Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 97

HAZRETÝ EBUBEKÝR

a
b
Gül Devri - 2

HAZRETÝ EBUBEKÝR

Ruhi DEMÝREL

c
HAZRETÝ EBUBEKÝR
Gül Devri - 2

Copyright © Muþtu Yayýnlarý, 2011


Bu eserin tüm yayýn haklarý Iþýk Yayýncýlýk Ticaret A.Þ’ye aittir.
Eserde yer alan metin ve resimlerin Iþýk Yayýncýlýk Ticaret A.Þ’nin önceden
yazýlý izni olmaksýzýn, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayýt
sistemi ile çoðaltýlmasý, yayýmlanmasý ve depolanmasý yasaktýr.

Editör
Erol ERGÜN

Görsel Yönetmen
Engin ÇÝFTÇÝ

Akademik Ýnceleme
Dr. F. Muharrem YILDIZ

Resimleyen
Logistic ART Sanat Destek Evi

Sayfa Düzeni
Bekir YILDIZ

ISBN
975-6031-54-9

Basým Yeri ve Yýlý


Çaðlayan A.Þ.
TS EN ISO 9001:2000
Ser No: 300-01
Sarnýç Yolu Üzeri No: 7 Gaziemir / ÝZMÝR
Tel: (0232) 274 22 15
Mart 2011
Genel Daðýtým
Gökkuþaðý Pazarlama ve Daðýtým
Merkez Mah. Soðuksu Cad. No: 31 Tek-Er Ýþ Merkezi
Mahmutbey / ÝSTANBUL
Tel: (0212) 410 50 60 Faks: (0212) 445 84 64
Muþtu Yayýnlarý
Bulgurlu Mahallesi Baðcýlar Caddesi No: 1
34696 Üsküdar / ÝSTANBUL
Tel: (0216) 522 11 44 Fax: (0216) 522 11 78
www.mustu.com

ç
ÝÇÝNDEKÝLER

Hazreti Ebubekir 1

Putlar 4

Çoban 7

Kervan 9

d
Tereddütsüz
Kabul 14

Ýnsanlarý Davet 17

Sýddýk 22

Özgürsün Ey Bilâl 25

e
Himaye 28

Hicret Ýzni 36

Gerçek Kýlavuz 43

Kuma Çakýlan
At 46

f
Medine 49

Cennet Müjdesi 52

Hayýrda Yarýþ 54

Açlýk 56

g
Haram Lokma 60

Hasta Ziyareti 64

Tartýþma 66

Her Canlý
Tadýyor 68

ð
Maaþ 72

Tevazu 74

Ordu 77

Kur’ân-ý Kerim 81

Kavuþma Günü 83
h
HAZRETÝ EBUBEKÝR

Fil olayýnýn üzerinden iki yýl geçmiþti. Tarih-


ler 573 yýlýný gösteriyordu. Mekke’de hava ala-
bildiðine sýcaktý. Ýnsanlar gölgede bile serinleme

1
ihtiyacý duyuyordu. Kimileri yüzünü, boynunu ýs-
latýrken kimileri de yelpaze kullanýyordu.
Pazar yerinde yýldýrým gibi koþan adam çok he-
yecanlýydý.
– Ebu Kuhafe, müjde! Nur topu gibi bir oðlun
oldu!
Ebu Kuhafe bir an ne yapacaðýný þaþýrdý. Önce
bir sevinç sardý yüreðini. Ardýndan da bu sevinç en-
diþeye dönüþüverdi. Çevresindekiler onu tebrik eder-
ken Ebu Kuhafe: “Dilerim bu da önceki doðanlar
gibi ölmez.” diye dua etti.
Aceleyle eve koþtu. Karýsý Selma’nýn kucaðýn-
daki bebeði aldý. Þefkatle baðrýna bastý. Sonra evde
þenlik havasý baþladý.
Birkaç gün sonra Selma, bebeðini sarýp sarma-
ladý. Sevinç ve endiþeyle karýþýk duygularla evinden
çýktý. Kucaðýndaki nur topu yavruyu Kâbe’ye gö-
türüyordu. Avludan içeriye adým attýðýnda etra-
fýnda dikilen putlara bakmadý bile. Doðruca Kâ-
be’nin yanýna vardý. Selma bebeðini hafifçe kaldýrdý.
– Ey Kâbe’nin Rabbi, dedi. Bundan önceki oðul-
larýmýn hepsi þimdi Senin yanýnda. Hiç birinin bü-
yüdüðünü görmek bana nasip olmadý. Ne olur þu
yavrucaðý bana baðýþla. Ömrünü uzun eyle, diye

2
yüreðinden gele gele yalvardý, yakardý. Gözyaþla-
rýyla duasýný süsledi. Artýk eve dönmeye karar ver-
miþti ki kulaðýnda: “Ey Allah’ýn kulu! Endiþelenme,
isteðin kabul edildi. Evlâdýn yaþayacak. O, Allah
Resûlünün en yakýn arkadaþý olacak.” diye yankýla-
nan sesle irkildi.
Selma bir an ne yapacaðýný bilemedi. Þaþkýn þaþ-
kýn etrafýna bakýndý. Ortalýkta kimsecikler yoktu.
Hem bu ses öylesine sýradan bir ses de deðildi. He-
men yere kapanýp bu müjdeden dolayý þükür secde-
si yaptý. Sonra kalkýp evinin yolunu tuttu. Duydu-
ðu o sözlerden de kimseye bahsetmedi. O günden
sonra bebeðini gözü gibi korudu. Oðlunu titizlikle
büyüttü.
Ebu Kuhafe ve Selma, Atik ismini verdikleri
oðullarýna her baktýklarýnda içten içe seviniyor, o
yaþadýðý için Allah’a þükrediyorlardý.
Ýleride Ebubekir olacak olan küçük Atik konu-
þup, derdini anlatacak yaþa geldiðinde sokaklarda
arkadaþlarýyla koþmaya, oyunlar oynamaya baþladý.
Arkadaþlarý arasýnda çok sevilen biriydi. Hatta ma-
halle sakinleri bile ondan övgüyle söz ediyordu.
Kendi çocuklarýnýn da onun gibi temiz bir ahlâka
sahip olmasý için dua ediyorlardý.
* * *

3
PUTLAR

Ebu Kuhafe bir gün aceleyle eve geldi. Heye-


canlýydý. Oðlunun yanýna yaklaþtý ve þefkatli bir ses
tonuyla,
– Oðlum, haydi Kâbe’yi ziyarete gidelim. Bu
gün büyük ilâhlarý Kâbe avlusuna çýkaracaklar, dedi.
Atik, babasýna itiraz etmedi. Sakin bir þekilde
hazýrlandý. Beraberce Kâbe’nin yolunu tuttular.
Oraya vardýklarýnda Ebu Kuhafe, etraftaki irili
ufaklý yüzlerce heykeli göstererek,
– Bak oðlum, dedi. Bunlar bizim tanrýlarýmýz.
Bütün iþlerimizde bize yardýmcý olurlar. Onlara say-
gýda kusur etmeyiz. Önlerinde diz çöker ibadet ede-
riz. Sen de tanrýlarýmýzý tanýmalýsýn. Ýþte, þu gördü-
ðün tanrýnýn adý Hubel… Bu da Uzza… Þu ilerideki
Lat… Onun yanýndaki de Menat’týr. Onlarý iyi taný!
Onlar tanrýlarýmýzýn en büyükleridir, diye anlattý.

4
Küçük Atik babasýnýn anlattýklarýný dinlemi-
yordu bile. Gözlerini taþ yontmaya çalýþan adama
dikmiþti. Bu adam çölden bulup getirdiði taþa þekil
vermeye çalýþýyordu. Az sonra ortaya bir heykel da-
ha çýkacaktý. Ýnsanlar da bu taþtan heykelin önünde
diz çöküp yalvaracak, ondan dileklerinin gerçekleþ-
mesini isteyeceklerdi.
– Oðlum, söylediklerimi duydun deðil mi, diye
sordu, babasý.
Atik baþýný çevirip babasýnýn gösterdiði heykel-
lere baktý. Hiç de sevimli deðillerdi. Yüzlerinde in-
saný ürküten bir hava vardý. Babasýnýn bütün ýsrar-
larýna raðmen putlarýn önünde eðilmedi. Hiçbir þe-
kilde onlara saygý göstermedi.
Ebu Kuhafe, oðlunu orada býrakýp iþinin baþýna
döndü. Atik hemen en yakýnýndaki puta yaklaþtý ona,
– Benim karným çok aç, dedi. Bana yiyecek ve-
rebilir misin?
Karþýsýndaki puttan ses seda çýkmýyordu.
– Öyleyse su ver bana, dedi bu kez.
Put yine tepki vermedi. Atik bir baþka puta
yönelip,
– Bana elbise ver, dedi.

5
Ondan da bir cevap alamamýþtý. Taþ ve tahtadan
heykeller herhangi bir cansýz varlýktan farklý deðil-
di. Kýpýrdamadan öylece duruyorlardý. Bunun üze-
rine Küçük Atik, yerden bir taþ aldý. Üzerine sinek-
lerin konup kalktýðý bir heykelin karþýsýna geçti.
– Þimdi þu taþý sana doðru fýrlatacaðým, dedi.
Eðer gerçekten ilâh isen yana çekilip kendini koru!
Taþý hýzla fýrlattý. Orada bulunanlar durumu he-
men babasýna haber verdiler. Ebu Kuhafe koþup
geldi. Oðlunun putlara yaptýklarýný görünce neye
uðradýðýný þaþýrdý. Kolundan tutup onu hemen eve
götürdü.
Hanýmý Selma’ya olaný biteni anlattý.
– Þu çocuk korkarým bizim ilâhlarýmýza tapma-
yacak, diye dertlendi.
Selma yýllar önce Kâbe’de duyduðu sesi hatýr-
lamýþtý. Oðlunun saçlarýný sevgiyle okþarken,
– Karýþma çocuða bey, diye savundu oðlunu.
Ýçinden nasýl geliyorsa öyle davransýn. Sen anlat,
gerisi kendisinin bileceði iþ. Zorlayýp da üzme be-
nim evlâdýmý.
* * *

6
ÇOBAN
o
– ðlum, Atik! Haydi þu etleri komþulara da-
ðýtýver. Ayrýca hepsine de selâmlarýmý ilet, dedi
annesi.
Küçük Atik tepsiyi aldý. Çukurca gözlerini an-
nesinin yüzünde gezdirdi bir süre. Kadýn, oðlunun
sevgi dolu bakýþlarýný görünce baþýyla kapýyý iþaret
etti.

7
– Oyalanma, dedi. Bir an önce daðýtýver. Daha
sürüyü otlatmaya götüreceksin. Sýcak bastýrmadan
yola çýkmýþ olman gerek.
Atik kapýdan koþarak çýktý. Kendisine verilen-
leri bir bir teslim etti yerlerine. Herkes memnun
olmuþtu.
– Boþuna iyiliklerin anasý dememiþler ona! Ki-
min baþý darda, Ümmül Hayr orada. Bu iyiliði için
annene teþekkür ederiz, diye Atik’e memnuniyet-
lerini bildirdiler. Hayýrsever biri olduðu için Sel-
ma’ya, “Hayýrlarýn anasý” anlamýna gelen bu adý
komþularý takmýþtý.
Boþ tepsiyle eve döndüðünde onu babasý karþý-
ladý. Yemen’e ticaret için gitmeye hazýrlanýyordu.
Son hazýrlýklarýný yaparken ona seslendi.
– Hadi bakalým oðlum, sürüyü çýkar ahýrdan. Va-
halarda otlat, sula. Fakat dikkat et, sýcakta kalma-
sýn hayvanlar. Ha, fazla dolaþtýrma, yorulmasýnlar,
diye tembihledi.
Küçük Atik her gün önüne kattýðý sürüyü
Mekke’nin dýþýna çýkarýp otlatýyordu. Öðle vakti
olunca da bir gölgeliðe sýðýnýp dinleniyordu.
Bu sade hayat uzun yýllar devam etti. Küçük
Atik delikanlý oldu. Artýk ona Ebubekir diye hitap
etmeye baþladýlar.

8
KERVAN

Mekkeliler ticaretle uðraþýyorlardý. Komþu


þehirlere kervanlarla gidip geliyor, çeþit çeþit mal
alýp satýyorlardý.

9
Hazreti Ebubekir de bu kervanlara katýlmaya
baþladý. Bir çok mal alýp geliyor ve bunlarý kýsa za-
manda satýyordu. Ýnsanlar ona çok güveniyorlardý.
Bu yüzden iþleri çok iyi gidiyordu.
Bir yaz günüydü. Güneþ, göðün tam orta-
sýndaydý. Uzun bir deve kervaný Mekke’den çýkmýþ
çölde aðýr aðýr yol alýyordu. Havada kavurucu bir
sýcaklýk vardý.
Kervan, bir süre sonra mola verdi. Hemen göl-
gelikler hazýrlandý. Herkes can havliyle kendini gü-
neþten gizledi.
– Haydi acele edin! Tanrýlarýmýzý çýkarýp dua
edelim, dedi içlerinden biri.
Bir köþede, garip bakýþlarla onlarý izleyen adam
çok düþünceliydi. Bu orta boylu, zayýf bedenli, be-
yaz yüzlü ve seyrek sakallý olan kiþi Hazreti Ebube-
kir’di. Konuþanlar onun tuhaf bakýþlarýný fark et-
mediler bile. Âdetleri olduðu üzere helvadan hazýr-
ladýklarý putlarý ortaya çýkardýlar. Onlarýn karþýsýn-
da ibadet edasý takýndýlar. Kendi elleriyle yaptýklarý
bu cansýz varlýklara dileklerinin gerçekleþmesi için
yalvardýlar. Kimi kazancýnýn bol olmasýný kimi de
hastalýðýnýn sona ermesini diliyordu putlardan.
Gökten para yaðmasýný isteyenler bile vardý.

10
– Bu günlük bu kadar ibadet yeter! Þimdi yeme
içme zamaný, dedi en yaþlýlarý.
Sýra en eðlenceli bölüme gelmiþti. Sýcaktan eri-
meye baþlayan putlara hücum ettiler. Helvadan
yapýlma putlar, kahkahalar arasýnda parçalandý,
aðýzlara atýldý. Az önce önünde saygýyla eðilip iba-
det edilen bu minik heykeller þimdi aðýzlarda çið-
neniyordu. Bu sýrada insanlar espriler yapýyor, kah-
kahalara boðuluyorlardý.
– Bu tanrýyý benim haným hazýrladý dün akþam.
Nasýl, tadýný beðendiniz mi?
– Beðenmek ne kelime, bayýldýk, bayýldýk! Hah
hah ha! Ama gelecek sefere þekerini biraz fazla koy-
sa daha iyi olur, dedi yaþlý olan.
Ýçtiði þarap aðzýndan taþýp göðsüne dökülen
adam Hazreti Ebubekir’e seslendi.
– Hey, Ebu Kuhafe’nin oðlu! Helvadan yeme-
din. Tanrýlarýmýza da tapmýyorsun, bari içkimizden
bir iki yudum al.
Hazreti Ebubekir iðrenir gibi baktý adamýn uzat-
týðý kadehe. Tam cevap verecekti biri yutkuna yut-
kuna konuþtu.
– Yahu sen Ebubekir’i tanýmýyor musun? O
bizim tanrýlarýmýza tapmadýðý gibi, aðzýna da bir

11
yudum þarap koymaz. Ömründe içki içtiði
görülmemiþtir onun.
Bir baþkasý aðzýný silerek araya girdi.
– Helâl olsun be! Bu yaþýna kadar bir kere ol-
sun aðzýna içki koymadý. Koca Mekke’de içkinin
tadýna bakmayan üç-beþ kiþiden biridir. En yakýn
arkadaþý Muhammed de içmez, dedi.
Hazreti Ebubekir, sesini çýkarmadý. Bu tür olay-
lara sýk sýk þahit olur, insanlarýn bu garip hâllerini
üzüntüyle izlerdi. Kendisi asla onlar gibi davran-
maz, evinde bile put bulundurmazdý.
Yemekler yenilip, dinlendikten sonra kervan
yola devam etti. Akþam olunca mola verdiler. Haz-
reti Ebubekir geceleyin bir rüya gördü.
Gökten bir ay kucaðýna inivermiþti. Hazreti Ebu-
bekir onu eliyle göðsüne doðru bastýrýrken uyandý.
Heyecan ve merak içindeydi.
Rüyasýný yanýndakilere anlattý. Fakat kimse bu
rüyanýn ne anlama geldiðini bilemedi. Sonunda bir
rahipten bahsettiler. Bu Yemen’de yaþayan Yemlika
adýnda bilge biriydi.
Hazreti Ebubekir Yemen’e varýnca hemen Ra-
hibi buldu. Rüyasýný anlattý. Ondan bu rüyayý yo-
rumlamasýný istedi. Rahip:
– Sen nerelisin, dedi.

12
– Mekke’denim.
– Ne iþ yapýyorsun?
– Tüccarým.
Rahip gülümsedi. Karþýsýndaki genci bakýþla-
rýyla anlamlý anlamlý süzdükten sonra,
– Gördüðün bu rüyada büyük müjdeler var,
dedi.
Hazreti Ebubekir sabýrsýzlýkla onu dinliyordu.
Rahip konuþmasýný sürdürdü.
– Gökten inen ay, son peygamberdir. Yakýn bir
zamanda ortaya çýkacak. Sen de O’nun en yakýn ar-
kadaþý ve yardýmcýsý olacaksýn.
Hazreti Ebubekir duyduðu bu sözlerden çok et-
kilendi. Zaten herkes bir peygamberin geleceðini
söylüyordu. Ýncil’de, Tevrat’ta hep bu müjdeler var-
dý. Fakat kendisinin o peygambere en yakýn insan
olacaðýný doðrusu hiç beklemiyordu. Rahip Yemlika:
– Bu müjde karþýlýðýnda senden bir isteðim ola-
cak, dedi. Eðer ben sað iken O’nunla görüþürsen ba-
na haber gönder. O’nunla görüþeyim. Eðer ölmüþ
olursam O’na selâmýmý ilet. Sen þahit ol ki ben O’nun
getireceði her þeyi daha þimdiden kabul ediyorum.
Hazreti Ebubekir derin düþünceler içerisinde
Mekke’ye döndü. Artýk etrafta olan bitenle daha
yakýndan ilgilenmeye baþladý.

13
TEREDDÜTSÜZ KABUL

Hazreti Ebubekir evindeydi. Gözlerini du-


vara dikmiþ, dalýp gitmiþti. Aklýnda yine halk ara-
sýnda dilden dile anlatýlan müjde vardý. Yahudi ve
Hýristiyan bilginleri yakýnda bir peygamberin gele-
ceðini söylüyorlardý. Hazreti Ebubekir de epeyce
bilgili biriydi. Okuduðu kitaplarda gerçekten de
benzer müjdeler vardý.
Birden doðruldu. Kapýya yöneldi. “El Emin”
diye anýlan yakýn arkadaþý Hazreti Muhammed’e
gidiyordu. Kafasýný kurcalayan meseleyi her za-
manki gibi yine O’nunla paylaþacaktý. Duydukla-
rýný yol boyunca düþündü.

14
Bir ara karþýdan birinin geldiðini gördü. Ayný
anda yüzünü bir sevinç kapladý. Bu, O idi. Çocuk-
luktan beri en yakýn dostu olan Abdullah oðlu Mu-
hammed! Her fýrsatta bir araya gelip dertleþtiði, çok
sevdiði, özü sözü doðru insan…
Birbirlerine iyice yaklaþtýlar. Göz göze geldiler.
Sevgiyle bakýþtýlar bir an.
– Nereye böyle Ey Ebubekir, diye sordu Pey-
gamber Efemdimiz.
– Sana geliyordum ey Muhammed. Bazý düþün-
celerimi seninle paylaþacaktým. Peki sen nereye gi-
diyordun?
Hazreti Ebubekir, arkadaþýnýn önemli bir þeyler
söylemek istediðini anlamýþtý. Beklediði gibi de ol-
du. Ýnsanlarýn en doðru sözlüsü usulca açtý müba-
rek dudaklarýný.
– Ben Allah’ýn elçisi ve peygamberiyim. Allah
beni, emrini halka bildirmem için vazifelendirdi.
Seni Allah’a davet ediyorum. Allah’a yemin ederim
ki, benim bu davam haktýr.
Hazreti Ebubekir nefesini tutmuþ dinliyordu.
Ne güzel sözlerdi bunlar! Demek müjdelenen insan
nihayet gelmiþti.

15
– Ey Ebubekir! Ben seni Allah’a kulluk etmeye
davet ediyorum. O’na eþ ve ortak koþmamaya,
O’ndan baþkasýna tapmamaya davet ediyorum. Al-
lah’a itaat etmeyi saðlama yolunda bana yardýmcý
olmaya davet ediyorum!
Hazreti Ebubekir:
- Buna delilin nedir, diye sordu.
Peygamber Efendimiz:
- Yemen’de karþýlaþtýðýn ihtiyar bilgin, dedi ve
bilginin söylediklerini anlattý.
Hazreti Ebubekir, Efendimizin nur saçan yüzü-
ne sevgiyle baktý. Sanki yýllardýr bu aný bekliyordu.
Kalbi delicesine çarparken uzandý, Peygambe-
rimizin elini tuttu. Ta yüreðinden gelen coþku dolu
bir sesle sözlerin en güzelini söyleyiverdi.
– Ben þahadet erdim ki, Allah’tan baþka ilâh
yoktur; Muhammed O’nun kulu ve resûlüdür!
Gönlü bir kuþ kadar hafiflemiþti Hazreti Ebu-
bekir’in. Ýnananlarýn ilklerinden olmanýn mutluðu-
nu yaþýyordu.
* * *

16
ÝNSANLARI DAVET

Müslümanlar, Erkam’ýn evinde bir araya


toplanmýþlardý. O sýrada henüz otuz sekiz kiþiydiler.
Baþta, Hazreti Ebubekir (radýyallahu anh) olmak

17
üzere hepsinin gözü Efendimizin üzerindeydi.
Herkes çok mutluydu. Artýk doðru yolu bulmuþlar,
hiçbir þekilde kötülüklere bulaþmamaya karar ver-
miþlerdi.
Dýþarýda yüzlerce insan hâlâ yanlýþlarla dolu bir
hayat yaþýyordu. Ne pahasýna olursa olsun onlarýn
bu güzelliklerden haberdar edilmesi gerekiyordu.
Hazreti Ebubekir, Efendimizin gülümseyen yüzüne
bakarak,
– Ya Muhammed, dedi. Hep birlikte dýþarýya
çýkalým. Halkýmýza Ýslâm’ý anlatalým. Bu mutluðu
onlar da yaþasýnlar.
Efendimiz, Ebubekir’e sevgiyle baktý.
– Daha sayýmýz az.
Bunun üzerine Hazreti Ebubekir ýsrar etti. Pey-
gamber Efendimiz bu ýsrarlara daha fazla dayana-
madý. Hep birlikte Kâbe’nin yolunu tuttular.
Oraya vardýklarýnda, etrafa daðýlýp kendi akraba ve
tanýdýklarýnýn arasýna oturdular. Ýnsanlarý huzura
kavuþturacak olan hakikatleri anlatmaya baþladýlar.
Hazreti Ebubekir, bir konuþma yaptý. Putpe-
rest olan insanlarý Allah ve Resûlünün yoluna davet
etti. Peygamber Efendimiz de bir köþede oturmuþ
onu izliyordu.

18
Orada bulunanlar, kin ve nefret dolu bakýþlarla
Hazreti Ebubekir’i baþtan ayaða süzdüler. “Doðru-
su bu kadarýna da pes!” diye düþünüyorlardý. Ara-
larýndan mýrýltý hâlinde sesler duyuldu.
– Þunlara bakýn hele! Ýnsanlarýn bu tanrýlar için
Mekke’ye geldiklerini unutmuþ olmalýlar. Eðer biz
tanrýlarýmýzdan vazgeçersek civardaki kabileler de
vazgeçer. O zaman Mekke ticaret merkezi olmaktan
çýkar. Para kazanamayýz, aç kalýrýz!
– Ne duruyoruz o hâlde? Susturun þu konuþaný,
diye hýþýmla ayaða kalkýp Müslümanlarýn üzerine
yürüdüler.
Ebu Cehil, Peygamber Efendimize doðru koþtu.
Ama sahabiler ona izin vermediler. Hepsi canýný
Peygamberimize siper etmiþti. Müþrikler bu kez de
yumruk ve tekmelerle Müslümanlara saldýrmýþlar-
dý. Sahabileri öldüresiye dövüyorlardý. Hele arala-
rýnda Utbe diye biri vardý ki, insanlýktan çýkmýþtý
âdeta. Yumruklarýnýn yeterli olmadýðýný düþünmüþ
olacak ki, demir uçlu ayakkabýlarýyla Hazreti Ebu-
bekir’in yüzüne vurdu.
Hazreti Ebubekir’in yüzü þiþmiþti. Utbe, bütün
bunlarla da yetinmedi. Yerde boylu boyunca yat-
makta olan Hazreti Ebubekir’in karnýnýn üstüne
çýktý ve onu çiðnemeye baþladý. Hazreti Ebubekir
dayanamayýp bayýldý.

19
Bu manzarayý dehþetle seyredenlerden bir fer-
yat koptu.
– Öldü galiba!
– Hey bakýn, Teymoðullarý geliyor!
Birkaç adam yýldýrým gibi daldý müþriklerin
arasýna. O gözü dönmüþ topluluðu bir hamlede da-
ðýttýlar. Bunlar Teymoðullarý denen kabilenin men-
suplarýydý. Hazreti Ebubekir de bu kabiledendi.
Kendi akrabalarý olan Ebubekir’i kurtarmaya gel-
miþlerdi. Henüz Müslüman deðillerdi. Ama kendi
insanlarýný ne pahasýna olursa olsun savunurlardý.
Hazreti Ebubekir’i Utbe’nin elinden kurtardýlar.
Ýçlerinden biri,
– Bayýlmýþ, dedi. Sallamadan taþýmalýyýz. Çabuk
bir çarþaf getirin!
Çok geçmeden çarþaf getirildi. Hazreti Ebube-
kir yerde baygýn þekilde yatýyordu.Onu çarþafýn içi-
ne koyup evine götürdüler. Öleceðinden kimsenin
þüphesi yoktu. Öfkeyle geri dönüp tekrar Kâbe’ye
geldiler. Hazreti Ebubekir’e saldýranlarý tehdit ettiler.
– Yemin ederiz ki, eðer Ebubekir ölürse biz de
Utbe’yi sað býrakmayýz!
Müþrikler, Hazreti Ebubekir’i öldüresiye döv-
müþlerdi. Çevresini saran akrabalarý ümitsiz bir

20
þekilde bekleþiyordu. Hazreti Ebubekir o kadar
periþan hâldeydi ki, deðil konuþmak dudaklarýný
bile kýpýrdatamýyordu. Uzun zaman sonra göz-
lerini açtý. Etrafýndakilere þöyle bir baktýktan
sonra merakla sordu:
– Allah’ýn Peygamberi nasýl?
Onun ayýlmasýyla sevince boðulan insanlar bir
anda deðiþiverdi. Yüzlerini asarak Hazreti Ebubekir’i
azarladýlar.
– Sen O’nun yüzünden bu felâkete uðradýn.
Buna raðmen hâlâ kendini düþünmüyor, O’nun için
çýrpýnýyorsun.
– Yazýk sana! Durup dururken kendini tehlikeye
attýn. Neredeyse öldürüyorlardý seni. Fakat hâlin-
den hiç de ders almamýþsýn, dedi bir diðer akrabasý.
Hazreti Ebubekir, bu sözlere kulak asmadý. Is-
rarla Peygamber Efendimizin durumunu soruyordu.
Çünkü bir ara O’nun tartaklandýðýný görmüþtü.
– Allah’ýn Resûlü hayatta mý? Ona bir þey oldu
mu, diye tekrar sordu.
Canýndan bile üstün tutuyordu Allah Resûlünü.
Binlerce Ebubekir O’na feda olsun diye düþünüyordu.
* * *

21
SIDDIK

Hazreti Ebubekir, Mekke sokaklarýnda do-


laþýyordu. Birkaç kiþinin kendisine doðru hýzlý adým-
larla geldiklerini gördü. Adamlarýn yüzlerinden çok

22
heyecanlý olduklarý hemen anlaþýlýyordu. Epeyce
yaklaþmýþlardý ki içlerinden biri haykýrdý.
– Ey Ebubekir, olanlarý duydun mu?
–?
– Arkadaþýn Muhammed, bir gecede kýrk gün-
lük yol kat ettiðini söylüyor.
–!
– Güya Kâbe’den Mescid-i Aksa’ya gitmiþ, ora-
dan da göklere çýkmýþ.
Hazreti Ebubekir gözlerini iri iri açarak sordu.
– Gerçekten bunu O mu söylüyor?
Karþýsýndaki adam gülümsedi. Ýþte þimdi Haz-
reti Ebubekir itiraz edecek, “Böyle bir þey mümkün
deðil!” diyecek diye bekliyordu. Ümitle atýldý.
– Tabi ya! Ýnanýlmayacak bir olay deðil mi?
Hazreti Ebubekir derin derin baktý onlara ve
tam bir teslimiyet içinde þu cevabý verdi.
– Ben sizin gibi düþünmüyorum. Eðer O bun-
larý söylemiþse gerçekten doðru söylemiþtir. O’nun
þakayla da olsa yalan söylediðini duydunuz mu?
Müþrikler afallamýþlardý. Bir an ne söyleyecek-
lerini bilemediler. Biri kendini toparlayýnca atýldý.
– Ne yani, þimdi sen inanýyor musun bütün
bunlara?

23
Hazreti Ebubekir omuzlarýný silkerek cevap
verdi:
– Hem de hiç tereddütsüz!
Umduklarý cevabý alamayan müþrikler çaresiz-
lik içinde son bir kere daha yüklenmeye çalýþtýlar.
– Ama nasýl olur? Buradan Kudüs’e gitmek,
sonra göklere çýkmak… Sabah olmadan geriye dön-
mek… Aklýn alabileceði þeyler deðil bunlar! Sen
böyle bir þeye nasýl inanýrsýn ey Ebubekir?
– Sadece buna deðil, meleklerin gökten indir-
diklerine de inanýyorum. Asýl þaþýlacak olan, sizin
durumunuzdur. Hem O’na “El Emin” diyorsunuz,
hem de O’nun sözlerine inanmýyorsunuz, diye kar-
þýllýk verdi Hazreti Ebubekir.
Umduklarýný bulamayan müþrikler gerisin
geriye döndüler. Doðrusu, Hazreti Ebubekir onla-
rýn hiç beklemediði bir tavýr sergilemiþti.
Olaya þahit olanlar durumu Peygamber
Efendimize anlattýlar. Ýnsanlarýn en güzeli Gül
Muhammed Aleyhisselâm duyduklarýndan son
derece memnun oldu. Hazreti Ebubekir’e “Sýddýk”
yani doðruyu kesin þekilde onaylayan ünvaný verdi.
O andan sonra Hazreti Ebubekir hep Sýddýk olarak
tanýndý.
* * *

24
ÖZGÜRSÜN EY BÝLÂL!

Müþrikler Ýslâmiyetin yayýlýþýný bir türlü ka-


bullenemiyorlardý. Bütün yollarý deniyor, bu duru-
mu engellemeye çalýþýyorlardý. Fakir ve kimsesiz olan
Müslümanlarý daha çok eziyor, onlara akla hayale

25
gelmedik iþkenceler yapýyorlardý. Kimini hasýrlara
sarýp yakýyor, kimini aç susuz býrakýyorlardý.
Hazreti Ebubekir’e kavmi sahip çýkmýþtý. Müþ-
rikler artýk ona dokunamýyorlardý. Bunu fýrsat bi-
len Hazreti Ebubekir Mekke sokaklarýnda çekin-
meden dolaþýyor, insanlara Allah’ý anlatýyordu.
Bir gün adamýn biri koþarak geldi, kulaðýna bir
þeyler söyledi. Ayaða fýrlayan Hazreti Ebubekir koþ-
maya baþladý. Rüzgâr gibi gidiyordu. Yolunun üze-
rinde bir kalabalýk görünceye kadar koþtu. Ýnsanlar
kýzgýn çöl üzerinde kahkahalar atýyordu. Hâllerine
bakýlýrsa pek eðleniyorlardý. Kahkahalarý korkunç
bir ses bastýrdý.
– Ya bu hâlde öleceksin Bilâl, ya da Muhammed’i
inkâr edip Lât ve Uzza’ya tapacaksýn!
Bu sese acýyla bir baþka ses karþýlýk verdi.
– Allah birdir! Allah birdir!
Hazreti Ebubekir merakla kalabalýðý yarýp öne
geçti. Gördüðü manzara karþýsýnda âdeta donup kaldý.
Yerde Habeþli bir köle sýrt üstü yatýrýlmýþtý.
Karnýnýn üzerine de kocaman bir taþ konulmuþtu.
Bu siyah derili insan, henüz Müslüman olan Bilâl’in
ta kendisiydi
Hazreti Ebubekir acýyla kývranan Bilâl’in hâline
daha fazla dayanamadý. Ümeyye’ye nefretle baktýk-
tan sonra,

26
– Bu zavallýdan ne istiyorsun, diye haykýrdý.
Allah’tan korkmuyor musun? Senin bu zulmün ne
zamana kadar sürecek?
Ümeyye doðrulup Ebubekir’e baktý. Kaþlarýný
çattý, yüzünü daha çirkinleþtirdi.
– Onu yoldan çýkaran sensin, diye çýkýþtý. O hâl-
de bu durumdan onu kurtarmak sana düþer!
Bu üstü kapalý bir teklifti. Ümeyye, Bilâl’den
ümidini kesmiþ, onu Hazreti Ebubekir’e satmaya
niyetlenmiþti.
– Peki öyleyse, dedi Hazreti Ebubekir. Benim
bir kölem var; üstelik senin dindaþýndýr. Hem de
bundan daha güçlüdür. Onu sana vereyim, sen de
bana Bilâl’i ver.
Ümeyye, içinde insanlýk namýna bir zerre dahi
taþýmayan biriydi. Kalabalýðý þahit tutarcasýna,
– Bir þartla kabul ediyorum. Kölenin hanýmýný
da vereceksin.
– Tamam, kabul.
– Bitmedi, onlarýn çocuklarýný da isterim.
– Tamam, bunu da kabul ettim. Baþka þart ko-
þacaðýn bir þey kaldý mý?
– Artýk kabul ettim. Al, Bilâl senin olsun.
Hazreti Ebubekir çok sevindi bu duruma. He-
men atýlýp Bilâl’in üzerindeki taþý indirdi.
– Haydi kalk Bilâl. Kurtuldun artýk, diye onu
topluluðun yanýndan uzaklaþtýrdý. Bilâl’le birlikte
tam altý tane daha köleyi özgür býraktý.

27
HÝMAYE

Müþriklerin zulümleri her geçen gün artý-


yordu. Müslümanlar için Mekke’de hayat iyice zor-
laþmýþtý. Sýkýntýlar artýk dayanýlmaz boyutlara ulaþ-
mýþtý.

28
Hazreti Ebubekir yüksek sesle Kur’ân okuyor,
müþrikler bundan rahatsýz oluyordu. Çünkü o, Al-
lah’ýn âyetlerini okumaya baþladýðýnda kendini tu-
tamýyor, içli içli aðlýyordu. Yanýk yanýk okuyor,
okudukça gözyaþlarýna boðuluyordu.
Kureyþ kabilesinin kadýnlarý ve gençleri önce
þaþkýn þaþkýn baktýlar ona. Hepsi merak içerisindey-
di. Kendi aralarýnda konuþmaya baþladýlar.
– Tuhaf, bu adam ne okuyor böyle?
– Sesi de çok içli…
– Bakýn bakýn! Ebubekir aðlýyor!
Kendisini izleyenlere aldýrmadý Hazreti Ebube-
kir. Zaten onlarý fark etmiyordu bile. Uzun uzun na-
maz kýldý. Okudu, aðladý. Ta yüreðinin derinlikleri-
ne yerleþtirdiði âyetler dinleyenleri hayran býrakýyor-
du. Daha da yaklaþtýlar. Öyle ki Hazreti Ebubekir’i
görebilmek için birbirlerini itip kakmaya baþlamýþ-
lardý.
Müþrikler bu durumdan hiç hoþlanmadýlar. Ka-
dýnlarýný ve gençleri etkileyen Hazreti Ebubekir’i
uyardýlar. Fakat o bu uyarýlara kulak asmadý.
Kur’ân’ý yüksek sesle okumaya, okudukça aðlamaya
devam etti. Tabi kadýnlar ve gençler de onu izleme-
ye… Müþrikler baktýlar ki iþ kötüye gidiyor, hepsi

29
bir olup Hazreti Ebubekir’in karþýsýna dikildiler.
Tehdit eden bir tavýr takýnarak niyetlerini söylediler:
– Ebu Kuhafenin oðlu! Artýk yaptýklarýna ta-
hammülümüz kalmadý. Eðer böyle açýktan ibadet
edeceksen bundan sonra senin için iyi olmaz, habe-
rin olsun!
Hazreti Ebubekir bu duruma çok üzüldü. He-
men Peygamber Efendimize koþup derdini anlattý.
– Ya Resûlûllah, müþrikler benim ibadetime
engel oluyorlar. Onlarýn tehditlerine kulak asacak
mýyým? Ne olur bana izin ver. Ýbadetime kimsenin
karýþmadýðý bir yere gideyim.
Peygamber Efendimiz ona Mekke’yi terk etme-
sini, Habeþistan’a gitmesini söyledi. Orada rahatça
ibadetlerini yapabilir, inancýndan dolayý sýkýntýlara
maruz kalmazdý.
Hazreti Ebubekir, vakit kaybetmeden yola
çýktý. Gönlü buruktu. Mekke’den ayrýlmak, biricik
dostunu yalnýz býrakmak ona zor geliyordu. Izdýrap
dolu düþüncelerle ilerlerken bir kabileye rastladý.
Kabilenin reisi olan Ýbnu Daðýnne onu görür gör-
mez tanýdý.
– Nereye gidiyorsun ey Ebubekir, diye sordu.

30
Hazreti Ebubekir hüzünle baktý Mekke’ye doðru.
Yüreðindeki özlemi kelimelerle bastýrmak istercesi-
ne anlattý derdini.
– Mekkelilerin baskýsýna dayanamayýp kaçmak
zorunda kaldým. Rahatça ibadet edebileceðim bir
yere gidiyorum.
Ýbnu Daðýnne Müslüman deðildi ama Hazreti
Ebubekir’i çok severdi. Güven veren bir ses tonuyla,
– Ey Ebubekir, diye söze baþladý. Senin gibiler
memleketlerinden ayrýlmamalý. Sen, yoksullara
yardým eden, akrabalarýný gözeten, insanlarýn
yardýmýna koþan, misafirperver bir insansýn. Mek-
ke’ye dön. Kendi memleketinde ibadet et. Ben seni
koruyacaðým!
Beraberce þehre girdiler. Ýbnu Daðýnne bir ak-
þam kapý kapý dolaþýp Kureyþ kabilesinin ileri ge-
lenlerini ziyaret etti. Gördüðü herkese ayný cümle-
leri söylüyordu.
– Ebubekir memleketinden kovulacak adam de-
ðildir. Yoksula yardým eden, akrabalarýný gözeten
birini yurdundan nasýl çýkarýrsýnýz? Þunu bilesiniz ki
Ebubekir bundan böyle benim himayem altýndadýr.
Ona kimse kötülük yapmasýn.

31
Mekkeliler bu adama saygý duyarlardý. Bu yüz-
den ona itiraz edemediler. Fakat bir þart ileri sür-
düler.
– Dediðin gibi olsun. Ebubekir kalsýn Mekke’de.
Ama ne olur, Rabbine kendi evinde ibadet etsin.
Evinin içinde namazýný kýlsýn. Ýstediði þeyleri oda-
sýnda okusun. Hiçbir zaman açýktan açýða yapma-
sýn bunlarý. Yoksa biz ondan rahatsýz oluruz. Çün-
kü Ebubekir ibadetlerini açýktan yapýnca bizim
kadýnlarýmýz, gençlerimiz ondan etkileniyor.
Ýbnu Daðýnne söylenenleri dinledikten sonra,
– Bu sözlerinizi kendisine ileteceðim. Ama þu-
nu bilin ki artýk Ebubekir benim korumam altýn-
dadýr. Ona dokunan karþýsýnda beni bulur!
Ýbnu Daðýnne, Hazreti Ebubekir’e gitti, müþ-
riklerin sözlerini anlattý. Bunun üzerine Hazreti
Ebubekir evine kapandý, ibadetlerini dört duvar
arasýnda yapmaya baþladý. Fakat fazla dayanamadý
buna. Evinin avlusuna bir mescit yaptý. Ýbadetleri-
ni bu küçük mescitte yapmaya devam etti. Her za-
man olduðu gibi yine Kur’ân okuyor ve sürekli að-
lýyordu.
Mescidin etrafýný saran meraklý insanlar onun
hâlinden yine etkilenmeye baþladýlar. Müþrikler bu

32
defa ona bir þey diyemediler. Çünkü Hazreti Ebu-
bekir Ýbnu Daðýnne’nin himayesindeydi.
Birinin himayesine alýnan adama hiç kimse
dokunmazdý. Bu gelenekten dolayý âdeta elleri
kollarý baðlýydý müþriklerin. Sonun da çareyi Ýbnu
Daðýnne’ye haber salýp onu Mekke’ye çaðýrmakta
buldular.
Ýbnu Daðýnne geldi. Müþrikler durumu anlat-
týlar.
– Biz, Ebubekir ibadetini evinde yapsýn diye se-
nin teminatýný kabul ettik. O ise sýnýrý aþtý. Avlusu-
na bir mescit yaptý. Orada açýktan açýða namaz ký-
lýyor, Kur’ân okuyor. Kadýnlarýmýz ve gençlerimizi
etkiliyor, dediler.
Burunlarýndan soluyorlardý âdeta. Ellerinden
gelse Hazreti Ebubekir’i bir kaþýk suda boðuvere-
ceklerdi. O kadar kýzgýndýlar. Putlara tapmak kalp-
lerini iyice katýlaþtýrmýþtý. Kararlý bir ses tonuyla ni-
yetlerini açýða vurdular.
– Ebubekir’i bundan alýkoy. Eðer evinin içinde
ibadetini yapýyorsa yapsýn. Yok eðer bunu kabul et-
miyorsa, himayeni geri aldýðýný söyle. Çünkü sana
saygýmýz var. Himaye ettiðin birine dokunmak is-
temeyiz. Ama o, böyle açýktan ibadet edecekse bu-
na asla izin vermeyiz.

33
Ýbnu Daðýnne bir þey demeden ayrýldý. Mekke-
liler bu defa çok sinirliydiler. Onlarla karþý karþýya
kalmak istemedi. Hazreti Ebubekir’i buldu ve ona:
– Seni hangi þartlarda himaye ettiðimi biliyor-
sun, dedi. Ya anlaþtýðýmýz þart üzere davranmaya
devam edeceksin ya da himayemi bana geri verdi-
ðini ilân edeceksin. Çünkü Araplarýn sözümden
döndüðümü iþitmelerini istemiyorum.
Hazreti Ebubekir zaten birinin himayesine gir-
mekten sýkýlmýþtý. Gayet emin bir þekilde:
– Al himayen senin olsun! Bana Allah’ýn hima-
yesi yeter, dedi.
Ýbnu Daðýnne, Hazreti Ebubekir’in sözlerini
duyar duymaz Kureyþlilere seslendi:
– Ey Kureyþliler! Ebu Kuhafe’nin oðlu benim
güvencemi geri vermiþtir. Bundan sonra benim için
ha siz ha o fark etmez! Ýstediðinizi yapýn, ben ka-
rýþmýyorum iþinize!
Sonra Hazreti Ebubekir Kâbe’ye doðru yürüdü.
Kureyþ’in cahillerinden biri karþýsýna çýktý. Fýrsat
bu fýrsat, diyerek baþýna toprak þaçtý. Hazreti Ebu-
bekir onun bu davranýþýna çok içerlemiþti. Etraftan
olayý seyredenlere dönerek onu þikâyet etti:

34
– Bu serserinin bana yaptýðýný görüyorsunuz de-
ðil mi?
Karþýsýndakiler umursamaz bir tavýrla cevap
verdiler:
– Bunu baþýna kendin getirdin! Sen de herkes
gibi olsaydýn ya… Neden kavminle ters düþtün ki?
Hazreti Ebubekir (radýyallahu anh) çok üzül-
müþtü. Ýnananlarýn bu kadar zalim olabilmesini
tertemiz gönlü kaldýramamýþtý. Yoluna devam
ederken dudaklarýndan þu cümleler döküldü:
– Ey Rabbim, Sen ne kadar da sabýrlýsýn! Ey
Rabbim, Sen ne kadar da sabýrlýsýn! Ey Rabbim,
Sen ne kadar da sabýrlýsýn!

* * *

35
HÝCRET ÝZNÝ

Kapý aceleyle vuruluyordu. Merakla kapýyý


açtýlar. Bir ýþýk süzüldü içeriye. Fakat bu, gün ýþýðý
deðildi. Hazreti Muhammed’in nuruydu! Gözler

36
kamaþtý bir anda. Hazreti Ebubekir endiþeli, kýzlarý
Hazreti Aiþe ve Esma da þaþkýndý.
Çünkü tuhaf bir durum vardý ortada. Ýnsanlarýn
en þereflisi, bu haneye her gün uðrardý ama bu sa-
atte ilk defa geliyordu. O güne kadar ya sabah, ya
akþam gelen Efendimiz, ilk defa öðle üzeri çalýyor-
du bu kapýyý. Çok önemli bir olay vardý o hâlde.
Hazreti Ebubekir merakla sordu.
– Ya Resûlûllah, hiç bu saatte hanemize uðra-
mazdýnýz; herhâlde önemli bir mesele var…
Peygamber Efendimiz etrafa bir göz attý. Haz-
reti Aiþe’yi ve Esma’yý fark etti. Kýsýk bir sesle,
– Onlarý dýþarý çýkar. Seninle gizli konuþacaðým,
dedi.
Hazreti Ebubekir güven veren bir eda ile,
– Ya Resûlûllah, ikisi de benim kýzlarým. Anam
babam sana feda olsun. Acaba iþin nedir?
– Cenab-ý Hakk, bana Mekke’den çýkmak ve
göç etmek için izin verdi.
Hazreti Ebubekir heyecanla atýldý.
– Ya Resûlûllah! Seninle gelmek için bana da
izin var mý, diye sordu.
– Ben de seni beraberimde götürmek için gel-
dim.

37
Hazreti Ebubekir gözyaþlarýna boðuldu. Að-
ladý, aðladý. Nihayet yaþlý gözlerini Peygamber Efen-
dimize çevirdi.
– Ya Resûlûllah, dedi. Sýrf bu günler için ay-
lardýr iki deveyi hazýr bekletiyordum. Bunlarýn bi-
rini sen al, dedi.
Peygamber Efendimiz deveyi ücretsiz kabul
etmedi. Bunun üzerine Hazreti Ebubekir,
– Anam babam sana feda olsun ya Resûlûllah,
tamam, parasýyla olsun. Yeter ki bir an önce gide-
lim buralardan!
Bütün hazýrlýklar tamamdý. Kýlavuzla anlaþýldý.
Ayrýca çobanlýk yapan Amir de onlara yiyecek
getirecek ve Mekke’deki geliþmelerin haberini
verecekti.
Perþembe günü Efendimiz ve Hazreti Ebubekir
evin arkasýndaki kapýdan dýþarýya çýktýlar. Sevr
Daðý’na doðru ilerlemeye baþladýlar.
Hazreti Ebubekir yolda çok endiþeliydi. Sürekli
olarak etrafý kolluyordu. Mekke’den çýktýklarýný bir-
ileri görmüþ olabilirdi. Eðer öyle bir durum varsa
tedbirli olmalýydý. Peygamber Efendimize gelebile-
cek herhangi bir tehlikeye karþý arkada kalýyordu.
Peygamber Efendimiz O’nun bu davranýþýný
fark edince,

38
– Ey Ebubekir, neden kâh önüm sýra, kâh ar-
kam sýra yürüyorsun öyle, diye sordu.
Hazreti Ebubekir sevgiyle baktý Peygamberimize.
– Ya Resûlûllah, bazen takip edildiðimizi düþü-
nüyorum. O zaman geriden geliyorum. Bazen de
onlarýn yol kenarýnda bize pusu kuracaklarýný düþü-
nüyorum. Bu yüzden de öne geçiyorum.
Efendimiz gülümsedi. Sevgi dolu bir sesle ko-
nuþtu,
– Bir tehlike baþ gösterdiðinde onu benim yeri-
me sen göðüslemek istiyorsun deðil mi?
Hazreti Ebubekir hiç tereddüt etmeden cevap
verdi.
– Evet, seni Hak Peygamber olarak gönderen
Allah’a yemin ederim ki sana bir zarar gelmesini is-
temiyorum. Senin baþýna gelecek her tehlikeyi ben
karþýlarým.
Maðara nihayet görünmüþtü. Dikkatli bir þekil-
de oraya týrmandýlar. Maðaranýn önüne geldiklerin-
de Hazreti Ebubekir yine endiþeliydi. Efendimize
dönüp,
– Ya Resûlûllah, dedi. Ýçeriye önce ben gireyim.
Ne olur ne olmaz. Burasý yýrtýcý hayvanlarýn yuvasý

39
da olabilir. Ýçerde yýlan çiyan vardýr belki. Sana bir
zararlarý dokunsun istemem.
Ýçeriye girdi. Etrafý yoklayýp düzenledi. Delik-
leri tespit etti ve elbisesinden yýrttýðý parçalar ile
oralarý týkadý. Ýçerinin temizliðinden ve güvenliðin-
den iyice emin olduktan sonra Peygamber
Efendimizi içeriye davet etti. Efendimiz eðilip ma-
ðaranýn küçücük aðzýndan güçlükle girdi. Uygun
bir yere oturdular.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesel-
lem) ve Hazreti Ebubekir maðarada Allah’ý an-
makla meþguldüler. Akþama doðru at kiþnemeleri
duyuldu. Bir süre sonra da Ümeyye’nin konuþ-
malarý duyuldu.
– Mekke’yi karýþ karýþ aradýk ama ortada yok-
lar. Hubel’e and olsun, yerin yedi kat dibine de gir-
seler bile bulacaðým onlarý!
Ýz sürücüsü etrafý dikkatle inceledikten sonra,
– Ýzler þu maðaraya doðru gidiyor, dedi.
Ebu Cehil heyecanla atýldý.
– O zaman ne duruyoruz? Haydi gidip yakala-
yalým!

40
Hep birlikte yamaçtan týrmanmaya baþladýlar.
Az sonra maðaranýn önüne gelmiþlerdi.
Hazreti Ebubekir endiþe içerisinde kývranýyor-
du. Nefesini tutmuþ, gözlerini maðaranýn giriþine
dikmiþti.

41
– Ya Resûlûllah, diye fýsýldadý. Bu adamlar bizi
yakalayacaklar! Baksana, bunlardan biri eðilip
ayaklarýnýn ucuna bakýverse bizi görecek! Allah’a
yemin ederim ki, ben kendim için kaygýlanmýyo-
rum. Bütün endiþem senin içindir.
Peygamber Efendimizde ise endiþeden eser
yoktu. Son derece sakin görünüyordu. Hazreti
Ebubekir’e,
– Korkma, dedi. Allah bizimle beraberdir.
Bu sýrada maðaranýn önündeki adamlar yeni-
den konuþmaya baþladýlar. Ümeyye sinirli bir þekil-
de izciye baðýrýyordu.
– Maðara aðzýndaki örümcek yuvasýný görmü-
yor musun? Buraya girmiþ olsalardý bu að bozulur-
du. Bizi boþ yere yordun.
Sonra atlarýna binip hýzla oradan uzaklaþtýlar.
Maðaranýn giriþindeki örümcek aðý ve yuva yapan
güvercin iki mukaddes yolcuya muhafýzlýk yap-
mýþlardý. Bu Allah’ýn apaçýk bir mucizesiydi. Allah
kendisine inananlarý koruyordu.

* * *

42
GERÇEK KILAVUZ

Peygamber Efendimiz ve Hazreti Ebubekir


pazartesi sabahý tuttuklarý kýlavuz eþliðinde maða-
radan ayrýldýlar. Medine’ye hicret ederken Mekke’ye
doðru özlemle bakýyorlardý. Hazreti Ebubekir bir

43
ara Peygamber Efendimizin dudaklarýndan dö-
külen þu cümleleri duydu.
– Ey Mekke, vallahi sen Allah’ýn yarattýðý yer-
lerin en hayýrlýsý, Allah katýnda en sevgili olanýsýn!
Bana senden daha güzel, daha sevgili vatan yoktur.
Kavmim, beni senden çýkarmamýþ olsaydý, senden
baþka bir yerde yurt yuva tutmazdým.
Vakit öðleye yaklaþmýþtý. Güneþ tam tepelerin-
den vuruyordu. Sýcakta yola daha fazla devam ede-
mediler. Hazreti Ebubekir etrafa bakýndý. Ýleride
bir kayalýk gördü.
– Þurada bir gölgelik var!
Hemen oraya koþtu. Kayalýðýn ancak bir insan
sýðacak kadar gölgesi kalmýþtý.
Hazreti Ebubekir eliyle gölgeliðin taþýný dike-
nini temizledi. Üzerindeki elbiseyi çýkarýp yere ser-
di ve Peygamber Efendimize seslendi.
– Ya Resûlûllah, buyrun biraz uzanýp dinlenin.
Yola sonra devam ederiz, dedi.
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)
onun bu fedakarlýðý karþýsýnda memnun olmuþtu.
Sonra hazýrlanan gölgeliðe uzandý.

44
Hazreti Ebubekir etrafa göz atmak için gezin-
tiye çýktý. Takip edilip edilmediklerini anlamak isti-
yordu. Çevrede gezinen genç bir çobana rastladý.
Çobana,
– Sütü olan koyun var mý, diye sordu.
– Var, dedi çoban.
– O hâlde bize biraz süt saðar mýsýn?
Çoban tanýmadýðý misafire,
– Neden olmasýn? Tabi ki saðarým, deyip ko-
yunlardan birini tutup getirdi.
Çoban su kaplarýndan birine süt saðdý. Hazreti
Ebubekir onu bir kaba boþalttý. Çobana teþekkür
edip Peygamber Efehdimizin yanýna geldi.
Efendimiz uyanýnca ikram edilen sütü içti.
Hazreti Ebubekir:
– Ya Resûlûllah, artýk gidelim mi, diye sordu.
Peygamber Efendimiz yerinden kalktý. Birlikte
eþyalarý deveye yükleyip yola koyuldular.

* * *

45
KUMA ÇAKILAN AT

Kureþyli müþrikler Peygamber Efendimiz ve


Hazreti Ebubekir’i yakalayana yüz deve vaat
etmiþlerdi. Gayet iyi iz süren Süraka, sahil yolunda
iki deveyle dört kiþinin gittiðini haber almýþtý. Hiç
vakit kaybetmeden atýný sahil yoluna çevirmiþ ve
kýsa sürede aradýðý kiþileri bulmuþtu. Süraka, uzak-
ta giden iki deveyi görünce atýný mahmuzlamýþ, toz
kaldýrarak onlara yaklaþmýþtý.
Hazreti Ebubekir uzaktan bir atlýnýn geldiðini
farkedince yüreði heyecanla çarpmaya baþladý.
– Ya Resûlûllah, bize doðru bir gelen var!
Peygamber Efendimiz oralý bile olmadý. Derin
bir teslimiyet içinde yoluna devam ediyordu. Oysa
arkadan gelen atlý onlara yetiþmek üzereydi. Haz-
reti Ebubekir telâþla Peygamber Efendimiz tekrar
uyardý.

46
– Ya Resûlûllah, adam bizi yakalayacak!
– Korkma, Allah bizimle beraberdir.
Adam iyice yaklaþmýþtý. Aralarýnda beþ on met-
re ancak kalmýþtý. Hazreti Ebubekir bu adamýn
Peygamber Efendimiz bir zarar vermek istediðini
anlamýþtý. Aðlamaya baþladý.
– Neden aðlýyorsun?
– Allah’a yemin ederim ki kendim için aðlamý-
yorum. Anam babam sana feda olsun, senin için
aðlýyorum, dedi samimi bir sesle.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz gelen
adama þöyle bir baktý. Bu, Süraka’ydý. Ödülü
kazanma hýrsýyla yola koyulmuþ, sonunda onlarý
bulmuþtu.
– Ýþte yakaladým sizi, diye baðýrýp atýný üzerle-
rine sürdü.
Tam bu sýrada Peygamberimizin sesi duyuldu.
– Allah’ým, bizi bu adamýn yapacaðý kötülük-
lerden koru!
Ayný anda Süraka’nýn atý karnýna kadar kuma
gömülüverdi. Hazreti Ebubekir þaþkýnlýk içerisin-
deydi. Süraka yere düþmüþ, doðrulmaya çalýþýyor-
du. Kendini toparladýktan sonra atýna tekrar
binip saldýrmak istedi. Fakat yine atýn ayaklarý

47
kuma saplandý. Atýn ayaklarýnýn saplandýðý yerden
dumanlar çýkmaya baþlayýnca Süraka,
– Biliyorum, baþýma gelenler sendendir, dedi.
Beni kurtarýrsan sizi takipten vazgeçeceðim.
Efendimiz Yüce Allah’tan Süraka’yý kurtar-
masýný diledi.
Süraka atýna binip, gitmeye davranýrken,
– Ýlerde benim çobanlarým var. Onlara söyleyin
ne kadar koyun deve varsa hepsini size versinler.
Medine’de gerek olur.
Peygamberimiz ona sevgiyle gülümsedi ve dua
etti. Sonra da,
– Bizim ihtiyacýmýz yok, dedi.
Süraka ayrýldýktan sonra yola devam ettiler. Ni-
hayet ýssýz çöl yollarý sona erdi. Ýnsanlara rastlama-
ya baþladýlar. Hazreti Ebubekir buralardan sýk sýk
gelip geçtiði için herkesi tanýyordu. Onlar,
– Yanýndaki kimdir ey Ebubekir, diye soruyor-
lardý.
Hazreti Ebubekir hiç tereddüt etmeden,
– Kýlavuzumdur, diyordu.
Peygamberimiz O’nu doðru yola çaðýrmýþ olan
gerçek bir kýlavuzdu. Hazreti Ebubekir doðruyu
söylüyordu.
* * *

48
MEDÝNE

Medineliler, Peygamber Efendimizi ve Haz-


reti Ebubekir’i eþi görülmemiþ bir coþkuyla

49
karþýladýlar. Onlarý evlerine buyur ettiler. Ken-
dilerine bu yüzden “Yardým eden” anlamýnda
“Ensar” denildi. Misafir ettiklerine de “Göç eden”
anlamýnda “Muhacir” denildi.
Hazreti Ebubekir’i Harice adýnda bir sahabi
evine davet etti. Bu, çok yardýmsever, güzel ahlâk-
lý ve seçkin bir Medineliydi. Hazreti Ebubekir, o
günden sonra Harice’nin evinde kalmaya baþladý.
Daha sonra Peygamber Efendimiz Muhacirleri,
Ensar’la kardeþ ilân etti. Hazreti Ebubekir’i de
evinde kaldýðý Harice ile kardeþ yaptý. Böylece
Hazreti Ebubekir ile Harice’nin dostluðu iyice
pekiþti.
Bu ara Müslümanlar Medine’de bir mescit yap-
maya karar verdiler. Böylelikle ibadetlerini bir ara-
da yapabilme imkâný olacaktý. Herkes mescidin
kendi arsasý üzerine inþa edilmesini istiyordu. Niha-
yet en uygun arsa belirlendi. Bu arsaya mescit
yapabilmek için tek bir mesele kalmýþtý. Bu arsa iki
yetim çocuða aitti ve onlarý ikna etmek gerekiyor-
du. Çocuklar,
– Ya Resûlûllah, biz bu arsayý sana hediye
ediyoruz. Bunu dilediðin þekilde kullan, dediler.

50
Peygamberimiz bu teklifi kabul etmedi. Ýlla ki
parasý ödenecekti. Hem de gerçek deðeriyle…
Fakat o kadar parayý nereden bulacaklarýný dü-
þünürlerken Hazreti Ebubekir,
– Ya Resûlûllah, Mekke’den gelirken yanýmda
beþ bin dirhem para da getirmiþtim. Bu arsanýn
parasýný müsaade ederseniz ben ödemek istiyorum,
dedi.
Hazreti Ebubekir, parayý ödedikten sonra mes-
cidin inþaatýna baþladýlar. Peygamber Efendimiz bu
inþaatta Hazreti Ebu Bekir ile omuz omuza çalýþtý.
Kerpiç taþýdý, harç karýþtýrdý.

* * *

51
CENNET MÜJDESÝ

Bir gün Peygamber Efendimiz evinde oturu-


yordu. Hazreti Ebubekir, Efendimiz’i görmek için

52
O’nun bahçe kapýsýna kadar gelmiþti. Ýçeriye gir-
mek için izin istedi. Peygamber Efendimiz, sahabi
efendimize gelenin kim olduðunu sordu. O da
eliyle Hazreti Ebubekir’i göstererek,
– Ebubekir’dir, dedi. Yanýnýza gelmek için izin
istiyor.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sallal-
lahu aleyhi vesellem):
– Onu içeriye al ve kendisini cennetle müjdele,
dedi.
Sahabi, Hazreti Ebubekir’e gülümseyerek,
– Ey Ebubekir, dedi. Allah Resûlü seni cennet-
le müjdeliyor!
Bu haber üzerine Hazreti Ebubekir’in yüreðini
bir sevinç kaplayýverdi. O an insanlarýn en talihlisi
oluvermiþti. Peygamber Efendimizin yanýna doðru
ilerlerken Allah’a þükrediyordu.

* * *

53
HAYIRDA YARIÞ

Bizans Ýmparatorluðu, Arabistan’a saldýrmak


için ordu hazýrlamýþ haberi üzerine hemen harekete
geçildi. Peygamber Efendimiz orduyu hazýr hâle
getirmek için sahabilerin yardýmýna baþ vurdu.

54
Hazreti Ömer bütün malýný hesapladý. Sonra Efen-
dimizin huzuruna çýktý. Peygamberimiz ona,
– Ey Ömer, sen ne getirdin, diye sordu.
Hazreti Ömer:
– Bütün malýmýn yarýsýný getirdim ya Resûlûllah,
dedi.
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz,
– Çocuklarýna ne býraktýn, diye sordu
Hazreti Ömer:
– Buraya getirdiðim kadar da onlara býraktým,
sözü üzerine Efendimiz çok memnun olmuþtu.
Az sonra Hazreti Ebubekir göründü. Hazreti
Ömer içinden “Bu kez iyilik yarýþýnda Ebubekir’i
geçtim.” diye düþünüyordu. Allah Resûlü:
– Ey Ebubekir, sen ordu için ne getirdin, diye
sordu.
– Neyim var neyim yok, hepsini Allah yoluna
baðýþladým ey Allah’ýn Resûlü, dedi.
Bunun üzerine Peygamberimiz,
– Peki ailene ne býraktýn, diye sordu.
Hazreti Ebubekir:
– Onlara Allah ve Resûlünün sevgisini ve hoþ-
nutluðunu býraktým, diye cevap verdi.
Hazreti Ömer ve orada bulunanlar bir daha an-
ladýlar ki kimse Hazreti Ebubekir’i hayýr yarýþýnda
geçemezdi.

55
AÇLIK
Hazreti Ebubekir bir akþam çok acýkmýþtý.
Evde yiyecek bir þeyler aradý, ama bulamadý. Bir
süre ne yapacaðýný düþündü. Sonra evinden çýkýp

56
mescide doðru yürümeye baþladý. Etrafta kimsecik-
ler yoktu. Bir süre sonra Hazreti Ömer’le karþýlaþtý.
Þaþkýn þaþkýn bakýþtýlar. Hazreti Ebubekir:
– Ey Ömer, dedi. Seni Bu saatte evinden çýka-
ran nedir?
– Açlýk… Ya sen neden buradasýn?
– Ben de ayný sebepten…
Ýki dost bir yere oturmaya hazýrlanýyorlardý ki
Peygamber Efendimiz göründü. Efendimiz de
acýkýp, yiyecek bulamadýðý için evinden çýkmýþtý.
Oturup ne yapacaklarýný düþünüyorlardý ki Pey-
gamber Efendimiz:
– Kalkýn Ebul Heysem’e gidelim. O bize bir
þeyler ikram eder, dedi ve üçü birden yola koyul-
dular.
Ebul Heysem’in evinde sessizlik hakimdi o gün.
Ev ahalisi yatmaya hazýrlanýyordu. Ebul Heysem’in
küçük oðlu bir ara duyduðu sese kulak kabarttý.
Kapý vuruluyordu. Arkasýndan bir ses geldi.
– Ebul Heysem!
Çocuk yataðýndan doðruldu, babasýna seslendi.
– Baba, Hazreti Ömer kapýda. Bize sesleniyor.

57
Ebul Heysem:
– Yat oðlum, dedi. Yanlýþ duymuþsundur. Bu
saatte Ömer’in kapýmýzda ne iþi olabilir ki?
Çocuk yatmadý. Dikkatle dýþarýdaki sesleri din-
lemeye devam etti. Bu sýrada bir ses daha duyuldu.
– Ebul Heysem!
Çocuk babasýný sarsarak,
– Baba, bu Hazreti Ebubekir’in sesi, dedi. Pey-
gamber Efendimizin en yakýn arkadaþý kapýyý ça-
lýyor!
Ebul Heysem bir an düþündü. Bu saatte insan-
lar dýþarýya bile çýkmazdý. Az önce dediði gibi yine,
– Yat oðlum, dedi. Ebubekir bu saatte bize ne-
den gelsin ki? Sen yanlýþ duymuþsundur.
Çocuk yine yatmadý. Dýþardan gelen konuþma-
larý dinlemeye devam etti. Tam bu sýrada yüreklere
ferahlýk veren bir ses duyuldu.
– Ebul Heysem!
Çocuk bu sesi duyunca heyecanlandý. Yataðýn-
dan fýrlayýp kapýya koþtu. Bir yandan da sevinçle
babasýna sesleniyordu.
– Baba kalk! Resûlûllah evimize geldi!

58
Çocuk kapýyý açtý. Peygamber Efendimizi, Haz-
reti Ebubekir’i ve Hazreti Ömer’i karþýsýnda gördü.
Iþýl ýþýl gözlerini onlarýn yüzlerinde gezdirdikten
sonra,
– Hoþ geldiniz Ey Allah’ýn Rasûlü, dedi.
Bu sýrada Ebul Heysem de koþup gelmiþti. Ka-
pýdakileri görünce heyecanlandý. Âdeta eli ayaðýna
dolaþtý.
– Bu ne büyük þeref Ya Resûlûllah! Lütfen içe-
riye buyurun.
Çok geçmeden Ebul Heysem bahçesinden çeþit-
li hurmalar topladý. Hemen ardýndan da davarla-
rýndan birini kesip misafirleri için yemek hazýrlattý.
Her þeylerini Mekke’de býrakan bu üç büyük in-
sanýn açlýðýný gidermek onun için çok büyük bir
mutluluk olmuþtu.

* * *

59
HARAM LOKMA

Hazreti Ebubekir bir akþam çok acýkmýþtý.


Tam bu sýrada hizmetlisi çýkageldi. Elinde bir mik-
tar yiyecek vardý.

60
– Ey Ebubekir, bak sana bir þeyler getirdim.
Buyur ye, dedi.
Hazreti Ebubekir hizmetçinin verdiði yiyeceði
yemeye baþladý. Son lokmayý da aðzýnda çiðneyip yu-
tarken hizmetçinin bakýþlarýndaki tuhaflýðý fark etti.
– Hayrola? Niçin öyle bakýyorsun?
Hizmetçi þaþkýn bir þekilde cevap verdi.
– Sana ne zaman bir þey getirdiysem onu nereden
aldýðýmý sorardýn. Fakat bu defa sormadan yedin,
dedi.
Hazreti Ebubekir aðzýndaki lokmayý yuttuktan
sonra,
– Bu akþam çok acýkmýþtým, dedi. Onun için
sormadým herhâlde. Söyle bakalým, nereden gel-
miþti bu yediklerim?
Hizmetçi ellerini kavuþturup anlattý.
– Bilirsin, Müslüman olmadan önce muska filân
yazardým. Bir ev halký bana bir muska yazdýrmýþtý.
Ama parasýný o gün vermemiþlerdi. Bu gün evleri-
nin yanýndan geçiyordum. Baktým ki þenlik yapýyor-
lar. Hemen gidip parayý hatýrlattým. Verdiler...
Hizmetçi yaptýðý iþin yanlýþlýðýný bilmeksizin
anlatmaya devam ediyordu. Hazreti Ebubekir’se
renkten renge giriyordu.

61
– O parayla bu yiyecekleri temin ettim iþte.
Nasýl, tadýný beðendin mi, diye sordu.
Hazreti Ebubekir öfkelenmiþti. Telâþla,
– Eyvah, neredeyse beni helâk edecektin, diye
baðýrdý.
Parmaðýný boðazýna soktu. Kendini kusmaya
zorluyordu. Fakat ne kadar uðraþtýysa da kusamadý.
Hizmetçi þaþkýn þaþkýn olup biteni izliyordu. Onun
kusmaya çalýþtýðýný fark edince,
– Su iç, dedi. Ancak bol su içersen kusabilirsin!
Hazreti Ebubekir bardak bardak su içti. Tekrar
parmaðýný boðazýna soktu. Nihayet midesindekile-
ri çýkarabildi. Derin bir “Oh” çekti. Hizmetçi:
– Allah iyiliðini versin, dedi. Bunca eziyet sade-
ce yediklerini geri çýkarmak için miydi? Bunun ne
zararý vardý ki sana?
Hazreti Ebubekir elini yüzünü temizlerken ce-
vap verdi.
– Bu lokmalarla birlikte caným bile çýksaydý, yi-
ne de onu çýkarýrdým!
– !?
– Çünkü ben bir gün Resûlûllahýn þöyle dediði-
ni duydum: “Haramla beslenen vücudu ancak ateþ
temizler.”

62
Hizmetli, Hazreti Ebubekir’in kendisine kýzaca-
ðýný bekliyordu. Ama öyle olmadý. Hazreti Ebubekir
(radýyallahu anh) onun bu iþi kötü bir niyetle yap-
madýðýný biliyordu. Bu yüzden daha dikkatli olmasý
için nasihat etti.

* * *

63
HASTA ZÝYARETÝ

Bir gün Peygamber Efendimiz sahabileriyle ko-


nuþuyordu. Bir ara etrafa gözgezdirdi ve ardýndan,
– Bu gün içinizden kim oruç tuttu, diye sordu.

64
Sahabiler birbirine bakýyorlardý. Tam “Kimse
oruç tutmamýþ.” diye düþünüyorlardý ki Hazreti
Ebubekir’in sesini duydular.
– Ben bu gün oruç tuttum ey Allah’ýn Resûlü,
dedi.
Efendimiz gülümsedi. Ardýndan ikinci bir soru
sordu.
– Peki, içinizde bu gün hasta ziyaretine giden
biri oldu mu?
Cevap veren yine Hazreti Ebubekir oldu.
– Ben bu gün bir hastayý ziyaret ettim ya
Resûlûllah!
Peygamber Efendimiz bir soru daha sordu.
– Bu gün bir cenaze uðurlamaya katýlan var mý?
– Ben bu gün cenaze uðurladým ya Resûlûllah,
diye Hazreti Ebubekir cevap verdikçe Peygamberi-
mizin mutluluðu yüzünden okunuyordu.
– Peki aranýzdan biri bu gün bir yoksula bir þey-
ler verip onun karnýný doyurdu mu?
Cevap veren yine Hazreti Ebubekir’di.
– Ben bu gün bir yoksulu doyurdum.
Peygamberimiz sevgiyle baktý arkadaþýna ve
müjdeyi verdi.
– Bu güzel davranýþlarý bir güne sýðdýran adam
kesinlikle cennete girer!

65
TARTIÞMA

Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer’le tartýþ-


mýþtý. Hazreti Ömer ona kýzdý ve sýrtýný dönüp evine
gitti. Özür dileyerek peþi sýra gelen Hazreti
Ebubekir’in yüzüne kapýyý sert bir þekilde kapattý.
Bunun üzerine Hazreti Ebubekir endiþe içerisinde
Efendimizin yanýna koþtu.
Peygamber Efendimiz, onun geliþinden anla-
mýþtý bir þeyler olduðunu. Soran gözlerle baktý.
Hazreti Ebubekir olaný biteni bir solukta anlattý.
– Ya Resûlûllah, Ömer’le tartýþtýk. Galiba onu
incittim. Özür dilemek için peþinden gittim ama
affetmedi beni, diye yakýndý.

66
Peygamber Efendimiz:
– Allah seni affetsin ey Ebubekir, dedi.
Az sonra Hazreti Ömer göründü. Aceleyle ge-
liyordu. Hazreti Ebubekir’in kalbini kýrdýðýný dü-
þünüp yaptýklarýndan piþman olmuþtu.
Efendimizi kaþlarý çatýk bir þekilde kendine
bakar görünce ürperdi. Durumu fark eden Hazreti
Ebubekir araya girdi.
– Ya Resûlûllah, vallahi ben suçluyum, dedi.
Ömer’i ben kýzdýrdým.
Efendimiz kýzgýn bir þekilde Hazreti Ömer'e
seslendi.
– Arkadaþýma dokunmayýn! Arkadaþýma do-
kunmayýn! Ben insanlarý Allah’a çaðýrýrken hepiniz
beni yalanlýyordunuz. Oysa Ebubekir hiç tereddüt
etmeden yanýmda olmuþtu, dedi.

* * *

67
HER CANLI TADIYOR

Hazreti Ebubekir mescitte Peygamber Efen-


dimizi dinliyordu. Bir ara Efendimizin þöyle dediðini
duydu.

68
– Ey insanlar! Allah’a yemin ederim ki ben þim-
di Kevser Havuzu’nun baþýndayým. Þunu bilin ki,
Rabbim, bir kuluna “Ýstersen sana dünyayý vere-
yim.” dedi. Fakat O, ahireti tercih etti.
Bu sözler üzerine Hazreti Ebubekir’in tüyleri
diken diken oluverdi. Aðlayarak,
– Anam babam sana feda olsun ya Resûlûllah!
Babalarýmýzý, analarýmýzý, kendimizi, her þeyimizi
sana kurban ederiz, dedi.
Sahabiler bu sözlere bir anlam veremediler.
Hazreti Ebubekir niçin böyle söylemiþti ki? Fakat
bu sözlerin sebebi daha sonra anlaþýldý.
Kevser baþýnda kendisine dünya teklif edilen fa-
kat ahireti tercih eden kul Peygamber Efendimizin
kendisiydi. Hazreti Ebubekir, bunu daha ilk anda
anlamýþtý. Demek ki Efendimiz dünyadaki görevini
tamamlamýþ ve gidecekti.
Gerçekten de öyle oldu. Peygamber Efendimiz,
kýsa bir süre sonra hayata gözlerini yumuverdi.
Müslümanlar bir anda neye uðradýklarýný þaþýr-
dýlar. Peygamberimizin öleceðini o güne kadar hiç
düþünmemiþlerdi.
Hazreti Ömer kýlýcýný çekerek haykýrdý.

69
– Resûlûllah ölmedi! O sadece baygýnlýk geçiri-
yor. Kim O’nun öldüðünü söylerse, þu kýlýçla kel-
lesini uçururum!
Hazreti Ebubekir, Peygamber Efendimizin
mübarek yüzüne son kez baktý ve gözyaþlarý içinde,
– Ey Allah’ýn Resûlü, diye inledi. Yaþarken gü-
zeldin, vefat edince de güzelsin. Allah’a yemin ede-
rim ki Yüce Rabbim sana ikinci bir ölüm tattýrma-
yacaktýr!
Dýþarýya çýktý. Hazreti Ömer hâlâ þoktaydý.
– Kim O’nun öldüðünü söylerse boynunu vu-
rurum. O ölmedi!
Hazreti Ebubekir araya girdi.
– Sus ey Ömer! Otur yerine! Þunu bil ki O öldü
artýk…
Hazreti Ömer kabullenmiyordu bunu. Göz
yaþlarý içinde Hazreti Ebubekir’e bakarak,
– Sen de mi Ebubekir, sen de mi öyle söylüyor-
sun, diye inledi.
Hazreti Ebubekir cevap vermedi. Etrafýndaki
insanlara dönerek þöyle dedi.
– Ey insanlar! Kim Muhammed’e inanýyorsa
bilsin ki O ölmüþtür. Kim de Allah’a inanýyorsa bil-
sin ki Allah ölümsüzdür!

70
Hazreti Ömer sustu. Sahabiler bir kere daha
hüzünle sarsýldýlar. Herkes aðlýyordu. Hazreti Ebu-
bekir konuþmasýný sürdürdü.
– Siz bilmiyor musunuz ki, Yüce Rabbimiz
Kur’ân’da O’nun da diðer insanlar gibi öleceðini
duyurmuþtu. Allah Peygamberimize “Sen ölecek-
sin; senin ölümünü bekleyen müþrikler de ölecek!”
demiþti.
Oradakiler bu âyeti yeni duyuyor gibiydi. Haz-
reti Ebubekir Kur’ân’dan bu konuya iþaret eden
âyetleri okumaya devam etti.
– Muhammed ancak bir peygamberdir. Kendi-
sinden önce de bir çok peygamber gelip geçmiþtir.
Eðer O ölse ya da öldürülse, hemen geriye mi döne-
ceksiniz? Kim öyle yaparsa bilsin ki Allah’a bir za-
rar veremez. Allah þükredenlerin mükâfatýný vere-
cektir.
Hazreti Ömer kýlýcýný indirdi. Olduðu yere
çöktü. “Her canlý muhakkak ölümü tadacaktýr.”
anlamýndaki âyet tabi ki Peygamberimize de hitap
ediyordu.
* * *

71
MAAÞ

Hazreti Ebubekir halifeliðin ilk günlerinde


dýþarýya çýkmýþtý. Hazreti Ömer’le karþýlaþtý. Selâm-
laþtýlar. Hazreti Ömer:

72
– Nereye ey Müminlerin Emiri, diye sordu.
Hazreti Ebubekir:
– Pazara, diye cevap verdi.
– Pazarda ne iþin var?
– Mal alýp satacaðým. Eðer para kazanmazsam
çoluk çocuðumu neyle geçindireceðim?
Hazreti Ömer, duyduklarýna çok þaþýrmýþtý.
Koskoca devlet baþkaný nasýl olur da evinin geçim
derdini çekerdi? Hemen harekete geçti. Beraberce
Ebu Ubeyde’ye gittiler. Hazreti Ömer, durumu ona
da anlattý.
– Ey Ebu Ubeyde, dedi. Ebubekir sadece devlet
iþleriyle uðraþsýn. Geçim derdi çekmesin. Ona ha-
yatýný devam ettirecek kadar maaþ baðlayalým.
Ebu Ubeyde kabul etti. Fakat Hazreti Ebubekir,
– Allah sizin iyiliðinizi versin, dedi. Bu maaþ
bana helâl olmaz ki!
Israr ettiler. Devlet iþlerinin düzenli yürümesi
için bunun gerekli olduðunu dile getirdiler. Hazreti
Ebubekir içine sinmese de kabul etmek zorunda
kaldý. O günden sonra Hazreti Ebubekir ailesinin
ancak karnýný doyuracak kadar bir maaþ almaya
baþladý.

73
TEVAZU

Hazreti Ebubekir sokakta dolaþýrken kulaðý-


na gelen sese kulak kabarttý.

74
– Ebubekir, eskiden iþlerimizde bizlere yardým
ederdi. Artýk halife oldu. Bundan sonra bize yardým
etmez herhâlde, diyordu sesin sahibi.
Hazreti Ebubekir konuþan kýza döndü.
– Endiþelenme kýzým, dedi. Ebu Kuhafe’nin oð-
lu hiç deðiþmeyecektir. Ben her zaman olduðu gibi
yine iþlerinizi yapmaya devam edeceðim. Koyunla-
rýný ne zaman istersen yine saðarým, dedi.
Dediði gibi de yaptý. Sýk sýk gidip o kýza iþle-
rinde yardýmcý oldu. Bununla da yetinmedi. Ýhtiyaç
sahiplerini araþtýrýp hepsini tespit etti. Elinden gel-
diðince onlara yardýmcý olmaya çalýþtý.
Yine insanlara yardým etme düþüncesiyle evin-
den çýkmýþtý. Yolda kendi kendine: “Keþke bütün
yoksullarý doyuracak kadar varlýklý olsaydým.” diye
mýrýldanýyordu.
Yoldan giderken bir barakaya rastladý. Bu köh-
ne evde bir yaþayanýn olup olmadýðýný merak etti.
Kapýyý çaldýðýnda içerden yaþlý bir kadýnýn sesi du-
yuldu.
– Girin, kapý açýk!
Hazreti Ebubekir usulca açtý kapýyý. Merakla
içeriye baktý. Bir köþede oturmakta olan yaþlý ka-
dýný gördü. Kadýn:

75
– Gözlerim görmez benim, dedi. Ne istiyorsun?
Hazreti Ebubekir, onun durumuna çok üzüldü.
Kimi kimsesi olmadýðýný da öðrenince,
– Bundan sonra her sabah erkenden gelip ih-
tiyaçlarýný ben göreceðim, dedi.
O günden sonra yaþlý kadýnýn bütün ihtiyaç-
larýný karþýlamaya baþladý.

* * *

76
ORDU

P eygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi


vesellem) vefat etmeden önce bir ordu hazýrlamýþtý.
Bu ordunun komutanlýðýna da Üsame’yi getirmiþti.

77
Üsame o zamanlar henüz çok gençti. Çocukluktan
yeni çýkmýþtý. Peygamber Efendimiz bu ordu
hareket etmek üzereyken vefat etmiþti. Bunun
üzerine Üsame orduyu bekletti.
Hazreti Ebubekir, halife olur olmaz ordunun
harekete geçmesini emretti. Fakat Medine’nin o or-
duya ihtiyacý olabilirdi. Çünkü bazý topluluklar
Peygamber Efendimizin vefatýný fýrsat bilerek
Medine’ye saldýrabilirlerdi. Hazreti Ömer bu
düþünceyi dile getirdi.
– Ey Halife, ordu Medine’de kalsa…
Hazreti Ebubekir çok kararlýydý.
– Vallahi köpeklerin, kurtlarýn üzerime çullana-
caðýný bilsem yine de Resûlûllah’ýn hazýrladýðý
orduyu bekletmem. Çünkü orduyu Efendimiz ken-
disi hazýrladý. Bu yüzden de O nereye dediyse ordu
oraya gidecek!
Ordu içinde bazý insanlar genç birinin komutan
olmasýný kabullenemiyordu. Onlara göre, orduyu
daha yaþlý ve tecrübeli biri idare etmeliydi. Bu söy-
lentiler Hazreti Ömer’in kulaðýna kadar geldi.
Hazreti Ömer doðruca Hazreti Ebubekir’e gitti.
– Ey Müminlerin Emiri, dedi. Bazýlarý daha
yaþlý bir kumandan istiyor.

78
Hazreti Ebubekir yerinden sýçradý. Hazreti
Ömer’in yakasýna sarýldý.
– Ne diyorsun sen ey Hattab’ýn oðlu, diye hay-
kýrdý. Üsame’yi ben mi tayin ettim bu ordunun
baþýna? Onu Sevgili Peygamberimiz kendi elleriyle
ordunun baþýna yerleþtirmedi mi? Durum böyle
olduðu hâlde sen benden nasýl onun yerine baþka-
sýný koymamý istersin!
Hazreti Ömer ona hak verdi. Ordu, Üsame ko-
mutasýnda harekete geçti. Hazreti Ebubekir, ordu-
yu uðurlamak için askerlerle birlikte yürümeye baþ-
ladý.
Üsame ve arkadaþlarý at üzerindeydi. Devlet
baþkanýnýn yanýnda yaya olarak yürümesine gönlü
razý olmadý. Hemen atýndan inmeye davrandý. Fakat
Hazreti Ebubekir ona engel oldu. Bunun üzerine
Üsame, Hazreti Ebubekir’e bir at verilmesini em-
retti. Hazreti Ebubekir bunu da reddetti.
– Müsaade edin de ayaklarým Allah yolunda bi-
raz tozlansýn, dedi ve yoluna devam etti.
Bir süre yürüdükten sonra Hazreti Ebubekir
Üsame’ye dönüp,
– Ömer’in benimle birlikte Medine’de kalmasý-
na müsaade eder misin, diye sordu.

79
Üsame bir an ne diyeceðini bilemedi. Çünkü
Hazreti Ebubekir babasý yerinde biriydi. Üstelik
devlet baþkanýydý. Öyleyse Hazreti Ömer’in kal-
masý için izin istemek yerine “Ömer benimle kal-
sýn.” demesi yeterliydi. Ama o ordu komutanýndan
izin istiyordu.
Askerler de çok etkilenmiþti bu durumdan.
Böylelikle bazýlarýnýn Hazreti Üsame’ye duyduðu
güvensizlik ortadan kalkmýþ oldu. Üsame, Hazreti
Ömer için izin verdi.
Hazreti Ebubekir, orduya hitaben bir konuþma
yaptý. Sözleri tam bir Müslümanýn yapmasý gere-
ken þeylerdi.
– Ýhanet etmeyin! Kimseye kötülük yapmayýn!
Çocuklarý, kadýnlarý, ihtiyarlarý öldürmeyin! Yemiþ
veren aðaçlarý kesmeyin! Hayvanlarý gýdadan baþka
bir amaç için öldürmeyin. Yolda baþka dinden
insanlarýn din adamlarýna rastlarsanýz sakýn onlara
zarar vermeyin! Allah’ýn yardýmý sizinle olsun, diye
tavsiyelerde bulunduktan sonra askerleri uðurladý.

* * *

80
KUR’ÂN-I KERÝM
Herkes seviyordu Hazreti Ebubekir’i. Kimsenin
ondan bir þikâyeti yoktu. Devleti çok güzel idare ediy-
ordu. Peygamber Efendimizin vefatýndan sonra ortaya
çýkan ayaklanmalarý bastýrýp huzuru saðladý.

81
Kýsa zamanda ordular dört bir yana gidip yeni
yeni yerler fethettiler. Ýslâmiyet hýzla yayýldý. Fakat
bu fetihler için yapýlan savaþlarda bir çok kiþi þehit
olmuþtu. Bunlarýn çoðu da Kur’ân-ý Kerim’i ezbere
bilenlerdi.
Hafýzlarýn savaþlarda þehit olmasý Hazreti
Ömer’i endiþelendirdi. Bu endiþeyle Hazreti Ebu-
bekir’in karþýsýna çýktý.
– Savaþlarda bir çok hafýz þehit oldu. Kur’ân’ý
ezbere bilenlerin sayýsý hýzla azalýyor.
Hazreti Ebubekir de bu durumun farkýndaydý.
– Ne düþünüyorsun o hâlde, diye sordu.
– Hafýzlarý toplayalým, onlarýn ve diðerlerinin gö-
zü önünde Kur’ân’ý bir araya getirip kitaplaþtýralým,
teklifini yaptý.
Hazreti Ebubekir hemen itiraz etti.
– Ben Allah Resûlünün yapmadýðý bir þeyi yap-
maktan Allah’a sýðýnýrým.
Hazreti Ömer ýsrar etti. Yapýlacak olan iþin fay-
dalarýný anlattý. Sonunda Hazreti Ebubekir ikna ol-
du. Hemen hafýzlar çaðýrýldý. Sûreler tek tek yazýldý.
Kur’ân âyetleri artýk bir arada ve kitap hâlindeydi.
* * *

82
KAVUÞMA GÜNÜ
Hazreti Ebubekir atmýþ üç yaþýndaydý. Yani
Peygamberimizin vefat ettiði yaþta. Tam iki yýldýr
halifelik yapýyordu. Peygamber Efendimizden ayrý
oluþu Hazreti Ebubekir’i çok üzmüþtü. O’nun yok-
luðunun sýkýntýsýný her gün yaþamýþtý. Dostuna ka-
vuþacaðý günü iple çekiyordu. Bütün bunlara bir de
devlet yönetmenin aðýr yükü eklenince hastalandý.
Artýk son anlarýný yaþýyordu. Hastalýðý iyice aðýr-
laþýnca bayýldý. Hazreti Aiþe, babasýnýn baþucunda
aðlýyordu. Çok geçmeden ayýlan Hazreti Ebubekir
kýzýna sordu.
– Aiþe, Allah Resûlü hangi gün vefat etmiþti?

83
Hazreti Aiþe gözyaþlarý içinde cevap verdi.
– Pazartesi günü…
– Peki bu gün günlerden hangisi?
– Pazartesi…
Hazreti Ebubekir, Efendimizle ayný yaþta ve ay-
ný günde vefat etmeyi umarak,
– Allah’ým, dedi. Emanetini bu gün al, diye dua
etti.
Sonra Hazreti Aiþe’ye baktý.
– Þu üzerimdeki elbiseyi yýkayýn, týpký Peygam-
ber Efendimize yaptýðýnýz gibi beni de üç elbise içi-
ne sarýn. Öylece koyun kabrime, dedi.
Hazreti Aiþe güçlükle konuþtu.
– Ama o elbise eski…
Hazreti Ebubekir:
– Olsun, dedi. Yeni elbiselere ölülerden çok di-
rilerin ihtiyacý olur. Zaten ölülerin kefeni de mezar-
da çürüyecektir, dedikten sonra gözlerini tavana di-
kerek þöyle dedi.
- Allah’a þükürler olsun ki Müslümanlarýn baþý-
na geçtikten sonra onlarýn bir kuruþunu bile yeme-
dik. Yalnýz þu köle, þu su çeken deve ve þu kadife

84
kumaþ devlete aittir. Onlarýn hepsini iade et, diye
kýzýna vasiyet etti.
Hazreti Aiþe gözyaþlarý içinde babasýnýn bu
isteðini kabul etti.
Vefatýndan kýsa bir süre önce sahabinin ileri ge-
lenlerini çaðýrdý. Onlara Hazreti Ömer hakkýnda
neler düþündüklerini sordu. Hepsi de onun hak-
kýnda iyi þeyler düþünüyorlardý. Bunun üzerine
Hazreti Ebubekir þöyle dedi.
– Hattab’ýn oðlu Ömer’i kendi yerime halife ta-
yin ediyorum. Onu dinleyiniz ve ona uyunuz.
Sahebeler bu teklifi tereddüt etmeden kabul et-
tiler.
Hazreti Ebubekir Rabb’ine ve Peygamber
Efendimize kavuþtu. Geride miras olarak saðýlan
bir deve, bir de hizmetçi býrakmýþtý.
Cenazesi eþi tarafýndan yýkandý. Namazýný yeni
Halife Hazreti Ömer kýldýrdý. Ve nihayet bu þanlý
sahabi en yakýn arkadaþý olan Sevgili Peygamberi-
mizin yanýna defnedildi. Hayattayken hep omuz
omuza olduklarý gibi kabirde de yan yanaydýlar.
Hazreti Ömer, vasiyet üzerine devletin baþýna
geçtiðinde kendisine bir testi getirildi. Hazreti
Ömer merakla sordu.

85
– Nedir o?
– Hazreti Ebubekir’in hayattayken aldýðý maaþ-
larýn fazlasýdýr. Bunlarý sana teslim etmemizi vasi-
yet etti, dediler.
Hazreti Ömer testiyi boþalttý. Ortaya yýðýlan
bir miktar parayý görünce gözyaþlarýný tutamadý ve
þöyle dedi.
– Ey Ebubekir, Allah sana rahmet etsin! Ken-
dinden sonrakine yaþanmasý çok zor bir örnek
býraktýn, dedi.
O, çocukluðundan gençliðine, gençliðinden ih-
tiyarlýðýna kadar hep güzel yaþadý. Atmýþ üç yýllýk
ömrünü hep iyiliklerle süsledi. Allah ve Resûlü on-
dan memnun oldu, O da Allah ve Resûlünden…
Böylece peygamberlerden sonra insanlarýn en
büyüðü olma þerefini kazandý.
Onun hakkýnda Sevgili Peygamberimizin söyle-
miþ olduðu þu sözler kýyamete kadar unutulmaya-
caktýr.
– Hiç kimsenin, mükâfatýný vermediðimiz bir
iyiliði kalmamýþtýr. Yalnýz Ebubekir hariç! Onun
öyle iyilikleri vardýr ki, mükâfatýný Cenâb-ý Allah
kýyamet günü verecektir!
* * *

86

You might also like