Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 33

Duygu Odaklı Terapinin

Klinik El Kitabı

Leslie S. Greenberg ve Rhonda N. Goldman

1. Cilt

i
Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 294
Duygu Odaklı Serisi: 21
Duygu Odaklı Terapi Klinik El Kitabı
Leslie S. Greenberg & Rhonda N. Goldman
Özgün Adı: Clinical Handbook of Emotion-Focused Therapy
This Work was originally published in English under the title of: Clinical Handbook of
Emotion-Focused Therapy as a publication of the American Psychological Association
in the United States of America. Copyright © 2019 by the American Psychological
Association (APA). The Work has been translated and republished in the Turkish
language by permission of the APA. This translation cannot be republished or reproduced
by any third party in any form without express written permission of the APA. No part of
this publication may be reproduced or distributed in any form or by any means or stored
in any database or retrieval system without prior permission of the APA.
ISBN 978-625-7309-32-5 (1.c)
978-625-7309-31-8 (Tk)
Türkçe yayın hakları Psikoterapi Enstitüsü’ne aittir.
Birinci Baskı: Temmuz 2021
Editör: Tahir Özakkaş
Yardımcı Editörler: Şükriye Ahsen Özakkaş, Gülsüm Reyhan ÖzakkaşDizgi ve
Kapak Tasarım: Yasemin Gümüş
Yayıma Hazırlayan: Psikoterapi Enstitüsü Yayın Ekibi
Çeviri: Psikoterapi Enstitüsü Çeviri Ekibi
Baskı: ENT Matbaa Yayın Reklam San. ve Tic. Anonim Şirketi
Merkez Efendi Mh. Mevlana Cd. Tercüman Sit. A-8 Blok No:118 No:54 K:13
Zeytinburnu – İSTANBUL
PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORG. VE
DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ. GENEL MERKEZİ
Asmalı Mescit Mah. İstiklal Cad. Galatasaray Han, “Terapi İş Merkezi
Beyoğlu” Dış Kapı No: 120 D:42, Beyoğlu / İSTANBUL
Tel: 0212 243 2397
PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORG. VE
DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ. DARICA ŞUBESİ
Bayramoğlu Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. “Terapi İş Merkezi Bayramoğlu”
Dış Kapı No: 285 D:29, Darıca / KOCAELİ
Tel: 0262 653 6699
PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ LTD. ŞTİ. ANKARA ŞUBESİ
Aşağı Öveçler Mah. 1324 Cad. “Terapi İş Merkezi Ankara” No:57/1,
Çankaya / ANKARA Tel: 0312 473 53 76
www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.hipnoz.com

ii
SUNUŞ
Psikoterapi Enstitüsü olarak, öncelikle ruh sağlığı profesyo-
nellerinin ya da ruh sağlığı ile ilgilenen kişilerin ihtiyaç duya-
cağı teorik bilgileri ve pratik/uygulamaya yönelik deneyimleri
paylaşan özgün ve çeviri yayınlar ile literatüre katkıda bulun-
mayı hedefliyoruz. Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları,
Psikoterapi Enstitüsü’nün çalışmaları kapsamında gerçekleş-
tirilen atölye çalışmaları, uluslararası konferanslar ve dünya
literatüründen seçkileri içermektedir.
Terapötik değişim sürecinde duygunun rolünün önemine
vurgu yapmayı; uyumu artıran duygu türlerinin çok az, uyumu
bozan duygu türlerinin ise çok fazla görüldüğü danışanlarda
duygu üzerinde nasıl etkili bir şekilde çalışılabileceğini göster-
meyi amaçlayan bu çalışma klinik el kitabı olması yönüyle li-
teratürdeki önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Duygu Odaklı
Terapi yaklaşımının temel ilkelerinden başlayıp seanstaki mü-
dahalelere kadar ayrıntılarıyla ortaya koyan bu kılavuz eğitim,
araştırma ve uygulama alanlarında kullanılmaya elverişlidir.
Konuya ilgi duyan okuyucuların yanı sıra klinisyenler, psi-
koterapistler ve araştırmacılar için başvuru kitabı niteliği taşı-
yan bu yayını sizlerle buluşturmaktan kıvanç duyarız.

Tahir Özakkaş MD., PhD.


Psikoterapi Enstitüsü Başkanı
09.07.2021
Bayramoğlu, Kocaeli

iii
İÇİNDEKİLER

I. KISIM
Duygu Odaklı Terapiye Giriş
1. Duygu Odaklı Terapinin Tarihi ve Yaklaşıma Genel Bir Bakış 1
Rhonda N. Goldman
2. Duygu Odaklı Terapide İşlevsellik Teorisi 60
Leslie S. Greenberg
3. Duygu Odaklı Terapinin Uygulama Teorisi 100
Leslie S. Greenberg ve Rhonda N. Goldman

II . KISIM
Duygu Odaklı Terapi Araştırmalarını ve Uygulamalarını
Bütünleştirme
4. Duygu Odaklı Terapi Araştırmalarının Klinik Uygulamaları
155
Ladislav Timulak, Shigeruı Wakabe ve Robert Elliott
5. Duygu Odaklı Terapide Terapötik İlişkinin Rolü 182
Jeanne Watson
6. TERAPÖTİK MEVCUDİYET: etkili BİR duygu odaklı terapinin
temeli 213
Shari M. Geller
7. Danışanlar ‘Duygularını Duyguyla Nasıl Değiştirirler?’: Ardışık
Duygusal İşlemleme Sürecinin Gelişimi ve Klinik Uygulamalar
243
Antonio Pascual-Leone ve Ueli Kramer
İÇİNDEKİLER

8. Duygu Odaklı Terapide Süreç Faktörleriyle Olumlu Terapötik


Sonuçlar Arasındaki İlişki 284
Alberta E. Pos ve Bryan H. Choi
9. Optimal Duygusal İşlemlemeyi Kolaylaştırma 321
Imke R. Herrmann ve Lars Auszra
10. Duygusal Değişimle İlgili Görev Analizleri 362
Jason M. Sharbanee, Rhonda N. Goldman ve Leslie S. Greenberg
11. Duygu Odaklı Terapide Öyküsel Değişim Süreci ve Tedavi
Sonuçları 404
Lynne Angus, Tali Boritz, Inês Mendes ve Miguel M. Gonçalves
12. Duygu Koçluğu: Deneyime Dayalı Bilgilendirme, Ev Ödevleri ve
Değişimin Pekiştirilmesi 436
Serine H. Warwar ve Jennifer Ellison
Dizin 491

v
KATKIDA BULUNANLAR
Lynne Angus, PhD, York University, Toronto, Ontario, Ca-
nada
Lars Auszra, Dr. phil., German Institute for Emotion Focu-
sed Therapy, Munich, Germany
Tali Boritz, PhD, Centre for Addiction and Mental Health,
Toronto, Ontario, Canada
Brent Bradley, PhD, The Couple Zone, Houston, TX
Bryan H. Choi, MA, York University, Toronto, Ontario, Ca-
nada
Carla Cunha, PhD, ISMAI—University Institute of Maia,
Porto, Portugal
Joanne Dolhanty, PhD, EFT Clinic at York University, To-
ronto, Ontario, Canada
Charles Edwards, PhD, Edwards Psychotherapy, Portland,
OR
Robert Elliott, PhD, University of Strathclyde, Glasgow,
Scotland
Jennifer Ellison, MA, Private Practice, Toronto, Ontario, Ca-
nada
Shari M. Geller, CPsych, PhD, Centre for MindBody Health,
York University, Toronto, Ontario, Canada
Rhonda N. Goldman, PhD, Illinois School of Professional
Psychology– Argosy University, Schaumburg, and The Fa-
mily Institute at Northwestern University, Evanston, IL
Miguel M. Gonçalves, PhD, University of Minho, Braga,
Portugal

vi
Leslie S. Greenberg, PhD, York University, Toronto, Onta-
rio, Canada
Imke R. Herrmann, Dr. phil., German Institute for Emoti-
on-Focused Therapy, Munich, Germany
Shigeru Iwakabe, PhD, Ochanomizu University, Tokyo, Ja-
pan
Ula Khayyat-Abuaita, CPsych, PhD, Correctional Service of
Canada, Ottawa, Ontario
Ueli Kramer, PhD, University of Lausanne, Lausanne, Swit-
zerland
Adele Lafrance, PhD, Laurentian University, Sudbury, Onta-
rio, Canada
Jamie Levin-Edwards, PsyD, Edwards Psychotherapy, Port-
land, OR
Heidi M. Levitt, PhD, University of Massachusetts Boston
Jacqueline M. McKinnon, PhD, Private Practice, London,
Ontario, Canada
Inês Mendes, PhD, Royal Holloway, University of London,
Egham, United Kingdom
Catalina Woldarsky Meneses, PhD, Private Practice, Gene-
va, Switzerland
Marina Monteiro, MS, ISMAI—University Institute of Maia,
Porto, Portugal
Sandra Paivio, CPsych, PhD, University of Windsor, Wind-
sor, Ontario, Canada
Danielle A. Paolone, BA, Centre for Addiction and Mental
Health, Toronto, Ontario, Canada

vii
Antonio Pascual-Leone, PhD, University of Windsor, Wind-
sor, Ontario, Canada
Alberta E. Pos, PhD, York University, Toronto, Ontario, Ca-
nada
João Salgado, PhD, ISMAI—University Institute of Maia,
Porto, Portugal
Ben Shahar, PhD, Hebrew University of Jerusalem, Jerusa-
lem, Israel
Jason M. Sharbanee, PhD, Edith Cowan University, Joonda-
lup, Western Australia
Ladislav Timulak, PhD, Trinity College, Dublin, Ireland
Serine H. Warwar, PhD, Private Practice, Toronto, Ontario,
Canada
Jeanne Watson, PhD, University of Toronto, Ontario, Canada
William J. Whelton, PhD, University of Alberta, Edmonton,
Alberta, Canada

viii
ÖNSÖZ
Duygu Odaklı Terapi (DOT) danışanların duygusal işlemle-
melerine yardım etmeyi amaçlar. Duygusal işlemleme, duygu-
ya ulaşma, duyguyu kabullenme, tolere etme, sembolize etme,
duyguyu anlamlandırma ve nihayetinde duygunun dönüştürül-
mesi olarak tanımlanmaktadır. Duygusal işlemleme, bireylerin
karşılaştıkları durumlara adaptif tepki verebilme yetilerini ar-
tırır. DOT, bireylerin daha önce kabullenmekte zorlandıkları,
acı veren duygularıyla yüzleşmelerine; bu duygular üzerinde
düşünüp yeni anlamlar yaratmalarına ve uyumu bozan mala-
daptif duygularını dönüştürmelerine yardımcı olur. Bu şekilde
duygusal bir yetkinlik geliştirmek üç adet yetenek gerektirir.
Bunlar, (a) duyguların deneyimlenmesi ve farkındalık düzle-
minde sembolize edilmesi, (b) düzenlenememiş duyguların
tolere edilmesi ve düzenlenmesi ve (c) yeni duyguya dayanan
olumlu kendilik algısı ve ilişki biçimleri geliştirmektir. Duy-
gusal yetkinlik, uyumu artıran adaptif duygular geliştirebilme
yeteneği olarak görülür. Adaptif duygusal tepkiler geliştirme
yeteneği, bireyin var olma biçimine rehberlik eder, maladaptif
olan duyguların dönüştürülmesini ve bu dönüştürme sürecinin
yönetilebilmesini kolaylaştırır. Bu yetenek, bireyin problem-
lerle başa çıkma kapasitesini geliştirir ve hem bireyin kendi
iç dünyasında hem de ilişki kurduğu kişilerle uyum içerisinde
yaşayabilmesini sağlar.
DOT’ta terapötik ilişki, bir mihenk taşı gibidir. Tedavinin
esas noktasını oluşturur ve danışanların gelişimi ve değişimi
için sağlam ve tutarlı bir zemin teşkil eder. Danışan merkez-
li yaklaşım ve deneyimsel yaklaşımların gelişimiyle birlikte
terapötik ilişkinin önemine yapılan vurgu da artırmıştır. Bu
yaklaşımlarda benimsenmesi gereken terapötik tutum, daha

ix
çok danışanı kabullenme, onaylama, ödüllendirme, cesaretlen-
dirme ve empati etrafında şekillenmektedir. DOT benzer bir
şekilde terapistin danışana yönelik tutumunun öneminin altını
çizer. Duygu odaklı psikoterapistler, danışanlarına empatik bir
şekilde uyum gösteren, kabullenici bir tutum benimser; danı-
şanların mevcut duygu şemalarını değiştirebilmeleri ve hem
kendileri hem de diğerleriyle olan ilişkilerinde duygusal işlem-
lemelerine yardımcı olabilmek için onların içsel dünyalarına
empatik bir şekilde uyumlanırlar.
Bu kitap hem bireysel terapi hem de çift terapisi alanında
yapılan en son DOT araştırmalarının kapsamlı bir gözden ge-
çirilmesini içerir. Bu yaklaşımın çok geniş bir klinik popü-
lasyonla ilişkili olduğuna ve oldukça geniş bir popülasyonu
kapsadığına inanıyoruz. Bizzat derindeki duygular üzerinde
çalışan en temel, birinci terapi modeli, DOT’tur. DOT, dene-
yimsel düzlemde çalışan bir terapi modelidir ancak psikanali-
tik veya bilişsel davranışçı yönelimli bir terapi yaklaşımı de-
ğildir. Yine de bu yaklaşımlara katkılar sağlayabilir. Kitabın
bölümleri, duygu odaklı terapi yaklaşımının teorisini, yapılan
araştırmaları ve teknik uygulamalarını, sistematik ve kapsamlı
olarak aktaracak şekilde tasarlanmıştır. Duygu odaklı yaklaşı-
mı, Greenberg ve çalışma arkadaşlarının, duygunun insanoğ-
lunun en temel bileşeni olduğu ilkesine dayanan çalışmaları
sonucunda doğmuştur.
Bu kitap, klinik bir el kitabı niteliğindedir. Kitabın odağını
klinik uygulamalar oluşturmaktadır. Katkıda bulunanlar kıs-
mında belirtilen isimlerden, özellikle kendi klinik çalışmaların-
daki uygulamalara vurgu yapmaları istenmiştir. Kitaba katkıda
bulunan her araştırmacı ve klinisyen, bölümlerini, yaptıkları
araştırmalarla desteklemiş ve mümkün olduğunca bu araştır-

x
maları klinik uygulamalarıyla ilişkilendirmiştir. Kitabın yazar-
ları, DOT alanında hem oldukça deneyimli araştırmacı hem
de yetkin klinisyendir; çünkü, yapılan bir araştırmanın anlamlı
olabilmesi için bireylerin terapide gerçek manada nasıl deği-
şim gösterdiklerinin, klinik ortamda gösterilebilmesi gerekir.
Dolayısıyla araştırmacı klinisyenler tarafından yazılan her bir
bölüm, büyük oranda klinik uygulamalara odaklanmaktadır.
Kitabın bölümlerinin gidişatı ise teorinin gelişmesi, hipotez-
lerin test edilmesi ve uygulamaların gelişmesi şeklinde bir yol
haritasını izlemektedir.
Bu derleme kitabın bir amacı da DOT hakkında bilgi sahibi
olan ve bu yaklaşımı daha detaylı bir şekilde öğrenmek isteyen
alandaki meslektaşlarımıza ulaşmaktır. Ayrıca terapi alanın-
da ileri düzey eğitim alan ve mevcut yaklaşımlarında duygu-
yu kullanmak isteyen kişiler de bu kitaptan faydalanabilir. Bu
kitabın temel amacı, oldukça hızlı bir şekilde ivme kazanan
duygu kavramının, devrim niteliğindeki gelişimine katkı sağ-
lamaktır.

TERAPİ YAKLAŞIMININ GELİŞİMİ


Başlarda Greenberg ve çalışma arkadaşları bireysel terapiyi,
süreç yönelimli deneyimsel terapi (Greenberg, Rice, & Elliott,
1993; Rice & Greenberg, 1984) olarak adlandırıyordu. Çift te-
davisi ise Greenberg ve Johnson (1986, 1988) tarafından duy-
gu odaklı çift terapisi olarak isimlendirilmişti. Bireysel terapi
modelinde, süreç yönelimli ismi ile duygu odaklı ismi arasında
kusursuz bir geçiş olmuştur. Çift terapisi modelinde, her ne ka-
dar duygu odaklı yaklaşım ile bağlanma temelli duygu odaklı
yaklaşım arasında benzerlikler olsa da farklı yollara doğru ev-
rilmiştir. Modelin orijinal ismi (Greenberg & Johnson, 1988)

xi
çiftlerin işlevselliği, bağlanma ve etkileme kavramları üzerine
kurulmuştur; bununla birlikte zaman içerisinde Johnson, bu
ayrıştırmadan vazgeçmiş ve daha çok çiftlerin işlevselliğini
bağlanma kavramını merkeze alarak açıklamaya çalışmıştır.
Johnson, fonksiyonel çift ilişkisini, bağlanma kuramının bakış
açısını birincil odağına alarak ele almaya başlamıştır (John-
son, 2004). Öte yandan Greenberg (2002) ise duygu kavramını
birincil odağına almaya devam ederek, çiftlere yönelik duy-
gu odaklı terapi yaklaşımını baz almıştır. Tüm bireysel terapi
ve çift terapisi çalışmalarını duygu odaklı terapi (Greenberg,
2002) başlığı altında birleştirmiş ve psikoloji literatürüne ge-
nel manada duygu odaklı kavramını yerleştirmiştir. Greenberg
ve Goldman (2008), çiftler arasındaki dinamik üzerinde etkili
olan merkezi gücün, duygu düzenlemesi olduğu görüşünü ileri
sürerek duygu odaklı çift terapisini (DOÇT) güncelleştirmiştir.
Aslında amaç her iki yaklaşımı da birleştirerek ortak bir teori
ortaya çıkarmaktı ancak Johnson’ın duygu odaklı çift terapi-
sinde ayrı bir kimlik oluşturma arzusu nedeniyle bu manada
ortak bir çalışma mümkün olamadı. Duygu odaklı bireysel
terapi ve çift terapisi, duygu nörobilimi ve terapide meydana
gelen değişimleri gösteren deneysel çalışmalardan elde edilen
bilimsel verilere dayanmaktadır. Konuyla ilgili yapılan deney-
sel çalışmalara özellikle bu kitapta yer verilmektedir.

BÖLÜMLERİN İÇERİĞİ
Bu kitap, beş kısma ayrılmıştır. Birinci kısımda, kitabın edi-
törleri tarafından yazılan bir giriş bölümü vardır; devamında
birinci bölümde, kuramın tarihsel arka planına, DOT teorisinin
gelişimine ve bununla ilgili yapılan araştırmalara yer verilmiş-
tir. Birinci bölümde, kuramın 1980lerde, ilk başladığı yıllar-
dan günümüze kadar olan süreçte nasıl bir değişim ve gelişim
xii
gösterdiği anlatılmıştır. İkinci bölümde, DOT’un dayandığı
duygu kuramına değinilmiştir ve diyadik yapısalcı bakış açı-
sına göre insan işlevselliğinin nasıl ele alındığı aktarılmıştır.
Üçüncü bölümde, DOT uygulamalarına ve bu uygulamalara
rehberlik eden dört ana eksene yer verilmiştir.
İkinci kısım, bütünleştirici araştırmaları ve DOT uygulama-
larını içerir. Dördüncü bölümde, Timulak, Iwakabe ve Elliott,
yaklaşımın bilimsel kanıtlarını sunmak için niceliksel ve nite-
liksel araştırmaları ve vaka çalışmalarını paylaşmış ve araştır-
maların klinik uygulamalarını göstermiştir. Beşinci ve altın-
cı bölümlerde, ağırlıklı olarak empati (Watson) ve terapötik
mevcudiyete (Geller) dayanan ilişkisel temeller üzerinde du-
rulmaktadır. Bu kavramlar, DOT’un mihenk taşlarıdır. Sonra-
ki üç bölümde son on yılda yapılan araştırmaların klinik uygu-
lamalarına odaklanılmıştır; yedinci bölümde, Pascual-Leone
ve Kramer, terapötik değişimde duyguların aşamalı gidişatının
bilimsel temellere dayanan modelini sunmuştur; sekizinci bö-
lümde, Pos ve Choi, DOT sürecinde, deneyimlemenin derinli-
ğini vurgulayan çalışmalardan elde edilen verileri paylaşmıştır.
Dokuzuncu bölümde Herrmann ve Auszra, verimli duygusal
işlemlemeyi tanımlamış ve buna yönelik örnekler sunmuştur.
Sharbanee, Goldman ve Greenberg, onuncu bölümde, duygu-
sal değişim için yerine getirilmesi gereken terapötik görevleri
gözden geçirmiştir; bu görevlerden bir kısmı ilk defa bu kitap-
ta yayımlanmıştır. On birinci bölümde, Angus, Boritz, Mendes
ve Gonçalves, tedavi sonuçları ve öyküsel değişim süreci ara-
sındaki ilişkiye odaklanmıştır. Warwar ve Ellison, ikinci kıs-
mın son bölümü olan on ikinci bölümde, DOT’ta ev ödevlerini
ve deneyime dayalı öğrenme sürecini ve bu sürecin terapi üze-
rindeki etkilerini değerlendirmiştir.

xiii
Üçüncü kısımda, DOT uygulanan özel hasta gruplarına yer
verilmiştir. On üçüncü bölümde Salgado, Cunha ve Montei-
ro, depresyonun duygu odaklı terapisi üzerine odaklanmıştır;
yazarlar konuyla ilgili en son yapmış oldukları, depresyon te-
davisinde DOT ile bilişsel davranışçı terapinin karşılaştırıldığı
randomize klinik çalışmalarına da yer vermiştir. On dördüncü
bölümde, Watson, Timulak ve Greenberg, yakın bir zamanda
yayımlanmış olan yaygın anksiyete bozukluklarında DOT mo-
delini ele almıştır. Elliott ve Shahar, on beşinci bölümde, sosyal
kaygı bozukluğunda DOT uygulamasına ve bu konuda yapmış
oldukları klinik çalışmalarına yer vermiştir. On altıncı bölüm-
de, Khayyat-Abuaita ve Paivio, kişilerarası travma vakalarında
DOT uygulamalarına değinmiştir. On yedinci bölümde, Pos ve
Paolone, kişilik bozukluklarına ve duygu düzenleme bozuklu-
ğu olan durumlara yönelik DOT modeli önermiştir. On seki-
zinci bölümde, Dolhanty ve Lafrance, yeme bozukluklarında
uyguladıkları ve yeni geliştirmiş oldukları duygu odaklı aile
terapisi modelini tanıtmıştır. Üçüncü kısım, bozukluğu olan
gruplardan ziyade kültürel gruplara ve kültürel ögelerin et-
kilerine odaklanan bir bölümle sona ermiştir; on dokuzuncu
bölümde, Levitt, Whelton ve Iwakabe, feminist-çok kültürlü
bakış açılarını DOT ile bütünleştirmeye çalışmıştır.
Dördüncü kısımda çiftlere yönelik uygulanan DOT uygu-
lamalarına odaklanılmıştır. Yirminci bölümde Woldarsky,
Meneses ve McKinnon duygu odaklı çift terapisi hakkında
(DOÇT) teorik ve uygulama alanındaki, en son gelişmelere yer
vermiştir. Yirmi birinci bölümde, Edwards ve Levin-Edwards,
bireysel terapideki uygulamalarını, DOÇT ile bütünleştirme-
nin yöntemlerini açıklamıştır. Dördüncü kısmın son bölümü
olan yirmi ikinci bölümde, Bradley, çiftlerle kullanılabilecek
birtakım özel müdahaleleri, detaylı bir şekilde ele almıştır.

xiv
Beşinci kısımda ise tüm bölümlerde yer verilen konular edi-
törler tarafından gözden geçirilmiş ve geleceğe yönelik öneri-
lere yer verilmiştir.
Bütün bölümlerde, yazarlar tarafından DOT müdahalelerin
nasıl uygulandığını gösteren klinik vaka çalışmalarına yer ve-
rilmiştir. Danışanların mahremiyetini korumak adına danışan
bilgileri gizlenmiş ve değiştirilerek sunulmuştur. Kitaba kat-
kıda bulunan yazarlar olarak, okuyucunun klinik olarak fay-
dalanacağı, terapötik ilişkiyi kurmanın ve verimli bir duygusal
işlemleme geliştirmenin yollarını bulacağı ve bu uygulamaları
kendi kültürel gruplarında ve farklı bozukluğu olan gruplarda
uygulama konusunda faydalanmasını umuyoruz. Bu kitabın
amacı, terapötik değişim sürecinde duygunun rolünün önemi-
ne vurgu yapmaktır; uyumu artıran duygu türlerinin çok az,
uyumu bozan duygu türlerinin ise çok fazla görüldüğü danı-
şanlarda duygu üzerinde nasıl etkili bir şekilde çalışılabilece-
ğini göstermektir. Eğer hali hazırda DOT eğitimi aldıysanız,
bu el kitabının duygular üzerinde çalışma konusundaki bilgi-
lerinize daha detaylı ve kapsamlı bir anlayış getireceğini umu-
yoruz. Bu yaklaşımda yeniyseniz DOT eğitimini ilerletmeniz
ve bu sayede danışanlarınızla derin duyguları üzerinde etkili
bir şekilde çalışabilmeniz konusunda sizi teşvik etmesini ümit
ederiz.

xv
I. KISIM

Duygu Odaklı Terapiye Giriş


1

Duygu Odaklı Terapinin Tarihi Ve Yaklaşıma


Genel Bir Bakış
Rhonda N. Goldman

Fritz Perls ve Carl Rogers, hiçbir zaman karşı karşıya oturup


birlikte kahve içmemişlerdir, belki de içmeleri gerekiyordu.
Eğer buluşsalardı Gloria filmleri1 hakkında görüşlerini payla-
şabilirlerdi, mümkün olsaydı bu konuşma kısa da olsa kayde-
dilir ve yayımlanırdı. Kendi terapi yaklaşımlarının öncüsü olan
her iki kuramcı da hümanist bir geleneği benimsemişti, benzer
felsefi görüşlere ve varsayımlara sahiptiler ancak o zamanlar,
öncüsü oldukları yaklaşımların -Geştalt ve danışan merkez-
li- bütünleştirildiğini söyleyemeyiz. DOT, bir anlamda bu iki
yaklaşımın bütünleştirilmesinin sonucunda ortaya çıkmıştır.
1970lerde Leslie Greenberg, henüz Güney Afrika’dan Ka-
nada’ya yeni göçmüştü, Toronto’da, York Üniversitesi’nde
klinik psikoloji alanında çalışmaya başladı. Daha önce mühen-
1 Gloria filmi, ‘Psikoterapide Üç Yaklaşım’ (1965) adı verilen, Carl
Rogers, Fritz Perls ve Albert Ellis tarafından Gloria adlı danışanın gö-
rüldüğü ünlü psikoterapi kaydıdır. Her terapist Gloria’yla bir kez olmak
üzere göstermelik bir seans yapmıştır. Bu kayıt, psikoterapi tarihinde
bir klasik olarak nitelendirilen ve en çok izlenen seans kaydıdır. İlgi-
li psikoterapötik yaklaşımların bir örneğini teşkil etmesi bakımından
özellikle eğitim amacıyla kullanılmaktadır.
Duygu Odaklı Terapinin Tarihi ve Yaklaşıma Genel Bir Bakış 1
dislik alanında yüksek lisansını tamamlamıştı ancak kariyeri-
ne mühendislik alanında devam etmeyi düşünmemişti. York
Üniversitesi’nde akıl hocası olan Laura Rice ile tanıştı; Laura
Rice, York Üniversitesi’nde profesördü ve kendisi de Ameri-
ka’dan Kanada’ya göçmüştü, 1950lerde Kanada’ya gelmeden
önce hocası olan Carl Rogers’la birlikte çalışmıştı. Laura Rice,
bir fakülte üyesi olarak York Üniversitesi’nde danışan-mer-
kezli yaklaşım alanında araştırmalar yürütüyordu.

KANITA DAYALI PARADİGMA VE GÖREV


ANALİZİ
Son 20 yılda, Rice ve Greenberg, kanıta dayalı paradigma ya-
ratabilmek için birlikte çalıştılar ve alanda yapmış oldukları
psikoterapi araştırmaları çok çeşitli şekillerde evrim geçirdi.
Dodo Kuşu hükmü2 (Luborsky, Singer, & Luborsky, 1975) ile
ilgili tartışmalar iyice kızışmaya başlamıştı. Bazı araştırmacı-
lar bütün terapilerin aslında birbiriyle aynı olduğu ve tüm psi-
koterapi modellerinde hastanın değişmesini sağlayan birtakım
ortak faktörlerin bulunduğunu savunuyordu. Bazı araştırma-
cılar ise farklı bozuklukların, özel terapi modellerinde kulla-
nılan birtakım özel tedavi yöntemleriyle tedavi edilebildiğini
düşünüyordu. Çoğu kuramcı artık at yarışlarının sonuna ge-
lindiğine inanıyordu. Psikoterapi araştırmaları daha çok tedavi
sonuçlarına, özel birtakım bozukluklara ve özel hasta grupla-
rına odaklanmaya başlamıştı ancak aynı zamanda terapi olan
şeyle elde edilen sonuçlar arasındaki ilişkiye de giderek artan
bir şekilde önem verilmişti (Orlinsky & Howard, 1978). Tüm
bu çabaların sonucunda bazıları terapinin içeriğine bakılması

2 Dodo Kuşu, nesli tükenmiş olan güvercin cinsinden uçamayan bir kuş
türüdür.

2 DUYGU ODAKLI TERAPİNİN KLİNİK EL KİTABI


gerektiğini düşünüyor (ör. Bir terapi seansında kaç defa an-
nenizden bahsediyorsunuz; Marsden, 1971) bazıları ise tedavi
sonuçları ve terapi süreci arasındaki ilişkiye odaklanan yeni
paradigmalar geliştirmeye çalışıyordu (Kiesler, 1973).
Rice ve Greenberg, psikoterapi süreci çalışmalarına büyük
katkılarda bulunmuştur, sadece genel tedavi sonuçlarıyla değil
aynı zamanda seansta veya seans sonrasında bozulan ufak bazı
olumlu sonuçlarla da ilgileniyorlardı. 1986’da Greenberg, se-
ans esnasında değişim süreçleri araştırmaları hakkında ufuk
açıcı bir çalışma yayımladı. Bu yayın, hem seans esnasında-
ki içeriğe hem de terapötik ilişkinin önemine odaklanıyordu.
Daha sonra William Pinsof’la birlikte bu araştırmaları içeren
bir el kitabı yayımlandı. Bu el kitabı, süreç araştırmalarının
önemine vurgu yapmaktadır ve bu araştırmaların nasıl yürü-
tüleceği hakkında bilgiler içermektedir (Greenberg & Pinsof,
1986). Bu çalışmalar, Greenberg ve Rice’ın, Patterns of Chan-
ge (Rice & Greenberg, 1984) adlı kitaplarında değerlendirdik-
leri fikirlerin temelini oluşturmuştur. Sonunda bu paradigma,
mevcut terapi araştırmalarına alternatif olan ve bu araştırma-
ları tamamlayan, terapide bireysel farklılıkları araştıran çalış-
malara doğru ilerleme gösteren bir paradigma haline gelmiştir.
Bu paradigma, terapötik değişim sürecine ve bu sürecin tedavi
sonuçlarıyla ilişkisine dair daha zengin ve kapsamlı bir resim
oluşturabilmek için nitel ve nicel araştırma metodolojilerini
birleştirmektedir.
Kanıta dayalı paradigmaya ek olarak bir yandan da görev
analizi anlayışı gelişmiştir. Görev analizi, Greenberg’in daha
çok kısmen mühendis yönünden kısmen de bilişsel alandan
(özellikle Juan Pascual-Leone ile birlikte yaptıkları ortak ça-
lışmalardan) entegre ettiği özel bir araştırma metodolojisidir

Duygu Odaklı Terapinin Tarihi ve Yaklaşıma Genel Bir Bakış 3


(Rice & Greenberg, 1984). Görev analizi, psikoterapide mey-
dana gelen olayların ve durumların detaylı bir değerlendir-
mesini yapmaya yarayan ilişkisel-bilimsel temellere dayanan
oldukça yeni bir çalışma biçimidir. Bu çalışma biçimi ile da-
nışana dair daha kapsamlı bir anlayış geliştirilir ve danışanın
terapide daha verimli bir şekilde terapötik görevleri yapabil-
mesi sağlanır; bunu kolaylaştırabilmek için çeşitli müdahale
yöntemlerini içerir. Görev analizi sayesinde DOT araştırmacı-
ları, terapi sürecinde ortaya çıkan çok çeşitli işaret tanımlamış
ve terapi müdahale görevleri belirlemiştir. Bu bölüm, özellikle
Greenberg ve çalışma arkadaşlarının araştırmalarının (Elliott,
Watson, Goldman, & Greenberg, 2004; Greenberg & Pinsof,
1986; Greenberg, Rice, & Elliott, 1993) gidişatını göstermesi
ve bu araştırmaların sonucunda ortaya çıkan daha rafine, öz-
gün ve bütüncül bir DOT modeli sunması bakımından büyük
bir önem taşımaktadır.

İLK TEORİK GELİŞMELER


British Columbia Üniversitesi’nde çalıştığı yıllarda Greenberg
(1975-1986), oldukça verimli ve yararlı sonuçlar doğuran, üç
önemli, birbiriyle bağlantılı soyut ilişkiyi inceledi. Bu yıllar-
da Greenberg, ilk olarak duygu üzerinde çalışmaya başlamış-
tı, ikinci olarak çiftlere yönelik DOT teorisini geliştirmeye ve
üçüncü olarak da ‘Çalışma İttifakını’ yöntemsel olarak incele-
meye çalışıyordu.

Duygu Teorisi: Duyguların İşlevi


Rogers, Perls ve Gendlin’in (Rogers, 1951; Perls, 1969, 1973;
Gendlin, 1981, 1996) terapötik yaklaşımları olan hümanist-va-
roluşsal prensiplere dayanan kuramı geliştirirken Greenberg,
4 DUYGU ODAKLI TERAPİNİN KLİNİK EL KİTABI
duygu teorisi alanını geliştirme konusuna giderek artan bir ilgi
duyuyordu (Arnold, 1960; Fridja, 1986; Izard, 1977; Tom-
kins, 1962). Greenberg, sezgisel olarak duygunun birincil
güdülenme kaynağı olduğuna dair bir anlayış geliştirmişti ve
insan işlevselliğinin düzenlenmesinde duygunun, birincil bir
rolü olduğuna inanıyordu; Rogers, Perls ve diğer hümanist ku-
ramcıların teorilerinde bunun uygulamalarını görüyordu. Biliş
veya düşüncelerin değil duygusal tepkilerin, bireylerin hedef-
lerine ulaşmalarını sağlayan birincil değerlendirmeler olduğu-
nu anlamıştı ve bu duygusal tepkilerin, birey için özel bir önem
arz eden durumların işaretini verdiklerini görmüştü. Bunun, te-
rapötik müdahalenin odağı olması gerektiğini düşünmüştü. O
zamanlar yüksek lisans öğrencisi olan Jeremy Safran’la birlik-
te Emotion in Psychotherapy3 (Greenberg & Safran, 1987) adlı
kitabı yayımladılar ve bu kitapta duygular üzerinde çalışmanın
temel prensiplerini değerlendirdiler. Buradaki önemli gelişme
noktası, duyguların farklı türler halinde kategorize edilmesiy-
di. Greenberg ve Safran, her duygunun aynı işlevi yerine ge-
tirmediğini anladılar ve farklı duygu modellerini belirlemeye
gereksinim duydular. Sonunda, birincil adaptif duygusal tep-
kileri, anlık gelişen olaylara karşı hızlıca verilen ve bireyin uy-
gun davranışı sergilemesini sağlayan duygular olarak, birincil
maladaptif duygusal tepkileri ise yine doğrudan, hızlıca veri-
len ancak eski hatalı öğrenmelere dayanarak gelişen, uyumu
bozan duygular olarak ayrıştırdılar. Birincil maladaptif duy-
gular bireyin, karşılaştığı sorun veya durumlarla baş etmesi
konusunda bireye herhangi bir fayda sağlamayan duygulardır.
İkincil tepkisel duygular, kapatıcı veya savunmacı duygular-

3 Çevirmen notu: Türkçe çevirisi bulunmayan kitaplar, orijinal isimleriy-


le yazılmıştır.

Duygu Odaklı Terapinin Tarihi ve Yaklaşıma Genel Bir Bakış 5


dır; birincil duygunun üstünü örterler ve yine bireyin karşılaş-
tığı durumlara uygun tepkiler vermesini önler. Aracı duygular
ise diğer insanları etkilemek veya kontrol etmek amacıyla kul-
lanılan duygulardır.

Duygu Odaklı Çift Terapisinin (DOÇT) Gelişimi


Greenberg, Palo Alto’da Zihinsel Araştırmalar Enstitüsü’nde
yapılan çalışmaların etkisiyle, çiftler ve aileler üzerinde ça-
lışırken, çiftler arasındaki temel iletişim sisteminin duygular
olduğunu düşünmüştür. Greenberg, aynı zamanda ilişkilerde,
döngülerin ve güç dinamiklerinin öneminden de etkilenmiş-
tir. Çiftlere yönelik bu ilgili araştırmaları doğrultusunda birta-
kım değişiklikler göstermiş ve doktora döneminde, bireylerin
yaşamış olduğu içsel çatışmalar ve eleştirel sesin yumuşatı-
larak çözülmesi üzerine odaklanmaya başlamıştır. Bu açıdan
bakacak olursak çiftlere yönelik DOT sürecinin, kişilerarası
çatışmaların çözülmesine odaklandığını görürüz; bu çözülme
az çok eleştirel ve suçlayan partnerin yumuşaması ve geri çe-
kilen partnerin ise daha fazla ortaya çıkması, kendini ortaya
koyması anlamına gelmekteydi. Greenberg, çiftler arasındaki
çatışmaların çözülmesi konulu araştırması için Kanada Sosyal
Bilimler ve İnsani Araştırmalar Kurulu’ndan bir araştırma bur-
su aldı. Bu araştırmanın sonucunda duygu odaklı çift terapisi
modelini açıkladığı ve araştırmada elde edilen verileri içeren
bir el kitabı yayımladı. Bu çalışma, Greenberg’in, Virginia
Satir eğitiminde duygu üzerine çalışmalarından elde ettiği ve-
rilerin Palo Alto’daki sistematik terapistlerle yaptığı çalışma-
lardaki verilerle bütünleştirildiği bir çalışmadır. Duygu odaklı
çift terapisi üzerine geliştirdiği bu yenilikçi model, yüksek li-
sans öğrencisi Susan Johnson tarafından tez çalışması olarak
test edilmişti (Greenberg & Johnson, 1988; Johnson & Gre-
6 DUYGU ODAKLI TERAPİNİN KLİNİK EL KİTABI
enberg, 1985). Bu teorinin kalbinde, altta yatan hassas birincil
duyguların ve yakınlık (bağlanma) ve baskınlık (etkin olma)
olarak adlandırılan döngüsel etkileşimlerin ortaya çıkarılması
yatmaktadır. Duygu ve etkileşim, bağ kurma ve etkin olma,
çiftleri, anlamada, kavramsallaştırmada ve tedavi etmede bü-
yük bir önem arz etmektedir. Önsözde belirtildiği gibi Susan
Johnson, bağlanma kavramına güçlü vurgu yaptığı, kendi te-
rapi modelini geliştirmiştir (Johnson, 2004). Bu bölümün iler-
leyen kısımlarında çiftlere yönelik DOT’un kuramsal gelişimi
hakkında detaylı bilgilere yer verilmiştir.

Çalışma İttifakı
Greenberg, Psikoterapi Araştırmaları Birliği’nin bir konferan-
sında, Bordin’in (1979) çalışma ittifakı modeliyle karşılaştı.
O ve yüksek lisans öğrencisi Adam Horvath, terapötik ittifa-
kın gelişiminde görevler, hedefler ve kurulan bağın önemini
ve faydasını ayrı ayrı ölçen, danışanların ifadelerine dayanan
bir ölçek geliştirmeyi düşündüler. Bu çalışma sonrasında Gr-
renberg ve öğrencisi, Çalışma İttifakı Envanterini (Horvath
& Greenberg, 1989) geliştirdiler. Bu envanter, çeşitli tedavi
yaklaşımlarında terapötik ittifakı değerlendirmek amacıyla,
geniş bir kesim tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu
araştırma sonucunda ortaya çıkan bir diğer önemli husus da te-
rapötik çalışma ittifakının, tedavi sonuçlarını, bağ kurma veya
empatiden daha fazla yordadığına dair Greenberg’in varsayı-
mını sorgulamasıdır. Bu çalışmalar sonrasında Greenberg, da-
nışanın, terapi sürecinde çok daha etkili olan aktif bir fail oldu-
ğuna ve terapi görev ve hedeflerinin oluşturulmasına danışanın
dahil edilmesi gerektiğine ikna etmişti ki DOT sürecinde temel
terapötik hedef, işaretlere dayalı müdahalelerin yapılması ve
derin duygusal deneyimin yaşatılmasıdır.
Duygu Odaklı Terapinin Tarihi ve Yaklaşıma Genel Bir Bakış 7
DUYGU ODAKLI BİREYSEL TERAPİNİN GELİŞİMİ
1986 yılında Greenberg, mezun olduğu okul olan York Üni-
versitesi’nde Laura Rice ile birlikte çalışmalarını sürdürmeye
devam etti. Yaptığı ilk araştırmalarda Rice, özellikle bilişsel
alandaki gelişmeleri referans alarak, danışanın bilgi işleme sü-
reçleri üzerine vurgu yapıyordu, (Wexler & Rice, 1974). Daha
sonra çalışmalarını genişleterek danışanların süreçlerini ince-
lemeye başladı; özellikle danışanların karakteristik özellikleri,
kendilerini ifade etme biçimleri, ses tonları ve ritimleri gibi ni-
teliklerini detaylandırmaya çalıştı. Bu çalışmalardan elde ettiği
verileri, birtakım metaforlar ve farklı ses tonlarını kullanarak
terapistin uyarıcı fonksiyonunu değerlendirdiği bir makalede
yayımlamıştır (Rice, 1974).
Olayları değerlendirme paradigması üzerinde çalışan Rice
ve Greenberg (1984) danışanların kişisel, bilişsel ve duygusal
problemlerini çözmek için terapiyi nasıl kullandıklarını anla-
mak üzere, görev analizi yöntemini terapi sürecine uyarladı-
lar. Rice (1974) ilk olarak danışanların olayları çözümlemek
için nasıl yeniden deneyimledikleri ve aşırıya kaçan karmaşık
kişisel tepkilerini, yeniden nasıl anlamlandırdıklarını araştır-
dı. Bu görev, problemli tepkilerin, çağrışımsal açığa çıkarma
yöntemi kullanılarak netleştirildiği, ilk danışan merkezli DOT
görevidir (Rice & Saperia, 1984). Bu görev, Jeanne Watson
tarafından üzerinde çalışılarak daha da geliştirilmiş, bu terapö-
tik görevi uygularken takip edilmesi gereken aşama ve adımlar
net bir şekilde tanımlanmıştır (Watson & Rennie, 1994).
Greenberg, yüksek lisans öğrencisiyken, Fritz Perls’in ye-
tiştirdiği Harvey Freedman’ın yürüttüğü geştalt terapi çalışma-

8 DUYGU ODAKLI TERAPİNİN KLİNİK EL KİTABI


larına katılmıştı. 1975’te tez araştırmasında Greenberg, geştalt
terapiye ait olan çift sandalye uygulamasını kullanarak, içsel
çatışmaları çözme konusuyla ilgilenmeye başladı. Çift sandal-
ye diyaloğunda, danışan, birbiriyle çatışan iki yanını karşılıklı
olarak konuşturur; genelde bir taraf aşırı eleştirel ve suçlayıcı
olan ‘patron’ diğer taraf ise baskı altında ezilen ‘mazlum’ ta-
raftır.
1985’te Robert Elliott, terapistin tepki biçimleri ve danı-
şanın seans esnasındaki deneyimleri üzerinde çalışan mik-
ro-süreç araştırmaları yapıyordu. Elliott, Gendlin’in (1981)
deneyimlemeye odaklanan terapi yönteminden oldukça etki-
lenmişti. Elliott, Greenberg ve Rice’ın çalışmalarına katılmak
istedi ve birlikte süreç yönelimli deneyimsel terapi modelini
geliştirdiler ki bu model daha sonra duygu odaklı terapi olarak
yeniden adlandırılmıştır. Bu model ilk kez, Facilitating Emo-
tional Change adlı kitapta açıklanmıştı (Greenberg, Rice, &
Elliott, 1993).
Bu kitapta, altı tane yol gösterici mahiyetinde terapötik pren-
sip, insan işlevselliğinin makro teorisi ve seansta ortaya çıkan
özel problemlere uygulanması gereken, altı temel terapötik
görev tanımlanmıştır; her bir terapötik görevin uygulanması,
danışan ve terapistin sonuca ulaşana kadar olan sürecini gös-
teren grafik ve diyagramlarla belirginleştirilmiştir. Duygusal
deneyim, işlemleme sürecine, dikkatin yönlendirilmesine ve
belleğin pekiştirilmesine etki eden temel süreçtir. Davranışlar
ise daha çok duygusal düzenleme ve bağlanmaya hizmet eden
araçlar olarak görülür. Süreç yönelimli terapinin (daha sonra
DOT olarak isimlendirildi) altı temel görevi (a) olumsuz öz
değerlendirmelerin olduğu çatışmalı bölmeler için çift sandal-

Duygu Odaklı Terapinin Tarihi ve Yaklaşıma Genel Bir Bakış 9


ye diyaloğu uygulaması, (b) duygusal ketlemeler için çift san-
dalye diyaloğu uygulaması, (c) bitmemiş işler için boş sandal-
ye diyaloğu uygulaması, (d) karmaşık, problemli tepkiler için
sistematik çağrışımsal açığa çıkarma uygulaması, (e) belirgin
olmayan duyumlara odaklanma ve (f) incinme ve kırılganlığın
empatik onaylanmasıdır. Burada belirtilen model, bugünkü
duygu odaklı bireysel terapi modelinin temelini oluşturmakta-
dır. Nihayetinde DOBT ve DOÇT olarak adlandırılan, bilimsel
araştırmalarla desteklenmiş, iki yenilikçi terapi modeli gelişti-
rilmişti.

TERAPİDE DUYGUYLA ÇALIŞMAYA YÖN VEREN


İLK PRENSİPLER
1990lı yıllar boyunca Greenberg, DOT teorisini geliştirme ça-
lışmalarına devam etti, bu süreçte özellikle işlevsellik teori-
sine odaklanıyordu. Greenberg ve Paivio (1997), duygularla
çalışma üzerine çeşitli rehberler hazırladılar; ikincil duygu-
lardan birincil duygulara, birincil maladaptif duygulardan bi-
rincil adaptif duygulara ulaşılan temel değişim sürecinin ilk
versiyonunu oluşturdular. Greenberg, daha sonra 2002 yılında
yayımladığı kitapta duygu üzerine çalışma ve duygunu insan
işlevselliğindeki rolünü biraz daha detaylı bir şekilde ele aldı
(Greenberg, 2002). Bu kitapta duygusal değişim sürecinin
farklı prensipleri tanımlanmış ve tarif edilmiş ve ayrıca duygu
koçluğu kavramına da değinilmiştir. Terapist, danışanın duy-
gusal işlemleme sürecine rehberlik eden kolaylaştırıcı bir koç
gibi görülmektedir. Burada, DOT sürecinde, derinlemesine ça-
lışmayla kolaylaştırılan duygusal işlemleme sürecine, önemli
bir vurgu yapılmaktadır. Terapi süreci, ortak yapılandırılan bir

10 DUYGU ODAKLI TERAPİNİN KLİNİK EL KİTABI


süreç olarak görülmektedir; terapist, bu sürecin yapılanmasın-
da büyük oranda iş birliği içerisinde olan ve görevleri empoze
etmeyen bir tutum sergiler. Duygusal işlemleme sürecinin yeni
geliştirilen prensipleri, depresyon tedavisine uyarlandı (Gre-
enberg & Watson, 2006; Greenberg, Watson, & Goldman,
1997). Teorinin birçok temel yönü, bu süreçte şekillenmişti.
Hümanist-deneyimsel yaklaşımlardan doğan DOT, bu yakla-
şımlardan aldığı temel birçok geleneğe bağlı kalmakla birlik-
te yapısalcı bakış açısını, duygu teorisini ve bilişsel terapinin
bazı yönlerini gelişmekte olan teorisine entegre etmişti. Temel
prensipler, modern hümanist yaklaşım çerçevesinde değerlen-
dirilmektedir (Elliott ve ark., 2004).
DOT, modern-hümanist ve bütüncül bir yaklaşımı benim-
ser; buna göre insan deneyimleri ve davranışlarına yön veren
çok çeşitli etkenler vardır, bu etkenler hem biyolojik hem de
kültürel ögelerden etkilenirler. Her bireyde yaratıcılık potansi-
yeli vardır ve bireyler, etkindir; farkındalık kapasitelerini ge-
liştirebilirler, tercihte bulunurlar. Hayatta kalma ve büyüme,
en temel güdülenme kaynaklarıdır; insanlar içinde yaşadıkları
çevrede canlılıklarını sürdürmeye yarayacak olan yolları içsel
olarak bulabilirler.

Diyalektik Yapısalcılık
Teorinin temeli, diyalektik yapısalcı bir bakış açısına dayanır;
Greenberg’in, Juan Pascual-Leone (1991) ile yürüttüğü ortak
akademik çalışmalar, Guidano (1991) ve Mahoney ile ilişki-
sel ve yapısalcı harekette yaşanan gelişmeler, bu bakış açısı-
nın benimsenmesinde etkili olmuştur (Neimeyer & Mahoney,
1995). Diyalektik yapısalcılık, terapi ve kendilik teorisini etki-

Duygu Odaklı Terapinin Tarihi ve Yaklaşıma Genel Bir Bakış 11


lemiştir. Danışan merkezli teoride benimsenen daha yapısalcı
bir kendilik görüşü gelişimini temsil etmektedir. Teorinin kal-
binde, insanların çevreyle etkileşimlerinde dinamik bir kendi-
lik organizasyonu sistemi ihtiva etmesi yatar; buna göre hem
kişinin çevreyi etkilediği hem de çevrenin kişiyi etkilediğine
dair karşılıklı bir etkileşim ve düzenleme olduğu görüşü hâkim
olmuştur.

Duygu Teorisinin Geliştirilmesi: Bir Pusula Olarak


Duygu Kavramı
Duygu teorisi, sürekli gelişen bir alandır (Ekman, 2003; Oat-
ley, 2004; Scherer, 2005), Greenberg (2002; Greenberg & Pa-
ivio, 1997; Greenberg & Safran, 1987), terapide değişim sü-
recini açıklamaya çalışmanın yanı sıra insan işlevselliğine ve
bozukluğuna açıklama getirebilmek için teorinin bazı yönleri-
ni entegre etmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi buradaki kilit
mesele, duygunun temelde adaptif bir bileşen olduğu ve bilgi
işleme sürecindeki birincil bilgi kaynağı olduğudur; buna göre
duygu, iyi oluşumuzu sağlar; ihtiyaçlarımızı karşılayacak olan
davranışsal eğilimlere bizi yöneltir ve bunu, karşılaşılan du-
rumları anlık olarak değerlendirerek hızlı ve otomatik tepkiler
verilmesini sağlayarak yapar. İnsanlar, otomatik olarak duygu-
sal tepkiler geliştirir, içinde bulundukları çevrede kayıp, aşa-
ğılanma, ilgi veya yenilik gibi durumlara dair ipuçlarını veya
durumları hızlı bir şekilde algılar. Bu nedenle, duyguların bir
nevi pusulaya benzediğini söyleyebiliriz; duygular, bireylere
neyin önemli olduğunu ve bireyin neye ihtiyacı olduğunu bir
pusula gibi gösterirler.

12 DUYGU ODAKLI TERAPİNİN KLİNİK EL KİTABI


DOT’un temel prensibi, duygunun, birtakım davranış eği-
limleri yaratarak kişinin ihtiyaçlara, arzulara ya da hedeflere
ulaşmasını sağlamasıdır. Bu nedenle, her duygu bir ihtiyaca
hitap eder ve her duygu şeması bir davranış eğilimi yaratır. Bu
davranış, ilgili ihtiyacın karşılanmasına yöneliktir. Patolojinin
en temel kaynağı, ihtiyaçların farkında olmamak, ihtiyaçları
görmezden gelmektir; bu konudaki yetersizlik patolojilerin te-
mel kaynağıdır. Öte yandan bireyler, üzgün olduklarını anla-
dıklarında, örtük olan sürece bir değerlendirme eklenmiş olur;
önemli bir şeyi kaybettikleri bilgisi gün yüzüne çıkar ve kişinin
ilgi ihtiyacı ortaya çıkar hatta ilişki için ağlama, ilişki arayışı
tetiklenir. Bu kavramsallaştırma, aynı zamanda çiftlere yöne-
lik DOT’un temel kavramsallaştırmasıdır. Çift etkileşiminde,
tıpkı duygunun, bireysel ihtiyaçlar hakkında bilgi vermesin-
de olduğu gibi, değişim, çiftler birbirlerine altta yatan birincil
duygularını ifade ettikleri zaman gelmektedir; bu sayede part-
nerlerin kendilik algıları dönüşüme uğrar ve çiftlerin arasında-
ki olumsuz etkileşimler değişir (Greenberg & Goldman, 2008;
Greenberg, James, & Conry, 1988).
Duygu ve terapide duyguyla nasıl çalışılacağı, teorinin te-
melini oluşturur. Bu yaklaşımın diğer terapi yaklaşımların-
dan onu ayıran en önemli yanı, duygunun, bilişsel davranışçı
terapide (BDT) odaklanılan düşünceden çok farklı bir beyin
fenomeni olduğunu benimsemiş olmasıdır. Duygunun kendi
nöro-kimyasal ve fizyolojik bir temeli vardır; duygu, beynin
kullandığı çok eşsiz bir dildir.

Duygu Odaklı Terapinin Tarihi ve Yaklaşıma Genel Bir Bakış 13


Duygu ve Değişime Yönelik Deneyimsel Yapısalcı Görüş
Yapısal kendilik görüşü ve duygu teorisinin bütünleştirilmesi,
çok daha ileri bir duygu anlayışının gelişmesini sağlamıştır; bu
görüşlerin ışığında duygunun nasıl oluştuğu, terapide nasıl kul-
lanıldığı ve terapide değişimin nasıl sağlandığı incelenmiştir.
Diyalektik bir bakış açısıyla, insanlar, bir yandan hissederken
bir yandan da hissettikleri duygunun anlamlandırılması süre-
cini yürütürler. İçsel duygusal tepkilerimiz, biyolojik olarak
donanımımıza işlenmiştir; bunun yanı sıra kültürel bağlama ve
yaşadığımız deneyimlere göre bu duygusal tepki repertuvarı-
mız sürekli artar. İnsanlar, dinamik bir sistem ihtiva eder; bu
dinamik organizasyon sistemi, sürekli devam eden yeni sentez-
lerle oluşturulmuş olan bütünlüğün sürdürülebilmesini sağlar.
Büyüme, iki kişinin varlığında, karşılıklı etkileşimi gerektiren
bütüncül bir süreçtir.
Yapısalcı düşüncenin bütünleştirilmesi, aynı zamanda far-
kında olunmayan duygular hakkındaki anlayışta bir güncel-
leme anlamına gelmektedir. Bu, uzunca süre farklı terapötik
yaklaşımları benimseyen terapistler tarafından tartışılan bir
meseledir. Örneğin bir danışan ‘Çok öfkeliymişim ama hiç far-
kında değildim’ gibi bir ifade kullanmış olsun; Freudiyen ya da
psikanalitik bir teorisyen, bu danışanın, öfkesini bastırdığını
ancak artık bu duygunun bilinç bariyerini geçtiğini ve kişinin
olayı hatırlayabildiğini söyler. Rogers’ın uyuşmazlık teorisini
(1959) benimseyen bir teorisyen, danışanın organizmaya ait
deneyiminin öfke olduğunu ama bu deneyimin kişinin mevcut
kendilik algısıyla uyuşmadığını ve kabul edilemediğini söy-
leyecektir. Alan teorisinin gelişmesine öncülük eden Geştalt,
duygunun anda meydana geldiğini ancak süreçte anlamlandı-
14 DUYGU ODAKLI TERAPİNİN KLİNİK EL KİTABI
rılmadığını ifade eder. Gendlin’in (1996) görüşleri, bu inkâr ve
uyuşmazlık açıklamalarının değişmesine katkıda bulunmuş-
tur; buna göre Gendlin, kişinin, öfke deneyimine karşı kendini
ketlediğini ve bu öfkeyi ancak yeni yeni deneyimlediğini ve
ifade ettiğini söyler. Gendlin’e göre asıl mesele, farkındalığın
dışında öfkenin sürekli içeride durması değil, ilk ortaya çıktığı
anda engellenmiş olan öfke duygusunun artık ‘tamamlanması-
dır’. Yapısalcı bakış, öfke duygusunu ‘orada, içeride bir yerde’
var olduğunu ya da inkâr edildiğini veya engellendiğini dü-
şünmez. Bunun yerine, yapısalcı bakış, öfke duygusunun tam
olarak hissedildiği o anda farkına varıldığını ve ona en ‘uy-
gun’ olan kelimeyle ifade edilebileceğini söyler. Bu anlayışa
göre öfke duygusu, hissedildiği o anda yapılandırılır, öfkenin
içerdiği henüz organize edilmemiş ya da bütüncül bir forma
dönüştürülmemiş bileşenler, o anda anlamlandırılarak öfke
duygusu yeniden yapılandırılır (Greenberg, 2010). Başka bir
dille ifade etmek gerekirse, gerçekleşen şey, engellenen öfke
duygusunun farkına varmak değildir, öfke deneyimine ait olan
bileşenlerin organize edilerek duygunun yeniden yapılandırıl-
mış olmasıdır.

Duygusal Değişim Teorisi


Diyalektik yapısalcılık ve duygu teorisindeki gelişmelerden
esinlenerek, işlevsellik ve bozukluk teorilerinde daha ileri an-
layışlar geliştirilmiştir. İnsanoğlunun işlevselliğinin temelinde
duygu şemaları yatar. Duygu şemaları, klinik bir görünüm ola-
rak ortaya çıkan patolojinin gelişmesine de neden olur. Duygu
şemaları, yetişkin duygusal tepki sisteminin temelidir ve DOT,
patoloji anlayışını ve kavramsallaştırmasını, duygu şemalarını
baz alarak yapar.

Duygu Odaklı Terapinin Tarihi ve Yaklaşıma Genel Bir Bakış 15

You might also like