Professional Documents
Culture Documents
idari yargı pratikleri
idari yargı pratikleri
idari yargı pratikleri
2022
Aşağıdaki işlem, eylem veya uyuşmazlıkların yargı denetimine tabi olup olmadığını
belirleyiniz. Yargı denetimine tabi ise bunları çözümlemekle görevli ve yetkili yargı
mercilerini belirleyiniz.
1) A’ya ait arsaya, belediye tarafından komşu taşınmaza yapılan inşaatta kullanılan iş
makinelerinin ve inşaat malzemelerinin muhafaza edilmesi amacıyla el konulması.
2) Antalya Su ve Atıksu İdaresi (ASAT) tarafından B’nin içme suyu bedelinin hatalı
hesaplanması sonucu 1500 TL fazla fatura kesilerek tahsil edilmesi.
● ASAT kamu tüzel kişiliğine haiz bir tüzel kişiliktir. mahalli kamu kurumları
arasında yer alır. kendi yönetmeliğinde kamu tüzel kişiliğine sahip olduğu
yazmaktadır.
● bunlar bir idaredir fakat uyuşmazlığın mahiyeti gereği içtihatlar, yüksek yargı
bunları adli yargının görev alanına soktu. yani olayda kamu tüzel kişiliğine ait
bir idare söz konusu da olsa uyuşmazlığın mahiyeti gereği abonelik
sözleşmesinden kaynaklandığı için adli yargının görev alanına girmektedir.
● tüketici mahkemesi görevli ve yetkili olacaktır.(???)
● taraflara göre değil uyuşmazlığın mahiyetine göre önce içtihat sonra mevzuat
abonelik sözleşmelerini adli yargının görev alanına almıştır.
3) Daire Başkanı C’nin görevden alınmasına dayanak oluşturan Üst Kademe Kamu
Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair 3 Sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin bazı hükümleri.
● Milli eğitim bakanlığı bir idaredir. Burada milli eğitim Bakanlığı'nın düzenlediği
düzenleyici bir kararı var. bu kadar tüm yurdu ilgilendirdiği için Danıştay'a
gidilebilir.
● yargı kısıntısı; aslında yargısal olarak denetlenmesinin önünde teknik ve
hukuki bir engel olmadığı halde yargı organlarının geleneksel ve sistematik
olarak denetlemekten kaçındığı yüksek siyasetin, uluslararası ilişkilere dair
işlemleri arasında yer alır. burada verilen olayda yargı kısıntısına gidilebilir
gibi görünse de aslında nihayetinde milli eğitim bakanlığı işlemleri bizim
vatandaşlarımızı etkileyen bir iç hukuk kararıdır. Dolayısıyla tüm yurdu
etkileyen bir karar olacağı için Danıştay'da denetlenebilir.
● İşin içerisinde herhangi bir uluslararası alıp görüldüğünde hemen yargı
kısıntısı akla gelmemelidir. Kararın kimi etkilediği ve nasıl bir işlem olduğu
incelenmelidir.
● Dolayısıyla bu karara karşı idari yargı yoluna gidilebilir.
6) Kaçak olduğu iddiası ile Şanlıurfa gümrüğünde el konulan eşyaların iadesi talebini
reddeden Hazine ve Maliye Bakanlığı işlemi.
Bay (A), Antalya İli, Konyaaltı İlçesi, Toros Mahallesinde bulunan ticari işletmesinde,
Antalya Emlakçılar Oto Galericileri ve İş Takipçileri Meslek Esnaf Odasına kayıtlı
şekilde, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 01.01.2021 tarih ve 111 sayılı “ikinci el
motorlu kara taşıtı ticareti” yetki belgesi kapsamında galericilik (otomobil alım-satım)
faaliyetlerini bu tarihten beri yürütmektedir.
“İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik”in “Pazarlama ve
satış kısıtlaması” başlıklı Geçici Madde 2/I uyarınca, ikinci el kara taşıtı ticaretiyle
iştigal edenlerin otomobil ve arazi taşıtlarının pazarlanmasını veya satışını ilk tescil
tarihinden itibaren altı ay ve altı bin kilometre geçmedikçe 01.07.2023 tarihinden önce
doğrudan veya dolaylı olarak yapamayacağına ilişkin düzenleme, 16 Ağustos 2022
tarihinde Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
1) Bay (A)’nın mesleki faaliyetlerini etkilediğini düşündüğü bu düzenlemeye karşı, dava
açmadan önce başvurabileceği bir yol hukuki yol var mıdır?
● burada öncelikle dava açmadan yapılması gereken İYUK 10-11 müracaatıdır.
Eğer idari başvuru yollarından iyuk 10-11'e başvuracak isek dava açma süresi
içerisinde başvurulduğunda dava açma süresi durur.
● Bay A eğer ihtiyari idari başvuru yoluna gidecek ise işlemiş olan dava açma
süresi durur ve daha sonrasında kalan süreleri kullanabilir.
● Dolayısıyla olayımıza ihtiyari bir idari başvuru yolu mümkündür. Olayda her ne
kadar bir yönetmelik hükmü de olsa İYUK genel düzenleyici işlem ya da birel
düzenleyici işlem gibi bir ayrıma gitmediğinden dolayı yönetmeliklere karşında
düzenleyici işlemlere karşı da iyi 10 veya 11 başvurusu yapmak olanaklıdır.
● İYUK 10 ve 11'de idareye başvurudan itibaren idarenin 30 gün sessiz
kalması, herhangi bir yazılı cevap vermemesi işlemin reddedilmiş
sayılmasıdır.
● Burada Bay A isterse yönetmelik iptalini ya da yönetmelik içerisindeki bazı
hükümlerin iptallerini isteyebilir.
2) Söz konusu düzenlemeye karşı (A)’nın hangi yargı düzeni ve yerinde, hangi süre
içinde ne gibi dava ve talebi söz konusu olabilir?
● İYUK madde 7/4 e göre " İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi,
ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması
üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi
aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu
düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz". burada 1. cümle kural olanı
açıklarken 2. cümle istisnaya yer vermektedir. 2. cümle düzenleyici işlemlere
karşı uygulama işlemi yapıldıysa; istenirse her ikisine birden istenirse sadece
uygulama işlemine istenirse sadece yönetmelik hükmüne karşı dava
açılabileceğini hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla 7. maddenin 4. fıkrasının 2.
cümlesi bağlamında bir uygulama işlemi tesis edilmesi durumunda yeniden
bu işleme karşı dava açmamız olanaklıdır. bu çerçevede bay A'nın avukatı
olarak yönetmelik hükmünün uygulanması bağlamında idareye bir talepte
bulunabilir. idarenin de kabul veya red kararı vermesi durumunda her iki
işleme birlikte veya bahsedilen formülasyonlar içerisinde dava açmak
mümkündür.
● ıttıla tebliğ anlamına gelir. muttali olmak ise bu durumdan haberdar olmak
anlamına gelir. İdare işlemlerini kural olarak yazılı olarak yapar. Bu durum
anayasanın 40. 125. ve 74. maddesine dayanır. (40/2-125/3) İYUK içerisinde
de bu bildirim içerisinde neler olması gerektiği düzenlenir. ve sürelerle alakalı
da İYUK içerisinde düzenlemeler vardır. (İYUK 7/2-A) Ancak idareler her
zaman yazılı bildirim yapmayabilir ve yazılı olmayan bu bildirimlere karşı ne
yapılması gerektiği de kanunlarda belirtilmiştir. İdarenin İYUK 10 ve 11
başvurularında herhangi bir cevap vermemesi üzerine 30 gün beklenmesi ve
bu 30 gün içerisinde hala daha cevap gelmemesi yani idarenin sessiz
kalmasına bir sonuç bağlanmıştır. bu da idari işlemin reddedilmiş
sayılmasıdır.
● Ayrıca tebligat kanunu'nun 32. maddesi ve tebligat kanununun uygulanma
kanunu gereği; tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı lehine muttali
olmuş ise muteber sayılır hükmü yer almaktadır. Muhatabın beyan ettiği tarih
tebliğ tarihi sayılır. Danıştay tebligat kanunu'nun 32. maddesi gereğince
idarenin yazılı bir şekilde işlemi reddetmemesi halinde ya da kişilerin bu işlemi
başka bir durumla öğrenmesi halinde, kişilerin bunu nasıl öğrendiğini ispat
etmesi koşulu ile işlemin o şekilde başladığını kabul etmektedir. Normalde
idari işlemin yazılı bir şekilde tebliğ esastır ve yazılı bildirim tarihini izleyen
günden dava açma süresi başlamaktadır. Ancak idarenin herhangi bir cevap
vermemesi durumunda kişilerin hak kaybına uğramaması için Danıştay
muttali olma kavramını getirmiştir. Burada da ilgililerin ne zaman idari işlemi
öğrendiğini ispatlaması ile dava açma süresini başlattığı ve işlettiği kabul
edilmektedir. süre her ne kadar anayasa madde 36'da hak arama hürriyetine
ilişkin bir kısıtlama olsa da ve her ne kadar kanunla sınırlanacağı hüküm
altına alındıysa da kişilerin hak kaybına uğramaması için Danıştay muttali
olma kavramını getirmiştir. dolayısıyla bakanlığa yapılan başvuru reddedilmiş
olup size yazılı bir bildirimde bulunmuyorsa siz bunu bir şekilde öğrendiyseniz
bunu belgelendirecek bu koşulda da dava açma süresine ilişkin olarak
Danıştay'a bunu kabul ettirebileceksiniz.
● Peki bildirimde kanun arama yolları gösterilmemişse, kimin yaptığı vs.
belirtilmediyse ne olacak ? danıştay içtihadı birleştirme kurul kararında idari
işlemlerde herhangi bir şekilde dava açma süresi belirtilmediyse ve özel bir
kanun da ayrıca bir düzenleme bulunuyorsa burada genel dava açma
sürelerinin kabul edileceği öngörülmektedir. aynı zamanda özel dava açma
süresi bulunmadığında da yine bildirimde dava açma süresi bildirilmediyse ve
kişi de bu durumda yanıldıysa yine genel dava açma süreleri öngörülmektedir.
5) Açılan davada mahkemenin hakimi olsaydınız; “İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının
Ticareti Hakkında Yönetmelik”in “Pazarlama ve satış kısıtlaması” başlıklı Geçici
Madde 2/I’nin hukuka uygun olup olmadığını tartışınız.
6) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yapmış olduğu incelemelerde, (A)’nın yetki belgesi alma
koşullarında eksiklik bulunduğunu tespit etmesi üzerine oluşabilecek hukuki durumu
değerlendiriniz.
OLAY 1
Bir kamu kurumunda uzman yardımcısı olarak çalışmakta olan A, uzman olmak için
sınava girmiş ve sınavı kazanmıştır. Sınavı kazanan A, 5.10.2020 tarihinde kurumuna
uzman olarak atanma isteminde bulunması üzerine 2.11.2020 tarihinde müfettiş olarak
atanmıştır. 3.11.2020 tarihinde işlemi tebellüğ eden A, atama işleminin uzman
kadrosuna yapılması gerekirken müfettiş kadrosuna yapılmasından kaynaklı hatanın
düzeltilmesi istemiyle 5.11.2020 tarihinde kurumuna itiraz etmiştir. Çalıştığı kurumun
5.3.2021 tarihinde A’nın talebini reddetmesi üzerine A, atama işlemine karşı 5.4.2021
tarihinde dava açmıştır.
OLAY 2
Antalya Devlet Hastanesinde görevli sağlık memuru A, 15.05.2014 tarihinde tebliğ
edilen Sağlık Bakanlığı işlemi ile 01.06.2014 tarihinden itibaren 6 ay süre ile Isparta
Devlet Hastanesinde geçici görevlendirilmiştir. A söz konusu görevlendirme işleminin
geri alınması talebi ile 20.05.2014 tarihinde Sağlık Bakanlığına başvurmuştur.
Bakanlığın başvurusuna cevap vermemesi üzerine A, 31.05.2014 tarihinde özel aracı
ile Isparta’ya doğru yola çıkmıştır.
1) A’nın geçici görevlendirmenin iptali için açacağı davada görevli ve yetkili mahkeme
neresidir?
Kararın verildiği dönemde 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat
Teşkilatı Kanunu
Madde 19: “MİT fiili kadrosuna dahil personelden teşkilatın özelliği ve hizmetin gerekli
kıldığı şart ve vasıflar
gö zönüne alınarak teşkilata intibak edemedikleri üstlerince tescil edilenler, MİT
Müsteşarının teklifi ve Başbakanın uygun görmesi üzerine genel hükümlere göre
başka bir kurum veya kuruluşa naklen atanırlar”
DOKTRİN:
“Hukuk ve tam kaza dâvalarında hâkim dâvalıya bir borç yükliyebileceği için
mütalebenin kime karşı kullanılacağının, bu borçlunun kim olacağının yani hasım
tayini, husumet, meselesi büyük bir ehemmiyeti haizdir. Halbuki iptal dâvalarında
böyle bir durum ve netice yoktur; itiraz edilen karar meydandadır, mahkeme lüzum
gördüğü noktaları lâzım olan dairelerden sormak hakkını haizdir. Binaenaleyh bu
dâvalarda husumet hiçbir ehemmiyet arz ve netice üzerine tesir etmez. Bununla
beraber bizde iptal dâvalarında da husumet meselesine büyük bir ehemmiyet verilmiş,
dâvalının kim olduğu tetkik edilerek hakkında bir takım içtihatlar teessüs etmiştir”
ONAR, Sıddık Sami : İdare Hukukunun Umumi Esasları, Cilt: III, Üçüncü Bası, İsmail
Akgün Matbaası, İstanbul, 1966.
● idari yargıda husumet kamu düzenindendir. doğru hasımla görülmesinin temel amacı
işlemin kabul edilmesi veya reddedilmesi durumunda işlemi geri alacak ya da
değiştirecek kurum yine işlemi yapacak idare olduğundan davayı doğru hasma karşı
açmalıyız. ayrıca idarenin kendini savunma hakkı çerçevesinde doğru hasma dava
açılmalıdır ki idare kendini savunabilsin.
● danışlar kararı doğru hasma dava açılmadığı için usulden ilk derece mahkemesi
kararını bozmuş. hukukta usul esastan önce geleceğinden ilk inceleme konularında
bir eksiklik bulunduğunda esas incelemesine geçilmez.
● 2. olayda ise davacı valilik husumeti ile dava açıyor. Danıştay ise her ne kadar doğru
hasım ile görülmesi gerekmekte ise de vali de ( o zaman için) devletin ve hükümetin
temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın mümessili sıfatını taşımaktadır demektedir.
bakanlık hasım mevki olarak anılmasa da iptal kararlarının objektif sonuçları gereği
valilik husumeti ile de yürütülmüş olsa da iptal kararı verildiğinde idareye gidecektir
ve mahkeme kararı olduğu için bu iptal kararı uygulanacaktır demektedir. Fakat şu an
için valinin konumu farklıdır. vali şu an için cumhurbaşkanının temsilcisi ve
yürütmenin vasıtasıdır.
● (Son paragraf için) Hasım mevkiinde doğru idare olmasa bile tüm idarelerden, tüm
devlet kurumlarından mahkemenin istediği bilgi ve belgeleri talep etme hakkı vardır.
bu ilke resen araştırma ilkesidir. iptal davalarında ise objektif sonuçlar vardır, önemli
olan yargılanan işlemdir davalı idare değildir demektedir. işlem ortadan kalkacağı için
ve sonuçta bir tazminat hükmü olmayacağı için doğru hasımla dava açmak o kadar
da önemli değildir demektedir.
● tam yargı davalarında bir zarar meydana gelmektedir dolayısıyla davanın kabul
edilmesi durumunda zararı ödeyecek idare de zarara sebep olan idaredir. bu sebeple
davanın doğru hasma açılması önemlidir. karar çıktığında tazminat hükmü doğru
hasım olan idare tarafından ödenecektir.
● ilk olayda mahkemeler resen bilgi ve belge toplayabildiği için ve dava bir iptal davası
olduğu için o idareyi hasım olarak eklememenin büyük sonuçları ortaya
çıkarmayacağını düşünmekteyim (hoca)
● İdari yargıda husumet davanın yöneltildiği idari makamı temsil eder. elbette davaların
doğru hasımla görülmesi yararlıdır ve kamu düzenindendir. ve davanın eksik veya
yanlış hasımla görülmesi kanun yollarında bir bozma sebebidir. eğer dava eksik veya
yanlış hasımla açılmışsa mahkeme kendiliğinden bunu tespit eder ve doğru hasma
tebliğine karar verir. fakat burada iptal ve tam yargı davaları açısından bir ayrıma
gitmek gerekir. tam yargı davalarında tazminat hükmü çıkacağı ve icra edilmesi
gerekeceği için yani para ödeneceği için doğru hasımda görülmesi daha büyük önem
arz ederken iptal davalarında sonuçlar işlemin iptal edilerek ortadan kaldırılması
olduğu için bunun objektif sonuçları olacağı için ve bir yandan da hasım mevkiinde
olsun ya da olmasın mahkeme tüm idarelerden ve devlet makamlarından bilgi ve
belgeleri resen isteyebileceği için hasım mevkiinde doğru idarenin olması tam yargı
davalarında olduğu kadar büyük önem arz etmez.
OLAY I
Ankara ili Etimesgut ilçesi yol yapım çalışmalarında kullanılmak üzere 20.02.2020
tarihinde taş ocağında dinamit patlatılması sonucunda taşınmazında hasarlar oluşan
Ahmet adlı vatandaş, zararının tazmini için 10.02.2021 tarihinde Ankara Asliye Hukuk
Mahkemesinde dava açmış ancak Mahkeme, uyuşmazlığın idari yargının görev alanına
girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Söz konusu kararın 30.03.2021
tarihinde kesinleşmesi üzerine Ahmet, 12.04.2021 tarihinde Ankara İdare
Mahkemesinde dava açmış ancak Mahkeme dilekçenin idari merciine tevdi kararı
vermiştir.
1) Söz konusu olayda Ahmet’in açacağı davada hangi mahkemenin görevli ve yetkili
olduğunu belirtiniz.
● olayda bir zarar söz konusu olduğundan açılması gereken dava türü tam
yargı davasıdır. dolayısıyla olayda bir idari uyuşmazlık bulunmakta. bu
uyuşmazlığı çözmeye idari yargı içerisinde idare mahkemeleri görevlidir. Yetki
ise İYUK 36/b hükmü gereğince eylemin yapıldığı yer idare mahkemesindedir
dolayısıyla olayda yetkili idare mahkemesi Ankara idare mahkemesidir.
2) Davanın süresi içinde açılıp açılmadığını değerlendiriniz.
● Olayda idari eylemden kaynaklanan bir zararın tazmini için açılan tam yargı
davası söz konusudur. İYUK madde 13 söz konusu olur. İYUK 13 gereği idari
eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu
eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten
itibaren 1 yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye
başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. idare eylem
söz konusu ise öncelikle 13. maddeye başvurmamız gerekir. olayda da idari
eylem söz konusu olduğundan madde 13 incelenecektir. 20.02.2020 tarihinde
zarar meydana gelmiş dolayısıyla bir yıl içerisinde idareye başvurması
gerekmektedir fakat olayda kişi idari başvurmadığından idari merci tecavüzü
gündeme gelmiştir. ve davayı idare mahkemesinde açmayıp direkt adli
yargıda açmıştır. bununla ilgili ise 9. maddeye başvurulur. İYUK 9. madde
gereği çözümlenmesi Danıştay'ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine
girdiği halde adli yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından
reddi halinde bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren
30 gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. adli yargıda açtığı dava
30.03.2021 tarihinde kesinleşmiştir. Ahmet de 12.04.2021 tarihinde idari
yargıda dava açmıştır. dolayısıyla süresi içinde dava açmıştır. ayrıca Ahmet
davayı ilk olarak adli yargıda açmış olsa da yine adli yargıda açmış olduğu bu
davayı kanunda öngörülen bir yıl içerisinde açmıştır dolayısıyla burada da bir
süre aşımı yoktur.
● Bununla ilgili olarak İYUK 13/2 ye gidilir. Bu hükme göre görevli olmayan adli
yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde
sonradan idari yargı mercilerinde açılacak davalarda 1. fıkrada öngörülen
idareye başlama şartı aranmaz. dolayısıyla olayda verilen idare
mahkemesinin tekrar tevdi kararı hukuka aykırıdır. çünkü kanunda açıkça
tekrardan idari yargı mercine gönderilme gibi bir durum öngörülmemiştir.
OLAY II
Konya ili Meram ilçesi X Anadolu Lisesi’nde, Bayan A matematik öğretmeni olarak
görev yapmaktadır. Bayan A’nın kızı K hakkında Konya Devlet Hastanesi tarafından
verilen 3.1.2016 tarihli Sağlık Kurulu Raporunda %70 oranında engelli teşhisi
konulmuştur. Bunun üzerine Konya Valiliği Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu
tarafından K’nin bir yıl süre ile bireysel destek eğitiminde yararlanmasına karar
verilmiştir. Bayan A, kızının durumu nedeniyle Konya il merkezine atanma istemiyle
Konya Valiliğine başvurmuş, Valilik de Milli Eğitim Bakanlığı’ndan görüş istemiştir.
Bakanlık, 7.5.2016 tarihli yazısıyla, 2016 Yılı Öğretmenlerin İl İçi İsteğe Bağlı Yer
Değiştirme Kılavuzu’nun 3. Maddesinde yer alan “Atamaların eğitim kurumları bazında
öğretmenlerin hizmet başarısına göre, her yıl Mart ayında oluşturulan sıralar dikkate
alınarak, Mayıs ayı içerisinde gerçekleşeceği ve bundan sonra boşalan kadrolar için
de sıra haricinden bu kurumlara atama yapılamayacağı” kuralına dayanarak, sırada
atanmak üzere öğretmen bulunan okullara atamasının yapılamayacağını, ancak
ilgilinin merkez ilçeye bağlı ulaşımı uygun olan köy ve kasabadaki eğitim
kurumlarından birisine atamasının yapılabileceğini belirtmiştir. Bunun üzerine Konya
Valiliği, Konya ilinin tüm merkez okullarının sıralı olması, merkez ilçeye bağlı ulaşımı
uygun olan köy ve kasabadaki okullarda ise ihtiyaç olmaması sebebiyle A’nın
başvurusunu reddetmiş ve bu kararı 16.10.2016 tarihinde A’ya tebliğ etmiştir. A, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Ek Madde 39’da yer alan “Devlet memurlarının,
hayatını başkasının yardım veya bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede
engelli olduğu sağlık kurulu raporu ile tespit edilen eşi, çocukları ile kardeşlerinin,
memuriyet mahalli dışında resmî veya özel eğitim ve öğretim kuruluşlarında eğitim ve
öğretim yapacaklarının özel eğitim değerlendirme kurulu tarafından belgelendirilmesi
hâlinde, ilgilinin talebi üzerine eğitim ve öğretim kuruluşlarının bulunduğu il veya ilçe
sınırları dahilinde kurumunda bulunan durumuna uygun boş bir kadroya ataması
yapılır.” Hükmüne dayanarak, atama başvurusunun reddi ile dayanağı Kılavuz
hükmünün iptali istemiyle dava açmayı düşünmektedir.
1) A’nın atama başvurusunun reddi ile dayanağı kılavuz hükmünün iptali istemiyle
açacağı davada görevli ve yetkili mahkeme neresidir? A’nın yalnızca atama
başvurusunun reddi işlemine karşı dava açması halinde görevli ve yetkili mahkeme
değişir mi?
2) A’nın başvurması halinde üyesi olduğu memur sendikasının A yerine dava açması
mümkün müdür?
● ehliyet için iptal davalarında menfaat şartı, tam yargı davalarında hak ihlali
aranır. menfaatin kişisel, güncel ve meşru olması gerekir. olayda sorulan ise
kişisellik unsurudur. sendikalar üyelerin ortak, kolektif ve müşterek nitelikteki
menfaatini ilgilendiren hususlarda davayı açabilmeleri için mevzuatlarında
özel olarak yetkilendirilmiş olmaları gerekir. olayımız kamu görevlileri
sendikaları bakımından değerlendirildiğinde ise kamu görevleri
sendikalılarının 19. maddesi sendikaların üyelerin ortak hak ve menfaatlerini
ilgilendiren kolektif konularında dava açma ehliyetlerinin olduğu ifade edilir.
sendikaların üyelerinin bireysel ve kişisel menfaatlerini ilgilendiren hususlarda
ise dava açıp açamayacağı hususu yine kanunda düzenlenir. kamu görevlileri
sendikaları mevzuatında ise yazılı olarak başvurulması durumunda bu
konuda dava açabilirler demektedir. Danıştay içtihatlarında bu konuyu
sınırlamaktadır. kamu personel hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda
sendikaların dava açma hakkı vardır demektedir.
● kılavuz hükmü değerlendirilecek olursa üyelerin ortak menfaatlerini
ilgilendiren bir durum söz konusu olduğundan sendikanın dava açma hakkı
vardır. atama başvurusunu reddi işlemine karşı ise sendika üyesinin bireysel
menfaati söz konusu olduğundan kamu personel hukukunu da ilgilendiren bir
durum olduğundan kişi talep ederse sendikanın dava açma ehliyetinin var
olduğu kabul edilir.
● bir idareyi hasım gösterebilmek için mutlaka kamu tüzel kişiliğinin olması
aranmaz. iptal davalarında da hasım dava konusu işlemi yapan idaredir.
olayda atama başvurusunun reddine dair işlem Konya valiliği tarafından
yapılmıştır. o zaman burada hasım Konya valiliğidir. valiliğin bir tüzel kişiliği
yoktur ancak hasım gösterebiliriz.
● kılavuza karşı dava açılacak ise; kılavuz bakanlığı tarafından çıkarılmıştır ve
bakanlığın kendine ait bir kamu tüzel kişiliği yoktur fakat yine bakanlıklar da
hasım olarak gösterilebilir.
● ayrıca dilekçelerde birden fazla hasım gösterilebilir.
● dilekçede yanlış hasım gösterilirse İYUK madde 15'e gidilir. (15/1-c) bu
madde gereğince davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım
gösterilerek açılması halinde dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma
tebliğ edilir.
● özel hukuk tüzel kişilerini ya da bir gerçek kişiyi hasım olarak gösterirsek ne
olur ? İdari yargıda davalı her zaman idaredir. bu konuda farklı görüşler vardır
fakat genel olarak görev yönünden reddedilir.
● İYUK madde 7 idare işlemin tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde
dava açılabilir. olayda 16.10.2016 tarihinde tebliğ edildiği için bu durumda
16.12.2016 tarihine kadar dava açılabilir.
14 Nisan 2023 İdari Yargılama Hukuku Pratik Çalışma Metni
(A) İli (B) Köyü 1 ada 2 parsel nolu arazinin maliki (M) ile 3 nolu parseldeki arazinin
sahibi (S), tarımsal faaliyetlerini yürüterek geçimlerini sağlamaktadır. 01.01.2023
tarihinde (M) ve (S)’nin arazilerinin yakınından akan nehir üzerinde bulunan barajın
(Devlet Su İşleri 13. Bölge Müdürlüğü kontrolündeki) kapakları yanlışlıkla açılmış olup
barajda biriken aşırı suyun çıkışı nedeniyle nehir taşmıştır. Nehir taşkını sebebiyle (M)
ve (S)’nin ektikleri sebzeler su altında kalarak ziyan olmuştur.
1) Tam yargı davalarındaki dava ehliyetini açıklayarak, somut olayda (M) ve (S)’nin
dava ehliyetinin bulunup bulunmadığını açıklayınız.
2) (M) ile (S) uğradıklarını iddia ettikleri zararların tazminini tek bir dilekçeyle öne
sürebilirler mi? Tek dilekçeyle dava açmak için gereken şartları belirterek tartışınız.
● Kural olan aslında herkesin kendi davasını açmasıdır. İYUK madde 5 aynı
dilekçe ile dava açılabilecek halleri düzenlemiştir. 1. fıkrada "her idari işlem
aleyhine ayrı ayrı dava açılır. ancak aralarında maddi veya hukuki yönden
bağlılık ya da sebep sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe
iletti dava açılabilir" diyerek iptal davalarına bir istisna getirmiştir. 2. fıkrada ise
"birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak
veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya
hukuki sebeplerin aynı olması gerekir" diyerek tam yargı davalarında istisna
getirilmiştir.
● Olay 5. madde 2. fıkra ile ilgilidir. tam yargı davalarında ortak dilekçe ile dava
açılabilmesi için; hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol
açan maddi olay veya hukuk sebeplerinin aynı olması gerekir. olay mirastan
kalan arazinin bölünmemiş olduğu, el birliği mülkiyetinin sürüldüğü bir arazi
olarak devam etseydi m ile s kardeş olsaydı burada her ikisine birden tek bir
dilekçe ile dava açabilirdik. ancak verilen olayda iki ayrı tasarruf etkisinden, iki
ayrı haktan bahsedildiği için ve iki ayrı tapudan bahsettiğimiz için burada
iştirak kavramı bulunmamaktadır. dolayısıyla bu davayı her birinin ayrı ayrı
açması gerekir.
3) Bu zarara ilişkin 10.02.2023 tarihinde (M) doğrudan doğruya bir tam yargı davası
açmışsa, mahkemenin ne yönde karar vermesi gerekmektedir? Bu karara karşı
kanun yolu açık mıdır? Belirtiniz.
4.a.) İdari yargı yerinde açılan davada idari merci tecavüzü yapılmış mıdır? Açıklayınız.
4.b. ) 10.04.2023 tarihinde idari yargıda açılan dava, süresinde midir? Danıştay kararları
çerçevesinde değerlendiriniz.
Bay (A), karın ağrısı şikâyetiyle Mersin Devlet Hastanesi acil servisine 30.05.2010
tarihinde başvurmuş olup, apandisit şüphesiyle ameliyata alınmıştır. Doktor (D), (A)nın
yakınlarına operasyonun apandisitten değil, mideden gerçekleştirildiği yönünde bilgi
vermiştir. Müşahade altında tutulan (A)nın durumunun fenalaşması üzerine 04.06.2010
tarihinde Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevki yapılmış,
ancak gerekli girişimlerde bulunulmaması üzerine 06.06.2010 tarihinde bu hastanede
vefat etmiştir.
(A)nın vefatı üzerine eşi (E), operasyonu gerçekleştiren (D) aleyhinde suç
duyurusunda bulunmuştur. Yargılama neticesinde Mersin Asliye Ceza Mahkemesinin
05.11.2012 tarihli kararıyla taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan (D)nin, 2 yıl 1 ay
hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş; karar, 12.02.2013 tarihinde
Yargıtayca onanmıştır. (E), eşinin vefatı üzerine uğradığı 500.000,00 TL maddi,
50.000,00 TL manevi zararının tazmini istemiyle 13.03.2013 tarihinde ilgili idareye
başvurmuş; başvuru idarece zımnen reddedilmiştir.
1) (E)nin zararının tazmini için açacağı davada görevli ve yetkili mahkemeyi belirleyiniz.
● İYUK madde 36/b hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer ibaresinde
eylemin yapıldığı yer kısmını Danıştay idari eylemlere özgü olarak etkisi daha
sonra doğan eylemlerde zarar nerede gerçekleşti ise yani eylem nerede
tamamlandıysa oranın yetkili olduğunu söylemektedir. dolayısıyla verilen
olayda ameliyat her ne kadar Mersin'de gerçekleşmiş olsa da eylemin
tamamlandığı yer Adana olduğundan eylemin yapıldığı yer olarak eylemin
etkisinin doğduğu ve tamamlandığı il yetki kuralı bakımından yetkili
sayılacağından görevli ve yetkili mahkemenin Adana idare mahkemesi olduğu
söylenebilir.
● İdari yargıda husumet genel olarak kimin davalı olduğunu belirler. ayrıca İdari
yargıda kural olarak davalı olan idarelerdir. (İstisnaen çok da az olsa özel
hukuk kişileri de davalı olabilir(çok çok istisna))
● eğer kişi Mersin devlet Hastanesi'nde zararı uğrasaydı ve ölüm olayı orada
gerçekleşseydi ne olurdu? devlet hastaneleri il sağlık müdürlüklerinin
koordinasyonunda olan idarelerdir. il sağlık müdürlükleri de taşra teşkilatının
en yüksek amiri olan valiliklerin organlarıdır. dolayısıyla eğer verilen olay
böyle olsaydı kişi isterse Mersin valiliğine karşı isterse sağlık bakanlığına
karşı dava açabilirdi.
● verilen olayda bir idari eylem mevcuttur. bu eylem Mersin'de doğmuş etkisini
Adana'da göstermiştir. burada hem sağlık bakanlığı veya Mersin valiliği hem
de Çukurova üniversitesi rektörlüğüne karşı birlikte dava açılır. çünkü bu karar
sonucunda bir tazminat yükümlülüğü ortaya çıkarsa her iki idarenin de birlikte
sorumluluğu ortaya çıkabilir. husumet yanlış kişiye yani sadece bakanlık
sadece valilik ya da sadece rektörlüğe yöneltilmiş olsaydı mahkeme önüne
gelen uyuşmazlıkta davalı idareyi tespit etmekle yükümlüdür. davalı kısım boş
bırakılmadığı sürece yanlış yazılmış olması durumunda dilekçe reddedilmez
hakim bunu düzeltir.
3) (E), idarenin zımnen ret kararına karşı en son hangi tarihe kadar dava açabilir?
● eğer dava dilekçesi dilekçede yer alması gereken hususları yani İdari
yargılama Usul kanunu 3. maddede belirtilen hususları taşımıyorsa
mahkemenin ilk inceleme aşamasında yapacağı şey 3 ve 5. maddelere
uygunluk denetimi sırasında bunu tespit edip dilekçe red kararı verip idari
yargılama Usul kanunu 15. maddeye göre kişilere 30 günlük süre tanımaktır.
bu süre içerisinde dilekçe düzeltilir, miktar belirlenir tekrardan bir şey olmamış
gibi tam yargı davasının incelenmesine yani yargısal denetimine devam
edilebilir.
● olayda hizmetin kötü işlemesinden kaynaklı bir hizmet kusuru söz konusudur.
hizmet kusurunun 3 temel örneği vardır; kötü işleme, geç işleme ve hiç
işlememe. verilen olayda hizmetin kötü işlemesi söz konusudur. dolayısıyla
sağlık hizmetlerinde Danıştay kusursuz sorumluluk ilkesini kabul
etmemektedir. burada sağlık hizmetlerinde hizmet kusuru çerçevesinde kusur
sorumluluğu söz konusu olmalıdır. sorumluluğun doğması için ise normal
kusur değil idarenin ağır kusuru bulunmalıdır.
● rücu davaları asliye hukuk mahkemesinde açılır.
7) (E)nin zararının tazmini için açacağı manevi tazminata faiz yürütülmesi talebinde
bulunduğunu varsayalım. Mahkemenin bu talebe karşın nasıl bir karar vermesi
gerekir? Danıştayın bu konudaki içtihatlarını da dikkate alarak açıklayınız.
● çevreye ilişkin açılacak bir davada birçok kişinin menfaati ihlal edilebilir.
dolayısıyla bu durumda kişiler tek başına bireysel olarak kamunun
menfaatinden feragat edemez.
● iptal davalarında davalı her zaman idare olsa da yargılanan işlem her zaman
idari işlemidir. burada idari işlemin hukuka aykırığı ya da uygunluğu
denetlenir. kamu yararının baskın olduğu davalarda etkisizdir. her ne kadar
İdari yargılama Usul kanunu madde 31'de hmk'ya Atıf yapılsa da biz bunları
idari yargıya uyduğu ölçüde esas alırız. ay bakımından tam yargı davasında
bir hak ihlali zarar söz konusu ise bu kişisel bir etken olduğundan ötürü
bundan feragat edebilir iptal davaları bakımından kamu yararının baskın
olduğu davalarda feragatı etkisizdir. hakim esasında idari işlemin hukuka
aykırı olup olmadığını inceler dolayısıyla feragat bu anlamda etkisizdir. ancak
burada da belli aşamalar söz konusudur. bir idari işlem hukuka aykırı
olduğunda çevreye ilişkin olsa bile yürütmeyi durdurma bu işlem ile ilgili bu
yürütmeyi durdurma kararından sonra davacı taraf olarak bundan feragat
edilemez. çünkü zaten karar artık hukuka aykırıdır.