Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 35

ö z n e n i n ve y ü k l e m i n b i ç i m i n d e , ö z n e - y ü k l e m önermesinin

olanaği zaten bulunur, vb.; a m a — h a k l ı o l a r a k — onun doğruluk


ve yanlışlığı h a k k ı n d a hiçbir şey b u l u n m a z .
R e s i m , sahip olduğu gerçeklikle bir şekilde bağıntıya sahiptir.
V e söz k o n u s u olan, o n u n nasıl temsil etmesi gerektiğidir. A y n ı
resim, nasıl temsil etmesi gerektiğine bağlî olarak gerçeklikle
u y u ş a c a k ya da u y u ş m a y ı başaramayacaktır.
Ö n e r m e ve b e t i m arasındaki benzerlik: bu imle u y u m l u olan
karmaşık. ( T a m a m e n grafik tasarımdaki gibi.)
B u karmaşığın, yalnızca b u n u n l a (ya d a bu türden herhangi bir
şeyle) u y u m l u olduğu söylenemez, ancak b u n u n g ö r ü n d ü ğ ü
söylenebilir. V e b u n e d e n l e , b e t i m l e m e , farklı bir karakter alır.
[Krş., 4.023]
Bir ö n e r m e n i n doğru m u yoksa yanlış mı olduğu g ö r ü n m e s i
gereken bir şeydir.
B u n u n l a beraber, o n u n nasıl görüneceğini ö n c e d e n b i l m e m i z
gerekir.
İki insanın savaşmadığı, savaşmadıkları temsil edilerek
resmedilebiîir ve aynı z a m a n d a savaştıkları temsil edilip, bu r e s i m
şeylerin nasıl olmadığını gösteriyor diyerek de. O l u m l u olgular
aracılığıyla o l d u ğ u kadar, o l u m s u z olgular aracılığıyla da temsil
t&ebiliriz- — B u n u n l a beraber, t ü m istediğimiz aslında temsil e t m e
ilkelerini incelemektir.
"p d o ğ r u d u r " ö n e r m e s i , ' p ' n i n mantıksal çarpımı ve ' p '
önermesini b e t i m l e y e n bir " ' p ' " ö n e r m e s i ve iki ö n e r m e n i n
oluşturucu öğelerinin bir bağlaşımı ile aynı i m l e m e sahiptir. —
Ö n e r m e ve i m l e m arasındaki içsel bağıntılar, ' p ' ve " ' p ' "
arasındaki içsel bağıntılar aracılığıyla resmedilir. (Kötü değini)
Kısmi sorunlara dalmaya kalkma, daima tümüyle bir tek büyük
sorun üzerine özgür bir görüşün, hatta bu görüş açık bir görüş
olmasa bile, olduğu yere kaç.
"Bir ş e y - d u r u m u 'düşünülebilir' ( ' t a s a r l a n a b i l i r ' ) " şu a n l a m a
gelir: K e n d i k e n d i m i z e o n u n bir resmini yapabiliriz. [3.001]
Ö n e r m e bir mantıksal yer belirlemelidir.
B u mantıksal yerin varoluşu, a n c a k bileşen parçaların varoluşu
yoluyla sağlanır, anlamlı önermelerin varoluşu yoluyla.
Mantıksal yerde hiçbir karmaşığın olmadığını varsaysak bile,
bir k a r m a ş ı k vardır, o z a m a n bu şudur: bu mantıksal yerde değil.
[Krş., 3.4]

2.11.14.
Totolojide d ü n y a y l a u y g u n l u k koşulları (doğruluk koşulları)
-temsil e t m e b a ğ ı n t ı l a r ı — birbirini ortadan kaldırır, böylelikle
totoloji gerçeklikle hiçbir temsil e t m e bağıntısı içinde yer a l m a z
(hiçbir şey söylemez). [Krş., 4.462]
a=a, p D p ile aynı a n l a m d a bir totoloji değildir.
Ç ü n k ü bir ö n e r m e n i n doğru olması, onun gerçeklikle belirli bir
bağıntıya sahip o l m a s ı n d a n değil, ancak belirli bir bağıntıya
gerçekten sahip olmasından ileri gelir.
Şöyle değil midir: yanlış ö n e r m e , doğru ö n e r m e gibi ve kendi
yanlışlık ve d o ğ r u l u ğ u n d a n b a ğ ı m s ı z olarak anlamlıdır, a m a hiçbir
i m l e m e sahip değildir? (Burada, " i m l e m " s ö z c ü ğ ü n ü n d a h a iyi bir
kullanımı yok m u d u r ? )
Şöyle diyebilir miyiz: B a n a ö z n e ve y ü k l e m verilir verilmez,
bir ö z n e - y ü k l e m ö n e r m e s i ve o n u n imlemi arasında varolacak ya
da varolmayacak bir bağıntı da verilir. Ö z n e ve y ü k l e m i gerçekten
bilir bilmez, aynı z a m a n d a , ö z n e - y ü k l e m önermesinin yanlış o l m a
d u r u m u için bile zorunlu bir öngereklilik olan bağıntıyı d a bilirim.

3.11.14.
O l u m s u z bir ş e y - d u r u m u n u n varolmasının olanaklı olması için,
olumlu ş e y - d u r u m u n u n resminin varolması gerekir. [Krş., 5.5151]
T e m s i l e t m e bağıntısının bilgisi, yalnızca ş e y - d u r u m u n u n
bileşen parçalarının bilgisi üzerine kurulmalıdır.
O z a m a n şöyle d e m e k olanaklı mı: ö z n e - y ü k l e m ö n e r m e s i n i n
v e ö z n e v e y ü k l e m i n bilgisi, içsel bir bağıntının bilgisini, vb. bize
verir?
B u da t a m a m e n doğru değildir, çünkü herhangi bir tikel özneyi
ya da yüklemi b i l m e gereksinimimiz yoktur.
Temel-önermeyi bir şey-durumunun resmi olarak
d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z açıktır. — B u nasıl olur? [Krş., 4.012]
Temsil etme bağmtısmm olanağmm, önermenin kendisi
aracılığıyla verilmesi g e r e k m e z m i ?
Ö n e r m e n i n kendisi, k e n d i n e u y g u n olanı, uygun o l m a y a n d a n
ayırır.
Örneğin: ö n e r m e verilirse ve uygunluk da, o z a m a n şey-
d u r u m u ö n e r m e y e u y g u n düşü Y O R ise ö n e r m e doğrudur. Y a da:
ö n e r m e veriliyse ve u y g u n - o l m a m a da; o z a m a n şey-durumu
ö n e r m e y e u y g u n d ü ş m ü y o r ise, ö n e r m e doğrudur.
A m a u y g u n l u k ya da u y g u n - o l m a m a ya d a b u gibisi bize nasıl
verilir?
Ö n e r m e n i n nasıl temsil ettiği b a n a nasıl ^öy/^nebilir? Y a da bu
b a n a hiç söylenemez m i ? V e eğer bu böyleyse, onu "&//"ebilir
m i y i m ? O n u n b a n a söylenebileceği kabul ediliyorsa, o z a m a n
b u n u n bir ö n e r m e aracılığıyla yapılması gerekecektir; a m a bu
ö n e r m e onu yalnızca gösterebilirdi.
Söylenebilen, a n c a k bir ö n e r m e aracılığıyla söylenebilir. V e
b ö y l e c e , tüm önermelerin anlaşılması için gerekli olan hiçbir şey
söylenemez.
Ö n e r m e l e r i n olanağının bir koşulu olan ve t a m a m e n genel
ö n e r m e l e r d e eksikliğini g ö r d ü ğ ü m i m ve imlenen şeyin b u istemli
bağlaşımı, orada, genellik n o t a s y o n u aracılığıyla bulunur; tıpkı
t e m e l - ö n e r m e l e r d e isimler aracılığıyla b u l u n m a s ı gibi. ( Ç ü n k ü
genellik n o t a s y o n u resme ait değildir.) B u yüzden genelliğin kendi
g ö r ü n ü m ü n ü t a m olarak bir kanıt gibi ortaya k o y d u ğ u sürekli
kabul edildi, [i^r^., 5.523]
Y a l n ı z c a bitmiş bir ö n e r m e değillenebilir. ( V e benzeri t ü m a b -
işlevleri^ için geçerlidir) [Krş., 4 . 0 6 4 ve 4.0641]
Ö n e r m e bir ş e y - d u r u m u n mantıksal resmidir. D e ğ i l l e m e ,
değillenen ö n e r m e n i n bitmiş anlamına g ö n d e r m e d e bulunur, o n u n
s u n u m tarzına değil. [Krş., 4.064 ve 4.0641]
E ğ e r bir resim, d e m i n söz edildiği şekilde, d u r u m - o l - m a y a n -
şeyi sunarsa, bu, a n c a k o n u n doğru ö/mayan bu şeyi s u n u m u
aracılığıyla gerçekleşir.

" ab-işlevleri, doğmiuk-işlevleridir. Krş., Ek I. (ed.)


37
Ç ü n k ü r e s i m sanki şöyle der: "Bu b ö y l e değildif ve " o nasıl
d e ğ i l d i r ? " s o m s u n a , olumlu ö n e r m e t a m yanıttır.
Şöyle denilebilir: değiUeme, değillenen ö n e r m e tarafından
belirlenen aynı mantıksal 3^ere g ö n d e r m e d e bulunur. [Bkz., 4 . 0 6 4 1 ]
Yalnızca, üzerinde bir kez d u r m u ş olduğun s a ğ l a m temeli
yitirmemelisin.
D e ğ i l l e y e n ö n e r m e , değillenen ö n e r m e d e n farklı bir mantıksal
yer belirler, [iîfe., 4.0641]
Değillenen ö n e r m e , yalnızca değillenen alan ve geri kalan alan
arasında sınır çizmez; gerçekten değillenen alanı gösterir.
D e ğ i l l e y e n ö n e r m e , kendi mantıksal yerini belirlemek için
değillenen ö n e r m e n i n mantıksal yerini kullanır. İkincisini, ilkinin
dışındaki yer olarak belirleyerek. [Bkz., 4.0641]
Ö n e r n ı e , yansıttığı şey varolduğu z a m a n doğrudur.

4.11.14.
Ö n e r m e , ınantıksal yeri nasıl belirler?
R e s i m , bir ş e y - d u r u m u n u nasıl s u n a r ?
B u n u n l a beraber, resmin kendisi şey-durumu değildir, asla
d u r u m olması gerekmez.
Bir i s i m bir şeyin temsilcisidir, bir başkası bir b a ş k a şeyin ve
kendi kendilerine bağlıdırlar; b u şekilde b ü t ü n l ü k ş e y - d u m m u n u
yansıtır—^bir canlı resim gibi. [Krş., 4 . 0 3 1 1 ]
M a n t ı k s a l bağlantının, elbette, isimlerin temsil ettikleri şeyler
arasında olanaklı bir bağlantı olması gerekir; ve eğer isimler
gerçekten şeyleri temsil ediyorlarsa, bu her z a m a n d u r u m
olacaktır. İyice dikkat edilsin ki, b u bağlantı bir bağıntı değil,
yalnızca bir bağıntının tutulmasıdır.

5.11.14.
B u şekilde ö n e r m e , ş e y - d u r u m u n u temsil eder —-sanki kendi
y u m r u ğ u ü z e r i n d e y m i ş gibi.
A m a şöyle d e d i ğ i m d e : ö n e r m e n i n oluşturucu öğelerinin
bağlantısının temsil edilen n e s n e l e r için olanaklı olması gerekir
— b u , t ü m sorunu i ç e r m e z m i ? V a r o l m a y a n bir bağlantı nesneler
arasında nasıl olanaklı olabilir?
"Bağlantı olanaklı olmalıdır" şu a n l a m a gelir: Ö n e r m e ve şey-
d u r u m u n u n oluşturucu öğelerinin belirli bir bağıntı içinde
bulunmaları gerekir.
O zaman, bir ö n e r m e n i n bir ş e y - d u r u m u n u sunması için
yalnızca ö n e r m e n i n bileşen parçalarının şey-durumunun bileşen
parçalarım temsil etmeleri ve birincilerin, ikinciler için olanaklı
olan bir bağlantı içinde b u l u n m a l a r ı gereklidir.
Ö n e r m e imi, s u n d u ğ u olgunun olanağını garanti eder (bu
olgunun gerçekten d u r u m olduğunu değil); bu genel önermeler
için de geçerlidir.
Ç ü n k ü eğer (|)a olumlu olgusu veriliyse, o z a m a n böylece
(x).(l)x, ~(3x).(l)x, (i)a vb. v b . ' n i n olanağı da verilidir. ( T ü m
mantıksal değişmezler zaten t e m e l - ö n e r m e d e içerilir.) [Krş., 5.47]
R e s i m böyle oluşur.
R e s i m l e bir mantıksal yeri r e s m e t m e k için, ona bir
sembolleştirme tarzı iliştirmemiz gerekir (olumlu, olumsuz vb.)
Örneğin, eskrim yapan kuklalar aracılığıyla nasıl eskrim
ydipûmadığını gösterebiliriz.

6.11.14.
V e her n e k a d a r resim, neyin gerçekleşmediği yerine, neyin
gerçekleşmem^^/ gerektiğiyim ilgiliyse de, bu d u r u m ~(|)a ile
t a m a m e n aynıdır.
Değillenen ö n e r m e y i değilleme olanağı, yeri geldiğinde,
değillenenin zaten bir ö n e r m e olduğunu ve yalnızca bir ö n e r m e y e
ön-hazırlık o l m a d ı ğ ı m gösterir. 4.0641]
Şöyle diyebilir miyiz: İşte resim, a m a o n u n söylemesi gereken
şeyin n e o l d u ğ u n u bilinceye kadar, doğru olup olmadığını
söyleyemeyiz?
Şu halde resim, d ü n y a y a kendi gölgesini düşürmelidir.

7.11.14.
U z a m s a l ve mantıksal yer, her ikisinin de bir varolma olanağı
olmalarında uyuşurlar. [Krş., 3.411]

8.11.14.
Olasılık hakkındaki önermelerde, d e n e y l e onaylanabilen şeyin
m a t e m a t i k olması olanaklı değildir. [Krş., 5.154]
Olasılık önermeleri, bilimsel yasaların soyutlamalarıdır. [Krş.,
5.156]
Onlar genellemelerdir ve bu yasaların tam-olmayan bir
bilgisini dile getirirler. [Krş., 5.156]
Örneğin, eğer bir k a v a n o z d a n siyah ve b e y a z bilyeler ç e k s e m ,
birini ç e k m e d e n ö n c e , beyaz ya da siyah bir bilye alıp
almayacağımı s ö y l e y e m e m , çünkü b u n u n için doğa yasalarım
yeterince iyi bilmemekteyimdir, a m a yine de bilirim ki, eğer orada
çok sayıda eşit siyah ve beyaz bilye varsa, çekimin sürdürülmesi
halinde, çekilen siyah bilyelerin sayısı, b e y a z bilyelerin sayısına
yaklaşacaktır. D o ğ a yasalarını bunmi k a d a r kesin bilirim. [Krş.,
5.154]

9.11.14.
Şimdi, olasılık bildirimlerinde b i l d i ğ i m şey, d o ğ a biliminin
g e n e l l e n m e m i ş önermelerinin belirli genel nitelikleridir, örneğin
belirli açılardan simetrileri ve başka açılardan asimetrileri gibi, vb.
[i^r^., 5.156]
B u l m a c a resimler ve ş e y - d u r u m l a r m m görünümleri [Krş.,
5.5423]
E n iyi keşiflerime fırsat veren şey, güçlü skolastik d ü ş ü n c e m
adını v e r m e k i s t e d i ğ i m şey ola gelmiştir.
"Değil p " ve " p " birbiriyle çelişiktir, her ikisi d e doğru o l a m a z ;
a m a her ikisini d e kesinlikle dile getirebilirim, her ikisi de
varolmayı resmeder. O n l a r yan y a n a bulunabilirler.
Y a da d a h a ç o k " p " ve " ~ p " , bir r e s i m ve bu resmin dışındaki
sonsuz d ü z l e m gibidirler. (Mantıksal yer)
Dışarıdaki sonsuz uzamı, yalnızca resmi bu uzamı
sınırlandırmak için kullanarak kurabilirim.

10.11.14.
"p olanaklıdır" d e d i ğ i m d e , bu, " p a n l a m l ı d ı r " d e m e k midir? İlk
ö n e r m e dil h a k k ı n d a mıdır ki, bir ö n e r m e iminin ("p") varoluşu
onun anlamı için özsel olsun? (Bu d u r u m d a o, t a m a m e n ö n e m s i z
olacaktır.) A m a o d a h a ç o k " p v ~ p " n i n gösterdiği şeyi söylemeye
çalışmaz mı?
B e n i m i m dili üzerine incelemem, filozofların mantık felsefesi
için d a i m a temel olarak kabul ettikleri d ü ş ü n c e süreçlerinin
incelenmesine karşılık değil midir? —^Ancak onlar d a i m a temel
psikolojik incelemelere takılıp kaldılar ve benzer bir tehlike b e n i m
m e t o d u m için d e söz k o n u s u d u r . [5fa., 4.1121]

11.11.14.
" a = b " bir ö n e r m e , x=y de bir işlev olmadığı için, bir " x(x=x)
sınıfı" bir k u r u n t u d u r ve sıfır sınıfı denilen şey de, eşit b i ç i m d e
böyledir. ( T ü m c e l e r i n kuruluşunda, nerede x = x , a = a vb.
kullanılırsa kullanılsın, insan gerçekten d a i m a böylesi t ü m
d u r u m l a r d a bir a l d a t m a c a aracılığıyla bir güçlüğün üstesinden
gelindiği d ü ş ü n c e s i n e sahip olmuştur; sanki "a vardır"ın
" ( 3 x ) x = a " . ) a n l a m ı n a geldiğinin söylenmesi gibi.
Bu yanlıştır: çünkü sınıfların tanımının kendisi gerçek
işlevlerin varoluşunu sağlar.
Bir sıfır sınıfı işlevi önesürüyor g ö r ü n d ü ğ ü m d e , b u işlevin, sıfır
olan t ü m işlevlerin gerçeği olduğunu söylüyorum—^ve hiçbir işlev
sıfır olmasa bile söyleyebilirim.
X ^ X . =x.
(x).~(!)x ile ö z d e ş m i d i r ? Kesinlikle!
Ö n e r m e , şu v e ş u n u n şey-durumu olması olanağına işaret eder.

12.11.14.
D e ğ i l l e m e , t e m e l - ö n e r m e n i n kendisiyle aynı
a n l a m d a bir
betimlemedir.
Önermenin doğruluğuna olanaklı denilebilmelidir, bir
totolojinin d o ğ r u l u ğ u n a kesin ve bir çelişmenin d o r u l u ğ u n a
olanaksız. Burada zaten olasılık hesabında gereksinim
d u y d u ğ u m u z bir d e r e c e l e n d i r m e iması buluruz. [4.464]
Totolojide, temel-önerme elbette yine resimler, ama
gerçeklikle öyle eksik bir b i ç i m d e bağlıdır ki, gerçeklik sınırsız
özgürlüğe sahiptir. Ç e l i ş m e , yeri geldiğinde, altlarında hiçbir
gerçekliğin v a r o l a m a y a c a ğ ı bu tür sınırlamaları yükler.
Sanki mantıksal değişmezler temel-önermenin resmini,
gerçeklik üzerine yansıtır — g e r ç e k l i k , sonradan bu yansıtmaya
uyabilir ya d a u y a m a z .
H e r n e k a d a r t ü m mantıksal değişmezlerin yalın ö n e r m e d e
zaten b u l u n m a s ı gerekse de, k e n d i n e özgü ön-resminin de, o n d a
b ü t ü n ve a y r ı ş m a m ı ş olarak kesinlikle b u l u n m a s ı gerekir.
O z a m a n , b u ön-resim, gerçekten bir ö n e r m e değildir (bir
ö n e r m e g ö r ü n ü m ü n e sahip olsa bile) ve F r e g e ' n i n " v a r s a y ı m " ı n a
karşılık gelebilir.
B u d u r u m d a , ö n e r m e , d ü n y a üzerine yansıyan ön-resimden
oluşacaktır.

13.11.14,
B a ş k a l a r ı n d a n d a h a çok, b u çalışmada, ç ö z ü l d ü ğ ü düşünülen,
b a ş k a y ö n l e r d e n sanki ç ö z ü l m ü y o r m u ş g ö r ü n e n sorular üzerinde
d ü ş ü n m e y i s ü r d ü n n e y e değer.

14.11.14.
Olumsuz olguların modeller aracılığıyla temsil edilmesi
düşüncesi. Örneğin: iki d e m i r y o l u treninin raylarda şu şu şekilde
durması gerekir. Ö n e r m e , resim, m o d e l — o l u m s u z a n l a m d a —
ötekilerin hareket özgürlüklerini kısıtlayan katı bir c i s i m gibidir;
o l u m l u a n l a m d a , içinde bir c i s i m için yer olan s a ğ l a m tözle sınırlı
u z a m gibidir. [Krş., 4.463]

mm
B u t a s a r ı m ç o k açıktır v e ç ö z ü m e yol göstermesi gerekir.

15.11.14.
R e s m i n gerçekliğe yansıması.

——— ^ Gerçeklik
*

— 77p IVIodel (Resim)

( M a x w e i r i n m e k a n i k modeller m e t o d u . )
ö n c e d e n yazdığın şey h a k k ı n d a ü z ü l m e . Sanki şimdiye kadar
hiçbir şey o l a m a m ı ş gibi, yalnızca yeniden d ü ş ü n m e y e başlamayı
sürdür.
R e s m i n , güya d ü n y a y a düşürdüğü şu gölge: B u gölgenin t a m
bir kavrayışına nasıl ulaşabilirim?
îşte derin bir gizem.
B u , değillemenin gizemidir: Bu, şeylerin nasıl oldukları
değildir ve yine, şeylerin nasıl olmadıklarım söyleyebiliriz.—
Ç ü n k ü ö n e r m e yalnızca bir şey-durumun betimlemeûâir. (Ama
bu, hala t ü m ü y l e yüzeydedir.) [Krş., 4.023]
Başlangıçtaki tek bir kavrayış, ortada bir yerdeki p e k ç o ğ u n d a n
d a h a değerlidir.

16.11.14.
O n d a l ı k işaretlemeyi olanaklı kılmak için, "O" iminin ortaya
konulusu: b u p r o s e d ü r ü n mantıksal anlamı.

17.11.14.
V a r s a y a l ı m ki, "(i)a" doğrudur: ~(l)a'nm olanaklı olduğunu
s ö y l e m e k neyi ifade e d e r ? ((j)a'nm kendisi, --(~(j)a) ile anlamca
eşdeğerdir.)

18.11.14.
Bu, t a m a m e n yalın bir b i ç i m d e mantıksal yerin varoluşu
meselesidir.
A m a , n e A l l a h ' ı n belasıdır bu "mantıksal yer"!?

19.11.14.
Önerme ve mantıksal koordinatlar: budur mantıksal yer.
[Krş., 3.41]

20.11.14.
Önermenin manasına tekabül eden gerçeklik, bileşen
parçalarından b a ş k a kesinlikle hiçbir şey olamaz, ç ü n k ü b a ş k a her
şey k o n u s u n d a kesinlikle bilgisiziz.
Gerçeklik b a ş k a herhangi bir şeyden oluşsaydı bile, bu, her
halde n e gösterilebilir n e de dile getirilebilirdi; çünkü birinci
d u r u m d a , o, d a h a öte bir oluşturucu öge olacaktı, ikinci d u r u m d a
ifade, orijinal ifade için olduğu gibi, kendisi için sonradan aynı
sorunun varolacağı bir ö n e r m e olacaktı.

21.11.14.
"(|)a"nın m a n a s ı n ı anladığımız, a m a o n u n doğru m u yoksa
yanlış mı o l d u ğ u n u bilmediğimizde, gerçekten neyi biliriz? B u
d u r u m d a , (|)av~(l)a'dan d a h a fazla bir şey b i l m e m ; ve bu, hiçbir şey
Z?//mediğim a n l a m ı n a gelir.
Bir ö n e r m e n i n m a n a s ı n a tekabül eden gerçeklikler yalnızca
o n u n bileşen parçaları olduklarından, mantıksal koordinatlar da
yalnızca bunlara g ö n d e r m e yapar.

22.11.14.
B u noktada, yine dile getirilemeyecek bir şeyi dile getirmeye
çalışıyorum.

23.11.14.
H e r n e kadar ö n e r m e n i n yalnızca bir mantıksal u z a m alanına
işaret etmesi g e r e k s e de, t ü m mantıksal u z a m ı n da, o n u n
aracılığıyla zaten verilmesi g e r e k i r . —
Aksi halde, değilleme, ayrıklık vb. aracılığıyla sürekli yeni
öğeler —^ve k o o r d i n a s y o n i ç i n d e — ortaya ç ı k m a y a d e v a m
edeceklerdir ki, bunların elbette o l m a m a s ı gerekir. [Krş., 3.42]

24.11.14.
Ö n e r m e ve şey-durumu, ö l ç ü m ç u b u ğ u ve ölçülecek uzunluk
gibi birbirleriyle bağıntılıdır.
"(x).(|)x" önennesind&n çıkarılabilecek "(|)a" önermesi,
iminde bile genelliğin nasıl s u n u l d u ğ u n u gösterir.
V e aynı şey, elbette, herhangi bir genellik n o t a s y o n u için de
geçerlidir.
Ö n e r m e d e , gerçekliğe karşı bir ön-resim koyarız.
( O l u m s u z olgular incelenirken, sanki onlar ö n e r m e iminin
varoluşunu öngerektiriyormuş düşüncesi sürdürülür.)
O l u m s u z önermenin imi o l u m l u önermenin imi aracılığıyla
kurulmalı m ı ? (Sanırım öyle.)
O l u m s u z önermenin, niçin bir o l u m s u z olgu aracılığıyla dile
getirilebilmesi gerekmez? Sanki ölçüm çubuğu yerine,
karşılaştırma nesnesi olarak ö l ç ü m ç u b u ğ u dışındaki u z a m
alınıyormuş gibi. [Krş., 5.5151]
" ~ p " önermesi, " p " önermesi ile gerçekten nasıl çelişir? İki i m
arasındaki içsel bağıntıların ç e l i ş m e ifade etmesi gerekir.
Elbette her ne z a m a n o l u m s u z bir ö n e r m e y e sahip olsak şöyle
s o r m a k olanaklı olmalıdır: D u r u m olmayan nedir! A m a b u n a
yanıt, elbette yeri geldiğinde yalnızca bir önermedir. (Bu değini
eksik.)

25-1M4
Bir i m olarak hizmet veren o l u m s u z şey-durumu, elbette yeri
geldiğinde onu ifade e d e c e k bir ö n e r m e olmaksızın da kusursuz
b i ç i m d e t a m varolabilir.
B u sorunların i n c e l e n m e s i n d e , onlar sürekli sanki zaten
ç ö z ü l m ü ş gibidirler; sorunların ç o ğ u kez t a m a m e n g ö z ü m ü z d e n
kaçması gerçeğinden k a y n a k l a n a n bir yanılgı.
~(j)a'nın d u r u m olduğunu, a n c a k (/>x ve a'yı gözlemleyerek
görebilirim.
îşte soru: olumlu olgu birincil, o l u m s u z u ikincil midir ya da
onlar aynı d ü z e y d e midirler? V e eğer öyleyse, pvq, pZ)q vb.
olguları hangi düzeydedirler? B u n l a r ~p ile aynı d ü z e y d e değil
midirler? A m a o zaman, tüm olgularm aynı d ü z e y d e olmamaları
m ı gerekir? Soru gerçekten şudur: O l u m l u olgulardan b a ş k a
olgular var mıdır? ( Ç ü n k ü d u r u m o l m a y a n şeyi onun yerine d u r u m
olan şeyle karıştırmamak güçtür.)
T ü m ab-işlevlerinin, yalnızca gerçekliği ö l ç m e k için çok sayıda
farklı metotlar oldukları açıktır.
B a n a hiç huzur v e r m e y e n şu düalizm, olumlu ve o l u m s u z
olgular.
Ç ü n k ü bu tür bir d ü a l i z m varolamaz. A m a ondan nasıl kaçılır?
Ö n e m i e n i n doğasını anlamakla, t ü m bunlar kendiliğinden
ç ö z ü m e kavuşacaktır.

26.11.14.
Bir şey hakkındaki t ü m o l u m l u bildirimler ortaya konulursa,
t ü m o l u m s u z bildirimler d e zaten ortaya k o n u l m a z m ı ? V e t ü m
m e s e l e budur.
K o r k t u ğ u m o l u m l u v e o l u m s u z düalizmi yoktur, ç ü n k ü (x).(|)x
vb. vb. n e olumlu, n e d e olumsuzdur.
O l u m l u ö n e r m e n i n o l u m s u z d a b u l u n m a s ı n a gerek yoksa, her
d u r u m d a , olumlu ö n e r m e n i n ön-resminin olumsuz ö n e r m e d e
bulunması gerekmez mi?
~ a R b ve --bRa arasında — h e r h a n g i bir olanaklı n o t a s y o n d a
yaptığımız g i b i — bir a y r ı m yaparak, herhangi bir n o t a s y o n d a
o l u m s u z ö n e m e d e k i kanıt ve kanıt-yeri arasında belirli bir
b a ğ l a ş ı m önvarsayabiliriz; ki bu, ilgili olumlu ö n e r m e n i n ön-
resmidir.
O z a m a n , kendisiyle h e n ü z hiçbir şeyin söylenmediği
ö n e r m e n i n oluşturucu öğelerinin bu bağlaşımı, ö n e r m e d e k i g e r ç e k
r e s i m midir?
B e n i m açıklık y o k s u n l u ğ u m , bağıntıların doğası k o n u s u n d a k i
bir anlayış y o k s u n l u ğ u n a d a y a n m ı y o r m u ?
Bir resim değillenebilir m i ? Hayır. V e resimle ö n e r m e
arasındaki fark b u n d a yatar. R e s i m , bir ö n e r m e olarak hizmet
verebilir. A m a bu d u r u m d a ona, şimdi bir şey söylemesine yol
açan bir şey e k l e n m i ş olur. Kısacası: yalnızca r e s m i n d o ğ r u
o l d u ğ u n u reddedebilirim, a m a resmi r e d d e d e m e m .
R e s m i n oluşturucu öğelerini, nesnelerle b a ğ l a ş t ı n n a m l a r e s i m
bir ş e y - d u r u m u n u temsil e t m e y e ve doğru ve yanlış o l m a y a başlar.
(Örneğin, a resmi, a odasının içini temsil eder vb.)

27.11.14.
" p " yanlış olduğunda, " ~ p " doğrudur. Böylece, " ~ p " doğru
ö n e r m e s i n i n bir parçası bir yanlış önermedir. Yalnızca " - " i ş a r e t i ,
o n u nasıl gerçeldikle u y g u n kılabilir? Elbette, b u n u n yalnızca " ~ "
işareti değil, a m a farklı değilleme imleri için ortak olan her şey
olduğunu zaten söylemiştik. V e t ü m bunlar için ortak olan şeyin,
değillemenin k e n d i anlamından çıkması gerekir. V e böylece, bu
yolla d e ğ i l l e m e iminin kesinlikle kendi imlemini yansıtması
gerekir. [T^r^., 5.512]

28.11.14.
D e ğ i l l e m e , t e m e l - ö n e r m e n i n ab~işlevleriyle birleşir. V e temel-
ö n e r m e n i n mantıksal işlevlerinin, kendi imlemlerini t ü m diğerleri
kadar yansıtmaları gerekir.

29.11.14.
ab-işlevi t e m e l - ö n e r m e n i n dışında d u r m a z , ona nüfuz eder.
Gösieıilebilen şey söylenemez. [4.1212]
Özdeşlik imini n o t a s y o n u m u z u n dışında tutmanın ve özdeşliği
daima yalnızca imlerin özdeşliğiyle göstermenin (belirli
koşullarda) t ü m ü y l e olanaklı olacağını sanıyorum. B u d u r u m d a ,
elbette (î)(a,a), (x,y). (j)(x,y)'nin bir özel d u r u m u olmayacak ve
(j)a, (3x,y).(j)x.(()y'nin bir özel d u r u m u olmayacak. A m a o zaman,
(j)x. (j)yz)xy ^ = y ' n i n yerine basitçe ~(3x,y).(l)x.(j)y yazılabilecek.
[Krş., 5.53 ve 5.533]
B u n o t a s y o n aracılığıyla, (x)x = a sözde-önermesi ya da
benzeri bir ö n e r m e , t ü m d o ğ r u l a m a g ö r ü n ü m l e r i n d e n yoksun
olacaktır. [Krş., 5.534]

1.12.14.
Ö n e r m e sanki şöyle der: B u resim, b u tarzda bir şey-durumunu
s u n a m a z (ya d a sunabilir).

2.12.14.
Bu, tümüyle önermeyi salt resimden ayıran şeyin
kararlaştırılmasına bağlıdır.

4.12.14.
~ ~p = p özdeşliğine bakalım: bu, diğerleriyle birlikte, p imini
belirler, ç ü n k ü o, " p " ve p ' n i n ortaklaşa sahip oldukları bir
şeyin o l d u ğ u n u söyler. B u sayede, im, çifte değillemenin bir
evetleme olduğu olgusunu yansıtan nitelikleri kazanır.

5.12.14.
" p v ~ p nasıl hiçbir şey s ö y l e m e z ?

6.12.14.
N e w t o n c u m e k a n i k d ü n y a n ı n betimlenmesini birlikli bir
b i ç i m e sokar. Ü z e r i n d e düzensiz siyah lekeler bulunan bir b e y a z
yüzey düşünelim. Şimdi şöyle diyoruz: B u şekilde hangi r e s i m
türü ortaya çıkarsa çıksın, yüzeyi u y g u n b i ç i m d e ince dört köşeli
ağla örterek v e her karenin siyah y a d a b e y a z o l d u ğ u n d a n söz
ederek, bu yüzeyin b e t i m l e n m e s i n e h e r z a m a n istediğim kadar
yakın gelebileceğim. B u yolla, b u y ü z e y i n betimlenmesini birlikli
bir b i ç i m e sokabileceğim. B u b i ç i m istemlidir, çünkü üçgen ya d a
altıgen bir ağ kullanıldığında aynı şekilde başarılı olabilirdim.
Olabilir ki, ü ç g e n bir ağ aracılığıyla b e t i m l e m e daha
yalmlaşacaktı; yani yüzeyin, d a h a k a b a üçgen bir ağla, daha ince
kare bir ağla yaptığımızdan d a h a doğru bir betimlemesini
verebilirdik (ya da tersi) vb. D ü n y a y ı betimlemenin farklı
sistemleri b u farklı ağlara tekabül eder. M e k a n i k , şunu söyleyerek,
dünyanın betimlenmesinin biçimini belirler: bir dünya
b e t i m l e m e s i n d e k i t ü m önermelerin, verili bir kaç ö n e r m e d e n
—^mekaniğin a k s i y o m l a r ı — verili bir tarza sokulmuş olmaları
gerekir. B u yolla, d o ğ a bilimi binasının inşa edilmesi için yapı
taşları tedarik e d e r ve şöyle der: n e tarz bir bina k u r m a k istersen
iste, bir şekilde, bu yapı taşlarıyla ve yalnız bunlarla k u r m a n
gerekir.
Tıpkı herhangi bir istemli sayının sayılar sistemi aracılığıyla
yazılabilmesi gerektiği gibi, h e r h a n g i bir istemli fizik ö n e r m e s i n i n
m e k a n i k sistemi aracılığıyla yazılabilmesi gerekir.
[6.341]
V e b u r a d a m a n t ı k ve m e k a n i ğ i n göreli k o n u m u n u görürüz.
(Ağın, bir yığın figürden oluşması d a kabul edilebilir.)
Y u k a r ı d a sözü edilen tarzda bir konfigürasyonun, verili
biçimdeki bir ağ aracılığıyla betimlenebilmesi, konfigürasyon
hakkında hiçbir şey ö n e s ü r m e z (çünkü bu, bu tür herhangi bir
konfigürasyon için geçerlidir.). B u n u n l a beraber, konfigürasyonu
karakterize eden şey, belirli bir incelik derecesindeki belirli bir ağ
aracılığıyla betimlenebilir. B u yolla, gerçekten olabileceği şekilde,
N e w t o n c u m e k a n i k aracılığıyla betimlenebilmesi de, bize d ü n y a
h a k k ı n d a hiçbir şey söylemez. ( B u n u uzun süre hissettim.) —^bir
m e k a n i k aracılığıyla, bir başkası aracılığıyla olandan daha yalın
b i ç i m d e betimlenebilmesi de, yine d ü n y a hakkında bir şey söyler.
[Krş,, 6.342]
M e k a n i k , dünyanın bir tek plana göre betimlenmesi için
g e r e k s i n i m d u y d u ğ u m u z t ü m önermeleri k u r m a y ö n ü n d e bir
girişimdir. ( H e r t z ' i n g ö r ü n m e y e n kütleleri.) [Krş., 6.343]
H e r t z ' i n g ö r ü n m e y e n kütleleri, kendi itirafına göre, sözde-
nesnelerdir.

7.12.14.
Önermenin mantıksal değişmezleri, onun doğruluk
koşullarıdır.

8.12.14.
D o ğ r u ve yanlış düşüncelerimizin arkasında, d a i m a ancak
sonradan ışığa çıkarabildiğimi^ ve d ü ş ü n c e olarak dile
getirebildiğimiz karanlık bir arka plan yer alacaktır.

12.12.14.
p.totoloji = p , yani totoloji hiçbir şey söylemez.

13.12.14.
K e n d i kendini iptal eden bir i ş l e m olması, değillemenin
doğasını tüketir m i ? B u d u r u m d a , XP ^ p olduğunu
varsaydığımızda, eğer xxp = P ise, %'nin değillemenin yerine
geçmesi gerekecektir.
Bir kere şu kesindir ki, b u iki eşitliğe göre % artık evetleme
ifade etmeyebilir.
V e b u işlevlerin yok o l m a kapasitesi, onların mantıksal
olduklarını g ö s t e r m e z m i ?
15.12.14.
Şu açıktır: ab-işlevinin yazılı imleri için, istediğimiz her hangi
bir şeyi ortaya koyabiliriz, gerçek i m kendisini otomatik olarak
biçimlendirecektir. V e bu gerçekleştiğinde, hangi nitelikler kendi
kendilerine biçimlenecek?
( Ö n e r m e d e ) resmi çerçeveleyen mantıksal yapı iskelesi,
mantıksal uzamı belirler. [Krş., 3.42]

16.12.14.
Önermenin tüm mantıksal uzama baştan sona uzanması
gerekir. [Krş., 3.42]

17.12.14
ab-işlevinin imleri m a d d e s e l değildirler, başka türlü y o k
olamazlardı. [Krş., 5.44 ve 5.441]

18.12.14.
G e r ç e k ö n e r m e iminde, şey-durumunda ayırdedilebildiği kadar
şeyin ayırdedilebilmesi gerekir. Bu, onların özdeşliğinin dayandığı
şeydir. [Krş., 4.04]

20.12.14.
" p " d e , " ~ p " d e k i n d e n n e d a h a fazlası n e d e d a h a azı tanınabilir.
Bir şey-durumu, nasıl " p " ile uyuşabilir ve " ~ p " ile u y u ş a m a z ?
Aşağıdaki soru d a sorulabilir: Şayet başka birine m e r a m ı m ı
a n l a t m a k amacıyla dil icat e t m e y e çalışsaydım, ifadelerimiz
h a k k ı n d a onunla hangi tür kurallarda a n l a ş m a m gerekecekti?

23.12.14.
Fizikteki betimlemelerin anlamına ilişkin t e o r i m için
karakteristik bir örnek: İki ısı teorisi; birinde bir m a d d e olarak, bir
diğerinde bir hareket olarak kavranan ısı.

25.12.14.
" ö n e r m e bir şey söyler", sununla özdeştir: O gerçeklikle belirli
bir bağıntıya sahiptir, bu nasıl olabilirse olsun. V e eğer b u
gerçeklik veriliyse ve bu bağıntı da, o z a m a n önermenin anlamı
bilinir. " p v q " gerçeklikle " p . q " d a n vb. farklı bir bağıntıya sahiptir.
Ö n e r m e n i n olanağı, elbette nesnelerin Y E R İ N E G E Ç E N imler
ilkesine dayanır. [Krş., 4.0312]
B ö y l e c e ö n e r m e d e bir şey, kendisinin yerine geçen başka bir
şeye sahiptir.
A m a aynı z a m a n d a ortak bağ vardır.
B e n i m temel d ü ş ü n c e m şu ki, mantıksal değişmezler bir şeyin
yerine geçmez. O l g u n u n mantığı, kendisinin yerine geçecek hiçbir
şeye sahip olamaz. [Bkz., 4.0312]

29.12.14.
Ö n e r m e d e isim, nesnenin yerine geçer. [3.22]
11.1.15.
Bir ö l ç ü m ç u b u ğ u ölçülebilen bir nesnenin bir metre
u z u n l u ğ u n d a o l d u ğ u n u söylemez.
Hatta onun, b u tikel nesnenin ö l ç ü m ü n e hizmet ediyor kabul
edildiğini bildiğimizde bile.
Şunu s o r a m a z mıyız: nesnenin uzunluğu hakkında bir şey
önesürmesi için b u ö l ç ü m ç u b u ğ u n a neyin eklenmesi gerekir?
(Bu e k l e m e olmaksızın ö l ç ü m çubuğu " v a r s a y ı m " olacaktır.)

15.1.15
" p v q " ö n e r m e imi, p durumsa, q d u r u m s a ve her ikisi d e
d u r u m s a doğrudur, başka türlü yanlıştır. B u son derece yalın
olarak görünür; ve ç ö z ü m bu kadar yalın olacaktır.

16.1.15.
Ö n e r m e hipotetik bir şey-durumuyla bağlaşıktır.
B u şey-durumu, kendi betimlemesi aracılığıyla verilir.
Ö n e r m e , bir şey-durumunun betimidir. [5fe., 4.023]
E ğ e r nesne, önesürülen niteliğe sahipse, b e t i m l e m e doğrudur:
eğer şey-durumu, önermeyle sunulan içsel niteliklere sahipse,
ö n e r m e doğrudur.
17.1.15.
" p . q " şey-durumu, " p v q " ö n e r m e s i n e girer.
Fiziğin ağ analojisinde: her n e k a d a r lekeler geometrik
fîgürlerse de, t ü m ü y l e aynı geometri, onların biçimi ve k o n u m u
hakkında elbette hiçbir şey söyleyemez. B u n u n l a beraber, ağ salt
geometriktir, o n u n t ü m nitelikleri a priori verilebilir. [Bkz., 6.35]

18.1.15.
Önerme ve betimleme arasmdald karşılaştırma salt
mantıksaldır ve bu n e d e n l e d a h a öteye taşınması gerekir.

20.1.15.
Nasıl oluyor da, bütün, bir mantıksal k a v r a m oluyor?
Nasıl oluyor da, bütün bir b i ç i m k a v r a m ı oluyor?
Bütünün h e r hangi bir ö n e r m e d e bulunabilmesi nasıl
gerçeldeşiyor?
Ç ü n k ü bu, bir b i ç i m kavramının karakteristik göstergesidir.
Bütün, ö n e r m e n i n içeriğine, b i ç i m e o l d u ğ u n d a n d a h a yakın
olarak görünür.
Bütün: şeyler. Bütün: işlevler. B ü t ü n : bağıntılar: Bütün, sanki
şey, işlev vb. kavramları ile bireysel şey, bireysel işlevler arasında
bağlayıcı bir terimdir.
Genellik, esasen temel BİÇİlMle bağlantılıdır.
Anahtar sözcük—?!

21.1.15.
Ö n e r m e biçiminin, genel i n c e l e m e s i n d e n geçiş: sonsuz zor,
olağanüstü.

22.1.15
B e n i m tüm görevim, önermenin doğasını açıklamaktan ibaret.
Bu, resmi ö n e r m e olan t ü m o l g u l a n n doğasını vermekten
ibaret demektir.
T ü m varlığın özünü vermekten.
( V e burada varlık, varoluşu temsil etmez — b u durumda, o,
anlamsız olacaktı.)

23.1.14.
Değilleme, bir işlemdir.
Bir işlem, bir işlemi gösterir.
Sözcükler sondalara benzer; bazısı ç o k derine uzanır; bazısı
a n c a k biraz derine.
Elbette bir işlem, hiçbir şey söylemez, yalnızca sonucu söyler;
ve bu, onun nesnesine bağlıdır. [Krş., 5.25]

24.1.15.
Mantıksal sözde-işlevler, işlemlert//r.
Yalnızca işlemler yok olabilir!
O l u m s u z önerme, gerçeldiği dışarıda bırakır.
Her-şeyi-kuşatan, dünyayı-yansıtan mantık, bu tür işaretler ve
manipülasyonları nasıl kullanabilir? Yalnızca sonsuz incelikte bir
ağ oluşturmak için, b ü y ü k aynayı oluşturmak için bunların
t ü m ü n ü n birbirlerine bağlanmalarıyla. [5.511]

25.1.15.
Şöyle d e diyebiliriz: p doğru olduğunda, ~p yanlıştır.

29.1.15.
Dil, eklemlidir. [Krş.,3.Ul]

7.2.15.
Müziksel temalar, belirli bir anlamda önermelerdir. B u
nedenle, mantığın doğasının bilgisi, müziğin doğasının bilgisine
yol gösterecektir.

14.2.15.
Matematiksel nesneler —^mantıksal d e ğ i ş m e z l e r — varolskydı,
" B e ş erik y i y o r u m " önermesi, bir matematik önermesi olacaktı.
V e o, bir uygulamalı m a t e m a t i k önermesi de değildir.
Ö n e r m e , imlemini tamamen betimlemelidir. [Krş., 4.023]
4.3.15.
Melodi bir tür totolojidir, o kendisini kendinde tamamlar, kendi
kendine yeter.

5.3.15.
İnsanlık, her zaman yanıtları, — a priori— sistematik biçimde
düzenlenmesi ve tamamen düzenli bir yapı içinde birleştirilmesi
gereken bir sorular alam olması gerektiği yönünde bir sezişe sahip
olmuştur. [Sfe., 5.451]
(Daha eski bir sözcük, daha derine uzanır.)

6.3.15.
Değilleme, aynm, doğru ve yanlış sorunlan, yalnızca tek bir
büyük sorunun, çeşitli biçimlerde yerleştirilmiş büyük ve küçük
felsefe aynalarmdaki yansımalarıdır.

7.3.15.
Tıpkı ~^v vb.'nin aynı işlev olmalan gibi, -rivrı, r| =) ri
vb. de, aynı —yani totolojik— işlevdir. Tıpkı diğerlerinin
incelenebilmesi gibi, o da incelenebilir —ve muhtemelen daha
avantajlı bir biçimde.

8.3.15.
Benim güçlüğüm, yalnızca bir—büyük—ifade güçlüğüdür.

18.3.15
Önerme-iminin en sıkı incelemesinin, onun önesürdüğü şeyi
veremeyeceği açıktır —verebileceği şey, önermenin önesürme
yeterliğidir.

27.3.15.
Resim, bir betimleme yerine geçebilir.

29.3.15.
Nedensellik yasası, bir yasa değil, bir yasa biçimidir. [Krş.,
6.32]
"Nedensellik y a s a s ı " bir sınıf ismidir. V e tıpkı mekanikte
- d i y e l i m — m i n i m u m yasalar — ö r n e ğ i n en az etki yasası-
olması gibi, —^fizikte d e bir nedensellik yasası, bir nedensellik
biçimi yasası vardır. [Krş., 6.321]
Tıpkı insanların nasıl işlediğini kesinlikle bilmeden ö n c e de,
bir "en az e t k i " yasası olması gerektiği gerçeğinin bir sezişine
sahip olmaları gibi.
(Burada, çoğu kez olduğu gibi, a priori, salt mantıksal bir şey
olarak ortaya çıkıyor.)
[Krş., 6.3211]

3.4.15.
Ö n e r m e , d ü n y a n ı n ö l ç ü m aygıtıdır.
Bu, bir sürecin resmidir ve yanlıştır. B u durumda, o nasıl hâlâ
bir sürecin resmi olabilir?
"a", a ' n m yerine geçebilir ve " b " , b ' n i n yerine geçebilir, sonra
"a", " R " ile " b " bağıntısında yer alır: Bu, içerilmesini
beklediğimiz P O T A N S İ Y E L içsel bağıntıdır.

5.4.15.
Ö n e r m e , yalnızca sözcüklerin k a r m a karışık bir yığını değildir.
[ M z . , 3.141]

11.4.15.
M e l o d i de, müzikten a n l a m a y a n insanların düşündükleri gibi,
yalnızca notaların bir karışımı değildir. [Krş., 3.141]

12.4.15.
Önermenin doğasından, bireysel mantıksal işlemlere
uleişamıyorum.

15.4.15.
Yani, ö n e r m e n i n n e şekilde şey-durumunun resmi olduğunu
ortaya k o y a m ı y o r u m .
N e r e d e y s e t ü m çabalarımdan v a z g e ç m e k üzereyim.
16.4.15.
B e t i m l e m e , sözgelimi, temeli olarak betimleme aracıyla ve
sonucu olarak b e t i m l e n m i ş n e s n e y l e d e bir işlemdir.
" D e ğ i l " imi, tüm değilleme imlerinin sınıfıdır.

17.4.15.
Ö z n e l evren.
Ö n e r m e d e mantıksal işlemleri, onun bileşen önermeleri
üzerinde y ü r ü t m e k yerine, işaretlen bunlarla bağlaştırabilir ve
onlarla işlem yapabiliriz. B u d u r u m d a , tek bir ö n e r m e
düzenlemesi, ç o k karmaşık bir tarzda kendisiyle bağlantılı olan bir
işaretler takımıyla bağlaşıktır.

( a R b , cSd, 0 e ) ( ( p v q ) . r : Z) :q.r. = .pvr)

P q r

18.4.15.
p ' d e n - p ' y e geçiş, değilleme işleminin karakteristiği olan şey
değildir. ( B u n u n en iyi kanıtı şudur: değilleme, aynı z a m a n d a
- p ' d e n p ' y e geçişe d e izin verir.

19.4.15.
D i l d e yansıyanı dile getirmek için dili kullanamam. [Krş.,
4.121]

23.4.15.
Bir sakınım yasasına a priori inanmıyoruz, onun mantıksal
biçiminin olanağını a priori biliyoruz. [6.33]
A priori bilinen t ü m şu önermeler, yeter neden, d o ğ a d a
süreklilik vb., vb., t ü m _ i ) u n l a r , d o ğ a bilimi önermelerini
oluşturmanın olanaklı tarzlarıyla bağıntılı a priori sezgilerdir.
[Krş., 6.34]
" O c k h a m l ı ' n m usturası", elbette, istemli bir kural ya da pratik
başarısından dolayı geçerli bir kural değildir. O n u n söylediği şey
şudur: gereksiz im-birimleri hiçbir i m l e m e sahip değildir. [Bkz.,
5.47321]
Aynı amacı yerine getiren imlerin, mantıksal olarak özdeş
olduğu açıktır. Salt mantıksal şey, t a m olarak tüm bunların
başarabildikleri şeydir. 5.47321]

24.4.15.
Mantıkta (matematikte) süreç ve sonuç eşdeğerdir. (Böylece
b e k l e n m e d i k hiçbir şey yoktur.) [6.1261]

25.4.15.
Dil, d ü n y a ile içsel bağıntı içinde yer aldığı için, o ve bu
bağıntılar, olguların mantıksal olanağını belirler. Anlamlı bir ime
sahipsek, bu im, bir yapı ile belirli bir içsel bağıntıda yer
almalıdır. İ m ve bağıntı, imlenen şeyin mantıksal biçimini açıkça
belirler.
A m a şey denen bir şey, bu tür başka bir şeyle bir ve aynı
şekilde bağlantılı olamaz mı?
Örneğin, dilin sözcüklerini mantıksal açıdan eşdeğer birimler
olarak deneyimlediğimiz ve onları kullandığımız açıktır.
D a i m a sanki bir şey olarak ve öte yandan gerçek yalın şeyler
olarak kabul edilebilecek bir şey varmış gibi görünüyor.
Açıktır ki, n e bir kurşun k a l e m çizgisi n e de bir buharlı gemi
yalın değildir. B u ikisi arasında gerçekten mantıksal bir eşitlik var
mıdır?
Yeter n e d e n yasası vb. "yasalar" ağla ilgilidir, ağın betimlediği
şeyle değil. [ M z . , 6.35]

26.4.15.
Gündelik önermelerin kendi yalınlık damgalarını taşımaları
genellik aracılığıyla olmalıdır. Dilin, kendi başının çaresine nasıl
baktığını hatırlamalıyız.
Bir karmaşık hakkındaki önerme, karmaşığın bileşen parçaları
hakkındaki ö n e r m e y l e içsel bağıntı içinde yer alır. [Bkz., 3.24]

27.4.15.
îstenç özgürlüğü, gelecek olayların şimdi BÎLinememesi
gerçeğine dayanır. Ancak, nedensellik — s ö z g e l i m i mantıksal
çıkarım g i b i — bir İÇ zorunluluk olsaydı, onları bilmemiz olanaklı
olurdu. Bilgi ve bilinen şey arasındaki bağlantı, bu mantıksal
zorunluluğun bağlantısıdır. [Bkz., 5.1362]
Dil hakkında endişelenme gereği duyamayız.
Doğru-olmayan, özdeş-olmayan gibidir.

28.4.15.
D e ğ i l l e m e işlemi, sözgelimi, bir - yazılmasına değil, t ü m
değilleme işlemleri sınıfına dayanır.
A m a , bu durumda, bu ideal değilleme işleminin nitelikleri
gerçekten nedir?
İki ö n e s ü r ü m ü n uygunluğu nasıl ortaya çıkar? E ğ e r p v q ' d a ,
q ' n u n yerine p konulursa, ö n e s ü r ü m p haline gelir.
p.q imi aynı z a m a n d a p ' y i önesüren imler arasına dahil midir?
p , pvq imlerinden biri midir?
Aşağıdaki söylenebilir mi: p ' y i önesürmeyen t ü m imler, p
aracılığıyla önesümlmezler ve totoloji ya d a çelişmenin içerdiği
gibi p ' y i i ç e r m e z l e r — t ü m bu imler p ' y i değiller.

29.4.15.
B u şu demektir: p ' y e bağlı olan ve n e p ' y i önesüren n e d e p
tarafından önesürülen t ü m imler.

30.4.15.
Bir işlemin gerçekleşmesinin, elbette, kendisi için hiçbir önemi
yoktur.
p , kendisinden sonuç olarak çıktığı t ü m ö n e r m e l e r tarafından
önesürülür. [5.124]
p ile çeHşen her ö n e r m e p ' y i değiller. [Bkz., 5.1241]

1.5.15.
p . ~ p ' n i n bir çelişme olması gerçeği, - p ' n i n , p ile çeliştiğini
gösterir. [Krş., 6.1201]
Kuşkuculuk, hiçbir sorunun sorulamadığı y e r d e kuşkulanmaya
kalkışınca, çürütülemez değil, açıkça saçmadır. [Bkz., 6.51]
Ç ü n k ü kuşku, ancak bir sorunun varolduğu yerde varolabilir;
bir soru, ancak bir yanıtın varolduğu yerde varolabilir ve bu,
ancak bir şeyin söylenebildiği yerde varolabilir. [Bkz., 6.51]
Şunu söyleyen t ü m teoriler: " B u böyle olmalıdır, başka türlü
felsefe y a p a m a y ı z " ya da " b a ş k a türlü kesinlikle y a ş a y a m a y ı z "
vb., vb., elbette ortadan kalkmalıdırlar.
B e n i m m e t o d u m , serti y u m u ş a k t a n ayırmak değil, yumuşağın
sertliğini görmektir.
Filozofların başlıca hünerlerinden biri, kendilerini
ilgilendirmeyen sorularla uğraşmamalarıdır.
R u s s e l ' m "Scientific M e t h o d in Philosophy"sindeki metodu,
basitçe fiziğin m e t o d u n d a n bozmadır.

2.5.15.
H e m p ' y i h e m d e q ' y u önesüren t ü m imler sınıfı, p.q imidir.
Y a p ' y i ya da q ' y u önesüren t ü m imler sınıfı, " p v q " önermesidir.
[Krş., 5.513]

3.5.15.
H e m totoloji h e m d e çelişmenin, sözgelimi, her ikisinin d e bir
önermeler cetvelinde sıfır n o k t a l a n olmaları anlamında, hiçbir şey
söylemediklerini söyleyemeyiz. Ç ü n k ü onlar en azından karşıt
kutuplardır.
Şöyle diyebilir miyiz: iki ö n e r m e , her ikisini d e önesüren hiçbir
i m olmadığında —-ki bu gerçekten şu anlama gelir: onlar hiçbir
ortak üyeye sahip olmadıklarında—, birbirlerine karşıttırlar? [Krş.,
5.1241]
B ö y l e c e önermeler i m sınıfları olarak düşünülebilir—^"p" ve
" q " önermeleri " p . q " üyesine ortaklaşa sahiptir—ve iki önerme,
birbirlerinin tamamen dışında durduklarında, birbirlerine
karşıttıriar. [Krş., 5.513]

4.5.15.
Sözde t ü m e v a r ı m yasası, her halde bir mantık yasası olamaz,
ç ü n k ü o, açıkça bir önermedir. [Bkz., 6.31]
F x biçiminin t ü m önermelerinin sınıfı, (x) (l)x önermesidir.
5.5.15.
Ö n e r m e n i n genel biçimi var mıdır?
Evet, eğer bununla, tek bir "mantıksal d e ğ i ş m e z " anlaşılıyorsa.
[Krş., 5.47]
"Yalın şeyler var m ı d ı r ? " sorusu sanki anlamlıymış gibi
g ö r ü n m e y e d e v a m ediyor.
V e bu sorunun, kesinlikle saçma o l m a m a s ı g e r e k i r ! —

6.5.15.
"Yalın şeyler var m ı d ı r ? " sözde-tümcesini, sembolik notasyon
içinde d e n e m e k ve dile getirmek b o ş olacak.
V e ancak yine açıktır ki, bu m e s e l e hakkında d ü ş ü n d ü ğ ü m d e ,
ö n ü m d e bir şeyin, yalın bağlaşımın bir kavramı var.
Ama yalını nasıl tasarlayabiliyorum? Burada tüm
söyleyebileceğim şey şudur: her z a m a n " ' x ' imleme sahiptir".
—İşte büyük bilmece!
Yalının örnekleri olarak, her z a m a n görüş alanının noktalarını
d ü ş ü n ü r ü m . (Tıpkı görüş alanının parçalarının, her z a m a n
z i h n i m d e tipik bileşik nesneler olarak c a n l a n m a s ı gibi).

7.5.15.
U z a m s a l karmaşıklık, aynı z a m a n d a mantıksal karmaşıklık
mıdır? Kesinlikle öyle görünüyor.
A m a b e n i m görüş alanımın tektip renkli bir parçası n e d e n
oluşuyor? Minima sensibilia''''dan m ı ? B u tür bir parçanın yeri
nasıl belirlenecek?
Genellikle kullandığımız tümcelerin t ü m ü genellemeler
içeriyor olsa bile, onlarda, özel d u r u m l a n n m bileşen parçalarının
ön-resimleri d e kesinlikle bulunmalıdır. B ö y l e c e geriye bunlara
nasıl ulaştığımız sorusu kalır.

8.5.15.

(Lat.) "en küçük duyulabilir". Bir duyumu meydana getiren en küçük uyancı
(ç.n.).
Belirli bir ön-resmin hiçbir iminin olmadığı gerçeği, bu ön-
resmin m e v c u t olmadığını göstermez. îm-dili aracılığıyla
resimleme, bir ön-resim /minin, bir ön-resim nesnesinin yerine
geçmesi türünden bir tarzda gerçekleşmez. İm ve imlenen şeyle
içsel bağıntı, ikincinin ön-resmini belirler; temel koordinatların
ordinatlarla birlikte bir figürün konumlarını belirlemesi gibi.

9.5.15.
Bir soru: M A N T I K t a yalın nesneler olmaksızın iş görebilir
miyiz?
Açıkçası yalın imler, yani doğrudan bir i m l e m e sahip olan
imler içermeyen önermeler olanaklıdır. V e bunlar gerçekten
anlamlı önermelerdir; onların bileşen parçalarının tanımlarının
kendilerine iliştirilmesine gerek yoktur.
A m a , önermelerimizin oluşturucu öğelerinin bir t a n ı m
aracılığıyla çözümlenebileceği ve eğer önermelerin gerçek
yapısına y a k l a ş m a k istiyorsak ç ö z ü m l e n m e s i gerektiği açıktır. O
zaman, her halde bir çözümleme süreci vardır. V e şimdi bu
sürecin bir sona ulaşıp ulaşmadığını sorabilir miyiz? V e eğer
öyleyse: B u son n e olacaktır?
H e r tanımlı imin, t a n ı m l a n aracılığıyla imlediği doğruysa, o
zaman, b ü y ü k olasılıkla tanımlar zincirinin bir yerde bir sona
sahip olması gerekir. [Krş., 3.261]
Ç ö z ü m l e n m i ş ö n e r m e , ç ö z ü m l e n m e m i ş olandan daha fazla şey
söyler.
Ç ö z ü m l e m e , ö n e r m e y i o l d u ğ u n d a n daha karmaşık kılar, a m a
onu, başlangıçtaki i m l e m i n d e n daha karmaşık kılamaz ve
kılmaması gerekir.
Önerme, imlemi kadar karmaşık olduğunda, tümüyle
çözümlenir.
A m a önermelerimizin imlemi sonsuzca karmaşık değildir.
Ö n e r m e , olgunun resmidir. Bir olgunun farklı resimlerini
tasarlayabilirim. (Mantıksal işlemler bu a m a c a hizmet eder.) A m a
olgunun karakteristiği olan şey, b u resimlerin t ü m ü n d e aynı olacak
ve bana bağlı olmayacaktır.
" p " önermesinin imler smıfıyla, " - p " smıfı vb., vb. zaten
verilidir. Gerçekten zorunlu olduğu gibi.
Ama bu, t ü m önermeler smıfmm bize verili o l m a s m ı
öngerektirmiyor m u ? V e buna nasıl ulaşırız?

11.5.15.
İki totolojinin mantıksal toplamı, başlangıçtaki a n l a m d a bir
totoloji midir? Gerçekten şu tür bir ikilik var mıdır:
totoloji—çelişme?
B i z i m için yalın şey ş u D U R : aşina o l d u ğ u m u z en yalın şey.
— Ç ö z ü m l e m e m i z i n ulaşabildiği en yalın ş e y — o n u n , bir ön-resim
olarak, ö n e m ı e l e r i m i z d e k i değişken olarak görünmesi gerekir
—bu, kastettiğimiz ve aradığımız yalın şeydir.

12.5.15.
(a) R e s i m l e m e v e (b) koordinatlar genel kavramları.
V a r s a y a l ı m ki, " - ( 3 x ) x = x " ifadesi bir önermedir, yani
(sözgelimi) şu önermedir: "Hiçbir şey var değil", o z a m a n b u
önermeyi sembollerle ifade e t m e k için, gerçekten hiç ilgisinin
olmadığı bir (=) bağıntısını kullanmamız gerekmesi b ü y ü k hayret
k o n u s u olacaktır.

13.5.15.
T e k bir mantıksal m a n i p ü l a s y o n , zamanın kişileştirilmesi.
D o ğ r u ucu tuttuğundan e m i n o l m a d a n sakın sıkı d ü ğ ü m atma.
Bir u z a m parçasını bir şey olarak kabul edebilir miyiz? Belirli
bir anlamda, u z a m s a l şeylerden söz ettiğimizde, b u n u açıkça
süreldi y a p a n z .
Ç ü n k ü mesele, — e n azından şu an görebildiğim k a d a n n c a —
tanımlar aracılığıyla isimleri başımızdan atarak ç ö z ü l m ü y o r gibi
görünüyor: örneğin, k a r m a ş ı k uzamsal nesnelet, bana, bir a n l a m d a
t e m e l d e şeyler olarak görünüyor — s a n k i onları şeyler olarak
g ö r ü y o r u m — ve onların isimler aracılığıyla gösterilmeleri, sırf
dilin bir marifeti olmaktan d a h a öte bir şey gibi görünüyor.
Örneğin, U z a m s a l karmaşık nesneler, gerçekten sanki şeyler gibi
görünüyor.
T ü m bunlar neyi imler?
H e r halde, t a m a m e n içgüdüsel olarak şu nesneleri isimler
aracılığıyla gösteririz.

14.5.15.
Dil, organizmamızın bir parçasıdır ve o n d a n daha az karmaşık
değildir. [Krş., 4.002]
Eski karmaşık ve olgu sorunu!

15.5.15.
K a r m a ş ı k teorisi, şu tür önermelerde dile gelir: "Eğer bir
ö n e r m e doğruysa, o z a m a n Birşey vardır"; a, R ile b bağıntısında
yer a l ı r _ ö n e r m e s i y l e dile getirilen olgu ve ö n e r m e doğruysa
" v a r o l d u ğ u " kesin olan R ile b bağıntısında a karmaşığı arasında
bir fark var gibi görünüyor. Sanki bu Birşeyi ve h e m de bir gerçek
" k a r m a ş ı k i m " ile gösterebilmmşız gibi görünüyor. — b u
tümcelerde dile gelen düşünceler t a m a m e n doğal ve sahihtir,
b ö y l e c e onların kaynağında bir gerçek olması gerekir. A m a hangi
gerçek?
Bir karmaşığın, yalnızca o n u n betimi aracılığıyla verilebileceği
ve b u betimin, uygun olacağı ya da uygun olmayacağı o kadar
açıktır. [ M z . , 3.42]
Bir karmaşıktan söz eden ö n e r m e , eğer karmaşık varolmazsa
anlamsız değil, basitçe y a n h ş olacaktır. [Bkz., 3.24]

16.5.15.
U z a m ı g ö r d ü ğ ü m d e , onun t ü m noktalarını görür m ü y ü m ?
" M a n t ı k l a çelişen" birşeyi dilde ortaya koymak, geometride
u z a m yasalarıyla çelişen bir şeklin koordinatlanyla ortaya
k o n u l m a s ı n d a n ya da sözgelimi, varolmayan bir noktanın
koordinatlarının verilmesinden d a h a fazla olanaklı değildir.
[3.032]
Ön-resimlerin varoluşunu önesüren önermeler varsa, biricik
olacaklardır ve bir "mantıksal ö n e r m e l e r " türü olacaklardır ve bu
önermeler dizisi, mantığa olanaksız bir gerçeklik verecektir.
M a n t ı k t a koordinasyon olacaktır.
18.5.15.
B ü t ü n temsillerin, dilimizin t ü m resimsel karakterinin
olanaklılığı, resmin m a n t ı ğ m d a temellenir. [4.015]

19.5.15
H a r e k e t halinde ve kendi hareketiyle birlikte kavranan bir
cismi, bir şey olarak da kavrayabiliriz. B ö y l e c e d ü n y a etrafmda
dönen ay güneşin etrafmda döner. Şimdi burada, bu
s o m u t l a ş t ı r m a n m , mantıksal m a n i p ü l a s y o n d a n başka bir şey
olmadığı açıkça görünüyor. — b u n u n olanaldılığı son d e r e c e d e
önemli olabilse de.
Ya da şu gibi somutlaştırmaları düşünelim: bir melodi,
k o n u ş u l a n bir t ü m c e . —
" ' x ' i m l e m e sahiptir" dediğimde, şu d ü ş ü n c e y e mi sahibim:
sözgelimi, " x " ' i n bu bıçak ya d a bu harf yerine geçebilmesi
olanaksızdır? Asla. Aksine.

20.5.15.
B i r k a r m a ş ı k kesinlilde bir şeydir!

21.5.15.
Fizik yasalarıyla çelişen bir koşullar dizisinin u z a m s a l bir
temsilini pekâlâ ortaya koyabiliriz, a m a geometri yasalarıyla
ç e h ş e n i n k i n i koyamayız. [3.0321]

22.5.15.

' 1 + — + ^— + .
1! 2 !
gibi sonsuz dizilerin matematiksel notasyonu, noktalarla
birlikte b u kuşatıcı genelliğin bir örneğidir. Bir yasa verilir ve
yazılan terimler, r e s i m olarak hizmet verir.
B u şekilde, (x)fx yerine "fx.fy...." yazılabilir.
U z a m s a l ve zamansal karmaşıklar.

23.5.15.
Dilimin smırları, d ü n y a m ı n sınırlarını temsil eder.
Benim r u h u m d e m e y i yeğlediğim gerçekten yalnız bir tek ruh
dünyası var ve a n c a k onunla başkalarının ruhu d e d i ğ i m şeyi
kavrarım.
Yukarıdaki değini, solipsizmin bir gerçek olduğu tarzı
belirlemek için anahtar sunar. [Bkz., 5.62]
Çoktandır şöyle bir kitap y a z m a m ı n olanaklı olacağının
bilincindeyim: " B u l d u ğ u m D ü n y a " [Krş., 5.631]
"Yalın nesneler"in varoluşu varsayımının ana temeli olarak
daima zihnimizde canlanan yalın bağıntı düşüncesi —^isim ve
karmaşık n e s n e arasındaki bağıntıyı d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z d e , bu
t a m a m e n aynı d ü ş ü n c e y e sahip olmaz mıyız?
V a r s a y a l ı m ki, k a r m a ş ı k n e s n e bu kitaptır. O n u " A " olarak
isimlendirelim. O z a m a n kesinlikle " A " n ı n ö n e r m e d e bulunuşu,
b u kitabın olguda b u l u n u ş u n u gösterir. Çünkü önerme, örneğin,
her önerme düzenlemesinde, onun çözülümünü tamamen farklı bir
çözülüm kılmak amacıyla çözümlense bile, istemli biçimde
çözülmez. [Bkz-, 3.4342]
V e farklı ö n e r m e l e r d e bir şeyin isminin b u l u n m a s ı gibi, bileşik
nesnelerin isminin b u l u n m a s ı da, ortak bir b i ç i m ve bir içerik
b u l u n d u ğ u n u gösterir.
B u n a karşın, sonsuzca karmaşık şey-durumu, bir k u r u n t u y m u ş
gibi görünüyor.
A m a aynı z a m a n d a yalın nesnelerin varlığını, belirli yalın
nesnelerden çıkarmadığımız, d a h a çok onları, kendilerine götüren
bir süreç aracılığıyla çözümlemenin son-ürünü olarak,
— s ö z g e l i m i t a n ı m l a m a y l a — bildiğimiz d e kesin görünüyor.
B u b a k ı m d a n , dilin k ü ç ü k bir kısmı anlamsız o l d u ğ u n d a bile,
onu kullanmayı s ü r d ü r m e k hala olanaklıdır. — S o n değininiye
bakınız.
" B u l d u ğ u m D ü n y a " kitabında, aynı z a m a n d a bedenim
hakkında bilgi v e r m e m ve hangi organların istemime boyun
eğdiğini vb. s ö y l e m e m gerekecektir. Çünkü bu, özneyi yalıtmanın
bir yoludur ya da d a h a ç o k önemli bir anlamda, ö z n e gibi bir şeyin
olmadığını göstermenin; çünkü o, bu kitaba girem^>'^n tek şey
olacaktır. [5fa., 5.631]
24.5.15.
Yalın nesnelere aşina o l m a s a k bile, karmaşık nesneleri
aşinalıkla bihV/z; onların karmaşık olduklarını aşinalıkla biliriz.
—^Ve s o n u n d a onların yalın şeylerden oluşması g e r e k m e z m i ?
Örneğin, görüş alanımızın bir parçasını seçip a y m r ı z ve o n u n
daima karmaşık o l d u ğ u n u , o n u n herhangi bir parçasının da hala
karmaşık a m a şimdiden d a h a yalın o l d u ğ u n u görürüz, v b . —
Örneğin, bir yüzeyin tüm noktalarmm sarı olduğunu, bu
yüzeyin herhangi tek bir noktasını görmeksizin g ö r e c e ğ i m i z i
düşünebilir miyiz? H e m e n h e m e n öyle görünüyor.
Sorunlarımızın ortaya çıkış tarzı: sonuçta bir soruya
yoğunlaşan ve nesnelleşen bir gerilimin baskısı.
Örneğin, aynı b i ç i m d e maviyle kaplı bir yüzeyi nasıl
betimleyeceğiz?

25.5.15.
Bir en küçük görünebilenm görsel imgesi bize gerçekten
b ö l ü n e m e z olarak m ı g ö r ü n ü r ? U z a m ı olan bölünebilirdir. Görsel
i m g e m i z d e , u z a m ı o l m a y a n parçalar var mıdır? Örneğin, sabit
yıldızların i m g e l e r i ? —
M i s t i k olana yönelim, arzularımızın b i l i m tarafından tatmin
edilemeyişinden kaynaklanır. T ü m olanaklı bilimsel sorular
yanıtlansa da, sorunumuza hala hiç değinilmediğini hissederiz-
Elbette, b u d u r u m d a artık sorular yoktur ve b u yanıttır. [Krş.,
6.52]
Her ö n e r m e tarafından, totoloji evetlenir ve çelişme değiUenir.
(Çünkü her hangi bir ö n e r m e y e , manası değiştirilmeksizin ' v e ' ve
bir totoloji eklenebilir; ve aynı b i ç i m d e bir çelişmenin değillemesi
de.)
V e " m a n a s ı değiştirilmeksizin" şu a n l a m a gelir: imin kendisi
hakkındaki özsel şeyi değiştirmeksizin. Ç ü n k ü im, manası
değiştirilmeksizin değiştirilemez. [4.465]
" a R b " anlamlıysa, " a R a " n ı n anlamlı olması gerekir.

26.5.15.
A m a şimdi önermenin genel d o ğ a s m ı nasıl açıklayacağım?
Gerçekten şunu söyleyebiliriz: d u r u m olan (ya da o l m a y a n ) her
şey, bir ö n e r m e aracılığıyla resmedilebilir. A m a burada "durum
olma'' ifadesine sahibiz! B u da sorunsaldır.
N e s n e l e r ö n e r m e için karşılık oluşturur.
Nesneleri ancak /^/mlendirebilirim. İmler onların yerine geçer.
[ M z „ 3.221]

27.5» 1.5.
A n c a k onlar üzerine konuşabilirim, Onları dile getiremem.
[ M z . , 3.221]
" A m a bir önerme ile dile getirilemeyen (ve aynı z a m a n d a bir
n e s n e d e o l m a y a n ) bir şey var o l a m a z mı? B u durumda, bu, dil
aracılığıyla ifade edilemeyecekti; ve onun hakkında soru
sormamız da olanaksızdır.
Olgular dışında bir şey varsa? Hangi önermelerimiz ifade
e t m e k için güçsüzdür? A m a örneğin burada, şeylere sahibiz ve
onları ö n e r m e l e r d e dile g e t i ı m e y e hiç gereksinim duymuyoruz.
Dile getirilemeyen şeyi dile getirmeyiz—. V e DİLE
G E T İ R i l e m e y e n i n dile getirilip getirilemeyeceğini nasıl sormaya
kalkışıyoruz?
Olgular dışmda alan yok mudur?

28.5.15.
" K a r m a ş ı k i m " ve " ö n e r m e " eşdeğerdir.
Şunu söylemek bir totoloji midir: Dil, tümcelerden oluşur.
G ö r ü n ü y o r ki, öyledir,

29.5.15.
A m a dil, tek dil midir?
Niçin dil üzerine, onu b a ş k a bir şeyle koordinasyon içinde
görebileceğim bir tarzda k o n u ş a b i l e c e ğ i m bir ifade biçimi
olmasın?
V a r s a y a l ı m ki, m ü z i k b u tür bir ifade biçimi olsun: O z a m a n
bu, her halde, içinde hiçbir müziksel temanın bulunamayacağı
bilimin karakteristiğidir.
B e n k e n d i m b u r a d a yalnızca tümceleri kaydediyorum. Ve
niçin?
Dil, nasıl biriciktir?

30.5.15.
Sözcükler derin su üzerindeki ince zar gibidir.
Bir t ü m c e n i n n e o l d u ğ u n u sormanın ve bir olgunun — y a da bir
k a r m a ş ı ğ ı n — n e olduğunu sormanın aynı şeye vardığı açıktır.
V e niçin şunu söyleyemeyiz: "Karmaşıklar vardır: o n l a n
isimlendirmek için isimler kullanılabilir ya da onları r e s i m l e m e k
için ö n e r m e l e r " ?
Bir karmaşığın ismi, ö n e r m e d e , yalnızca betimleme yoluyla
b i l d i ğ i m bir nesnenin ismi gibi işlev gösterir. — O n u r e s m e d e n
ö n e r m e bir b e t i m l e m e olarak işlev gösterir.
A m a , yalın nesneler varsa, h e m o n l a n n imlerini, h e m de
diğerlerilerin imlerini " i s i m l e r " olarak adlandırmak doğru m u d u r ?
Y a d a "isim", sözgelimi bir mantıksal k a v r a m mıdır?
" O , bir b i ç i m ve bir içerik için ortak olan şeye işaret e d e r . " —
K a r m a ş ı ğ ı n yapısındaki farka göre, onun ismi farklı bir şekilde
gösterir ve farklı sözdizimsel yasalara bağlıdır.
B u kavrayıştaki yanlışlık, onun, bir yandan karmaşık ve yalın
nesneler arasındaki farkı gösterirken, diğer yandan onları b e n z e r
olarak ele almasında yatar.
V e yine: Oluşturucu öğeler ve karmaşık, birbirlerine b e n z e r ve
karşıt olarak görünürler.
( Ö n ü m ü z d e duran bir k a s a b a planı ve bir ülke haritası gibi,
aynı b ü y ü k l ü k ve farklı ölçeklerde.)
"Bir ismi, gördüklerimin tümüyle, bu kır manzarasıyla, toz
taneciklerinin havadaki dansıyla, tüm bunlarla
bağlantılandırabilirim" düşüncesinin kaynağı nedir; gerçekten de,
bir isim diyebileceğimiz şey b u değilse n e olacaktır?
İsimler, bir tek b i ç i m ve bir tek içerik için ortak olan şeye işaret
eder.—^Yalnızca sözdizimsel kullanımları ile birlikte onlar, belirli
bir mantıksal b i ç i m e işaret ederler.

31.5.15.
Dünyanın betimlenmesinde isimlerin kullanılmasıyla,
dünyanın genel betimlemesi aracılığıyla başarılandan daha fazla
hiçbir şey başarılamaz!
O z a m a n isimler olmaksızın iş görülemez m i ? Kesinlikle hayır.
İsimler, bu şey şu niteliğe sahiptir vb. bir ö n e s ü r ü m için
gereklidir.
Onlar, ö n e r m e biçimini t a m a m e n tanımlı nesnelere bağlarlar.
V e eğer d ü n y a n ı n genel betimlemesi dünyanın bir şablonu
gibiyse, d ü n y a n ı n b u şablonla t a m a m e n kapatılması için, isimler
onu d ü n y a y a iliştirir.

1.6.15.
Y a z d ı ğ ı m her şeyin çevresinde d ö n ü p durduğu b ü y ü k sorun
şudur: D ü n y a d a a priori bir düzen var mıdır? V e eğer öyleyse, bu
düzen n e y e dayanır?
Sise b a k ı y o r s u n v e b u y ü z d e n hedefin zaten yakın o l d u ğ u n a
kendini inandırıyorsun. A m a sis dağılır ve hedef hala görünürde
değildir.

2.6.15.
Şöyle dedim: "Bir totoloji her ö n e r m e tarafından önesürülür";
a m a bu, o n u n niçin bir önerme olmadığını bize yeterince
söylemeyecektir?_Çünkü o, bir önermenin p ve ~p tarafından niçin
önesürülemediğini bize söyledi m i ?
Ç ü n k ü b e n i m teorim, önermenin iki kutba sahip olması
gerektiğini gerçekten ortaya çıkarmaz.
Çünkü şimdi y a p m a m gereken şey, bir önermenin N E K A D A R
söylediği k o n u s u n d a bu teori dili içinde bir ifade bulmaktır. V e
b u n u n totolojilerin hiçbir şey söylemediği sonucunu ortaya
koyması gerekecektir.
A m a s ö y l e n e n i n - m i k t a n n m ö l ç ü m ü n ü nasıl bulabiliriz?
N e olursa olsun b u ö l ç ü m var; ve teorimizin onu ifade
edebilmesi gerekir.
3.6.15.
Şu kesinlikle söylenebilirdi: Bu ö n e r m e , en çok şeyin sonuç
olarak çıktığı en ç o k şeyi söyler.

You might also like