Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 458

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

TÜRK İNKILAP TARİHİ ENSTİTÜSÜ

100. YILINDA BÜYÜK TAARRUZ

Editörler
Temuçin Faik ERTAN
Kadri UNAT

Ankara 2022
Ankara Üniversitesi Yayınları No: 769
Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları No: 68

ISBN: 978‐605‐136‐599‐2

ANKARA ÜNİVERSİTESİ BASIMEVİ


İncitaşı Sokak No: 10
06510 Beşevler / ANKARA
Tel: 0 (312) 213 66 55
Basım Tarihi: 30/12/2022
İÇİNDEKİLER

SUNUŞ
v

ÖNSÖZ
vii

Aykut ÇAĞLAK
BÜYÜK TAARRUZ ÖNCESİ HAZIRLIKLAR KAPSAMINDA İCRA EDİLEN
KONTR-İSTİHBARAT ve DEZENFORMASYON ÇALIŞMALARI
1

Fevzi ÇAKMAK
BÜYÜK TAARRUZ ÖNCESİ YUNANİSTAN'IN BATI ANADOLU’DAKİ
MUHTARİYET İLANI
37

Güzin ÇAYKIRAN
BÜYÜK TAARRUZ’A ON BİNLERİN ZAFER YÜRÜYÜŞÜ (14-24 AĞUSTOS 1922)
67

Emin KURT
BÜYÜK TAARRUZ İÇİN HAVA GÜCÜNÜ ARTTIRMA ÇABALARI
91

Duygu YILMAZ
HAZIRLIKTAN MÜTAREKEYE BÜYÜK TAARRUZ’DA JANDARMA
135

Erdal KORKMAZ
BÜYÜK TAARRUZ’DA BİRİNCİ ORDU HAREKÂTI
175

iii
Ahmet GÜLEN
HATIRALAR EKSENİNDE İSMET PAŞA’NIN BÜYÜK TAARRUZ
DÖNEMİNDEKİ FAALİYETLERİ
201

Murat KÖYLÜ
ALİ VERAN MUHAREBELERİNDEN SONRA YUNAN ORDUSU`NUN
ANADOLU`DAKİ TAHRİFATI
(Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in Raporu Işığında)
229

Hüsnü ÖZLÜ
BÜYÜK TAARRUZ SONRASI BATI ANADOLU VE İZMİR BÖLGESİNDE
ASKERÎ HAREKÂT VE SONUÇLARININ DEĞERLENDİRMESİ
273

Mekki ULUDAĞ
BÜYÜK TAARRUZ BOYUNCA İNGİLİZCE VE FRANSIZCA SÜRELİ YAYINLARDA
MUSTAFA KEMAL PAŞA
311

Orhan ÖZCAN
AVUSTRALYA BASININDA BAŞKUMANDAN MEYDAN MUHAREBESİ VE
BÜYÜK TAARRUZ
351

Muhammet Murat TEKEK


BAŞKOMUTAN TARİHİ MİLLÎ PARKI MEKÂNLARININ ÇOK YÖNLÜ
İNCELENMESİ: ŞEHİTLİKLER, ANITLAR, HEYKELLER, MÜZELER
(AFYON KOCATEPE BÖLÜMÜ)
403

iv
SUNUŞ
İtilaf devletleri, Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti’ni siyasi,
ekonomik ve askerî açıdan sınırlandırdı ve Türk topraklarının işgali için
uygun bir zemin hazırlamış oldu. Bunun bir sonucu olarak da mütarekeyi
takip eden günlerde geniş çaplı ve sistematik bir işgal süreci başladı. Bu
süreçte, özellikle de İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi,
Anadolu’daki direnişe ve milli örgütlenmeye ivme kazandırdı. “Kuvayı
Milliye Ruhu” olarak ifade edilen ve bağımsızlık yolunda emperyalizme
karşı topyekûn var olma mücadelesinin adı olan Türk milletinin bu savaşı,
tüm dünyaya örnek oldu.
Başkomutan ve Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa için Sakarya Meydan
Muharebesi’nden sonra önünde iki seçenek vardı: Birincisi Ankara
yakınlarında mağlup edilen Yunan ordusunun toparlanmasına meydan
vermeden genel saldırıyı hemen başlatmaktı. Meclis’te de bu görüşte olan
çok sayıda mebus ve komutan vardı. İkincisi ise yıpratıcı ve yorucu bir
çatışmadan kaçınarak tek ve kesin bir saldırı için uzun süre hazırlık
yapmak ve bunun sonunda taarruza geçmekti.
Sakarya Meydan Muharebesi’nde kazanılan zafere rağmen Türk
ordusunun da yıprandığının farkında olan Mustafa Kemal Paşa, tek
saldırıyla, tek bir hamleyle Yunan ordusunu Anadolu’dan atmak için uzun
ve gizli bir hazırlık dönemine girilmesini tercih etti. Türk tarafı son
barutunu dikkatli kullanmak istiyordu. Bu çerçevede düşmana karşı en
güçlü ve kalıcı darbeyi vurmak için bir yıl civarında devam eden gizli
hazırlıklardan sonra Büyük Taarruz, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle 26
Ağustos 1922’de başladı ve 30 Ağustos 1922 tarihli Başkomutan
Muharebesi ile kesin sonuca ulaşıldı. Başkomutan Meydan Muharebesi,
Türk başarısının kesin olduğunu gösterdi ve 1 Eylül’de Uşak, 9 Eylül’de
İzmir, 11 Eylül’de de Bursa işgalden kurtarıldı. Eylül ayının ortalarına
gelindiğinde Batı Anadolu ve Kuzeybatı Anadolu’daki Yunan işgalinde
bulunan şehirler kurtarıldı, Yunan ordusu Anadolu’dan tamamen çekildi.
2022, Büyük Taarruz’un yüzüncü yılıdır. Böylesi önemli olaylar ve dönüm
noktaları, toplumların ileriye doğru gerçekleştirecekleri hamleler için bir
tarihsel arka planı teşkil etmektedir. Bu nedenle Büyük Taarruz’un

v
yüzüncü yılı kapsamında Türkiye’de ulusal ve uluslararası ölçekli
akademik etkinlikler düzenlendi, anma programları yapıldı ve yayınlar
çıkarıldı.
Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü de kuruluş felsefesinin bir gereği olarak bu
bağlamda anma niteliğinde bir kitap yayınlamaktadır. Elinizdeki bu
kitapta yüzüncü yılını idrak ettiğimiz ve hafızalarda ilelebet canlı kalması
gereken Büyük Taarruz’u inceleyen kıymetli bölümler bulunmaktadır.
Söz konusu bölümlerde Büyük Taarruz, yerli ve yabancı birinci el
kaynaklar kullanılarak askeri, istihbari ve toplumsal boyutlarıyla 100 yıl
sonra yeniden ele alındı ve ileriye dönük kalıcı bilgiler aktarılması
hedeflendi. Kitabın oluşmasına katkıda bulunan bilim insanlarını tebrik
eder, kendilerine içten teşekkürlerimi sunarım.

Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR


Ankara Üniversitesi Rektörü

vi
ÖNSÖZ
Kurtuluş Savaşı’nda ülkenin işgalden kurtarılması için Doğu, Güney ve
Batı olmak üzere başlıca üç cephede mücadele edildi. Kesin sonuçlu
askeri başarının sağlandığı cephe ise Batı Cephesi olmuştur. Batı
Cephesi’nde başlangıçta, Birinci ve İkinci İnönü muharebelerinde kısmi
başarılar yakalanmasına rağmen, Kütahya-Eskişehir muharebelerinde
önemli kayıplar verildi. ütahya-Eskişehir muharebelerinin ardından,
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle, ordu Sakarya Nehri’nin
doğusuna çekildi ve geniş bir cephe hattında yeniden savunma düzeni
aldı. Bu gelişmeleri takip eden günlerde Türk ve Yunan kuvvetleri
arasında Sakarya Meydan Muharebesi gerçekleşti. 23 Ağustos-13 Eylül
1921 tarihleri arasında yaşanan, muharebenin sonucunda da Yunan
ordusu yenilgiye uğratıldı.
Böylelikle uzun yıllardan beri devam eden geri çekilme sona ermiş ve
taarruz sırası Türk ordusuna gelmişti. Başkomutan ve Meclis Başkanı
Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra önünde
iki seçenek vardı: Birincisi Ankara yakınlarında bozguna uğratılan Yunan
ordusunun toparlanmasına meydan vermeden genel saldırıyı hemen
başlatmaktı. Meclis’te de bu görüşte olan çok sayıda mebus ve komutan
bulunmaktaydı. İkinci yol ise yıpratıcı ve yorucu bir çatışmadan
kaçınarak tek ve kesin bir saldırı için uzun süre hazırlık yapmak ve bunun
sonunda taarruza geçmekti.
Sakarya Meydan Muharebesi’nde kazanılan zafere rağmen Türk
ordusunun da yıprandığının farkında olan Mustafa Kemal Paşa, tek
saldırıyla, tek bir hamleyle Yunan ordusunu Anadolu’dan atmak için uzun
ve gizli bir hazırlık dönemine girilmesini tercih etti.
Mustafa Kemal Paşa’nın bir hesabı daha vardı. O da Türk tarafının istediği
koşullarda bir mütareke ve ardından da barış antlaşması imzalamak. Bu
amaçla Sakarya zaferinden hemen sonra Hariciye Vekili Yusuf Kemal
Bey’i görüşmeler yapması için Avrupa’ya göndererek hem Türk tarafının
ateşkes ve barış için ilkelerini iletti hem de TBMM’nin diplomasiye açık
olduğunu ortaya koydu.

vii
Mustafa Kemal Paşa, ateşkes için Yunan ordusunun işgal ettiği yerleri
terk etmesini, barış antlaşması için ise Misak-ı Milli‘nin esas alınmasını
şart koşmuştu. Ancak Yusuf Kemal Bey Batı‘da yeterince ilgi görmedi. Bu
da Türklerin ne derece kararlı olduğunun yeterince anlaşılmadığını
gösteriyordu. Mart 1922’de İtilaf Devletleri mütareke ve barış
antlaşmasıyla ilgili önerilerini TBMM Hükümeti’ne ilettiler. Ama bu
önerilerde Türk tarafının talepleri neredeyse tümüyle görmezden
gelinmişti. Tek çare kalmıştı: Genel ve kararlı bir saldırıyla Yunan
ordusunu Anadolu’dan atmak!
Bu ortam, Batı Cephesi’ndeki taarruz hazırlıklarına hız verilmesini
kaçınılmaz kıldı. Beklemedik bir saldırı uğruna her şey göze alındı ve
Türk ordusunun ağırlığı gizli bir şekilde Eskişehir civarından Afyon’a
doğru kaydırıldı. Büyük Taarruz, Kocatepe’den Afyon üzerine 26
Ağustos’ta başladı. 30 Ağustos’taki Başkumandan Meydan Muharebesi,
Türk başarısının kesin olduğunu gösterdi ve Yunan ordusu dağıldı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutan olarak yönettiği ve hazırlık
aşamasından itibaren hem askeri hem de siyasi inisiyatif aldığı Büyük
Taarruz ile Kurtuluş Savaşı kesin bir başarıyla sonuçlandı. Böylelikle
bağımsız Türkiye devletinin uluslararası arenada tescillenmesini
sağlayacak olan diplomasi dönemi başladı.
2022 yılı böylesi büyük bir zaferin 100. yılı olarak öne çıkmaktadır. Bu
nedenle Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü de Büyük
Taarruz’un yüzüncü yılı anısına bir kitap yayımlayarak söz konusu
zaferin gelecek nesillere aktarılmasını amaçlamaktadır.
Hem topluma katkı yönüyle hem de bilimsel açıdan kıymetli olan bu
eserin hazırlanmasına katkıda bulunan editörler Prof. Dr. Temuçin Faik
ERTAN ve Doç. Dr. Kadri UNAT ile bölüm yazarlarına teşekkür ederim.

Prof. Dr. Mesut ÇAPA


Ankara Üniversitesi
Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü

viii
BÜYÜK TAARRUZ ÖNCESİ HAZIRLIKLAR
KAPSAMINDA İCRA EDİLEN
KONTR-İSTİHBARAT VE
DEZENFORMASYON ÇALIŞMALARI

Aykut ÇAĞLAK

 Dr., T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, a.caglak@vgm.gov.tr / aykut979@yahoo.com,


ORCID: 0000-0001-5843-7422.
Aykut ÇAĞLAK

2
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

Giriş
Büyük Taarruz, Milli Mücadele sırasında Türklerin Yunanlılar karşısında
taktik ve stratejik üstünlüğü hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak
şekilde ele geçirdiği, Türk tarihinin de önemli dönüm noktalarından biri
olan kritik bir savaş hamlesidir. Büyük Taarruz’un hazırlık sürecinin
askerî boyutu literatürde detaylarıyla incelenmiş olmasına rağmen bu
sürecin istihbari boyutunun yeterince incelenmemiş olduğu
görülmektedir. Bu çalışmada Türklerin Büyük Taarruz’a hazırlık
sürecinde gerçekleştirdikleri ve başlangıcından itibaren taarruzun
gidişatını da doğrudan etkileyen istihbari ön hazırlık çalışmalarının tarih
ve istihbarat disiplinlerinin metodolojik hassasiyetleri doğrultusunda
disiplinlerarası bir yaklaşımla analizi amaçlanmaktadır. Milli
Mücadele’nin kazanılmasında hayati rol oynayan istihbarat çalışmalarının
Büyük Taarruz’un hazırlık süreci çerçevesinde ele alınması bu sürece
istihbari bir perspektiften de bakılmasını olanaklı kılarak taarruz
hazırlıklarının çok boyutlu ele alınmasına katkı sağlayacaktır. Çalışmanın
ana argümanı, Büyük Taarruz’un hazırlık sürecinde icra edilen kontr-
istihbarat1 ve dezenformasyon çalışmalarının Türklerin Yunanlılar
karşısında kazandıkları zaferde belirleyici olduğudur.
Bu kapsamda çalışmada ilk olarak Türklerin Büyük Taarruz öncesinde
hangi istihbarat organizasyonlarıyla sahada aktif olduğu üzerinde
durulmakta, daha sonra ise Büyük Taarruz öncesi askerî hazırlıklarla
eşgüdümlü olarak sürdürülen istihbari hazırlıkların yoğunlaştığı Batı
Cephesi’ne odaklanılarak, bu cephede gerçekleştirilen ve Büyük
Taarruz’un kazanılmasına direkt etki eden önemli istihbarat
çalışmalarına yer verilmektedir. Çalışma bu kritik istihbarat

1 “Kontr-istihbarat” (counter-intelligence) kavramı Türkçe literatürde çoğunlukla


“karşı istihbarat”, “istihbarata karşı koyma “ ya da kısaca “İKK”; “kontr-espiyonaj”
kavramı ise genellikle “karşı casusluk” ya da “casusluğa karşı koyma” şeklinde
kullanılmaktadır. Ancak “counter / kontr” ön ekinin “karşı” ya da “karşı koyma”
olarak Türkçe’ye çevrilmesi söz konusu iki kavramın sadece “defansif” yönünü ön
plana çıkarmakta bu da aynı zamanda “ofansif” tedbirleri de içeren kontr-istihbarat
ve kontr-espiyonaj faaliyetlerinin kavramsal ve teknik anlamda eksik karşılık
bulmasına sebebiyet vermektedir. Bu yüzden çalışmada, Milli İstihbarat Teşkilatı
(MİT) tarihinde Kurum’un resmî yapılanması içerisinde yer bulmuş olan “Kontr-
Komünizm Şefliği” ya da “Kontr-Terör Dairesi” gibi birimlerin isimlendirilmesinde
de kullanılmış olan “kontr” ön eki de baz alınmak suretiyle “kontr-istihbarat” ve
“kontr-espiyonaj” terimlerinin kullanımı tercih edilecektir.

3
Aykut ÇAĞLAK

çalışmalarını kontr-istihbarat ve dezenformasyon faaliyetleri ekseninde


analiz etmektedir. Kontr-istihbarata ilişkin başlık altında öncelikle
kontr-istihbaratın amacı ve kapsamına değinilmekte, ardındansa
Türklerin hasım güçlerin sağlıklı istihbarat üretiminin önüne ne oranda
geçebildiği ele alınmaktadır. Yunan istihbaratının Türk ordusunun üst
komuta kademesi çevrelerine sızma çabalarının nasıl sonuç verdiği;
İngiliz istihbaratının Türklerin savaş hazırlıkları hakkında
oluşturdukları istihbaratın ne derece isabetli olduğu; Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin kurumsal olarak dâhil olduğu ve kontr-istihbarat
çalışmaları kapsamına giren aktif kontr-espiyonaj faaliyetlerinin Büyük
Taarruz’u ne yönde etkilediği; “taktik baskın” üzerine kurgulanıp
hazırlıkları da bu yönde yapılan taarruzla ilgili olarak taarruz öncesinde
kimlerin ne kadar bilgilendirildiği gibi konular da bu başlık altında yer
bulmaktadır.
Büyük Taarruz öncesindeki propaganda çalışmaları kapsamında icra
edilen dezenformasyon çalışmalarının değerlendirildiği başlık altında
ise ilk olarak propaganda ve dezenformasyon kavramları açıklanmakta,
sonrasında ise Büyük Taarruz’un kazanılmasına direkt etki eden
dezenformasyon çalışmalarına yer verilmektedir. Kocaeli Grubu
üzerinden kurgulanan dezenformasyon operasyonu ve gerçekte var
olmayan 19. ve 20. Türk tümenleri; Mustafa Kemal’in de bizzat dâhil
olduğu ve tüm dünyanın dikkatini İzmit bölgesine ve Kocaeli Grubu’na
çeken dezenformasyon hamleleri serisi; Büyük Taarruz’a hazırlık
safhasında Türklerin dezenformasyona verdiği önemi belgeleyen İkinci
Ordu Komutanlığı’nın 8 Ağustos 1922 tarih ve 1932 numaralı resmî
yazısının analizi; Büyük Taarruz öncesi hazırlık sürecinin belki de en
çok bilinen, dezenformasyon ve kontr-istihbaratla ilintili de motifler
taşıdığından konumuz açısından da önem arz eden, ordu
komutanlarının davet edildiği “futbol maçı” ve Ankara’da düzenleneceği
basın tarafından ilan edilen “çay ziyafeti” hadiselerinin istihbari yönü bu
başlık altında ele alınan konular arasında yer almaktadır. Büyük
Taarruz’un kazanılmasında askerî hazırlıklar kadar bu hazırlıklarla
eşgüdümlü ve iç içe yürütülen kontr-istihbarat ve dezenformasyon
çalışmalarının önemli rolü olmuştur. Dolayısıyla Türklerin taarruza
hazırlık sürecinin istihbari boyutu vurgulanmaya ve üzerinde özel
olarak durulmaya değer bir görünüm arz etmektedir.

4
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

1. Büyük Taarruz Öncesinde Aktif Durumda Olan Türk İstihbarat


Organizasyonları
Türk askerî ve siyasi karar alıcılar Milli Mücadele döneminde
tercihlerini, irili ufaklı, resmî ya da gayriresmî, ama her halükârda
merkezî güçle uyumlu çok sayıda istihbarat organizasyonuyla sahada
yer almaktan yana kullanmışlardır. Koruyucu güvenliği de sağlayan bu
taktiksel anlayış, Türk istihbaratının Milli Mücadele’deki
formasyonunun hasım devletler tarafından çözümlenmesini de
zorlaştırmıştır. Türk istihbaratının Milli Mücadele döneminde
sorumluluk üstlenmiş ve istihbarat çalışmalarına birbirinden farklı
ağırlıkta ve boyutta katkı yapmış en önemli organizasyonları; Karakol
Cemiyeti, Zâbitan, Yavuz, Hamza ve Felah Grupları, Askeri Polis
Teşkilatı, Tedkik Heyeti Amirlikleri, Emniyet-i Umumiye Müfettişlikleri,
Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi, Müdafaa-i Milliye
Teşkilatı, Müsellah Müdafaa-i Milliye Teşkilatı, Mim Mim Grubu,
Muavenet-i Bahriye Grubu, İmalat-ı Harbiye Grubu, Geçit Teşkilatı,
Berzenci Grubu, Namık Grubu, Beşler Grubu, Sebati Grubu, Vefa Grubu,
Yıldırım Grubu, Güneş Grubu, Mücahid Grubu, Ay Grubu, Muharip
Grubu, Müfreze-i Bahriye Grubu ve Bizci Grubu’dur.
Büyük Taarruz’un hazırlıklarının sürdürüldüğü tarihlerde söz konusu
istihbarat organizasyonlarından hepsinin aktif durumda olduğunu
söyleyebilmek mümkün değildir. Ancak Büyük Taarruz’a etki oranları
kesin olarak bilinmemekle birlikte, bu organizasyonlardan bazılarının
Büyük Taarruz’a giden süreçte faaliyetlerini devam ettirmekte oldukları
bilinmektedir. Örneğin, Ankara’nın onayı ile İstanbul’da 23 Eylül
1920’de kurulmuş ilk istihbarat grubu olan Hamza Grubu’nun devamı
olan Felah Grubu Büyük Taarruz’a hazırlık sürecinde aktif durumda olan
en önemli Türk istihbarat organizasyonları arasında yer almaktadır.2
Hamza Grubu ve Hamza Grubu’nun devamı olan, Mücahid Grubu ve
Muharip Grubu gibi Felah Grubu da Türk Genelkurmayı’na, Erkân-ı
Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne bağlıdır.3

2 Serdar Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi İstihbarat Faaliyetleri - Örnek Olay


İncelemeleri (1919-1922), Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2008, 55; Hamit
Pehlivanlı, Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Askeri Polis Teşkilatı, Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1992, 3-4. Pehlivanlı, Hamza Grubu’nun, Felah Grubu’nun çekirdeği
olduğunu ve Yüzbaşı Neşet Bey tarafından kurulduğunu söylemektedir. Pehlivanlı,
Askeri Polis Teşkilatı, 3-4.
3 Erdal İlter, Milli İstihbarat Teşkilatı Tarihçesi, Ankara: MİT Basım Evi, 2002, 14.

5
Aykut ÇAĞLAK

Ankara’ya subay ve cephane gönderilmesine ve istihbarat teminine


ağırlık veren, Damat Ferit Paşa tarafından Anadolu’ya gönderilen
ajanların listesini ele geçirerek Ankara’ya Erkân-ı Harbiye-i Umumiye
Riyâseti’ne gönderen; “Osmanlı Devleti Tasfiye Komisyonu”nun açtığı ve
devlete ait İstanbul depolarındaki malzemelerin satıldığı açık
artırmalara araya yabancıları sokarak katılım sağlayan ve bu
depolardan silah ve cephane temin eden Felah Grubu, Milli Mücadele
lehine yürütülen propaganda çalışmalarına da destek olan bir istihbarat
organizasyonudur. Milli Mücadele’ye destek veren ve Ankara’da
çıkmakta olan Anadolu’da Yeni Gün ve Hâkimiyet-i Milliye gibi
gazetelerin, yine Ankara’dan getirilen mecmua, beyanname ve kitapların
İstanbul halkına dağıtımının sağlanmasında Felah Grubu elemanları
aktif rol oynamıştır. Felah Grubu, ismini 31 Ağustos 1921’de almış ve
faaliyetlerine 4 Ekim 1923 tarihine kadar devam etmiştir dolayısıyla bu
istihbarat grubunun Büyük Taarruz öncesi hazırlıklar safhasında aktif
olduğunu; grubun, istihbarat faaliyetleri için faydalanılabilir pozisyonda
bulunduğunu kesin olarak söyleyebilmek mümkündür.4
Büyük Taarruz’a hazırlık sürecinde aktif olduğu kesin olarak bilinen bir
diğer önemli Türk istihbarat organizasyonu da Matbuat ve İstihbarat
Müdüriyet-i Umumiyesi’dir. Mustafa Kemal’in propagandaya verdiği
önemin kurumsal yansıması olan, istihbarat, propaganda ve basın yayın
faaliyetlerini kapsayan geniş çalışma alanıyla Milli Mücadele’ye önemli
katkılar sağlayan Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi Büyük
Taarruz öncesi hazırlıklar döneminde kendisinden faydalanılabilir
durumdadır. Müdüriyet, her ne kadar İrşad Encümeni ve Nasihat
Heyetleri de propaganda sahasında üzerlerine düşen görevi yapmaya
çalışıyor olsalar da halkı aydınlatma ve propaganda faaliyetlerinin
kurumsal bir çatı altında, daha planlı programlı şekilde yerine
getirilmesi amacıyla 7 Haziran 1920'de “Matbuat ve İstihbarat
Müdüriyet-i Umumiyesi Teşkiline Dair Kanun” ile kurulmuştur.5 Bu
kanunla, iç ve dış yayınlarla ilgili işler, istihbarat, halkı uyarma ve

4 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 58-59.


5 Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) ve Denetleme Başkanlığı Arşivi,
İSH-14, Kutu: 974, Gömlek: 3; 7 Haziran 1920 (07/06/1336); Server R. İskit,
Türkiye’de Matbuat İdareleri ve Politikaları, Ankara: Başvekâlet Basın ve Yayın
Umum Müdürlüğü Yayınları, 1943, 219; İzzet Öztoprak, Kurtuluş Savaşı’nda Türk
Basını, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1981, 42.

6
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

aydınlatma görevleri, İcra Riyaseti’ne bağlı olan Matbuat ve İstihbarat


Müdüriyet-i Umumiyesi’ne verilmiştir.6 Anadolu Ajansı da Matbuat ve
İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi aracılığıyla yürütmeye bağlanmıştır.7
Müdüriyet ayrıca İrşad Encümeni’nin görevlerinin büyük bir kısmını da
üzerine almıştır.8
Büyük Taarruz’a giden süreçte Türklerin bu önemli propaganda
aygıtına, Genel Müdürlük görevine 29 Kasım 1921’de atanan Ahmed
Ağaoğlu başkanlık etmektedir.9 Ağaoğlu, 29 Kasım 1921’de henüz
Kars’ta iken Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi genel
müdürlüğüne tayin olmuş, 26-27 Aralık 1921 gecesi aldığı bir telgrafla
Ankara’ya çağrılmış ve 26 Ocak 1922’de Ankara’ya ulaşmıştır.10 Ahmed
Ağaoğlu İngiliz istihbaratının yakın takibi altında olan bir isimdir ve
İngilizlerin elinde Ağaoğlu’nun Malta sürgünü olduğu dönem
öncesinden oluşturulmaya başlanmış kalın bir Ağaoğlu dosyası
mevcuttur. Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi Genel Müdürü
Ahmed Ağaoğlu’nun Büyük Taarruz’un başlamasından yaklaşık üç
buçuk ay önce, yani Türklerin taarruz hazırlıklarına devam ettiği süreçte
de bir İngiliz istihbarat raporuna konu olduğu görülmektedir: İngiliz
istihbaratının 15 Mayıs 1922 tarihli raporunda; Rus etkisinin
Anadolu’da arttığı, buna eski İttihatçılardan Yusuf Akçura ve Ahmed
Agayef’in (Ahmed Ağaoğlu) ortaya koyduğu enerjinin neden olduğu,
aynı zamanda Ankara yönetiminin son zamanlarda Sovyet yönetiminden
bol miktarda para almasının da Rus etkisinin Anadolu’da artmasına tesir
ettiği, Mustafa Kemal’in de Aralov’la görüş birliği içinde davrandığı
kaydedilmiştir.11 İngiliz istihbaratına göre Türkiye’deki Rus etkisinin
artmasının sebeplerinden biri, Türklerin en önemli propaganda
aygıtının başında olan Ağaoğlu’dur. Ahmed Ağaoğlu, 11 Ağustos 1923

6 Server R. İskit, Türkiye’de Matbuat Rejimleri, İstanbul: Matbuat Umum Müdürlüğü


Neşriyatı, Ülkü Matbaası, 1939, 221-222.
7 İskit, Türkiye’de Matbuat İdareleri, 226.
8 Betül Aslan, “Milli Mücadele Döneminde Halkı Aydınlatma ve Propaganda
Faaliyetleri Yürüten Önemli Bir Komisyon: İrşad Encümeni”, Atatürk Dergisi, 4/2
(2010), 125-148, 142.
9 İskit, Türkiye’de Matbuat İdareleri, s. 242.
10 Fahri Sakal, Ağaoğlu Ahmed Bey, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999, 39-40.
11 Salahi R Sonyel, Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin Türkiye’deki
Eylemleri, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1995, 256.

7
Aykut ÇAĞLAK

tarihine kadar Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi Genel


Müdürlüğü görevine devam etmiştir.12
Büyük Taarruz’un hazırlık sürecinde Felah Grubu ve Matbuat ve
İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi ile birlikte aktif olan Türk istihbarat
organizasyonlarından biri de Tedkik Heyeti Amirlikleri’dir. “A.P.” ya da
“P.” olarak da bilinen ve Türk Genelkurmayınca oluşturulan, başlıca
kuruluş amaçları arasında; Türk istihbarat organizasyonlarının düzenli
çalışmalarını sağlamak, kontr-espiyonaj çalışmaları kapsamında
özellikle de hasım güçlerin Türk ordusuyla ilgili haber ve bilgi
sızdırmasının önüne geçmek gibi hususların yer aldığı Askeri Polis
Teşkilatı’nın13 ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin
istihbarat ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan Tedkik Heyeti
Amirlikleri’nin14 faaliyetleri ile, Askeri Polis Teşkilatı’nın hatalarından
arındırılması ve Türk Genelkurmayı’nın istihbari etkinliğinin artırılması
da hedeflenmektedir.15 Tedkik Heyeti Amirlikleri, Batı Cephesi
Komutanlığı’nın 22 Haziran 1922 tarihli emrinden anlaşıldığı üzere
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’nin emriyle kapatılmış ve
Teşkilat’ın görevlerini Ordu Müfettişliklerinin İstihbarat Şubeleri
devralmıştır.16 Bir diğer ifadeyle Büyük Taarruz’un hazırlık aşamasında
Tedkik Heyeti Amirlikleri 22 Haziran’a kadar aktifken bu tarihten sonra
bu teşkilatın sorumlulukları Türk ordusunun istihbarat şubeleri
tarafından üstlenilmiştir. Bu noktada, Türk tarihi açısından kritik bir
dönemeç olan Büyük Taarruz’a gidilen süreçte Türk siyasi ve askerî
karar alıcıların ordunun istihbarat şubelerine güvenlerinin tam olduğu,
diğer taraftansa, Askeri Polis Teşkilatı’nda görülen bazı eksikliklerin
tamamlanması amacıyla kurulmuş olan Tedkik Heyeti Amirlikleri’nden
istihbarat alanında beklenen verimin sağlanamadığı yorumunu yapmak
da yanlış olmayacaktır.

12 İskit, Türkiye’de Matbuat İdareleri, 242.


13 Turkey - National Intelligence System: Organization and Policy Handbook, Washington
DC, USA: International Business Publications, 2016, 56.
14 Hamit Pehlivanlı, Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Tedkik Heyeti Amirlikleri, Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 1993, x.
15 Tuncay Özkan, MİT’in Gizli Tarihi, İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım, 2003, 149-
150.
16 Pehlivanlı, Tedkik Heyeti Amirlikleri, 60-61.

8
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

Mim Mim Grubu da Büyük Taarruz hazırlıkları sırasında aktif durumda


olduğu kesin olarak bilinen Türk istihbarat organizasyonları
arasındadır. Müdafaa-i Milliye Teşkilatı içerisinde Müsellah Müdafaa-i
Milliye Grubu ve Mim Mim Grubu olmak üzere iki grup vardır. Müdafaa-i
Milliye Teşkilatı bu iki grubun üst teşkilatı pozisyonundadır.17 Müsellah
Müdafaa-i Milliye Grubu, İstanbul’daki askerî inzibatları ve sivil polisleri
illegal olarak yönlendirmekte, Ankara’dan gelen talimatlara göre de
İtilaf Devletleri’nin askerî karargâhlarına baskınlar ve sabotajlar
düzenlemekte; Mim Mim Grubu ise daha ziyade haber alma, propaganda
ve sevkiyatlarla ilgili görevler üstlenmektedir.18 Mim Mim Grubu
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin istihbarat ihtiyacının
karşılanması noktasında da etkindir.19 Fevzi Paşa da bu grubun,
ordunun ikmalinde ve cephedeki başarılarında birinci derecede amil ve
etkili olduğu görüşündedir.20 2 Ekim 1923’te işgalci güçlerin İstanbul’u
terk etmelerini müteakip, 5 Ekim 1923’te Mim Mim, Felah Grubu ve
İzmit Hat Kumandanlığı ile birlikte kaldırılmış, Mim Mim Grubu
mensupları hükümet tarafından başarılı hizmetlerinden dolayı
ödüllendirilmişlerdir.21 Dolayısıyla Müdafaa-i Milliye Teşkilatı uzantılı
Mim Mim Grubu Büyük Taarruz öncesinde icra edilen istihbarat
çalışmalarına eklemlenebilecek ve destek verebilecek durumdadır.
Büyük Taarruz’un hazırlık dönemiyle ilgili olarak Karakol Cemiyeti için
ise ayrı bir parantez açmak gerekmektedir. Karakol Cemiyeti
kuruluşundan itibaren Anadolu’daki mücadeleye destek vermiş,
zamanla faaliyet alanını da genişleterek Milli Mücadele döneminin öne
çıkan Türk istihbarat organizasyonlarından biri olmuş ancak İttihatçı
liderlerle bağlantısından dolayı Mustafa Kemal’in her zaman temkinli
yaklaştığı bir istihbarat yapılanması olarak da dikkatleri üzerine
çekmiştir. Mustafa Kemal, Kara Vasıf ile Sivas Kongresi esnasında

17 Erdal Aydoğan, Asaf Özkan; “İstanbul’da Bir Ara Seçim: Yenibahçeli Şükrü Bey ile
Nurettin Paşa’nın Mebusluğu Meselesi ve İstanbul Gizli Grupları Arasındaki
Mücadele”, Belgi Dergisi 1/3 (2012), 323-341, 327-328.
18 Bülent Çukurova, Kurtuluş Savaşında Haberalma ve Yeraltı Çalışmaları, Ankara: Ardıç
Yayınları, 1994, 36-39.
19 Asaf Özkan, “Arkadaşlarının Kaleminden Mim Mim Grubu Reisi Topkapılı Mehmet
Bey”, Tarihin Peşinde 10 (2013), 29-62, 57-58.
20 Çukurova, Kurtuluş Savaşında Haberalma, 100.
21 Çukurova, Kurtuluş Savaşında Haberalma, 180-181.

9
Aykut ÇAĞLAK

görüşerek Karakol’un lağvedildiğini kendisine bildirmiştir ancak


Karakol’un İstanbul’daki Müslümanların korunması, askerî depolardan
alınan silahların Anadolu’ya gönderilmesi, Anadolu’daki hareket için
gerekli niteliklere sahip subay ve sivillerin Anadolu’ya intikal ettirilmesi
gibi faaliyetlerine devam ettiği de bilinen bir gerçektir.22 Dolayısıyla
Büyük Taarruz’a hazırlık aşamasının İstanbul’la bağlantılı istihbarat
çalışmalarının içerisinde, teşkilatları ya da grupları ortada olmasa da
Karakol ve Karakol’un devamı Zâbitan ve Yavuz Grubu orijinli istihbarat
elemanlarının rol almış olma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Karakol,
Zâbitan ve Yavuz teşkilat olarak aktifken bu teşkilatların Felah Grubu ile
ortak çalışma pratiğinin olması, Felah’ın da Büyük Taarruz öncesinde
aktif durumda olması, bununla birlikte Türk istihbarat teşkilatları
içerisinde zaman zaman eleman geçişliliğinin de olması Karakol-
Zâbitan-Yavuz zincirinde görev almış istihbarat elemanlarının Büyük
Taarruz’a hazırlık sürecinde aktive edilmiş olma ihtimalini
güçlendirmektedir. Ayrıca Milli Mücadele sırasında Karakol’un Anadolu
ile bağlantısını, kumandanlığını daha önce Maltepe Atış Okulu
Müdürlüğü görevinde de bulunmuş olan Yenibahçeli Şükrü Bey’in
yaptığı Kocaeli’de bulunan Menzil Teşkilatı’nın sağladığı23 ve
İstanbul’dan Anadolu’ya askerî malzemelerin ve personelin
geçirilmesinde Menzil Hattı’nın Milli Mücadele’nin sonuna kadar
faaliyetlerini sürdürmeye devam ettiği de hatırlandığında Karakol
elemanlarının, Büyük Taarruz’un hazırlık sürecinde aktif olduğu ihtimali
daha da kuvvetlenmektedir.24
Mili Mücadele’ye önemli katkılar vermekle birlikte fazla ön planda
olmayan daha küçük hacimli istihbarat organizasyonlarından; Felah
Grubu ile bağlantılı olarak çalışan Türk deniz subaylarının kurduğu
Muavenet-i Bahriye Grubu25 ve Felah Grubu ile 23 Mayıs 1921 tarihinde
birleşmeye gidip 1923’ün Ekim ayına kadar Felah ile birlikte çalışan
İmalat-ı Harbiye Grubu da Büyük Taarruz öncesinde aktif durumda olan

22 Aydoğan, Özkan; “İstanbul’da Bir Ara Seçim”, 325-326.


23 Ergun Hiçyılmaz, Karakol - Türk Devrimi’nde Bir Gizli Örgüt, İstanbul: Destek
Yayınevi, 2012, 60-61.
24 Aydoğan, Özkan; “İstanbul’da Bir Ara Seçim”, 326.
25 Çukurova, Kurtuluş Savaşında Haberalma, 46.

10
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

Türk istihbarat organizasyonlarındandır.26 Tüm bu bilgiler ışığında,


Büyük Taarruz hazırlıklarına ne ölçüde etki ettikleri net olarak tespit
edilememekle birlikte Türk istihbaratının bu süreçte askerî harekâtlara
kolaylıkla eklemlenebilecek karakter ve alt yapıyı haiz, hareket
kabiliyeti yüksek, hazır ve faydalanılabilir organizasyonlara sahip
olduğunu söylemek mümkün görünmektedir.

2. Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıkların İstihbari Boyutu


Kütahya ve Eskişehir Savaşları’nda alınan yenilgi sonrasında Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkomutanlık yetkisini Mustafa Kemal Paşa’ya
vermiş (5 Ağustos 1921), Mustafa Kemal Paşa bu yetkiye dayanarak
Tekâlif-i Milliye (Milli Yükümlülükler) Emirleri’ni (7-8 Ağustos 1921)
yayımlamış, bir sonraki Yunan saldırısında Türkler bu sefer hazırlıksız
yakalanmayarak Sakarya Meydan Muharebesi’nde (23 Ağustos - 13
Eylül 1921) Türk tarihinin en büyük zaferlerinden birini kazanarak
Yunanlıları ağır bir yenilgiye uğratmışlardır.
Türk ordusu Sakarya zaferinin üzerinden fazla zaman geçmeden yeni bir
taarruz için hazırlıklara başlamıştır. Bu durum, Türklerin Anadolu’yu bir
an önce Yunanlılardan temizlemeye kararlı olduğunu göstermektedir.
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti 15 Ekim 1921 tarihinde Batı
Cephesi Komutanlığı’na ikmallerin mümkün olan en kısa sürede
tamamlanmasını ve kış başlamadan Yunanlılara bir darbe vurulması
gerektiğini bildirmiştir. Cephe Komutanı da bu yönde planlama
çalışmalarına başlamış ve plana ilişkin yazışmalarda bu plandan “Sad
Planı” olarak bahsedilmiştir. (“Sad”, taarruzun ana mihveri üzerindeki
Sandıklı’nın ilk harfidir.) Söz konusu taarruzun kısa süreli ve kesin
sonuçlu olması planlanmaktadır. Ancak Başkomutan Mustafa Kemal’in
10 Aralık 1921 tarihinde yaptığı denetlemede hazırlıklar yetersiz
bulunarak bu taarruzdan vazgeçilmiş, hazırlıklara 1922’nin ilkbaharında
taarruz edilecek şekilde devam edilmesi kararlaştırılmıştır.27
Mustafa Kemal uzun bir hazırlık evresinin ardından taarruza
geçilmesinin uygun olacağını düşünmektedir ve bu düşüncesini 6 Mart

26 Mesut Aydın, Milli Mücadele Yıllarında İstanbul’da Faaliyet Gösteren Gizli Gruplar,
Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, 1989, 91-92.
27 Mehmet Çanlı, Milli Mücadele’de Uygulanan Askerî Strateji, Doktora Tezi, Hacettepe
Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, 2019, 343-344.

11
Aykut ÇAĞLAK

1922 tarihli Meclis konuşmasında “Ordumuzun kararı taarruzdur ancak


bu taarruzu tehir ediyoruz. Hazırlığımızı tamamen bitirebilmemiz için
biraz zaman lazımdır” cümleleriyle dile getirmiştir. Mustafa Kemal’e
göre yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz yarardan çok
zarar getirecektir.28
Türk Başkomutanın Büyük Taarruz öncesi yapmayı düşündüğü
hazırlıklar ve almayı düşündüğü tedbirler, askerî hazırlıklar ve askerî
tedbirlerden ibaret değildir. Türk ordusu Büyük Taarruz öncesinde
Mustafa Kemal liderliğinde askerî hazırlıklarla eşgüdümlü olarak yoğun
bir istihbari hazırlık sürecine de girmiştir. Türkler, Büyük Taarruz’un
kazanılmasına doğrudan etki edecek istihbarat çalışmalarında özellikle
kontr-istihbarat ve dezenformasyon üzerine odaklanacak, bu iki
alandaki çalışmaların etkisi Büyük Taarruz’un başladığı andan itibaren
kendisini güçlü bir şekilde hissettirecektir.

2.1. Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen


Kontr-İstihbarat Çalışmaları
Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasında, taarruz hazırlıklarının
hasım güçler tarafından bilinmesinin ya da çözümlenebilmesinin önüne
geçen kontr-istihbarat çalışmalarının ve bu çalışmalar kapsamında icra
edilen kontr-espiyonaj faaliyetlerinin önemli rolü olmuştur. Kontr-
istihbarat faaliyetleri devlet güvenliğini doğrudan ilgilendiren askerî,
siyasi, ekonomik, teknolojik, endüstriyel sırların hasım istihbarat
organizasyonları tarafından ele geçirilmesini engellemek amacıyla
uygulamaya konulan koruyucu ve gizli faaliyetlerdir. Hasım güçlerin her
türlü espiyonaj, sabotaj ya da terör eylemlerinin engellenmesine yönelik
olarak icra edilen istihbarat çalışmaları da “kontr-istihbarat”ın
sorumluluk sahasına girmektedir. Dolayısıyla kontr-istihbarat çalışma-
ları, tüm kontr-espiyonaj, kontr-sabotaj ve kontr-terör faaliyetlerini
kapsamaktadır.29

28 Temuçin Faik Ertan, Necdet Aysal, Alper Bakacak, Hasan Dinçer, Kadri Unat,
Başlangıcından Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara: Siyasal Kitabevi,
2012, 141.
29 Bu faaliyetler içerisinde hasım gücün espiyonaj niyetlerini, kapasite ve kabiliyetlerini,
somut espiyonaj çabalarını tespit edip tanımlamayı, ardında da değerlendirmeye alıp
etkisiz hale getirmeyi amaçlayan kontr-espiyonaj faaliyetleri özel önem arz etmektedir.

12
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

Büyük Taarruz öncesi genel duruma bakıldığında Türklerin hem


Yunanlılarla hem de İngilizlerle çetin bir istihbarat mücadelesi
içerisinde olduğu görülmektedir. Yunan istihbaratının Büyük Taarruz’un
gerçekleşeceği Batı Cephesi’ne yönelik olarak yürüttüğü istihbarat
faaliyetleri genellikle savaş sahasına yakın köylerde yaşayan
insanlardan haber ve bilgi teminine dayanmaktadır. Yunan
istihbaratının Büyük Taarruz öncesinde Türk ordusunun savaş
stratejisinin oluşturulduğu üst komuta kademesi çevrelerinden haber ve
bilgi temini noktasında, herhangi bir sızma faaliyeti icra edememiş
olması Türkler için önemli bir kontr-istihbarat başarısıdır.30 Haber ve
bilgi temininde zorluk yaşayan Yunanlılar istihbarat açıklarını
kapatabilmek için İngiliz istihbaratından destek almışlar fakat İngiliz
istihbaratının odağında genellikle cephedeki gelişmelerden ziyade
Ankara’daki siyasi gelişmeler ve özellikle de Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ndeki gizli oturumlar olduğundan İngilizlerin Yunanlılarla
istihbarat paylaşımı da genellikle Türk siyasi gelişmelerini temel alan
istihbarat paylaşımları şeklinde olmuştur. Ekim 1921 - Eylül 1922
arasında İngiliz istihbaratı İstanbul üzerinden İngiliz İşgal Komiserliği
aracılığıyla İngiliz hükümetine toplamda 17 istihbarat raporu
göndermiştir. Ancak bu raporların içeriğinde Türk ordusunun askerî
durumuna ilişkin düzenli ve sistematik değerlendirmeler
bulunmamaktadır.31
Siyasi istihbarata ağırlık verseler de Büyük Taarruz öncesinde Türklerin
savaş hazırlıkları hakkında en doğru haber ve bilgileri temin edebilecek
hasım güç İngilizlerdir ve İngiliz istihbaratı Türklerin askerî
hazırlıklarını da yakından takip etmeye çalışmaktadır. Ancak ilginç olan
nokta, Büyük Taarruz öncesinde İngiliz istihbaratının görüşünün;
Türklerin ikmal kaynaklarının kısıtlı olduğu ve taarruza geçecek güce
sahip olmadıkları yönünde olmasıdır. İngiliz istihbaratı ayrıca Türkler
taarruza geçmeye karar verse bile taarruzun gerçekleşmesi için uzun bir
zamana ihtiyaç olduğunu değerlendirmektedir. Bu durum İngiliz

30 Selim Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde Bir Dezenformasyon Başarısı: ‘Deli’ Halit
Bey’in 19. ve 20. Tümenleri”, Harp Tarihi Dergisi, 1 (2020): 73-93, 74. Erdoğan,
Sakarya Meydan Muharebesi’nden Büyük Taarruz’a kadarki 11 aylık süreçte
Yunanlıların ve İngilizlerin istihbarat çabalarının genellikle “siyasi boyutta”
gerçekleştiğine de ayrıca vurgu yapmaktadır. Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde”, 73.
31 Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde”, 74, 77.

13
Aykut ÇAĞLAK

istihbaratının Türk askerî hazırlıklarına ilişkin doğru haber ve bilgilere


erişiminin önüne geçildiğini, dolayısıyla Türklerin kontr-istihbarat
çalışmalarının etkili ve sonuç alıcı nitelikte olduğunu göstermektedir.
Dönemin basın yayın organlarında da, güçlü bir tahkimat yapan Yunan
ordusuna karşı Türk ordusu herhangi bir “yarma taarruzu”
gerçekleştirdiği takdirde böyle bir taarruzun Türkler için intihar
anlamına geleceğine dair yorumlar yer almaktadır. Bu durum da aynı
şekilde Türklerin kontr-istihbarat çalışmalarının Büyük Taarruz’un
hazırlık sürecinde başarılı bir şekilde sürdürüldüğünün kanıtları
arasında yer almaktadır.32
İngiliz istihbaratı Büyük Taarruz öncesinde Başkomutan Mustafa Kemal
Paşa’yı da yakın takibe almış durumdadır. Mustafa Kemal ve
beraberindeki heyetin Eskişehir-Bilecik-Sapanca-İzmit bölgesindeki
incelemelerine ve bu bölgede gerçekleştirilen askerî tatbikatlara ilişkin
İngiliz ajanlar ve bu ajanların kullandığı elemanlar tarafından yapılan
istihbarat çalışmalarının sonuçları İstanbul’daki işgal komutanlığı
yetkililerinden Bennett’in karargâhına iletilmektedir. İzmit bölgesinde
yapılan askerî hazırlıklarla ilgili olarak İngiliz istihbaratında, Türk
ordusunun buradan bir taarruz gerçekleştirerek direkt İstanbul’a
ulaşmayı hedefleyebileceği yönünde bir fikir oluşmuştur.33 İngiliz
istihbaratında böyle bir fikir oluş(turul)muş olmasını da bir kontr-
istihbarat başarısı olarak değerlendirmek mümkündür. Mustafa Kemal
ve beraberindeki heyet muhtemelen izlendiklerinden haberdardır ve
anlaşılan o ki İngilizlerin doğru haber ve bilgi temininin önüne geçilmiş
olmasının yanında dışarıya Türk ordusunun taarruz hedefinin direkt
İstanbul olacağına dair sahte bir görüntü de verilmiştir. Hâlbuki
Türklerin öncelikli hedefinin İstanbul değil Akdeniz olduğu, Mustafa
Kemal’in, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Yunan ordusunun
ana kuvvetlerinin imhasından sonra vereceği “Ordular! İlk hedefiniz
Akdeniz’dir. İleri!” emrinden anlaşılacaktır.

32 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 139. Yunanlıların durumunu da değerlendirmeye


alan İngiliz istihbarat kaynakları, Eskişehir-Afyon hattına çekilmiş olan ve bu
bölgede tahkimat yapan Yunan ordusunun sağ kanadının yapacağı bir taarruzun
başarılı olabileceğini raporlarına yansıtmışlardır. Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 139.
33 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 140. Yurtsever bu istihbaratın Yunan ordusuyla da
paylaşıldığı kanısındadır.

14
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

Türkler İngiliz istihbaratının çabaları karşısında genel olarak başarılı bir


kontr-istihbarat performansı göstermiş olsalar da zaman zaman
dönemin en güçlü istihbarat mekanizmasına sahip İngilizleri
engelleyemedikleri durumlar da olmuştur. Kontr-istihbarat
çalışmalarının önemli bir ayağı olan kontr-espiyonaj çalışmalarında
Türk istihbaratı özellikle de Meclis görüşmelerinin dışarı sızdırılmaması
noktasında etkisiz kalabilmiştir. Büyük Taarruz öncesinde İngiliz
istihbaratının yaptığı çalışmalar içerisinde en isabetli değerlendirmeler
İngilizlerin Türkiye’de faaliyet göstermek üzere oluşturdukları bir
istihbarat yapılanması olan Black Jumbo’dan (Kara Jumbo) gelmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gizli celselerinden haber ve bilgi
sızdırma başarısı göstermiş olan Black Jumbo, elde ettiği istihbari
verileri İngilizlerin İstanbul’daki istihbarat merkezine iletmektedir.34
Cephe gelişmelerini düzenli olarak raporlayan Black Jumbo’nun 14
Ağustos 1922 - 22 Ağustos 1922 tarih aralığına dair değerlendirmesi,
Türklerin Sakarya’nın doğusunda önemli bir askerî güç topladığı ve
Türk ordusunun çok kararlı göründüğü yönündedir. Bu değerlendirme,
İngiliz General Harrington’ı şaşırtan bir değerlendirmedir zira Black
Jumbo haricinde de birbirinden farklı kaynaklardan haber ve bilgi temin
eden İngilizler Türklerin yakın zamanda bir taarruz gerçekleştirmesini
beklememektedir.35 İngiliz komutanlara Türk ordusuna ilişkin olarak
giden bilgi ve haberler genellikle Türklerin savaş hazırlıklarının iyi
gitmediği yönündedir. Bu noktada İngilizlerin Anadolu’dan haber ve
bilgi temin ettiği istihbarat kaynakları içerisinde Black Jumbo’nun,
sağlıklı haber ve bilgilere erişimi olan, isabetli öngörüler üretebilme
kapasite ve kabiliyetine sahip güçlü bir istihbarat grubu olarak öne
çıktığını söylemek mümkündür.
Büyük Taarruz’un hazırlık sürecinde kontr-istihbarat çalışmalarının son
derece kritik olmasının başlıca sebebi, Mustafa Kemal Atatürk’ün
Nutuk’ta da vurguladığı üzere taarruz hamlesinin daha önceden

34 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 150; Üftade Çukurova, Kurtuluş Yıllarında İngiliz
Muhipleri Cemiyeti ve İngiliz İstihbaratının Çalışmaları, Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Üniversitesi, 1988, 52.
35 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 151. Yurtsever, Black Jumbo’nun elde ettiği bu
bilgilerin Yunan istihbaratıyla da paylaşıldığını savunmaktadır. Yurtsever, Milli
Mücadele Dönemi, 152. Ancak böyle bir istihbarat paylaşımının gerçekleşmiş
olduğuna ilişkin herhangi bir belge olmadığını da burada vurgulamamız gerekir.

15
Aykut ÇAĞLAK

belirlenmiş bir “strateji” doğrultusunda ve “taktik baskın” şeklinde


yapılacak olmasıdır. Bu yüzden taarruz hazırlıkları boyunca Türk
ordusunun yığınak ve hazırlıklarının gizli kalmasına, dolayısıyla da
kontr-istihbarat çalışmalarına büyük önem verilmiş, kontr-istihbarat
tedbirleri üzerinde hassasiyetle durulmuştur.36 Askerî birliklerin
gündüz köylerden ve örtü sağlayarak Yunan uçakları tarafından
görülmeyi engelleyen ağaçlık alanlardan intikali sağlanmış; taarruza
geçilmesi planlanan bölgelerde yolların düzeltilmesi gibi çalışmalara
girişilmiş, Yunanlıların dikkatini başka yöne çekmek için yanıltıcı
faaliyetlerde bulunulmuştur. Bu ve benzeri faaliyetlerdeki temel amaç
hasım gücün sağlıklı istihbarat üretiminin önüne geçmektir.37
Büyük Taarruz öncesinde icra edilen kontr-istihbarat çalışmalarına
Türkiye Büyük Millet Meclisi de katkı sağlamıştır. Meclis’in Sakarya
Meydan Muharebesi’nin bir ay öncesinden başlayan ve sonrasında da
devam eden aktif kontr-espiyonaj çabaları Türk istihbaratının Büyük
Taarruz öncesi gerçekleştirdiği genel istihbarat çalışmalarını
kolaylaştırıcı bir nitelik arz etmektedir. Kontr-istihbaratın önemli bir
parçası olan kontr-espiyonaj faaliyetlerinde temel amaç hasım güçlerin
espiyonaj faaliyetlerinin engellenmesidir. Salt “engelleme”ye yönelik
kontr-espiyonaj faaliyetleri pasif kontr-espiyonaj; espiyonaj faaliyetlerini
engellemenin ötesinde bu tür faaliyetleri fark edip “yemleyerek” yanlış
yönlendirmeye ve böylece hasmın espiyonaj tehdidini manipüle ederek
avantaja dönüştürmeye yönelik kontr-espiyonaj faaliyetleri aktif kontr-
espiyonaj olarak adlandırılmaktadır.
Milli Mücadele döneminde yabancı istihbarat teşkilatlarının temel
amaçlarından biri Türklerin bağımsızlık mücadelesinin gidişatı
hususunda doğru ve güvenilir haber ve bilgileri toplamak, bu doğrultuda
özellikle de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki genel durumla ilgili
bilgilere ve Meclis’teki görüşmelerin içeriğine erişebilmek olmuştur.
Ancak hasım güçlerin bu tür amaçlar doğrultusunda espiyonaj
faaliyetleri icra edebileceği ihtimaline karşı Türklerin de kontr-
espiyonaja yönelik hazırlıklar yapmış olmaları istihbaratın doğası
gereğidir.

36 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2004,
455.
37 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 140.

16
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

Sakarya Meydan Muharebesi’nin (23 Ağustos - 13 Eylül 1921)


başlamasından da önceye dayanan tarihlerden itibaren Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ndeki muhalif vekiller Türk ordusunun durumunun iyi
olmadığını meclis görüşmelerinde sık sık vurgulamakta ve bu konuda
ciddi eleştiriler dile getirmektedirler. Bu tür eleştirilerin dile getirilmesi
ve bu doğrultuda yaşanan tartışmalar doğaldır. Ancak ordunun zayıf
olduğuna ilişkin eleştirilerin “sıklıkla” dile getiriliyor ve tartışmaların da
ardı ardına ve aylarca yapılıyor olması espiyonaj çabalarını Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ne yönlendirmiş olan İngilizlerin ve Yunanlıların
yanlış enformasyona maruz bırakılmaya çalışıldığını ve aynı zamanda
Türk ordusunun gerçek gücünün de gizlenmesinin amaçlandığını
düşündürmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta, Meclis’teki
muhaliflerin ordunun iyi durumda olmadığı hatta kıpırdayacak yeri
olmadığı yönündeki görüşlerinin, düşmandan gizlemek için yoğun çaba
sarf ettikleri taarruz açısından faydalı olduğunu söylemiş olması da bu
düşüncenin doğruluğunu destekler niteliktedir.38
Türklerin Meclis eliyle aktif kontr-espiyonaj çalışmaları yapıyor
olabileceğinin farkına varan ilk kişi İngiliz Elçiliği baş çevirmeni
Ryan’dır. 1921’in Haziran ayında Mustafa Kemal’e Ankara'daki
İttihatçılar tarafından başarısız bir darbe girişiminde bulunulduğu
dedikoduları çıkmış, İngiliz kaynaklarının aldığı haberi İngiliz diplomat
Rattigan da Fransız kaynaklarından doğrulatmıştır. Ancak Ryan
İngiltere'ye yazdığı 8 Haziran tarihli raporunda, bu haberin kasıtlı
olarak çıkarılmış olabileceğini, Ankara’nın idareyi zayıf göstermek
istediğini, Meclis’teki mücadelenin yalnızca barış için Misak-ı Milli’den
ödün verilebileceğini düşünenlerle, hiçbir şekilde Misak-ı Milli’den ödün
verilmemesini isteyenler arasında bir çatışma olabileceğini ileri
sürmüştür. Ankara Hükümeti, Meclis görüşmelerini İngilizleri ve
Yunanlıları yanlış yönlendirmede kullanmış olmasının ödülünü Büyük
Taarruz sırasında da alacaktır. Büyük Taarruz’dan yaklaşık 20 gün önce
Batı Cephesi Kumandanlığına gönderilen bir gizli emirle, Türk tarafının
bir saldırı beklemekte olduğu ve taarruz etme niyetinde olmadığının
propagandasının yapılması istenecek, Ankara'da da taarruz hazırlıkları

38 Atatürk, Nutuk, 454-455.

17
Aykut ÇAĞLAK

gizlenerek taarruz hafta sonunda başlatılacak, Yunan ordusunun yardım


alması da bu ani hareketle engellenecektir.39
Meclis görüşmelerinin, hasım güçlerin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Meclisi’ne yönelik espiyonaj çabalarına karşı bir önlem olarak dışarıya
“kasıtlı” olarak farklı bir boyutta yansıtılması; Meclis içerisinden
derlediği haber ve bilgileri gizli servislerine aktaran casuslar ya da bu
casuslara bilgi temin edenlerin manipüle edilmesi ve Batı Cephesi
Kumandanlığından, saldırı beklendiği ve taarruz amaçlı hazırlık
yapılmadığı yönünde görüntü verilmesinin istenilmesiyle Türkler Meclis
eliyle, içinde dezenformasyon motifleri de olan başarılı aktif kontr-
espiyonaj çalışmalarına imza atmışlardır. Yabancı istihbarat
servislerinin çeşitli espiyonaj tekniklerini kullanarak Meclis
görüşmelerini ve Türk ordusunu takip eden kaynaklarından bilgi
sızdırabileceğinin farkında olan Türk siyasi karar alıcıların Meclis eliyle
bu tür aktif kontr-espiyonaj çalışmaları planlayıp uygulamış olmaları
dönemin Türk siyasi karar alıcılarının istihbarat algısı yüksek ve
istihbarat bilincine sahip kişiler olduğunu da kanıtlamaktadır.
Büyük Taarruz’un hazırlık süreci ülkenin genel güvenliğini doğrudan
ilgilendiren bir süreç olmanın ötesinde Türklerin Anadolu’daki
geleceğini de belirleyecek kadar kritik bir tarihsel süreç olmuştur. Türk
siyasi ve askerî karar alıcılar Büyük Taarruz hazırlıkları sırasında
yapılan gizli planların ya da taarruz hedeflerinin dışarıya sızmamasına
yönelik kontr-istihbarat çalışmalarını hassasiyetle uygulamaya
koymuşlar, taarruzun amaç ve boyutu hakkında sadece kritik görev ve
mevkilerde bulunan kişilerin bilgi sahibi olmasına olanak tanımışlardır:
Mustafa Kemal haricinde taarruzdan haberdar olan kişiler Temmuz ayı
sonu itibariyle sadece bazı ordu komutanlarıdır. Taarruz detaylarından
ise Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı haberdardır.
Ağustos ayının ilk günü Milli Savunma Bakanı da konuya ilişkin olarak
detaylı olarak bilgilendirilmiştir. Mustafa Kemal, taarruz emri verdiğini
Ağustos’un ikinci haftası içerisinde Ankara’da Bakanlar Kurulu ile de

39 Çukurova, Kurtuluş Savaşında Haberalma, 77-80. Çukurova’nın bahsettiği bu emir


İkinci Ordu Komutanlığı’nın 8 Ağustos 1922 tarih ve 1932 numaralı resmî yazısı
içeriğinde zikredilmektedir. Bu resmî yazıda dezenformasyona yönelik emirler daha
yoğun ve belirgin olduğu için İkinci Ordu Komutanlığı’nın söz konusu yazısı
çalışmamızda Büyük Taarruz öncesi dezenformasyon çalışmalarının ele alındığı
başlık altında detaylı bir şekilde incelenecektir.

18
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

paylaşmıştır.40 Taarruza ilişkin bilgi verilenlerden biri de Ekrem


(Baydar) Bey’dir.41 Mustafa Kemal, Ekrem Bey’e taarruzun tam olarak
hangi gün başlatılacağına ilişkin bilgi vermese de, yakın bir zamanda
taarruza geçileceğini söylemiştir. Türk Başkomutan ayrıca Ekrem
Bey’den İstanbul ve çevresinde bulunan işgalci güçlerin sıkı bir şekilde
takip edilmesini ve işgalcilerin son durumlarıyla ilgili bilgilerin süratle
cepheye ulaştırılmasını da istemiştir. Mustafa Kemal’in Ekrem Bey’e
verdiği bilgiler arasında, düşmanın casusluk faaliyetlerine engel olmak
için Cephe’nin Ankara ile olan irtibatının taarruzun başlamasından
itibaren kesileceği bilgisi de vardır: Sadece taarruzun başladığı bilgisi
Ankara’ya verilecektir.42
Büyük Taarruz’a dair yalnızca kritik mevkilerde bulunan kişilere ve
sınırlı bir şekilde bilgi verilmesi Türklerin kontr-istihbarat
hassasiyetinin en önemli göstergelerindendir. Bunun yanında, Mustafa
Kemal’in Ekrem Bey’e bildirdiği üzere; taarruzun başladığı haberinin
Ankara’ya verilmesinin ardından Cephe-Ankara irtibatının kesilecek
olması, sadece taarruz hazırlıkları esnasında değil taarruz sırasında da
Türklerin kontr-istihbarat üzerinde önemle duracağını göstermektedir.
Büyük Taarruz’u başarıya götüren en önemli unsurlardan biri Mustafa
Kemal’in taarruz öncesi ve sırasında gösterdiği kontr-istihbarat
hassasiyeti olmuştur.
Kontr-istihbarat çalışmaları, “taktik baskın” üzerine kurgulanmış ve
hazırlıkları da bu yönde yapılmış olan Büyük Taarruz için son derece
kritik öneme sahip çalışmalardır. İtilaf Devletlerinin Büyük Taarruz ile
ilgili gelişmelerden taarruz başladıktan iki gün sonra ve “kısmen” haber
almaya başlaması Türklerin kontr-istihbarat çalışmalarında göstermiş
oldukları başarının somut kanıtlarındandır.43

40 Atatürk, Nutuk, 454.


41 Ekrem (Baydar) Bey, kendi ifadesiyle, Milli Mücadele dönemi Türk istihbarat
organizasyonlarından Hamza Grubu’nun kurucusudur. Baydar, Mustafa Kemal’in
kendisinden İstanbul’da kalmasını ve burada destek kuvvet olarak istihbaratta
teşkilatlanmaya gitmesini istediğini iddia etmektedir. Ancak Aydın, Hamza Grubu’nu
Ekrem Bey’in kurmadığını, Ekrem Bey’in teşkilat kadrosunda da olmadığını, arşiv
belgeleriyle de kanıtlandığı üzere bu Grup’u kuranın Neşet Bey olduğunu ifade
etmektedir. Ekrem Bey’in Hamza Grubu’na katılış tarihi 1 Kasım 1920’dir. Mesut
Aydın, “Hamza Grubu (23 Eylül 1920 – 15 Aralık 1920)”, Atatürk Yolu Dergisi, 1/3
(1989), 371-394, 372-374.
42 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 141.
43 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 215-216.

19
Aykut ÇAĞLAK

2.2. Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen


Dezenformasyon Çalışmaları
Büyük Taarruz’un kazanılmasına direkt etki eden istihbarat
çalışmalarından biri de propaganda alanında icra edilen, hasım gücü
yanıltma ve bozma gibi temel amaçları haiz dezenformasyon
çalışmalarıdır. İstihbaratın temel fonksiyonlarından olan propaganda,
savaşta da barışta da geniş bir uygulama ve etki alanına sahiptir. Hedef
kitlenin belirlenmesi, isabetli temaların ve yöntemlerin, ayrıca uygun
propaganda vasıtalarının seçilmesi gibi konular propaganda plan-
lamasının ana unsurlarını oluşturmaktadır.44 Propaganda çalışmaları,
içerisinde dezenformasyon ve manipülasyon çalışmalarını da
barındırmakta ve bu yönüyle propaganda, istihbarat faaliyetleri
arasında reddedilemeyecek ve küçümsenmeyecek düzeyde önemli bir
rol oynamaktadır.45
Kavramsal açıdan bakıldığında propaganda, disinformation (dezen-
formasyon/bilgi çarpıtma) ve misinformation (yanlış bilgilendirme)
kavramlarının uluslararası literatürde hatalı olarak kullanılabildiği göze
çarpmakta dolayısıyla bu kavramların ne anlama geldiklerinin
netleştirilmesi gerekmektedir: Söz konusu kavramlardan disinformation,
“kasıtlı” olarak çarpıtılmış yanlış bilginin yine “kasıtlı” olarak
yayılmasını ifade etmektedir. Tarihsel açıdan bakıldığında
disinformation işleminin, devletin bilinmeyen resmî görevlileri ya da
diğer politik aktörler tarafından hedef ya da rakip kamuoyunun
güveninin sarsılması motivasyonuyla yapıldığı görülmektedir.
Misinformation’da ise doğru olmayan bilgi herhangi bir kasıt unsuru
olmaksızın yayımlanmaktadır. Misinformation’da kasıt unsuru
bulunmaması, disinformation’ın ise kasıtlı yapılması bu iki terimi keskin
bir şekilde birbirinden ayırmaktadır. Propaganda’da ise doğru ya da
yanlış bir propaganda bilgisinin resmî olarak duyurulması ve
yayılmasının çoğunlukla devletin “resmî” görevlileri ya da siyasi
muhalefet tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir. Amaç, halkın

44 Sait Yılmaz, Güvenlik ve İstihbarat, İstanbul: Alfa Basım Yayın, 2006, 150.
45 Chad W. Fitzgerald, Aaron F. Brantly, “Subverting Reality: The Role of Propaganda in 21st
Century Intelligence”, International Journal of Intelligence and CounterIntelligence 30/2
(2017), 215-240, 215-216. Fitzgerald ve Brantly makalenin genelinde propagandayı
dezenformasyon ile birlikte zikretmekte; propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerinin
günümüzde, insanlık tarihi boyunca daha önce hiç olmadığı kadar yaygın olduğu
görüşünü savunmaktadırlar. Fitzgerald, Brantly, “Subverting Reality”, 236.

20
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

desteğinin sağlanmasıdır. Ancak propaganda faaliyetlerinin geleneksel


kamu diplomasisinden farklı olduğunu da belirtmek gerekir.
Propaganda faaliyetlerinde rasyonel olmayan ikna yöntemleri de
kullanılabilmekte ve hedef kitlenin kavrayışına, anlama yetisine ve
politik bütünlüğüne zarar verilmesi amaçlanabilmektedir. Propaganda;
inandırmak ve cezbetmenin de ötesinde, zihinlerde şüphe yaratmayı,
bozmayı, bölmeyi ve dağıtmayı esas almaktadır.46
Türk Milli Mücadelesi döneminde propaganda, özel önem verilen,
Mustafa Kemal’in de üzerinde hassasiyetle durduğu bir çalışma alanı
olmuştur. Mustafa Kemal, Milli Mücadele sürecinde propaganda
çalışmalarının belirli bir sistematik ve kurumsal bir anlayış dâhilinde
yapılabilmesi için Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi gibi
tamamen propaganda odaklı çalışmalara imza atan bir organizasyonun
da yapılandırılmasını sağlamıştır. Milli Mücadele’nin geneline yayılan,
Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi başta olmak üzere irili
ufaklı tüm Türk istihbarat organizasyonlarının da katkı yaptığı
propaganda alanındaki çalışmalar Büyük Taarruz öncesinde de büyük
önem arz etmiştir.
Propaganda çalışmaları kapsamında icra edilen dezenformasyon
faaliyetleri Büyük Taarruz’u direkt etkileyen faaliyetlerdir. Türkleri
tarihlerindeki en kritik savaşlardan biri olan Büyük Taarruz’da başarıya
götüren en kritik propaganda hamleleri de “dezenformasyon”a
yöneliktir. Başkomutan Mustafa Kemal önderliğindeki Türk ordusu
Büyük Taarruz öncesinde planlı bir dezenformasyon faaliyetleri
sürecinin içindedir. Dezenformasyon faaliyetlerine öncelikle Türk
ordusunun taarruz stratejisi için gerekli olan “sayısal üstünlüğü
sağlama” noktasında gereksinim duyulmuştur. Ayrıca dezenformasyon
faaliyetlerinin de etkisiyle Türkler, hem taarruz için gerekli olan asker
sayısı ve ordularının durumu hakkında düşman istihbaratının doğru
haber ve bilgileri temin etmesini engellemiş; hem de muharebe
zamanında Yunanlıların yeterli güçte ihtiyat tümeni toplamasının önüne
geçmişlerdir.47

46 Kelly Born, Neil Edgington, Analysis of Philanthropic Opportunities to Mitigate the


Disinformation / Propaganda Problem, Hewlett Foundation, 2017, 4.
47 Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde”, 73. Erdoğan, gerek Yunanlıların gerekse de
İngilizlerin Türk ordusuna ilişkin önemli ya da stratejik bilgilere ulaşamadığını da
eklemektedir. Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde”, 73.

21
Aykut ÇAĞLAK

Türk ordusu Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra taktik


gereklilikler nedeniyle sistem değişikliğine gitmiş durumdadır.
“Grup”lar lağvedilerek iki ya da daha fazla tümenden oluşan “Kolordu”
yapısına geçilmiştir. Bunun tek istisnası, Büyük Taarruz’un
kazanılmasında önemli rol oynayacak olan “dezenformasyon
operasyonu”nun da üzerinden kurgulanacağı Kocaeli Grubu’dur. Kocaeli
Grubu’nun asıl kuvvesini 17. Tümen oluşturmaktadır. Bu Grup, Büyük
Taarruz öncesinde İznik-Bilecik bölgesine yerleşmiş ve Batı Cephesi’nin
sorumluluğunu üstlenmiştir. Yunan general Papoulas’ın 1922’nin Mart
ayında Atina’ya gönderdiği rapora göre Türklerin Kocaeli Grubu
(raporda bu grup 12. Kolordu olarak geçmektedir) 18. 19. ve 20. Piyade
Tümenleri ile bağımsız bir süvari tugayı, 61. Piyade Alayı ve 9. Süvari
Alayı’ndan oluşmaktadır. 19. ve 20. Tümenlerin gerçekten var olup
olmadığı aslında gözlem, hava-keşif ya da klasik istihbarat yöntemleriyle
teyit edilebilecekken Yunan istihbaratı kuvvetle muhtemel, güvenilir bir
istihbarat kaynağından gelen bilgileri esas alarak 19. ve 20. Tümenlerin
varlığından bahseden söz konusu raporu tanzim etmiştir. Ancak
Türklerin 19. ve 20. Tümenleri yoktur!48
Türk siyasi ve askerî karar alıcılar 19. ve 20. Tümenler yokken 21.
Tümeni kurdurmuş, Kocaeli Grubu’nun emrine verilen iki hücum
taburunu da 19. ve 20. Hücum Taburları olarak adlandırmış ve böylece
iki kritik dezenformasyon hamlesi yapmışlardır. Bu hamlelerin yanında
Mustafa Kemal’in 1922’nin Haziran ayının ortasında yaptığı Adapazarı-
İzmit ziyareti sırasında karargâhların çoğunda birkaç saat kalırken
Kocaeli Grubu sahası için üç gün ayırması Yunan istihbaratı ve Yunan
ordusunun dikkatini bu sahaya ve “gerçekte var olmayan” 19. ve 20.
Türk tümenlerine çekmiştir.49 Titizlikle planlandığı anlaşılan bu
dezenformasyon operasyonunun, Türk ordusunun Kocaeli Grubu’nun
asker sayısı açısından da donanım açısından da güçlü olduğu izlenimini
yarattığına şüphe yoktur zira Yunan general Papoulas’ın Atina’ya
gönderdiği rapor da bu doğrultudadır. Türkler böylelikle Yunan
ordusunun savaş bölgesindeki tüm mevzilenmelerinin dengesini
değiştirecek ve bozacak nitelikte bir dezenformasyon operasyonu
yapmışlar ve kendi ordularını İzmit bölgesinde güçlü gösterecek bir

48 Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde”, 79, 84.


49 Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde”, 85.

22
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

“sayısal üstünlük” illüzyonu oluşturmuşlardır. Mustafa Kemal’in Kocaeli


Grubu ziyareti için “üç gün” ayırmış olması da bu illüzyonun
inandırıcılığını artırıcı niteliktedir.
Türklerin, Kocaeli Grubu üzerinden kurguladıkları bu dezenformasyon
operasyonuna Mustafa Kemal’in yaptığı bir başka propaganda hamlesi
de eklemlenmiştir. Bu propaganda hamlesi ise dış propaganda
faaliyetleri üzerinden kurgulanmıştır: Mustafa Kemal Geyve’de bulunan
Kocaeli Grubu birliklerini teftiş ettikten sonra, gelişmeleri takip etmek
üzere İstanbul’dan bu bölgeye gelmiş olan basın mensuplarıyla
görüşmüştür. Mustafa Kemal’in görüştüğü basın mensupları arasında
dönemin Avrupası’nın tanınan yazarlarından Fransız Claude Farrere50
de bulunmaktadır. Farrere İzmit’te Mustafa Kemal ile özel bir mülakat
gerçekleştirmiştir. Böylece Türk Başkomutan Yunan ordusu ve İngiliz
istihbaratının yanında tüm dünya kamuoyunun da dikkatini Kocaeli
Grubu sahasına yani İzmit ve çevresine çekme fırsatını yakalamıştır.51
Türklerin propaganda aygıtı Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i
Umumiyesi’nde Ahmed Ağaoğlu’nun genel müdürlük yaptığı dönemde
Müdüriyet tarafından desteklenen ve Milli Mücadele lehine yazılar
yazan yabancı yazarlar arasında yer alan Claude Farrere’in52 Mustafa
Kemal ile görüşmesi 18 Haziran 1922 tarihinde, Mustafa Kemal Büyük
Taarruz öncesinde Kocaeli Grubu’nu denetlemek üzere Adapazarı’na
geldiğinde gerçekleşmiştir.53 Farrere bu görüşmenin ertesi günü,

50 Claude Farrere, 1876-1957 yılları arasında yaşamış, dünyaca ünlü Fransız roman ve
hikâye yazarıdır. Fransız ordusunda deniz subayı olarak da görev yapmış olan
Farrere, 1919’da ordudan ayrılarak tamamen edebiyat çalışmalarına yönelmiştir.
Eserlerinde daha çok Doğu insanını ve Doğu ülkelerinin meselelerini ele alan Claude
Farrere birkaç kez Türkiye’de de bulunmuştur. 1935 yılında Fransız Akademisi
üyeliğine seçilen yazar, Türkiye’ye ve Türklere karşı duyduğu manevi yakınlıkla da
bilinmektedir. Claude Farrere, Türklerin Manevi Gücü, Çev. Orhan Bahaeddin,
İstanbul: Tercüman - 1001 Temel Eser - Cilt 10, 1973, 7. Farrere kendisi gibi Türkleri
seven diğer ünlü Fransızlar arasında Pierre Loti, Pierre Mille, Edouard Herriot, Paul
de Cassagnac, Mösyö Ribot, Mösyö Roullion gibi isimleri de zikretmektedir. Farrere,
Türklerin Manevi Gücü, 11.
51 Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde”, 85-86.
52 İskit, Türkiye’de Matbuat İdareleri, 237-238. Milli Mücadele lehine yazılar yazan ve
Türkler tarafından desteklenen bir diğer önemli Avrupalı yazar da Pierre Loti’dir.
Pierre Loti’ye Anadolu matbuatından bir albüm hediye edildiği de bilinmektedir.
İskit, Türkiye’de Matbuat İdareleri, 238.
53 Tarık Saygı, “Milli Mücadele’de Atatürk ile Claude Farrere’in İzmit’i Ziyareti”, Yalova
Sosyal Bilimler Dergisi, 4/7 (2014), 79-92, 79. Saygı’ya göre bu görüşme, Anadolu

23
Aykut ÇAĞLAK

Anadolu’da Yeni Gün gazetesine verdiği demeçte, İzmit’teki Türk


ordusunun gücünü ve Türk tarafının moralini görmek için Mustafa
Kemal ile bu görüşmeyi yaptığını söylemiştir. Ancak Mustafa Kemal,
Büyük Taarruz’un yaklaşık iki ay öncesine denk gelen bu görüşmeye
Farrere’in İtilaf Devletleri’nin bir nevi temsilcisi sıfatıyla geldiğini
düşünmektedir.54
Mustafa Kemal bu zincirleme dezenformasyon hamleleriyle tüm
dünyanın dikkatini İzmit bölgesine ve Türk ordusunun Kocaeli Grubu’na
çekmiştir. İtilaf Devletleri’nin 1922’nin Nisan ayı içerisinde sürekli
dillendirdikleri “barış görüşmeleri” hususunda Mustafa Kemal’in, “bu
görüşmeler için en uygun yerin İzmit olacağı” görüşünü savunması da
Yunanlıların askerî anlamda bu sahaya odaklanmasında etkili olan
dezenformasyon hamleleri arasında yer almaktadır.55 Siyasi nitelikli bu
hamle de Büyük Taarruz’a yönelik olarak planlanan ve uygulamaya
konulan istihbari ön hazırlıkların bir parçasıdır: Türk siyasi ve askerî
karar alıcılar bir taraftan askerî alanda manipülatif hamleler
geliştirirken diğer taraftan da dış kamuoyunda, yabancı devlet
adamlarında ve bilhassa da Yunanlılarda Ankara Hükümeti’nin barış
görüşmeleri yapabileceği yönünde bir izlenim oluşturmaya
çalışmaktadır. Ankara Hükümeti aracılığıyla ayrıca, Türk ordusunun
yapmakta olduğu askerî hazırlıkların, gerçekleşmesi beklenen Yunan
taarruzuna karşı savunma amaçlı hazırlıklar olduğu bilgisi de çeşitli
şekillerde haber-bilgi iletim kanallarına sokularak dezenformasyona
yönelik haber ve bilgilerin yayılımı sağlanmaktadır. Türklerin,
dezenformasyon çalışmalarına devam ederken diğer taraftan da
ordularını taarruz öncesi genel teşkilatlanma, teçhizat temini ve gerekli
tüm ön hazırlıklar açısından taarruz yapılabilecek seviyeye getirmekte
olduklarını da bu noktada önemle vurgulamak gerekir.56
Büyük Taarruz öncesinde yapılan dezenformasyon hamleleri Türk tarafı
açısından Büyük Taarruz’da istenilen sonucu vermiştir. Taarruz ani ve

Hareketi’nin Fransa’nın desteğini sağlaması ve Milli Mücadele’nin Avrupa’da daha


fazla tanınması açısından önemli bir görüşmedir. Saygı, “Milli Mücadele’de Atatürk”, 79.
54 Saygı, “Milli Mücadele’de Atatürk”, 89-90. Farrere’in Mustafa Kemal ile yaptığı
mülakat ile ilgili yazıları Fransız kamuoyunda Türkler lehine olumlu bir değişim
yaşanmasında etkili olmuştur. Saygı, “Milli Mücadele’de Atatürk”, 90.
55 Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde”, 86.
56 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 140.

24
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

Yunan tarafının beklemediği bir baskınla başlamıştır. Taarruzun


başladığı 26 Ağustos 1922 günü sabahı Yunan ordusunun 11.
Tümeni’nin tamamı ve 10. Tümeni’nin büyük bir kısmı Türklerin Kocaeli
Grubu’na ve gerçekte var olmayan 19. ve 20. Tümenlerine karşı
mevzilenmiş durumdadır. Söz konusu tümenler Yunanlıların yenilgiyi
kabul ettikleri 30 Ağustos 1922 tarihine kadar da yerlerinden
kıpırdamamışlardır! Türkler Kocaeli Grubu üzerinden kurguladıkları
dezenformasyon hamleleri sayesinde 6.981 tüfek ve 11 topla,
karşılarındaki 20.000 tüfek ve 40’tan fazla topa sahip Yunan ordusunu
aktif muharebe alanından uzak tutmuşlar ve bu durum Büyük
Taarruz’un kazanılmasında kritik rol oynamıştır.57
Dezenformasyon faaliyetlerine verilen önem Türk ordusunun resmî
yazışmalarında da kendini göstermektedir. İkinci Ordu Komutanlığı’nın
8 Ağustos 1922 tarih ve 1932 numaralı resmî yazısı Türklerin Büyük
Taarruz öncesi hazırlık safhasında gerek dezenformasyona gerekse de
kontr-istihbarata verdiği önemi belgeliyor olması açısından önemlidir.58
Söz konusu resmî yazı;
“Taarruzun aslî mıntıkasındaki tahaşşüdümüzün (toplanmamızın)
hitamına (sonuna) kadar maksadımızı düşmandan gizlemek,
muvaffakiyetin esasasını teşkil edecektir. Bunun için harekete
geçilinceye kadar taarruz maksat ve niyetini kendi kıtaatımıza (askerî
birliklerimize) karşı dahi gizlemek ve düşmanın nazarlarını
(dikkatlerini) diğer istikametlere çekmek katiyen lazımdır.”59 denilmek
suretiyle dezenformasyon ve kontr-istihbaratın önemine güçlü bir
vurguyla başlamaktadır.
Birliklerin taarruz için toplanması gerçekleşene kadar ordunun gerçek
amacının gizlenmesi başarının anahtarı olarak görülmektedir. Emre
göre; taarruz mıntıkasında toplanma işlemi bitene kadar taarruzun asıl
amacı hem Türk birliklerinden hem de düşmandan gizlenecektir.
Burada Türklerin kontr-istihbarat hassasiyetinin ne kadar yüksek
olduğu bir kez daha görülmektedir. Düşmanın dikkatinin farklı yönlere

57 Erdoğan, “Büyük Taarruz Öncesinde”, 87.


58 Belgenin orijinali için bkz. EK-1.
59 “Harp Tarihi Vesikaları Dergisi”, 59 (1967), (Vesika No: 1356, Vesika Tarihi:
8/8/338), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 89.

25
Aykut ÇAĞLAK

çekilmesi gerekliliğinin “katiyen lazımdır” vurgusuyla resmî yazıda yer


bulması da dezenformasyon ve yanıltma faaliyetlerinin taarruz için
hayati derecede önem taşıdığının göstergesidir.
Resmî yazının devamında; “Bir düşman taarruzunu beklemekte
olduğumuz ve taarruz niyetinde bulunmadığımız propaganda edilmelidir”
denilerek de yine aynı şekilde, uygulanacak propaganda yönteminin
dezenformasyon temelli olacağına işaret edilmekte, “bu maksat ‘daima’
zikir ve beyan olunacaktır” ifadesiyle ise bu yöntemin uygulanmasında
sürekliliğin önemli olduğunun altı çizilmektedir.60 Taarruzun Yunanlılardan
beklendiği ve Türklerin taarruz etme gibi bir niyetinin olmadığı yönünde
yapılacak propaganda ve ordunun bu propagandaya uygun bir görüntü
vermesi de Türkleri başarıya götüren unsurlardan biridir.
İkinci Ordu Komutanlığı’nın kritik emirler içeren bu resmî yazısının
ikinci sayfasında da;
Bazı geceler düşmanın bir gece baskını ya da taarruzundan
şüpheleniliyormuş gibi emniyet kademelerinde kolordudan verilecek
emr-i mahsuslarla (özel emirlerle) işaret veya tenvir fişekleri
(aydınlatma fişekleri) endaht olunacaktır (atılacaktır). İleri mevaziden
(mevzilerden) ve bunun da ilerisindeki nukat-ı mürtefiadan (yüksek
noktalardan) düşman tarafından görülecek surette muhtelif kumanda
gruplarıyla ve dürbünlerle tarassudatta (gözetlemede) bulunulacaktır.”61
ifadelerine yer verilerek Yunanlılara sağlıklı istihbarat üretmelerine
engel olacak görüntü verilmesinin, dolayısıyla da dezenformasyonun
üzerinde önemle durulmaktadır. Verilen görüntü ile düşmanın yanlış
bilgi edinip yanlış çıkarımlara ulaşması sağlanmak istenilmektedir.
Zaman zaman Yunanlıların gece baskını yapmasından
şüpheleniliyormuş gibi işaret ve aydınlatma fişekleri atılacak olması;
dürbünle gözetleme faaliyetlerinin de yüksek yerlerden ve Yunan
ordusunun görebileceği şekilde yapılacak olması gibi hamleler Yunan
ordusunun 26 Ağustos’taki Türk baskınında hazırlıksız yakalanma-
larında etkili olan faktörlerden biri olacaktır.
Dezenformasyona yönelik kritik emirlerle dolu olan 8 Ağustos 1922
tarihli resmî yazının son sayfasında ise;

60 “Harp Tarihi Vesikaları”, 89.


61 “Harp Tarihi Vesikaları”, 91.

26
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

Düşmanı iğfale matuf (aldatmaya yönelik) olan işbu tedabir (önlemler)


ve icraat, kolordulardan fırkalara ve fırkalardan kıtaata (askerî
birliklere) tebliğ olunurken bunların düşmanı iğfal (aldatmak) için
yapıldıkları katiyyen söylenmeyecek ve sezdirilmeyecek ve filhakika
(gerçekten) düşmanın beklenen ciddi bir taarruzuna karşı ittihaz
edilmekte olan tertibat (alınmakta olan düzen) şeklinde yapılacaklar ve
öylece emir olunacaklardır. Bu tertibatın müfit (faydalı) olması yani
düşmanın kulağına arzumuz dâhilinde varması için kolordu
kumandanları esasat-ı meşrude (yasal esaslar) dairesinde yapacakları
ve emir edecekleri bütün hususatın (hususların) programını bizzat
yaparak peyderpey (bölüm bölüm) ve sırası düştükçe tatbik ve tebliğ
eyleyecekler ve fakat gayet mahrem (son derece gizli) olan maksad-ı
aslîyi (esas amacı) ifşa etmeyeceklerdir.”62 denilmektedir.
Görüldüğü üzere, emir komuta zincirine göre iletilecek olan
direktiflerde de, alınacak tedbirlerin düşmanı “iğfal” yani “aldatma”
amacı taşıdığının açık edilmemesi üzerinde ısrarla ve katiyyetle
durulmaktadır. Türk ordusuna ilişkin olarak Yunan tarafına
dezenformasyona tabi tutulmuş yanlış ve çarpıtılmış haber ve bilgilerin
ulaşması Türkler için büyük önem arz etmektedir. Ayrıca İkinci Ordu
Komutanlığı’nın resmî yazısının son cümlesinde; dezenformasyon
çalışmalarının belirli esaslar doğrultusunda, programlı ve gizlilik
ilkelerine riayet edilerek yapılmasının tekraren ve güçlü bir şekilde
vurgulanması da bu çalışmaların Türklerin taarruz planında ne kadar
önemli bir yeri olduğunu kanıtlamaktadır.
14 Ağustos 1922 tarihinde Yunan uçaklarının faaliyetlerinin en yoğun
olduğu saatlerde bazı Türk alaylarının güney ve doğu yönünde hareket
ettirilmesi ve güneş battıktan sonra bu alayların eski yerlerine
döndürülmesi yönünde alınan kararlar da Türk siyasi ve askerî karar
alıcıların dezenformasyona yönelik hamleleri arasında yer almaktadır.
Bu ve benzeri dezenformasyon hamleleriyle Büyük Taarruz öncesinde
Yunanlıların, Türk ordusunun kuvvet ve tertibatıyla ilgili sağlıklı
istihbarat üretebilmesinin önüne geçilmesi planlanmaktadır.63

62 “Harp Tarihi Vesikaları”, 93.


63 Yurtsever, Milli Mücadele Dönemi, 141.

27
Aykut ÇAĞLAK

Türklerin Büyük Taarruz’a hazırlık safhasının belki de en çok bilinen


dezenformasyon hamleleri, taarruzun başlamasından yaklaşık bir ay
önce ordu komutanlarının davet edildiği “futbol maçı” ve taarruzun
başlamasından yaklaşık iki hafta önce Ankara’da düzenleneceği basın
tarafından ilan edilen “çay ziyafeti” ile ilintilidir. Mustafa Kemal
Akşehir’de bulunduğu sırada, 28 Temmuz 1922 tarihinde öğleden sonra
yapılacak bir futbol maçını seyretmeleri bahanesiyle Ordu Komutanları
ve bazı Kolordu Komutanlarını Akşehir’e çağırmıştır. Bu çağrı, içerisinde
hem bir kontr-istihbarat tedbirini hem de bir dezenformasyon hamlesini
barındırmaktadır. Mustafa Kemal bu örtüyü kullanmak suretiyle, 28-29
Temmuz gecesi Akşehir’de komutanların taarruz ile ilgili görüşlerini
almış; akabinde 30 Temmuz’da Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi
Komutanı ile de özel olarak tekrar görüşmüş ve bu üçlü arasında yapılan
fikir alışverişi neticesinde taarruzun şekli ve ayrıntıları tespit edilmiştir.
1 Ağustos 1922 tarihinde öğleden sonra Milli Savunma Bakanı Kâzım
Paşa da Akşehir’e gelmiş ve Türk ordusunun hazırlıklarının
tamamlanmasında Kâzım Paşa’nın yapacağı çalışmalar da
netleştirilmiştir.64
Bu görüşmelerden sonra Mustafa Kemal ordunun taarruz hazırlıklarını
tamamlamasını ve taarruzun bir an önce yapılmasını emrederek
Ankara’ya dönmüş, Batı Cephesi Komutanı da 6 Ağustos 1922’de
ordularına taarruza hazırlık emrini “gizli olarak” iletmiştir. Mustafa
Kemal orduya taarruz emri verdiğini Ankara’ya döndükten sonra
Bakanlar Kurulu’na da resmî olarak bildirmiştir. Meclis’te yapılan
toplantıda taarruz konusunda Mustafa Kemal ile Bakanlar Kurulu
arasında görüş birliğine varılmıştır.65
Mustafa Kemal, ordunun son durumu hakkında tereddütleri olan
muhalif mebusları da taarruz konusunda aydınlattıktan ve altı yedi gün
içerisinde düşmanın ana kuvvetlerini etkisiz hale getireceği konusunda
onlara güvence verdikten sonra Ankara’dan ayrılmıştır. Ankara’dan
ayrıldığı tarih Genelkurmay Başkanı’nın 13 Ağustos’ta Ankara’dan
ayrılmasından birkaç gün sonradır. Ankara’dan ayrılışını birkaç kişi
dışında herkesten gizlemiş, Ankara’dan ayrılacağından haberdar olan

64 Atatürk, Nutuk, 454.


65 Atatürk, Nutuk, 454.

28
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

kişilerden de etrafta kendisinin Ankara’da olduğu izlenimini


oluşturmalarını istemiştir. Bunun üzerine Türklerin Milli Mücadele
döneminde etkili birer propaganda aracı olarak kullandıkları gazeteler
devreye girmiştir. Dönemin gazeteleri o tarihlerde Mustafa Kemal’in
Çankaya’da “çay ziyafeti” vereceği haberini dolaşıma sokmuşlardır.66
Türklerin askerî ve siyasi karar alıcılar eliyle ve propaganda araçlarını
da kullanarak yaptıkları, “futbol maçı” ve “çay ziyafeti” kisvesine
büründürülmüş dezenformasyon hamleleri Türk tarafının dışarıya
kendilerinin taarruz yapacak bir hazırbulunuşluluğa sahip
olmadıklarına yönelik sahte bir görüntü vermesini sağlamış, bu da,
“taktik baskın” şeklinde icra edilecek taarruz için uygun atmosferi
yaratmıştır.
Mustafa Kemal’in Ankara’dan ayrılışı da Büyük Taarruz öncesi hazırlık
sürecinde titizlikle uygulanan gizlilik kurallarına uygun bir şekilde
gerçekleşmiştir. Türk Başkomutan Ankara’dan trenle hareket etmemiş,
bir gece otomobille yola çıkarak Şereflikoçhisar üzerinden Konya’ya
gitmiştir. 20 Ağustos 1922’de öğleden sonra Akşehir’e, Batı Cephesi
Karargâhına ulaşmış, 26 Ağustos 1922 sabahı da Cephe Komutanı’na
taarruz emrini vermiştir.67 Türklerin Büyük Taarruz öncesi hazırlıklar
kapsamında gerçekleştirdikleri kontr-istihbarat ve dezenformasyon
çalışmalarının bütüncül etkisi taarruzun başlangıcından itibaren
kendisini göstermiştir. Kontr-istihbarat çalışmaları sayesinde taarruz
plan ve programının dışarı sızmasını engelleyen ve etkili
dezenformasyon çalışmalarıyla da hasım gücü tamamen farklı bir yöne
kanalize eden Türkler düşmanın beklemediği bir zamanda ani bir saldırı
başlatmışlar ve Yunan ordusunu dengesiz yakalamışlardır.
Türk ordusu 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’un devamında
30 Ağustos 1922 tarihinde gerçekleşen Başkomutanlık Meydan
Muharebesi ile Yunan ordusunun ana kuvvetlerini imha etmiş ve bu
ordunun başkomutanı olan General Trikopis’i de esir almıştır. Böylece
Türkler hedeflerine beş gün içerisinde ulaşmışlar, Türk ordusunun ana
kuvvetleri 31 Ağustos 1922’de İzmir’e doğru yol almaya başlarken diğer

66 Atatürk, Nutuk, 455.


67 Atatürk, Nutuk, 455.

29
Aykut ÇAĞLAK

birlikler de Yunanlıların Eskişehir ve Eskişehir’in kuzeyindeki


kuvvetlerini imha etmek üzere ilerlemeye başlamışlardır.68

Sonuç
Türk tarihinin kritik dönüm noktalarından biri olan Büyük Taarruz’un
başarıya ulaşmasında taarruz öncesinde gerçekleştirilen kontr-
istihbarat ve dezenformasyon çalışmalarının önemli rolü olmuştur.
Türklerin, söz konusu istihbarat çalışmalarını büyük bir hassasiyetle
icra etmesini zorunlu kılan temel sebep taarruzun, hazırlıkların
başlangıcından itibaren “taktik baskın” planı üzerinden kurgulanmış
olmasıdır. Bu plan doğrultusunda icra edilen kontr-istihbarat ve
dezenformasyon çalışmalarında, Büyük Taarruz’un hazırlık sürecinde
aktif durumda olan çok sayıda Türk istihbarat organizasyonundan
hangisinin ne oranda bu çalışmalara katkı yaptığının tespiti mümkün
görünmemektedir. Ancak Ekrem (Baydar) Bey örneğinde olduğu gibi
Mustafa Kemal’in, Türk istihbarat organizasyonlarında aktif görev almış
kişileri Büyük Taarruz’un istihbari hazırlıkları kapsamında da sahaya
sürdüğünü söylemek mümkündür. Askerî harekâtlara kolay
eklemlenebilme özelliğine sahip olan Türk istihbarat organizasyonları
ve bu organizasyonların mensuplarının bu özelliklerinden Büyük
Taarruz öncesi hazırlıklar ve taarruz sırasında faydalanılmış olması
kuvvetle muhtemeldir.
Büyük Taarruz öncesi hazırlıklar kapsamında icra edilen kontr-
istihbarat çalışmaları Türk tarafının askerî hazırlıklarının düşman
tarafından çözümlenebilmesini neredeyse imkânsız hale getiren başarılı
çalışmalar olmuştur. Bu çalışmalar sayesinde Yunan istihbaratının
Türklerin üst komuta kademesine yakın çevrelerden haber ve bilgi
temin etmesinin önüne geçilmiş, Yunanlılara istihbarat desteği sağlayan
İngilizlerin, askerî sır niteliğindeki kritik bilgilere erişimi de
engellenmiştir. Kontr-istihbarat çalışmaları kapsamında icra edilen
kontr-espiyonaj faaliyetleriyle de hasım güçlerin espiyonaj çabalarının
büyük oranda sonuçsuz kalması sağlanmıştır. Türk askerî ve siyasi karar
alıcıların aktif kontr-espiyonaj faaliyetleriyle hasım güçler manipüle
edilmiş ve böylece Yunanlıların ve İngilizlerin Büyük Taarruz öncesinde

68 Atatürk, Nutuk, 456.

30
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

sağlıklı istihbarat üretmelerinin önüne geçilmiştir. Türk siyasi ve askerî


karar alıcıların taarruzun amaç ve boyutu hakkında sadece kritik görev
ve mevkilerde bulunan kişileri bilgilendirmeleri ve taarruzun başından
itibaren Cephe-Ankara irtibatını kesme planları da Büyük Taarruz’u
başarıya taşıyan önemli kontr-istihbarat tedbirlerindendir. İngilizlerin
Türkiye’de faaliyet gösteren Black Jumbo isimli istihbarat grubu
karşısında yeterli tedbir alınmadığından yaşanmış olan kontr-istihbarat
zafiyeti ise Büyük Taarruz’u olumsuz yönde etkileyen bir nitelik arz
etmemiştir.
Propaganda çalışmaları kapsamında icra edilen dezenformasyon
çalışmalarının da Büyük Taarruz’un başarıya ulaşmasında önemli rolü
olmuştur. Bu çalışmalar Türklerin Büyük Taarruz öncesinde kendi
ordularına ilişkin olarak dolaşıma soktukları yanlış ve çarpıtılmış
bilgilerin yayılmasıyla uygulamada değer bulmuştur. Özellikle de
Mustafa Kemal’in Yunanlıların ve İngilizlerin zihinlerinde şüphe
yaratacak ve onların düşünce sistematiğinin sağlıklı işleyişini bozacak
nitelikteki manipülatif ve inandırıcılık seviyesi yüksek hamleleri
Türklerin taarruz öncesindeki dezenformasyon çalışmalarını etkili kılan
en önemli unsurlardandır. Belirli bir plan ve program doğrultusunda
gerçekleştirilen zincirleme dezenformasyon faaliyetlerinin hedefi Yunan
askerî karar alıcılar ve İngiliz istihbaratıdır. Taarruz öncesinde her
aşaması titizlikle hayata geçirilen dezenformasyon çalışmaları, kontr-
istihbarat çalışmalarıyla da sentezlenerek ciddi bir kuvvet çarpanı etkisi
yaratmıştır.
Büyük Taarruz öncesinde gerçekleştirdikleri kontr-istihbarat ve
dezenformasyon çalışmaları taarruzun başlangıcından itibaren Türklere
ciddi avantajlar sağlamış ve bu çalışmalar Türklerin Yunanlılar
karşısında kazandıkları zaferde belirleyici olmuştur. Büyük Taarruz gibi
diğer büyük Türk zaferlerinin de istihbari boyutuyla ele alınması,
Türklerin önemli bir askerî güç olmalarının yanında tarihin akışını
değiştirebilecek kapasite ve kabiliyete sahip önemli bir istihbari bir güç
olduklarını da gösterecek bulgulara ulaşılmasını olanaklı kılacaktır.

31
Aykut ÇAĞLAK

KAYNAKÇA
Arşivler
Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) ve Denetleme Başkanlığı
Arşivi
Telif Eserler
Atatürk, Mustafa Kemal. Nutuk. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,
2004.
Aslan, Betül. “Milli Mücadele Döneminde Halkı Aydınlatma ve Propaganda
Faaliyetleri Yürüten Önemli Bir Komisyon: İrşad Encümeni”, Atatürk Dergisi.
4/2 (2010): 125-148.
Aydın, Mesut. “Hamza Grubu (23 Eylül 1920 – 15 Aralık 1920)”, Atatürk Yolu
Dergisi. 1/3 (1989): 371-394.
Aydın, Mesut. Milli Mücadele Yıllarında İstanbul’da Faaliyet Gösteren Gizli
Gruplar. Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, 1989.
Aydoğan, Erdal, Asaf Özkan. “İstanbul’da Bir Ara Seçim: Yenibahçeli Şükrü Bey
ile Nurettin Paşa’nın Mebusluğu Meselesi ve İstanbul Gizli Grupları Arasındaki
Mücadele”, Belgi Dergisi. 1/3 (2012): 323-341.
Born, Kelly, Neil Edgington. Analysis of Philanthropic Opportunities to Mitigate
the Disinformation / Propaganda Problem. Hewlett Foundation, 2017.
Çanlı, Mehmet. Milli Mücadele’de Uygulanan Askerî Strateji. Doktora Tezi,
Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, 2019.
Çukurova, Bülent. Kurtuluş Savaşında Haberalma ve Yeraltı Çalışmaları. Ankara:
Ardıç Yayınları, 1994.
Çukurova, Üftade. Kurtuluş Yıllarında İngiliz Muhipleri Cemiyeti ve İngiliz
İstihbaratının Çalışmaları. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 1988.
Erdoğan, Selim. “Büyük Taarruz Öncesinde Bir Dezenformasyon Başarısı: ‘Deli’
Halit Bey’in 19. ve 20. Tümenleri”, Harp Tarihi Dergisi. 1 (2020): 73-93.
Ertan, Temuçin Faik. Necdet Aysal, Alper Bakacak, Hasan Dinçer, Kadri Unat.
Başlangıcından Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi. Ankara: Siyasal Kitabevi,
2012.
Farrere, Claude. Türklerin Manevi Gücü, (Çev. Orhan Bahaeddin), İstanbul:
Tercüman - 1001 Temel Eser, Cilt 10, 1973.
Fitzgerald, Chad W., Aaron F. Brantly. “Subverting Reality: The Role of
Propaganda in 21st Century Intelligence”, International Journal of Intelligence
and CounterIntelligence. 30:2 (2017): 215-240.

32
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

Hiçyılmaz, Ergun. Karakol - Türk Devrimi’nde Bir Gizli Örgüt. İstanbul: Destek
Yayınevi, 2012.
İlter, Erdal. Milli İstihbarat Teşkilatı Tarihçesi. Ankara: MİT Basım Evi, 2002.
İskit, Server R. Türkiye’de Matbuat İdareleri ve Politikaları. Ankara: Başvekâlet
Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü Yayınları, 1943.
İskit, Server R. Türkiye’de Matbuat Rejimleri. İstanbul: Matbuat Umum
Müdürlüğü Neşriyatı, Ülkü Matbaası, 1939.
Karan, Kaya. Türk İstihbarat Tarihi - Yıldız İstihbarat Teşkilatı ve Teşkilat-ı
Mahsusa’dan MİT’e. İstanbul: Truva Yayınları, 2008.
Özkan, Asaf. “Arkadaşlarının Kaleminden Mim Mim Grubu Reisi Topkapılı
Mehmet Bey”, Tarihin Peşinde. 10 (2013): 29-62.
Özkan, Tuncay. MİT’in Gizli Tarihi. İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım, 2003.
Öztoprak, İzzet. Kurtuluş Savaşı’nda Türk Basını. Ankara: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 1981.
Pehlivanlı, Hamit. Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Askeri Polis Teşkilatı. Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 1992.
Pehlivanlı, Hamit. Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Tedkik Heyeti Amirlikleri.
Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1993.
Sakal, Fahri. Ağaoğlu Ahmed Bey. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999.
Saygı, Tarık. “Milli Mücadele’de Atatürk ile Claude Farrere’in İzmit’i Ziyareti”,
Yalova Sosyal Bilimler Dergisi. 4/7 (2014): 79-92.
Sonyel, Salahi R. Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin
Türkiye’deki Eylemleri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1995.
Turkey - National Intelligence System: Organization and Policy Handbook.
Washington DC, USA: International Business Publications, 2016.
Yılmaz, Sait. Güvenlik ve İstihbarat. İstanbul: Alfa Basım Yayın, 2006.
Yurtsever, Serdar. Milli Mücadele Dönemi İstihbarat Faaliyetleri - Örnek Olay
İncelemeleri (1919-1922). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2008.
Süreli Yayınlar
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi

33
Aykut ÇAĞLAK

EKLER
EK-1
İkinci Ordu Komutanlığı’nın 8 Ağustos 1922 tarih ve 1932 numaralı
emri orijinali.69

69 “ Harp Tarihi Vesikaları Dergisi”, 59 (1967), (Vesika No: 1356, Vesika Tarihi:
8/8/338), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 89, 91, 93.

34
Büyük Taarruz Öncesi Hazırlıklar Kapsamında İcra Edilen Kontr-İstihbarat ve ....

35
Aykut ÇAĞLAK

36
BÜYÜK TAARRUZ ÖNCESİ
YUNANİSTAN'IN BATI ANADOLU’DAKİ
MUHTARİYET İLANI

Fevzi ÇAKMAK

 Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü,
fevzi.cakmak@deu.edu.tr, ORCID: 0000-0002-0030-400X.
Fevzi ÇAKMAK

38
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

Giriş
Türk İstiklal Mücadelesinde, Sakarya Savaşı sonrası roller değişmiş,
Türk tarafı saldırı konumuna geçerken, Yunan tarafı savunma durumu
almıştı. Yunanistan için işler kötüye giderken, gazetelerde ölü, yaralı ve
kayıp listeleri yayınlanmaya, savaştan dönen gaziler ülke gündemini sık
sık meşgul etmeye başlamıştı. Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle
Anadolu’daki Yunan ordusu için gerekli silah ve malzeme tedariki
sağlanamamış, iaşe hizmetlerinde aksamalar yaşanmış, aylarca
subayların maaşları ödenmemişti.1 Her ay Yunan ordu komutanları,
“Ordu, taarruz yapacak durumda değildir” şeklinde raporları
komutanlıklarına gönderiyordu.2 Öte yandan Başkomutan Gazi Mustafa
Kemal Paşa’nın başında bulunduğu Türk ordusunun maneviyatı en üst
düzeydi. Sakarya Savaşı sonrası, 15 Eylül 1921 günü bütün yurt
genelinde seferberlik ilan eden Başkomutan, yenilmiş olan Yunan
ordusunu imha etmek üzere topyekûn bir hazırlık başlatmıştı. 1922 yılı
mart ayına gelindiğinde İtilaf Devletleri her iki tarafa ateşkes teklifinde
bulunmuş; Yunanistan ve İstanbul Hükümeti ateşkes tekliflerini kabul
ederken; TBMM Hükümeti, Batı Anadolu’nun Yunanlar tarafından
hızlıca boşaltılması şartıyla teklife olumlu bakacağını ifade etmişti.
Türk ve Yunan tarafları arasında rollerin değişmesi, Yunanları
Anadolu’yu işgale teşvik eden İngiltere’nin de planlarında değişikliğe
neden olmuştu. 1922 yılı ile birlikte Yunanların, Türkleri yenemeyeceği
açıkça ortaya çıkmışken; artık ateşkesle birlikte Yunanların Batı
Anadolu’yu boşaltmaları konuşulur olmuş, 26 Mart 1922’de İtilaf
Devletlerinin her iki tarafa sunduğu barış teklifi önerisinde, Yunan
ordusunun Anadolu’yu boşaltmasına yer verilmişti. Doğu Trakya,
Türkiye ve Yunanistan arasında pay edilecekti.3 İtilaf devletlerinin bu
teklifi sonrası Yunanistan ile Batı Anadolu Rumları tarafından, Yunan
ordusunun işgali altında olan bölgelerde bir muhtariyet yönetiminin
ilanı düşüncesi uygulamaya konularak, “İyonya” devleti kurma

1 Nilüfer Erdem, “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında Batı Anadolu’da Otonom
Devlet Kurmaya Yönelik Faaliyetler”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi,
XIV/29 (2014/Güz), 101. (97-140)
2 Bilge Umar, Yunanlıların ve Anadolu Rumlarının Anlatımıyla İzmir Savaşı, İstanbul:
İnkılap Yayınevi, 2002, 89.
3 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, IV, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay., 1996,
343.

39
Fevzi ÇAKMAK

çalışmalarına başlanmıştı. Yunanistan, Anadolu’yu boşaltacaksa,


arkasında bir “Elen” devleti bırakmalıydı. Bu konuda İngiliz
Hükümetinin de örtülü desteği alınmıştı.4
1921 yılı sonbaharıyla birlikte İngiltere ve Yunanistan hükümetleri ile
Anadolu Rumlarının, Yunan işgali altında bulunan bölgelerde bir özerk
yönetim inşa etme düşünce ve eylemlerinde bulunduğu görülür. Fakat
özerk yönetim konusunda kafalar karışıktı. İngilizler, İzmir ve çevresini
içine alan bir “özerlikten” yanayken; Yunanistan, işgali altındaki Batı
Anadolu’da bir “askeri hükümet-sivil irade” yönetiminden bahsediyordu.
Üçüncü bir yol olarak İstanbul’daki Rumların oluşturduğu “Antikemalist
Anadolu Cemiyeti”, Bursa merkezli bir “Özerk Anadolu Devleti” kurmayı
planlıyordu.5 Bunlarında dışında 1922 yılı yaz aylarına gelindiğinde Batı
Anadolu Rumları öncülüğünde özerk bir “İyonya” devleti kurulması fikri
ön plana çıktı. Çünkü Yunan ordusunun bölgeden çekilmesiyle birlikte
Türklerle baş başa kalacak olan Rumlar endişeliydi. 1919 yılında
başlayan işgal sürecinde Yunan ordusu ile işbirliği halinde, işgal
ordusuna yaklaşık 35 bin asker vermiş, zulüm ve katliamlara ortak
olmuşlardı. Yunan ordusu çekildiğinde, yerli Rumlar geride kalacak,
“asi” ilan edilecek, “karanlık günler” onlar için başlayacaktı. Bu şartlar
altında Anadolu ve özellikle İzmir bölgesi Rumları “İyonya” Devleti
kurma hazırlıklarına hız verdiler ve “Müdafaa-i Milliye Komitesi” adı
altında teşkilatlanarak faaliyete geçtiler.6 En başta Anadolu’nun
boşaltılması fikrine karşı çıkan, Yunanistan’dan ayrı bir “İyonya” devleti
kurulması fikrini bölücülük olarak gören Yunan Hükümeti, 1922 yılı
nisan ayı ile birlikte Anadolu Rumlarının özerk “İyonya” devleti fikrine
destek vermeye başlamıştı. Bu desteğin oluşmasında Yunanistan’da

4 Bilal Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e (1921-1922), Ankara: Bilgi


Yayınevi, 2. Basım, 1989, 292-293.
5 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 293-294; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı
Günlüğü, 184.
6 Umar, Yunanlıların ve Anadolu Rumlarının, 85.; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle
Sakarya’dan İzmir’e, 294-296; İngilizler, Anadolu Rumlarının özerk bir devlet kurma
çabalarını, Yunanistan’dan bağımsız bir hareket olarak görmüş; nasıl Mustafa Kemal,
İstanbul’dan bağımsız Anadolu’da milli bir devlet kurma çabasında bulunuyorsa,
Anadolu Rumlarının da Yunanistan’dan bağımsız bir “İyonya” devleti kurma çabasını
haklı görmüşlerdi. İngilizler, Rumların bu hareketi için “Micro-Asia Hareketi” yani
“Küçük Asya” hareketi tabirini kullanmışlardı. İngilizlere göre, Kemalistler, Anadolu
üzerinde hak iddia ettikleri gibi Rumlarda Batı Anadolu üzerinde hak sahibi
olabilirlerdi. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 296.

40
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

hükümetin değişmesi ve en baştan beri özerklik fikrine soğuk yaklaşan


Başkumandan Papoulas’ın görevden alınması önemliydi. Bandırma-
İzmir çizgisinin batısında kurulması düşünülen özerk devlet içinde
Hıristiyanlar, Çerkezler ve anti Kemalist Türkler güvenlik içinde
yaşayacaktı. Anadolu Rumları, kurmayı düşündükleri özerk devlet için
seferber olmuş, hazırlıklara başlamışlardı.7

1. Yunan Hükümeti’nin Batı Anadolu’daki Muhtariyet Kararı ve


Kamuoyunun Tepkisi
Yunan hükümeti, 1922 yılı temmuz ayı ile birlikte Anadolu’da ayrı bir
devlet kurma fikrini hayata geçirmeye karar vermişti. Başlangıçta özerk
olarak kurulacak “İyonya” devleti, Girit örneğinde olduğu gibi zaman
içinde Yunanistan’a bağlanabilirdi. Temmuz ayı sonlarına gelindiğinde
Yunanlar, barış görüşmelerini hızlandırmak adına, İstanbul’un kendileri
tarafından işgal edilmesi teklifini gündeme getirmiş, bu teklif İtilaf
devletleri tarafından sertçe reddedilmişti. Trakya üzerinden olası bir
Yunan ileri harekâtına karşı Çatalca bölgesindeki Fransız ile İngilizlere
bağlı bir Senegal birliği teyakkuz haline getirilmişti.8 Müttefiklerin bu
sert tavrı karşısında geri adım atmaktan başka bir yol bulamayan Yunan
Hükümeti, böyle bir harekete kendilerini sevk eden niyetin kısa sürede
barışı sağlamak isteklerinden kaynaklandığını öne sürmüştü. Yunan
Dışişleri Bakanı Baltacis, Yunanistan’ın müttefiklerin onayı olmadan
böyle bir işgale girişmeyeceğini, asıl amaçlarının Türkleri teslim olmaya
zorlamak ve şarkta barışı sağlamak olduğunu ifade etmişti.9
Yunus Nadi, Yunanların İstanbul’u ilhak teşebbüsünü gerçekleşmesi
imkânsız bir hayal olarak nitelerken; Yunanlara bu cesareti verenin
İngiltere Başbakanı Lloyd George olduğuna dikkat çekiyordu.10 Yunus
Nadi, “Küçük Lloyd George” olarak tanımladığı Venizelos’un, Türkiye
üzerine izlediği siyasetindeki serseriliğin bir karşılığı olarak iktidardan

7 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’, 297-304.


8 Vakit, 1 Ağustos 1922, 1.
9 “ Müttefiklerin Son Notasına Yunanistan’ın Cevabı”, Vakit, 4 Ağustos 1922, 1.
10 Yunus Nadi haklıydı, çünkü İngiliz resmi yazışmalarına bakıldığında Yunanların

İstanbul’u işgale yeltenmelerinin arkasında İngiliz Hükümetinin verdiği teşvik vardı.


İngiliz Genelkurmay Başkanlığı tarafından 29 Temmuz günü Hükümete sunulan gizli
bir raporda, “Yunanların İstanbul üzerine serbestçe yürümelerine izin verilmesi”
teklifi yer almıştı. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 311.

41
Fevzi ÇAKMAK

hiç beklemediği bir anda uzaklaşmak ve adeta memleketinden


kovulmak zorunda kaldığını; “Büyük Venizelos” olan Lloyd George’un da
aynı akıbete uğrayacağını ve o güne kadar insaniyetin biraz daha kan
kusmaya devam edeceğini ifade etmişti. Yunanların İstanbul’u işgal
etme düşüncesini gülünç bir şey olarak niteleyen Nadi, sözlerine şöyle
son veriyordu:
“Biz yalnız İstanbul’u değil, bütün vatanımızı, bütün varlığımızı,
hürriyet ve istiklalimizi, hülasa bütün hudut ve hukukumuzu
müdafaa ediyoruz ve bunu yaparken biliyoruz ki zaten İstanbul
dahi behemehâl kurtarmaya mecbur olduğumuz bir mukaddes
yurdumuzdur. Bu kadar geniş bir idrak ve izan ve bu kadar derin
bir iman ile savaşların en kutsisine atılmış olan koca bir millete
karşı hiç böyle çocuk oyuncağı kabilinden tehditler pare eder
mi?”11

İtilaf devletlerinin sert tavrı karşısında Yunan kamuoyu büyük bir


şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaşarken; Yunan hükümeti gözünü tekrar
Anadolu’ya çevirmiş, birkaç aydan beri düşünsel hazırlıkları yapılan
düşünce eyleme dökülmüş ve işgal altında tuttuğu bölgelerde,
Yunanistan’ın vesayeti altında, muhtariyet ilan ettiğini duyurmuştu.
Yunanlar, daha İzmir’i işgal ettikleri 15 Mayıs 1919’u takip eden
günlerde bölgenin Yunanistan’a ilhakını içerin teşebbüsler içinde
olmuştu. 21 Mayıs 1919’da İzmir’e gelen Aristidis Steryadis, Yüksek
Komiser olarak görevlendirilmiş; komiserlik bünyesinde içişleri,
dışişleri, liman, gümrük, ekonomi, iaşe, muhasebe, haberleşme,
bayındırlık gibi işlerle ilgilenmek üzere pek çok şube ve temsilcilik
açmıştı. Ayrıca sıkıyönetim mahkemeleri ile kendi hukuk düzenini, okul
müfredatlarına müdahale ile kendi eğitim sistemini işgal ettiği bölgede
uygulamaya koymuştu.12
27 Temmuz 1922 tarihinde Yunanistan Başbakanı Protopapadakis
başkanlığında yapılan toplantının ardından, Yunan hükümeti Yunan
Fevkalade Komiseri Steryadis’e muhtariyet kararını uygulaması emrini
vermişti. Verilen emirde şu ifadelere yer verilmişti:

11 Yunus Nadi, “İstanbul Tehdidi!”, Anadolu’da Yenigün, 1 Ağustos 1922, 1.


12 Erdem, “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında”, 100.

42
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

“Yunanistan müttefiklerin emriyle düzeni yeniden tesis etmek ve


orada yaşayan nüfusun hayatını, onurunu ve servetini güvenceye
almak için Anadolu’ya çıkmış, bu işi derin tarihi bir bilinçle ve
Ege’nin ötesinde binlerce yıldır yekpare bir şekilde yaşamakta
olan Helen nüfusla var olan ulusal bağlar gereği
gerçekleştirmiştir… Ancak belirsizlik sürmekte ve Yunan
Ordusu’nun zafer dolu ilerleyişinden sonra alınan önlemler,
Yunanistan’ın uğruna mücadeleyi üstlendiği ve bu denli
fedakârlığa gittiği gereklilik ile halkların çıkarlarına hizmet
etmemektedir. Yunanistan işgal etmiş olduğu topraklardaki
özgürleştirdiği halklara karşı sorumluluk bilinciyle… Kalıcı bir
idarenin temellerini atmaya çağırmaktadır. Tüm yerel unsurların
kullanılmasıyla özgürlüğün gerçekleştirilmesi başarılmalıdır…
Özgürleştirilmiş olan topraklar bu şekilde örgütlenmiş olarak,
Yunanistan ve Türkiye arasında sarsılmayacak bir barışın tesisine
katkı yapacak, Türkiye ile Yunanistan arasında bir bağ kurulacak,
bu devletlere bağlı olan Hıristiyan ve Müslüman halklar birlikte
yaşam koşullarında refaha ulaşacaklardır. Bunu, Batı Anadolu’nun
Yunanistan vasıtası ile özgürleştirilmesini amaçlamış olan
müttefik devletlerin ilgisi güçlendirecektir. Bu görev İzmir’deki
Yüksek Komisere verilmekte ve hükümet kendisini Yunan Devleti
adına Batı Anadolu’da yukarıda ifade edilenler doğrultusunda
devlet kurmakla ve halkı buna destek olmaya çağırmakla
yetkilendirmektedir. Bu şekilde tesis edilecek olan rejim,
özgürleştirici Yunan Ordusu’nun garantisi altında, Yunanistan’ın
tarihi misyonuna uygun olacaktır.”13
Yunan Hükümetinin aldığı karar sonrası 30 Temmuz 1922 tarihinde
İzmir’de Steryadis tarafından muhtariyet ilanı gerçekleşmişti. Steryadis,
muhtariyetin müttefiklerce uygun görülerek Yunanlar tarafından işgal
edilen bölgeleri kapsadığını; bu bölgelerde yerel meclislerin kurulması
ve Yunan ordusunun, Türk ordusu ile mücadele halinde olmasından
dolayı da iç güvenliği sağlamak adına belediye muhafazaları
oluşturulmasını istemişti.14 Steryadis, Küçük Asya’ya ilk hürriyet ve
medeniyet adımlarında rehberlik edeceğini ve Küçük Asyalıların kesin
sonucu kendilerinden beklemelerini ve halkın bu durumdan duyduğu
memnuniyeti Yunan hükümetine bildireceğini ifade etmişti. Steryadis

13 Erdem, “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında”, 125-126.


14 Hakimiyet-i Milliye, 2 Ağustos 1922, 1; Vakit, 1 Ağustos 1922, 1.

43
Fevzi ÇAKMAK

tarafından yayınlanan beyanname bütün dillerde yayınlanmış; Türkçe


ve Rumca nüshaları duvarlara yapıştırılmıştı.15
Yunanlar tarafından alınan bu karar Ankara’da büyük bir öfke yaratmış;
Hakimiyet-i Milliye gazetesi “Yunan Siyasetinin hayasızlığına bir
numune” başlığı altında, Yunan hükümetinin İstanbul’un işgali için
Müttefiklere verdiği notanın metnini aynen yayınlanmış ve Anadolu ve
Trakya’yı harabeye çeviren Yunanların utanmadan bir “Anadolu
Mandası”ndan ve “Vazife-i Temeddün[uygarlık]”den bahseden notasının
bir hayasızlık örneği olduğuna vurgu yapmıştı.16 Gazete, Yunanların
ağustos ayının ilk haftası işgal ettiği bölgelerde Meclis İdare Encümeni
seçimlerine gidileceğine yönelik kararını “İzmir’deki İkinci
Mecnunane[delice] Teşebbüs” başlığı altında okuyucusuna duyurmuştu.17
Bu haberin hemen altında, bir süredir gönüllü bir askeri teşkilat kurmak
üzere İzmir’de bulunan Ermeni General Torkom’un, Yunanların
muhtariyet ilanı sonrası bir beyanname yayınlayarak, “iki Hristiyan
millet arasındaki dayanışmanın sağlanması” için bütün Ermenilerden bir
Ermeni gönüllü ordusu teşkiline yönelik girişimi haber olarak
paylaşılmıştı.18
Sakarya Savaşı’nın ardından Yunan ordusunun yaşadığı maddi ve
manevi zorluklar sonrası ordunun Anadolu’yu terk edeceğine yönelik
söylentilerin artması üzerine “Helen Anadolu Savunma[Mikrasiatiki
Amina] Örgütü” İzmir’in ileri gelen Rumları ile İzmir Metropoliti
Hrisostomos tarafından oluşturulmuştu. Örgütün amacı Anadolu
Rumlarının direnişini örgütlemek ve Batı Anadolu’da otonom bir
devletin oluşmasına zemin hazırlamaktı.19 1922 yılı yaz aylarına
gelindiğinde Anadolu Savunma Örgütü, Yunan hükümetinin Anadolu’da
bir otonom ilan etmesi, rejimin kalıcı olması adına bir süre Yunan
askerinin bölgede kalması; büyük devletlerin desteğini almak adına
onların çıkarlarının korunacağına yönelik devletlere teminat sunulması
yönünde faaliyetlerde bulunmuştu.20

15 Vakit, 1 Ağustos 1922, 1; Erdem, “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında”, 127.
16 Hâkimiyet-i Milliye, 4 Ağustos 1922, 1.
17 Hâkimiyet-i Milliye, 4 Ağustos 1922, 1.
18 “Serkerde Torkom’da Ermeni Gönüllü Teşkilatı Yapmakla Meşgulmüş”, Hâkimiyet-i
Milliye, 4 Ağustos 1922, 1.
19 Erdem, “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında”, 101.
20 Erdem, “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında”, 123-124.

44
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

Vakit gazetesinde, “Muhtariyet Manevrası!” başlığı altında verilen


haberde, alınan bu kararın bizden ziyade müttefiklere yönelik bir karşı
hareket olduğunun altı çizilmişti. Gazete, alınan muhtariyet kararının
zaafa uğrayan orduyu ve bütçeyi Anadolu’da kalan mal ve insan kaynağı
ile ikame etmek, Anadolu’dan bir Yunan memleketini terk eder gibi değil
de özel idaresi altında bulunan bir yeri terk ediyor gibi ayrılmak
şeklinde okunacağı gibi müttefiklere yönelik bir çıkış olarak ta
yorumlanacağına vurgu yapmıştı.21 Gazetenin sahibi ve başyazarları
Asım Us, “mim ve nun” takma ismi altında kaleme aldığı yazısında
muhtariyet kararının arkasında Yunanların, işgal altında tuttukları
bölgelerden asker ve vergi toplamayı amaçladıklarını ifade ettikten
sonra şu gerçeğin altını çiziyordu: “Yunan ordusu iki seneden beri
oralarda istifade edilecek esaslı menabi [kaynak] ve vesait bıraktı mı?...
Binaenaleyh şu muhtariyet oyunu da Yunan ordusuna yarayacak esaslı bir
tedbir değil, belki içerisine saplandığı bir bataklıktır ve buradan onu
ancak Türk ordusunun süngüleri çıkarıp atacaktır.”22 Yunan hükümetinin
muhtariyet kararının arka planında yaşadığı maddi zorluklar olduğu
yolundaki kanaati, Hâkimiyet-i Milliye gazetesi Avrupa basınından aldığı
haberleri kaynak göstererek, sütunlarına taşımıştı. Fransız Tan
gazetesinden alınan haberde, İzmir’deki muhtariyet kararının siyasi
değil mali bir karar olduğu; Yunanların mali bir buhran yaşadıkları,
kaynak noksanlıklarını işgal altında tuttukları bölgelerden karşılamayı
istedikleri ifade edilmişti. Yunanların aldıkları kararın yanlışlığına vurgu
yapılarak, atılan adımların barış ortamına zarar vereceğine dikkat
çekilen Tan gazetesinde, gerekirse Yunanları aldıkları karardan geri
çevirmek için limanlarının abluka altına alınması gerektiği yolunda fikir
beyan edilmişti.23 İleri gazetesi, Yunanların İstanbul’u işgal ve
muhtariyet kararlarının arkasındaki gerekçeyi şöyle izah ediyordu:
“Bunca imdad [yardım] ve takviyeye rağmen Yunanistan’ın taarruz ve

21 “Muhtariyet Manevrası!”, Vakit, 4 Ağustos 1922, 1.


22 M. N., “Bataklığa Saplanmış”, Vakit, 4 Ağustos 1922, 1; Yunan Hükümeti tarafından
desteklenen “İyonya” özerk devletini savunacak olan yaklaşık 100 bin kişilik
ordunun insan kaynağı ağırlıklı olarak Batı Anadolu bölgesinden sağlanırken; maddi
ihtiyaçları karşılayacak üç kaynak öne çıkıyordu: 1- Yerli Türklerden vergi alınacaktı.
2- Duyunu Umumiye gelirlerinden Türk hükümetine verilmekte olan hisseler
alınacaktı. 3- Lüks vergiler konacaktı. Ayrıca ülke içinde ve dışındaki Rumlardan
parasal yardımlar sağlanacaktı. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 299.
23 “İzmir’deki Muhtariyet Saiki Ne idi?”, Hâkimiyet-i Milliye, 9 Ağustos 1922, 1.

45
Fevzi ÇAKMAK

tecavüz edememesi, harp edemeyeceğini anlaması ve bütün bu


hâlâtın[hallerin] mevadı veyahut neticesi olmak üzere umur-u
dâhiliyesinin [iç kamuoyu] günden güne fenalaşmasıdır.”24 Muhtariyet
kararı Ali Kemal’in de gündeminde yer almış; tüm olanların
sorumlusunu İzmir’in işgalini fırsat bilerek, halkı kandıran ve felakete
sürükleyen ittihatçı kadroların ürünü olarak nitelediği Ankara
Hükümetinin siyaset bilmezliğiydi. Ve sonuç olarak İzmir’in dışında
bütün Batı Anadolu kaybedilmiş oldu.25
TBMM Hükümeti, İtilaf Devletleri temsilcilerine gönderdikleri protesto
notası ile Yunanların muhtariyet kararını kabul etmediğini ifade etmişti.
Verilen notada, Yunanların işgal altında tuttukları yerlerde muhtariyet
ilan etme yetkilerinin olmadığına vurgu yapılarak, muhtariyet ilanının
ancak halkın arzu ve muvafakati ile gerçekleştirileceğini; tam aksine
işgal altında bulunan bölgelerde yaşayan halkın Yunan işgaline son
verilmesini talep etmekte olduklarına vurgu yapılmıştı. Yunanlar
tarafından atılan adım devletler hukukuna aykırıydı ve hukuksuz bir
karar olarak nitelendirilmişti.26 Muhtariyet kararına yönelik TBMM
Hükümeti adına Rauf Orbay imzalı verilen nota metni şöyledir:
“Anadolu havâli-i meşgulesinde Yunan hükümeti tarafından
muhtariyet ilanı keyfiyetine Fransa, Büyük Britanya ve İtalya
Hükümetlerinin nazarı dikkatini celb etmeği vazife ad eyleriz.
İstilaya düçar olan bir memlekette müstevli [istilacı] hükümet
tarafından muhtariyet ilanı keyfiyetinin hiçbir kıymeti hukukiyeye
haiz olmayacağı aşikârdır, kaldı ki bu havalideki ahali Türk
oldukları için, hiç kimsenin meçhulü olmadığı vecihle düveli
muazzama tarafından bizzat müşahede ve teslim edilen Yunan
tazyikinden hemen tahliyesini talep eylemektedirler. Birçok
delilin şimdiden keşf ve tahmin ettirdiği vecihle, Yunanlılar
muhtariyet ilanından, bu havalideki Müslümanları daha ziyade
tazyik ve ızrar [zarar] ve hatta müstevli tarafından kendi
vatandaşları aleyhinde yapılan cidale[mücadele] iştirak ettirmek
için mecburi hizmeti askeriyeye tabi tutmak hususunda istifade
etmek arzusundadırlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti
Hukuk-u Millinin en sarih esasatına muhalif bulunan gerek tahtı

24 “Lüzumsuz bir kavga”, İleri, 2 Ağustos 1922, 1.


25 Ali Kemal, “Muhtariyet İlanı”, Peyam-ı Sabah, 2 Ağustos 1922, 1.
26 “Ankara’nın Muhtariyet İlanını Protestosu”, Vakit, 11 Ağustos 1922, 1.

46
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

işgalindeki Anadolu’da muhtariyet ilanını gerek Yunan


hükümetinin tasavvuratını en şedid surette protesto eder bundan
başka hükümeti müşarün-ileyhi düveli muazzamanın Yunanlıları
hukuk-u düveli kavaidine ve Mütemeddin [uygar] milletlerce
riayet edilen usullere tabiyete icbar edeceklerini ümid eyler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Heyeti Vekile Reisi ve Hariciye Vekaleti
Vekili Hüseyin Rauf”27
TBMM Hükümeti’nin protesto notası, Ankara Hükümetinin İstanbul’da
bulunan temsilcisi Hamid Bey28 tarafından 10 Ağustos tarihinde bizzat
İtilaf Devletleri temsilcileri ziyaret edilerek verilmişti.29
Ankara gibi İstanbul Hükümeti de, Yunanların işgal ettikleri alanlarda
muhtariyet ilanında bulunmalarını, İtilaf devletleri temsilcileri
nezdinden verdikleri nota ile protesto etmişti. Muhtariyet
beyannamesinin fiilen ve hukuken bir değerinin olmadığının ifade
edildiği nota İstanbul Hükümet adına Dışişleri Bakanı İzzet Paşa
tarafından verilmişti. Protesto notasının tam metni şöyleydi:
“Temmuzun otuzuncu günü İzmir’deki Yunanistan mümessilinin
bir beyanname ile Asya-ı Sagir’de [Küçük Asya] Yunanlar
tarafından işgal olunan menatıkın [bölgelerin] muhtariyetini ilan
eylediği hükümeti seniyece istihbar olunmuştur. Türkiye’nin
hukuk-u hakimiyeti tamamıyla mahfuz olan menatık-ı mezkurenin
mukadderatını tayine Yunanistan hiçbir vecihle salahiyettar
olmaması itibariyle iş bu beyanname hükümeti seniyece bir kat
daha bais-i hayret olmuştur. Emr-i sulhu mühim bir surette
haleldar[bozmak] etmekle beraber layezal[devam eden] olan
hukuku mezkureye karşı bir tecavüz teşkil eden bu harekete karşı
Babıali kati bir surette protesto ederek ve bu muhtariyet
beyannamesinin fiilen ve hukuken hiçbir kıymete haiz olmadığını
beyan eyler. Babıali kezalik [aynı şekilde] mesuliyeti tamamıyla
Yunanistan’a ait bulunan bu gibi kararın mucib olacağı netice

27 “Ankara Notasının Metni”, Vakit, 12 Ağustos 1922, 1.


28 Kızılaycı lakabı ile tanınan Hamit Bey, TBMM tarafından “Kızılay Mümessili” şifreli
adıyla 16 Mart 1920 tarihinden itibaren resmi olarak işgale uğrayan İstanbul’da İtilaf
Devletleri ve yabancı temsilciliklerle Mustafa Kemal Paşa adına görüşme ve
temaslarda bulunmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mahmut Bolat, “Hamit Bey
(Hasancan Kızılaycı)”, Atatürk Ansiklopedisi, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/
bilgi/hamit-bey-hasancan-kizilayci/ Erişim: 30.06.2022.
29 “Muhtariyet İlanı”, Tevhid-i Efkâr, 11 Ağustos 1922, 1.

47
Fevzi ÇAKMAK

hakkında en sarih bir surette kuyud [kayıt] ihtiraziye dermiyan


etmek vücubuna [gereklilik] kaildir.”30
Vakit gazetesi, Yunan hükümetinin aldığı muhtariyet ilanının Fransa
basınında şiddetle protesto edildiğine değinmişti. Yunanların bu
hareketleriyle kendi iç kamuoylarını tatmin etmek istediklerini, ayrıca
barış görüşmeleri sürecinde müttefikleri bir emrivaki durumla karşı
karşıya bırakmayı hedefledikleri vurgulanmıştı. Yunan Kralı Konstantin
ve hükümeti, kendi kamuoyuna, “Türkleri mağlup etmek için çare vardı,
fakat müttefikler buna kati suretle muhalefet ettiler” söyleminde
bulunacak; yaşanan sorunları baş sorumlusu olarak müttefikleri hedefe
koyacaklardı. Gazetenin başka bir nüshasında Darülfünun’da Devletler
Hukuku Hocası Mehmet Cemil (Bilsel) tarafından kaleme alınan bir
makale de Yunanların aldığı bu kararın hiçbir hukuki dayanağının
olmadığına vurgu yapılmıştır. Yazar, “fütuhat sevdası” uğruna olağan dışı
kararlar sonrası kendisini içinden çıkılmaz bir maceranın içine atan
Yunan ordusu, kudreti gittikçe artan bir “Galeyan-ı Milli” karşısında
düştüğü acıklı durumdan kurtulmak için olağandışı yollara
başvurmaktan kendisini almadığına değiniyordu. Yunanların, aldığı
kararları da “medeniyet ve insanlık” kisvesi altında meşrulaştırmaya
çalıştığının altını çizen yazarın devam eden sözcükleri sansüre uğramış;
metnin akışına baktığımızda Yunan ordusunun Anadolu’da yaptığı
zulüm ve bıraktığı acıların ne insanlıkla ne de medeniyetle alakası
olmadığını sansürlenen sözcükleriyle ortaya koyduğu açıktı.31 Birkaç
gün sonra muhtariyet ilanının hukuki boyutu Ahmet Şükrü Bey (Esmer)
tarafından da ele alınacaktı. İşgal ile fetih arasındaki hukuki farkı ortaya
koyan Ahmet Şükrü Bey, Lahey Kararlarına atıf yaptığı yazısında bir
devlet tarafından işgal edilen bölgelerde yalnız asayişin sağlanması
hakkına sahip olduğunu, bu bölgelerde oturan halkın askere
alınamayacağı gibi askeri bir harekât için halkan yardım alamayacağına
değinmişti.32

30 T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), HR. SYS
(Hariciye Nezareti Siyasi ), 2616-6-9; “Muhtariyet Hakkında Babali’nin Protestosu”,
Vakit, 3 Ağustos 1922, 1.
31 Mehmet Cemil, “Yunanistan’ın Muhtariyet Kararı”, Vakit, 3 Ağustos 1922, 2.
32 Ahmed Şükrü, “Muhtariyet İlanı”, Vakit, 9 Ağustos 1922, 1.

48
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

Yunan hükümetinin İstanbul’un işgal ve muhtariyet kararları karşısında


İngiltere’nin aksine Fransa çok daha sert tavır sergilemişti. Muhtariyet
kararı sonrasında da Fransa, İngiltere ve İtalya hükümetleri ile kurduğu
temasta, Atina’ya bir nota verilmesini talep etmiş; bu talebe İtalya
hükümeti olumlu yaklaşmıştı. Öte yandan 1922 yılı ağustos ayının ilk
günlerinde Afyon, Aydın gibi Batı Anadolu şehirlerinde Yunanların
sebep olduğu yangın haberleri gazetelerin sütunlarında sık sık kendine
yer bulmuş ve akıllara şu soru gelmişti: “Bu tahripkârlık karşısında
acaba alenen medeniyetten bahsetmeye nasıl cesaret ediyorlar?”33
Yunan Hükümetinin İstanbul’un işgali ve Batı Anadolu’da bir muhtariyet
ilanının Yunan iç kamuoyunda bir tepkiye neden olduğu; hükümet
yanlısı basında bile bu kararların eleştiri konusu yapıldığı ve hükümetin
istifasının istendiğine yönelik haberler Türk basınında kendisine yer
bulmuştu. Vakit gazetesi, Yunan gazetelerinden konuyla ilişkili bir haber
seçkisini okuyucularıyla paylaşmıştı. Hükümet yanlısı Politeia
gazetesinden alınan haberde İzmir’deki muhtariyet kararının neyi
hedeflediğinin anlaşılmadığı; kopan bütün gürültünün belediye ve
cemaat düzenlemeleri ile idare meclisleri hakkında bir takım
beyanlardan ibaret olduğu haber yapılmıştı. Hükümet yanlısı başka bir
gazete olan Karonika gazetesinden alınan bir yorumda, Yunan halkının
bu feci muvaffakiyetsizlikten sonra kendi geleceği hakkındaki kararlar
konusunda hükümete itimadının kalmadığı haberi öne çıkarılmıştı.
Sosyalist görüşlü Rizospastis gazetesi, Yunan hükümetinin savaşa
devam etme ısrarının halkta telafi imkânsız zararlara neden olduğu
ifade ediliyordu.34

2. Yunan Hükümeti’nin Muhtariyet Kararına Destek Arayışları


Vakit gazetesi, “İzmir Mektubu; Müstakbel İdare’nin İlanı, Yunanlıların,
İzmir’de hükümet konağında temmuzun otuzuncu günü oynadıkları oyun”
başlığı altında verdikleri haberde muhtariyet kararı öncesi ve
sonrasında İzmir’de yaşananlar haber yapılmıştı. Tüm bu süreçlerin
içinde Yunanlarla işbirliği halinde olan İzmir Belediye Başkanı Hacı
Hasan Paşa yer almıştı. “İlanı muhtariyet oyununda Müslümanlar namına

33 “Güzel Aydını da Yaktılar”, Vakit, 4 Ağustos 1922, 1.


34 “Yunan Matbuatı Ateş Püskürüyor”, Vakit, 9 Ağustos 1922, 2.

49
Fevzi ÇAKMAK

sahneye çıkan figüran bir mutad Hacı Hasan Paşadır” cümlesi ile
başlayan haberde, Hacı Hasan Paşa’nın 28 Temmuz Cuma günü Belediye
binasında toplanmak üzere, kendi düşüncesine yakın yaklaşık kırk
kişiye davet gönderdiği, fakat aralarında Naibzade, Emin Süreyya’nın
bulunduğu sadece sekiz on kişinin toplantıya katıldığından
bahsedilmişti. Toplantıda Yunan himayesi altında olunacak muhtariyet
ilanının faydalarından bahsedilerek, bir miting yapılması karar altına
alınmıştı. 29 Temmuz Cumartesi günü belediyeden tezkereler yazılarak,
gümrük, belediye ve hükümet çalışanlarının 30 Temmuz Pazar günü
yapılacak olan bu mitinge katılmaları, katılmayanların ise
sözleşmelerinin feshedileceği tebliğ edilmişti.35 Yunan Yüksek Komiseri
Steryadis, muhtariyet kararına yönelik hazırlıklara yaklaşık iki hafta
önceden başlamıştı. Steryadis, Yunan Başkomutanı Hacianestis ve İzmir
Garnizon komutanı ile yürüttüğü görüşme trafiğinde, kurulması
düşünülen otonom idare ele alınmış, Yunan ordusunun işgali altında
bulunan bölgelerdeki Yunan Yüksek Komiserliğinin temsilcileri İzmir’e
davet edilmiş ve kendilerine verilen talimatları hızlıca uygulamaları
istenmişti.36 Haberin devamında Pazar günü öğleden önce saat on birde
Hükümet Konağı önünde tasvir edilen oyunun oynandığı; fakat yapmaya
muktedir olduklarını düşündükleri toplantının, soğuk ve berbat bir şekil
aldığı ifade edilmişti. Hükümet Konağı önündeki toplantıya Hacı Hasan
Paşa, damadı Halil Pehlivan, Hoca Ahmed Hulusi, Hakim Müşaviri gibi
birkaç Müslüman ile yaklaşık yüz kadar Hristiyan katılmış; meydanda ne
Osmanlı bayrağı ne de Yunan bayrağı yer almıştı. Davet edilen
memurlarda toplantıya iştirak etmemişlerdi.37
Toplantı da ilk önce Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa söz alarak, Küçük
Asya’da yaşayan halka hürriyet ve terakki yolunda fayda sağlayacak
olan muhtariyet kararından dolayı İslam ahalisinin Yunanlara yönelik
teşekkürlerini ifade etmişti. Hacı Hasan Paşa’nın ardından Rum toplumu
adına Armonia gazetesi müdürü aynı düşünceleri paylaşan bir konuşma
yapmıştı. Onlardan sonra sıra ile Ermeni, Musevi, Rum Katolik, Çerkez

35 “Müstakbel İdare’nin İlanı”, Vakit, 9 Ağustos 1922, 2.


36 Erdem, “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında”, 124.
37 Yunan idaresinin tehditkâr baskılarına karşı İzmir’de görev yapan memurlarının
toplantıya katılmadığı, bu nedenle de Yunan yönetimi tarafından fena bir vaziyetle
karşı karşıya kaldıklarına yönelik bilgilendirmeler İstanbul hükümetine ulaşmıştı.
BOA, HR. SYS(Hariciye Nezareti Siyasi ), 2616-6-26.

50
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

heyetleri temsilcileri bir konuşma yapmışlardı.38 Hacı Hasan Paşa’nın


sözlerini aktaran Vakit gazetesi, belediye başkanının söylemlerinin
uydurmadan ibaret olduğunun altını çizerek, “temin ettiği hürriyet nasıl
bir hürriyet, herkesin malumuydu. Şekli idarenin ne mahiyette şey
olduğundan kendisi de bihaberdir. Hala hangi Müslüman namına söz
söyleyebiliyordu?” ifadelerinde bulunmuştu. En son Steryadis bir
konuşma yapmış, herkese teşekkür etmişti. Gazete, konuşmanın bir
bölümünü, soru işaretleri ekleyerek sütunlarından paylaşmış;
Steryadis’in, özellikle Rum heyetine dönerek yapmış olduğu
konuşmasında şu vurgularda bulunmuştu: “Rum anasırın atideki vazifesi
diğer anasırlardan daha ağır. Fevkalade Komiser Asya-ı Sagiralılara ilk
hatavat-ı[adım] hürriyetkarane (?) ve mesai-i salahiperveranede (?)
rehberlik (?) edecektir. Fakat kati netice Asyayı Sagirliler [Küçük
Asyalılar] kendi sa’y [çalışma] ve gayret ve inzibatı siyasi ve
ahlakilerinden intizar etmelidirler.”39 Steryadis’in konuşmasından sonra
Armonia gazetesi Müdürü Seyzani(!) Mösyö Steryadis namına Asya-ı
Sagiranın müstakbel idaresini üstlenmelerini tebliğ etmişti.40 Törenden
geriye kalan manzarayı Vakit gazetesi şu şekilde yorumlamıştı: “Hazır
bulunan ve bulunmayan herkes Türkçe, Rumca yayınlanan beyannameleri
okuyarak Asya-ı Sagiranın müstakbel idaresi kız mı, oğlan mı bir şey
anlamadan, daha doğrusu müstakbel idarenin mahiyeti hakikiyesi
hakkında zaten edindiği fikri değiştirmeye lüzum görmeden atiyi intizara
[Geleceği gözlemeye] başlamıştır.”41 Tevhid-i Efkâr gazetesi ise bu
toplantıyı okuyucularına şu başlıkla duyurmuştu: “Muhtariyet Mudhikesi
[Muhtariyet Komedisi].”42
İzmir’deki toplantıya benzer bir muhtariyet oyunu Bursa’da
gerçekleştirilmişti. Türk ordusunun Sakarya Zaferi sonrası, Bursa’da
“Özerk Anadolu Devleti” kurulmasına yönelik adımlar atılmıştı. Bu amaç
etrafından İstanbul’da “Anadolu Cemiyeti” adı altında bir dernek

38 BOA, HR. SYS(Hariciye Nezareti Siyasi ), 2471-42-3.


39 “Müstakbel İdare’nin İlanı”, Vakit, 9 Ağustos 1922, 2. Metin içinde yer alan soru
işaretleri bizzat yazar tarafından konulmuştur; BOA, HR. SYS(Hariciye Nezareti
Siyasi ), 2471-42-3.
40 BOA, HR. SYS(Hariciye Nezareti Siyasi ), 2471-42-3
41 “Müstakbel İdare’nin İlanı”, Vakit, 9 Ağustos 1922, 2.
42 “Muhtariyet Mudhikesi”, Tevhid-i Efkâr, 9 Ağustos 1922, 2.

51
Fevzi ÇAKMAK

kurulmuş43; dernek İstanbul’daki Yunan Yüksek Komiserliği ile temasa


geçmiş44 ve bir şubesini de Bursa’da açmıştı. Yunan Hükümeti
tarafından Bursa’ya gönderilen Yunanistan Yüksek Komiserliği’nin
Üstün Yetkili Komiser Vekili Aleksandr İzvolo’nun çalışmaları ile birlikte
muhtariyet çabaları hız kazanmıştı. Bu kişinin öncülüğünde muhtariyet
idaresine yönelik adımlar atılmış, bir dizi toplantılar yapılmıştı. Belediye
binasında yapılan, Yunanlara ve İstanbul Hükümetine yakın 30-35
kişinin katıldığı bir toplantıda, “Uhuvvet-i Vataniye [Vatana Bağlılık]”
ismi altında bir cemiyet kurulmuştu.45 Sonrasında 30 Temmuz’da açık
hava toplantısı organize edilmiş, halk polis ve jandarmanın baskısıyla
toplantıya götürülmüştü. Belediye Binası önünde yapılan toplantıya,
Evkaf Müdürü İsmail Hakkı, Cemal Kudret, Püskülsüz Mustafa, Avukat
Kamil, Osman Efendi’nin oğlu Cemil, Ermeni Ağılıyan, Tatar Hamdi Hoca,
Alim Hoca, Müftü Vekili İzzet, Pedro Avramidis, Ermeni Avukat Zari,
Eczacı Maksut Tantosyan, Diran Filibeliyan, Yorgi, Doktor Terzioğlu,
Doktor Venediktos, Aristotel Zero, Nesim Saban ve Hayim Palaçi
katılmıştı.46 Geniş bir katılımın sağlanması adına 150 kadar memur bir
gün önceden katılıma zorlanmıştı. Toplantı günü şehir içinde davullarla
halkın toplantıya iştiraki sağlanmaya çalışılırken, toplantıya çok az bir
katılım olmuş; aralarında birkaç fesli ve sarıklının yanında Yunanlarla
işbirliği yapanlar ile yolu düşüp acaba “ne var?” diyerek uğrayanlar ile
fes giydirilmiş Rumlar toplantıda yer almıştı.47 Dikkat çeken bir diğer

43 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 184.


44 Derneğin Yunan Komiserliğine sunduğu tekliflerinde Anadolu’da Bursa merkezli
kurulması düşünülen devletin Padişahın himayesinde bir özerk Anadolu Devleti
olması, devletin başında “Hıristiyan Vali” bulunması ve ancak valinin “Yunan”
olmaması düşüncesi hâkimdi. Halkın Yunanistan’a olan öfkesi nedeniyle valinin
Yunan olmaması istenmişti. Yılmaz Akkılıç, Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, C 2, Bursa:
Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yay., 2008, 558-559.
45 Toplantıya katılanlar arasında bulunan Öğretmen Mehmet Erturan Uğuralp, o
günlerde yaşananları anılarında paylaşmış, anıları kurtuluş sonrası Ertuğrul
gazetesinden yayınlanmıştı. Mehmet Erturan, Milli Mücadele günlerinde Bursa’da
milli hareket ile işbirliği halinde olmuş, Yunanlarla iç içe olarak, Ankara’ya istihbarat
sağlamıştı. Mehmet Erturan’ın anılarına Yılmaz Akkılıç, çalışmasının ekler kısmında
yer vermiştir. Akkılıç, Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, 723-729.
46 Saime Yüceer, Bursa’nın İşgal ve Kurtuluş Süreci (8 Temmuz 1920-11 Eylül 1922),
Bursa: Uludağ Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yay., 2001, 100.
47 Milli Mücadele yıllarında Bursa’da hilafet ve saltanata bağı güçlü bir ulema sınıfı
bulunuyordu. Bu sınıf, mutlak kurtuluşu padişaha bağlılıkta görürken, bu makama

52
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

unsur hali hazırda Bursa Belediyesinde azalık yapan Müslümanlar bile


toplantıya katılım göstermemişti. Yunanların tüm gayretlerine rağmen
toplantı sönük geçmişti.48 Toplantıda konuşma yapan Evkaf Müdürü
İsmail Hakkı, İngiliz ve Yunanları öven konuşmasında, TBMM
Hükümetine karşı ağır ithamlarda bulunmuştu. Toplantıya katılan ileri
gelenler, muhtariyet isteği ve teşekkür yazısını imza altına alarak, Yunan
komutanlığına iletmişlerdi.49 Bursa’nın düşman işgalinden kurtuluşu
sonrası kurulan askeri mahkemede muhtariyet mitingine katılanlar
yargılanmıştı. Birçoğu yurtdışına kaçtığı için haklarında gıyaben yapılan
yargılama sonrası tamamı hakkında idam cezası verilirken; mahkeme
karşısına çıkanlardan Feraizci Hamdi Efendi üç yıl hapis cezası almış,
geri kalanlar beraat etmişi.50
Muhtariyet kararı sonrası bir başka toplantı Yunanlar tarafından
Balıkesir’de planlanmış; Türk ve Müslümanlar adına toplantıyı organize
eden isim olarak ta Balıkesir mutasarrıflığı görevinde bulunan Muhiddin
isminde bir kişi öne çıkmıştı. Ayrıca O’nun Kaymakam Besim Bey
isminde bir akrabası da Yunanlarla işbirliği halinde olmuştu. Fakat İzmir
ve Bursa’da olduğu gibi Balıkesir’de de Türk ve Müslüman halkın,
Yunanların tüm baskılarına rağmen toplantıya iştirak etmedikleri haber
yapılmıştı. Balıkesir’de Yunanlar Türk ve Müslüman halka şiddetli
tazyiklerde bulunmuş, ileri gelenler ile aydınlara sövmek, onların
maneviyatlarını sarsarak, bir bahane bularak, hatta yeri geldiğinde bir
bahaneye gerek duymaksızın memleketlerinden göndermişlerdi.
Yunanların, şehir içinde bu korku iklimini yaratmış olmalarına rağmen,
halk toplantıya iştirak etmemiş, Türk hâkimiyetini ne kadar büyük bir
hasretle beklediğini göstermişti. Balıkesir’de Türk ve Müslüman halk
adına emniyet ve asayişin olduğunu söylemek imkânsızdı. Gazetenin
verdiği haberde, Yunanlarla işbirliği halinde olan Mutasarrıf Muhiddin,

karşı oluşan tüm girişimleri bir isyan ve din karşıtlığı olarak yorumlamıştı. Bu ulema
sınıfı içinde Bursa Müftüsü Ömer Fevzi Efendi, işgal döneminde Yunanlarla tam bir
işbirliği halinde oldu ve kurulması düşünülen muhtariyet yönetimine aktif
desteklerde bulundu. Celil Bozkurt, “Milli Mücadele’de Bursa Uleması: Yunan
İşgalinde Bursa’da Saltanata Bağlılık Mitingi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, S
103 (Bahar 2021), 80-81. (77-104)
48 “Bursa’da ne yapmışlar?”, Vakit, 12 Ağustos 1922, 2.
49 Yüceer, Bursa’nın İşgal ve Kurtuluş Süreci, 100-101.
50 Akkılıç, Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, 560.

53
Fevzi ÇAKMAK

akrabası Kaymakam Besim Bey’i Kuvayı Milliye taraftarı biri olarak


ihbar etmiş, bu kişinin verdiği yalan ifadeler sonrası Balıkesir eşrafından
pek çok isim Kuvayı Milliye taraftarı oldukları gerekçesiyle şehirden
ayrılmak zorunda bırakılmışlardı. Ayrıca Balıkesir’de görev yapan devlet
memurlarına yedi sekiz aydır maaş verilmezken, şehir içinde parası,
varlığı, atı, arabası olan herkesin malına Yunanlar tarafından el
konulmuştu.51

3. Muhtariyet Kararı Karşısında İngiltere ve Dış Dünya


Yunanlar tarafından İzmir ve çevresine muhtariyet verilmesi kararı, 4
Ağustos 1922 tarihinde İngiltere Parlamentosu’nun da gündemine
gelmiş; hükümetin politikalarına yönelik yapılan eleştirilere İngiltere
Başbakanı Lloyd George Avam Kamarası’nda yapmış olduğu
konuşmasında cevap vermişti. Özellikle Liberal Parti üyesi Joseph
Montague Kenworthy, Yunanlar tarafından işgal edilen İzmir’de, yapılan
vahşetlerin, kıyımların Amiral Bristol, İngiliz General Hare ile Fransız ve
İtalyan generallerden oluşan bir heyet tarafından kayıt altına alındığını
ifade ederek; İzmir ve çevresinde yaşananların Türkiye’yi ayağa
kaldırdığını ve Mustafa Kemal’in etrafında binlerce kişinin toplanmasına
neden olduğuna dikkat çekmişti. Kenworthy, Mustafa Kemal’in, İngiliz
Hükümeti tarafından bir asi olarak görüldüğünü fakat O’nun Türkiye’nin
ulusal büyük bir kahramanı ve “Müminlerin Kılıcının Hükümdarı / he
wielder of the Sword of the Faithful” olarak görüldüğüne vurgu yapmıştı.
Kenworthy, Anadolu’da yaşayan Yunanların, yaklaşık 500 yıl boyunca
Türklerle birlikte yaşadıklarını, çok önemli konumlara yükseldiklerini,
büyük zenginlikler elde ettiklerini; aynı şekilde Pontus ve İzmir’de de
çok varlıklı olduklarına değinmiş, fakat bu düzenin İngiliz hükümetinin
açık ya da gizli olarak sempati beslediği Atinalı emperyalistlerin
entrikaları ile bozulduğunun altını çizerek, Lloyd George’u suçlamıştı.52

51 “Balıkesir’de”, Vakit, 15 Ağustos 1922, 2.


52 Commons Chamber, Volume 157: Debated on Friday 4 August 1922,
https://hansard.parliament.uk/commons/1922-08-04/debates/aae3934d-3a67-
44d9-88d3- ebaace835a91/CommonsChamber#main-content Erişim: 15.06.2022.
Liberal Parti üyesi Joseph Montague Kenworthy’in Avam Kamarasında yapmış
olduğu konuşma Vakit gazetesi tarafından ayrıntılı olarak Türk kamuoyu ile
paylaşılmıştı. “İngiliz Mebusu Kenworthy’in Avam Kamarasındaki Mühim Nutku”,
Vakit, 17 Ağustos 1922, 1-2.

54
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

İngiltere Başbakanı Lloyd George, İzmir’in işgaline yönelik kendisine


yöneltilen eleştirilere verdiği cevapta, İzmir’in Yunanlar tarafından işgal
edilmesi kararının tek başına kendisi ve hükümeti eliyle alınmadığını,
Büyük Güçler olarak nitelediği Fransa, İtalya, Japonya ve diğer
devletlerin onayı sonrası ortaya çıkan Sevr Antlaşmasına dayandığını
ifade etmişti. George, İzmir ve çevresinin Yunanların elinde olması
gerektiğini, hem nüfus hem de çıkarları ve tarihi gerçeklerin bunu
gerektirdiğine vurgu yapmıştı. Lloyd George, bu görüşün sadece
İngiltere’ye ait olmadığını, Fransa ve ABD’nin de böyle düşündüğünü,
sadece İtalya’nın, o da bölgeyi kendisine ait olarak gördüğü için, itirazda
bulunduğunun altını çizmişti. İngiltere Başbakanı, İzmir ve çevresinde
yaşananların sorumlusu olarak Türkleri görüyordu. George, Türkleri
suçladığı konuşmasında, Türklerin Büyük Güçler tarafından onaylanan
ateşkes koşullarını reddettiklerini; bu tavır karşısında kendilerinin
savaşın devamına razı olamayacaklarını, bölgede devam eden ticaretin
karışıklıklar ve belirsizlikler içinde kalmasına izin veremeyeceklerini;
yüzbinlerce Hristiyan’ın yaşadığı bölgenin Türklerin merhametine
bırakamayacaklarını ifade ederek, Türkler hakkında şu tespiti
yapıyordu: “Türkler Doğuludur. Pek çok şeyleri bilirler. Belki zamanın
değerini her zaman bilmezler ama diplomaside her vakit zamana
oynarlar. Diğer tarafın vazgeçeceği umudunu kendinde saklarlar. Türkler
her zaman kendilerine şunu söyler: ‘Eğer direnirsem, istediğim her şeyi
elde etme şansına sahip olabilirim. Eğer yapamazsam, başıma gelecek en
kötü şey Paris’te bana teklif edilen şartları kabul ederim.”53 Artık böyle
olmayacağına değinen Lloyd George, konuşmasının sonunda her ne
olursa olsun Küçük Asya’da yaşayan Hıristiyanları, geçmişte yaşanan
korkunç olayların tekrarından koruyacaklarını ifade etmişti.54 Bu

53 “The Turk is an Oriental. He knows many things. He does not always know, perhaps,
the value of time, but he always plays for time in diplomacy. He hangs on in the hope
that the other party will give way first. It ought to be made quite clear that the terms
I have mentioned are not indefinitely open to the Turk, who is saying to himself, "If I
hold out, I may have a chance of getting everything I want, and if I do not, the worst
that can happen to me will be that I shall get the Paris terms offered to me."
Commons Chamber, Volume 157: Debated on Friday 4 August 1922,
https://hansard.parliament.uk/commons/1922-08-04/debates/aae3934d-3a67-
44d9-88d3- ebaace835a91/CommonsChamber#main-content Erişim: 15.06.2022
54 Commons Chamber, Volume 157: Debated on Friday 4 August 1922,
https://hansard.parliament.uk/commons/1922-08-04/debates/aae3934d-3a67-
44d9-88d3-ebaace835a91/CommonsChamber#main-content Erişim: 15.06.2022

55
Fevzi ÇAKMAK

söylemiyle İngiltere Başbakanı Lloyd George, Yunan Hükümeti’nin Batı


Anadolu toprakları için aldığı muhtariyet kararını tanıdığı net olarak
ortaya koymuştu.
İngiltere Başbakanı Lloyd George’un Avam Kamarasında yapmış olduğu
konuşma Türk gazetelerinin sütunlarında da kendine yer bulmuştu.
Vakit gazetesi Başbakanın sözlerini ilk sayfasında manşetten vermişti:
“Ortada bir haksızlık varsa bu Yunanlıların sertçe harp etmesine mani
olmamızdır… İzmir Vilayetinde artık Türklere Paris’te teklif edildiği gibi
mutlak hakimiyet verilemez. Paris’te dermeyan edilen tekliflere ilanihaye
devam etmeyeceğiz. Ortada bir haksızlık varsa Yunanların serbestçe harp
etmesine mani olmamamızdır. Bu halin devamına tahammül edemeyiz.”
Gazete, haberin devamında İngiliz Başbakanının Türklerle ilgili sözlerini
kamuoyuna şu şekilde aktarmıştı: “Türk şarklıdır. Siyasette daima vaktin
geçmesini ister. Der ki: İnat et ve diğer taraf bir zaman yorulacaktır ve
şartları ister istemez kabul edecektir… Türk der ki: Eğer inad eder isem
her şeye nail olacağım. Ancak muvaffak olamaz isem de her halde Paris
sulh şartlarını kabul ederim. Mesele öyle değildir.”55 İngiliz Başbakanın
sözlerinin Yunan basınındaki yankılarına da Türk basını yer vermişti.
Yunan kamuoyunda İngiliz Başbakanının sözleri kralcı ve venizelist
basın tarafından farklı yorumlandığına vurgu yapılıyordu. Venizelist
basın da, Kral Konstantin’in tahtından ayrılması halinde Batı’dan
alınacak destekle Yunanistan’ın yüzünün güleceği ifade edilmişti. Kral ve
Hükümet yanlısı basın ise Yunanistan’ın Küçük Asya’da kalması İngiltere
tarafından isteniyorsa, bunun karşılığı olarak Yunan Kralı’na itibar
edilmesi ve maddi yardımlarda bulunulması isteniyordu; aksi takdirde
“Ankara ile doğrudan doğruya müzakereye girişilmeli ve Asya-ı Sagirayı
tahliye etmek suretiyle akd-i sulh etmeliyiz” ifadelerinde bulunuluyordu.56
İngiliz Başbakanı Lloyd George’un Avam Kamarasında yapmış olduğu
konuşmanın İzmirli Rumlarda yaratmış olduğu memnuniyetin bir
ifadesi olarak şehirde 13 Ağustos Pazar günü bir miting yapılması karar
altına alınmıştı. Sabah saat onda yapılacak miting öncesi kiliselerde
toplanılarak Kordon’daki Paris Kahvehanesi önüne gelinecek,
sonrasında İngiliz Konsoloshanesine gidilerek gösteri yapılacaktı.

55 Vakit, 10 Ağustos 1922, 1-2.


56 “Lloyd George’un Beyanatı ve Yunan Gazeteleri”, Vakit, 11 Ağustos 1922, 1.

56
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

Toplantı sırasında bütün kiliselerin çanları ile vapurların düdükleri


çalacaktı. Toplantıya katılacaklar arasında Rumların yanında Ermeniler
ile Çerkezlerden de iştirak edeceklerin bulunduğu haber yapılmıştı. Bir
önceki muhtariyet toplantısında olduğu gibi Türk ve Müslüman ahalinin
katılımı beklenmezken; gazete haberinde Belediye Başkanı Hacı Hasan
Paşa ve taifesi ile Çerkez Ethem, Çerkez Reşit, Çerkez Eşref gibi isimler
toplantıya katılacaklar arasında sayılmıştı.57 Benzer bir memnuniyet
toplantısı Bursa’da tertip edilmiş, belediye binasında düzenlenen
toplantıda Evkaf Müdürü İsmail Bey, İngiliz Başbakanını öven bir
konuşma yapmış, sonrasında Yunan komiserlik binasına gidilerek, orada
Komiser İzvolo’da topluluğa hitaben bir konuşma yapmıştı.58
Asım Us, Lloyd George’un Avam Kamarası’nda yapmış olduğu
konuşmayı yorumladığı yazısında, Yunanların hem İstanbul’u işgal etme
teşebbüsünü hem de Batı Anadolu’da aldıkları muhtariyet kararının
arkasında olsa olsa Yunan askerinin mahvolan manevi kuvvetini biraz
canlandırmak, Bizans İmparatorluğu hülyasıyla onlara biraz ümit
vermek ve sonuçta savaşı bir müddet daha uzatmak düşüncesinin
olduğuna dikkat çekmişti.59 İngiliz Başbakanının Yunanları destekleyen
sözleri Ahmed Şükrü tarafından da eleştirilmişti. Başbakanın Avam
Kamarasında yapmış olduğu konuşmayı yaklaşık yüz elli yıl önce
Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında, Amerikalıları asi olarak
nitelendiren İngiliz Başbakanı Frederick North’ün konuşmasına
benzeten Ahmed Şükrü, bağımsızlık savaşının sonucunun herkes
tarafından bilindiğini; bu olaydan hareketle de meclislerde kuvvetle
çıkan seslerin her zaman doğru olacağı anlamına gelmediğine vurgu
yapmıştı. Yazısının belli bölümlerinde Amerikan Başkanı Wilson’un
söylemlerine vurgu yapan, Yunanlıların işgallerinin haksızlığını öne
çıkaran Ahmed Şükrü’nün yazısının önemli bir bölümü sansüre
uğramıştı.60
TBMM’de bir dönem İktisat Vekilliği görevinde bulunan, bu görevinden
ayrıldıktan sonra iktisadi incelemelerde bulunmak üzere Avrupa’ya
giden Mahmut Celal Bey (Bayar) ile Vakit gazetesi muhabiri Akil Bey
Roma’da bir söyleşi yapmıştı. Bu söyleşide Anadolu’nun mevcut iktisadi

57 “Yarınki Miting”, Vakit, 15 Ağustos 1922, 2.


58 “Bursa’da Yunan Yardakçılarının Harekatı”, Vakit, 22 Ağustos 1922, 2.
59 M. N., “Vaziyetin İnkişafına Doğru”, Vakit, 11 Ağustos 1922, 1.
60 Ahmed Şükrü, “Efendiler İmkânsızdır”, Vakit, 13 Ağustos 1922, 1.

57
Fevzi ÇAKMAK

durumu hakkında bilgi veren Celal Bey, ayrıca Yunanların İstanbul’u


işgal isteği ile muhtariyet kararı hakkında da görüşlerini paylaşmıştı.
Geçmişte İzmir’de önemli görevlerde bulunan Celal Bey, muhtariyet
kararını yorumlarken İzmir’de uzun yıllar bulunmuş biri olarak İzmir
Rum Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetini teşkil edenlerin şahsiyetlerini ve
zihniyetlerini pek yakından tanıdığını ve bu kişilerin tek arzusunun
İzmir’in Yunanistan tarafından ilhakı olduğunu ifade etmişti. İşgal
gerçekleştiğinde İzmir’in ilhakının gerçekleştiğini düşünenlerin,
Anadolu’nun göstermiş olduğu azim ve yiğitlik karşısında İzmir için yeni
bir yönteme başvurduklarına değinen Celal Bey, bu azim karşısında
Yunanların oynamak ve siyaset çevirmek istediklerine vurgu yapıyor.
Oynanmak istenen oyunda, bir asırdan beri Batı’nın bize karşı oynadığı
muhtariyet siyaseti ile toprakları ilhak etmekti. Muhtariyet idaresinin ne
anlama geldiğini Anadolu köylüsünün çok iyi idrak ettiğine değinen
Celal Bey, sözlerine şöyle devam ediyordu:
“Biz memleketimizi idare-i maslahat fikriyle idare etmek ve
pamuk ipliğine bağlayarak bir kaç sene sonra yine bizden
ayrılmasını görmek gibi elim bir vaziyete düşmeyi asla arzu
etmeyiz. İzmir Anadolu için elzemdir. Anadolu’nun iktisaden
yaşamasını arzu edenler İzmir’in Türk hâkimiyeti altında
kalmasını kabul etmeğe mecburdurlar. Zavallı İzmir halkı duçarı
hakaret ve sefalet olduğu gibi İzmir’in Yunan işgalinden beri
iktisadiyatı da mahv olmak üzeredir. Rum ahalide vaziyeti
hazıradan şikâyet etmektedir. İzmir Türk hâkimiyeti altında
bulunmalı, bundan başka bir çare-i hali kabul edecek bir Türk
mevcud değildir.”61
Yunan Hükümetinin aldığı muhtariyet kararına, her ne kadar İngiliz
Hükümeti taraftar görünse de, ortak hareket etmek adına İtilaf
Devletleri kararı onaylamıyorlardı. İngiltere, Fransa ve İtalya devlet
temsilcileri tarafından Yunan Dışişleri Bakanı Baltacıya verilen ortak bir
nota ile Anadolu’da idari ve siyasi bir durum ortaya koyan muhtariyet
idaresi ilanına itiraz edilerek, Anadolu’nun idare şeklinin bir barış
antlaşması ile tayin edileceği ifade edilmişti. Verilen notada, Yunan
hükümetinin almış olduğu kararın İtilaf Devletlerinin alacağı karara
hiçbir şekilde etki etmeyeceğine vurgu yapılarak şu ifadelerde
bulunulmuştu:

61 “Sabık İktisat Vekili İle Mülakat”, Vakit, 14 Ağustos 1922, 1.

58
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

“Yunan hükümetinin talimatı üzerine İzmir’in teşkilat ve idare-i


atisi hakkında İzmir Yunan Komiseri tarafından neşredilen
beyannamede naili hürriyet olmuş olan Rum anasırın idare-i
Osmaniye altında avdet edemeyeceği, Yunanistan’ın bu havalide
sabit bir idarenin esaslarını kurmaya ve bu havalinin kanunu
esasisini tanzime mer’i bulunduğunu ve bu suretle vücuda gelecek
olan idarenin Yunan ordusunun kefaleti altında kalacağı
söyleniyor. Maslahatgüzarlar, hükümet matbuasından aldığı
evamire tevfiken, Yunan Hükümeti Kraliyesi tarafından izhar
edilen tertipler ve tatbikine karar verilen tedabir hakkında sarih-i
kuyud [açık kayıt] ihtiyatiye serd etmekle kesb-i şeref eyler.
Maslahatgüzarlar, şurasını da hatırlatmak mecburiyetindedir ki
Yunan hükümeti işgali askeriyenin istilzam [gereklilik] edeceği
bazı muvakkat[geçici] tedbirler ittihaz etmeğe selahiyattar ise de
havali-i meşguleden sabit ve daimi bir idare tesisine selahiyattar
değildir. Çünkü arazi-i mezkurenin istikbale ait idare ve tasarrufu
düvel-i müttefike ile Türkiye arasında akdedilecek muahedeye
tabi bulunmaktadır.”62
Fakat bu notaya karşı Yunan Hükümeti aldığı kararı uygulamakta ısrar
ediyor ve süreci hızlandıracak adımlar atıyordu.63 Yunan basınında
kurulacak otonom devlet için “Anadolu Devleti”, “Ege Devleti” veya
“İyonya Devleti” ifadelerinde bulunulmuştu.64 Yunanlar başta İtilaf
devletleri olmak üzere aldıkları karara tepki gösteren Batı kamuoyunu
teskin etmek ve kararının arkasında durmak adına bölgede
yürütecekleri idare hakkında bilgiler paylaşmışlardı. Yaptıkları
paylaşımlarda Küçük Asya’da uygulayacakları mülki ve mali
uygulamaların İtilaf Devletlerinin menfaatlerini ihlal etmeyeceği,
Yunanistan ile muhtariyet verilecek bölge maliyesinin
birleştirilmeyeceği ve bölge halkının zorunlu askerlik hizmetine
alınmayacağına yönelik söylem öne çıkarılmıştı. Ayrıca mahalli idari
meclislerinin oluşturulması, gönüllü milis teşkilatları kurulması
çalışmalarına devam edilecekti.65 Tüm bu süreçlerin yönetiminden
Steryadis sorumlu tutulmuştu.

62 “Yunanistan’a verilen notanın metni”, Vakit, 19 Ağustos 1922, 1.


63 “Yunanistan’a Nota”, Vakit, 17 Ağustos 1922, 1.
64 Erdem, “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında”, 133.
65 “Yunanlıların Gülünç Tarafları”, Vakit, 26 Ağustos 1922, 2.

59
Fevzi ÇAKMAK

4. Muhtariyet Yönetimi Altında Türkler


Muhtariyet kararı sonrası işgal altında olan bölgelerde yaşayan
Türklerin memnuniyetsizliği gazete sütunlarında kendine yer bulurken;
Yunanların büyük şehirlerdeki mağazaları kapattıkları, güneşin
batışından itibaren sokağa çıkma yasakları getirdikleri haber
yapılmıştı.66 Muhtariyet kararından sonra işgal altında olan bölgelerdeki
memurlar işlerinde uzaklaştırılmış; yerlerine yerli halktan oldukları
ifade edilen ancak Yunanistan’dan getirilen kişiler tayin edilmeye
başlanmıştı. İzmir, Bursa şehirleri ile Biga, Ezine Bayramiç ve Ayvacık
kazalarında görev yapan Müslüman memurların Yunanlar tarafından
görevlerine son verilmişti.67 Görevlerinden uzaklaştırılan 228 kişilik bir
kafile 12 Ağustos günü Bursa üzerinden İstanbul’a gitmişti. Gelen
memurlar izinli sayılmış ve kendilerine tam maaş verilmesi uygun
görülmüştü.68 Gelenlerin basına verdikleri bilgilerde yakın zamanda
yaklaşık bin kişilik bir kafilenin daha İstanbul’a geleceği ifade edilmişti.
İstanbul’a gelen memurların uygun yerlere tayinleri için Muhacirin
Müdüriyet-i Umumiyesi tarafından çalışmalar yürütülmüştü.69 Türk
basını İzmir’de yaşananları yabancı basından aldığı haberler üzerinden
okuyucularına duyurmak zorunda kalmıştı. Tevhid-i Efkar gazetesi
Fransız Tan gazetesine dayandırdığı haberinde, İzmirli Müslümanların
muhtariyet kararını protesto etmek adına toplantılar yaptığını, fakat
Yunanların bu toplantıları silah zoruyla dağıttığını ve birçok Müslümanı
tutukladığını aktarıyordu.70
Muhtariyet sonrası İzmir’de Türk idareci ve ileri gelenlerine yönelik
baskılar giderek artmaya başlamıştı. Şehir içinde Rüsumat eski müdürü
ile Avukat Giritli Hasan Nuri Bey sebepsiz şekilde gözaltına alınmıştı. Bir
süredir tutuklu bulunan eski gazete bayisi Manisalı Mehmet Efendi ile
Yusuf Sırrı Efendi 12 Ağustos tarihinde bindirildikleri bir Yunan
vapuruyla İstanbul’a gönderilmişlerdi. Bu kişilerin suçu görünürde
İzmir’de İstanbul gazetelerinin satışlarını yapmış olmalarıydı; fakat
gazete haberine göre asıl maksat İzmir’deki gazete satışlarının gelirinin

66 “Muhtariyet İlanı”, Vakit, 11 Ağustos 1922, 1


67 BOA, HR.SYS (Hariciye Nezareti Siyasi ), 2616-6
68 BOA, MV (Meclis-i Vükela), 224-89
69 “Yunanlılar Memurlarımızı Geri Gönderiyorlar”, Vakit, 13 Ağustos 1922, 1.
70 “Müslümanlar Muhtariyeti Protesto Ediyor”, Tevhid-i Efkar, 9 Ağustos 1922, 1.

60
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

Yunanlara devredilmesiydi. Hali hazırda Türkçe gazetelerin


bayiliklerinin tamamı Rumların eline geçmiş, onlardan başkasının
gazete satması yasaklanmıştı.71 Yunan idaresi farklı yöntemlerle
Türklere yönelik baskılarına devam etmişti. 10 Ağustos Perşembe günü
akşamı Yemiş Çarşısında bulunan bir Türk İhracat ve İthalat Anonim
Şirketine ait bir kereste fabrikasında çıkan yangın sonrası fabrika,
içindeki kerestelerle birlikte küle dönmüştü. Durumu fırsat bilen Yunan
idaresi yangının çıkış gerekçesi olarak Müslüman işçileri suçlu görmüş
ve bütün işçileri tutuklayarak, karakollara göndermişti.72 İzmir’den
İstanbul basınına gelen haberlerde tüm baskılara rağmen Türk halkının
Yunanların muhtariyet ilanını kabul etmeleri yönündeki baskılarına
direndiği, bu oldubittiye müsamaha göstermedikleri yolundaydı.
Tevhid-i Efkâr gazetesi İzmir’deki muhabirinden aldığı haberinde,
İzmir’de Yunanların durumlarının berbat olduğunu, Rum ve Yunanların
değeri düşük olan drahmi yerine Türk parasını kullandıklarını
aktarıyordu. Gazete, Yunanların Türk ve Müslümanları kendi muhtariyet
oyunlarına iştirake zorladıkları fakat tüm baskılara rağmen bunda
başarılı olamadıklarını; Yunanların İstanbul’u işgale yönelik
komedisinin İzmir’deki Rum ve Yunanlar arasında heyecan yarattığını,
fakat saman alevi gibi söndüğünü ifade ediyordu. Yunan hükümetinin
içine düşmüş olduğu iktisadi çöküş ise ilginç bir örnek üzerinden şöyle
ifade ediliyordu:
“İzmir’de her hangi bir Yunanlı ve yerli Rum’un dükkanına girip te
bir şey almak istediğiniz mi dükkan sahibi her şeyden evvel size
drahmi mi yoksa Türk parası mı vereceksinizi sorar. Bu sualden
maksat istediğiniz ürünün fiyatını tayin içindir. Türk parası
verirseniz on kuruşa alacağınız bir şeyi drahmi ile ancak iki
misline alabilirsiniz. Evrak-ı nakdiyemizin en yıpranmışı bile
İzmir’de drahmiden çok daha önemli ve değerlidir. Rum ve
Yunanların Türk parasına gösterdikleri bu muhabbet İzmir
Müslümanlarının kerihlerden [iğrençler] şimdilik en büyük
intikamını teşkil ediyor.”73

71 “Yeni Tevkifat”, Vakit, 15 Ağustos 1922, 2.


72 “Şüpheli Bir Yangın”, Vakit, 15 Ağustos 1922, 2.
73 “İzmir’de Yunanların Vaziyeti Berbattır”, Tevhid-i Efkâr, 16 Ağustos 1922, 2.

61
Fevzi ÇAKMAK

Haberin devamında ise Türk idaresi altında deniz ticaretinde en işlek


limanlardan biri olan İzmir limanına Yunan istilasından sonra, Yunan
ordusunun levazımından başka, ne yurt içinden ne de yurt dışından mal
gelmediği; bu durumdan yerel ve Batılı tüccarların zarar ettiği ifade
ediliyordu.74 Tevhid-i Efkâr gazetesinin haberinde Yunan ordusunun
içinde bulunduğu sorunlara da değinilmekte, özellikle asker firarilerinin
en önemli sorunu teşkil ettiğine vurgu yapmaktadır. Yunan ordusundan
kaçan Yunan ve Rumların, dağlara kaçtıklarını, yiyecek ve içeceklerinin
zor kullanarak halktan karşıladıklarını; Yunan resmi makamlarının
asker kaçaklarına iaşe sağlayan halka zulüm yaptığını, idama kadar
giden cezalar uyguladıkları ifade edilmektedir. Yunanların askerden
kaçmak için türlü yollara başvurduklarını, özellikle parası olanların,
yetkililere paralar vererek sahte evraklarla ya askere gitmedikleri ya da
geri hizmetlerde görevlendirildikleri; çok daha zengin olanların ise
Avrupa ve Amerika’ya kaçmayı göze aldıkları haber yapılmıştı. Haberde,
Balçova Karargâhında yığılan firariler her gün cepheye sevk edilirken;
parası olanlar istedikleri yere gönderilmekte, parası olmayanların
cepheye sevkleri sırasında dağa kaçtıklarına değinilmekteydi.75 Yunan
ordusu içinde asker kaçağı çok önemli bir sorundu. Bu soruna Yunan
ordu komutanları da anılarında sık sık yer vermişlerdi. Yunan ordu
komutanı Trikupis, İzmir’i işgal ettikleri günlerde ordu içinde
maneviyatın son derece yüksek olduğunu, fakat savaşın uzaması ve
1920 yılı sonralarına doğru Türklerin düzenli orduyu oluşturmasından
sonra alınan mağlubiyetlerle birlikte ordu içinde morallerin
bozulduğunu, askerler arasında en sık duyulan sözcüğün “Terhis”
olduğunu ifade ediyordu. Sakarya savaşı sonrası ordunun sefil bir
vaziyette olduğuna değinen Trikupis, subayların görev yerlerine
gitmediklerini, çeşitli sağlık sorunları ileri sürdüklerini, pek çok subayın
izin alarak Yunanistan’a gittiğini ve geri dönmediklerine değinerek; geri
dönenlerin ise söylemleri ile ordu içinde huzursuzluk yarattıklarına
değinmişti. Giden askerin geri dönmemesinden dolayı izinlerin
kaldırıldığını; parasızlıktan dolayı aylardır cephedeki askerlere maaş
verilmediği Trikupis’in Yunan ordusunun içinde bulunduğu kötü

74 “İzmir’de Yunanların Vaziyeti Berbattır”, Tevhid-i Efkâr, 16 Ağustos 1922, 2.


75 “İzmir’de Yunanların Vaziyeti Berbattır”, Tevhid-i Efkâr, 16 Ağustos 1922, 2.

62
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

duruma ilişkin beyanıydı.76 Tevhid-i Efkâr gazetesi muhabiri İzmir’deki


Yunan ve Rumların içinde bulunduğu durumu şu sözleriyle özetliyordu:
“İşte kendisine İzmir’i vermek, Anadolu’da bir Yunan
müstemlekesi vücuda getirtilmek, Türklüğü imhaya memur
edilmek istenilen Yunanistan’ın İzmir’deki hali bu kadar
perişandır ve Yunanların bu maceradan ne kadar ümitsiz
olduklarını anlamak için kendileriyle konuşmak değil yüzlerine
dikkatle bakmak kifayet eder. İzmir’deki her Yunan ve Rum’un
simasında Yunanistan’ın itiraf-ı acz ve miskinlik ve mağlubiyetini
okuyabilirsiniz.”77
Yunan basını içinde hükümet ve Venizelist çizgideki gazetelerde
muhtariyet kararının Anadolu halkları nezdinde sevinçle karşılandığını,
Steryadis’in muhtariyet kararının İzmir’in sokaklarına asılması ile
birlikte halkın flama ve bayraklarla kutlamalar yaptıkları; aralarında
Mudanya, Kütahya, Biga ve Ödemiş’in yer aldığı bölgelerde kutlama
toplantıları düzenlendiği haber konusu olmuştu.78 Fakat Yunan yönetimi
ve ileri gelen yerel din adamı ile yöneticilerinin muhtariyet kararının
İzmir ve işgal bölgelerinde memnuniyetle karşılandığına yönelik bir algı
yaratma çabalarına karşın, basında çıkan haberler büyük bir
hoşnutsuzluğun olduğu yönündeydi. İngiliz The Times muhabirinin
İzmir’den aktardığı haberinde, İzmir’de yaşayan halkın muhtariyet
kararına ilgi göstermediğini, bölgenin Yunanistan’a bağlanmasına sıcak
bakmadıklarını, hatta Rumların ve özellikle Ermenilerin askere
çağırılacaklarına yönelik endişeler taşıdıkları ifade ediliyordu.79 Batı
kamuoyu, muhtariyet kararının başarıyla uygulanması şartının, bölge
halkının bu kararı desteklemesiyle mümkün olacağını, fakat bölgeden

76 Umar, Yunanlıların ve Anadolu Rumlarının, 88-89.


77 “İzmir’de Yunanların Vaziyeti Berbattır”, Tevhid-i Efkâr, 16 Ağustos 1922, 2.
78 Erdem, “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında”, 127-128.
79 “İyonya” devleti kurma yolunda hareket eden Anadolu Rumları tarafından kurulması
düşünülen milis teşkilatı için Yunan ordusunda görev yapan 35 bin Anadolu Rum’u
ile 25 bin Giritli, 10 bin Adalı askerden başka Anadolu’dan 10 bin, İzmir bölgesinden
20 bin kişinin katılacağı 100 bin kişilik bir ordunun oluşturulması düşünülmüştü. Bu
ordu, Bandırma’dan başlayarak Alaşehir ve Menderes Vadisi güneyinden
Kuşadası’na kadar uzanan bölgeyi savunulacaktı. Bu orduya destek kuvvet olmak
üzere 32-45 yaşları arasındaki halktan oluşacak 25 bin kişilikte bir yedek kuvvet
oluşturulacaktı. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 299.

63
Fevzi ÇAKMAK

gelen tepkilerin bunu göstermediği üzerinde hem fikirdi.80


Yunanistan’da yayınlanan solcu gazete Rizospastis’te batı basını ile
benzer görüşleri paylaşıyordu.81

Sonuç
Milli Mücadele döneminde Sakarya Savaşı tüm dengeleri alt üst etmişti.
Türk ve Yunan taraflarının rolleri değişmiş; Türk tarafı saldırı
konumuna geçerek, moral bakımından üst düzeye çıkmış; Yunan tarafı
savunma konumuna geçerek, içine düştüğü zor koşullar altında maddi
ve maneviyatı bozulan ordusunu toparlamaya çalışıyor öte yandan işgal
ettiği bölgelerde otoritesini sürdürme çabaları gösteriyordu. İtilaf
devletleri her iki tarafa Mart 1922 tarihinde sundukları barış
tekliflerinde, ilk kez Yunanların Anadolu’yu tahliyesinden bahsetmişler;
Yunan Hükümeti ise bu tahliye kararına karşı durmuş, işgali devam
ettirme taraftarıydı. Öte yandan İngiliz Hükümeti ile Anadolu Rumları,
Yunan Hükümetinin içine düştüğü zorluğun farkındaydı ve bu
durumdan çıkış çareleri aranmaya başlanmıştı. Bu çareler arasında
İstanbullu Rumlar, padişaha bağlı Bursa merkezli bir devlet kurma
çabalarına girişmiş; İngilizler, İzmir ve çevresini içine alacak bir
Hristiyan devletin oluşumuna yönelik düşüncelerini öne sürmüşlerdi.
İzmir ve Batı Anadolu’da yaşayan Rumların ise düşüncesi, Batı
Anadolu’da, Yunanistan’a bağlı olmayacak, özerk bir “İyonya” devletin
kurulmasıydı. 1922 yılı Bahar aylar ile birlikte bu düşüncenin ortaya
çıkmasındaki en önemli neden, Yunanlarla işbirliği halinde olan
Rumların, Yunan ordusunun Anadolu’dan çekilmesiyle birlikte tekrar
Türk idaresi altına girmeleri halinde yaşamaları muhtemel zorluklardı.
Çünkü işgal dönemi boyunca Yunan ordusunun yapmış olduğu zulüm ve
acılara ortak olmuşlardı. Yunan hükümeti başlangıçta hem Anadolu’nun
boşaltılması kararına hem de Anadolu Rumlarının özerk bir devlet
kurmalarına karşı durmuştu. Fakat Yunan hükümeti içine düştüğü
maddi ve manevi zorluklar sonrası bu düşüncesinden ayrılarak, işgali
altında bulunan Batı Anadolu’da bir özerk devlet fikrini uygulamaya
taraftar olmuş; 30 Temmuz 1922’de İzmir merkezli bir devletin

80 “Muhtariyet Kararından Kimse Memnun Olmadı”, Vakit, 16 Ağustos 1922, 1.


81 Erdem, Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında”, 134.

64
Büyük Taarruz Öncesi Yunanistan'ın Batı Anadolu’daki Muhtariyet İlanı

kurulduğu ilan edilmişti. İlan kararına İtilaf Devleri, TBMM Hükümeti ile
İstanbul hükümetleri tepki göstermişti. İstanbul ve Ankara kararın
hukuksuz olduğunu ve İtilaf Devlerinin duruma müdahale etmeleri
gerektiği üzerinde dururken; İtilaf devletleri ise kararı
onaylamadıklarını, Batı Anadolu’nun kaderinin İtilaf Devletleri ile
Türkler arasında devam eden barış görüşmelerinde belirleneceğine
vurgu yapmıştı.
Yunan Hükümeti aldığı kararı uygulama yolunda adımlar atmaya devam
etmiş; Yunanistan İzmir Yüksek Komiseri Aristidis Steryadis, özerk
devletin kuruluş sürecini yürütmekle görevlendirilmişti. Yunanlar,
İzmir, Bursa ve Balıkesir gibi nüfusu kalabalık şehirlerde alınan özerklik
kararına halkın taraftar olduğu göstermek adına toplantılar
düzenlemişler; bu toplantılara daha çok gayrimüslim halk temsilcileri
yanında Yunan hükümeti ile işbirliği halinde olan Türkler katılım
göstermişti. Yunan işgali altında bulunan bölgelerde yaşayan Türk
halkının alınan karara taraftar olmamış, tüm baskılara rağmen
toplantılara katılım göstermemişti. Öte yandan Yunan Hükümeti,
özerklik kararı sonrası Türk ve Müslüman halka yönelik baskılarını
arttırmış; işgal bölgelerinde görev yapan devlet memurları
görevlerinden el çektirilerek İstanbul’a gönderilmiş; Türklerin işlerine
ve işyerlerine el konulmuştu.
Yunan Hükümeti, İtilaf Devletleri, İstanbul ve Anadolu Rumlarının İzmir
ve Batı Anadolu’nun geleceğine yönelik ortaya koydukları tüm proje
tasarıları ve uygulamalar, 26 Ağustos 1922 Cumartesi günü sabahı
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yönetiminde başlayan Türk
Büyük Taarruzu ile son bulmuştu. Yaklaşık 3 haftalık bir mücadele
sonrası Batı Anadolu’da ki Yunan işgali son bulmuştu. Böylece Batı
Anadolu’da kurulması düşünülen özerk “İyonya” devleti projesi hayata
geçirilemeden tarihteki yerini almıştı.

65
Fevzi ÇAKMAK

KAYNAKÇA
Arşivler
T. C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA)
Telif Eserler
Ahmed Şükrü, “Efendiler İmkânsızdır”, Vakit. 13 Ağustos 1922, 1.
Ahmed Şükrü. “Muhtariyet İlanı”, Vakit. 9 Ağustos 1922, 1.
Akkılıç, Yılmaz. Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, C. 2, Bursa: Nilüfer Akkılıç
Kütüphanesi Yay., 2008.
Ali Kemal, “Muhtariyet İlanı”, Peyam-ı Sabah. 2 Ağustos 1922, 1.
Bozkurt, Celil. “Milli Mücadele’de Bursa Uleması: Yunan İşgalinde Bursa’da
Saltanata Bağlılık Mitingi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, S. 103 (Bahar
2021): 77-104
Erdem, Nilüfer. “Yunan Kaynaklarına Göre 1922 Yılında Batı Anadolu’da
Otonom Devlet Kurmaya Yönelik Faaliyetler”, Çağdaş Türkiye Tarihi
Araştırmaları Dergisi, XIV/29 (2014/Güz): 97-140.
M. N., “Bataklığa Saplanmış”, Vakit. 4 Ağustos 1922, 1.
M. N., “Vaziyetin İnkişafına Doğru”, Vakit. 11 Ağustos 1922: 1.
Mehmet Cemil. “Yunanistan’ın Muhtariyet Kararı”, Vakit. 3 Ağustos 1922, 2.
Nadi, Yunus. “İstanbul Tehdidi!”, Anadolu’da Yenigün. 1 Ağustos 1922, 1.
Sarıhan, Zeki. Kurtuluş Savaşı Günlüğü, IV, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay., 1996.
Şimşir, Bilal. İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e (1921-1922), Ankara: Bilgi
Yayınevi, 2. Basım, 1989.
Umar, Bilge. Yunanlıların ve Anadolu Rumlarının Anlatımıyla İzmir Savaşı,
İstanbul: İnkılap Yayınevi, 2002.
Yüceer, Saime. Bursa’nın İşgal ve Kurtuluş Süreci (8 Temmuz 1920-11 Eylül
1922), Bursa: Uludağ Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve
Araştırma Merkezi Yay., 2001.
Süreli Yayınlar
Anadolu’da Yenigün
Hakimiyet-i Milliye
İleri
Peyam-ı Sabah
Tevhid-i Efkâr
Vakit
İnternet Kaynakları
Commons Chamber, Volume 157: Debated on Friday 4 August 1922,
https://hansard.parliament.uk/commons/1922-08-04/debates/aae3934d-3a67-
44d9-88d3- ebaace835a91/CommonsChamber#main-content Erişim: 15.06.2022.
Mahmut Bolat, “Hamit Bey (Hasancan Kızılaycı)”, Atatürk Ansiklopedisi,
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/hamit-bey-hasancan-kizilayci/Erişim:
30.06.2022.

66
BÜYÜK TAARRUZ İÇİN ON BİNLERİN
ZAFER YÜRÜYÜŞÜ
(14-24 AĞUSTOS 1922)

Güzin ÇAYKIRAN

 Dr., MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi, Askerî Tarih Uzmanı,
guzincaykiran@gmail.com, ORCID: 0000 0002 8524 8405.
Güzin ÇAYKIRAN

68
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

Giriş
Milli Mücadele başladığı zaman düzenli Türk ordusunun kurulmasıyla
Batı Cephesi’nde çeşitli muharebeler gerçekleşmişti. Bunlar, 1’inönü,
2’nci İnönü, Aslıhanlar-Dumlupınar ve Kütahya-Eskişehir Muharebeleri
idi. Bu muharebelerden sonra Türk ordusunun Başkomutanı Mustafa
Kemal Paşa, Yunan ordusunu Anadolu’nun bozkırlarına çekerek orduyu
ikmal üslerinden uzaklaştırmak istemiş ve ordusunu Sakarya Nehri’nin
doğusuna çekmişti. Türk ordusu buradan 23 Ağustos 1921’de başarılı
bir savunma muharebesine girişmişti. Yunanların Sakarya cephesinden
çekilmeye başlamasıyla birlikte 10 Eylül 1921’de Türk ordusu taarruza
geçmiş ve Yunan ordusu, Sakarya Nehri’nin batısına çekilmeye
başlamıştı. 13 Eylül’de Sakarya Meydan Muharebesi muzafferiyetle
tamamlandıktan sonra Türk ordusu tarafından Yunan kuvvetleri,
Sakarya Nehri’nin boyundan takip ve tenkil harekâtıyla batıya
sürülmeye başlanmıştı. Bu harekâtla birlikte Yunan ordusu, 10 Ekim
1921 itibariyle Eskişehir bölgesinde Cevizli-Kırgız Dağı-Hamidiye-
Sarıkavakça Dağı-Kızılcaören-Tandır-Bozdağ hattında 3’üncü Kolordusu
ile güneyde Afyon bölgesinde 1’inci ve 2’nci Kolordularıyla da Ahır Dağı-
Süğlün-Güzelim Dağı-Eymir hattına yerleşmiş durumdaydı. Ayrıca İznik-
Bilecik hattını takviyeli 11’inci Tümeni ile tutmakta idi. Türk ordusu ise
Kocaeli bölgesinde Bağımsız 17’nci Tümen ile 21’inci Süvari Alayı
Dağküplü-Tandır-Karaoğlan kesiminde, Eskişehir bölgesinde 3’üncü ve
4’üncü Kolordular, Beylikahır-Kaymaz-Belpınar-Emirdağ (Aziziye)
kesiminde, Afyon bölgesinde 1’inci ve 2’nci Kolordular ile 5’inci Süvari
Kolordusu; Beyköy-Yüreğil-Sağırlar-Hamidiye-Savran hattına kadar
ilerlemiş durumdaydı.1
Bu sırada da Türk ordusunda teşkilat değişikliği yapılmıştı. Buna göre
ilk olarak grup komutanlıkları kolordu teşkilatı altında yeniden
düzenlenmişti.2 Ayrıca Batı Cephesi’nin Gemlik’ten başlayarak Bilecik ve
Eskişehir üzerinden Afyon’a inen ve oradan da Büyük Menderes Nehri

1 Özden Çalhan, “Büyük Taarruz Öncesi Askerî Faaliyetler ve Taarruz Planının


Hazırlanması”, Büyük Taarruz 70’nci Yıl Armağanı, Ankara: Genelkurmay Basımevi,
1992, 69.
2 MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi; İSH-Kutu: 1374, Gömlek: 90,
Belge: 10.

69
Güzin ÇAYKIRAN

boyunca batıya dönerek Kuşadası’na kadar 700 km. genişliğinde olması


ve cephenin tek merkezden idaresinin zorluğu göz önüne alınarak iki
ordu komutanlığı kurulmuştu.3 Buna göre 7 Ekim 1921’de Bolvadin’de
1’inci Ordu teşkil edilmiş, ordu karargâhı 3 Aralık 1921’de Çay’a alınmış
ve 1’inci, 4’üncü, 2’nci ve 5’inci Kolordularla 8’nci ve 6’ncı Tümenler bu
orduya bağlanmıştı.4 19 Kasım 1921’de de Bolvadin’de 2’nci Ordu
kurulmuş5 ve 2’nci Kolordu, Bağımsız 8’inci, 16’ncı ve 17’nci Piyade
Tümenleri ile 1’inci Süvari Tümeni buraya bağlanmıştı. 22 Aralık
1921’de yapılan değişiklikle 4’üncü Kolordu; 2’nci Ordu, 2’nci Kolordu
da cephe komutanlığının emrine girmişti. 8’inci Tümen de tekrardan
1’inci Ordu’ya bağlanmıştı. Bunlardan 16’ncı ve 17’nci Tümenlerden
6’ncı Kolordu kurulmuş, bu kolordu ile Batı Cephesi Komutanlığına bağlı
olan 3’üncü Kolordu, 2’nci Ordu’ya bağlanmıştı. 5’inci Süvari Kolordusu
da Akşehir’de bulunan Batı Cephesi Komutanlığı emrine alınmıştı.6
Bu teşkilat değişiklikleri yanında Yunan ordusuna karşı yapılacak
taarruzun planı da ortaya çıkmıştı. Şifre adı ile “Sad Harekâtı”7 planının
1921 Ekim-Kasım aylarında uygulanması planlanmıştı. Amaç kış
başlamadan 40-50 km.lik bir cephede 15-20 gün sürecek bir meydan
muharebesiyle Yunanları, Anadolu’dan atmaktı.8 Planın gizliliğinin
sağlanması için plana Sad adı verilmişti. Plan, Sad adını Türk ordusunun
Sandıklı civarında toplanması öngörülerek Sandıklı’nın Arapça Sad (‫)ص‬
harfi ile başlamasından almaktaydı.9

3 İbrahim Artuç, Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi, İstanbul: Kastaş


Yayınları, 1986, 14.
4 İzzettin Çalışlar, Sakarya’dan İzmir’e Kadar 1’inci Kolordu, Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 2007, 5.
5 Tevfik Ercan, “Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruza Hazırlık ve 26 Ağustos 1922”,
Büyük Taarruz 70’nci Yıl Armağanı, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1992, 104.
6 Çalhan, “Büyük Taarruz Öncesi Askerî Faaliyetler”, 69-73.
7 Sad Taarruz Planı hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: Hüsnü Özlü, “Arşiv Belgelerine
Göre Büyük Taarruz Öncesi “Sad Taarruz Planı” ve Mustafa Kemal Paşa’nın Genel
Taarruz Planının Analizi”, Büyük Taarruzun 90. Yılında Uluslararası Milli Mücadele ve
Zafer Yolu Sempozyumu 02-04 Ekim 2012/Uşak Bildiriler Kitabı, Yay. Haz. A. Güvenç
ve M. Saygın, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2014, 935-958.
8 Ayfer Özçelik, “Büyük Taarruza Hazırlık (Sad Taarruz Planı Tasarısı)”, Büyük Taarruz
70’nci Yıl Armağanı, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1992, 97.
9 Fahri Belen, Askerî, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle Türk Kurtuluş Savaşı, Ankara: Kültür
ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1983, 367.

70
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

Sad Taarruz Planı, 15 Ekim 1921’de Genelkurmay Başkanlığının bir


direktifiyle Batı Cephesi Komutanlığına bildirilmişti. Buna göre de Batı
Cephesi komutanları plan hakkındaki görüşlerini ilgili komutanlığa
iletmişlerdi. Örneğin 1’inci Ordu Komutanı Tuğgeneral Ali İhsan Paşa,
asıl taarruzun Sandıklı ve batısından yapılmasının bir fayda
vermeyeceğini, bu taarruzun Afyon’un kuzeyinde Aziziye-Döğer-Altıntaş
istikametinden yapılmasını önermişti.10 Ayrıca subay mevcudunun
yeterli olmadığını ve olanın da eğitiminin eksik olduğunu, askerî
araçların, silah ve donatımının yeteri kadar tedarik edilmedikçe Türk
ordusunun taarruz kudretinde olamayacağını bildirmişti. Ona göre
şartlar düzeltilmeden taarruz yapılamazdı. 2’nci Kolordu Komutanı
Tuğgeneral Selahattin Adil Paşa ise üç hareket tarzı belirlemişti. Buna
göre birincisi; Eskişehir-Afyon hattındaki Yunan cephesini güneyden
kuşatmak, ikincisi bu cepheyi kuzeyden kuşatmak ve son olarak da
cepheyi merkezden yarmaktı. Selahattin Adil Paşa, üç hal tarzı ile ilgili
başarıyı ve mahzurları sıraladıktan sonra taarruzun Aziziye bölgesinden
yapılacak bir yarma harekâtının Türk ordusuna başarı getireceğini
bildirmişti. 4’üncü Kolordu Komutanı Albay Kemalettin Sami Bey’e göre
de 1’inci, 4’üncü Kolordular ile 2’nci Kolordu’nun iki tümeni, Afyon
güney kesimi ve Sandıklı arasından bu bölgedeki sekiz Yunan tümenine,
5’inci Süvari Kolordusu ile de Sandıklı-Çivril arasından taarruza
geçilmeliydi.11 1’inci Kolordu Komutanı İzzettin Çalışlar ise 1’inci
Ordu’nun Afyon’dan Yunan kuvvetlerine taarruzunu önermişti.12
Görüldüğü üzere Afyon batısından yapılacak bir taarruzla Yunan
ordusunun İzmir ile ulaşımının kesilmesi düşünülmüş ve bunun içinde
asıl taarruz grubunu Yunan cephesinin batı kanadı açığından genellikle
Uşak-Banaz kesimindeki demiryoluna yöneltmekle Yunan ordusunun
yok edilebileceği kanısına varılmıştı. Bu amaç doğrultusunda Türk
ordusunun büyük bir kısmı, lojistik bakımından Konya-Afyon
demiryoluna yanaştırılacaktı.13

10 Çalhan, “Büyük Taarruz Öncesi Askerî Faaliyetler”, 73, 77.


11 Özden Çalhan, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük
Taarruz, C. 2, Ks. 6, Kitap 1, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1994, 60-63.
12 Çalışlar, Sakarya’dan İzmir’e Kadar 1’inci Kolordu, 9.
13 Çalhan, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Büyük Taarruza Hazırlık, 63.

71
Güzin ÇAYKIRAN

Taarruz planına göre cephenin sıklet merkezi14 Afyon mıntıkasının


güneyi idi. Bu kapsamda 3 Aralık 1921 itibariyle on altı tümenli Türk
ordusunun on üç tümeni Afyon çevresinde toplanmış durumdaydı. Türk
ordusunun hareketine bakarak on iki tümenli Yunan ordusu da
Eskişehir ve Afyon’da iki gruba ayrılmış durumda dokuz tümeni ile
Afyon çevresine toplamıştı. 15 Fakat kışın yaklaşması ve ordunun
eksiklerinin tamamlanması için gereken süre göz önüne alındığında
taarruzun geciktirilmesine karar verilmişti. Bu süreç içerisinde de Türk
ordusu, taarruza aralıksız hazırlanacak, her an taarruz olacakmış gibi
teyakkuzda bulunacak, eksiklerini tamamlayacak, cephesini takviye
edecek, ordunun eğitimi tamamlanacak ve ikmal yollarını
kuvvetlendirecekti.16
Çalışmada Türk İstiklal Harbi’nin son aşaması olan Büyük Taarruz
öncesinde Batı Cephesi’nde Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın
emriyle Türk ordusunun Afyon’un güneyine yürüyüşü tartışılacaktır. Bu
yürüyüş, yaklaşık 10 günlük bir süreyi (14-24 Ağustos 1922)
kapsamaktadır. Yapılan Literatür taraması sonrası bu yürüyüş hakkında
münferit bir çalışma tespit edilememiştir. Çalışmanın başlıca kaynağını
MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı (sabık Gnkur. ATASE)
tarafından kaleme alınmış Türk İstiklal Harbi Serisi’ndeki çalışmalar
oluşturmaktadır. Ayrıca çeşitli makaleler ve mezkûr daire başkanlığına
ait Türk İstiklal Harbi Koleksiyonundan tespit edilen bir kısım
belgelerden de yararlanılmıştır. Söz konusu belge ve bilgiler, nitel
yöntemi ile analiz edilerek çalışma ortaya konulmuştur.

1. On Binlerin Yürüyüşü17 (14-24 Ağustos 1922)


Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 27 Temmuz 1922’de Batı Cephesi
Karargâhı Akşehir’e gelmiş ve burada Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile

14 Muharebelerde kesin sonuç alınacak yerde ve zamanda muhasım tarafın gücünden


üstün muharebe gücü uygulamak anlamına gelmektedir. Kara Harp Okulu, Harp
Tarihi Ders Notları, Kitap I, Ankara: Harp Okulu Basımevi, 1983, 34.
15 Artuç, Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi, 12.
16 Çalhan, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Büyük Taarruza Hazırlık, 69.
17 On binlerin Yürüyüşü ifadesi İbrahim Artuç’un Büyük Taarruz Başkomutan Meydan
Muharebesi adlı eserinde geçen On binlerin Hareketi ifadesinden esinlenerek
kullanılmıştır. Artuç, Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi, 109-110.

72
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

görüşerek taarruz planına son şeklini vermişti. 1’inci Ordu Komutanı


Nurettin Paşa18 ve Türk ordusunun eşi bulunmaz teşkilat ustası19 2’nci
Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa ile üç kolordu komutanı da 28/29
Temmuz 1922 gecesi toplantıya katılmışlar ve planın ayrıntılarını
tartışmışlardı.20 Örneğin bu toplantı da 2’nci Ordu Komutanı, en etkili
hareketin asıl kuvvetleriyle Eskişehir-Afyon bölgelerinde toplanmış olan
Yunanların kuzey ya da güney yanlarından (Söğüt-Bilecik veya Uşak)
birinin kuşatılması olduğunu, ancak ordunun harekât ve lojistik
desteklerden yoksun bulunduğunu, bu durumda en uygun çözümün
yarma harekâtına girişmek suretiyle örneğin, Döğer bölgesinden Yunan
cephesinin yarılarak Eskişehir-Afyon gruplarının bağlantılarının
kesilmesiyle bunların parça parça yok edilmesini önermişti.21
Nitekim tartışmalardan sonra taarruzun sıklet merkezi Afyon güneyi
olarak belirlenmişti. Toplantıdan sonra Mustafa Kemal Paşa, 25 Ağustos
1922’ye kadar hazırlıkların tamamlanmasını emretmiş ve Ankara’ya
dönmüştü. Bunun üzerine Batı Cephesi Komutanlığı 6 Ağustos’ta
birliklerin taarruz bölgesine toplanmasını emretmişti.22 Lakin bu
toplanma nasıl gerçekleşecekti. Çünkü 2’nci Ordu emrinde Aziziye
bölgesinde bulunan Albay Ali Hikmet komutasındaki 2’nci Kolordu üç
tümeniyle yani 24.500 asker, 5.000 at, 2.300 öküz-eşek-deve ve 48
topuyla 90-100 km. yol yürüyerek Şuhut bölgesine gelecek ve ihtiyat
görevi yapmak üzere 1’inci Ordu emrine girecekti. Yine 2’nci Ordu
emrinde bulunan Albay Kemalettin Sami Bey emrinde bulunan 4’üncü
Kolordu üç tümeniyle 50-60 km. yol kat ederek 1’inci Ordu emrine
girecek ve Afyon güneyindeki cepheyi teslim alacaktı. Özetle İsmet
Paşa’nın Batı Cephesi kuvvetleri, hemen hemen tamamıyla harekete

18 29 Haziran 1922’de 1’inci Ordu Komutanlığına Tuğgeneral Nurettin İbrahim Paşa


atanmıştır. Çalhan, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Büyük Taarruza Hazırlık, 422.
19 Fahri Aykut, İstiklal Savaşı’nda 4’üncü Kolordu, (Yay. Haz. Z. Türkmen ve A. Kaptan),
Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2006, 195.
20 Artuç, Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi, 74.
21 Hüseyin Kabasakal, “Türk İstiklal Harbi’nin Büyük Taarruz Planı ve Zamanı Üzerinde
Başkomutanlık ve Üst Komutanlık Katında Yapılan Tartışmalar”, Büyük Taarruz
70’nci Yıl Armağanı, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1992, 93.
22 Kemal Niş, Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruz (1-31 Ağustos 1922), C. 2, Ks. 6, Kitap 2,
Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1995, 21.

73
Güzin ÇAYKIRAN

geçecek kimi atlı kimi yaya dağ tepe aşıp yeni yerlerine gidecek, yeniden
tertiplenecek ve mevzilenecekti.23
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın emriyle ilk yürüyüş emri, 14
Ağustos 1922’de başladı. Bu kapsamda 1’inci Kolordu, 14 Ağustos 1922
akşamı Deresinek kesiminde 15’inci Tümenini hareket ettirdi. Tümen,16
Ağustos 1922 sabahı Selevir-Bulanık kesimine yerleşti.24 Bu bölgedeki
57’nci Tümen de Hallaç-Athisar kesimine alındı. Bu kolordu, ordu
emrine verilen 25’inci Ağır Topçu Alayı’nın 2’nci Taburu, Çay’ın 4 km.
doğusunda ordugâha geçti. 4’üncü Kolordu da tamamen Emirdağı
güneyinde ve iki tümeni de kuzeyde olmak üzere Akarçay’ın iki kıyısına
yerleşecekti.25 Bu kapsamda 14 Ağustos gecesi Tezköy kesiminde
bulunan ve toplanma bölgesine en uzak olan 11’inci Tümenini iki gece
yürüyüşüyle güneye kaydırarak 16 Ağustos sabahı Deresinek kesimine
yerleştirdi. 17 Ağustos’ta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tekrardan
Akşehir’e gelmiş26 ve Ordu Komutanları Nurettin Paşa ve Yakup Şevki
Paşa ile birlikte taarruz planını tekrardan gözden geçirmiş ve 20/21
Ağustos’ta Harp Oyunu şeklinde taarruz planı bir kere daha ayrıntıları
ile uygulanmıştı.27 Ayrıca bugün, 4’üncü Kolordu, 1’inci Ordu emrine
verilmişti.28

23 Artuç, Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi, 74-75.


24 Selim Erdoğan, Büyük Taarruz, İstanbul: Kronik Kitap, 2021, 204.
25 Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, S. 97, (Ocak 1994), 6.
26 Sad Taarruz Planı çerçevesinde başlayan yürüyüşle Batı Cephesi karargâhı, 24
Ağustos 1922’de Şuhut’a gelmişti. 25 Ağustos’ta ise karargâh Şuhut’tan Kocatepe’ye
çadırlı ordugâha taşınmıştı. Ercan, “Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruza Hazırlık” 110.
27 Artuç, Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi, 81.
28 Aykut, İstiklal Savaşı’nda 4’üncü Kolordu, s. 199; Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, S. 97,
363.

74
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

Kroki 1: 6 Ağustos 1922’deki emirle Türk Ordusunun alacağı teşkilat düzeni29

29 Niş, Büyük Taarruz (1-31 Ağustos 1922), krokiler kısmı.

75
Güzin ÇAYKIRAN

Tablo 1: 6 Ağustos 1922’deki emirle Türk Ordusunun teşkilatı30

Ordu
Karargâhı Bağlıları Karargâhı Bağlıları
Adı

14’üncü Tümen, 15’nci


Akarım Tümen, 23’üncü Tümen,
1’inci 1’inci Şuhut 57’nci Tümen, 3’üncü Süvari
Çay
Ordu Kolordu (21 Ağustos Tümeni, Bağımsız 6’ncı, 8’inci
1922)31 ve 14’üncü Tümen, Dinar
Mıntıka Komutanlığı

5’inci (Kafkas)32, 11’inci ve


4’üncü
Bolvadin 12’nci Tümenler (ihtiyat
Kolordu
kolordusu)

2’nci Aziziye 3’üncü (Kafkas), 4’üncü ve


Kolordu (Emirdağ) 7’nci Tümenler

5’inci
2’nci Süvari Tümeni ve
Süvari Ilgın
14’üncü Süvari Tümeni
Kolordusu

2’nci 3’üncü 1’inci, 61’inci ve 41’inci


Bolvadin Sivrihisar
Ordu Kolordu Tümenler

6’ncı Bolvadin
16’ncı ve 17’nci Tümenler
Kolordu kuzeybatısı

30 Ercan, “Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruza Hazırlık”, 105-106.


31 Çalışlar, Sakarya’dan İzmir’e Kadar 1’inci Kolordu, 38.
32 Sakarya Meydan Muharebesi’nde Batı Cephesi Komutanlığı altında iki adet 5’inci
Tümen bulunmaktaydı. 5’inci Tümen, Sakarya Meydan Muharebesi’ne katılmak
üzere Güney Cephesi’nden, 5’inci Kafkas Tümeni ise 2’nci İnönü Muharebesi’ne
katılmak üzere Amasya’da konuşlu Merkez Ordusu’ndan Batı Cephesi emrine
girmişti. 5’inci Tümen, Sakarya Meydan Muharebesi sonrası lağvedilmişti. 5’inci
Kafkas Tümeni ise Başkomutan Meydan Muharebesi’ne kadar cereyan eden
muharebelerde yer almıştı. Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi’ne
iştirak eden bu tümen, 5’inci Tümen olarak ifade edilirken esasen 5’inci Kafkas
Tümeni’dir.

76
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

17 Ağustos’ta Akşehir’deki komutanlar toplantısından sonra birliklerin


yürüyüş emri kesinleşmiş ve buna göre de yürüyüşler hızlandırılmıştı.
1’inci Kolordu: 17 Ağustos’ta 14’üncü Tümen, 1’inci Kolordu emrine
verildi. 1’inci Kolordu ile 4’üncü Kolordu ara hattı Sultan dağları-Tepeler
hattı-Şuhut doğusu-Büyük Kalecik batısı oldu. 19 Ağustos’ta 23’üncü
Tümen Hallaç, 57’nci Tümen de Aydın-İsrail (Kavaklı) dolaylarına gün
ağarmadan yerleşmişti. 14’üncü Tümen 26’ncı Alayı ve Hücum Taburu
ile birinci hatta idi. Tümenin diğer birlikleri aynı gece Şuhut’a alındı.
23’üncü Tümen 22 Ağustos akşamı Hallaç bölgesinden Dadak ve
güneyindeki vadi içine yerleşerek hava gözetlemesine karşı gizlendi. 23
Ağustos akşamı Sarıçiçek yaylası, Çıngıçeşme kuzeyi mevzi kesimini
14’üncü Tümen’den teslim aldı. 24 Ağustos akşamı Dadak’tan hareketle
Çıngıçeşme güneyi-Sarıçiçek yaylası güneyine yanaştı. Ortalık
ağarmadan bütün erler ve hayvanlar, beraberlerinde getirdikleri
dallarla örtünmüş ve gizlenmişlerdi. 15’inci Tümen, İsalı-Selevir
dolaylarından 22/23 Ağustos’ta hareketle 23 Ağustos sabahı Çakırözü,
24 Ağustos sabahı Aşılıkçeşmesi’ne yanaştı ve 14’üncü Tümenden
Kömürtepe-Sakartepe mevzii ve kuzeyini teslim aldı. 14’üncü Tümen,
22/23 Ağustos gecesi Şuhut ve Sinirköy’deki birlikleriyle Mahmari
bölgesine yanaştı. 23/24 Ağustos gecesi Beytepe ve Kocatepe’deki
mevziinde 4’üncü Kolordu’ya, Sarıçiçek yaylası-Çıngıçeşme kuzeyi-
Kefelitepe mevziini 23’üncü Tümene, Sakartepe-Kömürtepe mevzilerini
15’inci Tümene teslim etti. Mevziin, tümene kalan Mahmari-Nuh
kesimini 25’inci Alayı ile tutarak diğer birlikleriyle Mahmari güneyinde
toplandı.
57’nci Tümen, 20/22 Ağustos günlerini bölgesinde istirahat ve hazırlıkla
geçirerek 22/23 Ağustos gecesi Sandıklı ve kuzeyine gitmişti. 23/24
Ağustos gecesi 29’uncu Alayı ile Haçantepe-Çıngıraklıtepe-Alemdar
mevzilerini (Sandıklı-Afyon şosesinin iki tarafında) 6’ncı Tümenden
teslim almıştı. 24 Ağustos 1922’de 1’inci Kolordunun dört tümeni de
cepheye girmiş bulunuyordu. Kolordu karargâhı, muharebe kademesi
24 Ağustos sabahı Kömürtepe’ye gelmişti. 23/24 Ağustos gecesi 6’ncı
Tümen, Nuhtepe-Alemdar hattını 57’nci Tümene teslim ederek aynı
gece alaylarını Kılandras-Güdübez-Çepni-Hocalar bölgesine kaydırmış
ve Hacettepe’yi bir taburla tutmuştu.

77
Güzin ÇAYKIRAN

4’üncü Kolordu: 1’inci Ordu emrine giren 4’üncü Kolordunun 17


Ağustos 1922 saat 19.00’da yürüyüşe geçen 5’inci Kafkas Tümeni, aldığı
emir gereği 23’üncü Tümen mıntıkasında Pazarağaç-Karacaören
bölgesine33, kolordu karargâhı ve bağlı birlikleri de Pasarağaç’a
varmıştı. Keltepe-Nuribeyli-Ayvalı-Kocatepe (hariç) hattında bulunan
8’inci Tümene kolordu tarafından bu hattın savunulması ve tahkim
edilmesi emri verilmişti. 11’inci ve 12’nci Tümenlerin konuşlarında bir
değişiklik yapılmadı. 4’üncü Kolordu Komutanı 20 Ağustos sabahı
tümenlerine, bölgelerinde keşif görevi emri vermişti.
Batı Cephesi Komutanlığının emriyle 4’üncü ve 1’inci Kolordular, Işıklar-
Efesultan hattının kuzeyine 2’nci Kolordu, Çay batısına ve 5’inci Kolordu
Sandıklı güneyine kayacak ve 23 Ağustos sabahı 1’inci Ordu emrine
gireceklerdi. 6’ncı Tümen daha batıya kaydırılarak Ceviz boğazı
doğrultusundan gelmesi umulan Yunan taarruzlarına karşı
tertiplenecekti ve taarruz, 26 Ağustos sabahı başlayacaktı. 1’inci Ordu
tarafından 1’inci ve 4’üncü Kolordulara Hallaç doğusu-Çakırözü-
Kocatepe batısı-Sinirköy doğusu (1’inci Kolorduya dâhil) ara hattı
olarak belirlendi. 4’üncü Kolordu Karargâhı ve bağlı birlikleri 21/22
Ağustos gecesi Doğanlar’a ve 23 Ağustos 1922’de Efesultan’a ulaşmıştı.
Cephede bulunan 8’inci Tümen de karargâhını Belkaracaören’e
nakletmişti. 5’inci Kafkas Tümeni, 20 Ağustos 1922 akşamı hareket
ederek 21 Ağustos sabahı Kumralı, Doğanlar, 22 Ağustos sabahı
Efesultan, 23 Ağustos sabahı Kocatepe ve Sarıbaba gerisine yanaştı.
23/24 Ağustos gecesi tümenin 10’uncu Alayı, Kocatepe ve Beytepe’de
bulunan 14’üncü Tümeninin iki taburunu değiştirerek cepheyi teslim
almıştı.
11’inci Tümen, 20 Ağustos akşamı Deresinek bölgesinden hareketle 21
Ağustos sabahı Yeniköy, Karacaören, 22 Ağustos sabahı Bazlar-İsalı, 23
Ağustos sabahı Karlık kuzeyindeki Söğütlüdere’ye, 23/24 Ağustos gecesi
de Kocatepe güneyi ile Mantartepe’ye yanaşmış ve 24 Ağustos günü bu
bölgeye yerleşmişti. 12’nci Tümen 20 Ağustos’ta kolordu emrini geç
aldığından gece yarısından bir saat sonra (21 Ağustos saat 01.00’de)
hareketle 21 Ağustos 1922 saat 07.00’de Bolvadin’e varabilmişti.34 Aynı

33 Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, S. 97, 13.


34 Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, S. 97, 17.

78
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

gün akşamı hareket ederek 22 Ağustos sabahı Yeniköy, 23 Ağustos


sabahı Kumralı-Doğanlar, 24 Ağustos sabahı Karlık-Ağzıkara bölgesine
yanaşmıştı. Bu tümenlerin süvari bölüklerinden teşkil edilen Mürettep
Süvari Alayı 23 Ağustos’ta Kumralı’da toplanmış ve 8’inci Tümen emrine
verilmişti. 22 Ağustos’ta 1’inci Ordu Ağır Topçu Taburu ile Batı Cephesi
25’inci Ağır Topçu Alayı’nın 2’nci Taburu 4’üncü Kolordu emrine
verilmişti. Ordu Ağır Topçu Taburu Sarıbaba Tepesi’ne, Cephe Ağır
Topçu Taburu da Efesultan’a yanaştırılmıştı.

Kroki-2: 4’üncü Kolordunun yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)35

5’inci Süvari Kolordusu: 17 Ağustos 1922’de Batı Cephesi Komutanı,


1’inci ve 14’üncü Süvari Tümenlerinin 20 Ağustos sabahı Kundallı ve
Yalvaç bölgelerinde bulunmalarını emretmişti. Bu emre göre kolordu,
eski yerlerinden 18/19 Ağustos gecesi hareket ederek 20 Ağustos

35 Askerî Mecmua, S. 97, (1 Haziran 1935), Kroki kısmı.

79
Güzin ÇAYKIRAN

sabahı ortalık ağarmadan 1’inci Süvari Tümeni ile Kundallı’ya, 14’üncü


Süvari Tümeni de Yalvaç’a vardı. 2’nci Süvari Tümeni, İshaklı’da kalmıştı.
Kolordu karargâhı da 20 Ağustos günü İshaklı’ya gelmişti. Kolordu 1’inci
Ordu emriyle 20 Ağustos akşamı tümenleri hareket ettirdi.1’inci Süvari
Tümeni, 21 Ağustos sabahını Karadilli ve Oynağan, 22 Ağustos sabahını
Komullu ve Haydarlı, 23 Ağustos sabahını Selçuk bölgesinde geçirdi.
24/25 Ağustos 1922 akşamı hareketle sabaha karşı Çukurca-Güdübez
bölgesine ulaşmıştı. 14’üncü Süvari Tümeni, 21 Ağustos sabahı Kundallı,
22 Ağustos sabahı Karadilli-Oynağan, 23 Ağustos sabahı Haydarlı’ya
gelmiş, 23/24 Ağustos 1922 gecesi Haydarlı’dan hareket eden tümen 24
Ağustos 1922 sabahı Mucul-Menteş ve 25 Ağustos 1922 sabahı
Kılandıras-Kınık hattına varmıştı. 2’nci Süvari Tümeni, 21 Ağustos
sabahı Yakasinek- Deresinek-Gedil36, 22 Ağustos sabahı, Bulanık, 23
Ağustos sabahı Tatarlı’da bulunan tümen 23/24 Ağustos 1922 gecesi
Tatarlı’dan Ballık, 24/25 Ağustos 1922 gecesi Oda-Susuz bölgesine
varmıştı. Kolordu topçu taburu, bağlı birlikleri ve katar, 22 Ağustos
sabahı Bulanık, 23 Ağustos sabahı Ballıkaya’da idi. Kolordu karargâhı 22
Ağustos akşamı Tatarlı’ya vardı ve 23 Ağustos 1922 gününü Tatarlı’da
geçirdi. Ayrıca kolordu bugün 1’inci Ordu emrine girmişti. 25 Ağustos’ta
kolordu topçusu Kılandıras’da, Seyyar Hastane Sandıklı’da, hayvan
hastanesi Kayalıören’de bırakılmıştı.37

36 Ayrıca bakınız: Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, S. 134, (Ocak 2015), 395.
37 Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, S. 97, 17.

80
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

Kroki-3: 14-24 Ağustos 1922 tarihleri arasında Türk Ordusunun yürüyüşü 38

2’nci Kolordu; Bolvadin, Aziziye arasında bulunan 2’nci Kolordu üç


tümeni ve bağlı birlikleriyle 20/21 Ağustos gecesi 1’inci Ordu bölgesine
hareket etti. 23 Ağustos sabahı 3’ncü Kafkas Tümeni Kumralı, 4’üncü
Tümen Karacaören, 7’nci Tümen Çay batısına ve kolordu karargâhı bağlı
birlikleriyle Yeniköy’e vardı. 3’üncü Kafkas Tümeni, 23 Ağustos Kumralı
bölgesinden hareket etti. Tümen birlikleri 24 Ağustos sabahı gün
ağarmadan Aydın-İsrail bölgesine varmış ise de arabalı birlikler gün
doğduktan sonra gelmişlerdi. 4’üncü Tümen, 24 Ağustos sabahı İsalı-
Selevir’e aynı gün 7’nci Tümen Kumralı-Doğanlar’a varmışlardı.

38 Mavi oklarla gösterilmiştir. Belen, Askerî, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle Türk Kurtuluş
Savaşı, 425.

81
Güzin ÇAYKIRAN

Batı Cephesi Komutanlığı, 24 Ağustos 1922’de 2’nci Kolordunun


Sandıklı-Şuhut-Efesultan ve 5’inci Kolordunun Kılandıras-Daylık-Susuz
dolaylarına yanaşmalarını emretti. Bu emre göre, 2’nci Kolordu 24
Ağustos 1922 akşamı birliklerini hareket ettirdi. 25 Ağustos 1922
sabahı, 3’üncü Kafkas Tümeni Sandıklı ve kuzeyi, 4’ncü Tümen Aydın-
İsrail (Kavaklı), 7’nci Tümen Efesultan, kolordu karargâhı ve bağlı
birlikleri Mahmutköy civarlarına varmışlardı. 1’inci Ordu Karargâhı da
24 Ağustos 1922 akşamı Şuhut’a gelmişti.39
Görüldüğü üzere Türk ordusu, Afyon güneyinde toplanarak yığınak
oluşturmuştu. Koca birlikler kısım kısım harekete geçmiş ve 24 Ağustos
akşamına kadar bütün intikaller ve tertiplenmeler bitmişti. Kesintisiz 10
gün süren bu on binlerin hareketi büyük bir gizlilikle başlamış ve
sonuçlanmıştı. Yürüyüşler gece boyunca parça parça ve zaman olarak da
kademeli yapılmış gündüz herhangi bir hareket gösterilmemişti. Çekirge
gibi gece içinde biri içeriye zıplarken diğeri onun yerine hoplamıştı.40

2. 25 Ağustos 1922 Büyük Tarruz Planı


1921 sonbaharında başlayan taarruz planları, 25 Ağustos 1922’ye
gelindiğinde değişikliğe uğramış, bu minvalde arazide yapılan tetkikler,
Yunan kuvvetleri hakkında alınan istihbaratlar ve komutanların görüş
ve önerileri ile kuşatma kanadı Uşak’a kadar uzatılmayarak taarruzun
kuvvetli bir sıklet taarruzuyla Afyon’un güney batısından yapılmasına
karar verilmişti.41
Taarruz planına göre 25 Ağustos 1922’de Batı Cephesi’nin nasıl taarruz
edeceği belirlenmişti. Buna göre;
A. Kocaeli Grubu; karşısındaki Yunan kuvvetlerini tespit etmek üzere
özellikle Göksu, İnkarasu vadileri arasında taarruzda bulunacaktı.
B. 2’nci Ordu, Afyon’un doğu cephesindeki Yunan 12’nci ve 5’inci
Tümenleriyle ihtiyat grubunu taarruz hareketiyle tespit ve işgal
edecekti. Dolayısıyla Afyon’un kuzeyi 2’nci Ordu tarafından emniyet

39 Niş, Büyük Taarruz (1-31 Ağustos 1922), s. 32-38; Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, S.
134, 398.
40 Artuç, Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi, s. 78; Ercan, “Türk İstiklal
Harbi Büyük Taarruza Hazırlık”, 109-110.
41 Niş, Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruz, 19.

82
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

altına alınmıştı.42 Fakat plana göre 2’nci Ordu’ya verilen görev çok
ağırdı. Geniş bir cephede beş piyade ve bir süvari tümeni ile 8 Yunan
tümenine taarruz edecekti.43
C. 1’inci Ordu, Yunan kuvvetlerini işgal edecek şekilde;
1. 4’üncü Kolordu; Akarçay, İn, Çobanoğlu, Kelebekmezarı hattı
arasındaki Yunan kuvvetlerinin bulunduğu tepeye taarruz edecek,
ağırlık merkezi Kalecik-1.300 rakımlı tahkimat grubu.
Kolordunun ilk taarruz hedefi Çakırsaz-Kestanelik-Tezekliyayla-
Ulukaya-Çobanoğlu hattı idi.
2. 1’inci Kolordu; Çobanoğlu-Sinirköy-Kırcaaslan-Yaşköy-Adatepe-
Kırka-Alemdartepe hattı arasındaki Yunan cephesine taarruz
edecekti. Kolordunun ilk taarruz hedefi Çobanoğlu-Sinirköy-
Kırcaaslan-Yaşköy-Adatepe-Kırka hattı idi.
3. Kolorduların topçu hazırlığı:
Saat 04.30-05.30 tanzim ateşi
Saat 05.30-06.00’da tahrip ateşi.
4. Süvari Kolordusu; 25/26 Ağustos gecesi Kırka-Alemdartepe
hattıyla Hacettepe arasından Sincanlı Ovası’na hâkim Ahır Dağı
geçitlerini tutacaktı. 26 Ağustos sabahı Sincanlı Ovası’na
ilerleyecekti. 1’inci Kolordu karşısındaki Yunanların sağ yan ve
gerilerine taarruz ederek demiryolu hattını tahrip edecekti.
5. 6’ncı Tümen; Toklusivrisi-Ahatköy-Sivas bölgesinde Yunanları
yakından takip edecek ve bu kuvvetlerin Ceviz ve Kufi boğazları
istikametinden ilerlemesine karşı ordunun sol kanadını emniyete
alacaktı.
6. 3’üncü Süvari Tümeni; Ortaköy-İnözü arasından Menderes’in
kuzeyine geçerek Gobek, Uşak istikametinde hareket edecekti.
7. Menderes bölgesi; 59’uncu Alay karşısında Menderes üzerindeki
Yunan kuvvetlerini tespit edecekti.

42 Harp Tarihi Ders Notları, 38.


43 Belen, Askerî, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle Türk Kurtuluş Savaşı, 420.

83
Güzin ÇAYKIRAN

8. 2’nci Kolordu; ordu ihtiyatı olarak 3’üncü Tümeni ile Sandıklı’nın


kuzeyinde, 4’üncü Tümeni ile Dadak civarında 7’nci Tümeniyle
Efesultan’ın batısında toplanacaktı. 44
Harp prensipleri açısından baktığımız zaman Batı Cephesi’nin sıklet
merkezi Afyon, Erkmentepe-Belentepe-Tınaztepe arasında 12 km.lik
alan yarma bölgesi,45 Afyon’un kuzeyinde bulunan 2’nci Ordu bölgesi de
ihtiyatta kuvvet tasarrufu sağlamıştı.46

Kroki-4: 25 Ağustos 1922’de Türk ve Yunan Ordusunun durumu47

Bu planın başarıya ulaşması, en ağır görevi üstlenmiş olan 2’nci


Ordu’nun üstün Yunan kuvvetleri karşısında tutunabilmesine, Afyon
güneyinde yapılacak toplanmanın Yunan kuvvetlerinin haber

44 Çalışlar, Sakarya’dan İzmir’e Kadar 1’inci Kolordu, 44.


45 Başlangıçta 40 km.lik bir alan planlanmıştı. Sonrasında yarma bölgesi daha da
daraltılarak 12 km.ye düşmüştür. Belen, Askerî, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle Türk
Kurtuluş Savaşı, 422; Başka bir kaynakta ise bu yarma bölgesi 25 km. olarak
zikredilmektedir. Niş, Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruz, 19.
46 Harp Tarihi Ders Notları, 35.
47 Niş, Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruz, krokiler kısmı.

84
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

almamasına, taarruzun baskın niteliğinde uygulanmasına ve 1’inci


Ordunun ilk günde Yunan cephesini yarmasına bağlıydı.48 Nitekim
öylede olmuştu. Daha ilk günde topçu ateşiyle başlayan taarruz, Türk
piyadelerinin mevzilerinden fırlayarak yeri göğü sarsan “Allah Allah”
nidalarıyla hain, zalim, hayâsız bir muhasımı kutsal vatan
topraklarından söküp atmak için ellerinde Türk’ün tarihi silahı süngü ile
ileri fırlamışlardı.49 26 Ağustos 1922, Saat 05.35’ten itibaren bütün
cephede genel taarruza başlanmış50, topçu ateşinin devamında Yunan
mevziine iyice yaklaşılarak açılan gediklerden müşkülatsız siperlere
girilmeye başlanmıştı. Saat 06.55’e kadar 4’üncü Kolordu Meşecik
sırtları-Kaleciksivrisi-1.310 rakımlı tepe-Toklu’daki Yunan mevzilerine51
taarruz ediyordu. 5’inci Kafkas Tümeni, Küçük Kalecik Tepesi’ni 11’inci
Tümen bunun batısındaki ileri mevzileri ve 23’üncü Tümen Belentepe’yi
15’inci Tümen Tınaztepe’yi, 14’üncü Tümen Kılıçaslan Gediğini ele
geçirmişti. 5’inci Süvari Kolordusu ise Yunanların geçilmesi imkânsız
diye ihmal ettikleri Ahır Dağı’ndan geçerek Sincanlı Ovası’na inerek
Çayhisar’a inmiş ve Kırka-Sinanpaşa hattından batıya taarruza
başlamıştı. Bu taarruzla demiryolu ve telgraf hatlarını kesmiş, batıya
sürdüğü kuvvetleriyle Yunanların Uşak mıntıkasındaki kuvvetlerinin
doğuya doğru hareketini durdurmuştu. 2’nci Ordu da planlandığı şekilde
aynı anda taarruza başlamıştı.52 Neticede bütün cephede taarruz ve
karşı taarruz devam etmişti. Neticede 26 Ağustos 1922’de Türk
ordusunun başarılı muharebeleri neticesinde 1’inci Yunan Kolordusu
Komutanı General Trikupis, Yunan Başkomutanı Hacıanesti’ye “[Türk
ordusu] taarruza tekrar başlamıştır. Ordu çöküyor ve askerler
komutanlarını terk ediyor” diyerek53 Büyük Taarruz karşısında daha ilk
günden Yunan ordusunun çözülüşünü bildirmişti. Sonuç olarak plana
göre Yunan cephesi planlandığı şekilde yarma bölgesinden yarılmıştı.
Böylece beş gün gibi kısa bir sürede Yunan ordusu parçalanmış, bu
orduya 30 Ağustos 1922’de Başkomutan Muharebesi54 ile son yumruk

48 Kabasakal, “Türk İstiklal Harbi’nin Büyük Taarruz Planı”, 94.


49 Ercan, “Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruza Hazırlık”, 111.
50 İSH-Kutu: 1802, Gömlek: 18, Belge: 28.
51 İSH-Kutu: 1802, Gömlek: 19, Belge: 23.
52 Ercan, “Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruza Hazırlık”, 113-114.
53 Cevdet Kerim İncedayı, Türk İstiklal Harbi, Garp Cephesi, s. 215; Ercan, “Türk İstiklal
Harbi Büyük Taarruza Hazırlık”, 115.
54 İSH- Kutu: 1784, Gömlek: 82, Belge: 82-9.

85
Güzin ÇAYKIRAN

atılmış ve Yunanlara ebediyete kadar dönmemek üzere Anadolu’dan çıkış


bileti kesilmişti.
Sonuç olarak 10 Eylül 1921’de Sakarya Nehri’nin doğusunda Yunan
ordusuna karşı başlayan Batı Cephesi’nin karşı taarruzu, Adalar Denizi
sahillerinde ve Meriç sularına kadar Yunan ordusunun tek bir ayağı,
mukaddes Türk toprağında kalmayıncaya kadar devam etmişti. Bununla
birlikte bu karşı taarruz, 10 Eylül 1921’den 9 Eylül 1922’ye kadar bir
sene sürmüş55, Anadolu’nun bozkırlarından başlayarak İzmir’de
bitmişti.

Kroki-5: 30 Ağustos 1922 Başkomutan Muharebesi56

Sonuç
Türk İstiklal Harbi’nin son safhasını oluşturan Büyük Taarruz,
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Türk ordusundaki birçok
komutanın titizlikle planladığı bir taarruz harekâtı idi. Bu harekâtın
sıklet merkezine karar vermek oldukça zaman almıştı. Bu süreç

55 Çalışlar, Sakarya’dan İzmir’e Kadar 1’inci Kolordu, 1.


56 Askerî Mecmua, S. 97, (1 Haziran 1935), Kroki kısmı.

86
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

içerisinde de yaklaşık 10,5 ay boyunca Türk ordusu, zamanını taarruz


hazırlıklarıyla geçirmişti. 6 Ağustos 1922’de sıklet merkezinin
kesinleşmesinden sonra kuzeyde bulunan birliklerin Afyon güneyine
taşınmasına karar verilmiş ve 10 gün gibi kısa bir süre de bunun
tamamlanması istenmişti. Bu On Binlerin Zafer Yürüyüşü, 14 Ağustos’ta
başlamış 24 Ağustos’a kadar büyük bir gizlilik içinde tamamlanmıştı. Bir
çekirge misali mıntıkasından zıplayan birlik yerine gerisinden gelen
birlik hoplamıştı. Haliyle Yunan ordusunun taarruzla ilgili herhangi bir
şüphesine meydan verilmemişti.
Büyük Taarruz’da asıl taarruz, 1’inci Ordu bölgesinde gerçekleşmişti.
Ordu, 1’inci ve 4’üncü Kolordusuyla 26 Ağustos 1922’de Yunan
cephesini yarmış, 2’nci Kolordusunu da bu kuvvetlerin ihtiyatı olarak
gerisinde tutmuştu. Yarma bölgesi Afyon güneyi ile Ahır Dağı arasındaki
bölgelerden yapılmıştı. 5’inci Süvari Kolordusu da yarma bölgesinde
Ahır Dağı’nın patikalarından geçerek Yunanların gerisine düşmüş ve
taarruzu tamamlamıştı. 2’nci Ordu ise 1’inci Ordu’ya göre zayıf
bırakılmasına rağmen 1’inci Ordu’nun taarruz harekâtına yardımcı
olarak Eskişehir ve Kütahya yönünde Yunanların kuzeye çekilmesine
mani olmuştu. Nitekim ordu birlikleri kuzeye doğru hareket ederek
Yunanların cephesini yarmış, demiryolundan uzaklaştırmış ve birçok
Yunan birliğini komutanlarıyla birlikte esir almıştı. Esir alınamayanlar
ise İzmir istikametinde kaçarak kendilerini Adalar Denizi’ne zor
atacaklardı.

87
Güzin ÇAYKIRAN

KAYNAKÇA

Arşivler
MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi; İSH-Kutu: 1374, Gömlek: 90,
Belge: 10.
İSH-Kutu: 1802, Gömlek: 18, Belge: 28.
İSH-Kutu: 1802, Gömlek: 19, Belge: 23.
İSH-Kutu: 1784, Gömlek: 82, Belge: 82-9.

Telif Eserler
Artuç, İbrahim. Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi. İstanbul:
Kastaş Yayınları, 1986.
Askerî Mecmua, S. 97, (1 Haziran 1935).
Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, S. 97, (Ocak 1994).
Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, S. 134,(Ocak 2015).
Aykut, Fahri. İstiklal Savaşı’nda 4’üncü Kolordu. (Yay. Haz. Z. Türkmen ve
A.Kaptan), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2006.
Belen, Fahri. Askerî, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle Türk Kurtuluş Savaşı. Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1983.
Çalhan, Özden. “Büyük Taarruz Öncesi Askerî Faaliyetler ve Taarruz Planının
Hazırlanması”, Büyük Taarruz 70’nci Yıl Armağanı, Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1992: 69-80.
Çalhan, Özden. Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Büyük Taarruza Hazırlık ve
Büyük Taarruz. C. 2, Ks. 6, Kitap 1, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1994.
Çalışlar, İzzettin. Sakarya’dan İzmir’e Kadar 1’inci Kolordu. Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 2007.
Erdoğan, Selim. Büyük Taarruz. İstanbul: Kronik Kitap, 2021.
Ercan, Tevfik, “Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruza Hazırlık ve 26 Ağustos
1922”, Büyük Taarruz 70’nci Yıl Armağanı, Ankara: Genelkurmay Basımevi,
1992: 98-103.
İncedayı, Cevdet Kerim. Türk İstiklal Harbi, Garp Cephesi (Daktilo eser-MSB
Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi Kütüphanesi).

88
Büyük Taarruz İçin On Binlerin Zafer Yürüyüşü (14-24 Ağustos 1922)

Kabasakal, Hüseyin. “Türk İstiklal Harbi’nin Büyük Taarruz Planı ve Zamanı


Üzerinde Başkomutanlık ve Üst Komutanlık Katında Yapılan Tartışmalar”,
Büyük Taarruz 70’nci Yıl Armağanı, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1992: 88-98.
Kara Harp Okulu. Harp Tarihi Ders Notları. Kitap I, Ankara: Harp Okulu
Basımevi, 1983.
Niş, Kemal. Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruz (1-31 Ağustos 1922). C. 2, Ks. 6,
Kitap 2, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1995.
Özçelik, Ayfer. “Büyük Taarruza Hazırlık (Sad Taarruz Planı Tasarısı)”, Büyük
Taarruz 70’nci Yıl Armağanı, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1992: 98-102.
Özlü, Hüsnü. “Arşiv Belgelerine Göre Büyük Taarruz Öncesi “Sad Taarruz Planı”
ve Mustafa Kemal Paşa’nın Genel Taarruz Planının Analizi”, Büyük Taarruzun
90. Yılında Uluslararası Milli Mücadele ve Zafer Yolu Sempozyumu 02-04 Ekim
2012/Uşak Bildiriler Kitabı, Yay. Haz. A. Güvenç ve M. Saygın, Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, 2014: 935-958.

89
Güzin ÇAYKIRAN

90
BÜYÜK TAARRUZ İÇİN
HAVA GÜCÜNÜ ARTTIRMA ÇABALARI

Emin KURT

 Dr. (E) Hava Albay, MSÜ Misafir Öğretim Görevlisi, tayyaretarihi@hotmail.com,


ORCID: 0000-0003-1252-957X.
Emin KURT

92
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

Giriş
Son zamanlarda yapılan araştırmalar artış gösterse de Türk havacılık
tarihi çoğunlukla, akademik çalışmaların konusu olmaktan uzak kaldı.
Yapılan sınırlı sayıdaki araştırma ise birkaç temel kaynak eserdeki
bilgileri yinelemekten öteye gidemezken, Türk havacılık tarihine
eleştirel bir yaklaşım sergileyerek sentez ve yorum içermekten azade
kaldı.
Bu kısır döngü içinde havacılık tarihini inceleyen araştırmacılar asker
kökenli akademisyenler ile sınırlı kaldı. Günümüzde gerek asker kökenli
gerekse sivil akademisyenlerin artan sayıdaki araştırmalarının bir kısmı
ne yazık ki, kendilerinden önceki araştırmaların özelliklerini yineler
niteliktedir.
Bu kısır döngüye Türk Kurtuluş Savaşı hava gücü ve hava harekâtını
inceleyen çalışmaların da katılmasıyla; Büyük Taarruz öncesi Türk hava
gücünün 10 uçağa sahip olduğu bilgisi değerlendirilmeden ve
araştırılmadan yinelenen bir ezber halini aldı. Öyle ki içeriğinde
Almanya, Fransa ve İtalya’dan satın alınan uçaklar hakkında bilgi içeren
çalışmalar bile, bir değerlendirme ve analiz içermeden bu ezberi
yinelemekten çekinmedi.
Askeri arşiv belgelerine ulaşım zorluğu bu kısır döndüğü tetikleyen en
büyük etkenlerden birisidir. Birincil kaynak kabul edebileceğimiz
havacılık tarihi kaynakları haricindeki kaynaklara bakılmaması da bu
kısır döngüyü arttırmaktadır.
Bu çalışmada, Birinci Dünya Savaşı sonrası, Anadolu’ya miras kalan hava
gücü ile başlayıp, özellikle Sakarya Savaşı’ndan sonra satın alınan
uçaklar incelenerek, Büyük Taarruz öncesi Türk hava gücünün ulaştığı
sayısal rakam tespit edilmeye çalışılacaktır.

1. Birinci Dünya Savaşı’ndan Kalan Uçaklar


Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı sonunda küçümsenmeyecek bir
hava gücüne sahipti.1 Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sona

1 Adnan Sofuoğlu, “Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu” isimli çalışmasında


1. Dünya Savaşı’ndan kalan Türk hava gücü için; “…mütarekenin de uygulanmasıyla
Anadolu’da Türk kuvvetleri, 20 piyade tümeni ile 4 süvari alayından, muharebe gücünü

93
Emin KURT

sonra elde mevcut hava gücü belli başlı merkezlerde toplandı. Bu


merkezler Ayastefanos (Yeşilköy) Tayyare İstasyonu, Ayastefanos Deniz
Tayyare Mektebi, Konya Tayyare İstasyonu, İzmir Tayyare İstasyonu,
Erzincan Tayyare İstasyonu ve Diyarbakır’dı.

1.1. Ayastefanos Tayyare İstasyonu


Ayastefanos Tayyare İstasyonu’nda Almanya’dan temin edilen ve
cephelere dağıtım için bekleyen yeni uçakların yanında, buradaki
Tayyare Mektebi’nde uçuş eğitiminde kullanılan uçaklar ile tamir ve
bakımları yapılan uçaklardan oluşan çok miktarda uçak bulunuyordu. 9.
Harp Tayyare Bölüğü de aynı meydanda konuşluydu. Mütarekeden
sonra Çanakkale’de konuşlu 1. Tayyare Bölüğü ve 6. Harp Tayyare
Bölüğü uçakları2 ile Uzunköprü’de konuşlu 15. Harp Tayyare Bölüğü

kaybetmiş ve enterne edilmiş bir kısım deniz ve hava birliklerinden oluşmaktaydı.”


ifadesini kullanmaktadır. Adnan Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı
Anadolu, Genelkurmay Basım Evi, Ankara, 1994, 23.
2 Çanakkale’de bulunan 6. Harp Tayyare Bölüğü ile 1. Tayyare Bölüğü, Gelibolu
yakınlarındaki Galata meydanında toplandı. Mondros ateşkes anlaşması uyarınca,
Türk boğazları askerden arındırılacağından, Galata meydanındaki tayyare
bölüklerinin de taşınmaları söz konusu oldu ve bu konudaki çalışmalar 10 Kasım’da
başlatıldı. Verilen emre göre; 1. Tayyare ve 6. Harp Tayyare Bölükleri, 60. Tümen
emrine verilerek, bu tümen ile birlikte Şarköy’e naklediliyordu. Bu nakliyatın
yapılmasında acele edilmesi ve 5 gün içinde bitirilmesi emredildi. 1. Tayyare Bölüğü
Komutan Vekili Rasıt Üsteğmen Mehmet Fazıl Bey; nakliyat sırasında tayyare ve
malzemelerin harap olacağı, Şarköy’de yer bulunamayacağı, ayrıca yapılacak bir
görevin olmadığı gibi gerekçeler ileri sürerek, bir gemi ile İstanbul veya başka bir
uygun yere taşınılmasını, 14. Kolordu Komutan Vekili Albay Şükrü Naili Bey’e arz
etti. Kolordu Komutan Vekili, Bölük Komutan Vekilinin 24 Kasım 1918 tarihli
şifresini alır almaz, hiç vakit kaybetmeden, aynı gün Harbiye Nezareti’ne yazdı.
Yazısında; her iki bölüğün toplam olarak 10 uçağı ve büyük miktarda malzeme ve
avadanlığı olduğunu bildirdikten sonra, denizden taşınsalar bile, gerek Şarköy ve
gerekse Tekfurdağı’nda (Tekirdağ) hangar olmadığı için uçaklar, malzeme ve
avadanlığın açıkta kalıp, hava etkisiyle harap olmalarının kuşkusuz bulunduğunu
yazıyor ve nakliyatın İstanbul Tayyare Mektebi’ne yapılması için izin verilmesini
istiyordu. Bu yazıya, 26 Kasım 1918 tarihini taşıyan bir cevap geldi. Yazının sahibi
olan, Başkomutanlık Genel Kurmay Başkanlığı isteğin kabul edilmiş olduğunu,
tayyare bölüklerinin kalan hasta erler, terhis edilenler ve cephane ile birlikte
denizden İstanbul’a sevk edileceklerini bildiriyordu. 6. Harp Tayyare ve 1. Tayyare
Bölükleri’ni alan Gülnihal isimli gemi, 7 Aralık 1918 günü Gelibolu’dan hareket
ederek, İstanbul’a geldi. Bölükler Ayastefanos meydanına yerleşti. Gnkur. Askeri
Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı Arşivi (ATASE), Kutu (K):51, Gömlek (G):102,
Belge (B):102-1-5; Ajun Kurter, Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, 1919-1920, c. V, Hava
Basımevi ve Neşriyat Müdürlüğü, Ankara, 2009. 118-119.

94
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

uçakları da Ayastefanos Tayyare İstasyonu’na nakledildi.3 Batum’da


bulunan 16. Tayyare Bölüğü’nün malzemesi de gemi ile İstanbul’a
getirildi. Bu durum sonunda Ayastefanos Tayyare İstasyonu’nda; 48 av,
18 keşif/bombardıman ve 12 eğitim/irtibat uçağından oluşan, 78 uçak
toplanmış oldu.4

1.2. Ayastefanos Deniz Tayyare İstasyonu


Birinci Dünya Savaşı sırasında Ayastefanos’ta deniz kenarında5 Deniz
Tayyare Mektebi ve İstanbul Kavak’ta Alman Deniz Tayyare Müfrezesi
görev yapıyordu. Savaş sonunda her iki birliğin uçakları Ayastefanos
Deniz Tayyare Mektebi’nde toplandı. İstanbul üzerinde Türk uçaklarının
uçuş yapmasının Eylül 1919’da General Milne tarafından yasaklanması
sonrasında Ayastefanos Deniz Tayyare Mektebi’nde mevcut 17 deniz
uçağından 9’u Haliç ambarına, 8’i ise Heybeliada’ya taşındı.6
Heybeliada’ya gönderilen uçaklar da daha sonra Haliç Donanma
ambarında depolanmış olmalıdır. Bu uçakların bir kısmı 1921 yılı
sonlarında İstanbul’dan kaçırılarak Amasra Deniz Tayyare
İstasyonu’nda, bir kısmı da İzmir’in kurtuluşundan sonra İzmir’de
kurulan 1. Deniz Tayyare Bölüğü’nde görev yapmıştır.

1.3. Erzincan Tayyare İstasyonu


1918 yılında Türk Ordusunun ileri harekâtı ile Doğu Cephesi’nde görev
yapan 7.ve 8. Tayyare Bölükleri Kars meydanında konuşlandırıldı ve bu
3 15. Tayyare Bölüğü, 1918 Ekim 1918 içinde müttefik kuvvetlerin Trakya sınırına
yaklaşmaları üzerine, Çorlu’ya nakledilmişti. Bölüğün bağlı bulunduğu 3. Ordu
Komutanlığı, 7 Kasım 1918 tarihini taşıyan yazısı ile Başkomutanlığa bir öneri arz etti.
Bu öneri kabul gördüğünden, 15. Tayyare Bölüğü, Ayastefanos Uçak İstasyonu’na
aldırıldı. Birinci Dünya Harbi, Türk Hava Harekâtı, Genel Kurmay Harp Tarihi
Başkanlığı Resmi Yayınları, Ankara, 1964, 228; Ajun Kurter, Türk Hava Kuvvetleri
Tarihi, 1918, c. IV, Hava Basımevi ve Neşriyat Müdürlüğü, Ankara, 2009, 321.
4 Türk havacılık tarihi kaynaklarında 1. Dünya Savaşı sonrasında Ayastefanos Tayyare
İstasyonunda kalan uçaklar ile daha sonra Maltepe Tayyare İstasyonuna nakil edilen
uçaklar ayrı ayrı listelenmiş ancak bu uçakların seri numarası bazında karşılaştırması
yapılmamıştır. Bu karşılaştırma yapılınca 1. Dünya Savaşı sonrasında Ayastefanos
Tayyare İstasyonunda kalan uçak listesi içinde olmayan üç uçak daha çıkmaktadır. 229
seri numaralı Halberstadt D.V uçakları ile A13 numaralı Albatros B.I ve 7109 numaralı
AEG C.IV uçağı Maltepe Tayyare İstasyonuna taşındığı bilinmektedir. Ayastefanos’ta
bulunmayan uçaklar Maltepe’ye taşınamayacağı için bu uçaklarda listeye eklenmiştir.
5 Günümüzde Hava Harp Okulu’nun bulunduğu yerdedir.
6 Kurter, Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, 1919-1920, 156.

95
Emin KURT

meydanda Rusların terk ettiği birçok uçak ve malzeme ele geçirildi.


Mondros Mütarekesinden sonra İngilizler; Kars, Ardahan, Batum
illerinin boşaltılmasını istedi. Bu kesin uyarı sonucunda; diğer askeri
tesislerle birlikte, Kars Tayyare İstasyonu da boşaltıldı. Tüm uçaklar,
personel ve malzeme Erzurum’a getirildi. Personel ve uçakların
Erzurum Meydanı’nda konuşlandırılmasına karşılık bu birliğe Erzincan
Tayyare İstasyonu adı verildi. Türk havacılık tarihini inceleyen
yayınlarda bu istasyonda bulunan uçaklar hakkında farklı ve çelişkili
bilgiler bulunmaktadır. Musul Cephesi’nden çekilen 2. ve 13. Tayyare
Bölükleri’nin de Erzincan Tayyare İstasyonunda toplandığı bilgisi
gerçeği yansıtmamaktadır Savaş sonunda Erzincan’da bulunduğu
belirtilen 2. ve 13. Tayyare bölüklerine ait uçaklar söz konusu tayyare
bölükleri ile birlikte Diyarbakır’da konuşlanmıştır. Erzincan Tayyare
İstasyonu savaş sonunda Ruslardan ele geçirilen 10 keşif/bombardıman
ile bir av uçağı ile birlikte iki Türk Keşif bombardıman uçağından oluşan
toplam 13 uçaklık bir güce sahipti. Rus uçaklarının neredeyse tamamı
uçamaz durumdaydı.7

1.4. Konya Tayyare İstasyonu


Konya Tayyare İstasyonu, Birinci Dünya Savaşı sırasında bir dağıtım
merkezi işlevi gördü. İstanbul’dan gönderilen, uçak, personel ve
malzeme, buradan cephedeki tayyare bölüklerine gönderiliyordu.
Mondros Mütarekesini takip eden günlerde, bu sevkiyattan kalmış,
bölüklerin hızla geri çekilmeleri yüzünden, bölüklerine gönderilmemiş
uçaklar ve malzeme vardı. Savaşın son günlerinde, Suriye cephesinden
çekilen Osmanlı 3., 4. ve 14. Tayyare Bölükleri ile Alman Paşa Tayyare
Bölükleri8, Konya Tayyare İstasyonu’nda toplandı. Bütün bu birliklerin
7 Sıtkı Tanman, Türk Havacılık Tarihi, İstiklal Harbi, 1918-1923, (2. Cilt, 2. Kitap), Hava
Basımevi, Eskişehir, 1953, 23; Kurter, Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, 1919-1920, 140-142.
8 Alman Paşa Tayyare Bölükleri: Filistin Cephesi’ndeki harekâtı desteklemek üzere
Almanya’dan bölgeye gönderilen tayyare bölüklerine verilen isimdir. Alman
Genelkurmayına bağlı olarak görev yapan bu tayyare bölükleri, uçaklarında Alman
uçak tanıtma işaretini kullanmış ve Türkiye’de görev yapan Alman personelinin
aksine Alman üniforması giymeye devam etmiştir. İlk olarak Ocak 1916 tarihinde
300. Alman Paşa Tayyare Bölüğü göreve başlamıştır. Ekim 1917’den itibaren 301.,
302. 303. 304. ve 305. Alman Paşa Tayyare Bölükleri Filistin Cephesi’nde göreve
başlamıştır. Bu cephede Türk hava gücüne bağlı 3., 4. ve 14. Tayyare Bölükleri’nin de
Alman Paşa Tayyare Bölükleri ile birlikte görev yapmasına rağmen, 1918’de hava
üstünlüğü İngiliz hava gücünün eline geçmiştir.

96
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

toplanması ile çoğu Alman Paşa Tayyare Bölüklerinden kalma; 8 av, 5


keşif ve 4 motorsuz olmak üzere toplam 17 uçak Konya Tayyare
İstasyonu’nda toplanmış oldu.9

1.5. İzmir Tayyare İstasyonu


Birinci Dünya Savaşı süresince 5. Tayyare Bölüğü, 12. Tayyare Bölüğü ve
1. Deniz Tayyare Bölüğü İzmir’de görev yaptı. Savaşın son yılında 12.
Tayyare Bölüğü uçaksız kaldı. Her iki bölüğün personeli ve malzemesi
Seydiköy (Gaziemir)’de toplandı. Savaş bittiğinde İzmir Tayyare
İstasyonunda 5 keşif/bombardıman uçağı bulunuyordu. Tüm bu uçaklar
15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali sırasında Yunanlar tarafından yakılarak
imha edildi.10
Ayrıca Kokaryalı (Güzelyalı)’da sahilde konuşlu 1. Deniz Tayyare
Bölüğü’nde de Gotha WD.XII modeli bir, Gotha WD.XIII modeli iki ve
Hansa Brandenburg NW (Seri nu: 781) modeli bir olmak üzere dört
deniz uçağı bulunuyordu. Bu uçaklarda İzmir’in işgali sırasında
Yunanlar tarafından yakılarak imha edildi.11

1.6. Elazığ Meydanında Kalanlar


Birinci Dünya Savaşı sırasında Musul’da görev yapan 2. ve 13. Tayyare
Bölüklerinin Musul-Diyarbakır üzerinden Elazığ’a çekildiği bilgi
bulunmasına karşılık İstiklal Savaşı’nı inceleyen çalışmalarda
Diyarbakır’da 2. Tayyare Bölüğünden bakiye bir hava gücünün
toplandığı bilgisi bulunmaktadır. Diyarbakır’da bulunan eski 2. Tayyare
Bölüğü’nün burada konuşlandırılması, muhtemel bir İngiliz işgali
nedeniyle mahzurlu görüldü. Burada bulunan uçakların İngilizlerin her
an ellerine düşebilecek şekilde, işgal bölgesi yakınında bırakılması
doğru bulunmadı Durumu değerlendiren 13. Kolordu Komutan Vekili
Kurmay Albay Ahmet Cevdet Bey; 9 Temmuz 1919’da Kıtaatı Fenniye ve
Kuvayı Havaiye Müfettişliğine, müfrezenin Erzincan’a nakledilmesini
önerdi. Yolların uygun olması durumunda, daha gerilere de

9 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 24; Kurter, Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, 1919-1920,
138-139.
10 Kurter, Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, 1919-1920, 134-135.
11 Kurter, Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, 1919-1920, 144.

97
Emin KURT

gönderilebilecekti.12 Bölükte kifayetli elemanlar ve bu tip tayyarelerle


uçacak uçucular, tamir işlerine muktedir teknisyenler bulunmadığından
maalesef mevcut malzeme ve tayyareler bakımsız kalmış ve dolayısıyla
harap olmuştur. Diyarbakır’da bulunan Elcezire Cephesi Komutanlığı’na
bağlı bulunan bölük, hiç uçuş yapamamış ve faydalı olamamıştır.13 Bu
bakiye hava gücü, Kurtuluş Savaşı sırasında Elcezire Cephesi olarak
isimlendirilen bölgede kalmaya devam etti. Bu uçaklar daha ileriki
tarihte Ankara’ya nakledildi.
Sonuç olarak, Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde; 64’ü av, 41’i
keşif/bombardıman, 12’si eğitim/irtibat ve 23’i deniz uçağı olmak üzere
Türkiye sınırları içinde toplam 140 uçak mevcuttu. Yaşanan işgaller ve
olumsuzluklar nedeniyle bu uçakların çok azı İstiklal Savaşı sırasında
kullanılabildi. Ayastefanos Tayyare İstasyonunun boşaltılarak uçak ve
malzemenin Maltepe tayyare İstasyonuna taşınması sırasında
uçabilecek durumda olmayan uçaklar burada bırakılarak kalan 45 uçak
Maltepe Tayyare İstasyonuna taşındı. 7 Haziran 1920 sabahı Türk
havacılarının Maltepe Tayyare İstasyonundan uçakla firar girişimi
sonrası bu istasyonda kalan uçaklar İngilizler tarafından tahrip edildi.14
Donanma depolarındaki uçaklardan 1922 yılına kadar faydalanılamadı,
ancak çok az miktarı Anadolu’ya kaçırıldı.

2. Yurt Dışından Satın Alınan Uçaklar


Türk Kurtuluş Savaşı sırasında, Anadolu’da kalan az miktarda uçak,
Türk hava gücünün temelini teşkil etti. Hepsi Birinci Dünya Savaşı’ndan
kalan, uzun zamandır uçmamış, bakımları ve onarımları yapılmamış bu
uçaklardan, teknik imkânsızlıklar ve yurt içinden malzeme temin
edilememesinden dolayı bin bir güçlükle uçabilir hale getirilebilenler ile
ilk harekât ve savaşlar desteklenmeye çalışıldı. Sakarya Savaşı sonuna
kadar olan dönemde Büyük Millet Meclisi (B.M.M.) Hükümeti yurt
dışından yeni uçak alımı gerçekleştiremedi. Sadece Erzurumlu Nafiz
(Kotan) Bey, kendi girişimleri ile iki uçak satın alarak orduya hediye etti.
12 ATASE; K:23, G:43, Belge No: 43; Kurter, Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, 1919-1920, 154.
13 Tanman Türk Havacılık Tarihi, 48.
14 Türk Havacılarının Milli Mücadele’ye katılma çabaları için bakınız. Emin Kurt, “Türk
Havacılarının Millî Mücadeleye Katılma Girişimi: Maltepe Firarı (7 Haziran 1920)”,
Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 60, Bahar
2017, 119-142.

98
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

Bu dönem boyunca elde mevcut uçaklarla savaş desteklenmeye


çalışılırken, Yunanlardan ele geçirilen az miktardaki ganimet uçak da
etkin olarak kullanıldı.
Sakarya Savaşı’nın kazanılmasından ve Türk ordusunun nihai zafer için
hazırlıklara başlamasından sonra, 1911’den beri savaş içinde yetişen,
Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı sırasında uçakların ve
yaptıkları keşif görevlerinin önemini kavrayan Türk yönetim
kademesinin girişimleri ile uçak alımı çalışmalarına hız verildi. Uçak
sağlanması amacıyla Almanya, Fransa ve İtalya’dan uçak satın alındı.
Ayrıca İstanbul Bahriye depolarında bulunan deniz uçakları kaçırıldı. Bu
gayretler ile nitelik olduğu kadar nicelik açısından da Yunanlara denk
hatta daha üstün bir hava gücü oluşturulmasına çalışıldı. Bu çalışmalar
sonrası, Türk hava gücünün getirdiği ayrıntılı keşif raporları, Türk
yönetim kademesinin, Yunan ordusunun konuş kuruluş ve ihtiyat
birlikleri hakkında detaylı bilgi sahibi olmasını sağlayarak, nihai taarruz
sırasında bir sürpriz ile karşılaşılmasını önledi.

2.1. İtalya’dan Alınan Uçaklar


Kurtuluş Savaşı sırasında İtalya’dan ilk uçak alımı Erzurumlu iş insanı
Nafiz (Kotan) Bey tarafından yapıldı. Düzenli ordunun kurulmasından
ve ilk zaferlerin kazanılmasından çok önce gerçekleşen bu satın alma
sonrasında Nafiz Bey uçakları orduya bağışladı.15
Nafiz Bey’in satın aldığı ilk iki uçağın Fiat R.2 tipinde keşif uçağı olduğu
Türk havacılık tarihi kaynaklarında sıklıkla vurgulanmaktadır. Ancak
yapılan son araştırmalar bu iki uçaktan birisinin Fiat R.216 modeli iki
15 Erzurumlu Nafiz Bey tarafından daha sonra bir uçak daha bağışlanarak uçak sayısı
üçe yükselmiştir. Bazı kaynaklarda dördüncü uçağın bedelinin de Erkan’ı Harbiye-i
Umumiye teslim edildiği ancak bu para ile telsiz alındığı bilgisi bulunmaktadır.
16 İtalyan tasarımı iki kişilik keşif-bombardıman uçağıdır. Fiat R.2 uçağı S.I.A. 7B1
uçağının geliştirilmiş modelidir. S.I.A. 7B1 uçağı 1917 ortalarında geliştirilen iki
kişilik, biri rasıt kokpitinde diğeri pilotun önünde ileriye bakan iki Revelli makineli
tüfeğe sahip bir uçaktır. İlk prototipinin üretiminden kısa bir süre sonra, 7B1 yeni
bir dünya irtifa tırmanış rekoru kırdı ve bir dizi etkileyici uzun mesafe uçuşu yaptı.
Kasım 1917'de hizmete girdi, ancak hızı ve çevikliğini, kanatlarındaki zayıflık
engelledi ve birkaç uçak uçuşta parçalandı. Celestino Rosatelli, uçağı Fiat R.2 olarak
yeniden yeniden tasarladı. Yapısal hatalar giderildi. . Fiat R.2, 1918 sonbaharında
üretime girdi; Ateşkes öncesi 129 uçak üretildi, ancak savaşta hizmeti sınırlı oldu.
Boyu 8,75m., kanat açıklığı 12,32m., yüksekliği 3,30 m. Boş ağırlığı 1,720 kg. Hızı 175
km/s, havada kalış süresi 4 saat. Kenneth Munson, Aircraft of World War I, Ian Allan,
London, 104.

99
Emin KURT

kişilik keşif uçağı, diğerinin ise Ansoldo SVA 517 modeli tek kişilik av
uçağı olduğu ortaya koymuştur.18 Askeri tarih belgesinde bu iki uçağın
teknik özellikleri ile ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir:
“Birisi üç yüz beygir kuvvetinde Fiat motorlu iki kişilik çift satıhlı
sürati saatte yüz seksen beş kilometre kanatlarının açıklığı on
sekiz metre boyu on dört metre mecmu sıkleti bin iki yüz kilo
hamule sıkleti yedi yüz kilo saatte seksen litre benzin sarf eder. İki
mitralyözü, fotoğraf ve bomba mahalleri vardır. Mücedded ikinci
tayyare az müsta’mel takip tayyaresidir. Motoru yüz kırk bargir
kuvvetinde sürati saatte iki yüz yirmi kilometre çift satıhlı bir
kişilik bir mitralyöz ve fotoğraf teçhizat mahalli vardır. Mecmu
sıkleti altı yüz kilo saatte otuz beş litre benzin sarf eder makineleri
için Hind yağı kullanılır.”19
Aynı belgeden Nafiz Bey’in uçakları İtalya’dan satın aldığı ve İstanbul’a
getirttiği bilgisi bulunmaktadır.20 Tespit edilemeyen nedenlerden dolayı
bu iki uçağın aynı anda Anadolu’ya getirilmesi mümkün olamamıştır. İlk
gelen uçak tek kişilik av uçağı olan Ansoldo SVA 5 uçağıdır. Bu uçağa
“Erzurumlu Nafiz-1” ismi verildi.21 Nafiz-1 uçağı, 11 Aralık 1920

17 İtalyan tasarımı tek kişilik av uçağıdır. SVA kısaltması uçağın tasarımının Savoia ve
Verduzio şirketleri, üretiminin ise Ansaldo şirketi tarafından yapıldığını
göstermektedir. İlk S.V.A. 4, 1916'da tasarlandı ve gelişimi için geniş hükümet
desteğiyle ilk uçuşunu 3 Mart 1917'de yaptı. Başlangıçta bir avcı olarak
tasarlanmıştı, mükemmel bir hız ve menzile sahipti, ancak çağdaşlarına göre
manevra yeteneği kısıtlı olduğundan reddedildi. Sadece birkaç tane üretilen SVA
4'ten sonra ilk büyük modeli olan SVA 5 1917 sonbaharında üretime girdi. Bu tek
kişilik bir stratejik keşif uçağıydı. SVA 5, iki adet senkronize ileri ateşlemeli makineli
tüfek ile donatılmıştı. Boyu 8,1m., kanat açıklığı 9,1 m., yüksekliği 2,65 m. Boş ağırlığı
680 kg., yüklü ağırlığı 1,050 kg. Azami hızı 230 km/s., havada kalış süresi 3 saat.
Munson, Aircraft of World War I, 30.
18 ATASE, K:695, G:63, B:63-3; Emin Kurt, “Türk Halkının Hava Kuvvetlerine Desteği:
Bağış Uçaklar”, Türk Hava Kuvvetlerinin 100’üncü Yılı Uluslararası Tarih
Sempozyumu, Ayrıntı Basımevi, Ankara, 2013, 302. Deniz Kurt ve Erdal Korkmaz
tarafından Hava Kuvvetleri resmi yayını olarak hazırlanan eserin 425. sayfasında bu
bilgi doğru olarak aktarılırken, aynı eserin 485. sayfasında her iki uçağın Fiat R.2
modeli olduğu bilgisi hatalı olarak aktarılmaktadır. Deniz Kurt ve Erdal Korkmaz,
Kuruluşundan Günümüze Türk Hava Kuvvetleri, Harekât ve Teşkilatlanma Tarihi
1911-1922, C. I, Ankara: Hava Basımevi ve Neşriyat Komutanlığı, 2020, 425 ve 485.
19 ATASE, K: 695, G:63, B:63-3.
20 ATASE, K: 695, G:63, B:63-3.
21 Bazı yayınlarda uçak isimleri karıştırılarak bu uçaktan “Nafiz-2” uçağı olarak da
bahsedilmektedir.

100
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

tarihinde İnebolu’ya ulaştı.22 Uçağın İnebolu’ya ulaştığı sırada Nafiz


Bey’in de İnebolu’da olduğu B.M.M. Başkanı Mustafa Kemal’in
gönderdiği kutlama telgrafından anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal, uçak
bağışından duyulan memnuniyeti telgrafına şu cümlelerle aktarmıştır:
“İnebolu'da Erzurumlu Nafiz Beyefendi'ye. Hamiyyet-i Vataniyeniz şayan-ı
şükrandır. Telgrafınız yarın Meclis'te alenen okunacaktır efendim. Büyük
Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal.”23
14 Aralık’ta Kastamonu’ya gitmek için havalanan Nafiz-1 av uçağı,24
uçuş sırasında yaşadığı motor arızası nedeniyle Devrakani’ye zorunlu
iniş yaptı.25 Bu iniş sırasında uçakta önemli miktarda hasar meydana
geldi. Kaza sonrası yapılan incelemede, uçakta bulunan benzine su
karışmış olması nedeniyle motor arızası yaşandığı, inişte uçağın sağ
tarafa yatması nedeniyle de sağ kanadının kırıldığı tespit edildi. Uçak, o
sırada İstanbul’dan firar ederek Kastamonu’da bulunan rasıt Mülazım-ı
Sani Celal Efendinin nezareti altında ambalajlanarak Polatlı’ya
nakledildi.26 Uçağın onarımı için İstanbul’dan malzeme talep edildi. İki
ay sonra İnebolu’ya ulaşan malzemeler tren ile Polatlı’ya gönderildi.
Yapılan tamirattan sonra uçak, 1921 yılının Haziran ayı başında 1.
Tayyare Bölüğü’nde göreve başladı.27
Nafiz-1 Av uçağı, 29 Haziran 1921 günü keşif uçuşundan dönerken
Pazarcık üzerinde tekrar motor arızası nedeniyle mecburi iniş yapmak
zorunda kaldı. Bu olayda da kırıma uğrayan uçak, tamir için tekrar
Polatlı’ya gönderildi.28 Nafiz-1 av uçağı, 14 Ağustos 1921 günü Malıköy
meydanından havalanması sonrası Sivil Pilot Hasan Fehmi’nin hatası
yüzünden düşerek parçalandı ve pilotu şehit oldu.29

22 ATASE, K:695, G:57, B:57-6; Hulusi Kaymaklı, Havacılık Tarihinde Türkler, C. II,
Ankara: Hava Basımevi ve Neşriyat Komutanlığı, 2006, 78.
23 Süreyya H. Şehidoğlu, “Kurtuluş Savaşı'nda Bir Vatandaşımızın Uçak Bağışı”, Atatürk

Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 24, Cilt VIII, Temmuz 1922, 601.
24 ATASE, K:695, G:57, B:57-2.
25 ATASE, K:695, G:57, B:57; K:695, G:57, B:57-1; K:695, G:64, B:64-1.
26 ATASE, K:695, G:64, B:64. Sıtkı Tanman, uçağın malzemelerin gelişinden sonra,

malzemeler ile birlikte Polatlı’ya gönderildiğini belirtmektedir. Tanman, Türk


Havacılık Tarihi, 71
27 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 71. Sıtkı Tanman bu çalışmasında Nafiz-1 uçağının 12

Aralık 1920 tarihinde Devrekani’de hasara uğradığını yazmaktadır.


28 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 92, Kaymaklı, Havacılık Tarihinde Türkler, 63.
29Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 107; Kaymaklı, Havacılık Tarihinde Türkler, 72; Kurt,

Korkmaz, Kuruluşundan Günümüze Türk Hava Kuvvetleri, 442. Vecihi Hürkuş

101
Emin KURT

Erzurumlu Nafiz Bey, 30 Ocak 1921 tarihinde B.M.M. Başkanı Mustafa


Kemal’e çektiği telgraf ile ikinci uçağın İstanbul’a ulaştığını haber verdi
ve ilk bombayı atacak havacıya 200 lira ödül vereceğini şu sözlerle
beyan etti.
“Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine. 30 Ocak 1921.
İstanbul’dan mubayaa eylediğim ve buraya celbine muvaffak olduğum tayyare
cevelân ederek bugün geldi. Orduya namıma olarak teberru ediyorum.
Kabulünü istirham ile düşman üzerine ilk bombayı atacak zata iki yüz lira
mükâfat-ı nakdiye takdim edeceğim ve milletimizin selâmeti âtiyeye mazhar ve
muvaffak olmasını Cenabı Haktan temenni eyler, hürmetle ellerinizden öperim
efendim. Erzurumlu Hacı Ahmedzade Nafiz.”30
Nafiz Bey’in bu telgrafına B.M.M. Reis Vekili Hasan Fehmi tarafından
cevap verilerek Büyük Millet Meclisi namına teşekkür edildi.31
“Erzurumlu Nafiz-2” ismi verilen iki kişilik Fiat R.2 modeli keşif uçağı,
İkinci İnönü Savaşı hemen öncesinde 10 Mart 1921 tarihinde
İstanbul’dan İnebolu’ya geldi.32 Eskişehir’e gitmesi planlanan Nafiz-2
uçağı için Bolu yakılarında bir iniş meydanı hazırlanması gereği
duyuldu. Eskişehir’den Rasıt Üsteğmen Sıtkı (Tanman) ile makinist Ferit
görevlendirildi ve beraberlerinde bir miktar akaryakıt ile Bolu’ya
gönderildi.
Uçak İtalyan pilotu ile kaçak olarak İnebolu’ya geldi. Uçağın
Akçaşehir/Bolu üzerinden Eskişehir’e getirilmesi planlandı.33 Uçak,
İnebolu’dan da Bolu’ya, hava şartlarının uygun olmamasından dolayı on
günde gelebildi. Bolu’da yapılan bir tecrübe uçuşunda İtalyan pilot inişte
uçağın iniş takımı ile pervanesinin kırılmasına neden oldu. Nafiz-2 keşif
uçağı Bolu’da on beş gün daha kaldıktan ve tamiri tamamlandıktan
sonra Eskişehir’e ulaşabildi. Bu sebeplerle Eskişehir’e geç ulaşan Nafiz-2

anılarında uçağın 24 Mart 1921 tarihinde ve pilot hatasından değil, motor arızası
nedeniyle düştüğünü belirtmektedir. Vecihi Hürkuş, Bir Tayyarecinin Anıları,
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000, 93.
30 Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) zabit Cerideleri(ZC), Cilt: 7, İçtima: 40, (30
Ocak 1921); Haluk Selvi, Bülent Cırık, Millî Mücadelede TBMM’ye Anadolu’dan Çekilen
Telgraflar, Ankara: TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No:162, 2020,
148-149.
31 Şehidoğlu, “Kurtuluş Savaşı'nda Bir Vatandaşımızın Uçak Bağışı”, 603.
32 ATASE, K:671, G:95, B:95.
33 ATASE, K:671, G:95, B:95-1.

102
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

keşif uçağından İkinci İnönü Savaşı’nda istifade edilemedi.34 Nafiz-2


keşif uçağı ancak 10 Nisan 1921 tarihinde Bolu’dan hareket edebildi.35
Askeri arşivlerde yer alan belgelerden Nafiz-2 uçağının tekrar Bolu’ya
dönmek zorunda kaldığı 19 Nisan’da hala yedek pervane beklediği
ancak ertesi gün 20 Nisan 1920’de uçarak Eskişehir’e ulaşabildiği
anlaşılmaktadır.36
Nafiz Bey, B.M.M.’ne çektiği telgrafta Nafiz-2 uçağının 12 Mayıs 1920
tarihinde Eskişehir’e ulaştığından şu sözlerle bahsetmektedir:
“Büyük Millet Meclisi Reisi Mücahid-i âzam Mustafa Kemal Paşa
Hazretlerine. Namı bendegâneme olarak ikinci defa satın
alınmasına saye-i devletlerinde muvaffak olduğum tayyarenin
Eskişehir’e vâsıl olduğunu şimdi Garp Cephesi Kumandanı İsmet
Paşa Hazretlerinden aldığım tebşir telgrafnamesinden haber
aldım. Vatan ve millete naçizane olan şu hediyemin de orduyu
millet namına kabul buyurulmasını istirham eyler ve kemali
ihtiramla mübarek ellerinden öperim efendim. Erzurumlu
Nafiz.”37
Nafiz Beyin bu telgrafına B.M.M. İkinci Başkanı tarafından cevap
verilerek Nafiz-2 keşif uçağının Eskişehir’e ulaştığı bilgisinin B.M.M.’nin
haberdar edildiğini bildirdi.38
Erzurumlu Nafiz Bey tarafından ikinci uçak bağışı yapıldığı Hâkimiyet-i
Milliye gazetesinde yer aldı.
“Tayyare İhdası. Erzurumlu Nafiz Bey orduya iki tayyare ihda etmiş,
birisi evvelce Eskişehir'e gelmişti. Bu kere diğerinin de Eskişehir'e
gelmiş olduğu İsmet Paşa hazretlerinden ba-telgraf bildirilmektedir.
Nafiz Beyin bu eser-i hamiyyetini şayeste-i tadîr-ü imtisâl buluruz.
Büyük Millet Meclisi dünkü içtimaında Nafiz Beyefendiye beyan-ı
teşekkür eylemesine karar vermiştir. Bu eser-i hamiyeti gazetemizde
şayan-ı takdir bir imtisal bulur.”39

34 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, İstiklal Harbi, 84.


35 ATASE, K: 998, G:84, B:84 ve K:710, G:27, B:27.
36 ATASE, K:605, G:207, B:207 ve K:606, G:39, B:39.
37 TBMM, ZC, Cilt: 10, İçtima: 33, (14 Mayıs 1921); Selvi, Cırık, Millî Mücadelede, 171.
Süreyya Şehidoğlu yayınladığı makalede, İsmet Paşa tarafından çekilen bir telgrafa
atfen uçağın 21 Temmuz 1921 tarihinde Batı Cephesine ulaştığını belirtmektedir.
Şehidoğlu, “Kurtuluş Savaşı'nda Bir Vatandaşımızın Uçak Bağışı”, 602.
38 Şehidoğlu, “Kurtuluş Savaşı'nda Bir Vatandaşımızın Uçak Bağışı”, 602.
39 “Tayyare İhdası”, Hâkimiyet-i Milliye, No.184, 13.05.1337, 2.

103
Emin KURT

13 Mayıs 1921 tarihinde, Sivil Pilot Vahid ve Rasıt Basri efendilerin


kumandasındaki Nafiz-2 keşif uçağı, Aksu'daki Yunan birliklerine
üzerine ilk hava saldırısını yaptı. Atılan bombalardan biri nakliye
kollarına tesadüfle yirmi yük hayvanın ölmesine ve yaralanmasına
neden oldu. Alaşehir köyünde Yunan piyade bölüğü üzerine de bomba
saldırısı yapıldı. Bu müjdeli haber Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü)
tarafından telgrafla Ankara’da bulunan Nafiz Bey’e iletildi.40
Nafiz-2 keşif uçağı ertesi gün 14 Mayıs’ta Ankara semalarında bir gösteri
uçuşu yaptı ve halkı uçak alımı için bağış yapmaya davet eden bildiriler
atıldı. Hâkimiyet-i Milliye gazetesine de bir mektup gönderildi:
“Erzurumlu Nafiz tayyaresini arkadaşsız bırakmamak için
muavenet-i kalemiyyenizin diriğ edilmemesini rica eder ve bu
değerli tayyareyi ihda buyurmak lütfunda bulunan vatanperver
Erzurumlu Nafiz Beye umum tayyarecilerimizin teşekküratını
takdime cerîde-i ferîdenizin tavassut eylemesini istirham ederim
Efendim. Kuva-yı Havaiye Müdür-i Umumisi Latif.”41
Sakarya Meydan Muharebesi’nin yaklaştığı günlerde, 15 Ağustos 1921
tarihinde keşif görevi için kalkan Nafiz-2 keşif uçağı görevden geri
dönmedi. Yapılan araştırmada Yunan siperlerinin gerisinde keşif
görevini tamamlayan uçağın, dönüşte 2.000 metre yükseklikte
motorunda yangın çıktığı, bunun üzerine uçağın yanarak Beylikköprü
civarına düştüğü ve Sivil Pilotu Behçet ile Rasıdı Yüzbaşı Süleyman
Sırrı’nın şehit oldukları anlaşıldı.42
Erzurumlu Nafiz Bey’in satın aldığı bu iki uçağın bedeli konusunda farklı
bilgiler bulunmaktadır. Bir askeri arşiv belgesi iki uçağa 25.000 lira
ödendiğini belirtirken43 bir başka belgede 12.000 lira ödendiği bilgisi
mevcuttur.44 Ayrıca Nafiz Bey ile İtalyan tedarikçi arasındaki bu ticaret,

40 Şehidoğlu, “Kurtuluş Savaşı'nda Bir Vatandaşımızın Uçak Bağışı”, 602.


41 “Erzurumlu Nafiz Beyin Tayyaresi Ankara Semalarında”, Hâkimiyet-i Milliye, No.185,
15.05.1337, 2. Bu uçuş Kuva-yı Havaiye Müdür-ü Umumisi Abdüllâtif tarafından
çekilen telgrafla B.M.M.’ne bildirildi. TBMM, ZC, Cilt: 10, İçtima: 33, (14 Mayıs 1921).
Selvi, Cırık, Millî Mücadelede, 171.
42 Kaymaklı, Havacılık Tarihinde Türkler, 72. Kurt, Korkmaz, Kuruluşundan Günümüze
Türk Hava Kuvvetleri, 443. Kurt ve Korkmaz, hazırladıkları çalışmanın başka bir
sayfasında Nafiz-2 uçağının 18 Ağustos’ta düştüğünü hatalı olarak yazmışlardır. Kurt
ve Korkmaz, Kuruluşundan Günümüze Türk Hava Kuvvetleri, 485. Vecihi Hürkuş ise
anılarında Nafiz-2 uçağının 13 Ağustos’ta düştüğünü belirtmektedir. Hürkuş, Bir
Tayyarecinin Anıları, 101.
43 ATASE, K: 695, G:63, B:63-3.
44 ATASE, K:1180, G:50, B:50-2.

104
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

satıcı Mösyö Sumacı tarafından B.M.M. şikâyet edildi. Sumacı,


şikâyetinde uçakların bedeli olan 12.000 liranın kendisine
ödenmediğine dair iddiasına karşı Nafiz Bey tarafından iki makbuz ibraz
edildi. Yapılan incelemeden ilk iki uçağın tesliminde satıcının
taahhütlerini zamanında ve mahallinde yerine getirmediği tespit edildiği
gibi satıcı Mösyö Sumacı ile üçüncü bir uçak anlaşması yapıldığı, satıcı
tarafından üçüncü uçağın Antalya’ya geldiği bildirilmesine karşılık bu
uçağın hiç gelmediği tespit edildi. Üçüncü uçağın teslim ve orduya
katılmasından sonra bakiye kalan miktarın ödeneceği belirtildikten
sonra söz konusu şikâyetin gerçeklere aykırı olduğu ve iki kişi
arasındaki bir ticari anlaşma konusunun B.M.M. Başkanına şikâyet
edilmesinin satıcının eksikliklerini gizlemeye yönelik bir entrika
olabileceği vurgulandı.45
Bu belgenin yorumlanmasından Nafiz Bey’in üç uçak karşılığı 12.000
liraya anlaştığı, teslim edilen iki uçak karşılığı 8.000 lira ödediği, ancak
üçüncü uçak bedeli olan 4.000 lirayı satıcıya ödemediği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla Nafiz Bey ilk iki uçak için 8.000 lira ödemiş olmalıdır.
Nafiz Bey’in iki uçak daha satın alma niyetinde olduğu 20 Aralık 1921
tarihli askeri arşiv belgesinden anlaşılmaktadır. Bu belgede; Nafiz Bey
tarafından alınacak iki uçaktan hakkıyla istifade edilebilmesi için
uçaklarla beraber her biri için iki pervane, tekerlekleri ile beraber iki
tam takım iniş takımı, on adet buji ile birer tane silindir ve supap satın
alınmasının gerekliliği belirtilmektedir. Uçakların motorları için de
Anadolu’da Hint yağı bulunmasının güçlüğünden dolayı yüz elli kilo
kadar yağ ile yeteri kadar uçak benzini satın alınması tavsiye edildi.46
Sakarya Savaşı sonrası, nihai taarruza hazırlık için Milli Müdafaa
Vekâleti Levazım Dairesinden Binbaşı Refet Bey, silah ve mühimmat
alımı için İtalya’ya gönderildi ve uçak satın alması da emredildi. Binbaşı
Refet Bey, yanına bir havacı personel verilmesini istediyse de İtalya’ya
yalnız gönderildi. Refet Bey araştırmaları sonucunda eski bir pilot olan
Parachini’nin47 elinde 21 adet Spad XII.C148 uçağı olduğunu öğrendi ve
bu uçakları satın aldı.

45 ATASE, K.1180, G: 50, B:50-2 ve 50-3.


46 ATASE, K:695, G:63, B:63-1.
47 Bazı kaynaklarda “Sicilya” isimli gemi ile gönderildiği belirtilmektedir. Türk İstiklal
Harbi, Deniz Cephesi ve Hava Harekâtı, V. Cilt, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1964,
89. Bundan sonraki atıflarda; “TİH, V. Cilt” kısaltması ile kullanılacaktır.

105
Emin KURT

Refet Bey’in 20 uçak satın aldığı M.M. Grubu vasıtasıyla Paris’teki Türk
heyetine 19 Mayıs 1922 tarihinde gönderilen şifre ile bildirildi. Şifrede
uçakların parasının temin ve Antalya bankasına tevdi edildiği de
bildirilmekteydi.49
İtalya’nın Brindizi limanında Afrika adlı gemiye yüklenen uçaklar
Antalya’ya doğru yola çıktı.50 Bir süre sonra gemiyi iki Yunan
torpidosununun takip ettiği görüldü ve Afrika gemisi Mısır sahillerine
yönelse de Yunan savaş gemilerinin takibinden kurtulamadı. Yunan
gemi komutanları Afrika gemisinin kaptanına Türk sahillerine yaklaştığı
takdirde uçakların zorla alınacağını bildirdi. B.M.M. Hükümetinin
direktifi ile gece ışıkları kapalı bir halde Mersin limanına giren Afrika
gemisindeki uçaklar Mersin Mıntıka Komutanı Yarbay Demir Ali Bey’in
emrindeki askerler ve halkın yardımıyla boşaltıldı ve tren ile Konya’ya
gönderildi. 51
Aleksandr Kolesnikov, Atatürk Dönemi, Türk-Rus ilişkilerini incelediği
çalışmasında bu uçakların bedelinin Sovyetler Birliği’nden alınan
paralarla ödendiğini belirtmektedir.52
Tayyare Mektebi Komutanlığı 7 vagon içerisinde 15 Spad av uçağının ve
bir kısım malzemesinin 7 Temmuz 1922 tarihinde Konya’ya ulaştığını ve
diğer altı uçağında 8 Temmuz’da beklendiğini rapor etti. Raporda uçak-
ların yeni oldukları belirtilirken makineli tüfeklerinin bulunmadığına
vurgu yapıldı.53

48 Fransa tarafından geliştirilen tek kişilik av uçağıdır. Savaşın son bir buçuk yılında
cephelerdeki hem sayı hem de yetenek olarak en baskın uçak tipiydi. Savaş sırasında
8.472 Spad uçağı üretildi. Prototip model 4 Nisan 1917'de uçtu ve Mayıs 1917’de
hizmete girmeye başladı. Motor 235 Beygir gücünde Hispano-Suiza 8 Be motoru.
Kanat açıklığı, üst kanat 8,08 metre, alt kanat 7,80 metre, Yükseklik 2,28 metre, boyu
6,20 metre. Boş ağırlığı 570 kg. Azami kalkış ağırlığı 823 kg. Havada kalış süresi 2
saat. Silahları 2 adet Vickers makineli tüfek. Munson, Aircraft of World War I, 113.
49 ATASE, K:1708, G:143, B:143-1.
50 Bazı kaynaklarda adı “Parakin” olarak verilmektedir. Askeri Tarih Belgeleri Dergisi
(ATBD), Sayı:129, Belge No:6, 25.
51 Kaymaklı, , Havacılık Tarihinde Türkler, 87.
52 Aleksandr Kolesnikov, Atatürk Dönemi Türk-Rus İlişkileri: Türk-Sovyet İlişkilerinin 90.
Yılı, Çev. İlyas Kamalov, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2010, 30. Resmi askeri
tarih çalışmaları da bu bilgiyi teyit etmektedir. Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt Batı Cephesi,
6. Kısım 1. Kitap, Büyük Taarruza Hazırlık Ve Büyük Taarruz, Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1994, 270. Bundan sonraki atıflarda “TİH, II. Cilt, 6. Kısım, I. Kitap”
kısaltması ile kullanılacaktır.
53 ATASE, K:1797, G:5, B:5.

106
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

1 Ağustos’ta Cephe Tayyare Bölük Komutanı Pilot Yüzbaşı Fazıl Bey


tarafından Garp Cephesi Komutanlığına uçakların teslim alma
işlemlerinin tamamlandığı rapor edildi. Fazıl Bey raporunda uçakların
saatteki hızının 205 km/s, havada kalma sürelerinin iki saat ve manevra
kabiliyetlerinin son derece iyi olduğunu belirtmektedir. Fazıl Bey uçağın
tarihçesi hakkında da bilgi vererek; Spad XIII uçaklarının Birinci Dünya
Savaşı’nın bitiminden kısa bir süre önce İtilaf ordularında kullanılmaya
başlandığını ve kısa zamanda başarı kazandığını eklemektedir. O
tarihlerde Spad XIII‘ten daha hızlı uçaklar üretildiğine vurgu yaparak,
manevra kabiliyeti ile hız etkeninin bir araya getirilmesi konusunu test
ettiklerini eklemektedir. Fazıl Bey uçakların Cephe Tayyare Bölüğünde
en uygun kullanımı içinde aşağıdaki tekliflerde bulundu:
“Bana göre Spadların Cephe Uçak Bölüğü tarafından en uygun
şekilde kullanılma yöntemi şudur:
a) Düşman uçak hangarlarının bulunduğu Afyon ve Garipçe’den
yakın uçuş mesafesi dâhilinde ve yaklaşık olarak Sandıklı
kuzeyinde iki uçak bulundurarak hangarlarına dönen düşman
uçakları ile savaşı kaçınılmaz bir duruma getirmek; diğer
taraftan avcı hatlarımızı geçen düşman uçaklarını takip edecek
olan Çobanlar ve Aziziye’deki birer Spad uçağının gerisinden
bir takip hattı daha oluşturmak.
b) Hatlarımıza yaklaşan ve hatlarımızı geçen düşman uçaklarını
takip etmek için Çobanlar İstasyonu yakınlarında ve Aziziye
civarında birer uçak bulundurmak.
c) Uçaklar için hangar kurulmayıp düşman uçaklarının
görmemeleri için küçük hacimli çardaklar kurulacaktır.
Uçakların boyutları: eni: 8,25 metre, boyu: 6,2 metre,
yüksekliği: 2,3 metre.
ç) Sandıklı ve Çobanlar Müfrezeleri için birinci kademede iki ve
Aziziye Müfrezesi için ikinci kademede bir ihtiyat uçak
bulundurulacaktır.
d) Çobanlar ve Aziziye Müfrezelerinin kuvvetleri yoktur. 1 pilot, 1
makinist, 2 öğrenci, 5 er. Sandıklı’daki müfrezenin kuvveti
yukarıdaki rakamların iki katıdır.
e) Müfrezeler arasındaki telefon bağlantısı sürekli olarak
sağlanmalı ve Garipçe ile Afyon’daki hangarlardan düşman
uçaklarının hareketleri müfrezelere ve özellikle Sandıklı
Müfrezesine süratle bildirilmelidir.

107
Emin KURT

f) Müfrezelerin insan ve malzemesinin sınırlı sayıda olması


dolayısıyla geçici olarak ara yerde bağlantı görevini yapmak
üzere bir kamyonetin gönderilmesini rica ederim.
Cephe Uçak Bölüğü Komutanı Yüzbaşı Fazıl”54
Spad av uçaklarından birisinin kabul testleri sırasında düşerek
parçalanması sonucu elde 20 uçak kaldı. Bazı askeri tarih çalışmalarında
14 Temmuz 1922 tarihinde Antalya limanına İtalya’dan bir muharebe
uçağı55 geldiği bilgisi bulunmaktadır.56 Bu tek uçağın testler sırasında
düşen uçağın yerine gönderilmiş olduğu değerlendirilmesine karşılık
uçağın akıbeti hakkında detaylı bilgi temin edilemedi.
Silahsız alınan Spad av uçaklarına elde bulunan Birinci Dünya
Savaşı’ndan kalma Alman uçak makineli tüfekleri monte edilmeye
çalışıldı.57 1 Ağustos 1922 tarihinde, Garp Cephesi Erkan-ı Harbiye Reisi
Asım (Gündüz) tarafından yazılan emirde, Spad av uçaklarının 15
Ağustos’a kadar cepheye getirilmeleri ve makineli tüfeklerinin montajı
emredildi.58 Bu emir üzerine çalışmalara hız verildi. 6 Ağustos’ta üç
uçağa ikişer makineli tüfek montajı tamamlanarak testlere geçileceği
duyuruldu. Makineli tüfek ile pervane arasında senkronize atışı sağlayan
ve İmalat-ı Harbiye tarafından yapılan parçanın kırıldığı görüldü. Kuva-
yı Havaiye Müfettişliği yazısını; “Her çareye başvurularak ve fakat iş
başında mahzurları meydana çıkmayacağına kanaat-i kat’i hasıl etmek
şartıyla en kısa bir zaman zarfında cephe emrine altı harp tayyaresi
yetiştirileceği maruzdur.”59 ifadesi ile bitirdi.
15 Ağustos’ta iki uçak göreve hazırlanabildi.60 Batı Cephesi Komutanı
İsmet (İnönü) Paşa tarafından ertesi gün üçüncü uçağın da

54 ATBD, Sayı:129, Belge No:6, 25-26.


55“ Muharebe Uçağı” tabiri o dönemde tek kişilik av uçakları için kullanılmaktadır.
56 TİH, II. Cilt, 6. Kısım, I. Kitap, s.300 ve TİH, VII. Cilt, 479.
57 Alman uçaklarından kalan makineli tüfekler, 160 beygir gücünde ve azami motor
devri 1400devir/dakika olan motorlara göre senkronize edilmiştir. Spad uçaklarının
motorları ise 250 beygir gücünde ve 1800 devir/dakika yapıyordu. Kaymaklı,
Havacılık Tarihinde Türkler, 90.
58 ATBD, Sayı:134, Belge No:58, 361.
59 ATASE, K:1797, G:4, B:4.
60 Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt Batı Cephesi, 6. Kısım 2. Kitap, Büyük Taarruz, (1-31 Ağustos,
1922), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1995, 23. Bundan sonraki atıflarda “TİH, II.
Cilt, 6. Kısım, II. Kitap” kısaltması ile kullanılacaktır.

108
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

hazırlanmaya çalışıldığı Başkomutanlığa bildirildi.61 Başkomutanlık, 19


Ağustos’a kadar hazırlanacağı bildirilen üçüncü Spad av uçağı ile birlikte
üç av uçağının yeterli olacağını bildirdi62 ve aynı gün Spad av uçaklarına
Kurtuluş Savaşı’nın havacı şehitlerinin isminin verilmesini onayladı.63
Spad av uçaklarına makineli tüfek takılmasında büyük sorunlarla
karşılaşıldı. Elde bulunan Alman makineli tüfeklerinin senkronizasyon
mekanizmaları daha modern olan Spad av uçaklarına uymadı ve
makineli tüfekler kendi uçaklarının pervanelerini vurdu.
20 Ağustos tarihinde Konya ve Akşehir’de hem yerde hem de uçarken
yapılan testlerde sadece bir uçak kendi pervanesini vurdu. Bu durumun
makineli tüfek ayarının değiştirilmiş olmasından kaynaklandığı tespit
edildi. Kuva-yı Havaiye Müfettişliği tarafından; makineli tüfek kapak
takımının kesinlikle değiştirilmemesi, pervanenin değiştirilmesinin
gerektiği durumlarda makineli tüfek ayarının test edilmesi, makineli
tüfek mermi şeritlerinin temiz ve düzenli, fişeklerin Alman fişeği olması;
her uçuştan önce pervanenin yalnız el ile hareket ettirilerek makineli
tüfek atışlarının test edilmesi gibi kurallara kesinlikle uyulması gerektiği
belirtildi. 64
Cephe Tayyare Bölük Komutanı Pilot Yüzbaşı Fazıl, 21 Ağustos tarihli
raporunda iki Spad av uçağının pervanelerinin isabet aldığını, diğer bir
uçağın ayar kontrolünde pervanesini vuracağının anlaşılması üzerine
testinin yapılmadığını ve cepheye gönderilmediğini belirtmektedir.
Diğer bir uçak ise tamiratı tamamlanamadığı için cepheye
gönderilememiştir. Fazıl Bey, Makinist Yüzbaşı Murat Bey’in teklifi
üzerine Konya’da bulunan Makinist Eşref Bey’in ilk trenle Akşehir’e
gönderilmesini de teklif etti. Fazıl Bey ayrıca, Spad av uçaklarına takılan
61 Celal Erikan, 100 Soruda Kurtuluş Savaşımızın Tarihi, İstanbul: Gerçek Yayınevi,
1971, 207.
62 TİH, II. Cilt, 6. Kısım, II. Kitap, 175.
63 ATASE, K:1797, G:13, B:13. Bu izinden sonra beş Spad uçağına; Şehit Behçet, Şehit,
Sırrı, Şehit Fehmi, Şehit Bahattin ve Şehit Cemal isimleri verildi. Tanman, Türk
Havacılık Tarihi, 147. TİH, V. Cilt, 163. İzmir’in kurtuluşundan sonra Gaziemir
Meydanında ele geçirilen dört Nieuport av uçağına Fethi, Sadık, Nuri ve Erkan-ı Harp
Kemal isimleri verilmiştir. ATASE, K:1804, G:51, B:51-1. Bu isimler İstanbul-Kahire
Seferine çıkan ve ilk hava şehidi olan personel olup, Fethi ve Sadık, 27 Şubat 1914
tarihinde Kudüs yakınlarında, Sadık 7 Mart 1914’de Yafa’da şehit düştü. Erkan-ı
Harp Kemal Bey ise Çanakkale Savaşı sırasında Şehit oldu.
64 ATBD, Sayı:129, Belge No: 17, 61.

109
Emin KURT

sol makineli tüfeğin sökülerek yalnız sağda makineli tüfek bırakılması ve


her uçuştan sonra ayarların kontrol edilmesi durumunda uçakların
kolaylıkla kullanılabileceği değerlendirdiği bilgisini de verdi.65
Dönemin Kuva-yı Havaiye Müfettişi Erkan-ı Harp Yarbay Muzaffer
(Ergüder) ise makineli tüfek çalışmalarını şu sözlerle anlatmaktadır:
“İlk tayyareye makineli tüfeğin yerleştirilmesi zamanı geldiğinde,
şimdiye kadar, bunu hiç yapmamış insanların, o tayyarelerin
etrafında düşüne düşüne dönüp durmaları, sabah aydınlığından
karanlık basıncaya kadar, tayyarenin üzerinde çalışmaları,
görülecek bir manzaraydı. Yemek yemek akıllarına bile gelmiyor,
gözlerine uyku girmiyordu. Makinist Yüzbaşı Murat’ı, Sivil
makinist Büyük Eşref’i (Koşman), Küçük Eşref’i, onların çıraklarını
görmek lazımdı. Başarmanın sırrını ilk olarak keşfettikleri zaman,
Eşref’in yağız çehresi gülümsemiş, ela gözleri parlamış, Yüzbaşı
Murat coşmuştu.”66

Bu anlatıma karşın Spad av uçaklarının makineli tüfek sorununun tam


olarak çözüme kavuşmadığı görülmektedir. 25 Ağustos tarihinde Spad
av uçağı ile göreve çıkan Sivil Pilot Halim, hem makineli tüfeğin sık sık
tutukluk yapmasından etkili ateş edemediğini, hem de inişte
pervanesinde yedi mermi deliği bulunduğunu belirtmektedir.67
Spad av uçaklarının uçuşa hazırlanışı ve Cephe Tayyare Bölüğüne
iltihakları günü gününe Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyasetine rapor
edildi. Örnek olarak 20 Ağustos günü Konya’dan Akşehir’e gönderilen
dördüncü Spad av uçağı, hava pompasında meydana gelen arızadan
dolayı Konya’ya dönmek zorunda kaldı. Hemen tamiri yapılan uçak
ertesi gün Akşehir’de Cephe Tayyare Bölüğü’ne katıldı.68

65 ATBD, Sayı:129, Belge No: 16, 58. Makineli tüfeklerin yarattığı sıkıntılardan biri de
boş kovanların pilot mahallinde, pilotun ayağının altına düşmesi ve uçağın yaptığı
manevralar neticesinde kuyruk kısmana kayarak kumanda tellerini sıkıştırma
olasılığı idi. 18 Ağustos tarihinde Garp Cephesi Makineli Tüfek Müfettişi Ahmet
Tevfik tarafından yapılan inceleme neticesinde, düzeltici işlemler tavsiye edildi.
ATBD, Sayı:129, Belge No: 15, 55.
66 Orgeneral Muzaffer Ergüder’in Havacılık Anıları, 1922-1930, Haz. H. İbrahim Fırtına,
Ankara: Türk Hava Kurumu Basımevi, 2009, 34.
67 ATBD, Sayı:129, Belge No: 32, 106.
68 ATASE, K:1797, G:16, B:16 ve 16-1.

110
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

Spad av uçakları, 20 Ağustos tarihinden itibaren cephe üzerinde devriye


ve Türk keşif uçaklarına koruma uçuşlarına başladı. Bu suretle Türk
cephe hattının gerisine Yunan keşif uçaklarının geçişine mani olunarak
taarruz hazırlıklarını keşfetmelerine mani olunmaya çalışıldı. Büyük
Taarruz’un hemen öncesi dört Yunan keşif uçağı, Spad av uçakları
tarafından düşürüldü veya geri dönmeye zorlandı.69
18 Ağustos tarihli Kuvve Cetveli’nde Cephe Tayyare Bölüğü’nde sadece
üç Spad uçağı gösterilirken,70 Kuva-yı Havaiye Müfettişi Erkan-ı Harp
Yarbay Muzaffer Bey, anılarında 24 Ağustos tarihine kadar Cephe
Tayyare Bölüğü’nün altı Spad av uçağı ile takviye edildiğini
belirtmektedir.71
Pilot Binbaşı Fazıl, İzmir’in kurtuluşundan sonra Müdafaa-i Milliye
Vekaletine gönderdiği raporunda Spad uçaklarının harekata ve zafere
katkısını “Yeni gelen ve makinalı tüfekleri burada tatbik edilen Spad avcı
tayyareleri ile 25 ve 26 Ağustos 1992 günleri hakimiyeti havaiye temin
olunmuş, düşman keşif tayyareleri keşfe devam edemeyerek harekatımız
mestur kalmış ve kendi tayyarelerimiz mükemmelen keşiflerini
yapmıştır.”72 sözleriyle açıklamaktadır.
11 Eylül tarihinde de Pilot Yüzbaşı Fazıl, Spad av uçağı ile Yunan
Breguet XIV uçağını düşürmeyi başardı. Daha sonra tamir edilen bu
uçağa “Garipçe” adı verildi.73
Spad av uçaklarının Büyük Taarruz sırasında gösterdikleri başarı İngiliz
raporlarına bile konu oldu. 28 Ağustos tarihli raporda “İtalyan Spad
uçakları kullanarak Yunanlıların havadan tarassutlarını felce uğratan
Kemalistler, ani saldırıyla Yunan ordularını gafıl avlıyor; ivedilikle geri
çekilmeye zorluyor; Afyon Karahisar'ı ele geçiriyorlardı.”74 ifadeleri
kullanılmaktadır.

69 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 147. TİH, V. Cilt, 175.


70 ATASE, K:1797, G:15, B:15-3.
71 Muzaffer Ergüder’in Havacılık Anıları, 35.
72 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 147. TİH, V. Cilt, 167.
73 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 147. TİH, V. Cilt, 160.
74 Salahi R.Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Büyük Millet Meclisi'nin
Açılışından Lozan Anlaşmasına Kadar, C. II, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1991, 265; Bilâl N. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya'dan İzmir'e, İstanbul: Milliyet
Yayınları, 1972, 454.

111
Emin KURT

2.2. Almanya’dan Alınan Uçaklar


Büyük Taarruza hazırlık kapsamında Almanya’dan satın alınan
uçakların miktarı hakkında farklı kaynaklarda farklı bilgiler
bulunmaktadır. Kaynaklarda 2175, 22, 2676, 27 ve 2977 rakamları
zikredilmektedir.
Albatros C.XV78 keşif uçakları, Saffet (Arıkan), Nuri (Conker) ve Baki
(Apak) Beylerden kurulu heyet tarafından satın alındı.79 Bu heyetin
Avrupa’daki silah alım çalışmalarının araştırılmamış olması, söz konusu
uçakların alımında ayrıntılara ulaşmamıza engel olmaktadır. Selahattin
Tansel, Almanya’dan alınan bu uçakların, Sovyetlerin verdiği 10 milyon
Ruble’nin 5 milyonu ile ödendiğini belirtmektedir.80 Heyetin Almanya’da
silah mühimmat arayışları sırasında ilk olarak Potez fabrikasının imalatı
olan L.V.G. C.VI uçaklarından satın almayı planladıkları anlaşılıyor.81
İlerleyen zamanda bu uçakların neden alınamadığı tespit edilemedi.
1921 yılının Kasım ayında82 Almanya’dan satın alınan 29 Albatros C.XV
modeli keşif-bombardıman uçağı ilk olarak Almanya’dan gemi ile
Petersburg’a83 gönderildi. Buradan trenlere yüklenen uçaklar, 40 vagon

75 Kaymaklı, Havacılık Tarihinde Türkler, 88.


76 Türk İstiklâl Harbî, VII nci Cilt, İdarî Faaliyetler (15 Mayıs 1919 - 2 Kasım 1923),
Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1975, 378 ve 479. Bundan sonraki atıflarda “TİH,
VII. Cilt” kısaltması ile kullanılacaktır. ATBD, Sayı:130, 100; Ali Fuat Cebesoy,
Moskova Hatıraları, Milli Mücadele ve Bolşevik Rusya, Haz. Osman Selim Kocahanoğlu,
İstanbul: Temel Yayınları, 2002, 256.
77 TİH, V. Cilt, 81. TİH, VII. Cilt, 418 ve 420.
78 Almanya tarafından geliştirilen iki kişilik keşif-bombardıman uçağıdır. Seri üretime
geçilmesinden hemen sonra savaşın sona ermesi düşük üretim miktarına neden
oldu. Genel olarak Albatros gövde yapısına sahiptir. Ahşap iskelet üzerine bez
kaplama bir gövdeye sahiptir. 200 beygir gücünde Benz BzIVz motoruna sahip olan
uçağın, boyu 7,47 m., yüksekliği 3,33 m. Ve kanat açıklığı 11,8 metredir. Boş ağırlığı
859 kg. olan uçağın tam yüklü kalkış ağırlığı 1,320 kg. dır. 135km/s. Hız yapabilen
uçak, 1,000 metreye 3,4 dakikada, 6.000 metreye 47 dakikada tırmanabilmektedir. 3
saat havada kalabilen uçakta bir Spandau ve bir Parabellum makineli tüfek
bulunmaktadır. Peter Gray, Owen Thetfor, German Aircraft of The First World War,
New York: Doubleday & Company, Inc. 1970, 259.
79 Kaymaklı, Havacılık Tarihinde Türkler, 88.
80 Selahattin Tansel, Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, C. IV, Ankara: Başbakanlık
Basımevi, 1974, 172. Aksel Keskin, İmparatorluktan Cumhuriyete Ali Fuat Paşa,
İstanbul: Paraf Yayınları, 2013, 145.
81 ATASE, K:1736, G:71, B:71.
82 TİH, VII. Cilt, 479.
83 Günümüzde Sank Petesburg ismi ile anılan şehir, bir dönem Leningrad ismi ile
anılıyordu.

112
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

içinde Novrosiski’ye gönderildi. Şahin Vapuru, 26 Haziran’da uçakları


getirmek üzere Novrosiski’ye hareket etti.84 Şahin vapuru, uçakları 4
Temmuz’da yüklemeye başladı, 6 Temmuz’da Moskova Elçiliğinden
uçakların uçarak Türkiye’ye gideceği bildirilince, 7 Temmuz’da yükleme
durduruldu. Ankara ile görüşüldükten ve uçakların uçarak Anadolu’ya
gidemeyecekleri anlaşıldıktan sonra, 11 Temmuz’da yüklemeye devam
edildi.85 19 Temmuz günü Novrosiski’den hareket eden Şahin vapuru,
Sovyet kara sularını takip ederek Batum’a ulaştı. Batum’da
Karadeniz’deki İtilaf ve Yunan gemileri hakkında bilgi alan gemi kaptanı,
Rize yoluyla 21 Temmuz akşamı Trabzon’a ulaştı.86 Şahin vapuru ile
getirilen 22 Albatros C.XV uçağı kara yolu ile Samsun’a gönderildi.
23 Temmuz’da Kuva-yı Havaiye Müfettişliği tarafından yayımlanan bir
emir ile Pilot Yüzbaşı İsmail Hakkı başkanlığında, Pilot Yüzbaşı Reşit ve
Ahmet Efendilerden oluşan bir ekip uçakları teslim almak ve hazırlamakla
görevlendirildi.87 O sırada Amasra’da bulunan bir makinistin de
Samsun’da bu heyete katılması planlandı. Ekip hazırlanan uçakların
“hiçbir arızaya uğramadan hiçbir parçası zayii edilmeden mükemmelen
kabil-i istifade bir halde Ankara’ya naklinden” mesul tutuldu. Uçakların üç
kafile halinde yola çıkmaları ve her kafileye bir subayın başkanlık etmesi
kararlaştırıldı. Heyete Çorum ve Samsun’a ulaşma tarihlerinin telgraf ile
bildirmesi emredildi. Sevkiyat-Nakliyat Müdüriyet-i Umumiyesinden,
ekibe gerekli kolaylıkların ve en seri vasıta ile Samsun’a ulaşmalarının
sağlanmadı istendi.88 Sıktı Tanman ekibin 29 Temmuz’da yola çıktığını
belirtmektedir.89 Askeri tarih belgelerinde adı geçmese de Sivil pilot
Vecihi (Hürkuş), bu heyet içinde görev aldığını belirtmekte ve 1
Ağustos’ta hareket ettiklerini belirtmektedir.90

84 TİH, V. Cilt, 81. Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C. IV, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi, 1996, 496 ve 554. Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı
Kronolojisi Mondros'tan Mudanya'ya Kadar (30 Ekim 1918 -11 Ekim 1922), Ankara:
Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1989, 496.
85 TİH, V. Cilt, 82.
86 TİH, V. Cilt, 83. Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, 186; Sarıhan, Kurtuluş
Savaşı Günlüğü, 539; Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 146. Başka bir kaynakta Şahin
Vapuru ve 22 uçağın 30 Temmuz’da Trabzon’a ulaştığı bilgisi yer almaktadır. TİH, V.
Cilt, 237.
87 ATASE, K:1576, G:116, B:116.
88 ATASE, K:1611, G:6, B:6. Aynı bilgilendirme Çorum Mıntıka Komutanlığına da
yapılmıştır. ATASE, K:1611, G:6, B:6-1.
89 TİH, V. Cilt, 170; Tanman, Türk Havacılık Tarihi, s.145-146; Kaymaklı, Havacılık
Tarihinde Türkler, 88.
90 Hürkuş, Bir Tayyarecinin Anıları, 122.

113
Emin KURT

Samsun’da hemen çalışmalara başlayan heyet, 9 Ağustos’tan itibaren


uçakları uçabilir hale getirmek için ihtiyaç duydukları malzemeleri
istemeye başladı.91
Vecihi Bey, uçakların durumunu şöyle anlatmaktadır:
“Yeni tayyareler Alman malı, harp artığı tayyarelerdi. Filhakika
kullanılmamış, fakat bu kadar zaman nasıl ve ne şartlar altında
bırakılmış? Bu husus bizce meçhuldü. Bunlardan birkaç tanesi
çıkarma sırasında harap olduğu için daha ilk temasta bu
tayyarelerin çürük oldukları anlaşılmıştı. Bir seneden fazla
yollarda, denizlerde ve çok fena hava şartları altında kaldıkları
için iç kısımları çürümüş bir hal almıştı.”92

22 Ağustos’ta uçuşa hazır olan dört uçağın Samsun’dan hareket etmesi


planlandı. Ancak o sabah yağan aşırı yağmur uçakların hareketini
engelledi.93 25 Ağustos’ta Albatros C.XV uçağının Cephe Tayyare
Bölüğü’ne ulaştığı bilinmektedir.94
Novrosiski’de kalan yedi Albatros C.XV uçağını getirmek üzere Şahin
Vapuru 23 Ağustos’ta yola çıktı.95 27 Ağustos’ta Samsun’dan uçarak
hareket eden diğer iki Albatros C.XV uçağı, Ankara dâhil geçtiği şehirlere
Samsun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bildirilerini attı. Bildiride;
“Ankara’da Büyük Millet Meclisi Heyet-i Vekilliğine, Matbuat ve
Bütün Müesseseler ve Belediyeye Ahaliye, 27 Ağustos 1922 İzmir’i
geri almak ve melun düşmanı mahvetmek yolunda gittikçe
yükselen heveslerimizi size yüksekten duyurmak için kuşun
kanadını vasıta saydık. Size üstünüzden selam, saygı ve rica
yağmuru yağdırıyoruz. Sizde düşmana top, gülle kurşun ve ateş
yağmuru yağdıracak sebepleri hazırlayınız. Haymana ovasının
sonunda yeşil Bursa dağlarının ortasında kardeş ciğerinden
çıkmış orada imdat ve istimdat var. Onu işitiyor musunuz? Güzel
İzmir’e ne vakit gireceğiz, onu biliyor musunuz? Biz size deruni

91 ATASE, K:1740, G:15, B:15-18.


92 Hürkuş, Bir Tayyarecinin Anıları, 123.
93 ATASE, K:1801, G:14, B:14.
94 Muzaffer Ergüder’in Havacılık Anıları, 35. Vecihi Hürkuş, Samsun’dan iki uçak olarak
kalktıklarını ancak Pilot Zeki’nin kullandığı uçağın Akşehir’de kırım geçirerek elden
çıktığını belirtmektedir. Hürkuş, Bir Tayyarecinin Anıları, 123.
95 TİH, V. Cilt, 894.

114
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

boyunu büken yetimlerin hürmet ve ricalarıyla dolu tayyareler


gönderdik. Siz bize İzmir ve Bursa’nın geri alındığı haberini ne
vakit göndereceksiniz?
Samsun Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyeti.”96
İki Albatros C.XV uçağı, 28 Ağustos’ta saat 17.10’da Çay ile Bolvadin
arasındaki meydana indi.97
Kuva-yı Havaiye Müfettişliğinin Kuvve Cetvellerinden, 30 Mayıs 1923
tarihinde 254, 276, 277, 278, 279, 280 numaralı altı Albatros C.XV keşif
uçağının Halkapınar Tayyare İstasyonunda bulunduğu görülmektedir.98
15 Eylül 1923 tarihinde altı Albatros C:XV uçağının hala Halkapınar
Tayyare İstasyonunda bulunduğu tespit edilmiştir.99 5 Mart 1925
tarihinde ise Albatros C.XV uçağı sayısının dörde düştüğü ve Afyon
Tayyare Deposunda muhafaza edildiği görülmektedir.100 Bu durum
Albatros C.XV uçaklarının zaferden sonra aktif olarak kullanılmayıp,
sadece altısının depo yedeği olarak tutulduğunu göstermektedir.
Belgelerde tespit edilen çelişkiler nedeniyle Albatros C.XV keşif
uçaklarının sayısı ileriki bölümde ayrıntılı incelenecektir.

2.3. Fransa’dan Alınan Uçaklar


Fransa ile B.M.M. arasında 20 Ekim1921 tarihine imzalanan Ankara
Anlaşması sonrasında Fransızlar, işgal ettikleri Anadolu topraklarını
boşaltmaya başladı. Bu tahliye sonrasında 10 adet Breguet XIV101 keşif-
96 Selvi, Cırık, Millî Mücadelede 326; Zeki Sarıhan bildirinin son bölümünü vermiştir.
Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 602.
97 Kaymaklı, Havacılık Tarihinde Türkler, 96; Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 152;
Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 604.
98 ATASE, K:1801, G:15, B:15-12.
99 ATASE, K:1804, G:51, B:51-1.
100 ATASE, K:1552, G:7, B:7-1.
101 Breguet XIV, Fransa tarafından geliştirilen iki kişilik keşif-bombardıman uçağıdır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransızların açık ara en iyi keşif-bombardıman
uçağıdır. İlk prototip Kasım 1916'da üretildi ve Mart 1917’de seri üretime geçildi.
Güçlü bir uçak olan Breguet XIV’den iki farklı model üretildi. Breguet XIVA2 keşif
uçağı ve Breguet XIVB2 bombardıman uçağı. B’ modeli, daha uzun alt kanadı, tam
açıklıklı flapları, Michelin tarafından tasarlanmış otomatik bomba salanları ve gövde
kenarlarındaki büyük dikdörtgen pencereler ile ayırt edilebilir. İlk Breguet XIV’ler
Eylül 1917'de hizmete girmeye başladı. Hem A2 hem de B2 modelleri yaygın olarak
kullanılıyor. Başlangıçta her iki modelde de rasıtın kullandığı iki Lewis makineli
tüfeği ve pilot için ileri ateş eden bir Vickers makineli tüfeği vardı. Ancak bombalama
görevlerinin yoğunluğu arttıkça, B’ modeli için ön kokpit için bir zırh korumasıyla

115
Emin KURT

bombardıman uçağı Türkiye’ye devredildi. Bu konu hakkında kimi


kaynaklar uçakların Fransa tarafından hediye edildiğini belirtirken,102
bazı kaynaklarda ise uçakların Fransa’dan satın alındığı bilgisi yer
almaktadır.103 İlginç olan ise Genelkurmay Başkanlığı tarafından
hazırlanan ve Türk İstiklal Harbi’ni konu alan çalışmalarda bile bu
farklılığın bulunmasıdır.
Fransa’dan alınan Breguet XIV uçakları hakkında en doyurucu bilgiyi
Hülya Şahin’in Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayımlanan makalesi
vermektir. Askeri arşiv belgelerinin kaynak olarak kullanıldığı makalede
söz konusu uçakların satın alma yoluyla edinildiği belirtilmektedir.
B.M.M. söz konusu uçakları Fransız hükümetinden doğrudan satın
alamayacağı için iki Fransız vatandaşına bir şirket kurduruldu. Mösyö
Gruenblatt ve Mösyö Comby tarafından kurulan şirkete104 “Gruenblatt et
Comby” adı verildi.105 Şirket, İç Anadolu bölgesinde kadastro
haritalarının çıkarılması ile Adana, Mersin, Konya, Ankara, Ayıntap ve
diğer şehirler arasında hava taşımacılığı yapacaktı. Bunun için B.M.M.
hükümeti ile Mösyö Gruenblat ve Mösyö Comby arasında bir anlaşma
yapıldı. Anlaşmaya göre Fransızlar bir hava şirketi kurmayı kabul
ediyorlardı. Şirketin uçakları 10 adet 200 beygirlik Breguet uçağı ile
lüzumlu uçak malzemesinden oluşacaktı. Anlaşmanın ikinci maddesi ise
askeri pilotlar icap ettiği takdirde bu sivil uçaklarda çalışabileceği gibi
şirketin benzin, yağ ihtiyacı istasyonların korunması, uçakların tamiri
gibi bütün masraflar Türkiye Hükümetine ait olduğunu hükme
bağlıyordu. İşte bu maddeler uçakların askeri amaçla kullanılacağını
bize göstermektedir.106 Bige Yavuz ise Kurtuluş Savaşı Türk-Fransız

birlikte aşağı doğru ateş eden bir makineli tüfek eklendi. 1918'in sonunda. Breguet
XIV'ler, Fransız hava kuvvetlerinin en az 55 bombardıman filosunda görev
yapıyordu. (B2 modeli için) Boyu 8,87 m., kanat açıklığı 14,36 m., yüksekliği 3,30 m.
Boş ağırlığı 1,030kg. Yüklü ağırlığı 1,750 kg. Bomba yükü 230 kg. havada kalış süresi
2, saat 45 dakika. Munson, Aircraft of World War I, 37.
102 TİH, II. Cilt, 6. Kısım, I. Kitap, 270;
103 TİH, V. Cilt, 195; Kurt, Korkmaz, Kuruluşundan Günümüze Türk Hava Kuvvetleri, 461;
Kazım Özalp, Milli Mücadele, 1919-1922, C. I, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1988, 211.
104 Hülya Şahin, “Kurtuluş Savaşı’nda Türk Havacılığı”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı:
365, Temmuz 2000, Yıl:119, 89.
105 Bige Yavuz, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileri, Fransız Arşiv Belgeleri
Açısından 1919-1922, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1994, 158.
106 Şahin, “Kurtuluş Savaşı’nda Türk Havacılığı”, 89.

116
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

ilişkilerini incelediği eserinde uçakların askeri amaçlarla


kullanılmayacağının hükme bağlandığını belirtmektedir.107
Fransa’dan Breguet XIV modeli10 uçak ile birlikte Fiat marka bir keşif-
bombardıman ve Aviatik marka bir eğitim uçağı alındığı bilgisi bazı
kaynaklarda yer almaktadır.108 Bunların yanında 10 uçak hangarı, 4
yedek uçak motoru, 3 telsiz istasyonu için satın alma bağlantısı yapıldığı
bilinmektedir.109 Kuva-yı Havaiye Müfettişliğinin 18 Ağustos 1922
tarihli kuvve cetvelinde Adana Tayyare Mektebi’nde bir Aviatik çift
kumandalı eğitim uçağının ve Konya Tayyare İstasyonu’nda bir Fiat
keşif uçağının gösterilmiş olması bu uçaklarında satın alındığını
doğrulamaktadır.110 Fiat uçağı hakkında detaylı bilgi tespit edilemezken,
Aviatik uçağının 7 Şubat 1922 tarihinde Sivil pilot Vecihi (Hürkuş)
tarafından Akşehir’e getirildiği, dönemin Türk havacıları tarafından
uçağa “Karga” isminin verildiği, Adana ve Konya’da eğitim uçağı olarak
kullanıldığı tespit edilmiştir.111
Fransa’nın B.M.M.’ne uçak satmak için tespit edilebilen ilk girişim 29
Ekim 1921 tarihinde gerçekleşmiş olabilir. İstanbul’dan Anadolu’ya silah
mühimmat kaçırılmasında görev yapan Yarbay Eyüp (Durukan) Beyin
anılarında yazdığına göre anılan tarihte, Ayastefanos Tayyare İstasyonu
müdürü olan Fransız Albay,112 ülkesine dönmeden önce Yarbay Eyüp
Beye haber göndererek B.M.M. Hükümetinin uçak satın almak isteyip
istemediğini sordurtmuş ve kendisine bu amaçla Paris’te bir heyet
olduğu onlarla temasa geçmesi söylenmiştir.113

107 Yavuz, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileri, 158.


108 TİH, V. Cilt, 195; Şahin, “Kurtuluş Savaşı’nda Türk Havacılığı”, 89.
109 TİH, II. Cilt, 6. Kısım, I. Kitap, 270.
110 ATASE, K: 1797, G: 15, B:15-3.
111 Özlem Yıldız, İstiklal Savaşı’nda İtalya’dan Alınan Uçaklar ve Bunların Savaştaki
İşlevi”, Türk Hava Kuvvetlerinin 100’üncü Yılı Uluslararası Tarih Sempozyumu, 8-10
Şubat 2011, Ayrıntı Basımevi, Ankara, 232. Özlem Yıldız çalışmasında Aviatik
uçağının İtalya’dan alındığını belirtmektedir. Hulusi Kaymaklı da Aviatik uçağının
İtalya’dan alındığını belirtmektedir. Kaymaklı, Havacılık Tarihinde Türkler, 91.
112 Söz konusu Fransız Albay, 1913-1914 yıllarında Osmanlı Devletinde havacılık
danışmanı olarak görev yapan Louis Marie Joseph de Goys de Mezeyrac olabilir.
Mütareke döneminde İstanbul’da görev yaptığı bilinmektedir.
113 Eyüp Durukan, Günlüklerde Bir Ömür-IV, Meşum Mütareke, Meşru Mücadele (1918-
1922), Haz. Murat Uluğtekin, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2018, 586.

117
Emin KURT

Bu malzemenin satışı 1922 Mart ayında İstanbul’daki Fransız


Konsolosluğunda çalışan bir Fransız vatandaşının, B.M.M. Hükümeti’nin
Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşek) Bey’e müracaatı ile
gerçekleşmiş olabilir. Fransız vatandaşı bu müracaatında; Anadolu’da
50.000 lira sermayeli bir ticari nakliye şirketi kurarak Fransa’dan
pilotları ile beraber otuz beş adet harp ve keşif tayyaresi
alabileceklerini, bir ay sonra da şirketin iflasını isteyip bütün
malzemesiyle orduya terk edebileceklerini, şayet istenirse Fransız
pilotların muallim olarak orduda kalabileceklerini beyan etti. Bu teklifin,
12 Mart 1922 tarihinde İcra Vekilleri Heyeti tarafında onaylanması
üzerine satış gerçekleşti. Satın alınan uçaklar Fransız şirketi tarafından
kadastro çalışmalarında kullanılmak üzere, Kadastro Müdürü Mehmet
Şevki Bey’e devredildi.114
Satın alınan 10 uçaktan dördünün 13 Mart 1922 tarihinde uçarak
Adana’dan Konya’ya gelmesi satın alınma işleminin hemen
gerçekleştiğini göstermektedir. Adana Havali Komutanlığı kalan altı
uçağın, pilot eğitimleri tamamlandıktan sonra gönderileceğini Erkan-ı
Harbiye-i Umumiye’ye bildirdi.115 Uçaklar silahsız olarak alındığından
İmalat-ı Harbiye’de tamirleri tamamlanan sekiz makineli tüfek116 ile
Ankara’da bulunan tayyare malzemelerini acilen Konya’ya gönderilmesi
emredildi.117 Faaliyeti sağlanan bu dört uçak ile Sakarya Savaşı
öncesinde söndürülen 1. Tayyare Bölüğü tekrar teşkil edildi ve 21 Mayıs
1922 tarihinde Akşehir Meydanı’na gönderildi.118 1. Tayyare Bölüğü’nün
iki Breguet XIV uçağından oluşan müfreze, 1 Haziran 1922 tarihinde
Pilot Yüzbaşı Sadettin komutasında 1. Ordu Komutanlığı emrine Çay
Meydanına gönderildi.119

114 Rahmi Doğanay, “Büyük Taarruzda Türk Hava Kuvvetlerinin Faaliyetleri ve


Havacıların Rolü”, Türk Hava Kuvvetlerinin 100’üncü Yılı Uluslararası Tarih
Sempozyumu, 8-10 Şubat 2011, Ayrıntı Basımevi, Ankara, 232; Kurt, Korkmaz,
Kuruluşundan Günümüze Türk Hava Kuvvetleri, 460-461; Serhan Ada, “Kurtuluş
Savaşında Diplomasi ve Askeri Yardım”, İkinci Askeri Tarih Semineri Bildiriler,
Ankara 1985, 347.
115 ATASE, K: 1797, G: 1, B:1.
116 ATASE, K: 1571, G: 49, B:49-3.
117 ATASE, K: 1571, G: 49, B:49-2.
118 TİH, V. Cilt, s.170; Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 124 ve 179.
119 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 131.

118
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

Satın alınan bu uçaklar ile en az bir Fransız öğretmen pilotun


Adana’daki tayyare mektebinde göreve başladığı anlaşılmaktadır. Söz
konusu Fransız Yüzbaşı, Tayyare Mektebi’nin Adana’dan taşınmaması
için de görüş bildirmiştir.120
Yazışmalardan uçakların hepsinin uçabilir durumda teslim alınmadığı,
bir kısmının bakım ve onarıma ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte anlaşma ile taahhüt edilen bazı malzemelerin de teslim
alınmadığı görülmektedir. 2 Temmuz 1922 tarihinde Milli Müdafaa
Vekaleti Beyrut’ta bulunan Muhittin Paşa’ya yazdığı yazıda uçakların
durumu belirtilerek konu ile ilgili olarak Fransız yetkililerle görüşmesi
istenmektedir. Fransızların Anlaşmada vermeyi taahhüt ettikleri yedek
motor ve makineli tüfekler istendiğinde ise buna karşılık Fransızların
Suriye’de lağvettiği uçak bölüklerinin malzemelerinin verileceği
bildirilmiştir.121
Yine Temmuz 1922 aynı içinde, M.M. Grubundan Breguet uçaklarına ait
birçok yedek malzemenin temin edilmesi talep edildi.122 31 Temmuz
1922 tarihinde Cephe Tayyare Bölük Komutanı Pilot Yüzbaşı Fazıl,
Kuva-yı Havaiye Müfettiş-i Umumiliğine gönderdiği yazıda; 4 numaralı
Erzurumlu Nafiz,123 5 numaralı Sivrihisar,124 9 ve 10 numaralı Breguet
uçaklarının uçuşa hazır olduklarını belirtmektedir. 8 numaralı 174’üncü
Alay isimli uçak125 ise Konya’dan manyeto beklemekte olup, üst kanadı
Konya’da tamirdedir. Uçuşa hazır dört uçağın bakım ve işletmesinde,
arızalı uçağın tamirinde kullanılmak üzere birçok malzeme talep
edilirken, uçaklarda kullanılacak Lewis makineli tüfekler için de
malzeme talebinde bulunulmuştur.126
Kuva-yı Havaiye Müfettişliğinin 18 Ağustos 1922 tarihli kuvve
cetvelinde 10 Breguet keşif-bombardıman uçağından altısının Cephe
Tayyare Bölüğü’nde, dördünün ise Konya Tayyare İstasyonunda olduğu
görülmektedir.127

120 ATASE, K:1797, G:2, B:2-3.


121 Şahin, “Kurtuluş Savaşı’nda Türk Havacılığı”, 90.
122 ATASE: K:1740, G:25, B:25-2.
123 Erzurumlu Nafiz (Kotan) tarafından bağışlanmıştır.
124 Sivrihisar halkı tarafından bağışlanmıştır.
125 174. Alay personeli tarafından bağışlanmıştır.
126 ATBD, Sayı:129, Belge No:5, 19-20.
127 ATASE, K:1797, G:15, B:15-3.

119
Emin KURT

2.4. İstanbul’dan Kaçırılan Deniz Uçakları


Bahriye Dairesi, Amasra’da bir Bahriye Komutanlığı kurulması için Millî
Müdafaa Vekâletine başvurdu. Bu teklif, Ocak 1922 ortasında
Genelkurmay Başkanlığınca uygun görülerek Amasra’nın takviyesine
geçildi. Karargâh, mayın deposu, yakıt deposu, batarya, tayyare
istasyonu ve atölye ile kurulacak bir telsiz istasyonunu ihtiva eden bu
komutanlığın emrinde zaman zaman, 1 ve 2 numaralı gambotlar ile
Alemdar Gemisi, Keşşaf, Sinop ve İnönü gemileri verildi.128
İstanbul’dan Anadolu’ya ilk iki deniz uçağı129, bu tarihten uzun süre önce
3 Kasım 1921 tarihinde Ararat vapuru kaçırıldı. Hüsnü Himmetoğlu
anılarında bu uçakların gövdesiz ve motorsuz olduğunu
aktarmaktadır.130 Gövdesi olmayan bir uçağın uçak sayılmayacağı için,
aslen havacı olmayan Hüsnü Himmetoğlu’nun uçaklarının eksikliğini
yanlış aktarmış olması muhtemeldir. Takip eden yazışmalardan
uçakların en azından motorlarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Resmi
tarih çalışmalarından bu iki uçağın ancak Aralık 1921 sonunda
Amasra’ya ulaşabildiği görülmektedir.131
15 Ocak 1922 tarihinde Milli Müdafaa Vekili Namına Müsteşar Ali
Hikmet tarafından İstanbul’daki Bahriye Muavenet Grubuna gönderilen
şifrede deniz keşif uçakları ile bombalarının süratle Ereğli’ye, üç uçağın
da Antalya’ya gönderilmesi emredildi.132
25 Şubat tarihli bir yazıda daha önce gönderilen deniz uçaklarında
birçok eksiklikler bulunduğu belirtilmektedir. En önemlisi bu uçakların
motorsuz olarak gönderildiği ve motorları İstanbul’dan alıp Anadolu’ya
geçirmek üzere Raif Efendinin görevlendirildiği anlaşılmaktadır. İlk
kaçırılan uçakların tamiratına ait dokuz sandık malzemenin Raif
Efendiden başka kimseye teslim edilmemesi ve kendisine gerekli

128 TİH, V. Cilt, 65-66.


129 Deniz uçağı, iniş takımı yerine takılan yüzdürücü dubalar ile deniz üzerine iniş-kalkış
yapabilen uçak türüdür.
130 Uçakların yüklenmesine 1 Kasım tarihinde başlanmış ve gemi 3 Kasım günü yola
çıkmıştır. Hüsnü Himmetoğlu, Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul ve Yardımları, C. 2,
İstanbul: Ülkü Matbaası, 1975, 102-104, 279, 465.
131 TİH, V. Cilt, 32.
132 ATASE, K:1722, G:112, B:112. Aynı emir 30 Ocak 1922 tarihinde de tekrarlanmıştır.
ATASE, K:1722, G:112, B:112-1.

120
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

kolaylığın gösterilmesi belirtilirken, Donanma Ambarlarına kalan on iki


deniz uçağından üçünün Meğri (Fethiye) veya Antalya’ya, mütebakisinin
de Amasra ve İzmit’e gönderilmesi emredilmektedir.133
29 Nisan 1922 tarihinde Moryak vapuru ile dört deniz uçağı ve
bombaları İstanbul’dan Anadolu’ya kaçırıldı.134 Gerek daha önce
gönderilen iki uçak ile sonradan gelen dört uçağın uçabilir hale
getirilmesi için yoğun çalışmalar ve yazışmalar yapıldı.135 Amasra’da
bulunan deniz uçaklarından ilki 13 Haziran 1922 tarihinde uçabilir hale
getirildi.136 Hazırlanan bu uçağın uçuş tecrübesi 18 Haziran’da yapıldı.137
3 Temmuz 1922’de Şile’den doğu yönünde hareket halinde olan Panter
sınıfı bir Yunan muhribine altı bomba attı. Görüşün kötülüğü dolayısıyla
bombaların sonucu görülemedi. Uçak arıza nedeniyle Amasra’ya
dönmek zorunda kaldı.138 Uçabilir duruma getirilen bir diğer deniz uçağı
ile 16 Temmuz’da Cide’ye kadar bir deneme uçuşu ve 8 Ağustos’ta da
Kefken’e kadar bir keşif uçuşu yapıldı.139
18 Ağustos 1922 tarihli Kuva-yı Havaiye Müfettişliği Kuvva Cetvelinde
Amasra Deniz Tayyare İstasyonu’nda biri göreve hazır dördü arızalı beş
Gotha Deniz uçağı gösterilmektedir.140 İstanbul’dan kaçırılan toplam altı
uçaktan birisinin envanter dışı bırakıldığı, elde kalan beş uçaktan sadece
birinin görev yapabilir durumda olduğu anlaşılmaktadır.
133 ATASE, K:1740, G:15, B:15. Raif Efendi, kendisine harcırahına mahsuben 10 lira
verildiğinden kendisinin İstanbul’da parasız, aç ve sefil kaldığı, esasen bu görevden
memnun olmadığı ve hemen ayrılmak istediğini belirterek Kuva-yı Havaiye
Müdüriyet-i Umumiliğinin teşebbüsatda bulunarak kendisinin Konya’ya gitmesinin
temin edilmesini de rica etti. ATASE, K:1740, G:15, B:15-1.
134 Himmetoğlu, Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul ve Yardımları, 181.
135 Söz konusu deniz uçaklarının faaliyete geçirilmesi amacıyla yapılan yazışmalar için
bakınız: ATASE, K:1740, G:15, B:15 ve devamı; K:1536, G:55, B:55, K:1765, G:80,
B:80.
136 ATASE, K:1797, G:3, B:3.
137 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 178. Açık gümüş renkte olan bu uçağa, uçak tanıtma
işareti olarak kanatlarının altına, gövdesinin iki tarafına ve dikey kuyruğuna Türk
bayrağı işlenmiştir. ATASE, K:1779, G:95, B: 95-2. Zeki Sarıhan bu uçağın uçuş
tecrübesinin Ankara’da yapıldığını belirtmektedir. Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü,
482. Ancak denize iniş kalkın için tekerlek yerine dubaları olan uçağın uçuş
denemesinin Ankara’da yapılmış olmasına imkân yoktur.
138 Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 178.TİH, V. Cilt, 68.
139 TİH, V. Cilt, 68. Sıktı Tanman, ikinci deniz uçağının 1 Ağustos’ta uçuşa hazır gale
getirildiğini belirtmektedir. Tanman, Türk Havacılık Tarihi, 178.
140 ATASE, K:1797, G:15, B:15-3.

121
Emin KURT

2.5. Tespit Edilemeyen Uçaklar


Bu arada 18 Şubat 1922 tarihinde Müdafaa-i Milliye Vekaleti
Müsteşarlığına Harbiye Dairesi tarafından verilen bir rapor ilginç ve
önemli bilgiler içermektedir. “Dışardan satın alınan uçaklardan dört
tanesi yolda yandı. 9 adedi de düşman eline geçti. Telafisi yolunda yapılan
sözleşmelerin gereğini kimi zaman müteahhitler yapamamış ve bazen da
malî durumdan dolayı olumlu sonuç alınamamıştır. Buna rağmen bir okul
uçağı elde edilmiştir. On uçağın satın alınması yakındır. Ayrıca satın
alınmış 26 uçağın Anadolu’ya gelmesi sağlanmaktadır.”141
Bu ifadeden yukarıda bahsedilen uçaklar haricinde Türk Kurtuluş
Savaşı’nın başından itibaren 18 Şubat 1922 tarihine kadar on üç uçağın
satın alındığı bu uçaklardan dördünün Anadolu’ya getirilirken veya
Anadolu içinde nakli sırasında yandığı, dokuz uçağın ise nakil esnasında
Yunan veya İngilizlerin eline geçtiği anlaşılmaktadır. Söz konusu
uçakların ne zaman, hangi ülkeden ve nasıl satın alındığı tespit
edilememiştir. Bu konu askeri arşivlerin hakkıyla araştırma
açılmasından sonra ayrıntılı bir incelmeyi hak etmektedir.

3. Büyük Taarruz’da Türk Hava Gücü


Büyük Taarruz’u inceleyen hemen hemen tüm kaynaklarda dördü av ve
altısı keşif olmak üzere toplam on uçak ile görev yapıldığı bilgisi
bulunmaktadır.142 Çok sınırlı kaynakta ise 17 uçak bulunduğu bilgisi yer
almaktadır. Dönemin Kuva-yı Havaiye Müfettişi Erkan-ı Harp Yarbay
Muzaffer Bey, 25 Ağustos’ta uçuşa hazır 18 uçak bulunurken, bu sayının
26 Ağustos sabahı 17’ye düştüğünü belirtmektedir.143 17 uçağın Büyük
Taarruz’a katıldığı, akla, mantığa ve tarihsel verilere daha uygundur.

141 TİH, VII. Cilt, 378.


142 Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, 2. Kısım, Batı Cephesi, Ankara: Genelkurmay Basımevi,
1999, 9-10. Bundan sonraki atıflarda “TİH, II. Cilt, 2. Kısım” kısaltması ile
kullanılacaktır. TİH, II. Cilt, 6. Kısım, II. Kitap, 10; Tansel, Mondros'tan Mudanya'ya
Kadar, 150; Erikan, 100 Soruda Kurtuluş Savaşımızın Tarihi, 209; Fahri Belen, Büyük
Türk Zaferi (Afyon'dan İzmir'e Kadar), Yeni Gün Haber Ajansı, İstanbul, 1999, 8; Fahri
Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2014, 406. ve 416; Sarıhan,
Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 597; Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, 493.
Bunların yanında farklı rakam zikreden kaynaklar da vardır. Hakkı Erdem beş uçak
bulunduğunu belirtmektedir. Hakkı Erdem, Yunanlılarla İstiklal Harbi, Tabiye ve
Sevkülceyş Bakımından Tetkik, İstanbul: Bahriye Mektebi Matbaası, 1931, 80. Resmi
askeri tarih çalışmalarından birisinde ise rakam sekiz olarak verilmiştir. TİH, VII.
Cilt, 494.
143 Muzaffer Ergüder’in Havacılık Anıları, 36.

122
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

Burada gözden kaçırılmaması gereken konu, bahsi geçen 17 uçağın Cephe


Tayyare Bölüğünde uçuşa hazır olan, Büyük Taarruz’da aktif olarak görev
yapan uçak sayısı olduğudur. Adana Tayyare Mektebi’nde, Konya Tayyare
İstasyonu’nda, Doğu Cephesi’nde Kars’ta bulunan 15. Tayyare Bölüğü’nde,
Amasra Deniz Tayyare İstasyonu’nda, Samsun Tayyare Müfrezesinde
bulunan uçakları kapsamadığı gözden kaçırılmamalıdır. Söz konusu
birliklerde yer alan uçakların toplam sayısı ile Cephe Tayyare Bölüğü’nde
bulunan uçakların sayısının toplamı, Büyük Taarruz öncesi Türk hava
gücünün sahip olduğu uçak sayısını verecektir.
Kuva-yı Havaiye Müfettişliğinin Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye Riyasetine
gönderdiği 18 Ağustos 1922 tarihli “Nizam-ı Harbiye Mufassal Kuvve-i
Umumiyesi”144, Büyük Taarruz öncesi Türk hava gücünün sahip olduğu
uçak sayısı hakkında detaylı bilgi verirken, karışıklığa da neden olmakta
ve arkasında çözülmesi gereken yeni sorular bırakmaktadır. Söz konusu
belgenin eklerinde yer alan bilgiler yeni uçakları ortaya koymaktadır.
Belgenin birinci ekinde, bir şema halinde Türk hava birliklerinin
bulunduğu yerler ve sahip olduğu av ve keşif uçakları uçuşa hazır olup
olmadıkları gösterilmiştir.145 Buna göre:

Av Uçağı Keşif Uçağı


Birlik Toplam
Uçuşa Uçuşa Uçuşa Uçuşa
Hazır Hazır Değil Hazır Hazır Değil

Konya Tayyare İstasyonu 5 12 0 5 22

Adana Tayyare Mektebi 1 0 1 2


Doğu Cephesi Tayyare Bölüğü 2 0 2 6 10
Batı Cephesi Tayyare Bölüğü 3 0 7 0 10
Amasra Deniz Tayyare Bölüğü 0 0 1 4 5
Samsun Müfrezesi 0 3 19 0 22

Toplam 11 15 30 15 71

144 ATASE, K:1797, G:15, B:15.


145 ATASE, K:1797, G:15, B:15-1. Belge ve transkripsiyonu EK-5’de verilmiştir.

123
Emin KURT

Bu belgeye göre 18 Ağustos itibariyle Türk hava gücünün elinde


bulunan toplan 26 av uçağından 11’i uçabilecek durumdadır. Keşif
uçaklarında ise; 45 keşif uçağından 30’unun görev yapabilecek durumda
olduğu görülmektedir.
Belgenin ikinci ekinde Kuva-yı Havaiye Müfettişliğinin, zabitan ve
memurin-i askeriye, küçük zabit, efrad, esliha (silah), makineli tüfek,
piyade cephanesi, bomba, tayyare, hayvanat, araba, otomobil ve tayyare
hangar çadırı miktarları bir çizelge halinde verilmiştir.146 Bu belgede,
Türk hava birliklerinin sahip olduğu uçaklar marka olarak belirtilirken,
uçabilirlik durumları belirtilmemiştir. Bu belgeye göre:

Amasra Bahri Tayyare Bölüğü

Fethiye Bahri Tayyare Bölüğü


Kuva-yı Havaiye Müfettişliği

Konya Tayyare İstasyonu

Adana Tayyare Mektebi

Doğu Cephesi Bölüğü


Batı Cephesi Bölüğü

Samsun Müfrezesi

Konya Deposu

Toplam
Spad Av Uçağı 17 3 20
Albatros D.III Av Uçağı 1 1
Nieuport Av Uçağı 1 1
Halberstadt Av Uçağı 1 1
Simir Sukuer(?) Av Uçağı 3 3
Breguet Keşif Uçağı 4 6 10
Albatros Keşif Uçağı 2 2
Fiat Keşif Uçağı 1 1
Aviyatik Eğitim uçağı 1 1
Morane Parasol Keşif Uçağı 6 6
Halberstadt Keşif Uçağı 4 4
Albatros C.XV Keşif Uçağı 10 10
Havilland Keşif Uçağı 1 5 6
Gotha Deniz Keşif Uçağı 5 5 10
Nelfavge(?) Keşif Uçağı 5 5
Toplam 22 2 10 10 5 0 32 0 81

146 ATASE, K:1797, G:15, B:15-2. Belge Ek-6’de verilmiştir.

124
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

Bu belgede Samsun Müfrezesinde fazladan 10 uçak gösterilmesi ile


toplam uçak sayısının 81’e yükseldiği tespit edildi. Bu belgede dikkat
çeken bir diğer husus ise Almanya’dan yeni temin edilen Albatros C.XV
keşif uçaklarının sayısının 10 olarak verilmesidir. Bu güne kadarki tarih
çalışmalarında Almanya’dan alınan 29 Albatros C.XV keşif uçağının
22’sinin Samsun’da olduğu belirtilmektedir. 18 Aralık 1922 tarihli kuvve
cetvelinde 22 Albatros C.XV uçağının üçünün uçuşa hazır olduğu
belirtilirken yirmi ikisinin tamirde olduğu belirtilmektedir.147 Her iki
belge arasında çelişki bulunmaktadır. Çizelge esas alındığında
Almanya’dan alınan Albatros C.XV uçaklarının 10 adet olduğu, geri kalan
uçakların başka marka ve model olması gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Cumhuriyet dönemi kuvve cetvellerinde Albatros C.XV uçaklarının
sayısının altı olarak verilmesi bu tezimizi doğrular niteliktedir.
Bu güne kadar yapılan havacılık tarihi çalışmalarında hiç bahsedilmeyen
beş Havilland keşif uçağı ile beş Gotha deniz keşif, beş Nelfavge(?)148
keşif uçağı, dört Halberstadt keşif uçağı ile üç Simir Sukuer(?)149 av uçağı
konuyu daha karışık bir hale sokmaktadır. Bu uçaklardan bazıları (beş
Gotha deniz keşif uçağı, dört Halberstadt keşif uçağı) Almanya üretimi
uçaklar olması nedeni ile silah, mühimmat ve uçak alımı için Almanya’ya
giden heyet tarafından alınmış olabilir. Bu durum Almanya’dan alınan
uçakların toplam sayısında olmasa bile uçak markalarında ilave ve
detaylı bir araştırma yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Havilland keşif uçakları İngiltere üretimi uçaklar olup, Kurtuluş Savaşı
sırasında satın alma yolu ile elde edildikleri akla aykırı gelmektedir. Bu
uçaklar Ekim devrimi sonrası yaşanan iç savaş sırasında İngiltere’den
Beyaz Rusları desteklemek üzere Rusya’ya gönderilmiş ve savaş sonrası
burada terk edilip daha sonra Türkiye’ye gönderilmiş olabilir.
Ayrıca Alman menşeili olduğu değerlendirilen Simir Sukuer(?) av
uçağından üç tane, Nelfavge(?) keşif uçağından da beş tane bulunduğu
görülüyor. Almanya imalatı olduğu değerlendirilen bu uçakların

147 ATASE, K:1797, G:15, B:15-3.


148 Osmanlı alfabesinden okunuşu bu isimde olan bir uçak, Birinci Dünya Savaşı içinde
ve sonrasında üretilen uçaklar içinde tespit edilememiştir.
149 Osmanlı alfabesinden okunuşu bu isimde olan bir uçak, Birinci Dünya Savaşı içinde
ve sonrasında üretilen uçaklar içinde tespit edilememiştir.

125
Emin KURT

varlığından ve Samsun’a nereden ve nasıl getirildiğinden bu güne kadar


yapılan hiçbir havacılık tarihi çalışmasında bahsedilmemiştir.
17 Ocak 1922 tarihinde Ukrayna heyeti ile silah yardımı konusunda
müzakereler yapıldığı, bu görüşmeleri Millî Müdafaa Vekâleti adına
Ordu Dairesi Başkanı Kurmay Albay Kâzım (Orbay) ve Ukrayna
Fevkalâde Delegasyonu adına da Askerî Müşavir Anders’in yönettiği
bilinmektedir. Bu görüşmeler sırasında Ukrayna heyetinden 6 savaş ve 2
eğitim deniz uçağı talep edildiği bilinmektedir.150 Beş Nelfavge(?) keşif
uçağı151 ve üç Simir Sukuer(?) av uçağı bu görüşmeler neticesinde
Ukrayna’dan gönderilmiş olabilir.
Yukarıda bahsedilen askeri arşiv belgeleri ışından; Büyük Taarruz
öncesinde Türk hava gücünün en az 71 uçağa sahip olduğu
anlaşılmaktadır.

Sonuç
Büyük Taarruz öncesinde Türk hava gücünün 10 uçaktan ibaret olduğu
ezberinin hilafına, 18 Ağustos 1922 itibariyle Türk hava gücünde en az
71 uçak olduğu tespit edildi. Askeri arşivleri tam anlamıyla
araştırmacılara açılması ile daha net rakamlara ulaşmak mümkün
olabilecektir.
İtalya ve Fransa’dan alınan uçaklar Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma
uçaklar olsa da durumlar Almanya’dan alınan uçaklara nispeten daha iyi
durumda olduğu görülüyor. Buna karşın özellikle İtalyan Spad av
uçaklarına Konya Tayyare İstasyonu’nda takılan makineli tüfeklerin
pervane ile senkronizasyonunda yaşanan sıkıntılar, tüm uçakların
hizmete verilmesini engelledi. O dönemde bu teknik altyapının ve
bilginin olmaması çok acıdır. Fransa’dan alınan uçakların ise Anadolu
Güney Cephesinde görev yapmış uçaklar olması daha çok bakıma ihtiyaç
duyduklarını ortaya koymaktadır. Söz konusu Breguet uçaklarının
yedek parçalarına ulaşmada yaşanan sorun faaliyet oranını etkilemiştir.
En sıkıntılı ve en zor faaliyet alınan uçaklar ise Almanya’dan alınan
uçaklar oldu. Bu çalışma ile uçak marka ve tiplerinin derin bir araştırma
150 TİH, V. Cilt, 91.
151 Bu uçaklardan üçü 18 Aralık 1922 tarihli kuvve cetvelinde yer almakta ve birisinin
göreve hazır, ikisinin tamirde olduğu belirtilmektedir. ATASE, K:1797, G:15, B:15-3.

126
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

yapılmasına olan ihtiyacı ortaya koyduğu bu uçaklar, Birinci Dünya


Savaşı’nın bitiminden beri atıl halde bırakılmış uçaklar olduklarından az
sayıda uçaktan faydalanılabildi.
26 Ağustos 1922 sabahı Türk hava gücü elinde 17 uçağı olmasına
karşılık her uçağa bir pilot verecek kadar pilota sahip değildi. Bu
personel azlığı, uçakları uçabilir hale getirecek makinist ve teknisyen
için de geçerlidir. Elde yeterli malzeme olsa bile bunları kullanacak
yeterli makinistin bulunmaması uçak faaliyet oranlarını etkilemiştir.
Yurt içinde yedek parça üretim tesisi bulunmaması, yurt dışından ise
temininin zor ve uzun süreli olması, birçok uçağı benzer uçaklar için
yedek parça olarak kullanıldığı ve hasarı büyük uçaklardan sökülen
parçaların diğer uçakların faaliyeti için kullanıldığı da görülmüştür.
Bu uçaklar uzun uğraşların, en önemlisi bilinçli ve uygulanabilir dış
politikanın eseri olarak satın alınarak zorluklarla Anadolu’ya getirildi,
Büyük Taarruz için hazırlanabilen uçaklar, hem keşif hem de Yunan
keşif uçaklarına karşı uyguladıkları av görevleri ile Büyük Taarruzun
başarılmasında büyük ve önemli katkı sağladı.

127
Emin KURT

KAYNAKÇA
Arşivler
Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi (ATASE).
Hv.K.K.lığı Tarihçe Şube Müdürlüğü Arşivi.

Resmi Yayınlar
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Zabıt Cerideleri (ZC).

Telif Eserler
Ada, Serhan. “Kurtuluş Savaşında Diplomasi ve Askeri Yardım”, İkinci Askeri
Tarih Semineri Bildiriler, Ankara, 1985, 338-349.
Belen, Fahri. Türk Kurtuluş Savaşı, İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2014.
Birinci Dünya Harbi, Türk Hava Harekâtı, Ankara: Genel Kurmay Harp Tarihi
Başkanlığı Resmi Yayınları, 1964.
Cebesoy, Ali Fuat. Moskova Hatıraları, Milli Mücadele ve Bolşevik Rusya, Haz.
Osman Selim Kocahanoğlu, İstanbul: Temel Yayınları, 2002.
Doğanay, Rahmi. “Büyük Taarruzda Türk Hava Kuvvetlerinin Faaliyetleri ve
Havacıların Rolü”, Türk Hava Kuvvetlerinin 100’üncü Yılı Uluslararası Tarih
Sempozyumu, 8-10 Şubat 2011, Ankara: Ayrıntı Basımevi, 229-239.
Durukan, Eyüp. Günlüklerde Bir Ömür-IV, Meşum Mütareke, Meşru Mücadele
(1918-1922), Haz. Murat Uluğtekin, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2018.
Erdem, Hakkı. Yunanlılarla İstiklal Harbi, Tabiye ve Sevkülceyş Bakımından
Tetkik, İstanbul: Bahriye Mektebi Matbaası, 1931.
Erikan, Celal. 100 Soruda Kurtuluş Savaşımızın Tarihi, İstanbul: Gerçek Yayınevi,
1971.
Gray, Peter, Thetfor, Owen. German Aircraft of The First World War, New York:
Doubleday & Company, Inc. 1970.
Himmetoğlu, Hüsnü. Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul ve Yardımları, C. 2, İstanbul:
Ülkü Matbaası, 1975.
Hürkuş, Vecihi. Bir Tayyarecinin Anıları, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000.
Jaeschke, Gotthard. Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi Mondros'tan Mudanya'ya
Kadar (30 Ekim 1918 -11 Ekim 1922), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1989.

128
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

Kaymaklı, Hulusi. Havacılık Tarihinde Türkler, C. II, Ankara: Hava Basımevi ve


Neşriyat Komutanlığı, 2006.
Keskin, Aksel. İmparatorluktan Cumhuriyete Ali Fuat Paşa, İstanbul: Paraf
Yayınları, 2013.
Kolesnikov, Aleksandr. Atatürk Dönemi Türk-Rus İlişkileri: Türk-Sovyet
İlişkilerinin 90. Yılı, Çev. İlyas Kamalov, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi,
2010.
Kurt, Deniz, Erdal, Korkmaz. Kuruluşundan Günümüze Türk Hava Kuvvetleri,
Harekât ve Teşkilatlanma Tarihi 1911-1922, C. I, Ankara: Hava Basımevi ve
Neşriyat Komutanlığı, 2020.
Kurt, Emin. “Türk Halkının Hava Kuvvetlerine Desteği: Bağış Uçaklar”, Türk
Hava Kuvvetlerinin 100’üncü Yılı Uluslararası Tarih Sempozyumu, Ankara:
Ayrıntı Basımevi, 2013, 302-317.
Kurt, Emin. “Türk Havacılarının Millî Mücadeleye Katılma Girişimi: Maltepe
Firarı(7 Haziran 1920)”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü
Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 60, Bahar 2017, 119-142.
Kurter, Ajun. Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, 1918, C. IV, Ankara: Hava Basımevi ve
Neşriyat Müdürlüğü, 2009.
Kurter, Ajun. Türk Hava Kuvvetleri Tarihi, 1919-1920, C. V, Ankara: Hava
Basımevi ve Neşriyat Müdürlüğü, 2009.
Munson, Kenneth. Aircraft of World War I, London: Ian Allan.
Orgeneral Muzaffer Ergüder’in Havacılık Anıları, 1922-1930, Haz. H. İbrahim
Fırtına, Ankara: Türk Hava Kurumu Basımevi, 2009.
Özalp, Kazım. Milli Mücadele, 1919-1922, C. I, Ankara: Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1988.
Selvi, Haluk, Bülent, Cırık. Millî Mücadelede TBMM’ye Anadolu’dan Çekilen
Telgraflar, Ankara: TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No:162,
2020.
Sofuoğlu, Adnan. Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu, Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 1994.
Sonyel, Salahi R.. Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Büyük Millet Meclisi'nin
Açılışından Lozan Anlaşmasına Kadar, C. II, Ankara: Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1991.

129
Emin KURT

Şahin, Hülya. “Kurtuluş Savaşı’nda Türk Havacılığı”, Silahlı Kuvvetler Dergisi,


Sayı: 365, Temmuz 2000, Yıl: 119, 79-93.
Şehidoğlu, Süreyya H. “Kurtuluş Savaşı'nda Bir Vatandaşımızın Uçak Bağışı”,
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 24, Cilt VIII, Temmuz 1922, 601-604.
Şimşir, Bilâl N.. İngiliz Belgeleriyle Sakarya'dan İzmir'e, İstanbul: Milliyet
Yayınları, 1972.
Tanman, Sıtkı. Türk Havacılık Tarihi, İstiklal Harbi, 1918-1923, (2. Cilt, 2. Kitap),
Eskişehir: Hava Basımevi, 1953.
Tansel, Selahattin. Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, C. IV, Ankara: Başbakanlık
Basımevi, 1974.
Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt Batı Cephesi, 6. Kısım 1. Kitap, Büyük Taarruza Hazırlık
Ve Büyük Taarruz, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1994.
Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, 2. Kısım Ankara: Genelkurmay Basımevi,
1999.
Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, 6. Kısım 2. Kitap, Büyük Taarruz, (1-31
Ağustos, 1922), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1995.
Türk İstiklâl Harbî, VII. Cilt, İdarî Faaliyetler (15 Mayıs 1919 - 2 Kasım 1923),
Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1975.
Yavuz, Bige. Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileri, Fransız Arşiv
Belgeleri Açısından 1919-1922, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1994.
Yıldız, Özlem. “İstiklal Savaşı’nda İtalya’dan Alınan Uçaklar ve Bunların
Savaştaki İşlevi”, Türk Hava Kuvvetlerinin 100’üncü Yılı Uluslararası Tarih
Sempozyumu, 8-10 Şubat 2011, Ankara: Ayrıntı Basımevi, 220-228.

Süreli Yayınlar
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi (ATBD)
Hâkimiyet-i Milliye

130
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

EKLER
EK-1

Erzurumlu Nafiz Bey tarafından satın alınarak Orduya bağışlanan İtalyan Yapımı
Fiat R.2 Keşif Uçağı (Hv.K.K.lığı Tarihçe Şube Müdürlüğü Arşivi)

EK-2

İtalya’dan satın alınan Spad XIII C.1 av uçakları (Önde üç tane)


(Hv.K.K.lığı Tarihçe Şube Müdürlüğü Arşivi)

131
Emin KURT

EK-3

Fransa’dan alınan Braguet XIV keşif Uçağı


(Hv.K.K.lığı Tarihçe Şube Müdürlüğü Arşivi)

EK-4

Almanya’dan satın alınan Albatros C.XV keşif uçağı


(Hv.K.K.lığı Tarihçe Şube Müdürlüğü Arşivi)

132
Büyük Taarruz İçin Hava Gücünü Arttırma Çabaları

EK-5

18 Ağustos 1922 tarihli Türk hava gücünün Harp Nizamını, Birlikleri, uçuşa hazır ve
hazır olmayan uçak miktarını gösteren askeri arşiv belgesi ve transkripsiyonu.
(ATASE, K:1797, G:15, B:15-1)

133
EK-6

134
Emin KURT

18 Ağustos 1922 tarihli Kuva-yı Havaiye Müfettişliğinin, zabitan ve memurin-i askeriye, küçük zabit, efrad, esliha
(silah), makineli tüfek, piyade cephanesi, bomba, tayyare, hayvanat, araba, otomobil ve tayyare hangar çadırı
miktarını gösteren belge. (ATASE, K:1797, G:15, B:15-1)
HAZIRLIKTAN MÜTAREKEYE
BÜYÜK TAARRUZ’DA JANDARMA

Duygu YILMAZ

 Dr., Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, dryilmazduygu@gmail.com, ORCID: 0000-


0002-0205-354X.
Duygu YILMAZ

136
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

Giriş
18. yüzyılın sonlarından itibaren birçok devlet, ulus-devlet kimliği
kazanarak varlıklarını dünyaya kabul ettirmeye çalışmışlardır.
Devletlerin yapısındaki bu yeniden inşa süreci, iç ve dış güvenliği
sağlamak üzere askeri teşkilatların da gözden geçirilmesi ihtiyacını
doğurmuştur. Bu noktada kolluk kuvveti olarak görev yapan jandarma
birlikleri, kamu güvenliğinin sağlanması ve kanunların tatbikini temin
etmek üzere modern ve sistemli bir düzen içerisinde teşkilatlanmışlardır.
1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasının ardından ülkenin iç
güvenlik ve asayişine yönelik faaliyetler, Asakiri Redifiye adıyla kurulan
teşkilat tarafından yürütülmüştür. 1846 yılında kolluk faaliyetleri,
Zabtiye Müşürlüğü tarafından icra edilmeye başlanmıştır. 1880 yılında
Zabtiye Nezareti kurulmuş, aynı yıl Seraskerliğe bağlı Umum Jandarma
Daire-i Merkeziyesi’nin kurulmasıyla kolluk işleri bu teşkilat tarafından
yürütülmeye devam etmiştir. Yenilenen teşkilatta jandarma alayları;
sancaklarda taburlar, ilçelerde bölükler ve illerde ise jandarma okulları
adıyla yapılanmıştır. 1903 yılında Makedonya Nizamnamesi Teşkilatın
yasal bir dayanağa kavuşmasını sağlamış, 1908 yılında II. Meşrutiyet’in
ilanından sonra yeniden bir yapılanmaya gidilmiş ve bu süreçte İtalya,
Fransa ve İngiltere’den gelen jandarma subayları, Umum Jandarma
Daire-i Merkeziye Merkeziyesi’nde görev almışlardır. Umum Jandarma
Kumandalığı adıyla yoluna devam eden Teşkilat, I. Dünya Savaşı’nda Türk
ordusunun önemli bir parçası olarak bir yandan iç güvenliği sağlamış
diğer yandan çeşitli cephelerde yurdu dış güçlere karşı savunmuştur.1 I.
Dünya Savaşı’nda görev alan 18 jandarma taburu; kıyı gözetleme ve iç
güvenlik hizmetleri yanında savaş boyunca çeşitli görev ve yetkilerle
donatılmıştır. Savaş sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nda
Türk ordusunun mevcudunun azaltılması hükmüne rağmen Umum
Jandarma Kumandalığının sayısına fazla dokunulmamıştır.2
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Antlaşması, İtilafların işgal
hedeflerine zemin hazırlayarak hem devlet bütünlüğünün bozulmasına
hem de sebep olduğu iç karışıklıklar nedeniyle halkın can ve mal

1 Hüseyin Işık, Çanakkale ve İstiklal Savaşında Türk Jandarması, Ankara: Jandarma


Genel Komutanlığı Basımevi, 1974, 215.
2 Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi (23 Nisan 1920-29
Ekim 1923), Ankara: Genel Kurmay Basımevi, 1984, 389.

137
Duygu YILMAZ

güvenliğinin risk altına girmesine neden olmuştur. Ülke bütünlüğünü


korumak için girişimlerde bulunulmaması ise halkın devlete olan
inancını yitirmesine neden olmuştur. Bu durum askerden kaçma,
hırsızlık, yağmacılık gibi iç güvenliği tehdit edecek türlü girişimlerin
artmasına yol açmıştır. İç güvenlik bakımından en karışık bölge Sivas ve
çevresi olup bölgede 500’den fazla soyguncunun bulunması karşısında
Dâhiliye Vekâleti, jandarma sayısının arttırılması yoluyla çözüm
arayışına girmiştir.3
Çetecilik ve soygunculuk yanında Anadolu, Karadeniz’deki Rumların
Pontus-Rum Devleti kurmak üzere girişimlerine sahne olmuştur. Asayişi
sağlamak üzere bölgeye 9. Ordu Müfettişi olarak atanan Mustafa Kemal
Paşa, iç güvenliğin temin edilmesi meselesi üzerinde önemle durmuştur.
Paşa Sivas, Erzurum, Van, Bitlis, Trabzon, Canik, Erzincan
Mutasarrıflıkları ve 3., 12., 13., 15., 20. Kolordu Kumandanlıkları ile
iletişime geçmiş, adı geçen müfettişlik ve kolordu kumandanlarından
asayiş ve bölge müdafaasını layıkıyla yerine getirebilmek için koordineli
bir şekilde çalışmalarını ve kendi bölgelerinde güvenliği kesin bir şekilde
sağlamak üzere harekete geçmelerini istemiştir. Mustafa Kemal Paşa, 28
Eylül 1919’da Erzurum Vilayetine çektiği telgrafta; memleketin
huzurunu sağlamak ve ülke genelinde asayişi temin etmek üzere milleti
bir bütün olarak mücadeleye davet etmiştir. 16 Mart 1920’de İstanbul’un
işgale uğraması üzerine ise Paşa, huzur ve güvenliği tehdit edenlerin din
ve milliyet ayırt edilmeksizin cezalandırılmasını istemiştir.4
Anadolu’daki işgallerden cesaret alan Hristiyan nüfus, İstanbul başta
olmak üzere çeşitli yerlerde çetecilik faaliyetlerine girişmişlerdir.
İstanbul’da nüfuz alanını genişleten İngiltere, işgallere karşı herhangi bir
tepkinin doğmaması ve çeşitli asayişsizlik hareketleri ile devletin
yıkışının hızlanması için jandarma birliklerini bölgeden uzaklaştırmıştır.
Mondros’un sınırların güvenliği ve asayişin korunması adına görev

3 Yusuf Hükmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri, Ankara: Güven Basımevi, 1963, 122;
Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele, İstanbul: Cem Yayınevi, 1976, 247;
Damat Ferit’in işgaller karşısında gösterdiği tepkiye çözüm olarak gördüğü jandarma
sayısının arttırılması sonucu 2 Mayıs 1919’da sayısı 20.000 olan jandarmanın
kapasitesinin 35.000’e yükseleceğini dile getirmiştir Akşin, İstanbul Hükümetleri, 247.
4 İhsan Güneş, “1920’de Seyyar Jandarma Müfrezelerinin Kurulması ve Bunların İç
Güvenliğin Sağlanmasındaki Rolü”, Birinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri II,
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 1983, 203-216.

138
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

yapacak askeri kuvvetlerin terhisini hükmeden 5. maddesi, ülkeyi bir


bütün olarak işgale açık hale getirirken İstanbul Hükümeti’nin bu
manzara karşısında sessiz kalışı ülkedeki asayişsizliği had safhaya
ulaştırmıştır. Aynı tarihlerde Umum Jandarma Kumandanlığı, Dâhiliye
Nezaretine bağlanmıştır. Ancak bu gelişme, Anadolu’daki işgallere karşı
tepki duyan halkın harekete geçmesine engel olamadığı gibi Jandarma
Teşkilatı da merkezi olan İstanbul’dan bağımsız ülkenin güvenliği ve
huzuru için Anadolu’da yeniden teşkil edilmiştir.5
Üsküdar ve çevresinin İtilaflarca işgal edilmesiyle bir takım jandarma
süvarisi, 17 Nisan 1920 gecesi İstanbul kaçarak Anadolu’ya gelmeyi
planlamıştır. Bu plana dâhil olan isimlerden biri Anadolu’daki hareketin
başlamasında önemli rolü olan Fevzi Çakmak’tır. Fevzi Çakmak
anılarında olayı şöyle anlatır: “İşgal Ordusu’nun Üsküdar Kumandanı, bu
mıntıkadan aldığı bir bölük kadar Türk jandarmasına yolları tutturmuş ve
işgal kuvvetlerinden bir mïfrezeyi de geride toplu bir halde bulundurmakta
idi. Bütün gece yürüdük. 18 Nisan sabahı Çamlıca’ya ve daha sonra
Lâzköyü’ne geldik. Türk jandarmaları beni yakalayacak yerde, yol
gösteriyor ve bana katılıyorlardı. Burada Üsküdar Jandarma Kumandanı
Binbaşı Remzi ve Yüzbaşı Kara Kemal Bey’ler de maiyetleriyle birlikte bize
katıldılar. Jandarmalarımızın bu hareketi, Türk’ün bu eşsiz vatanseverliği
karşısında Çamlıca’daki İşgal Ordusu müfrezesinin ne duruma girdiğini siz
düşünebilirsiniz!”6
23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi (BMM) açılmış ve düzenli ordunun
kurulması için çalışmalar başlamıştır. Meclisin bir diğer hazırlığı, iç
güvenliği sağlayacak güçlü bir teşkilatın kurulmasına yönelik olmuştur.
Bu noktada Müdafaa-i Milliye Vekâletine bağlı olarak görev icra edecek
Umum Jandarma Kumandanlığının kurulmasına karar verilmiştir. 20
Ağustos 1920 Umum Jandarma Kumandanlığının kuruluş tarihidir.
İstanbul’da faaliyet gösteren Jandarma Teşkilatından bağımsız olarak
çalışmalar yürütecek Umum Jandarma Kumandanlığı, sekiz bölge
müfettişliği ve müfettişliğe bağlı 17 jandarma alayı ile 13 bağımsız

5 Aydın Gü lşen, Jandarma Teşkilatının Tarihi, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe
Ü niversitesi Atatü rk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitü sü , 2002, 62-63.
6 Derya Genç Acar, “Mareşal Fevzi Çakmak’ın Milli Mücadele, Kurtuluş Savaşı ve
Atatürk’e İlişkin Konuşma, Demeç ve Söyleşileri Üzerine Bir Basın Taraması”, Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi, 22/65-66(2016), 293-328.

139
Duygu YILMAZ

jandarma taburundan oluşturulmuştur.7 Umum Jandarma Kumandan-


lığının ilk komutanı Yarbay Mehmet Atıf Ateşdağlı’dır.8 Ardından Miralay
Baha Hurşit Süel Umum Jandarma Komutanlığı yapmış ve 31 Mayıs 1922
tarihinde Ali Galip Yenen Umum Jandarma Kumandanı olarak Teşkilata
atanmıştır.9
Umum Jandarma Kumandanlığının bölge müfettişlikleri; İstanbul, Aydın,
Ankara, Konya, Sivas, Adana, Trabzon ve Bitlis vilayetlerine bağlı alay ve
taburlardan oluşmuştur. Her bir vilayet kendi bünyesinde aşağıdaki gibi
bir yapılanmaya gitmiştir:
1 - İstanbul Bölge Müfettişliği: Hüdavendigar (Bursa) Jandarma
Alayı, İstanbul Jandarma Alayı, Karesi (Balıkesir) Jandarma
Alayı, İzmir Jandarma Alayı, Bağımsız Çanakkale Taburu,
Bağımsız Çatalca Taburundan oluşmuştur. Müfettişlikte; 213
komutan ve subay, 4.337 piyade, 473 süvari, 4.810 er olmak
üzere 5.023 jandarma personeli görev almıştır.
2 - Aydın Bölge Müfettişliği: Aydın Jandarma Alayı, Bağımsız Muğla
Jandarma Taburu, Bağımsız Kütahya Jandarma Taburu,
Bağımsız Afyonkarahisar Jandarma Alayından oluşmuştur.
Müfettişlikte; 118 komutan ve subay, 1.590 piyade, 248 süvari,
1.838 er olmak üzere 1.956 jandarma personeli görev
yapmıştır.
3 - Ankara Bölge Müfettişliği: Ankara Jandarma Alayı, Kastamonu
Jandarma Alayı, Bolu Jandarma Alayı, Bağımsız Eskişehir
Jandarma Taburundan meydana gelmiştir. Müfettişlikte; 176
komutan ve subay, 2.137 piyade, 684 süvari, 2.821 er olmak
üzere toplamda 2.997 jandarma personeli görev yapmıştır.

7 Jandarma Genel Komutanlığı Tarihi, Cilt:1,Ankara: Jandarma Genel Komutanlığı


Yayınları, 2002, 199.
8 1876’da Girit’te doğan Mehmet Atıf Bey,13 Mart 1896’da girdiği Harp Okulu’ndan 13
Ocak 1899’da mezun olmuştur. 21 Temmuz 1912’de jandarma sınıfına nakledilmiş,
jandarma olarak ilk görevi Irak’ta Jandarma Tabur Komutanı olmuştur. 29 Temmuz
1913’te Bağdat Jandarma Komutanı olarak görev yapmıştır. 14 Ağustos 1914’te
Seyyar Jandarma Birliği atanmış, 14 Mart 1915’te Sabit Jandarma Birliği’nde görev
almıştır. Bu görevlerin yanında; 15 Şubat 1916’da Musul Jandarma Tabur Komutanı,
15 Mart 1916’da Nablus Jandarma Tabur Komutanı, 8 Mayıs 1917’de Beyrut Jandarma
Alay Komutanı olarak görev yürütmüştür. 1920 yılında Ankara’ya gelmiş ve Umum
Jandarma Komutanlığı atanarak askerlik görevini sürdürmüştür. Türk İstiklal Harbi’ne
Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutan Biyografileri, Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 1989, 106.
9 Süleyman Tekir, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma (Kuruluş Teşkilatı ve Mücadele
1903-1938), İstanbul: Timaş Yayınları, 2020, 298.

140
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

4 - Konya Bölge Müfettişliği: Konya Jandarma Alayı, Bağımsız Niğde


Jandarma Taburu, Bağımsız Kayseri Jandarma Taburu,
Bağımsız Teke (Antalya) Jandarma Taburundan oluşmuştur.
Müfettişlikte; 113 komutan ve subay, 1.260 piyade, 525 süvari,
1.785 er olmak üzere toplam 1.899 jandarma personeli görev
yapmıştır.
5 - Sivas Bölge Müfettişliği: Sivas Jandarma Alayı, Elâzığ Jandarma
Alayı, Bağımsız Canik Taburundan oluşmuştur. Müfettişlikte;
188 komutan ve subay, 2.784 piyade, 866 süvari, 3.650 er olmak
üzere 3.838 jandarma personeli görev yapmıştır.
6 - Adana Bölge Müfettişliği: Adana Jandarma Alayı, Bağımsız İçel
Jandarma Taburu, Bağımsız Maraş Jandarma Taburundan
oluşmuştur. Müfettişlikte; 68 komutan ve subay, 1.310 piyade,
241 süvari, 1.551 er olmak üzere toplam 1.619 jandarma
personeli görev yapmıştır.
7 - Trabzon Bölge Müfettişliği: Trabzon Jandarma Alayı, Erzurum
Jandarma Alayı, Bağımsız Erzincan Taburundan oluşmuştur.
Müfettişlikte; 174 komutan ve subay, 2.600 piyade, 336 süvari,
2.936 er olmak üzere toplam 3.110 jandarma personeli görev
yapmıştır.
8 - Bitlis Bölge Müfettişliği: Van Jandarma Alayı, Bitlis Jandarma
Alayı, Diyarbakır Jandarma Alayından oluşmuştur. 208
komutan ve subay, 2.090 piyade, 1.030 süvari, 3.120 er olmak
üzere toplam 3.328 jandarma personeli görev almıştır. 10
Yukarıdaki verilerden de görüldüğü üzere çoğu müfettişlikte; farklı arazi
koşullarında hareket edebilme kapasitesine sahip olan ve düşmanın
muharebe gücünü kırması bakımından ordunun merkez kuvvetlerinden
sayılan piyade sınıfı ağırlık kazanmıştır. Jandarma er kadrosunun en fazla
olduğu müfettişliğin İstanbul Bölge Müfettişliği olduğu görülmektedir.
Bunun yanında Umum Jandarma Kumandanlığının, en fazla kadroyu
İstanbul Bölge Müfettişliğine tahsis ettiği görülmektedir. Bu durum, Türk
topraklarındaki işgal faaliyetlerinin daha çok İstanbul ve çevresinde
görüldüğüne işaret etmektedir. Aynı zamanda bu durumu, Mondros
Mütarekesi’nin kısıtlayıcı hükümlerine rağmen İtilaflar için büyük
engellerden biri olarak görülen Türk jandarmasını bölgeden

10 Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi: (23 Nisan 1920-29
Ekim 1923), 391-392.

141
Duygu YILMAZ

uzaklaştırma girişimlerine karşı ordunun güçlendirilmesi çabası olarak


değerlendirmek de mümkündür.
1920 yılında kurulan Umum Jandarma Kumandanlığı, bünyesindeki sekiz
bölge müfettişliği dışında kadro sayısı çeşitlilik gösteren imalathane,
depo, subay okulu, acemi er okulu, alay okulları ve hastaneye sahiptir. Bu
birimlerle birlikte 7 Haziran 1920 tarih ve 5 sayılı kanunla Milli Müdafaa-
i Milliye Vekâletine bağlı olarak kurulan seyyar jandarma birliklerini de
anmak gerekir. Seyyar jandarma birlikleri, işgal ve isyan bölgeleri başta
olmak üzere meydana gelen asayişsizlik olaylarının bertaraf edilmesi için
Kuva-yı Milliye birliklerinin olay yerine çağrılması ve cepheden ayrılan
askerlerin boşluğunu fırsat bilen düşmanların daha fazla ilerlemek
suretiyle vatanın müdafaasını zorlaştırmalarına çare olarak
kurulmuştur.11 İlk olarak Ankara ve Sivas’ta kurulması kararlaştırılan
seyyar jandarma birliklerinin piyade ve süvari sınıflarından teşkil
edilmesine süvari ve piyade bölüklerinin 120 er ve iki makinalı tüfekten
oluşmasına karar verilmiştir. 3 Temmuz 1920 tarihinde yapılan meclis
oturumunda seyyar jandarma birliklerine ayrıca asker firarilerinin
yakalanıp birliklerine teslim edilmesi görevi verilmiştir. Ancak bu
birlikler, 10 Şubat 1921 tarihinde yürürlüğe giren 94 sayılı kanunla
kaldırılmıştır. Lağvedilmelerinin gerekçesinde ise cephe ve cephe
gerisinde asayişi sağlayacak yeteri kadar personelin bulunduğu
bildirilmiştir.12

1. Millî Mücadelede Umum Jandarma Kumandanlığının Faaliyetleri


Mondros Mütarekesi’nin ülke genelinde uyguladığı askeri kuvvet
kısıtlaması, herhangi bir komutanlığa bağlı olmayan Kuva-yı Milliye
ruhunu doğurmuş, bu gönüllü birlikler silahlanarak vatanın kurtarılması
için topyekûn bir mücadeleye girişmişlerdir. Topyekûn mücadelenin
içerisinde jandarmalar da yer almıştır. Jandarma Teşkilatının savaş
sırasında üstlendiği sorumluluklar iç güvenlik ve huzurun
sağlanmasından milli güçlerin güçlendirilmesine; Anadolu’nun silah ve
savaş araç gereçlerinin sağlanmasından mevcut kuvvetinin bir kısmının
ordu emrinde savaşa katılmasına ve savaş sırasında meydana gelebilecek

11 BCA,30.18.1.1/1.1.19; Türk İstiklal Harbi: Türk İstiklal Harbinde İdari Faaliyetler, Cilt:
7, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1975, 70.
12 TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt: 2, 100; TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt: 8, 112.

142
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

isyanların bastırılmasından; istihbarat hizmetlerinin yerine getirilmesine


kadar geniş kapsamlıdır. Özellikle ordunun ihtiyaç duyduğu askeri gücün
sağlanması, ulaştırma araçlarının cepheye nakledilmesi, cephe gerisinde
bulunan önem derecesi yüksek tesislerin korunması, yolların emniyet
altına alınması, köy ve kasabalarda halkın can, mal ve ırz güvenliğinin
sağlanması için Türk topraklarında çetecilik faaliyeti içerisinde olan
kesime karşı koyarak Anadolu’da huzursuzlukların giderilmesinde
jandarma büyük rol oynamıştır.13
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından başlayan Yunanlıların
Batı Anadolu’daki saldırıları, 14 Mayıs 1919’a kadar aralıksız sürmüştür.
19 Mayıs’tan 28 Haziran 1919’a kadar Antalya, Fethiye, Marmaris ve
Bodrum’a yerleştirdikleri kuvvet sayısının 3.500’e yükseldiği tespit
edilmiştir. Bununla birlikte İtalyanlar aynı çevreye 150 kişilik bir birlik
konumlandırmıştır. Bu sayı çok geçmeden artmış, Aydın Köprüsü’nden
Kuşadası’na kadar olan Büyük Menderes nehri dolaylarındaki İtalyan
kuvveti Söke’de 800, Kuşadası’nda 500 ve Osmanlı’da 500’ü bulmuştur.
Batı Anadolu’da Yunan ilerleyişine karşı ilk direnme ise 16 Mayıs 1919’da
Urla kasabasında gerçekleşmiştir. İzmir’in işgalinden cesaret alan 800
yerli Rum, Türk köylerine saldırmış ve bölgede yaşayan Türk
vatandaşları öldürmeye ve mallarını yağmalamaya başlamıştır. Kızılca ve
Devedere köylerinde gerçekleşen Rum baskınlarına karşı Urla müftüsü
Ahmet Refik, Belediye Başkanı Hüseyin Bey ve Jandarma Komutanı Ziya
Bey, Kaptan camiindeki silahları ele geçirmişler ve toplam 500 kişilik
kuvvetle Türk mahallerini korumak üzere harekete geçmişlerdir. Türk
köylerinde başlayan Rum kuşatmasına karşı 173. Alay Komutanı Kazım
Bey’in yanına aldığı 18 er ve birkaç jandarma ile kasabayı savunması
sonucu ilk direniş, Rumların geri püskürtmesiyle başarıya ulaşmıştır. Bu
başarının ardından Kuva-yı Milliye ruhu gelişmeye başlamıştır.14
Sivas Kongresi’nde alınan kararlardan biri milis kuvvetlere askeri
depolardan silah ve malzeme yardımı yapılmasıdır. Ancak sivillerden

13 Duygu Yılmaz, “Millî Mücadele Dönemi Askeri Liderlerinin Hatıralarında Jandarma”,


Asayişten Cepheye Millî Mücadelede Jandarma, Ed. İsmail H. Demircioğlu vd, Ankara:
Berikan Yayınevi, 2021, 553-564
14 Yavuz Ercan, “Kuva-yı Milliye’nin Yapısı ve Niteliği Üzerine Bir Tahlil”, İkinci Askeri
Tarih Seminerleri Bildiriler Kitabı, Ankara: Genel Kurmay Askeri Tarih Strateji
Araştırmaları Yayınları, 1965, 229-238; Adnan Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Döneminde
Kuzeybatı Anadolu, Ankara; Genelkurmay Basımevi, 1994, 66.

143
Duygu YILMAZ

oluşan Kuva-yı Milliye birliklerinin bir askeri eğitim almayışı işgal


bölgelerinde Yunan ilerleyişinin durdurulamamasına neden olmuştur.
Dolayısıyla BMM’nin açılmasının hemen ardından toplantılarda Düzenli
Ordu mu? Kuva-yı Milliye mi tartışması sıkça gündeme gelmiştir. 20
Mayıs 1920’de yapılan gizli toplantıda Fevzi Çakmak, Kuva-yı Milliye
birliklerindeki askerlerin yerel kıyafetleriyle kıtalara gönderilmesi ve
düzenli bir ordunun kabiliyetine sahip olamamalarının seyyar jandarma
birliklerinin kurulmasını zorunlu kıldığını dile getirmiştir. Çakmak bu
birlikleri, alay ve taburlar şeklinde örgütleyeceklerini dolayısıyla da
askerlik hayatını öğrenen birliklerin, Yunan ilerlemesini durdurabileceği
inancına sahiptir. Böylelikle düzenli ordunun kurulması için zaman
kazanılacaktır.15
Merkezi İstanbul’da bulunan Umum Jandarma Kumandanlığının birçok
subayı da Anadolu’daki mücadelenin içerisinde yer alarak işgal güçlerine
karşı vatanın savunulmasına girişmişlerdir. İşgal güçlerine karşı verilen
mücadelenin yanında Kumandanlık, BMM’ye karşı isyanların
bastırılması, asker kaçaklarının yakalanması gibi birçok görev icra
ederek hem ülke içinde iç güvenliğini sağlamış hem de düzenli ordu
kurulana kadar Anadolu’da başlayan işgallere karşı Kuva-yı Milliye ile
birlikte hareket etmiştir. Düzenli orduya geçiş sürecinde bazı jandarma
subayları, milli kuvvetleri koordine ederek düşmana karşı çetin
mücadeleler vermişlerdir.16
Mondros Mütarekesi sonrasında işgale uğrayan yerlerden Antep’te, milli
direnişi Kuva-yı Milliye başlatmış, Fransız birliklerin giderek genişlettiği
işgal bölgelerine karşı jandarma subayları halkın bilinçlenmesinde
önemli rol oynamışlardır. Bölgedeki milli kuvvetler Müdafaa-yı Hukuk
Cemiyeti ile iş birliği içinde Anadolu’nun güneyinde başlattıkları direnişle
Fransızlara ağır zayiatlar vererek bölgeden çekilmelerini sağlamışlardır.
Antep’teki direnişin önemli isimleri arasında Jandarma Bölük Komutanı
Yüzbaşı Esad vardır. Yüzbaşının bölgenin kurtarılmasına yönelik
Cemiyetle iş birliği başarılı sonuçlar vermiştir.17 Aynı şekilde Adana ve

15 İzzet Öztoprak, “Düzenli Ordunun Kurulması”, İkinci Askeri Tarih Seminerleri Bildiriler
Kitabı, Ankara: Genel Kurmay Askeri Tarih Strateji Araştırmaları Yayınları, 1965, 261-284.
16 Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi 394-395; Jandarma
Genel Komutanlığı Tarihi, Türk Harp Tarihinde Jandarma, Cilt: 2, Ankara: Jandarma
Genel Komutanlığı, 2002, 131-137.
17 Işık Çanakkale ve İstiklal Savaşında Türk Jandarması, 201.

144
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

çevresinin Fransızlar tarafından işgale uğraması üzerine Jandarma


Yüzbaşı Ali Ratıp Bey, bölgede milis güçler oluşturarak direnişi
başlatmıştır. Tekelioğlu Sinan takma adıyla Kuva-yı Milliye komutasını
ele alan Ali Ratıp, Fransızların Toros dağları üzerinden bölgeye
girmelerini engellemiş, Hacıkırı bölgesinde Fransızlarla girişilen
mücadelede 1.000 kişilik Fransız işgal kuvveti büyük bir zayiatla geri
çekilmek durumunda kalmıştır. Tekelioğlu Sinan Bey, Batı Kilikya Cephe
Komutanlığına atandığı tarihten itibaren bölgedeki gelişmeleri kayıt
altına almıştır. Not aldığı defter incelendiğinde; gelişmeleri günü gününe
yazdığı ve bu kayıtlarda resmî belgelere genişçe yer verdiği
görülmektedir. Hacıkırı’nda Fransızların bozguna uğratıldığı gelişmeyi
ise defterine 2-5 Nisan 1920 tarihi ile düşmüş ve defterinde şu ayrıntıya
yer vermiştir:
“… Dü şmanın Hacıkırı’daki kuvveti 100’ü nizamiye efradı olmak
ü zere 1000’den fazlaydı. Buna karşılık bizim kuvvetimiz ancak 300
silahlı ve 2000 silahsız efrattan ibaretti. Burada hizmet eden
komutanlarımız Yedek Teğ men Kemal, Yedek Teğ men Besim
Efendilerle Karaisalılı Halil Ağ a, Kuşçulu Reşit Ağ a ve Mersin
Grubundan Adil Beylerden ibaretti. Ü ç gün devam eden
muharebeden sonra Hacıkırı zapt edildi. Ü ç şehit, beş yaralı verildi.
Fakat dü şmandan hiçbir kimse kurtulamadı.”18

Mersin ve civarındaki direniş de jandarma komutanları tarafından


başlatılmış olup bölgedeki komutayı ele alan isimler arasında Mersin
Jandarma Tabur Komutanı Yüzbaşı Haydar Bey ve Silifke Jandarma
Komutanı Hasan Hüsnü Bey yer almıştır. Fransızların Mersin’i işgal
etmelerine karşı oluşturulan milli güçlere mevcudu 80 olan jandarma
birliği de katılmıştır.19 Urfa’daki Fransız işgaline karşı başarılı
mücadeleler veren jandarma komutanları arasında Ali Rıza Bey ve Ali
Saip Bey bulunmuştur. Urfa’daki direnişi hazırladığı bir plan
çerçevesinde başlatan Saip Bey, işe bölge halkını Fransız işgalinin

18 Kuvayımilliye Komutanı Tekelioğlu Sinan Bey’in Günlüğü, Ankara: Genelkurmay


Personel Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı Yayınları, 2012, 11;
Didem Konya, “Tekelioğlu Sinan Bey’in Günlüklerinde Batı Kilikya Cephesine Dair
İstihbaratlar ve Bu Çerçevede Alınan Önlemler”, II. Uluslararası Güvenlik Kongresi, 23-
25 Eylül 2021,18.
19 Mümtaz Ulusoy, İstiklal Harbi’nde 2’inci Kolordu (1918-1921), Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 2006, s.12.

145
Duygu YILMAZ

sonuçları hakkında bilgilendirerek girişmiş ve şehirdeki hapishanelerde


tutuklu gençleri silahlandırarak Kuva-yı Milliye’nin güçlenmesini
sağlamıştır. Bununla birlikte bölgedeki aşiret reisleri ile bizzat görüşerek
Urfa’daki direniş için destek almıştır.20
İtalyanlar tarafından işgale uğrayan Fethiye’de direnişi başlatan
isimlerden biri Ulalı Jandarma Yüzbaşı Cavit Bey’dir. Cavit Bey, Kuva-yı
Milliye’nin örgütlenmesinde önemli rol almış, teşkilatın programını
hazırlayarak direnişi sistemli bir şekilde yürütmüştür.21 Çeşitli
bölgelerde direnişi örgütleyen jandarma komutanları aynı zamanda
halka silah dağıtmak suretiyle Kuva-yı Milliye’nin genişlemesine gayret
göstermişlerdir. Ödemiş Jandarma Komutanı Tahir Fethi Özerk
bunlardan biridir. Tahir Bey, İzmir’in işgaline karşı tepki olarak şehrin
ileri gelenlerini bir araya toplamış ve fikri anlamda doğan tepkinin vakit
kaybetmeden eyleme dönüştürülmesi adına askeri silah deposunun
boşaltılması ve ele geçirilen silahların vatanseverlere dağıtılmasına ön
ayak olmuştur. 120 kişilik bir birlik oluşturan Fethi Bey, Ödemiş Kuva-yı
Milliyesi adını verdiği bu gönüllü birliği Yunan kuvvetleri üzerine
göndermiş ve İlk Kurşun Muharebesi’nde Yunanlılar büyük kayıplar
vermişlerdir.22 Ermenilere karşı büyük mücadeleler verilen cephelerden
Doğu Cephesi’nde de jandarma taburları büyük rol oynamış, Rize,
Trabzon ve Gümüşhane’de oluşturulan jandarma taburları, Cephenin
hem lojistik ihtiyaçlarını karşılamış hem de takviye kuvvet olarak
cephede mücadele vermek üzere tertiplenmiştir.23
Millî Mücadele’nin başarıya ulaşmasında BMM’nin kuruluşu hiç şüphesiz
güçlü bir dayanak oluşturmuştur. 23 Nisan 1920’de faaliyetlerine
başlayan Meclis, Anadolu hareketini millet iradesine dayandırarak
mücadeleyi yürütmüştür. Ancak bir taraftan Meclisin açılmasına karşı
tepki duyan halk kitleleri oluşmuş ve bu kitleler çeşitli bölgelerde isyan
çıkarmıştır. Çıkan isyanların bastırılmasında Jandarma Teşkilatına büyük

20 Tekir, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma, 321; Şerif Demir, “Hatıralarla Millî


Mücadele’de Urfa”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 48(2020), 253-269.
21 Emine Pancar, “Fethiye Kuva-yı Milliyesi”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 25(2010), 41-54.
22 Filiz Akın Özcan- Günver Güneş, “Mondros Mütarekesi’nden İlkkurşun Savaşı’na
Ödemiş’te Yaşanan Gelişmeler”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, XIX/Özel
Sayı (2019), 63-104.
23 Türk İstiklal Harbi: Türk İstiklal Harbinde İdari Faaliyetler, 87-88

146
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

görev ve sorumluluklar düşmüş, özellikle merkezden uzak bölgelerde


çıkan isyanların bastırılmasında jandarma birlikleri önemli rol
üstlenmiştir. Ayrıca Pontus isyanında bölge halkının can ve mal
güvenliğinin sağlanmasında jandarma ve polis teşkilatı birlikte hareket
ederek önlem almışlardır.24
Jandarma Teşkilatı, Millî Mücadele Dönemi’nde haberleşme faaliyetleri
içerisinde de önemli rol almıştır. Telgraf yoluyla haberleşmenin
sağlanmasında jandarma şifreleri kullanılmış bu vesileyle önemli
bilgilerin gizli kalması sağlanmıştır. Örneğin Fransızların Urfa’yı işgali
sırasında Urfa Jandarma Tabur Komutanı Binbaşı Ali Rıza Bey, Mustafa
Kemal Paşa’ya gönderdiği 6 Kasım 1919 tarihli telgrafta, işgal
kuvvetlerinin yaklaşık 150 asker ve dört mitralyöz tüfeğine sahip
olduklarını; 23 Kasım 1919’da Diyarbakır’daki 13. Kolordu
Komutanlığına gönderdiği telgrafta ise Fransızların 400 kişilik kuvvete
sahip olduğunu bildirmiştir. Ayrıca yine bu telgrafta Fransızların hareket
noktasının belirlenmesi açısından önemli bir bilgi paylaşmıştır. Telgrafta
Fransızların Suruç’a bağlanan Akabe Boğazı’na iki top mevziisi
yerleştirdikleri hakkında bilgi sunulmuştur.25 Jandarma Teşkilatının
haber alma ve istihbarat faaliyetlerinde bulunarak Anadolu’daki milli
harekete katkısına bir diğer örnek, Karesi Jandarma Alay Kumandanı
Hurşit Bey tarafından Umum Jandarma Kumandanı Albay Kemal Bey’e 18
Mayıs 1919 tarihinde gönderilen raporda görülmektedir. Raporda;
Jandarma Alay Kumandanı Hurşit Bey’in Ayvalık ve civarındaki
gelişmeleri öğrenmek üzere bölgeye istihbarat subayı gönderdiği bilgisi
yer almıştır. Ayrıca raporda Umum Jandarma Kumandanlığına;
Yunanlıların Midilli adasında sevkiyat için hazırlık yaptıkları ve bölgede
yaşayan Rum halkın Yunanlıları destekleme girişimlerinde bulunduğu
bilgisi verilmiştir. Bu bilgilerden yola çıkan Hurşit Bey, bölgede asayişi
garanti etmiştir.26 İstihbarat hizmeti veren bir diğer isim Tahsin Bey’dir.

24 Mesut Çapa, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin Karadeniz Bölgesi’ne Yönelik
Aldığı Tedbirler”, Karadeniz’de İsyan Mübadele ve Propaganda, Ed. İsmail H.
Demircioğlu vd, İstanbul: Yeditepe Yayınları, 2019, 199-214; Rahmi Çiçek, “Milli
Mücadele Dönemi’nde İnebolu, Trabzon ve Samsun Bombardımanları”, Karadeniz’de
İsyan Mübadele ve Propaganda, Ed. İsmail H. Demircioğlu vd, İstanbul: Yeditepe
Yayınları, 2019,183-198.
25 Jandarma Genel Komutanlığı Tarihi, Cilt:2,131-137.
26 Zekeriya Türkmen, Belgelerle Yunan Mezalimi, Ankara: Ocak Yayınları, 2000, 78,

147
Duygu YILMAZ

Denizli’de Sarayköy Jandarma Komutanı olan Yüzbaşı Tahsin Bey’in


emrinde bir istihbarat şubesi vardır. Şube’nin Buldan ve Alaşehir’deki
muhabirleri, bölgenin kurtuluşu için gerekli istihbaratı temin etmekle
görevlendirilmiştir.27
Millî Mücadele sürerken Jandarma Teşkilatı, İstanbul’dan Anadolu’ya
geçerek savaşa katılmak isteyenleri sevk etmek sorumluluğunu
üstlenmiştir. Bu tür faaliyetleri yürüten komutanlardan biri Fevzi
Çakmak’tır. Üsküdar Jandarma Komutanı Binbaşı Remzi Bey ile birlikte
harekete geçen Çakmak, Paşabahçe Jandarma Müfrezesi Komutanı Salih
Bey’in de desteğini alarak 27 Nisan 1920’de Ankara’ya geçmiştir.
Jandarmanın bir diğer hizmeti İstanbul’da kurulan gizli cemiyetlerle iş
birliği yaparak depolardaki silah ve cephanenin ya ele geçirmek suretiyle
ya da satın alınarak deniz yoluyla İnebolu’ya oradan da Ankara’ya sevkini
sağlamaktır. Bununla birlikte sevkiyatın yapılmasında her türlü araç-
gereç jandarma birlikleri tarafından temin edilmiştir.28
Haziran 1920’de Müdafaa-i Milliye Vekâleti tarafından yayımlanan bir
emirle; halkın elinde bulunan her türden silahın 15 gün içinde bucak veya
ilçe jandarma komutanlığına kayıt ettirilmesi zorunluluğu getirilmiş,
jandarma komutanları getirilen silahların sağlam olup olmadığını kontrol
ettikten sonra cinsini ve sayısını sahibinin adıyla kayıt altına almıştır.
Jandarma alay komutanlarına, bölgelerindeki muharebe tüfek ve fişeğin
cinsini ve sayısını bağlı olduğu kolordu komutanlıklarına bildirmeleri
sorumluluğu da verilmiştir.29 25 Haziran 1920 tarihinde Vekâlet
tarafından yayımlanan bir diğer emirde ise Doğu’dan gelecek silah ve
cephanenin korunması Kayseri-Ankara ve Kayseri Sivas karayollarının
emniyeti ve asayişinin korunması görevi, Sarkışla’da bulunan mevcudu
30 olan atlı bir birlik ile jandarmalara verilmiştir.30
Anadolu’daki cemiyetlerin örgütlenmesinde jandarma subayları önemli
görevler üstlenmişler aynı zamanda bu dönemde kurulan birçok
cemiyetin başkanlığını yapmışlardır. Bunlardan biri Sinop’ta kurulan

27 Hamit Pehlivanlı, Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Tedkik Heyeti Amirlikleri, Ankara;


Genelkurmay Basımevi, 1993, 20.
28 Tekir, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma, 314-317; Türk İstiklal Harbi: Türk İstiklal
Harbinde İdari Faaliyetler, 36.
29 Türk İstiklal Harbi: Türk İstiklal Harbinde İdari Faaliyetler, 75.
30 Türk İstiklal Harbi: Türk İstiklal Harbinde İdari Faaliyetler, 237.

148
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

Müdafaa-i Hukuk Cemiyetidir. Cemiyetin başkanlığını Jandarma Yüzbaşı


Rıza Vamık Uras yürütmüştür.31 Millî Mücadeleye destek vermek üzere
çalışmalar yürüten bir diğer dernek, Kastamonu’da teşkil olunan Cide
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’dir. Cemiyetin azalarından biri Jandarma
komutanı Yüzbaşı Asım’dır.32
Jandarma Teşkilatının savaş sırasında yaralananların hastaneye ve hava
değişimi için memleketlerine gönderilenlerin sevkinde de görev ve
sorumlulukları olmuştur. Savaş sırasında malul olan veya herhangi bir
sebepten dolayı savaşamayacak güçte olan zayıf erlerin memleketlerine
sevk edilmesinde yaşanan zorluklar sebebiyle Müdafaa-i Milliye Vekaleti
tarafından 22 Eylül 1920 tarihinde Sevki Mecruhin ve Zuafa Yaralı ve
Zayıfları Yollama Talimatı33 hazırlanmıştır. Talimatnameye göre zayıf
erler ve malullerin memleketlerine sevkinde kullanılacak araçların temin
edilmesi bölgenin mülki amiri ile jandarma ve belediyelerin ortak
sorumluluğuna verilmiştir. Talimatnamede ayrıca zayıflar ve hava
değişimi ile memleketlerine gidecek erlerin kafileler halinde sevk
edilmesi ve sevkin düzenli bir şekilde gerçekleşmesi askeralma daire
başkanlarının mahalli jandarma komutanı ile koordineli çalışmaları ile
gerçekleşeceği bildirilmiştir.34
Millî Mücadele süreci içerisinde İnönü Meydan Muharebeleri, düzenli
orduyla kazanılan ilk zafer olması bakımından önemlidir. Muharebelerin
Türk ordusuna getirdiği zafer sonucu Yunan ordusu birçok silah,
malzeme ve mühimmatı terk ederek Bursa’ya doğru çekilmiştir. 24. Fırka

31 Rıza Vamık Bey, 1877 yılında Manastır’da doğmuştur. İstanbul Jandarma Subay
Okulu’ndan mezun olmuş, askerlik görevini binbaşı olarak yürütmüştür. Ardından
3.Ordu’da 17. Alay Süvari Bölük Komutanlığı yapmıştır. Beyrut Yenier Okulunda
süvari öğretmenliği, Şarkikarahisar Jandarma Tabur Komutanlığı gibi görevlerde de
bulunan Rıza Vamık Bey, Millî Mücadele Dönemi’nde kurulan Sinop Müdâfaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin kurucusu ve aynı zamanda da başkanlığını yürütmüştür. TBMM 1.
Dönem Sinop Milletvekilliği de yapan Rıza Bey, 30 Ocak 1946’da hayatını
kaybetmiştir. TBMM Albümü, Cilt:1, (1920-1950), Ankara: TBMM Basın ve Halkla
İlişkiler Müdürlüğü Yayınları No: 1, 2010, 56.
32 Adem Köprülüoğlu, Kastamonu Vilayet Gazetesinde Milli Mücadelenin Yansımaları,
Yüksek Lisans Tezi İstanbul Üniversitesi, Atatürk ilkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü,
2007, 57.
33 Fuat İnce, İstiklal Harbi’nde Türk Askerî Sağlık Hizmetleri, Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2016, 67.
34 Türk İstiklal Harbi: Türk İstiklal Harbinde İdari Faaliyetler, 522.

149
Duygu YILMAZ

Kumandanlığı tarafından 17 Şubat 1921 tarihinde Fırka Kumandanı


Mehmet Hulusi tarafından hazırlanan 1106 numaralı Beyannamede;
Yunanlıların Bursa cephesinde taarruz hazırlıkları içerisinde
bulunduğuna işaret edilmiş, 10 Ocak 1921 tarihine denk gelen bu
girişimde Türk askerinin başka bölgelerde muharebe etmesi dolayısıyla
da Bursa ve civarında Yunan ordusuna nispeten az sayıda Türk askeri
bulunmasına rağmen Yunanlıların bu girişiminin engellendiği
bildirilmiştir. Türk askerinin bu başarısını pekiştirmek için bölgede
bulunan mülki ve idari amirler ile jandarmalar harekete geçmiştir.
İnegöl-Yenişehir arasında düşman taarruzundan perişan olan ahalinin
hayvanları, erzak, çeşitli eşya ve paralarının güvenli bir yere nakledilmesi
jandarma nezaretinde gerçekleşmiştir. Sevkin gerçekleştirilmesi için
Çukurhisar tarafına jandarmalar gönderilmiş, ahalinin bölgeye kesin
olarak yerleşmeleri ve bu esnada ihtiyaç duyulan her türlü araç ve
eşyanın, sahibine bedeli ödenmek suretiyle verileceği bildirilmiştir.
Ayrıca nakil ve yerleşme işlerinin eksiksiz yerine getirilmesinin
jandarmaların kontrolünde olacağı; düşmanla iş birliği yapanlar,
casusluk girişiminde bulunan veya firar eden erler ile firarinin yerini
bildiği halde haber verme sorumluluğunu yerine getirmeyenler için cezai
yaptırım uygulanacağı duyurulmuştur. Bu önlemlerle birlikte düşman
ordularının bölgeye ayak basması durumunda mülki memurlarla iş birliği
halinde olan jandarmalar; telgraf memurlarının vazifelerini
yapabilmeleri için güvenli ortamı sağlamak, şifreli ve gizli her türlü evrakı
korumak ve telgrafhanenin düşman işgaline uğramasına engel olmak
üzere görevlendirilmiştir. Yeni bir telgrafhanenin tesis edilmesi lüzum
eder ise zaman geçirmeden kıta kumandanlarına müracaat edileceği
bildirilmiş ve jandarmalara, düşmanın her bir hareketinin takip edilmesi
emri verilmiştir. Her mahallin jandarması kendi amirleri ve emri
altındaki tüm personelle birlikte beyannameki emirleri uygulamakla
mükellef kılınmıştır. Beyanname; Söğüt Kaymakamlığı, Söğütlü askerlik
şubesi ve Söğüt Jandarma Kumandanlığı, İnönü ve Bozöyük Nahiye
Müdüriyeti ve bölgedeki fırka kıtaatına gönderilmiştir.35
II. İnönü’de zafer kazanılmasının ardından İtalyan kuvvetleri, 25 Mayıs
1921’de Marmaris ve 1 Haziran 1921 tarihinde Antalya dolaylarından

35 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 55, Mart 1966, 59-60.

150
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

çekilmişler, Sakarya’da kazanılan zaferle birlikte 13 Nisan 1922


tarihinden itibaren Söke’yi boşaltmaya başlamışlardır. İtalyanların terk
ettikleri bölgelerin Yunan kuvvetleri tarafından işgal edileceği haberinin
alınması üzerine Batı Cephesi Komutanlığı, Söke Jandarma Taburunun,
orduya takviye olarak Batı Cephesi emrine girmesini kararlaştırmıştır.
İtalyanların Naipli, Gümüşköy, Tekin, Mursallı, Argavlı-Ormanlı-
Karaağaçlı karakolları Söke Jandarma Taburu tarafından işgal edilerek
Yunan kuvvetlerinin girişimleri engellenmiştir. Ancak İtalyanların
çekilmesiyle birlikte söz konusu bölgeleri işgale başlayan Yunanlılar,
demiryolları aracılığıyla getirdikleri iki piyade taburu, bir makineli tüfek
bölüğü ve bir süvari bölüğünü taarruza geçirerek bölgedeki Türk
jandarma taburunu ağır bir çarpışmanın içine çekmişler, çeşitli ilçelerden
takviye gelen 300 jandarma erine rağmen sayıca üstün olan Yunan
kuvvetleri karşısında ağır kayıplar vermek istemeyen jandarma taburu
Menderes nehri güneyine çekilmek durumunda kalmıştır. 30 Nisan
1922’de ise Söke tamamen Yunan işgaline maruz kalmıştır. Gittikçe
genişleyen işgal hareketleri karşısında geri çekilmek durumunda kalan
Türk jandarmaları, çekildikleri Menderes nehrinin güneyinde savunma
planları hazırlamaya devam ettikleri gibi bölgedeki Rumların ayaklanma
girişimlerini de bastırmışlardır. Türk köylerini basarak halkı katleden ve
halkın mallarına el koyan Rum çetelerinin faaliyetleri de jandarma
tarafından bertaraf edilmiştir.36
8 Ağustos 1921’de Başkomutanlık Kalemi kurularak orduyu ilgilendiren
her türlü işlem bu kalem tarafından yürütülmeye başlanmış ancak 13
Eylül 1921’de alınan yeni karar gereği Kalem kaldırılmıştır. Başkomutan,
Müdafaa-i Milliye Vekaleti ve Genel Kurmay Başkanlığı ile doğrudan
temaslarda bulunmak suretiyle orduya ait işleri yürütmeye başlamıştır.
Başkomutanlığa bağlı olmak üzere Batı Cephesi Komutanlığı, Doğu
Cephesi Komutanlığı, Elcezire Cephesi Komutanlığı, Adana Komutanlığı,
Antep bölgesinde bağlı birlikler, Merkez Ordusu Komutanlığı, Kastamonu
Havalisi Komutanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı emri altında görev
yürüten 16. Piyade Tümeni kurulmuştur. Mirliva Kazım Fikri Paşa
(Özalp)37 komutasındaki 3. Kolordu’nun bağlı birliklerine 1 Kasım 1921

36 Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz), Cilt: 2
Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1994, 157.
37 Kazım Fikri Özalp: 1882 yılında Köprülü’de doğmuştur. 14 Mart 1900 tarihinde girdiği
Harp Okulu’ndan 6 Aralık 1902’de mezun olmuştur. 5 Kasım 1905’te Harp

151
Duygu YILMAZ

tarihinde bir süvari jandarma takımı takviye edilmiştir.38 Kocaeli


yarımadasında da bir jandarma bölüğünün konumlandığı ve bu bölüğe
bağlı hudut karakollarının bulunduğu bilinmektedir.39 Ancak kaçak
olaylarının artması ve geri hizmetlerde ihtiyaç fazlası personel bulunması
nedeniyle jandarmanın ordu birliklerine takviyesine son verilmesi
kararlaştırılmıştır.40

2. 1922 Yılında Gerçekleşen Olaylar Çerçevesinde Jandarma


Anadolu’ya büyük ümitlerle giren Yunanlıların art arda yaşadıkları
mağlubiyetlerle Sakarya Nehrinin batısına çekilmesinin ardından Türk
ordusu, Büyük Taarruz hazırlıklarına başlamıştır. Yurdun tamamen
kurtarılması adına başlatılan hazırlıklar içerisinde ordunun
ihtiyaçlarının tespit edilmesi büyük önem arz etmiştir. Sakarya’dan
çekilerek Eskişehir-Afyon hattına yerleşen Yunan ordusuna karşı
yürütülen taarruz hazırlıkları yaklaşık bir yıl sürmüş, seferberliğin ilan
edilmesiyle birlikte askerlerin eğitimi üzerinde önemle durulmuştur.
Doğu ve Güney cephelerindeki birlikler Kocaeli bölgesine kaydırılmış,
İstanbul’daki depolardan ele geçirilen silahlar Karadeniz yoluyla önce
İnebolu’ya oradan da Çankırı üzerinden Ankara’ya taşınmıştır.41
Taarruz hazırlıkları sırasında jandarma birlikleri, büyük yetki ve
sorumluluklar almıştır. Batı Cephesi; 1. ve 2. Ordu, bir süvari kolordusu
ve Kocaeli grubundan oluşmuştur. Kocaeli Grubu’nda yer alarak İznik
Gölü’nün kuzeydoğusundan Vezirhan’a kadar uzanan hatta konumlanan
18. Tümen, süvari bölüğünden oluşmuştur. Bölük içerisinde yer alan
jandarma ve gönüllü halk Vezirhan’dan Akçasu’ya kadar bölgenin
gözetlenmesinden sorumlu olmuştur. Ocak 1922’de alınan kararla
Gemlik bölgesinde gözetleme görevi, jandarma birliklerine verilmiştir.
Aynı tarihte İznik Gölü kuzeyinde; Yeniköydoğusu-Kerametbatısı

Akademisi’ni mümtaz yüzbaşı olarak tamamlamıştır. Çeşitli askeri görevlerde


bulunan Kazım Fikri Bey, jandarma olarak ilk görevini 29 Kasım 1911 tarihinde
Selanik Jandarma Alayı Takip Tabur Komutanı olarak almıştır. 17 Mart 1914 tarihinde
Van Jandarma Alay Komutanı ve 26 Mart 1915’te Seyyar Jandarma Tümen Komutanı
olarak görev yapmıştır. 6 Haziran 1968’de hayatını kaybetmiştir. Türk İstiklal Harbi
Komutan Biyografileri, 186.
38 Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz), 26.
39 Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz), 33.
40 Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz), 88.
41 Kâ zım Özalp, Millî Mücadele, 1919-1922, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1998, 229.

152
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

kesimleri, 18. Tümen’in Hücum Taburu ve Esadiye-Elmalı-Gacik çevresi


ve batısı Yalova Bölüğü ve jandarma birliklerinin sorumluluğuna
verilmiştir. Yunanlıların Türk ordusunun durumu hakkında yaptığı
araştırmalar, Kocaeli bölgesinde ve Geyve’de bulunan 12. Kolordu da çok
sayıda jandarma birliğinin bulunduğuna işaret etmiş, dolayısıyla Yunan
kuvvetleri jandarmalarını Türk jandarmasına yakın bir güzergaha
konumlamıştır. Karargâhı İzmit’te bulunan ve Albay Halit tarafından
komuta edilen 12. Kolordu; üç piyade tümeni, bir süvari alayı ve bir
jandarma taburundan kurulmuştur. Bunlardan 19. ve 20. Tümen
Kocaeli’de 18. Tümen Mekece’de, 36. Süvari Alayı Osmaneli’de ve
Jandarma Taburu Gölpazarı’da yer almıştır.42
Jandarma birlikleri, Batı Cephesi’nin tertibi içerisinde gözetleme görevini
yerine getirmek üzere Aşağı Kocadere’nin güneyi ve Gökdere’nin güney
hattında konumlarını almışlardır. Karargâhı İshaklı’da bulunan 1.
Kolordu’ya bağlı Aydın Bölge Komutanlığı ile jandarma birlikleri ise
Yamalak batısından Tatarlı doğusuna kadar olan Menderes Nehri kıyı
kesimindeki geçitleri gözetleme sorumluluğu üstlenmiştir. Dört bölüklü
bir jandarma taburu ise Tatarlı’dan Menderes nehrine kadar olan
geçitlerin ve Akbük limanına kadar uzanan kıyı bölgesinin korunması
sorumluluğuyla söz konusu bölgeye gönderilmiştir.43
16 Haziran 1922’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz
kararı vermesinin ardından, Müdafaa-i Milliye Vekâleti Başkanı Kazım
Paşa ile birlikte Sarıköy’e gelmiş, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın
da bölgeye gelmesiyle taarruz hazırlıklarının hızlandırılmasına karar
vermişlerdir. Birlikler hazırlıkların hızlandırılması emrini aldıktan
hemen sonra Yunan ordusunun girişebileceği her türlü harekâta karşı
gerekli önlemleri almaya başlamışlardır. Hazırlık döneminde Türk milli
kuvvetleri, cephe gerisindeki Yunan kuvvetlerine karşı baskınlar
düzenleyerek harekât alanlarını kısıtlamışlardır.44
29 Temmuz 1922’de asayişi düzenlemeyi bahane ederek Sarıköy
Çiftliği’ne doğru ilerleyen 300 kişilik Girit jandarma birliği, Türk
jandarma birlikleri ve karakollarının ateşleriyle karşılaşmış ve geri
çekilmek zorunda kalmıştır.45 Taarruz hazırlıkları sürerken dışarıdan

42 Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz), 117, 149, 166.
43 Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz), 184.
44 Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz), 261, 267
45 Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz), 227

153
Duygu YILMAZ

silah satın alma işlerinin zorlaşması üzerine jandarma birliklerinde


bulunan bütün silah ve cephanenin Batı Cephesi’ne aktarılmasına karar
verilmiştir. Bir taraftan İstanbul Hükümeti diğer taraftan İtilaf Devletleri
ve Yunanlıların propagandaları ordudaki bir kısım erlerin görevlerini
terk etmelerine sebep olmuş, bu durum karşısında Batı Cephesi
Komutanlığı, Konya ve Ankara Süvari Alayları, jandarma birliklerinin
yardımını alarak kaçakçılık olaylarını önlemeye çalışmıştır. Yürütülen
çalışmalar sonucu kaçak erlerin büyük bir kısmı jandarmalar tarafından
yakalanarak birliklerine geri gönderilmiştir.46
Taarruz hazırlıklarının tamamlanmasının ardından Mustafa Kemal Paşa,
20 Ağustos 1922’de, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Cephe
Komutanı İsmet Paşa ile Batı Cephesi Komutanlığında bir araya gelmiş,
hazırlanan harekât planı esaslarına göre 24 Ağustos 1922’de Akarçay ve
Ahır dağları arasında toplanılmasıyla taarruz emri verilmiştir. 26 Ağustos
1922’de saat 04.30’da Türk topçusunun ateşi taarruzu başlatmıştır.47
26 Ağustos’ta başlayan harekât, yurdun tamamen kurtarılması ve barışın
sağlanmasına yönelik olmuştur. Türk ordusu bu taarruzla Yunan
kuvvetlerinin imha edilmesini hedefleyerek zafer adımları atmış ve
Türkiye bu zaferle uluslararası ortamda eşit ve bağımsız bir devlet olarak
yer almayı amaçlamıştır.48 Savaş sürerken Batı Cephesi Komutanlığı
emniyetin sağlanmasına yönelik her türlü önlemi almış ve bu önlemlerin
uygulanmasında jandarma birlikleri önemli roller üstlenmişlerdir. 1
Eylül 1922’de İzmir’in işgaliyle beraber hükümet, şehirde asayiş ve
inzibatı korumak üzere 1. Ordunun tayin edeceği bir birliğin İzmir’e
gönderilmesini kararlaştırmıştır.49 6 Eylül 1922 tarihinde 1.Ordu
Kumandanlığından Batı Cephesi Kumandanlığına çekilen telgrafta;
İzmir’in işgalden kurtarılmasını takiben şehir içerisinde tertiplenecek
birliklerin bir an önce belirlenmesi gerektiği bildirilmiştir. Birliklere
verilecek subayların daha çok jandarma ve polis olmasının icap ettiği ve
bunlar arasından İzmir şehrini iyi tanıyanların tercih edileceği
belirtilmiştir.50

46 Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz), 287.
47 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 97, Ocak 1994,340.
48 İsmet Görgülü, Büyük Taarruz, Ankara: Genelkurmay Basımevi,1992, 41-44.
49 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 62, Aralık 1967, 339.
50 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 98, Haziran 1994, 30.

154
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

Müdafaa-i Milliye Vekili Refet Paşa51 tarafından 8 Eylül 1921 tarihinde


Başkumandanlığa gönderilen telgrafta; firar edenlerin sayısının çoğaldığı
ve firarilerin beraberlerinde götürdükleri hafif ve ağır makineli tüfekler
ile Ankara’nın batısına ve güneyine kaçtıkları bildirilmiştir. Sakarya
civarlarında bulunan Gerede Jandarma Karakolunu çerkezlerden
oluşan100 kişilik bir çete ile basan firariler, jandarmaları esir almıştır. Bu
olayın ardından bir kısım er ile takviye bir jandarma alayı Kırşehir-
Kayseri; diğer bir jandarma alayı da Yahşihan-Yozgat yollarının
güvenliğini sağlamak ve Keskin jandarma kuvvetleri de Kızılırmak
geçitlerinin güvenliğini sağlamak üzere görevlendirilmiştir. Bununla
birlikte Bâlâ ile Koçhisar arasındaki eşkıyanın yakalanması için Ankara
Kumandanlığı emri altında bir süvari alayı ve bir jandarma birliği bölgeye
gönderilmiştir. Ayrıca Sincanköy Karagedik hattında bulunan bir tabur,
firarilere karşı perde hattı oluşturmuştur. Refet Paşa, firari akınlarının
çoğaldığını ve mevcut tertibatla firarilere karşı kesin bir başarı
yakalamanın mümkün olmadığını bildirmesi üzerine yaklaşık 100 atlı
süvariye; Bilecik ve Eskişehir jandarmalarının takviye olarak
gönderilmesini talep etmiştir.52
9 Eylül 1922 tarihinde saat 10.00’da 5. Kolordu tarafından İzmir hafif bir
çarpışmayla ve birçok harp malzemesiyle birlikte ele geçirilmiştir.
İzmir’in teslim alınmasıyla bir kısım Yunan askeri esir alınmış bir kısım
Yunan askeri de Urla’ya kaçmıştır.53 Batı Cephesi Komutanı 9 Eylül
1922’de saat 20.00’de bütün birliklere İzmir’in Yunanlılardan geri
alındığını bildirerek Kocaeli Grubuna; düşmana şiddetle taarruza devam
etmesini ve 10 Eylül’den itibaren İzmir kışlasında bulunacak olan cephe
karargâhı ile sıkı telgraf irtibatının sağlanmasını bildirmiştir. Aynı

51 Refet Bele: 1881 yılında Selanik’te doğan İbrahim Refet BELE, 13 Mart 1896’da girdiği
Harp Okulu’ndan 13 Ocak 1899’da mezun olmuştur. 12 Şubat 1905’te Selanik Merkez
Jandarma Taburu Vodina Bölüğünde görev alan Refet Bey, 13 Eylül 1909 tarihinde
Harp Akademisi’ne girerek askeri eğitimine devam etmiştir. Akademiden 1 Kasım
1912 tarihinde birincilikle mezun olmuş ve 5 Eylül 1913’te Edirne Jandarma Alay
Komutanı ve Ordu Sahra Jandarma Komutanı olarak görev yapmıştır. Jandarma
Komutanlığı yanında orduda birçok görev ve sorumluluklar yüklenmiştir. 9 Ekim
1922 tarihinde TBMM Hükümeti tarafından İstanbul Mümessilliğine atanmış ve Doğu
Trakya’nın teslim alınmasıyla görevlendirilmiştir. Türk İstiklal Harbi Komutan
Biyografileri, 98.
52 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 131, Temmuz 2013, 255.
53 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 98, Haziran 1994, 89.

155
Duygu YILMAZ

zamanda yedi maddelik bir emir yayımlatmıştır. Emirdeki maddelerden


biri şöyledir:54 2’nci Ordu, 6’ncı Kolordusu ile Akhisar’da toplanacak ve son
verilecek emre kadar Akhisar civarında istirahat edecektir. Bulunduğu
bölgede birliklerini 10 Eylül’de istirahat ettirmesi orduya bırakılmıştır.
Bundan sonra 6’ncı Kolordu’nun Balıkesir’e yöneltilmesi 3’ncü Kolordu’nun
da ordu emrine verilmesi kararlaştırılmıştır. 2’nci Ordu Akhisar mıntıka-
sında istirahat ederken Balıkesir ve Bandırma’ya doğru, ahaliden seçilmiş̧
kimselerden mahallî hükûmet kurmak ve geçici olarak yerli jandarma
teşkil ettirmek ve Bandırma’ya kadar demir yolunu açmak, disiplini temin
etmek gibi teşebbüslerde bulunacaktır.55 Bu maddede asayişin temini için
tamamen Türklerden oluşan bir jandarma birliğinin kurulmasının önemi
vurgulanmıştır. 10 Eylül 1922’de Akhisar’a yönelen 2. Ordu bölgede
istirahate çekilirken Balıkesir ve Bandırma’da geçici bir jandarma birliği
teşkil edilmiş ve birlik, Bandırma’ya kadar uzanan demiryolu hattını
açmak ve bölgede asayişi temin etmek üzere görevlendirilmiştir.56
12 Eylül 1922 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, millete seslenerek
Anadolu’daki zaferi şu sözlerle tebrik etmiştir: Büyük Türk Milleti…
Ordularımızın kabiliyet ve kudreti düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza
emniyet verecek bir kemal ile tezahür etti. Millet orduları on dört gün
zarfında büyük bir düşman ordusunu imha ettiler. Dört yüz kilometrelik
fasılasız bir takip yaptılar. Anadolu’daki bütün memalik-i müstevliyemizi
istirdat eylediler. Bu büyük zafer münhasıran senin eserindir. Çünkü
İzmir’imizi ihtirasat-ı siyasiye neticesinde adeta memnunen düşmana
teslim eden heyetlerle milletin hiçbir münasebeti yoktu. Bursa’mızı istila
eden Yunan kuvvetleri ise ancak imparatorluğun askeri teşkilatıyla tevhid-
i amal ve tevhid-i harekât ederek muvaffak olmuşlardı. Vatanın halâsı
milletin rey ve iradesi kendi mukarreratı üzerinde bila kayd-ü şart hâkim
olduğu zamandan başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla
müspet ve kati neticelere ermiştir. Büyük ve Necip Türk Milleti,
Anadolu’nun halâsı zaferini tebrik ederken sana İzmir’den Bursa’dan,
Akdeniz ufuklarından ordularının selâmını da takdim ediyorum.57 18 Eylül
1922’de son bulan savaş sonunda Batı Anadolu işgalden kurtarılmıştır.

54 Türk İstiklal Harbi, (Büyük Taarruzda Takip Harekâtı), Cilt: 2, Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1995, 179; Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı:98, Haziran 1994, 89.
55 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı:64, Haziran 1968, 111.
56 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı:98, Haziran 1994, 89.
57 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı:64, Haziran 1968, 141.

156
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

Barış için uygun bir zemin bulunmaması durumunda Türk ordusunun


yeni bir harekâta yöneleceğinden endişe duyan İtilaf Devletleri,
Çanakkale’de bulundurduğu iki piyade taburu ve bir de topçu bataryasını
Çanakkale’nin savunulması için tertiplemek üzere harekete geçirmiş,
anlaşmaya varılması durumunda bölgede uzun süre kalmayacağını
duyurmuştur. Çanakkale’de başında İngiliz bir subayın bulunduğu
İstanbul Hükümeti’ne bağlı Türk jandarması, TBMM’nin kazandığı askeri
zaferden cesaret alarak ne İngilizlere ne de Osmanlı Hükümeti’ne itaat
etmeyen bir tutum sergilemiş, özellikle İngilizlerle ilgili istihbaratın
toplanmasında TBMM ordularına büyük faydası olmuştur.58
20 Eylül 1922 tarihli 2. Ordu Kumandanlığının 2. Süvari Tümeni,
Çanakkale Jandarma Taburundan sağladığı istihbarat şöyledir:
“İngilizler Nara burnundan Kepez köyüne kadar tel örgülü̈ siperler
yapmaktadır. İngilizler her gün uçakla keşif yapmaktadırlar. 18
Eylül 1922 günü̈ milliyeti anlaşılamayan iki uçağın Ayvalık-Ayazma
istikametinde uçtuğu gözlenmiştir. İngilizler eski Yunan ara hattını
savunmak niyetinde olduklarını soyluyorlar. Ezine'nin bir
kilometre kuzeyindeki Sarıçalı' da 100 kişilik bir İngiliz süvari
birliği bulunmaktadır." 59
27 Eylül 1922 tarihinde Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa, İtilaf
Devletleri ile ateşkes imzalamak üzere Mudanya’ya doğru hareket
edeceğini bildirmiştir. 2. Süvari Fırkasının raporlarından Çanakkale ve
civarındaki ahalinin çeşitli işkencelere maruz kaldığının haber alınması
üzerine Fırkaya, bölgedeki herhangi bir tahrik harekâtına karşı Biga-
Bayramiç-Ezine hattında gerekli önlemleri almasını emredilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa ise 28 Eylül 1922 tarihinde yola çıkarak Akhisar’a
kadar tren yoluyla oradan otomobille Balıkesir’e gelip bir gece
konaklamış ve 29 Eylül 1922’de ise Mudanya’ya ulaşmıştır. Bu sırada Batı
Cephesi Kumandanı İsmet Paşa, 2. Ordu Kumandanlığına müzakere için
binaların hazır duruma getirilmesini bildirmiştir.60 İsmet Paşa, 30 Eylül
1922 tarihinde ise Trakya’nın tahliyesini gerçekleştirilmek üzere
görevlendirilmiş, bu gelişmenin ardından Batı Cephesi’nde birlikte görev
yaptığı komutanlardan birkaçıyla Karaağaç’a hareket edeceğini telgrafla
1. Ordu, 2. Ordu ve 5. Kolordu Kumandanlıklarına bildirmiştir. 61

58 Türk İstiklal Harbi, (Büyük Taarruzda Takip Harekâtı), 42, 73.


59 Türk İstiklal Harbi, (Büyük Taarruzda Takip Harekâtı), 273.
60 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 65, Eylül 1968, 247.
61 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 65, Eylül 1968, 265.

157
Duygu YILMAZ

Yunanlıların Anadolu’da yaşadığı mağlubiyet ve TBMM Hükümeti ile


yapmak istediği barış, tarafları Mudanya’da bir araya getirmiştir. Millî
Mücadele’nin her aşamasında olduğu gibi yapılacak barış için de eşitliğe
ve adalete dayanacak bir zemin arayan Türkiye, Doğu Trakya’nın
anavatana dâhil edilmesi adına ilk adımını 3 Ekim’de 1922’de atarak Batı
Cephesi Kumandanı İsmet Paşa başkanlığında bir heyeti Mudanya’ya
göndermiştir. Türk jandarmasının İstanbul’a girmesi ve Anadolu’daki
tarihi emelleri son bulan Yunan işgal kuvvetlerinin Doğu Trakya’dan
çıkarılmasıyla Misak-ı Millî ile çizilen sınırlara büyük oranda ulaşılmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, İtilaf Devletleri ile yapılacak barış görüşmelerinin
esaslarını Yunanlıların işgal ettiği bölgelerden bir an evvel çekilmesi
şartıyla kabul edeceğini şu sözlerle dile getirmiştir: “Ateşkesmeyi ilke
olarak kabul ettik. Ama ana koşul olarak ateşkes anlaşmasıyla birlikte
boşaltma işine hemen başlanmasını çok gerekli gördük. Ateşkes
anlaşmasının süresini Anadolu’nun boşaltma işi bittiği zaman barışla ilgili
ön görüşmeler sonuçlanmamış olursa anlaşmanın kendiliğinden üç ay daha
uzatılmasını kabul ettik.”62
İzmir ve Bursa’nın işgalden kurtarılmasından sonra taarruzu diplomatik
masada zaferle taçlandıran Mudanya Mütarekesi, Edirne ve Doğu
Trakya’daki İtilaf ordularının bölgeden tahliyesine resmiyet
kazandırmıştır. 3 Ekim’de Mudanya’ya giden İsmet Paşa Erkan-ı Harbiye
Reisi Fevzi Çakmak ile Türk heyetini oluşturmuştur. Yunan ordusunun
Trakya’dan çekileceği hattın belirlenmesi gündemiyle yapılan 3 Ekim
1922 tarihli ilk toplantıda; bölgede çıkabilecek herhangi bir karışıklığı
önlemek ve güvenliğin devamını sağlamak üzere kararlar alınmıştır. 30
gün içinde tahliyesinin tamamlanması hedeflenen Trakya’da sayısı
Ankara Hükümeti tarafından belirlenecek milli bir jandarma birliğinin
bulundurulması planlanmıştır. Birlik, Yunanlıların boşaltacağı arazide
idari işlerin aksamaması ve güvenliğin sağlanması adına
teşkilatlandırılmıştır. Ayrıca Türk jandarmasının, Trakya’nın devir
işlemlerini yürütmek üzere oluşturulan heyetlere yardımcı olması
bildirilmiştir. Devir işlerinde anlaşmaya varılmasına rağmen sınır kabul
edilen Meriç Nehrinin doğusunda bırakılacak askeri güç hususunda
anlaşmaya varılamaması üzerine 4-5 Ekim 1922 tarihinde ikinci bir

62 Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk-Söylev, Cilt: 2, 1920-1927, Ankara: TTK Basımevi,
1984, 871.

158
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

toplantı yapılmıştır. Söz konusu tarihte Mudanya Limanı’nda tekrar bir


araya gelen İtilaf Devletleri delegeleri, uzun süren müzakerelerde,
Türkiye’ye “Trakya’daki memurlarımıza katılacak jandarma sayısının
sınırlandırılması” ifadesini “Ankara Hükümeti memurlarına mahalli
güvenlik ve düzenin korunması için kesin olarak gereken sayıda milli
jandarma katılacaktır.” şeklinde değiştirmeyi teklif etmiştir. Türkiye bu
ifadeden kendisine kontrol yetkisi verilmediği yorumunu çıkarmış ve
İtilaf delegelerinin bu değerlendirmeyi onaylamaları üzerine bir sonuca
bağlanamayan toplantı dağılmıştır.63
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından 5 Ekim 1922 tarihinde
Mudanya’ya gönderilen talimatnamede; Yunan ordusunun Doğu
Trakya’yı 30 içinde boşaltması ve Yunanlıların bölgeden tahliye
edilmesinin ardından Türk idaresinin kurulmasının zorunlu olduğu dile
getirilmiştir. Toplantılarda Türkiye’nin menfaatlerine uymayan
tartışmalar sürerken İngilizlerin Çanakkale Boğazı’na kuvvetlerini
yığdığı ve işgal alanlarını tel örgülerle çevrelediği; Yunanlıların ise
Trakya’da oluşturduğu komutalarla yeni saldırılara hazırlandığı ve
bölgedeki Türklere türlü işkencelerde bulundukları haberi alınmıştır. Bu
gelişme neticesinde Mustafa Kemal Paşa, bölgeyi teslim almak üzere
hemen harekete geçilmesini emretmiştir. Ancak yeni harekâttan endişe
duyan İstanbul’daki İngiliz ve Fransız delegeler, İsmet Paşa’ya
gönderdikleri telgrafta anlaşmaya varmak üzere Mudanya’ya hareket
edeceklerini bildirmişlerdir.64
Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa tarafından 9 Ekim 1922 tarihinde
Ordu ve Kolordu Kumandanlıklarına gönderilen telgrafta; Yunan
ordusunun Trakya’yı tahliye edeceği dolayısıyla da bir buçuk ay zarfında
Trakya ve Edirne’nin anavatana katılacağı bilgisi verilmiş, böylelikle
diplomatik alanda ilk başarının elde edileceği ümit edilmiştir.65 Uzun
süren tartışmalardan sonra Mütarekenin imzalanması 11 Ekim 1922
tarihinde saat 06.00’da mümkün olmuştur. 14/15 Ekim 1922 tarihinden
itibaren yürürlüğe girmesi kararlaştırılan sözleşmeye göre; 15 gün içinde
Yunan ordusunun Meriç’in batısına çekilmeleri ve sözleşmenin yürürlüğe

63 Türk İstiklal Harbi: İstiklal Harbi’nin Son Safhası: Cilt: 2, Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1995, 110.
64 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 66, Aralık 1968, 333.
65 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 66, Aralık 1968, 333.

159
Duygu YILMAZ

girmesinden itibaren 45 gün içinde Doğu Trakya’dan çekilmeleri


kararlaştırılmıştır.66 11 Ekim 1922 tarihinde imza edilen Mudanya
Mütarekesi, barış antlaşması imzalanana kadar, İtilafların Kocaeli’nde
Şile-Gebze-Derince hattını ve Çanakkale bölgesinde ise Görece Burnu ve
Kumburnu arası ile boğazın 15 kilometre uzağından geçen hattı
geçemeyeceklerini hükmetmiştir. Alınan bu karar, İsmet Paşa tarafından
gönderilen telgrafla 1.ve 2. Ordu ile 5. Kolordu Kumandanlıklarına
bildirilmiştir.67 Sözleşmede ayrıca çizilen hatlar boyunca konumlanacak
askeri kuvvetler ile kuvvetlerin sahip olacağı silah sayısı hakkında
ayrıntılı bilgi verilmiştir. Bu kapsamda taburlara birden başlamak üzere
jandarma taburu numarası verilmesi, taburların birden sekize kadar
1.Ordu’da; dokuzdan on ikiye kadar 2. Ordu’da ve on üçten on altıya kadar
olan kısmı 1. Kolordu’da kurulması kararlaştırılmıştır.68
Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda Doğu Trakya’da 8.000 jandarma
bulundurulmasına ilişkin bir karar bulunmaktadır. Bu karar gereği
Erkan-ı Harbiye Reisi Fevzi Paşa, Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa ve
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın onayını almış ve böylelikle 12 Ekim
1922’de bölgeye gönderilecek Türk jandarma birliğinin kuruluşu
kesinleşmiştir. Doğu Trakya’ya gönderilecek jandarma birliği hakkındaki
bilgiler aşağıdaki gibidir:
1 - Jandarma Genel Komutanlığı tarafından jandarma erlerinden 750 mevcudu
olan bir sabit jandarma alayı kurulacaktır.
2 - Seyyar jandarma birliklerinin;
a- Batı Cephesi birliklerinin 1311-1317 doğumlu erlerinden ayrılmak
üzere her biri 400 mevcudu olan 16 piyade taburu ve her birinde
500 mevcut olan iki süvari alayının kurulması,
b- Piyade taburları üç piyade ve bir ağır makineli tüfek bölüğünden
oluşması ve piyade bölüklerinde altışar hafif makineli tüfek
bulunması,
c- Süvari alaylarında dörder ağır makineli tüfek, süvari bölüklerinde
ise ikişer hafif makineli tüfek bulunması,
d- Muharebe ağırlıklarında sadece mekkarelerin bulundurulması,
arabaların terk edilmesi,

66 Ali Fuad Tü rkgeldi, Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi, Ankara: Türk Devrim
Tarihi Enstitüsü Yayınları, 1948, 181; TBMM Zabıt Ceridesi, C. XXII, 1960, 432.
67 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı:66, Aralık 1968, 319.
68 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı:66, Aralık 1968, 323-324.

160
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

e- Erlerin üzerinde cephaneden başka ağırlıklarda da tüfek başına


250 mermi bulunması,
f- Fazla eşya, çadır ve muharebe ağırlığındaki kazma ve küreklerin
alınmaması,
g- 1. Ordu sekiz tabur, 2. Ordu ile 1. Kolordunun dörder tabur
hazırlaması ve mümkün olduğunca birliklerin hücum taburlarının
bu görev için ayrılması,
h- Doğu Trakya’ya 5. Kolordu’nun 20. ve 30. Süvari Alaylarının
gönderilmesi, bunlara 1. ve 2. Süvari Alayları adı verilmesi,
i- Jandarma taburu olarak ayrılan taburlara 1’den 16’ya kadar
numaralar verilmesi bu bağlamda; 1. Ordudan ayrılan taburların
1’den 8’e, 2. Ordudan ayrılan taburların 9’dan 12’ye ve 1.
Kolordudan ayrılan taburların 13’den 16’ya kadar numaralandırılması,
j- Subay ve erlere jandarma işaretinin verilmesi,
k- 25 Ekim 1922 akşamına kadar 1. Ordu’nun hazırlayacağı sekiz
taburdan altısının Gemlik’te ve ikisi İzmit’te; 30 Ekim 1922
akşamına kadar 2. Ordu ve 1. Kolordu tarafından hazırlanacak sekiz
tabur ile 5. Süvari Kolordusu tarafından hazırlanacak iki süvari
alayının Bandırma’da hazır bulundurulması kararlaştırılmıştır.69
Mudanya Mütarekesinin toplanma amaçlarından biri Yunan askerinin ve
beraberindeki mülki idarenin Doğu Trakya’yı tahliye etmelerini
sağlamaktır. Bu amaçla birlikte işgal kuvvetlerinin boşaltacağı araziye
Türkiye’nin idari makamlarının ve Türk jandarmasının ne şekilde tayin
edileceğini belirtmektir. Türk jandarmasının bölgeye tayiniyle işgal
döneminden itibaren bölgede baş gösteren asayişsizliğe son verilmesi ve
bu sayede bölgedeki güvenliğin sürdürülmesi hedeflenmiştir.70
Mütareke’nin jandarma birlikleri hakkındaki maddesinde: “TBMM’nin
tayin edeceği mülki memurlar, bölgede güvenliği temin etmek üzere Türk
jandarma kuvvetinden destek alacak Türkiye’nin toplam kuvvet sayısı
subaylar dâhil 8.000’i geçmeyecektir.” ifadesi dikkat çekmektedir.
Sözleşmenin bir diğer maddesinde; Müttefik heyetlerin kuvvetleriyle
birlikte geri çekilmesinin Yunan kıtalarının bölgeyi boşaltmalarının
ardından olacağı hükmü yer almıştır. Türk jandarmasının görevini
yapmaya başlamasıyla Müttefik hükümetlerin düzeninin bozulmaması ve

69 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı:66, Aralık 1968, 323-324.


70 Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, Cilt: 4, Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yayınları, 2019, 216.

161
Duygu YILMAZ

bölgedeki Türk olmayan unsurun korunması garanti edilirse; İtilaflar,


bölgeden geri çekilmesinin yakın bir tarihe alınabileceklerini belirtmiştir.
Dolayısıyla hem Müttefik hükümetler hem de TBMM gelişebilecek her
türlü olumsuzluğun önüne geçebilmek üzere gerekli tedbirleri almayı
taahhüt etmişler, bununla birlikte her iki kesimde kendi kuvvet sayılarını
arttırmamayı veya herhangi bir askeri girişimde bulunmamayı garanti
etmişlerdir. TBMM, Çanakkale’de Bozburun-Kumburnu hattının
boğazdan itibaren 15 km doğusundaki bir mesafe; İzmit yarımasında
Boğaziçi’den başlamak suretiyle Şile-Darıca hattının 15 km doğusundaki
bir mesafe ve Bozburun ile Karaburun arasındaki kıyının 15 km’ye kadar
bir mesafede topçu kuvveti bulundurmamayı kabul etmiştir. İstanbul
Yarımadası’nda Podima’nın 7 km kuzeybatısının Karadeniz üzerinde bir
noktadan Istıranca-Mertekil-Kışağıl-Sinekli-Karaşan Çiftliği-Kadıgöl-
Yenice-Filadina Çiftliği-Kalikratya hattının doğusunda kalan yarımadanın
bütün kısmı ile Gelibolu Yarımadasında; Baklaburnu ve Soğukluk hattının
güneyinde kalan Gelibolu yarımadasının tamamı ise müttefik kuvvetlerin
bulunacağı noktalar olarak belirlenmiştir.71
17 Ekim 1922 tarihinde Batı Cephesi Komutanlığından gelen emir
doğrultusunda hazırlıklarını tamamlayan sabit ve seyyar jandarma
birlikleri; İzmit, Gemlik ve Bandırma iskelesinde konumlamıştır. Doğu
Trakya’yı teslim almakla görevlendirilen Refet Paşa, 19 Ekim 1922
tarihinde beraberindeki 120 kişilik jandarma bölüğü ile İstanbul’a
giderek devir işlerinin hızlandırılması için girişimlerde bulunmuştur.
Fevzi Çakmak tarafından Müdafaa-i Milliye Vekâletine gönderilen
telgrafta; Trakya’yı teslim almakla görevlendirilen Refet Paşa’nın 19
Ekim 1922’de İstanbul’a vardığı ve halk tarafından büyük bir tezahüratla
karşılandığı bildirilmiştir.72
28 Ekim 1922 tarihinde Hariciye Vekâletine tayin edilmiş olan İsmet
Paşa, Batı Cephesi Kumandanlığına veda ederken; “Kumanda ettiğim en
genç neferden en yaşlı kumandan arkadaşlarıma kadar resmi ve hususi
münasebatımda vazife ve mükellefiyetlerime hakiki bir takayyüd eyledim.
Garp cephesinde zabitan ve kumandanlar arasındaki muhabbet ve
samimiyet daima misal olarak gösterilecektir.” şeklindeki sözleri, Milli
Mücadelenin birlik ve dayanışma içinde kazanıldığının en net ifadesidir.

71 Orhan Hülagü, “Mudanya Mütarekesi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 8 (39),


1997,759-785.
72 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 66 Aralık 1968, 341; BCA, 30.18.1.1/5.30.15.

162
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

Aynı sözlerinin devamında 1919-1922 yılları arasında cereyan eden


mücadeleyi şu sözlerle özetlemiştir: “Türk tarihinin birinci İnönü,
Kütahya, İkinci İnönü, Sakarya, Afyon-Dumlupınar, İzmir-Bursa ve
Mudanya kelimeleriyle icmal olunabilen heyecanlı bir devrinde şerefimizi
ve kanımızı birbirine rabettiğimiz bütün asker ve zabitan ve kumandan
arkadaşlarıma muhabbet ve minnetlerle ayrı ayrı teşekkür ve veda ederim.” 73
30 Ekim 1922’de Silivri, Çorlu ve Saray; 31 Ekim’de Vize; 1 Kasım’da
Demirköy, 8 Kasım’da Kırklareli, Lüleburgaz, Babaeski ve Pınarhisar; 14
Kasım’da Tekirdağ, Hayrabolu ve Malkara; 15 Kasım’da Doğu Trakya’nın
kalan diğer bölgelerinin teslim alınması kararlaştırılmıştır. Söz konusu
bölgelerde güvenlik ve asayişin sağlanabilmesi için Kırklareli, Tekirdağ,
Keşan ve Edirne’de dört ayrı jandarma bölge müfettişliği oluşturulmuş ve
müfettişliklerin görev alanları aşağıdaki gibi belirlenmiştir:
1 - Kırklareli Jandarma Bölge Müfettişliği, Yarbay Mümtaz Bey
komutasında; Vize, Demirköy, Pınarhisar, Lüleburgaz,
Babaeski’de konumlanan 5., 6., 7. ve 8. Jandarma Taburları
güvenlik ve asayişi sağlamakla sorumlu tutulmuştur. Bununla
birlikte Müfettişlik, bir de jandarma süvari bölüğüne sahiptir.
2 - Tekirdağ Jandarma Bölge Müfettişliği, Albay Cemil Bey
komutasında; Silivri, Çorlu, Hayrabolu, Malkara, Mürefte,
Tekirdağ’da konumlanmıştır. Müfettişlik 1., 2., 3. ve 4. Jandarma
Taburları ile Hayrabolu’daki 2. Jandarma Süvari Alayı ve
Çorlu’daki 1. Jandarma Süvari Alayı’na sahip olup adı geçen
bölgelerde güvenlik ve asayişi sağlamakla yükümlü olmuştur.
3 - Keşan Jandarma Bölge Müfettişliği, Albay İsmail Hakkı Bey
komutasında; Enez, İpsala, Keşan, Şarköy, Gelibolu, Eceabat
bölgelerini kapsayacak şekilde konumlanmıştır. 13., 14., 15. ve
16. Jandarma Taburları ile bir jandarma süvari bölüğü
Müfettişliğin emri altında güvenlik ve asayişi sağlamak üzere
görev yürütmüştür.
4 - Edirne Jandarma Bölge Müfettişliği, Albay Mümtaz Bey
komutasında; Lalapaşa, Uzunköprü ve Dimetoka’nın Meriç
Nehri’nin doğusunda kalan kısımları kapsayacak şekilde
konumlanmıştır. Müfettişliğin emrindeki 9., 10., 11. ve 12.
Jandarma Taburları ile bir süvari bölüğü, güvenlik ve asayişi
sağlamak üzere söz konusu bölgelerde bulundurulmuştur.74

73 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 58, Aralık 1966, 46.


74 Türk İstiklal Harbi: İstiklal Harbi’nin Son Safhası, 154.

163
Duygu YILMAZ

Doğu Trakya’nın devir işlemleri ile ilgili olarak Refet Paşa tarafından
yayımlanan talimatta jandarma birliklerin görevleri aşağıdaki gibi
tasniflenmiştir:
1 - Doğ u Trakya’da; doğ rudan doğ ruya vilâ yete ve mülkı̂ amirlere
bağ lı sabit ve jandarma bölge mü fettişliklerine bağ lı seyyar
jandarma birlikleri bulunacaktır.
2 - Sabit jandarma alayı Doğ u Trakya’nın esas jandarma kadrosunu
teşkil etmek ü zere bütü n Doğ u Trakya’da karakol gö revleri ile
ilçelerin iç gü venlik işlerini yapacaktır.
3 - Bölge müfettişliklerine bağlı bulunacak jandarma taburları,
asayiş ve gü venliğ in sağ lanmasında sabit jandarmaya yardım
edecek bununla birlikte sınırların gö zetlenmesi ve demir yolu
hattının korunması gibi gö revlerde bulunmak ü zere mïmkü n
olduğunca ilçe ve sancak merkezlerinde toplu olarak
bulundurulacaktır. Bölgelerin teslim alınması esnasında her
bö lge mü fettişliğ inin ilçe merkezlerinde birer bölü k
bulundurması ve geri kalan kuvvetin ise müfettişlik merkezinde
veya dolaylarında toplu bulundurulması tercih edilecektir.
4 - 1914 Bulgar sınırının gö zetleme düzenine ilişkin şu karar
alınmıştır: Kırklareli Jandarma Bö lge Mü fettişliğ ini kapsayan
Bulgar sınırının iki taburla ve Edirne Jandarma Bölge
Mü fettişliğ ini kapsayan Bulgar sınırının bir taburla korunması
kararlaştırılmıştır. Bununla birlikte Tekirdağ Jandarma Bö lge
Mü fettişliği emrinde olmak ü zere Çatalca ayırıcı hattını bir
tabur ve Meriç ayırıcı hattı da belli köprü ve geçitlere ö zel olmak
ü zere gereğ i kadar kuvvetle gö zetlenmesi uygundur.
5 - Trakya’nın seyyar jandarmasını teşkil edecek birliklerin
dağ ınıklığ ı imkâ n dâhilinde azaltılmalı, birbirleriyle irtibatı
arttırıcı ö nlemler alınmalıdır.
6 - Eşkiyalık ve çete faaliyeti gibi herhangi bir asayişsizlik çıkarsa
olay derhal ezici bir kuvvetle bastırılmalı ve hiçbir şekilde
olayın genişlemesine meydana verilmemelidir. Bu bakımdan ilk
gü nler ve haftalar içinde muhaberesizlik ihtimali daima gö z
ö nü nde tutularak komşu birliklerle temas sağlanmalı ve her
konuda kişisel girişimlerden yararlanılmalıdır.75
Refet Paşa talimatnamede ayrıca: “Devir ve teslimden sonra geçecek ilk
aylar içinde Doğu Trakya’da kuvvetli ve herşeyi yapabilir, fakat cins ve

75 Türk İstiklal Harbi: İstiklal Harbi’nin Son Safhası, 155.

164
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

mezhep ayırmaksızın herkese karşı tamamıyla adil ve düzenli bir idare


kurulması barış̧ konferansında hükûmetimizin mevkiini pek ziyade
pekiştirip yücelterek millî amaçlarımıza çabuk ulaşmayı
kolaylaştıracağından her arkadaşımın bu konuda bana büyük yardımda
bulunacağı kanısındayım.” şeklinde görüş bildirmiş ve talimatname;
Edirne Valiliği ile Kırklareli, Edirne, Tekirdağ , Keşan Jandarma Bölge
Müfettişliklerine gönderilmiştir.76
Batı Cephesi Komutanlığı İzmit, Gemlik ve Bandırma’daki seyyar
jandarma taburlarının Doğu Trakya’ya geçmesi için Akdeniz ve Gülcemal
vapurlarını tahsis etmiştir. 29 Ekim 1922 tarihinde Edirne Jandarma
Alayının İstanbul üzerinden Trakya’ya geçmesi ile birlikte bölgeye
hareket işlemleri başlamıştır. İlk seyyar jandarma birliği, 30 Ekim
1922’de Akdeniz vapuruyla; ikinci kafile ise 31 Ekim 1922 tarihinde
Gülcemal vapuru ile Bandırma’dan Marmara Ereğlisi’ne doğru yola
çıkmıştır. Trakya’ya gidecek seyyar jandarma birliklerinin sevki 21
Kasım 1922 tarihinde tamamlanmıştır. Edirne Valisi Şakir Kesebir, Doğu
Trakya’da bulunan idari memurlarla 31 Ekim 1922’de şehri İtalyanlardan
devralmıştır. Çorlu, jandarmalarla beraber Yunanlılardan teslim
alınmıştır. İstanbul’da Refet Paşa ile İtilaflar arasında alınan karar gereği
1922’nin Kasım sonuna kadar Trakya’nın teslim alınması işlemleri
tamamlanması uygun görülmüştür. İtilafların Doğu Trakya’yı teslim
etmeleri sırasında bölgede bulunan mülki ve idari amirler sayesinde mal
ve can kaybı asgari düzeyde yaşanmış, bölgenin jandarmanın kontrolüne
geçmesiyle Doğu Trakya’da huzur ve asayiş sağlanmıştır.77
Mudanya’da yapılan ateşkesin ardından barış görüşmesi için hazırlıklara
başlanmıştır. Lozan’da yapılmasına karar verilen barış için İsmet Paşa
başkanlığındaki Türk heyeti, antlaşma sürecini yürütmüştür.78
Yunanistan’ın siyasi ve askeri bakımından durumu iç açıcı değildir. Batı
Trakya’da hiçbir askeri bulunmayan Yunanistan’a karşı Doğu Trakya’da
8.000 jandarmadan başka Türk kuvveti yoktur. Lozan’da anlaşma
sağlanamazsa Yunanlıların kuvvet toplayarak Türkiye sınırına geçmesi
ihtimali göz önünde bulundurulmuş, 1. Ordu, Şile-Darıca hattının

76 Türk İstiklal Harbi: İstiklal Harbi’nin Son Safhası,155.


77 Türk İstiklal Harbi: İstiklal Harbi’nin Son Safhası, 157.
78 Atatü rk, Nutuk-Söylev, 909.

165
Duygu YILMAZ

doğusunda bir noktada harekâta hazır bir duruma getirilmiştir. Yakup


Şevki Paşa komutasındaki 2. Ordu ise Bandırma, Balıkesir, Biga, Ezine,
Ayvacık ve Edremit bölgesinde konumlanmıştır. Doğu Trakya’da ise
Mudanya Mütarekesi gereği jandarma hizmetinde kullanılacak topçusuz
hücum taburları yer almıştır.79 Çanakkale Boğazı’nın askersizleştirilmesi
meselesi gündeme geldiğinde Türk heyeti Gelibolu yarımadasının
baskınlara karşı korunması amacıyla bölgede 5.000 kişilik bir garnizon
bulundurulması gerektiğini savunmuştur. Dolayısıyla Marmara’daki
denizaltılarda torpil atışı tertibatının bulunmaması görüşüne karşı
çıkarak sayısı müttefik devletler tarafından belirlenecek jandarma
meselesine ayrıca itiraz etmiştir. Türkiye’nin Boğazların askersizleştirme
projelerine itirazı kabul edilmemiş ayrıca Müttefikler, Gelibolu’daki
5.000 kişilik Türk garnizonu fikrine sıcak bakmadıklarını belirterek
Türkiye’nin bu talebini reddetmişlerdir. Bu durum Lozan’daki barış
görüşmelerini kritik bir evreye sokmuştur. İsmet Paşa’nın Ankara’ya
gönderdiği görüşmelerin çıkmaza girdiğini bildirir 21 Aralık 1922 tarihli
telgrafına karşılık gelen telgrafta, Türk ordusunun her an harekâta hazır
bir konuma getirilmesi gündeme gelmiştir. Bununla birlikte Trakya’daki
Türk kuvvetlerinin harekâtı için Refet Paşa’ya talimat verilmiş, olası bir
saldırıya karşı Trakya’daki jandarmaların büyük bir kısmının Doğu
Trakya’daki sınıra yaklaştırılması uygun görülmüştür. Barış
görüşmelerinin kesilmesi durumunda Yunanlıların Meriç’in batısına
kuvvet yığacakları ihtimali karşısında Doğu Trakya’da bulunan silah ve
topçu desteğinden yoksun 8.000 jandarmanın savunma için yetersiz
kalacağı düşünülerek Türk kuvvetlerin desteklenmesi gizlilik içinde
sürdürülmüştür.80

Sonuç
1919 yılında başlayan ve Anadolu’da sürüp giden muharebeler,
Sakarya’ya kadar uzanmış ve burada verilen çetin mücadeleler, Türk
ordusuna kesin zaferin kapılarını aralamıştır. İşgalci güçlerin karşısında
Türk ordusunun zaferi, Büyük Taarruz adıyla yapılan savaşla kesinlik
kazanmıştır. Ordunun ve orduyu komuta eden liderlerin hedefe
ulaşabilmek için yurdun mevcut kaynaklarından yararlanmak üzerine

79 Türk İstiklal Harbi: İstiklal Harbi’nin Son Safhası, 126


80 Türk İstiklal Harbi: İstiklal Harbi’nin Son Safhası, 216, 236, 255, 316, 368

166
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

tertiplendiği plan, 1922’nin 26 Ağustos’unda hayata geçirilmiştir. Türk


ordusunun kesin zafere ulaşmasında gösterdiği takdire değer gayrete
milletin savaşa topyekûn katılmasıyla kattığı cesaret ve Başkomutan
Mustafa Kemal Paşa’nın tüm olanakları ortaya koyarak millete
bağımsızlığı kazandıran komutası Yunanlıların gücünü kırmıştır.
Yunanlıların bölgeden geri çekilmeleriyle taarruz, Türkiye lehine
sonuçlanmıştır.
Büyük Taarruz’un hazırlığından savaşın kazanılmasına kadar geçen
süreçte üç önemli unsur vardır: milletin bağımsızlık yolundaki iradesi,
milletin bağımsızlık arzusunu ortaya koyan Meclisin kararlılığı ve bu
kararlılık uğruna savaşan ordunun kahramanlığı. Savaş için subay
ihtiyacı büyük oranda Ankara’daki talimgâhtan karşılanmış, işgal
bölgelerindeki cephelerin gerisinde ise jandarma birlikleri halkın
huzurunu korumak, ulaştırma yollarının güvenliğini sağlamak, çeşitli
bölgelerde baş gösteren çetecilik faaliyetlerini etkisiz hale getirmek
üzere harekete geçmiştir. Jandarma Teşkilatı, I. Dünya Savaşı’nda birçok
cephede gösterdiği fedakârlığı bu kez Milli Mücadele’de tüm varlığıyla
cephelerde yer alarak göstermiş ve savaşın yıkıcı etkisinden büyük
oranda etkilenmiştir. Askerlerin cepheye sevk edilmesi ve her türlü taşıt,
araç-gereç ile yiyecek-içeceğin temin edilerek cepheye taşınması gibi
yararlılıklar gösteren Teşkilat, Milli Mücadele’nin yükünü Türk ordusu ile
birlikte omuzlarına almış ve yetişmiş subay, astsubay ve er kadrosunun
önemli bir kısmını Mücadele sırasında kaybetmiştir. Bu durumun en açık
izahı; Teşkilatın savaştan sonra, personelini Kara Kuvvetlerinden temin
ederek ülkenin iç güvenliği ve huzuru sağlamaya devam etmesidir.
Millî Mücadele’nin başladığı 1919 yılından direnişi zafere ulaştıran 1922
yılı sonlarına kadar birçok bölgede yararlılıklar gösteren jandarma
birlikleri, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in işgalinde şehre girerek
direnişi başlatan ilk birliklerden biri olduğu gibi 9 Eylül 1922’de İzmir’e
hareket ederek şehrin işgalcilerden teslim alınmasında da önemli rol
oynamıştır. 1919-1922 yılları arasında görev almış jandarma
komutanları, subay ve astsubayları vermiş oldukları başarılı
mücadelenin neticesinde 4 Aralık 1924 tarihinde yürürlüğe giren 869
sayılı İstiklal Madalyası Kanunu’na göre ödüle layık görülmüşlerdir. Söz
konusu kanun kapsamında şehit olanların aileleri ise kırmızı şeritli
İstiklal Madalyası almaya hak kazanmışlardır.

167
Duygu YILMAZ

KAYNAKÇA
Arşivler
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı (BCA)
Resmi Yayınlar
TBMM Zabıt Ceridesi
Yayımlanmış Arşiv Belgeleri
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 98, Haziran 1994,30, 89.
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 97, Ocak 1994, 340.
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 131, Temmuz 2013, 255.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 55, Mart 1966, 59,60.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 58, Aralık 1966, 46.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 62, Aralık 1967, 339.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 64, Haziran 1968, 111, 141.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 65, Eylül 1968, 247, 265.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı: 66 Aralık 1968, 319, 323-324, 333, 341.
Telif Eserler
Acar, Derya Genç. “Mareşal Fevzi Çakmak’ın Millî Mücadele, Kurtuluş Savaşı ve
Atatürk’e İlişkin Konuşma, Demeç ve Söyleşileri Üzerine Bir Basın Taraması”,
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 22 (65-66) 2016, 293-328.
Akın, Filiz Özcan- Güneş, Günver. “Mondros Mütarekesi’nden İlkkurşun Savaşı’na
Ödemiş’te Yaşanan Gelişmeler”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi.
XIX/Özel Sayı, (2019): 63-104.
Akşin, Sina. İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele. İstanbul: Cem Yayınevi, 1976.
Atatürk, Gazi Mustafa Kemal. Nutuk-Söylev. Cilt: 2, Ankara: TTK Basım Evi, 1984.
Bayur, Yusuf Hükmet. Atatürk: Hayatı ve Eseri. Ankara: Güven Basımevi, 1963.
Çapa, Mesut. “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin Karadeniz Bölgesi’ne
Yönelik Aldığı Tedbirler”, Karadeniz’de İsyan Mübadele ve Propaganda. İstanbul:
Yeditepe Yayınları, 2019: 199-214.

168
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

Çiçek, Rahmi. “Millî Mücadele Dönemi’nde İnebolu, Trabzon ve Samsun


Bombardımanları”, Karadeniz’de İsyan Mübadele ve Propaganda. İstanbul:
Yeditepe Yayınları, 2019: 183-198.
Demir, Şerif. “Hatıralarla Millî Mücadele’de Urfa”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi. 48 (2020), 253-269.
Ercan, Yavuz. “Kuva-yı Milliye’nin Yapısı ve Niteliği Üzerine Bir Tahlil”, İkinci
Askeri Tarih Seminerleri Bildiriler Kitabı. Ankara: Genel Kurmay Askeri Tarih
Strateji Araştırmaları Yayınları, 1965, 229-238.
Görgülü, İsmet. Büyük Taarruz. Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1992.
Gü lşen, Aydın. Jandarma Teşkilatının Tarihi. Yü ksek Lisans Tezi, Hacettepe
Ü niversitesi Atatü rk İlkeleri ve İ nkılap Tarihi Enstitü sü , 2002.
Güneş, İhsan, “1920’de Seyyar Jandarma Müfrezelerinin Kurulması ve Bunların
İç Güvenliğin Sağlanmasındaki Rolü”, Birinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri II.
Ankara: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, 1983:
203-216.
Hülagü, Orhan. “Mudanya Mütarekesi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 8/39
(1997):759-785.
Işık, Hüseyin. Çanakkale ve İstiklal Savaşında Türk Jandarması. Ankara: Jandarma
Genel Komutanlığı Basımevi, 1974.
İnce, Fuat. İstiklal Harbi’nde Türk Askerî Sağlık Hizmetleri. Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2016.
Jandarma Genel Komutanlığı Tarihi, Türk Harp Tarihinde Jandarma. Cilt:1,
Ankara: Jandarma Genel Komutanlığı Yayınları, 2002.
Jandarma Genel Komutanlığı Tarihi, Türk Harp Tarihinde Jandarma. Cilt:2,
Ankara: Jandarma Genel Komutanlığı Yayınları, 2002.
Konya, Didem. “Tekelioğlu Sinan Bey’in Günlüklerinde Batı Kilikya Cephesine
Dair İstihbaratlar ve Bu Çerçevede Alınan Önlemler”, II. Uluslararası Güvenlik
Kongresi. 2021.
Köprülüoğlu, Adem. Kastamonu Vilayet Gazetesinde Milli Mücadelenin
Yansımaları. İstanbul Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Atatürk ilkeleri ve İnkılap
Tarihi Enstitüsü 2007.
Kuvayımilliye Komutanı Tekelioğlu Sinan Bey’in Günlüğü. Ankara: Genelkurmay
Personel Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı Yayınları,
2012.

169
Duygu YILMAZ

Ö zalp, Kâ zım. Millî Mücadele, 1919-1922. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları,
1998.
Öztoprak, İzzet. “Düzenli Ordunun Kurulması”, İkinci Askeri Tarih Seminerleri
Bildiriler Kitabı. Ankara: Genel Kurmay Askeri Tarih Strateji Araştırmaları
Yayınları, 1965: 261-284.
Pancar, Emine. “Fethiye Kuva-yı Milliyesi”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi. 25 (2010): 41-54.
Pehlivanlı, Hamit. Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Tedkik Heyeti Amirlikleri.
Ankara; Genelkurmay Basımevi, 1993.
Sofuoğlu, Adnan. Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu. Ankara;
Genelkurmay Basımevi, 1994.
Tansel, Selahattin. Mondros’tan Mudanya’ya Kadar. Cilt: 4,Ankara: Türk Tarih
Kurumu Yayınları, 2019.
TBMM Albümü (1920-1950). Ankara: TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Yayınları No:1, 2010.
Tekir, Süleyman. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma (Kuruluş Teşkilatı ve
Mücadele 1903-1938), İstanbul: Timaş Yayınları, 2020.
Türk İstiklal Harbi, (Büyük Taarruzda Takip Harekâtı), Cilt: 2, Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 1995.
Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi (Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz).
Cilt:2, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1994.
Türk İstiklal Harbi: İstiklal Harbi’nin Son Safhası. Cilt: 2, Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1995.
Türk İstiklal Harbi: Türk İstiklal Harbinde İdari Faaliyetler. Cilt: 7, Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 1975.
Türk İstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutan
Biyografileri. Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1989.
Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi (23 Nisan 1920-
29 Ekim 1923). Ankara: Genel Kurmay Basımevi, 1984.
Tü rkgeldi, Ali Fuad. Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi. Ankara: Türk
Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, 1948.
Türkmen, Zekeriya. Belgelerle Yunan Mezalimi. Ankara: Ocak Yayınları, 2000.
Ulusoy, Mümtaz. İstiklal Harbi’nde 2’inci Kolordu (1918-1921). Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 2006.

170
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

EKLER

Ek-1 Umum Jandarma Kumandanlığının Genel Konuşu

Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Dönemi
(23 Nisan 1920-29 Ekim 1923), IV. Cilt, Ankara: Genel Kurmay Basımevi, 1984, 657.

Ek-2 Jandarma Birliklerinin Yol Güvenliğini Sağlamak Üzere Görevlendirilmesi

Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı:131, Yıl: 62, 255-256.

171
Duygu YILMAZ

Ek-3/1 Balıkesir ve Bandırma’da Tren Yollarını Açmakla Görevlendirilen Jandarma

Harp Tarihi Vesikaları Dergisi Sayı 64, Haziran 1968, 111

172
Hazırlıktan Mütarekeye Büyük Taarruz’da Jandarma

Ek-3/2 Balıkesir ve Bandırma’da Tren Yollarını Açmakla Görevlendirilen Jandarma

Harp Tarihi Vesikaları Dergisi Sayı 64, Haziran 1968, 111

173
Duygu YILMAZ

Ek-4 Jandarma Birliklerinin İzmir’i Teslim Almakla Görevlendirilmesi

Askeri Tarih Belgeleri Dergisi Sayı: 98, Haziran 1994, 30.

Ek-5 Zafer Sonrası Jandarma Askerleri İzmir’de 1922

Millî Mücadele Albümü, Ankara: Millî Savunma Bakanlığı Arşiv ve


Askeri Tarih Daire Başkanlığı Yayınları, 2020, 236.

174
BÜYÜK TAARRUZ’DA BİRİNCİ ORDU
HAREKÂTI

Erdal KORKMAZ

 Dr, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, erdalkorkmazz.01@gmail.com, ORCID: 0000-0003-


3260-9403.
Erdal KORKMAZ

176
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

Giriş
Birinci Dünya Harbi’ne İttifak Devletleri yanında giren Osmanlı Devleti,
30 Ekim 1918’de yaptığı Mondros Mütarekesi ile harp durumuna son
vermiştir.1 Mütareke sonrasında Musul başta olmak üzere İskenderun,
İstanbul ve diğer Anadolu şehirleri işgal edilmiştir.2 Bu işgallere Padişah
ve İstanbul Hükümeti’nin sessiz kalması ve en önemlisi ülkede can ve mal
güveliğinin kalmaması üzerine Anadolu’da Kuva-yı Milliye adı verilen
silahlı direniş örgütleri kurulmuştur. Böylece millî mücadelenin temelleri
atılmıştır. Millî mücadele, Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa’nın Samsun’a
çıkışı ile ulusal bir nitelik kazanmıştır. Yayımlanan genelge ve yapılan
kongrelerle teşkilatlanan millî mücadele hareketi, TBMM’nin açılması ile
milletin irade ve sesi olmuştur.3
TBMM’nin açılmasından sonra, Kuva-yı Milliye güçleri ile İtilaf
kuvvetlerinin Anadolu’dan atılamayacağı görülmüş ve bu kapsamda 8
Kasım 1920’de alınan kararla düzenli ordu kurulmuştur.4 Düzenli
Ordunun kuruluşunun ardından Yunanlar ile Büyük Taarruz’a kadar,
aralıklarla birçok kez muharebe edilmiştir. İtilaf güçlerinin vekili
konumundaki Yunan kuvvetleri İnönü önlerinde iki kez durdurulmasına
karşın, Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde ordunun cephesi
yarılmıştır.5 Bunun üzerine ordunun dağılmasını önlemek için Türk
kuvvetleri, Sakarya Nehrinin doğusuna alınmıştır. Türk Ordusu’nun
Sakarya civarına çekildiği sırada, TBMM’de büyük bir tartışma ve panik
yaşanmıştır. Meclisin Kayseri’ye taşınmasının gündeme geldiği bu
ortamda Mustafa Kemal Paşa’ya, meclisin tüm yetkileri ile beraber

1 Mondros Mütarekesinin hükümleri için bakınız: Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri


Başkanlığı (CDAB), BOA, HSD.AFT. 6.74; BOA, 2305-20; BOA, 2305-21.
2 Musul’un İşgaline dair bakınız: BOA, HR.İM. 54.9; İskenderun’un işgali için bakınız:
MSB Arşiv ve Askeri Tarih Daire Başkanlığı Arşivi (Genelkurmay Askeri Tarih ve
Stratejik Etüt Daire Başkanlığı-ATASE), İstiklal Harbi Kataloğu (İSH) Kutu: 67,
Gömlek: 76, Belge No: 76-1; Birinci Dünya Harbi Kataloğu (BDH), Klasör: 2707, Dosya:
332, Fihrist: 1-4; BDH, K: 2707, D: 332, F: 1-4a; İstanbul’un işgali için bakınız: Yenigün
Gazetesi, 14 Kasım 1918, 1.
3 Necdet Aysal, “Ulusal Direnişin ve Umudun Adı: Mustafa Kemal Paşa-Ankara”,
Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 6/10, (Millî Mücadele’den Milli
Egemenliğe Karadeniz Özel Sayısı), 2020, 215-217.
4 Düzenli Ordunun kuruluşuna dair karar için bakınız: BCA, 30.18.01.01.18.13.
5 Davud Kapucu, “Arşiv Belgeleri Çerçevesinde İnönü Muharebelerinin Kazanılmasında
Türk Havacılarının Katkısı”, Belgi Dergisi, Sayı: 23, Yıl: 2022/1, 73-75; Hazel Kul, “Faik
Ahmet Barutçu’nun Kaleminden II. İnönü Muharebesi”, Karadeniz Araştırmaları
Enstitüsü Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 5, 103-106.

177
Erdal KORKMAZ

Başkomutanlık yetkisi verilmiştir.6 Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlık


yetkisini aldıktan sonra yayımladığı Tekâlif-i Millîye emirleri ile ordunun
ihtiyaçlarını karşılamaya ve Türk Milletini genel seferberlik ekseninde
var olma mücadelesine hazırlamaya çalışmıştır.7 Yapılan hazırlıklar
sonrasında Yunan Ordusunun saldırısı ile başlayan Sakarya Meydan
Muharebesi, Türk Ordusunun zaferi ile sonuçlanmıştır.8
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Yunan Ordusu, taarruz gücünü
kaybederek savunma vaziyeti almıştır. Bu kapsamda Yunan kuvvetleri, üç
kolordu ile Eskişehir-Afyon hattına çekilmiş ve bölgede konuşlanarak,
önemli mevzileri güçlendirmek yoluna gitmiştir. Türk kuvvetlerinde ise
savunma taktik ve stratejisinin yerini, taarruz fikri almıştır. Bu strateji
değişikliği ile işgalci güçleri Anadolu’dan atmak amaçlanmıştır.
Başkomutan Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa’nın sevk ve idaresinde alınan
karar değişikliği; silah, top, iaşe vb. gibi birçok alanda ikmal ve lojistik
hazırlıkları beraberinde getirmiştir.9 Ayrıca alınan kararla, Türk Ordusu
yeniden yapılandırılmıştır. Bu karar kapsamında Türk Ordusu, 1’inci ve
2’nci Ordu olmak üzere iki ordu şeklinde yeniden teşkilatlandırılarak
Büyük Taarruza hazırlanılmıştır.10
“SAD” adı verilen taarruz planı çerçevesinde icra edilen Büyük Taarruz,
1’inci Ordu Komutanlığının katkı ve desteği ile hayata geçirilmiştir.11
1’inci Ordu Komutanlığı, kuruluşundan taarruzun icrasına ve ardından
gerçekleştirilen takip harekâtına kadar, kendisine verilen görevleri
yaparak ön plana çıkmıştır.

1. Taarruz Öncesi Yapılan Hazırlıklar ve Harekât Planı


Türk İstiklal Harbi’nin en kritik muharebesi olan Sakarya Meydan
Muharebesi’nden sonra, Başkomutanlık Karargâhı tarafından Yunanların

6 TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt: 12, 1: 62, Ankara, TBMM Matbaası, (5.8.1921), 18-19.
7 Mehmet Kayıran, “Tekâlif-i Milliye Emirleri ve Uygulanışı”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 15, Yıl: 1989, s.639-640.
8 Erdal Korkmaz, “Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk Hava Kuvvetleri”, Havacılık
Tarihi Sempozyumu Bildirileri 13-14 Aralık 2012, Ankara: Hava Basımevi, 2015, 161-174.
9 Hüsnü Özlü, “Arşiv Belgelerine Göre, Büyük Taarruz Öncesi, SAD Taarruz Planı ve
Mustafa Kemal Paşa’nın Genel Taarruz Planı’nın Analizi”, Büyük Taarruzun 90. Yılında
Uluslararası Millî Mücadele ve Zafer Yolu Sempozyumu, 02-04 Ekim 2012/Uşak,
Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Cilt II, 2014, 940.
10 Ordu teşkilatına yönelik düzenleme için bakınız: İSH, K: 1784, G: 82, B: 82aa.
11 İSH, K: 1179, G: 141, B: 141-1.

178
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

Anadolu’dan tamamen atılması için ordunun güçlendirilmesi gerektiği


değerlendirilmiştir. Bu kapsamda, kesin sonuçlu bir zafer için ülkenin
bütün kaynaklarının seferber edilmesi planlanmıştır.12 Başkomutan
Mustafa Kemal Paşa, kesin sonuçlu bir taarruz harekâtına kalkışabilmek
için ordunun personel, silah, mühimmat ve lojistik eksilikleri giderilmiş,
en azından Yunan ordusunun seviyesine yaklaşmış bir orduyla taarruza
geçmeyi hesap etmiştir. Bu kapsamda Sakarya Meydan Muharebesi’nde
verilen personel zayiatı ile silah, mühimmat, araç ve gereç bakımından
var olan eksikliklerin giderilmesi maksadıyla yaklaşık bir yıl süren bir
hazırlık dönemine girilmiştir.13
Türk Ordusunun hazırlıkları kapsamında 1’inci Ordunun teşkiline
yönelik çalışmalara başlanmış ve ordu komutanlığına 7 Ekim 1921’de
Mirliva (Tümgeneral) Ali İhsan (Sabis) Paşa atanmıştır.14 Ayrıca 18 Kasım
1921’de çıkarılan emirle, Türk kuvvetleri Batı Cephesi Komutanlığı
altında iki ordu halinde yeniden düzenlenmiştir. Aynı emir çerçevesinde;
ordunun menzil hizmetlerinin Batı Cephesi Komutanlığı tarafından
yürütüleceği, 2’nci Ordu Komutanlığı’nın başına Mirliva (Tümgeneral)
Yakup Şevki (Subaşı) Paşa’nın tayin edildiği, 2’nci Ordu Karargâhının Batı
Cephesi Komutanlığı tarafından Müdafaa-i Milliye Vekâleti ile yapılacak
muhabere sonucu kurulacağı belirtilmiştir.15
Teşkilat değişiklikleri kapsamında Başkomutanlık tarafından 19 Kasım
1921 tarihinde çıkarılan emirle 1’inci Ordu Komutanlığının kuruluşuna;
1’inci Kolordu, 4’üncü Kolordu, 5’inci Süvari Kolordusu, Bağımsız 6’ncı
Tümen ile 14’üncü Piyade Tümeni verilmiştir. Aynı emir kapsamında
2’nci Ordu kuruluşuna; 2’nci Kolordu, Bağımsız 8’inci Piyade Tümeni,
16’ncı Piyade Tümeni ve 17’nci Piyade Tümeni ile 1’inci Süvari Tümeni
dâhil edilmiştir.16

12 Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi


Yayınları, 1991, 428-429.
13 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2000, 432-433.
14 Necati Ökse, Nusret Baycan, Salih Sakaryalı, Türk İstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve
Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Ankara: Genelkurmay Basımevi,
1989, 174-176.
15 MSB Arşiv ve Askeri Tarih Daire Başkanlığı Arşivi (Genelkurmay Askeri Tarih ve
Stratejik Etüt Daire Başkanlığı-ATASE), İstiklal Harbi Kataloğu (İSH), Kutu: 1172,
Gömlek: 65, Belge: 65-1.
16 İSH, K: 1148, G: 12, B: 12-114.

179
Erdal KORKMAZ

Taarruz öncesinde 1’inci ve 2’nci Ordulardan müteşekkil Türk Ordusu,


Süvari Kolordusu ile beraber, harekâtı şekillendirmiştir. 1’inci Ordu
harekât sırasında Akar Çayı güneyinde 1’inci Kolordu ve üç müstakil
tümen ve Ilgın mıntıkasında konuşlu üç tümenli bir süvari kolordusu ile
harekâta destek vermiştir.17
Taarruz planı kapsamında, Yunanların sağ bölgesine indirilecek bir darbe
ile işgalci güçleri kuşatarak imha etmek hedeflenmiştir. Bu kapsamda
1’inci Ordu; 2’nci ve 4’üncü Kolordular ile takviye edilmiştir. Bu sırada
3’üncü ve 6’ncı Kolordular ile bir süvari tümeninden ibaret kalan 2’nci
Ordunun, cephesine tesadüf eden Yunanların 3’üncü ve 2’nci
Kolordularıyla, 1’inci Kolordunun Afyon doğusundaki iki Yunan tümenini
yerinde tutması planlanmıştır. 1’inci Ordunun ise, Yunanların 1’inci
Kolordusunu güneyden baskılayarak taarruz etmesi, Süvari
Kolordusunun da Ahır Dağı bölgesinden Yunan ordusunun ikmal ve
haberleşme hattını kesmek amacıyla düşman güçlerinin gerilerine
taarruz etmesi kararlaştırılmıştır.18
29 Haziran 1922’de Ali İhsan Sabis’in yerine 1’inci Ordu Komutanlığı’na
Nurettin (Sakallı) Paşa atanmıştır.19 25 Ağustos 1922 tarihine kadar plan
kapsamında birlikler ikmal edilmiş ve kuvvetler yapılan kaydırmalarla
cephe hattına yanaştırılmıştır. Kuvvet kaydırmaları geceleri yapılmış,
gündüz birlikler kamufle edilerek dinlenmeye çekilmiştir. Böylece
hazırlıklar, gizlilik içinde hayata geçirilmiştir.20

2. Tarafların Vaziyeti
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Türk ordusunu mağlup
edemeyeceğini anlayan Yunan ordusu Anadolu’yu tamamen istila
fikrinden vazgeçerek, stratejik savunma için tertiplenmiştir.21 Bu sırada
Yunan Başkomutanı Georgios Hatzianestis karargâhı ile İzmir’de; Yunan
Birinci Kolordusu Afyonkarahisar, İkinci Kolordusu Gazlıgöl ve Üçüncü
Kolordusu Eskişehir’de konuşlanmıştır. Yunan Küçük Asya Ordusu; 6418

17 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82aa.


18 İSH, K: 1784, G: 82, B: 1.
19 Atatürk, Nutuk, s.670-671.
20 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82aa.
21 Fahri Belen, Büyük Türk Zaferi (Afyon’dan İzmir’e Kadar), İstanbul: Cumhuriyet
Gazetesi Yayınları, 1999, 19.

180
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

subay, 218.205 er, 450 top, 90.000 tüfek, 3.139 hafif ve 1.280 ağır
makineli tüfek, 63.721 hayvan, 4.036 kamyon, 1.776 otomobil ve 50
uçakla bölgede konuşlanmıştır.22 Yunan Hava Kuvvetleri de merkezi
Uşak’ta olmak üzere, ileri müfrezeleri ile Afyon, Garipçe ve Eskişehir hava
meydanlarına yerleşmiştir.23
Büyük Taarruz öncesinde Türk ordusu; Birinci ve İkinci Ordu ile bir
süvari kolordusu ve Kocaeli Grubu’ndan oluşmuştur.24 Harekâtın icra
edileceği dönemde Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa karargâhı
ile Akşehir’de olmakla birlikte, 1’inci Ordu Komutanı Nureddin Paşa
karargâhı ile Çay’da, 2’nci Ordu Komutanı Yakup Şevki (Subaşı) Paşa
karargâhı ile Bolvadin’de, Kocaeli Grubu Komutanı Albay Halit karargâhı
ile Geyve İstasyonu’nda, 5’inci Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin
(Altay) Paşa da Ilgın’da konuşlanmıştır.25
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusunun Batı
Cephesi’ndeki genel mevcudu: 8.658 subay, 199.283 er, 67.974 hayvan, 86
otomobil ve 3.141 at arabası, 1.970 öküz arabası, 2318 kağnı, 100.352
tüfek, 2.025 hafif makineli tüfek, 839 ağır makineli tüfek, 323 top, 5.282
kılıç ve harekâtın ilk günü harbe hazır 17 uçaktan meydana gelmiştir.26

3. Birinci Ordu’nun Harekâtı


26 Ağustos 1922 sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emri ile tan
yeri ağarırken saat 04.30’da bütün cephede Türk topçusunun tanzim atışı
başlamıştır.27 Takip eden süreçte kuvvetlerin ileri harekâtı
gerçekleşmiştir. Taaruzun sıklet merkezi Afyon’un güneyindeki Meşecik
Sırtı’ndan, Ahırdağı’na kadar olan bölge şeklinde ön plana çıkmıştır.28

22 Kemal Niş, Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruz (1-31 Ağustos 1922), C.II, VI. Kısım, 2.
Kitap, Genelkurmay Başkanlığı ATASE Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 1995, 13-16.
23 Şükrü Erkal, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz
(10 Ekim 1921- 31 Temmuz 1922), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1994, 49.
24 İsmet Görgülü, Büyük Taarruz, Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı Yayınları,
Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1992, 8-9.
25 Niş, Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruz (1-31 Ağustos 1922), 7-10, 321-327.
26 H.İbrahim Fırtına, Orgeneral Muzaffer Ergüder’in Havacılık Anıları (1922-1930),
Ankara: Türk Hava Kurumu Basımevi, 2009, 36-37.
27 Muzaffer Erendil, Tarihte Strateji (Askeri Stratejiden Milli Stratejiye), Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 1998, 139.
28 Kemal Niş, Reşat Söker, Kurtuluş Savaşı’nda Büyük Taarruz ve Takip Harekâtı, 2. Baskı,
Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2007, 27-28.

181
Erdal KORKMAZ

Türk kuvvetlerinin şiddetli taarruzu neticesinde Yunan kuvvetlerinin


güçlü savunma tahkimatı aşılmış, mevzileri düşürülmüştür. Yunan
kuvvetleri Türk ordusunun baskın harekâtına karşı, akşam ve gece, karşı
taarruz girişimlerinde bulunmuş ancak başarılı olamamıştır. Bu sırada
Türk kuvvetlerinin süngü hücumu ile Yunan birlikleri geri atılarak
püskürtülmüştür.29
Harekâtın ilk günü 1’inci Ordu’ya bağlı Süvari Kolordusu, önemli bir
görev üstlenmiştir. Bu kapsamda Süvari Kolordusu, 1’inci Ordu’nun
solundan Ahır Dağlarını aşmak suretiyle Çayhisar’a inmiş ve Kırka-
Sinanpaşa hattına batıdan taarruza başlamıştır. Harekât esnasında Süvari
Kolordusu, kuzeye gönderdiği bir bölüğü ile Küçükköy civarındaki
demiryolu hattı ile telgraf bağlantısını tahrip etmiştir. Baskın tarzındaki
harekât ile Yunanların, emin gördüğü bölgeden ve çifte menzil hattından
biri kat edilmiş, diğeri de 2’nci Ordu süvarileri tarafından baskı altına
alınmıştır.30
Süvari Kolordusunun harekâtı devam ederken 1’inci Ordu’ya bağlı 4’üncü
ve 1’inci Kolordular yedi piyade tümeni ile Afyon güneyinden; Belentepe,
Tınaztepe, Tilki Kuyruğu, Kırca Arslan Gediği, Hasanbeli ve Çiğiltepe
istikametinde taarruza başlamıştır. Bu hatta bulunan Yunanların 4’üncü
ve 1’inci Tümenleri ile bu hattın takviyesine tahsis edilmiş olan 13’üncü
ve 7’nci Tümenlere mensup bulunan birer alay, 1’inci Ordunun harekâtı
sonucu batıya doğru sürülmüştür. Yunanların hemen hemen üç
tümeninden oluşan bölgedeki karşılık hızla gelişen 1’inci Ordu harekâtı
öğlen olmadan sonuçlarını vermeye başlamıştır. Bu kapsamda sabahleyin
saat 09:00 civarında,4’üncü Kolordu Cephesi’nde 5’inci Kafkas Tümeni
Küçük Kalecik Sivrisi’ni; 11’inci Tümen bu bölgenin batısındaki ileri
mevzileri ele geçirmiştir. Aynı anda 1’inci Kolordu Cephesi’nde 23’üncü
Tümen Belentepe’yi, 15’inci Tümen Tınaz Tepe’yi ve 14’üncü Tümen
Kırca Arslan Gediğini zapt etmiştir.31
27 Ağustos 1922’de 1’inci Ordu’ya bağlı 1’inci ve 4’üncü Kolorduların
harekâtı ile Yunan birinci savunma hattı şiddetli muharebeler
neticesinde ele geçirilmiştir. 1’inci Ordunun bu harekâtı sonucu Yunan

29 İsmet Görgülü, Büyük Taarruz, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1992, 55-70.


30 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ab.
31 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ab.

182
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

kuvvetleri mevzilerinden atılmış ve düzensiz bir şekilde kuzeye doğru


itilmiştir.Aynı gün öğleden sonra 57’nci Tümen tarafından Çiğiltepe ele
geçirilmiştir. Akşamüstü de 8’inci Tümen tarafından Afyon’a girilmiştir.
Bu suretle Yunanların Afyon güneyinde bulunan birinci mevzi tamamen
1’inci Ordu tarafından zapt edilmiştir. Kuzeye çekilen Yunan kuvvetlerini
aralıksız takip eden 1’inci Kolordunun sağ bölgesindeki tümenler, aynı
günün akşamına kadar Balmahmut güneyinde bulunan Ayvalı civarından
geçen Yunan ikinci hat mevzilerine ulaşmıştır. Bu sırada Süvari
Kolordusu, Yunan ikinci hat mevzilerine karşı taarruza başlamış ve
önemli ölçüde ilerleme kaydetmiştir. 1’inci Ordu birlikleri tarafından 27-
28 Ağustos 1922 gecesi dahi Yunan kuvvetlerinin takibine devam
edilmiştir.32
1’inci Ordu ve bağlı birlikleri ile Süvari Kolordusunun harekâtı
neticesinde Yunanlar, baskın tarzındaki taarruz sonucu önemli kayıplar
vermiştir. Bu ortamda Yunan birlikleri, geri hatlardaki mevzilerde
toparlanabilmek için ricat faaliyetinde bulunmuş, artçı birliklerle Türk
taarruzunu durdurmaya yönelik adım ve eylemlerde bulunmuştur.
Yunan birlikleri geri çekilirken genel olarak; Resül Baba, Küçükköy ve
Dumlupınat genel istikametindeki üçüncü müdafaa hattında toplanmaya
çalışmıştır.33
Cephe hattında muharebeler devam ederken yapılan keşifler sonucu,
Yunanların sağ kanadının çöktüğü belirlenmiştir. Bu kapsamda, Afyon’un
güneyinden itibaren Ahır Dağına kadar Yunan hudut gerisinde bulunan
Döğer ve Altuntaş mıntıkasında, ihtiyat birliklerinden herhangi bir eser
olmadığı tespit edilmiştir.34
28 Ağustos 1922’de 1’inci Ordu bağlılarından Süvari Kolordusu, 2’nci ve
14’üncü Tümenler ile Başkimse’den demiryolu kuzeyine geçerek Ulucak
ve Eğret istikametlerine hareket etmiştir. Bu sırada sabahleyin 2’nci
Tümen, Eğret civarında bir otomobil kolunu el geçirmiş, buradaki Yunan
muhafız kıtalarını ortadan kaldırmıştır. Aynı anda 1’inci Süvari Tümeni,
Ayvalı kuzeyinden batıya çekilen Yunan kuvvetlerine taarruz ederek,

32 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ac.


33 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ac.
34 Deniz Kurt, Erdal Korkmaz, Kuruluşundan Günümüze Türk Hava Kuvvetleri (Harekât
ve Teşkilatlanma Tarihi 1911-1922), Cilt: I, Ankara: Hava Basımevi, 2020, 468.

183
Erdal KORKMAZ

onları tevkife çalışmış ve piyade kıtalarının gelmesine kadar taarruzlarını


devam ettirmiştir. Böylece, Yunanların batıya giden yolları kesilmiştir.35
Taarruz devam ederken Yunanların güney hattındaki 1’inci ve 7’nci
Tümenleri, batıya doğru yol açmak için Başkimse ve civarında bulunan
Türk süvari kıtalarına taarruzla onları kuzey ve güneye doğru sürerek,
husule gelen aralıktan Başkimse-Akçaşar istikametinde ricat etmeye
başlamıştır. Yunanların batıya doğru çekildiğini gören 1’inci Ordu’ya
bağlı 1’inci ve 4’üncü Kolordular tarafından karşı taarruza geçilmiştir. Bu
sırada Köprülü ve Balmahmut civarında bulunan 1’inci Kolordunun bağlı
birliklerinden 23’üncü ve 3’üncü Tümenlerin taarruzu ile Yunanların o
bölgede bulunan unsurları kuzeye atılmıştır. Harekât kapsamında 1’inci
Kolordu, Dumlupınar istikametini tıkamak üzere öğleden evvel sağ
kanadı ile Düzağaç kuzeyinden batıya doğru ilerlemeye başlamıştır. Bu
harekât sırasında 3’üncü Tümen, Düzağaç kuzeyinden Bakırcık sırtlarına
doğru taarruz ederek Yunanların Akçaşehir’den çekilen kuvvetlerini
kuzeye doğru atmıştır. 4’üncü Kolordu da 5’inci Tümeni ile Bal
Mahmut’tan kuzey batıya doğru Mezarlık istikametinde çekilen Yunan
kuvvetlerini kuzeye atmıştır. Bu sırada 11’inci Tümen de Kumral Çiftliği
istikametinde taarruz ederek, Yunanların batıya çekilmiş aksamını
Başkimse kuzeyine doğru sürmüştür.36
Gün içerisinde cephe hattında yapılan keşiflerde, Seyitgazi’den
Eskişehir’e doğru Yunan kuvvetlerinin büyük kuvvetlerle nakliyat yaptığı
belirlenmiştir. Ayrıca Eğret, Altuntaş, Çerkesköy ve Hamidiye civarında
Yunan kıtaları olmadığı tespit edilmiştir.37 İki gündür devam eden
harekât değerlendirildiğinde, 1’inci Ordunun da destek verdiği Türk
harekâtı neticesinde Yunanların tel örgülerle desteklenen üç müdafaa
hattının yarıldığı ve Yunan birliklerinin baskı altına alındığı
görülmüştür.38
29 Ağustos 1922’de Batı Cephesi Komutanlığı, 1’inci Ordu Komutanlığı’na
gönderdiği emirle Yunan kuvvetlerinin batıya gitmesinin önlenmesini

35 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ad.


36 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ad.
37 Sabit Çetin, “Büyük Taarruz’da Türk Hava Kuvvetleri”, Havacılık Tarihi Sempozyumu
Bildirileri 1911-1923, 13-14 Aralık 2012/İstanbul, Ankara: Hava Basımevi, 2015, 175-
213.
38 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ad.

184
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

istemiştir. Bu kapsamda 1’inci Ordu, 4’üncü Kolordusu ile kuzeye doğru


taarruz ve baskıya devam etmiştir. 1’inci Ordu’ya bağlı 1’inci Kolordu ise,
sağ kanadındaki 3’üncü ve 23’üncü Tümenler ile Çalköy ve Aslıhanlar
istikametinde taarruz ederek Yunanların Dumlupınar istikametindeki
geri çekilişini önlemiştir. Ayrıca 1’inci Kolordu, sol kanadındaki 14’üncü
Tümen ile Elvan Paşa; 27’nci Tümen ile Toklu Sivrisi istikametinde
taarruz etmek suretiyle Yunan birliklerini sıkıştırmıştır. Toklu Sivrisi
üzerine yapılan taarruz, güneyden 6’ncı Tümen’in de harekâtı ile
desteklenmiştir. Bu harekât üzerine Yunanlar, bölgedeki mevzileri terk
ederek ricate devam etmiştir.39
Taarruz devam ederken Süvari Kolordusu ise, Hamurköy kuzeyinden
harekâtına devam etmiş ve Yunan unsurlarına verdirdiği zayiat ile ön
plana çıkmıştır. Yapılan harekât neticesinde 28-29 Ağustos 1922
tarihlerinde Yunan kuvvetlerine ait beş tümen, Türk Ordusu tarafından
yakından takip edilerek, Dumlupınar’da kuşatılmıştır. Yalnızca, Kızıltaş
Deresi civarında batıya giden dağlık bir yol açık kalmıştır.40
30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da güneyden 1’inci Ordunun, kuzeyden
ise 2’nci Ordunun kuşatması altında kalan Yunan kuvvetleri, bir meydan
muharebesi vermek zorunda kalmıştır. Batı Cephesi Komutanlığı,
kuşatılan Yunan kuvvetlerinin imhası için 1’inci Ordu, 2’nci Ordu ve
Süvari Kolordusuna harekât emrini iletmiştir. Batı Cephesi’nin emri
doğrultusunda 1’inci Ordu emrindeki 4’üncü Kolordu’ya bağlı 11’inci
Tümen’in Çalköy güneyinden, 5’inci Tümen’in Selkisaray batısından,
23’üncü Tümen’in Aslıhanlar kuzeyinden ve 3’üncü Tümen’in ise Ağaçköy
ile kuzeyinden harekâta destek vermesi planlanmıştır. Bu sırada 2’nci
Ordu ve bağlılarının da Çal ve Esinören mıntıkasından harekâtı
şekillendirmesi kararlaştırılmıştır. Bu sırada Süvari Kolordusunun da
Kızıltaş Deresi, Saraycık ve Belova istikametini keserek Yunanların batıya
doğru firarına meydan verilmemesi öngörülmüştür.41
Başkomutan Meydan Muharebesi sabahı Aslıhanlar üzerinden
Dumlupınar’a gitmek isteyen Yunan kıtaları bu bölgede bulunan 1’inci
Ordu’ya bağlı 23’üncü Tümen tarafından engellenmiştir. Bu sırada

39 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ae.


40 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ae.
41 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82af.

185
Erdal KORKMAZ

öğlenden itibaren Türk birliklerinin güneyden, doğudan ve kuzeyden


yaptığı harekât ve 1’inci Ordu’ya bağlı 4’üncü Kolordunun topçu ve
piyade atışları ile Yunan Ordusunun önemli bir kısmı esir edilmiştir.
Muharebeler sırasında güneşin batışından sonra Türk kuvvetleri süngü
hücumuna başlamıştır. Bu taarruz sonucunda kısa sürede Yunanların
elinde olan mevziler düşürülmüştür. Ayrıca Yunanlardan; birçok top,
otomobil, silah ve mühimmat ele geçirilmiştir. Muharebeler esnasında
Kızıltaş Deresi ve civarından kaçabilen Yunan birliklerinin bir kısmı
Süvari Kolordusunun o gece ve ertesi gün yaptığı harekât ile Murat
Dağlarına doğru atılmıştır. Buradaki Yunan birlikleri zaman içerisinde
Türk kuvvetlerine teslim olmaya mecbur olmuştur.42
Neticede Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın, zaman zaman ateş hattına
girerek harekâtı bizzat yönettiği Başkomutan Meydan Muharebesi’nde,
kuşatma harekâtı neticesinde Yunan kuvvetlerinin büyük bir kısmı imha
edilmiştir. Bu sırada 1’inci Ordu’ya bağlı 1’inci Kolordu, Dumlupınar’dan
çekilen Yunan unsurları üzerine taarruzuna devam etmiştir. Bu
kapsamda 1’inci Kolordu, Hatipler civarındaki Yunan Ordusunun sol
kanadına taarruz ederek onlara önemli ölçüde zayiat
verdirmiştir.43Meydan Muharebesi sırasında Yunan kuvvetlerinin bir
kısmı esir alınmış, bir kısmı da savaşma kabiliyetini kaybederek düzensiz
olarak önce Uşak, oradan da İzmir’e doğru kaçmıştır.44

4. Takip Safhasında1’inci Ordu Harekâtı


Başkomutan Meydan Muharebesi sonrasında başlayan takip harekâtı 9
Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşuna kadar devam etmiştir. Bu süreçte
Türk kara unsurları kademe kademe ilerlemiş, sıklet merkezini ileri
taşıyarak Yunan kuvvetlerini Anadolu’dan atmak adına faaliyet
göstermiştir.
31 Ağustos 1922’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, verdiği direktifle
Yunan Kuvvetlerinin adım adım takip edilmesini istemiştir. Bu kapsamda
1’inci Ordu’nun Murat Dağları’nın güneyinden Uşak istikametine

42 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82af.


43 İSH, K: 1784, G: 82, B: 82ag.
44 Altay Köymen, “Başkumandanlık Meydan Muharebesi ve Diğer Meydan Muharebeleri
Arasındaki Yeri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: X, Sayı: 29, Temmuz 1994,
311-322.

186
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

ilerlemesi, Süvari Kolordusunun da Kızıltaş Deresi ile çevresinde bulunan


bölgeye kaçan Yunan kuvvetlerini, Belova Gediği civarında yakalaması ve
Alaşehir doğrultusunda takip etmesi kararlaştırılmıştır.45 Bu emir
doğrultusunda güneyden Mürettep Süvari Tümeni tarafından yapılan
harekât neticesinde Kütahya, Yunan işgalinden kurtarılmıştır.46 Bu sırada
1’inci Ordu’ya bağlı 1’inci Kolordu, bütün unsurları ile General
Frangos’un başında bulunduğu Yunan birliklerini Uşak doğrultusuna
sürmüştür. Harekât sırasında, Yunanların beş piyade ve bir süvari
tümenine yakın kuvveti İzmir doğrultusunda ricate devam etmiştir. Bu
esnada dört Yunan Tümeni de Bursa-Eskişehir bölgelerinden geri
çekilmeye çalışmıştır.47
1 Eylül 1922 tarihinde Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa orduya
hitaben bir beyanname yayımlamıştır. Bu beyannamede Mustafa Kemal
Paşa;
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları!
Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük meydan Muharebesi’nde
zalim ve mağrur bir ordunun asıl unsurlarını inanılmayacak
kadar az bir zamanda imha ettiniz. Büyük ve soylu milletimizin
fedakârlıklarına lâyık olduğunuzu ispat ediyorsunuz.
Sahibimiz olan büyük Türk Milleti istikbalinden emin olmaya
haklıdır. Muharebe meydanlarındaki maharet ve
fedakârlıklarınızı yakından görüyor ve takip ediyorum.
Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine aracılık etme vazifemi
hiç durmadan yerine getireceğim.
Başkomutanlığa tekliflerde bulunulmasını Cephe
Komutanlığına emrettim. Bütün arkadaşlarımın Anadolu’da
daha başka meydan muharebeleri verileceğini dikkate alarak
ilerlemesini ve herkesin aklını, yiğitliğini ve gayretini

45 İSH, K: 2182, G: 37, B: 37-1.


46 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı (CDAB), BCA. 030.10. 54.355.8;
“Ordumuzun Vasıl Olduğu Parlak Neticeler”, Hakimiyet-i Milliye, Sayı: 596, 2 Eylül
1922, 1.
47 Niş, Söker, 5-24.

187
Erdal KORKMAZ

yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim. Ordular!


İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”48 demiştir.
Takip harekâtı devam ederken Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, TBMM
Ordularından sonra Türk Milleti’ne yönelik bir beyanname daha
yayımlamıştır. Bu beyannamede Mustafa Kemal Paşa;
“Büyük ve Asil Türk Milleti!
Batı Cephesi’nde 26 Ağustos 1922’de başlayan taarruz
harekâtı, Afyonkarahisar, Altıntaş, Dumlupınar arasında
büyük bir meydan muharebesi hâlinde beş gün, beş gece
devam etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordularının yiğitliği,
şiddeti, sürati Allah’ın yardımına vesile oldu. Zalim ve
mağrur düşman ordusunun asıl unsurları akıllara dehşet
verecek şekilde imha edildi. Teşkilat ve teçhizatı gibi
gelenekleri, zaferleri ve ismi yalnızca milletimizin
şuurundan, ezeli ve ebedi olan imanından vücut bulan
ordularımızı, fedakârlığınıza layık olarak size takdim
ediyorum.
En büyük komutanından en genç neferine kadar
ordularımızda hâkim olan fikir, milletin gösterdiği vazife
uğrunda şehit olmaktır. Bunu muharebe meydanlarında
yakından görerek büyük milletime bildiriyorum. Milletimizin
yapısındaki kuvveti ve ülküyü üç buçuk sene önce mesai
arkadaşlarım ile ifade ederken, çok büyük zorluklar içinde
devam eden mücadelemizin sonuçları ortaya çıkıyor. Milletin
görüş ve iradesine dayanan her işin sonucunun, millet için
hayır ve mutluluk getireceği sabittir. Milletimizin geleceği
güvendedir ve vaat edilen zaferi ordularımızın kazanması
kesindir.”49
İfadelerini kullanmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın bu beyanı zafere olan
inanç ve azmini göstermiştir.

48 İSH, K: 2019, G: 71, B: 6-1.


49 İSH, K: 2182, G: 37, B: 37-1.

188
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa bu beyanı ile ordunun kahramanca


mücadele ettiğini belirterek yeni meydan muharebelerine hazır
olunmasını gerektiğini ifade etmiştir. Böylece, Türk Ordusunun hedef ve
amacını ortaya koymuştur.50
Bu sırada aynı gün Eskişehir Yunan işgalinden kurtarılmıştır.51
Eskişehir’den çekilen Yunan kuvvetleri İnönü istikametinde geri
çekilmiştir. Bazı Yunan birliklerinin Kasur Ovası’nı takip ederek güneye
doğru çekildikleri ve köyleri yaktıkları öğrenilince, 5’inci Tümene bağlı
birlikler bu bölgeye yönlendirilmiştir. Muharebeler devam ederken 1-2
Eylül 1922 gecesi Uşak, Yunan işgalinden kurtarılmıştır.52
2 Eylül 1922’de Uşak civarından çekilen Yunan birlikleri Alaşehir
yönünde ricate devam etmiştir. Yunanları geri çekilişi esnasında 1’inci
Ordu’nun da dâhil olduğu Türk kuvvetleri tarafından önemli miktarda
esir alınmıştır. Bu kapsamda Alaşehir’in doğusunda 500 kişilik bir Yunan
kuvveti, Türk Ordusuna teslim olmuştur. Ayrıca Yunanlardan, beş top ele
geçirilmiştir. Takip harekâtı devam ederken, kurtulma imkânı
kalmadığını gören 4000 kişilik bir kuvvetle birlikte Yunan 1’inci Kolordu
Komutanı General Trikopis53 ile Erkân-ı Harbiye Reisi Miralay
Nehremenemis, 2’nci Kolordu KumandanıDiyenis ile Erkân-ı Harbiye
Reisi Vasbalokopoli ve Kolordu Levazım Reisi Miralay Kapapipalis
kuzeydeki birliklerin tazyiki üzerine Murat Dağlarının Çomburnu
istikametine saparak Uşak civarında Türk birliklerine teslim olmuştur.54
3 Eylül 1922 tarihinde Yunan kuvvetleri takip edilmeye devam etmiştir.
Bu sırada Kütahya ve Gediz istikametinden çekilen Yunan ordusunun
15’inci Tümeni’ne Akmeşe ve Gediz’in kuzeyinde taarruz edilmiştir. Aynı

50 Burhan Sayılır, “30 Ağustos Zafer Bayramı Kanunu, İlk Zafer Kutlaması ve Büyük
Taarruz ile İlgili Bazı Bilgiler”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Sayı: 16, Yıl: 12,
Bahar 2014, 89-114.
51 BCA, 030.10. 54.355.11.
52 BCA, 030.10. 54.355.11.
53 Enver Konukçu, “Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın Emri: İlk Hedefiniz Akdeniz’dir
İleri! İlerleyişinin Eşme, Alaşehir ve Salihli Kesiti”, Büyük Taarruzun 90. Yılında
Uluslararası Millî Mücadele ve Zafer Yolu Sempozyumu, 02-04 Ekim 2012/Uşak, Cilt II,
Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2014, 923.
54 BCA. 030.10. 54.355.11; Tahsin Ünal, “Trikopis’i Esir Alan Kimdir?”, Türk Kültürü, Sayı:
121, Yıl: XI, Ankara, 1972, 30-31; Cemal Kantar, “Türk İstiklal Savaşında: Düşman
Başkomutanı (Trikopis ve Maiyeti) Nasıl Esir Edildi?”, Türk Yurdu, Cilt IV, Sayı: 310,
Yıl: 54, Nisan 1965, 33-36.

189
Erdal KORKMAZ

dönemde Kızıltaş Vadisi’nden çekilen Yunan birliklerine de Hamidiye


Hanı civarında harekât yapılmıştır. Buradaki taarruzda birçok Yunan
askeri esir edilmiş ve onlardan top ve makineli tüfekler ele geçirilmiştir.
Bu sırada gün içerisinde cephenin kuzeyinde bulunan iki tümen ve bir
alay Yunan kuvvetinin, Bozüyük istikametinden geri çekildiği tespit
edilmiştir.55
4 Eylül 1922 tarihinde Bursa istikametinde çekilmekte olan Yunan
kuvvetleri İnönü civarında muharebeye zorlanarak, yenilgiye
uğratılmıştır. Gün içerisinde yapılan istihbarat çalışması sonucunda
Yunan ordusunun önemli kısmının imha edildiği tespit edilmiştir. Ayrıca,
o güne kadar yapılan muharebeler sonucunda iki kolordu ve dört tümen
kumandanı ile otuz subay ve 10.000 kadar asker esir alındığı
belirlenmiştir. Bu sırada 1’inci Ordu’ya bağlı süvari birlikleri, Gediz-
Alaşehir hattının kuzeyinden çekilen Yunan kuvvetlerine taarruz ederek
onları ricate mecbur etmiştir. Bu taarruz harekâtı neticesinde İzmir genel
istikametinde ilerleyen Türk kıtaları, Alaşehir’e ulaşmıştır.56
5 Eylül 1922’de Kocaeli mıntıkasında Yunanların Gemlik-Pazarköy
sahilindeki mevzilerine yönelik taarruz başarılı bir şekilde
gerçekleştirilmiştir. Harekât neticesinde Samanlıdağ, Kızıklıtepe ve
Elmalıdağ ele geçirilmiş, ardından da Pazarköy Yunanlardan alınmıştır.
Aynı gün Söğüt’te Yunan işgalinden kurtarılmıştır. Yunanların,
Eskişehir’den çekilen birlikleri üzerine Bursa civarında takip harekâtına
devam edilmiştir. Eskişehir ile Uşak doğusundaki Karacahisar civarındaki
Yunan kuvvetlerinden 5.000 tüfek, 100 makineli tüfek, yüzlerce otomatik
tüfek, 12 top ve 1.000 sandık topçu cephanesi ele geçirilmiştir. Bu sırada
Kula ve Alaşehir Yunanlardan alınmıştır. Yapılan keşiflerde, Yunanların
İzmir istikametinde çekilmeye devam ettikleri görülmüştür.57
6 Eylül 1922’de Bozüyük Yunanlardan alınmıştır. Bu sırada Bursa
istikametinde takip harekâtı devam etmiştir. Simav civarındaki Yunan
birlikleri baskılanarak takibe alınmıştır. Ayrıca gün içerisinde Salihli
Yunan işgalinden kurtarılmış, Nazilli ve Buldan mıntıkası da Yunanlardan
kurtarılmıştır. Elde edilen istihbarattan, Yunanların Menderes

55 İSH, K: 1786, D: 141, B: 1.


56 BCA. 030.10. 54.355.11.
57 BCA. 030.10. 54.355.11.

190
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

civarındaki köyleri tahrip ettiği ve bölgedeki halka zulmettiği


belirlenmiştir.58
7 Eylül 1922’de Yenişehir, Türk birlikleri tarafından ele geçirilmiştir. Bu
sırada 1’inci Ordu ve bağlılarının görev yaptığı sol kanatta bulunan
birliklerin harekâtı ile Ahmetli’yi işgal eden Yunan kuvvetleri batıya
atılmıştır. Bu sırada Yunanlar, Salihli ve civarındaki bölgeyi yakmıştır.59
Yunanlar, gün içerisinde Gemlik civarına sevk ettikleri takviye birliklerle
Gemlik-Pazarköy hattında mukavemet gücünü artırmıştır. Bölgedeki
Yunan mukavemeti, denizden savaş gemilerinin ateşi ile desteklenmiştir.
Bu sırada Eskişehir ve Bursa istikametinden çekilen Yunan birlikleri,
Türk kuvvetleri tarafından takip edilmeye devam etmiştir.60
8 Eylül 1922’de İzmir istikametinde ilerleyen Türk kuvvetleri, Turgutlu
ve Ödemiş’i ele geçirmiştir.618-9 Eylül 1922 itibarıyla Türk kuvvetleri,
taarruzun başladığı ilk günden itibaren üç yüz kilometrelik yol kat etmiş,
İzmir karşısındaki Sarıhanlı, Zincirli ve Parlamazçay hattına ulaşmıştır.
Bu sırada 1’inci Orduya bağlı Süvari Kolordusu Manisa üzerinden ve
Bağımsız Süvari İkinci Tümeni Torbalı üzerinden İzmir istikametine
ilerlemiştir.62
9 Eylül 1922 günü sabah saat 10.00’da Türk ordusunun süvari birlikleri
İzmir’e girmiştir.63 İzmir’in kurtarıldığı sırada Bursa da Yunanlardan
alınmıştır.64 Bu sırada İzmir’i terk eden Yunan kuvvetlerinin önemli bir
kısmı Urla ve Çeşme’ye çekilmiştir.65
10 Eylül 1922’de İzmir’deki İngiliz konsolosu ve İzmir limanında bulunan
İngiliz gemisinin amirali, 1’inci Ordu Kumandanı Nurettin Paşa’ya
müracaat ederek İngilizler ile Türkler arasında dört yıl önce mütareke
yapıldığını belirterek, TBMM Hükümeti ile herhangi bir düşmanlık

58 BCA. 030.10. 54.355.10.


59 BCA. 030.10. 54.355.10.
60 BCA. 030.10. 54.355.11.
61 BCA. 030.10. 54.355.12.
62 BCA. 030.10. 54.355.11.
63 BCA. 030.10. 54.355.11; “İzmir’imize Kavuştuk”, Akşam Gazetesi, 9 Eylül 1922, 1.
64 BCA. 030.10. 54.355.12.
65 İ zmir’e giren ilk üç birlik komutanından biri olan Yüzbaşı Zeki (Doğan) Bey, 1944

yılında kurulan Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığının “İlk Komutanı” olarak


atanmıştır. Bakınız: BCA. 165.4.4.

191
Erdal KORKMAZ

içerisinde bulunmadığını belirtmiştir.66 Bu durum İngilizlerin, TBMM


orduları ile herhangi bir çatışma içerisine girmek istemediklerini
göstermektedir.
Aynı gün Başkomutan Mustafa Kemal, Erkân- Harbiye Reisi Fevzi ve Batı
Cephesi Komutanı İsmet Paşalar, karargâhları ile İzmir’e girmiş ve
Hükümet Konağı’na yerleşmiştir.67 Böylece, 1’inci Ordu birliklerinin de
destek verdiği 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, İzmir’in
kurtuluşu ile sona ermiştir.

Sonuç
Birinci Dünya Harbi sonucunda Osmanlı Devleti ile yapılan Mondros
Mütarekesi, ülke topraklarının İtilaf Devletleri tarafından işgaline zemin
hazırlamıştır. Musul ile başlayıp, İskenderun ve İstanbul’un işgali ile
devam eden bu süreç, Anadolu’daki şehirler ile devam etmiştir. Paris
Barış Konferansı’nda alınan karar ile de İzmir ve çevresine Yunanlar
asker çıkarmıştır. Bu işgal faaliyetleri, Türk Milletinin Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetleri ve ardından Kuva-yı Milliye adı verilen silahlı direniş
örgütleri kurmasına etki etmiştir. Bölgesel başlayan bu hareket, Mustafa
Kemal (Atatürk) Paşa’nın Samsun’a çıkışı ile ulusal bir nitelik
kazanmıştır.
Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa’nın önderliğinde başlayan millî mücadele,
zamanla teşkilatlanmış ve TBMM’nin açılışı ile Türk Milletinin iradesi ve
sesi konuma gelmiştir. TBMM’nin açılışından sonra düzenli ve disiplinli
orduların kuruluşuna geçilmiştir. Bu kapsamda cephe komutanlıkları
kurularak işgalci güçlerle mücadele edilmeye başlanmıştır. İnönü
Muharebeleri ile başlayıp Sakarya Meydan Muharebesine kadar
savunmada kalan Türk ordusu, gösterdiği azim ve kararlılıkla Yunan
güçlerinin Anadolu içlerine ilerlemesini engellemiştir. Sakarya Meydan
Muharebesinin ardından, işgalci güçlerin Anadolu’dan atılmasına yönelik
bir dizi kararlar hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda Başkomutan Mustafa
Kemal Paşa’nın emri ile Türk ordusu yeniden teşkilatlandırılmıştır.
Alınan karar kapsamında grup kumandanlıkları kaldırılarak, ordu

66 BCA. 030.10. 54.355.11.


67 Nilgün Nurhan Kara, “İşgal Altındaki İstanbul Basınında İzmir’in Kurtuluşu”, Çağdaş
Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, XVII/35, 2017 Güz, 121-136.

192
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

teşkilatına geçilmiştir. Böylece Batı Cephesi Komutanlığı altında 1’inci ve


2’nci Ordu kumandanlıkları kurulmuştur.
Ordu teşkilatına geçildikten sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın
direktifi ile Türk Ordusunun personel, silah, cephane ve top ihtiyacı
giderilmeye çalışılmıştır. Hazırlıklar devam ederken, orduya taarruz
eğitimi verdirilmiş ve “SAD” adı verilen bir taarruz planı oluşturulmuştur.
Hazırlıkların belirli bir aşamaya getirilmesinden sonra Başkomutan
Mustafa Kemal Paşa’nın 26 Ağustos 1922’de Kocatepe’den verdiği emirle
Büyük Taarruz başlamıştır.
Büyük Taarruz’a 1’inci Ordu Kumandanlığı, Afyon’un güneyine sarkmak
suretiyle destek vermiştir. Gündüzleri kamufle olarak, geceleri ise yapılan
yürüyüş neticesinde cephe hattına yanaşarak hazırlanan 1’inci Ordu
birlikleri, şafakla birlikte başlatılan harekâta katılmıştır. 1’inci Ordu’nun
güneyden, 2’nci Ordunun kuzeyden yaptığı kuşatma harekâtı neticesinde
Türk kuvvetleri, Yunan güçlerini 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da bir
meydan muharebesi vermeye zorlamıştır. Başkomutan Meydan
Muharebesi adı verilen bu muharebe sırasında 1’inci Ordu’nun da
katkıları ile Yunan ordusunun önemli bir kısmı imha edilmiştir.
Başkomutan Meydan Muharebesi’nden sonra başlatılan takip harekâtına
destek veren 1’inci Ordu Komutanlığı ve bağlı birlikleri, 9 Eylül 1922’de
İzmir’in kurtarılmasına kadar faaliyetlerinde devam ederek Türk
zaferinin kazanılmasında önemli bir pay edinmiştir. Böylece 1’inci Ordu
Kumandanlığı, Anadolu’nun işgalden kurtarılmasında ve bağımsızlığın
kazanılmasındaki faaliyetleri ile ön plana çıkmıştır.

193
Erdal KORKMAZ

KAYNAKÇA
Arşivler
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı (CDAB)
MSB Arşiv ve Askeri Tarih Daire Başkanlığı Arşivi (Genelkurmay Askeri
Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı-ATASE)
Telif Eserler
Atatürk, Mustafa Kemal. Nutuk. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi,
2000.
Mustafa Kemal Atatürk. Nutuk, Hazırlayan: Şefik Memiş, İsmail Şen,
İstanbul: Numune Matbaacılık ve Cilt San. Ltd. Şti., 2016.
Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV. Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, 1991.
Aysal, Necdet, “Ulusal Direnişin ve Umudun Adı: Mustafa Kemal Paşa-
Ankara”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı: 6/10, (Millî
Mücadele’den Milli Egemenliğe Karadeniz Özel Sayısı), 2020, 215-229.
Belen, Fahri. Büyük Türk Zaferi (Afyon’dan İzmir’e Kadar). İstanbul:
Cumhuriyet Gazetesi Yayınları, 1999.
Çetin, Sabit, “Büyük Taarruz’da Türk Hava Kuvvetleri”, Havacılık Tarihi
Sempozyumu Bildirileri 1911-1923, 13-14 Aralık 2012/İstanbul. Ankara:
Hava Basımevi, 2015, 175-213.
Davud Kapucu, “Arşiv Belgeleri Çerçevesinde İnönü Muharebelerinin
Kazanılmasında Türk Havacılarının Katkısı”, Belgi Dergisi, Sayı: 23, Yıl:
2022/1, 73-98.
Erendil, Muzaffer. Tarihte Strateji (Askeri Stratejiden Milli Stratejiye).
Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1998.
Erkal, Şükrü. Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Büyük Taarruza Hazırlık ve
Büyük Taarruz (10 Ekim 1921- 31 Temmuz 1922). Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1994.
Fırtına, H. İbrahim. Orgeneral Muzaffer Ergüder’in Havacılık Anıları
(1922-1930). Ankara: Türk Hava Kurumu Basımevi, 2009.

194
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

Görgülü, İsmet. Büyük Taarruz, Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı


Yayınları. Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1992.
Kantar, Cemal, “Türk İstiklal Savaşında: Düşman Başkomutanı (Trikopis
ve Maiyeti) Nasıl Esir Edildi?”, Türk Yurdu, Cilt IV, Sayı: 310, Yıl: 54, Nisan
1965, 33-36.
Kara, Nilgün Nurhan, “İşgal Altındaki İstanbul Basınında İzmir’in
Kurtuluşu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, XVII/35, 2017
Güz, 121-136.
Kayıran, Mehmet, “Tekâlif-i Milliye Emirleri ve Uygulanışı”, Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 15, Yıl: 1989, s.639-664.
Konukçu, Enver, “Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın Emri: İlk
Hedefiniz Akdeniz’dir İleri! İlerleyişinin Eşme, Alaşehir ve Salihli Kesiti”,
Büyük Taarruzun 90. Yılında Uluslararası Millî Mücadele ve Zafer Yolu
Sempozyumu, 02-04 Ekim 2012/Uşak, Cilt II, Atatürk Araştırma Merkezi,
Ankara, 2014, 923.
Korkmaz, Erdal, “Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk Hava
Kuvvetleri”, Havacılık Tarihi Sempozyumu Bildirileri 13-14 Aralık
2012.Ankara: Hava Basımevi, 2015, 161-174.
Köymen, Altay, “Başkumandanlık Meydan Muharebesi ve Diğer Meydan
Muharebeleri Arasındaki Yeri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. Cilt X,
Sayı: 29, Temmuz 1994, 311-322.
Kul, Hazel, “Faik Ahmet Barutçu’nun Kaleminden II. İnönü Muharebesi”,
Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 5, 103-120.
Kurt, Deniz, Erdal Korkmaz. Kuruluşundan Günümüze Türk Hava
Kuvvetleri (Harekât ve Teşkilatlanma Tarihi 1911-1922). Cilt I, Ankara:
Hava Basımevi, 2020.
Niş, Kemal, Reşat Söker. Kurtuluş Savaşı’nda Büyük Taarruz ve Takip
Harekâtı. 2. Baskı, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2007.
Niş, Kemal. Türk İstiklal Harbi Büyük Taarruz (1-31 Ağustos 1922), C.II, VI.
Kısım, 2. Kitap, Genelkurmay Başkanlığı ATASE Daire Başkanlığı
Yayınları. Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1995.

195
Erdal KORKMAZ

Ökse Necati, Nusret Baycan. Sakaryalı Salih, Türk İstiklal Harbi’ne Katılan
Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri. Ankara:
Genelkurmay Basımevi, 1989.
Özlü, Hüsnü, “Arşiv Belgelerine Göre, Büyük Taarruz Öncesi, SAD Taarruz
Planı ve Mustafa Kemal Paşa’nın Genel Taarruz Planı’nın Analizi”, Büyük
Taarruzun 90. Yılında Uluslararası Millî Mücadele ve Zafer Yolu
Sempozyumu, 02-04 Ekim 2012/Uşak, Ankara: Atatürk Araştırma
Merkezi Yayınları, Cilt II, 2014, 940.
Sayılır, Burhan, “30 Ağustos Zafer Bayramı Kanunu, İlk Zafer Kutlaması
ve Büyük Taarruz ile İlgili Bazı Bilgiler”, Çanakkale Araştırmaları Türk
Yıllığı, Sayı: 16, Yıl: 12, Bahar 2014, 89-114.
Ünal, Tahsin, “Trikopis’i Esir Alan Kimdir?”, Türk Kültürü, Sayı: 121, Yıl:
XI, Ankara, 1972, 30-31.
Süreli Yayınlar
Akşam Gazetesi
Hâkimiyet-i Milliye
TBMM Zabıt Ceridesi
Yenigün Gazetesi

196
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

EKLER
EK-1

1’inci Ordu ile Türk kuvvetlerinin Vaziyetini Gösterir Kroki, 26 Ağustos 1922.68

68 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Hazırlayan: Şefik Memiş, İsmail Şen, İstanbul: Numune
Matbaacılık ve Cilt San. Ltd. Şti., 2016.

197
Erdal KORKMAZ

EK-2

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular İlk Hedefiniz Akdenizdir. İleri!”


Direktifinin Yer Aldığı Resmi Belge, 1 Eylül 1921.69

69 İSH, K: 2019, G: 71, B: 6-1.

198
Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Harekâtı

EK-3

Takip Safhasındaki Harekâta Yönelik Harp Raporu, 3 Eylül 1922. 70

70 İSH, K: 1786, D: 141, B: 1.

199
Erdal KORKMAZ

200
HATIRALAR EKSENİNDE İSMET PAŞA’NIN
BÜYÜK TAARRUZ DÖNEMİNDEKİ
FAALİYETLERİ

Ahmet GÜLEN*

* Dr., DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, ahmet.gulen@deu.tr, ORCID:


0000-0002-6585-0212.
Ahmet GÜLEN

Giriş
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasından sonra 30
Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’yle Anadolu’nun
parçalanma/paylaşılma süreci başlamıştır.1 Aynı senenin Kasım ayında
Fransızların Hatay’a asker çıkarmasıyla başlayan işgaller gittikçe
genişleyerek Türkler için kendi vatanlarında “esir” durumuna düşme
tehdidini ortaya çıkarmıştır.2 Anadolu topraklarının işgali aynı zamanda
Türk millî direnişini de başlatmış ve “haksızlığa uğrayan Türkler
galeyana gelerek” Kuvayı Millîye adlı milis teşkilatlarıyla savunmaya
geçmiştir.3 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlar tarafından işgali
sonrasında Türklere yönelik başlayan katliamlar Millî Mücadele tarihinde
bir dönüm noktası teşkil etmiş ve Türk-Yunan Savaşı’nın nedeni
olmuştur.4 I. Dünya Savaşı’nda önemli hizmetlerde bulunan ve son olarak
Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı’nı5 üstlenmiş olan Mustafa Kemal
Paşa da aynı günlerde IX. Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsun’a gelmiştir.
İstanbul’da bulunduğu süre içinde çeşitli faaliyetlerde bulunan Mustafa
Kemal, kurtuluşu Başkent’te değil, Anadolu’da aramak üzere Samsun’a
geldiğini ifade etmiştir.6
Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’da Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas
Kongresi gibi önemli süreçlerde etkin rol oynamış ve 1920’de Ankara’da
açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) başkanlığını da
üstlenmiştir.7 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı dönemde Mustafa
Kemal Paşa’nın eski silah arkadaşlarının, Rauf Bey, Ali Fuat Paşa, Refet
Paşa gibi, arasına Albay İsmet Bey de katılmıştır. İsmet Bey, Ankara’ya

1 Tevfik Bıyıklıoğlu, Türk İstiklâl Harbi I: Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Ankara:


Gnkur. Bşk. Harb Tarihi Dairesi Resmî Yayınları, 1962, 45.
2 Yahya Akyüz, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu: 1919-1922, Ankara: Türk
Tarih Kurumu Yayınları, 2. bs., 1988, 73.
3 Enver Behnan Şapolyo, Kuvayı Milliye Tarihi, Ankara: Ayyıldız Matbaası, 1967, 11.
4 Arnold Toynbee, Türkiye: Bir Devletin Yeniden Doğuşu, Milliyet Yayınları: İstanbul,
1971, 114.
5 Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığını Mondros Mütarekesi sonrası Alman Liman
Von Sanders’ten Mustafa Kemal Paşa devralmış; ancak 7 Kasım 1918’de komutanlık
lağvedilmiş ve Mustafa Kemal Harbiye Nezareti emrine alınmıştır. Gotthard Jaeschke,
Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi: Mondros’tan Mudanya’ya Kadar (30 Ekim 1918-11
Ekim 1923), Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989, 2. bs., 1989, 1-2.
6 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, (Tıpkıbasım), İstanbul: İleri Yayınları, 2006, 9.
7 Lord Kinross, Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu, İstanbul, Sander Kitabevi, 1966, 334.

202
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

diğerlerine nazaran neden geç katıldığı hakkındaki açıklamasında,


“Harbiye Nezareti’ndeki vazifesi sırasında oradaki subaylarla İstanbul’dan
Anadolu’ya yardım sağlamak için” demiştir.8 Mustafa Kemal de Ankara’ya
ilk gelişinden sonra İsmet Paşa’yı Harbiye Nezareti’nden çağırdıklarını ve
onu “mühim bir vazife için” İstanbul’a gönderdiğini bildirmiştir.9 TBMM’ye
Edirne milletvekili olarak giren İsmet Bey, 3 Mayıs 1920’de kurulan
kabinede Genelkurmay Başkanlığı’nı üstlenmiştir.10 İsmet Bey, 1920 yılı
sonbahar aylarında bu defa Ali Fuat Paşa’nın yerine Batı Cephesi
Komutanlığı’na getirilmiştir.11 Kuvayı Millîye’den düzenli orduya geçiş de
1920 yılı sonlarında yapılmış ve düzenli orduyu kurma görevi, TBMM
Başkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından “Orduyu İsmet yapacaktır”
sözleriyle Albay İsmet Bey’e verilmiştir.12
1921 yılı Ocak ayında Eskişehir civarındaki İnönü mevzilerinden
taarruza başlayan Yunanlar, Albay İsmet Bey komutasındaki birlikler
tarafından yenilgiye uğratılmış; aynı dönemde düzenli orduya karşı
ayaklanan Çerkez Ethem birlikleri de mağlup edilmiştir.13 I. İnönü
Savaşı’nın sonunda İsmet Bey, TBMM tarafından “mirliva” (tümgeneral)
rütbesine yükseltilmiştir.14 Aynı yıl yapılan II. İnönü Savaşı’nda bir kez
daha Yunan kuvvetlerini yenen İsmet Paşa “Tuğgeneral” rütbesine
yükselmiştir.15 Temmuz ayında bir daha Ankara yönüne taarruza kalkan
Yunanlar, Kütahya-Eskişehir Savaşları’nda Türk birliklerini mağlup
ederken, TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın İsmet Paşa’ya verdiği
emirle ordu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmiştir.16 5 Ağustos 1921
tarihli Başkomutanlık Kanunu17 ile Türk Orduları Başkomutanı olan

8 İnönü, Atatürk’ü Anlatıyor, (Haz. Abdi İpekçi), İstanbul: Cem Yayınları, 1968, 31.
9 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 281.
10 Şerafettin Turan, İsmet İnönü: Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı
Yayınları, 2000, 22.
11 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 360.
12 İnönü’den Anılar: “Özlemler”, (Der. Sabri Babacan), İstanbul: Bilgi Başarı Yayınları,
2005, 26.
13 Rahmi Apak, İstiklâl Harbi’nde Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi, 1990, 227.
14 İsmet İnönü, Ankara: Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları,
39, Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam: C. I, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1966, 168.
15 Atatürk İlkeleri ve Türk İnkılâp Tarihi, (Ed. Fatma Acun), Ankara: Siyasal Kitabevi, 11.
bs., 2010, 181.
16 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 435.
17 Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlık Kanunu’yla aynı zamanda TBMM’nin bazı
yetkilerini de üstlenerek, ordunun desteklenmesi için ekonomik ve sosyal önlemler

203
Ahmet GÜLEN

Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusu Sakarya Meydan


Muharebesi’nde Yunanları yenmiş ve işgal güçleri Eskişehir-Afyon
mevzilerine gerilemiştir.18 Bu çalışmada hatıralar ana ekseninde İsmet
Paşa’nın Büyük Taarruz dönemindeki faaliyetleri incelenmektedir.

1. Büyük Taarruz Öncesinde İsmet Paşa Ali İhsan Paşa Anlaşmazlığı


Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Yunanlar üzerine yeni bir
taarruzun gecikmesi TBMM’de eleştirilere neden olurken, Başkomutan
Mustafa Kemal Paşa ordunun hazırlıkları bitmeden bir saldırıya
geçmenin elde edilen kazanımları heba edeceği fikrindeydi.19 Taarruz
hazırlıkları sürerken Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, kendisinin iki
ayrı ordu teşkil ettiğini; ilkinde Yunan kuvvetlerinin taarruzu halinde
“Ankara’ya giden yolu savunacak şekilde askerî kuvvetleri
yerleştirdiğini” ifade etmiştir. İsmet Paşa’nın diğer ordusu da Türk
taarruzuna hazırlık amaçlıydı ve bu ordunun tertibi için büyük bir askerî
kuvvet toplamak gerekiyordu. İsmet Paşa bu iki kuvvetin
bağdaştırılmasının güç olduğunu, fakat Mustafa Kemal ile bu hususta
uzlaşma halinde olduklarını da sözlerine eklemiştir.20 Bu hazırlıklar
sürerken ordunun komuta kademesinde bir değişim meydana gelmiştir.
Batı Cephesi’nde İsmet Paşa’nın komutası altındaki ordu ikiye ayrılmış,
Birinci Ordu Ali İhsan Paşa’nın; İkinci Ordu da Yakup Şevki Paşa’nın
kumandasına verilmişti.21 Ali İhsan, özellikle kendisinden iki sınıf sonra
gelen İsmet Paşa’nın emri altına girmeyi içine sindirememiş; ancak
“askerlik disiplini içinde görevi kabul” etmişti.22 Ancak Büyük Taarruz
öncesinde 18 Haziran 1922 tarihinde Birinci Ordu Komutanlığı’ndaki
değişimle Ali İhsan Paşa’nın yerine Nurettin Paşa getirilmiştir.23 Değişim

almış ve Büyük Taarruz’a giden süreçte tüm kaynakların seferber edilmesini


sağlamıştır. Suat İlhan, Atatürk ve Askerlik: Düşünce ve Uygulamaları, Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, 1990, 98.
18 Alptekin Müderrisoğlu, Sakarya Meydan Muharebesi Günlüğü, İstanbul: Kastaş
Yayınevi, 2004, 622; Toynbee, Türkiye, 123.
19 Stanford J. Shaw, Türklerin İstiklâl Harbi: Batılı Gözüyle Kurtuluş Savaşı’nın Destansı
Anlatımı, İstanbul: Prof. Kitap, 2019, 116.
20 İsmet İnönü, Hatıralar 1. Kitap, (Yay. Haz. Sabahattin Selek), Ankara: Bilgi Yayınevi,
1985, 272.
21 Fahrettin Altay, 10 Yıl Savaş ve Sonrası: 1912-1922, İstanbul: İnsel Yayınları, 1970, 314.
22 Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, (Der. Hulusi Turgut), İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, 9.bs., 2007, 187.
23 Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı, 182, Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 481.

204
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

temelde “İsmet Paşa ile Ali İhsan Paşa arasındaki anlaşmazlıklardan ve


Ali İhsan’ın bazı tavırlarının ordudaki birliği bozabileceği”
düşüncesinden kaynaklanmıştır. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa,
Büyük Taarruz öncesi günlerde Ali İhsan Paşa ile çalışmakta zorluk
çektiğini ve onunla ilk olarak askerlerin maaşları ve beslenmesi
konusunda bazı görüş ayrılıkları yaşadıklarını ifade etmiştir.24 İsmet
Paşa, Ali İhsan Paşa’nın kendisine gönderdiği mesajda, “askerlerinin iki
günlük erzağı kaldığı”ndan söz ettiğini kaydetmiştir. Bunun üzerine
iaşenin dağıtımı konusunda Levazım Reisi’ni çağırarak ondan Ali İhsan
Paşa’nın askerlerine “iaşenin gönderildiği” bilgisini alan İsmet Paşa, yine
de “askerleri gıdasız bırakmama adına erzak parası gönderdiklerini”
anılarında ifade etmiştir.25 Ancak Ali İhsan’ın diğer orduların askerleri
arasında dolaşırken kendilerine “maaş” verildiğini söylemesi üzerine
İsmet Paşa’ya o birlik komutanlarından da maaş talebi gelmiştir. Bunun
üzerine İsmet Paşa, söylentilerin asker arasında huzursuzluk
çıkarabileceği düşüncesiyle erzak parasından “maaş” olarak söz eden Ali
İhsan Paşa’yı uyarmıştır.26 Hatıralarında İsmet Paşa’nın Birinci Kolordu
Komutanı İzzeddin Bey tarafından “tahrik” edildiğini ileri süren Ali İhsan
Paşa, maaşlar konusunda gereken izahatı İsmet Paşa’ya verdiğini
bildirmiştir.27 İzzeddin Bey de Birinci Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa ile
aralarında “gücenmeler” yaşandığını ve maaş meselesinde de haksız bir
tutum sergilediğini ifade etmiştir.28
İsmet Paşa ayrıca Ali İhsan’ın orduları teftişi sırasında askerlerin ve
komuta kadrosunun yetersiz teçhizata sahip oluşundan dolayı
eleştirilerde bulunarak “moral bozduğunu” ve bunu engellemeye
çabaladığını belirtmiştir. Kimi zaman da Genelkurmay’dan gelen
mesajlarda Birinci Ordu cephelerinde taarruz olduğu haberleri aldığını
bunu Ali İhsan Paşa’dan sorduğunda da “Öyle olmadı, şöyle oldu” tarzı bir
karşılık aldığını da söylemiştir.29 İsmet Paşa ise Ali İhsan’a düşmanla bir

24 İnönü, Hatıralar, 273.


25 Necdet Uğur, İsmet İnönü, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2.bs., 1995, 16.
26 İnönü, Hatıralar, 273.
27 Ali İhsan Sâbis, Harp Hatıralarım 6: İstiklâl Harbi ve Gizli Cihetleri, İstanbul: Nehir
Yayınları, 1993, 202-203.
28 Org. İzzettin Çalışlar’ın Anılarıyla Gün Gün, Saat Saat İstiklâl Harbi’nde Batı Cephesi,
(Haz. İzzeddin Çalışlar), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009, 326 ve 333.
29 İnönü, Hatıralar, 274.

205
Ahmet GÜLEN

temas olması durumunda “bunu bilmesi gerektiğini” ifade etmiş ve


şunları anlatmıştır: “…bundan sonra böyle şey istemem diyorum. Hülasa
anlaşılamayan bir durum. Ali İhsan Paşa’nın bu davranışları… bütün
cephe aleyhine tesirler yapıyor. Nihayet tehlike görmeye başladım ve
şikâyet ettim. Başkomutanlığa yazdım…”30 İsmet Paşa, ayrıca Dördüncü
Kolordu Komutanı Kemalettin Sami ile konuşmasında Ali İhsan
hakkındaki fikrini sormuş ve “Çok sert. Kuvayı Millîye ve çeteleri
bilmediği için mükemmel bir ordu gibi bizden disiplin ve vazife istiyor”
cevabı almıştır. Ali İhsan Paşa’ya göre bu yanıtı Batı Cephesi Komutanı
İsmet Paşa, “kendi aleyhine bir delil” olarak kullanmıştır.31 Hatta İsmet
Paşa bir teftiş sırasında görüştüğü Fahrettin Paşa’ya Ali İhsan Paşa ile
İzzeddin Bey arasında ciddi bir ihtilaf olduğunu ve “ikisinden birisini feda
etmek gerektiğini” söylemiştir.32 Fahrettin Paşa ise Ali İhsan Paşa’nın
Malta’dan yeni gelmiş olduğunu; ancak İzzeddin’in baştan beri
mücadelenin içinde olduğunu söylemesi üzerine İsmet Paşa, “Biliyorum
ama öbürünün ileride göreceği işlerden orduyu mahrum bırakmak
istemiyorum” cevabı vermiştir.33 13 Haziran’da bu kez Ali İhsan Paşa’yla
bir araya gelen İsmet Paşa, onun hakkındaki izlenimlerini “bakışları
tehditkâr ve hain” ifadeleriyle anlatmıştır.34
Ali İhsan Paşa’ya göre kendisinin görevden alınması için tertipler
hazırlanmaktadır. Paşa anılarında 14 Haziran’da maaş meselesinden
dolayı “Divanı Harbe verileceği”ni bildiren şifreli bir telgraf aldığını ifade
etmiştir.35 Başkomutan Mustafa Kemal ise Ali İhsan’ın faaliyetlerinin
ordu arasında komutanlara itaatsizlik telkin edecek nitelikte olduğunu,
onun “iaşe meselesi başta olmak üzere pek çok konuda entrika çevirmeye
müsait olduğunu” kaydetmiştir.36 Ali İhsan, İsmet Paşa’yı Mustafa Kemal
Paşa’ya şikâyet ederek, uzun uzun kararlarını tenkit etmiş ama
Başkomutan’dan “Ben de olsam aynı şekilde hareket ederdim” yanıtı
almıştır.37 Ali İhsan Paşa’ya Batı Cephesi Komutanı’yla iyi geçinmesini

30 İnönü, Hatıralar, 274.


31 Sâbis, İstiklâl Harbi ve Gizli Cihetleri, 208.
32 Altay, 10 Yıl Savaş, 319.
33 Altay, 10 Yıl Savaş, 319.
34 İsmet İnönü, Defterler (1919-1973) I, (Haz. Ahmet Demirel), İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları, 3.bs., 2008, 26.
35 Sâbis, İstiklâl Harbi ve Gizli Cihetleri, 206.
36 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 477-478.
37 İnönü, Hatıralar, 275.

206
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

tavsiye eden Mustafa Kemal Paşa, o istemediği zaman görevde


kalamayacağını da Birinci Ordu Komutanı’na bildirmiştir.38 Son olarak 17
Haziran’da Birinci Ordu’dan gelen tazyiklerden söz eden ve Ali İhsan
Paşa’nın “18 Haziran’dan itibaren açlık var” dediğini kaydeden İsmet
Paşa, “iaşe buhranı içinde uyuduğunu” ve sonrasında görevden alınması
için harekete geçtiğini kaydetmiştir.39 Kısacası Ali İhsan’ın tutumunda bir
değişim olmaması üzerine İsmet Paşa, onun azli için Başkomutan Mustafa
Kemal’e bir telgraf mesajı göndermiştir.40 Ali İhsan Paşa ise İsmet
Paşa’nın kendisini Başkomutan’ ile “arasını bozarak azlini temin ettiğini”
ileri sürmüştür.41 İsmet Paşa, Ali İhsan Paşa’nın görevden alındığını 19
Haziran’da orduya duyurduğunu, 20 Haziran’da da Adapazarı’ndan son
durumu soran Mustafa Kemal Paşa’ya “Meseleye hallolmuş nazarıyla
bakılabilir” cevabı verdiğini ifade etmiştir.42 İsmet Paşa, azlinden sonra
Ali İhsan Paşa’nın İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanmasını isteyen Mustafa
Kemal Paşa’yı bundan vazgeçirdiğini; ancak Gazi’nin “sonra pişman
olacaksın” sözleriyle kendisini ikaz ettiğini de anlatmıştır.43
Ancak İstiklâl Mahkemesi üyesi Kılıç Ali’nin anılarında İsmet Paşa’nın
talebiyle Ali İhsan Paşa’yı yargılamak için Aziziye’ye geldiklerini, burada
taraflar arasındaki anlaşmazlık hadisesi üzerine çalışmalar yaptıklarını
anlatmıştır.44 Kemaleddin Sami Paşa, anlaşmazlığın içyüzünü Kılıç Ali’ye
anlatarak Ali İhsan Paşa’nın cezalandırılmasına gerek olmadığını
söylemiştir. Daha sonra Akşehir’e geçerek İsmet Paşa’yla görüşen
mahkemeye heyetine “kalın bir dosya” veren Batı Cephesi Komutanı
ordudaki disiplinin sağlanması için Ali İhsan Paşa’nın cezalandırılmasını
istemiştir.45 Kılıç Ali, yaptıkları tahkikat sonrasında “cephe komutanın
dinlediklerini ve kılı kırk yararak yaptıkları inceleme sonucu suç unsuru
göremediklerini ve dosyanın iadesine karar vererek Ankara’ya
döndüklerini” kaydetmiştir.46 İstiklâl Mahkemesi’nin diğer üyesi İhsan

38 İnönü, Hatıralar, 275.


39 İnönü, Defterler, 27.
40 İnönü, Hatıralar, 275.
41 Sâbis, İstiklâl Harbi ve Gizli Cihetleri, 223.
42 İnönü, Defterler, 27-28.
43 İnönü, Hatıralar, 275.
44 Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, 388.
45 Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, 388.
46 Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, 388.

207
Ahmet GÜLEN

(Eryavuz) Bey olayı soruşturmak için İsmet Paşa’yla görüştüklerini ve


onun “tesirli ve ikna edici” konuşmalarına rağmen ortada Ali İhsan
Paşa’nın bazı dikkatsizliklerinden başka bir şey olmadığını ifade
etmiştir.47 Kılıç Ali gibi Ali İhsan Paşa’nın kıdem olarak ileride olmasına
rağmen İsmet Paşa’nın emrinde olmaktan rahatsızlığından söz eden
İhsan Bey, onun “Cepheye karşı orduyu hazırlamak” gibi bir faaliyette
olmadığını ve dava dosyanın iade edildiğini de vurgulamıştır.48
Büyük Taarruz’a katılan subayların İsmet Paşa ile Ali İhsan Paşa
anlaşmazlığı üzerine anlatılarına değinmek yararlı olacaktır. Fahri
(Belen ) Ali İhsan’ın askerler arasında “memleketi kurtaracak tek adam
Ali İhsan Paşa’dır” şeklinde propaganda yaptırdığını ileri sürmüş ve onun
İtalyanlardan sağlanan askerî malzemelerin iyilerini satarak askerin
maaş açığını kapatmak istediğini ve diğer komutanlara da aynı şekilde
hareket etmelerini tavsiye ettiğini belirtmiştir.49 Kurmay Başkanı Albay
Asım’a (Gündüz) göre İsmet Paşa, Ali İhsan Paşa’nın kendi yerine geçmeyi
planladığından söz etmiş; fakat kendisi “buna ihtimal vermediğini”
söylemiştir.50 Ali İhsan’ın görevden alınmasından sonra Fahrettin
Paşa’yla görüşen İsmet Paşa, ona Birinci Ordu Komutanlığı’na vekâleten
atandığını bildirmiş ve “gider gitmez vazifeyi üstlenmesini”
emretmiştir. Birinci Ordu Komutanlığı’na Refet Paşa’nın atanması
51

düşünülmüşse de o da İsmet Paşa’nın kendisinden sonra Anadolu’ya


gelmiş olması ve şahsi bazı meselelerden dolayı onun kumandası altına
giremeyeceği düşüncesiyle teklifi reddetmiştir.52 Refet Paşa’nın kabul
etmemesi üzerine 29 Haziran’da Birinci Ordu Komutanlığı’na Nureddin
Paşa tayin edilmiştir.53 İsmet Paşa, Nureddin Paşa’nın atanmasından önce
kendisine Ankara’dan görüş sorulması üzerine ”Onu siz daha iyi
biliyorsunuz. Muharebe arzusu var mı?” diye sormuş ve “Vardır” cevabı
üzerine Birinci Ordu’nun komutanlığına atanmasını kabul etmiştir.54

47 Kamil Maman, Kara Defter: Atatürk’ün Silah Arkadaşı Ali İhsan Eryavuz Anlatıyor: Millî
Mücadele ve Lozan, İstanbul: Timaş Yayınları, 2014, 205.
48 Maman, Kara Defter, 207.
49 Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1983, 404.
50 Asım Gündüz, Hatıralarım, (Der. İhsan Ilgar), İstanbul: Kervan Kitapçılık, 1973, 121.
51 Altay, 10 Yıl Savaş, 320-321.
52 Gündüz, Hatıralarım, 127-128.
53 Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı, 183.
54 İnönü, Hatıralar, 276.

208
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

2. Hazırlık Döneminde İsmet Paşa’nın Taarruza Karşı Olduğu


Yönündeki Anlatılar
Türk ordusunun taarruza hazırlıkları aşamasında cepheyi ziyaret eden
bazı milletvekilleriyle görüşen Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa,
Meclis’te kendisinin taarruzu geciktirdiğine dair söylentiler
bulunduğunu öğrenmiştir. Ankara’dan gelen milletvekilleriyle konuşan
İsmet Paşa, mutlaka zaferi elde edeceklerini ifade edip şunları
söylemiştir: “…Siz geride milletin zafere olan inancını muhafaza
edeceksiniz. Görüyorsunuz hazırlık yapıyoruz. Tam bir netice
alacağımıza ciddi olarak güveniyoruz… Bugünkü şartlar içinde
Türkiye’nin takati bu Yunan ordusunu Anadolu içinde mağlup etmeye,
bozguna çevirmeye kâfidir…”55 İsmet Paşa bu sözlerle milletvekillerinin
yani Ankara’nın kafasındaki kuşkuları gidermeyi ve onlara moral
aşılamayı amaçlıyordu. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa da TBMM’de
orduya kadar sirayet eden söylentiler çıkarıldığını hatta Rauf Bey’in de
kendisine taarruz olup olmayacağını sorduğunu ifade etmiştir.56
Taarruz hazırlıkları devam ederken Moskova’dan Türkiye’ye dönen
TBMM Başkan vekili Ali Fuat Paşa bir Meclis heyetiyle beraber Kurban
Bayramı’nı kutlamak üzere Ankara’dan hareketle Batı Cephesi’ne gelmiş
ve Akşehir’deki karargâhında İsmet Paşa’yla görüşmüştür. Görüşme
sırasında Batı Cephesi Komutanı’nın taarruzdan çok bir savunma planı
üzerinde durduğunu anladığını bildiren Ali Fuat Paşa, taarruz
yapılmaması durumunda orduya ayrılan masrafların azaltılması için
İsmet Paşa’nın girişimde bulunmasını istemiştir.57 İsmet Paşa ise orduya
ayrılan tahsisatın aynı kalması gerektiğini söyleyerek bunun için Ali Fuat
Paşa’dan aracı olmasını istemiştir. Ziyaret tarihini defterine 2 Ağustos
olarak not eden İsmet Paşa, eski Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa’nın
“cephede hiçbir şeyi beğenmediğini” de not etmiştir.58 Hatıralarında
ziyaret ve Ali Fuat Paşa ile konuşmasından söz eden İsmet Paşa, onun
Rauf Bey’in taarruza dair endişelerinden söz ettiğini ifade etmiştir. “İsmet
Paşa neden bu kadar inat ediyor?” sorusunun Rauf Bey’den geldiğini
öğrenen Batı Cephesi Komutanı, Ali Fuat Paşa’ya şunları söylemiştir:

55 İnönü, Hatıralar, 276.


56 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 455-456.
57 Ali Fuat Cebesoy, Siyasî Hatıralar: Büyük Zafer’den Lozan’a Lozan’dan Cumhuriyete, C.
I-II, İstanbul: Temel Yayınları, 2000, 94.
58 İnönü, Defterler, 35.

209
Ahmet GÜLEN

“Rauf Beyefendiye hürmetlerimi söyle. Behemehâl muzaffer olmak için


bütün tertipleri alıyoruz. Orduya dışarıdan bedbinlik havası girmesin.
Kendisine söylersin… bir tek vazifeleri var. O da Meclisin ve milletin
orduya olan itimadını, zafere olan itimadını muhafaza etmektir.”59 Ne var
ki, Kurmay Başkanı Asım da İsmet Paşa’nın eldeki mevcut olanaklarla
Yunan ordusunun Anadolu’dan çıkartılamayacağı düşüncesiyle taarruz
fikrine karşı çıkmış; ancak Mustafa Kemal’in kararlılığı sayesinde “geri
adım” attığını anlatmıştır.60 Ali Fuat Paşa, 4 Ağustos Kurban Bayramı
münasebetiyle askerleri tebrik etmiş, o gün Mustafa Kemal Paşa ile de
mesajlaşmış, Fahrettin Paşa ile de konuştuktan sonra akşam saatlerinde
tenis oynadıklarını kaydetmiştir.61
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 1922 yılı Mart ayında cepheyi
denetlemeye gittiği zaman daha taarruz için hazır olunmadığını görmüş,
İsmet ve Fevzi Paşalar da kendisiyle mutabık kalmışlardı. Gazi Paşa aynı
zamanda İsmet Paşa’nın cephedeki faaliyet ve çalışmalarından
memnundu.62 Taarruzdan önce sıklıkla hazırlıkları denetlemeye gelen
Mustafa Kemal Paşa, bir keresinde İsmet Paşa’ya kıtaları dolaşırken
komutanlarla konuşmalarından söz açmış, “Cephenin bir ucundan
giriyorum, öteki ucuna kadar yalnız başıma dolaşıyor ve herkesle
konuşuyorum. Kumandanlar amirlerinin böyle dolaşıp çalışmasına itimat
etmezler… Sen nasıl emniyet ediyorsun, kendine çok güveniyorsun”
demiştir.63 İsmet Paşa, Mustafa Kemal’in “yarı şaka yarı ciddi” sözlerine
şu cevabı vermiştir: “Evet güveniyorum ama kendimden ziyade sana
güveniyorum. İstediğini serbestçe göresin, bunu istiyorum.”64 Mustafa
Kemal Paşa ile İsmet Paşa arasındaki bu konuşma Büyük Taarruz
öncesinde iki yakın silah arkadaşının birbirlerine olan güvenini ve
inancını sergileyen önemli bir veridir. Millî Savunma Bakanı Kâzım Paşa
(Özalp) anılarında Büyük Taarruz sürecinin detayına girmemekle
beraber Yunanlara karşı saldırı kararı aldıkları anda İsmet Paşa’yla
mektuplaşarak mutabık kaldıklarını ifade etmiştir.65

59 İnönü, Hatıralar, 277.


60 Gündüz, Hatıralarım, 139-140.
61 İnönü, Defterler, 36.
62 Aydemir, İkinci Adam, 192.
63 İnönü, Hatıralar, 277.
64 İnönü, Hatıralar, 277.
65 Kâzım Özalp-Teoman Özalp, Atatürk’ten Anılar, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, 1992, 18.

210
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

3. Akşehir’deki Komutanlar Toplantısı Sırasında ve Taarruz Planı


Aşamasında İsmet Paşa’nın Faaliyetleri
Mustafa Kemal Paşa, daha Haziran ortalarında taarruza karar verdiğini
ve bu kararı bilenler arasında Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın da
olduğunu ifade etmiştir.66 Başkomutan, 23 Temmuz’da Ankara’dan
ayrılmış ve Akşehir’e gelerek sabah 05:30’a kadar İsmet Paşa’yla
görüşmüştür.67 Akşehir’de buluşan komutanlar 28 Temmuz’da yapılan
bir futbol müsabakasını izlemek için geldikleri kasabada Mustafa Kemal,
Fevzi ve İsmet Paşalarla taarruz planlarını görüşmüşlerdir. Maç sonrası
gece yapılan toplantıya katılan komutanlar Yakup Şevki Paşa, Nurettin
Paşa, Fahrettin Paşa, Kemalettin Bey’dir.68 28/29 Temmuz gecesi Gazi
Paşa, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa ile bir araya gelmiş ve üç komutan arasında
günü belli olmaksızın büyük bir Türk taarruzu için karar verilmiştir.69
Akşehir’de bulunmayan Ali Fuat Paşa’ya göre bu toplantıda Genelkurmay
Başkanı Fevzi Paşa, taarruz planı üzerinde izahat vermiş; ancak sadece
Nureddin Paşa’dan tasvip alabilmiştir. Tereddütler üzerine Fevzi Paşa ve
hatta Mustafa Kemal Paşa’nın çekilme kararı vermeleri üzerine söz alan
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, sadece kendi fikirlerini söylediklerini
ve taarruz planının fiiliyata geçişi aşamasında aynen tatbik edileceğini
söyleyerek istifa krizini önlemiştir.70 Üç gün süren toplantılarda Mustafa
Kemal Paşa 15 Ağustos’a kadar taarruz için bütün hazırlıkların
tamamlanmasını istemiştir.71 Başkomutan’ın Ankara’ya dönüşünden
sonra İsmet Paşa, 6 Ağustos’ta tüm ordulara “mahrem” olarak taarruza
hazırlık emri vermiştir.72
İsmet Paşa, hatıralarında Yunan kuvvetlerine taarruz için kendilerinin
hazırladıkları planın kabul edildiğini ifade etmiş; ancak planın

66 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 476.


67 Kurmay Başkanı Asım Paşa, Mustafa Kemal’in Akşehir’e geldiği sırada İsmet Paşa’nın
Bolvadin’de olduğunu, onu telefonla bularak Başkomutan’ın geldiğini haber verdiğini
kaydetmiştir. Gündüz, Hatıralarım, 146. İsmet Paşa ise Bolvadin’den 21 Temmuz’da
yani Gazi’nin gelişinden önce döndüğünü not etmiştir. İnönü, Defterler, 27, 32.
68 İnönü, Defterler, 34.
69 Aydemir, İkinci Adam, 193.
70 Cebesoy, Siyasî Hatıralar, 95-96.
71 Gündüz, Hatıralarım, 147.
72 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 482, İsmet Paşa’nın verdiği taarruza hazırlık emri
hakkında bkz. Kemal Niş, Türk İstiklâl Harbi II inci Cilt Batı Cephesi 6 ıncı Kısım 2 inci
Kitap Büyük Taarruz (1-31 Ağustos 1922), Ankara: Gnkur. Bşk. Harb Tarihi Dairesi
Resmî Yayınları, 1968, 21-23.

211
Ahmet GÜLEN

hazırlanmasında kimlerin yer aldığından söz etmemiş ve bunun


Genelkurmay Başkanlığı’na gönderildiğini belirtmiştir.73 Genelkurmay
Başkanı Fevzi Paşa, taarruz planını kendisinin hazırladığını ve
Başkomutan’dan onay aldığını kaydetmiştir.74 Hatıratında plandan söz
eden İsmet Paşa, Yunanlara kesin darbeyi indirmek yani imha etmek için
düşman hattının sağ tarafına büyük bir kuvvet toplayacağını ve askerleri
kaydırarak güneyden kuzeye doğru taarruz ederek onların çekilme
istikametini keseceğini de anlatmıştır. Taarruz planının düşmandan
gizlenmesi gerektiğini de bildiren İsmet Paşa’ya göre bunun için
yapılacak yarma harekâtının genişliği 25 kilometredir.75 Mustafa Kemal
Paşa da plana göre orduların asıl kuvvetini Yunan hatları dışında
toplayarak bir imha muharebesi yapacaklarını, İsmet ve Fevzi Paşaların
gereken tetkikleri yaptıklarını ifade etmiştir.76
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’dan taarruz planını öğrenen İkinci
Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, planla ilgili çekinceleri olduğunu
belirtmiştir. Yakup Şevki, Yunanların Türk askerlerinin kaydırılması
sırasında birliklerin yerlerinin uçaklar sayesinde haberdar olacağını,
ayrıca düşmanın Türklerin içinde haber alma sistemleri olduğunu İsmet
Paşa’ya söylemiştir.77 Planın başarı şansının zayıf olduğunu öne süren
Yakup Şevki’ye “bunu yapmaya mecburuz” cevabı veren İsmet Paşa,
İkinci Ordu Komutanı’ndan gelen bir başka itirazdan da söz etmiştir.
İkinci itirazında Yakup Şevki Paşa, “Plan çok tehlikelidir, başarılı
olamazsa akıbeti feci olur” sözleriyle endişesini dile getirmiş; taarruzda
olası bir başarısızlık durumunda Yunanların karşı saldırısıyla Türk
ordusunun “yok olabileceği” uyarısında bulunmuştur.78 Aralarında
“hararetli” bir münakaşa olduğunu anlatan İsmet Paşa, Yakup Şevki’nin
itirazlarını yazılı olarak da ilettikten başka onun bu metinde “…bu kadar
esaslı hata yapmış olan kumandanların memleket başına çok esaslı
felaketler” getireceği kaydını koyduğunu da anlatmıştır.79 Yakup
Şevki’nin yazılı olarak itirazlarını alan Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa,

73 İnönü, Hatıralar, 283.


74 Mareşal Fevzi Çakmak, Rumeli’de Son Demler ve Ötesi-II, İstanbul: Kopernik Kitap,
2019, 81-82.
75 İnönü, Hatıralar, 283.
76 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 481.
77 İnönü, Hatıralar, 283.
78 İnönü, Hatıralar, 284.
79 İnönü, Hatıralar, 284.

212
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

İkinci Ordu Komutanı’na “Bu plan uygulanacaktır” emrini vermiştir.80


Yakup Şevki Paşa, taarruza kısa zaman kala cepheye gelen Başkomutan
Mustafa Kemal Paşa’nın yanında da hazırlanan planın başarısız olacağını
söylemiş; ancak İsmet Paşa, eldeki planla taarruzun başarılmak zorunda
olduğunu ve düşman kuvvetlerini sonuna kadar izleyerek İzmir’e
gireceklerini ifade etmiştir.81 Mustafa Kemal Paşa da 21 Ağustos’ta
cepheye gelmiş ve Yakup Şevki’nin de olduğu toplantıda komutanlara
taarruz planını harita üzerinde “kısa bir harp oyunuyla” anlatarak
tertibatın buna göre alınmasını istemiştir.82
Büyük Taarruz’a hazırlık sürecinde İsmet Paşa’yla Kurmay Başkanı Asım
arasında da görüş ayrılıkları olmuştur. Albay Asım, Başkomutan’ın
gelmesinden önce taarruz emri taslağını hazırlayarak bunu İsmet Paşa’ya
göstermiştir. Aralarındaki anlaşmazlığın Birinci ve İkinci Ordu’nun
saldırı zamanından kaynaklandığını anlatan Albay Asım’a göre İsmet
Paşa İkinci Ordu’nun 25 Ağustos’ta taarruz etmesini istemiştir; ancak
Kurmay Başkanı bunun yapılması halinde “ihtiyatı” kullanmış
olacaklarını Batı Cephesi Komutanı’na aktarmıştır.83 Bunun Birinci Ordu
için zaaf teşkil edeceğini anlatan Albay Asım, olası bir başarısızlık halinde
buradaki kuvvetlerin taarruz yapamayabileceklerini sözlerine eklemiş
ama İsmet Paşa’yı ikna edememiştir.84 İsmet Paşa’nın taarruz planından
Fahrettin Paşa’ya söz eden Kurmay Başkanı, onun Mustafa Kemal Paşa ile
görüşerek sorunu çözeceğini söylemesi üzerine rahatlamıştır. Nitekim
Başkomutan da İsmet Paşa’nın söylediğinin aksine iki ordunun aynı gün
saldırıya geçmesinin uygun olacağını ifade etmiştir.85 İsmet Paşa’nın söz
etmediği bu hatıradan Fahrettin Paşa da anılarında bahsetmemiştir.

4. Büyük Taarruz Günlerinde Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın


Askerî Faaliyetleri
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Türk taarruzu başlamadan önce
Kurban Bayramı nedeniyle cepheyi ziyarete gelen milletvekilleri heyetine
ve TBMM’ye bir telgraf göndermiştir. İsmet Paşa, mesajında

80 İnönü, Hatıralar, 284.


81 İnönü, Hatıralar, 285.
82 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 483.
83 Gündüz, Hatıralarım, 151.
84 Gündüz, Hatıralarım, 151.
85 Gündüz, Hatıralarım, 152.

213
Ahmet GÜLEN

milletvekillerinin yaptıkları ziyaretten duyulan memnuniyeti ifade


ettikten sonra ordunun TBMM’ye “saygı ve bağlılık” hislerini
bildirmiştir.86 13 Ağustos’ta Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ile bir araya
gelen İsmet Paşa, onun “Halide Hanım kumandanları birbirine
düşürüyor” şikâyetini dinlemiştir. Karargâhta iki gün kalan Fevzi Paşa,
ertesi gece de görüştüğü İsmet Paşa’ya hakkındaki bazı söylentileri
iletmiştir. Fevzi Paşa’ya göre “Yakup Şevki, Arif Bey işinde onu yalnız
bıraktığından İsmet Paşa’ya hiddetlidir ve Atıf Bey de İsmet Paşa’nın
düşmanıdır.”87 Fevzi Paşa’nın söyledikleri Büyük Taarruz’a doğru ordu
içinde İsmet Paşa hakkında bazı hoşnutsuzluklar olduğunu
düşündürmektedir. 16 Ağustos Çarşamba günü yeni oluşturulan topçu
taburunda teftiş yapan İsmet Paşa, arkasından uçakla yapılan atışları
izledikten sonra iki ayrı bölüğün yer aldığı “tayyare okulunda” yapılan
mülâkata katılmıştır.88
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa ve Genelkurmay Başkanı
Fevzi Paşa arasında taarruz gününün 26 Ağustos olması
kararlaştırılmıştı.89 Taarruz öncesi Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da bir
çay ziyafeti tertip ettiği haberini yayarak şehirden ayrıldığını gizlemiş ve
geç saatlerde Çankaya’dan otomobille cepheye doğru hareket etmiştir.90
20 Ağustos’ta Akşehir’deki cephe karargâhına gelen Başkomutan Mustafa
Kemal Paşa, kısa bir müzakereden sonra Batı Cephesi Komutanı İsmet
Paşa’ya 26 Ağustos günü taarruz için emir vermiştir.91 24 Ağustos’ta
komutanlar Akşehir’de Şuhut’a gelmişler ve burada taarruz vakti gelene
kadar Kocatepe sırtlarındaki çadırlı ordugâha geçilmiştir.92 İsmet Paşa’ya
göre 24 Şubat günü karargâhlar Şuhut’a taşınmış ve orada geceledikten
sonra 25 Ağustos Cuma günü “soğuk bir gecede” Mustafa Kemal ve Fevzi
Paşalarla taarruza dair konuşmuşlardır.93 Batı Cephesi Komutanı ayrıca
son gece muharebe meydanındaki faaliyetlerini şöyle anlatmıştır: “…O
gece sabaha kadar uyuduk mu, uyumadık mı bilmiyorum. Yalnız çok iyi

86 Cebesoy, Siyasî Hatıralar, 101.


87 İnönü, Defterler, 36.
88 İnönü, Defterler, 37.
89 İnönü, Hatıralar, 287.
90 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 482.
91 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, 483.
92 Gündüz, Hatıralarım, 153.
93 İnönü, Defterler, 37.

214
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

hatırlıyorum. Cephe kumandanı olarak kıtaatın hepsinin yerlerinde hazır


bulunup bulunmadığını kim bilir kaç defa sordurdum. Müsterih
oldum…”94
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, taarruz günü 03:30’da uyandıklarını
ve saat 05:00’te Kocatepe’de hazır bulunduklarını kaydetmiştir.95 Uzun
zamandır hazırlıkları yapılan Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 sabah saat
05:30’da topçuların tanzim atışıyla başlamıştır.96 Aynı saatte Birinci ve
İkinci Orduların saldırısı başlarken, topçu ateşiyle eş zamanlı piyade
taarruzu da başlamıştır. Taarruzu başlatan Mustafa Kemal Paşa, topçu
ateşinin “iyi hazırlanmış” olduğunu söyleyerek “memnuniyetini” İsmet
Paşa’ya ifade etmiştir.97 26 Ağustos akşamına dek Türk genel taarruzu
Afyon kuzeyinde ve güneyinde düşman kuvvetlerini baskı altında
bulundurmakla geçmiş, Yunan askerleri tel örgülerle siperler içinde
çevrilmiştir.98
İsmet Paşa’nın notlarında taarruzun ilk günü seyreden muharebeler
hakkında kısa bilgiler de mevcuttur. Notlara göre “61. Fırka Komutanı
Kazuçuran’ı aldıktan sonra tekrar kaybetmiş ve İsmet Paşa da harekâta
devam edilmesini emretmiştir.”99 26 Ağustos akşamı Şuhut’a geri
dönülmüş, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa gece saatlerinde kendisine
gelen raporu incelemiştir. Nurettin Paşa’nın raporunda Yunanların geri
çekildiklerine dair bir izlenim edindiklerini de not eden İsmet Paşa, buna
rağmen düşman hattının yarılamadığını ve neticenin ertesi gün yapılacak
muharebelere kaldığını da anlatmıştır.100 27 Ağustos günü şiddetli Türk
taarruzu devam etmiş ve akşam saatlerine dek başarılı şekilde devam
etmiştir.101 Nihayet Türkler karşısında geri çekilen Yunanları takibe
devam eden Türk kuvvetleri Afyon’a girmeyi başarmışladır.102 İsmet Paşa

94 İnönü, Hatıralar, 287.


95 İnönü, Defterler, 37.
96 Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, 429; Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV (Açıklamalı
Kronoloji) Sakarya Savaşı’ndan Lozan’ın Açılışına 23 Ağustos 1921-20 Kasım 1922),
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1996, 599.
97 İnönü, Hatıralar, 287.
98 İnönü, Hatıralar, 287.
99 İnönü, Defterler, 38.
100 İnönü, Hatıralar, 287.
101 İnönü, Defterler, 38.
102 Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı, 190.

215
Ahmet GÜLEN

Afyon şehrine girmeden önce tepelerden muharebeleri izlediklerini, bu


sırada Yunan kuvvetlerinin komutasız şekilde kuzeydeki tepelere
çekildiklerini gördüklerini ifade etmiştir.103 Gece saatlerinde orduların
Mürselbaba istikametine doğru yayılmalarını emreden104 İsmet Paşa,
Afyon’dan kaçan Yunan askerlerinin kaçış istikametlerinin Eskişehir
olabileceğini tahmin ettiğini kaydetmiştir.105 Doğu Cephesi Komutanı
Kâzım Karabekir Paşa’nın notlarında Afyon civarında bulunan ve 7-8
fırkadan oluştuğu tahmin edilen düşman kuvvetlerinin tamamen mağlup
edildiği yazılıdır.106 Türk askerinin Afyon’a hâkim olduğu bildiren Birinci
Ordu Komutanı Nureddin Paşa’ya Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa bir
kutlama telgrafı göndermiştir.107

5. Afyon’da Kurulan Bir Ziyafet Sofrası ve İsmet Paşa’nın


Komutanlara Verdiği Emir
İsmet Paşa anılarında Büyük Taarruz sırasında zihnini kurcalayan bazı
sorunlardan söz etmiştir. O, Eskişehir-Afyon arasında mevzilenen Yunan
ihtiyat kuvvetinin hareket tarzının ve bu askerlerin “isabetli
kullanımının” muharebenin gidişatını etkileyeceği görüşündedir.108
İsmet Paşa ayrıca Türklerin İkinci Ordusu karşısında olan Yunan
askerlerinin ihtiyat kuvvetleriyle birleşerek Akşehir’e ilerlemesi halinde
Afyon güneyinde olan Türk askerlerinin sağ kanadını çevirme ve alınan
tertibi ters çevirme ihtimalini de göz ardı etmemektedir.109 Zihninde bu
sorulara cevap arayan Batı Cephesi Komutanı, 28 Ağustos günü zorlu
yollardan geçerek Afyon’a varmış ve aynı gün akşam saatlerinde Yunan
askerlerinin Batı istikametine çekilmesi üzerine askerlerin ricat
halindeki düşmanı takip etmesi kararlaştırılmıştır.110
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa da
Afyon’a gelmiş ve işgalden kurtulan şehirde büyük bir bayram havası

103 İnönü, Hatıralar, 288.


104 İnönü, Defterler, 38.
105 İnönü, Hatıralar, 288.
106 Kâzım Karabekir, Günlükler (1906-1948) 2. C., İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2009,
809.
107 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 601.
108 İnönü, Hatıralar, 289.
109 İnönü, Hatıralar, 289.
110 İnönü, Defterler, 38.

216
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

yaşandığı gözlenmiştir.111 Hatta üst düzey komutanların da bir araya


geldiği Afyon’da hazırlanan bir şenlik sofrası İsmet Paşa’nın itirazıyla
dağıtılmıştır. Ordu ve Kolordu Komutanlarının hazır bulunduğu sofrayı
gören İsmet Paşa tepkisini şöyle anlatmıştır: “Düşmanın bizim burada
yemek yememize müsaade buyuracağını size kim söyledi? Dışarıda
kıyamet kopuyor. Düşman kıtaatı ne yapacak, nereye çekilecek belli değil.
Müsaade buyurun her şey olduğu gibi kalsın, şimdi hepiniz kıtalarınızın
başına. Yani ben salonun bir ucundan girdim, onların hepsi öbür ucundan
çıktılar. Atlarına bindiler ve gittiler…”112 Batı Cephesi Komutanı İsmet
Paşa’nın amacı, “erken bir zafer kutlamasıyla Büyük Taarruzun ilk
günlerinde elde edilen başarı sonrası komuta kademesinin rehavete
kapılmasını önlemektir.” Afyon’un işgalden kurtarıldığına dair detaylı
mesaj Başkomutan Mustafa Kemal tarafından TBMM’ye bildirilmiş ve
haber büyük bir heyecan ve coşkuyla karşılanmıştır.113

6. 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi ve İsmet Paşa’nın


Askerî Faaliyetleri
28 Ağustos günü İsmet Paşa, Birinci ve İkinci Ordulara verdiği emirde
“Yunan kuvvetlerinin savaşı nerede kabul edeceklerinin bilinmediğini,
hedefin düşmanı Anadolu’da imha etmek olduğunu ve çekilme hatlarının
kesilmesi gerektiğini” bildirmiştir.114 İsmet Paşa, kuzeyden gelen top
seslerini duyduklarını, Dumlupınar’da da savaşın devam ettiğini
notlarına kaydetmiştir.115 Gece saatlerinde İsmet Paşa, Harekât Şubesi
Müdürü Tevfik Bey’in getirdiği raporlar üzerinde incelemeler yaparak
harita üzerinde tetkiklerde bulunmuş ve Yunan kuvvetlerinin İkinci Ordu
askerlerince çevrildiğini fark etmiş ve gelen harita ve raporların derhal
Mustafa Kemal’e götürülmesini istemiştir.116 Tevfik Bey’in getirdiği harita
ve raporu dinlendiği odada inceleyen Başkomutan, harita üzerinde
Yunanların asli kuvvetlerinin her taraftan kuşatıldığını anladığını ifade
etmiştir. Odasına çağırdığı İsmet ve Fevzi Paşalarla görüşen Gazi,

111 İnönü, Hatıralar, 289.


112 İnönü, Hatıralar, 289.
113 Kazım Özalp, Millî Mücadele I (1919-1922), Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları,
3.bs., 1998, 234.
114 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 604.
115 İnönü, Defterler, 38.
116 İnönü, Hatıralar, 290.

217
Ahmet GÜLEN

komutanlarla durumu bir daha görüştüklerini ve 30 Ağustos sabahı


beklenen Türk zaferinin geleceğine dair mutabık kaldıklarını ifade
etmiştir.117 İsmet Paşa da Yunanların durumundan yararlanmak
gerektiğini Mustafa Kemal Paşa’ya iletmiş ve Başkomutan ona şu emri
vermiştir: “…Sen burada kalacaksın. Ben cephenin cenup kısmına
gideceğim. Fevzi Paşa da şimale 2. Ordu Cephesine göndereceğim,
kaçırmayalım, çevirelim.”118
30 Ağustos sabah saatlerinde Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Yunan
kuvvetlerinin kaçma çabasında olduğunu ve Dumlupınar’ın alınarak
düşman kuvvetlerinin imha edilmesi emrini vermiştir.119 Hatıratında 30
Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne dair izlenimlerini anlatan
İsmet Paşa, savaşta Yunanların büyük bir bölümünün yok edildiğini; bazı
birliklerin de İzmir istikametine doğru kaçtıklarını anlatmıştır.120 İsmet
Paşa, 31 Ağustos günü Afyon’dan ayrılarak 4. Kolordu Karargâhına
geldiğini ve ardından muharebe meydanına geçtiğini, akşam da
Dumlupınar’a geldiğini ifade etmiştir.121 İsmet Paşa aynı gün Çal köyünde
diğer komutanlarla da görüşmüştür. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa da
öğle saatlerinde Çal köyünde Fevzi ve İsmet Paşalarla bir kağnı arabası
üstünde son durumu değerlendirdiklerini anlatmıştır.122
Harita üzerinde muharebe hakkında Mustafa Kemal’e açıklamalar yapan
İsmet Paşa, “Ne yapacağız, ne düşünüyorsun?” sorusuna şu cevabı
vermiştir: “…Düşmanı takip edeceğiz. Nefes aldırmadan İzmir’e girmemiz
lazım…”123 İsmet Paşa da, Başkomutana elindeki tüm askerî kuvvetleri
dağıtmadan İzmir’e yürüteceğini ve ayrıca Yunanların ihtiyat kuvvetleri
aracılığıyla farklı yerlerdeki direniş ihtimalini ortadan kaldırmak için
eldeki askerlerle İzmir’e yürüyeceğini bildirmiştir.124 İsmet Paşa, İzmir’e
yürüyüş esnasındaki tasavvurlarını açıklamaya şöyle devam etmiştir:
“…Tayyare ile keşif yapacaktır. Her tarafta mütemadi yürüyüş kolları,
kıtalar görecektir. Türk askeri geliyor diye paniğe kapılacaktır. Böyle

117 30 Ağustos Hatıraları, İstanbul: Sel Yayınları, 1955, 8-9.


118 İnönü, Hatıralar, 290.
119 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 610.
120 İnönü, Hatıralar, 290.
121 İnönü, Defterler, 38.
122 30 Ağustos Hatıraları, 12.
123 İnönü, Hatıralar, 291.
124 İnönü, Hatıralar, 291.

218
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

büyük bir kuvvetle ilerlediğimizi görünce, birçok yürüyüş kolundan


hangisi ile uğraşacağını tahmin etmesi mümkün değildir…”125 Mustafa
Kemal de aralarında kazanılan zaferin “azameti” üzerine konuştuklarını
ve tüm ordu kuvvetleriyle İzmir’e doğru yürüme kararı aldıklarını ifade
etmiştir.126 Dolayısıyla İsmet Paşa’nın İzmir’e bütün kuvvetlerin sevk
edilmesi teklifi Başkomutan tarafından da benimsenmiştir.

7. İsmet Paşa’nın Uşak’taki Faaliyetleri ve General Trikopis’in Esir


Alınmasına Dair Hatıraları
2 Eylül 1922 günü Uşak’a gelen Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa,
karargâhını Zeki Bey’in evinde kurmuştur.127 Büyük Taarruz’daki askerî
başarısının ardından Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, “31 Ağustos’tan
geçerli olmak üzere fevkalade hizmetlerine mebni Ferik (Korgeneral)
rütbesine” terfi etmiştir.128 Uşak’ta Yunanların meydana getirdiği
tahribat ve yangına dair esir subayları sorgulayan İsmet Paşa, onlara
bunun bir savaş suçu sayılacağını ve bu nedenle sorumluları askerî
mahkemeye verebileceğini söylemiştir. İsmet Paşa’nın ikazlarını dikkatle
dinleyen ve orduda disiplin kalmadığını söyleyen Yunan subay, kimseye
söz geçiremediklerini belirterek özür dilemiştir.129
Yunan esirleri arasında General Trikopis’in de bulunması Türk
askerlerinin kazandığı zaferin önemli bir parçasıdır. Yunan generaller ve
subaylar teslim alındıktan sonra İsmet Paşa’yla görüştürülmüşlerdir.130
İsmet Paşa, yüzden fazla esir Yunan subay arasında Trikopis dışında
General Diyenis ve üst rütbeli başka isimlerin de yer aldığını ifade etmiş,
“yorgun görünen Yunan askerlerine çay ikram ederek muharebelerden
söz ettiklerini” belirtmiştir.131 İsmet Paşa, Trikopis ile 26 Ağustos’ta
başlayan muharebeleri görüştüklerini ve muhatabından ilk gün Türklerin
açtığı topçu ateşiyle Yunan toplarını kullanan personelin ve teknik

125 İnönü, Hatıralar, 291.


126 30 Ağustos Hatıraları, 12.
127 Mehmet Karayaman, Uşak’ta Kuvayı Milliye, Uşak: Uşak Valiliği İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü Yayını, 2009, 133.
128 Azmi Süslü-Mustafa Balcıoğlu, Atatürk’ün Silah Arkadaşları, Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, 1999, 131.
129 İnönü, Hatıralar, 296.
130 Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, 492.
131 İnönü, Hatıralar, 292.

219
Ahmet GÜLEN

aksamın zarar gördüğünü ve bu nedenle karşılık veremediklerini


öğrenmiştir.132 Trikopis, Türk süvarisinin ataklığından Akşehir’e
saldırıya geçemediklerini ve General Diyenis’ten destek alamadığı için de
Türk taarruzuna karşı direnme şansı bulamadığını ifade etmiştir.133 İsmet
Paşa, görüşme sonrası Trikopis’i Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya
götürmüştür. 2 Eylül’de Uşak’a gelen ve Yunan generallerin
sorgulanmasında hazır bulunan Halide Edip de “Mustafa Kemal, Fevzi ve
İsmet Paşaları bir masanın etrafında bulduklarını” kaydetmiştir. Sahneyi
tasvir eden Halide Edip, Türk subayların “erlerinki kadar sade
üniformalarına karşılık Yunanların sırmalı üniformalar giydiklerini” ifade
etmiştir.134 Sorgu esnasında İsmet Paşa’nın “gözlerindeki öfkeyi
göstermemeye çalıştığını” yazan Halide Edip, onun yerli halka yapılan
zulme dayanamadığını belirtmiştir.135 Esir subaylarla görüşmesi biten
Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’dan dinlenmelerinin temin edilmesini
istemiştir.136
İsmet Paşa Uşak’ta olduğu günlerde Birinci Kolordu Komutanı Nureddin
Paşa ile aralarında bir münakaşa olduğunu da kaydetmiştir.137 Nureddin
Paşa’nın “büyük bir zafer kazanmış gibi dolaştığını” ve diğer
komutanların kendilerine pay çıkarmasından rahatsız olduğunu ifade
eden İsmet Paşa, onu yanına çağırarak yanlış tutum içinde olduğunu
söylemiş ve kendisi Batı Cephesi Komutanı sıfatıyla bütün cephedeki
askerlere bir mesaj göndererek, “hepsini kutladığını ve zaferde pay sahibi
olduklarını” bildirmiştir.138 Ancak onun bu hareketini tasvip etmeyen
Nureddin Paşa, “Beni rezil ettin” sözleriyle tepkisini dile getirmiştir.139

8. İzmir’in İşgalden Kurtuluşu Günlerinde Batı Cephesi Komutanı


İsmet Paşa’nın Faaliyetleri
İsmet Paşa, 1 Eylül’de Genelkurmay’la Birinci ve İkinci Kolordu
Komutanlıklarına gönderdiği mesajda “Türk askerlerinin İzmir’de

132 İnönü, Hatıralar, 293.


133 İnönü, Hatıralar, 294.
134 Halide Edip Adıvar, Türkün Ateşle İmtihanı, İstanbul: Atlas Kitabevi, 1971, 243.
135 Adıvar, Türkün Ateşle İmtihanı,243.
136 30 Ağustos Hatıraları, 35.
137 İnönü, Defterler, 39.
138 Uğur, İsmet İnönü,17.
139 Uğur, İsmet İnönü,17.

220
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

girmesiyle bir askerî idarenin kurulacağını, düşmanın direnmesi halinde


yok edileceğini ve yabancıların da askerî idareye bağlı olacaklarını”
bildirmiştir.140 Uşak’ın kurtuluşundan sonra 3 Eylül 1922 günü İsmet
Paşa, bu kez Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa’ya bir telgraf
göndermiş ve terfi ettiğini bildirmiştir. Mesajına “Süvarilere borcumuzu
ödeyeceğiz.” ifadesiyle başlayan İsmet Paşa, “…Fakat daha ileride imha
edilecek düşman kuvvetleri bulunduğunu unutmayarak azim ve
celadetinizi mütemadiyen teyid etmelisiniz. Fırka kumandanlarınız birer
derece terfi rütbe etmişlerdir… Zatı devletlerinin Ferikliğe terfi
rütbelerini Başkumandan Paşa Hazretleri tasvip ve inha ettiler. Henüz bir
sene müddetin dolmasına vakit olduğu anlaşıldı. Derhal B.M.M.
takdirnamesini inha ettiler. Ve… süratle rütbenizi temin edeceklerini
beyan buyurdular…”141 İsmet Paşa, böylece Yunanlara karşı savaşın
askerlerin taltif edildiğini bildirirken, aynı zamanda askerlerin nihai
hedefe varana kadar rehavete kapılmamalarını da istemiştir. İsmet Paşa,
4 Eylül’de ordulara yayınladığı günlük emrinde “İzmir’in tahrip
edilmeden zaptının hedef olduğunu” ifade etmiş ve İzmir limanındaki
Yunan gemilerinin de zapt yahut imha edilmesi, düşman askerlerinin de
tard edilmesi” gerektiğini belirtmiştir.142
İzmir’e doğru ilerleyen Türk ordusu yer yer Yunan direnişiyle
karşılaşmışsa da 4 Eylül’de Kula ve Alaşehir’e girmiştir. İsmet Paşa,
Yunanların bir cephe kurarak savunma tedbirleri alamayacağının
anlaşıldığını kaydederek; süvarilerin 6 Eylül’de Milne hattını geçip kısa
bir çatışmadan sonra Salihli’ye girdiğini ifade etmiştir.143 Onun
notlarında Takmak’ın (Eşme) tamamen yandığı ve bölgenin doğusunda
düşman kuvvetlerinin müdafaa için çatıştığı ve yenilerek geri atıldığı
ifadeleri de vardır.144 İsmet Paşa, 6 Eylül günü geldiği Alaşehir’de şu
notları kaydetmiştir: “…Kâmilen yanmış. Feci manzaralar…”145 Türk
askerleri İzmir’e ilerlemesini sürdürürken, Batı Cephesi Komutanı İsmet
Paşa aynı gün orduya yayınladığı mesajda da “Yunanların kasaba ve

140 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 618.


141 Altay, 10 Yıl Savaş, 345-346.
142 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 627.
143 İnönü, Hatıralar, 298.
144 İnönü, Defterler, 39.
145 İnönü, Defterler, 39.

221
Ahmet GÜLEN

köyleri yakılmaması için önlem alınmasını” istemiştir.146 Bu mesajla


İsmet Paşa, kalan yerlerin Yunanlardan sağlam olarak kurtarılmasını
hedeflemiştir. 7 Eylül’de Alaşehir’den hareket eden İsmet Paşa, Salihli’ye
gelerek burada Nureddin Paşa’yla harekât hakkında görüştükten sonra
akşam saatlerinde Mustafa Kemal ve Kemalettin Paşalarla geç saate dek
oturduklarını, yemeği de Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’yla yediklerini
belirtmiştir.147 8 Eylül’de İsmet Paşa’nın yayınladığı Birinci Orduya
yayınladığı emirde “Süvari kolordusunun bir an önce İzmir’e yetişmesini
ve şehrin kayıtsız şartsız teslim alınacağını” bildirmiştir.148
Büyük Taarruzun başladığı 26 Ağustos’tan beri geri çekilen Yunan
ordularını takip eden Türk askerleri 9 Eylül 1922 İzmir’e girmiş ve
Kadifekale’ye Türk bayrağı çekilmiştir.149 Aynı gün Belkahve’ye gelen
Mustafa Kemal, Fevzi İsmet Paşalar gece o bölgede kalmışlar ve
Başkomutan’ın teklifi üzerine geceyi “neşe içinde şarkılar söyleyerek”
geçirmişlerdir.150 İsmet Paşa, 9 Eylül günü çarpışmalara dair haberler
almış ve Turgutlu’nun yandığını öğrenmiştir.151 10 Eylül’de İzmir’e gelen
Türk komuta kadrosunun üst düzey isimleri büyük bir törenle
karşılandıktan sonra rıhtımda hazırlanan bir yere geçmişlerdir.
Oturdukları odaya gelen bir İngiliz subayı Mustafa Kemal’e “İngilizlerle
savaş halinde olup olmadıklarını” soran bir kâğıt vermiştir.
Beraberindeki İsmet Paşa ve diğer komutanlarla görüşen Başkomutan,
“İngilizlerle sulh halinde değiliz” cevabını ve Sevr Antlaşması’nı
tanımadıklarını İngiliz subayına bildirmiştir.152
İsmet Paşa, İzmir’deki ilk günlerine dair hatıralarında Türk zaferinden
sonra “şehir bozgun havası içinde” ifadesiyle Yunanlar arasında “büyük
bir telaş yaşandığını” kaydetmiştir.153 12 Eylül’deki notlarında da İngiliz
Konsolosu’nun konuşması sırasında Başkomutan’ın odasına girip
çıktığını ve onun “tahrikane konuşmalarında gereken cevapları aldığını”

146 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 635.


147 İnönü, Defterler, 39.
148 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 644.
149 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 647; Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, 500; İnönü,
Defterler, 40.
150 İnönü, Hatıralar, 298.
151 İnönü, Defterler, 40.
152 İnönü, Hatıralar, 298-299.
153 İnönü, Hatıralar, 299.

222
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

aktarmıştır.154 13 Eylül günü işgalden kurtarılan İzmir’de yangın


başlamıştır. İngiliz Amiral De Brock’un gece yarısı saatlerinde yangına
dair Türkleri suçlaması üzerine bu iddialar üzerine araştırma ve tahkikat
yapılmıştır.155 İzmir’deki yangının kurtuluş günlerindeki “en acı hatıra”
olarak niteleyen İsmet Paşa, bu nedenle karargâhı taşıdıklarını ve
işgalden kurtarılan vatan topraklarının yangınlar nedeniyle harabeye
dönüşmesinin bir “karamsarlık havası” meydana getirdiğini ve Mustafa
Kemal sayesinde bu duygunun aşıldığını da ifade etmiştir.156 Nitekim Gazi
Paşa, İzmir yangınının bozduğu moralleri düzeltmek için ve tahrip edilen
yerlerin imar edilmesinin sorun olmayacağını etrafına anlatmıştır.157
İsmet Paşa, zaman zaman Mustafa Kemal Paşa ile konuşarak De Brock’un
iddialarını ele aldıklarını ifade etmiştir.158
Mudanya Mütarekesi’ne giden süreçte Türk askerlerinin Trakya ve
Boğazlara doğru yürüyüşe geçmesi, İngilizleri bölgeyi savunmak üzere
yeni bir çatışma ihtimaline sevk etmiştir.159 Ortaya çıkan krizi aşmak
üzere Fransa adına Franklin Boullion İzmir’e gelmiş ve Fevzi ve İsmet
Paşalar tarafından karşılanmıştır.160 28 Eylül’de gece yarısına kadar
süren müzakerelere İsmet Paşa da katılmış ve ertesi gün 29 Eylül günü
taraflar arasında uzlaşmaya varılarak Mudanya Mütarekesi’nin
toplanması ve İsmet Paşa’nın görevlendirilmesi kararlaştırılmıştır.161
Böylece askerî safhası zaferle sona eren Millî Mücadele’de İtilaf Devletleri
ile TBMM Hükûmeti arasında Mudanya’da bir konferans toplanması
kararıyla artık diplomasi safhasını açılmış olacaktır.

Sonuç
Millî Mücadele döneminde üstlendiği kritik görevlerde elde ettiği
başarılarla tarihe geçen İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz günlerindeki
faaliyetleriyle de ön plana çıkmıştır. Batı Cephesi Komutanı olarak 1922
yaz aylarında Türklerin işgalci Yunanları Batı Anadolu’dan çıkarma

154 İnönü, Hatıralar, 299; İnönü, Defterler, 40.


155 İnönü, Defterler, 40.
156 İnönü, Hatıralar, 300.
157 İnönü, Hatıralar, 300.
158 İnönü, Defterler, 41.
159 İnönü, Hatıralar, 301.
160 İnönü, Defterler, 41.
161 İnönü, Defterler, 41.

223
Ahmet GÜLEN

mücadelesine iştirak eden İsmet Paşa bu dönemdeki tüm icraatlarında


Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın tam desteğine sahiptir. Bu desteğin
en önemli delili İsmet Paşa ile Ali İhsan Paşa arasında yaşanan kriz
sırasında aralarındaki fikir birliğidir. Hem İsmet Paşa ve hem de Mustafa
Kemal Paşa, Ali İhsan’ın iaşe ve maaş konusunu gündeme getirmesinin
ordu içindeki birliği bozabileceği fikri taşımışlardır. Hatta Gazi’nin o
dönemde Birinci Ordu’ya komuta eden Ali İhsan’a İsmet Paşa’yla
anlaşmazlığının sürmesi halinde görevden alınacağını bildirmesi de Batı
Cephesi Komutanı’na verdiği desteği göstermektedir. Nitekim bu açık
uyarıya rağmen Ali İhsan Paşa’nın İsmet Paşa’yla yaşadığı anlaşmazlıklar
sonunda onun görevden alınmasıyla sonuçlanmıştır.
Hatıralar irdelendiği zaman Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’yla diğer
subaylar arasında da bazı anlaşmazlıklar yaşandığı ve ondan bazı
şikâyetler olduğu görülmektedir. Bu anlaşmazlıkların belirgin nedeni Ali
İhsan ve Refet Paşa gibi bazı subayların İsmet Paşa’dan kıdemce üstün
olmalarından ve onun komutası altında çalışmayı içlerine
sindirememelerinden kaynaklanmıştır. Ancak Büyük Taarruz gibi kritik
bir savaş öncesinde şahsi meselelerin daha fazla büyümesi Mustafa
Kemal’in İsmet Paşa’ya verdiği tam destekle yatıştırılmıştır. Yine o
günlerde İsmet Paşa’nın Nureddin Paşa ve Kurmay Başkanı Asım Bey’le
aralarında de bazı anlaşmazlıklar yaşandığı yadsınamaz bir gerçektir.
Hatıraların Millî Mücadele’den yıllar sonra kaleme alındığı dikkate
alınırsa bu anlaşmazlık iddialarının Cumhuriyet devri siyasî
gelişmeleriyle/dargınlıklarıyla alakalı olduğu ileri sürülebilir.
İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz planına karşı çıktığı; hatta Mustafa
Kemal’in ısrarları üzerine daha fazla itiraz etmediği tezi de hatıralar da
ele alınan bir başka konudur. Hatta onun taarruza karşı olduğu savı
Ankara'da dahi gündeme gelmiş ve o da merkezdeki milletvekillerinin
orduya itimat etmesi gerektiğini TBMM adına cepheye gelen eski Batı
Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa’ya bildirmiştir. Doğal olarak İsmet Paşa,
taarruz planına karşı çıktığından söz etmemektedir. Ancak yukarıda
değinildiği üzere bu savın da sonraki dönemin siyasî olayları sonucu dile
getirilip getirilmediğini anlamak zordur. Mustafa Kemal Paşa da
“Nutuk”da böyle bir olaydan söz etmez. Tabii 1927’de “Nutuk”un
söylendiği dönemde İsmet Paşa’nın Başbakan ve Mustafa Kemal’le yakın
işbirliği içinde olduğunu da unutulmamalıdır. Aslında onun titizlikle

224
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

üzerinde durduğu konu Büyük Taarruz günlerinde ordu içinde birlik ve


disiplini bozabilecek ve rehavete neden olabilecek davranışlara mani
olmaktır. Gerek Ali İhsan Paşa’yla yaşadığı iaşe/maaş tartışması, gerek
Afyon’da kurulan sofrayı dağıtması bu çabanın sonucudur. Bu tür
çabaların o günlerin şartları altında İsmet Paşa’ya karşı bir tutum
alınmasında etkili olması da kaçınılmaz sayılmalıdır.
İsmet Paşa’yı Büyük Taarruz döneminde en fazla rahatsız eden
konulardan birisi Yunanların çekildikleri yerlerde çıkan yangınlardır.
Önce Alaşehir, Uşak gibi işgalden kurtarılan yerlerin düşmanlar
tarafından yakılmasına tepki gösteren İsmet Paşa, bunu önlemek için
çaba harcamıştır. Yangınları sorgularken esir edilen Yunanlarla görüşen
Batı Cephesi Komutanı, onlara sorumluları askerî mahkemeye
verebileceğini söylemiş ve hatta İzmir’in tahrip edilmesi için Türk
askerlerine talimat vermiştir. 9 Eylül’de İzmir’in, tahrip edilmeden
işgalden kurtarılmasının ertesinde şehre gelen İsmet Paşa, 13 Eylül’de
İzmir’de başlayan yangına dair Türklerin itham edildiğinden söz etmiş ve
bu iddialara dair gereken araştırmalar yapılmıştır. Büyük Taarruz aynı
zamanda İsmet Paşa bakımından bir başka önemli sonucu da onun
katıldığı son büyük savaş olmasıdır. Bu savaşın sonunda bir üst rütbeye
terfi eden İsmet Paşa, kısa zaman içinde Mudanya kasabasında
başlayacak mütareke görüşmelerine baş temsilci olarak katılacak ve
onun yaşamında bu kez diplomasi kariyeri açılmış olacaktır.

225
Ahmet GÜLEN

KAYNAKÇA
Telif Eserler
Adıvar, Halide Edip. Türkün Ateşle İmtihanı. İstanbul: Atlas Kitabevi, 1971.
Akyüz, Yahya. Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu: 1919-1922. Ankara:
Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2.bs., 1988.
Altay, Fahrettin. 10 Yıl Savaş ve Sonrası: 1912-1922. İstanbul: İnsel Yayınları,
1970.
Apak, Rahmi. İstiklâl Harbi’nde Garp Cephesi Nasıl Kuruldu. Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi, 1990.
Atatürk İlkeleri ve Türk İnkılâp Tarihi. (Ed. Fatma Acun), Ankara: Siyasal Kitabevi,
11.bs., 2010.
Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları. (Der. Hulusi Turgut), İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, 9.bs., 2007.
Aydemir, Şevket Süreyya. İkinci Adam: C. I. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1966.
Belen, Fahri. Türk Kurtuluş Savaşı. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,
1983.
Bıyıklıoğlu, Tevfik. Türk İstiklâl Harbi I: Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı. Ankara:
Gnkur. Bşk. Harb Tarihi Dairesi Resmî Yayınları, 1962.
Cebesoy, Ali Fuat. Siyasî Hatıralar: Büyük Zafer’den Lozan’a Lozan’dan
Cumhuriyete: C. I-II. İstanbul: Temel Yayınları, 2000.
Gazi Mustafa Kemal. Nutuk. (Tıpkıbasım), İstanbul: İleri Yayınları, 2006.
Gündüz, Asım. Hatıralarım. (Der. İhsan Ilgar), İstanbul: Kervan Kitapçılık, 1973.
Jaeschke, Gotthard. Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi: Mondros’tan Mudanya’ya
Kadar (30 Ekim 1918-11 Ekim 1923). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
1989, 2.bs., 1989.
İlhan, Suat. Atatürk ve Askerlik: Düşünce ve Uygulamaları. Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, 1990.
İnönü, Atatürk’ü Anlatıyor. (Haz. Abdi İpekçi), İstanbul: Cem Yayınları, 1968.
İnönü’den Anılar: “Özlemler”. (Der. Sabri Babacan), İstanbul: Bilgi Başarı
Yayınları, 2005.
İsmet İnönü. Ankara: Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı
Yayınları.

226
Hatıralar Ekseninde İsmet Paşa’nın Büyük Taarruz Dönemindeki Faaliyetleri

İnönü, İsmet. Defterler (1919-1973) I. (Haz. Ahmet Demirel), İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları, 3.bs., 2008.
İnönü, İsmet. Hatıralar 1. Kitap. (Yay. Haz. Sabahattin Selek), Ankara: Bilgi
Yayınevi, 1985.
Karabekir, Kâzım. Günlükler (1906-1948) 2.C. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,
2009.
Karayaman, Mehmet. Uşak’ta Kuvayı Milliye. Uşak: Uşak Valiliği İl Kültür ve
Turizm Müdürlüğü Yayını, 2009.
Kinross, Lord. Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu. İstanbul, Sander Kitabevi,
1966.
Maman, Kamil. Kara Defter: Atatürk’ün Silah Arkadaşı Ali İhsan Eryavuz Anlatıyor:
Millî Mücadele ve Lozan. İstanbul: Timaş Yayınları, 2014.
Mareşal Fevzi Çakmak. Rumeli’de Son Demler ve Ötesi-II. İstanbul: Kopernik Kitap,
2019.
Müderrisoğlu, Alptekin. Sakarya Meydan Muharebesi Günlüğü. İstanbul: Kastaş
Yayınevi, 2004.
Niş, Kemal, Türk İstiklâl Harbi II inci Cilt Batı Cephesi 6 ıncı Kısım 2 inci Kitap
Büyük Taarruz (1-31 Ağustos 1922). Ankara: Gnkur. Bşk. Harb Tarihi Dairesi
Resmî Yayınları, 1968.
Org. İzzettin Çalışlar’ın Anılarıyla Gün Gün, Saat Saat İstiklâl Harbi’nde Batı
Cephesi. (Haz. İzzeddin Çalışlar), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
2009.
30 Ağustos Hatıraları. İstanbul: Sel Yayınları, 1955.
Özalp, Kazım. Millî Mücadele I (1919-1922). Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yayınları, 3.bs., 1998.
Özalp, Kâzım- Teoman Özalp. Atatürk’ten Anılar. İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 1992.
Sâbis, Ali İhsan. Harp Hatıralarım 6: İstiklâl Harbi ve Gizli Cihetleri. İstanbul:
Nehir Yayınları, 1993.
Sarıhan, Zeki. Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV (Açıklamalı Kronoloji) Sakarya
Savaşı’ndan Lozan’ın Açılışına 23 Ağustos 1921-20 Kasım 1922). Ankara: Türk
Tarih Kurumu Yayınları, 1996.

227
Ahmet GÜLEN

Shaw, Stanford J. Türklerin İstiklâl Harbi: Batılı Gözüyle Kurtuluş Savaşı’nın


Destansı Anlatımı. İstanbul: Prof. Kitap, 2019.
Süslü, Azmi - Mustafa Balcıoğlu. Atatürk’ün Silah Arkadaşları. Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, 1999.
Şapolyo, Enver Behnan. Kuvayı Milliye Tarihi. Ankara: Ayyıldız Matbaası, 1967.
Toynbee, Arnold. Türkiye: Bir Devletin Yeniden Doğuşu. İstanbul: Milliyet
Yayınları, 1971.
Turan, Şerafettin. İsmet İnönü: Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği. Ankara: T.C. Kültür
Bakanlığı Yayınları, 2000.
Uğur, Necdet. İsmet İnönü. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2.bs., 1995.

228
ALİ VERAN MUHAREBELERİNDEN SONRA
YUNAN ORDUSUNUN ANADOLU`DAKİ
TAHRİFATI
(Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in Raporu Işığında)

Murat KÖYLÜ

 Doç. Dr., Çağ Üniversitesi, muratkoylu@cag.edu.tr


Murat KÖYLÜ

230
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

Giriş
Türk Ordusu`nun 26 Ağustos 1922’de başlattığı taarruzun devamında,
dört gün sonra Çalköy- Adatepe- Aslıhanlar mıntıkasındaki yapılan kesin
sonuçlu muharebeler sonucunda Yunan Küçük Asya Ordusu çepeçevre
kuşatılarak ezici bir üstünlükle insicamı bozulmuş, dağınık bir şekilde
geri çekilmeye başlamasını sağlanmıştı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa
tarafından yönetilen bu muharebelere, Batı Cephe Komutanlığı
tarafından 3 Eylül`den itibaren “Başkomutanlık Meydan Muharebesi”
olarak tüm birliklere duyurulmuştur.1 Yunan Küçük Asya Ordusu için üç
yıl dört ay kadar süren Anadolu Harekatı’nın ise sonun başlangıcı sayılan
bu muharebeleri, “Ali Veran Muharebeleri” olarak adlandırmaktadır.2
30 Ağustos 1922 tarihinde Afyon’da kazanılan mutlak zaferin ardından,
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir”
emri ile ileri yürüyüşe başlayan Türk ordusu çekilmeye başlayan
düşmana karşı şiddetli bir takip başlatmıştır.3 “Bozguna uğrayan Yunan
ordusu denize kadar ara verilmeden baş döndürücü bir hızla” takip
edilirken ortaya çıkabilecek her türlü tehlikeye karşı önlem almak,
değişen durumlar karşısında gecikmeksizin karar verebilmek için başta
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Mareşal
Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı Ferik İsmet Paşa, 1. Ordu Komutanı
Ferik Nurettin Paşa en öndeki birlikler ile “ele geçirilen mevzi ve şehirlere
beraber” giriyorlardı.4
Yunan Ordusunun birinci kolu, 31 Ağustos saat 14:00’den itibaren ilk
başlarda güneybatı istikametinde kullanılmış olmasına rağmen, çekilme
istikameti konusunda 7. Tümen Komutanı Albay Kallidopulos ve Kurmay
Başkanı Yarbay Çolakoglu arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle kol iki
bölüme ayrılmıştır. Kallidopulos ve Dimaras’ın emrindeki diğer kol ise
Muratdağı’nın ormanlık arazisinde yolunu kaybetmesi nedeniyle, 1 Eylül
saat 20:00’de Türk birliklerine teslim olmak zorunda kalmıştır.5

1 Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, VI. Kısım, 3. Kitap, Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1969, 59.
2 Nilüfer Erdem, Yunan Tarihçileri Gözüyle Anadolu Harekâtı 1919-1923, İstanbul:
Derlem Yayınları, 2010, 470.
3 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Ankara: TTK, 1996, 617; Gotthard Jaeschke,
Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi-Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, Ankara: TTK, 1989, 190.
4 Necati Fahri Taş, “Nurettin Paşa (Belge: 1462)”, Harp Tarihi Vesikaları Dergisi,
65(1968), 169.
5 Erdem, Yunan Tarihçileri Gözüyle, 475.

231
Murat KÖYLÜ

İkinci Kol (General Trikupis ve Digenis’in komutasındaki), Banaz`a doğru


ilerlemesine rağmen dağlarda bulunan geçitler ile köylerin yerleri
haritalarda hatalı işaretlenmesi nedeniyle, 31 Ağustos’ta başlayan geri
çekilmesi zorluklarla başlamıştır. 1 Eylül`de Uşak’a yönelmiş ve yorgun
yürüyüşün sonunda 2 Eylül’de öğleyin Karacahisar’a ulaştıklarında,
Uşak’ın Türk birlikleri tarafından ele geçirildiğini öğrenmişlerdir. Gelişen
bu durum üzerine Kolordu Komutanı General Trikupis Karacahisar`da
hava kararıncaya kadar beklemelerinin ardından gece yarısında güneye
yönüne doğru, Uşak’ın çevresinden dolanarak batıya doğru ilerlemelerine
karar vermesi*/ne ve alına tüm gizlilik önlemlerine rağmen kol, 2 Eylül
saat 16:00’dan sonra Türk kuvvetlerinin hedefi olmuştur.
Komutan General Trikupis; “… tüm ana ast birlik komutanları,
birliklerinde bulunan subay ve erlerin gelişen bu durum karşısında
oldukları yerlerinde savunma durumuna geçmelerini emrettimse de
askerlerin savaşmayı reddetmeleri olayları daha da büyüyeceği,
birliklerdeki eratın subayları Türklere bizzat teslim edebileceklerini
iletmeleri üzerine savunma konusundaki emrini iptal ederek, topların ve
ağır makineli tüfekleri imha edilmesini ve akabinde beyaz bayrak çekilmek
suretiyle Türklere teslim olunacağını bildirdim…”6
Yorgun ve bitkin bir şekilde esir düşen Yunan general ve subayları,
kendilerine karşı Anadolu halkına yaptıkları zulümlerden dolayı, intikam
alınacağı korkusuyla beklerken, kendilerini esir alan Türk subaylarının
sakin ve nazik davranışları karşısında şaşırmışlardı. Türk süvarileri,
savaş meydanında ölen askerlerin olduğu yollardan geçirilerek 1 Eylül`de
geri çekilen Yunan askerleri tarafından ateşe verilen ve yangından harap
olmuş Uşak’a getirildiler. Teslim olmalarının ardından General Trikupis
ve General Digenis, İsmet Paşa tarafından karşılandıktan sonra Mustafa
Kemal Paşa’nın huzuruna götürülmüşler ve esir kendilerine oldukça
nazik davranılmıştır.7
Yunan birlikleri Türk ordusunun önünden kaçarken geçtikleri yerleri
yakarak ilerliyorlardı. Bu süreçte; Uşak, Eskişehir, Aydın, Turgutlu,

6 Nikolaos Trikupis, General Trikupis’in Hatıraları, (Çev. Ahmet Angın), İstanbul:


Hüsnütabiat Matbaası, 1967, 101-102; Erdem, Yunan Tarihçileri Gözüyle, 369;
Mehmet Ersin, Kurtuluş Savaşı`nda Uşak Anıları, İzmir: Meta Basım, 2013, 233.
7 İsmet İnönü, Hatıralar, Ankara: Bilgi Yayınevi, 2006, 292-294.

232
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

Ahmetli, Salihli, Alaşehir ve Manisa gibi yerler ateşe verilmişti.8 8 Eylül


1922 tarihinde 1. Ordu Birlikleri genel taarruza geçmesiyle, yolda onlara
dâhil olan 1.Süvari Tümeni ve 20. Süvari Alayı ile birlikte İzmir’e doğru
hızla ilerlediler.9 Ertesi gün İzmir’in Yunan işgalinden kurtuluşunun
tarihi olmuştu. 9 Eylül 1922 sabahı Yüzbaşı Şerafettin komutasındaki 3.
Süvari Bölüğü Bornova’dan İzmir’e girmesiyle “1213 gün yani yaklaşık 3
yıl 4 ay süren esareti” sona ermiştir.10 İzmir’in düşman işgalinden
kurtuluşunu 5. Süvari Kolordusu Kumandanı Tümgeneral Fahrettin Altay
Paşa şu sözlerle anlatıyordu:
“…Bu hal heyecan artırıyor, yürüyüşteki sürat gitgide artıyor, bir
oluktan akan su gibi süvariler Hükümet Konağı’na doğru akmaya
başlıyor. Şeref birkaç erle hemen balkona çıkıyor şanlı sancağımızı
öperek direğine çekiyor ve selamlıyor, sancak yükselirken ak
yıldızının bir kısmına yüzündeki yaranın kanının bulaştığını
görüyor. (…) (Hıçkırıklarla ağlayarak) ‘Arkadaşlar vazifemiz
bitmemiştir. Millet bizden daha çok şeyler bekliyor’ diyerek aşağı
iniyorlar…”11

Yunan Küçük Asya Ordusu, Türk taarruzu karşısında bulundukları


mevzilerde tutunamayıp süratle ve dağınık bir şekilde geri çekilmeleri,
onlar için Anadolu`daki haksız ve hukuksuz maceralarının sonunun
geldiği anlamına geliyordu. Büyük bir disiplinsizlik, korku ve dehşet
içinde geri çekilen askerler, geçtikleri yerlerde yağma, katliam, tecavüz ve
harap etmek için yangınlar çıkarmaktan çekinmiyorlardı.
İsmet (İnönü) Paşa anılarında bunu, “Uğradıkları yerleri, bir şey
bırakmaksızın yakıyorlar…” sözleriyle ifade etmiştir.12 Öyle ki İsmet Paşa;
“Afyon’dan kazanılan zaferin ardından İzmir’e doğru sadece savaşılan
meydanlarda değil, çepeçevre saran yangın sütunları arasından
geçtiklerinden” söz etmektedir.13
Halide Edip (Adıvar) o günlerde İzmir`e doğru hızla hareket eden Türk
Ordusu`nu takip ederken geçtiği köy kasaba şehirlerden “Turgutlu

8 Fahrettin Altay, İstiklal Harbimizde Süvari Kolordusu, İstanbul: İnsel Kitabevi, 1949, 65.
9 Türk İstiklal Harbi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı (31 Ağustos-18 Eylül 1922), II. Cilt,
(Batı Cephesi), 6.Kısım, III. Kitap, Ankara: ATASE, 1995, 293-294.
10 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 647.
11 Altay, İstiklal Harbimizde Süvari Kolordusu, 66-67.
12 İnönü, Hatıralar, 295-300.
13 İnönü, Hatıralar, 295-300.

233
Murat KÖYLÜ

(Kasaba)`yu; “Pencereden baktığımda tüm şehrin ölmüş bedeni üzerinde,


Kasaba`nın yersiz yurtsuz ahalisinin haneleriyle, alışveriş ettikleri pazar
yerleriyle harabeye dönmüş yığınlar arasında eski yaşamlarını tekrar
kurmak maksadıyla birlikte çalıştıklarını gördüm” 14 diye tanımlarken,
Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) Manisa için, “Otuz dakika kadar içinde şehrin
birçok yerinde aniden infilak eden ve devamında birbirine sıçrayarak
genişleyen alevler, Manisa’yı sanki bir yanardağa benzetmişti. Derinden
gelen yanan evlerdeki kerestelerin çıkardıkları çatırtılar, feryat eden
ahalinin vaveylası, kesik kesik gelen silah sesleri ve bomba patlamaları,
birbirine karışarak bir fırtına esnasında sanki bir ormandan gelen dehşet
verici uğultuları hatırlatıyordu”15 demektedir. Falih Fıfkı (Atay) ise;
“Yunanlılar Turgutlu`yu ve Manisa’yı 6 Eylül’de aynı zamanda ateşe
vermişler ve devamında başlayan yangın, yağma, tecavüz ve
katliam iki gün gece gündüz devam etmiştir. Alaşehir ise çıkartılan
çıkan sert rüzgârın da etkisiyle bu yangınlardan payını en fazla alan
yer olmuş, onlarca noktadan başlatılan yangınların ardından, şehir
neredeyse bir toz yığını halini gelmiştir. Süvarilerimizin erkenden
yetişmesiyle Uşak nispeten ateşe verilen diğer beldelere nazaran
göreceli olarak az tahrifatla atlatılmış olmasına rağmen birtakım
evler ile üzüm bağları yangından kurtulamamıştır”16

sözleriyle Yunan Ordusu`nun kaçarken Anadolu`da bıraktığı tahrifatı


anlatmıştır.
Benzer akıbet 12 Eylül gecesi İzmir`de de yaşanmıştır. İzmir`i Türklere
teslim etmemek için hazırlık yapan İzmir`de bulunan Yunan ordusu
artıkları, yerli Rum ve Ermeni işbirlikçileri, Türk Ordusu`nun
beklediklerinde erken İzmir`e girmeleri sonucu, ellerindeki silah,
mühimmat ve cephaneyi tutuşturarak, rüzgârın da etkisiyle Türk
Mahallerini yakma girişimi, büyük bir yangına yol açmış, rüzgârın
dönmesiyle, İzmir İtfaiyesi ve Türk birliklerinin tüm gayretlerine rağmen
yangın, İzmir`den kaçmaya çalışan binlerce Hristiyan mülteciye ve
onların yaşam alanlarına zarar vermiştir.

14 Halide Edip Adıvar, Emine’nin Şehadeti (Kasaba İzlenimleri), İzmir’den Bursa’ya, 3. b.,
İstanbul: Atlas Kitabevi, t.y., 28.
15 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Küçük Neron”, İzmir’den Bursa’ya, 3. b., İstanbul: Atlas
Kitabevi, t.y., 37.
16 Falih Rıfkı Atay, Mesut Bir Kasaba, İzmir’den Bursa’ya, 3. b., İstanbul: Atlas Kitabevi,
t.y., 68-83.

234
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

1. Uşak Yangını
Düzensiz ve bozgun halinde Türk ordusunun önünden kaçan Yunan
ordusunun artıkları 1 Eylül`de tahliye ettikleri Uşak'ı ateşe vererek
yakmışlar ve yaklaşık haltan korumasız ve silahsız 300 kişiyi
katletmişlerdi. Bu felakete rağmen akşama doğru Uşak ahalisini
katliamdan kurtulmak için şehre giren Türk süvarilerini gören halk,
yanan evlerini söndürmeyi bırakarak sevinç içinde Türk süvarilerine su,
ekmek vermek için koşuşturmalarını askerler şaşkınlıkla izlemiştir.17
Oysa bozgun halinde geri çekilen Yunan ordusu artıklarının geçtikleri
bölgelerdeki tahribatlarını önlemek maksadıyla Türk süvarilerini gören
ve onlara ekmek, su vermek için yarışan ahaliye, düşmanın daha fazla
zarar vermeden imha edilmesini maksadıyla başlatılan takip harekatına
devamı için halktan kendilerini bırakmaları için yalvarmak zorunda bile
kalmışlardı. Uşak, köyleri ve kasabalarıyla mahşer yeri gibiydi. Sabahtan
tutuşturtulmuş ve öğleden itibaren alevlerin sardığı şehir, koyu bir
duman örtüsü altında kaybolmuştu sanki:18
Afyon’dan sökün eden düşman, Uşak’a kadar geçtiği tüm demiryolları,
köprüleri, telgraf hatlarını tamamen kullanılmaz hale getirmeleri, yol
boyunca geçtikleri köyleri ve kasaba da yakarak tarhrip etmişler, insanlar
katlederek, götürebildikleri hayvan sürülerini yanlarına almışlar ve
bölgedeki su kaynaklarını kirleterek su kuyularını taş ve toprakla
doldurulmuşlardır. Eylül ayının ilk günü Uşak için hem bir zafer günü
hem de yer yer alevler içinde kızıla içinde kıpkızıldı. Zafer, yangın ve
geride bıraktığı küllerle birlikte gelmişti. Yunan ordusu arkasında,
Uşak`ta, 1785 ev, 12 cami ve mescit ve 636 işyeri yanmış olarak
bırakmıştı.19
Uşak’taki diğer bir telaş ve panik ise burada yaşayan Rumlar da
başlamıştı. Bozgun haberi kentte duyulmasıyla bölgede yaşayan Rumlar
İzmir`e gitmek için tren istasyonuna akın etmeye başlamışlardı. Uşaklı

17 Ömer Aşçı, Uşak Alevler İçinde Yanıyor, https://www.usakgundem.com/usak-alevler-


icinde-yaniyor-makale,17.html. Erişim.: 25.02.2022.
18 https://www.usakgundem.com/usak-alevler-icinde-yaniyor-makale,17.html.
Erişim.: 25.02.2022.
19 https://www.usakgundem.com/usak-alevler-icinde-yaniyor-makale,17.html.
Erişim.: 25.02.2022.

235
Murat KÖYLÜ

Rumlar arasında yaşanan bu paniği Kostas Pandazoğlu "Vatan Vatanım,


Ma Patrie Uşak" adlı kitabında şöyle anlatmaktadır:
“Uzun zamandır Maria ile yapacağımız düğün iççin
hazırlanıyorduk. Düğün tarihi olarak 30 Ağustos`u belirlemiştik.
Düğün günü geldiğinde Yunan ordusunun da Afyon`dan çekildiği de
haberi gelmişti. Haber tüm Rum ahali arasında hızla yayılmaya
başlaması ile “nasıl kaçacağız?” sorusu sorulmaya başlanmıştı.
Demiryolu işletmesindeki Rumlar benim ve ailem için bir vagon
ayarlamışlardı. Teyzem Vassillia ve Maria ve Teodor`ın ailesine
koşup haber verdim ve ertesi gün yani Eylül`ün ilk günü Uşak`ı
arkamızda kızıl alevler ve kara bir duman örtüsü altında ardımızda
bırakarak İzmir`e doğru yola çıktık."20
Eylül`ün birinde itibaren Uşak’a ulaşan Türk süvarileri, şehrin merkez,
civar köy kasabalarını alevler içinde bulmuşlardı. Bir yandan Yunan
ordusunun geride bıraktıkları artçı ve artıklarını temizleyerek İzmir`e
süratle ilerleyen süvariler diğer taraftan oluşturdukları söndürme
ekipleri ile çıkarılan yangınlara hızla müdahale etmeye çalışıyorlardı.
Özellikle Yunan ordusunun kırsaldaki köylerde tahribatı çok daha
büyüktü. Tahrifat, sadece çıkartılan yangınlarla evlere, işyerlerine, cami
ve medreselerde değildi, aynı zamanda insanlarda katledilerek kuyulara
atılmışlardı.21 2. Süvari Tümeni geçtikleri bölgelerdeki gördüklerini
karargâha bir rapor halinde bildirmişlerdi. Raporda bölge köylerinin
alevler içinde olduğu, köylülerin ise ırz ve namusunun tecavüze
uğradıklarını tespit ettiklerini, ayrıca geçtikleri yollarda başları kesik
halde yaşlı, genç, erkek, kadın çocuk cesetlerinin bulunduğu
belirtiliyordu.22
Mehmet Ersin gördüklerini; “Akşama doğru uzaktan gökyüzüne doğru
kara bir dumanın yükselerek gökyüzünü kaplıyordu. Köylere doğru
yaklaştıkça bizi gören köy ahalisi Yunan kaçarken Uşak`ı ve köyleri yaktığı
haberini bize veriyorlardı. Yaklaşık bir saat kadar sonra köylerimiz ve
kasabalarımız alevler içinde yananken içlerinden geçiyoruz. Aklımızda bu

20 Kostas Pandazoğlu, Vatan Vatanım Ma Patrie Uşak, İstanbul: İsis Yayıncılık, 2006, 309.
21 https://www.usakgundem.com/usak-alevler-icinde-yaniyor-makale,17.html. Erişim
25.02.2022.
22 https://www.usakgundem.com/usak-alevler-icinde-yaniyor-makale,17.html. Erişim
25.02.2022.

236
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

güzel köylerimizi yakanları yakalayıp gebertmek için ardımıza bile


bakmadan ilerliyoruz” 23 diye yazıyordu.
“2 Eylül 1922 sabah tan yeri ağarırken düşman müfrezeleri
köyümüze (Ulubey’in Çardak Köyü) girerek 15 kadar evi ve birçok
harmanı ateşe vererek köyü terk etmişlerdi. Üç dört gündür aç açık,
korku içinde yaşamını sürdüren köy halkımız, gizlendikleri
yerlerde düşman baskınına uğradıklarında köyümüze doğru
kaçarak, köye 300 metre kala bir yerde gizlenmişlerdi. Köye
girdiğimizde, bizim evin saçaklarından yanmaya başladığını
gördük. Hemen komşularımız gölden Çardak köyünün ortasındaki
su toplanan büyükçe havuz) kovalarla, bakraçlarla su taşıyarak
yangın söndürülmüştür.”24
Falih Rıfkı Atay, “Mesut Bir Kasaba” başlıklı yazısında Uşak’ta konuştuğu
köylülerden yaşanan vahşeti onların ağzından şöyle anlatır: “…Evlerimize
kapanmıştık... Yunan askerleri birkaç tane hain bulmuşlar sokaklarda: -
Dışarı çıkın, bizimkiler geldi! diye bağırtıyorlardı. Sesleri duyan ahali
sevinçle sokaklara döküldüklerini gören Yunan askerleri; -Demek Türkler
geldiği vakit böyle sevineceksiniz! diyerek yakaladıklarını süngülediler.
Çocukları bacaklarından tutup ateşe attılar.”25
Türk süvarileri 1 Eylül 1922 akşam saat 19:30'da Uşak'a girmişlerdir.
Uşak'a ilk giren Türk Süvari Komutanı İzzettin Çalışlar, şehirde süren
yangına hemen müdahale için tedbir almış, ahaliyle birlikte yangınların
daha büyük zararlar vermeden söndürülmesi için gayret göstermiştir.26

2. Manisa Yangını (Harik-i Hilal)


Yunan ordusunun bozgun şeklinde düzensiz olarak geri çekilmesi İngiliz
kaynaklarında bulunan Türkiye yıllık raporuna: “Tutsak olmaktan ya da
yok edilmekten kurtulmuş ama artık bir askeri kuvvet görüntüsünü de
yitirmişlerdi. Dehşete kapılarak, yarı yarıya çıldırmış sivil ayak takımı gibi
kaçarak İzmir’e ve denize doğru yöneldiler. Geri çekilirken Yunan ordusu
vahim mezalimde bulunmuştu. Geri çekilirlerken, özellikle köy ve kasabalar

23 Mehmet Ersin, Kurtuluş Savaşı`nda Uşak Anıları, İzmir: Meta Basım, 2013, 295-296.
24 Ersin, Kurtuluş Savaşı`nda Uşak, 296.
25 Atay, Mesut Bir Kasaba, 68-83.
26 https://www.usakgundem.com/usak-alevler-icinde-yaniyor-makale,17.html. Erişim
25.02.2022.

237
Murat KÖYLÜ

tahrip edilerek Eskişehir, Uşak, Kütahya ve başta olmak üzere şehirler ve


köyler yakılmıştır...” diye yansımıştır.27
Yunanlılar kendileriyle kader ve iş birliği yapan yerli Rum ve Ermeni
nüfusun da yardımıyla sırasıyla Alaşehir, Salihli, Turgutlu ve Manisa gibi
önemli şehirleri de büyük ölçüde küle çevirdiler. Takip harekâtını
yürüten Türk süvari birlikleri 5 Eylül’de önce Alaşehir’i, sonra Salihli’yi
işgalden kurtardılarsa da yanmasına engel olamadılar. Çünkü her iki
şehirde oluşturulan yangın postaları, Türk ordusu gelmeden şehri ateşe
vermişlerdi.28
Kaçan Yunan ordusunun geride kalan birlikleriyle çarpışarak ilerleyen
Türk ordusu, Salihli’den sonra 7 Eylül’de Ahmetli ve Turgutlu’yu da yanar
haldeyken kurtardı. Akhisar ve Saruhanlı ise aynı gün, milli kuvvetler
tarafından yanmadan kurtarıldılar. Ahmetli ve Turgutlu’daki yangınlar da
tahrip taburları tarafından çıkarılmıştır.29
Saruhan sancağı veya bugünkü şekliyle Manisa ili çerçevesinde, en uzun
süre işgal altında kalan yer Manisa şehriydi. Aynı akıbete Manisa da uğradı.
Şehir, Yunan desteğindeki Ermeni ve Rumlardan oluşturulan müfrezelerin
başlattığı yangın sürerken, 8 Eylül 1922’de işgalden kurtarıldı.30
Şehir halkı canını kurtarabilmek için Manisa / Spil dağı yamaçlarına
sığınmaktan başka çare bulamamıştı. Şehri ateşe veren yangın taburları
bununla yetinmeyerek, dağ yamacına sığınan çaresiz insanları da
katletmeye yönelmişti. Dağ yamacını iki yandan sarmaya yöneldiği sırada
Türk ordusu Manisa’ya girmiş ve bu korkunç niyet sonuçsuz kalmıştı.31
Manisa’yı kurtaran I. Süvari Tümeni’ne bağlı birliğin komutanı M. Seyfettin
(Çalbatur) Bey’di. Bu Tümen’in 14. Süvari Alayı’na bağlı süvarileri,
yanmakta olan Manisa şehrine doğu ve kuzey yönlerinden yaklaşmaya
çalışırken, Yunan ordusunun artçı birlikleriyle piyade savaşına girmek
zorunda kalmıştı. Hatta bu muharebe sırasında üç şehit vermişlerdi.32

27 Ali Satan (Der.), İngiliz Yıllık Raporlarında Türkiye 1922, (Çev. A. Angı), İstanbul, 2011, 185.
28 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 631.
29 Asım Us, Gördüklerim Duyduklarım Duygularım, İstanbul: 1964, 62; Kâmil Su, Manisa
ve Yöresinde İşgal Acıları, Ankara: 1982, 81.
30 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 636-645.
31 Us, Gördüklerim Duyduklarım, 62; Su, Manisa ve Yöresinde İşgal Acıları, 81.
32 H. Nusret Köklü, Manisa İşgalden Kurtuluşa, Ankara, 1978, 94-95.

238
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

Şehre giren süvarileri, dağlara sığınmak zorunda kalan veya hala şehirde
yangınla boğuşan Manisalılar karşılamıştı. Yangından ve ölümden
kaçmak için şehri boşaltan halk, iki gündür yüzyılların mirası şehrin küle
dönmesini dağlardan ıstırap içinde izledikten sonra, süvariler eşliğinde
Manisa’ya girmişti. Şehir, yıkıntılarında hâlâ dumanların tüttüğü bir kül
ve enkaz yığını halindeydi.33
Şehirdeki yangın başlatılalı iki günden fazla olmuştu. Yunanlılar şehri
yakmazdan iki gün önce alışılmış yağmacılığa başlamışlardır. Bu süre
içinde yükte hafif pahada ağır her tür eşyayı yağma ettikten sonra, ilk
yangını 5 Eylül Salı akşamı Malta semtinde çıkarmışlardır. Fakat bu
yangın yayılmadan halk tarafından söndürülmüştür. Fakat şehir ertesi
sabah Yunan Merkez Komutanı’nın idaresindeki kundakçı müfrezeler
tarafından, birkaç noktasından birden tutuşturulmuştur. Bu kez yangını
söndürmek mümkün olamamış ve Anadolu’nun Bursa’dan sonra en
zengin ve mamur bir şehri olan Manisa, bir gece içinde mahvolmuştur.
Halktan bazıları kaçamayarak yangın alevleri arasında şehit olduğu gibi,
bazıları da yangını söndürmek istediği için Yunan askerleri tarafından
öldürülmüştür. Geri kalan halk da yangından bir iğne kurtaramadan
dağlara kaçmak zorunda kalmıştır.34
Manisa şehrinde yangından kurtulmuş ev miktarı hemen yok denilecek
kadar azdır. Yanan evlerin sayısı 10 bin 600’ü geçtiği gibi, ayıca 2 bin 728
dükkân, 13 cami, 19 han, 2 hamam, 3 fabrika da bu yangında
mahvolmuştur. Şehrin ticari eşya depoları, içi manifatura eşyası dolu
dükkânları ve her tür değerli eşya dolu mağazaları, özetle şehrin bütün
zenginliği gerek yakma ve gerek yağma yoluyla imha edilmiştir. Bu
yangın sırasında çok sayıda Türk şehit edilmiştir. Diğer taraftan,
Yunanlılar firar ederken esir diye birçok Müslümanı, zorla
götürmüşlerdir. Bu çerçevede Yarhasanlar Mahallesi’nden bu şekilde
götürülen 500 nüfusun, sağ veya ölü olduklarına ilişkin bilgi
alınamamıştır.35

33 Bedriye Aksakal, Anılarda Manisa, Manisa: 1986, 18-22.


34 Aksakal, Anılarda Manisa, 18-22.
35 Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti İkinci Kısım, Anadolu’da Yunan Fecayiinin
Tafsilatı, Ankara, 1338 (1922), 99-100.

239
Murat KÖYLÜ

Resmi yayında Manisa şehrinin yanma süreci 5 Eylül 1922 gecesinden


başlatılmaktadır. Fakat öncesinde bir hazırlık yapıldığına da vurgu
yapılmaktadır. Benzer bir anlatım olayın tanığı durumunda olan, tarih
öğretmeni Nuri Yörükoğlu’nun yazdıklarında da vardır. Yörükoğlu,
öncelikle Türk ordusunun taarruz harekâtına başladığından haberi
olmayan Manisa halkının, bazı olağandışı hareketlilikten çıkarım
yaptığına vurgu yapıyor. Ve bu süreci somut olarak 3 Eylül Pazar günüyle
başlatıyor. Kitabında, “bu hal bozgunun izleri idi. Trenler birbirini takip
ediyor (…) kompartımanlar, vagonlar hıncahınç, yaylar gergin, pek ağır bir
surette yaralı ve göçmen taşıyordu”36 diyerek, cephe yönünden başlayan
göç dalgasına ve yaralı askerlere vurgu yapıyor. Şehir, “bu tablo
karşısında, hareketsiz ve sessiz yarınki geleceğini düşünerek ağlıyor,
sızlıyor, inliyordu”37 derken, şehir halkının farklı bir durum olduğunu
hissettiğini, fakat kesin bir yargıya varamadığını anlatmaya çalışıyor.
Aslında, “Çarşı ve pazar, trenin her düdüğünden sonra Ermenilerle doluyor,
kadınları her tarafa yayılıyordu. Bu kafileler arasında göçmen Müslüman
aileler de bulunuyordu” diyerek, Yunan cephesinde bir bozulma olduğunu,
başka ipuçlarıyla birleştirerek anladıklarını da belirtiyor.38
Yörükoğlu, halkın bu sıralarda şaşkın, bitkin halde, durumu kavramaktan
uzak olarak acı bir sessizlik içinde olduğunu yazıyor. Fakat özellikle
Ermenilerin, milli zaferin etkisiyle terk ederek kaçtıkları şehirlerdeki
Türklerden yağmaladıkları eşyaları satmakta sergiledikleri acele tutum
anlamlıydı. Bu tutum Türk ordusunun zaferinin işareti olarak
yorumlanıyordu. Fakat gerçek durumdan haberdar olamadıkları için
heyecanlarını saklı tutuyorlardı. Az da olsa bazıları tarafından, Yunan
ordusunun bozguna uğradığı ve Rumlarla birlikte şehri yakarak terk
edecekleri çocuklar vasıtasıyla öğrenilmişti. Doğudan batıya süren göç ve
yaralı akını, bu duyumun dikkate değer olduğunu gösteriyordu. Çünkü bu
süreçte şehirdeki komitaların faaliyetlerinde bir artış dikkati
çekmekteydi. Ayrıca, kaçtıkları yerlerden yağmaladıkları eşyaları,
angarya yoluyla Müslümanlara taşıtarak çarşıda satanların, kendilerini
güvende hissedecekleri yerlere ve özellikle İzmir’e kaçmaları da

36 Nuri Yörükoğlu, Manisa Yangını Triumvira, Vahdet-i Müsellese yahut Üç Günlük Tahrip,
Altı Asırlık Bir İmar, Manisa, 2002, 91.
37 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 92.
38 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 92.

240
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

anlamlıydı. Yunan hafiyeleri ve jandarmaların sürekli hükümete ve


karakollara girip çıkmaları, “müphem bir sessizlik içinde” olan halkı,
durumu anlamlandırmaya zorluyordu.39
Şehrin belediye başkanı ve Türk toplumunun ileri gelenleri aralarında
toplanarak muhtemel tehlikeleri aşmanın yollarını aramaktaydılar.
Sıkıyönetim yetkilileriyle görüşerek önlem almaya çalıştılar. Yunan
yetkili her türlü güce sahip olduğunu, endişeye yer olmadığını ve işgal
yönetimine güvenmelerini söyledi. Türk heyetinin karma devriye
kurulması önerisini kabul etmedi. Yunan yetkili, Türk ordusunun
ilerlemekte olduğunu ve Manisa’ya ulaşana kadar şehirde kalacağını ve
hiçbir olaya meydan vermeyeceğini söylemek zorunda kalmıştı. Buna
rağmen, muhtemel bir tehlikenin savuşturulması için beş-on Türk’ün
görevlendirilmesine razı olmamıştı. Bu arada şehre akın akın Rum ve
Ermeni göçmen geliyor, kiliselere yerleştirilerek ihtiyaçları karşılanmaya
çalışılıyordu. Aralarında Müslümanlar da vardı ve onlar da camilere
yerleştiriliyordu. Giderek tedirginlik yaratan bu durum, şehirde tellal
çağrısıyla yatıştırılmaya çalışılıyordu. Esnafın çoğu, bu çağrılardan daha
da tedirgin hale gelmiş olarak işyerlerini erkenden kapatmayı tercih
ediyordu.40
Gün akşam olmuş, şehir derin ve tedirgin bir sessizliğe bürünmüştü.
Akşam saatlerinde şehrin ileri gelenlerinden bir grubun, İzmir’deki
Yunan veya İtilaf Devletleri temsilcileriyle durumu görüşmeye gittiği
duyulmuştu.41
Aslında şehir halkını tedirgin eden şey, hemen hiç konuşulmayan ama
kulaktan kulağa da yayılan tehlike işaretleriydi. Rum, Ermeni ve Yunan
üçlüsünün şehri terk etmeden yakıp yıkacaklarına dair belirtiler
görülmeye başlanmıştı. Bazı Rumların evlerine benzin tenekeleri
getirmesi dikkat çekiyordu. O gece sabaha kadar Rum ve Ermeni
komitacılarının mahalle ve sokaklardaki olağandışı hareketliliği, halk
arasında bir facianın hazırlığı gibi görülüyordu. Hiçbir haber kaynağına
sahip olmayan halk, şehir içindeki bu hareketlilikten ve göçmen dolu
trenlerin eksilmeyen düdüklerinden daha da tedirgin hale düşüyordu.42

39 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 93-96.


40 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 93-96.
41 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 100-109.
42 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 110-113.

241
Murat KÖYLÜ

5 Eylül günü halkın çok azı evinden çıkmaya cesaret etti. İşyerlerinin çoğu
açılmadı. Evlerdeki insanlar üst katlardan, damlardan olanı biteni
gözlemlemeye, kendince yorumlamaya çalışıyordu.
5 Eylül gününe ait çocukluk anılarını anlatan Kâmil Su, hükümet binasının
doğu kısmında yer alan Alaybey Mahallesi’nde oturduklarını, Turgutlu
yönünden akın akın gelen yorgun Yunan askerlerin, caminin bitişiğindeki
çeşmede serinlediklerini, perişan halde ve çoğunun yaya olduğunu,
aralarında Ethem’in birliklerinin de bulunduğunu ve bunlardan
bazılarının geçişi izleyen yaşlılara selam verdiklerini, akşama kadar
insanların evlerinden ayrılmadıklarını yazıyor. Ayrıca korku içinde
olduklarını, yangının ne zaman, nereden ve nasıl başlayacağını ve sonra
ne olacağının merakı içinde olduğunu da ilave ediyor.43
Nuri Yörükoğlu, Manisa için korkunç bir son planlayan tahrip
müfrezelerinin, o gece mahalleleri dolaşarak, şehirde çıkarılacak
yangının yaygınlaşması için dört kol halinde örgütlendiklerini yazıyordu.
Bu gurulara; Karaköy ve Velioğlu grubu, Yenicami, Mollaşaban ve
Yarhasanlar grubu, Çarşı grubu ve Sazmahalle grubudur.44
Manisa yangınının önceden planlandığı Tahkikat Heyeti’nin raporunda
da belirtilmektedir:
“Manisa şehrinde her yerde olduğu gibi daha evvelden mürettep
plan dairesinde ve Yunan Merkez Kumandanı Yagorci ile Erkan-ı
Harp Reisi Filipos’un emir ve idaresi altında olmak üzere hareket
eden göğüsleri kırmızı işaretli ve başları siyah kalpaklı ihrak
postaları tarafından yangın ika edilmiştir. Şehir ataşe verilmezden
üç gün evvel yerli Rum ve Ermeniler muhaceret etmeğe başlamış
fakat Musevilerin bile son gün muhaceretine müsaade edildiği
halde Müslümanların şehri terk etmeleri men olunmuştur.”45

Yangın 6 Eylül sabah saatlerinden itibaren başlamıştır. Fakat eş zamanlı


olarak yaşanan ilişkili başka olaylar da vardır. Günlerdir ardı arkası
gelmeyen, cephe yönünden İzmir’e akan Yunan askerleri ve Rum
göçmenler Manisalılarda yeterince tedirginlik yaratmıştı. 5-6 Eylül gecesi
Yangın Taburlarının hazırlıkları sürerken, Yunan ordusu ve göçmenlerin

43 Su, Manisa ve Yöresinde, 60-61.


44 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 121.
45 Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti, 100-101.

242
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

geçişi de sürüyordu. Müslüman halk ise, çaresizlik içinde uykusuz


sabahlıyordu. Yunan ordusu ve Rum göçmenler çarşıdan geçerken
işyerlerini yağmalamaya da başlamışlardı. 6 Eylül sabahı çarşıda silah
sesleri ve yağmalamalar başlayınca halk evlerini terk ederek dağa doğru
kaçmaya başlamıştı.46
Nuri Yörükoğlu, Manisa için korkunç bir son planlayan tahrip
müfrezelerinin, o gece mahalleleri dolaşarak, şehirde çıkarılacak yangının
yaygınlaşması için dört kol halinde örgütlendiklerini yazmaktadır:
Cami önüne yığılmıştı. Bunun üzerine geceyi Ulu Cami’de geçiren halkın
da camiyi boşaltarak dağa sığınmalarına karar verildi. Aynı saatlerde
şehirden silah ve bomba sesleri yükselmeye başlamıştı. Şehirden
kaçanlar öldürülüyordu. Aynı zamanda şehrin muhtelif yerlerinde
yangınlar da çıkarılmıştı. Evinden çıkan halk, dere boyu yolları izleyerek
dağa tırmanmaya başlamıştı. Nihayet şehrin merkezi durumundaki çarşı
yanmaya, alevler sokakları takip edercesine yayılmaya başlamıştı.
Şehirde yağma, katliam ve yangın adeta birbiriyle yarışır hale gelmişti.
Bunlara engel olmaya çalışanlar da yok değildi, fakat çoğunun hayatına
mal oluyordu. 47
Kâmil Su yangının başlamasını şöyle hatırlıyor:
“Yangın sabaha karşı çarşıda başladı. Bu yönde gürültüler ve
patlamalar oluyordu. Silah sesleri de artmıştı. Sonradan çarşıdaki
dükkânların gaz yağı ve benzin dökülerek tutuşturulduğunu
öğrendik. Büyük gürültü ile patlayanlar da bombalardı. Aynı anda
birkaç yerde birden dumanlar görüldü. (…) Çarşı evimizden
oldukça uzakta idi. Bu sebeple nerelerin yanmakta olduğunu
kestiremiyordum.”48
İlhan Berk, zihinsel özürlü ablasını anlatırken yangınla ilgili şunları
söylüyor: “Kent yanıyordu ve ablam bizimle dağa gelmek istememişti. Ben
neden sonra onun, yangın evimizi sarınca, odasından çıkıp kente indiğini,
öyle bir zaman dolaştıktan sonra, saçlarından tutuşarak yanıp kül
olduğunu öğrendim.”49

46 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 121.


47 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 122-128.
48 Su, Manisa ve Yöresinde, 60-61.
49 Hakkı Avan, İlhan Berk’in Manisa Yılları, İstanbul: 2019, 33.

243
Murat KÖYLÜ

6 Eylül’de başlayan yangının tanıklıklarının farklı yerlerde


bulunmalarından farklılıklar içerdiği anlaşılıyor. Yangının organize bir
faaliyetin ürünü olduğunu, yerinde yaptığı incelemelerden sonra söyleyen
Yakup Kadri, yangını çıkaran taburun, Manisa Mevki Kumandanı Filipos
tarafından yönetildiğini vurgulamaktadır. Filipos’un tahrip ve yangın
taburlarına gerekli emirleri verdikten sonra, yangını seyretmek için
Belediye binasının balkonuna çıktığını, saat sekiz civarında dış mahallede
başlayan yangının dumanını, ardından da çarşıdan ve şehrin başka
noktasından yükselen dumanları gördüğünü belirtiyordu.50
Yanan şehri gezen başka bir gazeteci Falih Rıfkı Atay, artık eski Manisa’ya
benzemeyen şehirde, yangın şahitlerinden dinlediği korkunç olayları
anlatırken: “Manisa bir salı sabahından perşembe gününe kadar iki gün iki
gece yandı. Halkın felaketten daha evvel haberi vardı, fakat ne kaçmak ne
korunmak mümkündü” diyerek, halkın yangından önceki çaresizliğini
belirtiyordu. Yangınla ilgili anlatılanları aktarırken; “Yanan Manisa’dan
ateşe atılan kadınların, vurulan çocukların avazesi geliyordu. Halk süngü
çemberlerini yararak ovaya kaçıyor, analar yaralı çocuklarını çiğniyor,
bütün bir aileden sağ kalmış tek bir insan kah yanan şehre, kah firar eden
kalabalığa dönerek saçını yoluyordu”51 diyerek de yangın sırasındaki
çaresizliğe vurgu yapıştır.
Yangının şahidi Nuri Yörükoğlu, yangının ilk günü, öğle olmadan şehrin
altı mahallesini sardığını, dağın yamaçlarını ve tepelerini dolduran ve
hala dağ yamaçlarına tırmanmaya çalışan mahşeri kalabalığın şehrin
giderek büyüyen yangınını acı içinde izlediğini belirtiyor. Yangınla baş
etmeye çalışan veya sığınabilecek yerler bulup şehirde kalan insanın da
çok olduğunu fakat bunların bir kısmının öldürüldüğünü de ilave ediyor.
6-7 Eylül gecesi dağdaki insanların çaresizliğini şöyle anlatıyordu:
“Etrafa kıvılcımlar saçarak göklere yükselen kızıl alevler, vadilerde,
derelerde ve Sandıkkale civarında topluluklar halinde bulunan ve
yarınki akıbeti düşünerek inleyen halkın uzaklardan dahi
seçilmesine imkân veriyordu. Çünkü bu müthiş yangının kızıl
alevleri her tarafı aydınlatıyordu. Gözleri şehre dönük bu muzdarip
insanların kimisi şehirde kalan kocasını, babasını, kimisi de
kaybettiği anasını ve çocuğunu düşünüyordu.”52

50 Su, Manisa ve Yöresinde, 61.


51 Falih Rıfkı Atay, “Manisa Harabelerinde”, İzmir’den Bursa’ya, Dersaadet 1338, 69-74.
52 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 129-131.

244
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

Yangının ikinci günü, yani 7 Eylül’de cephe istikametinden Manisa’ya


oradan da İzmir’e giden yollar, artık kaçmaktan başka çaresi olmayan
Yunan ordusunun, ortalığı toza bulayan süvarileriyle doluydu. Yangının
ilk yayıldığı çarşı artık enkaz halindedir. Yangın merkezden kenara doğru
yayılmağa devam etmektedir. Yine, sık sık İzmir yönüne geçen trenler,
Türk ordusunun yaklaştığı izlenimi verse de ordu gelene kadar şehrin
bütünüyle yanmış olacağı da anlaşılıyordu. Hâlâ, şehirdeki yangını
yaymaya, yanmayan yerleri de tutuşturmaya çalışan Rum ve Ermenilerin,
bomba ve paçavralarla mahalle aralarında dolaştıkları görülüyordu. Şehri
bütünüyle yok etmeden ayrılmayacakları anlaşılıyordu. Yangının yeni
tutuşturduğu mahalleler halkı da dağa sığınmak zorunda kalıyordu.
Şehirdeki halk arasında Yunan askerlerinin dağa sığınan halkı, iki koldan
sararak katledeceği söylentisi de yayılıyordu. Çekilen Yunan ordusunun
şehirdeki yağma ve katliamı ise aralıksız devam ediyordu. Halkı
umutlandıran tek şey, Türk ordusuna ait tek kanat olarak adlandıran bir
uçaktan şehre atılan kâğıtlarda, düşmanın perişan edildiği ve ordunun
yakında olduğu müjdesinin yer almasıydı.53
Türk ordusunun süvari birlikleri 8 Eylül günü önce şehrin çevresindeki
bağlarda, sonra şehir içinde mevzilenmiş olan Yunan askerleriyle çatıştı.
Beklenenden uzun süren bu çatışmalar, kaçmaktan başka çaresi olmayan
Yunanlıların, şehri tamamıyla yok etme niyetinin göstergesidir. Bu
çatışmalarda yer alan ve o tarihlerde teğmen rütbesinde bulunan
Seyfettin Çalbatur, Manisa’nın kurtuluşunu anlatırken şunları
söylüyordu:
“Sokak muharebesinin heyecanımızı en yüksek dereceye çıkardığı
bu anda büyük bir binanın köşesini dönünce şehrin önümüzdeki
kısmında başlamış olan yangınların, korkunç gürültü, çatırtılarla
alevlerini sokaklara yayarak geçilmez hale getirişi, yangın
gürültülerine karışan kadın feryatları beni de şaşkına çevirmişti.
Şehrin merkezine doğru biraz daha ilerleyince alev dumanlarının
kapladığı sokaklardan düşmanın dağınık ve perişan bir halde
kaçtıklarını gördüm.”54
Bu yangının, halk arasındaki adı “Yunan Yangını”, “Büyük Yangın”, “1922
Yangını” veya “Manisa Yangını”dır. Fakat resmi kayıtlardaki adı, “Harîk-i

53 Yörükoğlu, Manisa Yangını, 133-145.


54 Aksakal, Anılarda Manisa, 118-19.

245
Murat KÖYLÜ

Hâil”dir. Kurtuluştan kısa bir süre sonra, Manisa’da yayına başlayan


Saruhan gazetesindeki resmi ilanlarda, yangından bu ifadeler
kullanılarak söz edilmektedir.55 “Harîk-i Hâil”in bugünkü tam karşılığı,
“Korkunç Yangın”dır. Yangının diğer adlandırmaları yanında, bu
adlandırmanın, olayın boyutunu ifade anlamında, daha gerçekçi olduğu
söylenebilir.

3. İzmir Yangını
Türk süvarileri 30 Ağustos`tan dokuz gün sonra İzmir`e girmiş, şehrin
emniyetini alarak, doğabilecek herhangi bir asayişsizlik için her türlü
önlemi almıştı. Binlerce mülteci 7 Eylül`den itibaren taşıyabilecekleri
kadar değerli eşyalarıyla Karantina (Güzelyalı)`dan Punta (pasaport)
iskelesine kadar hınca hınç doldurdukları körfez kıyılarında, açıkta
bekleyen müttefik ve Yunan gemilerinin kendilerini kurtarmalarını
bekliyorlardı. Büyük bir kısmı ise Ege adalarından gelen Yunanlı
balıkçıların krizi fırsata çevirmelerinin bedelini ödedikleri fahiş fiyatlarla
canlarını kurtarmanın planlarını yapıyorlardı. Telaş ve paniğin iki nedeni
vardı. Birincisi vaziyeti, üç yıl dört ay önce İzmir`e çıkan Yunan askerinin
yaptığı katliam şahit olanların, Türklerin de İzmir`e gelmesiyle alacakları
rövanş ve intikam olarak görmeleri, diğeri ise Yunan ordusunun geri
çekilirken de yaptığı vahşeti İzmir`de buluna Hristiyan misyonerler
tarafından kirli bir propagandayla (1915 olaylarına atıfla) İzmir`de
bulunan Rum ve Ermenilerle hatta tüm Hristiyan ahaliye de uygulayacağı
söylentisiydi. Oysa İzmir`e giren Türk süvarileri İzmir`e girdikleri Kordon
Boyu`nca ilerlerlerken sol ellerini havaya kaldırarak “Korkmayın!
Korkmayın!” diye halkı teskin etmiş, hatta savaş meydanlarından
Körfezde `ki Yunan savaş gemilerine binmek için bitkin halde yürüyen
Yunan askerlerini bile görmemezlikten gelerek, Hükümet konağına doğru
ilerlemişlerdi.56
Mustafa Kemal Paşa ve komutanlar 9 Eylül gecesini Belkahve`de geçirmiş
ve İzmir`i uzaktan izlemişlerdi. Başkomutanın, yol boyunca gördükleri
harap olmuş şehirleri düşünerek söylediği “… bu şehre bir şey olsaydı çok
üzülürdüm”57 erken sevinci bile İzmir`e ne kadar büyük bir değer

55 Saruhan, 30 Haziran 1923, 2.


56 Murat Köylü, Küllerinden Doğan Şehir: İzmir 1922, İzmir: Kripto Yayınları, 2010, 36-37.
57 Köylü, Küllerinden, 38.

246
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

verdiğinin göstergesiydi. Ertesi gün yani 10 Eylül günü tüm sokaklar, iş


yerleri evler ve yolların al-yıldızlı bayraklarla donatılmış, esaretten
kurtulan İzmirlilerin sevinç gözyaşları içinde İzmir`e girmişlerdir. Halkın
coşkusu ve sevinci içinde yürüyerek İzmir`e giren Mustafa kemal Paşa ve
yanındakiler hep birlikte Hükümet Konağı`na yerleşmişlerdir.58
Ancak beklenen olmamış, sakin ve huzurlu şehir henüz çevre köy ve
kazalarda Türk birlikleri ile Yunan artıkları ile muharebeler devam
ederken yangın haberleri 12 Eylül`ü 13`ne bağlayan gece süratle yayılmaya
başlamıştı. 13 Eylül gece yarısı önce Ermeni Kilisesi’nde başlayan sonra
rüzgârın ve patlayan fişek, barut ve bombaların etkisiyle yandaki evlere
sıçrayan yangın, sanki bir yerden emir alınmış gibi diğer civar evlerde de
başlamıştı. Yangının başladığı Kilise bahçesine giren itfaiye, yananların
sıradan eşyalar olmadığını, tutuşturulmuş olan yığınları çeşitli silahlar ve
cephane de olduğunu görmüştür. Patlamaya başlayan fişeklerin yangını
söndürmeye çalışanların hayatlarını tehlikeye attığı gibi yangın
hortumlarını da delik deşik ederek kullanılmaz hale getirmiştir. Yangın
teçhizatı patlayan mühimmat tarafından tahrip olan ve can güvenliği
tehlikeye düşen itfaiye erleri art arda çıkan diğer on- on beş yangına da
müdahale edememişlerdi. Yangının yayılmasın önlemek için diğer evlere
giren itfaiye erleri yerlerde yangını genişletmek için ortalığa serpiştirilmiş
pamuk, yağlı paçavra gibi yanmaya hazır eşyalar bulmuştur. O gece
karadan denize doğru esen ılık rüzgârların da etkisiyle yangın
söndürülemeyecek kadar genişlemiştir. Bir taraftan rüzgâr yangını
büyüterek diğer evlere doğru yayarken, diğer taraftan yangının olmadığı
başka bölgelerde de yeni yangınların da çıktığı gözlenmiştir. İtfaiye ile
şehrin emniyet ve asayişini sağlayan 8. Tümen’in personelinin tüm
çabalarına rağmen yangını sürdüğü iki gün içerisinde yirmi- yirmi beş bin
ev ve işyeri yanmış, nihayet yangın ancak 15 Eylül günü söndürülebilmiştir.
Bu yangınla Alsancak, Basmahane ve Pasaport çevresi içindeki buluna tüm
ev ve işyerleri küle dönmüş, kullanılamaz hale gelmiştir.59
İzmir Yangını Basmane’de Ermeni Mahallesi’ndeki Suzan Sokağı’nda
başlayarak kısa süre içinde şehrin rıhtım ve limana doğru bütün

58 Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, VI. Kısım, 3. Kitap, Ankara: Gen.Kur Basımevi,
1967, 134.
59 Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, 156-157.

247
Murat KÖYLÜ

mahallelerini etkisi altına almış ve İzmir’in mekânsal görünümünde


onulmaz yaralar açmıştır. Yangının bu denli büyümesinin önemli
etkenlerinden bir tanesi de Eylül ayı başlarında İzmir’de karadan denize
doğru esen sert rüzgârlar olmuştur. Bu konuda tanıklıklar yabancı savaş
muhabirlerinin gözlemleri bize ilginç veriler sunmaktadır. Öyle anlaşıyor
ki İzmir’i yakmayı tasarlayanlar aslında bu yangının şehrin Kadifekale
sırtlarındaki Türk mahallelerine doğru yayılmasını amaç edinmişlerdi.
Zira bir liman kent olan İzmir’de rüzgâr genellikle denizden karaya doğru
esmektedir. Yangının çıktığı 12-13 Eylül 1922 günlerinde İzmir’de
rüzgârın yönü ters dönünce yangın bu kez şehrin şimdiki fuar alanı,
Çankaya ve Birinci Kordon ve İkinci Kordondaki bütün mahallelerini
sarıp sarmalamıştı.60
Ancak George Horton,61 1926 yazdığı “Asya’nın Belası” adlı kitabında
“Hristiyan nüfusun Müslümanlar tarafından sistematik olarak yok edilmesi
ve İzmir'in yakılmasının gerçek hikâyesi”62 iddiasını ele alarak, yangın
iddialarını Türk ordusu tarafından planlı olarak İzmir`de yaşayan Rum ve
Ermeni azınlıklara yönelik sistematik bir soykırım olarak ifade ederek,
günümüze kadar süren tartışmaları başlatmıştır. Devamında Ermeni
kökenli Amerikalı yazar Margaret Housepian Dobkin'in, Horton`un
iddialarını temel alan ve sadece yaşları 80 ve 90`nın üzerinde görgü
tanıkları ile duygusal olarak Türklerden nefret eden Rum ve Ermenilerin
akrabalarının hatıratlarına dayandırdığı iddialarına dayandırarak yazdığı
1971`de İngiltere`de yayınlanan kitabı “Smyrna 1922: Bir Şehrin Yıkımı”63
yangının tüm suçunu Türk ordusuna yüklemiştir.
İzmir yangını konusunda bilimsel araştırmalarla arşiv belgelerini Dünya
kamuoyuna yayınlayan Prof. Dr. Türkkaya Ataöv de bu konu üzerinde
hassasiyetle durmuştur. “Olgun bir meyve gibi yeniden bize dönen kenti biz

60 Oktay Gökdemir, Bahar Arslan, Kurtuluş, İzmir`in İşgalden Kurtuluşunun 98. Yılı, İzmir:
Büyük Şehir Belediye Yayınları, 2020,111-112.
61 1918-1922 arasında İzmir'de ABD Başkonsolosluğu olarak görev yapmış, Amerika
savaş gemisi ile 8 Eylül 1922'de İzmir'i terk etmiştir
62 George Horton, The Blight of Asia, An Account of the Systematic Extermination of
Christian Populations by Mohammedans and of the Culpability of Certain Great Power,
by with the True Story of the Burning of Smyrna, USA: The Bobbs-Merrill Company,
1926, 3.
63 Marjorie Housepıan, İzmir 1922: Bir Kentin Yıkımı, (Çev. Attila Tuygan), İstanbul: Belge
Yayınları, 2012, 41.

248
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

Türkler yakmadık. İşin mantıksal kavrayış yanına ek olarak, kanıtlar da


bunu gösteriyor” diyen Ataöv, bunların belgelerinin arşivlerde
bulunduğuna işaret etmektedir.” 64
"Türk Tarihi Kimin Kaynaklarına Dayandırılacak" başlıklı incelemesinde,
Horton ve Housepian'in" “önyargılarına" öne çıkartan Amerikalı öğretim
üyesi Prof. Heath Lowry, yapılan suçlamalarda yangınları söndürmek için
çaba sağlayan dönemin İzmir İtfaiye Şefi Paul Grescovich'in raporunun
önemsenmemesini dikkat çekiyordu.65 Grescovich raporuna
dayandırdığı incelemesinde, İzmir`de bulunan, Yunanistan’a kaçamayan
Rum ve Yunan askerler ile Ermenilerin, Türk askerî üniforması giyerek
yangınları çıkarırken yakalandıklarını bahsediyordu:
Son taarruz harekâtı başladığı zaman Yunan zabiti (subay) ve efradının
(erleri) ağızlarında “İzmir’i Türklere bırakmaya mecbur kalacak olursak;
yakacağız, yıkacağız” tabirleri çıkıyordu. 8 Eylül 1338 (1922) günü saat
6’da iki Yunan askerînin Hacı Üstan mahallesinde çavuş sokağında iki
numaralı hanenin karşısında bulunan ve İngiliz tebaasından (uyruğu)
olan Mösyö Folbure’un hanesi hizasına bir kötü kibriti ateşleyerek Mösyö
Folbure’un hanesinin penceresinden içeriye attıklarını gördüm (…) 12
Eylül 1338, gece yarısından bir saat sonra Ermeni Mahallesinde yangın
çıktı. Yangını haber verdiler. İtfaiye efradı yangına hareket ederken ve
Rum hastanesini geçerken 120-150 kadar çoluk çocuk ve kadın sürüsü
acı acı bağırıyorlardı. Ne bağırıyorsunuz, diye sordum: “Ermeniler bizi
yaktılar, Sayes Hanı içerisinde oturuyoruz” dediler. Bunlar Rum, idiler.
Hane mücavir (komşu) Ermeni hanesindeki duvardan Ermenilerin bir
delik açtıklarını ve delikten çokça gaz dökerek evi ateşlediklerini
söylediler. Bunları sabaha kadar çıkmaz sokak içerisinde muhafaza ettim
ve sabahleyin devriyeye teslim ettim. (İzmir İtfaiyesi’nde 12 yıldan fazla
(1910-1922) süre görev yapan Mösyö Poul Grescovich`in Raporu
Orijinali Ek-1’dedir). 66
Dönemin arşiv belgeleri İzmir’de yaşayan Ermenilerin bu yöndeki
faaliyetlerini aktaran çok zengin bir içeriğe sahiptir. Örneğin İzmir’de I.

64 Türkkaya Ataöv, “1922’de İzmir’i Kimler Yaktı?”, Cumhuriyet Gazetesi, 12 Eylül 2006, 6.
65 W. Lowry Heath, Turkish history: Or whose sources will it be based? A case study on the
burning of İzmir, (Osmanlı Araştırmaları, No: IX'dan ayrı baskı), İstanbul:1989, 16.
66 ATESE Arşiv Belgesi Dosya No.: 18/151 (Çeviri: Prof. Dr. Refik Turan, Serhat
Altıkaynak, Gazi Üniversitesi).

249
Murat KÖYLÜ

Dünya Savaşı yıllarında Ermeni Taşnak Cemiyeti’ne mensup çetelerin


yanlarındaki dinamit ve bombalarla yakalanmaları, yine sayıları iki yüz
elliyi bulan komitacı Ermenilerin İzmir’den çıkarılarak Zor Kazasına
sevkleriyle ilgili arşiv belgeleri bize Taşnak ve Hınçak Cemiyetlerinin
örgütlediği Ermenilerin silahlı faaliyetler de dâhil olmak üzere her türlü
mücadeleyi gerçekleştirmeye çalışmış olduklarını ve 1916-1917
yıllarında İzmir’de yaşayan Ermenilerin de bu faaliyetler içerisinde yer
aldıklarını göstermektedir.67
Fransız L’Illustration Dergisi`nin İzmir deki muhabiri G. Ercole'ün
Eylül`ün 13`nde yaşananları dergisine şöyle iletiyordu:
“Sabah saatlerinde Ermenilerin oturduğu semtte geceden kalma
dumanların yükseldiği gözüküyordu. Sabah rüzgârın şiddetinin
artmasıyla alevleri yönünü Levantenlerin oturduğu sentlere doğru
yayıyordu. Sıçrayan her alev başka bir haneyi tutuşturarak
ilerliyordu. Alevlerin sardığı hanelerden yanan ahşapların
çatırtıları yanında fişek patlama sesleri de geliyordu. Birkaç gün
önceden Ermeni mahallelerinde dolaşan söylenti (Türklerin
hakimiyeti altında kalmaktansa ölmeyi tercih ederiz) evlerini ateşe
vererek gerçekleşiyorlardı sanki. Öğleye doğru sadece fişekler
değil ortalığı, sanki cephaneler infilak etmişçesine büyük
patlamalarda duyulmaya başlandı.”68
Ercole'ün sözünü ettiği fişek ve patlayıcıların çıkardığı sesler,
Grescovich'in de raporunda ayrıntılı bir şekilde anlattığı Ermeni
Kilisesi’nde başlayan yangından gelmektedir.
Dönemin arşiv belgeleri, İzmir’de yaşayan örgütlü Ermenilerin düşmanca
faaliyetlerini aktaran çok zengin bir içeriğe sahiptir. Örneğin, İzmir’de I.
Dünya Savaşı yıllarında Ermeni Taşnak Cemiyeti’ne mensup çetelerin
yanlarındaki bomba ve dinamitle yakalanmaları, yine sayıları 250’yi
bulan komitacı Ermenilerin İzmir’den çıkarılarak Zor Kazası’na
sevkleriyle ilgili arşiv belgeleri bize Taşnak ve Hınçak Cemiyetlerinin
örgütlediği Ermenilerin silahlı faaliyetler de dâhil her türlü mücadeleyi
gerçekleştirmeye çalışmış olduklarını ve 1916-17 yıllarında İzmir’de

67 Gökdemir, Arslan, Kurtuluş, 108-109.


68 Ercan Erksan. "İzmir’i nasıl yaktılar, nasıl kaçtılar?", Yeni Tarih Dünyası, Sayı: 3, 15
Ekim 1953,118-122.

250
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

yaşayan Ermenilerin de bu faaliyetler içerisinde, eylemli olarak yer


aldıklarını göstermektedir.69
L’Illustration Dergisi ile birlikte İzmir`de bulunan diğer Fransız yazılı
medyası da yangınla ilgili düzenli olarak haber yapmıştır. İzmir Kültür
Müdürü Dr. Oktay Gökdemir tarafından taranan Fransız yazılı medyasına
göre yangın, Atina kaynaklı The New York Times tarafından yazılan
haberlerden farklı olduğu gözükmektedir. Le Figaro, tarafından 20 Eylül
1922’de geçilen habere göre;
“Fransa Hükümet yetkilerince yapılan açıklamalarda İzmir`de
yaşanan “Yangın Felaketi” Türkler tarafından çıkartıldığı
konusunda hiçbir somut kanıta rastlanmadığı bildirilmiştir.
İzmir`den ayrılarak Rodos`a gelen sığınmacılardan alınan bilgilere
göre, yangının Türkler tarafından çıkartılmadığını bildiriyorlardı.
Konuyla ilgili konuşan sığınmacılar yangını, özel bir birlik
oluşturan Yunan yetkililerince planlanarak çıkarttıklarını
anlatmışlardır).”70
Diğer bir Fransız gazetesi Le Temps 13 Eylül 1922 nüshası; “Yunan Ordusu
İzmir`den ayrılmadan önce İzmir`i ateşe vererek katliam yaptı”.71
Le Matin 23 Eylül`deki sayısında konuyu araştıran bilgilerine dayandırarak
yaptığı haberde; “Yaptığım kişisel araştırmalarım ve görüştüğüm tanıklara
göre yangın, oturdukları evleri terk etmeden önce Ermeniler ve Rumlar
tarafından çıkartıldığı, devamında başlayan yağma ve talan da herhangi bir
inanç ve millet farkı gözetmeksizin çapulcuların yaptıklarıdır.72”
Yangın sonucunda şehirde 9500 ev kullanılamaz hale gelmiş ve 72 bin kişi
evsiz kalmıştı.73
Sonuçta, kaçak Yunan askerlerine göre İzmir, “Türklere bırakılacaksa yok
olması daha iyidir” düşüncesiyle, Rum ve Ermeni (Taşnak ve Hınçak)
çetelerin, İzmir`i savunmak maksadıyla, Türk Ordusu`nun
tahminlerinden üç gün önce şehre girmeleri nedeniyle bozulan planları

69 BOA, DH.ŞFR., No: 69-261-262 (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dahiliye Nezareti Şifre
Kalemi Belgeleri)
70 Le Figaro, 20 Eylül 1922, 2; Oktay Gökdemir, “Fransız Kaynaklarını Işığında 1922 İzmir
Yangını”, Çağdaş Türk Tarih Araştırmaları Dergisi, 6(15), (2007/Güz), 19-38. : 19-38
71 Le Matin, 23 Eylül 1922: Gökdemir, Fransız Kaynakları, 19-38.
72 Le Matin, 23 Eylül 1922: Gökdemir, Fransız Kaynakları, 19-38.
73 Murat Köylü, Küllerinden Doğan Şehir: İzmir 1922, Kripto Yayınları, İzmir, 2010, 41.

251
Murat KÖYLÜ

sonucu Türklere karşı hazırladıkları silah ve cephaneni kilise ve evlerinde


yakmaları ve yangının imbat rüzgârının etkisiyle Türk mahallerine
yayılmasını planlamalarının bir ürünüdür. Mösyö Grescovich, yangınların
yayılması üzerine Kazım (Özalp) Paşa’dan istediği erat yardımını hemen
almış (30 İstihkâm Eri) ancak yine de yangınları söndürmeye muvaffak
olamamıştır. Kısaca, canını zor kurtarmıştır.74
Ateşe verilen evlerin sahiplerinin varlıklı olduğu düşünüldüğünde,
yanmadan önce bu bozguncular tarafından yağmalanmışlardı. Yağmacı
Rum ve Ermeni çetelerin Türk askeri üniforması giymeleri, çıkartılan bu
yangınları ve yağmaları, şehir giren Türk askerlerinin üzerine yıkılarak
Türkleri yağmacı, kundakçı ve kutsal mabetleri yakan barbar suçlular
olarak göstermiştir.

4. Yunan Ordusunun Anadolu`daki Tahrifatı (Yüzbaşı İsmail Hakkı


Bey’in Raporu)
15 Mayıs 1919`dan itibaren başlayan Yunan işgali, üç yıl dört ay boyunca
Ege bölgesinde derin izler bırakmıştır. Özellikle 26 Ağustos`ta başlayan
Türk taarruzlarına karşı direnemeyen ve bozgun halinde geri çekilen
Yuna Ordusu da kaçarken geçtikleri şehir, kasaba ve köylerde
çıkarttıkları yangınlar ve katliamlar da Batı Anadolu`da büyük bir tahrifat
bırakmıştır. Yuna ordusunun Batı Anadolu`daki bu tahrifatını dünya
kamuoyuna göstermek 15 Ekim 1922`den itibaren gözlemci subay ve
gazetecilerden oluşan bir heyete refakat eden Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey,
yapılan incelemeler sonucu edinilen gözlem ve sonuçları içeren raporu
şöyle anlatmaktadır (Raporun orjinlinin tamamı Ek-2`de);75
“İzmir-Burhaniye ve Balatcık-Söke şimendifer (demiryolu) hattı boyunca
Yunanlar tarafından irtikâp edilen mezalim ve faciayı görmek üzere 15
Ekim 1338 (1922)’de İzmir’den hareket eden ecnebi ve Türk gazeteciler
ile ecnebi zabıtalarından mürekkep hey’ete refakat eden Yüzbaşı Hakkı
Efendi’nin raporudur:
İzmir-Burhaniye ve Balatcık-Söke şimendifer (demiryolu) hattı boyunca
Yunanlar tarafından irtikâp edilen mezalimi reyyü`l- ayn görmek üzere
15.10.1338 günü saat 8’de İzmir’e hareket eden ecnebi ve Türk

74 Köylü, Küllerinden Doğan Şehir,41.


75 ATESE Arşivi Dosya No.: 18/152 (Osmanlıca’dan çeviri, Serhat Altıkanak)

252
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

gazeteciler ile ecnebi zabıtalarından mürekkep hey’et 17.10.1338 günü


2.30’da İzmir’e avdet etmiştir. Hey’et bir vechiatı zevattan ibaret idi.
Ernest Zenan torpidosundan Fransız Mülazımı Mösyö Vehtbiyard,
Fransız Bahriye Yüzbaşısı Mösyö Bonardi,
Deba Gazetesi Namına Mösyö Jorj Do
İsviçre’de mümteşir Lozan Gazetesi muhabiri Mösyö Alber Sepla
(mümaileyh aynı zamanda Paradüsü Amerikan mektebinin Fransızca
muallimidir)
Jurnal Ditalya ve Mesceri gazeteleri namına Mösyö Filipovicy
Newyork Herald namına 219 Amerikan Torpidosundan Mülazım Mösyö
Pery,
Amerikan Muavenet Cemiyeti namına Mösyö Burc,
İzmir’de münteşir Ekav dö Franz Lölövan Gazetesi namına Mösyö Alfred
Dermo, Madam Snayder ve Matmazel Snayder,
Saday-ı Hak Gazetesi namına Turgut Bey,
Adana’da münteşir Hayat Gazetesi namına mezkûr gazte-i seyyar
muhabiri Memduh Rıfkı Bey.
Birinci seyahatten sonra Ankara’dan İzmir’e gelerek düşman mezalimini
görmeyi arzu eden Rus seferatı istihbarat ve matbuat hey’et erkânından
Viravda ve İzvestiya gazeteleri muhabiri Mösyö Jorj Astahur ile
24.10.1338 (1922) tarihinde Aydın’a gidilmiş ve 25.10.1338’de İzmir’e
avdet edilmiştir.
Düşman, Burhaniye’ye kadar olan hat güzergâhındaki tekmil köyleri- bir,
ikisi müstesna olmak üzere- yakmış, köyleri kâmilen yağma ve talan
etmiş, ahalisinden bir kısmını engizisyon mezalimini temsilen envai
işkencelerle öldürmüş, kadınların ırzına tecavüz etmiş, nihayet kaçarken
de kadınların bir kısmını da beraberinde götürmüştür. Eksen mıntıkada
yakılan köylerden başka memleketin servetini teşkil eden zeytinlik ve
incir bahçeleri de ihrak edilmiştir.
İnsanlığın yüz karası olan Yunanlar, nan-u nimetiyle pirunda olduğu
hükümet matbuasına ihanet etmek gibi göbekten aşağı bir millet

253
Murat KÖYLÜ

olduğunu gösteren Rumlar, her türlü mezalimi muntazam bir program


dâhilinde tertip ve icra etmiş ve yangın zabıtlarının emriyle evvelce tertip
ederek muayyen saatlerde vücuda getirmişlerdi.
Türk ve Müslüman zenginlerden para çekmek vesilesiyle ihdas ederek
zavallıları hissetmek ve bilahare tehditlerle paralarını aldıktan sonra
arzu ettiklerini tahliye ve istediklerini nefi veya imha eylemek,
işkencelerle insan darp etmek, süngü, tüfenk, topuzla birçok
masumelerin kanını içmek, diri diri kuyuya atmak, yakmak hunharların
takip ettikleri imha muktezasında bulunmuştur. Hatta düşman taht-ı
işgalinde bulunan kasaba ve kıranın eşraf ve münevveratı toplayarak
kırlara götürmüş, zavallılara kazma kürek vererek mezarlarını
kendilerine kazdırdıktan sonra süngü veya kurşunla öldürüp, defnetmek
gibi vasıtalar göstermiştir. Aynı akıbet-i feciyeye maruz kalan Nazilli’nin
Atça kariyesinden bir Türk makinist, aldığı üç-dört süngü yarasıyla öldü
zannedilerek diri diri mezara gömülmüş ve mezar üzerindeki hafif toprak
tabakasından bir menfiz bularak dışarı çıkıp, Menderes’i geçmek
suretiyle Yenipazar’a iltica edip ve hükümetçe Yenipazar hastanesinde
taht-ı tedaviye alınarak iade-i afiyet etmiş ve bu adam, bu suretle hayatını
kurtarmaya muvaffak olmuştur.
Zulmün envan-ı şahit olan köylünün maruz kaldığı fecayi-ü mezalimi bir
lisan süzüşü ile anlatırlarken dinleyen herhangi bir şahsın ürpermemesi
için kurun-u ala ahaliyesinden olması ve bu asırda iş bu mezalimi yapmak
için de o insanın devr-u haşete mensup bulunması lazımdır.
Mezalimin şahid-ı samii olan hey’et, bu hallerin pek hunharına ve kastı
olarak yayıldığında kâmilen müttefi kalmış ve irtikâp edilmiş olan faciaya
karşı hepsi nefretlerini...”
Rapor, tüm Batı Anadolu`yu kapsamamaktadır. Dönemin ulaşım
imkânları ve heyetin emniyeti dikkate alındığında rapordaki gözlemler ve
detaylar sadece Burhaniye’den Söke’ye kadar uzanan demiryolu hattı
üzerinde bulunan köy ve kasabalarda yaşanan Yunan vahşetini gözler
önüne sermiştir. Bu nedenle tren yolunun geçmediği bölgelerde de Yunan
vahşetinin raporda anlatılanlardan çok daha fazla olduğu bilinmektedir.

254
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

Değerlendirme ve Sonuç
Paris Konferansı’nda Yunan birliklerine sadece İzmir ve havalisinin işgali
için onay çıkmasına rağmen, İzmir’in işgali tamamlandıktan sonra
Haziran 1919’dan itibaren işgal birlikleri, çevre illerden başlayarak Batı
Anadolu’yu işgale koyulmaya başlamışlardı. İşgali kolaylaştıracak en
büyük etken olarak, geçtikleri yerleri yakıp yıkarak, insanları katlederek
ortalığa saldıkları korku ve dehşet hissiydi.
26 Ağustos 1922’den 8 Eylül’e kadar geçtikleri her yeri yangın yerine
çeviren ve kül eden Yunan Ordusunun, İzmir’den sükûnetle ayrıldığını
düşünmek, bütün bu verilere ve delillere bakıldığında çok çok iyimser bir
düşünce olurdu.
Diğer taraftan başta İzmir olmak üzere Anadolu`da yangınlarla birlikte
yaşanan Yunan tahrifatının sorumluluğunu, batı kamuoyunda 1915
olaylarını da mesnet göstererek “Barbar Türk ve Müslüman” algısını
güçlendirmek, savaş sonrası başlatılacak olan barış anlaşması
görüşmelerinde Türk Milleti`nin onurlu ve haklı zaferinin etkisini
zayıflatmak maksadıyla Türk Ordusu`na yüklemek göz ardı edilemeyecek
bir gerekçe olmayacaktır.
Koloğlu bu durumu;
''Yunanlıları buna yöneltenin, sadece bir çıkar hesabı olmadığını,
kendi ordularının çekilirken yakıp yıktıkları ve insanları
öldürdükleri haberlerinin yanı sıra Türk ordusunun da 'son derece
düzenli, disiplinli, sakin ve üzüntü yaratacak hiçbir aşırılığa
girişmeden' ilerlediğinin bütün dünyaya yayılmasıdır. İzmir
Yangını böyle bir ortamda çıkmıştı. Üç gün sonra da İngiliz
Hükümeti, Rumen ve Yugoslav hükümetlerini, ''Balkanlar'ı
Türker’den korumak için'' yardıma çağırmış, İtalya ile Fransa'yı da
''Yıkıcı, yakıcı Türklere karşı'' iş birliğine davet etmişti. Ortada,
dünya kamuoyunu etkilemeye yönelik bir girişim bulunduğunu
düşündürüyor''76

şeklinde değerlendirmiştir.
Büyük Türk Taarruzu sonunda bozguna uğrayan Yunan Ordusu, düzensiz
ve dağınık olarak başlattıkları geri çekilme, Yunan Hükümeti tarafından

76 Orhan Koloğlu, Popüler Tarih Dergisi, 9 Eylül 2003.

255
Murat KÖYLÜ

büyük bir panikle izlenmeye başlanmıştı. İtilaf devletlerinin en büyük


korkuları Türklerin karşılarında tutunamayan dağınık Yunan ordusunu
ezerek, sadece İzmir`i işgalden kurtarmakla yetinmeyecekleri, zaferin
verdiği moralle istikametlerini boğazlar, İstanbul ve Trakya`ya
çevirmesiydi. Türk Ordusu`nun taarruz hızını kesmek ve Yunan
Ordusu`nun Türkler tarafından imha edilmeden çekilmesini sağlamak
maksadıyla Yunan Merkez Komutanı Kara Şeytan Albay Palastiras77
idaresinde geri hizmette bulunan Yunan askerlerinde oluşan yangın ve
imha tümeni ile kundakçı müfrezeler kurulmuştu.78 Bu tümenin görevi;
Yunan Ordusu`nun boşalttığı şehirlerde başlatacakları büyük yangınlarla
Türklerin taarruz hızını yavaşlatmaktı. 1 Eylül`de Uşak`ta başlatılan
yangınlar 6 Eylül`de Manisa`da 79 12 Eylül`den itibaren İzmir`de devam
etmiştir.
Sonuç olarak İtilaf Devletleri 1919 Paris Konferansı`nda aldıkları bir
kararla, kendi aralarındaki Saint-Jean-de-Maurienne Anlaşması’na göre
İtalya`ya verilmesi kararlaştırılan İzmir ve çevresi, “bölgedeki yerli Rum
ve Ermenilerin Vali Nurettin Paşa ve İzmir Jandarması tarafından soykırım
yapılacağı” bahanesiyle İngiliz Başbakanı Lloyd George ve Yunan
Başbakanı Venizelos`un teklifi üzerine bölgedeki Rum ve Ermenilerin
korunması maksadıyla Yunanistan`a verilmiştir. Oysa bu işgal, Yunan
milli hayalin olan “Megali İddia” ya hizmet etmekten başka bir maksadı
olmadığı sonradan ortaya çıkmıştır. 15 Mayıs 1919`da başlayan Yunan
İşgali, yerli Rum ve Ermeni çetelerin de kışkırtmasıyla oldukça kanlı
başlamış, işgalin genişlediği her beldede de bu katliam artarak devam
etmiştir. Amaç bin yıllık Türk yurdu olan Batı Anadolu`dan Türk
Müslümanları terör ve katliamlarla korkutarak doğuya sürerek bölgeyi
ilhak etmektir. Ancak Paris`te başlayan ve Ankara önlerine kadar süren
ilhak planı, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yeniden teşkilatlanan Türk
Milleti`nin haklı ve kutsal mücadelesi sonucu amacına ulaşamamış, 30
Ağustos 1922 günü bizzat Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından
yönetilen meydan muharebesiyle 9 Eylül sabahı İzmir`de son bulmuştur.
Ancak yaklaşık üç yıl dört ay kadar Yunan işgalinde kalan Batı Anadolu,

77 Yaşar Aksoy, İzmir Yangını Bir Emperyalist İftiradır!, 9 Eylül Gazetesi, 13.09.1920.
78 Necdet Bilgi, “Kurtuluş İzmir`in İşgalden Kurtuluşunun 98. Yılı”, İzmir Büyük Şehir
Belediye Yayınları, Eylül 2020, 87.
79 Bilgi, “Kurtuluş İzmir`in İşgalden, 93.

256
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

işgal süresince ve 30 Ağustos zaferinden sonra bozgun halinde geri


çekilen Yunan Küçük Asya Ordusu tarafından büyük bir tahrifata
uğratılarak terk edilmiştir.
İşgalden sonra Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in, yabancı subay ve
gazetecilerle birlikte, Batı Anadolu`daki gözlem ve incelemeleri işgal
süresince ve Yunanlı tarihçilerin isimlendirdiği Ali Veran Muharebeleri
(30 Ağustos 1922)`nden sonra Anadolu`da tutunamayacağını anlayan
Yunan Küçük Asya Ordusu`nun yapmış olduğu tahrifatı tüm açıklığı ile
göz önüne sermektedir.

257
Murat KÖYLÜ

KAYNAKÇA
Tercüme Arşiv Belgeleri
ATESE Arşiv Belgesi Dosya No.: 18/151 (Çeviri: Prof. Dr. Refik Turan, Serhat
Altıkaynak, Gazi Üniversitesi).
ATESE Arşivi Dosya No.: 18/152 (Osmanlıca’dan çeviri, Serhat Altıkanak)
BOA, DH.ŞFR., No: 69-261-262 (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dahiliye Nezareti
Şifre Kalemi Belgeleri)
Telif Eserler
Adıvar, Halide Edip, Emine’nin Şehadeti (Kasaba İzlenimleri), İzmir’den Bursa’ya,
3. b., İstanbul: Atlas Kitabevi.
Aksakal, Bedriye, Anılarda Manisa, Manisa: 1986.
Aksoy, Yaşar, İzmir Yangını Bir Emperyalist İftiradır! 9 Eylül Gazetesi, 13.09.1920.
Aşçı, Ömer, Uşak Alevler İçinde Yanıyor, https://www.usakgundem.com/usak-
alevler-icinde-yaniyor-makale,17.html. Erişim 25.02.2022.
Atay, Falih Rıfkı, “Manisa Harabelerinde”, İzmir’den Bursa’ya, Dersaadet 1338.
Atay, Fahrettin, İstiklal Harbimizde Süvari Kolordusu, İstanbul: İnsel Kitabevi,
1949.
Atay, Falih Rıfkı, Mesut Bir Kasaba, İzmir’den Bursa’ya, 3. b., İstanbul: Atlas
Kitabevi, t.y.
Ataöv, Türkkaya, “1922’de İzmir’i Kimler Yaktı?”, Cumhuriyet Gazetesi, 12 Eylül
2006.
Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti İkinci Kısım, Anadolu’da Yunan Fecayiinin
Tafsilatı, Ankara: 1338 (1922).
Avan, Hakkı, İlhan Berk’in Manisa Yılları, İstanbul: 2019.
Bilgi, Necdet, “Kurtuluş İzmir`in İşgalden Kurtuluşunun 98. Yılı”, İzmir Büyük
Şehir Belediye Yayınları, Eylül 2020.
Erdem, Nilüfer, Yunan Tarihçileri Gözüyle Anadolu Harekâtı 1919-1923,
İstanbul: Derlem Yayınları, 2010.
Erksan, Ercan, "İzmir’i nasıl yaktılar, nasıl kaçtılar?", Yeni Tarih Dünyası, Sayı: 3,
15 Ekim 1953.
Ersin, Mehmet, Kurtuluş Savaşı`nda Uşak Anıları, İzmir: Meta Basım, 2013.

258
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

Gökdemir, Oktay, “Fransız Kaynaklarını Işığında 1922 İzmir Yangını”, Çağdaş


Türk Tarih Araştırmaları Dergisi, 6(15), (2007/Güz).
Gökdemir, Oktay; Arslan, Bahar, Kurtuluş, İzmir`in İşgalden Kurtuluşunun 98. Yılı,
İzmir: Büyük Şehir Belediye Yayınları, 2020.
Heath, W. Lowry, Turkish history: Or whose sources will it be based? A case study
on the burning of İzmir, (Osmanlı Araştırmaları, No: IX'dan ayrı baskı),
İstanbul:1989.
Horton, George, The Blight of Asia, An Account of the Systematic Extermination of
Christian Populations by Mohammedans and of the Culpability of Certain Great
Power, by with the True Story of the Burning of Smyrna, USA: The Bobbs-Merrill
Company, 1926.
Housepian, Marjorie, İzmir 1922: Bir Kentin Yıkımı, (Çev. Attila Tuygan), İstanbul:
Belge Yayınları, 2012.
İnönü, İsmet Hatıralar, Ankara: Bilgi Yayınevi, 2006.
Jaeschke, Gotthard, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi-Mondros’tan Mudanya’ya
Kadar, Ankara: TTK, 1989.
Karaosmanoğlu, Yakup Kadri, Küçük Neron”, İzmir’den Bursa’ya, 3. b., İstanbul:
Atlas Kitabevi, t.y.
Koloğlu, Orhan, Popüler Tarih Dergisi, 9 Eylül 2003.
Köklü, H. Nusret, Manisa İşgalden Kurtuluşa, Ankara: 1978.
Köylü, Murat, Küllerinden Doğan Şehir: İzmir 1922, Kripto Yayınları, İzmir, 2010.
Pandazoğlu, Kostas, Vatan Vatanım Ma Patrie Uşak, İstanbul: İsis Yayıncılık,
2006.
Sarıhan, Zeki, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Ankara: TTK, 1996.
Satan, Ali (Der.), İngiliz Yıllık Raporlarında Türkiye 1922, (Çev. A. Angı), İstanbul:
2011.
Taş, Necati Fahri, “Nurettin Paşa (Belge: 1462)”, Harp Tarihi Vesikaları Dergisi,
65(1968).
Trikupis, Nikolaos, General Trikupis’in Hatıraları, (Çev. Ahmet Angın), İstanbul:
Hüsnütabiat Matbaası, 1967.
Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, VI. Kısım, 3. Kitap, Ankara: Gen.Kur
Basımevi, 1967.

259
Murat KÖYLÜ

Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, VI. Kısım, 3. Kitap, Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1969.
Türk İstiklal Harbi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı (31 Ağustos-18 Eylül 1922),
II. Cilt, (Batı Cephesi), 6. Kısım, III. Kitap, Ankara: ATASE, 1995.
Us, Asım, Gördüklerim Duyduklarım Duygularım, İstanbul: 1964, 62; Kâmil Su,
Manisa ve Yöresinde İşgal Acıları, Ankara: 1982.
Yörükoğlu, Nuri, Manisa Yangını Triumvira, Vahdet-i Müsellese yahut Üç Günlük
Tahrip, Altı Asırlık Bir İmar, Manisa: 2002.
Süreli Yayınlar
Le Figaro
Le Matin

260
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

EKLER
EK-1 İzmir İtfaiye Kumandanı Mösyö Greskoviç
“İzmir Büyük Yangını” Hakkındaki Raporu

261
Murat KÖYLÜ

262
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

263
Murat KÖYLÜ

264
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

EK-2 Yabancı ve Türk gazetecilerden oluşan heyete refakat eden


Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in raporu

265
Murat KÖYLÜ

266
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

267
Murat KÖYLÜ

268
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

269
Murat KÖYLÜ

270
Ali Veran Muharebelerinden Sonra Yunan Ordusunun Anadolu`Daki Tahrifatı

271
Murat KÖYLÜ

272
BÜYÜK TAARRUZ SONRASI BATI
ANADOLU VE İZMİR BÖLGESİNDE
ASKERÎ HAREKÂT VE SONUÇLARININ
DEĞERLENDİRMESİ

Hüsnü ÖZLÜ

 Prof. Dr., Millî Savunma Üniversitesi-Alparslan Savunma Bilimleri ve Millî Güvenlik


Enstitüsü Müdürü, husnuozlu@hotmail.com, ORCID: 0000-0002-8724-4061.
Hüsnü ÖZLÜ

274
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

Giriş
Birinci Dünya Savaşı’nın 30 Aralık 1918 tarihinde imzalanan Mondros
Ateşkes Antlaşması ile sonlanan çatışma süreci1, kısa bir süre içinde
tekrar başlamış ve Anadolu toprakları her bölgeden işgal edilmeye
başlanmıştır. Ateşkes Antlaşması hükümleri gereği ordunun bir kısmı
terhis edilmiş, silahlarına el konulmuş, bir kısmı da depolarda
saklanmıştır. Bu süreçte ordu yapılanmasında değişikliğe gidilmiş ve
ordu müfettişlikleri kurulmuştur. Bu kapsamda, İstanbul’da Birinci Ordu
Kıtaatı Müfettişliği, Erzurum’da 9’uncu (3’üncü) Ordu Kıtaatı Müfettişliği,
Konya’da İkinci Ordu Kıtaatı Müfettişliği, Diyarbakır’da 13’üncü Kolordu
Komutanlığı ve Rumeli Kıtaatı Müfettişliği kurulmuştur.2
İtilaf devletleri mütarekenin 7’nci maddesine dayanarak Anadolu’nun
işgaline başlamış ve bu çerçevede;3 9 Kasım 1918’de İskenderun, 15
Kasım’da Musul, 17 Aralık’ta Mersin, 21 Aralık’ta Adana, 27 Aralık
1918’de Pozantı, 1 Ocak 1919’da Antep, 22 Şubat’ta Maraş ve 24 Mart’ta
da Urfa işgal edilmiştir. İşgal hareketini özellikle Marmara ve Boğazlar
üzerinde de genişleten İtilaf devletleri 9 Kasım 1918’de Çanakkale
Boğazını, 13 Kasım’da İstanbul’u ve 14 Kasım’da da Karadeniz Boğazı’nı
kontrol altına almışlardır. İşgal yönünü Akdeniz üzerine çeviren İtalya ise
28 Mart 1919’da Antalya, 11 Mayıs’ta Marmaris, Fethiye ve Bodrum, 14
Mayıs’ta da Kuşadası ve Selçuk’u işgal etmiştir.4
18 Ocak 1919’da başlayan Paris Barış Konferansı’nda Yunanistan
Başbakanı Venizelos’un İtilaf devletlerinden Batı Anadolu’dan toprak
talepleri doğrultusunda 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkılmıştır.5 Yunan
ordusunun Batı Anadolu’da ilerleyişi karşısında bölgede bulunan Türk
halkı derhal mücadeleye başlamış ve 10 Ekim 1919 tarihi itibarı ile
Mudanya halkı kuvayımilliyeye katılmış ve işgallere karşı direnme kararı

1 Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni-Siyasi Hatıralarım, İstanbul: Emre Yayınları, 1993, 69.
2 Zekeriya Türkmen, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması,
Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2001, 33.
3 Ali Türkgeldi, Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi, Ankara: Türk Devrim
Tarihi Enstitüsü Yayınları, 1948, 69.
4 Tevfik Bıyıklıoğlu, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Ankara: Genelkurmay Basımevi,
1962, 62-82.
5 Salahi R. Sonyel, Mustafa Kemal (Atatürk) ve Kurtuluş Savaşı, Cilt 1, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 2008, 166.

275
Hüsnü ÖZLÜ

almıştır.6 8 Ekim 1919’da Bursa, Karesi ve Saruhan’da kuvayımilliye


teşkil edilmiş ve Millî Mücadele’ye katılmışlardır.7
Batı Anadolu’da ilerleyişini sürdüren Paraskevopulos’un komutasındaki
Yunan Küçük Asya Ordusu 22 Haziran 1920’de Milne hattından taarruza
geçerek, üç tümen ile iki koldan Akhisar-Soma yönünden, iki tümen ile
Salihli yönünden bir tümen ile de Aydın cephesinden saldırmışlardır.
Yunan tümenleri daha sonra 24 Haziran’da Alaşehir, 29 Ağustos’ta Uşak’ı
işgal etmiştir. Yunanların kuzey kolu Haziran 1920’de Balıkesir’e girmiş
ve süvarileri de 2 Temmuz 1920’de Mustafa Kemal Paşa ve Karacabey’i
işgal ederek daha sonra Bursa’ya girmişlerdir.8
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı topraklarının paylaşılması ve
yapılacak olan antlaşmanın şartlarını hazırlamak için 18-26 Nisan 1920
tarihinde İtalya’da toplanan San Remo Konferansı’nda, Türkler üzerine
uygulanacak kuvvet kullanımı konusu üzerinde durulmuştur. Bu
toplantıda Anadolu’daki savaşı sona erdirecek bu projenin uygulanması
için gerekli olan asker sayısı ve politika konusunda görüş ayrılığı ortaya
çıkmıştır. Toplantıda Mareşal Foch ile Venizelos arasında yaşanan bu fikir
ayrılığında Mareşal Foch 27 tümene ihtiyaç duyulduğunu belirtirken,
Venizelos 14 tümenin yeterli olabileceği görüşünü savunmuştur.
Venizelos, Trabzon, Konya ve Bursa gibi önemli kentlerin işgal edilmesi
halinde Türklerin uzun süre dayanamayacağı hatta bundan sonra 7
tümenin bile yeterli olacağını söylüyordu. Lloyd George, Türkleri
silahsızlandırmak için Orta Anadolu’nun çöller bölgesine kadar işgal
edilmesini isterken, Lord Curzon’da Türkiye’yi yeni kuvvetler çıkararak
istila etmektense, onun deniz kıyılarındaki bütün limanlarını işgal ederek
dış irtibatının kesilmesinin daha yararlı olacağını ifade etmektedir.9 Bu
toplantıda ortaya atılan görüşlerden de anlaşılacağı üzere İtilaf devletleri
kısa süre içinde Anadolu’nun işgalini daha da genişleteceklerdir.

6 MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi, (Genelkurmay Askerî Tarih ve
Stratejik Etüt Daire Başkanlığı Arşivi-ATASE), İstiklal Harbi Kataloğu (İSH), Kutu2,
Gömlek 138 Belge 1.
7 İSH., K.16, G.15, B.1.
8 Nilüfer Erdem, Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekâtı, İstanbul: Derlem
Yayınları, 2010, 128.
9 İhsan Güneş, “Bursa’nın Yunan Ordusu Tarafından İşgali ve Bunun Doğurduğu
Tepkiler”, İkinci Askerî Tarih Semineri Bildirileri, Ankara, 1985, 143.

276
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

Anadolu’nun işgal kararına karşı gerek Osmanlı Hükümeti ve gerekse


TBMM Hükümeti tepki göstermiş ve bu kararı reddetmiştir. Bu tepkiler
üzerine İtilaf devletleri temsilcileri İngiltere’nin Hythe Kasabası’nda 20
Haziran 1920’de yeniden toplanmışlar ve Yunanların ileri harekâtının bir
an önce genişletilmesi için karar almışlardır.10
İzmir’in işgalinden sonra Yunan ordusunun Batı Anadolu’da hızla
ilerlemeye devam ettiği Haziran 1920 döneminde İzmir Kuzey Cephesi
dört bölüm halinde mücadele vermektedir. Ayvalık bölgesinde Miralay
Seyfettin Bey komutasındaki 189’uncu Piyade Alayı bulunmakta, bu alay,
dört yüz süvariden oluşan Millî Süvari Bölüğü ve Rumeli Muhacirleri ve
Boşnaklardan toplanan küçük müfrezelerden oluşmaktadır. İvrindi
bölgesi Yüzbaşı Halit Bey komutasında, İvrindi Millî Taburları, toplarını
İngilizlere teslim etmiş bir yaya topçu bölüğü, altmış süvariden
oluşmaktadır. Soma bölgesi, Yüzbaşı Kemal Bey komutasında, Soma Millî
Alayı, Bergama bölgesinden Millî Müfrezeler, 188’inci Piyade Alayı’nın
3’üncü Taburu, bir istihkâm bölüğü, bir Sahra topçu bataryası, bir obüs
bataryası ve bir telgraf müfrezesinden oluşmaktadır. Akhisar bölgesi,
Kurmay Binbaşı Derviş komutasında, 188’inci Piyade Alayı’nın 2’nci
Taburu, 14’üncü Süvari Alayı, bir istihkâm bölüğü, Uşak Taburu, Millî
Akhisar Nizami Alayı, 105 mm’lik bir obüs takımı ve bir sahra
bataryasından oluşmaktadır. Bu dört bölümün toplam mevcudu çoğu
kuvayımilliyeden olmak üzere 500 kişidir. Türk kuvvetleri karşısında
Yunan Kuvvetleri bu bölgede, takviyeli iki Piyade Tümeni’nden oluşan
İzmir Kolordusu ile bulunmaktadır. Bu Kolordu’nun mevcudu bin yüz
yetmiş beş subay, 35 bin üç yüz er, bin dört kılıç ve doksan iki adet toptur.
Yunan Taarruz planına göre İzmir Tümeni, Akhisar istikametinden
taarruz edecek, Adalar tümeni Soma bölgesindeki Türk kuvvetlerinin
kuzeye çekilmelerini engelleyecektir.11
Yunan ordusunun Mart 1921’deki tertiplenmesi ise şu şekildedir; 1’inci
Kolordu; İzmit-Bursa, 2’nci Kolordu; Orhaneli Güneyi-Bigadiç, 3’üncü
Kolordu; Uşak-Afyonkarahisar şeklindedir.12 “Yunan ordusu içeriye doğru
ilerledikçe bu çok zengin memleketin kaynakları tarafından beslenmelidir.

10 Güneş, “Bursa’nın Yunan Ordusu Tarafından İşgali, 144.


11 Türk İstiklal Harbi, 2’nci Cilt 2’nci Kısım, Ankara: Genelkurmay Başkanlığı Basımevi,
1968, 111-112.
12 Viktor Dusmanis, Küçük Asya Harbi’nin İç Yüzü, Cilt1, Atina, 1928, 290.

277
Hüsnü ÖZLÜ

Bu suretle ordunun ikmal merkezine olan hatları ile olan mesafesi kısalmış
olsun.”13 Yunan Genelkurmay Başkanı’nın Mart 1921’de yazdığı ve
Harbiye Vekiline sunduğu rapordaki bu sözleri Anadolu toprakları
üzerinde yaptıkları talan ve yağmanın en güzel kanıtıdır.
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra mağlup Yunanlar, üç kolordu ile
Afyon-Eskişehir hattına kadar çekilmişler, bu bölgede mevzilerini
kuvvetlendirmek, önemli yerleri tel örgülerle takviye etmek suretiyle
savunmada kalmışlardır. Yunanların, tutundukları bu son mevzilerden de
atılmaları, Türk ordusunun kesin sonuçlu bir muharebeyi kazanması ile
mümkün olacaktır.
Sakarya Meydan Muharebesi’nden hemen sonra, Yunan ordusunun bir
kez daha toparlanmaması maksadıyla genel bir taarruz yapılması
düşüncesi ortaya atılmış ve derhal hazırlıklara başlanmıştır. Bu maksatla
cephe komutanlığına 15 Ekim 1921’de bir emir verilerek hazırlıkların
tamamlanması bildirilmiştir. Bu emirde;
“Türk Ordusu, kış başlamadan ve düşmanın, Sakarya yenilgisinin
etkilerinden kendini sıyırıp, yeniden kuvvetlenmesine fırsat
vermeden ona kesin bir darbe indirmek zorundadır. Yunanlıların,
Eskişehir-Afyonkarahisar demiryolundan faydalanmasını
sınırlamak ve eşit şartlar altında bir muharebe verilmesini
mümkün kılmak için; bu taarruz, asıl kuvvetlerle Afyonkarahisar
bölgesinden ve daha başlangıçtan itibaren Yunanlıların İzmir’le
olan ulaşımını kesecek surette yöneltilmelidir. Bu amaçla
hazırlıkların kısa zamanda tamamlanması işaret edildikten sonra
ayrıca taarruzun başlayacağı zaman ve yeri hakkında mütalâa
istemektedir. Tasarlanan harekâtta taarruzda eksen vazifesi
görmesi bakımından Afyonkarahisar doğu ve güney doğusundaki
savunma çizgisindeki berkitme işlerinde olağanüstü çaba
gösterilmesi ve bunun sağ yanının, gereğinde Emirdağı’na
dayanacak tarzda kırılmasına da önem verilmesi” 14
tavsiye edilmiştir. Bu direktif üzerine cephe komutanlığı ve bağlı
birlikleri gerekli hazırlıklara başlamış, ancak kış mevsiminin yaklaşması
sebebiyle istenilen hazırlıklar tamamlanamamıştır. Bu hazırlıklarla ilgili

13 Dusmanis, Küçük Asya Harbi’nin İç Yüzü, 290.


14 Hüsnü Özlü, On Yıllık Harpte Askerî Harekât Değerlendirmeleri, (1912-1922), Ankara:
Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 2021, 419. İSH., K.1148, G.12, B.12-62.

278
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

olarak, birlikler arasında yapılacak haberleşmelerde, gizliliği sağlamak


amacıyla da kâğıtlar üzerinde Osmanlı alfabesindeki (Sad) harfi işaretinin
konulması kararlaştırılmıştır. Böylece tasarlanan bu harekât planı, “Sad
Planı” adını almıştır.15
Büyük Taarruz öncesinde Türk ordusunun yeniden yapılandırılması
kapsamında Batı ve Güney Cephesi Komutanlıkları kurulmuştur. Batı
Cephesi Komutanlığı iki ordu halinde düzenlenmiş ve bu konuda
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Müdafaa-i Milliye Vekâlet’ine 18 Kasım
1921 tarihli yazı göndererek durumu şu şekilde bildirmiştir:
“Batı Cephesi’nde bulunan birliklerin Batı Cephesi Komutanlığı
emrinde olarak iki ordu halinde düzenlenmesi ve idare edilmesinin
uygun görüldüğü, menzil hizmetlerinin Cephe Komutanlığı
tarafından yürütüleceği, 2’nci Ordu’nun komutanlığına
Tümgeneral Yakup Şevki Paşa’nın tayin edildiği, 2’nci Ordu
Karargâhı’nın, Batı Cephesi tarafından Müdafaa-i Milliye Vekâleti
ile muhabere edilerek kurulacağı”16
Ayrıca, Batı Cephesi Komutanlığı’nın kuruluşunda 19 Kasım 1921 tarihli
Başkomutanlık emriyle bir değişiklik daha yapılmış ve iki ordu; 3’üncü
Kolordu ve Kocaeli Grubu halinde teşkil edilmiştir. Buna göre; 1’inci
Ordu, kuruluşuna; 1’inci, 4ncü Kolordularla 5’inci Süvari Kolordusu,
bağımsız 6’ncı ve 14’üncü Piyade Tümenleri, 2’nci Ordu kuruluşuna da;
2’nci Kolordu, bağımsız 8’inci, 16’ncı ve 17’nci Piyade Tümenleriyle 1’inci
Süvari Tümeni dâhil edilmiştir.17
Batı Cephesi Komutanlığı’na bağlı birliklerin 14 Ekim 1921 tarihi itibarı
ile sorumluluk bölgeleri şu şekilde tespit edilmiştir;18 Kuzeyden itibaren,
İznik-Porsuk çayı arasında kalan Sakarya kesiminde tertiplenmiş
bulunan Kocaeli Grubu ile Beylikahır-Kaymaz-Kaymaz güneyi hattında
savunma için düzenlenen 3’üncü Kolordu ara hattı. Mustafabey çiftliği-
Osmaniye-Bozan-Ahırköy hattı. Körhasan batısı-Belpınar ve güneyinde
4’üncü Kolordunun kuzeydeki 3’üncü Kolordu ve ara hattı. Arapören-

15 Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, Ankara: Başbakanlık Basımevi, 1971, 367.
16 İSH., K.1172, G.65, B.65-1.
17 İSH., K.1148, G.12, B.12-114.
18 Türk İstiklal Harbi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, 2. Cilt, 6. Kısım, 1. Kitap,
Ankara: Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınları Serisi No.1,
1967, 44.

279
Hüsnü ÖZLÜ

Aktaşköy hattı. 4’üncü Kolordunun, Emirdağ batısında yerleşen 1’inci


Kolordu ara hattı. Akin - Bardakçı - Kadıkuyusu - Kırkpınar hattı. 1’inci
Kolorduyla 1’inci Ordu, (2’nci Kolordu, 8’inci ve 6’ncı Tümenlerle, 5’inci
Süvari Kolordusu), ara hattı; Kazuçuran - Bavurdu - Küçükbalhan -
Çaykışla hattıdır.19 Oluşturulan bu hatlarda yapılan hazırlıklar bir süre
sonra başlatılacak olan Büyük Taarruz harekâtının stratejik noktalarını
oluşturmakta ve Yunan birliklerini bu bölgelerde Eskişehir-Afyon hattına
atmak için verilen mücadele alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa yapılacak taarruzun zamanını ve
harekât planını son derece gizli tutmakta ve hazırlıkları gizlemektedir.
Ona göre, “Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç
taarruz etmemekten daha kötü idi.” Sakarya Meydan Muharebesi
öncesinde başlayan topyekûn mücadele ve Tekâlif-i Milliye bütünleşmesi
sürmekte ve ordu millet dayanışması hız kesmeden sürmektedir.
Başkomutan tarafından en ince ayrıntılarına kadar hazırlanan Büyük
Taarruz ve onu izleyecek meydan muharebesi planı, 27/28 Temmuz
1922 gecesi, Akşehir’e çağrılan ordu komutanlarına açıklandı. Onların da
görüşleri alınarak Batı Cephesi Ordularına 6 Ağustos 1922’de gizli olarak
“taarruza hazırlık” emri verildi.
Büyük Taarruz harekât planı gerçekten bir hassasiyet ile hazırlanmış ve
uygulanmıştır. Birinci ve İkinci Ordunun savaş düzeni ve taarruz planı bu
durumu açıkça ortaya koymaktadır. Taarruzun sıklet merkezi Afyon-
Konya demiryolunun güneyi olarak belirlenmiş, Eskişehir-Ankara
istikameti açık bir durumda bırakılmıştır. Bu plan, başlangıçtan itibaren
büyük bir risk taşımakta ve sevk ve idare açısından önemli hassasiyetler
barındırmaktadır. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın ateş hattında
yönettiği bu taarruzda Türk ordusunun Genelkurmay Başkanlığını Fevzi
(Çakmak) Paşa, Batı Cephesi Komutanlığını İsmet Paşa üstlenmişti. 1’inci
Ordu’ya Nurettin Paşa, 2’nci Ordu’ya Yakup Şevki Paşa, Süvari
Kolordusu’na da Fahrettin (Altay) Paşa komuta etmektedir.20
Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa 26 Ağustos 1922 sabahı Büyük
Taarruzun başladığını Müdafaa-i Milliye Vekâleti ve Heyet-i Vekile

19 Türk İstiklal Harbi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, 2. Cilt, 6. Kısım, 1. Kitap, 45.
20 Özlü, On Yıllık Harpte Askerî Harekât Değerlendirmeleri, (1912-1922), 387.

280
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

Riyasetine çektiği mesaj ile bildirmiştir. 26/27 Ağustos gecesi başlatılan


ilk taarruz ile Yunan ordusunun birçok mevzi düşürülmüş, ani baskın
şeklinde gelişen bu taarruz karşısında Yunanlar çekilmeye başlamıştır.
27 Ağustos 1922 tarihinde Türk ordusu Afyon’a girmiş ve Yunan ordusu,
Dumlupınar mevzilerine çekilmek zorunda kalmıştır.

281
Hüsnü ÖZLÜ

26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan askeri harekâtta Türk topçularının


ilk mücadelesini Başkomutan Mustafa Kemal Paşa şu sözler ile
açıklamaktadır:
“Arkadaşlar! Topçularımız bu mevzilere gece geldiler ve karanlık
içinde mevzi aldılar ve fecirle beraber bütün dünyanın gözleri
açıldığı zaman, ateşe başladılar. Tam bir takdir ve hürmetle bunu
anmak isterim ki, topçularımızın o gün göstermiş olduğu ustalık ve
anlayış, bütün dünya topçuları için örnek olacak nitelikte idi. Askerî
hayatımda bu kadar mükemmel bir topçu ve bu kadar mükemmel
idare edilmiş bir topçu ateşi nadiren gördüm. Topçularımız, saat
4.30’da endahta başladılar; bilirsiniz ki, topçulukta evvelâ ateş
tanzim etmek için, endaht yapılır. Yarım saat zarfında bütün bu
cephe üstünde endaht tanzim edilmiş ve saat beşte, yani yarım saat
sonra, bu saydığım hedefler üzerine şiddetle tesir endahtına
başlanmıştır. Bu mevziler, çok ve çok sağlamdı. Bu mevzilerin
savunma ile ilgili kıymetini en son tetkik eden bir İngiliz
Kurmayı’nın verdiği raporda, Eğer Türkler, bu mevzileri dört, beş
ayda işgal ederlerse, bir günde düşürdüklerini iddia edebilirler
deniliyordu.” 21

Fakat Türklere, bu mevzileri ele geçirmek, için üç dört ay değil, bir gün de
değil, yalnız bir saat kâfi gelmişti.
Türk ordusu 29 Ağustos 1922 tarihinde Dumlupınar mevzilerine
taarruza başlamış ve 30 Ağustos günü Dumlupınar bölgesinde yaklaşık
200.000 kişilik Yunan ordusu tamamen kuşatılmıştır. “Başkomutan
Meydan Muharebesi” adını alan bu savaşta, düşmanın büyük kısmı imha
edilmiş ve Yunan ordusuna karşı takip harekâtı başlatılmış,
Başkomutan,1 Eylül 1922 günü komutası altındaki kuvvetlere: “Ordular!
İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emrini vermiştir.22

21 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 2006, 365.
22 İSH.,K.1786, G.159. B.28.

282
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

“Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”


İzmir yönünde ilerleyen Türk ordusu, 1 Eylül’de Uşak’ı, 2 Eylül’de
Eskişehir’i, 3 Eylül’de Nazilli, Simav, Salihli, Alaşehir ve Gördes’i, 6
Eylül’de Balıkesir ve Bilecik’i, 7 Eylül’de Aydın’ı, 8 Eylül’de de Manisa’yı
kurtarmıştır. Bu takip esnasında l’inci Yunan Ordusu Komutanı General
Trikopis ile 2’nci Yunan Ordusu Komutanı General Diyenis ve bir kısım
yüksek rütbeli Yunan subayları esir alınmışlardır. 26 Ağustos 1922
sabahı Kocatepe’den başlayan Türk taarruzu ile Yunan birlikleri İzmir’e

283
Hüsnü ÖZLÜ

kadar takip edilmiş ve 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir işgalden


kurtarılmıştır. İzmir bölgesindeki takip harekâtı 18 Eylül 1922 tarihine
kadar devam etmiş ve bölgede yapılan muharebeler neticesinde işgale
son verilmiştir.

1. Dumlupınar’dan İzmir’e Takip Harekâtı ve Muharebeler


“Büyük Taarruz öncesi Batı Cephesinde Türk ordusu iki ordu
halinde teşkilatlanmış ve diğer kuvvetler ile birlikte taarruz
hazırlıklarını tamamlamıştı. Birinci Ordu, Afyonkarahisar’ın
doğusunda Akarçay’dan batıya doğru Dumlupınar arasında
bulunan düşman mevzileri karşısında toplanmış ve düşmanı
yenerek, kuzeye atmak görevini almıştır. İkinci Ordu ise
Akarçay’dan kuzeye doğru Porsuk ve onun kuzeyinde Sakarya
kısmına kadar olan cephede düşmana taarruz edecektir. Düşmanın
Eskişehir’de bulunan üç fırkası ve Afyonkarahisar’ın doğusunda
bulunan iki fırkası ki, toplam sekiz fırkayı kendi karşısında
belirleyecekti. Kocaeli bölgesinde bulunan kuvvetlerimiz de
karşısında bulunan düşman kuvvetlerine taarruz edecek ve bu
kuvvetlerin güneye inmesini önleyecekti. Menderes yöresinde biri
atlı fırkası, olmak üzere kuvvetlerimiz vardı. Bunlar da güneyden
kuzeye doğru önündeki düşmana taarruz edecek ve o kuvvetlerin
son savaş yerine gelmesine engel olacak ve aynı zamanda
düşmanın İzmir’le olan ulaşım yollarını kesecekti. İşte bu temel
noktalar üzerine bütün önlemler ve düzenlemeler yapılmıştı ve
hazırlık tamamlanmış olduğu halde 26 Ağustos günü taarruz
başlamıştır.”23
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Büyük Taarruzun başlangıcını Mecliste
bu şekilde anlatmaktadır.
Bu konuşmasında Yunan ordusunun durumunu ise şu şekilde
özetlemektedir:
“Dört, beş fırkadan oluşan Yunan kuvveti Afyonkarahisar’da
bulunuyordu. Afyonkarahisar’ın doğusunda ve güneyinde olmak
üzere yaklaşık 90-100 kilometrelik bir yol üzerinde sağlamlaştırma
yapılmıştı. Fakat bu sağlamlaştırma, Efendiler, bayağı değildi.
Yunanlılar bir sene sürekli olarak askerleri ve halkı kullanarak
çalışmışlar ve fennin bütün araçlarını orada uygulamışlardı.

23 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 364.

284
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

Dediğim yol, birçok kuvvetli dayanma noktalarını ve derinliğine


sağlamlaştırmayı, savunma yollarını içeriyordu. Yani bu mevzi tam
anlamıyla, son zamanın bir kalesi olarak adlandırılabilecek bir
durumdaydı. Bundan başka düşmanın üç fırkadan oluşan bir
kuvveti de Eskişehir’de ve Seyitgazi’de bulunuyordu. Eskişehir ve
Seyitgazi’nin kuzeyi, doğusu ve güneyi de tıpkı Afyonkarahisar’da
olduğu gibi aynı araçlarla, aynı teçhizatla sağlamlaştırılmış ve
donatılmış bir duruma sokulmuş bulunuyordu. Bu iki grubun
arasında da demiryoluyla ve yürüyerek hızla ve kolaylıkla her
tarafa gidebilecek durumda olan ve Döğer’de bulunan düşmanın üç
fırkadan oluşan bir kuvveti vardı. Kısaca düşman seçkin ordusunun
kollarını iki kaleye dayamış, orta yerinde kuvvetli bir yedek gruba
sahip bir takım hâlindeydi…”24

26 Ağustos tarihinde Kocatepe’den başlayan taarruz harekâtı ile ilgili


olarak 29 Ağustos tarihinde Türk komuta kademesi tarafından yapılan
değerlendirmede, Büyük Taarruz planında amaçlanan şekilde
Yunanlıların kuzey, batı ve güneyde kuşatılmasının tamamlandığını
bunun için de takip harekâtına başlanmasına karar verilmiştir. Bu
harekât planına göre, Batı Cephesi Komutanlığı tarafından, 2’nci Ordunun
6’ncı Kolordusuna verilen emirde, 6’ncı Kolordu ve 61’inci Piyade Fırkası
ile kuzeyden, 1’inci Ordunun takviyeli 4’üncü Kolordusu ile güneyden
Trikopis grubunu kuşatacaktır. 6’ncı Kolordunun 16’ncı Piyade Fırkası
Çalköy ve batısındaki Küçük Adatepe kuzeyine, 17’nci Piyade Fırkası
16’ıncı Piyade Fırkasının sağından Büyük Adatepe’ye ve 2’nci Ordu
emrindeki 61’inci Piyade Fırkası da Altıntaş’tan hareket ederek bildirilen
noktalara hareket edecektir.25
Büyük Taarruz ve sonrasında gerçekleştirilen takip harekâtı son derece
planlı ve kararlı bir askerî harekâttır. Sakarya Meydan Muharebesi
sonrası yapılan bu planlar ve hazırlıklar son derece gizli ve hızlı
yürütülmüş, savaş meydanında Kocatepe’den İzmir’e kadar kontrollü bir
şekilde uygulanmıştır. Mustafa Kemal Paşa 4 Ekim 1922 tarihinde
Mecliste büyük zafer hakkında yaptığı konuşmasında bu konuyu şu
şekilde anlatmaktadır: “Arkadaşlar! Biz, bu harekâtları, sonuçlarını
tamamen bilerek yaptık, bütün bunlar belki bütün dünyaya hayret

24 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 363.


25 Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, 464.

285
Hüsnü ÖZLÜ

verecektir. Onun için ordumuzun gücünü anlamayanlar bu kocaman eseri


beklenmeyen bir rastlantı eseri gibi göstermek istiyorlar. Fakat hiçbir
zaman öyle değildir. Harekâtlar bütün ayrıntılarına kadar tamamen
düşünülmüş, belirlenmiş, hazırlanmış, yönetilmiş ve sonuçlandırılmıştır.”26
Dumlupınar Meydan Muharebesi sonrası başlayan takip harekâtında
Kaplangı dağı önemli bir stratejik geçiş noktasıdır. Uşak ve İzmir’e geçiş
için bu bölgenin aşılması zorunludur. 1’nci Kolordu Komutanı İzzettin
Paşa (Çalışlar) 31 Ağustos 1922 tarihinde Kaplangı dağını aşmak
maksadıyla taarruz emri vermiş ve harekât başlatılmıştır.27 Bağlı
tümenlerin harekâtına yönelik verilen emir şu şekilde bildirilmiştir:
“Düzlüce-Kaplangı dağı - Yenice hattında bulunan düşman Afyon’da
yenilen aynı düşmandır. Buna şiddetle taarruz edilecektir. 15’inci
tümen demiryolu kuzeyinden Hatıplar doğrultusuna, 14’üncü
Tümen 57’nci Tümenin kuzeyinden Kaplangı dağındaki
(Dedetepe’de) düşmanı kuzeyden kuşatacak surette, 57’nci Tümen
cepheden Kaplangı dağına, 6’ncı Tümende cephesindeki düşmana
taarruz edeceklerdir. Kolordu topçusunun ateş tanzimi başlar
başlamaz 14’üncü ve 57’nci Tümenler aynı zamanla taarruz
etmelidirler. 15’inci ve 6’ncı Tümenler hazırlıklarını bitirince
taarruza başlamalıdırlar. Taarruz başlamadan düşmanın bir ileri
hareketi belirirse her tümen bulunduğu mevzii savunacak ve
düşmanı geri atacaktır. Kolordu topçusu Kaplangı dağına toplu bir
ateş açacak surette mevzilenecek ve benim emrimde bulunacaktır.”
Kaplangı dağındaki muharebelerde, Kolordu emrine verilen 4’üncü
Tümen 30-31 Ağustos gecesi Kaplangı dağının en yüksek noktası olan
1432 rakımlı Dede Tepesi’ni ele geçirmiş, 30’uncu Alay ile 57’nci Hücum
Taburu karşısından çekilen Yunanlar, Toptepe’de tutunmuş, bölgeye
intikal eden bir diğer birlik olan 14’üncü Tümen 1432 rakımlı tepeden
demiryoluna kadar olan kısmı, bölgenin güneyini de 57’nci Tümen almış,
Yunan 1’inci Tümen birlikleri karışık bir şekilde Banaz ovasına
çekilmiştir.28 Yunan ordusu Batı Anadolu’daki birliklerini takviye etmek

26 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 377.


27 Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, Cilt 2, Kısım 6,
3’üncü Kitap, Ankara: Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayını,
1969, 8.
28 Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, Cilt 2, Kısım 6,
3’üncü Kitap, 11.

286
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

maksadıyla Trakya’dan 10 adet tümeni Anadolu’ya göndermiş,29 bu


birliklerden 62’nci Tümeni 2 Eylül 1922 tarihinde İzmir’e çıkmıştır.30 Bu
sırada Batı Cephesi Komutanlığı takip harekâtında keşif faaliyetlerini
daha da artırması konusunda birliklere bir emir yayınlayarak konunun
önemini bildirmiştir.31

Kaplangı Dağı Taarruzu Genel Planı

Yunan ordusunun geri çekilme harekâtı General Franko tarafından


yürütülmektedir. Yunan ordusu karargâhı, Uşak’ın doğusundaki
Kapaklar mevziinin savunulmasını, bunu başaramadığı takdirde Saraycık
- Takmak (Eşme) - Elvanlar - Buldan hattını tutmak üzere çekilmesini
emretmiştir. Bu süreçte General Franko, Kapaklar mevziini savunmaya
karar vererek 31 Ağustos 1922 günü ve 31 Ağustos-1 Eylül 1922 gecesi
birlikleri bu hatta çekmiştir.32
Batı Cephesi Komutanlığı Yunan Ordusunun çekilmesine ve
Yunanistan’dan, Trakya’dan yeni kuvvetler getirip Milne hattında
savunmasını engellemek ve bir an önce İzmir’e varmak, Eskişehir

29 İSH.,K.1784, G.101, B.101-02.


30 İSH.,K.1716, G.30, B.30-02.
31 İSH.,K.1784, G.110, B.110-01.
32 İSH.,K.1784, G.110, B.110-01, 33.

287
Hüsnü ÖZLÜ

Grubunun Bursa doğrultusuna veya güneye çekilmesini engellemek için


3’üncü Kolorduyu İnönü bölgesine sevk etmiştir. Bunun için birliklerine
şu emri vermiştir:
“6’ncı Kolordu ile süvari kolordusu Murat Dağı ve Elmadağ’ın
kuzeyinden, 1’inci Orduyu güneyinden İzmir doğrultusunda takibi
hızlandıracak, 41’inci Tümen cephesinde zayıf kuvvet bırakılarak
bu tümen Kütahya kuzeyine getirip 3’üncü Kolordu emrine
verilecek, bu suretle 1’inci, 41’inci Piyade ve Mürettep Süvari
Tümenlerinden ibaret olacak 3’üncü Kolordu İnönü doğrultusuna
yürüyecek, 31 Ağustos 1922 tarihinde 4’üncü Kolordu Uşak
istikametinde aralıksız takip harekâtı yapacaktır…”33

Batı Anadolu’da takip harekâtı sırasında çok acı ve dramatik olaylar


yaşanmıştır. Yunan ordusunun bölgede geri çekilirken yaptıkları ve savaş
hukukuna uymayan ve masum insanlara yönelik işlediği suçlar, 1 Eylül
1922 tarihinde hava keşif raporlarına şu şekilde yansımıştır.34 “Uşak ve
Eskişehir'in yanmakta olduğu, Yunan askerlerinin Uşak’tan batıya doğru
dağınık yürüyüş kolları halinde gitmekte olduğu, düşmanın Uşak’ın
doğusundaki mevzileri işgal ettiği, bir kolun saat 06.30'da Karakuyu
istasyonuna (batıya) varmakta olduğu; yangın dumanlarından Eskişehir
kesiminde bir şey görülemediği, Uşak'a giden bir av uçağımızın dönmediği,
Bozöyük’de 3 lokomotif, 150 kadar vagon ve bazı perakende erlerin
görüldüğü” ifade edilmektedir. Bu rapordan da anlaşıldığı üzere artık
Yunan birlikleri dağınık halde İzmir istikametine doğru kaçmakta ve
kaçarken de geçtikleri her yeri ataşe vererek yağmalamaktadırlar. Bu
arada 1 Eylül 1922 tarihinde Eskişehir yönünde kaçan Yunan ordusu
Ağapınar’dan itibaren Türk süvari birlikleri tarafından takip edilmiş ve
pek çok silah ve mühimmat ele geçirilmiştir.
1’inci Kolordu Komutanı Albay İzzettin (Çalışlar), takip harekâtını
hızlandırmak maksadıyla 1 Eylül sabahı 14’üncü Tümeni Karlık
üzerinden Uşak’a, 57’nci Tümeni Çarık üzerinden Kuyucak’a, 6’ncı
Tümeni Kapaklar üzerinden Bölme’ye, 15’inci Tümeni 14’üncü Tümenin
4 kilometre arkasından Uşak doğusuna yürütmüş ve Yunanlara rastladığı
yerde derhal taarruz etmelerini emretmiştir.35

33 İSH.,K.1784, G.110, B.110-01, 34.


34 İSH.,K.1784, G.91, B.91-01.
35 İSH.,K.1784, G.91, B.91-01, 48.

288
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

1’inci Ordu Komutanı Yunanların Uşak istikametinde hızla çekildiğini


görünce takip harekâtı için şu emri vermiştir:
“Şaşkın ve telaşlı çekilen düşman büyük kısmının kol nihayeti
Akseköyü ile Uşak arasındadır. 1’inci Kolordunun güneyinde
bulunan 6’ncı Tümenle bu tümenin kuzeyindeki 57’inci Tümen,
Uşak güneyinde düşmana yaklaşarak şiddetle taarruz edeceklerdir.
Topçular fazla ileri sokularak ateş açsınlar. 2’nci Kolordu da gece
dahi yürüyüşe devamla Karakuyu dolaylarında, çekilen düşmana
şiddetle taarruz ederek çekilmesini önleyecektir...” 36

Yunan birliklerinin Uşak bölgesindeki kaçışı sürerken bir taraftan da


Eskişehir bölgesinden de takip harekâtı hızlanmış, 3’üncü Yunan
Kolordusunun Gemlik ve Bilecik bölgesinde 3’üncü, 10’uncu Tümenler
Eskişehir-İnönü doğrultusuna çekilmeye devam etmişler ve 1 Eylül
1922’de Seyidgazi’yi boşaltmışlar, 1-2 Eylül 1922 gecesi de Gediz yoluyla
çekilmeye devam etmişlerdir.
Yunan Ordusunda yer alan ve Trikopis kolu 1 Eylül 1922 sabahı Murat
dağının kuzey yamaçlarından Murat vadisi ile Somaklı’ya yönelmiş,
Kızıldağ üzerinden Uşak’a ulaşma kararını vermiş burada da esir
edilmekten kurtulamamıştır.37
Uşak bölgesinde yaşanan olaylar ile ilgili 1 Eylül 1922 tarihli rapora göre;
Uşak’ta ve köylerinde Türk halkının bir kısmı öldürülmüş ve her türlü
işkence ve zulüm yapılmıştır.38 2 Eylül 1922 tarihli rapora göre; Yunan
ordu birlikleri Uşak’tan çekilirken yüzlerce insanı beraberinde götürmüş
ve pek çoğunu bölgede işkencelerle şehit etmiştir.39 Ancak tüm mezalime
karşı Uşak 1 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtarılmış ve bu bölgedeki
birlikler takip harekâtına katılarak mücadeleye destek vermiştir.40 Ali
Fuat Paşa İcra Vekilleri Heyeti Reisi Hüseyin Rauf ve Hariciye Vekili Yusuf
Kemal Bey’le birlikte İzmir’in kurtuluşundan 10 gün sonra 19 Eylül’de
Ankara’dan çıkarak geldikleri Uşak’taki manzarayı şu şekilde
anlatmaktadır:

36 İSH.,K.1784, G.91, B.91-01, 50-52.


37 İSH.,K.1787, G.14, B.1.
38 İSH.,K.1784, G.86, B.86-02.
39 İSH.,K.1784, G.113, B.113-02.
40 İSH.,K.1784, G.115, B.115-01.

289
Hüsnü ÖZLÜ

“Uşak’ta müthiş bir manzara ile karşılaştık. Şehrin en mamur


yerleri yanmış, yakılmış bir harabeye çevrilmişti. Vahşice
katliamlar yapılmış, birçok kadın, erkek ve çocuk naaşları ortalarda
bırakılmıştı. Elimizden geldiğince Uşaklıları teskine çalıştık. Milli
Mücadele’yi yaratıp yaşatanların şehri tekrar ihya edeceklerini
söyledik.”41

Salihli ve Bintepeler Muharebeleri (5-6 Eylül 1922)

2 Eylül 1922 tarihinde Yunan genel karargâhı, Türk taarruzunun


durdurulamadığı takdirde Yunan ordusunun Salihli hattına çekilme
emrini vermiş ve Yunan ordusu Salihli istikametine doğru kaçmaya
başlamıştır.42
Batı Cephesi Komutanı, 4 Eylül tarihinde 5’inci Süvari Kolordu
Komutanına Tuğgeneral Fahrettin (Altay) çekilen düşman birliklerini esir
veya imha etme ve bütün kuvvetiyle İzmir doğrultusuna yürüme emrini

41 Ali Fuat Cebesoy, Siyasi Hatıralar Büyük Zaferden Lozan’a, İstanbul: Temel Yayınları,
2002, 69.
42 İSH.,K.1720, G.92, B.92-03.

290
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

vermiş ve bu emri Kula’da alan komutan derhal uygulamaya koymuştur.


Yunan birliklerini takip eden 1’inci Süvari Tümeni Salihli’ye, 2’nci Süvari
Tümeni Mantarlı’ya kadar ilerleyerek takip harekâtına devam etmiş ve
kuşatmayı genişletmiştir.
Ayrıca, 2’nci Ordu Komutanı, 4-5 Eylül gecesi ordu karargâhının
bulunduğu Emirfakıh köyüne vardığında Batı Cephesi Komutanlığı’nın
hedefini ortaya koyan ve takip harekâtı ile ilgili olarak şu emri vermiştir:
“Batı Cephesi Komutanlığı’nın maksadı, tahrip edilmeden İzmir’i
kurtarmak ve düşmanı bütün malzemesiyle esir etmektir. 1’inci
Ordu büyük kısmıyla 5 Eylül akşamı Menye - Alaşehir - Çavuş dağı
hattına varacaktır. 6’ncı Kolordu da harekete devamla her üç
tümeniyle Saraycık - Çayköy - Böğrülce hattına varacak, kolordu
karargâhı 5 Eylül 1922 akşamı Selendi’de ve 6 Eylül 1922 akşamı
Çayköy’de bulunacaktır. 41’inci Tümen Kütahya - Selendi yoluyla
ilerlemeye devam edecektir…”43
Bu emirden de anlaşıldığı üzere Türk birlikleri hiç vakit kaybetmeden bir
an önce İzmir’e ulaşma hedefindedir. Bu maksatla 2’nci Ordu Komutanı,
5 Eylül sabahı 17’nci Tümenle beraber Selendi’ye hareket etmiş
hareketinden önce bölge ile ilgili şu raporu yazmıştır:
“Ordu Komutanı 5 Eylül sabah raporlarını kolordudan alamamıştı,
Yalnız, 2’nci Kolordudan gelen bir subay: “4 Eylül öğleden beri
Alaşehir’in yandığını, güneyden gelen süvarilerimizin Alaşehir’e
girdiklerini, 3’üncü Süvari Tümeni’nin Bozdağı’nda olduğuna, 2’nci
Kolordu tümenlerinin 4-5 Eylül gecesi bulundukları bölgeleri,
Mürettep Süvari Alayı’nın lağvedildiğini” bildirdi. Ordu Komutanı
bu suretle 2’nci Kolordu tümenlerinin durumlarını öğrenmiş oldu.
Bugün (5 Eylül) saat 10.00’da yapılan uçak keşfinden Alaşehir’in
hala yanmakta olduğu, Alaşehir’in batısında Alkan istasyonuna
kadar düşmana dair bir şey görülmediği, birliklerimizin Alaşehir’e
ilerledikleri ve büyük köprülerden yalnız birinin tahrip edilmiş
olduğu öğrenildi…”44
Bu takip harekâtı sırasında 5 Eylül 1922 sabahı General Franko
Grubunun büyük kısmı da Alaşehir’den Salihli’ye çekilmiş, 38’inci Evzun

43 İSH.,K.1720, G.92, B.92-03, 128.


44 İSH.,K.1720, G.92, B.92-03, 131.

291
Hüsnü ÖZLÜ

Alayı ve öncü birlik olan 1’inci Tümen Dereköy dolaylarında Türk


süvarisinin taarruzu neticesinde dağılmış ve çekilmeye devam etmiştir.45
Salihli’den çekilen kuvvetler Turgutlu bölgesinde Irlamaz çayı hattında,
4’üncü Tümen güneyde İzmir yoluna kadar, 7’nci Tümen kuzeyde
Turgutlu’nun 2 kilometre kuzeyine kadar ve 2’nci Tümen 7’nci Tümenin
kuzeyinden Gediz çayına kadar 1’inci hatta mevzilenmişlerdir. Süvari
tümeni 5-6 Eylül gecesi Salihli’den çekilerek Ahmetli’nin batısında
toplanmış ve keşif kollarını Bintepeler’e göndermiş daha sonra
Turgutlu’ya ve oradan da Killil harabesi batısına çekilmiştir.46 6 Eylül
günü 14’üncü Süvari Tümeni Bintepeler’e taarruza başlamış, 23’üncü ve
34’üncü Yunan Alayları bölgeyi terk ederek Ahmetli istikametinde
çekilmişlerdir.
Bintepeler Muharebesi’nden sonra 7 Eylül 1922 tarihinde Kolordu
komutanı Batı Cephesi Komutanlığı’na rapor göndererek son durumu şu
şekilde belirtmiştir:
"6 Eylül 1922 saat 18.30’da bir Yunan tümeni Bintepeler’den Belen-
i Kebir yolu ile batıya çekildi. Bintepeler-Karayaşlı-Sart hattını
birliklerimiz ele geçirdiler. Sart’a taarruz eden kolordu muhafız
bölüğü Afyon muharebelerinde Yunanların esir ettiği pek az sayıda
erimizle Alaşehir’in ileri gelenlerinden götürdüğü erkek ve
kadınları kurtardı. Yunanlar halktan götüremediklerini
öldürmüşlerdir..."
6 Eylül 1922 tarihinde Ahmetli ve Salihli işgalden kurtarılmış ve
bölgedeki Yunan birlikleri kaçmaya başlamış, bu bölgede de her yeri
yakıp yıkmışlar ve halka büyük zararlar vermişlerdir.47
İzmir’in kurtuluşundan hemen iki gün önce 5’inci Süvari Kolordusu’nun
hazırladığı 7 Eylül 1922 tarihli harp raporunda Bintepeler Muharebesinin
sonucu Batı Cephesi Komutanlığına şu şekilde bildirilmiştir.
“6 Eylül 1922 saat 18.30’da bir Yunan tümeni Bintepeler’den Belen-
i Kebir yolu ile batıya çekildi. Bintepeler - Karayaşlı - Şart hattmı
birliklerimiz ele geçirdiler. Sarf a taarruz eden kolordu muhafız
bölüğü Afyon muharebelerinde Yunanlıların esir ettiği pek az

45 İSH.,K.1720, G.92, B.92-03, 140.


46 İSH.,K.1720, G.92, B.92-03, 141.
47 İSH., K.1787, G.17, B.17-01.

292
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

sayıda erimizle Alaşehir’in ileri gelenlerinden götürdüğü erkek ve


kadınları kurtardı. Yunanlılar halktan götüremediklerini
öldürmüşlerdir...”48

7 Eylül 1922 tarihinde Salihli ve bölgesinin işgalden kurtarılmasından


sonra süvari tümenlerinin askeri harekâtı İzmir istikametine doğru
yoğunlaşmış ve 14’üncü Süvari Tümeni’ni Beleni Kebir üzerinden
Saruhanlı’ ya, 2’nci Süvari Tümeni’ni Beleni Kebir-Alibeyli yoluyla
Mütevelli’ye, 1’inci Süvari Tümeni’ni Sinirli’ye kadar ilerlemiştir. Bu
arada Yunan Süvari Tümeni’nin Turgutlu kasabasını kuşatarak halkın bir
kısmını kılıçtan geçirmiş ve kasabayı ateşe vermiştir. Kolordu Komutanı
1’inci Süvari Tümeni’nin Manisa’ya, 2’nci Süvari Tümeni’nin Manisa
batısındaki Horos köyüne ve 14’üncü Süvari Tümeni’nin de batıda
Hamidiye’ye ilerlemelerini emretmiş ve harekât başlatılmıştır. 7 Eylül
tarihinde devam eden takip harekâtı neticesinde 8 Eylül 1922 tarihinde
Turgutlu ve Ödemiş işgalden kurtarılmış ve bölgede kaçan Yunan
birlikleri büyük bir yıkım ve mezalim yapmaya başlamıştır.49
2’nci Ordu Komutanlığına bağlı birlikler 6 Eylül 1922 tarihinden itibaren
takip harekâtını hızlandırmış ve 61’inci Tümen Borlu ve Adala arasına,
keşif birlikleri Marmara gölü - Gördes çayına kadar ilerlemiştir. 16’ncı
Tümen birlikleri Karahallı bölgesine kadar ilerlemiş ve Süvari bölüğünü
Akhisar, Sındırgı istikametine keşif maksatlı göndermiştir.50 Ayrıca 17’nci
Tümen birlikleri Böğrülce’den Adala batısına, 63’üncü Alayı ile Çapaklı’ya
girilmiştir. 41’inci 'Tümen Efendiköprüsü ve Yunuslar’dan hareket
ederek Gediz’e gelmiş, 6’ncı Kolordu Adala’ ya gelerek burayı kontrol
altına almıştır.51 Bu arada Başkomutanlık, Cephe Komutanlığı
karargâhları 7 Eylül 1922 tarihinde Alaşehir’den Salihli’ye gelerek
bölgedeki harekâtı yakından takip etmeye başlamış ve özellikle süvari
birliklerinin takip harekâtını yönlendirmişlerdir.
7 Eylül 1922 tarihinden itibaren bölgede yer alan birlikler takip
harekâtını hızlandırmış ve Yunan birliklerini bölgeden atmak maksadıyla
daha etkin bir mücadele başlatmıştır. Bu çerçevede 1’inci Kolordu
birliklerinden; 6’ncı Tümen Salihli bölgesinde, 15’inci Tümen Salihli

48 İSH., K.1787, G.17, B.17-01.


49 İSH., K.1787, G.19, B.19-01.
50 Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, 147.
51 İSH., K.1742, G.16, B.16-04.

293
Hüsnü ÖZLÜ

kuzeyindeki Gediz köprü başında, 6’ncı Tüme Kelli köyünde, 57’nci


Tümen Taytan’ın 2 km batısında, 14’üncü Tümen Karaoğlanlı’nın 2 km
batısında, Kolordu Topçu Taburu Karaoğlanlı da, Takip Müfrezesi
Ahmetli bölgesinde harekâta katılmışlardır. Bu tarihte 3’üncü Kolordu
birlikleri Bozöyük’ü işgalden kurtarmıştır.52
İzmir’in kurtuluşundan bir gün önce 8 Eylül 1922 tarihinde Türk
ordusunun bütün birlikleri takip harekâtını bizzat Başkomutanın
direktifleri ile yürüterek şehre girmek için son hazırlıklarını yapmıştır.
Özellikle bu aşamada Süvari Kolordusu’nun harekât planı Yunan
birliklerini sıkıştırmak ve İzmir içlerine doğru itmek üzerine
kurulmuştur. Bu süreçte 1’inci Süvari Tümeni Manisa’ya, 2’nci Süvari
Tümeni Horozköy - Uncubozköy ve 14’üncü Süvari Tümeni Muradiye -
Karaçalı bölgelerine, 1’inci Süvari Tümeni, bir alayı Kemalpaşa üzerinden
İzmir istikametine doğru ilerlemiştir. Bu arada İzmir’e giden yollar
Kemalpaşa (Nif), Manisa, Menemen boğazlarından geçtiği için bu yolların
güvenliğini almak ve Yunan birliklerinin bu dar geçitli boğazları
tutmasını engellemek maksadıyla piyade tümenlerinin harekâtı öncelikle
tercih edilmiş ve bölgeye süvari birlikleri daha sonra sokulmuştur.
2’nci Süvari Tümeni kolordudan aldığı emre göre Uncubozköy’de emir
beklemesi gerekirken köyde durmayarak Uncubozköy - Sabuncubeli -
Bornova istikametinde ilerleyerek İzmir önlerine kadar gelmiş, aynı gün
Naldöken sırtlarına ulaşılmıştır. 8 Eylül 1922 tarihinde Başkomutan,
Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı Adala’da bulunan 2’nci
Ordu Karargâhı’na gelerek durum değerlendirmesi yapmışlar ve yapılan
görüşmede; Turgutlu ve Ödemiş işgalden kurtarıldığı ancak, bölgeden
kaçan Yunan birliklerinin büyük bir yıkım yaparak ve Manisayı yakarak
dağınık bir şekilde İzmir istikametine kaçtıkları ve İzmir’i savunacak bir
güçlerinin kalmadığı değerlendirilerek, süratle İzmir’e girilmesi
kanaatine varılmıştır.53
5’inci Süvari Kolordusu’nun Sinirli’den yazdığı rapora göre, “7 Eylül’de
Bozdağ’dan inen zeybeklerin, Ahmetli’den Turgutlu’ya çekilen
Yunanlılara baskınlar yaptıklarını ve kayıplar verdirdikleri, Yunan
askerlerinin perişan bir şekilde İzmir’e kaçtıkları, dört İngiliz zırhlısının

52 İSH., K.1786, G.141, B.1.


53 İSH., K.1787, G.19, B.19-01.

294
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

İzmir Limanına geldiği, fakat asker çıkarmadığını bildirilmektedir.54


Yunan birlikleri 8 Eylül 1922 sabahı tümüyle kuzeye, Torbalı bölgesine
çekilmiştir. Çekilirken bölgedeki bütün köyleri yakmışlar, bölgede
yaşayan halka her türlü vahşet ve zulümü yaşatmışlardır.

2. İzmir’in Kurtuluşu ve 9 Eylül 1922 Harekâtı


Batı Cephesi Komutanlığı’nın emrini 9 Eylül 1922 saat 15.00’te alan 5’inci
Süvari Kolordusu ve 14’üncü Süvari Tümeni Emiralem istasyonundan
yürüyüşe geçmiştir. Tümen önünde giden 3’üncü Süvari Alayı Menemen
bölgesinde bir Yunan direnişi ile karşılaşmış ve Alay düşmana taarruz
ederek bu birliği yok etmiştir. Bu sırada 1’inci ve 2’nci Süvari Tümenleri
Bornova’nın batısına kadar gelmişler ve 14’üncü Süvari Tümeni de,
ağırlıklarını Menemen’de bırakarak Ulucak - Karşıyaka bölgesine
gelmişlerdir.55
İzmir’de bulunan yabancı konsoloslar, şehri teslim etmek üzere 9 Eylül
1922 günü vasıtalarına beyaz bayrak çekerek İzmir-Nif (Kemalpaşa)
Turgutlu yoluna çıkmışlar ve şehrin teslimi için hazır olduklarını
belirtmişlerdir. 56
Birinci Orduya ait birlikler ve Süvari Kolordusu’nun birlikleri İzmir
bölgesini tamamen kuşatarak Yunan ordusunun dağınık kalan birliklerini
takip ederek İzmir’e giriş hazırlıklarını tamamlamışlardır. 3’üncü Süvari
Tümeni, 1’inci, 2’nci ve 4’üncü Kolorduya mensup inzibat bölükleri, 8’inci
Tümen Torbalı istikametinden, 2’nci Kolordu atlı takip kolu Kemalpaşa
istikametinden 5’inci Süvari Kolordusu, 2’nci ve 4’üncü Kolordular
Manisa’da ve Menemen istikametinde son harekâta başlamışlardır.57
Bu arada Başkomutanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve Batı Cephesi
karargâhları 9 Eylül 1922 sabahı Salihli’den 1’inci Ordu karargâhının
bulunduğu Turgutlu’ya gelmişlerdir. Aynı gün 1’inci Ordu Komutanı
Turgutlu’dan hareket ederek Kemalpaşa’ya, Başkomutan, Genelkurmay
Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı da Belkahve’de 12’nci Ordu gözetleme
yerine gelmişlerdir.58

54 İSH., K.1720, G.96, B.96-03.


55 İSH., K.1802, G.21, B.17.
56 İSH., K.1790, G.9, B.9-01
57 + İSH., K.1802, G.21, B.17.
58 Kemal Arı, Üçüncü Kılıç İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin, İzmir: Zeus Kitabevi,

2006, 132.

295
Hüsnü ÖZLÜ

Batı Cephesi Komutanlığı’nın 9 Eylül 1922 tarihli genel durumu krokisi

1’inci Süvari Tümeni, önüne 14’üncü Süvari Alayı’nı alarak, 9 Eylül 1922
Manisa’dan hareket etmiş ve Sabuncubeli üzerinden Bornova bölgesine
gelmiştir. Ardından, 20’nci Süvari Alayı da bölgeye gelerek mücadeleye
katılmıştır. 14’üncü Süvari Alayı’nın 1’inci Bölüğü Bornova’ya taarruz
ederken 3’üncü Bölüğü atlı hücuma kalkmış ve Yunan artçı birliklerini
ortadan kaldırmıştır. 4’üncü Süvari Alayı’nın Komutan Yardımcısı
Yüzbaşı Şerafettin’in komutasında bulunan iki bölüğü Mersinli’nin
kuzeyinden ilerleyerek şehre girmeye çalışırken, Binbaşı Atıf
komutasındaki 13’üncü Süvari Alayı da Mersinli bölgesinde 21 Yunan
subayını ve 1500 erini esir almıştır. Bu arada bölükler Darağacı
mevkiinde ilerlerken Halkapınar köprüsünü geçtikten sonra
Tuzakoğlu’nun büyük un fabrikasından aniden ateşe maruz kalmış ve
dört asker şehit olmuştur. Alay un fabrikasındaki düşmanı ortadan
kaldırdıktan sonra, 14’üncü Süvari Alayı’ndan Yüzbaşı Zeki (Hava
Orgeneral Zeki Dogan) nin komutasındaki 3’üncü Bölük de bir taraftan
şehre girmiş, Yüzbaşı Şerafettin komutasında Tümen Emir Subayı
Teğmen Hamdi, 4’üncü Süvari Alayı’ndan Teğmen Ali Rıza olduğu halde,
Kordonboyu’ndan ilerleyerek şehre girmiş ve Yüzbaşı Şerafettin
hükümet konağı balkonuna çıkarak, sancağı direğe çekmiştir.59

59 Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, 171-175.

296
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Türk ordusunun İzmir’e girişini


Mecliste şu şekilde anlatmaktadır:
“Arkadaşlar! Savaşı kabul eden düşman bölükleri, sağa, sola
dağılmıştır. Çekilen bölük yoktur. Yalnız birtakım kaçaklar vardır.
Sonunda, ordularımız 9 Eylül’de İzmir’e yaklaştı ve o gün öğleden
önce saat 10’da atlı ve piyadelerimiz, aynı zamanda İzmir’e girdi.
Biz bu görüntüyü İzmir’in doğusunda bir Belkahve vardır belki
içinizde bilenler bulunur oradan, İzmir Körfezi’nin yüzeyine
yansıyan bir izdüşüm hâlinde seyrediyorduk. Ertesi gün doğrudan
İzmir’in içine girdik ve hükûmet konağına yerleştik…”60

1’inci Ordu Komutanı Nurettin Paşa, İzmir’e girecek birliklerin nasıl


hareket edeceklerine ilişkin bir bildiri hazırlayarak birliklere şu şekilde
yayınlamıştır:
“İzmir Vilâyetinin Muhterem Halkına,
Dünya tarihinde misli görülmemiş derecede zalim olan
düşmanımız Yunanlıların fuzuli olarak mukaddes vatanımıza
tecavüzü ile Müslüman halkı imhaya kalkışması ve kendisi gibi
haksız ve vicdansız olan müttefiklerin akibeti son buldu. Dini,
istikbali ve vatanını muhafazadan başka bir emel ve maksadı
olmayan masum milletimiz kendisine reva görülen suikast ve
zulüm karşısında azm ile galeyan ederek, mevcut olduğu silahı ile
meşru hakkını kazanmaya mecbur edildi. Anadolu Yunan
ordusunun mezarı oldu. Miktarı 120.000’e yaklaşan Yunan
kolordularından geriye kalanlar çareyi denize atılıp kaçmakta
buldular.
Hissi intikam ile dolu kahraman askerlerimiz düşmanın komuta
heyetleriyle henüz miktarı tespit edilmeyen erlerini ve binlerce
silâhını ele geçirdiler.
Bu gün İzmir’de asayişin temin ve idaresi için sıkıyönetim ilan
edilmiştir. Mirliva Kâzım Paşa İzmir Mevki Komutanı tayin
edilmiştir. Rehberimiz adil Hak’tır.”
Ordu Komutanı Nurettin İbrahim61

60 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 375.


61 Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, 123.

297
Hüsnü ÖZLÜ

3. İzmir’in Kurtuluşundan Sonra Yapılan Muharebeler


9 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusunun İzmir’e girmesinden hemen sonra
şehir içinde ve yakın bölgelerde çatışmalar devam etmiş ve dağınık kalan
Yunan birliklerine karşı takip harekâtı devam etmiştir. 8’inci Tümen, 10
Eylül günü Bağburnu mevkiine, 135’inci Alay Karantina - Güzelyalı’ya,
131’inci Alay Darağacı - Halkapınar’a, 189’uncu Alay kışlaya ve Hücum
Taburu Karşıyaka’ya gönderilmiştir.
İzmir içinde asayiş ve kontrolü sağlamak maksadıyla birliklere genel
talimatlar verilerek çalışmalara başlanmıştır. Bu maksatla 131’inci Alay
Darağacı, Halkapınar ve Alsancak’da, 15’inci Tümen Bornova’nın
doğusundaki Narlı’ya, 57 nci Tümen Işıklar-Pınarbaşı bölgesine, 6’ncı
Tümen’in 52’nci Alayı Ulucak’a, 51’inci Alayı Çınar’a ve diğer birliklerde
Kemalpaşa’ya gelerek kendi bölgelerinde kontrolü sağlamışlardır.62
10 Eylül 1922 günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Erkan-ı Harbiye
Reisi Fevzi paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa İzmir’e gelerek
şehrin kontrolünü tamamen ele almışlar ve şehir içindeki takip
harekâtını kontrol etmişlerdir.63

3.1. 10 Eylül 1922 Harekâtı ve Seydiköy Muharebesi


Mustafa Kemal Paşa İzmir’deki takip harekâtını şu cümleleri ile
özetlemektedir:
“İzmir’e girdikten birkaç saat sonra, yeni bir askerî hareketle karşı
karşıya geldiğimizi anladık. Gerçekten, Menderes yakınındaki iki
alay kadar düşman bölükleri toplanmış, İzmir’in sonundan
habersiz olacaklar ki, Seydiköy’ü üzerinden, güneyden İzmir’e
geliyorlardı. Bunun arkasından da bizim 3’üncü Atlı Fırkamız takip
ediyordu. Sonunda İzmir’in çevre mahallelerine girdikten sonra
bizim orada olduğumuzu haber aldı ve hemen gelecek için,
gönderilen piyade ve atlı bölüklerimizle kısa bir savaşın ardından
bu iki alay olduğu gibi teslim olmayı seçti...” 64
İzmir’in kurtuluşundan hemen sonra şehir içerisinde yapılan en önemli
muharebe Gaziemir’in batısında yer alan Seydiköy bölgesinde
gerçekleşmiştir. Bölgeye gönderilen bir süvari keşif kolunun hazırladığı

62 Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, 181-184.
63 İSH., K.1802, G.21, B.19.
64 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 375.

298
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

10 Eylül tarihli raporda Yunan birliklerinin bir kısmının taarruz


hazırlığında olduğu bildirilmekte ayrıca bu raporda büyük bir Yunan
piyade birliğinin bir batarya ile Gaziemir'den İzmir’e hareket halinde
olduğu bildirilmektedir. 10 Eylül 1922 tarihinde gerçekleşen Seydiköy
Muharebesinde Yunan ordusundan bir piyade alayı ile bataryası esir
alınmış ve kaçabilen Yunan birlikleri de bölgeden uzaklaşmıştır.65
Ordu Komutanı 5’inci Süvari Kolordusu Komutanı’na; Seydiköy’e en
yakın tümeniyle gelmekte olan düşmana taarruz ve yok edilmesini
emretti. Bu bölgeye en yakın olan 2’nci Süvari Tümeni’nin, büyük kısmı
Güzelyalı - Göztepe bölgesinde, 4’üncü Alayı Kadifekale’de, 4’üncü Süvari
Alayı Kızılçullu (Şirinyer) istasyonu bölgesinde hazırlıklarını tamamladı.
Muharebe bölgesine gelen ve bütün birliklerin emir ve komutasını eline
alan 5’inci Süvari Kolordusu Komutanı, 20’nci Süvari Alayı’nı kaçanları
yakalamakla görevlendirdi. 3’üncü Süvari Tümeni İzmir-Torbalı batısına
geçerek Uzundere köyünün ve Seydiköy’ün batısına kadar ilerledi.
Kolordu komutanı 20’nci Süvari Alayı’nı muharebe alanında bırakarak
2’nci Süvari Tümeni’ni Kızılçullu’ya gönderdi.66
Yunanların 18’inci Piyade Alayı ve 31’inci Piyade Alayı’ndan bir kısım ve
Ödemiş Bölge Komutanlığı’nın dağınık erleri esir edildiler. Toplamı 2
albay, 37 subay, 4200 er, 4 top ve piyade silahları Yunan kaynaklarına
göre kaçanlar 25 subay, 750 erdir. 11 Eylül sabahı Türk birlikleri o
bölgeden hareketten önce yaptıkları taramada Akçakaya civarında dere
içinde ellerinde beyaz mendil sallayan bir kısım Yunan eri daha
topladılar. 2’nci Kolordu Takip Kolu da ayrıca, 31’inci Yunan Alayı’ndan 8
subayla 150 eri Seydiköy batısında esir aldı. 14’üncü Süvari Tümeni
Balçova’ya gönlerildi. 3’üncü Süvari Tümeni Seydiköy’de kaldı. 15’inci
Tümen Narlı’dan Buca bölgesine gelerek burada mücadeleyi sürdürdü.67
14 Eylül 1922 tarihinde Pilot Vecihi’ye, İzmir Seydiköy’deki meydanı
kontrol altına alması için emir verilmiş, aynı gün dört av ile bir keşif
tayyaresinden oluşan Binbaşı Fazıl Bey komutasındaki Türk hava filosu
İzmir’e ulaşmış ve Seydiköy’deki meydana iniş yapmıştır. Seydiköy’deki
meydanda Yunanlardan kalma üç harp, bir keşif ve bir eğitim tayyaresi
ele geçirilmiştir.68

65 İSH., K.1790, G.16, B.16-01.


66 Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, 184-185.
67 Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, 185-186.
68 İSH., K.1797, G.18, B.18-02.

299
Hüsnü ÖZLÜ

3.2. Urla ve Çeşme Takip Harekâtı (11-16 Eylül)


Takip Harekâtının son aşamasında Batı Cephesi Komutanı, 5’inci Süvari
Kolordusu’nu, 1’inci Ordu emrine vererek Yunan birliklerinin Urla
yarımadasından tam olarak temizlenmesini hedeflemiştir. Bu kapsamda
bir emir yayınlayarak bölgedeki birlikleri şu şekilde yerleştirmiştir:
“3’üncü Süvari Tümeni, 5’inci Süvari Kolordusu emrine verilmiştir.
2’nci Süvari Tümeni Ordu emrinde olarak Karşıyaka ile Menemen
arasında demir yolunun geçtiği bölgede bulunacaktır. 5’inci Süvari
Kolordusu Urla, Karaburun, Çeşme ve Seferhisar ilçelerindeki
Yunan birliklerinin vapurlara binmesini engelleyerek, esir veya yok
edecektir. 2’nci Kolordu Takip Müfrezesi birliğine iade edilecektir.
1’inci Kolordu, bir Tümeniyle Işıklar-Buca, bir tümeniyle Seydiköy,
bir tümeniyle Urla bölgesinde, bir tümeni İzmir şehrinde
bulunacak, Kolordu Topçu Taburu ve 8’inci Tümen emrindeki 2’nci
Kolordu Topçu Taburu ile iskelelerden düşman bindirmesini
önleyecek, Urla’daki tümeniyle süvari kolordusuna yardım edecek
ve eski görevine devam edecektir. 2’nci, 4’üncü Kolordularla
Menderes Bölge Komutanlığı’nda bir değişiklik olmayacaktır.”69
Kolordu Komutanı 10 Eylül 1922 tarihinde takip harekâtı ile ilgili olarak
şu emri verdi: “1’inci Süvari Tümeni Seydiköy üzerinden dağ yolu ile 2’nci
Kolordu Atlı Piyade Tugayı Seydiköy-Kavacık dağ yolu üzerinden Urla’ya
hareket edecekler, 2’nci Süvari Tümeni ikinci emre kadar Karşıyaka’da
ordu emrinde kalacak, 57’nci Piyade Tümeni de kıyı yolu ile Urla’ya gidecek,
Urla’dan sonra Çeşme’ye kadar bütün yarımada aranıp taranacak ve
düşmandan temizlenecektir. Ben 14’üncü Süvari Tümeni’yle beraber
bulunacağım.”70 3’üncü Süvari Tümeni 11 Eylül 1922 Seferhisar’a, 2’nci
Süvari Tümeni Şirinyer’den Karşıyaka’ya, 57’nci Tümen, Narlıdere
üzerinden Kızılbahçe’ye intikal ederek bölgeyi kontrol altına almaya
başladılar.
Urla bölgesindeki askeri harekât 5’inci Kolordu Komutan Vekili 1’inci
Süvari Tümen Komutanı Mürsel Paşa’nın komutasında 12 Eylül 1922
tarihinde başlatılarak sürdürülmüştür. Süvari birlikleri bu tarihte
Kavacık-Çamlı yolu ile Urla’ya kadar ilerleyerek Yunan birliklerini
bölgeden atmıştır. 3’üncü Süvari Tümeni’nin Sıgacık ve Bademler

69 İSH., K.1822, G.22, B.1.


70 İSH., K.1822, G.22, B.8.

300
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

üzerinden gerçekleştirdikleri taarruz harekâtı sonrası Yunan kuvvetleri


30 ölü ve 42 esir vererek teslim olmuş, kaçabilenler ise yelkenli gemiler
ile bölgeden uzaklaşmıştır. Bu arada Yunan birliklerinden 1’inci, 3’üncü
ve 14’üncü Süvari Tümenleri Yağcılar bölgesinde topçu ve makineli tüfek
ateşleriyle savunma yapmaya devam etmişlerdir. Bölgedeki askeri
harekâtı bizzat yerinden yönetmek üzere 13 Eylül 1922 tarihinde Urla’ya
gelen Kolordu Komutanı birlikleri bölgenin stratejik durumunu değerlen-
direrek taarruz hazırlıklarını tamamlamış, bu çerçevede 1’inci Süvari
Tümeni’ni Kuşçular batısına, 3’üncü Süvari Tümeni’ni Güzelbahçe’de,
Demirali limanına kadar olan mevzilerine keşif ve hazırlık yapmaları için,
57’nci Piyade Tümeni’ni Yağcılar bölgesine yerleştirmiştir.71 Bu arada
birliklerde ikmal ve lojistik sorunları başlamış, takip harekâtı sırasında
birlikler çok yorulmuş, hayvanların nal ve mıh ihtiyacı çoğalmış, özellikle
ekmek ve arpa sıkıntısı başlamıştır.
5’inci Süvari Kolordusu Komutanı, Urla takip harekâtı ile ilgili olarak, 13
Eylül 1922 tarihinde bir talimat vererek bölgenin tamamen Yunan
birliklerinden temizlenmesini emretmiştir. Bu emirde birlikler şu şekilde
yerleştirilmiştir:
“14 Eylül günü, 5’inci Kolordu, 57’nci Piyade Tümeni’ni sabah
saatlerinde taarruza geçecektir. 1’inci Süvari Tümeni Yağcılar
dağının 3 km kuzeyine taarruz edecektir. 14’üncü Süvari Tümeni
bu gece Yağcılar köyünün 2 km kuzeyine hareketle yarın sabah
57’nci Piyade Tümeni’nin kuzeyinde olmak üzere bu tümenle
beraber Yağcılar dağına taarruz edip ele geçirdikten sonra takibe
devam edecek, 57’nci Tümen geceden Yağcılar’a hareketle
erkenden Yağcılar dağına taarruz edecek ve Zeytinler
doğrultusunda takibe geçecektir. 14ncü Süvari Tümeni bu emri
3’üncü Süvari ve 57’nci Piyade Tümenlerine gönderecektir.” 72
14 Eylül 1922 tarihinde, 1’inci Süvari Tümeni Yağcılar dağının 3 km
kuzeyindeki Aleyhane tepeye ve Barbaros köyü doğusuna, 14’üncü Süvari
Tümeni Zeytinler doğusuna, 57’nci Piyade Tümenin 37’nci Alayı 3-5 km
batıya ilerleterek Urla-Çeşme arasındaki bölgeye, 3’üncü Süvari Tümeni
Söğüt - Zeytinler bölgesine hareket ederek, 15 Eylül 1922 günü birlikler
Alaçatı-Ilıcaköy hattına ulaşmıştır.

71 İSH., K.1822, G.22, B.3a.


72 İSH., K.1822, G.22, B.11.

301
Hüsnü ÖZLÜ

15 Eylül tarihinde Yunan birlikleri Alaçatı’yı geçerek, Çeşme’de


toplanmışlardır. Kolordu Komutam bu tarihte bölgeye gelerek şu emri
vermiştir:
“Düşman artçısı Alaçatı - Ilıca körfezi hattının batı sırtlarında
savunmaktadır. Asıl kuvvetleri Çeşme’de gemilere binip
çekilmektedir. Düşman harp gemilerinin ateşleri 1’inci ve 14’üncü
Süvari Tümenlerinin ilerlemelerini engellemektedir. Tümenler,
bulundukları bölgelerde ateş tutmayan yerlerde kalacaktır. 57’nci
Tümen, Alaçatı istikametinde ilerleyerek, Hücum Taburu’nun
başarısını tamamlayacak ve Çeşme’de gemilere binmekte olan
düşman kuvvetlerini esir edecektir.” 73
Yunan birlikleri, 15 Eylül 1922 sabahı Deveci boğazından geçerek
Çeşme’ye çekilmiş, EK-4 2’nci ve 7’nci Tümenler Çeşme’ye gelerek
gemilere binmiş ve 16 Eylül 1922 saat 01.00’de Sakız ve Midilli’ye hareket
etmişlerdir. Böylece Urla yarımadasında hiçbir işgalci Yunan askeri
kalmamıştır.74 EK-5
5’inci Süvari Kolordu Komutanı, 16 Eylül 1922 tarihinde Alaçatı’da bir
emir yayınlayarak bölgedeki harekâtı şu şekilde yönetmiştir:
“57’inci Piyade Tümeni’nin Hücum Taburunun taarruzu
neticesinde düşman ordusunun bir kısmı, 15/16 Eylül gecesi
Çeşme’den gemilere binerek çekilmiş ve bölge kontrol altına
alınmıştır… Düşman Urla yolunda birçok otomobil, araba ve
cephane arabalarını tahrip etmiş, 500 kadar hayvan öldürmüştür.
3’üncü Süvari Tümeni bu sabah Çeşme’ye girmiştir. Şehir ve
yollarda 1000’den fazla hayvan ele geçirilmiştir. Tümenlerin bu
geçilmesi zor arazide her türlü sıkıntılara katlanarak düşmana
taarruz ve takipte gösterdikleri gayret ve fedakârlığa teşekkür
ederim...”
“Tümenler aşağıdaki gibi hareket edeceklerdir: “57’nci Piyade
Tümeni bir alayı ile bir bataryasını, Çeşme bölgesini emniyette
bulundurmak için, Alaçatı’da bırakacak ve diğer alayını Çeşme
yolunun ve Karaburun bölgesinin emrine görevlendirerek şimdilik
Gülbahçe’de yerleştirecek, diğer kısımları ile tümen karargâhı
Urla’da bulunacak ve bundan sonra 1’inci Kolordu’dan emir
alacaktır. Tümen, Urla - Çeşme telgraf hattını tamir ettirerek

73 İSH., K.1822, G.22, B.2.


74 İSH., K.1822, G.22, B.4-a.

302
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

muhabereyi sağlamalıdır… Ben bu gün Çeşme’de, 16/17 Eylül


gecesi Urla’da, 17 Eylül sabahı İzmir - Karşıyaka’dayım.”75
Mustafa Kemal Paşa İzmir’deki son Yunan askerinin çekilişini şu sözler ile
anlatmaktadır:
“…Bölük hâlinde çekilen düşman yoktur. Fakat kaçan düşman
askerleri vardır. Kaçaklar İzmir’e geldikleri zaman oradaki
vapurlar vapurun içerisindekilerin heyecanı ile olacaktır ki
durmaktan vazgeçmişler ve çekilip gitmişlerdir. Bundan dolayı, bu
zavallılar Urla yarımadasına sapmak zorunda kaldılar. Bunun için
de Urla’yı, Çeşme’yi temizlemek üzere bazı bölükleri
görevlendirdik. Çekilen bu perişan fertlerin, denizden Yunan
donanması tarafından korunması üzerine bazı yerlerde durur gibi
oldular, bunlar tekrar parçalanarak, sonunda 16 Eylül’de bu yönde
en son Yunan kaçakları, Yunan askerleri kendilerini ya denize, ya
vapura veya sandala atarak memleketimizden çekilmiş oldular.” 76

Sonuç
Yunan ordularının 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’de başlayan ve Batı
Anadolu’nun işgaline yönelik devam eden süreç, 3 yıl, 3 ay, 24 gün sürmüş
işgalcilerin arzuları gerçekleşmemiş ve bu işgal süreci Türk ordusu ve
milletinin zaferi ile sonuçlanmış ve işgal sonlandırılmıştır.
26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’den başlayan büyük Türk taarruzu ve
ardından 31 Ağustos 1922 tarihinde başlayan takip harekâtı ile
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir!
İleri.” emri ile Yunan birlikleri İzmir’e kadar takip edilmiş ve 9 Eylül 1922
tarihinde İzmir işgalden kurtarılmıştır. İzmir bölgesindeki takip harekâtı
18 Eylül 1922 tarihine kadar devam etmiş ve bölgede yapılan
muharebeler neticesinde işgale son verilmiştir. Afyonkarahisar İzmir
arasında 31 Ağustos’ta Kaplangı Muharebesi, 1 Eylül’de Kapaklar
Muharebesi, 6 Eylül’de Bintepeler Muharebesi, 8 Eylül’de Torbalı
Muharebesi ve 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşu ile 10 Eylül’de Seydiköy
Muharebesi, 11-16 Eylül’de Urla Harekâtı ve Çeşme Muharebeleri
yapılmış ve takip harekâtı son bulmuştur.
Anadolu’nun işgali süreci Türk milletinin yaşadığı ağır dramatik bir
dönemdir. Her türlü zulme ve baskıya karşı direnen bu millet Anadolu’yu

75 ATASE Arşivi, İSH., K.1822, G.22, B.6.


76 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 376.

303
Hüsnü ÖZLÜ

sonsuza kadar vatan yapmasını gösterdiği fedakârlıklarla başarmıştır.


Mustafa Kemal Paşa Mecliste yaptığı konuşmada;
“Arkadaşlar! Üç seneden beridir yolunda çalıştığımız yüce ve kutsal
amaç, milletin genel ve ortak gayret ve çalışmasıyla şükürler olsun
gerçekleşiyor. Bizi istediklerimizden alıkoyacak ortada hiçbir engel
kalmamıştır. Etraflı olarak açıkladığım nedenle düşman ordusu
tamamen yok edilmiştir. Yunan ordusunun en son askerinden bile
Anadolumuz temizlenmiştir. Kahraman askerimizin süngülerinden
canlarını kurtaranlar, dünyada sonsuza dek utanılacak bir hızla
ancak kaçmışlardır. Bu kaçaklar, asker değil, fakat haydutlar,
canilerdir. Demin de bildirdiğim gibi, her geçtikleri yerde
savunmasız bir durumda bulunan kadınlarımızı, çocuklarımızı,
ihtiyarlarımızı kesmişler ve yakmışlar, birçok şehirlerimizi ateşlere
vermişler ve viraneliğe çevirmişlerdir. Bu, zulüm ve vahşetin
etkisini bütün insanlık ve medeniyet dünyası umarım ki,
hissedecektir… Sevgili milletimizin hiçbir zaman zincir altına
girmeyecek olan hürriyet ve istiklâline göz diken, cana kıymak
isteyen Yunan milleti, bugün baştan aşağıya kadar isyan ateşi içinde
matem saatleri yaşıyor ve yarının endişesiyle perişan bir haldedir.
Görüyorsunuz ki, bize yapmak istedikleri bütün kötülükleri Allah
onların başına çevirdi. Allah’ın adaletinin bu kadar açık
görünmesine hep beraber, şükredelim.”77
sözleri ile Yunan işgalini ve yaşananları özetlemektedir.
Tarihi kökleri 1815 Viyana Kongresinde alınan karar olan Şark
Meselesine dayanan Anadolu’nun işgali süreci, Türk milletinin verdiği
mücadele ile sonlandırılmıştır. Anadolu’da yapılan bu mücadele dünya
harp tarihine “Topyekûn Savaş” kavramını sokmuş ve Anadolu’nun her
köşesinde destanlara konu olacak hadiseler yaşanmıştır. Türk milletinin
varlık mücadelesine dönüşen bu savaş Batı Anadolu için İzmir’de
başlamış İzmir’de tamamlanmıştır. Ancak yaşanan bu süreç Anadolu’nun
her köşesinde büyük bir teşkilatlanma ve fedakârlık olarak tarihe
kaydolmuştur. Önce 11 Eylül 1921’de Duatepe’de başlayan taarruz, daha
sonra 26 Ağustos 1922’de Kocatepe’de yeniden alevlenmiş ve
Dumlupınar’dan İzmir’e kadar büyük bir takip ve tedip harekâtına
dönüşmüştür. Batı Anadolu’nun her köşesinde büyük bir yıkım ve enkaz
bırakarak kaçan Yunan ordusu en son hamlesini İzmir’de yapmış ve
ardında özgür ve bağımsız Türk yurdunu bırakmıştır.

77 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 380-381.

304
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

KAYNAKÇA
Arşivler
Millî Savunma Bakanlığı Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi
(Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı-ATASE Arşivi),
İstiklal Harbi Kataloğu.
Telif Eserler
Arı, Kemal. Üçüncü Kılıç İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin. İzmir: Zeus
Kitabevi, 2006.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 2006.
Belen, Fahri. Türk Kurtuluş Savaşı, Ankara: Başbakanlık Basımevi, 1971.
Bıyıklıoğlu, Tevfik. Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı. Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 1962.
Cebesoy, Ali Fuat. Siyasi Hatıralar Büyük Zaferden Lozan’a. İstanbul: Temel
Yayınları, 2002.
Dusmanis, Viktor. Küçük Asya Harbi’nin İç Yüzü, C.1. Atina, 1928.
Erdem, Nilüfer. Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekâtı, İstanbul: Derlem
Yayınları, 2010.
Erikan, Celal. Türk Kurtuluş Savaşı Tarihi, Yay. Haz: Rıdvan Akan. İstanbul:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018.
Güneş, İhsan. “Bursa’nın Yunan Ordusu Tarafından İşgali ve Bunun Doğurduğu
Tepkiler”, İkinci Askerî Tarih Semineri Bildirileri, Ankara, 1985.
Orbay, Rauf. Cehennem Değirmeni-Siyasi Hatıralarım. İstanbul: Emre Yayınları,
1993.
Özlü, Hüsnü. On Yıllık Harpte Askerî Harekât Değerlendirmeleri, (1912-1922).
Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 2021.
Sonyel Salahi R. Mustafa Kemal (Atatürk) ve Kurtuluş Savaşı, Cilt 1. Ankara: Türk
Tarih Kurumu Yayınları, 2008.
Türkgeldi, Ali. Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi. Ankara: Türk Devrim
Tarihi Enstitüsü Yayınları, 1948.
Türkmen, Zekeriya. Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden
Yapılanması, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2001.
Türk İstiklal Harbi, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, Cilt 2, Kısım 6,
1’inci Kitap. Ankara: Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi
Yayınları Serisi No.1, 1967.
Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, Cilt 2, Kısım 6,
3’üncü Kitap. Ankara: Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayını,
1969.
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Cilt 2, Kısım 2. Ankara: Genelkurmay Başkanlığı
Basımevi, 1968.

305
Hüsnü ÖZLÜ

EKLER
EK-1

Uşak Bölgesinde Yunan Birliklerinin Yaptığı Mezalime Ait Rapor (1 Eylül 1922)

306
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

EK-2

Salihli Bölgesinde Yunan Birliklerinin Yaptığı Mezalime Ait Rapor (6 Eylül 1922)

EK-3

Turgutlu ve Ödemiş Bölgesinde Yunan Birliklerinin Yaptığı Mezalime Ait Rapor


(8 Eylül 1922)

307
Hüsnü ÖZLÜ

EK-4

Çeşme Bölgesinde Yunan Birliklerinin Kaçışı (13 Eylül 1922)

308
Büyük Taarruz Sonrası Batı Anadolu ve İzmir Bölgesinde Askerî Harekât…

EK-5

Urla Bölgesinde Yunan Birliklerinin Kaçışı (15 Eylül 1922)

309
Hüsnü ÖZLÜ

310
BÜYÜK TAARRUZ BOYUNCA İNGİLİZCE
VE FRANSIZCA SÜRELİ YAYINLARDA
MUSTAFA KEMAL PAŞA

Mekki ULUDAĞ*

* Arş. Gör. Dr., Dicle Üniversitesi, mekki.uludag@dicle.edu.tr, ORCID: 0000-0001-6557-


7917.
Mekki ULUDAĞ

312
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

Giriş
Yunanlılara karşı başlatılan, Yunanlıların Anadolu’dan tamamen
atılmasını amaçlayan ve Yunanlıların ölü, yaralı ve esir on binlerce kayıp
vererek Anadolu’nun her tarafından tamamen sökülüp çıkarılması ile
sonuçlanan Türk Büyük Taarruzu boyunca Mustafa Kemal Paşa İngiliz ve
Fransız süreli yayınlarında çok sayıda haber ve makaleye konu olmuştur.
Büyük Taarruzun başından sonuna dek planlayıcısı ve Türk birliklerinin
Başkomutanı olarak Mustafa Kemal Paşa’ya böyle bir ilginin gösterilmiş
olması anlaşılır bir durumdur.1 Dönemin en büyük haber ajansları ile
basın organlarına sahip olan İngiliz, Fransız ve Amerikalıların Mustafa
Kemal’i mümkün oldukça çok yakından takip etmiş oldukları
anlaşılmaktadır. Ankara Hükümeti’ne ait bildiriler, Türk askeri
birliklerinin hareketleri ve Mustafa Kemal Paşa tarafından yayınlanmış
bildirilerin sıklıkla müttefik devletleri basın organlarında takip edildiği
ve yayınlandığı görülmektedir. Bilhassa Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı
tüm konuşmalar ile duyurduğu emirler ve kararlar çok yakından takip
edilmiş ve basın organlarında yayınlanmıştır. Büyük Taarruz öncesi
hazırlıklar, Büyük Taarruz boyunca yaşanan gelişmeler ve Büyük Taarruz
harekatının büyük bir başarı ile sonuçlanmasından hemen sonraki
süreçte İngiliz ve Fransız basınında Mustafa Kemal Paşa ile ilgili yer almış
olan haber ile makaleler bu araştırmanın sınırlarını oluşturmaktadır.
Esas olarak 20 Ağustos 1922 – 20 Eylül 1922 tarihleri arasındaki haber
ve yazılar değerlendirme kapsamına alınmıştır. Çalışmanın amacı, Büyük
Taarruz harekâtı boyunca İngiliz ve Fransız basınının Mustafa Kemal
Paşa hakkındaki düşünce ve çıkarımlarının okuyucunun bilgisine
sunulmasıdır. Çalışmanın kaynakları asıl olarak Büyük Taarruz harekâtı
süresince yayınlanmış olan İngilizce ve Fransızca süreli yayınlardır.
Bunun yanı sıra, konu ile ilgili Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda
basınında yer almış olan sınırlı sayıda bazı haberlere yer verilmiş,
dönemle ilgili İngilizce ve Fransızca kaynaklardan yararlanılmıştır.
Millî Mücadele boyunca Türk Kurtuluş Hareketi’ne karşı İngiliz ve Fransız
devletlerinin tutumuna paralel olarak ilgili devletlerin basın organlarında
inişli çıkışlı bir tavır takınıldığı anlaşılmaktadır. İngiliz basın organları,
Türk Kurtuluş Hareketi’nin ilk anından Yunanlıların Anadolu’dan

1 “L’offensive turque” Le Petit Parisien, Paris, Paris, 03 Septembre 1922, 1.

313
Mekki ULUDAĞ

atıldıkları son ana kadar çoğunlukla Türklerle ilgili olumsuz bir tavır
takınmışlardır. Buna paralel olarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili çok
sayıda olumsuz haber ve makalenin yer almış olduğu İngiliz basınında
zaman zaman şaşırtıcı şekilde objektif haberlerin yer aldığı tespit
edilmiştir. Büyük Taarruz harekâtı sonrasındaki süreçte bazı İngiliz basın
organları geleneksel olumsuz tavırlarını değiştirmiş, Mustafa Kemal Paşa
ile ilgili daha gerçekçi ve tarafsız haber ve yazılara yer vermişlerdir.
Fransız basını Türk Kurtuluş Hareketi’nin ilk yıllarında olumsuz bir
tutum içinde olmuş, özellikle Fransız işgal bölgeleri olan Adana,
Gaziantep, Maraş ve Urfa’da Türk birlikleri ile Fransızlar arasında
yaşanan çatışmalar sırasında Türklerle ve Mustafa Kemal Paşa ile ilgili
karalayıcı ve yalan haberlere yer verilmiştir. Bu dönemde Fransız
basınında Mustafa Kemal Paşa aleyhinde propaganda haberleri yer
almıştır. 1921 yılında Türk-Fransız ilişkileri iyileşme sürecine girmiş ve
akabinde antlaşma ile sonuçlanmış, bunun sonucunda Fransızlar
Anadolu’yu boşaltmayı kabul etmişlerdir. Bundan sonra Türk-Fransız
ilişkileri daha iyi bir döneme girmiş, Fransız ekonomik çıkarlarına
Fransız basınında sıklıkla vurgu yapılarak Türklerle ilişkilerde önceliğin
ekonomik çıkar ve fırsatlara verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Fransızlardaki bu değişimi fark eden Mustafa Kemal Paşa, Fransız
ekonomisinin içinde bulunduğu buhranlı durumun farkında olarak,
Fransızlarla yoğun ekonomik ilişkilere girmiştir. Bu ilişkilerden sonra
Fransız basını artık Mustafa Kemal Paşa ile ilgili büyük oranda olumlu
haber ve yazılara yer vermiştir. Fransız basınının Mustafa Kemal Paşa ile
ilgili olumlu tutumu Türk Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar devam
etmiştir.
İngiliz ve Fransız basın organları, Büyük Taarruz boyunca Türk harekât
planı hakkında oldukça övgü dolu haberler yapmış, harekâtın
planlanmasında en büyük pay sahibi olan Başkomutan Mustafa Kemal
Paşa’nın askeri yeteneğine sürekli vurgu yapmışlardır.2 İngiliz basını bile
o sırada Mustafa Kemal Paşa’nın fevkalade taarruz planına övgüler
dizmek durumunda kalmıştır. Her iki ülkenin basın organları, Mustafa
Kemal Paşa’nın artık Türklerin tek lideri olduğunu kabul etmişlerdir.
Büyük Taarruz ’un hemen ardından İngiliz ve Fransız basın organları
Mustafa Kemal Paşa ile ilgili bilgi edinmek için yoğun çaba içerisine
2 En Asie-Mineure, l’occupation turque” Le Temps, Paris, 15 Septembre 1922, 2.

314
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

girmişledir. Bu anlamda bazı basın organları Mustafa Kemal Paşa ile


mülakat yapmak üzere kendi özel muhabirlerini görevlendirmişlerdir.
Muhabirler İzmir ve Ankara’da Mustafa Kemal Paşa ile görüşmeler
yapmış, doğrudan şahit oldukları gözlemlerini ve Mustafa Kemal
Paşa’dan edindikleri bilgileri kendi basın organlarında yayınlamışlardır.
Ayrıca başta Amerikan ve Fransız olmak üzere çok sayıda devlet adamı
Ankara’yı ziyaret ederek Mustafa Kemal Paşa ile görüşmeler yapmıştır.
Ankara’ya gelmiş olan devlet adamları kendi ülkelerine döndüklerinde
ülkelerindeki basın mensuplarına açıklamalarda bulunmuşlar ve bu
açıklamalar çeşitli süreli yayınlarda yer almıştır. Büyük Taarruz harekâtı
sonucunda Yunanlıların Anadolu’yu işgal ve istila faaliyeti sona erdirilip,
tüm Yunanlılar İzmir’den adeta denize dökülerek yurt topraklarının
dışına çıkarıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşa Türk birliklerine Marmara
Bölgesi’ne doğru harekete geçme emri vermiştir.3 Marmara Bölgesi’nde
müttefiklerin oluşturdukları tarafsız bölge sınırlarına dayanan Türk
askerleri, İstanbul’u işgal etmiş olan müttefik devletlerinin ve özellikle
İngiliz işgal güçlerinin büyük korkuya kapılmalarına sebep olmuşlardır.
Bu süre boyunca Mustafa Kemal Paşa sıklıkla işgal kuvvetlerini tehdit
etmiş, bir an önce Trakya ve İstanbul’un, asıl sahiplerine yani Türklere
teslim edilmesini istemiştir.4 Mustafa Kemal Paşa’nın tehditleri İngiliz ve
Fransız basınında sürekli bir şekilde yer almış, Mustafa Kemal Paşa
komutasındaki Türk birliklerinin İstanbul üzerine bir harekâta
girişmelerini engellemek için basın organlarında çeşitli önerilerde
bulunulmuştur.5 Artık Mustafa Kemal Paşa, tüm tarafların tek muhatabı
ve Türk tarafının tek lideridir ve bu vurgu batı basınında sıklıkla yer
almıştır.

Büyük Taarruz Öncesi Batı Medyasında Mustafa Kemal Paşa ile İlgili
Haberler
Büyük Taarruz harekâtı öncesinde Mustafa Kemal Paşa ile ilgili az sayıda
fakat kendisiyle ilgili önemli bilgiler içeren haberler yapılmıştır. Bu
haberlerden birinde Mustafa Kemal Paşa’nın Adana’da yaptığı

3 ‘ Denize dökme’ tabiri haberde geçtiği için kullanılmıştır. Bkz. “Kemal’s Next Move” The
Daily Telegraph, London, September 07, 1922, 11.
4 “L’offensive Turque se développe victorieusement” Le Petit Parisien, Paris, 02
Septembre 1922, 3.
5 “Après la débacle Grecque” La Liberté, Paris, 14 Septembre 1922, 3.

315
Mekki ULUDAĞ

konuşmaya yer verilmiştir. Mustafa Kemal Paşa konuşmasında tüm


hayatını Türkiye’nin kaybettiği topraklarını ve ihtişamını geri kazanmaya
adadığını söylemiş ve Yunanlılar Anadolu’nun tek bir karış toprağını işgal
ettikleri sürece onlarla asla barış masasına oturmayacağını ifade etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa Adana’dan ayrılmadan önce şehirdeki yabancılara
ait tüm faaliyetleri durdurmuş ve tüm kapitülasyonların geçersiz
olduğunu ilan ederek tüm yabancı kurumların çalışmalarına son
vermiştir.6 Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruzdan birkaç gün önce
kendisinin liderliğindeki Ankara Hükümeti’nin amaçlarını dile
getirmiştir. Ona göre Arapların çoğunlukta oldukları bölgeler terk edilmiş
fakat Türklerin çoğunluğu oluşturdukları Anadolu toprakları bir bütün
olarak görülmektedir ve terk edilmeyecektir. Batı Trakya’nın kaderini
serbestçe yapılacak olan halk oylaması belirleyecektir, fakat Doğu Trakya
Türkiye’nin ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye’deki azınlık hakları, yeni
kurulmuş olan devletlerin azınlıklarına tanıdıkları haklar ile eşit
olacaktır. İstanbul ve boğazlar Türkiye’ye iade edilecektir, fakat
boğazlarla ilgili ticari ve ulaşım amacıyla kullanılması hususu
tartışılabilecektir. Ekonomik, politik ve yasal olarak tam bağımsız bir
Türkiye için çalışılmaktadır. Ona göre Türkiye’nin emperyalist amaçları
yoktur, Türkler, Türkleri kendi toprakları üzerinde esir etmek isteyen
istilacılara karşı savaşmaktadırlar. Türk düşmanları eğer istiladan
vazgeçip giderlerse Türkler memnuniyetle silahlarını bırakıp Türkiye’nin
imarı için çalışmaya başlayacaklardır.7 Böylece Mustafa Kemal Paşa, Türk
Kurtuluş Hareketi’nin amaçlarını açık bir şekilde tüm dünyaya ilan
etmiştir.
Yunan devlet adamları Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı kurtuluş
hareketi karşısında büyük bir şaşkınlık ve korkuya kapılarak onu
kötüleme yarışına girmişlerdir. Yunanistan Başbakanı Gunaris, bir
makalesinde Mustafa Kemal Paşa’ya yönelik saldırgan ifadeler
kullanmıştır. Ona göre hiç kimsenin tanımadığı, hiçbir hak ve yetkisi
olmayan Mustafa Kemal Paşa aniden ortaya çıkmış, Sevr Antlaşması’nı
tanımadığını söylemiştir. İstanbul’daki Türk hükümeti ve bütün Türkler
antlaşmaya uymayı vaat ederken sadece Mustafa Kemal Paşa direnmiş ve

6 “Life Consecrated to Regaining Lost Glory” The Union Daily Times, South Carolina,
May 08, 1922, 3.
7 “Aims of the Nationalists” The Bombay Chronicle, August 07, 1922, 11.

316
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

antlaşmanın uygulanmasına engel olmak için bir isyan hareketine


başlayarak bir ordu kurmaya başlamıştır. Gunaris, Kemal Paşa’ya Sevr
Antlaşması’nı zorla kabul ettirme görevini kendilerinin tek başlarına
üstlendiklerini, müttefiklerin bile Kemal Paşa’nın bazı başarılarından
korkarak antlaşmayı gözden geçirmeyi teklif ettiklerini belirtmiştir.
Gunaris, Yunanlıların Kemal Paşa’yı bir daha toparlanamayacağı kadar
büyük bir yenilgiye uğrattıklarını iddia ederek makalesini
sonlandırmıştır.8 Yunan başbakanı sadece birkaç ay sonra yazdıklarının
hayal ürünü şeyler olduğunu Yunanlıların yaşadıkları tarihi hezimet
sonucunda ve kendi koltuğunu kaybederek anlamıştır.
Mustafa Kemal Paşa, Yunanlılara karşı düzenleyeceği Büyük Taarruz
harekâtına hazırlanırken sadece askeri hazırlıklar yapmakla yetinmemiş
aynı zamanda diplomatik alanda girişimlerde bulunmuştur. Komşu
ülkelerle ve müttefiklerle barış antlaşmaları imzalayan Kemal Paşa’nın
antlaşma imzaladığı devletlerden biri Ukrayna olmuştur. İnebolu’da
buluşan Türk-Ukrayna heyetleri, karşılıklı egemenlik hakkını tanıma ve
her iki ülke yönetimlerinin eşdeğer olduğu esasına dayalı olan bir
antlaşma imzalamışlardır.9 Başlangıçta Avrupa devletlerinin Türkiye’yi
parçalama çabalarına karşı bir protesto olarak başlamış olan Türk direniş
hareketi, Mustafa Kemal’in katılmasıyla önce silahlı bir orduya ve iyi
organize olmuş yeni bir yönetime dönüşmüştür. Kemal Paşa
liderliğindeki örgütlenme kısa süre içinde tüm Türkiye’de faaliyete
geçerek kontrolü sağlarken müttefikler bu durum karşısında büyük
şaşkınlık yaşamışlardır. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu başarısını
gören İstanbul’daki Türk devlet adamları ve askeri yetkililer Kemal
Paşa’nın yanında yer almak için Anadolu’ya geçmişlerdir.10 İngilizler
İstanbul’u işgal ederek Türkiye’yi etkisiz hale getireceklerini
düşünmüşlerse de Mustafa Kemal Paşa Ankara’yı kendisi için yeni
merkez olarak seçmiş ve İstanbul’u Türkiye’nin geri kalanıyla irtibatsız
bir hale getirmiştir. Böylece İstanbul, Türkiye’den hiçbir gelir ve yardım
alamadığı gibi şehre doluşmuş olan yüzbinlerce mültecinin sorunlarıyla
da baş etmek zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal Paşa Türklerin
8 Demetrios P. Gounaris, “What Greece Has Won from the Turk” The New York Times
Current History, March 1922, Vol.15, No: 6, 911-914.
9 “Russia” The New York Times Current History, March 1922, Vol.15, No: 6, 1062.
10 M. Zekeria, “Turkish Government at Angora” The New York Times Current History,
April 1922, Vol.16, No: 1, 73.

317
Mekki ULUDAĞ

Washington’u gibi Türkiye’yi Türklere geri vermek için yola çıkmıştır.


Anadolu’nun bir kısmı Yunan işgali altında olsa da İngilizler artık
Yunanlıları destekleyemiyorlar ve yakın zaman önce Türk-Fransız
antlaşması sonucunda Kilikya bölgesinden gelen birliklerin katılmasıyla
Mustafa Kemal Paşa’nın ordusu yüz bin kişilik bir kuvveti aşmıştır. Ayrıca
Kilikya bölgesinden kaçıp giden on binlerce Yunan mülteci, zaten oldukça
ağır bir yükün altına girmiş olan Yunanlıların yükünü daha da
arttırmıştır.11 Mustafa Kemal Paşa’nın kurmuş olduğu yönetim, her
Türk’ün koşulsuz destek verdiği, Türkiye’yi temsil eden ve Sevr
Antlaşması’nı geçersiz kılacak olan yönetimdir. Açıktır ki Mustafa Kemal
Paşa yönetimi altındaki Türkler kanlarının son damlasına kadar Sevr’i
geçersiz kılmak için mücadele edeceklerdir.12
Ankara’yı ziyaret ederek Mustafa Kemal Paşa ve Ankara’daki Türk devlet
adamları ile görüşmeler yapmış olan ilk Amerikalılardan biri The New
York Times Gazetesi muhabiri Claire Price olmuştur.13 Amerika’ya
döndükten sonra izlenimlerini dört makaleden oluşan bir seri halinde
kaleme almış olan Price, Mustafa Kemal Paşa hakkında batı kamuoyuna o
güne kadar en doğru ve birinci ağızdan bilgiler sunmuştur. Price’a göre
dünya savaşından beri doğuda üç büyük adam ortaya çıkmış olup bunlar
Lenin, Gandi ve Kemal Paşa’dır. Ona göre Kemal Paşa Ankara’yı doğunun
büyük ümitlerinin merkezi yaparken batının da merak kaynağı olmasına
sebep olmuştur. Mustafa Kemal tipik bir Türk’tür. Bir Türk, paşa veya
köylü olsun her zaman askerdir. Yüzlerce yıldan beri Türk çocukları
çoğunlukla orduya katılıp memleketin her tarafına ordu emriyle gider
gelirler. Mustafa Kemal için de öyle olmuştur. On iki yaşında
Manastır’daki okula başladığından beri askerdir. Şimdi Gazi ve Mareşal
ünvanlı olup kırk bir yaşındadır. Hala bekardır ve göreceli olarak fakir bir
yaşamı var. Çankaya’da yaşadığı villa kendisine belediye tarafından
verilmiştir. Kemal Paşa, sadece Türk ordusu içinden çıkabilecek hem
subay hem politikacı bir kişiliktir. Kemal’in yaşamı diğer Türk
subaylarınınki gibi geçmiş, İstanbul’dan sürekli bir bahane ile uzak
tutulmuş, sürgünlere gönderilmiştir. 1918’de Osmanlı büyük bir çöküş
11 Henry Woodhouse, “The Anglo-Indian-Turkish Crisis” The New York Times Current
History, May 1922, Vol.16, No: 2, 265.
12 Mehmed Shefik Zia “What the Turks Think of the Greeks” The New York Times Current
History, May 1922, Vol.16, No: 2, 220a.
13 “Mustapha Kemal and His Turks” The New York Times, New York, August 20, 1922, 16.

318
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

yaşamış, Anadolu’dan başka hiçbir yerde toprağı kalmamıştır. Bir süre


sonra Anadolu toprakları da paylaşılmış ve ilk olarak Yunanlılar 15 Mayıs
1919’da İzmir’i işgale başlamışlardır. Tam bu noktada devreye girmiş
olan Mustafa Kemal’in ilk tepkisi, eski hale geri dönmek, savaş
öncesindeki Türkiye topraklarının bölünmesini engellemek olmuştur.
Kemal Paşa’nın ilk yaptığı şey, tümünü birbirinin benzeri bulduğu ve
yetersiz olduğunu düşündüğü Osmanlı Hükümeti, İttihat Terakki ve
Enver Paşa ile yollarını ayırmak olmuştur. Mustafa Kemal için artık her
şey oldukça açıktı, Anadolu’nun bile Türk yurdu olması, ancak Türkün
bizzat kendi mücadelesi ile mümkün olabilecekti. Beklediği fırsat kısa bir
süre içerisinde ayağına geldi ve Osmanlı Hükümeti tarafından Anadolu’ya
gönderildi. Damat Ferit bunun büyük bir hata olduğunu hemen anladı ve
Mustafa Kemal’i Anadolu’nun genel durumunu görüşmek bahanesiyle
İstanbul’a ‘davet’ etti. Fakat Kemal Paşa net bir cevap vererek İstanbul’a
gelmeyeceğini söyledi. Osmanlı tarihinin en karanlık zamanlarında bile
Osmanlı hanedanına karşı kendi subaylarından bu denli bir başkaldırıda
bulunulmamıştı ve Kemal Paşa’nın bu tavrı Türkler arasında keskin bir
bölünmeye yol açtı. Artık İstanbul Hükümeti vardı ve Mustafa Kemal
vardı. Karşılıklı bir cadı avı başladı. Damat Ferit’in atadığı devlet
görevlileri Mustafa Kemal taraftarlarını yakalayıp İstanbul’a gönderirken
Mustafa Kemal ve onu destekleyenler de aynı şekilde karşılık vererek
İstanbul hükümetini destekleyenleri tutuklamaya başladılar. Rüzgârın
tamamen Mustafa Kemal’den yana esmesine sebep olacak olaylar zinciri
başlamıştı. Yunanlılar İzmir’i işgal ettikleri daha ilk günde üç yüzden fazla
Türkü korkunç şekilde öldürmüş, yüzlercesini de yaralamışlardır. Bu
mezalimler tüm Türklerin yüreğinde derin yaraların açılmasına sebep
oldu. İstanbul’daki Osmanlı Hükümeti çaresizce olan bitenleri
seyrederken Mustafa Kemal ve arkadaşları Yunan zulmünü şiddetli bir
şekilde kınıyor ve intikam yeminleri ediyorlardı. Türkler için kurtuluşun
adresi belliydi, Mustafa Kemal liderliğindeki milliyetçiler Erzurum ve
Sivas’taki toplantılarının ardından her taraf ile rahat bir iletişim
noktasında bulunan Ankara’ya yerleştiler ve Anadolu’nun büyük bir
kısmında hakimiyet kurmayı başardılar. Anadolu köylüsü uysal ve verilen
emirleri yerine getiren bir yapıda olduğu halde Damat Ferit’in halifelik
ordusunda Yunanlılar ve Ermenilerin görevlendirildiğine dair şayialar
kısa sürede Anadolu’nun her tarafına yayıldı ve Anadolu köylüsü halifelik
ordusu hakkında büyük şüphelere kapılmaya başladı. Sevr Antlaşması ile

319
Mekki ULUDAĞ

birlikte İstanbul’un azıcık kalmış olan güveni tamamen sona erdi ve tüm
Türkler için tek adres artık Ankara’ydı. Price Ankara’dan ayrılmadan
önce Mustafa Kemal’i meclisteki odasında ziyaret edip görüşmüştür. Ona
göre Kemal Paşa sert suratlı, ciddi görünümlü ve parlak zekaya sahip
birisiydi.14
Türk Büyük Taarruz Harekâtı öncesinde Mustafa Kemal Paşa ile görüşüp
izlenimlerini batı basınına aktaran bir başka isim İngiliz General
Townshend olmuştur. Townshend’e göre Mustafa Kemal Paşa barış
yapmaya hazırdır ve savaştan ziyade kesinlikle barış taraftarı bir
kişidir.15 İngiliz generale göre Mustafa Kemal liderliğindeki Türkiye
oldukça iyi yönetiliyor, vergiler düzgün bir şekilde toplanıyor, sivil idare
iyi bir yönetim sergiliyor, gıda ve yiyecek ürünleri dünyanın her yerinde
olduğundan daha bolca ve ucuza bulunabiliyor. Bütün bu gelişmeler
Mustafa Kemal’in iş başına geldiği iki sene içinde olmuştur. Türk
ordusunun durumu muhteşem görünüyor, askerler iyi besleniyorlar, iyi
giysiler içindeler ve moralleri çok iyidir. Türk subayları on bir yıldır
cephelerde savaşıyorlar ve bu tecrübe ile Avrupa’nın en iyi
subaylarıdırlar. Mustafa Kemal liderliğinde Türkler tamamen bir ve
bütün olmuş durumdadırlar. Bağımsızlık ve özgürlük için mücadele
ediyorlar ve bunun dışında bir seçeneğe tamamen karşı duruyorlar. Esir
olmaktansa yok olmayı tercih ettiklerini söylüyorlar. Mustafa Kemal Paşa,
Townshend’e her durumda onurlu bir barıştan yana olduğunu açık bir
şekilde ifade etmiştir. Townshend, Kemal Paşa’ya barış için girişimde
bulunmasını önermiş ve Ankara’dan ayrılmıştır.16 Mustafa Kemal Paşa,
İngiliz generalin tavsiyesini dikkate alarak İngiliz başbakanı Lloyd
George’a özel bir mektup yazıp özel kurye ile göndermiştir.17 Batı basını
Kemal Paşa’nın isyanının sebeplerini anlamaya çalışmıştır. Bu
makalelerden birine göre Mustafa Kemal Paşa, esas olarak müttefiklerin
dayattıkları antlaşmaları haksız ve ağır bulduğu için yeni bir yönetim
kurmuş ve yeni bir ordu oluşturarak işgallere karşı direnmeye

14 Clair Price, “Kemal Pasha – Creator of a New Turkey” The New York Times Current
History, July 1922, Vol.16, No: 4, 584-594.
15 Turkish War Dangers, Kut Hero’s Warning” The North Star, Durham, England, August

22, 1922, 1.
16 “Townshend to Tell Everything” Evening Standard, London, August 23, 1922, 9.
17 “ Change of Front by Turkish Nationalists, Now Seek to Reach an Agreement with Great

Britain” The Times Leader, Pennsylvania, August 25, 1922, 5.

320
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

başlamıştır. Kısa bir süre içinde müttefikler, Yunanlılara nazaran Mustafa


Kemal ile ilişkilerinde daha iyi bir noktaya ulaşmışlardır. Yazara göre
Avrupa devletlerinin Anadolu’ya bakışı genellikle utanç verici ve yüz
kızartıcı olmuşsa da hiçbir dönemde bu denli rezilce olmamıştır.18
Amerikalı Clair Price yazı serisinin ikincisinde Mustafa Kemal Paşa ve
yeni Türk başkenti Ankara ile ilgili bilgiler vermiştir. Price’a göre Ankara
çamur içinde, müezzinlerin ve makineli tüfeklerin şehridir. Mustafa
Kemal Paşa, Anadolu’nun başına örülmek istenen tezgâhları fark eden ilk
kişi olmuş ve Anadolu’yu hiç vakit kaybetmeden direniş için örgütlemeye
başlamıştır. Kemal Paşa direniş hareketine başladığından beri önemli
kazanımlar elde etmiştir. Öncelikle Kafkasya’dan Eskişehir-
Afyonkarahisar hattına kadar tüm Anadolu’yu ele geçirmiştir. Mustafa
Kemal Paşa Anadolu’daki Türk ulusal hareketi aleyhindeki kişileri tespit
ederek kurmuş olduğu İstiklal Mahkemeleri vasıtasıyla onları etkisiz hale
getirmiştir. Fakat İstanbul’daki Sadrazam Damat Ferit de boş durmamış,
Kemal Paşa’ya zorluk çıkarabilecek her türlü yönteme başvurmakta
tereddüt etmemiştir. Anadolu’nun her yerinde Kemal Paşa’ya karşı
ayaklanma başlatmak isteyen sadrazam bu konuda başarılı olamamış,
sadece kendisine bağlı bazı kimselerin bulunduğu Konya’da Delibaş
Ayaklanması’nın çıkmasına sebep olabilmiştir. Kemal Paşa’ya bağlı
birlikler Refet Paşa komutasında üç gün içinde şehirde tekrar düzeni
sağlayarak Konya’nın kontrolünü ele geçirmişlerdir. Böylece Mustafa
Kemal Paşa bir kez daha Anadolu’da düzen ve istikrarı sağlayabilecek
kapasiteye sahip olduğunu göstermiştir. İkinci olarak Mustafa Kemal
Paşa tüm Anadolu’nun birliği üzerinde ısrarla durarak çevresindeki
herkesi Türkiye’nin bölünmezliği fikrine inandırmayı başarmıştır. Kemal
Paşa Anadolu’da sert sayılabilecek bir rejim inşa etmiş ve Anadolu’nun
tüm imkanlarını savaşa seferber etmek için çalışmaya başlamıştır. İlk
yola çıktığında Kemal Paşa’nın elinde yeterince adam, para, silah ve
mühimmat yoktu. Şimdi tüm bunları edinmek için insanüstü bir çaba
sergiliyor. Bu süreçte çok ihtiyaç duyduğu en iyi adamlarından bazıları
İngilizler tarafından Malta’ya sürgün edildiler. Öte yandan İstanbul’dan
çok sayıda tecrübeli ve yetenekli subay ve devlet adamı Ankara’ya akın
ettiler. Buna rağmen halen İstanbul’un bolluğunu Anadolu’nun kıtlığına
tercih edip İstanbul’da kalmayı tercih eden binlerce devlet adamı ve
18 “Giving Greece the Worst of It” The Evening News, Pennsylvania, August 22, 1922, 8.

321
Mekki ULUDAĞ

subay var. Kemal Paşa, parasal ihtiyaçlarını gidermek zorundaydı ve


bunun için öncelikle Kapitülasyonlara giden ödenekleri kesti, ardından
vergi oranlarını arttırdı, halen parasal olarak bütçeyi düzelttiği
söylenemez. Milletvekillerine ödeme yapılıyor fakat subaylara hemen
hiçbir ödemede bulunulmuyor. Türklerin elinde bir miktar altın rezervi
olduğu ve o altınları kredi bulmak amacıyla kullanacakları iddia ediliyor.
Anadolu köylüsü on yıllardan beri ağır savaş vergileri altında ezilse de
halen batı ülkelerindeki yaşam koşullarından çok daha iyi koşullarda
hayatlarını sürdürüyorlar. Mustafa Kemal Paşa için silah ve mühimmat
sorunu olduğu söylenemez. Yunanlıların İzmir’i işgaline kadar Türkler
samimi bir şekilde Mondros Mütarekesi’nin şartlarına uygun davranarak
tüm silah ve mühimmatlarını müttefiklere teslim ederken, İzmir’in
işgalinden itibaren müttefiklere tek bir kağnı yüklü silah ve mühimmat
bile artık teslim edilmedi. Ondan sonra Anadolu’nun her tarafından
Mustafa Kemal Paşa’ya silah yağmaya başladı. Bir yandan Karadeniz
üzerinden Rus silah ve mühimmatları gelirken öte taraftan İtalyan
silahları Antalya üzerinden gelmeye devam etti. Müttefiklere ait
boğazların etrafındaki silah depolarına bazen müttefik subaylarının göz
yummasıyla bazen de onlara rağmen Mustafa Kemal Paşa’nın adamları
tarafından baskınlar yapılarak ele geçirilen silahlar da Kemal Paşa’ya
ulaştırılıyor. Fransızlardan silah ve mühimmat gelmeye devam ederken
Türk askerlerini Amerikan üniformaları içinde görmek de pek şaşırtıcı
olmuyor. Aralık ayında İnebolu’da gerçekleşen Türk-İngiliz toplantısı
sonucunda büyük miktarda İngiliz silah ve mühimmatı Türklere satıldı.
Bununla birlikte Kemal Paşa’nın ordusunun asıl gücü, klasik bir Anadolu
Türk’ü olan ve sabahlara kadar aralıksız olarak çalışan Türk
Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’nın becerikliliğinden kaynaklanıyor.
Farklı tür ve ebatlarda olan silah ve mühimmatın ayarlanması ve
kullanışlı hale getirilmesi konusunda Fevzi Paşa’nın çabalarına denk bir
modern askeri organizasyon başarısı bulmak neredeyse imkansızdır. Yok
olmak üzere olan bir ordunun tüm teçhizatlarıyla birlikte büyük oranda
Fevzi Paşa tarafından işleyen bir makine haline getirilmesi Kemal Paşa
için en büyük mucizelerden biridir. Kemal Paşa, Anadolu’yu batının
yatırımlarına açık tutmak suretiyle başka bir ekonomik gelir kaynağı elde
etmiş oldu. Fransız, Amerikan ve İtalyan yatırımcılar Anadolu’da yatırım
fikriyle yakından ilgileniyorlar. Ticari ilişkiler beraberinde politik
ilişkilerin yumuşaması gibi önemli bir avantaj getirdi. Malta

322
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

sürgünlerinin serbest bırakılması sonucunda Ankara’ya gelerek Kemal


Paşa’nın emrinde çalışmaya hazır olduklarını bildirmeleri Mustafa Kemal
için bir başka avantaj oldu. Bu sürgünlerden bazıları, henüz İnebolu’da
İngilizler tarafından serbest bırakılmadan önce Ankara tarafından çeşitli
görevlere atanmışlardı bile. Malta sürgünlerinin en önemli figürlerine
Rauf Bey ve Fethi Bey örnek olarak gösterilebilirler.19

Büyük Taarruz Sırasında İngilizce ve Fransızca Süreli Yayınlarda


Mustafa Kemal Paşa
Mustafa Kemal Paşa, büyük bir gizlilik içerisinde sürdürdüğü Büyük
Taarruz hazırlıklarını tamamlayarak 26 Ağustos 1922 tarihinde
Yunanlılara karşı tüm cephelerde büyük bir saldırı emri vermiş ve kısa
bir süre içerisinde Yunan ordusuna Yunan tarihinin en büyük
hezimetlerinden birisini yaşatmıştır. Böyle bir saldırıyı hiç ummayan batı
basını Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın bu Büyük Taarruzunun
sebeplerini anlamaya çalışmıştır. Bu çaba içerisindeki bir makaleye göre
Mustafa Kemal Paşa üç nedenden dolayı Yunanlılara saldırmıştır;
Yunanlıların Batı Anadolu’da otonom bir devlet kuracaklarını ilan
etmeleri, İngiliz Başbakanı Lloyd George’un Yunanlıların Anadolu’yu
istila etme yönündeki iştahlarını kabartması ve Ankara Hükümeti
temsilcisi Fethi Bey’in, tüm çabalarına rağmen Londra’da Lloyd George
veya Lord Curzon tarafından kabul edilmemiş olmasıdır.20 Bir başka
iddiaya göre Yunanlıların İstanbul’u işgal edeceklerine dair tehditleri
Mustafa Kemal Paşa’yı hiddetlendirmiş ve Yunanlılara karşı
düzenleyeceği taarruz harekâtını başlatmasına sebep olmuştur.21
Mustafa Kemal Paşa hakkında Amerikalı Tuğamiral Colby M. Chester’in
yazdıklarından önemli bilgiler edinmek mümkündür. Chester, kendi adını
taşıyan Chester projesi ile ilgili uzun yıllar Türkiye’de çalışma yapmış,
İstanbul’dan Amerika’ya döndükten sonra Türkiye ile ilgili düşüncelerini
kaleme almıştır. Chester’e göre Türkiye’de Hristiyanlara karşı bir önyargı
yok ve eskiden meydana gelmiş olan karşılıklı birbirlerini öldürme
olayları batılı yazar ve konuşmacılar tarafından bilinçli olarak

19 Clair Price, “The Angora Government” The New York Times Current History, August
1922, Vol.16, no: 5, 791-800.
20 “Venice Conference” The Daily Telegraph, London, September 04, 1922, 9.
21 “L’offemsive Turque” Journal de Geneve, 7 Septembre 1922, 2.

323
Mekki ULUDAĞ

abartılmıştır. Batılıların hayalindeki Harem yok ve çok az sayıda Türk


erkeğinin birden fazla hanımı var. Türkiye’deki dürüstlük dünyanın çoğu
yerinden daha fazladır. Türkler hakkındaki yalan yanlış haberlerin temel
sebebi farklı bir inanca sahip olmalarından kaynaklanıyor. Türkler için
aile kutsal bir olgudur ve Türk erkekleri aile hayatına sadık
davranıyorlar. Öyle ki genç veya yaşlı olsun, Türkler için gece hayatı diye
bir durum yoktur. Mustafa Kemal Paşa Anadolu’da nispi oranda düzeni
sağlar sağlamaz Tuğamiral Colby’yi Chester Projesini devam ettirmesi
için Ankara’ya davet etmiştir. Ailesi ile birlikte Ankara’ya varan Chester,
dünyanın en huzurlu kentlerinden birine gittiğini söylemiştir. Ardından
Amerika’ya dönmüş olan tuğamiral, Türkiye hakkında olumlu bilgiler
vererek Türkiye’de Amerikalılar için büyük miktarda yatırım fırsatları
olduğunu belirtmiştir. Ona göre Türkler Amerikan’ın satmak istediği her
şeyi satın almaya hazırdırlar ve iş ilişkisine girilebilecek en iyi insanlar
onlardır. Türk verdikleri sözden asla çıkmazlar. Ödemelerini söz
verdikleri günde yaptıkları gibi eğer size bir şey satacaklarsa onu da size
söz verdikleri kalitede üretirler. Her ne kadar Bolşevikler Mustafa Kemal
Paşa’yı elde ettiklerini iddia etseler de durum öyle değildir. Kemal Paşa
eski rejimleri ve Bolşevizm’i Anadolu’dan uzak tutmak için elinden geleni
yapmaktadır. Kemal Paşa İstanbul’daki Türk Hükümeti ile iyi ilişkiler
içinde olmak için yoğun çaba sarf ediyor. Mustafa Kemal Paşa, Türklerin
George Washington’udur, Kemal Paşa büyük bir adamdır. Türkiye’deki
savaşın asıl sebebi, Türklerin Avrupa siyaseti veya ekonomisinin
Türkiye’ye egemen olmasını istemeyip buna direnmeleridir. Türkiye ve
Kemal Paşa, Amerika’ya büyük bir hoşgörü ile bakıyorlar ve Amerika’nın
Türkiye’de yatırım yapmasını istiyorlar. Onlara göre Amerika, dünyadaki
en büyük devletlerden biri olduğu halde hiçbir zaman Türkler üzerinde
hegemonya kurmak istemediği için Amerika ile iş birliği yapılabilir.22
Mustafa Kemal Paşa her fırsatta Yunanlıların mutlaka Anadolu’yu
tamamen boşaltmaları gerektiğini ifade etmiş ve bu ifadeleri basın
organlarında yer almıştır. Current History dergisindeki bir habere göre
müttefikler, Türkler ile Yunanlılar arasında Nisan 1922’de ateşkes
önerisinde bulunmuşlar fakat Mustafa Kemal Paşa bu öneriyi kesin olarak
reddetmiş ve Türklerin Yunanlılarla antlaşmasının tek yolunun

22 Rear Admiral Colby M. Chester, “Turkey Reinterpreted” The New York Times Current
History, September 1922, Vol.16, No: 6, 939-947.

324
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

Yunanlıların Anadolu’yu tamamen boşaltmaları olduğunu dile


getirmiştir.23 Londra kaynaklı bir başka habere göre Mustafa Kemal’in
dehası ve müttefik devlet adamlarının gafletinden dolayı kısa bir süre
önce çok zor durumda olan ve topraklarının büyük kısmını kaybetme
tehlikesi yaşayan Türkler, şimdi İstanbul ve Trakya’nın kendilerine iadesi
için kapıya dayanmış durumdadırlar.24 Bir başka habere göre Türk lider
Mustafa Kemal Paşa hem savaşta hem diplomaside kendisini
ispatlamıştır. Kemal Paşa, politik yeteneğinin askeri dehasından bile daha
iyi olduğunu yabancı devletlerle kurmuş olduğu olumlu ilişkilerle ortaya
koymuştur.25 Kemal Paşa oldukça zeki bir şekilde muhtemel hatalara
düşmekten kaçınarak başlatmış olduğu milliyetçi hareketi her zaman
halkın hareketi olarak tutmaya çabalamış ve her konuda sorumluluğu
arkadaşları ile birlikte Ankara’da kurduğu ve başkanı olduğu meclisle
paylaşmıştır. Osmanlı’da yaygın olarak kullanılan efendi, bey gibi
lakaplara tenezzül etmeyen Kemal Paşa, birçok meslektaşı ile aynı unvanı
tercih ederek ‘Paşa’ olarak kalmayı seçmiş ve bu mütevazi tutumundan
dolayı halk nezdinde beğeni sahibi olmuştur.26
Büyük Taarruz Harekâtı devam ettiği sırada batının anlamak istediği bir
başka husus Mustafa Kemal Paşa’nın sahip olduğu silah ve mühimmatlar
ile savaş malzemelerinin kaynakları olmuştur. Bu haberlerden birine
göre Kemal Paşa, Rus silah ve mühimmatları ve Almanya ile Avusturya
subaylarının yardımıyla Yunanlıları yenmiştir. Ayrıca Kemal Paşa,
Fransızların Kilikya’dan çekilirken ‘unuttukları’ devasa silah ve
mühimmat depolarındaki malzemeleri de ele geçirmiştir.27 Bir başka
makaleye göre Kemal Paşa, 1919’daki silahlardan daha iyilerine sahiptir
ve bu silahları Rusya, Fransa, İtalya ve hatta İngiltere’den temin etmiş
olabilir. Bunun için bu ülkeler suçlanamaz, alışveriş karşılıklı yapılan bir
şeydir. Burada Kemal Paşa’nın diplomatik başarısı ön plana çıkıyor, bu
kadar karmaşık ilişkilere girebilmesi ve bu ilişkileri kendi yararına

23 Adamantios Th. Polyzoides, “Greece and the Near East” The New York Times Current
History, September 1922, Vol.16, No :6, 1051.
24 “Shall the Turk Re-enter Europe” The Independent, London, September 30, 1922,
Vol.109, No: 3826, 149-150.
25 “London Letter” Daily Mail, England, September 12, 1922, 4.
26 Laurence Shaw Moore, “Kemal is Modest, Turkish Leader Does Not Claim Honors That
Might Be His” The Los Angeles Times, Los Angeles, California, August 27, 1922, 20.
27 “The Turk Again at Europe’s Gates” The Literary Digest, September 23, 1922, Vol.74,
No: 13, 12.

325
Mekki ULUDAĞ

kullanmış olması şüphesiz ki takdir edilecek bir durumdur. Yunan


hikayelerini fazla dinlemeye gerek yoktur, elbette kendi
beceriksizliklerini gizlemek için uğradıkları büyük yenilgiyi
düşmanlarının sahip oldukları silahların kalitesine bağlayacaklardır.28
Yunanlılar müttefik devletlerin Kemal Paşa’ya silah ve mühimmat
sattıklarına kesin olarak kanaat getirdikleri için bu anlamda fena bir
moral bozukluğu içindedirler.29 Müttefiklerin Kemal Paşa’ya silah ve
mühimmat satmasının en önemli sebebi, karşılarında sorumluluk
üstlenen ve sözüne sadık bir hükümet ve bir liderin olmasıydı. Aynı
sebepten, yani hükümet ve lider yokluğundan dolayı aynı silahlar
Atina’ya satılmadı.30 İngiliz basınında Türk zaferinden dolayı Fransızları
suçlayıcı haberler yer almıştır. Bu haberlerden birine göre Fransız
hükümeti doğrudan Kemal Paşa’ya silah ve mühimmat yardımı veya
satışı yapmamış olsa bile Fransız şirketlerinin Kemal Paşa ile ticari
ilişkiler içinde oldukları muhakkaktır ve bu ilişkiden doğrudan sorumlu
olan yine Fransız hükümetidir. Çünkü Fransız hükümeti, Fransız özel
şirketlerini herkesle ticari ilişkiler kurma yönünde serbest bıraktı ve bu
izinle özel şirketler Ankara’ya silah veya mühimmat sattılar. Dahası,
Fransız hükümeti, Fransız silah şirketlerine ait gemilerin Yunanlılar
tarafından aranmasına izin vermeyerek dolaylı yoldan bu gemiler
vasıtasıyla Kemalistlere silah ve mühimmat taşınmasına yardım etmiştir.
Üstelik Fransa Kilikya bölgesinden çekilirken oradaki silah ve savaş
malzemelerinin tamamının yanı sıra on veya on iki adet savaş uçağını da
bölgede güvenliği sağlamakta olan jandarmaya bıraktığını ilan ettiyse de
aslında onlar Kemalistlere bırakıldı.31
Mustafa Kemal Paşa ile görüşen ve Türk birliklerini görmüş olan İngiliz
gazeteci John Clayton’a göre Mustafa Kemal Paşa’nın kazanmış olduğu
büyük zafer ve Yunanlıların uğradıkları büyük hezimet aslında
mükemmel planlanmış bir askeri stratejiye dayanmaktadır. Clayton’a
göre bu strateji Kemal Paşa’yı döneminin en büyük generallerinden biri
konumuna yükseltmiştir. İstanbul’daki müttefikler ile Yunanistan’daki

28 Colonel Repington, “Greeks and Turks” The Daily Telegraph, London, September 07,
1922, 11.
29 “Troops Demoralized” The Daily Telegraph, London, September 09, 1922, 9.
30 “Near East Crisis, International Aspects” The Daily Telegraph, London, September 06,
1922, 9.
31 “France and the Kemalists” The Daily Telegraph, London, September 01, 1922, 9.

326
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

hükümetin gizlemeye çalıştıkları Yunan hezimeti ise dönemin en korkunç


yenilgilerinden biri olmuştur. Helen ordusundan geriye savaşabilecek
hiçbir şey kalmamıştır. Yazara göre Kemal Paşa’ya zaferi getiren strateji
incelendiğinde en önemli faktörün her iki tarafın liderliği ile ilgili olduğu
görülmektedir. Kemal Paşa’nın büyüleyici derecedeki iyi liderliğinin
karşısına Yunanlıların berbat ve korkak liderliği çıkınca bu sonuç
kaçınılmaz olmuştur. Kemal Paşa taarruz niyetini o kadar başarılı bir
şekilde gizlemiştir ki saldırıdan üç gün önce bile Yunan generaller Kemal
Paşa’nın saldırmayacağından çok emin olarak davranmışlardır. On
binlerce kişilik ordusunu süvari birlikleri ile birlikte uzunca bir süre
büyük ustalıkla Yunan mevzilerinin yakınlarına kadar ve Yunan
uçaklarının sürekli gözetleme uçuşlarına yakalanmadan getirmeyi
başaran Kemal Paşa, Büyük Taarruz emrini vermeden önce Yunanlıları
iyice sersemletmiştir. Asıl hedef noktasının dışındaki bazı Yunan
birliklerine saldırılar düzenleyen Kemal Paşa, böylece Yunanlıların bir
noktada toplanmalarına engel olmuştur. 26 Ağustos sabahı Kemal Paşa
komutasında başlayan Türk Büyük Taarruzu Yunanlıları çok kısa sürede
büyük bir bozguna uğratmıştır. Kemal Paşa muhteşem stratejisinin
meyvelerini toplamaktadır. Yunanlılar on binlerce askerini kaybettiler,
tüm cephe boyunca bütün Yunan ağır silahları ve bütün tekerlekli araçları
Kemal Paşa’nın eline geçti, koskoca Yunan ordusunun tamamı birkaç gün
içinde bir mülteci yığınına dönüştü.32 26 Ağustos 1922 tarihinde Mustafa
Kemal’in orduları Yunanlılara karşı saldırıya geçtikten sadece birkaç gün
sonra Yunan orduları büyük bir hezimet yaşamışlardır. Hemen ardından
Yunan hükümet yetkilileri Londra, Paris ve Roma’ya temsilciler
göndererek Türklerle ateşkes sağlanması ve Mustafa Kemal’in
durdurulması için yalvarmaya başlamışlardır.33
Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz devam ederken bazı açıklamalar
yapmıştır. Bu açıklamalardan birinde Kemal Paşa, İstanbul, Trakya ve
Edirne’yi kesin olarak istediklerini, kapitülasyonların hiçbir türünü asla
kabul etmeyeceklerini ilan etmiştir.34 Kemal Paşa, müttefiklerin

32 John Clayton, “Turkish Generalship” The Daily Telegraph, London, September 12,
1922, 11.
33 “Les conséquences de la défaite grecque” Gazette de Lausanne, Vendresi 8 Septembre
1922, No: 248, 1.
34 “War or Constantinople, Kemal Declares Britain Must Give Way” Liverpool Echo,
Liverpool, September 15, 1922, 12.

327
Mekki ULUDAĞ

İstanbul’u vermemeleri halinde İstanbul için savaşacaklarını söylemiş ve


böylece müttefiklere açıkça meydan okumuştur. Mustafa Kemal Paşa,
kendisi ile görüşme talebinde bulunan İngiliz Amiralinin görüşme
talebini, Yunanlılar henüz Anadolu’dan tamamen atılmadıkları
gerekçesiyle kabul etmemiştir.35 Mustafa Kemal Paşa, açıklamasının
devamında Edirne ile ilgili bilgiler vermiştir. Ona göre Edirne şehri
Osmanlı Devleti’nin başkentlerinden biri olup Türkler için büyük öneme
sahiptir. Üstelik Edirne nüfusunun çoğunluğunu Türkler teşkil
etmektedirler. Bu nedenle Türklerin Edirne’den vazgeçmeleri
düşünülemez.36 Bir başka açıklamasında Misak-ı Milli belgesinde
belirlenen esaslara ulaşmadan, İstanbul ve Trakya’yı almadan barış
masasına oturmayacaklarını ilan eden Mustafa Kemal Paşa aslında
İngilizler ile savaşmak niyetinde olmamıştır. İngiliz Daily Mail
gazetesindeki bir makaleye göre Türkiye son nefesini vermek üzere iken
ortaya çıkan bu olağanüstü adam, artık tüm kartların kendi elinde
olduğuna ve oyunu istediği gibi yönlendirebileceğine ikna olmuş
görünüyor. Habere göre Kemal Paşa tüm Avrupa’yı küçümser davranışlar
sergilemektedir ve İngiltere’ye meydan okumak onun için sorun değil,
bunun altından kalkabileceğine inanıyor. Muhtemelen İngilizlerin böyle
bir savaşa kalkışamayacaklarını düşünüyordur. Yazara göre Kemal Paşa
bu düşüncesinde haklıdır, 1922 yılındaki Britanya, Türklerle savaşmak
niyetinde değildir ve İngiltere’nin böyle bir savaşı kaldıracak askeri ve
ekonomik gücü yoktur.37
Mustafa Kemal Paşa yapmış olduğu bir başka açıklamasında bir kez daha
savaş istemediğini ifade etmiştir. İngiliz gazeteci John Clayton’un
duyurduğu bu açıklamaya göre Kemal Paşa İngilizlerle savaşmak
niyetinde değildir, fakat İngilizler İstanbul’u Türklere geri vermelidirler,
çünkü İstanbul Türkiye’nin başkentidir ve Türkler onu barışçıl yollarla
almak istiyorlar. Eğer İngilizler İstanbul’u barışçıl bir şekilde geri
vermezlerse Mustafa Kemal Paşa ve ordusu İstanbul için İngilizlere karşı
savaşacaklardır. Clayton, makalesinin devamında Mustafa Kemal Paşa
hakkında bazı bilgiler vermektedir. Ona göre Kemal Paşa yaşını

35 “Mustapha Kemal’s Terms, Turks Say Them Must Have Constantinople” Daily Mail,
September 15, 1922, 10.
36 “La demande grecque d’armistice” Le Temps, Paris, 10 Septembre 1922, 2.
37 “The South East Wind” Daily Mail, England, September 15, 1922, 4.

328
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

göstermiyor, otuz da olabilir, kırk da olabilir ve sarı saçlı, mavi gözlü, orta
boylu, sert ve korkutucu bir yapıya sahiptir. Sosyal olarak çok nazik,
kişisel olarak oldukça kibar biri olan Kemal Paşa’nın büyük bir askeri
liderin sert olması beklenen yapısına sahip değildir. Palavracı ve abartıyı
seven bir general değildir, sade tat ve alışkanlıkların adamıdır. John
Clayton Mustafa Kemal Paşa ile görüştüğü zaman Kemal Paşa kendisine
yakın zaman önce Yunanlılara karşı kazanmış olduğu başarılarından
bahsetmiş, sıradaki hedeflerini dile getirmiş ve müttefiklerle barış
konferansında hemen bir araya gelmek istediğini söylemiştir. Kemal
Paşa, kendi isteklerinin, savaştan önce, savaş boyunca ve savaşı
kazandıktan sonra hiç değişmediğini, asıl isteklerinin Misak-ı Millî
belgesinde açıkça yazıldığını ve kendilerinin halen o belgeye bağlı
olduklarını söylemiştir. Müttefiklerle görüşmek isteyip istemediği
yönündeki soruya, kendilerinin her zaman görüşmeye hazır olduklarını,
görüşmelerin aksamasının veya yapılmamasının asıl sorumlusunun
müttefik devletler olduğunu ileri sürmüş olan Kemal Paşa, Türklerin
çoğunlukta oldukları İstanbul, Edirne ve Trakya dahil tüm bölgeleri kesin
olarak istediklerini, mutlaka tam bağımsız bir Türkiye arzu ettiklerini ve
kapitülasyonların kendileri için kesin olarak sona erdiğini açık bir şekilde
bir kez daha ifade etmiştir. Kemal Paşa konuşmasının devamında yağma,
talan ve öldürme olayları ile ilgili olarak her şeyin göz önünde olduğunu,
bu tür olaylara kesinlikle müsaade etmediklerini ve suçluları en ağır
şekilde cezalandırdıklarını söylemiştir. Kemal Paşa’nın doğru söyleyip
söylemediğini anlamak için İzmir sokaklarına çıkmış olan Clayton,
Paşa’nın söylediklerinin doğru olduğunu görmüştür. John Clayton’a göre
Türklerin katliam yaptıkları yönündeki iddialar kesinlikle yalandır,
kısmen yağma ve talan olmuştur fakat onlar da abartıldığı ölçüde değildir.
Türklerin hâkim oldukları bölgelerde düzen tam olarak sağlanmıştır.38

Büyük Taarruzdan Sonra İngiliz ve Fransız Basınında Mustafa


Kemal Paşa
Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruzdan sonra batı basınında çok daha
fazla yer kaplamaya başlamıştır. Ona göre Mustafa Kemal Paşa’nın
Yunanlılara karşı kazandığı zaferler onu tartışmasız olarak Anadolu’nun

38 John Clayton, “Interview with Mustapha Kemal, What Turkey Demands” The Daily
Telegraph, London, September 15, 1922, 9.

329
Mekki ULUDAĞ

tek hâkimi konumuna yükseltmiştir. Mustafa Kemal Paşa Türk milletinin


kahramanı olmuştur. Çünkü Türk halkına yeniden kazanma inancını
aşılamış, tamamen yıkılmış ve Sevr Antlaşması ile parçalanmış olan bir
memleketi yeniden ayağa kaldırmıştır. Bu başarılarından sonra Kemal
Paşa’yı yüceltmek mümkündü ama tüm Türk yetkilileri bu büyük
başarının Türk halkına ait olduğuna vurgu yapmaktadırlar.39 Yunanlıların
antik Yunan imparatorluğunu canlandırma, İstanbul’u işgal etme ve
Ayasofya’ya mavi beyaz bayrağı asma hayallerini onlar için büyük bir
hezimete dönüştüren Kemal Paşa Türkler adına son yarım yüzyılın en
büyük zaferini kazandı. Üç yıl önce müttefiklerin sıradan bir Osmanlı
subayı olarak gördükleri Kemal Paşa, örgütleme yeteneği, diplomatik
başarısı, Avrupa ile kurduğu iyi ilişkiler ve İslam dünyasının sempatisini
kazanması sayesinde çok büyük bir zafer elde etti. Kemal Paşa, Fransız ve
İtalyanların ekonomik kaygılarını iyi değerlendirerek onlara bazı
ekonomik fırsatlar sundu ve her iki ülke Türkiye ile iyi ilişkiler kurarak
Anadolu’dan çekildiler. İslam dünyası ve bilhassa Hindistan
Müslümanları bu yeni büyük adamı Hilafeti yeniden inşa edecek ve
Türkiye’yi İslam ülkesi haline getirecek biri olarak görüp ona büyük bir
destek verdiler ve bu durum çok sayıda Müslüman nüfusa sahip olan
İngiltere’yi tedirgin etti. Uzun zamandan beri savaşta olan Yunanistan’ın
ekonomisi çöktü ve Yunanistan kendisinden bekleneni veremeyip önemli
bir aktör olmaktan çıktı. Şu anda tüm ipler Kemal Paşa ile müttefiklerin
elindedir. Mustafa Kemal Paşa kendisinin bu gücünün ve İngiltere’nin
tedirginliğinin farkında olduğu için İngilizleri barış konferansını iptal
etmemeleri yönünde uyarmıştır. Kemal Paşa, İngiltere için en hassas
konulardan biri olan Mezopotamya ve Filistin konusunu gündeme
getirmiş, gerekirse Türklerin o bölgelere etki etmek için tüm güçleriyle
çalışacaklarını söyleyerek İngilizlere açık bir tehditte bulunmuştur.40
Mustafa Kemal Paşa’nın sert demeçlerine karşılık Kemal Paşa ile iyi
ilişkiler içinde olan Fransızlar devreye girmiş, Paşa ile müttefikleri
uzlaştırmak için yoğun çaba sarf eden Fransız temsilcileri, Kemal Paşa’yı
bir süre beklemeye ikna ederek kısmen başarılı olmuşlardır.41

39 “Smyrna” The Daily Telegraph, London, September 11, 1922, 8.


40 “Turkey’s Future” New York Herald, New York, September 11, 1922, 8.
41 “La cavalerie turque pénètre de nouveau dans la zone de Chanak” Le Matin, Paris, 26
Septembre 1922, 3.

330
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

Yunanlılar Anadolu’dan tamamen atılırken batı medyasında Mustafa


Kemal Paşa’nın sonraki hamlelerine yönelik tahminler yürütülmeye
başlanmıştır. Bu haberlerden birinde İstanbul’daki milli hareket
yanlılarının düşüncelerine yer verilmiştir. İstanbul’daki Kemalistlere
göre Mustafa Kemal Paşa, Yunanlıları ‘denize döktükten’ sonra
müttefiklerle görüşmeye yoğunlaşacaktır. Fakat onlara göre Kemal Paşa
hepsiyle topluca değil tek tek görüşmeyi tercih edecektir. İstanbul’daki
Kemal Paşa taraftarları yanılıyor olabilirler, Mustafa Kemal Paşa henüz
iki gün önce bir bildiri yayınladı. Bildirideki ifadeler incelendiğinde
Kemal Paşa’nın satır aralarındaki tehditleri açıkça görülebilir.
‘Anadolu’daki tüm cephelerde…’, ‘diğer savaşlarda…’ gibi ifadeler acaba
Irak, Suriye, Filistin cephelerini mi işaret ediyor, diğer savaşlardan kasıt
savaşın henüz bitmediği, peki kime karşı hangi savaş? Kemal Paşa’nın bir
sonraki hareketini tahmin etmek oldukça zor görünse de Irak ve
Suriye’de durumun ciddiyete bineceğini tahmin etmek zor değil.42
Haberden anlaşıldığı üzere Mustafa Kemal Paşa’nın yayınlamış olduğu bir
bildiri üzerinden komplo teorisi denebilecek gariplikte çıkarımlarda
bulunulmuş ve bildiri ile ilgili ilginç tahminler yürütülmüştür. Bir başka
haberde bu denli olağanüstü bir zafer kazandıktan sonra Mustafa Kemal
Paşa’nın müttefiklerin önüne anlaşma için ağır şartlar süreceği iddia
edilmiştir.43 Haberin devamında Kemal Paşa’ya bir uyarıda
bulunulmuştur. Ona göre eğer Kemal Paşa, üzerinde uzlaşma ihtimali
olmayan önerilerde bulunursa sadece Yunanlılarla değil, aynı zamanda
müttefik devletlerle uğraşmak zorunda kalacaktır. Haberin yazarına göre
Kemal Paşa’nın bundan sonra daha büyük, daha tehlikeli işlere girişmesi
muhtemeldir, çünkü bu denli avantajlı bir durumda olması bir daha
mümkün olmayabilir ve bu durum ona yanlış adımlar attırabilir.44
Mustafa Kemal Paşa, Türk birlikleri tarafından esir olarak yakalanan
Yunan Genelkurmay Başkanı Trikupis ile beraberindeki diğer Yunan
komutanlara oldukça kibar davranmış, onları kendi misafirleri gibi
ağırlamıştır. Kemal Paşa, Yunan komutanların aileleri ile iletişime
geçmeleri için müsaade etmiştir.45 Kemal Paşa, Trikupis’in hanımına

42 “Kemal’s Next Move” The Daily Telegraph, London, September 07, 1922, 11.
43 “Les Alliés pourront-ils arrêter les hostilités entre Grecs et Turcs?” Le Petit Parisien,
Paris, 06 Septembre 1922, 1.
44 “The Greek Defeat” The Daily Telegraph, London, September 05, 1922, 10.
45 “Grave Plight of Greek Armies, Commander Captured” The Daily Telegraph, London,
September 08, 1922, 9.

331
Mekki ULUDAĞ

kendi imzasıyla gönderdiği telgrafta eşinin kendi misafiri olduğunu ve


sağlığının yerinde olduğunu bildirmiştir.46 Türk birlikleri kasırga hızı ile
ilerlerken bir yandan da Mustafa Kemal Paşa, birliklerinin büyük bir
disiplin içinde hareket etmeleri için çabalamıştır.47 Kemal Paşa
tarafından yayınlanan bir bildiride Türk askerlerinin hiç kimseye ve
özellikle Hristiyan halka kesinlikle kötü davranmamaları istenmiş, aksi
halde suçluların ölüm cezasına çarptırılacakları belirtilmiştir.48 Mustafa
Kemal Paşa Batı Anadolu’daki Hristiyanlarla ilgili konularla doğrudan
kendisi ilgilenmiştir.49 Anadolu’daki Hristiyanlar Yunan ordusunun
Anadolu işgalini büyük sevinç gösterileri ile kutlamış ve işgal boyunca
Yunanlılarla birlikte hareket etmişlerdir. Hatta bazen Yunanlıların
Müslüman halka karşı işlediği katliamlar ile yağma ve talan gibi suçların
işlenmesine yardım etmişlerdir. Bu nedenle Yunanlılar kaçarken
Hristiyan azınlıklar Türklerin intikam alacaklarına dair korkulara
kapılarak Anadolu’dan kaçmaya başlamışlardır.50 Bu acı gerçeklere
rağmen Kemal Paşa kendi ordusuna bildiriler dağıtarak azınlıklara karşı
saygılı ve dikkatli olmaları yönünde onları sert bir şekilde uyarmıştır.51
Mustafa Kemal Paşa, birliklerine Hristiyanlara kötü muamelede
bulunmamaları emrini birkaç kez daha tekrarlamıştır.52
Kemal Paşa komutasındaki Türk birliklerinin Yunanlılara karşı
kazandıkları büyük zafer batı basınında uzunca bir süre yer almaya
devam etmiştir. Bu haberlerden birine göre İstanbul ve Atina’daki
yabancı ülke diplomatları için Kemal Paşa’nın kazandığı büyük zafer
sürpriz olmamıştır. Diplomatlar, Mustafa Kemal Paşa’nın ihtiyacı olan
tüm silah ve mühimmatı tedarik ettiğini biliyorlardı ve büyük bir
saldırıya kalkışmasını bekliyorlardı. Haziran başında İzmir’de
Yunanlıların sahada iki yüz elli bin silahlı ve eğitimli askeri varken Kemal
Paşa’nın yüz elli bin kişilik, kötü savaş malzemeleri ile donatılmış askeri

46 “Captured Greek Officers, Gusts of Mustapha Kemal” Otago Daily Times, September
12, 1922, 5.
47 “Des Pointes d’Avant-Garde Kemalistes a 35 Kilométres de Smyrne” Excelsior, Paris, 8
Septembre 1922, 1.
48 “Turks Nearing Smyrna” The Daily Telegraph, London, September 08, 1922, 9.
49 “Kemal Undertakes Protection” Northern Advocate, New Zealand, September 14,
1922, 5.
50 “Christian Minorities and Massacre” Liverpool Echo, Liverpool, August 26, 1922, 2.
51 “Constantine and Venizelos” Liverpool Echo, Liverpool, September 13, 1922, 5.
52 “Left to Turks” New Zealand Herald, New Zealand, September 11, 1922, 7.

332
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

vardı ve Kemal Paşa’nın elinde hiç savaş uçağı yoktu. Türk askerlerine
çok az miktarda ödeme yapılıyordu ve askerlerin çoğu ailelerine yakın
bölgelerde bulunuyorlardı. Yunan askerlerinin giyim kuşamı oldukça
kötüydü ve her biri ailelerinden yüzlerce kilometre uzakta
bulunuyorlardı. Yunan askerlerinin hiçbiri Anadolu savaşı ile ilgili
değildi, Anadolu’daki azınlıkların korunması konusu onları hiç
ilgilendirmiyordu ve hepsi bir an önce evine dönmenin hesabını
yapıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa Ankara’da sabırla bekledi. Elinde iyi
eğitimli ve iyi silahlara sahip yirmi beş bin kişilik bir birlik vardı ve onlar
Kafkas cephesinde Ruslara karşı bulunduruyordu. Kemal Paşa Ruslarla
gıda ürünü satıp silah ve mühimmat satın almaya dayalı çok yoğun bir
ticari ilişki içinde olduğu halde onlara güvenmiyordu. Kemal Paşa,
Rusların çok ihtiyaç duyduğu gıda ürünlerinin yanı sıra onlara at, koyun,
keçi gibi mal ve ürünleri satarken Ruslardan ihtiyaç duyduğu her türlü
silah ve mühimmatı temin etti, ordusunu en modern usullere göre eğitip
donattıktan sonra Yunanlıları İzmir’e kadar kovaladı. Ruslar Kemal
Paşa’ya altı uçak ile çok sayıda top ve ağır silah verdiler. Bu silahları
kullanıma hazır hale getirmek için Alman uzmanlar Türklere yardım
ettiler. Almanya’nın her tarafından gelen ve müttefiklere karşı Türk zaferi
için can atan uzmanlar Kemal Paşa’nın ordusunu en iyi şekilde modern
silahlarla donatarak savaşa hazır hale getirdiler. Haberin devamında
Polonyalı bir bakanın, Ankara’da olan bitenlerle ilgili aktarmış olduğu
bazı bilgilere yer verilmiştir. Polonyalı bakan Ankara’ya Mustafa Kemal
Paşa’nın misafiri olarak gitmiş ve oldukça iyi bir şekilde ağırlanmıştır.
Ona göre Kemal Paşa iyi eğitimli ve oldukça zeki biri olmasının yanı sıra
müthiş bir örgütleme yeteneğine sahip etkileyici bir devlet adamıdır.
Kemal Paşa Ankara gibi gözlerden uzak ve önemsiz bir yerleşim yerini
müthiş örgütleme yeteneği sayesinde en önemli kentlerden biri haline
getirmiştir. Yunanlıların Kemal Paşa’nın ordusundan kaçtıkları
güzergahta bir ordunun tutunabileceği yerleşim yerleri ve coğrafi alan
bulunmuyor. Çünkü Yunanlılar 1920 yılındaki Anadolu’yu istila
operasyonları sırasında bu bölgedeki yerleşim yerlerinin büyük kısmını
ateşe vererek yakmış, oradaki halkın büyük kısmını kurşuna dizerek
katletmişlerdir. Geriye kalan halk Yunanlılar henüz gelmeden kaçıp
gitmiştir. İstanbul’da İngiliz büyükelçisi dışında Amerika dahil tüm
müttefik temsilcileri Yunanlıları sevmeyen bir tutum içindedirler ve hatta
bazıları açıkça Türk sempatisini dile getiriyorlar. Yunanlılar Anadolu’dan

333
Mekki ULUDAĞ

tamamen atıldıktan sonra sıra İstanbul’a gelecek ve Mustafa Kemal Paşa


tüm Türkiye’nin sultanı olarak şehre giriş yapacaktır. Yetenekli bir
diplomat ve strateji uzmanı olduğunu kanıtlamış olan Amerika Birleşik
Devletleri Yüksek Komiseri Tuğamiral Bristol’a göre şu anki sorunların
çözümü çok basittir; müttefik devletler tüm askerlerini alıp evlerine çekip
giderlerse Anadolu’da hiçbir sorun kalmayacaktır.53
Büyük zaferden sonra batı basını zaferin asıl pay sahibi konusunda fikir
yürütmüştür. Bir habere göre Türklerin başarısında en çok saygı
duyulması gereken kişi General Mustafa Kemal Paşa’dır. Çünkü Kemal
Paşa, ordusunu en ideal şekilde hazırlayıp çok iyi bir komutanlık
yapmıştır.54 Bir başka habere göre Kemal Paşa’nın Ruslarla yaptığı
antlaşma ona Yunanlılara karşı büyük zaferinin teminatı olmuş ve Rus
antlaşmasından hemen sonra altmış Alman subayı Kemal Paşa’nın
ordusuna katılarak ona destek vermişlerdir. Bu subayların yardımıyla
Kemal Paşa başarıya ulaşmıştır.55 Diğer bir haberdeki iddiaya göre
Mustafa Kemal’in başarısındaki en önemli etken, bizzat Kemal Paşa’nın
kurup eğittiği ve donattığı otuz bin kişilik Türk süvari birliği olmuştur.
Süvari birliği Mustafa Kemal Paşa’nın en iyimser tahminlerinden bile
daha iyi bir hızda ilerleyerek Yunan ordusunu sersemletmiş ve Yunan
bozgununu hızlandırmıştır.56 Fransız Mareşal Franchet D’Esperey’e göre
Türklerin oldukça iyi silahlara sahip olmaları zaferin asıl sebebidir.
Savaştan sonra Türklerin elindeki tüm silahları toplanamadı ve o silahlar
Kemalistlerin eline geçti. Ayrıca Kafkasya bölgesinde Rusların
bıraktıkları önemli miktarda top, tüfek ve savaş malzemesi de Kemalist
ordu tarafından ele geçirildi. Fakat mareşale göre en önemli nokta,
Mustafa Kemal’in Türkleri kusursuz bir şekilde organize etmiş olduğu
gerçeğidir.57 Başka bir haberde Türklerin başarısı dış faktörlere
bağlanmaya çalışılmıştır. Habere göre Sakarya Savaşı’ndan sonra
Fransızlar Mustafa Kemal Paşa ile anlaşmaya karar verdiler ve
Anadolu’dan çekildiler. Mustafa Kemal Paşa, Paris’ten gelen temsilcileri

53 “When Greek Meets Turk, How the Conflict in Asia Minor is Regarded on the Spot” The
New York Times, New York, September 10, 1922, 11.
54 “La Bataille d’Anatolie” Le Temps, Paris, 14 Septembre 1922, 1.
55 Larry Rue, “Nations are being Drawn into Eastern free-for-all” The Vancouver Sun,
British Columbia, September 15, 1922, 1.
56 André Chaumeix, “Les Puissances et L’Orient” Revue de Paris, Paris, 1 Octobre 1922,
No: 19, 664.
57 “French Marshal’s View” The Daily Telegraph, London, September 15, 1922, 10.

334
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

iyi ağırladı ve artık Fransızlar tarafından Anadolu’ya siyasi, askeri


temsilciler ile propaganda amaçlı kimseler gidip gelmeye başladılar.
Fransızlar artık kesin olarak Kemal Paşa’nın arkasında duruyorlardı.
Kemal Paşa’nın diplomatik zaferinden sonra Fransızların savaş gemileri
Türklerin silah ve mühimmatlarını taşıyan araçlara dönüştüler, Fransız
cephanelikleri Türklerin istedikleri yerlere konuşlandırıldı. Kemal Paşa
ile anlaştıktan sonra Fransızlar onu sonuna kadar tüm imkanlarıyla
desteklediler. Bir süre sonra Kemal Paşa İtalyanlar ile de uzlaşmayı
başardı ve Yunanlılar artık en az Kemal Paşa kadar Fransız ve İtalyanların
da kendilerini Anadolu’da istemediklerini fark ettiler. Mustafa Kemal
Paşa hem askeri hem de politik dehasını oldukça iyi kullanıyor,
Yunanlıları büyük bir yalnızlığa mahkûm ediyordu. Kemal Paşa’nın
diplomatik zaferleri onu askeri anlamda rahatlattı ve Fransız tankları ile
İtalyan uçakları Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde harekete geçmek üzere
hazır vaziyette bekliyorlardı. Kemal Paşa’nın bir başka başarısı Ruslarla
olan ilişkileri ile ilgiliydi ve Ruslarla vardığı anlaşma sonunda Ruslar
Kemal Paşa’ya Kafkasya bölgesinden on binlerce gönüllü savaşçıyı
gönderdiler. Herkes, Yunanlılar için hezimetten başka bir seçeneğin
kalmadığının farkındaydı.58 Başka bir habere göre Mustafa Kemal
Paşa’nın komutanlığı mükemmel olmakla birlikte Rusya, Fransa ve
İtalya’dan gelen silah ve mühimmatın onun başarısında büyük etkiye
sahip olduğunda kuşku yoktur. Bunların yanı sıra, Kemal Paşa, elindeki
savaş malzemelerini en iyi şekilde işler hale getirmek için tüm imkanları
en iyi şekilde kullandı ve ordusunu modernleştirdi. Üstelik, çevresinde
yoğun yurtseverlik duygusuyla hareket eden subaylar vardı ve bu
subayların uzun yıllar boyunca savaş tecrübeleri vardı, bu da Kemal
Paşa’nın başarısında etkili oldu.59 Bir diğer habere göre Mustafa Kemal
birçok farklı yerden bol miktarda mühimmat aldı. Mustafa Kemal’in
Roma, Paris ve hatta Londra’da dostları ve başarısını isteyen destekçileri
var. Mustafa Kemal, müttefiklerin farklılıklarından nasıl en iyi şekilde
yararlanacağını öğrendi.60 İngiltere Başbakanı Lloyd George, kendisine
İngiltere tarafından Türklere silah veya savaş malzemesi satılıp
satılmadığı yönünde sorulan soruya ne Türklere ne de Yunanlılara

58 Adamantios Th. Polyzoides, “The Greek Collapse in Asia Minor” The New York Times
Current History, October 1922, Vol.17, No:1, 32-36.
59 H. Charles Woods, “After Sevres” The Fortnightly Review, November 1, 1922, 841.
60 “The Greek Defeat” The Daily Telegraph, London, August 31, 1922, 8.

335
Mekki ULUDAĞ

yardım etmediklerini belirterek cevap vermiştir.61 Aylardan beri


Anadolu’dan gelen Amerikalı tüccarlar Türkiye reklamı yapıyorlar.
Onlara göre Mustafa Kemal ve onun Ankara’daki hükümeti doğu için yeni
bir umuttur.62
Batı basınında Mustafa Kemal Paşa’nın kişilik yapısı ile ilgili de bolca
haber yer almıştır. Bu haberlerden birine göre Mustafa Kemal Paşa, her
şeyi olduğu gibi gören, gerçeklere dayalı hareket eden bir liderdir.
İstanbul’daki bazı Osmanlı devlet adamları Amerikan Yüksek Komiseri
Tuğamiral Mark L. Bristol’a başvurarak Amerikan mandası talep ederken
Mustafa Kemal Paşa o fikirde değildi. Ona göre Türkiye’nin geleceği bizzat
Türkiye’nin kendi tutumuna bağlıydı ve sadece Türkiye, Türkiye’nin
geleceğine karar verebilirdi. Kemal Paşa’nın tam bağımsızlık
anlayışından kaynaklanan bir davranış olarak Kapitülasyonların
tamamen kaldırılması tüm Amerikalılar için büyük bir sürpriz oldu.
Kemal Paşa, hiç kimsenin hiçbir çeşit kapitülasyondan
faydalanamayacağını ilan ederek tam bağımsızlık fikrinde kararlı
olduğunu gösterdi. Anadolu’daki tüm yabancılar, yardım kuruluşu
çalışanları ve diplomatik misyonlar da bu karardan muaf değillerdi.
Kemal Paşa, aklındaki düşünceleri uygulamakta kararlıydı ve herhangi
bir tür manda veya himaye fikri de ona göre değildi.63 Kemal Paşa sıkı bir
askeri tarih okuyucusu olup Avrupa’nın politikasını sürekli olarak
yakından takip etmektedir. Mustafa Kemal Paşa dikkat çekici bir kişiliğe
sahip olup ordusuna ve Türk halkına çok güvenen bir liderdir. Emirlerine
tüm Türkler kayıtsız bir şekilde itaat ediyorlar ve kendisi çok sıkı bir
disiplin içinde hareket ediyor.64 Kemal Paşa hakkında uzunca bir yazı
dizisi kaleme almış olan Clair Price’a göre Kemal Paşa dünyanın en güçlü
ve an ağır başlı liderlerinden birisidir.65 Mustafa Kemal Paşa ve Türk
Ulusal Hareketi’nin propagandası, Ankara dışında ücra bir villada
yaşayan Halide Edip ismindeki bir Türk bilim kadını tarafından
yapılmaktadır. İstanbul’dan kaçıp gelerek Ankara’daki milliyetçi

61 “No British Help to Kemalists” The Bombay Chronicle, Bombay, September 28, 1922, 7.
62 Alfred L. P. Dennis, “Turkey and the Peace of the World” The Independent, September
30, 1922, Vol.109, No: 3826, 153.
63 Clair Price, “Mustapha Kemal and the Americans” The New York Times Current
History, October 1922, Vol.17, No: 1, 116-125.
64 “The Turkish Nationalist Leader” The Literary Digest, October 07, 1922, Vol.75, No: 1, 9.
65 Clair Price, “Kemal Pasha” The New York Times Current History, November 1922,
Vol.17, No: 2, 322.

336
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

harekete katılan Halide Edip Hanım, günde otuzdan fazla mektup yazarak
dünyanın her tarafındaki etkili politikacılara gönderiyor. Böylece Mustafa
Kemal Paşa ve Türk Kurtuluş Hareketi ile ilgili etkili bir propaganda
yapılmaktadır.66 Mustafa Kemal Paşa, batılı gazetecilerle yaptığı tüm
görüşmelerde kapitülasyonlara sürekli olarak vurgu yapmış,
kapitülasyonların kendileri için tamamen sona erdiğini, hiçbir tür
kapitülasyonun söz konusu edilemeyeceğini söylemiştir.67
Bazı haberlerde Türk-Yunan savaşının genel gidişatına yer verildikten
sonra savaştaki Mustafa Kemal Paşa etkisine vurgu yapılmıştır. Bu
haberlerden birine göre Türk-Yunan savaşının gidişatı tamamen
değişmiştir. Mustafa Kemal Paşa Ağustos 1922 sonunda aniden çok
büyük bir saldırı başlattı ve Yunanlılar korkunç bir hezimete uğradılar.
Yunan ordusunun yarıdan fazlası öldürüldü veya esir olarak ele geçirildi.
Mustafa Kemal’in askerleri adeta yıldırım hızıyla İzmir’e hareket ettiler,
şok içindeki Yunan ordusu kaçışırken Yunan General Trikupis Türklere
esir düştü, Yunan Genelkurmay Başkanı Hacıanesti ortadan kayboldu.
Mustafa Kemal Paşa büyük bir gururla İzmir’e giriş yaptı, coşkuyla
karşılandı. Muzaffer genç komutan Kemal Paşa bütün müttefiklerin
büyük gücüne meydan okumuş ve Batı Anadolu’yu iki yıldan beri demir
yumrukla idare etmiş olan istilacı Yunanlıları büyük bir hezimete
uğratmıştı. Kemal Paşa, İzmir’de yaptığı konuşmasında tüm taraftarlarını
sükunete davet etti, Türk Milletine yakışır davranışlar sergilemeleri
çağrısında bulundu. Mustafa Kemal’in Yunanlılara indirdiği bu ağır darbe
tüm müttefiklerde büyük bir şok yaşanmasına sebep oldu.68 Birkaç ay
önce İngiliz hükümeti ‘isyancı lider’ olarak tanımladığı Mustafa Kemal
Paşa ile temasa geçmeyi reddediyor, onu dikkate almıyordu. Şu anda aynı
Kemal Paşa, tüm Anadolu’yu kasıp kavurarak ve Yunanlıları korkunç bir
hezimete uğratarak İstanbul’un kapılarına dayanmış, aynı İngiliz
hükümetine korku dolu günler yaşatıyor. Bu mucizevi başarı büyük
çoğunlukla Kemal Paşa’nın dehasının ve inşa kabiliyetinin ürünüydü.
Mustafa Kemal Paşa dahiyane bir şekilde etkili bir ordu kurmayı başardı
ve işleyen bir sistem inşa etti. Sadece üç yıl önce, yasadışı ve suçlu ilan

66 “Kemal’s Fair Press Agent” The New York Times, New York, September 06, 1922, 3.
67 “Mustapha Kemal précise ses conditions de paix” Le Presse, Paris, 15 Septembre 1922, 3.
68 “The Turkish Triumph Over Greece” The New York Times Current History, October
1922, Vol.17, No: 1, 161-162.

337
Mekki ULUDAĞ

edilmiş olan Kemal Paşa, elinde savaş artığı birkaç silah ve çevresinde
birkaç adamla direnişe başladı. Eski silahları yenileriyle takviye etmeyi
başardığı gibi savaştan arta kalan birkaç Alman hava aracını etkili bir
hava gücüne dönüştürmeyi başardı. Bir süre sonra her taraftan satın
aldığı veya elde ettiği yeni silah ve mühimmatlarla eskilerini değiştirerek
ordusunu modernize etti. Anadolu’nun her tarafına dağılmış olan
düzensiz silahlı birlikleri birleştirerek düzenli ve güçlü bir ordu inşa
etti.69 Bir süre önce Yunanlıların Anadolu’yu dört ay içinde boşaltmaları
yönünde yapılan tartışmalar Yunanlılar tarafından şiddetle
reddedilmişti. Şu anda tüm Yunanlıların Anadolu’dan tahliyesi için on beş
günlük bir sürenin tanınıp tanınmayacağına sadece Mustafa Kemal Paşa
karar verecektir.70 Misak-ı Millî olarak bilinen kısa belgenin önemi,
Mustafa Kemal Paşa’nın Yunanlılara karşı kazandığı büyük zaferlerden
sonra olağanüstü şekilde arttı. Türkler bu belgeden taviz vermeye
yanaşmıyorlar. Yazarlarından birinin Mustafa Kemal Paşa olduğu bu
belgedeki maddelerin hayata geçirilmesi için Türk meclisi ve ordusu var
güçleriyle çalışmaktadırlar.71

Büyük Zafer’in Dünyadaki Yankıları ve Mustafa Kemal Paşa’nın


Dünya Çapında Tanınması
Türklerin Yunanlıları ezerek kazandıkları büyük zafer dünyada büyük
yankı uyandırmıştır. Bilhassa İslam ülkelerinde büyük sevinç gösterileri
yapılmış, gösterilerde Mustafa Kemal Paşa lehine sloganlar atılmış,
marşlar ve dualar eşliğinde sevinç gösterilerinde bulunulmuştur. Bu
gösterilerle ilgili haberler basın organlarında sıkça yer almıştır. Bu
haberlerden birine göre Mustafa Kemal Paşa’nın kılıcı Anadolu’daki
Gordion Düğümü’nü çözdü ve İngilizler, avuçlarının içindeki İslam
dünyası ile iyi ilişkiler kurma şansı sunan muhteşem fırsatı teptiler.
Osmanlı’nın dünya savaşında yenilmesi ve parçalanması Mustafa
Kemal’in milliyetçi duygularını harekete geçirdi ve Kemal Paşa Osmanlı
toprakları üzerinde ulusal bağımsızlık kurabileceği bölgeler için
mücadeleye başladı. Halkın Avrupa için harcayacağı enerjisi ve gücünün

69 G. M. Goden, “Kemal: The Man and the Movement” The Fortnightly Review, November
1, 1922, 718-720.
70 “150.000 Troops in Flight” The Daily Telegraph, London, September 06, 1922, 9.
71 “Turkey’s National Pact” The New York Times Current History, November 1922,
Vol.17, No: 2, 280.

338
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

kalmadığının farkındaydı, bu nedenle yüzünü Asya’ya çevirdi. Bir süre


sonra Osmanlı ordusundan atılması aslında onun önünü açtı ve ufkunun
genişlemesini sağladı. Böylece artık sürekli olarak ulusal bağımsızlık fikri
için çalışmaya başladı. Yunanlılar 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’i işgale
başlayıp gaddarca katliamlar yaptılar. Otuz bir Türk subayını döverek
öldüren Yunanlılar çok sayıda sivil Türk vatandaşını kurşunlayarak
cesetlerini denize attılar. Bu vahşetler Anadolu’nun her tarafında
duyuldu ve Mustafa Kemal liderliğinde başlayan Türk Kurtuluş
Hareketi’ne ivme kazandırdı. Mustafa Kemal’in planı hızlıca başarıya
ulaştı. Mustafa Kemal, bir Misak-ı Milli belgesi hazırlayarak kendi
hareketine hedef olarak belirledi. Bu belgeye göre Türkler, Arapların
çoğunlukta oldukları bölgelerden vazgeçerken Türkiye’yi siyasi, milli ve
dini bir bütün olarak görüyorlar ve parçalanmasını kabul etmiyorlardı.
Batı Trakya’nın kaderi orada yapılacak olan halk oylaması sonucunda
belli olacaktı. Azınlıkların statüsü, yeni kurulmuş olan devletlerdeki
azınlıkların statüsü gibi olacak, İstanbul ve boğazlar koşulsuz olarak
Türklere teslim edileceklerdi, fakat boğazlar üzerinde ticaret ve ulaşım
amacıyla hak iddia eden devletlerle müzakere yapılacaktı. Türkiye’nin
siyasi, ekonomik ve yasal bağımsızlığı tanınacaktı. Mustafa Kemal’in
Yunanlılara karşı aldığı beklenmedik zafer İngiltere için büyük hayal
kırıklığı oldu ve ülkede bazı sorunların çıkmasına yol açtı. Mustafa Kemal,
kendi Misak-ı Milli belgesinin maddelerine bağlı kaldı.72 Türk kurtuluş
hareketini özetleyen bir başka isim Amerikan yardım kuruluşu çalışanı
Elizabeth Harris olmuştur. Ona göre ilk olarak Haziran 1919 yılında
Mustafa Kemal liderliğinde milliyetçi bir hareketin başladığı
duyulmuştur. Amerikalılar, Mustafa Kemal’i ilk başlarda bir ‘maceracı’
olarak tanımlamışlardır. Fakat İngilizler Mustafa Kemal’i daha iyi
tanıyorlardı ve o kesinlikle bir maceracı değildi. Askeri taktikler ve genel
kültür anlamında iyi bir eğitim almış olan aydın bir kişiydi Mustafa
Kemal. Suriye’de İngilizlere yenildiği zaman intihara teşebbüs edecek
kadar gururluydu aynı zamanda. Başlattığı yeni kurtuluş hareketinde
başarılı olmasının bazı sebepleri vardı. Müttefikler tarafından terhis
edilen ve aylardan beri para almamış olan, tamamen başıboş durumdaki
Osmanlı askerlerine ödenek vaat ederek onları kısa sürede ordusuna

72 Sir Abbas Ali Baig “The Greek Defeat and British Policy” The Asiatic Review, London,
October 1922, Vol.18, No: 56, 545-552.

339
Mekki ULUDAĞ

kazandırdı. Anadolu’nun her tarafında oldukça profesyonel bir şekilde


örgütlenmiş olan çetelerin kendisine destek vermelerini sağladı. Barış
konferansının gecikmesini fırsat bilerek aradaki zamanı ordusunu
modernleştirmek için çok iyi bir şekilde değerlendirdi. Kemal Paşa
Türkiye’deki tüm etnik ve dini toplulukları bağımsızlık fikri etrafında
birleştirdi. Şu anda herkesin aklında şu soru var; Mustafa Kemal Paşa,
Batı’nın en çok korktuğu şey olan tüm İslam alemini birleştirme
projesinde başarılı olabilecek mi?73
Mustafa Kemal Paşa büyük zaferden sonra tüm dünyada tanınır hale
gelmiş, özellikle İslam ülkeleri arasında popüler bir figüre dönüşmüştür.
Türk zaferi Hindistan’ın her tarafında sevinç gösterileriyle kutlanmıştır.
Müslümanların çoğu evlerine çeşitli bayrak ve flamalar asmış ve
sokaklarda coşkun kutlamalar yapmışlardır. Göstericiler ‘Çok yaşa Kemal
Paşa’ yazılı pankartlar taşıyarak yürüyüş düzenlemişlerdir.74 Nairobi
Müslüman Kuruluşunun Başkanı Muhammed Hasan, Ankara’ya
gönderdiği telgrafta Mustafa Kemal Paşa’yı kazandığı zaferden dolayı
tebrik etmiştir. Ona göre 17 Eylül 1922 tarihi, İngiliz Doğu Afrika’sı ve
İngiliz Uganda’sı Müslümanları için çok önemli bir tarihtir. O tarihte
ülkenin her tarafında Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kazanmış olduğu
zaferlerin sevinciyle binlerce kişi sokaklara dökülerek kutlamalara
katılmıştır. Nairobi halkı, Bombay Merkez Hilafet Komitesi’nin kutlama
yapma çağrısına uyarak gösterilere katılmış ve 17 Eylül’de Nairobi’de
büyük kutlamalar yapılmıştır. Kutlamaların yapıldığı meydan güzel bir
şekilde süslenmiş, ardından Kur’an okunmuş, dualar edilmiştir.
Devamında bazı kişiler tarafından şiirler okunmuştur. Bunlardan Gulam
Muhammed, okuduğu şiiri Yunanlılara karşı galip gelenlere adarken Şeyh
Abdulrahman okumuş olduğu şiiri doğrudan Mustafa Kemal Paşa’ya
adamıştır. Gösterilerin bitiminde gösterilerle ilgili bir telgrafın,
aralarında Mustafa Kemal Paşa ile İngiliz Başbakan Lloyd George’un da
bulunduğu bazı kimselere gönderilmesine karar verilmiştir.75
Harkaranath Misra, Dehra Dun Konferansında yaptığı konuşmada
Mustafa Kemal Paşa’yı başarılarından dolayı tebrik etmiştir. Misra,
73 Elizabeth Harris “How Mustapha Kemal Formed His Army” The New York Times
Current History, November 1922, Vol.17, No: 2, 295-299.
74 “L’Inde et la victoire turque” Le Temps, Paris, 12 Septembre 1922, 2.
75 Turkish Victories, Nairobi Indians’ Rejoicings” The Bombay Chronicle, Bombay,
October 14, 1922, 11.

340
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

Türkiye’ye savaş ilan edilmesi durumunda ırk veya din ayırımı


olmaksızın bütün Hindistan’ın her konuda Türkiye’ye yardım edeceğini
ileri sürmüştür.76 Dehra Dun Konferansında konuşma yapmış olan Hâkim
Ajmal’a göre Gazi Mustafa Kemal ve onun askerleri Hilafeti işgalden
kurtarmışlardır. Aslında onlar sadece Türkiye’yi değil, aynı zamanda tüm
Asya’yı işgalden kurtarmak için mücadele etmişlerdir. Bu nedenle
Türklerin zaferine sevinmek ve onun için dua etmek lazımdır.77 Bir
habere göre Mustafa Kemal birlikleri İslam dünyasının en tehlikeli ve en
enerjik askerleri olduğu için İngiltere onların Filistin ve Mezopotamya’ya
saldırmalarını engellemek için Yunanlılarla mümkün oldukça uzun bir
savaşta kalmalarını ister.78
Yunanlılar Türkler tarafından Anadolu’dan tamamen atıldıktan sonra bu
haber eski Osmanlı toprağı olan Bağdat’ta yankılar uyandırmıştır.
Bağdat’taki halkın yüzde yetmişi Mustafa Kemal’e destek vermiş, çarşıda
pazarda Mustafa Kemal’in Bağdat’ı da kurtarmaya geleceğine dair
konuşmalar yapılmıştır. Bu da göstermektedir ki o topraklar, oradaki
insanların iradesinin aksine bir şekilde İngilizler tarafından ana
vatanlarından ayrılmışlardır.79 Hindistan Merkez Hilafet Komitesi
tarafından, Yunanlılara karşı kazandığı Büyük Zafer dolayısıyla Mustafa
Kemal Paşa’ya üç uçak ile güzel bir şekilde süslenmiş bir kılıç hediye
edilmesine karar verildi. Hilafet Komitesi Mustafa Kemal Paşa’yı tebrik
ederek Hindistan’da Ankara Hükümeti temsilciliği açılması için davette
bulundu.80 Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk birliklerinin
Yunanlıları ezerek Anadolu’dan attıkları haberi Mısır’da büyük bir
sevinçle karşılanmıştır. Mısır’ın İskenderiye kentinde toplanan halk, Türk
zaferini kutlamış ve Türkler lehine sloganlar atmıştır.81 Mustafa Kemal
Paşa’nın şöhreti her tarafa yayılmış durumda. Yunanlıları ezen Ankara
Hükümeti’nin Başkanı’nın Yakın Doğu’da çok önemli hamleler yapması
bekleniyor. Kemal Paşa artık hesaba katılmak zorunda olan bir aktöre

76 “Congratulations to Mustapha Kemal Pasha” The Bombay Chronicle, Bombay,


November 3, 1922, 8.
77 “Hakim Ajmal Khan’s Speech” The Bombay Chronicle, Bombay, November 3, 1922, 8.
78 “French and British Clash” New York Tribune, New York, August 23, 1922, 6.
79 Sir Percival Phillips, Mesopotamia, The “Daily Mail” Inquiry at Baghdad, Carmelite
House, London 1922, 24.
80 “Mustapha Kemal Popular in India” The Union Daily Times, South Carolina, December
16, 1922, 4.
81 “La victoire turque et l’egypte” Le Figaro, Paris, 13 Septembre 1922, 1.

341
Mekki ULUDAĞ

dönüşmüştür. Kendisi çağdaşı olan diğer liderlerden bazı yönleriyle


ayrılıyor. Türkiye’nin batısındaki hiçbir ülkede Mustafa Kemal gibi
birinin ortaya çıkması mümkün değil, Türkiye’de Mustafa Kemal
dışındaki hiç kimse ‘Türk Bağımsızlık Savaşı’nı örgütleyemezdi. Türk
tarihindeki liderlere özgü tüm değerlere aynı anda sahip olan Kemal Paşa,
savaş alanında bir asker olarak da yeteneğini ispatlamıştır. Dürüstlüğü
herkes tarafından kabul edilir. Güce olan inancı yüksektir ve bu da onun
başarısında büyük bir pay sahibidir. Sevr Antlaşması’nın uygulanmasına,
daha önceden hiçbir politik tecrübesi olmadığı ve var olan partilerden
hiçbiri ile ilişkisi bulunmadığı halde karşı çıkarak siyasal mücadele
arenasına atılmıştır. Uygun iç ve dış şartların oluşması sonucunda Kemal
Paşa Osmanlı tarihinin son iki yüz yılının en büyük askeri zaferine imza
atmıştır.82 Basındaki bir habere göre Mustafa Kemal ile Bolşeviklerin
Karadeniz’e hâkim olmak ve Kafkaslardaki madenleri çıkarıp işletmek
konusunda anlaştıklarına dair bilgiler gelmiştir. Denizlerde genişleme
konusunda oldukça iştahlı olan Fransızlar ile İtalyanların Karadeniz’in
Türk-Rus gölü olmasına nasıl tepki verecekleri merak konusu oldu.
Almanlar her yerde Kemal Paşa’yı ve onun Kemalist ordusunun
Yunanlılara karşı gösterdiği büyük başarıyı alkışlıyorlar ve bu başarının
kendileri için bir örnek olabileceğine dair propaganda yapıyorlar.83
Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk birliklerinin kazandığı zaferler
Mısır ve Filistin’de sevinçle karşılandı.84
Büyük Taarruz sonucunda kazanılan büyük zafer İstanbul’da coşku ile
kutlanmıştır. İstanbul’daki Yıldız Sarayı önünde toplanan büyük kalabalık
‘Çok yaşa Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ diye bağırıyorlar. Osmanlı’da
bugüne kadar başkomutan unvanı sadece Osmanlı Sultanı için kullanıldı.
Ankara’daki Meclis tarafından bir süre önce Kemal Paşa’ya
Başkomutanlık unvanı verildi ve Türk ordularının en yetkili komutanı
olarak atandı. İstanbul’daki sarayın önünde toplanıp Mustafa Kemal Paşa
lehine slogan atan halk, aslında Sultan’ın egemenliğini tanımadıklarını ve
Mustafa Kemal Paşa’yı asıl lider olarak gördüklerini ilan ettiler. Ardından
toplanmış olan halk Peyam-ı Sabah adlı gazetenin ofisini basarak
içerideki makine ve teçhizatı dağıttıktan sonra İngiliz hayranı Damat

82 “Mustapha Kemal Pasha” The Age, Victoria, September 12, 1922, 9.


83 “Moscow and Angora” The Daily Telegraph, London, September 11, 1922, 10.
84 “La victoire turque et l’Egypte” Le Populaire, Paris, 15 Septembre 1922, 3.

342
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

Ferit’in villasına giderek villanın tüm camlarını kırdılar. Yunan askeri


temsilciliği ile Rum elçilik binasının tüm camları Türk göstericiler
tarafından kırıldı. Binlerce Türkün ellerinde bayrak ve flamalarla marşlar
söyleyerek katıldıkları gösteriler sabaha kadar devam etti.85 Türk
milliyetçi ordusunun onuruna Türk halkı büyük gösteriler düzenledi.
Binlerce gösterici Fatih Camiinden çıktıktan sonra Ayasofya meydanında
toplandılar. Orada vatanseverlik konulu konuşmalar yapıldıktan sonra
kalabalık toplu halde yürüyüşe geçti. Pera’dan geçen binlerce insan,
‘Yaşasın Mustafa Kemal Paşa! Yaşasın Türk Ordusu! Yaşasın Misak-ı Milli!’
sloganları atarak Hürriyet Tepesi’ne doğru yürüdüler.86 Göstericilerden
bazıları Mustafa Kemal Paşa’nın bir portresini bir arabanın üzerine
yerleştirerek caddelerdeki yürüyüşe eşlik ettiler.87 İstanbul’daki Osmanlı
sadrazamı, Mustafa Kemal’e şehrin idaresini kendilerine devretmeye
hazır olduğunu bildirdi. Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a bir vali
ataması bekleniyor.88 İstanbul’dan Mustafa Kemal Paşa’ya kazanmış
olduğu zaferler için tebrik telgrafı gönderildi. Telgrafta İstanbul’un milli
ordunun zaferlerinden dolayı çok mutlu olduğu belirtilerek iyi dileklerde
bulunuldu.89 Kemalistlerin Paris’teki temsilcileri, Mustafa Kemal Paşa’nın
İstanbul’u zor kullanarak alacağını iddia ettiler. Roma’daki Kemalist
temsilcilerden Fethi Bey ise Mustafa Kemal Paşa’nın kendi şartları altında
bir barışa razı olacağını ileri sürdü.90
Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz Harekâtı boyunca hiçbir
konuşmasında İslam birliği veya Hilafetin yeniden güçlendirilmesinden
bahsetmediği halde batı basınında bu yönde bazı haberler yer almıştır.
Buna göre Kemal Paşa, Yunanlılara karşı kazandığı zafer ile askeri bir
galibiyetten çok daha fazlasını elde etti. Mustafa Kemal Paşa, dünyanın
üçte birlik nüfusunu oluşturan İslam dünyasının tartışılmaz askeri ve
siyasi lideri konumuna yükseldi ve Paşa’nın bu fırsatı en iyi şekilde
kullanmak için çalışacağına hiç şüphe yoktur. New York’ta Kemalistlerle

85 “Crowds Use Sultan’s Title for Kemal and Mob Grand Vizier’s Villa” New York Herald,
New York, September 12, 1922, 7.
86 “Manifestations à Constantinople” Le Temps, Paris, 13 Septembre 1922, 1.
87 “Kemal Pasha’s Popularity in Constantinople” The Illustrated London News, London,
September 30, 1922, 506.
88 “Le grand-vizir offre sa démission à Kemal” Paris-Midi, Paris, 26 Septembre 1922, 1.
89 “La ville de Constantinople félicite Mustapha Kemal” Le Matin, Paris, 14 Septembre
1922, 3.
90 “France Disposed to Bargain” The Guardian, London, September 13, 1922, 7.

343
Mekki ULUDAĞ

uzun zamandan beri ilişki içinde olan kişilerin belirttiğine göre Kemal
Paşa Hilafetin şaşaalı haline geri dönmesi için çalışacaktır. Ayrıca Kemal
Paşa Türkiye’nin savaştan önce hâkim olduğu tüm toprakları talep
edecek, yeni Türkiye devletinin başkenti Ankara olacak ve orada pan
İslamcı propaganda için güçlü bir büro teşkil edilecektir. Afganistan, İran,
Mısır, Suriye, Hindistan ile Kuzey Afrika’daki Müslüman kişi ve kuruluşlar
Mustafa Kemal Paşa’yı ‘hakikatin savunucusu’ sıfatıyla kendi liderleri
olarak kabul edeceklerdir. Kemal Paşa’nın Amerika’daki dostlarına göre
onun ilk planı olan Yunanlılarla barış müttefikler tarafından
desteklenecektir. Ankara’nın İslam dünyasının merkezi yapılması
yolundaki çabalar şimdiden karşılık bulmuş görünüyor. Kemal Paşa diğer
İslam dünyası liderlerine kendisini İslam aleminin lideri olarak kabul
ettirmekte zorluk çekmeyecektir ve onun Müslümanlar üzerindeki etkisi
Fransa ile İngiltere’yi oldukça tedirgin ediyor.91 İngilizlerin en çok
ilgilendikleri husus, Kemal Paşa’nın İslam aleminin bütünlüğüne yönelik
çalışıp çalışmayacağı meselesidir. Eğer İngiliz hâkimiyetindeki
Müslümanlara yönelik bir çalışma olursa bu durum İngilizler için büyük
risk oluşturacaktır.92

Sonuç
Türk Büyük Taarruz Harekâtı öncesinde, harekât devam ederken ve
sonrasında İngiliz ve Fransız süreli yayınlarında Mustafa Kemal Paşa ile
ilgili çok sayıda haber ve makale yer almıştır. Büyük Taarruz öncesindeki
haberlerde Kemal Paşa ve Türk ulusal hareketi hakkında az sayıda olumlu
haberin yanında çok sayıda olumsuz haber ve makale yayınlanmıştır.
Haberlerin çoğunda Türkler için küçümseyici ifadeler kullanılmış,
Türkler tamamen yenilmiş ve bir daha saldırıya geçemezmiş izlenimi
verilmek istenmiştir. Türk Büyük Taarruzu başladıktan kısa bir süre
sonra başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Türk birlikleri hakkında
olumlu ve hatta çoğu kez abartılı haberlere yer verilmeye başlanmıştır.
İngiliz ve Fransız basını Mustafa Kemal Paşa’ya özel bir önem atfetmiş,
onun kafasındaki düşünceleri ve bir sonraki hamlelerini anlamak için çok
çaba sarf etmişlerdir. Bu anlamda Kemal Paşa ile görüşmek üzere özel
muhabirler gönderilmiş, Paşa ile özel mülakatlar yapılmıştır.

91 “Kemal Plans New Moslem Empire; Rout of Greeks is First Step” The Bee, Virginia,
September 14, 1922, 4.
92 “Kemal’s Program” Nashville Banner, Tennessee, September 15, 1922, 1.

344
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

Mustafa Kemal Paşa’nın sahip olduğu askeri strateji ve planlama zekâsı


İngiliz ve Fransız basın organlarında büyük yer tutmuştur. Büyük
Taarruz ’un hemen sonrasındaki günler boyunca Mustafa Kemal Paşa
İngiliz ve Fransız basınının adeta vazgeçilmez haber konusu olmuştur.
İlgili ülkelerin basın organları her gün Mustafa Kemal Paşa ile ilgili
haberlere sayfalarında yer vermekle kalmamış, çoğu kez aynı sayıda
farklı sayfalarda birçok defa Kemal Paşa haberlerine yer vermişlerdir.
Mustafa Kemal Paşa artık dünyanın en büyük generallerinden biri olarak
anılmış, onun taktikleri, savaş stratejisi ve politik diplomasi yeteneği
övgü dolu cümlelerle anlatılmıştır. Baştan sona hemen tamamının
Mustafa Kemal Paşa tarafından planlandığı ve ilk anından son anına
kadar bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından yönetilmiş olan Büyük
Taarruz hakkında detaylı bilgilere yer verilmiştir. Öyle ki Büyük Taarruz
ile ilgili neredeyse bütün detayları İngiliz ve Fransız basın organlarının
haber ve yazılarından öğrenmek mümkündür. Kemal Paşa, ordusunu
modern savaş silah ve malzemeleri ile donatırken aynı zamanda
askerlerine modern savaş usulleri konusunda iyi bir eğitim vermiştir.
Böylece Türk askerleri karşılaştıkları Yunan askerlerine göre hem silah
ve mühimmat olarak hem de modern savaş teknikleri anlamında
üstünlük sağlamışlardır. Mustafa Kemal Paşa’nın komşu ülkeler ile
İngilizler dışındaki müttefik devletlerle geliştirdiği iyi ilişkiler, kendisine
Büyük Taarruz boyunca rahat hareket etme fırsatı sunmuştur. Böylece
neredeyse bütün Türk ordusunu Yunanlılara karşı Batı Cephesi’nde
toplamak ve tüm cephelerde saldırıya geçmek mümkün olmuştur.
İngiliz ve Fransız basın organlarının Mustafa Kemal Paşa ile ilgili
vurguladıkları bir başka husus Paşa’nın diplomatik ilişkilerdeki dehası
olmuştur. Kemal Paşa’nın Rusya, Fransa, İtalya, Amerika, İngiltere ve
İstanbul gibi birbirinden oldukça farklı kesimlerle ilişkileri tüm yönleri
ile ele alınmış, bütün bu konularda Mustafa Kemal Paşa’nın gösterdiği
başarılı diplomasi trafiği ve elde ettiği kazanımlara özel vurgu yapılmıştır.
Kemal Paşa olağanüstü diplomasi yeteneği sayesinde Anadolu’nun birçok
yerini savaş yapmak zorunda kalmadan kazanmış, üstelik kısa süre önce
düşman olduğu Fransa ve İtalya gibi devletlerle yoğun diplomatik
temaslardan sonra neredeyse müttefik konumuna gelebilmiştir. Amerika
ile kısa sürede iyi ilişkiler kuran Kemal Paşa, Amerika’nın Türk-Yunan
savaşına müdahil olmasını engellemeyi başardığı gibi Amerikalı

345
Mekki ULUDAĞ

yatırımcıların Türkiye’de yatırım yapabileceklerini belirterek


Amerikalıların iştahını kabartmış ve Amerikalıları kendisinin gönüllü
propagandacıları yapmayı başarmıştır. Bolşeviklerle sıkı dostluk ilişkisi
içinde olduğu halde Mustafa Kemal Paşa Bolşevizm’in kendi ülkesinin
sınırlarına nüfuz etmemesi için gereken tedbirleri almış ve bu konuda
büyük başarı sağlamıştır. Kemal Paşa sıklıkla İngilizlerle savaşmak
istemediğini vurgulamış, böylece zaten savaşın aleyhinde olan İngiliz
kamuoyunu İngiliz hükümeti aleyhinde harekete geçirmeye çalışmıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul ile olan ilişkileri oldukça karmaşıktır.
İstanbul’daki Osmanlı Hükümeti, İstanbul halkı, İstanbul’u işgal etmiş
olan müttefik devletlerin temsilcileri ve Kemal Paşa’nın İstanbul’daki
taraftarları ilişkilerin karmaşıklık derecesini açıklayabilir.
Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele’nin en önemli gerekçelerini içeren
Misak-ı Millîye başından sonuna kadar sahip çıkmış ve ona bağlı
kalmıştır. Öyle ki İngiliz ve Fransız basın organlarında Misak-ı Millînin
içeriği merak konusu olmuş, bir süre sonra bu belge tüm müttefikler
tarafından bilinir olmuştur. ‘National Pact’ olarak anılan Misak-ı Millîdeki
hususlarda Mustafa Kemal Paşa çok kararlı davranmış ve Kapitülasyonlar
gibi tüm batılı devletlerin talebi olan bir konuda bile Büyük Taarruzun
hiçbir aşamasında geri adım atılmamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın
kurmuş olduğu iyi ilişkileri ona büyük kazanımlar elde etmesini sağlamış,
Yunanlılara karşı Büyük Taarruz planını hazırlarken silah ve mühimmat
temininde güçlük yaşamamıştır. Ayrıca diplomatik yollarla Türkiye’nin
diğer sınırlarını güvence altına aldığı için tamamıyla Yunanlıların işgal
ettiği bölgelere odaklanabilmiştir. Üstelik ülkenin geri kalan bölgelerinde
bir çatışma halinin olmaması Kemal Paşa’ya ordusunun neredeyse
tamamını Yunan işgal bölgesine yığma imkânı vermiştir. Böylece Kemal
Paşa büyük bir ordu ile çok büyük bir alanda oldukça büyük bir saldırıya
başlayabilmiştir. Kemal Paşa, büyük oranda kendisinin oluşturduğu
olumlu şartların bir araya gelmiş olmasını en iyi şekilde değerlendirmiş,
tarihte eşi az görülen bir başarıya imza atarak ülkesini Yunan işgalinden
tamamen ve çok kısa bir süre içerisinde temizlemeyi başarmıştır.

346
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

KAYNAKÇA

Süreli Yayınlar

Excelsior The Age

Gazette de Lausanne The Asiatic Review

Journal de Geneve The Bee

La Liberté The Bombay Chronicle

Le Figaro The Daily Telegraph

Le Matin The Evening News

Le Petit Parisien The Fortnightly Review

Le Populaire The Guardian

Le Presse The Illustrated London News

Le Temps The Independent

Liverpool Echo The Literary Digest

Nashville Banner The Los Angeles Times

New York Herald The New York Times

New York Tribune The New York Times Current History

New Zealand Herald The North Star

Northern Advocate The Times Leader

Otago Daily Times The Union Daily Times

Paris-Midi The Vancouver Sun

Revue de Paris

347
Mekki ULUDAĞ

EKLER
EK-1: “Mustafa Kemal bir grup deve sürücüsü Türkle beraber” The New York
Times Current History, July 1922, Vol.16, No: 4, 584.

EK-2: “Ankara’nın diplomasi heyeti”. The New York Times Current History,
August 1922, Vol.16, No: 5, 793.

348
Büyük Taarruz Boyunca İngilizce ve Fransizca Süreli Yayinlarda Mustafa Kemal Paşa

EK-3: Amerikan basınında Mustafa Kemal’in Büyük Zafer’den sonraki


hamlelerine yönelik tahminlerde bulunulmuş, onlara göre Mustafa Kemal
Paşa İslam dünyasının yeni lideri olacak, dünya nüfusunun üçte birini
teşkil eden Müslümanlara yönelik politikalar takip edecektir. Bu amaçla
Mustafa Kemal Paşa’nın hâkimiyet sağlayacağı düşünülen bölgelerin
haritası çıkarılmış ve bu harita yayınlanmıştır. “Kemal Plans New Moslem
Empire; Rout of Greeks is First Step” The Bee, Virginia, September 14,
1922, 4.

349
Mekki ULUDAĞ

350
AVUSTRALYA BASININDA
BAŞKUMANDAN MEYDAN MUHAREBESİ
VE BÜYÜK TAARRUZ

Orhan ÖZCAN

 Dr. Milli Savunma Üniversitesi Balıkesir Astsubay Meslek Yüksekokulu, Sosyal ve


Beşerî Bilimler Bölümü, dorukefeorhan@gmail.com, ORCID: 0000-0002-0398-7184.
Orhan ÖZCAN

352
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

Giriş
Tehdidin üç bileşeni dürtü, niyet ve askerî yetenektir. Dürtü ve saldırı
niyetini öngörmek, öznel ve ölçümlenemez olması nedeniyle çok zordur.
Uyarı süresi ve olabilirliği yüksek beklenmedik olayların doğası gereği
hassas ve karmaşık olması nedeniyle tehlikeler gerçekleşmeden önce
bilinmesine rağmen saldırılar yapıldığında mevcut yapı, her zaman
yeterince hazır olmadığını iddia eder. Pearl Harbor, Altı Gün Savaşı ve 11
Eylül Saldırısı bu duruma en iyi örneklerdir.1 Yunan ordusu da Türk
ordusunun taarruz edeceğini beklemesine rağmen ne zaman, nereden ne
kadar kuvvetle ve nasıl saldıracağını bilmiyordu. Bu nedenle sürekli
istihbarat anlayışını gerek Anadolu’da yürüttüğü casusluk faaliyetleriyle
gerekse ana karargâhı yakınlarında günlük göreve giden uçaklar
vasıtasıyla sürekli olarak yürütmüştür.2 Diğer yandan Büyük
Britanya’dan gerek askerî yeteneklerini teknik boyutta gerekse stratejik
çıkar noktaları kesiştiği siyasi noktada destek alan Yunan ordusu,3 nasıl
olurda maddi açıdan askerî yeterliliği zayıf siyasi açıdan de facto olan bir
yapıya mağlup olmuştur. Çalışmada maddi ve manevi gücünü sadece
Türk milletinden alan Türk ordusunun, İstiklal Mücadelesini zaferle
nihayete erdirdiği Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Büyük Taarruzun
Avustralya basınında yansımaları ve M. Kemal Paşa’nın askerî yeteneği
bağlamında araştırılmıştır.
Başkomutanlık Meydan Savaşı,4 30 Ağustos 1922’de Kütahya’ya bağlı
Dumlupınar yakınlarında Kurtuluş Savaşı’nın sonucunu belirleyen Türk

1 Alan Stephens, Nicola Baker, Savaşı Anlamak, Çev. Süleyman Yazır, Ankara: Phoenix,
2009, 179-180.
2 Nilüfer Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), İstanbul:
Derlem Yay., 2010, 455-456; ABD arşiv belgelerinde istihbarat hizmetlerinin yetersiz
ölçüde olduğu bildirilmiştir. Hikmet Öksüz, İsmail Köse, “Amerikan Arşiv
Vesikalarında Büyük Taarruz”, Türkiyat Mecmuası, Cilt: 27, Sayı: 23, 1999, 220.
3 Lloyd George hükümeti, aktif olarak Yunanistan’a yardım etmekteydi. Öksüz, Köse,
“Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz”, 213.
4 Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, Yay. Haz. Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma
Merkezi, 2000, 456; Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın saat 6.30’da verdiği emirle
Aslıhanlar Meydan Muharebesi deyimi kullanılmıştır. Mustafa Kemal Paşa ileri
hatlarda savaşı yakından yönettiği için yine Batı Cephesi Komutanının teklifiyle
Başkomutanlık Muharebesi adını almıştır. Fahri Belen, Türk Kuruluş Savaşı, Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1983, 464. 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık
Meydan Savaşı ismi verilen savaşa ait yazı Fevzi Paşa tarafından 6 Eylül 1922’de
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okundu. Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV,
Sakarya Savaşı’ndan Lozan’ın Açılışına (23 Ağustos 1921-20 Kasım 1922), Ankara: Türk

353
Orhan ÖZCAN

ve Yunan orduları arasında meydana gelen savaşa verilen isimdir.


Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından emir-komuta edildiği için
Başkomutanlık Meydan Savaşı ismiyle anılmakla birlikte Dumlupınar
Meydan Savaşı ismiyle de bilinir.5 Büyük Taarruz, Sakarya Savaşı sonrası
yaklaşık on ay süren hazırlık aşamasıyla 26 Ağustos’ta başlayıp 9 Eylül’de
Yunan ordusunun İzmir’de kesin mağlup olmasıyla sona eren on dört gün
sürmüş, kesin sonuç almaya yönelik taarruza verilen genel isimdir.6
Başkomutanlık Meydan Savaşı, Yunan literatüründe Ali Veranda Savaşı
olarak bilinmektedir.7
Yunan ordusu, Sakarya Savaşı’nda Türk ordusuna yenilmesinin ardından
ana karargâhı Eskişehir’den etrafı dağlarla çevrili Afyon’a taşıyarak
savunma konumuna geçmişti. Afyon’un gerek dağlarla çevrili coğrafi
açıdan hâkim yapısı gerekse demiryolu kesişim noktası olması Afyon’a
askerî ve jeostratejik açıdan konum avantajı sağlamıştır. Yunan ordusu
da bu nedenle savunma savaşı yapmak üzere karargâhını Afyon’a
taşıyarak şehrin stratejik konumundan faydalanmak istemiştir. Yunan
ordusu, savunma mevzilenmesi dışında temel düzlemde Büyük
Britanya’nın hem askerî hem de haksız işgalin desteği açısından siyasi
desteğini almanın özgüveni içindedir. Yunan ordusuyla
karşılaştırıldığında Türk ordusu ise askerî teçhizat noktasında maddi
eksikliklere sahip ve siyasi açıdan haklı davasında uluslararası destekten
yoksundur.8 Yunanistan'ın tüm bu noksanlık ve stratejik üstünlüğüne

Tarih Kurumu Yayınları, 1996, 636; 30 Ağustos 1922’de Çalköy-Adatepe-Aslıhanlar


bölgesinde yapılan imha muharebesine Başkumandanlık Muharebesi adı 3 Eylül
1922’de batı Cephesi Komutanlığı tarafından verilmiştir. Atatürk Ansiklopedisi Türkiye
Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, Hazırlayan: Kemal Zeki Gencosman, May Yay., 1981,
153; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 470; Utkan
Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi, 2007, 294.
5 Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk, Hazırlayan: Abdullah Özkan, İstanbul:
Boyut Kitapları, 2006, 469.
6 Atatürk, Nutuk 1919-1927, 453-460; Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk,
469; Belen, Türk Kuruluş Savaşı, 464-466; Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle
Sakarya’dan İzmir’e (1921-1922), İstanbul: Bilgi Yayınları, 1989, 331-332; Erdem,
Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 459.
7 Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 470.
8 Türk ordusu; 8659 subay, 199.283 er, 100.352 tüfek, 2025 hafif makinalı tüfek ve 839
ağır makinalı tüfek, 323 top, 5282 kılıç, 10 uçak, 198 kamyon, 33 otomobile sahiptir.
Yunan ordusu; 6565 subay, 218.432 er, 90.000 tüfek, 3139 hafif makinalı tüfek ve
1280 ağır makinalı tüfek, 418 top, 1280 kılıç, 50 uçak, 4036 kamyon, 1776 otomobile
sahiptir. Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt, Altıncı Kısım, 2’inci Kitap, Batı Cephesi Büyük

354
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

rağmen Türk milleti, emperyalist işgal karşısında dik durmakta ve


neredeyse bir yıldır tüm dünyaya bu haksız işgale karşı haklı cevabını
vermeye hazırlanmaktadır.
Büyük taarruza hazırlık sürecinin uzun sürmesi nedeniyle meclisteki
muhalefet grubu hatta açıkça söylenmese dahi iyi niyetliler bile acaba
ordumuz gerçekten taarruz edemeyecek halde mi? sorusuna cevap aradığı
günlerde tüm bu sinir harbine rağmen M. Kemal Paşa, sarsılmaz
kararlılıkla sabırla yeni stratejisini oluşturmaktadır.9 M. Kemal Paşa, 6
Ağustos 1922’de Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa’ya gizli
olarak taarruza hazırlık10 emrini vermesinin ardından, 20 Ağustos’ta
kamuoyundan gizli olarak geldiği Akşehir’de Genelkurmay Başkanı Fevzi
Paşa (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Birinci Ordu
Komutanı Nurettin Paşa, İkinci Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa ve
Süvari Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa (Altay) ile toplanmıştır.11
İstihbarata karşı koyma prensipleri nispetinde Komutanların, ordular
arası futbol maçını izleyeceği algısı üzerinden gerçekleştirilen Komutanlar
Toplantısında gizlilik içinde Büyük Taarruza yönelik son hazırlık ve
emirler verilmiştir.12

Taarruz (1-31 Ağustos), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1995, 68; Erdem, Yunan
Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 462; Atatürk Ansiklopedisi Türkiye
Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 105-106; Öksüz, Köse, “Amerikan Arşiv
Vesikalarında Büyük Taarruz”, 221.
9 Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 104-105. M. Kemal
Paşa’nın hasta yatağında olduğu 6 Mayıs 1922’de Meclis’te Başkomutanlık yetkisinin
üç ay uzatılması görüşülmekteyken mecliste bulunan muhalif grup, M. Kemal Paşa’nın
itibarını düşürmek için başkomutanlık yetkisini kaldırılması için meclise önerge
sundu. İki gündür ordu başsız kaldı ifadeleri üzerine M. Kemal Paşa hasta olarak
meclise gelerek uzun bir konuşmanın sonunda Orduyu Başsız Bırakmadım, Bırakmam,
Bırakmayacağım ifadelerinin yer vermiştir. Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti
Siyasi Tarihi Cilt VIII, 99-100.
10 Büyük Taarruz harekât hazırlığında gizliliğin sağlanabilmesi için sad işareti
verilmiştir. Haberleşme evrakları üzerinde sad harfi kullanılarak Öksüz, Köse,
“Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz”, 220.
11 Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk, 469; Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt, Altıncı
Kısım, 2’inci Kitap, Batı Cephesi Büyük Taarruz (1-31 Ağustos), 3; Sabahattin Selek, Millî
Mücadele (Ulusal Kurtuluş Savaşı) II, İstanbul: Örgün Yayınevi, 2002, 1215-1217;
Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e (1921-1922), 331-332; Atatürk
Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 107.
12 Atatürk, Nutuk 1919-1927, 456-457; Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt, 24-25; Atatürk’ün
Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk, 469; Belen, Türk Kuruluş Savaşı, 464-465; Atatürk
Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 107,109; Erdem, Yunan
Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 468; Kocatürk, Doğumundan

355
Orhan ÖZCAN

M. Kemal Paşa için strateji, içinde bulunduğu öngörülemez dinamikleri


kontrol etmek ve çevresinde vuku bulan olayları şekillendirmek gayreti
olarak tanımlayabiliriz. Bu nedenle M. Kemal Paşa, Büyük Taarruzun
planlama safhasından sonuçlandıracağı ana kadar dolaylı bir tutum
içerisinde olmuştur. Dolaylı tutum ise bütün savaşların aldatmaya
dayandığı anlayışıyla biçimlenmiş bir stratejidir. Bu stratejiyi, taarruz
gücün varsa yokmuş gibi kuvvetlerin hareket ederken hareket
etmiyormuş gibi ve düşmana yakınsak uzaktaymışız gibi hareket etmek
olarak özetleyebiliriz. Diğer yandan Napoleon’un üzerinde durduğu
üzere maddi unsurlarla kıyaslandığında bire üç oranında üstünlüğü
temsil eden şey sadece moraldir.13 Psikolojik üstünlük olarak tarif
edebileceğimiz moralin en üst seviyede tutulmasını M. Kemal Paşa
Nutuk’ta, artık ordumuzun maddi ve manevi gücü, olağanüstü hiçbir
tedbire ihtiyaç duyurmaksızın, millî gayeyi tam bir güvenle
gerçekleştirecek düzeye ulaşmıştır14 diye ifade ederken taarruz öncesi
Türk ordusunun moralinin en üst düzeyde olduğunu vurgulamıştır.
M. Kemal Paşa, Büyük Taarruz sürecini çok gizli biçimde yürütmüştür.15
Bu durumun temel gerekçelerinden birisi TBMM gizli celselerinde alınan
kararların bile İngiltere’nin ayrıntısıyla haberdar olmasıydı. İstiklâl
Savaşı günlerinde Büyük Britanya’nın Anadolu’da kurmuş olduğu Kara
Cumbo (Black Jumbo) adlı istihbarat teşkilatının şaşılacak derecede
meclisteki bilgileri dahi ayrıntısıyla biliyor olması hatta Sakarya
Savaşı’nda karargâhta verilen gizli emirlerin General Harrington’a ve

Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, 290-291; Öksüz, Köse, “Amerikan Arşiv
Vesikalarında Büyük Taarruz”, 220.
13 B. H. Liddell Hart, Strateji Dolaylı Tutum, Çev. Cemal Enginsoy, Asam Yay., 2002, IX, 3.
14 Atatürk, Nutuk, 448. ABD arşiv belgelerinde Türk ordusunun birlik ruhuna sahip
olduğu ifade edilmiştir. Birlik ruhunu oluşturan en önemli argüman ise vatanları için
savaşmalaraydı. Yine ABD belgelerinde Yunan ordusunun moralinin düşük olduğu ve
Türk ordusunun moralinin yüksek olduğu ifade edilmiştir. Öksüz, Köse, “Amerikan
Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz”, 216, 223.
15 Sadi Borak, “Mustafa Kemal Büyük Taarruz Gününü Bütün Dünyadan Nasıl Gizli
Tuttu?”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:6, Sayı:17, 1990, 381-388; Atatürk,
Nutuk 1919-1927, 453-455,457; Türk İstiklâl Harbi, 3; Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş
Savaşı Nutuk, 467-468; Millî Mücadele II, 1218; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan
İzmir’e, 331,338; Selek, Millî Mücadele II, 1218; Atatürk Ansiklopedisi Türkiye
Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 105; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu
Harekâtı (1919-1923), 465; Öksüz, Köse, “Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük
Taarruz”, 223,232.

356
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

İngiliz yetkililere saati saatine iletmesi, M. Kemal Paşa’nın savaş öncesi


neden bu denli gizli hareket ettiğini açıklayıcı mahiyettedir.16 M. Kemal
Paşa’nın hemen savaş öncesi Ankara’dan ayrıldığını birkaç kişi dışında
bilen yoktu. Ankara’dan ayrıldığını bilenler de Mustafa Kemal Paşa’nın
talimatıyla Ankara’daymış gibi davranmışlardı. Hatta gazetelerde M.
Kemal Paşa’nın Çankaya’da çay ziyafeti verdiği haberini dahi yaymışlardı.
M. Kemal Paşa’nın Ankara’dan ayrılırken trenle hareket etmemesi ve
Konya’ya ulaştıktan sonra telgrafhanede kalması, yapılan faaliyetin gizli
tutulmasına dönük bir çabaydı. 20 Ağustos 1922’de saat 16.00’da Batı
Cephesi Karargâhı olan Akşehir’e ulaşan M. Kemal Paşa, kısa bir
görüşmenin ardından 26 Ağustos 1922 sabahı Türk ordusuna taarruz
emri vermiştir.17 M. Kemal Paşa, savaş esnasında savaşı dünya
kamuoyundan gizli tutma maksadını ise; Efendiler, Başkomutan
Savaşı’nın sonuna kadar her gün büyük başarılarla gelişen taarruzumuzu,
resmî bildirilerde pek önemsiz harekâttan ibaret gösteriyorduk. Amacımız,
durumu mümkün olduğu kadar dünyadan gizlemekti. Çünkü düşman
ordusunu tamamen yok edeceğimizden emindik. Bunu anlayıp, düşman
ordusunu felâketten kurtarmak isteyecekleri yeni girişimlerine meydan
vermemeyi uygun görmüştük” diye ifade etmiştir.18
Bu durum, Ankara hükümeti ve Türk askerî yetkililerin savaş süresince
savaşın gidişatı üzerine değerlendirmelerde bulunmamasını dolayısıyla
dış basınında özel de ise Avustralya basınında yer alan haberlerde savaşla
ilgili açıklamalara yer verilmemesini izah eder niteliktedir. Bununla
birlikte M. Kemal Paşa’nın savaşla ilgili bu tutumu taktiksel bir hamle
niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, çalışmada Türk askerî yetkililere ya da
Ankara hükümetinin savaşa ait basına verilen demeçlere rastlanmaması,
ilgili stratejinin uygulandığına bir kanıttır. Diğer yandan Avustralya
basınında Yunan yetkililerin propaganda, yanlış bilgi ve yönlendirmeye
yönelik ifadelerin haberleştirildiği görülecektir. Yunan askerî yetkilileri,
Türk ordusunun taarruza hazırlandığı bilgisini öğrenmiş fakat önem

16 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 331.


17 Atatürk, Nutuk 1919-1927, 455; Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk, 467-
468; Türk İstiklâl Harbi, 3; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 332; Atatürk
Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 108-109,110; Erdem, Yunan
Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 468; Kocatürk, Doğumundan
Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, 290-291.
18 Atatürk, Nutuk 1919-1927, 457; Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk, 467-468.

357
Orhan ÖZCAN

vermemiştir hatta taarruz edileceği beklenmemiştir.19 Bunun temel


nedeni M. Kemal Paşa’nın Yunan ordusunun algısını başka bölgelere
kanalize etmesidir. Yemleme olarak tarif edebileceğimiz bu yöntemle M.
Kemal Paşa, asıl taarruz öncesi Yunan ordusunun iki yanında yanıltıcı iki
taarruz gerçekleştirmiştir. 24 Ağustos’ta Buldan ve 24-27 Ağustos’ta
Bilecik’te gerçekleşen Türk taarruzları, Yunan ordusunu yanlış yöne
kanalize ederken savunma düzenin bozmaya yöneliktir.20 Bu nedenle
Yunan ordusu mevcut mevzilerini sağlamlaştırma faaliyeti dışında bir
hazırlık içerisinde olmamıştır.21 Tüm bu ifadelerden anlaşılacağı üzere
sadece özelde M. Kemal Paşa’nın gizli hareket etmesinin dışında M. Kemal
Paşa’nın orduya verdiği emirlerle, askerî hazırlıkların ve müteakibinde
düşmana yaklaşma yürüyüşünün (gündüz dinlenip gece intikal etme
emrine uyulması) ne kadar gizli yürütüldüğünü ortaya koymuştur. M.
Kemal Paşa’nın tam olarak yapmak istediği, bir kısmı bilerek ortaya
çıkarılmış olan askerî hazırlıkların Yunan ordusu ya da destekçisi olan
devletler tarafından önemsiz olarak düşünülmesini sağlamaktı. Yunan
ordusunun, savaşın başladığı andan itibaren çok kısa sürede çözülmesi,
dağılması ve sonrasında savaşta mağlup olması M. Kemal Paşa’nın gerek
başkomutan sıfatıyla şahsi olarak kendisinin gerekse emir komuta ettiği
ordunun gizli hareket etmesi sonucu uyguladığı savaş stratejisinin ne
kadar başarılı olduğunu göstermesi açısından değerlidir.
Türk tarihinin önemli bir dönüm noktasını teşkil eden Büyük Taarruz, 26
Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanı Fevzi
Çakmak ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın ordugâhtan (Şuhut)
1’inci Ordu’nun gözetleme yeri olan Kocatepe’ye saat 3.00’de gelmesinin
ardından saat 5.30’da Yunan ordusunu şaşkına çeviren, gürültülü ve
şiddetli topçu atışlarıyla başlamıştır.22 Topçu atışları desteğinde piyade

19 Türk İstiklâl Harbi, 56-57; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-
1923), 467.
20 Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 467; Öksüz, Köse,
“Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz”, 223.
21 Türk İstiklâl Harbi, 56-57.
22 Atatürk, Nutuk 1919-1927, 456; İsmet İnönü, Hatıralar, Yay. Haz. Sabahattin Selek,
Ankara, 1985, 287; Türk İstiklâl Harbi, 95; Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı
Nutuk, 468; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 599; İzzettin Çalışlar, Org. İzzettin
Çalışlar’ın Anılarıyla Gün Gün, Saat Saat İstiklâl Harbi’nde Batı Cephesi, Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2009, 371; Selek, Millî Mücadele II, 1218-1220;
Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 111-112; Erdem,

358
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

birlikleri bir yandan Kalecik Sivrisi ve Çiğil Tepe’yi ele geçirirken diğer
yandan süvari birlikleri Ahır Dağları’ndan Yunan ordusunu kuşatmak
maksadıyla taarruz etmiştir. 26/27 Ağustos’ta Afyonkarahisar’da Yunan
ordusunun müstahkem mevzileri ele geçirilmiştir. 28 Ağustos’ta Yunan
ordusunun asıl cephesi yarılmış, güneyden kuzeye ilerleyen Türk ordusu
Yunan ordusunu ikiye ayırarak kuşatmaya başlamıştır. 29 Ağustos’ta
taarruz başarılı biçimde gelişmiş ve Yunan ordusu dağılmış biçimde batı
istikametine doğru kaçmaktadır. Yunan ordusu, Çalköy-Adatepe-
Aslıhanlar bölgesine çekilmiştir. 30 Ağustos’ta Türk ordusu, Yunan
ordusuyla tekrar karşılaşması neticesinde Yunan ordusunun ana
kuvvetlerini yok etmiş ya da esir almıştır. M. Kemal Paşa, taarruzu taktik
baskın biçiminde olarak tarif etmekle birlikte büyük taarruzu; demek ki
tasarladığımız kesin sonuç, beş günde alınmış oldu diye ifade etmiştir.23 M.
Kemal Paşa, dünya harp tarihinde yer alan yıldırım harbinin nadir
örneklerinden birisini başarıya ulaştırırken Büyük taarruz, Türk
milletine stratejik etkiyi bastırma fırsatı sunmuştur. 31 Ağustos 1922’de
Türk ordusu ana kuvvetleriyle İzmir istikametine ilerlerken diğer Türk
birlikleri de Eskişehir ve kuzeyde bulunan Yunan kuvvetlerini mağlup
etmek üzere ilerlemiştir.24 1 Eylül’de M. Kemal Paşa; Ordular, İlk Hedefiniz
Akdeniz İleri!25 emrini vermiştir. 2 Eylül’de General Yeoryos
Hacianastes’in (Hadjianestis)26 yerine Yunan Başkomutanlığına atanan

Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 468; Kocatürk, Doğumundan


Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, 291; Öksüz, Köse, “Amerikan Arşiv
Vesikalarında Büyük Taarruz”, 222.
23 Atatürk, Nutuk 1919-1927, 456; Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi
Tarihi Cilt VIII, 122-135; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-
1923), 470.
24 Atatürk, Nutuk 1919-1927, 455-456; Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk,
468; Selek, Millî Mücadele II, 1217-1227,1228; Türk İstiklâl Harbi, 95-314; Sarıhan,
Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 611; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 339.
25 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 338; Selek, Millî Mücadele II, 1229;
Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk, 469; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü
IV, 621; Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 139; Kocatürk,
Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, 292. Başkomutan
kahraman millet ordularına hedef gösterirken askeri vazifeler icabı bir şehir, bir
ırmak, bir mıntıka hedef gösterilir. Gazi Başkomutan bir denizi hedef gösterirken
Akdeniz medeniyetinde Türk milletinin layık olduğu yüksek mevkii hedef
göstermiştir. Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 139-141.
26 Y. Hacianestis, 59 yaşında ve 5 Haziran 1922’de başkomutanlık görevine getirilmiştir.
İzmir’den 450 km ileride bulunan Afyon’da ana karargâhı bulunan Yunan ordusunu

359
Orhan ÖZCAN

General Nikolaos Trikupis (Tricoupis),27 İkinci Kolordu Kumandanı


General Diyenis (Digenis) ve 300 kadar Yunan subayı, 5000 kadar Yunan
askeri Uşak yakınlarında esir alınmıştır. Türk ordusunun 1 Eylül’de
başlayan Yunan ordusunu takip harekâtı, 9 Eylül’de İzmir’de son
bulmuştur. 1-17 Eylül tarihleri arasında takip ve çekilme harekâtı
esnasında Yunan birlikleri, 9 Eylül’de İzmir’de ve son olarak 17 Eylül’de
Bandırma’dan gemilere binerek Anadolu’yu terk etmişlerdir.28
Amacımız, Ağustos-Eylül 1922’de Başkomutanlık Meydan Savaşı ve
Büyük Taarruzun Avustralya basınına yansımalarını yerli ve yabancı
kaynaklar dikkate alınarak incelemektir. Başkomutanlık Meydan Savaşı
ve Büyük Taarruzun günümüzde diğer çalışmalarla karşılaştırma
yapılabilmesi ve değerlendirilebilmesi açısından önemli olduğu
düşüncesiyle çalışmanın ana konusu olarak Avustralya basınında
Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz hakkında yayınlanmış
haberler ele alınmıştır. Büyük Taarruzla ilgili Avustralya basınında yer
alan haberlerin temel başvuru kaynağı olarak Büyük Britanya basınına
yer vermesi, çalışmayı İngiliz basını çerçevesinde de karşılaştırma
olanağı sunmuştur. Diğer yandan Avustralya basınının savaş süresince
Fransa, İtalya ve ABD basınında yer alan haberlere de yer vermiş olması
çalışmaya farklı batı basınından değerlendirme imkânı sunmuştur.

yönetmeye çalışmıştır. Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-


1923), 454,471.
27 General Trikupis, 5 Ağustos 1922’de Hacianestis’in yerine Elen Krallığı Asya Orduları
(Başkomutanlığa) getirildiğini, esir düştüğü Türk ordusu başkomutanı M. Kemal
Paşa’dan öğrenecektir. Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII,
142,150,151; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 480.
Trikupis’in Anadolu Orduları Başkomutanlığına getirildiğiyle ilgili emir 4 Eylül 1922
tarihlidir. Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 480. 2
Eylül’de esir edilen Trikupis, Kütahya-Eskişehir savaşlarından sonra kahvemi Talas’ta
(ABD Misyoner Okulu) içeceğim derken Yunan ordularının Kayseri’yi işgal edeceğini
ima etmiştir. Esir edildikten sonra M. Kemal Paşa Trikupis’i Kayseri’ye göndererek
kahve ikram ettirmiştir. Türk İstiklâl Harbi, 53-54; Öksüz, Köse, “Amerikan Arşiv
Vesikalarında Büyük Taarruz”, 229
28 Atatürk, Nutuk 1919-1927, 458-459; Selek, Millî Mücadele II, 1228-1229; Atatürk’ün
Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk, 469; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 621;
Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 341,347; Atatürk Ansiklopedisi Türkiye
Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 104,145,147,168; Kocatürk, Doğumundan Ölümüne
Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, 293-295. Nilüfer Erdem, Yunan ordusunda 304
subay ve 6250 erin Türk ordusuna esir düştüğünü ifade eder. Erdem, Yunan Tarihçiliği
Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 476-477.

360
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

Çalışmada kaynak taraması, sınıflandırma, çözümleme, tenkit ve sentez


sırası izlenmiştir. Avustralya basınında Başkomutanlık Meydan Savaşı ve
Büyük Taarruz hakkında yayınlanmış Avustralya basın arşivi kayıtlarına
ve literatürde konuyla alakalı yer alan araştırma ve inceleme eserlerden
faydalanılarak hazırlanmıştır. Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Büyük
Taarruz, 26 Ağustos-9 Eylül 1922 tarihleri arasında on dört gün sürmüş
olmasına rağmen çalışma, Avustralya basınında 9 Ağustos-9 Eylül 1922
tarihleri arasında yer alan arşiv kayıtları incelenerek hazırlanmıştır.
Çalışmanın belirtilen tarihler arasında değerlendirilmesinin nedeni ise
Avustralya basınında Büyük Taarruz öncesi haberlerin, çalışmaya katkı
sağlayacak olmasıdır. Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz
hakkında Avustralya basının da yer alan haber içerikleri kronolojik sıra
izlenerek çalışmada yer almış ve sonuç bölümünde savaş hakkında
Avustralya basınında yer alan haberlerle ilgili teknik verilere de yer
verilmiştir.

1. Büyük Taarruz Öncesi Büyük Britanya’nın Anadolu’da Yeni


Planları ve Avustralya Basınında Gelişmeler
30 Temmuz 1922’de Büyük Britanya, kendi çıkarlarına hizmet ettiğini
düşündüğü bir projeyi kabul ettirmek üzere gündeme getirmiştir. Projeye
göre Büyük Britanya, Ege bölgesini kapsayan Bandırma-İzmir hattının
batısında padişaha bağlı ve aslında İngiliz mandası olacak ne Helen ne de
Hıristiyan ama Anadolulu bir karakter taşıyacak, aynı oranda
Müslümanlara da yer verilecek otonom bir İyonya Devleti kurulmasını
planlamıştır.29 4 Ağustos 1922’de Lloyd George Avam kamarasındaki
söylevinde, Büyük Britanya’nın kurulacak İyonya Devleti’ni tanıyacağını
ifade etmiştir. Lord Curzon, Ankara hükümetinin 22 Nisan 1922 tarihli
Anadolu’nun boşaltılması notasına karşı dört aydır hiçbir girişimde
bulunmazken, Anadolu’nun tahliyesi talebinin zaman aşımına uğradığını
ifade etmiştir. Buna karşılık TBMM’nin teklifleri yönünde Fransız
taleplerini de reddeden İngiltere, Venedik’te bir konferans düzenlenmesi
için kısır bir diplomasi yürütmektedir. Böylece Büyük Britanya hem
sözde İyonya Devleti’ni kurmayı hem de Anadolu’yu boşaltmamayı

29 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 330; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle
Anadolu Harekâtı (1919-1923), 457.

361
Orhan ÖZCAN

planlamaktadır.30 Fransa’da yayınlanan Le Temps Gazetesi, 6 Ağustos’ta


Büyük Britanya Başbakanı Lloyd George’nin bir demecine yer vermiştir.
Lloyd George, İzmir’de artık Türk egemenliğinin kurulamayacağına
dikkat çekerken İngiltere’nin boğazlara hâkim olabilmesi için ne Türk ne
de Yunan zaferinin olmaması gerektiği, İngiltere’nin çıkarına uygun
olarak iki milletin bir denge kurması gerektiğini dile getirirken31 Büyük
Britanya ve Yunan ordusunun başta boğazlar olmak üzere Anadolu’dan
çıkmayacağını ima ediyordu.
29 Ağustos’ta Avustralya basınında yer alan Advocate Gazetesi, Küçük
Asya’da Bulgaristan Askerî Antlaşması başlığı altında Bulgar misyonunun
İnebolu’ya ulaştığı bilgisi verilirken Bulgar misyonunun, Ege Denizi’ne bir
çıkış veren Kemalist Türklerle askerî bir antlaşma imzaladığına inanıldığı
belirtilmiştir32. Aynı haber Cairns Post Gazetesi’nde Kemalistlerin Yeni
Hamlesi başlığı altında verilmiştir. Haberin ayrıntısında Kemalistlerin
yeni bir saldırı başlattığı, İnebolu’ya gelen Bulgar temsilcinin M.
Roumkeuv olduğu ve Bulgar-Türk askerî antlaşmasının sonucunda
Bulgarların Ege Denizi’ne bir çıkış elde ettiği bildirilmiştir.33 Uluslararası
ilişkiler bağlamında ele alınan haberde, Türkiye-Bulgaristan arasında
askerî bir antlaşmanın yapıldığı istihbaratı üzerine yayınlanmış, Bulgar
delegesinin İnebolu’ya ulaşması üzerine bir antlaşma yapıldığı bildirilmiş
ancak antlaşmanın İnebolu’da mı yoksa Ankara’da mı yapıldığı üzerine
bir bilgi verilmemiştir. Bulgar temsilcinin M. Roumkeuv olduğu ve
Bulgaristan’ın antlaşma uyarınca Ege Denizi’ne bir çıkış elde ettiği,
Türklerin bu antlaşmayla ne hedeflediği ya da ne elde ettiği bilgisi
verilmemiştir.
14 Ağustos 1922’de yine Advocate Gazetesi, Kemalistler Yığınaklanma
Yapıyor başlığı altında 30.000 Kemalist (Ankara Türkleri) Yunan taarruzu
korkusuyla İzmit sektörüne34 yığınaklanma yaptıkları ifade edilmiştir.35

30 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 330-331; Erdem, Yunan Tarihçiliği


Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 457.
31 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 311.
32 “Küçük Asya’da Bulgar Askerî Antlaşması”, Advocate, 29 Ağustos 1922, 1.
33 “Kemalistlerin Yeni Hamlesi”, “Bulgarlarla İttifak Girişimi”, Cairns Post, 31 Ağustos
1922, 2; “Bulgarlarla İttifak Girişimi”, Northern Herald, 6 Eylül 1922, 11.
34 Kocaeli sektöründe Türk birlikleri iki alaylı bir piyade tümeniyle üç bağımsız tabur ve
bağlı birliklerden oluşuyordu. Türk birliğinin karşısından 11’inci Yunan tümeni yer
almaktaydı ve Kocaeli Grubunun görevi Yunan tümenini tespit etmek ve taarruz
etmektir. Türk İstiklâl Harbi, 56.
35 “Kemalistler Yığınaklanma Yapıyor”, Advocate, 14 Ağustos 1922, 1.

362
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

İlgili haberde Türk ordusunun Yunan taarruzu olma ihtimaline karşı


İzmit bölgesine angaje olduğuyla ilgili istihbarat niteliği ağır basan
habere yer verilirken Türk ordusu için Kemalistler ve Ankara Türkleri ya
da Türk Milliyetçileri ifadeleri kullanılmıştır. Büyük Britanya’nın Millî
Mücadele kadroları için kullandığı terminolojisinden etkilenerek ABD
basınında ya da arşiv belgelerinde de Türk Milliyetçileri ifadesine yer
verilmiştir.36 İngiliz basınından etkilenen Avustralya basınında da benzer
ifadelere yer verilmiştir.

2. Avustralya Basınında Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Büyük


Taarruza Ait Haberler
Türk ordusunun 26 Ağustos’ta başlattığı taarruz, Afyonkarahisar’da
savunma halinde bulunan Yunan mevzilerinde önemli bir etki
oluşturmuştur. Birinci Ordunun Afyon çevresindeki hâkim noktaları hızla
ele geçirmesinin ardından yarma harekâtıyla Yunan birlikleri merkezde
iki kısma bölünmüştür. 27 Ağustos’ta Yunan ordusu, Sincanlı ovasına
kaçmış ve Türk ordusu tarafından Afyon kent merkezi alınmıştır. Yunan
ordusunun Birinci Tümen Komutanı Franco, zayiatlarının büyük
olduğunu ve askerlerinin Türk ordusuyla savaşmaktan kaçındığını
belirtmiştir. 28 Ağustos’ta Yunan birlikleri arasında irtibat kesilmiş ve
İsmet Paşa, karargâha Yunan ordusunun savaşı tekrar nerede kabul
edeceğini bilmediğini belirten bir telgraf çekmiştir. 28 Ağustos’ta Sincanlı
Ovası, Türk ordusu tarafından kurtarılmış ve Mustafa Kemal Paşa meclise
çektiği telgrafta düşman zayiatı çok, bizim zayiatımız az ifadesine yer
verirken Başkomutanlık Karargâhı Akşehir’den Afyon’a taşınmıştır.
Anadolu’da bu gelişmelerden sonra 28 Ağustos’ta Yunan Genelkurmay
Başkanı General Eksadaktilos ve Savaş Bakanı Theotakis kendi aralarında
yaptıkları toplantıdan sonra Kral Konstantin’in yanına gitmişlerdir.
Aslında Yunan ordusundaki bozgun Başkomutanlık Savaşı öncesi
başlamıştır.37 Yunan genelkurmayı ilk defa 28 Ağustos akşam geç
saatlerde Büyük Taarruzun başladığını kamuoyuyla paylaşırken 29
Ağustos’ta Afyon’u boşalttıklarını doğrulamıştır. Yunanistan’ın Büyük
Taarruzu üç gün gizlemekle maksadı, Yunan prestijinin iç ve dış

36 Öksüz, Köse, “Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz”, 223.


37 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 599-606; Selek, Millî Mücadele II, 1217-1218;
Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 335; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle
Anadolu Harekâtı (1919-1923), 469-470.

363
Orhan ÖZCAN

kamuoyunda sarsmamaktı38 ancak şu da bir gerçektir ki 27’inden itibaren


Türk süvarilerinin Yunan ordusunun batı kısmını kuşatmasıyla Uşak-
Afyon arasında başta telgraf olmak üzere her türlü irtibat kesilmiştir.39
29 Ağustos 1922’de Herald Gazetesi Reuter’e dayandırdığı haberinde,
Küçük Asya’da Düşmanlıklar Yeniden Başladı ve Türkler İyi Donatılmış
başlığı altında Atina’dan bildirilen tebliğe göre Küçük Asya’da askerî
operasyonların yeniden başladığı duyurulmuştur. Son üç gündür Akar
Nehrinden Hasanbel’e kadar savaşın devam ettiği, Kemalist birliklerin
tahminen on tümen kadar olduğu ve top/mühimmat bakımından iyi teçhiz
edildiği bildirilmiştir. Ayrıca İstanbul’daki hâkim görüşün, Türk
ordusunun demiryolunu ele geçirmesi nedeniyle Yunan birliklerinin
İzmir ve Bursa’dan tecrit edileceği değerlendirmesi yapılmıştır.40 Haber,
Herald Gazetesi dışında Avustralya basınında farklı başlıklar altında
diğer gazetelerde de yer verilmiştir41.
Aynı tarihte Express and Telegraph Gazetesinde, Yunanlılar ve Türkler
başlığı altında Yunanlıların Afyonkarahisar cephesinde Kemalistleri
yendiği ve mağlup olan Türklerin dağılmış vaziyette geri çekildiği haber
yapılmıştır. 28 Ağustos tarihli Atina kaynağına dayandırılarak verilen
haber, farklı başlıklar altında diğer Avustralya gazetelerinde de
yayınlanmıştır42. Oysa Türk ordusu, 26 Ağustos’ta başlattığı harekâttın
hemen hemen hiçbir safhasında Yunan ordusu karşısında başarısız
olmamıştır. Gazetenin yayınladığı haberin kaynağının Atina olması
dikkate alındığında, Yunan hükümetinin dünya kamuoyunda Yunan
ordusu lehinde propaganda ve Türk ordusu aleyhinde dezenformasyon
yapma niyeti olduğu açıkça anlaşılabilir.

38 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 334-335.


39 Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 121.
40 “Küçük Asya’da Düşmanlıklar Yeniden Başladı”, Herald, 29 Ağustos 1922, 9.
41 “Yunanlılar Türklere Karşı”, Maitland Daily Mercury, 30 Ağustos 1922, 5; “Yunan ve
Türkler”, “Küçük Asya Savaşı”, Ballarat Star, 30 Ağustos 1922, 1; “Türklerin Taarruzu”,
“Küçük Asya’da Savaş”, “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Daily Standart, 30 Ağustos 1922,
6; “Türkler Yunanlılara Saldırdı”, Recorder, 30 Ağustos 1922, 1; “Savaş Yeniden
Başlıyor”, Sunraysia Daily, 30 Ağustos 1922, 3; “Yakın Doğu”, Daily Advertiser, 31
Ağustos 1922, 2.
42 “Yunanlılar ve Türkler”, Express and Telegraph, 29 Ağustos 1922, 1; “Yunanlılar ve
Türkler”, “Kemalist Bir Yenilgi”, Advertiser, 30 Ağustos 1922, 9; “Kemalist Ordu
Mağlup Oldu”, Age, 30 Ağustos 1922, 9; “Yunanlılar ve Türkler”, “Kemalistler Yenildi”,
Northern Star, 30 Ağustos 1922, 5; “Yunanlılar Kemalistleri Mağlup Etti”, Register, 30
Ağustos 1922, 5; “Küçük Asya’da Savaş”, World, 30 Ağustos 1922, 5.

364
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

29 Ağustos’ta Yunan ordusu dağılmış vaziyette geri çekilirken Mustafa


Kemal Paşa’nın düşmanı durmadan takip edin emri üzerine İsmet Paşa,
Birinci Ordu ve Üçüncü Süvari Tümen komutanlıklarına düşmanın
Anadolu’da imha edilmesi emrini vermiştir. Yardıma gelen Yunan tümeni,
Yunan Birinci Kolordusuyla irtibat kuramadığı için Eskişehir’in
güneybatısına çekilmiştir. Bu arada iki Yunan birliği, Türk ordusundan
kaçarken hava şartlarının gece olması, aralarındaki irtibatın kesilmesi ve
araziyi iyi bilmeme nedenlerinden dolayı birbirine ateş açmıştır. General
Trikupis, geri çekilme esnasında ağır topların taşınmasının zorluğu
karşısında Yunan toplarının imha edilmesi emrini vermiştir. İngiltere’nin
İstanbul Yüksek Komiseri H. Rumbold, Londra’ya verdiği bilgi de Türk
ordusunun saldırı başlattığı günden beri Anadolu’yla haberleşmenin
kesildiği bildirmiştir. Fransa ise Yunan ordusunun, Anadolu’yu
boşaltması gerektiğini sıklıkla ifade etmeye başlamıştır.43
30 Ağustos 1922’de Barrier Miner Gazetesi, 29 Ağustos 1922 tarihli
Reuter’in Atina muhabirine dayanarak bildirdiği haberinde Yunanistan ve
Türkiye başlığını kullanmıştır. Haberde, Türklerin kuvvetli saldırısı
sonucunda Anadolu’nun önemli bir demiryolu bağlantı noktası olan
Afyonkarahisar’ın Yunanlılar tarafından boşaltıldığı bildirilmiş, aynı
haber farklı başlıklar altında diğer Avustralya gazetelerinde de
yayınlanmıştır.44 30 Ağustos 1922’de Express and Telegraph Gazetesi, 29
Ağustos’ta İstanbul merkezli haberinde Ezici Bir Darbe başlığını
kullanmıştır:

43 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 606-608; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan
İzmir’e, 336.
44 “Yunanistan ve Türkiye”, “Küçük Asya’da Türklerin Taarruzu Başladı”, Barrier Miner,
30 Ağustos 1922, 1; “Yunanlılar Türklere Karşı”, “Önemli Pozisyon Boşaltıldı”,
Cootamundra Herald, 30 Ağustos 1922, 1; “Türklerin Taarruzu”, “Küçük Asya’da
Savaş”, “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Daily Standart, 30 Ağustos 1922, 6; “Yunanlılar
Geri Çekiliyor”, Lithgow Mercury, 30 Ağustos 1922, 2; “Türk Başarısı”, Maitland Daily
Mercury, 30 Ağustos 1922, 5; “Yakın Doğu Savaşı”, “Yunanlılar Önemli Kavşağı
Boşalttı”, “Kemalist Saldırı”, Newcastle Sun, 30 Ağustos 1922, 6; “Türkler Savaşa
Devam Ediyor”, “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, “Demiryolu Kesişim Noktası Kaybedildi”,
Sun, 30 Ağustos 1922, 1; “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Daily Examiner, 31 Ağustos 1922,
5; “Türkler Yunanlılara Karşı”, Daily Herald, 31 Ağustos 1922, 3; “Türkler Azimli”,
Daily Mail, 31 Ağustos 1922, 7; “Yunanlılar ve Türkler”, Goulburn Evening Penny Post,
31 Ağustos 1922, 1; “Yunanlılar Geri Çekilmeye Zorlandı”, Sunraysia Daily, 31 Ağustos
1922, 3.

365
Orhan ÖZCAN

“Karahisar demiryolunu ele geçiren Mustafa Kemal, ikiye ayrılan


Yunan kuvvetlerini ezip geçtiği bildirilen haberin ayrıntısında
geçen hafta Mustafa Kemal, seçkin piyadeleri düşman hattının
gerisinde gizlice bir araya getirmiştir. Türk topçuları sabah saat
3’te atışa başladığında Yunanlılar tamamıyla şaşırmıştır.45 Türk
bataryalarının şiddetli topçu atışları karşısında, Yunan ordusu
cevap verememiştir. Öğlen vaktine kadar Yunan hattında büyük bir
gedik açılmıştır. Yunan ordusu, hızla geri çekilmektedir. Türkler
hızla ilerlemiş ve Yunanlıları açık araziye sürmüşlerdir. Kuzey ve
güney hattında bulunan Yunan orduları arasındaki demiryolu ve
diğer iletişimler kesilmiştir.”46
Haber, 30-31 Ağustos’ta farklı başlıklar altında diğer Avustralya
gazetelerinde yer bulmuştur.47 30 Ağustos 1922’de Telegraph Gazetesi,
29 Ağustos tarihli haber üç alt başlıkta Atina, İstanbul ve Londra

45 Gazete, taarruzun saat 3.00’de gerçekleştiği haberini vermiştir ancak taarruz saat
5.30’da topçu atışlarıyla başlamıştır. Atatürk, Nutuk 1919-1927, 456; İsmet İnönü,
Hatıralar, 287; Türk İstiklâl Harbi, 95; Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk,
468; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 599; İzzettin Çalışlar, Org. İzzettin Çalışlar’ın
Anılarıyla Gün Gün, Saat Saat İstiklâl Harbi’nde Batı Cephesi, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul, 2009, 371; Selek, Millî Mücadele II, 1218-1220; Öksüz, Köse,
“Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz”, 224.
46 “Ezici Bir Darbe”, Express and Telegraph, 30 Ağustos 1922, 1.
47 “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, “Ordunun İkiye Bölündüğü Bildirildi”, “Daha Fazla Erkek
Askere Çağrılıyor”, Telegraph, 30 Ağustos 1922, 2; “Ezici Bir Darbe”, Advocate, 31
Ağustos 1922, 1; “Yunan-Türk Savaşı”, “Yunanistan’a Ağır Darbe”, Age, 31 Ağustos
1922, 9; “Yunanlılar Sert Biçimde Tepetaklak Oldu”, Argus, 31 Ağustos 1922, 7;
“Tekrar Yunanlılar ve Türkler”, Bathurst Time, 31 Ağustos 1922, 2; “Yakın Doğu’da
Savaş”, Brisbane Courier, 31 Ağustos 1922, 5; “Türkler Tarafından Sürpriz Saldırı”,
“Yunanlılar Fena Yenildi”, Daily Mercury, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunanistan’a Ağır
Darbe”, Daily Telegraph, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunanlılar Yenildi”, Daily Telegraph, 31
Ağustos 1922, 5; “Ağır Yunan Mağlubiyeti”, Kalgoorlie Miner, 31 Ağustos 1922, 5;
“Yunan-Türk İlişkileri”, Maryborough Chronicle, Wide Bay and Burnett Advertiser, 31
Ağustos 1922, 5; “Yunan-Türk Savaşı”, Mercury, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunanlılar ve
Türkler”, Newcastle Morning Herald and Miners’ Advocate, 31 Ağustos 1922, 5;
“Muzaffer Mustafa”, Northern Star, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunan Kuvvetleri Bölündü”,
Queensland Times, 31 Ağustos 1922, 5; “Küçük Asya Savaşı”, Recorder, 31 Ağustos
1922, 1; “Yunanlılar Yenildi”, Register, 31 Ağustos 1922, 7; “Özet”, Sydney Morning
Herald, 31 Ağustos 1922, 1; “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Telegraph, 31 Ağustos 1922,
2; “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Toowoomba Chronicle, 31 Ağustos 1922, 5; “Ezici
Darbe”, Tweed Daily, 31 Ağustos 1922, 3; “Ezici Darbe”, Warwick Daily News, 31
Ağustos 1922, 5; “Yunan Fiyaskosu”, “Kemal Paşa’nın Stratejisi”, World, 31 Ağustos
1922, 5; “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Cairns Post, 1 Eylül 1922, 5; “Yakın Doğu”,
Townsville Daily Bulletin, 1 Eylül 1922, 4; “Türklerin Yeniden Dirilişi”, Geraldton
Guardian, 2 Eylül 1922, 3.

366
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

kaynaklarına dayandırılarak verilmiştir. Yunanlılar Geri Çekiliyor başlığı


altında Yunan ordusunun ikiye ayrıldığı ve daha fazla erkeğin askere
çağrıldığı alt başlıkları altında haberleştirilmiştir. Atina kaynaklı
haberde, Kemalist güçler Afyonkarahisar’a gelmeden önce Yunan
askerinin Afyon’u boşalttığını ve işgal altında bulunan topraklarda 1903
doğumlu tüm Yunan erkeklerinin askere çağrıldığı bildirilmiştir. Gazete,
Yunanistan’ın resmî açıklamasına göre şiddetli düşman saldırısı sebebiyle
Karahisar’ın boşaltılmasını emrettik ve (Afyon’un) batı hattına çekildik.
Elvanlar’a taarruz eden düşman süvari saldırısı püskürtülmüştür
ifadelerine yer vermiştir.48 Atina’ya dayandırılarak verilen haberde Türk
ordusu Afyon’a gelmeden önce Yunan ordusunun boşalttığı üzerine
yapılan haberin gerçekle uyuşmadığı tarihi bir vakıadır. Aynı zamanda
gazetede işgal altında bulunan topraklarda ifadesiyle belirtilen Anadolu
topraklarıdır. Anadolu, Türkler tarafından değil Yunanlılar tarafından
işgal edilmiştir. Haberin detayında Anadolu’da bulunan 1903 doğumlu
tüm Rum erkeklerin askere çağrıldığı haberleştirilmiştir49. Haberin

48 “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, “Ordunun İkiye Bölündüğü Bildirildi”, “Daha Fazla Erkek
Askere Çağrılıyor”, Telegraph, 30 Ağustos 1922, 2; “Yunanistan Türkiye’ye Karşı”,
Advocate, 31 Ağustos 1922, 1; “Yunan-Türk Savaşı”, “Yunanistan’a Ağır Darbe”, Age,
31 Ağustos 1922, 9; “Yunanlılar Sert Biçimde Tepetaklak Oldu”, Argus, 31 Ağustos
1922, 7; “Tekrar Yunanlılar ve Türkler”, Bathurst Time, 31 Ağustos 1922, 2; “Türkler
Tarafından Sürpriz Saldırı”, “Yunanlılar Fena Yenildi”, Daily Mercury, 31 Ağustos 1922,
5; “Yunanlılar Yenildi”, Daily Telegraph, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunanlılar ve Türkler”,
Newcastle Morning Herald and Miners’ Advocate, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunanlılar
Yenildi”, Register, 31 Ağustos 1922, 7; “Özet”, Sydney Morning Herald, 31 Ağustos
1922, 1; “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Telegraph, 31 Ağustos 1922, 2; “Yunanlılar Geri
Çekiliyor”, Toowoomba Chronicle, 31 Ağustos 1922, 5; “Ezici Darbe”, Tweed Daily, 31
Ağustos 1922, 3; “Ezici Darbe”, Warwick Daily News, 31 Ağustos 1922, 5; “Üstün
Kuvvetlerden Önce”, World, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Cairns
Post, 1 Eylül 1922, 5.
49 “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, “Ordunun İkiye Bölündüğü Bildirildi”, “Daha Fazla Erkek
Askere Çağrılıyor”, Telegraph, 30 Ağustos 1922, 2; “Yunanistan Türkiye’ye Karşı”,
Advocate, 31 Ağustos 1922, 1; “Yunan-Türk Savaşı”, “Yunanistan’a Ağır Darbe”, Age,
31 Ağustos 1922, 9; “Yunanlılar Sert Biçimde Tepetaklak Oldu”, Argus, 31 Ağustos
1922, 7; “Tekrar Yunanlılar ve Türkler”, Bathurst Time, 31 Ağustos 1922, 2; “Türkler
Tarafından Sürpriz Saldırı”, “Yunanlılar Fena Yenildi”, Daily Mercury, 31 Ağustos 1922,
5; “Yunan-Türk İlişkileri”, Maryborough Chronicle, Wide Bay and Burnett Advertiser, 31
Ağustos 1922, 5; “Yunanlılar Yenildi”, Register, 31 Ağustos 1922, 7; “Yunanlılar Geri
Çekiliyor”, Telegraph, 31 Ağustos 1922, 2; “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Toowoomba
Chronicle, 31 Ağustos 1922, 5; “Ezici Darbe”, Warwick Daily News, 31 Ağustos 1922, 5;
“Üstün Kuvvetlerden Önce”, World, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunanlılar Türklerle
Karşılaştığında”, Australian, 2 Eylül 1922, 1; “Ezici Bir Darbe”, Express and Telegraph,
30 Ağustos 1922, 1; “Türkler Tarafından Sürpriz Saldırı”, “Yunanlılar Fena Yenildi”,
Daily Mercury, 31 Ağustos 1922, 5.

367
Orhan ÖZCAN

kaynağının Atina olmasından da anlaşılacağı üzere Yunanistan’ın resmî


açıklamasına yer verilmiştir. Bilal N. Şimşir 28 Ağustos’ta Anadolu’da
bulunan 1903 doğumlu Rum kökenlilerin askere çağrısı yapıldığında,
henüz Büyük Britanya’nın ne İzmir başkonsolosu H. Lamb ne de Atina
temsilcisi Bentinck Türk taarruzundan haberdar olmadıkları için
Londra’ya bilgi vermemişlerdi. Büyük Britanya, 26 Ağustos’ta başlayan
Türk taarruzundan ancak 29 Ağustos’ta haberdar oldu.50 Zeki Sarıhan,
Yunan hükümetinin işgal altındaki Anadolu topraklarında yaşayan 1903
doğumlu Rumların askere alınma emrini Hacianestis’in imzaladığını ifade
ederken, 31 Ağustos başlayan büyük takip harekâtıyla Şeyh Elvanlı Dağı,
Türk ordusu tarafından ele geçirilmiştir. Böylece 26 Ağustos’ta başlayan
Afyon Savaşları sona ermiş ve Yunan ordusu Eskişehir yönünde
çekilmeye başlamıştır. General Franco, ana karargâha ordunun moralinin
bozuk olduğunu ve hızla geri çekildiklerini ifade eden bir telgraf dahi
çekmiştir.51
Telegraph Gazetesi, Londra merkezli Daily News Gazetesi’ne
dayandırarak verdiği haberin devamında alt başlık olarak Bir Fetih Savaşı
başlığına yer vermiştir. Yunan-Türk Savaşı’nın yeniden başlamasının
sebebi olarak temelde kararsız İngiliz politikası ve İngiltere’nin
Fransa’yla uzlaşamaması gösterilmiştir. Yunanlıların Ankara’yı işgal etme
niyetinin başarısız olmasının ardından Fransa, Kemalistlerle (Mustafa
Kemal Paşa’yla) ayrı bir antlaşma yapmıştır. Yunanistan savaş boyunca
minnettarlığını göstermesine rağmen Büyük Britanya, Yunanistan’ı
gönülsüzce desteklemiştir ifadesine yer vermiştir.52 Ayrıca Telegraph
Gazetesi, başlıktan da anlaşılacağı üzere Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı
bir fetih savaşı yapmakta olduğuna vurgu yapmıştır.53 Bununla birlikte
Londra merkezli Daily News ve Daily Express gazetelerinin İngiliz
politikasını eleştiren yazısı diğer Avustralya gazetelerinde de

50 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 333-334.


51 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 605-613.
52 “Yunanistan Türkiye’ye Karşı”, Advocate, 31 Ağustos 1922, 1; “Yunanlılar Geri
Çekiliyor”, “Ordunun İkiye Bölündüğü Bildirildi”, “Daha Fazla Erkek Askere
Çağrılıyor”, Telegraph, 30 Ağustos 1922, 2; “Yunan-Türk Savaşı”, “Yunanistan’a Ağır
Darbe”, Age, 31 Ağustos 1922, 9; “Yunanlılar Sert Biçimde Tepetaklak Oldu”, Argus, 31
Ağustos 1922, 7; “Tekrar Yunanlılar ve Türkler”, Bathurst Time, 31 Ağustos 1922, 2;
“Yunanlılar Yenildi”, Daily Telegraph, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunan-Türk İlişkileri”,
Maryborough Chronicle, Wide Bay and Burnett Advertiser, 31 Ağustos 1922, 5.
53 Greek Reverse”, “Army Reported Cut in Two”, “More Men Call to the Colours”,
Telegraph, “30 Ağustos 1922, 2.

368
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

haberleştirilmiştir.54 Türk-Yunan ve İngiltere başkentlerinden verilen


haber, üç farklı başkentten derlenmiş ve savaş hakkında bazı
değerlendirmelere yer vermiştir.
31 Ağustos 1922’de Barrier Miner Gazetesi, 30 Ağustos tarihli Reuter’in
Londra merkezli haberinde Az Sayıda Yunanlılar Dağlarda Mücadele
Ediyor başlığını kullanmıştır. Reuter’in İzmir muhabirine dayandırılan
haberde, az sayıda Yunanlıların Afyonkarahisar dağlarında mücadele
ettiği, tüm Yunan askerinin ön cephede bastırıldığı, Türklerin her çeşit
Fransız top ve uçaklarını kullandığı bildirilmiştir.55 Haberin devamında
“Küçük Asya’da Savaş ve Yüzlerce Yaralı İzmir’e Ulaştı” başlığı altında
Afyon’daki Türk-Yunan savaşının sonucu olarak yüzlerce Yunan yaralı
askerin, İzmir’e getirildiği Reuter’in İzmir muhabirine dayandırılarak
bildirilmiştir.56
31 Ağustos 1922’de Express and Telegraph Gazetesi, Yakındoğu başlığı
altında General Towshend’in57 demecine yer vermiştir. 30 Ağustos
1922’de General Townshend’in Londra merkezli yayın yapan Daily
Express’e verdiği demeci sayfalarına taşıyan Express and Telegraph
Gazetesi General Townshend’i Kut Kahramanı olarak tanıtmıştır. General
Townshend savaş ve gelişmeler karşısında açıklamalarda bulunmuştur:

54 “Yunanistan Türkiye’ye Karşı”, Advocate, 31 Ağustos 1922, 1; “Yunan-Türk Savaşı”,


“Yunanistan’a Ağır Darbe”, “İngiliz Politikası Eleştirildi” Age, 31 Ağustos 1922, 9;
“Yunanlılar Ciddi Biçimde Tepetaklak Oldu”, Argus, 31 Ağustos 1922, 7; At It Again
Greeks and Turks”, Bathurst Time, “31 Ağustos 1922, 2; “Yunanlılar Yenildi”, Daily
Telegraph, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunan-Türk İlişkileri”, Maryborough Chronicle, Wide
Bay and Burnett Advertiser, 31 Ağustos 1922, 5; “Yunanlılar ve Türkler”, Newcastle
Morning Herald and Miners’ Advocate, 31 Ağustos 1922, 5; “Muzaffer Mustafa”,
Northern Star, 31 Ağustos 1922, 5; “Özet”, Sydney Morning Herald, 31 Ağustos 1922,
1; “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Telegraph, 31 Ağustos 1922, 2; “Ezici Darbe”, Tweed
Daily, 31 Ağustos 1922, 3; “Ezici Darbe”, Warwick Daily News, 31 Ağustos 1922, 5.
55 “Tepelerde Mücadele Eden Az Sayıda Yunanlı”, Barrier Miner, 31 Ağustos 1922, 4;
“Yakın Doğu Problemi”, Daily Mercury, 2 Eylül 1922, 5; “Yakın Doğu”, Morning Bulletin,
2 Eylül 1922, 9.
56 “Küçük Asya’da Savaş”, “İzmir’e Yüzlerce Yaralı Ulaştı”, Barrier Miner, 31 Ağustos
1922, 4; “Yunanlılar Türklere Karşı”, “Askerler İzmir’e Ulaştı”, Cootamundra Herald,
31 Ağustos 1922, 4; “Yunanlılar ve Türkler”, Goulburn Evening Penny Post, 31 Ağustos
1922, 2; “Yunanlılar Türklere Karşı”, Maitland Daily Mercury, 31 Ağustos 1922, 5;
“Türkler Yunanlıları Geri Sürüyor”, Sun, 31 Ağustos 1922, 1; “Yunanlılar Geri
Çekiliyor”, Cairns Post, 1 Eylül 1922, 5; “Yakın Doğu’da Savaş”, Daily Mail, 1 Eylül 1922, 7.
57 M. Kemal Paşa, İngiliz General Townshend ile Konya’da görüşmüştür. Atatürk
Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 107; Kocatürk, Doğumundan
Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, 289.

369
Orhan ÖZCAN

“Kemal’in saldırısı, savaşı durdurmak için bir çığlık olmasına


rağmen barış ümitlerini tamamını bitiren Lloyd George’un
Yakındoğu üzerine son konuşmasından58 sonra bekleniyordu. Ben,
Kemal’i daha önce gördüm. İngiliz hükümetinin Kemal’in ordusuyla
savaşma fikrinin olduğunu düşünmüyorum. Türklerin morali üst
düzeydedir. Onlar, tek vücut olarak birleşmiş ve kararlılar. Onlar,
Büyük Savaş’ta kullanılmış silah ve tüfeklerle birlikte pek çok
mühimmatları sahiptir. Ankara faktörü, (Mondros) Mütarekede
Müttefiklerce kabul ettirilen tüm maddeleri yok sayarak
değiştirmiştir. Son savaşta Alman eğitiminin bir sonucu olarak
Türk zanaatkârları, şimdi lokomotif tekerleklerinden kama bloğu
yapıyor ve Rus mermilerini Türk silahlarına uyarlıyorlar. Büyük
Britanya ve Fransa Yakındoğu konusunda zorunlu olarak birlikte
hareket etmelidir. Fransa, Türkleri ve Büyük Britanya, Yunanlıları
desteklediği sürece barış umudu hiç olmayabilir.”59

ifadelerine yer vermiştir.

58 Lloyd George’nin son konuşması Batı Anadolu’da sözde İyonya Devleti kurulması ve
kurulacak devletin Büyük Britanya tarafından tanınacağı üzerindedir. Fransa’nın
İstanbul Yüksek Komiseri, Mustafa Kemal Paşa’nın Büyük Taarruzu başlatma
gerekçesini Lloyd George’nin ilgili demecine bağlamıştır. Aslında İngiliz Yüksek
komiser H. Rumbold da Fransızlarla aynı görüştedir. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle
Sakarya’dan İzmir’e, 330-331,359.
59 “Yakın doğu”, “Ürkütücü Açıklama”, Express and Telegraph, 31 Ağustos 1922, 1;
“Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Telegraph, 31 Ağustos 1922, 2; “Yunanlılar Savaşta”,
“Fransa’ya Karşı Suçlama”, Advertiser, 1 Eylül 1922, 9; “Yakın Doğu Savaşı”, “Türkler
Birleşti”, Advertiser, 1 Eylül 1922, 1; “Yunanlıların Yenilgisi”, Age, 1 Eylül 1922, 9;
“Yunanlılar Yenilgiyi Önemsizleştiriyor”, “Ordular Hala İletişim Halinde”, Argus, 1
Eylül 1922, 9; “Mustafa Kemal’in Öyküsü”, Brisbane Courier, 1 Eylül 1922, 5; ,
“Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Cairns Post, 1 Eylül 1922, 5; “Yakın Doğu”, Daily Express, 1
Eylül 1922, 1; “Barış Ümidi Yok”, Daily Telegraph, 1 Eylül 1922, 5; “Türkler ve
Yunanlılar”, Daily Telegraph, 1 Eylül 1922, 7; “Yakın Doğu Konumu”, Kalgoorlie Miner,
1 Eylül 1922, 5; “Yakın Doğu Konumu”, Leader, 1 Eylül 1922, 6; “Yunan-Türk
Düşmanlıkları”, Maryborough Chronicle, Wide Bay and Burnett Advertiser, 1 Eylül
1922, 5; “Türkler ve Yunanlılar”, Northern Star, 1 Eylül 1922, 5; “Yakın-Doğu Savaşı”,
Queensland Times, 1 Eylül 1922, 5; “Kemal’in Mükemmel Ordusu”, Register, 1 Eylül
1922, 7; “Özet”, Sydney Morning Herald, 1 Eylül 1922, 1; “Türklerin Faaliyetleri”,
Sydney Morning Herald, 1 Eylül 1922, 9; “Yakın Doğu”, Tweed Daily, 1 Eylül 1922, 3;
“Türk Taarruzu”, World, 1 Eylül 1922, 5; “Yakın Doğu Problemi”, Daily Mercury, 2 Eylül
1922, 5; “Yunan-Türk Savaşı”, Mercury, 2 Eylül 1922, 7; “Yakın Doğu”, Morning
Bulletin, 2 Eylül 1922, 9; “İngiliz Politikasından Kaynaklanan Sorun”, South Western
Times, 2 Eylül 1922, 5; “Türk-Yunan Savaşı”, Young Witness, 2 Eylül 1922, 1; “General
Townshend’in Görüşleri”, Australian, 4 Eylül 1922, 1; “En Son Haberler”, North
Western Courier, 4 Eylül 1922, 2; “Yakın Doğu Sorunu”, Bowen Independent, 5 Eylül
1922, 5; “Yakın Doğu”, South Western Times, 5 Eylül 1922, 3; “Yakın Doğu Konumu”,
Western Argus, 5 Eylül 1922, 23; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 617.

370
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

1 Eylül 1922’de Advertiser Gazetesi Yunanlılar Savaş’ta ve Fransızlara


Karşı Suçlama başlıkları altında General Townshend’in raporuna60 ve
Fransızların, Türk ordusuna top/mühimmat tedarik ettiğine yer
vermiştir.61 Gen. Townshend’in Raporu, Büyük Britanya’ya artık yeni bir
Türkiye’nin doğduğunu, milli ve güçlü bir orduya sahip olduğunu ve
İngiliz hükümetinin bu durumu kavraması gerektiğini ifade etmiştir.62
Gen. Townshend’in M. Kemal Paşa’yla 24 Temmuz 1922’de Konya’da
görüşmüş olmasıyla doğrudan bir ilişkisi olduğu değerlendirilmektedir.
Gazete, 31 Ağustos tarihli Londra kaynaklı haberinde Yunan
Propagandası alt başlığını kullanmıştır. Haberin ayrıntısında, Yunan
yetkililerin Londra’da propagandayla fazlasıyla iştigal ettiğini, “Türklerin
en son yapılan Karahisar Savaşı’nın sonuçlarını fazlasıyla abarttığını iddia
ederken Yunan ordusunun iki kanadının da artık demiryolu iletişimi
olmadığını” kabul etmişlerdir. Yetkililer, Müttefiklerin direktifleri
doğrultusunda Yunan ordusunun İzmir’i işgal ettiğini hatırlatırken,
Yunanlıların Anadolu’da bulunan Hıristiyan nüfusun tek koruyucusu
olduğu iddiasında ısrar etmişlerdir. Ayrıca Yunan askerlerinin geri
çekilmesi durumunda Hıristiyanların korkunç kaderleriyle baş başa
kalacağı ve Müttefik kuvvetlerinde Hristiyanlara alternatif bir koruma
sağlayamayacağını bildirmişlerdir.63 Toowoomba Chronicle Gazetesi, 1
Eylül 1922’de Kemalistler Yenildi başlığını kullanmıştır. Gazeteci M.
Gustave Herve’nin Atina telgrafına dayandırdığı haberin ayrıntısında
Yunanlıların, Türkleri yendiği bilgisi verilmiştir.64
Brisbane Courier Gazetesi, 1 Eylül 1922’de Mustafa Kemal’in Hikayesi
başlığı altında Mustafa Kemal Paşa’nın hayat hikayesine yer vermiştir.

60 “Yunanlılar Savaşta”, “Fransa’ya Karşı Suçlama”, Advertiser, 1 Eylül 1922, 9; “Yakın


Doğu”, “Ürkütücü Açıklama”, Express and Telegraph, 31 Ağustos 1922, 1; “Yunanlılar
Geri Çekiliyor”, Telegraph, 31 Ağustos 1922, 2.
61 “Yunanlılar Savaşta”, “Fransa’ya Karşı Suçlama”, Advertiser, 1 Eylül 1922, 9; “Türkler
ve Yunanlılar”, Daily Telegraph, 1 Eylül 1922, 7.
62 Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, 289.
63 “Yunan Propagandası”, Advertiser, 1 Eylül 1922, 9; “Yunanlıların Yenilgisi”, Age, 1 Eylül
1922, 9; “Yunanlılar Yenilgiyi Önemsizleştiriyor”, “Ordular Hala İletişim Halinde”,
Argus, 1 Eylül 1922, 9; “Yunanlılar Geri Çekiliyor”, Cairns Post, 1 Eylül 1922, 5;
“Türkler ve Yunanlılar”, Daily Telegraph, 1 Eylül 1922, 7; “Türklerin Faaliyetleri”,
Sydney Morning Herald, 1 Eylül 1922, 9; “Yunan Propagandası”, Telegraph, 1 Eylül
1922, 6; “Yakın Doğu Problemi”, Daily Mercury, 2 Eylül 1922, 5; “Yakın Doğu”, Morning
Bulletin, 2 Eylül 1922, 9.
64 “Kemalistler Yenildi”, Toowoomba Chronicle, 1 Eylül 1922, 3.

371
Orhan ÖZCAN

Brisbane Courier Gazetesi, Clair Price tarafından Amerika Birleşik


Devletleri’nde Current History isimli dergide yayınlanan Mustafa Kemal
Paşa’nın hayat hikâyesinden alıntı yaparken;
Doğu’da hiçbir kişi, son yıllarda dünya işlerinde Mustafa Kemal’in
yarattığı etkiye sahip olmadı. O kendine has bir Türk ve belki de son
elli yıldır Türkiye’de ortaya çıkardığı en büyük askerdir. O,
Selanik’te doğdu ve 12 yaşında asker oldu. Günümüzde 41 yaşında
olan Mustafa Kemal, “Mareşal” rütbesine ve muzaffer anlamına
gelen “Gazi” unvanına sahiptir ki Türklerde en büyük onur
nişanesidir. Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’e ayda 300 Türk
lirası ağırlama parası vermektedir ki güncel çeviri oranına göre 40
sterlinden daha az bir miktara karşılık gelmektedir. Mustafa
Kemal’in nispeten ekonomik durumu iyi değildi ve bekârdır.
Genelkurmay’da göreve başladıktan sonra Şam’a sürgün edildi ve
hatta hayatının büyük bir kısmını sürgünde geçirdi. Bir süre sonra
Selanik’e atandı ve şu an dağılmış olan İttihat ve Terakki’nin bir
şubesini orada kurmayı başardı. Enver Paşa’nın istikrarsız
politikaları yüzünden o yapıdan kesin olarak ayrıldı.”

İfadelerine yer vermiş ve


“Milli Bir Kahraman ifadesine yer verilirken savaş süresince
(Birinci Dünya Savaşı’nda) Türkiye’nin milli bir kahramanı oldu
ama Enver, o sırada kontrolü elinde tuttuğu için Mustafa Kemal’i
gözden düşürerek sürgüne gönderdi. Ancak Türkiye’nin ölüm
fermanının imzalandığı günlerde Mustafa (Kemal), tüm durumu
değiştirdi. Yeni bir hükümet kurdu ve nihayet bugün Türkiye’nin
kaderini değiştiren asker oldu. Ankara’daki hükümeti, Türkiye’nin
fiili hükümeti haline geldi ve bugün eski Osmanlı
İmparatorluğu’nun umutları, diğer komutanların kaybettiğini geri
almak için yola çıkan Mustafa Kemal üzerinde toplanıyor.”65
şeklinde bir değerlendirme yapılarak Mustafa Kemal Paşa’nın hayat
hikayesi üzerinde de durulmuştur.
Ayrıca Brisbane Courier Gazetesi, 1 Eylül 1922’de Türk-Yunan Savaşı
başlığı altında General Townshend’in değerlendirmelerine yer verirken
diğer gazetelerin değinmediği hususlara da yer vermiştir. 4 Ağustos
tarihinde Avam Kamarası’nda Anadolu’yla ilgili hükümet politikasının

65 “Mustafa Kemal’in Öyküsü”, Brisbane Courier, 1 Eylül 1922, 5.

372
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

eleştirildiği ve Mr. George Lloyd’un Anadolu’da barışı, adalet


çerçevesinde tesis etmesi gerektiği vurgulanmıştır. Rusya ve
Romanya’nın yıkılmasının Türkiye yüzünden olduğu dile getirilirken
Türkiye’nin Çanakkale boğazını kapatarak Dünya Savaşı’nı iki yıl
uzattığına dikkat çekilmiştir. Lloyd, “Türkler ve Yunanlılar arasındaki adil
dengeyi sağlamak bizim işimizdir dedi ve askerlerimiz Türkiye’yi yendiğine
göre Türkiye’de barışın sorumluluğu bize ait olmalı. Şimdi Türk başkentini
biz savunuyoruz aksi halde Yunanlıların birkaç saatte İstanbul’u işgal
edeceğine şüphe yoktur. Ne olursa olsun Küçük Asya’daki Hıristiyanların
olabilecek olaylara karşı korunacağına inandığını” ifade etmiştir.66
Cootamundra Herald Gazetesi, 1 Eylül’de Yunanlılar Türklerle Karşılaştığı
Zaman başlığı altında Times’ın İstanbul muhabirine dayanarak bir haber
yayınlamıştır. Şehrin alındığı doğrulanmamasına rağmen Türklerin
Bilecik’i ele geçirdiği ve muhtemelen gelecek iki veya üç hafta boyunca
savaşın devam edeceği bildirilmiştir. Afyonkarahisar’ın tamamıyla
yıkıldığı, Türklerin savaşın başında elde ettiği avantajı sürdürme
arzusunda olduğu haber yapılmıştır.67 Daily Standard, 1 Eylül’de
Londra’da birleşik hizmet (united service) haber ajansına dayandırdığı
haberinde; “İzmir’den gelen bir bilgiye göre az sayıda Yunan askerinin
halen Afyonkarahisar çevresindeki tepelere sahip olmak için mücadele
ettiği belirtilmiştir.68 Times’ın Kahire muhabirine dayandırılan haberde
ise İstanbul’dan gelen mesaja göre Milliyetçi (Türklerin) saldırının niyeti,
yaklaşan Viyana Barış Kongresi’ne bir mesaj vermektir ve Türkler, İtilaf
Güçleri’ne şunu söylemek istiyor: Yalnız bırakılırsak Yunanlıları Küçük
Asya’dan kovabiliriz.” Gazete, Yunan askerlerinden gelen bilgilerin hiç de
iyi olmadığı yönünde bir değerlendirmede bulunmuş ve Türklerin
beklenmedik topçu gücüne özel bir vurgu yapmıştır. Aynı zamanda son
üç aydır Mersin limanında Türklerin, Fransa’dan büyük miktarda
mühimmat, çok sayıda uçak ve diğer teçhizat aldığı bilgisine yer
vermiştir.69
Daily Standard Çatışma Haberleri başlığı altında Reuter’e dayandırdığı
haberinde Türk ve Yunan tarafıyla ilgili iki farklı bilgiye yer vermiştir. İlk

66 “Yunan-Türk Savaşı”, Brisbane Courier, 1 Eylül 1922, 5.


67 “Yunanlılar Türklerle Karşılaştığında”, Cootamundra Herald, 1 Eylül 1922, 1.
68 “Büyük Türk Taarruzu”, Daily Standard, 1 Eylül 1922, 5.
69 “Büyük Türk Taarruzu”, Daily Standard, 1 Eylül 1922, 5.

373
Orhan ÖZCAN

olarak Reuter’in Paris’teki muhabirine göre Ankara’dan gelen mesajların


Türklerin her tarafta ilerlediği, Yunan esirleri ele geçirdiği ve
Yunanlıların büyük miktarda malzemeyi bırakarak kaçtığı iddia edilmiş
ve doğrulanmamış bir habere göre Türklerin Eskişehir’i ele geçirdiği
bilgisi verilmiştir. Diğer yandan gazete Reuter’in Atina muhabirine
dayandırdığı haberinde, Afyonkarahisar tahliyesinin kusursuz biçimde
yapıldığı ve tüm malzemelerin Yunan topçusunun hâkim olduğu bir hatta
çekildiği bildirilmiştir.70 28 Ağustos 1922’de Yunanlılara ait bol miktarda
savaş araç gereçlerin ele geçirildiği haberleri, Türk basınında ve
istihbarat raporlarında bildirilmeye başlanmıştır. Türk ordusu, 30
Ağustos’ta Yunanlılara ait malzeme dolu bir otomobil, mühimmat yüklü
bir adet tren, yedi adet ve yüz yirmi üç deve yüklü malzeme ele
geçirilmiştir. 1 Eylül’de Mustafa Kemal Paşa, Başbakan Rauf Bey’e
Kütahya’nın alındığını, İşorun ve Adatepe sahasında düşmanın askerî
malzeme, top, cephane ve otomobil bırakarak kaçtığını telgrafla
bildirmiştir.71
Daily Standard Gazetesi, Kaçak Taşıma başlığı altında İzmir’den gelen
haberler değerlendirilmiştir. Bir Yunan devriye botunun, Türk ordusu
(Kemalistler) için kaçak mal taşıyan İngiliz bayraklı gemiyi yakalayıp
Sakız Adası’na götürdüğü belirtilmiştir.72 Daily Standard Times’a
dayandırılarak verdiği haberde Türkler Etkin Olmaya Devam Ediyor
başlığını kullanmış ve haberin ayrıntısında Yunanlıların,
Afyonkarahisar’da bulunan demiryolu hattından Banaz’a çekildiği ve
doğrulanmayan bir habere göre Bilecik bölgesinde etkin olduğu
bildirilmiştir. Yunan askerinin Trakya’ya ve Marmara limanlarına
ilerlediği ve savaşın iki veya üç hafta daha sürebileceği ve Türklerin
savaşın başında elde ettiği avantajı kaybetmek istemediği belirtilmiştir.
Bursa’dan alınan bilgilere göre bombardımandan sonra
Afyonkarahisar’ın neredeyse tamamının tahrip olduğu
haberleştirilmiştir.73

70 “Çatışma Raporları”, Daily Standard, 1 Eylül 1922, 5; “Türkler Yunanlılara Karşı”, Daily
Herald, 2 Eylül 1922, 5; “Telgraflar”, Kyogle Examiner, 2 Eylül 1922, 5.
71 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 604, 612, 619.
72 “Kaçak Eşya Taşıma”, Daily Standard, 1 Eylül 1922, 5.
73 “Türkler Etkin Olmaya Devam Ediyor”, Daily Standard, 1 Eylül 1922, 5; “Küçük Asya
Savaşı”, Daily Mail, 2 Eylül 1922, 7.

374
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

Brisbane Courier Gazetesi, 2 Eylül 1922’de Yunan-Türk Savaşı başlığı


altında başka bir Türk Zaferi ifadesine yer vermiştir. 31 Ağustos Londra
kaynaklı habere göre Türk ordusunun Eskişehir’i ele geçirdiği ve
Yunanlıların ağır kayıplarla teçhizatlarını bırakarak geri çekildiği ifade
edilmiştir. 28 Ağustos’ta ise Mustafa Kemal (Paşa) emir komutası altında
Türk ordusunun Karahisar demiryolunu ele geçirdiği ve Yunan
kuvvetlerine ağır bir darbe vurduğu haber yapılmıştır.74
2 Eylül’de İzmir İngiliz Başkonsolosu Sir H. Lamb ve Atina İngiliz
temsilcisi Bentinck telgraflarında Yunan hükümetinin Anadolu’yu hemen
boşaltmaya razı olduğu ve ateşkes taleplerini ilettiklerini bildirirken,
Büyük Britanya’nın arabuluculuk edebileceği bildirilmiştir. ABD’nin
İzmir başkonsolosu ise Yunan ordusunun Türk ordusu karşısında perişan
olduğunu ve Yunan ordusunun Uşak’ı yakma isteğinde olduğunu dile
getirmiştir.75 Gerçekten de şehri yakıp yıkan Yunan ordusu, bin kişinin
üzerinde sivili vahşi biçimde katletmiş ve şehirde uzun yıllar
unutulmayacak bir tahribat yapmıştır.76 Türk ordusunun 1 Eylül’de
başlayan takip harekâtından kaçan Yunan ordusu, masum sivilleri
öldürmekten ve güzergâhları üstündeki şehir, kasaba, köyleri yakmaktan
geri durmamaktadır. Başkomutanı Y. Hacianestis, İzmir’den Yunan
ordusunu emir-komuta etmekte başarısız olduğunda Yunanistan
genelkurmayı onun yerine 2 Eylül’de Yunan başkomutanlığına Gen. N.
Trikupis atamış ancak görev emrini, Uşak yakınlarında Türk ordusuna
esir düştüğünde öğrenmiştir. Başkomutan Trikupis’le birlikte İkinci
Kolordu Kumandanı General Diyenis, 300 kadar Yunan subayı ve 5000
kadar Yunan askeri Uşak’ta Türk ordusuna esir düşerek büyük bir
bozguna uğramıştır. Yunan ordusuyla birlikte Batı Anadolu’da yaşayan

74 “Yunan-Türk Savaşı”, Brisbane Courier, 2 Eylül 1922, 7; “Yunan-Türk Savaşı”, Daily


Telegraph, 2 Eylül 1922, 9; “Yakın Doğu Savaşı”, Townsville Daily Bulletin, 4 Eylül 1922,
4; “Yakın Doğu”, Northern Miner, 5 Eylül 1922, 2.
75 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 621-622; 2 Eylül’de Yunanistan Büyük
Britanya’nın arabuluculuğunda ateşkes talep etmiş ancak H. Rumbold Yunan
onurunun kırılacağı gerekçesiyle 4 Eylül’e kadar saklamıştır. Lord Curzon, 4 Eylül’de
Paris ve Roma kentlerine Yunanistan’ın ateşkes talebini saat 17.00’da iletirken
ateşkes talebi 5 Eylül gününe sarkmıştır. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan
İzmir’e, 361-362.
76 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 614,624-625; Atatürk Ansiklopedisi Türkiye
Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 145; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e,
347.

375
Orhan ÖZCAN

Rumlarda akın halinde İzmir’e kaçarken geride bıraktığı kent ve köyleri


tahrip etmişlerdir. General Harrington,77 3 Eylül’de İzmir limanı
açıklarına ulaşan İngiliz savaş gemilerinin kaçan Rum göçmenleri
gemilere alacağını duyurmuştur.78 2 Eylül’den itibaren Yunanistan’ın
Büyük Britanya’dan iki isteği vardır: ilki, bir an önce ateşkese aracı
olması, diğeri ise Rum ahalinin gemilerle tahliye edilmesidir. 2 Eylül,
Yunanlılarla İngilizlerin yanlış hesaplarının anlaşıldığı gündür.79
4 Eylül 1922’de Advocate Gazetesi, Yakın Doğu başlığı altında 2 Eylül
tarihli Londra kaynaklı haberi manşetlerine taşımıştır. Yunan
kaynaklarına göre Türkler, Karahisar’ın 120 km (75 mil) batısına
ilerlediğini belirtirken Kral Konstantin’in başkanlık edeceği Yunan Savaş
Konseyi’nin kısa süre içinde ordu ve politik durumu değerlendireceği
ifade edilmiştir. Yunan hükümetinin İzmir’i boşaltmayı düşünüp
düşünmediği konusunda bazı spekülasyonlar olduğuna dikkat
çekilmiştir. Atina’dan gelen habere göre ise Yunan Savaş Bakanı Nikolaos
Theotakis ve Dışişleri Bakanı Nikolaos Stratos’un cepheden döndükten
sonra bir açıklamada bulunarak, savaşın nihayetinde Yunan ordusunun
kazanacağına olan güven belirtilmiştir.80 Yunan ordusunun
Karahisar’dan geri çekilişinin belirli bir düzende olduğu ve Türk
askerinin kayıplarının, Yunan ordusundan daha fazla olduğu ifade
edilirken Yunan gazeteleri, Yunan kabinesinin istifa etmesi gerektiği ve
bir koalisyon hükümetinin kurulmasını tavsiye ettiği bildirilmiştir.81

77 General Harrington Türkiye’de en yetkili İngiliz subaydı ve savaş esnasında yaşanan


gelişmeleri iyi okuyamamış hatta Türklerin zaferini gurur yaptığı için Yunan
ordusunun Alaşehir’de tekrar mevzilenip Türk ordusu karşısında tutunabileceğini
ısrarla savunmasında olduğu gibi Büyük Britanya dışişlerini yanlış yönlendirmiştir.
Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 359-360.
78 Selek, Millî Mücadele II, 1228-1229; Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk, 469;
Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 621.
79 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 349,359; Erdem, Yunan Tarihçiliği
Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 483-484.
80 Yunan İçişleri ve Savaş Bakanları 30 Ağustos 1922’de İzmir’i ziyaret etmiş ve aynı gün
geri dönmüşlerdir. Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 611, 615; Şimşir, İngiliz
Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 338-339.
81 “Yakın Doğu”, Advocate, 4 Eylül 1922, 1; “Yunan-Türk Savaşı”, Daily Telegraph, 4 Eylül
1922, 5; “Türkler İlerliyor”, Geraldton Express, 4 Eylül 1922, 3; “Yakın Doğu Savaşı”,
Townsville Daily Bulletin, 4 Eylül 1922, 4; “Yakın Doğu”, Northern Miner, 5 Eylül 1922,
2. 3 Eylül’de Yunan basınında, Yunan askerinin savaşmak istemediği ve hükümetin
istifa etmesi gerektiği haber yapılmaya başlanmıştır. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle
Sakarya’dan İzmir’e, 358.

376
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

Yunan kaynaklarına dayanılarak yapılan haberde, Yunan hükümet


yetkililerinin savaştaki başarısızlıkları örtmeye dönük ifadeleri Yunan
kamuoyuna hiçte inandırıcı gelmemiş olacak ki Yunan basını, halkın
Yunanistan’da yeni bir koalisyon hükümeti kurulması isteğini ifade
etmiştir. Kamuoyu tarafından mevcut hükümetin istifa etmesi yönünde
oluşan baskının oluştuğu göz önüne alındığında, cepheden henüz gelen
hükümet yetkililerinin inandırıcı olmayan açıklamalarına karşı
kamuoyunun vermiş olduğu tepki dikkat çekicidir.
Daily Standard Gazetesi, 4 Eylül 1922’de Fransa ve Türk başlığı altında
Büyük Britanya’da yayın yapan Torry Morning Gazetesi’nin köşe yazısını
haberleştirmiştir. Rusya ve Almanya’nın Mustafa Kemal Paşa’ya destek
olduğu ve Müttefik olduğu bilhassa Türk milliyetçilerinin Fransa’yla
yaptığı Ankara Antlaşması sonrası silah, uçak ve teçhizatı Fransa’dan
aldığı ifade edilmiştir. Ancak köşe yazısına göre Fransa’nın Türk
milliyetçilerine yardımının doğru olup olmadığı sorgulanırken, Sovyet
Rusya yardımının olabilmesi için bir antlaşmanın olması gerektiği ifade
edilmiştir. Yine Büyük Britanya’nın her iki tarafa mühimmat ve uçak
tedarik ettiği bilgisine yer verilmiştir. Bu bilgilerin dışında Anadolu’daki
çatışmanın ana faktörünün petrol olma olasılığının komik olduğu ama
yakın gelecekte Büyük Britanya gençlerinin Ortadoğu’da petrol ve petrol
şirketleri için savaşabileceği ifade edilmiştir.82
Avustralya’da yayın yapan Daily Standard Gazetesi’nin İngiliz basınında
yer alan Torry Morning Gazetesi’ne dayandırarak verdiği habere göre
Sovyet Rusya-Almanya ve Fransa’nın Türk ordusuna askerî malzeme
yardımı yaptıkları belirtilmiştir. Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV
eserinde Almanya’dan satın alınan iki uçağın 27 Ağustos 1922’de Samsun
limanına indirildiği, oradan 28 Ağustos’ta Bolvadin-Çay güzergâhı takip
edilerek Afyon’a getirildiğini ifade etmiştir.83 Alptekin Müderrisoğlu
Kurtuluş Savaşı’nın Malî Kaynakları isimli eserinde ise Fransızların
Ankara Antlaşması sonrası işgal ettikleri bölgeden çekilirken savaş araç
ve gereçleri bıraktıklarını ancak en sıhhatli bilginin Kazım (Özalp)
Paşa’nın notlarında belirttiği üzere askerî araç ve gereçler içerisinde uçak
olmadığını belirtmiştir.84 30 Ağustos 1922’de Yunan Genelkurmay

82 “Son Düşünceler”, Daily Standard, 4 Eylül 1922, 4.


83 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 602-604.
84 Alptekin Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşının Malî Kaynakları, Atatürk Araştırma
Merkezi, Ankara 1990, 554-555.

377
Orhan ÖZCAN

Başkanı İngiltere’ye şikâyette bulunarak Fransa ve İtalya’nın Türklere


yardım ettiğini telgrafla bildirirken, Fransız hükümeti Türklere yardım
ettiğini reddetmiştir.85 Yunan hükümeti 26 Ağustos’ta Türk ordusu
tarafından gafil avlandıklarını, bunun nedeni olarak da İtalya’nın
Türklere verdiği spad marka uçaklar olduğu üzerine asılsız iddialar ve
gerekçelerde öne sürülmüştür.86 Sovyet Rusya’yla Türkiye arasında 16
Mart 1921’de başlayan dostluk anlaşması ve sonrasında Moskova ve Kars
Antlaşmaları, İstiklâl Savaşı günlerinde Türkiye-Sovyet Rusya ilişkilerini
yakınlaştırmıştır.87 Ukrayna Sovyet olağanüstü temsilcisi M.V. Frunze’nin
desteğiyle Türkiye, Sovyet Rusya’dan 100.000 tüfek, 100.000 sandık
fişek, 3.500 sandık makinalı tüfek, 80.000 makinalı tüfek şeridi, 220 top
ve 550.000 adet çeşitli kalibrede mermi ve üniforma istemiştir. Sovyet
Rusya, talepleri karşılaşmak için 1922’de Karadeniz limanları ve
Kafkasya yoluyla çeşitli silah ve donatım malzemeleri göndermiştir.88
A.Müderrisoğlu, Sovyet Rusya’nın Türk ordusuna askerî yardımlarını şu
şekilde vermiştir: çeşitli kalibrede 37.812 tüfek, 324 ağır ve hafif makinalı
tüfek, 44.587 sandık mermi, 66 top ve 141.173 top mühimmatı olmakla
birlikte89 Yunan komutan anılarında ve Yunan tarihçilerde Türk
ordusuna gayri meşru yollarla ilgili devletlerin askerî yardım yaptığı
ifade edilmiştir.90 Diğer yandan gazete, Büyük Britanya’nın hem Türk
hem de Yunan ordularına uçak dâhil çeşitli askerî malzeme tedarik ettiği

85 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 611; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan
İzmir’e, 339.
86 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 332. 1922’de Fransa’dan 10 adet Brege
tipi iki kişilik uçak, İtalya’dan 20 adet Spad ve Almanya’dan 13 avcı uçağı alınmıştır.
Öksüz, Köse, “Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz”, 220.
87 A.M. Şamsutdinov, Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi 1918-
1923, Çeviren: Ataol Behramoğlu, İstanbul: Doğan Kitap, 1999, 207-232; Türk Dış
Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne, Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt I: 1919-1980,
Editör: Baskın Oran, İstanbul: İletişim, 2013, 173-174.
88 Şamsutdinov, Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi 1918-1923,
207,233; Veli Yılmaz, Sakarya’dan Lozan’a Sakarya ve Dumlupınar Meydan
Muharebeleri, Kastaş Yayınevi, İstanbul, 2008, 291-303. Şubat 1922’de Ukrayna
Başkomutanı Frunze’nin desteğiyle Sovyet Rusya; 315 obüs, 1299 dağ topu 7.578.000
fişek vereceklerine dair Türklere söz vermişlerdir. Söz verilen malzemenin bir kısmı
Karadeniz’de bulunan Rus ve Türk limanları olan Novorosiski, Trabzon, Samsun,
İnebolu, Batum limanları vasıtasıyla taşınmıştır. Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşının
Malî Kaynakları, 549.
89 Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşının Malî Kaynakları, 549; Türk Dış Politikası, Kurtuluş
Savaşından Bugüne, Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt I: 1919-1980, 162.
90 Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 464.

378
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

bildirilmiştir. Oysa Büyük Britanya’nın Türk ordusuna askerî malzeme


sağladığına dair bir kanıt yoktur. Bununla birlikte gazete, Ortadoğu’ya
ilişkin önemli bir öngörüde bulunmuştur. Türkiye’de ki savaşın petrolden
kaynaklanmış olma olasılığını gülünç bulurken, gelecekte Büyük Britanya
askerinin bölgede petrol ve petrol şirketleri için savaşabileceği tahminini
belirtmiştir.
4 Eylül’de Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa birliklerine hedefin İzmir
olduğu ve Yunan ordusu tarafından İzmir şehri tahrip edilmeden zapt
edilmesi gerektiği, düşmanın limandaki gemileri dâhil ele geçirilmesini
emretmiştir. Aynı gün Yunan ordusu, Alaşehir’i yakmış, pek çok Türk
sivili katletmiştir. 4 Eylül’de Yunan hastane gemisi çok sayıda yaralı
Yunan askerini alarak İzmir limanından Yunanistan’a ayrılırken,
İngilizlerin aracı olduğu bir ateşkes çağrısı Rauf Bey’e bildirilmiş, o da
Yunanistan’ın ateşkes çağrısını M. Kemal Paşa’ya iletmiştir.91
Barrier Miner Gazetesi, 5 Eylül 1922’de Küçük Asya’da Savaş başlığı
altında Reuter’e dayandırdığı haberin ayrıntısında, Ankara Hükümeti’nin
yaptığı açıklamada Afyonkarahisar sektöründe beş gündür devam eden
Türk taarruzundan sonra Yunan ordusu ikiye bölünmüş ve Yunan ordusu
mağlup olmuştur. Yunan ordusunun kuzey sektörü, tamamıyla yok
edilirken güney sektörde bulunan Dumlupınar (Tulubunar) bölgesinde
Yunan ordusunun ciddi sorunlar yaşadığı ve Uşak istikametine geri
çekildiği ifade edilmiştir. Yunan ordusuna ait büyük miktarda savaş
gereçleri ve çeşitli kalibrede 150 top ele geçirilmesinin yanı sıra Kütahya
(Cutaya) ve Gedus’un (Kedoz) Türk ordusu tarafından ele geçildiği
duyurulmuştur.92 30 Ağustos öğle vakitlerinde başlayan Dumlupınar
Savaşı’nı emir komuta eden Mustafa Kemal Paşa, saat 14.00’de Yunan
ordusuna son bir ezici darbe indirmek üzere birliklerini en iyi sevk-idare
edeceği hâkim bir tepe üzerindedir. Çok çetin ve kanlı bir çarpışmanın
ardından savaş, akşam saatlerinde Türk ordusunun kesin zaferiyle
sonuçlanmıştır. Yunan ordusu, son direnek noktasında aldığı ağır darbe
sonucunda dağılmış ve İzmir istikametine kaçmaya başlamıştır.93 30
Ağustos 1922’de gerçekleşen Dumlupınar Savaşı’nın sonuçlarına dair

91 Atatürk, Nutuk 1919-1927, 457; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 615,629.
92 “Küçük Asya’da Savaş”, Barrier Miner, 5 Eylül 1922, 1; 30 Ağustos’ta Yunan ordusunun
Dumlupınar’da yenilmesi üzerine Kütahya, 1 Eylül’de işgalden kurtarılmıştır. Sarıhan,
Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 615.
93 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 610; Öksüz, Köse, “Amerikan Arşiv Vesikalarında
Büyük Taarruz”, 225-226.

379
Orhan ÖZCAN

bilgiler, ilk kez 5 Eylül’de Avustralya basınına yansımıştır. Anadolu’yla


iletişimin kopuk olmasıyla doğru orantılı olarak savaşa dair haberler,
dünya basınında geç yayınlanmaktadır. Savaş öncesi M. Kemal Paşa’nın
savaşın başından itibaren planladığı ve uygulamaya koyduğu durumda94
tam olarak basının savaşa dair haberlere ulaşmasının gecikmesi ya da
tam olarak ulaşamamasıdır. Başkomutan M. Kemal Paşa’nın konu üzerine
taktik ve stratejik gerekçesi ise başta İngilizler olmak üzere Müttefik
kuvvetlerin gerek asker gerekse askerî malzeme bakımından Yunan
tarafına yardım edebileceği noktasındadır.
Daily Herald Gazetesi, 5 Eylül 1922’de Yunan Türk’e Karşı başlığı altında
Atina kaynağına dayanarak verdiği haberde resmi yetkililerin Eskişehir’i
boşalttığını duyurmuştur.95 5 Eylül 1922’de Examiner Gazetesi Küçük
Asya başlığı altında Yunan resmi yetkililerin Eskişehir’i boşalttığını
doğrulamıştır. Daily Herald Gazetesi, Paris’te yayınlanan Temps
Gazetesi’nin görüşlerine yer verirken Türk-Yunan düşmanlığının
başlama nedenleri arasında Yunanlıların İzmir’e özerklik talep etmesi ve
Lloyd George’un Yunanistan’a destek veren bir açıklama yapmış olması
gösterilmiştir.96
Daily Mail Gazetesi, 5 Eylül 1922’de Yunan-Türk Savaşı başlığı altında
haber yapılmıştır. Yunanlıların, Türklerle bir barış antlaşması yapma
niyeti olmasının şaşırtıcı olacağı ifade edilmiştir. Yunanistan, İzmir’i
Mayıs 1919’da işgal ettiğinde Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılma
aşamasında olduğu belirtilmiştir. Anafartalar Kahramanı Mustafa
Kemal’in milli uyanışı ortaya çıkarması ve Büyük Millet Meclisi’nin
Ankara’da açılması İzmir’i işgal eden Yunanlılara ve Sevr Antlaşmasına
karşı önemli bir meydan okuma olduğu ve bu yeni Türk kuvvetine karşı
Yunanlılar her saldırdığında yenilgiyle döndükleri ifade edilmiştir. Mart
ayında Paris’te yapılan Yakın Doğu Konferansında, Yunanlılar Küçük
Asya’yı boşaltmış olsaydı Türklerin barış antlaşmasını kabul edeceğini
söylemiştir. Gazete, mevcut durumda Yunanlıların İzmir dâhil tüm
Anadolu’dan çekilmek zorunda olacağı hakkında bir değerlendirme
yapmıştır. 97

94 Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk, 467-468.


95 “Yunan Türk’e Karşı”, Daily Herald, 5 Eylül 1922, 3; “Küçük Asya”, Examiner, 5 Eylül
1922, 5.
96 “Küçük Asya”, Examiner, 5 Eylül 1922, 5.
97 “Yunan-Türk Savaşı”, Daily Mail, 5 Eylül 1922, 6.

380
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

Daily Standard Gazetesi 5 Eylül 1922’de Yunan-Türk Savaşı başlığı altında


Londra’da basının önemli temsilcilerinden olan birleşik hizmete
dayandırdığı haberinde İngiltere, Fransa ve İtalyan hükümetlerinin
Küçük Asya’da ateşkesi sağlamak amacıyla görüş alışverişinde
bulunduğu bildirilmiştir. Ayrıca İngiliz hükümeti, İngiliz menfaatlerini ve
belki ihtiyaç halinde mültecileri korumak için savaş gemisi Iron Duke
İzmir’e göndereceğini duyurmuştur.98 Gazete, Reuter’in İstanbul
muhabirinin verdiği habere dayandırarak İngiliz, Fransız, İtalyan ve
Amerikan kruvazörlerini İzmir’de bulunan elçilerin isteği üzerine limana
gönderileceğini bildirilmiştir. İstanbul’da hayatın sakin olduğu ve
Türklerin her yere Türk bayrakları astığı ama gösteri olmadığı
haberleştirilirken kabinenin askerî konuları görüşmek üzere toplandığı
belirtilmiştir. Ayrıca gazete, Reuter’in Paris muhabirinin Le Temps
Gazetesi’ne dayandırarak verdiği haberde, “Yunanlıların, Küçük Asya’yı
boşaltmaya hazırlandığını yazdığını” belirtmiş ve Londra’da Yunanlıların,
Küçük Asya’yı boşaltmadığı sürece Türklerin ateşkese rıza
göstermeyeceğine dikkat çekmiştir. Gazete, Türkler İlerliyor başlığı
altında ise Bursa’da bulunan Yunan askerî üssünün beklenenden daha
erken bir tarihte Türk ordusu tarafında ele geçirileceği ve Uşak’ı ele
geçiren Türk ordusunun Bursa üzerine yürüdüğü haber yapılmıştır.99
5 Eylül’de Northern Miner Gazetesi, Yakın Doğu başlığı altında 31 Ağustos
Atina kaynaklı haberinde İzmit Körfezi açıklarında ele geçirilen bir İngiliz
vapurun kaçak malzemeyle dolu olduğu ve Yunan hükümetinin Küçük
Asya’da bulunan komutanlık karargâhının şimdilik yeni bir girişim
başlatmaması gerektiği hususunda karar aldığı bildirilmiştir.100 Kaçak
mal taşıyan vapurun, İngilizlere ait bir vapur mu yoksa İngiliz bayrağı
asılmış bir Türk vapuru olup olmadığı gazete haberinin ayrıntısında
verilmemiştir ancak daha önce verilen haberde de belirtildiği üzerine
İzmir bölgesinde Türklere ait İngiliz bayraklı geminin Türk ordusuna
iletilmek üzere askerî malzeme kaçırdığı üzerine haber yapılmıştı. Büyük
taarruz esnasında Türk ordusuna ulaştırılmak üzere düşmanı yanıltmaya

98 “Yunan-Türk Savaşı”, “Türkler İlerliyor”, Daily Standard, 5 Eylül 1922, 5; “Yunanlılar


Ateşkes Arayışında”, Telegraph, 5 Eylül 1922, 7.
99 “Yunan-Türk Savaşı”, “Türkler İlerliyor”, Daily Standard, 5 Eylül 1922, 5. Le Temps
Gazetesi, 31 Ağustos 1922’de Türk Zaferinin ve başarısının İngiltere üzerinde derin
tesir yarattığını belirtmiştir. Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 617.
100 “Yakın Doğu”, Northern Miner, 5 Eylül 1922, 2.

381
Orhan ÖZCAN

dönük tekne veya gemiye İngiliz bayrağı asarak ikmal faaliyetleri


yapıldığı zaman zaman Yunan ve İngiliz askerlere yakalanıldığı basına
yansımıştır.
Telegraph Gazetesi, 5 Eylül’de Yunanlılar Ateşkes Talep Ediyor başlığı
altında haber yayınlamıştır. 4 Eylül tarihli ve Paris kaynaklı haberde,
Yunanlıların ateşkes talebinde bulunduğu ve Küçük Asya’yı tahliye
edecekleri bildirilmiştir. Yine 4 Eylül Paris kaynaklı bir habere göre
Yunan basını, Kemalistlerin 48 saat süren çatışmadan sonra Uşak’ı
aldığını duyurmuştur. Tankların ilk kez kullanıldığı bildirilen haberin
ayrıntısında Türklerin yedi adet tankı olduğu ve 75 Fransız topuna sahip
olduğu bildirilirken Bursa’nın Türk ordusu tarafından geri alınmasının
yakın olduğu haber yapılmıştır.101 Türk ordusunun zırhlı bir askerî araç
olan tanka sahip olduğu hatta bu tankların Fransızlar tarafından verildiği
iddia edilmiştir. Bilhassa 2 Eylül Uşak’ın alınmasından sonra bu
haberlerin sıklıkla yayınlandığını görüyoruz. B. Şimşir eserinde, 2
Eylül’de Yunanistan Londra elçisinin Büyük Britanya dışişlerine sunduğu
telgrafta, Türkler karşısında savaşı kaybetmenin gerekçesi olarak
Türklerin tanklara sahip olduğu bildirilmiştir.102 Türk Silahlı
Kuvvetleri’nde tank alımı ilk defa 1928’de gerçekleşmiştir. Fransa’dan
1928’de alınan Renault FT-17 Tankı 37 mm’lik topa sahip olup ilk defa
İstanbul’da eğitim veren Piyade Atış Okulu’nda kullanılmıştır.103 Bu
nedenle Yunanlı yetkililerin ısrar ettiği ve dış basına dahi yansıyan Türk
ordusunun elinde tank olduğuyla ilgili haber yanlış Londra’da yayın
yapan Evening Standard Gazetesi’nin 4 Eylül’de yayınladığı habere
dayanarak Telegraph Gazetesi, Britanya’nın Yunan ve Türkler arasındaki
savaş için ateşkes yapılması maksadıyla Müttefiklere beraber hareket
ettiğini ifade etmiştir. Büyük Britanya, Iron Duke kruvazörünü İngiliz
menfaatlerini ve savaş sonrası oluşacak mültecileri korumak için İzmir’e
göndermiştir.104 Atina kaynaklı Katliam Bildirildi başlıklı haberde, Türk
ordusunun baskısı olmadan Yunan ordusunun geri çekildiği ancak Yunan

101 “Yunanlılar Ateşkes Arayışında”, Telegraph, 5 Eylül 1922, 7; “Yakın Doğu”, Townsville
Daily Bulletin, 6 Eylül 1922, 4.
102 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 349-350.
103 Teoman Engin, “Türk Ordusunda Zırhlı Birlikler”, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2007, 3,26.
104 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 354.

382
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

ordusunun boşalttığı bölgelerde Türk olmayan unsurların katliama


uğradığı hususunda haber yapılmıştır.105
5 Eylül’de tıpkı İngiliz General Harrington gibi Büyük Britanya’nın Atina
Büyükelçisi Bentinck de Londra’ya gönderdiği telgrafta, 1 Eylül’de Yunan
resmî raporlarında ikinci ordunun yok olduğu bilgisine rağmen
Trikupis’in Yunan ordusunu toparlayıp savaşa devam edeceği
yazışmaları yapılmaktadır.106 Gen. Trikupis 2 Eylül’de Türk ordusuna esir
düşmesine rağmen Büyük Britanya’nın Gen. Trikupis’ten beklentilerinin
oluşması savaş meydanıyla kesilmiş irtibattan kaynaklanmaktadır. M.
Kemal Paşa’nın savaşın başında planladığı strateji gereği, Batılı
devletlerin Yunan ordusundan haberdar olmaması Türk ordusunun
Misak-ı Millî sınırlarına ulaşmak üzere zaman kazanmasını sağlıyordu.
Zaten Türk ordusunun Yunan ordusunu yenerek yıldırım hızıyla İzmir’e
ulaşma isteği de Yunanistan destekçisi devletlerin müdahil olmasını
geciktirmekteydi.
6 Eylül 1922’de Armidale Chronicle Gazetesi, Türkler Yunanlılara Karşı
başlığı altında Londra kaynaklı haberde, Türkler tarafından mağlup
edilen Yunan ordusunun Anadolu’dan çekileceği ve Yunan Kralı’nın
katıldığı son Yunan Savaş Konseyi’nin bu kararı aldığı bildirilmiştir.107
Daily Examiner Gazetesi, 6 Eylül 1922’de Reuter’e dayandırılan haberde
Bozgun Bitti başlığı kullanmıştır. Gazete, “Türklerin Uşak’ı ele geçirdiği
doğruysa Yunanlılar, İzmir’den önceki son savunma cephesini de kaybetti”
ifadelerine yer verirken Reuter’in Atina muhabirinin bildirdiğine göre
Yunan Genelkurmay’ındaki kapsamlı değişiklikler arasında Başkomutan
Hacianestis’in General Trikupis ile yer değiştireceği haber yapılmıştır.
Reuter’in İzmir muhabirinin verdiği haberde ise Yunanlılar geri
çekilirken Türk ilerlemesinin devam ettiği ve köy/kasabaların geri çekiliş
esnasında ateşe verildiği ve binlerce Hıristiyan mültecinin İzmir’e doğru
kaçmakta olduğu haber yapılmıştır.108 Dumlupınar Zaferinin ardından

105 “Yunanlılar Ateşkes Arayışında”, Telegraph, 5 Eylül 1922, 7; “Yakın Doğu”, Townsville
Daily Bulletin, 6 Eylül 1922, 4.
106 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 366.
107 “Türkler Yunanlılara Karşı”, Armidale Chronicle, 6 Eylül 1922, 4.
108 “Fiyasko Bitti”, Daily Examiner, 6 Eylül 1922, 5; 2 Eylül’den itibaren mültecilerin
İzmir’e kaçmakta olduğu İngiliz diplomatik koridorlarında konuşulmaya başlanmıştır.
Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 353-354.

383
Orhan ÖZCAN

Batı Cephesi Komutanlığı, Yunan birliklerini takibe başlamış ve 1 Eylül


günü Türk ordusu Uşak’ı ele geçirmiştir.109 Avustralya basınında Uşak’ın
ele geçirildiğiyle ilgili haber, doğruluğundan emin olmamakla birlikte
neredeyse beş gün sonra haber yapılmıştır.
6 Eylül 1922’de Herald Gazetesi’nde Eski Jacko Kazandı başlığı altında H.
S. Gullett isimli gazeteci tarafından bir haber yayınlamıştır. H.S. Gullett
köşe yazısında Türklerden Eski Jacko ve Yakındoğu’nun Centilmeni olarak
bahsetmiştir.110 Jacko kavramı, Anzak askerinin Çanakkale Savaşı’nda
kendi aralarında konuşurken Türk askerine verdiği bir isimdir.111 H.S.
Gullett, Kemal Paşa’nın Başarısı adlı alt başlıkta yazısına eski Jacko’nun
Yunanlıları yendiğini duydun mu? diye başlamıştır. Bu soruyu kendisine
sabah bir telgrafla Filistin Cephesi’nde süvari birliğinde görev almış bir
Anzak askerinin sorduğunu ifade etmiştir. “O gülümsüyordu ve onun
memnuniyeti Çanakkale, Filistin ve Kanal cephelerinde Türklere karşı
savaşan pek çok Avustralyalının paylaşacağını” ifade ediyordu. Gazete,
“savaşta Türk’ü tanıyan herkesin aklında Yakındoğu’nun centilmeni olarak
kalmıştır” ifadesine yer verirken savaşın kötü, uğursuz tarafının bilindiği
ama buna rağmen Türk askerine saygı ve sevgi beslediklerini
haberleştirmiştir.112 Haberin devamında Türklerin, eşi benzeri olmayan
büyük savaşçılar olduğu ve elinde sonunda Yunanlıları yeneceklerinden
emin olduklarını ifade ederken Birinci Dünya Savaşı sonrası Türk
ordusunun yok edildiği ve hemen hemen Türk milletinin ortadan
kaldırılmaya girişildiğinden bahsedilmiştir. Gazeteci H.S. Gullett, Yunan
Amacı alt başlığında ise Türklerin en zor anında Yunanlıların Anadolu’da
toprakları işgal etmeye ve sömürmeye çalıştığı, Sevr Barış Antlaşması
uyarınca da İzmir’in Yunanistan’a verildiği ama Yunanlıların bununla
yetinmeyerek Kral Konstantin’in emir komutasında Anadolu’nun
tamamını işgal etmeye ve egemen bir millet olan Türklerin sonunu
amaçlayan bir savaş başlattığına vurgu yapılmıştır. Kemal Paşa, Türk

109 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 618.


110 “Eski Jacko”, Herald, 6 Eylül 1922, 8; “Kemal Paşa”, “Adam ve Ordusu”, Journal, 7 Eylül
1922, 1; “Kemal Paşa”, “Adam ve Ordusu”, Register, 8 Eylül 1922, 7.
111 A. Mete Tuncoku, Anzakların Kaleminden Mehmetçik, Ankara: TBMM Kültür Sanat ve
Yayın Kurulu Yayınları No:108, 2005, 87,168-169; Nuri Karakaş, “Britanyalıların
Gözüyle Sina-Filistin Cephesi’nde Türk Askeri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: XXVII,
Sayı: 2, Aralık 2012, 413.
112 “Eski Jacko”, Herald, 6 Eylül 1922, 8; “Kemal Paşa”, “Adam ve Ordusu”, Journal, 7 Eylül
1922, 1; “Kemal Paşa”, “Adam ve Ordusu”, Register, 8 Eylül 1922, 7.

384
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

soyunu yok olmaktan kurtarmış ve onlara Anadolu’da yeniden ulus olma


imkânı sunduğundan ve Avustralyalıların Kemal Paşa’yı Gelibolu
Savaşı’ndan iyi tanıdıklarından bahsetmiştir.113
7 Eylül 1922’de Daily Standard Gazetesi, Fransa İngiltere’nin Notuna
Cevap Verdi ana başlığını kullanmıştır. Türk-Yunan ateşkes antlaşmasına
ilişkin İngiliz notasına Fransızlar, Ankara hükümetine doğrudan baskı
uygulamanın zorluğuna dikkat çekmiş ancak savaşı bitirmek için uygun
bir öneriye açık olduklarını belirtmişlerdir.114 Fransa, Ankara
hükümetine mevcut şartlarda doğrudan baskı uygulamanın mümkün
olmadığına vurgu yaparken savaşın sona erdirilmesi için Ankara’nın
istediği şartlar sağlandığı müddetçe tekliflere açık olduklarını
belirtmişlerdir.115 Büyük Britanya tek başına ateşkes antlaşmasına
aracılık etmesinin Türkiye-Büyük Britanya ilişkilerine zarar vereceği
düşüncesiyle Müttefik devletlere çağrıda bulunmuştur. Fransa’ya
Müttefik devletler olarak aracılık başvurusuna Fransa, ateşkes
antlaşmasına taraf olduğunu ancak sadece Türklerle Yunanlıların bir
araya gelmesi taraftarı olduklarını sınır ve diğer hususlarda savaşan
tarafların kendi aralarında anlaşması gerektiği yönünde bir cevap
verirken diğer taraftan Türklerin talep ettiği Misak-ı Millînin
tanınmasının esas olduğu yönünde bir teklif bildirmiştir.116 Müttefik
devletler, resmî olarak TBMM’ye ateşkes talebini 7 Eylül’de
bildirmişlerdir.117 Gazete, Reuter’in 6 Eylül tarihli İstanbul muhabirine
dayandırdığı haberde Daha Fazla Türk Başarısı alt başlığını kullanmıştır:
“Yetkili Kemalist kaynakların bildirdiği rapora göre büyük sayıda
esir ele geçirildiği iddia edilmiştir. Nazilli, Aydın ve Soma’nın ele
geçirildiği ve Türklerin Bergama’ya ilerlediği bildirilmiştir. Önemli
Yunan askerlerinin de içinde olduğu 400 subay ve 10.000 askerin esir
alındığı söyleniyor ifadelerine yer vermiştir.”118

113 “Eski Jacko”, Herald, 6 Eylül 1922, 8; “Kemal Paşa”, “Adam ve Ordusu”, Journal, 7 Eylül
1922, 1; “Kemal Paşa”, “Adam ve Ordusu”, Register, 8 Eylül 1922, 7.
114 “Yunan-Türk Durumu”, “Fransa İngiliz Notasına Cevap Veriyor”, Daily Standard, 7

Eylül 1922, 5.
115 “Daha Fazla Türk Başarısı”, Daily Standard, 7 Eylül 1922, 5; Cairns Post, “Greek’s

Heavy Losses”, 9 Eylül 1922, 5.


116 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 366-367.
117 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 377.
118 “Daha Fazla Türk Başarısı”, Daily Standard, 7 Eylül 1922, 5.

385
Orhan ÖZCAN

7 Eylül 1922’de South Western Times Gazetesi, Büyük Bir Savaş ve Dört
Türk Taburu Bozguna Uğratıldı başlığına yer verdiği ve Atina kaynağına
dayandırdığı haberin ayrıntısında, 7 Eylül sabah saatlerinde dört Türk
taburunun Yunan işgali altında bulunan Bursa’ya sevk edildiğini ve üç
Büyük Britanya, üç İtalyan ve iki Fransız savaş gemilerinin İzmir limanına
ulaştığından bahsetmiştir.119 İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon,
Anadolu’daki azınlıkların korunması için Paris-Roma ve Washington’dan
yardım talep eden bir telgraf göndermiştir. 7 Eylül’de Türk ordusu Aydın,
Germencik, Torbalı ve Turgutlu’yu Yunan işgalinden kurtarırken TBMM
adına Dr. Adnan (Adıvar), kaçan Yunan ordusunun Türk şehirlerini tahrip
ve yağmalamasına engel olunması için medeni dünyaya çağrıda
bulunmuştur.120 31 Ağustos’ta Ankara Hükümeti ve 5 Eylül’de TBMM
Hariciye Vekili Rauf (Orbay) Bey tarafından Yunanlıların geri çekilirken
masum Türkleri öldürdüğü ve bu vahşetin durdurulması tüm dünyadan
talep ediliyordu.121
7 Eylül’de Telegraph Gazetesi, 6 Eylül tarihli İstanbul, Atina, Londra,
Bükreş, Washington ve Paris kaynaklı haberlere yer vermiştir. Gazete,
İstanbul kaynağına dayandırdığı haberde Türkler İlerliyor başlığına yer
vermiş ve “Türkler İzmir’e 83 mil (133 km) uzaklıktaki Alaşehir’e ulaştı.
Yunanlılar Bursa’yı tahliye ettiğini doğruladı” ifadesine yer vermiştir.122
Atina kaynaklı haberde ise Yunan ordusunun sadece kuzey cephesinde
geri çekildiğini ve güneydeki ordunun Alaşehir’de tekrar mevzilendiği
iddia edilmiştir. Gazete, National Bank’ın tüm para ve dokümanlarını
İzmir’den Atina’ya transfer ettiği ifade edilmiştir. Atina kaynaklı resmi bir
bildiride Akardağı’na (Akarçay)123 doğru olan Türk saldırısı sert bir

119 “Büyük Bir Savaş”, “Dört Türk Taburu Bozguna Uğratıldı”, South Western Times, 7
Eylül 1922, 3. İzmir limanında, 3 İngiliz (Iron Duke, King George, Cardif), 2 Fransız
zırhlısı (Ernest Renan, Edgar Quinet), 2 ABD, 2 Fransız ve 1 İtalyan torpidosu vardı.
Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, 163; Şimşir, İngiliz
Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 360,370.
120 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 640-641; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan
İzmir’e, 373-374.
121 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 369,372-373.
122 “Türkler İlerliyor”, Telegraph, 7 Eylül 1922, 6; “Türklerin Zaferi”, Argus, 8 Eylül 1922,
9; “Küçük Asya’da Savaş”, Examiner, 8 Eylül 1922, 5; “Yunanistan ve Türkiye”,
Townsville Daily Bulletin, 8 Eylül 1922, 4; “Yunan Ordusu Bozguna Uğradı”, Argus, 9
Eylül 1922, 25.
123 M. Kemal Paşa, düşmanın en can alıcı, kesin ve çabuk sonuç alınacak bölgesi, Akarçay
ve Dumlupınar olarak tarif etmiştir. Atatürk, Nutuk 1919-1927, 457; Erdem, Yunan
Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 465.

386
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

dirençle karşılaşmış ve Yunan ordusu tarafından saldırı geri


püskürtülürken 10.000 üzerinde ölü ve yaralının olduğu belirtilmiştir.
Yunan ordusunun iletişim hatlarını yok ederek düzenli bir biçimde geri
çekildiği ve Yunan ordusunun Eskişehir’i beş gün önce boşaltmasına
rağmen Türk ordusunun hala şehri ele geçiremediği ve yerleşimlerin
tahliyesi esnasında Hristiyan nüfusunun katliama uğradığından
bahsedilmiştir. İstanbul’da bulunan Venizelosçu subayların cepheye
gönderilmek üzere Yunan hükümetine telgraf çektiği iddia edilmiştir.
Gazete, Atina kaynaklı başka bir habere göre Venedik’te yapılacak olan
Yakındoğu Konferansına katılmak üzere Yunanistan Başbakanı Dimitrios
Gunaris (Gounaris) ve Dışişleri Bakanı N. Stratos’un katılacağını ifade
etmiştir.124 Gazete, Bükreş kaynaklı haberde Karadeniz’de bulunan
gemileri korumak için dokuz İngiliz zırhlısının Köstence ve Dobruca’ya
ulaştığını bildirmiştir. Londra kaynaklı habere göre İngiliz savaş
gemisinin, İngiliz vatandaşını taşımak için İzmir’de olduğu bildirilmiştir.
Washington kaynaklı haberde ise Theodore Roosevelt’in İstanbul’da
bulunan ABD Yüksek Komiseri Amiral Bristol’e ABD gemisinin ABD
vatandaşı ve malzemelerinin korunması için İzmir’e gitmesi emrini
verdiği ve talimatın siyasi bir kaygı taşımadığı bildirilmiştir. Gazete,
haberin devamında Fransız basınından bazı gazetelerin
değerlendirmelerine yer vermiştir. The Petit Parisien Gazetesi,
Yakındoğu’da yaşanan son olayların Fransız-İngiliz ilişkilerinde yanlış
anlaşılmalara yol açmaması gerektiği, Sevr Antlaşması’nın gözden
geçirilmesi gerektiği ve tüm Anadolu ve Trakya’nın Türkiye’ye iade
edilmesi gerektiği haberleştirmiştir. Ayrıca Türk Zaferinin, Fransız ve
İngiliz ilişkilerine yeni bir pencere açması açısından önemli olduğu
konusu dile getirilmiştir. Echo de Paris Gazetesi ise Fransa, savaşın sona
erdirilmesi için önemli bir çaba göstereceği ancak bu durumun Türklerin
nazarında Yunanlılar için aracılık edeceği anlamına gelmemesi gerektiği
vurgulanmıştır.125
8 Eylül 1922’de Week Gazetesi, Yunanistan ve Türkiye başlıklı haberinde
26 Ağustos-5 Eylül tarihleri arasında yayınlanmış önemli haberlere yer

124 “Türkler İlerliyor”, Telegraph, 7 Eylül 1922, 6; “Türklerin Zaferi”, Argus, 8 Eylül 1922,
9; “Telgraf”, Richmond River Herald and Northern District Advertiser, 8 Eylül 1922, 5;
“Yunanistan ve Türkiye”, Townsville Daily Bulletin, 8 Eylül 1922, 4; “Yunan Ordusu
Bozguna Uğradı”, Argus, 9 Eylül 1922, 25.
125 “Türkler İlerliyor”, Telegraph, 7 Eylül 1922, 6; “Yunanistan ve Türkiye”, Townsville
Daily Bulletin, 8 Eylül 1922, 4; “Yunan Ordusu Bozguna Uğradı”, Argus, 9 Eylül 1922, 25.

387
Orhan ÖZCAN

vermiş126 ve müteakip 4-5 Eylül tarihlerinde Atina, Roma, Londra ve Paris


kaynaklı haberlere yer vermiştir. Bu haberler içerisinde 4 Eylül Paris
kaynaklı haberde, Yunanlıların ateşkes çağrısında bulunduğu ve
Anadolu’yu tamamıyla tahliye edeceği bilgisi verilmiştir. 4 Eylül Londra
kaynaklı haberde eski Başbakan Venizelos’un Atina’ya yeniden dönmeyi
düşündüğü ve Yunan hükümetinin önemli bir sorunla karşı karşıya
geleceği haberleştirilmiştir. 4 Eylül Paris kaynaklı haberde Yunan
basınında Türk ordusunun (Kemalistlerin) Uşak’ı 48 saat süren savaş
sonrası ele geçirdiği ve ilk kez tank kullanıldığı haber yapılmıştır.
Türklerin yedi tank ve Fransızlara ait yetmiş beş top bataryasına sahip
olduğu, İstanbul’a 57 mil (91 km) uzaklıktaki Bursa’nın Türk ordusu
tarafından ele geçirilmesinin İstanbul için tehlike olduğu haberlerine yer
verilmiştir. 4 Eylül Londra kaynaklı haberde ise Büyük Britanya’da
yayınlanan The Evening Standard Gazetesi’nin İngiltere’nin Yunanlılar ve
Türkler arasında bir ateşkes sağlamak üzere Müttefiklere yaklaştığı, Iron
Duke kruvazörünün İngiliz menfaatleri ve mültecilerin güvenliğini almak
üzere İzmir’e gönderildiği haberleştirilmiştir. 4 Eylül Paris kaynaklı Le
Tepms Gazetesi’nin haberine yer verilmiştir. Habere göre Kral
Konstantin’in Anadolu’yu tahliye etmek için gönüllü olduğu, İngiltere’nin
İstanbul’un kapısı olan Trakya’da Yunan ordusunun kalmasını sağlamak
için bir çaba gösterdiğini ancak bu durumun anlamsız bir hırs olduğu
belirtilmiştir:
“Le Tepms Gazetesi, gerçek şu ki Yunan ordusu Yunanistan’ın elinde
tutamayacağı bir bölge için savaşmak istemiyor ve hoşnutsuzluk disipline
galip geldi. Bu durum, Yunanistan’ın son üç yıldır izlediği çılgın politikanın
kaçınılmaz bir sonucudur.” ifadelerine yer vermiştir.
5 Eylül tarihli Londra kaynaklı habere göre Türk ilerlemesinin devam
ettiği, Yunan ordusunun İzmir’e çekildiği ve savaşmadan yol üstündeki
Türk kent ve kasabalarının yakıldığı haber yapılmıştır. TBMM Dahiliye
Vekili olan Fethi (Okyar) Bey’in sözlerine yer veren gazete, Fethi Bey’in
Yunanlılar Anadolu ve Trakya’yı boşalttığı takdirde barış yapılacağı
bilgisini 5 Eylül tarihli Roma kaynaklı habere dayandırarak vermiştir.
Gazete, 5 Eylül tarihli Paris kaynaklı haberinde Fransız gazetelerinin
Fransa’nın Türkiye ve Yunanistan arasında Büyük Britanya’yla birlikte

126 “Yunanistan ve Türkiye”, Week, 8 Eylül 1922, 14.

388
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

bir barış antlaşmasına katılıp katılmayacağının bir muamma olduğu


haberleştirmiştir.127
8 Eylül’de Ballarat Star Gazetesi, Türkler Kendinden Emin başlığı altından
Londra kaynaklı habere yer vermiştir. Yunanlıların İzmir’i elinde tutmak
için umutsuz bir tutum sergileyebileceği üzerine değerlendirmede
bulunurken bu olasılığı Yunan ordusunun Trakya, Çatalca hattından
Bursa hattına kadar uzanan bir direnmeyle sağlayacağı
değerlendirilmiştir. İngiliz gazetesi Daily Mail’in İstanbul muhabirine
dayandırılan haberin ayrıntısında Atina’yı terk eden Kral Konstantin’in
ordusunu desteklemenin boşuna bir girişim olduğuna yer verilmiştir.128
8 Eylül’de Brisbane Courier Gazetesi, Parçalanma başlığı altında Paris
kaynağına dayandırdığı haberde İstanbul’dan gelen haberlere göre
savaşın artan biçimde Türk ordusu lehine döndüğünü, Yunan ordusunun
başta Başkomutan Trikupis olmak üzere 10.000’den fazla esir vererek
dağılmış vaziyette geri çekildiğini, çok az bir direnç gösteren Yunan
ordusu karşısında Türk ordusunun İzmir bölgesine girdiği ve yakında
İzmir şehrinin düşeceği haberleştirilirken Kral Konstantin’in Atina’dan
bilinmeyen bir yere ayrıldığı bilgisi verilmiştir.129
Yunan Mevki Kumandanı Filipos, sivil Türk-Müslüman halkı katlettikten
sonra Manisa’yı yakması nedeniyle Küçük Neron ismiyle anılmış,
Eskişehir’de Yunan kundakçılığının yanı sıra Ahmetli’de kloroform
koklatılarak bayıltılan Türk-Müslüman ahali toplu biçimde evlere
konularak benzinle ateşe verilmiştir. 8 Eylül’de Türk ordusu, Yunan
ordusu tarafından yakılıp, yıkılmış Manisa’ya girmiştir. Müttefikler, 7
Eylül’de TBMM notasını dikkate alarak, Bursa’nın Yunan ordusu
tarafından yakılıp yıkılmaması için Yunanistan’a nota vermiş ve İngiliz
Yüksek Komiseri Rumbold, Lord Curzon’a yazdığı raporunda Bursa’nın
Eskişehir, Uşak akıbetine uğramaması için Yunanistan’ın uyarılması
gerektiğini dile getirmiştir. Bursa’nın Yunan askeri tarafından talan

127 “Yunanistan ve Türkiye”, Week, 8 Eylül 1922, 14.


128 “Türkler Kendinden Emin”, Ballarat Star, 8 Eylül 1922, 1; “Yunan Ordusu Bozguna
Uğradı”, Argus, 9 Eylül 1922, 25.
129 “Son Dakika”, Brisbane Courier, 8 Eylül 1922, 8; “Konstantin Nerede?”, Evening News,
8 Eylül 1922, 1; “Yunan Bozgunu”, Telegraph, 8 Eylül 1922, 6; “Yunan Ordusu Bozguna
Uğradı”, Argus, 9 Eylül 1922, 25; “Yunanlıların Ağır Kayıpları”, Cairns Post, 9 Eylül
1922, 5; “Tam Anlamıyla Bozgun”, Tweed Daily, 9 Eylül 1922, 5; “Yunan-Türk Savaşı”,
Mercury, 9 Eylül 1922, 7.

389
Orhan ÖZCAN

edilmesinin önlenmesi, Yunan askerinin yapacağı hatalara yeni bir


hatanın eklenmesini önleme gayretidir. Müttefik devletler arasında
bilhassa Büyük Britanya, ateşkes antlaşmasında Türk tarafının elini
güçlendirecek her hatadan kaçınma hesapları yapmaktadır.130
9 Eylül’de Argus Gazetesi, Yunan Ordusu Bozguna Uğradı başlığı altında 8
Ağustos tarihli haberinde, 2 Eylül’de Gen. Trikupis ve diğer yüksek rütbeli
Yunan askerinin Türk ordusuna esir düşmesine rağmen Londra’da
bulunan Yunan yetkililer, 6 Eylül tarihinde Gen. Trikupis’in güney
sektördeki Yunan ordusunu emir komuta ettiğine ait haberi verirken
Türk tarafının Trikupis’i 2 Eylül’de esir aldığı haberini yayınlamışlardır.
Yunan ordusu, 50.000 kayıp ve 15.000 esir verirken Kral Konstantin’in
Atina dışına kaçtığı, bu durumun Yunan kabinesi ve kralın tahtını
tehlikeye attığı haber yapılmıştır. 131 N. Erdem, Türk ordusu 3’ü general
382 subay, 14.385’i asker 10.527’si Yunan ordusuna yardım eden Rum
ahaliden oluşan siviller olmak üzere 25.296 Yunanlı esir almıştır.132 B.
Şimşir eserinde, 4 Eylül gününden itibaren Yunan basınında Kral
Konstantin’in istifa etmesi gerektiği üzerine haberler yapılmaya
başlandığını ifade etmiştir.133 Yunanistan’ın Büyük Taarruza dair
haberleri çarpıtma, yalan bilgi verme üzerine yaptığı haber
örneklerinden bir diğeri, 2 Eylül’de Türk ordusuna esir düşen Gen.
Trikupis’in 6 Eylül’de halen Yunan ordusunu emir komuta ediyor olarak
gösterilmesidir. Aslında sadece çarpıtma değil daha çok Yunan ordusu
hakkında bilgi sahibi olunamaması da gösterilebilir. B. Şimşir, 5 Eylül’de
İngiliz resmî yazışmalarında halen Gen. Trikupis’in Yunan ordusu
başında olduğu ve Alaşehir ya da başka bir merkezde Türk ordusuna
karşı savunma savaşı vereceğine dair karşılıklı bilgi paylaşılıyordu.134
Avustralya basını, Yunan yetkililerin Yunan ordusuna ait yalan haberini
ifşa derken Anadolu’da ağır bir Yunan yenilgisi olduğunu haber
yapmıştır. 9 Eylül’de Barrier Miner Gazetesi, İstanbul’dan 7 Eylül tarihli

130 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 384; Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü
IV, 642-646; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 489-
490.
131 “Yunan Ordusu Bozguna Uğradı”, Argus, 9 Eylül 1922, 25; “Yunanlıların Ağır
Kayıpları”, Cairns Post, 9 Eylül 1922, 5.
132 Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 482-483.
133 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 364-365.
134 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 365-366.

390
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

Mr. Ward Price (Reuters) haberine göre Yunan yetkililerin Gen.


Trikupis’in Türk ordusu tarafından esir edildiğine inanmadıkları dile
getirilmiştir. Ancak 8 Eylül tarihli haberde Yunanlı yetkililer, Gen.
Trikupis ve Gen. Diyenis dâhil dört albayında Türkler tarafından esir
edildiği doğrulanmıştır.135 Büyük Britanyalı ve Yunan yetkililer, Türk
yetkililerinin ve Türk Kızılay’ının Gen. Trikupis’i esir aldığı haberini 6
Eylül’de doğrulamış ve son umutların bağlandığı Trikupis’in esir olması
her iki ülkede şok etkisi meydan getirmiştir.136 9 Eylül’de Cairns Post
Gazetesi, Müttefik savaş gemilerinin kendi menfaat ve konsolosluklarını
korumak için İzmir limanı açıklarında bekledikleri bildirilmiştir.137
9 Eylül’de Mercury Gazetesi, Ateşkes başlıklı 8 Eylül tarihli haberde
Ankara’da bulunan Türk karargâhının, Yunanlıların resmi olarak ateşkes
talep ettiklerini doğrulamıştır.138 Aynı gazete haberin devamında İngiliz
Askerî Görüşü başlıklı yazısında İngiltere’de bulunan askerî yetkililer,
Gen. Trikupis ve diğer önemli askerlerin Türk ordusunun eline esir
düşmesinin Yunan ordusunun büyük felaketle karşı karşıya olduğunun
bir göstergesi olduğunu Anadolu’dan gelen bilgilere göre Türk
ordusunun, beklenmedik ve güçlü bir saldırı yaptığı, bir yarma
harekâtıyla Yunan ordusunun kuzey ve güney olmak üzere ikiye
bölünmekle kalmayıp sağ kanadın izole edilerek tamamıyla yok edildiği
tespitlerine yer verilmiştir. Ayrıca Yunan hükümetinin cephe hakkında
halkı sakinleştirmeye yönelik iyimser bilgiler verdiği bildirilmiştir.
General Hacianestis’in yerine başkomutanlığa atanan Gen. Trikupis’in de
iki gün sonra esir edildiği duyurulmuştur.139
Son Yunan savaş gemisi, 8 Eylül 1922 18.25’te İzmir limanından
ayrılmıştır.140 Askerlerin tahliyesi İzmir ya da Çeşme limanlarından
yapılırken Rum ahaliden önce Yunan askerlerinin tahliyesine öncelik

135 “War in Asia Minor”, “General’s Capture Denied”, “Capture of Generals”, Barrier Miner,
9 Eylül 1922, 8; “Yunanlıların Ağır Kayıpları”, Cairns Post, 9 Eylül 1922, 5.
136 Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, 371.
137 “Yunanlıların Ağır Kayıpları”, Cairns Post, 9 Eylül 1922, 5.
138 “Ateşkes”, Mercury, 9 Eylül 1922, 7.
139 “İngiliz Askerî Görüşü”, Mercury, 9 Eylül 1922, 7.
140 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 642-650; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan
İzmir’e, 380, 384-389; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-
1923), 484-485.

391
Orhan ÖZCAN

verilmiştir.141 İzmir limanında 45.000 civarında Rum ahali, Müttefik


gemilerinin onları kurtarması için beklemektedir. Rum ahalinin büyük
kısmı kurulması planlanan sözde İyonya Devleti için Yunanistan’ın
1919’dan beri Yunan adalarından Anadolu’ya taşıdıkları kolonize halktan
oluşmaktadır ve Müttefik devletlerin zırhlı gemileri İzmir limanı
açıklarında onları kurtarmak için beklemektedir. 10 günde 350 km yol
alan Türk ordusu, 3 yıl 4 ay 24 gün esaret altında tutulan İzmir’e 9 Eylül
günü girmiştir. 1240 günlük esaretin ardından saat 10.30’da Süvari Bölük
komutanı Şeref Bey’in emir komutasında ilk birlik İzmir’e ulaşarak
hükümet konağında Türk bayrağı göndere çekmiş ardından saat 13.00’da
Kadifekale’de Türk bayrağını Bnb. Reşat Bey göndere çekmiştir. Aynı gün
Müttefik devletlerin İzmir limanı açıklarından bulunan Iron Duke
zırhlısında yaptığı toplantı sonrası şehrin, Türk komutana teslim edilmesi
kararı alınmıştır. M. Kemal Paşa, 9 Eylül’de İzmir yakınlarında
Belkahve’ye gelmiş ve 10 Eylül’de Türk halkının yoğun ilgilisi ve
tezahüratları eşliğinde İzmir’e adım atmıştır. Sadece İzmir’de değil yakın
gelecekte başkent olacak Ankara’da ve tüm yurtta Türk Zaferi
kutlanırken henüz Müttefik işgali altında bulunan Osmanlı Devleti’nin
payitahtı İstanbul Sultanahmet’te binlerce Türk’ün katıldığı coşkun
kutlamalar yapılmıştır.142

Sonuç
Avustralya basınında Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Büyük Taarruzla
ilgili haberler, 14 Ağustos 1922-9 Eylül 1921 tarihleri arasında
haberleştirilmiş olup çalışma savaş öncesi ve savaş süreci olmak üzere iki
bölümde tasnif edilmiştir. Avustralya basınında savaş öncesi ilk haber, 14
Ağustos’ta Yunan birliklerinin bulunduğu İzmit sektörüne karşı Türk
birliklerinin yığınaklanma yaptığı üzerinedir. M. Kemal tarafından Yunan
ordusunun odak noktasını başka yöne çekme niyetiyle yapılmış bu
taktiksel hamle basında yer bulmuştur. Avustralya basınında savaşla ilgili
ilk haber, 29 Ağustos tarihinde yayınlanmıştır. Savaş hakkında bilgilerin

141 Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923), 486; Sarıhan,
Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 642-650; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e,
380, 384-389.
142 Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, 642-650; Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan
İzmir’e, 380, 384-389; Erdem, Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-
1923), 485.

392
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

haber kaynaklarına geç gelmesinin temel nedeni ise M. Kemal Paşa’nın


savaş öncesi ve savaş süresince istihbarata karşı koyma prensibini en üst
düzeyde uygulamasıdır. Başta savaş alanı olmak üzere geri cephe olarak
kategorize edebileceğimiz İzmir, Atina, İstanbul ve başta Londra olmak
üzere diğer Avrupa başkentleriyle Anadolu arasında irtibatın kesilmesi
ya da istikrarlı biçimde sağlanamamış olması harekâtın taktik
safhalarından en önemlisini teşkil etmiştir. Avustralya basınında savaş
öncesi Ankara hükümetini ilgilendiren haber, 29 Ağustos’ta Bulgar
temsilci M. Roumkeuv’le TBMM arasında resmî ifadelerle doğrulanmamış,
istihbarata dayalı bir haber verilmiştir. Ege Denizi’ne Bulgaristan’a çıkış
veren bir antlaşma yapıldığı yönündeki haberde, temsilcinin İnebolu’ya
geldiği bildirilirken antlaşmanın, elimizdeki kaynaklar nispetinde olup
olmadığı bilinmemektedir.
Avustralya basınında Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Büyük Taarruzla
ilgili savaş sürecine ait haberler, 29-30 ve 31 Ağustos 1922 tarihlerinde
yoğunlaşmaktadır. Büyük Taarruzun 26 Ağustos 1922’de başladığı ve
savaşla ilgili ilk haberin 29 Ağustos 1922’de haberleştirildiği dikkate
alındığında haberin yayınlanmasıyla ilgili üç günlük bir gecikmenin
yaşandığı görülmektedir. Ancak Avustralya gazetelerinde 29 Ağustos
1922’de yayınlanan haberlerin bir kısmı, haberin tarihini 28 Ağustos
olarak vermiş olması nedeniyle savaşla ilgili bilginin iki günlük bir
gecikme sonrası haber yapıldığını göstermektedir. 30 Ağustos’ta
gerçekleşen Büyük Taarruzun önemli bir evresini teşkil eden Dumlupınar
Savaşı’na dair haberler Avustralya basınında neredeyse beş günlük bir
gecikmeden sonra haber yapılmıştır.
Avustralya gazetelerinin seçiminde, gazetelerin ülke çapında yayın
yapıyor olmasına dikkat edilirken Avustralya’da Büyük Taarruz hakkında
haber yapan altmış bir gazete, çalışmada incelenmiştir. Savaş hakkında
yayınlanmış haberlerin altmışı Ağustos ve seksen altısı Eylül ayında
olmak üzere Avustralya basın arşivinde kayıtlı yüz kırk altı belge çalışma
kapsamında değerlendirilmiştir. Avustralya basınında yer alan
haberlerde, Anadolu ya da Türkiye ifadeleri yerine Küçük Asya, Türk
ordusu yerine Türkler, Kemalistler, Ankara Türkleri ya da Kemalist
birlikler ifadelerine yer verilmiştir. Çalışmanın başında gazetelerin
kullandığı kavramlara aynen yer verilmiş olmakla birlikte devamında
Küçük Asya yerine Anadolu, Kemalistler yerine Türk ordusu ifadelerine yer

393
Orhan ÖZCAN

verilmiştir. İngiliz yazışmalarında ve basında kullanılan terminoloji,


Avustralya basınında aynı şekilde yer bulmuştur. Avustralya basını,
Büyük Taarruz hakkında yaptığı haberlerin tamamına yakınını Büyük
Britanya basınından takip etmiş ve Avustralya kamuoyuna haberlerin
kaynağı belirtilerek bilhassa Büyük Britanya’da yayınlanan United Service
haber ajansı ve Reuter, The Times ve The Evening Standard, Daily News,
Daily Express, Daily Standard Times, Torry Morning, Daily Mail gazeteleri
kaynak gösterilerek haber yapılmıştır. Çalışmada, savaşla ilgili
Avustralya basınında yer alan haberlerin kaynağı olarak Büyük Britanya
basınında yayınlanan haberlerin gösterilmesi nedeniyle Büyük Britanya
basını hakkında da bilgi sahibi olunmuştur. Bununla birlikte Avustralya
basınına yer alan haberlerin bir kısmı da Yunanistan’ın (hükûmet ya da
askerî) resmî açıklamaları dayandırılarak haber yapılmıştır. Avustralya
basınında savaşla ilgili haberler, genel olarak ilgili gazetelerin Londra,
Atina, İzmir ve İstanbul, Kahire muhabirleri haber kaynağı olarak
verilirken Paris (Le Temps, The Petit Parisien, Echo de Paris),
Washington (Current History), Roma ve Bükreş kaynaklı basında yer alan
gazete ve dergilere de yer verilmiştir. Avustralya basınında Türk
basınında yer alan haberlere yer verilmezken, 5 Eylül’de Roma kaynaklı
bir haberde ilk kez TBMM’nin resmî açıklaması niteliği taşıyan Fethi
Bey’in (Okyar) Yunanlıların Anadolu ve Trakya’yı tahliyesi neticesinde
ateşkesin uygulanacağı haberine yer verilmiştir. Yerli basına ya da tam
olarak Ankara hükümetine ait resmî açıklamaların, Avustralya basınında
yer almamasının temel nedenlerinden birisi ise M. Kemal Paşa’nın gizlilik
prensibini uygulamasına bağlanabilir. Avustralya basınının savaşla ilgili
Türk basınına haberin kaynağı olarak hiç yer vermemesi ya da
karşılaştırma maksadıyla yer verilen haberlerin yetersiz olması,
Avustralya dolayısıyla İngiliz basınının tarafsızlığı hakkında fikir sahibi
olmamıza yardımcı olmaktadır.
Avustralya basınının da içinde olduğu dış basının Başkomutanlık Meydan
Savaşı ve Büyük Taarruz hakkında haberlere gecikmeli ulaştığı tespit
edilmiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında M. Kemal Paşa’nın savaş
öncesi ortaya koyduğu gizlilik prensibine azami derecede dikkat
edilmesini görebiliriz. M. Kemal Paşa, Yunan ordusunu Türk ordusunun
yeneceğinden emindi ancak savaş esnasında ya da öncesinde ortaya
çıkabilecek beklenmeyen durumların olması savaşın seyrini bozabilirdi.

394
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

M. Kemal Paşa, bilhassa yabancı devletlerin savaşa dair bilgi edinmesini


istemiyordu ki ilgili devletlerin Yunanistan’a yardım edebileceği
çekincesi tüm planı mahvedebilirdi. Bu nedenle M. Kemal Paşa, riskli
durumları ortadan kaldıracağı radikal bir argümanı devreye sokmuştur.
Dünya harp tarihinde önemli savaş taktikleri arasına girebilecek nitelikte
olup M. Kemal Paşa’nın askerî dehasına has bir zekâyla planlanmıştı. Tam
gizlilik esasında hareket ederek Ankara’dan ayrılan M. Kemal Paşa,
istihbarata karşı koyma prensibine uygun biçimde ayrıldığı günlerde çay
ziyafeti düzenlediğine dair haber yayarak, güvendiği arkadaşları dışında
Ankara’da olduğu hissiyatı uyandırmıştır. Konya’dan Akşehir’e ulaşan M.
Kemal Paşa, tam bir gizlilik içinde Türk ordusunun da Yunan ordusuna
yaklaşma prensibi gündüz dinlenerek gece intikal biçiminde
gerçekleşmesi emrini vermiştir. Afyon’da yerleşmiş Yunan ordusu
üzerine beklenmedik ve baskın tarzında taarruzla demiryolu ve telgraf
gibi önemli haberleşme vasıtalarını ele geçiren Türk ordusu, savaş ile tüm
dış bağlantıyı kesti. Savaşın hemen başında üstünlüğü ele geçiren Türk
ordusu yarma harekâtı sonrası ikiye ayrılan orduyu kuşatarak yok etmek
üzere yıldırım harbini uygulamaya geçirildi. Dumlupınar’da ağır bir
darbe alarak dağılan düşman ordusu İzmir istikametine doğru kaçmaya
başlamıştır. Türk ordusunun amansız takip harekâtıyla İzmir’de son
bulan savaş, Türk ordusunun ve Türk milletinin İstiklâl Savaşı’nda
muzaffer olmasıyla sonuçlanmıştır.
Avustralya basınında yayınlanan Atina merkezli haberlerde, propaganda
ve yanıltıcı bilgi çok sık verilmiştir. Savaşın hemen başında Afyon ve
kritik öneme sahip demiryolu hattı Yunan ordusu tarafından
kaybedilmesine rağmen kentin kaybedilmediği ya da Yunan ordusunun
geri çekilme esnasında düzenli olduğu ve Türk ordusunun ezici bir
mağlubiyet aldığı yönünde haberler yapılmıştır. 2 Eylül’de Türk ordusuna
esir düşen Yunan Başkomutanı Trikupis’in 6 Eylül’de halen Yunan
ordusunu emir-komuta ediyor gösterilmesi, Atina merkezli haberlerin
propaganda ve yanıltıcı bilgiye dayalı haberler olduğu Avustralya
basınında yer bulmuştur. Yunan propagandası başlığı altında Avustralya
basınında haberleştirilen Atina kaynaklı haberlerin yanıltıcı olduğu ve
propaganda amacına hizmet ettiği yönünde bir sonuca ulaşılmasına
rağmen savaşın sonuna kadar Atina kaynaklı haberlere yer verilmeye
devam edilmiştir. Avustralya basının, Yunanistan’ın resmi kaynağına

395
Orhan ÖZCAN

dayandırılarak verdiği haberlerde abartılı ve yanlış bilgilendirmelere yer


verdiği ve bu durumun gazetecilik etiği ve tarafsızlık ilkesinden ziyade
propaganda niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir. Yunan ordusu
hakkında bilgi edinemeyen gerek Yunan yetkililer gerekse İngiliz
yetkililer, Yunan ordusunun savaşta başarılı olduğu yönünde Yunanistan
ve Büyük Britanya’da resmî açıklamalarda bulunmaları ilgili ülkelerin
basınında haberleştirilmiştir. Doğrulanmış haber olmamasına rağmen
her iki ülkenin gerek resmî yetkilileri gerekse basın mensupları,
öngörüye ya da daha çok arzu edilen/beklenilen haberler yapmalarına
neden olmuştur. 2 Eylül’de Trikupis’in esir edilmesine rağmen
Alaşehir’de Türk ordusuna karşı savunma yapacağı beklentisi 5 Eylül’de
resmi yazışmalarda ve 9 Eylül’de gazetelere haber olarak verilmiştir.
Doğruluğu kanıtlanmayan haberlerin niyeti, daha çok propaganda ya da
bilginin tahribi maksadıyla yapılır. Her iki ülkenin hem resmî kaynakları
hem de ilgili merkezlerdeki gazetecileri bilhassa 30 Ağustos-9 Eylül
arasındaki haberleri; öngörülen, arzu edilen, beklenilen haber biçiminde
yazılması gerek dünya kamuoyunu gerekse ilgili devletlerin dış
politikalarını etkilemiştir. Büyük Britanya basınında yayınlanan
haberlerden etkilenen ya da kaynak gösteren Avustralya basınında ise
haberlerin bazen bir gün öncesi ya da sonrasıyla çelişmesi durumunu
ortaya çıkarmıştır.
Atina kaynaklı bu haberlerin dışında Londra ve Roma merkezli
haberlerde, Fransızlara ait olduğu bildirilen yedi tankın Türk ordusu
tarafından ilk kez kullanıldığı üzerine haberler dikkat çekicidir. Bilindiği
üzere tank ilk kez Birinci Dünya Savaşı’nda 1917’de İngilizler tarafından
kullanılmış, İkinci Dünya Savaşı’na kadar süreçte önemli bir evrim
geçirecektir. Yeni bir askerî teknolojidir, bilinen belge ve kaynaklar
değerlendirildiğinde Büyük Taarruzda Türk ordusu, tanklara sahip
olmaması nedeniyle savaş alanında bu tip zırhlı askerî araçları
kullanmamıştır. Tank, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine ilk defa,
1928’de girmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle Büyük
Taarruzda Türk ordusu tarafından tankın kullanılmış olması mümkün
değildir. Dolayısıyla Büyük Taarruzda Yunan ordusu, aldığı ağır
mağlubiyetini örtmek maksadıyla Yunanistan resmî kaynakları,
İngiltere’yi Türklerin tankları kullandığına dair ikna ettikleri için gerek
İngiliz gerekse Avustralya basınında yer almıştır. Avustralya basınında

396
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

sıklıkla yer alan bir başka haber, Fransa’nın Türk ordusuna Sakarya
Savaşı sonrası yapılan antlaşmayla top, silah ve mühimmat tedarik ettiği
üzerine haberlerin yapılmış olmasıdır. Fransa resmî olarak Türk
ordusuna askerî malzeme tedarik ettiğini basın yoluyla reddetmesine
rağmen Fransa’nın Türk ordusuna askerî malzeme tedarik ettiği, arşiv
belgeleri ışığında daha önce yapılan çalışmalarda tespit edilmiştir.
Avustralya basınında Fransa dışında Sovyet Rusya, Almanya ve İtalya’nın
da Türk ordusuna askerî malzeme konusunda yardım ettiği haber
yapılırken Sovyet Rusya’yla bir antlaşma yapılmış olabileceği ifade
edilmiştir. Büyük taarruz öncesi de Sovyet Rusya’dan askerî malzeme
alındığı arşiv belgeleri ışığında daha önce yapılan çalışmalarda tespit
edilmiştir. 31 Ağustos’ta Birinci Dünya Savaş’ında görev yapmış İngiliz
General Townshend’in Türk-Yunan Savaşı ve Büyük Britanya’nın Türkiye
politikası hakkında yorumlara yer verilirken Gen. Townshend, Büyük
Britanya’nın Türk politikası eleştirilmiş Fransa ve Büyük Britanya’nın
bölgede uzlaşması gerektiği üzerine dikkat çekmiştir. Başkomutan M.
Kemal Paşa hakkında ise ülkesini kurtarmak için kararlı olduğu, Türk
milletinin düşman karşısında tek vücut olarak birleştiği ve Türk
ordusunun moralinin yüksek olduğunu ifade eden bir demece yer
verilmiştir. Avustralya basınının önemli yayınlarından birisi olan
Brisbane Courier Gazetesi, Current History isimli dergide gazeteci olan
Clair Price tarafından yayınlanmış Mustafa Kemal Paşa’nın hayat
hikâyesine yer vermiştir. M. Kemal Paşa’nın askerliğin ilk yıllarında
Suriye’ye sürgüne gönderildiği ve Birinci Dünya Savaşı’nda milli bir
kahraman olarak ortaya çıkmasına rağmen Enver Paşa’nın
engellemelerine maruz kaldığı, Türklerin ölüm fermanının imzalandığı
günlerde Mustafa Kemal Paşa’nın tüm durumu değiştirdiği, yeni bir
hükümet kurduğu ve nihayet bugün Türkiye’nin kaderini değiştiren
asker olduğu ifade edilirken Ankara’daki hükümetinin Türkiye’nin fiili
hükümeti haline geldiğinden bahsedilmiştir.
Genel olarak 29 Ağustos-5 Eylül tarihleri arasında Avustralya basınında
yayınlanan haber içeriklerinde, Türk ordusunun kritik Afyon şehri ve
demiryolunu ele geçirdiği böylece Yunan ordusunun ikiye bölündüğü ve
Yunan ordusunun elinde bulunan askerî malzemeyi bırakarak kaçtığı ve
başta Yunan Başkomutanı Trikupis olmak üzere pek çok Yunan askerinin
esir edildiği bildirilmiştir. Avustralya basınında 5 Eylül-9 Eylül tarihleri
arasında yayınlanan gazetelerde Yunanistan’ın ateşkes çağrısına Büyük

397
Orhan ÖZCAN

Britanya’nın aracılık yapması, Yunan ordusunun İzmir ve Trakya dâhil


tüm Anadolu topraklarından çekilmek zorunda olduğu konusunda
açıklamalara yer verilmiştir. Fransa ve Türk tarafının dile getirdiği
Anadolu’nun tamamıyla Yunan askerinden arındırılması hususunda
Büyük Britanya’nın görüşünün zıt yönde olduğu ya da açıklama
yapılmadığı basında yer almıştır. Gen. Towshend’in demecinde Büyük
Britanya’nın Anadolu politikası eleştirilirken özellikle Büyük Britanya
Başbakanı Lloyd George’nin Türkler aleyhinde yaptığı açıklamaların taciz
edici olduğu hususuna dikkat çekilmiştir. Büyük Britanya’ya yöneltilen en
önemli eleştiri, Yunan tarafına destek verilmesidir. Bu durumun Türk-
Fransız ve Türk-Sovyet Rus ilişkilerinin gelişmesini tetiklediğine dikkat
çekilmiştir. Bununla birlikte çok az Avustralya gazetesi, Yunan
ordusunun geri çekilmesi esnasında Türk sivilleri katlettiği ve şehirleri
yaktığına yer vermiştir. Daha çok Türk ordusunun İzmir istikametine
ilerleyişinden duyulan kaygıyla, Hristiyan ya da Rum ahalinin İzmir ve
Batı Anadolu’da bulunan diğer limanlara kaçtıkları ve kaçan halkın
mülteci krizine neden olması ihtimaline karşı İzmir limanına İngiliz,
Fransız ve ABD savaş gemilerinden oluşan Müttefik donanmasının
gelmesi gerektiği üzerine haberler yapılmıştır. Türk ordusunun önünde
Anadolu’nun batı istikametine kaçtığı süreçte Yunan birliklerinin, Türk
şehirlerinin tahrip ettiği ve işkence yaparak kadın, çocuk, yaşlı fark
etmeden sivil Türk ahalinin katledilmesine yönelik dünya basının ya da
özel de Avustralya basınının gözlerini kapatarak yaşanması muhtemel bir
olay üzerinden Hristiyan ahaliye yardım edilmesinin planlanması,
dönemin ruhuna uygun taraflı gazetecilik anlayışını ortaya koymuştur.
Avustralyalı gazeteci H. S. Gullett, 6 Eylül 1922’de Herald Gazetesi’nde
Eski Jacko Kazandı başlığı altında bir makale yayınlamıştır. Bu makalede
Türk ordusunun Yunan ordusu karşısında aldığı başarı eski düşman yeni
dost Anzak askerleri arasında coşkuyla karşılandığı, Türk’ün Anzak
askerinin aklında Yakındoğu’nun centilmeni olarak kaldığı, Türklerin
büyük savaşçılar olarak nihayetinde Yunanlıları yeneceklerinden emin
oldukları ifade edilmiştir. M. Kemal Paşa’nın Türklere Anadolu’da
yeniden ulus olma imkânı sunduğu ve Avustralyalıların, M. Kemal Paşa’yı
Gelibolu Savaşı’ndan iyi tanıdıklarından bahsedilmiştir.
M. Kemal Paşa’nın Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Büyük Taarruzda
uyguladığı stratejik ve taktiksel hamleler, savaş meydanını
biçimlendirmede önemli argümanlar sunmuş ve dolayısıyla Türk

398
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

ordusunun başarılı olmasını sağlamıştır. Sakarya Savaşı’ndan beri moral


üstünlüğünü ele geçiren Türk ordusu gerekli askerî hazırlıkları
tamamlaması üzerine çok gizli biçimde hareket ederek beklenen
yaklaşma istikameti dışında kesin sonuçlu taktik bir saldırı planlanmıştır.
İlk olarak şok etkisi oluşturan topçu atışlarıyla başlayan taarruzun hemen
sonrası hızla ilerleyen piyade ve süvari birlikleri, Afyon’da bulunan
Yunan ordusunu ikiye yarmış bir yandan da kuşatmaya başlamıştır.
Ulaştırma ve ikmal hatları yok edilen Yunan ordusu, dağılmış bir biçimde
Dumlupınar istikametine geri çekilmiş ve burada tekrar mevzilenmiştir.
Çok kanlı bir çarpışmanın ardından Dumlupınar’da da tutunamayan
Yunan ordusu, düzensiz bir vaziyette İzmir istikametine kaçmaya
başlamıştır. Dumlupınar-Akarçay sektörü Yunan ordusunun sıklet
merkezidir ve M. Kemal Paşa, Yunan ordusunun önünü Eskişehir’den
değil Dumlupınar’dan kesmiştir. M. Kemal Paşa’nın Türk ordusuna
verdiği İlk Hedefiniz Akdeniz İleri emriyle M. Kemal Paşa sadece bir
orduya ilerleyeceği mıntıkanın emrini vermemiş, tüm dünyaya Türk
milletinin Akdeniz medeniyetinin bir parçası olduğu ve Anadolu
coğrafyasının Türk milletine ait olduğu mesajı verilmiştir. Türk
ordusunun on gün içinde üç yüz elli kilometrelik amansız takibi sonrası
Yunan ordusu, İzmir’de gemilere binerek kaçmıştır. Dünya harp tarihinde
nadir başarılmış yıldırım harbi örneklerinden birisi olan Başkomutanlık
Meydan Savaşı ve Büyük Taarruzun muvaffakiyetiyle, sadece Yunan
ordusu yenilmemiş emperyalizmin temsilcisi tüm Müttefik orduları da
yenilmiştir. Böylece Türk milletinin İstiklâl mücadelesinin savaş safhası
tamamlanmış, diplomasi aşamasına geçilmiştir. Türk milletinin savaş ve
diplomatik başarısı, başta Büyük Britanya olmak üzere sömürgeci
devletler için sonun başlangıcı olurken tüm ezilmiş milletlere ışık olması
açısından dünya tarihinde müstesna bir yere sahiptir.
Son olarak Avustralya basınında yer alan haberlerin içerikleri ve ele alınış
tarzı bakımından incelendiğinde, genel olarak tarihsel olarak savaş
kronolojisiyle uyuşmakla birlikte dönemin iletişim teknoloji şartları ve
Anadolu’yla irtibatın kesilmiş olması nedeniyle değerlendirildiğinde
haberlerin yayınlanmasında kısa süreli gecikmelerin yaşandığı tespit
edilmiştir. Diğer yandan savaşla ilgili Avustralya gazetelerinin haber ve
başlıkları, hemen hemen aynı kaynak kullanılmasından dolayı birbirine
benzer ve destekler niteliktedir.

399
Orhan ÖZCAN

KAYNAKÇA
Telif Eserler
Atatürk Ansiklopedisi Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Cilt VIII, Hazırlayan:
Kemal Zeki Gencosman, May Yay., 1981.
Atatürk, Mustafa Kemal. Nutuk 1919-1927. Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi,
2000.
Atatürk’ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı Nutuk. Hazırlayan: Abdullah Özkan.
İstanbul: Boyut Kitapları, 2006.
Belen, Fahri. Türk Kuruluş Savaşı. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,
1983.
Borak, Sadi. “Mustafa Kemal Büyük Taarruz Gününü Bütün Dünyadan Nasıl Gizli
Tuttu?”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 17, 1990.
Çalışlar, İzzettin. Org. İzzettin Çalışlar’ın Anılarıyla Gün Gün, Saat Saat İstiklâl
Harbi’nde Batı Cephesi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009.
Engin, Teoman. “Türk Ordusunda Zırhlı Birlikler”. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2007.
Erdem, Nilüfer. Yunan Tarihçiliği Gözüyle Anadolu Harekâtı (1919-1923).
İstanbul: Derlem Yay., 2010.
Hart, B. H. Liddell. Strateji Dolaylı Tutum. Çev. Cemal Enginsoy. Asam Yay., 2002.
İnönü, İsmet. Hatıralar. Yay. Haz. Sabahattin Selek, Ankara, 1985.
Karakaş, Nuri. “Britanyalıların Gözüyle Sina-Filistin Cephesi’nde Türk Askeri”,
Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: XXVII, Sayı: 2, Aralık 2012.
Kocatürk, Utkan. Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü.
Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi, 2007.
Müderrisoğlu, Alptekin. Kurtuluş Savaşının Malî Kaynakları. Ankara: Atatürk
Araştırma Merkezi, 1990.
Öksüz, Hikmet, İsmail Köse. “Amerikan Arşiv Vesikalarında Büyük Taarruz”,
Türkiyat Mecmuası, Cilt: 27, Sayı: 23, 1999.
Sarıhan, Zeki. Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Sakarya Savaşı’ndan Lozan’ın Açılışına
(23 Ağustos 1921-20 Kasım 1922). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1996.
Selek, Sabahattin. Millî Mücadele (Ulusal Kurtuluş Savaşı) II. İstanbul: Örgün
Yayınevi, 2002.

400
Avustralya Basınında Başkumandan Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz

Stephens, Alan, Nicola Baker. Savaşı Anlamak, Çev.: Süleyman Yazır. Ankara:
Phoenix, 2009. 179-180.
Şamsutdinov, A.M. Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi
1918-1923, Çeviren: Ataol Behramoğlu. İstanbul: Doğan Kitap, 1999.
Şimşir, Bilal N. İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e (1921-1922). İstanbul:
Bilgi Yayınları, 1989.
Tuncoku, A. Mete. Anzakların Kaleminden Mehmetçik. Ankara: TBMM Kültür
Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 108, 2005.
Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne, Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt
I: 1919-1980, Editör: Baskın Oran, İstanbul: İletişim, 2013.
Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt, Altıncı Kısım, 2’inci Kitap, Batı Cephesi Büyük Taarruz
(1-31 Ağustos), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1995.
Yılmaz, Veli. Sakarya’dan Lozan’a Sakarya ve Dumlupınar Meydan Muharebeleri,
İstanbul: Kastaş Yayınevi, 2008.

401
Orhan ÖZCAN

Süreli Yayınlar

Advertiser Kyogle Examiner


Advocate Leader
Age Lithgow Mercury
Australian Maitland Daily Mercury
Maryborough Chronicle, Wide Bay and
Argus
Burnett Advertiser
Armidale Chronicle Mercury
Ballarat Star Morning Bulletin
Barrier Miner Newcastle Sun
Newcastle Morning Herald and Miners’
Bathurst Time
Advocate
Brisbane Courier Northern Herald
Bowen Independent Northern Star
Cairns Post Northern Miner
Cootamundra Herald North Western Courier
Daily Advertiser Recorder
Daily Examiner Register
Richmond River Herald and Northern District
Daily Express
Advertiser
Daily Herald South Western Times
Daily Mail Sun
Daily Mercury Sunraysia Daily
Daily Standart Sydney Morning Herald
Daily Telegraph Telegraph
Evening News Toowoomba Chronicle
Examiner Townsville Daily Bulletin
Express and Telegraph Tweed Daily
Geraldton Express Queensland Times
Geraldton Guardian Warwick Daily News
Goulburn Evening Penny Post Week
Herald, 29 Ağustos 1922. Western Argus
Journal World
Kalgoorlie Miner Young Witnes

402
BAŞKOMUTAN TARİHİ MİLLÎ PARKI
MEKÂNLARININ ÇOK YÖNLÜ
İNCELENMESİ: ŞEHİTLİKLER, ANITLAR,
HEYKELLER, MÜZELER
(AFYON KOCATEPE BÖLÜMÜ)

Muhammet Murat TEKEK

 Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü,


mmurattekek@gmail.com, ORCID: 0000 0002 8985 4760
Muhammet Murat TEKEK

Giriş
Ulusların tarihlerinde övünecekleri, gelecek nesillere bir gurur kaynağı
olarak aktaracakları galip geldikleri savaşlar ve bunlar içinde cereyan
etmiş muharebeler vardır. Yaşanılanların kuşaktan kuşağa aktarılıp bilgi
sahibi olunabilmesi amacıyla savaşların veya muharebelerin geçtiği yerleri
ölümsüzleştiren birtakım düzenlemeler daha sonraları yapılmakta ve
buralarda çeşitli eserler konumlandırılmaktadır. Resmi, yarı resmi veya
özel kurum, kuruluşlar ve kimselerin hamiliğinde veya gönüllüğünde
böylesi çalışmalar yapılmakla veya katkılar sunulmakla, söz konusu olaylar
bir yandan ölümsüzleştirilmekte diğer yandan kültürel yönden bir çekim
alanı oluşturularak böylesi yerlerin ziyaret edilmesine vesile
olunulmaktadır. Bununla da yetinilmeyerek; şiir, destan, marş gibi edebi
eserler yazılmakta, belgesel, film ve dizi türünde televizyon yapımları,
bilimsel faaliyetler ve eserlerle değişik konular ele alınmaktadır.
Devletlerin, tanıtımlarının yapılmasını istedikleri olguların farkındalık ve
bilinirliğini sağlamak maksadıyla çeşitli yol ve yöntemlerden
faydalandıkları bilinmektedir. Bunlardan birincisi; sanatın dallarından
istifade etmek şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Resim, müzik, heykel,1
dans, tiyatro, edebiyat dallarına sahip olan sanat; yaşananları
sergilemenin en iyi, kalıcı ve etkili yollarından bir tanesi olarak kendini
göstermektedir. Günümüzde, mimari ve sinema da sanatın dalları
arasında sayılır olmuştur.
Büyük Taarruz Coğrafyası gezildiğinde sanatın dallarının neredeyse
tamamından örneklere rastlanabilmekte, çağrışımlar
duyumsanabilmektedir. Ressamların, Büyük Taarruz’dan veya Millî
Mücadele’nin diğer günlerinden ilham alarak resmettikleri yağlı boya
tablolarla sundukları eserler Şuhut Atatürk ve Sanat Evi’nde
görülebilmektedir. Müzisyenlerin beste ve düzenlemeleri ile ürettikleri
şarkılar ve marşlar, Zafer Yolu’nu tırmanırken akıllara gelivermekte ve
ağızlardan dökülebilmektedir. Ediplerin, yazarların şiirleriyle,
destanlarıyla tasvir ettikleri yerler gezilirken; “Şayak Kalpaklı Adam
acaba buradan mı gözetleme yapıyordu?”2 diye düşünülebilmekte veya

1 Heykel: Taş, tunç, bakır, kil, alçı vb. maddelerden yontularak, kalıba dökülerek veya
yoğrulup pişirilerek biçimlendirilen eser, yontu, statü. Bkz. https://sozluk.gov.tr/,
“Heykel”. Erişim 28.06.2022.
2 Şayak Kalpaklı Adam: Nazım Hikmet’in (Ran) Kuvay-ı Milliye Destanı adlı eserinin 8.
babında geçen karakter. Kalpak ise, o dönemde, mensupları; Ulusalcı, Kuvay-ı

404
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

ansızın “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda” denilebilmektedir.


Heykeltraşların şekillendirdiği heykellerden biri Afyon’da Cumhuriyet
Meydanı’nda karşımıza çıkabilmekte, heykelin kendisinde ve dört bir
yanındaki rölyeflerde nelerin anlatılmak istendiğine dair tahminler
yönünde düşünce dünyamız zorlanmaktadır. Esasen, Büyük Taarruz
Coğrafyası, bu türde sanat eserleri ve yaptırdığı çağrışımlarla dopdolu
vaziyettedir. Hatta, böylesi bir anıtın ilk ilhamını Atatürk, Şehit Sancaktar
Mehmetçik Anıtı’na dair,3 bizzat ve yerinde vermiştir.4
Öte yandan, ikinci bir yol ve yöntem; mimari, çevre düzenleme ve iç
dekorasyon çalışmalarıdır. Bu açıdan düşünüldüğünde; devletlerin
savaşların gerçekleştiği açık alanları mümkün olduğunca orijinal ve
özgün tutabilmek için de büyük çabalar sarfettikleri görülmektedir.5
Bunların yanısıra, akademisyenler, gönüllüler,6 özel sektörden kimseler
ve uzmanlardan müteşekkil araştırmacı grupların askeri coğrafya
kapsamında değerlendirilebilecek tedrici tespitleriyle; şehitlerimizin
şehit düştükleri ve yattıkları yerlere dair yeni tespitler yapılmaktadır.7
Buralar; anıt taşları konulması, bayraklarının dikilmesi ve çevrelerinin
düzenlenmesiyle artık ziyaretlere açık hale getirilmektedir.8

Milliyeci, Kuvvacı vd. isimlerle bilinen, düzenli orduya geçilmeden önceki Millî
Kuvvetler’e mensup kimselerin taktıkları başlık. Düzenli Ordu’ya geçilmesinden sonra
da bir müddet kullanılmıştır.
3 Anıt: Tarihsel bir özelliği olan büyük ve önemli bir olayı, ulusça sevilen, sayılan, tarihe
geçmiş bir kimseyi gelecek kuşaklara tarih boyunca anımsatmak için yapılan ya da
dikilen, göze çarpacak büyüklükte, simge niteliğinde yapı, yontu, gömüt, sütun ya da
benzeri bir yapıt. Bkz. Google, “Anıt Nedir”. Erişim 28.06.2022.
4 Tarım Orman Bakanlığı (TOB) Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü 5. Bölge
Müdürlüğü, Başkomutan Tarihi Millî Park Müdürlüğü, Başkomutan Tarihi Millî Parkı,
Afyonkarahisar, 25.
5 Bu doğrultuda akla gelen savaş alanı bölgeleri; Fransa’da; Normandiya Bölgesi (II.
Dünya Savaşı), Belçika Flanders Bölgesi (I.Dünya Savaşı), ABD’de Gettysburg
(Amerikan İç Savaşı), Çanakkale ve Gelibolu (I. Dünya Savaşı). Bkz. Ahmet Serhan
Güngör, Kurtuluş Savaşı Alanlarının Turizm Coğrafyası, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020, 3.
6 https://www.aydinlik.com.tr/haber/buyuk-taarruz-sehitleri-tespit-ediliyor-216920.
Erişim 28.06.2022.
7 Millî Mücadele Coğrafyası’nda ve bu meyanda da Büyük Taarruz Coğrafyası’nda
yapılan çalışmalar ve bu çalışmalarda kullanılan Geo-Jeo Radar, Jeo Fizik Yöntemi,
sahada araştırmalarla ilgili diğer bilgiler için bkz. TRT, Pelin Çift İle Gündem ve Ötesi,
268. Bölüm-Büyük Taarruz, https://www.youtube.com/watch?v=um5b23e4CQg.
Erişim 28.06.2022.
8 https://twitter.com/HarpCografyasi/status/1445001635072290818. Erişim 28.06.2022.

405
Muhammet Murat TEKEK

Sıralanan böylesi hususların keşfedilmesi, bunlara ilişkin kritiklerin


yapılması ise tarih ikliminde saha çalışmaları yürüten tarih
araştırmacıları için önem arz etmektedir. Tarih-Sanat birlikteliğinin
sunduklarının görülebilmesi; kronolojiyi sıralayan, zamanı-mekânı tespit
etmeye ve sebep-sonuç ilişkisini kurmaya çalışan tarih araştırmacısının
üzerinde çalıştığı konularda derinleşmesine katkılar sunmaktadır.
Tarihin kaynakları; ana kaynak, birinci elden kaynak ve ikinci elden kaynak
başlıklarına ayrılmaktadır. Ana kaynağın; malzemenin devrinde vücuda
getirilmiş olması veya devrine yakın bir zamanda ve devrinin
kaynaklarından yararlanılarak meydana getirilmiş olması gerekmektedir.
Bu kaynaklar son derece mühim ve kıymetlidirler. Bir olaya fiilen iştirak
etmiş veya çok yakından takip etmiş bir kimsenin kaleme aldığı eser veya
bir zafer sonunda onun hatırasını yaşatmak için dikilen bir kitabe,9 yahut
abide, bu cins kaynaklardandır.10 Büyük Nutuk bu durumun çok iyi bir
örneği olarak verilebilir. Nutuk’taki bazı bölümlerde, bu çalışmada
cevaplanmaya muhtaç araştırma sorularının yanıtlarını veren, olayları ve
yaşananları en net biçimde anlatan paragraflar mevcuttur.
Birinci elden kaynaklar ana kaynaktan faydalanarak meydana
getirilenlerdir ve ana kaynağın bulunmadığı hallerde önem kazanırlar.
Ana kaynak ve birinci elden kaynağın bulunmaması halinde ikinci elden
kaynaklar önem kazanırlar.11
Tarihin kaynakları arasında ‘müzelik malzeme’ ana sınıfında ve ‘tarihi bir
hatırayı yaşatmak ve nakletmek üzere yapılanlar’ alt başlığında, bir
hatırayı yaşatan; Kitabe, Abide, Heykel ve Zafer Takları çeşitleri
sayılmaktadır.12 İlaveten, bu grupta mezar taşları, hudut ve kilometre
taşları da vardır.13 Müzelik malzeme sınıfının diğer alt başlığında ise

9 Kitabe: Yazıt, bir olayın ya da kimsenin anısını tarih boyunca yaşatmak ereğiyle, gömüt
taşı, anıt gibi şeyler üzerine kazılmış yazı. Mimarlıkta; yapıların iç ya da dışlarında çevresi
kabartma silmeli, içinde yazı olan taş. Bkz. Google, “Kitabe nedir?”. Erişim 28.06.2022.
Kitabenin başka bir tanımı için ayrıca bkz. Kitabe: Umumi bir binanın kapısı üzerinde ve
mezar taşında vesair böyle şeylerde celi hat ile yazılan ve kazdırılan yazı. Bkz. Şemseddin
Sami, Kamus-ı Türki, “Kitabe”, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2019, 664.
10 Mübahat S. Kütükoğlu, Tarih Araştırmalarında Usûl, Ankara: Türk Tarih Kurumu,
2020, 17.
11 Kütükoğlu, Tarihi Araştırmalarında Usûl, 17.
12 Zafer Takları’nın kullanılırlılığı ile süslü, ihtişamlı görüntüsünün yüzyıl içinde giderek
azaldığı gözlemlenmektedir.
13 Günümüzde şehitliklerde belirli standartta temsili mezar taşlarına yer verildiği
görülmektedir. Kökeni, eski bir Roma İmparatorluğu olan uygulaması olan Mil

406
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

‘hatırayı muhafaza düşüncesi olmayanlar’ alt başlığında çalışmamızla da


ilintili örneklerden olmak üzere; maddi kalıntılar, örf ve adetlere ait
maddi kalıntılar vardır.14 Saha incelemeleri esnasında şehitliklerde veya
şehitliklere yaklaşmakta iken anılan sınıflarda yani bir hatırayı yaşatmak
üzere yapılan eserlerle ve bir hatırayı muhafaza düşüncesi olmayan türde
malzemelere rastlanılmıştır.15 Örneğin; mühimmat sandığı, tüfek, Büyük
Nutuk’un ilk basımından bir örnek gibi. Afyon Zafer Müzesi de bir hatırayı
muhafaza düşüncesi olmayanlar sınıfında çok sayıda değerli malzeme
içermektedir.16
Tarihin yararlandığı ilimler vardır: Sosyoloji, İktisat, Coğrafya, Sanat
Tarihi, Paleografya, Diplomatik, Epigrafi, Kronoloji bunların bazılarıdır.17
Çalışma esnasında özellikle coğrafya, bilahare sanat, kronoloji ve
sosyoloji gibi ilim ve disiplinlerden istifade edilmiştir.
Bu araştırma esnasında cevap aranan temel araştırma sorunsalı; Büyük
Taarruz muharebeleri esnasında yaşananların nasıl, hangi yol ve
yöntemlerle anlatıldığı ve sembolize edildiği şeklindedir. Alt araştırma
soruları ise; “Şehitliklerde ve muharebe alanlarında abideler veya
heykeller konumlandırılırken, müzelerde maddi kanıtlardan oluşan hasıla
toplanırken hangi türde eserlerle ve bulunanlarla bunlar
gerçekleştirilmiştir? Potansiyel var olduğu halde eser üretilemeyen yerler
var mıdır? Bu mekânların güncel durumları nasıldır? Bu türde yapılar;
yaşanılanların gelecek nesillere intikal ettirilmesinde, şehit ve gazilerimizin
hakkıyla yadedilmelerinde etkili ve yeterli olmakta mıdır? Bu coğrafyadaki
olguları ve diğer kültürel değerleri daha nasıl ortaya çıkarabiliriz? Var
olanları ise daha iyi nasıl tanıtabilir ve orijinalliğini bozmaksızın nasıl
muhafaza edebiliriz? Burada yaşananlar diğer bazı sanat eserlerinde ve
çalışmalarda nasıl ele alınmış ve yansıtılmıştır? Bu eserler bu coğrafyada
mı tutulmaktadır? Yüzyılın ardından eserler açısından ortaya konulan
hasıla nedir?” şeklinde olmuştur.

Taşları’na dayanan hudut ve kilometre taşlarından örnekler ise neredeyse artık


görülememektedir. Bunların yerini çeşitli malzemeden yapılanları almaktadır.
14 Kütükoğlu, Tarihi Araştırmalarında Usûl, 27.
15 Antalya Atatürk Evi’ne 24 Mart 2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyarette; çalışmamızla
da bağlantılı olmak üzere, bir hatırayı yaşatma gayesi taşıyan malzeme türünden
sayılabilecek ‘Büyük Taarruz 50. Yıl İlk Gün Zarf ve Pulları’ anılan evde görülmüştür.
16 Kasım İnce, “Afyonkarahisar Zafer Müzesi”, NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 1
(2011): 254-267.
17 Kütükoğlu, Tarih Araştırmalarında Usûl, 9-15.

407
Muhammet Murat TEKEK

Temel ve alt araştırma sorularına cevapların bulunması, şüphesiz ki,


çalışmanın da ortaya çıkmasına, şekillenmesine, detaylanmasına ve yeni
bilgilerin elde edilmesine neden olacaktır.
Araştırma sorularına karşılık elde edilen cevapların aktarılmasından
önce, birtakım bilgilerin bu noktada verilmesi ve böylece kavramsal
çerçevenin çizilmesi önem arz etmektedir.

1. Büyük Taarruz Öncesi Genel Görünüm


Türk Ordusu, Sakarya Savaşı sonucunda ve Büyük Taarruz öncesinde
Yunan Ordusu’nu Sakarya Nehri’nin batısına atmış ve nehri kendisine
doğal bir mania olarak almıştı. Sakarya Zaferi sonrası eldeki cephanenin
çoğu tükenmiş, çok sayıda özellikle subay ve asker şehit olmuştu.18
Yiyecek ve giyeceği sorunlu durumda bulunan ordunun gücünün
toparlanması gerekmekte idi.19
Sakarya Zaferi’nin ardından Meclis’te Yunanlılara karşı düzenlenecek
saldırının zamanı konusunda iki görüş belirmişti. Bunlardan birincisi;
kazanılan zaferin de tesiriyle, Yunanlılara hemen saldırılmasını
isteyenlerin savunduğu görüştü. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın savunduğu
diğer görüşe göre ise; Yunan’a hemen saldırılmasını düşünmek erkenci
bir düşünce olurdu. O’na göre uygun zamanda tek bir saldırıyla kesin
zafer elde edilmeliydi. Gazi Mustafa Kemal Paşa bununla birlikte, uzun bir
hazırlık evresine gereksinim duyulduğuna da inanmaktaydı.20
Şartların ortaya koyduğu gerçeklerin gereği, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın
duruma ağırlığını koyması ve sorumluluklar alması üzerine O’nun
savunduğu görüş doğrultusunda hareket edilmeye başlanılmıştır.
Hal böyle iken bir yandan da Anadolu’daki işgalin sona erdirilmesi ve
düşmanın Anadolu’dan çıkmasının sağlanması için diplomatik
girişimlerde de bulunulmuş,21 ancak sonuç alınamaması ve diğer bir

18 Sakarya Savaşı (yedek) subaylar savaşı olarak da bilinmektedir. Bkz.


https://kho.msu.edu.tr/haberler/sakarya.html. Erişim 28.06.2022.
19 NTV, Zafer Yolu- Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi,
https://www.youtube.com/watch?v=NCQmycZrvx4. Erişim 28.06.2022.
20 Necdet Aysal, “Savaş Dönemi ve Cepheler (Askeri ve Siyasi Gelişmeler)”, Başlangıçtan
Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ed. Temuçin Faik Ertan, Ankara: Siyasal
Kitabevi, 2020, 131.
21 Melek Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler”, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne
Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I: 1919-1980, Ed. Baskın Oran, İstanbul: İletişim
Yayınları, 2002, 192.

408
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

takım gelişmeler düşmanın Anadolu’dan silahlı mücadele ile atılması


gerçekliğini ortaya koymuştur.22
Bu realite doğrultusunda, Sakarya Zaferi ve Büyük Taarruz arasında
yaşanacak bu zorlu dönem; taarruz hazırlıklarının büyük gizlilikle
sürdürülmesi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutan yetkilerinin
korunmasının oylamalarla sağlanması ve sonunda süresiz
yetkilendirilmesi, ordunun hem moral hem de maddi bakımdan büyük bir
dikkatle hazırlanması,23 eğitim çalışmalarıyla güçlendirilmesi, TBMM
içinde muhalif görüştekilerin kötücül planlarının ve yıpratıcı
eleştirilerinin boşa çıkarılması ile geçmiştir.24
Bu esnada, Fransa, Anadolu Hareketi’nin güçlendiğini görünce kendi
çözümünü yaratma sürecine girmiştir.25 23 Ağustos-13 Eylül 1921
tarihlerindeki Sakarya Zaferi’nin sonunda Fransa da İtalya gibi,
Anadolu’da tutunamayacağını kesinlikle anlamış ve Fransa ile Türkiye
arasında 20 Ekim 1921 tarihli Ankara İtilafnamesi imzalanmıştı. Bu
durum Fransa ile olan savaş halini sona erdirmiş böylelikle Güney
Cephesi’ndeki birlikler Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.26 Fransa’dan
kalanlar arasında 10 tane uçak da bulunmakta idi.27
Anılan günlerde, Yunan Ordusu Sakarya-Eskişehir-Afyon temel hattında,
Afyon’un merkezi, güneyi ve doğusu ağırlık merkezi olmak üzere
konuşlanmış bulunmaktaydı ve tahkimatlar yapmaktaydı. Başta İzmir
olmak üzere birçok yere bağlantı durumundaki Afyon’a Yunanistan
tarafından büyük önem verilmekteydi. Yunan Ordusu üst komuta
kademesi komutanlarından General Trikupis karargâhını Afyon’a
kurmuştu. Yunan hattının kanat uçları; kuzeyde Bursa’ya, güneyde Ege
Denizi’nin uçlarına değin uzanmaktaydı. Başkaca bir ifadeyle,
Yunanistan’ın o tarihlerde Anadolu topraklarında işgal ettiği bölgenin
kanat açıklığı yani genişliği, ulaştığı son nokta ile geride kalan merkezi

22 Salâhi R. Sonyel, Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin Türkiye’deki


Eylemleri, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2013, 266.
23 Semyon İvanoviç Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, Çev. Hasan Ali Ediz,
İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2020, 137.
24 Lord Kinross, Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Çev. Necdet Sander, İstanbul: Altın
Kitaplar, 1988, 364-371.
25 İlhan Uzgel ve Ömer Kürkçüoğlu, “Batı Avrupa’yla İlişkiler”, Türk Dış Politikası
Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I: 1919-1980, Ed. Baskın
Oran, İstanbul: İletişim Yayınları, 2002, 146.
26 Oral Sander, Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e, Ankara: İmge Kitabevi, 2002, 412.
27 NTV, Zafer Yolu.

409
Muhammet Murat TEKEK

yani boyu arasında hatırı sayılır mesafeler bulunmaktaydı. İki kanat


arasındaki mesafe 700 km.’ye merkez ile uç noktası arasındaki açıklık ise
yaklaşık 350-400 km.’ye ulaşmıştı.28 Bu yayılmışlık Ege ve Marmara’daki
ana stratejik hatlarını kapayabilmelerini de gerektiriyordu.29
Anlaşılacağı üzere; Yunanistan böyle yapmakla ana üssü durumundaki
İzmir’de bulunan karargâhı ile Türk Ordusu ile sıcak temas noktasındaki
mesafeyi çok açmıştı.
Bu noktada, çeşitli bakış açılarından cümlelerle Yunan tarafının durumu
ise şöyle aktarılabilir:
Sakarya Savaşı’nda alınan yenilginin tesiriyle Yunanistan halkı hem
maddi hem de manevi olarak büyük bir çöküntü içine girmişti. Herkes
kendisine ve birbirine “Neden bu savaşın içindeyiz?” diye soruyordu.30
Türklerin gücü gitgide artarken, Yunanlılar ülkelerindeki iç çatışmalar,
rejim ve siyaset değişikliği nedeniyle zayıflıyorlardı.31
Büyük Taarruz’dan önce Yunanlılar maddi açıdan üstündüler. Zira
Türkiye’nin batısındaki beş milyon kişi, Yunanlıların işgali altındaydı.
Düşman işgalindeki mıntıka, mahsul, servet ve ümran (bayındırlık)
bakımından Türkiye’nin merkez ve doğu mıntıkalarına üstündü. Aynı
zamanda Yunanlılar Türkiye’nin batısında bulunan en iyi karayolları,
demiryolu hatları ve sayısız limanlara sahiptiler. Silah, mühimmat, efradı
savaş cephesine katılıyordu.32
Orduda birlik ve beraberliği bozan Kralcı-Venizeloscu çekişmesi
yaşanmaktaydı.33
Bu esnada ve her şeye rağmen Yunan Ordusu üst düzey komuta
kademesindekilerin düşüncelerinin ise özgüven dolu olduğu

28 O yıllara ait haritalar, savaş, manevra ve konuşlanma planları gibi görsellerin


incelenmesi neticesinde bireşim (sentez) yöntemiyle elde edilmiş bilgilerdir.
29 Sinan Onuş, Kızılca Kıyamet, Alb. Ali Rıza Bey ve Yzb. Fuat Bey’in Günlükleri, İstanbul:
Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016, 290.
30 Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler”, 190.
31 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev. Boğaç Babür Turna, Ankara: Arkadaş
Kitabevi, 2017, 342.
32 Seyyid Ahmed Canpulad, İstiklâl Harbi’nde İranlı Bir Subayın Anıları, Çev. Mehmet
Çalışkan, İstanbul: Kronik Kitap, 2020, 48.
33 Kinross, Atatürk, 381.

410
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

söylenebilir.34 Onların; Yunan asker sayısındaki fazlalık ve Türklere karşı


sayı açısından üstünlük, Ege topraklarını işgal altında tutmak, buralarda
kerhen de olsa sözü geçiyor olmak, modernize ağır silahlar ve teçhizatı
elinin altında bulundurmak, kamyonlardan ve sağlık araçlarından
müteşekkil destek kuvvet mahiyetindeki bir mekânize güç daha
bulundurmak, tren yollarının kullanım rahatlığından ve avantajından
yararlanmak, bu ulaşım hattını kontrol altında tutmak, İngiliz askeri
uzmanların ve mühendislerin danışmanlık ve desteğinden de
faydalanmak gibi nedenlerle kendini güçlü hissettiği ve tüm bunların
verdiği güvenle hareket edip kararlar aldığı ifade edilebilir. Yine, Yunan
Ordusu komuta heyetindekilerin, Türklere karşı tahkim edilmiş ve
gerilerinde hafif ve ağır türde silahlarla donatılmış çoğunlukla gözlem
yapan ve alarmda tutulan askerler bulunan, onların önlerinde taş, kaya,
kum, siper, çukur, dikenli tel, kaba tahta, ahşap ve odun gibi
malzemelerden müteşekkil beş kademeli savunma hattına da çok
güvendikleri bu noktada kaydedilebilir. Türklerin değil bu hatları geçmek
yakınlarına bile gelemeyecekleri Yunanlılar gibi İngiliz çevrelerinde de
düşünülmekte idi.35 Diğer taraftan, Ege’deki ağırlık merkezinin dışında
biraz uzakta Trakya’da da Yunan Ordusu’na ait kuvvetler
bulundurulmakta idi.36
Oysa ki, Yunan tarafı için görünürdeki tüm bu avantaj faktörleri, Büyük
Taarruz günlerinde, incelikli, özel ve planlı bir takım hareket ve
uygulamalarla yine Yunanistan için birer dezavantaj haline

34 Yunan Orduları Başkomutanı Hacıanesti’nin fikri empozeleri başta olmak üzere bir
takım hatalı değerlendirmeler, Yunan tarafına, Türk tarafı saldırsa bile daha savunma
hatlarını geçmeden engellenebileceklerini düşündürtmüştür. Oysa ki, çok uç
noktalara ilerlemiş bulunmak; ana üsten gelecek desteğin gecikmesine ve tren hatları
ile irtibat muhabere hatlarının imhasıyla asker ve ikmal transferinin kökten ortadan
kalkmasına sebebiyet vermiştir. Böylelikle, dünya kamuoyu ve dolayısıyla Yunanistan
26-31 Ağustos 1922 arasındaki beş gün boyunca olan bitenlerden sağlıklı haberler
alamayacak, ordu yönetimi birbiriyle irtibat dahi kuramayacaktır.
35 İngiliz uzmanları ve mühendisleri tarafından bu hat, 1916’da Fransızların Almanlara
karşı on ay süre ile savundukları bir çeşit Verdun olarak görülmekte idi. Bkz.Kinross,
Atatürk, 374.
36 Bu paragraftaki bilgiler, Millî Mücadele konularında onyıllar boyunca izlenilen
belgesel veya yarı belgesel tv programları, kült hale gelen görüntüler, fotoğraflar,
dinlenilen radyo programlarındaki aktarımlar, ulusal bayramların kutlama
programları esnasındaki protokol konuşmaları, tören geçitleri esnasındaki takdimler,
gibi artık çok bilinir hale gelmiş bilgilerin bireşim (sentez) yöntemi ile biraraya
getirilmesiyle oluşturulmuştur.

411
Muhammet Murat TEKEK

dönüştürülecektir. Yaklaşık on ay süren, Türk askerinin eğitimleriyle


dolu, iyi ve verimli bir hazırlık döneminin ardından, Gazi Mustafa Kemal
Paşa’ya verilen raporlar ve kendisinin bizzat teftişlerindeki
müşahedeleriyle ordunun durumunun hazır ve iyiliğine dair mutmain
olmasıyla, Başkomutan tarafından taarruz kararı alınmıştır. 37
Bunun net tarihi ile harekât planı ordu komutanları ile Akşehir’de yapılan
toplantıda paylaşılmıştır.38 Büyük Taarruz öncesi iki ordunun durumunu
kıyaslayan tablo ise şu şekilde idi:39

37 Büyük Taarruz öncesi; Milli Savunma Bakanlığı depolarında bulunan cephane, Batı
Cephesi’nde faaliyette bulunan menzil teşkilleri, emrindeki kollar ve faaliyet alanları,
Batı Cephesi birlikleri ve Kocaeli Grubu için çeşitli depolardan yapılan eşya ve donatım
dağıtımı, Batı Cephesi birliklerinde hastanelere yatan personelde tespit olunan
hastalıklar ve hasta sayılarına ilişkin bilgiler için bkz. Mehmet Koç, Dokuz Ay On Gün-
Akşehir’den Zafer Doğdu, Akşehir: Akşehir Belediyesi Kültür Yayınları, 2015, 118-121.
38 Aysal, “Savaş Dönemi ve Cepheler”, 131.
39 Bu çizelge, saha araştırmaları esnasında, zemine sabitlenmiş bir levhada, duvara
monte edilmiş veya yapıştırılmış bir panoda, bir şövalenin üzerinde, Kocatepe,
Çiğiltepe, İstiklal Tanıtım Merkezi’nde, Şuhut Karargâh Binası’nda ve daha başka
yerlerde görülmüştür. Türk tarafının savaşa hazırlıkları ile ilgili daha detaylı bilgi için
bkz. Kinross, Atatürk, 364-371.

412
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

2. Savaşın Özeti
Savaşın nasıl gerçekleştiğine dair ana kaynak olan Gazi Mustafa Kemal
Atatürk, eseri Büyük Nutuk’ta Büyük Taarruz’a dair bilgilendirmelerde ve
açıklamalarda bulunmuştur.40 Atatürk, Nutuk’ta özetle; taarruz öncesi
kendilerinin düşündüklerinin ordularımızın ana kuvvetlerini düşman
cephesinin bir kanadında ve elden geldiğince dış kanadında toplayarak,
yok edici bir meydan savaşı yapmak olduğunu belirtmiştir. Atatürk;
taarruzun başlangıcından itibaren 26 ve 27 Ağustos günlerinde iki gün
içinde Afyon’un güneyinde doğusunda berkitilmiş (güçlendirilmiş)
toplamda 70-80 kilometrelik düşman cephelerini düşürdüklerini, yenilen
düşman ordusunun Aslıhanlar yöresinde çevrildiğini, 30 Ağustos’ta
yapılan meydan savaşı sonunda düşmanın ana kuvvetlerinin yok
edildiğini ve esir düşürüldüğünü, düşman ordusu başkomutanlığını
yapan General Trikupis’in tutsaklar arasında bulunduğunu, tasarlanan
neticenin beş günde alınmış olduğunu beyan etmiştir.41
Atatürk, Nutuk’ta Büyük Taarruz’dan bahsederken oldukça mütevazı
ifadeler olarak anlaşılan şu cümlelere yer vermiştir:
“Muhterem Efendiler, Afyon Karahisar-Dumlupınar Meydan
Muharebesi ve ondan sonra düşman ordusunu kâmilen
(bütünüyle) imha veya esir eden ve bakiyetüssüyufunu (kılıç
artıkları) Akdeniz’e, Marmara’ya döken harekâtımızı izah ve tavsif
(açıklamak ve niteliklerini anlatmak) için söz söylemekten kendimi
müstağni (gözü gönlü tok olmak, elindeki ile yetinmesini bilmek ve
böyle olan kimse) addederim.”42
Her evresi ile düşünülmüş, hazırlanmış, yönetilmiş ve utkuyla
sonuçlandırılmış olan bu harekât, Türk Ordusu’nun Türk subaylarının ve
komuta kurulunun yüksek güçlerini ve yiğitliklerini tarihte bir daha
saptayan ulu bir yapıttır.

40 Çalışmada Atatürk’ten bahsedilirken, o dönem-gün itibariyle hangi ünvan ve


isim/soyisime sahipse metinde de öylece yer verilmiştir. Atatürk’ten; soyadını
almadan önceki zamanlarda bahsedildiğinde; Gazi Mustafa Kemal Paşa, aldıktan
sonrasında geçen olaylarda kendisinden bahsedilirken; Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olarak söz edilmektedir.
41 Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk-Söylev Cilt II, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2019, 901;
General Trikupis’in esir alınmasıyla ilgili geniş bilgi için bkz. Kadri Unat-Murat Soysal,
“Yunan Hezimetinin Kanıtı: General Nicolas Trikoupis’in Uşak’ta Esir Alınması”, II. Uşak
Sempozyumu 13-15 Ekim 2011, Bildiriler Cilt II, Uşak: Uşak Valiliği Yay., 887-905.
42 Atatürk’ün bu ifadesinin bu paragrafın tümüyle eski dilden verilmesinin nedeni
buradaki ‘müstağni’ kelimesinin tam karşılığını vermek maksadıyladır.

413
Muhammet Murat TEKEK

Bu yapıt, Türk ulusunun özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz


anıtıdır. Bu yapıtı yaratan bir ulusun çocuğu, bir ordunun Başkomutanı
olduğum için sevincim ve mutluluğum sonsuzdur.”43
Türk tarafının muharebelerle ilgili ana kaynağından verilen bilgilerinin
ardından,44 Yunan tarafının, çatışmaların ilk üç gününde ve
Afyonkarahisar bölgesindeki durumuna ve yaşadıklarına dair bilgiler
aktarmak bu noktada bütünleyici olacaktır:
Çarpışmaların birinci gününde Yunan tarafı direngen ve dayanan bir
tutum sergilemiş ve böylece Türk tarafının çok ileri gitmesine izin
vermemiştir. Ancak taarruzun ikinci gün yani 27 Ağustos’ta durum
tamamiyle değişmiştir. Albay Kemalettin Sami’nin komuta ettiği 1.
Ordu’nun 4. Kolordusu ile Yunan hatlarını yarıp 1.700 rakımlı
Erkmentepe’yi ele geçirmesi ve Fahrettin Paşa’nın süvarilerinin dağların
arasından bir yol bulup Yunan hatlarının gerisine ulaşmalarıyla Yunan
Ordusu’nda sağ hatların korunduğu dağlık siperler yitirilmiştir. Yunan
Ordusu’nda başlayan çözülmeyle 1. Kolordu ve komutanı Trikopis
Afyon’a doğru aceleyle kaçmaya başlamıştır. Bu esnada neredeyse tüm
malzemeler bırakılmıştır.45 General Frango komutasındaki iki tümen
batıya doğru hızla kaçmış ve böylelikle 1. Ordu ile iletişimleri kesilmiştir.
Daha kuzeyde General Dighenis komutasındaki 2. Kolordu, Trikopis’e
yardım etmek için çok geç kalmıştır. Böylelikle Yunan birlikleri
arasındaki irtibat-muhabere tümden kopmuştur. Türk askerlerinin 27
Ağustos’ta Afyon’un güneybatısındaki dağların arasından hatların ardına
geçmesi Yunan ordularının tek bir darbeyle darmadağın olmasına neden
olmuştur. 28 Ağustos’ta Gazi Mustafa Kemal Paşa karargâhını
Afyonkarahisar’ın belediye binasına taşımıştır. Burada aldığı malumata
göre Yunan 1. ve 2. Kolorduları Dumlupınar yöresinde toplanmaktaydı.46

43 Atatürk, Nutuk-Söylev Cilt II, 903.


44 Büyük Taarruz’un tarihi, askeri ve siyasi yönleriyle ele alındığı bir program için bkz.
HaberTürk, Teke Tek Özel, Büyük Taarruz. https://www.youtube.com/watch?v=
lfY8u0T4QRg. Erişim 05.07.2022.
45 Atatürk’ün, Büyük Taarruz öncesi 27-28 Temmuz 1922’de Akşehir’de kurmay ve
komutanları ile yaptığı toplantıda Yakup Şevki Paşa’nın tereddütlerinden birini
gidermek için kendisine yönelik; “Biz de cephane ikmalini düşmandan yaparız Paşam”
cevabını verdiği ve planın işlemekte olduğunu gösteren anlardan biridir. Bkz. Turgut
Özakman, Şu Çılgın Türkler, Ankara: Bilgi Yayınevi, 2005, 583.
46 Andrew Mango, Atatürk Modern Türkiye’nin Kurucusu, Çev. Füsun Doruker, İstanbul:
Remzi Kitabevi, 2004, 399-400.

414
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

Nikolaos Trikupis, Büyük Taarruz’un üzerinden 30 yıl geçmesinin


ardından gazeteci ve yazar Hıfzı Topuz’a, Atina’da, özetle şunları
anlatmıştır:
“Bizim Anadolu’da ne işimiz vardı? Bizim menfaatimiz
Balkanlar’da, Makedonya’da, Adalar’da olabilir ama Anadolu’da
değildi. Ne diye bizi Anadolu’ya gönderdiler? Şimdi insan çok daha
iyi görebiliyor. Çok daha iyi hükümlere varabiliyor. Biz yabancı
devletlere alet olduk. Türklerin büyük bir hazırlık içinde
olduklarını fark ediyorduk. Anadolu’da üç kolordumuz vardı.
Başkomutan Papulas’ın başarısızlığından sonra ordunun başına
Hacıanesti getirilmişti. Muhtemel taarruzları önlemek için cepheyi
mükemmel bir şekilde tahkim etmiştik ve cephenin çökmesine
ihtimal vermiyorduk. Nihayet 26 Ağustos 1922’de Türklerin
beklenmedik taarruzu ile karşılaştık. Bu taarruz bize muazzam bir
darbe oldu. En büyük korkumuz İzmir ile olan muvasalamızın
(ulaşım) kesilmesi idi. Ben İzmir’e telgraf çekerek takviye istemiş,
aksi halde mağlup olacağımızı bildirmiştim. İstediğim bu takviyeyi
gönderemediler. Halbuki karşımızda Mustafa Kemal vardı. Neye
uğradığımızı anlayamadık. Cephe çökmüş ve ordu perişan olmuştu.
Yan birliklerle irtibat kopmuştu. Cephanemiz bitmek üzereydi.
Neşrettiğim günlük emirle askere sonuna kadar muharebeye
devam emrini verdim. Asker yorgundu. Kimsede muharebeye
devam arzusu kalmamıştı. Birinci Dünya Savaşı’ndan beri
durmadan çarpışan Yunan Ordusu’nun maneviyatı hayli
sarsılmıştı. Halk artık savaşmaktan bıkmıştı. Askeri zorla
inanmadığı bir gaye uğrunda muharebeye sürüklemekteki güçlük,
harbin en çetin meselelerinden birini teşkil eder. Ordunun adım
adım hezimete yaklaştığını hissediyordum. Her tarafımız Türklerle
çevrilmişti. Esir olacağımızı anlıyorduk. Vaziyetin kötülüğüne
binaen kılıçlarımızı teslim etmektense kırdık. Bu esnada atım da
vurulmuştu. Başka bir at bulup çemberi yarmaya teşebbüs ettim,
fayda etmedi. Türklerin içine düştüm. Esir olmuştum. Beni
yakalayanlar kim olduğumu anlamakta güçlük çekmediler. Sağ
kalan birlikler dağınık bir halde İzmir’e kaçmaya çalışıyorlardı. Bu
bizim için büyük bir mağlubiyet olmuştu. Yanına getirildiğim İnönü
beni Atatürk’e götürerek O’na takdim etti. Atatürk beni mert bir
askere yaraşır bir şekilde kabul etti ve bana; ‘Üzülmeyin General,
siz üzerinize düşeni yaptınız, askerlikte mağlup olmak da vardır.
Burada kendinizi esir addetmeyiniz rica ederim, misafirimizsiniz,
yakında herşey düzelecektir.’ dedi.”47

47 Hıfzı Topuz, Eski Dostlar, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2000, 83-87. Ayrıca bkz.
https://www.youtube.com/watch?v=GS6lNxl_RnQ. Erişim 05/07/2022.

415
Muhammet Murat TEKEK

Türk ve Yunan taraflarının en yetkili ağızlarından durumun nasıl


göründüğünün aktarılmasının ardından genel bir değerlendirme ile
çalışmanın bu kısım sonlandırılmaktadır:
Büyük Taarruz’da yaya ve süvari birlikleri ağırlıklı olarak işlev görmekle
birlikte harekâtı başarılı kılan ve çarpan etkisi yaratarak zafere katkı
sunan bir takım incelikli hareketlerin de gelişen şartlar içinde spontane
yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bunlardan bazıları; süvarilerin geceleyin geçişi son derece zor bir
coğrafik alan olan Ahır Dağı patikalarından geçirilmesi ve Sincanlı
Ovası’na intikalinin sağlanması,48 Yunan Ordusu’nun İzmir’den ikmal
yolları ve irtibatının kesilmesi amacıyla demiryollarının bazı bölümlerine
taş yığılması ve demiryolunu hattının bazı kesimlerinin tahribi,49
kendiliğinden gelişen Albay Reşat Bey’in (Çiğiltepe) intiharı,50
Başkomutan’ın savaşı bizzat yerinde yönetmek üzere Kocatepe’den
muharebe alanına inmesi,51 düşmanın imha kararının alınması ve
akabinde orduları Akdeniz’e yönlendirdiği tarihi emrini vermesi,
şeklindedir.52 Bu görevlerin başarılması esnasında şehitler verilmesi de
ise kaçınılmaz olmuştur.
Büyük Taarruz’un bilhassa ilk bölümündeki günlerde kendini gösteren
özellikli harekât tarzından bazılarını kısaca belirtmek gerekirse şunlar
söylenebilecektir:
Taarruz başından itibaren büyük bir gizlilik ve sessizlik anlayışı
(Birliklerin intikallerinin geceleri yapılması, gürültü çıkarabilecek insan,
hayvan ve makina aksamının seslerinin bastırılması için bez, keçe gibi ses
emici metaryal ile sarılması vb.) içinde yürütülmüştür. Taarruz
hazırlıkları içerisinde bulunulduğu, birtakım mizansenlerle (Akşehir’de
taarruzun detaylarının görüşüldüğü toplantıya yönelebilecek dikkatlerin
ve merakın bir futbol turnuvası organizasyonuyla dağıtılması, Gazi
Mustafa Kemal Paşa’nın Akşehir’e müteveccihen yol hazırlığında iken

48 Fahreddin Altay, On Yıl Savaş ve Sonrası 1912-1922, İstanbul: Türkiye İş Bankası


Kültür Yayınları, 2022, 313-316.
49 Eyüp Durukan, Günlüklerde Bir Ömür-IV Meşum Mütareke ve Meşru Mücadele (1918-
1922), Haz. Murat Uluğtekin, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018, 880.
50 Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği’ne 28.05.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.
51 Atatürk, Nutuk-Söylev, Cilt II, 989.
52 O tarihlerde Ege Denizi, (İç) Akdeniz olarak adlandırılmakta idi.

416
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

Ankara’da köşkte Meclis üyelerine bir çay partisi ve ayrıca Rus


Sefareti’nde elçilere bir kabul töreni düzenleneceğinin duyurulması,53
ancak son anda Gazi Paşa’nın yaverinin gelerek O’nun hasta olduğunu ve
katılamayacağını davetlilere deklare etmesi vb.) kamufle edilmiştir.54
Harekâtın ‘Sürpriz İlkesi’ne dayanan kısımları (Taarruzun sabahın ilk
saatlerinde başlatılması, şiddetli ve yoğun topçu ateşinin açılması, ilkin
harekât planında olmasa da Süvari Kolordusu’nun Ahır Dağı
geçitlerinden Sincanlı Ovası’na akması vb.) vardır. Planlı-plansız olarak
gerçekleşen hadiselerin (Albay Reşat Bey’in intiharı, süvarilerin yanısıra
piyadelerin de taarruzla, güçlü olduğu lanse edilen Yunan savunma
hattının yarması, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Kocatepe’deki varlığının
bilinmesi, bilahare Afyon ve kesin netice alınacak cephe hatlarında
görülmesi vb.) oluşturduğu şok tesiri ve O’nun sahadaki ateşleyici
konuşmaları Türk Askeri’ni daha da gayrete getirmiştir. İncelikli ve
neticeye tesir edecek hamleler (Yunan Ordusu’nun kullandığı ulaşım ve
iletişim hatlarına zarar verilmesi, Kocatepe’nin korunmasına matuf
olarak Yüzbaşı Agâh Efendi’nin görevlendirilmesi, dağılan ve kaçmakta
olan Yunan Ordusu’nun kaçmasına ve bu esnada müstahkem mevkilerde
cephe tutmamasına dahi müsaade edilmemesi, ricat halinde bile
düşmana rahat verilmemesi vb.) uygulanmıştır.55
Son olarak, taarruz’un stratejisi içerisinde “Hakim Tepe” anlayışına bu
noktada yer vermekte yarar vardır zira bugünlerde bölgede
şehitlerimizin bulunduğu yerlerin keşfine yönelik olarak gerçekleştirilen
tespit çalışmalarında çetin muharebelerin yaşandığı bu alanlardan
tespitler yapılabilmektedir:
Taarruz’un başından itibaren ilk ve ikinci günde strateji açısından
tepelerin ele geçirilmesi temel bir husus olmuştur.56 Bu meyanda;

53 Aralov, Bir Sovyet, 136.


54 Gazi Mustafa Kemal Paşa sonraları bu anlara değin şunları söylemiştir: “Ankara’dan
ayrılışımı gizlemiştim. Planlarımı bilenler sanki ben Ankara’da bulunuyormuşum gibi
davranmalıydılar. Hatta bunlar gazetelere benim Çankaya’da bir çay partisi
düzenlediğimi bile söyleyeceklerdi. Ben geceleyin, otomobille Tuz Gölü’nden geçerek
Konya’ya geldim. Telgrafhane kontrol altına alınmıştı.” Bkz. Aralov, Bir Sovyet, 136.
55 Büyük Taarruz’un icrası, stratejik anlayış, gelişen duruma binaen geliştirilen taktikler,
Yunan Ordusu’ndaki hatalara ilişkin daha detaylı bilgi için bkz. Kinross, Atatürk, 372-385.
56 Tepelerin alınması için süngü hücumuna kalkılması ve bu meyanda şehitler verilmesi,
günümüzde bu tepelerde şehitlerimize dair yapılan keşif çalışmalarının başlıca alanlar
olmaları sonucunu getirecektir.

417
Muhammet Murat TEKEK

karşılıklı tepelerde karşılıklı el değiştirmeler yaşansa da Türk ordusu


ikinci günün sonunda hedefinde bulunan; Belen Tepe, Tınaz Tepe,
Erkmen Tepe, Çiğil Tepe, Toklu Sivrisi’ni ele geçirmişti. Tepelerin ele
geçirilmesiyle Yunan tarafı 28 Ağustos’tan itibaren İzmir istikametine
çekilmek için çırpınmaya başlamıştı.57
Bu noktadan sonra, savaşın ikinci merhalesi başlayacaktır.58

3. Başkomutan Tarihi Millî Parkı’nın Tanımı, Sınırları, Değeri ve


Önemi59
Başkomutan Tarihi Millî Parkı; 34.834 hektar alanı kapsamakta,60 Afyon,
Kütahya, Uşak illeri sınırları içinde yer almaktadır.61 Bu alan, harp
tarihimizdeki müstesna yeri yönünden 31/8/1856 gün ve 6831 sayılı
Orman Kanunu’nun üçüncü maddesine göre Bakanlar Kurulu’nun
31.08.1981 gün ve 8/3580 sayılı kararı ile Millî Park olarak ayrılmak ve
uygulanmak üzere orman rejimi kapsamına alınmış, anılan yasanın bu
kez 25. maddesi uyarınca Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 18/11/1981
günlü oluru ile “Başkomutanlık Tarihi Millî Parkı” adıyla tefrik ve tesis
edilmiştir.62
Bu alanın birçok yerlerinde; Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde ve
komuta kademesinin sevk ve idaresiyle 26-31 Ağustos 1922 günlerinde
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi yaşanmıştır.63 Bu
bakımdan; harp tarihi, bağımsızlık mücadeleleri açısından bir örnek ve
yetişen nesillere demostratif bir bilgi edinme alanıdır.64 Bu alan,
Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın siyasi ve askeri sonuçlarını gözler
önüne sermektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan bir

57 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal 1919-1922, İstanbul: Remzi
Kitabevi, 1971, 532.
58 Muharebelerde bundan sonra yaşanacaklar kısmı başka bir makale konusu içerisine
girdiğinden, savaşın gelişimine dair anlatım bu noktada sonlandırılmıştır.
59 Millî Park statüsü içerisine alınması, alana verilen önemin ve değerin bir
göstergelerinden birisi olarak kabul edilebilir.
60 TOB, Başkomutan, 1.
61 http://baskomutan.tabiat.gov.tr/. Erişim 28.06.2022.
62 Şenay Sezen Okay ve M.Vedat Okay, Büyük Taarruz’da Batı Cephesi Komutanları ve
Şehitleri, İstanbul: Yönetici Yayınları, 1983, 140.
63 Esasen Başkomutan Meydan Muharebesi’dir. Kaynakların orijinalinde ‘Başkomutanlık’
şeklinde geçtiğinden aynısı yazılmıştır.
64 Okay ve Okay, Büyük Taarruz’da, 141.

418
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

coğrafi alanı kapsamaktadır. Toplumun tarih algısının daha sağlam


temeller üzerinde oluşmasında doğrudan rol oynamaktadır.65
Millî Park sınırları içerisinde konumuz açısından; muharebelerin
gerçekleştiği tepeler, muharebe alanları, siperler, tahkimatlar, düşmanın
Batı’ya doğru sürüldüğü düzlükler gibi alanlar ile yaşanılanların
ölümsüzleştirildiği şehitlikler, anıtlar, heykeller ve müzeler
bulunmaktadır.66
Sahip olduğu kültürel değerlerin yanısıra alan içerisinde altmıştan fazla
bitki türü ve endemik türde bitkiler hayat bulmakta, zengin faunasında
hayvanlar yaşamakta ve barınmakta, gölet ve tatlı su kaynakları
mevcudiyetini sürdürmektedir.67 İlaveten yer yer haşin ve sarp, yer yer
düzgün ve az eğilimli değişik jeomorfolojik yapıya sahiptir.68
Alan, büyük ölçüde insan yaşamına ve ana ve tali yollarıyla trafiğe açık
durumdadır.69

(Afyon/Şuhut’tan Afyon Kocatepe’ye çıkılan Zafer Yolu’nun 5 ila 6. Kilometresinde


bulunan yer belirtme panosu)

65 Temuçin Faik Ertan, “Zafer Yolunu Güncele Taşıyan Bir Mekân: Başkomutan Tarihi
Milli Parkı”, Büyük Taarruzun 90. Yılında Milli Mücadele ve Zafer Yolu Sempozyumu,
ATAM Yayınları, 2012: 51-74. Erişim 04.07.2022.
66 Bölgeye yönelik olarak; 2020-2022 yılları arasında gerçekleştirilen ziyaretler.
67 Bölgeye yönelik olarak; 2020-2022 yılları arasında gerçekleştirilen ziyaretler.
68 Okay ve Okay, Büyük Taarruz’da, 141.
69 Bölgeye yönelik olarak; 2020-2022 yılları arasında gerçekleştirilen ziyaretler.

419
Muhammet Murat TEKEK

4. Büyük Taarruz Coğrafyası’nda (Başkomutan Tarihi Millî Parkı)


Bulunan Şehitlikler, Abideler, Heykeller ve Müzeler
Büyük Taarruz Coğrafyası (Başkomutan Tarihi Millî Parkı),70 Büyük
Taarruz’un ilk beş günlük seyri de bu ayrımı gerektirdiğinden iki ayrı
bölümde ele alınabilir. Bunlardan birincisi; Afyon Kocatepe Bölümü
ikincisi; Kütahya Dumlupınar Bölümü’dür.71

4.1. Afyon Kocatepe Bölümü


Coğrafya’nın birinci bölümünün Afyon ve civarı ağırlıklı bulunması
rastgele bir durum değildir. Zira o dönemde Afyon, Yunanistan’ın çok
önem verdiği bir yer haline gelmişti. Bağlantı ve erişim hatlarının tam
ortasında bulunmakta idi. İzmir yolunda önemli bir nirengi ve kontrol
noktası durumundaydı. Bu yüzden Afyon’da Yunanistan tarafından
önemli tahkimatlar yapılmıştı.72
Bunlarla birlikte, Yunanlılar Afyon’u kaybederlerse Eskişehir-Afyon-
Kocaeli-Menderes’teki kuvvetler arasındaki ikmal yollarının kesileceğini
ve İzmir yolunun riske gireceğini biliyorlardı.73
Afyon Kocatepe bölümü Afyonkarahisar sınırları içerisindedir ve 17.950
hektar alanı kapsamaktadır. Afyon Kocatepe Bölümü içerisindeki
Şehitlikler, Anıtlar, Heykeller ve Müzeler; İstiklal Tanıtım Merkezi, Şuhut
Büyük Taarruz Karargâhı (Atatürk Kültür ve Sanat Evi), Zafer Yolu
(Şuhut-Kocatepe Yolu), Kocatepe Anıtı ve Kitabesi, Albay Reşat Çiğiltepe
Şehitliği, Yüzbaşı Agâh Efendi Şehitliği, Afyon İl Zafer Müzesi, Büyük
Taarruz Şehitliği ve Başkomutan Mustafa Kemal Anıtı, Anıtkaya Şehitliği,
Çalışlar Şehitliği,74 Akdeğirmen Şehitliği, Giresunlular Şehitliği,
şeklindedir.75

70 TOB, Başkomutan, 2 ve 18.


71 Çalışmada hacim kaygısıyla Kütahya Dumlupınar Bölümü başka bir çalışmada ele
alınmak üzere ayrı tutulmuştur.
72 Özakman, Şu Çılgın Türkler, 623, 625.
73 Onuş, Kızılca Kıyamet, 289.
74 Çalışlar Şehitliği Sakarya Savaşı’nın bir parçası olduğundan, Akdeğirmen Şehitliği bu
çalışmanın devamı niteliğindeki başka bir makalenin çalışma konusu olarak planlanan
Kütahya Bölümü’nde ele alınacağından bu çalışmada yer almamaktadır.
75 TOB, Başkomutan, 2.

420
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

4.1.1. İstiklal Tanıtım Merkezi76


Afyonkarahisar’a 17 km. uzaklıkta Afyonkarahisar-İzmir Karayolu’nun
kenarında 26 Ağustos Tabiat Parkı’nın içerisindedir. Tarım ve Orman
Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Beşinci Bölge Müdürlüğü’ne bağlı
İstiklal Tanıtım Merkezi’nde Büyük Taarruz ve Kurtuluş Savaşı bütün
gerçekliğiyle ve o günkü şartların çok daha iyi anlaşılması amacıyla
panoramik sunum tekniği ile anlatılmıştır. İstiklal Tanıtım Merkezindeki
Büyük Taarruz'u anlatan arazi maketi Büyük Taarruz’un geçmiş olduğu,
Şuhut’tan Dumlupınar’a kadar olan 75 km. çapında alanı kapsamaktadır.
Maket üzerinde anıt ve ilgili yerlerdeki önemli yapıların üç boyutlu
modellemeleri ile tanıtım merkezine gelen ziyaretçilerin Büyük
Taarruz’u daha iyi ve gerçekçi anlatılması amaçlanmıştır.77
Büyük Taarruz Coğrafyası’nın iyi etüd edilebilmesi ve fayda getireceğine
olan düşünceyle İstiklal Tanıtım Merkezi’nin zemin katında 15-20
metrekarelik büyüklüğünde bir arazi maketi konumlandırılmıştır. Maket
çalışması coğrafi incelemeye yapmaya son derece uygundur. Bu maket
üzerinde Büyük Taarruz Coğrafyası’nın topoğrafyası (Engebeler, tepeler,
dağlar, çukurlar, geçiş yolları, su birikintileri, göletler vd.) gayet detaylı
işlenmiştir. Çeşitli figürlerle de maket çalışması güçlendirilmiştir. 26
Ağustos-31 Ağustos 1922 günlerini kapsayan günler aynı anda ele
alınabilmektedir. Maketin daha da güçlendirilmeye ve tamamlanmaya
ihtiyaç duyan yönleri bulunsa da taarruz esnasında yaşanılan sürecin
okunabilmesi ve anlaşılabilmesi için son derece yerinde bir çalışma
olduğu değerlendirilmektedir.78
İstiklal Tanıtım Merkezi’nde; Büyük Taarruz’a hazırlık günlerinde
ordumuzun eğitim ve ikmal çalışmaları, Yunan Ordusu’nun taarruz
öncesi Afyon civarına konuşlanma yerleri, Türk uçak filosu, Türk
komutanların değişik tarihlerdeki değerlendirme toplantıları,
ordumuzun İzmir’e giriş anları, buradaki Rumların kaçışları vd. gösteren
fotoğraflar şövaleler üzerinde bilgi veren cümlelerle sergilenmektedir.
Burada savaş günlerinden kalma maddi kanıt olarak bir tane kağnı ve iki
tane mühimmat sandığı da görülebilmektedir.79

76 Bu başlık altındaki bilgilerden bir kısmı 11.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret


esnasındaki gözlemlerden ve bir kısmı da mihmandar-görevli İrem Hanım’dan
edinilen bilgiler neticesinde derlenmiştir.
77 https://www.visitafyon.org/sayfa-418-istiklal-tanitim-merkezi.html. Erişim 28.06.2022.
78 İstikal Tanıtım Merkezi’ne 11.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.
79 İstikal Tanıtım Merkezi’ne 11.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.

421
Muhammet Murat TEKEK

Merkezin birinci katında panoramik sunum tekniği kullanılarak


hazırlanmış büyük dekor bulunmaktadır. Burada birçok hadise, çok
büyük bir tuvalde (Yaklaşık 30-40 metrekare) resmedilmektedir.80
Tanıtım Merkezi’ne girişte ücretsiz tanıtım kitapçığı ve mihmandar-görevli
hizmeti sunulmaktadır. Ücretsiz otopark hizmeti de mevcuttur. Buradan
çıkışa konulacak bir yönlendirme levhası ile ziyaretçilerin çok yakındaki
Büyük Taarruz Şehitliği-Mustafa Kemal Atatürk Anıtı’na
yönlendirilebileceği düşünülmektedir. Büyük Taarruz Coğrafyası’nın
tamamını gezmek isteyenlerin buradan başlangıç vermeleri ve maketten
incelemelerin ardından ziyaretler yapmaları önerilebilir. Büyük Taarruz’a
ilişkin bir tanıtım merkezinin faaliyete geçirilmiş bulunması, buraya
işlerlik kazandırılması çabalarının önemli olduğu söylenebilecektir.81

(Soldan sağa; İstiklal Tanıtım Merkezi’nin Dışarıdan Görünümü, Maket Çalışması,


Mühimmat Sandığı)

80 İstikal Tanıtım Merkezi’ne 11.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.


81 İstikal Tanıtım Merkezi’ne 11.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.

422
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

4.1.2. Afyonkarahisar Hava Şehitliği ve Gazlıgöl Teyyare Düştü


Noktası
Büyük Taarruz öncesi, Türk Hava Kuvvetleri’nin keşif uçaklarına; Yunan
Ordusu’nun hareketliliğine dair istihbarat toplaması ve avcı uçaklarına
ise Yunan uçaklarıyla mücadele, istihbarata karşı koyma görevleri
verilmişti. Taarruzdan kısa bir süre öncesinde, Türk tarafında; büyük
güçlükler, zorlu tedarik çalışmaları, uzun süren nakiller ve yedek parça
temininin ardından tam manasıyla iş görebilir yedi keşif, üç avcı
uçağından müteşekkil bir savaş filosu oluşturulabilmişti. Türk Havacıları,
Konya/Akşehir bilahare Afyon/Çay’dan havalanıyorlardı.82
Yunan Hava Kuvvetleri ile süre giden mücadeleler esnasında, Türk
tarafının uçakları nitelik ve nicelik yönden geride bulunmasına ve kısıtlı
imkanlara sahip olmasına rağmen önemli ve başarılı sonuçlar
alabilmekteydi. Afyon ve civarındaki semalar her iki tarafın havacıları
için bir mücadele alanı haline gelmişti. Bu hava mücadelelerinden birinde
Türk Hava Kuvvetleri’nde görevli Hava Üsteğmen Pilot Cemalettin Bey ve
Hava Astsubayı (Rasıt-Gözetlemeci) Bahaeddin Bey 25 Temmuz 1922
günü tek uçakla keşif uçuşuna çıktıkları esnada Afyon’dan havalanan
Yunan uçağı ile mücadele etmişler, bunun neticesinde Yunan uçağını
düşürmüşlerdir. Ardından takviye gelen Yunan uçakları ile hava
muharebeleri sürmüş, akabinde pilotlarımızın cephanesi kalmadığından
Türk uçağı Gazlıgöl civarında düşmüştür.83 Günümüzde bu civar
kamuoyunda “Uçak düştü” veya “Teyyare düştü” olarak bilinmektedir.84
Şehitlerin naaşları, Mevlevi Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından
Kadınana Mezarlığı’na defnedilmişlerdir. Bilahare, şehitler bulundukları
bu yerden alınıp 1936 yılında bugünkü adıyla Afyonkarahisar Asri
Mezarlığı’ndaki Hava Şehitliği’ne ebedi istirahatleri için
nakledilmişlerdir. Afyonkarahisar Asrî Mezarlık'taki anıt mezar, ilk
olarak Bahaeddin ve Cemaleddin Beyler adına inşa edilmiştir. Bilahare
başkaca hava şehitleri de burada defnedilmişlerdir. Hava Şehitleri Anıtı
yapıldığı günden günümüze revizyonlara tabi tutulmuştur.85

82 Rahmi, Doğanay, “Büyük Taarruz’da Türk Havacılığı”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 13/1 (2003), 375-388. Erişim 28.06.2022.
83 http://www.afyonkarahisar.gov.tr/sehitlikler. Erişim 28.06.2022.
84 https://www.cnnturk.com/yerel-haberler/afyonkarahisar/milli-mucadelenin-son-
hava-sehitleri-97-yildir-afyonkarahisarda-yatiyor-1030010. Erişim 28.06.2022.
85 https://afyondayiz.gov.tr/sayfa/hava-sehitligi. Erişim 28.06.2022.

423
Muhammet Murat TEKEK

(Soldan sağa; 1922 tarihindeki filomuzdan uçaklar, ilk hava şehitlerimizin naaşları,
Afyonkarahisar Hava Şehitleri Anıtı’nın onyıllar içindeki değişimini gösterir fotoğraflar)86

86 Fotoğraflardan, soldan sağa birinci ve ikinci fotoğraflar; İstiklal Tanıtım Merkezi’ne


15.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyarette çekilmiştir. Üçüncü fotoğraf; Okay ve
Okay, Büyük Taarruz’da, 129’dan, dördüncü fotoğraf; https://afyondayiz.gov.tr/
sayfa/hava-sehitligi adresinden alınmıştır. Erişim 28.06.2022.

424
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

4.1.3. Şuhut Büyük Taarruz Karargâhı-Şuhut Atatürk Kültür ve


Sanat Evi87
Afyon’un Şuhut İlçesi’nde bulunmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Paşa,
taarruz öncesi Akşehir’den istikametinden buraya gelmiştir. Burada Fevzi
ve İsmet Paşalar ile geç saatlere değin toplantılar yapılmış, istirahat
edilmiş, ardından bugün ‘Zafer Yolu’ olarak bilinen yoldan 25 Ağustos
1922’de Kocatepe’ye devam edilmiş ve 26 Ağustos 1922’de taarruz emri
verilmiştir. O günkü adıyla Hacı Veli Konağı, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın
teşriflerinden birkaç gün önce Şuhut’a gelen Birinci Ordu Komutanı
Nurettin Paşa tarafından tanzim ettirilmiş ve iyi şekilde hazırlatılmıştır.88
Karargâhta o günlerde kullanılan maddi kanıtlar olarak; iki tane tüfek,
telgraf (mors) cihazı ve telefon makinası bulunmaktadır.89 Evin
duvarlarında, sanatçı-ressam Aydın Ayan tarafından hazırlanmış ve millî
mücadele günlerinin önemli anlarını konu alan ve Atatürk başta olmak
üzere önemli kişilerin resmedildiği on iki tane yağlı boya tablo
bulunmaktadır.90 Ev, 2000’li yılların başlarına kadar terk edilmiş ve harabe
bir durumda iken restorasyon çalışmalarıyla ayağa kaldırılmış ve 2005
senesinde hizmete açılmıştır.91 Ev, Şuhut ilçe merkezinde olup ulaşımı son
derece kolaydır. Ziyareti ücretsizdir. Ziyaret esnasında görevli mihmandar
hizmeti verilmektedir. Ücretsiz otopark hizmeti mevcuttur.92

87 Bu başlık altındaki bilgilerden bir kısmı 18.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret


esnasındaki gözlemlerden ve bir kısmı da mihmandar-görevli Rabia Hanım’dan
edinilen bilgiler neticesinde derlenmiştir.
88 https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/afyonkarahisar/gezilecekyer/buyuk-taarruz-
karargahi--ataturk-evi-.Erişim 28.06.2022.
89 Şuhut Büyük Taarruz Karargâhı-Atatürk Kültür ve Sanat Evi’ne 18.06.2022 tarihinde
gerçekleştirilen ziyaret.
90 Şuhut Büyük Taarruz Karargâhı-Atatürk Kültür ve Sanat Evi’ne 18.06.2022 tarihinde
gerçekleştirilen ziyaret.
91 Şuhut Büyük Taarruz Karargâhı-Atatürk Kültür ve Sanat Evi’ne 18.06.2022 tarihinde
gerçekleştirilen ziyaret.
92 Şuhut Büyük Taarruz Karargâhı-Atatürk Kültür ve Sanat Evi’ne 18.06.2022 tarihinde
gerçekleştirilen ziyaret.

425
Muhammet Murat TEKEK

(Soldan sağa; Şuhut Karargâhı’nın Dışarıdan Görünümü, Karargâh Odası, Telefon Makinası)

4.1.4. Zafer Yolu (Şuhut-Kocatepe istikameti)93


Afyon’un Şuhut İlçesi Çakırözü Köyü’nden Kocatepe’ye çıkaran 18 km.’lik
hafif-orta eğimli tırmanışa sahip yoldur.94 Gazi Mustafa Kemal Paşa ve
beraberindekiler Şuhut’taki karargâhta çalışmalarını bitirmelerini
müteakip 25 Ağustos 1922’yi 26 Ağustos 1922’ye bağlayan gece buradan
Kocatepe'ye doğru yola çıkmışlardır.95
O gece icra edilen yolculuğa dair güzergahta bulunan ahşap çerçeveli
bilgilendirme panosunda şu cümleler geçmektedir: …ilerlemekte
olduğunuz yol 25-26 Ağustos gecesi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa,
Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın

93 Bu başlık altındaki bilgiler 18.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret esnasındaki


gözlemler neticesinde derlenmiştir.
94 Zafer Yolu’nun 18.06.2022 tarihinde katedildiği ziyaret.
95 TOB, Başkomutan, 16.

426
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

11 Tümen, 3 Süvari Tümeni, 210 arabalı toplardan oluşan Türk Askeri


Kuvvetleri’nin, ayaklarına keçe sarılmış at, katır ve merkepler ile birlikte
gecenin koyu karanlığında sessizlik ve gizlilik içinde, düzenli olarak
KOCATEPE’ye intikakinde kullandıkları “Yürüyüş Yoludur.”96
Zafer Yolu, ‘Atatürk’ün Bağımsızlığa Yürüyüşü’ ibaresinin yer aldığı zafer
takı noktasından başlamakta ve Kocatepe’de sona ermektedir.97 Yol,
Kocatepe’ye varıncaya değin asfaltla kaplanmıştır. Her iki kenarı
kesintisiz sarı çizgiyle belirlenmiştir. İki aracın yanyana zorlukla
geçebileceği genişliktedir. Çevre düzenlemeleri kapsamında; yol boyunca
ahşap malzemeden yapılmış oturma gruplarının bulunduğu dinlenme
istasyonları mevcuttur. Kocatepe’ye değin kaç km. kaldığının bilgisi
tabelalarda verilmektedir.98 Sonbahar ve kış aylarında kar ve buzlanma
nedeniyle ulaşım zor olmaktadır ki zafer takından hemen sonraki
tabelada kış mevsiminin bu durumuna dair ikaz levhası vardır.
Atatürk’ün Nutuk’ta Büyük Taarruz’u anlatan cümleleri ve diğer ilişkin
sözleri yol boyunca bilgi panolarında eşlik etmektedir.99

96 Zafer Yolu’nun 18.06.2022 tarihinde katedildiği ziyaret.


97 Zafer Yolu’nun 18.06.2022 tarihinde katedildiği ziyaret.
98 Zafer Yolu’nda Kocatepe’ye kalan kilometreler levhalarda; ‘8940 km kaldı’, ‘7940
kilometre kaldı’ vb. ibareleriyle verilmektedir.
99 Zafer Yolu’nun 18.06.2022 tarihinde katedildiği ziyaretten ağırlıklı olarak sosyolojik
ve ekolojik tespitler içeren izlenimler şöyle aktarılabilir: Zafer Yolu boyunca büyükbaş
hayvancılıkla uğraşan yurttaşlarımız görülmüştür. Bu insanlarımızın genellikle altmış
yaş civarı ve üzeri olmaları dikkat çekmiştir. Daha genç yaşlarda insanlarımızın
büyükbaş hayvancılıkla uğraşmak istememelerinin böyle bir sonucu doğurduğu
kanaati hasıl olmuştur. Öte yandan, yol boyunca mor renkte lavantaların baskın
renkleriyle tabiatı bezedikleri örtü müşahede edilmiştir. Yer yer arı kovanlarına
rastlanmıştır. Kaplumbağa, kirpi gibi yaban hayatında var olan hayvanlar
görülmüştür. Yolun bazı kısımlarında GSM hatları çekmemektedir. Zafer Yolu’ndan
tırmanış esnasında ‘İleri Marşı’ akla gelmiştir. İleri Marşı’nın sözleri şu şekildedir:
“Yürü, bu yol şeref zafer yolu, Karşında bekliyor seni tan yeri, Yürü, atıl devir karanlığı,
Durma yürü, haydi ileri Varsın gel desin sana, Yeşil gölgeli çamlar, Ninni fısıldayan
dereler, Şen nameler, gülen bir bahar Hayır, sakın yolunda kalma sen, Dağları yıkan
gücünle sars yerleri, Atam diyor, öğün çalış güven, Durma yürü, haydi ileri.” Bkz.
https://www.youtube.com/watch?v=U-fTzMO-1vk. Erişim 28.06.2022.

427
Muhammet Murat TEKEK

(Soldan sağa; Zafer Yolu Başlangıç Noktası’ndaki Zafer Takı, Zafer Yolu
Güzergahında Bilgilendirme Levhası, Zafer Yolu Bitiş Noktası Olan Kocatepe)

4.1.5. Kocatepe Anıtı ve Kitabesi100


Büyük Taarruz’un Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından sevk
ve idare edildiği yerdir. Rakım; 1.874 metredir. Afyonkarahisar ili Merkez
ilçesine bağlı Kocatepe (Büyükkalecik) kasabası sınırları içinde ve
Kocatepe’de bulunmaktadır.
Afyonkarahisar’a 20 km. uzaklıkta bulunan Kocatepe’ye üç yoldan
çıkabilmek mümkündür: Birincisi; Şuhut İlçesi Çakırözü Köyü tarafından
gelinen Zafer Yolu’dur. İkincisi; Afyon şehir merkezinden çıkılan ve yarı

100 Bu başlık altındaki bilgiler 27.08.2020 ve 18.06.2022 tarihlerinde gerçekleştirilen


ziyaretler esnasındaki gözlemler neticesinde derlenmiştir.

428
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

yolda Yüzbaşı Agâh Efendi Şehitliği ile Büyükkalecik Beldesi’ne


uğranabilecek yoldur. Üçüncüsü; Afyon’dan Denizli-Antalya yolu
istikametinde giderken Afyon/Sandıklı civarında soldan verilen sapaktır.
Daha başkaca tali-anayol bağlantıları ile Kocatepe’ye çıkılabilir ise de ana
üç rota bu şekildedir.101
Kocatepe alanında; Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın konu edildiği bir anıt, bir
kitabe, siper alanı, Büyük Taarruz esnasında görev alan komuta
kademesinin herbir komutanı (Gazi Mustafa Kemal Paşa-Atatürk, Fevzi
Paşa-Çakmak, İsmet Paşa-İnönü, Sakallı Nurettin Paşa-Konyar, Yakup
Şevki Paşa-Subaşı, Şükrü Naili Bey-Gökberk, Kazım Paşa-İnanç, Deli Halit
Bey-Karsıalan, İzzettin Bey-Çalışlar, Ali Hikmet Bey-Ayerdem, Kemalettin
Sami Bey-Gökçek, Fahrettin Paşa-Altay) hakkında özgeçmişleri, askeri
kariyerleri ve görevlerine ait bilgilerin yer aldığı bilgi panoları, Büyük
Taarruz’da günbegün gelinen duruma dair bilgilendirmelerin bulunduğu
pano yazılar ve görseller, bir tane top arabası, Kocatepe’nin ahşap zemine
yazılmış künye tabelası, yek pare mermerden yapılma 4-5 metrekare
büyüklüğünde olan ve alanı topoğrafik olarak gösteren bir çalışma,
mermer zemine yapılma ve ayakta tutulmakla sergilenen iki tane rölyef
çalışması bulunmaktadır.102
Kocatepe’deki ilk anıt 1953 yılında Milli Savunma Bakanlığı tarafından
kesme taştan yaptırılmıştır ve üzerinde mermer kitabe bulunmaktadır.103
Şöyle yazmaktadır: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan
Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) karargâhını 25.8.1922 günü burada,
Kocatepe’de, kurdu. 26.8.1922 sabahı saat 4.30’da Türk Orduları’na
düşmana taarruz emrini verdi. Bozulan Yunan Ordusu’nu, 30.8.1922
günü Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde yok etti. Ordular; İlk
Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri! Emri ile 9.9.1922 günü Yunanlıları denize

101 Bu civarlardaki coğrafya taranırken destinasyon açısından; ilkin Şuhut Kasabası’ndan


başlangıç verilerek Kocatepe’ye çıkılmasının ve Büyükkalecik Köyü-Yüzbaşı Agâh
Efendi Şehitliği-Afyon İl Merkezi şeklinde bir mini güzergahın oluşturulmasının
ziyaret planı açısından daha verimli olacağı değerlendirilmektedir.
102 Kocatepe Anıtı ve Kitabesi’ne yönelik 27.08.2020 ve 18.06.2022 tarihlerinde
gerçekleştirilen ziyaretler. Büyük Taarruz’da görev almış komutanlar ve subaylarla
ilgili detaylı bir çalışma için ayrıca bkz. Okay ve Okay, Büyük Taarruz’da, 54-127.
Kitapta, ayrıca, renkli fotoğraflarla; Büyük Taarruz Coğrafyası’nda yer alan bazı
mekânların yetmişli yıllardaki görüntülerine yer verilmektedir. Böylelikle, kitap,
onyıllar öncesi ve sonrasının mekân karşılaştırmalarını yapmak şansını vermektedir.
103 TOB, Başkomutan, 2.

429
Muhammet Murat TEKEK

döktü. Afyonkarahisar vilayeti halkı ebedi hatırasına şükranlarını sunar.


26.8.1953”104
Kocatepe’deki Atatürk Anıtı’nda ise şunlar yazmaktadır: “25 Ağustos
1922 günü akşamı Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal Kalecik Sivrisi
Dağı arka sırtlarından şu anda bulunduğumuz noktaya geldi. Taşlarla
örülmüş siperlere yerleşti. 26 Ağustos 1922 tan yeri ağarırken hazırlıklar
tamamlandı. Gördüğünüz tepeler aydınlanırken bütün cephelerde Büyük
Taarruz başladı. Büyük Taarruz; Türk tarihinde bir dönüm noktası ve
Türk Milleti’nin ebediyen hür, bağımsız yaşama azminin muhteşem bir
sembolüdür. Eşsiz kahraman Atatürk vatan sana minnetardır.”105
Kocatepe’den; taarruzun yöneltildiği tepeleri, Ahır Dağı’nı, Sincanlı
Ovası’nı ve Batı ufuk çizgisini gözlemleyebilmek mümkündür. Burası,
taarruzun mantığını ve özellikle ilk günlerini bir bütün şekilde
anlayabilmeye izin vermektedir. Burada daha rahat ve güvenli gözlem
yapılabilmesi amacıyla çevre düzenlemesi kapsamında ahşap
malzemeden seyir terası oluşturulmuştur. Tören alanı için düşünülen
alan geniş tutulmuş olup zemini taş malzeme ile kaplıdır. Bu durumun
bölgenin original dokusuna etki ettiği düşünülmektedir. Bu alan ayrıca
ziyaretçilerin otopark alanı için de kullanılmaktadır.106
Alanın taş ve bordür çalışmalarının anıt ve heykelin yakınlarına değin
ulaşmasıyla bu alanın da doğal yapısını kısmen kaybetmeye başladığı
söylenebilecektir. Ahşap malzeme kullanımlı seyir terası yapılmış olsa da
bu durum da taş ve toprak coğrafyayı kısmen kapatmaktadır.
Kocatepe’de konumlandırılan top arabası taarruz yıllarına ait değildir.
Daha çok dekor süs amacıyla konulmuş olup bu durum özgünlüğü
hasarlamaktadır. Mermerden yapılma rölyef ve altına dizilen taşlar
bölgenin özgünlüğüne uygun düşmemektedir. Mermerden yapılma ve
alanı topoğrafik olarak gösteren çalışmada herhangi bir bilgilendirme
ibaresi görülememiştir.107

104 Kocatepe Anıtı ve Kitabesi’ne yönelik 27.08.2020 ve 18.06.2022 tarihlerinde


gerçekleştirilen ziyaretler.
105 Kocatepe Anıtı ve Kitabesi’ne yönelik 27.08.2020 ve 18.06.2022 tarihlerinde
gerçekleştirilen ziyaretler.
106 Kocatepe Anıtı ve Kitabesi’ne yönelik 27.08.2020 ve 18.06.2022 tarihlerinde
gerçekleştirilen ziyaretler.
107 Kocatepe Anıtı ve Kitabesi’ne yönelik 27.08.2020 ve 18.06.2022 tarihlerinde
gerçekleştirilen ziyaretler.

430
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

Seyir teraslarına gözlem yapılabilecek sabit dürbünlerin konulması


uygun olabilecektir. Kocatepe’ye peyder pey yapılan ziyaretlerde çeşitli
konumlandırmaların yapıldığı görülmektedir. Bu durumun orijinallikten
günbegün uzaklaşmasına neden olduğu değerlendirilmektedir.108
Afyon-Kocatepe yolu tamamen asfaltla kaplanmış vaziyettedir. Yol orta-
yüksek tırmanış eğimine sahiptir. Otopark hizmeti ücretsizdir.109

(Soldan sağa; 1980’lerde Kocatepe Anıtı ve Siperleri, günümüzde; Kocatepe Kitabesi,


Kocatepe Anıtı ve Siperden Taarruz Alanının Görünümü)110

108 Kocatepe Anıtı ve Kitabesi’ne yönelik 27.08.2020 ve 18.06.2022 tarihlerinde


gerçekleştirilen ziyaretler.
109 Kocatepe Anıtı ve Kitabesi’ne yönelik 27.08.2020 ve 18.06.2022 tarihlerinde

gerçekleştirilen ziyaretler.
110 Fotoğraflardan, soldan sağa birinci fotoğraf; Okay ve Okay, Büyük Taarruz’da, 142’den

alınmıştır. Diğerleri; Kocatepe Anıtı ve Kitabesi’ne 18.06.2022 tarihinde


gerçekleştirilen ziyarette çekilmiştir.

431
Muhammet Murat TEKEK

4.1.6. Yüzbaşı Agâh Efendi Şehitliği111


Afyon’dan Kocatepe’ye çıkışta (veya Kocatepe’den Afyon’a doğru inişte)
Büyükkalecik kasabası içinde yol kenarında yer almaktadır. Şehitlikte;
heykel, temsili mezar taşları, anıt ve kitabe bulunmaktadır.112
Agâh Efendi Şehitliği’ndeki kitabede yazanlar yaşananları anlatmaktadır:
“Yüzbaşı Agâh 1898-1922. Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 günü saat:
04:30’da başlamış ve iki saat içinde düşmanın bütün tel örgüleri
parçalanarak gün doğmadan zaferin ilk ışıkları Anadolu’da parlamaya
başlamıştır. Başkomutanlık Karargâhı’nın bulunduğu Kocatepe’ye tek
geçit yeri olan Kalecik ve Kurtkaya bölgeleri Türk Ordusu için çok önemli
idi ve düşmandan bir an önce alınması gerekiyordu. Ancak Yunan Ordusu
bu bölgeyi 2500 kişilik bir kuvvetle takviye ederek savunmaktaydı.
Kurtkaya’nın alınması ve düşmanın yol edilmesi görevi 12. Tümen 36.
Alay 6. Bölük Komutanı 24 yaşındaki Baybut’lu Yüzbaşı Agah’a verildi.
Yüzbaşı Agah emrindeki 150 Mehmetçik ve Sinop’lu Üsteğmen Feyzullah
ile beraber 2500 kişilik düşman tümenine saldırarak büyük bir savaşa
başladı. 26 Ağustos öğleden sonra başlayan çarpışmalar 27 Ağustos
öğleye kadar sürdü. Düşmanın içine kadar dalan Yzb. Agah onlara ağır
kayıplar verdirerek batı istikametine kaçmalarını sağladı. Büyük bir
takviye alan düşman birliği ile çarpışırken, Yzb. Agah, 100 Mehmetçik ve
Üsteğmen Feyzullah ile birlikte şehit düştü. Geriye kalan 50 Mehmetçik
ve gelen takviye kuvvetlerimizle düşman bu vadi içinde tamamen yok
edildi. Kahraman Yüzbaşı Bayburtlu Agah Efendi ve Arkadaşlarını
minnetle anıyoruz. Aziz Ruhları Şad Olsun.”113

111 Bu başlık altındaki bilgiler 18.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret esnasındaki


gözlemler neticesinde derlenmiştir.
112 Yüzbaşı Agâh Efendi Şehitliği’ne 18.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.
113 Yüzbaşı Agâh Efendi Şehitliği’ne 18.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.

432
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

(Soldan sağa; 1980’lerde Kalecik, Kurtkaya bölgesi, günümüzde; Agâh Efendi Şehitliği
Genel Görünümü, Mezar Taşları ve Kitabe)114

4.1.7. Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği115


Afyon-Denizli yolu üzerinde Sinanpaşa İlçesi’nde Çiğiltepe Mevkii’nde
bulunan temsili şehitliktir. Anayoldan sapıldığında Albay Reşat Çiğiltepe
Şehitliği Yolu’na girilmekte ve 9 km. mesafe katedildikten sonra Albay
Reşat Çiğiltepe Şehitliği’ne ulaşılmaktadır. Şehitlik yolu, iki otomobilin
aynı anda geçişine zorlukla izin vermektedir. Yolun Tınaztepe’ye değin

114 Fotoğraflardan, soldan sağa birinci fotoğraf; Okay ve Okay, Büyük Taarruz’da, 129’dan
alınmıştır. Diğerleri; Yüzbaşı Agâh Efendi Şehitliği’ne 18.06.2022 tarihinde
gerçekleştirilen ziyarette çekilmiştir.
115 Bu başlık altındaki bilgiler 30.05.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret esnasındaki
gözlemler neticesinde derlenmiştir.

433
Muhammet Murat TEKEK

kilit taşı ile döşenmiş olması araç seyrine ve tırmanışa olumlu katkı
sunmaktadır. Yaz ayları dışında şehitliğe gidilmesi kar ve buzlanma
nedeniyle zor olmaktadır ki anayol sapağında kış mevsiminin bu
zorluğuna değinen ikaz levhası vardır.116
Şehitliğe ulaşmadan birkaç kilometre önce, göndere çekili Türk Bayrağı
görülebilmektedir. Şehitliğe ulaşıldığında etrafının bir ila bir buçuk metre
yüksekliğinde beton duvar mania ile çevrelenmiş olduğu, içi ve çevresinin
ağaçlandırıldığı görülmektedir. Buradan panoromik olarak Sincanlı Ovası
gözlemlenebilmektedir. Şehitlikte; Albay Reşat Çiğiltepe’nin büstü,
dikiltaş, kitabeler, temsili mezar taşları, duvar dekorlu küçük kesme
taştan vb.’den yapılma duvar dekorlu görüntülü taşların içine
yerleştirilmiş ve rölyefe benzetilen panoramik resim ve döneme ait
fotoğraflar bulunmaktadır.117
Şehitlik 27 Ağustos 1922 muharebelerinde şehit olan askerlerimizin
anısına yapılmıştır. O anıyı Gazi Mustafa Kemal 4 Ekim 1922 günü
TBMM’de yaptığı konuşmada şöyle anlatmaktadır:
“Bu taarruz gününde en sol cenahta bir tümenimiz (57. Tümen)
taarruzunu tevcih ederken kuvvetlerini biraz yekdiğerinden
uzakça bulundurmuştur. Bu itibarla düşman üzerine müessir bir
tazyik yapamıyordu. O tümenin komutanı Reşat Bey namında bir
zattı. Bu zatı çok önceden tanıyorum. Muş’ta beraber muharebe
yaptık. Çok kıymetli bir askerdi, şahsen bana çok muhabbeti ve
kıymeti vardı. Telefonla sordum. ‘Niçin hedefinize (Çiğiltepe’ye)
vasıl olmadınız?’ dedim. Cevaben: ‘Yarım saat sonra hedeflere vasıl
olacağız’ dedi. Hâlbuki maatteessüf yarım saatte bu hedefler elde
edilememişti. Tekrar sorduğum zaman telefonda Reşat Bey’in son
bir veda namesini okudular. Orada diyordu ki; ‘Yarım saat zarfında
size o mevkileri almak için söz verdiğim halde, sözümü yapamamış
olduğumdan dolayı yaşayamam.’ Kısa süre sonra Çiğiltepe alınmış
ancak şehit komutan Albay Reşat Bey bu müstesna anı
görememiştir.”118

116 Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği’ne 28.05.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.


117 Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği’ne 28.05.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.
118 TOB, Başkomutan, 13.

434
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

Şehitliğin yakınında Çiğiltepe Siperleri de bulunmaktadır. Çiğiltepe


Siperleri’ne kaç km. mesafe bulunduğunu gösteren tabelanın ilave
edilmesi uygun olabilecektir.119
Şehitliğe gidilirken yaklaşık üçüncü ila dördüncü km’de solda yol kenarında
ay-yıldız motifli bir çeşmede görülebilir. Hakkında bilgi bulunmamaktadır.
Ulaşılabilen tek bilgi üzerinde yazan 1931 yıl bilgisidir.120
Şehitlik ücretsiz gezilebilmektedir. Gidiş ve dönüş yolunda tabiat,
otlatılan büyük baş hayvan manzaraları eşliğinde dolambaçlı ve hafif
eğimli şekilde seyir edilmektedir.121

(Soldan sağa; Çiğiltepe Şehitliği Genel Görünümü, Albay Reşat Çiğiltepe’nin Büstü, Dikilitaş)

119 Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği’ne 28.05.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.


120 Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği’ne 28.05.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.
121 Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği’ne 28.05.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret.

435
Muhammet Murat TEKEK

4.1.8. Giresunlular Şehitliği122


Giresunlular Şehitliği Afyonkarahisar ilçesi İscehisar İlçesi Doğanlar
Köyü sınırları içerisinde Dedesivrisi mevkiinde yer almaktadır. Büyük
Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi sırasında Giresun ve
yöresinden gelen gönüllü alayın askerlerinin burada şehit olmasından
dolayı “Giresunlular Şehitliği” adını almıştır. Yunan Ordusu İscehisar
ilçesinin Karaağaç ve Doğanlar Köyü sınırları içerisindeki Kabaçkırar ve
Dedesivrisi mevkilerinde mevzilenmişlerdir. Giresun ve yöresinden
gelen gönüllülerden oluşan 47. Alay, 26 Ağustos 1922 gece saat 02:30’da
başlayıp 36 saat süren çarpışmalarda Yunan Ordusu’nu Dedesivritepe
mevkiinden atmıştır. O geceyi 47. Alay bir taburu ile Kabaçkıran, iki
taburu ile Dedesivrisi ve Evliya tepelerinde geçirmiştir.123
Şehitliğe giden yol güzergahı, İscehisar ilçe sapağından itibaren
yönlendirme ve mesafe belirten tabelaların sayı ve bulunurluğu açısından
oldukça zengindir. Bahse konu destinasyona kalan mesafe tabelaları 15
km.’den başlamak üzere 5 km. kalıncaya değin devam etmekte, tereddüde
düşülebilecek her yol ayrımında yönlendirme tabelası ziyaretçiye
yardımcı olmaktadır. Şehitliğe; İscehisar’ın içinden geçilip ardından
Doğanlar Köyü’nün içinden de geçilmekle, buradan kırsal ve mera
alanlarına ulaşılmakla gelinebilmektedir. Yol; otomobille seyahat etmeye
uygun; yer yer olmak üzere; asfalt kilit taşı, stabilize yol zemini
şeklindedir.124

122 Bu başlık altındaki bilgiler 12.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyaret esnasındaki


gözlemler neticesinde derlenmiştir.
123 TOB, Başkomutan, 13.
124 Giresunlular Şehitliği’ne 12.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen ziyarette sosyolojik ve
ekolojik açıdan tespitler içeren izlenimler şöyle aktarılabilir: İscehisar İlçesi’nden
Doğanlar Köyü’ne oradan da Giresunlular Şehitliği’ne gidiş ve dönüş güzergahında
memleket ve insan manzaraları görülebilmektedir. Doğada birçok türden otantik,
endemik, nostaljik örneklerden tespitler de yapılabilmektedir: Büyükbaş hayvanlarını
meralarda kesik kulaklı ve dikenli tasmalı atılgan bekçi köpekleri eşliğinde otlatan
yurttaşlarımız, verilen selamı yanık yüzlü teninde beliriveren tertemiz
gülümsemesiyle baştacı eden köyden insanımız, eşek üzerinde kendisiyle sohbet
ederken yörenin kekik kokusuyla övünen ve mutlu olan Doğanlar Köyü’nden bir
amcamız, çaputları birbirine bağlayıp uzunca bir ip elde etmekle ve ortasında
kümeleşip ipe değmeden atlamakla mutlu çocuklarımız ve dahi ipin iki ucunda daha
da hızlı sallamaya çalışan başka mutlu çocuklarımız, bulduğu lezzetli yeni bitmiş
bahar mevsimi otlarını ağır cüssesine rağmen iki ön ayağını evin damına doğru uzatıp
oradan yeme gayretindeki ve iştahındaki bir büyükbaş, samanla karıştırılmış toprak

436
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

Şehitliğe ulaşıldığında çevre düzenlemesi, bakım vb. açılardan gönençli


bir alan göze çarpmaktadır. Şehitlik civarındaki yapılarda ahşap
malzemeler kullanılmasına özen gösterilmiştir. Yıllar içerisinde peyder
pey genişletme ve yapılandırma çalışmalarının yapıldığı anlaşılmaktadır.
Burada; Giresun Kültür Evi, otopark, oturma-dinlenme alanları, sergi
alanı ve kübik tarzda bir anma amaçlı yapı bulunmaktadır. Tepelik bir
kısma beyaz kireçli taşlardan yapılma olduğu anlaşılan vatana bağlılık
ibareleri işlenmiş vaziyettedir.125

(Giresunlular Şehitliği’nden Görünümler)

ve çamurdan yapı malzemesiyle yapılmış ve hâlâ ayakta duran evler, Doğanlar


Köyü’nde hakim bir tepeye dikili bayrağımız, insanların sakin ve huzurlu yaşantıları
ve dahası şehitlerimizin ne uğruna savaştıklarının ve bizlere ne türde emanetler ve
değerler bıraktıklarının birer örneğidir.
125 Giresunlular Şehitliği’ne 12.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen yapılan ziyaret.

437
Muhammet Murat TEKEK

4.1.9. Anıtkaya Şehitliği


Anıtkaya Şehitliği, Eğret Şehitliği olarak da bilinmektedir.
Afyonkarahisar-Kütahya karayolu üzerinde yer alan Afyonkarahisar İl
Merkezi’ne bağlı Anıtkaya (Eğret) Kasabası’nda bulunmaktadır. Anıtkaya
kasabasındaki bir höyüğün üzerindeki basamaklı bir terasta Büyük
Taarruz’un 28 Ağustos 1922 günkü muharebelerinde, şehit düşen 5.
Süvari Kolordusu, 2. Süvari Tümeni’nden 13. ve 20. Süvari Alay Şehitleri
anısına, 1924 yılında primidal olarak dikilen anıt yer almaktadır.126
Şehitliğin taştan kaidesinde şu bilgiler vardır: “28 Ağustos 1922
muharebesinde düşman hattı ricatını keserek arkalarından taarruz eden
Türk Süvari Kolordusu’nun bu civarda verdiği şehitler adına dikilmiştir.
Kendilerine Cenab-ı Hakk’ın rahmeti niyaz olunur.” 127
Şehitliğin 1972 yılında çevre düzenlemesi yapılmıştır. Kaidenin
arkasında bulunan 1972 tarihli kitabede şunlar yazılıdır: “Anıtkaya
(Eğret) Kurtuluş Savaşımız’ı eşsiz bir zaferle düğümleyen, Kocatepe’den
gürleyerek ve coşarak bir sel gibi bu topraklardan Akdeniz’e akıp giden,
Büyük Taarruz’da yoğun düşman kuvvetlerinin içine baskınla dalan ve
boğaz boğaza amansız savaşlarla büyük zafer yaratıcıları ve bu uğurda
vatanları, onurları ve yurttaşları için canlarını feda eden kahramanların
şehitliğidir.” Kitabenin sağında şehit subayların rütbeleri ve isimleri,
solunda şehit eratın isimleri ve ortasında taş kaidede geçen metnin
Türkçe çevirisi yer almaktadır.128 Anıt, Afyon Kocatepe Bölümü’nde
Osmanlıca’nın kullanıldığı bir eser olarak diğerlerinden ayrı bir özellik
göstermektedir. Paleografya bilgisi burada gerekebilecektir. Taarruzun
başarıya ulaşmasında büyük katkıları bulunan süvari birliklerinden
subay ve askerler de böylelikle yad edilmiş olmaktadır.

126 TOB, Başkomutan, 9.


127 Okay ve Okay, Büyük Taarruz’da, 131.
128 http://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=3698. Erişim 28.06.2022.

438
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

(Soldan sağa; 1980’lerde ve günümüzde Anıtkaya Şehitliği)129

4.1.10. Afyon Zafer Anıtı-Büyük Utku Anıtı 130


Büyük Utku Anıtı Türkiye’nin birçok yerinde eserleri bulunan
Avusturyalı heykeltraş Heinrich Krippel tarafından yapılmıştır.131 Anıt;
heykel ve kaide olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Heykeli taşıyan
andezit taşından kaidenin dört tarafında çerçeveleme yapılmak suretiyle
korunmakta olan bronz dökümden rölyefler bulunmaktadır. Heykelin ön
cephesinden karşısına geçilip bakıldığında bunlar sırasıyla önde;
Atatürk’ün sol profilden bir portresi, etrafında dolaşılmaya başladığında
sağda; Türk askerinin bir süngü saldırısı anı, arkada; Türk askerinin
kurtardığı sancağı öpen halk, solda; Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi
Çakmak’ın harita üzerinde Başkomutanlık Meydan Savaşı’na dair plan
yapmalarının tasvir olunduğu görülebilmektedir. Kaidenin üzerinde
bronzdan yapılma iki erkek heykeli vardır. Ayakta duran ve yerdekini
tepelemiş olan figür; Atatürk’ü temsil etmektedir. Ayaktaki figürün
yüzünde büyük bir hiddet ifadesi vardır. Kasları gerilmiş ve kolları açıktır.
Bir elinin parmakları yumruk şeklinde sıkılı diğeri pence şeklinde açıktır.
Bütün konsantrasyonuyla alttaki hedefine yönelmiştir. Atatürk’ün
yendiği ve yerde yatan alt edilmiş figürün, azgın emperyalizm anlayışını
veya işgalci güçlerini sembolize ettiği yorumuna bu noktada
ulaşılabilmektedir. Bu figürün başı tamamen aşağıya sarkmış haldedir.
Yorgun, bitkin ve yenilgi almış haliyle çaresiz bir haldedir.132 Anıtın arka
129 Fotoğraflardan, soldan sağa birinci fotoğraf; Okay ve Okay, Büyük Taarruz’da, 131’den,
ikinci fotoğraf; https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/afyonkarahisar/gezilecekyer/
anitkaya-sehitligi adresinden alınmıştır. Erişim 28.06.2022.
130 Anıtla ilgili daha ayrıntılı bilgi için bkz. https://isteataturk.com/g/icerik/Zafer-Utku-
Aniti-Afyon/. Erişim 28.06.2022.
131 https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ataturkun-sagliginda-yapilan-heykelleri/.
Erişim 28.06.2022.
132 Eserin, https://afyondayiz.gov.tr/sayfa/utku-aniti. Erişim 28.06.2022’de geçen yorumlanma-
sına ilave olarak Yazar’ın tanım ve yorumlamaları da aynı anda metin içinde yer almaktadır.

439
Muhammet Murat TEKEK

yüzünde; “Afyon şehri düşman orduları tarafından 28 Mart 1921 de ve


ikinci defa 18 Temmuz 1921'de işgal edilmiştir. 27 Ağustos 1922 de
kurtarılmış ve bu anıt milli orduya ve büyük milli kahraman Atatürk'e
Afyonluların şükran hatırası olarak dikilmiştir.” yazmaktadır.133

(Soldan sağa; Büyük Utku Anıtı soldan genel görünüm, kaide kısmında yer bulan öndeki ve
soldaki rölyefler)134

4.1.11. Afyonkarahisar Zafer Müzesi 135


Afyonkarahisar Zafer Müzesi binası inşa edildiği 1913-1914 yıllarından
günden bugüne değin; kullanım bakımından; Belediye Binası (1913-

133 https://afyondayiz.gov.tr/sayfa/utku-aniti. Erişim 28.06.2022.


134 Fotoğraflardan, soldan sağa birinci ve ikinci fotoğraflar; atatürkansiklopedisi.gov.tr,
üçüncü fotoğraf; afyondayiz.gov.tr adreslerinden alınmıştır. Erişim 28.06.2022.
135 https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/afyonkarahisar/gezilecekyer/zafer-muzesi.
Erişim 28.06.2022.

440
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

1935), Başkomutanlık ve Batı Cephesi Karargâh Binası (1922), kirada


geçen dönem (1935-1963), İl Emniyet Müdürlüğü Binası (1963-1981)
olarak değerlendirilmiştir.136
Bina son olarak Bakanlar Kurulu’nun 31.8.1981 tarih ve 8/3580 sayılı
kararı ile kurulan Başkomutan Tarihi Millî Parkı’na tahsis edilmiş ve 1994
yılında Zafer Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.137
Zafer Müzesi binası bir asırı aşan durumuyla günümüzde depreme
dayanıklı hale getirilmesi ve restorasyon çalışmaları kapsamında kapalı
tutulmaktadır. Buradaki çalışmaların bir süre daha devam edeceği
anlaşılmaktadır.138
Öte yandan, müzede ve envanterinde anılan döneme ait çok sayıda
malzeme bulunmaktadır.139 Bunlardan bazıları; komutanlara ait
üniformalar, farklı tüfek, tabanca, süngü ve kılıçlar, ağır makinalı tüfek,
mermi ve kovanları, çizme, kalpak, kemer, top mermisi sandığı, konserve
kutuları, bazı metal parçalar, fotoğraflar ve daha birçok tarihi bir hatırayı
muhafaza ve nakletmek üzere yapılan eserler ile bir hatırayı muhafaza
düşüncesi olmayan malzemelerdir. 140

(Afyonkarahisar Zafer Müzesi)141

136 Mehmet Önder, Atatürk Evleri-Atatürk Müzeleri, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi.
1998, 87-88.
137 İnce, “Afyonkarahisar Zafer Müzesi”, 254-267.
138 https://www.afyonhaber.com/zafer-muzemiz-gorkemli-bir-sekilde-yeniden-acilacaktir/
183165/. Erişim 28.06.2022.
139 Müzenin 2020 yılından bu yana kapalı olmasından dolayı görülememiş ve
görüntülenememiştir.
140 İnce, “Afyonkarahisar Zafer Müzesi”, 254-267.
141 Fotoğraf; atatürkansiklopedisi.gov.tr adresinden alınmıştır. https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/
bilgi/ataturk-muze-evleri-ve-koskleri/. Erişim 28.06.2022.

441
Muhammet Murat TEKEK

4.1.12. Büyük Taarruz Şehitliği ve Başkomutan Mustafa Kemal


Anıtı142
Afyonkarahisar’a 16 km. uzaklıkta, Millî Park karşısındaki Işık Tepe
(Sarıkız) üzerindedir. 26-29 Ağustos 1922 tarihlerinde şehit düşen 275
subay ve 2150 Mehmetçik anısına sembolik olarak 1993 yılında yapılmış
ve ziyarete açılmıştır. Şehitliğin girişinin solunda namazgâh, sağında bir
şadırvan, arka bölümünde Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün anıtı,
anıt kaidesinde ise taarruza katılan komutanların isimleri bulunan
kitabeler, anıtın iki tarafında savaş günlerini anlatan 45 metrekarelik iki
rölyef bulunmaktadır. Mezar taşı kitabelerinde şehitlerin memleketi, adı,
doğumu ve kaç yaşında şehit oldukları yazılıdır. 140. 000 metrekarelik
peyzaj alanı bulunan şehitlik 1996 yılında bazı düzenlemelerle
güzelleştirilmiştir.143
Büyük Taarruz Şehitliği’nin, o güne değin, sahip olduğu peyzaj alanı ve
içerisinde bulunan; anıt, kitabe, rölyef, mezar taşları, namazgah
çeşitliliğiyle söz konusu eserleri aynı mekânda barındıran başkaca bir
örneğinin olmaması, Büyük Taarruz’un bütün yönlerinin yansıtıldığı ve
sahiplenildiği bir alanın oluşturulmak istenildiğini düşündürtmektedir.
Büyük Taarruz günlerinde hayatını kaybeden tüm şehitlerimizi, temsilen
de olsa, kapsayıcı bir kompleks yapı olmasından dolayı bu coğrafyada
ortaya konulmuş eserlerden ve alanlardan ayırt edici özelliğinin bu
olduğu söylenebilir. Anıtın ilk yapıldığı yıllardaki hemen dikkat çeker ve
görünürlüğü ile farkedilirliğinin ise ağaçlardan oluşan bitki dokusunun
gürleşmesi ve civardaki yol yapım çalışmaları sonucu kot farklarının
belirmesiyle azaldığı değerlendirilmektedir.144

142 Bu başlık altındaki bilgiler 18.06.2022 tarihlerinde gerçekleştirilen ziyaretler


esnasındaki gözlemler neticesinde derlenmiştir.
143 https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/milli-mucadele-sehitlikleri/Erişim 28.06.2022.
144 Büyük Taarruz Şehitliği ve Başkomutan Mustafa Kemal Anıtı’na 18.06.2022 tarihinde
gerçekleştirilen ziyaret esnasındaki gözlemler neticesinde derlenmiştir.

442
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

(Büyük Taarruz Şehitliği ve Başkomutan Mustafa Kemal Anıtı)145

Bulgular, Öneriler ve Sonuç


Büyük Taarruz Coğrafyası’nın Afyon Kocatepe bölümünde şehitlikler,
anıtlar, heykeller ve müzelere dair araştırmalar ve çalışmalar esnasında,
yıllar içindeki yenilemeler, restorasyonlar, bakım-onarımlar, personel
tahsisleri, tanıtım faaliyetleri için finansman, emek ve ilgiye dair
çalışmalar ve uygulamalar mahallinde görülmüştür.146 Bunlar için katkısı
bulunan herkese saygı duyulması ve takdir edilmeleri gerekmektedir.
Bunların yanısıra, elde edilen bulgular doğrultusunda, hatalar,
eksiklikler, kusurlar ve ihmallerin giderilmesine dair öneriler getirmenin,
iyileştirme, geliştirme ve yenilik faaliyetlerinin imkânlar dahilinde
gerçekleştirilmesine dair teklifler sunmanın da bu noktada buralara bir
hizmet olduğu değerlendirilmektedir.

145 Fotoğraflardan, soldan sağa birinci fotoğraf: 18.06.2022 tarihinde gerçekleştirilen


ziyarette çekilmiştir. İkinci fotoğraf; https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/
afyonkarahisar/gezilecekyer/buyuk-taarruz-sehitligi-ve-mustafa-kemal-ataturk-
aniti adresinden alınmıştır. Erişim 28.06.2022.
146 Engebeli, eğimli, inişli-çıkışlı, bazen yarı yoldan dönülmek zorunda kalınan Büyük
Taarruz Coğrafyası’nda uygun mevsim koşullarında, gündüzleri gezinirken ve
ziyaretler gerçekleştirirken duyumsal olarak; Millî Mücadele yıllarında her mevsimde,
yağış, kar, fırtına gibi hava koşullarında, mekanik ve elektronik donanımlarla
kuvvetlendirilmiş mekanize arazi araçları bulunmayan, en fazla at, katır ve merkep
gibi hayvan gücüyle intikaller gerçekleştiren, siperlerde ve mevzilerde duyarlı kalarak
nöbetler tutan ve belki de tüm bunları yaşarken üstlerinde mevsimle uyumlu-
uyumsuz kıyafetleri bulunan şehitlerimiz, gazilerimiz ve emeği bulunan tüm
yurttaşlarımıza dair bir kez daha minnet ve şükran duyguları hissedilmiştir.

443
Muhammet Murat TEKEK

Buna göre;
Kullanılan yapı malzemeleri, zamanın ve iklim koşullarının yıpratıcılığına
karşı dayanıklı olan taş, bronz gibi malzemeden; dayanıklılığı taş ve
bronza kıyasla daha az olan; çimento, sert plastik, ahşap, mermer tozu,
kompozit gibi malzemelere geçişmektedir. Rölyefler taşa değil
mermerlere kazınmaya başlanır olmuştur. Elle kazıma ve kabartma
işlemlerinden mekânik ve otomasyon temelli işlemlere geçilmektedir. Bu
durumlar, çoğunlukla sert hava koşullarına sıklıkla maruz kalan
malzemenin dolayısıyla eserin daha kısa sürede yıpranmasına neden
olmaktadır. Eserler daha dayanıklı malzeme ve daha emek yoğun
işlemlerden geçerek vücuda getirildiklerinde hem yıllar geçtikçe güzel bir
şekilde yıpranacak ve böylelikle estetik değerleri yüksekte kalacaktır.
Aksi durumda yıpranma, yağmur temasıyla çürüme ve oksitlenme vb.
etkilere maruz kalacaklar ve maalesef estetik olarak daha iyi
görünmeyeceklerdir. Bu durumların da örnekleri müşahede edilmiştir.
Coğrafya olarak sert rüzgar ve bol yağış alan bu bölgelerde yapı
malzemelerinin önemi bir kat daha artmaktadır. Temsili mezar taşlarında
ise standartın ve dayanıklılığın yakalandığı söylenebilecektir.
Dışarıdan getirilerek, alanlara üst üste, yan yana yerleştirilen sonraki
yıllara dair eserlerin çoğalmakta oldukları, bu durumun alanların sade
görüntüsünü doldurduğu, bazı alanların boğulmaya başladıkları ve
böylelikle giderek sadelikten uzaklaşıldığı değerlendirilmektedir.
Bu alanlarda yapılan hatalardan bir tanesi de ilgili dönemde var olmayan
ancak günümüzde kullanılan yapı malzemelerinden çevre
düzenlemelerinde istifade ediliyor olmasıdır. Taş, toprak ve kırsal
arazinin üzerinin gereğinden fazla betonla kapatılması bunun örneğidir.
Kocatepe’de anıt ve kitabenin çok yakınları ve aşağı kısımları beton
malzeme ile kaplanmıştır. Tarihi alanların civarında beton malzemenin
çok kullanılmasının o alanın doğallığını bozduğu değerlendirilmektedir.
Geçmiş yıllara ait fotoğraflarla günümüzdeki durum karşılaştırıldığında
bu durum kendini göstermektedir.
Mekânların iç ve dış dekorasyon çalışmaları esnasında sıklıkla yapılan ve
özgünlüğüne zarar veren bir durum da; ilgili yıllara ait olmayan objelerin
dekorasyon aksesuarları olarak kullanılıyor olmasıdır. Şuhut Atatürk
Kültür Evi’nde, Atatürk Büstü hariç, bunun örnekleri görülmüştür. Dış

444
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

mekânlara konumlandırılan ve Büyük Taarruz dönemine ait olmayan;


top arabası gibi materyalin buralara konumlandırıldığı da tespit
olunmuştur.
Giresunlular Şehitliği’ndeki yapıların inşaasındaki heyecan ve samimiyet
çok anlaşılabilirdir. Bununla birlikte, buradaki yapılaşmanın, söz ve
ibarelere dayalı bezemelerin şehitliğin temasını ve doğallığını aşmaya
başladığı değerlendirilmektedir. Buraya daha sadelik kazandırılabilir.
O dönemdeki Türk Hava Kuvvetleri’nin Büyük Taarruz esnasındaki
katkılarının yadedilmesine dair bir eserin ortaya konulmasının yararlı
olacağı düşünülmektedir. Zira, bu kuvvetler Büyük Taarruz öncesinden
başlayan ve devam eden günlerde Yunan uçaklarının rahat hareket etme
imkânının kısıtlanması, keşiflerin sonuçlarının raporlarıyla birlikte
bildirimlerde bulunulması, Yunan uçakları ile havada mücadele edilmesi
ve bazılarının düşürülmesi gibi yararlılıklar göstermişlerdir. Gazlıgöl
civarında düşen uçağımız ve şehit düşen pilotlarımız olmuştur. Buralar
halk arasında “Teyyare düştü” veya “Uçak düştü” olarak bilinmektedir.
Her ne kadar ilk düşünüldüğünde uçaklarımızın düşmesi bir ‘başarısızlık’
olarak addedilip düşme olayının anıtının yapılması abes gibi görünse de
sanat ve sanatçının bunun üstesinden gelebilecek güce ve ilhama sahip
olduğu düşünülmektedir. Örneğin; “Uçaklarımız düşerken, zaferimiz
yükselmiştir.” vb. bir tema üzerinden gidilebilir. Uçaklarımızın
havalandıkları Akşehir veya Çay mevkilerinde de açık alanda bu türde
eserler konumlandırılabilir.
Coğrafyada, şehitlerimizin aziz bedenlerinin varlığı akademisyen ve
uzmanlar tarafından gönüllülerle birlikte günden güne tespit
olunmaktadır. Kendilerine verilen destek ve katkının artarak sürmesi
gönülden temenni edilir.
Çalışmalar esnasında Afyon Zafer Müzesi’nin kapalı olduğu görülmüştür.
Müzenin 2020 yılından bu yana kapalı olduğu öğrenilmiştir.
Envanterinde savaş yıllarına ait birçok maddi kanıt ve materyalin
bulunduğu müzenin restorasyonun 30 Ağustos 2022’ye iki ay kala,
Haziran 2022 itibariyle sürdüğünü görmek ve Büyük Taarruz’un 100.
yıldönümünde buranın içini ve envanterindeki değerli malzemeyi
göremeyecek olmak üzücü bir durum olmuştur. Malzemeler geçici de olsa
başka uygun bir mekânda sergilenebilirdi. Örneğin; kurumlar arası

445
Muhammet Murat TEKEK

protokolle bu malzemelerin İstiklal Tanıtım Merkezi’ne bir defalığına


nakledilebilmesi mümkün olabilirdi.
Büyük Taarruz Coğrafyası’nın Afyon Kocatepe bölümünde kültürel
değerlerin; magnet, poster, tişört, çay-kahve içecek kupası, rozet, kokart
gibi malzemelerle maddiyata dönüştürülmesine dair satış noktaları ve
örneklerini vb. görmemek mutluluk verici olmuştur.
Kapalı ve yarı açık mekânların hafta sonları dahil haftanın her günü mesai
saatleri içerisinde açık tutuluyor olması memnuniyet vericidir. Açık
mekânlar ise gün ve zaman mefhumu gözetmeksizin gezilebilmektedir.
Coğrafya içerisinde dikkat çekilebilecekler arasında; mevziler, geçitler,
gedikler, siper yerleri, intikal yapılan patikalar, uçakların havalandıkları
düzlükler, top arabalarının yürütüldüğü yollar gibi bir eserle
anılmasından ziyade sadece orijinalliğinin muhafazası ile değeri
korunacak yerlerde de işaretlemeler yapılabilir ve tabelalar bulunabilir.
Şehitliklere veya diğer alanlara yaklaşılırken, tıpkı otoyollardaki
tünellerde yapılan uygulama gibi, buraların standard metinlerle radyo
sesi üzerinden tanıtımının yapılması ziyaretçilerin bilgilenmesini
sağlayacağı gibi onların güzergah boyunca ve civarda araç içinde seyir
halinde gözlem yaparken neler olduğunu dinlemelerine de imkân
verecektir. Bu yöntemle ziyaretler daha bilgi dolu gerçekleşebilecektir.
Bu çalışmanın sonucunda; bugüne değin yapılanlar ve bundan sonra
yapılabileceklerle Büyük Taarruz Coğrafyası’nın Afyon Kocatepe
Bölümü’nün gelişime ve eser verilmeye hâlâ çok müsait bir alan olduğu
temel sonucuna ulaşılmıştır. Tepeler, sırtlar, yayla yerleri, düzlükler,
siperler, taarruz yerleri, gözetleme noktaları, mevziler gibi ulaşımın
çoğunlukla yürüme ve tırmanma gibi aksiyonlarla gerçekleşebileceği
yerlerin bu durumun örneklerinin sergilenebileceği yerler olduğu
değerlendirilmektedir. Bunun yanısıra; geo-jeo radar çalışmaları ile
şehitliklerin bulunmaları yönünde yeni bir kanal açıldığı anlaşılmaktadır.
İlaveten; yüzyıllık süre içinde ortaya konulan eserlerle burada
yaşananların canlı tutulması yönünde birçok emek ve gayretler
sarfedildiği görülmüş, tespit ve teyit edilmiştir. Eserlerin, büyük ölçüde,
ayakta tutulmaya çalışıldığı, büyük zarar görenlerin ve devrilenlerin
baştan inşa edildiği, tüm eserlere bakımlı, temiz ve bayındır halleriyle
gereken değer ve önemin verildiği tespit olunmuştur.

446
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

KAYNAKÇA
Telif Eserler
Altay, Fahreddin. On Yıl Savaş ve Sonrası 1912-1922. İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, 2022.
Aralov, Semyon İvanoviç. Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları. Çev.Hasan Ali
Ediz. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2020.
Atatürk, Gazi Mustafa Kemal. Nutuk-Söylev Cilt II. Ankara: Türk Tarih Kurumu,
2019.
Aydemir, Şevket Süreyya. Tek Adam Mustafa Kemal 1919-1922. İstanbul: Remzi
Kitabevi, 1971.
Aysal, Necdet. “Savaş Dönemi ve Cepheler (Askeri ve Siyasi Gelişmeler)”,
Başlangıçtan Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi. Ed. Temuçin Faik Ertan.
Ankara: Siyasal Kitabevi, 2020: 117-133.
Canpulad, Seyyid Ahmed. İstiklâl Harbi’nde İranlı Bir Subayın Anıları. Çev.
Mehmet Çalışkan. İstanbul: Kronik Kitap, 2020.
Doğanay, Rahmi. “Büyük Taarruz’da Türk Havacılığı”, Fırat Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 13/1 (2003):375-388. Erişim 28.06.2022.
Durukan, Eyüp. Günlüklerde Bir Ömür-IV Meşum Mütareke ve Meşru Mücadele
(1918-1922). Haz. Murat Uluğtekin. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
2018.
Ertan, Temuçin Faik. “Zafer Yolunu Güncele Taşıyan Bir Mekân: Başkomutan
Tarihi Milli Parkı”, Büyük Taarruzun 90. Yılında Milli Mücadele ve Zafer Yolu
Sempozyumu. ATAM Yayınları. 2012: 51-74. Erişim 04.07.2022.
Fırat, Melek. “Yunanistan’la İlişkiler”, Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından
Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I: 1919-1980. Ed. Baskın Oran. İstanbul:
İletişim Yayınları, 2002: 178-193.
Güngör, Ahmet Serhan. Kurtuluş Savaşı Alanlarının Turizm Coğrafyası, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020.
İnce, Kasım. “Afyonkarahisar Zafer Müzesi”, NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi. 1 (2011): 254-267. Erişim 28.06.2022.
Kinross, Lord. Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu. Çev. Necdet Sander. İstanbul:
Altın Kitaplar, 1988.
Koç, Mehmet. Dokuz Ay On Gün-Akşehir’den Zafer Doğdu. Akşehir: Akşehir
Belediyesi Kültür Yayınları, 2015.

447
Muhammet Murat TEKEK

Kütükoğlu, Mübahat S. Tarih Araştırmalarında Usûl. Ankara: Türk Tarih Kurumu,


2020.
Lewis, Bernard. Modern Türkiye’nin Doğuşu. Çev. Boğaç Babür Turna. Ankara:
Arkadaş Kitabevi, 2017.
Mango, Andrew, Atatürk Modern Türkiye’nin Kurucusu. Çev. Füsun Doruker.
İstanbul: Remzi Kitabevi, 2004.
Okay, Şenay Sezen ve Okay M.Vedat. Büyük Taarruz’da Batı Cephesi Komutanları
ve Şehitleri. İstanbul: Yönetici Yayınları, 1983.
Onuş, Sinan. Kızılca Kıyamet Alb. Ali Rıza Bey ve Yzb. Fuat Bey’in Günlükleri.
İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016.
Önder, Mehmet. Atatürk Evleri-Atatürk Müzeleri. Ankara: Atatürk Araştırma
Merkezi, 1998.
Özakman, Turgut. Şu Çılgın Türkler. Ankara: Bilgi Yayınevi, 2005.
Sami, Şemseddin. Kamus-ı Türki. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2019.
Sander, Oral. Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e. Ankara: İmge Kitabevi, 2002.
Sonyel, Salâhi R. Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin
Türkiye’deki Eylemleri. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2013.
Tarım Orman Bakanlığı (TOB) Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü 5.
Bölge Müdürlüğü, Başkomutan Tarihi Millî Park Müdürlüğü. Başkomutan Tarihi
Millî Parkı, Afyonkarahisar: (Basım yılı bulunmamaktadır.)
Topuz, Hıfzı. Eski Dostlar. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2000.
Unat Kadri ve Murat Soysal, “Yunan Hezimetinin Kanıtı: General Nicolas
Trikoupis’in Uşak’ta Esir Alınması”, II. Uşak Sempozyumu 13-15 Ekim 2011,
Bildiriler Cilt II, Uşak: Uşak Valiliği Yay., 887-905.
Uzgel, İlhan ve Ömer Kürkçüoğlu, “Batı Avrupa’yla İlişkiler”, Türk Dış Politikası
Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I: 1919-1980. Ed.
Baskın Oran. İstanbul: İletişim Yayınları, 2002: 139-147.
İnternet Kaynakları
HABERTÜRK. Teke Tek Özel, Büyük Taarruz. Konuşmacılar: Doç.Dr. Sevtap
Demirci, Dr. Naim Babüroğlu, Sinan Meydan. https://www.youtube.com/
watch?v=lfY8u0T4QRg. Erişim 05.07.2022.
NTV. Zafer Yolu-Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi Belgeseli.
Haz. ve Sunan Ahmet Yeşiltepe. https://www.youtube.com/watch?v=
NCQmycZrvx4, Erişim 25.06.2022.

448
Başkomutan Tarihi Millî Parki Mekânlarinin Çok Yönlü İncelenmesi…

TRT. Pelin Çift İle Gündem ve Ötesi, 268. Bölüm, Büyük Taarruz. Konuşmacı: Dr.
Selim Erdoğan, https://www.youtube.com/watch?v=um5b23e4CQg. Erişim
25.06.2022.
https://sozluk.gov.tr/, “Heykel”, Erişim 28.06.2022.
Google, “Anıt Nedir”, Erişim 28.06.2022.
https://twitter.com/HarpCografyasi/status/1445001635072290818. Erişim
28.06.2022.
https://www.aydinlik.com.tr/haber/buyuk-taarruz-sehitleri-tespit-ediliyor-
216920. Erişim 28.06.2022.
Google, “Kitabe nedir?”. Erişim 28.06.2022.
https://kho.msu.edu.tr/haberler/sakarya.html. Erişim 28.06.2022.
http://baskomutan.tabiat.gov.tr/. Erişim 28.06.2022.
https://www.visitafyon.org/sayfa-418-istiklal-tanitim-merkezi.html. Erişim
28.06.2022.
http://www.afyonkarahisar.gov.tr/sehitlikler. Erişim 28.06.2022.
https://www.cnnturk.com/yerel-haberler/afyonkarahisar/milli-mucadelenin-son-
hava-sehitleri-97-yildir-afyonkarahisarda-yatiyor-1030010. Erişim 28.06.2022.
http://www.afyonkarahisar.gov.tr/sehitlikler. Erişim 28.06.2022.
https://afyondayiz.gov.tr/sayfa/hava-sehitligi. Erişim 28.06.2022.
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/afyonkarahisar/gezilecekyer/buyuk
-taarruz-karargahi--ataturk-evi-. Erişim 28.06.2022.
https://www.youtube.com/watch?v=U-fTzMO-1vk. Erişim 28.06.2022.
http://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=3698. Erişim 28.06.2022.
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/afyonkarahisar/gezilecekyer/anitka
ya-sehitligi.Erişim 28.06.2022.
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ataturkun-sagliginda-yapilan-heykelleri/.
Erişim 28.06.2022.
https://afyondayiz.gov.tr/sayfa/utku-aniti. Erişim 28.06.2022.
https://isteataturk.com/g/icerik/Zafer-Utku-Aniti-Afyon/. Erişim 28.06.2022.
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/afyonkarahisar/gezilecekyer/zafer-
muzesi.Erişim 28.06.2022.

449
Muhammet Murat TEKEK

https://www.afyonhaber.com/zafer-muzemiz-gorkemli-bir-sekilde-yeniden-
acilacaktir/183165/.Erişim 28.06.2022.
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ataturk-muze-evleri-ve-koskleri/.
Erişim 28.06.2022.
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/milli-mucadele-sehitlikleri/. Erişim
28.06.2022.
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/afyonkarahisar/gezilecekyer/buyuk
-taarruz-sehitligi-ve-mustafa-kemal-ataturk-aniti. Erişim 28.06.2022.

450

You might also like