Professional Documents
Culture Documents
deneme 2
deneme 2
deneme 2
A) Os palatinum B) Os Maxilla
C) Os lacrimale D) Os frontale
E) Os zygomaticum
A) M. cricoarytenoideus lateralis
B) M. arytenoideus transversus
C) M. arytenoideus obliquus
D) M. thyroarytenoideus
E) M. Cricothyroideus
A) V. cava superior
B) V. brachiocephalica sinistra
C) V. brachiocephalica dextra
D) V. cava inferior
E) V. Hemiazygos
A) N. Abducens B) N. trochlearis
C) N. Vagus D) N. vestibulocochlearis
E) N. Hypoglossus
B) M. ischiocavernosus
C) Corpus perineale
D) Glandula bulbourethralis
E) Radix penis
A) N.suprascapularis B) N.subscapulars
E) N.musculocutaneus
A) Impressio suprarenalis
D) Porta hepatis
A) Vazodilatasyon
B) Bronkodilatasyon
C) Glikojenolizde artış
A) Aktin B) Miyozin
C) Troponin D) Tropomiyozin
E) Myelin
13. Hematokriti %40, plazma hacmi 3500 ml olan bir insanın kan hacmi
yaklaşık kaç milimetredir?
A) 5833 B)6412
C)6625 D)7200
E)4970
A) Na B) K
C) Ca D) Mg
E) Cl
A) Allantois B) Hindgut
E) Proktedeum
A) Üretra B) Mesane
C) Vajina D) Üreter
E) Prostat
E) Osteosit
A) Özefagus B) Mide
C) Jejunum D) İleum
E) Apendiks
E) Tonofilamentler
E) Hiperürisemi
C) Alfa-ketoglutarat D) Oksaloasetat
E) Asetil KoA
A) FSH B) TSH
C) GH D) Kalsitonin
E) Glukagon
24. Bakır eksikliğinde aşağıdakilerden hangisinin etkinliği azaldığı için
normal kollajen oluşumu bozulur?
E) Lizil oksidaz
A) Kloramfenikol B) Tetrasiklin
C) Eritromisin D) Sikloheksimid
E) Promisin
C) Serin D) Glisin
E) Mn++
A) Tiamin, lipoik asit, KoA, FAD ve NAD koenzimi olarak görev yaparlar
E) Arginin fosfat
29. Aşağıdaki reaksiyonların hangisinde NADPH kullanılmaz?
B) Fagositoz
E) Glikojen yıkımı
C) 21-hidroksilaz D) 18-hidroksilaz
E) C17-20 liyaz
E) Beta-amino izobütirat
A) Potasyum B) Angiotensin II
A) A vitamini B) B vitamini
C) C vitamini D) D vitamini
E) K vitamini
E) Glukoz 6-fosfataz
D) Glikolizin yavaşlaması
B) Hepatik lipaz
C) Lipoprotein lipaz
E) Asit lipaz
E) Ferröz demir, ferrik demirden daha etkin bir şekilde absorbe edilebilir.
A) Gangliosid B) Sfingomiyelin
C) Lesitin D) Trigliserid
A) Salmonella B) Campylobacter
C) C. difficile D) Shigella
E) Yersinia
A) Metronidazol B) Vankomisin
C) Seftriakson D) Gentamisin
E) Ciprofloksasin
C) Aortit D) Hepatit
E) Lenfadenopatiler
44. Ayakta ezilme sonrası hızla gelişen nekrotik enfeksiyon ve dokuda
krepitasyon saptanmıştır. Hızla genel durumu bozulan hastanın yara
örneğinin Gram boyamasnda az sayıda lökosit, çok sayıda Gram (+) çomaklar
görülmüştür. En olası etken hangisidir?
A) C. tetani B) C. diffıcile
C) C. botulinum D) C. perfringens
E) Corynebacterium
C) Yersinia D) N. gonorrhoeae
E) S. Pneumoniae
E) P. aeruginosa
A) Meningokok B) Pnömokok
C) E. Coli D) Listeria
E) S. Pyogenes
E) Pnömokok
E) Clostridium difficile
E) Providencia
A) Grip B) MMR
C) Hepatit B D) Pnömokok
E) Tetanoz
A) Th 1 hücreleri B) Th 2 hücreleri
C) CD 8 T lenfositler D) Makrofajlar
E) B- lenfositler
E) Mycoplasma pneumonia
A) HSV B) CMV
C) Parvovirus D) Poksvirus
E) Adenovirus
C) Adenovirüs D) Kızamık
E) VZV
E) Parainfluenza virus
58. Gül toplarken diken batması ile bül, ülser ve lenfadenopati gelişen kişide
en olası etken hangisidir?
A) Cryptococcus neoformans
B) Histoplasma capsulatum
C) Aspergillus
D) Sporotrix schenkii
E) Candida
A) T.solium B) T.saginata
C) D.latum D) T.trichura
E) E.granulosus
366
A) Trofozoit B) Sporozoit
C) Ookinet D) Ookist
E) Merozoit
C) Councilmann cisimciği
D) Mallory cisimciği
E) Nodüler guatr
C) Psammom cisimcikleri
E) Sarkoidoz
E) Tromboz
65. Hangisi hücrede "reversibl" hasarı yansıtan bir değişim değildir?
A) Organellerde şişme
B) Otofaji izlenmesi
D) Stoplazmik vakuollenme
E) Hiperkromatizm
A) C3b B) C5a
C) LTB4 D) IL-8
E) Bakteriyel endotoksinler
E) Hürler
A) Anti-Smith B) Anti-scl 70
E) Romatoid faktör
70. Kalbin en sık primer tümörü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Miksoma B) Rhabdomyoma
C) Lipom D) Anjiosarkom
E) Melanom
A) Level I B) Level II
E) Level V
72. On sekiz yaşında erkek hastada femur alt uçta yerleşmiş metafiz kaynaklı
ve radyolojik olarak "Codman üçgeni" görünümü veren yumuşak dokuya
yayılım yapan bir tümör varlığında ön planda hangisini düşünürsünüz?
A) Osteokondrom B) Kondrosarkom
74. Kronik ishal hikayesiyle bavuran 2 yaşındaki bir çocukta, böbrek üstünde
7 cm'lik tümöral kitle, yaygın karaciğer ve kemik iliği metastazları tespit
edilmiştir. En olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
E) Nöroblastom
A) Lipoid nefroz
B) Diabet
C) Membranöz glomerülonefrit
E) Poststreptokoksik glomerülonefrit
C) Malign melanom
E) Mycosis fungoides
A) Tüberküloz B) Sarkoidoz
C) Berilyozis D) Histoplazmoz
E) Stafilokok enfeksiyonu
78. Serviks karsinomu aşağıdaki lenf nodlarından hangisine ilk önce yayılır?
Lenfoblastik lenfoma
D) Lobüler karsinom
E) intraduktal papillom
A) Katekolaminlerin oksidasyonu
B) Dealkilasyon
C) Deaminasyon
D) Desülfürasyon
E) Sülfoksit oluşumu
A) Morfin-nalokson
B) Ergotamin-sodyum nitroprussiyad
C) Histamin-difenhidramin
D) Metakolin-atropin
E) Anjiyotensin ll-saralazin
A) Tiyopental B) Amobarbital
C) Fenobarbital D) Sekobarbital
E) Hekzobarbital
B) Bağımlılık yapar
A) Betanekol B) Asetilkolin
C) Fizostigmin D) Edrofonyum
E) Ambenonyum
E) Hipertansiyon
inhibitörüdür?
A) Tirozin hidroksilaz
B) Dopa dekarboksilaz
E) Alkol dehidrogenaz
A) Hidroklorotiazid B) Mannitol
C) Spironolakton D) Üre
E) Civalı diüretik
A) Efedrin B) Adrenalin
C) Nitrogliserin D) Hidroksikobalamin
E) Ergot bileşikleri
A) Sülfinpirazon B) Aspirin
C) Dipridamol D) Streptokinaz
E) Tiklopidin
A) Verapamil B) Propranolol
C) Amiodaron D) Bretilyum
E) Lidokain
A) Enfluran B) Ketamin
C) Eter D) Azot protoksid
E) Halotan
A) Alprazolam B) Lorazepam
C) Parazepam D) Flunitrazepam
E) Flurazepam
A) Klorpromazin B) Tioridazin
C) Flufenazin D) Haloperidol
E) Pimozid
A) Hiperventilasyon B) Hipertermi
C) Konstipasyon D) Midriazis
E) Anksiyete ve ajitasyon
A) Troglitazon B) Tolrestat
C) Gliklazid D) Metformin
E) Akarboz
A) Klomifen B) Glukagon
C) Insülin D) Klorpropamid
E) Diazoksid
C) Vinblastin D) Hidroksiüre
E) Metotreksat
A) Trimetoprim B) Sülfonamidler
E) Neomisin
E) Raşitizm
A) RDS
B) Apne
C) Intraventriküler kanama
D) Doğumsal malformasyonlar
E) Anemi
103. DBT aşısı yapıldıktan 12 gün sonra immünglobülin yapılan bir çocukta
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
E) Emmeme
A) intratrakeal adrenalin
B) İV NaHC03
D) Göğüs basısı
E) Serbest 02
E) Hartnup hastalığı
C) Havvkinsiüri D) Alkaptonüri
E) Homosistinüri
C) Trombositopeni D) Hipoketonemi
E) Asldoz
C) Hipopotasemi D) Lökositoz
E) Hipokalsemi
A) Prednizolon + aspirin
D) Penisilin + prednizolon
114. Doğumdan bir gün sonra ağır siyanoz saptanan bir yenidoğann EKG'sinde
sol aks sapması ve sol ventrikül hipertrofisi saptanıyor. En olası tanı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fallot tetralojisi
B) Triküspit atrezisi
C) Trunkus arteriosus
E) Ebstein anomalisi
B) Turunkus arteriosus
E) Ebstein anomalisi
E) Aort yetmezliği
118.5 yaşında bir kız hasta üç gündür alt ekstremitelerinde çok sayıda
ekimoz ve ağız mukozasında kanama yakınmasıyla başvuruyor. Bu
bulgulardan 2 hafta önce hafif bir solunum yolu infeksiyonu geçirmiş olduğu
öğreniliyor. Fizik muayenede multipl ekimozları ve peteşileri saptanıyor
ancak hepatosplenomegali ve lenfadenopati bulunmuyor.
A) Tam kan sayımı B) Protrombin zamanı C) Kanama zamanı D) Parsiyel tromboplastin zamanı E) Anti
nükleer antikor titresi
C) Dehidratasyon D) H. influenza
E) influenza virus
A) Diz B) Dirsek
E) El bileği
A) Sfenoid B) Etmoid
C) Maksiler D) Orbital
E) Frontal
123.Beş aylık bir bebek acile ağır dehidratasyonda getiriliyor. Na: 165mEq/L,
üre:110 mg/dl, K: 5,5 mg/dl ve idrar dansitesi 1007 bulunuyor. En olası tanı
nedir?
C) Diabetes insipitus
D) Bartter sendromu
124.Bir - iki aylıktan beri sarılık, şiddetli kaşıntı ve büyüme geriliği olan üç
yaşındaki bir erkek çocukta, direk bilirubin: 8 mg/dl, indirek bilirubin: 4 mg/dl,
kolesterol ve trigliserit yüksek, ALP yüksek, GGT normal bulunuyor. En olası
tanı nedir?
E) Kronik hepatit
A) Abdomen B) Mediasten
C) Servikal D) Axiller
E) Supraklavikular
A) Hiponatremi, hipopotasemi
C) Hipokalsiüri
E) PGE2 yüksekliği
D) Sedimentasyonun>35mm/saat olması
A) 20-22 Desmolaz
C) 17-Hidroksilaz
D) 17-20-Liyaz
E) Malign fenilketonüri
E) Mitoksantron
A) Akromegali
B) Marfan
C) Bartter sendromu
E) Tüberküloz
134.Çarpıntı şikayeti ile gelen hastanın EKG'sinde PR mesafesi 0.09 sn, QRS
süresi 0.08 sn olarak bulunmuş ise bu hastadaki ön tanınız aşağıdakilerden
hangisi olabilir?
A) Lon-Ganong-Levine sendromu
B) Wolf-Parkinson-White sendromu
C) Atrial fibrilasyon
D) 1. dereceden AV blok
A)Trombolitik tedavi
C)Beta blokörler
E)Aspirin
E) Fallot tetrolojisi
E) Blokların düzelmesi
A) Tiklopidin B) Aspirin
C) Naproksen D) Heparin
E) Tetrasiklin
A) Klorambusil B) Fludarabin
C) Melfelan+prednlzolon D) MOPP
E) izlem
B) Protein S eksikliği
142.On yedi yaşında genç kız, adetlerinin uzun olduğunu ve çok sürdüğünü
söylüyor. Bunun dışında şikayeti yokmuş. Yapılan testlerde Hb: 10 gr/dl, MCV:
70 fl, lökosit ve trombosit sayısı normal. Kanama zamanı 12 dk, PTZ 13 sn, a
PTT 31 sn olarak bulunmuş. Trombosit fonksiyon testlerinde ristosetin ile
agregasyon var, ADP, kollojen ve epinefrin ile agregasyon yok ise bu hastada
aşağıdakilerden hangisinde defekt vardır?
E) Glikoprotein llla-lllb
143.Hashimato tiroiditi olan hastada tiroid bezinde hangi tip lenfoma gelişme
riski en yüksektir?
C) Maltoma
D) Burkitt lenfoma
E) Foliküler lenfoma
A) Sindesmofit
B) Kare vertebra
D) Kompresyon fraktürü
E) Disk kalsifikasyonu
147.Baş ağrısı ve konfüzyon ile gelen hastanın Kusmaull solunumu var. TA:
130/90 mmHg, NB: 76/dk. Kalpte dinlemekle alt zonda krepitan raileri var.
Periferde eser ödem var. Kan gazı incelemesinde pH 7.27, HC03 16 mmol,
Na:140, K: 4, Cl:101 meq/L. PC02 32 olarak bulunmuş. Bu hastada en uygun
tan aşağıdakilerden hangisidir?
C) Kusma
D) ishal
148.Elli yaşında bayan hasta klinikte 5 gündür akut pankreatit tanısı ile
izleniyor. Genel durum orta, şuur açık. TA: 130/80, Ateş: 36.6 derece, batın
muayenesinde barsak sesleri hafif azalmış. Gaz çıkışı var. Reboaund ve
defans yok. Ekstremitelerde bir pozitif ödem saptanmış. Yapılan testlerde Hb:
12.5 gr/dl, lökosit 9800, trombosit 254 bin, ALT: 61, alkalen fosfataz 420 IU/L,
amilaz düzeyi 1100 IU/L olarak bulunmuş. Bu hastada en uygun tan
aşağıdakilerden hangisidir?
A) ARDS
C) Abse
D) Psödokist
E) Tıkanma ikterine neden olan pankreatit
Panhipopituitarizm
E) Hiperparatiroidi
A) 1 yıl içinde ölen doğurgan yaş kadın sayısı / yıl ortası nüfus x k
B) 1 yıl içinde gebelik, doğum, lohusalık nedeniyle ölen kadın sayısı / aynı yıl içinde olan canlı doğum
sayısı x k
C) 1 yıl içinde gebelik, doğum, lohusalık nedeniyle ölen kadın sayısı / yıl ortası nüfus x k
D) 1 yıl içinde gebelik, doğum, lohusalık nedeniyle ölen kadın sayısı / aynı yıl doğurgan yaş kadın nüfusu x
k
E) 1 yıl içinde ölen doğurgan yaş kadın sayısı / aynı yıl doğurgan yaş kadın nüfusu x k
152.İki ayrı klinikte yapılan bir araştırma sonucunda ortopedi kliniğinde kırık
şikayetiyle yatan 60 hasta, üroloji kliniğinde de mesane kanseri şikayetiyle
yatan 60 hasta incelenmiş, sonuçta ürolojide yatan hastaların %75'inin;
ortopedide yatan hastaların da %33'ünün sigara içtiği saptanmıştır. Bu
araştırma ne tür bir araştırmadır?
A) Randomize B) Kohort
E) Örnekleme
153. Bir hasta "televizyonda birilerinin kendisine çok önemli bir insan
olduğunu söylediğini" ifade ediyor ve kardeşinin kendisini öldürebileceğinden
şüphelendiğini belirtiyorsa ne tür bir hastalık olduğu söylenebilir?
E) Depresyon
a) Wernicke ensefalopatisi
b) Korsakoff psikosu
C) Nevroz
e) Delirium tremens
D) Spastisite
A) C. Minitissimum B) P. Humanus
C) C. Albicans D) M. Furfur
E) L. Tropica
A) Sigara B) Alkol
C) Diabet D) Obezite
E) Erken menopoz
A) Osteoblastom B) Osteokondrom
E) Kondrosarkom
Multiple transfüzyon
Sepsis
Şok
162. Kliniğe kabul edilen yaşlı bir hastada ateş 40 derece nabız 120/dk,
solunum 35/dk, kan basıncı 110/70 mmHg, lökosit 1200/mm3 bulundu. İdrar
kültüründe E.coli üredi. Tanımlanan bu tablo için aşağıdakilerden hangisi
söylenebilir?
B) Sepsis
C) Ciddi sepsis
D) Septik şok
E) Üriner infeksiyon
E) Serviks kanseri
165.On gün önce sağ memesinde kitle fark eden 55 yaşında kadın hastada
ağrı ve meme başı akıntısı olmadığı öğreniliyor. Bu hastada ilk aşamada
aşağıdakilerden hangisini tercih edersiniz?
A) Antibiyotik verilir
B) Mamografi yapılır
A) Hiperkalsemi B) Hiperfosfatemi
E) Obezite
E) Myoepitelyoma
172.Portal hipertansiyona bağlı varis kanaması olan bir hastada hemen her
zaman saptanan bulgu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Asit
B) Splenomegali
C) Sarılık
C) Implantasyon D) Lenfatik
E) İntralüminal
E) ERCP
E) G-6-PD eksikliği
E) Riedel tiroiditi
172.Portal hipertansiyona bağlı varis kanaması olan bir hastada hemen her
zaman saptanan bulgu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Asit
B) Splenomegali
C) Sarılık
A) Mezenterik anjiografi
B) Abdominal ultrasonografi
C) Abdominal tomografi
D) Kolonoskopi
A) Karotis B) Subklavian
C) Femoral D) Popliteal
E) Aksiler
E) Kolovezikal fistül
A) Akut apendisit
B) Divertikülit
C) Organ perforasyonu
D) Kolesistit
A) Kontrast ösefagogram
B) Fleksible ösefagogram
C) Rijid ösefagogram
D) Endosonografi
E) Mannitol
E) Hipoprotrombinemi
D) Pnömoperitoneum
A) UV ışını
B) Sigara
D) Fenasetin
Pili asimetrisi
Galeazzi belirtisi
Abduksiyon kısıtlığı
Ortolani belirtisi
E) %10 Albumin
E) Polikistik böbrek
187.Gebeliğin indüklediği hipertansiyonda hangisi plazmada normal gebelere
göre yüksek bulunur?
A) Aldosteron B) Anjiotensin 2
E) ADH
A) Haploid B) Diploid
C) Triploid D) Tetraploid
E) Mozaisim
189.Beş yaşındaki kızını acil servise getiren anne, kızında 4 gündür boğaz
ağrısı ve ağrısız fakat, persistan seröanjinöz vajinal akıntı olduğunu
söylemektedir. Pelvik muayenede öyküyü doğrulamaktadır ve SF/potasyum
klorid perparatları negatiftir. En muhtemel etyoloji aşağıdakilerden
hangisidir?
E) Trikomonas
B) Miyometriyumu gevşetir
C) Fenobarbital D) Ritodrin
E) Terbutalin
E) Fetal hareketler
E) Spontan abortus
E) Evre IVA
A) imperfore himen
D) Kistik fibrozis
B) FSH'un depresyonu
C) LH salınımı
D) Prostaglandin sentezi
E) Progesteron sekresyonu
C) Hipertansiyon D) Enfeksiyon
E) Pulmoner emboli
A) Rokitansky-Küster-Hauser sendromu
B) Kallman sendromu
C) Anoreksia nervoza
D) Gonadal disgenesis
E) Bayan atlet sendromu
1. (Cevap D)
Camera anterior cornea - iris - lens arasındadır. Camera posterior; iris - lens - corpus ciliare arasındadır.
2. (Cevap E)
3. (Cevap A)
Larinks, solunum ve ses organıdır. 3-6 servikal vertebra seviyesinde bulunur. Ligamentum vocale'leri
geren kas, m. cricothyroideus'dur.
9. (Cevap A)
M. supraspinatus kola abduksiyon hareketini başlatın kastır. İlk 15°'lik abduksiyonunun yaptırır. Siniri n.
suprascapularis'tir. İncisura scapulae'den geçer.incisura scapulae'den geçer.
4. (Cevap C)
V. azygos v. lumbalis ascendens dextra ve subcostalis'in birleşmesi ile oluşur. Diaphragma'nın hiatus
aorticus'toraksa girer, sağ akciğerin radiks pulmonis'inin üzerinde kemer yapar ve v. cava süperior'a ilk dal
olarak boşalır.
5. (Cevap B)
Truncus pulmonalis; kalple ilgili damarların en önde olanıdır. Ductus arteriosus; fetusta a. pulmonalis
sinistra ile arcus aortae arasında uzanır.
6. (Cevap B)
Nervus trochlearis; Seyri esnasında sinüs cavernosusun lateral duvarından geçer. Fissura orbitalis
superiordan geçerek orbitaya girer ve m. obliquus superiora GSE lifler sağlar. En küçük kranial sinirdir ve
beyin sapının arka kısmından çıkan tek kranial sinirdir.
7. (Cevap D)
Glandula Bulbourethralis
Derin perine aralığında (diaphragma urogenitale), membranöz üretra'nın her iki tarafında bezelyeye
benzer, sarı renkli bir çift bezdir. Bileşik tubuloalveoler tiptir. Kanalları, spongioz üretra'nın proksimal
parçasına açılır.
Müköz salgısı; siyalik asit, galaktoz ve galaktozamin gibi maddeler içerir. Salgı, seksüel uyarı sırasında
üretra'ya girer ve üretra içinde kalmış idrarı nötralize eder. Ek olarak ejakulat'ın üretra'dan geçişini ve
seksüel birleşmeyi kolaylaştırır.
Seksüel uyarı sırasında ilk olarak bu bez aktive olur. Penis ucunda berrak olarak görülen salgı, bu beze
aittir.
8. (Cevap D)
10. (Cevap A)
Karaciğerin peritonsuz alanları; Area nuda, Porta hepatis, Sulcus venae cavae, Fissura ligamenti teretis,
Fissura ligamenti venosi, Fossa vesicae biliaris (felleae)'dır. Impressio supra renalis peritonla örtülüdür.
Sinus transversus pericardii; iki kılıf arasında kalan geçittir. Bu sinüsün önünde aorta ascendens ile
truncus pulmonalis, arkasında v. cava superior, sol atrium ve pulmoner venler vardır.
11. (Cevap D)
Beta-2 reseptörler uyarıldığı zaman, vazodilatasyon, periferik damar direncinde hafif bir düşme,
bronkodilatasyon, glukagon salgısında artış ve uterus düz kaslarında gevşemeye neden olur. Etkilerini
adenilat siklaz aktivasyonu ile gösterirler. İnsülin salgısında inhibisyon alfa-2 reseptörlerinin uyarılmasıyla
meydana gelir (adenilat siklaz inhibisyonu yaparlar, presinaptik sinir uçlarında, plateletlerde yağ
hücrelerinde ve düz kaslarda bulunurlar).
12. (Cevap B)
İskelet kası, çapraz köprülerine miyozin oluşturur. Kalsiyum hücre içerisine girince tropomyozinde
konformasyonel değişiklik meydana gelir ve miyozinin aktine bağlanacağı bölge açılır. Miyozin ve aktinin
bağlanacağı bölgede miyozin ATPaz bulunur. ATP hidrolizi ile çapraz köprüyü bükecek enerji açığa çıkar.
13. (Cevap A)
14. (Cevap E)
Motor nöronları, intafüzal kas liflerini innerve ederler. Kas lifinin sensitivitesini ayarlar. Kas kontraksiyonu
sırasında uygun cevabı verir. Kasın çok fazla gerilim gücü oluşturmasını önler.
15. (Cevap A)
Aksiyon Potansiyeli; Uyarılabilen hücrelerin eşik potansiyelini aşarak pozitif değere gelip çok kısa bir süre
içinde tekrar negatif değere dönmesidir.
4 fazı vardır;
16. (Cevap B)
17. (Cevap A)
18. (Cevap C)
Osbeoblastlar kemik üretiminden sorumlu esas hücrelerdir. Osteoklastlar ise oluşmuş kemik matriksini
fagosite ederek kemiğin remodellingini sağlayan kemik yıkımından sorumlu hücrelerdir.
19. (Cevap A)
Mide, jejunum, ileum, apendikste mukoz üreten bezler mukozada yerleşimlidir. Özefagusta ise bu bezler
submukozada bulunur. Submukozada müköz giandlar haricinde meissner sinir pleksusu da bulunur.
20. (Cevap E)
Kollagen fibriller, elastik fıbriller, retiküler fibriller ve glikozaminoglikanlar ekstraselüler matriksi oluşturan
ana bağdokusu elemanlarıdır. Tonoflamentler hücre stoplazma ve membranında bulunur. Ekstraselüler
matrlkste bulunmaz.
21. (Cevap B)
Von Gierke hastalığında glukoz 6 fosfataz eksiktir. Karaciğer, böbrek ve barsak etkilenir. Şiddetli açlık
hipoglisemisi vardır. Karaciğerde steatoz ve hepatomegali görülür. Laktik asit ve ürik asit yükselmiştir.
Metabolik asidoz görülür. Glikojen yapısı normaldir ve glikojen depoları artmıştır.
22. (Cevap B)
Treonin, metionin, valin ve izolösin süksinil CoA üzerinden sitrik asit siklusuna girerler.
Lösln, izolösin, lizin, triptofan (fenil alanin ve tiirozinde aseto asetat üzerinden) ise asetil CoA üzerinden
sitrik asit siklusuna girerler.
23. (Cevap C)
FSH, TSH, kalsitonin, glukagon, PTH, hCG, cAMP'yi arttırarak hücre içindeki fonksiyonlarını
gerçekleştirirler (ikinci habercileri cAMP'dir).
Growth hormon İse ikinci haberci olarak kinaz veya fosfataz gruplarını kullanır. İnsülin, prolaktin, NBF gibi
bazı büyüme faktörleri de bu yolu ikinci haberci olarak kullanırlar.
24. (Cevap E)
Bakır, plazmada albumine bağlanarak taşınır. Serülo plazmine bağlanır. Eksikliğinde hipokrom mikrositer
bir anemi meydana gelir. Kollagen sentezinde rol oynayan lizil oksidazın kofaktörüdür. Eksikliğinde lizil
oksidazın fonksiyonu bozulur, kollagen lifleri arasındaki çapraz bağlantılar kurulamaz.
25. (Cevap E)
Tetrasiklin: 30 alt ünitesine bağlanarak aminoasit açil tRNA bağlanmasını inhibe eder. Prokaryotlarda
etkindir.
Promisin: Aminoaçil- tRNA gibi etki ederek protein sentezi hem ökaryotlarda hem de prokaryotlarda
durdurur.
926. (Cevap D)
Sfingozin serin ve palmitik asit'in birleşmesiyle oluşur. Bu sentezde kofaktör olarak pridoksal fosfat ve
manganez kullanılır. Sfingozin, bir yağ asidiyle esterleşerek seramidi oluşturur. Seramide fosfokolin
eklenmesiyle sfingomyelin meydana gelir. Eğer seramide fosfat grubu yerine mono-oligosakkaridler
eklenirse glikolipidler (serebrozid, gangllozl oluşur.
27. (Cevap E)
Alfaketoglutarat dehidrogenaz; alfa ketoglutaratı süksinil CoA'ya dönüştüren bir komplekstir TCA
siklusunda ikinci C02'nin (birincisi izositrat dehidrogenaz ile oluşturulur) ve ikinci NADH'ın oluştuğu
basamaktır. Koenzim olarak tiamin profosfat, lipoik asit, FAD, NAD, CoA gerektirir. ATP, GTP, NADH ve
süksinil CoA tarafından inhibe edilir. Arsenik bu enzimi inhibe edebilir. Gerçekleştirdiği reaksiyon tek
yönlüdür. Bu enzim kovalen modifikasyona uğramaz.
28. (Cevap B)
daha yüksek enerjiye sahip fosfat içeren bileşiklerdir. ADP'den ATP sentezleyebilirler. Bu çok yüksek-
enerjili bileşikler; Fosfoenolpirüvat, 1.3 bifosfogliserat, Karbomil fosfat, Arginin fosfat ve fosfokreatini'dir.
Gliserol 3-fosfat ise düşük enerjili bir moleküldür. ADP'den ATP sentezleyemez.
29. (Cevap E)
Yağ asidi sentezi, fagositoz reaksiyonları, hidrojen peroksid gibi radikallerin zararsız hale dönüştürülmesi
ve aromatik alifatik bileşiklerin hidroksilasyonunda NADPH'lar kullanılır. En önemli hücre içi sentez yeri
pentoz fosfat yoludur (özellikle eritrositlerde. Glikojen yıkımında NADPH'lar değil, NADH'lar kullanılır.
30. (Cevap D)
21 hidroksilaz eksikliği doğumsal böbrek üstü bezi hiperplazisinin en sık şeklidir. ACTH düzeyleri artar,
seks hormonlarının seviyeleri yükselir. Maskulinizasyon meydara gelir.
31. (Cevap A)
Guanin, adenin, hipoksantin, pürin nükleotidleridir. Pürin nükleotidleri katabolizması sonucu oluşan son
ürün ürik asittir.
32. (Cevap D)
Renin salınımını azaltan faktörler şunlardı; Yüksek sodyum diyet alımı, Potasyum, ADH yüksekliği,
Angiotensin yüksekliği (negatif feedback ile), indometazin (ve bazı NSAİİ), Böbreklerde sempatik
denervasyon, Propranolol ve bazı beta-Blokerler, Glukagon (böbrek kan akımını artırarak), alfa
stimulasyon, Böbrek tübülüslerindeki ultrafiltratta Na+ ve Cl- un yüksek konsantrasyonda olması, Makula
densa hücrelerinden adenozin salgılanması.
33. (Cevap A)
Glikoproteinler antijenik özellik taşırlar. Hücre dışı matriksin önemli bileşenleridir. Hücre yüzeyini tanıma
işlevinde rol oynarlar. Müsinlerin, bazı enzimlerin, hormonların ve kan grubu antijenlerinin yapısını
oluştururlar. A vitamini glikoprotein sentezine etkilidir.
34. (Cevap B)
Mitokondri; TCA siklusu, yağ asidi oksidasyonu ve piruvat dekarboksilasyon enzimlerini (Markırı:
Glutomat dehidrogenaz)
Lizozom; Makromoleküllerin yıkılımı lizozomlarda gerçekleşir. Proteaz, glikozidaz gibi enzimleri (Markırı:
Asit fosfotaz)
Peroksizom; bazı yağ asiti ve amino asitleri yıkımı, hidrojen peroksitin üretimi ve yıkımı reaksiyonlarında
rol oynar. (Markırı: Kalatalaz ürik asid oksidaz)
35. (Cevap E)
İnozitol trifosfat (IP3) ve Diaçilgliserol hücre zarında bulunan membran lipidlerinden olan fosfatidil
inozitol 4,5 bifosfat; Fosfolipaz C ile parçalanarak oluşurlar. Her ikisi de ikinci habercidir.
IP3'ün cAMP'den farkı, direkt enzim aktivasyonu yapmamasıdır. Hücre içi Ca konsantrasyonunu artırır.
ER'dan depo Ca'u, sitozole saldırır. Ca-kalmodulin kompleksi oluşur, bu kalmodulin bağımlı protein kinazı
aktive eder. Bu da fosforilasyon yapar. Hem cAMP hem IP3 birlikte kullanılabilir. IP3 çok kısa ömürlüdür.
Etkinin sona ermesi için, IP3 inozitol trifosfataz enzimi ile parçalanır.
Diaçil gliserol de Ca ile birlikte, membrana bağlı protein kinaz C" yi aktifler. Bu enzim de, hedef enzimlere
ATP'den fosfat transfer ederek, bu enzimlerin aktivitelerini düzenler.
36. (Cevap B)
Açlık döneminde glikojen yıkımı artar, glikoneogenez artar (pürivat karboksilaz aktivitesi artar), glikoliz
azalır. Yağ dokusunda yağ asit salimimi artarken (keton cisimler artar), asetil CoA seviyesi yükselir.
Asetil CoA karboksilaz aktivitesi azalır. Çünkü bu enzim, lipogenez yolunda kullanılan bir enzimdir. Açlıkta
inaktiftir.
37. (Cevap D)
Plazma kolesterolünün çoğu esterlenmiş bir şekildedir. Üçüncü karbona bir yağ asidi bağlanarak
esterleşirler. Esterleşen kolesterol daha hidrofobik bir hale gelir. Bu yüzden lipoproteinlerle taşınmak
zorundadır. Plazmada kolesterolün esterleşmesini sağlayan enzim lesitin - kolesterol açil transferaz, doku
düzeyinde ise açil CoA - kolesterol açil transferazdır.
38. (Cevap C)
Üre siklusu, glikoneogenez, TCA yağ asidi oksidasyonu gibi döngüler hep stoplazma hem de mitokondri
matriksinde gerçekleşir. Pentoz fosfat yolu ise sadece sitozolde gerçekleşir. Pentoz fosfat yolu aktif olarak
yağ sentezleyen karaciğer, süt bezleri, adrenal korteks ve eritrositlerde yoğundur. Bu yolda ATP
sentezlenmez. NADPH oluşumu için gereklidir.
39. (Cevap E)
Besinlerle alınan demirin barsaklardan absorbe edilmesi için, proteinden ayrılmalı ve bivalent (ferröz;
Fe+2) şekile indirgenmelidir. Bu olaylar, midede ve ince barsaklarda gerçekleşir. Absorbsiyon,
yiyeceklerdeki askorbik asit ve gastrik asidite ile kolaylaşır. Ve pankreatik sıvı, tahıllarda bulunan fosfatlar
ve fitatlar ile azalır. Antasitler ve bazı antibiyotikler de demir emilimini azaltırlar.
Fizyolojik olarak demir absorbsiyonu, depolanmış demir miktarına ve kemik iliğindeki eritropoetik
aktiviteye bağlıdır. Besinlerle alınan demirin yaklaşık %5-10'u barsaklardan emilir. Demir eksikliğinde,
gebelik ve büyüme çağında emilim artarak, % 20'lere çıkabilir.
Absorblanan demir, transport protein (Apoferritin) ile mukozal hücrelere taşınır ve hemen tekrar ferrik
forma çevrilir. Buradan da plazmaya salınır. Plazmada ferrik formdadır ve spesifik demir taşıyıcı proteinler
olan transferrin ve siderofilinle kombine olur.
Depo demirin % 65'i ferritin halindedir. Bu formdaki demir, hızla hemoglobin sentezi için kullanılabilir
(Solubl demir). Fakat, genel histokimyasal metotlarla demonstre edilemez.
Depo demirin % 35'i hemosiderin halindedir. Kolayca mobilize edilemez. (İn solubl demir) Varlığı Prussian
mavisi reaksiyonu ile demonstre edilebilir.
40. (Cevap A)
Gangliosid suda çözünürlüğü en yüksek olan lipittir. Gangliositin karbonhidrat içeriği çok fazla
olduğundan suda çözülebilir. Gangliosidler sinir dokusunda reseptör özelliği gösterirler. Bağırsakta GM1
kolera toksini için reseptör görevi görür.
41. (Cevap C)
Hastaneye yatan ve antibiyotik tedavisi alan hastalarda ishal geliştiği zaman Psödomembranöz
enterocolitten şüphelenilmelidir. Etkeni Clostridium dificile'dir. Tedavide metronidazol, vankomisin ve
kolestramin kullanılabilir.
42. (Cevap A)
Metronidazol imidazol türevi anaerob ve antiprotozal etkili bir antibiyotiktir. Vankomisin; sadece gram
pozitif bakterilere etkinliği olan bir ajandır. Metisilin rezistan stafilococcus aureus enfeksiyonlarında
kullanılır. Seftriakson; üçüncü kuşak bir sefalosporindir. Gram negatif etkinliği çok fazladır. Buna karşılık
gram pozitif etkinliği hemen hemen hiç yok gibidir. Gentamisin; aminoglikozid grubundandır. Aerob gram
negatif bakterilere etkilidir. Cibrofloksasin kinolon grubu antibiyotiktir. Özellikle idrar yolu
enfeksiyonlarında tercih edilir.
43. (Cevap C)
Primer sifiliz; Vücuda girdiği yerde 2-10 haftada önce papül, sonra ağrısız bir ülser gelişir (şankr).
Şankr kendi kendine iyileşir ve sonra hematojen yayılma sonucu klinik tablolar ortaya çıkar.
Sekonder sifiliz; Hepatit, menenjit, lenfadenopatiler (epitroklear lenfadenopati), yaygın deri döküntüleri
(rozeol) (pek çok şekilde olabilir), kondiloma lata, ağız içinde plak mü köz sık rastlanan klinik bulgulardır.
İlk iki dönem deri ve mukoza lezyonlarında bol miktarda bakteri belirlenebilir.Bu dönem sonunda latent
dönem gelişir. Klinik bulgular ortadan kaybolur. Bu grupta % 20-25 olguda relapslar gözlenmektedir.
Tersiyer sifiliz; Geç dönemde (yaklaşık 3-5 yıl sonra) kronik dönem lezyonları ortaya çıkar Bu lezyonlar
bakteri içermez ve gom olarak tanımlanan spesifik granülomatöz odaklardır. Geç dönemde
kardiovasküler tutulum en sık arkus aortadadır ve aortit, anevrizmalar, aort yetmezliği gelişir. Nörosifiliz
tablosunda kişilik bozuklukları, paralizi jeneral, hallüsinasyonlar, ortaya çıkabilir. Argyl- Robertson
pupillası izlenir. Medulla spinalis arka kökleri tutulumunda tabes dorsalis ortaya çıkar, Romberg bulgusu
(+) tir.
44. (Cevap D)
Nekrotik bir dokuda alınan krepitasyon ve yarı örneğinde az sayıda az sayıda lökosit çok sayıda gram
pozitif çomak görülmesi bize gazlı gangren olasığılını düşündürür. Etken clostrium perfiringens çeşitli
çeşitli hastalık tablosuna yol açabilirler. Alfa toksin: lesitinaz aktivitesiyle pek çok hücre için toksiktir.
Nagler reaksiyonu ile belirlenir. Gazlı gangren kliniğinden sorumludur. Beta toksin nekrotizan enterit
yapar. Epsilon toksin; gastrointestinal mukozasında artışa yol açar. Enterotoksin, kalın bağırsakta spor
oluşumu sırasında salgılanır. Tedavide öncelikle debritman ya da amputasyon düşünülmelidir. Yüksek doz
penisilin, hiperbarik oksijen tedavisi de uygulanır.
45. (Cevap B)
46. (Cevap C)
Moraxella (branhamella) catarrhalis; Neisseria görüntüsünde, Gram yöntemiyle kolay renk giderilemeyen
ve başlıca solunum yollarını tutan bir patojendir. KOAH hastalarında akut alevlenme ve pnömoni
etkenidir. Sinüzit ve otitlerin 3.en sık nedenidir. DNAze enzimi ile benzerlerinden ayrılır. Yüksek oranda
beta laktamaz yapmaktadır.
47. (Cevap A)
Meningokok toplu yaşanılan yerlerde (kışla, okul,...) salgınlar oluşturabilir. Epidemik menenjit etkenidir.
Antikor yanıtı yetersiz 2 yaş altı çocuklar, kompleman sistemi bozuk (C5-9: Membran atak kompleks
eksikliğinde), splenektomili kişilerde hastalık riski yüksektir. İnsanda önce nazofarenkse yerleşerek oradan
sistemik dolaşıma katılır. Meningokoksemi, pürülan menenjit ya da ikisi birarada olabilir. Ateş ve döküntü
(peteşi, maküler döküntü) varlığında önce meningokoksemi hatırlanmalı ve dışlanmalıdır. Hastalık
seyrinde sürrenal içine kanama ile ani ölüm olasılığı (Waterhause Friderichsen sendromu) vardır. Nadiren,
pnömoni, artrit, üretrit, proktit de oluşturabilir.
48. (Cevap B)
Subakut bakteriyel endokarditin en sık etkeni viridans streptokoklardır. Oral kavitenin normal florasında
bulunurlar.
49. (Cevap D)
Nocardia spor oluşturmayan bir bakteridir. Clostridiumlar, spor oluşturabilirler, yalnaz soruda spor
oluşturan aerobik bakteri sorulmuştur. Clostridiumlar ise anaerobik bakterilerdir. Corynebacterium'da
metakromatik cisimcikler bulunur. Yalnız bunlar spor değildir. Bacillus cereus spor oluşturan aerob bir
bakteridir. Besin zehirlenmesine yol açabilirler. Klinik bulguları bakteri alındıktan bir iki saat sonra başlar.
50. (Cevap B)
Besiyerinde kırmızı pigment oluşturabilen hastane enfeksiyonu salgınlarına yol açan gram negatif bakteri
serratia marcescens'dir.
51. (Cevap B)
İmmün süprese hastalarda canlı aşıların kullanılması kontrendikedir. MMR aşısı canlı aşıdır. Bu yüzden
immünsüpresiflerde kullanılmaz.
52. (Cevap E)
53. (Cevap B)
M. leprae, insana özgü hastalık yapar, kültürde üretilemez. Sadece ardilloların ayak tabanında
üretilebilirler. Cüzzam (lepra, hansen hastalığı) hastalığı etkenidirler. Deri histiyositleri, endotel, Schwann
hücrelerini infekte eder. Hücre içinde çoğalırlar.
54. (Cevap D)
Genetik eleman olarak DNA taşığıdı halde stoplazmada replike olan virüs poksvirus'dur.
Virüsler içinde en büyük ve en kompleks yapıya sahiptirler. Çift sarmal , lineer DNA içerirler. Hücrelerden
salınan partiküllerde bir zarf vardır. Temel yapıda lateral cisimcikler bulunur. Virionda replikasyonda
kullanılacak çok sayıda enzim (DNA bağımlı RNA polimeraz, poli A polimeraz, transkripsiyon faktörü,...)
bulunmaktadır ve bu yüzden DNA virusları arasında sitoplazmada replikasyonunu tamamlayabilen tek
virüs poksviruslardır. ÇOK ÖNEMLİ NOT: RNA virüs olduğu halde çekirdekte replike olan tek virüs
influenzadır.
55. (Cevap D)
Kızamık virüsü hem stoplazma hem de çekirdekte inklüzyon cismi yapabilir. Herpes virüsler (HSV, VZV),
intranükleer inklüzyonlar oluşturur. Bu inklüzyonlara covvdry A cisimcikleri denir. Kuduz virüsü
intrastoplazmik inklüzyon cisimcikleri (negri) oluşturur. Bu bulgu kuduz için patognomoniktir.
56. (Cevap C)
Ebstein Barr virüs özellikle tükrükte bulunur ve tükrükle direkt temas ya da tükrük ile kirlenmiş eşya ile
dolaylı temas ile bulaşabilir (öpücük hastalığı). Virüs yüzeyindeki zar glikoproteinleri ile faringeal epitel
hücrelerine ve B lenfositlerine CR 2 (CD 21) (kompleman C3b reseptörü) reseptörü ile bağlanarak infekte
eder. Genetik ürünlerden bazılarının (EBNA 2) B hücrelerinin immortal hale gelmesinde rolü bulunduğu
sanılmaktadır. Bu süreçte uyarılan B hücreleri heterofil , çok sayıda antikor yanıtına neden olurken aynı
zamanda sltotoksik T lenfositleri de uyarılırlar. Bu uyarı sonrası lenfositoz ve atipik lenfositler ortaya çıkar.
İnfeksiyöz mononükleoz için tipik atipik lenfositler (Dovvney hücreleri) bu uyarılmış sitotoksik T
lenfositlerinden kaynaklanırlar.
57. (Cevap E)
Tricopyhton ve microsporium türleri saçı enfekte ederler. Epidermopyhton ve tricopyhton türleri ise
tırnakta enfeksiyon yaparlar. Her üçünün ortak özelliği ise deriyi enfekte etmeleridir. Candida albicans,
saçı enfekte etmez. Fırsatçı bir mantardır.
58. (Cevap D)
Gül dikeni, bahçıvan hastalığı gibi cümlelerle başlayan bu hastalık sporotrikoz için tipik bir hikayedir.
Lenfadenopati ülser gelişimi ve bül oluşumu tipik özelliklerindendir.
59. (Cevap B)
İnsandaki parazitten düşen T. saginata halkaları içindeki yumurtalar yayılarak otçul hayvanlara bulaşır.
Hayvanda barsaklarda embriyo yumurtadan çıkar dolaşıma geçer. Kaslara yerleşir. İçi sıvı dolu küçük
keseler oluşturur. Bu larvalara sistiserkus bovis adı verilir, insana bu etler yeterince pişirilmeden bulaşır.
60. (Cevap B)
Sıtma döngüsü çok iyi bilinmesi gereken konulardan biridir. Kısaca döngüye göz atacak olursak sivri
sineklerden sporozoitler bulaşır. Sporozoitler karaciğer hücrelerin (hepatosit) alınır. Burada merozoitler
oluşarak kana karışır (ekzoeritrositer şizogoni). P. ovale ve P. vivax karaciğerde uyuyan şekillere sahiptir ve
hipnozoit denilen bu şekiller relapslardan sorumludur. Sonra merozoitlerce infekte olan eritrositler içinde
şizogoni ile olgun şizontlar oluşur. Bu olgun şizontlarda çok sayıda merozoitler bulunur. Parçalanan olgun
şizontlardan merozoitler kana karışır ve yeni eritrositleri infekte eder. Bazıları eritrosit içi dönem sonunda
dönüşerek gametositleri oluşturur. Dişi anofel tarafından kan emilirken bu gametositler alınırsa
sivrisinekte seksüel gelişim döngüsü gerçekleşir. Gametositlerden oluşan makrogametler ve
mikrogametler birleşerek zigotu oluştururlar. Sonra zigottan ookinet, ookist oluştururlar ve mide
duvarına yerleşirler. Bu yapı içinde çok sayıda sporozoit gelişir ve bu oluşum sporokist adını alır.
Sporozoitler parçalanan sporokistten yayılarak sivrisineğin tükrük bezine yerleşirler. İnsana bulaşma
sporozoitler yolu ile olmaktadır.
61. (Cevap D)
Hepatit B Virüsü enfeksiyonunda karaciğerde görülen patolojik değişiklikler şunlardır:
Güve yeniği (Piece-meal) nekrozu: portal alandaki lenfositlerin, portal alan parankim sınırındaki
hepatositleri nekroza uğratmasıdır. Portal alan - parankim sınırında düzensizleşmeye yol açar. Kronik
hepatitlerde görülürse aktivite belirtisidir ve bu duruma eskiden "kronik aktif hepatit" denilirdi.
interface hepatit: akut hepatitte görülen güve yeniği nekrozuna verilen isim.
Buzlu cam hücresi: HBsAg'nin hepatosit stoplazmalarında birikimi ile oluşan "pembe camsı" stoplazma
görünümüdür. Hastada hepatit B virüsünün
Kumlu görünüm: Hepatit B cor antijeninin çekirdekte yol açtığı görünümdür. Viral replikasyonu
düşündürür.
62. (Cevap B)
Tiroid histopatolojisinde lenfosit infıltrasyonu, lenfoit folliküller ve hurtle hücreleri görülmüş ise en olası
tanı hashimoto tiroiditidir. Burada diffüz ve simetrik olarak büyüme (guatrojenik hipotiroidizm) söz
konusudur. Mikroskopide parankimde yaygın mononükleer inflamasyon (lenfositler, plazma hücreleri ve
iyi gelişmiş germinal merkezler) görülür.
Foliküller küçüktür ve "Hurthle hücreleri, Oksifilik hücre" denen geniş eozinofilik, granüler stoplazmalı
hücrelerle döşelidir. Kapsülü aşmayan bir fibrozis görülebilir. Hurtle hücreleri onkositik metaplazi denilen
değişime güzel bir örnektir.Onkositik metaplazide hücreler geniş pembe stoplazmalı olurlar. Bunun
sebebi mitokondri sayısında artıştır
Klinik de tiroidin ağrısız büyümesi ve bir miktar hipotiroidizm ile karakterizedir. Başta hipertiroidi tablosu
olabilir (folikül epiteli hasarına bağlı). T3-T4 yüksek, TSH düşük, RIU azalmıştır. Hipotiroidi geliştikçe T3-T4
düşer, TSH artar. Bu hastalarda en fazla B-hücreli lenfoma gelişimi riski artmıştır.
63. (Cevap E)
Distrofik kalsifikasyon: Nekrozlu dokulara kalsiyumun çökmesidir. Kronik pankreatitdeki yağ dokusunda
görülen kalsifikasyon psammom cisimcikleri, aterosklerotik plaktaki kalsifikasyon bu tip kalsifikasyona
örnek olarak verilebilir. Plazmadaki PTH, Ca düzeyleri normaldir.
Metastatik kalsifikasyon:Hiperkalsemik kişilerde histolojik olarak normal dokulara kalsiyum çökmesidir.
Özellikle damarlarda, böbrekte, akciğer ve mide mukozasında interstisyel dokuyu tutar.
964. (Cevap C)
Bir aterom plağı taze iken lipid, yaşlandıkça fibröz içerik daha fazladır. Bir Aterom plağı yüzeden derine
doğru şekilde katmanlardan oluşur: Fibröz plak, Hücreler, Kolesterol yarıkları, (nekrotik tabaka, fibrin,
trombüs,) ve Medial taraf ağırlıklı "neovaskülarizasyon"
atherom plağında dört olası değişim izlenir ve sonuçta "komplikasyonlu plak" halini alır. Olası
komplikasyonlar:
1- kalsifiye olabilir
3- Trombüs oluşabilir.
65. (Cevap C)
irreversibl (Geri Dönüşümsüz) zarar. Hücre hasar sürecinde şu değişikliklerin oluşumu hasardan dönüş
olmayacağının göstergesidir:
1. Hücre membranlarında parçalanma (Genelde en erken irreversibl değişiklik olarak kabul edilir)
3. Çekirdek parçalanması
irreversible bir değişikliktir. Hipokside ilk olarak solunum zinciri etkilenir. ATP azalır hücre içi Na artar,
hücresel şişme olur. Bu ilk izlenen değişikliktir.
66. (Cevap C)
tümörün köken aldığı hücrenin yaptığı yapıları taklit etme, ona benzeme yeteneğine "diferansiyasyon
(farklılaşma)" denilir. Tümörler orjin aldıkları dokulara ne kadar benzerse o kadar iyi diferansiyedirler.
Diferansiyasyonun derecesi "grade" le ifade edilir. Grade farklılaşma derecesidir. Dolayısıyla histolojik bir
kriterdir. Stage klinik yayılımdır. Prognozla daha yakından ilişkilidir. Farklılaşmanın hiç olmamasına
"anaplazi" denir ve böyle hücrelerden oluşan tümörlere de "anaplastik (andiferansiye) tümörler" denir.
Anaplastik tümörlerde tümör hücreleri de genellikle çok atipiktir ve çekirdekleri "pleomorfizm" sergiler.
Pleomorfizm tümör hücre çekirdeklerinde şekil ve boyut farklılığıdır.
67. (Cevap A)
Kimyasal ajanlar (kemotaktik maddeler) yardımıyla lökositlerin hasar bölgesine çekilmesi kemotaksistir.
Kemotaktik hareketin yönü, kemotaktik ajan-reseptör etkileşmesinin olduğu yöndür. Kemotaktik uyarı ile
hücre içinde artan kalsiyum hücre iskeletindeki kontraktil elemanları hareketlendirir.
3) Araşidonik asid (AA) metabolizmasının lipooksijenaz yolu ürünleri (özellikle lökotrien B4)
4) Sitokinler (IL-8)
68. (Cevap A)
En sık izlenen Lizozomal depo hastalığı Gaucher hastalığıdır. Beta Glukoserebrosidaz eksikliği vardır.
Vücuttaki fagositik hücrelerde glukoserebrosid birikir. Olguların %99'u tip 1 (kronik non-nöropatik form)
dir. Bu tipde glukoserebrosid depoları içeren fagositik hücreler beyin hariç tüm vücutta bulunurlar. Tip 2
nöropatik formdur. Glukoserebrosid biriken fagositik sistem hücrelerine "Gaucher hücresi" adı verilir.
Kemik iliği aspirasyonunda deniz mavisi histiyositler izlenir, bu hücreler PAS + dir. Hastalar sıklıkla
erişkindir. Ağrısız splenomegali ve komplikasyonu olarak hpersiplenlzm gelişimi (anemi, lökopeni,
thrombositopeni) ve pansitopeni; kemik tutulumu sonucu ağrı ve patolojik fraktür sıklıkla izlenir. Tanı
glukoserebrosidaz aktivitesinin lökositlerde ya da deri fıbroblast kültürlerinde ölçülmesi ile konur.
69. (Cevap C)
Sjögren sendromunu kısaca hatırlayacak olursak kuru göz (keratokonjunktivitis sicca) ve kuru ağız
(xerostomi) ile karakterize bir hastalıktır. Lakrimal bez ve tükrük bezlerinde otoimmün yıkım olur. izole
hastalık Primer form "sicca sendromu": hastalığın izole oluşudur. Daha çok başka bir otoimmün hastalıkla
(en çok RA) beraber çıkar. Bu duruma sekonder form denir.
40-60 yaş arası kadınlarda sık izlenir. Hastaların çoğunda RA bulguları olmasa dahi RF; ayrıca
ribonükleoproteinlerlere (RNP) karşı gelişmiş SS-A ve SS-B pozitiftir. EBV, HIV ve HTLV-1 Sjögren
sendromuna neden olabilir. Olgularda B lenfosit kökenli MALT lenfoma gelişimi 40 kat artmıştır. Tanı
minör tükrük bezlerinin incelenmesi için dudak biyopsisi yapılarak konur.
Anti - sel 70 -> Sklenoderma
RF Romotard Artrit
70. (Cevap A)
Perikardda tümör yayılımı çok sık görülür. En fazla metastaz yapan tümörler akciğer ve meme CA lar,
malign melanom ve hematolojik malignitelerdir. Kalbin en sık görülen primer tümör "miksoma"larıdır.
Sıklıkla erişkin yaşta görülür. En sık yerleşim yeri sol atriyumdur. Tümör hemen daima tekdir. 1-10 cm
çapta ve saplı ya da sapsız görünümde, polipoid jelöz karakterdedir. Mukopolisakkarid niteliğinde bir
madde içerirler. Çocuğun en sık primer kalp tümörü rabdomyomdur. En sık primer malign kalp tümörü ise
anjiosarkomdur.
71. (Cevap D)
Malign melanom gelişiminde radial ve vertical olmak üzere iki ayrı büyüme biçimi vardır. Lezyon
başlangıçta radial büyür. Epidermis içinde horizontal olarak ilerlerler. Bu aşamada metastaz
oluşturmazlar. Malign melanom Clark'ın invazyon derecelemesi ile evrelendirilir.
Melanomda iyi progroz kriterleri: Tümörün ince olması, stage 1-2, ekstremite yerleşimi, üzerinde ülser
olmaması, regresyon bulguları ve satellitlerin bulunmaması, vasküler ve lenfatik invazyonun olmayışı,
mitozun düşük oluşur.
Yüzeyel
yayılan
lentiginöz
melanoma
alt ekstremite K'da Bacak ve gövde Güneş gören yerler, baş, boyun Avuç içi, ayak tabanı
Radyal büyüme paterni, tanıda erken evrede Vertikal büyüme, Tanıda geç evrede Radyal büyüme paterni,
tanıda erken evrede Radyal ve
vertikal
büyüme
paterni,
Tanıda geç
evrede
Açık renk derililerde Açık renk derililerde Açık renk derililerde Zenci, asyalı ve orta asyalılarda
72. (Cevap E)
Dört dörtlük osteosarkom kliniği verilmiş 18 yaşında genç adölesan femur alt uç metafizini tutan kortex
bütünlüğünün bozulması ile ortaya çıkan codman üçgeni görünümü veren yumuşak dokuda ışınsal
uzanımları olan (güneş doğuşu manzarası) bir malign tümör. Unutulmaması gereken en önemli nokta
akciğer metastazlarının sık olduğu ve radyoterapiye dirençli olmasıdır. NOT: Ewing sarkomunda
radyolojide soğan zarı görünümü vardır.
73. (Cevap B)
Astrositomlar CNS nin primer tümörleri arasında en sık izlenilenleridir. Heterojen bir grup olup çok yavaş
büyüyen lezyonlardan (pilositik astrositom); ileri derecede malign neoplazmlara (glioblastoma
multiforme) kadar değişir, immunohistokimyasal olarak GFAP pozitif boyanırlar. Mitoz, hücresellik,
vasküler endotel hücre proliferasyonu, nekroz içerip içermeme özelliklerine göre tablodaki gibi
sınıflandırılırlar.
1,2; pilositik astrositom + + Çocuklarda en sık, serebellar yerleşim, daha iyi prognoz, pilositik astrosit ler
ve Rosenthal fibrilleri
3; anaplastik astrositom + + +
4, glioblastom multiforme + + + + Erişkinde en sık, kötü prognoz
74. (Cevap E)
Sorudaki ipuçlarını toplarsak ishal hikayesi olan 2 yaşında, böbrek üstünde 7 cm lik kitle, karaciğer ve
kemik iliği metastazları olan bir hastalık istenmiş. Bunları izah edecek şıklardaki tek hastalık
nöroblastomadır. Nöroblastoma 1 yaş altı infantlarda en sık tanı alan malign tümördür. Sıklıkla 5 yaş
altında görülür. Adrenal medülladan veya diğer sempatik gangliolardan köken alır. Mikroskopisinde
nörofibriller bir zeminde solid üremiş undiferansiye küçük yuvarlak hücreler ve beraberinde tipik
psödorozetler (Homer-VVright) oluşturan bir tümördür. Benign ganglionöroma dönüşüm olabilir. Hızla ve
yaygın metastaz yapan bir tümördür. Hastalarda ilk bulgular genelde metastazlar nedeni ile ortaya çıkar.
Abdominal kitle, ateş ve kilo kaybı izlenir.
En sık metastazlar sırası ile karaciğer, akciğer, kemik iliği ve kemiğe olur.
75. (Cevap C)
Nefrotik sendrom massif proteinüri, generalize ödem, hipoalbüminemi, hiperlipidemi ve lipidüri ile
karakterize klinik bir tablodur. Nefrotik sendromun nedenleri yaşa göre değişik dağılımlar gösterir. 15
yaşından küçük çocuklarda hemen her zaman primer nedenlidir ve bunlar arasında en sık (%65) lipoid
nefroz görülür. Yetişkinlerde sekonder (sistemik) hastalık görülme oranı ise %40'lardadır. En sık primer
neden membranöz GN'dir (%40). En sık sistemik neden diabet, sonrasında SLE ve amiloidozdur.
76. (Cevap A)
Bazal hücreli karsinom, tüm deri tümörlerinden en sık görülendir. En çok baş boyun gibi güneş gören
bölgeleri tutma eğilimindedir. Genellikle metastaz yapmazlar. Lokal olarak eksize edilirler.
77. (Cevap E)
Parazitik: Şistozomiasis
Stafilokoklar granülomatöz iltihap yapmazlar. Apse, folikülid, kateter enfeksiyonları, idrar yolu
enfeksiyonları yaparlar. Normal vücut florasında bulunurlar. Sınavlarda soru olarak çok karşımıza çıkar.:))
Granülamotöz iltihap örnekleri ile ilgili sorular defalarca soruldu. Fakat biz de buna karşılık bıkmadan
usanmadan basit hatalarla bu soruları kaçırdık. Lütfen granülamotöz iltihap örneklerini çok iyi biliniz her
an karşımıza çıkabilir!!!
78. (Cevap A)
Serviks Ca gerek kadın doğumda gerek patolojide değişik şekillerde karşımıza çıkabilir.!!!
79. (Cevap B)
Lenfoblastik lenfoma: Çocukluk çağında en sık görülen tiptir. T hücreli ALL ile yakın ilişkidedir. Yüksek
mitotik oran göstermeleri nedeni ile bol hücre parçalanması ve sonuçta aralarda benign makrofajlar ve
bunların hücre artıklarını fagosite etmeleri ile oluşan "yıldızlı gök yüzü manzarası" izlenebilir. Olgular
sıklıkla 20 yaş altında ve erkektir. %70 mediastinal kitle bulunur ki bu da primer timik kökeni düşündürür.
Hastalık hızlı progreston gösterir ve erken aşamada kemik iliği yayılımı izlenir. Periferik kan ve
meninkslerin tutulumu ile tablo T-ALL ile örtüşür. Prognoz genellikle kötüdür (ALL ile karşılaştır ve
bağdaştır!!!).
80. (Cevap A)
İnvaziv duktal karsinom en sık görülen kadın malignensilerinden biridir. Birkaç santimetre çapında, sert
kıvamlı, düzensiz sınırlı kitledir. Kesit yüzeyinde nekroz ve kalsifikasyon izlenebilir. Deri, meme başı
retraksiyonları görülür. Histolojik olarak dens bir stromada yayılmış tümöral ada ve kordon yapıları izlenir.
Tümörün kenarlarında tümör hücrelerinin çevre yağlı dokuya invazyonu görülür. Perivasküler ve perinöral
boşlukların tutulumu sıktır.
81. (Cevap A)
Taşiflaksi: Çabuk gelişen tolerans durumudur. Genellikle ilacın etkisi birkaç dozdan sonra azalır.
Toleranstan önemli bir farkı ilacın dozu arttırılsa da etkisinin değişmemesidir. Tedaviden daha çok
deneysel koşullarda gelişir.
Efedrin, tiramin, amfetamin, ADH, nikotin, vazopressin ve 5-HT3 reseptör agonistleri taşiflaksi gelişebilen
ilaçlardır.
82. (Cevap A)
Oksidasyon; En sık görülen reaksiyondur. İlaca bir molekülü eklenir veya H çıkarılır. Büyük bölümü
karaciğer parankim hücrelerinde granülsüz endoplazmik retikulumda bulunan mikrozomal enzimler
(sitokrom P450 veya NADPH sitokrom P450 redüktaz) tarafından gerçekleştirilir. Örnek:
O-Dealkilasyon (kodein)
s- Dealkilasyon (diazepam)
Deaminasyon (amfetamin)
Desülfürasyon (tiyobarbütal)
Ksantin oksidaz: Ürik asid sentezinde rol alır, hipoksantini ksantine, ksantini ürik aside dönüştürür.
Diaminoksidaz (histaminaz)
83. (Cevap B)
Fizyolojik antagonizma; Bir ilacın etkisinin ayrı bir reseptör veya mekanizma aracılığıyla aksi yönde etki
yapan bir ilaçla azaltılmasıdır. Her biri tek başına verildiklerinde agonisttirler.
Örnek:
84. (Cevap D)
- Varfarin
- Rifampin
- Griseofulvin
- Fenitoin
- Karbamazepin
- Spironolakton
- Aminoglutetimid
Bu ilaçlar mikrozomal enzimlerin aktivitesini arttırarak, bu enzimler tarafından inaktive edilen ilaçların
etkinliğini azaltır. Örnek : Oral antikoagülan kullanan bir hastaya fenobarbital verilirse bir süre sonra
antikoagülan ilacın etkinliğinin azaldığı görülür.
• Kloramfenikol
klaritromisin (CYP3A4).
• Nefazodon, Fluroksamin
85. (Cevap D)
Amfetamin: Noradrenalin, serotonin ve dopaminin sitoplazmik uptake'ini inhibe ederek, indirekt
sempatomimetik etki gösterir. Doğrudan adrenerjik reseptörleri de uyarabilir. Bu nedenle karma etkilidir.
Zayıf monoaminoksidaz (MAO) inhibitörü etkinliği vardır.
Eksitasyon ve öfori yapar. Kişi yorgunluğunu duyumsayamaz. Konsantre olabilme yeteneğini ve dikkati
artırır. İştahı azaltır, bu etkisine 1-2 hafta içinde tolerans gelişir. Solunumu uyarır. Alfa-adrenerjik
reseptörleri uyararak kan basıncını yükseltici etkisi vardır. Bağımlılık yapar. Parkinson, petit-mal epilepsi,
çocuklarda dikkat yetersizliği sendromunda ve narkolepside kullanılır.
86. (Cevap A)
Asetilkolin: Yarı ömrü çok kısadır, oral yoldan kullanılmaz. Katarakt ameliyatlarında myozis oluşturmak
için kullanılır.
Betanekol: Mesane ve mide-barsak kanalı atonilerinde tercih edilir. Muskarinik reseptörlere etki gösterir.
Kolinesteraza dayanıklı bir parasempatomimetiktir.
87. (Cevap E)
Blokör ilaçlar:
Mide-barsak kanalının tonusunu ve motilitesini azaltır, mide boşalma süresini uzatır, idrar retansiyonu,
dış salgı bezlerinin salgısında azalma, cilt ve ağız kuruluğu. Gözde midriyazis ve siklopleji, yakın görme
bozulur. Ereksiyon ve ejekülasyon güçlüğü, impotens. Sempatolitik etkilerine karşı tolerans gelişirken,
parasempatolitik etkilerine karşı tolerans gelişmez.
88. (Cevap C)
Katekolaminlerin Sentezi;
12345
1- Fenilalanin hidroksilaz
2- Tirozin hidroksilaz: Hız kısıtlayıcı enzim. İnhibitör: alfa-metil paratirozin (metitirozin)., alüminyum.
Kofaktör: Tetrahidrobiyopterin Aktivatör : fenoksibenzamin
4- Dopamin beta hidroksilaz: Plazma düzeyi vücuttaki sempatik aktiviteyi gösterir. **1. ve 2. enzimlerden
farklı olarak vezikül içerisinde bulunur. Kofaktör: Askorbik asid İnhibitör: Disülfiram. Ailesel disotonomia:
Bu enzimin eksikliğine bağlı olarak gelişen hastalıktır.
aşama sadece adrenal medullada kromafin hücrelerde ve SSS'de var. Dönüşüm sitoplazmada meydana
geldikten sonra adrenalin ve noradrenalin vezikül içerisinde toplanır. Glukokortikoidler bu enzimin güçlü
aktivatörüdür. Kofaktör: S- adenozilmetiyonin
89. (Cevap A)
Tiyazid grubu diüretikler Lityumun kan düzeyini yükseltir (Furosemid gibi): Refleks olarak proksimal
tübülde sodyum iyonunun geri emiliminin artması lityum geri emiliminin de bu bölgeden artmasına
neden olur.
90. (Cevap D)
Sodyum nitroprussiyad:
Damar düz kas hücrelerinde nitrik oksid (NO) salıverilmesine neden olarak, arteriyol ve venüllerde
genişlemeye neden olur NO Guanilat siklazı uyarır ve cGMP düzeyi artar.
Tedavide; Sodyum tiyosülfat solüsyonu (sülfür verici, ilacın metabolizmasını hızlandırarak tiyosiyanta
dönüşümünü ve inaktivasyonunu kolaylaştırır), hidroksikobalamin (siyanid ile birleşip siyanokobalamine
dönüşür) veya amilnitrit inhalasyonu kullanılabilir.
91. (Cevap C)
Aspirin: Düşük dozlarda trombositlerdeki siklooksijenaz enzimini irreversible olarak inhibe ederek TxA2
sentezini önler ve antiagregan etki oluşturur. Daha yüksek dozlarda damar endotelindeki siklooksijenaz
enzimini de inhibe eder. Antiinflamatuar etkisi buna bağlıdır. Trombosit agregasyonunu azaltır, adezyona
dokunmaz.
Diprimadol: Koroner vazodilatör etkisi vardır. Fosfodiesteraz enzimini inhibe ederek, trombositlerde
cAMP düzeyini artırarak trombositlere kalsiyum girişini önler. Eritrositlerde adenozin geri alımını inhibe
eder. Adenozin de cAMP düzeyini artırır. Protez kalp kapakçığı takılan hastalarda trombus oluşumunun
önlenmesi amacıyla aspirin veya oral antikoagülanlarla beraber kullanılır. Antikoagülan etkisi, adezyonu
önleyici etkisine göre daha güçlüdür.
92. (Cevap C)
Amiodaron; Class III antiaritmik bir ajandır. (K kanal blokörüdür.) Yapıca tiroksine benzeyen iyotlu bir
ilaçtır. Hem hipertiroidi hem de hipotiroidi yapabilir. Yarı ömrü en uzun anti aritmiktir. K kanalları yanında
beta reseptör, Ca kanalları ve Na kanalları blokajı da yapar. Endikasyonları ise; prematür ventriküler atım,
ventriküler taşikardi ve ventriküler fibrilasyondur.
93. (Cevap D)
Azot Protoksit (N20); Analjezik etkisi çok güçlüdür. Kendi başına anestezik ve çizgili kas gevşetici etkisi
yoktur, (uterin tonusu değiştirmez) Azot protoksidin iyi bir anestezi oluşturabilmek için narkotik
analjeziklerle premedikasyon yapılması ve çizgili kas gevşeticisi kullanılması gerekir. Bu yolla daha düşük
konsantrasyonlarda kullanılabilir. En hızlı indüksiyon oluşturan inhalasyon anesteziğidir. Hipotansif ve
myokardı deprese edici etkisi en düşük olan inhalasyon anesteziğidir.
Vücutta hava içeren boşluklara difüze olarak barsak distanslyonu, pulmoner kist oluşturabilir.
94. (Cevap A)
Benzodiazepinier; Anksiyolitik amaçla en sık kullanılan ilaçlardır. Anksiyete tedavisinde daha etkin ve
terapötik indekslerinin geniş olması nedeniyle tercih edilir. GABAA reseptörlerinin hemen yanında
bulunan benzodiazepin reseptörlerine bağlanır. Klor kanalları açılarak hiperpolarizasyon meydana gelir.
Etki gösterebilmesi için ortamda mutlaka GABA bulunmalıdır.
Farmakolojik etkileri; Anksiyolitik etki, Yüksek dozda motor koordinasyon bozukluğu, Pslkomotor
reaksiyon hızında azalma, Anterograd bellek bozukluğu, Antikonvülsan etki oluştururlar.
95. (Cevap C)
Flufenazin etki gücü en yüksek olan piperazinli fenotiazindir. Antiemetik efor en belirgin nöroleptiktir.
96. (Cevap C)
Opioid yoksunluk sendromu belirtileri Morfin bağımlılığı gelişen kişilerde ilacın aniden kesilmesi ile ortaya
çıkar.
97. (Cevap D)
Metformin; Glukoneogenezi inhibe ederek etki gösterir. Etki süresi tolbutamide eşittir (8 saat). İnsülin
sekresyonunu uyarmaz, hipoglisemi nadir görülür. Kilo kaybına neden olması nedeniyle obez hastalarda
tercih edilir. Hiperlipidemiyi önler (LDL'yi düşürür, HDL'yi yükseltir).
Akarboz: Barsak epitelindeki a-glukozidaz enzimini inhibe ederek etki gösterir. Böylece laktoz dışındaki
karbonhidratların emilimini azaltır. Kan şekerindeki postprandiyal artışı önler, insülin üzerine etkisi yoktur,
hipoglisemiye neden olmaz. Tek başına, IDDM'lerde insülinle, NIDDM'de oral antidiyabetiklerle beraber
kullanılır.
Troglitazon: Hedef hücrelerde insulin etkinliğini artırır. Hepatotoksik etkisi kullanımını kısıtlar.
98. (Cevap D)
Klorpropamid: Etki süresi en uzun olan oral antidiyabetiktir (48 saat). Diğer sülfonilürelerin aksine böbrek
yoluyla atılır.
ADH'ın tübülde etkinliğini artırarak idrar çıkışında azalmaya ve hiponatremiye neden olur.**Nörojenik
tipte Dİ tedavisinde kullanılır. Nefrojenik tipte etkisizdir.
99. (Cevap A)
Metotreksatın yan etkileri: Kemik iliği depresyonu, nefrotoksisite (önlemek için hasta hidrate edilmeli ve
idrar alkalileştirilmelidir), ağız ve barsak mukozasında ülserasyon (mukozit), hepatotoksik etki.
5-fluorourasilln yan etkileri: Fotosensitivite, GİS bozuklukları (bulantı, kusma, iştahsızlık) : en sık lökopeni,
trombositopeni, i.v. infüzyona başlandıktan sonra koroner spazmı görülebilir. Serebellar ataksi, dermatit,
pigmentasyon, blefarit, konjonktivit, nazolakrimal kanal stenozu
Sitozin arabinozidin yan etkileri: Kemik iliğini deprese edici etkisi oldukça güçlüdür. Gözyaşı yoluyla
sekrete edildiğinden konjonktivite neden olabilir. Hepatotoksik etki, serebellar ve serebral bozukluk diğer
önemli yan etkileridir.
Vinblastinin yan etkileri: En önemli doz kısıtlamasını gerektiren yan etki periferik nöropatidir. Periferik
nöropatinin ilk işareti Achilles tendon refleksinin kaybolmasıdır.
Damar dışına kaçırılmamalıdır, aksi halde güçlü irritasyona neden olur. İlacın damar dışına kaçması
durumunda antidot olarak hyaluronik asid kullanılır.
100. (Cevap B)
Sulfonamidler: İlk kullanıma giren antibiyotiklerdir. Bakterilerde dihidropteorat sentetaz enzimini inhibe
ederek etkilerini gösterirler, bakteriyostatiktirler.
Yan etkileri: Ürtiker, makülopapüler döküntü, Steven-Johnson sendromu, hepatit, interstisiyel nefrit.,
myokard bozukluğu gibi Allerjik reaksiyonlara yol açabilirler. Sulfonamidler böbrek yetmezliği olgularında
kullanılmamalıdır. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliğine bağlı hemolitik anemi yapabilirler. Doğuma
yakın dönemde alındığında kernikterus riskini artırır. Doğumdan soraki ilk 2 ay bebeklerin ve emziren
annelerin Sulfonamid kullanması sakıncalıdır.
101. (Cevap E)
Raşitizm postnatal büyüme üzerine etkilidir. Bu yüzden asimetrik büyüme geriliği yapar.
1- Fetal büyüme: (Genetik, hormonlar, insülin, hPL, utero-plasental ünite. IGF-2 ). Prenatal dönemde IGF-
2 büyüme üzerindeki en önemli etkendir. IGF-1 in etkisi daha az.
a) Sellüler hiperplazi (1-16 hafta)= Bu evreyi etkileyen patolojik olaylar orantılı boy kısalığına neden olur.
c) Sellüler hipertrofi (>32 hafta, yağ, kas, bağ dokusu birikimi)= Bu evreyi etkileyen patolojik olaylar
orantısız büyüme geriliğine neden olur.
2- Postnatal büyüme
102. (Cevap D)
RDS, Apne, intraventriküier kanama ve neonatal ölüm riski prematürelerde daha sık iken, hava kaçağı,
İnfeksiyon, hipoglisemi, polisitemi, doğumsal malformasyonlar, persistan fetal dolaşım ve fetal ölüm SGA
larda daha sık görülür.
103. (Cevap A)
Difteri ve tetanoz formaldehid ile muamele edilmiş toksinleri ihtiva eder (toksoid), Boğmaca ise inaktive
edilmiş Bordatella pertussis süspansiyonudur (ölü aşı). 7 yaşından büyüklerde Boğmaca çıkarılır ve erişkin
tipte difteri aşısı içeren Td yapılır ve her 10 yılda bir tekrarlanır.
Tedavi edilen difteri ve tetanoz enfeksiyonları bağışıklık bırakmayacağından bu hastalığı geçiren kişiler
tekrar immunize edilmelidir. Ancak boğmaca geçiren çocukların tekrar aşılanmasına gerek yoktur, çünkü
kalıcı bağışıklık bırakır. Fakat aşılamadan 3-5 yıl sonra antikor titreleri azalmaya başlar ve 12 yıl sonra
bağışıklık kalmaz. Boğmaca geçirenlerde kandaki antikorlar kısa süre sonra hızla azalır. Erişkinlerde
geçirilen subklinik enfeksiyonlar, antikor titrelerinin artışını sağlar.
104. (Cevap E)
indirekt bilirubinin bağlı olmayan fraksiyonu bir toksin gibi etki etmektedir. Bilirubinin albümin ile
bağlanması toksik etkiyi azaltmakta veya ortadan kaldırılmaktadır.
1. Evre: Hipotoni, letarji, beslenmenin zayıflaması (genelde ilk belirtidir), ince sesle yüksek tonda ağlama
ve konvülsiyon vardır.
2. Evre: Düzensiz solunum, irritabilité vardır, spastisite, kas rijiditesi ve opistotonus gelişir.
3. Evre: Spastisite azalır ve kalıcı nörolojik bozukluklar gelişir. Bunlar; MR, Serebral palsi, sinirsel tipte
sağırlık ve paraliziler gelişir (Indirek hiperbilirubinimenin en önemli toksik etkisi, 8. Sinir üzerinedir).
105. (Cevap C)
Yenidoğan döneminde resusitasyon yapılan, uyarıyla spontan solunumu olan bradikardik hastaya maske
ve hava kesesi ile pozitif basıçlı ventilasyon yapılmalıdır.
106. (Cevap C)
Fizyolojik sarılık nedenleri: Eritrosit volümünde artış ve eritrosit yaşam süresindeki azalmaya bağlı
Bilirubin yükünün artması ve Bilirubin yapımında artma. Karaciğer fonksiyonlarının yetersizliği. Enzimlerin
immatür olması nedeniyle konjugasyonun yapılamaması. Safraya atılımın sınırlı olması. Enterohepatik
sirkülasyonla unkonjugasyonun fazla olması, karaciğere bilirubin alımının yetersizliği.
ilk 24 saatte başlayan sarılıkta; Kan uyuşmazlığı, TORCH enfeksiyonları, Eritrosit enzim eksiklikleri (glukoz
6 - fosfat dehidrogenaz eksikliği, pruvat kinaz eksikliği).
• Polisitemi • Hipoglisemi
Hangi nedenle olursa olsun, tehlikeli düzeye yükselmiş olan bilirubinin tedavisinde kan değişimini
uygulanır.
Doğumda hemoglobin konsantrasyonu 12-13 g/dl'nin altında ise, Bilirubin saatte 0,5 mg/dl ya da daha
hızlı artıyorsa, Kord bilirubin değeri 5mg/dl'den yüksek ise Term bebekte asfiksi, asidoz, RDS olmaksızın
bilirubin 20mg/dl'nin üzerinde ise, Asfiksi, asidoz, RDS olan bir prematürede bilirubin değeri 10-
15mg/dl'nin üzerinde ise kan değişimi endikasyonu vardır. Doğumda anemi, peteşi, hepatosplenomegali
varsa kordon kanı değerlerini beklemeden hemen değişim yapılır.
108. (Cevap E)
çevrilmesinden sorumlu fenilalanin hidroksilaz aktivitesinin yokluğu veya azlığı sonucu ortaya çıkar.
Hiperaktivite, hlpertonisite, otistik davranış değişiklikleri konvülsiyon görülür. Açık cilt, göz ve saç rengi
bulunur (artan fenilalanin tirozinazı inhibe eder, tirozin ve melanin yapımı azalır). Ekzamatöz cilt
lezyonları vardır. İdrar ve terde fenilasetik, fenillaktik, hidroksifenilasetik asit, fenilasetil glutamin ve
fenilprüvik asit artar. Fenilasetik asit karakteristik fare pisliği (küf) gibi kokuyu verir, fenilprüvik asit ise
FeCh testindeki renk değişikliğine neden olur.
109. (Cevap E)
Fotosensitif cilt lezyonları, ishal ve mental retarde olan bir bebekte Hartnup hastalığı düşünülür.
Hartnup hastalığında; Nötral aminoasitlerin (alanin, serin, teronin, fenialanin, lizin, triptofan, histidin ve
sitrulin) ince barsak mukozası ve renal tübüleslerden transportunda defekt vardır. Otozomal resesif geçer.
Plazmada aminoasid konsantrasyonlarının artmamasına karşın jeneralize aminoasidüri vardır.
Nikotinik asit (Niasin) ve nikotinamid prekursörü olan triptofanın intestinal emlliminin bozulması
nedeniyle klinik bulgular ortaya çıkar. Pellegraya benzer şekilde deride fotosensitivite ile güneş gören
bölgelerde dermatit gelişir (Blue Diaper Sendromu). Serebellar ataksi vardır. Emilemeyen triptofanın
barsak bakterileri tarafından parçalanması sonucu açığa çıkan indolik asit ve indicanın idrar atılımında
artış vardır.
110. (Cevap B)
Otozomal resesif geçer. Fumaril asetoasetat hidrolaz enzim aktivitesi düşüktür. Karaciğer ve böbrek
hasarının ön planda olduğu doğumsal metabolik bir hastalıktır. Klinik belirtiler tirozinden çok tirozin
metabolitlerinin karaciğer, beyin ve böbrekte yaptığı hasara bağlıdır.
Akut infantil formda; Erken süt çocukluğu döneminde ortaya çıkan gelişme geriliği, ateş, hepatomegali,
sarılık, irritabilité en sık rastlanan belirtilerdir. Hepatik yetmezliğe bağlı ilk 2 yaş içinde ölüm gelişir.
Kariciğer yetersizliği çok ağırdır ve hızla siroz ve hepatoselüler CA gelişir.
İlerleyici siroz, renal tubüler işlev bozukluğu (Fankoni sendromu) ve vitamin D'ye dirençli raşitizm görülür.
Süksinilasetoasetat artışı porfirin biyosentezinde defekte neden olur ve %40 hastada akut porfiriyi taklit
eden akut polinöropati görülür.
Tanı: Plazma tirozin düzeyleri ve diğer aminoasitler, özellikle metiyonin orta derecede artmıştır. Kesin tanı
serum ve idrarda süksinilasetoasetat ve süksinilasetonun arttığının gösterilmesi ile konur.
111. (Cevap D)
Organik asidemiler çeşitli enzim eksiklikler nedeni ile vücut sıvılarında organik asitlerin birikerek toksik
etki yapmalarıyla yaşamın ilk günlerinde hayatı tehdit eden anyon GAP'i yüksek ciddi metabolik asidoz
atakları ile kendini gösteren otozomal resesif geçişli, kalıtsal metabolizma bozukluklarıdır. Propionil CoA
süksinil CoA'ya dönüşürken oluşan metabolik defekt ketotik hiperglisinemiye neden olur.
112. (Cevap A)
Hafif kalp yetmezliğinde respiratuar alkaloz, orta ağır kalp yetmezliğinde Metabolik asidoz, respiratuar
asidoz, dilüsyonel hiponatremi, hipopotaseml, hipokalsemi, hipoglisemi, anemi, lökositoz, sedimantasyon
düşüklüğü, albüminüri ve mikroskopik hematüri saptanabilir.
113. (Cevap E)
Akut romatizmal ateş eklem, kalp ve daha az sıklıkla deri, deri altı doku, merkezi sinir sistemi tutulumuyla
karakterize bazı streptokokların M antigenine karşı gelişen antikorların doku ile çapraz reaksiyon
vermesiyle gerçekleşen bir hastalıktır. Poliartrit ya da minimal karditi olan vakalarda 4-6 hafta salisilat,
Karditi olan vakalarda 4-6 hafta steroid, Kalp yetmezliği varsa ilaveten digitalize edilir.
Antibiyotik olarak 1.200.000 0 benzatin penisilin tek doz veya 10 gün süre ile 800.000 Ü/gün prokain
penisilin im. olarak uygulanır. Penisilin allerjisi var ise 30 mg/kg/gün eritromisin oral yoldan verilir.
Hareket kısıtlaması: Karditsiz vakalarda 1,5 ay, karditli vakalarda 2-3 aydan önce tam aktiviteye geçiş
önerilmemelidir.
Sorudaki aktif artiriti olan hastaya aspirin ve penisilin tedavisi verilip yatak istirahati ile takip edilmelidir.
114. (Cevap B)
Yenidoğan bir çocukta normalde sağ ventrikül hipertrofisi görülür. Sol ventrikül hipertrofisinde altta yatan
bir kardiak hastalık ekarte edilmelidir. Doğumdan birgün sonra başlayan siyanazda ve sol ventrikül
hipertrofisi varlığında trikuspit atrezisi düşünülmelidir. Burada sağ ventrikül hipoplazikdir. ASD, VSD, PDA
gibi 2. bir anomali olmaz ise yaşamla bağdaşmaz. Ductus arteriozusun açık kalması istenir.
115. (Cevap B)
Herediter sferositozda mikrosferositler görülür. Sideroblastik anemide de mikrositer bir anemi vardır.
G6PD eksikliğinde heinz cisimcikleri ve fragmante eritrositler görülen normositer bir anemi bulunur.
Otoimmün hemolitik anemi de retikülositozda giden hipokrom normositer bir anemi vardır. Periferik
yayma da polikromazi ve makrositler görülebilir.
Orak hücreli anemideyse normokrom normositer bir anemi vardır. Hiperkromide görülebilir.
116. (Cevap E)
Ebstein anomalisinde trikuspit kapak normal lokalizasyonundan daha aşağıda lokalize olduğu için sağ
ventrikül fonksiyonlarını tam olarak yapamaz. Daha az kan volümü akciğere pompalanır. Bundan dolayı
Ebstein anomalisinde pulmoner dallanma azalmıştır.
117. (Cevap E)
Sternumun sol kenarında erken diastolik bir üfürüm Aort yetmezliğini düşündürür. Atrial septal defekt de
2. interkostal aralıkta midsistolik bir üfürüm duyulur. Aort koarktasyonunda 3-4 interkostal aralıkla sol
sternumda midsistolik bir üfürüm duyulsa da spesifik bir üfürümü yoktur.
Ventriküler septal defekt de mesokardiak odakta pansistolik üfürüm duyulur. Mitral stenozda: mitral
odakta sistolik ejeksiyon üfürümü duyulur.
118. (Cevap A)
İdiyopatik trombositopeni veya otoimmün trombositopeni üst solunum yolu enfeksiyonlarını takip eden
akut bir olaydır. Lösemi her zaman olası ayırıcı tanıda yer alır. Ama anemi, lökopeni lenfodenopati veya
hepatosplenomegali olmadan görülmesi çok nadirdir.
119. (Cevap B)
Orak hücre anemisi otozomal resesif geçişlidir. Beta polipeptit zincirinin 6. konumdaki glutamik asitin
yerini valin aminoasiti almıştır. Orak hücre anemisinde eritropoetik kapasite 6-20 kat artmıştır.
Retikülositoz beklenir. Fakat sorudaki hastada bulunan Retikülositopeni bir aplastik krizi düşündürür.
Aplastik kriz genelde viral bir enfeksiyonu takiben (en sık suçlanan etken Parvovirus B19'dur) oluşur. 10-
14 gün içerisinde kendiliğinden düzelir. Bu tip tanı ve etken, tanı ve en uygun tedavi şeklindeki sorular
TUS'da karşımıza gelebilecek formattaki sorulardır. Çok dikkat edilmesi gereken soru tiplerindendir.
Çünkü yapılacak küçük bir hata iki sorununda yanlış yapılmasına sebep olabilir. Soruda verilen tüm
ipuçlarını dikkatlice incelersek bu tip hataların sayısını azaltabiliriz.
120. (Cevap B)
Hb A'sı olmayan serum ferritini yüksek olduğu halde hipokrom mikrositer bir anemisi olan
hepatosplenomegalili 8 aylık bir çocukta akla ilk gelen tanı talasemi majör olmalıdır. Talasemi majorda 11.
kromozomun kısa kolu üzerinde bulunan 2 beta geninden 1 veya 2'sinde nokta mutasyon vardır. Tanı
kriterleri: Orta-ağır derecede hipokrom- mikrositer anemi, Belirgin hepatosplenomegali, HbF ve HbA2
seviyelerinde artma, HbA2 normal olsada HbA2/HbA oranı yüksekliğidir.
Tedavide Hb>10gr tutmak için transfüzyon yapılır. Transfüzyonlara bağlı hemosiderozisi önlemek için
şelasyon tedavisi yapılır (Desferroksamin kullanılır). Dalak çok büyürse splenektomi yapılır.
121. (Cevap A)
Septik artrit en sık yaşamın ilk 2 yılında ve adölesan döneminde görülür. En sık etken stafilokok
aureus'tur.
Çocukluk çağında septik artrit en sık kalça eklemi, 2. sıklıkta diz ekleminde görülür. Akut septik artritte
sıklıkla tek eklem tutulur (diz, kalça, ayak bileği, omuz, dirsek, bilek).
Lökositoz ve sedimantasyon hızı artışı sık görülür. Süpüratif artrltin hızlı tanısı için artrosentez
yapılmalıdır.
122. (Cevap B)
123. (Cevap C)
İdrar dansitesi düşük fakat serum hiperozmolar ise (Na=167) Diabetes insipidus düşünülmelidir. Aşırı
susama ve poliüri ile karakterizedir. Vazopressin salınımında bir bozukluk veya böbrek toplayıcı
kanallarında vazopressine hassas hücreleride hormona yanıtsızllık sonucu gelişebilir. Buna göre santral tip
ve nefrojenik tip Diabetes İnsipitus diye iki grupta incelenir.
Nefrojenik tipte ise hidroklorotiazid ve/veya amilorid kullanılır. Tedaviye yanıtsız olgularda indometazln
kullanılabilir (ADH'dan bağımsız su geri emilimini arttırır). Diabetes İnsipitus ve uygunsuz ADH salimimi,
etyolojisi, tanı koydurucu testleri ve tedavileri çok önemli konulardandır. Lütfen dikkatlice tekrar ediniz!!!
124. (Cevap A)
1-2 aylıkken başlayan bir kolesttik hepatit kliniği verilen soruda (sarılık, kaşıntı, direkt bilirubin; 8mg/dl,
indirekt bilirubin; 4mg/dl, ALP yüksek, GGT normal) cevap Byler hastalığıdır. Bu
sınavın en zor sorularından biri ama her TUS dada böyle bir yada birkaç zor soruyla karşılaşıyoruz.
125. (Cevap B)
Soruyu okur okumaz A şıkkınını işaretleyen arkadaşlar lütfen biraz daha dikkatli olup soruyu tekrar
okuyunuz. Soruda T hücreli non-hodgkin lenfomalar sorulmuş. T hücreli NHL'ler en sık mediastende
yerleşirler. B hücreli NHL'ler ise daha çok abdominal bölgeden başlar.
126. (Cevap C)
Bartter sendromu otozomal resesif geçer. Renin salgılanım yeri olan juxtaglomeruler apparatusta
generalize hiperplazi vardır. Henle kulpunun inen kolunda klor reabsorbsiyonu detektiftir. Klorid
reabsorsiyonunun defektif olması sonucu distal tubuluslara ulaşan ekstra sodyumklorid içindeki
sodyumun reabsorbe edilmesi sırasında potasyum da lümene atılır. Sonuçta idrar ile potasyum kaybı
artar. Hipokalemi prostaglandin sentezini uyarır. Fazla prostaglandin damarların pressor etkenlere
cevabını bozar ve trombosit agregasyonu bozulur. Renin-angiotensin aldosteron sistemi aktive olarak
renin ve aldosteron salgılanımı artar. Aldosteron potasyum kaybını daha da arttırır. Renin yüksek
olmasına rağmen hipertansiyon olmamasının nedeni PG- E deki yükselmedir. Büyüme geriliği, kas
güçsüzlüğü, kas krampları, konstipasyon, poliüri, dehidratasyon tablosu ile başlar.
127. (Cevap C)
Tekrarlayan titreme ve ateş nöbetleri, sırt ve böğür ağrısı, kostovertebral açı hassasiyeti, kolik tarzında
karın ağrısı, bulantı, kusma, disüri, noktüri, hematüri ve sık idrara çıkma akut piyelonefriti düşündüren
bulgulardır. Böbrekler büyük ve ödemlidir. Bazen şok veya DIC tablosu gözlenebilir.
Üriner sistem infeksiyon tanısı için idrar kültürü yapılması gerekir. Orta akım idrarda 100.000 koloni,
mesane kateterizasyonu ile 10.000 koloni ve direk mesaneden alınan idrarda 1 koloni bile üremesi
anlamlıdır.
Nitrit ve lökosit esteraz pozitifliği son yıllarda pyüriden daha değerli olarak kabul edilmektedir.
Ateş (39 derece ve üzeri), Kosta vertebral açı hassasiyeti, lökositoz (>15000), CRP(+)'liği (>20mg/l), sedim
yükselmesi (>30mm/s), konsantrasyon düşüklüğü, idrarda beta-2 mikroglobülin, LDH ve antikorla kaplı
bakterinin gösterilmesi üst üriner sistem enfeksiyonu (APN) için anlamlıdır.
128. (Cevap E)
18-OHS steroid dehidrogenaz eksikliğinde sadece aldosteron yapımı etkilenir. Erkekte ambigus
genitaliaya sebep olmaz.
129. (Cevap C)
Respiratuar sinsityal virüs (RSV) küçük çocuklarda alt solunum yolu enfeksiyonlarının en önemli
nedenidir. Bronşiolit ve pnömoni vakalarının %90'ından fazlasını oluşturur. Çocukların büyük kısmı, ilk 1
yaşta RSV enfeksiyonunu geçirirler. RSV enfeksiyonu sonrası antikor gelişmesine rağmen, reenfeksiyon sık
görülür. RSV aşısı yoktur. İmmün yetmezliği olan vakalarda, progresif şiddetli pnömoni gelişebilir.
Konjenital kalp hastalığı, kronik AC hastalığı olanlar ve 6 aydan küçük prematüre infantlar da risk
altındadır.
130. (Cevap E)
Tetrahidrobiyopterin (BH4) yetersizliği sonucu malign fenil ketonüri meydana gelir. Fenil Alanin
hidroksilaz normal bile olsa hiperfenilalaninemiye neden olur. BH4, aynı zamanda hem tirozin hidroksilaz
(tirozinaz) hem de triptofan hidroksilaz'ın kofaktörlerini rejenere ettiği için katekolamin ve seratonin
sentezi de bozulur. Hastalık konvülsiyon, hipotoni, koreiform hareketler ve psikomotor gerilikle kendini
gösterir.
131. (Cevap B)
Böbrek biyopsisinde; mezangial proliferasyon (genellikle fokal ve segmental, bazen generalize kresent
oluşumu ve skarlaşma), mezangiumda IgA depolanması (daha az miktarda IgG, IgM, C3 ve properdin de
depolanabilir) saptanır. Transplante böbrekte sıklıkla tekrarlar. Tedavide balık yağı kullanılabilir.
132. (Cevap D)
Adult Başlangıçtı Polikistik Böbrek Hastalığı: Yetişkinlerde en sık görülen herediter böbrek hastalığıdır.
Otozomal dominant geçer. Ağrı ve hematüri en sık semptomlardır. Böbreğin konsantrasyon yeteneği
bozulmuştur. Renin yüksektir. Eritropoetin sentezi artığı için genellikle sekonder polisitemi vardır. Tanı
ultrasonografi ile konur.
Böbrek dışı bulgular: Karaciğerde basit kistler (en sık rastlanan böbrek dışı bulgusu), Hipertansiyon (en sık
rastlanan kardiovasküler bulgusu), İntrakranial anevrizma, Mitral valv prolapsusu, Kolonda
divertikülozisdir.
133. (Cevap D)
Altmış yaşın üstünde en sık plevral efüzyon nedeni malignensilerdir. En sık neden primer akciğer
tümörüdür. İkinci sırada meme ca metastazları gelir. En sık primer neden ise mezoteliyoma'dır.
Mezoteliyoma'da sıvı hyalünorik asitten zengindir ve viskositesi fazladır.
134. (Cevap A)
Lon-Ganong-Levine sendromu, oluş
mekanizması, klinik ve tadavisi Wolf-Parkinson-White sendromuna benzer. Burada farklı olarak AV nodu
es geçen ektopik yolun mahaln hüzmesi olmasıdır. PR <0,12 saniyedir. Wolf-Parkinson-White
sendromundan farklı olarak QRS normal genişliktedir.
135. (Cevap D)
Akut myokard infarktüsü sonrasında trombolitik tedavinin kullanıma girmesiyle myokard infarktüsü
sonrası mortalite azalmıştır. Ayrıca, angiotensin konverting enzim inhibitörleri, beta blokörler ve aspirinin
myokard infarktüsüne bağlı mortaliteyi azalttığı klinik çalışmalarla gösterilmiştir. Kalsiyum kanal
blokörlerinin böyle bir etkisi yoktur.
136. (Cevap C)
Maladie de roger üfürümleri küçük ventriküler septal defektlerde buyulabilen sistolik üfürümlerdir.
137. (Cevap D)
Pnömotoraksta —► sönmüş akciğerin keskin sınırı görülür. Tek taraflı saydamlık artışı bulunur.
138. (Cevap E)
Myokard infartüsü sonrası yeni oluşan aritmiler, (reperfüzyon aritmiler), klinik bulguların düzelmesi, CK-
MB pikinin erken olması (reperfüzyon sağlanınca kalp kası hücre yıkımı durur CK-MB yükselmez böylece
CK-MB piki erken olur). ST segmentinde çökme ve Q dalgasının hızlı gelişmesi tedavinin başarılı olduğunu
gösteren bulgulardır. Blokların düzelmesinin tedavinin etkinliğini gösterir bir değeri yoktur.
139. (Cevap A)
Glazmann hastalığı: Otozomal resesif olarak geçer. Trombosit yüzeyinde fibrinojen reseptörü olarak görev
yapan glikoprotein llb-llla eksiktir.
ADP, kollajen, epinefrin ile trombositlerde kümeleşme olmaz. Ristosetin ile agregasyon vardır. Kanama
zamanı uzundur. Tiklodipin trombositlerdeki fibrinojen reseptörü olarak görev yapan glikoprotein llb-llla
inhibisyonu ile etkisini gösterir. Akkiz glanzman hastalığı oluşturur.
140. (Cevap E)
Hastanın muhtemel tanısı KLL'dir. KLL genellikle B lenfositlerden köken alır. En sık yaygın lenfodenopati
şikayeti vardır.
Tanıda; Mutlak lenfosit sayısı > 5000 mm3 + Kl'de >40 lenfosit, CD5+ liği kullanılır.
141. (Cevap C)
Heparin tedavisi altında yeni gelişen tromboz görüldüğünde heparin'in indüklediği trombotik
trombositopeni düşünülmelidir.
142. (Cevap D)
Glazmann trombastenisi: Otozomal resesif olarak geçer. Trombosit yüzeyinde fibrinojen reseptörü olarak
görev yapan glikoprotein llb-llla eksiktir. ADP, kollajen, epinefrin ile trombositlerde kümeleşme olmaz.
Ristosetin ile agregasyon vardır. Kanama zamanı uzundur.
143. (Cevap A)
Kronik (Hashimoto) tiroidit; Hipotiroidinin ve tiroiditlerin en sık sebebidir. Supressör T hücrelerde bir
defekte bağlı otoimmün bir hastalıktır. Patolojik olarak tiroid bezi lenfositlerle infiltre ve yapısı
bozulmuştur. Hurtle hücreleri izlenebilir.
144. (Cevap D)
Bilateral sakroiliyak tutulum: Ankilozan spondilltli hastaların hemen hepsinde bilateral sakroileit vardır.
Vertebraların üst ve alt köşelerinde, annulus fibrozisin yapıştığı yerlerde destrüktif eroziv değişiklikleri
(Romanus lezyonu) takiben skleroz ile vertebraların konkavitesinde kaybolma ve kareleşme.
Sindezmofitler: Vertebra köşelerindeki destrüktif lezyonlar üzerinde kemik reaksiyonu ile sindezmofitler
meydana gelir. Vertikal yerleşimlidirler. Sindezmofitler birleşerek ossifiye olur ve bambu kamışı
görünümüne yol açabilirler.
145. (Cevap A)
Niasin karaciğerde ApoB100 sentezini arttırarak etkisini gösterir. Karaciğerden VLDL sekresyonunu azaltır.
LDL oluşması azalır.
Niasin en geniş spektrumlu ve HDL'yi en çok artıran antlhiperlipidemlkdlr. Ayrıca adipoz dokuda hormona
duyarlı lipazı inhibe eder. Özellikle Tip lib ve Tip IV hiperlipidemilerde kullanılır. En sık yan etkisi ciltte
şiddetli, yaygın kızarıklık ve kaşıntıdır (önce aspirin alınması kızarıklığı azaltır). Hiperürisemi yapar
hepatotoksikdir.
146. (Cevap A)
İlaca bağlı lupusun özellikleri; HLA-DR4 ilişkilidir, kadın/ erkek oranı eşittir, akciğer tutulumu vardır, anti-
Ds DNA pozitiftir, ANA %100 pozitiftir, anti-Histon antikorlar %100 pozitiftir, nefrit ve santral sinir sistemi
tutulumu yoktur Kompleman düşüklüğü yoktur, Anti-Ro antikorları negatiftir.
147. (Cevap B)
=Na-(CI+HC03)
=140-(101+16)=23 dür.
Hastada pH<7,35 olduğun için asidozu vardır Anyon Gapicle bulunduğu için Anyon Gap'lı metabolik
asidoz denir. Hasta asidozu kompanze edebilmek için PC02'sini azaltmıştır (Kusmal tipi solunum ile).
Anyon Gapı olan metabolik asidoz Renal tübüler asidoz tip ili de görünür. Renal tubuler asidoz tip I,
Kusma, İshal, Dışardan HCI alımı non anyon gaplı metabolik asidoz yapar.
- Diabetik ketoasidoz,
- KBY, ABY,
- Laktik asidoz
148. (Cevap D)
Soruda 5 gündür akut pankreatit nedeni ile izlenen amilaz düzeyi 1100 olan bir hasta verilmiş. Amilaz
akut pankreatitde atağın 1.-2. saati içerisinde yükselmeye başlar. 72 saatte normal değerlerine iner (80-
110 IU/L). 3 katından yüksek amilaz seviyesi büyük olasılıklı, 5 kattan yüksek olması çok yüksek olasılıklı
akut pankreatiti düşündürür. 72 saatten sonra amilaz seviyelerinin düşmemesi apse, psödokist gibi bir
komplikasyonu düşündürür.
149. (Cevap C)
Normatonsif serum ozmolaritesi ve serum sodyumu düşük ve vinkristin tedavisi alan bir hastada akla ilk
olarak uygunsuz ADH sendromu gelmelidir.
Hastanın idrar ozmolaritesi yüksek bulunacaktır. Kesin tanı su yükleme testi ile konur. Tedavide ilk
basamak su kısıtlamasıdır. Demoklosiklin (ADH etkisini engelleyen bir ilaçtır) verilebilir.
Serun Na'u <125 mEq/1 ise Na verilir. 24 saatlik 12 mEq/1 den fazla arttırılmaz. Hızlı Na artışı ile
demiyelinazasyon meydana gelir.
150. (Cevap C)
151. (Cevap B)
Anne ölüm hızı=1 yıl içinde gebelik, doğum, lohusalık nedeniyle ölen kadın sayısının aynı yıl içinde olan
canlı doğum sayısına oranıdır.
152. (Cevap C)
Analitik araştırmalar içinde, özellikle klinik düzeyinde, en sık başvurulan yöntemlerdir. Bu yöntemde
belirli bir hastalığı olanlar (vaka grubu) ile bu hastalığı olmayanlarda (kontrol grubu), hastalık ile ilişkisi
olduğundan şüphe edilen bir faktörün/özelliğin ne boyutta bulunduğu belirlenerek vaka ve kontol
grupları arasında bu yönden farklılık olup olmadığı karşılaştırılır. Bu tip araştırmalar "retrospektif" veya
geriye dönük araştırmalar adı da verilir. Eğer bir araştırmada hastalar (vaka) ile "sağlamlara" (kontrol)
belirli bir veya birkaç şüpheli etkenle (olası nedenler) karşılaşma durumları sorulmuş veya kayıtlardan
saptanarak birbirleriyle karşılaştırılacak bir sonuç- neden ilişkisi kurulmaya çalışmışsa bu retrospektif
araştırma yöntemidir.
153. (Cevap C)
Soruda tipik paranoid şizofreni semptomları verilmiştir. Grandiyöz sanrıları (çok önemli bir insan olduğu
düşüncesi), düşünce sokulması sanrıları (televizyondan kendinin önemli biri olduğunun söylenmesi) ve
perseküsyon sanrısı (kardeşlerinden kötülük geleceği hissi). Lütfen tabloyu inceleyiniz.
Katatonik Motor immobilité veya aşırı, amaçsız motor aktivite, rigid ekolali
Disorganize Disorganize konuşma, davranış; künt veya uygunsuz affekt; katatoni yok
Residuel Kriterler şizofreni ile uyumlu ancak şu an çözülmüş ör: halüsinasyon yok, delüzyonlar... vs yoktur
ancak residüel negatif semptomlar veya delüzyonlar, düşünce bozuklukları bulunur.
154. (Cevap B)
155. (Cevap A)
Vücudunun sağ yanında hemiplejl ve hemihlpoestezi, sol orta cerebral arter tıkanıklığında görülür.
Karotid sistem olaylarında vücutta kontrlateral hemiparezi, hipoestezi, tek taraflı kalıcı veya geçici
(amorozis fugax) görme bozukluğu olur. Kanama riski yüksek olduğundan hemen antikogülasyon
yapılamaz.
Vertebrobaziller sistem olaylarında beyin sapı, serebellum ve oksipital bölge etkilenir. Bu nedenle lezyon
seviyesi ile aynı taraflı kranial sinir nükleusu ile ilgili bulgular ve karşı tarafta hemiparezi, hipoestezi,
seviye altı kranial sinir bulguları olur. ARAS etkilendiğinden koma vijil olabilir. Görme kaybı uni veya
bilateraldir. Serebellar bulgular görülür (baş dönmesi, bulantı, kusma, disartri, nistagmus vs). Kanama
riski düşük olduğundan hemen antikoagülasyon yapılabilir.
- Orta serebral arter tıkanıklığında: kolda hakim hemiparezi, afazi kontrlateral hemihipoestezi olur. En çok
emboli bu dalı tıkar.
- Saf motor hemiparezide lezyon sıklıkla kapsüla interna (lentikulostriat arter tıkanıklığına bağlı laküner
infarktta), veya ponstadır.
- Saf duyu hemihipoestezide lezyon en sık talamus lat. post. ventral çekirdektedir.
156. (Cevap A)
1.motor nöron hastalığında patolojik refleksler artmıştır. 2. motor nöron hastalığında flaksid felç, kas
atrofisi, bütün reflekslerin kaybolması, kas kontraktürü, dejenerasyon reaksiyonu ve kas fasikülasyonları
görülür.
üst motor nöron lezyonlarında; Lezyonlar çaprazın üstündeyse kontrlateral, çaprazdaysa ipsilateral
problem olur. Akut hasarda şok dönemi olur. 1-2 hafta sürer. Hipotoni vardır. Daha sonra spastislte oluşur.
Derin tendon refleksleri artmıştır. Patolojik refleksler oluşur (ekstansör taban cildi refleksi). Yüzeyel
refleksler azalmış veya kaybolmuştur.
157. (Cevap B)
Liken planus- Deri ve müköz membranların akut veya kronik kaşıntılı inflamatuar hastalığıdır. HIV, Hepatit
enfeksiyonları ve otoimmün hastalıklarla (ülseratif kolit, diabetus mellitus, myastinea gravis, primer bilier
siroz) birlikteliği sıktır.
Deri: Elementer lezyonu üzeri düz, poligonal, mor renkli, parlak, aşırı kaşıntılı papüldür. Genelde bilateral
simetrik, fleksör yüzlerdedir. En sık el ve ayak bileklerinde görülür. Koebner (+)'dlr. Üzerinde VVİckman
stria vardır.
Mukoza: 2/3 vakada tutulur. Ağızda bukkal mukozada ağrılı gri retiküler plak yapar. Bu lezyon
premaligndir. Üzerinde sguamoz hücreli karsinom gelişebilir.
158. (Cevap D)
Pitriazis versicolor (Tinea versicolor) gövde ve saçlı deride en sık görülen mantar enfeksiyonudur. Etkeni
Malassezia furfur'dur.
159. (Cevap D)
Obezite osteoporoz için bir risk faktörü değildir. Tam aksine kemiğe uygulanan stres nedeniyle kemiğin
yapısını muhafaza etmesini sağlar ayrıca periferik yağ dokusunda oluşan östrojen nedeniylede
postmenapozal osteoporoz obez hastalarda daha az görülür.
160. (Cevap D)
Röntgende radyolusens alan ve çevresinde reaktif yeni kemik oluşumu osteoid osteoma için tipikdir. En
sık femur ve tibia metafiz ve diafizinde görülür. Aspirine yanıt veren ağrı tipiktir. Litik lezyona nidus denir.
Nidus cerrahi girişimle çıkarılmalıdır.
161. (Cevap A)
ARDS'ye Neden Olan Olaylar; Travma, Sepsis, Yağ embolisi, Pankreatit, Multiple transfüzyonlar, DIC,
Yanıklar, Milier tüberküloz, İlaç aşırı dozları (Eroin, asetilsalisilik asit, metadon), Mide içeriğinin
aspirasyonu, Diffüz pnömoni, Boğulma, İritan gaz inhalasyonu, Duman inhalasyonu, Oksijen toksisitesi,
Akciğer kontüzyonu, Radyasyon
162. (Cevap B)
Taşikardik, hipertermisi olan lökopenili bir hastada enfeksiyon odağı da varsa ilk tanı sepsis olmalıdır.
Kalp hızı>90/dk
Sepsis: İnfeksiyona sistemik cevaptır. İnfeksiyon ile birlikte aşağıdaki koşullardan iki veya daha fazlası
vardır.
Kalp hızı>90/dk
Şiddetli sepsis: Sepsisin organ disfonksiyonuna, hipoperfüzyona veya hipotansiyona eşlik etmesidir.
Septik şok: Sepsiste, yeterli sıvı resüsitasyonuna rağmen hipotansiyonun ve perfüzyon bozukluklarının
devam etmesidir.
163. (Cevap A)
Nedenleri: En sık görülen nedeni primer hiperparatiroidizmdir. Sadece hastanede yatan hasta grubu
dikkate alındığında malign hastalıkların kemik metastazları (en sık sebebi meme kanseridir)
daha sıktır.
• Vitamin D yüksekliği
• PTH dışı nedenler (hipertiroidi, akromegali, feokromasitom, adrenal yetmezlik, yaygın kemik
metastazları, uzun süreli hareketsizlik)
164. (Cevap D)
Konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda idrar ozmolaritesi iyi bir hidrasyon göstergesi değildir. Çünkü
kalp yetmezliğinde perifere yeterli kan pompalanamaz. Böbreklerde bu yetersiz perfüzyona yanıt olarak
Renin-Anjiotensin-Aldosteron sistemi devreye girer ve su-tuz tutulumu gerçekleşir. Gerçekte hipervolemi
vardır. Zaten sorudaki hastada Konjestif kalp yetmezliğine ilaveten bir de Akut tübüler nekroz vardır.
Böyle bir hastada yapılacak en doğru işlem Pulmoner arter VVedge basıncı ölçümü ile sıvı tedavisine yön
vermektir.
165. (Cevap B)
55 yaşında memede kitle olan bir hastada iyi bir anamnez ve fizik muayene sonrası yapılacak ilk işlem
Mamografi'dir. Spiküler lezyon, mikrokalsifikasyon, meme yapısında distorsiyon, asimetrik dansite, duktal
asimetri varlığında biyopsi endikedir.
166. (Cevap D)
167. (Cevap A)
Parotisin en sık tümörü pleomorflk adenomdur. Benigndir ama fasial sinire yakınlığı nedeniyle eksizyonu
zordur. Rekurrens sık görülür.
168. (Cevap D)
Kolon kanserleri primer lenfatik yol ile yayılırlar. Diğer solid tümörlerden farklı olarak tümörün
büyüklüğünün prognoza etkisi minimaldir. Distal kolon kanserlerinde rektal kanama görülebilir. Sağ
kolonu tutan kanserlerde ise mikroskobik kanama ve demir eksikliği anemisi bulunur.
Not: CEA kolon kanserlerinde bir tarama testi olarak kullanılmaz. Tedavi edilen bir kolon Ca'da rekurrens
durumunda yükselebilir. CEA'nın yükseldiği benign durumlar: sigara içmek, siroz, pankretatit, böbrek
yetmezliği, ülseratif kolit'tir.
169. (Cevap E)
Soruda tarif edilen klinik tablo bir periampüller bölge tümörünü düşündürmektedir.
Tanıda BT ve ERCP tetkiklerine başvurulur. ERCP'nin aspirasyon sitolojisi ile birleştirilince %90'lara varan
sensivitesi vardır. Tomografide ise 1-2 cm boyutlarındaki kitleler saptanmayabilir. Ayrıca izodansiteye
sahip tümörlerde bu yöntemlerle belirlenmeyebilir. Bu yüzden böyle bir hasta da tanı yöntemi olarak
ERCP en uygun tekniktir.
170. (Cevap A)
Herediter Sferositoz, splenomegaliye ve hemolitik anemiye sebep olur. Hemoliz miktarı kişiden kişiye
değişir. Asemptomatik anemilerde splenektomi yapılmaz. Anemi ağırlaşır, sekestrasyon krizi görülür ise
elektif şartlarda splenektomi yapılır. Herediter sferositoz splenektominin en sık endike olduğu konjenital
hemolitik anemidir.
171. (Cevap E)
Riedel tiroiditi; Riedel stroması veya invazif fibröz tiroidit olarak da bilinen çok nadir ve etyolojisi
bilinmeyen bir hastalıktır. Çevre yapılara da invazyon gösteren fibrozis nedeni ile tahta sertliğinde tiroid
mevcuttur.
Bezin bilateral tutulumu kuraldır. Bası semptomları olabilir. Ağrı beklenen bir bulgu değildir. Ciddi
olgularda hipotiroidi ve hatta hipertiroidi gözlenebilir. Tiroid fonksiyonları normal de olabilir.
Klinik olarak anaplastik karsinoma benzer ve ancak biyopsi ile ayırt edilebilir.
172. (Cevap B)
Portal hipertansiyonda obstrüksiyona sebep olan olayın distalinde göllenme olur. Buna bağlı
splenomegali, varisler, asit meydana gelir. Portal hipertansiyonlu varis kanaması olan bir hastada
Splenomegali hemen her zaman saptanan bir bulgudur.
173. (Cevap E)
Akut intestinal iskemi tanısını koymak için çok özgün laboratuvar kriterleri yoktur. Baz açığı ile karakterize
metabolik asidoz gelişebilir. Bu iskeminin yaygınlığı ile ilişkilidir. Serum amilaz, fosfat ve kreatinin
fosfokinaz düzeylerinde yükselmeler görülebilir. Ancak bunlar genellikle barsak nekrozu geliştikten sonra
görülen geç bulgulardır.
Direk karın grafilerinde, akut intestinal iskemi sırasında, bulgular geç dönemde çıkar. Bu nedenle de düz
karın grafileri güvenilir tanı yöntemleri değildir, ancak diğer nedenlerin ekarte edilmesinde faydalı olabilir.
Mezenterik anjiografi (arteriografi) akut mezenterik iskemi şüphesi olan hastalarda yapılması gereken en
önemli tanısal yöntemdir. Anjiografi, mezenterik iskeminin nedenini hemen daima açığa çıkarır.
174. (Cevap D)
Bir arterin normal çapının en az 1.5 katı kadar, irreversibl dilatasyonuna anevrizma denir. Arter duvarının
tüm tabakalarını içerenler gerçek anevrizma, damar duvarının sadece bir kısmını içerenler yalancı
anevrizma olarak adlandırılır. Her nedenle olursa olsun anevrizmalar geliştikten sonra giderek genişleme
eğilimindedir ve en sonunda da ciddi ve hatta ölümcül sonuçlara neden olabilir. Anevrizmaların en sık
görüldüğü periferik arter popliteal arterdir. En sık görülen anevrizma tipi ateroskleroza bağlı gelişen
anevrizmadır. Bunun da %80'i abdominal aortada meydana gelir.
175. (Cevap A)
Divertiküiitin Komplikasyonları: Abse gelişimi (%40-50 oranında görülür, akut divertiküiitin en sık cerrahi
endikasyonudur), Intestinal obstruksiyon (% 10-30), Serbest perforasyon (%10-15), Fistülizasyon (%4-
10)'dur. Divertikülite bağlı olarak kolon ve mesane, vagina, ince barsaklar ve deri arasında fistüller
gelişebilir. Divertikülit, sigmoido- vezikal fistüllerin en sık karşılaşılan sebebidir. İkinci en sık sebep sigmoid
karsinomudur.
176. (Cevap C)
Hiperpotasimi plazma K* seviyesinin 5,5 mEq/1 üzerinde olmasıdır.
Tedavide; öncelikle hiperpotaseminin önlenmesi için tedbirler alınmalıdır. Aritmi, A-V blok varsa
hiperkaleminin kalp iletim sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini hızla antagonize etmek için % 10'luk
kalsiyum glukonat verilir (amaç potasyum seviyesinin düşürmek değildir, kardiyak etkileri antagonize
etmektir). NaHC03 ve glukoz-insülin infüzyonu yapılabilir. Asıl tedavi potasyumun vücuttan atılmasına
yöneliktir. Bu amaçla diüretikler (furosemid) ve iyon değiştirici reçineler (kayeksalate) kullanılabilir. En son
çare hemodializdir.
177. (Cevap C)
Organ perforasyonlarında karın ağrısı çok şiddetli başlangıçlıdır. Zamanla artış beklenmez. Tahta karın
bulgusu saptanır. Pnömoperitoneum hastaların %75'inde görülebilir. Akciğer grafisinde diafragma altında
serbest hava görülür.
178. (Cevap A)
Genellikle postemotojeniktir. Kusma intragastrik basınçta ani bir artışa yol açar. Bu gerginlik
ösefagogastrik bölgede çeşitli yırtılmalara neden olabilir. Yırtık, mukoza ve submukoza seviyesinde ise üst
gastrointestinal kanama nedenlerinden Mallory- Weiss sendromuna yol açar. Eğer yırtılma tüm duvarı
tutuyorsa perforasyona neden olur. Perforasyon genellikle gastroösefageal bileşkenin hemen üzerinde ve
sol lateral duvardadır.
Diğer perforasyon sebepleri; Yabancı cisimlere bağlı perforasyonlar, Travmaya bağlı perforasyonlar'dır.
Subkutan veya mediastinal amfizemin görülmesi ösefagus perforasyonunu düşündürür. Tanı kontrast
ösefagografi ile doğrulanır. Gastrografin gibi suda çözünen bir opak madde kullanılarak çekilen
ösefagografi %90 olguda kaçağı gösterir. Tedavideki önemli nokta erken teşhis edilmesidir. İlk 24 saat
içinde primer kapatılırsa en iyi sonuca ulaşılabilir.
179. (Cevap D)
reaksiyonlardan biridir. A, B, O ve Rh grup uyuşmazlıklarına veya teknik hatalara bağlı olarak gelişir.
Eritrositlerin yıkımı sonucu hemoglobinemi ve hemoglobinüri gelişir. Hemoglobinin idrarla atılması
sırasında tübüllerde biriken hemoglobin tübüler nekroza yol açabilir. En sık rastlanan klinik bulgular
oligüri ve hemoglobinüridir. Ayrıca hipotansiyon, göğüste sıkışma hissi ve göğüs ağrısı, sarılık, bulantı,
kusma, flank ağrısı, siyanoz ve hipotermi, dispne, titreme, diffüz kanama, allerjik reaksiyonlar, yüzde
flushing ve kanın verildiği ven civarında ağrı ve ısı artışı gözlenir. Tedavisinde tübüllerde hemoglobin
presipitasyonunu önlemek için idrarın alkalileştirilmesi ve diürez yapılır. Bunun için de mannitol veya
furosemid ile birlikte bikarbonat verilir. Steroid kullanımının tedavide yeri yoktur.
180. (Cevap C)
15 ünite kan transfüzyonu ve ameliyat sonrası başlayan sızıntı şeklindeki kanamada daha çok
trombositopeni düşünülmelidir. Çünkü banka kanındaki kanda trombositler hızla tükenir. 4 ünite Taze
Donmuş Plazma verilmesi olası faktör eksikliklerini ekarte etmemizi sağlar. Çünkü Taze Donmuş
Plazma'da bütün faktörler bulunur. Segmenter karaciğer rezeksiyonu karaciğer yetmezliğine sebep olmaz.
Hastaya yapılacak işlem trombosit replasmanıdır.
181. (Cevap E)
• Açıklanamayan şok
• Safra, bakteri, yemek artıkları veya serum düzeyinden daha yüksek amilaz saptanması serum amilaz
yüksekliği laporotomi için endikasyon değildir.
182. (Cevap A)
Fenasetin kullanımı, şiştozoma enfeksiyonları, sigara, arilamin maruziyeti mesane kanseri için risk
faktörüdür. UV ışını ise bir risk faktörü değildir.
183. (Cevap D)
Doğuştan kalça çıkığı femur başının asetabulumda bulunmaması durumudur. Klinik bulgular yaşla birlikte
değişim gösterebilir.
Yenidoğan döneminde;
1- Eklem laksltesi
2- Abdüksiyon kısıtlılığı
3- Ortolani testi pozitifliği, (Femur başının asetabulum ön kenarına sürtmesine bağlı; kalça ve diz
flexlyondayken, abdüksiyon ve addüksiyon hareketleri yapılırsa KLİK sesi duyulur.)
4- Barlow testi pozitifliği (Femur üst ucu posteriora itilir ve asetabuluma girer. BU BULGU SPONTAN
REDÜKTE EDİLEBİLEN, UNSTABİL KALÇAYI gösterir). Barlow testi, ortoloni testinin modifiye şeklidir.
Süt Çocuğunda:
2- Galeazzi-Allis bulgusu (Cetvel belirtisi): Kalça ve diz flexiyonda iken bir diz aşağıda kalır (TEK TARAFLI
DKÇ'de önemlidir).
3- Geç yürüme
6- PİSTON ARAZI: Çıkık taraf kalça fleksiyon ve addüksiyonda iken femur dizden kavranarak aşağı- yukarı
itildiğinde femurun aşağı ve yukarı hareket ettiği görülür.
Yürüyen Çocukta:
3- Trendelenburg arazı çıkık taraf üzerinde duran hastada, kalça sağlam tarafa düşer, omurga çıkık tarafa
eğilir.
184. (Cevap E)
Görmede ani azalma, unilateral papil ödemi ve hemoraji santral retinal ven trombozunu gösterir.
Retinal ven tıkanıklığında; Kanamalar vardır, Papilla ödemlidir, papilla sınırları ödemlidir, Ven kalınlığı ve
kıvrımları artmıştır, Bol miktarda yumuşak eksuda vardır, En fazla temporal kadranda görülür. ÖNEMLİ
NOT: Retbobulber nöritte, hastanın görmesinde azalma vardır, ancak fundusta herhangi bir patoloji
görülmez. (Hasta görmez, doktor görmez.)
185. (Cevap D)
Hipotansif yaralıda ilk verilmesi gereken %0,9'luk NaCI solüsyonudur. Bu sırada hastadan kan örneği alınır
ve kan grubu çalışılır. Ringer laktat ve kan transfüzyonu ciddi hipovolemi durumunda yapılabilir.
186. (Cevap B)
Termde amnion sıvısı 800 cc'dir. 2000 cc üzeri polihidramnios olarak kabul edilir. 1/3 olguda sebep
bilinmez. 1/3 olguda kongenital anomali mevcuttur.
5- Çoğul gebelik
6- Akciğer hipoplazisi
187. (Cevap D)
188. (Cevap C)
Parsiyel mol: Plasenta ve fetus vardır. Fetus genellikle l.trimesterda ölür. Triploid karyotip vardır.
Trofoblastik stromal inkluzyon, koryon villuslarında hidatiform şişmeler ve vakuolizasyon, Embryonik
kalıntılar görülebilir.
69 XXY (%58), 69 XXX (%40), 69 XYY (%2) oranında görülen kromozom yapılarıdır. Ebeveynlerden birinden
diploid sayıda kromozom gelirken diğer ebeveynden haploid (n=23) kromozom gelmektedir.
189. (Cevap D)
Trikomonas vajiniti: İnatçı lökore (bol miktarda, aşırı köpüklü, yeşilimsi) kötü kokulu akıntı vardır. Vajen
mukozasında peteşiler (çilek noktaları) görülebilir. Candida enfeksiyonu Vajinin 2. sık nedenidir. (1. en sık
nedeni bakteriyel vajinozisdir)
Gonore: özellikle endoceruiksi atake eden en fazla hasarı tübüllerde yapar. Skene bezlerinde latent
kalabilir. Hastabaşı kültürü yapılmalıdır.
190. (Cevap C)
Progesteronun etkileri
Endometriumda östrojen reseptör sayısını azaltır, östrojen katabolizmasını artırır. Memede lobül ve
alveollerin gelişimini sağlar.
Termojeniktir.
Antidiüretik hormona zıt olarak natriüretiktir.Bu nedenle gebelikte aldosteron üretimini stimüle eder.
Anabolik etkileri azdır. Spesifik reseptör blokeri mifepriston'dur.
191. (Cevap C)
Preterm eylem Gestasyonun 2. trimestirden sonra 37. gebelik haftasına kadar meydana gelen servikal
efasman ve dilatasyona yol açan ağrılı veya ağrısız uterin kontraksiyonlardır. Tedavide;
3. Tokoliz
Magnezyum: Etki mekanizması tam olarak bilinmemesine rağmen kas hücrelerine kalsiyum girişi
sırasında kalsiyumla yarıştığı bilinmektedir. Düz kas hücresinde endoretikulumda kalsiyum depolanması
için kalsiyumla yarışır. Terapötik indeks düşüktür.
Beta-mimetikler: En sık kullanılan Ritodrin ve terbütalindir. Uterus ve uterin damarlarda relaksasyona yol
açarak etki eder (beta2 stimulasyonu). Beta-2 adrenerjik reseptörleri aktive ederler. Adenilat siklaz artar.
İntraselüler siklik AMP artar. cAMP intraselüler kalsiyumu azaltır. Myozin- aktin ünitesinin kalsiyuma
sensitivitesi azalır. Yan etkileri çok önemlidir.
192. (Cevap D)
1. Fetal solunum hareketleri (30 dak.'da en az 30 sn. süren 1 kez olan fetal solunum - 2 puan)
3. Fetal tonus (üst ve alt ext. tam fleksiyon, omurga ext. takiben fleksiyon - 2 puan)
Toplam skor en yüksek 10'dur. 8-10 normal, 6 ise test 12 saat içinde tekrarlanır, 4 ve daha düşükse
doğum düşünülmelidir.
193. (Cevap B)
Kardiak output yada stroke volüm bir seferde perifere gönderilen kan akımıdır. Fetal kalpte ise bu aortaya
atılan kan ile sağ ventrikülden çıkıp ductus arteriosusdan geçen kanın toplamına eşittir.
194. (Cevap A)
Intrauterin bir araçla birlikte oluşan bir gebelikte Ektopik gebelik, pelvik enfeksiyon, Prematürite, spontan
abortus saptanabilir. RIA ile doğumsal anomalilerin bir ilişkisi yoktur.
195. (Cevap D)
1a : Preklinik karsinom
1a2. Stromal invazyon derinliği 5 mm den ve horizantal yayılım büyüklüğü 7 mm den az tümör.
EVRE 3: Tümör 1/3 alt vajinaya veya kemik pelvise kadar ilerlemiş.
3b: Tümör kemik pelvise kadar ilerlemiş veya böbrekde hidronefroz var. Tümöre bağlı olarak gelişen
böbrek fonksiyon bozuklukları varsa tümör bu evre içinde değerlendirilir.
196. (Cevap E)
İmperfore himen, Androjen insensitivitesi sendromu Turner Sendromu ve kistik fibrozis amenoreye
sebep olabilir. Granuloza-teka hücreli tümörde ise genellikle östrojen salgılanır. Bazen hormonal açıdan
inaktif olabilirler. Peprodüktif dönemde primer semptom vajinal kanamadır. Anemore etyolojisinde yer
almaz.
197. (Cevap B)
Midsiklusta dominant folikülün ovulasyonunu tetikleyen LH surge'ü ve daha az belirgin olan FSH surge
ortaya çıkar. LH surge'ü oositte mayozun tamamlanması, granulosa hücrelerinin luteinizasyonu ve folikül
rüptürü için gerekli prostaglandinlerin sentezini başlatır. Sikluslar arasında belirgin farklılıklar olsada
ovulasyon LH surge'ünün başlangıcından yaklaşık 36 saat.peak estradiol seviyelerinin sağlanmasındanda
ortalama 24-36 saat sonra olur.
LH surge ile ortaya çıkan progesteron, santral etkileri yanında folikül duvarının gerilebilirliğinide artırır,
aktivitesini başlatarak folikül duvarında bağdokusu degradasyonuna neden olurlar. Prostaglandinler(E ve
F serisi) preovulatuar foliküler sıvıda belirgin olarak artmıştır.
Sonuçta folikül yüzeyinde oluşan stigmanın rüptürü ile oosit ve antral sıvı expulse olarak folikül dışına
çıkar ve ovulasyon tamamlanır.
198. (Cevap D)
Lutenizan Hormon granüloza hücrelerinin luteinizasyonunu sağlar. LH piki sonucunda oositde redüksiyon
bölünmesi olur. Corpus Luteumdan progesteron salgılanmasını sağlar. Ayrıca teka hücrelerinden androjen
sentezini uyarır. Granüloza hücrelerindeki LH reseptör sayısı FSH ya bağlı olarak artar.
199. (Cevap A)
Erken doğum eylemi prematüre bebek mortalitesini arttıran bir risk faktörüdür anne mortalitesini
arttıran durumlardan değildir.
Halbuki hemoraji, hipertansiyon, enfeksiyon, pulmoner emboli, kalp hastalığı, Diabetes Mellitus anne
mortalitesini arttıran risk faktörlerinden bir kaç tanesidir.
200. (Cevap D)
Amenore ayırıcı tanısında anamnez ve fizik muayene sonrasında sıklıkla FSH seviyeleri temel alınarak bir
sınıflama yapılır. FSH'nın yüksek olması durumunda hipergonadotropik hipogonadizm (ovarian
yetmezlik), düşük olması durumunda ise hipogonadotropik hipogonadizm (hipotalamik veya hipofizer
disfonksiyon) şeklinde sınıflandırılır. Öte yandan östrojenizasyonu normal fakat düzenli bir menstrüel
patern sergileyemeyen olgular ise ögonadizm adı altında sınıflanırlar.
hipergonadotropik hipogonadizm; Gonadlar patolojik olup, östrodiol'ün negatif feed-back etkisi ortadan
kalktığı için FSH ve LH yüksektir. Karyotipleme yapılmalı ve disgenetik gonad ekarte edilmelidir.