SAĞLIK_9_SINIF_1_ÜNİTE_SAĞLIKLI_YAŞAM

You might also like

Download as rtf, pdf, or txt
Download as rtf, pdf, or txt
You are on page 1of 9

SAĞLIK HİZMETLERİ VE YARARLANMA YOLLARI

Genel olarak sağlığın korunması ve hastalıkların tedavisi için yapılan çalışmalara sağlık hizmetleri denir.
Sağlık hizmetleri üç grupta incelenir.

a. Koruyucu sağlık hizmetleri

b. Tedavi hizmetleri

c. Rehabilitasyon (esenlendirme) hizmetleri.

a. Koruyucu sağlık hizmetleri nelerdir

Koruyucu sağlık hizmetleri, kişiye ve çevreye yönelik hizmetler olarak iki ana gruba ayrılır.

Kişiye yönelik hizmetler; bağışıklama (Resim 1.17), hastalıkların erken tanı ve tedavisi, ilaçla koruma,
beslenmeyi düzenleme, sağlık düzeyini yükseltme, sağlık eğitimi ve aile planlaması hizmetlerinden oluşur.
Bu hizmetleri, eğitimli sağlık personeli yürütür.

Çevreye yönelik sağlık hizmetleri ise çevrede sağlığı olumsuz yönde etkileyen etmenleri yok ederek ya da
zararsız hâle getirerek çevreyi daha sağlıklı hâle getirmeyi amaçlamaktadır. Çevre sağlığı ve besin kontrolü
çalışmaları, bu tür hizmetlerdir. Çevreye yönelik koruyucu hizmetler veterinerlik, mühendislik, çevre
sağlığı teknisyenliği gibi meslek gruplarının iş birliğini gerektirir.

Kişiyi hastalıklardan korumak için alınan önlemler birincil koruma adını alır. Birincil korumaya,
beslenmenin düzenlenmesi, bulaşıcı hastalıklardan korunma, kanser araştırmasında erken tanı
yöntemleri, aile planlaması çalışmaları örnek gösterilebilir.

Hastalık belirtileri ortaya çıkmadan ya da hafifken tanılarının konulması ve tedavilerinin yapılması ikincil
koruma adını alır. Hastalıkların tedavi edilemez dönemden önce teşhis edilmesini ve ilerlemesinin
önlenmesini amaçlar.

Hastalıkların olumsuz sonuçlarının sınırlandırılması ve hastalıklara bağlı sakatlıkların önlenmesine yönelik


çalışmalar ise üçüncül korumayı oluşturur. Örneğin, bazı eklem hastalıklarında fizik tedavi uygulamaları
ile oluşabilecek kalıcı hizmetlerinin en önemli adımlardandır, sakatlıkları önlemek mümkündür.

Resim 1.17 Aşılama koruyucu sağlık

Bağışıklama: Bir bulaşıcı hastalığın etkeni veya toksinleri kullanılarak vücutta o hastalığa karşı direnç
oluşturma uygulamalarıdır.

Aile planlaması: Sık doğumları önlemek, istenmeyen gebeliklerden korunmak için koruyucu ve etkin
yöntemler sağlayarak ailelerin bakabilecekleri ve istedikleri kadar sağlıklı çocuk sahibi olmaları için gerekli
uygulamaların tümü.

b. Tedavi hizmetleri nelerdir


Tedavi, ilaçla ya da diğer tıbbi yöntemlerle hastalıkların iyileştirilmesi çalışmalarına verilen isimdir.
Tedaviye yönelik sağlık hizmetleri, birinci, ikinci ve üçüncü basamak olmak üzere üçe ayrılır.

Birinci basamak tedavi hizmetleri, hastaların ilk başvurdukları sağlık kurumlarında ayakta ya da evinde
uygulanan sağlık hizmetleridir. Bu hizmetler ülkemizde sağlık ocakları ve onlara bağlı sağlık evleri ile
hastanelerin poliklinikleri ve muayenehanelerde uygulanmaktadır (Resim 1.18). Sağlık ocaklarınca hizmet
götürülen bölge halkı, gerekirse tek tek taranarak hastalıkların erken tanısı ve tedavisi sağlanır.
Hastanelerde tedavisi gerekenler ise hastaneye sevk edilir.

İkinci basamak tedavi hizmetleri, hastanelerde sunulan sağlık hizmetleridir. Hastanelerde belli dallarda
uzmanlaşmış hekimler çalışır. Bu sebeple hastanelerin etkin hizmet sunabilmesi için hastaların öncelikle
birinci basamak hizmeti sunan kuruluşlara başvurması gerekir.

Üçüncü basamak tedavi hizmetleri, en gelişmiş sağlık teknoljisinin kullanıldığı merkezlerde sunulan
hizmettir. Ayrıntılı tetkik ve tedavi yöntemlerinin uygulandığı, yüksek teknolojiye sahip üniversite
hastaneleri ve özel dal hastaneleri (ruh hastalıkları, verem, kanser vb.) bu basamağı oluşturur (Resim
1.19). Üçüncü basamağın etkin hizmet sunabilmesi için basamaklı sağlık sistemine tam uyulması
gereklidir. Sağlık hizmetlerinden etkin bir şekilde yararlanmaları için, kişilerin öncelikle birinci basamağa
başvurmaları, burada çözüm bulunamadığı takdirde, ikinci ve üçüncü basamağa sevkedilmeleri
hastanelerdeki yığılmaları önleyecektir.

c. Rehabilitasyon Hizmetleri nelerdir

Hastalık ve kazalar sonunda sakat kalarak iş gücünü kaybeden kişilerin sakatlıklarının giderilmesi,
bedensel yeteneklerinin arttırılması, yeni becerilerin kazandırılması, sosyal ve iş uyumunun sağlanması
için yapılan çalışmalara rehabilitasyon hizmetleri denir. Örneğin; yaralanma sonucu felç olan bir kişinin
kendi işini görebilir hâle gelebilmesi, çalışabilmesi, yeniden topluma kazandırabilmesi için rehabilitasyon
gerekir. Rehabilitasyon, tıbbi bakım ve sosyal hizmet çalışmalarının birlikte yürütülmesini gerektirir. Sağlık
hizmetlerinin etkin olabilmesi için birbirini tamamlayan bir bütün olarak sunulması zorunludur.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de öncelikle çözümlenmesi gereken sağlık sorunları belirlenmiş ve
temel sağlık hizmetleri olarak adlandırılmıştır. Temel sağlık hizmetleri kapsamına giren uygulamalar
şunlardır:

1. Var olan sağlık sorunlarını çözebilme ve kontrol altına alma yöntemlerini içeren halk eğitimi uygulama

2. Uygun bir beslenme sağlama

3. Yeterli ve temiz içme suyu sağlama

4. Çocuk sağlığı hizmetlerini geliştirme

5. Ana sağlığı ve aile planlaması hizmetlerini geliştirme

6. Başlıca bulaşıcı hastalıklara karşı etkili bağışıklama


7. Salgın hastalıklardan koruma ve kontrol yöntemlerini iyileştirme

8. Sık görülen hastalıkların ve yaralanmaların uygun şekilde tedavisi

9. Gerekli ilaçları sağlama

10. Sağlık yönetimini iyileştirme

11. Çevre şartlarını geliştirme

Bu hizmetler, koruyucu ve tedavi edici hekimlik uygulamalarının bir bütün olarak sunulmasını gerektirir.
Temel sağlık hizmeti ilkelerine göre sağlık, ekonomik ve sosyal kalkınmanın temel öğesidir. Sağlık
hizmetleri, sektörler arası iş birliğini ve ekip hizmetini gerekli kılar. Sağlık hizmeti herkesin
yararlanabileceği biçimde sunulmalı ve tüm toplumu kapsamalıdır. Bu sebeple sağlık hizmetlerine
toplumun da katkı ve katılımı gereklidir.

Sağlıklı bir toplum, sağlıklı bireylerden oluşur. Toplumların en önemli zenginliği sağlıklı insan gücüne sahip
olmalarıdır. Çünkü sağlıklı insanlar daha verimli çalışır, daha iyi düşünür, daha çok üretir, böylece
toplumun kalkınmasına yardımcı olurlar. Oysa sağlıksız, hastalıklı bireylerden oluşan toplumlarda büyük
oranda iş gücü kaybı görülür, toplumsal gelişme yavaşlar. Bireyleri sağlıklı olan uluslar daha kolay
kalkınabilir.

Sağlıklı toplumların oluşmasında bireylerin kendi sağlıklarını koruma bilincine erişmelerinin büyük önemi
vardır. Bu da sağlık konusundaki eğitim çalışmalarına katılmak ve bilimsel yöntemlerle kendi sağlığını
korumak ile mümkün olabilir.

Atatürk, “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.” sözü ile Türk ulusu ve hekimlerine olan güvenini dile
getirmiştir. Yurt dışında tedavisi için Türk milletinin her türlü imkânından yararlanabileceği hâlde,
hastalığının en kötü dönemlerinde bile yurdumuzda kalmıştır. Türk hekimlerinin, onun sağlığını düzeltmek
için her türlü çabayı göstereceğine yürekten inanarak milletine olan güvenini bir kez daha kanıtlamıştır.

b. SAĞLIĞA ETKİ EDEN ETMENLER NELERDİR

Sağlığa etki eden etmenleri iki ana grupta inceleyebiliriz. Bunlar, bünyesel ve çevresel etmenlerdir.

i. Bünyesel etmenler

Bünyesel etmenler genetik, metabolik ve hormonal bozuklukları içine alır. Bazı bünyesel özellikler bazı
hastalıklara yakalanma oranında artışa sebep olabilir.

Genetik özellikler, kalıtım yoluyla geçen hastalıkların ya da kromozom bozukluklarının ortaya çıkmasına
sebep olabilir. Hormonal ve metabolik bozukluklar da birçok hastalığın oluşmasının sebebidir. Örneğin;
tiroit bezinin düzensiz çalışması ile oluşan guatr (Resim 1.5) hormonal, iktiyozis (balık pulluluğu hastalığı)
(Resim 1.6) genetik, protein metabolizması bozukluğuna bağlı gut hastalığı metabolik bir hastalıktır.
Genetik: Canlılardaki kalıtsal karakterlerin ve hastalıkların nesillere nasıl geçtiğini inceleyen bilim dalıdır.

Hormon: iç salgı bezleri tarafından meydana getirilen, difüzyon veya kan yoluyla vücudun diğer
bölgelerine taşınarak belli hücre ve doku faaliyetleri üzerinde etkili olan maddelere hormon denir.

Resim 1.7 Çöpler bazı hastalıkların ortaya çıkmasını kolaylaştırır.

ii. Çevresel etmenler

Çevre, doğrudan hastalık sebebi olabileceği gibi bazı hastalıkların oluşmasını kolaylaştırabilir ya da bazı
hastalıkların gidişini ve sonucunu etkileyebilir (Resim 1.7). Çevresel etmenleri şöyle sınıflandırabiliriz:

— Fiziksel etmenler (sıcak, soğuk, ışık vb.)

— Kimyasal etmenler (kanser yapıcı maddeler, zehirler vb.)

— Temel madde eksiklikleri (elzem amino asitler, vitaminler, mineraller vb.)

— Biyolojik etmenler (parazitler, mantarlar, mikroorganizmalar vb.) (Resim 1.8)

— Psikolojik etmenler (ruhsal zorlanma, stres vb.)

— Sosyal, kültürel ve ekonomik etmenler

Amino asitler: Proteinlerin yapı birimleridir. Yirmi çeşit amino asit bulunmaktadır. Vücutta yapılamayan ve
dışarıdan alınması gereken amino asitlere elzem (temel) amino asitler denir.

Stres: Ameliyat şoku, travma, soğuk hava, heyecan vb. etkenlerin organizmada, iç organlarda ve
metabolizmada oluşturduğu bozukluklar.

Resim 1.8 Bağırsak parazitlerinden tenya

Çevresel etmenlerden biyolojik ve fiziksel etmenler daha ayrıntılı olarak incelenecektir.

Biyolojik etmenler: Kişinin çevresinde bulunan bütün canlılar ve bu canlılara ait ürünler biyolojik çevreyi
oluşturur. Biyolojik çevreyi beş ana öğede incelemek mümkündür. Bunlar;

a. Mikroorganizmalar,

b. Vektörler,

c. Bitkiler,

d. Hayvanlar ve insanlar,

e. Hayvansal ve bitkisel besinlerdir.

Biyolojik çevreyi oluşturan öğeler kısaca aşağıdaki gibi açıklanabilir.


a. Mikroorganizmalar: Çevrede her yerde yaygın olarak bulunan tek hücreli canlılardır. Mikroorganizmalar
insana etkileri yönünden; yararlı, zararlı ve ne yararlı ne de zararlı etkileri olanlar şeklinde gruplanır.
Yararlı mikroorganizmalara örnek olarak insan sindirim sisteminde yer alarak B vitamini emiliminde rol
oynayan ve K vitamini sentezini sağlayan bakteriler sayılabilir. Zararlı mikroorganizmalara ise hastalık
yapan bakteri (Resim 1.9) ve virüsler örnek olarak verilebilir.

Mikroorganizmaların insan sağlığına zararlı olanlarını yok etmek veya zararlarından korunmak gereklidir.
Bu amaçla kullanılan yöntemler yeri geldikçe açıklanacaktır.

b. Vektörler: Hastalık yapan mikroorganizmaları insanlara taşıyan eklem bacaklılar ve kemiricilere


vektörler denir. Vektörlere örnek olarak sivrisinek, tahtakurusu, bit, pire, kene gibi eklem bacaklılar ile
fare gibi kemiriciler verilebilir.

Farelerin (Resim 1.10) üzerinde yaşayan pirelerden kaynaklanan veba, bitlerden kaynaklanan tifüs, anofel
cinsi sivrisineklerle bulaşan sıtma gibi hastalıklar tarihin çeşitli dönemlerinde büyük felaketlere yol
açmıştır. Örneğin Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesinde, bitlerin yol açtığı tifüs salgını sebebiyle
Türk ordusu büyük kayıplar vermiştir.

Resim 1.10 Farelerin taşıdığı pireler veba hastalığına yol açabilir.

c. Bitkiler: Hayvanlar alemindeki bütün canlıların yaşamı bitkilere bağlıdır (Resim 1.11). Besin zincirinin ilk
halkasını oluşturan bitkiler ayrıca oksijen kaynağıdır. Dünyanın ekolojik dengesinin korunmasında
bitkilerin önemli rolü vardır. Ancak bazı bitkilerin zehirli etkileri görülür. Bazıları da uyuşturucu
maddelerin elde edilmesinde kullanıldığı için sağlık üzerine zararlı etkileri bulunmaktadır.

Hijyen: Sağlığın korunması ve geliştirilmesi için sağlıkla ilgili bütün bilgilerin bir arada bulunduğu bilimdir.
Hijyen birçok dala ayrılır. Bunlardan besin hijyeni, besin maddelerinin üretimden tüketimine kadar sağlığa
uygun şartlarda bulunmasının amaçlayan bilgi ve çalışmaların tümünü kapsayan bir kavramdır.

d. Hayvanlar ve insanlar: Besin ve güç kaynağı olarak insanlara birçok yararı olan hayvanlar (Resim 1.12),
çeşitli hastalıklara sebep olabilir.

İnsan ve hayvanların ortak hastalıklarına zoonoz adı verilir (şarbon, brusella gibi). Bu hastalıklar, hayvan
et ve derilerine temasla, etlerinin yenmesi, süt ve süt ürünlerinin kullanılmasıyla bulaşabilir. Hayvan
ısırıkları ile kuduz bulaşabilir. Zoonotik hastalıklarla savaşta özellikle evcil hayvanların sağlığının
korunması ve başıboş hayvanların kontrolü çok önemlidir. Çevremizde bulunan yılan, akrep, zehirli
böcekler zehirlerini vücuda akıtarak, vahşi hayvanlarsa saldırarak zarar verebilirler. Çevremizdeki insanlar
da hastalık bulaştırarak, kazalara sebep olarak, çevreyi kirleterek insan sağlığını olumsuz etkileyebilirler.

e. Hayvansal ve bitkisel besinler: Bitkisel ve hayvansal besinler çevrenin önemli bir öğesini oluşturur,
insanlar için enerji kaynağı ve temel yapı taşlarını sağlayan besinlerin hastalıklara sebep olmayacak
nitelikte, temiz ve besin değeri yüksek olması gerekir. Besinlerin uygun şartlarda üretilmesi, saklanması
ve kullanılma bölgelerine sağlıklı şartlarda iletilmesi için yapılan uygulamalara besin hijyeni denir. Tifo,
kolera, çocuk felci, sarılık (hepatit A) ve besin zehirlenmeleri besinler yoluyla bulaşan hastalıklardır. Bu
hastalıkların önlenebilmesi için besin hijyeni kurallarına uyulmalıdır.
Fiziksel etmenler: İnsan sağlığını ve iş verimini etkileyen başlıca fiziksel etmenler şunlardır:

a. Su

b. Çöpler ve gübreler (Resim 1.13)

c. Gürültü (Resim 1.14)

d. Lağım ve pis sular (Resim 1.15)

e. Barınak şartları (Havalandırma, ısıtma, aydınlatma vb.)

f. İklim şartları (Nem, ısı, hava basıncı vb.)

g. Hava

h. Işık

i. Radyasyon

j . Giyim eşyaları

k. Kamuya açık yerler (sinema, yemekhane, taşıtlar vb.) (Resim 1.16)

l . İş yeri ve çalışma şartları

m. Ölüler ve mezarlıklar

Yukarıda sıraladığımız fiziksel çevreyi oluşturan ve sağlığımızı etkileyen pek çok etkeni olumlu duruma
getirebilmek insanoğlunun elindedir. Basit kurallara uyulması insan sağlığının korunmasında çok önemli
yer tutar.

2. SAĞLIĞA ETKİ EDEN ETMENLER VE SAĞLIĞIN ÖLÇÜLEBİLİRLİĞİ

a. Sağlık ölçülebilir bir kavramdır

Sağlıkla ilgili sorunları çözebilmek, bu konu ile ilgili planları yapabilmek ve sağlık hizmetlerini
değerlendirebilmek için konu ile ilgili objektif ve sayısal değerlere gerek vardır. Bu değerlere sağlık
ölçütleri denir.

Sağlık ölçütlerinin belirlenmesi düzenli sağlık kayıtlarının tutulmasına bağlıdır. Sağlık ölçütlerinin bir
bölümü ölüm olaylarını, yaşa, cinsiyete, sebebe göre belirler. Bir bölümü ise hastalıkların görülme
hızlarını belirlemede kullanılır. Ayrıca doğurganlık hızı, tedavi hizmetleri, çevre sağlığı yönetimi, sağlıklı
insan gücü gibi konularda da çeşitli ölçütler kullanılır. Tüm bu ölçütler, çeşitli ülkelerin sağlık düzeylerinin
karşılaştırılmasına imkân sağlar. Ayrıca sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesine, toplumların sosyal ve
ekonomik düzeylerinin belirlenmesine de yardımcı olur.

Bir ülkenin sağlık düzeyini gösteren ölçütler arasında en önemli olanları;


Ana ölüm hızı,

Bebek ölüm hızı,

Kaba doğum hızı,

Kaba ölüm hızı,

Nüfus artış oranıdır.

Sağlık hizmetleri açısından bir toplumda, doğurgan çağdaki (15-49 yaşları arasındaki) kadınlara ana denir.
Buna göre ana kavramı, çocuğu olsun olmasın bu dönemdeki tüm kadınları kapsamaktadır. 0-12 ay
arasındaki çocuklar ise bebek adını alır (Resim 1 .4). Sağlığını yitirme riski çok yüksek olan bu iki grupla
ilgili ölçütler, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini belirlemede çok önemlidir. Çünkü ana ve bebek ölüm
hızlarını arttıran etkenlerin büyük çoğunluğu, düzenli bir sağlık hizmeti verilmesi ile önlenebilecek
özelliktedir.

Ana: Toplumda 15-49 yaşları arasında doğurgan çağdaki kadınlara kısaca ana denir.

Bebek: 0-12 ay arasındaki çocuklara bebek adı verilir.

Ana ölüm hızı; bir yıl içinde gebelik, doğum ve lohusalık sebebiyle meydana gelen 15-49 yaş arası kadın
ölümleri sayısının, aynı yıldaki canlı doğum sayısına oranının on bin veya yüz bin ile çarpımıdır. Ana ölüm
hızı, gelişmiş ülkelerde daha düşük, az gelişmiş ülkelerde daha yüksektir.

Bebek ölüm hızı; bir yıl içinde canlı doğup 365 gününü tamamlamadan ölen bebek sayısının, o yıl içinde
meydana gelen canlı doğum sayısına oranının bin ile çarpımıdır. Ana ölüm hızında olduğu gibi, bebek
ölüm hızı da gelişmiş ülkelerde düşük, az gelişmiş ülkelerde yüksektir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine
göre ülkemizde 2005 yılında bebek ölüm hızı bin doğumda 24’tür.

Kaba doğum hızı; bir toplumda bir yılda meydana gelen canlı doğum sayısının, aynı toplumun yıl ortası
nüfusuna oranının binle çarpılmasıyla bulunur. Ülkemizde 2005 yılında kaba doğum hızı binde 20’dir.

Kaba ölüm hızı; bir toplumda bir yılda meydana gelen toplam ölüm sayısının, aynı toplumun yıl ortası
nüfusuna oranının binle çarpımı ile bulunur. En sık kullanılan, en kolay elde edilen ölçüttür. Ülkemizde
2005 yılında kaba ölüm hızı binde 7’dir.

Nüfus artış oranı; bir toplumda bir yıl içinde meydana gelen canlı doğumların sayısından, ölümlerin
sayısının çıkarılması ile bulunan sayının, aynı toplumun yıl ortası nüfusuna oranının bin ile çarpılmasıyla
bulunur. Türkiye için nüfus artış oranı 2005 yılında binde 16’dır.

Dünyanın fakir ülkelerinin çoğu yüksek kaba doğum ve kaba ölüm hızlarına sahiptir. Bu ülkeler aynı
zamanda yaşam beklentisinin düşük olduğu ülkelerdir. Ülkemizin nüfusla ilgili bazı göstergelerinin diğer
ülkelerle karşılaştırması Tablo 1.1’de verilmiştir.

Kişi ve toplumların sağlık düzeyini, sosyal ve ekonomik faktörler ile çevre şartları belirler. Kişilerin
hastalıkları, sadece kendilerini değil, ailesinden başlayarak tüm toplumu etkiler. Bu sebeple sağlıkla ilgili
olarak yapılan harcamalar da kişi ve toplumun sağlık düzeyini gösteren ölçüttür.

Ülkeler Kaba Doğum Hızı (binde) Kaba ölüm hızı (binde) Nüfus artış oranı (binde) Yaşam beklentisi (yıl)
Kişi başına düşen millî gelir (ABD Doları)

Japonya 9 8 2 82 38.980

İngiltere 11 10 3 79 37.600

Almanya 8 10 3 79 34.580

Türkiye 20 7 16 69 4.710

Hindistan 23 9 17 64 720

Pakistan 30 8 23 64 600

Etiyopya 40 16 28 48 110

Tablo 1.1 Türkiye’nin nüfusla ilgili birkaç göstergesinin bazı ülkelerle karşılaştırması (Kaynak: UNICEF,
2005)

Sağlık hizmetlerine verilen önemin, hayat standardını yükseltmede, yaşama süresini uzatmada ve ülke
ekonomisini geliştirmede büyük önemi vardır. Çünkü hastalanan ve ölen insanlar, toplum için kayıptır. Bir
toplumun en büyük zenginliği sağlıklı ve iyi yetişmiş bir insan gücüne sahip olmasıdır. Sağlığa yapılan
yatırımlar üretim ve katkı gücü yüksek insanlar yaratmayı amaçlar. Bu sebeple sağlık harcamaları bir
masraf değil, insan gücüne yapılan yatırımdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sağlam kafa, sağlam vücutta
bulunur.” sözü, sağlıklı olmanın, insan niteliğini yükseltici etkisini vurgulamaktadır. Bu söz, bedenen
sağlıklı olan insanların ruhen de sağlıklı olabileceğini özetlemektedir.

1. SAĞLIĞIN TANIMI NEDİR

Sağlık, mutlu bir hayatın en önemli şartıdır. Sağlık olmadan ne başarı, ne zenginlik ne de güç hiç bir değer
taşımaz. Sağlıklı olmak tarih boyunca tüm insanlar için en büyük zenginlik olarak kabul edilmiştir. Osmanlı
Padişahı Kanunî Sultan Süleyman (Resim 1.1); “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi; Olmaya
devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”. sözleri ile sağlığın önemini vurgulamaktadır. Böylece halk arasında,
bir devleti yönetecek güce sahip olmanın çok değerli görüldüğünü, ama sağlık içinde bir nefes almanın en
önemli güç olduğunu belirtmektedir. Sağlığın tüm nimet ve zenginliklerden daha üstün olduğunu dile
getirmektedir. Sağlık kavramı, toplumların kültürel özelliklerine göre farklılık göstermektedir. Birçok
toplumda bir hastalık ya da şikâyetin olmaması sağlıklı olmak olarak kabul edilmektedir. Bazen de bir
toplumda çok sık görülen bazı hastalıklar olağan kabul edilerek, bir sağlık sorunu olarak algılanmazlar.
Örneğin; kırsal kesimde sık görülen bitlenme ve bağırsak parazitleri (Resim 1.2), Güneydoğu Anadolu’da
sık görülen şark çıbanı hastalık olarak algılanmamaktadır. Oysa insan her yerde insandır. Sağlıkla ilgili
sorunların tespiti ve çözümüne ait yöntemlerin bulunabilmesi için evrensel tanımlara gerek vardır. Bu
amaçla Dünya Sağlık Örgütü (WHO: World Health Organization) sağlığı şöyle tanımlamıştır: Sağlık, sadece
hasta veya sakat olmamak değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik hâlidir. Tüm dünya
ülkelerinde kabul edilen bu tutumda geçen kavramları açıklamak yerinde olacaktır.

Hastalık, organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkması sonucu fizyolojik görevlerin yerine
getirilememesi ya da ruh sağlığının bozulması durumudur. Sakatlık, vücudun duyu organları ya da
uzuvlarından birinde, kaza veya hastalıklar sonucu meydana gelen fonksiyon kaybıdır. Hasta ya da sakat
olmama hâli bedensel iyilik hâli olarak tanımlanır. Kişinin tam sağlıklı olabilmesi için bedenen hasta veya
sakat olmaması yetmemektedir, ruhen de sağlıklı olması gerekir. Ruhen sağlıklı bir kişi, kendisi ve çevresi
ile dengeli ve uyumlu olmalı, güçlüklerle mücadele edebilmeli, yeni durumlara uyabilmelidir.
Başarılarından mutluluk duyabilen, üzüntü ve sıkıntılarını giderebilme gücünü kendinde gören kişiler
ruhen sağlıklı sayılabilirler.

Verem (Tüberküloz):

Birçok doku ve organa yerleşebilen bulaşıcı bir hastalıktır. Özellikle akciğerlerin Koch (Koh) basiliyle
meydana gelen hastalığıdır. Hava yoluyla ve tükürük damlacıklarıyla, balgamla, hastanın eşyalarıyla
bulaşır. Mikrop, güneş ışığı almayan ortamlarda uzun süre yaşayabilir. Beslenme yetersizlikleri, gece
hayatı, alkol, sigara gibi etkenler hastalanmayı kolaylaştırır. Korunmada BCG aşısı kullanılmaktadır.

Sosyal yönden iyilik hâli dendiğinde kişinin ailesi, akrabaları, okulu, ekonomik kazanç elde edebilecek bir
iş sahibi olması, iş çevresi, meslektaşları ile olumlu ve yapıcı ilişkiler kurabilmesi, uygun şartlarda
yaşaması anlaşılır. Sosyal bir varlık olan insan, çevresindeki kişi ve olaylarla sürekli ilişki ve etkileşim
içindedir. , Dolayısıyla bu olaylar ve kişiler sağlığı etkiler. Toplum hayatının etkileri ile gelişen verem gibi
bazı hastalıklara (Resim 1.3) bu sebeple “sosyal hastalıklar” denir. Bu hastalıklar düşük sosyoekonomik
şartlarda, çok çocuklu ailelerde, eğitimsiz, kötü çevre şartlarında yaşayan, iyi beslenemeyen kişilerde
daha sık görülür. Bu sebeple sağlıkla ilgili olarak biyolojik ve fiziksel etkenlerin yanı sıra sosyal olaylar da
değerlendirilmelidir.

İnsan sağlığını değerlendirebilmek için insanı, çevresi ile birlikte düşünmek gerekir. Çevre şartlarının iyi ya
da kötü olması, büyük ölçüde orada yaşayanların kültür düzeyi ve ekonomik güçlerine bağlıdır. “Akan su
pislik tutmaz” gibi yanlış inanışlar ve bazı alışkanlıklar toplumun kültürel düzeyi ile bağlantılıdır. Yerleşim
yerlerine temiz su getirilmesi, atıkların yok edilmesi gibi sorunların çözümü ise parasal ve teknik güce
dayanır. Yani bir toplumun sağlıklı olabilmesi, kültürel ve ekonomik durumu ile yakından ilişkilidir.

HAZIRLAYAN: Nebi Şimşek

BAŞARILAR....

You might also like