Professional Documents
Culture Documents
Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
ORTAÇAĞDAN GÜNÜMÜZE
ANADOLU UYGARLIKLARI
Yazarlar
Prof.Dr. Yelda OLCAY UÇKAN (Ünite 1, 2, 3)
Prof.Dr. Zeliha DEMİREL GÖKALP (Ünite 1, 2, 3)
Dr.Öğr.Üyesi Muradiye BURSALI ÖZTAŞKIN (Ünite 1, 2, 3)
Prof.Dr. Canan PARLA (Ünite 4, 5)
Dr.Öğr.Üyesi Nilgün ÇÖL (Ünite 6, 7)
Dr.Öğr.Üyesi Zeynep ERTUĞRUL (Ünite 8)
Editör
Prof.Dr. Erol ALTINSAPAN
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Öğretim Tasarımcısı
Dr.Öğr.Üyesi Kadriye Uzun
Kapak Düzeni
Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan
E-ISBN
978-975-06-3169-6
İçindekiler
Önsöz .................................................................................................................... vii
Önsöz
Sevgili öğrenciler,
Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü tarafından hazırlanan
Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları adlı bu ders kitabında kronolojik sırayla
yer alan 8 ayrı bölüm bulunmaktadır. Erken, Orta ve Geç Bizans Dönemleri, Selçuklu
Dönemi, Beylikler Dönemi, Erken ve Klasik Osmanlı, Geç Osmanlı Dönemleri ile Cum-
huriyet Döneminin ele alındığı bölümlerin her birinde kısa tarihçe verilerek dönemin
kültürel ortamı ve önemli sanat eserleri olabildiğince fotoğraf ve çizimlerle desteklenerek
tanıtılmıştır.
Kitap bütüncül olarak, geleneksel ‘Uygarlık Tarihi’ kitaplarının anlatım diline sahip
olmayıp insanların yaşadıkları ortamda kendi öz varlılarını ve kimliklerini en güzel ola-
rak ifade ettikleri plastik sanat eserlerini öne çıkartan, bir anlatım biçimi temel alınarak
tasarlanmıştır.
Sanat tarihi Bölümünün Erken Hıristiyan ve Bizans, Türk ve İslam Sanatı, Çağdaş ve
Batı Sanatları Anabilim dalları öğretim elemanları tarafından hazırlanan çok yazarlı bu
kitabın yeniden basılmasından emeği geçenlere çok teşekkür ederim.
Editör
Prof.Dr. Erol ALTINSAPAN
1
ORTAÇAĞDAN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Erken Bizans Sanatının zamansal ve mekânsal sınırlarını tanımlayabilecek,
Anadolu ve Anadolu dışında bulunan Erken Bizans Dönemi Mimarisi örnekle
rini ifade edebilecek,
Erken Bizans Dönemi Resim Sanatı örneklerini açıklayabilecek,
Erken Bizans Dönemi El Sanatı örneklerini tanımlayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Bazilika • Seramik
• Şapel • Tekstil
• Martyrium • Hipoje
• El Yazması • Baptisterium
• Fildişi • Fresko
• Kilise • Maden
• Katakomp • Cam
• Mozaik • Sikke
İçindekiler
• TARİHÇE
Ortaçağdan Günümüze • MİMARİ
Erken Bizans Dönemi
Anadolu Uygarlıkları • RESİM
• EL SANATLARI
Erken Bizans Dönemi
TARİHÇE
Araştırmacıların büyük çoğunluğu tarafından, Bizans İmparatorluğu’nun, Kons-
tantinopolis (İstanbul)’in başkent olarak M.S. 324 yılında kuruluşuyla birlikte doğ-
duğu ve aynı kentin 1453’te Osmanlı Türklerinin eline geçmesiyle sona erdiği kabul
edilmektedir. Ancak; antik dünyadan devlet yapısı, din, sosyal ve ekonomik ko-
şullar bakımında oldukça farklılık gösteren Bizans İmparatorluğu’nda yaşayanlar
kendilerini hiçbir zaman ‘Bizanslı’ olarak tanımlamamıştır. ‘Bizans’ adı ilk kez 16.
yüzyılda yaşamış Alman araştırmacı Hieronymus Wolff tarafından kullanılmıştır.
“Byzas” M.Ö. 7. yüzyılda, sonradan Konstantinopolis (İstanbul) olacak başkentin
ilk kurucusunun adıdır ve şehir “Byzantion” yani “Byzas’ın şehri” olarak anılmıştır.
Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde gelişen Hıristiyanlık, Yunan ve Ro-
ma sanatı ile beraber tekrar yorumlanmış ve biçim değiştirmiştir. Dolayısıyla Er-
ken Bizans Dönemi; mimarisi, resim sanatı ve el sanatı ürünleriyle daha sonraki
yüzyıllarda izlenen sanatın oluşumunda belirleyici olmuştur (Koch, 2007: 2). Bu
yüzden sanat eserlerinde gözlenen değişimlere göre, Bizans’ın bu on bir yüzyıllık
varlığında ‘Bizans Sanatı’, Erken, Orta ve Geç olmak üzere üç büyük dönem altın-
da incelenmektedir.
Erken Bizans döneminin, yaklaşık 7. yüzyılın ortasına değin, bir başka deyişle Tetrarşi: Sınırları çok geniş
İslam’ın yükselişi ve Arap akınlarının Akdeniz’in doğu ve güney kıyılarında be- olan Roma İmparatorluğu’nda
yönetimi kolaylaştırmak için
lirgin varlık gösterdiği çağa dek uzandığı kabul edilmektedir (Mango, 2008: 9). Doğu ve Batı’daki toprakların
Tetrarşi dönemine son vererek tek başına imparator olan I. Konstantinos impara- yönetiminin bölünerek birer
Augustus ve Sezar tarafından
torluğun doğu eyaletlerindeki hâkimiyetini korumak için stratejik olarak önemli yönetildiği sistem.
bir konumda bulunan Byzantion (Konstantinopolis/Yeni Roma)’u başkent olarak
Ekümenik Konsil: Hıristiyan
seçmiştir. Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı ilk yıllarda Hıristiyan nüfus kovuş- âlemi tarafından kabul edilen
turulsa da I. Konstantinos döneminde, 313 yılında, Milano Fermanı’yla Hıristi- yedi büyük konsile verilen
isim.
yanlık serbest bırakılmıştır. Bu süreçle birlikte Bizans tarihi boyunca sonu gelme-
yecek olan dini tartışmalar ve bu tartışmaların çözüme kavuşturulmaya çalışıldığı Paganizm: Çok tanrılı inanışa
konsiller dönemi de başlamıştır. İlk ekümenik konsil de I. Konstantinos döne- verilen isim.
minde 325 yılında Nikaia (İznik) da toplanmıştır.
I. Theodosius döneminde 391 yılında da paganizm yasaklanarak Hıristiyanlık
devlet dini olarak kabul edilmiştir. I. Theodosius Balkanlar’daki Vizigot saldırıla-
rıyla mücadele etmiş ve ölümünden önce, 395 yıllında, Roma İmparatorluğunu
Doğu ve Batı olmak üzere iki oğlu arasında paylaştırmıştır. (Şekil 1.1) Böylece
Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu ortaya çıkmıştır.
4 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Şekil 1.1
M.S. 400 yılında Bizans İmparatorluğu
Kaynak: John Haldon, Bizans Tarih Atlası (Çev. Ali Özdamar), 2006, s. 38.
Kavimler Göçü: 350 yılında Kavimler Göçü ile ilerleyişi durmayan akınlar 476 yılında Batı Roma’nın yıkı-
Orta Asya’da yaşayan Hun
kabilelerinin batıya göç lışına neden olmuştur. Doğu Roma/Bizans İmparatorluğu ise bu saldırılara karşı
etmesiyle Germen kabilelerini direnebilmiş ve hem doğuda Sasaniler ile hem de batıda Balkanlar’da Slav saldı-
de göç etmek zorunda
bıraktığı dönem. Bu göç rıları ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Uzun savaşlarla geçen dönemin ar-
dalgası günümüz Avrupa’sının dından İmparator I. Iustinianus döneminde Kuzey Afrika, İtalya ve Doğu İspanya
temellerini atmıştır. yeniden hâkimiyet altına alınmıştır. (Şekil 1.2)
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 5
Şekil 1.2
M.S. 6. yüzyılda Bizans İmparatorluğunda çatışma, imparatorluğun genişlemesi ve savaşlar
Kaynak: John Haldon, Bizans Tarih Atlası (Çev. Ali Özdamar), 2006, s. 45.
Erken Bizans tarihi ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için Georg Ostrogorsky’nin Bizans
Devleti Tarihi (Çeviren: Fikret Işıltan. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1981); Timothy E. Gregory’nin Bizans Tarihi (Çeviren: Esra Ermert. İstanbul: Yapı
Kredi Yayınları, 2008); Cyril Mango’nun Bizans: Yeni Roma İmparatorluğu (Çe-
viren: Gül Çağalı Güven. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007) ve Michael Grant’in
Roma’dan Bizans’a (Çeviren: Z. Zühre İlkgelen. İstanbul: Homer Kitabevi, 2000)
adlı yayınlarını inceleyebilirsiniz.
MİMARİ
Dini Mimari
Hıristiyanlar dini törenlerini yapabilecekleri, vaftiz olabilecekleri, dini dersler ala-
bilecekleri, ölülerini gömebilecekleri kapalı mekânlara ihtiyaç duymuşlardır. Ar-
keolojik açıdan M.S. 200 yılı öncesine tarihlenebilecek bir dini yapı henüz tespit
edilmemiştir. Erken dönemlerde inanlardan birinin evi dini tören, akan suyun
bulunduğu herhangi bir açık alan da vaftiz için kullanılmış olmalıydı. Nitekim
Suriye’nin doğusunda, Fırat nehrinin kıyısındaki küçük bir kent olan Dura Euro-
Kilise: Hıristiyanların ibadet pos’ta (Salihiye), arkeolojik açıdan da kanıtlanabilen bir ev kilise bulunmaktadır.
ettiği yapı
232/33 yılında kiliseye çevrilmiş bu ev, ibadet ve vaftiz odalarına yer veren ve o
Litürji: Bir dinin törenlerine dönem yazılı kaynaklarında anlatılan tek örnektir (Koch, 2007). Dura Europos
ve tapınma biçimine ilişkin ki lisesi, 3. yüzyılın ortalarında Hıristiyan topluluğunun kolaylıkla buluştuğu ve
kuralların tümüdür. Litürjik ise
litürjiye ilişkin olguları niteler litürjik gereksinimlerini karşıladığı yapıdır. Avrupa’da bu dönem için bilinen en
erken örneklerse katakomplardır.
Katakomp: Roma’da
ilk Hıristiyanların içinde Günümüze gelmeyen, ancak az sayıda yazılı kaynaktan edinilen bilgilere göre,
toplanıp tapındıkları yeraltı 3. yüzyıl sonuyla 4. yüzyıl arasında Hıristiyan nüfus sayısının hızla artması ne-
mezarlarının genel adıdır
deniyle daha büyük kiliseler yapıldığı bilinmektedir. İmparator I. Konstantinos
(M.S. 307-337) için kilise, imparatorluğu istikrara kavuşturma ve kendi gücünü
sağlamlaştırma çabası açısından değerli bir müttefikti (Haldon, 2007: 85). Bu ne-
denle imparatorluğun hem doğusunda, hem de batısında kiliseler yaptırmıştır. Bu
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 7
Kiliseler
Kiliseler genellikle doğu batı doğrultusunda, girişleri araziye uygun olduğunda ba-
tıda, zaman zaman da doğuda olan yapılardır. Aşağıda Erken Bizans Dönemi kilise
mimarisinde uygulanan yapı tipleri, kısa tanımları ve örnekleri yer almaktadır.
Kaynak: <http://
www.arkeo3d.com/
byzantium1200/
studion.html>
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 9
453-463 yılları arasında Vaftizci Yahya adına inşa edilen kilise üç nefli, atri- Tonoz: Biçimi alttan içbükey
olmak üzere taş ya da tuğla,
umlu, nartheksli, galerili ve apsisi içten yarım yuvarlak, dıştan üç cephelidir. Yapı harçla örülmüş yarım silindir
İstanbul’un fethinden sonra İmrahor Camii olarak anılmıştır. Selanik’te İoannes biçiminde tavan: bir kemerin
Studios Manastırı Kilisesi’nin çağdaşı ve benzeri Akheiropoietos Bazilikası da üç ötelenmesiyle meydana gelen
örtü
nefli ve galerilidir.
b. Tonoz Örtülü Bazilika: Örtü sistemi tonoz olan bazilikalardır. Bu tip bazi- Kubbe: Bir kemer, yayının
tepe noktasından inen dikin,
likalar Karadağ (Binbir kilise) ve Karaman gibi özellikle Orta Anadolu çevresin- çevresinde dönmesiyle
de çok yaygın olarak inşa edilmiştir. Genellikle küçük boyutlu olan bu yapıların meydana gelen örtü.
Kubbeler kare, çokgen ya da
apsisleri içten ve dıştan at nalı biçimindedir. Anadolu’da bu gruba en iyi örnek dairesel planları örtmekte
Binbirkilise, 1. No.lu bazilikadır. kullanılmıştır.
c. Kubbeli Bazilika: Örtü sistemi kubbe olan bazilikalardır. Bu yapılarda orta Hagios Polyeuktos: 524-527
nefin orta bölümü kubbe ile örtülüdür. Bizans mimarisinde imparator Iustinianus yıllarında inşa edilen kiliseden
günümüze bazı kalıntılar
(İ. S. 527-565) döneminde kubbe ön plana çıkmıştır. Bilinen en erken tarihli kub- ulaşmıştır. Yapı başkentte
beli bazilika Konstantinopolis’teki Hagios Polyeuktos’dur. Anadolu’da bilinen en Hagia Sophia Kilisesi inşa
edilene kadar kentteki en
iyi örnekleri; Alahan Doğu Bazilikası, Demre Aziz Nikoalos Kilisesi’dir. Başkent büyük kiliseydi
Konstantinopolis’te ise, Hagia Sophia (Şekil 1.4) ve Hagia Eirene Kilisesi’dir.
Şekil 1.4
Hagia Sophia (Aya
Sofya) (532-537),
İstanbul
d. Transeptli Bazilika: Kiliselerde naos’un doğusunda, apsisin batısında doğu Hagia Sophia (Aya Sofya):
batı doğrultusundaki yapıyı, kuzey güney doğrultusunda dışa taşkın şekilde vur- I. Konstantinos zamanında
Hagia Sophia’nın yerinde
gulayan bölüme transept denir. Bu tip aslında haç plan şemasının kökünü oluştur- “Megale Ekklesia” (Büyük
maktadır. Anadolu’da bilinen en iyi örneği; 6. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olan Kilise) vardı. Daha sonra
II. Theodosius zamanında,
Efes, Selçuk Ayasuluk tepesinde Aziz Ioannes Bazilikası’dır. Batı’da ise bilinen en beş nefli bir bazilika inşa
iyi örnekleri, I. Konstantinos döneminde inşa edilen Vatikan Aziz Petrus Bazili- edilmiştir. Yapı bugünkü
plan tipini I. Iustinianus
kası ve Roma’da bugünkü adı Lateran olan Salvator Kilisesi’dir. döneminde almıştır. Mimarları
Tralles’li (Aydın) Anthemius ve
Miletus’lu (Balat) İsidorus’dur
10 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Vaftizhane (Baptisterium)
Vaftiz sözcüğü Grekçe kökenlidir ve “suya batırma daldırma” anlamı taşır. İsa’ya
iman edip İncil’i Tanrı sözü olarak kabul eden kişi vaftiz edilir. Vaftiz bunun ifade
biçimidir. Akan herhangi bir suda vaftiz olup Hıristiyan cemaatine katılma olana-
ğı olsa da 3. yüzyıldan itibaren bu amaca yönelik mekânlar inşa edilmiştir. Vaftiz-
haneler Hristiyanlar için, içinde vaftiz töreni yapılan, genellikle de merkezi planlı
dinsel yapılarıdır. Vaftizhanelerin genellikle orta bölümlerinde bir havuz bulunur.
Haç ya da yonca planlı bu havuzların, batı ve doğusunda merdiven basamakları
bulunur. Anadolu’da Ephesos (Efes) Meryem Ana Kilisesi’nin Vaftizhaesi (5. yüz-
yıl başı) ve Konstantinopolis’te Iustinianus tarafından yaptırılan Hagia Sophia Vaf-
tizhanesi (532-537) örnek olarak verilebilir. 6. yüzyılın sonlarından itibaren artık
çocuklar vaftiz edilmeye başlandığı için büyük vaftizhaneler işlevlerini kaybetmiş
ve kullanılmaz olmuştur.
Manastırlar
Manastır: Dünya ile Manastır kurumu, Bizans toplumunu tanımlayan en önemli özelliklerinden bi-
ilişkisini kesmiş Hıristiyan ridir. Yaşam pratiği içinde, birçok bakımdan, imparatorluğun tebaası olan herke-
din adamlarının yaşaması
için, genellikle kırsal alanda si etkilemiştir. Genellikle kırsal alanda, bir köyün ya da bir kentteki mahallenin
yapılmış yapı ya da yapı ruhani merkezi olan manastırlarda yaşayanlar, manastır kilisesinde ibadet eder,
topluluğudur
ruhani konularda keşişlere danışır, ya da gerektiğinde onlardan yardım isterlerdi.
Manastır sisteminin ortaya çıkışı, Roma İmparatorluğu’nda Hıristiyanlığın yayıl-
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 11
masıyla yakından ilişkilidir; ilk keşişler, Hıristiyanlara yönelik zulmün son evre-
lerini içeren 3. yüzyıl sonlarında ortaya çıkmıştır. Manastır sözcüğü Yunanca “tek
başın yaşamak” fiilinden türemiştir. Nitekim ilk keşişler, tek başına yaşayan birer
münzeviydi (Talbot, 1999: 161-163).
4. yüzyıl ortalarında, ilk olarak Mısır’da başlayan manastır yapımları, tüm Hı-
ristiyan dünyasında hızla yayılmıştır. Anadolu’da manastır kurumunun gelişme-
si ve yaygınlaşmasında Kaisaereia’lı (Kayseri) Aziz Basileios’un rolü önemlidir. Aziz Basileios: 329-379
yılları arasında yaşayan ve
Manastırlar; Aziz Basileios’un hazırladığı kurallara uymakta, ama aynı zamanda 370-71’de Kayseri piskoposu
da kendi başına örgütlenmiş ve kurucusunun koyduğu kurallara göre yaşamları- olan Basileios Kapadokya’da
nı düzenliyorlardı. Bu kuruluş belgelerine “Typikon” denir (Talbot, 1999: 167). kurduğu manastır için kurallar
da hazırlamıştır
Bugün 9-15. yüzyıllar arasına tarihlenen 52 typikon bulunmaktadır. Günümüze
ulaşan manastır örnekleri ve typkonlara göre, bir manastır kuruluşunda, şu yapı
çeşitleri yer almaktadır: Katholikon (Ana kilise), trapeza (Yemekhane), fırın, mut-
fak, şarap mahzeni, tuvalet (soteria), ambar, değirmen, şapel, sarnıç, kütüphane, Sarnıç: Yağmur suyu
biriktirmeye yarayan yeraltı
yıkanma mekânları, el yazmalarının üretiminde kullanılan mekânlar, başrahip su deposu
hücreleri, keşiş hücreleri, kitap satışlarının yapıldığı mekânlar, çan kuleleri, hasta
Rölik: Hıristiyanlıkta İsa,
hücreleri, hizmetlilerin hücreleri, mezarlık, çevre duvarı, öğrencilerin kaldığı me- aziz ya da azizlerle ilişkili,
kânlar, röliklerin saklandığı yerler, okullar, yüksek rütbeli ziyaretçiler içim ikamet olanlardan artakalan kutsal
mekânları, vb. eşya veya parçalardır. Örneğin;
İsa’nın çarmıha gerildiği haçın
Örnek olarak 5. yüzyıl sonuna tarihlenen Alahan Manastırı ve 6. yüzyıla ta- parçaları, kutsal kişilerin
rihlenen Antakya yakınında Genç Aziz Simeon’un Admirabilis Dağı’ndaki (Sa- kemikleri gibi
mandağ) manastırını verebiliriz. Ayrıca şehir içinde bulunan manastırlar da mev-
cuttur. Konstantinopolis kent surları içinde yer alan ve 453-463 yılları arasına
tarihlenen Studios Manastırı Kilisesi bunlardan biridir.
Erken Bizans Mimarisi hakkında daha ayrıntılı bilgi için Guntram Koch’un, Erken
Hıristiyan Sanatı (İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2007) ve Cyril Mango’nun,
Bizans Mimarisi (Ankara: Rekmay Ltd. Şti., 2006) adlı yayınlarını inceleyebilirsiniz.
Sivil Mimari
Kaynak: <http://
wowturkey.com/
forum/viewtopic.
php?t=10507&start=35>
Forum: Antik Roma İmparator I. Konstantinos’un kent merkezi de Severus’unkinin üzerine yerleş-
kentlerinin merkezlerinde tirilmiştir. Konstantinos bugün Hagia Sophia Kilisesi’nin bulunduğu yerin yakı-
yer alan ve çevresi önemli
kamusal yapılarla kuşatılmış nında yuvarlak planlı bir forum yaptırmış, forumun ortasındaki porfir bir sütun,
meydan. Antik Yunan’daki bunu çevreleyen revaklarsa heykellerle süsletmiştir. Daha sonraki dönemlerde,
agora ile aynı işleve sahip
kente bugünkü İstanbul’da artık mevcut olmayan dikdörtgen planlı dört meydan
Porfir: Kızıl veya yeşil renkte daha eklenmiştir. Bunlar Tauri Forumu (Şimkeşhane-Beyazıt Meydanı), Bovis
damarlı ve çok sert bir çeşit
mermer Forumu (Aksaray Meydanı) ve “Philadelphion” (kesin tarihleri belli değil-Beyazıt
Meydanı ile Aksaray Meydanı arasında) ile yüksek bir sütunu olan Arcadius Fo-
Revak: Üstü örtülü, önü açık
galeri. Revakların genellikle ru mu’dur (Haseki Semti).
ön yüzü kemerlemeli ve açık, Erken Hıristiyanlık Dönemi’nde de Roma İmparatorluk Dönemi’nde olduğu
arkası duvarlı, üstü tonoz, gibi, imparatorun zaferini ya da diğer önemli olayları kutlamak için Onur Sü-
kubbe veya düz tavanla örtülü
olur tunları ve Zafer Takları inşa edilmiştir. Başkentteki örnekleri; Konstantinos Sütu-
nu (Çemberlitaş’ta), Theodosius Sütunu (Beyazıt Meydanı’nda), Arcadius Sütunu
(Fatih’teki Kıztaşı), Gotlar Sütunu (Gülhane Parkında), Theodosius Zafer Takı
(Beyazıt Meydanı’nda). Onur sütunlarının diğer formları, daha önce var oldukla-
rı yerde yani hipodromun ortasında (spina) korunmuştur. Bunlardan biri Teodo-
sius’un 390/92 yılında zafer anıtı olarak diktirdiği, Mısır Karnak Tapınağı’ndan
getirilen ve İ.Ö. 1500 yılına tarihlenen obelisktir.
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 13
Erken Bizans kentleri hakkında daha ayrıntılı bilgi için Cyril Mango’nun, Bizans
Mimarisi (Ankara: Rekmay Ltd. Şti., 2006) adlı yayınlarını inceleyebilirsiniz.
Surlar
M.S. 2. ve 3. yüzyılın sonlarına kadar, var olan barış ortamından dolayı şehirlerde
sur duvarlarına rastlanmaz. Ancak 3. yüzyılın sonundan itibaren kentler sur du-
varlarıyla korunmaya başlamıştır. Anadolu’da özelikle 4. yüzyıldan sonra kentlerin
savunma duvarları olan surlar için, eski İmparatorluk Dönemi yapılarından (Ha-
mam, tiyatro vb.) alınmış büyük düzgün kesme bloklar kullanılmıştır. Örneğin;
Hierapolis (Pamukkale), Aphrodisias (Geyre), bazen de eski ve sağlam duvarlar
küçük onarımlarla Perge (Aksu) antik kentinde olduğu gibi kullanılmaya devam
edilmiştir. Nadiren şehirlerin genişletildiği ya da yeni sur duvarlarının yapıldığı
da görülmektedir. En önemli örnek, Konstantinopolis’in, İmparator II. Theodosius
zamanında (408-413 yılları arasında) yapılan duvarlarıdır (Şekil 1.6).
Bunlar Geç Antik
Çağ’dan beri, Blakher- Şekil 1.6
nai Mevkii’ndeki küçük İstanbul Surları
eklentiler dışında, kenti (II. Theodosius
1000 yıl, yani 1453 yılın- Dönemi)
da Osmanlı fethine kadar Kaynak: http://
koruyabilmiştir. Duvar- www.arkeo3d.com/
lar hendek, ön duvar ve byzantium1200/
landwall.html
asıl duvar olmak üzere üç
bölümden oluşmaktadır.
İmparatorluğun sınırla-
rını ve şehirler arasındaki
önemli yolları korumak
amacıyla farklı büyük-
lükte, kare ya da dikdört-
gen, bazen arazinin yapısına göre yuvarlak ya da düzensiz plana sahip kaleler de
yapılmıştır (Koch, 2007: 104-108).
Evler, Saraylar
Bizans mimarisinde evler, başkent ve eyaletlerde Roma geleneğini sürdürmüştür. Peristyle: Antik mimarlıkta
Geç Roma İmparatorluğu’nda evler, 1. yüzyıla kadar iki tipte karşımıza çıkmakta- tapınak ya da avlunun
çevresini dolanan sürekli sütun
dır; insula= apartman evler, ya da domus= özel müstakil evler. Insula tipindeki ev dizisi. Aynı zamanda büyük
mimarisinin 7. yüzyıla kadar Konstantinopolis’teki örnekleri yazılı kaynaklardan evlerin üç kenarı kolanadlı
avlular için de kullanılır
bilinmektedir. Domus tip evler genellikle tek, bazen iki katlı, ortada bir avlu ve
içi, bahçe çevresinde odaların yer aldığı peristyle plan tipindedir. Odalardan biri
apsidal biçimli olup, yemek salonu (triklinium) veya konukları karşılama salonu
işlevini görmekteydi (Doğan, 2008: 1).
Saraylar da özel saraylar ve imparator sarayları olmak üzere iki biçimde kar-
şımıza çıkarlar.
Konstantinopolis’te üç özel saray kalıntısı vardır. Bu yapılara özgü bir plan şe-
ması yoktur. Yapılar, imparator sarayları örnek alınarak yapılmıştır. Hepsinde bü-
yük ve zengin süslemeli bir kabul salonuna yer verilmiştir (Kabul salonlarının
planı yuvarlak, altıgen ya da kare olabilir). Bu mekânların örtüsünde kubbe kul-
lanılmış, sağlam duvarlarla cepheler oluşturulmuştur. Konstantinopolis örnekleri;
14 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
RESİM
Roma sanatının vazgeçilmez bir unsuru olan resim ve tasvir geleneği, aynı kültü-
rün devamı olan Bizans İmparatorluğunun erken çağlarından itibaren örneklerle
izlenir. Roma’nın kültürel mirası üzerine yapılanan Bizans’ın, Hıristiyanlık inan-
cıyla buluşturduğu tasvir geleneği, kiliselerdeki mekân olgusuyla bütünleşmiş ve
vazgeçilmez bir unsur halini almıştır. Roma sanat geleneğinin vazgeçilmez unsuru
olan klasik estetiğe karşı, Bizans dünyasında Hıristiyanlığa özgü idealleri içeren
farklı bir estetik ortaya koyma çabası, erken dönemlerden itibaren karşımıza çık-
maya başlar. Bu yeni estetik anlayış, salt ideal güzellik ve uyumu sorgulayan klasik
estetiğin aksine, içsel güzellik ve biçimi ortaya koymayı hedeflemiştir. Bu üslup
farklılığının, erken dönem Bizans resim sanatındaki dönüşümü keskin hatlarla iz-
lenmemekle beraber yeni estetik arayışın izleri saptanabilir. Bu arayış, Bizans resim
sanatına hâkim olan yeni perspektif anlayışının doğmasına yol açmıştır.
Hıristiyanlığın devletin resmi dini olarak kabul edildiği Erken Hıristiyanlık
döneminde ibadet mekânı olan Kiliselerin yanı sıra, Hipoje (mezar yapısı), sivil ve
resmi yapıların freskolarla bezendiğini gösteren eserler belgelenmektedir. Günü-
müzde saptanabilen en eski örnek, Suriye’deki Dura Europos’daki bir evin içinde
yer alır. Erken Hıristiyanlık çağında söz konusu ev, kilise işleviyle kullanılmıştır.
Hıristiyanlığın yasal olmadığı Roma imparatorluğu döneminde, evin bir odası-
nın ibadet amaçlı düzenlendiği izlenmektedir. Arkeolojik bulgular, bu yapının
M.S.3.yüzyıla (232/33) tarihlendiğini ortaya koymuştur. Evin ibadet için ayrılan
odası dikdörtgen planlıdır ve içinde bir vaftiz teknesi de yer almaktadır. Vaftiz
teknesinin üzerindeki alınlıkta bir fresko yer almaktadır. Freskoda bir çoban ve
sürüsüyle ayrıca bir erkek ve kadın figürü vardır. Burada çalışma yapan araştır-
İyi Çoban İsa: Hıristiyan
macılara göre, çoban ve sürüsü, “iyi çoban İsa” betimlemesidir. Kadın ve erkek ikonografisinde, “İyi Çoban
figürleri ise Adem ve Havva olarak değerlendirilmektedir. Gerek bu sahne gerekse İsa” tiplemesi, Yunan
Mitolojisinden bilinen
evin diğer duvarlarında bulunan freskolarda Tevrat konuları ve Museviliğe ait ki- Orpheus’un bir devamı olarak
mi geometrik motiflerin olduğu tespit edilmiştir. karşımıza çıkmaktadır. Bu
Bununla birlikte erken Bizans dönemi resim örneklerinin büyük çoğunluğu figür tipi, Hıristiyanlıkta
sembolik bir anlam
günümüze kadar ulaşmamıştır. Bunun en önemli nedeni 726-843 yılları arasın- kazanarak İsa’nın insanlara
da yaşanan ikonakırıcı (ikonaklasmus/İkonaklazm) dönemdir. Bu dönemin, daha yol gösterici olma sıfatıyla
özdeşleştirilmiştir.
sonraki bölümlerde neden ve sonuçlarıyla ayrıca üzerinde durulacaktır. Ancak yeri
gelmişken doğrudan tasvirlere yönelik olarak gelişen bu hareketin erken Bizans
resim sanatını tanımlamamızdaki olumsuz etkisini de vurgulamakta fayda vardır.
Erken Bizans dönemi resim sanatını tanımlarken yazılı kaynaklara da başvurmak
gerekmektedir. Kapadokyalı din adamlarından Nysa’lı Georgius ve Kaisareia’lı Basi-
leos’un bize aktardıkları bilgilerden, Bizans İmparatorluğunun kuruluş döneminde
yaptırılan kiliselerin freskolarla bezeli olduğu anlaşılmaktadır. Benzer bilgiler Kons-
tantinopolis Patriği olan Ioannes Khrysostomos tarafından da aktarılmıştır. Tüm bu
veriler, gerek başkent Konstantinopolis (İstanbul), gerekse Anadolu’da erken dönem- Katakomp: Hıristiyanlığın
de resim programına sahip ibadet mekânlarının varlığına işaret etmektedir. henüz resmen kabul
edilmediği yıllarda, bu inanca
İkonakırıcı dönemde resimlerin tahrip edilmesi sonucu Bizans egemenliği al- sahip olan insanların, hem
tında olan bölgelerdeki eserler, bir kaç örnek dışında günümüze ulaşamamıştır. ibadetlerini yerine getirmek,
hem de Hıristiyanlarca kutsal
Bunun tam tersi olarak Batı Roma İmparatorluk sınırları içinde kalan bölgeler- sayılan kişileri öldükten
deyse erken Hıristiyanlık dönemine ait yapılarda, fresko ya da mozaik tekniğiy- sonra buraya gömmek
le yapılmış resim örneklerini saptamak mümkündür. Bunlara arasındaki en ka- amacıyla kentin altında
oluşturulan mekânlar ve
rakteristik örnekler Roma Katakomplarında karşımıza çıkar. Katakomplardaki mekânları biribirine bağlayan
resimler fresko tekniğinde yapılmıştır. Dinsel içerikli bu resimler, estetik kaygı- koridorlardan oluşan
yapılardır.
16 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
lardan çok, yeni bir inancın dünya görüşünü ifade etmeye yönelik olarak tasvir
edilmiştir. İçlerinde İncil ve Tevrat konulu sahnelerin olduğu resimlerde çizgisel
üslup hâkimdir. Bu resimleri yapan sanatçılar, şüphesizki insan figürlerini canlan-
dırma yeteneğine sahiptiler. Ancak, böylesine bir etki yaratma çabası içinde olma-
dıkları gözlenebilmektedir. Onlara göre, resim estetik amacıyla yapılan bağımsız
bir şey değildir. Resim yapmanın başlıca amacı, inananlara kutsal kitaptan kimi
anımsatmalar yapmaktır.
Katakomp resimlerinin bilinen en erken tarihli örnekleri M.S.2.yüzyılda ya-
pılmıştır. Bunlardan en eskisinin, Roma’da Via Ardetina’da bulunan Domitilla
katakompundaki mermer taklidi boyalı çerçevelerle Pompei üslubunu hatırlatan
resimler olduğu söylenir. Eski örneklerin bir bölümü de Flavius hipoje’sinde bu-
lunmuştur. Günümüzde tespit edilebilen katakomp resimlerini konularına göre
şu şekilde gruplandırabiliriz:
1. Dini konulu sahneler (Tevrat ve İncil kaynaklı)
2. Mezarları bulunan aziz ve azize portreleri
3. Konusuz tasvirler (Tek figürler, haç vb. gibi sembolik tasvirler)
4. Bitkisel ve geometrik bezemeler
Kantharos: Antik seramik Erken Bizans dönemi resim sanatının Anadolu’da saptanan ender örneklerinden
formları arasında önemli bir
yeri olan dikey kulplara sahip biri İznik, Elbeyli Köyündeki hipoje (mezar yapısı)’dir. Doğrudan İncil veya Tevrat
içki kabı. konularının yer almadığı mekânın içinde yoğun sembolizmle karşılaşılır. Hipojenin
Christogram: Hazreti İsa’nın içindeki freskolar çok iyi durumda bulunmuştur. Ancak ne yazık ki yakın zamanda
adının kısaltması olarak defineciler tarafından dinamitlenen hipojenin freskoları hasar görmüştür.
harflerle düzenlenmiş bir tür
arma. Hipojenin doğu duvarı, süsleme kompozisyonu açısından en dikkat çekici bö-
lümüdür. Ortadaki kantharosun iki yanında profilden tasvir edilmiş tavus kuşları
yer almaktadır (Şekil 1.8). Bu kompozisyonun fonu, bitkisel bezemelerle süslen-
miştir. Sahnenin üst kısmında yer alan alınlıktaysa ortada bir Christogram iki
yanında daha küçük boyutlu tavus kuşlarıyla birlikte resmedilmiştir.
Şekil 1.8
İznik, Elbeyli köyü,
Hipoje, Tavus
Kuşları, 4yüzyıl
Kaynak: www.
kenthaber.com/
marmara/bursa/
iznik/Rehber/...
Geç Roma dönemi sanat üslubunu yansıtan örneklerde bir diğeri Ravenna S.
Apollinare in Classe Kilisesidir. Yapı, Piskopos Maksimianus tarafından 547 yılın-
da kutsanmıştır. Apsis mozaikleri defalarca restore edilmiştir. Gümüş haleli melek
figürleri tıpkı apsis mozaikleri gibi (kemer hariç) 6.yüzyıla aittir. Apsis yarım kub-
besinde ellerini yukarı doğru açmış dua eder pozisyonda bir aziz tasviri yer alır. Bu
figürün üstünde sembolik olarak İsa tasvir edilmiştir. Madalyon içindeki haç moti-
fi, İlya ve Musa peygamberler arasında betimlenmiştir. Madalyonun etrafı tümüyle
altın yaldızla doldurulmuştur. Azizin bastığı yerde yeşil çimenler üzerinde bitki ve
hayvan tasvirleri yer alır. Bu kompozisyon Metamorfozis (Başkalaşım) sahnesinin
sembolik olarak tasviridir. Alt kısımdaki kuzu tasvirleri havari figürlerini sembo-
lize eder.
Bu dönemin Roma’daki örnekleri çeşitli dönemlerde onarım geçirmiş, birçoğu
orijinal halleriyle günümüze ulaşamamıştır. 6.yüzyıla ait olduğu bilinen örnekler
arasında Kosmos ve Damianos Kilisesi sayılabilir. IV.Felix (526-530) ‘in pisko-
posluğu sırasında, Vespesian’ın inşa ettirdigi forum, kiliseye çevrilir. Yapının ap-
sisindeki mozaikte İsa üzerinde uzun bir tunik, arkasında renkli bulut kümeleri
ile tasvir edilmiştir. Yandaki figür, yapının Banisi IV.Felix’dir. Diger figürse Aziz
Theodoros’dur.
Erken Bizans resim sanatının en önemli örnekleri el yazmalarındaki resimlerle
belgelenir. İkonaklast dönemde anıtsal resim sanatının uğradığı tahribata karşılık,
el yazmaları dönemin manastır kitaplıklarında, saraylarda ve kiliselerde koruna-
bildiği için günümüze ulaşabilmiştir. Manastırlarda bir ekip tarafından üretilen
el yazmalarında, sanatçı ismine rastlamak pek mümkün değildir. Bazı önemli ör-
neklerde ise üretim yerleri yazılıdır. Bizans döneminde, el yazmalarının Başkentin
yanısıra Antakya, İskenderiye, Kayseri ve Kudüs’de hazırlandığı bilinmektedir.
Başkentteki Saray Atölyelerinde yapılan en eski örnek, Dioskorides’dir. Prenses
Juliana Anicia tarafından ısmarlanan yazma, M.S.1.yüzyıla ait De Materia Medi-
ca adlı bir farmakoloji kitabının M.S.6.yüzyılda yapılmış bir kopyasıdır. Kitabın
içindeki resimler de orijinaline uygun olarak Hellenistik sanatın etkilerini yan-
sıtır. Tümü günümüze geleme-
yen metnin içinde resimlerin yer Şekil 1.11
aldığı önemli örneklerden bir de Viyana Genesis,
Cotton İncili’dir. Günümüze gelen Eliezer ve
parçalardan Tevrat konulu sahne- Rebeca’nın ailesi, 5.
ler saptanmaktadır. Erken döne- yüzyıl
min el yazmaları arasında ergu- Kaynak:
vani parşömen ile hazırlananlar K. Weitzmann, Late
önemli eserler olarak belgelenir. Antique and Early
Christian Book
Bunlar arasında Viyana Genesis Illumination, 1977.
(31 No’lu) el yazmasında Tevrat
Konulu sahnelerin öykücü bir dil-
le resimlendiği izlenir (Şekil 1.11).
Kitabın içinde yazılı metnin
resimle de izlenmesini sağlayan bu yaklaşım, bizans dönemi el yazmalarında sık-
lıkla begelenir. Erken bizans dönemi resim sanatındaki Hellenistik etkinin de iz-
lendiği Sinop İncili, az sayıda resim içeren bir örnektir. Erguvan parşömen üzeri-
ne altınyaldızla yazılan yazmada resimler sayfa altında yer alır. Doğu üslubunun
izlendiği, Suriye kökenli olduğu düşünülen bir diğer erguvani yazma, Rossano
İncili’dir. M.S.6.yüzyıla tarihlenen eserin metni gümüşle yazılmış, hiyerarşik yapı-
20 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
sıyla resme farklı bir kompozisyon anlayışı getirilmiştir. İncil konulu sahneler, ko-
İkona: etimolojik olarak
Yunanca eiko fiilinden
nunun içinde yer alan kişilerin önem ve önceliği dikkate alınarak kompozisyonu
türetilen, ‘tasvir, suret’
düzenlenmiş, figür boyutları da aynı kriter dikkate alınarak resimlenmiştir. Ör-
anlamına gelen ikona, boya ile
ahşap panel üzerine yapılan ve
neğin; İsa her zaman merkezde ve diğer figürle kıyasla büyük boyutludur. Suriye
ibadet amacı da taşıyan dini
konulu resimlerdir. kökenli bir diğer eser Rahip Rabula’nın adını taşıyan 685 tarihli Rabula İncili’dir.
Zagba Manastırı’nda yazıldığı bilinen İncilde tam sayfa resimlerin yanısıra, sayfa
kenarına yerleştirilmiş tasvirler de yer alır.
Şekil 1.12 Bizans resim sanatının önemli bir parçası da
İkona’dır. Bir sanat eseri olarak algılanmasının
Pantokrator ötesinde, önemli bir liturjik öge olan ikonaların,
İsa ikonası,
Mısır Sina Dağı en erken tarihli örnekleri Sina Dağı Katherina
Azize Katherina Manastırı’nda belgelenir. Manastır, İkonaklast
Manastırı, 6.yüzyıl dönemde Bizans’ın hakimiyeti dışında kaldığın-
Kaynak: dan eserlerin çoğu günümüze kadar ulaşmıştır.
R. S. Nelson ve Manastırdaki en erken tarihli ikonalar 6.yüzyı-
K.M.Collins (2006). la tarihlenir. İkonaların ortaya çıkışında etkili
Icons from Sinai,
Los Angeles. olan ve erken Bizans ikonalarının kompozisyon
ve üslubunu etkileyen Fayyum Portreleri Mı-
sır’da, Sina Dağı’nın içinde yer aldığı coğrafyada
bulunmuştur. Mısır topraklarının Roma İmpa-
ratorluğu egemenliğinde olduğu M.S.1-3. yüz-
yıllarda ahşap panel üzerine tempera tekniğiyle
yapılan Fayyum portreleri, ikonaların oluşma-
sında önemli rol oynamıştır. Bu nedenle Sina’da
saptanan erken tarihli ‘Pantokrator İsa’ (Şekil
1.12), ‘Meryem ve Çocuk İsa’ İkonalarında Fay-
yum portrelerinde yer alan üslup özelliklerini
saptamak mümkündür.
Maden
Bizans maden yapım sanatında altın, gümüş, bakır, bronz ya da tunç (bakır kalay
alaşımı), demir ve pirinç (bakır çinko alaşımı) gibi malzemeler kullanılmıştır. Ma-
den eserlerin yapım teknikleri; Dövme, Döküm ve Tornada Çekme’dir. Süsleme
teknikleri; Kazıma, Kabartma, Kalıpla Kabartma, Delik işi (Kesme, Ajur), Telkari,
Kakma, Niello, Mine ve Kaplama’dır. Erken Bizans Dönemi’nde; özellikle günlük
kullanım araç gereçlerinde, genellikle malzeme olarak bronz, yapım tekniği ola-
rak döküm ve süsleme tekniği olarak kazıma, kabartma teknikleri kullanılmıştır.
Meden eserlerin, yapım ve süsleme teknikleriyle ilgili daha ayrıntı bilgi için Ülker
Erginsoy’un, İslam maden sanatının gelişmesi : (Başlangıcından Anadolu Selçuk-
lularının Sonuna Kadar) (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1978) adlı yayınını
inceleyebilirsiniz.
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 21
Erken Bizans Dönemi’nde altın, daha çok, bilezik, yüzük, kemer, madalyon, Mine: Metal üzerine
fırınlanarak kaplanan cam
kolye, küpe gibi süs eşyası yapmak için kullanılmıştır. Bu eşyaların üzerinde Hı- esaslı tabaka
ristiyan dinine ait konular tasvir edilmiştir. Eserler renkli taşlar ve mine ile süs-
lenmiştir. Gümüş malzeme daha çok imparatorların, hükümdarlık yıldönümü- Kontrol Damgası: Değerli
madenden yapılmış objelerin,
nü kutlamak için yapılan hediyelik eşyalarda ve liturjik eşyalarda kullanılmıştır. kalitelerini gösteren resmi
Özellikle litürjik eşyalarda kullanılan gümüş eserlerde kontrol damgaları vardır. bir işaretle damgalanmasıdır.
Damgalı gümüş eserler Bizans
Bu damgalar sayesinde eserlerin tarihlendirmeleri yapılabilmekte ve üretim yer- Devleti tarafından 400-615
leri öğrenilmektedir. Bronz ya da tunç ise, ucuz ve kolay satın alınabilen malzeme yılları arasında yapılmıştır.
Bir eser üzerinde beş yüksek
olması dolayısıyla hem sivil hem de dini alanda küçük eşya yapımında karşımıza dereceli memurun damgası
çıkmaktadır. Bir diğer malzemeyse özellikle 6. yüzyıl ya da 7. yüzyıl başına tarih- bulunmaktaydı
lenen ampullalarda kullanılan kurşun ve kalay alaşımıdır (Koch, 2007: 179-182). Ampulla: İçine kutsal yağın
Maden eser gruplarını aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz; (İsa’nın üzerinde öldüğü
• Mücevherler, çarmıha temas eden yağ)
konduğu kaplar
• Tabaklar,
• Kantar Ağırlıkları,
• Özel ya da kilise kullanımı için yapılmış haçlar (encolpion=haç kolye, elde
taşınabilen ya da sabit haç),
• Fildişi eserlerde de görülen ve aynı amaçla kullanılan Pyxid, Röliker, Sta
urotek ve Kitap kapakları,
• Aydınlatma Araçları (Kandil: Düz bir zeminde, bir zincir ile asılarak ya da
bir ayak üzerinde kullanılan bronz lambadır; Polykandilion: Değişik çap ve
formda (daire, kare, dikdörtgen, haç, balık, vb.) diskler olup, birden fazla
cam kandili taşıyan eserlerdir; Kandil Ayağı: Düz bir zeminde ya da bir ma-
sa üzerinde durması için kandilin üzerine oturtulduğu ayaklardır; Kandil
Zarfı: İçine cam yağ kabının yerleştirildiği, üçlü zincir askı kullanılan, ışığı
yansıtabilmesi için, ajur tekniğinde işlenmiş kaplardır),
• Ökaristi Ayininde kullanılan maden eserler (Paten ve Asteriskos: Paten, Ökaristi: Kelime anlamı
İsa’nın bedenini sembolize eden ekmeğin konduğu tepsidir. Asteriskos ise, şükran demektir. Hıristiyan
liturjisinin ana ayinidir. Temeli
paten ile birlikte kullanılan ve ekmeğin üzerine gelebilecek toz, böcek vb. İsa’nın havarileriyle yediği
önlemek için, üzerine örtü serilen, yarım daire şeklinde, iki şeridin mer- “Son Akşam Yemeği” olan
ökaristi, İsa’nın bedeni olan
kezde birbirine bağlanmasıyla oluşturulmuş malzemedir; Kalis: İsa’nın ka- ekmek ve kanı olan şarabın
nını sembolize eden şarabın konduğu kadehtir; Kaşık: Şarabın içinde ıs- kutsandığı ayindir. Törende
ekmek ve şarabın dağıtılması
latılan kutsal ekmek parçalarını ayine katılanlara vermek için kullanılan İsa’nın ölümünü ve tekrar
malzeme; İbrik ve Trulla: Ayine başlamadan önce rahibin ellerini yıkaması dirilişini sembol eder
için kullanılır; Buhurdan: İçinde tütsünün yakıldığı küresel, dilimli, silindi-
rik, altıgen ya da kare göveli kaplardır; Yelpaze: Kutsak ekmek ve şarabı toz
ve böceklerden korumak için kullanılan malzemedir; Kitap Kapağı: İncil
ve diğer dini kitapları koruyan kapaklardır; Haç: İsa’nın çarmıha gerilişini
sembolize eden malzeme)
Erken Bizans Dönemi maden kandilleri için Z. Demirel Gökalp’in “Bizans Dönemine
Ait Bronz Kandiller ve Bir Tipoloji Önerisi” Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Dergisi (Eskişehir, 2002, Cilt: 1, Sayı: 3, Sayfa: 173-199), polykandilionlar için “Er-
ken Bizans Dönemine Ait Dört Bronz Polykandilion” Anadolu Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Dergisi (Eskişehir, 2004, Cilt: 2, Sayı: 1-2, Sayfa: 45-58) adlı yayınlarına ve
Ökaristi’de kullanılan maden eserler ile ilgili olarak Meryem Acara’nın “Bizans Orto-
doks Kilisesi’nde Liturji ve Liturjik Eserler” Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakülte-
si Dergisi (C.15, S.1, Anakara, 1998, s.183-201) adlı yayınına bakabilirsiniz.
22 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Fildişi
Bizans fildişi eserleri Erken ve Orta Bizans Dönemi olmak üzere iki dönem altın-
da incelenmektedir. Geç Antik Çağ’dan 6. yüzyıla kadar Hindistan ve Afrika’da-
ki fillerin dişlerinden üretilen eserler, en parlak dönemini yaşamıştır. Özellikle
kuzey Afrika fillerinin aşırı avlanması 7. yüzyılın hemen öncesinde onların tü-
kenmesine neden olmuş ve 570 yılında Arabistan’ın Persler tarafından işgali de
başkent Konstantinopolis’e Hindistan ve Doğu Afrika’dan mallarının gelişimi en-
gellemiştir. Ancak 10. yüzyıldan sonra tekrar fildişi kullanımı devam etmiştir.
Konsül: En yüksek dereceli Erken Hıristiyanlık Dönemi’nde, toplumun ileri gelenleri için, sayısız fildişi
memur
eser yapılmıştır. 395-540 yılları arasına tarihlenen “konsül diptikonları”, fildişi
Diptikon: Birbirine menteşe eserler arasında önemli bir gruptur.
ile bağlı iki levhadan oluşan, Erken Bizans Dönemi’ne tarihlenen önemli fildişi örneklerden biri 546-556
Konsüller başa geçtiği zaman,
diğer meslektaşlarına yeni yılları arasında üretilen, Ravenna Başpiskoposu Maximianus’un kathedrasıdır.
görevine başladığını haber Kathedranın ahşap iskeletinin üzeri, havariler ve İsa’nın yaşamından sahnelerin
vermek için üretilen hediyedir.
Diptikonun dış yüzünde yer aldığı fildişi levhalarla kaplanmıştır.
genellikle konsüller tahta Diğer fildişi eserler ve tanımları aşağıda yer almaktadır.
tasvir edilir ve sirk gösterileri,
hayvan mücadeleleri ya da Pyxid: Mücevher, tütsü kutusu ya da kiliselerde saklama kabı olarak yapılmış
tiyatro oyunlarının açılışını yuvarlak, kare ya da dikdörtgen kutulardır. Üzerleri Yunan Roma mitolojisinden
yaparken görülmektedir
ya da Tevrat ve İncil’den konularla bezenmiş olabilir. Bu kutuların üzerinde dini
Röliker: Önemli dini kişilerin konular olanları Röliker işleviyle de kullanılmıştır.
kemiklerinin muhafaza Staurotek: İsa’nın gerildiği haçın parçalarının saklandığı kutulardır.
edildiği kutulardır
Kitap Kapakları: İmparatorların taç giyme töreninde içinde kutsal kitabın ko-
runduğu levhalardır.
Erken Bizans Dönemi fildişi eserlerinin çeşitleri, üretim merkezleri ve yapım tek-
niklerine ilişkin daha ayrıntılı bilgi için, Anthony Cutler’in, The Craft of Ivory: So-
urces, Techniques, and Uses in the Mediterranean World: A.D.200-1400 (Washing-
ton, D.C.: Dumbarton Oaks, 1985) adlı yayınını inceleyebilirsiniz.
Bizans döneminde kullanılan fırınlar genellikle dairesel planlı ve iki katlıdır. Astar: Seramik hamurundan
Altta ateşin yandığı kısım yer alır. İkinci katı ayıran ızgara biçimindeki zemin daha fazla dinlendirilerek
arıtılmış kile verilen isimdir.
üzerindeki raflara hazırlanmış kaplar dizilir. Altta düzenli bir şekilde yanan ateşle
kaplar fırınlanır. Bu işlemden sonra kap üzerine astar sürülür. Astarlama işlemin-
den sonra kap daha düşük ısıda ikinci kez fırınlanır.
Seramiğin yapım ve süsleme teknikleriyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için E. Cooper’ın,
Seramik ve Çömlekçilik (Çeviren: Ö. Bakırer, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1978) adlı
yayınını inceleyebilirsiniz.
Amphora: Şarap, zeytinyağı
Erken Bizans Dönemi’nde Geç Antik Çağ’dan beri kullanılan tabak, çanak, amp- veya katı gıdaları taşımak için
hora, pithos, ibrik, kadeh, kâse, pişirme kabı gibi seramik formları kullanılmaya kullanılan kap.
devam edilir. Bu dönemde ‘Kırmızı Astarlı Seramikler’ adı verilen seramikler Bi- Pithos: Seramikten yapılan
zans hâkimiyeti altındaki topraklarda yoğun olarak kullanılmıştır. Kırmızı Astarlı büyük küp.
Seramikler, 4. yüzyıldan 7. yüzyıl
Şekil 1.14
ortasına kadar üretilmiştir. Bu üre-
tim grubu adını üzerindeki parlak Rulet Bezemeli Kıbrıs
ve pürüzsüz kırmızı renkli astarın- Üretimi Kırmızı
Astarlı Seramik Tabak,
dan alır. Kırmızı astarlı seramikler, Olympos, 5-6. yüzyıl
üretim merkezlerine göre Afrika,
Mısır, Foça, Kıbrıs ve Sagalassos Kaynak: B.Yelda
Olcay Uçkan ve et. al.,
olmak üzere beş farklı grup altında Lykia’da Bir Korsan
ele alınmıştır. En sık kullanılan be- Kenti: Olympos, 2006,
zemeler hamurun bisküvi fırınla- s.133.
masından önce seramik üzerinde
yan yana çizgiler halinde görülen
rulet bezemedir (Şekil 1.14).
Diğer bir yaygın teknikse genellikle kabın iç yüzeyine uygulanan damgalarla
yapılan baskı bezemedir. Bu teknikte hazırlanan desen kalıpları hamur üzerine
bastırılarak bezeme oluşturulmuştur. Bu teknikte bitki motifleri, hayvan ve insan
figürleriyle Hıristiyanlığa ilişkin haç ve christogram gibi semboller bulunur.
Bizans Dönemi’nde ampulla, unguentarium ve kandil gibi seramik kaplar da
kullanılmıştır. Hac merkezlerinde üretilen ve hacıların kutsal saydıkları yağ, su
gibi nesneleri taşımaları için üretilmiş ampulla adı verilen küçük kaplar yapılmış-
tır. Boyna asılarak kullanılan çift kulplu ampulla’ların üzerine hac merkezine ya
da Hıristiyanlığa ilişkin tasvirler yapılmıştır. Unguentarium adı verilen silindirik
gövdeli, küçük şişeler yağ ve çeşitli kokuların saklanması amacıyla kullanılmıştır.
Erken Bizans Dönemi seramikleriyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için John William Hayes’in,
Late Roman Pottery (Londra: British School at Rome, 1972) adlı yayınını inceleyebilirsiniz.
Cam
Saydam ve yarısaydam bir madde olarak cam, çekici renkleriyle çağlar boyunca
insanlar tarafından üretilip kullanılmıştır. Camın endüstriyel bir ürün olarak seri
üretime girmesiyle birlikte, insanların günlük yaşamının vazgeçilmez bir unsuru
haline geldiği izlenir. Bizans döneminde de cam gerek günlük yaşamda gerekse
24 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Lüks Obje: Genellikle kamusal ve dinsel mekânlarda kullanılmıştır. Günümüze ulaşan yazılı kaynaklar
imparatorluk sarayı için
değerli malzemeler ve arkeolojik bulgular Bizans döneminde camın, aydınlatmaya yönelik kandille-
kullanılarak üretilen ve rin üretimiyle günlük tüketim ve saklama kaplarında kullanıldığını ortaya koyar.
süslenen kullanım eşyalarıdır. Bunların yanı sıra Bizans döneminde lüks obje olarak tanımladığımız ve özellikle
Bizans İmparatorluğunun
zevkini yansıtan, işlevsel imparatorluk sarayı için üretilen cam eserler izlenebilir. İleriki ünitelerde bu tür
olmaktan çok gösterişli örneklere ayrıca değinilecektir.
olmaları amaçlanan objelerdir
Erken Bizans dönemi cam üretim atölyeleri, köken olarak, Roma dönemi cam
sanatı geleneğine bağlıdır. Roma döneminde ortaya çıkan üretim ve pazarlama
organizasyonunun Bizans’sın erken döneminde de devam ettiği görülmektedir.
Cam üretim atölyeleri, üretimin yanı sıra satış amacıyla da kullanılmıştır. Bu dö-
nemde cam üretiminin, kimi zaman, sabit atölyeler yerine gezici ustalar tarafın-
dan da üretildiği düşünülmektedir. Hammadde olarak camın ve yapım gereçleri-
nin kolaylıkla taşınarak gidilen yerlerde talebe göre cam ürettikleri bazı arkeolojik
bulgularla kanıtlanmaktadır. Özellikle hamam yapılarının ısıtma fırınlarından ya-
rarlanarak cam üretildiği tezi, Batı Anadolu’nun önemli kentlerinden Aphrodisi-
as’ta, Hadrian Hamamı buluntularıyla desteklenmektedir. Hamamın ısıtma fırını
civarında bulunan üretim artığı cam parçaları ve cüruflar bu açıdan önemlidir.
Böylece, herhangi bir ısı kaynağı kullanılarak cam üretimi yapılabileceğini dü-
şünebiliriz. Kırılgan bir malzeme olması nedeniyle bitmiş cam eşyaları belirli bir
merkezden alarak taşımaktansa gezici ustaların yerinde ihtiyaca yönelik üretim
yapması daha akılcıdır.
Pota: Cam hamurunun eriyik Potada eriyik haldeyken eklenen bazı madenler [Örn. Altın (pembe, kırmı-
olarak saklandığı madeni kap
zı), Gümüş (sarı), Bakır (yeşil, mavi, turkuvaz), Demir (yeşil, mavi, sarı), Kobalt
(koyu mavi, açık mavi), Magnezyum (mor, eflatun), Çinko (beyaz, opal)] cam ha-
murunun farklı renk almasını sağlar. Bu madenler oranlarına göre farklı tonlarda
renk oluştururlar.
Altın Sandviç: Renksiz iki Roma İmparatorluğunun hem yönetsel hem de sanatsal anlamda mirasçısı
cam arasına altın yaldızla ya- olan Erken Bizans Dönemi, cam sanatı alanında kapsamlı bir endüstriye sahiptir.
pılan süsleme tekniğidir
Bu dönemde yönetimin cam sanatını himaye ettiği görülür. İmparator I. Konstan-
tinos, M.S.337’deki halk vergilerinden cam yapımcılarını (vitriari) ve cam deko-
ratörlerini (diatretarii) muaf tutmuştur. Ardından yönetime gelen II. Theodosios
ise cam sanatçılarından vergi almamıştır. Bu yönetsel uygulamalar Erken Bizans
Dönemi’nde Başkent Konstantinopolis’in (İstanbul) cam üretiminde önemli rol
oynadığını gösterir. Bu dönemin imparatorlarının cam sanatına duydukları ilgiyi
kanıtlayan bir diğer olgu da, M.S.551-565 yıllarında Rahip Menas’ın cam yapı-
mında yetkin İbrani ustaları Konstantinopolis (İstanbul)’e davet etmesi ve olası-
lıkla gelişmiş teknikleri burada uygulamalarını sağlamasıdır.
Erken dönemin karakteristik örnekleri ara-
Şekil 1.15
sında, altın sandviç tekniğiyle bezeli cam eserler
Altın Sandviç sayılabilir (Şekil 1.15). İki cam arasına altın yaldız
tekniğinde “İyi boyama tekniğiyle dekorasyon yapılmış kâse dip-
Çoban İsa” tasvirli
kâse dibi M.S. 4 leri ile madalyonlar bu grup içinde yer alır. Bu tür
yüzyıl, örneklerin bezeme kompozisyonları Geç Roma
Erken Hıristiyanlık çağı ikonografisine sahiptir.
Kaynak: H. Tait,
Five Thousand Bu dönemde, Roma kültürü ve devlet yapısı-
Years of Glass, 1991. nı tek tanrılı dinle birleştirirken, Hıristiyanlığa
ilişkin unsurlarla çok tanrılı inanç geleneğine
bağlı sanat üslubu ilginç bir sentezle karşımıza
çıkar. Altın sandviç bezeli cam eserlerdeki Hı-
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 25
ristiyanlığa ait konular, antik çağ mitolojisinin kompozisyonlarıyla birleşerek tas- Kalıba Üfleme Tekniği:
Üfleme borusunun ucuna
vir edilmiştir. alınan cam hamurunun
Erken Bizans dönemi cam sanatı söz konusu olduğunda değinilmesi gereken önceden hazırlanmış kalıba
diğer bir eser grubu da M.S. 578-636 yılları arasına tarihlenen “hacı kapları”dır. üflenerek şekillendirilmesidir
(Şekil 1.16) Suriye ve Filistin kökenli bu eserler, kalıba üfleme tekniği ile üretil-
miş çokgen gövdeli şişelerdir. İçlerinden bazıları kulplu olan bu şişelerin üzeri
İbrani ve Hıristiyan sembollerle bezelidir. Şekil 1.16
Şişelerin gövdesi üzerinde izlenen kabartma
motifler eserlerin yapımı sırasında kullanılan ka- Hacı Şişeleri,
M.S.578-636
lıp içine oyulmuş, yapım sırasında da camın yü-
zeyine geçmiştir. Bu şişeleri kutsal yerleri ziyaret Kaynak: H. Tait,
eden hacıların yanlarında taşıdıkları bilinmekte- Five Thousand Years
of Glass, 1991.
dir. Hıristiyan hacılar bu şişelerin içinde kutsal
kabul edilen yağları taşıyor ve bu yağların hem
koruyucu hem de tedavi edici gücüne inanıyor-
lardı.
Erken Bizans dönemi cam sanatını Anado-
lu’daki bazı yerleşimlerde saptamak mümkündür.
Bunların arasında Sardis hem erken, hem de da-
ha sonraki bölümde değinileceği gibi Orta Bizans
Dönemi camcılığı için önemli bir merkezdir. Bi-
zans’ın erken döneminde cam üretimi açısından
bilinen bir diğer yerleşimse Anamur’dur.
M.S.7.yüzyıl, Arapların etkin bir güç olarak Bizans imparatorluğu üzerinde
baskı kurduğu bir süreci içerir. Bu dönemde özellikle imparatorluk için cam üreti-
mi açısından önemli olan Mısır, Suriye ve Filistin topraklarını Araplara teslim et-
mesi, Bizans cam sanatını olumsuz yönde etkilemiştir. Gerek politik gerekse eko-
nomik gücü elinde bulunduran Arapların, bu bölgeleri almasıyla cam üretiminin
duraksadığı söylenemez. Çünkü; Emevilerin sahip oldukları güçle gösterişli yö-
netim merkezleri oluşturdukları ve sanatsal üretime önem verdikleri günümüze
gelen eserlerle belgelenmektedir. Dolayısıyla böyle bir ortamda cam sanatına ara
verildiği düşünülemez. Bununla birlikte Bizans’ın cam üretiminde önemli mer-
kezleri kaybetmeleriyle bu bölgedeki üretimi de İslami zevke uygun bir üsluba
dönüştürmüştür. Arap akınlarıyla sarsılan Bizans imparatorluğunun bozuk eko-
nomisini toparlamak için aldığı ilk tedbir sanatsal üretimin kısıtlanmasıdır. Aynı
dönemde Abbasilerin başkenti Rakka’da cam sanatına eklenen teknikler ve biçim-
lerle yeni bir gelenek yaratıldığı izlenir.
Arap akınlarının hemen ardından, İkonaklast dönemle birlikte yaşanan sıkın-
tılı süreç, M.S.7-10.yüzyıllar arasında cam sanatını izlememizi zorlaştırır. Gerek
yönetsel gerekse ekonomik anlamda yaşanan kriz, kırılgan yapısı nedeniyle üreti-
mi öncelikle sınırlanan cam endüstrisini olumsuz etkilemiştir.
Tekstil
Bizans Dönemi tekstil üretiminde pamuk, keten, ipek gibi hammaddeler kullanıl- Kopt: Erken Bizans
mıştır. Ancak tekstilin doğa şartlarına karşı dayanıksız olması, çok az sayıda örne- Dönemi’nde Mısır’da yaşayan
Hıristiyan halka verilen isim.
ğin günümüze gelebilmesine neden olmuştur. Mezar mekânları gibi sadece nemin (Bigti)
çok az bulunduğu ortamlarda, Mısır gibi çok kuru iklime sahip ülkelerde tekstil
parçaları ele geçmiştir. Mısır’da ele geçen örnekler Kopt Kumaşları olarak anılır.
Tekstilin günlük yaşamda ev içinde kullanımının yanı sıra saraylarda, kiliselerde
26 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Bizans tekstiliyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için Eunice Dauterman Maguire’ın, Wea-
vings from Roman, Byzantine and Islamic Egypt (Urbana: University of Illinois
Press, 1999) adlı yayınına bakabilirsiniz.
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 27
Paludemantum: Düz uzun 6. yüzyıl Bizans sikkelerinin ön yüzünde doğal olarak imparatorun cepheden,
ve mor askeri pelerindir. profilden büstü ya da ayakta figürü yer alırdı. İmparatorlar askeri (paludeman-
Genellikle zırhın üzerine giyilir
ve sağ omuzda bir fibula ile tumlu), zırhlı, sivil (Khlamys) ya da Konsül kostümlü (loros) giyimlidir. İmpa-
tutturulur) ve rator ortağı ile betimlenmek istendiğinde genellikle oturur durumda tasvir edil-
Khlamys: sağ omuzda fibula miştir. 7. yüzyılda ise büyük kullanım gören betimleme ayakta figür tipleridir. İki
ile tutturulan ve sağ omuzu ortak imparator sikke üzerinde betimlendiğinde, yaşça büyük olanı sakallı olma-
açık bırakan uzun pelerindir
sıyla ayırt edilir (Şekil 1.20). Genç olan sakalsızdır. Bu iki ortak imparatordan yaşça
Loros: Loros deriden yapılan, büyük olanı geleneğe göre sikkeye bakanın solunda ve küçük olanı sağda yer alır.
ağır, uzun ve dar dikdörtgen,
yaklaşık 5 m. uzunluğunda bir Sikke üzerinde üç figürün yer aldığı örneklerde, en büyük olanı, yani asıl impara-
atkıdır. Hem imparator hem tor ortada yer alır. İkinci önemli figür ortadakinin sağ tarafında, üçüncüsü de sol
de imparatoriçe tarafından tarafında yer alır.
giyilen loros’un gelişimi Roma
imparatorluğu döneminde Anastasius döneminin sonunda imparatorluk topraklarında dört darphane
konsüllerin giydiği “toga” ya mevcuttu: Konstantinopolis, Thessalonika (Selanik), Nikomedia (İzmit) ve Anti-
da “trabea”ya dayanmaktadır
okheia (Antakya). I. Iustinianus döneminde bu darphanelere Kyzikos (Erdek, Ban-
dırma arasında), Aleksandreia ve Kherson (Kırım) eklenmiştir. I. Iustinianus’un
İtalya, Balkanlar, Kuzey Afrika ve İspanya fethi sonucunda Kartaca, Roma, Ra-
venna ve Karthagena darphaneleri de imparatorluk için faaliyete geçmiştir. Bütün
bu darphanelerde bakır sikke basılmaktaydı. Altın; Konstantinopolis, Ravenna ve
Kartaca’da, gümüş; Ravenna ve Kartaca’da basılıyordu. 7. yüzyılda toprak kaybı ne-
deniyle darphane sayısı azalmıştır. Önce Antiokheia ardından Nikomedia, Kyzi-
kos ve Thessalonika faaliyetlerine son vermek zorunda kalmıştır. 620 dolaylarında
Karthagena’nın Vizigotların, 646’da da Aleksandreia’nın Arapların eline geçmesiyle
birlikte 7. yüzyılda imparatorluk topraklarında faaliyet gösteren yalnızca beş darp-
hane bulunuyordu: Konstantinopolis, Kartaca, Syrakusai, Roma ve Ravenna. Kar-
taca darphanesi yüzyılın sonundaki Arap akınlarından dolayı kapanmıştır. 878’de
Araplar Syrakusai alınca bu darphane de kapanmıştır (Tekin, 1999: 40).
Bizans altın sikke birimi olan solidusların ön ve arka yüzlerinde hangi tipler görülür?
7
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 29
Özet
Erken Bizans Sanatının zamansal ve mekânsal sı- Erken Bizans Dönemi Resim Sanatı örneklerini
1 nırlarını tanımlamak. 3 açıklamak.
Erken Bizans döneminin, yaklaşık 7. yüzyılın or- Roma’nın kültürel mirası üzerine yapılanan Bi-
tasına değin, bir başka değişle İslam’ın yükselişi zans’ın Hıristiyanlık inancıyla buluşturduğu
ve Arapların Akdeniz’in doğu ve güney kıyıla- tasvir geleneği, kiliselerdeki mekân olgusuyla
rında belirgin varlık gösterdiği çağa dek uzandı- bütünleşmiş ve vazgeçilmez bir unsur halini al-
ğı kabul edilmektedir. M.S. 200-600 yılları arası mıştır. Ancak Bizans dönemi resim örneklerinin
da genellikle “Geç Antik Çağ” ya da “Erken Hı- büyük çoğunluğu günümüze kadar ulaşmamış-
ristiyanlık Dönemi” olarak bilinir. Bizans uygar- tır. Bunun en önemli nedeni 726-843 yılları ara-
lığı Akdeniz’in doğu bölgesinde, başta Anadolu sında yaşanan ikonakırıcı (ikonaklasmus/İko-
olmak üzere, Trakya ve Balkanlar, Makedonya, naklazm) dönemdir. Bizans resim sanatının en
Sırbistan ve Yunanistan’da, İslamiyetlin doğuşu- iyi örneklerini mozaik, fresko, ikona ve elyazma-
na kadar Mısır, Suriye, Filistin’de hâkim olmuş- larında görmek mümkündür. Geç Roma döne-
tur. Hıristiyanlığın kabulü, Grekçenin resmi dil mi sanat üslubunu yansıtan bu dönem örnekleri
olarak kabul edilmesi, yaşamın gittikçe dini bir özellikle dinsel içerikli resimlerdir. Erken dönem
görünüm alması yani Roma teşkilatı, Helenistik Hıristiyan resim sanatının dinsel sembolizmini
Yunan kültürü ve Hıristiyan dinin şekillendirdi- en belirgin biçimde yansıtan bu örnekler, estetik
ği bir temele sahip olmak, ekonomik ve sosyal kaygılardan çok, yeni bir inancın dünya görüşü-
gelişmelerin hepsi, çok geçmeden yeni bir devlet nü ifade etmeye yönelik olarak tasvir edilmiştir.
sistemi meydana getirmiştir.
Erken Bizans Dönemi El Sanatı örneklerini ta-
Anadolu ve Anadolu dışında bulunan Erken Bi- 4 nımlamak.
2 zans Dönemi Mimarisi örneklerini ifade etmek. Bizans el sanatı eserleri farklı malzemelerden
Hıristiyanlar dini törenlerini yapabilecekleri, vaf- yapılmış (maden, fildişi, cam, seramik, tekstil,
tiz olabilecekleri, dini dersler almak ve ölülerini sikke) bir grubu temsil etmektedir. Bu malzeme-
gömmek için kapalı mekânlara ihtiyaç duymuş- lerden üretilmiş eserlerin bazıları litürjik nesne-
lardır. Arkeolojik açıdan İ.S. 200 yılı öncesine ler, giysiler, hediyeler, günlük kullanım eşyaları
tarihlenebilecek bir dini yapı henüz tespit edil- olarak karşımıza çıkmaktadır. Kimi oldukça sa-
memiştir. Suriye’nin doğusunda, Fırat nehrinin de kimi sanatsal açıdan değerli bu eserlerde kul-
kıyısındaki küçük bir kent olan Dura Europos’ta lanılan malzeme ve süsleme teknikleri dönemin
(Salihiye) bulunan kilise, 3. yüzyılın ortalarında işçiliğini yansıtmaktadır.
Hıristiyan topluluğunun kolaylıkla buluştuğu ve
gereksinimlerini karşıladığı yapıdır. Avrupa’da
bu dönem için bilinen en erken örneklerse ka-
takomplardır. Günümüze gelmeyen, ancak az
sayıda yazılı kaynaktan edinilen bilgilere göre,
3. yüzyıl sonuyla 4. yüzyıl arasında Hıristiyan
nüfusu sayısının hızla artması nedeniyle daha
büyük kiliseler yapıldığı bilinmektedir. Anado-
lu’da, kutsal topraklarda ve Batı’da 5. ve 6. yüzyıl-
larda özellikle çok sayıda, ibadete yönelik, yapı
inşa edilmiştir. Farklı plan tipi sergileyen bu dini
yapılar dışında hem Anadolu’da, hem Anadolu
dışında sivil ve savunma yapıları bulunmaktadır.
30 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Kendimizi Sınayalım
1. 3. yüzyılın ortalarında Hıristiyan topluluğunun ko- 6. Genellikle zırhın üzerine giyilen ve sağ omuzda bir
laylıkla buluştuğu ve litürjik gereksinimlerini karşıla- fibula ile tutturulan uzun, mor Bizans giysisinin adı
dığı yapı aşağıdakilerden hangisidir? nedir?
a. Dura Europos Kilisesi a. Paludemantum
b. Bazilika b. Tunik
c. Hipoje c. Dalmatika
d. Apsis d. Khiton
e. Şapel e. Solidus
2. Aşağıdakilerden hangisi Bazilikanın bölümlerin- 7. Sınırları çok geniş olan Roma İmparatorluğu’nda
den biri değildir? yönetimi kolaylaştırmak için Doğu ve Batı’daki toprak-
a. Naos ların yönetiminin bölünerek birer Augustus ve Sezar
b. Galeri tarafından yönetildiği sisteme ne ad verilir?
c. Bema a. Monarşi
d. Pastoforium b. Cumhuriyet
e. Martyrium c. Tetrarşi
d. Konsil
3. Aşağıdakilerden hangisi, birbirine menteşe ile bağ- e. Bizans
lı iki levhadan oluşan, Konsüller başa geçtiği zaman,
diğer meslektaşlarına yeni görevine başladığını haber 8. Antik seramik formları arasında önemli bir yeri
vermek için üretilen hediyedir? olan dikey kulplara sahip içki kabına ne ad verilir?
a. Pyxid a. Christogram
b. Ampulla b. Katakomp
c. Diptikon c. Mozaik
d. Röliker d. Mine
e. Prothesis e. Kantharos
4. Bizans sikkelerinin arka yüzlerinde yer alan “M”, 9. Erken Bizans dönemi resim örneklerinin büyük ço-
“K”, “I” gibi harfler neyi simgelemektedir? ğunluğunun günümüze ulaşmamasının nedeni aşağı-
a. Fiyatını dakilerden hangisidir?
b. Kalitesini a. İkonaklazm
c. Ofis işaretini b. Depremler
d. Değerini c. Savaşlar
e. Darphanesini d. Katakomp
e. Tessera
5. Aşağıdakilerden hangisi Erken Bizans dönemi se-
ramiklerinde kullanılan süsleme tekniklerinden biri 10. Cam hamurunun eriyik olarak saklandığı madeni
değildir? kaba ne ad verilir?
a. Kazıma a. Obje
b. Rulet b. Pota
c. Terra Sigillata c. Kase
d. Kabartma d. Pyxid
e. Baskı e. Kalıp
1. Ünite - Erken Bizans Dönemi 31
Sıra Sizde 5
Sırasıyla kilin dinlendirilmesi, çamura şekil verilmesi, be-
zeme, bisküvi fırınlama, astarlama ve ikinci fırınlamadır.
Sıra Sizde 6
Bizans döneminde tunik, khiton, khlamys, khimation,
paludemantum ve dalmatika gibi giysiler kullanılmıştır.
Sıra Sizde 7
Bizans altın sikke birimi olan solidusların ön yüzlerin-
de 1/3 ya da tam frontal imparator büstü yer alır. İmpa-
ratorlar genellikle askeri giysilidir. Arka yüzde Viktoria
ya da bir haç tutan baş melek, Konstantinopolis’in otu-
ran figürü ya da basamak üzerinde bir haç tasviri yer
alır.
32 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Yararlanılan Kaynaklar
Buckton, D. (1994). Byzantium. Treasures of Byzan- Newman, H. (1987). An Illustrated Dictionary of
tine Art and Culture, London: British Museum Glass, London.
Press. Olcay, B.Y. (1998). “Bizans Döneminin Cam Sanatı
Canav, Ü. (1985). Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Tarihi İçindeki Yeri”, Anadolu Sanat, Eskişehir:
A.Ş. Cam Eserler Koleksiyonu, İstanbul. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fak. Yay., S.8,
Cooper, E. (1978). Seramik ve Çömlekçilik (Çev. Ö. s.145-166.
Bakırer), İstanbul: Remzi Kitabevi. Olcay, B.Y. ve Acara, M. (1998). “Bizans Döneminde
Doğan, S. (2008). “Alanya ve Çevresinde Erken Hıris- Kullanılan Aydınlatma Elemanları ve Demre Aziz
tiyan-Bizans Evleri ve Kırsal Yaşam”, Anadolu ve Nikolaos Kilisesinde Bulunan Kandiller”, ADAL-
Çevresinde Ortaçağ, 2, s.1-20. YA, Antalya: Suna&İnan Kıraç Akdeniz Medeni-
Ebersolt, J. (1999). Bizans İstanbul’u ve Doğu Seyyah- yetleri Araştırma Enstitüsü Yay., S.II, s.249-266.
ları (Çev. İ. Arda), İstanbul: Pera Turizm. Olcay Uçkan, B.Y. vd. (2007). “Lüks Üretimde ve Gün-
Eyice, S. (1982). “Türkiye’de Bizans Sanatı”, Anadolu lük Kullanımda Cam”, Kalanlar, 12. ve 13. Yüzyıl-
Uygarlıkları Görsel Anadolu Tarihi Ansiklopedi- larda Türkiye’de Bizans, İstanbul: Vehbi Koç Vakfı
si, C. 3. s. 568-618. Yay., s.42-47.
Grant, Michael. (2000) Roma’dan Bizans’a (Çev.Z. Olcay Uçkan, B.Y. (2008). “Cam Tarihine Genel Bir Ba-
Zühre İlkgelen), İstanbul: Homer Kitabevi. kış”, Anadolu Sanat, Eskişehir: Anadolu Üniversi-
Gregory, Timothy E. (2008) Bizans Tarihi (Çev.Esra tesi Güzel Sanatlar Fak. Yay., S.19, s.97-110.
Ermert), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Orcasberro, S. (1998). “Mozaiğin Kısa Bir Tarihi”, Sa-
Grierson, P. (1999). Byzantine Coinage, Washington, nat Dünyamız, S.69-70, 149-154.
D.C.: Dumbarton Oaks Reseacrch Library and Col- Ostrogorsky, Georg. (1981) Bizans Devleti Tarihi
lection. (Çev.Fikret Işıltan), Ankara: Türk Tarih Kurumu
Haldon, J. (2007). Bizans Tarihi Atlası, İstanbul: Kitap Basımevi.
Yayınevi. Ötüken, Y.(1997). “Bizans:Anıtsal Resim ve Minyatür”,
Hayes, John William. (1972). Late Roman Pottery, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, İstanbul, 257-260.
Londra: British School at Rome. Özgümüş, Ü. (2000). Anadolu Camcılığı, İstanbul:
Hasol, D. (1998). Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, Pera Yayıncılık.
İstanbul: Yem Yayın. Paolucci, A.(1971). Ravenna. An Art Guide, Ravenna:
Jobst, W. (1997). İstanbul. Büyük Saray Mozayiği, İs- Edizioni Salera.
tanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Sözen, M ve Tanyeli, U. (1999). Sanat Kavram ve Te-
Kazhdan, Alexander (Ed.) (1991) Oxford Dictionary rimleri Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi.
of Byzantium, New York: Oxford University Press. Tait, H. (1991). Five Thousand Years of Glass, Lon-
Klein, D. ve LLOYD, W. (1989). The History of Glass, don: British Museum Press.
New York. Talbot, A. (1999). “Bizans Manastır Sistemine Giriş”,
Koch, G. (2007). Erken Hıristiyan Sanatı, İstanbul: Cogito, S. 17, s.161-176.
Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Tekin, O. (1999). Yapı Kredi Koleksiyonu Bizans Sik-
Küçükerman, Ö. (1984). Cam Sanatı ve Geleneksel keleri, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Türk Camcılığı, İstanbul: Türkiye Şişe ve Cam Fab-
rikaları A.Ş.Yayınları.
Küçükerman, Ö. (1987). 3000 Yıllık Camcılığın Ana-
dolu’daki Son İzleri, İstanbul.
Mango, C. (2006). Bizans Mimarisi, Ankara: Rekmay
Ltd. Şti.
Mango,C.(2007). Bizans. Yeni Roma İmparatorluğu,
Çev.G.Ç.Güven, İstanbul.
Nelson, R.S. ve K.M.Collins (2006). Icons from Sinai,
Los Angeles.
2
ORTAÇAĞDAN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Orta Bizans Dönemi sanatının zamansal ve mekânsal sınırlarını tanımlayabi-
lecek,
Anadolu ve Anadolu dışında bulunan Orta Bizans Dönemi Mimarisi örnekle-
rini ifade edebilecek,
Orta Bizans Dönemi Resim Sanatı örneklerini açıklayabilecek,
Orta Bizans Dönemi El Sanatı örneklerini tanımlayabileceksiniz.
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Kilise • Seramik
• Manastır • Tekstil
• İkonaklazma • Cam
• Mozaik • Maden
• Fresko • Fildişi
• El Yazması • Sikke
İçindekiler
• TARİHÇE
Ortaçağdan Günümüze • MİMARİ
Orta Bizans Dönemi
Anadolu Uygarlıkları • RESİM
• EL SANATLARI
Orta Bizans Dönemi
TARİHÇE
M.S. 843-1204 yılları arası, genellikle Erken Bizans Dönemi sonrasından 1204 La-
tin İstilası’na kadar olan dönem, ‘Orta Bizans Dönemi’ olarak anılır. Bizans İmpa-
ratorluğu’nda savaşlarla geçen bu dönem, Anadolu’nun kent yaşamında da etkisi-
ni derin biçimde hissettirir.
Bizans İmparatorluğu 7-8. yüzyıllarda doğudan gelen Arap ve Sasani tehdidine
maruz kalırken batıda da Slavların tehdidi altındaydı. 610 yılında Bizans tahtına
geçen Heraklios Sasani saldırılarıyla mücadele etmiş ve Tuna Irmağı üzerinden
başkente kadar gelen Avarlar’a karşı başkentin savunmasını güçlendirmiştir. Sa-
manilere karşı kazanılan zaferlerle yeniden ele geçirilen topraklar bu kez de Arap
hâkimiyetine geçmiştir. Bu dönemde Araplar, uzun süreli olmayan ancak, Anado-
lu’daki kentleri ve ticaret yaşamını harap eden akınlar düzenlemekteydiler. Arap
orduları 632-41 yılları arasında Suriye, Filistin ve Mısır’ı ele geçirdiler. Böylelikle
Kudüs Arap hâkimiyetine geçmiş oldu. Arap birlikleri 674-678 yılları arasında
birçok kez Konstantinopolis’te başarıya ulaşmayan kuşatma hareketlerini de ger-
çekleştirmişlerdir. Thema Teşkilatı: Bizans
İmparatorluğunda savunma
Sürekli savaşlarla yıpranan askeri düzenin ve devlet idaresinin iyileştirilmesi ve üretimin devam edebilmesi
için 7. yüzyılda Thema Teşkilatı kurulmuştur (Şekil 2.1). Roma İmparatoru Di- önceliklerine dayanan askeri
(toprak düzeni) kuruluş.
ocletianus (284-305) döneminden itibaren kullanılan bu sistemde 7. yüzyıldan
önce Opsikion, Anatolikon, Armeniakon ve Kibyrrhaiotai olmak üzere dört the-
ma vardı.
36 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Şekil 2.1
Bizans Dönemi’nde 7. ve 9. yüzyıllarda Anadolu’daki Themalar
Kaynak: G. Ostrogosky, Bizans Devleti Tarihi (Çev. F. Işıltan), Ankara, 1981. harita II.
Şekil 2.2
Latin İstilası döneminde Bizans Devletleri
Şekil 2.2
Kaynak: J. Haldon, Bizans Tarih Atlası (Çev. A. Özdamar), İstanbul, 2006, s. 201.
Erken Bizans tarihi ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için G. Ostrogorsky’nin Bizans Devleti
Tarihi (Çeviren: Fikret Işıltan. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1981); Timothy
E. Gregory’nin Bizans Tarihi (Çeviren: Esra Ermert. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,
2008); Cyril Mango’nun Bizans: Yeni Roma İmparatorluğu (Çeviren: Gül Çağalı Güven.
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007) ve Michael Grant’in Roma’dan Bizans’a (Çeviren:
Z. Zühre İlkgelen. İstanbul: Homer Kitabevi, 2000) adlı yayınlarını inceleyebilirsiniz.
MİMARİ
610 yılında tahta geçen Heraklios (610-641) ve onun ardından sonraki 200 yıl,
Bizans İmparatorluğu’nun en karanlık dönemidir. Askeri, politik ve siyasi alanda
krizde olan İmparatorluk 7. yüzyılın başlarından itibaren batıda Avarlar ve Slav-
larla doğuda Persler ile savaşmak zorunda kalmıştır. Bunun yanı sıra, “Karanlık
Dönem” olarak adlandırılan yaklaşık 610 ve 850 yılları arasındaki dönemde Bi-
zans sanatının ve özellikle de mimarisinin gelişimi hakkında çok az şey bilinmek-
tedir (Mango, 2006: 130; Ostrogorsky, 1981: 81-192).
842 yılında, İkonaklazma’nın bitmesiyle başlayan ve 1204 yılında Latinlerin
İstanbul’u işgaline dek süren Orta Bizans Döneminde (Krautheimer, 1986: 334)
imparatorluk hem askeri, hem siyasi başarılara imza atmış, hem de başta başkent
Konstantinopolis olmak üzere imar faaliyetleri hız kazanmıştır.
Dini Mimari
Kiliseler
http://www.
arkeo3d.com/
byzantium1200/c-
lipsos.html
Orta Bizans Dönemi’nde dini yapılarda tercih edilen plan tipleri nelerdir? Açıklayınız.
2
Manastırlar
Erken Bizans Dönemi’nde yalnızlık arayışı ve sivil yaşamdan kaçma çabaları so-
nucunda keşişler kırsal bölgelerde toplanırlardı; kentlerde kurulan manastırlar
azınlıktaydı. Ancak Orta Bizans Dönemine ait önemli gelişmelerden biri manas-
tırların giderek daha özgür hale gelmeleri ve kentlerde manastır yerleşimlerinin
çoğalmasıdır. Özellikle bu dönemde manastırlar, kişisel kaynaklarını manastırın
mallarını arttırmak için kullanan zengin hayır sahibi koruyuculardan yararlanır-
lardı. Bu zengin hayır sahipleri için de önemliydi çünkü, kendileri ve yakınları
için emekliliklerinde ya da öldüklerinde gömüleceği yerlerin hazır olduğu anla-
mına gelmekteydi. Dolayısıyla Orta ve Geç Bizans dönemlerinde yapım etkinlik-
lerinin önemli bir bölümünün özel mülkiyette olan manastırların yapımına ayrıl-
dığı sonucu çıkmaktadır.
Orta Bizans Dönemi manastırları iyi tanımlanabilir bir yapı topluluğu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde manastırların çevreleri bir surla kuşatılmış-
tır. Ziyaretçi içeri girince kendini geniş, açık bir avluda bulurdu. Ortada ise her
yönden görülebilen kilise yer alırdı. Kilisenin diğer yapılardan ayrı tek başına bu
konumu da Erken Bizans Dönemi örneklerinin tersine, dış görünüme daha fazla
özen gösterilmesine neden olmuştur. Günlük yaşam için gerekli diğer mekânlar
da sur duvarlarını izleyecek şekilde düzenlenmiştir. Ancak birçok örnekte günü-
müze kilise dışında manastırların diğer yapıları gelmemiştir (Mango, 2006: 161).
RESİM
İkonaklazma hareketinden en fazla etkilenen yer başkent Konstantinopolis (İs-
tanbul) olmuştur. Öncesinde var olan eserlerin de kaldırıldığı ve yerine sembolik
tasvirlerin konulduğu izlenir. Örneğin; H.Sophia (Ayasofya) Kilisesinin apsisinde
yer alan, Meryem tasviri kaldırılarak yerine bir haç tasviri yerleştirilmiştir. Ben-
zer uygulamalar Konstantinopolis (İstanbul)’deki H.Eirene (Aya İrini) Kilisesi,
İznik Koimesis, Selanik H.Sophia Kiliselerinde de görülebilir. Bazı yapılardaysa
geometrik ve bitkisel bezemeler haç tasvirleriyle birlikte uygulanmıştır. Kapadok-
ya’daki H.Stephanos ve H.Basileios freskoları bu düzenlemeye örnektir.
İkonaklazma’nın yıkıcı etkisi sonrası Bizans sınırları içinde, erken dönem resim
sanatı eserlerini saptamak güçleşmektedir. Günümüzde ikonaklazma öncesine ait
olabileceği düşünülen, Başkent’deki tek örnek, Kalenderhane kazıları sırasında orta-
ya çıkarılan, mozaik tekniğinde yapılmış Mabede Takdim (İsa’nın tapınağa sunulma-
sı) sahnesidir. Başkent dışındaki diğer yerleşimlerde İkonaklasmus öncesi, yani 7-8.
yüzyıllara ait örnekler yok denecek kadar azdır. Bunlardan biri Selanik H.Demetrios
kilisesinde yer alır. 629-634 yıllarındaki yangın sonrası yapılmıştır. Bir diğer örnek,
Kıbrıs’daki Angeloktistos Kilisesi apsisindeki Meryem tasviridir. İki yanında melek-
lerle resmedilen Meryem tasvirinin Başkent üslubuna uygun olduğu söylenebilir.
7. yüzyıl başındaki Arap akınları ve hemen ardından gelen İkonaklazma dö-
neminin etkilerinden kaçan Bizanslı sanatçıların İtalya ve Fransa’ya yerleştikleri
bilinmektedir. Özellikle Roma ve güney İtalya’da yaptıkları resimlerin Bizans üslu-
bunu taşıdıkları görülür. Bu sanatçılar 7. ve 8. yüzyılda çoğu Yunan ve Suriyeli Pa-
palara hizmet etmiştir. Bunlar arasında Roma’daki S.Agnese Kilisesi apsis mozaiği
(625-638) oldukça dikkat çekicidir. Ayrıca S.Maria Antiqua Kiliselerinde freskolar,
ikonalar gibi bağımsız panolar şeklinde yapılmıştır. Milano yakınlarında yer alan
Castelseprio’daki Meryem Kilisesinde de 8-9. yüzyıl Bizans resminin seçkin örnek-
leri izlenebilir. Ağırlıklı olarak pastel renklerin kullanıldığı freskolarda fırça dar-
beleriyle yapılan sahnelerde akıcı bir anlatım hakimdir. Hz.İsa’nın hayatının anla-
tıldığı freskolar belki de 8-9. yüzyılda yapılmış en güzel Bizans resim örnekleridir.
2. Ünite - Orta Bizans Dönemi 43
Anadolu’da ikonaklazmadan etkilenmeden günümüze geldiği düşünülen ör- Deesis: Mahşer sahnesinin
merkezinde yer alan üçlü bir
neklerin sayısı oldukça azdır. Tartışmalı da olsa Kapadokya’daki bazı örneklerin kompozisyondur. Ortada İsa,
ikonaklazma dönemine ait olduğu düşünülür. Bunlar arasında Güzelöz (Mavru- iki yanında annesi Meryem
can)’deki Haç Kilise, sahnelerin canlı ve öyküsel anlatımıyla dikkat çeker. Bunun ve Vaftizci Yahya yer alır.
Bu iki figür, Kıyamet günü
dışında İznik H.Sophia (Ayasofya) Kilisesi’ndeki Deesis sahnesi; Bafa Gölü, Beş- yargılanan insanlar için İsa’nın
parmak Dağı yamaçlarındaki Pantokrator Mağarası’ndaki tasvir, Eğirdir Gölü’nde- affedici olmasını dilerler. Dee-
sis, resim sanatında Mahşer
ki Niş Adası’ndaki kilisenin tasvirleri İkonaklazma dönemi örnekleri olarak sayılır. sahneleri içinde olduğu gibi
843 yılında, ikonaları sevdiği bilinen İmparatoriçe Theodora Khalke kapısına tek başına da karşımıza çıkar.
İsa imgesini tekrar astırır. Böylelikle İkonaklazma dönem sona erer. Tarihçi The-
ophanes, imparatoriçenin ikonalara bağlılığına ilişkin şöyle bir hikâye aktarır:
“Bir gün Denderis adındaki saray soytarısı imparatoriçenin odasına girer. İmpara-
toriçeyi ellerinin arasında bir şeyi öperken yakalar. Denderis ellerinde ne olduğunu
sorar. İmparatoriçenin bebeği tekrar öpüşünü izler ve bu imgeyi çok sevdiğini öğrenir.
Bir süre sonra İmparator, Denderis’i çağırır ve sarayda olup bitenlerle ilgili bilgi ister.
Denderis imparatoriçenin yaptığını anlatır. İmparator ne olduğunu anlar ve impara-
toriçenin odasına gider. Büyük bir hışımla odasına dalar ve yaptığının gerekçesini so-
rar. İmparatoriçe büyük bir özgüvenle bunun tek tanığının saray budalası olduğunu
ve sakinleşmesini söyler. İmparator çok ikna olmamakla birlikte sakinleşir.”
İkonaklazma için J. Lowden’ın “İkona mı? Put mu? İkonakırıcılık Tartışması”, Sanat
Dünyamız, S.69-70. Yapı Kredi Kültür ve Sanat Yayıncılık, 1999, s.210-216 adlı yayı-
nını inceleyebilirsiniz.
Kaynak: Y.Uçkan
Arşivi
2. Ünite - Orta Bizans Dönemi 45
Bizans resim sanatının 11.yüzyıldaki en seçkin örnekleri, Yunanistan’daki Daph- Bayram Sahneleri:
Hıristiyan Kilisesince önemli
ne (Dafni) Manastır Kilisesi, Hosios Lukas ve Sakız Adası Nea Moni Kiliseleridir. Bu oniki olaydır. 1.Meryem’e
yapıların içinde yer alan resimlerde bazı üslup farklılıkları olsa da ortak özellikler Müjde, 2.İsa’nın Doğumu,
de saptanabilir. Her şeyden önce resim programında hiyerarşinin ön plana çıktığı 3.Mabede Takdim, 4.Vaftiz,
5.Suret Değişimi, 6.Lazarus’un
izlenir. Bu hiyerarşi, kilisenin iç mekan algılayışına göre sahnelerin yerleştirilmesiy- Dirilişi, 7.Kudüs’e Giriş,
le karşımıza çıkar. Örneğin; merkezi kubbede madalyon içine alınmış Pantokrator 8.Çarmıh, 9.Anastasis
[İsa’nın kendisinden önce
İsa tasviri yer alır. Evrenin hâkimi olarak tanrısallaştırılmış bu figür, gökkubbe ola- ölen Peygamberleri Hades’in
rak sembolleştirilmiş kubbe içinde yer alır. Dolayısıyla bu bölüm tanrıya ayrılmıştır. cehenneminden çıkarması],
10.Göğe Çıkış, 11.Pentekost,
İsa kimi zaman başmeleklerle çevrilidir. Bu kompozisyonun altında havari ve pey- 12.Koimesis [Meryem’in
gamber tasvirleri yer alır. Kubbe geçişleri (çoğunlukla pandantif, bazı örneklerde ise Ölümü])
tromp) dört İncil yazarı için ayrılmıştır. Benzer şekilde Apsis yarım kubbesi, İsa’nın
annesi Meryem’e ayrılmıştır. Meryem genellikle iki yanında başmelekler Mikael ve
Cebrail ile birlikte tasvir edilir. Bu kompozisyonun altında ise havari komünyonu
veya piskopos tasvirleri yer alır. Mekânın diğer bölümlerinde genellikle saat yönün-
de kronolojik olarak betimlenen Bayram Sahneleri ile Hıristiyanlık uğruna savaşan
azizler, keşişler tasvir edilmiştir. Resim programında ortaya konan bu düzen, genel
ilkeler bozulmadan imparatorluk sona erene kadar varlığını sürdürmüştür.
Bu genel kompozisyon
içinden sahnelere bakacak Şekil 2.5
olursak, sahnelerde bazı un- Daphne Manastır
surlara mümkün olduğunca Kilisesi, M.S.1100,
yer verilmediği görülür. Ço- “Kudüs’e Giriş”
Sahnesi
ğunlukla altın yaldız zemin
üzerine yerleştirilen figür- http://www.sacred-
lere konu gerektirmedikçe destinations.com/
greece/daphni-
mimari, peyzaj gibi unsur- monastery
lar eklenmemiştir. Örneğin;
Daphne Kilisesi “Meryem’e
Müjde” sahnesindeki an-
latım, Meryem ve Melek
olmak üzere iki figürle sı-
nırlanmıştır. Konunun ak-
tarılmasında yeterli olma-
sı nedeniyle diğer detaylar
üzerinde çok durulmadığı
izlenir. Bu resimlere baktı-
ğımızda farklı bir perspektif
anlayışının ortaya konduğu
da izlenmektedir. Mekân-
sal düzenlemede göz önüne
alınan hiyerarşi, sahnelerin
içindeki figürler için de söz
konusudur. Örneğin; kom-
pozisyonun merkezinde, Daphne’deki “Kudüs’e Giriş” sahnesinde eşek sırtındaki
İsa, Kudüs kentine girerken betimlenmiştir (Şekil 2.5). Aynı düzlemde olmalarına
rağmen kendisini karşılamaya gelenlerin boyutları daha küçük, İsa’nın oranı ise
kent siluetiyle neredeyse aynı boyuttadır. Bu yaklaşımın temeli, Bizanslı sanatçı-
ların ideal perspektifi bilmemeleri ya da beceremeyişlerinden değil, resimlerin
kutsal imge olarak ön plana çıkmalarından kaynaklanır.
46 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Şekil 2.6
Hosios Lukas
Kilisesi, 11.yüzyılın
ilk yarısı ,”Ayak
Yıkama” Sahnesi.
http://www.
mlahanas.
de/Greeks/
Medieval/Arch/
HossiosLoucas.html
11.yüzyıl ilk yarısına tarihlenen Hosios Lukas Kilisesi’nin klasik geleneğin dı-
şında keskin hatlı, iri gözlü, zıt renklerin bir arada kullanımıyla oluşturulan sah-
neleri; anlatıcı yaklaşımın; çarpıcı örnekleridir (Şekil 2.6). Yaklaşık 1100 yıllarına
tarihlenen Daphne’deki örnekler, yukarıda sözü edilen farklı perspektif algı içe-
risinde, klasik estetiğe bağlı figür anlayışıyla dikkati çekerler. Figürler ışık-gölge
pastel renklerin tonlamalarıyla oluşturulan, Bizans resmindeki Helenistik etkiyi
yansıtır. IX. Konstantinos (1042-55) tarafından yaptırılan Nea Moni Kilisesi mo-
zaiklerinde program olarak Başkente bağlılık izlenir.
Bizans resim sanatının 11.yüzyıla tarihlenen fresko örnekleri oldukça sınırlı-
dır. Bunlar arasında en çarpıcı olanı Ohri H.Sophia kilisesi resimleridir. Yapıda
yer alan “Havari Komünyonu” sahnesiyle apsis ve bemada, Liturjinin kurucusu
olarak bilinen Basileos’un yaşam öyküsüne yer verilmiştir. Yapının pastoforium
mekânlarındaysa apokrif kaynaklı sahneler betimlenmiştir. Sahnelerde klasik es-
tetiğe bağlı yaklaşım dikkat çekicidir.
Bizans resim sanatı ile ilgili araştırmalarda Makedonya Rönesansı olarak tanım-
lanan bir dönemden söz edilir. Adını Makedonya hanedanlığından alan bu hareke-
tin VII. Konstantinos Porfyrogenitos (913-959) döneminde var olduğu çok da net
olmayan bir tez olarak sunulur. Bu döneme ait anıtsal duvar resimlerinin olmayışı,
tanımlama konusunda sıkıntı yaratmaktadır. Makedonya Rönesansı olarak adlan-
dırılan bu hareketin izleri, daha çok el yazmalarında izlenir. Bu dönemde Antik Çağ
sanat ve edebiyatına ait el yazmalarının sanatçılar tarafından kopyalandığı bilinir.
Alegori: Bir sanat eserindeki Döneme atfedilen el yazmalarındaki resimlerde klasik dönem sanat üslubu
kavramsal öğelerin daha iyi
algılanmasını sağlamak için ağırlıklıdır. Bu döneme ait olduğu önerilen en önemli el yazması Paris Mezmuru
gerçek hayattan bir görüntü (Parisinius gr.139)’dur (Şekil 2.7). Saray atölyelerinde üretilen yazmada on dört
ile canlandırılması.
tam sayfa Tevrat konulu sahne yer alır. Figür üslubu, dengeli kompozisyon klasik
dönemin ideal güzelliğini yansıtırken altın yaldız kullanımı ve alegoriler Bizans
resim sanatının imzasını taşır. Bu dönemin dikkati çeken bir diğer eseri Yeşu Ru-
losu (Vatikan, Cod.gr.431)’dur. On metre uzunluğundaki ruloda sahneler, birbiri
ardına sıralanırken mimari öğelerin doğa ile sahne ayrımlarının sağlandığı izle-
2. Ünite - Orta Bizans Dönemi 47
nir. Antik dönem mimarisi ve klasik figür üslubuyla Makedonya Rönesansı için
tipik bir eser olarak nitelenebilir.
Şekil 2.7
Paris Mezmuru
(Parisinius gr.139),
“Davut Peygamber”,
10.yüzyıl
Kaynak: J. Freely
ve A. S. Çakmak,
Byzantine
Monuments
of İstanbul,
Cambridge, 2004.
48 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
a’daki Vaftiz sahnesinin yapımından sorumlu Paul adlı bir sanatçıdan söz etmek-
tedir. Bizans resim sanatında çok sıklıkla olmasa da sanatçı isimlerinin yazıldığı
kitabelerin 13.yüzyıldan itibaren görülmeye başlaması önemlidir.
Maden
Bizans maden sanatında kullanılan malzeme, yapım ve süsleme tekniklerine ilişkin
bilgiler, Erken Bizans Dönemi başlığı altında daha önce verildiği için, burada bu ko-
nulara değinilmemiştir. Orta Bizans Dönemi’nde altın yine değerli ziynet eşyaların-
da tercih edilen bir malzeme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında değerli
kilise hazinelerinde de kullanılmıştır. Orta Bizans Dönemi’nde ekonomiyle de ilişkili
olarak gümüş kullanımı azalmıştır. Dolayısıyla eserlerde kontrol damgası sistemi de
görülmez. Maden sanatında, 9. yüzyıl ile birlikte, özellikle Makedonya Sülalesi’nin
yönetime geçmesiyle başlayan dönemde (867-1056), sanatta yeni bir canlanma ya-
şanmıştır. Bu dönemde yeni bir teknikle üretilen eserler, erken dönemin gümüş ha-
zinelerinin yerini almıştır. Bu yeni teknik, Bizans kuyumculuğunun doruk nokta-
sına ulaştırdığı mine tekniğidir. Bugün, Venedik San Marco Hazinesi başta olmak
üzere, çeşitli Avrupa ülkelerinin müze ve koleksiyonlarına dağılmış olan eserlerin
bir kısmı sipariş yoluyla Başkent Konstantinopolis’te yapılmış olmakla beraber bü-
yük çoğunluğu da 1204 Latin İstilası sırasında Konstantinopolis’ten götürülmüştür
(Acara, 2007: 37). Mine tekniğinin kullanıldığı eserlerin büyük kısmını paten, kalis,
röliker gibi dini işlevli eserlerle taç, küpe, bilezik gibi süs eşyaları oluşturmaktadır.
Bu eserler üzerinde “Son Akşam Yemeği”, “Pantokrator İsa”, Meryem, başmelekler,
azizler, martür, piskopos, patrik, imparator, havariler ve İncil yazarlarının tasvirleri
görülmektedir. Dönemin tarihlenebilir en önemli örnekleri arasında VI. Leon’un
Adak Tacı (886-912), İmparator Romanos kalisleri (956-963), İmparator Konstanti-
nos Monokmakhos’un Tacı (1042-1050) yer almaktadır (Şekil 2.9).
Şekil 2.9
Konstantinos
Monokmakhos’un
Tacı
http://en.wikipedia.
org/wiki/
Constantine_IX_
Monomachos
50 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Orta Bizans Dönemi maden eserlerinde gümüş niçin az tercih edilen bir malzemedir?
4 Tartışınız.
Orta Bizans Dönemi Maden Sanatı ile ilgili ayrıntılı bilgi almak için Meryem Aca-
ra’nın “Litürjide ve Günlük Kullanımda Maden Sanatı”, Kalanlar 12. ve 13. yüzyıl-
larda Türkiye’de Bizans (İstanbul, 2007, s. 37-39) ve “Bizans Döneminde Maden
Aydınlatma Araçlarının Kullanımı ve Orta Bizans Dönemi Polykandilionları”, Or-
taçağ’da Anadolu Prof. Dr. Aynur Durukan’a Armağan (Ankara, 2002, s. 23-37) adlı
yayınlarını inceleyebilirsiniz.
Fildişi
Bizans fildişi eserlerinin Erken ve Orta Bizans Dönemi olmak üzere iki dönem
altında incelendiğini bir önceki ünitede belirtmiştik. Erken Bizans Dönemi fil-
dişi eserlerinin üzerlerinde tasvir edilen konular mitolojik, gündelik hayat, İncil
ve Tevrat konulu olarak karşımıza çıkarken Orta Bizans Dönemi örneklerinde,
yoğun olarak dini konular işlenmiştir. Ancak bunun yanında gündelik yaşamda
kullanılan bazı kutularda din dışı konulara yer verilmiştir. Üretim yeri Başkent
Konstantinopolis olan, 10. ve 11. yüzyıla tarihlenen bu dönem fildişi örneklerin
neredeyse hepsi bugün yurt dışındaki müzelerde sergilenmektedir. 11. yüzyıl son-
rasına tarihlenen örneklerse oldukça sınırlıdır. Erken Bizans Dönemi örneklerin-
de olduğu gibi eserler genellikle Pyxid, Röliker, Staurotek ve Kitap Kapakları’dır.
Seramik
Bizans döneminde 7. yüzyıl ortasında Arap akınlarıyla başlayan buhran döne-
minde, Geç Antik Çağ’ın seramik üretim merkezleri de zarar görmüştür. Bu mer-
kezlerin tamamı özellikle limana yakın yerlerde konumlanmıştır. Akınlarla bir-
likte Bizans İmparatorluğu’nun Akdeniz ticaretindeki hâkimiyeti kaybolur. Arap
akınlarının da ilk olarak zengin kıyı kentlerini hedef alması, seramik üreticile-
rinin üretimini de sonlandırır. Arap akınlarıyla birlikte Kırmızı Astarlı Seramik
üretimi sonlanır. Bu dönemde kil çıkartılan ve seramik üreten merkezlerin yeri
değişir. İmparatorlukta ‘Beyaz Hamurlu Seramikler’ olarak anılan üretim grubu
ortaya çıkar. Bu seramikler, beyaz hamurlu, yeşil, kahverengi ya da sarı renkte sır-
lıdır. Sır içeriğinde, renk vermesi için kurşun kullanılmıştır. Yüksek kaideli servis
kapları ve tabaklar en sık üretilen seramik formlarıdır. Başkent Konstantinopo-
Sır: İnce ve akışkan cam lis’te Büyük Saray çevresinde yapılan kazılarda bu seramiklerden yoğun miktarda
hamurudur. Seramik
yüzeylerin sıvı geçirgenliğini ele geçmiştir. Başkent çevresi, Ege ve Balkanlar’da bu seramiklerin çeşitli tipleri,
azaltmak hem de dekoratif 11. yüzyıla kadar üretilmiştir. Seramikler üzerinde geometrik motifleriyle balık ve
etki sağlamak için kullanılır.
haç motifi gibi Hıristiyanlık sembolleri yer alır.
2. Ünite - Orta Bizans Dönemi 51
Beyaz Hamurlu Seramikler’le aynı dönemde, 9. yüzyılda üretimine başlanan Taç Yaprağı Dekorlu
Seramikler: Üzerinde üst
‘Baskı dekorlu Seramikler’ adı verilen bir başka üretim grubu da görülür. Bu sırlı üste binmiş çiçek yaprakları
seramikler üzerinde baskı tekniğiyle yapılmış insan, hayvan figürleri ve mimari biçiminde kabartma bezeme
tasvirler yer alır. Aynı yüzyılda Bizans hâkimiyetindeki coğrafyada ‘Tek Renk Sır- bulunan seramiklere verilen
isim.
lı Seramikler’in de üretildiği görülür. Fırınlandığında kırmızı renk alan seramik
hamuru kullanılmıştır. Sarı, kahverengi ve yeşil sırlı seramiklerdir. ‘Taç Yaprağı Polychrome: İngilizce
Poly: çok ve Chrome: krom
Dekorlu Seramikler’ ve ‘Polychrome Seramikler’ de yine Orta Bizans dönemin- kaplamak kelimelerinin
de üretilmiştir. Bizans Seramik Sanatı içerisinde özel bir üretim grubu olarak gö- birleşmesiyle çok renkli dekor
anlamındaki sözcüktür.
ze çarpar. Seramikler adını, üzerinde birkaç farklı renkte bulunabilen boyalardan
alır. Bu teknikle sofralarda kullanılmak üzere servis kapları ve fincanlar üretil-
miştir. Polychrome teknikte düz plakalar halinde hazırlanan seramikler Bizans
saraylarında duvar kaplaması olarak kullanılmıştır. Bu teknikle yapılmış bir ikona
da Bulgaristandaı Preslav’da ele geçmiştir (Şekil 2.10).
Şekil 2.10
Bulgaristan/Presla,
polychrome ikona.
10. yüzyıl. 17x18
cm.
Kaynak: Kalanlar: 12. ve 13. Yüzyıllarda Türkiye’de Kaynak: Ken Dark, Byzantine Pottery, 2001,
Bizans, 2007, s. 99. resim 48.
Püskürtme Boyalı
Seramikler: Boyanın serbest
bir şekilde dalgalı çizgiler ve
noktalar oluşturacak biçimde
uygulandığı seramiklere
verilen isim.)
Aynı yüzyılın sonunda Kırmızı Benek Boyalı, Yeşil ve Kahverengi Boyalı,
Lüster: Astar üzerine bakır Slip Boyalı, ve Püskürtme Boyalı seramikler de üretilmeye başlanır. Bu dönem
renkli boya ile bezemeler Bizans seramikleri İslam coğrafyasında üretilen seramiklerin etkisini gösterir.
yapıldıktan sonra seramik
yüzey açık yeşil, sarı ya da Lüster (Şekil 2.13) gibi tamamen İslam seramiği sayılabilecek seramiklerin de Bi-
şeffaf sırla kaplanır. zanslı ustalarca taklitleri yapılmıştır.
2. Ünite - Orta Bizans Dönemi 53
Orta Bizans Dönemi seramikleriyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için Lale Doğer’in, “İş-
lev, Teknik ve Estetik Değerlendirmelerle Bizans Günlük Yaşamında Sırlı Seramik”
SERES’O7 IV. Uluslararası Katılımlı Seramik, Cam, Emaye, Sır ve Boya Semineri
(Eskişehir, 2007: 709-727) ve “Halkın İmge Dünyasında Seramik Sanatı” Kalanlar:
12. ve 13. Yüzyıllarda Türkiye’de Bizans (İstanbul, Vehbi Koç Vakfı, 2007: 48-51) adlı
yayınlarını inceleyebilirsiniz.
Cam
Orta Bizans dönemi üretim atölyeleri ve üretimde kullanılan malzemelere ilişkin Forum: Antik Roma
kentlerinin merkezlerinde
bilgiler yazılı kaynaklarda yer alır. M.S. 9.yüzyıla tarihlenen bir Suriye el yazma- yer alan ve çevresi önemli
sında detaylı bir fırın tanımı yapılmıştır. Bu el yazmasında anlatılan altı bölümlü kamusal yapılarla kuşatılmış
fırının benzerinin Korinth’deki kazılarda belgelenmesi, bu dönem cam fırınları- meydan. Antik Yunan’daki
agora ile aynı işleve sahiptir.
nın genel yapısı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar. Bütün bu bulgular, üretim
tekniğinde Roma dönemi sonrası fazla bir değişiklik olmadan geleneğin devam
ettiğini göstermektedir. Tıpkı Roma döneminde olduğu gibi, Bizans dönemi cam
atölyelerinde de yalnızca üretim yapılmadığı, aynı zamanda satış yeri olarak da
kullanıldığı anlaşılmaktadır. Başkent Konstantinopolis (İstanbul)’in atölye ya da
küçük satış dükkânı anlamına gelen “Ergasterion” örnekleri içerdiği, bunların ara-
sında “cam ergasterion”’larının da olduğu M.S.10. yüzyıla tarihlenen bir kaynakta
aktarılmaktadır. Bu atölye küçük satış dükkânı ya da ikisini birden içeren birim-
ler, genellikle pazaryeri ya da Forumda yer alırdı.
Orta Bizans döneminde, camı renklendiren madenlerin tercihi, her zaman es-
tetik kaygı taşımaz. Dönemin ekonomik yapısındaki güçlükler nedeniyle camın
renklendirilmesinde kullanılan altın, gümüş gibi pahalı madenlerin, özel üretime
yönelik lüks eşyalarda kullanıldığı izlenir. Günlük kullanım eşyalarının, demir ve
bakır gibi daha ucuz madenlerle renklendirildiği görülür. Öte yandan cam atöl-
yelerinin yer aldığı bölgelerdeki maden ocaklarının da bu tercihte etkili olduğu
unutulmamalıdır.
Bizans İmparatorluğunun orta dönemi düşünüldüğünde, cam üretiminin Ana-
dolu’da etkin bir rol oynadığı anlaşılır. Erken dönemlerden itibaren, köklü cam-
cılık geleneğine sahip olan Anadolu’daki üretim atölyeleri, Bizans döneminde de
kullanılmıştır. Günümüzde yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalar, Anadolu’daki
birçok yerleşimde cam endüstrisinin varlığını kanıtlayan bilgiler sunar. Farklı dö-
nemlerde etkinliğini bildiğimiz merkezler arasında, Sardis, Alişar Höyük (Yozgat),
Porsuk Höyük (Niğde), Seleuceia ad Calycadnum, Anamur, Truva, Antakya yer
alır. Bunların yanı sıra, Aphrodisias, Arykanda ve Metropolis’de son yıllarda yapı-
lan kazılarda cam üretimine ilişkin verilere ulaşılmıştır. Aphrodisias’da ortaya çı-
karılan ve bir cam ustasıyla atölyesini betimleyen kabartmalı lahit, bu açıdan ilginç
bir bulgudur.
Orta Bizans döneminde cam üretiminin izlendiği merkezlerden biri Antak-
ya’dır. Sanatsal üretim açısından önemli bir merkez olan Antakya’yı 1160-1173
yılları arasında dolaşan Tudela’lı Benjamin, kentteki cam imalatı hakkında bilgi
verir ve İbrani cam ustalarından söz eder. Aynı dönemde Bizans İmparatorlu-
ğunun başkenti Konstantinopolis (İstanbul)’deki cam üretimi hakkında bilgileri-
miz yazılı kaynaklarla sınırlıdır. Bunlar arasında M.S.11-12. yüzyıllara tarihlenen
bir kaynakta başkentteki cam üretimine ilişkin bilgiler yer alır. Bunun yanı sıra,
20.yüzyılın ortalarından sonra artan arkeolojik çalışmalarla belgelenen eserlere
dayanarak, başkentin cam sanatını, kısmen tanımlamak imkânı doğmuştur. Bu-
54 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
mavi cam kaplar ürettiklerini anlatır. Bu tanıma uygun bazı eserler günümüze ulaş-
mıştır. Bu örneklerden biri, 1204’deki Latin istilası sırasında Konstantinopolis (İs-
tanbul)’den kaçırılıp Venedik’deki San Marco hazinesine götürülmüştür (Şekil 2.14).
Şekil 2.14
Altın Yaldız ve
Emay Cam Kâse,
Venedik San Marco,
M.S.11.yüzyıl
(Treasury of San
Marco 1984)
Bu tekniğin Konstantinopolis atölyelerinde uygulandığını gösteren arkeolo- Grifon: Kartal başlı, aslan
jik bulgular Saraçhane kazısında ortaya çıkmıştır. Bu teknik, 12-13.yüzyıllarda, vücutlu mitolojik yaratık.
Anadolu ve Doğu Akdeniz’de Bizans cam sanatının yanı sıra İslam cam eserlerin- Sfenks: İnsan başlı, aslan
de görülür. Örneğin, Güneydoğu Anadolu’da Samsat kazılarında bulunan emay gövdeli mitolojik yaratık.
bezemeli ve kufi kitabeli eserler, cam sanatındaki kültürel etkileşimi göstermesi
nedeniyle önemlidir.
12-13.yüzyıllarda, Venedik ve Cenevizlilerin Doğu Akdeniz’deki Bizans, İslam
ve Frenk Devletleriyle geliştirdikleri güçlü ekonomik bağlar dikkat çekicidir. Bu
ilişkiler, Bizans’ın uzun yıllar tekelinde tuttuğu lüks cam üretiminin Konstantino-
polis dışına çıkmasına yol açmıştır. Özellikle lüks cam üretiminde kullanılan altın
yaldız ve emay tekniği, bu açılımla Suriye’deki atölyelerde üretilmeye başlanmıştır.
Maphorion: Başı ve 10-12. yüzyıl arasında Thessalonika, Korinth, Thebes ve Atina’nın önemli tekstil
omuzlardan itibaren tüm
vücudu örten bol giysi.) üretim merkezleri olduğu bilinmektedir.
Bizans döneminde erguvan renk kutsal sayılmıştır. İsa’nın tuniği, Meryem’in
maphorionu erguvan renktedir. İmparatorluk gücünü simgeleyen renk olarak im-
paratorlar da erguvan renkte giyinmişlerdir. Bu yüzden erguvan renkte giysileri
halkın giymesi yasaklanmış, sadece imparator ve ailesine bu ayrıcalık verilmiştir.
Erguvan rengi veren boyanın üretimi de imparatorluk tarafından kısıtlanmıştır. Bu
boya sadece murex adı verilen bir tür deniz kabuğundan üretilebilmektedir. Bizans
döneminde Tyre limanı ve Marmara Denizi’nden çıkartıldığı bilinmektedir.
Bizans tekstili ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için Eunice Dauterman Maguire’ın, Wea-
vings from Roman, Byzantine and Islamic Egypt (Urbana: University of Illinois
Press, 1999) adlı yayınını inceleyebilirsiniz.
Sikke
Bizans altın sikke birimi olan “solidus”un ağırlığında, kalitesinde ve büyüklüğün-
de İmparator II. Nikephoros’a kadar (963-969) herhangi bir değişiklik olmamıştır.
II. Nikephoros ise solidus’tan daha hafif “tetarteron (nomisma) olarak adlandı-
rılan sikkeyi tedavüle sokmuştur. Ağırlığı tam olan altın sikke ise “histamenon”
(nomisma) olarak bilinir (Tekin, 1999: 38). Tetarteron ve histemenon görünüşte
çok farklı değildir. Ancak II. Basileios (976-1025) döneminde histamenon büyük
ve ince; tetarteron ise daha küçük ve kalın basılmıştır (Grierson, 1999: 10).
Nomisma’nın ayarı ve kali-
Şekil 2.16 tesi IV. Mikhael (1034-1040) ile
Histamenon, VII. birlikte bozulmaya başlamıştır.
Mikhael Dukas 1071’deki Malazgirt yenilgisin-
(1071-78), Ön Yüz, den sonra ve I. Aleksios (1081-
Malatya Arkeoloji
Müzesi, Env. No. 1118) döneminde nomismanın
4702 içindeki altın miktarı neredeyse
%75 oranında azalmıştır. 1092
yılında I. Aleksios para reformu
yapmak zorunda kalmıştır. Yeni
düzenlemede “nomisma”nın ye-
rine “hyperpyron adıyla yeni bir
altın sikke tedavüle sokulmuş-
tur. Ancak bu kez altının aya-
rı 24 karat yerine 20 1/2 karata
düşmüştür. Nomisma’dan farklı
olarak, hyperpyron’un bir yüzü
çukur, bir yüzü bombelidir (içbükey-dışbükey). Bu sikkeler nümismatik litera-
türünde “skyphate” (çukur) olarak adlandırılır (Tekin, 1999: 38). Bunun yanında
ilk çukur sikke basıma daha önce, IX. Konstantinos (1042-55) döneminde çukur
histamenon olarak basılmıştır (Şekil 2.16). I. Aleksios (1081-1118) döneminde
tedavüle sokulan “hyperpyron”un üçte biri değerindeki elektron “aspyron trakhy”
ve kırk sekizde biri “billon trakhy”dir (stamenon) (Tekin, 2005: 66).
Gümüş birim olarak, 720 yılında III. Leon ve oğlu V. Konstantinos (720-741)
tedavüle yeni ve sürekli “Miliaresion”u sokmuştur. Miliaresion hexagram’a göre da-
ha geniş ve ince olarak basılmıştır. Sasani “drachma”larına benzeyen miliaresion
betimlerinde kesin kurallar yoktur. Sikke üzerinde sadece bir haç ve ortak impara-
2. Ünite - Orta Bizans Dönemi 57
Orta Bizans Dönemi’nde ortaya çıkan Anonim follisleri önceki yüzyıllarda basılmış
6 olan sikkelerden ayıran özellik nedir? Açıklayınız.
2. Ünite - Orta Bizans Dönemi 59
Özet
Orta Bizans Dönemi sanatının zamansal ve me- yabancı kültürlerden alındığıdır. Nitekim bu
1 kânsal sınırlarını tanımlamak. plan tipi imparatorluğun doğusunda, Gürcü ve
M.S. 843-1204 yılları arasında, Erken Bizans Ermeni sanatında Bizans’a göre oldukça erken
Dönemi sonrasından 1204 Latin İstilası’na ka- tarihlerde denenmiştir. Orta Bizans Dönemine
dar olan dönem genellikle ‘Orta Bizans Dönemi’ damgasını vurmuş Kapalı Yunan Haçı Planlı ki-
olarak anılır. Bizans İmparatorluğu yönetimi, 8. liselerden tarihi bilinilen en eskisi 907 tarihli İs-
yüzyıl başında Herakleios Hanedanlığı’ndan İsa- tanbul Konstantin Lips Manastırı’nın (Fenari İsa
uria Hanedanığı’na geçmiştir. İsauria Hanedan- Camii) kuzey kilisesidir. Diğeriyse yaklaşık 920
lığı’nın ilk imparator olan III. Leon (717-741) tarihli Myrelaion Manastırı Kilisesi’dir (Bodrum
Batı Anadolu’da Arap saldırılarını bertaraf etmiş Camii). Orta Bizans Dönemi’nde görülen diğer
ancak aynı zamanda Bizans Sanatı için dönüm önemli tip ise “Sekiz Destekli” tiptir. Orta Bizans
noktası olan İkonaklast İkonaklazma’ (726-842) Dönemi manastırları da iyi tanımlanabilir bir
hareketinde mimarı olmuştur. 867-1056 yılları yapı topluluğu olarak karşımıza çıkmaktadır.
arasında tahta bulunan Makedonya Hanedan-
lığı’nda savaşlarla bozulan ekonomik düzenin Orta Bizans Dönemi Resim Sanatı örneklerini
yeniden kurulması sağlanmıştır. İlk temsilcisi I. 3 açıklamak.
Basileios (867-886) elden çıkan Anadolu toprak- İkonaklazma’nın yıkıcı etkisi sonrası Bizans sı-
larını yeniden imparatorluk sınırlarına katmış, nırları içinde erken dönem resim sanatı eser-
Girit, Kıbrıs, Suriye ve Balkanlar’ın bir kısmın- lerini saptamak güçleşmektedir. Günümüzde
da tekrar Bizans hâkimiyetine girmiştir. Ancak ikonaklazma öncesine ait olabileceği düşünülen,
1068-69 yılları arasında Doğu Anadolu’da Sel- Başkent’deki tek örnek, Kalenderhane kazıları
çuklular Anadolu’daki kentleri ele geçirmiş, 1071 sırasında ortaya çıkarılan, mozaik tekniğinde
yılında da Malazgirt’te yapılan savaşta da Bizans yapılmış Mabede Takdim (İsa’nın tapınağa su-
ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştır. 11. yüz- nulması) sahnesidir. Anadolu’da ikonaklazma-
yıl sonunda Kutsal Kent Kudüs’ün geri alınması dan etkilenmeden günümüze geldiği düşünülen
idealine dayanan ilk Haçlı ordusu toplanmıştır. örneklerin sayısı oldukça azdır. Tartışmalı da
IV. Haçlı Seferi ise tamamen idealinden uzakla- olsa Kapadokya’daki bazı örneklerin ikonaklaz-
şarak, Bizans’ın görkemli başkenti Konstantino- ma dönemine ait olduğu düşünülür. Bunun dı-
polis’in 1204 yılından Latinler tarafından işgal şında İznik H.Sophia (Ayasofya) Kilisesi’ndeki
edilmesiyle sonuçlanmıştır. Deesis sahnesi; Bafa Gölü, Beşparmak Dağı ya-
maçlarındaki Pantokrator Mağarası’ndaki tas-
Anadolu ve Anadolu dışında bulunan Orta Bi- vir, Eğirdir Gölü’ndeki Niş Adası’ndaki kilisenin
2 zans Dönemi Mimarisi örneklerini ifade etmek. tasvirleri İkonaklazma dönemi örnekleri olarak
Orta Bizans Dönemi’nde kilise mimarisinde, sayılır. İkonaklazma döneminin sona ermesiyle
başta başkent olmak üzere, imparatorluğun bü- birlikte Bizans resim sanatında yeniden canlan-
tün bölgelerinde yaygın olarak kullanılan plan ma yaşanır. Bu dönem sonrası başa geçen Ma-
tipi “Kapalı Yunan Haçı”dır. Kapalı Yunan Haçı kedonya Hanedanlığı mensubu İmparator III.
planlı yapılar, dikdörtgen bir zemin planı üze- Mikhael (842-867) ve onu izleyen yıllarda im-
rinde yer almakta; ortada dört serbest destek parator olan I. Basileios (867-886) ile VI. Leon
üzerine oturan, pandandif geçişli kubbeli bir (886-912) dönemleri Bizans resminin zengin
bölüm, bunun dik eksenlerinde tonoz örtülü örneklerini barındırır. Bu dönemde Anadolu
haç kolları, çapraz eksenlerindeyse tonoz ya da Bizans resim sanatı örneklerini bütün halinde
kubbe örtülü köşe odaları bulunmaktadır. Kapa- barındıran en önemli merkez Kapadokya’dır.
lı Yuna Haçı plan tipinin kökeni hakkında ileri Kayaya oyma kiliseler içine yapılan freskolar,
sürülmüş iki görüş vardır. Birincisi bu plan tipi- doğu etkili yerel geleneğe bağlı üslubu yansıtır
nin Bizans dini mimarisinin kendi içindeki ge- niteliktedir. Bununla birlikte, başkent üslubuna
lişimi sonucunda ortaya çıktığı; ikinci görüşse, sahip eserler de belgelenmektedir. Bizans resim
60 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
sanatının 11.yüzyıldaki en seçkin örnekleri, Yu- cam ustalarından söz ederken altın yaldız tekni-
nanistan’daki Daphne (Dafni) Manastır Kilisesi, ğini de anlatır.
Hosios Lukas ve Sakız Adası Nea Moni Kilise- Orta Bizans Dönemi’nde üretilen kumaşlarda
leridir. 12.yüzyılın elyazmaları arasında dikkat Erken Bizans Dönemi’nde görülen gerçekçilik
çekici birkaç örnekten söz etmekte fayda vardır. ve gölgeli etkiler kaybolmaya başlamıştır. Bu dö-
Bunlar arasında Başkent atölyelerinde üretildiği nemde Sasani Pers üslubu olarak da adlandırılan
bilinen Ioannnes Skylitzes Kroniği’dir. Başkent kumaşlar kullanılmıştır. Üslup olarak desenler
kökenli ve günümüzde Topkapı Sarayı Kitaplı- artık çizgiseldir. Daireler içerisinde aslan, fil, ta-
ğında korunan önemli bir yazma da Oktateukh vuskuşu, kartal, at gibi hayvanlarla grifon, sfenks
(cod.gr.8)’dur. Orta Bizans döneminde İkonalar, gibi hayali yaratıklar görülür. İki renkli dokuma-
İkonakırıcı dönemin sona ermesinin ardından lar yaygınlaşır. 10-12. yüzyıl arasında Thessalo-
Hıristiyanlığın zaferini vurgulayan sembol eser- nika, Korinth, Thebes ve Atina’nın önemli tekstil
ler olarak karşımıza çıkar. üretim merkezleri olduğu bilinmektedir.
Bizans altın sikkelerinin ayarı ve kalitesi IV. Mik-
Orta Bizans Dönemi El Sanatı örneklerini tanım- hael (1034-1040) ile birlikte bozulmaya başla-
4 lamak. mıştır. 1071’deki Malazgirt yenilgisinden sonra
Maden sanatında, 9. yüzyıl ile birlikte, özellik- ve I. Aleksios (1081-1118) döneminde nomis-
le Makedonya Sülalesi’nin yönetime geçmesiyle manın içindeki altın miktarı neredeyse %75 ora-
başlayan dönemde (867-1056), sanatta yeni bir nında azalmıştır. 1092 yılında I. Aleksios para re-
canlanma başlamıştır. Bu dönemde yeni bir formu yapmak zorunda kalmıştır. Gümüş birim
teknikle üretilen eserler erken dönemin gümüş olarak, 720 yılında III. Leon ve oğlu V. Konstan-
hazinelerinin yerini almıştır. Bu yeni teknik, Bi- tinos (720-741) tedavüle yeni ve sürekli “Miliare-
zans kuyumculuğunun doruk noktasına ulaştır- sion”u sokmuştur. Makedonya Hanedanlığı’nın
dığı mine tekniğidir. (M.S. 867-1056) sekizinci ferdi olan İmparator
Orta Bizans Dönemi fildişi örneklerinde yoğun I. Ioannes Tzimiskes (969-976) dönemindeyse
olarak dini konular işlenmiştir. Üretim yeri başkent “Anonim Follis”ler basılmaya başlamıştır.
Konstantinopolis olan, 10. ve 11. yüzyıla tarihlenen
bu dönem fildişi örneklerin neredeyse hepsi, bu-
gün yurt dışındaki müzelerde sergilenmektedir.
Orta Bizans Dönemi seramik yapım ve süsleme
tekniklerinde çeşitlilik göze çarpar. Bunlar Taç
Yaprağı Dekorlu Seramikler, polychrome sera-
mikler, sgrafitto, champleve, Kırmızı Benek Bo-
yalı, Yeşil ve Kahverengi Boyalı, Püskürtme Bo-
yalı ve Lüster gibi tekniklerdir.
Orta Bizans dönemi cam üretim atölyeleri ve
üretimde kullanılan malzemelere ilişkin bilgiler,
dönemin yazılı kaynaklarında yer almaktadır.
Dönemin ekonomik yapısındaki güçlükler nede-
niyle camın renklendirilmesinde kullanılan altın,
gümüş gibi pahalı madenlerin, özel üretime yö-
nelik lüks eşyalarda kullanıldığı izlenir. Günlük
kullanım eşyalarınınsa demir ve bakır gibi daha
ucuz madenlerle renklendirildiği görülür. Bizans
İmparatorluğunun orta dönemi düşünüldüğün-
de, cam üretiminin Anadolu’da etkin bir rol oy-
nadığı anlaşılır. 12. yüzyılda Batılı Rahip Theop-
hilus tarafından kaleme alınan eser, Bizans camı
için önemli bir kaynaktır. Theophilus Bizanslı
2. Ünite - Orta Bizans Dönemi 61
Kendimizi Sınayalım
1. Bizans tarihinde her tür dinsel tasvirin kaldırılması 6. İstanbul’da Komnenoslar döneminden günümü-
için girişilen çatışmalarla geçen döneme ne denir? ze kadar ulaşan tek resim örneği aşağıdaki yapılardan
a. İkonaklazma hangisinde bulunmaktadır?
b. Orta Bizans a. Hagia Eirene
c. Thema b. Hagia Sophia
d. Strategos c. Aziz Nikolaos Kilisesi
e. Latin İstilası d. Azize Katerina Manastırı
e. Hosios Lukas Kilisesi
2. Roma Katolik Kilisesi ile Doğu Ortodoks Kilisesi
hangi dönemde tamamen bağımsız kiliseler haline gel- 7. Orta Bizans Dönemi’nde fildişi eserlerde yoğun
miştir? olarak aşağıdaki konulardan hangisi işlenmiştir?
a. Erken Bizans a. Dini konular
b. Orta Bizans b. Mitolojik
c. Geç Bizans c. Doğa
d. Karanlık Dönem d. Mimari
e. İkonaklazma e. Geometrik
3. Orta Bizans Dönemine damgasını vurmuş kilise 8. Seramik üzerine sürülen astarın kuruduktan sonra
plan tipi aşağıdakilerden hangisidir? ince uçlu bir aletle kazınarak desenlerin çizildiği tekni-
a. Bazilika ğe ne ad verilir?
b. Şapel a. Sgrafitto
c. Kapalı Yuna Haçı b. Champleve
d. Martyrium c. Slip Boya
e. Oktagon d. Püskürtme Boya
e. Polychrome
4. Kilisede orta nefin üzerini örten kubbenin sekiz des-
tek üstüne oturduğu plan tipi aşağıdakilerden hangisidir? 9. Kartal başlı, aslan vücutlu mitolojik yaratığa ne ad
a. İkona verilir?
b. Kubbeli Bazilika a. Grifon
c. Transept b. Sfenks
d. Sekiz Destekli Tip c. Ejder
e. Taşra tipi d. Maphorion
e. Hale
5. İkonaklazma döneminin etkilerinden kaçan Bi-
zanslı sanatçılar hangi ülkeye yerleşmişler? 10. Bizans Anonim Follisleri hangi dönemde basılma-
a. Almanya-Yunanistan ya başlanmıştır?
b. Belçika-İngiltere a. Erken Bizans
c. İtalya-Fransa b. Orta Bizans
d. Almaya-Avusturya c. Geç Bizans
e. Fransa-İngiltere d. Karanlık Dönem
e. İkonaklazma
62 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Sıra Sizde 4
Orta Bizans Dönemi’nde ekonomiyle de ilişkili olarak
gümüş kullanımı azalmıştır.
Sıra Sizde 5
Arap akınlarıyla seramik üretimi yapan merkezler de-
ğişir. Kırmızı renkli kil ile üretim yapan merkezlerin
üretimi sonlanır. Başkent Konstantinopolis çevresin-
deki merkezler üretim yapmaya devam ederler.
Sıra Sizde 6
Birincisi, bakır sikkeler üzerinde, şimdiye kadar altın
sikkeler için ayrılmış bir özellik olan, İsa’nın bir por-
tresinin olması; ikincisi, herhangi bir imparator adına
basılmamış olmalarıdır.
2. Ünite - Orta Bizans Dönemi 63
Yararlanılan Kaynaklar
Acara, M. (2007). “Litürjide ve Günlük Kullanımda Peirce, Hayford ve Royall Tyler (1936). “The Prague Ri-
Maden Sanatı”, Kalanlar 12. ve 13. Yüzyıllarda der-Silk and the Persian-Byzantine Problem”, The
Türkiye’de Bizans, İstanbul: Vehbi Koç Vakfı, 37-39. Burlington Magazine for Connoisseurs, 68/398:
Akkaya, T. (2000). Ortodoks İkonaları : Genel Bir Ba- 213-224.
kış. İstanbul : Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Pekak, S. (1991).” Zeytinbağı (trigleia) Bizans Dönemi
Doğer, Lale (2007). “İşlev, Teknik ve Estetik Değerlen- Kiliseleri ve “Fatih Camii” (tarihi ve mimarisi)”, Ya-
dirmelerle Bizans Günlük Yaşamında Sırlı Seramik” yınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversite-
SERES’O7 IV. Uluslararası Katılımlı Seramik, si, SBE.
Cam, Emaye, Sır ve Boya Semineri, Eskişehir, Sözen, M ve Tanyeli, U. (1999). Sanat Kavram ve Te-
709-727. rimleri Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Doğer, Lale (2007). “Halkın İmge Dünyasında Seramik Tekin, O. (1999). Yapı Kredi Koleksiyonu Bizans Sik-
Sanatı” Kalanlar: 12. ve 13. Yüzyıllarda Türkiye’de keleri, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Bizans, İstanbul: Vehbi Koç Vakfı, 48-51. Tekin, O. (2005). “Eski Yunan, Roma ve Bizans Altın
Kazhdan, Alexander (Ed.) (1991). Oxford Dictionary Sikkeleri”, Altının İktidarı, İktidarın Altınları:
of Byzantium C.1-3, New York: Oxford University Yapı Kredi Altın Sikke Koleksiyonu (Ed. Şennur
Press. Şentürk ve Selahattin Özpalabıyıklar), Yapı Kredi
Eyice, S. (1980). Son Devir Bizans Mimarisi İstan- Kültür ve Sanat Yayıncılık, s.39-67.
bul’da Palaiologos’lar Devri Anıtlar, İstanbul: Yıldız, H. D. (1982). “Bizans Tarihi”, Anadolu Uygar-
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu. lıkları Görsel Anadolu Tarihi Ansiklopedisi, C. 3.
Eyice, S. (1982). “Türkiye’de Bizans Sanatı”, Anadolu s. 488-565.
Uygarlıkları Görsel Anadolu Tarihi Ansiklopedi- Weitzmann, K. (1966). Byzantine Miniature and Icon
si, C. 3, 568-618. Painting in the Eleventh Century, Oxford.
Freely J.ve A.S. Çakmak (2004). Byzantine Monu-
ments of İstanbul, Cambridge.
Gregory, Timothy E. (2008). Bizans Tarihi (Çev. Esra
Ermert), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Grierson, P. (1999). Byzantine Coinage, Washington,
D.C.: Dumbarton Oaks Reseacrch Library and Col-
lection.
Hasol, D. (1998). Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, İs-
tanbul: Yem Yayın.
Kuban, D. (2004). İstanbul Bir Kent Tarihi, İstanbul:
Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Mango, C. (2006). Bizans Mimarisi, Ankara: Rekmay
Ltd. Şti.
Mango, Cyril. (2007). Bizans: Yeni Roma İmparator-
luğu (Çev. Gül Çağalı Güven), İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
Nelson, R. S. ve K. M. Collins (2006). Icons from Sinai,
Los Angeles.
Orcasberro, S. (1998). “Mozaiğin Kısa Bir Tarihi”, Sa-
nat Dünyamız, S.69-70, 149-154.
Ostrogorsky, G. (1981). Bizans Devleti Tarihi (Çev.
Fikret Işıltan), Ankara: Türk Tarih Kurumu Bası-
mevi.
Ötüken, Y.(1997). “Bizans: Anıtsal Resim ve Minyatür”,
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, İstanbul, 257-260.
3
ORTAÇAĞDAN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Geç Bizans Dönemi sanatının zamansal ve mekânsal sınırlarını tanımlayabilecek,
Anadolu ve Anadolu dışında bulunan Geç Bizans Dönemi Mimarisi örneklerini
tanımlayabilecek,
Geç Bizans Dönemi Resim Sanatı örneklerini açıklayabilecek,
Geç Bizans Dönemi El Sanatı örnekelrini tanımlayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Kilise • Seramik
• Mozaik • Sikke
• Fresko
İçindekiler
• TARİHÇE
Ortaçağdan Günümüze • MİMARİ
Geç Bizans Dönemi
Anadolu Uygarlıkları • RESİM
• EL SANATLARI
Geç Bizans Dönemi
TARİHÇE
Bir önceki bölümde IV. Haçlı seferi sonucunda (1204 yılında) başkent Konstanti-
nopolis’in (İstanbul) Latinler tarafından işgal edildiği ve Haçlıların istila etmedi-
ği topraklarda ise dört farklı Bizans Devletinin hâkim olduğu bilgisi verilmiştir.
Bu devletlerden Nikaia (İznik) İmparatorluğu Cenova ile ittifak kurarak, Venedik
deniz gücüyle kendi aralarında denge sağlamış, 1240 ve 1250 yılları süresince Av-
rupa’daki topraklarını genişletmiştir. 13. yüzyıla gelindiğindeyse, Orta Yunanis-
tan’ın bazı kısımları yeniden Bizanslıların eline geçmişti. Nikaia İmparatorluğu
kısa ömürlü olmuş, ama 1261’de başkent Konstantinopolis’in Latinlerin elinden
alınarak Bizans imparatorluğunun yeniden kurulmasını mümkün kılmıştır. 1261
yılından 1453’e dek uzanan dönem, Geç Bizans Dönemi olarak adlandırılmakta-
dır (Haldon, 2007: 193).
VIII. Mikhael Palaeologos’un 1261’de Bizans tahtına geçmesinin ardından, La-
tin devletleri, Konstantinopolis’i ele geçirmek için yeni bir Haçlı Seferi düzenle-
mişlerdir. Ancak, 1281’de Fransa Kralı IX. Louis’in kardeşi Anjou Dükü Charles’ın
komuta ettiği Haçlı ordusu, Arnavutluk’ta yenilgiye uğramıştır.
VIII. Mikhail Palaeologos döneminde Bizans İmparatorluğu, uluslararası iliş-
kiler bakımından son derece iyi durumdaydı. Maalesef halefleri döneminde, bu
kısa toparlanma döneminin geçici olduğu görüldü. Bizans, özellikle doğu sınırın-
da, Anadolu beyliklerinin saldırılarına maruz kaldı. Bizans İmparatorluğu, VIII.
Mikhail Palaeologos’tan sonra tahta geçen II. Andronikos Palaeologos ve III. An-
dronikos Palaeologos dönemlerinde Anadolu’da Osmanlılarla, Balkanlar’da Sırp-
larla savaşmak zorunda kaldı. Bu dönemde imparatorlukta askeri düzenlemeler
ve vergi reformları yapıldı. Ortodoks Kilisesi’nde yeniden yapılandırmaya gidildi.
İç savaşlarda devleti zayıf düşürdü.
Sırp Kralı Stefan Duğan, 1346 yılında kendini Sırbistan ve Yunanistan impara-
toru ilan etti. Stefan Duğan, birleşik bir Slav Bizans imparatorluğu kurmak için gi-
rişimlerde bulunduysa da başarılı olamadı. 1299 yılında bir beylik olarak kurulan
Osmanlı Devleti 1329 yılında İznik ve 1377 yılında da İzmit’i ele geçirmişti (Şekil
3.1). Osmanlı Padişahı I. Murad, 1362’de Konstantinopolis’in kuzeybatısındaki
Edirne’yi ele geçirdi ve kenti Osmanlı Devleti’nin yeni başkenti yaptı. Balkanlar’da
Türklere karşı girişilen ayaklanmanın 1389 Kosova Savaşı’nda bastırılmasıyla Bi-
zans İmparatorluğu, dört yanından Osmanlı topraklarıyla çevrilmiş bir ada haline
geldi. II. Manuel Palaeologos döneminde, Bizans İmparatorluğu, son bir canlan-
66 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Şekil 3.1
Kaynak: John Haldon. Bizans Tarih Atlası. Çev. Ali Özdamar. İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006. sayfa: 239.
Geç Bizans tarihi ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için G. Ostrogorsky’nin Bizans Dev-
leti Tarihi (Çeviren: Fikret Işıltan. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1981);
Timothy E. Gregory’nin Bizans Tarihi (Çeviren: Esra Ermert. İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları, 2008), J. Haldon’un Bizans Tarih Atlası (Çev. Ali Özdamar. İstanbul: Ki-
tap Yayıevi, 2007) adlı yayınlarını inceleyebilirsiniz.
MİMARİ
1204 yılında Konstantinopolis IV. Haçlı Seferi’ne katılan şövalyelerin eline geçince,
Anadolu’da Laskaris ailesinin hükümdarlığı altında Nikaia (İznik) İmparatorluğu,
1204 ile 1451 yılları arasında Karadeniz kıyılarında Komnenosların Trabzon İm-
paratorluğu, Balkanlarda Arta’da Epiros Desotluğu, başkenti Mistra olan ve 1460
yılına kadar bağımsızlığını koruyan Morea (Peloponnes) Beyliği kurulmuştur.
1261-1453 yılları arası Palaiologos ailesinin hükümranlığı altında yeniden kurulan
Bizans’ı da dikkate alırsak, bu dönemin mimarisinde doğal olarak çeşitli yerel uy-
gulamalar sergilediğini görürüz (Mango, 2006: 210).
1204-1261 yılları arası Latin hükümdarlığının, başkent Konstantinopolis’te tek
mimari etkinliğinin, Hagia Sophia’nın (Ayasofya) güneydoğudaki çatı örtülü kapa-
lı girişinin olduğu söylenebilir. Ancak bunun yanında Latin beylikleri 13. yüzyıl-
dan itibaren Bizans Devleti’ne ait topraklarda, Batılı üslupta birçok şato, manastır
ve kilise yapılmasına da neden olmuştur. 1204 yılında kurulan Nikaia İmparator-
luğunun Magnesia (Manisa), Smyrna (İzmir), Efes ve Priene’dekiler gibi savunma
yapıları dışında, eserlerinin çok azı tanımlanabilmektedir. Bunların yanında İzmir
yakınlarında Nymphaion’daki (Kemalpaşa) üç katlı, dikdörtgen planlı saray, mi-
mari özelliği bakımından önemlidir.
Balkanlarda merkezi Arta’daki Epiros Despotluğu’nun ise mimari eserleri daha
iyi bilinmektedir. En önemlileri arasında Arta’daki Parigoritissa Kilisesi’dir (Man-
go, 2006: 211-217).
Morea (Pelaponnesos) Beyliği’nin Mistra’da yer alan Hodegetria Kilisesi
“Mistra Tipi” denilen kiliselere öncülük etmesi bakımından önemlidir. Mistra
tipi yapılar iki katlıdır. Bazilika Yunan haçı tiplerinin karışımı olan bu yapılarda,
zeminin üç nefli bir bazilika görünüşüne sahip olmasına karşın, sütun dizileri-
nin aralarına yerleştirilen dört payenin yardımıyla üst kat, bir yunan haçı görü-
nümündedir. Alt kat bazilika, üst kat kapalı yuna haçı planlı olan bu tip, ilk kez
Mistra’da görüldüğü için bu isimle adlandırılmaktadır. Anadolu’da tek örneği,
Kırklareli Vize İlçesinde bulunan ve yaygın olarak Vize Ayasofya’sı (H. Sophia)
diye bilinen camidir (Şekil 3.2).
68 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Şekil 3.2
Kırklareli, Vize,
Ayasofya Kilisesi
(Gazi Süleyman
Paşa Cami)
Kaynak: http://
www.kenthaber.
com/marmara/
kirklareli/vize/
Rehber/kiliseler/
vize-ayasofyasi-
Şekil 3.3
Pammakaristos
Manastırı Kilisesi
Kaynak: http://
www.arkeo3d.com/
byzantium1200/
pamma.html
Başkentte “kapalı yunan haçı plan tipi”nin tek temsilcisi Pammakaristos Ma-
nastırı Kilisesi (Fethiye Camii) güney binasıdır. Yine başkentte inşa edilmiş “tek
nefli yapı”lar olarak; İs Kapı Mescidi, Kariye Camii güney şapeli, Boğdan Sarayı,
Sinan Paşa Mescidi’ni sayabiliriz.
Başkent Konstantinopolis’de görülen bir diğer yapı türüyse “yonca planlı
tip”tir. Bizans ‘ın neredeyse her döneminde görülen bu tipin, Geç Bizans Dönemi
örnekleri arasında, Panaghiotissa ve Panagha kiliseleri bulunmaktadır.
Konstantinopolis’teki Palaiolo-
Şekil 3.4
gos kilise mimarisi örnekleri ara-
sında iki önemli yapı daha yer al- Khora Manastırı
Kilisesi (Kariye
maktadır. Bunlardan biri, 1316 ve Camii)
1321 yılları arasında, devlet ve bilim
adamı olan Theodoros Metokhi- Kaynak: http://
www.arkeo3d.com/
tes onarttığı Khora (Kariye Camii) byzantium1200/
Manastırı’dır (Şekil 3.4). Bu ona- chora.htm
rımlarda Orta Bizans Dönemi’nde
Komnenoslar Hanedanlığı’nın yap-
tırdığı kilisenin naosu olduğu gibi
bırakılmış ancak, kubbe yeniden
yapılmıştır. Bir diğer yapı Molla
Gürani Camii’nin dış narteksidir Şekil 3.5
(Yapının Bizans Dönemi adı bilin-
Tekfur Sarayı
memektedir). Bu yapı da Kariye Ca-
mii gibi Palaiologoslar döneminde Kaynak: http://
yeniden ek yapılarla genişletilmiş ve www.arkeo3d.com/
onarılmıştır. byzantium1200/
tekfur.html
Dini mimariden çok ev mima-
risiyle ilişkili olan “portico facade”
düzenlemesinin günümüze gelen
Palaiologoslar dönemini tek örneği
Konstantinopolis kent surlarına ba-
kan, “Tekfur Sarayı” denilen yapıdır
(Şekil 3.5). Bu yapı VIII. Mikhael
Palaiologos’un oğlu olan Porphyro-
gennetos’un sarayı olarak bilinir. Üç katlı dikdörtgen yapının inşa tarihi 1261-
1291 yılları arasında olmalıdır.
70 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Geç Bizans Dönemi yapıların dış cepheleri geometrik motifli tuğlalarla süs-
lenmiş, kubbe kasnaklarının kıvrımlı, yüksek bir görünüş almalarına önem veril-
miştir. Dış cepheler renkli, payeler, nişler, kademeli kemerler, testere dişi motifli
silmeler ile hareketlendirilmiştir. İyi korunmuş bir Palaiologos kilisesinin içine gi-
rildiğinde ilk edinilen izlenim, eldeki mevcut bütün yüzeylerin her santimini kap-
layan figürlü resimlerin üretkenliğidir. Palaiologoslar Dönemi ayrıca, naos ve be-
ma arasındaki yüksek bir bölüntü olan İkonostasis’in ortaya çıkmasına da tanıklık
etmiştir (Mango, 2006: 247).
Başkent Konstantinopolis’te görülen Geç Bizans Dönemi dini mimari tipleri neler-
2 dir? Açıklayınız.
Geç Bizans Dönemi mimariyle ilgili ayrıntılı bilgi için Cyril Mango’nun, Bizans
Mimarisi (Ankara: Rekmay Ltd. Şti., 2006) ve özellikle Palaiologoslar Dönemi baş-
kent mimarisi için Semavi Eyice’nin Son Devir Bizans Mimarisi İstanbul’da Palaio-
logos’lar Devri Anıtları (İstanbul: Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, 1980) adlı
yayınlarını inceleyebilirsiniz.
RESİM
1204’deki Latin İstilası, Bizans imparatorluğunun sanatsal açıdan yağmalandığı
bir dönemdir. 1261’e kadar süren bu dönemin ardından, yeniden kurulan Bizans
İmparatorluğu’nun bundan sonrası ile İstanbul’un Osmanlılar tarafından 1453
yılındaki fethine kadar olan süre Geç Bizans olarak tanımlanır. Son devir resim
sanatı, orta dönemden tamamen farklıdır. Son dönemde bütün siyasi sıkıntılara
rağmen, sanatsal açıdan farklı bir zevkin hâkim olduğu görülür. Bu özel karakteri
nedeniyle bazı araştırmacılar, bu dönemin sanatını “Bizans Rönesansı” veya “Pa-
laiologoslar Devri Rönesansı” olarak tanımlar. Bu tanım, aynı dönemde İtalya’da
başlayan Rönesans hareketiyle karıştırılmamalıdır. Burada sözü edilen, Avrupa’da
doğan, yayılan Rönesans değil, Bizans sanatının erken çağlarından beri aşina ol-
duğu, orta dönemde de bazı örneklerde karşılaştığımız klasik üslubun, resim sa-
natında tekrar egemen olmasıdır. Latin İstilasının acısı üstüne Bizanslı sanatçılar
Batıya dönmek yerine kendi geleneklerine dönmeyi tercih ederek, sanatta klasik
üslubun tekrar egemen olmasını sağlamışlardır.
1204’deki Latin İstilası, Başkenti etkisiz kıldığında, Laskaris Hanedanlığının
İznik (Nicaea/Nikaia) merkezli yönetimiyle karşılaşılır. Bu dönemin resim sanatı
üzerine etkisini saptamak, ne yazık ki çok mümkün değildir. Bilinen sınırlı örnek-
lerden biri İznik H. Sophia kilisesi Diakonikon mekânında yer alan havari ve aziz
tasvirleridir (1250). Bir diğer örnek, Trilye’deki Pantobasilissa Kilisesi’ndeki fres-
kolardır. Laskarisa adının anıldığı kitabeli örneklerse Kapadokya bölgesinde kar-
şımıza çıkar. Suvasa Oktagonu (1222-54), Gülşehir Karşı Kilise (1212) ve Kırşehir
Kırk Martyrler (1216-17) Kiliselerinin fresko kitabelerinde Theodoros Laskaris adı
geçer. İznik örneklerine benzer aziz tasvirleri ve üsluplarıyla dikkati çeken Akhisar
Çanlı Kilise ile Eski Andaval Konstantin ve Helena Kiliseleri freskolarının Laska-
risler döneminde yapıldığı muhtemeldir.
Trabzon H.Sophia Kilisesi, Latin istilası sonrası Trabzon’a yerleşen Komnenos-
ların ortaya koydukları özgün bir örnek olarak karşımıza çıkar. Yapının içinde yer
alan freskolar Komnenos döneminin genel figür üslubuna sahip olmakla birlikte
hacim ve dengeli hareket eden figürleriyle Palaiologoslar Dönemi’nde hâkim olan
üslubun, adeta ön örneği olarak karşımıza çıkarlar (Şekil 3.6).
3. Ünite - Geç Bizans Dönemi 71
Şekil 3.6
Trabzon, H. Sophia,
“Kana Düğünü”
Sahnesi
Kaynak: http://
bbs.keyhole.com/
ubb/ubbthreads.
php?ubb=download
Şekil 3.7
İstanbul, Chora
Manastır Kilisesi
(Kariye Cami)
“Meryem’e Müjde”
Sahnesi.
Kaynak: R.
Ousterhout,
Sanatsal Açıdan
Kariye Camii (Çev.
A. Durukan),
İstanbul, 2002.
İnce uzun bedenlerinde kafalar vücuda göre küçüktür. Öte yandan yüz ifadele-
rindeki derinlik, canlılık kimi zaman abartılı bir görünümü yansıtır. Tüm bu kom-
pozisyonda ağırlıklı olan gerçeğe yakınlıktır. Gerçeği yansıtmaya olan bu yatkınlık,
figürleri ruhani olmaktan çok dünyevi kılan bir unsurdur. Bu yorum, Palaiologos-
lar dönemi resim sanatında baskın olan hümanist yaklaşımı vurgulaması açısından
önemlidir. Yapının Parekklesion bölümündeki freskolarda hümanist yaklaşım daha
çarpıcı biçimde karşımıza çıkar. Freskolardaki konular yapının mezar işlevine uy-
gun olarak seçilmiştir. Bu sahneler arasında özellikle bu dünyadan çok öteki dünya-
ya ait olan öğelerin vurgulandığı “Son Mahkeme” ve “Anastasis” vardır (Şekil 3.8).
Şekil 3.8
İstanbul, Chora
Manastır Kilisesi
(Kariye Cami),
Parakklesion
“Anastasis”
http://ha216c.
wordpress.com/
page/2/
3. Ünite - Geç Bizans Dönemi 73
“Mucizevi Diriltme” gibi sahnelerde dahi hümanist etkinin baskın oluşu ilginçtir.
Bu dönemde ikona geleneğinin devam ettiği ve dönemin anıtsal duvar re-
simlerinde izlenen üsluba paralel özellikler gösterdiği izlenir. 12.-13.yüzyıllarda
ikonaların, İkonastasis’e yerleştirilmeye başlandığı izlenir. Apsis ile naos arasında
ayrım oluşturan ikonastasisler üzerine asılan ikonalar, içerdiği konular ve sırala-
nışlarıyla anıtsal duvar resimlerindekine benzer düzen oluştururlar. Bu yıllarda
ikonalar arasında önemli bir grubu da Azizlerin yaşam öykülerinin anlatıldığı Vi-
ta İkonalar oluşturur. Bu tür ikonaların da en çarpıcı örneklerini Sina Dağı Azize
Katerina Manastırında bulmak mümkündür. Özellikle 13.yüzyıla tarihlenen Vita
İkonaları manastırın koleksiyonunda belgelenebilir.
14. yüzyılda Bizans’ın siyasal çöküşü, resim sanatında son dönemde ortaya
koyan bu çarpıcı üslubun daha fazla ilerlemesine ne yazık ki engel olmuştur. Za-
man içinde zengin bir birikimle oluşturulan Bizans’ın sanatsal mirası Rusya’ya
aktarılmıştır.
Geç Bizans döneminde yoğun olarak kullanılan seramik üretim grupları nelerdir? Tartışınız.
4
Orta Bizans Dönemi seramikleri ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için Lale Doğer’in, “İş-
lev, Teknik ve Estetik Değerlendirmelerle Bizans Günlük Yaşamında Sırlı Seramik”
SERES’O7 IV. Uluslararası Katılımlı Seramik, Cam, Emaye, Sır ve Boya Semi-
neri (Eskişehir, 2007: 709-727) ve “Halkın İmge Dünyasında Seramik Sanatı” Ka-
lanlar: 12. ve 13. Yüzyıllarda Türkiye’de Bizans (İstanbul, Vehbi Koç Vakfı, 2007:
48-51) adlı yayınını inceleyebilirsiniz.
Sikke
Karat: Bir mücevherin (elmas, Latinlerin Konstantinopolis’i istilası (1204-1261) sırasında sürgündeki Nikaia im-
pırlanta, altın) ağırlığığnı ifade paratorluğunda, III. Ioannes (1222-1254) döneminde, hyperpyron’un içindeki al-
eden ölçü birimi, 1 karat 200
miligram ağırlığındadır. tın ayarı 16-18 karat’a düşürülmüştür. Hyperpyron, Konstantinopolis yeniden ele
geçirildikten sonra VIII. Mikhael (1259-1285) döneminde 15 karat’a, II. Androni-
kos (1285-1330) döneminde de 12 karat’a düşmüştür. Altın hyperpyron son kez
11 karat olarak V. Ioannes (1341-1391) döneminde basılmış ve böylece Bizans al-
tın sikkeleri 1350’lerde sona ermiştir (Tekin, 1999: 66). Anlaşılacağı üzere başın-
dan itibaren yaklaşık %98-95 saflıkta basılmış olan altın sikkelerin saflığında 11.
yüzyılın ortalarından itibaren kayda değer bir düşüş gözlenir (Tekin, 2005: 167).
1300 yılı sonrası II. Andronikos (1282-1328) “basilicon” adlı Venedik gümüş
“ducat”sına benzeyen geniş fakat çukur olmayan yeni bir gümüş sikke tedavüle
sokmuştur. Tedavüle girdiği yıldan yaklaşık 50 yıl sonra ortadan kalkan bu sikke
hyperpyron’un 1/12’si değerindeydi (Grierson, 1999: 16). 14. yüzyılın üçüncü çey-
reği içinde, V. Ioannes’in (1341-1391) iktidarı döneminde altın sikkenin yerini,
hyperpyron adını taşıyan gümüş sikke almıştır. Gümüş hyperpyron, aynı adı ta-
şıyan önceki altın hyperpyron’un yarısı değerindeydi. Bu sikke “stavraton” olarak
da bilinmektedir (Tekin, 1999: 40).
13. yüzyılın sonlarına doğru diğer bakır sikkeler gibi tetarteron’da ortadan kal-
kar. II. Andronikos ve III. Andronikos (1328-41) dönemlerinde “Assaria” adı ile
bilinen hafif bakır sikke tedavüle girmiştir. İki imparator da her yıl assaria üzerin-
deki modelleri değiştirdiği için sıra dışı, bozuk, korumasız ve yeniden üretileme-
yecek numuneler ortaya çıkmıştır. 1367 yılında imparator V. Ioannes’in tedavüle
soktuğu gümüş “stavraton”un yanında iki bakır birim de bulunmaktadır. Fransız
“dernier tournois”in modelinde “tornese” ve bundan 1 gr. hafif olan “follaro” teda-
vüle girmiştir (Grierson, 1999: 22).
Palaiologos Hanedanı dönemi sikkelerinde imparator tiplerinin betimlenme-
sinde iki farklı dönem vardır. Birincisi 1261’den sonradır ve sürekli değişen tipler-
dir. Bunlar ayakta figür (tek başına ya da ortak imparator ile), yarım 4/3 cepheden
figür (tek başına ya da ortak imparator ile), oturan figür (genellikle tek başına),
diz çökmüş figür (İsa ya da Meryem önünde), proskynesis (İsa ya da Meryem
önünde). Doğal olarak imparatorlar yine bir işaret tutar. İmparator tiplerinin bu
çeşitliliği ikinci dönemde zıtlık gösterir. 1360 sonrası bu ikinci dönemde, baskın
olan tip, imparatorun cepheden büstüdür. Bu tip neredeyse 11. yüzyıldan itibaren
görülmemiştir. Buna ek olarak bir yenilik imparatorun kubbe biçimli taç ve yakalı
bir kıyafet ile betimlenmesidir. Buna rağmen küçük birimlerde yine de ayakta bir
figür ve çok az da olsa at üzerinde imparator figürü görülür. Palaiologos Hanedanı
3. Ünite - Geç Bizans Dönemi 75
15. yüzyılın ilk yarısında Bizans imparatorluğu hangi madenden sikke basıyordu?
Açıklayınız. 5
76 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Özet
Geç Bizans Dönemi sanatının zamansal ve me- Anadolu ve Anadolu dışında bulunan Geç Bizans
1 kânsal sınırlarını tanımlamak. 2 Dönemi Mimarisi örneklerini tanımlamak.
Nikaia İmparatorluğu 1261’de başkent Konstan- 1204 yılında Konstantinopolis IV. Haçlı Sefe-
tinoplis’in Latinlerin elinden alınarak, Bizans ri’ne katılan şövalyelerin eline geçince, Anado-
imparatorluğunun yeniden kurmuştur. Dola- lu’da Laskaris ailesinin hükümdarlığı altında Ni-
yısıyla 1261 yılından 1453’e dek uzanan dönem kaia (İznik) İmparatorluğu, 1204 ile 1451 yılları
Geç Bizans Dönemi olarak adlandırılmaktadır. arasında Karadeniz kıyılarında Komnenosların
VIII. Mikhael Palaeologos’un 1261’de Bizans Trabzon İmparatorluğu, Balkanlarda Arta’da
tahtına geçmesinin ardından, Latin devletle- Epiros Desotluğu, başkenti Mistra olan ve 1460
ri Konstantinopolis’i ele geçirmek için yeni bir yılına kadar bağımsızlığını koruyan Morea (Pe-
Haçlı Seferi düzenlemişlerdir. Ancak, Arnavut- loponnes) Beyliği kurulmuştur. 1204-1261 yıl-
luk’ta yenilgiye uğratılmıştır. VIII. Mikhail Pa- ları arası Latin hükümdarlığının, başkent Kons-
laeologos döneminde Bizans İmparatorluğu, tantinopolis’te tek mimari etkinliğinin Hagia
uluslararası ilişkiler bakımından son derece iyi Sophia’nın (Ayasofya) güneydoğudaki çatı örtü-
durumdaydı. Maalesef halefleri döneminde bu lü, kapalı girişinin olduğu söylenebilir. Balkan-
kısa toparlanma döneminin geçici olduğu gö- larda, merkezi Arta’daki Epiros Despotluğu’nun,
rüldü. Bizans özellikle Anadolu’da Osmanlılarla, mimari eserleri daha iyi bilinmektedir. Morea
Balkanlar’da Sırplarla savaşmak zorunda kaldı. (Pelaponnesos) Beyliği’nin Mistra’da yer alan
Bu dönemde imparatorlukta askeri düzenle- Hodegetria Kilisesi “Mistra Tipi” denilen kili-
meler ve vergi reformları yapıldıysa da impara- selere öncülük etmesi bakımından önemlidir.
torluk iç savaşlarda da zayıf düşürdü. Osman- Yunanistan’da Selanik kentinde Palaiologoslar
lıların Ankara Savaşı’nda Timur’un ordusuna Dönemi’ne ait çok sayıda kilise bulunmaktadır.
yenilmesi, Bizans İmparatorluğu için geçici bir Trabzon İmparatorluğu’ndan (1204-1461) kalan
rahatlama yarattı. Ancak, 1452 yılında Sultan yapılarda mevcuttur. Ancak bunlardan Ayasofya
II. Mehmed, 1452 yılında Bizans İmparatorlu- dışında diğerleri yeterli olarak araştırılmamış-
ğu’nun anlaşmaya uymamasını sebep göstere- tır. Başkent Konstantinopolis’de, Palaiologoslar
rek büyükbabası Bayezid’in yaptırdığı Anadolu Dönemi’ne ait “Dehlizli Tip, Kapalı Yunan Haçı
Hisarı’nın karşısında Rumeli Hisarı’nın inşasına Planlı, Tek Nefli, Yonca Planlı” dini yapı tipleri
başladı. Konstantinopolis’i ele geçirmek üzere görülmektedir.
hazırlıklarını tamamlayan Osmanlı Padişahı II.
Mehmed, 1453’te 80.000 kadar askeriyle şehri
kuşattı. Hıristiyanlar sayıca azlıklarına rağmen
kenti savundular. 29 Mayıs 1453 günü elli üç gün
süren kuşatmanın ardından Konstantinopolis,
Osmanlıların eline geçti.
3. Ünite - Geç Bizans Dönemi 77
Geç Bizans Dönemi Resim Sanatı örneklerini Geç Bizans Dönemi El Sanatı örneklerini tanım-
3 açıklamak. 4 lamak.
Son devir resim sanatı Orta dönemden tamamen Geç Bizans Dönemi’nde günlük kullanım obje-
farklıdır. Son dönemin bütün siyasi sıkıntılarına leri dışında, lüks obje üretimine çok az rastlan-
rağmen, sanatsal açıdan farklı bir zevkin hâkim maktadır. Bunun nedenleri arasında 1261-1453
olduğu görülür. Bu özel karakteri nedeniyle bazı yılları arasında imparatorluğun içinde bulundu-
araştırmacılar, bu dönemin sanatını “Bizans Rö- ğu siyasal ve ekonomik bunalım, ayrıca değerli
nesansı” ya da “Palaiologoslar Devri Rönesansı” objelerin ham maddesinin kaynağı olan toprak-
olarak tanımlar. 1204’deki Latin İstilası, Başkenti ların kaybı sıralanabilir. Bizanssın fildişi ve teks-
etkisiz kıldığında Laskaris Hanedanlığının İz- til üretimine bu dönemde neredeyse hiç rast-
nik (Nicea) merkezli yönetimiyle karşılaşılır. Bu lanmaz. Ancak bunun yanında az sayıda da olsa
dönemin resim sanatı üzerine etkisini saptamak cam ve maden eser üretildiği ve günlük kulla-
ne yazık ki çok mümkün değildir. Bilinen sınırlı nımın da vazgeçilmez malzemeleri olan seramik
örneklerden biri İznik H.Sophia kilisesi Diako- ve sikke üretiminin devam ettiği görülmektedir.
nikon mekânında yer alan havari ve aziz tasvir-
leridir. Bir diğer örnek Trilye’deki Pantobasilissa
Kilisesindeki freskolardır. Laskarisa adının anıl-
dığı kitabeli örneklerse Kapadokya bölgesinde
görülür. Trabzon H.Sophia Kilisesi, Latin istilası
sonrası Trabzon’a yerleşen Komnenosların orta-
ya koydukları özgün bir örnek olarak karşımıza
çıkar. Lakarisler’in politik ilişki içinde olduğu
Bulgar Çarlığı topraklarında Bizans resim sa-
natını izleri bu dönemde örneklerle izlenebi-
lir. Örneğin Boyana’daki Kaloyan Kilisesi, 1259
tarihli bir eser olarak belgelenir. Günümüzde,
Başkent’teki yapılarda gördüğümüz mozaiklerin
çoğunluğu Palaiologoslar Dönemi’ne aittir. Baş-
kentin bu döneme ait en çarpıcı örnekleri Chora
Manastırı (Kariye Camii)’nda yer alır.
Bu dönemde ikona geleneğinin devam ettiği ve
dönemin anıtsal duvar resimlerinde izlenen üs-
luba paralel özellikler gösterdiği izlenir. 12.-13.
yüzyıllarda ikonaların, İkonastasis’e yerleştirilme-
ye başlandığı izlenir. Bu yıllarda ikonalar arasında
önemli bir grubu da Azizlerin yaşam öykülerinin
anlatıldığı Vita İkonalar oluşturur. Bu tür ikona-
ların da en çarpıcı örneklerini Sina Dağı Azize
Katerina Manastırında bulmak mümkündür.
78 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Kendimizi Sınayalım
1. Bizans tarihinde 1261-1453 yılları arası döneme ve- 6. Başkent Konstantinopolis’de Geç Bizans Dönemi
rilen ad aşağıdakilerden hangisidir? resim sanatı örnekleri en yoğun olarak aşağıdaki yapı-
a. Erken Bizans lardan hangisinde görülür?
b. Orta Bizans a. Hagia Sophia
c. Geç Bizans b. Chora Manastırı Kilisesi
d. Karanlık Dönem c. Hagia Eirene
e. İkonaklazma d. Zeyrek Camii
e. Fethiye Camii
2. Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantino-
polis hangi yıl Osmanlı Devleti’nin eline geçmiştir 7. En çarpıcı örnekleri Sina Dağı Azize Katerina Ma-
a. 1261 nastırında bulunan ve azizlerin yaşam öykülerinin an-
b. 1204 latıldığı örneklere ne ad verilir?
c. 1544 a. Vita-ikonaları
d. 1453 b. Konaklast
e. 1503 c. Maphorion
d. Champleve
3. Aşağıdaki mimari yapı tiplerinden hangisi Geç Bi- e. Hale
zans Dönemi’nde başkentte görülmez?
a. Dehlizli 8. Geç Bizans Dönemi seramik sanatında yoğun ola-
b. Kapalı Yunan Haçı rak görülen üretim grubu aşağıdakilerden hangisidir?
c. Mistra a. Zeuxippus Seramikler
d. Yonca Planlı b. Slip Boya
e. Tek Nefli c. Kazıma
d. Lüster
4. Alt kat bazilika, üst kat kapalı yunan haçı planlı ya- e. Boyama
pılara ne ad verilir?
a. Bazilika 9. Geç Bizans Dönemi’nde aşağıdaki el sanatı ürünle-
b. Yunan Haçı rinden hangilerine rastlanmaz?
c. Şapel a. Maden
d. Mistra b. Sikke
e. Arta c. Fildişi
d. Seramik
5. Bizans resim sanatında “Bizans Rönesansı” veya e. Sgrafitto
“Palaiologoslar Devri Rönesansı” olarak adlandırılan
dönem aşağıdakilerden hangisidir? 10. “Basilicon” adlı Venedik gümüş “ducat”sına benze-
a. Erken Bizans yen geniş fakat çukur olmayan gümüş sikke Bizans’ın
b. Orta Bizans hangi döneminde tedavüle girmiştir?
c. Geç Bizans a. Erken Bizans
d. Karanlık Dönem b. Orta Bizans
e. İkonaklazma c. Geç Bizans
d. Karanlık Dönem
e. İkonaklazma
3. Ünite - Geç Bizans Dönemi 79
Sıra Sizde 3
Geç Bizans Dönemi bütün siyasi sıkıntılarına rağmen
sanatsal açıdan farklı bir zevkin hâkim olduğu dönem-
dir. Bu özel karakteri nedeniyle bazı araştırmacılar, bu
dönemin sanatını “Bizans Rönesansı” veya “Palaiolo-
goslar Devri Rönesansı” olarak tanımlar. Bu tanım,
aynı dönemde İtalya’da başlayan Rönesans hareketiyle
karıştırılmamalıdır. Burada sözü edilen Avrupa’da do-
ğan ve yayılan Rönesans değil, Bizans sanatının erken
çağlardan beri aşina olduğu ve orta dönemde de bazı
örneklerde karşılaştığımız klasik üslubun resim sana-
tında tekrar egemen oluşudur.
80 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 4 Doğer, Lale (2007). “İşlev, Teknik ve Estetik Değer-
Geç Bizans döneminde sıklıkla Zeuxippus Seramikler, lendirmelerle Bizans Günlük Yaşamında Sırlı Se-
Champleve Seramikler, Tek Renk Sırlı Seramikler, Slip ramik”, SERES’O7 IV. Uluslararası Katılımlı
Boyalı, Sgrafitto Seramikler, Yeşil ve Kavuniçi Leke- Seramik, Cam, Emaye, Sır ve Boya Semineri, Es-
li Seramikler, Mangan-Kahverengi Lekeli Seramikler, kişehir, 709-727.
Yeşil Lekeli Seramikler kullanılmıştır. Doğer, Lale (2007). “Halkın İmge Dünyasında Seramik
Sanatı”, Kalanlar: 12. ve 13. Yüzyıllarda Türki-
Sıra Sizde 5 ye’de Bizans, İstanbul: Vehbi Koç Vakfı, 48-51.
Ersen, A. (1990). “Orta ve Geç Devirde Bizans Mimari-
Bizans imparatorluğunda altın sikke İmparator V. Io-
sinin Merkez (İstanbul) ve Yunanistan Örneklerin-
annes (1341-1391) döneminde son kez basılmış ve
deki Üslup Farklılıkları”, Sanat Tarihi Araştırma-
böylece Bizans altın sikkeleri 1350’lerde sona ermiştir.
ları Dergisi, S.7, 2-16.
Dolayısıyla 15. yüzyılın ilk çeyreğinde Bizans İmpara- Eyice, S. (1980). Son Devir Bizans Mimarisi İstan-
torluğu gümüş ve bakır sikke basıyordu. bul’da Palaiologos’lar Devri Anıtlar, İstanbul:
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu.
Eyice, S. (1988). “Bizans Mimarisi”, Mimarbaşı Koca
Sinan’ın Yaşadığı Çağ ve Eserleri, İstanbul: Vakıf-
lar Yayınları, 45-50.
Gregory, Timothy E. (2008). Bizans Tarihi (Çev. Esra
Ermert), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Grierson, P. (1999). Byzantine Coinage, Washington,
D.C.: Dumbarton Oaks Reseacrch Library and Col-
lection.
Haldon, John. (2006). Bizans Tarih Atlası (Çev. Ali
Özdamar), İstanbul: Kitap Yayınevi.
Mango, C. (2007). Bizans. Yeni Roma İmparatorluğu
(Çev.G. Ç. Güven), İstanbul.
Mango, C. (2006). Bizans Mimarisi, Ankara: Rekmay
Ltd. Şti.
Nelson, R.S. ve K.M.Collins (2006). Icons from Sinai,
Los Angeles.
Ostrogorsky, Georg. (1981) Bizans Devleti Tarihi
(Çev. Fikret Işıltan), Ankara: Türk Tarih Kurumu
Basımevi.
Ousterhout, R. (2002). Sanatsal Açıdan Kariye Camii
(Çev. A. Durukan), İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Ya-
yınları
Ötüken, Y. (1998). “Bizans: Anıtsal Resim ve Minya-
tür”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, İstanbul,
257-260.
Ötüken, Y., vd. (2007). “Resim Sanatında İnancın İm-
geleri”, Kalanlar. 12.ve13. Yüzyıllarda Türkiye’de
Bizans, İstanbul: Vehbi Koç Vakfı, 33-35.
Tekin, O. (1999). Yapı Kredi Koleksiyonu Bizans Sik-
keleri, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Tekin, O. (2005). “Eski Yunan, Roma ve Bizans Altın
Sikkeleri”, Altının İktidarı, İktidarın Altınları:
Yapı Kredi Altın Sikke Koleksiyonu (Ed. Şennur
Şentürk ve Selahattin Özpalabıyıklar), İstanbul:
Yapı Kredi Kültür ve Sanat Yayıncılık, 39-67.
4
ORTAÇAĞDAN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Anadolu Selçuklu ve Erken Dönem Türk Beyliklerinin kuruluşlarını açıklaya-
bilecek,
Anadolu Selçuklu Dönemi kültürel ortamını tanımlayabilecek,
Anadolu Selçuklu Dönemi sanatını açıklayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Ahlatşahlar (Sökmenliler) • Mengücekliler
• İnaloğulları • Çakalılar ve Tanrıbermişliler
• Büyük Selçuklular • Saltuklular
İçindekiler
Cami ve Mescitler
Erken Dönem Türk Beyliklerinin günümüze gelebilen yapıları içerisinde, ilk sıra- Sahın: Birbirine paralel
yı cami ve mescitler almaktadır. Büyük Selçukluların inşa ettirdikleri Diyarbakır kemer sıraları arasında
kalan üstü örtülü geniş
Ulu (1091-1092) ve Siirt Ulu (1129 onarım) Camii, Anadolu Türk döneminin en mekân birimlerine sahın
erken tarihli cami yapılarını oluştururlar. 1150 yılında onarıldığı anlaşılan Bitlis denilmektedir.
Ulu Camii, Dilmaçoğullarına bağlanmaktadır. Mihraba paralel üç sahınlı Bitlis Paye: Taş ve tuğla gibi kargir
Ulu Camii’nin, güney sahnının mihrap önü bölümü, tromp geçişli kubbe, sahın- malzemelerle örülerek inşa
edilen taşıyıcı ayaklara paye
ları sivri kemer profilli beşik tonoz örtülüdür. Sahınları birbirinden ikisi duvarla- denilmektedir.
ra dayanan dördü serbest payeli iki destek sırası ile sivri kemerler ayırır. Mihrap
Tonoz: Taş ya da tuğla
önü kubbesi dışarıdan yüksek bir kasnakla çevrelenmiş ve konik külâh içerisine malzemeyle örülmüş, alttan
alınmıştır. Avlusu bulunmayan caminin mihraba paralel sahınlı ve mihrap önü iç bükey görüntülü tavanlara
kubbeli camilere örnek teşkil ettiği düşünülmektedir. tonoz denilmektedir. Bir
kemerin aralıksız olarak
Diyarbakır Şafiler Camii (1140-1141), Diyarbakır (Hz. Ömer) Şeddad (1145- devam ettirilmesiyle
1155) ve Diyarbakır Kale Camii (1160-1163) İnaloğullarına aittir. İnaloğulların- oluşturulanlarına beşik tonoz
denilmektedir. Tonoz örtülerin,
dan İl-aldı’nın 1140-1141 tarihinde Diyarbakır Ulu Cami’nin avlusuna kuzeyba- çapraz, haç, kaburgalı
tıdan bitişik olarak inşa ettirdiği Şafiler Camii, mihraba paralel üç sahınlı, düz haç, yıldız ve bileşik tonoz
olarak adlandırılan çeşitleri
ahşap tavanlıdır. Sahınlar, beşer sütunlu iki sütun sırası ve sivri kemerlerle birbi- bulunmaktadır.
rinden ayrılırlar. İnaloğullarının veziri Nisanoğlu Ebu’l Kasım Ali (1145-1155),
Diyarbakır Mardin Kapı’nın üzerindeki mevcut mekânı cami olarak düzenletmiş-
tir. Hz. Ömer ya da Şeddad Camii adıyla bilinen bu camide mevcut mekân, üst
seviyede duvarlarına atılan iki kemerle, her biri kare alt yapıya oturan yan yana
sıralanmış üç kubbeyle örtülmüştür. Nisanoğlu Ebu’l Kasım Ali ayrıca, evvelce ki-
liseden çevrilen Diyarbakır İç Kale Camii’ne 1160 yılında kare kesitli, dikdörtgen
prizma gövdeli, silidirik petekli bir minare ekletmiş, 1163 yılında mevcut caminin
yerine kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen biçimli bir alana oturan bugünkü
mihraba paralel üç sahınlı Kale (Hz. Süleyman) Camii’ni yaptırmıştır.
Silvan Ulu (1152-1157), Harput Ulu (1156-12157), Mardin Ulu (1176) ve Kızıl-
tepe Ulu Camii (1204) Artuklulara aittir. Kubbe eteğinde bulunan kitabesine göre,
Artuklu hükümdarı Necmeddin Alp (1152-1176) tarafından yaptırdığı anlaşılan
Silvan Ulu Camii’nin, üç sahın genişliğinde mihrap önü bölümü ve mihraba para-
lel dört sahını bulunur. Kuzeydeki sahının ortadaki üç birimi çapraz tonoz, diğer
sahınlar sivri kemer profilli beşik tonozlarla örtülüdür. Caminin kuzey cephesi,
özgününde bir avlusunun bulunduğuna işaret etmektedir. Artuklu hükümdarı
Fahreddin Kara Arslan’ın, 1156-1157 yılında yaptırdığı, mihrap önü kubbeli mih-
raba paralel iki sahınlı Harput Ulu Camii ise, ortasında yer alan iç avlusu ile diğer
88 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
aksın batısında mihraba dik birer, mihrap aksının doğusunda mihraba paralel beş
sahın bulunur. Orta sahının mihrap önü bölümü ile kare alt yapılı kuzeyden üçün-
cü birimi kubbe, sahınlar sivri kemer profilli beşik tonozlarla örtülüdür.
Saltukluların her ikisi de Erzurum’da yer alan iki cami yapısı bulunmaktadır.
12. yy da Ebû’l-Kâsım Bey’in yaptırdığı kabul edilen Kale Camii, iç kalenin ya-
rım yuvarlak kesitli burçlarından birinin içerisine mihrabı yerleştirilmek suretiyle
kuzey güney doğrultusunda, kareye yakın dikdörtgen biçimli bir alana oturtul-
muştur. Harimin ortasındaki, birbirlerine bakan kollarına kare kesitli birer paye
dayanan ‘L’ biçimli iki serbest payenin sivri kemerlerle birbirlerine ve duvarlara
bağlanmalarıyla mekân mihraba paralel iki sahına ayrılmıştır. Güneydeki sahın,
iki yandan sivri kemer profilli beşik tonozlara oturan kubbe, kuzeydeki sahın, iki
yandan sivri kemer profilli beşik tonozlara oturan aynalı çapraz tonoz ile örtü-
lüdür. Mihrap önü kubbesi, dıştan silindirik gövdeli kasnakla sarılmış ve konik
külâh içerisine alınmıştır. Caminin yakınına kitabesine göre, Ebû’l-Kâsım Bey
tarafından 12. yüzyılda silindirik gövdeli gözetleme ve minare işlevlerini yerine
getirdiği düşünülen Tepsi Minare adıyla anılan bir kule yaptırılmıştır. 1179 yılın-
da inşa edildiği kabul edilen Erzurum Ulu Camii ise, mihraba dik yedi sahından
oluşmaktadır. Sahınınları birbirinden her biri beşer payeli ikişer destek sırası ile
sivri kemerler ayırmaktadır. Daha geniş olan orta sahnın iki yanında dörder paye
bulunmaktadır. Orta sahının mihrap önü bölümü iki kemer genişliğinde kare alt
yapıya oturan kubbe ile örtülüdür. Bu bölümün kuzeyindeki birim aynalı çapraz,
onun kuzeyindeki birim ise, mukarnas dilimleriyle oluşturulmuş bindirmeli to-
nozla örtülüdür. Diğer birimler, sivri kemer profilli beşik tonozlarla örtülüdür.
Onarımlarla özgünlüğünü yitirmiş bulunan caminin, kârgir olduğu anlaşılan yı-
kılmış mihrap önü kubbesinin yerine Osmanlı Dönemi’nde, bindirmeli ahşap ki- Kârgir: Taş, tuğla, kerpiç gibi
malzemelerden inşa edilmiş
rişlerden oluşturulan bir kırlangıç kubbe yapılmıştır. Mengüceklilerin Divriği’de her türlü mimari öge kârgir
bulunan iki cami yapısından Kale Camii, Divriği Mengücekli kolu hükümdarı Sü- olarak adlandırılmaktadır.
leyman Bey tarafından 1155 yılı civarında yaptırılmıştır. Azerbeycanlı Firuz oğlu Kırlangıç kubbe: Kırlangıç
Meragalı Hasan’ın eseridir. Mihrap ekseninin iki yanındaki üçer serbest payeli yuvasına benzer biçimde
birer destek sırasının, payelerine atılan kuzey güney doğrultulu sivri kemerlerle bindirmeli ahşap kirişlerle
oluşturulmuş örtü çeşitlerine
mihrap ekseninde sivri kemer profilli beşik tonoz örtülü mihraba dik bir sahın kırlangıç kubbe denilmektedir.
oluşturulmuştur. Payelerden eksenin doğusundakilerin doğu, batısındakilerin
batı duvarına sivri kemerlerle bağlanmalarıyla, ayrıca, doğu ve batı duvarları bo-
yunca ar arda sıralanan her biri kubbe örtülü beş eş bölüm oluşturulmuştur. Div-
riği Mengücekli kolunun hükümdarı Ahmed Şah tarafından 1228-1229 yılında
yaptırılan Divriği Ulu Camii (Şekil 4.1-4.2) şifahane, cami ve türbeden oluşan bir
külliyenin ana yapısını oluşturmaktadır. Ahlatlı Mugîs oğlu Hürremşah’ın eseri
olan camiye, kuzey ve batı cephe eksenlerinde bulunan dışa taşkın birer portal-
le girilmektedir. Harimin güneydoğu köşesine açılan, doğu cephedeki Selçuklu
üslubunda yapılmış üçüncü portalden bu köşede bulunan bey mahfiline geçil-
mektedir. Mihrap ekseninin iki yanına yerleştirilen, her birinde dörder paye bu-
lunan ikişer destek sırasının payelerinin sivri kemerlerle birbirlerine ve duvarlara
bağlanmasıyla harim, her biri farklı türde tonoz ve kubbe çeşitlemeleriyle örtülen
farklı boyutta yirmi beş birime ayırılmıştır. Mihrap önü bölümü, on iki kemerli
kaburgalı kubbeyle örtülmüştür. Harimin ortasındaki bölüm aydınlık açıklıklık-
lıdır. Farklı kuruluş ve bezemelere sahip portallerinden kuzey cephede yer alanı
yüksek kabartma bitkisel bezemeleri ve Güneş kursları, batı cephede yer alanı,
büyük boyutlu kabartma kuş figürleri ile ünlüdür.
Kârgir kuruluşlu büyük ölçekli Selçuklu Camilerinin en tanınmışlarını Kon-
ya Alaeddin (1155), Sivas Ulu (1197), Konya İplikçi (12.yy sonu), Akşehir Ulu
(1213), Niğde Alaeddin (1223), Malatya Ulu (1224), Afşin Eshab-ı Kehf (1232),
90 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Mazgirt Elti Hatun (1252), Kayseri Huand Hatun (1238), Amasya Burmalı Mina-
re (1237-1247), Kayseri Hacı Kılıç (1249), Amasya Gök Medrese (1266-67), Kay-
seri Bünyan Ulu (1256) ve Kayseri Develi Ulu Camii (1281) oluştururlar.
inşa edilen caminin, mihrap ekseninin iki yanında her birinde dörder payenin
bulunduğu birer destek sırası yer alır (Şekil 4.4). Payelerin sivri kemerlerle bir-
birlerine ve duvarlara bağlanmasıyla harim onbeş bölüme ayrılmıştır. Harimin
ortasındaki bölüm aydınlık açıklıklıdır. Mihrap duvarı boyunca sıralanan kare alt
yapılı üç bölüm, tromp geçişli kubbelerle örtülmüştür. Kuzey duvarına dayanan
üç bölümden doğudaki çapraz, ortadaki aynalı düz, batıdaki sivri kemer profilli
beşik tonoz örtülüdür. Çapraz tonoz örtülü bölümün kuzey duvarında, günümüze
gelemeyen bey mahfiline geçildiği düşünülen daha sade ikinci bir portal açılmış-
tır. Caminin diğer bölümleri kuzey güney doğrultusunda sivri kemer profilli be-
şik tonozlarla örtülüdür. Yapının kuzeydoğu köşesinde, içeriden geçilen silindirik
gövdeli minare bulunur. Doğu portalinin kemer köşeliklerinde saç örgülü birer
insan başı kabartması, kuzeybatı üst köşesinde bir kuş figürü yer alır.
1224 yılında Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad Dönemi’nde yaptırıldığı kabul
edilen Malatya Ulu Camii’nin de birkaç inşa dönemi geçirdiği anlaşılmaktadır (Şe-
kil 4.5). Batı portalinde 1247, doğu
portalinde 1273-74 tarihli birer ki- Şekil 4.5
tabe yer almaktadır. Yapının orta- Malatya Ulu Camii
sında Harput Ulu Camii’nde oldu-
ğu gibi bir iç avlu bulunur. Cami,
genel olarak, iç avluyu üç yönden
saran bir bölüm ile daha sonra av-
luya kuzeyinden eklenen mihraba
paralel dört sahınlı ikinci bir cami
yapısından oluşur. Avlu, güneyin-
den iki sahın genişliğinde kub-
be örtülü mihrap önü bölümüne
bağlanan bir eyvana açılmaktadır.
Eyvan kemerinde ve kubbe kasna-
ğında yer alan iki çini kitabeden bu
bölümlerin Malatyalı Ebubekir oğlu Yakup’un eseri olduğu anlaşılmaktadır. Avlu, do-
ğu ve batısından sivri kemer profilli beşik tonozlarla örtülmüş, mihraba paralel seki-
zer sahınla bağlantılı sivri kemerlerle çevrelenmiştir. Kubbe, eyvan tonozu ve avlunun
revak kemerlerinde sırlı tuğla, eyvan kemeriyle bu kemeri çevreleyen şeritler ile yazılı
panolarda çini kullanılmıştır. Malatya Ulu Camii, mihrap önü kubbeli, eyvanlı ve iç
avlulu, Büyük Selçuklu camilerinin Anadolu’da kısmen tekrarlandığı tek örnektir.
Artuklu camileri ile Divriği Ulu Camii ve Şifahanesi’nin öne çıkan özellikleri neler-
3 dir? Açıklayınız.
Medreseler
İslâm dünyasında, eğitimi düzenleyerek Nizamiye medreseleri olarak adlandırı-
lan ilk düzenli medrese yapılarını inşa ettiren Büyük Selçukluların ünlü veziri Ni-
zam-ül mülk’dür. Anadolu’da Türk devri başladığında, en erken tarihli ilk medrese
yapılarını, Büyük Selçukluların mirasçısı olan Artuklu, Danişmendli ve Selçuklu-
lar inşa ettirmişlerdir. Erken tarihli medrese yapılarına Orta, Güneydoğu ve Doğu
Anadolu bölgelerinde rastlanmaktadır. Genel olarak belli bir alanda eğitim veren
kurumlar olarak beliren medreselerin dini eğitim verenlerinin yanı sıra İslâm hu-
kuku, tıp eğitimi verenleri, Selçukluların Kırşehir Caca Bey Medresesi’nde olduğu
gibi rasathane görevini yerine getirenleri bulunmaktadır. Benzer mimari özellikle-
re sahip olan medreseler, kapalı ve açık avlulu olmak üzere iki grupta toplanırlar.
Anadolu’nun en erken tarihli açık avlulu medreselerini Artuklular, kubbe örtülü
4. Ünite - Selçuklu Dönemi 93
Şifahaneler
Artuklu, Mengücekli ve Selçuklular, medrese plan şemalarını kullanarak hasta te- Maristan: Ortaçağ İslam
davilerinin yapıldığı şifahaneler de inşa etmişlerdir. Mardin Artuklu hükümdarı dünyasında hasta tedavi
edilen şifahanelere genellikle
Necmeddin İl-gazi’nin, 1108-1109 yılında Mardin’de yaptırdığı cami, medrese, şi- maristan denilmektedir.
fahane, hamam ve çeşme yapısının bulunduğu Emineddin Külliyesi’nin yıkılan
maristanı Anadolu, Türk döneminin bilinen en erken tarihli şifahane yapısıdır.
Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın kızı Gevher Nesibe’nin vasiyeti üzerine, II.
Kılıç Arslan ve I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ortak saltanatları sırasında 1205-1206
yılında inşa edilen Kayseri Gevher Nesibe maristanı Selçukluların bilinen ilk şifa-
hanesidir. Kayseri Çifte Medrese adıyla bilinen iki yapının yan yana inşa edilme-
siyle oluşturulmuş yapı topluluğunun batısında şifahane, doğusunda tıp eğitimi
verdiği düşünülen medrese yer alır. Her ikisi de üç yönden revaklarla çevrelenmiş
açık avlulu ve dört eyvanlıdır. Eyvanların yanlarında irili ufaklı odalar, doğu yan
eyvanının kuzeyinde Gevher Nesibe ve yakınları için yaptırıldığı düşünülen iki
katlı kümbet yer alır. Kayseri Çifte Medresesi, Selçukluların tıp medresesi ile şifa-
hane yapısını birlikte inşa ettikleri ilk örnektir.
Bu yapıyı, Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus’un 1217-1218 yılında Sivas’ta
inşa ettirdiği şifahane takibederler (Şekil 4.12). Yapıya kuzeyinden günümüze ge-
lemeyen bir medresesinin bulunduğu 1937-1938 yılında gerçekleştirilen kazı ça-
lışmaları sonucunda tespit edilmiştir.
Şekil 4.12
Sivas I. İzzeddin
Keykavus Şifahanesi
Türbe Cephesi ve
Figürlü Bezemeleri
Dört eyvanlı açık avlulu şifahane yapısının avlusunu iki yönden revaklar çev- Bimarhane: Ortaçağ İslam
dünyasında akıl hastalarının
reler. Ana eyvan kemerinin güney köşeliğine Ay biçimli bir rozet içinde saç örgülü tedavi edildiği şifahanelere
kadın, kuzey köşeliğine Güneş biçimli rozet içinde erkek başı kabartması yerleşti- bimarhane denilmektedir.
rilmiştir. Kabartma başlar, birer kelime-i tevhid yazısıyla çevrelenmiştir. Geomet-
rik geçmelerle bezenmiş portalinin köşeliklerinde kabartma arslan ya da kaplan
olabilecek hayvan figürleri bulunmaktadır. Şifahanenin, I. İzzeddin Keykavus’un
vefatı üzerine üçgen kuşak geçişli bir kubbeyle örtülerek Marendli Ahmet usta
tarafından türbeye dönüştürülen güney eyvanın çinileri ve kasnağının tuğla be-
zemeleri benzersizdir.
II. Kılıç Arslan’ın Konya’da inşa ettirdiği bimarhane ile I. Alaeddin Keyku-
bad’ın 1221 tarihinde Konya’da yaptırdığı şifahane ve cüzzamhane yapıları günü-
müze gelmemiştir. Selçukluların bunlardan başka Çankırı Atabey Cemaleddin
Ferruh (1235), Kastamonu Pervaneoğlu Ali (1272) ve 1277 öncesine tarihlenen
Tokat Müineddin Pervane (Gök Medrese) şifahaneleri bulunmaktadır. Mengücekli
Ahmed Şah’ın eşi Melike Turan’ın 1228-1229 tarihinde inşa ettirdiği kubbe örtülü
kapalı avlulu medrese şemasına sahip Divriği Şifahanesi dönemin en özgün yapı-
larındandır (Şekil 4.13).
96 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Şekil 4.13
Divriği Şifahane
Portali ve İç Mekân
Mezar Yapıları
Selçuklu döneminin en erken tarihli mezar taşları ve sandukaları mezar mimarisi
açısından bir açık hava müzesi niteliğini taşıyan Ahlat’ın tarihi mezarlıklarda yer
alırlar. Özellikle Ahlat Meydanlık mezarlığında 11-16. yüzyıllar arasına tarihle-
4. Ünite - Selçuklu Dönemi 97
Şekil 4.14
Tercan Mama
Hatun Türbesi
Kervansaray ve Hanlar
Anadolu toprakları, ilk çağlardan bu yana kuzey-güney ve doğu-batı ticaret yolla-
rı üzerinde olmuş, doğunun baharat, ipekli kumaş ve kıymetli eşyaları kervanlarla
Anadolu kara yolları üzerinden geçirilerek limanlara taşınmak suretiyle deniz yo-
4. Ünite - Selçuklu Dönemi 99
Hamamlar
Selçuklu Dönemi hamamlarının soyunmalık, ılıklık, sıcaklık bölümleri ve su de-
posu ile külhân adı verilen içinde ocak bulunan bölümleri bulunmakta, soyunma-
lıktan genellikle küçük bir ara mekânla ılıklığa, buradan da kurnaların bulunduğu
sıcaklığa geçilmektedir. Temiz su ihtiyaçları özel kuyu, akarsu, sarnıç ya da vakıf-
lara ait su depolarından karşılanan hamamlar, sıcaklık ve ılıklık bölümlerinin dö-
şemelerinin altında bulunan cehennemlikte dolaştırılan sıcak hava ve kaynayan
suyun buharıyla ısıtılırlar. Selçuklu Dönemi’nde inşa edilmiş Türk hamamlarının
sıcaklık bölümlerinin erken örneklerinden itibaren genellikle kubbe örtülü köşe
halvetlerinin bulunduğunu ve ortadaki kubbeli birimlerine eksenlerinden eyvan-
ların bağlandığını, Artukluların Mardin Radviyye Hamamı (1176-1185), Men-
güceklilerin Divriği Bekir Çavuş Hamamı (1228), Selçukluların Kayseri Huand
Hatun Külliyesi Hamamı’nın kadınlar bölümü (1238), Konya Larende Sahip Ata
Hamamı’nın kadınlar ve erkekler bölümü (1258-1279) göstermektedir.
Köprüler
1076 tarihli Amasya İltekin Gazi ya da Çağlayan Köprüsü, olarak bilinen 6 kemer
gözlü köprü, eski bir köprünün kalıntıları üzerine Danişmendlilerden Amasya
fatihi İltekin Gazi tarafından yaptırılmıştır. Kelkit Çayı üzerine yer alan 8 sivri
kemer gözlü Tokat Talazan Köprüsü ile 1145 tarihinde inşa edildiği düşünülen
Amasya Hundi Hatun Köprüsü de Danişmendlilere mal edilmektedir. Mengü-
cekliler, Divriği-Arapgir kervan yolunun üzerinden geçtiği Divriği Mirçinge Çayı
(Handere) üzerine iki kemer gözlü bir taş köprü yapmışlardır. Köprünün Mirçin-
ge Çayını kucaklayan 5 metre açıklığındaki sivri kemerinden başka yola oturuşu-
nu sağlayan yuvarlak kemerli küçük bir kemeri daha bulunmaktadır.
Artukluların çok sayıdaki köprüsünden Batman Hasankeyf Köprüsü (1154-
1175), Diyarbakır Haburman Köprüsü (1179), Diyarbakır Devegeçidi Köprüsü
(1218), Diyarbakır Malabadi Köprüsü (12.yy), Mardin Kızıltepe (13.yy) ve Şır-
4. Ünite - Selçuklu Dönemi 101
ejderlerin koruduğu, üstlerinde çift başlı kartalın bulunduğu hayat ağaçlı kompozis-
yonları ile Sivas Gök Medresesi’ndeki hayat ağacı kompozisyonu, Konya Kalesi’nin
çift başlı kartal, ejder ve melek tasvirli kabartmaları, Sinop ve Kayseri Kalelerindeki
arslan heykelleri ile binaların arslan ve ejder başlı çörtenleri dönemin öne çıkan taş
eserleri arasında yer alırlar.
Şekil 4.21 Şekil 4.22
Malatya Ulu Konya
Camii İç Alaeddin
Mekân Camii İç
Mekân
Konya Alâeddin Camii, Konya Sadreddin Konevî Mescidi, Konya Sahip Ata Lüster: Gümüş ve bakır
oksidin kırmızı ya da sarı
Camii, Konya Sırçalı Mescid, Konya Beyhekim Mescidi, Afyon Çay Taş Medrese, toprak boya, sülfür karışımı
Harput Alaca Mescit, Sivas Gök Medrese Mescidi, Afyon Mısrî Mescidi ve Anka- ve sirkeyle karıştırılmasıyla
ra Arslanhane Camii’nin mihrapları çini mozaik tekniğinde yapılmışlardır. Kon- elde edilen eriyik lüster
olarak adlandırılmaktadır.
ya II. Kılıç Arslan Kümbeti’nde bulunan Selçuklu Sultanlarına ait sandukaların Lüster tekniği bir kaç aşamalı
kaplamalarında tek renk sırlı, düz çini levhalar ve lacivert zemin üzerine beyaz uygulamayı gerektirmektedir.
kabartmalı yazıları bulunan kitabeler kullanılmıştır. Konya Karatay Medresesi’nin Hazırlanan çini levhalar önce
üzerlerine sürülen genellikle
düz çini levhalardan oluşan duvar kaplamalarında çinilerin sırlarının üstüne ay- şeffaf olmayan beyaz sırla
rıca, yaldız sürüldüğü görülmektedir. Konya Sahip Ata Hanikâhı ile Tokat Gök kaplanarak fırınlanırlar.
Fırınlanan levhaların üstüne
Medrese Şifahanesi’nin altıgen biçimli çini levhaları da düz kaplama tekniğinde daha sonra hazırlanan lüster
uygulanmışlardır. Sarımsı sert hamurlu, astarsız tek renk sırlı bu çinilerde firûze ile desen verilir. Lüsterlenmiş
başta olmak üzere kobalt mavisi ve mor renkleri kullanılmıştır. levhalar düşük ısıda ikinci
kez fırınlanırlar. Bu fırınlama,
Kubadabad Sarayı’nın yıldız ve haç biçimli düz levha kaplama tekniğinde yerleş- lüsterin içeriğinde bulunan
tirilmiş duvar çinilerinden yıldız biçimli olanların hamurları üzerine firûze, mor ve toprak boya ve maden
oksitlerinin çini levhalar
siyah renklerle desen verilmiş, çiniler daha sonra renksiz şeffaf sırla sırlanarak fırın- üzerinde renk tonlamalarına
lanmışlardır. Haç biçimli çinilerin ise, farklı olarak desenleri siyah renkle verilmiş ve sahip parıltılı yüzeyler
üzerlerine şeffaf firuze renkli sır sürülmüştür. Çini imalatında, desenlerinin renksiz oluşturmasına neden olur.
şeffaf sır altına yapıldığı bu tekniğe sır altı tekniği denilmektedir. Saray kazıları çini-
lerin sır altı, lüster ve minai tekniklerinde imal edildiklerini, sır altı tekniğinde üre-
Minaî: Opak beyaz, şeffaf,
tilmiş çini levhaların diğer tekniklere göre hemen her yerde kullanıldığını ve sayıca renksiz ya da firuze renkli sır
daha fazla olduğunu göstermiştir. Kubadabad Sarayı’nın sır altı ve lüster teknikli kullanılan, mavi, firuze ve yeşil
çinilerinin kumlu kaba hamurları kirli beyaz renklidir. Figürlü olanların konularını renklerin sır altına kırmızı,
siyah, beyaz ve altın yaldızın
saray hayatı, saray eğlenceleri, av sahneleri ve fantastik yaratıklar oluşturur. sır üstüne sürüldüğü tekniğe
Konya Alâeddin Tepesi’nde yapılan kazılarda ele geçirilen II. Kılıç Arslan minaî denilmektedir.
(1156-1192) Köşkü’ne ait konularını saray hayatından alan figürlü bezemeli mi-
naî teknikli çini örneklerine ise, başka yerlerde rastlanmamıştır (Şekil 4.23). Bu
çinilerin haç biçimlileri sır üstüne boyanak desenlendirilmiş, yıldız biçimlilerinin
mavi, mor ve yeşil renkli desenleri sır altına, kırmızı, siyah ve beyaz desenleri sır
üstüne yapılmıştır (Öney, 1987, 44-46).
Şekil 4.23
Konya II. Kılıç
Arslan Köşkü Minaî
Çini Örnekleri
(Arık, 2000, 32-35)
Saray kazılarında elde edilen figürlü ve figürsüz çini buluntular, Selçuklu çini-
lerinin ne kadar ileri seviyede bulunduğunu göstermektedir. Diyarbakır Artuklu Sgrafitto tekniği: Beyaz
Saray kazısında, açık ve koyu tonlarla mavi, kahverengi, firûze, yeşil, mor ve be- astar ya da hamur üzerine,
yaz renklerinin kullanıldığı Kubadabad Sarayı çinilerine benzer tek renkli çini ince uçlu bir aletle kazılarak
çizilen desenlerin, ayrıca,
buluntular ele geçirilmiştir. Bunlardan, firûze sır altına siyah renkle yapılmış, Ku- kahverengi ya da siyah renkle
badabad Sarayı çinilerine benzeyen çift başlı kartal armalı kare biçimli çini levha belirginleştirilmesi ve bu
işlemden sonra seramiklerin
dikkati çekmektedir (Aslanapa, 1962, 16). şeffaf renksiz ya da tek renkli
Öte yandan, Konya, Kubadabad ve Alanya Sarayı kazılarında cam parçaları ile sırla sırlanması esasına
kumlu gri ve beyaz hamurlu, firuze sırlı (tek renk sırlı) pek çok seramik bulun- dayanan tekniğe sgrafitto
tekniği denilmektedir.
muştur. Anadolu Selçuklu seramiklerinin sırlı ve desenli olanları genellikle sgra-
fitto tekniğinde imal edilmiştir. Ayrıca, sırsız, derin oyma, slip, sır altı ya da lüster
tekniğinde imâl edilmiş çok sayıda seramik ele geçirilmiştir (Şekil 4.24-4.25).
106 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Alçı Eserler
Alçı bağlayıcı olarak tuğla, sırlı tuğla ve çini mozaik eserlerde harç ile birlikte kulla-
nılan vazgeçilmez bir malzemedir. Kazılar, Artuklu ve Anadolu Selçuklu sarayları-
nın duvar kaplamalarında alçının dekoratif amaçlarla tek başına kullanıldığını gös-
termiştir. İstenilen biçime göre hazırlanmış ahşap kalıplara dökülen akışkan alçının
kuruyup katılaşmasının ardından, kalıpların çıkarılmasıyla alçı levhaların elde edil-
mesini sağlayan tekniğe kalıplama tekniği denilmektedir. Bu teknikle alçı levhalara
kemer, mukarnas vb. biçimler verilebilmektedir. Bezemeli alçı levhalar elde edil-
mek istendiğinde kalıplama, baskı ve oyma teknikleri kullanılmaktadır. Kalıplama
tekniğinde, ahşap kalıbın yüzeyinin istenilen desene göre negatif olarak oyulması
esastır. Üstüne dökülen akışkan alçının, kuruyup katılaşmasının ardından kalıbın
sökülmesiyle kabartma bezemeli alçı levhalar elde edilmektedir. Baskı tekniği, tam
olarak kurumamış alçı yüzeylere negatif oyulmuş kalıpların basılıp çekilmesi, oyma
tekniği ise, farklı olarak alçı yüzeylerin keskilerle istenilen desene göre oyulması ve
oyulmayan bölgelerin kabartma olarak bırakılması esasına dayanır.
Konya II. Kılıç Arslan Köşkü’nden (Şekil 4.26) ve Kubadabad Sarayı kazıla-
rından ele geçirilen çok sayıdaki alçı buluntunun bezeme konularını kalıplama
tekniği ile yapıldığı anlaşılan av sahneleri, hayvan ve insan figürleri, geometrik ve
bitkisel kompozisyonlar oluşturmaktadır.
Şekil 4.26
Konya II. Kılıç
Arslan Köşkü Alçı
Bezemeleri (Türk
İslâm Eserleri
Müzesi)
Ahşap Eserler
Rahleler, minberler, kapı ve pencere kanatları, sandukalar, kürsüler, kirişler ve Gerçek kündekâri: küçük
başlıklar ahşap eserler içerisinde önemli yer tutarlar. Bu eserlerin bezemeleri- boyutlu dörtgen, çokgen ya da
yıldız biçimli ahşap öğelerin,
ni genellikle bitkisel ve geometrik bezemeler oluşturmaktadır. Figürlü bezemeli çivi kullanılmaksızın dişi ve
olanları çok azdır. Figürlü bezemeli ahşap eserlere Ankara Hacı Hasan Camii’nin erkek geçmelerle alıştırılarak
birbirine geçirilmesi
arslan kabartmalı kapı kanatları, Akşehir Kilerci Mescidi’nin çift başlı kartal ve esasına dayanan tekniğe
ejder kabartmalı pencere kanatları örnek verilebilir. gerçek kündekâri tekniği
denilmektedir.
Ahşap sanatında uygulanan başlıca teknikler kündekâri, oyma, kazıma, ajur
ve kafes tekniğidir. Kündekâri tekniğinin gerçek kündekâri ve yalancı kündekâri Yalancı kündekâri: Taşıyıcı
ahşap kirişlerle desteklenen
olmak üzere iki, oyma tekniğinin düz satıhlı derin, yuvarlak satıhlı derin oyma, büyük ahşap yüzeylerin
eğri kesim, çift katlı oyma ve oluklu oyma gibi çeşitleri bulunmaktadır. Gerçek çatkısını oluşturan taşıyıcı
kündekâri tekniğinde yapılmış ahşap eserler bu tekniğin güç uygalanırlığı nede- kirişlere daha küçük boyutlu
bezemeli ahşap panoların
niyle çok sayıda değildir. çakılmasıyla oluşturulan
Kitabelerinde I. Mesud ile oğlu II. Kılıç Arslan’ın adları geçen (1155 öncesi) Ana- tekniğe yalancı kündekâri
denilmektedir.
dolu Selçuklu minberlerinden Hoca Nüştekin Cemalî’nin eseri Aksaray Ulu Camii
ile Ahlatlı Hacı Mengümberti’nin eseri Konya Alâeddin Camii’nin Minberleri ger-
çek kündekâri (Şekil 4.27), Danişmendlilerin Kayseri Ulu Camii, Mengüceklilerin
Divriği Ulu Camii Minberleri ise yalancı kündekâri tekniğinde yapılmışlardır.
Şekil 4.27
Konya Alâeddin
Camii Minberi
Ankara Alaeddin Camii Minberi’nin kitabesi çift katlı oyma, kitabenin altta-
ki kıvrık dallardan oluşan kabartmaları düz satıhlı derin oyma, üstteki yazıları
yuvarlak satıhlı derin oyma tekniğine örnek gösterilebilir. Eğri kesim tekniğine
Aksaray Ulu Camii Minberi’nin pabuçluk kısmınının şeritlerindeki palmet motif-
lerinin oyulma biçimi örnek gösterilebilir.
Kabartma yüzeyleri yivlendirilen oluklu oymalara, III. Gıyaseddin Keyhüs-
rev’in ahşap tahtı örnek gösterilebilir. Ajur tekniği ahşap yüzeyin oyularak çıka-
rılmak suretiyle istenilen kısımlarının delikli bırakılması esasına dayanır. Ajur
tekniğine, Aksaray Ulu Camii Minberi’nin korkulukları, genellikle minber korku-
luklarında görülen Kafes tekniğine, Konya Alaeddin Camii’nin Minber korkuluk-
ları örnek gösterilebilir (Kuban, 2002,363-366).
Maden Eserler
Artuklular Anadolu Selçuklu ve diğer beyliklere göre maden sanatında daha fazla
eserler vermişlerdir. Artuklu maden eserleri içerisinde kap kacak, ayna, havan, man-
gal ve kapı tokmakları gibi gündelik kullanım eşyalarıyla taht süsleri ve davullar özel
yer tutmaktadır. Bu eserlerde Suriye, Mezopotamya, İran ve Anadolu etkileri görülür.
Maden eserler içerisinde, kitabesinde Hasankeyf hükümdarı Rükneddin Da-
vud’un adının geçtiği mineli bakır tasın özel bir yer tutmaktadır. Rükneddin Davud
Dönemi’nde 1114-1144 yılları arasında yapıldığı anlaşılan, Innsbruck Ferdinande-
um Müzesi’nde bulunan 23 cm. çapındaki bu tas, bakır üzerine mine tekniğinin uy-
108 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Grifon: Vücutlarının ön gulandığı tek İslami örnektir. Teknik ve bezemeleri açısından Bizans etkisi taşıyan
yarısı kartal, arka yarısı aslan
biçimli olan hayal ürünü çift kulplu tasın, iç ve dış yüzeyi mine dolgularla kaplanmış, minelerin yerleştirildiği
karşık yaratıklara grifon kısımlar ayrıca, altınla yaldızlanmıştır. Tasın merkezindeki büyük yuvarlak madal-
denilmektedir. yonun içerisine Büyük İskender’in göğe yükseliş sahnesi işlenmiştir. Merkezdeki
madalyonu, içlerine arslan ile boğa, grifon ile geyik mücadeleri, tavus kuşu ve kartal
figürlerinin işlendiği, altı yuvarlak madalyon çevrelemektedir. Tasın dış yüzeyinde,
iç kısmında olduğu gibi, bezemeli altı yuvarlak madalyon bulunmaktadır.
Artukluların Cizre Ulu Camii’ne ait 13. yüzyıla tarihlenen dökümle yapılmış
hayvan figürlerinden oluşan tunç kapı tokmakları, ejder çiftlerinden oluşmak-
tadır (Şekil 4.29). Ejderlerin enseleri birbirine bakacak biçimde başları dışarıya
döndürülmüştür. Gövdeleri, halka biçiminde birer düğüm yapmakta, küçük kar-
tal başlarıyla nihayetlenen kuyrukları bir birine dolanmaktadır. Enselerinin arası-
na bir aslan başı yerleştirilmiştir.
Şekil 4.28 Şekil 4.29
Küre Çizre Ulu
Buhurdan ve Camii Kapı
Bronz Kandil Tokmağı
(Kuban, 2001, (Türk İslâm
106-107) Eserleri
Müzesi)
Selçukluların maden eşya üretim merkezi Konya’dır. 13. yüzyılın Selçuklu ta-
rihçisi İbni Bibi, I. İzzeddin Keykavus’un (1211-1219) düğününde altın ve gümüş
kaplardan yenilip içildiğini, 13. yüzyılın üçüncü çeyreğinde, Konya’da yapılmış
olabileceği üzerinde durulan, iki yarım küreden oluşan Konya Mevlevi dergâhına
ait küre biçimli pirinç buhurdanlığın biçimi, hayvan figürlü bezemeleri ve iyi di-
lek yazılarının bulunduğu kûfi taklitli yazı şeritleri bulunmaktadır (Şekil 4.28). 13.
yüzyılın başına tarihlenen, çelikten üretilmiş saplı Selçuklu aynasının, üst kısmın-
da, gövdeleri birbirine dolanmış, başları birbirine dönük iki ejder figürü bulunan
fantastik hayvan figürleriyle çevrelenmiş arka yüzüne, sağ eliyle atının dizginlerini,
eldivenli sol elinde şahin bulunan bir atlı avcı figürü işlenmiştir. Bu aynada, av sı-
rasında bir şehzadenin resmedildiği düşünülmektedir. Ayrıca, aynanın yüzeyine
çekiçle dövülmek suretiyle çok ince altın parçalar yerleştirilmiştir. (Erginsoy, 1978,
173, 327-497).
sekiz kollu yıldız ve eli belinde motiflerini çağrıştıran desenlerinin, kırmızı zemin
üzerine mavi ya da mavi zemin üzerine kırmızı renklerle oluşturuldukları tespit
edilmiştir (Deniz, 2002, 369-373’den derlenmiştir).
Şekil 4.30
Selçuklu Halı
Parçaları (Türk
İslâm Eserleri
Müzesi)
Marko Polo, halılardan başka altın tellerle dokunmuş kırmızı renkli ipekli ku- Kemha: İpekli ve havsız
kadife kumaşlara kemha
maşların kalitesini överek, bu kumaşların dokunduktan sonra liman kentlerine denilmektedir.
nakledilerek Venedik ve Cenevizli tacirlere satıldıklarını anlatmaktadır. Selçuklu
Sultanlarının, altın tellerle dokuttukları ipekli kumaşları, yabancı ülke hükümdar-
larıyla elçi ve ileri gelenlerine hediye ettikleri bilinmektedir. 1258 yılında İlhanlı
Hakanına hediye edilmek üzere, Erzincan’da 2000 top altın telli kumaş dokutul-
muştur. Selçukluların kumaş dokuma merkezleri, Konya, Sivas, Kayseri, Erzin-
can, Malatya ve Ankara’dır.
Anadolu Selçuklulara ait altın telli, kırmızı ipekli iki kemha parçası günümüze
gelebilmiştir. Bunlardan Lyon Tarihi Dokumalar Müzesi’nde yer alan kırmızı zeminli
ipek kumaşın, kenar bordüründe I. Alâeddin Keykubad’ın adı yazılıdır. Açık kırmızı
zemin üzerine altın telli klap-
dan ile dokunan kumaşın, I. Şekil 4.31
Alâeddin Keykubad için 1220- Selçuklu Kumaş
1237 yılları arasında Konya Örnekleri
saray tezgâhında dokunduğu (Kuban, 2001,
39; Berlin
düşünülmektedir. Kumaşın Kungtgewerbe
sırtları birbirine dayanan, kuy- Museum)
ruk uçları birer rumi motifiyle
biten ikişer arslan figürünün
bulunduğu madalyonları üzer-
lerine yan yana sıralanmış altı
dilimli küçük çiçek motifle-
rinin yerleştirildiği halkalarla
çerçevelenmiş deseni dikkati
çekmektedir (Şekil 4.31). Madalyonların arasında kalan boşlukları lotus ve palmet Klapdan: İpek ile altın
ya da gümüş telin birlikte
motiflerinden oluşan dört kollu yıldız motifleriyle doldurulmuştur. Konya’da do- bükülmesiyle oluşturulan
kunduğu kabul edilen Berlin Kunstgewerbe Müzesi’nde bulunan altın telli, kırmızı ipliklere klapdan
zeminli ipekli kemha parçasının desenini, inci dizileriyle çerçevelenmiş, köşeleri yu- denilmektedir.
varlatılmış üçgen biçimli yüzeylere, altın klaptanla yapılan çift başlı kartal figürleri
oluşturmaktadır. Boşluklar, kartalların uçları birer ejder başıyla nihayetlenen kanat
uçlarıyla doldurulmuştur (Yetkin, 1993, 330-342’den derlenmiştir).
Özet
Anadolu Selçuklu ve Erken Dönem Türk Beylikle- na gelmesine neden oldu. Horasan bölgesinden
1 rinin kuruluşlarını açıklamak gelen Yesevi ve Haydari dervişler, söyledikleri
Anadolu Selçuklu Dönemi, Erken Dönem Türk Türkçe şiirlerle kendilerinden sonra gelenlere
Beylikleri ile Anadolu Selçukluların iç içe geç- örnek olmuşlardır. Oğuz Türkçesi, sufî şair Yu-
miş, kısmen ortak tarihlerini kapsar. Büyük nus Emre ile parlamıştır. Medrese ve darü’l-ha-
Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın, 1071 Malazgirt dislerde hadis, fıkıh, tefsir, matematik ve mantık
zaferinin ardından Anadolu, Türk yerleşimine dersleri, 1272 yılında yaptırılan Kırşehir Caca
açıldı. Büyük Selçuklu komutanı Artuk Bey, İz- Bey rasathanesinde astronomi dersleri veril-
mit’e kadar ilerledi. Diğer emir ve komutanlar mekteydi. Bilim ve sanat adamlarını koruyarak
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleriyle Orta Anadolu’ya gelmelerini sağlayan beylik hüküm-
ve Kuzey Anadolu’nun fethinde bulunarak, fet- darları ve Selçuklu Sultanlarına ithaf edilmiş pek
hettikleri bölgelerde çok sayıda beylik kurdu- çok eser bulunmaktadır.
lar. Dilmaçoğulları, Danişmendliler, Çakalılar
ve Tanrıbermişliler diğer beyliklere göre daha Anadolu Selçuklu Dönemi sanatını açıklamak.
3
erken tarihlerde kuruldular. Ahlatşahlar (Sök- Erken dönem Türk beylikleri ve Selçuklu Sultan-
menliler), İnaloğulları, Nisanoğulları, Mengü- ları ve devletin ileri gelenleri özellikle mimariye
cekliler, Saltuklular ve Artuklular Erken dönem çok önem vererek toprakları cami, medrese, şifa-
Türk Beyliklerinden diğerlerini oluştururlar. hane, kervansaray, han, hamam, köprü gibi pek
Yıkılmaları, genellikle bir diğerinin elinden ol- çok yapıyla donattılar. Anadolu’nun en erken ta-
muştur. Anadolu Selçukluları, Çakalılar, Daniş- rihli açık avlulu medreselerini Artuklular, kapalı
menliler, Saltuklular, Ahlatşahlar, Kemah-Erzin- avlulu medereselerini Danişmendliler kurdular.
can Mengücekli kolu ve Harput Artuklu kolunu Mengüceklilerin Divriği Külliyesi, kuruluşu ve
yıktılar. Artuklular İnaloğullarını, Moğollar bezemeleriyle Ortaçağ Türk sanatının başyapı-
Divriği Mengücekli kolunu, Akkoyunlular Dil- tıdır. Artukluların mimari ve maden sanatında
maçoğullarını tarih sahnesinden sildiler. öne çıkan önemli eserleri bulunmaktadır.Büyük
açıklıkları geçen sivri kemerli Artuklu köprüle-
Anadolu Selçuklu Dönemi kültürel or tamını ri, Artukluların ulaşım ve ticaretindeki etkinlik-
2 tanımlamak. lerinin kanıtıdır. Türbe ve medrese yapılarında
Beylik hükümdarları ve Selçuklu Sultanları yap- Türklerin eski sanat geleneklerinden izler bulun-
tırdıkları, sosyal, dini, askeri ve ticari işlevli ya- maktadır. Selçuklular taş ve ahşap işçiliğini çok
pılarla bir yandan Anadolu’yu imar ederken ileri seviyeye ulaştırmış, çini ve dokuma sana-
kurdukları vakıflarla da eserlerinin sürekliliğini tında ünü Anadolu dışına taşan eserler vermiş-
sağladılar. II. Kılıç Arslan Dönemi’nden baş- lerdir. Sanat konuları arasında yer alan, insan
layarak Selçuklu Sultanları, ticaret yollarının ve hayvan figürleri, gezegen ve burç sembolleri,
güvenliğini sağlayarak bu yollar üzerine kale bitkisel kompozisyonlar, hayat ağaçları, sonsuza
görünüşlü kervansaray ve han yapıları inşa et- uzanıyormuş izlenimi veren geometrik geçmeler,
tiler. 13. yüzyılın ortalarında kurulan, I. Alâed- Anadolu Selçuklu dönemi uygarlığının Orta As-
din Keykubad’ın desteğiyle büyük bir uygarlık ya, Mezopotamya ve İran kültürleriyle Anadolu
ve kültür projesine dönüşerek tüm Anadolu’ya kültürlerinin içinde bulunduğu geniş bir coğraf-
yayılan Ahi teşkilatı, Anadolu’nun sosyal, siyasi, yadan beslendiğini göstermektedir.
ekonomik, bilim, sanat ve savunmasında büyük
rol oynadı. Moğol istilalarının tetiklediği kitle-
sel göç hareketinin, 13. yüzyılın başlarından iti-
baren Anadolu’ya yönelmesi, özellikle Horasan
ve Irak gibi iki büyük kültür çevresinde yetişen
çeşitli tasavvuf akımlarına ve tarikatlere mensup
şeyh ve dervişlerin Anadolu Selçuklu toprakları-
4. Ünite - Selçuklu Dönemi 111
Kendimizi Sınayalım
1. II. Kılıç Arslan Kümbeti aşağıdaki camilerden han- 6. Aşağıdaki Anadolu Selçuklu Sultanlarından hangi-
gisinin avlusunda yer alır? si ilk defa sikke bastırmıştır?
a. Malatya Ulu Camii a. I. Rükneddin Süleymanşah
b. Niğde Alâeddin Camii b. I. Kılıç Arslan
c. Huand Hatun Camii c. I. Alâeddin Keykubad
d. Konya Alâeddin Camii d. II. Gıyaseddin Keyhüsrev
e. Divriği Ulu Camii e. II. Mesud
2. Malatya Ulu Camii’nin plan tipi aşağıdakilerden 7. Aşağıdakilerden hangisi Tokat Yağıbasan Medrese-
hangisidir? si’nin mimari özelliğidir?
a. Mihraba paralel sahınlıdır a. Tuğla duvarlıdır
b. Eş birimli mihrap önü kubbelidir b. İç avluludur
c. Eyvanlı ve iç avluludur c. Revaklı avluludur
d. Çok bölüntülüdür d. Dört eyvanlıdır
e. Mihraba dik sahınlıdır e. Kubbe örtülü kapalı avluludur
4. Selçuklu halılarının bordürlerinde aşağıdaki motif- 9. Artuklu maden eserlerinden mineli bakır tasın
lerden hangisi bulunur? merkez bezemesinin konusunu aşağıdakilerden hangi-
a. Kufî yazı taklitleri si oluşturur?
b. Çiçek motifleri a. Dans sahnesi
c. İnsan ve bitki motifleri b. İskender’in göğe yükseliş sahnesi
d. Kıvrık dallar c. Av sahnesi
e. Mimari resimleri d. Taht sahnesi
e. Saray eğlenceleri
5. Nakkaş Mehmed ibn Abdülmümin aşağıdaki eser-
lerden hangisinin sanatkarıdır? 10. Otomata’nın yazarı El-Cezerî, eserini aşağıdaki hü-
a. Ankara Arslanhane Camii mihrabı kümdarlardan hangisi adına yazmıştır?
b. Varka ve Gülşah Minyatürleri a. Artuklu Rükneddin Mahmud
c. 13. yy Konya halısı b. Artuklu İl-gazi
d. Antalya Yivli Minare c. Artuklu Kara Arslan
e. Sivrihisar Ulu Camii Minberi d. Artuklu Melik Nâsiruddîn Mahmud
e. Artuklu il-aldı
112 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Yararlanılan Kaynaklar
Arık, R.(2000). Kubadabad, İstanbul:Mas Matbaacılık A.Ş. Macit, M.(2006). “Anadolu Selçukluları ve Beylikler
Arık, R.(2007). “Selçuklu Saraylarında Çini”, Anado- Döneminde Türkçe ve Gelişimi”, Anadolu Selçuklu-
lu’da Türk Devri Çini ve Seramik Sanatı, Acar Basım ları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı 1., İstanbul: Desen
ve Cilt San. Tic. A.Ş. Ofset A.Ş. s.481-485.
Arıtan, A.(1993), “Anadolu Selçuklu Cild San’atı’nın Merçil, E.(2001), “Anadolu Selçukluları”, Alâeddin’in
Özellikleri” Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırma- Lambası Anadolu’da Selçuklu Çağı Sanatı ve Alâeddin
ları Merkezi I-II Millî Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Keykubâd, İstanbul: Promat A.Ş., s.16-24.
Semineri Bildirileri, Konya: Selçuk Üniversitesi Ya- Ocak, A.Y.(2006 A). “Selçuklular ve Beylikler Devrinde
yınları, s.181-197. Tasavvufi Düşünce”, Anadolu Selçukluları ve Beylik-
Aslanapa, O.(1962). “Diyarbakır Sarayı Kazısından İlk ler Dönemi Uygarlığı 1., Ankara: Desen Ofset A.Ş.,
Rapor” Türk Arkeoloji Dergisi, XI, s.10-18. s.429-439.
Aslanapa, O.(1993). Türk Sanatı El Kitabı (İslâm Öncesi Ocak, A.Y.(2006 B). “Türkiye Selçukluları ve İslâm”,
Sanat, Mimari, Hat, Kumaş, Çini, Keramik, Minyatür), Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı
İstanbul:İnkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Tic. A. Ş. 1., Ankara: Desen Ofset A.Ş., s.443-457.
Bayrakdar, M.(2004). “Diyarbakırlı Bir Makine ve Oto- Ögel, S.(1987). Anadolu Selçukluları’nın Taş Tezyinatı,
mat Mühendisi: Ebû’l-İzz el-Cezerî”, I. Uluslararası Ankara: Türk Tarih Kurum Basımevi.
Oğuzlardan Osmanlıya Diyarbakır Sempozyumu, 20- Öney, G. (1978). Anadolu Selçuklu Mimarisinde Süsleme
22 Mayıs 2004 Diyarbakır, İzmir:O.R.B Organizas- ve El Sanatları, Ankara: Ajans Türk Matbaacılık.
yon, s. 465-471. Öney, G.(1987). İslâm Mimarîsinde Çini, İzmir: Ada Ya-
Bayram, M.(1979). “Anadolu’da te’lif edilen ilk eser yınları, Aksoy Matbaacılık A.Ş.
“Kaşf al-’Akaba”, İslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, Öney, G.(2002). “Selçuklu Seramik Sanatı”, Selçuklu Ça-
VII/3-4, s. 271-287. ğında Anadolu Sanatı, İstanbul: YKY, Promat A.Ş.,
Bayram, M.(1995). Ahi Evren Tasavvufî Düşüncenin s.375-379,
Esasları, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Mat- Önkal, H. (1996). Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara:
baacılık ve Ticaret İşletmesi. Atatürk Kültür Merkezi Yayını.
Cantay, G.(1992), Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Darüş- Pancaroğlu, O.(2006). “Resimli ve Tasvirli El Yazmala-
şifaları, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları. rı”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlı-
Deniz, B.(2002). “Anadolu Selçuklu Halıları”, Selçuklu ğı 2., Ankara: Desen Ofset A.Ş., s. 575-585.
Çağında Anadolu Sanatı, İstanbul: Yapı Kredi Yayın- Pekin, F.-Yılmaz, H.F.(2008). Türkiye’nin Kültür Mirası
ları-1567, Promat A.Ş., s.369-373. 100 Köprü, İstanbul: Ofset Filimcilik ve Matbaacılık
El Cezerî, (1990). Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi San. ve Tic. A.Ş.
Hakkında Kitap, (Tıpkı Basım), Ankara: Sevinç Mat. Sevim, A.-Merçil, E.(1995). Selçuklu Devletleri Tarihi,
Erginsoy, Ü.(1978). İslam Maden Sanatının Gelişmesi Siyaset, Teşkilât ve Kültür, Ankara: Türk Tarih Ku-
(Başlangıcından Anadolu Selçuklularının Sonuna Ka- rumu Basımevi.
dar), İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları. Sözen, M.(1970,1972). Anadolu Medreseleri Selçuklu ve
Ersoy, A.(1988). Türk Tezhip Sanatı, İstanbul:Hilal Mat- Beylikler Devri I-II., İstanbul: İstanbul Teknik Üni-
baacılık, San.Tic. A.Ş. versite Matbaası.
Karaçağ, A.(2006). “Alçı Sanatı”, Anadolu Selçukluları ve Sözen, M.-Tanyeli, U.(1992). Sanat Kavram ve Terimleri
Beylikler Dönemi Uygarlığı 2., Ankara: Desen Ofset Sözlüğü, İstanbul: Evrim Matbaacılık Ltd. Şti.
A.Ş., s.493-505. Tuncer, O.C.(1986). Anadolu Kümbetleri-1-Selçuklu Dö-
Kartal, A.( 2006). “Anadolu Selçukluları ve Beylikler nemi, Ankara: Güven Matbaası.
Döneminde Şiir ve Şairler”, Anadolu Selçukluları ve Tunç, G.(1978). Taş Köprülerimiz, Ankara: Karayolları
Beylikler Dönemi Uygarlığı 1., Ankara: Desen Ofset Genel Müdürlüğü Matbaası.
A.Ş., s. 493-519. Turan, O.(1993). Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi,
Koç, Y.(2006). “Anadolu Selçuklu Döneminde Türki- Saltuklular, Mengücükler, Sökmenliler, Dilmaçoğulla-
ye’de Yerleşme ve Nüfus”, Anadolu Selçukluları ve rı ve Artukluların siyasi tarih ve medeniyetleri, 3. bas-
Beylikler Dönemi Uygarlığı 1., Ankara: Desen Ofset kı, İstanbul: Fatih Gençlik Vakfı Matbaası.
A.Ş., s. 241-247. Turan, O.(2006). “Ortaçağ Türkiyesi’nde Türkler ve
Kuban, D.(2001). “Selçuklu Sanat Dünyası”, Alâeddin’in Yerliler”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi
Lambası Anadolu’da Selçuklu Çağı Sanatı ve Alâeddin Uygarlığı 1., Ankara: Desen Ofset A.Ş., s.467-471.
Keykubâd, İstanbul: Promat A.Ş., s. 24-166. Yetkin, Ş.(1993). “Türk Kumaş Sanatı” Başlangıcından
Kuban, D.(2002). Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, İs- Bugüne Türk Sanatı, Ankara: İş Bankası Yayınları, s.
tanbul:Yapı Kredi Yayınları, Promat A.Ş. 330-342.
5
ORTAÇAĞDAN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Beyliklerin kuruluşlarını açıklayabilecek,
Beylikler Dönemi’nin kültürel ortamını tanımlayabilecek,
Beylikler Dönemi’nin kültür ve sanatını açıklayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Aydınoğulları • Menteşeoğulları
• Karamanoğulları • Eşrefoğulları
• Akkoyunlular • Per vaneoğulları
• Karakoyunlular • Eretnaoğulları
• Candaroğulları • Ramazanoğulları
• Karesioğulları • Germiyanoğulları
• Çobanoğulları • Sahipataoğulları
• İlhanlılar • Hamidoğulları
• Dulkadiroğulları • Saruhanoğulları
İçindekiler
14. yüzyılda eser veren Erzurumlu Kadı Dârir, Azeri Türkçesine yakın olmak-
la birlikte Mısır Memlüklü Sultanlarına ithaf ettiği eserlerinde Memlük Oğuzcası-
nın temsilcisi olarak görülmüştür. Seyyid Nesimî, 14. yüzyılda Azeri Türkçesi ile
yazdığı şiirleriyle, Anadolu ile Rumeli’de yetişen şairleri etkilemiştir. 15. yüzyılda,
Karakoyunlu hükümdarı Cihanşâh ile kendisi gibi şair olan oğlu Pir Budak’ın gay-
retleriyle kültür ve sanat alanında gelişmeler yaşanmıştır. Hakikî mahlasında tertip
edilmiş bir divanı bulunan Cihanşâh, Türkçe ve Farsça şiirler yazmıştır. Akkoyunlu
hükümdarı Uzun Hasan, Kur’an-ı Kerim’i Türkçeye çevirtmiş, himayesinde eserler
veren Dede Ömer Ruşenî ile İbrahim Gülşenî Türkçe şiirler yazmışlardır. Edhemî,
Habibî ve Emir Hidayetullah, Anadolu’ya gelen Akkoyunlu Dönemi şairlerinden-
dirler. Akkoyunlu Dönemi’nde özellikle Türkçe mesnevi yazımında artış olmuştur.
Tebrizli Hatayî’nin, Yusuf u Züleyha, Tebrizli Hakirî’nin Leylâ ve Mecnûn ile Es-
rar-nâme adlı mesnevileri Azeri Türkçesi ile yazılmışlardır (Macit, 2006, 483-485).
Türkçe eser yazılması ve diğer dillerde yazılmış eserlerin Türkçeye çevrilmesi
Germiyanoğulları, Aydınoğulları ve Menteşeoğullarının önemli kültürel faaliyet-
leri arasında bulunur. Germiyanoğlu Yakup Bey, Mehmed Bey ve Süleymanşah
Dönemlerinde edebiyat çok gelişmiş, Kütahya öne çıkarak çekim ve kültür mer-
kezi olmuştur. Bilim adamları ile şairleri koruyan bu beyler, onları eser vermeleri
için teşvik etmişlerdir. Şeyhoğlu Mustafa, Ahmed-i Dâ’î ve Ahmedî Süleyman-
şah’ın meclisinde bulunmuş alim ve şairlerdendirler. Şeyhoğlu Mustafa, Süley-
manşah adına yazmaya başladığı Hurşîd-nâme adlı aruz vezniyle kaleme alınmış
Türkçe mesnevisini, Süleymanşah’ın ölümü üzerine Osmanlı Sultanı Yıldırım Be-
yazıt’a sunmuştur. 14. yüzyılın ve öncesinin Türk örf ve adetlerinden izler taşı-
yan eser önemli bir kültür kaynağıdır. Necmeddin Dâye’nin, Mirsâdü’l-ibâd adlı
eserini, Kutadgu Bilig’den (1067-1070) sonra devlet idaresini konu edinen ikinci
Türkçe eser olarak kabul edilen Kenzü’l-küberâ ve Mehekkü’l-ulemâ adıyla çevi-
ren Şeyhoğlu Mustafa, Süleymanşah’ın isteği ile devlet idaresi ve ahlaki konularda
öğütler veren Farsça Marzuban-nâme adlı eserini ve Kabus oğlu İskender’in 1082
yılında oğlu Gîlânşah için yazdığı nasihatlerden oluşan Farsça Kâbus-nâme adlı
eserini Türkçeye çevirmiştir (Kartal, 2006, 536).
Kadılık yaptığı bilinen şair Germiyanlı Ahmed-i Dâ’î, Germiyanoğlu Yakup
Bey’in emriyle, Ebu Bekir bin Abdullah el-Vâsıtî’nin Arapça yazdığı tabirnâmesini,
Farsça tercümesinden Türkçeye çevirmiştir. Lülü Paşa isimli bir kişi için, Miftâhu’l-
cenne adlı Arapça eseri Türkçeye çeviren Ahmed-i Dâ’î ayrıca, Nâsır-ı Tûsî’nin, giz-
li ilimlerden bahseden Câmasb-nâme isimli mesnevisi ile konusunu astronomi ve
astrolojiden alan Sî-Fasl adlı eserini Türkçeye çevirmiştir (Kartal, 2006, 536-537).
Germiyanoğulları Beyliği’nde yetişen, Osmanlı Devleti’nin ilk hekimbaşısı
olarak bilinen Sultan Çelebi Mehmed’in özel hekimi Şeyhî’nin Türkçe Divanı bu-
lunmaktadır. Şeyhi ayrıca, Nizâmî’nin yazdığı Hüsrev ü Şîrîn adlı mesneviyi Os-
manlı Sultanı II. Murad adına aynı isimle Türkçeye çevirmiş ve Türkçe Hâr-nâme
adlı bir de mesnevi yazmıştır. Germiyanoğullarının kültür sahası içinde yetişen
15. yüzyılın şairlerinden Ahmedî, Germiyanoğlu Süleymanşah’ın hocası olmuş ve
Yıldırım Beyazıt’ın hizmetinde bulunmuş, Arapça ve Farsça öğrenmek isteyenler
için Aydınoğlu Hamza Bey adına bir sözlük hazırlamış, Osmanlı Şehzadesi Emir
Süleyman’ın isteği üzerine Selmân-ı Sâvecî’nin Cemşîd ü Hurşîd isimli Farsça mes-
nevisini eklemeler yaparak aruz vezniyle Türkçeye çevirmiştir. Nizâmî’nin yazdığı
İskender-nâme adlı esere nazire olarak İskender-nâme ismiyle Türkçe bir mesnevi
yazmıştır (Kartal, 2006, 537).
Vakfiye: Bir vakfın işleyiş ve Dil ve gramer açısından 15. yüzyılın öne çıkan Türkçe yazılmış iki önemli
şartlarını bildiren resmi evrağa
vakfiye denilmektedir. ese rinden birini, Germiyanoğlu II. Yakup Bey tarafından kaleme alınan Kütahya
İmaret Mescidi’ne ait Türkçe vakfiye, diğerini Sultan II. Murad ile Karamanoğlu
İbrahim Bey arasında yapılan açık bir Türkçe ile yazılmış anlaşma metni oluştur-
maktadır (Sevim-Yücel, 1989, 292, 331).
5. Ünite - Beylikler Dönemi 119
Aydınoğulları Beyliği’nde Hacı Paşa adıyla ünlenen Celâlüddin Hızır, Türkçe bir
tıp kitabı yazmıştır. İbni Baytar’ın Farsça yazılmış tıp kitabını, bilinmeyen bir kişi
Müfredât-ı İbni Baytar Tercümesi adıyla Türkçeye çevrilerek Aydınoğlu Umur Bey’e
ithaf edilmiştir. Tutmacı isimli bir şair, sağlıklı beslenmeye değinen Farsça bir eseri
Aydınoğlu Umur Bey için Tabîat-nâme adıyla Türkçeye çevirmiştir. Tutmacı ayrı-
ca, Feridun Attar’ın, Hüsrev-nâme adlı Farsça mesnevisini, kısaltarak Gül ü Hüsrev
adı altında Türkçeye çevirmiştir. Sa’lebî’nin Farsça yazılmış peygamberler tarihi,
bilinmeyen bir kişi tarafından Türkçeye çevrilerek Aydınoğlu Beyliği’nin kurucusu
Mehmed Bey’e ithaf edilmiştir. Feridun Attar’ın Tezkiretü’l-Evliyâ adlı eseri yine bi-
linmeyen bir kişi tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Hoca Mesud, insani aşkı konu
alan Farsça yazılmış Kenzü’l-bedâyi adlı eseri Süheyl ü Nev-bahar adıyla Türkçeye
mesnevi olarak tercüme etmiştir. Süheyl ü Nev-bahar, Anadolu’da kaleme alınmış,
klâsik tarzda düzenlenmiş Türkçe yazılmış ilk mesnevilerdendir. Hoca Mesud ay-
rıca, Sa’dî-i Şîrâzî’nin dini öykülerle ahlâki öğütlerin yer aldığı Bôstân isimli Farsça
eserini, kısaltarak Ferheng-nâme-i Sa’dî adıyla mesnevi tarzında Türkçeye çevir-
miştir. Hoca Mesud’un mesnevileri arasında manzum Kelile Dinme çevirisi de bu-
lunmaktadır. Mensur olarak tercüme ettiği bu eseri Aydınoğlu İsa Bey’in teşviki Mensur: Manzum olmayan,
ile Sultan I. Murad için aruz vezniyle manzumeleştirmiştir. Aydınoğlu Beyliği’nde vezinsiz kafiyesiz sözlere
mensur denilmektedir.
yetişerek saraya bağlanan Fahrî, Aydınoğulları İsa Bey adına, Nizâmî’nin Hüsrev ü
Şîrîn adlı eserini, bazı beyitlerini çıkartmak ve Şeh-nâmeden aldığı beyitleri ilave
ederek genişletmek suretiyle aruz vezni ile Türkçeye çevirmiştir.
Edebiyatçı Salahaddin, Saruhanlı Yakup Bey adına Nasirüddîn-i Tûsî’nin Bâh-
nâme adlı eserini Türkçeye çevirmiştir. Saruhan yöresinden şair Hasan’ın, Saru-
hanoğlu Hızır Bey adına kaside söylediği bilinmektedir. Mahmûd-ı Şîrvânî, Men-
teşeoğlu İlyas Bey adına tıpla ilgili olarak Arapça İlyâsiyye isimli bir eser kaleme
almış ve İlyas Bey’in isteği ile bu eseri Türkçeye çevirmiştir. Barcınlı Mehmedoğlu
Mahmud, Balat hükümdarı Mehmed Bey’in isteği ile avcılığı konu alan Bâz-nâme
adlı eseri Türkçeye çevirmiştir.
Allâme Mahmûd Şîrâvî, Candaroğlu I. Süleyman Paşa adına İntihâb-ı Süley-
mânî adlı Farsça bir eser kaleme almış, I. Süleyman Paşa’nın isteği üzerine Kur’ân-
Kerîm tefsiri yapmıştır. Kastamonulu Şâzî, 1362 yılında Candaroğlu Celâlüddîn
Şâh Bâyezîd adına, İbn Muhnef Lutoğlu’nun mesnevisini, Türkçeye çevirmiştir.
Klasik mesnevi tertibine uygun olan eserin, türünün ilk örneği olduğu kabul edil-
mektedir. Sinoplu hekim, Mümin Mukbil, İsfendiyâr Bey adına, iki eser kaleme
almıştır. Kasım Bey adına kaleme alınan Hülâsatu’t-tıb adlı Türkçe tıp kitabının
yazarı bilinmemektedir. Türkçe yazılmış Hulviyyât-ı Şâhî adlı bir eseri bulunan
Kastamonulu Ömer bin Ahmed, Candaroğlu İsmail Bey’in isteği üzerine Risâle-i
Münciyye adlı Türkçe bir kitap kaleme almıştır. Yûnus bin Halîl bin Mehmed, aynı
hükümdar adına, tasavvufla ilgili bir başka eser yazmıştır (Kartal, 2006, s. 537-
541’den derlenmiştir).
Dulkadiroğullarının biri Bozok Kanunnamesi olarak bilinen diğeri Alaüddevle
Bey’in yaptığı ceza, arazi ve vergi konusunu ele alan iki kanunnamesi bulunmaktadır.
Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın Hasan Padişah kanunları olarak adlandırılan
arazi ve vergi konuları ile tımarlı sipahiler hakkında düzenlemeler getiren kanunları
kendisinden sonra da Osmanlı ve Safaviler tarafından uzun süre kullanılmıştır.
Gevaş Halime Hatun Kümbeti, Ahlat Erzen Hatun Kümbeti, Patnos Anonim
Kümbet, Erciş Kadem Paşa Hatun Kümbeti’nin yanı sıra Erciş, Adilcevaz, Ahlat,
Avnik ve Erzurum’un bazı bölgeleri ile Erzincan’da görülen mezar taşı olarak kul-
lanılan koyun/koç heykelleri bulunmaktadır.
Akkoyunluların, Diyarbakır ve Mardin’de yaptırdıkları pek çok yapı özgün ola-
rak günümüze gelebilmiştir. Diyarbakır Ayni Minare Camii, Şeyh Matar Camii,
Nebi Camii, Safa/İparlı Camii, İbrahim Bey Mescidi, Mardin Kalesi Akkoyunlu
Camii, Mardin Sultan Kasım Medresesi, Mardin Sultan Hamza Türbesi, Mardin
Cihangir Türbesi, Hasankeyf Zeynel Bey Türbesi, Ahlat Emir Bayındır Mescidi
ve Kümbeti bunlardan bazılarıdır. Karakoyunlu ve Akkoyunlular mimari dışında
resimle de ilgilenmişler, minyatür sanatını çok geliştirerek Karakoyunlu ve Akko-
yunlu minyatür ekollerini kurmuşlardır.
Kaynak: Dick
Osseman, http://
www.pbase.com/
dosseman/root
122 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Nurettin oğlu Sentimur tarafından 1314 yılında inşa edilen Tokat İbn Senti-
mur Türbesi, kare planlı, kübik gövdelidir. İçten tromp geçişli kubbe dıştan yıldız
planlı, yivli cepheleri bulunan piramidal bir külâhla örtülüdür. Gövdesi taş, kub-
be, kasnak ve külâhı tuğla örgülüdür (Şekil 5.2).
Selçuklu Sultanı IV. Rükneddin Kılıç Arslan’ın kızı Hüdavend Hatun, 1275
yılında Tebriz’e giderek o tarihte İlhanlı veliâhtı olan Argun Han ile evlenmiş,
Argun Han’ın (öl.1291) ölümünden sonra Anadolu’ya dönerek Niğde’ye yerleş-
miş, sağlığında 1312-1313 yılında türbesini yaptırmış, türbenin inşasından çok
sonra 1332 yılında vefat etmiştir. İlhanlıların Selçukluların tüm kurumlarına el
koydukları, devletin dağıldığı tarihlerde inşa edildiğinden, bu kümbet İlhanlı
Dönemi’nde inşa edilmiş bir Selçuklu eseri olarak tanıtılmaktadır (Şekil 5.3). Se-
kizgen prizma gövdeli, yüksek kaidelidir. Kümbete doğu cephesinde bulunan bir
portalle girilmektedir. İçten kubbe dıştan piramidal külâhla örtülüdür. Kasnak
cephelerindeki sivri kemerli aynalıklarda ve bu aynalıkların kemer köşeliklerin-
de birbirinden farklı düzen ve içerikli, geometrik ve bitkisel bezemelerle insan
başlı kabartma figürler yer alır. Türbenin pencere kemer köşeliklerinde iri boyut-
lu yüksek kabartma aslan, kartal ve siren figürleri bulunmakta, sütun başlarında
maske biçimli kabartma insan başları yer almaktadır. Portalinin iç yan yüzlerin-
den güneye bakanın bitkisel bezemeleri arasına iki insan figürlü bir kompozisyon
gizlenerek işlenmiş bulunmaktadır. Tümüyle kesme taştan inşa edilen kümbetin
bezemeleri, portal, pencere, kasnak cephelerinde ve mihrabında toplanmıştır.
İlhanlı Melik Şah Bey tarafından kardeşi Kiru Baltu oğlu Sultan Şah Bey adına
1327 yılında yaptırılan iki katlı Sivrihisar Alemşah Kümbeti, kare biçimli bir alana
oturur. Her iki kata da doğu cephe eksenlerinde bulunan birer kapıyla girilmek-
tedir. Dikdörtgen planlı, sivri kemer profilli beşik tonoz örtülü cenazelik katının
üstünde, tromp geçişli kubbe örtülü, kare planlı mescit katı yer alır. Kübik gövdesi
üst köşelerden üçgen biçiminde pahlanmış, kubbesi dışarıdan piramidal külah
içerisine alınmıştır. Yüzeyden dışarıya taşmayan sivri kemerli mermer portali de-
rin olmayan bir eyvan görüntüsündedir. Geometrik geçmeli ve bitkisel bezemeli
portalin ayrıca balık figürü ve 12 hayvanlı Türk takviminden alınmış hayvan başı
kabartmaları bulunur.
Şekil 5.2 Şekil 5.3
Tokat İbn Niğde Hüdavend
Sentimut Hatun Türbesi
Türbesi
Horasanlı Baba İlyas’ın torunu sufî şair Aşık Paşa (öl.1332) adına ailesi tarafın-
dan yaptırılan Kırşehir Aşık Paşa Türbesi de İlhanlılara bağlanmaktadır. Aşık Pa-
şa’nın vefatından sonra ailesi tarafından yaptırıldığı kabul edilen iki mekânlı Kırşe-
hir Aşık Paşa Türbesi, kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen biçimli bir alana inşa
edilmiştir. Kuzeyde doğu batı doğrultusunda dikdörtgen planlı sivri kemer profil-
li beşik tonozla örtülü giriş mekânı, güneyde pandantif geçişli kubbe örtülü kare
planlı türbe mekânı yer alır. Türbenin kuzey duvarıyla giriş mekânının güney du-
varı ortaktır. Yapıya, giriş bölümünün batı duvar ekseninde bulunan yana alınmış,
eyvan kuruluşlu dışa taşkın bir portalle girilmektedir. Tümüyle taştan inşa edilmiş
5. Ünite - Beylikler Dönemi 123
Yapıya kuzeydoğu cephesinde bulunan, dışa taşkın abidevi bir portalle girilmek-
tedir. Portal kuruluşunun kuzeyine tek şerefeli minare eklenmiştir. Minare kaidesine
dayanan, iki pencere açıklıklı duvar parçasının, caminin kuzey cephesinin önünde
bulunan, günümüze gelemeyen, bir kütüphaneye ait olduğu düşünülmektedir. Ca-
minin doğu ve batı cephelerinde birer portali daha bulunmaktadır. Doğu portalin
kuzeyine Süleyman Bey’in kümbeti dayanmaktadır. Kümbete, cami içerisinden do-
ğu duvarına açılmış bir kapıyla geçilmektedir. Cami, her birinde mukarnas başlıklı
yedişer ahşap direğin bulunduğu, mihrap ekseninin iki yanına yerleştirilmiş üçer
destek sırasıyla mihraba dik yedi sahına ayrılmıştır. Ortadaki sahın diğerlerinden
daha geniştir. Orta sahının merkezindeki köşelerinde dört ahşap direk bulunan ka-
re planlı derin havuzun üstü açık bırakılmıştır. Orta sahının mihrap önü karesinin
124 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde yıldız kesitli tuğla örgülü birer destek bulunur.
Mihrap önü bölümü, bu desteklere atılmış kuzey, doğu ve batıdan birer sivri kemer,
güneyden duvarla sınırlanan kare alt yapıya oturan üçgen kuşak geçişli kubbeyle
örtülmüştür. Güney duvar ekseninde mozaik teknikli çinili mihrap, mihrabın batı-
sında kündekâri tekniğinde yapılmış ahşap minber bulunmaktadır. Mihrap önü dı-
şındaki tüm bölümleri, kirişlemesi üstten kaplamalı ahşap bindirme tavanla örtülü-
dür. Bezemeleri, portallerin kabartma taş işçiliğinde, ahşap direklerinin mukarnaslı
ahşap başlıklarında, kiriş yüzeylerine yapılan kalemişi nakışlarda, kuzeydeki iç kapı
ile mihrap ve üçgen kuşağın çini kaplamalarında, ahşap kapı ve pencere kanatlarıyla
minber korkuluklarının oyma işlemelerinde toplanmıştır.
İlk yapısı Selçuklu dönemine tarihlenen Afyon Ulu Camii, Sahipataoğulla-
rı’ndan Nusretüddin Ahmed Bey zamanında, Muzaffereddin oğlu Mugisettin İsa
Bey tarafından 1341-1342 yılında tamir edilerek yenilenmiştir. Ahşap direkli ve
kirişlemesi üstten kaplamalı ahşap bindirme tavanlı camiye, kuzey, doğu ve batı
cephelerinde yer alan birer kapıyla girilmektedir. Her birinde sekizer direk bulu-
nan, birbirine paralel beş destek sırası ile mihraba paralel altı sahına ayrılan cami-
nin, ahşap direklerinin üzerlerinde mukarnaslı ahşap başlıklar bulunur.
Şekil 5.5
Kasabaköy Mahmud Bey Camii Batı Cephe ve İç Mekân
Candaroğlu Emir Mahmud Bey tarafından 1366 yılında yaptırılan ahşap di-
rekli Kasabaköy Mahmud Bey Camii ise, mihraba dik üç sahınlı, kirişlemesi üst-
ten kaplamalı, ahşap bindirme tavanlıdır. Güney duvarı ekseninde, geometrik ve
bitkisel bezemeli alçı mihrabı bulunmaktadır (Şekil 5.5). Ahşap direklerin mu-
karnaslı ahşap başlıkları, tavanı ve mahfil kirişleri kalem işi bezemelidir. Ankaralı
Mahmud Vakkas oğlu Abdullah, ahşap kapı kanatlarını yapmıştır.
Beylikler Dönemi kârgir camilerinden tonoz ya da düz ahşap tavan örtülü
mihraba paralel sahınlılarını, Karamanoğullarının düz ahşap tavanlı mihraba pa-
ralel üç sahınlı Ermenak Ulu (1302), Ermenak Kemerosu Kebir (Havasıl), Kara-
man Hacıbeyler (1358) ve Ermenak Sipas Camii (1306-1349), mihraba paralel
dört sahınlı Karaman Dikbasan (15.yy), Karaman Arapzâde (1374-1420) ve Ka-
raman Gaferyat Camii ile Akkoyunluların 1500 yılı civarına tarihlenen mihraba
paralel iki sahınlı Diyarbakır Hacı Büzürk Camii temsil eder.
Mihraba paralel sahınlı tonoz örtülü mihrap önü kubbeli camilerini tek başına
Aydınoğullarına ait Selçuk İsa Bey Camii (1374) temsil etmektedir (Şekil 5.6). İsa
Bey tarafından 1374 yılında mimar Şamlı Ali oğluna yaptırılan mihrap eksenin-
de ard arda iki kubbeyle örtülü mihraba paralel iki sahınlı cami, Şam Emeviye,
Diyarbakır Ulu ve Artuklu Camileri’ne benzeyen mimari özellikler taşımaktadır.
Kuzeyinde üç yönden revakla çevrelendiği anlaşılan bir avlu bulunmaktadır.
Avlu duvarı ile caminin kuzey cephesinin kesiştiği doğu ve batı köşelerde üstlerin-
den minare yükselen abidevi birer portal yer alır. Minarelerden doğuda yer alanı
5. Ünite - Beylikler Dönemi 125
Kârgir camilerden tonoz ya da düz ahşap tavan örtülü mihraba dik sahınlıları,
Aydınoğullarına ait Birgi Ulu Camii (1312-1313) ve Menteşeoğullarına ait Milas
Ulu Camii (1378), Eretnaoğullarına ait Ürgüp Damseköy Taşkın Paşa Camii (14.
yy ikinci yarısı) temsil ederler.
Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından 1312-1313 yılında yaptırılan Birgi Ulu Ca-
mii (Şekil 5.7), mihrap ekseninin iki yanına yerleştirilmiş her birinde dörder sütun
bulunan ikişer destek sırasına ve kuzey-güney doğrultusunda atılmış sivri kemer-
lerle birbirlerinden ayrılan mihraba dik beş sahına sahiptir. Mihrap önü bölümü
kubbe, diğerlerinden biraz daha geniş olan orta sahın, iki yana eğimli ahşap, di-
ğer sahınlar kirişlemesi üstten kaplamalı ahşap bindirme tavanla örtülüdür. Güney
duvar ekseninde Selçuklu üslubunu devam ettiren çini mozaik teknikli mihrap,
mihrabın batısında ceviz ağacından kündekâri teknikli minber bulunur. Cami ya-
126 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
pısının güneybatısında taş kaideli tuğla örgülü silindirik gövdeli minare yer alır.
Minare gövdesi, sırlı ve sırsız tuğlalarla bezenmiştir. Batı cephesinin kuzeyinde
Mehmed Bey’e ait 1334 tarihli kare planlı, pandantif geçişli, yüzeyi firuze ve laci-
vert sırlı tuğlalarla bezenmiş kubbe örtülü türbe yer alır.
1378 yılında Ahmed Gazi tarafından kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen
biçimli bir alana inşa ettirilen Milas Ulu Camii, mihrap ekseninin iki yanına yer-
leştirilen her birinde dörder paye bulunan birer destek sırasının payelerine atılmış
kuzey-güney ve doğu-batı doğrultusundaki sivri kemerler harimi mihraba dik üç
sahına ayırır. Mihrap önü bölümü kare alt yapıya oturan tromp geçişli kubbe örtü-
lü, orta sahının mihraba dik doğrultulu sivri kemer profilli beşik tonoz, batı duvarı
boyunca sıralanan beş birim, mihraba paralel doğrultulu sivri kemer profilli beşik,
doğu duvarı boyunca sıralanan beş birim haç tonoz örtülüdür. Çok onarım geçi-
ren, cepheleri payandalarla sağlamlaştırılan yapının doğu ve batı duvarları boyun-
ca sıralanan birimlerin kemer atılımlarının ve örtülerinin bu onarımlar sırasında
bugünkü biçimini aldığı düşünülmektedir. Duvarları tuğla hatıllı taş örgülüdür.
Paye, kemer ve örtülerinde kesme taş kullanılmıştır. Mihrabı ve minberi taştandır.
Kuzey cephe ekseninde bulunan portalinin batısından başlayan bir merdivenle ça-
tıya kurulmuş minareye çıkılmaktadır.
Mihrap önü kubbeli, mihraba dik sahınlı camilerden bir diğerini Eretnaoğulları
Dönemi’nde Taşkın Paşa tarafından yaptırılan Ürgüp Damseköy Taşkın Paşa Camii
oluşturmaktadır. 14. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen yapı, cami, yazlık mescit,
medrese ve iki kümbetten oluşan bir külliyenin ana yapısıdır. Cami, mihrap ekseni-
nin iki yanında yer alan, her birinde silindirik gövdeli üçer bodur sütun bulunan bi-
rer destek sırası ve sütunları birbirine bağlayan kuzey-güney doğrultusunda atılmış
sivri kemerlerle mihraba dik üç sahına ayırılmıştır. Ortadaki sahının mihrap önü
bölümü pandantif geçişli kubbe, sahınlar sivri kemer profilli beşik tonozlarla örtü-
lüdür. Ahşap oyma sanatının en güzel örneklerinden olan ceviz ağacından künde-
kârı tekniğinde yapılmış özgün mihrap ve minberi Ankara Etnografya Müzesi’nde
sergilenmektedir.
İki kemerle doğrudan avluya açılan, sivri kemer profilli beşik tonoz örtülü
mihraba paralel iki sahınlı yazlık mescidin kuzeydoğu köşesine yaslanan bir mer-
divenle çatı üstünde yer alan minareye çıkılmaktadır.
Kârgir destek ve kemerlerle taşınan farklı örtü türlerine sahip değişik ölçülerde
kare ya da dikdörtgen biçimli birimleri bulunan çok bölüntülü camileri tek başı-
na Eretnaoğullarının Niğde Sungur Bey Camii (1335) temsil etmektedir. Eretna-
oğullarının Niğde Valisi Seyfeddin Sungur Ağa tarafından 1335 yılında yaptırılan
Niğde Sungur Bey Camii, 18. yüzyılda geçirdiği bir yangınla harap olmuş ve özgün
mekân düzenini yitirmiştir. Biri kuzey, diğeri doğu cephede yer alan iki portali bu-
lunan yapının eyvan biçimli iki minareli doğu portalinin doğu yer alan minaresi
yıkılmıştır. Caminin doğu cephesine, portal ile güneydoğu köşesi arasına sekizgen
prizma gövdeli, piramidal külâhlı Seyfeddin Sungur Bey’in kümbeti dayanmakta-
dır. Günümüze gelen izlere dayanarak yapının özgününde, mihrap ekseninin iki
yanına yerleştirilmiş her birinde üçer payenin bulunduğu birer destek sırasının pa-
yeleri üzerinden atılmış kuzey güney ve doğu batı yönlü kemerlerle on iki birime
ayrıldığı, doğu ve batı duvarlarına dayanan dörder biriminin haç tonoz, mihrap
ekseninde yer alan dört birimin oval kubbelerle örtülü olduğu ileri sürülmektedir.
İç mekânın düzeni, kaburgalı doğu portali, her iki portalin kapı açıklıklarının üs-
tünde ve batı cephede yer alan pencereleri Gotik üslûbundadır. Doğu portalin iç
yan yüzlerinde 12 hayvanlı Türk takviminden alınmış yüksek kabartma hayvan
figürlü bezemeler bulunmaktadır.
5. Ünite - Beylikler Dönemi 127
Şekil 5.10
Van Ulu Camii
Kalıntısı ve Plan
Kaynak: Dick
Osseman, http://
www.pbase.com/
dosseman/root
Akkoyunlu Uzun Hasan’ın kardeşi İbrahim Bey tarafından 15. yüzyılın son
çeyreğinde yaptırılan, Diyarbakır İbrahim Bey Mescidi, mihrap ekseninin iki ya-
nında bulunan ikişer payeli birer destek sırasının payelerinin kuzey güney ve do-
ğu batı yönünde atılan kemerlerle birbirlerine ve duvarlara bağlanmalarıyla 6 eş
kare birime ayrılmıştır. Mihrap önü bölümü ve batı duvarına dayanan iki birim
kubbe diğer birimler çapraz tonoz örtülüdür.
Beylikler Dönemi’nin kubbe örtülü merkezi birimli camilerini, Germiyano-
ğullarının büyük onarım geçiren Simav Ulu (Babuk Bey) Camii (15.yy ilk çeyrek)
ile Uşak Ulu Camii (15. yy ilk çeyrek) ve Akkoyunluların Diyarbakır Safa (İparlı)
Camii (1453-1479) temsil ederler. Her üç caminin de Karahanlıların Talhatan Ba-
ba Camii’ne (11.yy sonu-12.yy başı) benzer plan şemalarına sahip olmaları dikkat
çekicidir. Babuk Bey tarafından yaptırılan doğu batı doğrultusunda dikdörtgen
biçimli bir alana inşa ettirilen Simav Ulu Camii’nin, ortadaki kare alt yapılı kubbe
örtülü mihrap önü bölümünün iki yanında, doğu ve batı duvarları boyunca ard
arda sıralanan her biri kubbe örtülü iki kare birimi bulunmaktadır. Yaklaşık kare
biçimli bir alana inşa edilen Uşak Ulu Camii’nin farklı olarak mihrap önü kubbe-
sinin kuzeyinde sivri kemer profilli beşik tonoz örtülü doğu batı doğrultusunda
dikdörtgen biçimli bir birimi ve doğu batı duvarlarına ard arda sıralanmış her
biri kubbe örtülü üçer kare birimi bulunmaktadır. Akkoyunlu hükümdarı Uzun
Hasan tarafından yaptırıldığı kabul edilen Diyarbakır Safa (İparlı) Camii’nin, or-
tadaki kubbe örtülü mihrap önü biriminin iki yanında doğu ve batı duvarları bo-
yunca ard arda sıralanan üçer birimi bulunmaktadır (Şekil 5.12). Bu birimden
köşelerdeki kare birimler kubbe, ortadaki dikdörtgen birimler tonoz örtülüdür.
Şekil 5.12
Diyarbakır Safa Bey
Camii
Şekil 5.13
Emir Bayındır
Türbesi ve Mescidi
çimli büyük bir havuz bulunan açık avlunun kuzeyinde selsebilli ana eyvan yer alır.
Ana eyvanın iki yanından merdivenlerle üst kata çıkılmaktadır. Medresenin yan
kanatlarında doğu batı doğrultusunda dikdörtgen planlı beşer mekân, güneydo-
ğu ve güneybatı köşelerinde güney duvar eksenlerinde birer mihrap nişi bulunan
iki yandan sivri kemer profilli beşik tonozlara oturan kubbe örtülü birer türbe yer
almaktadır. Mescit planını küçük ölçekte tekrarlayan türbelerden birinin Kasım
Bey’e diğerinin eşi Esma Hatun’a ait olduğu düşünülmektedir. Dıştan dilimli kub-
belerle vurgulanan türbelere kuzey duvarlarının doğu ve batı köşelerinde bulunan
doğrudan avlunun doğu ve batı revaklarına açılan birer kapıyla geçilmektedir. Bu
mekânların arasında, medresenin güney cephesine dayanan, beş bölümlü güney
revak yer almaktadır. Ortadaki üç bölüm yıldız, iki yandaki bölümler haç tonozla
örtülüdür. Yıldız tonozlarla örtülmüş üç bölümden ortada yer alanın güney duvar
ekseninde mihrap nişi bulunmaktadır. Ana eyvanın iki yanındaki kare planlı revak
birimleri yıldız, diğer birimler sivri kemer profilli beşik tonoz örtülüdür. Yan ka-
natların üzerinde yer alan ikinci kat, ana eyvan ve türbe bölümleri hariç, alt katın
planını tekrarlarlar. Yapının kubbe, yıldız ve haç tonoz örtülü bölümlerinin dışın-
daki tüm birimleri sivri kemer profilli beşik tonozlarla örtülüdür. Yan kanat revak-
larının tuğla örgülü tonozları dışında yapı tümüyle taştan inşa edilmiştir.
Beylikler Dönemi’nin kapalı avlulu medreselerini Germiyanoğullarının Vaci-
diye Medresesi (1314) ile Karamanoğullarının Karaman Emir Musa Paşa Medre-
sesi (1349 öncesi) temsil ederler. Karamanoğlu Musa Paşa tarafından yaptırılan
Karaman Emir Musa Paşa Medresesi (1349 öncesi) üç yönden revakla çevrelen-
miş pandantif geçişli kubbe örtülü kapalı avlulu, iki eyvanlıdır. Ana eyvanın iki
yanında bulunan kubbe örtülü kare planlı mekânlar türbedir. Giriş eyvanının iki
yanında ikişer, yan kanatlarda dörder tonoz örtülü mekân bulunmaktadır. Giriş
eyvanının hemen kuzeyindeki dar ve uzun mekândan geçilen tamamen taştan
yapılmış silindirik gövdeli minaresi portalin yanından yükselmekteydi. Minaresi
yıkılan, avlu kubbesi çöken medrese günümüze harabe halinde gelmiştir. Germi-
yanoğlu Mübarezeddin Umur bin Savcı tarafından 1314 yılında kareye yakın bir
alana inşa ettirilen Kütahya Vacidiye Medresesi kapalı avlulu, iki eyvanlıdır. Giriş
cephesi iki kademeli olarak düzenlenmiştir. Yapıya, öndeki kademenin eksenin-
de bulunan, dışa taşkın bir portalle girilmektedir. Giriş eyvanı ve bu eyvanın iki
yanındaki dikdörtgen planlı birer mekân, ilk kademenin içerisine alınmışlardır.
Tromp geçişli kubbeyle örtülü giriş eyvanı, doğrudan ortadaki kare planlı avluya
açılmaktadır. Üçgen kuşak geçişli, ortası açık bir kubbeyle örtülmüş avlunun tam
ortasında, kubbe açıklığının altına denk gelen kesimde, kare biçimli bir havuz
bulunmaktadır. Ana eyvana sonradan Molla Vacid’e ait bir sanduka konulmuştur.
Ana eyvanın iki yanında bulunan dikdörtgen planlı dershane mekânların her biri,
doğu ve batı duvarlarına atılmış geniş birer sivri kemerle kuzey üst kesimlerinden
kareye dönüştürülerek pandantif geçişli kubbelerle örtülmüştür. Avlunun doğu
ve batısına ayrıca, yaklaşık kare planlı üçer mekân sıralanmaktadır. Kubbe örtülü
bölümler dışında yapının tüm bölümleri beşik tonozlarla örtülüdür.
Darülhuffaz: Kuran okutulan Beylikler Dönemi’nin ikisini Hacı Hasbey oğlu Mehmet Bey’in, diğerini II. İb-
ve ezberletilen okullara rahim Bey’in kızından olan torunu Nasuh Bey’in inşa ettirdiği Karamanoğullarına
darülhuffaz denilmektedir.
ait kare planlı kubbe örtülü üç darülhuffaz yapısı da Konya’da yer almaktadır. Ha-
cı Hasbey oğlu Mehmet Bey, 1402-1424 yılları arasında, Konya Meram’da Selçuklu
Sultanı I. Alâeddin Keykubad zamanına tarihlenen Tavus Baba Türbesi’nin çok ya-
kınına birbirine bitişik bir mescit ile darülhuffaz ve yakınlarına çifte hamam yap-
tırarak bu bölgeyi cazibe merkezi haline getirmiş ve 1421 yılında Konya merkezde
hem namaz kılınan hem de kuran okunan, iki katlı Konya Hasbey Darülhuffazı’nı
inşa ettirmiştir. Tuğladan inşa edilen Konya Hasbey Darülhuffazı’nın, cepheleri dış-
tan taşla kaplanmıştır. Mozaik çinili mihrabının ve kubbesinin çinilerinin büyük
kısmı dökülmüştür.
5. Ünite - Beylikler Dönemi 133
Şifahaneler
Kaynaklar, Kastamonu’da Çobanoğullarına ait günümüze gelememiş Ata Bey Şi-
fahanesi (120-1275) ile Germiyanoğullarına ait Kütahya’da günümüze gelememiş
bir şifahanenin (13.yy üçüncü çeyrek) bulunduğuna işaret etmektedir (Cantay,
1992, s.17). 19. yüzyılda geçirdiği yangınla tamamen yıkılan, Pervaneoğullarının
Süleymanoğlu Ali Bey’in 1273 yılında, baş mimar Güherbaş’ın nezaretinde mi-
mar Kayserili Said’e inşa ettirdiği Kastamonu şifahanesinin giriş cephesinden bir
duvar parçası günümüze gelebilmiştir. Bu nedenle Beylikler Dönemi şifahanele-
rini ayakta bulunan İlhanlıların akıl hastaları için 1308 yılında Amasya’da inşa
ettirdikleri bimarhane yapısı temsil etmektedir.
Germiyanoğullarına ait Kula Sungur Bey Rıbatı (1356-1357) günümüze gele- İmaret: Erken Osmanlı
Dönemi’nde dinsel yapılara
memiştir. Zaviye yapılarını, Gemiyanoğullarının Kütahya II. Yakup Çelebi İma- genel olarak imaret
reti (1411-1412) ve Karamanoğullarının Karaman II. İbrahim Bey İmareti (1432- denilmektedir. Daha sonraları
1433) temsil etmektedir. hayır kurumlarına imaret
denilmiş, giderek sadece
Bunlardan Kütahya II. Yakup Çelebi İmareti, doğu cephesinin önünde yer alan yoksullara yemek dağıtılan
her biri kubbe örtülü üç birimli giriş bölümünün güney duvarına yerleştirilen yerlerin adı olmuştur. Selçuklu
döneminde ise, her türlü
taş vakfiyeye göre, 1411-1412 yıllarında II. Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. yapıya imaret denilmekteydi
İmaret, yapısına giriş bölümünün ortasından, merkezinde sekizgen biçimli bü-
Darül-kurra: Kuran’ın belli
yük bir şadırvanın bulunduğu, kapalı avluya açılan bir kapıyla girilmektedir. Ay- kural ve işaretlere göre
dınlık açıklıklı kubbe örtülü avluya, üç yönden birer eyvan açılmaktadır. Batıdaki okunmasının öğretildiği
dini yapılara darül-kurra
eyvanın güney duvarı ekseninde mihrap, güney eyvanın ardında bir türbe mekânı denilmektedir.
bulunmaktadır. Taştan inşa edilmiş yapının tüm mekânları kubbe örtülüdür. Gü-
ney eyvanın zemini ile sanduka, altıgen biçimli firuze ve üçgen biçimli lacivert çi- Tabhane: Çok işlevli zaviyeli
camilerin ibadet alanının iki
nilerle bezenmiştir. Yan eyvanlarla ön cephe duvarı arasında, avlunun güneydoğu yanında yer alan barınma ve
ve güneybatı köşelerine açılan birer mekân yer alır. Karamanoğlu II. İbrahim Bey toplantı amacıyla kullanıldığı
düşünülen mekânlara tabhane
tarafından 1432-1433 yılları arasında, inşa ettirilen iki katlı Karaman II. İbrahim denilmektedir.
Bey İmareti, mescit, medrese, darül-kurra ve tabhaneden oluşan bir bütündür.
134 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Batı cephesinin güney köşesine II. İbrahim Bey’in türbesi dayanan yapının ku-
zeybatı köşesinde silindirik gövdeli minare bulunur. Bağımsız bir de çeşmesi bu-
lunan imaret, kapalı avlulu, dört eyvanlı ve iki katlı medrese planı tipindedir. Yan
eyvanlar avlunun güney köşesine kaydırılmışlardır. Mescit olarak kullanılan ana
eyvanın güney duvar ekseninde mihrap yer almaktadır. Ana eyvanın iki yanında
dershane olduğu düşünülen kubbe örtülü kare planlı birer mekân yer alır. Cephe
yüzeyinden çok az çıkıntı yapan sade bir portali bulunmaktadır. Çinili mihrabı ile
ahşap kapı ve pencere kanatları İstanbul Çinili Köşk’e götürülmüştür. 1962 yılın-
dan sonra ön cephesine, kubbe örtülü üç bölümlü bir son cemaat yeri eklenmiştir.
Tekke: Dervişlerin Beylikler Dönemi’nde kurulan tekke yapılarını, Baba İlyas’ın halifelerinden
toplanarak, tapınma, tören Ha cı Bektaş-ı Velî’den (1271), sonra tarikatleşen Bektaşilik ile ilgili olarak ilk ku-
ve konakladıkları evlere teke, ruluşu Selçuklular Dönemi’ne kadar geri götürülen Hacı Bektaş’da zaviyeden ge-
Mevlânâ Celaleddin-i Rumî’nin
kurduğu tarikate mensup lişen Hacı Bektaş Velî Tekkesi ve Mevlâna Celâleddin-i Rumi’den (1273) sonra
Mevlevilerin zikir ve devran tarikatleşen Mevlevilik ile ilgili olarak Selçuklu Dönemi’nde kurulan Konya Mev-
ayinleri yaptıkları tekkelere
Mevlevihâne denilmektedir levihânesi, Karamanoğullarına ait Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin annesi Mümine
Hatun için Karaman’da kurulan zaviyeden gelişen Ak Tekke (1370), Yunus adlı bir
şeyhe ait olabileceği düşünülen Karaman Kirişçi Tekkesi, Konya Ereğli’deki Şeyh
Sühreverdî tarikatine mensup bir şeyh adına yapılmış tekke ile Şeyh Alâeddin
Karabaş Velî adına kurulan Karaman Karabaş Velî Tekkesi (1464-1469), Alanya
Obaköy Mevlevihânesi, Germiyanoğullarının Afyon Mevlevihânesi ve ilk kuru-
luşu 14. yy a kadar geri götürülen Kütahya Mevlevihânesi, Saruhanlıların Mani-
sa’daki Seyyit Hoca Tekkesi ve Manisa İshak Bey Mevlevihânesi temsil ederler.
Alâeddin Bey’in, 1370 yılında Karaman’da Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin annesi
Mümine Hatun için yaptırdığı zaviyenin büyük avlusunun güneyine inşa edilen Mâ-
der-î Mevlânâ ya da Ak Tekke Camii olarak adlandırılan evvelce Mevlevilerin ayin
yaptıkları yapı, günümüzde cami olarak kullanılmaktadır. Avlunun kuzeyinde derviş
hücreleri bulunmaktadır. Kare planlı, üç bölümlü son cemaat yerli tek kubbe ile örtü-
lü camiye, kuzey cephe ekseninde bulunan sivri kemerli sade bir portalle girilmekte-
dir. Cami mekânının kuzeyinde, iki destekle taşınan ahşap bir mahfil bulunmaktadır.
Doğudaki desteğe yaslanan, batısından alçak bir taş korkulukla sınırlanmış yükseltil-
miş bölümünde Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin annesinin ve ailesinin taş sandukaları
bulunmaktadır. Yunus adlı bir şeyhe ait olabileceği düşünülen Karaman’daki Kirişçi
Tekkesi olarak da anılan diğer yapı ise, bugün Yunus Camii adıyla cami olarak hiz-
met vermektedir. Doğu batı doğrultusunda dikdörtgen biçimli bir alana oturan yapı-
nın, kuzey güney ekseninin batısına yerleştirilen iki serbest paye, kuzey güney doğ-
rultusunda atılan kemerlerle kuzey ve güney, doğu batı doğrultusunda atılan kemerle
batı duvarına bağlanmışlardır. Böylelikle yapının batısında tekke olarak kullanılan
bölüm, doğusunda kare planlı kubbe örtülü namaz kılınan bölüm oluşturulmuştur.
Tekke olarak kullanılan bölümün batısına ayrıca, kuzey güney doğrultusunda dik-
dörtgen planlı beşik tonoz örtülü bir türbe inşa edilmiştir.
Saruhanoğullarının 14. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen Manisa’daki İbrahim
Seydî Tekkesi’nin, yapıları yıkılmış, bazı farklılıklarla Karaman Yunus Camii’ni
hatırlatan, batısında her biri kubbe örtülü iki birimli bir mekân ile doğusundaki
kubbe örtülü mescitten oluşan tekke yapısı günümüze gelebilmiştir. Saruhanoğ-
lu İshak Bey tarafından 1368-1369 yılında mimar Emet oğlu Osman’a yaptırılan
Manisa Mevlevihânesi, İshak Bey Külliyesi’ne ait yapılar arasında yer alır. Kubbe
örtülü kapalı avlulu, üç eyvanlı, iki katlıdır.
Mezar Yapıları
Beylikler Dönemi’nde figürlü süslemeli mezar taşları kalkmış, dikdörtgen çerçeve
içerisine alınmış kemer biçimi verilmiş taşlarla üzerlerinde ölenin kimliğinin, ayet
5. Ünite - Beylikler Dönemi 135
Beylikler Dönemi’nde inşa edilmiş eyvanlı türbelerin tonoz örtülü olanlarının ya-
nı sıra kubbe örtülü olanları da bulunmaktadır. Tonoz örtülülere, Candaroğullarının
Kastamonu Aşık Sultan Türbesi (14. yy), İlhanlı dönemine tarihlenen Niğde Beyler-
beyi (1325), Eretnaoğullarının Amasya Şad Geldi Paşa (1381-1382), Amasya Sultan
Mesut (14. yy ortası), Amasya Kadınlar (14. yy ikinci yarısı) ve Kayseri Beş Parmak
(15.yy) Türbeleri, kubbe örtülü eyvanlı türbelere Ahlat Emir Ali Türbesi (14.yy),
Menteşeoğullarının Beçin Ahmet Gazi Medresesi’nin ana eyvanı, Germiyanoğulla-
rının Altıntaş-Alıncık Köyü Türbesi (14.yy) ile Kütahya II. Yakup Çelebi (1411-1414)
ve Kütahya Paşam Sultan (14.yy ikinci yarısı) Türbeleri örnek verilebilir.
Beylikler Dönemi’nin cepheleri kemerlerle dışarıya açılan baldaken tarzlı tür-
belerine, dört kemerli Ankara Kesikbaş Türbesi, Germiyanoğullarının Afyon Sü-
leyman Şah Türbesi, Eretnaoğullarının Ürgüp Damseköy Taşkın Paşa Camii’nin
136 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
avlusunda bulunan sandukaları 1351 ve 1355 yıllarına tarihlenen, altı kemerli üs-
tü açık Hızır Bey Türbesi, aynı köyde yer alan dört kemerli kubbe örtülü Kesikbaş
Türbesi ile sekiz kemerle dışarıya açılan üstü açık Karaman Karabaş Velî (öl.1465)
Türbesi örnek gösterilebilir.
Beylikler Dönemi türbe ve kümbetlerinden İlhanlı Dönemi’ne tarihlenen Kır-
şehir Aşık Paşa Türbesi, Karakoyunluların Van Gevaş Halime Hatun ve Ahlat Er-
zen Hatun Kümbetleri, Akkoyunlulara ait Ahlat Emir Bayındır ve Hasankeyf Zey-
nel Bey Türbeleri ile Eretnaoğullarının Sivas Güdük Minare Türbesi kendilerine
has özellikleriyle öne çıkarlar.
Karakoyunlulardan Melik İzzeddin tarafından, 1335 yılında vefat eden Halime
Hatun için Ahlatlı mimar Pehlivan oğlu Esed’e yaptırılan Van Gevaş Halime Hatun
Kümbeti ile Karakoyunlulardan emir Ali tarafından kızı Erzen Hatun için 1396-
1397 yılında mimar Ali oğlu Kasım’a yaptırılan Ahlat Erzen Hatun Kümbeti ufak
farklılıklarla birbirlerine benzerler. Tümüyle taştan inşa edilmiş her iki kümbet de
iki katlıdır. Halime Hatun Kümbeti’nin, kare planlı, çapraz tonoz örtülü cenazelik
katı, köşelerinin toprak üstünden başlayarak iki yana pahlanarak örtülmesiyle üst-
te mescit katının oturtulduğu on iki kenarlı bir kaideye dönüşmektedir. Mescit me-
kânı dıştan onikigen içten daire planlı, kubbe örtülüdür. Kubbesi ayrıca, dışarıdan
konik külâh içerisine alınmıştır. Külâh, kaval silmelerle aşağıdan yukarıya doğru,
daralıp küçülerek, birbirlerinin üstüne yapılan yedi sıra üçer dilimli kemer biçi-
mi verilmiş silmelerle bezenmiştir. Mescit katının ana yönlerinde bulunan cephe
eksenlerinde yer alan açıklıklardan kuzeydeki kapı, diğer üçü penceredir. Pencere
ve kapılar arasında kalan ikişer cephenin her birine, aynalı basık kemerlerin sınır-
ladığı çökertme yüzeyler bulunur. Ahlat Erzen Hatun Kümbeti’nin farklı olarak
külâhının üst bölümü düzdür.
Eretna Bey tarafından ölen oğlu Şeyh Hasan Bey için 1347-1348 yıllarında
yaptırılan adını biçiminden alan Sivas Güdük Minare Türbesi, kübik gövdeli alt
bölümün üzerinden üçgen kuşaklı minare pabuçuna benzer bir bölümle geçilen
kalın silindirik gövdeli bir minare gibi yükselir (Şekil 5.20). İki katlı türbenin her
iki katına da güney cephe eksenlerinde bulunan birer kapıyla girilmektedir. Ce-
nazelik katı, dıştan kare, içten dört kollu haç planlıdır. Orta birimi çapraz, kolları
sivri kemer profilli beşik tonozla örtülüdür. Kare planlı mescit katı, kubbe örtü-
lüdür. Kubbeyi dışarıdan silindirik gövdeli yüksek kasnak sarar. Alt kısmı kesme
taş, gövdesi tuğladan inşa edilen türbenin dıştaki ikinci örtüsü yıkılmıştır. Sırsız
ve firûze sırlı tuğlalarla örülen silindirik gövdeli yüksek kasnağı eşkenar dörtgen-
lerden oluşan geometrik kompozisyonlu bir süsleme programına sahiptir.
Şekil 5.20 Şekil 5.21
Sivas Güdük Hasankeyf
Minare Zeynel Bey
Türbesi Türbesi
5. Ünite - Beylikler Dönemi 137
Akkoyunlu Uzun Hasan tarafından Otlukbeli savaşında şehit düşen oğlu Zeynel
Bey adına Hasankeyf ’te Dicle kıyısına yaptırılan Hasankeyf Zeynel Bey Türbesi’nin
(1473 yılı sonrası), alt katının örtüsü çöktüğünden iki katı birleşmiştir (Şekil 5.21).
Dıştan daire içten sekizgen planlı silindirik gövdeli kesme taştan inşa edilmiş yapı-
nın gövdesi sırlı ve sırsız tuğlalarla kaplanmış, çini mozaiklerle bezenmiştir. Mescit
katının duvar eksenlerinde zeminden kubbe eteğine kadar yükselen sivri kemerli
birer geniş niş bulunmaktadır. Nişlerin kemer köşeliklerinde bulunan tromplar üze-
rinde yer alan üçgen kuşakla kubbe eteğini çevreleyen mukarnas sıralarına, buradan
da kubbeye geçilmektedir. Kubbe yüzeyinin çini kaplamalı olduğu dökülen çini lev-
haların bıraktıkları izlerden anlaşılmaktadır. Dış gövdesi ve kubbe kasnağı geomet-
rik kompozisyonlar oluşturacak biçimde firûze ve lacivert sırlı tuğlalarla kaplanarak
bezenmiştir. Ayrıca, portal kemerinin alınlığında firûze, lacivert ve beyaz çinilerden
oluşturulmuş mozaik teknikli bezemeler ve kitabe yer almaktadır.
1481 yılında ölen Akkoyunlulardan emir Bayındır için eşi Şah Selime Hatun
tarafından 1492 yılında mimar Baba Can Bey’e inşa ettirilen iki katlı Ahlat Emir
Bayındır Türbesi’nin kare planlı cenazelik mekânı, sivri kemer profilli beşik to-
noz örtülüdür. Cenazelik katının toprak üstünde kalan ve türbenin kaidesini teşkil
eden üst bölümü, köşelerinden iki yana pahlanarak on iki cepheli bir tabana dönü-
şür ve mescit katını taşır. Bu tabanın üstüne, kuzeye, köşelerine silindirik gövdeli
birer sütun dayanan kısa bir duvar parçası örülmüş, bu duvar parçasının güneyin-
deki alana silindirik gövdeli sekiz serbest sütün yerleştirilmiştir. Sütunların üstüne
atılmış 9 kemer dizisiyle, mescit katının yaklaşık yarısından fazlası doğrudan dışa-
rıya açılmaktadır. Bu katın silindirik alt yapıya oturan kubbesi dıştan konik külâh
içerisine alınmıştır.
Beylikler Dönemi türbelerinin bazıları cami ve medrese yapılarıyla ilişkilen-
dirilmiştir. Cami yapılarıyla bağlantılı türbelere, Beyşehir Eşrefoğlu Süleyman
Bey’in Ulu Camii’ne bitişik türbesi, Aydınoğlu Mehmet Bey’in Birgi Ulu Camii’ne
çok yakın konumdaki türbesi, 1388 yılında Yıldırım Beyazıd tarafından öldürülen
Karaman Alâeddin Bey’in Karaman’da yaptırdığı 1460 yılında Gedik Ahmet Paşa
tarafından yıktırılan camisine bitişik onikigen planlı kubbe örtülü türbesi, Eretna-
oğullarının Niğde Sungur Bey Camii’ne bitişik Sungur Bey’in sekizgen planlı kub-
be örtülü kümbeti ile Ürgüp Damse Köy Taşkın Paşa Camii’nin Türbeleri ile Ra-
mazanoğullarının Adana Ulu Camii’ne bitişik hanedan türbesi örnek verilebilir.
Medrese yapılarıyla bağlantılı türbelere, Saruhanoğullarının İshak Bey Med-
resesi içerisinde yer alan türbe, Menteşeoğullarının Beçin Ahmet Gazi Medre-
sesi’nin ana eyvanından oluşan türbe, Germiyanoğullarına ait Kütahya Vacidiye
Medresesi Molla Vacid’in Türbesi ve Kütahya İmaret II. Yakup Çelebi Türbesi, Ka-
ramanoğullarına Konya Hasbey Darülhuffâzı’nın alt katında bulunan türbe, Kara-
man İbrahim Bey İmareti’nin Türbesi ve Eretnaoğullarının Kayseri Köşk Medrese
içerisinde yer alan türbesi örnek verilebilir.
Kervansaray ve Hanlar
Beylikler Dönemi hanlarını Karamanoğullarının Zalmanda (15.yy ilk yarısı),
Germiyanoğulların Eğret, Çakırsaz, Yeniceköy ve İnay Hanı, Menteşeoğullarının
Balat ile Beçin arasındaki kervan yolu üzerinde yer alan Bafa Hanı (14.yy) ile Be-
çin’deki Kızıl Han (15.yy) yapıları temsil eder. Germiyanoğullarının Simav Babuk,
Gelinkayası ve Hanı günümüze gelememiştir. Sadece tonoz örtülü bir kaç sahınlı
kapalı bölümden oluşan bu hanların Selçuklu han ve kervansaraylarının görke-
mine ulaşamadıkları görülür. Bafa ve Kızıl Han sivri kemer profilli beşik tonoz
138 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
örtülü tek sahınlı yapılardır. Farklı olarak Kızıl Han’ın üstünde ortadaki sofanın
iki yanında kubbe örtülü birer birimin yer aldığı üç mekânlı ikinci bir kat bulu-
nur. Beylikler Dönemi’nde daha ziyade şehir içi hanları inşa edilmiştir. Bunlardan
Beyşehir, Tokat ve Kayseri’de bulunan bedestenler 14.-15. yüzyıllara tarihlenirler.
Hamamlar
Eşrefoğlu Süleyman Bey’in Beyşehir’de 1295-1296 yıllarında yaptırdığı 19. yüzyıla
kadar kullanılan çifte hamamının erkekler kısmı günümüze gelebilmiş diğer bölüm-
leri yıkılmıştır. Kubbe örtülü soyunmalık ve ılıklık ve kısımları bulunan hamamın
ortası kubbe örtülü sıcaklık bölümü, dört eyvanlı ve kubbe örtülü köşe halvetlidir.
Karamanoğullarından 1370 öncesi Emir Seyfeddin Süleyman Bey’in inşa ettir-
diği Karaman Ak Tekke (Mader-i Mevlânâ) Camii’nin yakınlarındaki hamamın
büyük kubbeli bir soyunmalık bölümünden geçilen kubbeli ılıklığın açıldığı dört
eyvanlı köşe halvetli sıcaklık bölümü bulunmaktadır. Karamanoğullarının, Konya
Meram’daki Hasbey oğlu Mehmet Bey’in 1424 yılında yaptırdığı çifte hamamın,
ortasında bulunan kare kesitli dört payenin, kuzey güney ve doğu batı doğrultu-
sunda atılmış kemerlerle bir birlerine ve duvarlara bağlanmalarıyla oluşturulmuş,
merkezi birimli camileri hatırlatan ilginç bir plan şeması bulunmaktadır. Kubbeli
merkezi birimi ve kubbeli köşe birimleri ile tonoz örtülü yan birimlerden oluşan
sıcaklığının benzeri yoktur. Germiyanoğullarının Kütahya Saray Hamamı, Simav
Babuk Bey Hamamı, Kütahya Kemer Hamamı ve Kütahya Küçük Hamam gü-
nümüze gelebilmiş, Sandıklı Büyük Hamam, Sandıklı Küçük Hamam, Uşak Eski
Hamam ve Kula Sungur Bey Hamamı yıkılmıştır.
Menteşeoğullarının Beçin’de ve Balat’ta inşa ettirdikleri 14.-15. yüzyıllara ta-
rihlenen irili ufaklı çok sayıdaki hamam yapısı ile Aydınoğullarının Selçuk İsa Bey
Hamamı (14.yy), harabeye dönüşmüştür. Aydınoğullarının Selçuk Saadet Hatun
Hamamı (14.yy), günümüzde Selçuk Müzesi’nin bir parçası olarak işlev görmek-
tedir. Saruhanoğullarının Manisa’daki 4 eyvanlı sıcaklık mekânına sahip İshak
Bey Hamamı kısmen ayaktadır.
Köprüler
Karamanoğullarına ait köprüleri, iki kemer gözlü Ermenak yakınlarında Göksu
nehri üzerinde yer alan 1306 tarihli Ala Köprü, dört kemer gözlü Karaman-Erme-
nak yolunda Göksu üzerinde yer alan Bıçakçı Köprüsü, tek kemer gözlü Karaman
yolundaki Yeşildere üzerine kurulmuş Yeşildere Köprüsü, iki kemer gözlü Konya
Afyon yolu üzerinde 1437 tarihli Argıthanı Köprüsü, iki kemer gözlü Konya Ereğ-
li-Ayrancı Köprüsü, üç kemer gözlü Konya Ereğli İlçesi Divle Köprüsü, tek kemer
gözlü Karaman Gazalpa Köprüsü, dört kemer gözlü diğer Gazalpa Köprüsü, beş
kemer gözlü Mut Karaman yolu üzerindeki Gıravga Köprüsü, Göksu üzerindeki
Mut Hocantı Köprüsü, tek kemer gözlü Konya Yeşildere bucağı Kızıllar Köprüsü,
Konya Ereğli Musa Köyü Köprüsü, beş kemer gözlü Konya Ereğli İvriz suyu üze-
rindeki Hortu Köprüsü, aynı su üzerinde yer alan tek kemer gözlü İvriz Köprüsü
ve Anamur Köprüleri temsil ederler. Bitlis Ahlat-Tatvan yolu üzerindeki 1481 ön-
cesine tarihlenen tek kemerli Bayındır Köprüsü Akkoyunlu eseridir.
Uşak Köprübaşı Köyü-Selendi yolu üzerindeki altı kemer gözlü Beylerhan
Köprüsü ile 1968 tarihinde yıkılan Afyon Şuhut yolu üzerindeki Savcı (Şuhut)
Köprüsü Germiyanoğullarına aittir.
Aydın Sökeye bağlı Sazlıköy de bulunan Sazlıbön Köprüsü Menteşeoğullarına,
Sivas Kayseri yolu Kızılırmak üzerinde yer alan sekiz kemer gözlü Şahruh Köprü-
sü Dulkadiroğullarına aittir.
5. Ünite - Beylikler Dönemi 139
Kaynak: Akkoyunlu Şiraz Türkmen Dön., Dieji, Kaynak: Akkoyunlu Şiraz Türkmen Dön., Dieji,
2007,243 2007, 243-244
Beylikler dönemi taş ve sırlı tuğla kullanımı yapıların nerelerinde yoğunlaşır? Açıklayınız.
4
5. Ünite - Beylikler Dönemi 141
Ahşap Eserler
Selçuklu ahşap işçiliği teknik ve bezeme olarak Beylikler Dönemi’nde de sürdü-
rülmüştür. Gerçek kündekâri teknikli minberlerden, Beyşehir Eşrefoğlu Ulu Ca-
mii’nin minberini İsa usta, Manisa Ulu (1376-1377) ve Bursa Ulu (1399) Cami-
142 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
i’nin minberlerini Antepli Daki oğlu Abdülaziz oğlu Hacı Mehmet usta, Birgi Ulu
Camii’nin minberini 1322 yılında Abdülvahid oğlu Muzafferüddin usta, Niğde
Sungur Bey Camii’nin sedef kakmalı minberini Muallim oğlu Hoca Ebubekir usta
yapmıştır. Ürgüp Damse Köyü Taşkın Paşa Camii’nin 14. yüzyılın başına tarihle-
nen kündekâri teknikli mihrap ve minberinin ustaları bilinmez (Şekil 5.24).
Ankara Ahi Elvan Camii’nin 1413 tarihli minberini Harputlu Bayezid oğlu
Mehmed usta yapmıştır. Candaroğullarının Kastamonu İbn Neccar Camii ile Ka-
sabaköy Mahmut Bey Camii’nin kapı ve pencere kanatlarını Ankaralı Mahmut
oğlu Abdullah adlı usta yapmıştır. Karaman II. İbrahim Bey İmareti’nin İlyas oğlu
Ömer adlı ahşap ustasının yaptığı ahşap kapı kanatları bugün İslâm Eserleri Mü-
zesi’nde bulunmaktadır (Şekil 5.25).
Şekil 5.22 Şekil 5.23
Taşkın Paşa Camii Mihrap ve Minberi Karaman İbrahim Bey İmareti Kapı Kanatları
Beylikler Dönemi’nde ahşap tekniklerine kakma ve tarsî adıyla anılan iki yeni
teknik eklenir. Kakma tekniği, ahşap yüzeylerin yuvalarına tek parçadan oluşan
başka bir malzemenin kakılması esasına dayanmaktadır. Beyşehir Eşrefoğlu Ca-
mii Minberinin yan aynalıkları ile Niğde Sungur Bey Camii Minberinin kapı ka-
natlarında kakma tekniği uygulanmıştır.
Tarsî tekniği, ahşap yuvalara birden fazla değişik malzemeden oluşturulmuş
mozaik biçimli süslemelerin yapıştırılması esasına dayanmaktadır. Tarsî tekniği-
ne, Damseköy Taşkın Paşa Minberi’nin kapı kanatlarındaki altıgen biçimli yüzey-
leri (Şekiil 5.24), Antepli Daki oğlu Abdülaziz oğlu Hacı Mehmet ustanın yaptığı
Manisa Ulu Camii Minberinin kapı kanatları ile Bursa Ulu Camii’nin yan ayna-
lıkları örnek verilebilir.
Maden Eserler
14. yüzyılın başında Anadolu’da bulunan İbn Batuta da Anadolu beyliklerinin
saraylarında altın kapların kullanıldığını belirtmektedir. Bu bilginin dışında, 15.
yüzyıla kadar yaşayan Erken Dönem Türk Beylikleri’nden Artuklulara ait eserler
haricinde Geç Dönem Beylikleri’nin maden sanat örnekleri bilinmemektedir.
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan, gövdelerinin alt kısımı ayağa dö-
nüştürülmüş dört ejder heykelciğinin ortasından yükselen bronz şamdan, 14.
yüzyıl sonu 15. yüzyıl başına tarihlenen, nadir maden sanatı örneklerindendir
(Şekil 5.26). Sorguçlu başları bulunan ejderlerin gövde pulları, kulakları, badem
5. Ünite - Beylikler Dönemi 143
biçimli iri gözleri ve açık ağızları ile dil ve dişleri incelikle işlenmiştir. Mumluk,
silindirik gövdeli burmalı bir taşıyıcıyla ejder gövdelerinin birleştiği tabana otur-
maktadır. Mumluğun yüzeylerini bezeyen stilize palmet ve kıvrım dalların ha-
yat ağacı sembolleri oldukları düşünülebilir. Orta Asya ve Ortaçağ Anadolu Türk
Devletleri’nin sanatında hayatı ağaçlarını koruyan çift ejder figürleri kozmik güç
sembolleri olarak belirirler.
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan 15. Yüzyılın başına tarihlenen Diyar-
bakır’da bulunmuş bronz davul, bezemeleri ve kufi karakterli yazısıyla benzersiz bir
Artuklu eserdir (Şekil 5.26). Gövdesinin ortasında bulunan stilize bitkisel bezemeli
geniş yüzey üzerine, tek ejder, çift insan başlarıyla biten kufî karakterli geniş yazı
bandı işlenmiştir. Artuklu hükümdarlarının tören davulu olduğu düşünülmektedir.
Şekil 5.26
Artuklu Bronz
Şamdan, Atuklu
Bronz Davul ve
Detay
Özet
Beyliklerin kuruluşlarını açıklamak. Beylikler Dönemi’nin tarih kültür ve sanatını
1
Maveraünnehir ve Horasan Bölgelerini istila 3 açıklamak.
eden Moğollar, 1220 yılından itibaren bu bölge- Selçukluların son zamanlarında, İlhanlı hüküm-
lerde yaşayanları batıya doğru göç etmeye zor- darları ve İlhanlı ailesinden kişiler Anadolu’da
layınca, önlerinden kaçan Türk boyları büyük büyük ölçekli medreselerle her bir farklı tekil
dalgalar halinde Anadolu’ya gelerek Selçuklu özelliklere sahip kümbetler yaptırmışlardır. Sel-
Sultanlarının kendilerine gösterdikleri uç bölge- çuklu taş süsleme özelliklerinin bu eserlerde
lere yerleştiler. Giderek artan Moğol baskısı ve abartılı olarak tekrarlandıkları görülmektedir.
Selçuklular yıkılma sürecine girmeleri karşısın- Yapıların oranları değişmiş, figürlü bezemeyle
da, uç bölgelerine yerleştirilmiş bulunan Türk- minare gövdelerinin sırlı ve sırsız tuğlalarla be-
ler, kendi boy beylerinin çevresinde toplanarak zenmeleri artmıştır.
bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki camilerden hangisinde 12 hayvanlı Türk 6. Aşağıdaki yapılardan hangisi alçı dekorludur?
takviminden alınma figürlü bezemeler bulunur? a. Amasya Bimarhanesi
a. Malatya Ulu Camii b. Beyşehir Ulu Camii
b. Manisa Ulu Camii c. Birgi Ulu Camii
c. Selçuk İsa Bey Camii d. Gevaş Halime Hatun Kümbeti
d. Ürgüp Damseköy Taşkın Paşa Camii e. Van Ulu Camii
e. Birgi Ulu Camii
7. Aşağıdaki Beyliklerden hangisi Güney Anadolu’da
2. Aşağıdaki türbelerden hangisinde kartal arması bulunur?
bulunur? a. Dulkadiroğulları
a. Kayseri Köşk Medrese Türbesi b. Ramazanoğulları
b. Niğde Hüdavend Hatun Türbesi c. Karakoyunlular
c. Gevaş Halime Hatun Türbesi d. Karesioğulları
d. Niğde Sungur Bey Türbesi e. Çobanoğulları
e. Kırşehir Aşık Paşa Türbesi
8. Aşağıdaki yapılardan hangisini Uzun Hasan yaptır-
3. Aşağıdaki camilerden hangisinin kubbesi sekiz mıştır?
desteğe oturur? a. Sivas Çifte Minareli Medrese
a. Kastamonu Atabey Gazi Camii b. Diyarbakır Safa Bey Cami
b. Kastamonu İbn Neccar Cami c. Erzurum Yakutiye Medresesi
c. Afyon Ulu Camii d. Sivas Gök Medrese
d. Beyşehir Ulu Camii e. Milas Ulu Camii
e. Manisa Ulu Camii
9. Hasankeyf Zeynel Bey Türbesi hangi beyliğin mi-
4. Aşağıdaki türbelerden hangisinin gövdesi tuğla be- mari eseridir?
zemelidir? a. Saruhanoğulları
a. I. Kılıç Arslan Türbesi b. Candaroğulları
b. Sivas Güdük Minare Türbesi c. Karakoyunlular
c. Niğde Hüdavend Hatun Türbesi d. Akkoyunlular
d. Karaman II. İbrahim Bey Kümbeti e. Dulkadiroğulları
e. Ahlat Emir Bayındır Türbesi
10. Aşağıdaki camilerden hangisi ahşap desteklidir?
5. Aşağıdakilerden hangisi Erzurum Yakutiye Medre- a. Milas Firuz Bey Camii
sesi’nin ana özelliğidir? b. Diyarbakır Safa Camii
a. Açık avluludur c. Adıyaman Ulu Camii
b. Şadırvanlıdır d. Afyon Ulu Camii
c. Tek eyvanlıdır e. Kastamonu İbn Neccar Camii
d. Kapalı avluludur
e. Soncemaat yerlidir
146 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Sıra Sizde 4
Beylikler Dönemi’nin kaynağını Selçuklu Dönemi-
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı ’nin geometrik ve bitkisel motiflerinden alan alçak ve
Sıra Sizde 1 yüksek kabartmalı bezemeli taş işçiliği portal, pencere
1220 tarihinden sonra batıya doğru büyük bir saldırı ve kapı çerçeveleri ile taştan yapılmış mihrap ve min-
hareketine girişen Moğollar’ın önünden kaçan ve bü- berlerle çörten ve kapı pencere şebekelerinde yoğunla-
yük kitleler halinde Anadolu’ya gelen kitlelerden Babai şırlar. Firuze ve koyu mavi renkli sırlı tuğla kullanımı,
tarikatına mensup olanların 1240 yılında çıkardıkları kapı ve pencere çevreleri, minaret ve türbe gövdeleri,
Babai isyanı ve Anadolu Selçuklularının 1243 Kösedağ kubbe geçiş ve yüzeylerinde yoğunlaşır.
Savaşında Moğollara yenilerek vergiye bağlanmaları,
Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküşünü hazırladı. Mo- Sıra Sizde 5
ğolların 1256 yılında İran’da İlhanlı Devleti’ni kurarak Kütahya 14. yüzyılda çini ve seramik üretim merkezidir.
Anadolu Selçuklu Sultanlarının taht kavgalarına taraf 14. yüzyılın ortalarından 15. yüzyılın ortalarına kadar
olmaları, Selçuklu Sultanlarını kendi memurları gibi Kütahya seramik ve çinilerinde kırmızı hamur kullan-
azlederek atayabilmeleri, İlhanlılara karşı direnemeyen mıştır. Kalın sır altında astar yoktur. 15. yüzyılın ikinci
bu Sultanların kötü yönetimi ve devletin ağırlaşan ver- yarısından sonra, sarımsı beyaz sert ve sık dokulu ha-
gilerle yoksul düşmesi devletin çöküşünü ve yıkılışını mur kullanılmaya başlanmıştır. Kütahya’da 13. yüzyıl so-
hazırlamıştır. nunda Milet işi adı verilen seramiklerin üretimine baş-
landığı kanıtlanmış olmakla beraber Osmanlı Dönemi
öncesine ait seramik örnekleri günümüze gelmemiştir.
5. Ünite - Beylikler Dönemi 147
Yararlanılan Kaynaklar
Arıtan, A. (1993), “Anadolu Selçuklu Cild San’atı’nın Önder, M. (1993). Başlangıcından Bugüne Türk Sanatı,
Özellikleri” Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırma- Ankara: İş Bankası Yayınları.
ları Merkezi I-II Millî Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Öney, G., (1987) İslâm Mimarîsinde Çini, İzmir, Ada Ya-
Semineri Bildirileri, Konya: Selçuk Üniversitesi Ya- yınları, Aksoy Matbaacılık A.Ş., 1987, s. 44-45.
yınları, s.181-197. Pekin, F.-Yılmaz, H.F. (2008). Türkiye’nin Kültür Mirası
Aslanapa, O. (1973). Türk Sanatı II. Anadolu Selçuklu- 100 Köprü, İstanbul: Ofset Filimcilik ve Matbaacılık
larından Beylikler devrinin sonuna kadar, İstanbul: San. ve Tic. A.Ş.
Milli Eğitim Basımevi. Sevim, A.-Yücel, Y. (1989). Türkiye Tarihi, Fetih, Selçuk-
Altun, A. (1981-1982). “Kütahya’nın Türk Devri Mi- lu ve Beylikler Dönemi, Ankara: Türk Tarih Kurumu
marisi “bir deneme”, Kütahya, Atatürk’ün Doğumu- Basımevi.
nun 100. Yılına Armağan, İstanbul: Formül Matbaa- Sözen, M. (1970). Anadolu Medreseleri Selçuklu ve Bey-
sı, s. 171-700. likler Devri I., İstanbul: İstanbul Teknik Üniversite
Atılgan, S. (2006). “Karakoyunlu ve Akkoyunlu Minya- Matbaası.
tür Sanatı” Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Sözen, M. (1971). Diyarbakır’da Türk Mimarisi, İstan-
Uygarlığı 2., Ankara: Desen Ofset A.Ş., s. 587-599. bul: Gün Matbaası.
Bozer, R. (2006). “Ahşap Sanatı”, Anadolu Selçukluları ve Sözen, M. (1972). Anadolu Medreseleri Selçuklu ve Bey-
Beylikler Dönemi Uygarlığı 2., Ankara: Desen Ofset likler Devri II., İstanbul: İstanbul Teknik Üniversite
A.Ş., s.533-541. Matbaası.
Cantay, G. (1992), Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Darüşşi- Sözen, M. (1981). Anadolu’da Akkoyunlu Mimarisi, İs-
faları, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek tanbul: Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, Ye-
Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayınları. nilik Basımevi.
Çaycı, A. (2008). Eşrefoğlu Beyliği Dönemi Mimari Eser- Sümer, F. (1967). Kara Koyunlular (Başlangıcından Ci-
leri, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek han-Şah’a kadar) I., Ankara: Türk Tarih Kurumu Ba-
Kurumu Türk Tarih Kurumu Başkanlığı, Epa-Mat. sımevi.
Dieji, A. (2007). “İran Minyatüründe Savaş Sahneleri”, Tuncer, O.C. (1991). Anadolu Kümbetleri 2, Beylikler ve
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayım-
Osmanlı Dönemi, Ankara: Sevinç Matbaası.
lanmamış doktora tezi, İstanbul.
Tunç, G. (1978). Taş Köprülerimiz, Ankara: Karayolları
Diez, E.-Aslanapa,O. (1950). Karaman Devri Sanatı, İs-
Genel Müdürlüğü Matbaası.
tanbul: Doğan Kardeş Yayınları A.Ş. Basımevi.
Uysal, A.O. (2006). Germiyanoğulları Beyliğinin Mimarî
Ersoy, A. (1988). Türk Tezhip Sanatı, İstanbul: Hilal
Eserleri, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı
Matbaacılık San. Tic. A. Ş.
Yayını.
Gündoğdu, H. (1986). Dulkadırlı Beyliği Mimarisi, An-
Uzunçarşılı, İ.H. (1984). Anadolu Beylikleri ve Akko-
kara: Ünal Ofset Matbaacılık Sanayi Ltd. Şti.
yunlu, Karakoyunlu Devletleri, 3.Baskı, Ankara:
Karaismailoğlu, A. (2006). “Anadolu Selçukluları ve
Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Beylikler Döneminde Farsça ve Farsça Eserler”,
Yetkin, Ş. (1986). Anadolu’da Türk Çini Sanatının Geliş-
Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı
mesi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fa-
1., Ankara: Desen Ofset A.Ş., 487-491.
kültesi Matbaası.
Kartal, A. (2006). “Tercüme Edebiyatı”, Anadolu Selçuk-
Yinanç, M. (1961). “Akkoyunlular”, İslam Ansiklopedisi,
luları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı 1., Ankara: De-
I., İatanbul: M.E.Basımevi, s.251-270.
sen Ofset A.Ş., s. 533-545.
Yinanç, R. (2006). “Dulkadir Beyliği”, Anadolu Selçuk-
Macit, M. (2006). “Anadolu Selçukluları ve Beylikler
luları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı 1., Ankara: De-
Döneminde Türkçe ve Gelişimi”, Anadolu Selçuklu-
ları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı 1., Ankara: Desen
sen Ofset A.Ş., s. 187-193.
Ofset A.Ş.,s. 481-485. Yücel, Y. (1988). Anadolu Beylikleri Hakkında Araştır-
Ocak, A.Y. (2006 ). “XII.-XVI. Yüzyıllarda Anadolu Şe- malar 13-15. Yüzyıllarda Kuzey-Batı Anadolu Tarihi,
hirlerinde Dini-Sosyal Hayat”, Anadolu Selçukluları Çoban-Oğulları Beyliği-Candar-Oğulları Beyliği I, 2.
ve Beylikler Dönemi Uygarlığı 1., Ankara: Desen Of- Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
set A.Ş., s.249-263.
6
ORTAÇAĞDAN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükseliş dönemlerinin tarihi coğrafyasını ta-
nımlayabilecek,
“Erken ve Klasik Osmanlı Sanatı” tanımının içeriğini açıklayabilecek,
Erken ve Klasik Osmanlı Sanatının taşınamaz (mimari) ve taşınabilir (çini, se-
ramik, taş, ahşap, maden, halı, kilim gibi) kültür ve sanat eserlerini, malzeme-
teknik özellikleri ile örneklerle tanımlayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Osmanlı Sanatı • Hassa Mimarlar Ocağı
• Külliye • Ulu Cami
• Klasik Dönem Osmanlı Sanatı • Ehli Hiref Teşkilatı
• Mimar Sinan • Çini
İçindekiler
• OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞ VE
YÜKSELİŞ DÖNEMİ TARİHÇESİ
• ERKEN OSMANLI DÖNEMİ MİMARİSİ
Ortaçağdan Günümüze (1300-1453)
Erken ve Klasik Osmanlı Dönemi • KLASİK OSMANLI DÖNEMİ MİMARLIK
Anadolu Uygarlıkları
• KLASİK OSMANLI DÖNEMİ MİMARİSİ
VE MİMAR SİNAN
• KLASİK OSMANLI DÖNEMİ
MİMARLIĞININ ANA ÖZELLİKLERİ
Erken ve Klasik Osmanlı
Dönemi
Resim 6.1
Fatih Sultan Mehmed döneminin siyasi olayları kadar devletin sosyal yapılan-
ması da önemlidir. Bu dönemde, mimaride külliye kuruluşlarına önem verilmiş,
fetih sonrası İstanbul’da önemli devlet adamlarına vakıf-imaret sistemine uygun,
kentin nitelikli yerlerinde araziler külliye inşası için tahsis edilmiştir. Fatih Sultan
Mehmet, İstanbul’u yeniden imar etme çalışmalarının yanı sıra çağın yenilikçi
düşüncelerine açık bir devlet adamı olarak güzel sanatların her dalında sanatçıları
ve dönemin bilim adamlarını da destekleyecektir. Fatih Sultan Mehmet’in ölümü
üzerine oğlu II. Bayezid, tahta geçer. Döneminde kardeşi Cem Sultan’ın ölümü,
Osmanlı-İran ilişkileri, Osmanlı-Memluk ilişkileri, önemli siyasi gelişmeleridir.
II. Bayezid’in ölümü üzerine oğlu Yavuz Sultan Selim başa geçer. Yavuz Sultan
Selim döneminde, Mısır Seferi sonucu Halifelik Osmanlı’lara geçmiştir. Suriye,
Filistin, Hicaz, Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yavuz Sultan Selim’in 1520’de
ölümü üzerine oğlu Kanuni Sultan Süleyman Devletin başına geçer ve Osman-
lı Devleti’nin tüm dünyada hakimiyetini kabul ettirdiği, kültür-sanat ortamında
6. Ünite - Erken ve Klasik Osmanlı Dönemi 151
en güçlü üslubunu (Klasik Dönem Üslubu) ortaya koyduğu çağı başlatır. Vezir-i
Azam Sokollu Mehmed Paşa ve Kaptan-ı Derya Barboros Hayreddin Paşa bu dö-
nemin önemli devlet adamlarıdır.
Kanuni Sultan Süleyman Döneminde, Macaristan, Azerbaycan, İran, Rodos,
Cezayir gibi önemli bölgeler de Osmanlı hakimiyetine girer. Fransa hariç tüm Av-
rupa’ya hakim olan Alman imparatoru Şarlken’e karşı Fransa kralı I. François’yı
destekleyen Kanunî, hem Avrupa’daki Hıristiyan birliğini parçalamak, hem de Ak-
deniz’de ticareti canlandırmak düşüncesi ile Fransa’ya bazı ticarî ayrıcalıklar tanıdı
(1535). Buna göre Fransa Akdeniz’de düşük gümrük vergisi ile ticaret yapabilecek,
Fransız tüccarların davalarına İstanbul’da Fransız hâkim bakacak, Fransız tüccar-
lar ile Türkler arasındaki davalara Türk mahkemeler bakacak ve Türk tüccarlar da
Fransa’da aynı haklardan yararlanabilecekti. Bu uygulama tarihte; Kapitülasyonlar
(İmtiyazât-ı Mahsusa) olarak bilinecektir. 1566 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın
Zigetvar’da ölmesi üzerine Şehzade II. Selim, tahta geçer. Ardından 1574 yılında
oğlu II. Murad, 1595’te III. Mehmed, 1603’te I. Ahmet Osmanlı Devleti’nin yöne-
timinde görev alan padişahlar olacaktır. I. Ahmet, devletin bütünlüğünü sağlamak
amacıyla kardeş katli geleneğine son vererek Ekber ve Erşed geleneğini (hanedan
üyelerinin en yaşlı ve aklı başında olanının başa geçmesi) uygulamaya başlamış-
tır. Sırasıyla II. Osman (Genç Osman), IV. Murad, IV. Mehmed (Avcı), II. Süley-
man, II. Ahmet, II. Mustafa Osmanlı Devleti’nin başına geçecek olan padişahlardır.
Osmanlı Devleti, İran, Avrupa, Akdeniz’deki Kaleler üzerinde mutlak otoritesini
kaybettiği bir döneme XVII. yüzyıl sonlarında girecektir. II. Mustafa Döneminde
Osmanlı ordusunun Avusturya karşısında yenilmesi sonucu, ilk toprak kaybıyla
sonuçlanan Karlofça Antlaşması, 1699 yılında imzalanacaktır.
Erken Osmanlı Mimarisi’nde Zaviyeli camiler olarak tanımlanan yapılarda plan şe-
1 ması nasıl açıklanır?
Bursa Ulu Camii ve Edirne Eski Cami hangi plan şemasına örnektir?
2
Resim 6.4 Resim 6.5
Bursa Ulu Cami Plan Resim Bursa Ulu Cami İç Görünüm
154 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Resim 6.15
Bursa
Hüdavendigar Cami
ve Medrese Dış
Görünüş
caminin ilk yapısında bir büyük kubbeyi bir yarım kubbenin desteklediği kaynak-
lardan anlaşılır. İstanbul’un önemli tepelerinden birine ve “On İki Havari Kilisesi”
üzerine inşa edilen orijinal yapının mimarı Atik Sinan’dır.
Cami, 16 medrese, hastane, misafirhane, imaret, kervansaray, hamam, sıbyan
mektebi, kütüphane, müvakkithane ve Fatih ile eşi Gülbahar Hatun’un türbeleri
olmak üzere çok düzenli bir yerleşim planı gösterir. Cami, Fatih’in türbesi, Gül-
bahar Hatun’un türbesi merkez yapılar olarak planlanmış, doğu ve batıda cami
eksenine paralel uzanan sekizerden on altı medresesi ile dönemin en önemli eği-
tim kurumu olarak inşa edilmiştir. Karadeniz ve Akdeniz Medreselerinden başka
kütüphane, mektep ve hamam yapıları vardır.
Resim 6.16 Resim 6.17
İstanbul Fatih Külliyesi Yerleşim Planı İstanbul Fatih Cami
İstanbul Aksaray Murat Paşa Külliyesi (1471 - 1472) tabhaneli cami, türbe,
imaret, medrese, çifte hamamdan oluşan önemli bir erken dönem külliyesidir.
Medresesi günümüze ulaşmamıştır.
İstanbul Üsküdar Rum Mehmet Paşa Külliyesi (1471 -1472), İstanbul Mahmut
Paşa Külliyesi (1472 1473), dönemin İstanbul’daki diğer önemli külliyeleridir.
İnegöl İshak Paşa Külliyesi (1468) ve Afyon Gedik Ahmet Paşa Külliyesi (1472)
başkent dışındaki diğer önemli külliye örnekleridir.
Resim 6.18 Resim 6.19
Fatih Külliyesi Medreseler Mahmut Paşa Hamamı
158 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Resim 6.20
6. Ünite - Erken ve Klasik Osmanlı Dönemi 159
Bursa Yeşil Camii ve Türbe’nin teknik açıdan çinilerinde hangi özellikler vardır?
4
160 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
İstanbul’da fetih sonrası inşa edilen Çinili Köşk’ün (1472) natüralist çiçekler ve
rumilerle desenlenen çiniler, Osmanlı çini sanatının önemli örneklerinden birisidir.
Bab-ı Hümayun sarayın tak Fetih sonrası inşası başlayan Topkapı Sarayı yapıları süreklilik arz eden imarı
kapısı olup iç avlulara açılan
ve yapılarla bağlantısı olan bir ile devletin en önemli yönetsel yapısı olacaktır. Kentin kuşkusuz en önemli ticaret
düzenlemeye sahiptir. yapı topluluğu; Kapalıçarşı ve bedestenleri fetih sonrası inşasına başlanıp takip
eden dönemlerde eklenen yapıları ile sürekli gelişim gösterir.
Çemberlitaş Atik Ali Paşa Külliyesi (1496) ve Sultan Ahmet Firuz Ağa (1491)
Külliyesi Tabhaneli cami geleneğini devam ettiren bu dönemin diğer önemli ya-
pılarıdır.
Mimar Sinan Haseki Hürrem Sultan için inşa ettiği Külliye’de nasıl bir yerleşim pla-
10 nı uygulamıştır?
duran eksedralar ve mihrap önünde daha alçak tutulan yarım kubbesi ile Mimar
Sinan Selimiye Camisinde yeni bir uygulama ortaya koyar. Caminin tamamına
hâkim olan kubbesi dört ince zarif minare ile bütünleşir ve yapı sonsuz bir ritim
duygusu ile yükselir. Selimiye Camisi mimari özellikleri dışında mono blok taş
minberinin işçiliği, mihrap yönü duvarları, minberinin arkası ve külahı, alt kat
pencere alınlıkları XVI yüzyıl çini sanatının bir daha rastlanmayacak kalitedeki
örneklerini sergiler. Sol köşede dört sütun üzerine oturan hünkâr mahfilinin çini-
leri zengin kompozisyonu ile göze çarpar.
Edirne Selimiye Cami’sinde yapı kütlesi ile örtü sistemi nasıl düzenlenmiştir?
12
Hünkâr mahfilinin altındaki tavan orijinal renkli ahşap kalemişi süslemeleri
ile eşsizdir. Caminin içinde lacivert üzeri iri beyaz harflerle yazılan sureler çini
dekorlamanın bir diğer örneğidir. Cami’nin şadırvanlı avlusu cami ve dış avlu et-
rafına yerleşen diğer yapılara uyumludur.
Sultan Ahmed Camisi’nin mimarı olan Sedefkar Mehmed Ağa cami içinde süsleme
olarak neler yapmıştır? 13
pısı cami duvarına bitişik Hünkar Kasrıdır. Hünkar Mahfili ile bağlantılı olup
köşk mimarisi için iyi bir örnektir. Uzun bir rampa ile ulaşılan kasır sivri kemer-
li bir tonoz üzerine inşa edilmiştir.
Resim 6.44 Resim 6.45
Yeni Cami Kapalı Şadırvan ve Revaklı Avlusu İstanbul Sultan Ahmed Camii
Mektep yapıları genelde tek kubbeli küçük ölçekli mekânlar olarak planlanır.
Külliye içinde olanlar sakin bir bölüme inşa edilirler.
Anıtsal mezar yapıları olan türbeler kare planlı, dikdörtgen planlı, altıgen
planlı, dıştan ve içten sekizgen planlı, dıştan revaklı sekizgen türbeler olarak sınıf-
landırabiliriz. Örtü sistemleri ise kubbe kasnağı ile kubbeli türbeler, kubbe kas-
nağı olmadan kubbe uygulanan türbeler, tonoz örtü sistemli türbeler, çatı örtü
sistemli türbeler olarak örtü sistemlerine göre sınıflandırılabilir. Tuğla-Taş örgülü
duvarlar ya da sade taş örgülü duvarlar çini panolarla süslü olabilir.
Osmanlı sağlık yapıları; şifahane ve akıl hastalarının tedavisi için inşa edilen
tımarhaneler olarak külliyeler içerisinde yer alır. Merkezi planlı ve revaklı avlulu,
şadırvanla planlanan yapılardır. Medrese plan şemaları ile benzerlik gösteren plan
şemaları uygulanır. Ör: Haseki Darüşşifası
Darüşşifa nedir?
17
Konaklama yapıları; kervansaraylar, hanlar orta avlulu ve iki katlı olarak şehir
külliyeleri ve menzil külliyelerine bağlı olarak inşa edilirler.
Ticaret yapıları; Kapalıçarşılar, bedestenler, sıra dükkânlar ve hanlar olarak ta-
nımlanabilir. Fetih sonrası İstanbul’da hemen inşasına başlanan Kapalıçarşı, Os-
manlı dünyasının en büyük ölçekli kapalı çarşısıdır. Üzeri tonoz örtülü, sürekli
ilaveleri olan ve bağlı hanları ile (24 han, 1 cami, 1 hamam, 2 şadırvan, 1 sebil,
4300 dükkân olduğu bilinir) bir ticaret bölgesi olarak ele alınmalıdır.
Aynı meslek grubunun bir arada bulunduğu (tonoz örtülü veya düz çatılı me-
kanlar) sıra odalar “Arasta” olarak tanımlanır.
Çarşıların değerli mallarının satıldığı bölümleri “Bedestenler” çoğunlukla üs-
tü örtülü, güvenliği ön planda tutulan kapalı mekânlardır.
170 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Sebil nedir?
18
6. Ünite - Erken ve Klasik Osmanlı Dönemi 171
Osmanlı mimarisinde hem ulaşım, hem askeri, hem ticari önemi olan köprü- Hassa Mimarlar Ocağı:
Osmanlı İmparatorluğunda
ler ayaklar üzerine, kemer gözlü olarak taş malzemeden inşa edilen anıtsal yapı- imar-bayındırlık çalışmalarının
lardır. Mimar Sinan’ın Edirne Kanuni Sultan Süleyman (1553-1554), Lüleburgaz tümünü organize eden,
Sokollu Köprüleri günümüze ulaşan örnekleridir. denetleyen, görevi yalnızca
yeni yapıların inşası ile sınırlı
Külliyelere bağlı inşa edilen imarethaneler (Aşhaneler) kurulan vakıflarla var- olmayan, dini, sosyal, askeri
lıklarını sürdürür, yoksul ve medrese öğrencilerine hizmet verirlerdi. tüm kamu yapılarının bakımı-
onarımı gerekli değişiklikleri
Devletin en önemli yönetim yapısı olan Topkapı Sarayı’nın inşası fetihten he- yapma yetkisi olan devlet
men sonra başladı. Fatih Döneminde inşa edilen en eski yapı Çinili Köşk olup teşkilatıdır.
zaman içinde sürekli eklemelerle günümüzdeki yapılar topluluğu oluştu. 1475-
1479 yılları arasında Saray-ı Cedit adı ile başlayan saray inşası, I. Kapı Bab-ı Hü-
mayun ve I. Avlu Alay meydanı, II. Kapı Babüsselam, III. Avlu Enderun, IV. Avlu
ve sahile bakan yamaçlara Hasbahçeler (Padişah mülkü olan sarayın bahçeleri)
olarak ana hatları ile tanımlanabilir. Topkapı Sarayı mutfakları Mimar Sinan’ın
inşasıdır. İstanbul’da günümüze gelen bir diğer önemli yapı Sultanahmet’teki İb-
rahim Paşa sarayıdır.
Resim 6.52 Resim 6.53
İstanbul İbrahim Paşa Sarayı. İstanbul Sultan Selim Camii Çini
Mavi-Beyaz grubu olarak Bu dönemde İznik ve Kütahya üretimi olan Mavi-Beyaz olarak tanınan örnek-
tanımlanan çini örneklerinde
beyaz zemin üzerine sır altı ler kullanma seramiği olarak çok yaygındır.
tekniğinde mavinin tonları ile Mavi-Beyaz grubunun bezemesi farklılık gösteren “Haliç işi” bir yanılgı sonucu
bezenen çini örnekleri mavi,
kobalt mavisi ve firuze arasında Haliç’te yapıldığı düşünülen ve adını bundan alan çiniler olup Kütahya ve İznik’te
değişebilir. Az sayıda örnekte üretilir.
zemin mavi, desenleme beyaz
olur. Sırı renksiz ve şeffaftır. XVI yüzyıl çini sanatında karşılaşılan bir başka eser grubu “Şam Tipi” denilen
kalitesi İznik üretimine göre daha zayıf olan bu eserlerin Osmanlıların Suriye’yi
Mavi Beyaz çini grubunda
beyaz zemin üzerine, mavi veya alması sonucu burada inşa edilen yapılar için İznikli ustaları Şam’a getirip atöl-
siyah incecik spiraller ufak kıvrık yeleri burada oluşturması ve üretim yapması düşüncesi benimsenen yorumdur.
yaprakçıklarla dolgulanır.
Desen özelliği İznik üretimleri ile benzerdir. Kuşlar, Servi ağaçları (Hayat ağacı
motifi) Sarmaşıklar ise Şam işi çinilerin tercih edilen diğer bezeme unsurlarıdır.
Kırmızılı çiniler Klasik Osmanlı dönemi çini sanatının en tartışmalı grubudur. Es-
ki yayınlarda Rodos işi olarak tanımlanır. Sıraltı tekniği ile 7 renk uygulaması var-
dır. Hafif kabarık, canlı mercan kırmızı renk bu grubun tanıtıcı özelliğidir. İznik ve
Kütahya üretimi olan çiniler XVII yüzyılın ortalarına doğru kalitesini yitirir.
Rodos İşi kırmızılı sıraltı çini örneklerini İstanbul Rüstem Paşa Cami (1561),
İstanbul Süleymaniye Cami ve Kanuni Sultan Süleyman’ın Türbesi (1557) ve Top-
kapı Sarayı’nda görmek mümkündür.
XVII. yüzyılda çini örneklerinin malzeme, renk, sır kalitesinin bozulması ve
desenlemelerdeki monotonluk hızlanır.
6. Ünite - Erken ve Klasik Osmanlı Dönemi 173
Şehnamecilik adı ile tarihi olayların yazılıp minyatür tarzında resimlenerek kayda
geçirilmesi; savaşlar, av sahneleri, fetihler, tahta çıkış törenleri, bayram ve şehzade-
lerin sünnet törenleri, sefere gidilen ülke ve şehirlerin tasvirleri minyatürlerde ele
alınan ana temalar olacaktır.
Nevai Hamsesi, Tuhfet-el Ahrar, Matrakçı Nasuh’un topografya, bitki örtüsü
gibi detaylarla ele aldığı Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn gibi eserler dönemin
önemli minyatürlü yazmalarıdır. Surname-i Vehbi, Süleymanname ve Şehinşahna-
me; Nakkaş Osman ile Seyyid Lokman’ın bu dönemde yaptıkları belge niteliğinde-
ki önemli minyatür eserlerdir. III. Murad dönemi nakkaşlık sanatı için en verimli
dönemdir. Sultanın tasvir sanatına ve sanatçılara duyduğu ilgi sonucu 214 levha-
dan oluşan III. Mehmed’in sünnet törenlerinin Sultan Ahmet’te tasvirlerini yansı-
tan Surname-i Hümayun hazırlanır. Osmanlı Padişahlarının tarihini, kıyafetlerini
ve özelliklerini anlatan Şehnâmeler, Kıyafet-el İnsaniyeti Şemail en Osmaniye ve Siyer-i Nebî; dönemin dini
Hünernâmeler, bu dönemin önemli minyatür eserleridir. içerikli el yazmasıdır.
Osmanlı minyatürü; saf renkleri kullanması, realist doğa ve kişi tasvirleri, altın
ve gümüş yaldızlı zemin hazırlanması gibi özelliklere sahiptir.
III. Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed’in sünnet törenini tasvir eden eserin ismi nedir?
23
Klasik Dönem Osmanlı Maden Sanatı’nda günlük kulanım için üretilen malzemeler
nelerdir? 29
178 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Özet
Bu üniteyi çalıştıktan sonra Osmanlı Devleti’nin “Erken ve Klasik Osmanlı Sanatı” tanımının içe-
1 kuruluş ve yükseliş dönemlerinin tarihi coğrafya- 2 riğini açıklamak.
sını tanımlamak. Osmanlı Devleti kuruluş ve gelişme sürecinde
XIV. ve XVI. yüzyıllarda Osmanlı Devleti kuru- Anadolu coğrafyasında özellikle mimari alanda
luş ve gelişme sürecini yaşayacaktır. Bu dönem çok güçlü eserler veren Beylikler dönemi mima-
Osmanlı Devleti’nin güçlü devlet politikasının risinin mirasını sürdürecek, öncelikle başkentleri
ortaya koymasının yanı sıra sınırlarını Avrupa Bursa ve Edirne’de önemli mimari örnekler or-
içlerinden Kuzey Afrika’ya kadar genişletecek- taya koyacaktır. İstanbul’un fethi ardından baş-
tir. Hakim olduğu coğrafyada kendinden önce kent olarak konumlanması aynı zamanda Kla-
varlık göstermiş olan, devletlerin kültür ve sanat sik Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerini
anlayışlarının üstünde kendi mimarlık ve sanat bu güçlü kent yapısı içinde inşa sürecini getirir.
anlayışını ortaya koyacaktır. Kuruluş ve gelişme Güçlü ve zengin devlet yapısı önemli inanç yapı-
sürecinde II. Bayezid donanmayı güçlendirir. ları ve kentsel değeri kadar sosyal hizmet kimli-
Bunun sonucunda Akdeniz ve Karadeniz’de da- ği de önemli olan külliyelerle ortaya konacaktır.
ha rahat hareket edilir, yeni fetihler gerçekleşir. Osmanlı İmparatorluğu Klasik Dönem olarak ta-
Yavuz Sultan Selim halifeliği Osmanlı hüküm- nımlanan XVI.-XVII. yüzyıllarda izlediği vakıf-
darlarının sorumluluğuna alır, Osmanlı İmpa- imaret sistemi ve şenlendirme politikası sonucu
ratorluğu Türk ve İslam dünyalarını birleştirir. devletin gücünü önemli külliyelerle ortaya koya-
Kanuni Sultan Süleyman dönemi ise Osmanlı caktır. Osmanlı mimarisini bu dönemde anıtsal
İmparatorluğu’nun en güçlü dönemi olacaktır. külliyeler ve Mimar Sinan ile tanımlanır.
Güçlü devlet adamları ve doğru fetihler sonun-
da imparatorluk gerek siyasi, gerekse ekonomik Erken ve Klasik Osmanlı Sanatının taşınmaz (mi-
anlamda yayıldığı coğrafyada tek güç olarak var- 3 mari) ve taşınabilir (çini, seramik, taş, ahşap, ma-
lık gösterecektir. Dolayısıyla bu güç mimarlık ve den, halı, kilim gibi) kültür ve sanat eserlerini, mal-
sanat anlayışında da ortaya konacaktır. zeme-teknik özellikleri ile örneklerle tanımlamak.
XVI. ve XVII. yüzyıllarda kültür ve sanat hayatı,
anıtsal mimari yapılarla birlikte İznik ve Kütah-
ya çinileri, kalemişi, kündekari gibi el sanatla-
rı örnekleri, minyatür gibi önemli tasvir sanatı
örneklerinin yanı sıra bilim ve kültür hayatında
dönemin önemli alimleri ve sanatçılarına itibar
edip sahiplenmiştir.
6. Ünite - Erken ve Klasik Osmanlı Dönemi 179
Kendimizi Sınayalım
1. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinden he- 5. Külliye nedir?
men sonra inşasına başlattığı yapı topluluğu hangisidir? a. Hamam ve mektep gibi sosyal yapı gruplarıdır.
a. Topkapı Sarayı. b. Osmanlı mimarisinde sosyal hizmet amacı-
b. Ayasofya Camisi. nın ibadet yapılarının da içinde planlandığı en
c. Edirnekapı-Topkapı surları. önemli yapı topluluklarıdır.
d. Mahmutpaşa Külliyesi. c. Büyük ölçekli camilerdir.
e. Fatih Külliyesi. d. Yol güzergahlarına inşa edilen yapı gruplarıdır.
e. Özellikle başkente özgü cami ve bağlı yapılardır.
2. Erken Osmanlı mimarisinde ters T planlı olarak ta-
nımlanan cami planı neyi ifade eder?
a. Camilerin içinin T biçiminde olduğunu. 6. Hassa Mimarlar Ocağı nedir?
b. Cami yapılarının ibadet işlevi dışında kullanıl- a. Mimar Sinan’ın kurduğu mimarlık teşkilatıdır.
dığı planlamayı. b. Süleymaniye Camisi’nin yanındaki mimarlık
c. Zaviyeli, tabhaneli olarak da bilinen ek mekan- teşkilatıdır.
ların ana ibadet mekanı ile beraber planlandığı c. Osmanlı Klasik Dönemi’nde yapılanan devletin
yapı tipini. imar ve onarım çalışmalarının planlandığı mi-
d. Cami ve medrese olarak inşa edilen yapıların mar ve ustaların yetiştirildiği en önemli imar
plan tipini. kurumudur.
e. Külliye içinde inşa edilen camilere en uygun d. Osmanlı Devleti içinde mimarların oluşturdu-
planın bu olduğu. ğu ayrı bir teşkilattır.
e. Mimar Sinan’ın kendi planladığı külliyelere
3. Edirne Eski Cami, Bursa Ulu Cami ile hangi yön- onarım hizmeti vermek üzere oluşturduğu teş-
den benzerlik gösterir? kilattır.
a. İkisi de Ulu Cami’dir.
b. Her ikisi de çok kubbeli camiler grubuna girer. 7. Şadırvanlı avlu tanımı aşağıdakilerden hangisidir?
c. Her ikisinde de taş minare vardır. a. Su tesisinin külliyenin avlularına inşa edilmesidir.
d. Her ikisini de vezirler yaptırmıştır. b. Hayrına yapılan su tesisidir.
e. Her ikisinde de minber orijinaldir. c. Su tesislerinin mimari form kazanarak inşa
edilmesidir.
4. Bursa Yeşil Cami çini ustasının ismi aşağıdakiler- d. Özellikle cami, darüşşifa yapılarında avluya inşa
den hangisidir? edilen hizmet amaçlı su tesisidir.
a. Nakkaş Mecnun. e. Abdest almaya yarayan su tesisidir.
b. Mehmet el Mecnun.
c. Mecnun bin Ahmet. 8. Eksedra nedir?
d. Ali bin Tebrizi. a. Yarım kubbedir.
e. Hacı Ivaz Ahmedi. b. Tam daire kubbedir.
c. Yapının son cemaat yerinde yer alan kubbelerdir.
d. Mihrabın önündeki küçük kubbedir.
e. Klasik Dönem Osmanlı mimarisinde merkezi
büyük kubbeyi taşıma çözümlerinden birisi olan
yarım kubbelerle bağlantılı çeyrek kubbelerdir.
180 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Kendimizi Sınayalım
9. Eminönü Yeni Valide Cami’nde çalışan mimarlar 1. e Yanıtınız yanlış ise, “Klasik Osmanlı Dönemi
kimlerdir? Mimarlık” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.
a. Mimar Sinan - Mimar Hayreddin. 2. c Yanıtınız yanlış ise, “Erken Osmanlı Dönemi
b. Mimar Hayreddin - Sedefkar Mehmed Ağa. Mimarisi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.
c. Mimarbaşı Davut Ağa - Mimar Dalgıç Ahmed 3. b Yanıtınız yanlış ise, “Erken Osmanlı Dönemi
Ağa - Mimar Mustafa Ağa. Mimarisi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.
d. Sedefkar Osman Ağa - Mimar Sinan - Mimar 4. b Yanıtınız yanlış ise, “Bursa Yeşil Camii” bölü-
Mustafa Ağa. münü yeniden gözden geçiriniz.
e. Mimar Sinan - Mimarbaşı Davut Ağa - Mimar 5. b Yanıtınız yanlış ise, “Erken Osmanlı Dönemi
Hayreddin. Mimarisi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.
6. c Yanıtınız yanlış ise, “Erken Osmanlı Dönemi
10. Minyatür sanatının ustaları Osmanlı Saray teşkila- Mimarisi” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.
tında nereye bağlı olarak çalışırlar? 7. d Yanıtınız yanlış ise, “Klasik Osmanlı Dönemin-
a. Hassa Mimarlar Ocağı. de Halı ve Tekstil” bölümünü yeniden gözden
b. Hüsn-ü Hat Teşkilatı. geçiriniz.
c. Nakkaşlar Ocağı. 8. e Yanıtınız yanlış ise, “Klasik Dönem Osmanlı Çi-
d. Enderun Teşkilatı. ni Sanatı” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.
e. Ehli Hiref Teşkilatı. 9. c Yanıtınız yanlış ise, “Eminönü Yeni Cami (Vali-
de Cami)” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.
10. e Yanıtınız yanlış ise, “Klasik Osmanlı Dönemi
Minyatür Sanatı” bölümünü yeniden gözden
geçiriniz.
6. Ünite - Erken ve Klasik Osmanlı Dönemi 181
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 22 Afyoncu, Fatma. XVII. Yüzyılda Hassa Mimarlar
Diba / Kemha, Seraser, Kadife Ocağı, Ankara: Kültür Bakanlığı Yay, 2001.
Aslanapa, Oktay. Osmanlı Mimarisi. İstanbul, 1986.
Sıra Sizde 23 Aslanapa, Oktay. Türk Sanatı. İstanbul, 1984.
Surname-i, Hümayun Ayverdi, E.Hakkı, Fatih Devri Mimarisi, İstanbul,
1973.
Sıra Sizde 24
Ayverdi, Ekrem Hakkı. Yüksel, İ. Aydın. İlk 250 Sene-
Nakkaş Osman ile beraber çalışmıştır.
nin Osmanlı Mimarisi. İstanbul, 1976.
Sıra Sizde 25 Bağcı, S., Çağman, F., Renda, G., Tanındı, Z. Osmanlı
Topkapı Sarayı’nın içinde yer alan Osmanlı sanatçılar Resim Sanatı, Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 2006.
teşkilatı. Nakkaşlar, hattatlar en bilenenleridir. Bodur, Fulya. Türk Maden Sanatı. İstanbul, 1987.
Bostan, İdris. Osmanlı Bahriye Teşkilatı, XVVII.
Sıra Sizde 26 Yüzyılda Tershane-i Amire. Ankara, 1992.
Kabartma, kakma, iki renkli geçmeli teknikleridir. Bulut Lale, Aydoğan Demir, Yekta Demiralp, “Sultan-
lar Kenti Bursa, Erken Osmanlı Sanatı” Arkeoloji
Sıra Sizde 27 ve Sanat Yayınları, İstanbul.
Geometrik, bitkisel motifler, yazı kuşakları (ayetler) Cantay, Gönül. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Darüş-
ana motiflerdendir. şifaları. Ankara, 1992.
Cantay, Gönül. Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu.
Sıra Sizde 28
Ankara, 2002
Pencere, kapı kanatları ve dolaplarda görmekteyiz.
Cantay, Tanju. Süleymaniye Camii. İstanbul, 1989.
Demiriz Yıldız, Osmanlı Mimarisinde Süsleme I Er-
Sıra Sizde 29
Şamdan, havan, maşrapa, vazo, kapı-menteşe kilitleri ken Devir-1300-1453, İstanbul, 1979.
günlük kullanım için kullanılan malzemelerdendir. İnalcık Halil - Renda Günsel, Ottoman Civilization 2,
Ankara, 2004
İnalcık, Halil. Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ. İs-
tanbul, 2006.
İnalcık, Halil. Devlet-i Aliye, İstanbul, 2009.
Halaçoğlu Yusuf, Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve
Sosyal Yapı, T.T.K.Ankara,2003.
Hasol, Doğan, Mimarlık Sözlüğü,İstanbul, 1979.
Hattstein, Markus and Delius, Peter, İslam Art and
Architecture, Köneman, Cologne, 2000.
Kuban, Doğan. Sinan’ın Sanatı ve Selimiye. İstanbul,
1997.
Kuban, Doğan. Türk ve İslam Sanatı Üzerine Dene-
meler. İstanbul, 1995.
Kuran, Aptullah. Mimar Sinan. İstanbul, 1986.
Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı. Yay.
Haz. Zeki Sönmez, İstanbul, 1998.
Osmanlı İmparatorluğu Tarihi. Yay. Yön. Robert
Mantran, çev. Servet Tanilli. İstanbul, 1995.
6. Ünite - Erken ve Klasik Osmanlı Dönemi 183
Ödekan, Ayla, Faroghi, Suriye. v.d. Türkiye Tarihi c.2,
Osmanlı Devleti. İstanbul, 1997.
Ödekan, Ayla, Faroghi, Suriye. v.d. Türkiye Tarihi c.3,
Osmanlı Devleti. İstanbul, 1997.
Öney, Gönül. İslam Mimarisinde Çini
Öz, Tahsin. İstanbul Camileri C. I-II. Ankara, 1987.
Özdeş, Gündüz. Türk Çarşıları. Ankara, 1998.
Pitcher, Donald Edgar. çev. Bahar Tırnakçı. Osmanlı
İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası. İstanbul,
2001.
Roth, Leland M. Mimarlığın Öyküsü. İstanbul, 2000.
Sözen, Metin, Tanyeli, Uğur, Sanat Kavram ve Terim-
leri Sözlüğü. İstanbul, 1986.
Uluslar Arası Mimar Sinan Sempozyumu Bildirileri.
Yay. Haz. Azize Aktaş. Ankara: Yasa Yay., 1996.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devletinin Saray
Teşkilatı. Ankara: TTK, 1988.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Tarihi C. II. TTK,
Ankara: TTK, 1994.
Yetkin, Şerare. Anadolu’da Türk Çini Sanatı’nın Ge-
lişmesi. İstanbul, 1986.
7
ORTAÇAĞDAN GÜNÜMÜZE ANADOLU UYGARLIKLARI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
XVIII.- XIX. yüzyıllar arası Osmanlı tarihi coğrafyasının fiziki ve tarihi sınır-
larını tanımlayabilecek,
XVIII.- XIX. yüzyıllar arası Osmanlı mimarlığı ve sanatını etkileyen, batı etki-
lerinin sebep- sonuç ilişkisi çerçevesinde açıklayabilecek,
XVIII.- XIX. yüzyıllar arası Osmanlı mimarisi ve sanatında etkili olan Barok,
Ampir ve Art Nouveau üsluplarının özelliklerini örneklerle açıklayabilecek,
XVIII.- XIX. yüzyıllar arası Osmanlı mimari eserlerini, çini-seramik, maden,
halı, tekstil, ahşap, minyatür, resim ve diğer el sanatı örneklerini dönem üslup
özellikleriyle açıklayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Barok • Rokoko
• Ampir • Asker Ressamlar
• Art Nouveau • Sanayi-i Nefise
İçindekiler
li yapıları inşa edilerek önem verilir. Bu uygulama Dolmabahçe Sarayı ve ona bağlı
inşa edilen Dolmabahçe Camisi ve saat kulesi, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı ve
bağlı kasırlarla Boğaziçi hattı imara açılır. Boğaziçi hattı nitelikli devlet yapıları ile
imara açılan en önemli bölge olacaktır.
II. Mahmut döneminde kentin ilk imar planı Moltke tarafından hazırlanmıştır
(1837)Selimiye kışlası ve çevresindeki yapılarla bu bölgenin imara açılması söz
konusudur.İlk buharlı geminin alınması (1829) Tünel inşası (1871-1874), Kara-
köy Köprüsü geleneksel Osmanlı mimarlığından farklı ulaşım hizmetlerine bağlı
gelişen mimarlık örnekleri olarak görülür.
Lale Devri olarak bilinen 1718 Pasarofça anlaşması ile 1730 Patrona Halil İsyanı arası Osmanlı Tarihin-
dönemde İbrahim Müteferrika
tarafından ilk matbaa de “Lale Devri” olarak tanımlanır. Bu dönemde Avrupa’daki gelişmeleri takip et-
kurulmuş, Mühendishane-i mek üzere Avrupa başkentlerine elçiler gönderilir. Avrupa’dan getirilen uzmanlar
Bahri, Mühendishane-i
Berri Hümayun olarak özellikle askeri ve şehircilik alanlarında Avrupa’daki uygulamaları Osmanlı Dev-
ilk mühendislik okulları letinde gerçekleştirirler. Bu uygulamalar dönemin aynı zamanda “Batılılaşma Dö-
kurulmuştur.
nemi” olarak tanımlanmasına neden olur.
Humbaracı Ocağı: Osmanlı
askeri teşkilatının top Geç Osmanlı Dönemi Sosyal ve Kültürel Or tam
döküm atölyeleri ve burada
görevli olan askerler. Bu • Yirmisekiz Mehmet Çelebi bir heyetle Avrupa’ya gönderilir. Paris ve Viya
atölyelerde aynı zamanda na’da gördüklerini “Sefaretname” isimli eserinde anlatır.
metalurji araştırmaları da
gerçekleştirilmekteydi. • İstanbul’da ilk itfaiye teşkilatı oluşturulur.
• İbrahim Müteferrika ilk matbaayı kurar. (1727)
Cihan-nüma: Dünya haritası. • İlk Mühendis okulu olan Hendesehane kurulur. (1734)
• Humbaracı Ahmet Paşa olarak tanınan Fransız subay Conte de Bonneval
Humbaracılar Ocağını kurar.
• İlk Çağdaş Tıp Üniversitesi olan Mektebi Tıbbiyei Şahane kurulur.
• Baron de Tott Mühendishanei Berri Hümayun’u kurar (1773)
• Nizamı Cedit adı ile yeni bir ordu oluşturulur.
• Osmanlı Devletinde en önemli yürütme ve yasama kurumu olan “Divan”
teşkilatı kaldırılır ve yerine Nazırlıklar (Bakanlıklar) kurulur.
• İlk Osmanlı Anayasası Kanunı Esasi hazırlanır.
• Avrupa’da olduğu gibi ilköğretim erkek çocuklara zorunlu hale getirilir.
• Takvimi Vakayi adı ile ilk gazete basılır.
• Nüfus sayımı uygulaması ve Posta dağıtım sistemi başlatılır.
• Emir Çelebi’nin hekimlikle ilgili “En Muzecu’t Tıbb” eseri ve Katip Çele
bi’nin (coğrafya ve kozmografya konulu) Cihan-nüma isimli eseri dönemin
önemli eserleridir.
XVII. yüzyıl sonrasında ortaya çıkan siyasi ve ekonomik problemler sonucu
Osmanlı Devleti duraklama ve ardından dağılma sürecine girer. XVII. ve XVIII.
yüzyıllar aynı zamanda Avrupa devletlerinin ve Rusya’nın Osmanlı Devletine kar-
şı çeşitli yıkıcı ve toprak kaybına yol açan İttifaklar oluşturduğu bir dönemdir.
Avrupa’nın bu sürede Fransız İhtilali (1789) ve Sanayi Devrimi gibi çok önemli
toplumsal değişimlere yol açan iki olayı yaşaması Osmanlı toplumunuda etkile-
yecektir. Bu süreçte özellikle Fransız etkisindeki sanat ve sosyal yaşamı özellikleri
Osmanlı Kültürüne yansıyacaktır.
Cami avlusu oval formda düzenlenmiş, kıvrık yuvarlak kemerler, oval pence- Fevkani: Osmanlı
mimarisinde özellikle
reler, S biçimli payandalar diğer Barok özellikler olarak camide görülür. camilerde yapının iki katlı
Ana hatları klasik Osmanlı portalini andırsa da Barok kıvrımlarla portal üslup olma geleneğidir. Çoğunlukla
değişimini yansıtır. Caminin hünkâr mahfili dönemin ayrı bir mimarî uygulama- alt kat dükkan, çarşı, depo gibi
ticari nitelikli bölüm olarak
sıdır. Kütüphane yapısı ile külliye tamamlanır. kullanılır.
Resim 7.11
İzmir Salepçioğlu
Cami
Başkent dışındaki önemli dönem
örneklerinden bir tanesidir. Barok özel-
likleri dış cephede yoğun olarak kendi-
ni hissettirir. Son cemaat yeri bölümü
yapıya dahil edilmiştir.
7. Ünite - Genç Osmanlı Dönemi (XVIII.-XIX. Y.Y.) 191
Resim 7.15
Döneminin en görkemli devlet yapısıdır.
Dolmabahçe Saat
Avrupa sarayları örnek alınarak inşa edil- Kulesi
miştir. Mimarları Garabet Amira Balyan ve
oğlu Nigogos Balyan’dır. 18481856 yılları
arasında inşa edilmiş deniz kıyısına paralel
yapının kara tarafı yüksek duvarlarla çevi-
rilidir. Son derece gösterişli Barok özellik-
te ana kapı ve on adet yan kapı mevcuttur.
Saat kulesi yapıya ek olarak inşa edilmiştir.
Ana yapı Mabeyin-i Hümayun, Muayede
Salonu, Hususi Daire olarak düzenlenmiş-
tir. Saray kendisine bağlı bir çok ek yapıyla
kompleks bir düzenlemeye sahiptir.
192 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Kabe ve Medine tasvirli çini panolar çini sanatında hangi gruba girer?
5
Resim 7.16 Resim 7.17
Topkapı Sarayı Kara Ağalar Mescidi XVIII. Yüzyıl Kabe Tasvirli Çini Mihrap Çanakkale
Seramikleri
Özet
XVIII.- XIX. yüzyıllar arası Osmanlı tarihi coğ- XVIII.- XIX. yüzyıllar arası Osmanlı mimari eser-
1 rafyasının fiziki ve tarihi sınırlarını tanımlamak. 4 lerini, çini- seramik, maden, halı, tekstil, ahşap,
Geç Osmanlı dönemi, Batılılaşma dönemi, Lale minyatür, resim ve diğer el sanatı örneklerini dö-
Devri, Barok Dönem olarak tanımlanan XVIII. nem üslup özellikleriyle açıklamak.
Ve XIX. Yüzyıllar arasındaki tarihsel süreç Os- Geç Osmanlı Dönemi’nde malzeme, teknik,
manlı Devleti’nin önce duraklama daha sonra bezeme unsurları açısından hem geleneklerin
siyasi anlamda çöküş dönemi olarak değerlen- dışına çıkılması hem de kalitesi düşük ürünle-
dirilir. XVII. Yüzyılın sonundan XX. yüzyıl ba- rin ortaya çıkması söz konusudur. Çağdaş res
şına kadar sürecek olan bu dönemde Osmanlı min kabul görmesi farklılık olarak nitelenebilir.
toplumu kültür ve sanat anlayışı farklı değerler Avrupa ülkelerinde olduğu gibi güzel sanatlar
kazanacaktır. Bu dönemin mimari ve sanat an- eğitimi veren kurumların başta Sanayii Nefise
layışının yaşadığı değişikliklerin tarihi coğrafya Mektebi olmak üzere yapılanması yenilikler ara-
çerçevesinde nedenleri ve sonuçları örneklerle sındadır. Bu özellikler göz önüne alınarak XVIII.
incelenmelidir. ve XIX. yüzyıllarda Osmanlı çini-seramik, ma-
den, minyatür, resim ve kitap gibi el sanatları
XVIII.- XIX. yüzyıllar arası Osmanlı mimarlığı örnekleriyle tanımlanıp çağdaş Türk resmi ve
2 ve sanatını etkileyen, batı etkilerinin sebep- sonuç örneklenmemiş olan kentsel yapılanmalar o dö-
ilişkisi çerçevesinde açıklamak. nemin en önemli gelişim hareketleridir.
XVIII. ve XIX. yüzyıllarda yaşadığı siyasi, aske-
ri, ekonomik sıkıntılar ve Avrupa devletlerinin
Osmanlı Devleti’ne karşı izlediği siyasetin sonu-
cu olarak Osmanlı devlet yapısı ve toplumunda
gerçekleşen önemli değişikliklere yol açacaktır.
Avrupa devletlerinin model teşkil ettiği uygula-
maların Osmanlı devlet yapısında ve toplumsal
yaşamda yarattığı değişimler aynı zamanda mi-
marlık ve sanat anlayışını da etkileyecektir.
Kendimizi Sınayalım
1. XVIII. ve XIX. yüzyıllar, Osmanlı sanatı hangi 6. Kabe ve Medine tasvirleri çoğunlukla hangi üretim
isimlerle tanımlanmaktadır? merkezinin çini panolarında işlenmiştir?
a. Realist - Klasik Dönem a. İznik üretimi
b. Batılılaşma - Barok Dönem b. İstanbul üretimi
c. Rokoko - Ampir Dönem c. Tekfur Sarayı üretimi
d. Balyanlar Dönemi d. Kütahya üretimi
e. Barok - Klasik Dönem e. Çanakkale üretimi
2. Dolmabahçe Sarayı, cami, saat kulesi hangi mimar- 7. Minyatür sanatçısı Levni, Surname-i Vehbi isimli
lar tarafından inşa edilmiştir? eserde hangi konuları resmetmiştir?
a. Mimar Hayreddin - Sedefkar Mustafa Ağa a. Taç giyme törenleri
b. Nigogos Balyan Garabet Amira Balyan b. Günlük hayat sahneleri
c. Sarkis Balyan - Garabet Balyan c. Kıyafetnameler
d. Sarkis Balyan - Sedefkar Mustafa Ağa d. Şehzade sünnet törenleri
e. Kirkor Balyan - Garabet Balyan e. Topkapı Sarayı’nın görüntüleri
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Cumhuriyet Dönemi sanatını hazırlayan tarihsel çerçeveyi açıklayabilecek,
Cumhuriyet Dönemi mimari üsluplarını ve sanatçılarını tanımlayabilecek,
Cumhuriyet Dönemi resim sanatının tarihsel gelişim sürecini açıklayabilecek,
Cumhuriyet Dönemi heykel sanatının tarihsel gelişimini tanımlayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi • Primitifler
• İkinci Ulusal Mimarlık Dönemi • D Grubu
• Müstakiller Grubu • Anıt
• Yeniler Grubu • Heykel
• Onlar Grubu
İçindekiler
Kuvayi Milliye: Mondros şından sonra Mustafa Kemal tarafından organize edilerek, işgalci güçlere karşı di-
Mütarekesinin ağır
koşullarının dayatılması, reniş başlatılmıştır.
Osmanlı ordusunun 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla Ankara Milli Müca-
dağıtılması ve Anadolu’nun
İngiliz, Fransız, İtalyan ve delenin merkezi olur. Doğu, Batı ve Güney Cephelerinde elde edilen başarılarla
Yunan kuvvetleri tarafından güçlenen Anadolu Hükümeti, 1 Kasım 1922 yılında İstanbul Hükümetinin hu-
işgal edilmesinin ardından kuki varlığına son vererek saltanatı kaldırır. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları-
ortaya çıkan milli direniş
örgütü. nın başlattığı Kurtuluş Savaşı 24 Temmuz 1923’de Lozan Antlaşması ile resmen
sona erer. TBMM’de tartışılan en önemli sorun olan yeni devletin yönetim bi-
çimi, 29 Ekim 1923’te Türkiye Devletin hükümet biçiminin Cumhuriyet olarak
ilan edilmesiyle son bulmuştur.
Ancak Türkiye Devletinin teokratik, çok uluslu Osmanlı Devletinden, demok-
ratik, laik, ulus devlete dönüşmesi mücadelesi Çok partili denemeleri, Şapka ve
kıyafet devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Harf devrimi gibi yeniliklerle
devam edecektir.
Çok uluslu bir devlet yapısı olan Osmanlı Devletini parçalanmaktan kurtarmak için
1 oluşturulan ideolojiler nelerdir?
Cumhuriyet Dönemi Sanat Ortamını hazırlayan tarihsel çerçeve hakkında daha faz-
la bilgi için Mete Tunçay’ın “Siyasal Tarih 1908-1923” Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Tür-
kiye 1908-1980, (İstanbul: Cem Yayınevi 1992, s.27-75) adlı yayına bakabilirsiniz.
Birinci Ulusal Mimarlık Üslubu başta İstanbul ve Ankara olmak üzere İzmir, Hendese-i Mülkiye
Mektebi: 1883 yılında
Konya, Kastamonu, Niğde, Bursa, Balıkesir, Eskişehir, Erzurum gibi Anadolu’nun kurulan bu mühendislik
pek çok kentinde, kamu yapılarından konutlara kadar yoğun olarak uygulanmış- okulunun adı 1909 yılında
tır (Sözen 1984:15). Tüm kentler içinde en önemli değişim Türkiye Cumhuriyeti- Mühendis Mektebi olarak
değiştirilmiştir. Okul
nin başkenti ilan edilen Ankara’da görülmektedir. Küçük bir Anadolu kasabasın- günümüzdeki İstanbul Teknik
dan yeni devletin başkentine dönüşen kentte çok geniş bir yapılaşma programı Üniversitesinin de temelini
oluşturmuştur
uygulanmıştır. Bu dönemin Ankara’daki ilk yapısı, 1917 yılında Hasip Bey’in ta-
sarladığı, İttihat ve Terakki Cemiyeti için yapılan binadır. Yapı 1923 yılında yeni Mimar Kemalettin Bey:
1887 yılında Hendese-i
ulusun parlamento binası olarak kullanılmıştır. Binanın geniş ahşap saçakları, iyi Mülkiye mektebine
oranlanmış pencereleri ve simetrik planı, Birinci Ulusal Mimarlık döneminin bi- kaydolmuştur. Jachmund’un
çimsel özelliklerini yansıtmaktadır (Yavuz- Özkan 2007: 56). desteği ile 1895 yılında
Berlin’deki Charlottenburg
Yeni kamu binalarının inşası için Mimar Vedat (Tek) II. Millet Meclisini Teknische Hochschule’ye
(1924) ve Ankara Palas Otelini (1924-27) gerçekleştirmek için çağrılmıştır. 1927 devam etmiştir. 1908’de
Osmanlı Mimar ve Mühendis
yılında hizmete açılan Ankara Palas, Vedat Bey’in çeşitli anlaşmazlıklar sebebiyle Cemiyeti adıyla bu meslek
İstanbul’a dönmesinin ardından Mimar Kemalettin Bey tarafından tamamlan- dallarının Türkiye’deki ilk
mıştır. Birinci Ulusal Mimarlık döneminin tüm cephe özelliklerini taşımasının meslek odasını kurmuştur.
yanı sıra batılı tarzda tuvaletleri, banyo ve küvetleri, elektrik jeneratörü gibi özel-
likleriyle dikkat çekmiştir. Kemalettin Bey Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü (Gazi
Üniversitesi Rektörlük Binası), Vakıf Apartmanları (1928) gibi yapıların inşasın-
da çalışmıştır. 1909 yılından itibaren Sanayi-i Nefise Mektebinde dersler veren
İtalyan Mimar Mongeri’nin erken Cumhuriyet dönemi mimarlığına en önemli
katkısı, zengin yüzey dekorasyonu ile olmuştur. Karmaşık arabesk oyma desenler,
zengin başlıklar ile taçlandırılmış gömme kolon ve sütunlar, sanatçının yapıların-
da karşımıza çıkan önemli detaylardır. İstanbul Beyoğlu’ndaki St.Antoine Kilisesi
(1906-12), Ankara Ulus’taki Osmanlı Bankası (1926), İnhisarlar (Tekel) Başmü-
dürlüğü (1928), Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü (1926-29), Türkiye İş Bankası
(1929); Bursa’daki Çelik Palas (1930-32) Mongeri’nin en önemli eserleridir. Arif
Hikmet Koyunoğlu’nun 1927 yılında tamamlanan Hariciye Vekâleti Binası, 1938
yılında Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’in tamamlanmasına kadar konulduğu yapı
olan Etnografya Müzesi ve Türk Ocağı Binası, Birinci Ulusal Mimarlık döneminin
sembolü olmuş yapılardır (Yavuz-Özkan 2007: 65).
Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi ile ilgili ayrıntılı bilgi almak için Yıldırım Yavuz Sü-
ha Özkan’ın “Ulusal Bir İfade Bulmak: Birinci Ulusal Üslup” Modern Türk Mimarlığı,
(Ankara: TMMOB Mimarlar Odası 2007, s.55-68) adlı yayına bakabilirsiniz.
204 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Türkiye’de 1931 yılında, Mimar adıyla ilk mesleki derginin yayına başlama-
sı, Modern mimarlığın tanınmasını ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. 1933 yılında
adı Arkitekt olarak değiştirilen Zeki Sayar editörlüğündeki dergi, Türkiye’nin mi-
marlıktaki gelişiminin önemli bir belgesi haline gelmiştir. Celal Esat Arseven’in,
1931 de yayınlanan Yeni Mimari adlı kitabı, Türkiye’de Modern mimarlık üzeri-
ne yayınlanan ilk eserdir ve Modern Akımın ilkelerini, Alman İşlevselciliğini ve
Corbusier’i genel anlamda tanıtmıştır. Bu çalışmalar sonucunda Türk Mimarlar
Modern Mimarlığa, başlangıçta temkinli yaklaşsalar da sonunda üslup olarak be-
nimsemişlerdir. Bir Türk mimarın elinden çıktığı bilinen ilk modern bina, İstan-
bul’da Sırrı Arif Bey tarafından 1929 yılında tasarlanan Bekir Bey Evi’dir. Döne-
min önemli mimarları arasında Sedat Hakkı Eldem, Abdullah Ziya Kozanoğlu,
Zeki Sayar, Abidin Mortaş, Hüsnü, Semih Rüstem ve Arif Hikmet bulunmaktadır.
Yapılarda planlar geometrik formlar halinde olmakla birlikte, serbest bir biçimde,
katı geometriye bağlı kalmaksızın ama işlevlerine uygun olarak düzenlenmiştir.
Türk Mimarisinde 1930-1940 döneminde baskın olan Modernizme tepkiler,
yabancı mimarlara verilen işlerin protesto edilmesini artırmıştır. Bu on yıllık mi-
marlık dönemi, farklı ama paralel eğilimlerin temsilcisi olan iki mimarla Seyfettin
Nasih Arkan ve Sedad Hakkı Eldem ile sonlandırılacaktır.
Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi sonrası mimari ortamla ilgili ayrıntılı bilgi almak
için Batur Afife “Modern Olmak: Bir Cumhuriyet Mimarlığı Arayışı” Modern Türk
Mimarlığı, Ankara: TMMOB Mimarlar Odası 2007, s. 71-96 adlı yayına bakabilirsiniz.
Anıtkabir
İkinci Ulusal Mimarlık döneminin en önemli yapısının Atatürk’ün Ankara’daki Anıt-
kabiri olduğu söylenebilir. 1941 yılında bu yapı için uluslar arası bir yarışma düzen-
lenmiştir. Türk Mimarları Emin Onat ve Orhan Arda tarafından hazırlanan tasarım
uygulamaya değer bulunmuş, inşasına 1944 yılında başlanan yapı 1953 yılında açılmış-
tır. Anıtkabir, çağdaş olduğu kadar, geleneksel mimarlıktan da izler taşıyan bir yapıdır.
206 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Yapıda Türk türbe geleneği ile Anadolu anıt gömüt geleneği yeni ve çağdaş bir
yorumla birleştirilmeye çalışılmıştır. Çağdaş olduğu kadar geleneksel yapı gereç-
leri ve yapım teknikleri de kullanılmıştır. Geleneksel süslemelerin yanı sıra heykel
ve kabartma gibi sanat türlerinin de kullanıldığı yapı, anıtsal olmasına karşılık
duyarlı oranları, yetkin ayrıntılarıyla geometrik bir yalınlığa sahiptir. Biçimiyle
Selçuklu Osmanlı türbe ya da kümbetlerini yinelemekte, bir biçimde kendi mi-
marlık dilini oluşturmak amacıyla Anadolu kültürlerinin daha erken dönemle-
rine gönderme yaparak, kendine özgü bir evrensellik oluşturmaya çalışılmıştır.
İkinci Ulusal Mimarlık Dönemin bazı önemli mimarları ve yapıları şunlardır:
Bedri Uçar’ın 1941 yılında tasarladığı Ankara Devlet Demiryolları Genel Mü-
dürlüğü, Emin Onat ve Sedat Hakkı Eldem’in birlikte çalıştıkları 1944 tarihli İs-
tanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi ve 1945 tarihli Ankara Üniversitesi
Fen Fakültesi, Paul Bonatz’ın Ankara Saraçoğlu Memur Evleridir 1945.
Mimarlıkta ulusalcılıkla ilgili düşünceler II. Dünya Savaşından sonra gerile-
meye başlamıştır. Savaşın sona ermesinin ardından Türkiye uzun ve zorunlu bir
dışa kapalılığın ardından, yeniden dünyaya açılmaya başlayacak, mimarlık dü-
şünceleri de bundan payını alacaktır.
İkinci Ulusal Mimarlık Dönemiyle ilgili ayrıntılı bilgi almak için Alsaç Üstün “İkin-
ci Ulusal Mimarlık Dönemi” Modern Türk Mimarlığı, Ankara: TMMOB Mimarlar
Odası 2007, s. 97-111 adlı yayına bakabilirsiniz.
Uluslararası Üslup
Türkiye’de egemen ideolojinin aracı olarak kullanılan mimarlık, 1950’li yıllarda da-
ha devingen bir döneme girecektir. Bu dönem mimarisinde aynı çerçeve içine sığ-
dırılabilecek genel bir tutum yerine, genelleşmiş çok sayıda tutumdan söz edilebi-
lir. Kendi içlerinde günümüze kadar uzanan bir gelişim çizgisi gösteren bu üsluplar
Rasyonalist pürist Anlayış, Brütalist anlayış, Bağımsız biçim arayışları, geleneksel
mimarlık değerlerinin yeniden yorumlanması olarak sıralanabilir. 1950 sonrasın-
daki bu anlayışların ana özelliği evrensel bir kimlik arayışının belirginleşmesi ve
mimari anlayışın Batı ile bütünleşmiş görünmesidir. Bu ortamın oluşmasının se-
bepleri yapı tiplerinin çoğalması, yapı malzemeleri alanındaki gelişmeler, Batı ile
8. Ünite - Cumhuriyet Dönemi 207
Primitifler
Askeri okul çıkışlı olup sanatçı kimliklerini yurt içinde öğretmenlik yaparak geliş- Primitif: Sanat Tarihinde
ilkel toplumların sanatını
tiren Fahri Kaptan, Ahmet Bedri, Hilmi Kasımpaşalı, Ahmet Ragıp, Hüseyin Gi- ve kültürünü nitelemek için
ritli, Ahmet Münip, Salih Molla Aşki, Ahmet Ziya ve isimleri bilinmeyen bir grup kullanılan bu kavramı Batı
etkisindeki Osmanlı resim
ressam Batı etkisindeki resim sanatında “Primitifler” olarak adlandırılmışlardır. sanatı için ilk kez Fransız yazar
Bu sanatçılar, Türkiye’de henüz doğada, açık havada resim yapma geleneği yerleş- Rene Huyghe kullanmıştır.
mediği için, doğadan çekilmiş fotoğrafları model alarak eserler üretmişlerdir. Pri-
mitifler dönemlerinin ünlü fotoğrafçıları Abdullah Biraderlerin 1860’lı yıllarda
İstanbul’da çektiği Yıldız Sarayı ve çevresi, Çinili Köşk, Ihlamur Kasrı, Şehzadebaşı
ve çevresinin konu alındığı siyah beyaz fotoğrafları renkli resimler halinde tuvale
aktarmışlardır. 1874 yılında Guillement adlı bir Fransız ressam tarafından Pera’da
(Beyoğlu) resim eğitimi veren ilk özel akademinin kurulması ve Sanay-i Nefise
Mektebinin açılmasıyla birlikte ressamların sayısı giderek artmıştır. Özellikle Ab-
dülaziz döneminde sarayda yerli ve yabancı ressamlara büyük önem verilmiştir.
Kendisi de resim yapan Sultan, Rus sanatçı Ayvazovski’yi saraya davet ederek İs-
tanbul ve özellikle Boğazı konu alan resimler yapmasının önünü açmıştır. Avrupa
dönüşlerinde Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Seyit başta olmak üzere Osman Nuri,
Hüseyin Zekai Paşa, Halil Paşa gibi sanatçılar resim sanatımıza klasik manzara ge-
leneğini yerleştirmişlerdir. İstanbul’un kıyı semtlerini, özellikle Üsküdar yöresini,
208 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
resimlerinde kendine özgü bir çizgi ve renk anlayışıyla yansıtan Hoca Ali Rıza ve
Türk resminde figür üzerine köklü bir geleneğin başlatıcısı sayılabilecek Osman
Hamdi Bey’de bu grupla birlikte ele alınmalıdır (Renda-Özsezgin 1993: 27).
Türk İzlenimcileri
Resim tarihimizde 1914 kuşağı olarak geçen Türk İzlenimcilerinin ortaya çıkışı
ve kendilerini kabul ettirişleri, I. Dünya Savaşının başlaması üzerine Avrupa’dan
yurda dönmeleriyle başlatılmıştır. Bu sanatçıların anlayışlarının temelinde; izle-
nimci bir duyarlılıkla gelenekçi doğacılıktan, simgeciliğe kadar farklı eğilimleri
ortak bir potada eriten açılımlar ve yönelişler görülmektedir. Dönemlerinin en
tanınan sanatçısının adıyla anılan ve Çallı Kuşağı olarak da bilinen grup Türki-
ye’de yeni ve köklü bir resim anlayışının yolunu açmışlardır. Bu sanatçıların büyük
bölümü Nazmi Ziya, Namık İsmail, Feyhaman Duran, Hüseyin Avni Lifij ve İb-
rahim Çallı gibi Sanayi-i Nefise çıkışlı, bir bölümüyse Hikmet Onat ve Ruhi Arel
gibi Bahriye Mektebi mezunu olup, okulu bitirdikten sonra ordudan ayrılarak Sa-
nayi-i Nefise’de sanat öğrenimlerini sürdürmüşlerdir.
Şekil 8.9 Şekil 8.10
İbrahim Çallı-Uzanmış Nü Fotoğraf Avni Lifij- Karagün
Sanayi-i Nefise ve İnas Sanayi-i Nefise’de görev yapmış olan bu sanatçılar resim İnas Sanayi-i Nefise
Mektebi: Mihri Müşvik
türleri üzerinde herhangi bir ayırım yapmadan peyzaj, figür ve portrede derinleş- (Besim) hanım müdürlüğünde
me eğilimi göstermişlerdir. Resim sanatını, geniş bir konu repertuarı çerçevesinde 1914 yılında Beyazıt’taki
doğaya ve insana açılış olarak görmüşlerdir. Mühendishane ve Harbiye gibi okul- Zeynep Hanım Konağında Kız
öğrencilere resim ve müzik
larda resim daha çok manzara düzeyinde ele alınırken bu dönem ressamları, mo- derslerinin verilmesi için açılan
del sorununa bir çözüm getirmek üzere çıplak figürlere ağırlık vermişler ve bu türü okul 1926 yılında kapatılmış
ve öğrenciler Sanayi-i Nefise
bir tabu olmaktan çıkarmışlardır (Renda-Özsezgin 1993: 42). Çallı kuşağı Sanayi-i Mektebinde eğitim almaya
Nefise’ye hoca olduktan sonra okuldaki yabancı hocaların egemenliği yıkılmıştır. başlamışlardır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Avrupa’ya gönderilen sanatçılar, burada hakim
olan kübizm, fovizm, ekspresyonizm gibi çağdaş akımları benimseyerek Atatürk’ün
çağdaşlaşma politikasına uygun olarak, bu akımları yurda taşımış ve uygulamışlar-
dır. Böylece daha önce yalnızca izlenimcilerin egemen olduğu sanat ortamına bir-
den fazla yeni akım katılarak sanat ortamı zenginleşmiştir (Ersoy 1998: 16).
1933 yılında Ankara Halk evinde düzenlenen İnkılap sergisinin amacı nedir?
3
210 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Yılda bir kez temmuz ayında Galatasaray Lisesinde sergi düzenleyen “D” grubu
sanatçıları, Batıda yayılan çağdaş sanat üsluplarını, Türk sanatına tanıtmış kübizm,
konstrüktivizm ya da soyut üsluplarda ürettikleri yapıtlarla sergiler açmışlardır.
Başlangıçta anlaşılamayan bu grup, gazete ve dergilerde makaleler ve konferans-
larla eserlerini açıklamaya çalışmışlar, zamanla aydın kesim tarafından benimsen-
mişlerdir. “D” grubunun kuramcılığını ve sanat yazarlığını yapan Nurullah Berk’e
göre grubun kuruluş amacı, birbirlerini anlayan, ortak hareket edebilen sanatçıları
bir araya getirebilmektir. Ülkedeki durgun sanat ortamına hareket getirmek, sanatı
geniş halk kitlelerine tanıtmak ve sevdirmek için, yaşamları boyunca aynı çizgide
kalmayan, akademik kuralcılığın dışına çıkabilen sanatçılar gerekmektedir.
8. Ünite - Cumhuriyet Dönemi 211
İlk sergilerini 1941 yılında açan grup, belli bir sanatsal görüş etrafında top-
lanan ilk grup olarak nitelendirilebilir. Modern resim anlayışını izleyip, batı et-
kilerini Türk resmine aşılayarak bir yere varılamayacağını savunan bu sanatçı-
lar, toplumcu ve toplumcu gerçekçi bir görüş etrafında birleşmişlerdir. Grup ilk
olarak, İstanbul’daki yoksul liman ve deniz işçilerinin yaşam mücadelesini konu
alan, toplumsal içerikli bir sergi düzenlemiştir. Bu ilk sergiye katılanlar, bu yüz-
den Liman Ressamları olarak da anılmışlardır. Yeniler grubunun ikinci sergisinin
konusu kadın olarak belirlenmiştir. İkinci sergiden sonra gruba katılmak isteyen
sanatçılar çoğalmıştır. Bir ülkenin sorunlarını yaşamadan ve o ülkenin insanla-
rının içinde bulunmadan yapılan bir sanatın ulusal olamayacağı görüşü, yeniler
212 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Cumhuriyet Dönemi resim sanatıyla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak için Renda G.
- Özsezgin K. vd Türk Plastik Sanatlar Tarihi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açı-
köğretim Fakültesi Yayın No: 275, 1993 adlı yayına bakabilirsiniz.
1950 sonrası Cumhuriyet Dönemi resim sanatıyla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak
için Ayla Ersoy Günümüz Türk Resim Sanatı (1950 den 2000 e), İstanbul: Bilim Sa-
nat Galerisi, 1998 adlı yayına bakabilirsiniz.
1940’lı yıllardan itibaren heykel sanatı Cumhuriyet dönemi içinde kendine bir
yer edinmiş ve çok sayıda sanatçı yetiştirilmiştir. Mahir Tomruk, ve Sabiha Ben-
gütaş gibi sanatçılar açtıkları sergilerle heykel sanatını Türk toplumuna benim-
setmeyi amaçlamışlardır. Zühtü Müridoğlu ve Hadi Bara’nın İstanbul Barbaros
Anıtı, Hüseyin Anka’nın Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinin önündeki Mi-
mar Sinan Heykeli, bu dönemin en önemli yapıtlarıdır. Yine Belling’in öğrencileri
İlhan Koman, Kamil Sonad, Duyarlı Figür ve soyut çalışmaları olan Şadi Çalık,
ulusal motifleri esas alan figür araştırmalarıyla Hüseyin Gezer, Hakkı Atamulu,
Yavuz Görey ve Zerrin Bölükbaşı gibi sanatçılar, bir yandan çeşitli anıt heykel-
ler yaparken bir yandan da çağdaş heykel akımlarından etkilenerek özgün eserler
üretmişlerdir (Berk N.-Gezer H. 1976:13). 1950’den sonraki en önemli hareket
Anıtkabiri süslemek üzere yapılan Zühtü Müridoğlu, Hüseyin Anka Özkan’ın
heykelleriyle İlhan Koman, Nusret Suman, Hakkı Atamulu’nun kabartmalarıdır.
Aynı dönemlerde Milliyet gazetesi öncülüğünde olmayan illere halkın bağışlarıyla
Atatürk Heykelleri yaptırılmıştır (Berk-Gezer 1976: 14).
1960 sonrası Türk heykeli eğitim kurumlarının yaygınlaşması ve toplumsal
hareketliliğin getirdiği ilgiyle önemli bir aşama kaydetmiştir. Şadi Çalık’ın ODTÜ
deki, Hüseyin Gezer’in Hacettepe Üniversitesi, Antalya ve TBMM deki anıtları,
Kuzgun Acar’ın soyut heykelleriyle bu sanata olan ilginin arttığı görülmektedir.
Özellikle figüratif çalışan ve büstleriyle tanınan Gürdal Duyar, soyut heykel çalış-
malarıyla Füsun Onur, anıt heykel uygulamalarıyla tanınan Tamer Başoğlu, Haluk
Tezonar, Tankut Öktem, yalın ve soyut biçimleri fantastik çıkışlı figürlerle sürdü-
ren Ali Teoman Germaner heykel sanatçılarının içinde önemli bir yere sahiptirler.
Sadi Çalık atölyesi çıkışlı Koray Ariş’in deri işçiliğini kullandığı figür çıkışlı so-
yutlamaları, Saim Bugay’ın ağaç ve metalden tek cepheli modülün tekrarıyla oluş-
turduğu heykelleri, Aytaç Katı’nın figür çıkışlı ahşap, bronz ve mermer heykelleri,
Mehmet Aksoy’un figüratif ve soyut büyük boyutlu mermer yontuları günümüz
heykel sanatını özetleyebilecek örneklerdir (Renda-Özsezgin 1993: 137-138).
Özet
Cumhuriyet Dönemi sanatını hazırlayan tarihsel Cumhuriyet Dönemi heykel sanatının tarihsel ge-
1 çerçeveyi açıklamak. 4 lişimini tanımlamak.
Birinci Dünya Savaşından yenik çıkarak toprakla- Osmanlı Sanatında heykel eğitiminin verilme-
rı itilaf devletlerince işgal edilen Osmanlı Devle- si Yervant Oskan’ın Sanayi-i Nefise Mektebi ile
tinin küllerinden, genç Türkiye Cumhuriyetinin başlamıştır. Bu okula heykel eğitimi almak için
doğuşu Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının giren ilk Türk sanatçı İhsan Özsoy’dur. Mimar
başlattığı Kurtuluş Savaşı ile olmuştur. Böylece te- Muzaffer Bey İstanbul’daki Abide-i Hürriyet ve
okratik ve çok uluslu bir devlet olan Osmanlı’dan Konya’daki Ziraat Anıtı ile Osmanlının ilk anıt-
demokratik, laik ve ulus devleti olma mücadele- larını tasarlamıştır. Cumhuriyet Dönemindeki
sindeki Türkiye Cumhuriyeti doğmuştur. uygulamalarda Krippel ve Canonica’nın eserle-
riyle başlayan Atatürk heykellerinin ağırlık ka-
Cumhuriyet Dönemi mimari üslupları ve sanatçı- zandığı görülmektedir. Bu dönemde Akademi-
2 larını tanımlamak. de heykel eğitimini Belling vermektedir. Ratip
1908 yılında başlattığımız Cumhuriyet Dönemi Aşir Acudoğlu, Nijad Sirel, Hadi Bara, Zühtü
Mimarisi bireysel çalışmalardan çok dönemin Müridoğlu, Kenan Yontuç ve Nusret Suman gi-
ideolojisiyle bire bir ilişkili olan üsluplardan bi sanatçılar yurt dışına heykel eğitimi için gön-
oluşmaktadır. Yerli ya da yabancı mimarların derilmişlerdir. Bu dönemde halkın bağışlarıyla
tamamı dört üslup içinde eserler üretmişlerdir. yapılan Atatürk heykelleri dışında, önemli tari-
Bu mimari dönemleri ve bazı sanatçılarını söyle hi kişiliklerin ya da Kurtuluş Savaşı şehitlerinin
sıralayabiliriz. Birinci Ulusal Mimarlık Döne- heykelleri de yapılmaktadır. 1950’li yılların en
mi; Mimar Kemalettin, Vedat Bey Arif Hikmet önemli heykel hareketi Anıtkabiri süslemek üze-
Koyunoğlu ve Mongeri, İşlevsel Mimarlık; The- re yapılan Zühtü Müridoğlu, Hüseyin Anka Öz-
dor Jost, Holzmeister, Ernst Egli İkinci Ulusal kan’ın heykelleri İlhan Koman, Nusret Suman,
Mimarlık Dönemi; Sedad Hakkı Eldem, Emin Hakkı Atamulu’nun kabartmalarıdır.1960’lı
Onat, Bedri Uçar ve Paul Bonatz, Uluslararası yıllarda giderek figürden uzaklaşılmış ve soyut
Üslup; Sedad Hakkı Eldem, Enver Tokay, İlhan heykeller üretilmeye başlanmıştır.
Tayman, Tuğrul Devres.
Kendimizi Sınayalım
1. 1908-1927 yılları arasına tarihlendirdiğimiz öncü- 6. İstanbul’da resim eğitimi veren ilk özel akademi aşa-
lüğünü Vedat ve Kemalettin Beylerin yaptığı mimarlık ğıdaki sanatçılardan hangisi tarafından kurulmuştur?
dönemi aşağıdakilerden hangisidir? a. Krippe
a. Uluslararası Üslup b. Belling
b. Birinci Ulusal Mimarlık c. Fuller
c. Modernist Üslup d. Ayvazovski
d. İkinci Ulusal Mimarlık e. Guillement
e. Brütalist Üslup
7. Cumhuriyet Dönemi Türk resminde ilk sergilerini
2. Ankara’da Mülkiye Mektebi, Divan-Muhasebat, 1941 yılında açan, belli bir sanat görüşü etrafında bir-
Musiki Muallim Mektebi gibi yapıları tasarlamış olan leşen ilk sanatçı grubu aşağıdakilerden hangisidir?
mimar aşağıdakilerden hangisidir? a. Primitifler
a. Holzmeister b. Müstakiller
b. Gulio Mongeri c. “D” Grubu
c. Ernst Egli d. Yeniler
d. Paul Bonatz e. “Onlar” Grubu
e. Jansen
8. Sanayi-i Nefise Mektebine heykel eğitimi almak
3. İkinci Ulusal Mimarlık Döneminin en önemli yapı- için giren ilk Türk sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
sı olan Anıtkabir aşağıdaki sanatçıların hangileri tara- a. İsa Behzat
fından tasarlanmıştır? b. Mahir Tomruk
a. Emin Onat-Sedad Hakkı Eldem c. Mehmet Bahri
b. Bedri Uçar- Paul Bonatz d. İzzet Mesrur
c. Orhan Arda-Ernst Egli e. İhsan Özsoy
d. Sedad Hakkı Eldem-Orhan Arda
e. Emin Onat-Orhan Arda 9. 1926 yılında İstanbul Sarayburnu’na yapılan Ata-
türk Heykeli aşağıdaki sanatçılardan hangisine aittir?
4. 1882 yılında Osman Hamdi Bey tarafından batı a. Krippel
tarzında sanat eğitimi verilmesi amacıyla kurulan okul b. Canonica
aşağıdakilerden hangisidir? c. Fuller
a. Sanayi-i Nefise Mektebi d. Nejad Sirel
b. İnas Sanayi-i Nefise Mektebi e. Nusret Suman
c. Bahriye Mektebi
d. Hendese-i Mülkiye Mektebi 10. Aşağıdaki sanatçılardan hangisi Türk Resminde Pri-
e. Harbiye Mektebi mitifler adı verilen grubun üyelerinden biri değildir?
a. Fahri Kaptan
5. Aşağıdaki sanatçılardan hangisi “D” Grubunun ku- b. Ahmet Bedri
rucularından biri değildir? c. Nuri İyem
a. Cemal Tollu d. Hilmi Kasımpaşalı
b. Adnan Turani e. Hüseyin Giritli
c. Elif Naci
d. Nurullah Berk
e. Abidin Dino
218 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
Sıra Sizde 3
1933 yılında Ankara Halkevinde düzenlenen “inkılap”
sergisinin amacı Türk ressamlarının Anadolu doğası,
kültürü ve yaşamı ile doğrudan ilişki kurabilmesinin
sağlanması, o güne dek yeterince değerlendirilmemiş
Anadolu toprağının en sevilen konu olarak seçilmesi
ve yeni resim üslubunun bu konulardan oluşturularak
sanat toplum ilişkisinin geliştirebilmesinin sağlanma-
sıdır. İnkılap sergisi aynı zamanda 1939’da resmi bir
kimlik taşıyan devlet sergilerinin oluşturulması fikri-
nin de başlangıcı sayılabilir.
8. Ünite - Cumhuriyet Dönemi 219
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 4 Aslanoğlu, İ. (1980). Erken Cumhuriyet Dönemi Mi-
Çağdaş Türk resim sanatının gelişmesinde sanatçı grup- marlığı (1923-1938), Ankara: ODTÜ Mimarlık
larının önemli bir rolü vardır. 1908 yılında Osmanlı res- Fakültesi Basım İşliği, 1980.
samlar Cemiyetinin girişimleri ile başlayan resim-heykel Başkan, S. (1997). Tanzimat’tan Cumhuriyet’e
sergileri, sanatçıların ortak hareket edebilecekleri, sanat Türkiye’de Resim, Ankara: Türk Tarih Kurumu
yaşamına renk katan ortamlar olarak önem kazanmıştır. Basımevi.
Bu sergilere birlikte katılan sanatçılar aynı akımlara bağ- Batur A. “Modern Olmak: Bir Cumhuriyet Mimar-
lı olmasalar bile artık grup olarak anılmaya başlamışlar- lığı Arayışı” Modern Türk Mimarlığı, Ankara:
dır. 1950’li yıllara kadar sanatçıların gruplar etrafında TMMOB Mimarlar Odası 2007, s. 71-96.
birleşmelerinin en önemli sebebi böylece dönemlerinin Berk, N., Gezer H., (1973). 50 Yılın Türk Resim ve
sanat anlayışı hakkında fikir sahibi olabilmek için geliş- Heykeli, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
meleri daha rahat takip edebilmeleri ve gruplar içinde Ersoy, A. (1998). Günümüz Türk Resim Sanatı (1950
üslupsal tartışmalar yaparak kültürel bir dinamizm ya- den 2000 e), İstanbul: Bilim Sanat Galerisi.
ratma çabası ile ilgili olduğu söylenebilir. Holod, R., Evin A., Özkan, S. (2007). Modern Türk
Mimarlığı, Ankara: TMMOB Mimarlar Odası.
Sıra Sizde 5 Osma, K. (2003). Cumhuriyet Dönemi Anıt Heykelleri
Krippel ve Canonica gibi yabancı sanatçılar tarafından (1923-1946), Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi.
yapılan ilk Atatürk heykelleri ile birlikte Cumhuriyet Ödekan, A. (1992). “Mimarlık ve Sanat Tarihi (1908-
dönemi kentlerinde önemli yapıları ve meydanları Ata- 1980),” Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye 1908-
türk heykelleri ile vurgulamak bir gelenek halini almış- 1980, İstanbul: Cem Yayınevi, 1992 s. 505-517.
tır diyebiliriz. Kenan Yontuç gibi çok sayıda Atatürk Renda G. - Özsezgin K. vd Türk Plastik Sanatlar Ta-
Heykelleri yapan sanatçılarla birlikte kentlerde bir Ata- rihi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
türk heykelinin bulunması onun ideolojisinin takipçisi Fakültesi Yayın No: 275, 1993.
olmakla bir tutulmuştur. Bazı kentlerde Atatürk hey- Sözen, M. (1984). Cumhuriyet Dönemi Türk Mimar-
kellerinin gazeteler önderliğinde açılan bağış kampan- lığı (1923-1983). Ankara: Türkiye İş Bankası Kül-
yaları sonunda yaptırılmış olmaları bunun en önemli tür Yayınları.
kanıtıdır. Tunçay, M. (1992). “Siyasal Tarih 1908-1923” Türki-
ye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye 1908-1980, İstanbul:
Cem Yayınevi 1992, s.27-75.
Tansuğ, S. (2008). Çağdaş Türk Sanatı, İstanbul: Rem-
zi Kitabevi.
Turani, A. (1984). Batı Anlayışına Dönük Türk Resim
Sanatı, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Yavuz Y.-Özkan S. (2007). “Ulusal Bir İfade Bulmak:
Birinci Ulusal Üslup” Modern Türk Mimarlığı,
Ankara: TMMOB Mimarlar Odası. 55-68.
Yavuz, Y. (1981). Mimar Kemalettin ve Birinci Ulusal
Mimarlık Dönemi. Ankara: ODTÜ Mimarlık Fa-
kültesi Basım İşliği.
Sözlük 221
Sözlük
A Çakalılar ve Tanrıbermişler: Çaka Bey tarafından 1081 yı-
Ahlatşahlar/Sökmenliler: Sökmen el-Kutbî tarafından Ah- lında İzmir, Tanrıbermiş Bey tarafından Efes ve çevre-
lat’ta kurulan 1100-1204 yılları arasında varlık gösteren sinde kurulan 1093 yılına kadar varlık gösteren iki Türk
Türk Beyliği. Beyliği.
Ahşap: İşlem görmüş mobilya tahtası. Çini: Bir yüzeyleri sırlı, diğer yüzeyleri gözenekli yüksek ısı-
Akkoyunlular: Kara Yülük Osman tarafından Diyarbakır da pişirilmiş toprak nesne.
ve çevresinde kurulan 1403-1508 yılları arasında varlık Çobanoğulları: Anadolu Selçuklu uç beyi Hüsameddin Ço-
gösteren Türk Devleti. ban tarafından Kastamonu’da kurulan 1227-1309 yılla-
Alçı: Alçı taşının pişirilip toz durumuna getirilmesiyle elde rı arasında Karadeniz bölgesinde varlık gösteren Türk
edilen, su ile karıldığında kolay şekil alan madde. Beyliği.
Ampir: I. Napolyon’un yönetiminde ( 1804-1814) ortaya çı-
kan mimarlık ve mimariye bağlı dekorasyon özellikleri- D
ni etkileyen bir üslup. D Grubu: Cumhuriyet dönemi Türk resminde, 1933–1947
Anadolu Selçukluları: Kutalmış oğlu I. Rükneddin Süley- yılları arasında faaliyet gösteren sanat grubu.
manşah tarafından İznik’te kurulan, 1075-1318 yılları Danişmendliler: Danişmend oğlu Gümüştekin Ahmet Gazi
arasında varlık gösteren Türk Devleti. tarafından Sivas ve çevresinde kurulan 1080-1178 yılları
Anıt: Bir olayın ya da kişilerin anısını, askeri bir başarı ya da arasında varlık gösteren Türk Beyliği.
toplumun değer verdiği düşünceyi simgelemesi amacıy- Dilmaçoğulları: Dilmaç oğlu Alp Tekin Muhammed tara-
la yapılan yazıt, sütun ya da mimari yapılar. fından Erzen ve Bitlis bölgesinde kurulan 1071-15. yüz-
Artuklular: Büyük Selçuklu ordu komutanı Artuk Bey’in yıl başı arasında varlık gösteren Türk Beyliği.
oğulları tarafından Hasankeyf, Harput ve Mardin’de ku- Dokuma: Tezgâhta dokunan ipliklerle elde edilen her türlü
rulan 1101-1409 yılları arasında varlık gösteren Türk kumaş ya da yaygı.
Beyliği. Dulkadiroğulları: Dulkadiroğlu Zeyneddin Karaca tara-
Aydınoğulları: Aydınoğlu Mehmed Bey tarafından Tire, fından Elbistan ve Kahramanmaraş çevresinde kurulan
Efes ve Selçuk civarında kurulan 1308-1390 ve 1402- 1339-1521 yılları arasında varlık gösteren Türk Beyliği.
1426 yılları arasında varlık gösteren Türk Beyliği.
E
B Ehli Hiref Teşkilatı: 15. Yüzyılda II. Beyazıt tarafında Os-
Baptisterium: Vaftizhane, Hıristiyanların içinde vaftiz töre- manlı Saray teşkilatı içinde oluşturulan sanat ve sanatçı
ni yaptığı yapı. örgütü.
Barok: Avrupa Sanatının 17-18. yüzyıllarda yaşadığı bir dö- Eretnaoğulları: Eratna Bey tarafından Orta Anadolu’da ku-
nemdir. Osmanlı sanatı açısından Klasik Osmanlı sanat rulan 1335-1390 yılları arasında varlık gösteren Türk
anlayışını değiştiren, klasik ölçülerdeki eserlerin yeni Beyliği.
form, ölçü, düzen anlayışıyla ele alınması. Eşrefoğulları: Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından Beyşehir
Bazilika: Erken Hıristiyanlık ve Bizans Dönemi’nde “kilise” ve çevresinde kurulan 1288-1326 yılları arasında varlık
olarak kullanılmış, uzunlamasına mekân düzenine sa- gösteren Türk Beyliği.
hip, sütun ya da paye dizilerince taşınan yapı.
Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi: Cumhuriyet dönemi F
Türk mimarlığında 1908-1930 yılları arasındaki döne- Fresko: Yaş yada kuru sıva üzerine kök boyalarla yapılan
me verilen ad. resim.
C-Ç G
Cam: Silisli kumun ateşte eritilmesiyle yapılan sert ve say- Germiyanoğulları: Germiyanlı Kerimeddin Alişiroğlu Ya-
dam nesne. kup Bey tarafından Kütahya ve çevresinde kurulan
Cami: Cami İslami inancın ibadet mekânı. 1303-1389 ve 1402-1429 yılları arasında varlık gösteren
Candaroğulları: Candar oğlu Süleyman Paşa tarafından Türk Beyliği.
Kastamonu ve çevresinde kurulan 1309-1391 ve 1402-
1461 yılları arasında varlık gösteren Türk Beyliği.
222 Ortaçağdan Günümüze Anadolu Uygarlıkları
İ M
İkinci Ulusal Mimarlık Dönemi: Cumhuriyet dönemi Türk Maden: Topraktan çıkartılan kıymetli cevher.
mimarlığında 1940-1950 yılları arasındaki döneme ve- Manastır: Dünya ile ilişkisini kesmiş Hıristiyan din adamla-
rilen ad. rının yaşaması için genellikle kırsal alanda yapılmış yapı
İkonaklazma: 726–843 yılları arasında yaşanan ikonakırıcı ya da yapı topluluğu.
(ikonaklasmus/İkonaklazm) dönem. Martyrium: İsa’nın yaşamı ile ilişkili bir olayın geçtiği bir
İlhanlılar: Batı İran’da kurulan 1256-1335 yılları arasında yerde ya da bir din şehidinin (Martyr) mezarı üzerine
varlık gösteren Moğol Devleti. inşa edilen genellikle merkezi plan özelliği taşıyan Erken
İnal ve Nisan oğulları: İnal Bey tarafından Diyarbakır’da Hıristiyan yapısı.
kurulan 1097-1183 yılları arasında varlık gösteren Türk Mengücekliler: Mengücek Gazi tarafından Erzincan ve Ke-
Beyliği ve Nisan Bey tarafından kurulan 1142-1183 yıl- mah çevresinde kurulan 11. yüzyılın üçüncü çeyreği ile
ları arasında varlık gösteren vezirler hanedanı. 13. yüzyılın son çeyreği arasında varlık gösteren Türk
İznik Çini: Tarih boyunca seramik üretimi ile bilinen İz- Beyliği.
nik’te 15-16 yy.’da form, desen, hammade, sır kalitesi ile Menteşeoğulları: Menteşe Bey’e bağlı Türkler tarafından
farklı bir üslup oluşturan ekol. Muğla ve civarında kurulan 1261-1390 ve 1402-1424
yılları arasında varlık gösteren Türk Beyliği.
K Mimar Sinan: 1490 Kayseri, Gesi Ağırnas köyünde doğan,
Kalemişi: Kuru alçı üzerine fırçayla boyama desenler yapı- devşirme olarak alınıp Acemioğlanlar mektebinde yetiş-
lan iç mekan süslemesi. tirilen, 1539’da Osmanlı İmparatorluğunun mimarbaşı
Kanuni Sultan Süleyman: 1520-1603 yılları arasında Klasik olan mimar.
Osmanlı döneminin yaratıcısı olan devlet adamı. Mimari: Mimarlık ürünü olan yapılar.
Karakoyunlular: Bayram Hoca tarafından Erçiş ve çevre- Minyatür: Kitap resim sanatı, küçük ölçekli alanda gerçek-
sinde kurulan 1366-1469 yılları arasında varlık gösteren leştirilen tasvir örnekleri, küçük boyutlu objelerin süs-
Türk Devleti. lenme sanatı.
Karamanoğulları: Kerimeddin Karaman tarafından Erme- Mozaik: Taş, mermer, pişmiş toprak, cam ve değerli taşların
nak ve Mut çevresinde kurulan 1256-1389 ve 1402-1487 küçük geometrik parçacıklar halinde harç üzerine dizi-
yılları arasında varlık gösteren Türk Beyliği. lerek yapılan dekorasyon.
Karesioğulları: Karesi Bey tarafından Balıkesir ve çevresin-
de kurulan 1296-1361 yılları arasında varlık gösteren
Türk Beyliği.
Sözlük 223
O T
Osmanlı İmparatorluğu: 13. yüzyıl sonlarından 20. yüz- Tombak: Osmanlı maden sanatında uygulanan bir süsleme
yılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Osmanlı tekniğidir. Çinko ve pirinç karışımından oluşan ve ren-
devleti, Anadolu’da kurulmuş, coğrafi sınırları tarihi gi altına benzeyen bir alaşımın çoğunlukla leğen, tepsi,
boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde ibrik, kahve güğümü gibi kullanım eşyalarına uygulan-
(16.yy.) bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, ması.
Yugoslavya, Romanya ve Akdeniz’in doğusundaki ada-
ları, Macaristan ve Rusya’nın bazı kesimlerini, Kafkas- U
ya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır’ı, Cezayir’e kadar tüm Ulu Cami: Ulu Cami, bir yerleşim yerinin en büyük ölçekli
Kuzey Afrika ve Arabistan’ın bir bölümüne yayılmıştır. camisinin tanımı olmasının yanı sıra fonksiyonel nite-
likleri sosyal, siyasi toplanma mekânı da olma niteliği
R taşıyan camiler.
Resim: Realist veya hayali olarak çeşitli malzemelerle yapı-
lan tasvir sanatı. Osmanlı resim sanatı 19. Yüzyıla kadar Y
minyatür eserlerle izlenir, modern anlamda dinsel tema- Yeniler Grubu: “Liman Ressamları” adıyla da bilinen ilk
lardan ayrı resim anlayışı oldukça geç bir tarihte kabul sergilerini 1941 yılında açan 1952 yılında dağılan sanat
görmüştür. grubu.
Rokoko: Avrupa sanatında Barok dönemden sonra dekoras-
yonda etkili olan sanat üslubu. Barok üslubun eğrisel ve
bitkisel formlarını daha sade renklerle kullanmak olarak
tanımlanabilir.
S-Ş
Saray: Osmanlı Devletinde yönetim merkezi olan çoğun-
lukla kompleks yapılardan oluşan aynı zamanda Padi-
şah ve yönetimdekilerin ve ailelerinin ikametgahı olan
devletin evi olarak nitelendirilebilecek mimari yapı.
Saruhanoğulları: Saruhan Bey’in Manisa ve çevresinde
kurduğu 1313-1390 ve 1402-1412 yılları arasında varlık
gösteren Türk Beyliği.
Seramik: Yüksek ısıda pişirilmek suretiyle topraktan yapılan
her türlü nesne.
Sırlı Tuğla: Yüzeyine ergitme yoluyla sır sürülmüş tuğla.
Sikke: Madeni para.
Stuko: Alçı ya da Sıva ile bir duvar üzerinde oluşturulan ka-
bartma bezemeli yüzey geç dönem Osmanlı mimarisin-
de tercih edilen bir dış cephe dekorasyon malzemesi ve
özelliğidir.
Şapel: Küçük kilise yapıları veya bir azize adanmış tapınma
yeri.