültürlerin daha gelişmiş ol­
duğu Fransa'da, yukarıda sözü edilen bu grup,
muhtemelen daha önemli sayıda yabancı, paralı
işgücü kullanmaktadır.
Devrimci proletarya, -en azından yakın bir
gelecekte ve proletarya diktatörlüğü_ döneminin
başlangıcında- bu tabakayı [orta köylüleri - ÇN]
kendi tarafına kazanmayı kendine .görev edinemez;
bilakis onu etkisiz kılmakla, yani proletarya ile
·

burjuvazi arasındaki mücadelede bu tabakanın ta­


rafsız kalmasını sağlama almakla yetinmek zorun­
dadır. Bu tabakanın bu iki güç [pııoletarya ile bur­
juvazi - ÇN] arasında yalpalaması kaçınılmazdır;
ve yeni dönemin başlangıcında, gelişmiş kapitalist
ülkelerde, bu tabaka öncelikle burjuvaziye eğilim
gösterecektir. Çünkü burada mülk sahibinin dün­
ya görüşü ve duyguları ağır basar; spekülasyon, ti­
caret «özgürlüğü» ve mülkiyette doğrudan çıkarı
vardır; ücretli işçiler ile karşıtlık doğrudan ortaya
çıkar. Muzaffer proletarya, kiraları ve ipotekleri
kaldırarak, bu tabakanın durumunu derhal iyileş­
tirecektir. Proleter devlet iktidarı, kapitalist ülke­
lerin çoğunluğunda tüm özel mülkiyeti derhal orta­
dan kaldırma yolunu asla tutmamalıdır. Her halü­
karda bu iktidar, küçük ve orta köylülüğe, yalnız
kendi topraklarını elde tutmalarını değil, ayrıca
( kiranm kaldırılmasıyla ) mutat olarak kiraladıkla­
rı toprakların tüm alanını kendi topraklarına kat­
malarını güvence altına alacaktır.
Burjuvaziye karşı girişilen amansız mücadele­
nin yanısıra alınacak bu tür önlemler, tarafsızıaş­
tırma siyasetinin başarısını tamamen garanti eder.
Proleter devlet iktidarı, kollektif tarım işletmesine
geçişi, son derece ibtiyatla ve gayet tedricen, ör­
neklerin gücüyle, orta köylülere karşı en küçük bir
zor kullanmaksızın gerçekleştirmelidir .
. . . «Büyük köylüler» olarak, yanlarında kural
olarak birçok ücretli işçi çalıştıran ve «köylülük»
le ancak düşük kültür düzeyleri, yaşam biçimleri,
bir de kendi işletmelerinde bizzat çalışmalarıyla
bağlı olan tarımdaki kapitalist girişimciler görül­
melidir. Devrimci proletaryanın doğrudan ve kesin
düşman olan burjuva katmanlar içinde en kalabalı­
ğı "t:ıudur . Komünist Partisi, kırdaki çalışmasmda
esas dikkati, bu tabakaya karşı mücadeleye, kır nü­
fusunun emekçi ve sömürülen çoğuuluğunu bu sö­
mürücülerin manevi ve siyasi etkisinden kurtar­
maya vs. yöneltmelidir.
Proletaryanın kentlerdeki zaferinden sonra,
bu tabakanın karşı-devrimci nitelikte her çeşit di­
renme, sabotaj ve doğrudan doğruya silahlı müca­
deleye başvurması kaçınılmazdır. Bu nedenle pro­
letarya derh2J, bu tabakayı tamamen silahsızlan­
dırmak ve -sanayideki kapitalistleri devirmenin
yanısıra- ilk karşı koyma girişiminde ona en ke­
sin, en amansız, en ağır darbeyi vurmak için gerek­
li güçlerin manevi ve örgütsel hazırlığına girişme­
lidir. Bu amaçla kır proletaryasını silahland1rmak,
kırda, içinQ;e sömürücülere yer olmayan, ama pro­
leterler ve yarı-proleterlerin ağır basacağı sovyet­
ler örgütlernek wrunludur.
Ama büyük köylülerin bile topraklannın istim­
lak edilmesi, muzaffer proletaryanın dolaysız göre­
vi asla olamaz; çünkü bu işletmelerin toplumsallaş­
tırılmasının maddi, özellikle teknik ve sosyal ön­
koşulları da henüz eksiktir. Tek tek durumlarda,
muhtemelen istisnai hallerde, büyük köylülerin
topraklarından tarlalar halinde kiralanabilen ya da
çevredeki küçük köylüler için özellikle zorunlu
olan bir kısmı müsadere edilecektir; aynı zaman­
da, bazı koşullar altında, küçük köylülere, büyük
toprak sahiplerine ait tarım makinelerinin bir kıs­
mını parasız kullanmak hakkı da tanınmalıdır.
Ama, kural olarak, proleter devlet iktidan, büyük
köylülerin topraklarını ellerinde bırakmalı, ancak
·

emekçilerin ve sömürülenlerin iktidarına karşı koy­


dukları zaman müsadere etmelidir. Büyük köylüye
karşı mücadelenin bir dizi özel koşullar yüzünden
çapraşık bir hal alıp uzadığı ,,Rusya proleter devri­
minin deneyimleri, her halde, bu tabakanın en kü­
çük bir diren;me girişimi sonunda hakettiği dersi
alınca, proleter devletin verdiği görevleri dürüstçe
yerine getirmeye yetenekli olduğunu, hatta, her
emekçiyi savunan ve asalak zenginlere karşı aman­
sız davranan bir iktidar önünde, çok yavaş olsa bi·
le, saygı duymaya başlayabileceğini göstermiştir.
Burjuvaziyi yenmiş proletaryanın, Rusya'nın
büyük köylülerine karşı mücadelesini karmaşık ha­
le sokan ve yavaşlatan özel koşullar, esas · olarak,
Rus devriminin 25 Ekim ( 7 Kasım) 1917 ayaklan­
masından solira köylülüğün tümünün çütlik sahip­
lerine karsı dikildiği «genel demokratik», yani as�
lında burj �va-demokratik bi'r mücadele aşaması
geçirmiş olmasından ; ve sonra kent proletaryası­
nın sayıca ve kültürce zayıflığıncian, son olarak,
ülkenin muazzam büyüklüğünden ve ulaştırma ola­
naklarının son derece kötü olmasından ileri gel­
niiştir. Hareketi yavaşlatan bu koşullar gelişmiş ül­
kelerde bulunmadığına göre, Avrupa ve Amerika'­
nın devrimci proletaryası, büyük köylülerin direni­
şi üzerinde zaferi, böyle bir direnişin en küçük ola-
sılığını tamamen bertaraf etmeyi daha enerjik bir
şekilde hazırlamalı ve çok daha hızlı, çok daha ke­
sin bir şekilde tamamlamalıdır. Bu, acil bir zorun­
luluktur; çünkü, böyle tam, mutlak tam bir zafer
kazanılmadan önce, kır proleteri, yarı-proleter ve
küçük çiftçi yığınlar, proleter devlet iktidarını tam
sağlamlaşmış saymayacaklardır.
(Lenin: .:Tarım Sorunu Üzerine Tezlerin
İlk Taslağı"», TCJtplu Eserler, cilt 1 5, s.
329 vd.)

3 - Proleter devrimi döneminde Leninizmin


köylü sorununa ilişkin şiarı ve bu şiarın Ekim
Devrimi'nde gerçekleştirilmesi

Gördüğünüz gibi Lenin, burjuva-demokratik


devriminin hazırlanma dönemindeki birinci strate­
jik slogan ile, Ekim'in hazırlanma dönemindeki
ikinci stratejik slogar_ı arasındaki derin farkı defa­
latea vurgulamıştır. B�rincisinde slogan : bütün
köylillükle birlikte otokrasiye karşı, ikincisinde slo­
gan: yoksul köylillükle birlikte burjuvaziye karşı.
Burjuva devrimin sonuna kadar götürülmesi­
nin Ekim'den sonraki tüm bir döneme yayılmış ol­
ması, burjuva devrimi sonuna kadar götürdüğü­
müz ölçüde «tüm» köylülüğün bize sempati duy­
madan edememiş olması olgusu, bu olgu, yukarıda
da dediğim gibi, Ekim'e yoksul köylillükle birlikte
yürüdüğiJ.müz:ü ve Ekim'de onunla birlikte yendi­
ğimizi; kulakların direnmesine ( ki onlar da köylü­
dür ) ve orta köylülüğün kararsızlığına karşın,
E,kim'de yoksul köylülükle birlikte burjuvazinin ik­
tidarını devirdiğimizi ve ( hedeflerinden biri burju-
va devrimi sonuna kadar götürmek olan ) proletar­
yanın diktatörlüğünü kurduğumuzu söyleyen temel
tezi en küçiL� bir şekilde değiştirmez.
Bu açıktır.
Mektubunuzda daha aşağıda şöyle yazıyorsu-
nuz :

«'Ekim'e, orta köylülüğü tarafsızlaştırarak, yok­


sul köylülük ile ittifak sloganıyla geldiğimiz iddiası'
doğru mudur? Hayır, doğru değildir. Yukarıdaki
mülahazalardan ve . Lenin'den alıntılardan çıkan so-�
nuç şudur ki, bu slogan, ancak, 'köylülüğün bağ­
rında sınıf ayrımı olgunlaştıktan sonra' (Lenin ) , ya­
ni '1918 yazında ve sonbaharında' ortaya çıkabilir­
di. »

Bu alıntıdan ş u çıkmaktadır ki, Parti, orta köy­


lüyü tarafsızıaştırma yolunu Ekim'e hazırlık döne­
minde değil, Ekim sırasında da değil, ama Ekim'­
den sonra ve özellikle 1918'den sonra yoksul köylü
komiteleri döneminden sonra tutmuştur . Bu, ta­
mamen yanlış�ır, Yan-ski yoldaş. Tam tersine, orta
köylülüğün tarafsızlaştınlması siyaseti, yoksul köy­
lü komitelerinden sonra, 1918'den sonra başlama­
mış, o zaman bitmiştir. Bizim pratiğimizde, orta
köylünün tarafsı:ilaştırılması siyaseti, 1918'den son­
ra değiştirilmiştir ( y;oksa o siyaset uygulamaya ko­
yulmuş değ·il ) . 1918'den sonra, 1919 Mart'ında Par­
timizin VIII. Kongresini açarken Lenin şöyle di­
yordu :

«Eskiden sosyalizmin e n iyi temsilcileri - devri­


me h§.la inandıkları ve teorilerinde devrime hiz­
met ettikleri sırada - köylülüğün tarafsızlaştırıl­
masından, yani orta köylülüğün, proleter devrime
fiilen yardım eden bir toplumsal tabaka olmaya-

70
caksa, her halükarda bu devrime engel olmayan ve
·
düşmanlarımızın . safına geçmeyen bağımsız bir top­
lumsal tabaka haline getirilmesi gereğinden söz
e derlerdi. Sorunun bu biçimde soyut ve teorik ko­
nuşu, bizım için tamamen açıktır. Ama yeterli de­
ğildir. Biz artık sosyalizmi kurma aşamasına girmi ş
bulunuyoruz. Ve bu aşamada, ülkenin tarım bölge­
lerindeki deneyimlerimizle doğruluğu tanıtlanan
kural ve temel direktifleri, somut ve ayrıntılı ola­
rak hazırlamamız ve orta köylüyle sağlam bir ittifak
alanı üzerine yerleşmek için bir kural ve direktif­
lerden e sinlenmemiz gerekir . » *

Gördüğünüz gibi, bu sözlerden, sızın mektu­


bunuzda söylediklerinizin tam tersi bir anlam çık­
maktadır; üstelik siz, burada, Partimizin gerçek
pratiğini, tarafsızlaştırmanın başlangıcım ve sonu­
nu -birbirine karıştırarak, altüst ediyorsunuz.
Burjuvazi devrilirken, Sovyet iktidarı henüz
sağlamlaşmamışken, orta köylü, ağlayıp sızlıyor ve
devrim ile karşı-devrim arasında taraf seçmede ka­
rarsız kalıyordu; dolayisıyla o sıra, onu tarafsız­
laştırmak gerekiyord1J.. Burjuvazinin «gerçekten»
devrildiğini . Sovyet iktidarının güçlenip kök saldı­
ğını, kulağın mağlup edildiğini ve . Kızıl Ordunun
içsavaş cephelerinde muzaffer olmaya başladığını
anlamaya başlayınca, orta köylü bize dönmeye baş­
ladı. İşte bu dönüşten sonradır ki, Lenin'in, Parti­
nin VIII. Kongresinde formüle ettiği Partinin
üçüncü stratej ik sloganı mümkün olmuştur : yok­
sul köylülüğe dayanarak ve orta köylüyle sağlam
ittifak içinde - sosyalizmi kurmak için ileri .
Herkesçe bilinen bu olguyu siz nasıl unutabil­
diniz?

* Lenin: « 1 8 Mart 'ta Parti Kongresini Açık Konuşma­


sı», Toplu Eserler, cilt 24, s. 1 14.

71
Mektubunuzdan çıkan bir başka anlam da,
proleter devrime geçiş sırasında ve bu devrimin za­
ferini izleyen ilk günlerde, orta köylünün tarafsız­
Iaştırılması siyaseti yanlıştı, yersizdi ve bu yüzden
de kabul edilmemeliyili [şeklindedir - ÇN] . Bu
tamamen yanlıştır, Yan-ski yoldaş. Mesele bunl!ll
tam tersidir. Orta j.{öylü, tam da burjuvazinin dev­
rilmesi sırasında ve proletaryanın iktidarı sağlam­
laşana kadar en çok tereddüt eden ve direnendir.
Yoksul köylülükle ittifak ve orta köylünün taraf­
sızlaştınlması, tam da bu dönemde gereklidir.

(Stalin: <Partinin Köylü Sorunundaki


Üç Temel Sloganı Üzerine», Leninizmin
Sorunları, Birinci Bölüm. Moskova 1932,
s. 392 vd., 1927.)

4 - Proleter devrimde Bolşevizmin tarım


programı

a ) Kent ve kırdaki bütün büyük toprak mül­


kiyetine ( özel mülklere, kilise ve manastır mülkle­
rine, vb. ) el koyulması ve proletarya tarafından
millileştirilmesi ve ormanlar, yeraltı zenginlikleri,
sular vb. de dahil olmak üzere bütün devlet ve be­
lediye mülklerinin konseyiere devri ve bütün top­
rak ve arazilerin daha sonra millileştirilmesi.
b ) Büyük toprak mülkiyetinin varolan bütün
üretim aygıtına el koyulması ; binalar, makineler ve
başka demirbaş, büyükbaş hayvanlar, tarımsal
ürünleri işleyen işletmeler ( büyük değirmenler,
peynir üretimi, mandıralar, kurutma tesisleri vb . )
c ) Büyük çütliklerin, özellikle örnek çiftlikler
ve büyük ekonomik öneme sahip çütliklerin, yö-

72
netilmek ve Sovyet çiftlikleri oluşturulmak üzere
proletarya diktatörlüğü organlarına devri.

d ) Büyük toprak sahipleri ve başka toprak sa­


hiplerinin el koyulan topraklarımn bir bölümünün,
özellikle daha önce bu toprak parçalarının köylü­
lerce yarıcı usulüyle işlendiği ve onların ekono­
mik bakımdan köleleştirilmesinin bir aracı olduğu
yerlerde, köyiiliere ( yani onların yoksul tabakaJa­
·rına ve kısmen orta tabakaianna da) devredilmesi.
Toprağın hangi bölümünün köyiiliere devredilece­
ği, ekonomik amaca uygunluk ve köylüleri taraf­
sızıaştırma ve proletaryanın davasına kazanma zo­
runluluğu tarafından belirlenecektir; dolayısıyla
toprak ve arazinin bu bölümü değişik koşullara uy­
gun olarak farklı olmak zorundadır.

e ) Toprağı köylülerin elinde tutmak ve onun


kapitalistlerin, toprak spekülatörlerinin vb . eline
geçmesini önlemek için, toprak alım ve satımımn
yasaklanması: Bu yasağı çiğneyenlere karşı enerjik
biçimde mücadele.

f) Tefecilikle mücadele, tefeci nitelikteki borç


sözleşmelerinin iptali, köylülüğün sömürülen taba­
kalarının borçlarının silinmesi, yoksul köylülerin
vergiden bağışık tutulması vb.
g) Tanmda üretici güçlerin geliştirilmesi için
büyük boyutlu devlet önlemleri; tanının elektrik­
lendirilmesi, traktör imalatı, kimyasal gübre mad­
delerinin üretilmesi, yüksek kaliteli tohumluk ve
da:mızlık büyükbaş hayvanların Sovyet çiftliklerin­
de yetiştirilmesi, tarım ıslah kredilerinin geniş çap­
ta örgütlenmesi vb.
h) Tarımsal kooperatifierin ve köydeki her

73
türlü kollektif üretimin ( üretim kooperatifleri, ko­
münler vb. ) teşvik ve finanse edilmesi. Köylü kit­
lelerinin bağımsızlığı temeli üzerinde köylülüğün
kooperatifierde birleşmesi ( satışın, alımın ve kredi­
nin kooperatİf biçimde örgütlenmesi ) doğrultusun­
da sistemli propaganda; büyük işletmenin teknik
ve ekonomik üstiPılüğü sayesinde, en büyük ekono­
mik yararı getiren ve emekçi köylülerin en geniş
yığınları açısından sosyalizme geçişin en kolay
[yoldan olmasını - ÇN] mümkün kılan tarımsal
büyük üretim biçimlerine geçilmesi için propagan­
da yapılması.
(Komünist Enternasyonal Programı, IV.
Bölüm, 3. Kapitel, s. 40 vd.)
I V - PRO LETARYA D i KTATÖ R L Ü G Ü
ALTI N DA KÖYLÜ LÜ K V E ON U N
SOSYALi ST D Ö N ÜŞ Ü M Ü N Ü N YOLLARI

1 - Sovyet iktidan altmda köylülük ile


ilgili olarak Lenin•in öğretileri üzerine Stalin

Daha önceleri, devrimin birinci döneminde,


çarlığın devrilmesi, ve daha sonra, Şubat Devri­
mi'nden sonra, her şeyden önce, burjuvaziyi devi­
rerek emperyalist savaştan çıkma esas hedef ol­
masına karşılık, şimdi, içsavaşın tasfiyesinden ve
Sovyet ikÜdarının sağlamlaştırılmas:ı.ndari sonra,
iktisadi inşanın sorunları önplana çıktı. Millileşti­
rilmiş sanayii güçlendirmek ve geliştirmek; bu
amaçla sanayii ve köylü ekonomisini devletçe dü­
zenlenen ticaretle birbirine bağlamak; teslimat yü­
kümlülüğünün yerine ayni vergiyi geçirmek ve son­
ra da ayni vergiyi giderek azaltarak sanayi ürünle­
rinin köylü ekonomisinin ürünleriyle değişimine
ulaşmak; ticareti canlandırmak ve köylülüğün ge­
niş kitlelerini çekerek kooperatifleri geliştirmek -
sosyalist ekonominin temellerinin kurulması yo­
lunda iktisadi inşanın ivedi görevlerini Lenin böyle
çiziyordu.

Bu görevin, Rusya gibi bir köylü ülkesinin gü-

75
cünü aşabileceği söyleniyor. Hatta bazı kuşkucular,
bunun düpedüz ütopik olduğunu, gerçekleştirile·
mez olduğunu, çünkü köylülüğün olduğunu, küçük
üreticilerden olustuğunu ve bu yüzden de sosyalist
üretimin temelinİn örgütlenmesine çekilemeyece­
ğini söylüyorlar.
Ama kuşkucular yanılıyorlar, çünkü verili du­
rumda tayin edici öneme sahip belli hususları he­
saba katmıyorlar. Bu hususlardan en önemlilerini
inceleyelim.
Birincisi. ,Sovyetler Birliği'nin köylülüğü, Batı­
nın k�ylülüğüyle karıştınlmamalıdır. üç devrimin
okulundan geçmiş ve proletarya ile birlikte ve ba­
şında proletarya olmak üzere çara ve burjuvazinin
iktidarına karşı mücadele etmiş bir köylülük, top­
rağı ve barışı proleter devrimin elinden elde etmiş
olan ve bundar�: dolayı da proletaryanın yedek gü­
cü haline gelmiş bir köylülük - böyle l?ir köylü­
lük, burjuva devrimi sırasında liberal burjuvazi·
niİı önderliği altında mücadele etmiş olan, toprağı
bu burjuvazi sayesinde elde etmiş ve bundan dola­
yı da burjuvazinin bir yedek gücü haline gelmiş
olan bir köylülükten mecburen farklı olmak zorun­
dadır. Kanıtlamaya gerek yoktur ki, proletarya ile
siyasi dostluğa ve siyasi işbirliğine yüksek değer
verriıeyi öğrenen ve özgürlüğünü bu dostluğa ve iş­
birliğine borçlu olan Sovyet köylülüğü, proletarya
ile iktisadi işbirliğine özellikle elverişli olmak zo­
rundadır.
Engels söyle diyordu :

<Siyasi iktidarın sosyalist p arti tarafından ele


geçirilmesi, pek uzak olmayan bir geleceğin mese­
'
lesi haline gelmiştir. Ama siyasi iktidarı ele geçir-
mek için bu partinin önce kentten kırlara geçmesi,
kırda bir güç haline gelmesi gerekiyor.�*

O bunu geçen yüzyılın doksanlı yıllarında, Ba­


tının köylülüğüyle ilgili olarak yazıyordu. üç dev·
rim sürecinde bu alanda muazzam bir çalışma yap
rmş olan Rus Jwmünistıerinin, kırda, Batıdaki yol­
daşlarırmzın hayallerinden bile geçirmedikleri bir
nüfuz kazanmakta ve bir üs oluşturmakta şimdi­
den başarı sağladıklarını tanıtlamanın geregı var
mı? Bu durumun, Rusya'da işçi sınıfı ile köylü;!.ük
arasındaki ikti:5adi işbirliğini örgütlemeyi temelden
kolaylaştırmak zorunda olduğu nasıl yadsınabilir?
Kuşkucular, küçük köylülerden daima, sosya­
_

list inşa ile bağdaşmayan bir etken olarak söz edi­


yorlar. Oysa Engels'in, Batının küçük köylüleri
hakkında söylediklerini bir dinleyelim:

«Ve biz kesinlikle küçük köylüden yanayız;


onun y.azgısını daha katlanılabilir kılmak, eğer ak­
lı yatmışsa kooperatife geçişini kolaylaştırmak, ve
hatta, eğer aklı henüz yatmamışsa, meseleyi enine
boyuna düşünmek için parseli üzerinde uzun bir
düşünme za�anı bırakmak için, eiden gelen izin
verilebilir her şeyi yapacağız. Biz bunu yalnızca,
kendi başına çalışan küçük - köylüyü dolaylı olarak
kendimizden saydığımızdan değil, ayrıca aynı za­
manda doğrudan parti çıkarları için de yapıyoruz.
Proletarya içine gerçekten düşmekten kurtarabile­
ceğimiz, henüz köylü olarak kazanabileceğimiz köy­
lülerin sayısı ne kadar büyük olursa, toplumsal dö­
nüşüm de o kadar hızlı ve kolay olacaktır. Bu dö­
nüşüm için, kapitalist üretimin her yerde en son
sonuçlarına kadar gelişmesine, son küçük zanaatçı-

* Bkz. Fr. Engels, c:Fransa ve Almanya'da Köylü Soru­


nu�. Engels, «Küçük Ekonomik Yazılar:odan, Komü­
nizmin Temel Kitapları, cilt 22, s. 1 34.

,.,,.,
nın, son küçük köylünün, kapitalist b üyük işletme­
nin kurbanları durumuna düşmelerine dek bekle­
rneye zorlanmak, bize hiçbir yarar sağlamaz. Bu
amaçla köylülerin çıkarları doğrultusunda kamusal
kaynaklardan yapılacak maddi özveriler, kapitalist
ekonomi açısından sadece sokağa atılmış para ola­
rak görülebilir, ama yine de bu paralar mükemmel
bir yatırımdır, çünkü genel toplumsal yeniden ör­
gütlenme harcamalarında belki on kez daha büyük
bir pay tasarruf ederler. Dolayısıyla, bu anlamda
köylülere karşı oldukça lib�ral davranabiliriz.»*

Engels, Batının köylülüğünü kastederek bun­


ları söylüyordu. Ama Engels'in söylediklerinin,
proletarya diktatörlüğü ülkesinde olduğu kadar
hiçbir yerde bu kadar kolayca ve bu kad�r tam
olarak gerçekleştirilemeyeceği açık değil midir?
«Dolaylı olarak kendimizden saydığımız kendi ba­
şına çalışan küçük köylülerin» bizim tarafımıza ge­
çişini sağlamak, bunun için zorunlu «maddi özve­
rilen> �apmak ve bunun için gerekli «köylülere kar­
şı oldukça liberal tavrı» pratiğe koymanın, ancak
Sovyetler Birliği'nde derhal ve tamaı:nen mümkün
olduğu, köylüler yararına bu ve benzeri önlemlerin
Rusya'da daha bugünden uygulandığı açık değil
midir? Bu durumun da,, Sovyet ülkesinde iktisadi
inşayı kolaylaştıracağı ve ilerleteceği nasıl yadsına­
bilir?
İkincisi. Rusya'daki tarım, B atının tarımı ile
karıştırılmamalıdır. Orada tarımın gelişmesi, ka­
pitalizmin her zamanki çizgisini izler, bir uçta bü­
yük çiftlikler ve özel kapitalist latifundiyalarla,
öteki uçta yoksulluk, sefalet ve ücret köleliği ol­
·

mak üzere köylülüğün derin bir . farklılq,şması ko-

* Aynı yerde, s. 149 vd.


şullarında olur. Dolayısıyla orada çökme ve çuru­
me tamamıyla doğaldır. Rusya'da ise başkadır.
Bizde tarımın gelişmesi, bu yolu izleyemez; sadece
Sovyet iktidarının varlığı ve en önemli üretim alet­
lerinin ve araçlarının millileştirilmiş olması bil_e
böyle bir gelişmeye izin vermez. Rusya'da tarımın
gelişmesi başka bir yoldan yürümek zorundadır;
milyonlarca küçük ve orta köylünün kooperatifler­
de birleşmesi yolunu, kırda, devletin tanıdığı ter­
cilıli kredilerle desteklenen kitlesel kooperatifierin
gelişmesi yolunu izlemek zorundadır. Lenin, koope­
ratifçilik üzerine yazılarında, bizde tarımın geliş­
mesinin yeni bir yoldan yürümek zorunda olduğu­
na ; köylülerin çoğunluğunun kooperatifler aracı
lığıyla sosyalist inşaya çekilmesi yolunu, ilkönce
sülüm alanında ve daha sonra tarımsal ürünlerin
üretimi alanında da giderek kollektivizm ilkeleri­
nin tarımın içine işlemesi yolunu izlemek zorunda
olduğuna isabetle işaret etmiştir.
Bu bakımdan tarım kooperatiflerinin faaliye·
tiyle bağlantı içinde kırda gözlemlenen bazı yeni
görünümler son derece ilginçtir. Tüm-Rusya Tarım
Kooperatifleri Birliği içinde, tarımın tek tek dalla­
rı için, keten, patates, yağ vb. üretimi için büyük
geleceği olan yeni büyük örgütler ortaya çıkmıştır.
Bunlar arasında örneğin Keten Merkezi, köylü ke­
ten yetiştiricHerini tüm bir ağla kucaklamaktadır.
Keten Merkezi köylülere tohum ve üretim araçları
sağlamakta, sonra bu köylülerden ürettikleri tüm
keteni satın almakta ve bunu toptan pazara sür­
mektedir; köylülere kazançtan pay sağlamakta ve
böylece köylü iktisadını Tüm-Rusya Tarım Koope­
ratifleri Birliği aracılığıyla devlet sanayiine bağla­
maktadır. Böyle bir üretim örgütü biçimini nasıl

79
adlandırmalı ? Bence bu, tarım alanındaki büyük
çaplı devlet sosyalizmi üretiminin, evdeki çalışma
sistemidir. Burada, devlet sosyalisti üretimin evde
çalışma sisteminden söz ederken, kapitalist düzen­
de, örneğin tekstil sanayiinde hammaddeleri ve
aletleri kapitalistten alan ve tüm ürünlerini kapita­
liste teslim eden ev işçilerinin, pratikte evde çalı­
şan yarı-ücretli işçiler durumunda oldukları, evde
çalıştırma sistemiyle analoji kurmaktayım. Bu, ta­
rımın gelişmesinin bizde izlemesi gereken yolu gös­
teren birçok belirtiden biridir. T'arımın diğer kolla­
rında buna benzer belirtileri burada anmanın gere­
ği yoktur.
Kanıtlamaya gerek yoktur ki, köylülüğün mu­
azzam çoğunluğu, bu yeni gelişme yolunda istekle
ilerleyecek ve özel kapitalist latifundiyalar ve üc­
retli kölelik yolunu, sefalet ve yıkım yolunu redde­
decektir.
Tanmımızın gelişme yollan hakkında. Lenin
şöyle diyor :

« . . . Tüm büyük çaplı üretim araçlarının devle­


tin tasarrufunda olması, devlet iktidarının proletar­
yanın ellerinde olması, bu proletaryanın milyonlar­
ca küçük ve küçücük köylülerle ittifakı, bu prole­
taryanın köylülük karşısındaki yönetici konumunun
güvenlik altına alınmış olması vs. - tüm bunlar,
daha önce küçümseyerek bezirganlık olarak gördü­
ğümüz ve şimdi, NEP düzeninde bazı bakımlardan
öyle görmekte haklı olduğumuz kooperatiflerden,
sadece kooperatiflerden hareket ederek, tam bir
sosyalist toplumu kurmak için gerekli olan her şey
değil mi? Bu, henüz sosyalist bir toplumun kurulu­
şu değildir, ama bu kuruluş için gerekli ve yeterli
olan her şeydir.�*

* Lenin: «Kooperatifçilik Üzerine�, Toplu Eserler, cilt


XVII.
D�a sonra Lenin, proletarya diktatörlüğü al­
tında <<nüfusu örgütlemenin yeni ilkesh> olarak
kooperatifierin ve yeni «toplumsal düzenin» mali
ve diğer bakımlardan desteklenmesi zorunluluğun­
dan şöyle söz eder :
«Her toplumsal düzen, ancak belirli sınıf tara­
fından mali olarak desteklenirse ortaya çıkar. 'Öz­
gür' kapitalizmin doğuşunun malolduğu yüzlerce ve
yüzlerce milyon rubleyi amınsatmak gereksiz. Şimdi
kavramak ve kavradığımızı eyleme dönüştürmek
zorundayız ki, bugün olağanüstü ölçüde destekle­
mek zorunda oldUğumuz toplumsal düzen, koopera­
tİf düzenidir. Ama onu kelimenin gerçek anlamın­
da desteklemek zorundayız, yani bu destekten her­
hangi bir kooperatİfsel ticareti anlamak yetersizdir.
Bu destekten, gerçek halk kitlelerinin gerçekten ka­
tıldığı kooperatİfsel ticaretin desteklenmesini anla­
mak zorundayız.*

Bütün bu olgular neyi karutlamaktadır?


Kuşkucuların yanıldıklarını.
Emekçi köylü kitlelerini proletaryanın yedek
gücü olarak görmekte Leninizmin haklı olduğu­
nu.
İktidardaki proletaryanın, sanayi ile tarımı
birleştirmek, sosyalist inşayı geliştirmek ve prole­
tarya diktatörlüğüne, o olmaksızın sosyalist iktisa­
da geçmenin mümkün olmadığı vazgeçilmez temeli
yaratmak için bu yedek güçten yararlanabileceğini
ve yararlanmak zorunda olduğunu.* *
(Stalin: «Leninizmin Temelleri:», Leni­
nizmin Sorunları, Birinci Bölüm. Mos­
kova 1 932, s. 62- vd., 1924.)

* Aynı yerde.
** Proleter diktatörlüğü aşamasında köylülüğün gelişme
yolu üzerine ( Lenin'in kooperatif planı ) : «Sosyalist
İnşanın Zaferi İçin Mücadele» bölümüne bakınız.

81
2 - iktidarı ele geçiren proletaryanın, köyün
çeşitli tabakaları ile ilişkisi üzerine Engels

öyleyse küçük köylülük karşısındaki konumu­


muz nedir? Ve devlet iktidarı elimize geçtiği gün
onlara karşı nasıl davranmalıyız?

İlkönce, Fransız programının şu sözü kayıtsız­


koşulsuz doğrudur: Küçük köylünün kaçınılmaz
yokoluşunu önceden göıiiyoruz; ama biz bu yoko­
luşu hızlandırmakla hiç de yükümlü değiliz. İkin­
cisi, iktidara geçtiğimizde, büyük toprak sahipleri
için yapmak zorunda kalacağımız gibi, küçük köy­
lüleri ( ister tazminat ödensin, ister ödenmesin, far­
ketmez ) zorla mülksüzleştirmeyi aklımızdan bile
geçiremeyiz.

Küçük köylü karşısı,_ndaki görevimiz, ilkin, onu


buna zorlayarak değil, ama örnekler araeıyla ve bu
amaçla toplumsal yardım yoluyla, onun bireysel
mülkiyetini ve işletmesini, kooperatif işletmeye dö­
nüştürmektir. Ve bu konuda, daha bugünden onun
aklına yatacak üstünlükleri küçük köyiiliere vaat
etmemiz için yeterince araçlarımız vardır.

Daha nerdeyse yirmi yıl önce, tüm ülkede bir


tek gerçek kente, Kopenhag'a sahip bulunan ve bu­
nun sonucu, bu kent dışında, yalnızca köylüler ara­
sında propaganda yapan Danimarka sosyalistleri,
bu tür planlar tasarlamışlardır. Bir köy ya da bir
bucak köylüleri -Danimarka'da çok sayıda büyük
münferit çiftlikler vardır- tüm topraklarını bir
tek büyük çiftlik halinde birleştirecek, onu ortakla­
şa işieyecek ve ürünleri, katılan topraklar, yatırı­
lan para ve sağlanan ernekle orantılı olarak bölü­
şeceklerdi. Danimarka'da, küçük mülkiyet ancak
ikincil bir rol oynar. Ama, eğer biz bu düşünceyi
küçük toprak mülkiyetinin yaygın bulunduğu bir
bölgeye uygularsak, şu sonuca varırız: küçük mülk­
leri birleştirir ve onları büyük ekim yöntemlerine
göre işlersek, o güne kadar kullamlan işgücünün
bir bölümü gereksiz duruma gelir; büyük kültürün
başlıca avantajlarından biri de işte bu emek tasar­
rufunun ta kendisidir. Bu işgüçlerine, iki yoldan is­
tihdam bulunabilir : ya, büyük komşu mülklerden
alınmış başka topraklar köylü kooperatifinin tasar­
rufuna koyulur, ya da ona, · elden geldiğince ve ön­
celikle kişisel kullanım için, sınai bir yan işin araç
ve olanağı verilir. Her iki durumda da, köylü koo­
peratifi daha iyi bir ekonomik du ruma gelmiş, ve
aynı zamanda toplumun genel yönetimine, köylü
ko Ôperatifini kerteli bir biçimde daha yüksek bir
bi·;ime geçirmek ve tüm kooperatifin olduğu gibi
ıek tek üyelerinin de hak ve görevlerini, büyük top-
1.uluğun diğer kollarının hak ve görevleri ile denge­
l8r:r.ek için_ zorunlu etki gücü de sağlanmış olur.
H{;r özel durumun koşalları ile, iktidarı ele geçire­
ceğimiz koşullar, bu özel durum içinde nasıl davra­
mı/">ağımızı bize · gösterecektir. Böylece bu koopera­
tiflr r e -belki başka kolaylıklar da sağlayabileceğiz :
örneğin, faiz oranını yeterince düşürerek, tüm ipo­
tekli borçların merkezi bankaya devri; toprağın
büyük çapta işlenınesini gerçekleştirmek için kamu
fonlarından avanslar sağlanması ( bu avanslar zo­
runlu olarak ve öncelikle para biçiminde değil,
ama makine, gübre vb. gerekli ürünler biçiminde
sağlanacaktır) ve daha başka kolaylıklar gibi.
Tüm bunlarda esas mesele, köylülere, onların
ev ve tarla tnülkiyetini, bu mülkiyeti ancak koope­
ratif bir mülkiyet ve işletme durumı.ina dönüştüre-
rek kurtarıp koruyabileceğimizi kavratmaktır.
Çünkü köylüleri yıkUna götüren şey, pireysel mül­
kiyetle koşunu bireysel işletmenin ta kendisidir.
Eğer bireysel işletmeyi korumak isterlerse, onların
aşılmış bulunan üretim tarzı yerini büyük kapita­
list işletmeye bırakırken, onlar da, zonınlu olarak,
kendi ev ve topraklanndan kovulacaklardır. Du­
rum gözler önündedir ; ve biz; köylülere, kapitalist
hesabına değil, ama kendi ortak hesaplarına, bü­
yük işletmeye girme olanağını sunuyoruz. Bunun
kendi yararıanna olduğunu, bunun tek kurtuluş
yolu olduğunu onlara kavratmak olanaksız mı ola­
caktır?
Parsel köylülerine, kapitalist üretimin karşı
koyulamazlığı karşısında, onları bireysel mülk ve
işletmelerinin sahipleri olarak koruyacağımız vaa­
dinde şimdi ve hiçbir zaman bulwıamayız. Onlara
ancak, onların mülkiyet ilişkilerine, onların isteği­
ne karşı, kaba güç yardımıyla karışmayacağınuzı
vaadedebiliriz. Ayrıca, kapitalistler ile büyük top­
rak sahiplerinin küçük köylülere karşı savaşımının
daha bugünden başlayarak, mümkün olduğunca az
haksız ( hukuksuz ) araçlarla yürütülmesi ve bugün­
kü dolaysız soygun ve dolandıncılığın olanak ölçü­
sünde engellenmesi için elimizden geleni yapabili­
riz. Bu ancak bazı istisnai durumlarda başarılı ola­
caktır. Gelişmiş kapitalist üretim tarzı içinde, dü­
rüstlüğün nerede bitip dolandırıcılığın nerede baş­
ladığını 'kimse bilmez. Ama kamu iktidarının do­
landıranın mı yoksa dolandırılanın mı 'yanında ol­
duğu daima önemli bir fark olacaktır. Ve biz ke­
sinlikle küçük köylüden yanayız; onun yazgısını da­
ha katlanılabilir kılmak, eğer aklı yatmışsa koope­
ratife geçişini kolaylaştırmak, ve hatta, eğer aklı

84
henüz yatmarnışsa, meseleyi enine boyuna düşün­
mek için parseli üzerinde uzun bir düşüntne zama­
nı bırakmak için, elden gelen izin verilebilir her
şeyi yapacağız. Biz bunu yalnızca, kendi başına ça­
lışan küçük köylüyü dalaylı olarak kendimizden
saydığımızdan değil, ayrıca aynı zamanda doğru­
dan parti çıkarları için de yapıyoruz. Proletarya
içine gerçekten düşmekten kurtarabileceğimiz, he­
nüz köylü olarak kazanabilece ğimiz köylülerin sa­
yısı ne kadar büyük olursa, toplumsal dönüşüm de
o kadar hızlı ve k.olay olacaktır. Bu dönüşüm için,
kapitalist üretirnin her yerde en son sonuçlarına
kadar gelişmesine, son küçük zanaatçının, son kü­
çük köylünün, kapitalist büyük işletmenin kurban­
ları durumuna düşmelerine dek beklerneye zorlan­
mak, bize hiçbir yarar ·sağlamaz. Bu amaçla köylü·
lerin çıkarları doğrultusunda kamusal kaynaklar·
dan yapılacak maddi özveriler, kapitalist ekonorru
açısından sadece sokağa atılmış para olarak görü·
lebilir, ama yine de bu paralar mükemmel bir yatı·
rımdır, çünkü genel toplumsal yeniden örgütlenme
harcamalarında belki on kez daha büyük bir pay
tasarruf ederler. Dolayısıyla, bu anlamda köylü­
lere karşı oldukça liberal davranabiliriz. Burası
ayrıntılara girmenin, bu yönde belirli önerilerde bu­
lunmanın yeri değil; yalnızca geı:;ı.el ilkeler söz ko­
nusu olabilir.

öyleyse partiye de, köyiiliere de, niyetimizin


küçük toprak mülkiyetini sürekli 'bir biçimde koru­
mak olduğu izlenimini uyandıran açıklamalarda
bulunmaktan daha kötü bir hizmette .bulunamayız.
Bu, köylülerin kurtuluş yolunu kapamak, partiyi
gürültücü bir anti-Sernitizm düzeyine düşürmek
olur. Tersine, Partimizin görevi, köylülere, kapita­
lizm iktidarda olduğu sürece, o mutsuz durumları­
nı durup dinlenmeden açıklamak; küçük mülkiyet­
lerini küçük mülkiyet olarak korumalarının kesin­
kes olanaksız olduğunu, büyük kapitalist üretimin,
tıpkı bir demiryolıınun bir el arabasını ezdiği gibi,
aniann o güçsüz ve günü geçmiş küçük işletmeleri
üzerinden geçmesinin kaçınılmaz olduğunu onlara
göstermektir. Eğer böyle davranırsak, kaçınılmaz
iktisadi gelisme yönünde davranmıs olacağız, ve bu
gelişme, küÇük köylülere, ' sözlerimlzin doğruluğu­
nu göstermiş olacaktır.

(F. Engels: «Fransa ve Almanya'da


Köylü Sorunu». «Küçük Ekonomik Ya­
zılar»dan. Komünizmin Temel Kitapları,
cilt 22, s. 147 vd., 1894.)

3 - Köylülük sorununda Leninizmin üçüncü


şian ve bunun Ekim Devrimi'nin tarihinde
gerçekleşmesi

Lenin'in, «Kulağa karşı mücadeleden bir an ol·


sun vazgeçmeksizin, ve yalnız yoksul köylülere sım­
sıkı dayanarak, orta köylü ile bir anlaşmaya var­
ınayı bilmek» sloganının, Pitirim Sorakin hakkın­
daki bilinen makalesinde dile getirdiği bu sloganın,
«yoksul köylü komiteleri döneminin» bir sloganı,
« orta köylülüğün tarafsızlaştırılması denilen döne­
min sonunun» bir sloganı olduğu doğru değildir.
nu bütünüyle ve tamamen yanlıştır. Yoksul köylü
komiteleri, Haziran 191 8'de kuruldu. 1918 Ekim'i­
nin sonunda, kırda, bizim kuvvetlerimiz, daha o

86
zamandan kulaklara üstün geliyordu ve orta köylü,
Sovyetler iktidarına doğru tam bir dönüş yapıyor­
du. Merkez Komitesinin, Sovyetler ile yoksul köy­
iii. komiteleri arasındaki ikili iktidar sistemini orta­
dan kaldırma, köy ve bucak s ovyetlerinin yeniden
seçilmesi, yeni seçilen Sovyetler içinde yoksul köy­
lü komitelerini eritme, yani bu kcomiteleri tasfiye
etme kararı bu dönüş temeli üzerinde ortaya çıktı.
Bilindiği gibi, VI. Sovyet Kongresi 9 Kasım 1918'de
bu karara resmen yasa gücü verdi. VI. Sovyet
Kongresinin 9 Kasım 1918 tarihli, yeni köy ve bu­
cak sovyetleri . seçimleri ve yoksul köylü ko:rrıJ.tele­
rinin sovyetler içinde erimesi hakkındaki kararın­
dan söz ediyorum. Peki, Lenin'in « Pitirim Sorokin'
in JJeğerli itirafları» adındaki, orta köylünün taraf­
sızlaştırılması sloganı yerine orta köylü ile anlaşma
sloganını açıkladığ1 makalesi ne zaman yayınlandı?
21 Kasım I918'de, yani VI. Sovyet Kongresi kara­
rından hemen hemen iki hafta sonra. Bu makalede
Lenin dobra dobra, orta köylü ile anlaşma politika­
sını, orta köylünün bize doğru ·çarketmesinin dikte_
ettiğini söylüyor. İ şte Lenin'in dedikleri:

«Kırda görevimiz, çiftlik sahibini ortadan kal­


dırmak, sömürücünün ve spekülatör kulağın direni­
şini kırmaktır: burada yalnız yarı-proleterlere, 'yok­
sul köylülüğe' sımsıkı dayanabiliriz. Ama orta köy­
lü bizim düşmanımız değildir. O, yalpaladı, yalpalı­
yor ve yalpalayacak. Yalpalayanlar üzerinde etkin
olmak görevi ile, sömürücüyü devirmek ve aktif
düşmanı yenmek görevi özdeş değildir. Kulağa kar­
şı mücadeleden bir an olsun vazgeçmeden ve yalnız
yoksul köylülere sımsıkı dayanarak orta köylü ile
anlaşmaya varmayı bilmek - işte anın görevi bu­
dur, çünkü tam da bugün, yukarıda açıklanmış bu-
lurran nedenlerle, orta köyıüde bize doğru bir dö­
nüş kaçınılmazdır.»*

Bundan ne sonuç çıkar?


Bundan şu sonuç çıkar ki, Lenin'in sloganı, es ·

ki döneme, yoksul köylü komiteleri ve orta köylü­


nün tarafsızlaştınlması dönemine değil, yeni döne­
me, orta köylü ile anlaşma dönemine aittir. O hal­
de bu slogan, eski dönemin sonunu değil, yeni dö­
nemin başlangıcım işaret eder.
Ama sizin, Lenin'in sloganı hakkındaki iddia­
nız, yalnız biçimsel yqnden, deyim yerinde ise kro.
nolojik bakımdan yanlış değildir, aynı zamanda
özü itibariyle de isabetsizdir. Lenin'in orta köylü ile
anlaşma sloganının, Partimizin VIII. Kongresinde
( Mart 1919 ) , tüm Parti tarafından yeni slogan ola­
rak ilan edildiği bilinir. Yine bilinir ki, Partinin
VIII. Kongresi, orta köylü ile kalıcı bir ittifak po­
litikamızın temelini atan kongre olmuştur. Progra­
mımızın, SBlKP'nin programının da, yine bu VIII.
Kongrede kabul edildiği bilinir. Bu programın,
Partinin kırdaki ç.eşitıi gruplara -yoksul köylüler,
orta köylüler ve kulaklar- karşı tutumu üzerine
özel noktaları içerdiği bilinen birşeydir. SBKP
programı kırdaki toplumsal gruplar üzerine ve
Partinin onlara karşı tutumu üzerine ne der? Din­
leyiniz:

«RKP, kırdaki tüm çalışmasında, geçmiş�e de


olduğu gibi, kırın proleter ve yarı-proleter tabaka­
larına dayanır; kırda Parti hücreleri, yoksul köylü

* Lenin: «Pitirim Sorokin'in Değerli İtir.afları», Toplu


Eserler, cilt 23, s. 294, Rusça. ( Bütün vurgulamalar
benim. J. St.)

88
örgütleri, özel bir kırsal proleterler ve yarı-prole­
terler sendikası tipi vb. yaratmak suretiyle onları
mümkün olduğu kadar kent proletaryasına yaklaş­
tırarak, onları kır burjuvazisinin ve küçük mülki­
yetin çıkarlarının etkisinden kopararak her şeyden
önce bağımsız bir güç halinde örgütlendirir.
RKP'nin kulaklara, kır burjuva_zisine ilişkin
politikası, onların sömürü heveslerine karşı karar­
lılıkla savaşmak ve onların Sovyet politikasına kar­
şı dirençlerini kırmaktır.
RKP'nin orta köylüye ilişkin politikası, orta
köylüyü, adım adım ve planlı bir şekilde sosyalist
inşa çalışmasına çekmektir. Parti, orta köylünün
gereksinimlerine dikkat göstererek, hiçbir zaman
basİn yöntemlerine b.aşvurmaksızın, ama ideolojik
etki yoluyla onun geriliğiyle savaşarak, orta köylü­
nün hayati çıkarlarının söz konusu olduğu tüm du­
rumlarda, sosyalist dönüşümü gerçekleştirme yön­
temlerinin , sürdürülmesinde ona ödünler vererek
onunla pratik anlaşmalar yapmaya çalışmayı, onu
kulaklardan ayırınayı ve işçi sınıfından yana kazan­
mayı kendine görev bilir.*

Programın bu paragraflan ile Lenin'in sloganı


·
arasında, sözcükler düzeyinde bile de olsa, en kü­
çük bir fark bulmaya çalışınız bakalım! Bulamazsı­
nız, çünkü gerçekte böyle bir fark yoktur. Bırakın
farkı, Lenin'in sloganının VIII. Kongrenin orta
köylülük · hakkındaki kararlan ile çelişmek şöyle
dursun, bu kararların en beli:rıgin, en isabetli bir
ifadesi olduğuna kuşku olamaz. Ve RıKP programı­
nın Mart 1919'da, özellikle orta köylülük sorununu
tartışan VIII. Kongrede kabul edildiği, buna karşı­
lık Lenin'in Pitirim Sorokin'e karşı ve orta köylü
ile bir anlaşma öğütleyen makalesinin, Kasnn 1918'

*
�RKP VI. Kongresi», Stenografik Rapor, s. 351, Rus­
ça baskı. (Bütün vurgulamalar benim. J. St.)

89
de, VIII. Kongreden dört ay önce yayınlandığı bir
olgudur.
Partinin VIII. Kon.gresinin, Lenin'in Pitirim
Sorokin'e karşı makalesinde, içinde bulunulan tüm
sosyalist inşa dönemi boyunca Partinin kırsal alan·
daki çalışmasında esinlenmekle görevli olduğu bir
slogan olarak ilan etmiş olduğu sloganı, kayıtsız
şartsız, bütünüyle doğruladığı açık değil midir?
Lenin'in bu sloganının özü nedir?
Lenin'in sloganının özü, Partinin kırsal alanda·
ki bölünmez üçlü görevini hayranlık verici bir isa­
betle şu veciz formülde özetlemiş olmasıdır; a )
Y:oksul köylüye dayan, b ) orta köylü ile anlaşmttya
çalış, c) kulağa karşı mücadeleyi bir an bırakma.
Bu formülden, onu oluşturan ögelerden yalnız biri­
ni alarak, ötekileri unutup bu tek öğeyi bugün kır­
daki çalışmanın temeli haline getirmeye çalışınız,
mutlaka bir çıkınaza saplanmış olduğunuzu göre­
ceksiniz. Sosyalist inşanın bugünkü aşaması koşul­
larında, yoksul köylülüğe dayanmadan ve kulağa
karşı bir mücadele yürütmeden orta köylü ile ger­
çek ve kalıcı bir anlaşmaya varılabilir mi ? Hayır,
varılamaz. Bugünkü gelişme koşullannda, yoksul
köylülüğe dayanmaksızın ve orta köylü ile bir an­
laşma yapmaksızın kulağa karşı başanlı bir müca­
dele yüıiitülebilir mi? Hayır, yürütülemez. Partinin
kırsal alandaki üçlü görevi, genelleştireı;ı bir slogan
ile en iyi şekilde nasıl ifade edilebilir ? Lenin'in slo­
ganının, bu görevin en isabetli üadesi olduğu dü­
şüncesindeyim; buı:ıun, Lenin'in ifade ettiğinden da­
ha isabetli ifade edilemeyeceğini itiraf etmek gere­
kir . . .
(Stalin: «Lenin ve Orta Köylülük.le İtti­
fak Sorunu», Leninizmin Sorunları, Bi-
rinci Bölüm. Moskova 1932, s. 513 vd.
1 928. )
Burada söz konusu olan sadece, proletarya
diktatörlüğü aıtında işçilerle köylülerin. ittifakının
sıradan ( olağan ) bir ittifak olmadığını göz önün­
de tutmaktır. Bu, işçi sınıfıyla köylülüğün emekçi
yığınları arasındaki sınıf ittifakının özel bir biçimi­
dir, ve hedefi : a )_ işçi sınıfının mevzilerini güçlen­
dirmek, b ) bu ittifak içinde işçi sınıfının yönetici
rolünü güvence altına almak, c ) sınıfları ve sınıflı
toplumu ortadan kaldırmakt�r. İ şçi-köylü ittifakı­
nın başka her türlü kavranışı oportünizmdir, Men­
şevizmdir, Sosyal-Devrimcilerin kavrayışıdır, Mark­
sizmden gayrı, Leninizmden gayrı ne derseniz odur.
İşçi-köylü ittifakı fikrini-, Lenin'in, köylülüğün
« son kapitalist sınıf» olduğu şeklindeki bilinen te­
ziyle nasıl bağdaştırmalı? Burada bir çelişki yok
mudur? Çelişki burada sadece görünürdedir. Geı·­
çekte hiçbir çelişki yoktur. Lenin'in, III. Enternas­
yonal'in . III. Kongresine raporunda, köylüyü «son
kapitalist sınıf» olarak nitelendirdiği raporda, o ,
işçi-köylü ittifakının gereğini yeniden v e yeniden
gerekçelendirmekte ve « diktatörlüğün en yüksek
ilkesi ( nin ) , proletaryanın devlet iktidarını ve yöne­
tici rolünü sürdürebilmesi için, proletarya ile köy­
lüler arasındaki ittifakı korumak» olduğunu açıkla­
maktadır. Her halükarda, Lenin'in burada herhan­
gi ,bir çelişki görmediği açıktır.
Lenin'in, köylülüğün « son kapitalist sınıf» ol­
duğu tezini nasıl anlamalı? Bu, köylülüğün kapita-
1h tlerden meydana geldiği anlamına gelmez mi?
Ha:y-:ır, bu anlama gelmez. Bu, birinci olarak, köylü­
lüğün ayrı bir sınıf olduğu, ekonomisini üretim
araçlarının özel mülkiyeti temeli üzerine kurduğu;
köylünün, bu yüzden, ekonomilerini üretim araçla­
rının kollektif mülkiyeti temeli üzerinde kuran pro­
leterler sınıfından ayrıldığı .anlamına gelir. Bu,
ikinci olarak, köylülüğün, bağrında kapita,ılstıer,
kulaklar ve genel olarak her çeşit sömürüciller
üretip besleyen bir sınıf olduğu anlamına gelir.
Bu durum, işçi-köylü ittifakını örgütlemenin
önünde aşılmaz bir engel değil midir? Hayır, de­
ğildir. Proletarya diktatörlüğü koşullarında, prole­
taryanın köylülükle ittifakı, tüm köylülükle ittifak
değildir. Proletaryanın köylülükle ittifakı, proletar­
yanın köylülüğün emekçi yığınlanyla bir ittifakıdır.
Böyle bir ittifak, köylülüğün kapitalist unsurlarına
karşı mücadele olmaks'ızın, . kulaklara karşı müca·
dele etmeksizin gerçekleştirilemez. Böyle bir itti­
fak, yoksul köylüler köyde işçi sınıfının desteği ola­
rak örgütlenmeden sağlam bir ittifak olamaz. Bun­
dan dolayı, bugünün proletarya diktatörlüğü koşul­
larında, işçi-köylü ittifakı, ancak Lenin'in bilinen
sloganıyla gerçokleştirilebilir: Yoksul köylüye da­
yan, orta köylüyle sağlam bir ittifak kur, kulağa
karşı mücadeleyi bir an bile bırakma. Çünkü ancak
bu sloganı uygulamakladır ki, köylülüğün ana küt­
lesini sosyalist inşa yoluna çekmek mümkün olur.
Görüyorsunuz ki, Lenin'in iki formülasyonu
arasındaki çelişki, ancak sözümona, görünürde bir
çelişkidir. Gerçekte bunlar arasında en küçük bir
çelişki yoktur.

(Stalin: <ı:Tahıl Cephesinde,., Leninizmin


Sorunları, Bi.rinei Bölüm. Moskova 1932
s. 50 vd., 1928. )
4 - Proletarya diktatörlüğü altmda köylülüğün
gf?lişme yıollan sorununda karşı-devrimci
Trockizme ve sağ oportünizme karşı mücadele

A Köylülüğün sosyalist inşaya çekilmesinin


-

olanaksızlığı Troçkist teorisine karşı mücadele

Muhalefetin en kaba hatası, onun burjuva ide­


ologları izleyerek, kapitalizm koşullarında köylü
ekonomisinin gelişmesi yasallığını tıpatıp proletar­
ya diktatörlüğü çağına uygulamasında yatmakta­
dır. Muhalefet, köyün gelişmesi yolunun şehrin · ge­
lişmesi tarafından belirlendiğini; bizim koşulları­
mızda köydeki kapitalist unsurlara karşı salt tarım
işçisinin, yoksul ve orta köylünün değil, aynı za­
manda güçlü ekonomik kumanda tepeleri ( birinci
planda sosyalist sanayi) ile, kooperatiflerle ve ta­
rımda planlı gelişmenin kaldıraçları ile proletarya
diktatörlüğünün tüm sisteminin durduğunu görme­
mektedir. Muhalefet bununla, köyde ve şehirde kü­
çük ve büyük üretim arasındaki, sanayi ile tarım
arasındaki karşılıklı ilişki hakkındaki Marksizm­
LeniniZIDin en önemli teorik ilkesini revize etmek­
te, ve bütün ekonomiyi peşinden sürükleyen sosya­
list proletaryanın büyük ve hiçbir yerde görülme­
miş merkezileşmiş makineli sanayii üzerinde özel
sermayenin ve küçük kapitalist-kulakların zaferi ve
proleter devletin «Termidor'cm> yazıaşması burju­
va-revizyonist teorisine geri dönmektedir.
. . . Muhalefetin karakteristik özelliğinin, köylü­
lüğün ana kütlesinin kooperatifler aracılığıyla sos­
yalist inşa yoluna çekilmesi olanağına iİıançsızlığı
olduğuna dikkat çekilmelidir. Bu ise Leninist koo­
peratif planından vazgeçilmesi ve dolayısıyla Mu-
halefetin giderek Leninizmden doğrudan geri dön­
mesi ile eşanlamdadır. Bu yüz çevirme esasen Mu­
halefetin tasfiyeci konumunun kaçınılmaz sonucu­
dur; ülkemizde sosyalist inşa olanağını inkarın ka­
çınılmaz sonucudur.
(Köyde Çalışma Üzerine SBKP [B ] XV.
Parti Kongresinin Kararı. 1927.)

B - Sağ oportünist «kendiliğindenlik»


teorisine karşı miicadele

Sosyalist kentin, küçük-köylü, bireyci kır kar­


şısındaki önder rolünün paha biçilemeyecek ölçü­
de büyük olduğuna kuşku yoktur. Sanayiin tarım
üzerindeki dönüştürücü rolü buna dayanır. Ama
küçük-köylü kırın, sosyalist inşada kendiliğinden
kenti izlemesi için bu etken yeter mi? Hayır, yet­
mez.
Kapitalist düzende köy, kenti kendiliğinden iz­
liyordu, çünkü kentin kapitalist ekonomisi ile köy­
lünün küçük meta ekonomisi, esasında aynı tipte
iki ekonomiydi. E:lbette ki, küçük-köylü meta eko­
nomisi henüz kapitalist ekonomi değildir. Ama
temeli itibariyle kapitalist ekonomiyle aynı tipte­
dir, çünkü üretim araçları üzerinde özel mülkiyete
dayanır. Buharin yoldaşın « Geçiş Donemi Ekono­
misi» adlı kitabına kenar notlannda Lenin, «prole­
taryanın sosyalist eğilimi>me karşı «köylülüğün
kapitalist meta üretimine eğilimümden söz eder­
ken, bin kez haklıydı. * «Küçük üretim(in ) , her
gün, her saat, kendiliğinden ve kitlesel çapta kapi-

* Altını çizen Lenin. J. St.


talizmi ve burjuvaziyi doğurması» ( Lenin) da bu­
nunla açıklamr.

Köylülüğün kÜçük meta ekonomisinin, temeli


itibariyle, kentteki sosyalist üretimle aynı tipte ol­
duğu söylenebilir mi? Besbelli ki, Marksizme karşı
gelinmedikçe, böyle birşey söylenemez. Yoksa Le­
nin, «bir küçük köylüler ülkesinde yaşadığımız sü­
rece, Rusya'da kapitalizm için ekonomik temel, ko­
münizm için temelden çok daha sağlamdır» demez­
di.

Demek ki, sosyalist inşada «kendiliğindenlik»


teorisi, anti-Leninist, çürük. bir teoridir.

Demek ki, eğer küçük-köylü kır, sosyalist ken·


tL izleyecekse, alınan başka önlemlere ek olarak,
köylerde sosyalizmin üssü olarak, köylülüğün te­
ön­
mel yığınlarına, başta sosyalist kentle birlikte
derlik edecek durumda olan büyük sosyalist işlet­
meleri, savhazları ve kolhazları kurmak ve teşvik
etmek gerekir.
Dolayısıyla sosyalist inşada «kendiliğindenlik»
teorisi, anti-Marksist bir teoridir. Sosyalist kent,
küçük-köylü kıra, ancak kolhazlar ve sovhozlar kU:­
rarak ve te�vik ederek, yeni sosyalist biçimi yerleş­
tirerek önderlik edebilir.

Sosyalist inşada «kendiliğindenlik» anti-Mark­


sist teorisinin, şimdiye kadar tarım teorisyenleri­
mizden hakettiği cevabı almamış olması gariptir.

(Stalin: SSCB'nde Tarım Politikasının


Sorunları Üzerine, Leninizmin Sorun­
ları, İ kinci Bölüm. Moskova 1 934, s. 207
vd., 1929.)

95
C - Kulakların sosyalizm ile bütünle�meleri
sağ oportünist teorisine kar�ı mücadele

Buharin yoldaş lmnuşmasında, Lenin'in bilinen


bir pasajına atıfta bulunarak, kulakların sosya­
lizrnle bütünleşmesi konusundaki kendi teorisine
payanda vurmaya çalıştı. Bunu yapmakla, Lenin'in
Buharin'le aynı şeyi söylediğini iddia ediyor. Bu
doğru değildir yoldaşlar. Bu, Lenin'e, bayağı ve ba­
ğışlanmaz bir kara çalmadır. işte Lenin'den bu
alıntının metni:

<�:Kuşkusuz bizim Sovyet Cumhuriyetimizde,


toplumsal rejim iki sınıfın: işçiler ile köylülerin iş­
birliği üzerine kurulmuştur - bu işbirliğine, bu­
gün, bazı koşullarla <ı:Nep'çilen>, yani burjuvazi de
ka bul edilmiştir.*

Görüyorsunuz ki, burada kapitalistler sınıfının


sosyalizmle bütünleşmeleri üzerine bir tek sözcük
yoktur. Burada yalnızca, işçilerin ve köylülerin iş­
birliğine, «bazı koşullar altında» Nep'çileri, yani
burjuvaziyi de «kabul etmiş» olduğumuz söyleni­
yor.
Bu ne demektir? Bu, bizim bununla «Nep'çile­
rin» sosyalizmle bütünleşmeleri olanağını kabul et­
tiğimiz mi demektir ? Elbette değil. Yalnız ar da­
marı çatlamış insanlar; Lenin'in bu pasajını böyle
yorumlayabilir. !Bu sadece şu an için burjuvaziyi
yok etmediğimiz, şu an için onun mülkiyetine el
koymadığımız, bilakis onun varlığını, bazı koşullar
altında, yani proletarya diktatörlüğünün yasaları-

* Lenin: «İşçi-Köylü Müfettişliğini Nasıl Yeniden Ör­


gütlemeliyiz?:ı>, Toplu Eserler, cilt 27, s. 405. Rusça.
na, kapitalistlerin gittikçe daha fazla sınırlandırıl­
masına ve kapitalistlerin ülkenin ekonomik yaşa­
mından derece derece uzaklaştırılınasına götüren
yasalata mutlak itaat koşuluyla kabul ediyoruz an­
lamına gelir.
Zorlu bir sınıf mücadelesi olmaksızın kapita­
listleri uzaklaştırmak ve kapitalizmin köklerini yok
etmek mümkün müdür? Hayır, mümkün değildir.
Kapitalistlerin sosyalizmie bütünleşmesi teori­
si ve pratiği ile sınıfları kaldırmak mümkün mü­
dür? Hayır, mümkün değildir. Böyle bir teori ve
böyle bir pratikle, sınıfları beslemekten, sonsuzlaş­
tırmaktan başka birşey yapılmaz, çünkü bu teori
Marksist sınıf mücadelesi teorisine terstir.
Oysa Lenin'den aktarılan bölüm, baştan aşağı
prôletarya diktatörlüğü koşullarında Marksist sınıf
mücadelesi teorisine dayanmaktadır.
Buharin'in, kulakların sosyalizmle bütünleşme­
si teorisi ile, Lenin'in zorlu bir sınıf mücadelesi
olarak �r�letarya diktatörlüğü üzerine teorisi ara­
sında ortak ne olabilir? Besbelli ki bu ikisi arasm
da ortak hiçbir şey yoktur ve olamaz.
Buharin sanıyer ki, proletarya diktatörlüğü al­
tında, sınıfların ortadan kalkmasına varmak için,
sınıf mücadelesi sönmeli ve ortadan kalkmalıdır.
Oysa Lenin, bize tam tersine, sınıfların ancak inat­
çı, direşken bir sınıf mücadelesi ile ortadan kaldı­
rılabileceğini, ve bu sınıf mücadelesinin, proletar­
ya diktatörlüğü koşullarında, proletarya diktatör­
lüğünden öncekinden daha da zorlu bir hal alacağı­
nı öğretiyor.

«Sınıfların ortadan kaldırılması, sermayenin ik­


tidarının devrilmesinden sonra, burjuva devletinin
par�alanmasından sonra, proletarya diktatörlüğü-
nün kurulmasından sonra (eski sosyalizmin ve sos­
yal-demokrasinin bayağı temsilcilerinin sandığı gi­
bi) ortadan kalkmayan, ama salt biçim değiştiren
ve pekçok yönden daha da şiddetlenen uzun, zorlu
ve inatçı bir sınıf mücadelesi gerektirir.»*

İşte Lenin, sınıfların kaldırılması üzerine bun­


ları söylüyor.
Proletaryamn zorlu sınıf mücadelesi yoluyla
sınıfların kaldırılması - Lenin'in formülü böyle­
dir.
Sınıf mücadelesinin söndürülmesi ve kapita­
listlerin sosyalizmle bütünleşmeleri yoluyla sınıfla­
rın kaldırılması - bu da Buharin'in formülü.
Bu iki formül arasında ortak ne olabilir ?
Buharin'in, kulakların sosyalizmle bütünleş­
meleri teorisi bu şekilde Marksist-Leninist sınıf
mücadelesi teorisinin terk edilmesi dell).ektir. Bu
teori, kürsü sosyalizmi teorisine yaklaşmaktadır.
Buharin'in ve dostlarının bütün yanılgılarının
temeli budur.
Diyebilirsiniz ki, Buharin'in kulakların sosya­
liz•l'!..le bütünleşmesi teorisi, üzerinde uzun uzun
dr:.rmaya değmez, çünkü teorinin kendisi Buharin'e
karşı konuşuyor - hatta bağırıyor. Bu doğru de­
ğilr'!:r, yoldaşları Bu teori çekmeeelerde dinlendiği
sürece ona dikkat edilmeyebilirdi; çeşitli yoldaş­
ların yazılarında her cinsten saçmalıklar bulunabi­
lir! Ve gerçekten de şu son zamana kadar, Buha­
rin'in bu teorisine hiç dikkat göstermemiştik. Ama
son zamanda durum değişti. rSon yıllarda kızışan
küçük burjuva unsurlar, bu anti-Marksist teoriyi

* Lenin: «Macar İşçilerine Selam», Toplu Eserler, cilt


24, s. 315. Rusça.

f\ 0
diriiterek ona güncel bir karakter verdiler. Bugün
artık bu teorinin çekmeeelerde dinlendiği söylene­
mez. Bugün, Buharin'in bu garip teorisi, Parti­
miz içinde sağ sapmanın bayrağı, oportünizmin
bayrağı olmak iddiasını taşımaktadır. Onun için
artık bu teorinin yanından öyle geçip gidemeyiz.
Onun için, Partili yoldaşlarırnızın sağ sapmaya
karşı savaşımını kolaylaştırmak için yanlış ve za­
rarlı bir teori olarak bu teoriyi yere serrnek görevi­
mizdir.
(Stalin: «SBKP[B ] 'de Sağ Sapma Üze­
rine<>, Leninizmin Sorunları, İkinci Bö­
lüm. Moskova 1 934, s. 128 vd., 1929. )

D - Sağcıların, kü,çük-köylü ekonomisinin


«istikrarlılığı» ve onun sosyalizmle bütünleşmesi
kulakçı teorisine karşı mücadele

Şimdi politik ekonomideki üçüncü önyargıya,


küçük-köylü ekonomisinin «istikrarlılığın teorisine
geçelim. Burjuva politik ekonomisinin, büyük işlet­
menin küçük işletmeye üstünlükleri konusundaki,
güya ancak sanayi için geçerli olan ve fakat tarım­
da geçerli olmayan ünlü Marksist teze karşı ileri
sürdüğü itirazları herkes bilir. Bu teoriyi vaaz eden
David ve Hertz gibi sosyal-demokrat teorisyenler,
köylünün dayanıklı ve sabırlı olduğu, onun, elinde­
ki toprak parçasını bırakmamak için her türlü yok­
sunluğa boyun eğmeye hazır olduğu ve bu yüzden
de küçük-köylü ekonomisinin büyük tarım işletme­
sine karşı mücadelede istikrarlılık gösterdiği savı­
na «dayanmak» .isternişlerdir.
Böyle bir «istikrarlılığınn her türlü istikrarsız-
lıktan kötü olduğunu anlamak zor değildir. Bu an­
ti-Marksist teorinin bir tek hedef: küçük köyiilie­
rin milyonlarca kitlesini mahveden kapitalist düze­
ni övmek ve sağlamlaştırmak hedefi güttüğünü an­
lamak da zor değildir. Ve işte bu hedefi güttüğü
içindir ki, Marksistler bu teoriyi o kadar kolaylıkla
altedebilmişlerdir.
Ama şimdi sorun bu değil. Sorun, pratiğimi­
Zin, yaşamımızın bu teoriye karşı yeni kanıtlar sağ·
laması; oysa, şaşılacak şey, teorisyenlerimizin, işçi
sınıfının düşmanianna karşı bu yeni silahtan ya­
rarl anmak istememeleri ya da yararlanamamaları­
dır. Bununla kastettiğim, küçük köylüyü bir avuç
toprağına kölece bağlı olmaktan kurtaran ve böyle­
likle küçük köylü işletmesinden büyük kollektif iş­
letmeye geçişi kolaylaştıran toprağın özel mülkiye­
tinin kaldırılması ve toprağın millileştirilmesinin
bizde gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Gerçekten de, Batı Avrupa'da küçük köylüyü
küçük meta ekonomisine şimdiye kadar bağlamış
olan, şu anda bağlayan ve ilerde de bağlamaya de­
vam edecek olan nedir? Her şeyden önce ve esas
olarak kendine ait bir karış toprağa sahip olması,
toprakta özel mülkiyetın varlığı. O, bir karış top­
rak edinmek için yıllar boyu para biriktirmiştir, ve
toprağı satın alınpa da, besbelli ki, ondan ayrılmak
istemez, her türlü yoksunluğa razıdır, en ilkel yaşa­
rnı sürmeye razıdır, yeter ki bireysel ekonomisinin
temeli olan toprağını elinden kaçırmasın.
Bu etkenin bizde de, Sovyet rejimi koşullann­
dı;ı. da aynı biçimde etkili olmaya devam ettiği söy­
lenebilir mi? Söylenemez, çünkü bizde toprağın özel
mülkiyeti yoktur. Ve tam da bizde toprağın özel
mülkiyeti olmadığı içindir ki, bizde köylünün, Ba-

1 nn
tı'da olduğu gibi toprağa kölece bağlı olma duru­
mu yoktur. Bu koşul küçük-köylü ekonomisinden
'
kolhozlara geçişi zorunlu olarak kolaylaştırmakta­
dır.
Toprağın millileştirildiği bizde, köydeki büyük
işletmelerin,- kolhozların, küçük köylü ekonomisi­
ne üstünlüğünü bu kadar kolaylıkla karutlamaları­
mn nedenlerinden biri de budur.
Mutlak rantı kaldıran, toprağın özel mülkiye­
tine son veren ve onun millileştirilmesini sağlam­
laştıran Sovyet iktidarının tarım yasalarının büyük
devrimci önemi işte burada yatar.
Bundan ama şu sonuç çıkar ki, büyük tarım
işletmelerine karşı mücadelesinde küçük köylü iş­
l�tmelerinin istikr�rlılığını propaganda eden bur­
juva iktisatçılara karşı bizim elimizde yeni bir ka­
mt vardır.
Her çeşitten burjuva teorilerine karşı mücade­
lelerinde, bu yeni kamttan bizim tarım teorisyenle­
rimiz tarafından acaba niçin yeterince yararlaml­
mamaktadır?
Toprağın millileştirilmesinde biz özellikle «Ka­
pital»in üçüncü Cildindeki teorik önkoşullardan,
Marx'ın ·«Artı-Değer Teorileri» konusundaki ünlü
yapıtından ve Lenin'in tarım sarılllunu inceleyen
yapıtlarından, teorik düşüncenin bu zengin hazine­
sinden hareket ettik. Sözünü ettiğim genel olarak
toprak rantı teorisi ve özel olarak .da mutlak top­
rak rantı teorisidir. Bugün bu yapıtlardaki teorik
tezlerin, kentte ve köyde sosyalist inşamızın prati­
ği tarafından parlak bir biçimde doğrulandığı açık­
tır.
Ancak, Çayanov tipinde «Sovyet» iktisatçıları­
mn bilime aykırı teorileri yayınlarımızda rahatça
yer alırken, Marx-Engels-Lenin'in toprak rantı ve
mutlak toprak rantı teorisi üzerine dab.ice yapıt­
larının halka yayılmak, önplana çıkarılmak yerine
masa çekmecelerinde saklı tutulmasını anlamak
güçtür.
Engels'in «Fransa ve Almanya'da Köylü Soru­
nu» üzerine ünlü yazısını herhalde anımsarsınız.
Engels'in, küçük köylülerin kooperatif ekonomiye,
kollektif ekonomiye nasıl getirileceği sorunu üzeri­
ne ne büyük bir titizlikle eğildiğini mutlaka anım­
sarsınız. Engels'in yazısından ilgili pasajı aktarma­
ma izin veriniz.

«Ve biz kesinlikle küçük köylüden yanayız;


onun yazgısını daha katlanılabilir kılmak, eğer aklı
yatmışsa kooperatife geçişini kolaylaştırmak, ve hat­
ta, eğer aklı henüz yatmamışsa, meseleyi enine bo­
yuna düşünmek için parseli üzerinde uzun bir dü­
şünme zamanı bırakmak için, elden gelen izin veri­
lebilir her şeyi yapacağız.*

Engels'in bireysel köylü ekonomisini kollekti­


vizm yoluna yöneltme sorununa nasıl büYük bir ti·
tizlikle yaklaştığını goru�orsunuz. Engels'in ilk
başta aşırı gibi görünen bu titizliğini nasıl açıkla­
malı? O, nelerden yola çıkıyordu? Besbelli ki top­
rakta özeı mülkiyetin varlığından, köylünün kolay
kolay elinden çıkarmaya razı olmayacağı o «bir ka­
rış toprağa» sahip bulunduğu olgusundan yola çı­
kıyordu. Batı'da köylülük böyle. Toprakta özel
mülkiyetin bulunduğu kapitalist ülkelerde köylü­
lük böyle. Burada büyük bir titizlik gösterilmesi
gerektiği kolayca anlaşılır.

* İtalikler benim. J . St
Bizde, SSCB'nde durumun aynı olduğu söyle­
nebilir mi ? Hayır, söylenemez. Söylenemez, çünkü
bizde köylüyü bireysel işletmesine zincirleyen o
toprakta özel mülkiyet yoktur. Söylenemez, çünkü
bizde toprak millileştirilmiştir ve bu da köylünün
kollektivizm yolunu tutmasını kolaylaştırmakta­
dır.
Bizde son zamanlarda kolhaz hareketinin gÖ­
rece kolayca ve hızla gelişmesinin nedenlerinden
biri budur.

(Stalin: «SSCB'nde Tarım Politikasının


Sorunları Üzerine�, Leninizmin Sorunla­
rı, İkinci Bölüm. Moskova 1934, s. 209
vd., 1 929.)

5 Proletarya diktatörlüğünün çeşitli


-

aşamalannda proletarya ile köylülük arasındaki


ilişki

A ....:.._ Rusya'da proletarya ve köylülük

Sovyet Rusya'nın iç siyasal durumu, burada


dünya tarihinde ilk kez, bir dizi yıldan beri yalnız­
ca iki sınıfın varlığının görülmesi olgusu ile belir­
lenmektedir: onlarca yıldan beri büyük çapta genç,
bununla birlikte modern bir makine sanayii ile
eğitilmiş proletarya, ve nüfusun muazzam çoğunlu­
ğunu oluşturan küçük köylülük.
Rusya'da büyük toprak sahipleri ve kapita­
listler yok olmadılar ; ne var ki, tamamıyla mülk­
süzleştirildiler, sınıf olarak siyasi bakımdan tama­
mıyla yenildiler, kalıntıları, Sovyet iktidarının ka­
mu yönetiminde görevli memurları arasında sak-

103
!anmaktadır. Yurtdışında mülteciler olarak sınıf
örgütlerini koruyorlar: bunlar, yaklaşık 1 ,5 · 2 mil­
yon kişiden oluşmakta; ellerinde her çeşit burjuva
partisinin, « sosyalistler»in ( yani küçük· burjuvala­
rın ) görüşlerini yansıtan 50'yi aşkın günlük yayın
organı bulunmaktadır, ellerinde ordu kalıntıları
var ve uluslararası burjuvazi ile yaygın ilişkiler
sürdürüyorlar. Bu mülteciler olanca güçleriyle ve
her çeşit araçla, Sovyet iktidarı:ıaı yıkmaya ve Rus­
ya'da kapitalizmi restore �tmeye çalışmaktadırlar.
. . . Böyle bir iç durumda, egemen sınıf olarak
Rusya proletaryasının andaki esas görevi, köylüle­
re kılavuzluk yapmak için, onunla sağlam bir itti­
fak için, birbirini izleyen bir dizi kademeli geçiş­
lerle toplumsallaştırılmış makineli büyük tarım iş­
letmesine ulaşmak için zorunlu önlemleri doğru
bir şekilde saptamak ve uygulamaktır. Bu görev,
gerek ülkemizin geri kalmışlığı sonucu, gerekse
onun yedi yıllık emperyalist savaş ve içsavaşla kor­
kunç bir şekilde yıkılınası sonucu, Rusya'da özel­
likle güçtür. Ama, bu özel durum bir yana bırakıl­
sa da, bu görev, sosyalist inşada tüm kapitalist ül­
kelerin -belki İngiltere har�ç- önüne çıkacak en
güç görevlerden biridir. Ama İ ngiltere'de de küçük
çiftlik sahipleri sınıfı sayısal olarak özellikle küçük
olduğu halde, buna karşılık, İ ngiltere'ye «ait» sö"
mürgelerdeki yüzmilyonlarca insanın fiilen köleleş­
tirilmesi sayesinde küçük-burjuva bir yaşam tarzı
sürdüren işçi ve hizmetlilerin yüzdesi özellikle bü­
yüktür.
Bu nedenle, yekpare bir süreç olarak dünya
proleter devriminin gelişmesi açısından, Rusya'nın
geçirmekte olduğu dönemin anlamı, devlet iktida­
rını elinde bulunduran proletaryanın küçük-burju-

104
va yığınlar karşısındaki siyasetini pratik olarak
sınamak ve provadan geçirmektir.
. . . Sovyet Rusya'da köylülerle proletarya ara­
sındaki doğru ilişkilerin temeli 1917-1921 yıllarında
yaratılmıştır. �u dönemde, bütün uluslararası bur­
juvazi ve bütün küçük-burjuva demokrasisi parti­
lerince (!Sosyal-Devrimciler ve Menşevikler) des­
teklenen büyük toprak sahipleri ve kapitalistlerin
giriştiği istila, Sovyet iktidarını savunmak amacıy­
la proletarya ve köylülüğün savaş ittifakına yarattı,
onu pekistirdi ve ona nihai biçimini verdi. içsavaş,
sınıf mücadelesinin en keskin biçimidir ; bu müca­
dele ne kadar ke�kin olursa,_ onun alevleri içinde
bütün küçük-burjuva hayalleri ve önyarg1ları o ka­
dar hızla yok olmakta, pratik, köylülüğün en geri
tabakalarına bile o kadar açıklıkla göstermektedir
ki: yalnız proletarya diktatörlüğü köylülüğü kurta­
rabilir ; ISosyai-Devrimciler ve Menşevikler, aslında
yalnızca kapitalistlerin ve büyük toprak sahipleri­
nin hizmetindedirler.
Ama, köylülükle proletarya arasındaki savaş
ittifakı; onların sağlam ittifakının ilk blçimi olduy­
sa -ki olmak zorundaydı-, bu iki sınıfın belirli
bir iktisadi ittifakı gerçekleşmeksizin savaş ittifakı
birkaç hafta bile ayakta kalamazdı. Köylü, işçi dev­
letinden toprak elde etti, çiftlik sahibinden, kulak­
tan korunma elde etti ; işçiler de büyük sanayi ye­
niden kuruluncaya kadar köylülerden kredi niteli­
ğinde gıda maddeleri elde ettiler.
Küçük köylülerle proletarya arasındaki ittifak,
sosyalist açıdan a�cak, tamamiyle yeniden kuru­
lan ulaşım ve büyük sanayi, proletaryanın gıda
maddeleri karşılığında köyiiliere kendileri ve işlet­
melerini geliştirmek için gereksinim duyacakları
gerekli tüm ürünleri vermesini olanaklı kıldığında
tamamen doğru ve istikrarlı olabilecektir. ülkenin
korkunç yıkılrnışlığında, bu hedefe bir çırpıda as­
la ulaşılamazdı. Büyük toprak sahiplerine karşı
inanılmaz derecede sert savaşta, yeterince örgiıt­
lenmemiş bir devletin ayakta kalabilmek için al a­
cağı en kolay elde edilebilir önlem, teslimat yüküm­
lülüğü idi. 1920'deki kötü hasat ve hayvan yemi kıt­
lığı, köylülerin zaten son derece çetin olan yoksul­
luğunu daha' da ağırlaştırdı ve derhal ayni vergiye
geçişi kaçınılmaz bir wrunluluk kıldı.
Ilımlı ayni vergi, derhal köylülüğün durumu­
nu gözle görülür şekilde iyileştirme sonucu ver­
mekte ve aynı zamanda köylülerin ilgisini e� ala­
nını genişletme ve ürünü iyileştirmeye çekmekte­
dir.
Ayni vergi, köylünün bütün tahıl fazlasına el
koypıaktan, sanayi ile tarrm arasında doğru bir
sosyalist ürün değişimine geçiştir.

(Lenin: «RKP'nin Taktiği Üzerine Ko­


münist Enternasyonal III. Kongresi İçin
Raporun .Tezleri,_, Toplu Eserler, cilt 26,
s. 428 vd., Rusça.)

B - Sosyalist inşa koşullan altında


pvoletarya ile köylülük arasındaki ittifakın
biçimleri

Yeni ittifak biçimleri ne demektir, bunun ikti­


sat p olitikamız açısından anlamı nedir?
Bu, her şeyden önce, sanayiin, köylünün esas
olarak kişisel gereksinimlerini ( ayakkabı, pamuk­
lu, ve genelde tekstil malları vb . ) karşıladığı za-

106
manlardaki köy ile kent arasındaki eski ittifak bi­
çiı-ı.1lerinin yanısıra, şimdi sanayiin, köylü işletme­
sinin üretim alanındaki gereksinimlerini ( tarım
makineleri, traktör, ıslah edilmiş tohum, suni güb­
re vb ) karşıladığ1 bir sırada, bize, daha yeni ittifak
biçimleri gerektiği anlamına gelir.
Eskiden, köylü işletmesinin üretim alanındaki
gereksinimlerini fazla hesaba katmaksızın esas ola­
r ak onun kişisel gereksinimlerini karşılarken, bu­
gün, bir yandan onun kişisel gereksinimlerini kar­
�ılamayı sürdürürken, bir yandan . da tüm gücümüz­
le, tarımsal üretimin yeni bir teknik temel üzerin­
de yeniden kurulması ile doğrudan bağlantı içinde
bulunan tarım makineleri, traktör, suni gübre vb .
sağlamaya girişmeliyiz.
Tarımın tekrar işlerliğe kavıışturulması ve es­
ki toprak beylerine ve kulaklara ait toprakların
köylüler tarafından işlenmesi söz konusu olduğu
sürece, eski ittifak biçimleriyle yetinebilirdik. Ama
tarımın_ yeniden kurulmasının söz konusu olduğu
şimdi, bu ·yeterli değildir. Şimdi daha ileriye git­
mek, tarımsal üretimini modern teknik ve kollek­
tif çalışma temeli üzerinde dönüştürmesi için köy­
lülüğe yardım etmek gerekir.
İkinci olarak bu, sanayimizin yeniden donatıl­
masıyla eşzamanlı olarak, tarımın da ciddi bir bi­
çimde yeniden donatılması işine koyulmamız ge­
rektiği anlamına gelir. Biz, sanayim:ize yeni bir tek­
nik temel vererek, ona yeni, daha iyi makineler,
yeni, daha iyi kadrolar sağlayarak, onu yeniden do­
natmaktayız ve daha şimdiden, kısmen yeniden do­
natmış bulunuyoruz. Yeni yeni işletmeler ve fab­
rikalar kuruyoruz; eskilerini yeniden kuruyor ve
büyütüyoruz; metalürjiyi, kimya sanayiini ve ma-
kine sanayiini geliştiriyoruz. Bu temel üzerinde,
kentler büyüyor, yeni sanayi merkezleri çoğalıyor,
eskileri genişliyor. Bu temel üzerinde, gıda mad­
delerine ve sanayi için hammaddelere talep artı­
yor. Tarım ama, eski alet ve avadanlıklarında, ata­
dan kalma toprağı işleme yöntemlerinde, daha şim­
diden işe yaramaz, ya da hemen hemen işe yara­
maz haldeki eski ilkel teknikte, eski bireysel kü­
çük köylü ekonomisinde ve çalışma biçimlerinde
duruyor.
örneğin bizde devrimden önce aşağı-yukarı 16
ınilyon köylü işletmesi olması, bugün ise bu sayı­
nın en, az 25 olması olgusu ne anlama gelir? Bu,
toprağın işlenmesinin gittikçe daha dağınık ve par­
çalanmış bir nitelik kazandığından başka neye ta­
nıklık eder? Oysa dağınık küçük işletmelerin ka­
rakteristik bir özelliği, teknikten, makinelerden,
traktörlerden, tarımsal bilimin sonuçlarından ge­
rekli ölçüde yararlanacak durumda olmamalarıdır;
küçük çaplı meta üretimi işletmeleri olmalarıdır.
Pazar için tarım ürünlerinin yetersizliği bun­
dan ileri gelmektedir.
Kent ile köy arasında, sanayi ile tarım arasın­
da bir bölünme tehlikesi bundan ileri gelmektedir.
Tarımı ilerletmek, tarımı, sanayimizin geliş­
me temposuna uydurmak zorunluluğu bundan ile­
ri gelmektedir.
Ve bu -bölünme tehlikesini gidermek için, tarı­
mı, yeni bir teknik temel üzerinde ciddi bir biçim­
de yeniden donatmaya koyulmak gerekir. Ama ta­
rımı yeniden donatmak için, dağınık bireysel köylü
işletmelerini, adım adım büyük işletmeler halinde,
kollektif işletmeler halinde birleştirmek; tarımı
kollektif çalışma temeli üzerinde inşa etmek; kol-
lektif işletmeleri büyütmek, eski ve yeni savhazları
geliştirmek; tarımın tüm ana dallarında sözleşme
yönteminin kitlesel biçimlerini sistemli bir şekilde
uygulamak; yeni tekniği benimsemekte, çalışmayı
kollektifleştirmekte köylülüğe yardım eden Makine
ve Traktör İstasyonlan sistemini geliştirmek gere­
kir, - tek kelimeyle, küçük köylü işletmelerini, gi­
derek kollektif büyük üretime geçirmek gerekir,
çünkü yalnız toplumsal tipte büyük üretim, bilimin
sonuçlarından ve yeni teknikten tam olarak yarar­
lanabilir ve tarımımızı dev adımlarla ilerletebilir.
Elbette bu demek değildir ki, yoksul ve orta
köylülerin bireysel ekonomilerini ihmal etmeliyiz.
Hiç de değil. �oksul ve orta 'köylülerin bireysel
ekonomisi, sanayiin besin maddeleri ve hammad­
delerle beslenmesi bakımından başat bir rol oyna­
maktadır ve yakın gelecekte de oynamaya devam
edecektir. Tam da bu yüzden, henüz kollektif iş­
letmelerde birleşmemiş yoksul ve orta köylülerin
bireysel ekonomisini desteklemek gerekir.
Ama ou demektir ki, bireysel kôylü ekonomisi,
kendi başına, daha şimdiden artık yeterli değildir.
Tahıl alım işindeki güçlüklerimiz bunun tanıtıdır.
Onun için, yoksul ve orta köylülerin bireysel eko­
nomilerinin gelişmesini, kollektif ekonomi biçimle­
rini ve savhazları çok yönlü geliştirerek tamamla­
mak gerekir.
Bundan dolayı, köylülerin küçük bireysel eko­
nomilerini kollektif çalışma yoluna geçirmelerini
kolaylaştırmak için, yoksul ve orta köylülerin bi­
reysel ekonomisi ile kollektif toplumsal ekonomi
biçimleri arasında bir köprü kurmak gerekir; kit­
lesel sö_zleşmeler şeklinde; Makine ve Traktör is­
tasyonları şeklinde, kooperatif hareketinin çok

1 09
yönlü geliştirilmesi şeklinde bir köprü kurmak ge­
rekir.
Bu önkoşullar olmaksızın, tarımı ciddi bir bi­
çimde geliştirmek olanaksızdır. Bu önkoşullar ol­
maksızın, tahıl sorununun çozumü olanaksızdır.
Bu önJwşullar olmaksızın, köylülüğün yoksul taba··
kalarını yok olmaktan, yoksulluktan kurtarınalt
olanaksızdır.
Nihayet bu demektir ki, tarımsal üretimin ye­
ni baştan kurulması için esas kaynak olarak sana­
yimizi her çareye başvurarak geliştirmek gerekir;
metalürj iyi, kimya sanayiini, makine sanayiini ge­
liştirmek gerekir; traktör fabrikaları, tarım maki­
neleri fabrikaları vb. kurmak gerekir.
Köylülüğün ana yığınlarını, kitlesel sözleşme­
ler yoluyla kollektif ekonomi biçimlerine çekme­
dikçe, tarıma önemli miktarda traktör ve tarım
makineleri vb. sağlamadıkça, kolhazları geliştirme­
nin olanaksız olduğunu, Makine ve Traktör İstas�
yonlarını geliştirmenin olanaksız olduğunu tanıtla­
maya gerek yoktur.
Ama, sanayimizi hızlı bir tempo ile geliştirme­
den, köyü makine ve traktörle beslemek olanak­
sızdır. Bundan dolayı, sanayimizin hızlı gelişme
temposu, tarımın kollektivizm temeli üzerinde ye­
niden kuruluşunun anahtarıdır.
Yeni ittifak biçimlerinin anlamı ve önemi bu­
dur.
(Stalin: cSBKP [B ] İçindeki Sağ Sapma
Üzerine,., Leninizmin Sorunları, İkinci
Bölüm. Moskova 1934, s. 143 vd., 1928. )
V - SSCB ' N i N D Ü NYAN I N EN B Ü Y Ü K
TAR I M i S LETM.ELE R i Ü LKES i NE
DÖ N U Ş Ü M Ü VE i Ç i N DE
B U L U N D U G U M UZ AŞAMADA
KÖY Ü N SOSYALİST D Ö N Ü Ş Ü M Ü N Ü N
G Ö REV LER İ

ı - Leninist kooperatif planının en yüksek


aşaması olarak kollektifleştirnıe üzerine
Stalin

1 - Çıkış yolu, her şeyden önce, küçük, geri,


dağınık, köylü işletmelerinden, birleşmiş, büyük,
makinelerle donatılmış, bilimin sağladığı olanak­
lardan yararlanan ve azami miktarda tahıl ilietebi­
lecek toplumsal işletmelere geçmekte yatmakta­
dır. Çıkış yolu, tarımda, bireysel köylü ekonomi­
sinden kollektif, toplumsal ekonomiye geçmekte
yatmaktadır.
Daha Ekim Devrimi'nin ilk günlerinde, Lenin
Partiyi, lwlhozlar örgütlerneye çağırıyordu. O za­
mandan beri, Partimizde kolhaz fikrinin propa­
gandası durmamıştır. Bununla birlikte, kolhazla­
rın oluşturulması çağrısının yığınlar arasında yan­
kı bulması, ancak bu son zamanlardadır. Bu, her
şeyden önce köylünün zihniyetinde kolhazlar lehi-

lll
ne bir dönüşü · hazırlayan köyde kooperatifçiliğin
hızlı gelişmesi ile açıklanabilir; öte yandan, şimdi­
den, desiyatin başına 150 ila 200 pud mahsul alan
ve % 30 ila % 40 pazar için üretim sağlayan kolhaz­
ların varlığı, yoksul köylüler arasında ve orta köy­
lülüğün alt tabakaları arasında, kolhozlaşmaya
doğru ciddi bir yöneliş başlattı.
Burada daha az önemli olmayan bir başka nok­
ta da, devletin kollektifleştirme hareketini önemli
ölçüde finanse etme olanağına ancak son zamanda
kavuşmuş olmasıdır. Bilindiği gibi, bu yıl devlet
kolhozlara, geçen yıla oranla iki kat fazla mali yar­
dımda bulunmuştur ( 60 milyon rubleden fazla ) .
XV. Parti Kongresi, yığınsal kollektifleştirme hare­
ketinin koşullannın şimdiden olgunlaştığını, kol­
lektifleştirme hareketini güçlendirmenin, ülkede
pazar için tahıl üretimini artırmanın en önemli
araçlarından biri olduğunu ilan ettiğinde tamamen
haklıydı.
Merkezi İştatistik Dairesinin rakamlarına gö­
re . 1 927 yılında kolhozların to'plam tahıl üretimi en
az 55 milyon pud, üretimin pazar için olan kesimi
ortalama % 30 olmuştur. Kabaran yeni kolhazlar
kurma ve eskileri genişletme dalgası, bu yılın so­
nunda, kolhazlarda üretilen tahıl mi�tarının kayda
değer ölçüde artması sonucunu verecektir. Görev,
bugünkü kollektifleştirme hareketinin -gelişme tem­
posunu ko rumak, kolhazları büyütmek, adı var
kendi ·yok cinsten kolhazları tasfiye etmek, bunla­
rın yerine gerçek kolhazlar kurmak ve kolhazların
devlet yardımı ve kredilerinden yoksun kalmak is­
temiyc;:>rlarsa bütün satılık tahılların devlet örgütıe­
rinP. ve kooperatif örgütlerine teslim etmelerini
sağlayacak bir rejimi yerleştirmektir. öyle sanıyo-
rum ki, bu koşullar altında üç yıla kadar kolhaz­
ların 40 ila 50 milyon pud tahılı satışa sunmalarını
sağlayabiliriz.
Besbelli ki, kollektif işletmelerin başka şey,
kooperatifierin başka şey olduğu varsayımıyla, kol­
lekcifleştirme hareketi ile kooperatif hareketi ba­
zen karşı karşıya konmaktadır. Bu elbette ki yan­
lıştır. Kimileri, lwlhozlan Lenin'in kooperatif pla­
nının karşısına koyacak kadar ileri gidiyorlar. Söy­
lemeye gerek yok ki, böyle bir karşı karşıya koyu­
şun gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Gerçekt_e, kolhaz­
lar kooperatifierin bir türüdür, hem de üretim koo­
peratiflerinin en parlak biçimi. Alım, satım ve ür&
tim kooperatifleri vardır. · Kolhozlar genel olarak
kooperatif hareketinin ve özel olarak da Lenin'in
köoperatif planının ayrılmaz bir bileşenidir. Le­
nin'in kooperatif planını uygulamak demek, köylü­
yü, alım ve satım kooperatifleri düzeyinden üretim
kooperatifine, yani kolhaz kooperatifine yükselt­
mek demektir. Bizde kolhozların, alım ve satım
kooperatiflerinin güçlenmesinin sonucu olarak or­
taya çıkıp gelişmesi olgusu· da bununla açıklanır.
2 - Çıkış yolu, ikinci olarak, eski sovhozlan
genişletmek ve sağlamlaştırmak, yeni büyük sov­
hozlar örgütlernek ve geliştirmektir. Merkezi İsta­
tistik Dairesinin verilerine göre, bugün varolan
sovhozlarda toplam tahıl üretimi 1927 yılmda en az
45 milyon puda ulaşmış, üretimin % 65'i pazara su­
nulmuştur. Bir miktar devlet desteğiyle sovhozla­
nn tahıl üretimini önemli ölçüde artırabilecekleri­
ne kuşku yoktur.
· Ama görev bununla sınırlı değil. Sovyet hükü­
metinin aldığı bir karara göre, köylü işletmelerinin
bulunmadığı bölgelerde, bundan 5-6 yıl sonra yak-
laşık olarak 100 milyon pud tahılı satışa sunacak
olan yeni büyük sovhozlar ( her biri 10 000 - 30 000
desiyatin büyüklüğünde ) kurulacaktır. Bu sovhoz­
ların örgütlenmesine şimdiden girişilmiştir. Göre­
vimiz, Sovyet hükümetinin bu kararını her ne pa­
hasına olursa olsun uygulamaktır. Sanıyorum ki,
bu görevlerin yerine getirilmesi önkoşuluyla, 3 4 -

yıl içinde, eski ve yeni sovhozlardan 80 ila 100 mil­


yon pud satılık tahıl elde edebiliriz.
(Stalin: <Tahıl Cephesinde:», Leninizmin
Sorunları, Birinci Bölüm. Moskova 1932,
s. 503 vd., 1 928.)

2 - Köylillüğün ana kitlelerinin sosyalist


büyük ekonomi yoluna geçişi ve SSCB'nin
dünyanın en büyük tarım işletmeleri ülkesine
dönüşümü

A - Köylillüğün ana kitlelerinin kollektifleşmeye


geçişi

XV. Parti Kongresinin direktiileri temelinde


Merkez Komitesi tarafından uygulanan ülkenin sa­
nayileştirilmesinin hızlı temposu, ülkenin iç kesim­
lerinde sınıfsal ilişkilerin derinden değişn'ıesini- be­
raberinde getirdi. Bu değişikliği karakterize eden,
işçi sınıfının sayısal olarak hızla büyümesinin yanı­
sıra, yoksul ve orta köylülük ile ilgili olarak onun
önder rolünün güçlemnesidir. işçi sınıfı ile köylü­
lüğün ana kitleleri arasındaki ekonomik ittüak mü­
kemmel bir üretim karakterine büründü. Partinin
ve Merkez Komitesi'nin · siyaseti, geri ve dağınık
küçük köylü işletmelerinin büyük sosyalist tarım

1 14
yoluna başarılı bir şekilde .geçmesini, genel kollek­
tifleştirmenin gelişmesini ve kulakların sınıf ola­
rak tasfiye edilmesi şiarının pratikte gerçekleşme.
sine geçişi güvence altına aldı. Rapor döneminde
özel sermayenin rolü göz çarpıcı bir şekilde düştü,
geriletilmesi süreci devam etmektedir. Sovyet dev­
letinin düzeltici-düzenleyici rolü, giderek artan bir
şekilde sanayinin ötesinde tarımı kapsayarak ka­
rarlı bir güçlenme yaşamaktadır. Biz, Lenin tara­
fından koyulan «NEP Rusya'sı>>nı «sosyalist Rus­
ya»ya dönüştürme görevini çözmekteyiz.
Sosyalist inşanın gelişmesi, kapitalist unsur­
lara saldırının güçlenmesi, kaçınılmaz olarak ku­
lak-kapitalist unsurlar tarafından ülkede sınıf mü­
cadelesinin keskinleştirilmesine ve onların ümitsiz
dİreniş çabalarına götürmek zorundaydı. Köydeki
tarım işçilerinin ve yoksul köylülerin gelişen faa­
liyetlerine dayanarak, orta köylülerle ittifakı sağ­
lamlaştırarak Parti, karşı-devrimci sabotajı ve ku­
lakların direnişini kırdı ve tahıl temin etmeyi ve
önemli bir yedek tahıl fonu toplamayı başardı.
Partinin doğru siyasetinin sonucu olarak, orta köy­
lü kitlesinin sosyalizme kesin yönelmesi, en göze
çarpıcı ifadesini, 1929 sonunda milyonlarca köylü­
yü saran ve kolhaziara katılan orta köylüyü Sov­
yet iktidarının bir dayanağı haline dönüştürerek,
kulak tahıl üretiminin kolhoz-sovhoz tahıl üretimi­
ne dönüştürülmesinin önkoşullarını yaratarak ve
Partinin kulaklann sımrlandınlınası ve geriye itil­
mesi şiarından, genel kollektifleştirme temelinde
kulakların sınıf olarak tasfiye edilmesi şiarına geç­
mesini olanaklı kılarak ülkede sınıf güçlerinin yeni
bir dengesini yaratan güç}ü kollektifleştirme hare­
ketinde bulmaktadır.

115
Parti Kongresi,_ işçi sınıfının ülkedeki kapita­
list sömürünün . son kalesine saldırısı anlamına ge­
len bu şiarın hüyük tarihsel önemini onaylar.

(Merkez Komitesi'nin Raporu Üzerine


SBKP [B] XVI. Parti Kongresinin Ka­
rarı, 1 930.)

B - Tarımda odak noktası ve Sovyet iktidarının


köyde sağlam bir .dayanağı ola:ra.k kollektif
köylülük

ı - Etı önemli tahıl bölgelerindeki orta köylü


kitlesinin önemli bir bölümü, yoksul köylüleri izle­
yerek, toplumsal büyük ekonominin üstünlüğüne
aklı yattı, özgürce kolhaziara girdiler, tarlalan kol­
lektifçe işliyorlar ve sosyalist yola adım attılar. Bu­
nunla salt teorik olarak değil, aynı zamanda mil­
yıonlarca insanın tecrübesi temelinde - proletarya
diktatörlüğünün varlığı koşullarında - geri, az
üretken ve küçük, küçücük bireysel köylü ekonomi­
sinden son derece üretken, kollektif büyük ekono­
miye geçişin olanağı kanıtlandı.
2 - ıSSCB'nin bir dizi reyonunda genel kollek­
tifleştirmenin gelişmesi nedeniyle Parti, köydeki
kapitalist unsurların kısıtlanması ve geriye itHme­
si eski politikasından, kulaklann sınıf olarak tasfi­
yesi yeni politikasına geÇti; bu politikayı yoksul ve
orta köylü kitlelerin kendilerinin uyguladığı genel
kollektifleştirmenin ayrılmaz bir parçası olarak
gerçekleştirdi.

·3 - Kolhazların ve sovhozların kitlesel geliş­


mesinin ve sınıf olarak kulakların başlanan tasfi­
yesi sonucunda, sanayide sosyalist biçimin yanısı-
ra, SSOB tarımında kapitalist biçim geriye itilip
sosyalist biçim geliştiği ölçüde, SSCB ekonomisin­
deki çeşitli ekonomik ıbiçimlerin kar�ılıklı ilişkileri
değişmektedir.
4- Şimdiye kadar nerdeyse salt sosyalist sa­
nayie dayanan SSCB'ndeki sosyalist ilişkiler, şimdi
tarımda hızla gelişen sosyalist sektöre ( kolhoz ve
savhazlar şeklindeki büyük üretim) de dayanmaya
başlamaktadır. Bununla, proleter iktidarın sosya­
_

list

«
. . .ilişkileri, şimdiye kadar esas olarak birkaç
önde gelen sanayi ile sınırlı ve tarımı çok az kap­
sayan kapitalizmin eri gelişmiş biçimleri göz ardı
edilirse, hazır bulmamasmdan» *

oluşan proleter devrimin bu en büyük oorluklarını


aşma olanağı açılmaktadır.
5- Tüm bunlarla uyum içinde şimdi köyde
Sovyet iktidarının üs noktası sorunu yeni bir biçim
almaktadır. Artık Sovyetler Birliği'nin en önemli
tahıl bölgelerinde köy iki ana bölüme ayrılm akta­
dır: So'Vyet iktidannın fiili ve sağlam dayanağı ola­
rak kolhoz köylüleri, ve henüz kolhaziara girmek
istemeyen, fakat kollektifleşme yoluna geçişin ge­
rekliliğine kolhozun kitlesel tecrübesinin görece kı­
sa bir süre içinde ikna edeceği bireysel yoksul ve
orta köylüler.
Kongre, Partinin SSCB tarımının gelişmesin­
deki bu dönüşümü şunlar sonucunda gerçekleştire­
bildiğini tespit etmeyi gerekli görmektedir:
a ) Tarımın kollektivizm ilkeleri temelinde ye-

* Lenin: VII. Parti Kongresi. �savaş ve Barış Üzerine


Rapor», Toplu Eserler, cilt 22, s. 3 1 6. Rusça.
niden kurulması için önkoşuı olan sanayiin hızlı
gelişme temposu;
b ) Kooperatifierin kitlesel gelişimi, Makine ve
Traktör istasyonlarının örgütlenmesi ve sovhozla­
rın gelişmesi;
c ) Kolhozun İçinde bulunduğumuz anda inşa­
sının temeli olarak orta köylülerle ittifak bazında
köyün kapitalist unsurlarına ( kulaklar) saldırı;
d) Yoksul köylülerin ve tarım işçilerinin ör­
gütlenmesi çalışmasının geliştirilmesi;
e ) Karşı-devrimci Troçkizmin ve sağ sapma­
nın yok edilmesi.
(Kolhoz Hareketi ve Tarımın Yükselişi
Üzerine SBKP [B] XVI. Parti Kongresi­
nin Kararı, Bölüm 1, Rusça.)

C - Kolhoız; köylülüğünün sosyal niteliği


ve onun ,sosyalist yeniden eğitiminin temeli
olarak kolhoz işletmeleri

Kolhazlar verili olduğunda, sosyalizmin inşası


için gerekli olan her şeyin de verili olduğuna inan­
mak yanlış olurdu. Kolhoz üyelerinin, şimdiden
sosyalistler haline gelmiş olduklarına inanmak ise
daha da büyük bir yanlış olurdu. Hayır, kolboz
mensubu köylüyü yeniden kalıba dökmek için onun
bireyci zihniyetini dönüştürmek ve onu gerçekten
sosyalist toplumun emekçisi haline getirmek için
daha çok çalışmak gerekir. Ve kolhazların makine­
leşmesi ve traktörleşmesi ne kadar çabuk olursa,
bu iş o kadar çabuk olacaktır. Ama bu, köyün sos­
yalist dönüşümünün bir kaldıracı olarak kolbozla­
rın büyük önemini hiçbir şekilde azaltmaz. Kolhoz-

1 1 n
ların büyük önemi tam da, tarımda makinelerin ve
traktörlerin kullanılması için temel alan olmaları,
köylünün yeniden kalıba dökülmesi için, köylünün
zihniyetinin değiştirilmesi, proleter sosyalizmi yö­
nünde değiştirilmesi için temel alanı yaratmasında
yatmaktadır. Lenin şlınu söylerken haklıydı:

«Küçük çiftçinin yeniden yoğrulması, onun


tüm ruh halinin değişmesi, kuşaklar gerektiren bir­
şeydir. Küçük çiftçi ile ilgili olarak bu sorunun bir
çözüme bağlanmasını ve deyim yerindeyse onun
tüm ruh halinin sağlığa kavuşturulmasını, ancak
maddi Qir temel sağlayabilir, teknik sağlayabilir,
tarımda traktör ve makinelerin kitlesel ölçekte kul­
lanılması sağlayabilir, kitlesel ölçekte elektriklen­
dirme sağlayabilir.�

(Stalin: -ı.SSCB'nde Tarım Politikasının


Sorunları Üzerine�, Leninizmin Sorun­
ları, İ kinci Bölüm. Moskova 1934, s. 222
vd., 1929. )

�öylerdeki ve reyonlardaki komünistleri­


miz kollıozları aşırı derecede idealize etmektedir­
ler. Artık kolhazlar sosyalist bir ekonomi biçimi
olduğuna göre, böylece her şeyin verili olduğu ve
kolhazlarda Sovyet düşmanlığı ve sabotaj söz ko­
nusu olamayacağı; sabotaj olaylan ve Sovyet düş­
manı görünümler olduğunda, bunların es geçilmesi
gerektiği, çünkü kolhaziara karşı salt ikna yoluyla
etkin olunabileceği, ama tek tek kolh.ozlara ve kol­
haz köylülerine karşı zor yöntemİerinin kullanıla­
mayacağı şeklinde sıkça görüş belirtmektedirler.
Söylemeye gerek yok ki, kolhazları böyle görmenin
Leninizm ile hiçbir ortak yanı yoktur. Leninistler
kolhazları ve kolhaz köylülerini asla idealize etme-

1 1 n
melidirler. Onlar kolhazları ve kolhaz köylülerini
bir fetiş olarak görmeksizin, olayları soğukkanlı­
lıkla ve somut olarak değerlendirmelidirler .
. . . Nedir bir kolhaz köylüsü? Kolhaz köylüsü,
işçi sınıfının müttefikidir. Bu köylülüğün ezici ço­
ğunluğu köyde Sovyet iktidarının bir dayanağıdır.
Fakat bu, kolhaz köylüleri ve kolhazlar içinde Sov­
yet iktidarına karşı çıkan, zararlı unsurlan destek­
leyen, tahıl temininin sabote edilmesine yardım
eden grupların çıkmayacağı anlamına gelmez. Ko­
münistlerin kolhazların sosyalist bir ekonomi biçi­
mi olduğundan yola çıkarak bu münferit kolhaz
köylülerinin ve kolhazların bu darbesine mahvedi­
ci bir karşı darbe ile cevap vermemesi aptallık
olur.

(Stalin: Politbüro ve MKK Prezidyumu'


nun 27 Kasım 1 932 Tarihli Bi·rleşik Otu­
rumunda Konuşma, Bolşevik No. lf2, s.
1 9, 1933, Rusça.)

D - Kulaklann sınıf olarak tasfiye edilmesi


üzerine

Partimizin geçen yıl içindeki çalışmalarının ka­


rakteristik özelliği, bizim Parti olarak, 1Sovyet ikti­
dan olarak:
a) Köyün kapitalist unsurlarına karşı tüm cep­
he boyunca saldırıya geçmemizde ve
b ) Bu saldırının, bilindiği gibi, gayet elle tutu­
lur olumlu sonuçlar vermesi ve vermeye devam et­
mesinde yatmaktadır.
Bu ne demektir? Bu demektir ki biz, kulakla­
rın sömürücü eğilimlerini sımdama politikasından,
kulakları sınıf olarak tasfiye etme politikasına geç­
miş bulunuyoruz. Bu demektir ki biz, tüm politi­
kamızda tayin edici dönüşlerden birini yaptık ve
yapmaktayız.
Son zamanlara kadar Parti, kulakların sömü­
rücü eğilimlerini sırurlama bakış açısını savunu­
yordu. Bilindiği gibi bu · politika, daha VIII. Parti
Kongresinde ilan edilmişti. Aynı politika NElP 'in
kabulünde ve Partimizin XI. Kongresinde yeniden
ilan edildi. Lenin'in Preobrajenski'nin tezleri üze­
rine ( 1922 yılındaki ) bilinen mektubun da, tam da
bu politikanın güdülmesi zorunluluğuna değindiği
hatırlardadır. Son olarak bu politika, Partimizin
XV. Parti Kongresinde doğrulapınıştır. Ve son za­
manlara kadar da bu politikayı uyguladık.
Bu politika doğru muydu? Evet, o zamanlar
kayıtsız-koşulsuz doğruydu. Bundan beş ya da üç
yıl önce, kulaklara karşı böyle bir saldırıya geçebi·
lir miydik? o zamanlar böyle bir saldırının başa­
rılı olacağını.: umabilir miydik? Hayır, umamazdık.
Bu en tehlikeli maceracılık olurdu. Bu,. saldırı ile
son derece tehlikeli bir şekilde oynamak olurdu.
Çünkü kaçınılmaz olarak başarısızlığa uğrardık ve
böylece kulakların durumunu güçlendirmiş olur­
duk. Niçin? Çünkü o zamanlar, kulaklara karşı ke­
sin saldırıda dayanabileceği:miz üs noktalarımız he­
nüz köyde yoktu, kapsamlı bir sovhoz ve kolhoz
ağımız yoktu. Çünkü o sıralarda, henüz, kulakların
kapitalist üretimirün yerine, kolhaz ve sovhozların
sosyalist üretimini g�irme olanağumz yoktu.
1926- ve 1927 yıllarında Zinovyevist-Troçkist
muhalefet bütün gücüyle Partiye, kulaklara karşı
derhal taarruza geçilmesi politikasını dayatmaya
çalışıyordu. Parti, ciddi kimselerin saldırı ile oyun

1 ?. 1
oynamayacaklarım bildiği için, bu tehlikeli macera­
ya yanaşmadı. Kulaklara karşı saldırı, ciddi bir so­
rundur. Bu sorunu, kulaklara karşı nutuk atma ile
karıştırmamalı. Kulaklara karşı saldırı, Zinovye­
vist-Troçkist muhalefetin Partiye dayatmaya çalış­
tığı kulakları arada bir tırmalama politikasıyla da
karıştırılmamalıdır. Kulaklara karşı saldırıya geç­
mek. kulaklari ezmek ve sımf olarak tasfiye etmek
demektir. Bu hedefi gü.tmeyen bir saldırı tumtu­
raklı bir laftır, hafü çarpışmadır, gevezeliktir, iste·
diğimiz her şeydir, ama gerçek bir Bolşevik saldırı
asla değildir. Kulaklara karşı saldırıya geçmek, uy­
gun şekilde hazırlanmak ve kulaklara artık bir da­
ha asla ayağa kalkamayacakları bir darbe indir­
mek demektir. Biz Bolşevikler, gerçek saldırı diye
buna deriz. Bundan beş ya da üç yıl önce başarı
şansı olan böyle bir saldırıya girişebilir miydik?
Hayır, girişemezdik.

Nitekim 1927'de kulaklar 600 milyon puddan


fazla tahıl üretiyor ve bunun 130 milyon pudunu
köyün dışında satıyordu. Bu, hesaba katmak zo­
runda olunan oldukça önemli bir güçtü. Ya kolhaz
ve sovhozlarımız o yılda ne kadar üretiyorlardı? 35
milyon pud kadarı pazara sunulan 80 milyon pud
tahıl. O sırada, kulakların üretiminin ve kulakların
pazara sunduğu tahılın yerine, kolhaz sovhozları­
mızın üretimini ve pazara sunduğu tahılı geçirebi­
lir miydik, siz söyleyiniz? Besbelli ki geçirernezdik.
Bu koşullar altında kulaklara karşı kesin bir
saldırıya geçmek ne ap.lama gelirdi? Bizim kaçınıl­
maz olarak başarısızlığa uğramamız, kıiıakların po­
zisyonlarım güçlendirmemiz ve tahılsız kalmamız
anlamına gelirdi. İşte bunun için Zinovyevist-Troç­
kist muhalefetin maceracı parlak sözlerine karşın,

122
o tarihte kulaklara karşı saldırıya girişemezdik ve
girişmemeliydik.
Ya şimdi durum nasıldır? i şler şimdi ne du­
rumdadır? Sirndi artık kulaklara darbe indirmek,
onun direncini kırmak, onu sınıf olarak tasfiye et­
mek ve onun üretimi yerine kolhazların ve savhaz­
ların üretimini geçirmek için yeterli bir maddi te­
mPlimiz vardır. Bilindiği gibi 1929 yılında kolhaz
ve sovhozların tahıl üretimi, 400 milyon puddan
az olmamıştır ( 1927'deki kulak ekonomisinin top·
lam üretiminden 200 milyon pud eksik ) . Yine bilin­
diği gibi, 1929'da kolhaz ve sovhozlar 130 milyon
pud tahılı pazara sunmuşlardır ( yani kulakların
1927'de sunduğundan fazla ) . Yine bilindiği gibi,
1930'da kolhazların ve savhazların toplam üretimi
90Ö milyon puddan az olmayacaktır ( yani 1927'de­
ki kulakların toplam üretiminden fazla ) , ve kolhaz
ve savhazların aynı yıl içinde pazara sunacaklan
tahıl miktarı en az 400 milyon pud olacaktır ( yani
kulakla� 1927'de sunduğuyla karşılaştırılamaya­
cak kadar fazla ) .
İ şte yoldaşlar, bugün durum böyledir.
İ şte ülkemizin ekonomisinde meydana gelen
değişiklikler bunlardır.
işte bizde son zamanlarda sınıf güçlerinde
meydana gelen değişiklikler bunlardır.
Gördüğünüz gibi, şimdi artık kulak üretiminin
yerine kolhaz ve savhaz üretimini geçirmek için
maddi temele sahibiz. Kulaklara karşı saldırımızın
şimdi kuşku götürmez bir başarıyla gelişmesi tam
da bu yüzdendir.
Eğer kulaklara karşı kısır sözlerle yetinmeyip,
ona karşı gerçek ve kesin bir saldırıdan söz e>tmek
isteniyorsa, kulaklara karşı saldırı böyle yürütül­
melidir.

İşte bunun için biz, s on zamanlarda, kulakla­


rın sömüıiicü eğilimlerini sınırlama politikasından,
kulaklan sınıf olarak tasfiye etme politikasına geç­
miş bulunuyoruz.

Peki, kulakların roülksüzleştirilmesi politika­


sında durum nedir, genel kollektifleştirme bölgele­
rinde kulakların mülksüzleştirilmesi caiz midir ? -
·
diye soruluyor çeşitli yanlardan. Gülünç bi:ı: soru;
Kulakların söroüıiicü eğilimlerini sınırlama göıii­
şünü benimsediğimiz sürece, kulaklara karşı kesin
bir saldırıya girişme olanağına sahip olmadığırruz
sürece, kulak üretiminin yerine kolhazların ve sav­
hazların üretimini geçirme olanağına sahip almadı­
ğımız sürece, kulakların mülksüzleşt�rilroesi caiz
değildi. O sıralar kulakların mülksüzleştirilmesini
caiz görmeyen bir politika gerekliydi ve doğruydu.
Ya bugün? Bugün durum başkadır. Bugün kulak­
lara karşı kesin bir saldırıya girişme, onun direni·
şini kırma-, onu sınıf olarak tasfiye etme ve kulak
üretiminin yerine kolhazların ve sovhozların üreti­
mini geçirme olanağına sahibiz. Bugün artık, ku�
laklann roillksüzleştirilmesi işi, toptan kollektifleş­
tirmeyi gerçekleştiren yoksul ve orta köylü kitlele­
rinin kendileri tarafından uygulanmaktadır. Bugün
artık kulakların roülksüzleştirilmesi işi, toptan kol­
lektifleşme bölgelerinde basit bir idari önlem ol­
maktan çıkmıştır. Bugün orada kulakların mülk­
süzleştirilmesi işi, artık kolhazların kuruluş ve ge­
lişmesinin bir bileşeni olmuştur. Bu nedenle bugün
uzun uzun kulaklann mülksüzleştirilmesi konusu
üzerinde durmak gülünçtür ve pek ciddi bir tutum
sayılamaz. Kellesi uçurulamn saçları için gözyaşı
dökülmez, der bir Rus atasözü.
Kulakların kolhoza kabul edilip edilmeyeceği
sorusu da daha az gülünç değildlr. Elbette ki on­
lar kolhaziara kabul edilemez. Edilemez, çünkü ku­
laklar, kolboz hareketinin en azılı düşmanıdır. Bu
gayet berraktır.
(Stalin: «SSCB'nde Tarım Politikasının
Sorunları Üzerine�, Leninizmin Sorun­
ları, İkinci Bölüm. Moskova 1934, s. 224
vd., 1929.)

E ,...- SSCB - dünyamn en büyük sosyalist tarım


işletmeleri ülkesi

Bir yandan sanayiin hızlı büyümesi ve diğer


yandan kulakların sınıf olarak tasfiyesi politikası­
mn başarıyla uygulanması, tarıma traktörler ve en
yeni tarım makinelerinin sağlanmasım, bireysel kü­
çük köylü işletmelerinin büyük kolhazlarda birleş­
tirilmesini ve geniş bir tahıl ve hayvancılık savhaz­
lan ağının örgütlenmesini mümkün kılmıştır.
Beş yıllık plan döneminde tarım şunları elde
etmiştir : a ) Toplam 1 ,9 milyon beygir gücünde
120 OOO'den fazla traktör; b ) 1 ,6 milyar ruble tuta­
rında tarım makineleri ; özellikle römorkörlü mo­
dern kombine makinelerin güçlü artışı dikkate alı­
mrsa, bunlarla 1928 yılı ile karşılaştırıldığında tarı­
mın mekanik donatımı iki mislinden fazla artmış­
tır.
Son dört yılda modern iş aletleri, tamirhane­
ler, otomobiller vs. ile donatılan 2446 Makine ve
TraktÖr istasyonu örgütlenmiştir.
Son üç yılda, köylü işletmelerinin % 60'ından

125
fazlasını ve tüm ekilebilir köylü alanının yaklaşık
% 75'ini kapsayan 200 OOO'in üzerinde kolhaz örgüt­
lenmiştir.
Aynı dönemde, 5000 sovhoz ( tahılcılık, hayvan­
cılık ve sanayi bitkileri için ) örgütlendi; kolhazlar
ve sovhozlar, birlikte, tüm ekilebilir alanın yaklaşık
% 80'ini oluşturuyor.
Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur:
a) Kulaklar paramparça edilmiş, tarımda ka­
pitalizmin kökleri harap edilmiş , bununla kırsal
alanda sosyalizmin zaferi güvence altına alınmış, ve
kolhazlar sosyalist inşanın sağlam bir dayanağına
dönüşmüştür;
b ) Küçük, dağınık bireysel köylü işletmeleri­
nin sosyalist büyük işletmelerin yörüngesine saklll­
ması tarihsel görevi çözülmüş, ve Sovyetler Birli­
ği bir küçük-köylü ülkesinden, dev bir büyük-tarım
ülkesine dönüşmüştür.

(SBKP [B ] MK ve MKK Ocak 1 933 Or­


tak Plenumunun Birinci Beş Yıllık Pla­
nın Sonuçları Üzerine Kararları, Mos­
·

kova 1 933, s. 8 vd.)

F - Sovyetler BirUği'nde kollektü ekonomik


siStemin tayin edici ve kesin zaferi

Tarımda gelişme biraz farklı bir yol izledi. Ra­


por döneminde, tarımın başlıca dallarındaki yük­
selme, sanayide olduğundan çok daha yavaştı ; yine
de gelişme, bireysel ekonominin başat olduğu dö­
nemdekinden daha hızlı oldu. _ Hayvancılıkta ise
hatta ters yönde bir sürece tanık olduk - hayvan
mevcudunda bir azalma oldu. Ancak 1933 yılmda-
dır ki, - ve o da yalnızca domuz yetiştiriciliğin­
de - ilerleme belirtileri görülür hale gelmiştir.
Dağınık küçük - köylü işletmelerini kolhazlar
halinde birleştirmenin son derece büyük güçlükle­
ri; nerdeyse ıssız bölgelerde tahıl yetiştirilmesi ve
hayvancılık için çok sayıda büyük işletme kurma
çetin işi ve bir bütün olarak yeniden örgütlenme
dönemi, bireysel ekonomiye dayalı tarımın dönüş­
türilimesi ve yeni kolhozcu yola geçişi dönemi, pek
çok zaman ve büyük masraflar isteyen bu dönem :
bütün bu etkenlerİn, tarimda, zorunlu olarak daha
yavaş bir ilerleme temposuna, aynı şekilde, hayvan
mevcudunun gelişmesi bakımından göreli uzunca
bir gerileme dönemine yol açtığı açıktır.
_ Meselenin özü itibariyle rapor dönemi, tarım
için hızlı bir ilerleyiş ve güçlü bir atılım dönemi
olmaktan çok, yakın gelecekteki bu ilerleyiş ve bu
atılım için önkoşulların yaratıldığı dönem oldu.
Eğer tüm kültürler için, sonra da yalnız sana­
yi bitkileri- için ekilen alanın artışına ilişkin verileri
alacak olursak, rapor dönemi içinde tarımın geliş­
mesine ilişkin şu tablo elde edilir:

Sovyetler Birliği'nde tüm kültürlerin ekim alam

( Milyon hektar olarak )

1913 1929 1 930 1931 1932 1933


Ekili alanların 1 05.0 1 1 8.0 1 27.2 1 36.3 134.4 129.7
tümü Bunlardan:
a) Tahıl kültürleri 94.4 96.0 101.8 104.4 99.7 101.5
b) Sanayi bitkileri 4.5 8.8 10.5 14.0 14.9 1 �.0
c) Sebze ve meyve 3.8 7.6 8.0 9.1 9.2 8.6
d) Yemlik ürünler 2 . 1 5.0 6.5 8.8 10.6 7.3
Sovyetler Birliği'nde sınai bitkilerin ekim alam

( Milyon hektar olarak)

1913 1929 1930 1931 1932 1933


Pamuk 0.69 1.06 1 .58 2.14 2.17 2.05
Keten (uzun lifli ) 1.02 1 .6 3 1.75 2.39 2.51 2.40
�eker pancarı 0.65 0.77 1.04 1 . 39 1.54 1.21
Yağ bitkileri 2.00 5.20 5.22 7.55 7.98 5.79

Bu tablolar, tarımdaki iki temel çizgiyi dile ge­


tirmektedirler:
1 - Tannun yeniden örgütlenmesinin tam hız­
la ilerlediği, kolhazların onbinlerle kurulduğu, bun­
ların kulakları topraktan kovup, boş kalan toprak­
lara sahip çıktığı ve bu toprakları sımsıkı ele ge­
çirdiği sırada, ekim alanlarmm mümkün olduğun­
ca genişletilmesini amaçlayan çizgi.
2 - Ekim alanlarının gelişigüzel genişletilme­
sinden vazgeçildiği ve toprağın işlenme koşulları­
nın iyileştirilmesine, rasyonal bir münavebeli ekim
ve nadas sistemiİıin uygulanmasına, rekoltenin
yükseltilmesine ve pratik öyle gerektirdiğinc;ie, var­
olan ekim alanlarının geçici olarak azaltılmasına
geçildiği zamanki çizgi.
Bilindiği gibi, ikinci çizgi -tarımdaki biricik
doğru çizgi-, tarımın yeniden örgütlenmesi döne­
minin sona erdiği ve rekoltenin yükseltilmesinin
tarımın ilerleyişinin temel sorunlarından biri hali­
�e geldiği 1932'de ilan edildi.

Ama ekim alanının genişletilmesine ilişkin ve­


riler, tarımın gelişmesinin tam doyurucu belirtile­
ri s.ayılamazlar. Olur ki, ekim alanları artar, ama
ü retim artmaz, hatta düşer, çünkü toprağın işlen-
mesi kötüleşmiştir ve ekim alanı birimi başına re­
kolte gerilemiştir. Bundan d<?layı, ekim alanına iliş·
Kin verileri toplam üretime ilişkin verilerle tamam­
la::nak gerekir.
İlgili tablo şöyledir:

Sovyetler Birliğinde brüt tahıl ve- ticari


bitkiler üretimi
( Milyon kental olarak)
1913 1929 1930 1931 1932 1933
Tahıl 801.0 717.4 835.4 694.8 698.7 898.0
Ham pamuk 7.4 8.6 11.1 12.9 12.7 1 3.2
Keten lifi 3.3 3.6 4.4 5.5 5.0 5.6
Şeker pancarı 109.0 62.5 140.2 120.5 65.6 90.0
Yağ bitkileri 21.5 35.8 36.2 5 1 .0 45.5 46.0

Bu tablo, tarımda yeniden örgütlenmenin tam


hızla ileriediği yılların -1931 ve 1932-, tahıl kül­
türleri üretiminin en güçlü şekilde gerilediği_ yıl·
lar olduğunu göstermektedir.
Bu tablodan ayrıca, bunların ekim bölgelerin­
de tarımın yeniden örgütlenmesinin daha yavaş
tempoda olduğu pamuk ve ketenin hemen hemen
hiç etkilenmediği, azçok dengeli ve kesintisiz bir bi­
çimde artarak geliştiğini ve gelişmelerinin yüksek
düzeyini konıduğu sonucu çıkmaktadır.
Bu tablodan üçüncü olarak, yağ bitkilerinin
sadece hafif bir dalgalanma gösterip, savaş öncesi
düz:eye oranla gelişmelerinin yüksek düzeyini lw­
rı;rlarken, ekim alanlarında çok hızlı bir tarımsal
yeniden örgütlenme temposu gözlemlenen ve tarı­
mın yeniden örgütlenmesi dönemine en son girmiş
oJ.an şeker pancarının, yeniden örgütlenmenin son
yılı olan 1 932'de en yüksek gerilerneyi kaydettiği ve
üratiıninin savaş-öncesi düzeyin altına düŞtüğü so­
nucu çıkmaktadır.
Bu tablodan son olarak, 1933 yılının -yeniden
örgü::Ienme döneminin bitmesini izleyen ilk yılın­
tahıl kültürlerinin ve sınai bitkilerin gelişmesinde
bir dönüm yılı olduğu sonucu çıkmaktad!r.
Bu demektir ki, her şeyden önce tahıl kültür­
leri ve onlardan sonra da sınai bitkileri bundan
böyle sağlam ve güvenli bir şekilde güçlü bir yük­
sslic;e doğru yol alacaklardır.

Yeniden örgütlenme dönemini en acılı bir şe­


kilde hisseden kesim hayvancılık olmuştur.

İlgili tablo şöyledir:

Sovyetler Birliği'nde hayvan mevcudu


( Milyon adet)
1916 1 929 1930 1 931 1932 1933
a) At 35.1 34.0 30.2 26.2 19.6 1 6.6
b ) Sığır 58.9 68.1 52.5 47.9 40.7 38.6
_c) Koyun ve keçi 1 1 5.2 147.2 108.8 77.7 52 . 1 50.6
d ) Domuz 20.3 20.9 13.6 14.4 11.6 12.2

Bu tablo, rapor döneminde hayvan mevcudu


.bakımından savaş öncesi düzeye oranla bir ilerle­
me değil,, bilakis hala süren bir gerileme kaydetti­
ğimizi göstermektedir. Besbelli ki, bir yandan hay­
vancılığın en yoğun biçimde büyük-kulak unsurla­
rın elinde toplanmış olması, öte yandan yeniden ör­
gütlenme döneminde elverişli bir ortam bulan, ku-
laklarm yiirüttükleri yoğun hayvan kesme ajitas­
yonları, bu tabloda ifadesini bulmaktadır.
Bu tablodan ayrıca, hayvan mevcudundaki ge­
rilemenin yeni baştan örgütlenme döneminin daha
ilk yılında ( 1930 ) başladığı ve 1933'e kadar sürdüğü
sonucu çıkmaktadır. Bu gerilemenin en güçlü [ol­
duğu dönem - ÇN] ilk üç yıl idi, tahıl kültürleri­
nin yükselişe geçtiği, yeniden örgütlenme dönemini
izleyen ilk yılda, 1933'te, bu gerileme minlımil dü­
zeydedir.
Bu tablodan son . olarak, domuz yetiştiriciliğin­
de tersine bir sürecin daha önceden başlamış oldu­
ğu ve 1933'te doğrudan bir yükselişin belirtilerinin
görülür hale geldiği sonucu çıkmaktadır.
Bu demektir ki, 1934 yılı, hayvancılığın tümün­
_,

de bir yükselişe doğru bir dönüm yılı olmalıdır ve


olabilir.
Rapor dönemi içinde bizde köylü işletmeleri­
nin kollektifleştirilmesi nasıl gelişti?
İlgili tablo şöyledir:

Kollektifleştirme

1929 1930 1931 1932 1933


Kolhoz sayısı (bin) 57.0 85.9 211.1 2 1 1 .05 224.5
Koll�ktifleştirilen köylü
işletmeleri
sayısı (milyon) 1.0 6.0 13.0 14.9 15.2
Köylü işletmeleriniı.
kollektifleştirilme yüzdesi 3.9 23.6 52.7 61.5 65.0

Tahıl ekim alanlarının sektörlere göre değiş­


mesi ama nasıl olmuştur?
işte bununla ilgili tablo :

Sektörlere göre tahıl ekim alanlan


Ekim alanı ( Milyon hektar )

1935'deki
ekim alanına
Sektörler 1929 1 930 1931 1 932 1933 oranı (o/o)
1 - Savhazlar 1.5 2.9 8.2 9.3 10.8 10.6
2 - Kolhazlar 3.4 29.7 6 1 .0 69.1 75.0 73.9
3 - Bireysel
işletmeler 91.1 69.2 35.3 21.3 1 5.7 15.5
SSCB'nde toplam
tahıl ekim alanı 96.0 101.8 l04.4 99.7 101.5 100.0

Bu tabloların ifade ettiği anlam nedir?


Kolhaziann sayılarının ve kolhozlardaki üye
sayısının fırtınalı bir tempo ile arttığı tarımda, ye­
niden örgütlenme döneminin artık sona erdiği, da­
ha 1932'de sona ermiş olduğudur.
Dolayısıyla, kollektifleştirmenin daha sonraki
süreci, bireysel köylü işletmelerinin kalıntılarının
kolhazlar tarafından kerte kerte emilmesi ve dö­
nüştürülmesi sürecidir.
Bu demektir ki, kolhazlar kesin olarak ve geri
dönmernek üzeı-e başanya ulaşmışlardır. ( Sürekli,
şiddetli alkışlar. )
Bu tablolar ayrıca, SSCB'nde toplam tahıl
ekim alanının % 84.5'una savhazlar ve kolhazların
sahip olduğunu ifade etmektedir.
Bu demektir ki, savhazlar ve kolhazlar birara­
da tüm tanının ve onun tüm dallannın yazgısım
belirleyen güç faktörü haline gelmişlerdir.
Bu tablolar ayrıca, kolhazlarda birleşen köylü

132
işletmelerinin % 65'inın, toplam tahıl ekim alanı­
nın % 73.9'una sahip bulunduk.larım, tüm köylü nü­
fusun % 35'ini oluşturan geri kalan bireysel köylü
işletmelerinin ise toplam tahıl ekim alanımn ancak
% 15'5'ini ellerinde bulndurduklarını ifade etmekte­
dir.
Eğer buna, kolbozların tüm kategorilerinin
ekin kaldırma payı olarak, 1929-1930 yılındaki 120
milyon puddan fazla olmayan teslimata karşılık,
1 933 yılında bir milyar puddan fazla tahıl teslim
ettikleri, ve planlarını % 100 yerine getiren bireysel
köylülerin ise 1929-1930 yılında devlete 780 milyon
puda yakın tahıl teslim etmiş oldukları halde, 1933
yılında yaklaşık olarak ancak 120 milyon pud tes­
lim ettikleri eklenirse, rapor döneminde kolhazlar
1le bireysel köylülerin rollerinin tamamıyla değiş­
tiği, o zamandan beri kolhazların tarımın egemen
gücü haline, bireysel köylülerin ise ikincil güç ha­
line, kolhoz rejimine bağımlı olmak ve kendini ona
uyarla!J?.ak zorunda olan bir güç haline geldikleri
bütün açıklığıyla ortaya çıkar.
Emekçi köylülüğün, bizim :Sovyet köylülüğü­
müzün, sosyalizmin kızıl bayrağı altında kesin ola­
rak ve geri dönmernek üzere birleştiğini kabul et­
mek gerekir. ( Sürekli alkışlar. )
(Stalin: SBKP [B ] Merke� Komitesi'nin
XVII. Parti Kongresine Raporu. Mos­
kova 1934, s. 40 vd.)
3 - İçinde bulunduğumuz aşamada köye
proleter önderliğin görevleri

· A. - Köyde yeni koşullar ve proleter önderliğin


görevleri

Yoldaşlar! Konuşmacıların, Partinin kırdaki


çalışmasının durumunu, eksikliklerini, üstün yanla­
rını -özellikle eksikliklerini- ana hatlarıyla doğ­
ru bir şekilde tasvir ettikleri kanısındayım. Bunun­
la birlikte, bana öyle geliyor ki, kırdaki çalışmamı­
zm eksiklikleri konusunda . en önemlisini söyleme­
diler, bu eksikliklerin köklerini göstermediler.
Oysa, bizim için en önemli olan, işin bu yanıdır. O
halde, kırdaki ça_Iışmamızın eksilr.Jikleri konusunda
görüşümü söylememe, bunu Bolşeviklere özgü tam
bir açıkJ:üreklilikle söylememe izin veriniz.

Son yıl içinde, yani 1932 yılı boy-unca, kırdaki


çalışmannzın etı başta gelen eksikliği nedir?

En başta gelen eksiklik, bu yıl tahıl stokları


yapma ışının ülkemizde bit önceki yıldan, yani
193l'den daha büyük güçlüklerle yapılmış olması-.
dil".
Bu, kötü bir hasatla kesinlikle açıklanamaz,
çünkü ülkemizde bu yılki hasat geçen yıldan kötü
d0�il, daha iyi idi. 1932'deki toplam tahıl hasat re­
koltesinin, SiSCB'nin kuzey-doğusundaki beş ana
bölgedeki kuraklığın, ülkenin tahıl bilançosunu bir
hayli düsürdüğü 1931 yılındaki toplam rekolteden
daha büyük olduğunu hiç kimse yadsıyamaz. Ta­
bii ki 1932'de de elverişsiz iklim koşullarından ötü­
rü Kuban ve Terek'te, aynı zamanda Ukrayna'nın
bazı bölgelerinde bazı hasat kayıplan oldu. Fakat

1 34
bu kayıplarm, 1931 'd� SSCB'nin kuzey-doğusunda­
ki kuraklıktan ötürü kaydedilen kayıpların yarısı
kadar bile olmadığına kuşku yoktur. Şu halde,
1932'de ülkemizde 193l 'de olduğundan daha fazla
hıhıl vardı. Ve buna rağnıen, tahıl stoklama işi,
bizde 1932 yılmda geçen Yıla oranla daha büyük
gi..i ç:lüklerle yapıldı. .
Bu neden ileri geliyor? Çalışmamızdaki bu ku­
surların nedeni nedir ? Bu ruspetsizliği nasıl açık­
lamalı ?
1 - Bu her şeyden önce, taşradaki yoldaşları­
mızın, kırdaki fonksiyonerlerimiz,in, kolhazların ta­
hıl ticareti yapmalannın getirilmesinin, kırda be­
raberinde getirdiği yeni durumu hesaba katama­
malan ile açıklanır. Ve tam da yoldaşlar yeni duru­
mu hesaba katmadıkları içindir ki, çalışmalarını
bu yeni durumun gereklerine göre yeniden düzenle­
memişlerdir. Kolhazların tahıl ticareti olmadığı sü­
rece, tahılların biri devlet fiyatı ve diğeri de pazar
fiyatı olmak üzere iki fiyatı olmadığı sürece, kırda
belirli bir durum vardı. Kolhazların tahıl ticareti
yapmalarının getirilmesiyle, durum kökten değiş­
meliydi, çünkü kolhazların tahıl ticareti yapmaları­
nı getirmek, tahılın pazardaki fiyatının, devletin
saptadiğından yüksek olan bu fiyatın yasallaşması
anlamına gelir. Bunun köylüleri, devlete tahıl tes­
limi işinde çe!:J.ngen davranmaya iteceğini tamtla.­
manın gereği yoktur. Köylü şu hesabı yapıyordu:
{<Kolhozların tahıl alım-satımı getirildi, pazar fiyatı
yasallaştı; pazarda, aynı tahıl miktarı karşılığında,
devlete vermekle alacağımdan daha fazlasını elde
edebilirim. O halde, bir enayi olmak istemediğim
sürec?, tahılı bir müddet alıkoymalı, devlete daha
azını teslim etmeli, da:ha fazlasım kolhaz ticareti-
ne bırakmalı ve böylece aynı miktar tahıl satışı
karşılığında daha çok para alacak şekilde davran­
malıyım. »
Daha yalın, daha doğal mantık olamaz!
Ama işin kötüsü şurada ki, bizim kırdaki fonk­
siyonerlerimiz, her halükarda aralarından çoğu, bu
yalın ve doğal şeyi kavramadılar. Sovyet iktidarı­
nın görevlerini yerine getirmeyi tehlikeye atmamak
için, komünistler bu yeni durum karşısında, ekin­
Ierin kaldırıldığı ilk günden itibaren, daha Tem·
muz 1932'de, tahıl stoklamayı, her çareye başvura­
rak teşvik etmeli ve hızlandırmalıydılar. Durum
.bunu emrediyordu. Peki onlar gerçekte nasıl dav·
randılar? Tahıl stoklamayı hızlandıracaklarına,
kolhazlarda binbir türlü fonlar kurulmasını hızlan·
dırdılar; böylelikle teslimat yükümlülerinin devlete
karşı yükümlülüklerini yerine getirme konusunda
çekingen davranma tutumlarını kuvvetlendirdiler.
Onlar yeni durumu kavramadıklarından, köylüle­
rin tahıl teslimi konusundaki çekingen tutumunun,
tahıl stoklamayı yavaşlatabileceğinden değil, köylü­
lerin tahılı bir müddet alıkoymayı ve sonra da kol­
haz ticareti [yoluyla - ÇN] pazara sunmayı düşü­
nemeyeceklerinden, hatta bütün tahıllarını silola­
ra [«Elevator» - ÇN] teslim etmeye kalkabilecek­
lerinden korkuyorlardı.
Başka bir deyişle : Kırdaki komünistlerirniz,
hiç değilse onların çoğunluğu, kolhaz ticaretini yal­
nız olumlu yanından aldılar, olumlu yanını anladı­
lar ve kavradılar, ama kolhaz ticaretinin olumsuz
yanlarını hiç anlamadılar ve hiç kavramadılar ;
kolhaz ticaretinin olumsuz yanlarının, eğer onlar,
yani komünistler, daha ekinin kaldırıldığı ilk gün­
den tahıl stoklama kampanyasını tüm güçleriyle
hızlandırmazlarsa, devletin başına büyük zararlar
açacağını kavramadılar.
Ve bu hatayı işleyen, yalnız kolhozlardaki fonk­
siyonerler değildi. Aynı hatayı, devlete teslim edil­
mek zorunda olunan · tahılı caniyane alıkoyarak
başka şekilde daha yüksek fiyata satan sovhoz mü-
·

dürleri de işlediler.
Halk Komiserleri Konseyi ve Merkez Komite­
si, kolhaz ticaretinin geliştirilmesi konusundaki
ünlü kararnamelerinde, kolhazların tahıl Ucareti
ile bağlantılı olarak ortaya çıkan yeni durumu he­
saba kattılar rm ? Evet, kattılar. Bu kararnamede,
çok açık bir biçimde, kolhaz tahıl . ticaretine, an­
cak tahı� stoklama planı eksiksiz tamamlandığı ve
tohumluklar ayrıldığı zaman başlanabilir deniyor.
Orada çok açık bir biçimde, ancak tahıl stoklama­
nın ve tohmnlukların ayrılmasının tamamlanma­
sından sonra, 1 5 Ocak 1933 civarında, ancak bu ko­
şullar yerine getirildikten sonra, kolhaz tahıl tica­
retine b�şlanabilir deniyor. Bu kararname ile Halk
Komiserleri Konseyi ve Merkez Komitesi, kırdaki
fonksiyonerierimize şunu demek istiyordu: Bir sü­
rü fonlar ve rezervler kurma tasası ile dikkatinizin
çelinmesine izin vermeyin; en başta gelen görevden
başınızı çevirmeyin; tahıl stoklama işini daha ekin­
Ierin kaldırıldığı ilk günden geliştirin ve hızlandı­
rm, çünkü ilk emir tahıl stoklama planının yerine
getirilmesidir, ikinci emir tohumlukların ayrılma­
sıdır, işte ancak bu koşullar yerine getirildikten
sonradır ki, kolhaz tahıl ticaretine başlayabilir ve
onu geliştirebilirsiniz.
Merkez Komitesi Politbürosunun ve Halk Ko­
miserleri Konseyinin hatası, belki de, sorunun bu
yanını yeterince tesirli vurgulamamış olması ve kır-
daki fonksiyonerlerimizi kolhaz ticaretinin içinde
taşıdığı tehlikelere karşı yeterince yüksek sesle
uyarmamış olmasıdır. Ama onları bu tehlikeler ko­
nusunda uyardığına, oldukça açık bir şekilde uyar­
dığına hiç kuşku yoktur. Merkez Komitesinin ve
Halk Korniserleri Konseyinin, yerel fonksiyqner­
lerimizin, yalnız il değil, bir dizi bölge fonksiyoner­
lerimizin de Leninist çelikleşmesini ve öngörüsünü
biraz alıarttığını kabul etmek gerekir.

Acaba kolhaz tahıl ticaretini getirmernek mi


gerekirdi? özellikle, kolhaz ticaretinin yalnız olum­
lu değil, belli olumsuz yanları da olduğu göz önüne
alınırsa, acaba bu bir hata rruydi?
Hayır, bu bir hata değildi. Hiçbir devrimci ön­
lem, eğer yanlış uygulanırs�, belli olumsuz yanlar­
dan muaf değildir. Kolhaz tahıl ticareti için de ay­
nı şey geçerlidir. Kolhaz ticareti, köy için olduğu
kadar, kent için de, işçi sınıfı için olduğu kadar,
köylülük için de gerekli ve elverişlidir. Ve salt el­
verişli olduğu için de, kolhaz ticaretini getirmek
gerekiyordu.

Kolhazların tahıl ticaretini getirirken, Halk


Komiserleri Konseyi ile Merkez Komitesine yol
gösteren neydi?

Her şeyden önce, kent ile kır arasındaki meta


değişiminin temelini genişletmek, işçilerin tarım
ürünleri bakımından, köylülerin ise kent eşyası ba­
kımından ikiDalini iyileştirmek isteğiydi. Tek başı­
na devlet ve kooperatif ticaretinin buna' yeterli ol­
madığına kuşku olamaz. Bu meta değişim �istemi
kanallarını, yeni bir kanalla : kolhaz · ticareti kana­
lıyla tümlemek gerekiyordu. Ve biz kolhaz ticareti­
ni getirerek, bunu tümledik.
İkinci olarak, onlara kılavuzluk eden şey, kol­
hozcuya, kolhoz tahıl ticareti ile ek bir gelir kay­
nağı sağlamak ve ekonomik durumunu sağlamlaı::­
tırmak isteğiydi.
Nihayet, kolhaz ticaretini getirerek, gerek
ekim sırasında gerekse E;ıkinlerin kaldırılması sıra­
sında kolhazların çalışmasını iyileştirmek için köy­
lüye yeni bir gayret verme isteğiydi.
Halk Komiserleri Konseyi ve Merkez Komite­
sinin bütün bu düşüncelerinin doğruluğunun son
zamanlarda kolhoz yaşamına ait olgularla tama­
men gerçeklendiğini biliyorsunuz. Kolhazların sağ­
larnlaşması sürecinin ilerlemesi, kolhozlar.dan ay­
rılmaların durması, bireysel köylülerde kolhozlara
katılma eğiliminin artması; kolhozcuların, yeni
üyeleri ancak büyük bir titizlikle seçmek istemele­
ri ; bütün bunlar ve daha buna benzer olaylar, kol­
haz ticaretinin, kolhazların durumunu zayıflatm ak
şöyle dursun, tam tersine, güçlendirdiğine ve sağ­
lamlaştırdığına kuşkusuz tanıklık etmektedir.
Şu haJde, böylece bizim köydeki çalışınarnnın
kusurları kolhoz ticareti ile değil, ama bu ticaretin
her zaman doğru yürütilimemiş olmasıyla, yeni du­
rwnu hesaba katınayı becerememekle, kendi saf­
larımızı, kolhazların tahıl ticareti yapmalarının ge­
tirilmesiyle doğan yeni durumun icaplarına göre
yeniden biçimlendirmeyi becerememekle açıklanır.
2 - Kırdaki çahşmamızın yetersizliklerinin
ikinci nedeni, yerel örgütlerdeki y;oldaşlarımızın
-ve yalnız onların da değil-, �n önemli tahıl böl­
gelerinde kolhazların egemen konumu alması ile
bağlantılı olarak ortaya çıkan kırdaki çalışmamı­
zın koşullarındaki değişiklikleri kavramamış olma­
larıdır. Kolhoz ekonomi biçiminin, tahıl bölgeleri-

1 39
mizde, egemen biçim haline gelmesine hepimiz. se­
viniyoruz. Arna bu durumun, tarımın geliştirilmesi
konusunda bizim tasalanmızı ve sorumlulukları­
mızı azaltmayıp, bilakis artırdığını herkes kavra­
mıyor. Çok kişi, şu ya da bu kazada, şu ya da bu
bölgede, diyelim ki % 70-80 kollektifleşmeye ulaşıl­
dı mı, her şeyin tamam olduğunu düşünüyor, ve
kollektifleşmenin tek başına kendi görevini yerine
getireceği, tek başına tarımı kalkındıracağı düşün­
cesiyle, işlerin kendi doğal seyrine, kendiliğindenli­
ğe bırakılabileceğini sanıyorlar. Ama bu büyük bir
yanılgıdır yoldaşlar ! Gerçek şudur ki, başat eko­
nomi biçimi olarak kollektif ekonomiye geçiş, bi­
zim tarıma ilişkin kaygılarımızı azaltmıyor, bilakis
artırıyor; tarımın kalkınrnasında, komünistlerin
önder rolünü azaltmıyor, bilakis artırıyor. Bugün
kendiliğindenlik, tarımın gelişmesi için her zaman­
kinden daha tehlikelidir. Bugün kendiliğindenlik,
tüm davayı matıvedebilir.
Kırda bireysel çiftçiler ağırlıkta olduğu süre­
ce, Parti, tarımın gelişmesine müdahalede, tek tek
yardım ve önleme tedbirleriyle ya da öğütlerle ye­
tinebilirdi. O sıralar bireysel köylü, kendi işletme­
siyle bizzat uğraşmak zorundaydı, çünkü bu işlet­
me yalnız onun kendi kişisel işletmesi olduğundan
kendi işletmesinin sorumluluğunu omuzlarına yıka­
bileceği hiç kimse yoktu, ve kendi dışında hiç kim­
seyi hesaba katamazdı. O sıralar bireysel köylü,
sğer ekmeksiz kalmak ve açlığa kurban gitmek is­
temiyorsa, tohum ekme, ekinin kaldırılması ve ge­
nel olarak tarımsal çalışmanın bütün süreçleriyle
kendisi uğraşmak zorundaydı. Kollektif işletmeye
geçince, işler esaslı bir değişikliğe uğradı. Kolhoz,
bireysel bir işletme değildir. Kolhozcular şimdi
tam şunu diyorlar: «Kolhoz benimdir, hem de be­
nim değildir: benimdir, ama aynı zamanda İvan'ın­
dır, Filip'indir, Mihail'indir ve öteki kolhaz üyele­
rinindir ; kolhaz orta malıdır.» Şimdi kolhozcu, şu
dünün bireysel köylüsü ve bugünün kollektifçisi,
kolhozun kendisini ekmeksiz bırakmayacağını bile­
rek, sorumluluğu kendi üstünden atabilir ve kolho­
zun öteki üyelerine güvenebilir. Onun içindir ki,
kolhozcunun simdi, bireysel isietme dönemindekin-
, '
,.
den daha az kaygısı vardır, işletmenin kaygısı ve
sorumluluğu bugün bütün kolhozcular arasında, bö­
lüşülmüştür.
Bundan hangi sonuç çıkıyor? Şu: İşletmenin
yürütülmesinde sorumluluğun ağırlık noktası, bu­
gün tek tek köylülerden, kolhozun yönetimine, kol­
hozun yönetici çekirdeğine geçmiştir. Şimdi köylü­
ler, işletmenin bakımını ve işlerin akıllı bir şekilde
yürütülmesini kendi kendilerinden değil, kolhoz
yönetiminden talep etmektedirler, ya da daha doğ­
rusu bu yönetimden talep ettikleri kadar kendi ken­
·
dilerinden talep etmiyorlar. Bu ne demektir? Bu
demektir ki, Parti bugün artık tarımsal gelişme
sürecinde tek tek müdahale eylemleriyle yetine­
mez. Bugün o, kolhazların yönetimini ele almalı,
çalışmanın sorumluluğunu yüklenıneli ve kolhoz­
cuların, bilimin ve tekniğin ilkelerine dayanarak
işletmelerini ilerietmelerine yardım etmelidir.
Ama hepsi bu değil. Kolhoz, bir büyük-işletme­
dir. Ve büyük-işletme; plansız yürütülemez. Yüzler­
ce ve kimi kez binlerce aile ocağım biraraya topla­
yan bir tanmsal büyük-işletme, ancak planlı bir
yönetimle işletilebilir. Yoksa işletme mahvolmaya
ve dağılmaya adaydır. İşte kolhaz sisteminde, kü­
çük bireysel köylü işletmesinin yönetimi koşulla-

141
rından kökten ayrılan yeni bir koşul daha. Böyle
bir işletmenin yönetimi, işlerin doğal seyrine, ken­
diliğindenliğe bırakılabilir mi? Bırakılamayacağı
açıktır. Böyle bir işletmeyi yönetmek için, kolhoza,
işin temel bilgilerine vakıf, işletmeyi planlı bir şe­
kilde işletecek ve örgütlü bir biçimde yönetecek
durumda adamlar sağlamak gerekir. Böyle bir iş­
letmenin, kolhazların inşasında ıSqvyet iktidarının
sistemli bir müdahalesi, sistemli bir yardımı ol­
mazsa, yoluna koyularnayacağı açıktır.
Ama bundan ne sonuç çıkar ? Şu sonuç çıkar
ki, kolhoz sistemi, tarımın gelişmesi için Partinin
ve Hükümetin kaygılarını ve sorumlulu..�larım
azaıtrınyor, tersine artırıyor. Şu sonuç çıkar ki,
Parti, eğer kolhaz hareketini yönetmek istiyorsa,
kolhoz yaşarnının ve , kolboz yönetiminin tüm ayrın­
tılarına nüfuz etmelidir. Şu sonuç çıkar ki, Parti,
kolhozlarla olan bağlarını azaltmarnalı, tersine ço­
ğaıtmalıdır, ve zamanında kolhazların yardımına
koşabilrnek ve onları teh!iit eden tehlikeler konu­
sunda onları zamanında uyarabiirnek için kolhaz­
larda olup biten her şeyi bilmelidir.

Ama gerçekte ne görüyoruz? Gerçekte, bir sü·


rü mıntıka ve bölge örgütlerinin, kolhazların yaşa­
mına ve onların gereksinimlerine yabancılaşmış ol­
duklarını görüyoruz. İnsanlar bürolarında oturu­
yorlar ve kolhozlann gelişmesinin, bürokratik ka­
lem odalarına aldırmadığının farkına varmadan,
ahrnakça kalem · gıcırdatıyorlar. Tek tek durumlar­
da kolhaziara öyle yabancılaşılrnıştı ki, bölge örgüt­
lerinin bazı üyeleri, kendi bölgelerindeki kolhoz..
larda olup bitenleri ilgili mıntıka örgütlerinden de­
ğil de, Moskova'daki Merkez Kornitesi üyelerinden
öğreniyorlardı. Bu acıklı ama, bir olgu, yoldaşla r.
Bireysel işletmeden kolhozlara geçiş, komünistle­
rin kırdaki önder rollerini güçlendirmeye götürme­
liydi. Oysa gerçekte, bu geçiş, bir dizi durumda,
komünistlerin yan gelip yatmalarına, kollektifleş­
menin yüksek yüzdeleriyle övünmelerine ve işleri
kendiliğindenliğe, şeylerin doğal akışına bırakina­
larma götürdü. Ko�hozların planlı yönetimi, kol­
hazlarda komünistleriı:ı önder rolünü güçlendir­
meye götürmeliydi. Halbuki gerçekte, bir dizi q.u­
rumda öyle oldu ki, komünistler uyanık olmadılar
ve kolhazlarda eski beyaz subayların, Petlyura'nın
eski adamlarının, genellikle işçi ve köylü düşman­
larının hükmü geçiyor.
İşte kırdaki çalışmanuzın yetersizliklerinin
ikinci nedeninde durum budur.
3 - Kırdaki çalışmamı�ın yetersizliklerinin
üçüncü nedeni, yoldaşlarımızın pekçoğunun, yeni
ekonomi biçimi olarak kolhozlara gereğinden faz­
la değer vermiş olması, onlara aşırı değer biçip on­
ları putlaştınnasıdır. Bunlar, sosyalist ekonomi bi·
çimi olarak kolhazlar bir kez varolduğuna göre,
bununla her şeyin yapı�ş olduğunu, bununla kol­
hazların doğru yönetiminin, kollektif ekonominin
doğru bir biçimde planla:r1masının, kolhazların ör­
nek sosyalist işletmeler haline dönüşmesinin ga­
rantilendiğini zannettiler. Kolhazların örgütsel ba­
kımdan hala zayıf olduklarını, gerek kolbozları sı­
nanmış Bolşevik kadrolarla donatmak için, gerek
kolhazların gündelik işlerini yönetmek için Parti­
nin yardırnma ciddi gereksinimleri olduğunu kav­
ramadılar. Ama hepsi bu değil ve esas mesele de
bu değil. Burada asıl yetersizlik yoldaşlarımızın
pekçoğunun, tarımın yeni bir örgütlenme biçimi
olarak kolbozların güç ve olanaklarını abartmala-

143
rıdır. Onlar, aslında kolhozun, her ne kadar sosya­
list bir ekonomi biçimi olsa da, her türlü tehlike­
den, yönetimine her çeşitten karşı-devrimci unsur­
ların sızmasından muaf olmaktan henüz uzak bu­
lunduğunu; Sovyet düşmanı unsurların, onu belli
koşullarda kendi amaçları doğrultusunda kullana­
bilmesinden muaf olmadığını kavramadılar.

Tıpkı ,sovyetlerin, politik örgütlenmenin sosya­


list bir biçimi olması gibi, kolhazlar da ekonomik
örgütlenmenin sosyalist bir biçimidir. Kolhazlar
da tıpkı Sovyetler gibi, devrimimizin dev kazanım­
larından biri, işçi sınıfının dev kazanımlarından bi­
ridir. Ne var ki kolhazlar ve sovyetler, sadece ör­
gütlenme biçimidirler, gerçi sosyalist, ama buna
. rağmen sadece örgütlenme biçimidirler. Her şey,
bu biçimin içine. hangi içeriğin döküleceğine bağlı­
dır.

öyle durumlar biliyoruz ki, işçi ve asker tem­


silcileri sovyetleri, belli bir dönem bo�ca, dev­
rime karşı, karşı-devrimi desteklemişlerdir. örne­
ğin, bizde SSCB'nde, Sovyetlerin Menşevikler ve
Sosyal-Devrimciler tarafından yönetildiği ve devri­
me karşı, karşı-devrime arka çıktığı Temmuz 191 7'
de böyle olmuştur. Almanya'da sosyal-demokratla­
rın konseyleri yönettiği ve bunların devrime karşı
karşı-devrime arka çıktığı 1918'de böyle olmuştur.
Demek ki, önemli olan yalnızca örgütlenme biçimi
olarak Sovyetler değildir, her ne kadar bu biçim
başlı başına muazzam bir devrimci kazanım olsa
da. önemli olan, her şeyden önce, sovyetlerin çalış­
masının içeriğidir, sovyetlerin çalışmasının karak­
teridir, sovyetleri kimin yönettiğidir - devrimci­
ler mi, yoksa karşı-devrimciler mi. Karşı-devrimci-

1 44.
lerin sovyetıere karşı her zaman karşı tavır alma­
ma olgusu da aslında bununla açıklanır. örneğin,
Rus karşı-devriminin başı Milyukov'un, Kronstadt
ayaklanması sırasında sovyetlerden yana, ama ko­
münistlerin olmadığı Sovy-etlerden yana olduğunu
söylediği bilinir. « Komünistlerin olmadığı Sovyet­
ler» -o sıralar, Rus karşı-devriminin başı Milyu­
kov'un sloganı buydu. Karşı-devrimciler, önemli
olanın bizzat Sovyetler değil, bilakis her şeyden
önce onları kimin yöneteceği olduğunu anlamışlar­
dı.
Kolhazlar için de aynı şey söylenmelidir. İkti­
sat örgütlenmesinin sosyalist örgütlenme biçimi
olarak kolhozlar, eğer başlarında gerçek devrimci­
ler, Bolşevikler, komünistler bulunursa, ekonomik
inşa. harikaları gerçekleştirebilirler. Ve tersine,
eğer kolbozlarda Sosyal-Devrimciler ve Menşevik­
ler, Petlyura'nın subayları ve öteki beyaz muhafız­
lar, Denikin'in ve Kolçak'ın eski aj anları at koştu­
rurlarsa, kolhazlar belli bir dönem için her türlü
karşı-devriİnci entrikalara paravana hizmeti göre­
bilirler. Ve, örgütlenme biçimi olarak kolhozların,
Sovyet düşmanı unsurların sızmasından sadece
muaf olmamakla kalmayıp, bilakis ilk zamanlarda
karşı-devrimcilerin geçici olarak yararlanacakları
belli kolaylıklar bile sunduklarını unutmamak ge­
rekir. Köylüler bireysel olarak kendi işletmelerini
yönettikleri sürece, dağınık ve birbirinden ayrı du­
rumda idiler ; bu yüzden Sovyet düşmanı unsurla­
rın köylüler arasındaki karşı-devrimci entrikalan
büyük bir etkiye sahip alamıyordu. Köylülerin kol­
lektif işletmeye geçmesiyle bambaşka bir tablo or­
taya çı�maktadır. Burada köylülerjn daha şimdi­
den, kolhaz şahsında hazır bir kitle örgütlenmesi

145
biçimi vardır. Bundan dolayı Sovyet düşmanı un­
surların kolhaziara sızması ve onların sovyet düş"
manı faaliyeti çok daha büyük bir etkiye sahip ola-_
bilir. Sovyet düşmanı unsurların bütün bunları he­
saba kattıkları varsayılmalıdır. Karşı-devrimcilerin
bir bölümünün, örneğin Kuzey Kafkasya'da, kolboz
türü birşeyler kurmaya ve bunları kendi yeraltı ör­
gütleri için legal bir paravana olarak yararlanmaya
çalıştıkları bilinmektedir. Yine, Sovyet düşmanı un­
surların, henüz teşhir edilip ezilmemiş oldukları
bir dizi bölgede, kolhazlar içinde karşı-devrimci
entrika yuvaları kurmak için severek kolhaziara
katıldıkları ve kolbozları övdükleri de bilinmekte­
dir. Yine Sovyet düşmanı unsurlardan bir bölümü­
nün, bugün bizzat kolbozlardan yana, ama kolboz­
larda komünistler olmaması koşuluyla kolbozlar­
dan yana olduklarını ileri sürdüideri bilinir. «Ko­
münistlerin olmadığı kolhozlar» -şimdilerde !Sov­
yet düşmanı unsurlar tarafından katarılan slogan
budur işte. Demek ki, önemli olan sadece sosyalist
örgütlenme biçimi olarak kolhazların kendisi değil­
dir, bllakis her şeyden önce, bu biçimin içine han­
gi içeriğin döküldüğüdür, önemli olan, her şeyden
önce, kolhazların başında kimin olduğu ve onla�
kirrııjn yönettiğidir.
Leninizm açısından, örgütlenme biçimi olarak
alındığında, kolhazlar olsun, Sovyetler olsun·, birer
silahtırlar, yalnızca birer silah. Bu silah, bazı ko­
şullar altında, devrime karşı yöneltilebilir. Karşı­
devrime karşı yöneltilebilir. İ şçi sınıfına, köylülü­
ğe hizmet edebilir. Bazı koşullarda işçi sınıfının ve
köylülüğün düşmanıarına hizmet edebilir. Her şey,
bu silahın hangi ellerde olduğu ve kime karşı yö­
neltildiğine bağlıdır.
Sınıf içgüdüleriyle, işçi ve köylülerin düşman­
larmın anlamaya başladıkları budur.
Ne yazık ·ki, bizim komünistlerimizden bazıları
bunu hala anlamamaktadırlar.
Ve tam da komünistlerimizden bazıları bu ba­
sit şeyi henüz kavramadıkları için . - tam da bu
:yüzden şimdi biz, iyi kamufle olmuş Sovyet düşma­
nı unsurların bir dizi kolhozda at koşturduklarını
ve kolhazlarda baltalama faaliyeti ve sabotaj yü­
rüttüklerini görüyoruz.
4 - Kırdaki çalışmamızın yetersizliklerinin
dördüncü nedeni, yerel örgütlerdeki bir dizi yolda­
şırmzın kulaklara karşı mücadele tarzını yeniden
örgütlemeyi bilmemeleridir, ve son zamanlarda sı­
m� düşmanının başka bir çehreye büründüğünü,
sınıf düşmanının kırdaki taktiğinin değiştiğini, ve
bir başarı elde etmek için bizim de buna uygun ola­
rak kendi taktiğimizi değiştirmemiz gerektiğini
kavramamalarıdır. Düşman, değişmiş olan . durumu
kavradı, kırdaki yeni düzenin gücünü ve kudretini
nn1adı ve kendine buna uygun olarak çekidüzen
.re:rdi, taktiğini değiştirdi, kolhozlara karşı doğru­
dan saldırıdan, sinsice onun kuyusunu kazmaya
geçti . Oysa biz, bunu kavramadık; yeni durumu id­
rak etmedik ve sınıf düşmanını artık bulunmadığı
yerde aramaya devam ediyoruz, çoktan beri artık
geçersiz olduğu halde, kulağa karşı haH'ı. eski, daha
gz komplike mücadele taktiğimizi izliyoruz .
Sınıf düşmanı, kolbozların dışında aranıyor;
onu yırtıcı çehreli, koskoca sivri dişli, kalın ense­
li, elinde bir filinta olan kişi kılığında arıyorlar.
Kulağı afişlerden tanıdığımız gibi arıyoruz. Ama
böylesi kula}:dar artık uzun zamandan beri ortalık­
tan kayboldular. Bugünün kulakları ve onların ça-
nak yalayıcıları, bugünün kırdaki sovyet düşmanı
unsurları - bunlar, çoğu « se ssiz», « ağzından bal
akan» adamlar, nere deyse ;)::> irer «ermiş». Onları,
kolhazların uzağında aramamak gerekir, onlar kol­
hozun ta içindeler ve orada ambarc ılık, vekilharç­
lık, s aymanlık, sekreterlik vb. gibi mevkiler i işgal
e diyorlar. Onlar hiçbir zaman «Kahrolsun kolhoz·
lar ! » deme yeceklerdir. Kolbozlardan «yana»dırlar.
A ma ko1hozlarda öyle bir s abotaj ve y ıkma çalış­
ması yapıyorlar ki, kolha zların hali harap olacak­
tır. Hiçbir zaman «Kahrolsun tahıl stokları! » deme­
yecekler dir. Onlar tahıl stokundan « yana>ldırlar.
«Yalnız» demagojiye bulaşırlar, kolhozun hayvan­
cılık i çi n gerekli olandan üç kez dah a b üyük bir ta­
hıl stoku kurmasını talep ederler, kolhoz;un gerekli
olandan ü ç kez daha büyük bir rezerv fonu kurma­
sı için, kolhozun, ortak mutfak için işgücü başına
günde 3 5 kilo tahıl verme sini talep ederler. Böyle
-

« re zerv» lerden ve ortak mutfak harcamalarından


sonra, böyle düzenbaz demagojilerden sonra, kol­
hozu n ekonomik gücünün altının oyulacağı ve tahıl
stoku için gerıye birşey kalmayacağı açıktır.
Bu kadar usta bir düşmanın gizli maksat larını
anlamak ve demago jiye kapılmamak için, devrimci
uyanıklığa sahip olmak gere kir, düşmanın maske­
sini indirecek ve kolhozculara bu düşmanın gerçek
yüzünü, karşı- devrimci yüzünü gösterecek yetenek­
te olmak gerekir . Peki ama, kır da bu niteliklere sa­
h ip çok sayıda komünistlerimiz var mıdır ? Çok
kez, komünistler, bu sınıf düşmanlarının maskesini
düşür mek şöyle dursun, tersine, onların düzenbaz
demagojiler ine kendilerini kaptır ıyorlar ve onların
kuyruğuna takılıyorlar.
S ınıf dü�manını yeni maske si ardında seçeme-
'
yen ve onun kalleşçe dalaverelerini açığa çıkaracak
durumda olmayan bazı yoldaşlarımız, çok kez, ar­
tık kulak kalrnadığı, kulakların sımf olarak tasfiye�
.
si politikası sonucUJ.ı.da kırda Sovyet düşmanı un­
surların daha şimdiden yıok edildikleri ve bu yüz­
den, ne Bolşevik ne de Sovyet-düşmanı olan, ama
kendiliklerinden, ad�ta otomatikman Sovyet ikti·
dannın yanına geçecek olan «tarafsız» kolhazlarm
hoş karşılanabileceği düşüncesiyle müsterih oluyor­
lar. Oysa bu, büyük bir yanılgıdır yoldaşlar. Kulak­
lar yenildiler, ama henüz bütünüyle yok edUmiş
olmaktan uzaktırla.r. üstelik - eğer komi.Lrıistler,
kulakların kendiliklerinden, deyim yerindeyse, oto­
matik gelişmeleri sonucu mezara girecekleri düşün­
cesiyle, ağzı açık aval aval bakar ve kayıtsızlık gös­
terirlerse, öyle pek yakın bir zamanda da yok edil­
miş olmayacaklardır. «Tarafsız» kolhozılara gelince,
genelde böyle birşey yoktur, olamaz da. «Tarafsız»
kolhazlar - bu, gözleri hiçbir şey görmemek için
varolan k�şilerin bir hayal ürünüdür. Şu anda bi­
zim Sovyet ülkemizde geçmekte olan bu kadar kes­
kin bir sınıf .mücadelesi sırasında, «tarafsız» kol­
haziara yer yoktur; bu koşullar aıtında kolhazlar
ancak ya Bolşevik ya da Sovyet-düşmanı olabilirler.
Ve eğer falan ya da filan kolhozu biz yönetmiyor­
sak, o zaman bu, bu kolhazlar sovyet düşmanları
tarafından yönetiliyorlar demektir. Btmdan hiç
kuşkuniız. olmasın.
5 - Son olarak, kırdaki çalışmamızın yetersiz­
liklerinin bir başka nedeni daha. Bu neden, kolhaz­
ların kuruluşunda komünistlerin rolünün ve sorum­
luluğunun azıı:p.sanması, tahıl stoklama işinde ko­
münfstlerin rolünün ve sorumluluğunun azımsan­
masıdır. Tahıl stoklamanın güçlüklerinden söz
edildiğinde, komünistler genellikle sorumluluğu
köylülerin üstüne atıp, her şeyde köylülerin suçlu
oJ dıığunu iddia ediyorlar. Ama bu baştan sona
:/anl!ş ve kesinlikle haksız birşeydir. Köylülerin
bunda hiçbir payı yok. Eğer sorun, suç ve sorum­
Tutuk ise, sorumluluk tümüyle ve bütünüyle komü­
nistlere düşer; ve her şeyde suçlu olanlar biziz, yal­
nızca biz komünistleriz.
Dünyada bizim iktidarımız kadar, Sovyet ikti­
darı kadar güçlü ve otorite sahibi bir iktidar yok­
tur ve hiçbir zaman da olmamıştır. Dünyada bizim
Komünist Partimiz kadar güçlü ve otorite sahibi
bir parti yoktur ve hiçbir zaman da olmamıştır.
Hiç kimse, kolhazlar meselesini, kolhazların çıkar­
larmın, devletin çıkarlarımn gerektirdiği gibi yürüt­
:-Demize engel olmuyor ve olamaz. Ve eğer biz, kol­
hazları her zaman Leninizinin gerektirdiği gibi yü­
rütmeyi başaramıyorsak, sık sık, diyelim ki tahıl
stoklamada, bağışlanmaz büyük yanlışlar yapıyor­
sak, bunun suçlusu biziz, ve yalnızca biziz.
Kolhaz tahıl ticaretinin olumsuz yaniarım gör­
memiş olmamızda ve en kocamanlarından bir sürü
y:mlışlar yapmamızda suç bizdedir.
Bir dizi örgütlerimizin kolhaziara yabancılaş­
masında, başarılar üzerine yan gelip yatmalarında
ve kendilerini işin oluruna bırakmalarında suç biz­
<Jedir.
Bir dizi yoldaşımızın, kitle örgütlenmesi biçi­
mi olarak, önemli olanın biçim de_ğil, kolhazların
yönetiminin kendi elimize alınması ve bu yönetim­
den sovyet düşmanı unsurların uzaklaştırılması ol­
duğunu kavramadan, kolhazların önemini abartma­
larında suç bizdedir.
Yeni durumu idrak etmemede ve sinsice kol-

150
hazların kuyusunu kazan sınıf düşmanımn yeni tak­
tiği konusunda açıklığa kavuşmamada suç bizdedir.
İnsan soruyor: köylülerin bununla ne ilgisi
var?
Gelişen, yükselen, devletin koyduğu görevleri
tam zamanında yerine getiren ve ekonomik bakım­
dan günden güne güçlenen birçok kolhaz biliyo­
rum. öte yandan, bu birincilere komşu olan, ama
aynı rekolteye ve aynı nesnel koşullara rağmen eri­
yip giden ve yıkılan kolhazlar da biliyorum. Bu­
nun nedeni nedir? Nedeni şu: birinci gruptaki kol­
hazlar, gerçek komünistler tarafından yönetiliyor,
ikinci gruptakiler ise ayakta uyuyanlar tarafından;
evet, bu ayakta uyuyanların ceplerinde Partı kartı
var, doğru, ama yine de ayakta uyuyorlar.
İnsan soruyor : köylülerin bununla ne ilgisi
var?
Komünistıerin rolünün ve . sorumluluklarının
azımsanmasımn sonucu, kırdaki çalışmamızda gö­
rlllen yetersizliklerin nedeninin, aranması gereken
yerde aranmaması, ve bundan dölayı bu yetersiz­
liklerin ortadan kaldırılmamasıdır.
Tahıl stoklamadaki güçiiliderin nedeni köylü­
:cr değil, kendimizde, kendi saflarımızda aranma­
lıdır. Çünkü iktidarda olan biziz, devletin anıçları
bizJm elimizde, kolhazları yönetme görevi bizde­
diı·, ve kırsal alandaki çalışmanın tüm s orurnlulu­
ğımu biz taşımak zorundayız.
İşte kırdaki çalışmamızda görülen yetersizEk­
Iere sebebiyet veren başlıca nedenler bunlardır.
Çok karanlık bir tablo çizdiğimi, kırdaki çalış­
mamı?da yetersizliklerden başka birşey olmadığını
sana,nlar olacaktır. Bu doğru değildir elbette. Ger­
. çekte kırdaki çalışmamız, bu eksikliklerin yanısıra,

151
bir dizi çok ciddi ve tayin edici kazanımlar kaydet­
mektedir. Ama daha konuşmamın başında, kaza­
nımlarımızın bir karakteristiğini vermenin benim
görevlerim arasında olmadığını, sadece kırdaki ça­
lışmamızın yetersizlikleri üzerine konuşmak istedi­
ğimi söylemiştim.

Bu eksiklikler giderilebilir mi? Elbette gideri­


lebilir. Onları kısa zamanda giderecek miyiz ? El­
bette gidereceğiz. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.

Sanırım, Makine ve Traktör istasyonlarının


ve sovhozların Siyasi Şubeleri, bu eksikliklerin gi­
derilmesine en kısa zamanda yardımcı olacak tayin
edici araçlardan biridir.

(Stalin: « Kırda Çalışma Üzerine»,


SBKP [B] MK ve MKK Ortak Genişle­
tilmiş Plenumunda Konuşma, l l Ocak
1 933, Lenirdzmin Sorunları, İ kinci Bö­
lüm, s. 539 vd. )

B - Bolşevik kolbozlar için mücadelede


en önemli kaldıraç olarak Makine ve Traktör
,
i stasyonlarının ve sovhozların
Siyasi Şubeleri

Makine ve Traktör istasyonlarının ve savhaz­


ların Siyasi Şubeleri, bir taraftan . kolhozlarda ve
sovhozlarda siyasi kitle çalışmasını geliştirerek, di­
ğer taraftan kolhazları ve sovhozlar.ı. örgütsel-ikti­
sadi bakımdan sağlamlaştırarak, başka şeylerin ya­
nında tarlalarda rekolteyi yü.kseltme, hayvanların
daha iyi bakımı, sonbahar v,e ilkbahar ekiminin za­
manında örgütlenmesi, hasat ve harman dövmenin

1 52
zamanında örgütlenmesi, kolhazların ve sovhozla­
rın devlete karşı tüm yükümlülüklerinin zamanın­
da ve bütünüyle yerine getirilmesi gibi kolhazların
ve sovhozların önüne konulan görevlerin yerine ge­
tirilmesinde, Makine ve Traktör i stasyonlarının ve
savhazların iktisadi-teknik çalışmasını tümlemek
zorundadır.

Makine ve Traktör i stasyonlannın ve sovhoz­


ların Siyasi :Şubeleri, gerek bizzat Makine ve Trak­
tör i stasyonlarının ve sovhozların, gerekse de Ma­
kine ve Traktör İ stasyonları tarafınd,an hizmet ve­
rilen kolhazların çalışmasının ve yaşamının tüm
alanlarında Partinin teftiş ve denetimini sağlamak
zorundadır. Ekin zamanında tohumluk kalitesinin
güvence altına alınması, tohumluk tahılın çalınma­
sının önlenmesi, harman dövmenin denetimi, har­
man edilen tahılın çalınmasına karşı mücadele, iş­
ten kaçamak yapmaya karşı mücadele, kolhaz ve
sovhozların canlı ve cansız demirbaşlarının titiz
bakımının sağlanması, :Sovyet düşmanı ve kollektif
ekonomiye zararlı tüm unsurların kolhaziardan ve
sovhozlardan kovulması, en iyi, sınanmış kadrola­
rın kolhaz ve sovhozlar için seçilmesi - bütün bu
ve buna benzer sorunlar Siyasi Şubelerin dikkati­
nin merkezinde durmak zorundadır.

Makine ve Traktör i stasyonlarının ve savhaz­


ların Siyasi Şubeleri, ko1hoz köylülerinin ve sovhoz
işçilerinin dağıtımı ve kullanımı üzerinde, - kol­
hazların ve sovhozların toplumsal mülkiyetinin bü­
tünlüğünün ve kolhazların ve sovhozların başarısı­
mn, kimin ekim makinesinde, harman makinesin­
de, hayvancılık sovhozlarında çalıştığına, kimin kol­
hazların ve sovhozların tüm mülkiyeti ve tahıl hak-

153
kında defter tuttuğuna bağlı olduğunu daima akıl­
da tutarak - siyasi kontrol ve teftişi sağlamalıdır.
Makine ve Traktör istasyonlarının Siyasi Şu­
belerinin en önemli görevi, kolhozlann ve kolboz
köylülerinin devlete karşı yükümlülüklerinin koşul­
suz ve zamanında yerine getirilmesinin sağlanması
ve özellikle kolhoz mülkiyetinin yağınalanınasına
karşı kararlı mücadele, kolhazlarda tahıl ve balık
stoklanması alanında Parti ve Hükümetin önlemle­
rinin sabote edilmesine karşı mücadeledir.
Sovhozlann !Siyasi Şubelerinin en önemli gö­
revi, sovhozların devlete karşı yükümlülüklerinin
koşulsuz ve zamarnnda yerine getirilmesinin sağ·
lanması ve özellikle tek tek müdür ve yardımcıları­
nın sovhozun dar çıkarlarını devletin genel çıkar­
larına karşı koyma çabasına karşı kararlı mücade·
le, üretim fazlalarının devlete teslim edilmesi yeri­
ne gizlenmesine karşı mücadeledir.
Makine ve Traktör istasyonlarının ve sovhoz­
ların Siyasi Şubeleri, sabotaj ve toplumsal mülki­
yetin yağınalanınasını örgütleyeniere karşı ve Parti
ve Hükümet tarafından tarım alanında alman ön·
lemlerin sabote edilmesine karşı Sovyet hükümeti­
nin idari ve cezai önlemler üzerine yasalarının ıs­
rarla, doğru ve zamanında uygulanmasını sağla­
mak zorundadır.
Siyasi Şubeler, belirtilen suçlar hakkındaki
mahkeme kararları da dahil olmak üzere, bütün bu
ceza önlemlerini kolhoz köylülerinin ve sovhoz iş­
çilerinin geniş kitlelerine bildirmek ve bu tür ol­
guları çıkış noktası alarak kolhoz köylüleri ve sov­
hoz işçileri arasında geniş bir bilinçlendirme ve
eğitim çalışması yürütmek zqrundadır.

1 54
Makine ve Traktör istasyonlarının ve savhaz­
Iarın Siyasi Şubeleri, tüm bu görevleri, gerek sav­
hazlardaki ve Makine ve Traktör istasyonlarında­
ki Parti üyeleri ve Komünist Gençlik Birliği üyele­
ri arasındaki Parti örgütlenmesini ve siyasi-eğitici
çalışmayı geliştirerek, gerekse bunların hizmet ver­
diği kolhazlarda kolhaz köylüleri ve sovhoz işçileri
arasındaki siyasi kitle çalışmasını geliştirerek, kol­
hazlarda ve savhazlarda Parti ve Gençlik Birliği
güçlerinin, ve de Partisiz, kolhaziara sadık aktivist­
lerin doğru seçimi ve dağıtımı ile; kolhoz kaç:lrola­
rını günbegün inceleyerek ve en ileri, kesinkes sa­
dık kolhaz köylü aktivistlerin üretimde sorumlu,
yönetici görevlere getirerek uygulamak zorundadır.
Makine ve Traktör istasyonlarının ve savhaz­
ların Siyasi Şubeleri, kolhaz ve savhazların günlük
çalışması ve günlük yaşamından somut olgular te­
melinde - kolhozlardaki şu ya da bu sayma n ya
da işletme müdürünün zararlı çalışma olaylarını
ortaya ç�kararak, sovhozlardaki burjuva eğilimleri
teşhir ederek, kolhaz yöneticilerinin . saflarından çı­
kan kolhozlardaki yağmalamaların örgütleyici)erini
ve kulakların . yardakçılarını teşhir ederek, kolhaz
ve savhazların mülkiyetine karşı yağmacılık yapan­
lara karşı, açgözlülere, tembellere karşı, kolhaz ve
savhazların canlı ve cansız demirbaşlarının dikkat­
siz ve gayri-ciddi işlem görmesine karşı kararlı bir
mücadele yürüterek - kolhaz ve savhazların ör­
gütsel ve ekonomik olarak sağlamlaştırılması için,
kolhaz ve sovhoz toplumsal mülkiyetinin bütünlü­
ğü ve dokunulmazlığı için, kolhazların ve kclhaz
köylülerinin gelirlerinin yükseltilmesi için, kolhaz
köylüleri ve sovhoz işçilerinin devlete karşı yüküm­
lülüklerini zamanında ve bütünüyle yerine getirme-
leri için kolhoz köylüleri ve sovhoz işçilerinin ge­
niş kitlelerinin mücadelesini örgütlernek zorunda­
dır . . .
(Kaganoviç Yoldaşın Raporuna İlişkin
SBKP[B ] MK ve MKK Birleşik Plenu.­
mu.nu.n Kararı'ndan, ll Ocak 1933.
<<SBKP[B] MK ve MKK Birleşik Ple­
nu.mlarının Kararları»ndan.)

Köyün sosyalist dönüşümü için mücadelede


Parti bir dizi zorlukla karşılaştı. O bu zorlukların
pratikte üstesinden geldi ve eksiklikleri giderdi.
SBKP [B] MK Plenumu Ocak 1933'te kırdaki ça­
lışmanın büyük siyasi, örgütsel ve ekonomik eksik­
liklerini dikkate alarak şu kararı aldı:

«Makine ve Traktör istasyonlarının ve savhaz­


ların siyasi sağlamlaştırılması için, kırda Makine
ve Traktör İstasyonları ve savhazların siyasi rolü
ve etkinliğinin artırılması için, ve kolhaz ve sav­
hazlardaki hücrelerimizin siyasi ve ekonomik çalış:
masının kesin olarak düzeltilmesi için . . . tüm Ma­
kine ve Traktör istasyonlarında ve savhazlarda Si­
yasi Şubeler oluşturmak gerekir. :>

Stalin yoldaş, Merkez Komitesinin Ocak Plenu­


mundaki konuşmasında, kırdaki çalışmamızın ek­
sikliklerini ortaya koyarken, «sovhozların ve Maki­
ne ve Traktör İstasyunlarının siyasal bölümlerinin
tayin edici araçlardan biri» olduğuna, «en kısa za­
manda bu kusurların giderilmesine yardımcı ola­
caklarına» dikkat çekti.

Geçen iki yılda Makine ve Traktör istasyonla­


rında 3368 ve savhazlarda 2021 Siyasi Şube kurul-
muştur. Parti Merkez Komitesi tarafından titizlik­
le, tek tek taranan Makine ve Traktör istasyonla­
rındaki Siyasi Şubelerin 17 000 fonksiyoneri ve sav­
hazlardaki Siyasi Şubelerin 8000 fonksiyoneri, iki
yılda iStalin yoldaşın «<urdaki Çalışma üzerine»
konuşmasında ve Merkez Komitesi Ocak Plenumu
kararlarında tespit edilen kırdaki çalışmanın eksik­
liklerinin ortadan kaldırılmasında önemli bir çalış­
ma yapmışlardır.
Sınıf düşmanı unsurlara karşı mücadelede,
kolhazların Bolşevik güçlenmesi için, toplumsal,
kolhaz ve devlet mülkiyetinin korunması için, dev­
lete karşı yükümlülüklerin birinci planda yerine
getirilmesi için mücadelede Partisiz kollektivistler­
den pekçok aktivist Parti etrafında toplandı. Sos­
yalist yarışma ve hücum çalışması [Hücum Tugay­
ları'nın çalışması kastediliyor - ÇN] kolhozcu
köylüler arasında geniş bir biçimde gelişti.
Parti, Siyasi Şubelerin yardımıyla, Sovyet düş­
manı, kGlhoz düşt?-anı, .sabotajcı zararlı unsurları,
kulakları ve onların kolhaziara ve sovhozlara sızan
ve onları «gizli yeraltı faaliyeti» ile içten yıkmaya
çalışan yardakçılarını esas olarak teşhir etti ve kol­
haz ve savhaziardan kovdu.
Bugün köylü işletmelerin dörtte üçünü ve eki­
lebilir alanın % 90'ını kapsayan kolhozlar, güçlü,
yenilmaz bir güç haline gelmişlerdir. Salt son iki
yıl içinde, yani 1933 ve 1 934 yıllarında, iSovyetler
Birliği tarımı, 137 000 traktör, 18 000 biçerdöver,
63 000 atlı ve traktörlü ekin makinesi, 24 000 kombi­
ne ve yarı-kombine harman makinesi, 343 000 adet
çeşitli türde tahıl ve sınai bitkiler için hasat maki­
neleri ve 25 000 kamyon elde etmiştir.

157
Bugün varolan 240 000 kolhoz, 3500 Makine ve
Traktör İstasyonu ve 5000 sovhoz şu anda 281 000'
den fazla traktöre, 33 000 biçerdövere, 34 000 kam­
yona, 845 000 ·atıı ve traktörlü ekin makinesine,
129 000 kombine ve yarı-kombine harman makine­
sine, 2 085 000 adet çeşitli türde tahıl ve sınai bit­
kiler için hasat makinelerine ( demetierne makine­
si, ot tırpanlama makinesi, panc�r hasat makinesi,
keten dövme makinesi vb . ) sahiptir.
1932 sonunda SSCB tarımı, 2,5 milyar ruble
değerinde tarımsal makine, traktör . ve kamyona
sahipti. 1933 ve 1934 yıllarında tarım, ek olarak
1,28 milyar ruble değerinde tarımsal makine, trak­
tör ve kamyon elde etti.
Kırda tarımsal makinelerin, özellikle de biçer­
döverlerin kullanımında varolan ciddi eksikliklere
rağmen, çoğu kolhazlar ve sovhozlarda son iki yıl
içinde traktörler, harman makineleri, keten dövme
makineleri vs. geçen iki yıla oranla çok daha iyi
kullanıldı. Makine ve Traktör İstasyonları tarafın­
dan, bütün işler toprağı sürme üzerinden hesaplan­
d.ığında, 1933 yılında 35 milyon hektarlık ( harman­
lama hariç ) ve 1934 yılında 55 milyon hektarlık iş
yapılmıştır. 1933 yılında kolhazlarda biçerdöverle­
rin yardımıyla 533 000 hektarlık alandan mahsul
toplanmış; 1934 yılında 1 576 000 hektarlık ' alandan
mahsul toplanmıştır. Tarımsal çalışmanın k�litesi
( sürme, yaban otu ayıklama, mahsul toplama vs. )
düzelmiştir.
1934 yılındaki ilkbahar ekimi, 1933 yılındakine
oranla 15-20 gün daha çabuk, 1932 yılındakine oran­
la 40 gün daha ,çabuk yapıldı.
Bir dizi bölgede mahsulün toplanmasında ge­
cikme ve kayıplara rağmen, mahsulün toplanması

158
Sovyetler Birliği'nde 1933 ve 1934 yıllarında geçen
yıllara oranla bir bütün olarak daha iyi yürüdü.
Ukrayna'mn güneyi, Kuzey Kafkasya ve bazı
diğer bir dizi bölgedeki kötü iklim koşullarına rağ­
men, tüm Sovyetler · Birliği'nde toplanan mahsul,
1934 yılında geçen yıldakinden az değildir.
1 933 tahıl stoklama plam, 1932'den bir buçuk
ay önce, 1934 tahıl stoklama plam 1933'tekinden
birbuçuk ay önce -1932 yılındakinden üç ay ön­
ce- gerçekleştirildi. Milyonlarca kolhaz köylüsü­
nün bilincinde, devlete karşı yükümlülükleri birin­
ci planda yerine getirme zorunluğu anlayışı kök
saldı.
Kolhaz Hücum Tugaylarının 1933'teki kongre­
sinde Parti tarafından saptanan Bolşevik kolhaz­
lar ve kolhaz köylülerinin refahlı bir yaşamı için
mücadele şiarı, milyonlarca ve onmilyonlarca kol­
haz köylüsünün bilincine ve yaşam tarzına girmiş
ve kolhazların güçlenmesi ve tarımın · genel yükseli­
şi için geniş kitlelerin harekete geçirilmesinin pra­
tik rprogramı haline gelmiştir.
Tüm bunlara, Partinin doğru siyaseti sayesin­
de, kırm pratik yönetiminin radikal bir şekilde dü­
zeltilmesi sayesinde ulaşıldı.

Kolhazların üretim ilkesine göre yeniden ör­


gütlenen temel Parti örgütleri güçlenmiştir. Kırda
P?rti ÜY,elerinin devrimci uyanıklığı ve Bolşevik
ideolojik eğitimi yükselmiştir.
Siyasi Şubelerin çalışmasının gelişmesi teme­
linde Parti önderliğinin kolhozlara, köye yakınlaş­
tırılması, ve Parti çalışmasının ve siyasi çalışınamu
üretim çalışması ile güçlü bir şekilde birleştirilme­
si gerçekleşti.

159
Parti tarafından Siyasi Şubelere verilen görev­
lerin ve Siyasi Şubelerin çalışma yöntemleri ve
pratiğinin etkisi altında, çalışma salt temel Parti
örgütlerinde düzelmekle kalmamış, aynı zamanda
Partinin reyon komitelerinde de düzelmiştir.
Olağanüstü örgütlenme biçimi olarak Siyasi
Şubeler, tüm Partinin gücüne ve otoritesine daya­
n <ırak, Makine ve Traktör istasyonlarının ekono­
mik gücüne dayanarak, s osyalist inşanın geri kal­
mlş kesiminin, yani tarımın, ileri [bir kesime -
ÇN] dönüştürülmeS,inde, ciddi başarılar kazandı­
lar.
Fakat tecrübe, köyün yönetiminin görevleri ge­
nişlediği ölçüde, Siyasi Şubelerin artık kendi başla­
rına yeterli olmaktan çıktığını, kolhaz köyünde
tüm çalışmanın, yani siyasi, ekonomik ve kültürel
çalışmanın ( okullar, hastaneler vs. ) yönetimi için,
tüm çalışmayı -idari, ekonomik, kültürel, mali
vs.- kapsayan normal Parti ve Sovyet organları­
nın güçlendirilmesini gerektirdiğini gÖstermiştir.
T'am da bu durumlar dikkate alınarak, XVII.
Parti Kongresi, Parti Kongresinde kabul edilen
Parti Tüzüğünde, Parti Merkez Komitesine, <ceko­
nomi ve bütün ülke için olağaniistü bir önem ka­
zanan, sosyalist inşamn geri kalmış bölümlerin­
de . . . Siyasi Şubeler yaratmak; ve aynı zamanda
Siyasi Şubelerin öncü görevlerini başardıldan
oranda, bunları bölge ve üretim ilkesine göre ola­
ğı:ı.ııı Parti organlarına dönüştürmek» hakkım ver­
miştir.
SBKP[B] Merkez Komitesi Plenumu, Siyasi
Şubeler kurulmasının kendisini tümüyle doğruladı­
ğım; Siyasi Şubelerin kırda bulunan eksikliklerin
giderilmesinde olağanüstü önemli bir rol oynadığı-
m; tarımın sosyalist yeniden kurulmasında, kolhaz­
ların güçlendirilmesinde, kolhoz köylü aktivistlerin
toparlanmasında, kırda Parti örgütünün sağlam
bir temelinin yaratılmasında ve reyon Parti komi­
telerinin çalışmalarının düzeltilmE?sinde kazanılan
başarıların, daha mıntıkaların kaldırılmasında baş­
lanan reyonlaştırmamn tamamlanmasım ve idari
organların köye tamamen yakınlaştırılmasını ge­
rektirdiğini tespit eder ve şu kararları alır:
1 - Makine ve Traktör i stasyonlarının 'Siyasi
Şubeleri olağan Parti organlarına dönüştürülmeli,
Siyasi Şubeler varolan reyon komiteleri ile kaynaş­
tırılmalı, ve özellikle uygun Siyasi Şubeler onların
içinde kaybolurken, büyük reyonlar birçok yeni
reyona bölünmelidir.
2 - Reyondaki tüm temel Parti örgütlerinin
yönetimi reyon Parti komitesine devredilmelidir.
3 - Reyon Parti komitelerinin işi daha karma­
şık ve sorumluluğu daha büyük olacağından, bü­
yük tarımsal reyonlarda reyon Parti komitesinin
birinci sekreterinin yanında ikinci sekreter kadro­
su kurulmalıdır.
.4 - Reyon Parti komitesi aygıtında Kır Şube­
leri kurulmalı, başına, somut çalışma koşullarına
göre, reyon Parti komitesinin birinci ya da ikinci
sekreteri getirilmelidir.
5 -Her Makine ve Traktör İstasyonunda, Ma­
kine ve Traktör İstasyonu Siyasi Çalışması için bir
müdür yardımcısı kadrosu kurulmalı; bu kadro,
Makine ve Traktör İ stasyonu müdürünün tüm ön­
lem ve önerilerinin başarıyla uygulanmasımn siya­
si olarak sağlanması için sorumluluk taşımalı, ve
Makine ve Traktör İstasyonu çalışanları temel Par­
ti örgütünün sekreterliği görevini de üstlenmelidir.

161
6 - Doğrudan Makine ve Traktör İstasyonu
müdürüne tabi olan Makine ve Traktör İstasyonu
Siyasi Çalışması için müdür yardımcısı, aynı za­
manda yönetimi altında Parti çalışması ve siyasi
çalışma yürüttüğü reyon Parti Komitesine tabidir.
7 - Siyasi Şubelerin varolan tüm fonksiyoner­
leri kesin olarak reyonlardaki çalışmada bırakıl­
mak zorunda olduğundan, bu nedenle onların gele­
cekte şu görevlerde çalıştınlmaları gerekli görül­
mektedir :
a ) Yeni örgütlenecek reyon Parti komiteleri­
nin birinci sekreterleri olarak, veya gerekli göıü­
len yerlerde, mevcut reyon Parti komitelerinin bi­
inci sekreterleri olarak;
b ) Reyon Parti komitelerinin ikinci sekreter­
leri olarak ve reyon Parti komiteleri Kır Şubeleri­
nin yöneticileri olarak;
c) Makine ve Traktör İstasyonu Siyasi Çalış­
ması için müdür yardımcıları olarak;
d) Yeni reyon Parti komiteleri aygıtının ve
Komünist Gençlik Birliği reyon kornitesi aygıtının
fonksiyonerieri olarak.
8 - Reyon Parti komitesi sekreterlerinin ve
Makine ve Traktör İstasyonları Siyasi Çalışması
için Müdür Yardımcılarının SBKP[B] MK tarafın­
dan onaylanacakları ve SBKP [B] :MX'nin onayı ol­
madan görevlerinden alınamayacaklan ; reyon Par·
ti komitesi eği�icilerinin bölge Parti komitesi, eya·
let Parti komitesi ve ulusal Komünist Partilerinin
Merkez Komiteleri tarafından onaylanacakları tes­
pit edilir.
9 - Yeni örgütlerrecek reyonlarda Makine ve
Traktör İstasyonları Siyasi Şubelerinin gazeteleri,
reyon Parti komiteleri organlarına dönüştürülmeli

1 62
ve reyon gazetelerinin durumlarına göre, mevcut
reyonlarda ya varolan reyon gazeteleri ile birleşti­
rilmeli, ya da en güçlü Makine ve Traktör İstasyon­
larının organı olarak kullanılmaya devam edilmeli­
dir.
10
- Merkez Komitesi Siyasi Bürosu, bu kara­
rın her bölge, her eyalet ve her cumhuriyet için 1
Mart'a kadar ; ve :Sovyetler Birliği'nin güney bölge­
leri için 1 Şubat 1935 tarihine lmdar uygulanması­
nın bitirilmesi ile görevlendirilir.
ll
- Bölge Parti komiteleri, eyalet Parti ko­
miteleri ve ulusal Komünist Partilerin Merkez - Ko­
rniteleri, 1-15 Ocak tarihine kadar SBKP[B] Mer­
kez Komitesine gerek yeni reyon örgütlenmesi üze­
rine, gerek Siyasi Şubelerin çalışanlarından yarar­
lanma üzerine somut önerilerini sunmakla; ve mev­
cut ve yeni örgütıenecek reyon Parti komitelerinin
tüm sekreterleri ile Makine ve Traktör İstasyonla­
rı Siyasi Çalışma için Müdür Yardımcılarını onay­
. lanmak üzere SBKP[B] Merkez Komitesine sun­
makla yükümlüdürler.
12
- Her türden savhazlarda 8iyasi Şubeler
sistemi değişmeden varlığını korumaya devam ede­
cektir.
SBKP[B] Merkez Komitesi, Siyasi Şubelerin
değişikliğe uğramasının, kolhazların Bolşevikleşti­
rilmesinde ve kolhozcu köylülerin refaha kavuştu­
rulmasında kolhazların sağlamlaştırılmaya devam
edilmesi görevinin başarıyla çözümü ve Parti şiarı­
nın uygulanması için, reyon komiteleri, bölge ko­
miteleri, eyalet komiteleri ve ulusal Komünist Par­
tileri Merkez Komitelerinin sorumluluklarını artır­
dığını vurgular.
Parti örgütleri, Merkez Komitesinin 1933 Ocak

163
Plenumunda verilen Siyasi Şubelerin o luşturulma­
sı direktifinin bütünüyle hala geçerli olduğunu
akıllarından çıkarmamalıdırlar: «İçinde bulundu­
ğumuz dönemde tanının yükselmeye devam etme­
si ve onun sosy�list dönüşümünü tamamlamak için
mücadele Partinin en önemli görevini oluşturmak­
tadır».
Kolhaziann ekonomik gücünün devasa büyü­
mesi ve güçlenmesine rağmen, kolhozcu köylülerin
faaliyetleri artmasına rağmen, hala kolhazlarda ça­
lışmada pekçok eksiklikler vardır; bir dizi kolhoz­
da, gizlice içeri sızan kulak unsurların fesat ve za­
rarlı çalışması nihai olarak henüz kırılrnamıştır.
özellikle bu yılın tahıl stoklama tecrübeleri;
ağır kayıpların, rnahsulün toplanmasında; harman­
lamada ve bir dizi belirli bölge ve eyalet reyonla­
rında tahıl temin etmede geri kalmanın; traktör ve
harman makinelerinin ve özellikle de biçerdöverle­
rin beceriksiz kullanımı ve işin kötü örgütlenmesi
yanında, köydeki kornünistlerin ve hatta reyonlar­
daki ve Siyasi Şubelerdeki fonksiyonerierin siyasi
dar görüşlülüğü ve ihmalkarlığı sonucu sınıf düş­
manı unsurların hala faaliyet gösterdikleri ile açık­
lanabileceğini gösterdi.
Reyon Parti komiteleri, bölge Parti komiteleri,
eyalet Parti komiteleri ve ulusal Komünist Partile­
rinin Merkez Komiteleri, kış süresini kolhozların
güçlenmesine devam etmekle, Partisiz aktivistlerin
taparlanması ile, idare organları ve kolhoz başkan­
lan çalışmalarının düzeltilmesi ile, kolhozcu köylü·
ler genel toplantılannın önemi ve rolünün artırıl­
ması ile, bunların Parti etrafında toplanması ve
kırda temel Parti örgütlerinin güçlendirilmesine
devarn edilmesi ile değerlendirmelidir.

164
SBKP[B] Merkez Komitesi Plenumu, ezici bir
çoğunlukla, son derece iyi oldukları görülen Siyasi
Şube fonksiyonerlerinin, gerçek Bolşevik Parti ör­
gütleri olarak yeni koşullarda da, reyon Parti ko­
mitelerinde ve Makine ve Traktör İ stasyonları Si­
yasi Çalışma için Müdür Yardımcıları olarak Par­
tinin kendilerine verdiği büyük görevlere layık ol­
duklarını kanıtıayacaklarına dair inancını dile geti­
rir.

(Kaganoviç Yoldaşın Raporu Üzerine


SBKP[B] Merkez Komitesi Plenumu­
nun Kararı, 28 Kasım 1 934.)

C - En yakın görevimiz - tüm kolhozcuları


varlıklı hale getirirnek

Sosyalizm iyi birşeydir. Mutlu sosyalist yaşam


kuşkusuz iyi birşeydir. Ama bütün bunlar, gelece­
ğin bir sor_unudur. Bugün esas sorun, gelecekte ne
elde edeceğimiz değildir. Esas sorun, hemen şu an­
da ne elde etmiş olduğumuzdur. Köylülük kolhaz­
lar yoluna girdi. Çqk iyi. Peki ama bu yolda ne el­
de etti ? Kolhazlar yolunda elde ettiğimiz elle tutu­
lur sonuçlar nelerdir?
Milyonlarca yoksul köylünün kolhözlara gir­
mesine yardım edebildik. Kolhozlara giren ve- ora­
da en iyi topraklardan ve en iyi üretim aletıerinden
yararlanan milyonlarca yoksul köylünün orta köy­
lü düzeyine yükselmelerini elde ettik. Eskiden hiç­
bir zaman karınları doymayan milyonlarca yoksul
köylünün, kolhozlarda, orta köylüler haline, yarını­
na güvenen insanlar haline gelmeleri sonucunu el­
de ettik. Köylill erin, yoksul köylü ve kulak olarak

165
farklılaşmasına dur dedik, kulakları yendik ve yok­
sul köylülere kolhozun bağrında kendi işlerinin
efendisi olmaları ve orta köylüler haline gelmele­
rinde yardım ettik.
Kolhazların inşası çalışması gelişmeden önce,
aşağı-yukarı dört yıl önce durum nasıldı ? Zenginle­
şen ve gelişen, kulaklardı. Yoksul köylüler ise se­
filleşiyor, yıkıma sürükleniyor ve kulakların köle­
si haline geliyorlardı. Orta köylüler, kulakların dü­
zeyine yükselmeye çalışiyorlar, ama geri düşüyor­
lar ve yoksul köylülerin saflarını kabartarak kulak­
ların büyük eğlencesi oluyorlardı. Bütün bu karga­
şalıktan yalnız kulakların, ve pazen de varlıklı
[köylülerin .--- ÇN] çıkar sağladığını anlamak güç
değildir. 100 çiftlik içinde 4 ya da 5 kulak çiftliği,
8-10 varlıklı köylü çiftliği, 45-50 orta köylü çiftliği
ve aşağı-yukarı 35 yoksul köylü çiftliği sayılıyordu.
Buna göre, tüm köylü çiftliklerinin en azından %
35'i, kulakların boyunduruğuna katlanmak zorunda
olan yoksul' köylülerin çiftlikleriydi. Orta köylülü­
ğün yarıdan fazlasını oluşturan, durumları yoksul
köylülerinkinden pek az farklı olup kulaklara do­
laysız bağımlılık altmda bulunan orta köylülüğün
zayıf katmanlarının sözünü bile etmiyorum.
Kolhazların inşasını geliştirerek, bu kargaşalı­
ğı ve bu adaletsizliği ortadan kaldırmayı başardık,
kulakların boyunduruğunu paramparça ettik, bü­
tün bu yoksul köylüler · kitlesini kolhozlara çektik,
kolhozlarda, onlara güvenceli bir geçim sunduk ve
onları kolhozun toprağından, kolhazlar için tenzi­
latlardan, traktörlerden ve tarım makinelerinden
yararlanan orta köylüler düzeyine yükselttik.
Ama bu ne demektir ? Bu, en aşa.ğı yirmi mil­
yon köylü nüfusu, en aşağı yirmi milyon yoksul

166
köylüyü yoksulluktan, yıkımdan kurtardık, kulak­
lara köle olmaktan kurtardık, ve kolhazlar sayesin­
de yarınlarını güvence altına aldık demektir.
Bu büyük bir kazanımdır, yoldaşlar. Dünyanın
şimdiye kadar hiçbir zaman görmediği ve hiçbir
devletin hiçbir zaman ulaşmadığı bir kazanımdır.
İ şte kolhazlar kurmanın pratik, elle tutulur so­
nuçları, köylülüğün kolho2!lar yolunu tutmasının
sonuçları bunlardır.
Ama bunlar ancak kolbozların inşası yolunda
daha ilk adımmuz ve ilk kazanım.larınnzdır bizim.
Bu ilk adımla ve ilk kazanımla yetinmek duru­
munda olduğumuzu sanmak yanlış olur. Hayır yol­
daşlar, biz bu başarılarla yetinemeyiz. Daha da iler­
lemek ve kolbozları kesin olarak sağlam bir hale
getirmek için ikinci bir adım atı:nalı, yeni bir kaza­
nım elde etmeliyiz. Bu ikinci adım nedir? Bu ikin­
ci adım, kolhozcuları, -gerek eski yoksul köylüle­
ri, gerek eski orta köylüleri- daha da yüksek bir
düzeye çıkarmaktır. Bütün kolhozculan varlıklı
yapmaktır. Evet yoldaşlar, onları varlıklı yapmak­
tır. ( Sürekli alkışlar. )
�olhozlar sayesinde yoksul köylüleri, orta köy­
.
lüler düzeyine çıkarmayı başardık. Çok iyi. Ama
bu çok azdır. Şimdi ileri doğru bir adım daha at­
malı, bütün kolhozculara, gerek eski yoksul köylü­
lere ve g�rek eski orta köylülere, varlıklılar düzeyi­
ne yükselmeleri için yardım etmeliyiz. Buna ulaşı­
labilir, ve :Q.er ne pahasına olursa olsun buna ulaş­
mak zorundayız. ( S\irekli alkı�lar. )
Bugün, bu hedefe ulaşmak için gereken her şe­
yimiz var. Makinelerimiz ve traktörlerimizden ama
bugün iyi yararlanılmıyor. Toprağımız pek iyi bir
şekilde işlenmiyor. Sadece makinelerden ve trak-

167
törlerden daha iyi yararlanalım sadece toprağı da­
ha iyi işleyelim, yeter, ve biz ürün miktarını iki ka­
tına, üç katına çıkaracak duruma geliriz. Ve bu,
bütün kolhoz üyelerini, kolhoz tarlalarının varlıklı
çalışanları durumuna getirmeye bol bol yeter.
Eskiden varlıklı köylülerin durumu nasıldı?
Varlıklı olmak için, komşularına kazık atmak, on­
ları sömürmek, onlara olabildiğince pahalı satmak,
0nlardan olabildiğince ucuza almak, birkaç yanaş­
ma çalıştırmak, onları tam anlamıyla sömürmek,
b5�ük bir sermaye biriktirmek ve bir kez belini
doğrulttun mu kulak olmak gerekiyordu. Eskiden,
varlıklı köylülerin, bireysel ekonomi düzeni zama­
nında neden yoksul köylülerin ve orta köylülerin
güvensizlik ve kinlerini üzerlerine çektikleri de as­
lında bununla açıklanır. Bugün durum başkadır.
Bugün, koşul�ar da başkadır. Kolhozcuların varlık­
lı hale gelmeleri için, komşularına kazık atmalan,
onları sömürmeleri hiç de gerekmez. Ve bugün
herhangi bir kimseyi sömürmek de kolay değildir,
çünkü bizde artık toprakta özel mülkiyet ve topra­
ğın kiralanması yoktur, makineler ve traktörler
devletindir; sermaye sahiplerine gelince, şimdi ar­
tık kolhazlarda sermaye sahibi olmak moda değil.
Böyle bir moda oldu, ama bir daha geri gelmeme­
cesine ortadan kalktı. Bugün kolhozcuların varlıklı
hale gelmeleri için bir tek şey gereklidir : kolhazlar­
da düıiistçe çalışmak, traktör ve makinelerden
doğru yararlanmak, iş hayvanlarından doğru yarar­
lanmak, toprağı doğru bir biçimde işlemek, kolhoz
mülkiyetini gözetip kollamak.
Zaman zaman deniyor ki: Madem ki sosyalizm
var, ne diye hala Çalışmalı? Eskiden çalışıyorduk,
bugün de çalışıyoruz, çalışmayı bırakmanın zamanı

168
değil mi artık? Bu gibi sözler temelden ya�lıştır­
yoldaşlar. Bu, haylazların felsefesidir, dürüst çalış.­
ma adamlarının işi değildir. Sosyalizm, hiçbir şe­
kilde çalışmamn yadsınması değildir. Tam tersine,
sosyalizm, çalışma üzerine kurulur. Sosyalizm ve
çalışma birbirinden ayrılamaz.
Büyük ustamız Lenin « Çalışmayan yemez» di­
yordu. Bu ne demektir? Lenin'in bu sözleri kime
karşı söylenmiştir? 8ömürücülere karşı, kendileri
çalışmayıp da başkalarını çalıştıranlara ve onların
zararına kendilerini zenginleştirenlere karşı söy:len­
miştir. Daha kime karşı söylenmiştir? Tembellik
edenlere, aylak gezenlere ve başkalarının çalışma­
sından yararlanmak isteyenlere karşı söylenmiştir.
Sosyalizmin aylaklık değil, herkesten dürüst çalış­
ma- talep eder, insanların başkaları için değil, zen­
ginler ve sömürücüler için değil, ama kendi kendi­
leri için, toplum için çalışmalarını ister. Ve eğer
düıüst çalışırsak, eğer kendi kendimiz için, kendi
kolhozlarımız için çalışırsak, iki-üç yıl içinde tüm
kolhozcuları, eski y;o ksul ve orta köylüleri, varlıklı
·köylüler durumuna, ürün bolluğu içinde ve kül­
türlü bir yaşam sürdüren insanlar düzeyine yük­
seltecek duruma ulaşırız.
İşte budur şimdi önümüzdeki en yakın görevi­
miz. Buna ulaşabiliriz ve mutlaka ulaşmalıyız. ( Sü­
rekli alkışlar. )

(Stalin: Kolhaz Hücum Tugayları I.


Kongresinde Konuşma, 10 Şubat 1933.
Leninizmin Sorunları, İkinci Bölüm, s.
559 vd.)

Bu slogan, yanlız kolhozcular için geçerli değil­


dir. İşçi'ler için daha da geçerlidir, çünkü biz, bü-

169
tün işçileri varlıklı hale getirmek istiyoruz, varlık
içinde bir yaşam, kültürlü bir yaşam sürdüren in­
sanlar halinı;ı getirmek istiyoruz.
Sorun açık sanıyorum. Eğer insanların ülke­
mizde varlık içinde b�r yaşam sürdürmelerini sağ­
lamazsak, Ekim 191 7'de kapitalizmi devirme ve yıl­
lar boyunca sosyalizmi inşa etmenin ne anlamı
olurdu? Sosyalizm, yoksulluk ve yokluk değil, yok­
sulluk ve yokluğun kaldırılması demektir, toplu­
mun tüm üyeleri için varlıklı ve kültürlü bir yaşa­
mın örgütlenmesi demektir.
Oysa bu berrak ve aslında elemanter slogan,
Parti üyelerimizin bir bölümünde bir dizi kuşkuya,
kafa karışıklığına ve kargaşalığa neden oldu. Bu
slogan, Partinin reddettiği eski « Zenginleşiniz» slo­
ganına geri dönmek değil midir diye soruyorlar.
Eğer herkes varlıklı olursa, diye ekliyorlar, ve ar­
tık yoksullar olmazsa, biz Bolşevikler, çalışmamız­
da kime dayanacağız? Yoksulluk olmadan nasıl ça-
lışacağız? _

Belki de gülünç, ama Parti üyelerinin bir bölü­


münde bu safça ve anti-Leninist görüşlerin var ol­
duğu yadsınamaz bir olgudur, ve bu hesaba katıl­
mak zorundadır.
Bu insanlar besbelli ki, « Zenginleşiniz» sloganı
ile, «Tüm kolhozculan varlıklı yapmak» sloganı
-
arasın da tam bir uçurum olduğunu anlamıyorlar.
Birincisi, ancak tek tek bireyler ya da gruplar zen­
ginleşebilirler, oysa varlık içinde yaşam sloganı, bi­
reyler ya da gruplar için değil, tüm kolhozcular
için geçerlidir. İkincisi, tek tek birey'ler ya da grı-ıp­
lar, başka insanlara boyun eğdirmek ve onları sö­
mürmek için zenginleşirler, oysa tüm kolhozcular
için varlık içinde bir yaşam sloganı, kolhazlarda
üretim araçları toplumsallaşmış olduğundan, birta­
kım insanların başka birtakım insanları sömürme­
sinin her türlü olanağını tamamen dıştalar. üçün­
cüsü, «zenginleşiniz» sloganı NE:P'in başlangıç aşa­
masında, kapitaliZmin kısmen toparlanmakta oldu­
ğu, kulaklarm güçlü oldukları, ülkede bireysel köy­
lü ekonomisinin egemen olduğu, kollektif ekonomi­
nin ise ancak rüşeym halinde olduğu bir zamanda
atılmıştı. Oysa «tüm kolhozcuları varlıklı yapmak»
sloganı, NEP'in son aşamasında, kapitalist unsur­
ların sanayiden atıldıkları, kulaklarm kırda yere se­
rildikleri, bireysel köylü ekonomisinin geri plana
itildiği ve kolhazların tarımda başat biçim duru­
muna geçtiği bir zamanda atılmaktadır. üstelik
«tüm kolhozcuları varlıklı yapmak» sloganının tek
başına değil, ama «kolhozları bolşevikleştirmek»
sloganı ile kopmaz bağ içiİıd� atıldığının sözünü bi­
le etmiyorum.

<< Zenginleşiniz» sloganının, aslında, kapitaliz­


min yeniden tesis edilmesi çağrısı olduğu, oysa
« tüm kolhozcuları varlıklı yapmak» sloganının, kol­
hazların ekonomik gücünü artırarak ve tüm kol­
hozcuları varlıklı . emekçiler durumuna getirerek
kapitalizmin son kalıntılarını tamamen yok etme
çağrısı olduğu açık değil midir? ( Sesler: Çok doğ­
ru! )
Bu sloganlar arasında ortak hiçbir şey olma­
dığı ve olamayacağı açık değil midir ? ( Sesler: Çok
doğTU! )
Yoksul halk katmanları olmadan, ne Bolşevik
çalışmanın, ne de sosyalizmin düşünülemeyeceği
iddiaşına gelince, bu öyle bir ahmaklık ki, insan
sözünü etmek bile istemiyor. Leninistıer, kapitalist
unsurlar ve kapitalistler tarafından sömürülen yok­
sul tabakalar olduğu sürece yoksul tabakalara da­
yanırlar. Ama kapitalist unsurlar yok edildiğinde
ve yoksUl unsurlar da sömürüden kurtulduğunda,
Leninistlerin görevi, yoksulluğu ve yoksulları -on­
larm varlığının önkoşulları yok edildiğine göre­
sonsuzlaştırmak, olduğu gibi muhafaza etmek de­
ğil, yoksulluğu ortadan kaldırmak ve yoksullara
varlıklı bir yaşam sağlamaktır. ıSosyalizmin sefalet
ve yokluk temelinde, kişisel gereksinimleri kısıtla­
yarak ve insanlarm yaşam düzeylerini yuksulların
yaşam düzeyine indirmek temelinde kurulabileceği­
ne inanmak ahmakça birşey olurdu, zaten bu yok­
sulların kendileri de yokslJl kalmak istemiyor ve
varlık içinde bir yaşamı hedefliyorlar. Kim ister
böyle bir -sözüm meclisten dışarı- sosyalizmi?
Bu sosyalizm değil, sosyalizmin bir karikatürü
olur. Sosyalizm, ancak -toplumun üretici güçlerinin
fırtına gibi gelişmesi temelinde, bir ürün ve meta
bolluğu temelinde, emekçilerin varlık içinde bir ya­
şam sürdürmeleri temelinde, kültürün fırtına gibi
gelişmesi temelinde kurulabilir. Çünkü sosyalizm,
Marksist sosyalizm, bireysel gereksinimierin kısıt­
lanması değil, bilakis onların çok yönlü genişleme­
si ve gelişmesi; bu gereksinimierin karşılanmasmı
kısıtlamak ya da bundan vazgeçmek değil, tersine,
kültürel bakımdan yüksek seviyede bulunan emek­
çilerin tüm gereksinimlerinin baştan sona ve tama­
men dayurulması demektir.
Bazı Parti üyelerinde görülen, yoksulluk ve
varlıklılık konusundaki bu kafa karışıklığının, yok­
sul köylüleri, her koşulda, Bolşevizmin sonsuz da­
yanağı olarak idealize eden ve kolhazları amansız
bir sınıf mücadelesinin arenası sayan bizim aşırı-
sol kof beyinlilerimizin fikirlerinin bir yansıması
olduğuna kuşku yoktur.

(Stalin: SBKP[B] Merkez Komitesinin


Faaliyeti Üzerine XVII. Parti Kongresi­
ne Rapor, s. 79 vd. )

D - Artelierin sağlamlaştınlması görevi


ve koroüne dönüştürülmesinin koşullan üzerine
Stalin

Devamla tarım artelini ve tarım komününü


alalım. Artelin bugünkü koşullarda kolboz hareke­
tinin tek doğru biçimi olduğunu şimdi artık herkes
kabul ediyo-r. Ve bu tamamen anlaşılır birşeydir:
a ) artel, kolhozcuların kişisel gündelik çıkarlarını,
kollektif çıkarları ile doğru bir. tarzda birleştirir;
b ) artel, kişisel ve kısa vadeli .gündelil,{ çıkarları
uygun bir biçimde kollektif çıkariara uyarlar ve
böylece dünün bireysel köylüsünün kollektivizm an­
layışı ile eğitilmesini kolaylaştırır.
Salt üretim araçlarının toplınns allaştırıldığı
artelden farklı olarak komünlerde, şu son zaman­
lara kadar, sadece üretim araçları değil, her ko­
mün üyesinin ev ekonomisi de toplınnsallaştırılmış­
tı, yani artel üyelerinden farklı olarak, komün üye·
lerinin kendilerinin kişi olarak ne kümes hayvan­
ları, ne küçükbaş hayvanları, ne inekleri, ne tahılla­
rı, ne de ev çevresinde toprakları vardı. Bu demek­
tir ki, komünlerde, üyelerin kişisel çıkarları, gün­
delik çıkarları dikkate alınmış ve kollektif çıkarlar­
la bağdaşır olmaktan çqk, bir küçük-burjuva eşit­
likçiliği uğruna, kişisel çıkarlar kollektif çıkarlar
tarafından geri plana itilmişti. Koroünün en zayıf

173
noktasının bu olduğu açıktır. Ve esasında, komün­
lere çok seyrek rastlanmasını ve ancak birler ve
onlarla sayılrnalarını açıklayan da budur. Yine bu
nedenden ötürü, koroünler varlıklarını konunak ve
dağılmamak için, ev ekonomisinin toplumsallaştı­
rılmasından vazgeçmek zorunda b:�lclılar ; şimdi ko­
münler, işgününe göre hesap yapmaya, üyelerine
kişisel kullanım için tahıl dağıtmaya başlıyorlar ;
kümes hayvanlarının, küçükbaş hayvanlarının, bir
ineğin vb. kişisel mülkiyetine izin veriyorlar; bun­
dan ama şu sonuç çıkar ki, , komünler fiiliyatta ar­
tel haline gelmişlerdir. Bunda hiçbir kötülük yok­
tur, çünkü yığı.nsal kolhaz hareketinin sağlıklı ge­
lişmesinin çıkarları bunu gerektirmektedir.
Bu elbette demek değildir ki, komün artık ge­
nelde gerekli değildir, kolboz hareketinin en üst
biçimi değildir. Hayır, komün gereklidir, ve komün
elbette kolhoz hareketinin en üst biçimidir, ama
geri teknik ve ürün eksikliği temelinde ortaya çı­
kan ve kendisi artel haline gelen bugünkü komün
değil, bilakis daha gelişrniş bir teknik ve ürün hal­
luğu temelinde ortaya çıkacak olan gelece gJ.n ko­
münü. Bugünkü tarım komünü, tekniğin az geliş­
miş ve ürünlerin eksik olduğu bir zamanda doğdu.
Aslında, koroünün eşitlikçilik yolunu tutması ve
üyelerinin gündelik kişisel çıkarlarını bir yana bı­
rakması da bununla açıklanır. Komünü bugün kişi­
sel çıkarlarla kolhozun kollektif çıkarlarının, man­
tıklı bir tarzda birbirine · bağlayan artel biçimine
geçmeye bu zorlamaktadır. Geleceğin komünü, ge­
lişmiş ve varlıklı artelden doğacaktır. Geleceğin
komünü, artelin tarlalan ve çiftlikleri tahılla, sürü
hayvanlarıyla; kümes hayvanlarıyla, zerzevatla ve
her türlü ürünle dolup taştığı. zaman ; artel, maki-

174
neli çamaşırhaneler, modern mutfak ve yemekhane­
ler, ekmek fabrikaları vb . kurulduğu zaman ; kolhaz
üyesi, eti ve sütü kolhozun çiftliğinden almanın,
inek ve davar beslemekten daha elverişli olduğunu
gördüğü zaman ; kadın kolhozcular, yemeklerini
kolhaz yemekhanesinden almanın, ekmeğini ekmek
fabrikasından almanın ve çamaşırını genel çaina­
şırlıkta yıkatrnanın, bütün bu işlerle kendinin uğ­
raşmasından daha elverişli olduğunu gördüğü za­
man doğacaktır. Bu, ne zaman olacak? Elbette ki
hemen değil. Ama olacak. Artelin, geleceğin koı:nü­
nüne dönüşmesi sürecini zorlama ile yapay olarak
çabuklaştırmak caniyane birşey olurdu. Böyle bir­
şey ortalığı bulandırır ve düşmanımıza yardım
eder. Artelin geleceğin komününe dönüşmesi süre­
ci koaderne kademe, tüm kolhaz üyeleri bu dönüşü­
mün zorunluluğuna inandıkları ölçüde olmalıdır.
İşte artel ve komünün durumu böyledir.
Mesele açık ve gayet elemanter gibi görünmü­
yor.
Oysa bazı Parti üyelerinin kafasında bu nokta
ile ilgili esaslı bir karışıklık var. Bunlar, Partinin
arteli kolhaz hareketinin temel biçimi ilan etmek­
le sosyalizmden uzaklaştığını, komünden, yani kol­
haz hareketinin en üst biçiminden, daha aşağı bir
biçime doğru bir gerHemeye girdiğini düşünüyor­
lar. Şu soru ortaya çıkıyor : Neden? Çünkü, diyor­
lar, artelde eşitlik yok, artelde, kolboz üyelerinin
gereksinim farklılıkları, kişisel yaşam tarzlarında­
ki farklılıklar sürüyor; oysa komünde eşitlik var,
çünkü komün üyelerinin gereksinimleri ve kişisel
yaşam koşulları eşitlenmiştir. Ama birincisi, bizde
artık gereksinimierin ve kişisel yaşam koşullarının
eşitlendiği, eşitlikçiliğin hüküm sürdüğü koroünler

175
yoktur. Pratik gösterdi ki, koroünler eşitlikçilikten
vazgeçmedikleri ve fiilen artel haline gelmedikleri
taktirde, mutlaka yok olacaklardı. Dolayısıyla ar­
tık gerçeklikte olmayan oirşeye dayanılınamalıdır o

Sonra, her Leninistçe -eğer o gerçek bir Leninist­


se- bilinir ki, gereksinimler ve kişisel yaşam tarzı
alanında eşitlikçilik, Marksist tarzda düzenlenmiş
sosyalist bir topluma değil, herhangi bir ilkel as­
ketler tarikatına yaraşır gerici bir küçük-burjuva
ahniaklığıdır, çünkü tüm insanlardan, hepsinin
aynı gereksinimleri duymaları ve aynı zevkleri ta­
şımaları, tüm insaniann kişisel yaşam tarzlarında
bir ve aynı- örneğe uymaları talep edilemez. Ve ni­
hayet, acaba işçiler arasında da, gerek gereksinim­
lerinde ve gerekse kişisel yaşam tarzlarında, fark­
lar yok mudur ? Bu, işçilerin sosyalizme tarım ko­
münü üyelerinden daha mı uzak oldukları anlamı­
na gelir?
Bu kişiler besbeli ki, sosyalizmin, toplum üye­
lerinin gereksinimlerinin ve kişisel yaşam tarzları­
nın eşitlikçiliğini, eşitlenmesini, tek düzeye getiril­
mesini talep ettiğini düşünüyorlar. Söylemeye hiç
de gerek yok ki, böyle bir varsayımın Marksizmle,
Leninizmle hiçbir ortak yanı yoktur. Marksizm,
eşitlikten, kişisel gereksinimler ve yaşam tarzı ala­
nında eşitlikçilik değil, sınıfların kaldırılmasını an­
lar, yani : a ) Bir kez kapitalistler devrildikten ve
mülksüzleştirildikten sonra, tüm emekçilerin sö­
mürüden kurtuluşta eşitlik; b ) üretim araçları bir
kez tUm toplumun mülkiyeti haline geldikten son­
ra, herkes için, üretim araçları üzerinde özel mül­
kiyetin kaldırılmasında eşitlik; c ) Herkes için yete­
neklerine göre çalışma yükümlülüğünde eşitlik ve
tüm emekçiler için performansına göre ödenme
hakkında eşitlik ( sosyalist toplum ) ; herkes için
yeteneklerine göre çalışma yükümlülüğünde eşitlik
ve tüm emekçiler için gereksinimlerine göre alma
hakkında eşitlik ( komünist toplum ) . Ve Marksizm
burada, insanların zevklerinin ve gereksinimlerinin
nitelik ya da nicelik bakımından, ne sosyalizm dö­
neminde, ne de komünizm döneminde eşit olmadı­
ğı ve olamayacağından .hareket eder.

Marksist eşitlik anla�şı budur.

Marksizm, başka bir eşitlik tanımamıştır ve ta­


nımaz.

Bundan, sosyalizmin, toplum üyelerinin gerek-


, sinimlerinin eşitlikçiliğini, eşitleş�irilmesini, aynı­
laştırılmasını, onların beğenilerinin ve kişisel yaşam
tarzlarının aynılaştırılmasmı talep ettiği, Marksist·
lerin planına göre herkesin aynı giysiyi giymesi ve
her birinin, aynı yemekleri aynı miktarda yemesi
gerektiği sonucunu çıkarmak birtakım yavan
şeyler, bayağılıklar söylemek ve Marksizme kara
çalmak demektir.

Marksizmin, eşitlikçiliğin düşmanı olduğunu


anlamanın zamanıdır. Marx ve Engels, daha « Ko­
münist Manifesto »da, « genel bir asketizmi ve kaba
bir eşitlikçiliği» öğütlediği için, ilkel ütopik sosya­
lizmi gerici diye nitelendirerek damgalıyordu. En­
gels, «Anti-Dühring»inde, Dühring'in Marksist sos­
yalizme karşı olan « radikal eşitleştirici sosyalizm>>
inin çok sert eleştirisine tam bir bölüm ayırmıştır.

«Proleter eşitlik talebinin gerçek içeriği, sınıf­


ların kaldırılması istenıidir. Bunun ötesine geçen
heı' eşitlik talebi, zorunlu olarak saçmadır.:.
Lenin de aynı şeyi söylüyor :

«Engels, sınıfların kaldırılması demek olmayan


bir eşitlik kavramı, ahmakça ve saçma bir bo§ inan�
dır, diye yazmakta bin kez haklıydı. Burjuva pro­
fesörleri, bu eşitlik kavramıyla ilgili olarak, bizi,
insanları birbirine eşit kılmak istemekle suçlamaya
çalıştılar. Kendilerinin uydurdukları bu budalalığı,
sosyalistlere yüklerneye çabaladılar. Ama, cahillikle­
rinden, sosyalistlerin ve hele çağdaş bilimsel sosya­
lizmin kuı,-ucuları Marx ve Engels'in: eğer eşitlikten
sınıfların kaldırıl:rp.ası anlaşılmıyorsa, eşitlik, içi
boş bir sözdür, dediklerini bilrniyorlardı. Biz. sınıf­
ları kaldırmak istiyoruz ve biz bu anlamda eşitlik­
ten yanayız. Ama bizim bütün insanları birbirine
eşit kılacağımızı ileri sürmek, boş bir sözdür ve ah­
makça bir aydın uydurmasıdır.*

Kanımca açık.
Burjuva yazarları, Marksist sosyalizmi, her şe­
yin eşitlikçilik «ilkesine» tabi olduğu, eski bir çar­
Iık kıslasi gibi göstermeye pek heveslidirler.
' . .
Ama
Marksistler, burjuva yazarlarının cahilliklerinden
ve ahmaklıklarından sorumlu tutulamazlar.
Bazı Parti üyelerindeki Marksist sosyalizme
değgin bU fikir karışıklığının ve tarım komünleri�
nin eşitlikçi eğilimlerine bu aşırı tutkunluğun, bir
ara tarım koroünlerini idealize ederek, fabrika ve
işletmelerde bile, her biri kendi ınesleğinde çalışan
kalifiye ve acemi işçilerin ücretlerini ortak kasaya
koyacakları ve sonra da her birinin eşit pay ala­
cakları komüiller ötgüt1emeye kalkıŞacak kadar ile­
ri giden, bizim ultra-sol salaklanmızın küçük-bur-

* Lenin'in .iÖzgürlük ve Eşitlik Sloganlarıyla Halkı


Nasıl Aldatıyorlar» konuşması.
j uva görüşlerine iki su damlası gibi tıpatıp benze­
dikleri kuşkusuzdur. Bu « SOl» salakların kalkıştık­
lan çocukça eşitleştirme denemelerinin sanayiınize
ne kadar zarar verdiğini herkes bilir.
Görüyorsunuz ki, Partiye düşman yenik grup­
ların ideolojilerinin kalıntıları hala büyük bir ya­
şam direnimine sahiptirler.
şu açı:j{tır: Eğer bu ultra-sol görüşler Parti
içinde üstün gelseydi, Parti, Marksist bir parti ol­
maktan çıkardı ve kolhaz hareketi tamamiyle de­
zorganize olurdu.

(Stalin: Merkez Komitesinin XVII. Par­


ti Korngresine Raporu, s. 73 vd.)

179
YAYINEVİMİZDE ÇlKAN KiTAPLAR


öRGüTLENME ÜZERİNE ( 3. BASKI )
Lenin - Stalin

KADlN SORUNU tjZERİNE
Marx - Lenin - Stalin - Kömintem
& Olara Zetkin ( 2. Baskı )


Uluslaramsı Komünist Hareketin Genel Çizgisi
Hakkında POLEMİK ( 1963 )
- Dokuz Yorum ve Ekler
- :SBKP MK'nin ÇKP MK'ne Mektubu
- SB� MK'nin Açık Mektubu

KADlN S ORUNU üZERİNE SEÇME YAZI­
LAR
Olara Zetkin & OLARA ZEJ:ıKİN üZE'fRİ NE
( N. Krupskaya-W. Pieck)

MATERYALİZM ve AMPİRİOKRİTİSİZM
OHt: I V.İ . Lenin
• MATERYALİZM ve AMPİRİOKRİTİSİZM
Cilt: II V. İ . Lenin

• SBKP( B ) XIX. ( 1952 ) ve SBKP XX. ( 1956 )


PARTi KONGRE RAPORLARI

• öZGüRLüK ( Roman )
Per Wahlöö

181
• KILLARI YOLUNMUŞ MAYMUN ( Roman )
Güney Dal


SENDİ KALAR üZERİNE ( I ) Muharebe Ola­
rak Grev A.S. LOSOVSKY
( Beraat etti )


SENDİKALAR üZERİ NE ( Il ) Marx ve _S endi-
kalar
A.S. LOSOViSKY:

• PROLETARYA Dİ KTATöRLüGü :NüN


TARİHSEL DENEYİMLERİ ( Toplatıldı )
• BİRÇOK HAYAT YAŞADlM
Aleksandra Kollontai ( Otobiyografi )

• TARİH ÇARPlTlClLARI
SSCB. Enformasyon :Bürosu & J .V. Stalin


ESERLER Cilt 1
Stalin

• E SERLER Cilt 2
Stalin

• ESERLER Cilt 3
Stalin

• ESERLER Cilt 6
�Stalin

• BRECHT'in LAİ-TU'su
.Ruth Berlau ( Biyografi )

• FRANSIZ DEVRİMİ N İ N KISA TARİ Hİ


Albert Soboul

182

You might also like