Professional Documents
Culture Documents
Ludwig Wittgenstein Defterler 1914-1916 Birey Yayınları-2
Ludwig Wittgenstein Defterler 1914-1916 Birey Yayınları-2
2.11.14.
Totolojide d ü n y a y l a u y g u n l u k koşulları (doğruluk koşulları)
-temsil e t m e b a ğ ı n t ı l a r ı — birbirini ortadan kaldırır, böylelikle
totoloji gerçeklikle hiçbir temsil e t m e bağıntısı içinde yer a l m a z
(hiçbir şey söylemez). [Krş., 4.462]
a=a, p D p ile aynı a n l a m d a bir totoloji değildir.
Ç ü n k ü bir ö n e r m e n i n doğru olması, onun gerçeklikle belirli bir
bağıntıya sahip o l m a s ı n d a n değil, ancak belirli bir bağıntıya
gerçekten sahip olmasından ileri gelir.
Şöyle değil midir: yanlış ö n e r m e , doğru ö n e r m e gibi ve kendi
yanlışlık ve d o ğ r u l u ğ u n d a n b a ğ ı m s ı z olarak anlamlıdır, a m a hiçbir
i m l e m e sahip değildir? (Burada, " i m l e m " s ö z c ü ğ ü n ü n d a h a iyi bir
kullanımı yok m u d u r ? )
Şöyle diyebilir miyiz: B a n a ö z n e ve y ü k l e m verilir verilmez,
bir ö z n e - y ü k l e m ö n e r m e s i ve o n u n imlemi arasında varolacak ya
da varolmayacak bir bağıntı da verilir. Ö z n e ve y ü k l e m i gerçekten
bilir bilmez, aynı z a m a n d a , ö z n e - y ü k l e m önermesinin yanlış o l m a
d u r u m u için bile zorunlu bir öngereklilik olan bağıntıyı d a bilirim.
3.11.14.
O l u m s u z bir ş e y - d u r u m u n u n varolmasının olanaklı olması için,
olumlu ş e y - d u r u m u n u n resminin varolması gerekir. [Krş., 5.5151]
T e m s i l e t m e bağıntısının bilgisi, yalnızca ş e y - d u r u m u n u n
bileşen parçalarının bilgisi üzerine kurulmalıdır.
O z a m a n şöyle d e m e k olanaklı mı: ö z n e - y ü k l e m ö n e r m e s i n i n
v e ö z n e v e y ü k l e m i n bilgisi, içsel bir bağıntının bilgisini, vb. bize
verir?
B u da t a m a m e n doğru değildir, çünkü herhangi bir tikel özneyi
ya da yüklemi b i l m e gereksinimimiz yoktur.
Temel-önermeyi bir şey-durumunun resmi olarak
d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z açıktır. — B u nasıl olur? [Krş., 4.012]
Temsil etme bağmtısmm olanağmm, önermenin kendisi
aracılığıyla verilmesi g e r e k m e z m i ?
Ö n e r m e n i n kendisi, k e n d i n e u y g u n olanı, uygun o l m a y a n d a n
ayırır.
Örneğin: ö n e r m e verilirse ve uygunluk da, o z a m a n şey-
d u r u m u ö n e r m e y e u y g u n düşü Y O R ise ö n e r m e doğrudur. Y a da:
ö n e r m e veriliyse ve u y g u n - o l m a m a da; o z a m a n şey-durumu
ö n e r m e y e u y g u n d ü ş m ü y o r ise, ö n e r m e doğrudur.
A m a u y g u n l u k ya da u y g u n - o l m a m a ya d a b u gibisi bize nasıl
verilir?
Ö n e r m e n i n nasıl temsil ettiği b a n a nasıl ^öy/^nebilir? Y a da bu
b a n a hiç söylenemez m i ? V e eğer bu böyleyse, onu "&//"ebilir
m i y i m ? O n u n b a n a söylenebileceği kabul ediliyorsa, o z a m a n
b u n u n bir ö n e r m e aracılığıyla yapılması gerekecektir; a m a bu
ö n e r m e onu yalnızca gösterebilirdi.
Söylenebilen, a n c a k bir ö n e r m e aracılığıyla söylenebilir. V e
b ö y l e c e , tüm önermelerin anlaşılması için gerekli olan hiçbir şey
söylenemez.
Ö n e r m e l e r i n olanağının bir koşulu olan ve t a m a m e n genel
ö n e r m e l e r d e eksikliğini g ö r d ü ğ ü m i m ve imlenen şeyin b u istemli
bağlaşımı, orada, genellik n o t a s y o n u aracılığıyla bulunur; tıpkı
t e m e l - ö n e r m e l e r d e isimler aracılığıyla b u l u n m a s ı gibi. ( Ç ü n k ü
genellik n o t a s y o n u resme ait değildir.) B u yüzden genelliğin kendi
g ö r ü n ü m ü n ü t a m olarak bir kanıt gibi ortaya k o y d u ğ u sürekli
kabul edildi, [i^r^., 5.523]
Y a l n ı z c a bitmiş bir ö n e r m e değillenebilir. ( V e benzeri t ü m a b -
işlevleri^ için geçerlidir) [Krş., 4 . 0 6 4 ve 4.0641]
Ö n e r m e bir ş e y - d u r u m u n mantıksal resmidir. D e ğ i l l e m e ,
değillenen ö n e r m e n i n bitmiş anlamına g ö n d e r m e d e bulunur, o n u n
s u n u m tarzına değil. [Krş., 4.064 ve 4.0641]
E ğ e r bir resim, d e m i n söz edildiği şekilde, d u r u m - o l - m a y a n -
şeyi sunarsa, bu, a n c a k o n u n doğru ö/mayan bu şeyi s u n u m u
aracılığıyla gerçekleşir.
4.11.14.
Ö n e r m e , ınantıksal yeri nasıl belirler?
R e s i m , bir ş e y - d u r u m u n u nasıl s u n a r ?
B u n u n l a beraber, resmin kendisi şey-durumu değildir, asla
d u r u m olması gerekmez.
Bir i s i m bir şeyin temsilcisidir, bir başkası bir b a ş k a şeyin ve
kendi kendilerine bağlıdırlar; b u şekilde b ü t ü n l ü k ş e y - d u m m u n u
yansıtır—^bir canlı resim gibi. [Krş., 4 . 0 3 1 1 ]
M a n t ı k s a l bağlantının, elbette, isimlerin temsil ettikleri şeyler
arasında olanaklı bir bağlantı olması gerekir; ve eğer isimler
gerçekten şeyleri temsil ediyorlarsa, bu her z a m a n d u r u m
olacaktır. İyice dikkat edilsin ki, b u bağlantı bir bağıntı değil,
yalnızca bir bağıntının tutulmasıdır.
5.11.14.
B u şekilde ö n e r m e , ş e y - d u r u m u n u temsil eder —-sanki kendi
y u m r u ğ u ü z e r i n d e y m i ş gibi.
A m a şöyle d e d i ğ i m d e : ö n e r m e n i n oluşturucu öğelerinin
bağlantısının temsil edilen n e s n e l e r için olanaklı olması gerekir
— b u , t ü m sorunu i ç e r m e z m i ? V a r o l m a y a n bir bağlantı nesneler
arasında nasıl olanaklı olabilir?
"Bağlantı olanaklı olmalıdır" şu a n l a m a gelir: Ö n e r m e ve şey-
d u r u m u n u n oluşturucu öğelerinin belirli bir bağıntı içinde
bulunmaları gerekir.
O zaman, bir ö n e r m e n i n bir ş e y - d u r u m u n u sunması için
yalnızca ö n e r m e n i n bileşen parçalarının şey-durumunun bileşen
parçalarım temsil etmeleri ve birincilerin, ikinciler için olanaklı
olan bir bağlantı içinde b u l u n m a l a r ı gereklidir.
Ö n e r m e imi, s u n d u ğ u olgunun olanağını garanti eder (bu
olgunun gerçekten d u r u m olduğunu değil); bu genel önermeler
için de geçerlidir.
Ç ü n k ü eğer (|)a olumlu olgusu veriliyse, o z a m a n böylece
(x).(l)x, ~(3x).(l)x, (i)a vb. v b . ' n i n olanağı da verilidir. ( T ü m
mantıksal değişmezler zaten t e m e l - ö n e r m e d e içerilir.) [Krş., 5.47]
R e s i m böyle oluşur.
R e s i m l e bir mantıksal yeri r e s m e t m e k için, ona bir
sembolleştirme tarzı iliştirmemiz gerekir (olumlu, olumsuz vb.)
Örneğin, eskrim yapan kuklalar aracılığıyla nasıl eskrim
ydipûmadığını gösterebiliriz.
6.11.14.
V e her n e k a d a r resim, neyin gerçekleşmediği yerine, neyin
gerçekleşmem^^/ gerektiğiyim ilgiliyse de, bu d u r u m ~(|)a ile
t a m a m e n aynıdır.
Değillenen ö n e r m e y i değilleme olanağı, yeri geldiğinde,
değillenenin zaten bir ö n e r m e olduğunu ve yalnızca bir ö n e r m e y e
ön-hazırlık o l m a d ı ğ ı m gösterir. 4.0641]
Şöyle diyebilir miyiz: İşte resim, a m a o n u n söylemesi gereken
şeyin n e o l d u ğ u n u bilinceye kadar, doğru olup olmadığını
söyleyemeyiz?
Şu halde resim, d ü n y a y a kendi gölgesini düşürmelidir.
7.11.14.
U z a m s a l ve mantıksal yer, her ikisinin de bir varolma olanağı
olmalarında uyuşurlar. [Krş., 3.411]
8.11.14.
Olasılık hakkındaki önermelerde, d e n e y l e onaylanabilen şeyin
m a t e m a t i k olması olanaklı değildir. [Krş., 5.154]
Olasılık önermeleri, bilimsel yasaların soyutlamalarıdır. [Krş.,
5.156]
Onlar genellemelerdir ve bu yasaların tam-olmayan bir
bilgisini dile getirirler. [Krş., 5.156]
Örneğin, eğer bir k a v a n o z d a n siyah ve b e y a z bilyeler ç e k s e m ,
birini ç e k m e d e n ö n c e , beyaz ya da siyah bir bilye alıp
almayacağımı s ö y l e y e m e m , çünkü b u n u n için doğa yasalarım
yeterince iyi bilmemekteyimdir, a m a yine de bilirim ki, eğer orada
çok sayıda eşit siyah ve beyaz bilye varsa, çekimin sürdürülmesi
halinde, çekilen siyah bilyelerin sayısı, b e y a z bilyelerin sayısına
yaklaşacaktır. D o ğ a yasalarını bunmi k a d a r kesin bilirim. [Krş.,
5.154]
9.11.14.
Şimdi, olasılık bildirimlerinde b i l d i ğ i m şey, d o ğ a biliminin
g e n e l l e n m e m i ş önermelerinin belirli genel nitelikleridir, örneğin
belirli açılardan simetrileri ve başka açılardan asimetrileri gibi, vb.
[i^r^., 5.156]
B u l m a c a resimler ve ş e y - d u r u m l a r m m görünümleri [Krş.,
5.5423]
E n iyi keşiflerime fırsat veren şey, güçlü skolastik d ü ş ü n c e m
adını v e r m e k i s t e d i ğ i m şey ola gelmiştir.
"Değil p " ve " p " birbiriyle çelişiktir, her ikisi d e doğru o l a m a z ;
a m a her ikisini d e kesinlikle dile getirebilirim, her ikisi de
varolmayı resmeder. O n l a r yan y a n a bulunabilirler.
Y a da d a h a ç o k " p " ve " ~ p " , bir r e s i m ve bu resmin dışındaki
sonsuz d ü z l e m gibidirler. (Mantıksal yer)
Dışarıdaki sonsuz uzamı, yalnızca resmi bu uzamı
sınırlandırmak için kullanarak kurabilirim.
10.11.14.
"p olanaklıdır" d e d i ğ i m d e , bu, " p a n l a m l ı d ı r " d e m e k midir? İlk
ö n e r m e dil h a k k ı n d a mıdır ki, bir ö n e r m e iminin ("p") varoluşu
onun anlamı için özsel olsun? (Bu d u r u m d a o, t a m a m e n ö n e m s i z
olacaktır.) A m a o d a h a ç o k " p v ~ p " n i n gösterdiği şeyi söylemeye
çalışmaz mı?
B e n i m i m dili üzerine incelemem, filozofların mantık felsefesi
için d a i m a temel olarak kabul ettikleri d ü ş ü n c e süreçlerinin
incelenmesine karşılık değil midir? —^Ancak onlar d a i m a temel
psikolojik incelemelere takılıp kaldılar ve benzer bir tehlike b e n i m
m e t o d u m için d e söz k o n u s u d u r . [5fa., 4.1121]
11.11.14.
" a = b " bir ö n e r m e , x=y de bir işlev olmadığı için, bir " x(x=x)
sınıfı" bir k u r u n t u d u r ve sıfır sınıfı denilen şey de, eşit b i ç i m d e
böyledir. ( T ü m c e l e r i n kuruluşunda, nerede x = x , a = a vb.
kullanılırsa kullanılsın, insan gerçekten d a i m a böylesi t ü m
d u r u m l a r d a bir a l d a t m a c a aracılığıyla bir güçlüğün üstesinden
gelindiği d ü ş ü n c e s i n e sahip olmuştur; sanki "a vardır"ın
" ( 3 x ) x = a " . ) a n l a m ı n a geldiğinin söylenmesi gibi.
Bu yanlıştır: çünkü sınıfların tanımının kendisi gerçek
işlevlerin varoluşunu sağlar.
Bir sıfır sınıfı işlevi önesürüyor g ö r ü n d ü ğ ü m d e , b u işlevin, sıfır
olan t ü m işlevlerin gerçeği olduğunu söylüyorum—^ve hiçbir işlev
sıfır olmasa bile söyleyebilirim.
X ^ X . =x.
(x).~(!)x ile ö z d e ş m i d i r ? Kesinlikle!
Ö n e r m e , şu v e ş u n u n şey-durumu olması olanağına işaret eder.
12.11.14.
D e ğ i l l e m e , t e m e l - ö n e r m e n i n kendisiyle aynı
a n l a m d a bir
betimlemedir.
Önermenin doğruluğuna olanaklı denilebilmelidir, bir
totolojinin d o ğ r u l u ğ u n a kesin ve bir çelişmenin d o r u l u ğ u n a
olanaksız. Burada zaten olasılık hesabında gereksinim
d u y d u ğ u m u z bir d e r e c e l e n d i r m e iması buluruz. [4.464]
Totolojide, temel-önerme elbette yine resimler, ama
gerçeklikle öyle eksik bir b i ç i m d e bağlıdır ki, gerçeklik sınırsız
özgürlüğe sahiptir. Ç e l i ş m e , yeri geldiğinde, altlarında hiçbir
gerçekliğin v a r o l a m a y a c a ğ ı bu tür sınırlamaları yükler.
Sanki mantıksal değişmezler temel-önermenin resmini,
gerçeklik üzerine yansıtır — g e r ç e k l i k , sonradan bu yansıtmaya
uyabilir ya d a u y a m a z .
H e r n e k a d a r t ü m mantıksal değişmezlerin yalın ö n e r m e d e
zaten b u l u n m a s ı gerekse de, k e n d i n e özgü ön-resminin de, o n d a
b ü t ü n ve a y r ı ş m a m ı ş olarak kesinlikle b u l u n m a s ı gerekir.
O z a m a n , b u ön-resim, gerçekten bir ö n e r m e değildir (bir
ö n e r m e g ö r ü n ü m ü n e sahip olsa bile) ve F r e g e ' n i n " v a r s a y ı m " ı n a
karşılık gelebilir.
B u d u r u m d a , ö n e r m e , d ü n y a üzerine yansıyan ön-resimden
oluşacaktır.
13.11.14,
B a ş k a l a r ı n d a n d a h a çok, b u çalışmada, ç ö z ü l d ü ğ ü düşünülen,
b a ş k a y ö n l e r d e n sanki ç ö z ü l m ü y o r m u ş g ö r ü n e n sorular üzerinde
d ü ş ü n m e y i s ü r d ü n n e y e değer.
14.11.14.
Olumsuz olguların modeller aracılığıyla temsil edilmesi
düşüncesi. Örneğin: iki d e m i r y o l u treninin raylarda şu şu şekilde
durması gerekir. Ö n e r m e , resim, m o d e l — o l u m s u z a n l a m d a —
ötekilerin hareket özgürlüklerini kısıtlayan katı bir c i s i m gibidir;
o l u m l u a n l a m d a , içinde bir c i s i m için yer olan s a ğ l a m tözle sınırlı
u z a m gibidir. [Krş., 4.463]
mm
B u t a s a r ı m ç o k açıktır v e ç ö z ü m e yol göstermesi gerekir.
15.11.14.
R e s m i n gerçekliğe yansıması.
——— ^ Gerçeklik
*
( M a x w e i r i n m e k a n i k modeller m e t o d u . )
ö n c e d e n yazdığın şey h a k k ı n d a ü z ü l m e . Sanki şimdiye kadar
hiçbir şey o l a m a m ı ş gibi, yalnızca yeniden d ü ş ü n m e y e başlamayı
sürdür.
R e s m i n , güya d ü n y a y a düşürdüğü şu gölge: B u gölgenin t a m
bir kavrayışına nasıl ulaşabilirim?
îşte derin bir gizem.
B u , değillemenin gizemidir: Bu, şeylerin nasıl oldukları
değildir ve yine, şeylerin nasıl olmadıklarım söyleyebiliriz.—
Ç ü n k ü ö n e r m e yalnızca bir şey-durumun betimlemeûâir. (Ama
bu, hala t ü m ü y l e yüzeydedir.) [Krş., 4.023]
Başlangıçtaki tek bir kavrayış, ortada bir yerdeki p e k ç o ğ u n d a n
d a h a değerlidir.
16.11.14.
O n d a l ı k işaretlemeyi olanaklı kılmak için, "O" iminin ortaya
konulusu: b u p r o s e d ü r ü n mantıksal anlamı.
17.11.14.
V a r s a y a l ı m ki, "(i)a" doğrudur: ~(l)a'nm olanaklı olduğunu
s ö y l e m e k neyi ifade e d e r ? ((j)a'nm kendisi, --(~(j)a) ile anlamca
eşdeğerdir.)
18.11.14.
Bu, t a m a m e n yalın bir b i ç i m d e mantıksal yerin varoluşu
meselesidir.
A m a , n e A l l a h ' ı n belasıdır bu "mantıksal yer"!?
19.11.14.
Önerme ve mantıksal koordinatlar: budur mantıksal yer.
[Krş., 3.41]
20.11.14.
Önermenin manasına tekabül eden gerçeklik, bileşen
parçalarından b a ş k a kesinlikle hiçbir şey olamaz, ç ü n k ü b a ş k a her
şey k o n u s u n d a kesinlikle bilgisiziz.
Gerçeklik b a ş k a herhangi bir şeyden oluşsaydı bile, bu, her
halde n e gösterilebilir n e de dile getirilebilirdi; çünkü birinci
d u r u m d a , o, d a h a öte bir oluşturucu öge olacaktı, ikinci d u r u m d a
ifade, orijinal ifade için olduğu gibi, kendisi için sonradan aynı
sorunun varolacağı bir ö n e r m e olacaktı.
21.11.14.
"(|)a"nın m a n a s ı n ı anladığımız, a m a o n u n doğru m u yoksa
yanlış mı o l d u ğ u n u bilmediğimizde, gerçekten neyi biliriz? B u
d u r u m d a , (|)av~(l)a'dan d a h a fazla bir şey b i l m e m ; ve bu, hiçbir şey
Z?//mediğim a n l a m ı n a gelir.
Bir ö n e r m e n i n m a n a s ı n a tekabül eden gerçeklikler yalnızca
o n u n bileşen parçaları olduklarından, mantıksal koordinatlar da
yalnızca bunlara g ö n d e r m e yapar.
22.11.14.
B u noktada, yine dile getirilemeyecek bir şeyi dile getirmeye
çalışıyorum.
23.11.14.
H e r n e kadar ö n e r m e n i n yalnızca bir mantıksal u z a m alanına
işaret etmesi g e r e k s e de, t ü m mantıksal u z a m ı n da, o n u n
aracılığıyla zaten verilmesi g e r e k i r . —
Aksi halde, değilleme, ayrıklık vb. aracılığıyla sürekli yeni
öğeler —^ve k o o r d i n a s y o n i ç i n d e — ortaya ç ı k m a y a d e v a m
edeceklerdir ki, bunların elbette o l m a m a s ı gerekir. [Krş., 3.42]
24.11.14.
Ö n e r m e ve şey-durumu, ö l ç ü m ç u b u ğ u ve ölçülecek uzunluk
gibi birbirleriyle bağıntılıdır.
"(x).(|)x" önennesind&n çıkarılabilecek "(|)a" önermesi,
iminde bile genelliğin nasıl s u n u l d u ğ u n u gösterir.
V e aynı şey, elbette, herhangi bir genellik n o t a s y o n u için de
geçerlidir.
Ö n e r m e d e , gerçekliğe karşı bir ön-resim koyarız.
( O l u m s u z olgular incelenirken, sanki onlar ö n e r m e iminin
varoluşunu öngerektiriyormuş düşüncesi sürdürülür.)
O l u m s u z önermenin imi o l u m l u önermenin imi aracılığıyla
kurulmalı m ı ? (Sanırım öyle.)
O l u m s u z önermenin, niçin bir o l u m s u z olgu aracılığıyla dile
getirilebilmesi gerekmez? Sanki ölçüm çubuğu yerine,
karşılaştırma nesnesi olarak ö l ç ü m ç u b u ğ u dışındaki u z a m
alınıyormuş gibi. [Krş., 5.5151]
" ~ p " önermesi, " p " önermesi ile gerçekten nasıl çelişir? İki i m
arasındaki içsel bağıntıların ç e l i ş m e ifade etmesi gerekir.
Elbette her ne z a m a n o l u m s u z bir ö n e r m e y e sahip olsak şöyle
s o r m a k olanaklı olmalıdır: D u r u m olmayan nedir! A m a b u n a
yanıt, elbette yeri geldiğinde yalnızca bir önermedir. (Bu değini
eksik.)
25-1M4
Bir i m olarak hizmet veren o l u m s u z şey-durumu, elbette yeri
geldiğinde onu ifade e d e c e k bir ö n e r m e olmaksızın da kusursuz
b i ç i m d e t a m varolabilir.
B u sorunların i n c e l e n m e s i n d e , onlar sürekli sanki zaten
ç ö z ü l m ü ş gibidirler; sorunların ç o ğ u kez t a m a m e n g ö z ü m ü z d e n
kaçması gerçeğinden k a y n a k l a n a n bir yanılgı.
~(j)a'nın d u r u m olduğunu, a n c a k (/>x ve a'yı gözlemleyerek
görebilirim.
îşte soru: olumlu olgu birincil, o l u m s u z u ikincil midir ya da
onlar aynı d ü z e y d e midirler? V e eğer öyleyse, pvq, pZ)q vb.
olguları hangi düzeydedirler? B u n l a r ~p ile aynı d ü z e y d e değil
midirler? A m a o zaman, tüm olgularm aynı d ü z e y d e olmamaları
m ı gerekir? Soru gerçekten şudur: O l u m l u olgulardan b a ş k a
olgular var mıdır? ( Ç ü n k ü d u r u m o l m a y a n şeyi onun yerine d u r u m
olan şeyle karıştırmamak güçtür.)
T ü m ab-işlevlerinin, yalnızca gerçekliği ö l ç m e k için çok sayıda
farklı metotlar oldukları açıktır.
B a n a hiç huzur v e r m e y e n şu düalizm, olumlu ve o l u m s u z
olgular.
Ç ü n k ü bu tür bir d ü a l i z m varolamaz. A m a ondan nasıl kaçılır?
Ö n e m i e n i n doğasını anlamakla, t ü m bunlar kendiliğinden
ç ö z ü m e kavuşacaktır.
26.11.14.
Bir şey hakkındaki t ü m o l u m l u bildirimler ortaya konulursa,
t ü m o l u m s u z bildirimler d e zaten ortaya k o n u l m a z m ı ? V e t ü m
m e s e l e budur.
K o r k t u ğ u m o l u m l u v e o l u m s u z düalizmi yoktur, ç ü n k ü (x).(|)x
vb. vb. n e olumlu, n e d e olumsuzdur.
O l u m l u ö n e r m e n i n o l u m s u z d a b u l u n m a s ı n a gerek yoksa, her
d u r u m d a , olumlu ö n e r m e n i n ön-resminin olumsuz ö n e r m e d e
bulunması gerekmez mi?
~ a R b ve --bRa arasında — h e r h a n g i bir olanaklı n o t a s y o n d a
yaptığımız g i b i — bir a y r ı m yaparak, herhangi bir n o t a s y o n d a
o l u m s u z ö n e m e d e k i kanıt ve kanıt-yeri arasında belirli bir
b a ğ l a ş ı m önvarsayabiliriz; ki bu, ilgili olumlu ö n e r m e n i n ön-
resmidir.
O z a m a n , kendisiyle h e n ü z hiçbir şeyin söylenmediği
ö n e r m e n i n oluşturucu öğelerinin bu bağlaşımı, ö n e r m e d e k i g e r ç e k
r e s i m midir?
B e n i m açıklık y o k s u n l u ğ u m , bağıntıların doğası k o n u s u n d a k i
bir anlayış y o k s u n l u ğ u n a d a y a n m ı y o r m u ?
Bir resim değillenebilir m i ? Hayır. V e resimle ö n e r m e
arasındaki fark b u n d a yatar. R e s i m , bir ö n e r m e olarak hizmet
verebilir. A m a bu d u r u m d a ona, şimdi bir şey söylemesine yol
açan bir şey e k l e n m i ş olur. Kısacası: yalnızca r e s m i n d o ğ r u
o l d u ğ u n u reddedebilirim, a m a resmi r e d d e d e m e m .
R e s m i n oluşturucu öğelerini, nesnelerle b a ğ l a ş t ı n n a m l a r e s i m
bir ş e y - d u r u m u n u temsil e t m e y e ve doğru ve yanlış o l m a y a başlar.
(Örneğin, a resmi, a odasının içini temsil eder vb.)
27.11.14.
" p " yanlış olduğunda, " ~ p " doğrudur. Böylece, " ~ p " doğru
ö n e r m e s i n i n bir parçası bir yanlış önermedir. Yalnızca " - " i ş a r e t i ,
o n u nasıl gerçeldikle u y g u n kılabilir? Elbette, b u n u n yalnızca " ~ "
işareti değil, a m a farklı değilleme imleri için ortak olan her şey
olduğunu zaten söylemiştik. V e t ü m bunlar için ortak olan şeyin,
değillemenin k e n d i anlamından çıkması gerekir. V e böylece, bu
yolla d e ğ i l l e m e iminin kesinlikle kendi imlemini yansıtması
gerekir. [T^r^., 5.512]
28.11.14.
D e ğ i l l e m e , t e m e l - ö n e r m e n i n ab~işlevleriyle birleşir. V e temel-
ö n e r m e n i n mantıksal işlevlerinin, kendi imlemlerini t ü m diğerleri
kadar yansıtmaları gerekir.
29.11.14.
ab-işlevi t e m e l - ö n e r m e n i n dışında d u r m a z , ona nüfuz eder.
Gösieıilebilen şey söylenemez. [4.1212]
Özdeşlik imini n o t a s y o n u m u z u n dışında tutmanın ve özdeşliği
daima yalnızca imlerin özdeşliğiyle göstermenin (belirli
koşullarda) t ü m ü y l e olanaklı olacağını sanıyorum. B u d u r u m d a ,
elbette (î)(a,a), (x,y). (j)(x,y)'nin bir özel d u r u m u olmayacak ve
(j)a, (3x,y).(j)x.(()y'nin bir özel d u r u m u olmayacak. A m a o zaman,
(j)x. (j)yz)xy ^ = y ' n i n yerine basitçe ~(3x,y).(l)x.(j)y yazılabilecek.
[Krş., 5.53 ve 5.533]
B u n o t a s y o n aracılığıyla, (x)x = a sözde-önermesi ya da
benzeri bir ö n e r m e , t ü m d o ğ r u l a m a g ö r ü n ü m l e r i n d e n yoksun
olacaktır. [Krş., 5.534]
1.12.14.
Ö n e r m e sanki şöyle der: B u resim, b u tarzda bir şey-durumunu
s u n a m a z (ya d a sunabilir).
2.12.14.
Bu, tümüyle önermeyi salt resimden ayıran şeyin
kararlaştırılmasına bağlıdır.
4.12.14.
~ ~p = p özdeşliğine bakalım: bu, diğerleriyle birlikte, p imini
belirler, ç ü n k ü o, " p " ve p ' n i n ortaklaşa sahip oldukları bir
şeyin o l d u ğ u n u söyler. B u sayede, im, çifte değillemenin bir
evetleme olduğu olgusunu yansıtan nitelikleri kazanır.
5.12.14.
" p v ~ p nasıl hiçbir şey s ö y l e m e z ?
6.12.14.
N e w t o n c u m e k a n i k d ü n y a n ı n betimlenmesini birlikli bir
b i ç i m e sokar. Ü z e r i n d e düzensiz siyah lekeler bulunan bir b e y a z
yüzey düşünelim. Şimdi şöyle diyoruz: B u şekilde hangi r e s i m
türü ortaya çıkarsa çıksın, yüzeyi u y g u n b i ç i m d e ince dört köşeli
ağla örterek v e her karenin siyah y a d a b e y a z o l d u ğ u n d a n söz
ederek, bu yüzeyin b e t i m l e n m e s i n e h e r z a m a n istediğim kadar
yakın gelebileceğim. B u yolla, b u y ü z e y i n betimlenmesini birlikli
bir b i ç i m e sokabileceğim. B u b i ç i m istemlidir, çünkü üçgen ya d a
altıgen bir ağ kullanıldığında aynı şekilde başarılı olabilirdim.
Olabilir ki, ü ç g e n bir ağ aracılığıyla b e t i m l e m e daha
yalmlaşacaktı; yani yüzeyin, d a h a k a b a üçgen bir ağla, daha ince
kare bir ağla yaptığımızdan d a h a doğru bir betimlemesini
verebilirdik (ya da tersi) vb. D ü n y a y ı betimlemenin farklı
sistemleri b u farklı ağlara tekabül eder. M e k a n i k , şunu söyleyerek,
dünyanın betimlenmesinin biçimini belirler: bir dünya
b e t i m l e m e s i n d e k i t ü m önermelerin, verili bir kaç ö n e r m e d e n
—^mekaniğin a k s i y o m l a r ı — verili bir tarza sokulmuş olmaları
gerekir. B u yolla, d o ğ a bilimi binasının inşa edilmesi için yapı
taşları tedarik e d e r ve şöyle der: n e tarz bir bina k u r m a k istersen
iste, bir şekilde, bu yapı taşlarıyla ve yalnız bunlarla k u r m a n
gerekir.
Tıpkı herhangi bir istemli sayının sayılar sistemi aracılığıyla
yazılabilmesi gerektiği gibi, h e r h a n g i bir istemli fizik ö n e r m e s i n i n
m e k a n i k sistemi aracılığıyla yazılabilmesi gerekir.
[6.341]
V e b u r a d a m a n t ı k ve m e k a n i ğ i n göreli k o n u m u n u görürüz.
(Ağın, bir yığın figürden oluşması d a kabul edilebilir.)
Y u k a r ı d a sözü edilen tarzda bir konfigürasyonun, verili
biçimdeki bir ağ aracılığıyla betimlenebilmesi, konfigürasyon
hakkında hiçbir şey ö n e s ü r m e z (çünkü bu, bu tür herhangi bir
konfigürasyon için geçerlidir.). B u n u n l a beraber, konfigürasyonu
karakterize eden şey, belirli bir incelik derecesindeki belirli bir ağ
aracılığıyla betimlenebilir. B u yolla, gerçekten olabileceği şekilde,
N e w t o n c u m e k a n i k aracılığıyla betimlenebilmesi de, bize d ü n y a
h a k k ı n d a hiçbir şey söylemez. ( B u n u uzun süre hissettim.) —^bir
m e k a n i k aracılığıyla, bir başkası aracılığıyla olandan daha yalın
b i ç i m d e betimlenebilmesi de, yine d ü n y a hakkında bir şey söyler.
[Krş,, 6.342]
M e k a n i k , dünyanın bir tek plana göre betimlenmesi için
g e r e k s i n i m d u y d u ğ u m u z t ü m önermeleri k u r m a y ö n ü n d e bir
girişimdir. ( H e r t z ' i n g ö r ü n m e y e n kütleleri.) [Krş., 6.343]
H e r t z ' i n g ö r ü n m e y e n kütleleri, kendi itirafına göre, sözde-
nesnelerdir.
7.12.14.
Önermenin mantıksal değişmezleri, onun doğruluk
koşullarıdır.
8.12.14.
D o ğ r u ve yanlış düşüncelerimizin arkasında, d a i m a ancak
sonradan ışığa çıkarabildiğimi^ ve d ü ş ü n c e olarak dile
getirebildiğimiz karanlık bir arka plan yer alacaktır.
12.12.14.
p.totoloji = p , yani totoloji hiçbir şey söylemez.
13.12.14.
K e n d i kendini iptal eden bir i ş l e m olması, değillemenin
doğasını tüketir m i ? B u d u r u m d a , XP ^ p olduğunu
varsaydığımızda, eğer xxp = P ise, %'nin değillemenin yerine
geçmesi gerekecektir.
Bir kere şu kesindir ki, b u iki eşitliğe göre % artık evetleme
ifade etmeyebilir.
V e b u işlevlerin yok o l m a kapasitesi, onların mantıksal
olduklarını g ö s t e r m e z m i ?
15.12.14.
Şu açıktır: ab-işlevinin yazılı imleri için, istediğimiz her hangi
bir şeyi ortaya koyabiliriz, gerçek i m kendisini otomatik olarak
biçimlendirecektir. V e bu gerçekleştiğinde, hangi nitelikler kendi
kendilerine biçimlenecek?
( Ö n e r m e d e ) resmi çerçeveleyen mantıksal yapı iskelesi,
mantıksal uzamı belirler. [Krş., 3.42]
16.12.14.
Önermenin tüm mantıksal uzama baştan sona uzanması
gerekir. [Krş., 3.42]
17.12.14
ab-işlevinin imleri m a d d e s e l değildirler, başka türlü y o k
olamazlardı. [Krş., 5.44 ve 5.441]
18.12.14.
G e r ç e k ö n e r m e iminde, şey-durumunda ayırdedilebildiği kadar
şeyin ayırdedilebilmesi gerekir. Bu, onların özdeşliğinin dayandığı
şeydir. [Krş., 4.04]
20.12.14.
" p " d e , " ~ p " d e k i n d e n n e d a h a fazlası n e d e d a h a azı tanınabilir.
Bir şey-durumu, nasıl " p " ile uyuşabilir ve " ~ p " ile u y u ş a m a z ?
Aşağıdaki soru d a sorulabilir: Şayet başka birine m e r a m ı m ı
a n l a t m a k amacıyla dil icat e t m e y e çalışsaydım, ifadelerimiz
h a k k ı n d a onunla hangi tür kurallarda a n l a ş m a m gerekecekti?
23.12.14.
Fizikteki betimlemelerin anlamına ilişkin t e o r i m için
karakteristik bir örnek: İki ısı teorisi; birinde bir m a d d e olarak, bir
diğerinde bir hareket olarak kavranan ısı.
25.12.14.
" ö n e r m e bir şey söyler", sununla özdeştir: O gerçeklikle belirli
bir bağıntıya sahiptir, bu nasıl olabilirse olsun. V e eğer b u
gerçeklik veriliyse ve bu bağıntı da, o z a m a n önermenin anlamı
bilinir. " p v q " gerçeklikle " p . q " d a n vb. farklı bir bağıntıya sahiptir.
Ö n e r m e n i n olanağı, elbette nesnelerin Y E R İ N E G E Ç E N imler
ilkesine dayanır. [Krş., 4.0312]
B ö y l e c e ö n e r m e d e bir şey, kendisinin yerine geçen başka bir
şeye sahiptir.
A m a aynı z a m a n d a ortak bağ vardır.
B e n i m temel d ü ş ü n c e m şu ki, mantıksal değişmezler bir şeyin
yerine geçmez. O l g u n u n mantığı, kendisinin yerine geçecek hiçbir
şeye sahip olamaz. [Bkz., 4.0312]
29.12.14.
Ö n e r m e d e isim, nesnenin yerine geçer. [3.22]
11.1.15.
Bir ö l ç ü m ç u b u ğ u ölçülebilen bir nesnenin bir metre
u z u n l u ğ u n d a o l d u ğ u n u söylemez.
Hatta onun, b u tikel nesnenin ö l ç ü m ü n e hizmet ediyor kabul
edildiğini bildiğimizde bile.
Şunu s o r a m a z mıyız: nesnenin uzunluğu hakkında bir şey
önesürmesi için b u ö l ç ü m ç u b u ğ u n a neyin eklenmesi gerekir?
(Bu e k l e m e olmaksızın ö l ç ü m çubuğu " v a r s a y ı m " olacaktır.)
15.1.15
" p v q " ö n e r m e imi, p durumsa, q d u r u m s a ve her ikisi d e
d u r u m s a doğrudur, başka türlü yanlıştır. B u son derece yalın
olarak görünür; ve ç ö z ü m bu kadar yalın olacaktır.
16.1.15.
Ö n e r m e hipotetik bir şey-durumuyla bağlaşıktır.
B u şey-durumu, kendi betimlemesi aracılığıyla verilir.
Ö n e r m e , bir şey-durumunun betimidir. [5fe., 4.023]
E ğ e r nesne, önesürülen niteliğe sahipse, b e t i m l e m e doğrudur:
eğer şey-durumu, önermeyle sunulan içsel niteliklere sahipse,
ö n e r m e doğrudur.
17.1.15.
" p . q " şey-durumu, " p v q " ö n e r m e s i n e girer.
Fiziğin ağ analojisinde: her n e k a d a r lekeler geometrik
fîgürlerse de, t ü m ü y l e aynı geometri, onların biçimi ve k o n u m u
hakkında elbette hiçbir şey söyleyemez. B u n u n l a beraber, ağ salt
geometriktir, o n u n t ü m nitelikleri a priori verilebilir. [Bkz., 6.35]
18.1.15.
Önerme ve betimleme arasmdald karşılaştırma salt
mantıksaldır ve bu n e d e n l e d a h a öteye taşınması gerekir.
20.1.15.
Nasıl oluyor da, bütün, bir mantıksal k a v r a m oluyor?
Nasıl oluyor da, bütün bir b i ç i m k a v r a m ı oluyor?
Bütünün h e r hangi bir ö n e r m e d e bulunabilmesi nasıl
gerçeldeşiyor?
Ç ü n k ü bu, bir b i ç i m kavramının karakteristik göstergesidir.
Bütün, ö n e r m e n i n içeriğine, b i ç i m e o l d u ğ u n d a n d a h a yakın
olarak görünür.
Bütün: şeyler. Bütün: işlevler. B ü t ü n : bağıntılar: Bütün, sanki
şey, işlev vb. kavramları ile bireysel şey, bireysel işlevler arasında
bağlayıcı bir terimdir.
Genellik, esasen temel BİÇİlMle bağlantılıdır.
Anahtar sözcük—?!
21.1.15.
Ö n e r m e biçiminin, genel i n c e l e m e s i n d e n geçiş: sonsuz zor,
olağanüstü.
22.1.15
B e n i m tüm görevim, önermenin doğasını açıklamaktan ibaret.
Bu, resmi ö n e r m e olan t ü m o l g u l a n n doğasını vermekten
ibaret demektir.
T ü m varlığın özünü vermekten.
( V e burada varlık, varoluşu temsil etmez — b u durumda, o,
anlamsız olacaktı.)
23.1.14.
Değilleme, bir işlemdir.
Bir işlem, bir işlemi gösterir.
Sözcükler sondalara benzer; bazısı ç o k derine uzanır; bazısı
a n c a k biraz derine.
Elbette bir işlem, hiçbir şey söylemez, yalnızca sonucu söyler;
ve bu, onun nesnesine bağlıdır. [Krş., 5.25]
24.1.15.
Mantıksal sözde-işlevler, işlemlert//r.
Yalnızca işlemler yok olabilir!
O l u m s u z önerme, gerçeldiği dışarıda bırakır.
Her-şeyi-kuşatan, dünyayı-yansıtan mantık, bu tür işaretler ve
manipülasyonları nasıl kullanabilir? Yalnızca sonsuz incelikte bir
ağ oluşturmak için, b ü y ü k aynayı oluşturmak için bunların
t ü m ü n ü n birbirlerine bağlanmalarıyla. [5.511]
25.1.15.
Şöyle d e diyebiliriz: p doğru olduğunda, ~p yanlıştır.
29.1.15.
Dil, eklemlidir. [Krş.,3.Ul]
7.2.15.
Müziksel temalar, belirli bir anlamda önermelerdir. B u
nedenle, mantığın doğasının bilgisi, müziğin doğasının bilgisine
yol gösterecektir.
14.2.15.
Matematiksel nesneler —^mantıksal d e ğ i ş m e z l e r — varolskydı,
" B e ş erik y i y o r u m " önermesi, bir matematik önermesi olacaktı.
V e o, bir uygulamalı m a t e m a t i k önermesi de değildir.
Ö n e r m e , imlemini tamamen betimlemelidir. [Krş., 4.023]
4.3.15.
Melodi bir tür totolojidir, o kendisini kendinde tamamlar, kendi
kendine yeter.
5.3.15.
İnsanlık, her zaman yanıtları, — a priori— sistematik biçimde
düzenlenmesi ve tamamen düzenli bir yapı içinde birleştirilmesi
gereken bir sorular alam olması gerektiği yönünde bir sezişe sahip
olmuştur. [Sfe., 5.451]
(Daha eski bir sözcük, daha derine uzanır.)
6.3.15.
Değilleme, aynm, doğru ve yanlış sorunlan, yalnızca tek bir
büyük sorunun, çeşitli biçimlerde yerleştirilmiş büyük ve küçük
felsefe aynalarmdaki yansımalarıdır.
7.3.15.
Tıpkı ~^v vb.'nin aynı işlev olmalan gibi, -rivrı, r| =) ri
vb. de, aynı —yani totolojik— işlevdir. Tıpkı diğerlerinin
incelenebilmesi gibi, o da incelenebilir —ve muhtemelen daha
avantajlı bir biçimde.
8.3.15.
Benim güçlüğüm, yalnızca bir—büyük—ifade güçlüğüdür.
18.3.15
Önerme-iminin en sıkı incelemesinin, onun önesürdüğü şeyi
veremeyeceği açıktır —verebileceği şey, önermenin önesürme
yeterliğidir.
27.3.15.
Resim, bir betimleme yerine geçebilir.
29.3.15.
Nedensellik yasası, bir yasa değil, bir yasa biçimidir. [Krş.,
6.32]
"Nedensellik y a s a s ı " bir sınıf ismidir. V e tıpkı mekanikte
- d i y e l i m — m i n i m u m yasalar — ö r n e ğ i n en az etki yasası-
olması gibi, —^fizikte d e bir nedensellik yasası, bir nedensellik
biçimi yasası vardır. [Krş., 6.321]
Tıpkı insanların nasıl işlediğini kesinlikle bilmeden ö n c e de,
bir "en az e t k i " yasası olması gerektiği gerçeğinin bir sezişine
sahip olmaları gibi.
(Burada, çoğu kez olduğu gibi, a priori, salt mantıksal bir şey
olarak ortaya çıkıyor.)
[Krş., 6.3211]
3.4.15.
Ö n e r m e , d ü n y a n ı n ö l ç ü m aygıtıdır.
Bu, bir sürecin resmidir ve yanlıştır. B u durumda, o nasıl hâlâ
bir sürecin resmi olabilir?
"a", a ' n m yerine geçebilir ve " b " , b ' n i n yerine geçebilir, sonra
"a", " R " ile " b " bağıntısında yer alır: Bu, içerilmesini
beklediğimiz P O T A N S İ Y E L içsel bağıntıdır.
5.4.15.
Ö n e r m e , yalnızca sözcüklerin k a r m a karışık bir yığını değildir.
[ M z . , 3.141]
11.4.15.
M e l o d i de, müzikten a n l a m a y a n insanların düşündükleri gibi,
yalnızca notaların bir karışımı değildir. [Krş., 3.141]
12.4.15.
Önermenin doğasından, bireysel mantıksal işlemlere
uleişamıyorum.
15.4.15.
Yani, ö n e r m e n i n n e şekilde şey-durumunun resmi olduğunu
ortaya k o y a m ı y o r u m .
N e r e d e y s e t ü m çabalarımdan v a z g e ç m e k üzereyim.
16.4.15.
B e t i m l e m e , sözgelimi, temeli olarak betimleme aracıyla ve
sonucu olarak b e t i m l e n m i ş n e s n e y l e d e bir işlemdir.
" D e ğ i l " imi, tüm değilleme imlerinin sınıfıdır.
17.4.15.
Ö z n e l evren.
Ö n e r m e d e mantıksal işlemleri, onun bileşen önermeleri
üzerinde y ü r ü t m e k yerine, işaretlen bunlarla bağlaştırabilir ve
onlarla işlem yapabiliriz. B u d u r u m d a , tek bir ö n e r m e
düzenlemesi, ç o k karmaşık bir tarzda kendisiyle bağlantılı olan bir
işaretler takımıyla bağlaşıktır.
P q r
18.4.15.
p ' d e n - p ' y e geçiş, değilleme işleminin karakteristiği olan şey
değildir. ( B u n u n en iyi kanıtı şudur: değilleme, aynı z a m a n d a
- p ' d e n p ' y e geçişe d e izin verir.
19.4.15.
D i l d e yansıyanı dile getirmek için dili kullanamam. [Krş.,
4.121]
23.4.15.
Bir sakınım yasasına a priori inanmıyoruz, onun mantıksal
biçiminin olanağını a priori biliyoruz. [6.33]
A priori bilinen t ü m şu önermeler, yeter neden, d o ğ a d a
süreklilik vb., vb., t ü m _ i ) u n l a r , d o ğ a bilimi önermelerini
oluşturmanın olanaklı tarzlarıyla bağıntılı a priori sezgilerdir.
[Krş., 6.34]
" O c k h a m l ı ' n m usturası", elbette, istemli bir kural ya da pratik
başarısından dolayı geçerli bir kural değildir. O n u n söylediği şey
şudur: gereksiz im-birimleri hiçbir i m l e m e sahip değildir. [Bkz.,
5.47321]
Aynı amacı yerine getiren imlerin, mantıksal olarak özdeş
olduğu açıktır. Salt mantıksal şey, t a m olarak tüm bunların
başarabildikleri şeydir. 5.47321]
24.4.15.
Mantıkta (matematikte) süreç ve sonuç eşdeğerdir. (Böylece
b e k l e n m e d i k hiçbir şey yoktur.) [6.1261]
25.4.15.
Dil, d ü n y a ile içsel bağıntı içinde yer aldığı için, o ve bu
bağıntılar, olguların mantıksal olanağını belirler. Anlamlı bir ime
sahipsek, bu im, bir yapı ile belirli bir içsel bağıntıda yer
almalıdır. İ m ve bağıntı, imlenen şeyin mantıksal biçimini açıkça
belirler.
A m a şey denen bir şey, bu tür başka bir şeyle bir ve aynı
şekilde bağlantılı olamaz mı?
Örneğin, dilin sözcüklerini mantıksal açıdan eşdeğer birimler
olarak deneyimlediğimiz ve onları kullandığımız açıktır.
D a i m a sanki bir şey olarak ve öte yandan gerçek yalın şeyler
olarak kabul edilebilecek bir şey varmış gibi görünüyor.
Açıktır ki, n e bir kurşun k a l e m çizgisi n e de bir buharlı gemi
yalın değildir. B u ikisi arasında gerçekten mantıksal bir eşitlik var
mıdır?
Yeter n e d e n yasası vb. "yasalar" ağla ilgilidir, ağın betimlediği
şeyle değil. [ M z . , 6.35]
26.4.15.
Gündelik önermelerin kendi yalınlık damgalarını taşımaları
genellik aracılığıyla olmalıdır. Dilin, kendi başının çaresine nasıl
baktığını hatırlamalıyız.
Bir karmaşık hakkındaki önerme, karmaşığın bileşen parçaları
hakkındaki ö n e r m e y l e içsel bağıntı içinde yer alır. [Bkz., 3.24]
27.4.15.
îstenç özgürlüğü, gelecek olayların şimdi BÎLinememesi
gerçeğine dayanır. Ancak, nedensellik — s ö z g e l i m i mantıksal
çıkarım g i b i — bir İÇ zorunluluk olsaydı, onları bilmemiz olanaklı
olurdu. Bilgi ve bilinen şey arasındaki bağlantı, bu mantıksal
zorunluluğun bağlantısıdır. [Bkz., 5.1362]
Dil hakkında endişelenme gereği duyamayız.
Doğru-olmayan, özdeş-olmayan gibidir.
28.4.15.
D e ğ i l l e m e işlemi, sözgelimi, bir - yazılmasına değil, t ü m
değilleme işlemleri sınıfına dayanır.
A m a , bu durumda, bu ideal değilleme işleminin nitelikleri
gerçekten nedir?
İki ö n e s ü r ü m ü n uygunluğu nasıl ortaya çıkar? E ğ e r p v q ' d a ,
q ' n u n yerine p konulursa, ö n e s ü r ü m p haline gelir.
p.q imi aynı z a m a n d a p ' y i önesüren imler arasına dahil midir?
p , pvq imlerinden biri midir?
Aşağıdaki söylenebilir mi: p ' y i önesürmeyen t ü m imler, p
aracılığıyla önesümlmezler ve totoloji ya d a çelişmenin içerdiği
gibi p ' y i i ç e r m e z l e r — t ü m bu imler p ' y i değiller.
29.4.15.
B u şu demektir: p ' y e bağlı olan ve n e p ' y i önesüren n e d e p
tarafından önesürülen t ü m imler.
30.4.15.
Bir işlemin gerçekleşmesinin, elbette, kendisi için hiçbir önemi
yoktur.
p , kendisinden sonuç olarak çıktığı t ü m ö n e r m e l e r tarafından
önesürülür. [5.124]
p ile çeHşen her ö n e r m e p ' y i değiller. [Bkz., 5.1241]
1.5.15.
p . ~ p ' n i n bir çelişme olması gerçeği, - p ' n i n , p ile çeliştiğini
gösterir. [Krş., 6.1201]
Kuşkuculuk, hiçbir sorunun sorulamadığı y e r d e kuşkulanmaya
kalkışınca, çürütülemez değil, açıkça saçmadır. [Bkz., 6.51]
Ç ü n k ü kuşku, ancak bir sorunun varolduğu yerde varolabilir;
bir soru, ancak bir yanıtın varolduğu yerde varolabilir ve bu,
ancak bir şeyin söylenebildiği yerde varolabilir. [Bkz., 6.51]
Şunu söyleyen t ü m teoriler: " B u böyle olmalıdır, başka türlü
felsefe y a p a m a y ı z " ya da " b a ş k a türlü kesinlikle y a ş a y a m a y ı z "
vb., vb., elbette ortadan kalkmalıdırlar.
B e n i m m e t o d u m , serti y u m u ş a k t a n ayırmak değil, yumuşağın
sertliğini görmektir.
Filozofların başlıca hünerlerinden biri, kendilerini
ilgilendirmeyen sorularla uğraşmamalarıdır.
R u s s e l ' m "Scientific M e t h o d in Philosophy"sindeki metodu,
basitçe fiziğin m e t o d u n d a n bozmadır.
2.5.15.
H e m p ' y i h e m d e q ' y u önesüren t ü m imler sınıfı, p.q imidir.
Y a p ' y i ya da q ' y u önesüren t ü m imler sınıfı, " p v q " önermesidir.
[Krş., 5.513]
3.5.15.
H e m totoloji h e m d e çelişmenin, sözgelimi, her ikisinin d e bir
önermeler cetvelinde sıfır n o k t a l a n olmaları anlamında, hiçbir şey
söylemediklerini söyleyemeyiz. Ç ü n k ü onlar en azından karşıt
kutuplardır.
Şöyle diyebilir miyiz: iki ö n e r m e , her ikisini d e önesüren hiçbir
i m olmadığında —-ki bu gerçekten şu anlama gelir: onlar hiçbir
ortak üyeye sahip olmadıklarında—, birbirlerine karşıttırlar? [Krş.,
5.1241]
B ö y l e c e önermeler i m sınıfları olarak düşünülebilir—^"p" ve
" q " önermeleri " p . q " üyesine ortaklaşa sahiptir—ve iki önerme,
birbirlerinin tamamen dışında durduklarında, birbirlerine
karşıttıriar. [Krş., 5.513]
4.5.15.
Sözde t ü m e v a r ı m yasası, her halde bir mantık yasası olamaz,
ç ü n k ü o, açıkça bir önermedir. [Bkz., 6.31]
F x biçiminin t ü m önermelerinin sınıfı, (x) (l)x önermesidir.
5.5.15.
Ö n e r m e n i n genel biçimi var mıdır?
Evet, eğer bununla, tek bir "mantıksal d e ğ i ş m e z " anlaşılıyorsa.
[Krş., 5.47]
"Yalın şeyler var m ı d ı r ? " sorusu sanki anlamlıymış gibi
g ö r ü n m e y e d e v a m ediyor.
V e bu sorunun, kesinlikle saçma o l m a m a s ı g e r e k i r ! —
6.5.15.
"Yalın şeyler var m ı d ı r ? " sözde-tümcesini, sembolik notasyon
içinde d e n e m e k ve dile getirmek b o ş olacak.
V e ancak yine açıktır ki, bu m e s e l e hakkında d ü ş ü n d ü ğ ü m d e ,
ö n ü m d e bir şeyin, yalın bağlaşımın bir kavramı var.
Ama yalını nasıl tasarlayabiliyorum? Burada tüm
söyleyebileceğim şey şudur: her z a m a n " ' x ' imleme sahiptir".
—İşte büyük bilmece!
Yalının örnekleri olarak, her z a m a n görüş alanının noktalarını
d ü ş ü n ü r ü m . (Tıpkı görüş alanının parçalarının, her z a m a n
z i h n i m d e tipik bileşik nesneler olarak c a n l a n m a s ı gibi).
7.5.15.
U z a m s a l karmaşıklık, aynı z a m a n d a mantıksal karmaşıklık
mıdır? Kesinlikle öyle görünüyor.
A m a b e n i m görüş alanımın tektip renkli bir parçası n e d e n
oluşuyor? Minima sensibilia''''dan m ı ? B u tür bir parçanın yeri
nasıl belirlenecek?
Genellikle kullandığımız tümcelerin t ü m ü genellemeler
içeriyor olsa bile, onlarda, özel d u r u m l a n n m bileşen parçalarının
ön-resimleri d e kesinlikle bulunmalıdır. B ö y l e c e geriye bunlara
nasıl ulaştığımız sorusu kalır.
8.5.15.
(Lat.) "en küçük duyulabilir". Bir duyumu meydana getiren en küçük uyancı
(ç.n.).
Belirli bir ön-resmin hiçbir iminin olmadığı gerçeği, bu ön-
resmin m e v c u t olmadığını göstermez. îm-dili aracılığıyla
resimleme, bir ön-resim /minin, bir ön-resim nesnesinin yerine
geçmesi türünden bir tarzda gerçekleşmez. İm ve imlenen şeyle
içsel bağıntı, ikincinin ön-resmini belirler; temel koordinatların
ordinatlarla birlikte bir figürün konumlarını belirlemesi gibi.
9.5.15.
Bir soru: M A N T I K t a yalın nesneler olmaksızın iş görebilir
miyiz?
Açıkçası yalın imler, yani doğrudan bir i m l e m e sahip olan
imler içermeyen önermeler olanaklıdır. V e bunlar gerçekten
anlamlı önermelerdir; onların bileşen parçalarının tanımlarının
kendilerine iliştirilmesine gerek yoktur.
A m a , önermelerimizin oluşturucu öğelerinin bir t a n ı m
aracılığıyla çözümlenebileceği ve eğer önermelerin gerçek
yapısına y a k l a ş m a k istiyorsak ç ö z ü m l e n m e s i gerektiği açıktır. O
zaman, her halde bir çözümleme süreci vardır. V e şimdi bu
sürecin bir sona ulaşıp ulaşmadığını sorabilir miyiz? V e eğer
öyleyse: B u son n e olacaktır?
H e r tanımlı imin, t a n ı m l a n aracılığıyla imlediği doğruysa, o
zaman, b ü y ü k olasılıkla tanımlar zincirinin bir yerde bir sona
sahip olması gerekir. [Krş., 3.261]
Ç ö z ü m l e n m i ş ö n e r m e , ç ö z ü m l e n m e m i ş olandan daha fazla şey
söyler.
Ç ö z ü m l e m e , ö n e r m e y i o l d u ğ u n d a n daha karmaşık kılar, a m a
onu, başlangıçtaki i m l e m i n d e n daha karmaşık kılamaz ve
kılmaması gerekir.
Önerme, imlemi kadar karmaşık olduğunda, tümüyle
çözümlenir.
A m a önermelerimizin imlemi sonsuzca karmaşık değildir.
Ö n e r m e , olgunun resmidir. Bir olgunun farklı resimlerini
tasarlayabilirim. (Mantıksal işlemler bu a m a c a hizmet eder.) A m a
olgunun karakteristiği olan şey, b u resimlerin t ü m ü n d e aynı olacak
ve bana bağlı olmayacaktır.
" p " önermesinin imler smıfıyla, " - p " smıfı vb., vb. zaten
verilidir. Gerçekten zorunlu olduğu gibi.
Ama bu, t ü m önermeler smıfmm bize verili o l m a s m ı
öngerektirmiyor m u ? V e buna nasıl ulaşırız?
11.5.15.
İki totolojinin mantıksal toplamı, başlangıçtaki a n l a m d a bir
totoloji midir? Gerçekten şu tür bir ikilik var mıdır:
totoloji—çelişme?
B i z i m için yalın şey ş u D U R : aşina o l d u ğ u m u z en yalın şey.
— Ç ö z ü m l e m e m i z i n ulaşabildiği en yalın ş e y — o n u n , bir ön-resim
olarak, ö n e m ı e l e r i m i z d e k i değişken olarak görünmesi gerekir
—bu, kastettiğimiz ve aradığımız yalın şeydir.
12.5.15.
(a) R e s i m l e m e v e (b) koordinatlar genel kavramları.
V a r s a y a l ı m ki, " - ( 3 x ) x = x " ifadesi bir önermedir, yani
(sözgelimi) şu önermedir: "Hiçbir şey var değil", o z a m a n b u
önermeyi sembollerle ifade e t m e k için, gerçekten hiç ilgisinin
olmadığı bir (=) bağıntısını kullanmamız gerekmesi b ü y ü k hayret
k o n u s u olacaktır.
13.5.15.
T e k bir mantıksal m a n i p ü l a s y o n , zamanın kişileştirilmesi.
D o ğ r u ucu tuttuğundan e m i n o l m a d a n sakın sıkı d ü ğ ü m atma.
Bir u z a m parçasını bir şey olarak kabul edebilir miyiz? Belirli
bir anlamda, u z a m s a l şeylerden söz ettiğimizde, b u n u açıkça
süreldi y a p a n z .
Ç ü n k ü mesele, — e n azından şu an görebildiğim k a d a n n c a —
tanımlar aracılığıyla isimleri başımızdan atarak ç ö z ü l m ü y o r gibi
görünüyor: örneğin, k a r m a ş ı k uzamsal nesnelet, bana, bir a n l a m d a
t e m e l d e şeyler olarak görünüyor — s a n k i onları şeyler olarak
g ö r ü y o r u m — ve onların isimler aracılığıyla gösterilmeleri, sırf
dilin bir marifeti olmaktan d a h a öte bir şey gibi görünüyor.
Örneğin, U z a m s a l karmaşık nesneler, gerçekten sanki şeyler gibi
görünüyor.
T ü m bunlar neyi imler?
H e r halde, t a m a m e n içgüdüsel olarak şu nesneleri isimler
aracılığıyla gösteririz.
14.5.15.
Dil, organizmamızın bir parçasıdır ve o n d a n daha az karmaşık
değildir. [Krş., 4.002]
Eski karmaşık ve olgu sorunu!
15.5.15.
K a r m a ş ı k teorisi, şu tür önermelerde dile gelir: "Eğer bir
ö n e r m e doğruysa, o z a m a n Birşey vardır"; a, R ile b bağıntısında
yer a l ı r _ ö n e r m e s i y l e dile getirilen olgu ve ö n e r m e doğruysa
" v a r o l d u ğ u " kesin olan R ile b bağıntısında a karmaşığı arasında
bir fark var gibi görünüyor. Sanki bu Birşeyi ve h e m de bir gerçek
" k a r m a ş ı k i m " ile gösterebilmmşız gibi görünüyor. — b u
tümcelerde dile gelen düşünceler t a m a m e n doğal ve sahihtir,
b ö y l e c e onların kaynağında bir gerçek olması gerekir. A m a hangi
gerçek?
Bir karmaşığın, yalnızca o n u n betimi aracılığıyla verilebileceği
ve b u betimin, uygun olacağı ya da uygun olmayacağı o kadar
açıktır. [ M z . , 3.42]
Bir karmaşıktan söz eden ö n e r m e , eğer karmaşık varolmazsa
anlamsız değil, basitçe y a n h ş olacaktır. [Bkz., 3.24]
16.5.15.
U z a m ı g ö r d ü ğ ü m d e , onun t ü m noktalarını görür m ü y ü m ?
" M a n t ı k l a çelişen" birşeyi dilde ortaya koymak, geometride
u z a m yasalarıyla çelişen bir şeklin koordinatlanyla ortaya
k o n u l m a s ı n d a n ya da sözgelimi, varolmayan bir noktanın
koordinatlarının verilmesinden d a h a fazla olanaklı değildir.
[3.032]
Ön-resimlerin varoluşunu önesüren önermeler varsa, biricik
olacaklardır ve bir "mantıksal ö n e r m e l e r " türü olacaklardır ve bu
önermeler dizisi, mantığa olanaksız bir gerçeklik verecektir.
M a n t ı k t a koordinasyon olacaktır.
18.5.15.
B ü t ü n temsillerin, dilimizin t ü m resimsel karakterinin
olanaklılığı, resmin m a n t ı ğ m d a temellenir. [4.015]
19.5.15
H a r e k e t halinde ve kendi hareketiyle birlikte kavranan bir
cismi, bir şey olarak da kavrayabiliriz. B ö y l e c e d ü n y a etrafmda
dönen ay güneşin etrafmda döner. Şimdi burada, bu
s o m u t l a ş t ı r m a n m , mantıksal m a n i p ü l a s y o n d a n başka bir şey
olmadığı açıkça görünüyor. — b u n u n olanaldılığı son d e r e c e d e
önemli olabilse de.
Ya da şu gibi somutlaştırmaları düşünelim: bir melodi,
k o n u ş u l a n bir t ü m c e . —
" ' x ' i m l e m e sahiptir" dediğimde, şu d ü ş ü n c e y e mi sahibim:
sözgelimi, " x " ' i n bu bıçak ya d a bu harf yerine geçebilmesi
olanaksızdır? Asla. Aksine.
20.5.15.
B i r k a r m a ş ı k kesinlilde bir şeydir!
21.5.15.
Fizik yasalarıyla çelişen bir koşullar dizisinin u z a m s a l bir
temsilini pekâlâ ortaya koyabiliriz, a m a geometri yasalarıyla
ç e h ş e n i n k i n i koyamayız. [3.0321]
22.5.15.
' 1 + — + ^— + .
1! 2 !
gibi sonsuz dizilerin matematiksel notasyonu, noktalarla
birlikte b u kuşatıcı genelliğin bir örneğidir. Bir yasa verilir ve
yazılan terimler, r e s i m olarak hizmet verir.
B u şekilde, (x)fx yerine "fx.fy...." yazılabilir.
U z a m s a l ve zamansal karmaşıklar.
23.5.15.
Dilimin smırları, d ü n y a m ı n sınırlarını temsil eder.
Benim r u h u m d e m e y i yeğlediğim gerçekten yalnız bir tek ruh
dünyası var ve a n c a k onunla başkalarının ruhu d e d i ğ i m şeyi
kavrarım.
Yukarıdaki değini, solipsizmin bir gerçek olduğu tarzı
belirlemek için anahtar sunar. [Bkz., 5.62]
Çoktandır şöyle bir kitap y a z m a m ı n olanaklı olacağının
bilincindeyim: " B u l d u ğ u m D ü n y a " [Krş., 5.631]
"Yalın nesneler"in varoluşu varsayımının ana temeli olarak
daima zihnimizde canlanan yalın bağıntı düşüncesi —^isim ve
karmaşık n e s n e arasındaki bağıntıyı d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z d e , bu
t a m a m e n aynı d ü ş ü n c e y e sahip olmaz mıyız?
V a r s a y a l ı m ki, k a r m a ş ı k n e s n e bu kitaptır. O n u " A " olarak
isimlendirelim. O z a m a n kesinlikle " A " n ı n ö n e r m e d e bulunuşu,
b u kitabın olguda b u l u n u ş u n u gösterir. Çünkü önerme, örneğin,
her önerme düzenlemesinde, onun çözülümünü tamamen farklı bir
çözülüm kılmak amacıyla çözümlense bile, istemli biçimde
çözülmez. [Bkz-, 3.4342]
V e farklı ö n e r m e l e r d e bir şeyin isminin b u l u n m a s ı gibi, bileşik
nesnelerin isminin b u l u n m a s ı da, ortak bir b i ç i m ve bir içerik
b u l u n d u ğ u n u gösterir.
B u n a karşın, sonsuzca karmaşık şey-durumu, bir k u r u n t u y m u ş
gibi görünüyor.
A m a aynı z a m a n d a yalın nesnelerin varlığını, belirli yalın
nesnelerden çıkarmadığımız, d a h a çok onları, kendilerine götüren
bir süreç aracılığıyla çözümlemenin son-ürünü olarak,
— s ö z g e l i m i t a n ı m l a m a y l a — bildiğimiz d e kesin görünüyor.
B u b a k ı m d a n , dilin k ü ç ü k bir kısmı anlamsız o l d u ğ u n d a bile,
onu kullanmayı s ü r d ü r m e k hala olanaklıdır. — S o n değininiye
bakınız.
" B u l d u ğ u m D ü n y a " kitabında, aynı z a m a n d a bedenim
hakkında bilgi v e r m e m ve hangi organların istemime boyun
eğdiğini vb. s ö y l e m e m gerekecektir. Çünkü bu, özneyi yalıtmanın
bir yoludur ya da d a h a ç o k önemli bir anlamda, ö z n e gibi bir şeyin
olmadığını göstermenin; çünkü o, bu kitaba girem^>'^n tek şey
olacaktır. [5fa., 5.631]
24.5.15.
Yalın nesnelere aşina o l m a s a k bile, karmaşık nesneleri
aşinalıkla bihV/z; onların karmaşık olduklarını aşinalıkla biliriz.
—^Ve s o n u n d a onların yalın şeylerden oluşması g e r e k m e z m i ?
Örneğin, görüş alanımızın bir parçasını seçip a y m r ı z ve o n u n
daima karmaşık o l d u ğ u n u , o n u n herhangi bir parçasının da hala
karmaşık a m a şimdiden d a h a yalın o l d u ğ u n u görürüz, v b . —
Örneğin, bir yüzeyin tüm noktalarmm sarı olduğunu, bu
yüzeyin herhangi tek bir noktasını görmeksizin g ö r e c e ğ i m i z i
düşünebilir miyiz? H e m e n h e m e n öyle görünüyor.
Sorunlarımızın ortaya çıkış tarzı: sonuçta bir soruya
yoğunlaşan ve nesnelleşen bir gerilimin baskısı.
Örneğin, aynı b i ç i m d e maviyle kaplı bir yüzeyi nasıl
betimleyeceğiz?
25.5.15.
Bir en küçük görünebilenm görsel imgesi bize gerçekten
b ö l ü n e m e z olarak m ı g ö r ü n ü r ? U z a m ı olan bölünebilirdir. Görsel
i m g e m i z d e , u z a m ı o l m a y a n parçalar var mıdır? Örneğin, sabit
yıldızların i m g e l e r i ? —
M i s t i k olana yönelim, arzularımızın b i l i m tarafından tatmin
edilemeyişinden kaynaklanır. T ü m olanaklı bilimsel sorular
yanıtlansa da, sorunumuza hala hiç değinilmediğini hissederiz-
Elbette, b u d u r u m d a artık sorular yoktur ve b u yanıttır. [Krş.,
6.52]
Her ö n e r m e tarafından, totoloji evetlenir ve çelişme değiUenir.
(Çünkü her hangi bir ö n e r m e y e , manası değiştirilmeksizin ' v e ' ve
bir totoloji eklenebilir; ve aynı b i ç i m d e bir çelişmenin değillemesi
de.)
V e " m a n a s ı değiştirilmeksizin" şu a n l a m a gelir: imin kendisi
hakkındaki özsel şeyi değiştirmeksizin. Ç ü n k ü im, manası
değiştirilmeksizin değiştirilemez. [4.465]
" a R b " anlamlıysa, " a R a " n ı n anlamlı olması gerekir.
26.5.15.
A m a şimdi önermenin genel d o ğ a s m ı nasıl açıklayacağım?
Gerçekten şunu söyleyebiliriz: d u r u m olan (ya da o l m a y a n ) her
şey, bir ö n e r m e aracılığıyla resmedilebilir. A m a burada "durum
olma'' ifadesine sahibiz! B u da sorunsaldır.
N e s n e l e r ö n e r m e için karşılık oluşturur.
Nesneleri ancak /^/mlendirebilirim. İmler onların yerine geçer.
[ M z „ 3.221]
27.5» 1.5.
A n c a k onlar üzerine konuşabilirim, Onları dile getiremem.
[ M z . , 3.221]
" A m a bir önerme ile dile getirilemeyen (ve aynı z a m a n d a bir
n e s n e d e o l m a y a n ) bir şey var o l a m a z mı? B u durumda, bu, dil
aracılığıyla ifade edilemeyecekti; ve onun hakkında soru
sormamız da olanaksızdır.
Olgular dışında bir şey varsa? Hangi önermelerimiz ifade
e t m e k için güçsüzdür? A m a örneğin burada, şeylere sahibiz ve
onları ö n e r m e l e r d e dile g e t i ı m e y e hiç gereksinim duymuyoruz.
Dile getirilemeyen şeyi dile getirmeyiz—. V e DİLE
G E T İ R i l e m e y e n i n dile getirilip getirilemeyeceğini nasıl sormaya
kalkışıyoruz?
Olgular dışmda alan yok mudur?
28.5.15.
" K a r m a ş ı k i m " ve " ö n e r m e " eşdeğerdir.
Şunu söylemek bir totoloji midir: Dil, tümcelerden oluşur.
G ö r ü n ü y o r ki, öyledir,
29.5.15.
A m a dil, tek dil midir?
Niçin dil üzerine, onu b a ş k a bir şeyle koordinasyon içinde
görebileceğim bir tarzda k o n u ş a b i l e c e ğ i m bir ifade biçimi
olmasın?
V a r s a y a l ı m ki, m ü z i k b u tür bir ifade biçimi olsun: O z a m a n
bu, her halde, içinde hiçbir müziksel temanın bulunamayacağı
bilimin karakteristiğidir.
B e n k e n d i m b u r a d a yalnızca tümceleri kaydediyorum. Ve
niçin?
Dil, nasıl biriciktir?
30.5.15.
Sözcükler derin su üzerindeki ince zar gibidir.
Bir t ü m c e n i n n e o l d u ğ u n u sormanın ve bir olgunun — y a da bir
k a r m a ş ı ğ ı n — n e olduğunu sormanın aynı şeye vardığı açıktır.
V e niçin şunu söyleyemeyiz: "Karmaşıklar vardır: o n l a n
isimlendirmek için isimler kullanılabilir ya da onları r e s i m l e m e k
için ö n e r m e l e r " ?
Bir karmaşığın ismi, ö n e r m e d e , yalnızca betimleme yoluyla
b i l d i ğ i m bir nesnenin ismi gibi işlev gösterir. — O n u r e s m e d e n
ö n e r m e bir b e t i m l e m e olarak işlev gösterir.
A m a , yalın nesneler varsa, h e m o n l a n n imlerini, h e m de
diğerlerilerin imlerini " i s i m l e r " olarak adlandırmak doğru m u d u r ?
Y a d a "isim", sözgelimi bir mantıksal k a v r a m mıdır?
" O , bir b i ç i m ve bir içerik için ortak olan şeye işaret e d e r . " —
K a r m a ş ı ğ ı n yapısındaki farka göre, onun ismi farklı bir şekilde
gösterir ve farklı sözdizimsel yasalara bağlıdır.
B u kavrayıştaki yanlışlık, onun, bir yandan karmaşık ve yalın
nesneler arasındaki farkı gösterirken, diğer yandan onları b e n z e r
olarak ele almasında yatar.
V e yine: Oluşturucu öğeler ve karmaşık, birbirlerine b e n z e r ve
karşıt olarak görünürler.
( Ö n ü m ü z d e duran bir k a s a b a planı ve bir ülke haritası gibi,
aynı b ü y ü k l ü k ve farklı ölçeklerde.)
"Bir ismi, gördüklerimin tümüyle, bu kır manzarasıyla, toz
taneciklerinin havadaki dansıyla, tüm bunlarla
bağlantılandırabilirim" düşüncesinin kaynağı nedir; gerçekten de,
bir isim diyebileceğimiz şey b u değilse n e olacaktır?
İsimler, bir tek b i ç i m ve bir tek içerik için ortak olan şeye işaret
eder.—^Yalnızca sözdizimsel kullanımları ile birlikte onlar, belirli
bir mantıksal b i ç i m e işaret ederler.
31.5.15.
Dünyanın betimlenmesinde isimlerin kullanılmasıyla,
dünyanın genel betimlemesi aracılığıyla başarılandan daha fazla
hiçbir şey başarılamaz!
O z a m a n isimler olmaksızın iş görülemez m i ? Kesinlikle hayır.
İsimler, bu şey şu niteliğe sahiptir vb. bir ö n e s ü r ü m için
gereklidir.
Onlar, ö n e r m e biçimini t a m a m e n tanımlı nesnelere bağlarlar.
V e eğer d ü n y a n ı n genel betimlemesi dünyanın bir şablonu
gibiyse, d ü n y a n ı n b u şablonla t a m a m e n kapatılması için, isimler
onu d ü n y a y a iliştirir.
1.6.15.
Y a z d ı ğ ı m her şeyin çevresinde d ö n ü p durduğu b ü y ü k sorun
şudur: D ü n y a d a a priori bir düzen var mıdır? V e eğer öyleyse, bu
düzen n e y e dayanır?
Sise b a k ı y o r s u n v e b u y ü z d e n hedefin zaten yakın o l d u ğ u n a
kendini inandırıyorsun. A m a sis dağılır ve hedef hala görünürde
değildir.
2.6.15.
Şöyle dedim: "Bir totoloji her ö n e r m e tarafından önesürülür";
a m a bu, o n u n niçin bir önerme olmadığını bize yeterince
söylemeyecektir?_Çünkü o, bir önermenin p ve ~p tarafından niçin
önesürülemediğini bize söyledi m i ?
Ç ü n k ü b e n i m teorim, önermenin iki kutba sahip olması
gerektiğini gerçekten ortaya çıkarmaz.
Çünkü şimdi y a p m a m gereken şey, bir önermenin N E K A D A R
söylediği k o n u s u n d a bu teori dili içinde bir ifade bulmaktır. V e
b u n u n totolojilerin hiçbir şey söylemediği sonucunu ortaya
koyması gerekecektir.
A m a s ö y l e n e n i n - m i k t a n n m ö l ç ü m ü n ü nasıl bulabiliriz?
N e olursa olsun b u ö l ç ü m var; ve teorimizin onu ifade
edebilmesi gerekir.
3.6.15.
Şu kesinlikle söylenebilirdi: Bu ö n e r m e , en çok şeyin sonuç
olarak çıktığı en ç o k şeyi söyler.