final-20231-TURK-101-3-22102695 2

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 3

Egemen Karaca

22102695

BEŞİKTEN MEZARA: YALNIZLIĞIN GÖLGESİ

Gözümüzü dünyaya ilk açtığımız andan itibaren hayat denen


senaryosu belirsiz tiyatroya birileri oyuncu olarak giriyor. Annemiz ve
babamız gibi kişiler çoğunlukla sahnede bir şekilde bulunurken sınıf
arkadaşlarımız gibi kişiler ise güran misali kısa rollerini oynayıp
sahneyi terk ediyorlar. Başrol, yani hayatın sahibi olan biz,
etrafımızdakilerle hep bir temas hâlindeyiz. Bu, oyuncu listesinde
fi
birçok kişinin olduğu izlenimini verse de bize o oyuncu listesinde tek
bir kişi vardır: kendimiz. Gün gibi ortadadır sahnedeki sahte kalabalığa
bakarak görmezden geldiğimiz yalnızlığımız. Ondan kaçabiliriz ancak
saklanamayız. Stańczyk tablosundaki soytarıyı da bulmuş olmalı bu
yalnızlık ki balodakiler şen şakrakken kendisinin yüzünden
yüzleşmenin verdiği acıyı okumak işten bile değil.

Hayat birçok yerde bize fısıldar aslında tek başımıza olduğumuzu.


Ortaokuldaki arkadaş grubum beni dışladığında hissettim ilk defa
hayatın nefesini kulağımda. Bel bağladığım, dost bellediğim
arkadaşlarım benden uzaklaşmayı tercih ettiler. Bugün baktığımda
onun bir fısıltı olduğunun farkında olsam da o yaşta kulaklarımı
parçalarcasına atılan bir çığlık gibiydi bu. Sanki kafamın içi boş bir
konferans salonuydu, yalnızlık yankılanıyordu. Boş bir parkın hüznünü
yaşıyordum iliklerime kadar. Teyzemin yaptığı, o çok sevdiğim
karnıyarık artık tat vermiyordu. Nereye otursam âdeta transa
geçiyordum. Gökyüzüne baktığımda gördüğüm yıldızların hâlinden
anlar olmuştum. Çocukken yaşadıklarım yıllar sonra o kadar ağır
gelmese de yaş aldıkça deneyimler de ağırlaşıyor. 19 yaşında bir
delikanlı olarak annem tarafından evden kovulduğum gün yalnızlıkla
karşılıklı oturduk. Kendisini daha iyi tanıdım. O günden sonra bir
karabasan gibi çıkıverir oldu. Tanıştıkça daha rahat davrandı. Artık
girerken kapıyı dahi çalmıyordu. Hayatımın ipleri onun elinde gibi
hissediyordum. Kafasına estikçe uğruyor, travmalarım kabuk
bağladıkça kazıyarak yeniden kanatıyordu. Ondan uzak durmak için
türlü alışkanlıklar edindim. Dövüşmeyi öğrendim mesela. Kum torbası
yerine yalnızlığı hayal ederek vuruyordum. Onu pataklayarak
yormalıydım ki hayatımdan defedebileyim. Ama na leydi. Ben onu
ittiğimi sanarken aksine daha da çok kendime çekiyordum.

Bundan beslendiğini anladığımda çarenin inatlaşma olmadığını


anladım ve başka yollar aradım. Birden şu soru aklıma geldi: madem
bu yalnızlık denen meret ömürlük yol arkadaşım, arayı iyi tutmam
gerekmez mi? Bu sorunun ardından bir aydınlanma yaşadım
diyebilirim. Issız bir adada de ne bulduğunu sanan biri gibi çözümü
bulduğumu hissetmiştim. “Hayatta olması gerekenler yoktur, sadece
olanlar vardır.” mottosunu benimsemeye başladım ve olanları kabul
etmeye çalıştım, yalnızlık gibi. Barıştık sayılır. Eskiden yalnızlık denen
fi
fi
derde derman arardım, dermanım derdim oluverdi birden. O kadar da
kötü değilmiş sahi. Bazen yalnız olduğum için sevindiğim bile oluyor.
Yaşam yolunda yalnız olduğumu içselleştirdikçe kendime yaslanmaya
başladım ve kendime yaslandıkça daha dik yürür oldum. Dertler üst
üste binip çığ gibi üzerime yığıldığı zamanlarda kendi içime
dönüyorum ve deşarj oluyorum çünkü artık dışarıdan bir şeyler
beklemiyorum. Gücü kendimde topluyorum.

Şöyle bir geriye dönüp baktığımda yalnızlık ile aramda çalkantılı


bir ilişki olmuş. Kabul etmeliyim ki küçüklükten başlayan hayatın
yalnızlık fısıltısı beni çok yordu. Ancak onunla yüzleşmek, onu dost
gibi kabul etmek derin bir iç çektirdikten sonra üzerimdeki yorgunluğu
aldı sayılır. Yalnızlık hayatın özü, bundan kaçış yok. Didişmek yerine
onunla barışmak içime güç kazandırdı. Artık küçük şeyleri kendime
sorun etmiyor, bunları hayatın bir parçası olarak kabul ediyorum
sadece. İhtiyacım olanın insanların şefkati değil kendi iç sesimi
olabildiğince yüksek sesle duymaya çalışmak olduğunu idrak ettim.
Bu şekilde çözülemeyecek hiçbir sorun olamayacağını düşünüyorum.

Kaynakça

Matejko, Jan. Stańczyk. 1862. Resim

You might also like