Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 622

RESİMLİ - KARITALI

MU F A S S A L
OSMANLI TA R İH Î

BÎR HEYET TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR

C ilt: in

Tan M atb aası (İsta n b u l)


BU ESER İÇİN
SALAHİYETLİ BİR HEYETLE ÇALIŞANLAR:

m e t in v e İl a v e l e r : m u st a f a c e z a r
(TARİH ÖĞRETMEM)

REDAKSİYON: SERVER R. İSKİT V E ZARİF


ORGUN (TOPKAFI SARAYI M tîZESt ESKİ
MÜTEHASSISLARINDAN) VE NAİL İNAL

RESİMLER HAKKINDA İZAH :

P a d işah ların p o rtreleri: İkinci Sultan M ahm ud’a


k a d ar elan k lâsik oval seri: ü ç ü n cü l SuLtan Selim
sam an ın d a ressam K apıdağlı K o stantin’e yaptı«
rılm ış ve bunun için m evcut vesikalara, göre
Ü çüncü Ahmed zam anında A vrupalı b ir ressam a
y a p tırıla n to p lu şecere resm inden faydalanılm ış-
tır . Difeer p o rtrelerin ekserisi Topkapı sarayı m ü -
r.esi resim galerisin d ek i ta b lo lard an a lın m ıştır.
İk in ci Sultan M ustafa’ya k a d ar olan d a ire şeklin­
deki küçük tire resim ler ise İngiliz diplom atı Ri-
c a u t'n u n iki cilt o larak almanc&ya çevrilip 1694
ve 1701 de b asılan m eşhur tarih in d en n ak led il­
m iştir. Bu se rile r d ışın d ak i p o rtrelerle vaka re­
sim leri m u h telif müze. arşiv , albüm ve k ita p la r­
d an alınm ış olup, bâzı v ak aların c anlandırılm ası
ve te tk ik in in k o la y la ştırılm a sı de re ssa m la ­
rım ızla h aritacım ızın fırç a ve kalem lerinden fay-
d alam lm ıştır.
Resiroierden. icabedenlerin altın a nereden alın -
d'.âı veya kim e a>d olduğu yazılm ıştır.

O rijinal y a n v e resim lerim izin


her hakkı m ahfuzdur.
O sm anlI D evletinin “ K uruluş Devri7* itib a r
e d îi e n 1299 - 1453 sen elerin e a it vçkayı birinci
c ittte veri] m iş ve yine aynı c iltte '‘‘Y ü R s e tm e
D evri" kabul edilen 1 ^ 5 3 - 1579 senelerinin de
F a tih ’in ölüm üne k a d ar olan k ısm ı n a k le d ilm iştin

i k i n c i c iltte d e ‘‘Y ü k ğ f î m e Devri*' n î n K a n u -


ar S ü i e y m a n t n ö l ü m ü n e fcadarki bölüm ü yazılm ıştı,
ı
Bu ü çüncü c iltte ise “ Y ü fc s^ fm e Devri” nîn
sem i olan Sokulfunun ölümü ve ondan sonra da
“ D uraklam a Devri1" addedilen 1579 - 1683 yılları
olay ların a devam ed ilecek tir.
ik in c i Sftliitt’ííi T tığraS r

İKİNCİ SELİM
Sultan Selim 'ın c ü lu s u — B asra Ve Y em en isy a n la rı —- Osm anlI Hind donan m ası — K ıbrıs'ın fe th i
-— Incbahti d en iz harbî — . T un us'un k a t’î za p tı — S ü v e y ş vq Do n - Vu h’-ı k a n a lla rı t& şehbüsö

Kanunî Sultan Sü- Í5UNCJ SELİM zâdesi olan Selim, ve-


leyman’m ölüm habe­ î ziriâzanıdan gelen ha-
B a b a s ı: K a tı u n î S ü f e y m a n
rini ihtiva eden mek­ Ş ber iizerüıe yol teda,
A n n e s î: H l i tr e m S u i t a n
tubu götüren Haşan rikâtma girişti.
Çavuş Sigetvar ile İs­ D oğduğu ta rih î ' İ S 24 Sultan Selim’iıı, bu
tanbul arasındaki me­ P a d iş a h o ld u ğ u t a r i h : 2 9 e y lü l 1 5 6 6 sırada pek aceleci
safeyi sekiz günde, B i li n e n z e v c e l e r i : K u r •* B â n u S u l t a n davranmadığı müşa­
oradan ilerisini de Ç o c u k la rı: E sm a han S u lta n ( S o k u ll tl hede edilmektedir. İh­
dört günde katederek M e h m e t P a ş a z e v c e s i) f O sm an, G evher timal, rakibi olmama­
Kütahya civarındaki H a n S u tta n Ç P iy s le P a ş a z e v c e s i ) , Ş a h sı doîayısiyle mevki­
Sıçanlı yaylağına u- S u l t â n ( 2 a t M a h rrtn ö [ P a şa z e v c e s i ) ? F a t­ inden endişe hisset­
laştı (19 eylül 1366). m a S u l t a n ( S i y a v u ş P a ş a z e v c e s i ) . M u s ta - mediği için bir an Ön­
Haşan Çavuş Sokullu- f a , [V îurad, S ü l e y m a n , C i h a n g ir , M ehm ed, ce İstanbul'a ulaşma­
A b d u lla h .
nun yazdığı mektubu ya çalışmadığı; belki
V e z iria z a m la r ı; S o k u l!u M eh m ed P a $ a . de mutantan bir me­
Şehzade Solim’e ve
rirk en, ayrıca. . veziri­ rasimle İstanbul’a gir­
azamın ağızdan yap­ meyi arzuladığından,
tığı tenbihaü da ken­ böyle bir merasim'in
disine nakletti. Sultan Selim mektubu oku­ hazırlanabilmesi için zaman kazandırma­
yunca babasının ölümünden haberdar oldu. yı gözettiği düşünülebilir. Selânikî Mustafa
Mektubu getiren ulağm adını sorup öğren- Efendi ve sair Osmanlı ¡müverrihleri, tıu hu­
cükten sonra kendisine yol harçlığı vererek susta bir açıklamada bulunmamakla bera­
gideceği yere doğru yoluna devamını bil­ ber, Sultan Seüm’iîı Kadıköy’e vasıl olun­
dirdi. ca, hüküm silren sessizlik karşısında, mai­
yeti erkânına söylediği sözler, böyle bir ih­
Selimin tahta geçişi timale iıak verdirecek gibidir. Zaten Os­
Kanuni’nin hayatta kalan yegâne şeh- manlI müverrihlerinin eserlerinde, onun,.

1188
S;çaıüı yaylağından ayın kaçında hareket likte bindi. Yavaş yavaş ilerlemeğe başladı­
«Etiğine dair saraiıat mevcut olmadığı g i­ ğı sırada önce Kızkulesinden, onu takibe"
bi, Kütahya ve İstanbul'a ulaşma, günleri­ de Topiıaneden selâm toplan atılmaya baş
nin isimlerinde de yanlışlıklar vardır. la-dı. İstanbul halkı, selâm toplan ve raünl
Selim, Sıçanlı'dan hareket ederken hoca­ dilerin bağırmalarından yeni padişahın cü-
sı Atâuilaiı Efendi, lalası- Hüseyin Paşa, lûsunu öğrenirken Selim karaya ayak bas­
mirâhuru Hüsrev A ğa ve maiyet erkânın­ tı. Sahilde hazır beklîyetl ata -binerken sa
dan daiıa "bazı kimseleri yanma almıştı. Kü­ rav âdeti gereğince Bcstancıbaşı koltuğun
tahya’ya bir cuma günü varan (bu cuma­ girince, bu şerefi başkasına kaptırmaJc is-
nın a rebi’ülevvel - 20 eylüle rastlaması vi’-ıeven Selim’in mirâhuru buna muhale
icap eder! Selini, burada Hisarbey câmi'i fet etti. Bu vaziyet karşısında Selim, Bos
hatibine hutbenin ken­ tancıbaşı’ya: “A ğ s
di namına okunması­ sen onun sözüne bak
nı emretti. Salânikî’- ma, o sarayda yetiş
nin bildirdiğine naza­ ımşmemiştir, usiıü
ran, Kütahya’da kalıp bilmez, sen öne geç
vakit geçirmeyen Sul­ bize yol göster” diye
tan Selim yoluna de­ rek münakaşaya ma
vamla 14 rebi’ülevvel hal bırakmadı. Sara
(19 eylül) de Kadıkö- yın kapısına varılır.'-.
ye vasıl oldu. Kapıcıbaşı padişah:
Sultan Selim Kadı­ attan inmesine yav
köy’e geline« etrafta dım etti; oradan do*
sükûnet hüküin sür­ ruca has odaya gide:
düğünü, kendisine Selim tahta eülüs c;
karşılayıcı çıkmadığı­ ti (14 rebi’üîevvel --
nı görmüştü. Bundan eylül 15S6).
üzti’en Selim, maiye­ Selim tahta çüii.
tinden bir şahsı İs­ ederken müftü Ebv i
tanbul muhafızı İs­ guud Efendi, Istan b:
kender Paşaya gönde­ muhafaşaşma b i r a :
rerek; ‘K adıköy’e ka­ lan İskender Paşa İs
dar geldiği ha! de on­ tanbul kadısı KadızS
lardan bir haber çık­ de Ahmed Efer.'i
mamasının sebebinin Defterdar Haşan Çe
ne olduğunu öğren­ lebi, Balık zâde A
mek'’ istedi. Yeni pa­ Çelebi ve medrese mü
dişahın sözleri İstan­ derrisleri biat eyledi.
bul muhafızına nakle­ Sultan Selim sara;
dilince, İskender Pa- dahil olunca kendisi:'
İk in ci Setim
Paşa peşinen: “Nigin ilk kargılıyan lıemşi
( T o p k a p ı s a r a y ı m tiîe s îr.tie n )
böyle buyururlar? B i­ re'.i Mihrimsh S:--
zim bir şeyden haberimiz yoktur” tar- tan olmuştu. Kardeşinin boynuna sarıler
amcla konuşmuştur. Bu sözden anlaşıl­ MBırimah Sultan babasının ölümünden duy
dığı veçhile: İskender Paşanın, ne Iia- duğu iizüntü ile kardeşinin padişahlığında:
nunî’nin ölümünden, ne de oğlu Selim'in cü- duyduğu - sevinci gözyaşıariyle müştereke:
lûs etmek Üzere İstanbul’a gelm ekte olu­ ifade etmişti. O aralık Selim h emence hâzi­
şundan o dakikaya kadar haberi yoktu. neyi açtırmak istemediğinden Mihrimâ:
^.Taamafih bu vesile :!e herzeyi öğrenince Sultan kendisine elli bin altun i’k razatta bu­
derhal Sen m’in karşılanması iğin tertibat lunmuştu.
ald;. İskender Paşa hazırlıklar yaparken
Selim de Kadıköy’den Üsküdar'a geçmiş Sultan Selim’üı Belgrad’a hareketi
bulunuyordu. Sultan Selim tahta cüîûsundan sonra
Selim, Üsküdar kıyısına gejen saltanat ev’ el.t Hazreîi Eyyub'un Türbesini, onu:
kayıklarına en yakın maiyet erkânı ile bir­ arkasından Fatih, Bayezid ve Yavuz Se-

1İS9
İLm'in türbelerini ziyaret etti. İstanbul’ca erkân-; öeviet tarıniyefc için yüz sürdükte
üç gün kalan Sultan Sel'r.' öördüncü günü bil’atier verile”.
Belgrad’a ¡Müteveccihen 'yola koyuldu. Yumuşak huylu bir şahsiyet olan Sultan
İstanbul'dan ayrıldıktan on beş gün son­ Selim’in, verizlâzamm bu tavsiyeleri kar­
ra Belgrad’a vasıl olan Saltan Selîîıı, orada, şısında infiale kapılmamakla beraber, ilik
durmayarak orduya kavuşmak üzere Sireni günden itibaren onun sözü ile hareket eder
(Sirıııij arazisindeki Vukovar kalesine ka­ duruma düşmek istemediği anlaşılıyor. Ma-
dar ilerledi. O sırada, orduya kavuşmak smafih, buaa rağmen yakınlarından üç kişi­
üzere gelmekte olduğunu veziriazama bil­ nin fikrine müracaattan geri katmadığı da
diren Sultan Selim, Kanuni devri hâdiseleri görülmektedir. Veziriâ-zamm arîK33i hak­
arasında anlatıldığı veçhile Sokullu’dafi, kında fikrini sorduğu hocası- Birgi’ii Ataul-
erduyu Belgrad'da beklemesi lüzumunu bil­ îsıh 3'îendi: "İstanbul’da cülûs edilmiş oldu­
diren. bir ariza aldığından, geriye Belgraö’a ğu için tekrara hâcet yoktur. Maksatları
dönerek Bayram Beyin evinde Sokullu’yu hâkimi mahkûm etmektir” demiş; Lala
beklemeye koyuldu. Hüseyin Paşa, ise: “İstanbul'da oturup bu­
raya gelm ese idik ne derlerdi?” diye fikri­
Sokuiiu’nun arizas? ve Sultan Selim’in ni beyar. etm'ş; Setim’in çek kıym et verdi-
davranışı musahibi Celâl Bey de: “Eîvveî zaman­
dan bir sez işitilirdi: (ÂI-i Osman saltanat
Kamınî’nin ölümün“ muvaffakiyetle giz-
tahtına geçmez, madem ki kul kılıcı altın­
liyen ve Eeigrad'a dört menzil kaldığı sı­
dan geçmeye) derlerdi; vâki imiş. Vâris-;
rada ölüm hâdisesini açıkladığı halde asker
arasında bir sızıltıya meydan vermeyen saltanat hazır olunca böyle şeyler dagdağa-
■dır".
Sokullu Meıhmed Paşa, selim ’in ordu ile
Sultan Selim bıi miîtalealar dolayıgiyıe
karşılaamasının da ayni düzen dahilinde
veziriazamın tavsiyelerine ehemmiyet ver-
cereyanın: gözetmekteydi. Bunun içir., ordu
. Tnedi. Padişahtan cevap gelince Sokuilu
iîe Metroviça’ya vardığı sırada yetıi padişah
Mleİımed Pa^.a -müteessir oldu. Sır katibi Fe­
Sultan Selim'e bir arıza gönderdi. Sultan
ridun Beye:
Selim'e Belgrad’da ikinci defa cüiüs tavsi­
yesinde bulunan Scku’lu Mehmed Paşa, mü­ Vezir-i müşir memleket işlerine ait
verrih Selânikî'nin kaydı veçhile padişaha fb vali arzeder. padişah başkalarının re’yi
şunları arzediyordu: İle hareket eder, ihtilâl böyle olur. Zira baş-
“M erhumu m ağfurun cenazesiyle vardığı­ K-r”? mahrem olamaz, hatâ bunda-
m ızda O tağ-î h u m lyu n finünde çard ak sâve- d'r. P r disahıımız ise müstağni; kimseye söz
fean kurulsun. İstanbul’dan gelen yeni taîıt-î söyletmez ve söylemek dahi istemez. Kul
devlet tu ğ lar arasın a konulsun k i m erhum : taifesi ise bunun gibi eiilûs-ı saltanatta biz-
— Belki Suitan Selim Han’ıma müyesser zst k^ndi kelâmından işide gelmişlerdir: bu.
ola! ortalıkta Mehmed Lala (kendisini kastedi­
yor) nice müdârâ etsin”.
Demiş idi. Devlet-ü ikbal ile cü«ûs-u hu-
mâyun buyurup, erkân-ı devlet bendeleriniz Dedi. Feridun Bey İse, il-k maruzatın tek-
yollu yolunca pâye-i serîr-î saltanata y \? rarloT'msîtm. bunun için ikinci bir tezkere
sürdüğü vakit, kul tâ-ifesi -bahşiş ve terak­ yazılmasını ileri sürdü. Fakat Sokuliu :
kilerini ecdadınız kanunu üzere verileceği­ Bizim vezir 'düğümüz neden malûm ?
ni îisan-ı hümâyununuzdan işitmeleri âdet-i Caiz ki istediğim istihdam eyliye. Hatâ ey­
mukarrerleridir. lediniz e’m e k olur”.
— Cümlesi verilsin, îiıakbftl - ü hunıâyu- Rözlerivie ikinci bir a.rîza yazdırtmadı.
nıımdur. Sultan Seiim’in yerleş'k âdetlere aldırmaya­
Demenizi isterler. Yeniçeri taifesi arasın­ rak vez’riâr^mın tavsiyelerine kıym et ver-
da Ricalûliah vardır. Kadim kanunları mu­ ’-:-ı“m “si *•"> >>a.*â idî. Bu hatâ gavet kısa zâ-
cibince çavuşları enerini kaldırıp ocaktan mar zarfında kendisini belli etti.
geçen yoldaşlarına, ve A.1-İ Osman padişah­
larına dua edip, ciimlssi âmin demek mü- Yeniçerilerin serkeşliği
tadlarıdır. Hayır ve bereket de bundadır. İkinci Sultan Selim otağ-ı hümâyunu Bel-
Bedelıu cenâze namazı kılınıp ta’ziyet ifa îrrad civarındaki “Hünkâr tepesi” ne kur-
olunur. Ertesi gün Divan içeride kurularak durmuştu. Ordu Bel.şra-d'a gireceği gün mâ-
Sultan Selim, cenaze namazından sonra
cüiüs bahşişi ve terakki vaadında bulun­
maksızın devlet erkânı ve askeri selâmla­
yarak doğruca çadırına girdi. Padişahın
böyle ses?iz sedasız, şekilde çekilmesi üze­
rine kapıkulu askerinin öeriıal sesini yük­
selttiği görüldü. Yeniçeriler :
— S ’z'ra kanan-u kadimimize riayet c-
lunmadı, terakki vc bahşişlerimiz söylen­
medi. ne olacaktır?”
Df;/o bağnşm aya başladılar, yeniçerilerin
r.ırkeşlikleri bu şekilde şahıs ayırdetmeder.
söylenmekle de ‘k almadı. Bir kısmı vezirle­
rin yanına giderek;
— Niçin böyle yaptınız? Amma sonra zah­
met çekerste, yine suçlu biz oluruz! Fakat
orta kapusunda veya saray kapusunda siz
bizimsiz, haber o!a!”
Dedikten başka, serkeşçe sözlere padişahı
bi!e muhatap tutmaktan geri kalnuyarak:
“— Biz ses; avbyacak zamanı biliriz!”
Diye bağrıştılar.
Yeniçeriler böyle patırtı çıkarırken aca­
ba bir taiırıkçi mevcut muydu ? O sırada ûr-

î '/.Ifiol S e itr tî î a l î i a - ü t û • ■; r . i ]âc :■I. i h . S a f -


cephede fetiiUKaa sokuü'j'ya n:*ktun ys- i
( F e r i d u n B e y in “ N ü z h e t - i E s ra r-e î-s k rıâ r ’
( ¡e r s e f e r ! S i g e i v a r ” a d l ı e s e r i n d e n )

tem ilân olunduğundan, vezirler ve sair dev­


let erkânı matem elbisesi giyip başlarına,
sem le yâni, siyah, sarık sardılar. Solaklar ve
peykler de sorguçlarını çıkararak berkleri­
nin üzerine peştemallar sararken Çavuşlar,
çaşnigirier ve sair ağalar da üstlerine siyah
elbiseler giydiler. Beigrad halkı da matem
kıyafeti olarak kaba elbiseler giyerek köp­
rüyü geçip cenazeyi karşıladılar. Bu sırada.
Sultan Selim de Otağ-ı humâyundan matem
elbisesi ile çıkıp etrafına selâm vererek, ba­
basının cenaze arabasına doğru ilerledi.
Arabanın yakınma gelince ellerini kaldıra­
rak yaşlı gözlerle dua etti.-O aralık koltu­
ğuna. giren veziriazam Sokullu Me&med Pa­
şa ile bir miktar yürüdü.
Kanunî Sultân Süleyman’ın -gizlice çadır
içinde kılman cenaze namazından sonra
İkincisi Beigrad’da, kılınmaktaydı. Büyük
bir .kalabalığın mevcut olduğu bu namazı
Ataullah Efendi kıldırdı. Sultan Selim de r.“ »fan îk în c i S e lim ’in y o la Ç ıkarak Belgfrad'da
namazda bizzat kazır bulunuyordu. babasının c enazesini k a rşıla y ışı (a y n i eserden,!.

Î6 L Î
\ m©r*vy.*\

_s
,1«-«* P (Nesî»L
V'
/ ^ prç..,fu*Tr*tt‘ / « . m
aR-Vsni) /'

Kanunî n /n v e fa tı v e S u lta n İ k in c i Sef«m fin » a fta n a tı b a tın d a A v ru p a ta r a fın d a O sm a n lıla rın


sahil? o ld u ğ u arazi

cuda. hazır , bulunan müverrih SelâniM her- çiler, tekliflerinin kabul edilmemesinden mü-,
fcssgi bir tahrikçiden bahsetmiyor. Esasen, teessir olan veziriazam Sokullu’nun tajıri-
vaziyetin umumî olarak tetkik ve m ütalaası kine İhtimal vermekte iseler de, İstanbul’a
ete, mühim erkândan birinin tahrikine dair girilirken çıkan ikinci patırdmın bastırıl-,
fcîr io UCU vermemektedir. Gerçi bazı tarih- ması için onun, padişah nezdindeki tavas-

1192
K<)n:»ıİfKin Vû Gïsïton>¿ítiiici Sftliiti'Eii ciilßstindi] Asyfi ve Aírihíi h itn h r in d a lil Ûsırumh toi>raH!nri

VTI»ltlX*3íiARW
su tu göz önüne getirilince, böyle bir Biti- met sıkıca birbirine bağlı şeylerdi. Şayet
mal ortadan kaikarcesma zayıflamaktadır. Sultan Selim, Anadolu askerine esasiı şekil­
Askeri tahrik eden bir kimsenin veziriâzam- de istinat ne kapıkulu’nun isteklerini red
Iıkta tutuim ıyacafı da ayrı bir meseledir. işinde sebatkâr davransaydı kapıkulunun
N etice olarak: yeniçerileri Sultan Selim’e boklediği paranın tahsili tamamen imkân­
karşı tahrik eden mühim bir şahsiyet orta­ sızla şabiürdi. Zâten onlar böyle bir ihtima­
da görünmediği g:;bi, şayet varsa, bu kim­ li düşünmüş olmalılar iki, padişah2 "B iz se­
senin SokuUu olmaması lâzım gelir. An­ ni avlıyacak zamanı biliriz” sözleriyle, se ­
cak, askerler, vezirlere ve padişaha saygı­ ferin nihayetinde Anadolu askerinin terhis
sızca sözler sarfettiği sırada Sokullu’nun edileceğini, böy’ece padişahın, kapıkulu top­
peşinen seyirci gibi sessiz kalm ış olduğu da luluğunun ka rşısın da yalnız kalacağını ima
bir hakikattir. eder tarzda konuşmuş oluyorlardı.
Yeniçerilerin münasebetsiz şekilde bağ­ Kapıkulu askeri ile Anadolu halkını tem ­
rışmaları ve ileri geri söylenm eleri, saman sil eden Anadolu sipahilerinin durumları bir-
alevi gibi birdenbire parlayıp çabucak sö­ biriyle karşılaştırıldığı takdirde, kıskançlık
ner. nevinden değildi. İstekleri tahakkuk duygusuna kapılması ve 'bu duygunun tesi­
edinceye kadar bu serkeşliğin uzayacağı riyle karşısındakine husumet beslemesi icap
anlaşılıyordu. Bu noktayı en iyi teşhis eden Men tarafın, Anadolu halkından toplanan
adam ise, veziriazamın bizzat kendisi olma­ Timarlı sipahiler olm ası neticesine varılır.
lıydı. İhtimal, yeniçerilerin saygısız sözleri­ Zira, maaş alan, ayni zamanda gerek padi­
nin merhum padişaha kadar sirayetinden şahın yakini elmaları, gerekse m erkezi hü­
endişe edilmiş olmalı ki, Kanunî’nin nâşının kümette bulurmaları dolayısiyle imtiyazlı
İstanbul’a yollanmasında acele edildi. Dör­ manzara arzeden taraf kapıkulu sınıfıdır.
düncü vezir Ahmed Paşa, eski Mısır Valisi İktisadî krizlerden en £rec ve en az m ütees­
Sofu A!i Paşa, merhumun emiriâhûru Cmi- sir olan on’ardır. Kapıkulu sınıfı bu halle­
râhûr) Ferhad A ğa ve Sigetvar seferinde ri ile. bilhassa îk t’ssd i «ıkıntıların hüküm
ordunun mâneviyatmı yükseltmek üzere be­ sürdüğü devrelerde Tımar erbabının k ıs­
raber getirilm iş olan m utasavvıf ve âlim kançlığını üzerine çekebilirdi. Nitekim Ka-
Nureddin zâde Musühiddln Mustafa'dan mü­ nuni’nin oğullarından şehzade Bayezid me­
rekkep heyetin yanma dört yü z muhafız as­ selesinde bu hal açıkça tezahür etmiştir.
ker de katılarak cenaze İstanbul’a gönderil­ İste, yeniçeriler Belgrad’da Anadolu si­
di. pahisine dil uzatırken, onlara nazaran im­
Bekledikleri cülûs bahşişi ile terakki yâni tiyazlı durumlarını muhafazaya çalışmak­
zamma kavuşam ıvan yeniçerilerin yaktık­ ta: vine onlarm, cülûs bahşişleri için bir
ları küstahlık sırasında, Anadolu halkına tehdit vasıtası halinde kullanılma ihtimali­
karşı besledikleri gizli husumet de tezahür ni peşinen önlemek ister görünmekte idiler.
eder gibiydi. Zira, Belgrad’da beş gün ka­ tkinçi Sultan Selim, katil kul1,vııiti küs­
lınacağı ilân edildiği zaman, yeniçerilerin, tahlığının ve Anadolu askerine dil uzatışı­
Sultan Selim’in maiyetinde Anadolu’dan g e ­ nın daha Heri dereceye varacağını hesap­
len Timarlı sipahilere çarşıda pazarda sa­ lamış olmalı ki. Lala Hüseyin Paşayı, bun­
taştıkları görülmekteydi. Hattâ: “Sultan ları ayrı parti ha]'ode önden İstanbul’a gö­
Selim Han ile maan gelen bî edeb tâife içi­ türmeye memur etti.
mizde durmasın, yoksa it gibi kıhç koyup
kırarız” diyen bir çok kimseye rastlanıyor­ Kanıkuluna verilen, para
du. Bunu daha da ileri götürerek Belgrad Kaoıkuiu askerinin nümayiş ve küstah­
sokaklarında: "Bre ur Urumlu’yu” diye ba­ lığı bir türlü sükûnet bulmadığı içir. Sultan
ğıranlar mevcuttu. Yeniçerilerin “Urumlu” Selim ü ş gün ü st ü ste ordu erkânını huzu­
dedikleri Tilrklerden müteşekkil "Anadolu runa kabul ile bu mevzu üzerinde durdu.
askeri”nöen başkası değildi. NetVede ordu hâzinesinin verdiği imkân
Kapıkulu’nun, Anadolulu Türklcrden iba­ nisbetinde bahşişin dağıtılmasına karar
r et askere husumet ifade etme3î, bir bakı- verdi.
Tr.a, cülûs bahşişi uğruna küstahlaşmaların­ Böylece yeni padişah ilk fikrinde ısrar­
dan daha mühimdi. Maamafih, gerek bah­ dan vazgeçmiş oluyordu. Selânikî’nin kay­
ş iş uğruna takındıkları serkeslik. gerekse dettiğine nazaran Sultan Selim, daha Bei-
Anadolu askerine karşı gösterdikleri husu­ grad’a gelmeden önce bile ayni neviden ta-

1194
lepls karşılaşm ıştı. Kütahya’dan hareketi- ziyet değişti. Beigrad'da iken padişaha:
nin ertesi saijaîıı sabah nam azını kıldığı "Biz seni avlıyacak yeri biliriz” diyen yeni­
mahalde, eski ağal&r toplanarak, terakki çeriler, bu sözlerinin mânasının ne olduğu­
vâiîi zam talebinde bulunmak istemişle!', nu göstermek ister gibiydiler.
ağaların isteğini «ürâhûr Husrev A ğa ön­ İstanbul'a merasimle dahil olunacağı ci­
lemeye çalışmakla beraber onlar bir dilek­ hetle, Sultan Selim, merasime, ait hazırlık­
çe hazırlıysrak Sultan Selim’e sunmuşlar­ lara fırsat vermek üzere Halkalı köyünde
dı. Bu istek karşısında Sultan Selim: “Biz veziriazama ait bir çiftliğe indi. Padişah o
talıta cüfûs ettik mi? D evlet erkânı ile gö­ geceyi Halkalı'da geçirirken yeniçeriler o
rüştük mü A H Osman sinıcev^ kr^.a*' civardaki Litroz <Litre va) köyünde rr.eş'a-
kimsenin hizmetini zayi etmemiştir” diye leler yakarak şarap fıçıları etrafında topla­
Husrev A ğaya çıkışınca, o, bu isteğe mâni nıp ertesi gün yapacaklar1, şeyleri görüş­
<jintay& çalıştığını anlatmış, neticede dilek­ meye hîşleırnF’ars’-. Yeniçerilerin ihtilâl
çe yırtılmış, fakat ağalar en ufak bir sızıl­ hazırlıklarına ait sözlerini duyan, müver­
tı sayılacak konuşmada buranmamışlardı. rih Selâniki Mustafa Bfcndi ile divan kâtip­
Faika.t B elgm d’d&ki vaziyet buna benzemi- lerinden GınSyî Çelebi derhal vaziyeti rei-
yordu. Sultan Selim artık tahta eülûs e t­ sülküîtab Me'.i’r.ed Çelebi ile sır kâtibi Fe-
mişti. Ü stelik karşısındaki kütle de pivaie r dur. Beye r.sber verdiler. Onlar da durumu
ve süvarisi ile kapıkulunun tamamı idi. Ay­ veziriazam Sokullu Mehmed Paşaya bildir­
rıca devşirmeden yetişen devlet erkânı da diler. Fakat askerin bu hazırlığı karşısında
s<-<î?:7 sedasız kamkulunun isteklerine rıza mukabil bir tedbire tevessül edilmedi. Mü­
gösterilm esi taraftarıydı: Binaanaleyh, sal­ verrih Pelân'kî’nlr.: “emrna. ne faide, sabah
tanatının başında hâdise yaratm ak istem e­ kari.b olmağın varun veziriSizam haz-etle-
yen Sultan Selim, iBt fikrinden dönüyordu. i’in dahi a î£ h eylediler, enim a. hiçbir veç­
Selânikî’nin bildirdiğine nazaran; 12.300 hile tedarüke mecâl olmadı’’ dediği gibi,
nefer tutan yeniçerilerin her birine ikişer hakikaten sabah olup ortalığın aydınlan­
b;n: 5SS3 kfn! olaraîs hesaplanan k a v kulu ması bir tedbir ittihazına, mâni mi teşkil ct-
süvarisinin beherine ¡biner akçe dağıtıldı. İ;? Burası belli değil. Hâdisatm cereyan
Lâkin kul taifesi bu miktarı s.z bularak: seklinden çıkarılacak neticeye göre: Sc-
“kanunumuz üçer-bindir, bin akçe dahi sefer kuBu’nnn bu ihbar karşısında hassasiyet
in’âmı mukarrerdtîr” diye bağırmaktan irastermeyiS! muhakkak oiup. böyle passif
garı kalmadılar. N ihayet veziriazamın; ha­ ’'alışının sebebinin izahı ise hayli müşkül­
zînede daha fazlasını vermek için para bu­ dür.
lunmadığından ü st tarafının münasip bir 5 aralık 1556 günü sabahleyin erkenden
zamanda doldurulacağını ve terakkilerin İstanbul muhafızı İskender Paşa, şeyhülis-
de nazarı itibara alınacağını padişah ilâmı­ TTl-P^nfl’. T f p p j .
na bildirmesi üzerine itirazlar durdu. Ka- vale Pasa, ulemâ ve bir kısım erkân sur­
öı.kuluna kaydedilen terakki, yani zamlar lar dışında padişahı karşıladılar. O sırada
şeyleydi: yeniçeri neferlerinden üçer akçe yeni hükümdarın, Fbu-«uud. Efendiye faz­
alanlar beş, beşertiler sekiz, sekizerliler de laca iltifatı nazarı dikkati celbe iti.
cokuz akçe: etli bölük halkından sioah ve Sultan Selim. Kdirnekam’dan İstanbul’a
silâhderiar beşer, sa ğ ve sol ulûfcciler üeer. dahil olacağı sırada yollar bir sel halinde in­
sağ ve sol garipler dörder, mutbak ve ahır san kalabalığı ile dolmuştu. Hükümdar yak­
hizm etine bakanlar ile cebeci, topçular bi­ laşırken etraftan alkış ve “padişahım cok
rer; hazine halkı, aylık alan hoca ve m e- yaşa!" sesleri yükseliyordu. Bu minval üze­
s ahire beşer akçe verildi. re ilerlenirken yeniçerilerin saflarını sık ­
laştırdı kî s n . ilerlemek isteyenleri düşürme-
İstanbul’da yeniçerilerin îkinel patırtısı ve başladıkları görülüyordu. Alayın ucu
Söhzâde Camimin önüne srsîinee yeniçeriler
B eş R’ünlük duraklamayı müteakip 31 e- ‘■"Dur a! dur a!” şeklinde bağırarak duru­
kimde Belgrad'dan harekete geçildiği zaman verdiler. Onların neden durduklarım öğ­
kamkukı askerleri tam m ânasiyle memnun renmek ‘stevenlere ve:
edilmiş değildi. Buna, rağmen otuz bes gün “— Nedir aslı? vürüvün yoldaşlar”’
-Süren yolculuk esnasında; pek sesleri çıkma­ Diyenlere verdikleri cevap, hoşnutsuzluk
dı. Fakat İstanbul’a girilmek üzereyken va­ ifade enen şu tarihi tâbirle:

1195
"— Otluk arabası var*” cüaıleaini tek­ atlarından indirip önlerine katarak padişa-
rarlamaktan ibaret idi. Burada bir saat ka­ hm yanma kadar getirdiler ve hükümdar­
dar kaldıktan sonra gayet ağır şekilde yü­ dan eski kanun üzere söz islediler. Vaziye­
rümek suretiyle Bay ez id h3aiWiilîUll önüne tin arzettiği ciddiyet karşısında Sokullu ve
geldikleri sırada kendilerine nasihat etmek vezirler:
isteyen vezir Pertev Paşa: “—Şovketlû hünkârım, bunlar mübarek
“— Lâyık değil yoldaşlar!” lisanınızdan vergilerini işitmedikçe müte­
Cümlesi ile söze bağlarken; selli olmazlar. İnayet ediniz, fitne defolsun”
“■— Bre vastak (tasa boylu mânasına) dediler.
fitne, bunlar senin kölen midir, sen serdar O zaman padişah:
ıııısın ki böyle söylersin?” diyerek birisi İçlerinde Tijrkçe ¡bilen varsa gelsin
harbesi iie itti. Bereket versin W öldüresi­ soy Uyeli m !”
ye vurmadığı .için sadece atından düşüp, Deyince, yeniçerilerden hiç biri padişa­
başından miicevvezesi fırladı. Bunu gören hın huzuruna çrionaya t esaret edemediler.
Ks.ptar.-1 derya Piyâle Paşa ileri çıkarak: Neticede Sultan Sel’m:
- N e yapıyorsunuz yoldaşlar? Ayıp — Cümle bahşiş ve terakkileri veril­
değil midir? Yol mudur böyîe etm ek?” sin!”
Diye söze -başlayınca: Cümlesi iie askerin arzusunu kabul mec­
“.— Sen bir gemici azab ağssısm ; bize buriyetini hissetti. Bunun üzerine vezirler
söz söylemek ne yolundur'’. a tla m a binip saray kapısına ilerlediler ve
Diyerek onu da atından yıktılar. Piyâle içeriye:
Paşa kendini kurtarmak için kaçarken ii- ''EKıamdiîUIIâıhi her iş bitti, hünkâr aske­
çüncü vezir Fertıad Paşanın atına ve ken­ rin istediğini muvafakat eyledi, kapıları
disine tüfek kundağı ile vurdular. Vaziyet âinn ln
artık iyiden iyiye -karışmaya yüz tutmuş­ Diys seslendiler. İçerdeki askerler kısa
ken İkinci vezir Ahmed Paşa ile veziriâzam bir tereddüdü müteakip Bab-ı hu.mâyunu
SokııUu. Melı m s d Paşa etraflarına avuç avug açtılar. Neticede. Ayasofya minarelerinde
aitun saçarak: ikindi ezanı okunurken Sultan Selim sara­
“— Lütfedin yoldaşlar!” sözleriyle onla­ ya dahil olabildi.
rı teskine -teşebbüs eylediler. Etrafım alan Beigrad'üa ve İstanbul’a girilirken cere­
bin kaç yüz yeniçeri ile konuşarak, saray yan eden bu hâdiseler padişahın otoritesini
kapışma kadar geldiler. O sırada endişeye bir hayli sarsıp zedeleyen hareketlerdi. Fa­
kapılar, yeniçeri ağası Müezzin zâde Ali tih. Sultan Mefrnıed’in ölümünde, Yavuz
A ğa bcymma mendilini sarıp yaya olarak . Sultan Selim'in Çaldıran seferinde yeniçe­
askerin araşma, ilerledi. Yeniçeri ağasının rilerin itaatsvzlığa teşebbüsler! görülmüşse
boy1" yapmasının mânası: “Su anda eli- de alman sıkı, teibîrler sayesinde, hüküm­
nizdeyim, isterseniz bu mendil iie beni bo­ darların otoritesine zarar verilmemişti. Bu
ğabilirsiniz, fakat bir defa beni dinleyin” defa ise; başlangıçtan itibaren veziriaza­
demekti. Asker arasına girince onlara: mın jtapıkukffiUîi arzularım terviç edercesi­
"— Hay m e de d yoldaşlar! 3an& kıydınız! ne sessiz davranması, padişahın da mese­
Niçin böyle ya parsınız ? Lütfedin, ihs&ne- lenin. hallini -tamamen vezirlerden beklerce-
din!” sine müdahalede bulunmaması, J>una t*g~
Diye nitab edince yeniçeriler : m“.n, son kerteve kadar cülüs bahşişi âde­
"— Sen bize gerçi sefer yolunda şekerli tini tam mânasiyls tatbike yanaşmaması
peksimetler yedirdin; ama yeni padişaha hâdiseye müessif bir şekil verdi. Bu hâdise
ve sadrtâzama hazine arttırmak istersen ol­ yalnızca ikinci Sc'ım’in otoriterine tesir et­
ma«! Sen de kurtulamazsın, katlan göre­ mekle kalmıyarak, bundan böyle padişah­
sin!” diye cevap verdiler. ların kapıkulunun elinde oyuncak hâline
Münakaşa kızışmaya başladığı sıı-ada ile -. gelmelerine yol açtı. Kırkını geçkin vazi­
ri giden yeniçerilerden bir kısım saray av­ yette tahta geçen, hu bakımdan mevcut
lusuna. girmişler, kapıyı da kapamışlardı. kanun ve an’aîıeyi iyi bilmesi gereken S e-
Bıı yüzden vezirler clişarda kalmışlardı. Sul­ İtm’in, hocası Ataııllah, musahibi Celâl v&
tan Selim. Ayasofya'daki Haseki hamamı lalası Hüseyin Paganın fikirlerine uyarak,
önüne geldiği sırada yeniçeriler vezirleri daha başlangıçta, askerin arzusunu gözet­

1196
memeye karar verirken buna göre tedbir Sultan Selim’in terfien taltif eylediği ilk
.alıp metin davranmaması ayrı bir hata idi. şahıs Piyâle Paşadır. Kanunî Süleyman Si-
getvar seferine çıkarken Kaptan-ı derya sı-
T'iemâya Cülus bahşişi fatiyle 60 - 70 gemilik bir filo ile Sakız üze­
rine y ü r ü y e n . Sakız adasının zaptın: müte­
İkinci Sultan Seiim Tcpkapı sarayına da­ akip Pulya (Apulyal kıyılarına kadar uza­
hil oluşunun üçüncü günü, kapıkulu aske­ nan Piyâle Paşa, Sultan Selim’in Belgrad’-
rinin istediği cülûs bahşişinin iist kısmım dan dönüşünden bir kaç gün önce İstanbul’a
tevzi ettirlti. Böylece yeniçeriler evvelce ulaşmış bulunuyordu. Sakız adasının zap­
.aldıkları iki bin akçeye ilâveten biner ak­ tında gösterdiği muvaffakiyet dolayısiyle
çe daha almış oldular. kendisi kubbe vezirliğine terfi ettirildi. On­
Müverrih Selânikî’nin bahsettiğine na­ dan açılan Kaptan-ı deryalığa da Yeniçeri
zaran; İlmiye sınıfına dahil olan kimselere Ağası Müezzin zâde Ali Agra getirildi. Pi­
de bu arada cülûs bahşişi verildi. Ortada yâle Paşa gibi vezaret tevcih edilenlerden
zorlayıcı bir sebep bulunmadığı halde ilmi­ bir diğer şahıs da Anadolu beylerbeyi Zal
ye sınıfına bahşiş verilmesini, Hammer, Mahmud Paşa idi. Kanuni’nin büyük oğlu
Sultan Selim’in, şeyhülislâm Ebussuud Mustafa’nın öldürülmesi sırasında idam
Efendiye hoş görünmek arzusuna hamleder. hareketine iştirak suretivle meş’um bir rol
Bu bahşişler şöyle tevzi edilmişti: Anado­ oynamış elan Mahmud Pasa o zamandan
lu ve Rumeli kazaskerlerine otuz bin akçe •beri kendi namına yıldızı parlamış bir şah-
v s sırmalı birer hil’at, evvelce bu makamla­ siyettt-
rı işgal etmiş iki kişiye bunların yan sı ka­ Zal Mahmud Paşadan bosalar Anadolu
dar para ile birer so f hiTat; İstanbul kadı­ beylerbeyliğine Lala Hüseyin Pasa tayin
sına on bin. mazûlüne dokuz bin, Bağdad ka­ edildi. Vezıriâzam Sokullu Mehmed Paşa,
dısı ¡nazillerine sekizer bin, günde yüz ak­ padişahın- Kütahyadan beraberinde getir­
çe tahsisatı olan medrese müderrislerin« miş olduğu yakın adamı Lala Hüseyin Pa­
yedişer bin, Sahn-ı. Seman medresesi müder­ şayı istememekte idi. Bu bakımdan Lala
rislerine üçer bin akçe ve hepsine birer sof Hüseyin Paşanın Anadolu bevlerbevliğine
fcil’at verildi. tayini, veziriâzamm, onu, İstanbul’dan uzak­
laştırmak istemesinin bir neticesiydi.
Tâyin ve aziller Selim tarafından tutulan sahıslar arasın­
da hocası Ataullah Efendi’nin mfVhim Wr
Hemen hemen ekseri padişahların yaptı­ mevkii vardı. Selim, hocasına karşı duydu­
ğı gibi İkinci Selim de cülûsunu takip eden ğu alâka sebebiyle, onun iki yüz akçe tu­
avlardan itibaren, devlet erkânı arasında tan yevmiyesine ilâveten "arpalık” nâmı ile
birtakım değişiklikler yaptı. Bunlann bası­ yetm iş bin. akçelik terakki kaydettirdi. Şey­
ları âzil ve tınların verine başkalarının tâ­ hülislâm Ebussuud Efendi’nin tahsisatı da
yini, veyahut ta terfi ettirilmesi gibi şevler­ bu arada yüz akçe daha artırılarak günde
di. yedi yüz akçeye çıkarıldı. Sultan Selim’in,
İkinci Selim, devlet erkânı, arasında ilk hoca ve lalası gibi Kütahya’dan getirdiği
değişikliği Belgrad.'dan dönüşil sırasında ve kendisine yakınlık duyduğu üçüncü^ şa­
yaptı. Semendre’ye yaklaşılırken padişaha; hıs musahibi Celâl Bey’di. Padişah, öteki­
“ Şarabı babanız merhum kaldırmıştı, şirin leri taltif ederken bunu da n.vırt etmedi,
zaman-ı şerifinizde de memnuniyeti temen­ onun için Celâl Beyin yüz on bin akçelik ze­
ni olunur” diyen Rumeli kazaskeri H&mid ametine ilâveten şair Hayâli Beyin yüz bin
ve Anadolu kazaskeri Perviz Efendiler azle akçelik zeametini de ona verdirdi Padişa­
maruz kaldılar. Onlardan boşalan yerler­ hın pek sevdiği bu adam, bilâhara. hurû-
den Rumeli kazaskerliğine İstanbul kadısi fîliği dolayısiyle ve bilhassa Şeyhülislâm
Kadı zâde Ahmed Efendi, Anadolu kazas­ Ebussud Efendi’nin nüfuzu ile saraydan
kerliğine de Bursa kadısı Muallim zâde uzaklaştı nlacaktır.
Efendi tayin edildi. İstanbul kadılığı Mısır1 Padişaha yakınlığı olan bu şahıslar ter­
dan mazûl Mevlâna Haşan Beye Bursa ka­ fi ve terakkilerle taltif edilirken saray hiz­
dılığı. da Ktttahva kadısı Kap'cıbası Abdul­ metine bakan erkân arasında da bazı ter-
lah A ğa zâde Molla Çelebi Efendiye tev- filer kaydedildi. Bu cümleden olarak: Ka-
•cih edildi. pıcıbaşı Ferhad Ağa mirâhûrluğa, ©ski mi-

1197
Bâki

(Hâve : 98)

T ürk o rd u la rın ın Moh&ç. o v a sın d a b ü ­


y ü k b ir z a fe r k a z a n a ra k M ac a r k ıra llığ ın ı le rin i o n la rın g ö n ü l k a p ıla rın ı a ç m a k için
y ık tığ ı yıl id in d e d ü n y a y a « e lip 1 6 0 0 s e n e ­ b ir a n a h ta r gibi k u lla n a n B âkî, b u tip
sin e k a d a r uzun b ir ö m ü r sü re n ş a ir B âki, ş iirle rin d e bile d iv a n ş iirin in en güzel ö r­
y a ln ız c a ç o cu k lu ğ u n u g e ç irip şö h re tin in n e k le rin i y a ra tm a k ta d e v am e tti. O nu
te m elin i a ttığ ı K anunî d e v rin in . d eğ il, on d e v rin en büy ü k şa iri o la ra k ta v s if eden
a ltın c ı a s ır T ü rk fiilin in en b ü y ü k ü s ta d - K anuni S ü ley m an , yazdığı ş iirle ri B âk î’ye
ia n n d a n d ır. F a tih C am ii m ü ezzin lerin d en g ö n d e rir ve b u n la ra n a z ire le r yazm asın ı
M ehm ed ism in d e fakiı- b ir k im sen in oğlu d a e m re d e rd i. T a b ii bu a ra lık ih san ve il-,
o la ra k d ü n y a y a gelen M ahm ud A b d ü lb âk i. tif a tla r ın ı d a e k sik e tm e zd i. Bu se b e p le ­
z ek â sı ve d o ğ u ş ta n m e v c u t k a b iliy e tle rin i d ir k i. K anunî S üleym an ö lü n c e en b ü ­
h a y a tta k i g a y re tle riy le d ev am lı şek ild e y ük h a m isin i k ay b ed e n B âkî. b a b a s ın d a n
m e z c e tm e si's a y e s in d e , b ü y ü k b ir ş a ir h ü ­ d a h a çok a c ıd ığ ı b ü y ü k h ü k ü m d a ra m e ş ­
v iy e ti k a z a n ıp ö lm ezlerin a ra s ın a k a r ış ­ h u r m e rsiy e sin i yazdı.
m ış tır. Ç o cu k lu ğ u n d a b ir a ra lık s a ra ç ç ı­
B akî H a le p ’te n d ö n d ü k te n s o n ra m ü t­
ra k lığ ı y a p m a k la b e ra b e r b ilâ h a re m e d re ­
h iş b îr yükselm e ve m evki h ırs ın a k a p ıl­
sey e g ire n A b d ü lb âk T y e, b u ra y a d a h il oî-
m ıştı. ö n ııü b o y u n c a d a bu ih tir a s ta n
• d ü ğ ü ilk y ılla rd a n itib a re n ta lih in g ü lm e ­
k u rtu la m a d ı. O nun için zam an zam an bu
ye b a şla d ığ ı g ö rü lm e k te d ir. Z ira, k e n d isi
y o ld a m a n e v ra lı g a y re tle r s a ıf e ttiğ i ve
gibi ş iire is tid a tlı g e n ç le rle b irlik te k ıy ­
iş b a ş ın a geçen d e v le t b ü y ü k le rin e hoş g ö ­
m etli m ü d e rrisle rd e n d e rs a la ra k y e tişen
rü n m eye ç a lış tığ ı o lu rd u . G erek onun hu
A b d ü lb â k î, g enç y a ş ta is tid a d ın ın ts b ii
hu y u, g e re k se e rk e n d e n p a rla y a n bü y ü k
m e c ra sın a g irm iş o ld u . Z am an ın ın i s tid a t­
ş ö h re ti b ir ta k ım h a sım la r k a z a n m a sın a
lı g e n çleri ile b irlik te h o c a la rın d a n a ld ığ ı
d a yol a ç m a k ta y d ı. B âk î’deki m evki h ır­
d e rs le r k a d a r, B âki’n in k a b iliy e tle rin in
sı, en eski m ek tep a rk a d a ş ı H oca S aaded-
g e lişm esin d e , Z â ti'n in B ayezid cam ii a v lu ­
d in E fendi ile b ile a ra s ın ın a ç ılm a s ın a s e ­
s u n d a k i d ü k k â n ın a d ev am ı d a m ü e ss ir ol­
b ep o lm u ştu . H alb u k i H oca S aa d ed d in
d u . O ndaki y ü k sek k a b iliy e tle ri sezen ih ti­
E fendi o n u b ir h a y li him aye e tm iş b ir
y a r ş a ir Z a t î , srenç is tid a d ı ta k d ir v e te şv ik
k im seydi.
s u re tiy le şö h re tin in a rtm a s ın a y a rd ım e t ­
ti. D ev rin en ta n ın m ış m ü d e rrisle rin d e n M edrese m ü d e rrislik le rin d e n s o n ra
K adı z âd e A hm ed Şem sed d in E fen d id en M ekke ve İs ta n b u l k a d ılık la rın d a b ulunup.
d e rs a lm a sı ise. B âk l’nin ilim ta ra fın ı k u v ­ 1SSG d a A nadolu k a z a sk e ri. 15D2 d e R u­
v e tle n d ird i. H o c a sı ta v a fın d a n d e v am lı şe-, meli k a za sk eri olan B ik i n i n b ü tü n kö­
k ild e h im a y e ed ile n B âki, o n a b aiilılıS ı s e ­ zü Ş e y h ü lislâ m lık Jn ak a m ın d a y d ı. Ş eyhül­
b ebiyle .b ir a ra lık H alep k a d ılığ ın a tâ y in is lâ m lığ a pek y a k la ş tığ ı, h a tta h a k k ın d a
«Silen A hm ed Ş em sed d in E fen d i ile b ir­ veziriazam ta ra fın d a n n te lh is y a zıld ığ ı h a l­
lik te H a le p 'e g itti. D ö rt sen e k a d a r k a l­ d e b u m evkie b ir tü rlü n a il o la m a d ı.
d ık la rı H a le p 'te n 1 5 6 0 y ılın d a y in e h o c ası Ş e y h ü lislâ m lık için so n d e fa ü m id le ri k a ­
‘ile b e ra b e rc e İs ta n b u l'a d ö n ü n c e, a rtık b a rd ığ ı s ıra d a S u n 'u lla h E fen d in in bu
ş a h s i y e t i n i iy ice k a z a n m a k la k a lm ıy a ra k . m ak am a ¡rctirilm esi ih tiy a r şa iri b ü s b ü ­
k e n d isin e p a rla k u fu k la r a ç a c a k te d b irle r tü n s a r s tı. Ü z ü n tü ve a s a b iy e tle r o n u sfü-
ittih a z ı y o lu n a s irm iş b u lu n u y o rd u . n ü n b irin d e y a ta ğ a d ü ş ü ld ü . B üyük s a ir
7 k asım 1600 d e zev k in e v e y ü k sek m ev­
G en çliğ in e ra ğ m e n iyi b ir ş ö h re t t e ­ k ile rin e doyam adıfiı h a y a ta K özlerini k a ­
m in eden B âki, şe y h ü lisla m E b u ssu û d E- p a d ı. Son d e fa şey h ü lislâ m lığ ı e lin d e n a l­
fen d iy e, V eziriazam Sem iz Ali P a ş a y a ve m ış o la n S u n 'u lla h E fendi c en a z e n a m a z ı­
n ih a y e t, m ira h û r F e rh a d A ğ a v a s ıta s iy le nı k ıld ırırk e n ’ o n u n :
K anuni S u lta n S ü le y m a n 'a ta n ıtılm a im ­
k â n la rın ı eld e e tti. D ev rin e rk â n ve b ü ­ K a d rin i sensr-i m u s a lla d a b ilip ey B âkt
y ü k le riy le ta n ış ırk e n k a sid e v e m e th iy e ­ D u ru p el b a g la y a la r k a rş ın a y a ra n s a f s a f

1198
b e y tin i o k u m a k suretiyle* ş a irin m anevî
ta ra fın ı k a v ra m ış biz* in şa n o la ra k . Ba­
k î’yi m u s a ü a ta ş ın d a â d e ta d ile ¡getirdiği
" ib i, g e le ce k n e sille rin d e b u n u hem en a y ­
nî ü z ü n tü ile te k ra rla m a la rın a v esile te şk il
e tti.
O sm an lı ş iiris in g e lişm esin d e b ü y ü k
b ir m e rh a le o la n Btikî- s a ıe l v e k a sid e t a r ­
zın ın ü s ta d ıd ır. Z a te n k e n d isi d e :
Bu d e v re iç ir.de b en im p a d iş a h ı m ü lk ü
' sü h an

B an a su n u ld u k a sid e , b a n a v e rild i
m ıs ra ı 51e şahsın» m e th e tm e k te , b a ş k a b ir
m a n z u m esin d e d e:
M eddah o la lı çeşm i gaz&i&mna B âkî
Ö ğ ren d i g azel ' ta rz ın ı Rûm un ş u a râ ş ı
sö zle riy le gazel ta rz ın d a k i ü s ta d lığ ittl îlerî
s ü m e k t e d ir .
Şen, şu h ve la u b a li ta b ia tlı o la n H â­
ki, bu h u s u siy e tin i « ifilerin d e de o rta y a
k o y m a k ta d ır. M aam afıh g e re k h u su s! h a ­
y a tın d a , g e re k se ş iirle rin d e b u n u n d o zu n u
k a ç ırm a d ığ ı s-örülm »kw dir. B ak în in tab a­
a tla r ı a ra s ın d a Jtenç e rk e k ç o c u k la r* t a r ­
ai d u y d u ğ u al&ka. z am an zam an o n a h ü ­
cu m v e te n k id le re v e sile te ş k il ®’;ra iSt î r -
H ay atiA h o c a s ın ın oğlu k i n sö y led iğ i:
Seni Y u su f la g ü z e llik le s o ra ı4 a rsa b an a B âk î’y î Ş e y h ü lis lâ m E b u ssu u d E fen d i v e
'Y usufu g ö rm e d im am a şen i râ n â b ilirim Ş a ir N e v Tı île fcir arad a g ö s te r e » b îr m in ­
y a tü r ( B i tk i s o id a v e e lin d e k ita p o la n
sö zle rin i onun a le y h in e b ir s ilâ h gribi k u l­
z a t t ır )
la n a n la r v a rd ır.
G eniş b ir k ü ltü re ve in c e b ir zevke h u ru “ D îv a n 1'1' ıd ır. İlk d e fa K a n u n ı'n in
sa h ip olan B akî, s a f lığ ın d a fa z la c a ta k d ir
e m ir ve a rz u su üzerine ş iirle rin i b ir D ivan
edilm ek v e “ S u lta n -u s suârST Ü nvaniyle h a lin d e to p la y a n B ak!, s o n ra d an daha
an ılm a k m a z h a riy e tin e «rm ig b ir k im s e ­ b irç o k ş iirle r y a zd ığ ın d an d îv a n ın a ilâ v e ­
d ir. N azım d ilin e yeni ve k u v v e tli b ir le r y apılm ıştır* Bu seb e p le B âkı d iv a n ı­
a h en k g e tire n B âkî, k e n d isin d en s o n ra y e­
n ın b irb irin d e n fa rk lı n ü s h a la rı m e v c u t­
tiş e n b irç o k ş a ir le r ü z erin d e te s ir le r ic ra tu r. B âk îfn în b a sılm ış d iv a n la rın d a 4503
e tm iş tir. E d e b iy a t ta rih ç is i F u a d K ö p rü lü b e y it m e v c u tsa d a , b a sılm ış n ü s h a la ra g ir­
onun h a k k ın d a : " E ş s iz ve ilah i s a n 'a tk â r
m e y e n b a şk a ş iirle rin in b u lu n m a sı da
Fuzu lî b ir ta r a f a b ıra k ıla c a k , o lu rsa , e d e ­
m ü m k ü n d ü r.
b iy a t ta rih im iz d e B â k i’yi, N e f'î ve N edim
g ib i, en b ü y ü k O sm anlı şairlerin d en , d a h a
a şa ğ ı b ir sev iy e d e a d d etm eğ e a s la im k ân .
B ib liy o g ra fy a : F u ad K öprülü; İslam
yoktur** h ü k m ü y le O sm anlI d iv an ş iirin d e ­
A n sik lo p ed isi “ B ak î” m a d d e si. K öprülü za­
ki m e v k iin i ta y in e tm e k te d ir.
d e M ehm ed F u a d ; D ivan e d e b iy a tı an to lo -
A ra p ç a d a n te rc ü m e le ri ve b ir ta k ım jis i. F u a d K öprü lü ; B akî, h a y a tı ve ta b ia ­
d in î ve h u k u k î e se rle rin in y a n ın d a en m ef- t ı, Y eni M ecm ua s a y ı 4 2 , 4 3 ) . S âd ed d in
N ü z h e t; T ü rk S a irleri.

râhûr Husrev A ğa M alatya sancak beyli­ Padişahlardı tahta geçişleri halk ve as­
ğine, Çulıa-dar M ustafa A ğa da Çaşnigir l>a- kerin genlik yapmalarına vesile teşkil eder­
şılıg'a tayin edildi. di. Halbuki Sultan Seiim’in Belgrad dönü­

1199
şü Topkapı sarayına girişi hâaiseli olmuş, dı. Yeni padişaha medhiye yazanlardan bi­
şenlik yapılması şurada dursun, bilhassa risi dc meşhur şair Baki idi.
ilk günler hayli üzüntü ile geçm işti. İşte g e­ Bu terfi ve taltifler sırasında bir kişi de
rek cülûsu, gerekse Sigetvar seferinde elde kendiliğinden tekaüdlüğünü istedi. Bu şahıs
edilen başarı dolayısıyla şenlik yapılmamış M alta seferinde kara kuvvetleri’mn serdarı
olusunu nazarı itibara alan Sultan Selim bulunan Kızıl Ahrrıedli (tsfendiyar oğlu)
1567 nisanının birinci haftasına rastiıyan vezir M ustafa Paşa idi. Hasları ile birlikte
Ramazan bayramından faydalanarak halkın iiç yüz bin akçe ile tekaüd olan Mustafa Pa­
eülfo ve zafer genliğini de beraber kutla­ şa, gayrı menkullerim de satarak teinin e t­
masını istedi. Buna a it emrini veziriazama tiği para ile Hicaz’a gitti. Hac farizasım.
bildirdiği vakit Sokullu Meismed Paşa bun­ ifa y ı'müteakip dönüşü esnasında öldü.
dan pek memnun olmadı. Veziriazamı mem ­
nuniyetsizliğe şevke den şey, son hâdiseler Sultan Selim yumuşak huylu bir hü­
dolayısiyle şımarmış olan askerîn, genlik­ kümdar olmakla beraber ve.ziriâzamuı tesi­
lerden faydalanarak karışıklık çıkaracağı ri ile hazinedarbaşı Yusuf Ağayı idam e t­
endişesi idi. Onun için sır kâtibi {meşhur tirdi (31 mayıs 1558). Sokullu iie Kapıcıba-
münşeat sahibi) Feridun Beye; şenliklerden gı Mahmud Ağanın düşmanı olan ve h er
vazgeçilmesi hususunda padişaha bir arıza ikisini de padişahın gözünden düşürmeye
yazmasını em retti,. Fakat Feridun Bey: çalışan Yusuf A ğa . nihayet veziriâzama
“halkın kendilerini idare eden adamların mağlûp oldu. Müverrih Selâniki’nın anlat­
şiddet hareketlerinden nefret duyacağı, tığına göre; bir Divan toplantısının sonun­
halkın içindeki neş’eyi dışarı vurmasına im ­ da Sokullu bunun idam emrini padişaha
kân vermenin de bir siyasi maharet oldu­ imzalatmaya muvaffak olunca, divandan
ğu, bu bakımdan .padişaiıın iradesine m u­ çıkan vezirleri Arz oıîas: önünde selâmla­
halefet edilmemesi gerektiği, askerin bir m akta olan Yusuf Ağamn kaftanın ucun­
şey yapacağından çekimliyorsa, peşinen bu­ dan yakalıyarak, kapıcılar kethüdası Gülâ-
na mâni olacak şekilde sıkı tedbir alınabi­ bi A ğaya "tut” diye emir verdi. Gillâfei ağa
leceği” yolunda cevap verdi. Neticede şen­ adamı yakaladığı gibi doğruca kapıcılar
likler yapıldı. Bundan faydalanan şairler odasına pütürdü. Hazinedar başı oracıkta
Sultan Selım’in cülusuna medhiyeler yaz- derhal boğulmak suretiyle öldürüldü.

A V rS T F R T A İLE SULH MUAHEDESİ


Kanimi Süleyman’ın Sigetvar seferi Kızıl Ahmedli M ustafa P aşa ile kardeş!
AvusturyalIların.* yeni mağlubiyetler ile Semsi Paşa emrindeki kuvvetler tarafından
toprak kaybına uğramalarına vesile teşkil da Babocza, Berzentz, Belevar, Laak, Za-
etmişti- X!)G2 sulhunun bozulması yüzünden panyi, Chorgoe, Vizvar ve Szekesd Kaleleri
icra edilen bu sefer sırasında çarpışmalar elde edilmişti. Esas itibariyle Türkler lehi­
yahuzca Sigetvar etrafında da cereyan et­ ne cereyan eden bu çarpışmalar arasında.
miş değildi. Kanunî Suitar. Süleyman Sî- alevM e kaydedilecek hâdiseler meyanmda,
getvar’ı kuşatırken İmparator Maksisnilyan sadece Kırım süvarilerinin Debreçin civann-
büyük bir ordu ile Györ (Almaneası Raab, ds, ufak bir mağlûbiyeti ile: Hırvatistan sı­
Türkçesi Yanık) de karargâh kurmuş-oldu­ nırında meşhur İM kumandan idaresindeki
ğu halde. Kanun! ile karşılaşm aktan kork­ Avusturya kuvvetlerinin Una nehrini aşa­
tuğundan burada hareketsiz kalmaktan rak îfovi fNovîgrad) y s jcadar uzanışları
¡başka bir şey yapamamıştı. S işretvar m u­ esnasında, karşılarına çıkan T ü rk .kuvvet­
hasarası bölümünde bahsedildiği veçhile: lerini yenip, bir Türk sancak beyini esir ede­
bu sefer sırasında çarpışmalar yalnızca rek imnarator Maksiınilyan’a göndermeleri
meşhur Sigetvar kalesi etrafında, cereyan Tikrolunabİlir. Maamafih. Kovigrad’a uza­
etmemiş: Pertev Pasa Gyula. Jenoe (Yeno). nan AvusturyalIlar o arada bir hayli hırpa­
Viîagosvar (Vilagog) kalelerini almış; Er» landı ve kumandanların dan K ristof Apfalte-
del Beyine yardıma memur edilen on beş bin rer esir edilerek İstanbul’a gönderildi.
kişilik Kırım kuvveti Tisza ırmağının Avus­ Kanunî’nin son seferi Avusturya karşı­
turya idaresindeki bölümünde cevelârJar sında Türk üstünlüğünün bir defa daha te ­
yaparak on binlerce esir almış; beşinci vezir zahürüne vesile teşkil etmişti. Padişahın a-

1200
tüm ü vuku bulmasaydı ,bu üstünlük daha ge­ riişten haberdar edilmiş, o da imparatora bu
n iş çapta tezahür edebilirdi Maamafüı, A- hususta bir mektup yollamıştı.
•vusturyalılar son sefer dolayısıyle Türkter Hammer’in tafsüen büdirdiği veçhile,
■karşısında bir defa daha boyun eğmenin Bosszûthoty’nin Avusturya’ya dönmesini
lüzumuna inanmışlardı. Onun için, sulhun müteakip, Maksimilyan’m sulh için çalış­
t asisine çalışılırken, bir taraf daha fazla maları ciddi bir safhaya döküldü. Maksimü-
-şey kaptırmamak gayretiyle, öteki taraf da yan, Sultan Selim’den, cülusunu tebrik v e
kudret üstünlüğünün verdimi nefse itimad sulh konuşmalarında bulunmak üzere gön­
v e gurur havası içinde çalışmalara koyul- dereceği elçilere yol ruhsatı rica etti. Sultan
•snuştu. Selim, Maksimilyan’a gönderdiği iki mek­
Bundan önceki OsmanlI - Avusturya suliı tupta bu müracaatı müsbet karşıladığını
muahedesinde olduğu gibi, bunda da sul- bildirirken, hudutta muhasamata son ver­
'¿ıün tesisi teşebbüsleri Avusturya tarafın­ mesi için Tamşvar valisine emir vermiş ol­
dan geldi. duğunu da ilâve ediyordu. Veziriazam Sokul-
lu Mehmed Paşa da bu arada gönderdiği
Kanunî Süleyman, Sigetvar seferine çı­
mektupta; Avusturya hükümetinin sulh ar­
karken Avusturyanın istanbuldaki elçisi
zusu kargısında, kırk bin Kırım tatarının ha­
Albert de W eiss (Alber Dövis) ile onun ar­
kasından yollanan Hosszüthoty göz hapsine reketlerinin tehiri hususunda emir vermiş
alınmışlardır. Sultan Selim’in Kütahya’dan olduğunu bildiriyordu.
İki devletin hükümdarları arasında mek­
İstanbul’a gelişini müteakip serbest bırakı­
tuplaşmaların cereyan ettiği 1567 yılının ilk
lan Avusturya diplomatları siyasî faaliyet­
ayları zarfında, Macaristan ve Erdeî hudu­
lerin e yeniden koyuldular. Bu arada yeni
dunda bazı ufak hâdiseler cereyan etmekle
■hükümdarın tebriki ve elçilerin hükümetle­
beraber, bunlar sulhe açılan kapıyı kapıya-
rinden talimat almaları meselesi ön plânda
cak ehemm iyette şeyler değildi. Nitekim 1
•geliyordu. Viyana'ya gitmek üzere yola
mayıs 1567 de Maksinrilyan, göndereceği
•çıkan elçi Hosszüthoty, Osmanlı devlet a-
sefir için İstanbul’dan talep ettiği ruhsatna­
damlarımn bazı görüşlerini de imparatora
meyi aldığı cihetle, o senenin yazm a giri­
nakledecekti. Onun için; Avusturya elçile­
lirken sulh çalışmaları daha esaslı bir mec­
rinin serbest bırakılmasından itibaren, Os­
raya girmiş oluyordu. Maksimilyan, gönde­
manlI - Avusturya sulhunun tesisine ait fa-
receği elçilerine yol ruhsatı alınca, İstan­
alivet bas’omış kabul edilebilir.
bul’daki elçisi Albert de Weiss’e dc Pres-
Avusturya elçisine bildirilen Osmanlı hü­ burg (Pojon) şehrinden talimat yolladı. A l­
küm etinin görüşü şöyle idi: bert de W eiss’e iltihak etmek üzere gelen
a) Harbin çıkmasına AvusturyalIlar se- şahsiyetler ise; Eğri baş piskoposu “An-
Ti>ep olmuşlardır. ■toine V-erantius” ile geniş malûmat sahibi
b l Palota’yı kuşatm ış olan Arslan Paşa- kuvvetli bir diplomat olan Dalmaçyalı
"bir hatasını başı kesilmek suretiyle Ödemiş­ “Christoohe Theuffenbach” idi.
'tir. Avusturya Heyeti sulh müzakerelerinde
c) Avusturya hükümetinin Tata ve Ves- veziri âzam dan iyi kabul görmek v e kolay­
■prem kalelerini yıkması lâzımdır. lığa mazhar olmak için, ona i bin duka,
,>!'vt sn'müs kupa ve bir saat hediye getir­
d) Şayet Avusturya hükümeti sulîı
mişti. Bu hevet Avustury&dan hareket edep­
■yorsa hediyeleri kâmil bir elçi göndermeli-
ken sulh müzakerelerinde neleri müzakere e-
<ür.
deceklerine, arazi ve vergi meselelerinde
Osmanlı hükümetinin bu .görüşü daha ön- nereleri ve ne miktar vergiyi Türklere bı­
•ceden İmparatora bildirilmiş gibiydi. Zira, rakmaya salâhiyetti olduklarına dair tali­
■Sigetvar'ın zaptından sonra Zrinyi Mi-klds’ m at alırken, kendilerine, Türk devlet ve er­
•un başı İmparatora gönderilirken Budin Va­ kânına. sunulacak hedivelerin miktar ve ne­
lis i Sokullu Mustafa Paşa tarafından vezi­ vileri h» bildiri'misti. Buna nazaran Avus­
riazam ın talimatı dairesinde imparator turya heyeti: İkinci vezir Pertev Paşaya ik i
Maksimilvan ile baş kumandanı Eck Von bin duka y e iki al t unlu kupa, ile bir saat,
"Saim’e ayni mealde Almanca, Macarca ve üçüncü vezir Ferhad Paşaya bin duka ve ild
"Lâtince mektuplar yazılmıştı. Hâttâ. Vene- priimüs kupa, diğer i’e v«7>‘re ssn/ıvî birer
<5ik’teki Osmânh elçi3i İbrahim bile -bu gö- duka, baş tercüman Ibrahime b'şyiiz, ikin-

1201
e î tercüman Mahmud’a üç yuz, siyasi işler- dı. Üçür.cüsü Ictn bir muhtelit komisyon kil­
de rol oynayan Yahudi Yasef Kasi’ye iki ımlması yolun-da bir hal şekli bulundu. A—
hin duka vermeye memur idile’.'. vustuivanların serdettikıeri itirazlar Kar-
Sulh muahedesini müzakereye memur şısında OsmanlI vcziri&zamı da vaktiyle
Avusturya heyetini 1 eylül 1567 de Sultan Kefe'ye nefyedilmiş olan AvusturyalI bir
Selim kabul etti. Bu kabulü takip eden gün- tercümanın iadesini reddetti,
lerde müzakerelere başlandı* Yedi ay zar- Hemen hemen tamamen Edirne’de cere-
fında -yapılan 14 müzakere neticesinde nıua- y®*^ etmiş olan bu 3:edi aylık müzakere so-
hedenin esasları hazırlandı. Müzakerelerin nunda 17 şubat 1568 de muahede imza edil-
âfei tanesi padişahın huzurunda cereyan etti» 'Muahede esaslarının ikmal edildiği gün-
Konuşm aları Türk hükümeti adına İdare e- lerde Vesârıâz&mı ziyarete gelen l&rdel el­
den veziriazam Sokullu Mehmed Paşanıtı çileri onun şahsında kuvvetli bir hâim b^I—
ibizzat kendisi idi. Sokullu bu sıvada diplo- dular. Er del elçilerinden Bek£s Gâspar
itıaşide usta bir şahsiyet olduğunu göster- CKornyati) güvenilir bir siyaset takıp et-
di. imparatorun elçisi Yerantius’tan. -başka, tığinden Şokullu’nun hayli, iltifatına mas—
Venedik elçileri M. Cavalli ve M. Harbaro olmuştu, Erde! heyetinin de imzasına1-
bu münasebetle onun siyasî görüş ve ka- şalııt c-îdukları bu muahede, heyetin miza—
Mliyetjnden, hattâ, sulhseverliğinden sita- lamasından bir ay sonra imparator ^îaksi—
yişle bahsetmişlerdir. milyan’m tasdikinden geçtiğinden kesinleşti'
Sokunu Mehmed Paşa, osmaaıı devletinin Sekİ2 senelik akdi t o n m u n eden' hw"OT ’
«lenraaüan üzerinde hassasiyetle drnmait.- hemen 1562 muahedesinin şartlarına uyan
ta en çetin ve çetrefil meselelerde bile tat- "ou Itıa^ elöt muahede hulasaten şu esas--
siîâta dalsj&k hal için ısrar göstei^nek- ^an efcmeırteyei.
teydi. Müzakerelerde bazı noktalarda ik i 1 — Avusturya imparatoru her sene O a -
tarafm da ısrarlı davranışı karşısında, bir raanlılara otuz hin Macar altım vergi v e -
aralık, sulh konuşmaları kesilme tehlikesi reaefc ve Sunu »ir sefaret heyeti ile yolk—
geçirdi. Konuşmaların kesilmesi tehlikesi- yacaKttr.
m yaratan ta meseleler: Türklerin Tata ve 2 —• Yıllık vergij'i getiren heyetler pa—
Veszprera’in, AvustüryaUIann da Baöocsa dişaha yirmi altunlu &u.pa_ iki veya Uç saat r
ve Berencz (Berene) in istihkâmlarının yi- vezlriâroma da İki bin. dulca hediye tak—
kılmalarını islenmeleri; ayrıca Sökullu'nııtı dim edecektir-
hudut meselesi üzerinde hassasiyette dur. 3 _ Osmanblar, İmparatorun Macaris-
ması idi. Sokuilu -Mehmed Paşa, Eğri dağ-- tan, Dalmaçya, Hırvatistan ve Isklavonya'—•
larmdan itibaren Şz-olnak, Hatvan, Fuiek, daki topraklanna, AvusturyalIlar da Os—
Vig:les. Levcncv Gîaa'dan inecek- Ksztenro-ı uıanlı idaresindeki arazi ile ona tâbi Eflak*,
civarındaki Rln.ya ırma^na feadar olan sa- Boğda.n ve Erdel prensliklerinin 'toprağın^'
îıada yaşryan bütün ahalinin İmparatora . ookumnayıo sınırlarına riayet edecektir. .
vergi vermekten muâf bulunmaları ve sa^ 4 __ Her‘ m hü-küjîldâr <5* voyvoda,
<lece Ormanlılara veı^i vermelerinde ısrar prens vesairenin sulhü bozmalarına imkan,
etti, ,
vermıyecektır.
İCuahede esasları kararlaştırıldığı sıra- 5 .—. Her iki hükümet de hudutlarda hav—
-Öa Sokuilu üç teklif daha ileri sürdü. Bun- <iut. eşkıya ve bı: neviden kimseleri şidetet-
*ar; le takip ile faaliyetlerine imkân bırakmıya-
1 — Fransa, Venedik ve Polonyanın mu- cs.ktır.
ahedeje jahalf, ç — Efkiya, hırsız, haydut ve firariler*
2 Majısimılyan m padişahın dostlan- yakalanınca ^karşılıklı olarak iade edileceSî—
îıa dost, düşmanlarına düşman olduğunun -¡r
î>ir jnad'de halinde -taşrihî, 7 —Hudutların sükûnunu bozan nıiiîife—
3 — İki tarafa tâbi köylülerin taksimi rit çarpışmalara cevaz verikniyeccktir.
meselesinin vaktiyle defterdar Halil’in tan- 8 — Iltı devlet arasında meydana g-ele-
Jüm eylediği vergi tahrir defterlerine göre cek anlaşmaKUklan Osmanlı iıUkâmetinin.
•tespiti., Budin valisi ile Avusturyaıtın Macaristaıîj
Avusturya heyeti, Sokullu’nuiı teklifle- valisi, arasında görüşülüp hal olunacak- icap-
binden ilk îl-ci tanesinin kabulüne yanaşma- ederse iki 'hiikv.aaetSn mümessilleri tara—

1202
fmdan m odana getirilecek muhtelit ko- II — İki devlet arasında, harp çıktığr.
misyonlarda tetkik edilip karara bağlana- takdirde elçiler hapsedilmeyip memleketle-
cak. rine gitmelerine müsaade olunacak.
9 — Avusturya hükümeti de başka dev- 12 •— Hudut mıntıkasında, taksiminde
letler gibi İstanbul’da elçi bulunduracak, anlaşmazlık bulunan köylü ve arazi meşe
10 — Avusturya elçilerinin İstanbul ve Icsi muhtelit bir komisyonda karara bağ
Galata’da ikametlerine müsaade edilecek. lanacak.

İRAN ELÇİSİNİN T EB R İK ZİY A RETİ


Osmanlı - Avusturya muahedesinin ka­ heyetteki adamla-in ağırlığım taşıyan atr
rara. bağlandığa günlerde, Sultan Selim’in katır ve deveden mürekkep 1700 hayvan
cülûsunu tebrik için Edirne’ye, İran’dan mevcuttu. Sefaret heyetinin beş davul, se­
bir elçilik heyeti geldi. Tahta yeni greçen kiz boru, beş ney, bir nefîr, bir tanbur ay­
bir hükümdarın tebriki, devletler arasında rıca ç&lpârezil, kudum vesaireden mürek­
carî usûlden olduğu. Iran heyeti de esas kep bir mftzika takımı vardı. Bu takımda
itibariyle bu nezaket kaidesine uyarak pa­ hânende ve mugannimseler bile mevcuttu.
dişahı ziyaret ettiği, bu neviden ziyareti Kalabalık maiyeti i İran sefiri Şah Kuli
başka devletlerin temsilcileri de yaptığı Han İstanbul’a vardığı zaman Piyale Pa­
halde, İran heyetininkini tafsilen anlataca­ şa tarafından tantana ile karşılandı ve yi­
ğız. Zira, İran elçilik heyeti hiç bir devle­ ne aynı şekilde uğurlandı. Zira Sultan Se­
tin siyasî temsilcisinde görülmeyen bir ka­ lim o sırada Edirne’de bulunduğundan, Şah
labalık ve tantana ile Osmanlı devlet mer­ krli î Tan ip pişmekteydi.
kezine «•elmiş bulunuyordu. Hâdise tafsi­ İran elçisi, Osmanlı - Avusturya muahe­
len ele alındığı takdirde, bu tantananın be­ desinin imzalanmasından bir gün önce, yâ­
lirtilmesi mümkün olabileceği gibi, o de­ ni 16 şubat İr 68 de Edirne’ye vasıl oMu. O
virde Doğu memleketlerinin zenginliği, on­ sırada Avusturya, Fransa. Polonya Vene­
dan daha, mühim olarak, devrin İran hükü­ dik. Rpe’î'v7f>
metinin gösteriş merakı iyice anlaşılmış o- tâbi prensliklerden Eflâk. Boğdan ve Kr-
lacaktır. del’in elçileri de Edirne’de idi. Sultan Selim
İran elcilik heyeti Sultan Selim’in cülû- ise yedi buçuk ey dan beri Edirne’de bulu­
sunu tebrik için harekete geçtiği sırada nuyordu.
iki devlet arasında sulh ve sükûn hüküm Şah Kuli Kan’ın Edirne’ye girişi pek deb­
sürmekteydi. OsmanlIlarla îranlılar ara­ debeli oldu. Doğuluların zenginlik ve debde­
sındaki yanm asırlık mücadele devresi besini görmeleri için olmalı ki, Türk devlet
1555 Amasya muahedesi ile kapanmış ol­ adamlar1'-ıın fpf-pgi frereğince. Avrupa hükO.'
duğundan, elçilik heyeti dost bir memleket­ metlerinin elçileri de, onların geçeceği yol­
ten gelmiş sayılırdı. Bu bakımdan İran he­ lara çıkarılmıştı. îranhiarm gösterişine kar­
yetine Türrk hududuna dahü olduğu andan s a k Osmanlı hükümeti de kudret ve zen­
itibaren fa.zÎ3. itibar gösterildi. ginliğin: göstermekte hâli kalmadı. Bunun
Sultan Selim’i tebrike gelen İran sefa- için kapıkulu piyade ve süvarileri ile bir
reisi Revan vaJfsl Sah Kiıli miktar tımar sipahisi merasim kıyafeti ile
Sah Ku1’ Han’ın sınırdan geçerek Osmarı­ tensip edilen yerde mevki almıştı.
lı arazisine dahi? olusu öğrenilince. Erili­ Şah Kuli Han malûmatlı ve nüktedan
nim valisi sekiz -bin kişilik bir kuvvetle is­ bir adam olarak tanındığından, onun bu
tikbaline çıktı. İran elcisi Erzurum’da bir tarafı ile denk gelmek üzere Şemsi Ahmed
kac gün istirahattan sonra İstanbul’a g it­ Pasa İran e2çisinin teşrifatına memur edil­
mek üzere yola kovuldu. Sah Kuli Han 720 mişti.
kfşffik bir toplulukla yoluna devam etmek­ Xiaıvrt'ndekî kimselerin gÖsteri?’nden
teydi. Bunların 120 tanesi al tun islemeli ve gurur duvduğu, ba$ka memleketlerde İran­
elmaslarla süslü elbiseler giymiş İran bey­ daki kadar haşmet ve debdebe bulunmadığı
ler*. 200 kii^’si al tun sırma elbiseleri ile çöz­ kanaatmda oîduSu znlaşıler Sah Kuii
leri kamaştıran Türkmen süvarisi, 400 ta ­ Han, Edirne’ye girerken kendisini karşıla­
nesi de İran tüccarından ibaretti. Bu gös­ yan Türk askerinin üzerinden hasm** ve
terişli topluluğun bindiği ve hediyeler ile debdebe taşan -kıyafet ve silâhlarını giSrün-

1203
j nun, m isafirlere gösterilm esi icap eden bir
f vazife olduğu şeklinde cevap verm iştir.
Kendisine bu kadar iltifat edilen İran, el­
çisinin ziyareti sırasında bir de m üessif hâ­
dise cereyan eyledi. Şah Kuli Han, Edirne’­
ye varışından ik i gün sonra veziriazam ı zi­
yarete gitm ekteyken m utaassıp bir şah ıs
tüfeğini ona çevirerek a teş etti. B ereket ver­
sin ki elçiye isabet olmayıp adamlarında bi­
risi yaralandı. Suikastçı derhal yakan arak
bir katırın kuyruğuna bağlandı ve İran
heyetinin geçm ekte olduğu yolda sürükle*
nerek öldürüldü.
Şaih Kuli Han, veziriâzamla m ülâkatı e s­
nasında Sigetvar seferi v e bilhassa Kanunî’-
nin ölümünü ustalıkla gizlem esi dolayısıyle
Sokullu’ya, gerek Şah’m gerekse kendisi­
nin takdirlerini bildirdi. Bu arada veziria­
zama : "Şah hazretleri selâm ve dualar eder­
ler. Buyururlar ki: onlar atabek olm uşlar­
dır; saltanat sahibine teslim olununcaya k a­
dar m üstakilen hükümdarlık etmişlerdir.
Bunun içindir k i ; biz de kendilerine irice se ­
lâm ve dua ediyoruz. Düşman toprağı için­
de şu hal zuhur eylem iş iken din ve devleti
S u fian İ k in c i S elim hüsnü muhafaza ettiler. Hizmetleri ahiret-
(Ju arM in 'd en ) te dahi takdir olunacaktır” dedi. Sokullu ise,
Şaha bu münasebetle hürmetlerini beyan­
ce yarı taaccüp y a n alayla : dan sonra. Kanun! için: "Sultan Süleyman
"— Bu askerin k ıy a fet v e gösterişi bir Han hem gazi, hem şehid olarak Sultan-ül-
dügiin alayına benzer”. şehid unvanına hak kazanmıştır”, demiş,
Demiş, buna karşı Şem si A hır.e d Paşa : Şah Kuli Han da Sokuliu’nun şaiısı için;
Evet, Çaldıran’dan Taclu Hanım’ı "Böyle büyük bir vezirin nâmı bütün k ıt’a-
gelin getiren bu askerdir”. i-Rum Uleması ve müelliflerinin eserlerinin
başında dereolunmaya lâyıktır. H attâ İran
Cevabım vermişti. İran elçisi ile Şemsi
ulemâsı bile eserlerinde onun ful ve hareket­
Ahmed P aşa arasında buna benzer daha
lerini beyandan geri kalm amaktadır” söz­
başka nükteli konuşmalar da cereyan etti.
lerini sarfetm ek suretiyle, Sokullu’y a ne
Osmanlı paşası, gereken yerde Şah Kuli
kadar değer verdiğini gösterm iştir. Şah
Han’a lüzumlu izahatı da verdi. İran heye­
Kuli Han, Sokullu Mehmed Paşayı ziyareti
ti geçm ekteyken yola çıkm ış bulunan Av-
sırasında ekserisi çeşitli İran kumaşların­
iupalı elçiler şapkalarını başlarından çıka­
dan müteşekkil hediyelerini sundu.
rarak kendisini selâmlamışlardı. Bunun
mânasını anlamayan Şah Kuli Han, hare­ Veziriâ^amı ziyaretinden üç gün sonra
ketin sebebini Şemsi Aıhmed Paşadan sor­ İran elçisi padişah tarafından kabul olun­
muş, o da: du. Şalı Kuli Han'ın ikam et ettiğ i K ıyık
mahallesinden kalkıp padişahın ikam et e t­
“— Âdetleridir; birbirini gördükçe mer­
tiği Tunca kenarındaki saraya kadar g e li­
haba yerine böyle yaparlar” demişti.
şi yine gösterişli m erasimlere vesile teşkil
Şah Kuü Han, kendisine gösterilen hür­ etti. Şah Kuli Han bu kabul sırasında İran’­
m et ve itibardan pek memnun olmuş, bu dan getirm iş olduğu hediyelerini de sundu.
sebeple: İran elçisinin takdim ettiği hediyelere dair
“— Bize çok hürmet ve izne* gösterdi­ Selâniki’de biraz m alûm at bulunmakla be­
ler, padişahın nim eti helâl olsun”. raber, Hammer bunu Avusturya elçilerinin
Sözüne karşılık Şemsi Ahmed Paşa, bu- raporlarına istinaden daha tafsilâtlı şekilde
•bildirir. Paraya taallûk eden k ısm ı hayli
m übalâğalı gibi görünen hediyeler şunlar­
dır: Y azısı Hazreti A li’y e izafe edilen bir
Kur1anı Kerim, m urassa ve tezhipli bir şah-
sıâme, Bedehşan yakutları üe süslü bir çek­
m ece, kırk diriıem ağırlığında ik i inci, içle­
rine zehirli bir şey konulunca derhal çatla­
yıp k ın lan sekiz m âvi kâse, üzeri resimler­
le süslü iki m uhteşem çadır, küçük bir ar­
m ut büyüklüğünde bir Bedehşan yakutu,
1 6 i bin duka altunu kıym etinde irili ufak­
lı ipekli, yünlü halı v e 'kumaşlar, altun ve
güm üş işlemeli dokuz eğer takım ı, İranlIlar­
da cihangirlik alâm eti olarak kullanılan ye­
d i güm üş yüzük, kılıfları işlem eli yedi k ı­
lıç, yün, ipek, deve yününden yapılm ış üzer­
leri işlem eli kalica yâni küçük halılar, kırk
av şahini idi. Şah Kuü Han bu hediyelerin
bir kısmını kendi nâmına, bir kısmını da
Şah Tahmasp nâmına takdim ediyordu. Şa­
hın hediyelerini kırk üç, elçinin hediyelerini
de on deve taşım ıştı. Sultan Selim ’e takdim
edilen şeyler arasında İran’da öldürülen
kardeşi Bayezid’e ait at, silâh v e sair eşya
da mevcuttu.
İran elçisi, Sultan Selim i ziyareti sırasın­
da Şah Tahmasp’m bir mektubunu da sun­ İk in ci S eîîm 'in İran e lc is in i huzurun a k abulü
(F e r id u n B ey in e s ir in d e n )
du. S a n Abdullah Efendi’nin “Mecmua-i
m ünşeat” mda dercedilmiş olan ve büyük
kıtada kırk dokuz varak tutan bu mektup tik evrakı arasında biricik âbidedir” de­
için Hammer: “Doğu saraylarının diploma­ mektedir.

BAŞKA, YEMEN İSYANLARI VE KIZILDENÍZ DONANMASI


Araplarla meskûn topraklardan olan mişti. Basra v e çevresi, harpsiz elde edilmiş
Irak’ın güneyindeki Basra, ile Arap yarım ­ olduğundan, emir Raşid buraya sancak beyi
adasının güney batısındaki Yemen arazisi tayin edilmiş, gerek kendisinin, gerekse ci­
Kanunî Süleyman zamanında Osmanlı İm . varda sözü geçen kimselerin nüfuzlarının
paratorluğu sınırları içine alınmıştı. Her kırılması yolunda bir tedbir alınmamıştı.
«ki Arap ülkesinde de yerli sülâleler orta­ H attâ emir Raşid’in nüfuzunun kınlm as:
dan kaldırılmadığı v e bunların nüfuzları şurada dursun, para ve hutbenin padişah
iyice kırılm adığı için, İkinci Sultan Selim namına olm asiyle iktifa olunarak Basra v e
zamanında buralarda isyanlar oldu. Bilhas­ çevresinin idaresi ona bırakılmıştı. Emir
s a Yemen isyanı Osmanlı hükümetini bir Ra si d önce itaatta kusur etm«,rniş. 15lr?n,
hayli uğraştırdı. bilâhara ahdini bozduğundan 1516 da Bağ>
dad valisi A yas Paşanın tedibine maruz k a ­
Basra isyanı larak Basra'dan firar etmiştir. Raşid'in ah­
dini bozuşu. Basranın Bağdad’dan ayrı şe ­
Basra v e çevresinin Osmanlı devletine kilde idaresi usulünün zaman zaman terk e-
bağlanışı, kitabımızın ikinci cildinin 880 ve dilmesine vol açmıştır. Meseîâ 1549 da Te-
910 uncu sayfalarında anlatıldığı veçhile, merrüd Ali P asa Bağda d valisi iken Basra
buranın eroiri Megamez oğlu Raşid’in oğlu da Bağdad’a bağlı olarak yönetilmiştir. Ma-
Mani’nin başkanlığında bir heyetin 1538 de am afih Basra umumiyetle Bağdad’dan ayr:
padişaha itaatim sunm asiyle tahakkuk et­ bir beylerfeeyilik şeklinde idare olunmuştur'.

1205
On altıncı asrın ikinci yarısına bakıldığı sı­ vekâleten kısa bir müddet Özdemir P aşa,
rada Basra’nın yine beylerbeyilik merkezi >Teşgar M ustafa Paşa, N eşşar M ustafa’ya
olduğu görülmektedir. 1553 te Basra beyler­ vekâleten kısa bir müddet Yusuf Paşa, Ka­
beyi tayin edilen Kubad Paşanın zamanın­ ra Şahin M ustafa Paşa, Mahmud P aşa, Rıd­
da Piri (Reis) Paganın Hind denizi hare­ van (Kara Şahin -Mustafa Paşanın oğlu)
k âtı vuku bulmuştu. Kubad Paşadan son­ Paşa Yemen'de beylerbeylik etmişlerdir.
ra Derviş Ali Paşa (1563 ), onu takiben de Bu valilerden Mahmud Paşa Yemen’de
ÖzöftırJr oğlu Osman Paşa Basra, beylerbe­ bulunduğu k ısa müddet zarfında halka zul­
y i tayin edilmiştir. metmiş, ayrıca ufak bir kaleyi muhasara
Basra ve civarı 1538 de Osm anlı idaresine ile zaptedince kalenin hâkimini idam et­
girmesine,' 155S Am asya muahedesi ile bu­ tirmiştir. Yemen halkı tarafından iyi kar­
radaki Osmanlı hakimiyeti hukukî bir ma- şılanmayan hu hareketleri kendisinden son­
hivet almasına rağmen, 1 İranlılar, Irak’m raki beylerbeyi Rıdvan P aşa tarafından İs­
diğer yerlerine- olduğu gibi Basra’ya da u- tanbul’a rapor edilince {Şubat 1565), Mah­
zaktan uzağa alâka göstermekte devam et­ mud Paşa, Yemen’deki halefinin, valilik sa ­
mişlerdir. İran’ın ıbu alâkasına karşı. Irak hasını küçülttürmeye çalışmak suretiyle
halkı arasında da mukabil alâka eksik ol­ ondan intikam almak arzusuna kapılmıştır.
m am ıştır. İraklıların, İran’a karsı sempa­ Yemen’den İstanbul'a dönünce bir hayli
ti ile bakmasının en büyük sebebi; ihalkm uğraşmak, hattâ para dökmek suretiyle
mühim kısmının ş i’üerden ibaret .bulun­ Mısır beylerbeyliğini elde eden Mahmud
m ası idi, Paşa. Yemen toprağının -büyüklüğü dolayı-
İşte Irak’ın şahsiyetlerinin, İran’a ümit­ siyie bîr beylerbeylikle idaresinin müşkül
le bakmaları dolayısiylcdir kî, zaman za­ olduğunu, ikiye ayrıldığı takdirde idaresi­
m an hu topraklarda isyan hâdiseleri vuku nin kolaylaşacağını bildirmiştir. -Netice iti­
buldu. 1568 yılında Basra’da isyan çıkaran bariyle, onun uğraşmalarının da tesiriyle,
adam, Oleyyan zâde diye tanınan birisi idi. Yemen topraklarının dağlık kısm ı, m er­
Sultan Selim, Oleyyan zâde’nin isyanım kezi San’a, ovalık kısmı ise, merkezi Zü­
"Edirne'de bulunduğu sırada, İran, elçisi Şah beyd olmak üzere iki beylerbeyliğe ayrıl­
KÜM Han’ı kabulünden bir kaç gün sonra mıştır. Dağlık kısım “San’a beylerbeyliği”,
îıaber aldı. Padişah, Yemen'deki isyanı da merkezi Zübeyd olan ovalık taraf ise “Ye­
ayni günlerde öğrendi. men beylerbeyliği” diye anılm ıya başla­
Oleyyan sâde bas kaldırınca Bağdad ve mış, dağlık kısm a ilk vali olarak da Murad
Basra beylerbeyleri kendiliklerinden isya­ Paşa tayin edilmiştir.
n ı bastırmak üzere faaliyete geçerken, pa- Yemen’in iki beylerbeyliğe ayrılması, mu­
dişuh da esasında bu işi Bağdad beylerbe­ hafaza kuvvetlerinin de ikiye bölünmesini
y i İskender Paşaya havale etm işti. İsken­ icap ettirdiğinden bu hal hiç te iy i netice
der P» =-s si'r’atü ve şiddetli davranmış. Oley­ vermemiştir. Zira, Osmanlı kuvvetlerinin
yan zâde ise İranlIlardan beklediği yardıma ikiye ayrılışım fırsa t sayan, yerli reisler
'kavuşamadığından, 'fazla tehlike yaratm a­ isyan'için cesaret bulmuşlardır.
dan mahvedilmedi müm-kün oldu: ... îştc, İkinci Selim ’in saltanatının ilk yıl­
larında göze çarpan Yemen isyanı bu şartlar
Yemen isyanı altında meydana gelen bîr hâdisedir. Mu­
rad Paşa, Zübeyd’e geldiği zaman çarpışır
Arabistan’ın en .bereketli toprağı olan halde bulmuştur. Yemen isyanı ufak tefek
Y em enin zaptı hakkında ikinci cildimizde bir hâdise hâlinde kalmavıp. hemen hemen
1001 inci ve müteakip sayfalarda lüzumu Yemen’in mühim parçasını içine alan bir a-
kadar bilgi verilmişti. Yemen’ın zaptına, ev­ yaklanma şeklini iktisap '■imistir. B ahirinin
velâ Zübeyd (Zebid) mıntıkasından -başlan­ hasını olan Zeydüer ile İsm sililer (Karma-
mış, burada ilk defa sancak teşkilâtı kurul­ tî) OsmanlIlara karşı ittifak ederek müca­
muş, fethedilen saha genişletilince, sancak deleye atılmışlardır. Rıdvan Paşa, birleşen
beyliği teşkilâtı beylerbeyliğine tahvil olun­ Aran kuvvetleri kars*sî.T,,,'i. b^san safdı-
muştur. Yemen’in ilk beylerbeyi Mustafa vam yacağım anlayınca, Zübeyd’e yeni g e ­
Beyden sonra Kanuni Süleyman zamanında len beylerbeyi Murad P a ld a n , yardım iste­
sırası ne ü v e y s Paşa, Ferhad Paşa, Ferhad miş, o da bu isteği m iisbet karşılam ıştır.
Paşanın İstanbul’a çağrılması üzerine ona Fakat, pek kısa bir müddet sonra üü eyale­

1206
tin sınırları meselesinden dolayı beylerbey­ tek ba§ma. hâkim elm aya causan imam Mu­
leri arasında anlaşmazlık çıktığındaki isya- tahhar, böyle köktü bir soya mensubiyeti
■u m ' birlikte ' bastırılması işi tahakkuk c- dolayısiyle, Yemen halkını ayaklandırmak­
-demez hâle düştü. Bunun üzerine Rıdvan ta kolaylığa sahipti. Cebel, yâni dağlık mın­
P aşa azledilerek yerine Rus aslından olan tıkayı ele geçirince, Zübeyd üzerine de yü­
T ıasan P aşa tayin edildi. rüdü. Fakat Haşan Paşanın şiddetli müda­
Rıdvan Paşanın azli Yemen Araplanna faası sayesinde m uvaffakiyet tem in ede­
daha fa2İa cesaret verdi. Önce Murad Pa­ medi. Haşan Pasa ise, Zübeyd'i müdafaa
şa y a itaatkâr görür.en İmam Mutahhar, sırasında kuvvetleri azaldığı, bu kadar kuv­
-mevcut zafiyetten istifade ile isyan .bayra­ vetle, elden çıkan yerlerin istirdadı müm­
ğını kaldırdı ve vakit kaybetmeden, evve­ kün olmadığından, İstanbul’dan yardım ta ­
l â Murad Paşanın üzerine yürüdü. Ani de­ lep etti.
necek şekilde sür’atli bir hücuma maruz
kalan Murad Paşa mağlûp oldu. Emrindeki Özdemir oğlu O m aıt Paşanın Yemen
T ürk kuvvetleriyle geri -çekilirken arkasını beylerbeyliği
îr.rakım,yan Araplar tarafından şehid edil­ Yem en’de cereyan eden, hâdiseler İstan­
di. Murad Paşanın ölümü San’anın düşme­ bul’da endişeyi mucip olmuştu. Zira m e­
s i neticesini verdi. İmam Mutaıhhann kuv­ seleye esaslı şekilde el; atılm adığı takdirde
vetleri San'ava girdikleri zaman şehri yağ­ Yemen tamamen kaybedilme tehlikesine
m a ettiler (9 ağustos 1567) . Â yn ea bin dört maruzdu. Bunun için mühim şahsiyetlerin
-yüz kişiden ibaret bulunan Türk kuvvet­ Y í m en'e gönderilmesine karar verilerek
lerini esir ederek, bir kısmını şehrin mah­ sabık Habeş bevle’-hevj Özdemir oSlu Osnntı
zenlerine. bir kısm ını da dağlardaki kalele- Paşa Yemen beylerbeyliğine tayin olundu
-re hapsettiler. fHaziran 1558). Osman P aşa buraya gön­
San’anın düşmesi Yem ön isyanının daha derilirken, evvelce San’a ve Yemen diye ik i­
la ila büyümesine yol açtı. Beylerbeylik ye ayrılmış bulunan beylerbeylik de birleş­
-merkezinin başına böyle 'bir hâl gelince, tirildi. Osman Paşa, babası gibi kabiliyet­
'San’aya bağlı sancak ve kalelerdeki muîıs- li bir kumandan, olduğunu ispat etmiş bir
-fıziann cesaretleri .bir hayli kırıldı. Zaten kimse idi. Babası Özdemir Paşa, Yemen’in
kalelerde fazla kuvvet de -mevcut değildi, bir çok yerleri île .birlikte San’amn zaptı­
îraam Mutahhar bunu pek iyi bildiği için nı sağlamış, Yemen’de beylerbeyliği etm iş,
'San’amn arkasından başkaca şehir ve ka- ondan sonra da. Habeş fütuhatı ile tanın­
-sabalan zapta koyuldu. mıştı. Kanunî SMIevman’ın itimat ve iltifa­
Rıdvan Paşanın yerine Yemenin ovalık tına mazhar olan Özdemir P aşa İstanbul’­
"kısmına, yâni Zübeyd ve Hudeyde’yi içine dan bin nefer tüfenkendaz alarak Mısır’a
ulan sahil bölümüne tayin edilmiş olan Ha­ îrelmiş, oradan da üç bin -piyade, bir miktar
şan Paşa Zübeyd’e vasıl olduğu sırada, Zev- da süvari alarak KızıMeniz’in ba tı kıyıların­
dî İmamı Mutahhar Taaz’ı muhasara e t­ da fetihlere girişmişti, Süveyş’ten gem ile­
m ekteydi. Taaz kumandanı, kuvvetlerinin re bineuek Savakin (Suakin) e çıkan Özde-
kifayetsizliği dolay isiyle yeni beylerbeyi mir Pasa burayı ele geçirdikten sonra fe ­
Hasar^ Paşadan kuvvet istediyse de, bu -kuv­ tihlerine devamla. Musavva’ya kadar kıyı
vete nail olamadan Taaz -düştü (7 ekim boyunu zaptetmişti. Musavva’yı bundan
75671. San’-a ve Taaz’ı müteakiD Aden, snnraki fütuhatı için bir . üs haline getiren
rîaiı, Muha, (Mckha) da İmam Mu tahtlar'ıh Özdemir Paşa, buradan hareketle Defea-
eline geçti. rca’yı, onun arkasından Bunaiye’vi alm ış­
Böyleee, Y em enin -tamamuıa vakm de­ tı. Elindeki mahdut kuvvetle bu kadar yer
necek derecede büyük m rcası elden fikti- zaptederek Osmanlı hükümetince “Habeş
‘B uraları zapteden Zevdîve imamı Tona! eyaleti” diye anılan sahanın kazanılmasını
Mutahhar“m soyu halife Hazreti Ali'ye ka­ O-l-r’.-.n-t'''' p-.^ayg, daîlil fa z­
dar dayanmakta idi. Zeydî’ye hanedanının la asker verilseydi; belki de bütün Habeşis­
kurucusu S em s eddin -bin Alımed, Hazreti tan’ı fethi mümkün olabîlird-'
Ali’nin torunu Zeynelâbidin’in /»jpu Zeyd’in Özdemir Fasa. Ha,beş eySîetîne m erkez
kolundan sreliyordu. Bunlara “San'a imam­ olarak seçtiği Bun diye şehrinde Cami ve
la r ı” da denirdi. m escitler yaptırmıştır. Ölümü de 867 (1559/
İşte Türkiere karşı isyan edip, Yemen'e lâfîO'ı de bu şehirde vuku bulmuştur. Onım

1207
Paşa vezirlik tevcihi suretiyle Yemen se r -
darlığına memur edilmiştir.
Lala M ustafa P aşa Yemen serdarlığına
tayin olununca; para ve malzeme gibi şe y ­
leri Mısır’dan tem in etmesi' bildirilmiş, Mı­
sır beylerbeyi Sinan Paşaya da bu yolda, g e­
reken talim at gönderilmiştir. Lâkin her ik i
Paşanın arası açık olduğundan, yek d iğe-
riyle anlaşamamışlar, Lala M ustafa da Mı­
sırdan yardım tem in edemeyince yeni vazi­
fesine hareket etm emiştir. Selâniki'nin ifa ­
desiyle, Lala M ustafa Paşanın: “Vilâyet-r
Yemen fethi cedidc m uhtaç olup elden g itti.
Kam-ı r.âmûs-ı devlete bundan özge nice ek ­
siklik ola” diyerek, devlet erkânını uyandır­
mak istediği halde, s er darlığa tâyin edilince,
aradan dokuz a y geçmesine rağmen, yen i
memuriyetine girmemesi elbette hoş bir ş e y
değildı. Bu sebeple, İstanbul'dan yazılan 14-
SIsıaTT Pasa
< T op k ap ( « arayı m ü zesin d ek i e s k i b ir e s e r d e n )
ağustes 1568 tarihli hükiim. ile azledilerek:
Yemen serdarlı#! Mısır valisi Sinan P a şa y a
verildi. Sinan Paşa bu vazifeye tayin edilir­
ölümü üzerine oğlu Osman P aşa Habeş ken, Lala M ustafa P aşaya yapıldığı gibi’
beylerbeyliğinde kendine halef olmuştur. kendisine vezâret de tevcih olundu.
Merhum Abdurrahman Şeref Bey'ın ‘T a ­
Şehzade B ayezid’in. İran’a kaçmasını ko­
rihi Osmant Encümeni M ecmuası” nın 22 -
laylaştırdığı iddiasiyle idam olunan Erzu­
25 numaralarındaki tetkikimde toelirtüdiğ ine
rum valisi A y as Paşa, Sinan Paşanın kar­
göre; Özdemir oğlu Osman Paşanın Habeş
deşi idi, Sinan Paşanın, Lala M ustafa Paça­
beylerbeyliği 7 yıl sürmüştür. Özdemir oğ­
ya düşmanlığı da bu idam m eselesinden ile­
lu Osman P aşa Habeş beylerbeyliği sırasın­
ri gelm ekteydi. Arnavut asıllı bir şah siyet
da, îıem eyaleti kabilelerin hücumlarından
olan Sinan Paşa hodbin v e inatçı bir kim ­
korumuş, hem de teşkilât yaparak buranın
seydi. Lala M ustafa Paşa îstanbuldan aldı­
hüsnü idaresini sağlamıştır;. Habeş eyale­
ğı emirler dolayı siyle Sinan Paşadan dört:
tinin M ısır ile muntazaman irtibatını d a ’
bin asker istediği halde, o sadece dört yüz-
tem in eden özdem ir oğlu Osman P aşa 22
kişi vermek istiyor, para v e malzeme teda­
ağustos 1567 de azledilmiştir. Habeş eyale­
riki isinde de m üşkilât çili arıyordu. Burnun
tinden bahseden pek m ahdut kaynaklarda
için Şam'dan kalkıp Mısır'a gelm iş olduğır
Osman Paşanın azil sebebine dair bir bilgi
halde bir türlü m iisbet netice elde edemi­
m evcut bulunmamaktadır. Abdurrahman.
yor. Sinan P asa ise, İstanbul'a Lala M us-
Ş eref Beyin tahmin e ttiğ i gibi bu aslîn sal­
tafa’vı suçlu düşürecek raporlar yazıyordu-
ta n a t değişikliğinden ileri gelm esi mümkün­
dür. İki Paşanın anlaşm azlığı yüzünden Y e-
men’e hareket işi sürüncemede kalm akta
îş te Yemen’deki isyan tehlikeli bir hâl a-
devam ederken, nihavet Lala Mustafanıîî-
iınca Habeş eyaletinde m uvaffakiyetleri
azli ve yerine Sinan Paşanın tavın emriır'T
görülen bir kim se Yemen beylerbeyliğine
getirilm ek suretiyle vaziyetin düzeltilmesi gelm esi dâvayı halletti. Lala M ustafa ile?
Sinan Paşanın anlaşm azlığı devam ettiği
hesaplanmıştır.
sırada özdem ir oğlu Osman P asa da Mı­
la la , M ustafa ve Sinan Paşaların Yemen sır ’da idi. Bereket versin ki. Lala M usta­
serdarlısına tayini fa'nın azil emrinin gelmesinden bir müddet
önce Özdemir c£iu .Osman P aşa Yemen’e»
Yemen isyanının bastırılm ası ve elden çı­ hareket etm işti. Özdemir oğlu Osman Paşa,
k a n yerlerin, istirdadı için alınan tedbir m e­ şayet daha önce Yemen’e hareket etmemiş*
yalımda, yalnızca özdem ir oğlu Osman Pa­ olsaydı, bu kıym etli şahsiyet için devlete
şanın buraya beylerbeyi .tayini ile de iktifa hizm et kapısının kapanması muhtemeldi. Si­
olunmıyarak, Şam beylerbeyi Lala Mustafa nan Paşa, Özdemir oğlu Osman Paşayı dse

1208
sevmezdi. Buna karşı iyi niyet beslemeyişi, Osman P aşa iki ateş arasında kalmasın;',
Özdemir oktanım Laia 'Mustafa ile dostlu­ rağmen mücadelesine devam etti. A çlık ver
ğundan üeri gelm ekteydi. E vvelâ ikisinin susuzluk sıkıntıları bile gözünü yıldırma­
arasını açm aya çalışan Sınan Paşa, bilâha- dı. Erzak ve cephane bitercesine azaldığı
ra İstanbul'a ikisini de kötüleyici yazılar sırada Sinan Paşanın yetişmesi, Osman P a­
yazm ıştı. Lala M ustafa’yı ithamları arasın­ şa kuvvetlerinin kurtulmasını sağladı. Zira,
da, onun, Şam’da eski Kölemen sultanı Sinan Paşanın geldiğini g'ören İmam M utah--
K an iu Gavri'nin oğlu Mehmed Beyin kıstı har sür’atle Kahire önünden uzaklaştı (S"
iie evlenmiş olmasını, Kölemen döküntüle­ m ayıs 1569).
rinden istifade ile Mısır sultanlığını kurmak
istediği şeklinde yorumlamıştı. Lala Mus­ Özdemir oğlu Osman Paşanın Yemen
ta fa Paşa, şayet padişahın tuttuğu bir kim­ beylerbeyliğinden azli
se olmasaydı, bu ithamlar karşısında mah­
va sürüklenebilirdi. Sinan P aşa ise, böyle it- Mısır valisi iken kendisine Yemen serdar--
iiamlara teşebbüs ederken Sckullu Mehmed lığı tevcih edilen ve tarihte “Koca” unva­
Paşanın kendisini tutmasından cesaret al­ nı ile anılan Sinan Paşanın, Lala Mustafa.'
maktaydı. Paşa ile olduğu gibi Özdemir oğiu Osmart
Paşa ile de arası iyi değildi. 5 ocak 1569 da
Özdemtr oğlu Osman ve Sinan Paşaların Kahire’de» harekete geçerek karadan H icas-
Yeraeıı harekâtı üzerinden Yemen’e geldiği ve Taaz’dan geç­
tikten sonra Kahire kalesi üzerine yürüye­
Sinan Paşadan önce Mısır’dan ayrılan rek Osman Paşayı iki a te ş arasında kalk ­
Îfedemir oğlu Osman Paşa, hareketi sırasın­ m aktan kurtardığı halde, bu iki P aşa ara­
da 3 - 4 bin asker ile Ki zildeniz donanması sındaki eski anlaşmazlık derhal tepreşi ver­
ksT'*'"” tîizîî- Rejs’i de yanma al­ di.
m ış bulunuyordu. On yedi gem i iîe Süveyş’­ Koca Sinan Paşa ile özdem ir oğlu Os­
ten hareket eden özdem ir o£lu Osman P a­ man P asa arasındaki geçim sizlikte, peşinen-
sa Cidde've uğrayarak süvarileri karaya çı­ kabahatin hangisinde olduğunu söylem ek1*
kardı ve bunların karadan güney istikam e­ bir havli müşküldür. Sinan Paşanın, ö z ­
tinde ilerlemelerini emretti. Kendisi de piya­ demir oğlu’na karşı Iıa.lâskâr tavrı takındı­
delerle birlikte denizden yoluna devamla ğı, bu hâli n Osman Paşanın gururuna do­
Hudeyde’de karaya ayak bastı. Buradan kunmuş olduğu; hattâ Kahire kalesinin is--
doğruca Taaz üzerine yürüdü. Yemen’in en tirdadım müteakip ileriki harekât için, tek­
nam’: verlerinden biri olan Taaz’ı Zeydîier- mil Kuvvetleri bir araya getirm ek isted iği’-
den kurtardı. halde, Osman Paşanın bu davete icabet et­
Özdemir oğlu Osman Paşa Yeracn’e çık­ m ediği kaydedilir. Evvelden beri grşçinemi-
tığı sırada ahali, Haşan Paşanın zulmün­ yen bu iki kumandanın arasının, Zübeyd’’
den şikâyet ettiler. Rıdvan P aşa aziedildi- muhafızlığından azledilen Rus Haşan Paşa—
ğ i zaman beylerbeylikle Yemene gönderil­ _mn, Sinan Paşayı tahriki yüzünden daha da 1
m iş olan Haşan Paşa, bilâflıara Yemen, ve açıldığına inanmak lâzımdır. Sinan Paşaya:1
San’a beylerbeylikleri birleştirilerek Özde­ itimad etmeyen Özdemiroğ'u, serdarın iki
mir oğlu Osman Paşa bu v a k fey e yollanır­ defa da.vetine rağmen onun karargâhına g it­
ken Zübeyd m ühafızığiyle Yemen’de ipka mem iştir. Serdarın bir suikastına maruz ka­
olunmuştu. İste o ypmand^n be”i 7" bey d lacağım hesaplıvan Özdemiroğlu, omm dâ­
bölgesinde bulunan Haşan Paşa, bu şikâyet vetine icabet etmemekle kalmıyarak yem '“
üzerine Özdemir oğlu tarafından azledildi. araplar ve serdarın ordusundan kaçanlarla*
Haşan Pasa ise doğruca Mısır’a Sinan P a­ maiyetindeki askerin miktarını çoğaltm aya t
şanın yanm a gitti. ■' çalışm ıştır.
Özdemir oğlu Osman Paşa Taaz’ı istir­ Bunnn üzerine serasker koca Sinan P aşa;
dattan sonra Kahire (veya Kahre) kalesi Yem en’e hareket ederken îstanbuldan aldı—•
üzerine yürüdü. Hayli müstahkem bir yer ğ ı fevkalâde selâlıiyete istinaden Özdemir"
olan Kahire, Osman Paşanın kuşatmasına oğlu Osman Paşayı beylerbeylikten aziede- .
şiddetle m ukavem et ederken İmam Mutaiı- rek yerine Rus Haşan Paşayı tayin eyledi“.:.
fıar büyük sayıda k u v v etlerle Kahıre’nİn Bu azil üzerine hayatından endişe eden Öz-*-
imdadına geldi. Kudretli bir kumandan olan demir oğlu ise, acele olarak karadan I s t a n - •

1209
Coul yolunu tuttu. M eşakkatli bir yolculuk­ da yine geriye alınmıştı. Son olarak da bir
tan sonra İstanbul’a ulaştı. Özdemir oğlu buçuk seneden beri Zeydî imamı Muiahhar’-
"Yemen’den ayrılırken Sinan F aşa .beş dui'- m elinde bulunuyordu.
madî İstanbul'a gönderdiği mektuplar, onun Sinan Paşa, askerî ve ticarî önem taşıyan
İstanbul’a varışından daiıa Önce veziriiza- Aden’in zaptı için denizden Kuröoğlu Hızır
2mn eline geçm iş bulunuyordu. Sinan IJa- R eis’i, karadan da Memi Bey kumandasın­
şa y ı himaye eden Sckullu Mehmed Paşa da bir miktar piyade ve süvari şevketti. Şe-
İse, bu mektuplar i i ^ ’ine Czdemir oğlr’nu '.ıir hem karadan hem denizden sıkıştırılınca
rnaiıvetmâk istedi. Daha evvel azledilen La- Aden’in Zeydî muhafızı Kasım Ibn-ül Şuvay
"la M ustafa Paşayı İstanbul’a geldiği za- ''azla mukavemet röstermedan teslim oldu
Tiian hapsettiren Sokullu Meiımed Paşa, ona (15 m ayıs 1569). Aden alınınca Hüseyin
benzer muameleyi Örderr'r oğlu’na da tat- B ey buraya sancak beyi tayin olundu -
: bik arzusundaydı Fakat Lala M ustafa, na­ Aden’in zaptın; müteakip Sinan Paşa
s ıl padişah sayesinde hapisten kurtulduysa, Yemen’in en önemli şehri ve merkezi S a n a ­
Özdemir oğlu da ayni şekilde selâmete uUtŞ- y i almak istedi. San’ava doğru ilerlerken yoî
*ti. üzerindeki mevkilerde ufak tefek çarpışma­
Özdemir oğlu ki a ortasında, îstanbula gc- larla ele geçirildi. Zey diler, Sinan Paşanın
lince, veziriâzam Sokullu Mehmed Paşa, emrindeki kuvvetlere mukavem et edemiye-
.şehrin asayişinin bozulmamasını bahane e- ceklerini anlamış ve şehirden askerlerini
-derek onu şehre sokmamış, surlar dışında çekmişlerdi. Onun için San’anın zaptı ko­
çadırlı ordugâh yapm asını emretmişti. Gün­ lay oldu {26 temmuz 1569).
lerce kar ve yağm ur altında çadırda kalan San’anın fethi, başka kalelerin zaptını
i“>zdeTvur oSHu Osman Paşa., o aral’k Fdirne'- da kolaylaştırm ış oldu. Nitekim Memi Bey,
de.n dönmekte olan padişah sayesinde nik- San’anm arkasından, Zey dilerin en kuvvetli
"betten kurtuldu. Sultan Selim İstanbula gir­ reislerinin elinde bulunan Holan kalesini ele
m ek üzerereyken yanında bulunan Lala geçirdi- Bunun arkasından Kevkeban kale­
"Mustafa Paşa çadırları padişaha göstererek: si kuşatıldı. Dik bir k aya üzerinde bulunan
•“Bu çadırlarda oturan Osman P aşa kulu- Kevkeban Yemen’in en müstahkem yeriy­
nuzdur ki; babası, babam z nıeriiüm Sultan di. İmam Mutahfıar ve kaledeki kuvvetlerin
■Süleyman zamanında devleti Yemen -ve H-v başında bulunan Mehmed bin Şemseddin,
' beş gibi iki vilâyetin fethiyle öüyültmüş- Kevkeban’m bu durumuna fazlaca güven­
tür. Osman da Yemen’de m esleğine gittiği mekteydi.
halde her hizmetinden mahrum olarak böy­ Koca Sinan Paşa 17 ağustos 1569 da Kev-
le şiddetli bir mevsimde yağmur ve kar al­ keban’ı muhasaraya başladığı sırada m aiye­
tında kalm ıştır” demiştir. Lala M ustafa pa­ tinde yerli Araplardan bir miktar kuvvet de .
şadan bu sözleri dinleyen Sultan Selim , erte­ mevcuttu. Kevkeban muhasarasına katılan
l i gün Özdemir oğlu Osman Paşayı B asra Arapların başında Emir Abdullah-ül-Ham-
1beylerbeyliğine tayin ettiğini bildirmiştir. -danî-;-jsîrwnde birisi bulunmaktaydı. Bu st-
H attâ bu tayin vesilesiyle veziriazama, “sa ­ danı, Kasan Paşanın emrinde muhasaraya
kın azletm e!” şeklinde bir de tenbihatta bu­ bizzat iştirakten önce. Kevkeban civarında­
lunmuştur. Sokullu Mehmed Paşa -bu tenbi- k i küçük dağ kabileleri ile geçitlerin zap­
îi&ta rağmen, özdem ir oğlu’nu Basra yeri­ tında faal rol oynadı.
ne, onun biraz daba güneyine isabet eden
ve Arabistanın kuzeydoğusunu teşkil eden Kevkeban sıkıştırılırken imara Mutahhar,
Lahisa bölgesinde tutmak arzusunu göster- E l Hâ.di vc Lûtfullah adındaki iki oğlu ile
■miştir. birlikte civarda üslenecek Türk kuvvetleri­
ne taciz Mirumla!-’ ■f»«maktaydı. El Hâdi
Koca Siııan Paşanın Yemen harekâtı bu hücumlardan birisindeki çarpışmalarda
öldü. ,
Özdemir oğlu -Osman Paganın Yemen’den Kevkeban’ın muhasarası uzadıkça uza­
■ayrılmasından sonra Sinan Paşa evvelâ dı- Müdafil.erin kumandanı, fazla sıkıştığı
Aden’i istirdat etm ek istedi. Yenıen’in güney bir günde, evvelce esir ettiği yedi Türkü
kapısı sayılan Aden ilk defa 1538 de Hadım salıverdj. Müverrih  li’ye ’göre bunlar; es­
;:SüIeyman P *şa tarafından zaptedümişti. Bu ki Yemen defterdarı Mehmed Bev, Şeyh A li
iilk fetihten sonra bir iki d efa elden çıkm ışsa Bey, Haşan Bey, Faik Bey, Karagöz Bey„

1210
“Kesimi Çavuşun kardeşi ve Kızılbaş Meh- lerin Kızıldeniz ve Basra körfezi kıyılarına
med Bey ismindeki kimselerdi. yerleşmelerinin önlenmiş .bulunduğundan,
Sıkıştığı zaman esirleri salıvererek karşı kitabımızın ikinci cildinin 995 ve müteakip
'tarafı yum uşatm aya çalışır bir vaziyet ta- sayfalarında bahsedilmişti. Kızıldeniz do­
Ttın&n kale kumandanı türlü hilelerle Türk nanması başında, bulunan meşhur kaptan­
"kuvvetlerini aldatm aya v e kendisine yar- lardan Hadım Süleyman P aşa (esasında Mi­
•diRieı teminine gayret göstermekteydi. N i­ ri*’ valisi) Piri Reis, Murad R eis ve Seydî
tekim onur, bu yoldaki uğraşmaları netice­ Ali Reisin Kızıldeniz, Hind denizi ve B as­
sinde, bir defasında bin süvari ve sek iz bin ra körfezindeki faaliyetleri bu arada 'göz­
■piyade Türk muhasara kuvvetlerine iıücum den geçirilm işti.
■ettiler. On iki bin kişiden ibaret bulunan İşte bu kap tanlardan Seydî A li Reis’in
’Türk kuvvetleri iki ateş arasında kalmakla 1556 da İstanbul’a dönmesinden sonra Kı-
"beraber bunları püskürtüp yenerek uzak­ zıldeniz donanması Kurdoğhı Bızır Reis’in
laştırdılar. emrine verildi.
Kevkeban muhasarası tam dokuz ay söv­ OsmanlI Kızıldeniz donanması bilhassa
dü. Kalenin nihayet düşeceğini arJıyan ku­ Murad ve Şeydi Ali Reislerin kaptanlıkları
m andan teslim oldu. (18 m ayıs 1570). Kev- zamanında Portekizlilerle mücadele ve fır­
Tîeban’m hücumla zaptına m ahal bırakma­ tınalar yüzünden bir hayli zayiata uğramış­
dan teslim olan kale kumandanı, Türklere tı. Bu bakımdan, donanmanın bir varlık ola­
itaat ve b a llılık gösterm esi şartiyle kaleyi rak kendisini gösterebilm esi için Süveyş ter­
idaresine m üsaade edildi. sanesinde yeni gem iler inşası gerekm iş bu­
Yemen’in en müstahkem kalesi Ke vke - lunuyordu. Başvekâlet arşiv dairesindeki 3
ban da düşünce İmam Mutahhar Türklere numaralı mühimine defterinin 195 inci sa y -
'boyun eğip anlaşm aya mecbur kaldı. Ara­ Mısır beylerbevjne yazılmış 96? re-
daki anlaşmaya p8re; para ve hutbs tek ­ biülevvel (aralık 1559) tarihli bîr hüküm­
mil Yemen’de padişah namına olacak, an­ den öğrendiğimize göre; Süvevş tersanesin­
cak Mutaîıhar’ın elinde bulunan yerler, de inşa edilmekte olan gemilerin tam am­
’Türklere bağlı olmak, yânı Padişahın yük- lanması için acele edilmesi bildirilmektedir.
•sek hâkim iyetini tanım ak şartiyle kendisi Mıs;r beylerbeyine bitap eden bu hüküm
tarafından idare edilecekti. k¡saça söyledir:
Mutahhar ile bu anlaşma yapılınca, Sinan "Mektup gönderip kefere-i Portukal
“Paşa lâzım gelen ıslahatı da icra eyledikten m deryaca hareketi olduğuna
■sonra Yemen beylerbeyliğini Behram Paşa- Makke-i Mükerreme kadısı ile Cidde emini
ya verdi. E ski Yemen beylerbeylerinden Ka­ H.rzet tiki eri ecilden Süveyş’te yapılması fer­
ra Şahin M ustafa Paşanın küçük oğlu olan man olunan gemilere acele olunup itm am a e-
“Behra.ni Paşa, beylerbeyliği sırasında Sinan rişmek üzere olup ve Hürmüz’den gelen iki
Paşanın harekâtı zam anında zaptedilme- ’d t’a b a sta r d e e Y w t ’i* ■'kazılması fer­
■miş yerleri de ele geçirerek Yemer.’deki man olunan kuldan üçyüz kul yazılıp ulûfe-
'Türk hâkimiyetini kuvvetlendirdi i“'" de -verilip zikroiunan bastavdeve ‘ph
Serdar Koca. Sinan P aşa ise, İdarî işleri olunup ağaları île irsal olunduğun b ile r ­
yoluna koyunca 1 m art 1571 de Muiıa'da ge- mişsin. îm di Süveyş’te bina olunacak ge­
•miye binmek suretiyle Yemen’den ayrıldı. milerin itmama erişmesi lâzımdır. Euyur-
•Cidde’de karaya çıkıp M ekke ve Medineye dum ki. zikroiunan gem ilerin levazım v t
;gîdip haccettikten sonra Mısır'a geldi. Ora- n-ı">T’iT-.rn^t,n) tedarik Ve ih za r edin itmarri?
"dan da İstanbul’a çağrılarak: Divan-ı hu- eriştirip hazır ve milheyva edesin kî lâzım
rm avun a yedinci vezir tayın edildi. oldukta bu hususa tevakkuf etmek lâzım
g■4a7■^^.í;vfı!.,,
Sumatra adasındaki A çe hükümetine İstanbul’dan gönderilen bu emirler muci-
yardım hince Süveyş tersanesinde gem iler inşa o-
ı-mmakla beraber, itiraf etm ek lâzımdır ki.
Mısır’ın zaptından sonra -Kızıldenizde bir Osmanlı Kızıldeniz donanması, Hadım Sü­
¿onanma meydana getirildiğinden; Osman- leyman Paşanın Mısır valiliği sırasındaki
Iı Kızıldeniz donanın asınsa Arab is tanın g'ü- kudretini bir daha gösterem em iştir.
.ney kıyılarının zaptında mühim rol oynadı- Kızıldeniz donanmasının meşhur kaptan­
îğîndan; bu donanma sayesinde Portekizli­ larının sonuncusu Kurdoğlu Hızır Reis'tir-

1211
Z âten 1580 aralık ayında Süveyş kaptan- rı Sultan Aîâaddin, İslamların halifesi o la n
îı^ına tayin edilen Harem -i hümayun ağa­ Osmanlı padişahından top, topçu ustası, tü­
larından Piyâle’den sonra, Süveyş donan­ fek, mühendis nevinden m ütehassıs elemaıto
masının faaliyetine pek rastlanm ıyacakür. ve asker talebetmekteydi. Sultan Aîâaddin’"
Kızıldeniz donanması kaptanları arasın­ den bir mektup getiren Hüseyin adında­
da, son mühim şah siyet olan Kurdoğlu H ı­ k i elçinin İstanbul’a gelişi, Kanuni’nin S i-
zır Reis, Kanunî Süleyman'ın Rodos sefe­ getvar seferine çıktığı sıraya rastlam ıştı.
rinde deniz harekâtım m uvaffakiyetle ida­ Bunun için, Açe hükümdarının dileği bir­
re etm iş olan Kurdoğiu Muslihiddin R eis’in denbire ele almam ayıp seferin sonuna bı­
okludur. Kurdojrîu Hızır Reîs, özdem ir o ilu rakıldı. Sigetvar seferinde K anuninin ölü­
Osman Paşanın Yemen beylerbeyliği ve Ko­ mü, onun arkasından Selimin cülûsuna bağ­
ca Sinan Paşanın, seröariığı sırasında Aden lı hâdiseler Açe’y e yardım işini biraz da­
şehri kara ve -denizden sıkıştırılırken do­ ha geciktirdi. Zaten veziriâzam Sokullür
nanmanın başında bulunuyordu. Aden’in Mehmed Pasa da bu mesele ile ancak S i-
istirdadında hizm etine şa h it olduğumuz getvar seferinden dönüşünde m eşgul olabil­
Kurdoğiu Hızır Reis, Sumatra'd&ki Açe miştir. Gerçi, Osmanlı İmparatorluğunu®
hükümetine yardım m eselesine de ism i k a­ Avrupa ve A sy a tarafm deki hâkim iyet sa ­
rışan bir şahsiyettir. halarının geliştirilm esi, bunun için tatbik"
Müslüman Açe hükümetine yapılan yar­ edilecek siyasete dair hakikaten esaslı gö­
dım, kem iyet ve mahalline tesiri yönünden rüşlere sahip bulunan Sokullu Meluned Pa­
mühim görünmezse de, m ahiyeti bakımın­ şa, daha sadarete ilk geldiği sırada bile,
dan ehemmiyetlidir. Zira bu mesele, Os man­ Portekiz!ilerin Hind denizindeki faaliyetleri7
ii İmparatorluğunun İslâm âlemindeki nü­ üzerinde durmuştu. Portekiz kiralına gön—
fuzunun ne olduğunu gösterm eye yarar k ıs­ derdiği 23 muharrem ve 6 rebiü'evvel 973
taslardan biri olduğu kadar, Osmanlı padi­ (20 ağustos ve 1 ekim 15 S5) tarihli m ek­
şahlarının cihanşümul hâkim iyet telâkkile­ tuplarda, Hindistan tarafının emniyette-'
rinde bir safhayı aydınlatması bakımından kalın asım, savet bu bölgeye müdahale edilir­
da ehem m iyet arzeder. se gerekli tedbirlerin alınacağını bildirmiş­
ti. Bu bakımdan, Sokullu Mehmed Paşanın-
Sum atra adasındaki müslüman A çe hü­
Aee'ye vardım m eselesine bigâne kal-masî
küm etinin yardım talebine ve bu talebin ta­
zâten beklenemezdi. Ancak onun bu yar­
hakkuk şekline dair Osmanlı kroniklerinde
dım işini biraz g e ç e le . aldığına şah it ol­
fazla m alûm at yoktur. M aamafih arşivleri,
makta, bu husustaki fikirlerini ise, 18 rebi—
mizdeki mühimme defterlerinin tetkiki ne­
üi evvel 975 ( 20 evlûl 15S7) tarihli m ektu­
ticesinde kroniklerdeki bilgiyi biraz daha bundan öğrenm ekte vız. P adişsh Sul-tajı Se­
genişletm ek mümkün olmaktadır,
lim aibi A ce’ye yardım ı ten d e eden Sokullu^
Sum atra adasının kuzey batısına hâkim Mehmed Paşa, bu m eseleyi Divân-ı huma--
bulunan Açe devleti, M alakka boğazının yundan geçirerek, Kızıldeniz donanması-
bir tarafını kontrol edecek bir m evkie sahip kaptanı Kurdoğiu Hızır R eis kumandasında:.'
bulunduğundan, Hind Okyanusu kıyıların­ A ce sultanına 19 kadırga ile Mî sır kuvvet­
da yerleşm eye v e ticaret sahalarını ele g e ­ lerinden bir senelik m aaş ve zahireleri ile'
çirm eye çalışan Portekizlilerin nazarı dik­ kâfi derecede asker, ton. tüfek ve çeşitli'
katini çekmişti, Hind Okyanusuma kuvvet­ harp vasıtası göndermeğe teşebbüs etti.
li filolar gönderen Portekizliler bu bölge­ Bu teşebbüsü m üteakip Yemen isyanı çı­
nin ticarî zenginliklerine konmak ve kilit kınca yardımın tehiri zarureti basıl oldu.
noktalarını zaptetm ek için bütün gayretle­ B aşvekâlet arşivi 7 numaralı mühimme d ef­
rini harcıyorlardı. F aaliyet sahalarını Ma- terinin 225 inci sayfasındaki kavıtlarda»-
lakka yarımadası önlerine kadar uzattıkla­ öSrendiğimize göre: yardımın tehiri, Açe"
r ı sırada yalnızca, Açe’iilerin gemilerine za­ hükümdarının îstanbula ç-elen elçisine şu '
rar verm ekle kalm ıyarak bu devletin hâki­ ifadeyle bildirilmişti: “H aliyâ Yemen ca ­
m iyetini de tehdit eder bic h&I almışlardı. nibinde fitne zuhur edip def1 v e refi’Ieri“
Işte.bunun içindir ki, A çe hükümdarı eîıemtn-i mühimmattan olm ağın vilâyet-?“
Aîâaddin (1537 - 1568), zamanın en kudret­ Hind’e irsal olunacak donanma-î hümâyun
li hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’a el­ bu sene tehir olunmuştur. Buyurdum ki, in-
ç i göndererek yardım İstedi. A çe hükümda­ şallahii taaîâ inâyet-i hak celle v e alâ 3İe->

1212
»ol canibin fitne ve fesadı def" ve ref’ olduk­ dir. O senelerdeki hâdisatm cereyan tarzı­
sa n sonra zikrolun&n oonanrna-i hümâyun na bakılırsa yardım m alzem esi ve askerin
-vnuahede olunduğu üzere mükemmel ve bî- Kurdoğlu Hızır Reis tarafından A çe’y e ka­
&usur irsal v e isal olunur” . dar götürülmüş olabileceği hayli şüphelidir.
Müslüman Açe hükümetine vaadolunan Bunların, başlangıçta alınan karar veçhile
yardımın 07ü (1538/1563) yl-nda yan’Ml- İS veya bazı tarihçilerin dediği gibi 22 gem i
ğ ı malûm olmakla beraber, bunun m iktar ile değil, bil’akis 2 gem i ile sevkedildikleri
ve neticesine dair sarüı bilgiler m evcut de­ anlaşılmaktadır. Şayet 19 gem ilik m alzem e
ğildir. Merhum S a ffet Beyin, Tarihi Os- ve asker gitm iş olsaydı, bunun Osmanlı
mani Encümeni mecmuasındaki “B ir Os- kaynaklarına aksi de onun kadar hacim li
Tnanlı filosunun Sumatra seferi” başlıklı olabilecekti. Zâten giden usta ve sar.’atkâr-
te tk ik yazısında kaydettiği neıiee de ta t­ larm orada yerleşmiş olmalarından da an­
ilim edici sayılamaz. E sasen yardım kuv­ laşılmaktadır kî, bunların m iktarı 19 veya
v e ti ve malzemenin hangi kaptanın iöaresin- 22 gem iyi dolduracak kadar kabarık değil­
â e A çe’ye gittiği kesin şekilde belli değil­ dir.

İKİNCİ SELİM ZAMANINDA OSMANLI DONANMASI

İkinci Selim zamanında Osmanlı donan­ Osmanlı tarihinde Kaptan-ı deryalıktan


ı l a s ı kudretli durumunu muhafazada de­ kubbe vezirliğine yükseltilen ilk şahsiyet o -
vam etmiştir. Donanmanın kudretini mu- Ian Piyâle Passa ehliyetli .bir denizci idi.
sıafazayâ, ehliyetli denizcilerin işbaşında Piyâle Paşanın yerine Kaptan-ı derya
bulunması kadar, deniz kuvvetlerinin ehem­ tayin edilen Müezzin zâde A li P aşa yeniçe­
m iyetini pek iyi takdir eden. Sokullu Meh- ri ağalığından gelm iş, denizciliğe yabancı
Tned Pasa ğibi dirayetli bir kimsenin hü­ bir kim seydi, lla a m a fih onun Kaptan-ı der­
küm et başkanlığını İssalı de ayrıca mües­ yalığı sırasında donanma personeli arasın­
s ir olmuştur. Denizcilikle iis'ili sanayi su- da kıym etli şahsiyetler eksik değildi. Bun­
'besi de çok iyi işlem iştir. İşte bu âmillerin ların en değerlisi Trablusgarb beylerbeyi i-
' bir anı-rn !Tc-imes: neti^'isi. İkinci PeJiırt *a-> k sn £7 haziran 1568 (mühimime defteri 5,
Tcnanında, Osmanlı donanması kendisinden sa y fa 478) de Cezayir beylerbeyliğine ta ­
korkulup titrem len bir kuvvet halinde, im ­ yin edilmiş olan U luç (Kılıç) A li P aşa idî.
paratorluğun Birbirlerinden uzak sahala­
rında Türk kudretini hissettirm ek v e irti- TJluç (Kılıç) A li P asa ve Endülüs
"eatı kolayca sağlam ak bakımından îıaşme- miislümaiîları
"tini m uhafaza eylem iştir.
Barbaros Hayreddin’iıı yetiştirdi ¿i kim­ On altıncı asırda Osmanlı İmparatorluğu
iseler donanmanın en mühim mevkilerini iş- en kuvvetli devrini yasadığından, hıristiyan-
■gal edince başarılar kazanılmış, bunun ak­ Iar karşısında sıkışan Islâm lar OsmanlIlara
si olurca. mrfl'lûîjtvet afum '’ahi t.Bd’1- miiraoaat etmekteydi. Hindistan ve Sum at-
Tmışsa da, tem elin sağlam lığı sayesinde bu ra’dan nasıl müracaatlar vuku bulmuşsa,
a cıla n kolaylıkla savuşturm ak mümkün Ispanya'dan da bu neviden müracaatlar va­
'■olmuştur. ki olmaktaydı.
Sultan Belim tahta çık tığı sırada Ka.»- Endülüs miislfimanlanmn duı-umu Hind
"tan-ı d e f a l ık makamını işgal eden Piyâle ve Sumatra m iıelüm anlar minkine benzeme-
"Paşa. Kanimi Süleyman Sisretvar seferine yip, onlarla kıyaslanam ıyacak derecede fe ­
çıkarken Sakız fethi için İstanbul’dan ay- ci idi. İspanyadaki son müsîüman devleti o-
Tilmıştı. Sakız fethini m uvaffakiyetli bir lan Beni Ahmer’in 1492 de yıkılm ası üzeri­
n eticeye bağladıktan sonra İtalya’nın Apu- ne, Endülüs müslümanlan. korkunç bir ta z­
îia (P u ly a )' kıyılarına kadar -uzanan Piys.le y ik karşısında kalmışlardı. İkinci cildimizin
P a ş a ,' Sigetvar’dan avdet eden ordunun İs­ 661 ve müteakip savfalannda anlatıldığı
tanbul’a muvasalatından kısa bir müddet vecb’le. Endülüs m.ılslflmanlan ilk müraca­
önce merkezi hükümete dönmüş buluntıyor- a tı İkinci Bayezid’e yapmışlar, o da m eş­
* dr.. İstanbul’a girilirken yeniçerilerin çı- hur denizci Kemal Reis’i İspanya sularına
"kardıkları patırtıda onların hakaretine ma- göndermişti. Lâkin Kemal 'Reis’in İspanya
■nız kalan erkândan b iri Piyâle P aşa idi. sularına gitm esiyle buradaki müslümanlarrn

1213
dertlen tam amîyle halledilmiş, Ispanya’yı da Tunus seferi ortaya çıkm ıştı. Bu sebeple;
terke çalışan müslümanların sonu alınmış Osmanlı hükümeti geniş çapta Endülüs^
değildi. Bu bakımdan İkinci Bayezid’den müslümanlanna yardım edemedi; ancak
sonra da Osmanlı padişahlarına müracaat­ hükümetin tensibi ile muayyen bir n isbet
lar devam etti. Kanunî Sultan Süleyman ve imkân dahilinde Cezayir beylerbeyi Uluç
zamanında Osmanlı donanması bir kaç ue^a (Kılıç) Ali P aşa yardıma çalıştı.
Fransa ve İspanya sularına kadar uzandığı Uluç (Kılıç) A li Paşa, Endülüs müslümar.—
halde Endülüs müsiümanlariyle lâyıkı veç- l&nna yapacağı yardımın müessir olabilme­
hiyle ilgilenilmedi. s i ıçın, ayni zamanda harekete geçm ek üze­
İkinci Selim zamanında ise, uzun müd­ re sozleşm işti. Ispanya müsiümanları Mu—
detten beri koyu bir taassupla hareket eden hammed Mansur’un idaresinde gizliden ha­
hıristiyanlarm zulmüne dayanamayan En­ zırlanıp teşkilâtlanm akta idi. İspanyada ha­
dülüs müsiünıanlan, bir isyan çıkarmak ü- zırlıklar devam edersen Uluç A li (Kılıç;
zere hazırlıklara girişm iş bulunuyorlardı. Paşa İspanyolların dikkatlerini başka ta r a i-
Bunun için dışarıdan silâh ve asker yardı­ ıara çeşm eyi, hesaplıyor, bu arada Oran’a.
mına da ihtiyaçlar: vardı. D eha önce Ispan­ hucum ve İspanya sahillerine çiKarma yap­
ya'dan çıkıp Cezayir’e yerleşm iş Endülüs m ayı tasarlıyorau. İspanya A raplannm m a-
göçmenleri gizli gizli Ispanya’ya bir mik­ m z Kaldığı muamele doiayısiyıe Cezayir
tar silâh taşımışlardı. Lâkin bunlar, muaz­ yerlileri galeyanda olup eide m evcut bütün.
zam hıristiyan kütlesine karşı muvaffaki­ Kuvvetıene yardım edilmesini isuyorıaraı..
y e t teminine yeter sayıda şeyler değildi. ■tsülún Kuvvetlerle yarcuma koşm anın Ce­
ÎSte Endülüs müsiümanları böyle silâh zayir'i mıuıtemeı tecavüzlere kaı-gı coş di-
tem inine ve kendi aralarında gizliden teş­ lanmaK olacağım hesaplıyan U luç (K ılıç)
a h Paşa ise, haücı bir iıayıi teskin etti. Ma-
kilâtlanm aya çalışırken bir taraftan da Os­
m anlIların Cezayir beylerbeyliğine ve İs­ ¿unaxui i.0 Diiı kı§ıyı sııaım naıe ¿etliip , sev-
tanbul’a bizzat başvurdular (1568). Bu ta­ kedilecck barut vesairevi hazırlattı, ispan­
lep kargısında Cezayir beylerbeyi (U laç), yanın Almería limanı açıklarında bekieyetı
(K ılıç) Ali Paşa, Cezayirdeki Endülüs göç­ v j Kadar üe*uı ısyaııı mm ayeye hazır haldey­
menlerinin Ispanya’y a silâh ve cephane gö­ di. Lâkın, kararlagan ayaltlanma günü g el­
türmelerine müsaade ettiği gibi, kendisi de meden, hazırlık yapan reislerin birinin ted­
yardım a hazırlandı. birsizliği jTizünden gizli silâh depoianndan
birinin bulunduğu yer öğrenildi. Bunun üze­
Endülüs müsiümanları îstanbula yazdık­
rine Ispanyollar derhal sıkı tertibat aldılar.
ları istirham nâmede: yirm i bin k işi kadar
Onun İçin isyan vaktinden evvel ve ayrı a y a
silâhlı adam hazırlamış olduklarım, silâh­
çıktı. Isiâm lar şiddetle dövüşmek ve bazı
sız yüzbin kişi çıkarabileceklerini bildiriyor­
yerde galip gelm ekie beraber, her tarafta,
lardı. Ayrıca Uluç (Kılıç) Ali Paşa da İstan­
umumi bir üstünlük temin edemediler. Za­
bul’a yazdığı bir yazıda Endülüslülerin şi­
ten onlar isyana başlayınca Cezayir donan­
kâyetlerini ve yardım taleplerini haklı bul­
ması da asker çıkanp fiili yardıma geçem e­
duğunu arzetmekteydi.
di.
İspanya A raplannm ilk isyanını takip e-
den sene içinde Osmanlı hükümeti, Kıbrıs- Muhammed Mansur'un hazırlamış olduğu
lıla n n tüccar ve hacı'gem ilerine verdikleri bu isyan bir kaç ay sürdü. İsyan pa tlak ver­
zararların önüne geçilm esi meselesini ön diği zaman Ispanya kıyılarında bulunan, fa­
plâna aldı ve Kıbrıs’ın zaptından sonra yar­ k at asker çıkaramadığı için geri çekilen Ce­
dım yapılmasına, o zamana kadar da bu zayir donanması, Ocak ayı içinde Isp a n y a .
işin Cezayir beylerbeyi tarafından asker ve k ıyılanna tekrar geldiyse de, o sırada çıkan
silâh yollanmak suretiyle idare edilmesi ne müthiş bir fırtına yüzünden iş göremedi.
karar verdi. Hüküm etin bu kararı 10 zilka­ Otuz ■gemiden mürekkep bu filodan yalnız
de 977 (16 m ayıs 1570) tarihli birer yazı 6 gem i kıyıya yanaşıp barut, silâh, gönüllü
île Endülüs müslümanlanna ve Uluç (Kılıç) ve tep çıkarabildi. N etice itibariyle dışarı­
A li Paşaya bildirildi. dan gelecek yardıma fazlaca bel bağlam ış
Kıbrıs'ın zaptından sonra, donanmanın olan Ispanya A raplannm 1569 yılındaki is- ,
başına Inebahtı bozgunluğu hâdisesi gel­ yanlan m uvaffak olamadı,
m iş, bunun yaralan acele sarıldığı sırada ispanyadaki müsHimanlar 1570 te ikinci

1214
defa isyan ettiler. İsyan başlamadan bir diseler sebebiyle yine tasarladığı derecede-
müddet önce Cezayir beylerbeyi Uluç (Kılıç) yardım imkânını bulamadı.
A li Paşa, Endülüs Araplarına 4 bin tüfek, Endülüs müslümanlarmm isyanlarında^
ihtilâlcilere subaylık etm ek üzere Cezayir- kendilerine yardım edemeyen Osnıanlı hü­
deki Türk askeri erkânından bir kaç yüz kümeti, bilâhara buradan göçmen olarak ay­
kişi ve bir miktar mühimmat göndermişti. rılan müslümanların bir çoğunu Adana,
Daha bir yıl önce bile isyana geniş Tarsus, Üzeyr, Sis, Trablusşam ve D ulkadır
çapta yardımı arzulamış olan Uluç (Kılıç) '^ülkadriye) K.'1- ’ma yerleştirerek, ken­
Ali Paşa, o sırada cereyan eden mühim hâ­ dilerinden beş sene müddetle vergi alm adı-

KIBRIS'IN' ZAPTI
Anadolu'nun güney kıyıları yakınında bu­ de Lusignan’a devretmişlerdi. Böylece te­
lunan Kıbrıs adası, on altıncı asrın başla­ essüs eden Lusignan kırallığı adada üç asır -
rından beri OsmanlIların fazıaca nazarı dik­ müddetle hâkim olmuştur.
katini celbetmekte idi. Kıbrıs’ın, Anadolu- Kıbrıs’taki Frenk hükümeti hıristiyan—
nun güneyini ve Suriye sahillerini kontrol lar için Doğu Akdenizde bir istinat sahası
edecek bir mevkide bulunması, tarih bo­ teşkil ettiğinden, daha kurulduğu yıllar­
yunca Anadolu ve Suriye’ye sahip devletle­ dan itibaren Suriye ve Mısır’daki İslâm dev­
rin aalrna Kıbrıs'a alâka göstermelerini i- letlerine zararlı olmaktaydı. Kıbrıs kırallığı
~a.p ettirm iştir. Bunların her ikisine sahip deniz kuvvetlerinin yarattığı tehdidi gözö-
Osmanlı devleti ise, evvelâ, coğrafî âmıiierm nünde bulunduran Memlûk hükümdarı B a y -
tesiriyle Kıbrıs adasını imparatorluk sınır­ bars 1270 de buraya bir donanma gönder­
ları içinde görmek istem iştir. m işse de m uvaffakiyet temin edemem işti-
OsmanlIların Kıbrıs’a karşı alâkalarının Bur.a rağmen -Memiûklerin Kıbrıs üzerinde­
arttığı devrede, burasının, Venediklilerin ki alâkaları n ili ayet bulmadı. Kıbrıslılar ise-
elinde bulunması, Türkleri harekete sev- Suriye ve Mısır kıyılarına tecavüz ile. do­
kedeeek sebeplerin belki en mühimmi idi. Zi- ğu Akdenizde işleyen müslüman gem ilerine
ıa , Akdeniz Kıyılarındaki 'i ürk îierieyişini tecavüzlerden geri kalmadılar.
engellemeye çalışan devletlerin başında Ve­ On beşinci asra girildiği sırada M ısır
nedikliler bulunuyordu. Akdenizde Tiirk- Memlûkleri Kıbrıs adası ile çok daha fazla
lerin kuvvetlenmesinden en fazla endişe du­ alâkalandılar. 1423 te Kıbrıs'a gelen b ir
yan aevict yine onlardı. Bu sebeple, her fır­ Memlûk donanması Limasol’un bir kısmını
sa tta Türklere zararlı olmaya bakıyorlardı. işgal etti. Ertesi sene daha büyük bir Mem­
Kıbrıs adası, zâten, doğu Akdenizdeki nak­ lûk kuvveti L am aka civarında yaptığı b ir
liyatı tehdide mesnedlik edecek bir mevkii çarpışm ayı müteakip Limasol kalesini tah­
haizdi. 1489 tarihinden beri Kıbrıs’a hâkini rip eyledi. 1246 da tekrarlanan bir Mem­
olan Venedikliler ise, bu fırsatı yeriiyerinde lûk hücumunda ise Kıbrıs kıralı Janus e sir
kullanmaktan geri durmuyorlardı. Kıbrıs'­ düştü. Bunu takiben Lefkoşe işgale uğradı.
ta üslenen korsanlar veya Venediklilerin fi­ Memlûkler bu muvaffakiyetlerine rağ­
loları, ticarî eşya taşıyan gem ilerle hacı men adada yerleşm eyi gözetmediklerinden,
nakleden deniz vasıtalarına zarar veriyor, Kıbrıs kırallıâın.ı vergiye bağlamakla ikti­
bilhassa iki devletin arası açıldığı devreler­ fa. ettiler. Kıbrıs kıra İlığının vergiye bağ­
de bir tehlike kaynağı hâline geliyorlardı. lanması. bundan böyle sadece bir para öde­
Esasen Kıbrista Venedik hâkim iyeti t e ­ m e mevzuu halinde kalmıvarak. Memlûkle—
essüs etmeden önce de burası müslüman. dev­ rin sık sık burava müdahalelerine yol açtı.
letler için huzursuzluk mevzuu idi. Venedik­ Lusignan kıralları, Me'mlûklerin tazyik­
lilerden önce Kıbrıs’ta bir Frenk kıralhğı lerini fazlaca hissetm eye -başladıkları dev—
m evcuttu, Başında Lusignan ailesinden g e­ relerde, tecavüz istikam etlerini Mısır’dan •
len kırallar bulunan bu kırallık 1102 de te ­ Anadolu tarafına tevcih ettiler. A vn ca, g e—
essü s etm işti. Haçlı seferleri sırasında 1191 rek Anadolu’daki Osmanhlara, karşı, ge­
yılında İngiltere kıralı Arslan Yürekli Ri- rekse Mısırdaki Memlüklere jvarşı Hıristi­
şar (Richard) tarafından BizanslIlardan yan hükümetleri safında yer almaktan ge—
alm an Kıbrıs adası Templier şövalyelerine ri kalmadılar.
•satılmış, onlar da ertesi sene Guy (Guido) Osmanlı devleti Anadolu ve Balkanlarda >

1215
Eski ve Ortaçağda Kibns

(Üâv.e: 99)

■Akdenizin b ey az k ö p ü k lü d a lg a la rın ın
b in le rc e yıl d a n beri k âh h ırç ın , k â h nazlı d eniz, İta ly a ve ts p a n y a k ıy ıla rın d a koloni
ş e k ild e k ıy ila rın î o k şa m a k ta devam e ttiğ i le r k u ra rk e n , ayni gay ey i ta h a k k u k e t t i r ­
K ıb rıs a d a s ı, tıp k ı A nadolu g ib i d o g u - m ek için K ıb rıs’a yan a ş a m am ı ş ia rd ır. Zi­
b a ti d o ğ ru ltu su n d a u z an a n b ir to p ra k n a l­ ra bu d ev re d e K ıb rıs’ta F enike k o lonileri
ç a s ıd ır, A nadolu gibi, doğu - ham is tik a ­ m e v c u ttu r. Gerçi M. E. IX. a sırd a n itib a re n
m e tin e boy u n u : kuzey - g ü n ey is u k a m e ti- Y unan gem icileri tic a r e t için K ıb n a . S u ri­
n e en in i v erm iş b u lu n a n K ıb rıs a d a s ın ın ye ve M ısır k ıy ıla rın a k a d a r u z a n m a la rs a
je o lo jik b ü n y esi A n ad o lu ’y a n a sıl b en zer­ d a, b u d e v re d e K ıb rıs 'ta K ellen u n s u rla rı­
lik ve b a ğ lılık a rz ed e rse . ta rih de, onun nın- yerleşm esi m üm kün o lm a m ıştır, K ıbrıs
m u k a d d e m u m A n a d o lu 'y a b a ğ la m a y a d ik ­ a a a s ı A su r, Ira n , M ısır, B om a hâk im iy e ti
k a t e lm iş g ib id ir- a k ın d a b u lu n d u ğ u d e v irle rd e de, is tilâ c ı
M ısır. S u riy e, A nadolu g ib i d ü n y a n ın k avim i e r m halkı ta v a fın d a n pelt de y e rle ş ­
e n e sk i m e d e n iy et m erk ezleri y a k ın ın d a me sa h a s ı haline' getirilem em iş tir . İs tilâ c ı
b u lu n a n K ıb rıs a d a s ı, b u ra la r gibi çok e s ­ k a v im le r b u ray : h â k im iy e tle ri a ltın d a ve
k id e n isk â n e d ilm iş s a h a la rd a n b irid ir. Ge­ ve vergi a lm a k la ik tif a e tm iş le rd ir.
re k a rk e o lo jik te tk ik le r, srerekse esk i ta rih ­
K ıb rıs’ta M. E. II. b in in b a şla rın d a
le r bize. K ib risin uzak m azisi h a k k ın d a b a ­
m edenî seviyenin b îr hayli yükseld iğ i, şe ­
zı b ilg ile r v erm ek te&ir- h ir h a y a tın ın b ağ lıy a ra k d e v le t te ş k ilâ tı
K îbvıs a d a s ı b irin ci d e re ce d e A n ad o ­ İçin iüzum lu ilk o rg a n iz a sy o n u n k u ru ld u ğ u
lu 'y a , ik in c i d e re ce d e S u riy e’y e y a k ın ol­ a ni a ş ıl m a k ta d ır.' Bu ilk te şe k k ü l, y a a y rı
d u ğ u n d a n en esk i sek en e h âk i inandan A n a­ a y rı ş e h ir d e v le tle ri şek lin d e, v eya hu i ta
d o lu v e -S u riy e ’ye bağlı’ k alm ıştır,. A nadolu b u n la rın b iri esm esinden İb a re t b a s it b ir
ve S u riy e s a h ille rin d e ya çıyan h a lk ta n b irlik h a lin d e olm alı dır.
K ıb rıs 'a g id ip y e rle şe n le r o lm u ştu r. Su ri­
B u ra sın ın bir a d a olusu, ilk siy a s î o r­
ye s a h ille rin d e Fenike g em iciliğ i gelişm e
g a n iz asy o n u kuran halk ın d a den izciliğ e
k a y d ed in ce . F e n ik e lile r -burayı h eg em o n y a­
önem v erm esini ic a p e ttirm iş tir . F enike
la rı a ltın a a la ra k a d a d a k o lo n ile r k u rm u s-
g em iciliği gelişm e k a y d ed in ce , F en ik eliler
1ardır* K ıb rıs’ta k i b a k ır m a d e n lerin i iş le t­
K ıb rıs’ta k o lo n ile r k u ru p h a k im iy e tle ri a l­
m ek iç in F e n ik e lile r a d a ü z erin d e d ik k a t­
tın d a tu tm u ş la rd ır. M ısır k ıra lı tjç ü n c ü
le rin i te k s if e ttik le rin d e n b u ra d a Fen ik eli
T u im oçlş (M .E, 1 5 0 4 -1 4 5 0 ) S ûrtyeyi is tilâ
u n s u rla rd a n p e k çok y e rle şe n o lm u ştu r.
e ttiğ i s ıra d a , k e n d isin e K ıb rıs 'ta n b a k ır,
Z a y ıf b ir ih tim a le g örer “ A k a ’11 lav­
k a la y ve lâ c iv e r t ta ş ın d a n ib a re t hed iy eler
d a n b azı k ü ç ü k g ru p la r d a K ıb rıs kıy şiarı­
g e lm iştir, Bu hâd isey i K ıb rıs'ın , M ısır’ın
n a k a d a r u z an ıp a d a y a ç ık m ışla rd ır. M i­
s iy a s î nü fu zu a ltın a gırm rş oldu&u ş ek lin ­
la tta n Ö nce 1 2 3 0 y ılın d a M ısırd a K il d e l­
d e telâk k i' e y lsy e r ta rih ç ile r v a rd ır M ısır
ta s ın d a M ıs ı r k ıra lı M ern ep tah ta ra fın d a n
k ıra lı Ü çü n cü A m enofis (M. E. 1 4 0 5 -1 3 7 0 )
y en ilip d u rd u ru la n kuzeyden ^elen “ Deniz
k x v îm İeri’T a ra s ın d a ‘‘A k a y iv aşa ” îaı* da ve D örd ü n cü An'.enofîs (M . E. 1 3 7 0 -
v a rd ı. A k a y iv a şa ’la n n , A ka v ey a A khîya- 1 3 5 2 ) d e v rin e a it, o zam an ın M ısır d e v le t
v a ’l a n n d iğ e r b ir a d ı o ld u ğ u s a n ılm a k ta ­ a rşiv in i te ş k il eden T c l-el-A m arn a ’daki
d ır. Y ine ay n i te k ild e k i ih tim a lle r a ra s ın ­ ta b le tle r a ta s ın d a M itanni, H itit, B abil
d a : Y unan y a rım a d a sı Ege a d a la rın ın A su r ve K ıbrıs k ıra lla rı ile m u h a b e re m ek­
b ir k ısm ın a M. E. 1200 sen e sin d e vaki tu p la rı b u lu n m a k ta d ır. Bu m e k tu p la rd a n , ’
D or g ö ç le ri s ıra s ın d a m ü n fe rit b azı B o r o s ıra d a , K ıb rıs ’ın m ü sta k il b ir k i ra lli k oî-
k a b ile le rin in A n ta ly a y ö resi ile K ıb rıs'a dLui"B n e tic e s in e varılm ak lad ır«
k a d a r u z a n d ığ ım , b a n e s k f ç a 5 ta rih ç ile ri M ısır fir a u n la n n m Surlyeye hitkim o l­
k ab u l e tm e k te d ir. d u k la rı d e v re d e, K ıbrıs İle M ısır a ra s ın d a ­
M, F- 7 5 0 ile 550 sen eleri a ra sın d a ki tic a r î ve İk tisa d î m ü n a se b e tle r çok a r t ­
Y p a n ta rih in in m e şh u r k o lo n izasy o n d e v ­ m ış tır, M ısır don an m asın ın fa z la k u v v e t­
re sin d e, Y u n a n tıia r güney A nadolu, K a ra ­ len d iğ i z a m a n la rd a bu m ü n a se b e tle rin si-

1216
y&sî m an ad a ta b iiy e t şek lin e b ü rü n d ü ğ ü de m işîe rd ir. A tin alı k u m an d an Kimon id a re ­
olm u ştu r. sin d e g ö n d eıiien 2 0 0 gem ilik Yunar, d o n a n ­
A sur d ev leti k u v v e tle n erek b ü y ü k b ir m ası d a K ıb rıs’a k arşı hücum a se ç m iş, b a ­
im p a ra to rlu k h a lin e p e lin c e K ıb rıs a d a sın ı zı m evzii m u v a ffa k iy e tle ri m ü te a k ip a d a ­
d a hâk im iy eti« ':! ulf.r.a. alm a k iş le m iş le r­ n ın m erkezi S alam is şeh rin i k u şa tm ış iM.
d ir. B ir çok fe tih le rd e b u iu n an k ıra lia rd a n E. 4 4 9 ) . fa k a t o a ra d a K im on'un ölüm ü
İkir.cî Şarb o n M. £ . TOS d a K ıb rıs'ı zap- Y unan teşe b b ü sü n ü b ü sb ü tü n yarım b ıra k -
te tm iş tir. Y ine A su r h ü k ü m d a rla rın d a n U rm ıştır. E rte si yıl P e rsie rie im zalanan
S en ah rih (-M. E. 7 0 5 - 6 8 1 ) v e halefi As- K allias barışı ile Y u n a n lıla r K ıb rıs’la uğ*
s a rh a d d o n {M. E. 6 8 0 - 6 6 9 ) d a b ir çok ra şm am ay ı kab u l e tm işler, b öylece Y u n a n ­
y e rle r o v a sın d a K ıb rıs'a d a se fe rle r y a p a ­ lıla rın K ıbrıs üzerin d e hegem onya kurm a
ra k , a d a ü re rin d e k i A su r h âk im iy etin : k u v ­ d a v a la rı suya d ü şm ü ştü r.
v e tle n d irm e c e ç a lışm ış tır.
K ıb rıs, P e rs hâkim iyeti d ev rin d e o n ­
Y edinci a s rın s o n la rın d a A su r d e v le ­ la ra ita a t edip vergi v eren b ir k ira lık d u ­
ti z ay ıfla y ın ca . K ıb rıs yeniden m ü sta k il ru m u n d a idi. Bu d ev red e K ıb rıs'ın b a şın d a
b ir k ıra îiık h a lin e gelm iş. fa k a l bu is tik ­ b u lu n a n k ıra lla rd a n E vaporas, İranlılaı-a
lâ l de v re si y arım a sırd a n fazla sürm em i s k a rş ı y a p tığ ı m ücadele iie d e m eşhurdur.
ve esk i h âk im d e v le t o!an M ısırlıla r ad a P e rs İm p a ra to ru ik in c i E rd e şir (A rla x e r-
ü zerin d e d ik k a tle rin i to p la m ış la rd ır. M.E. xes} in m u a sırı c ia n K ıbrıs k ıra lı Evago-
5SS de b a şa tfeçen M ısır k ıra lı A p ries ıa s , k u v v e tli do n a n m a sın a g üvenerek İran
K ıb rıs’a b ir d o n an m a g ö n d erm iş. K ıbvıstı- h â k im iy e tin d e n s ıy rılm a y a ç a lışm ış tır. K ıb­
la rı m ağ lu b eden bu d o n an m a M ısır'a g a n i­ r ıs ’ı H e ile n ieştirm eğ e uğraşm & siyle de
m e tle rle d ö n m ü ş tü r. A y rie s’den so n ra k i d ik k a ti çeken E v ag o ras M. E. 391 de İr a n ­
3I:sır k ıra lı A m a sis M, E- 547 de K ıb rıs’ı lIla ra isy an e tm iş v e b u a ra d a M ısır ve
z ap ıeU n iştir. F a k a t M ısır'ın bu h ü k ü m d a rı A tin a lIla rla d a ittif a k e y le m iştir. M ısır da
d e re ce sin d e F e rs im p a ra to ru K am bis id a ­ onunla b e ra b er isy an e ttiğ i halde. İra n h ü ­
re sin d ek i İr a n o rd u la rı M ısır’a y ü rü m ü ş­ k ü m d a rı K ıb rıs’: d a h a m ühim gö rerek ev*
tü r. O .sıra d a A m asis te e ss ü rü n d e n ölm üş, v e iâ onu b a stırm a y a ç a lışm ış tır. Z ira, Kıb­
y e rin e g eçen U cür.cü V sam m eıik z a m a n ın ­ r ıs 'a hâk im olanın A nadolu. Suriye h a tta
d a M ısır İra n lIla rın eline g eçerk en , Kıb- M ısır k ıy ıla rın ı k o n tro l e debileceğini t a k ­
r ıs lıla r Ir a n lıla rla ittif a k e tm iş le rd ir. Lâ-
t i r e tm iş ti.
kir. P e rs le r, M ısır'd a n b a şk a hem en b ü tü n
doğu A kdeniz k ıy ıla rın a hâkim o lu n c a K ıb­ P e rs im p a ra to ru m uazzam b ir k a ra
rıs da P e r il e r e tâ b i o lm u ştu r. M eşh u r o rd u su h a zırla m ış ve 300 gem ilik büyük
P e rs k ıra lı D ariu s (M. E. 521 - 4 S 6 ) z a ­ b ir do n anm ayı d3 K ıb rıs’a s ev k e tm iş tir.
m an ın d a İra n İm p a ra to rlu ğ u İd arî te ş k ilâ t B aşk a la rın d a n ele g e çird ik c riy le b irlik te
yönünden 23 s& traplık te şk il e ttiğ i s ıra d a 90 gem iye sah ip olan E v a g o ra s. önce P e rs-
K ıb rıs a d a s ı d a K ilik y a ile b irlik te “ Deniz leı*e k a rş ı k orsan h arbi y a p a ra k m u v a ffa ­
h a lk la rı s a tr a p lığ ı” r.ı m ey d an a g e tirm e k ­ k iy e t k azan m ış, f a k a t b ilâ h a re d o n a n m a sı­
te y d i. İra r.iıla r. K :b r;s ve F en ik e lile ri k e n ­ n ın ta m a m ı ile ç a rp ışm a k h a ta s ın d a b u ­
d ile ri için d o n a n m a y a p tırd ık la rın d a n b u ­ lu n d u ğ u n d a n m ağ lû p olm uş. Fersleı* de
ra la rd a n az vergi a lm ış la rd ır. İra n lIla r, C itium <Lavnaka) şehrini z a p te ttik te n
K ıb rıs’ın g e m iciliğ in d en çok fa y d a la n m ış ­ s o m a K ıb rıs’ın m erkezi Salam is ü zerin e
tır. A rterr.ision ve S aıan ıis deniz h a n ç e r i n ­ y ü k le n m işlerd ir. E v a g o ra s b u ra d a y ılla rc a
de K ıb rıs gemiler? d e Ira n d o n an m ası a r a ­ m ü cad eley e devam dan, so n ra ., yine esk isi
sın d a Y u n a n lıla ra k a rşı ç a rp ışm ıştır. gibi îr e n h la r a vergi verm ek su re tiy le tâ b i
o lm a k ta n b a şk a ç a ye b u la m a m ıştır (M. E.
Ir a n ’ıla rla Y u n a n lıla r a ra sın d a c e re ­
3 7 6 ).
yan e d en m uharebelerde» Y u n a n lıla r t a a r ­
ru z s a fh a s ın a g ird ik le ri zam an K ıb rıs’ı î- K ıb rıslılav E v a g o ra s ’ta n so n ra d a P ers-
ra n lıla rd a n a y ırm a ğ a e h em m iy et v e rm iş le r­ lere isy an e tm e k ten geri d u rm a m ışla rd ır.
d ir. K îb rısİıiar ise ko lay k o lay İraniılaı*« P e rs İm p a ra to ru O hos z am an ın d a vuku b u ­
d a n a y rılm a d ık la rın d a n A tin a k la r M. E. lan K ıb n s isy an ın ın b a srırılm a sı, b u ra y a er»
450 d a 2 0 0 g em ilik b ir d o n an m a ile K ıb ­ y akın y er olan Kavya s a ır a p îığ m a havale
r ıs ’a hücum e tm iş le rd ir. A tin a lIla r. K ıb rıs ’­ e d ilm iştir. K arya s a tra p ı İd riy o s ise, A ti-
ın doğru A kdenizde işg al e ttiğ i ask e r! ve n alı F o k iyon'un k u m a n d a sın d a b ulunan ve
tic a rî ehem m iyeti g ö rö n ü n d e b u lu n d u ra ra k y ağ m a h ıis iy le k ıv ra n a n sekiz bin ü c re tli
a d a y a sah ip e îm a k için h ay li em ek s a r fe t- Y unan a sk e ri ile a d a y a ç ık m ış tır. K ıbrıs-
m işle rse d e müs'oet b ir n e tic e elde ed em e- lıla r üs'.iin k u v v e tle r k a rşıc ın d a yen ilirk en

1217
Y unan ask e rle ri de K ıb rıs'ta a rz u la d ık ları iken R om a devrinde b a tıd a P a p h o s (Bat') a
y ağ m ay a bol bol k a v uşn:u şlard :r . n akledilm iştir*
K ıb rıs 'ta is y a n la r v u k u "aniurken um u­ ¿¿oma iroıiâr& toriuğu 3 S 5 te İkiye ay-
m iy etle Suriye k ıy ıla rın d a k i F en ik e ş e h ir­ iih n c a Doğu Üiomanın h issesine dü^en Kıb­
le rin d e de i ?.y&nla.t:- ecrey&r. ştir. ek tey d i. rıs yedinci a s ra k a d a r r is b î b îr sükûr» dev­
P e rş îi’i’a h Ohos z am an ın d ak i isyandy. Fe­ re si y a la m ıştır.
s i k e ' şeh irle ris in m ü th iş ta h rib e u ğ ra m a ­ İslâm dini A rap y a rım a d a sın ı« dı$m a
ğı K ib rıs’ifl d a •sar&'.î.mv.sın.?» v esile te şk il ta d a ra k b ir İslâm İm p a ra to rlu ğ u n u n re ­
«t m iş iir. 2 ira ayni ırk ta n olan bu iki m em ­ m elleri a tıld ığ ı s ıra d a K ıbrıs B izans . îm -
le k e tin en m ühim se ç im k a y n a k ıa n gem i­ paraTO' iugtjna vergi veren b ir yerdi. H a zret5
c ilik le ri İdi. F en ik e ^emiciLîg! gibi K ıbrıs Ömer z am an n a a Suriye, Misi? v e Ir a k zap-
trem fciliğinin de z a ra ra u ğ ra m a sı, a d a s a ­ ted iid ig İ s ıra d a A ra p la rın b ir donanm ası
k in le rin i b u n d a n so m a k i İs tilâ la ra m u k av e­ yoktu. D onanm a H a life O sm an zam anında
m e t edem iyecek d u ru m a düşürm üştür.. k u ru ld u , İslâm donanm asının İlk se fe r y a p ­
E sk i çağ ve d ü n y a ta rih in in en m ü­ t ı ğ ı 'y e r d e K ıb m a d a sı oldu. M ilâdî 649
him gah s; y e lle rin d e n olan M akedonya k ı­ d a y a p ıla n bu sefer e sn a sın d a K ıb rıs’ın b ir
ra lı İsk e n d er i M- E. 3S6 - 5 23) k u a za­ k aç sah il şehri k u şa tıld ı, Salam ın (S aıa-
m a n d a büyük b ir im p a ra to rlu k k u rm u ştu r. m is) de bu a ra d a ta h rip ed ild i. Suriye v a­
İsk e n d e r M. E. 3 3 3 te re r.ı k ıralı !le îsso s lisi M uaviye’nin ıs ra rı n e ticesinde ic ra e-
h a rb in i y a p tık ta n so n ra S uriyeye geçm iş, öilen K ıbrıs s e fe r ve k u şatm asın d a a d an ın
S u riy e şeh irleri ses ç ık a rm a d an M akedon­ feth i m ü y e sse r o lm adıysa d a v e rg iy e b a ş ­
yalI fa tih e itaat, e ttik le ri h a ld e y aln ızca lan m ası tem in edild i. A ra p la rın b u ilk
T ir i Sur) şehri d a y a tm ıştır, Yedi a y lık K ıbrıs h a re k â tın d a en sa rd a n Ümm H aram
k u ş a tm a y ı m ü te a k ip T ir sehvi d ü şü p te d a L a rn a k a c iv a rın d a öldü. H ic rî 33 (M.
ta h rib e u ğ ra d ığ î ta s ta n Fenike ve K ıbrıs g e­ 6 i"> 3 /Ş 5 4 ) a d a y a m üslüm anların yerleşm e­
m ilerin d en ib a re t P e rş d o n an m ası İsk e n ­ si m üm kün oldu. F a k a t A ra p la rın K ıb rıs'ta
d e r ta v a fın a g eçm iştir. Fenike ve K ıb rıslıla- söz sah ib i o lm aları pek uzun sü rm ed i; H a ­
mn s n büyük i^eçiys ve k u v v e t k a y n ss ı 0 -
life Yezîd zam anında A rapl&r K ıbrıs'ı ta h ­
la n donanm anın M akeöcn y a lıla ra ita a ti.
liye e tm iş tir. Bm evî h alifelerinden A bdül-
K ıb rıs'ın d a ta h rib e uğranı a d an M akedon-
m eîîk (6 8 5 - TÛo) zam an ın d a A ra p la rla
y a h âk im :y etin i k ab u l eım esi d em ekti.
B izanslIlar a ra sın d a c erey an eden m uharebe
İ s k en d erin ölüm ünden sen ra . m uazzam n e tic esin d e A ra p 1.a r yeniden K ıbrıs üzerin ­
im p a ra to rlu ğ u onun g e n eralleri a ra sın d a d e söz sahibi olm uşlardır* Bu h a rb d e Em e-
k a v g a la ra m evsu e la ra k p a rç a la ra ay n i* vî o rd u su n a H alifen in k a rd e şi, B izans or­
m a k ü zşre m ü c a d ele le r y a p ıld ığ ı sıra d a, d u su n a d a b iz z at İm p a ra to r İk in c i J ü s tinle«
K ıb rıs a d a sı d a b ir iki d e fa sah ip d e ğ iş­ <J u stirıia n u s) k u m anda e tm iş tir. Bu h a rb ­
tikm iş, fa k a t M.E. 301 den M .E. 39 y ılm a de. d a h a önce B izanslI a r ta ra fın d a n K iilk-
k a d a r M ısırdaki P to lem e d e v letin e b ağ lı y a 'y a y e rle ştirilm iş bulunan îs lâ v e n le r Bi­
k a lm ıştır. Ptoiem e k ır a lla n K ıh n s a fcâkim zans ordusundan k a ç tık la rı için m a ğlûbi­
b u lu n d u k la rı d ev re z arfın d a K ıb n s ’m m eş­ y e t k esin olm u ştu . B izan şılar h a rb î m ü te ­
h u r d o n a r m asın d an fa y d a la n d ık la rı gib»f ak ip bunun in tik a m ım a lm ak iç in îslâ v e n -
a d ad a k i b a k ır m adenlerin d en de p a ra b a s­ lerin ç o cu k ların ı to p la y a ra k İz m it k ö rfe ­
m a k ü zere fa y d a la n m ışla rd ır. zinde b ir k ay a ü z erinden d e n iz e dökm üş-
K ıbrıs a d a sı M. E. 50 y ılın d an itib a ­ je r ; Ara p la r ise, kendilerine y ard ım la rı do­
re n b ir B om a ey aleti o lm u ştu r. K onsül k u nan Ts 3av eni erde n yedi b in kimiyi A n ta k ­
Pa.reiu£ ve trene Cuton ta ra fın d a n a lm a n ; y a ve K ıbrıs a d a sın a y e rle ştirm işle rd ir,
K ıbrıs, R o m alıların K ilik y a e y aletin e b a l ­ î s 'e bövle h a d ise le re sebep o la n A ra p -B i­
la n m ışsa d a k ıs a biı* m ü d d e t so n ra s ta tü ­ zans h a rb i sonunda h ic rî 69 (6 S 8 /6 8 9 )
sü n d e b ir d e ğ işik lik y a p ılm ıştır. Y ulius y ılın d a a k te d iîen a n la şm a so n u n d a K ıb rıs’­
Ç esar, K ıb rıs’ın id a re sin i M ;sır W <>'ifrs.liçesî ta n a lm a n veriri İki d e v le t a ra s ın d a e şit
K leopatr& 'nın k ard eşin e bırak m ış, d ah a şekilde bölü n m ü ştü r.
s o n ra A n to n iu s (A n to în e) d a ad ay ı b izzat A bbasi'ler z am an ın d a d a A ra p la r K ıb­
kır& ıiçem n k en d isin e v e rm iştir. M aam aiih rıs ’a sa h ip olm ak iç in ç alışm a k ta n geri
bu hai uzun m üddet devam etm em iş ve d urm am ışlardır* H aru n Ibçşîd z am anında İs-
K ıbrıs adaş* yine d o ğ ru d a n do ğ ru y a b ir lilm donanm ası K ıb rıs’ı m u h a sa ra etm iş ve
R om a e y aleti şek lin e ç e v rilm iştir. K ibritsin Kıfersslîîar Îslâ m îa ra vergi verm ek zonm da
m erkezi evvelce doğra sah ilin d e Salam îs k a lm ıştır. İm p a ra to r N icephoros P h o k as

1218
<SS3 - £ 6 2 ) zanıanınûfeıt itib a re n K ıb rıs'­ in tîk a! elm iş, l^ $ ö senesinde de K ıbrıs
sa B izans h âk im iy eti d a h a kesin b ir jekil Y en£tî:kİİIerIn eline ire ç in iştir.
ainei«;:r. E » kesin h ak k a! ye t Cn ik in ci a s ­
rın ser. la n r a k a d e r der&nı etArSgtiv.
H açlı £&fe:-lerİ »::‘ö s is d a K ıbrıs ad ası B ibliyografya i Han* »w* î,M. A t â ) ;
b i e i : e t ! î jrtiriler yafana:?« r e b u seferler, D«'.*ie t- i O sm aniye ta rih i c. 6. A rif jtfü-
K ıb rıs’ın B izan s'ın esinden, tanıan'Jyİe cîk- fst Iviar.sei; Eko ve Y tn e n tarijhi, AJesandr®
matîi nesice s in i vtrzaSttfr. 1391 y ıl: Bi­ M ove t ; H î s te 5re Aneİenn«- M. Ş em settin
z an slIların K ıb rıs’a v e d a ektikleri ta rih Gün&ltay; Y ak:n Sark. M. Ş em settin Gün-
say ılır. Z ira bu yıl iç in d e İn g iltere k ıralı a lta y ; İra n ta rih ; c. I. M as - Lafcne; H is-
A ralan Y ürekli R işar K ıb rıs’: Skînuç» on­ to -re de ¿"ile ce C hypre rcaş !e rçç.ne des
dan so n ra T erap iler şö v aly elerin e sairm s, p rin c e s d e ;a ma.; son L ş s İjö â ^ . W. K. En­
o n lard an d a 1 İS 3 te Jlusifrnan h an ed an ın a g el; K ypros. Rene De la p o rte ; L’ile de
Ghypve, F ik ret A la?ya; K ıbrıs ta rih i.

büyüdükçe, Kı taşlılar, bu hâlin, kendileri meti, kuvvetine güvenerek vergi tediyesi


İçin; Memlükierden daha fazla tehlike ya­ işini muntazam yürütmemekte ise de, bu
ratacağım sezdiler Bu se’se-pie, OsmanlI­ mükellefiyetten sıyrılmış da değildi.
lar aleyhindeki faaliyetlerine hız verdiler. OsmanlIların büyümesini endişe ile ta­
Fırsat buldukları zaman Anadolu kıyıları­ kip eden, umumiyetle, hem Avrupa devlet­
na. bizzat tecavüz ettiler, hattâ OsmanlI­ lerinin durumunu, hem de OsmanlIların va­
lar a leyli in dek i ittifaklara girdiler. Nite­ ziyetini gözeten Venedikliler, iki tarafı kol­
kim 1473 yılında Osmanlılar Akkoyunlu’- layıcı bir siyaset takip ediyorlardı. Kıbrıs’­
lar ile çarpışırken Karaman - Akk oyunlu ta üslenen korsanlar Türk gemilerine zarar
ittifakına Kıbrıs kıralları da dahil oldular verince, bunların, kendi malûmatları dışın­
ve ittifaklarının bir ncticesi halinde Antal­ da faaliyette bulunduğunu beyan, etmekte,
ya ve İzmir kıyılarına, -bizzat tecavüz etti­
ler,
Osmanlılann büyümesinden zarara uğ­
rayan devletlerden olan Venedikliler, Ege
denizinde sahip bulundukları bazı yerleri
Türkiere kaptırınca, Kıbrıs üzerinde daha
fazla dikkatlerini tep-ladıklanndan, ada
kıyılarına donanma göndermeğe başladı-
Jar. Daha önce ada kıyılarında yerleşmiş
Venedik ve Cenevizliler bulunduğundan,
Kıbrıs’a müdahale erlerken 6u sünıreden.
istifadeyi de ihmal etmediler, O sırada, Ca-
terin*. C r^’~-s,ro adında Venedikli bir kadın­
la evlenmiş olan kıral İkinci Jacc.ues (Gia-
coır.o; m ölümü Venediklilerin işine yara­
dı. Jacoues’în ölümünden sonra Kıbrıs Ca-
terina’nm idaresine kaldıysa da bu tarz i-
dare pek fazla devam etmeyip Kıbrıs’ın i-
daresi Venediklilerin eline geçti (1488).

OsmanlIların Kıbrıs için vergi almadan


Kıbrıs adası Venediklilere gocince, Lusig-
na.n kıralları zamanında Memlûklcre öde­
nen vergi işi tamamen unutulup gitmedi.
Kısa bir müddet sonra Venedikliler tara­
fından ödenmeye başlandı. Venedik hükü­ Ven-edikiî C atçrin a Cornafo

1219
fakat korsanları'! zararlarını ön­
leyici bir tedbir de almamakta. -di­
ler. OsmanlIların Kıbrıs’a ait şikâ­
yetlerini çok defa yumuşak bir ta­
vırla karşılayan Venedikliler, Kıb­
rıs’la ilgili başka müracaat vaki o-
lursa., onu da ayni tavırla karşıla­
makta, fakat Türk miiracatmı us­
talıkla savuşturmakta idiler. N i­
tekim 14 «5 - 1190 Osmaıılı - Mem­
luk harbi sırasında, Türklerin, Ma-
gosa limanında muvakkat bir denir;
iissü talebini, bîtaraflık bahanesiy­
le reddettiler. SSylece iki tarafı da
gözeten Venedikliler, emniyet mü-
tâb-azasiyle Kıbrıs'ta tedbir almak­ Csfcsrina C o r n a r f l’n u n H c c â S ı o " . s K ı b r ıs t a c t n ı V e tte d r k
tan da geri kalmadılar. Bu cümle­ D o c u n a ¿ e r k v© t a k d i m c-d!şî
den bir hareket ciarak, Kıbrıs'a {İtalyanca eski bir aibümde)
Francesfia PriuU kumandasında
kuvvet şevkettiler. da en başta geleni, Kıbrıs’ın fethini ter­
Yavu-i Sultan Selim'in Memlûk devletini viç ile karar vermesidir. Batılı tarihçiler,
ortadan kaldırması, OsmanlIların Kıbrıs a- Selim'in bu icraatını, Onun, Kıbrıs şarapla­
dası ile fiilî alâkasının ilk defa kurulması­ rına kavuşma arzusuna bağlamak gibi ba­
na yol açtı. Yavuz 3e!->a Mısır’da bulundu­ sit ve garip bir izai? tarzı tuttururlarsa da,
ğu sırada silâlıdarlar kethüdası Ali Ağayı hakikat hiç te öyle değildir. Sultan Selim
Kıbrıs’a yollıyarak, Mcmlûklere ödenmekte içkiye düşkün olmakla beraber geniş kültür
olan Kıbrıs haracını istedi. Osmarilı padi­ sahibidir ve o devirde gerek başında bulun­
şahından gelen bu talepten daha çok, Mem­ duğu büyük devletin, gerekse Avrupa hü­
lûk devletinin birdenbire ortadan kaldırıl­ kümetlerinin durumunu kavramış bir kim­
ması Venediklilerim gözünü korkutmuştu. sedir. Bilhassa Kıbrıs adasının yabancı bir
Onun için. padiw.ht tebrik niyetiyle rönder- elde bulunuşunun doğurduğu çeşitli mah­
dikieri elçi. Memlûklere ödenen 8 bin altın zurları daha, s t ’’.zâdelijB d erin d e bile Sü­
vergisin sundan böyle OsmanlIlara ödenece­ mektedir. Zâten Kıbrıs’ın. Osmanlı devleti
ğini bildirdi. Bu suretle OsmanlIların Kıb­ için taşıdığı ehemmiyet, elle tutulacak de­
rıs ile ilk fiilî ilgileri kurulmuş oldu. recede açık ve basit bir takdir işi idî. Asıl
Yavuz Selim. İstanbul tersanesini büyül­ mesele; adanın zaptına teşebbüs edilince
terek gemilerin sayısın? çoğaltmaya cabş- hırıstiy&n devletlerinin gösterecekleri reak­
tığ ı sırada, bundan ilk kuşkulanan devlet siyon ile fetih uğrunda harcanacak kuvvet
Venedikliler olmuştu. Bu arada Kıbrıs hara- ve gayretin miktar ve derecesinin tayini
emin iki seneliğinin birden tediye edilmesi idi. İkinci Seiim’c bu hususta müzahir olan
için yollanan Osmanlı elçisi Mustafa Ça- Lala Mustafa ve Piyâle Paşalar ile şeyhü­
vuş’a Venedikliler fevkalâde itibar göster­ lislâm Bbussuud Rfendi. muhakkik kî nsdi-
diler. Kanun! Sülcymanm saltanatının bi­ saha, Kıbrıs’ı fethe teşebbüsün doğuraca­
rinci yılında padişahı tebrike gelen Vene­ ğı askerî ve manevî kuvvet meselelerini i-
dik elçisi 1 aralık 1521 de bir anlaşma im­ zalı etmiş olmalılardı.
zaladığı zaman bu vergi yılda on bin altın Hıristiyan korsanlara melce teşkil eden
olarak tespit edildi. Kıbrıs adası Venediklilerin elinde bulun­
dukça zaman zaman Anadolu ve Suriye kı­
Kıbrıs’ın fethine karar verilmesi yılarına yapılan, sarkıntılık şeklindeki te­
cavüzler, tüccar ve hacı gemilerine tatbik
îçkıye düşkünlüğü dolayısıyla bazı ta­ edilen vurgunlar devam edecekti.
rihçiler tarafından “Sarhoş Selim" diye a- İkinci Selim’in şehzadeliği devrinde böyle
nılan İkinci Sultan Selim’in icraatı arasın­ bir tecavüz olmuş, şehzâdeve Mısır’dan gön­

1220
derilen .şeker ve pirinç gibi hediyelerle kıy­ kiyetin ona veziri âzam lık yolunu açabilece­
m etli arap atları Kıbrıs korsanları tarafın­ ğini hesapladığı tahmin olunabilir.
dan zaptedilmişti. Bu tecavüz münasebet 1570 senesinde Mısır’dan, şeker ve pirinç
tiyle Venedikliler'« J'apılan müracaatta: getiren tüccar gemisinin Kıbrıs limanların­
‘ Şehzadeye ait olduğu nereden malûm?” da harman korsanlar tarafından zaptedil-
şeklinde bir cevabı müteakip istirdat olu­ mesi üzerine, yukarda izah edilen esas se­
nan şeyler Venedikliler tarafından güçlük­ bepler muvacehesinde sefere karar verilin­
le iade olunmuştu. Eski Osmanlı kronikle­ ce, peşinen muhalif durumda olan veziria­
rinin bazılarının ifadelerinden anlaşıldığı­ zam Sokullu Mehmed Paşa harbin muvaf­
na nazaran. Sultan Selim Kıbrıs fethini da­ fakiyetle neticeler,dirilmesi bakımından üze­
ha o saman tasarlamıştır. rine düşen işleri yapmaktan da geri kalma­
Netice olarak Kıbrıs’ın fethine karar ve­ dı.
rilmesinin esas sebebi: Doğu Akdeniz tica­
retini kontrol edecek bir mevkie sahip ve Ebussuud Efcndi’nin fetvası
OsmanlI ülkesi arasında bulunan Kıbrıs
Kıbrıs’ın fethi için padişah ile fikir birli­
adasının yabancı ellerde oluşuna nihayet ve­
ğ i edenlerden şeyhülislâm. Etassuud Efen­
rilmek istenmesidir.
Lala Mustafa Paşa ile Piyâle Paşa Sul­ di, adanın fethi lüzumuna dair fetvâ vermek
tan Selim‘i bu fethe teşvik etmişlerdir. Şeh­ suretiyle bu işe dinî cepheden meşruiyet ka­
zadeliğinden heri Selim’« isıtisab edip, kuv­ zandırdı. E'oussuud Efendi bu fetvasında:
vetli bir nüfusa malikiyetmde şüphe bulun- bir zamanlar İslâm ülkesi olan Kıbrıs’ta
... p-'*■ yahudi Yus^f Na.si fJcaeph N&s- mescid ve medreselerin harabolduğundan;
si, eski ismi Don Juan Miquez) nin telkin ve hali hazırda ise, islâmlara zarar verildiğin­
teşvikleri öe Lala M ustafa ve Piyâle Paşa­ den bahsetmekte idi. Devrin meşhur şey­
ların teşvikine kuvvet kazandırmıştır. An­ hülislâmı bu suretle; Emevi ve Abbasîler
cak Kanime'- dahil bir çok Batı tarihçileri­ devrinde 255 yıl İslâm idaresinde kalmış o-
nin iddia ettiği şekilde, fetih sebebi arasın­ lan Kıbrıs’ın hıristiyaniar eline geçmesiyle
da, Sultan Seiim’e Kıbrıs şaraplarım met- harabe lan İslâm müesses elerinin ihyasının,
hedrt_l vahudi V■;sef Y ° f e t ’hten son­ o devirde islâm âleminin lideri bulunan
ra Kıbrıs kıratlığının vâdedilmesi bir ef­ Türklere düştüğüne ve İslâmî arın zararlar­
sâneden ibarettir- Yine ayni tarihçilere gör«, dan korunmasının da yine T lüklere aidiye­
S okullu Mehmed Paşanın Kıbrıs seferine tine işaretle, sulhün nakşına ser’atı cevaz
?Tui(’a''=>'e,''ti- Y ase1" X . s*’va K.v;:-- - kı ralli Si­ vermiş elliyordu,
ni verdirmek istemeyişiyle izaha çalışılır. Peçevî tarihinde kaydedilmiş olan bu fet­
Halbuki Veziriazamın buna muhalefeti da­ vanın ehemmiyet arzeden baş tarafı aynen
ha başka sebeplere istinat etmektedir, şöy’edir:
■ "Sabıka bir viiâyet-i dâr-ı İslâmdan olup
Sokullu Melımed Paşa:
ba’dehu küffâr-ı-iıâkisâr müstevli olup me-
a) Kibrıs fethi için Venediklilerle sul­
dâris ve raesâeldin hsrab ve muattal vertıe-
hun -bozulmasını istemedi. Venediklilerle
harbe tutuşulduğu takdirde Batı devletleri­ nâbir-ü-mahâfilin küfr-ü dalâlet ile mâlâ-
m âl ve nice dürlü ef’al-i-hâbîse ile dîn-i İs­
nin Osmanlılar aleyhine ittifak yapabilece­
ğini talimin etti. lâm a ihanet kasdeyleyüp ve etrâf-ı-âleme
evzâ’'i-kalüha!arın isaat eylessler, padişah-ı
Bu mühim noktadan başka: din-penâh hazretleri lıamiyyet-i-islânı nıuk-
b) İki yıldan beri İspanya müslümanlan tczâsıııca diyâr-ı mezkûru küffâr-ı hâkisâr
vardı m istemekte devam ettikleri cihetle, o elinden alup Dar-ül-islâm'a ilhak eylemeğe
işin esaslı şekilde ele alınmasını, bövleee Tu­ azimet ve himmet buyursalar, sâbıka mez­
nus fethinin de kesin şekilde hallolunaca­ kûr keferenin tasarruflarında olan âllar
ğım düşündüğü, vilâyetler müsalâha olundukta ellerine ve­
C) Süveyş kanalının açılabileceğini ta­ rilen ahîdnâmede mezkûr vilâyet daiıil ol-
sarladığı için başka işe girişilmeden bunun mağla Şeriât-i mutahhare mucibince mez­
da neticeye bağlanmasını arzuladığı, kur ahıdnâme nakzına azimet buyurmaları­
d) Kıbrıs fethini isteyenlerden Lala Mus­ na mâni’ olur mu? Beyan buyurula.
tafa Paşa S okullu’mm hasmı olduğu e illet­ El - Cevâb — Allâhu-â’îem aslâ mâni ol­
le, hu fetihte kazanması muhtemel muvaffa­ mak ihtimali yoktur.”

1221
Yasr-Î .Vasi
(İlâve: id(j)

İk :n e ! S s l‘s n Seiinı zam an ın d a s iy a s î


ve m a lî b azı m ese le le re ism i k a n ş m .ş b a ­
nl'âîv. İk in c i Selim B c i^ ra d ’d a n dön erk en
k im se o U r. Y a se f N a si (jo s e p h N a s s ! /, a s ­ .la s e ı îs a s ; p a d işa h ın a y a k la r ın a kapan­
len b ir Pcrtefcİz y a h u d isi idi. P e r t e k l i *
m ış. Se;im İse, K ü ta h y a ’d a b u lu n d u ğ u
İ k in h ıriâtLy ar.hâ': k a b u l ed en , i a lift" o ra ­ ¿rünierder. b eri k e n d isin e iltif a tın ; e s ir s e -
d a n a y n îm ca. vskrai- y a ;:ud îliğ e d ¿nen Y a- m eal#! X a$lTy î y e rd e n k a ld ırm ış ; K am -
S6Í N asln in esk i a d ı “ L-on J u a n j£:<jusz'*
m er % s e r e , c s ıra c a boynuna b ile s a r ıl­
d i. “ M arrar.e*' d e slíe n z A hiren h iris ti y en
m ış tır. S u lta n Selim . ,parf?şahh*ın:n iik
g ö rü n e n " a h u d ile rd e n e la n Y a se f N asî.
a y la rı z a r ı n d a Y a se f X a s :'y a N a k so s
K anun; Sü ley m an z am an ın d a 15 3 d yılı:; d a (N a k şa ) a d a s ın ın d u k a îiin ru te v c ih e t-
k a rd e şi Üe b iriik ta İ s ta n b u l'a g e lm iş ve in iş tir. Ş eh zad eliğ i s ıra s ın d a S elim ’e b ir
k ıs a zam unĞa s a r a y a n ü fu s e tm iş tir. d e fa SO bin d u k a aH im ta k d is i evm iş v®
Y a se f N a s s rs ıia , s a r a y a nü fu z şek il f ır s a t b u ld u k ç a S e lim in iç k iy e d ü ş k ü n lü ­
v e seb e p le r: iaah e d ilirk e n , k y v e tü c e l i l e ­ ğ ü n ü ta h rik ve İs tis m a r ey lem iş o la n Y a-
re istin at, e tm em ek le b iı-â a iv , on an . T ürki- seF N a sî. N a k şa d u k a lığ ın a k o n m a k la , ev-
yeye {3Sİ:vk3n l7ran*«z v e k ille rin d e n O s­ r a le e ta k d im ey lem iş o ld u ğ u h e d iy e le rin in
m an î» vezirlerin© b irta k ım '¿ava:ye m e k tu p ­ bedelini m isliy le ç ık a ra c a k b ir k a y n a ğ a
la rı ffet:r«»İ$ o ld u ğ u n d a n ; Salom en a d ;n : k a v u şm u ş d e m e k ti. Y a se f N u s i’nin d u k a ­
ta ş ıy a n b a b a s ın ın o n d a n d a h a ö nce İ s ta n ­ lık s a h a s ın a y a ln ız c a N a k so s a d a s ı cîeğii
b u l'a g e le re k k e n d isin i saray a ra tıra s ı* K ik !a tla rd a n e n ik i ta n e a d a d a h il b u lu n u ­
b u lu n d u guindan bahisle» Y a s a f X a s Smin b«ı y o rd u . Y a se f K asi N a k ş a d u k a sı o lu n c a ;
h a ld e n f a y d a la n d ırm a iş a r e t e d ilir, Ş a îts s K ikL atîarm iS I k la tî 1537 ta rih in d e f e t­
m u h a k k a k tır k i: Y a se f N asi- ırk ir.a has h inden b e ri Ga m a n h h â k im iy e ti a ltın d a
kurnazlığı, ile gah s i h ile k a rlığ ım .u s ta c a b ir ­ Nalçan d u k a h ^ m a dev am eden Gris p a ha®
le ştirm e si sa y e sin d e O sm an lı s a r a y ın a h u ­ n e d an ı bu a d a la r d a n çj k a r; im ış tır , Y a se f
lu l v e d a h a şeh zad eliğ i s ıra s ın d a S u lta n £e- N asL N a k s c ^ a b iz z a t sEİtnıenıiş y e rin e b ir
lim ’e k e n d isin i s e v d irm iş tir. Z â te n baM v?:k!i jr^nderm ek s u re tiy le işi id a re e tm iş ­
ta rih le rd e onun sev im li b ir ş a h s iy e te s a ­ tir .
h ip b u lu n d u ğ u n a d a ir ifa d e le re ra m la n ır.
y. ase ? X as i. X a k so s d u k a lığ ın d a n d e v ­
İş te bu k u rn a z , sevim li ve çok so k u l­ le te vertfi ödem ekle b e -a b a r. b u ra d a n k e n ­
g a n a d am , O sm an h s a ra y ın a ve b ilh a s sa di se rv e tin i a rttır m a k b a k ım ın d a n d « çok
S u lta n Selim ’e b u lû l e tm e k le; hem ço*; is tifa d e e tm iş tir. A slın d a z en c in b ir adam
ş e n s in b ir h a y a t y a ta n ı» , hem de v e a lrle r o la n bu e sk i P o rte k iz y a hudi si, k e n d isin ­
k a d a r sezü g e çe c e k d e re ce d e n ü fu z te s is den b ir sena önce, yân: 1-353 te Îstar.bulVv
eylem iştir* r e îm iş b u lu n a n h a la s: D ona G rasla :ie r.-
Y a se f N asi k e n d isin ; ta r a ttığ ı s ıra c a d e s ’in. k ızı ile e v le n d ik ten so n ra , s e rv e ti
Osm a n i; s a ra y ın d a yahu d 5 n ü fu z u n u n m ü­ d a h a fa z la k a b a rm a c a b a ş la m ış tır. K ayın
him b ir y e r t u t t u r a n a ş a h it o lu n u r. A slen v a lid e si D ona G ra sia ile b irlik te b a n k am a:
b ir y a h u d i o la n İk in c i S c lin ’in zev cesi b ir k re d i m ü e sse s esi k u ra ra k B a tı A v ru p a
N û r-B â n u S u lta n ’d a n b u n la r k o la y h k ve d e v le tle riy le tic a r î m ü n a se b e tte b c îu n a n
h a tta h im aye g ö rm ü ş!e rd ir.. 0£r¿u Ü çüncü tü c c a r la r a k o la y lık g ö s te rm iş , h u say e d e
M u ra d ’m s a lta n a tı s ıra s ın d a v a lid e s u lta n d e F e le m e n k k ıy ıla rın d a n b a v lıy a ra k İs -
s ıfa tiy le k u v v e tli b ir n ü fu z a sa h ip olan ta n fe u l'a k a d a r o la n lim a n la rd a b ü y ü k b ir
K u r-B â n u S u ttan , k o c a s ı sa m a n ın a a r^ñá/en i t i b a r ' te s is in e m u v a ffa k olm uştur» ?*Su&z-
d a h a fa z la y a h u c ü e H k o ru m u ş tu r. Onu-', zam s erm ay e y ık a ra k iş srören bu y a h u d i
iç in . İk in c i Selim z am an ın d a iîöze ç a rp a n m ü e sse se si Ü ç ü n cü M urad z am an ın d a d a ­
y a h u d i n ü fu zu d a h a sen i* ç a p ta olm ak ha m ü e ss ir ro l o y n a m ış v e b ir çok d e v le t
ü z ere Ü çü n cü M u rad z am an ın d a d a devam m u k a ta a v e iltiz a m la rı b u kum panyam a
e tm iş tir. e tine geçm iştir*
B u yafcudllerin en n ü fu z lu su Y a se f N a- Y a se f Xasİ*nin tic a r î fa a liy e ti yalnız

1222
b u n u n la d a k a lm a m :;. L e h ista n île O sm an- y ad e b u y a h u d in in d u y d u ğ u a rz u d a n ileri
i: m em lek etleri a ra s ın d a k i b alm u m u t i c a ­ g eçem ed iğ i, p a d iş a h ın or.a b u yolda b ir
ret.! ile G irit a d a s ın d a n a lın ıp E flak ve v a a d d a bulunm adı*: a n la şılm a k ta d ır. R a­
Boğrdan’a sarılar, ş a ra b ın in h is a rın ı elde tıl: ta rih ç ile r. V eziriazam SokuUu M eh-
e tm iş tir. Bu k a za n ç lı is te n c e c c v le ıe hiç n ı e c P â ia n m . K ıbrıs k ırıttığ ın ın Y a se i X a-
b ir rü sû m ö d e m e m iştir. ¿!*yc ve» :'::.‘.em C o l u ğ r u n d a m ü cad ele e ttiğ i­
K u rn azlığ ı sa y e sin d e s a r a y a h u lû l ni y a z a rla rsa d a oskl k a y n ak larım ız d a bu
odij>. S u lta n Selim den srördüâîl y ak ın l:* :, I.dicıy* d o ğ ru la y a c a k b ir k a y ıt bulunm a-
s e rv e tin i a r ttır m a k iç in is tis m a r eyleyan m »ksR '.r.. 2»lamaafih Vezirisizam S o k u llu ' j
Y a se f X asi. y ainız m alî ve tic a r i sah a d a n u n Y a se f X as: i l« m ü c a d ele e t t i ğ i d o f c r u - 1
detfil s iy a s î s a h a d a d a fa a l o lm ak is te ­ r'.vr. T abi: b u m ü c a d e l e onun s iy a s i r.üfu-
m iş tir. A v ru p a s iy a s e tin i !y! b ild iğ in e <üp- r u r . u k in r .a íx ve m a l î h ile le rin i önlem ese
fce b u lu n m a y a n bu y a h u d i. S u lta n S eîim 'î m ü te v e c c ih tir.
K ıb rıs 'ın fe th in e te ş v ik e tm iş tir. F a k a t, K anunî S üleym an z am an ın d a T ü rk iye­
S u lta n S elim ’in. K ıb rıs seferin i. Y a se f N s- ye p elip . İkinci Selim z am an ın d a serv e t ve
s i’r.ia, K ıb rıs’ın ş a ra p la rın ı m eth ed iş! v e­ s iy a s i nüfuzunun z irv esin e u la şa n . Ü çü n ­
sile siy le a çm ış o ld u ğ u , b u a r a c a S u itan c ü M urad d e v rin c e de serv et ta h tın d a o tu r­
S elim 'in de or.a K ıb rıs k ıra tlıs ın ı v ad et- m a k ta dev am eden Y a se f N a si. 3 5SS de
m iş b u lu n d u ğ u h a k k ın d a * : id d ia n ın d c jr u S lm iiîtü r.
o lm am ası ic a p e tm e k te d ir. A n cak , Y asef
X asi*nin, K ıb rıs k ira llı£ m a k a v u şm a a rz u ­
su beslem esi ve p a d işa h r.ezd in d ek i n ü fu ­ B ib liy o g rafy a! K am roer (M. A t i ! ;
z u n a sriivenerek b-unuıı k e n d isin e te v c in D evleti O sm aniye ta rih i c. 6. A. G aian te;
ed ile ce ğ in i um m ası m ü m k ü n d ü r. Y asef K isto ire d e s ja îîs u 'Is ia n b u i. S a ıfe t; Y usuf
X aai, K ıb rıs 'a k ıra l olm a a rz u su b eslerk en X n s i. T a rih i O sm an! E ncüm eni m ecm uası
a d ay ı b ir yafcvdi y u rd u h â lin e g etirm ey i no: 16. S a ffe t: N akçe ılukailfli u K Vİad
d ü şü n m ü ş o la b ilir. Z âter. o d e v rin h â d is e ­ a d a la rı. T a rih -i O snıar.î E ncüm eni m ecm u­
leri d ik k a tle ta k ip e d ilin c e. Y a se f X a si’nin a sı ser.e 1 3 2 9 . A. G a ian ti: T ü rk îe r ve
K ıb rıs k ıra llıg ı ( ’) m e se le sin in , d a h a 7. 1- Y a hudiier. ta rih i s iy a s i te tk ik . İs ta n b u l i
19 2S . S tlâ n ik l; T a rih .

Ebussuud Efendi, fetvasının bundan, son- sonra Avusturya i!e soVîz s ^ n ^ iin e bir m u­
Taki kısmında, Hazreti peygamber zama­ ahede aktetm işti. Bu bakımdan, Avustur­
nında müslümanlarm m enfaati uğruna bo­ ya sınırlan sükûnet içinde olup, yeni bir
zulan ahidlere ait misaller verm ekte idi. harbe alâm et teşkil edecek faaliyet gözs
çarpmıyordu. Sultan Selim’in cülûsu müna-
Kıbrıs seferi arifesinde OsmanlIların s«sb*tîvi« Edirne’ye gelen İran elçisine gös­
terilen itibarla da tezahür ettiği veçhile, i-
komşuları ki devlet arasında samimi bir dostluk m ev­
cuttu. Rusya’y a karşı şimdiye kadar bir se­
Osmanlı hükümeti Kıbrıs’ın fethine karar
fer ihtiyacı duyulmadığı gibi, bu sırada da
"verirken, veziriazam SokuUu Mclımcd Pa­ böyle bir lüzum ve ihtiyaçtan bahsedilemez­
şayı düşündüren en mühim nokta; B atı A v­
di. Binaenaleyh, hazırlıkların diğer bir kom ­
rupa devletlerinin müttefikan Türklerin
şu bulunan Venedik’e müteveccih olması
lîcarşısma çıkmasıydı. Fakat, bu sırada, g e­
lâzımdı. Zâten hazırlıklar daha ziyade do­
rek Osmanlı hükümetinin tedbirleri dolayı-
nanma sahasında göze çarpıyordu. Venedik­
siyle; gerekse Avrupa devletlerinin çeşit­
liler de daha çok bunlardan şüphelenmek­
li m esetelerle m eşguliyeti yüzünden, Sokul-
teydi. Hammer dahil birtakım Batılı tarih­
lu ’nun çekindiği ittifak kısa zamanda ve
çilerin iddiasına göre; Venedik şehrinde ce­
sür’atîe tahakkuk edemedi. reyan eden bâzı hâdiselerin Türk casus teş­
Venedik hükümeti OsmanlIların bir se ­ kilâtının eseri olduğuna ihtimal verilmişti.
fer için hazırlık yaptıklarının farkına var­ 13 ekim 1569 gecesi Venedik’teki barut de­
m ıştı. Bu arada bir takım emarelerden de posu infilâk etmiş, patlamanın şiddetinder,
seferin kendi üzerlerine olacağın; tahmin bazı binalar hasar görmüş, ilk anda baskı­
•etmişlerdi. na uğradıklarını tahmin eden bir kısım asil­
Osmanlı hükümeti, Slgetvar’ın zaptından zadeler derhal silâha sarılmış, ihfilâktar.

1223
çıkan ateş tersaneye sirayet ederek müthiş bu defa, Alman prensleriyle anlaşmaya ça­
hasar meydana getirmişti. lışan kardinali muvaffakiyetsizliğe uğratan,
şahıs, Fransız kiralının bizzat kendisi idi.
Venediklilerin ittifak tesisi için çalışmaları Zira, o, Alman prenslerini kandırmaya ça­
lışırken, Fransız kıralı prensleri perde ar­
Türklerm hazırlıklarının kendilerine mü­ kasından elde etm ijti.
teveccih bulunduğunu sezen Venedikliler,
derhal müttefik bulma faaliyetine koyuldu­ Papa Beşinci Pi (Pius) Türkler aleyhine
lar. Türk hücumunu yalnız başlarına defe- ittifak tesisine çalışırken, Venedikliler ya­
demiyecekleri gibi, küçük devletlerle bir­ nında yer alan en mühim devlet İspanyol-
leşmenin de maksada elvermiyeceğini bil­ lar idi. Ayrıca Malta kuşatmasından dola­
diklerinden, işi Hıristiyanlık yönünden ele yı Tiirklerden intikam almak istiyen Malta
almaya ve daha ziyâde büyük devletlerle şövalyeleri de Venediklilerle birleştiler,
birleşmeye çalıştılar. Bunun için önce Pa- Böylece Venedik, Papa, Malta şövalyeleri
pa’ya başvurdular. Diğer devletlerle birleş, ve Ispanya'dan müteşekkil bir ittifak grupu
mek hususunda da papayı vasıta kıldılar. meydana geldi. Türklerin bu defaki hedefi­
Venediklilere hem denizde hem karada en nin, Kıbrıs olduğu, hayli zamandan beri se-
büyük destek olabilecek devletin hükümda- zildiğinden, müttefiklerin esas gayesi; do­
n ''lan İmparator Maksimilyan Papanın nanma kuvvetlerini biraraya getirmek oldıu
müracaatına aldırmadı. Maksimilyan’m, Dubrovnik (Ragüza) cumhuriyeti, İspan­
Papaya müsbet cevap vermemesindeki e- ya kıralı Filip’in, Venediklilerin müttefiki'
sas âmil, Avusturya hükümetinin Türklar- sıfatiyle yüz kadırga ile harbe katılacağını
le sekiz seneliğine bir muahede imzalamcş Osmanlı hükümetine bildirmesi üzerine,
olmasıydı. Ayrıca Alman İmparatoru, p a ­ Bosna'nın güney batısındaki Klis ve Hersek
panın Floransa dukasına “Büyük Duka” un­ sancakları hududu tahkim edildiği gibi,
vanım vermesinden dolayı da’ gücenikti. Al­ donanmadaki gemi miktarının arttırılması
man İmparatorundan sonra Akdeniz bölge­ hususunda Kaptanpaşa’ya emirler yazıldı..
sinde Venediklilere faydalı olabilecek ikinci
derecede kuvvetli devletler Fransa ve İs­ Venedik’e gönderilen elçi
panya idi. Bu iki devletten Fransızlaı-, Türk­
lerle hasım vaziyete geçmeğe hiç yanaşma­ Osmanlı hükümet merkezinde hazırlık­
dılar. Osmanlı İmparatorluğu limanlarında­ lar olgun hâle gelince evvelâ Tercüman
ki ticarî menfaatlannı ve Osmanlı hüküme­ Mahmud, ondan sonra da divan çavuşların­
ti nezdindeki siyasî itibarlarını altüst »t- dan Kubad Venedik’e gönderildi. İlk giden
mek istemediler. H attâ bu noktalara verdik­ elçi, Dalmaçya kıyılarında ve Kıbrıs sula­
leri ehemmiyetten dolayı, Venediklilerin, rında vuku bulan tecavüzlerden dolayı Os­
Avrupada çevirdikleri manevralardan Türk- m anlI hükümetinin şikâyetini bildirdi. İkin­
lerl haberdar ettikleri gibi, Alman prensle­ ci giden elçi Kubad ise; bu şikâyetleri daha
rinin Venedik ittifakına girmesini önleyici geniş çapta tekrarladıktan sonra, Venedik
hareketlerde dahi bulundular. Nitekim, bu hükümetinin, sulhun devamını arzuladığı
cümleden bir faaliyet olarak: Papanın mü­ takdirde Kıbrıs’ı Türklere terketmesi lüzu­
racaatım red ile Türk dostluğuna sadık ka­ munu açıkladı. Venedik senatosu, Osmanlı
lacağım bir mektupla İkinci Selim’e bildiren hükümetinin bu talebini müzakereye dahî
Dokuzuncu Şarl (Charles), bundan bir müd­ vazetmeden reddeyledi. Bu hal, iki devlet
det sonra Papanın kardeşinin tahriklerine arasında sulhün bozulması ve bir nevi harp-
de aldırmadı. Papa, Almanya ve Fransa’ya ilâm addedilebilirdi.
yaptığı müracaattan bir netice çıkaranla-
ymca, bir kardinal olan kardeşi, ayni gaye­ İki tarafın kuvvetleri
yi tahakkuk ettirmek üzere faaliyete ko­
yulmuştu. Beşyüz atlı ile, önce Fransa'ya Donanmanın takviyesi, Anadolu iskelele­
giden kardinal Fransa kıralım Venedikliler­ rinde zahire depo edilmesi işleri tamamlan­
le ittifaka yanaştıramayınca Almanya’ya dığı sırada Sultan Selim, Kıbrıs’a gidecek
geçmiştir. İmparatora yaptığı müracaatta, seferi kuvvetin kumandanlarım tayin eyle­
Mksimilyan, Alman prensleri ittifaka soku- di. Kumandanları Kıbrıs’ın fethini şiddetle-
labildiği takdirde kendisinin Papa - Vene­ arzulayanlardan seçti. Beşinci vezir Lala;
dik - İspanya ittifakına dahil olacağım söy­ Mustafa Paşayı serdar, Üçüncü vezir Piyâ­
lemiştir. İmparatordan aldığı cevap üzerine, le Paşayı donanmaya kumandan nasbetti.

1224
Kaptan-! derya Müezzin zâde Ali Paşa. Pi-
vâie Paşanın emrinde çalışacaktır. Ayrıca
Anadolu beylerbeyi İskender Paşa, Kara­
man beylerbeyi Haşan Paşa, Sivas valisi
Belıram Paşa, Maraş v g l i s j M ustafa Paşa,
Halep beylerbeyi Derviş Pasa. Şehrizor’dan
nıazûl Muzaffer Paşa, Rumeli’deki sancak­
lardan da Tırlıala, Yanya. Mora, îlbasan,
Prizren sancak beyleri askerleri ile birlikte
serâskerin emrine girecekti- Tımar askerin­
den başka kapı kulundan 5 bin yeniçeri ve
kethüdası Yahya Ağa idaresinde Cebeci,
topçu ve bir miktar kapıkulu süvarisi de
Kıbrıs'a gidecek seferi kuvvete dahil edil­
miş bulunuyordu. Boy!“cs Türk seferi kuv­
vetinin asker miktarı 50 bin piyade; yeniçe­
ri, topçu, cebeci, istihkâm « ve kapıkulu sü­
varileri gibi dalla ziyg.de teknik sınıfı teşk'il
eder. 10 bin civarındaki efradın da ilâvesiy­
le 60 bin kişiyi bulmaktaydı. Tabii bu kuv­
i,a la M ustafa Paça
vetler, adaya yapılacak çıkarma askerini (T optiapr s a ray ın d a k i eskî b ir eserd en )
teşkil ediyordu. Kıbrıs’ta çarpışmalar baş­
ladıktan sonra Anadolu kıyılarından bir
mayı uğurladığım kaydeder. Daha ziyade
miktar asker nakledildiğinden bu sayı bi­
Venedik kaynaklarını esas tutan Ham mer­
raz daha kabaracaktır.
ise; Osmanlı donanmasının Üç parti halin­
Kıbrıs seferine iştirak eden Türk deniz de lıarekete -geçmiş olduğunu; ilk partide*
kuvvetlerinin gem i sayısı -hakkında yerli ve Mart ayında Muı-ad R eisin 23 kadırga ile
yabancı kaynaklarda birbirinden farklı ra­ denize açılıp Rodos’a teveccüh ettiğini; ni­
kamlar görülür. Bu rakamlar; 298 den baş­ sanda Piyâle Paşanın 65 kadırga 30 kalyon
layıp 360 hattâ 400 e kadar çıkar. Kâtib Çe­ ile onu takip eylediğini; Mayısta da Müez­
lebi bunu ISO kadırga, 10 mavna v e onlar­ zin zâde A li Paganın 36 kadırga, 12 çekti-
dan daha küçük deniz vasıtalarından 170 ri, 8 mavna, hayvan nakline mahsus 40, in_
parça ve karamü^sel ki. cem’an yek in 360 san ve mühimmat nakline mahsus 40 gemi
parça olarak kaydeder. Gemilerin nevilerini ile harekete geçmiş olduğunu kaydeder. Kâ­
belirtirken daîıa ziyade Batı kaynaklarına tib Celebi’nin. donanmanın esas hareketin­
istinat eden Hammer’in, g'emi çeşitlerine ait den bahsederken, Kaptan-ı derya Ali Paşa­
verdiği rakamlar yekûnu 256 y ı ancak bul­ nın ismini zikrederek Piyâle Paşanın adınr
duğu halde, cümlesinin sonunu, “Osmanlı o cümlesinde anmayışma bakılırsa; Venedik
donanmasının yekûnu 360 gemiden mürek­ hâkimiyetindeki Girit sulan-nı istikşaf için,
kepti" şeklinde bağladığı görülür. esas kuvvetlerden önce keşif filolarının sev-
Çıkarma kuvvetlerinin miktarının kaba­ kedilmiş olacağını tabi’i görmek icap eder.
rıklığına bakarak Kıbrıs seferine k atlan Kıbrıs seferî kuvvetleri kumandanlarının
Osmanlı donanmasının g'emi sayısını Kâ­ tespitinde isabetli davranıldığında şüphe-
tib Çelebi’nin bildirdiği şekilde 360 olarak yoktur. Denizcilikte tecrübe sahibi Piyâle
kabulde isabet vardır. Ancak, bunların bir Paşanın donanma başkumandanlığına geti­
kısmının nakliye gemisi olabileceğini düşün­ rilmesi, bu isabetin derecesini göstermekte­
m ek te gerekmektedir. Zâten Hainmer de dir. Ayrıca. Piyâle Paşa da. Lala Mustafa
Türk donanmasındaki 80 geminin insan ve Paşa da Kıbrıs fethini teşvik ve bu harekât­
hayvan nakline mahsus tekneler olduğu be­ ta vazife almak isteyen kimselerdir. Rütbe
lirtilmektedir. farkı gözetmeden her iki kumandanın d s
Kâtip Çelebi, donanmanın 977 zilhicce­ birbiriyle iyi anlaştığı görülmektedir. N i­
sinde (Mayıs 15701 İstanbul'da p.f^ktaş tekim bu noktaya temas eden Kâtib Çele­
önünden hareket ettiğini; Sultan Selim’in bi: “P-'vâJe Pasa he"! daroad-ı nad’?ah! ve­
de kayıkla Yedikule Önüne çıkarak -donan- li e m Üçüncü vezir iken serdara tâbi olup.

1225
asla muhalefet etmedi; emri mucibince ev­ Anörea Doria Sicilya’ya çekilmekle beraber
velâ adaya çıkıp serdarın, otağını kurdu; Venedik gem ileri Girit’te kaldılar.
sair paşalar ve beyler dahi çıkıp şevk et ve Türk casus ve haber alma teşkilâtı g a ­
dârâtla serdarı bindirip otağına götürdüler y e t iyi işlediğinden m üttefiklerin durum ve
ve Piyâle Paşa donanma gem ilerine varıp hareketleri g a y et iyi takip edilmekte idi.
karar etti” demek suretiyle, Üçüncü vezir 3 u bakımdan, m üttefiklerin Meis önüne
Piyâle'nin Beşinci vezir Lala M ustafa’ya geldikten sonra Giı-it’e geri dönmüş olduk­
rahatça tâbi oluşuna parmak basmaktadır. ları zamanında haber alınmıştı. Ayrıca, Ce­
Venedik ve müttefiklerinin kuvvetlerine zayir reislerinden Pirî Reis birtakım esirler
g-elin.ce; Türklerin teşebbüslerini peşinen ön­ almış, bunlardan, m üttefiklerin Rodos’un
lem eğe çalışan Venedikliler bir hayli gayret Ayaluki köyünden 25 esir aldıklarını öğren­
sarf etmelerine rağmen büyük bir m üttefik­ miş ve İstanbul’u bundan haberdar etm işti.
ler topluluğu meydana getirememiş, sadece
Papa. Malta ve Ispanya’dan mürekkep bir Kıbrıs’a çıkış
ittifak kurabilmişlerdi. Onun için, Kıbrıs’a
çıkarm a yapacak Türk donanmasıyla çar­ Türk donanması İstanbul’dan ayrıldık­
pışmaya hazırlanan fiio ve askerler, bu dev­ tan bir buçuk ay sonra Kıbrıs sularına, ulaş­
letlerin kuvvetlerinden ibaretti. Maamafih, tı. Yolda ayrılan gemilerin bir kısm ı Fini­
"tifak kudasların de dzr.i dev’^ 'er ke’ye yanaşarak buraya gelm iş olan Ana­
olması bakımından. hatırı sayılı bir .m ütte­ dolu tım ar askerlerini aldı. B ir temmuzda
fikler donanması meydana geliverdi. Müt­ Lim&sol koyunda demirleyen Türk donan­
tefik ler donanmasının gemi sayısı 206 idi. ması ertesi gün, yâni 2 temmuz 1570 de bu
13u gemilerde 16 bin savaşçı asker, 36 bin koya asker çıkardı. lim a so i koyundaki
gem ici ve kürekçi, 1300 top mevcuttu. Lefteri kalesi kolaylıkla ele geçirildi. Ser­
Müttefik donanması; miktar bakımından dar M ustafa Paşa, L efteri’nin mukavem et­
azımsanamıyacak, kalite bakımından seçme siz teslim oluşu karşısında halkın can ve
sayılacak durumda olmakla beraber, zama­ malına kim seyi dokundurtmadı.
nında doğu Ak denize yetişemediği için, ha­ Türk çıkarm a hareketinin m uvaffakiyetle
reketsiz kalm aktan başka bir şey yapama­ tatbiki vc Lrefteri’nin zahm etsizce almışım,
dı. M üttefiklerin gecikişler: ise, Türklerin Batılı tarihçiler, adanın Venedik valisi -N'i-
işine yaradı. Deniz muharebesine kuvvet colo Dandolo’nun idaresiz ve liyakatsizliğiy­
ayırm aya ve dikkatin mühim kısm ını deniz le izaha çalışırlar. Hattâ.' M agosa valisi A s-
harbine teksife ihtiyaç hissetmeden, adada­ tor Baglione’ye mukavem et etm em esi hu­
ki kalelerin muhasara ve saptı ile m eşgul susunda emir vermiş olduğundan, sahilleri
oldu. korumakla vazifelendirilmiş askerlerin ara­
Türk donanmasının İstanbul’dan hareke­ sında bulunan m ilis kuvvetlerinin evlerine
tini iyi takip edemediği anlaşılan ve birara- gitmelerine müsaade edilmesinin bu kolay­
va gelm ekte geciken m üttefik donanması lığı yarattığından bahsedilir. Şurası muhak­
Girit’in Suda limanında toplandı. 1570 se­ kaktır ki, Türk kumandanlığı çıkarma’y ı
nesi evlûlünün 13 ünde Suda limanından gayet iyi İdare etmiş, donanmanın bîr k ı­
"kalkarak 22 eylülde Meis adası önüne geldi. sım gem ileri çıkarm ayı desteklerken, bir
İleriye gönderilen k eşif gemileri, Türk kuv­ kısm ı da Girit sularından gelebilecek düş­
vetlerinin Kıbrıs’ın merkezi Lefkoşe şehrini man donanmasını gözetlem ek üzere karakol
zaptetm iş olduğu haberini getirdiler. gezm iştir.
Bu haber karşısında, mevsimin ilerlemiş Lefteri kalesinin m ukavem etsiz teslim o-
olm asını ds. nazarı itibara alan müttefikler, luşunu, diğer şehirler halkına emsal teşkil
artık bîr şey yapılamıyaca&ma hükmettiler. etmesini önlemek endişesine kapılan Vene­
■Fırtınadan da hasar gördüklerinden muha­ dikliler, birkaç gün sonra Lefteri’ye ân i
rebeye cesaret edemediler ve çarpışm ayı er­ bir gece -hücumu yaparak ahalisinin ekse­
tesi yıla bırakarak geri döndüler. B u dönüş risini öldürdüler, çocukları ile kadınları
esnasında Rodos sularına ilerleyip, bu ada­ dağlara çıkardılar.
nın Knavve burnunda Ayaluki köyünden 25
esir aldıktan sonra Girit’in Suda limanına T.efkoşa’nın zapt:
avdet ettiler. Bu arada donanmanın başku­
mandanı vaziye'.inde bulunan Gîovanni Lefteri’nin alınmasından sonra Kıbrıs’ın

1228
başka şehirleri de yavaş yavaş elde edilmeye
başlandı. Adaya ayak basılışının ikinci ¡haf­
tası başında, Kıbrıs’ın kuzey kıyısındaki ka­
lelerden Girne (Kyrenia} teslim oldu (9
temmuz'!.
Kıbrıs'ın fethi uğrundaki çarpışmaların
en mühimmi Lefkoşa’nm etrafında’ cereyan
etti. Kıbrıs’a ayak basılışının üçüncü günü,
yâni 4 temmuzda Larnaka iskelesine ağır
toplar da çıkarılınca, artık adanın en müs­
tahkem mevkilerinin zapt; için faaliyete ge-
çilebiilrdi. Bu işleri görüşmek üzere topla­
nan mecliste, serdar Lala M ustafâ Paşa
L efkcşa’yı, donanmaya kumanda eden ve­
zir P iyâle Paşa da Kıbrıs’ın doğu sahilinde­ G i r n e k a ia s E n in E ia v a d a tt ç Bi-ü k ü s ü
k i M agosa (F am agusîa) şehrinin kuşatıl­
m asını ileri sürdü. Sardart». fikri galip gel­
diğinden adanın iç kısmında buludan Lef-
k oşa’nm kuşatılm asına karar verildi.
■ Kıbrıs’ın merkezi ve en mühim şehri o-
lan Lefkoşa eskldenberi mamur ve müs­
tahkem bir yerdi. Hammer’in^&bu! ettiği­
ne göre, şehirde 365 kilise mevcuttu. Sul­
tan Selim’in tahta geçtiği yıl, Venedikliler,
L efkoşa’nın eski kalesi ile bir kısım kilise-
lerini yıkarak, bunlardan elde edilen tas ve
sair malzeme ile inşaata girişmişler. Lef-
k oşa’yı on bir tabya ve üc kaaıyı ihtiva eden A y m ( ¡m -a n d a n fosr g ö r ü n ü ş tfs f ta
üc millik bîr sur içine almışlardı. Hanime:-,
yıkılan kiliseler ve yanılan istihkâmların
Bu noktada Batı kaynaklarını esas ratan
hususiyetlerini şövle anlatır: “O zaman sek­
Hammer’e göre, 22 temmuzda; Kâtib Çeie-
sen kilise ile Kudüs kirazlarının, Lusignan’-
bi ve bu harekât sırasında Lala M ustafa P a ­
ların. A ntakya prenslerinin, hakimlerin, a-
mira'lerin, kumandanların, Kudüs ve Kıbrıs ganın maiyetinde divan efendisi olan bir
kıralları mabeyincilerinin, kont ve baronlar­ şahsın tuttuğu “Ruznâme” de kaydedildiği­
ne nazaran 15 temmuzda Lefkoşa muhasa­
la Tabsrivs. Sur, Savda, B e v m t ,Tn„
rası başladı. Daha muhasaraya girişilmeden
pe. Nikcpoli şehirlerine mensup diğer asil­
önce, şehrin civarındaki arazi Türkîer tara­
zadelerin ve palazlardan, piskoposlardan on
fından zaptedilmiş olduğundan, Lala Mus­
altısının mezarlarını ihtiva eden büyük ki­
tafa Paşa bu ar?.2İde askere bir resmigeç.it
lis e yıkılm ış idi. Seksen rahip hademesi olan
yaptırdı.
"bu manastırda ara sıra gelip ziyaret eden ki-
rai ve kıraliçe için daireler tahsis olunmuş­ Lefkoşe'nin muhasarasına geçileceği sı­
tu.” rada Lala M ustafa Paşa şöyle bir emniyet
Daha sonra yeni istihkâm ların hususiye­ tedbiri alm ıştı: Sivas valisi Behram P aşa­
tine ve içindeki kuvvetlere tem as eden Ham- yı, zahire ve cephane gemiierhîi muhafaza
mer: “Bu istihkâm lar iki yüz elli top ile için Larnaka koyunda bırakmış; Piyâle P a ­
müdafaa edilirdi. Her tabya, iki cihetinden payı da denizden imdada gelecek düşman
otuz kadem uzunluğunda olarak ferah ferah kuvvetlerini önlemek: avn ca Halep ve Şanı
iki bin. kişi ve dört top alabilirdi. Muhafaza askerinin ucaya, naklini tem in etmek vazi­
"kuvvetleri t>n bin kişiye baliğ olup şöyle te­ fesiyle mükellef kılmıştı. Müezzin zâcie Ali
rekküp etm ekteydi: bin bes yüz İtalya as­ Paşanın kara harplerindeki tecrübesini gö-
keri, üc bin Venedik kara askeri, iki bin bes zcnünöe bulundurduğundan muhasara işle­
vüz serbest milisler, ik i yüz elli am avut, rinde vaz!fe’endirmis bulunuyordu. Deniz­
'bin Lefkoşa asilzadesi” . de bu tedbirler alınırken: Maraş beylerbeyi
Mustafa Paşa kumandasında bir kuvvet de nin iğtinam ettiği Malta bayraklarını tes­
M agcsa’yı tecride memur edildi. lim etti. Bu bayraklar Lefkoşa surları önün-
Kâtib Çelebi’nin “Tuiıfet-ül-kibar fi es- de teşhir edildiğinden müdafilerin manevi­
far-ül-bihar” ında kaydediidifine nazaran, yatları bir hayli sarsıldı.
Lefkcga muhasarası başlamadan önce Kır­ Çok kuvvetli surlara malik olan Lefkoşa’-
şehir ve Akşehir sancakbeyleri -kalenin önü­ nm muhasarası bir hayli uzadı. Muhasara­
ne yaklaştığı sırada, içerdeki kuvvetler der­ nın devamı müddetince kaleye üç defa umu­
hal bir çıkış yaparak, bunların üzerine hü­ mi hücum yapıldı. Bilhassa bunların üçün-
cum etmişlerdir. O sırada Karaman beyler­ cüsünde müdafiler epeyce zayiata uğradı­
beyi Haşan Paşa yetişerek harbe tutuşunca la r ; subaylarından bir kısmını bu hücum sı­
Lefkoşalılar selâm eti surlar içine çekil­ rasında kaybettiler.
mekte bulmuşlardır, L ef koşa, surlarının çok kuvvetli ve sağ­
Türk ve yabancı kaynakların müştere­ lam bulunması dolayısiyle bunların toplar­
ken belirttiğine göre; Lala Mustafa, paşa la tahribi kolay olmuyordu. Selanik! ve So-
Lefkoşe'yi muhasaraya başiarken askerini lakzâde’ve göre; top mermileri ile surlarda
yedi kısma ayırarak, herbir bölümü Lefko­ gedik açılamadığı için lâğım faaliyetine e-
şe'nin bir tabyası kargısına yerleştirmiştir. hemıniyet verilmiş ve surların altına doğru
Fo dö Katara, Kostanza, Daviîa. Tripoli- Ru- lâğımlar kazılıp içine doldurulan barut in­
ka, Mola, Kerino, Barbarc, Loredano, Abra, filâk ettirilmek suretiyle gedik açılmasına
Karala isminde onbir taneyi bulan bu tab­ çalışılmıştır.
yalardan Kostanza tabyasının batısına ser­ Muhasara devam etmekteyken, bir ara­
darın biîzat kendisi ordugâh kurdu. Po dö lık, Rodos sularına kadar uzanmak suretiy­
Kataro tabyasının kargısına, Anadolu bey­ le denizde kafakol gezen Piyâle Paşa, Kıb-
lerbeyi İskender Paşa, Tripoli (Trablus) tab­ r-.sa’ döndüğü s:rad&, serdar Lala M ustafa
yasının karşısına Halep beylerbeyi Derviş Paşa son hücumun kat’S netice olacak şekil­
Paşa, diğer tabyalardan dört tanesinin kar­ de m üessir olabilmesi için donanmadan 20’
şısına da Kaptan-ı derya Müezzin zâde Ali w ? ssker aldı. 40 gündenfceri kuşatılan
Paşa, Karaman beylerbeyi Haşan Paşa, Ru­ Lefkcşa’ya ertesi gün için umumi hücum-
meli ümerası ile birlikte eski beylerbeylerin­ varolacaktı. Fakat Po dö Kataro “P ot de
den (Şehri zol veya Şehrizor’dan mazûl) . - . v a t a n s a ve Tr^-oü ^bv^ ları gü­
Muzaffer Paşa, diğer bîr tabyanın kargısına neş d•'im i dan zaptûlundu. Bu tabyaların
da yeniçeriler yerleşerek metrisler hazırla­ muhafızları intizamsız şekilde daha içerilere
dılar. çekilirken Anadolu, ve Karaman askeri Lef-
Kuşatma tedbirleri tamamlanınca Lsfko- koşs.'y& girdi, cni arı ordunun diğer kısım la­
şa surları dövülmeye başlandı. Şetıir şiddet-, rının şehre dahil olması takip etti (9 eylül
le dövülürken raüdafiler de gayet iyi dayan­ 1570).
makta, hattâ fırsat bulunca, kaleden çıkış Vali Nicolo Bandolo, başpiskopos ve bir­
yaparak Türk ordusunda zayiat meydana isisini ileri gelen şahsiyetler maiyetlerinde­
getirmeye çalışm akta İdiler. Nitekim mu­ ki askerlerle vilâyet konağında mukaveme­
hasaranın otuz birinci günü, Karaman, as­ te devam ederken. Derviş Paşa 4 top ile bi­
kerinin bulunduğu mıntıkada bir çıkış ha­ nayı dövmeğe başladı. Kıbrıs’ın umumi va­
reketine tevessül eyleyen müdafilerie Ka­ lisi Nicolo Dandolo bu arada maktul düştü,
raman askeri arasında şiddetli çarpışma­ yarandaki kimselerin bazıları da ele geçiri­
lar cereyan etti. Neticede Venedikliler za­ lip katlolundu. BSylece Lef koşa şehri, mu­
yiata uğrayaark kale dahiline çekildiler. Yi­ hasaranın ellinci günü Türklerin eline geç­
ne ayni gün, Cezayir beylerbeyi Uluç (Kılıç) ti.
Ali Paşadan “Kara Hoca” namında bir Lefkcşa’nm fethini müteakip şehrin ki­
kaptan geldi. Bu kaptan, Uluç Ali Paşanın, liselerinin bazıları camiye tahvil edildi. Ser­
Tunus şehrini İspanyol hakimiyetindeki dar Lala M ustafa Paşa fethi takip eden ilk
“Ben: H afs” hanedanından fethetm iş oldu­ cuma namazım, Lefkcşa’mn en büyük kili­
ğunu, bundan başka bir .Malta filosunu da sesi iken camiye çevrilen Ayasofya’da kıl­
yenerek dört kadırga zaptetmiş bulundu­ dı (15 eylül 1571). Cç gün sonra M uzaffer
ğunu, denizde -bu başarıyı kazandıktan son­ Paşayı iki üç bin askerle Lefkoşa’da bıraka­
ra gemilerini tamir etmek üzere Tunus’a rak muhasarasına riyaset etmek üzere Ma-
dönmüş olduğunu bildirdi. Ayrıca Uluç A li’­ gosa’y a gitti.

İ22S
Lefkoşa’nın düşmesi diğer bazı kalelerin
düşmesini de kolaylaştırdığından, Baf ve Li-
masoî, Lefkoşa’yı müteakip teslim oldu.
Kıbrıs’ın eski çağdaki merkezlerinden olup
Osmanh tarihlerinde Tuzla (Memlaha) di­
ye zikredilen Larnaka da alındı (Halife
Hazreti Osman zamanında Şam valisi Mua-
viye'nin Kıbrıs’a şevke t tiğ: İslâm seferi kuv­
vetiyle beraber gelerek adada ölen entariler­
den Ümmü Haram’m kabri Larnaka civarın­
da bulunmaktadır).
Lefkoşa’nm za.ptından sonra elde edilen
L efk o şe'n in istih k â m la rın ı gö steren iu resim
ganim et malı ile bin kadar esir, o aralık a-
O n a itın c ı a sırd a yazılm ış
dava zahire getirm iş olan veziriâzam Meh- İta ly a n c a ¡»îr ta rih te n a lın m ıştır.
med Paşanın kalyonuna yüklenmişti. Gemi
hareket etmek üzereyken, Batı tarihçilerine
göre; bir esir kadın'tarafından kalyondaki
barut deposu ateşîenmiştir. Vııkua gelen in­
filâk neticesinde yalnız bu kalyon yanıp bat­
makla kalmamış, iki tarafında iki fcüyük
harcanın mahvolmasına da sebep olmuştur.
İnfilâk neticesinde bir miktar asker ve tüc­
cardan başka sekiz yüz genç esir de yana­
rak veya boğularak ölmüşlerdir.

Magosa muhasarası
Lefkoşa'nm zaptından sonra serdar Lala Lefkoşe c iv a rın d a esk i k a le h a ra b eleri
Mustafa., Paşa Magosa önüne geldi. I efknşa
“kuşatması sırasında, Maraş beylerbeyi M us-,
tafa Paşanın emrindeki kuvvetlerle tecrit y
edilmiş olan Magosa (Fam agusta) nın mu­
hasarası, serdarın gelmesiyle 18 eylülde
başladı.
Lala Mustafa Paşa Magosa’va vasıl olun­
ca, şehrin surlarını ve hattâ limanını döğe-
cek şekilde bir istihkâm yaptırdı. Serdarın
hu hazırlığından ziyade; şehrin tahkimatı­
nın kuvvetliliği, bir tarafın denize açıklığı
sebebiyle Lefkoşa derecesinde sıkıştırıla-
mayışı, Masrosa muhasarasının uzun süre­
ceğine delildi.
Magosa muhasarasının başlamasından on L efkoşe’nin O ndokuzııncu a sırd a k i hâli
sekiz gün sonra donanma Kıbrıs sularından
ayrılarak İstanbul yolunu tuttu. Üçüncü dı. Serdar Mustafa Paşa esas şiddetli çar­
vezir P iyâle Pasa ile Kaptan-ı derva Mü­ pışmalara geçmek üzere bahan beklemekte
ezzin 2âde Ali Paşa donanma ile Istanbula ve daha ziyade Magosa müdafilerinin yar­
d f l n e r I c *?* sancak beyi / - p o Ah»»'®»! dım almamasını gözetmekteydi. Buna rağ­
B ey fKHib Çelebi’nin, Arap Ahmed diye men, Mark Antuvan Kirini kumandasmda-
kaydettiği bu isim Hammer’de Kamza Bey k- 12 gemilin bir Venedik filosu Magosa’va
diye zikredilir) kumandasında kırk kadır­ bin altı yuz kişilik asker ile mühimmat çı­
ga Kıbrıs sularında bırakıldı. karmağa muvaffak oldu (23 ocak). Ham-
Magosa kuşatması başlarken mevsim iler­ mer’in kaydettiğine göre; Venedik gemileri
lediği için sıkıştırma pek şiddetli sayılamaz. yalnızca Magosa’va asker ve malzeme çı-

1229
Martinengo tarafından idare edilmekte, baş­
kumandanın kardeşi Giovanni de agabevsi-
nin emri altında çalışmaktaydı. Hector B ag-
lioni umumi serdariıkta. Giovanni Antonio
Kirini de muhafız kuvvetlerinin idaresinde
vazife almış bulunuyordu.
Şehrin 'cas kumandanı Marco - Antonio
Bragadino, daha ziyade müstehlik vaziye­
tinde bulunan ve müdafaa işlerinde vazife
alanııyar. sekiz bin kişiyi surlardan dışarı
çıkardı. Onlar Magosa’dan çıkarken gayet
insani davranan Türk başkumandanlığı ka­
Lîrrıasol UsTeSindcn b u gü n e k a la n ju rç
dın, çocuk, ihtiyar vesaireden ibaret bu top­
luluğa en ufak bir rahatsızlık verdirmedi ve
civardaki köylere dağılıp oturmalarını te­
karmakla kalm ıyarak bir kaç Türk gemisini min etti. Onların ayrılmasından sonra Ma-
batırmış, hattâ İstanbul'dan askere aylık gosa’da kalan tam müsellâh kuvvetlerin ye­
getirm iş olan gemiyi de ele geçirmişlerdir. kûnu ’vedi bin kişi idi.
Düşmanın bu muvaffakiyetinden Sakız ve M&gosa kumandanı hakikaten ehliyet­
Rodos sancak bcvier; mes'ul tutulduğundan, li ve gayretli bir kim se idi. Ehliyeti ile ça­
birincisinin başı kesilmek, İkincisi de bahri­ lışkanlığı birleştiren bu adam, kaledeki mü-
y e feneri taşımak hak’o r’^°.n mahrum edil­ öafilerin gayret ve fedakârlığını -da hareke­
mek suretiyle cezalandırıldı. te getirmesini bildi. Böylece, zâten çok kuv­
Bahar mevsiminin gelm esiyle Lala Mus­ ven malik r>lan Mf<.<r^ss,’nın
tafa Paşa muhasarayı şiddetlendirmek üze­ uzun müddet dayanması mümkün oldu.
re faaliyete geçti. 16 nisandan askere bir M agcsa surlarını döven Türk toplan bir
resm igeçit yaptırdı. Ondan sonra siper ka­ takım tahribat yanmakla beraber içeri giri­
zılması. tabya yapılması gibi işlere girişil­ lecek derecede gedikler meydana getirilemi-
di. Hummalı bir çalışm a ile hendekler ka­ yordu. Bnun için lâ fım açma faaliyetine Ö-
zıldı. Üç milden fazla tutan hendekler, içe­ nem verildi. Mavıs ayı içinde Magosalılar
risinde bir atlı hiç görünmeden rahatça yü­ bir ss.bah müthiş gürültülerle sarsıldılar.
rüyebilecek kadar geniş ve derindi. Eir çok Müdafileri korkutan gürültü Türklerin pat­
yerlerde kayalar yanlarak meydana geti­ lattığı bir lâğımdan geliyordu. Lâğımın sur­
rilmiş elan bu hendeğin arkasına inşa olu­ larda meydana getirdiği tahribat ve müda-
nan kuleye avcılar yerleştirildi.
M agosa’nın her tabyasının kar­
şısına dörder toplu bataryalar-
la n mürekep 74 top konuldu,
roplardan dört tanesi İstanbul,
Belgrad, İşkodra "e Rodos mi’-
hasaralannda görülen neviden
“şahı” denilen büyük toplardı.
Türklerin siper ve hendek kaz­
mak, kule inşa etmek üzere
vaki çalışmaları, mahsurlar ta ­
rafından herhangi bir çek:id";
önlenemedi. Bu çeşit faaliyet
3ona erince 15 mayısta Magosa

landı.
Magosadak: müdafa kuvvet­
lerinin kumandanı Marco - An-
toniö (Marcantanio') Bragadinc
idi .Topçu ateşleri topçu generali

1230
Türk ter hendekler içinde yürüyerek duvar­
ların dibine kadar geldiler. F ak at merdi­
venler kurup surlardan aşm ağa muvaffak
olamadılar.
Buncan sonra lâğım açma işine ehemmi­
yet verildi. Türkler lâğım kazarken Vene­
dikliler de mukabil lâğımlar açıyor, Türk
lâğımlarını tahribe uğraşıyordu- 1571 m a­
yısının SS (3 muharrem S79) inci günü Küs
sancak beyi C&nbolat Bey deniş tarafındaki
kulenin aîtm a açtırdığı lâğım ı patlattı, in ­
filâk pek müthiş oldu ve M agosa surlarında
!V Î3£0sa k z ie s tn tr c C te tlo b u rcu
yıkıntılar meydana geldi. Lâğım patlama­
sından meydana gelen şaşkınlık durulmadan
Türk kuvvetleri hücuma kalktı. Güneşin
doğmasından gcce yarısına kadar devam e-
tîen çarpışmalarda iki taraf da çok iyi dö-
ğüştü. Katib Çelebi “Tuiıfet-ül kibar fi es-
far-iil bilıar” mda kaydettiğine göre; o gün
Arap Ahmed Bey 40 kadırga ile Magos&’nın
deniz tarafım tutm akta idi. Haziranın 30
unda (6 safer) Muzaffer Paşanın m ıntıka­
sında patlatılan lâğımdan meydana gelen
gedikten içeri girmek için Türk kuvvetleri
bir hücuma daha kalktı. Çok şiddetli çar­
pışmalar cereyan ettiği halde içeriye gir­
m ek mümkün olmadı. a y n ı k z le v e b u r ç t a n d i â e r g ö r ü n ü ş
Aylardan beri devam eden muhasara es­
nasında gerek top mermileriyle dövülmek,
gerekse lâğım patlatm ak suretiyle M agosa’-
nm sur ve tabyaları bir hayli tahrip' edil­
miş, bir kaç defa tekrarlanan hücuma, şehir
içinde yangınlar meydana getirm ek üzere
başvurulan tedbirlere rağmen Ma.gosa’ya gi-
rilememişti.
Serdar Lala M ustafa Faşa Magosa’nm bu
durumunu nazarı İtibara alarak umumi bir
hücum için hazırlıklar yaptırdı. Surların di­
binde bulunan hendeklerin bir kısm ı toprak­
la dolduruldu. Yine bazı yerlerde lâğımlar r»7c£c-a . . . : ! ': i ~ ■rı d en iz k a -j ' s : ve D esdam on a
patlatıldı. M ustafa Paşanın bizzat idare et­ b a h ç e s i civarr
tiği umumi hücum esnasında çok şiddetli (N o t: S h ak esp ears m estttır O teE Io e s e r in d e ,,
çarpışmalar vuku buldu. Gözünü budaktan m a c e r a y ı EjuraSarda s e ç î r ö r )
sakınmadan vuruşan Türk kuvvetleri hemen
her noktada ric'at ettirildiği halde yanın ay rin miktarı 3 bin kişiyi bulmaktaydı. Şehid-
biçimindeki bir istihkamdan ilerlemeğe mu­ lere Malatya sancak beyi Periıad Bey île
vaffak oldular. Üstünlük temin edüen bu Aymtab fAntep), Kars, Divriği sancak bey­
istihkâm mıntıkasında, şehre daiıil olunur­ leri ve daha birtakım mühim şahsiyetler da­
ken, müdafiler tarafından istihkâmın altına hildi.
kazılm ış olan lâğım patlatılarak Türklerin Umumi hücum ve bilhassa yarım ay b i ç i ­
girişi önlenmeğe çalışıldı. Bu patlama neti­ mindeki istihkâm mıntıkasında bir havli za­
cesinde o mıntıkada çarpışan Suristiyan, yiata uğranıl m ak! a beraber Lala Mustafa
Türk bütün savaşçılar Ölüp gittüer. İstih­ Paşa, gayretlerini eksiltmedi. Temmuzun 21
kar'm tahribi s; ra s‘.r.da sehid düsen Türkle- (27 safer) inde bir umumi hücum daha yap-

1231
"iırdı. Anadolu askerinin hücum ettiği rmn- Ayni gün şu şartlarla anlaşmaya varıl­
'cıkada bir miktar asker önlerinde bulunan dı:
•■tabyaya girmeğe ve buradaki sekiz adet to­ a) Muhafızlar silâhları, eşyaları, beş par­
pu dışarı çıkarmağa dahi muvaffak oldular. ça top ve kumandanlarına ait üç at ile şehir­
Lâkin müdafilerin fevkalâde gayreti neti­ den cıkacak ve derhal Girit adasına nakledi­
cesinde bu defa da Magosa’ya girilemedi. leceklerdir.
b) Şehrin ahalisi Magosa’yı bütün malla­
Toplarla dövülen, lâğımlarla sarsılan. Ma­
rı ile terk etmekte serbest olacak.
gosa surları artık iyice tahribata uğramış
c) Şehirde kalanların mallarına canla­
bulunuyordu. Muhasaranın pek uzun sür­
rına dokunulmayacaktır.
mesine rağmen Türk kuvvetlerinin gayret­
d) Venediklilerin almış oldukları 50 Türk
lerinde bir gevşeme olmadığı gribi erzak ve
esiri iade edilecektir.
cephane sıkıntısı başgösteren Magosa müda-
filerine Venedik donanması da esaslı bir Böylece. Venediklilerin son tutunma nok­
.vardım yapamamıştı. Şiddetli bir tr*oeu bom­ tası olan ve on bir aydan beri muhasara e-
bardımanı ve yeni lâğım açma faaliyetini dilen Magosa’nın zaptı ile Kıbrıs fethi ta­
müteakip yeni bir umumi hücuma kalkıl­ mamlanıyordu.
m ak üzereyken Magosa surları üzerinde bir Anlaşmanın imzalanması ile Venedikli­
beyaz bavrağın dalgalandığı görüldü (1 a- leri Girit'e nakledecek olan on dört Türk
ğustos 1571). gemisi limana girerken, diğer Türk kuv­
vetleri de üç mil geriye çekildiler. Üç gün
Magosa’mn zaptının artık gün değil bîr
zarfında Magosa muhafızlarının tamamı ge­
saat meselesi haline geldiğini sezen Vene­
miye bindi. Şehirde yalnızca kumandanlar
dik kumandanı, şehir hücumla alındığı tak­
kaldı. Bunlar gemiye binmeden önce Mago­
dirde başlarına geleceği bildiğinden, anlaş­
sa müdafilerinin kumandanı Marco - A n -
m a yoluyle kendini ve müdafileri ölüm ve
esaretten kurtarmaya karar vermiş bulu­ tonio Bragadino, şehrin anahtarlarını biz­
luyordu. zat tesiim etmek arzusunda bulunduğunu
bildirmek üzere topçu kumandanı Martinen-
Magosa surları üzerinde beyaz bayrak gö­ aro ile yeğenini Türk ordugâhına gönderdi.
rününce, serasker kethüdası ile yeniçeri ket­ Lala Mustafa Paşa -bu hareket karşısında
hüdası şehre girdiler. Buna mukabil mah­ şehrin kumandanı ile görüşmekten haz du­
surlar da iki Venedik asilzadesini Türk or­ yacağını bildirdiğinden, Marco - Antonio
dugâhına gönderdiler. Venedik asilzadeleri Brpçadino mühim erkânını yanma alarak
Lala Mustafa Paşanın oğlu tarafından kar­ kırk muhafızla birlikte Türk ordugâhına
şılanıp yerfiçeri kethüdasının çadırına misa­ geldi. Kendileri kemali ihtiramla karşılanıp
f i r edilerek sırmalı hil’atler giydirildi. Türk kumandanları ile muhasara hakkın­
da bir miktar konuştular.
Türklerin insani ve insaflı
davranmış oldukları açık bir
hakikatti. Son bir hamle ile
zaptediiebilecek hâle gelen şeh­
rin müdafilerinin hayatlarını
kurtarmalarına müsaade eden
bir anlaşmaya yanaşmaları bi­
le. bu insani davranışa kâfi bir
delildi. Aynca, muhafızların
Türk gemileri ile Girit’e nakil­
lerinin kabulü, gemilere rahat
bir şekilde binişleri ve en niha­
yet kumandanlara gösterilen
itibar da. sadece insani duygu­
ların değil, on bir ay dayanma
kudreti gösteren kimselere kav-
M a e csa trB h aîarasm ^ a m ah su rların m üdafaaiar.-n: ¡Testeren üu —ulan takdirin ifadesiydi.
rasim d s iia ly a n o a alb ü m d en alın m ıştır. Fakat,umumî hava böyle olduğu

1232
halde, M arco-A ntonio B ragadino’nun
Lala M ustafa P aşa’m n sözlerin e ters c e ­
vaplar verm esi, va ziy etin birdenbire de­
ğişm esine sebep olm uştur.
Lala Muştada Paşa, ev v elâ V enedik
kumandam ile m uhasara m eselesin e da­
ir konuştu. İltifatk âr v e tatlı konuşm a­
sı arasında, V en ed ik lileri G irit’e n a k le­
decek Türk gem ilerin in orada zap tcd il-
m em elerini v e dönüş sırasında da b ir ta­
arruza m aruz kalm am alarını tem inat a l­
tına alm ak g a y esiy le kum andanlardan
birinin rehin bırakılm asını isted i. Galip
Türk kum andanının bu tek lifin e karşı
M arco-A ntonio B ragadino, anlaşm ada
buna dair bir m adde bulunm adığını b e­ M agosa’n ın O naltıncı asır sonlarında ya­
yandan sonra, O sm anlı m üverrihlerinin p ılm ış bir resm i (A lm anca eski bir
kaydına göre: tarihten)
«— B ey d eğil, bir kelb alıkoyam az­
sın»
tutuldu. Önce burun v e kulakları k esil­
cevabını verdi. V enedik kum andanı­
di, sonra Türk esirlerin e reva görm üş
nın cevabı hakikaten ağır v e hakaretâ-
m izdi. Buna fena halde içerley en L a­ olduğu ez iy etler ona da aynen tatbik e -
dilerek bir kaç gün kendisine k ü fe ile
la M ustafa Paşa, sözü daha fazla u zat-
toprak taşıtıldı. En n ihayetinde de derisi
m ıyarak V en ediklilerin elin d e bulunan
yü zülerek öldürüldü. C esedinin teşhirini
elli m üslüm an esirinin teslim in i istedi.
Esirlerin, teslim m ukavelen am esi gere­ m üteak ip başı İstan b u l’a gönderildi.
ğin ce iad esi lâzım dı. F akat M arco-A n­ V enedik kumandanıru.n peşinen an­
tonio B ragadino’nun buna karşı: laşm ayı ih lâlin d en v e serdara karşı v er­
«— O nların cüm lesi benim değildi. d iğ i ağır cevaplardan doğan zarar y a l­
H erbiri beylerden v e asker halkından nızca kendisinin v e diğer kum andanların
birinin idi; v ire gecesi katletm işler» şek ­ idam ı ile kalm adı. Lala M ustafa Paşa,
lin d e verd iği cevap v e açıklam a Lala G irit’e gön d erilecek V enediklileri de e-
M ustafa P aşa’y ı m üthiş kızdırdı. Galip sir ittih az ederek m allarını gan im et h e­
Türk kum andanı bu asab iyet anında o - sabına geçirdi.
na şu son suali de sordu: H iddete kapılan Lala M ustafa Pa-
«— Ya sende olanı n e y -
ledin?» B ragadino’nun b u ­
na m ukabelesi de ayni d e­
recede küstahça idi.
«— Onlar katled in ce
ben de katlettim .»
O zam an Lala M usta­
fa Paşa:
«— Bu takdirde vireyi
sen bozmuşsun»
diyerek, elli Türk e si­
rinin kanına m ukabil V e­
ned ik kum andanlarından on
k işin in idam ını em retti.
G özünün önünde arkadaşla­
rı öldürülen B ragadino, b ir­
denbire aynı ak ıb ete u ğ ra - K ıb n s’m ön em li m ev k ilerin i gösteren
tılm ayarak, işk en ceye tâbi harita.

1233
şa’n ın son icraatı hakikaten doğru ve vam etm ek le beraber, Trablusşam san ­
alkışlanacak n evid en d eğild i. F akat böy­ cağı 1573 te K ıbrıs’tan a y n la r a k Şam
le bir icraatın m üsebbibi V enedik ku­ b eylerb eyiliğin e verildi.
m andanının bizzat ken d isiyd i. H akikat F etih ten sonra adaya, K onya, K ara­
bu m erkezde olduğu halde B atılı tarih­ man, N iğd e, K ayseri, A n talya, M anav­
çiler ve bu arada Ham m er, Lala M us­ gat, A lâ iy e, İçel, Bozok v e D arende’den
tafa ve Türkler aleyh in e h a y li ağır k e ­ Türk n ü fu su nakledildi. B una m ukabil
lim eler kullanırlar. M âam afih, o devir K ıbrıs’ta d ev le te ih a n et eden y e rli h ı-
A vrupasım n işkence ile adam öldürm ek­ ristiyanlardan kadm erkek üç yü z n ü ­
te Türklerle k ıyaslan am ıyacak derecede fu s A n talya’y a iskân edildi. K ıb rıs’a A -
ileri olduğunu hatırlayan Ham m er. La­ nadolu’dan n ü fu s n ak li bir d efa lık la k a l­
la M ustafa P aşa’y ı m azur gösterm ek is­ madı. D aha sonra A nadolu ey a leti ile
tercesine şö y le der: «ikinci S elim , D oku­ Adana v e S is (K ozan) den de nüfus
zuncu C harles ve Korkunç Ivan ile m u­ sevk ed ild i. Harp, d o la y ısiy le adanın ba­
asır idi. S ain t-B arth elem y katliâm ının zı y erleri harap olduğu v e İktisadî du­
A vrupa kavim lerine d eh şet verm esinden rumu da bozulduğundan bir m üddet
beri henüz bir sen e geçm em iş olduğu g i­ vergiden m u af tutuldu.
bi, yen i bir senen in hitam ın d an e v v e l Lala M ustafa Paşa K ıb rıs’tan a y rı­
V i tan s tay n istihkâm ının zaptında bütün lırken bin k işisi y en içeri olm ak üzere
m uhafızların idam olunduğu v e kum an­ adada 10 bin k işilik k u v v et bırakm ıştı.
danın ateşte kızdırılm ak üzere m ızrağa A yrıca adanın m ühim m evk ilerin in tah ­
geçirildiği görülm üştür..» kim ine de eh em m iy et v erild i. Bu cüm ­
M agosa’n ın m uhasarası on bir a y ka­ leden olarak 1572 de M agosa k alesi ta­
dar devam etm ek le beraber, şehrin zap­ mir, 1573 te de B af k alesi inşa edildi.
tı uğrundaki çarpışm alar daha ziyade T ürklerin her yerd e y ap tığı gib i
son ik i buçuk aya inhisar etm iş, bundan burada da -yerli h ıristiyan lara tam bir
önceki devre ise daha ziyad e sık ı b ir ab­ din serb estisi tanındı. Lala M ustafa P a­
luka m anzarası arzeylem iştir. M agosa’- şa K ıbrıs’tan ayrılm adan önce, V en e­
nın zaptiyle V en ed ik lilerin elin d e baş­ dik liler zam anında bir köyW sürülm üş
ka y er k alm adığından K ıbrıs feth i de olan ortodoks başpiskoposunu m en fa­
b öylece tam am lanm ıştır. H am m er’e g ö ­ sından getirterek despothaneyi k en d isi­
re fetih m uharebeleri sırasında T ürkler ne verdi. K ıbrıs başpiskoposunun k ırm ı­
50 bin k işilik zayiat verm iştir. zı m ürekkeple T ürkçe im za atm ak, âsâ
M agosa’n m zaptını m üteakip K ıbrıs’­ taşım ak, h attâ g erek irse silâh bulundur­
ta bir buçuk ay kalan L ala M ustafa P a­ mak selâ h iy etleri vardı. V eziriâzam m hu­
şa adanın İdarî işlerin i de tanzim etti. zuruna çıkarak m üracaat v e ricada b u lu ­
B unları da b itirin ce 15 e y lü l 1571 de nabilirdi. Onun için d ir ki, bir çok b aş­
K ıbrıs’tan ayrılan L ala M ustafa Paşa, piskopos İstan b u l’a kadar seyah atlar y a ­
A nadolu sah ilin e çıkarak karadan İstan­ pacaklardır.
bul yolunu tuttu. Ş eh re zafer a la y ı ile K ıbrıs zap ted ild iği sırada adanın en
girip parlak bir m erasim le karşılandı. m ühim g elir k a y n a k la n arasında bağ v e
şarapçılığının yan ın d a b ilh assa şeker sa­
K ıbrıs’ta ilk İdarî teşkilât na y ii ile tuz v e küh ercile istih sa lin i zik ­
retm ek gerekir. Ş ekerhâneler: Baf, L i-
K ıbrıs’ın feth i tam am lanınca L efk o- m asol, K oloş, Peskopu, K ukla v e H ırıso-
şa m erkez olm ak üzere bir b ey lerb ey i- fu ’aa id iler. Şah ıslara a it şek erh ân eler-
lik teşk il edildi, tik b ey lerb ey liğ e de den başka m irîye m a led ilen şek erh ân e­
M uzaffer Paşa tâyin olundu. B af, M ago- ler de vardı. K ıbrıs'ın ih tiyacın ın d ışın ­
sa v e G im e ’y e ayrıca sancakbeyleri tâ­ da kalan şeker hüküm dar m u tfağın a
y in edildi. A danın m ev k iin in eh em m iye­ sevkolunurdu. K ıb rıs’taki şek er sa n a y ii­
ti güzönünde bulundurularak A n ad olu ’­ n e eh em m iy et v erilm ek teyd i. B u husus,
dan A lâiye, İçel, Tarsus; S u riy e’den de 1572 tarihli K ıbrıs kanunnam esinde m i­
Trablusşam sancakları K ıbrıs b ey lerb ey ­ rî şekerhânelerde çalışacaklardan b ah -
liğ in e bağlandı. A n ad olu ’dan ek lenen sedilm esinden de bellid ir. Bu kanunnâ­
.sancakların K ıbrıs’a b a ğ lılığ ı ep ey ce d e­ m ede şek erh ân elerle ilg ili olarak şu ib a­

1234
reye rastlanm aktadır: C ezire-i m ez- g elen h id em ât-ı hum ayunum a hizm et e t­
bure reayası hakkında m ezîd -i inayetim m ek ...» .
m ukarin olm ağın, zikrolunan parikoz tâ- Ş ek erd e olduğu gib i tuzun da bir
rifesi h er haftada bir gün m irî sükker- kısm ı hüküm dar m utfağına gönderilir­
hânelere v e ek in lik lere v e sâyir lâzım di.

İNEBAHTI M UHAREBESİ

O sm anlı d evletin in K ıb n s’a asker m an im paratoru ile A lm an prenslerinin


çıkarm ası üzerine, Papa v e V en ed ik lile­ ittifa k a yanaşm am ası, gerekse Fransız­
rin uğraşm alariyle bir h ıristiy a n ittifa ­ ların aracılığı, h ıristiyan d ev letler itti­
kı m eydana geld iğin d en , denizlerde bun­ fakının bir an önce tahakkuk edem em e­
larla çarpışılm ak zarureti h asıl oldu. sin e tesir eyled i. M am afih papa, papanın
Osm anlı donanm ası, m ü ttefik lerle în e - kardeşi olan kardinal v e V enedik hük ü ­
bahtı (L epanto) önlerinde karşılaştı. m etin in ısrarlı çalışm alarına rağm en
Türk donanm ası acı bir m ağlû b iyete u ğ ­ h ıristiyan d evletlerin çabucak bir ara­
radığından, bu harb; esk i O sm anlı tarih­ y a gelem em elerin in esa s sebebi, arala­
lerine «Sıngın donanm a harbi» şeklinde rındaki m enfaat ayrılık ları ile Türkler
geçti. M ağlûbiyet, bozgun m ânasına g e ­ k arşısında duyulan korku idi. F ak at P a­
len «sıngın» v ey a «sm gun» sıfatı, âdeta pa ile V en ed ik liler işi asla g ev şetm e­
m uharebeye isim olarak kullanıldı. d ikleri, K ıbrıs m uharebeleri d e uzadığı
için n ih a y et h ıristiyan ittifak ı tahakkuk
H ıristiyan d evletler ittifak ının etti.
kuruluşu V enedik, Papalık v e İspanya hük ü ­
K ıbrıs feth in e teşebbüs edilince, P a­ m etleri arasında 25 m ayıs 1571 de ak te-
pa B eşinci P ius h ıristiy a n lık âlem ini dilen bir m uahede ile tahakkuk safha­
Türklere karşı bir haçlı seferi tertibine sına giren ittifa k a «M ukaddes İttifak»
davet etti. Türk dü şm an lığiyle m eşhur adı v erilerek , istiy en d evletlerin gireb il­
olan B eşinci Pius, papalık m akam ına m esi için kapısı açık bırakıldı. Türkleri
g eçtiği 1560 tarihinden beri T ürkler a- A vrupa’dan atm ak g a y esiy le m eydana
le y h in e uğraşan bir kim seyd i. K ıbrıs getirilen bu ittifak m uahedesinin birin­
hâdisesi ü zerin e ise, bu yold ak i gayret­ ci m addesinde: «İspanya kıralı İkinci
lerini fev k a lâ d e ciddileştirip şü m û llen - P h ilip p e ile V enedik cum huriyeti, Papa
dirdi. B eşinci P ius ile beraber Türklere karşı
K ıbrıs feth in e dair h âd iseler arasın­ ted afü i v e tecavü zî harb ilân edip on­
da k ayd edildiği v eçh ile ,kendi başına ların hıristiyanlardan gasbetm iş olduk­
K ıbrıs işgalin i ön liyem iy eceğ in i bilen ları yerlerin hep sin i v e hattâ Tunus,
V en ed ik hüküm eti, papaya m üracaatla C ezayir-i garb v e Trablusgarb k a lele­
bir h ıristiyan ittifak ın ın kurulm asını is­ rini istird at edeceklerdir» denm ekteydi.
terken, kendisi de y in e onun v a sıta siy le H ıristiyan ittifa k ı üç d ev let arasın­
büyük d ev letlere m üracaat etm işti. V e­ da im zalanm ış olm ak la beraber M alta
nediklilerin en fazla ittifa k a alm ayı ar­ şö v a ly eleri ile İtalyan h ü k ûm etciklerin-
zuladığı d evletin reisi olan A lm an im p a­ den Toskana, C eneviz, Savua, Parm a ve
ratoru M aksim ilyen, T ürklerle yakında Ferrara da onları destek lem ek teyd i.
bir m uahede im zalam ış oluşunu n azan Papanın gayreti, V enedik’in ısrarı
itibara alarak yap ılan tek lifi reddettiği n eticesin d e m eydana g elen ittifa k ı m ü­
gibi; doğudaki ticarî m en fa a tla n n ı göz- teakip sefer tedarikine girişildi. T eşkil
önünde bulunduran Fransızlar ise, itti­ ed ilecek ku vvetlerin başına B eşinci Kari
faka girm edikten başka harbi de ön le­ (C harles - Q uint) m gayrı m eşru oğlu
m eye çalıştılar. N itek im Fransa'nın İs­ D on J u an d’A u trich e (D on Juan de
tanbul'daki elçisi D a x piskoposu M. A ustria) getirild i. E vvelâ, acele hazırla­
N oailles m uharebesinin ön len m esi g a y e­ nan bir filo , M arcaritonio Colonna ku­
siy le V enedik cu m hu riyetin i Osm anlI­ m andasında Ege denizinde boşuna bar
larla barıştırm ağa gayret etti. G erek A l­ n ü m âyiş hareketinde bulundu.

1235
O sm anlılarm durumu eksik lerin tam am lanm ası yo lu n d a da bir
h arek ette bulunulm adı. K ıb rıs’a yard ı­
H ıristiyan A vrupa’n ın ittifak ın d an m ı m ü teak ip harekâta girişild i.
endişelendiği için K ıbrıs seferin e m u h a­ B u g a y e ile e v v e lâ Rodos sularına
lefet etm iş olan S ok u llu M ehm ed P a şa ­ ilerlendi, oradan da A ğriboz’a gidildi.
n ın bu endişesin in pek boş olm adığı P ertev Paşa burada gem ileri yağlayıp
m eydana çıkm ış bulunuyordu. K ıb n s se ­ erzak aldı. M üteakiben yen id en d en ize
ferin e girişilirk en b ö y le bir ittifak tan açıldı. V enedik donanm asının G irit’te
çekinild iğin den, O sm anlı hük ü m eti, C e- bulunduğuna dair bir haber alın d ığı c i­
zayir-i garb beylerb ey i, D ubrovnik b e y ­ h e tle G irit’e doğru ilerlen d i. O sırada
leri v e casus te şk ilâ tiy le h ıristiyan d ev ­ V enedik donanm ası hakikaten G irit’te
letlerin faaliyetin d en haberdar olm aya bulunuyordu. F akat bu, V en ed ik d onan­
-çalışıyordu. m asının tam am ı olm ayıp M arco Quirini
1570 yaz m evsim in d e h ıristiyan itti­ idaresinde bir k ısm ı idi. D iğer k ısm ı S e ­
fak ı tahakkuk edem ediği, V en ed ik liler bastiano V eniero idaresinde K orfu’d ay-
de yaln ız başlarına T ürklerle çarpışm ak dı. V en ed ik lilerin m u h tem el bir h are­
cesaretini gösterem ediğinden, K ıbrıs’a k etin i önlem ek için serdara V en ed ik do­
çıkarm a yapan donanma, o sen en in k ı­ n anm asını vurm ak ü zere sıkı em ir v e r il­
şını geçirm ek üzere İstan b u l’a dönm üş­ m iş olduğundan, O sm anlı donanm ası
tü. O sm anlı donanm ası, İstan b u l’a dön­ Girit’e ilerled i. F akat V en ed ik kum an­
düğü sırada V enedik liler, b ir taraftan danı Marco Q uirini gem ilerin i em n iyete
yanlarına m ü ttefik b u lm aya uğraşırken, aldığından onlara bir şey yapılam adı.
öte yandan da hum m alı hazırlık lar y a ­ O aralık C eza y ir-i garb b ey lerb ey i U luç
pıyorlardı. O arada M agosa m uhasarası A li Paşa 20 gem i ile esas k u vvetlere
devam etm ek teyd i. O sm anlı h ü k ü m eti­ iltihak eyled i.
nin en büyük endişesi M agosa'ya y a r­ O sm anlı donanm asına y a ln ız V en e­
dım vuku bulm ası v e h ıristiy a n d e v le t­ dik donanm asını d eğil, V enedik id are­
lerin tecavüz n iy e tiy le fa a liy ete g eçm e- sindeki adalar ile , A rn avu tlu k v e D a l-
siydi. m açya sah illerin i vurm ak em ri v erilm iş
İşte bu en dişed en dolayı donanma, olduğundan K ap ta n -ı derya M üezzin­
cenkci v e kürekçileri tam am lanm adan zâde A li P aşa v e Serdar P ertev Paşa bu
İstanbul’dan hareket etti (m u h tem elen em ri sık ı sık ıy a tatb ik e çalışm aktaydı.
- 23 m art 1571). D onanm anın bu v a ziy e t­ Onun için e v v elâ G irit’in Suda l i ­
te sefere çık ışı büyük bir hata idi. İ- m anı civarına bir m iktar asker çık a rıl­
kinci büyü k hata,, kum anda m evk iin d e dı. buraların vu rulm asını m üteak ip H an ­
yap ılan d eğişik lik le işlen m ek teyd i. K ıy ­ y a ’y a taarruz edildi. Ondan sonra G irit
m etli bir denizci olan P iy â le Paşa bu önünden a yrılan O sm anlı donanm ası
defa İstanbul’da alıkonulm uştu. D onan­ Çuha (Çuka, Cerigo) adasını, onun ar­
m anın başında bulunan K ap tan -ı derya kasından Y unanistan’ın b atısın a doğru
M üezzinzâde A li P aşa cesu r bir kim se dolanarak Zan ta v e K efalon ya adaları
olm akla beraber denizciliğe yabancı o- k ıyıların ı vurdu. Buradan da A d riya-
lup, bu m akam a yen içeri ağalığından tik ’e ilerled i.
g elm işti. İkinci v ezir P ertev Paşa da do­ Türk donanm ası A d riy a tik ’e yü rü r­
nanm adaki k u vvetlerin serdarı idi. ken, V enedik donanm asının bir k ısm ı
O sm anlı donanm ası İstan b u l’dan h a ­ ile K orfu’da bulunan Sebastiano V en ie-
reket ettiği sırada  li v e P e ç e v î’y e göre ro, burada kalm an ın k en d isi için tehlike
irili u fak lı 300 den fazla, K âtib Ç eleb i’- yaratacağını he sap livar ak em rindeki 60
y e nazaran ise 250 parça gem iden m ü ­ kadırga ile M essina’ya k açtı (23 tem ­
rekkepti. B unlara lev e n d gem ileri de m uz). V eniero’nun k açışı V enedik m ü­
iltih ak edince gem i sa y ısı biraz daha dafaasında m ühim b ir b oşluk m eydana
kabardı. gelm esi dem ekti. Onun K orfu’dan u zak -
M utaddan önce İstanbul’dan ayrılan laşm asiyle, O sm anlı donanm ası A d riya­
donanm a önce K ıbrıs’a g itti. M agosa’ya tik ’te iy ic e serbest kalm ış sayılab ilird i.
toplar v e lüzum lu m ü h im m at çıkardık­ Bunun için D alm açya kıyıların d a hare­
tan sonra, orada bek len ilm ediği gibi, kâta g irişilerek L esina, A ntivari, Ü lgün
(D u lcin o ), Sopoto k a leleri zaptedildı. g elm ek teyd i. Bir
Bu şeh irlerin Kaptı sırasında A hm ed P a­ defa, V enedik d o ­
şa ku vvetleri karadan yardım v e işb ir­ nanm asının G i­
liğin de bulundu. O aralık U luç A li P a ­ rit’te bulunan par
şa, Zara’y a kadar uzandı. Tersane reis­ çasm ın buradan
lerinden Kara H oca V en ed ik şehrine u zaklaşm ası, O s­
doğru ilerled i. Bir n ü m ayiş y ü rü yü şü n ­ m anlIlar için n a­
den ibaret olan bu harek et karşısında sıl büyük bir fır ­
V enedik şehri sâk in leri m ü th iş bir kor­ satın kaçırılm ası
kuya kapıldı. Bir taraftan eski gem iler ise, bu işi gören
silâhlandırıl!rken, öte yandan sah illere V enedik am irali
bataryalar yerleştiriliy o rd u . V enedik M arco-Q uirini ve
halkı korkulu anlar g eçirdiği sırada A gostin o B arba-
K aptan-ı derya da Cattaro’y u k u şa tı­ rigo için o d ere­
yordu. ce m ühim bir
O sm anlı donanm asının k ısım lara a y ­ m u vaffak iyetti.
rılm ış şek ild e harekâtta bulunm ası, şü p ­ V enediklilerin
hesiz, pek doğru bir şe y değild i. Bunun ısrarı v e Papanın
gayretleri n eti - M ukaddes ittifa k do­
tehlike yaratacağına işa ret eden U luç
cesinde kurulm uş nanm ası başkum an­
A li Paşa, o aralık, m ü ttefik lerin İta ly a ’­
olan birlik, «mu­ danı Don Juan
da büyük k u v v etler topladığını öğrendi-
kaddes İttifak » d’A utriche.
M üttefiklerin hazırlıkların a dair daha
fazla b ilgiyi b alıkçı k ıy a fetin e girerek d iy e isim len d i -
casusluk eden Kara H oca edindi. Kap­ rilm ek le be ra -
tan -ı d erya A li P aşa Cattaro m uhasara­ ber, başlangıçta İtalyan askerleri sı­
sını kaldırm ak ih tiy a cın ı h issederek rasında b ile candan bir d a y a n ış­
C astel - N u ova’y a çek ild i. Orada daha m a m evcu t değildi- M üttefik k u v­
fazla kalm ıyarak 16 ağu stosta C astel - vetlerin başkum andanlığına tâyin edilen
N uova’dan h a rek etle K orfu’y a taarruz B eşin ci Ş a rl’m gayrı m eşru oğlu Don
etti. K orfu’da ep eyce h asar m eyd an a g e­ Ju an d’A utriche (D on Juan de A u stria),
tirildi. K orfu’y a karşı g irişilen taarruz 23 ağustosta M essina’ya geld iğ i sırada
sırasında, kalenin m üd afileri çık ış h are­ m ü ttefik ler arasında tereddüt ve korku­
ketlerinde bulunduklarından, K fp ta n -ı nun hâkim olduğunu görm üştü. M ütte­
deryanın em rindeki Türk k u v v etleri da fik ler b öyle bir h aleti ru h iye için d ey -
epayce zayiata uğradı.
Bu sırada M agosa’n m zaptı v e b öy-
lece K ıbrıs feth in in tam am landığı h a­
beri geldi. B u haberle b irlik te, düşm an
donanm asını bulduğu yerd e Vurması
hakkm daki em ir de K ap tan -ı d eryaya
ulaşm ış bulunuyordu. O nun için, Ali
Paşa, donanm aya bir çek i düzen v er­
m ek üzere İn eb ah tı’y a g itti. în eb a h tı’ya
varılınca, A ğirboz b ey i S alih Paşazade
M ehmed B ey, M ora’dan cenkçi v e kü­
rekçi toplam aya m em ur edildi. Onun
dönüşüne kadar da donanm anın în eb a h -
tı önünde kalm ası u ygu n görüldü.

M üttefik1erin faaliyetleri
O sm anlı donanm ası, E ge sularından
başlıyarak A d riyatik ’e ilerley ip geniş
bir sahada harekâtta bulunduğu sırada,
m üttefikler, yavaş yavaş da olsa biraraya V enedik A m irali Sebastiano V eniero

1387
ken Osmanlı donanm asının bir kısmı Osmanlı ordugâhında toplanan
Cattaro’yu muhasara etm ekteydi, ih ti­ harp m eclisi
mal, biraz da bu korku yüzünden Ital­
yan askerleri arasında bile g eçim sizlik ­ Osm anlı donanm ası în eb a h tı’ya g e l­
ler vardı. Bu geçim sizliğe, bir aralık, dik ten sonra düşm anın durumu hakkın­
başkum andanın bizzat k endisi b ile m a­ da k eşifler yapıldı. Türkler k e şif h are­
ruz kaldı; V enedik ku vvetleri kum anda­ k etleriyle hasm ın vaziyetin i öğrenm eye
n ı Sebastiano V eniero’y a kızarak M essi- uğraşırken karşı taraf da boş durm uyor,
na’yı terkedip dönüp gitm ek istedi. Mü­ onlar da ayni şey i yapm aya çalışıyordu.
tereddit hava devam etm ek teyk en m üt­ K eşif v e casusluk işlerin d e v azife alan
tefik kumandanları arasında yapılan g ö ­ Kara Hoca ve Kara A li ism indeki d e­
rüşm ede m uhtelif fik irler ileri sü rü l­ n izciler gayet cü r’etkârane sayılacak k e­
m ekte v e kesin bir karara varılabilm esi şiflerd e bulundular. Buna rağm en her
için hayli zahm et çekilm ekteydi. N ite ­ iki tarafın da yek d iğeri hakkında sağlam
kim, kıral ik inci F ilip (P hilippe) adına bilgi edinem ediği v e bazı noktalarda
konuşan İspanyol am irali Don L uis de yan ıld ığı anlaşılm aktadır.
Requesens, m üttefiklerin m uharebeye M üttefik k u vvetlerin in pek yakm a
girm elerini, kendilerini göz göre göre geld ik leri v e m uharebeye hazır olduk­
teh lik eye atm aları şeklinde telâkki e t­ ları öğrenilince, Türk ordugâhında bir
m ekte; bu sebeple, papanın gü cen m esi­ harp m eclisi toplandı. O sırada Salih
nin, V enediklilerin de yalnız bırakıldık­ Paşazâde M ehmed B ey de 60 kadırgası
ları kanaatinin önlen eb ilm esi için, Yu­ ile Mora’dan dönm üştü. Harp m eclisin ­
nanistan sahillerine doğru bir gösteriş de; K aptan-ı derya M üezzinzâde Ali
h areketiyle yetin ilm esi fik rin i ileri sür­ Paşa, ik in ci vezir P ertev Paşa, Ce-
za yir-i garb b eylerb eyi U luç A li P a­
m ekteydi. Don Juan d ’A utrich’e g elin ­ şa, Trablusgarb b eylerb eyi Câfer P a­
ce; o, Y unanistan’ın batı sularında bu­ şa, Barbaros H ayreddin Paşa oğlu H a­
lunan Türk donanm asına hücum değil şan Paşa, onbeş sancak b eyi v e ordu­
doğrudan doğruya Tunus veya K ıbrıs nun ileri g elen daha bir kaç elem anı ha­
üzerine gidilm esi arzusunda bulunm ak­ zır bulunuyordu. T ecrübeli v e usta bir
taydı. Buna m ukabil, V en ed ik liler ise, denizci olan U luç A li Paşa, donanmanın
şiddetle harp taraftarı bulunm aktaydı. atlı aydan beri denizlerde gezip h are­
Zira, K ıbrıs’ı kaybeden onlar olduğu g i­ kâtta bulunm ası seb eb iyle askerin yor­
bi, Türk donanm asının A drivatik’e g i­ gun, gem ilerin tam ir v e bakım a muhtaç
rerek V enedik şehri yakınlarına kadar bulunduğunu, ayrıca cenkçi v e kürekçi­
ilerlem esi bakım ından ön plânda teh li­ lerin de noksan olduğunu beyanla, bu
k eye maruz kalanlar da y in e onlardı. vaziyette harbi kabul etm enin doğru
Bunun için, m üttefiklerin harbetm ek is­ olm ıyacağm ı ileri sürdü. Onun için do­
tem ediklerini sezen V enedik donanması nanm anın în eb ah tı boğazının gerisine
kum andanı Sebastiano V eniero, g ayreti­ çek ü m esin in isab etli olacağım bildirdi.
nin m ühim kısm ını onların tereddütleri­ K orint körfezinin en dar yerin i teşk il e-
ni izaleye hasretti. Buna rağmen m ü t­ dcn înebahtı boğazı m üstahkem old u ­
tefik donanması K orfu’ya gelin cey e ka­ ğundan düşm anın buradan içeriy e g eçe­
dar ayni m ütereddit hava devam etti. bilm esi m üm kün değildi. U luç A li P a-
Bu havanın dağılm asında, papalık k u v­ şa'm n fikrine Serdar P ertev Paşa da iş ­
vetleri kum andanı Colonna’nın m ü tale- tirak etti. Donanm anın cenkci v e k ü rek­
asının fazlaca rolü oldu. M üttefik ku­ çilerinden bir kısm ının izinli, izinsiz şe ­
m andanlar arasında aktedilen harp m ec­ kilde ayrılm ış bulunduğu, bunun da do­
lisinde, Colonna’nın; bütün m evsim bo­ nanm ayı zayıf düşürdüğü y in e U luç A -
yunca harekâtta bulunan Türk donan­ li Paşa tarafından ortaya kondu. A y rı­
m asının yıpranm ış v e harp takatini k a y ­ ca, sefer m evsim in in geçm esi d o la y isiy -
betm iş bulunduğu fikrini savunm ası, le leven d gem ilerinin dönmek için izin
aynı zamanda V enediklilerin çarpışm ak­ istem iş oldukları da bu arada h a tırla tıl­
ta İsrar etm eleri, m ü ttefik lerin harp dı. L âkin K ap tan -ı derya A li Paşa bu
kararına varm aları n eticesin i doğurdu. fikrin tam am iyle zıddına m uharebe e ­

1238
dilm esi taraftarıydı. K endisi, cesur bir
kim se olm akla beraber d enizcilikten y e ­
tişm ediğinden, ileri sürülen m ahzurla­
rın ne gibi kötü n eticeler doğuracağını
tahm in edebilecek durum da değildi, ü s ­
telik m ü tehevvir bir tabiata sahip bu­
lunuşu da serdedilen m ütaleaları enine
boyuna tartarak karar verm esin e mâni
olduğu gibi, bilhassa düşm an ile m utla­
ka m uharebe edilm esi hususunda m er­
kezden em ir alm ış bulunm ası da, tecrü­
beli denizcilerin görüşlerine hak verm e­
sine m âni teşk il ediyordu. Bunun için:
«gayret-i İslâm v e :rz-ı padişahı yok
mudur, her sefineden b eşer onar adam
nâkıs olm akla ne lâzım gelir» dem ekten
kendini alam adı. Bu vaziy et karşısında
U luç A li Paşa, şa y et m uharebe ed ilecek ­
se sahile yakın yerde d eğil, açık deniz­
de çarpışılm asını bildirdi- V e Kâtib Çe­
le b i’ııin kaydı gereğince bu hususta
şöyle söyledi: «Hani, H ayreddin Paşa İ-
le düşm an ve Turgudca ile cenk gören­
ler niçin söylem ezler? Bir gem iye top
dokunduğu gibi gark olm ak ih tim alin ­
den karaya m cyletse gerek; sairlere bâ-
is-i inhizsm olur». U luç A li Paşa, bu
sözlerinin de kaale alınm adığını görünce,
kum andan gem ilerinin düşm an tarafın­ Cezayir B eylerb eyi U luç A li Paşa
dan farkolunm am ası için gem ilerden (D eniz m üzesindeki eski bîr portre­
fanus, bayrak v e flam aların kaldırılm a­ sinden)
sını tek lif etti. M üezzinzâde bunu da is ­
tihza ile karşıladı. lenm iş olm aları v e M essiııa’da toplan­
Serdar P ertev Paşa, peşinen U luç dıktan. sonra Y unanistan’ın batı k ıyıla­
A!i P aşa’nın fik rin e iştirak etm işken, rına ilerlem eleri bakım ından, mütearrız
K aptan-ı derya'nm m uharebe sözünde taraf, m üttefiklerdi. Bunun için gemi
İsrar etm esi üzerine, bu tecrübeli v e ih - ve personel bakım ından seçm e addedi­
tiyatkâr vezir de, korkak v e evham lı lecek durumda olan m ü ttefik ler, daha
d iye adı çıkm ış olduğundan, bu v e sile y ­ ziyade, Türk donanm asını, kendileri i-
le hakkında daha da m ânâsız şey ler sö y ­ çin, m üsait bir pozisyonda yakalam aya
lenm em esi için en son u sda sesini çıkar­ ehem m iyet verm ek te v e hareketlerini
m adı. B öylece Müez.zinzâde’nin harp buna göre ayarlam akta idiler. B aşku­
fikri h erşeye hâkim oldu. mandan Don Juan D ’A utriche K orfu’dan
M üverrih S elânik î’nin kaydına na­ hareket etm eden önce Korfu k alesin d e­
zaran, harp kararının alınm asını m üte­ k i askerin, büyük kısm ın ı donanm aya
akip, donanm adaki noksanlar, kale cenk­ aldı. B u fa a liy eti sırasında Türk donan­
çileri, hisar erleri v e azab lan gem ilere m asının înebahtı'da olduğunu öğrendi­
alınm ak suretiyle giderilm eğe çalışıldı. ğinden, orada daha fazla vak it k aybet­
Bunlar, m iktar bakım ından, m evcut nok­ m eyerek 30 eylü ld e K orfu’dan hareket
sanlığı dolduracak kadar olm adığı gibi, ederek H ulum iç (v ey a Holom iç) koyuna
alelacele gem ilere alm an bu efrat zaten girdi. 3 ekim de d e buradan halkıp K o-
d en izciliğe de yabancı idi. rin t körfezinin ağzına doğru ilerlem e­
ğe başladı. Burası, Zanta, K efalon -
İki tarafın son hazırlıkları y a v e İthake adaları ile çevrili olduğu,
Osmanlı kudretini kırm aya n iy et- ayni zam anda bu adalarla sahil arasın­

12*9
da daha bir takım küçük dağlar bulundu­ m avunaşı kale v e m etrisler önünden sa­
ğundan. açık deniz sahası sayılam azdı. vılıp, dönüp y a ardından y a böğründen
M üttefik donanması Echinae (Echinades girelim » dedi. Fakat, U luç A li’nin, bir
Curzolari) adacıkları arasından, yâni m anevrayı m üteakip düşm anın yan v e ­
Korint körfezine girilm eden önceki k ıs­ ya gerisine hücum edilm esinden ibaret
m ın kuzey bölüm ünden ilerledi. M ütte­ bu m akul tek lifin e karşı M üezzinzâde:
fikler, O xia adası ile sahil arasından g e ­ «padişahın donanm asına kaçtı nâm ın ko-
çerken, önce, keşfe çıkm ış ik i Türk g e ­ mazam» cevabını verip, düşman donan­
m isini, sonra da Osmanlı donanm asının m asının arkasına düşm ek için yapılacak
tam am ım gördüler. m anevrayı m ertliğe uygun görm edi. N e­
M üttefikler K orfu’dan kalkarak Ko­ ticede K a p ta n -ı d e ry a M ü ezzin zâ d e A li
rint körfezine doğru yürürken, O sm an­ Paşa donanm ayı, Y unanistan sa h ille­
lI donanm ası kum andam K ap tan -ı derya rine m uvazi v e Skropha burnuna dik bir
M üezzinzâde A li Paşa, ileriy e k eşif k o l­ nizâma soktu. M üttefikler de E chinae a-
la n çıkararak düşm anın durum unu ö ğ ­ daları boğazından çıkıp Türk donanm a­
renm eye çalışm aktayken donanm a h e ­ sının karşısında v aziyet aldı.
nüz în eb ah tı’n ın boğazının iç tarafında Türk donanm ası için çok acı bir
bulunuyordu. Lâkin, m üdebbirâne hare­ m ağlû b iyetle n eticelen en înebahtı deniz
ketten daha çok cesur görünm eyi tercih harbi işte bu sahada, yâni Korint kör­
eden A li Paşa, înebahtı boğazının iç fezinin en dar yerin i teşkil eden în eb a h -
kısm ında kalm ıyarak, donanm ayı bura­ tı boğazının batı tarafında, bu boğazın
dan biraz b atıya ve Înebahtı gib i Korint aşağı v u k a n üç m isli gen işliğin d ek i Ko­
körfezinin kuzey kıyısında, E venos su ­ rint körfezi m edhalinde cereyan etti.
yu m ansabının batısında Calydon ö - K itabım ızın ikinci cildinde 679 ncu
nüne getirm işti. Calydon (G atala) da sayfada anlatıldığı v eçh ile, înebahtı li­
bir gece yattıktan sonra ertesi gün (7 m an v e k alesi 1499 senesi ağustosunda
ekim 1571) erken eaatlarda denize a çıl­ alınm ıştı. F renklerin Lepant v eya Lepan-
dı. to dedikleri bu şehir, Türk donanm ası­
İşte' bu sıradadır ki. iki tarafın k e ­ nın, Sapienza adası civarında cereyan
şif gem ileri yekdiğerin i görerek, duru­ eden m u vaffak iyetli bir deniz harbini
mu kum andanlarına bildirm işlerdir. m üteakip alınm ıştı. în eb a h tı’nın zaptın­
M üttefiklerin k eşif birliğinin başında dan sonra İkinci Sultan B ayezid İnebah-
bulunan Cecco Pisano Türk gem ilerinin tı boğazının ik i yakasına m üstahkem
hepsini sayacak kadar m üsait bir saha­ k aleler yaptırarak K orint körfezinin g e­
dan k eşif yaptığı halde. Kara H cca’nın risini em n iyet altına alm ıştı. Bu istih ­
em rindeki Türk k eşif gem ileri, hıristiyan kâmlar y in e m evcuttu. Şayet Kaptan-:
donanm asının, adacıkların bulunduğu derya M üezzinzâde tecrübeli d en izcile­
taraftan gelm esi ve bu yüzden birtakım rin sözlerine kulak verip de Korint kör­
kayalıkların gem ilerin bir kısm ının g ö ­ fezinin iç kısm ına çekilerek, buna göre
rünm esine mâni olm ası yüzünden esaslı bir m ücadele şek li tuttursaydı, în eb ah -
bir k eşif yapam am ıştır. tı deniz harbi,« eski Osmanlı tarihine
Osm anlı donanması görününce b aş­ m ağlûbiyet v e bozgun ifade eden «Sın­
kum andan Don Juan d’A utriche hem en gın donanma harbi» d iye geçm ezdi. H â­
harp işareti verdi. O arada bazı İspan­ len yerin d e Epahta isim li küçük bir
y ol generalleri harbin hıristiyan donan­ şehir bulunan în eb ah tı ism ini tarih leri­
m ası için felâk et getireceğin e dair m üta- m izde okurken, İm paratorluğun en k u v­
Iealarda bulundularsa da b u n lan d in ­ vetli devresinde bir deniz m ağlu b iyeti­
lem edi. nin hüznünü takip etm ezdik.
K ıym etli denizci U luç A li Paşa,
düşm an donanm ası göründüğü sırada ik i tarafın kuvvetleri
harp saatinin yaklaştığını anlayınca,
K aptan-ı derya’ya ikaz edici bir te k lif­ înebahtı m uharebelerine katılan
te bulunm aktan kendini alam adı. Kâtib Türk v e m ü ttefik gem ileri ile içindeki
Ç elebi’nin ifadesiyle: «Ali Paşa kapuda- askerin m ik ta n hakkında, gerek Türk,
ne haber gönderip, küffarm barça ve gerekse yabancı kaynaklarda birbirin­

1240
den farklı rakam lar kaydedilm iştir. lardır. Türk esirlerinin ifadelerini eser­
Türk donanm asının İstanbul’dan, hare­ lerin e esas tuttuklarını söyliyen Batılı
k et tarihi ile îneb ah tı harbinin cereyan m ü ellifler am iral J. de la Graviere ile
ettiği tarih arasında altı aya yakın za­ Gratiani'dir. A yrıca C hevalier de Homa­
m an farkı olduğundan, İstanbul’dan a y ­ ges de bizzat m uharebeye katılm ış bir
rılığı sırasındaki gem i m iktarı ile harbe kim sedir. B unlar arasında amiral J. de
katılan gem i sayısının birbirini tutm a­ la Graviere, Türk donanm asındaki k a ­
ması g a y et tabiîdir. în eb ah tı harbini an­ dırga sayısın ı 275 kabul etm ekle bera­
latan yabancı kaynaklar, O sm anlı donan­ ber, m uharebede fa â l rol oynıyanları 208
m ası için., um um iyetle, Türk esirlerinin adet gösterir. B atılı m üelliflerin birbi-
ifâdelerine istinat eder görünm ekle be­ rindejı farklı ifadelerini gözden geçiren
raber; h ıristiyan zaferini, olduğundan Ham mer, Türk donanm asını 240 kadırga,
daha fazla büyültebilm ek endişesiyle 40 kalıta, 20 küçük gem i olm ak üzere
m übalâğaya kaçmaktan kurtulam am ış­ 300 parça kabul eder.


Yu kar: ki resim:
M üttefik filosunun harp sa­
fına, geçişini
Sağdaki resim:
Korint körfezi ağzındaki 1-
ııcbahtı (L epanto) boğazı Ö-
ııünde her iki donanm am a
karşılıklı vaziyetini göster­
mektedir.
(K esim ler 18 ncı asırda y a ­
zılm ış İtalyanca bir kitaptan
alınm ıştır)

124İ
H ıristiyan kaynakların verdiği ra­ oynayan Türk gem ilerini 230 olarak ka­
kamlar birbirini tutmadığı gibi, Türk bul eyler.
kaynaklarının ifadelerinde de farklar Donanmadaki asker m eselesine g e ­
vardır. Nitekim, Kâtib Çelebi, «der - i lince; Türk kaynaklarının hem en hep ­
devletten vezir-i sâni P ertev Paşa do­ sinde cenkçi v e kürekçi sayısının nok­
nanm ayı humâyun serdarı olup 978 zil­ sanlığına işaret olunduğu halde, Batılı
kadesi evasıtmda (1571 nisan) iki yüz tarihçilerin esas bu noktada mübalâğa­
elli pâre kadırga ve mavna ile çıkıp» ya kaçtıkları görülür. M eselâ Fransız
şeklindeki ifadesiyle, İstanbul’dan hare­ m üelliflerinden A. Farochon: «¡¡Chypre
ket sırasında, 250 parçadan mürekkep e t Lepante» isim li eserinde Osm anlı
bulunduğunu söylediği halde, m üverrih cenkçilerini 85 bine kadar çıkanr. Hal­
 li, K aptan-ı derya A li Paşa’m n 300 buki O nyedinci asırda yaşam ış bir
parça kadırga, mavna v e kaüte ile İstan­ kim se olan A ntoine Maria Gratiani, «His-
bul'dan ayrıldığım kaydeder; P eçovı ise: toire de la guerre de Chypre» adlı kita­
İstanbul’dan 300 gem i ile yola çıkıldı­ bında, Türk cenkçilerinin 2500 ü y en i­
ğım, bilâhare levend gem ilerinin iştira­ çeri olmak üzere 25 bin kişiden ibaret
k iy le bu miktarın 300 ün üstüne çık tı­ bulunduğunu söyler. Zâten son' tetk ik ­
ğını bildirir. Soiakzâde tarihinde de İs­ lerde de cenkcîler 25 ile 30 bin arası ka­
tanbul’dan 250 gem i ile hareket ed il­ bul edilir.
diği zikrolunur. Türk donanması için zikredilenler
İstanbul’dan hareket sırasında m ev­ derecesinde olm amakla beraber hıristi-
cut gemilerin, hepsinin harbe katılam ı- yan donanması hakkında da değişik ra­
yacağj hakikati m uvacehesinde, bu deği­ kamlara rastlanır. Bu fark 208, ile 291
şik rakamlardan, çıkaracağım ız noti­ arasında oynar. Hammer, 114 Venedik,
ce; m uharebeye giren gem ilerin en faz­ 12 Papa, 70 İspanyol, 10 Malta v e 3 S a ­
la 250 raddesinde olabileceği m erkezinde­ v u ş olmak üzere 209 gem i. Gratiani 243,
dir. Zamanımız Fransız tarihçilerinden R'omages 285, Kâtib Çelebi 231 kadırga
F. Braudel ise, «La Meditérrannée et le 6 büyük mavna der. İtalya’dan hareke­
monde m editérrannéen â l ’époque de ti sırasında bu miktardan bir hayli faz­
Philippe II.» isim li eserinde, harpte rol la olan hıristiyan gem ilerinin hepsinin

Her ik i filonun harbe giriş vaziyetleri (A yni eserden)

1242
muharebeye katılm adığı, bilhassa harp dir. Zâten m üttefik başkumandanlığı
kudreti zayii olan küçük gem ilerin ge­ Türk donanmasının bu hâlini pek iyi
ride bırakıldığı anlaşılıyor. Maamafih, bildiğinden İtalya sularından kalkıp ge­
harbe bizzat katılan Chevalier de Roma- lerek Korint körfezi ağzına kadar iler­
ges’e daha fazla itim at caiz olduğuna lem ek cesaretini bulmuştur. Merhum
göre, m üttefik filosunu 285 gem i kabul S affet B ey’in, Tarihi Osman! Encümeni
etm ek daha doğru olur. mecm uasında m evcut tetkik yazısı ara­
Gem ilere ait bu farklı sayıların, sında neşrettiği bir arşiv vesikasından
muharip kuvvetler için de varit olduğu­ öğrendiğim ize göre: Mora’daki Patras
nu görm ekteyiz. N itekim m üttefiklerin şehri piskoposu Yermanos, yeğeni D im it-
muharip miktarı 29 bin, 37 bin ve 46 bin raki vasıtasiyle hıristiyan donanması
gihi epey farklı rakamlarla ifade edil­ kumandanlarından Giovanni Andrea
mektedir. 30 binden aşağı olmayan h ı- Doria’ya mektup yazarak «Türk donan­
ristiyan muhariplerin dikkate değer ta­ masındaki noksanlıları haber verm iş ve
rafı dinç ve seçm e askerden ibaret bu­ zaman kaybetmeden gelm elerini» bildir­
lunuşudur. Ayrıca m üttefiklerin kürek­ miştir.
çileri de gem ilerine göre tamamdır. Hal­
buki Türk donanmasında ' cenkci v e kü­ S a v a şın c e r e y a n şe k li
rekçi noksan olduğu gibi bunların bir
kısmı deniz çengine yabancı kim seier- înebahtı d°niz savaşı 7 ekim 1571

srn sessm

Înebahtı (Lepanto) deniz savaşını tasvir eden bu tablo T itien’in eseridir

1243
(17 cemaziyülevvel 979) pazar günü o l­ Cruz M arkisi Don A lvaro’nun kum anda-
du. Türk donanması, (Islâm A n sik lop e­ sm davdı. P apalık kum andanı Colonna,
disinin «Lepanto* m addesinde de kabul V enedik kumandanı Sebastiano Veniero
edildiği veçh ile en son tetkiklere göre) gib i şöhretli kim seler de m erkez k esi­
m üttefik donanması k a r şım d a şöyle bir m inde y er alm ış bulunuyordu. Barbaros
tertip a ld ı: Merkezde K aptan-ı derya H ayreddin’in m ağlûp ettiği Andrea D o­
M üezzinzâde A lî Paşa ve Serdar P ertev n a n ın yeğen i olan Cenovalı amiral
Paşa; sağ c e n a h t a İskenderiye B eyi Ş u - G iovanni A ndrea Doria o devrin en u s­
luk (B atı kaynaklarında bu lâkabı ayni ta am irali d iy e tanınm aktaydı.
m ânaya gelen v e gü n ey rüzgârı dem ek Türk donanm asının sahile muvazi
olan Scirocco şeklinde zikrolunur) M eh- olan m uharebe tertibinin karşısında m ü t­
rned B ey, sol cenahta C ezayir-i garb tefik ler yarım a y biçim inde bir tertip
beylerbeyi T j I u ç A li Paşa, geride de kü­ alm ışlardı. Daha ziyade, tak viyeli m er­
çük bir ihtiyat filosu vardır. kez kesim inin önüne isab et edecek ş e ­
M üttefik donanm ası ise; H ayli tak­ k ilde yerleştirilen ve o devirde yüzer
v iy eli vaziyette olan m erkezde bizzat kalelere benzetilen 30 ar topluk büyük
başkum andan Don Ju an d’A utriche, sağ m avna (galeazzs) 1ar ilerlem ekteydi-
cenahta Gian (G iovanni) Andrea Doria, M uharebe h attının boyu aşağı yukarı
sol cenahta da V enedikli A gostino B ar- dört m il uzunluğunaaydı. Sabahleyin
barigo ile Março Qu irini vardı. Cıırzolari m üsait esen rüzgâr saat U de durmuş,
boğazından geçm ekte olan ve m erkez bu yiizden Türk donanm ası kürek kul­
kesim inin gerisinde y er alan ih tiyat fi­ lanarak ilerlem eğe başlam ıştı. Iiam m er,
losu İse Ispanyol kum andanı Santa - m uharebe başlamadan önceki durumu

Înebahtı = Lepanto deniz savaşım tasvir eden bîr tablo (y a n sı karşı sayfada)

1244
şöyle tasvir etm ektedir: «Güneş bütün sıradaki m avnalar bu ateşten biraz sar­
şaşaasiyle parlıyordu; m üttefiklerin m iğ­ sılm akla beraber y a vaş yavaş ilerlem ek ­
ferleri, zırhları, kalkanları Türklerin ten geri' kalm adılar. Muharebe, Osmanlı
gözlerini kam aştırm ış olduğu halde b u n ­ sağ cenahının hıriştiyan sol cenahına
lar da gem ilerin ve Türk tayfaların ko­ hücumu ile şiddetlendi. M üttefiklerin
yu v e m ü tenevvi renklerine, altun fen er­ sol cenahı, Türklerin bir çevirm e hare­
lerine; altuııdan, güm üşten kitâbeleri k etine m ânı olm akla vazifelendirilm iş
havi kırm ızı sancaklarına, Osmanlı am i­ v e tertibatını da buna göre d üzenlem iş­
ral gem ilerinin zülfikar, ay, yıldızlar, ti. Türk sağ cenahı, hücumunu, çevirm e
padişahın ism ini gösteren girift yazılar­ hareketi ile birlikte yapm ak istem iş,
la m üzeyyen sancaklarına m ütehayyir i- hattâ başlangıçta bir kısım küçük Türk
diler. Bu sükût, O sm anlı am iral gem i­ gem ileri sâhil boyunca düşm anın geri­
sinin selâm işaretini ve hıriştiyan am i­ sini çevirm eğe m uvaffak olduğundan
ralini o suretle kendisini tanıtm ağa da­ m üttefik ler için bu tarafta tehlike b e ­
veti m utazam m m olm ak Ü2ere attığı ba­ lirm işti. M uharebenin en kritik an lan
rut dolu top sadasiyle fa sıla buldu; Don yaşandığı sırada m üttefik sol cenah k u ­
Juan’ın cevabı büyük çapta bir gü lle m andanlarından V enedikli A gostino Bar-
sesi oldu». barigo yaralanm ıştı, gem isi Türklerin e -
O smanlı am iral gem isinin bütün i- lîn e geçerken bu tarafta beliren teh li­
şaretleri üzerinde olup kolayca teşhis e- k eyi sezen m ü ttefik kum andanlığı sol
dilebilm ekteydi. Ham m er’in de işaret e t­ cenaba tak viyeler gönderdi. Z ayiatın a -
tiği veçh ile, m uharebe, m erkez k esim in ­ ğırlığm a aldırm ayan m üttefikler vaziy e­
de top ateşine geçilm esiyle başladı. Ön ti lehlerin e çevirebilm ek için bütün g a y -

Tablo V enedik’te D ûdar sarayındadır (Ressam ı: Andrea V eneentino)


retleriîii sarf etm ekteydi. îş te bu arada söyündürm ek ile m ukayyed iken sair
O smanlı sağ cenahı kum andanı Şuluk gem ileri burun ardından çukub donan­
Mehmed B ey’in şehit düşm esi, m üttefik m ayı ihata eyleyü p topa tuttular». H al­
sol cenahında muharebenin, onların le ­ buki, hezim ete y o l açan şeyi; Kâtib Ç e-
hine dönm esine sebep oldu. Osmanlı sağ Iebi’nin dediği gib i K anlı-burun arkasın­
cenahı üzerinde düşm an fazlaca ağır b a­ dan elli gem inin çıkm asında değil, m üt­
sarken, deniz harbine a lışık bulunm a­ tefik donanm asının kum andanlarının
yan Türk kara askerleri canlarının d er­ ehliyetinde, seçkin personelinde ve m u ­
dine düştü. G em iler iop a teşleriy ie sa r­ harebenin um um î tertip ve idaresinde
sıldığı sırada kim isi denize dökülüp b o ­ aramak lâzım dır. B ir burun arkasında
ğuluyor, kinlisi de düşm an g ü lle, kurşun gizlenen 50 gem inin varlığından haber­
ve sair silâhlarına h ed ef olarak ölü yor­ dar olam am ak da, k eşif noksanlığına
du. A skerin can derdine düşm esi, bu d elil olup,, suçu h a fifletici bir m azeret
cenahta bozgunluğu şid d etlen d irm ek tey­ şeklinde telâkki edilem ez.
ken, bir kısım asker de karaya çıkm ak M uharebenin en şiddetli sahneleri
su retiyle kendilerini kurtaracağını u m ­ aynı zamanda m erkez kesim inde de ce­
m akta idi. L âkin m uharebe leh lerin e reyan eyled i. Osmanlı sağ cenahında m u ­
dönmek üzereyken m üttefiklerin k ıyıya harebe k ızıştığı sırada K ap tan -ı derya
çıkarm ış olduğu askerler bunları k arşı­ A li Paşa, gem ilerin birbirine y a k laşa­
lıyor, böyieee denizde boğulm aktan kur­ rak çarpışm asını denedi. O sırada Kap­
tulacaklarını zannedenler perişan şek il­ tan-; derya baştardesinin düşm an b aş­
de karaya çıkarken y in e anların silâ h ­ kumandanı Don. J u an ’m kadırgasına
larına h ed ef oluyor v e feci şek ild e ö lü ­ rampa ettiğ i. P ertev Paşa’n ın bindiği
mü boyluyordu. kadırganın da V eniero’nun gem isine
Osmanlı kaynaklarında v e bu arada yaklaşarak harbe tutuştuğu görüldü.
Kâtib Ç elebi’nin «T uhfet-ül kibar fi es- Türk am iral gem isinde üçyüz yen içeri i-
fa r-ü l bihar» m da, Türk donanm asının le yü z okçu, Don Juan'm gem isin d e b u ­
m ağlûb iyetine b a şla n g ıç . teşk il eden lunan sardunyah dörtyüz okçuya karşı
nokta şöyle anlatılır: «Kâfirin elli pâre şiddetle savaştılar. İki gem i arasındaki
gem isi seçilüp K aıılı-burun'dan taşra g e - m üthiş boğuşm a bir saattan fazla sürdü.
lüp, bâki gem ileri buruıi ardında sa k - Kaptanpaşa baştardesinin güvertesinin
lanup görünm ezdi. Ehli İslâm gem ileri yarısı ik i d efa düşm anın istilâsına m a­
ol elli gem iye çatup tam am ellisin i dahi ruz kaldıysa da ik isin d e de püskürtüldü.
Fakat düşm an askerleri zırhlı
olduğundan Türk okçuları
onlara karşı Öldürücü tesir­
de bulunam ıyordu. M uhare­
be bütün şid d etiyle devam
ederken K ap tan -ı derya M ü-
eüzinzâde A li Paşa bir kur­
şun isa b etiy le ölüm derece­
sinde ağır yaralanarak yere
yık ıld ı v eya gem isin in dü­
m en yek esin in bulunduğu
yere kadar çek ilerek çarpışa
çarpışa şeh it düştü. K aptan-ı
derya’n m şehâdetı, K aptan-
paşa baştardesinin tam a­
m en iştilâ siy le neticelen d i.
A li Paşa çarpışarak ö ld ü ğ j
v ey a ağır yaralı şek ild e y er­
de henüz n efes alm aktayken
bir İspanyol neferi K aptan-ı
înebahtı = L epante savaşı (R icau t’nun derya nın başını kesti v e Don
Almanca nüshasından) Juan’a götürdü. Sonra bu baş

1246
bir m ızrağa geçirilerek g e ­
m inin direğine asıldı.
K aptanpaşa baştardesi e l­
den gitm ek iizefey k en A v -
lonya sancak b e y i Karagöz,
M idilli sancak b eyi M ahmud
B ey ve diğer dört gem i im ­
dada gelerek , şiddetli bir çar­
pışm aya tutuştular. M ütte­
fik başkum andanı ile diğer
üç m ühim kum andanın te h ­
lik eye maruz bulunduğunu
gören Santa-C ruz m a rk is i
em rindeki ih tiyat filosu ile
bunların im dadına koştu.
V enedikli kaptanlardan Lo-
redano v e M alpieri, b aşku­
m andan Don Juan’ı kurtar­
m ak için Türk kadırgalarının tnebahtı = Lepanto savaşı (İn gilizce bir tarihte.!/
arasına ilerled ik leri sırada
cereyan eden şid detli çarp ış­
m ada öldüler. İşte İşte bu
hengâm ede Serdar P ertev
Paşa’nın kadırgası etrafında
da k anlı bir boğuşm a cere­
yan ediyordu. N eticed e onun
bindiği gem i de m ağlûp o l­
du. P ertev Paşa yaralı o la ­
rak atladığı denizden Haşan
Paşazâde Mahmud B ey tara­
fından kurtarıldı. Pertev
Paşa’nm gem isi zaptedilirken
A vlon ya sancak b eyin in ka­
dırgası da ayni ak ıb ete u ğ ­
ram ış bulunuyordu. D üşm an,
ele geçirdiği bu üç Türk ku­
m andanının gem ilerin i kendi
gem ilerine bağladı. Gerek
sağ cenahta, gerekse m erk ez­
de çok şiddetli çarpışm alar
olm asına v e m ü ttefik ler a- M üttefiklerin zaferi (R essam ı: V. de Keyser)
ğır zayiata uğram alarına
rağm en n eticede v a ziy ete hâkim o l­ ezzinzâde veya P ertev Paşa gibi bir ka­
dular. Merkez ' kesim in d e Kara Yu­ ra askeri değil, en az onun kadar usta
su f’un d ille r e destan şecaati v e buna b ir denizci olan UIuç A li Paşa vardı.
yakın derecede daha bazılarının vuruş­ D oria açılırken bütün dikkatini onun
m ası v e düşm ana çok fazla telefa t v er­ üzerinde toplam ış bulunan Uluç A li Pa­
dirm esi m uharebenin leh im ize dönm e­ şa, m ü ttefik lerin m erkezi ile sağ cenah­
sini tem in edem edi. ları arasında kâfi bir gedik açıldığını
Çok usta bir denizci olan Cenevizli görünce, derhal bir dönüş m anevrası y a ­
Giovanni A ndrea D oria m uharebenin parak bu gedikten içeri daldı. G iriştiği
başından beri çarpışm alara birdenbire taarruz sırasında M alta şövalyelerinin
dalm ıyarak sey y a l bir durum m uhafa­ kaptan gem isini zaptetti, kum andanının
za ediyor v e esas donanm adan açılıp u - başını kendi eliy le kesti. Z aptedilen
zaklaşıyordu. D oria’nın karşısında M ü- M alta gem isinden başka bir P apalık, bir

1247.
Savua, iki Venedik gem isi, Türk kadır­ n aklan birbirinden bir hayli farklıdır.
gaları tarafından kuşatıldı. Bunların bir Batan, yanan ve karaya oturan gem iler
kaçı işe yaramaz hâle getirildi. M ütte­ 15, 30, 40 v e 44 olarak, m üttefiklerin e -
fik sağ cenahının maruz kaldığı m uha­ lin e geçenler de 60, 90, 137, 130, 140, h at­
tarayı gören ve aradaki gediği kapatma­ tâ 190 olarak gösterilir. Bu rakamların
ya koşan Don Juan de Cardova’nın m a­ birisi üzerinde kesin bir hükm e varmak
iyetindeki gem iler şiddetli bir çarpışm a­ mümkün değilse de, Uluç A li Paşa’nm
ya giriştiler. Fakat bu hıristiyan am irali­ kurtardıkları ile civardaki-T ürk lim an­
nin gem isindeki 500 kişiden ancak 50 k i­ larına kaçabilen beş on gem i hariç, Os­
şi kurtulabildi. O sm anlılann m erkez ve m anlI donanmasının Înebahtı sularında
sağ cenahının iyice ezilm ek üzere oldu­ m ahvolduğu bir hakikattir. Yalnız şura­
ğu, yâni muharebenin mukadderatının sını ehem m iyetle belirtm ek lâzımdır ki,
taayyün ettiği bir sırada, m üttefik sağ Türk donanmasının düşman eline geçen
cenahında böyle bir durumun hâsıl o l­ gemileri batan ve karaya vuranlarından
ması başkumandan Don Juan d’A utriche’i ç.ok olduğu halde, esir m iktarı bununla
bir hayli şaşırttı. Zira Uluç Ali P aşa’- ters orantılıdır. Bu da gösterm ektedir
nın başında bulunduğu sol cenah gru- ki; donanma, eh liyetli bir başkum anda­
pu esas itibariyle m üttefik filosunun nın elinde bulunm adığı, gem iler tamire
m erkez bölümünün gerisi hizasına g el­ muhtaç, efrat yorgun bulunduğu halde
miş v e bu yüzden m üttefikler için teh­ Türk askerleri sıkıştıkları sırada şeref­
lik eli bir durum hâsıl olm uş bulunuyor­ sizce esarete boyun eğm e yerine, çarpı­
du. Onun için başkumandanın bizzat şarak şerefleriyle ölm eyi tercih etm işler­
kendisi, Santa - Cruz markisi ve diğer
dir.- Onun içindir ki şehidlerin m iktarı
gem iler U luç A li Paşa’dan tarafa yön el­
pek fazladır. Bu m iktar 20 bin kişiden
diler. Uluç A li Paşa ise, bu kadar düş­
az değildi. 3 bin kişi de esir düşmüştü.
man gem isi ile başa çıkam ıyacağını an-
Hammer’e göre; m üttefikler, zaptettik­
lıyarak, kendisinin de m ahvına sebep
leri Türk gem ileri sayesinde büyük çap­
olabilecek bir çarpışm ayı kabul etmedi;
ustaca manevralar neticesi 30 kadar ge­ ta 117, küçük çapta 156 topa sahip o l­
muşlardı.
mi ile düşmanın arasından sıyrıldı. Harp
sahasını terkederken kendisine katılan- K aptan-ı derya Müezzinzâde A li
larla kurtulan gem i sayısı 42 y i buldu. Paşa, İskenderiye beyi Şuluk Mehmed
Uluç Ali Paşa mağlûp Osmanlı donan­ B ey, tersane emini M ustafa Bey, în e -
masının fecî manzarasını geride bıraka­ bahtı beyi Firdevs Bey, Çorum sancak
rak A ya - Mavra adası istikam etinde i- b eyi Gülâbi, Şarkikarahisar beyi Ahmed,
lerledi, harp sahası yakınlarında durup Ankara beyi Muammerzâde, Niğbolu b e­
vakit geçirm iyerek Modon'a gitti. Ora­ y i Ahmed Bey, Sakız beyi Abdülcebbar,
dan da İstanbul’a gitm ek üzere yola ko­ M idilli beyi Hızır, Biga beyi A li B ey ve
yuldu. Harbin başlangıcında fenerlerini daha iki kişi ile birlikte ölen sancak
kaldırarak tanınmasına imkân verm eyen, . beylerinin sayısı on bir taneyi bulm ak­
ustaca m anevralarla hem düşmana za­ taydı.
yiat verdirip, hem de kurtulabilen Uluç Esirler arasında Câfer Paşa ile Mü­
Ali Paşa’nın bu hareketi, hezim et orta­ ezzinzâde A li Paşa’nın oğullarından 18
sında bir zafer hususiyeti taşımaktaydı. yaşındaki Ahmed ile 13 yaşındaki M eh­
med B eyler bilhassa zikre değen şahsi­
M uharebedeki zayiat yetlerdir. Onsekiz yaşındaki Ahmed B ey
götürülmüş olduğu Napoli’de kahrından
Sabahleyin başlayıp güneş batıncaya ölmüştür. 13 yaşındaki Mehmed B ey h ı-
kadar devam eden înebahtı deniz har­ ristiyan edilm ek için Papaya verilm ek
binde Osmanlı donanmasının m ağlûbi­ üzere Don Juan tarafından alıkonulm uş­
yeti bir hezim et şeklini alm ıştı. O za­ tur. Yaşının küçüklüğüne ve önüne se­
mana kadar Osmanlı donanmasının b öy­ rilen parlak im kânlara rağmen, dinini
le bir yen ilişi görülm em işti. Mağlûbiye-- değiştirm ediğini, S- A ngelo şatosunda
tin kesinliği derecesinde zayiat da kor­ hürriyetten başka her şeye sahip olarak
kunçtu. Türk zayiatı hakkında Batı k a y ­ yaşadığını bildiğim iz Mehmed B eyin a-

1248
kibetinin ne olduğundan malûmattar de­ m ilerinin hem en hepsi az çok hasar gör-
ğiliz. Kjüştü.
Uğranılan m ağlûbiyet neticcsi ge­
m ilerin büyük kısmı esir düşünce, do­ M üttefiklerin harpten sonraki
nanmada kürekçi olarak istihdam edilen durumu
14 ilâ 15 bin kadar hıristiyan esir de M üttefik donanması, kazandığı za­
hürriyetlerine kavuşm uş oldu. ferden sonra hcm ence İnebalıtı sularım
M üttefikler İnebaiıtı’da mühim ve terk etm ediği gibi, kalabalık hıristiy&n
kesin bir zafer kazanmakla beraber, b il­ gem ileri arasından sıyrılan Uluç A li Pa-
hassa insan bakım ından ağır zayiata u ğ ­ şa’y ı da takip etmedi. Muharebeyi ta ­
ramışlardır. B atılı m ü ellifler m üttefik­ kip eden gece fırtına çıktığından baş­
lerin ölü m iktarım 8 bin, yaralılarım da kumandan Don Juan d’Autriche m ütte­
21 bin olarak gösterirler, 60 M alta şöval­ fik donanmasını Petala lim anına çefeü.
yesi ile, İspanyol ve İtalyan asilzadele­ B öylece muharebede hasara uğrayan g e­
rinden bir çoğu ölm üştür. Venedik k u ­ m iler batmaktan kurtulmuş oldu. E rte­
mandanlarından Barbarigo, Trisino, Cor- si gün harp sahasını dolaşan Don Juan
naro, Contarini, Loredano gibi şahsiyet­ iki üç gün kadar burada kaldıktan son­
ler de ölenlere dahildi. Meşhur “Don ra A ya-M avra adasına gitti. Burada bir
Quichotte” muharriri Cervantes de sol m eclis toplıyarak yapılacak işleri görüş­
kolunu kaybetm iştir. M üttefikler insan tü. Lâkin bu m ecliste İnebahtı zaferinin
bakımından bu derece ağır zayiata uğ­ m eyvalarını toplıyacak bir karara v a ­
ramakla beraber gem i yönünden kayıp­ rılamadı. Zâten, m üttefiklerin durumu
ları çok az olup, ancak 15 kadırgadan da daha başka şeyler yapm ıya müsait
ibaretti. Lâkin bir kaç kadırga hariç g e­ değildi. İnsan bakımından pek fazla za~

İtalyanca eski bir albümden alman bu resim de savaşta maktal düşen Kaptan-ı
derya Müezzinzade A li Paşa'nın mızrağa takılan başı görülmektedir.

1249
yiata uğradıkları cihetle bunların yerini sının hezim eti doİayısiyle ö derece ken ­
doldurmadan bir şey yapam azlardı. G e­ dilerini k u v v etli h isseder olm uşlardır ki,
m ilerde de h ayli hasar vardı. Onun için artık Türkleri A vrupa’dan atacak zam a­
Korint körfezinin için e girip İnebahtı’yı n ın geld iğin e dair h ayallere kapılanlar
m uhasara cesaretini kendilerinde bu la­ görülm üştür. A vrupalIları, bu kadar se ­
m adıkları gibi, o aralık Mora’da göze vinm elerinde haklı görm ek lâzım dır. Z i­
çarpan hüküm ete karşı kım ıldanm a h a­ ra iki asırdan beri Türkler kargısında
reketlerini, Rum halkını kışkırtarak g e ­ m ağlûbiyetlere uğrıyarak m ütem adiyen
niş bir isyan hâline çevirebilm ek üzere gerileyen Avrupa devletlerinin, ilk d e­
Mora sularında kalm aya da durumları fa bir Türk seferi k u vvetin i tam am en
elverm em ekteydi. Mora sularında uzun denecek derecede ezdikleri görülm ekte­
m üddet kalınabilm esi, bu kıyılarda bir dir.
veya birkaç lim ana sahip olm alarına Înebahtı harbine iştirak edenlerden
Papalık donanm ası kumandanı Marco
m ütevakkıftı. Tabii, m üttefiklerin e lin ­
Antonio Colonna Roma’y a zafer alayı ile
de böyle bir y er yoktu. Esasen İspan­ girdi. Roma’da Colonna’nın bir h eyk eli
ya kıralı İkinci Philippe, Mora’da em ni­ dikildi. Papa B eşinci Pius, isim deki a y ­
yetli bir lim an zaptedilm ediği takdirde,
niyetten istifad e ile Incil’deki «Bu, Yah­
kendi donanmasına İtalya’ya dönülm esi y a nâmında, A llah tarafından gönderil­
için em ir verm işti. Don Juan, Mora k ı­ m iş bir adam idi» cüm lesini, înebahtı
yılarında herhangi bir yeri zaptetm eyi harbinin galip başkum andanı Don Juan’a
gözüne kestirem ediği gibi, A ya-M avra tatbik etti.
adasında bile herhangi bir k aleyi fe t­ Bu sevinci herkesten daha fazla h is­
hetm e kudretini kendisinde bulamadı. seden V enedikliler, şehirlerine înebahtı
Oııun için 23 ekim 1571 de K orfu’ya ç e ­ zaferini tes’id için başkalarından çok
kildi. Venedik v e Papalık kum andanla­ daha fazla h ey k el vesaire gib i âbideler
rının yeni bir harekât için kendisine ıs ­ diktiler. K iliseleri h ey k el ve resim lerle
rarda bulunm alarına rağm en, K orfu’da süslem ekle kalm ıyarak tersanenin önüne
b ile fazla kalm ıyarak M essina’y a gitti de bununla ilg ili bir h eyk el yaptılar.
(1 kasım 1571). Bunun üzerine V enedik A yrıca înebahtı m uharebesi gününe rast-
kumandanı Veniero V enedik’e, Papalık Iıyan 7 ekim i dinî v e m illî bir bayram
kumandanı Colonna da A ncöna’y a dön­ günü kabul eylediler.
dü. Roma v e V enedik’te, hattâ İtalya’­
înebahtı m uvaffak iyetin in h ıristi- nın daha başka şehirlerinde zafer şere­
yan dünyası üzerindeki tesirine gelince; fin e onu hatırlatıcı h eyk el, resim , plâ­
bunu coşkun bir sevinç v e üm it v e si­ ka, sütun, bina v e saire gibi şeyler y a ­
lesi saydıklarını söylem ek kâfidir. B ü­ pıp sevinirken, Türkler üzüntü duy­
tün hıristiyanlık, bu zaferden o kadar m akla beraber bunun yarasını sür’atle
m em nuniyet duym uş, Osmanlı donanm a­ sarm asını bildiler.

KILIÇ (ULUÇ) ALİ P A ŞA ’NIN K A PTA N -I DERYALIĞI

Cezayir beylerbeyi U luç A li Paşa, derya da ölm üştü. Daha önceki deniz
înebahtı m uharebesinden kurtardığı g e­ harplerinde m uvaffakiyetleri görülen
m ilerle Modon’a geldikten sonra İstan­ U luç A li Paşa, în eb ah tı felâk etin d en
bul’a birini göndererek m uharebe duru­ kendi emri altındaki gem ileri sağlam
mundan hüküm eti haberdar etti. İkinci kurtardığı cihetle, bir d efa daha eh li­
Selim bu acı haberi Edirne’de aldı. H er­ y etin i isbat etm iş dem ekti. Bu bakım ­
kes gibi o da derin bir teessüre k ap ıl­ dan K aptan-ı deryalık m akam ına onun
dı. H attâ bu yüzden yem ek ten içm ekten getirilm esi u ygun görüldü. B aşvek âlet
kesilerek, teselliyi ibadette aramaya b aş­ arşivinde 16 num aralı M ühim me d efte­
ladı. rinin 319 uncu sayfasında m evcu t şu h ü ­
Donanma ile birlik te birçok k ıym et­ küm den öğrendiğim ize göre; U luç A li
li elem an da m ahvolup gitm iş, K aptan-ı Paşa Y unanistan sularında bulunduğu

1250
sırada kendisine K aptan-ı deryalık te v ­ g elm esiyle işe g i-
cih edildi. rışıldı. Haliç te
«C ezayir-i garb beylerbeyine h ü ­ tersanede padişa- ¿g
küm: ha ait hasbahçe-f
E lhaletü hâzihi senin hakkında m e- den, gem i y a p ıla -i
zid -i in ayet-i padişâhâııem zuhûra g etü - cak y er ifraz e - |
rüp işbu 979 cem aziyülâhırının sekizin­ dilerek, m ev cu t; 1
ci gününde (28 ekim 1571) kapudaniı- kızakların sayısı
ğım ia Cezayir b eylerbeyliğin i sana tev - artırıldı. İstanbul
fiz edüp buyurdum ki, vü su l buldukta tersanesinde hum
asla v e k at’a tehir ve terahi etm eyip a- m alı faaliyet m ev
damın gönderip hasların zaptettirip da­ cutken
hi sen bizzat yanında olan gem ilerle g e­ n iz’de Sinop,
lip vezirim P ertev Paşa’y a mülâki olup masra, M idye, I
perakende olan gem ileri cem edip A ğri- Varna, A hyolu, j
boz’la Sakız arasında m uhafaza hizm e­ Süzebolu, Bur -
tinde olasın». gaz’da; Marmara- Ressam larım ıza göre
B öylece K aptan-ı deryalığa tâyin da İzm it, Gem ­
edilen UIuç A li Paşa perakende olarak lik, Biga, Gelibo­ Kılıç A li Paşa
bulduğu başka gem ileri de yanına aldı. lu; A kdeniz’de de
1571 aralık ayında İstanbul’a geldiği za­ Edrem it, Rodos,
man Ham m er’e göre; yanında 87 gem i A ntalya, v e A lâ iy e’de ve gem i inşası için
vardı. O devrin bütün kaynaklarının çalışılm aktaydı.
kaydettiği veçh ile İstanbul’a gelince o- K aptan-ı derya K ılıç A li Paşa do­
nun «Uluç» lâkabı «Kılıç» a çevrildi. nanm ayı yen id en kurmak için cania baş­
la çalışm akla beraber, işin azameti kar­
Y eni bir donanma hazırlanm ası şısında irkilm ekte, bilhassa gem ileri do­
natacak m alzem enin y etiştirilem iyeceği-
İnebahtı’da donanm anın m ahvol­ ni zannetm ekteydi. Onun için, bahara
ması; B alkan kıyılarının düşman teh d i­ kadar 2C0 gem inin hazırlanm asını iste­
dine açık hâle gelm esi ve buralarla ir­ y e n veziriazam Sokullu Mehmed P aşa­
tibatın güçleşm esi dem ekti. Tabii, vakit ya: ,
kaybedilm eden bu duruma bir çâre b u ­ <— G em ilerin, teknesinin yapılm ası
lunm ası, işin ciddiyetle ele alınm ası için m üm kündür; lâk in iki yüz gem iye beş
en büyük garanti idi. A yrıca donanm a­ altı yüz lenger (gem i dem iri), ona göre
n ın başına da eh liy et v e değeri sabit o l­ âlât ve y elk en v e sair levazım ını tek­
m uş bir kim se getirilm iş bulunuyordu. m il m uhal görünür».
Zâten esas m esele; donanmanın yokluk D em esi, veziriâzam m şu m eşhur sö­
derecesindeki zayıflığının , im parator­ zü ona söylem esine v esile teşkil etm iş­
luğun hayatî m enfaatlarını n e dereceye tir.
kadar teh lik eye koyduğunun takdiri ile,
bunun telâfisi hususunda bütün im kân­
ların seferber edilm esi idi.
îşte, K ılıç A li Paşa K aptan-ı der­
y a olduğu sırada b öyle m ühim bir m e­
sele ile karşı karşıya bulunuyordu. V e-
ziriâzam Sokullu M ehmed Paşa, bu h u ­
susta K aptan-ı deryaya en büyük y a r­
dım cı oldu. K ıym etli bir âlim olan v e
kendisini daha ziyade bu sıfatla v e bir
din adamı olarak tanıdığım ız Ebussuud
E fendi de, işgal ettiği m evkiin icapları­
n ı aşarak her iki d evlet adamını mânen
v e fikren destekledi.
B öylece, K ılıç A li Paşa’nın İstanbul’a K ılıç A li Paşa’n ın Tophane’deki camii

1251
*— Paşa hazretleri, bu d e v let-i â liy - ler dikerken, Türk hüküm eti, m ağlubi­
yenin k uvvet v e kudreti ol m ertebedür y etin acısiyle şaşırıp kalm ıyor, b irak is
ki, cüm le donanma len g erleri. güm üşten, bütün en erjisiyle y e n i bir donanma
resenleri (ipleri) ibrişim den, yelk en leri m eydana getirm eye çalışıyordu. V en e­
atlastan etm ek ferm an olunsa, m üyes­ dik hüküm eti halkın sevincine k a tıl­
serdir. Hangi gem inin m ühim m atı y etiş­ m akla beraber, İnebahtı zaferinin h ıris-
m ezse, bu m inval üzere benden als. tiyan dünyasında m eydana getirdiği m ü­
İm paratorluğun kudret v e imkân sait h ava ile, T ürkiye’de tev lit ettiği te ­
derecesini en iyi bilen şahıs olan S ok u l- essürden faydalanm ak istiyordu. Tabii
lu ’nun bu sözü üzerine K ılıç A li Paşa bu arada V enedik için esas dâva; în e -
kalkıp veziriazam ın elini öpmüş ve: bahtı zaferinin A vrupa’da yarattığı m ü­
« —H akikaten bildim ki, bu donan­ sait havadan istifad e ile daha fazla k u v­
m ayı siz tekm il edersiniz? dem iştir. v etlerle T ürklere yüklenm ekti. Bunda
N etice itibariyle, bu büyük gayre­ m uvaffak olam ayınca, Türklerle m üsait
tin sonunda bütün kış çalışılarak y e n i­ şartlı bir m uahede aktetm enin yollarını
den bir donanma m eydana getirilm iştir. araştırm aya başladı. în eb ah tı’da bir h ı-
120 gün içinde yapılan gem ilerin S elâ - ristiyan zaferi kazanılm akla beraber, on­
n ik î v e  li’de 200, Kâtib Ç elebi’de ise dan evvel, V enedik C um huriyetine ait
i 50 kadırga, 8 m avna olduğu yazılı ise K ıbrıs adası elden gitm iş bulunuyordu.
de, B aşvekâlet arşivindeki 19 num aralı Iııebahtı'da kazanılan kat’î m uvaffak iye­
M ühimme defterinin 89 uncu sayfasında tin arkasından v e Türk donanması m ah­
m evcut 29 m uharrem 980 (11 haziran volm uş durum dayken sulh aktedilirse
1572) tarihli bir hükümde; i tersane-i V enedik lehine bazı şartlar tem in ed ile­
âmiremde ik i yüz elli pâre m ürettep ve bilirdi.
m ükem m el kadırga tedarik v e izhar o- İşte böyle bir m ülâhaza yü rü ten V e­
lunupî- ibaresine rastlandığı cihetle, o nedik hüküm eti diplom asi m akinesini
kış yapılan gem ilerin 200 den aşağı Ol­ harekete geçirdi. Aradaki harbe rağmen
m adığı anlaşılm aktadır. İstanbul’da kalm ış olan V enedik elçisi
Kâtib Ç elebi v e Peçevî'nin ifade M arc-Antonio Bar baro bu n iy etle V eziri­
tarzından, bu gem ilerin yapılışı sırasın­ azam Sokullu M ehm ed P aşa’y ı ziyaret
da zenginlere müracaat edilm iş olduğu etti. V enedik elçisinin ilk anlam ak is te ­
şeklinde bir m âna çıkarılm ak m üm kün­ diği şey, in eb ah tı m uharebesi d o la y ısiy -
se de; Â li’nin ifad esiyle, hazînenin o sı­ le Osmanls hüküm etinin sulhe taraftar
rada para sıkıntısı çekm eyişi gözönüne olup olm adığını öğrenm ekti. Sokullu
getirilince, zenginlere müracaat lüzum u­ Mehmed Paşa, V enedik elçisin in kendi­
nun hissedilm iyeceği sonucuna varm ak sini ziyaretindeki maksadı sezdiği için
gerekir. cna şöyle söyledi:
Tersanede gem iler yapılırken k eres­ «— Son hâdiseden sonra, cesareti­
te, demir, kürek, halat, yelkenbezi ve m izin n e kadar k u vvetli bulunduğunu,
sair levazım ın hazırlanm ası için m em le­ şüphesiz ki, görüyorsun; lâkin sizin za ­
ketin gereken yerlerin e em irler gönde- yiatınızla bizim kinin arasında büyük bir
derildiği gibi, gem ilere kürekçi v e tü - farkı vardır. Sizden bir k ırallık y er a l­
fekendaz efrat da hazırlandı. Eski ta­ makla, bir kolunuzu kesm iş olduk; siz
rihlerim izin kayıtlarından öğrendiğim i­ ise, donanmam ızı mağlûp etm ekle saka­
ze göre donanma için hazırlanan v e te­ lım ızı traş etm iş oldunuz. K esilm iş bir
darik olunan asker ve tayfanın m iktarı kol yerin e gelm ez ama, traş edilm iş sa­
40 bin k işiyi buluyordu. kal evvelk in d en daha gür çıkar».

S okullu M ehmed Paşa Yejii donanmanın


v e V enedik elçisi İstanbul’dan hareketi
V enedikliler uzun yıllardan beri Veziriâzam Sokullu’nun V enedik e l­
hasret kaldıkları zafere kavuşm anın se­ çisine söylediği sözler, hakikaten yerin ­
vin ciyle coşar; kilise, m eydan v e hattâ de sa n ed ilm iş olup, baş bir tefahur cüm ­
tersanelerine b ile zaferi tes’iden h ey k el­ lesi değildi. N itekim , traş edilen saka-

1252
im eskisinden daha gür olarak çıkışı, Lâkin Çuha Önlerinde rastladıkları Os-
1572 haziranında (980 safer) ikiyüz e l­ m anlı gem ileriyle çarpışmadan geriye
li parça gem iden mürekkep m ükem m el döndüler. Bu sırada, İnebahtı’ıu n galip
bir donanmanın İstanbul'dan Akdeniz'e başkum andanı Don Juan K orfu’ya g e l­
açılm asiyle ispat edilm iş oldu. diği ve m üttefikleri kendi etrafında top­
O senenin baharında donanmanın lanm aya dâvet ettiği cihetle, V enedikli­
A kdeniz’e açılışı halkın m aneviyatına da ler yeniden cesaretlendiler.
düzeltici tesirde bulundu. Zira, Inebaîı- Türklerle çarpışmak üzere bir ara­
tı m ağlûbiyeti, hüküm et erkânını o ld u ­ ya gelen m üttefik donanması h ayli k a ­
ğu kadar halkı da üzm üştü. Yeni inşa barık sayıda olup 249 gem iden mürek­
edilen gem ilerden m üteşek k il donanma kepti. Bu donanma N avarm ’e taarruz e t­
İstanbul’dan hareket ederken o m eş’um tiği sırada Türk donanması yetişti. Gü­
m ağlûbiyetin intikam ının alınacağı ü - neşin batm asına yakın iki taraf arasın­
m itleri, m em leket ufkunda dalgalandı. da top atışı başladıysa da, bu düello k ı­
Şair E d irn eli B âli’nin üç tane k asid e­ sa sürdü. Bir m üddet sonra ortalık ka­
sinde; K ılıç A li Paşa’m n, Don Juan’a, rardığından m üttefik donanması bundan
K ızıl-E lm a’ya ve Ispanya’ya n asıl gem i istifad e ederek Navarin önlerinden u -
alınacağını göstereceğinden, onlara gere­ zaklaştı. B u sırada kaptanlardan Kara
ken dersi vereceğinden bahsedilm iş o l­ A li B ey düşmanın takibini tek lif etti.
m ası, halkta uyanan üm it, gurur ve in ­ Lâkin K aptan-ı derya K ılıç A li Paşa,
tikam hissinin, Şair B âli’nin kalem inde donanmaya yeni alınm ış olan askerin,
kavuştuğu ifadeye delildir. gem ilerde harbe alışık olm adığını göz-
înebahtı’da Osmanlı donanmasını önünde bulundurarak, ayni zamanda
m ahveden hıristiyan m üttefikler, daha «karanın göründüğü yerde cenk olmaz»
başka m uvaffakiyetler kazanacaklarım kanaatini de muhafaza ettiği cihetle,
zannetm ekte, bunun için rahat rahat har­ Kara A li B ey’ın düşm anı takip ile har­
be devam edebileceklerini hesaplam ak­ be tutuşm a tek lifin i kabul etm eyerek
ta idiler. Halbuki 1572 baharında taze Koron'a çekildi.
bir Türk donanm asının A kdeniz’e açı­ 1572 yazında Türklerle m üttefikler
lışın a şahit olunca, tahm in v e hesapla­ arasında bu b asit karşılaşm alar dışın­
rında yanıldıklarını anladılar. da ne karşılaşm a, ne de çatışm a olm a­
İstanbul’dan hareket eden Türk dı. 1571 ekim inde Türk donanmasını y en ­
donanm asının başında K aptan-ı derya miş oldukları halde, bir defa daha kar­
K ılıç A li Paşa vardı. Donanmadaki cenk­ şılaşm a cesaretini kendilerinde bulam a­
çi askerin serdarlığı da onun üzerindey­ dılar. M üttefiklerin cesaretsiz davranma­
di. BÖylece, daha evvelk i seferlerde y a -, larına, T ürklerin tâze kuvvetlerle en er­
pılanın aksine, kaptanlık ile serdariık jilerin i gösterm eye hazır oluşlarının y a ­
ayni şahsın uhdesinde birleştirilm iş olu­ rattığı ürperti kadar, İspanyolların bu
yordu. sularda daha uzun m üddet kalm ak iste ­
K aptan-ı derya K ılıç A li Paşa Mora m eyişlerin in de rolü oldu. M üttefiklerin,
sularına yaklaşınca, önden gönderdiği 60 Mora kıyılarında bir v ey a bir kaç lim a­
tane pişdar gem isine, Mora'nm gü n eyin ­ na sahip olm adan hıristiyan donanm ası­
de V enediklilerin elinde bulunan adala­ nın Yunan v e Ege denizi sularında uzun
r ı vurm akla vazifelendirdi. O sırada O s­ m üddet kalm asına taraftar olm ayan Is­
m a n lIla rın büyük bir donanma hazırla­ panya kıralı ik in ci Philippe, o sırada
y a ra k denize açıldığını, donanmaya m en ­ F landres’daki m uharebe ile, Ispanya’nın
sup 60 gem inin, kendilerine a it koloni­ Fransa v e Ingiltere kargısındaki m ev k i­
leri vurm aya başladığını öğrenen V en e­ ini v e siyasî m ünasebetlerini hesaba kat­
dikliler, İspanyolları K orfu’y a çağırdı­ mak zorundaydı. Donanm ası doğu A k -
lar. Fakat V enediklilerin bu çağırışına denizde bulunurken kendisini bu d ev let­
IsoanyoIIar iâyıkı veçh ile kulak asm a­ ler karşısında kâfi derecede kuvvetli
dılar. O zaman K orfu’dan kalkarak M es- görem iyordu. Onun için İspanyol donan­
sin&’y a giden V enedikliler, orada bul­ m asının m em lek ete' dönm esini em ret­
dukları 52 Ispanyol kadırgasını berabe­ mişti. Donanm aya ispanyaya dönüş em ­
rine alarak Çuha adası civarına geldiler. ri verm eden önce, Osmanlı satvelini kır­

1253
manın mümkün olup olm adığı hakkın­ ları taayyün edince, N işancı Feridun
da m üşavirlerinin fikrini alm ış, onlar da B ey vasıtasiyle gerekli bilgiyi alan Ve­
bunun kolay okrayacağını beyan etm iş­ ziriazam SokuIIu M ehmed Paşa, y in e o-
lerdi. OsmanlI kudretinin neler yapm a­ nuıt vasıtasiyle m uahedede bazı tadiller
ya muktedir olduğu, bir k ış içinde y e ­ yaptırdı. Bu tadillerle anlaşm aya son
niden muazzam bir donanma m eydana ve kat’î şekil verildi.
getirilm esiyle m eydana çıktıktan başka; Hamraer, m uahedenin im za tarihi­
1574 te Tunus’un zaptı y le de, Türk do­ ne ait Batılı kaynakların verdikleri de­
nanmasının. istilâ gücünden bir şey kay­ ğişik rakamlar arasında 7 martı kitab ı­
betm ediği açıkça belirm ektedir. B inaen­ na dercetm iş olduğundan, bizde de bir
aleyh, İnebahtı galib iyeti m üttefikler çok eserlere Ham m er’den naklen bu ta ­
için peşinen büyük üm idiere sebep o l­ rih işlenm işse de, Başbakanlık arşivinde
m akla beraber, Türklerin yin e bütün 21 num aralı M ühimme defterinin 165 nci
kudret v e haşm etiyle onların karşısına sayfasında bu m uahedenin bir sureti
dikilm esi, bu üm itlerin boşluğunu gös­ m evcut olup, tarihinin 14 zilkade 980,
term iştir. Maamatih, İnebahtı g alib iye­ yâni m ilâdi tarihle 18 nisan 1573 olduğu
ti, hıristiyan Batı âlem inin Türklere kar­ görülm ektedir. M uahede yed i madde ü~
şı duyduğu aciz hissini birazcık olsun zerine tanzim edilm iş olup, esasları şe y ­
hafifi ete b ilm işti r. ledir:
1 — V enedik hüküm eti Kıbrıs se fe ­
V e n e d ik lile r il e S u lh rinin tazm inatı olarak Osmanlı hâzine­
sine Üç senede üç yü z bin flori öd iye-
Türk haşm etini kırm anın mümkün cek, bu paranın ödenm esi hususunda es­
olm adığını anlıyan İspanyoliar, V en e­ ki ahidnâm elerdeki usule riayet oluna­
diklileri kendi kaderleri ile başbaşa bı­ cak;
rakarak donanmalarını doğu Akdeniz 2 — Kıbrıs seferi sırasında V ene­
sularından çekince, V enedikliler Türk­ dikliler tarafından işgal edilm iş olan
lerle anlaşmak istedi ler. D alm açya’daki Sopoto (Sobut) kalesi
Onlar bu arzuyu hissetm ekteyken bütün topları ile Türklere İade ed ile­
Osmanlı hüküm etinin başında bulunan cek;
SokuIIu Mehmed Paşa da m ücadelenin 3 — Zanta adasının . tem ellüküne
devam ını pek terviç etm em ekteydi. Is­ m ukabil V enediklilerin son harbe kadar
panya'nın fiili desteğinden mahrum ka­ ödem eye devam ettikleri y ıllık 500 flo -
lan V enedik hüküm eti, Türklerle kendi rilik vergi İ500 floriye çıkarılm ıştır.
başına m ücadeleyi devam ettirecek kud­ 4 — K ıb n s adası Türklere geçtiği ci­
rette olmadıktan başka, harp hâli nih a­ h etle, evvelden beri V enediklilerin öde­
yete erm ediği m üddetçe ticarî faaliyeti dikleri y ıllık 8 bin altunluk vergi bun­
de mühim m ikyasta sektedar olm aktay­ dan böyle odenmiyeçektir,
dı. Binaenaleyh V enedik için en iyi ç ı­ 5 — A rnavutluk ve D alm açya k ıy ı­
kar yol, sulhun tem iniydi. larındaki Osmanlı hududu son harpten
V enedikliler, sulh arzusu duyduk­ önceki şekline irca edilecek, Bar v e ÜI-
ları sırada, Fransa’nın İstanbul’daki e l­ gün kaleleri T ürkiye’de kaim ak şartiy-
çisi M. de N oailles’in tavassutunu te­ le daha vâzıh bir hudut tahdidi yap ıla ­
m in ettiler. Fransız elçisin in de sulh le ­ caktır.
hine gayret sarf etm esi sayesinde Osman­ 6 — Kanunî Süleym an zamanında
lI hüküm eti m üzakereye yanaştı. V en e­ V enediklilere tanınan ticari haklar S u l­
diklilerin İstanbul’daki elçisi M arc-An- tan Selim devrinde de devam edecektir,
tonio Barbaro ve AIoisio Mocenigo, h ü ­ 7 —: Harp sırasında m üsadere ed il­
küm etleri tarafından m üzakereye m e­ miş olan tüccar m alları v e gem iler kar­
mur edildiler. So kullu ise, vak tiyle İs­ şılıklı şekilde iade olunacak, za yi olan
tanbul’a gelerek tercüman Yunus Bey eşyalar da ayni tarzda tazmin edilecek­
tarafından kendisine takdim olunan ve tir.
o zamandan beri hususî h ekim liğini y a ­ M uahedenin tamamı gözden geçiri­
pan Salamon N atan Eskenazi’y i m üza­ lince, tam m ânasiyle Türkler leh in e şart­
kereye memur eyledi. Sulhun esas şart­ lar ih tiv a ettiği görülm ektedir. İnebahtı

1254
muharebesinde m üttefiklerin galip gel­ ve 12 m avnadan mürekkep olup ' içleri
m esine rağm en V enediklilerin bu şart­ asker ile doluydu. Ordu serdarlı ğm a tâ ­
ları kabulleri, Türk kudreti karşısında yin edilen vezir PiyâLe Paşa da donan­
boyun eğişlerinin en güzel delilidir. Û - anadaydı.
ntın. içindir ki, B atılı m üttefikler um u­ K udretli Osmanlı donanması doğru­
m iyetle btı m uahedeye hayret n azarla- ca A vloiıya sahi] in e gitti. Osmanlı do­
riyle bakmışlardır. N itekim tarihçi nanm asının A kdenize açılışından hıriş-
Hamraer, bu m uahede m ünasebetiyle : tiyan d evletler haberdar olduysa da m u­
«İnebahtı m uharebesini TürkLer kazan­ kabele için hiç bir h areket görülm edi.
mış zan olunur», Fransız m ütefekkiri Bunun üzerine Osmanlı donanması, es­
V oltalre de «Essai sur Ies Moeurs» isim ­ ki kaynaklarda F ulya (A pulya) diye a-
li eserinde: «Tiirkler Lepanto m uharebe­ liılan, İtalya'nın güneyindeki P uglia sa­
sini sanki kaybetm em iş de kazanmış gi­ h illerine ilerledi. O şırada İtalya'nın gü­
biydiler» demektedir. n eyi İspanya hâkim iyetini tanıyan iki
S icilya kır allığının elindeydi.
Kâtib Çelebi’nin iT u h fet-u l kibar fi
Donanm anın 1573 harekâtı esfar-ü l bihar» ında: K ılıç A li Paşa Pul-
y a sahillerine vardığı zaman, Venedik
İnebahtı (Lepanto) m ağlûbiyetini hâkim iyetindeki sahillere dokunulm a-
tâkip eden ilk seîer m evsim inde Türk ması için em ir geldiği bildirilm ekteyse
kudretini gösterm ek üzere A kdenize a- de, bu em rin çok daha önce verilm iş ol­
çılm ış olan Türk donanması, ayn i şeyi m ası iktizâ eder. Zira, donanma İstan­
ertesi y ıl, yani 1573 baharında da tek­ b ul’dan hareket etm eden önce V enedik­
rarladı. D onanm anın 1572 harekâtı Os­ lilerle sulh im zalanmış bulunuyordu.
m anlI - V enedik sulhünün im zalanm a­ P ulya kıyılarında bazı y erler vuru­
sını tem in etm işti. Bu defaki ise, İnebah- larak bir m iktar ganim et alındı. Bundan
tı harbine katılm ış diğer hıristiyan d ev­ sonra K aptan-ı derya v e Serdarın müş­
le tle r için e n m ühim gözdağı yerine ge­ terek fik riyle Napoli v e Sicilya k ıyıla­
çecek, Kâtib Ç elebi’nın tâbiriyle, gere­ rına kadar uzanılmak isteııdiyse de, o
kirse «ahz-ı intikam için» lüzum lu şey aralık çıkan şiddetli fırtınalar yüzünden
yapılacaktı. bir kaç gem inin kaybedilm esi üzerine
K ılıç A li P aşa’nm kum andasında 3 bu fikirden vazgeçildi. Papalık, Malta
haziran 1573 (2 safer 981) te İstanbul’­ ve bilhassa Ispanya donanması ortalar­
dan hareket eden donanma 208 kadırga da görünm ediğinden geriye dönüldü.

T UN US’UN ZAPTI

Batı A kdeniziıı en stratejik m evkii hakkında bilgi edinildiği gibi; gerekli


olan Tunus’un, Türkler tarafından ilk v e fırsat zuhur ettiği zamanlarda da,
defa 1534 te Barbaros H ay-
reddin Paşanın gayretiyle
zaptedilm iş olduğundan, i- ^ ’
kinci cildim izde 925 v e m ü - jM;
teakip sayfalarda bahsedil- W ^ i
m işti. Tunus'taki bu ilk Türk '¿i**-* ' .
hâkim iyeti 1534 senesi son- fc 'iâ s i. .
iarm dan 1535 senesi ağusto- 9 » . fİŞ İy
sunun başına kadar sürm üş- f . m A SK ;

Çok kısa süren bu ilk


hâkim iyet devresinden sonra
Türklerin Tunus’a karşı alâ-
k a la n eksik olm adı. Ceza-
y ir-i garb, Trablusgarb bey-
lerbeyileri vasıtasiyle Tunus Onyedinci asırda Tunus limanı

1255
yine bu beylerbeyiler vasıtasiyle Tu­ Charles - Quint’den yardım istiyordu.
nus’un m anevi tazyik altında tutulm a­ Tunus hüküm dam lın üst üste yardım ta­
sına dikkat edildi. lebi karşısında, Charles - Quint’in a-
Tunus arazisinin en müstahkem ka­ damlarıadan birisi, ona: «Böyle herke­
leleri, nefsi Tunus şehri ile Halkulvad sin nefret ettiği kudretsiz bir adamı hü­
(G oulettc, Goletta) idi. Burada, bilhas­ küm ette zorla tutmağa uğraşmaktan ise
sa İspanyollar tarafından talikim ed il­ doğrudan doğruya Tunus’u zaptetmek
m iş olup, yerli Beni Hafs sülâlesinden müreccahtır» dem işti.
gelen hükümdarlar ise, gerek onlarla M evlay Haşan'm oğlu, zamanla ken­
im zaladıkları muahede dolayısiyle, g e ­ disini kuvvetli hissedince, babasına kar­
rekse bu ik i şehirde hıristiyan kuvvet­ şı hücuma geçerek Tunus’u zaptetti ve
lerinin eksik olmaması yüzünden İspan­ babasını Halkulvad (G oulette) a kaçır­
yolların kölesi gibiydiler. Zâten Beni dı (1544). Lâkin saltanat dâvasından
Hafs sülâlesinden gelen Tunus hâkimi vazgeçm eyen M evlay Haşan H alkulvad’-
M evlay Haşan 1535 de Charles Quint ile daki İspanyol kumandanına istinat ile
anlaşıp Türklere hıyanette bulunm asay- Sicilya’ya geçip, bir takım uğraşmalar
dı, ilk zaptından sonra Tunus kolay ko­ neticesi teinin ettiği 2 bin İtalyan aske­
lay Türklerin elinden çıkmazdı. ri ile Tunus toprağına ayak bastı. Oğlu
Osmanlı hüküm etinin Tunus’a kar­ Hamid ile m ücadelesinde mağlûp oldu-
şı alâkası, yalnızca Cezayir ve Trablus- M evlay Hasan’uı oğlu da pek insaflı bir
garb beylerbeyleri vasıtasiyle yürütülü­ kim se değildi. N itekim esir ettiği babası­
yor da sayılmazdı. N itekim K aptan-ı nın gözlerini oydurdu. M evlay Haşan ise
derya Piyâle Paşa’nm 1557 senesinde bu haline rağmen y in e bir kolayını bu­
Tunus’un kuzey kıyısındaki Bizertc li­ larak m em leketinin sınırlarının dışma çı­
manım zaptetm iş olm ası, merkezi hükü­ karak Roma’ya kadar gitti. Ru arada
m etin, Tunus işine önem verişinin bir Charles - Quint’e, oğlu ve H s lk u lvad ’-
delilidir. daki İspanyol kumandanı hakkında bir
takım şikâyetlerde bulundu. M evlay Ha­
Tunus'un ikinci defa zaptı şan, Tunus dışında bile böyle rahat dur­
mazken, oğlu Hamid de halk üzerinde
Kıbrıs’ın feth i arifesinde Osmanlı gittikçe artan bir m em nuniyetsizlik u-
donanmasının, umum î durumundan v e yandırro aktaydı.
bilhassa C ezayir-i garb beylerbeyi U luç Tunus’un her iki tarafında Türkler
A li Paşa’dan bahsedilirken, Tunus’un elindeki topraklarda m evcut huzur ve
fethine kısaca tem asla yetm ilm işti. Tu­ rahatlık, Tunus halkı İçin cidden im re­
nus’un ikinci defa fethini teşk il eden bu nilecek bir m evzu îdi. Kendi hükümdar­
hâdise şöyle cereyan etm işti: larından iyilik görm eyen Tunus halkı,
Tunus, C harles-Quint’in sevkettiği bu vaziyet karşısında Türkleri bir kur­
kuvvetler m arifetiyle 1535 te Türkler- tarıcı olarak görmeye başlamışlardı. N i­
detı alındıktan sonra uzun yıllar boyun­ hayet 1563 yılında bir Tunus h eyeti İs­
ca huzura kavuşam amıştı. Gaddar ve tanbul’a kadar gelerek Halkulvad’ın is­
hain ruhlu bir kim se olan Tunus hüküm ­ tirdadını Kanunî Süleym an'dan rica et­
darı M evlay Kasan’: halk sevmiyordu, ti. Kanunî, o yıllarda Şehzade Bayezid
hıristiyan him ayesine girdikten sonra hâdisesi d olayısiyle m ânen bir hayli sar­
ise, daha fazla sevilm ez olmuştu. Bu hâl, sılm am ış, yaşı bir h ayli ilerlem em iş o l­
Tunus’taki huzursuzluğu artırmakta i - saydı; muhakkak, ki, Tunusluların bu ta­
di. lebi üzerine fazlaca dururdu.
M evlay Hasan’ın oğlu Hamid, bun­ Tunus’taki dahilî karışıklıklardan
dan istifade ile gayrı mem nunların b a ­ da faydalanarak, burasının yeniden Türk
şına geçerek, kendisine taraftar olanla­ idaresi altına alınması işiyle, Cezayir
rın sayışım çoğaltmak isterken, aynca beylerbeyi Uluç A li Paşa m eşgul oldu.
ulemâdan bir zat da isyan etm işti. Cezayir’de bir takım em niyet tedbirle­
M em leketteki bu huzursuzluk sebe­ ri aldıktan ve m uavini Memi (veya Ma­
biyle ipin ucunu tam amen kaçırmak ü - mı) R eis’i Ceyazir’de yerine v ek il bıra­
zere olan M evlay Haşan, m ütem adiyen karak, 1569 eylülünde 5 bin tüfekli ve

1256
6 bin yerli Arap askeri ile Tunus üze­ lan donanmayı hümayûne iltihakı em ­
rine yürüdü. Ceyazir beylerbeyinin em ­ rini aldı.
rindeki askerle Tunus hükümdarı M ev-
lay Hamİd’in 30 bin k işilik k uvveti B e- İspanyolların Tunus’u istirdadı
ja'da karşılaştı. Hamid, askerleri arasın­
da bazı kumandanların Türklere taraf­ Cezayir beylerbeyi Uluç A li Paşa,
tarlık ettiğini biliyordu. Buna rağmen, donanmayı hümâyûna iltihak etm ek Çi­
m evkiini muhafaza edebilm ek en d işesiy­ zere ayrılınca, Cezayir ve y en i zapt edi­
le m ücadeleye hasırlanm aktan geri dur­ len Tunus’un idaresini kaymakam sıfa-
mamıştı. İki taraf arasında çarpışma haş­ tiy le Ramazan B ey’e bırakmıştı.
layınca Tunus askerlerinin, bir kısm ı Tunus şehriyle dahildeki Tunus ka­
karşı tarafa geçti. B öylece K ılıç A li Pa­ sabaları zaptedilince, buranın idaresi bir
şa zahmetsizce v e sür’atle zafere koşar­ sancak halinde Cezayir-i garb’a bağlan­
ken Mevlay Hamid son sür’atle kaçmak­ m ıştı. Kayruvan, Sus, M anastır, M eh­
tan başka çare bulamadı. Lâkin Tunus diye daha önce TrablusgarbTa beraber
şehri kapılarının yüzüne kapandığını gü­ zap tetilm iş olduğundan, Trablusgarb
rünce Haikuivad'daki İspanyol istihkâm ­ beylerbeyi Câfer Paşa buraların kendi
larına sığındı. Türk askeri ise k olaylık­ beylerbeyliğine bağlanm ası çarelerini a-
lar ve m ukavem et görm eden Tunus'a rsştırm aya başlamıştı. Bunun için, K ay­
girdi (Î569 sonları). ruvan ve daha bazı yerlerin Trablus-
UİUÇ Ali Paşa Tunus'u ele geçirin­ garb’e yakınlığından bahisle buraların
ce buraya Ramazan B ey kumandasında Trablusgarb'e bağlanm ası hususunda pa­
3 bin kişilik muhafız k u v v et bıraktı, dişaha müracaatta bulunmuştu. Fakat
bir taraftan da Tunus’un iç v e sahildeki Tunus halkı Trablusgarb’e bağlanm ayı
bir kısım şehirlerini de Türk idaresine istem ediklerinden Tunus’un yin e Ceza­
soktu, tlluç A li Paşa’nın dört aylık u ğ­ yir'le birlikte- idaresine devam edileceği
raşması sonunda Tunus’ta yıllardanberi hususu Câfer Paşa’ya tebliğ edilm iştir
m evcut olm ayan huzur ve âsâyiş tees­ (Haziran 1571).
süs etti (1570).
Uluç A li Paşa bunları başarmaya
uğraşırken bir taraftan da hıristiyan,
devletlerin Akdenizdeki faaliyetlerini
tetkik ettiriyordu. Bu tetkikleri n etice­
sinde Akdenizde İspanya, Venedik, P a­
pa arasında bir ittifak m eydana geldi­
ğini ve bu devletlerin hum m alı şekilde
m ücadeleye hazırlandıklarını öğrendi.
Bu vaziyeti bir taraftan İstanbul’a b ildi­
rirken bir taraftan da bu devletlerin
Cezayir-i garbe hücum etm eleri ihtim a­
lini gözönünde bulundurarak Cezayir’e
dönmek ihtiyacını hissetti. Halbuki o,
Tunus’a iyice hâkim olabilm ek için H al-
kulvad’m elde edilm esi lüzum una kani
idi. Bu durumu İstanbul’a yazarak m er­
kezden yardım isterken, em rindeki Ce­
zayir filosunu uyanık ve faaliyette tu t­
m aya ehem m iyet verm ekteydi. Zira,
m üttefiklerin birdenbire Ceyazir’e hü­
cum ihtim allerini de hesaplıyordu. U -
luç A li Paşa. Tunus zaptının tam amla­
nıp kesinleşm esini sağlıyabilm ek üzere
Halkulvad fethi için İstanbul’a yazdığı
arizasına cevap beklerken, Cezayir filo ­ Avrupalı ressamlara göre Tunus
su ile birlikte, K ıbrıs seferine çıkm ış o ­ korsanları

1257
U luç A li Paşa, K ıbrıs'ta M agosa m u­ m üdafaa sistem in i k u vvetlen d irm esin in
hasarası devam etm ek teyk en , K ap tan -ı sebebi; İspanyolların P o rtek izlilerle b ir-
derya M üezzinzâde A li P aşa ile Serdar leşerek C ezayir’e taarruz n iy etin d e o l­
P ertev P aşa’m n donanm a ile Rodos, k ı­ duklarının haber alınm asıydı.
sa bir m üddet sonra da G irit sularına C ezayir’de yap ılan hazırlıkların pek
doğru geldik leri gü n lerd e 20 C ezayir d e y ersiz olm ad ığı ertesi sen e b elli o l­
gem isi ile donanm aya iltih a k etm işti. B u du. Z âten İsp an yolların T unus v e y a Ce­
sırada h ıristiyan m ü ttefik ler donanm a­ zayir’e hücum ed ecek lerin e dair haber­
sının taarruz n iy etleri hak k ın d a çeşitli ler daha sonra da alınm akta devam etti.
bilgiler alınm aktaydı. B aşbakanlık arşi­ Biraz da bunun için, Osm anlı donanm a­
v i 10 num aralı M ühim m e defterin in 16 sı 1573 y az m evsim in d e P u lya k ıy ıla rı­
ncı sayfasında görülen 27 haziran 1571 na kadar uzan d ıysa da buralarda bir fa ­
(3 safer 979) tarih iyle K aptanpaşaya y a ­ a liy et görülm ediğinden K ılıç Â li Paşa
zılan hüküm de: «Cezayir v e Tunus c i­ g eriy e döndü. K ap tan -ı derya’n m dö­
h etlerine Ispanya’nın hücum etm ek ü ze­ nüşünü fırsa t sayan tsp an yollar 138 par­
re olduğunu D ubrovnik b ey leri haber ça gem i ile T unus’a taarruz ettiler. Tu­
verm ekle, ol taraflarında nazarı d ik k a­ n u s’a hücum eden v e D on Juan d ’A u t-
te alınm ası m ühim m atı um urdandır. C e­ riche’in idaresinde bulunan donanmada
zayir b eylerbeyine kâfi donanm a m ı 27 bin asker vardı. Bu kadar k u vvete
gönderm eli? Y oksa k en d ileri m i gitm eli? dayanam ıyan Tunus sancak b ey i R am a­
V ezirim P ertev P aşa ile m ü şavere e d e­ zan Paşa K ayru van ’a çekildi. B u su ret­
rek karar ıveresiniz» d enm ekteydi. le T unus y en id en İspanyolların elin e
M üttefiklerin, C ezayir v e T unus’a g eçm iş oldu (E kim 1573).
hücum ed ecek lerin e dair bu şek ild e h a ­ în eb ah tı zaferinden dolayı k en d isi­
berler alınm akla beraber, onlar b öyle bir ni pek bü yü k gören v e ziy a d esiy le gu ­
şeye teşebbüs yerin e, e v v elâ Osm anlı rura kapılan Don Juan, T unus’ta ucuz
donanm asını m ahvedip, ondan, sonra d i­ bir m u v a ffa k iy et eld e edince burada bir
ğer işlere girişm eyi tercih ey led ik lerin ­ T unus k ıra llığ ı kurm ak h ev esin e k ap ıl­
den, în eb ah tı’daki m alûm m uharebe o l­ dı. H albuki İspanyol kıralı P hilippe,
du. ken d isin e T u n u s’ta B eni H afs h an ed an ı­
tnebahtı harbini m ü teak ip K ılıç A - nı ih yayı em retm işti. Don J u an ’m bu
li P aşa K ap tan-ı d eryalığa getirild iğ in ­ fik rin i duyunca onu şid d etli em irlerle
den C ezayir b ey lerb ey iliğ in e Barbaros’­ g eriy e çağırdı.
un oğlu H aşan Paşa tâyin olunduysa da, Don Juan, Tunus’tan ayrılm adan
onun İstanbul’da v efa tı üzerin e, Cezayir önce buranın hüküm darlığı, Türklerin
beylerb ey iliği, K ocaeli sancak b ey i A - feth in d en e v v e l hüküm dar b ulunan H a-
rap A hm ed Paşa’ya tev cih edildi (16 m id’e verm eyerek , kardeşi M evlay M eh-
m art 1572). m ed’e tev cih etti. H am id’i de a ilesiy le
B ir Türk baba ile İsk en d eriyeli bir b irlikte N ap oli’y e n ak letti. Bu arada b i­
anneden d ünyaya g elen v e gen çliğin d e raz tahkim at da yapan D on Juan, T u­
K ılıç A li P aşa’nın yan ın d a y etişen , b i­ n u s’ta 8 bin k işilik m uhafız k u v v eti y e r ­
lahâre S o k u llu ’nun da nazarı dikkatini leştird ik ten sonra döndü.
çekm iş bir kim se olan Arap A hm ed P a ­
şa, C ezayir’e geld iği zam an, în eb a h tı f e ­ T unus’un son v e k a t’î zaptı
lâketinden dolayı şehri k ed er içinde b u l­
du. Y erli A raplar în eb a h tı harbinin y a ­ C ezayir b eylerb eyi ik en Tunus'un
rattığı havadan istifad e ile vergi v erm ek ­ stratejik d eğerin i takdir ile, Barbaros
ten kaçınm aya başlam ışlardı. Fakat A - Iîayred d in ’in ilk feth in d en otuz a ltı se ­
rap A hm ed Paşa şidd etli davranarak i- n e sonra, T u n u s’un ik in ci d efa Türk i-
taatsızhğa teşebbü s harek etlerin i ö n led i­ daresine girm esin i sağlam ış olan K ılıç
ği gibi kale v e burçları tam ir ettirdi. A li Paşa, K a p ta n -ı d eryalığı sırasında
A yrıca daha başka m üdafaa tedbirleri ayn i m evzu üzerinde daha selâ h iy etle
de aldı. H endekler kazdırdı, lim an tah- durmak im kânına m alikti. B aşında S o ­
kim âtını da ziyadeleştird i. k u llu ’nun bulunduğu Osm anlı hüküm et
Arap A hm ed Paşa’n ın C ezayir’in erkânı S icily a , M alta, G oletta (H alk u l-

1258
vad) şeh irlerin in A k d eılizin doğusu ile
b atısını birbirinden ayırm akta v e m ın ­
tıkayı kontroldeki rolünü kavram ış kim ­
selerdi. Bıi ü ç noktadan M alta ile H a l-
ku lvad’m zaptına e v v elc e teşebbüs ed il­
mişti. K ılıç A li Paşa Cezayir B eylerb eyi
ikeıı T unus’u zaptetm iş, fak at Halkul-*
vad eld e ed ilm ed iğin d en Tunus’un î s -
p anyoüar tarafından istirdadı k o la y o l­
m uştu. T unus topraklarının tam am ı ele
geçirild iği takdirde, k u zey A frik a’daki
Türk h â k im iy et sahası zinciri de aralık­
sız hale gelecek ti.
Bunun için Tunus’un zaptına karar
verild iği zam an esaslı hazırlıklar y a p ıl­
dı. S efere çıkan donanma, İkinci Selim
devrinin en bü yük deniz k u vveti idi. K â-
tib Ç elebi’ye göre, sefere çıkan gem iler:
268 kadırga ve kalita, 15 m avna, 15 kal­
yondan m ürekkepti. B unlara 7 bin y e ­
niçeri, 7 bin sipahi, 6 bin Su riye n e fe ­
ri ile A nadolu. Maraş v e K aram an as­
kerlerinden m ürekkep cem ’an y ek û n 40

Tunus lim anı m edhalinde H alkulvad’ııı


m uhasarası

bin k işilik k u v v et yüklendi. D onanm a,


K ap tan -ı derya K ılıç A li P a şa ’n ın k u ­
m andasında olup seferi k u vvetlerin ser­
d a rlısın a da Y em en fatihi v e z ir Koca
Sinan P aşa tâyin edildi.
B u m uazzam k u vvet, B eşiktaş'ta
Barbaros türbesi önünde y ap ılan bir
m erasim i m üteakip 15 m ayıs 1574 (23
m uharrem 982) te İstanbul’dan h areket
etti. E ge’y i geçip K avarin üzerinden S i­
cilya sularına teveccü h eden Türk d o ­
nanm ası, o sırada Ispanyol h â k im iy etin ­
de bulunan M essina civarım vurduktan
sonra Tunus istik a m etin i tuttu.
O sm anlı donanm ası 22 tem muz (2
rebilülahır) da H alkulvad civarın a çık ar­
m a yaptı. H alkulvad, Tunus’u n en m ü s­
tahkem yeri olduğu, buranın zaptı d i­
ğer tarafların k olaylık la feth in i m ü m ­
kün kılacağı için, seferi k u v v etler y ıp ­
ranm adan buranın zaptına çalışıld ı. A v ­
rupalIların G oletta v e y a G ou lette d ed ik ­
leri H alkulvad, sen elerd en beri Ispanyol -
Tunus m uhasarası hazırlıkları esnasında la r tarafından tahkim «dilen b ir yerdi.
fazla, kürekçi tem in i için K ılıç A li P aşa’- Don Juan’ın son. olarak in şa ettird iği
nıa, p adişaha yazdığı bir arz tezkeresi bir istihkâm ise, buranın tahkim atına
v e padişahın hattı biraz daha m etan et kazandırm ıştı. Y erli

1259
A rapların İspanyollardan tah rif ile «El için cereyan ed en savaşta ölen 5 bin k i­
B astiyûn» dedikleri, O sm anlı m ü e llifle ­ şi arasında ik i tane de yen içeri k eth ü ­
rinin de buna bakarak «B astiyon k a l’ası» dası bulunuyordu. H alkulvad’ın za p tiy -
d iy e andıkları bu kale Tunus gölü ile le ele geçen çeşitli gan im etler arasında,
şeh ir arasındaydı. A yrıca İspanyolların B atılı tarihçilere istin a t eden H am m er’e
elinde bulunan Tunus gölü n d ek i Ş ek li göre, 200 top 30 bayrak da vardı. K â -
(C hekli, S ain t - Jaccu e) adası da az tib Ç eleb i’nin beş yüz kadar dediği top­
çok tahkim li y erlere dahildi. lar, y in e onun b ild ird iğin e göre, seferin
K araya asker ihracını m üteakip S er­ n ih ayetin d e gem ilere yü k len erek İstan­
dar Sin an Paşa, Trablusgarb b eylerb eyi bul’a naklolundu.
M ustafa P aşa ile eski T unus b eylerb eyi Serdar K oca S in an Paşa, H a lk u l-
H aydar P aşa’ya m uhasara hazırlıklarına vad ’m zaptından sonra, burada, ilerid e
geçilm esi için em ir verdi. H alkulvad e t­ her hangi bir şek ild e İspanyolların tu ­
rafına toplar y erleştirilip m etrisler h a ­ tunm alarına im kân bırakm am ak için k a ­
zırlanırken K ap tan-ı derya K ılıç A li lesin i tahrip ettird i. K alenin otuz y e r i­
Paşa, denizden g eleb ilecek bir hücum ne lâğım lar kazdırdı; askeri k ale etra­
v ey a yardım ı ön liyeb ilm ek üzere donan­ fından, donanm ayı da lim andan geriye
m anın başında bulundu. aldıktan sonra, bunları ateşletti. L âğım ­
T unus’un bu en m üstahkem kalesi lar m üthiş gürültü v e zelzeley e benzer
33 günlük m uhasara harbini m üteakip sarsıntılar yaratarak patladı. B öylece
zaptedildi (24 ağustos 1574 - 6 cem azi- m eşhur v e m etin H alkulvad k alesi y er ­
y ü lev v el 982). K alenin İsp an yol kum an­ le bir oldu.
dam Don P ietro ile B eni H afs sü lâ lesin ­ H aikulvad’dan sonra, Don J u an ’m
den son Tunus hüküm darı M evlay M eh- son olarak yaptırdığı B astiyon (E l-B a s-
m ed ik i bin k işilik m uhafız askeri ile tiyûn, Bab ü l-b ah ir) k alesin in m u h asa­
b irlikte esir edildi. H alku lvad ’ın zaptı rasına geçildi. T ürkler karaya çıkınca
Tunus’taki İspanyol askeri buraya ç e k il­
m işti. E sasen Don Juan Tunus’tan a y ­
r ılır k e n B a stiy o n ’a 8 bin k işilik m uha­
fız k u vveti bırak m ış olduğundan, bura­
nın m üdafilerin in sayısı epeyce kabarık
sayılabilirdi. Onun için h er taraftan bir­
den geçilen üç hücum a m u k avem et e t­
tiy se de dördüncü hücum da zaptolundu.
K ale düşünce buradaki İspanyol k u v v e t­
ler: kum andanı G abrio S erb ellin o ’y u h u ­
zuruna kabul eden Serdar Koca Sinan
Paşa, H alkulvad’ın zaptını m üteakip n i­
çin teslim olm adığına dair kendisi ile
görüştü.
B astiyon ’dan sonra İspanyolların e -
linde yaln ız T unus gölü n d ek i ada ü ze­
rinde inşa ed ilm iş ik in ci d ereced e bir
kale kalm ıştı. B astiyon düşerken bir
m iktar İspanyol askeri ile kum andan­
lardan Pagano D oria v e G iovanni Sinoke
de kaçıp ayni istihkâm a girm eye m u v a f­
fak olm uşlardı.
En m ühim y er le r düştüğü halde te s­
lim olm ıyarak, pek k u v v etli olm ayan
bir k a ley e çek ilip m ü dafaaya hazırlanan
kim selerin cesaretlerin e h ayran olan
Serdar Koca Sinan v e K ap tan -ı derya
K ılıç A li P aşa’lar, buradakilere- b ir kur­
T unus şehri ve Z eytun cam ii m inaresi tuluş im kânı hazırlam ak isted iler. Onun

1260
için m ukavem ete teşeb b ü s etm edikleri serb est bırakıldı, diğerleri ise esirlere
takdirde kaleden serb estçe çıkıp g itm e­ dahil edildi.
lerin e m üsaade ed ileceğ in i bildirdiler. Tunüs gölü adasındaki k alenin de
Bu haber kargısında kum andanlardan eld e ed ilm esiy le İspanyolların tutundu­
Pagano D oria T ürkler y e rin e y er li A rap- ğu bir y er kalm adığından T unus fethi
lara itim ad ederek, hayatım kurtardık­ de ikm al ed ilm iş oldu. Karada m uhare­
ları takdirde k en d ilerin e bin altun v a - beler cereyan ederken İspanyol donan­
adedip dört Araba teslim oldu. A raplar m ası ortalarda görünm ediğinden deniz
ise, P agano’y u kurtaracakları yerd e b a ­ harbi olm adı.
şın ı kesip seraskere getird iler, ö te k i Tunus feth ed ilin ce burası da bîr O s­
kum andan daha a k ıllıca davranarak m an lI v ilâ y eti haline getirildi. B eylerb e­
T ürklere itim ad etti. K alede bulunan y l i ğ e , K ılıç A li Paşa’n m C eza y ir-i garb
tekm il İsp anyolları h ü rriyete k avu ştu ra­ kaym akam ı olan Ramazan P aşa g e tir il­
bilm ek g a y e siy le Sinan P aşa’n ın huzu­ di.
runa çıktı. B u arada Ispanya kıralhğı
hâzinesinden verilm iş olan’ 15 bin duka Tunus feth in i tam am layan donanm a
altununu da teslim etti. Sinan Paşa ile 30 kasım 1574 te İstan b u l’a döndü. E rte­
görüşm esi sırasında, B astiyon k u şatm a­ si gün huzura kabul ed ilen K oca Sinan
sında buraya kaçm ış olanların da serbest v e K ılıç A li P a şa la r p adişahın iltifa t
bırakılm asına çalıştı. L âkin S erdar bunu v e ihsanlarına nail oldular. P adişah î -
kabul etm edi. B öy lece etraftan kaçıp kinci S el i m ’in K ılıç A li P aşa’y a verd iği
gelen ler hariç, kalenin esas m uhafızlar! h ed iy eler arasında ü ç bin duka a ltın k ıy ­
isted ik leri y ere çek ilip gitm ek üzere m etin d e m urassa bir kılıç da vardı.

SÜVEYŞ VE D O N -V O L G K A N ALLAR I M ESELESİ

Osmanlı devleti M ısır’a v e îslâm m tinin daha gen iş sahalar üzerinde nüfuz
m ukaddes m akam ları olan M ekke ve tesisi had iselerin e daha ziyade bu asır
M edine’y e sahip olduktan; padişahlar, içinde rastlanır,
h a life u n van ın ı da ihraz ey led ik ten son ­ İşte, O naltm cı asır h âd iseleri m e -
ra, O sm anlı hüküm darları İslâm â lem i- yanında tarihim ize geçen S ü v ey ş kana­
ü zerinde um um î bir n ü fu s tesis e tm iş­ lı projesi ile Don - V olga kanalı teşeb ­
lerdir. O sm anlı d ev leti, m evcu t İslâm büsü, bu n ev id en m eselelerdendir. H er
h ü kü m etlerinin en b üyüğü v e k u v v e tli­ ik i m eseled e de, bunun tahakkukunu
si olduğu için , h ıristiyan lar karşısında arzulayan v ey a teşebbüsü ele alan O s-
sıkışıp acze düşen sair İslâm h ü k ü m etle­ m anlı d ev let adam larının, d ünya h âd ise­
ri daim a gözlerin i O sm anlı padişahları­ lerini g a y et içi kavram ış, d ev letin istik ­
na d ikm işler, ondan yardım v e m ed et b alin e ait k u vvetli görüşlere sahip k im ­
um m uşlardır. seler oldukları tezahür eder. Z âten, S ü ­
B aşında bulundukları d ev letin kud­ v ey ş projesi v e Don - V olga kanalı t e ­
retli durum unu nazarı itibare alan O s­ şebbüsü esas bu bakım dan eh em m iyet
m an lI padişahları ise; h em n ü fu z v e hâ­ arzeder.
k im iy et sahalarını g en işletm ek , hem de
İslâm hüküm etlerin in yard ım taleplerini S ü v ey ş K analı işi
m üsbet bir n eticey e b ağlıyab ilm ek üze­
re projeler hazırlayıp bazı teşebbüslere Yavuz S u ltâ n S elim tarafından M ı­
girişm ekten h âli kalm am ışlardır. G ayet sır zap ted ild iği sırada P ortek izliler de
tab iî olarak bu n evid en proje v e teşeb ­ H in d v e Umman denizi k ıyılarında sö ­
büslerde O sm anlı d ev letin in m en faatla- m ü rgeler kurm aya b aşlam ışlardı. P orte­
n ön plânda bulundurulm uştur. k izliler bu bölgede fa a liy etlerin i arttır­
O sm anlı d evleti, kudretinin en y ü k ­ dıkça, bilh assa H in d istan ’ın k u zey b a tı­
sek n oktasına O naltm cı asır için d e u - sındaki İslâm topluluğu üzerinde korku
laşm ış olduğundan, İslâm h ü k ü m etleri­ yaratır h âle g elm işlerd i. P ortekizlilerin
nin yardım talepleri ile O sm anlı d ev le- H ind v e Um m an denizi kıyıların d a y e r -

1261
legra eğe çalışmaları, OsmanlIlar iğin, ci Selim ’in saltanatının başlarında K ı­
Hind ticaret yolu üzerinde mühim bir zıldanız, Basra körfezi ve Hind denizin­
rakip ve hasım devletin ortaya çıkması de cereyan eden hâdiseler göstermişti
demekti. Onun içiııdlr ki, O sm anlIlar ki:
Hind denizinde dolaşan Portekizlilere a) Hind denizinde üstünlük Porte­
karşı ilk plânda bu bakımdan alâka du­ kizlilerdedir.
yuyorlardı. Bu alâka, Portekizlilerle m ü­ b) Bu üstünlük dolayısiyle Hind de­
cadele meselesinden başka bir gey de­ nizindeki ticaret Portekizlilerin tehdidi
ğildi. Mücadele de denizlerde olacaktı. altındadır. Hiıid tarafından ticaret ve
Binaenaleyh, O sm anlIların, Kızıldenizde hac için Osmanlı mem leketlerine gelip
kuvvetli bir donanma meydana getirme­ gidenier Portekizlilerin taarruzlarına
leri veyahut ta Akdeniz donanmasının maruz kalmaktadır.
Kızıldenize geçirilmesi imkânlarının bu­ c) Osmanlı İmparatorluğunun Ye­
lunması lâzımdı. Kızıldenizde dolaşacak men ve Habeş eyâletlerinin denizden
k u v v e t l i bir donanma sayesinde hem
gelebilecek taarruzlardan korunması lâ­
Portekizlilerle esaslı b ir mücadele ya­ zımdır.
pılması, hem de Osmanlı hâkim iyet sa­
hasının bu taraflarda kolaylıkla tevsi’i Kızıldenizde kuvvetli bir Osmanlı
mümkün olabilecekti. donanmasına ihtiyaç hissettiren bu nok­
İşte bu mühim noktalar, Mısır fatihi talara ilâveten, şunu da belirtmek gere­
Yavuz Sultan Selim ’in bile zihnini işgal kir ki; Osmanlı imparatorluğunun istilâ
■eden bir m esele idi. İkinci cildin 768 hızı kesilmediği cihetle, bu taraflarda
nci sayfasında kısaca tem as edildiği veç­ daha fazla genişliy e bilmek işi dC Kızıl-
hile, Yavuz Sultan Selim Mısır’da bu­ denizde kuvvetli bir donanmanın m ev­
lunduğu sırada Süveyş kanalının açıl­ cudiyetine bağlıdır. Kuvvetli bir donan­
ması işi düşünülmüş, fakat bu bir tasav­ ma ile hem müslümanlara yardım, hem
vurdan ileri gidememiştir. de gerekirse fütuhat işi tahakkuk ede­
Kanuni Süleyman zamanında' Por­ bilir.
tekizlilerin Hind denizindeki faaliyeti İste bu sebep ve âmiller â oi ayı siyle-
arttığından, Osmanlıların Kızıldeniz do­ İkinci Selim zamanında Süveyş’te bir
nanması ile Portekizlilerin Hind donan­ kanal açılması mevzuubahis edilmiştir.
ması arasında m ücadeleler olmuş, fakat, Eski Osmanlı kroniklerinde bu hususta
Kanunî devri, hâdiseleri m ey anında izah bir bilgi m evcut olmamakla beraber,
edildiği veçhile Portekizlilerin Hindis­ Başbakanlık arşivinde 7 numaralı M ü-
tan kıyılarında yerleşmeleri önleneme­ himme defterinin 258 nci sayfasında
m işti. Hind Okyanusuna kuvvetli bir mevcut bir hükümden, İkinci Selim za­
donanma gönderen Portekiz hükümeti, manında Süleyg kanalı m eselesiyle m eş­
bu okyanus etrafındaki karaların en gul olunduğu görülmektedir. Mısır b ey­
stratejik noktalarını tutmaya çalışmak­ lerbeyine yazılmış 12 receb 975 (12 o-
ta, bünun İçin faaliyet sahalarını Mala- cak 1568) tarihli bu hükümde, Süveyş’­
ka yarımadası önlerine kadar uzatmak­ te kanal açılmaya neden lüzum hissedil­
ta idiler. Portekizlilerin, Hind denizinde diğini ve teşebbüsün mahiyetini öğren­
kendilerini kuvvetle hissettirm eleri I- memiz mümkün olmaktadır. Mezkûr
kinci Selim zamanında da devam ettiği hükmün mühim noktaları aynen 5öyle­
ve Sumatra’daki Açe hükümdarı Sultan dir:
Alâüddin’in yardım talebi de bu arada •a... Hindistan’ın küffar-ı hâkisar e-
vuku bulduğundan, Süveyş kaptanı linden istihlâsm a ve Haremeyn-i şerî-
Kurdoğlu H ıar Bey emrinde on bej ge­ feynin dahi etraf ve eknafmda bazı kar-
m ilik bir filo ile A çe’y e asker ve mal­ ye~i dâlle olup, anların dahi ol cevanib-
zem e yardımı yapılm ak istendi. Fakat den izâleleri lâzım olmağın inan-ı azi-
Yemen hâdiseleri yüzünden, A çe’y e ilk m et-i husrevânem ol taraflara kılınm a­
tasarlandığı şekilde yardım yapılamayıp, ■ ğa niyyet ve azimet olunmuştur; öyle ol­
bir miktar malzeme v e usta göndermek-' sa ol husus için küllî donanma-î hümâ­
le iktifa olundu. yunun izhar olunmak tedarik olunup do-
Kanunî Süleyman devrinde ve ÎKÎn- nsnm a-i humâyunum denizden Süveyş

1262
deryasına geçmek için bir hark kesilmek manında Osmanlı him ayesine alınm ış­
sezâvardır. tı. -
Buyurdum ki: vüsûl buldukta asla • Altınordu’nun son kalıntıları taht
tehir ve terahi etm eyip ol yerin tamam kavgaları ile parçalanıp çökmekteyken
enli vukuf mimarların ve mühendislerin kuzeyde Moskova knezliği bir büyük
cemedip dahi yarar adamlar koşup irsal devlet olma yoluna girmişti. Bu geliş­
eyliyesin ki, varup Akdeniz ile Süveyş me Moskova knezi Dördüncü Ivan’ın
deryasının m abeyinlerin tetebbu edip, 1547 de Çarlığını ilânından sonra daha
ol yer mahallinden hark olmağa kabul fazla hızlanmıştı. Volga nehrinin akış
midir? Tamam malûm edinip arzeyliye- yönü istikam etinde güneye doğru iler­
sin ki ona göre tedariki görülüp kestiri­ leyen Huşlar 1552 de Kazan, 1556 da da
lip inşallah-ül-aziz tamam oldukta, ina- Astrahan hanlıklarına nihayet verm iş­
y et-i hak celle ve alâ ile ol diyara ci- lerdi.
had, fi sebilillâhi teâlâ m üyesser olup, Ruslar böyle güneye doğru Türk
eğer Harem eyn-i şerifeynitı etrafını kar- dünyası aleyhine hızlı adımlarla ilerler­
y e -i dalleden tathîr, eğer diyar-ı Hin­ ken, Altınordu’nun mirasına konmak is-
distan’ın küffar-ı Portukal’dan feth ve tiyen K ınm hanları ne yazık ki Rusla­
teshiri m üyesser olup divan-ı âmâlimiz- rın işine yarıyan bir siyaset tâkip edi­
de mestûr ola». yor ve hattâ bu hususta onlarla birlikte
Ne yazık ki Süveyş kanalı işi böyle davranıyorlardı. Esasen Altınordu han­
sadece bir proje halinde kalmış; ihtimal, lığına 1502 de son öldürücü darbeyi vu­
ayni devirde mevzuubahs olan Don - ran, Altınordu’nun hükümet merkezini
Volga kanalı işi ön plâna alındığı için yerle bir eden Kırım hanları idi. A ltm -
Süveyş kanalı meselesi daha sonraya ordu devleti iç kavgalarla yıpranmasa,
bırakılmış. Don - Volga kanalında mu­ Kırım hanları da onlara darbeler indir-
vaffakiyet temin edilemeyince Süveyş m eseydi, Moskova knezliği batıdan Lit-
kanalı meselesi de unutulup gitmiştir. vanya - Lehistan, doğudan da Altm or-
du’nun tazyikine güç dayanırdı. Osman­
Don - Volga kanalı teşebbüsü lI him ayesine girmesi sayesinde mevcu­
diyetini uzun m üddet' devam ettirebilen
Osmanlı hükümeti, İkinci Selim za­ K ınm hanları Yavuz Sultan Selim zama­
manında Don ile Volga nehirlerini bir nında Rusların aleyhine dönmekle bera­
kanalla birleştirmek istedi. Bu iş, yaran ber, bu aleyhdarlık daha bir müddet u-
kalmış bir teşebbüsten ileri gidememek* mumî bir prensip haline gelmemiştir. Yi-
le beraber, Osmanlı devletinin kuzey neşurası da muhakkaktır ki, şayet Kırım
siyasetinin Onaltıncı asrın sonlarında hanlığı Osmanlı him ayesine girmeseydi,
aldığı istikam eti belirtmesi, ve bilhas­ Altınordu’da olduğu gibi Kırım da evvelâ
sa, imparatorluğun istikbali ile ilgili bir aile geçimsizliklerinden çöker ve öteki­
m eselenin teşrihine imkân vermesi ba­ ler gibi Rus idaresi altına düşerdi.
kımından mühimdir. Karadeniz kuze­ Ruslar, Astrahan hanlığım işgal ile
yinde ve aşağı Volga havzasında cereyan Hazar denizi kıyılanna inmesi, hattâ
eden hâdiselerin Onaltıncı asırdaki du­ kuzey Kafkasya’ya sokulmakla asırlar­
rumuna kısaca göz atılması, Don - Vol­ dan beri Türklerle meskûn sahalar Rus­
ga kanalı işinin ehemm iyetinin kavran­ ların idaresine girerken, bu bölgenin
masına yardım edecektir. tarihinde yeni bir devir başlıyor demek­
Karadeniz’in kuzeyi ile aşağı Volga ti. Slavlar için ikbal, buna mukabil Ka­
havzasında bin seneye yakın zamandan radeniz kuzeyi, kuzey Kafkasya v e orta
beri çeşitli Türk kavimlerinin gelip yer­ ve aşağı Volga bölgesindeki Türk - Mo­
leştiği malûmdur. Onbeş ve Onaltıncı ğol topluluğu için idbar devri başlamış
asırlarda bu topraklarda oturan halkın oluyordu. Buralarda teessüs eden Mos­
ekseriyeti yine Türk - Moğol aslından kof üstünlüğü, olduğu yerde kalmıyacak,
idi. Timur darbesinden sonra zayıflayan zamanla iç A sya’ya doğru uzanacak ve
Altınordu hanlığı yıkılışa doğru gider­ hattâ günün birinde Osmanlı devletine
ken bu hanlığın bir kolundan meydana bağlı K ınm hanlığını da kendi sınırlan
gelen K ınm hanlığı Fatih Mehmed za­ içine alacaktır.

1283
işte Kazan ve Astrahan hanlıkları­ Gerçi Kırım süvarileri Rus arazisine a-
nın işgaline kadar Ruslara ehem m iyet kında bulununca, A vusturya sınırında­
verm iyen Osmanlı devleti, bundan son­ ki akıncılardan daha fazla düşman ara­
ra dır ki, kuzeyden ilerliyen bir d ev le­ zisi içinde ilerler v e daha çok tahribat
tin Osmanlı m enfaatlanm haleldar et­ yapardı. Lâkin A zak’a vaki tecavüzün
tiğinin farkına varmıştır. Fakat şu nok­ akabinde Kırım süvarilerinin akım d ı­
taya işaret etm ek lâzım dır ki; on altıncı şında buna m ukabele edilm edi. Fakat
asrın ikinci yarısında Osmanlı tahtını Rus taarruzunun tekerrür edeceğine dair
işgal eden Kanunî Süleym an da, m es’ul haberler alındığından Azak v e Özü (Ö -
m evkide bulunan d evlet adamları da zi) kalesi civarında taarruzu karşılam a­
Avrupa ve yakın doğu siyasetini gayet ya m atûf bazı tedbirlere tevessül olun­
iyi kavram ış kim seler oldukları halde, du. Ahmed Refik tarafından Türk Tarih
Rus ilerleyişi karşısında sür’atli bir re­ Encümeni M ecm uasının 17 (94) nci sa­
aksiyon gösterm em işlerdir. Bunun seb e­ yısında neşredilen vesikalardan öğrendi­
bi, esas itibariyle, OsmanlIların, doğuda ğim ize göre: K efe sancak b eyi taarruzu
İran, batıda A vusturya gibi iki k u v v et­ tekrarlıyacaklanm öğrendiği Kazak ve
li devletle m eşgul olm asındandır. A yrı­ Çerkezlerin birleşm elerine im kân ver­
ca, Rusların O sm anlIlara karşı yum uşak meden Çerkezlere bir baskın yaparak
ve pek aşağıdan alıcı siyaset takip ed iş­ bozguna uğrattı. İstanbul’dan Azak’ı m u­
lerinin, ayni zamanda istilâya uğrayan hafaza içiîi derhal gem iler gönderildi.
sahadaki A ltm ordu bakiyesi arasında K efe sancak B ey’i bir taraftan em niyeti
kabile kavgaları eksik olm adığı, A ltın - tem in gayesiyle sahillerde dolaşırken
ordu’nun yıkılm asiyle buradaki halkta bir taraftan da, yeni gem iler inşası için
birlik şuuru da yıkıld ığı için onlara gü- tersanelerin eksiklerini tam amlam aya
venem eyişlerinin de rolü olmuştur. N i­ çalıştı. A zak’a İstanbul’dan nöbetçi y e ­
tekim Ruslar daha bu b ölgeye g eld ik le­ niçeriler tâyin olunduktan başka y en i­
ri yıllar zarfında Kazak, N ogay ve b il­ den yed i gem i gönderildi.
hassa Çerkezlerden kendilerine bir çok Türklerin bu tedbirlerinden Rus ka­
taraftarlar bulm uşlardır. H attâ Kazak zaklarının v e yin e onlara tâbi Ç erkezle­
reisi Dim itraş m aiyetindeki Kazak ve rin haberdar olm aları m uhtem el bulun­
bir m iktar Çerke2İe 1559 baharında Azak makla beraber, bir kısım Çerkez b e y le ­
kalesine taarruz etm iştir. A ynı sene için ­ rinin Taman yarım adasına taarruz ile
de D. A daşef kumandasında başka bir soygunlarda bulundukları görüldü. Ka­
Rus ku vveti D nieper’i sallarla inerek zak v e Ç erkezlerin hücum ları cereyan
Kırım 'ın batı kıyılarını yağm a v e tahrip ettiği sırada bir kısım K ır ın üm erası da
eylem iştir. Bu taarruzlar, Rus v e Rus­ güven verici durumda değildi. N itekim
lara bağlı toplulukların Osmanlı toprak­ Kırım hanı, M oskova’y a gitm eleri m uh­
larına yaptığı ilk hücumlardır. tem el olan kim selerden Canpulat v e Can-
tem ir sultanları yakalayıp hapsetti. B un­
İlk Kus taarruzu karşısında lar Kırım hanları ailesinden olduğuna
OsmanlIlardaki reaksiyon göre, dem ekki O sm anlı hüküm eti Kırım
hanları ailesi topluluğuna da tam m â-
Azak’a vaki ilk Rus taarruzu onlar nasiyle güvenem ezdi.
lehine bir netice alınm asını sağlıyam a- A yni sene içinde hem Azak’a, hem
m akla beraber, gerek K efe’deki Osman­ de ondan h ayli uzaklarda kalan batı K ı­
lI idarecilerinin gerekse m erkezî hükü­ rım’a taarruz vuku bulduğuna göre,
m etin nazarı dikkatini celbetm ekten hâ­ Ruslar’m faaliyet sahalarının çok geniş
li kalm adı. Birkaç sene önce Kazan ve olduğu görülm ektedir. Zâten Osmanlı
Astrahan’a inen Ruslar, demek k i bun­ hüküm eti yalnızca A2ak çevresinde de­
dan sonra bizzat Osmanlı toprağına bile ğ il Özü (Dnieper) suyu bölgesinde de ba­
el uzatm ağa cesaret edebileceklerdi. zı tedbirler aldı. Y ine A hm ed R efik (A l-
Buna benzer taarruz hâdiseleri A - tınay) in ayni m ecm uada neşrettiği v e ­
vusturya sınırında vuku bulduğu zaman sikalardan, Kırım hanına yazılan bir h ü ­
Osmanlı hüküm eti h assasiyet gösterir, kümde; «bundan ev v el m em leketim ize tâ­
onlara daha fazlasiyle m ukabele edilirdi. bi olan Islâm - Kerm an kalesi mamur

1264
iken Özü suyundan kâfirler taarruz et­
mezlerdi. Şim di her sene gelip taarruz
ettikleri için Özü kalesinin acele tam iri­
n i emrediyorum» denm ektedir.
Bu hazırlıklar, sadece 1559 hâdise­
si Üzerine girişilen, şeyler de değildi, O s-
m anlı hüküm eti casusları vasıtasiyle
Rusların niyetlerin e dair y e n i b a n şey ­
ler öğrendi. A lınan haberler: Moskof
beyinin, N ogay reisi İsm ail Mirza ile bir-
Ieşerek 1560 baharında Özü nehri cih e­
tinden K ırım ’a taarruz edecekleri, o a -
rada Kazak reisi D im itraş’ıa da 80 bin
kişi ile Don nehri Üzerinden harekete
geçeceği m erkezlid eydi.
A lm an haberlere göre taarruza g e­
çeceklerin m iktarı bir ha y li fazla oldu­
ğundan Osmanlı hüküm eti telâşa kapıl­
dı. Bu sebeple Kırım hanına sıkı em ir­
ler gönderilerek hazırlıklar yapması is ­
tendi; bir taraftan da gem ilerle asker
yollanacağı belirtildi. Padişahın sıkı sı­
kıya takip ettiği bu hâdiseler karşısın­
da, hazırlık em ri yalnızca K ın m hanına
d eğil Rum eli’deki birçok sancak b eyleri­
n e de gönderilerek askerleriyle Silistre Sultan ik in ci Selim
sancak b eyinin em rinde toplanmaları (Topkapı Sarayı resim galerisindeki bir
bildirilm işti. portresinden)
Kırım hanı, K efe sancak beyi' v e Ru­
m eli'deki birçok sancak beylerine böyle
hazırlık emirleri yazılınca, Kırım hanı davranm akla beraber OsmanlIlardan bir
Rusya’ya yapılacak taarruz v esilesiy le h ayli korktuğu için, Dim itraş’m 1560 da
Osmanlı askerinin K ırım ’a gelm esini hücum a geçeceğini daha önceden Osman­
l I hükûm eüne haber veriyor; böylece
kendi zâviyesinderı doğru bulm adığın­
dan, hâdisatm bu yoldaki inkişafını b a ­ kendisini m esuliyetten kurtarmak ve
zı tedbir ve bahanelerle önlem eğe çalış­ Osmanlı m ukabelesini dâvet etmemek
tı. Han, ancak bir m iktar asker gönde­ gayesini güdüyordu.
rilm esine, bilhassa m alzem e yardım ı y a ­
pılm asına taraftardı. Kırım hanının dü­ Don - Volga kanalı fikrinin
şünceleri Osmanlı hüküm etince de sezil­ başlangıcı
m iş olm alı k i kendisine 1559 tarihli bir
em ir yazılıp Kırım ku vvetleriyle bir a- Karadeniz’in kuzey bölgesi ile Vol­
kın hareketinde bulunm ası, K ın m süva­ ga havzasında cereyan eden Rus tehdi­
rileri akma çıktıkları zaman Kırım top­ di ile ilg ili hâdiseler, Osmanlı hükü­
raklarını civardaki Osmanlı askerinin m etinin nazarı dikkatinin bu saha üze­
muhafaza edeceği bildirildi. rinde toplanması neticesini verdi. Hazar
Rusya hakkında alınan haberler ha­ denizinin kuzey v e doğusunda geniş bir
kikaten boş çıkmadı. 1560 yazında K a­ m üslüm an ve Türk kütlesi bulunduğu
zak reisi Dimitrag v e Çerkezler A zak’a cihetle, buralarla kolay yoldan irtibat
ve sonra da A öakale’y e taarruza yelten - tesisi çareleri araştırıldı. Bu iş Don ve
dilerse de K efe sancak beyinin gem iler­ V olga nehirlerinin birbiriyle birleştirilip
le yetişm esi üzerine çekilip gitm ek zo­ Osmanlı donanmasının Volga nehri ve
runda kaldüar, Hazar denizine g eçirilm esiyle tem in e d i­
Nogay, Çerkez v e Kazaklar böyle lebilirdi. Osmanlı hüküm eti 1562 de A -
taarruzda bulunurken, Rus Çarı kurnaz vusturya ile sulh im zalayarak Orta A v ­

1265
rupa tarafından emin vaziyete gelince; geri alacak, arayerde boş yere adam
Kırım hanına, gelecek y ılın bahannda kaybedeceksin».
Astrahan'a bir sefer yapılacağı, Don -
Volga nehirleri arasında bir kanal açı­ Kanalın açılma sebepleri
lacağı, bu sefere katılm ak üzere kendi­
sinin de hazırlıklı bulunm ası bildirildi. Don - Volga arasında kanal açılma­
İstanbul'dan Kırım’a bu yolda emir sının sebeplerini şöylece sıralamak m üm ­
v e talim at gidince, Han, bizzat Mosko­ kündür:
v a’ya adam göndererek, padişahın n iy e­ A) Don ile Volga nehirleri arasında
tinden Çar’ı haberdar etti. Kırım ’daki bir kanal açılm akla, Türk kuvvetlerinin
Rus elçisi de ayni şekilde bundan haber­ kolaylıkla V olga bölgesine v e Hazar de­
dar oldu. Rus tarihçisi S olovyev’in «İs- nizine nakli mümkün olacak, ' bu suret­
toriya Rossii» isim li eserinin ikinci k i­ le, ayni kolaylıkla Rus ilerleyişinin ön­
tabının altıncı cildinde dercedilm iş olan lenm esi de im kân dahiline girecek.
Kırım’daki Rus elçisi N agoy’un şu rapo­ B) O sm anlılann doğudaki büyük ve
ru, hem Osmanlı hüküm etinin bu kara­ k uvvetli hasmı İranlIların kuzey, hattâ
rının m ahiyetini, hem de K ın m hanının batıdan çevrilm esi mümkün olacak. E-
takındığı tavrı açıkça belirtm esi bakı­ sasen doğuda hem sm ır olan İran hükü­
m ından calibi dikkattir; m eti, kuzey v e batıdan da Osmanlı taz­
«İ5S3 senesi eylülünde Türk hün­ yik ve tehdidine maruz kalınca, Osman­
kârı, D evlet Giray’a gönderdiği bir ça­ lIlara tecavüz cesaretini bulam ıyacağı
vuş vasıtasiyle, ilk baharda Astrahan ü - gibi, İstanbul hüküm etinin arzuianna
zerine yürüm ek için hayvan lan besle­ daha kolaylıkla boyun eğecek.
m esini ve ihtiyat kuvvetleri hazırlam a­ C) Don - Volga kanalı sayesinde Ta­
sını emretmiştir. Türk sultanı, Han ile tar ve Türklerle m eskûn sahalarla irti­
beraber kendi şehzadelerini de yollıya- bat tesis edileceği cihetle, Osmanlı bay­
cak; onların da emrinde külli miktarda rağı altına giren Türklerin sayısı arta­
asker ve yeniçeri olacaktır. Türk sulta­ cak.
nı bin araba hazırlanmasını emrediyor. D) Rusların Hazar kıyılarına inm esi­
Türkler, büyük bir kuvvetle gem ilerle ni m üteakip V olga v e Hazar bölgesin­
Don ırmağı üzerinden İlavlya çayına ka­ deki müslüman hacılar Rus tecavüzleri
dar çıkacak, lla v ly a ’nın ağzında araba­ yüzünden bu vazifelerini yapam adıkla­
ları küçük gem ilere yükliyerek küçük rından buralarda Osmanlı nüfuz v e hâ­
Çerepahcp çayına kadar yedi verst m esa­ kim iyeti teessüs etm ekle, geniş bir m ın­
feyi katlettikten sonra bugünkü K aça- tıkanın m üslüm anlan dinî farizalanm
liııski m evkiinden itibaren Çerepahop yerine getirebilecek, Osmanlı padişahla­
çayının ötesinden, Volga ırm ağına doğ­ rı da Orta A sya m üslüm anlan n azan n -
ra ineceklerdi. Astrahan’a k u vvet gön­ da «H alife-i rû y -i zemin» sıfatiyle haiz
dermek için Türkiere, Çerkezlerden, N o- olduklan dinî nüfuzlannın icabını yeri­
gaylardan v e Kazan halkından heyetler n e getirm iş olacak.
gönderilm işti ve bütün bunlar Türkler­ E) Don - V olga kanalının açılışı si­
le hareket etm eğe hazır bulunuyorlardı. y asî olduğu kadar İktisadî bakımdan da
A strahan T atarlan şehri zaptetm ek için ehem m iyet arzetm ekteydi. V olga havza­
Türk kuvvetlerinin gelm esini bekliyor­ sı asırlardan beri siyasî bakım dan oldu­
lardı. Kuzey Kafkasya ahalisinin, Hac­ ğu kadar, İktisadî bakımdan da Harezm
ca giderken Astrahan’a uğram alanna (H ive bölgesi) k ıt’asm a bağlı idi. H a-
Rus Çarı’ıun m âni olm ası Türk sultanı­ rezm’li tüccarlar V olga havzası ile tica­
nı çok kızdırmıştı. D evlet Giray, Çavu­ ret yaparlar v e bilhassa gerek İç A sya’­
şu geri gönderdi v e Moskof Çarı’nın ken­ nın, gerekse Volga bölgesinin Tüccarla-
disiyle sulh halinde yaşadığını bildirdi n m allan n ı Karadeniz kıyısında Azak
ve gönderdiği hususî bir adam vasıta- v e Kefe lim an lan n a indirirlerdi. Bunun
siyle Türk sultanına, Astrahan’a kuvvet içindir ki, K efe gümrüğü d evlet hâzine­
göndermem esini rica etti v e dedi ki : sine mühim bir varidat tem in ederdi.
Bugün Astrahan’ı zaptetsen b ile m uha­ R uslann Astrahan’a kadar ilerlem esiyle
faza edemezsin, Büyük Knez onu yine bu bölgenin iktisadiyatının kontrolü de

1266
onların eline geçti. Astrahan düğünce, Sem iz A li Paşa sadrıazamken m evzu-
Harezm hanının, Çar’a elçi v e hediyeler ufoahs edilen Don - Volga kanalı m e ­
göndererek Harezmli tüccarlar için ti­ selesi üzerinde, İkinci S elim ’in sal­
caret im tiyazı istediğini Rus tarihçisi tanatının ferdası yılında, yani 1567 de
Karamzin yazıyor. tekrar düşünülmeğe başlandı. Bunun ü -
Huşlar geniş bir m ıntıkanın ik tisa­ zerinde esas duran adam veziriazam So-
diyatına el atar, tüccar v e h acılan n Os- kullu Mehmed Paşa idi. 1588 yık başla­
m anii ülkesiyle m ünasebetini önlerken, rında divanda görüşülen kanal işi, daha
şi’i îranlılar da sünnî hacılara yo l verm e­ ziyade «Ejderhan seferi» adı altında e-
m ekte idiler. Onun, için, Harezm hüküm ­ le alındı. Geniş ve ileri görüşlü bir d ev ­
darı Hacı Mehmed Han, esas müracaa­ le t adamı olan SokuÜu Mehmed. Paşa,
tını İslâm halifesi ve en k u vvetli İslâm kanal projesi aleyhinde bulunan erkâ­
hükümdarı olan OsmanlI padişahına yap ­ nın görüşlerine galip gelerek kendi fik ­
tı. 1567 de Harezm hükümdarından gelen rine uygun bir karar alınm asını sağladı.
bir m ektupta Orta A sya hacı ve tüccar­ Ejderhan S eferin e karar verilirken,
larına yol verm eyen devletlerden şikâ­ Avrupa v e A sya tarafında sulhun em ni­
y e t edilm ekte, padişahın buna bir çâre y et altına alınm asına çalışılm ıştı. Bu
bulm ası tem enni olunm aktaydı. B aşba­ cümleden tedbirler meyanında: 1568 şu­
kanlık arşivinde 7 num aralı Mühimme batında A vusturya ile sekiz seneliğine
defterinin 948 nci sayfasında, Kırım h a ­ bir sulh muahedesinin im zalanmış olm a­
nına yazılan bir m ektupta hulâsaden : sı; Lehistan ile sulhun yenilenm esi, K ı­
«Semerkand ve Buhara câniblerinden rım H anı’na verilen emirlerde, L ehis­
hususa v ilâyet-i Harezm ham Hacı Mefc- tan arazisine akın yapılmamasının is ­
med Han’dan nâme gelip, m ealinde Ej­ tenm esi, İranlıiarla da sulhun tazelen­
derhan zapt olunup ol taraflardan Hac­ m esi hâdiseleri zikredilebilir.
ca niyet ve teveccüh eyleyen hacılarla Sokullu Mehmed Paşa, bu em niyet
tüccara yol açılıp em niyet içinde gelip tedbirlerim , padişahı kendi fikrine u y ­
gitm eleri tem enni olunmuştur. İmdi, durması v e divan kararını, m üteakip ha­
V ilâyet-i Kâüan ve Ejderhan evvelden zırlıklara g ir işti.. K efe sancak beyliğine
N ogayelinde idi; hâlen küffar eline gir­ yazdığı emirde, Kırım Hanı ile görüşe­
mesi neden oldu? İçinde v e etrafında rek Astrahan'ın fethi için neler yapmak
kalan Tatar mirzalarından kim vardır? lâzım geldiğini görüşm esini v e bu iş için
V e ne zamanda ve n e sebeple elden g it­ nelere ihtiyaç olduğunu tesp it ile İstan­
miştir? M ufassal yazılıp ol vilâyetin fe t- bul’a yazm asını bildirdi. Bu yolda en
holunması takarrür etmiştir... A lâ vech önem li hazırlık olarak, aslen. Çerkez o-
it - tafsil üâm eyliyesiz ki vakti ile te­ lup, o tarafları iy i bilen Ş ık k -ı sâni d ef­
dariki görülüp feth v e teshiri m üyesser terdarı Kasım B ey ’i K efe sancak b eyli-
olas> denmektedir. B öylece
Osmanb hüküm etince, K a­
zan ve Astrahan’a ulaşma iş i­
nin, siyasi v e İktisadî cephe­
leriyle birlikte m ütalâa ed il­
diği m üşahede olunmakta;
Hacı M ehmed Han’a yazılan
bu m ektuptan da anlaşıldığı
iizere; Osmanlı hüküm etinin
kanal açm ayı tasarladığı sa­
ha hakkında Harzem hüküm ­
darından bazı şeyler öğren­
m eye çalıştığı 'görülmektedir.

Karar v e hazırlıklar
İlk defs 1563 yılında Ka­
nunî Süleym an zamanında Eski devirlerde bir Nogay karargâhı

1267
rek A strahan seferine çıkacak orduya
kumandan tâyin olundu. K asım Paşa,
kanalın hazırlanm ası v e bununla ilgili as­
k erî harekâtı idare edecekti.
A sker v e am ele tedariki hususunda
da: îviğbolu, Silistre, A m asya v e Canik
sancaklannındaki tımar ve zeam et as­
kerinin sancakbeyleri kumandasında,
Çorum ve K östendil sancaktan askerle­
rinin de alayb eyleri kum andasında K a­
sım Paşa’m n em rinde toplanm ak üzere
gereken hazırlıkları yapm aları için bura­
ların sancak beylerine em irler gönderil­
di. Bu sancakların askerleri on bin c i­
varındaydı. A yrıca Kasım Paşa’ya, ken ­
di idaresindeki m ıntıkanın k a le m uha­
fazalarında bulunan askerlerinden is te ­
diği kadarını alm ası tebliğ olunduğu ci­
hetle, Kasım Paşa bunlardan b in kişi a l­
dı. A skerler toplanırken K efe’y e donan­
m a ü e, muhasara top lan , kazma, kürek
çapa, külünk gibi pek çok kazı m alzem e­
si yollandı. K efe, T a t-ili, B alıklava, M en-
gûp v e Taman halkından çok miktarda
Cerahor, yân i ücretli am ele yazıldı. E f­
lak v e B oğdan halkından da bir h ayli
İUineı Selim asker ve am ele yollandı. Türk hâkim iye­
(R essam Kapıdağlı serisinden) tindeki Çerkez b eyleri ile Terek hâk i­
m ine padişah tarafından em irler gön­
ğine tâyin etti. Kasım Bey, kanal açıla­ derilerek Kasım F aşa’nm em rinde top­
cak salıa hakkm da m alûm at topladık­ lanm aları bildirildi.
tan başka h usu si surette gönderdiği a- H azırlıklar tam am lanınca 1569 ilk -
dam lar da m ıntıkayı tetkik ettiler ve bahannda donanma, Anadolu v e Rum e­
kanal kazılacak yeri 6 deniz m ili olarak li’den toplanan asker ile İstanbul’dan
hesapladılar. sevk ed ilen m alzem eyi K efe sahillerine
Sokullu, hazırlık işini ep eyce geniş çıkardı. Bu iş de bitince harekete geçil­
tuttuğundan etrafa sık ı em irler gönder­ di. Toplar beş yüz k işilik bir ku vvetin
di. Evvelâ, yen i gem iler inşası için K e­ him ayesinde gem ilerle Azak'tan Don
fe ’ye iki gem i m ühendisi yolladı. K efe’- nehrini takiben sevkedilm ekteydi. Hare­
de inşa edilecek gem iler için hassa reis­ kâta katılan askere 40 günlük erzak al­
lerinden H ızır Reis kaptanlıkla görevlen­ maları em redilm iş, erzak ve m ühim m a­
dirildi. K efe kadısına asker için 500 tın büyük kısm ı A zak’ta depo ed ilm iş­
kantar peksim et hazırlam asını em retti. ti. Rus k azak lan m a v e onlara tâbi b aş­
Kasım Bey, K efe’de kâfi .m iktarda er­ ka toplulukların pusu v e ‘ ta a rm zla n n -
zak bulunm adığını bildirm iş olduğundan, dan çekinıldiğinden ihtiyatla ilerlem ek­
Anadolu’da Çorum sancak b ey i zahire te idi. Boş h aftalık bir yürüyüşten sonra
tem in etm ekle vazifelendirildi. Sekiz g e­ ordu v e am ele grupları 1569 ağustosu
m i ile K efe’y e gönderilen zahire oradan başlarında ev v elce tespit olunan P ere-
A zak’a sevkolundu. A yn i yerde m ühim ­ volok m evkiine geldi.
mat da depo edildi. Ejderhan seferin e katılan Osm anlı
A zak kalesinde m ühim m at ve er­ askerlerinin m ik ta n hakkında yerli v e
zak depo edilm eye çalışılırk en bir ta­ yabancı k a y n ak lan n verdiği rakamlar
raftan da işin askerî v e teknik tarafı or­ birbirinden Ijayli îa rk lı olup biri d iğe­
ganize ed ilm eye başlandı. K efe sancak rini tutmamaktadır. M aamafih son te t­
B ey’i Kasım B ey’e beylerb eyilik v erile­ kiklerde, kanalın kazılm ası işin d e çalı­

1268
şacak am ele ve usta tab u rlan hariç, 15
bin sipahi 3 bin yen içeri rakam ı üzerin­
de durulm akta, K ın m H an fn m ise 30
bin k işilik ku vvetle sefere katıldığı an­
laşılm aktadır.

Kanalın kazılm ası ve Ejderhanda


yürüyüş
Kasam Paşa, D on v e V olga mahirle­
rinin birbirine en çok yaklaştıkları y e ­
re vâsıl olunca, derhal kazı işin e başlat­
tı. K analdaki kazı faaliy eti ve bununla
ilg ili harekât üç ay kadar sürdü.
Vezirâzam Sokullu M eîımed Paşa e-
hem m iyet verdiği bu işin m u vaffak iyet­
le sonuçlanm ası için gayretlerini g ev şe t­
m edi. Türklerin E jderhan seferi, birinci
derecede Rusları, ondan sonra da İran­
lIla rı alâkadar ediyordu. Zira Türkler
E jderhana girdikleri takdirde Huşlara
ait bir yeri alm ış olacaklardı. B una rağ­
m en Ruslar O sm anhlarla açıkça savaş­ İk iııd S elim ’in bir resmi
m ayı göze alarruyorlardı. Onun içindir (A slı P ariste B ibliothèque Nationale
dedir)
ki, Rus Ç an, O sm anlılarm teşebbüsün­
den haberdar olur olm az İran'a bir elçi
göndererek Şah’ı Osınanulara karşı tah­ olan Kırım H an’ı Tatar askerleri vası-
rik ile İranlIlarla bir ittifak yapm aya ça­ tasiyle kışm burada b annılam ıyacağım
lıştı. Rusların tahrik v e tavsiyelerine orduda yayıyor, kendisi de m ütem adi­
kulak veren İr anlılar hazırlıklara b aşla­ yen geri dönülm esini tavsiye ediyordu.
yınca, İranlıların m uhtem el bir h arek e­ E jderiıan’a m utlaka inm ek istiyen K a­
tini önlem eyi h edef tutan Sokullu M eh- sım Paşa ise, bir aralık gem ileri kızak u-
m ed Paşa, A nadolu beylerbeyinin em ri­ zerinde kaydırarak V olga’y a geçirm ek is ­
ne 24 sancak beyi ve 4 bin yeniçeri v e ­ tedi. Fakat E jderhandan gelen murah­
rerek Van’a şevk etti. İran batıdan b ö y ­ haslar onu böyle bir am eliyeden vazge-
le baskı altında tutulm aya çalışılırken, çirerek. sür’atle Ejderhan üzerine y ü rü ­
doğudan da ayni şey yap ılır gibiydi. Z i­ m eğe ikna ettiler. B öyle yaptığı takdir­
ra, padişahı E jderhan Seferine teşvik e t­ de N o gaylan n da kendisine yardım a g e­
m iş olan Türkistan H an’ı, daha sonra, t- leceğin i bildirdiler.
ran Şahı’m n girişeceği herhangi bir h a­ N eticede Kasım Paşa Ejderhan ü-
rekâtı önleyeceğini bildirm işti. Bu ba­ zerine yürüdü. Ejderhan’h Türkler ço­
kımdan, iki taraflı tazyik altında görü­ lu k çocuklarıj-le b irlikte Osmarîlı ordu­
nen İran hüküm eti her hangi bir şe k il­ sunu sevin çle karşıladıktan sonra K a­
d e kım ıldanm aya teşebbüs etm edi. Os­ sım Paşa’y ı kalenin zaptına teşvik e y le­
m anlI kuvveti, kanal kazılan sahada top­ diler. Ruslar Ejderhan’ı alınca m ü slü -
lu bulunduğu m üddetçe Rusların da m an lan n ikam et ettikleri kısm ı bıraka­
herhangi bir tecavüzüne şahit olunm a­ rak 12 kilom etre güneyde bir ada üze­
dı. M aamafih R uslar bir hayli hazırlık rinde yeni bir kale yapm ışlardı. Kasım
yapıyorlardı. Paşa’m n alm ası icap eden y er burası i-
di.
İşe başlıyalı epeyce zaman geçtiği
halde kanalın ancak üçte biri kazılm ış­
E jderhandan dönüş
tı. H albuki günler kısalm ağa, şiddetli
soğuklar kendisini hissettirm eğe başla­ Türk ve Rus kaynaklarında, burada bir
m ıştı. B aşlangıçtan beri bu işe m uhalif harbin vukuuna dair vâzıh v e k ifayetli

1269
m alûm at bulunm am akla beraber, Rus­ k ışı burada geçirdikten sonra baharda
larla Türkler arasında ufak tefek çar­ Rusların sığındıkları yeri m uhasara ile
pışm alar cereyan ettiği, bu çarpışm ala­ zaptetm ek istedi. K endisi E jderhan’da
rın da baskın v e çapul m ahiyetinde şe y ­ kışlarken K ırım k u vvetleri geriy e dö­
ler olduğu anlaşılıyor. Çapul m ah iyetin ­ nüp kış m evsim ini Kırım'da geçirecek ­
deki hareketleri ise, Rusların yap tık la­ lerdi. Lâkin Kasım Paşa’ıun bu karar»
rından şüphe etm em ek gerekiyor. Zira, öğrenilince orduda um um î bir galeyan
kaynakların ekserisinin belirtitğin e na­ başgösterdi. Tâ başlangıçtan beri el a l­
zaran; bazı Rus askerleri Türklerden e- tından askeri kışkırtan K m m H an’ı, ar­
Ie geçirdikleri silâh, kazma, kürek v e ­ tık uğraşm alarının neticesin i alm aya
saire gibi şeyleri denize dökerek yin e başlam ıştı. A skerlerden bir çok kim se­
kalelerine girm işlerdir. ler Kasım P aşa’nm huzuruna çıkarak :
Rusların oturdukları kale, yen iliğ i «Burada kışlıyam ayız, açlıktan ölürüz,
nisbetinde m uhkem bir yerdi. Halbuki padişahım ız bize üç y ıllık erzak verd ir-
Kasım Paşa Ejderhan önüne büyük m u ­ mişti; fakat siz onları hep A zak’ta b ı­
hasara topu getirm ediği gibi, m evsim de raktırdınız v e bize kırk günlük erzak a l­
açıkta böyle bir şey yapm ıya m üsait d e­ dırdınız. A strahanhlar bizi doyu ramaz»
ğildi. Onun için eski Ejderhan (A stra- dediler, tsyan hâline geçen y en içeriler
han) harabeleri üzerine bir kale yapıp ise: «Biz K ırım H anı ile beraber döne­
ceğiz; sen padişahı aldattın, sen in y ü ­
zünden padişahım ız D ev let G iray’ı d in ­
lem edi. H albuki, H an’ın padişaha yaz­
dıkları ve sana bizim yanım ızda sö y le ­
dikleri hep doğru çık tı» d iye K asım P a-
şa’ya çattılar.
A sker, kum andana böyle söylen ir
çatarken ordugâhta ayrıca cesaret kırıcı
bir takım haberler de dolaşm ağa b aşla­
m ıştı. A skerin m aneviyatını bozan bu
haberler Rus Çarı’nın İran Ş ah ’ı ile itti­
fak ettiği; Çar’ın ik i voyvoda kum anda­
sında A strahan’a bir im dat ordusu se v -
k ettiği haberi gib i önem li şeylerd i. A y ­
rıca N ogaylar’m da gizliden Ruslarla
anlaştığı şayiası ortalıkta dolaşıyordu.
N etice itibariyle; Kırım H an’ının
uğraşm aları, ordugâha gelen haberler,
ortalıkta dolaşan şayialar askerin m a­
n eviyatın ı altü st etm iş v e kumandana
karşı gösterilm esi gereken itaat ortadan
kalkarcasına sarsılm ıştı. A skerler, K a­
sım P aşa’n ın arzusu hilâfına bölük bö­
lük göçetm eğe başlam ışlardı. Bu vazi­
y e t karşısında K asım Paşa da m ecburen
ricat kararı verdi. Ordunun E jderhan’-
dan gayrı m untazam şek ild e a yrılışı y ü ­
zünden n akline im kân görm ediği ağır­
lık ları çukurlar kazdırarak gömdürdü.
Ejderhan’dan e lli altm ış kilom etre
kadar u zaklaştığı sırada, padişahın, Ej­
derhan’da kışlam asına dair ferm anını al­
dı. P adişahın ferm anında; ilk baharda
îkinci Selim ’in bir m inyatür’ü k endisine yardım için k u vvetli b ir ordu
(Şeınailnâm e'den) gönderileceği; ayrıca Kırım Han’ı ile iş­

1270
b irliği yapacak başka k uvvetlerin de
R usya üzerine sevk ed ileceği k ayd ed il­
m ekteydi.
E jderhan dan p ek fazla uzaklaşılm a-
d ığı halde, padişahtan g elen talim ata
rağm en asker durdurulam adı. Bozguna
benzer ricat devam etti. Ejderhan iie A -
zak arasındaki m esafey i bir ay kadar
süren bir zam an zarfında kateden ordu
çok zahm et çekti. Kara Ç eiebizâde A b-
dülaziz E fen d i’n in -sRavzat-ül ebrar» i-
sim li eserindeki kayda nazaran, bu y o l­
culuk sırasında çorak ve susuz toprak­
larda askerin yarış: zayi olm uştur,
A zak’a perişan bir v a ziy ette dönül­
m ekle beraber belki de baharda yen i bir
sefer düşünülüyordu. L âkin Kasım P aşa’-
n n dönüşünden kısa bir zaman sonra
A zak’taki depoların büyük bir yangında
Mimar Sinan’ın Türk ressam ları tara­
yam p kül olm ası son üm itleri de altüst
etti. Bir bozgun şeklind ek i dönüşün üze­ fından yapılm ış ik i portresi
rine bu y a n gın da tuz biber ekti. E. Char-
rière’in «N égociations de la France ¿ans
le L evant ou correspondances, mém oires
et actes diplom atique» isim li eserinin ü -
çüncü cildinde m evcut olan Fransız e l­
çisinin 16 ekim 1569 tarihli yazısına g ö ­
re, Azak yangınında 2000 kental barut
patlayıp kalede bin kişi ölm üş. Oradaki
bütün m ühim m atla beraber geri g etiri­
lebilm iş olan m alzem e de m ahvolm uştu.
Bu suretle bir h ayli m asraf v e zah­
m etlerle icra edilen Ejderhan seferi so ­
na ermiş, bunca em ek ve m asrafların h e ­
ba olm asından gayrı n etice istihsal ed i­
lem em işti. E jderhan seferinin bu şekilde
bir n eticeye bağlanm asında birinci dere­
cede m enfî rol oym yan şah ıs Kırım H an’ı
idi. Gerek K ın m H an’ının sözlerinin te ­
siri altında kalan, gerekse aklı erm ediği
ve veziriazam ı çekem ediği için bu sefe­
rin aleyhinde bulunan bazı erkân, S ok yl-
lu ’yu padişah nezdinde kötülem ekten g e­
ri kalm adılar. H albuki büyük d ev let a-
fiamı Sokullu’nun bu teşebbüsü; O sm an­
lI İm paratorluğunu cihanşüm ul h eg e­
monya siyasetin de büyük terakkiler, k ay­
dettirecek, dünyanın en önem li ticarî v e
stratejik sahası olan Hazar denizi kuze­
yinde hâkim iyet tesisin e götürecek bir
plândı. Bu plân m uvaffak olsaydı, ilerde Ejderhan seferi nravafirakiyet.siz­
Osmanlı İm paratorluğunun başlıca has­ liğinde K ın m Han m m hissesi
ım vaziyetin e geçecek olan Rusya h ızlı­ Ejderhan seferinin v e bu seferin
ca b üyüyem iyecek, Türk ırkından olan ih tiva ettiği m ühim plânın tam bir m u-
kim seleri, Türklüğü ezm eğe çalışan ordu­ v a ffa k iy etsizlik le n eticelem esinde esas
larında kullanam ıyacaktı. âm il K ın m Ham dır. Don - V olga ara-

1271
Mimar Sinan
(tlâve 101)

D eh asın ın şah id i o la n m u h te şem e-
k i olan m e rh u m İb r a h im F a ç a'n m » «ek­
s e r le r b ln â ed en M im ar S in a n b u m em ­
lin d e k i ib a re d e n , e s e r sah ib i, S in a n 'ın
le k e tin y e tiş tird iğ i en b ü y ü k k ıy m e tle r'
M ak tü l İb ra h im P a ş a ‘n in a zadiı kölesi
den b irid ir. İm p a ra to rlu ğ u n en p a rla k
olabileceği neticesin e v a rm a k ta d ır. F a k a t
dev rin d e y asam ası, o n a, y ü k s e k k a b iliy e t'
azad lı k ölejikle d e v şirm e iifin ay n ı şahıs
le ıin l g ö sterm e sin e fır s a t v eren b ir talih*
ü zerin de birleşm esi p e k m ü m k ü n otam ı-
lilik o lm u ştu r, O sm anlI d ev letin in k u ru ­
y acag ına göre, bu n o k ta y ı izah h a y li güç­
lu ş u n d a n itib a re n k e n d i h ü v iy e tin i b u lm a
tü r.
y o lu n d a y av aş' y a v aş g elişen , İkincil Ba~
yezid d e v rin d e esas h ü v iy e tin i ik tisa p S in a n ’ın K a y se rili olduğu, ş a ir S a iT-
e d en O sm anlI - T ü r k m im a risi. M im ar Si’ n in e se rle ri ile vak fiy esin d en a n la şıld ığ ı
n a n ile k em alin e u la şm ıştır, gibi, m ühim ine d e fte rle rin d e k i bazı k a ­
O sm anlI - T ü r k m im a risin in şah e serle ­ y ıtla r la d a te e y y ü t e tm e k te d ir. B aşb a k an ­
rin in y a ra tıc ısı ve b u d u ru m u ile mima* lık a rşivindeki 23 n u m a ra lı M ühim m e
rim izd e k lâ sik cağ ın en d e ğ erli m üm es­ d e fte rin in 238 in ci say fa sın d a İk in c i Se­
sili o la n S in a n ’ın ço cu k lu k v e gençli#!' lim z am an ın d a .yazılm ış b ir hüküm den.;
n e a it m a a le se f fa z la b ir şey b ilm iy o ru z. Sinan* ua evvelce K a y se ri"n in A ğırnas kö­
S in a n ’ın ç o cu k lu su n a ve d o lay isiyle as­ y ü n d e o tu rm u ş o ld u ğ u n u , b u n u n civ arın ­
lın a a it k ısa ve k ifa y e tsiz b ilg iy i, o n u n la d a k i k ö y lerd e K iç ib ü rü n g ü z ’de S a rı oğlu
ay n i a s ırd a y a şa m ış o la n s a ir S a i’y e nis- D üğenci, Ü sk ü b i k ö y ü n d e de ü lîs e ve
b e t e d ilen «Tezkirfâtülbüny& n», «Tezklre- K y d n işan a d ın d a h ıris tiy a n a k ra b a la rın m
tü le b n iy e» ile y in e ay n i sa h a m o lan «RI- b u lu n d u ğ u n u , A g ırn a s k ö y ü h a lk ı ile di­
sale-i tu h ie t-ü l m im ariy e» d e n ö ğ ren m ek ­ ğ e r ik i k öydeki a k ra b a la rın ın S in a n ta ­
tey iz. B u e se rle re g ö re S in a n 'ın babası- ra fın d a him aye ed ild iğ in i ö ğ ren iy o ru z.
İ u n a d ı A b d ü lm en n an olup, Y avuz Se­ B u ra d a m im a rim izin a k ra b a la rı a ra sın ­
lim z am an ın d a K a y se ri s a n c a ğ ın d a n dev- d a k i T ü rk ç e isim d ik k a ti çekm ekte, A.
j .girilmiş ve böylece y e n iç erilik te n yetiş- nadoIuTd a h ıris tiy a n T ü rk le re de ra s tla ­
m is tir. B ü y ü k m im a rın k ü n y e si b u e se r­ n a b ild iğ i cihetle, o n u n d a ark an T ü r k o-
le rd e «Sinan Îb n 4 A bdulm ennaa-», o n u n la b ile c e fi ih tim a li h a tır a gelm ek ted ir.
e se ri o lan B ü y ü k çek m ece k ö p rü s ü k ita ­ D evşİrm eligi m u h a k k a k o la n S inan,
besin d e ise <syusuf îb n -i A bdullah» sek­ h a n g i ırk ta n o lu rsa olsu n T ü r k ve Is­
lin d e k a y d e d ilm iştir. D em eitki d â h i m i­ lâm k ü ltü r ü p o ta sın d a e riy e re k yetişm iş,
m a rın a d ı «Y usuf Sinan» d ır . Abdullah, ve m e m le k ete h iz m e t d u y g u su n u hu k ü ltü r­
A b d ü lm en n an gibi isim le r İslâ m iy e t! k a b u l le y o ğ ru la ra k edin m iş, 'ilm i ve s a n ’a t
e d en k im selerin b a b a la rı için k u lla n ıld ı­ k ab iliy eti de y in e b u to p ra k la rd a gelişip
ğ ın d a n ; g e re k b u y ö n d en , g e re k se k e n ­ k em alin e e rm iş tir. B inaenaleyh S in an ,
d isin in d ev şirm eliğ în e d a ir m ev cu t b ilg i T ü r k m ille tin in öz m a lıd ır.
m u v aceh esin d e b a b a s ın ın h ıristiy a n lığ ın d a Y avuz Selim z a m a n ın d a k a p ık u lu o-
şü p h e y o k tu r. c ag m d a, h a y a tın ın istik a m e tin i tâ y in e-
İb ra h im H a k k ı K o n y a lı’n m «M im ar decek ilk y e tişm e g ü n le rin i g e ç ird iğ i; bu
K o ca Sinan» a d lı e se rin d e n e şre tm iş ol­ y e tişm e c ağ ın ı d a n e ce a rlık , y â n i d ülger-
d u ğ u S in a n 'a a it ik in c i v ak fiy ed en ö ğ re n ­ lige in tisa p s u re tiy le d o ld u rd u ğ u anlaşı­
diğim ize g ö re ; S in a n ’ın lııris tiy a n k a rd e ­ la n S in an, K a n u n i'n in sefe rle rin d e bu­
şi v a rd ır ve h a ttâ k a rd e şin in İk i o ğ lu n ­ lu n m u ş, b öyiece hem D ogu ve B a tı'n in
d a n b irin i K a y se ri'd e n İs ta n b u l’a g e tir­ m im a ri e se rle rin i in celem ek fırsatın» bu l­
te r e k müsltim&n etm iş, di&eri d e nıüslü- m u ş, h e m d e o rd u d a in ş a a t işle rin d e va­
nrnn o la ra k S ü le y m a n a d ın ı a lm ış tır. zife alm a k s u re tiy le b ilg isin in p ra tik ve
B u n d a n d a S in a n ’ın anası,, b a b a sı ve k a r ­ ta tb ik i ta r a f ın ı g e liştirm e k im k â n ın ı el­
d e şin in h ıris tiy a n o la ra k ö ld ü k le ri a n la ­ d e e tm iş tir.
ş ılm a k ta d ır. S in an , ilk defa, m ü h im devlet e rk â ­
İb ra h im H a k k ı K o n y a lı' n m a y n i ese­ n ın d a n L ü tfü P a ş a 'n in n a za rı d ik k a tin i
rin d e n e şred ilm iş b irin ci v a k fiy ed e m ev­ c elb e tm işü r. K a n u n i d e v rin d e k i ilk İra n
c u t «vâkıf-ı m e rk u m u n efen d isi ve m û ti- seferin d e, V a n kalesin i z a p ta m e m u r e-
—>

1272
d ile n L ü tfi P a ta , S in a n 'a V a n g ö lü kı- Şehzade, S üley m an iy e ve Selim iye’den
1 y ıs m d a g em iler in ş a e ttirm iştir* Iran m ü re k k e p Üç b ü y ü k e se ri h a k k ın d a da
seferin d en d ö n ü ld ü k te n s o n ra Sinan, su ­ söyle d e m e k ted ir: «K alfalığım ı İstan b u l-
b aşı o lm u ş ve m im a rlık m e sleğ in d e iy i­ dak i Şehzâde c am iin d e ic ra e ttim . Ü stad-
ce ile rle m e k im k â n ın a k a v u şm u ş tu r. Si­ Itgıım d a S üleym aniye c am iinde tek m il
n a n 1'a a rtık M im ar H a se k is i d en m ey e b aş­ e ttim . A m m a cüm le m & kdurum u b u Se­
la n m ış tır. Sinan., y ü k se k k a b iliy e tle rim lim H a n cam iin e s a r f edip y e d i tü lâ m ı
sezen L ü tfi F a ş a ’n m v eziriâzam lığ ı s ıra ­ a y an ve b e y an eyledim . B ildiğim iz ciha­
s ın d a , h a şm im ar A cem A lisin in ö lü m ü fi­ n ın m im a r ve m ü h e n d isleri var, m s k d u r­
berine cScr m im a r a n ı hassa» y&ni baş- la rın s a rfe tsc le r böyle b ir e s e ri azim
m im ar rü tb e s in i ih ra z e tm iş tir. İş te b u n ­ b in a sın d a n âciz o la c ak la rd ır. H iç b ir p a ­
d a n s o n ra d ır lci S in a n 'ın ö n ü n d e dehâ­ dişah d a b u k a d a r m a lı firav a n bezlet-
s ın ın m e y v a larm ı v erm e im k â n ve yoîu m ege e ü r’e t edem iyeccktirs*
açılm ıştır. M im a r S in an , y a rım a sırlık m im a r
S in a n b u n d a n so n ra ö lüm üne k a d a r b aşılıg ı esn asın d a, en ç o iu İs ta n b u l’da
m im a rb a şıltk etm iş, cami., m escit, kö p rü , olm ak ü zere p e k çok e s e r m e y d a n a ge­
su yo lu , h a m a m vesaire g ib i p e k çok e- ç irm iştir, S in a n ’ın e se rle rin in Bîr listesi,
s e r m ey d an a g e tirm iştir. !ı ilk d e fa İk d a m k ü tü p h a n e si ta ra fın d a n
S in a n ’ın y a s tı ğ ı abidevi e se rle rin îl­ ı rû m î 1315 y ılın d a neşredilm iştir* L âkin
k i İs ta n b u l'd a k i Ş eh zâd e cam iid ir. B u n u n b u n d a S in a n 'a a it o lm a y a n bazı eserle­
in şasın a 1543 te b a şla n m ış, e ser 1548 de rin de ona n îs b e t edildiği g ö rü lm ek te d ir.
ta m a m la n m ıştır. İk in c isi y in e İs ta n b u l'­ B aş ta ra fın d a Sinan* m k ü n y e si b u lu ­
da S üley m an iy e c am iid ir. S ü ley n ıan iy e’n in n an B ü y ü k çek m ece'd ek i k ö p rü , M im ar
in şa sın a 1549 d a b a şla n m ış, in ş a a t y e d i se­ S in a n 'm c am iler d ışın d a k i m ü h im eser- >
nede ta m a m la n m ıştır. S ü ley m an jy ed ek î le rin d e n b irid ir. İs ta n b u l'a şe h ir d ışın d a n :
b ü y ü k d ire k le rd e n b iri İs k e n d eriy e'd e n , s u g e tirte n padişah. F a tih M ehm ed'di.
b iri B aa lb e k ’te n g e tirtilm iş, ik i ta n e si de K â ğ ıth a n e 'd e n İs ta n b u l'a su n a k le d en su-
i İs ta n b u l'd a n esk i B izans e se rle rin d e n te ­ ' y o lu n u n m im a rı d a Sinan'dır* Bu suyolu
m in o lu n m u ştu r. B u m u h te şem e se r ta- t K anuni zam an ın d a, p a d işa h ın b iz z a t e-
m a m la n d ığ ı zam an K a n u n î -Süleym an: '■ m ir v e a lâ k a siy ie y a p ılm ış tır,
«s— B u b in a e y le d iğ in B ey tu llah ı sıt-
^E lli ik i y ıl m im a rb a ş ılik eden Sinan
j k u sa fa ve d u a ü e sen a ç m a k evlâdır.»
83 cam i, 51 m escit, 57 im a re t, 3 darügşi- *
D iy erek , e se rin a ç ılışın ı S in a n ’a y a p ­
fa, 5 k ilrg ir suyolu, 19 k e rv a n sa ra y , 3 ha- i
tırm ış tır. T ü r k m im arisin in -şaheserlerin­
m a m v e a y rıc a b irç o k tü rb e , m ahzen, j
den o la n ve İs ta n b u l'u n m e şh u r y e d i te-
m u tb a k , k ile r g ib i şey le r y a p m ıştır. Si­
; peşinden. b iri ü z e rin e o tu rtu la n Süleym a-
n a n 'ın caıni ve m e sc it o la ra k İs ta n b u l’- I
n iy e cam ii, b in a n ın b ü tü n ü itib a riy le gü­
d ak i e se rle rin in ö n e m lile ri ş u n la rd ır:
zellik v e aza m e tin $£r ö rn eğ id ir,
Z m û an k a p ı' d a Ahi Ç elebi C am ii, Top-
S in a n 'ın ü çü n cü b ü y ü k eseri K dirne- I k a p ı’d a A hm ed P a şa C am ii, T op k a p ı'd a i
deki S elim iy e cam ii olup, d a h i m im a r bu­ | A hm ed P a ş a tü rb e s i. A z ap k a p ı'd a SokuUu
n u d ik e rle rin d e n ü s tü n g Ö rm ekte ve bu î M eh m et P a s a C am ii, F â tih 'te H acî Ü- j
cam inin B izans e se ri A y a so fy a 'd a n ü s­ ; veys m a h a llesin d e B&îi P a ş a Camii» b u ;
tü n lü ğ ü n ü şöyle izah e y le m ek te d ir: «Bu­ cam iin y a n ı b a şındaki H eccar M ehm ed E- ]
n u n m im a risi h e m nazik , h em ü ç er yol­ fe n d i tü rb e si, E d im e k a p r d a Acı Çeşm e !
la rı olm ak g a y e t m ü şk ü l olduğu u k alây ı C am ii, C ih a n g ir'd e C ih a n g ir C am ii, S üt­
halk-ı c ih a n daıre-i im k â n d a n h a n ç ded ik ­ lü ce-d e Ç avuşbaşı C am ii, B eyoğlu Ç ukur-
le rin b ir seb e b i, A y aso fy a k u b b esi gibi c u m a ’d a Ç uk u rc u m a (M uhiddin Çelebi)
b ir k u b b e devlet-i işlâm iy ed e b in a o lu n ­ Cam iî. T o p h a n e 'd e D e fte rd a r (E ö ü l F azıl)
m a m ış tır d e y u , kefere-i fe c eren in m im a r C am ii, C ib a li'd e ü s k ü p iü { D e fte rd a r
g eçin en le ri m ü sîü n ı a n la ra g alebem iz v a r i S ü ley m an Ç elebi) Camii» F e th iy e civarın­
d irle r im iş. Ol k a d a r k u b b e d u rd u rm a k da D ra g m a n C am ii, E d im e k a p ı d ışın d a
g a y e t m ü ş k ü ld ü r b u h a k irin k alb in d e E m ir Buftavî C am ii (b u g ü n y ık ılm ıştır),
k a lm ış tır. M ezk u r cam i b in a sın d a h im ­ Ü sk ü d a r Topfcaşı'nda E s k i V alide Camii,
m e t ed ü p b la v n îllâ h ı ta a lâ saye-i S u lta n I B a i^ t'ta F e rru h K e th ü d a C am ii, Sam at-
S elim H a n ’d a ızhar-ı k u d r e t id ü p b u k u b ­ ; y a ’d a H acı E vhad C am iî, S iliv rik ap ı’d a
ben in A y aso fy a k u b b esin d en altı z îrâ kad- H a d ım İb ra h im P a ş a C am ii, S a m a ty a Su-
d in ve d ö rt z irâ d e rin liğ in ziyade eyle­ ı1 iu M a n a s tır'd a H am m am î H a tu n C am ii,
dim» d e m e k led ir.
->
[ A k sa ra y H a se k i'd e H a se k i S u lta n C am ii,
1 i
i .
sm da bir k anal açılm ası tasavvurunu e ttim v e K ırım ’ı Türklerin elin e bırak­
duyduğu zam an şaşk ın lığa uğrayan K ı­ m ak istem edim ».
rım Hanı, O sm anlı devletin i b öyle bir Padişahtan ald ığı em ir d o la y ısiy le
plândan vazgeçirm ek için peşinen e lin ­ sefere çıkm ak ü zereyk en Rus elçisi N a -
den gelen i yapm ış; seferin icrasına m â­ g o y ’a: «M üslüman yu rtların ı zapteden
n i olam ayınca da sefer m üddetince b u ­ Çar’a karşı Sultan, bütün m ü slü m an lan
nu sabote etm eğe çalışm ış; uğraşm aların­ birleştirip harek ete g etirm iştir v e A s-
da da m uvaffak olm uştur. K ırım H an ı­ trahan’ı zaptederek beni buranın da H a­
n ı b öyle bir piâııın aleyh in d e bulunm a­ nı ilân edecektir, en iy isi siz savaşa h a­
ğa götüren sebep; O sm an lılan n K efe v e cet kalm adan A stralıan’ı bana teslim e -
A zak’ta olduğu gibi D on - V olga h a v ­ din» diyen K ırım Hanı, seferden dönü­
zasında da y erleşm eleri takdirinde, K ı­ şünde de M oskova’y a bir m ektup gö n ­
rım ’ın bir O sm anlı eyâleti h a lin e d ü ş­ dererek A strahan v e K azan’ı isted i. Hem
m esinden korkm asından ibarettir. Bu a- padişahın seferin i sabote eden, h em de
rada, kanal açm a faaliyetin e m âni o l­ bu seferden faydalanarak kendi h âk im i­
m ak su retiyle M oskova nezdinde kendi y e t sahasını g en işletm ey e çalışan Kırım
itibarını artırm ayı da gözetm iştir. Onun H anına karşı Rus Çar’ı kurnaz v e y u ­
içindir ki; türtü bahan elerle padişahı m uşakça bir cevap verdi. Zira Rus Çar’ı
E jderhan seferinden vazgeçirm eğe u ğ ­ ilkbaharda O sm an lılan n ikinci bir se fe ­
raşırken bir taraftan da M oskova ile bu rini bekliyordu.
hususta m uhabereye girişti. Rus tarih­ H anlığını m uhafazayı OsmanlIlarla
çisi S olo v y ev ’in «îstoriya R ossi’i» isim li R uslar arasında bir m uvazene siyaseti
eserinde kaydettiğin e göre: K ın m Hanı gütm ekte aram ış olan K ın m Hanı, k en ­
Ejderhan seferi dönüşünde Rus h ey eti di h asis m en faatleri uğruna Türk dün­
ile yaptığı konuşm alarda K ont Ş u leş.e yasın a kötü lü k etm iş oldu. O sm an lılan n
şöyle dem işti: «A strahan’m önüne g e ­ Don - V olga b ölgesin e y erle şm eleriy le
lin ce ben ırm ağı geçerek şehre taarruz K ın m ’ın bir O sm anlı v ilâ y eti h alin e g e ­
etm edim . Bunu M oskof Ç a n ’nın hatırı leceğin d en , korkan K ırım Ham esa sın ­
için ve kendim için yapıyordum . B en da o m evk iin i Osm anlIlara m edyundu.
A strahaıı’m Türklerin elin e geçm esin i Zira Osmanlı him ayesi olm asaydı Kırım
istem iyordum . B öylece kendim e hizm et H anlığının da Kazan v e E jderhan h an -

Y e n ib ah ç e ’d e I lu r r c m Ç av u ş C am ii. K a n ­ d e ğ ild ir. C â fe r Ç elebi «R isale-i m im a riy e » |


lıc a 'd a İs k e n d e r P a ş a C am ii, K a sım p a şa- sin d e c n u n y ü z y ıld a n fa z la y a şa d ığ ın ı
d a K a sım p a ş a C am ii, A h ırk a p ı’d a K ap u - y a z a r. E v liy a Ç elebi S in a n ’ı 170 y ıl ya- j
a ğ a s ı M ah m u d A ğ a C am ii, Ç a p a 'd a K a ­ ş a m ış tır d iy e re k fa z la h a ta lı b ir m ü b a ­
z a s k e r A b d u rra h m a n P a ş a C am ii, T o p h a ­ lâ ğ a d a b u lu n u r. M a tb u « T e z k ire tü lb ü n -
n e 'd e K ılıç A li P a ş a C am ii, K a d ırjç a 'd a yan » m m u k a d d im e sin d e 110 v e 91 sen e
M ehm ed P a ş a (S o k u liu ) C am ii. İs ta n b u l d iy e ik i r a k a m v e rilir . S o n te tk ik le rd e
s u r la r ın ın M ev le v îh a n e k ap ısı d ış ın d a M er- S in a n 'ın e n fa z la 110 sen e k a d a r y a ş a ­
k e ze fe n d i C am ii, E d ir n e k a p ı'd a M ih rim a h m ış o la b ile ce ğ i k a b u l e d ilm e k te d ir. 15S7
C am ii, Ü s k ü d a r isk e le sin d e M ih rim a h C a­ y ılın d a ö le n M im a r S in a n ’ın tü rb e s i İs ­
m ii, Ü s k ü d a r Ş e m s ip a sa ’d a S em si P a ş a ta n b u l'd a k i ş a h e s e rin in b u lu n d u ğ u S üley-
C am ii, Çehz& dcbaşı’n d a Ş e h z ad e C am ii ve m a n iy e s e m tln d e d ir.
S ü lc y m a n iy e ’de S ü le y m a n iy e C am ii.. B u
c a m ile rin e k s e ris in in c iv a rın d a b â n ile ri- B ib liy o s ra iy a : A h m ed R e fik ; T ü r k
n in tü rb e le ri, ç eşm e le r, b a z ıla r ın d a m ev ­ M im a rla rı. H a m m c r (M . Â t â ) ; D evlet-i
c u t m e k te p ve m e d re s e le r d e S in a n ’ın O sm an iy e T a rih i. S â i; T e z k ire t-ü l-b ü n y a n
e lin d e n ç ık m ış tır. M im a r S in a n İs ta n b u l (İk d a m m a tb a a s ı n e ş r i) : R isale-i M im a­
d ış ın d a d a b irta k ım e s e rle r m e y d a n a ge­ riy e (T a h s in ö z n e ş r i) . İb r a h im H a k k ı
tir m iş ti r ; b u a r a d a K ? y s e ri’d e k e n d i k ö ­ K o n y a lı; M im a r K o c a S in a n . A hm ed R e­
y ü o la n A g ım a s 'ta d a b ir ç eşm e y a p m ış ­ f ik ; M im a r S in a n . A h m e t R e fik ; Â lim ­
tır . le r v e s a n ’a tk â r la r . F u a t K ö p rü lü • A lb e rt
M im a r S in a n ’ın d o £ u m ta r ih i belli G a b rie l: S in a n , h a y a tı, e s e rle ri. H a d îk a t-
ül-cevam i.

1274
lık la n n ın arkasından R usların işgaline
uğram ası m uhakkaktı.
E vvelâ padişahı seferden vazgeçir­
m eğe çalışan, sefer sırasında ordunun
m âneviyatını bozan, hattâ kendisinden
istenen şe y i yapm ayan K ırım H anının,
ordunun dönüşü sırasında O sm anlı ask e­
rini kötü yollard an g etirerek y a n y a rı­
ya zayiata sebep olm akta da m ethaldar
bulunduğu O sm anlı tarih çilerin in ifad e­
leri ve arşiv vesik aları ile sabittir.

R usların dostluk siyaseti


Osm anlIların E jderhan seferi m u-
v affak iyetsizlik le b itm ek le beraber, a-
zim kâr idarecilerin elin d e tekrarlanabi­
lirdi. Zira, gerek kanalın k azılışı sıra­
sında gerek se Ejderhan önünde O sm an­
lI ordusu m ühim bir çarpışm a yap m a­
m ıştı. Fakat R uslar Osm anlIlarla m ü­
him bir çarpışm ayı göze alacak d erece­
de kudretli bir d ev let değild i. B unun i-
çin Rus Çar’ı Korkunç Ivan O sm anlIla­
ra dost görünm eyi en doğru y o l seçti.
Zâten başında bulunduğu d ev letin m en ­
faati da bunu icap ettirm ek teyd i. T ürk­
lerle bozuşarak bir m ü cad eleye atıldığı >îim ar Sinan’ın «Elfakir Sinan Ser M i-
takdirde, galip g elm esi m uhal old u ğu n ­ m arânı Kassa» yazılı im zası v e altında
dan, y en i kurulan Rus im paratorluğu ayrıca ism i ü e beraber yin e vazifesini de
birdenbire çökebilirdi. Onun içü ı E j­ belirten mührü
derhan seferi m ü n aseb etiyle Türklerin
Rus arazisine tecâvüzde bulunm uş olm a­
sına rağm en, Osm anlı h ü k ü m etiyle an­
laşm aya g ayret etti. K udretinin en y ü k ­
sek noktasında olan Osm anlı hüküm eti
ise, ilk denem edeki m u vaffak iyetsizliği
m üteakip seferi tekrarlam am akla en
büyük hatayı işledi. B öylece. doğu A v ­
rupa tarihinde bir dönüm noktası teşkil
eden bu yıllar, Osm anlIların p assif k a l­
m ası yüzünden, R usların leh in e işledi.
H âdiselerin R usların leh in e bir y ön tâ-
kip etm esi, ilerisi için, T ürklerin a le y ­
hine gelişm e istidad ı gösterm esi d em ek ­
ti. Bu hakikati Sokullu M ehmed Paşa
kavram ış olm akla beraber, K ırım H anı­
nın E jderhan seferin i sabote etm esi, Pa­ Sinan’ın S üleym an!ye’deki türbesi
dişahın da Sokullu derecesinde ileriyi
görem em esi R usların kazançlı çık m ala­ için İkinci S elim ’in cülusunu tebrik ba­
rına sebep oldu. Buna k arşılık K orkunç h an esiyle, 1570 baharında. İstanbul'a
İvan Rus m en faatlan n ı T ürklerle an laş­ N o v o siltsev adında bir elçi gönderdi. İs­
m akta bularak, bu hu su sta en isab etli tanbul ile anlaşm ak v a zifesiy le m ü k el­
yolu seçti. le f olan Rus elçisi bir de Çar’dan m ek ­
O sm anlı h ü k ü m etiyle anlaşabilm ek tup getirm ekteydi. Dördüncü İvan’ın

1275
sekten, fakat yum uşak bir ifade ile y a ­
zılm ıştı.
Ejderhan seferi tekrarlanmayınca,
Rusların. V olga havzasına yerleşm elerine
göz yum uluyor demekti. Bu sebeple an­
laşm azlık kendiliğinden ortadan kalk ­
mış sayılabilirdi. Maamafih Rusların
Kafkaslara v e Karadenize ilerlem esine
de müsaade edilemezdi- Bu da Kırım
Tatarlarının akınlariyle önlenebilecek
bir şeydi. N itekim K ın m Hanı 1570 de
Ç arın kayınpederi Çerkez Temruk B e y ’-
Eski devirlerde M oskova kalesi in üzerine yürüyüp, Çerkez ku vvetleri­
ni şiddetle ezdi. Ertesi y ıl da M oskova
mektubu çok yum uşak bir ifade taşıyor, üzerine y ü rü d ü . E vvelâ Oka nehri bo­
Osmanlı tecavüzüne rağm en sulh arzu­ yundaki Rus müdafaa hattını bozan K ı­
su söyle belirtiliyordu: «Sizin askerini­ rım Hanı D evlet Giray M oskova’y a doğ­
zin K efe ve Azak tarafından bizim A st­ ru ilerleyince Çar korkusundan A lek -
rakan kalem iz üzerine geldiklerini ha­ sandrovski've kaçtı. Kırım kuvvetleri
ber verdiler. Buna çok hayret ettik. Ş a­ M oskova’nın dış m ahallelerini yaktı. A -
y e t şimdi arada bir düşm anlık sebebi teş rüzgârın tesiriyle şehre de y a y ıld ı­
rarsa sizin le dostluğu nasıl iade edebi­ ğından bir h ayli de adam öldü.
leceğim izi bildiriniz. B'j iş herhalde, a - Çar böyle bir d eh şetle karşılaşınca
rada fırsatçı kim selerin dedikodusuyla padişahın ileri sürdüğü şartları kabul
olmuştur». etti. Padişaha yazdığı m ektupta, Terek
Çar’in dostane mektubuna rağmen üzerindeki kalelerin yıkılm ası, buradaki
elçiye iy i bir kabul gösterilm edi, ik in ci askerlerin Astrahan’a çekilm esi ve A stra-
Selim 1570 temmuzunda kendisini kabul han yolunun açık bulundurulması için
ettiği sırada kasten Çar’ın sıhhatim sor­ em ir verdiğini bildirdi (Mart 1571). Lâ­
madı; bundan başka elçilere verilm esi kin Kırım Hanının m uvaffakiyetini g ö z-
mutad olan ziyafet de N ovosiltsev’e v e ­ önünde bulunduran Osmanlı hüküm eti,
rilmedi. bu defa, Çar’m ittifak tek lifin e cevap
Büyük bir otoriteye sahip olduğu verm edikten başka, İstanbul’a gelen Rus
halde, 1569 m uvaffakiyetsizliğini m üte­ elçisine Kazan ve Astrahan’m geri v e ­
akip, vezirlerin huzurunda «bütün m as­ rilm esi, hattâ Çar’ın OsmanlıIara itaat
raflar ve zayiat hesap edilip sana ödetil­ etm esi lüzumundan bahsedildi.
m ek lâzımdır» sözleriyle padişah tara­ Rus Çar’ı çok m üşkül bir druumda
fından azarlanan Sokullu Mehmed P a­ olup, âdeta ne yapacağını şaşırm ıştı. Bu
şa da seferi tekrarlamak üzere cesa­ şaşkınlığı devam ederken 1572 yazında
ret kalm am ıştı. Zâten bu y ıl içinde K ıb­ Kırım Hanının M oskova istikam etinde
rıs’ın fethi için V enediklilerle harbe g i- bir defa daha ilerlediği görüldü. Fakat
rişildiği, Venedik harbi de bazı devlet­ bu defa Kırım kuvvetleri M oskova y a ­
lerin ittifakına yol açtığından Osm anlı kınında Molodi’de mağlûp oldu. Han’ın
hüküm etinin dikkati kuzeyden güneye m ağlûbiyetini Kırım ’da kıtlık v e açlık
çevrilm işti. Ayrıca Yemen hâdiseleri de y ılla n tâkip etti. B u yüzden K ın m k u v ­
devleti epeyce m eşgul ediyordu. Bunun vetleri vasıtasiyle m ühim işler yürütül­
için Osmanlı hükümeti Rusların sulh ar­ m e plânından vazgeçilerek, hâdiselerin
zusunu. bazı şartlarla m üsait karşıladı. tabiî mecrasında inkişafına ıntizaren
Padişahın Ç ara yolladığı mektup yük­ Ruslarla anlaşıldı.
SELİM ZAMANINDA EFLAK, BOĞDAN VE ERDEL
Osmanlı imparatorluğuna tâbi prens- v e otoritesi İkinci Selim zamanında da
liklerin Eflak, Boğdan ve E rdel’de K a­ değişm eden devam etti.
nunî Süleym an devrinin idarî sistem

1276
Eflak el altından Lehistan’a taraftarlık etm ek­
teydi. Leh kiralının hükmü altına g irm e ­
Tâbi beyliklerden olan Eflak’da ğe n iyetli olduğu anlaşılan bu adam
zikre değer mühim bir hâdise olmadı. Lehlilerle gizli bir anlaşma da yapm ış­
İkinci Selim tahta geçtiği zaman Eflak tı. Leh kıralı ile gizliden anlaşınca ha­
voyvodası Topal P elin idi. Ertesi y ıl rekete geçm ek üzere kendinde cesaret
yâni 1567 de Topal P etru’nun yerine bulduğundan 1572 yılı başında isvanım -
voyvoda yapılan Aleksandru, mevkinde sı bir harekete girişm işti. Fakat Osm an­
iyi tutunabilm ek için rakiplerini tem iz­ lı hükümeti uyanık davrandığı cihetle,
lem eye dikkat etti. Eflak voyvodaları a- Boğdan’jn isyanı bir gaile h alini alma­
rasmda üçüncü Aleksandru olarak tanı­ dan kendisi azledilm iş ve yerine boyar­
nan bu adam zam anında her y ıl İstan­ lar tarafından İoan Cel Cumplit (1572 -
bul’a 80 bin duka gönderilirdi. Bıınun 1574) seçilm iştir. Buğdan'ın isyan hare­
yarısı vergi olup y a n sı da hed iye idi. ketinin büyüm em esinde buradaki bo­
Eflak’taki m evki düşkünleri arasında yarların büyük kısm ının İoan’a taraf­
hediyeyi fazla gönderm ek suretiyle ma­ tarlık edip Osmanlı hüküm etine bağlılık
kam elde edeceklerini hesaplıyanlar da gösterm esinin tesiri olmuştur.
görülüyordu. Bu neviden adamların uğ­ Bir Leh kasabasında dünyaya g el­
raşmaları neticesinde bir yılda merkezi m iş olduğu halde, eski voyvodalardan
hüküm ete gönderilen para m iktarının Stefan Cel Mare’nîn. oğlu olduğunu id­
ISO bin dukayı bulduğu oluyordu. dia eden İoan (Yuvan) m voyvodalığı
merkezî hüküm etçe tasdik edilip, B en-
Boğdan der B eyi vasıtasiyle desteklenince, ken­
disinden önceki voyvoda Boğdan’dan
ikinci Selim padişah olduğu zaman sür’atle çekilm ek zorunda kalmıştır. Lâ­
Boğdan voyvodalığında A leksandru bu­ kin, voyvodalığa seçilişi, hüküm etçe der­
lunuyordu. İS64 de yeniden bu makama hal desteklenen, bu bakımdan voyvoda­
getirilm iş olan Aleksandru dört sene lık makamına oturuşu fiiliyatta merkezin
sonra ölünce yerine oğlu Boğdan bura­ bir tâyininden başka bir şey olmayan
ya voyvoda oldu. Boğdan voyvodaları İoan da, iki senelik voyvodalığı mütea­
arasında Dördüncü Boğdan olarak yer kip selefi Boğdan gibi bir isyan mace­
alan bu şahsın voyvodalığa tâyini, Başba­ rasına atıldı.
kanlık arşivi 7 numaralı M ühimine def­ Romen tarihçilerinin yiğit v e cesur
terinin 400 ncü sayfasında m evcut bir diye tanıttıkları İoan voyvoda olunca
hükm e göre civar sancak beylerine şöy­ Boğdan’ın vergisini altm ış bin dukava
le tebliğ olunmuştu: çıkardı. İoan, voyvodalık makamına y e­
«Niğbolu beyi M ehmed H an’a h ü ­ ni oturduğu sırada bazı Leh beyleri es­
küm ki: ki voyvoda Boğdan’a kuvvetçe yardımda
Hâlâ v ilâ y et-i Boğdan voyvodası c- bulundularsa da m üsbet bir netice elde
lan A leksandr voyvoda mürd olup voy­ edemediler. O aralık Leh kıralı da Boğ­
vodalığa oğlu Boğdan tefviz olunup san- dan’m affı için padişaha müracaat etmiş
cağ-ı humâyunum gönderilm iştir. İmdi bulunuyordu. Kiralın ricası üzerine sa­
v ilâ y et-i Boğdan sair m em alik-i m ah sı.- bık voyvoda Boğdan’ın kardeşi ile bir­
sam gibi reayası dahi haracgüzarlanm lik te İstanbul’a gelm esi bildirildi. Fa­
olduğu, ecilden onun gibi âda tarafın­ kat bu sırada Leh kıralı Zigismund O-
dan bir hareket olursa m uavenet için güst’ün ölümü, eski voyvoda Boğdan i-
cenab-ı em aret-m eab han dâme m aali- le ilgili m eselenin biraz daha karışm ası­
hu ’ya nâm e-i humâyunum ve Eflak v o y ­ na sebep olmuştur. Zira eski voyvoda
vodasına ve Silistre ve Vidin sancakla­ Boğdan İstanbul’a geleceğine Erdel’e
rı beylerine ahkâm -ı şerife yazılıp irsal geçm iş, Erdel kıralı kendisini yakaladığı
olunm uştur - Sene 975 ramazan» (Şubat halde, A vusturya’nın Sokman kalesi ku­
- Mart 1568). mandanı bu adamı Erdel kiralının elin ­
Bu sırada OsmanlI hüküm etinin o - den almıştır. Osmanlı hüküm eti B oğ-
toritesi Boğdan’da pek fazla hissed il­ dan’ın arkasını yine de bırakmamış ve
m ekte olduğu halde, voyvoda Boğdan, iki d evlet arasındaki muahededen bahis-

1277
¡e Boğdan’ır. teslim ini istem iştir. Kazak yardım ı sayesinde k u vveti ar­
Zâlim bir kim se olan İoan, k en d isi­ tan İoan fiilen fa a liy ete geçerek evvelâ
ni m evkiinde k u vvetli hissetm eğe baş­ İbrail üzerine yürüdü. V oyvoda İoan’m
layınca bir takım m aceralara atılm ak­ rakibi olan Petru burada idi. İoan, İbra-
tan geri kalm adı. M evcut olduğu riva­ il kum andanından bu adamın kendisine
y et edilen hâzineleri söyletm ek için pa­ teslim ini istedi, ib rail kum andanı ise
pazları diri diri toprağa gömdürecek buna cevaben dört adamı ile on gülle
kadar zâlim davranan îo sn , fazla para ve iki ok yolladı. Zâlim îoan bu zaval­
tem in edebilm ek için halkı pek fazla lıların önce kulak v e dudaklarını kestir­
tazyik eyledi. Lâkin Boğdan vergisinin di, sonra da kale duvarları önüne ayak­
80 biıı altuna çıkarılm asını kabul etm e­ larından başaşağı astrrdı. Bilâhare İb -
diği gibi, bunu bahane suretiyle isyan rail’i hücum la rte geçirip şehirde dört
bayrağını kaldırdı. gün katliam yaptı.
Yalnızca kendi kuvvetiyle bir şey İoan’m kazaklardan da yardım gör­
yapam tyacağım kestirerek Kazak h at- m ek suretiyle açıkça isyan etm esi v e ilk
manı ile Leh kiralından yardım istedi. ham lede kendi m uhitinde bir tedhiş h a­
♦ O sırada Lehistan kırallığına yen i se ­ vası yaratm ası, Osmanlı hüküm etini te ­
çilm iş olan Heııri de V alois (Hanri dö laşa düşürdü. Bu bakımdan İoan’ın ten ­
V alva), Lehistan’ın R usya’ya karşı yeni k ili işi hayli ehem m iyetli şek ild e ele a -
bir m uharebeye gireceğini hesaplıyarak, lındı. Bu gaye ile Kırım hanı, Rumeli
Boğdan voyvodasının yardım talebine beylerbeyi, Bender, Akkirm an, Silistre,
m üsbet cevap verm edi. Türklerle olan V idin, K östendil, N iğboiu, A lacahisar,
aiıidnâm eye sadık kalacağını ifade sure­ V uçitrin ve Çirmen sancak b eyleri ile
tiy le voyvodanın teklifin i reddetti. Fa­ Eflak v e Erdel voyvodaları isyanın bas­
kat Kazan hatm anı fiili yardım da bu­ tırılm asına m em ur olundular. Bu kadar
lundu. m ühim k u vvete dayanam ıyacağı bilinen
İoan’m, Boğdan gibi Lehistan’a kaçm a­
sı ihtim ali de hesaplanarak, âsi voyvod a­
nın elde edilm esi takdirinde iadesi h u ­
susu peşinen bu hüküm ete bildirildi.
 si voyvoda İoan, bu kadar k u v ­
v e t karşısında pek fazla dayanam adı.
Seret suyu kenarında Silistre sancak b e­
yi Davud B ey ile Vuçitrin. sancak B eyi
Hızır B ey’e taarruz etm ek üzereyken
yakalanarak başı k esildi (1574). İoan’ın
isyanı bu şek ild e bastırılınca Boğdan
voyvodalığına E flak voyvodasının kar­
deşi Petru Schiopul (Topal Petro) tâyin
edildi.
İkinci Selim zam anında Boğdan ü -
zerinde Leh tesiri açıkça b elli oluyordu.
B ilhassa Erdel b eyi iken Leh k ıra llığ ı-
na getirilm iş olan Stefan B atori (Bathory
Istvan) zam anında bu hal daha belirli
şek le girm işti. B unun içindir ki Osm an-
lı hüküm eti ik i defa Leh kırallığının
nazarı dikkatini celbetm ek ihtiyacım
hissetm iştir.

Erdel
K anunî Süleym an zam anında d evleti
E vvelâ Lehistan Kralı sonra Fransa epeyce m eşgul etm iş olan Erdel, m ezkûr
K ralı olan H enri de Valois padişahın son yıllarında bir h a y li sükû-

1278
İkinci Selim ’in içkiye düşkünlüğü
(İlâve : 102)


O n a ltm c ı a s ır s o n u n a k a d a r gelip ge- j
O n un, şeh zad eliğ i s ıra sın d a iç kiye
ç en p a d iş a h la r arasın d a, iç k i k u lla n a n la ra j
g ö s te rd iğ i r a ğ b e t, b a b a s ın ın kulsığ>na g it­
r a s tla n m a k la b e ra b e r, b u n la rın M c b irisi |
tiğ i zam an, K a n u n i S ü le y m a n o ğ lu n a b u
İk in c i Selim d e re ce sin d e iç k iy e d ü şk ü n ­
y ü z d e n te k d ir edici m e k tu p la r y a z m ış tır.
lü k g ö s te rm e d ik le ri gib i O sm an lı h ü k ü m ­
K a rd e şi B ay e z id ’le m ücadelesi sıra sın d a ,
d a r la r ım a ta m a m ı h e s a b a k a tıld ığ ı ta k ­
B ay ezid , o n u n sarh o şlu ğ u n u ele a la ra k
d ir d e b ile o n u n k a d a r iç k i â le m i te r tip
b a b a s ın ın gözü n d en d ü şü rm e ğ e çalışmış»
e d en e rastlan m az* B u y ü z d e n d ir ki b azı
h a ttâ b u m eseleyi a s k e r ve A n ad o lu h a l­
ta rih ç ile r o n d a n « S arh o ş Selim » diye b a h ­
kı a ra s ın d a y a y m a y a b ile g a y re t e tm iş­
s e tm işle rd ir.
ti r . Selim , b u Itrilik d ev re d e iç k iy i b ıra k ­
S a rış ın lığ ı d o la y ısly le « S a n Selim»
tığ ın a d a ir , b a b a s ın a m e k tu p y a z m a k ih ­
d iy e d e a n ıla n b u p a d iş a h ta k i ic k l ip- i tiy a c ın ı h isse tm e sin e ra ğ m e n , ra k ib i o r­
t ilâ sı şeh zad eliğ i s ıra s ın d a .b aşlam ış ve |
ta d a n k a lk ıp d a s ü k û n e t av d et edince,
k e n d isi s ık s ık iç k i â le m le ri te r tip e tm iş­
e sk i â le m le rin e d e v am ey lem iştir.
tir* K a n u n l'n in b ü y ü k o ğ lu M u sta fa , ay-
n i z a m a n d a k e n d isin d e n k ü ç ü k o lan k a r- ! S elim , p a d işa h lık ta h tın a o tu ru n c a da
deşl B a y e z id 'd e s a lta n a tı eld e e tm e te- I b u a lış k a n lığ ın d a n vazgeçm em iş, b ilâ k is
m a y iilü b a şg o ste rd iğ i, b u s eh z â d elerin ge- • d a h a r a h a t v e s e rb e s t şek ild e iç k isin e
ris in d e b ire r p a r ti g ib i t a r a f ta r la r to p - . d e v am e tm iş tir S u lta n S elim ’in , p a d işa h ­
lu lu ğ u te şe k k ü l e tm e ğ e b a şla d ığ ı s ıra d a I lığ ın ın ilk g ü n le rin d e a z il ve tâ y in e a it
b ile , S elim iç k i â le m le rin d e n b a ş ın ı k a l­ ilk ic ra a tı d a iç k i m eselesiyle ilg ilid ir. O r­
d ırm a m ış tır. İ ş te b u d e v re d e b ir g ü n d u ile B e lg ra d 'd a n d ö n e rk e n S em en d re '-
m u s a h ib i C elâl B ey e ; y e y a k la şıld ığ ı s ıra d a k endisi İle a tb a sı
«— H a lk a ra s ın d a b iz im İçin, n e d e r­ b e ra b e r g id e n 3-iumeli k a z a sk e ri H a m id
le r, s a lta n a tı k im e tah m in , e d e rle r? » v e A n a d o lu k a z a s k e ri P e rv lz E fe n d ile r,
D iy e b ir s u a l s o ru n c a , C elâl B ey ’in* y e n i p a d iş a h ın iç k iy e d ü şk ü n lü ğ ü n ü , y a
Ş e h z ad e M u s ta fa 'y ı a sk e rin , B ay e z id ’i de b ilm e d ik le ri için, v e y a h u t d a bilm em ez*
a n n e ve b a b a sı ile, R ü ste m Paşa? m u is ­ lik te n g e le r e k :
te d ik le rin i sö y lem esi ü z e rin e : Ş a ra b ı b a b an ız m e rh u m k a ld ır­
«— S u lta n M u s ta fa 'y ı e n k u v v etlisi m ış la r idi» te m e n n i o lu n u r kİ sizin za­
İstesin , B ay ezid H a n 'ı a n a ve b a b a sı ta ­ m a n ı şerifin izd e d e m e m n u o îal»
lep e ts in , S elim fa k ire d e m e v lâ sı ra ğ b e t D iy e re k içki y a s a ğ ın ın devamını a r ­
e ts i n ; b iz s a la m ız ı sü re lim , y a rın ın sa­ z u la d ık la rın ı belli edince, S u lta n Selim
h ib i var» d e y isi v e e lin d e k i k a d e h i d u ­ S e m e n d re k o n a n ın d a b u n la rın ik is in i de
d a k la rın a g ö tü re re k iç k i m e c lisin i bozma- a z le tm iştir. B u h a re k e tiy le iç k in in s e rb e s t­
y ış ı m e şh u rd u r. liğ in i z ım n e n ifa d e e tm iş o ld u ğ u n d a n ,
M ü v e rrih S elâ n ik i M u sta fa , Solakzâ- p e rh iz d e v ri n ih a y e te e rm iş tir. Maama-
de* K a ra çe le b iz âd e A b d ü lâziz ve Âli e se r­ fih K a n u n î'n ln s o n z a m a n ın a ra s tlıy a n iç­
le rin d e S e lim 'in iç k ic iliğ i iç in e n az b ir k i y a s a ğ ı k a rs ıs ın d a bazı s a irle r b e y itle ­
k a ç s a t ı r ay ırm ışla rd ır* B ilh a ss a A li b u riy le , s a ir k im s e le rd e n d e n e sirle riy le
h u s u sta g a y e t s e rb e s tç e fik irle rin i b e y a n m e v c u t v a z iy e ti iy i b u la ra k v ey a h a y ıf­
e tm iş tir. la n a r a k ta v sife ç a lış a n la r v a rd ı. M eselâ
S elim ’in ’iç k i m eclisi d d e z a m a n ın b ir m e şh u r ş â ir Baki:
ç o k s a ir le ri d e h a z ır b u lu n m u ş tu r. Fazlı» “ Ş a râ b -ı n& bdan h u m la r te h i m e y h â n ele r
Sam i, F e rd î, U lvî, R aî, F ira k i, N ig â ri, tenha
M ekalî, H a te m î g ib i s a ir le r, m u sik işin a s' A eeb hâliliğln b u ld u riyâ ehli b u
la rd a n N ih a n î, D u rak. B ey , sancakbeyi© ' m eydanın,,
rin d e n m u sik isin a s G ü lâb i B ey, hanende*
le rd e n M îre k Ç elebi, K a sa b z â d e N â b i gi^ y in e o d e v ird e y a şı y a n başka b ir ş â ir
b i şa h s iy e tle r, S e lim 'in m eclisin i şiir, o la n Nev'* is e :
n ü k te ve s a z ve s e s le ri ile sü sle m e k te ,rK a lb 4 â ş ık g ib i v ira n e ttile r m e y h â n ey i
id ile r. B iv e fâ la r a h d in e d a n d e rd ile r p e ym âneyi,,

1279
na kavuşm uş gibiydi. Son olarak Erdel un gizli faaliyetin i haber alm akta g e­
prensliğine getirilen Janos Sigism und cikm edi. İstanbul’dan gönderilen bir
(Szigm ond, Yanoş Jikm on, E tiyen S i­ m em ur v asıtasiyle, Janos Sigism und’un
gism und, İstefan, Istepan Kral,' Kralza- elçilerinin neden uzun m üddet Prag’da
de) bu m evkiini tam m ânasiyle Türk kaldıkları kendisinden soruldu. J. S ig is-
hüküm etine medyundu. Janos Sigism und m und bu suâli bir takım yalan v e baha­
kıral unvanı ile Erdel’in başına geçiril­ n elerle geçiştirm ek isted iyse de, m erke­
diği sırada A vusturyalIlar, Türk kudre­ z î hüküm etin şü p h esi onun üzerinde top­
tinin üstünlüğünü m u h telif vesilelerle landı. A vusturya ile yapılan g izli g ö ­
bizzat -görüp tatm ışlardı. Onun için h od- rüşme neticesin d e im parator M aksim il-
behod Erdel işlerine m üdahale cesareti­ y e n yeğen in i Janos Sigism und’a verm e­
ni kendilerinde bulam am akla beraber, y i vaadetnjiş, J. Sigism und ise Macar
alttan alta v e fırsat düştükçe Erdel ile ltırallığı tâcını A lm aıı İm paratoruna ter-
alâkalam naktan da geri kalm ıyorlardı. ketm işti. A yn i zam anda ik i taraf ara-*
Bu alâka daha ziyade Erdel’de k en d ile­ sında tedafüi v e tecavüzi bir m uahede
rine taraftarlar bulm ak ve hattâ Erdel de aktedilm iş bulunuyordu.
idarecilerini kendilerine m eylettirm ek Padişahların nâm elerinde kendisine
noktasında toplanm aktaydı. A vusturya,- «Erdel hâkim i» v e y a «Voyvoda» d iy e h i-
nın bu neviden çalışm aları n ih ayet bek ­ tab edilen, m ektup m etni arasında b a-
ledikleri neticeyi verebildi. Türk hükü­ zaıı «Macar kıralı v e E rdel hâkim i» diye
m eti sayesinde m evki edinm iş olan J a ­ zikredilen Erdel kıralı Janos Sigism und'-
nos Sigism und gizliden g izliye A vustur­ un yaptığı anlaşma hüküm süz b ir m etin
ya ile anlaştı. halinde kalm aktan başka bir işe yara­
OsmahI) hüküm eti Janos Sigism und,- madı. Zira anlaşm anın ferdası y ılı olan

Demişti. R&mazanzâde Nişancı Meh- da İstanbul'da kalıvehâne asılınca, kah­


«>ed Bey İse: ve aleyhine fetvâ vermekten imtina ey­
«Bu ruzigâr-ı n&sâzk&rda saaar-ı sa­ ledi; ibret gözü ile seyretmek şartı ile
rat) mânend-i Iâle-t slrâb tasa salındı, hâyal-i zili (karagöz) oyununa cevaz ver­
Jıamr ne satıldı, ne alındı... Sürahilerin diği görülmektedir. Binaenaleyh devrin
boyunları uruldu, kopuzların kulakları bu büyük âlimi, evvelâ karşısındakinin
buruldu» sözleriyle sair Nev'lnln hissiya­ bir padişah olması dolayıslyîe; aynca İn­
tına yakın bir ifade kullanmıştı. Hal­ sanların şahsiyetlerini ve cem iyet hâdi­
buki Sultan Selim devrinde bizzat pa­ selerini iyi tahlil edebildiğinden; belki
dişahın içkiye devamı yüzünden devlet er­ de kendisine yapacağı bir tavsiyenin ıf.üs-
kânı arasında bile serbestçe ickl İçenler bet bir tesir yaratsmıyacagını hesapladı­
vardı. Bunun için halk arasında «Bugün ğından Sultan Selim’e bu mevzuda his
şarabımızı nerede İçeceğiz? Müftüde mİ bir sey söylememiş olabilir. Zâten Ka­
kadıda mı?» diye baştakilere tarizlerde nunî devrindeki yasağın, iski İçilmesini
bulunanlara rastlanıyordu. anlıyemedlSinl, Seltm’in padişahlığının İlk
günlerinde cülûs bahşişi meselesinden sı­
Zamanın meşhur âlimi Şeyhülislâm kan yeniçeri, patırtısında, hâdiseye eleba­
Ebussuud Efendi isM kullanılmasını tec­ şılık eden yeniçerilerin Litroz köyünde
viz eden bir kimse olmamak, hattâ ojlu şarap fıçıları etrafında toplanarak ertesi
Semseddin. Ahmed Çelebi'ye yanındaki se­ gün yapılacak İşleri görüştüklerini, E-
fihleri kovarak rühd ve takva İsinde ya­ bussuud Efendi pek iyi biliyordu.
şamasını bildirdiği malûm olmakla be­
Kanunî gibi bir padişahın yasağına
raber, kendisine pek fazla saygı gösteren
padişah* İçkiyi terkettirmek üzere bir rağmen, askerin bile lskl içmesi önle­
faaliyette bulunup bulunmadığın» dair nemediğinden, Sultan Selim'in içkiye düş­
tarihler bir şey kaydetmemektedir. M&a- künlüğünün zararı yalnız kendisine değil
maflh, devrine göre müsamahakâr bir cemiyete de dokumuştur.
zihniyete mâlik olduğu sörülea Ebussuud Bibliyografya: Âli; Künh-ûl ahbar.
Efendinin; evvelâ kahvenin haram oldu- Fesevl; Tarih. Hammer (M. Â tâ ); nev-
iu n a hükmettiği halde, halk buna alışıp let-i Osmaniye Tarihi C. 6. SolakzMe Ta­
rihi. Selânlkl Mustafa; Tarih.

1280
1571 martında Janos Sigism und’ım ölü­
mü, anlaşm am n tatbik edilem em esinin
yegâne âm ili oldu. Janos Sigism und ço­
c u k bırakmadan öldüğü cihetle, Osman­
lI hüküm eti Erdel işlerin e m üdahale ih ­
tiyacım hissetti. A vusturya ise, bu d eğ i­
şik lik leri sessiz sedasız seyretm ekten
başka bir şey yapam adı.
Janos Sigism und ölünce Osmanlı
hüküm eti, buradaki beylerin istediği bir
kimse olan B athory istv a n (S te f an B a­
teri) ı Erdel kırallığm a tâyin etti. Er­
del asilzadelerinden olan B athory İstvan-
a k ırailık alâm eti olarak A hm ed Çavuş
vasıtasiyîe berat, sancak, tuğ, topuz ve
kuka denilen serpuş gönderildi.
Feridun B ey m ünşeatının ikinci c il­
dinin 4Q1 inci sayfasında m evcut hüküm
suretinden öğrendiğim ize g'Öre; Bathory
îstvan ’ın Erdeİ kırallığm a tayinini? dair
İkinci S elim ’in yazısında, Erdel kırallı-
ğm ın B athory’y e nasıl intikal ettiği an­
latıldıktan sonra; Erdel halkının sada­
kati, B athory’n in idaresinde olan y erle­
rin nereler olduğu, B athory İsiv a n aile­
sinin voyvodalık hakkı ile ilgi derecesi,
lüzum u halinde Erdel'e yapılacak yar­
dım m evzuunda şöyle denilm ektedir: Erdel beyi iken, Lehistan kıralı Henri
«îstefan ki rai südde-i saadetim ize izhâr-ı de V aivoi’iîîn Fransa’yı tcreilı edip ora­
sadakat v e istikam et itdüğü ecilden a- ya gitm esi üzerine, Osmanlılarm yardı­
hidnâm e-İ hüm ayunun ihsan edip reaya mı ile Lehistan kıralı olan Bathory Îstvan
v e beraya sâ y e-i him m etim de âsude o l­
m uşlardı. H âlen dahi v ilâ y e t-i mezbûre bizzat v e bilvasıta yardım ideler».
voyvodası v e beyleri sadakat ve ubudi­ Yeni Erdel kıralı Bathory îsiv a n da
y ette sabitkadem oldukları ecilden işbu bir m üddet sonra selefi Janos Sigism und-
ahidnâm e-i şerifi verdim v e buyurdum un son günlerindeki durumunu taklide
ki: V ilâyet-i T em eşvar v e ona tâbi m e- başladı. B ir taraftan padişaha sâdık o l­
m aliki, ümera kullarından H alil B ey sa ­ duğunu söylerken, öte yandan da İm pa­
bıka tahrir eyledüğü defterinde m evcut ratora hoş görünm eğe gayret etti.
olan kura ve ne vah i ki, v ilâ y e t-i Bu din A vusturya sınırında bulunuşu v e bu
ve Tem eşvar m ülhakatından olan kura ve d evletin daim i alâkası onu böyle davran­
nevahiye dahi olunm ayıp m âadası v ilâ - m ağa âdeta zorlar gibiydi. Esasen o, y ıl­
y e t-i Erdel voyvodası B ateri Istvan v o y ­ lık vergi v e h ed iyelerin i muntazaman
voda, k ıra l-ı sabık m utasarrıf olduğu gönderirken Erdel tahtını ele geçirm eğe
üzre tasarruf edip kendinden sonra eğer çalışanları vardı. Erdel k ırallığım elde
evlâd v e karındaşından v e sair akraba­ etm eye uğraşan B ekes adında bir Eflaklı,
sından bilcüm le içlerinden voyvodalığa İstanbul v e V iyana’da bir takım d alave­
yarar olanı ve sair beyleri v e sair âyanı reler çevirm e peşindeydi. Sabık Boğdan
kabul edip âsitan e-i saadetim e ih las ve voyvodası B oğdan’m işin i görüşm ek Çi­
ubudiyette sabitkadem olduğun ilâm i- zere S o kullu tarafından V iyana’y a gön­
dcler, olvakit voyvod alık umuru ona derilm iş olan M ustafa Çavuş burada
tefviz olunup . . . bir taraftan düşman m ezkûr E flaklı’ya rastlam ıştı. A yni şa­
hareket edip m uavenet lâzım geldikte hıs İstanbul’daki adam ları vasıtasiyîe
serhadde olan beylerb eğiler v e beyler Erdel voyvodalığına tayin edildiği tak­
kullarım haber aldıkları gib i kendüler tirde Erdel vergisini iki m isline çıkara-

1231
ga kanalı teşebbüsü gib i m ühim h âd i­
seler cereyan etm iş olan İkinci Sultan
Selim , 1574 y ılın ın son ayı içinde öldü.
Onun ölüm ü İstanbul’da vukubulduğu,
bu arada tarihçileri şaşırtacak bir h âd i­
se de cereyan etm ediği halde Osm anlı
m üverrihlerinin eserlerinde İkinci S e-
lim ’in ölüm gününe ait tarihler birbirini
tutm am akta v e 3, 12, 13, 15 aralık ta ­
rihleri ölüm günü olarak verilm ek te­
dir. Â li, P eçevî v e Solakzâde 3 aralık
(18 şaban 882), S elan ik î ise 15 aralık
dem ekte, H am m er ise 12 aralığı kabul
eylem ektedir. Bu d eğişik rakam lar kar­
şısında S elâ n ik i’nin m uasır bir m üverrih
oluşu v e hüküm et m elıafilin e yak ın lığ ı
gözönüne g etirilin ce, bununkini esas a l­
manın isab etin e hükm edilebilir.
Saltanatı 8 sen e iki buçuk a y sür­
müş olan İkinci S elim ’in ölüm ü için iki
A ğabeyishıin Lehistan kıralı olm ası üze­ ayrı sebep zikredilir. B unlardan birin ci­
rine Ere.e» b e ji yapılan B atlıory K ristof sine göre: Sarayda y en i yap tırd ığı bir
ham am ı gezerk en ayağı k ayıp düşm üş,
cağını, ayrıca da Veziriazam S o k u llu ’ya bu d ü şü şten m ü tev ellit vücudunun bir
40 bin duka para ile 10 bin duka k ıy m e­ tarafı ezild iğin d en şid d etli bir humm a
tinde altun zencir h ed iy e ed eceğini b il­ başhyarak hâd ised en on bir gü n sonra
dirm eye uğraşıyordu. Tabii G sm anlı h ü ­ vefat eylem iştir. İkincisine göre de: Ö -
küm eti b ö y le bir şey e yanaşm adığından lüm ünden iki a y önce içk iye tövb e e t­
Eflâltiı da arzusuna n a il olam adı. tiği cih etle alk ole a lışık olan vücudunun
C sm anlı hüküm eti B athory Istvan ’- m uvazenesi bozulm uş v e bu yü zd en h a s­
ın lehind e bulunduğu h ald e o perde ar­ talanm ış, bu h astalık da onu ölüm e g ö ­
kasından A vusturya İm paratoruna y a ­ türmüştür. Z am anım ız tarihçileri tara­
kınlık göstererek im paratorla S p eyer fından bu ik i seb ep ten birincisi kabul e-
anlaşm asını im zalayıp M aksim iİyen'i dilm ekte, esasen bu sebep daha m âkul
Macar kıralı olarak tanıdı. B ir taraftan de görünm ektedir.
da hem kendisinden şüphelenilm em esi, Su ltan S e lim ’in ölüm ü babasınınki
hem de E flâkim in tek liflerin i ö n îiy eb il- gibi g izli tutuldu. H attâ asker, pad işa­
m ek için E rdel vergisin in beş b in flori h ı n h astalığın d an b ile haberdar olm adı.
artırılarak onbeş bin altına çık arılm ası­ Kalk v e asker padişahın ölüm ünü, oğlu
nı kabul etti. Murad’ın M anisa'dan İstanbul’a g elm e­
Bathory Istvan E rdel kırallığm da sini m üteakip öğrendi. Bu m üddet zar­
beş sene bulundu. Leh kıralı Hanri (H en - fında Sultan S elim ’in cesedi k arısı N û r-
ri de V alois) nin Fransa k ıra llığ ım ka­ Bânu S u lta n ’m em riy le sarayın buzlu­
bul etm esi üzerine L ehistan tahtı in h i- ğunda hıfzolundu.
lâl edince Ila n ri’nin yerin e Leh kırat­ ik in ci S e lim ’in öldüğü sen e içinde
lığ ın a seçildi (1576). B athory Istvan ’m birtakım h âd iseler cereyan etm iş, bun­
ayrılm asiyle de E rdel kırallığın a onun ların bazıları gerek halk gerekse pad i­
kardeşi B athory Kristofi getirild i. B a ­ şahın h eyecanını; bazıları da teessürünü
thory K ristof 1581 d e ölüm üne kadar mucip olm uştu. H eyecan yaratan hâd i­
E rdel’in başında bulundu. seler: İstanbul’da dörtyüz evin y ık ılm a ­
sına sebep olan bir zelzele, M ekke’de
Sultan S e lim in ölüm ü Kâbenin için e su lar dolacak derecede bir
sel gelm esi, üçüncüsü de İstanbul’da sa ­
Saltanatı sırasında K ıbrıs v e Tunus rayın m utbak v e kilerlerin i m ahveden
fetih leri ile İnebahtı harbi v e D o n -V o l- bir yan gın ın vukuudur. İstanbul h a lk ı-

1282
İli v e b ilhassa padişahı ziy a ­
desiyle m ü teessir edip, sa r­
sılm asına sebep olan hâdise
ise; şeyh ü lislâm Ebussuud E-
fen d i’n in Ölümüdür. Osmanlı
m üverrihleri, Su ltan Selirn’-
in, E bussuud’un ölüm üne, iki
sen e önce vuku bulan oğlu ­
nun ölüm ünden' daha fazla
acıdığını kaydederler.
Veziriâzam M akbul (M ak-
tül, Damad) İbrahim Paşa7
m n 1524 te K anunî’nin k ız-
kardeşi H atice Sultan He d ü ­
ğünü sırasında dünyaya g e l­
m iş olan S u ltan Selim , sa rı­
şın, m avi gözlü v e kumral sa ­
k allı idi. Rengi bakım ından İkinci S elîm ’in Mimar Siııaıı'a
annesi H urrem Sultan’a ben­ Edirne'de yaptırdığı cami
zem ekteydi. B elinden aşağısı
uzun v c m ehib görünüşlü o-
lan Sultan S elim ’in lisanında
h a fif bir tutuk luk vardı. A v­
cılık ta u sta bir kim se olup
yay çekm ekte d e ziyad esiyle
mahirdi.
Kırk dört y a ş gibi olgun
bir çağda hüküm dar olan S u l­
tan Selim , zevk v e sefaya zi­
ya d esiyle düşkün bir k im sey­
di. P adişahlık ettiği y ıllar,
O sm anlı im paratorluğunun
yükselm e devri arasında h a y ­
li h arek etli sen eler olduğu
halde, Sultan Selim h iç bir
sefere iştirak etm em iştir. Os­
m anlI hüküm darlarının or­
du başında sefere gitm e â d e­ S elim iye camiirciıı umum i h eyetin i
tini yerin e getirm eyen ilk pa­ gösteren diğer bir resim
dişah budur. S efer zah ­
m etlerine katlanm a yerin e sarayda zevk K aptan-ı derya K ıhç A li Paşa kadar
v e sefayı tercih eden S u ltan S elim , d ev ­ S u ltan S elim de arzulam ıştır. F eth e­
let işlerini daha ziyade veziriâzam. S o- dilen h er ik i toprak parçasının strate­
kullu M eim ıed P aşa’ya bırakm ıştı. S o - jik durumları gözönünc getirilirse. S u l­
k u llu ’nun kudretli şah siy eti sayesinde tan S e lim ’in, başında bulunduğu im pa­
Sultan S elim ’in içki ve sefa âlem lerine ratorluğun durum unu iy i kavradığı ve
d alışı d ev letin idaresi bakım ından m ü­ bu im paratorluk için stratejik d eğer ta­
him bir m esele halinde sırıtm am ıştır. şıyan yerlerin n ereler olduğunu takdir­
M aam afih İkinci S elim d ev let işlerini d e h assas bulunduğu anlaşılm aktadır.
tamamen- ihm al edip, h erşey i veziriâza- İkinci S elim esasen K anunî’nin bütün
m ın eline bırakm ış da değildir. K ıbrıs şehzâdeleri gibi iy i bir tahsil görmüş,
feth in e, veziriazam ın m u h alefetin e rağ­ g en iş kültür sahibi bir kim seydi. Ş eh ­
m en karar verdirm esi; sefer b aşlayınca zadeliğinde etrafın a devrin şair v e m u­
da buna ait hâdiseleri takip ed işi b u ­ sikişinaslarını top i ayan İkinci Selim ,
nun açık bir delilidir. Tunus feth in i de bunlarla yaln ızca san’a t zevkini tatmin

1283
mm etm iş olm ayıp, um um î k ü l­
türünü de devam lı
b eslem işti. B ilh assa
şek ild e

kültürü h a y li k u v v etli olan


edebî

İk in ci S elim ’in ken d isi de şa ­


irdi. F atih M illet K ü tüphane­
sin d ek i cErr.iri» k o llek siy o -
nunda Sultan S e lim ’in bir d i­
vanı vardır. S u lta n S elim , ş i­
irlerin d e yaşad ığı sefa â lem ­
lerin in h avasın ı bir h a y li t e ­
rennüm etm iştir. M üverrih
P eçev î onun bu m eclislerin i
v e n a sıl v ak it geçird iğin i şö y ­
le anlatır:
«Daima erb a b -ı d ild en o -
lan nüdem âya m ail v e ruz-u
şeb anlar ile m ü v â n eset-u
Edirne’deki Selimiye’nin bir iç görünüşü sohbete k a a ıl idi. Yâni a s-
h a b -ı dilden bir sa h ib -i d il
v e şuarâdan sâhib n a m -ı m ahlas y ir -
m iden yiy a d e şâir- ahass ile âstân esi sâ-
ir şehzadelerden m üm taz idi v e ken d û leri
dahî gâh î â zm â y iş-i tab’- ı şerifleri içün
şiir dim ek v a k i’ olur id i v e hoş e l-
hân -u hoş âvâz bir nice ü stâ d -ı su -
h ân -sâz v e avvad k işi v e tan b û r-n evâz
daim a m e c lis-i şâhâneleri m ü lâzem etin
iderler idi v e b e z l-i g û y -u -şirin k â rlığ a
iştihar b u lan n akkaş H aydar em sali bir
n ice b ed â y ’ı-b e rle ki letâ y if v e şirîn k âr-
lık ları m ev ta y ı güldürür v e istim a ’ iden
Kÿ - ■w - ■■■ ■■■ - — —• " •• gira n -ca n sukalâ37i g ü le g ü le öldürür;
dahî bunlara m uadil m udhik v e m ask a­
ralar m e c lis-i şeriflerin daim a n eşâ t-u
İkinci Selim’in Ayasoİya camii avlusua- sürür ile m esrû r-u pürhubûr id erler id i
dakı türbesinin kapısı v e b ilcü m le bunlara e l v iren esh â b -ı

İkinci Selim (1566-1574) zam anındaki hüküm darlar


(İlâve : 103)


—>
Iran : Salı Tahmasp . 1572, Hanri 1572 - 1574 (bilâhare F r a n s a
Fransa : Dokuzuncu Charles —> — kıralı üçüncü Hanri).
1574. üçüncü Hanri 1574 — .
îsveç : Ondördüncü Eric (Erik)
Ingiltere : Birinci Elisabeth—^.__ .
— 1568, Üçüncü Jan 1568 — .
İspanya : İkinci Philippe __ _* .
Portekiz : Sébastien _> __ . Rusya : Müthiş (Korkunç) İvan
Alman (Avusturya) İmparatorluğu : —* —> •
İkinci Maksimiiien _ Papalar : Beçincl Pius 1566 - 1572,
Lehistan : Zigismund Ogüst —^ — Onücüacü Greguvar 1572 — .
—»

1284
u y ş-u işret v e lev â zım -ı z e v k -u sohbet lâtından b ahsederek A li E fendinin daha
m alûm değüldür ki C em -ü C em şid’e da­ ziyad e k alem hizm etin d e yetişm esin e
hi m ü yesser olm uş ola ”. d elâ let etm iştir. İşte bu su retled ir ki
S elim ’in şairliğin in k u v v etin i göste­ İkinci S e lim ’in şa h siy etin i v e h u su siy e­
ren pek çok m anzum eleri vardır, b il­ tin i, d evrin in olayları h akkında pek çok
hassa: b ilg iy i  li E fendinin eserlerinden öğren­
m ek im kânına sahip olabiliyoruz.
B iz b ü lb ü l-i m u h rik -d em -i şe k v â y -ı İkinci S e lim ’in türbesi, A yasofya
firakız cam ii yan m a. H assa m im arı Koca Sinan
A teş k esilu r geçse sebâ gülşenim izden tarafından yapılm ıştır. B u türbe onal-
tm cı asır ik in ci y arısın ın eserlerinden ve
b ey ti bunu pek gü zel ifad e ed ecek kud­ in şa tarzı v e tezyin atı klâsik Osm anlı
rette olanlarındandır. sa n ’a tm m en gü zel örneklerindendir.
İkinci Selim bazı k a b iliy etli k im se­ T ürbenin dış k ısm ı tek m il beyaz m er­
leri de m a iy etin e alarak y etişm elerin i m erden yap ılm ış v e giriş yerin d e küçük
sağlam ıştır. Bunlardan biri daha şehza­ bir revak ı vardır. Bu kısm ın duvarları
deliğin de h im ayesin i esirgem ediği v e zarif çin i levh alarla kaplıdır. T ürbenin
sonraları pek iltifa t ettiğ i G elibolulu içinde, zarafet, renk, g ü zellik itib ariyle
M ustafa A li E fendidir. B ilâhare yazdığı tekâm ülünün son safhasında olan Türk
eserlerle pek m eşhur bir m üverrih ola­ çin iciliğ in in fev k a lâ d e n efis örneklerini
rak tanınan bu zatın da S e lim ’in him a­ ih tiv a ed en parçalarla v e çeşitli renkte
y e sin e girm esi ed eb î yo ld a n olm uştur. m erm erlerle tezyin edilm iştir.
B izzat  li E fendin in n a k lin e göre; H ic­ T ürbedeki çin i k itabe H icri 984 (M.
rî 965 (M. 1558) y ılın d a «M ihr-ü-m ah» 1576) tarih in i gösterm ektedir. Burada
m anzum esini k alem e alarak bulunduğu S e lim ’den başka zev cesi N û r-B ân û , S o-
sancağa gidip şehzade S e lim ’e takdim kullu M ehm ed Paga’m n eşi olan kızı
etm iş v e şehzade bundan p ek m em ııun tsTrıihan, diğer b ir kızı v e ü çü n cü M u-
kalarak  li E fen d iye m ü lâzim et alm ış­ rad’ın padişah olunca k atlettird iği kar­
tır. Sonraları m ed rese y olu n u n m üşkü­ deşleri v e onların çocukları göm ülüdür.

1285
Üçüncü M urad'ın tuâr&sı

ÜÇÜNCÜ MURAD

Üçüncü Murad'm tahta Keçisi — Fas'ta Osmanlı nüfuzu — Lehistan’da kırai sesimi m eselesi —
Sokuilu’nun ölümü — İran harbi — Ferhad Paşa muahedesi — Avusturya harbi.

B abası İkinci S e - <— ------ — Cç Ckc ü m u r a d y etin i gözönünde tut


lim ’in ölüm ünü, V e - B ab a sı : İk in c i S elim tuğu için bir an ön­
ziriâzam Sokuliu Annesi : Nûr-Bânû Sultan ce m erkezi h ü k ü ­
M ehm ed P aşa’nın m ete y etişm ek is ­
Doğduğu tarih : 1546
yollad ığı Haşan Ça- tem ek teyd i. Bu se ­
Padişah olduğu tarih : 22 aralık 1574
v u ş’tan öğrenen şeh - b ep le F eridun B ey e
Ölümü : 16 ocak 1595 a it g em iye binerek
zâde Murad derhal
M anisa’dan yola çık ­ Zevceleri : Safiye Sultan (ayrıca kırk ka­ İstanbul yolunu tu t­
dar haseki ve cariye)
tı. K anunî S ü le y ­ tu. O sırada lodos
Çocukları : Mehmed, Mustafa. Abdullah,
m an’ın sağlığında uayezid. Osman, Korkud, Yakup, Haşan, fırtın ası m evcu t o l­
1562 y ılın d a M ani­ Umer, Ali, Cihangir, Alaaddln, Abdurrah­ duğundan, Ham -
man, Murad. Selim, Davud. Ishak, Hü­ m er’in on sekiz kü­
sa sancağına gön­ seyin, Alemşalı, Yusuf, Mihrim&h Sultan
d erilm iş olduğu c i­ (Mirahor Ahrııed Paşa zevcesi). Fahriye rekçinin çek tiğin i
SuKan (Ağa Ahmed Pasa zevcesi), Fatma söyled iği bu küçük
h etle, onüç sen e­ Sultan. Ayşe Sultan (Sultan Murad'ın bü­
den beri sancak yük ofilu Ücüncü Mehmed tahta çıkınca g em id e bir h a y li
b e y liğ i ettiğ i y er­ 19 erkek 21 kız kardeşi vardı. 62 erkek sallanarak y ed i sa­
ve kız kardeşi babasının sağlığında öl­
den ayrılırk en en m üştü). atlik bir y o lcu lu ­
yakın m aiyet erkâ­ * ğu m üteakip 21/22
n ın ı yanm a alm ış Veziriazamları : Sokuliu Mehmed Paşa aralık gecesi İstan -
bulunuyordu. (_*. — 12 ekim 1579 şehit olur). Semiz bula geldi. Gem i -
Ahmed Paşa (13 ekim 1579 — 28 nisan n in sahibi Feridun
T arihe «üçüncü 15SÛ), Lala Mustafa Paşa (28 nisan 1580
Murad» d iy e geçen, — 7 afiustos 1580), Koca Sinan Pasa (ilk Beyin:
defa) (25 ağustos 1580 — 6 aralık 1582),
İkinci S elim ’in bu en K anijeli Siyavüş Paşa (ilk defa) (24 ara­ B u tefâhür yeter
büyük şehzâdesi M u­ lık 15S2 — 25 temmuz 1584), özdem iroŞlu
Osman Paşa (28 temmuz 15S4 — 30 ekim F eridun’a
danya’ya g eld iğ i sı­ 1585), Hadım Mesih Paşa (1 aralık 15S5
— 14 nisan 1586), Kanijeli Siyavüş Paşa K i gem isin d en o l­
rada, «Münşeat» sa ­
(ikinci defa) (15 nisan 15S6 — 2 nisan du tahta v ü sû l
h ib i F eridun B ey ’in 1589). Koca Sinan Paşa (ikinci defa)
buz v ey a zahire g e ­ (2 nisan 1589 — 1 ağustos 1591), Ferhad D iy e iftih a r et -
m isinden başka d e­ t a ş a (ilk defa) (1 ağustes 1591 — 4 nisan tiği, y en i padişahı
1592), Kanijeli Siyavüş Paşa (üçüncü de­
niz v asıtası bulam a­ fa) (4 nisan la92 — 28 ocak 1593), Koca İstanbul'a getiren
dı. Y eni padişahı a l­ Sinan Paşa (üçüncü defa) (28 ocak 1593 g em i A hırkapı ön -
m ak üzere İstan bul- — ->>• j lerin e u la ştığ ı sı-
dan K aptan -ı derya —-------------------- ----- rada civarda bek -
K ılıç A li P aşa’nm le tile n gözcüler v e ­
baştardesi gönderilm işse de, her nasılsa ziriazam ı haberdar ettiler. Fenerlerle
bununla karşılaşılm am ıştı. Su ltan Mu­ sah ile in en Sokollu M ehm ed P aşa yeni
rad, İstanbul’da kardeşlerinin m ev cu d i- padişahı karşıladı. S u lta n Murad, İstan -

1286
b u l’da kardeşleri bulunduğu halde, v ezi­ m ud Paşa, B eşin ci vezir Lala M ustafa
riazam S ok u llu ’nun tahtı onlara kaptır­ Paşa, A ltın cı v ezir Koca Sinan Paşa a y ­
m adığını anlayınca teşek k ü r m akam ın­ n i şek ild e etek öperek b iat eylediler.
da eğilerek S ok ullu M ehm ed Paşanın V ezirlerden sonra R um eli b ey lerb e­
elin i öpm ek isted i. F akat veziriazam bu­ y i S iy a v u ş Paşa, K ap tm -ı derya K ılıç
na m âni olup kendisi eğilerek P adişa­ A li Paşa, R um eli kazaskeri A bdurrah-
h ın eteğin i öptü. m an v e A nadolu kazaskeri M ehmed e -
B ahçe kapısı açılıp atlar g elin ceye fendiler. L ala C âfer B ey, D efterdar Lâ-
kadar y ere serilen lezâr ( Lâ’li zâde )
bir seccadeye oturan M ehm ed Ç elebi, Ş ık -
Sultan Murad’a bir k -ı Sâni defterdarı
kâse şerbet ikram Süm bül Efendi, Ş eh ­
edildi. P eçev î’ııin rem ini, Reis efendi
kayd ettiğin e göre, v e C ebecibaşm m b i­
şerbetin zehirli ol - atim m üteakip u le ­
m adiğini gösterm ek m ânın başı sayılan
için esk i bir âdete Ş eyh ü lislâm Hamid
uyan Sokollu, şer­ E fen d i’y i İstanbul
b etten evv elâ biz­ kadısı, onu da hazır
zat kendisi içtikten bulunan diğer ûiem a
sonra padişaha su n ­ takip etti. Ulemadan
du. sonra ise K apıkulu
A tlara binilip f e ­ askerlerinin piyade
nerler çek ilerek sa ­ ve süvari sınıflarının
raya girild iği za­ subayları rütbe sıra-
man, Ü çüncü Mu - siy le ayni şey i tek ­
rad’ın padişah ola­ rarladılar.
rak verd iği ilk e - Bu m erasim i m ü ­
m ir erkek k ardeş­ teakip Sultan Mu­
lerinin ortadan k a l­ rad harem dairesine
dırılm asına aitti. çekildi. Bir m üddet
22 aralık 1574 sonra merhum h ü ­
çarşam ba günü Ü - küm dar İkinci S e­
çüncü M urad’m res­ Üçüneü Murad li m ’in cenaze namazı
m en cülûs m erasim i (A vru p alı bir ressam ındır. A slı T op- Sultan Murad’m da
yapıldı. İkinci S e li- kapı Sarayı M üzesir.dedir) iştirak iyle Ş ey h ü lis­
m ’in v efatı d o la y ısi- lâm Kamid E fendi
le siyah m atem elb iseleri g iy en v ezir­ tarafından kıldırıldı. Sultan S elim ’in Ce­
ler ve d ev let erkânı A ya so fy a cam iinde nazesi A yasofya avlusunda hazırlanan
toplanarak burada sabah nam azını ed a ­ tü rb esin e konulm ak üzere vezirler v e
dan sonra saraya giderek P adişah dışarı sair erkân tarafından d efin yerin e ka­
çıkıncaya kadar b eklediler. dar teşy i edildi. Sultan Murad ise cena­
M üverrih S elân ik i’n in bildirdiğine ze nam azım m üteakip tekrar harem e
göre: m or atlastan bir dolam a giy ip , ba­ dönmüştür.
şında siyah bir kavuk bulunan ü çü n cü
Murad, B ab -ı hüm âyun önüne kurulan B eş şehzadenin boğdurulm ası
tahta oturm ak üzere ilerlerk en vezirleri
v e d ev let erkânını selâm ladı. T ahta ç ı­ Üçüncü M urad’ın topkapı sarayına
kıp oturunca ev v elâ V eziriazam S c k u l- dahi! olduğu g ece ilk icraatı beş erkek
lu M ehmed P aşa tahtın, önüne doğru i- k ardeşinin öldürülm esini em retm ek o l­
lerled i, padişahı selâm ladıktan sonra e- du. K anunî’nin erk ek kardeşi m evcut o l­
ğilip eteğini öpüp ayakta ihtiram v a zi­ m adığı, İkinci S elim tahta çıkm adan ön­
yetin d e durdu. V eziriâzam dan sonra İ- ce rakip şeh zad eler dâvası daha önce
kinci v ezir P iyâle Paşa, Ü çüncü vezir h alled ilm iş olduğundan, F atih kanunna­
A hm ed Paşa, Dördüncü v ezir Zal M ah- m esin in kardeş k atlin e d air m ahût m ad­
desi bir zam an için unutulm uş gibiydi. d e yerin e getirilm iş oldu. C ülûs bahşi­
K anuni’n in oğlu B avezid m eselesi, şi v e sile siy le h âzineden çıkarılıp d a ğ ıtı­
onun, İran’da öldürülm ek su retiy le h a l­ lan para bir h a y li olup, cem ’an yekûn
lin d en sonra şehzadelerin sancağa çıkm a b ir m ilyon yüz bin altundu. Cülûs bah­
usullerinde d eğişik lik yapılm ış, yalnızca şişlerinde en m ühim h issey i y en içeriler
en büyük şehzâde M anisa sancağına çı­ alırlardı ki, bu tevziatta her yen içeri n e­
karılarak, diğerleri İstanbul’da alık on u l­ ferin e 50 al tun v erilm işti. O sm anlı d ev ­
muştu. Bu bakım dan büyük şehzadenin letindeki bozukluk sebeplerini izah eden
sancağa çjk arılm ssiyle tah ta geçecek risalesi ile m eşhur olan Koçu B e y ’e g ö ­
nam zed açıkça belli edilm iş dem ekti. re, Üçüncü M urad’m saltanatının başın­
İstanbulda bulunan şehzâdelerden birisi da y en içerilerin m evcudu 13,599, cülûs
asker tarafından açıkça tutulm adıktan bahşişi alan u lû feli asker v e saray ha­
sonra, sancağa çıkan büyük şehzâdeden dem e v e m uhafızlarının yekûnu 36153
gayrisinin tahta geçm esi ilk plânda v a ­ kişidir.
rit görünm ez gibiydi. Ş ehzadeler saray­ İkinci S elim ’in Ölümü m ü n aseb etiy­
da ikam et ettik leri cihetle, K anunî’nin le tutulan m atem beş gün sürdü. Sultan
oğlu B ayezid’in yaptığı gib i kendi g a y ­ M urad’m cülûsunun altıncı günü saray
retiyle asker de toplayamazdı. v e hüküm et erkânı tebrik için huzur-u
V aziyet böyle olduğu haide, herhan­ şâhâneye girdiklerinde, k endilerine m a­
gi bir şekilde tahtına rakip çıkm ası ih ti­ tem elb iselerin i değiştirm eleri için h il’-
m alini hesaplıyan Üçüncü Murad, ilk atler giyd irilip ihsanlarda bulunuldu. Bu
geceden itibaren bu m eseley i kökünden cüm leden olarak: V eziriazam ın hassm a
halletm ek istedi. İki sene cn ce ölen M eh­ a ltı bin al tun ilâ v e edilip, beyaz atlas
m ed adındaki kardeşinden başka h a yat­ kaplı bir sam ur kürk ile seraser kaplı i-
ta bulunan M ustafa, S üleym an, Osman, ki kürk v e k ıym etli taşlarla süslü bir
Cihangir, A bdullah ism in d ek i beş erkek k ılıç, diğer beş vezirin herbirine de dört-
kardeşini boğdurdu. ö in y etm iş altun v e ikişer h il’at verildi.
Sultan Seîim 'in cenazesi A yasofya’- N işancı ile defterdara yalnızca beşer yüz
ya götürüldüğü zaman ta p u cu la r k eth ü ­ altun ihsan edildi. B u srada saray erkâ­
dası gelerek d ev let erkânını saraya dâ- nından bazıları da ihsan v e terfi e nail
v et etti. Bu d efa b eş şehzadenin tabutu oldular.
birden çıkarıldı. ISTtzâm-ı âlem uğruna
kurban edilm iş d a n bu beş şehzâdenin
tabutları çıkarılırken, sarayın bilhassja T ürbeleri ziyaret v e kılıç alayı
harem kısm ından ağlam a v e hıçkırıklar
yayılıyordu. O gün İstanbul halkı için Sultan Murad, 1574 yılın ın son g ü ­
büyük bir m atem günü olm uş, eski ta ­ nü olan 31 aralıkta cuma nam azını A va-
rihçilerin ifad esiyle «İstanbul h alk ı ah so fy a ’da kıldı. 5 ocak 1575 günü ise ka­
ve feryadını m elâ ik e-i A rş-ı âziıne din­ lab alık bir m a iy etle saraydan çıktı. D e­
letm iş tin». n iz y o lu y îe E yüb’e giderek Hazreti P ey ­
İstanbul halkı m asum şeh zad eler i- gam berin m eşhur ashabının türbesini zi­
çiıı gözyaşı dökerken, cenazeleri b abası­ y aretten sonra k ılıç kuşandı- Oradan
nın yanına götürülm üş, üç tanesi bir ta­ b ü yü k b ir alayla hareket ederek Yavuz
rafına, iki tanesi de diğer yanına olm ak S elim . F atih M ehm ed, Şehzade M ehmed,
üzere S u ltan Selim 'i;ı türbesine d efn e- İkinci B ayezid, K anunî S ü leym an ve
dilm işlerdir. babası İkinci S elim ile ik-i hafta önce
boğdurm uş olduğu kardeşlerinin tü rb ele­
Cülûs bahşişi *• rini ziyaret etti.
Osm anlı padişahlarının, e v v e lâ Haz-
Sultan Murad, tahta geçtik ten üç gün reti Eyüb, ondan sonra da ecdatları o -
sonra, yani 25 aralık 1574 te cülûs b a h şi­ lan m erhum sultanların türbelerini ziya­
şin in dağıtılm ası için defterlerin tanzim i­ retleri arasında y a v a ş yavaş doğm uş o -
ni em retti. Bu em ir üzerine, Fatih Sultan Ian «K ılıç alayı», ü çü n cü M urad’m Ebu
M ehmed zam anında ortaya konm uş ve E y y u b -ü l E nsârî türbesini ziyaretini
kanun ku vvetin i kazanm ış olan bu âd et m üteakip kalabalık bir a la y m u vaceh e­

1288
sinde kılıç kuşanm asiyle daha belirli hal K anunî devri baş defterdarlarından
aldı. Ç ivi zâde A bdullah Ç elebi’nin y etiştir­
m elerin d en olup, 1553 sen esin d e S ok u l-
Asker arasındaki mırıldanırsalar lu M ehmed P aşaya kâtip sıfatiyle in ti-
O senenin Ram azanının 27 in ci g ü ­ sab edip, uzun m üddet onun sır k âtip li­
nüne rastlıyan 10 ocakta kapıkulu a s­ ğini yapan Feridun B ey, çalışm a v e g a y ­
kerinin piyade ve süvari sın ıfın ın üçer reti sayesin d e adım adım yü k seim iş ve
aylık m aaşları dağıtılırken, süvari sın ı­ 1573 aralık ayında nişancı olm uştu. S o-
fının yeniçerilerd en bir gün sonra maaş k ullu M ehmed P aşa’nın kendisine derin
alm ası icap ettiğini ileri sürerek huzur­ bir itim adı vardı. O da bu itim ada lâ ­
suzluk yaratm aya çalışanlar olduysa da, y ık olduğunu m u h telif v esilelerle göster­
«bayram m ünasebetiyle böyle û lû fe v e ­ m iş, sadece v erilen em irleri yerin e g e ­
rilir» denerek o gün iş ta tlıya bağlandı. tiren n evin d en otom at bir m em ur değil,
Fakat ertesi günkü divan toplantısı e s­ isabetli seziş v e görüşleriyle veziriaza­
nasında asker arasında açıkça huzursuz­ ma yardım cı bulunduğunu isbat etm iş
luk ifade eden seslerin y ü k seld iği görül­ bir kim seydi.
dü. G ürültüyü duyan Veziriazam M eh- İşte b öyle iy i bir idare ve d ev let a -
m ed Paşa divan toplantısından çık tığ ın ­ dam ı olan Feridun B ey resm î m esaisinin
da; kapıkulu süvarisinden en son itibar dışında sarfettiği gayret neticesinde m ey ­
ediien dört böiük halkının, padişahın dana getirm iş olduğu eserini, Sokuilu
cülusu d olayısiyle kayd ed ilen terakki M ehm ed Paşa va sıta siy le padişaha tak­
yân i zam m ın eksik verild iği iddiasında dim ettiği zaman, um duğu iltifa t v e tak­
bulunduklarını gördü. M üdebbir bir k im ­ dire n a il olam adı.
se olan SokuIIu, gürültünün büyüyerek Ş ehzâdeliği sırasında iy i y etişm esi­
m ühim bir hâdise h alin e gelm esin i ön­ n e çalışıld ığı cih etle, b ilg ili bir hüküm ­
lem ek üzere'gürültü çıkaran askere doğ­ dar olm ası iktiza eden Üçüncü M urad’m
ru ilerledi. M üverrih S elâ n ik i’nin b ild ir­ bir ilim v e fik ir m ahsulüne kıym et ver­
diğine göre, o sırada asker: m em esi hakikaten acı v e ayıplanacak
«— B izim , bahşişi diğer bölüklerle bir hâdisedir. Selân ik î M ustafa Efendi'-
beraber alıp da terakkiyi noksan alm a­ nin, padişahın bu şek ild e davranışı kar­
mıza sebep nedir?» d iy e bağırdı. S ok u l- şısında; ak lı eren kim selerle ulem anın
lu Mehmed Paşa, telâş eseri gösterm eden: h ayrette kaldığını kaydetm esi; bundan
«— ik i baş bölük beşer, d iğer ikisi m ü tevellid duyulan e se f v e üzüntünün
dörder, son iki bölük üçer akçe alır. d evrin m üverrihinin kalem inde aldığı
Sultan M ehmed Gazi’n in d efterlerine ifadeden başka bir şey değildir.
bakınız» cevabı ile askeri sükûnete ka­ F eridun B ey in bu m eşhur eseri Os-
vuşturdu. m an Gazi devrinden başlıyarak üçüncü
Sultan Murad’ın cülûsunun ü zerin­ M urad’a kadar gelip geçen padişahlar
den fazla zaman geçm eden cü lû s bahşi­ devrinde cereyan etm iş askerî, siyasî, i-
şi. terakki v e m aaşların m untazam da­ dari m uhaberatın, padişahların mühim
ğıtıld ığı halde göze çarpan huzursuzluk m ektuplarının suretleri ile Osmanlı or­
ifade edici m ırıldanm a v e gü rü ltü ler b il­ dularının bazı seferlerin e ait m enzilna-
hassa S ok u llu ’nun zam anında m üdahale m elerdeıı m üteşekkildir. Feridun B ey,
ve m üessir cevapları sayesin d e b ü yü m e­ O sm anlı tarihinin en m ühim kaynakla­
den önlenm iş oldu. rından biri olan bu eserin i her padişa­
Feridun R ey’in «M iinşeat-ös-Selâtin» ha bir cilt tahsis etm ek üzere onbir cilt
üzerine tertip etm iştir. Feridun B ey’in
isim li eserini padişaha takdim i «M ünşeat-üs-Selâtin»i 1265 (1348/1849)
Osmanlı tarihinin en büyük m ünşi­ v e 1274 (1857/1858) de olm ak üzere iki
lerinden olan nişancı Feridun B ey, u - defa basılm ıştır.
zun bir uğraşm a sonunda m eydana g e ­
tirm iş olduğu «M ünşeat-üs-Selâtin» i- D efterdar hakkında tahkikat
sim li eserini 1575 y ılı ocak ayında Ra­
m azan bayram ını m üteakip Su ltan M u- Sultan Murad’m şehzadeliğinden beri a-
rad’a takdim etti. dam larından olan ve kadılıktan, d efter­

1239
darlık vererek İstanbul’a getirdiği Ka­ gîsmda Sokullu M ehmed Faşa, Ç avuşba-
ra Ü vey s ve küçük m irafıor V eli hakkın­ şıy ı tahkikata devam için yardım ım te ­
da bir ih b an m üteakip tahkikat icra e- m in etm ek üzere Hoca Sadeddin E fen d i’-
dildi. Mirahor V eli iıaksız aldığı 150 bin y e gönderdi. B ir m üddet sonra S ok u l-
akçeyi iade eyledi. Kara Ü veys ise, ka­ lu ’nun m uarızları arasında y er alacak o -
zaskerler ile veriziâzam tarafından sor­ la n Hoca Sadeddin E fendi:
guya çekildiği zaman, padişahın eski bir t— C ülûs-u Iıûmâyun haberi g elin ­
adamı olm asına güvenerek tahkik h e­ ce bizim vazifem iz kalmadı. D efterdara
y etin e karşı epeyce sert konuştu. Kara v e sairlerine hükm üm üz sâkıttır; v ek â -
ü v e y s ’e isnat edilen, suç: Şehzâdenin le t-i am m eye m em ur olan sadrâzam h az­
sancağından gelirken, şehzade lalasının retlerinin reyleri olm ayınca bir iş y a p ıl­
mührü ile mühürlü sandıkları açarak i- m az, diye tenbih ettim . Sandıkların a çıl­
çinden bazı şeyleri ve bir m iktar parayı m asına lüzum yoktu; bundan sonrası da
izinsiz alm ış olm ası m erkezindeydi. kendilerinin iradelerine bağlıdır» diye
M üverrih S elân ik î’nin bildirdiğine haber göndererek işe karışm am ağa d ik ­
göre bu itham karşısında defterdar Kara kat etti.
Ü veys: «— Ben defterdarım ; h a zin e-i hü­ Kara Ü veys halikındaki tahkikat bir
mâyun benim m arifetim le açılıp kapa­ netice verm eden kalırken, gerek bu du­
nır. Açtım , n e ise m e sa lih -i m ühim ine rum, gerekse defterdarın sert konuşm a­
lâzım olduğu üzere gördüm. Zayi olm uş sı v e Hoca Sadeddin'in yan çizm esi kar­
' nesne var ise beyan olunsun, yerine şısında veziriâzam ın bir şey yapam am a­
bin vereyim » dem iştir. sı onun kudret v e nüfuzunun sarsılm a­
D efterdarın bu şek ild ek i cevabı kar- y a başladığının d elili idi.

F A S ’TA OSMANLI NÜFUZU

K uzey A frik a’nın batı ucuna isab et sablanca) yı zaptederek hâkim iyet saha-
eden Fas topraklan, A vrupa’ya en faz­ Ianm A tlas okyanusu kıyılarına u zattı­
la yaklaşan toprak parçası olm ası bak ı­ lar. Daha bazı yerleri alan Portekizliler
m ından stratejik bir değer taşımaktadır. Merakeş önlerine kadar yağm a ve ça­
F as’a en yak ın A vrupa arazisinde y a şı- pul hareketlerinde bulunm akta idiler.
yan I s p a n y o l ve P ortekizliler Tunus ve Portekizlilerin bu m uvaffakiyetleri
Cezayir’e karşı duydukları alâka kadar F as miisl¿imanlarının Portekiz n ü fu z u n a
Fas ile de ilgilenm işlerdir. tâbi olm ası n eticesin i verm ekteydi. B un­
Portekizliler Ispanyollardan çok da­ ların nüfuzu gittik çe kuvvetlenirken Is-
ha önce Fas’a karşı ilg i duydular. ts- panyollar da E ndülüs m üslüm an h ü k ü ­
panyollar E ndülüs islâm larım ortadan m etini tam am en yık m ışlar ve bu arada
kaldırm aya uğraşırken, P ortekizliler g it­ selişe n gem iciliklerinden de k u vvet a la ­
tikçe kuvvetlenm ekte, coğrafya v e d en iz­ rak Tunus v e Cezayir kıyılarında arazi
ciliğe a it bilgiler burada gittikçe g eliş­ elde etm e fa a liy etin e girişm işlerdir.
m ekte idi. Portekiz denizciliğinin g e liş­
m e yoluna girm esi v e h üküm etin kendi­ Fas’ta Sa’diye Sülâlesi
sin i ku vvetli hissetm esi neticesinde, bu
devletin, A frika kıyılarına sıçram ağa ve Fas’ta Portekizliler nüfuz tesirine
Portekiz arazisi dışında bazı toprak par­ çalışırken burada M erinîler denilen B er­
çalan ele geçirm eğe çalıştığı görüldü. İş­ beri ırkından bir aile hâkim di. Fakat
te bu arada Portekizlilerin dikkatlerini onbeşinci asırdan itibaren zayıflam ış o l-
ilk çevirdikleri yer Fas oldu. Portekizde duklanndan Portekiz istilâsını ön liy c-
kalk:nma ile beraber b öyle bir h ev es u - m iyorlardı, Portekizliler F as’ta adım a -
yanırken Fas kötü idarecilerin elin d ey­ dıtn ilerledikçe, İslâm î hisler h alk ı m ü s­
di. iste bu durumdan da faydalanan tev liy e karşı birleştirici bir rol Oyna­
P ortekizliler 1415 te S ep te’y i, 1465 te m aya başladı. Portekiz istilâsı Fas h a l­
El K asr-üI-Sagir’i, 1471 de Tanca’yı zap­ kında uyandırıcı bir tesir yapar gibi o -
tettiler. A y n ca A sila v e K azablanka (Ca lurken, aslen Arap olan bir aile parla­

1290
m aya başladı. Bu sile , Haz-
reti P eygam b erin kızı F at­
m a’nın soyundan geld ik leri­
ni iddia eden S a’diye ailesi
idi. Peygam berin soyuna
m ensubiyetleri dolayısiyle
«Şerif» diye anılıyorlardı.
S a’di Ş erifleri ondör-
düncü asrın sonlarında A ra­
bistan’dan gelm işler, bir k ıs­
m ı Draa vadisinde, Hazreti
Peygam berin torunu Haşan
bin A li’nin soyundan geldik­
lerini söyliyen ler ise T afilat’-
ta yerleşm işti. İşte, T afîlat’-
ta yerleşen bu koldur ki za­
manla önem kazanm ış v e ni­
hayet bunlardan Ebu A bdul­
lah Mehmed K a im B iem ril-
lah 1511 de ilk defa hüküm ­
dar oldu. Fas S a’dileri h ü ­
küm darlık m akam ına otu­
runca Sultan unvanını al­
m ışlardı. Bunlardan Mu-
hamm ed el-M ehdı 1550 de
F as şehrini zaptedince daha
da kuvvetlendi. D ört sene
sonra yâni 1554 te ise M eri­
n i ailesinin F as’taki nüfuzu­
na iyice son verdi.

Türklerin Fas ile


ilgilenm eleri
T ürklerin Fas ile ilg i­
lenm eğe başlam aları K anu- *'
n î Sultan Süleym an’ın salta­
natı devrine rastlar, Bu il­ Fas halkım gösteren bir resim
gilenm e, peşinen, Fas’a en
yakın Osmanlı eyâleti olan Ceza­ le rd e n M uhammed el-M ehdi ile m üca­
yir-! garb b eylerb eyliği va sıta siy le d ele ederken m ağlûp Olup oğlu Ebube-
vuku bulm uştur. S a’di şeriflerinden k ir ile birlikte o n la ra esir düşünce (1544:),
M uhammed el-M ehdi F as’ta h âk im iyeti­ M evlây A hm ed’in annesi, diğer oğu llan
ni tevsi etm ek üzere M erinî’lerle m üca­ v s M erinî’lerin d evlet erkânı bir m eclis
dele ederken M erini’lerm m aiyetinde, aktederek K anunî Süleym an’a m üracaa­
Türklerden de askerler vardı. Bu Türk ta karar verm işlerdi. B unlar esir su lta n
askerlerinin C ezayir-i garb b ey lerb ey le­ ile oğlunun esaretten kurtarılm asını Os­
ri vasıtasiyle M erm ilere yardım gaye­ m anlI padişahından istirham ediyorlar­
siyle intikal ettirilm iş olm ası m uhtem el­ dı.
dir. Zaten Muhammed el-M eh d i’n in Me­ M erinî’ler Türk hüküm darına böyle
rm ilerle m ücadelesi Sırasında M erm î’ie- bîr müracaatta bulundukları sırada Bar­
rin Osmanlı padişahına m üracaatta b u ­ baros H ayreddin’in oğlu Haşan Paşa Ce­
lunm uş olm aları, böyle bir ih tim ali tak­ zayir-i garb b eylerb eyi idi. Barbaros
v iy e eder görünm ektedir. zâde Haşan Paşa C ezayir-i garb beyler­
M erinî’lerden M evlây Ahm ed, Sa’di’- b eyliğin e M evlay A hm ed’in esir düştü­

1291
ğü yılda tayin edilm işti. Onun bu v azi­ nen Muhammed el-M ehdi’nin padişahın
feye resm en tayininden önce Cezayir’in sözlerine aldırm adığı, huzuruna giren
idaresini Barbaros Kayreddin Paşaya v e ­ Türk elçisinin kendisine ehem m iyet v er­
kâleten Hadım Haşan Paşa deruhte e t­ m ediğini belirten hürm etsiz hareketleri­
m ekteydi. A slen Sardunya’lı olan Haşan, ne de pek fazla kızdığı görülm ektedir.
Barbaros’un pek fazla itim adını celb et- K anuni Süleym an’ın âmirane ifade
ır.ig, bu yüzden büyiik Türk denizcisi taşıyaıı m ektubuna rağmen M erini’lere
Hadım Hasan’ı kendisine ev lâ t edinm iş­ fi’ilî bir Türk yardım ı vuku bulm adı­
ti. Barbaros’un vek il ve kaymakam ı sı- ğından, M erinîler, M eknase (M eknez)
fa tiy le Cezayir’de bulunduğu sırada, ik ­ şehrini S a ’di şeriflerine verm eye razı o l­
tidarını gösterm iş, im parator Charles - m ak suretiyle sözlerinin geçtiği sahanın
Quinte’in 1541 deki taarruzunu d efettik ­ biraz dalıa küçülm esine boyun eğdiler
ten sonra kendisine ¡paşalık verilm işti. (1549).
İşte, Fas’da cereyan eden hâdiseler­
le ilk ilgilen en Osmanlı memurunun, bu, Fas’Iılarla çarpışma
Hadım Haşan Paşa olduğu anlaşılıyor.
Hadım Haşan Paşa da, Barbaros’un S a’dilerden Muhammed el-M ehdi
Fas’lı bir kadınla izdivacından dünyaya 1550 yılın d a Fas şehrini M erm ilerden a l­
gelen oğlu Haşan Paşa da, F as’ta salta­ dı. M erinîler Sus, Draa v e T afilat ta­
nat değişikliğini istihdaf eden m ücade­ raflarında sıkışıp kaldılar. Fas’ta Sa’diler
le y e dikkatlerini çevirm ekten hâli k a l­ gittik çe kuvvetlenip hâkim iyet sahaları­
mamışlardır. nı genişlettik çe nefislerine karşı gü ven ­
M erinîler Osmanlı padişahına m ü­ leri de artıyordu. Bu yüzden, Türklerin
racaata karar verdikleri sırada Cezayir-i elinde bulunan yerlere bile el uzatmak
garb beylerbeyi v e oradaki Türkler, için kendilerinde cesaret buldular. Sa’-
Fas’ın da Osmanlı idaresine geçm esini dilerin o sırada almak istedikleri yer,
arzuluyorlardı. Zira, Cezayir’de Türkle- Türk hâkim iyet sahası içinde bulunan
re alevhdarhk edenler sıkışınca F as’a Tlem san idi. Tlem san’m zengin v e bü­
kaçtıkları gibi, Fas korsanlarının da yüklerinin bir kısm ı Fas'ta otururlardı.
Türklere zararı dokunuyordu. Ayrıca A yrıca Fas’ta Tlem sanlılardan mühim
Sa’di şerifleri Peygam ber neslinden g el­ m evkiler işgal eden kim seler m evcuttu.
diklerini iddia ettikleri cihetle, h a lifeli­ S a ’di şerifleri zaptetm ek istedikleri y e ­
ğin kendi h ak lan olduğunu b ile söylü ­ rin halkım el altından peşinen elde e t­
yorlardı. m eye çalışırlardı. Tlem san’m bu husu­
M erinî’lerin müracaatı vuku buldu­ siyeti dolayısiyle S a ’dilerin taraftar te­
ğu zaman K anunî Süleym an, Muhammed min etm eleri bir hayli kolay oldu.
el-M ehdi’y e bir m ektup yazdı, padişahın S a’di şerifleri Fas’ta hâkim iyet te­
mektubu bir elçi vasıtasiyle 1548 de M e- sisi için uğraşırlarken her vasıtadan is ­
rakeş’te Muhammed el-M ehdi’y e sunul­ tifade fırsatını gözettiklerinden, Ceza­
du. Fransız tarihçilerinden A ugust yir’deki Türk idarecileri ile şeriflerin a-
Cour’un «L’etabilissem ent des dynasties rası iy i değildi. Günün birinde iki tara­
de chérifs au Maroc et leur rivalité avec fın y ek d iğeriyle m uharebeyi göze alaca­
les Turcs de la Régence d ’Alger» isim li ğı belli oluyordu.
eserinde kaydettiğine göre; Kanunî S ü ­ İşte durum böyleyken, Tlem san hal­
leym an bu mektubunda Muhammed el - kından m üzaheret görerek şehri k olay­
Mehdi’ye: «Şeyh-lü Arap M uhamm ed-ül lık la zaptedeceğini tahm in eden S a ’di şe­
şerife» diye hitap etm ekte v e amirane rifleri nazırlıklara giriştiler. Sa’di şerif­
bir lisan kullanarak, M evlây Muhammed lerinden sultan Muhammed el-M ehdi bu
ve oğlunun derhal tahliyesi ile zarar ve işe oğlu Abdullah ile Harran’ı m em ur e t­
ziyanlarının tazm inini istem ekteydi. ti. İki kardeşin idaresinde bulunan 30
Kanunî bu m ektubu yazdığı sırada, bin k işilik Fas ordusu Tlemsan üzerine
Muhammed el-M ehdi’nin Fas’ta haiz o l­ yürüdü. Tlem san’ı müdafaa edecek kuv­
duğu m evki ile kuvvetinin hakikî duru­ vetlerin başında bulunan M evlay Ahmcd
munun kendisine iyi aksettirilm ediği an­ kaçtığından şehir teslim oldu (1551).
laşılm aktadır. N itekim kudretine gü ve­ T lem san’a giren Harran şehire m u­

1292
hafızlar tayin ettik ten sonra fethini da­ bes) sultanı Abdulaziz onları M uluya’ya
ha ilerilere götürm ek üzere harekâta de­ kadar takip ederek Tlem san’ı tekrar ele
vam etm ek istedi. O, T lem san’ı zaptet­ geçirdiler (1532).
m ekten m ü tevellit kabaran gururunun S a’di şeriflerinden Muhammed el-
tesiri altında kalırken, babası v e m aiye­ Mehdi bu m ağlûbiyet sebebiyle oğulla­
tindeki kum andanlar daha ileri gidilm e­ rına pek fen a m uam ele etti. H atta A b-
sine taraftar değildi. dulkadir’e yardım etm ediği için diğer o ğ ­
Harran, kazandığı m uvaffakiyetin lu A bdullah’ı zehiriiyerek öldürttü. A y rı­
verdiği n efse itirr.ad hissi v e biraz da ca m ağlûbiyetin hıncını M eriııî’lerden ç ı­
Tlem san’iıların teşvik i neticesi Ş elif v a ­ karmak ister gibi onların hepsini öldürt­
disini ve M ostagnem'i zapta teşebbüs tü.
etti. Fakat bu harekât esnasında hasta­ Faslılarla yapılan bu ilk çarpışm a­
landığından kum andayı kardeşi A bdül- dan sonra C ezayir-i garb beylerbeyi B ar­
kadir’e bırakarak Fas'a gitti ve orada baros zâde Haşan Paşa bir m üddet Ce­
öldü. A bdülkadir ise kuzey istikam etin­ zayir’in im an ile m eşgul oldu. Bu cüm ­
de ilerliyerek B eni Am r kabilesinin ara­ leden olarak kaleleri tamir ettirdikten
zisini yağm a v e tahrib eyledi. başka K udyat el-Sabun üzerinde M ev-
Eyaletinin batı hududunda böyle la y Haşan kalesini yaptırdı. Umuma
hadiseler cereyan ettiğini öğrenen Ceza­ m ahsus büyük hamam lar ve yeniçeriler
yı r-i garb beylerbeyi Barbaros zâde Ka­ için bir hastane inşa ettirdi. Haşan P a­
san Paşa derhal faaliyete geçti. Beş bin şa inşaat işleriyle m eşgulken, Fransız­
tüfekli, bin sipahi v e sekiz bin kabili ların O sm anlIların dostluk siya setin e
(yani kabile kuvveti) den m ürekkep bir cephe alm ış olduğu iddiasiyle îstan b u l’-
ordu m eydana getirerek harekete geçti. a çağrıldı.
Y eniçeriler Kasan Corso (K orso), kabi-
lîler de Beni Abbas (Labes) sultanının Salih Paşa’mn Cezayir-i garb b ey ­
kum andasındaydı. lerbeyliği zamanında Fas iie
Cezayir-i garb beylerbeyinin teşkil münasebet
ettiği ordu önce M ostagnem ’e geldi. B u­
rada kabililerden iltihaklar vuku buldu­ Haşan Paşa İstanbul’a çağrılınca
ğundan Cezayir kuvvetlerinin asker sa­ C ezayir-i garb b eylerbeyliği sekiz a y
yısı biraz daha fazlalaştı. N ih ayet iki ta­ kad&r açık kaldı. Bu m üddet zarfında
raf Oran - Tlemsan yolu üzerindeki Rio Cezayir’in idari işlerine Tlemsan B ey ’i
Salado m evkiinde karşılaştı. vek âlet etti. Cezayir -i garb gibi ehem m i­
Fas ve Cezayir kuvvetleri karşı kar­ y etli bir ey alet daha fazla vek âletle i -
şıya gelince her ikisi de iki gün m üd­ dare edilem ezdi. D enizcilikte kendisini
detle hücum a geçm eden birbirinin v a ­ gösterm iş birinin burada vazifelendiril­
ziyetlerini incelediler. Üçüncü gün Fas m esi gerekirdi. N ihayet Barbaros’un y e ­
kuvvetlerinin başında bulunan A bdül­ tiştirm elerinden olan Salih Paşa (Reis)
kadir 20 bin süvarisini birden hücuma
kaldırdı. Fakat bunlar Cezayir askerinin
bir kısm ım teşk il eden tüfekli v e y en i­
çerilerin ateşiyle karşılaşınca birbirine
girdiler. A bdülkadir bu arada bir kur­
şun isabetiyle yere yıkıldı. O sırada bir
yeniçeri yetişip başını keserek bir m ız­
rağın ucuna takıp etrafa teşhir edince
FaslIların m ağlubiyeti k a file şti. Muha­
rebe sahasından sağ kurtulan Fas asker­
leri ta Fas’a kadar kaçtılar (1552).
Fas kuvvetleri bozguna uğrayınca
T lem san’da bulunan Abdullah ile karde­
şi Abdurrahman Fas'a kaçtılar. Faslılar
kaçarken Cezayir kuvvetlerinin başında
bulunan Kasan Corso v e Beni Abbas (L a­ Fas şehrinde bir kapı

1293
C ezayir-i garb beylerbeyi tayin olundu. Fas topraklarında hâlâ M erm ilerin e-
Salih. Paşa beylerbeylik vazifesine peyce taraftarı m evcuttu.
yen i başladığı sırada Cezayir’in güney Salih Paşa Tlcm san’a varınca bir
beldelerinden T uğur t ve V argle’nin ita ­ m üddet bekledi. B il ahara Ş e r if in Taza’-
atsizliğiyle karşılaştı. Bu şehirlerin re­ da bulunduğunu öğrendiğinden oraya
isleri, m evkilerinin beylerbeylik m erke­ doğru ilerledi. Taza’da yapılan m uhare­
zine u z a k lığ ın a güvenerek yirm i beş se ­ bede sayış; njrı çokluğuna rağm en Şerit
neden beri verm ekte oldukları vergiyi Muhammed el - M ehdi’nin kuvvetleri
verm em eğe kalkm ışlardı. Bu vaziyet m ağlûp oldu ve k endisine galip süsü v e ­
kargısında Salih Paşa yanına Beni A b - rerek hızla Fas’a döndü. Yolda g id erler­
fcas (Labes) reisi A bdülazız’i de alarak, ken Salih Paşa’nm istifad e edebileceği
on bin k işiyi ajan k u v v etle bu şehirler her şeyi tahribe çalışm ayı da ihm al et­
üzerine yürüdü. N eticede, hor iki şehir medi.
de itaat altına alındıktan başka, sefer Türk kuvvetleri 3 ocak 1554 te Fas’­
h eyeti k ü lliyetli altın ve beşbin esirle ın bir kaç kilom etre yakınm a kadar g e l­
avdet etti. Lâkin ganim etin taksim i m e­ di. Ertesi gün yap ılan harpte Ş erif’in
selesinde aralarında anlaşm azlık Sıktı­ kuvvetleri başarısızlığa uğradığından
ğından Abdülaziz isyan etti. Salih Paşa Fas şehrinin Eski Fas kısm ı kapılarım
bununla epeyce uğraşm ak zorunda ltal- Türklere açtı, Muhammed el-M ehdi y e ­
d ı. Zira A bdüllâziz’in üzerine sevkedilen n i Fas’ta da tutunam ıyacağım anladığın­
b eylerbeyinin k uvvetleri bir kaç defa dan oradan da çekildi, b öylece 6 ocak
m ağlup oldular. 1554 ta Türk kuvvetleri yeni F as’a gir­
1553 senesi içinde Fransızlar tara­ di.
fından vaki istek üzerine S alih Paşa İs­ Salih P aşa’nın F as’ta kaldığı dört
panyolları tacize m em ur edildiğinden, aylık m üddet zarfında bütün m uam elât
Salih P aşa (R eis) kırk gem i ile M ayorka Osmanlı padişahı nam ına cereyan eyledi.
adalarına yaptığı akın esnasında 6 tane Türkler sayesinde M erini hanedanı y e ­
Portekiz gem isini zaptetti. Bu gem iler­ niden ihya edilm iş oluyordu. B unun ih­
den birinde F as’taki M erini hanedanının yasındaki rol tam am en Türklere a it bu­
son hüküm darı M evlay A hm ed’in karde­ lunduğundan M erini hanedanına taraf­
şi M evlay Bu Hasun (Ebu Haşan A li tarlık edenlerin bulundukları sahada
bin Muhammed Ş ey h V attas) da vardı. Türk nüfuzu yürüyor dem ekti.
M erinîlerden bir şahsın ele geçm e­ Salih Paşa çekilince Ş erif Muhammed
si, S alih P aşa’nın Fas’a doğru genişlem e el-M ehdi yine fa a liy ete geçti v e aynî se ­
em eline vasıta olabilirdi. N itek im onun­ nenin E ylül ayında F as’a girdi. T ürkle­
la bu m evzuda kolaylıkla anlaştı. rin Fas tahtına oturttuklan şahıs öldü­
Salih Paşa yerlilerden de mühim rüldü, B u H asun’un o ğ u lla n da kaçar­
m iktarda kuvvet toplıyarak 1553 e k i­ ken öldürüldüğünden M erini hanedanı
m inde Cezayir’den harekete geçti. O s ı­ söndü. H anedanın sönm esine r a ğ m e n
rada B eni Abbas reisi A bdülaziz m esele­ M uhammed el-M ehdi o n lan n taraftarla­
si tam amen h alledilm iş olm adığından, rı ile Cezayir’deki Türklerden çek in d i­
her hangi bir teh lik e ihtim aline karşı ğinden, Türklere düşm an İspanyollarla
Türklerden m üteşekkil seçm e birlikleri anlaşmak istedi. Yapılan anlaşm aya gö­
Sinan R eis kum andasında Cezayir’de re Î s p a n y o lla r Ş erif’e o n b in a s k e r v e r e ­
bıraktı. ceklerdi.
Salih P aşa batı istikam etinde yü rü ­ Salih Paşa, Ş e r if ile îspanyollar a-
yü şe geçtiği sırada Ş e rif Muhammed e l- rasındaki anlaşm ayı haber aldığından
Mehdi A tlas dağlarındaki âsilerle uğraş­ onların b irleşm esinden önce her birini
maktaydı. Türklerin geldiğini duyunca ayrı ayrı vurm ak istedi. B unun için e v ­
30 bin süvari, 10 bin piyad e 20 sahra to­ v elâ İspanyolların elindeki B ougie (B e-
pu ile Fas'tan çıkarak Taza’ya doğru y ü ­ caye) üzerine yürüdü v e şehri 1555 ey ­
rüyüşe geçti. M erinîlerden bir şahsın lülünün 23 inde zaptetti. Bundan sonra
Salih Paşa’nın yanında bulunuşu Şerif İspanyolların elindeki diğer m ühim bir
Muhammed el-M ehdi ve m aiyeti erkâ­ m evki olan Oran’ı da alm ak isteyen S a­
nını bir hayli düşündürm ekteydi. Zira lih P aşa tspanyollarla Paslılar arasın­

1294
da cereyan eden hâdiselerden padişahı
haberdar etm ek üzere oğlu M ehmed
B ey’i hed iyelerle İstanbul’a yolladı. S a­
lih Paşa’m n başarılarından m em nun ka­
lan padişah C ezayir-i garb beylerbeyi
em rine 40 kadırga ile 6 bin asker y o lla ­
dı. Lâkin bu askerler daha gelm eden ön ­
ce Cezayir’de m üthiş bir veba salgını
çıkm ıştı. A ylarca devam eden bu salgın
sırasında Salih Paşa da ölenler arasına
karıştı (haziran 1556).

Haşan P aşa’m n ikinci defa Cezayir-i


garb beylerbeyliği
Oran’ın zaptı için hazırlanan sefer
heyeti S alih Paşa’nın ölüm üne z'ağmen
geri bırakılm adı. Kasan Korso (Corso)
kum andasında faaliyete geçen bu k u v­
vetler Oran’ın A zizler tabyasını zaptetti­
ği sırada İstanbul’dan gelen em ir üzeri­
ne Oran’ı denizden sıkıştıran 40 kadır­
ga geri alındığından Haşan Korso kara
harekâtına da n ih ayet verdi.
Salih Paşa’n m ölüm ü üzerine Ceza­
y ir-i garb beylerb eyliğin e İstanbul’dan Sultan üçüncü Murad
M ehmed Paşa tayin edildi. Haşan Korso, (K apıdağlı serisinden)
Cezayir’de yen içeriler v e halk tarafın­
dan sevilm iş bir kim seydi. Buna g ü v e­ Haşan Paşa Cezayir’e gelince ilk iş
nerek «Tekelerli» nam iyle anılan M eh­ olarak Tlem san’m im dadına koştu. Ş eh­
med Paşa’y ı Cezayir’e sokm amak için rin dış m ahallelerini alm ış ol^n FaslI­
silâha sarıldı. M ehmed Paşa ise, bir ları buradan kovduktan sonra, onları
m üddet uğraşm ayı m üteakip denizciler­ Türklere tecavüz ettiren adamı, yani Ş e­
le anlaşarak m ücadeleye katıldı. N etice­ r if M uhammed el-M ehdi'yi ortadan kal­
de Haşan Korso v e onun en m ühim a- dırm aya karar verdi. B u işi de h ile y o -
dam lanndan B ougie kum andam A li Sar- lu y le başarm ayı plânlaştırdı. Salih Kâh­
do öldürüldü. Daha birtakım idam larla ya ism indeki cesur şahsın em rine Türk-
sükûnet avdet eder gibi olduğu sırada lerden m üteşekkil bir süvari m üfrezesi
bu defa Haşan Korso’yu sevenlerden e s­ verdi. Bunlar Haşan P aşa’m n zulm ünden
ki T lem san kaidi Y usuf adında birisi bahisle Cezayir ordusundan kaçıp Ş erif’e
Haşan Korso’nun intikam ını alm ak üze­ sığınacaklar, sonra da bir fırsat düşüre­
re isyan etti. Bu isyan sırasında Ceza­ rek Ş erif Muhammed el-M ehdi’y i öldü­
y ir-i garb beylerbeyi M ehmed Paşa ö l­ receklerdi.
dürüldü. S alih K âhya’nın em rindeki m üfre­
İşte bu hâdiseler d olayısiyled ir ki ze plân gereğince kaçıp Ş erif’e sığının­
Barbaros H ayreddin P aşa’m n oğlu Ha­ ca, hiç bir şeyden haberi olm ayan Mu­
şan Paşa ikinci defa C ezayir-i garb b ey­ ham m ed el-M ehdi bunları kendi m uha­
lerb eyliğine tayin edildi (1557). fızları arasına aldı. Türklerin çok iyi
Fas hükümdarı Muhammed el-M ehdi m uharipler olm ası bakım ından Arap e -
Cezayir’deki karışıklıklardan istifad e e - m irleri indinde zâten büyük bir değer­
derek T lem san’ı zapta kalkışm ıştı. Pas­ leri vardı. Onun için Ş erif Muhammed
lıların bir hayli k u vvetle şehri sarm ala­ el-M ehdi bu kıym etli m uhariplerden
rına rağm en buradaki beşyüz Türk m u­ şahsı nam ına istifade etm ek istem işti.
hafızının fevkalâde gayretleri sayesinde Ş erif’e karşı iy i bir itimad telkinine
Tlem san’ın iç kalesini alamadılar. m uvaffak olan Salih Kâhya k ısa bir

1295
m üddet sonra bütün m uhafızların reisi H aşan Paşa, M uhamm ed el-M eh d i’­
oldu. nin ölüm ünün yara ttığ ı sarsıntıdan is ti­
Salih K âhya’nm b ek led iği fırsat, Ş e ­ fade fırsatın ı kaçırm ak istem ed iğin d en
rif Muhammed el-M ehdi bir isyan ı bas­ F aslılara karşı taarruza geçti. U m um i­
tırm ak üzere S u s’a g ittiğ i sırada zuhur y e tle İspanyollarla b irlik olan Faslılar
eyledi. B üyük Sahra’nm k u zey batı bö­ bu d efa da y in e onlarla m ü ttefik idiler.
lüm ünde A tlas dağları ile A n ti-atlasiar V adiilebend m evk iin d e H aşan Paşa ile
arasında bulunan «Sus» v ad isi C ezayir’e karşılaşan F a s -I s p a n y o l k u v v etleri çok
çok uzak bir y er olduğu halde, Salih k alabalık olduğundan Haşan Paşa bir
K âhya, plânın en nazik kısm ını tatbikte günlük m uharebeyi m üteakip, askerini
tereddüt etm edi. zayiata uğratmadan, u sta lık la m uharebe
Ş erif M uhamm ed el-M eh d i bir sa­ sahasından çek ti (1557).
bah erkenden talim e çık m ış olan Türk İspanyolların kalab alık k u vvetlerle
süvari kıtasının m anevrasını seyretm ek ­ Faslılara yardım etm esi, Haşan P aşa’nm
teydi. B ir aralık süvariler Ş e r if i ortala­ üzerine h a ssa siy etle durduğu bir m evzu
rına alm ış oldular. O sırada Ş erif çad ı­ idi. Oran lim anı İspanyolların elin d e b u ­
rına girerken ayağı ipe dolaşıp y ere düş­ lundukça, İspanyolların F aslılarla d ai­
tü bu anda sür’atle çadıra yak laşan S a ­ ma beraber h areket edecek leri b esb el­
lih K âhya 71 yaşında bir ih tiyar olan liydi. Onun için H aşan Paşa İspanyolla­
Ş erif M uhamm ed el-M ehdi'nin başın» rın k u v v etle tutunm a y erleri olan Oran’ı
kesip bir torbaya koydu (23 ekim 1557). zapta karar verdi. Oran zaptedilirse
Çadırın içi yağm a ed ild iği gibi daha Faslılr.rın daha k o laylık la yo la g etiril­
başka kim seler de öldürüldü. B unun ü- m esi m üm kün olab ilecek ti.
zerine derhal v a k ’a m ahallinden uzak­ H aşan P aşa bu g aye ile hazırlıklar
laşan Türk süvari m üfrezesi A gadir ci­ yaparken Oran’daki Ispanyol k u v v et­
h etine ilerledi. Burada bir gem i buluna­ leri kum andanı K on t A lcod ette (A lk o -
rak denize açılm ak isten d iy se de, bu d et) de T ürkler elin d ek i M ostagnem k a ­
m üm kün olm ayınca, civardaki kasabalar­ lesin i zaptetm eyi tasarlıyor v e bunun i-
dan «Tarudan» zaptedilerek k alesin e g i­ çin ispanyadan tâze k u vvetler celb ed i-
rildi. yordu.
M uhamm ed el-M eh d i’nin âniden ö l­ T ak v iy e k u v v etleri g elin ce K ont
dürülüşü F as’ın fazlaca karışm asına se­ A lcod ette F aslılarla m üşterek en iy i bir
bep olm uş, bu arada A bdullah el-G alip harp plânı hazırladı. Plân gereğince îs -
hüküm dar ilân edilm işti. p anyollar M ostagnem ’i alm aya çalışır­
Yeni hüküm darın ilk işi «Tarudan»ı ken Fas ordusu C ezayir istik am etin d e
zaptetm ek üzere asker gönderm ek oldu. taarruz ederek Türk k u vvetlerin i arka­
F aslılar Tarudan’ı sıkıştırırken Türk dan çevirecekti.
m üfrezesi arasında bulunan Yahudiden K ü lliy etli m iktarda yerli asker ve
dönm e birisinin b irliğin e ih an etle kale k u vvetli topçu ile ta k v iy e edilm iş olan
kapısını açm ası üzerine F aslılar T aru- Ispanyol k u v v etleri Oran’dan harekete
dan’a girm eğe m uvaffak oldular. Buna geçtik leri sırada, denizden de erzak v e
rağm en Türk süvari kıtası Tarudan’dan cephane dolu dört büyük g a ly o t iler li­
sağ salim çıkıp kaçabildi. Fakat y o lla r­ yordu.
da yaptıkları m ücadele yüzünden m üf­ D üşm anın h azırlık ların ı haber alm ış
rezenin bir kısm ı tele f oldu. Sağ k alan ­ bulunan Haşan P aşa vaziyetten haber­
lar D ar’a - S icilm ase üzerinden geçerek dar olm ak için bazı y erlere gözcü v e h a­
T lem san’a gelebildiler. berciler bırakm ıştı. Ispanyol gem ilerinin
Salih K âhya’nın romanlara m evzu hareketi hep sin d en önce haber alın d ı­
teşk il edecek bu inanılm ayacak derece­ ğından H aşan P aşa’n ın sev k ettiğ i kadır­
deki cür’etkârane m acerasını anlatan A - galar bunları zaptetti. G em ilerin elden
rap, İspanyol v e Fransız tarihçileri, S a ­ g itm esiy le Ispanyollar erzak v e cephane­
lih K âhya’nm , Ş e r if in başını da T lem ­ lerinin en m ühim k ısm ın ı k ayb etm iş o l­
san’a kadar getirm iş olduğunu v e bu­ dular. K ont A lcod ette buna rağm en
nun İstanbul’a kadar gönderilm iş bulu n ­ M ostagnem ’e taarruz’dan geri kalm adı.
duğunu kaydederler. Ş ehri m üthiş bir top ateşin e tuttu. G e­

1296
cenin karanlığından istifa d e ederek İs­ kabilesinin reisi üzerine yürüyerek o -
panyol askerleri surlara kadar yaklaşıp nu bir m uharebede öldürdü. B eni A b ­
sabahleyin erkenden hücum a geçtiler. Az bas k ab ilesi reisin in kardeşi m ü cad ele­
m iktardaki Türk k u v v etleriy le sık ı bir y e devam e ttiy se de n ih ayet Türklere
işbirliği yapan M ostagnem halkı şeh ir­ vergi vererek boyun eğm eye m ecbur k a l­
lerini in atla m üdafaa ediyorlardı. dı (1559).
Haşan Paşa, M ostagnem ’e hücum e- O sm anlı donanm asının yapm ış oldu­
dildiğini haber alınca beş bin tü fek li ve ğu büyük deniz harplerinden biri olan
bin sipahiyi cebri yü rü yü şle im dada Cerbe m uharebesi sırasında, H aşan P a­
gönderdi. Y olda bunlara onbinden fazla şa da bütün dikkatini bu m ücadele ü -
yerli de katıldı. İm dat k u vveti M ostag­ zerine toplam ıştı. Cerbe harbi sırasında
n em ’e um um î hücum a g eçild iği gün öğ­ Fas hüküm darı Cezayir’e hücum etm ek
le üzeri buraya yetişti. Y ol yorgu n lu ğu ­ üzere bir ordu hazırlam ış, fakat harbin
na bakmadan taarruza kalkan bu k u v­ zaferle n eticelen d iğin i görünce bundan
vetlerle İspanyol - Fas k u vvetleri arasın­ vazgeçm işti. Haşan Paşa ise Fas hüküm ­
da akşam ın geç vak itlerin e kadar süren darının kötü n iyetin i lâ y ık olduğu şek il­
kanlı bir çarpışm a vuku buldu. Ertesi de cezalandırm ak için sefer hazırlıkla­
gün ise İspanyol ve F aslılar çok m üş­ rına başladı. Y eniçerilere pek g ü ven e-
k ü l bir duruma düştü klerin i gördüler. m ediğinden y e rli v e m uhtedilerden bir
Zira, C ezayir’den g elen im dat k u v v etle­ alay daha teşk il ettiği sırada y en içeriler
rinden başka, T lem san garnizonundaki sarayı basarak Haşan Paşa v e adam ları­
Türk k u vvetleri ve C ezayir donanm asın­ nı yakalayıp (H aziran 1561) bir gem iye
dan karaya çıkan askerler tarafından koyarak İstanbul’a şevk ettiler.
etraflarının çevrilm iş olduğunu anladı­ Haşan P aşa’y ı İstanbul’a gönderen
lar. Bu arada K ont A lcod ette ile işbir­ yen içeriler, onu, m uhtedi ve kabililerden
liğ i eden FaslIlardan İbni B oganl sü va­ askeri k ıtalar teşk il edip, bunlara isti­
rileri ile m uharebe sahasından kaçıp u - nat su retiyle C ezayir’de ayrı bir devlet
zakiaşm ca İspanyollar iy ic e yaln ız kal­
dılar. H er taraftan taarruza uğrayan İs- kurm akla itham ettiler. Fakat Haşan
panyollar tam bir h ezim ete uğradı. K u­ Paşa D iv a n -ı hüm âyun nezdinde bu it­
m andan A lcod ette ölenlere, oğlu Don ham lardan çabucak beraat etti. Haşan
Martin ise esirlere dahildi. İspanyol or­ Paşa'nm gaybubeti sırasında C ezayir’e
dusunun tek bir ferdi kurtulam adı. Mu­ gönderilen A hm ed Paşa isyankâr yen içe­
harebeye girenler ya ölm üş v e y a esir ri elebaşılarını idam ettirdi. C ezayir’de
düşm üştü. 26 ağustos 1558 günü cereyan sükûnet azçok teessüs ettiğ i sırada Ha­
eden bu m uharebe Oran’ı iki asır e lle ­ şan P aşa üçüncü defa olarak C ezayir-i
rinde tutan İspanyolların bu b ölgede u ğ­ garb b ey lerb ey iliğ in e gönderildi.
radıkları en büyük m ağlû b iyetti. Bu H aşan Paşa üçüncü C ezayir-i garb
m ağlûbiyet üzerinedir ki, İspanyellar ar­ b ey lerb eyliği sırasında İspanya m esele­
tık Türkler için bir teh lik e olm aktan sini tam halletm ek için bu hüküm etin e -
çıkıp Oran’a kapanm ak zorunda k ald ı­ lin d e bulunan Oran v e M erselkebir’i al­
lar. m ak istedi. B unun için 30 bin k işiy e y a ­
İspanyol v e F ashlara karşı böyle k ın bir k u vvetin başında bizzat hareke­
m u vaffak iyet kazanan H aşan Paşa, Ce­ te geçti. 1563 n isanında başlıyan ve- iki
zayir dahilinde m evk iin i k u vvetlen d ir­ ay süren m uhasara m uharebeleri sıra­
m ek için bazı tedbirler aldı. Bu cüm le­ sında, çok kanlı çarpışm alar oldu. Bazı
den olarak İspanyol m uhtedilerinden y e ­ burçlara Türk bayrağı b ile dikildi. Bu
ni bir asker sın ıfı teşk il etti. Bu ask erle­ şeh irler son takatlerini sarfettik leri sıra­
ri yen içerilere karşı bir m uvazene u n ­ da bir İspanyol donanm ası im dada g el­
suru olarak kullanm ak niyetindeydi. diğinden Haşan P aşa m uhasarayı kaldır­
Y erlilere hoş görünm ek için de Kuko m ak zorunda kaldı.
sultanının kızını aldı. B ö y lece kab ili Bu hâdiseden sonra M alta m uhasa­
züm renin yani yerli kabile halkının bir rası gibi m ühim bir m esele ile m eşgul
kısm ının yardım ını tem in etm iş oldu. olunduğundan, Haşan P aşa gerek İspan-
Bu tedbirleri m üteakip B eni A bbas yollardan gerekse onlarla beraber ha­

1297
reket eden Fasıllardan intikam ını ala.-* İkinci defa Cezayir’e sığınm ışlardı. Bu
madan 1567 de Cezayir’den ayrıl d:. İki kardeşten A bdülm elik 1568 de İstan­
bul’a kadar giderek Osmanlı hüküm eti­
K ılıç A îi Paşa’nm C e z a y i r - i ne arz-ı ubudiyet etm iş, F a s’a dönm esi­
nin temini yolunda ricada bulunm uştu.
garb beylerbeyüiği Abdülm üm in v e A bdülm elik’e iy i
kabul gösterilirken, bir taraftan da İs­
Haşan Paşamdan sonra C ezayir-i garb tanbul’dan C ezayir-i garb beylerbeyine
b e y l e r b e y l i ğ i n e tâ y ^ n edilm iş olan Salih hüküm yazılarak Fas h alk ın ın bu iki
P a ş a ’m n oğlu M ehmed Paşa’m n Ceza- kardeşlen hangisine taraftar olduğunun
y ir -i garb beylerbeyliği onbeş ay kadar tahkiki em redilm işti.
sürdü. M ehmed Paşa daha ziyade Ceza­
Fas hüküm darı A bdullah el-G a lip ’in
yir’in kendi iç işleriy le m eşgul oldu. 27
kardeşleri Türkler nezdinde bir h a y li
haziran 1568 de C ezayir-i garb b ey ler­
kaldı. Bunlardan A bdülm elik Cezayir’­
b eyliğin e getirilen U luç (K ılıç) A li Pa­
de, Abdülm üm in ise T lem san’da otur­
şa’nm b eylerb eyliği devri gerek Ceza­
m akta idi. A bdülm elik ve Abdülm üm in
yir, gerekse Osmanlı im paratorluğunun
Türklerin yanında oldukça A bdullah el -
donanması ile ilgili işler bakım ından
Galip bir türiü huzur duym uyordu. T a­
çok hareketli geçti. K ılıç A li Paşa, se­
b iî her ikisi de Türk hüküm etini Fas
leflerinden Barbaros zâde Haşan Paşa’­
hüküm darı aleyhine kışkırtm aktan geri
nm Fas işleriyle uğraşm asına m ukabil,
kalmıyorlardı*
o, Tunus’un zaptını daha ehem m iyetli
gördü. Daha sonra da K ıbrıs seferi v e
İnebaiıtı harbi gibi d evleti geniş çapta Fas’ın Osmanlı nüfuzu
m eşgul eden hâdiseler ortaya çık tığın ­ altına girm esi
dan, K ılıç A li Paşa, Cezayir’in doğu v e ­
ya batısında daha fazla toprak kazancı K îlıç A li Paşa’dan sonra C ezayir-i
tem in edebilm ek için uğraşm ağa vakit garb beylerbeyi olan Arap A hm ed Paşa
bulamadı. bu makamda pek uzun m üddet kalm a­
m ı ş , onun azlini m üteakip eski Tunus
sancak B ey ’i Ramazan Paşa Cezayir - i
Sa’di şeriflerin soyundan garb beylerb eyliğin e tayin edilm iştir
Türklere sığınanlar (27 m art 1574), Ramazan Paşa’nın Ceza­
y ir -i garb b ey liğ i devri, F as’a karşı se ­
A bdullah el-G alip 1557 de Fas h ü ­ nelerden beri devam eden uğraşm aların
kümdarı olduğu zaman önce amcası el - Türkler lehine n etice verdiği v e bu m em ­
A r’rec v e ailesi efradını, sonra da diğer lek etin Türk nüfuzuna girdiği devirdi.
am cası Ebu Said Osman v e üç oğlunu Ramazan Paşa’m n C ezayir-i garb b e y ­
öldürdü. Bu k atliam d an yakalarını sı- lerb eyi olm asından önce Fas hüküm da­
yiram ıyacaklannı anlıyan kardeşleri Afa- rı A bdullah el-G a lip T lem san’da oturan
dülm üm in v e A bdülm elik ise F as’tan kardeşi A bdülm üm in’i e le geçirip öldür­
kaçarak Cezayir’e sığınm ışlardı (1558). m üş, böylece, Türklerin yanında k en d i­
Türkler tarafından gayet iy i karşılanan si aleyh in e çalışan yalnız bir kardeşi
Fas hüküm darının kardeşleri, bir takım kalm ıştı.
tavassutlar neticesi A bdullah el-G alip i - Ramazan P aşa’nm Cezayir’e tayin e -
le aralan bulunduğundan, Haşan Paşa’- dildiği y ıl içinde Fas hüküm darı A bdul­
n m C ezayir-i garb beylerb eyliği sırasın­ lah el-G alip ölm üş v e M evlay M uhammed
da m em leketlerine dönmüşlerdi. M ütevekkil A lella h hüküm dar olm uştu.
îspanyollarla anlaşm aktan v e Türk­ Fas’ın y en i hüküm darı, selefin in îsp a n -
ler aleyhine çalışm aktan geri kalm ayan yollarla işbirliği siyaseti g ü tm esin e m u­
A bdullah el-G alip, C ezayir-i garb b ey ­ kabil P ortekizlilerle işb irliği siyasetin e
lerbeyinin Tunus’un zap tıyle m eşg u liy e­ başlam ıştı. Zira o sırada İspanyanın za­
tinden istifad eyi gözetm işti. Yine ayni yıflam asına karşılık P ortek izliler kuv­
hüküm darın kardeşlerine verdiği sözde vetlen m iş bulunuyordu. A slın d a A k d e-
durm ıyacağı da açıkça belli oluyordu. nizde Türklere rakip olan bu ik i Hıristi­
Onun için A bdülm elik ile Abdülm üm in yan devletî, şim di de Fas’ta Türklerin

1298
karşısıriâ çıkm ış oluyorlardı. Yeni Fas 182 nci sayfalarında m evcu t hüküm ler­
hüküm darı P ortek izlilerle işbirliği e t­ den de anlaşıldığı veçh ile, onun bu ku­
m ekle beraber Ispanyollar kuzey Afrika surları İstanbul’a aksetm iş olduğundan
kıyılarından alâkalarını kesm iş d eğiller­ yerine S elan ik -san cak b eyi Haşan Paşa
di. Türklere sığınm ış olan A bd ü lm elik ’- tayin edildi. Çok küçük yaşta V enedik
irt padişahtan Fas tahtına geçirilm esi kıyılarından esir alınıp Turgud R eis ve
hususunda ricada bulunm ası m eselesi, K ılıç A li Paşa tarafından yetiştirilm iş
Tunus’un fethin in iyice tam am lanm asın­ olan Haşan Paşa 27 haziran 1577 de Ce-
dan sonra, artık üzerinde durulm ası g e­ z a y ir-i garb b eylerb eyliği vazifesine baş­
reken bir m evzu idi. Bu bakım dan, Os­ ladı.
m anlI hüküm eti A bdülm elik’i Fas tah­
tına geçirm eğe karar vererek Cezayir-i V âdi’s-Sebil muharebesi
garb b eylerb eyine em ir yazıldı.
Ramazan Paşa İstanbul'dan gelen e - Fas hüküm darı A bdülm elik, m evk i­
m ir üzerine yanm a A bdülm clik’i de a- inde kendisini tam em n iyette hissed e­
larak İS bin asker v e yardım cı k u v v et­ bilm ek için eski hüküm dar Ebu A bdul­
lerle F as’a doğra yürüdü. Ebu A bdul­ lah Muhammed M ü tev ek k ilin ortadan
lah M uhammed M ütevekkil A lellah ’ın kaldırılm ası lüzum una inanıyordu. B u­
60 bin k işilik ordusuyla el-R ak en m ev­ nun için M erakeş üzerine yürüyerek o-
kiinde karşılaştı. Fas ordusunda bulunan nu kaçırdı. Saltanat hırsından bir türlü
E ndülüslüler daha once gizlice kazanıl­ vazgeçm eyen Muhammed M ütevekkil
m ış olduğundan m uharebe başlarken Portekiz kiralına bir mektup yazarak,
O sm anlılar tarafına geçtiler. Bu sayede sahildeki bazı k aleleri verm ek m ukabi­
Fas ordusu m ağlûp oldu v e A bdülm elik lin d e ondan yardım istedi- Eski hüküm ­
ileri hareketine devam la Fas şehrine g i­ darın bu m ektubu A bdülm elik’in adam­
rerek hüküm darlığı ilân etti (1576). Es­ ları tarafından e le geçirildiğinden n iy et­
ki hüküm dar M ütevekkil A lella h ise leri açıkça öğrenildi. Z aten herhangi bir
M erskeş’e çekildi. ih tim ale karşı hazırlıklı olm aya bakan
H üküm darlığını ilândan sonra ism i­ A bdülm elik ile onun istin at ettiği Os-
ne Ebu M ervan künyesin i lâ v e edip Ga­ löaniı k u vvetleri kara ve denizde bazı
zi unvanım da alan A bdülm elik, Türk tedbirler alıyorlardı,
hüküm etine b ağlılığın ı devam ettirdi. C ezayir-i garb’m yen i b eylerbeyi Ha­
Zâten oğlu İsm ail’i k a n sı ile birlikte İs­ şan Paşa vazifesin e başladıktan bir m üd­
tanbul’da bırakm ış olduğundan, siy a se- det sonra Cezayir reislerinin başına g e­
ten İstanbul’a bağlı kalm asında bunun çerek B alear adalarına bir akın yapmış,
da az çok tesiri oluyordu. bu akında birtakım ganim etler elde et­
A bdülm elik’e Fas hüküm darlığım tiği gibi İspanyol v e Portekizlilerin ha­
tem in eden Ramazan Paşa, Ebu A bdul­ zırlıklarına dair de y en i b ilgiler edinm iş­
lah M uhammed M ütevekkil A lella h ’ı ti. Z âten hıristiyan devletlerden haber
Merakeş’e kadar takip etm ey i doğru bul­ alm aya ehem m iyet verdiği cihetle, bu
muştu. Zira M erakeş’e uzandığı takdir­ yen i öğrendiklerini de eskilerine ilâ v e­
de, beylerbeylik m erkezinden çok uzak­ ten İstanbul’a arzetm işti. Bu haberler­
laşm ış v e m em leketini teh lik elere karşı den sonra D ivan -ı hüm âyundan 2 recep
açık barakmış olacaktı. M aamafih Ra­ 985 4 eylü l 1578) tarihi ile yazılm ış olan
m azan Paşa A bdülm elik’ten ayrılırken hüküm de (bu hüküm 35 numaralı Mü­
onun yanm a bir m iktar k u vvet bırak­ him ine defterinin 139 uncu sayfasm da-
m aktan geri kalmadı. ö ır ). Ispanyol v e Portekizlilerin F as’a
Osmanlı nüfuzunun F as’a girm esin ­ karşı hazırlıklarının tafsilâtını bulm ak­
de rol oynayan Ramazan P aşa kum an­ tayız. Mezkûr hükm ün m evzuubahis
danlık bakım ından eh liy etli bir kim se nokta ile ilg ili tarafı aynen şöyledir:
olm akla beraber, C ezayir halkına kar­ «C ezayir-i garb b eylerbeyi Haşan Paşa
şı çok şiddetli davranm akta v e haksız m ektup gönderip; üç ay m iktarı var
m al toplam a yoluna da sapm ış bulun­ k i asker cem etm ek üzre olup papa ve
m akta idi. Başbakanlık arşivinde 30 n u ­ duka Françe dört beş pâre barçaya cenk-
maralı M üiıimme defterinin 179, 180, ci v e zahire tahm il edip Portakal’a (P or-

1299
düp Arap yakasına geçirm ek için 60 k ıt’a
kadırga v ereceği olm uştur deyu istim a
olundu. Zira P ortakal kiralının sekiz
k ıt’a kadırgadan gayri gem isi yoktur.
A m m a fik ri fasitleri n e tarafa olduğu
m alûm değildir. B azıların cev a p la n b ö y -
ledir ki, İspanya kıralı bu k ış E landr
üzerine gitm eği vardır. L âkin ken d isi
Flandr cânibine giderse bu cânipte k en ­
di v ilâ y eti h âli kalır. K endi m em lek eti
h avfından süddei saadetm edarım la ba­
rışm a tedarikinde olduğu v e P ortakal
kıralı, M evlây A bdülm elik üzerine g e l­
m ek, ihtim ali vardır. Zira kardeşi oğlu
M evlây M ehm ed k ü ffar elin d e olan S ep -
te nam k aleye varup v e Portakal kıralı
ile haberleşip birkaç defa m ek tu p la a-
dam ları varup geldikten sonra fik ri fa ­
sitleri zuhura getirilm ek için P ortakal
kiralına üç yarar b eylerin gönderüp d er­
yada giderken A bd ü lm elik fırk atası
rastgelüp m ezburları tutup götürüp ah­
valleri m alûm olduktan sonra ik isin i
kati ve birisini hapsedüp kendisi dahi
Portekiz kıralı B irinci Sebastian sefer tedarikinde olup kar­
deşi M evlây A h m ed ’i onbin
m iktarı askerle m ukaddem
irsal eyled iği v e k endisi da­
hi kırk e lli bin askerle ta ş­
ra çıkup vilâ y etin etraf ve
eknafm a göz v e kulak tutup
k ü lli tedarikte olduğu v e hâ­
len cezayir askerlerinden b in -
b eşyü z n eferatla ik i yarar bey
tayin olunup serhat cânibine
gönderildiği v e sen dahi y ir­
mi pâre gem i donatup der­
ya üzerine çıkm ak üzere o l­
duğun v e ol canipte olan as­
ker kendi h allerinde olup
herbiri gaza v e cihada hazır
bulundukların bildirm işsin..».
U luç Haşan d iy e de anılan
C ezayir-i garb b eylerb eyin in
V adi’s-S eb il savaşında S eb aslian ’m edindiği m alûm atın v e bu arada tah ­
öldürülm esi m inlerinin büyük kısm ı hakikaten
doğru idi. ö n c e İspanya kıralı İk in ­
tekiz) m uavenet için gönderm iştir. Por­ ci P h ilip p e’e başvurup ondan yüz b u ­
takal kıralı İspanya kiralın ın serhaddi- lam ayan sabık Fas h ü k ü m d an Ebu
n e varıp b irb iriyle m ülâki olup amma A bdullah M uham m ed, daha sonra P or­
tedarik ve m üşavereleri ne idüğü m a­ tekiz kiralına m üracaat edince, onun
lûm olm ayup ve ol esnada İspanya k ı­ şahsında a teşli b ir m ü ttefik bulm uştu.
ralı Portakal kiralına kızını verdiği m u­ B ir zam anlar Ü çüncü Joan ’m M agrib’i
karrer olup v e Portakal kiralına m ua­ feth etm ek sevdasına, yirm i y a şın ­
ven et için onbin m ik ta n asker cem ’i i- daki bu kıral da kapılm ıştı. Fas’ta sa l­

1300
tanat iddia eden bir kim se de k en d isi­ ki Fas hüküm darı Ebu A bdullah M uham­
ne m üracaatla birtakım vaadlerde bu­ m ed de suda boğulanlara dahildi. Fas
lunduğuna göre, işi daha k olaylaşacak hüküm darı A bdülm elik ise m uharebenin
dem ekti. Portekiz kıralı Sebastian, M ag- cereyanı sırasında hasta yatağında can
rib’de fetih lerd e bulunm ak için pek faz­ verm işti. B öylece m ücadelenin önderi o-
la arzu besled iği halde, bu işi başarabil­ lan üç hüküm dar da bu m uharebede
mek: yönünden kend i k u v v etin e d e tam ölm üş bulunuyorlardı.
güvenem edi. Onun için İspanya k ira lı­ A b d ü lm elik ’in ölüm ü üzerine kar­
na m üracaatta bulundu. İkinci P hilippe d eşi Ahm ed, ism inin yanm a el-M ansur
bazı şartlar derm eyanı ile 5600 asker, kün yesin i ilâ v e su retiyle hüküm darlığı­
50 gem i verm eyi, m asrafın ü çte birine nı ilân etti. Ahm ed, Abdülm üm in ve
iştiraki kabul etti. Sabık hüküm dar Ebu A bdülm elik ile F as’tan kaçarak Türklere
A bdullah M uhamm ed F as’ta kendisine sığın d ığı sırada daha çocuk idi. A bdül-
pek çok taraftar bulacağını sö y led iğ in ­ ■mümin öldürüldüğü zam an A hm ed ken­
den, kıral Sebastian onu önceden A rzi- d isinden ep eyce büyük olan ağabeyi
la ’ya gönderdi. A bd ü lm elik ’e intisab etm işti. A bdülm e­
P ortekiz kıralı Sebastian, 18 bin k i­ lik, 1576 da Ramazan P aşa’nın ordusu ile
şilik Portekiz k u vvetin e İspanyanın v er­ Fas’a girdiği zaman, A hm ed de onun ya ­
diklerini de ilâ v e suretiy le haziran a - nında idi.
ym da askerini gem ilere y ü k ley ip Ispan­ K ıral S ebastian’m V adi’s-S e b il m u­
ya’dan ayrıldı. E vvelâ T anca’ya, sonra harebesinde ölüm ü Portekiz için bir f e ­
A rzila’ya çıktı. Daha önce buraya g e l­ lâk et oldu. E vlâdı olm ıyan genç kıral
m iş olan Ebu A bdullah M uham m ed F as­ S eb astian ’dan sonra iki sen e kadar m üd­
lIlardan k u vvet toplıyam am ıştı. H em en d etle P ortekiz’in idaresi, bir kardinal o-
hem en tek başına olan sabık Fas hü k ü m ­ lan am cası Hanri tarafından deruhte e-
darı da onlara iltih ak etti. K ıral S eb a s- dildi. Bilahara İspanya kıralı İkinci
tian’ın em rindeki ku vvetler, A rzila’dan P hilippe Portekiz k ırallığına da g etiril­
sonra kara yolu ile el-A ra 'iş’e doğru i- diğinden, Portekiz İspanya ile birleşm iş
lerledi. oldu (1580).
Portekiz kiralının em rindeki h ıristi- T ürkler sayesinde Fas tahtına otur­
yan k u vvetleri A frik a kıyılarına ayak m uş olan A bdülm elik ile Fas, Türk nü­
bastığı zam an Fas k u vvetleri h azırlık la­ fuzu altına girm işti. Bu nüfuz onun ha­
rını ikm al etm işti. İki tarafın orduları le fi A hm ed el-M ansur zam anında da
M ehazin vâdisinde V adi’s-S e b il (K a sr-ü l- devam etti. Gözü pek, kudret sahibi, kı­
kebir) m evkiind e karşılaştı. M uharebe sa zam anda kendisini halka sevdirm iş,
sahasına gelinirken çok hasta ola n Fas T ürkiye’de gördüğü yen ilik leri, biraz da
hüküm darı A b dülm elik sed y e ile ta şın ı­ aşırı şek ild e kendi m em leketinde tatbi­
yor ve F as ordusuna kardeşi A hm ed k u ­ ke başlam ış bir hüküm darın yerin e g e ­
m anda ediyordu. çen A hm ed el-M ansur da Fas tarihinde
Gerek Fas, gerekse P ortek izliler ba­ iy i nam bırakm ış bir hüküm dardır. D ev­
kım ından büyük eh em m iyet arzeden le t adam lığı tarafı kum andanlığından i-
V adi’s-S e b il m uharebesi 14 ağustos 1578 leri olan el-M ansur, Türk kudretinin n e­
günü cereyan etti. F as ordusu yarım ay ler yapm ıya m uktedir olduğunu pek iyi
şeklinde tertiplenm işti. M uharebe F as­ bildiğinden gayet kurnaz davrandı. Os-
lIların hücum a geçm eleriyle başladı ve m anlı nüfuzuna birdenbire dirsek, çevir­
tahm inen üç saat sürdü. M üslüm anların m ek le beraber, bunun daha fazlalaşm a­
hücum una dayanam ıyan P ortekizliler sını ön leyici siy a sî faaliyetlerd e bulu n ­
M ehazin köprüsünden geçerek g eriy e m aktan da geri durmadı. Bu cüm leden
kaçmak istediler. Lâkin buraya ile r le ­ olarak İspanya-P ortekiz, Fransa k ıralla-
dikleri zaman köprünün F as süvarileri rına, hattâ Toskana büyük dukasına
tarafından tutulm uş olduğunu gördüler. başvurarak iy i m ü n aseb et tesisin e ça­
N eticede hıristiyan ordusu m ağlûp olup lıştı. Ispanya’y a karşı gösterdiği dostluk
kılıçtan geçirildi. B ir kısm ı da M ehazin g österisi üzerine Osm anlı hüküm eti bun­
nehrinde boğuldu. P ortekiz kıralı S e ­ dan hoşlanm adı. Ü nlü denizci K ılıç A li
bastian m uharebe sırasında ölen lere, e s­ Paşa bir harp açılm ası için tekm il nüfu­

1301
zunu kullanırken, AJuned el-M ansur y i­ du. B aşbakanlık arşivindeki 42, 48, 52
ne kurnaz davranarak 1581 de İstanbul’a num aralı M ühim m e defterlerin d e m e v ­
h ed iyelerle yü k lü bir elçilik h e y e ti gön ­ cut F as’tan bahseden hüküm lerden, K ı­
derdi. İstanbul’a m untazam an h ed iy eler lıç A li P aşa’nın K ap tan -ı derya olduğu
takdim i K ılıç A li P aşa’nm 1587 de ö lü ­ yıllarda, Fas üzerindeki O sm anlı n ü fu ­
m üne kadar k esin tisiz devam ederek, zunun h a y li k u v v etli olduğu, h attâ bu
bilahara tavsadı. B u h ed iy elere O sm an­ nüfuzun h im a y ey e benzer derecede iler i
lI hüküm eti bir vergi gözü ile b ak ıyor­ bulunduğu görülm ektedir.

LEH İSTAN ’DA KIRAL SEÇİMİ MESELESİ

L ehistan’da Y agellon hanedanından paratorluğu ü e daha kolay v e em in şe ­


g elen sonuncu kıral olan Zigism und O - kild e m ü cad ele ed eb ilecek ti. A y n ı hal,
g ü st’ün 1572 y ılın d a ölüm ü, bu m em le­ ufak tefek fark larla Rusya için de va rid -
k ete dışardan bir k ıral getirilm esi m e­ di. B in aen aleyh , O sm anlı im paratorluğu­
selesin i ortaya çıkarm ıştı. L ehistan, O s­ nun m en faati bakım ından L eh istan ’ın,
manlI im paratorluğuyle K ırım han lığı, n e A vu stu rya’nın, ne d e R usya’n ın n ü ­
B oğdan v e Erdel v o y v od alık ları arazi­ fuz sahasına girm em esi gerekirdi. Buna
sinden kom şu olduğu; ayrıca, o devrin m ukabil L eh istan ’da T ürklerin işin e g e ­
m ühim d evletleri, fırsattan istifa d e ile len bir k im sen in k ırallığa g etirilm esi,
L ehistan üzerinde nüfuz tesisi yarışm a Rus v e A v u stu rya’n ın O sm anlılar a le y ­
hazırlandıklarından O sm anlı h üküm eti, h in e bu yönde g en işlem esin e m âni o la ­
L eh istan ’a kıral seçim i işin in kendisini b ileceği gib i, icabında T ürkler, L ehistan
pek fazla ilgilen d ird iğ in i gördü. L eh is­ cih etin d en bu ik i d ev leti teh d it ed eb ilir­
tan’a O sm anlIların arzuladığı bir n am ­ di. M aam afih L ehistan m eselesin in ön
zedin kıral olm ası d ev letin ne kadar plânda g elen tarafı burada Rus v e A v u s­
m enafatına ise, bunun aksi de o derece tu rya n am zetlerin in kıral olm am ası i-
a leyh in e idi. B unun için , O sm anlı hük ü ­ di.
m etinin işin e g elen şah sın L eh k ır a llığ ı- K ıral Zigism und O gü st’ü n ölüm ü ü -
na getirilm esi yolund a siy a sî gayret sar- zerine Leh D iy e t M eclisi toplanarak
fedildi. m em lek et d ışından bir prensin L eh tah ­
L ehistan’a k ıral seçim i h âd isesi, O s- tına geçirilm esin e karar verd iği zam an,
m anlı im paratorluğunun, doğu v e orta pek çok nam zet ortaya çık m ış b u lu n u ­
A vrupa siyasetin d e gözettiği h ed efleri yordu. B u nam zedlerin içerisin d e en
ortaya koym ası v e bu m esele m evzu u - ön em lileri A vu stu rya. R usya, Fransa v e
bah is olduğu sırada O sm anlı d ev letin in İsv eç’in nam zedleriydi. A vu stu ryan ın ki
haricî p olitikasını idare eden kim selerin İm paratorun oğ lu A rşidük E rnest, R us-
ileriy i gören siy a siler olduğunu öğren­ y a ’n ın k i Çar M üthiş (K orkunç) İvan; İs-
m em ize im kân verm esi bakım ından da veçin k i kıral Ü çüncü Jean , F ransa’nm ki
ehem m iyet arzeder. ise kıral D okuzuncu C harles’m kardeşi
H enri de V alois idi. B u önem li dört n am -
H enri de V alois’nın Leh zed arasında O sm anlı d ev letin in işin e
k ıralı seçilm esi g elen in in Fransız nam zed Henri d e V a ­
lo is olm ası lâzım dı.
Leh kıralı Z igism und O güst ölünce, L eh tahtı in h ilâ l edince, L eh istan ’a
o devrin A vrupa’sın ın m ühim d ev letle­ ilk f i’lî m üdahalenin R usya tarafından
rinin v e b ilh assa bu m em lek etin k om şu­ g eld iği görüldü. K u v v et gösterisi y a p a ­
ların ın dikkatleri L ehistan üzerinde top­ rak k endi leh in e n etice alm ayı gözeten
landı. L ehistan ile en çok ilg ilen en h ı- Ruslar. L eh istan ’a b ir m ik tar k u v v et
ristiyan hükü m etler A vu stu rya v e Rus­ sevk etm işlerd i. R usların bu tavırları kar­
y a idi. A vusturya, L eh istan ’da k u vvetli şısın d a O sm anlı hüküm eti de kendi ü ze­
bir nüfuza sahip olduğu takdirde, sad e­ rine düsen reaksiyonu ifad ed en geri k a l­
ce geniş topraklarda sözünü geçirm ek le m adı. K ırım han ın a, E flak v e B oğdan
kalm ıyacak, ayni zam anda O sm anlı im ­ voyvodalarına, S ü istre, N iğbolu, V idin

1302
ve A kkerm an sancak b ey lerin e em irler İşte bu arada Fransa kiralın ın a n ­
yazılarak; L ehistan’da cereyan eden h â­ nesi K atherine de M edici (K aterin dö
diselere göz kulak olm a la n , d ev le te d ü ş­ M ediçi) nin L ehistan’a gönderdiği M an-
m anlık ed en lerd en bazılarının k en d ileri­ Iok adındaki piskopos, u staca çalışm ış v e
ni P olonya kıralı seçtirm ek isted ik leri, Fransız nam zedinin L eh lilerce kabulünü
buna m uvaffak olduktan sonra Erdel, tem in etm işti. Fakat asıl m esele buna
B oğdan v e E flak ’a tecavü z em elleri ta ­ O sm a n lıla n n n z a gösterip k ab u l etm e­
şıdıklarını binaenaleyh , buna h er su ret­ siyd i. Bu bakım dan Fransız hüküm eti,
le m âni olunm ası icap ettiğ i bildirildi. nam zedinin kabulü için L ehistandan d a ­
O sm anlı h üküm etinin, u yan ık davra­ ha çok O sm anlı hü k ü m eti nezdinde g a y ­
narak, L ehistan yak ın ın d a bulunan han, ret sarfetti. Fransız sefirinin İstanbul’­
voyvod a v e sancak b ey lerin e b ö y le em ir­ daki uğraşm aları, Fransız nam zedi H en -
ler yazarken, kend isin in d e bazı n am - ri de V alois’nın O sm anlılarca u ygun g ö ­
zedler ileri sürdüğü görülm ektedir. Lâ­ rülm esi n eticesin i verd i. Osm anlı h ü k ü ­
kin, O sm anlı h ü k ü m etin in arzuladığı m eti böyle bir karara varırken, H enri
nam zedin, k u v v etli v e m eşhur olm adığı de V alois’nın şahsında b ilhassa onun
gibi, sayısın ın da birden fazla bulunduğu m ensup olduğu Fransız m illetin i hesaba
anlaşılm aktadır. Bu nam zedler «Gniezen» katıyor v e Fransızların «öteden beri
başpiskoposu ile «Firley» v e «Bazloçki» B â b -ı hum âyuna sadakat ve ih lâsla d ost­
den ibaret olup, üçü de L ehlidir. A hm ed luk üzere» oldukları m ü taleasiyle Fransız
R efik m erhum un 35 num aralı Tarihi O s- nam zedin kırallığm ı u ygun buluyordu. O
sırada O sm anlı siyaretin i idare eden
m anı Encüm eni M ecm uasında neşretm iş S ok u llu hataya düşm üş sayılm azdı. Z i­
olduğu «Sokullu M ehm ed paşa v e L e­ ra. H enri de V alois (Hanri dö V alva)
histan intibahatı» isim li tetk ik in d e m ev ­ Leh kıralı olduğu takdirde. L ehistan, O s-
cut olan M ühim m e d efterlerin d en a lın ­ m anh d evleti için zararlı bir hâle g e l­
m ış v esik a suretlerind en anlaşıldığına m ekten ziyade, bilâk is faydalı olab ilecek
göre; bu nam zedler arasında «Bazloçki» bir kim senin idaresi altında bulunacak­
üzerinde durulm uştur. tı. A vu stu rya’nın batıdaki hasm ı olan
Zira, K ırını hanı, E flak, Boğdan Fransa. O sm anlı d evletin in dostu o ld u ­
voyvodaları, S ilistre, N iğbolu, V idin ve ğuna göre, Fransız a sıllı bir kiralın ida­
A kkerm an sancak b eylerin e ya zıla n 11 re ettiği bir L ehistan, siyaseten Fransa
m art 1573 tarihli yazıda: B ir d efa İstan ­ v e O sm anlı d ev letiy le ayni safta olacak ­
b u l’a elçilik le gelm iş olan B azloçk i’nin, tı.
O sm anlılara m u vafık bir siy a se t takip H enri de V alois’n ın Leh kıralı o l­
ed eb ileceğin e işa ret olunarak. Bunun m asında O sm an lılan n rollerini küçük
m ünasip görüldüğü b elirtilm ek tey d i. Y i­ gösterm eye çalışan Fransız tarih çilerin i
ne bu arada L eh b o y a ría n k endi arala­ tekzip eden k u v v etli v esik alar B aşbakan­
rından birini seçtik leri taktirde O sm an­ lık arşivim izde m evcuttur. D iv a n -ı h ü ­
lIların ona gerek en yardım ı yapacakları m âyun M ühim m e d efterlerin d ek i hüküm ­
da anlaşılıyordu. ler, O sm a n lıla n n bu h usustaki rollerini
O sm anlı hüküm eti Leh a sıllı bir k esin hatlarla belirtm ektedir. 21 num a­
kim senin k ırallığm ı arzular v e bu yold a ralı M ühim m e d efterin in 670 inci, 22
L ehlilere tesir etm ey e çalışırk en , bir num aralı M ühim m e defterin in 100, 111 -
taraftan da Rus v e A vusturyalIların a s­ 115, 119 uncu sa y fa la n n d a m evcu t Leh
kerî m üdahalesini ön lem ek üzere tedbir­ b oyarlan n a. Fransız v e Leh kırallarm a
ler alıyordu. Rus v e A vu stu rya’y ı L eh is­ yazılan hüküm lerde, Henri de V alois’-
tan’a karıştırm ak istem ey en O sm anlı n ın O sm anlılarca nasbolunur tarzda kıral
hüküm eti, L ehistan m eselesin i silâ h lı bir yap ıld ığı anlaşılm aktadır. Bu h ü k ü m le­
m üdahale ile h alletm ey i b ile göze alm ış­ rin L eh istan ’a yazılanlarında görülen şu
tı. R us k u vvetleri Leh hududundan içe­ ifad e gayet sarihtir: «Françe padişahı­
ri girdiği zam an L eh lilerin şik â y eti v e n ın karındaşı v ilâ y e t-i m ezk û reye kıral
K ırım h anın ın karşılarına d ik ilm esi ü - nasbolunm ak ev lâ v e m ünasip görülm üş­
zerine Çar ordusu isted iğ in i elde edem e­ tür. B uyurdum ki, vardukta m âb eyn ü -
m işti. nüzde vukubulan tefessüd-ü-teallül>>

1303
d ef’eyleyü p F erm an -ı şerifim m ukteza- bildirdiğine göre; Sokullu, Erdel v o y v o ­
sm ca m üşarünileyhin, karındaşını k ıral- dası Janos Z igism und’u günün birinde
Iığa kabul edip ta ’zim -u -ik tira n v c te f­ Leh tahtına geçirm eyi düşünm üştü.
him -! ihtiram ı bâbm da b e z l-i m akdûr
eyleyü p basiret-ü intibah üzere olası".'. Erdel kıralı B athory İstvan’m
Henri d e V alois’y a yazılan nâm ede Leh kıralı seçilm esi
ise: 4 . . . A teb e-i âlem -p en ah ve süd d e-i
saadet-dest-gâh ım ıza kadim den sadakat
v e ih lâs ile dostluk üzre olan karındaşı­ Henri de V alois’nın Leh kırallığ beş
nız Françe padişahının m uteber v e m ıi- a y sürdü. Fransa kıralı Dokuzuncu Char-
tem edün a ley h elçileri g eld ik te astân -ı le s ’m v efa tı üzerine Hanri L ehistan’ı
d evlet-âşiyân ım ız k îb elin e izh âr-ı ubu- bırakarak Fransa’y a g itti v e Üçüncü
d iy y et v e istikam et edenlerden v ilâ y e t-i Hanri nam ı ile Fransa tahtına geçti,
L eh kıralı m ürd olduğu iş ’ar olunup v i­ H anrî’y i L eh halkı, bırakm ak istem em iş­
lâ y e t-i m ezkureye kıral olm ağa m üna- se de, o 18/19 haziran gecesi Krakovi
şatosundan kaçm ıştı.
sib v e evlâ kim se olm am ağın sizi kıral
nasbetm ek bâbmda istida v e tem enna H anri’n in g itm esiy le Lehistan yin e
eyledügin takrir eylem işsin» ifadesiyle, kıralsız k alm ış bulunuyordu. B unun için.
H anri’nin m üracaatı ele alındıktan sonra Osmanlı hüküm etinin dikkati ayni se ­
«... yeri v e göğü halkeden H azret-i Per- beplerle bir defa daha L ehistan üzerinde
verdigâr’ın u lüvvü in a y et-i bt gayetleri toplandı. Osm anlı d ev leti gib i Rus v e
m ukarenetiyle sizi ol diyara kıral nasb A vusturyalIlar da bir defa daha L ehis­
v e tayin eyledik» denm ektedir. B u yazı tan'a d ikkatlerini çevirip, bu .gaye île
aralan n d a gizli bir ittifa k b ile kurdu-
Henri de V alois’ya gönderilirken, Fran­
lar. M aam afih O sm anlı hüküm eti, en er­
sa kiralına da, kardeşinin Leh kıralı
jik davranarak işin kısa zamanda h a lle­
nasb v e tâyin edild iğin e dair nâm e y a ­
dilm esini sağladı.
zıldı.
H enri de V alois'nın Leh kıratlığına Üçüncü Murad, H anri’nin Leh tah­
tını bırakarak Fransa’y a gitm esini hoş
getirilm esi takarrür ettiği zaman, R us­
ların herhangi bir m üdahalesinin ön­ karşılam am ıştı. V eziriazam Sokullu,
M ehmed Paşa ise, Fransanın İstanbul’­
lenm esi v e b öylcce L ehistan’ın korunm a­
daki elçisi olan D ax piskoposu île pek
sı için Kırım hanına em ir yazıld ı, B ö y -
im tizaç edem em işti. Bu yüzden piskopos
lece Fransa kiralının kardeşi korkusuzca
İstanbul’dan ayrılm ak zorunda kalm ıştı.
Fransa’dan h arek etle 1574 y ılı ocak ayın ­
Fransa ile soğukluk yaratan ayrı bir
da Lehistan topraklarına ayak bastı. O s­ hâdise cereyan etm em ekle beraber, Os-
m a n lIla rın isted iği bir kim senin L ehis­ m anlı d ev leti H anri’n in yerine y in e bir
tan’a kıral olm asiyle, im paratorluğun Fransızın g etirilm esin i hesaba bile kat­
k u zey sın ın em niyete alınm ış, hem de madı.
L ehistan, O sm anlı-Fransız siyasetin e
Ahmed R efik ım rh u m u n Tarihi O s­
b ağlı bir d ev let vaziyetin e girm işti.
man! Encüm eni M ecm uasındaki «Sokul­
H enri de Valois'nın L eh kırallığm a lu Mehmed Paşa v e L ehistan intihabatı»
getirilm esi O sm anlı-F ransız dostluğunu başlıklı tetkikinden öğrendiğim ize göre;
da takviye etm iş oldu. V eziriazam So­ bir kısım Leh asilzâd eleri O sm anlı h ü ­
kul lu M ehmed Paşa Fransız dostluğunun küm etinin tavsiye edeceği bir şahsı k ı-
devam ını terviç eylem ek teyd i. Daha Le­ rallığa getirm ek ü zere m üracaat e ttik le­
h istan m eselesi ortaya çıkm adan önce bu ri zaman, veziri âza m Sokullu İsveç k i­
dostluğu arzuladığım gösterm işti. 1E69 ralını v ey a Erdel voyvodasını seçm eleri­
senesinde tercüm an M ahmud B ey ’i ni tavsiye etm işti. Bu ilk tavsiyeden
Fransa kıralı Dokuzuncu Charles’a gön­ sonra, bir taraftan, Erdel voyvodası ü -
dererek, kiralın hem şiresi M arguerite zerinde karara varılırken, bir taraftan
de V alois’yı Erde! voyvodası Janos Z î- da dış m üdahaleyi önleyici tedbirlere te ­
gism und için istem işti. M eşhur A lm an vessül olundu. B u cüm leden olarak; A -
tarihçisi Ham m er’in, A vusturya elçisi vusturya im paratoruna, kendisini Leh
A lbert de W ysse’in raporuna istinaden kıralı seçtirm eğe teşebbüs etm em esi ih ­

1304
tar olunduğu gibi Leh elçisi T a m o w sk y ’- getirilen Bathory’y i rahatsız etm em elisin;
ye de-R us Ç an aleyhinde v a ziy et alm a­ L ehlilerin diğer tebaam gibi m uam ele
ları bildirildi. Erdel voyvodası B athory görm eklerini arzu ederim» v e y in e «Le­
Istvan (E tien) üzerinde karara varılm a­ histan Osmanlı d evletin in h im ayesin d e-
sı da birdenbire vuku bulm adı. V eziria­ dir. M anyatlara (Leh asilza d eleri), B a t­
zam Sokullu M ehmed Paşa, bir m üddet hory’y i kıral seçm elerini em reyledim ;
Bathory ile B ek es’ten birini tercih h u ­ bunun içindir ki, L ehistan, K ırım h an la­
susunda biraz tereddüt geçirdi. B athory’- rına henüz bir vergi verm ektedir» de­
nin yerin e Erdel voyvod ası olm ak iste ­ m ekteydi. .
yen B ekes, bu hâdise çıkm adan önce İs­ B athory’nin Leh kıralı olm asiyle A -
tanbul’da elçileri A n talfy İmre v e T inody vusturya v s R usya’nın gayretleri bir d e­
Sandor vasıtasiyle Sokullu ile m üzake­ fa daha boşa çıkm ış v e L ehistan’da O s­
reye girişm işti. M aam afiiı bu tered d ü tle­ m anlI nüfuzu m ühim bir yer işg a l etm e­
re rağm en esas nam zedin tespiti gayet ğ e başlam ıştı. Henri de Voloıs'dan daha
kısa zam afla sığdırıldı. m uktedir bir şahıs olan Bathory, R us­
O smanlı hüküm eti A vusturya im pa­ ların alm ış oldukları Leh topraklarım
ratoru v e Rus Ç arı’n m oğu lların ı Leh istirdat kudretini de gösterm iştir. Bu
kıralı yapm ak istedik lerin i, L eh azilzâ- bakım dan, Osmanlı d evletî 1569 da Don
delerinin gerisin e toplanan grupların - V olga kanalı m eselesin d e başarısızlı­
herbirinin de ayrı ayrı kim seleri arzula­ ğa uğram ışsa da, Batı siyasetinde m u­
dıklarını duyunca; bir taraftan kendi v a ffak iyet sağlıyarak, R usların Lehistan
namzedi leh in e propoganda yaparken bir sınırında bir m üddet m eşgul olm alarına
taraftan da Lehlerin gözünü korkutm aya sebep olmuştur.
ve OsmanlIların isted ik lerin e boyun eğ ­ Bathory, L ehistan’da idareyi ele a l­
m ek m ecburiyetinde olduklarını onlara dıktan sonra İstanbul’a bir elçilik h e y e ­
hissettirm eye çalıştı. 22 num aralı M ü­ ti gönderdi (14 aralık 1576). B u h ey e t­
him ine defterinin 194 üncü sayfasındaki le 24 m addelik bir anidnâm e im zalandı.
hüküm den öğrendiğim ize göre; «mucibi M uahede m addeleri arasında, L ehistan’­
ibret olup daim a bu cânibe m üracaattan ın K ırım hanı ile oğluna vergi verm ek ­
hâli kalm ıyorlar» m ütaleasiyle, M acaris­ te devam edecekleri, karşılık lı tecavüz­
tan’ın kuzey sınırındaki sancak beyine lerin yap ılm ıyacağı v e tecavüz vukuun­
Lehistan’a akın yapm asn b ile em redil­ da zararların h a rlılık lı olarak ta-onin e -
di. Bu sancak beyi, L ehlilerin, Kus Ça- d ileceğ ı zikrolunm uştu.
n ’nın oğlunu kıral seçtik lerin i v e b ö y le- B u m uahedenin im zasının üzerinden
ce ahdi bozduklarım duyduğu için akın bir sen e geçm eden, Kırım tatarlarının
yaptığım etrafa yayacaktı. tecavüzünden şikâyet edeıı Leh elçisine
N etice itibariyle, O sm anlı hüküm e­ V eziriazam Sokullu M ehmed Faş<ı h a y ­
tinin gayret v e faaliyeti beklenen n eti­ li sert sözler sarfetti, Leh elçisi, sert
ceyi verdi. B athory L ehlilerce uygun gö­ m uam eleye marûz kalm aya bizzat k en­
rülerek D iyet m eclisi tarafından k ıralh - d isi sebep olm uştu. Zira, Veziriazamın
ğa seçildi. huzurundan çıkarken, işin in çabuk g ö ­
B öylece, evlât bırakm adan ölen Er­ rülm esini, efendisi kirala iki at hi'diye
del kıralı Janos Z igism und’un yerine edilm esini, kendisine refakat eden ç.ıvu-
1571 de Erdeî kıralı olan B athory Istvan şa b i r tim e:1 verilm esini rica eylem işti.
bu defa Lehistan kıralı olup, 1575 Sene­ Leh haydutlarının tecavüzünden şik â­
si ocak ayında Leh tahtına oturdu. y etin in ü stüne bir de böyle m ünasebet­
E vvelâ kendisine tâbi bir şahsın siz şekilde konuşm ası S ok u llu ’y u iyice
Leh kıratlığına getirilm esi, Osm anlı d ev­ kızdırm ıştı. Bunun içindir ki Sokullu :
letinin, en. m ühim hasm ı olan A vu stu r­ «Padişahın cevabı tam am en hazırdır, s n ı
ya’ya karşı bu m evzuda y ü k sek ten ko­ çavuş ü e gidebilirsin; kiralına no at h e ­
nuşm asına im kân verdi. Ham m er tari­ d iy e edilecektir, ne de eşek. Çünkü pa­
hinin VII inci cildin in 28 in ci sayfasında dişahın iltifa tın a karşı Boğdan hudu­
kaydedildiğine göre, Ü çüncü Murad, A - dunda h aydutluk etm ek şeklinde, küf -
vusturya im paratoruna yazdığı bir m ek ­ r â n - ı n im et eylem iştir. İsterdim k i K ı­
tupta: î tarafım dan L ehistan kırallığm a r ı m h a n m m yüzü şu s a a t kömür g ib i ka-

1305
tan sonra e v lâ t bırakm adan ölünce (1586)
L ehistan y in e kıralsız kaldı. B u v e sile i-
le y in e birtakım d evletlerin dikkat na­
zarları L ehistan üzerine çevrildi. L e­
h istan m eselesiy le ilg ilen en devletlerin
başında Osm anlı im paratorluğu geliyor­
du. Ki rai B ath ory’n in v efa tın ı ihbar i-
çin İstanbul’a g elen Leh elçisi, veziriâza-
m m huzuruna m âtem e lb isesiy le v e h e -
d iyesiz olarak girm işti. Leh elçisi m em ­
lek etin in asilzadeleri nam ına Erdel, B oğ-
dan v e E flak voyvodalarından hiç b iri­
nin ki rai seçılm iyeceğin i b ildirdiği za­
m an veziriazam buna içerlem ek le bera­
ber, asab iyetin i açıkça dışarı vurmadı.
M aam afih. Leh asilzâdelerinin m em lek et
büyüklerinden birini, yah u t ölen kiralın
akrabasından bir k im seyi seçeb ilecek le­
rini; ancak, evvelem ird e padişahın m u­
vafakatim alm aları gerektiğini, böyle
y ap ılm ad ığı takdirde padişahın gazabı­
n ı v e k ılıcın ı davet etm iş olacaklarını i-
fade etti.
L ehistan’a kıral seçim i işi D ivan -ı
hüm âyunda m üzakere edildi. B u defa,
ev v elk ilerd en daha fazla sayıda d evlet
L ehistan m eselesin e alâka d u y u y o rd u .
Arzu ed ilm eyen bir d ev letten g elecek
L ehistan kıralı Ü çüncü Zigism und nam zedin seçim in in önlenm esi için, e v ­
(V asa)
v e lc e yap ıld ığı gib i, Leh asilzâdelerin
teh d it v e propoganda y o lu y le Osmanlı
ra olsun; çünkü o kadar güzel bir fırsa­ devletin in görüşüne intibak ettirilm eye
tı kaçırarak kıralı da, bütün m anyatla­ çalışıldı. B u gaye ile L eh boyarlarına
rı da esir etm em iştir. B ütün L ehistan’ın ferm an yollan d ı. B u ferm anda; «icazet-i
istilâsı D n iycstcr nehrinde alınan atlar, hüm âyunum olm adan bizim le zfthiren
v e B araki kardeşlerin yap tığı hasarlar dost v e düşm an zannettiğiniz L eh v e
için tazm in kâfi değildir. L ânet olsun se ­ Nem çe v e İspanya ve Françe v e İn gil­
nin kırahııa ki, padişaha b ö y le şükran- tere v e M oskova arasından tayin oluna­
güz arlık gösteriyor. B ize bu haydutları nı nasbederseniz rızâ y -ı hum âyunum
çabuk teslim etsin, yah u t başlarını gön ­ yoktur; a stâ n e-i saadetim ize olan ihlâs
dersin; olm adığı takdirde m utbağm ızı v e ihtisası terk edip sulha m u h alif vaz’-
hazırlayın kİ m isafirler gelecektir». etm iş olursunuz? deniliyordu,
L eh kıralı K ırım tatarlarının teca­
vüzlerinden şikâyette pek haklı değildi; L ehistan kıra İlığına tâlip olan n am -
zedîer arasında İsveç prensi Z igism und'-
zira, S teplerdeki kazaklar zaman zaman
B oğdan’a giriyor b ir çok hasarlar y a p ­ un, hem diğerlerin d en daha fazla ça lış­
tıktan başka koyun sürülerini çevirip m ası, hem de O sm anlı d evletin in buna
götürüyordu. Bu m evzuda k arşılık lı şi­ itirazı olm am ası seb eb ip le kırallığa se ­
çildi (1587).
kâyetler bir iki defa daha vuku b u ld u y ­
sa da iki devletin arası bu yüzden bo­ B athory îstv a n ’m n seçim inden ö n ­
zulmadı. ce de İsveç nam zedi. Osmanlı devletin in
işin e gelm işti. Zira İsv eç’ten g elecek bir
Zigîsm uııd Vasa'm n L eh kıral, O sm anlılarm hasını olan A vustur­
y a ve R usya ile birleşm ezdi.
kıralı seçilm esi
Y enî L ehistan kiralının, esasında
B athory Istvan on bir sen e saltan at­ eski Leh kırallık hanedanı ile alâkası da

1306
m evcuttu. Y eni kıral Zigism und V asa’-
mrı annesi Katerina, Y agellon hanedanın­
dan B irinci Z igism und’un kızı idi. K ate-
rin a n ın İsvçe kıralı Jan Vasa ile e v len ­
m esinden Z igism und Vasa d ü n yaya g e l- ,
inişti. İsveç kiralının oğlu L ehistan k ı­
ralı seçilin ce Ü çüncü Zigism und ü n va-
nm ı aldı.
Zigism und V asa Leh kıralı seçilin ­
ce kâtibi Jan Z am oyeski (joanem Za-
nıoisky) y i D anzig’ten İstanbul’a gönde­
rerek, L ehistan’a kıral seçild iğ in i ihbar
v e O sm anlı d evleti ile selefleri arasında
m evcu t dostane m ünasebetin devam ı,
m uahedelerin yen ilen m esi v e Lehistan
hududuna riayet olunm ası için K ın m
hanına em ir verilm esi ricasında bulun­
du. Z igism und’un bu ricaları padişah ta ­
rafından m üsait karşılandı.
Zigism und, taç giym e m erasim ini h a ­
ber verm ek için Z am oyesk i’y i ikinci d e­
fa İstanbul’a yolladı. K iralın taç giym e
m erasim inde Turgud Çavuş ism inde bir
Osmanlı elçisi hazır bulundu.
K ıral Ü çüncü Z igism und, Leh tah ­ Sokullu M ehmed P aşa
tına geçişinin ferdası y ılın d a kız karde­ (A vu stu rya’Iı A rşidük Ferdinand’ın k o l­
şini A vusturya im paratorunun oğlu A r­ ek siy o n u n d a n )
şidük M aksim ilven ’e verm ek istediğini
bir elçi ve B oğdan voyvodası v a sıta siy le tına geçirebilm ek için siy a sî m anevrala­
padişaha bildirdi. B unun .üzerine M us­
ra başvurdu- Bu arada Osmanlı p adişa­
tafa Ç avuş L ehistan ’a gönderilerek, bu
hına da m üracaatla ricasını arzetti. İm ­
kızın ev v elce E rdel k iralına verileceği
paratorun ricası is ’a f olunam aym ca M ak-
Z igism und tarafından vad ed ilm iş bulun­
sim ilyen , işi bir em rivaki şek lin e d ök ­
duğundan başkasına verilem iyeceği, Os­
m ek istedi v e bir ordunun başında L e­
m anlIlara dost olm ayan A vusturya h ü ­
küm d a n ııın hiçbir zam an L eh istan ’a da h istan üzerine yürüdü. Lâkin zor k u lla n ­
dost olam ıyacağı bildirildi. B u arada m ak su retiyle de Leh kırallığm a nail o-
K ın m hanına ödenen v ergin in kalan k ıs­ lam adı. Zira kendisi Z am oyeski’n in e m ­
m ısın ted iyesin in gecik tirilm em esi ve rindeki k u v v etlere m ağlup olup L eh le­
kazakların tecavüz v e soygunculukları­ rin elin e esir düştü (26 haziran 1588).
nın önlenm esi de bu arada ihtar edildi Kıral Üçüncü Zigism und, M aksim ilyar.’ın
(H aziran 1588). esaretini hemer.ee padişaha bildirince.
A vu stu rya İmparatoru R udolf, k en ­ Leh kiralına padişahın m em nuniyetini
di nam zedlerinin seçilm em esin i iy i kar­ ih tiva eden 14 ağustos 1588 tarihli m ek ­
şılamadı- E vvelâ M aksim üyan’ı Leh tah - tup yollandı.

SOKULLU MEHMED P A ŞA ’NIN ÖLÜMÜ

Ü çüncü Murad tahta g eçtiğ i zaman dir. İkinci Selim , veziriazam ının ik tid a ­
sadaret m evkiin de Sokullu M ehm ed P a­ rım teslim ey led iğ i v e kendisi de zevk e
şa bulunuyordu. Üç padişah devrinde m eyyal tabiatta olduğundan d evlet i ş ­
fasılasız şek ild e veziriâzam lık eden S o ­ lerini daha ziyade SokuIIu’nun elin e b ı­
kullu M ehm ed P aşa Osmanlı tarihinin rakm ış ve onutı icraatına m üdahalede
en dik kate değer şah siyetlerin d en b iri- bulunm am ıştı. İkinci Selim , onun iy i i-

1307
sinde rahat ettiğin i açıkça beyan ey le­
m işti.
M ühim m evk i işgal eden bir çok
kim selerde olduğu gibi, S ok u llu ’nun da
bir takım hasım la n m evcuttu. Fakat
bunlar İkinci S elim ’in veziriazam ı tu t­
m ası yüzünden seslerini çıkaram ıyorlar;
Sokullu da otoritesi sarsılm adan devlet
idaresini yürütm ekte devam ediyordu.
Lâkin Ü çüncü Murad’m tahta geçm esin­
den itibaren vaziy et değişerek, her g e ­
çen gün S okullu ’ııun aleyhine biraz da­
ha gelişm e kaydetti.
Üçüncü M urad’m kararsız v e tesir
altında kalabilen şahsiyetinden S ok u l­
SokuIIu’nun Kadırgamdaki i ami i lu'nun düşm anlan veziri âzam in a ley h i­
(Bir cam ii de Azapkapıda’dır) n e faydalanm ağa çalışarak padişahı za ­
m an zaman Sokullu aleyhine tahrik e y ­
lem ek ten geri durmadılar, ü çü n cü Mu­
rad’m bizzat kendisi veziriazam ına sa­
m im î bir y ak ın lık hissedem iyordu. Zira
o devrin m üverrihlerinin işaret ettiği
v eçh ile, Sultan Murad tahta geçm ek ü -
zere İstanbul’a geld iği zaman S ok u llu ’­
nun elin i öpm ek için yaptığı hareketten
bilâhara nedam et duymuş ve S ok u llu ’-
nun öiüm üne kadar bu h issin tesirinden
kurtulam am ıştır. Sultan Murad’m tesir
altında kalabilen bir tabiata m alik iye-
ti, sadece veziriazam ın otoritesinin za­
yıflam asın a değil, Osmanlı sarayında ka­
dınlar saltanatının kurulm asına da yol
açm ıştır. V alide N ûr-B ânû Sultan, baş­
lı asek i S a fiy e Sultan, harem -i hüm âyun
kethüdası Canfeda kadının padişahı faz­
laca tesir altında bırakm aları Sokullu’­
nun otoritesinin kırılm asında hayli rol
oynam ıştır. Saray dahilindeki şa h siy et­
lerden C anfeda kadıtı ile m usahibelerden

SokuIIu’nun m iğferi
(M acarca bir tarihten)

daresi sayesinde rahat ettiğin i açığa


vurm aktan çekinm em işti. S ok u ilu ’nun
basım larından olan m usahip İsfendiyar
oğlu Şem si A hm ed Paşa bir gün İkinci
Selim ile birlikte gezerken, veziriazam ın
Eyüp’te yaptırm ış olduğu türbeyi gören
padişah, ölüm ünden önce türbe hazırlat­
tığını söylem esi üzerine; fırsatı ganim et
sayan Şem si Paşa, bunun pek kolay o l­
duğunu ifade eylem iştir. M uhatabının
m aksadını pek iyi anlıyan İkinci Selim , p iy a le Paşanın K asım paşa’daki cami vc
Sokuliu’nun iy i hizm et ve idaresi saye­ türbesi

1308
Sokullu M ehmed Paşa
(İlâve : 104)

Osmar.lı devletinin meşhur sadrıâ- ; hizmetine çıkmış oldu. Denizcilikle hiç


zamlarından biri olan Sokullu Mehmed alâkası olmıyan Sokuîlu’nun donanma­
Paşa aslen Bosnalı bir devşirmedir. Ke­ nın başına geçirilmesi, padişahın ona
sin olmamakla beraber 1505 te dünyaya karşı gösterdiği alâkanın bir İşareti ise
geldiği kabul edilen Mehmed Paşa, Bos­ de, denizcilikte pişmiş ehliyetler mev­
na nın Vişegrad kazasının Rudo nahiye­ cutken, bilhassa Barbaros gibi bir değe­
sinin Sokoloviç köy ündendir. Müverrih rin arkasından onun Kaptan-ı derya ya­
Peçevi’ye göre; «Sokoloviç» kelimesi pılması hatalı bir icraattı.
«Şahin oğlu* manasına gelir. Doğum ye­ Kaptan-ı deryalıktan sonra Rumeli
ri dolayı siyle, yaşadığı devirde «Sokul- beylerbeyliğine tayin edilen Sokullu Meh­
lu» namı ile anıldığı gibi, tarihe de aynı med Paşa, bu vazifede İken Erdel hare­
nam ile geçmiştir. kâtına memur edildi (1551). Bu harekât
Kanuni Süleyman'ın saltanatının ilk sırasında Sokullunun emrinde toplanan
yıllarında, yeşilce Mehmed Bey denilen, kuvvetlerin yekunu 80 bin kişiyi bulmak­
sonradan nişancılığa, kadar yükselip «.Ni­ ta, Hadım Ali Paşa, Ulama Paşa, Mihal-
şancı Tarihi» nl yazan Ramazan zâde oğlu Ali Bey gibi kıymetli kumandan­
Mehmed Çelebi'nln devşirme memurlu­ lar da onun emrinde harekâta İştirak et­
ğu zamanında devşirilmiştir. Devşir ildi­ mekteydi. Sokullu Mehmed Paşa bu ha­
ği sırada 15 - 16 yaşlarında olduğu an­ rekât sırasında Erdel’de bazı şehirleri
laşılan bu çocuğun hıristiyan adı «Ba- zaptetmekle beraber Tamşvar muhasara­
yo» dur. Devşirilmesini müteakip Bosna’ | sını çözmek zorunda kaldı ve emrindeki
dan toplanan 40 çocuk ile birlikte Edir­ kuvvetlerin miktarı ile mütenasip sür’*
ne’ye getirilmiş, o sırada Edirne’de bu­ atli ve kesin basarılar temin edemedi.
lunan padişah kendisini görmüş ve Edir­ Onun içir, ertesi yıl Erdel harekâtı ser­
ne sarayında tahsil ve terbiye görmesi­ darlısına tayin edilen İkinci vezir Ahmed
ni emretmiştir. Bu sırada Lsl&miyeti ka- ı Paşanın emrinde Rumeli beylerbeyliği
bul ile Mehmed adını alan bu çocuk da­ kuvvetlerinin başında bulundu.
ha sonra Edirne’den İstanbul’da saray-ı
âmireye alınıp «Küçük odalar» da saray Kanunt’nin Nahçivan seferi sırasın­
hizmetine başlamıştır. Gerek küçük oda­ da Rumeli beylerbeyi Sokullu Mehmed
larda; «erekse ondan sonra «tç hazine» Paşa, 1552/1553 kjşmı Rumeli askeri ile
de vazife gördüğü sırada Kanuni’nin na­ birlikte Tokat’ta geçirdi. 1553 yazındaki
zarı dikkatini celbettiğinden saray hiz­ sefer sırasında Sokullu’nun herhangi bir
metlerinde derece derece yükselmiştir. başarılı hareketine şahit olunamadı. Se­
Evvelce Rikâbdar. sonra Çuhadar, bunun ferin hitamında Amasya’ya gelindiği sı­
arkasından da Silâhdar. Çaşnigirbaşı, en rada, üçüncü vezirlikle Divan-ı hümâyû­
nihayet Kapucubaşı olmuştur. İ na alındı. Kanuni Süleyman Nahcivan se­
ferinden dönerken Rumeli’de Düzme Mus­
Saray hizmetlerinde bulunduğu sıra­
tafa hadisesinin çıktığını duyunca Sokul-
da zekâ ve kabiliyetleri takdir edilen
lu'yu önden Rumeli’ye gönderdi.
Mehmed Ağa. bilhassa silâhdar olduktan
sonra sık sık huzura kabul edilmekteydi. Sokullu Mehmed Paşanın Kanunî Sü­
Saraydaki itibarı yükselince Bosna’daki leyman üzerinde iyi bir tesir bıraktığı
köyünden aile efradını İstanbul’a getirt­ ve onun itimadına mazhar olduğu mu­
meye başladı. Bu arada babasını, anne­ hakkaktı. Bu itimad, Bayezid ile Selim
sini, ortanca kardeşini, amcasının oğlu­ arasındaki veliahdlık kavgası sırasında
nu İstanbul'a getirtti. Babası îslâm iyeti padişahın tuttuğu şehzâde olan Selim
kabul ettikten sonra Cemalüddin Sinan nezdine nasihatcı nâmı altında gönderi­
Bey adını aldı, ö tek i çocuklar da Gala- lişiyle de tezahür eyledi. Sokullu, ihti­
tasarayında terbiye görerek yetiştiler. mal ki İkinci Selim’e İlk esaslı itimadı
Sokullu Mehmed Ağa 1546 da Bar­ bu vesile İle telkin etmiştir. S okullu’nun
baros Hayreddin Paşanın ölümü üzerine, Şehzâde Selim’in kızı Ismihan Sultanla
sancak beyliği pâyesi ile Kaptan-ı derya­ evlenmesi de bu arada kararlaştırılmıştır.
lığa tayin edildi; böylece ilk defa taşra Şehzâdeler davası halledilinceye kadar

1309
■ —'
S o k u llu M eh m e d P a s a ş e h z â d e S e lim ’in re s in d e ta h a k k u k e ttir m e y e ç a lıs m ıy a ra k
! e n m ü h im y a rd ım c ıs ı o lm u ş tu r. b ir d e f te r d a r ın e lin e b ıra k m ış ve K ır ım
Ş e h z â d e le r h â d ise s in d e , m e se le n in Se­ h a n ın ın b u n a m u h a le fe ti k a rş ıs ın d a m ü ­
lim le h in e n e tic e le n m e s in e m ü e s s ir o lm ak e ss ir b ir te d b îr ittih a z ın a d a te v e ss ü l
¡suretiyle, K a n u n î v e o ğ lu S e lim n e zd ln - e y le m em istir.
d e it i b a r ı d a h a d a fa z la la ş a n S o k u llu S o k u llu M eh m e d P a ş a , L e h is ta n 'a
M eh m e d P a ş a , S em iz A li P a ş a n ın veziri- y e n i b ir k ır a l se ç ilm e si m e se le sin d e , D on-
i â z a m o lm a sı üzenine o n u n y e rin e ik in c i V o lg a k a n a lı iş in d e n d a h a te d b ir li ve ta ­
i v e z irliğ e y ü k s e ld i (1561). O n u n 27 h a ­ k ip ç i d a v ra n m ış tır. L e h is ta n 'a O sm a n lı
z ira n 1565 te v e fa tı ü z e rin e d e v ezir tâ- d e v le tin in g ö rü ş ü n e u y g u n b ir k ı r a l se ­
z am o ld u . ç ilm e sin d e S ö k ö llu ’m m ta k ip e ttiğ i s iy a ­
K a n u n î’n in so n y ılla r ın d a s a d a re t s e tin b ir h a y li h is se s i m e v c u ttu r.
m e v k iin e y ü k s e le n S o k u llu M eh m e d P a ş a - U cü n cü M u ra d z a m a n ın d a , S o k u llu '-
n ın b u a r a d a en m ü h im ic r a a tı İ h ti y a r n u n n ü fu 2 v e o to rite s i g ittik ç e z a y ıfla d ı.
p a d iş a h ın s e fe re ç ık m a s ın a m ü e s s ir o lm a ­ S a ra y k a d ın la ~ ın m ve b a z ; ş a h s iy e tle rin
sıdır* S ig e tv a r s e fe ri d iy e is im le n d irile n is te d ik le rin i P a d iş a h a y a p tır m a la r ı s e b e ­
b u h a r e k â t a 1 m a y ıs 1566 d a p a d işa h b iy le S o k u llu , v e z iriâ z a m lık m a k a m ın d a
S- ile b irlik te İs ta n b u l'd a n h a r e k e t s u re tiy le b ir g ö ls e h a lin e g e lm e y e b a şla d ı. N ih a ­
b iz z a t k a tıld ı. S ig e tv a r m u h a s a ra s ın ın y e t h a s ım la r ı t a r a f ın d a n te r tip le n d iğ i
s o n g ü n le rin d e padLşaiıın ö lü m ü v u k u - ta h m in e d ile n b ir s u ik a s tın k u r b a n ı ol­
b u ld u ğ u n d a n , b u n u y e n i h ü k ü m d a r E el- d u (12 e k im 1579).
g ra d ’a g e lin c ey e k a d a r a s k e rd e n g izle­ Y erli ve yabancı tarihçiler umumi­
m e y e m u v a ffa k o ld u . y e tle S o k u llu 'n u n le h in d e k a le m k u lla n ­
m ışlard ır* S o k u llu ’n u n z a m a n ın d a y a ş ıy a n
ik in c i S e lim , S o k u llu 'y a d e rin b i r iti*
ta r ih y a z a r la r ın d a n " M ü n ş e a t” s a h ib i F e­
m a d b e sle d iğ in d e n d e v le t iş le rin i e k se ­
rid u n B e y ve P e ç ev î o n u m e tiıe tm iş le rd ir. ;
r iy a o n a b ır a k tı, S o k u llu , K ıb r ıs 'ın z a p tı
B irin c isi u z u n m üddet o n u n s ır k â tip li­
iç in g iriş ile n b ir s e fe rin h ır i s tiy a n A v ru ­
ğ in d e b u lu n d u ğ u , İk in c isi d e a n n e t a r a ­
p a d e v le tle rin in ittif a k ı n ı c e lb e d e c e ii fik ­
fın d a n a k r a b a s ı o ld u ğ u n d a n , le h in d e k a ­
r in d e o ld u ğ u n d a n b u n a m u h a le fe t e tti. le m k u lla n ış la r ın ı b u h u s u s iy e tle rin e
İk in c i S e lim is e v e z i-iâ z a m m m u h a le fe ti­
h a m le d e n le r v a rs a d a m e z k û r ta r ih ç i­
n e ra ğ m e n s e fe ri a ç tırd ı. A d a n ın z a p tın ­
le rin a n la ttık la r ı h a d is e v e v a rd ık la r ı n e ­
d a n s o n ra c e re y a n e d en İn e b a h tı d en iz
tic e le r m e sn e ts iz ş e y le r d e ğ ild ir. O n u n
h a rb i, S o k u llu ’n u n e n d işe s in in b ir d e re ­ lehinde k e s in h ü k m e v a rılm a s ın d a , K a m -
c ey e k a d a r y e rin d e o ld u ğ u n u g ö s te r ir.
mer'in m ü ta le a s ın ın hayli rolü olsa ge­
M aa m a ittı, P iy â le P a s a g ib i b ir d e n iz ci rektir.
o r ta d a d u r u r k e n , d o n a n m a n ın M üezzin*
S o k u llu M eh m ed P a ş a , p a r la k b ir
z ad e A li P a s a g ib i d e n iz c ilik te n a n la m a ­
a s k e r d e ğ ilse de, d e v le t ve s iy a s e t a d a ­
y a n b ir k im s e n in k u m a n d a s ın a te s lim in ­
m ı o la ra k k ıy m e ti in k â r edilem ez.
d e S o k u llu ’n u n n iy e t v e h is s e s in in , n e
U zu n b o y l u : o ld u ğ u iç in e sk i O sm an lı
o ld u ğ u a ra ş tır ılm a ğ a d e ğ e r b ir m e se le d ir. ta r ih le rin d e ” T a v il M eh m e d P a ç a ” diye
S o k u llu M eh m e d P a ş a n ın , d e v rin s i­ a n ıla n S o k u llu s a ğ la m b ü n y e li, g ü z el b e ­
y a si h a d is e le rin i iy i k a v ra m ış , O sm an lı yazı s a k a llı v e c id d i ta v ır lı id i. K u v v e tli
! im p a r a to r lu ğ u n u n m e n fa a tle r in in h a n g i b ir h a fız a y a m a lik o la n S o k u llu M eh m e d
siy a s î k o m b in e z o n la ra b a ğ lı o ld u ğ u n u iy i P a s a ’n m k o n u s m a s ı d a selis v e cazib eli
s ez m iş b ir k im se o ld u ğ u n d a n ş ü p h e y o k ­ id i. P a d iş a h ın h u z u r u n a g ird iğ i zam an
t u r . Z â te n o n u n h a y a t ı te tk ik e d ild iğ i g ü zel ve ik n a e d id . k o n u ş m a s ı s a y e s in d e
z a m a n , a s k e rî ta r a f ın d a n z iy a d e s iy a s î h e r h a n g i b ir m esele için h ü k ü m d a rın
h ü v iy e tin in ü s tü n b u lu n d u ğ u m ü ş a h e d e k o la y lık la k a r a r a v a rm a s ın a â m il o lu rd u .
o lu n m a k ta d ır. S o k u llu ’n u n s iy a s i g ö rü s ü ­ Yine b u g ü z e l k o n u ş m a s ı s a y e s in d e h a k -
n ü n d e ğ e rliliğ in e ö rn e k te şk il e d e c e k e n k m d a k l ith a m la r d a n z a h m e t çekmeden
İy i m is a lle r , îk in e i S elim z a m a n ın d a k i s ıy rıla b ilird i.
D on - V o lg a k a n a lı te ş e b b ü s ü ile ik in c i Osmanlı imparatorluğunun zengin
. S e lim ve U c ü n cü M u ra d z a m a n ın d a L e­ bir ço k d e v le t a d a m ı g ib i S o k u llu M ehm ed
h is ta n ’a k a r ş ı g ö s te rile n a la k a d ır . B u ve­ Paşa da e p e y c e h a y r a t m e y d a n a g e tir ­
s ile ile s u n u e se fle k a y d e tm e k g e r e k ir k i, m iş tir. K adırgam daki S o k u llu M eh m e d
D o n - V o lg a k a n a lın ın O sm a n lIla ra k a ­ F a ş a C am ii, îs ta n b u ld a k i h a y r a tın d a n bi­
z a n d ıra c a ğ ı m e n f a a tla r ı ta k d ir e d e n S o­ r id i r . Bu cam i, e sa s itib a r iy le k ilis e d e n
k u llu M eh m ed P a s a , « E jd e r h a n seferi» ç ev rilm e o lu p , zevcesi Is m ih a n S u lta n t a ­
d iy e a n ıla n b u h a r e k â t ı b iz z a t k e n d i id a ­ r a fın d a n 1572 d e y a p tırılm ış , Sokullu’-

1310
R aziye H atun’uh, saray dışın d an da p a ­ yor v e «Veziriazam a inanm ayın; size
dişahın. m usahibi Ş em si A lım ed Paşa, arzeyied ıği ah vali doğru sanm ayın, h a l­
Murad’m k adılık tan d efterd arlık v e r e ­ k ın işle r iy le bizzat m u k ayyed olm anız
rek beraberinde İstan bul’a getird iği K a­ lâzımdır*- diyordu. S o k u llu ’nun sevd iği
ra Ü v ey s Paşa, padişahın hocası S ad ed - kim selerd en vezir P ıy â le Paşa ile m ü f-
din E fendi S o k u llu ’nu n aleylıd arları i - ti H âm id E fendi'nin ölüm ü veziriâzam ın
di. Bu aleyhdar züm resine Lala M usta­ iki m ühim desteğin in yok olm ası d em ek ­
fa Paşa ile K oca Sinan P aşa’n ın k a tıld ı­ ti. B ilh a ssa senelerden beri yan ın d a 'bu­
ğı da oluyordu. B ilh assa Ş em si A lım ed lu n a n pek sev d iği adam ı n işan cı F eri­
Paşa aleylıd e çalışm akta çok ileri g id i­ d un B e y in , veziriazam ın h asım ları ta-

Sokullu’m in şeh id ed ilm esin i gösteren bu resim R icaut’dan alınm ıştır.

n u n k e n d isi d e c a m iin y a n m a m e d re se , m e d R e f ik ; X V Ï. a s ır d a İ s ta n b u l hayatı*


şa d ırv a n , o d a la r ve ö n ü n e b îr z âv iy e ilâ ­ P e c e v î; T a r ih . Â li; K ü n h -ü l-a h b a r, Ce-
v e e ttir m iş tir . İ s ta n b u l'd a k i ik in c i h a y ­ v a h ir-ü i-m e n ak ıb * (M illet k ü tü p h a n e s i ¡NTo:
r a t ı A z a p k a p ı’d a s e m tin a d ı v e y a vezi­ 1031). A b d u rra h m a n Ş e r e f ; S o k u llu M eh-
ria z a m ın k e n d i İsm i He a n ıla n c a m id ir. ; m e d P a ş a n ın evaal-l a h v a li v e a ile si h a k ­
Sokullu. M eh m e d P a s a İ s ta n b u l'd a b u k ın d a (T a r ih î O sm ani E n c ü m e n i m e c m u a ­
ik i c am iin d e n b a ş k a im p a r a to r lu ğ u n d a ­ s ı n o : 2S). C h a r r ié r e ; N é g o c ia tio n s d e
h a b a z ı ş e h ir v e k a s a b a la rın d a d a b ir t a ­ la F r a n c e d a n s le L e v a n t. A g e h î M a n s u r
k ım e s e rle r b in a e ttir m iş tir . B u n la r: Ç e le b i; F e tih n â m e -i ka le -i Z ig e tv a r (ü n i-
L ü le b u r g a z ’d a b ir e â m i ve m e d re s e ; E- ! v e rs ite k ü tü p h a n e s i n o : E . 12356)„ K â tlb
d ir n e ’d e Ç av u ş B ey m a h a lle s in d e h a m a m , Ç eleb i ; T u h fe t-ü l-k ib a r fi e sfa r-ü l-b ih a r. A.
d ü k k â n la r ve o d a la r ; V iş e g ra d ’d a M im a r G a la n ti; T ü r k le r v e y a h u d ile r, ta rih i, s iy asi
S in a n 'a y a p tır ttı ğ ı g ü z el b ir k ö p r ü ; E r- te tk ik . A h m e d R e fik ; S o k u llu M ehm ed
d e l'd e B e c k e re k ş e h r in d e câzni, im a re t, P a s a v e L e h is ta n in tih a b a t* ( T a r ih i Os­
h a n , çeşm e k ö p r ü v e d a r ü lk u r r a , lio sn a - m a n i E n c ü m e n i m e c m u a s ı n o : 35). Â li;
S a r a y y a k ın ın d a b ir k e r v a n s a r a y gibi M u sre tn â m e (T o p k a p ı s a r a y ı R e v a n k ü ­
g e y le rd ir. tü p h a n e s i n o : 1298). B a ro n d e T e s ta ;
R e c u e il d es tr a ité s de la p o r te O tto m a n e .
B ib liy o g ra fy a : lïa m m e r (M . Â ta) ; S n k e is e n ; G eseh îch te d es O sm an isc h en
D evlet-l O sm an iy e T a r ih i C. 6 v e 7. Aft- r e ic h s in E u r o p a . R if a t; D e v h at-ü ta n esa -
İ yih*

1311
rafından azlettirilerek B elgrad b ey liğ in e van kurarlar, D iv a n -ı hüm ayuna g elm e­
gönderilm esi, kethüdası H u srev ile k a- yecek şey lerle oradan artan işleri görü­
pıcıbaşısı Sinan A ğan ın ayn i şek ild e az- şüp karara bağlarlardı. Ö ğleden sonra
Iettirilm esi veziriâzam ı en yakınlarından y ap ıld ığı için «ik in ci divanı» d en ilen bu
bile m ahrum etti. S o k u llu ’nun h asım la- divanı S ok u llu da haftada bir kaç gün
rı çok geniş şekilde çalışıyorlardı. 1578 toplardı.
senesinde B udin sarayı v e barut m ahze­ S okullu M ehm ed Paşa bir pazar g ü ­
nine yıldırım isab eti n eticesi tahribat nü sarayında İkinci divanı yaparken,
görm esi, veziri âzam in am cazâdosi Budin derviş k ıyafetin d e birisi içeri girdi, bir
valisi M ustafa P aşa’n ın itham ına kâfi dilekçe verecek m iş gib i yaparak v e zir i-
geldi. Zahiren teftiş vazifesi ile B udin’e âzama yak laşın ca kolunun için e sak la­
gönderilen m irahor Ferhad A ğa v a sıta - m ış olduğu hançerini veziriâzam ın k al­
siy le, veziriâzam ın bu yak ın akrabası bine sapladı. O sırada koşuşan ça v u ş­
k atlettirildi. lar adam ı yak alıyarak hapse götürürken,
Ham id Efendi'nin ölüm ünden son­ Sokullu odasına alındı. C elbedilen cer­
ra şeyhü lislâm olan K adızâde Ş em ssddin rah yarayı ted avi için gerek en ted b irle­
A hm ed E fendi, padişahın huzuruna g ir­ ri aldıysa da M ehm ed P aşa hâdiseden i-
dikçe veziriâ2ama itim ad etm em esin i ki saat kadar sonra öldü (12 ek im 1579 -
hüküm dara telkin etm ek le kalm az, S o ­ 20 şâban 987).
k u llu ’yu işgal e ttiğ i m akam ın se lâ h iy et- S o k u llu ’y u ö ld ü re n şahsı anlatan
leri bakım ından da zed elem eye çalışırdı. Osm anlı kaynaklarının bir kısm ı, onun,
N itekim , daha kazaskerlikte iken, y ü k ­ dilek çe verir gibi yaparken bu cinayeti
sek derecedeki kadılıklar tevcih atım işled iğin i, k endisinin tım arının aza ltıl­
arzetm ek su retiyle sadrazam lık v a z ife le ­ m asından m uğber bir boşnak olduğunu
rinin bir kısm ını gaspetm işti. H ele d e f­ söylem elerin e m ukabil; bazıları da k a ­
terdar Ü v ey s Paşa bu bakım dan çok i- tilin bir m eczub olduğunu; ara sıra v e -
leri gitm iş bulunuyordu. Bazı m em uri­ ziriâzam dan sadaka isted iğin i; d ivan o -
y etler b aşd efterd an n arziyle v erilir o l­ dasına gird iği zam an da S ok u llu ’nun y i­
m uştu. Ş eyh ü lislâm ın arzı b eylerb eylik n e para istem ey e g eld iği d ü şü n cesiyle
v e sancak beyliği gibi büyük m em u riyet­ elin i ceb in e attığı sırada bu m eczubun
lerin verilm esin e v e sile teşk il ediyordu. hançeri saplam ış olduğunu kaydederler.
S okullu M ehmed Paşa aleyhindeki H âdisenin cereyan tarzına b ak ılın ­
bu tertiplere, m akam ının selâ h iy etleri- ca, bunun m ürettep bir su ik ast olduğu
nin elinden alın ır şek le d ökülm esine ses anlaşılıyor. Z âten zam anında da bunun
çıkaram ıyor, ü stelik istifa da etm iyordu. m ürettep olduğuna bir çok k im seler i-
İhtim al, istifa ettiğ i tekdirde k ola y lık la nanm ış v a ziy ettey d i. S ok u llu ’nun h asım -
öldürüleceğinden korkuyordu. S ok u llu ’­ Iarının, d erviş k ıy a fetli v ey a m eczub d i­
nun bu h âle gelm esin d e v e b ilhassa v e - y e tarif ed ilen k im seyi bir â let h âlinde
ziriâzam lık m akam ının selâh ivetlerin in kullanm ış olm aları k u v v e tle m u h tem el­
zed elenip çiğnenm esinde esas kabahat dir.
padişahın kendisinde idi. Zira, tesir a l­ S ok u llu ’nun k aatili, paşanın hayata
tında kalan zayıf şah siy eti yüzünden, v e ­ gözlerini yu m m asın ın ferdası günü dört
ziriazam hakkında yap ılan itham ların parçaya ayrılm ak su retiy le öldürülm üş
doğruluk derecesini tesp it v e buna göre v e her parçası ibreti âlem için İstanbul
enerjik tedbirler alm a y erin e, tak ın d ığı kapılarına asılm ıştır.
tavrı ile kanun v e nizam ların ze d e le n ­ Sok u llu M ehm ed P aşa’m n ölüm ü İs­
m esine sebep oluyordu. tanbul’da um u m î bir teessür yarattı.
S okullu M ehm ed P aşa bilh assa son Sokullu’yu bir h a y li m ethederek, an la­
ik i seneden beri fevk alâd e sarsılan oto­ tan m üvorrih P eçevî, İran seferin d e bu­
ritesinden dolayı çok üzüntlü bir h ayat lunan orduda onun şeh âd eti duyulduğu
geçirm ekteydi. Buna rağm en, d e v le t iş ­ zaman gözyaşı dökm edik k im se k alm a­
lerini görm e bakım ından çalışm a tarzın­ dığını kaydeder.
da b ir gevşem e yoktu. V eziriâzam lar Sokullu M ehm ed P aşa’n ın şehid o l­
D iv a n -ı hüm ayundaki m ûtad m üzakere­ duğunda, m ü ftü K adızâde A hm ed Ş em -
lerden başka kendi saraylarında da d i­ seddin E fen d i m üstesna, d iğer bütün u -

1312
Sokullıı (Tavil) Mehmed Paşa (Arşidük Ferdinând’ın koleksiyonundan)

(Mufassal Osmanlı Tarihi tablosu No. 25)


lem a ittifa k ettiğin den gasledilm eden da böyle bir şeh âd et nasip eyle!» d iye
E yub’daki türbesine defnedildi. dua etm iş.
P eçev î’nin k ayd ettiğin e nazaran; ta ­ Sokullu M ehm ed Peşa'nın ölüm ü ile
rihe m eraklı olan Sokullu M ehmed Paşa, m ühim bir d ev let adam ı kaybolm uş o l­
ölüm ünden bir gece ev v e l T avâşi Hasaıı du. Onun ölüm ü, zam anım ız tarihçileri
A ğaya T evarih -i â l- i O sm an’dan Murad tarafından, O sm anlı İm paratorluğunda
H üdavendigârı okutm uş, onun K osova’da «Y ükselm e devri» nin ssn u v e «Durak­
şehid düştüğü kısım okunurken gözle­ lam a devri» n in b aşlangıcı olarak kabul
rinden yaşlar boşanarak: «Yarab, bana edilir.

İRAN HARBİ

Ü çüncü Murad tahta geçtiği zaman, m aiyeti babasınm ki kadar çok d eğil de,
1555 A m asya m uahedesi ile kurulm uş o- yin e de bir elçilik h ey eti için h a y li ka­
lan O sm anlı-İran sulha devam ediyerdu. lab alık sayılacak m iktarda idi. İkiyüz
K sn u n i’r.in seferleri esnasında O a n a n - elli k işilik m a iy et v e 500 d evelik bir a-
lıla n n kudret derecesi hakkında fik ir sa ­ ğırlık la Ü sküdar’a v a sıl olduğu zaman
h ib i olan İran idarecileri, A nadolu h al­ R um eli b eylerb eyi Siyavü ş Paşa 2500 k i­
kım tahrik siyasetlerin i, m uahedenin ak - şilik m uhteşem bir alayla İran h eyetin i
tinden beri bırakm ış g :b iy d .l;r. K an u - karşıladı. S iy a v ü ş P aşa’m n em rindeki as­
n î'nin saltanatı sırasında teessüs eden k erler k ıy m etli ve süslü m erasim elb ise­
sâkin h ava İkinci S elim devrinde de ber­ lerin i giym işti. İran h ey etin i karşılayan­
devam dı. K attâ, Sultan S e lim ’i tantana­ lar yaln ız bunlar da değildi. Kaptanpaşa
lı m aiyetli bir İran elçilik h ey etin in z i­ da 30 kadırga ile Ü sküdar k ıyılarına
y aret etm iş olm ası, m evcu t sük û n eti b i­ gelm işti. Tokm ak Han karşıya geçm ek
raz da sam im iyetle tak viy e etm iş görü­ için bu gem ilerd en birine bindiği ve
nüyordu. A yn i m anzara Ü çüncü Murad’- gem id e hazırlanm ış altun işlem eli örtü­
ın cülusu v e sile siy le bir defa daha göze lerle süslü sofranın başına oturduğu z a - .
çarptı. Lâkin buna rağm en iki d evletin m an kadırgalardan v e K ızkulesinden se­
arasındaki m ünasebetler b ir harbe ç e v - lâm topları atılm aya başladı. K arşı sa­
riliverdi v e açılan m ücad ele devri fa sı­ h ild e y en içeri ağası tarafından karşıla­
la lı şekilde yarım asırdan fazla sürdü. nan Tokm ak Han h er adım ında fev k a lâ ­
Bu m ücadelenin ilk safhasını teşk il e - d e bir itibarla m isafir ediliyordu. Şah
den ve Ü çüncü M urad’m zam anına rast- K u li H an’ın ziyareti sırasında olduğu g i­
lıy a n oniki y ıllık harp, aşağıda izah e - bi bu defa da asıl gösteriş m erakı İran­
d ildiği şekilde başlayıp T ürklerin le h i­ l I l a r d a n geliyordu. İran’dan böyle g ö ste­
n e bir n eticey le kapandı. rişli bir h ey et gelin ce O sm anlı h ü küm e­
ti de ister istem ez aynı arzuyu duyuyor­
İstanbul’a gelen İran elçisi du. Bu yüzdendir ki, devrin tantanasını
bizzat yaşıyan Osmanlı tarihçileri b ö y le
Sultan ü çü n cü M urad’m cülûsunu sahneleri tafsilâtlı şek ild e n ak letm ek te­
tebrik ile selefleri zam anında kurulm uş dirler. H am m er gibi bir A vrupalı tarihçi
olan T ürk-İran dostluğunu yen ilem ek ise, gerek o devirde iki Doğu hüküm eti­
için lö ’îö m ayısında bir İran e lçilik h e ­ nin kudret ve' m alî im kânlarını b elirte­
y e ti İstanbul’a geldi. İran h ey etin in reisi, bilm ek , ay n i zam anda D oğuluların g ö s­
ik in ci S elim ’i ziyaretle T ürk-İran dost­ teriş m erakına işaret etm ek g a y esiy le
lu k m ünasebetlerinin tezahürüne fırsat m utantan sah n elerin tafsilâtın ı verm ek ­
verm iş olan Şah K uli H an’ın oğlu v e İ- ten kendini alam am ıştır. N itekim İran
ran’ın R evan valisi Tokm ak Han’dı. Şah h eyetin i, anlatırken şöyle dem ektedir:
K uli H an’ın 1568 y ılın d ak i ziyareti nasıl «Şim diye kadar hiç bir A sya hüküm da­
m uazzam tantana ve gösterişlere v esile rının elçisin e, bu türlü ihtiram yap ılm a­
teşk il etm işse, onun oğlunun Sultan M u- dığı gibi, A vrupalı sefirler de buna m ü ­
rad’ı ziyareti de o neviden gösterişlerin zahir olm uş değildi. A layın önünde k ıy ­
tezahürüne fırsat verdi. Tokm ak hanın m ettar gaşiyeler örülm üş dokuz at y e ­

1313
dek te götü rü lm ekte v e üzerlerinde - in ­ zam anlarında h ü k ü m et otoritesi T ürk­
san v e arslan, kaplan v e a t resim leri m en, Çerkez, Gürcü v e K ürt b eylerin in
resm edilm iş elb iseler g iym iş - yirm i dört ellerin d e bulunuyordu. Ş ah Tahm asp’-
zenci b u n la n takip etm ek te idi. B u ise, m yaş sıra siy le M ehm ed H üdabende, İs­
canjlı m ahlûk tasvirleri şer’an m em nu m ail, Murad, Süleym an, H aydar, B eh -
olduğu cih etle sünniler nazarında pek ram, M ustafa, M ahmud, A li, îm am kulu,
fena görülüyordu. E lli piyad e h izm etçi A hm ed Z eyneiâbidin, M usa isim lerin d e­
ile kuşaklarına çıngıraklar a sılm ış üç ki on ik i oğlu m u h telif kadınlardan dün­
süvari sefirin önünde gidiyorlardı. T ok­ y a y a g elm işti. Bu kadınların arasında
m ak Han, altunlar içinde bir cins ata b in ­ Ç erkez v e Gürcü aslından olanlar v a r­
m işti; kırm ızı kadifed en m am ûl k a fta ­ dı. Gürcü v e Ç erkez b eyleri, kendi ırk ­
nının eteklerinin gü zel işlem eleri arasın­ larından olan kadınlardan doğan şeh za­
da sırm alı yapraklar görünüyordu; alt delerin Iran tahtına geçm esin i istiyorlar­
elb isesi her türlü resim lerle işlen m iş, dı. Ş ah Tahmasp, tahtı oğullarından
kavuğu sırm alı v e k ıym ettar taşlarla H aydar’a bırakm ak arzusundaydı. Lâ­
m urassa idi. A rkasında bulunan üç se ­ kin k u v v etli bir nüfuza sahip olan U s-
y isten biri k ılıcın ı, İkincisi y a y ım , üçü n - taclıoğlu H ü seyin B ey, şehzâdelerden
cüsü altunlu m urassa ok m ahfazasını ta ­ B ehram ’ı şah yapm ak istem ek te idi. iş ­
şıyordu.» te buna m âni olm ak v e tahtı b ir an ö n ­
İşte bu derece süslü bir toplulukla ce oğlu n a tem in etm eyi gözeten H a y -
İstanbul’a g elen Iran elçisin e O sm anlı dar’m annesi olan Gürcü kadın k o ca sı­
im paratorluğunun h a şm et v e zen g in liğ i­ nı zehirlem işti;
n i gösterm ek için bir takım fırsatlar ih ­ Tahm asp’m ölüm ü vuku bulunca
das edildi. Bu sebeple, elçin in v ü su lü sı­ H aydar derhal hüküm darlığını ilân etti.
rasında avda bulunan Sultan M urad 12 Ş ah Tahm asp, oğullarından H aydar’ı
bin k işilik m uazzam bir k alab alık la şeh ­ fazlaca sevd iğin d en , riv a y ete göre, T ok­
re dahil oldu. m ak H an’ı İstan b u l’a gönderirken bunun
Iran elçisi T okm ak Han İstan b u l’a hüküm dar olacağına dair Su ltan M urad’a
varışın ın dokuzuncu günü olan 13 m ayıs ihbarda b ulunm ası için elçisin e talim at
1576 da padişah tarafından kabul e d il­ verm işti.
di. K abul sırasında h ed iy elerin i d e su n ­ H aydar M irza h üküm darlığını ilân
du. H ed iyeler arasında fev k a lâ d e k ıy ­ eder etm ez, Şah T ahm asp’m Ç erkez bir
m etli bir K ur’a n -ı K erim , Iran şa irleri­ kadından d ü n yaya gelen kızı Perihan,
nin eserlerin den 60 cilt kitap, orta direği d ayısı olan Ç erkez P rensi Ş em h al H an ’a
altu n v e elm as k akm alı v e ipek işlem eli m üracaatla Iran tah tın ı Gürcü h an ları­
bir çadır, kırk kaliça, elm as, in ci, zü m ­ n ın tesirin d en kurtarm asını isted i. Ş e m ­
rüt, firuze v e züm rüt ile dolu kırk ç e k ­ h a l Han derhal fa a liy ete geçerek Çerkez
m ece v e bunların yan ın d a bir takım i- beylerin d en başka ken d ilerin e taraftar
pekli kum aşlar vardı. Tokm ak H an, bu olan T ürkm en b ey leriy le birleşip sarayı
kabulden sonra h er gün bir v ezir tara­ bastı. H aydar bu patırdı arasında kadın
fından ziy a fete d a v et edildi. Bu z iy a fe t­ k ıy a fetin e girip kaçm ak isterk en bİ2zat
ler sırasında vezirler k endisine k ıy m et­ Ş em h al Han tarafından tanınarak çar­
li h ed iy eler verdiler. Tokm ak Han İran’a şa f yü zünden çek ild i v e Ş em h a l’m e m ­
dönm ek üzere 2 1 m ayısta İstan b u l’dan riy le oracıkta derhal başı k estirild i. S a l­
ayrıldı. tanatı y a n m gün kadar sürm üş olan
H aydar, hayata veda ettiği sırada onu
İran’da saltanat d eğişik likleri kurtarm ak ü zere m ukabil tedbir ittihaz
etm iş olan U staçlıoğlu H ü seyin B ey v e
T okm ak Han T ürk iye’de bulunduğu Gürcü b ey lerin in adam ları da saraya
sırada Iran Ş ah ı Tahm asp v efa t * etti. girm eğe m u vaffak oldularsa da H aydar’-
E lli dört sen eden beri Iran tahtını işgal m k esik başını görünce cesaretleri k ı­
eden Şah Tahm asp, zevcelerin d en , H a y ­ rılıp çek ilip g ittiler. M aam afih bu sıra­
dar M irza’nın annesi olan kadın tarafın ­ da T ahm asp’m oğullarından M ustafa v e
dan ham am da zehirlen erek öldürülm üş­ îm a m k u lu ’nun dayıları olan U staçlu oğ-
tü (14 m ayıs 1576). Ş ah T ahm asp’ın son lu H ü seyin B ey ik i şeh zad eyi ya n m a a -

1314 I
İarak onları hüküm dar ilân etm ek n iy e ­ k i h u dut h âd iselerin e benzer şey ler cere­
tiy le Kum v e K eşan taraflarına gitti. y a n ediyordu. İkinci Şah İsm ail’in Kürt
Tahm asp’m ölüm ü ile İran’da bir b eylerin i teşv ik i karşısında O sm anlı h ü ­
karışık lık devri açılm ıştı. H aydar’m ö l­ küm eti de bunların tatm in v e ısm d ırıl-
dürülm esi bu k arışık lığ ı daha da artır­ m ası için V an b eylerb eyin e em ir gönder­
dı v e bu h al aylarca d evam etti. Bu ka­ m ek teyd i. T ürk-İran sınırında b ö y le bir
rışıklar arasında, H aydar’m öldürülm e­ hava eserken İran’ın Lûristan v a lisi Os­
sine sebep olan prenses P erihan’ın ana manlIlara sjğm dı. Lûristan v a lisi iy i bir
bir kardeşi olan İsm ail hüküm dar ilân şek ild e karşılanıp ken d isin e sancak v e
edildi. B abası öldüğü zam an 41 yaşında h il’at gönderildi. B ütün bu haller, iki
bulunan İsm ail 22 ağu stos 1576 da K az- d ev letin m ü n aseb etlerin in g ergin leşm e­
v in ’de İran tahtına oturdu. sin e y o l açıyordu.
Şah Tahm asp’ın yaş. sırası ile ik in ­ İk in ci Şah İsm ail’in ölüm ü üzerine,
ci oğlu olan İsm ail, zalim liğ i v ey a h u t da İran d ev let adam larının ek serisin in itti­
Sünniliğe m ey li d o la y ısiy le A lam u t k a­ fak ı n eticesin d e M ehm ed H üdabende h ü ­
lesin e hap sed ilm işti. İsm ail, yirm i beş küm dar ilân ed ild i (A ralık 1578). Göz­
senedenberi (bazı kaynaklara göre do­ leri p ek iyi görm ediği için bazı tarihçi­
kuz buçuk sendenberi K ahkaha k a lesin ­ le r tarafından «Kör Hüdabende» diye
de) hap iste olduğu A la m u t kalesin d e a f­ ta v sif ed ilen bu hüküm dar zam anında
yona alışm ış v e m üthiş bir afyon k eş o l­ O sm a n lı-îra n barışı bozularak uzun bir
m uştu. A fyon iptilâsı, aslın d a m evcut m ü cad ele d evresi başladı.
olan zalim liğin i daha da artırm ıştı. Bu M ehm ed H üdabende vü cu t özründen
yüzden sekiz erk ek k ardeşi ile onların başka İktidarsız bir k im seydi de. Onun
çocuklarını öldürm üş, sad ece gözleri iy i için d ev let İdaresi bir aralık H am za ile
görm eyen ağab eyisi M ehm ed Hüdabende A b b as’m anneleri olan zev cesin in eline
ile onun üç oğlunu sağ bırakm ıştı. H am - g eçti. Bu kadın Maraş S ey y id leri d en i­
za, A bbas v e Ebu T alip adını taşıyan bu le n m eşhur v e nüfuzlu bir a ile y e m en ­
üç çocuktan İkincisi İran tahtına geçerek suptu. V alide sultan, kendi soyunun n ü ­
v e «Büyük Abbas» d iy e bu m em lek etin fuzundan faydalanarak oğullarından
tarihinde y er tutacaktır. Ham za M irza’y ı babasından sonra h ü ­
İkinci İsm ail o kadar in safsız v e af­ küm dar yapm ak diğer oğlu A bbas’ı da
yon ip tilâsı yüzünden sin irleri o derece saraya kapatm ak istedi. H erat V aliliği
bozulm uştu ki, hüküm dar olu n ca anne­ yapan A bbas’m lalası A li K uli Han Va­
sini görm ek istem eyen bu adam , günün lid e su ltan ın n iy etin i sezdiğinden A bbas
birinde ağb eysi ile üç çocuğunun ida­ M irza’y ı K azvin ’e gönderdi. B unun ü ze­
m ın ı em retti. B una sebep, o sırada İsm a­ rin e V alide su ltan ile A b b as’m arası a-
il Şüca adını v erd iği b ir oğlunun dün­ çılm ak ta devam etti. A bbas M irza’nın
yaya gelm esi v e tahtı bu oğluna tem in la la sı b ecerikli bir kim se olduğu kadar
etm ek istem esiyd i. L âkin adam larından A b b as’m ken d isi de genç yaşın d a zekâ­
H elvacıoğlu H aşan B e y ’in ev in d e b u lu n ­ sın ı gösterm eye başladığından etrafın d a­
duğu sırada fazlaca yu ttu ğu afyon n e ti­ ki taraftar k ü tlesi h a y li büyüdü. N etice­
cesinde felç olarak ölm esi (kasım 1578) d e A b b as Mirza la la sı A li Kuli H an tara­
n eticesin d e bunlar m u tlak bir ölüm den fın d an şah ilân edildi.
kurtuldular. Ş a h M ehm ed H üdabende d e zev ce­
İkinci Şah İsm ail zam anında O sm an­ si gibi b ü yü k oğlu H am za M irza’m n hü­
lIlarla İran arasındaki d ostluk bozuldu. küm darlığına taraftardı. Buna ilâveten
Şah İsm ail seleflerin in takip ettik leri ba­ k üçük oğlu hüküm darlığını ilân etm iş
rış siyasetin e pek uym adı. O sm anlı id are­ v a ziy ettey d i. T ahtı önce kendi nam ına
sindeki bazı K ürt b eylerin i İran tarafı­ İk in ci plânda da büyük oğlu H am za na­
na celbfttm eye çalıştı. Osm anlIlardan a y ­ m ın a kurtarm ak için 80 bin k işilik bir
rılıp İran tarafına iltih a k edenlere y a l­ ordunun başında H erat’a yürüdü. A li
nızca iltifatk âr davranm akla k alm aya­ K u li Han, Şah ile çarpışm ayarak ita a ti­
rak bunları O sm anlılar aley h in e teşv ik n i arzetti. B ö y lece H am za’nm babasın­
de ediyordu. B u sırada O sm anlı - İran dan sonra hüküm dar olm ası kabul ed il­
sınırında K anunî S ü leym an zam anında­ di. M ehm ed H üdabende câhil v e b ece­

1315
riksiz olduğundan, k endisine g eleceğin ğildi. Buna m ukabil harp isteyen lerin
hüküm darı gözü ile bakılan Kam za M ir­ başında g elen Lala M ustafa P aşa v e K o­
za idareyi ele alm ış bulunuyordu. H ü­ ca Sinan Paşa u m u m iyetle veziriâzam a
küm darın âci2İ ifi v e taht yüzünden vu ­ m u h alif olan kim selerdi. Lala M ustafa
kua gelen m ünazaa vo m ücadele yüzün­ Paşa K ıbrıs seferini isterk en de Sokullu
den İran otoritesizi i k içinde yü zü yor ve buna m u h a lefet etm işti. K ıbrıs feth i ile
kabile reisleri birbiriyle vuruştuğundan Lala M ustafa haklı çıkm akla beraber,
tam bir k a n şık lık hüküm sürüyordu. İ- i ne bahtı harbi de, h ıristiy a n ittifak ın ın
ran’ın. bu durumu Osm anlIların işin e v a ­ n isbeten tahakkuk etm iş olduğunu g ö s­
rıyor, fırsattan istifa d e ed en Osmanlı term esi bakım ından S o k u iiu y a ’ h ak v er­
orduları fazla zahm et çekm eden İran direcek. bazı n ok talar ih tiv a ediyordu.
toprağında ilerliyordu. Harbin sonlarına M aamafih h er şe y e rağm en K ıbrıs gibi
doğru A bbas Mirza İran hüküm darı o l­ bir ada T ürklerin elin d e kalm ıştı. Iran
du (1587). seferi de S o k u llu ’n u n dediği şek ild e güç
olm akla beraber O sm anlı d ev leti y en i top
İr a n ’a h a r p a ç ılm a s ı v e O s m a n lı raklara kavuşa bilirdi. K oca Sinan Paşa
d e v le t e r k â n ı da Y em en ve Tunus’taki başarılarına d a ­
ha b üyüklerini ek lem ek arzusunu b e sli­
İran’da gen iş çapta karışıklık ve h u ­ yordu. O nun içiıı O da harp taraftarları­
zursuzluk devam ederken, O sm anlı h ü ­ nın ön safında gelm ek teyd i.
küm etinin Van v a lisi H u srev Paşa, I- ü ç ü n c ü Murad zam anındaki İran
ran’ın durum u hakkında h üküm ete arı­ harbi m ü n aseb etiyle şuna işaret etm ek
zalar takdim ediyor, İran hüküm etinin icap eder ki, o devrin m üverrihleri, harp
zayıflığı v e gayri m em nunların m evcu ­ istey en lerle istem eyen lerin kim ler old u ­
diyetin den bahisle, bu m em lek ete harp ğuna işaret ettik leri v e bu arada S o k u l­
açıldığı takdirde başarı kazanm anın ko­ lu ’nun sözlerini n isb eten n a k lettik leri
lay olacağını belirterek hüküm eti İran’a Iıalde, harpte varılm ası hesaplanan h e ­
karşı harbe teşv ik ediyordu. d efi iy ic e belirtm em ek ted irler. B una
İran hududundan alm an haberler m ukabil harp harekâtı etraflı şek ild e in ­
ve bilhassa Van beylerb eyi H ü srev P a- celend iği zam an, esas h edefin Gürcistan,
şa'nuı teşvik leri O sm anh hü k ü m et m er­ Ş irvan v e D ağistan gib i K afkas m em le­
kezinde akisler uyandırm aktan hâli k a l­ k etlerin in feth i olduğu görülm ektedir.
madı. O sm anlı d ev let adam larından m ü ­ Gerçi, harbin sonlarına doğru Tebriz e t­
him bir kısm ı, H üsrev P aşa’nra dediği rafında da çarpışm alar olm uş v ö bugün
gibi, yen i fetih ler için fırsatın m evcu d i­ Iran A zerbaycanı den ilen toprakların bir
y etin e kani olup harp taraftarlığı e d i­ kısm ının da feth in e çalışılm ışsa da, çar­
yordu. Buna m ukabil veziriazam S o k u l­ pışm aların esas m erkez sık leti G ürcis­
lu M ehmed Paşa, İran’a karşı sefere g i­ tan v e Şirvan gib i toprakların feth i u ğ­
rişm enin aleyhin deyd i. M üverrih P eçe- runda cereyan eylem iştir. Bu bakım dan,
v î’n in bildirdiğine göre; S ok u llu Iran 1578-1590 Iran harbi, esas Iran î-F ars u n ­
harbine aleyhdarlık ederken m ak u l gö­ surunun m esk û n bulunduğu sahanın f e t ­
rünen fik ir v e sebepler ileri sürüyordu. hini h ed ef tutan bir m ücadele değildir.
Sokullu M ehm ed Paşa: «m evacib artar, Gürcüler gib i h ıristiyan bir topluluğun,
teb’a azahr, sefer m asraflarına karşı v a ­ um u m iyetle sünnî Türklerle m eskûn Ş ir ­
ridat yetişm ez, İran ü lk esi gen iştir, h a l­ van'ın, y in e h alk ı sünnil erden ibaret
kı itiat altında tutulam az. Sultan Sü­ D ağıstan'ın O sm anlı sın ırla n için e a lın ­
leym an İran seferlerin d en çok çekm iş, m asına çalışılm ası, S ok u llu ’nun m ü ta le-
sulhun tesisin e kadar çok üzülm üştür» asım n her yön ü n ü n isa b etli olm adığını
diyerek m ahzurları sayıp, geçm iş y ıl­ gösterm ektedir. A ncak, İran seferin in
lardan m isal verd ik ten sonra «Acem se ­ çok zah m etli olacağı v e zap ted ilen y e r ­
ferini ilk a edenler attan ayrılıp da öküze lerin elde güç tu tu lacağı da bir h ak i­
binm îyenlerdır» şek lin d e bir cüm le ile kattir.
fikrin i hülâsalandırıyordu. B ütün gü çlü k lerin e rağm en K afkas
Sokullu M ehmed Paşa b öyle ko­ m em lek etlerin in zaptı, o d evir için Os-
nuştuğu sırada eski nüfuzuna sahip d e­ m anlı im paratorluğu b akım ından hayati

1316
bir eh em m iyet arzeder görünm ektedir. ik in ci S elim ’den beri padişahlar harbe
Zira V olga boyundan Hazar sah ilin e i- gitm ek âdetini terketm işierdi. K anunî
nen R usların, K afkasya’y a doğru yavaş Süleym an yaşın ın h a y li geçkin olm asına
yavaş ilerlem ek isted ik leri b elli olm ak ­ rağm en 1 m ayıs 1566 da İstanbul’dan h a ­
tadır. H albuki K afkas m em lek etleri e l­ rek etle S igetvar seferine çıkm ıştı. İk in ­
de ed ild iği takdirde, hem Ruslardan ci S elim , padişahlar içinde sefere çıkm ak
önce buraya y erleşilm iş olacak, hem g ü ­ usulünü ilk terkeden hüküm dar olm ak­
n ey doğudan K ın m h a n lığ ı arazisi ile la beraber, onun zam anında padişahın
irtibat kurulacak, hem de Irar, kuzeyden k atılacağı şek ild e bir kara harbi de o l­
çevrilm iş olacağı için S a fev î hü k ü m e­ m am ıştı. B inaenaleyh, Ü çüncü Murad i-
ti daha k olaylık la teh d it altında tu tu la­ le sefere çıkm a âdetinin terki daha b e­
caktı. lirli bir hâl alm ış oluyordu, ü çü n cü
iş te bu m ühim n oktaların izahına o Murad, harem deki sefa lı hayatını bıra­
devrin m üelliflerin in eserlerin d e rastlı- karak sefer zahm etine katlanacak karak­
yam ıyorsak da, harp harekâtının takip terde bir hüküm dar değildi.
etliği seyir bakım ından, Osm anlı h ü k ü ­ Padişahın sefere çıkm am asına m u­
m etinin bu h ed eflere u laşm aya ça lıştığ ı­ kabil, hü k ü m et reisi olan S ok u llu M eh­
na şahit oluyoruz. m ed P aşa da K anunî’nin ölüm ünden
D on-V olga k an alın ın açılm asını is ­ sor.ra bizzat sefere çıkm am ıştı. İran’a
tem ek le, S ok u llu ’nun, V olga bölgesi v e sefer açılm asına karar v erilirk en k en d i­
Îç-A sya T ürkleriyle irtib at kurm anın si sefere gitm ediği gibi, sefere çıkacak
lüzum v e ehem m iyetin i kavradığı, Rus ordunun serdarını tayinde de evv elâ ,
teh lik esin i sezdiği anlaşılm akla beraber m ü tered d it davrandığı ve isabetsiz b ir
ona yak ın eh em m iyet arzeden K afkas tayin m uam elesine tev essü l eyled iği, o -
m em lek etlerinin feth in i istih d af eden nun bu isabetsiz m uam elesinde, p adişa­
bir harekâta m uh alefetin i, D on-V olga hın da dahii bulunduğu anlaşılıyor.
kanalı m eselesin d e uğradığı m u v a ffa k ı- S ok u llu ’nun sulh taraftarlığına kar-
y etsizlik le izah etm ek m üm kündür. F a­ • şılık sefer kararı verilm esin d e büyük
kat kanal işin de S ok u llu ’nun, A strahan rol oynıyanlardan Lala M ustafa v e K o­
seferi diye anılan harekâtı bir defterda­ ca Sinan Paşaların her ikisi de, harpte
rın elinde bırakm ak su retiy le tedbirde kazanılacak m u vaffak iyeti kendilerine
kusur eyled iği m alûm dur. m aletm ek isted ik lerin d en her ik isi de
Van beylerb eyi H u srev Paşa İran’­ Serdar olm ak istiyordu. B unun için La­
daki k arışık lıklar yüzünden h udutlarım ı­ la M ustafa Paşa Erzurum ve h avalisin in
za bir zarar gelm em esi, b ilâkis İran’a se ­ serdarlığına, S in an Paşa da B ağdad ta ­
fer açılm ası için tam fırsa t olduğu y olu n ­ rafları serdarlığına tayin edildi. H albu­
da İstanbul’a arizalar takdim ederken, ki b ö y le bir tayin, hem k u vvetlerin da­
Erzurum halkı da şehirlerinin em n iyetin i ğılm ası, hem har iki paşanın birbiriyle
tem in g a y esiy le Erzurum ’un etrafına bir geçinem em eleri, hem de seferin gayesin i
sur inşası için m erkezin m üsaadesini is ­ esas h ed eften uzaklaştırm ası bakım ından
tiyordu. fazlaca m ahzurluydu. N eticede ik i ser­
İşte bütün bu m esele, hâdise ve te ş­ dar ile sefere çıkış m ahzurlu görülerek,
vik ler m uvacehesinde İran’a harp açıl­ padişahın irad esiyle Sokullu M ehmed
m asına karar verildi. P aşa her ik isi ile görüştü. M üverrih P e-
ç e v î’nin anlattığına göre, veziriâzam
Lala M ustafa P asa’nm bunlarla görüştüğü zam an L ala M ustafa
serdar tayini Paşa: «A llahın in a y eti ile gideriz, hudu­
da vüsulüm üzde vu k u feh li ile m ü şave­
Harp açılm asına karar verild iği za­ re ederek m uktezasm ca h areket ederiz»
man, harekâtı icra ed ecek orduya bir dedi. Koca S in an Paşa ise: «birinci sene
serdar tâyin edilm esi lâzım dı. E vvelce Tebriz v e Şirvan, ikinci sene H em edan
harp k aran alınınca, padişah bizzat or­ v e İsfahan taraflarının fethini taahhüt
dunun başına geçer v e y a ken d isi daha eyledi». Bu cevaplar padişaha arzedilin-
m ühim b ir m esele ile m eşgu lsa harekâ­ ce Sultan Ü çüncü Murad Lala M ustafa
tı idare edecek kum andanı tâyin ederdi Paşa’n ın serdarlığm ı em retti (şev v a l

1317
975 - aralık 1577/ocak 1578). BÖylece İ- m em ur ed ilm iş bulunuyordu. A yttca, bir
ran seferi serdarlığına ta y in ed ilen Lala m üddet önce D iyarbakır b ey lerb ey liğ in ­
M ustafa Paşa G ürcistan v e Ş irv a n ’ın is ­ den a zled ild iğ in d en . beri o h avalid e bu­
tilâsına m em ur oldu. lunan Ö zdem iroğlu O sm an P aşa da ser­
darın em rine girecekti. L ala M ustafa
Lala M ustafa P aşa’nm Paşa İran seferin e çıkarken «K ü n h -ü l -
İstanbul’dan hareketi ahbar» isim li eseriyle tanınan m üverrih
G elibolulu  li de o rdu m ü n şis i sıfa tiy le
O sm anlı d evleti İran’a karşı harp a - m aiyetin d e bulunuyordu. M üverrih  li,
çılm asm a karar verd iği sırada O sm anlı bu fırsattan faydalanarak «N usretnâm e»
- İran sınırında bazı şey ler olm aktaydı. ism i ile İran seferin i anlatan bir eser k a ­
Şah Tahm asp’m ölüm ü üzerin e İran’ın lem e alm ış olduğundan, bu harbin ta f­
iç em n iyeti bozulduğu, ayni zam anda silâtın ı onun eserin d en k o laylık la tâk ip
Tahm asp’tan sonra İran tahtına g eçen ­ edebiliyoruz.
lerden İkinci Ş ah İsm ail 1555 A m asya Serdar L ala M ustafa Paşa Ü sk ü d ar’­
m uahedesi ile teessü s eden barış şa rtla ­ dan h arek etin d en itibaren doğu A nado­
rına tam m ânasiyle riayet etm ediğinden, lu ’y a kadar uzanan u 2un yo lu pek ağır
O sm anlı - İran hududu da sü kûnetini katediyordu. Daha ziyad e b ey lerb ey le­
kayb etm eye başlam ıştı. İşte 1578 sen e­ rinin askerlerinin hazırlanabilm eleri i-
sinin ilk a y la n içinde cereyan ed en h u ­ çin b öyle davrandığı anlaşılan Lala
dut h âdisesi bu n evid en bir şeyd i. 31 M ustafa P aşa İzm it’e vard ığı zaman y e ­
m art 1578 de İstanbul’a u laşan habere n içerilerin B olu üzerinden Erzurum ’a
göre: Osm anlIların İran tarafındaki h u ­ g itm elerin i em rederken kendisi bir m ik ­
duduna bir İran tecavüzü olm uş, Ş e h - tar asker ile K onya’y a yön eld i. K on ya’­
rizor b eylerb eyi m ü tecavizlerle harbe tu ­ da A lâ ed d in -i R ûm i’n in türbesini ziy a ­
tuşm uş, fak at yen ilerek askerini k a le le­ retten sonra yo lu n a d evam la S iv a s’a
re çekm ek zorunda kalm ıştır. İranlılar geldi. S iv a s’ta bulunduğu sırada Van,
Bağdad civarına kadar uzanan bir akın Erzurum v e H aleb beylerb eylerin d en
hareketine b ile cür’e t etm işler v e rast­ m ektuplar aldı. V an b eylerb eyi hudutta
ladıkları hayvan sürülerini itlâ f etm iş İranlIlara karşı bazı m u v a ffa k iy etler k a ­
v eya sürerek götürm üşlerdir. zan ıld ığın ı haber veriyordu. Yine bu a -
İran hududundan b öyle bir hab er g e­ rada Guril v e M m greli Ç erkez b e y le ­
lin ce, Serdar Lapa M ustafa Paşa h a rek e­ rinden ita a tla n n ı arzetm ekte old u k ları­
tini çabuklaştırm aya g ayret etti. N isanın na dair m ektuplar geldi.
ilk haftası içinde huzura kabul ed ilen
Lala M ustafa Paşa padişaha ved a e y le ­ Ordunun Erzurum ’da toplanm ası
dikten sonra ayni gün m erasim le Ü s­
küdar’a geçti (5 nisan 1578). L ala M ustafa Paşa 3 tem m uz 1578
L ala M ustafa P aşanın Ü sküdar’a de Erzurum ’a v a sıl olduğu zam an Gür­
geçm esinden sonradır ki, sefere çıkacak cistan v e Ş irv a n ’a ilerliy ecek O sm anlı
ku vvetlerin toplanm asına a it ilk hazır­ ordusunun m ühim kısm ı burada toplan­
lık lar yapıldı. Serdarın İstanbul’dan gö­ m ış bulunuyordu. Serdar L ala M ustafa
türdüğü k u vvetlerin m iktarları pek e - Paşa, Erzurum ’a dahil olm adan bir gün
hem m iyetsizd i. Bunlar: b eş bin y e n içe ­ önce Ç erm ik (Ilıca) konağında D iyarba­
ri, bir kaç sipahi bölüğü v e bir m iktar kır b ey lerb ey i D erviş, S iv a s b eylerb eyi
top bataryasından ibaretti. L ala M usta­ M ahmud, Erzurum b eylerb eyi Behram
fa Paşa harbi bu kadarcık k u v v etle y a ­ v e Maraş b eylerb eyi A hm ed P aşa’la r ta ­
pacak değildi. Onun m a iy etin e girecek rafından karşılanm ıştı. Ondan bir gün
asker A nadolu’dan toplanacaktı. N ite ­ önce de Ö zdem iroğlu Osman Paşa k en ­
kim Lala M ustafa P aşa sefere çıkm ak ü - disine iltih ak etm işti. İyi bir kum andan
zereyken K aram an (K o n y a ), S ivas, D u l- olduğunu Y em en h âd iseleri sırasında g ö s­
kadır (M araş), Erzurum, D iyarbakır v e term iş ve bu bakım dan üstün k a b iliy et­
H alep b eylerb eylerin e askerleri ile b ir­ lerin i asıl bundan sonra isp at ed ecek o -
lik te serdara iltih ak ları hususunda em ir­ lan Ö zd em iro ğ lu O sm a n Paşa, iki sen e
le r yazıld ığı gibi K ırım hanı da yardım a kadar önce D iyarbakır b ey lerb ey liğ in ­

1318
den azledilm işti. Y em en h âd iseleri m ey a - kald ığı Erzurum ’dan ayrılm adan önce
m nda izah ed ild iği veçh ile, A rnavut K o­ bir harp m eclisi toplayarak yapılacak
ca Sinan Paşa, Ö zdem iroğlu’nun en b ü ­ işleri görüştü. Bu m ecliste e v v elâ G ür­
yü k hasm ı olup ikinci b ü yü k hasm ı da cistan ’ın, ondan sonra d a Şirvan v e Da­
Veziriâzam S oku llu M ehm ed Paşa idi. ğ ısta n ’ın zaptına karar verild i. B öylece,
Y em en hâdiseleri sırasında S in an Paşa İran ordusuyle karşılaşılm adan önce O s­
yüzünden, D iyarbakır b ey lerb eyliği sı­ man!: ordusu zin d eliğin i m uhafaza e t­
rasında da Sokullu tarafından m ağdur m ek teyk en esas h ed efe ulaşılm ası der­
edilen Ö zdem iroğlu Osman P aşa’nıîl sa­ p iş ed ilm iş bulunuyordu.
m im î dostu İse Lala M ustafa Paşa idi. L ala M ustafa Paşa Erzurum ’dayken
B irinci m ağduriyeti esnasında, onun ba­ O sm anlı - İran harbinin, ilk çarpışm aları
şına daha büyük b elâlar gelm esin d en başlam ış gibiydi. Kars sancak b ey i Yu­
koruyan L ala M ustafa Paşa, Ö zdem ir- suf B ey, İranlılara tâbi A h ılk elek b ey i
oğlu ’nun G ürcistan seferin e iştiraki için Gürcü m uhtedisi M ahm ud Han’ı, Çıldır
padişahtan em ir çıkarttırm akla, k ıy m et­ gölünün k uzeyindeki «Canbaz Çukuru»
li bir şah siyetin vücudundan istifad eyi m ev k iin d e m ağlûp ederek esir v e gan i­
sağlam ış oldu. m et e le geçirm işti. Serdarı sevindiren
Ö zdem iroğlu O sm an P aşa D iyarba­ bu hâdiseden başka m em n u n iyet verici
kır b eylerb eyliğin d en azledilince, yerin e başka haberler de alınm aktaydı. Bu ha-,
D erviş Paşa tâyin edilm işti- S iv a s b ey ­ berler, bazı Gürcü b eylerin in Osm anlI­
lerb eyi M ahmud Paşa, Dördüncü vezir lara i ta atlarını arzetm ekte olduklarına
Sinan P aşa’n m kard eşi idi. Bu bakım ­ dairdi. Gürcistan tarafından bu biçim de
dan. Lala M ustafa P a şa ’m n ik i hasm ınm haberler gelirk en V an b eylerb eyi Köse
y a k ın la n da sefer m ü n a seb etiy le onun H u srev Paşa kendi m ın tık asın a birkaç
em rinde biraraya gelm iş oluyorlardi- sancakbeyi gönderilm ek suretiyle k u v­
vetlerinin. tak v iy esi lüzum unu arzedi-
İranlılarm tedbirleri yordu.
Serdar L ala M ustafa P aşa Gürcis­
A nadolu ’daki hazırlıklar üzerine i - tan’a H erlenm esi kararını aldıktan sonra
ranlılar O sm anlIların h ak ik î n iyetlerin in 23 tem m uzda Erzurum’dan harek et etti.
n e olduğunu öğrenm işti. B unun için bir H asankale’y e varıldığında S iv a s b eyler­
taraftan huduttaki h âd iseler artarken b ey i M ahmud P aşa’y ı Erzurum m uhafa­
bir taraftan da îran lıla rm m ukabil ted­ zasına bıraktı. Erzurum b ey lerb ey i B eh ­
bir v e hazırlıklara tev essü l eyled ik leri ram P a şa y ı top arabaları ile O ltu üze­
m üşahede edildi. O sm anlı tecavüzünün rinden ileri sevk ed erk en ken d isi esas
G ürcistan üzerine v u k u bulacağın ı se ­ k u v v etlerle H asankale - Hopik - S an a-
zen v ey a istihbar ed en İran hüküm eti, m er üzerinden S oğanlı v e A Uahuekber
buna göre tedbir alm aya başladı. M a- dağlarına doğru ilerledi. D ağ m ın tık asın ­
am afih, yaln ızca G ürcistan tarafından dan ilerlen irk en topların ve ordu ağır­
k u vvet toplam akla da ik tifa etm eyerek lığ ın ın n ak led ileb ilm esi için bazı y e rle ­
O sm an iılan n V an b ey lerb ey liğ i çev resin ­ rin tesv iy esi v e g eçitlerin açılm ası icap
de de em n iyet tedb irlerin e başvurdu. etti. A U ahuekber d a ğ la n aşılınca Göle
N itekim bu cüm leden b irer hazırlık o l­ üzerinden A rdahan’a u la şıld ı (5 ağus­
m ak üzere, ik i sene önce elçilik le İs­ to s). Ordu A rhadan’da ü ç gün kaldı. Bu
tanbul’a gitm iş bulunan R evan v a lisi arada V an b eylerb eyi K öse H usrev P a-
Tokm ak Han, A ras boyunun, Tebriz v a ­ şa’n m Iran kum andanı Em ir Han ile ya p ­
lisi Em ir Han da V an hududu çevresin in tığ ı bir m uharebeyi kazandığı öğrenil­
m uhafızlığın a tayin ed ild i. Tabii her iki di.
kum andanın em rinde de, O sm aıılı hücu­
m unu karşılam ak üzere k u v v et de birik­ Çıldır M uharebesi
tirildi.
O sm anlı ordusu A rdahan’dan ayrı­
Ardahan’a hareket lın ca doğu istik am etin d e y o l aldı. O g ü ­
nün g e cesi O sm anlı - Iran hududu ö -
Serdar Lala M ustafa Paşa yirm i gün nünde bulunan «Behre Hatun» ovasında

1319
geçirildi. Ertesi sabah harekete devam zarı itibara alm adan m aiyetindeki üç
olunarak o zamanki hudut aşıldı. O s- dört yü z k işilik k u vvetiyle derhal h ü ­
Manii ordusu Safevîlere tâbi Gürcü beyi cuma geçti. İlk ham lede önüne g elen İ-
Mahmud Han’ın idaresindeki bölgeye ranlıları yerlere serdiyse de, düşm an
girm işti. Ö ğleye doğru Mahmud H an’ın askerleri pek kalabalık olduğundan k en ­
merkezi Akçakale (Rabat) zaptedildi. dilerinden bir kaç m isli kuvvetin hü cu ­
A yni gün akşam a doğru, Ardahan’dan muna maruz kalıp onlarla vuruşurken
hareket sırasında esas kuvvetlerin so­ atından düştü. Adamları derhal im dadı­
lundan ilerletilen Ardahan sancak b eyi na yetişerek y in e ata bindirdiler. D erviş
Abdıırraiımaiî B e y ile B ayburt aiaybeyl Paşa vuruşm asına devam la yaralanarak
Bekir B ey kumandasındaki Türk k u v­ ikinci defa atından düştüğü sırada Öz­
vetleri de yin e Mahmud Han’a tâbi ka­ dem iroğlu Osman Paşa m uharebe saha­
lelerden V eli (V ale) kalesini alm ıştır. sına yetişti. -
Lala M ustafa Paşa A kçakale (Rabat) Osmanlı k eşif kolu ile vuruşanlar
kalesinin muhasara v e zaptı ile m eşgu l­ Tokmak Han’ın idaresindeki 30 bin k i­
ken ileriye doğru çıkm ış olan kırk e lli şilik İran k u vveti idi- Lala M ustafa Pa­
kişilik bir Osmanlı k eşif kolu düşm an şa Arhadan’dan G ürcistan’a yürürken
kuvvetleriyle tem asa geldi. Serdar bun­ Tokmak Han, Osmanlı k u vvetlerinin ö-
dan haberdar olunca düşman hakkında nünü keserek, Gürcistan yolunu kapa­
daha fazla bilgi edinm ek için Çarhacı mak için Çıldır ovasına doğru ilerlem iş­
kuvvetleri kumandanı Derviş Pasa’y ı ti. K eşif kıtasının çarpışm asını haber
gönderdi. M üverrih P eçev î’nin genç v e alan serdar o sırada Mahmud H an’ın
cesur bir bahadır d iye tarif ettiği Derviş m erkezinin zaptı ile m eşgul olduğundan
Paşa düşm anın azlsk v e çokluğunu na­ Tokmak Han'a karşı Özdem iroğlu Osman

Çıldır m uharebesini gösteren bu resim Ricaut’dan alınm ıştır.

1320
Paşa’y ı yollam ış bulunuyordu. bu hakikati sezdikleri için Osm anlılar a
9 ağustos 1578 günü Özdem iroğlu Os­ itaata hazırlanıyorlardı.
man Paşa ile Tokmak Han arasında ce­ K itabım ızın ikinci cildinin 896 ve 906
reyan eden Ç ıldır m uharebesi çok kan­ ncı sayfalarında anlatıldığı veçhile; O s­
lı şekilde akşam a kadar sürdü. H ava y a ğ ­ m a n lIla r ilk defa K anunî zamanında
murlu olduğundan a teşli silâhlar çalış­ Gürcülere ait bir kısım topraklan 2ap-
mayıp, esas itibariyle kesici silâhlarla tetm işti. Fakat Gürcülerin oturduğu top­
vuruşuldu. A kşam karanlığı bastırırken rakların büyük kısmı bir takım prens­
m uharebenin neticesi taayyün etm işti. lerin idaresinde olup, bunlar da S a ie v î-
Tokmak Hars m uharebe sahasında bir îerin him ayesinde bulunuyorlardı.
çok ölü bırakarak çekilm iş bulunuyor­ Osmanlı ordusu G ürcistan’a yürür­
du. Ertesi g ü n . m uharebe m eydanı te t­ ken bu m em lekette esas itibariyle üç k ı-
kik edilince 5 bin î r a n l ı cesedi sayıldı. rallık mevcuttu- Bunlar: merkezi Tiflis
B eş yüz kişi de esir alınm ıştı. OsmanlI­ olan «Katthll» v ey a ^Kartliya», merkezi
ların zayiatı îran lılan n k in d en bir hay­ Zagemi olan «Kakheti» v ey a «Kahetiya»,
li azdı. OsmanlIlardan ölenler arasında m erkezi K utayis olan «îm erethi» v eya
en m ühim şahsiyet, V eziriazam Sokullu •iinıeretiya», ayrıca Sam tshe, C avahetiya,
Mehmed Paga’mn am casının oğlu v e K larcetiva vc Tao isim lerini taşıyan pek
m üverrih P eçevî’nin d ayısı olan Çarhacı küçük prensliklerdi- Bu küçük prens­
kuvvetleri kumandanı Derviş Paşa idi. liklerden Sam tsiıe p rensliğinin arazisi­
Ç ıldır m uharebesinde D erviş P sşa nin bir k ısm ı K anunî zam anında Os-
ile eski Marag beylerbeyi Muj'tabzâde m ank toprakları arasına katılm ış olup,
A hm ed Paşa fedakârca çarpışm ışlarsa da prensliğin eski merkezi A hıska Osman­
zaferin kazanılm asında esas şeref Özde- l I sınırı içine alınm adığından S afevî h i­

miroğlu Osman P aşa’y a aitti. Muharebe m ayesinde kalm ıştı. L ala M ustafa Paşa
sahasına sür’atli bir şek ild e gelerek der­ em rindeki Osmanlı ordusu Gürcistan
hal harbe girdiği halde başarı tem in e t ­ sınırına dayandığı sırada Sam tshe b ey ­
mesi; onun, sür’atli tedbir alm a bakı­ liğin in arazisi A hıska’nuı batısında Kub-
mından her kumandanda görülm eyen iiyan kazasında Ad)gen (A itunkale) h a ­
bir istidada sahip bulunduğuna delildir. v a lisin e münhasırdır. B eyliğin başında
M inûçehr adında birisi olup kardeşleri
Lala M ustafa Paşa, Çıldır m uhare­
ve annesi ile birlikte m em leketini idare
besinden sonra Tokm ak Han’a bir m ek ­
ediyordu. T ürklerin «Başı açık» v eya
tup yazarak, kendisine Osm anlılar tara­
iA ç ık baş» dedikleri İm erethi beyliğinin
fına geçm esini tek lif etti, Hattâ bunun
başında ik in ci A leksandr, K arthli b ey ­
için br.susî bir m ülakata davet eyledi.
liğ in in başında da David adında bir k ı­
Kanunî Süleym an zam anında İran üm e­
rasından OsmanlIlara geçenlere gösteri­ ra! vardı.
Serdar L ala M ustafa Paşa, Gürcü­
len hüsnükabule ve tev cih edilen rütbe
lerle fiilen m ücadeleye girişm eden Ön­
ve vazifelere dair m isaller verdi. Serda­
ce, bunları kolay yoldan itaat altına
rın, Tokmak Iian ’a böyle bir mektup
yazm ası onun kum andanlık kabiliyeti ile alm aya başladı. Çıldır M uharebelerinden
bir ay kadar önce en yakın Gürcü h ü ­
İran’da sahip olduğu nüfuzun takdir e -
küm eti olan eski Sam tshe beyliğinden
dilişine delildi. Lâkin, Türkmen aslın­
dan olan bu İran kumandanı Osm anlı artakaim ış küçük A itunkale prensi M i-
seraskerinin davetine icabet eylem edi. nûçehr'e m ektup yazarak, îranlılara ita ­
atten vazgeçip Türklere bağlanm asını
bildirm işti. Osmanlı serdarına m üsait
Osmanlüara itaatim cevap veren Minûçeîır, Çıldır m uhare­
bildiren Gürcü prensleri besinden sonra serdarın huzuruna da
kabul olundu, İslâm iyeti kabul ederek
Çıldır m uharebesinden sonra Gür­ M ustafa adını aldı. K endisine Tiflis y c -
cistan yolu OsmanlIlara açılm ıştı. İran lu üzerinde, - bulunan «Azgur» sancağı,
kuvvetleri m ağlup edildiğinden, fazlaca kardeşi Greguvar (Q warq\vare) a da
endişeye kapılm adan Gürcistanda iler­ Otluk sancağı verildi. Küçük kardeşi
lem ek müm kündü. Bazı Gürcü prensleri «Baka» ile «Dedis - îd ed i Deboras adını

1321
Gürcistan ve Gürcüler
(İlâve: 105)


—>
K afK as d a ğ la rın ın g ü n e y in d e K a ra ­ S e lç u k lu la rla m ü c a d e le le ri v e H ıristiy a n ­
d e n iz 'e d ö k ü le n R iy o n n e h rin in y u k a rı la şm ış H a z a r k ü tle le rin i Al a z a n ve Y ora
v a d isi v e H a z a r d en izin e d ö k ü le n K ü r ırm a ğ ı b o y la rın a y e rle ş tirm e le ri d ik k a ti
(K u ra ) n e h rin in A İazan ism in d e k i k o lu ç e k e r. Ü cüncü G e o rg i’n in k ız ı T a m a ra
Üe b irleşm e n o k ta s ın a k a d a r u z a n a n sa ­ (IİS 4 -1213) z a m a n ın d a B a g r a t o ğ u lla rı
h a ta r ih te G ü rc is ta n d iy e ta n ın ır . Y u n a n s a lta n a tın ın h a k im iy e t sa b a s ı d o ğ u d a H a ­
ve L â tin m ü e llifle rin in " îb e r y a ’' A ra p ­ z a r k ıy ıs ın a , g ü n e y d e A ra s b o y u n a k a d a r
la r ın " C u rz a n ” v e y a ‘E i-K u rc ’* d iy e i- u z a n ıy o rd u . K ıra liç e T a m a ra d e v ri bu
s im le n d ird ik le ri b u to p ra k la ra T ü r k le r h a n e d a n ın e n p a rla k d e v ri o lm a k la bera-
ü e A cem ler “ G ü rc is ta n ” d e rle r. B u top* b e r,G ü rc is ta n m ü te c a n is b ir d e v le t d u r u ­
r a k la r d a o tu ra n in s a n la r ise k e n d ile rin e m u n d a değildi.
' ■K a rtv e l1' a d ın ı v e rirle r. T a m a ra 'd a n sonfrakt k ir a lla r devrinde*
M ilâ tta n b ir k a ç a s ır ö n c esin d e n be­ G ü rc ü le r H a rz e m ş a h la rla , İlhanlIlarla,
r i G ü rcü k a v m in in b u to p ra k la rd a o tu r­ K a r a k o y u n lu la r la , * T im u r k u v v e tle riy le
d u ğ u m u h te lif ta rih î d e lille rle te s p it e* u ğ ra ş m a k z o ru n d a k a ld ıla r. T im u r İm p a ­
d ilm e k te , a y n ı z a m a n d a b u n la rın K afk as- ra to rlu ğ u n u n s a rsılıp A n a d o lu ve K af-
y a n m y e rli b ir k a v m i o ld u ğ u k a b u l e d il­ k a sy a d a n e lin i e te ğ in i ç ek m esi ü z erin e
m e k te d ir. G ü rc ü le r B irin c i A le k sa n d r (1412-1442)
G ü rc ü le r, c o ğ ra fi m e v k ile ri ic a b ı cok d e v rin d e m illî b irlik le rin i k u r a r gib i ol­
e sk id e n b e ri Y u n an , R om a, F a rs , T ü r k d u la rs a d a , b irlik u z u n m ü d d e t devam
ve A ra p k a v im le riy le te m a sa g e lm işler­ ed em ed i ve G ü rc ü le r “ K a r tlıy a ” , “ K ahe-
d ir, K a fk a sy a n ın E s k iç a ğ d a k i d u ru m u tiy a ” ve ‘'İ m e re tiy a " d iy e 3 k ır a llıf a
b ir ta r a f a b ıra k ılır s a , O rta ç a ğ d a b u ra y a a y rıc a S b e y liğ e a y rıld ıla r.
en fa z la n ü lu z e d ip y e rle ş e n in ş a n to p ­ G ü rd ü le r h ıris tiy a n lıg ı B iz an s y o lu y le
lu lu k la rım ı! m u n te lif T ü r k k av im i e r i ol­ a lm ış la rd ı. B u s eb e p le G ü rc ü le r B izans­
d u ğ u g ö rü lü r. I lu n , B u lg a r, K ıp ç a k ve lI la r ’m K a fk a s y a 'd a k i d e ste ğ i y e rin e g e ç ­
H a z a rla rı b u a ra d a z ik re tm e k g e re k ir. m e k te y d i. G ü rc ü le r de m ü s lü m a n la rla
B ilh a ssa H a z a rla r K a fk a sy a n ın m u h te lif m ü c a d e le le rin d e B iz a n s lIla r’d a n fay d a-
y e rle rin e d a ğ ılıp y e rle şm iştir. G ü rc ü le rin la n m ıy a ç a lışm ış la rd ı, İ s ta n b u l’u n T ü r k ­
B izan s h a k im iy e tin d e n k u r tu lm a la rın d a le r ta ra fın d a n z ap tı ü zerin e G ü rc ü le r do­
v e m ü s ta k il b ir k ır a llık k u rm a la rın d a ğ u d a y a ln ız b a şın a k a la n b ir h ıris tiy a n
H a z a r’la rın p e k m ü h im ro lü o lm u ş tu r. d e v le ti v a ziy etin e d ü şm ü ş b u lu n u y o rla rd ı.
D aİıa s o n ra k i a s ır la rd a H a rz em ş a h la r G ü rc ü le rle O sm an lIla r a ra s ın d a ilk te ­
(H a v a riz m sa h la r), S e lç u k lu la r ve İ lh a n ­ m as İk in c i B ayezid d e v rin d e g ö rü lm ey e
lIla r d ev rin d e d e T ü r k le r K a fk a s y a ’y a b a şla n d ı. D a h a önce G ü rc is ta n d a A kko-
s o k u lu p y e rle şm e y e d e v am e tm iş le r v e y u n lu la r 'in n ü fu z u m e v c u t o ld u ğ u n d a n
b u d ev red e g e le n T ü r k le rle G ü rc is ta n ’ın ik in c i B ay e z id döverinde A k k o y u n lu la r İ n
d o ğ u su n a is a b e t e d e n ve b u g ü n S o v y et çö k m esiy le G ü rc ü le r O sm an lIla rı ta n ım a k
A z erb ay c a n ’ı is m i ile a n ıla n sa h a n ın ih tiy a c ın ı h is s e ttile r. Y avuz S e lim dev­
T ü rk le şm e si k e sin le ş m iş tir. rin d e O sm anlı o rd u s u d o ğ u y a y ü rü y ü n c e
G ü rc ü le r u z u n a s ır la r b o y u n c a a şi­ G ü rc ü le rd e b u a lâ k a d a h a d a b e lirli ve
r e t h a lin d e y a ş a d ıla r ve ü lk e le rin e iler- fi'ili. b ir h â l a ld ı. G ü rc ü k ıra lı Ç a ld ıra n
liy e n y a b a n c ıla rın h a k im iy e tin i ta n ıd ıla r. s e fe rin e gid en Y avuz Selim* e k a sa p lık
D o k u z u n cu a s ır d a n itib a re n b u ra d a y e rli h a y v a n g ö n d e re re k O sm a n lIla ra h o s gö­
k ı r a llık la r te ş e k k ü l e tm e y e b a şla d ı, G ü r­ rü n m e y e ç alıştı.
c is ta n k ıra îla rı k e n d ile rin e “ A iıbaz k ır a ­ K a n u n î S ü le y m a n z a m a n ın d a Ö sm anlı
lı ” u n v a n ın ı v e rm e k te y d i, G ü rc is ta n 'd a s ın ırı d o ğ u d a b ira z d a h a b ü y ü y ü n c e,
K rm e n î a slın d a n g e le n “ B a g r a t " o k u lla ­ G ü rc ü le rle m e sk û n v e y a o n la rın elin d e
r ı k ıra ll ı â ı e ld e e d in ce "A İibaz ve K a r i­ b u lu n a n y e rle r a r tık y a v a ş y a v a ş Os­
l i l e r i n k ıra lı” u n v a n ı ile h ü k ü m s ü re ­ m anlI id a re sin e so k u lm a y a b a şla n m ış tı.
r e k G ü rcü k ıra llıg ım n e n p a r la k devri* K a n u n i S ü le y m a n 1549 y ılın d a k i ik in c i
n i y a sa d ıla r. B u s o y d a n g e le n k ır a lla n n Ir a n se fe ri e sn a s ın d a ik in c i v e zir K a ra

1322
taşıyan annesine de bir kaç köy ik ta e - rerek şehrin bir kısm ım kurtardı (26 a -
dildi. ğustos 1578), Ilaik a da em niyette olduk­
Ç ıldır m uharebesinin akabinde M i- ları bildirilerek şehre dönm eleri tem in
nuçehr’e bağlı Gürcü b eyliği toprakları edildi.
zahm etsizce Türk sın ın içine alınırken, T iflis işgal edilince şehrin ik i k ü ise-
ona yakın kolaylıkla M ahmud H an’a tâ­ si cam iye tah vil edildi. Lala M ustafa
b i topraklar da alındı. Bir gün önce A k­ Paşa feth i takip eden ilk cuma nam azını
ça (A ğaç) kale (Rabat) v e V eli (V ale) bu m abedlerden birisinde kıldı.
kaleleri alınm ış olan Mahmud Han’ın T iflis’in işgalinden sonra Karthli
idaresindeki A lııska, A hılk elek , Tümük kırallığın a b ağlı toprakların tam am ında
ve H ırtız k aleleri de ele geçirildi. intizam v e asayişin tesisin e çalışıldı. Bu
m ühim şehir y en i ihdas edilen bir b e y ­
T iflis’in işgali lerb eyliğe m erkez y ap ıid ı. E yaletin ida­
resi de eski Bağdad beylerbeyi Solak
L ala M ustafa Paşa esas Gürcistan Ferhad Paşa’n ın oğlu Kastamonu san­
kabul edilen K afthli hâkim i D avid Han’a cak b e y i M ehmed B ey’e Paşalık unvanı
da m ektup yazm ıştı. İran’ın eski hüküm - ile b irlikte tevcih edildi. Şehrin m üda­
d a n Ş ah Tahm asp’m kayınbiraderi olan faası için de 2 b in asker ve 100 top tah­
D avid Han Osmanlı serdarının m ektu­ sis olundu.
bunu cevapsız bıraktı. Çıldır m uharebe­
sinden sonra Türk ordusu ile hareketi­ K akheti kiralının itaati
ne devam edince, G ürcistan’ın eti m ü­
him şehri olan kendisinin hüküm et m er­ En mühim Gürcü hüküm eti olan
kezi T iflis’i ateşe vererek kaçtı. Bu ara­ K arthli kıratlığının doğusundaki K ak-
da şehrin halkını da dağlara kırlara çı­ h eti taralı A leksandr ile R iyon nehri
karm ış bulunuyordu. Osmanlı ordusu çevresindeki îm erethi kıralı Jorj (G eör­
harpsiz T iflis’e girdi v e yan gım söndü­ ge) B aşı açık, Serdar Lala M ustafa P aşa’-

A hır.ed P a ş a ’y ı G ü rc is ta n ü z e rin e g ö n d e r­ s ü rm e si, G ü rc is ta n 'ın s a r s ın tıs ın d a uzur.


di. A h m c d P a s a S ır Bucuk a y lık Jıa~e- m ü d d e t d e vam ın* âm il o ld u . I r a n h a r p ­
j k â t n e tic e sin d e y irm id e n fa z la k a le eld e le ri d o la y ısiy le G ü rc is ta n 'd a O sm anlı ha-
; e tti. j k im iy e tî devam lı b ir is tik r a r a k a v u şa m a d ı.
A k k o y u n lu d e v le ti iy ic e y ık ılın c a Sa- B u n a ra ğ m e n K a rtlıy a bö lg e si G ürcüle­
i fe v tle r g ü n e y K a fk a s y a y ı <îa h a k im iy e t rin d e n İslâ m iy e t! k a b u l e d e n le r g ö rü ld ü .
i v e n ü fu z la rı a ltın a a lm ış la rd ı. B uffün 1574 sen e sin d e G ü rc is ta n 'ı z iy a re t eöen
S o v y e t A z e rb a y c a n ’ı ve E r m e n is ta n d iy e E v liy a Ç elebi, T ifü s İ ç i n " a h a lisin in e k ­
a n ıla n to p r a k la r ı İlh a k ile m e rk e z d en s e risi O sm an lı z am a n ın d a n b e rl s ü n n t o-
ta y in e y le d ik le -! v a lile rle id a re e tm e k ­ Iud, h a n e il ve s a fi'l m e z h e b in d e d irle r.
te , G ü rc ü k jra lla rm ı da n ü fu z la rı a ltın d a U le m a sı ç o k tu r '* d iy e re k , ts lâ m la r m e-
t u tm a k ta id ile r. Jıem m iy etin e iş a r e t e tm e k le b e ra b e r K a r t­
K a n u n i S ü le y m a n z a m a n ın d a G ürcis­ lı v e K a'neti k ıra tlığ ı S a h a sın d a k i G ü rcü ­
ta n 'd a , m e rk e z i K u ta y is o la n tm e re tly a , le r e sa s l'.liparlyle h ıris tiy a n k a lm a k ta de­
m e rk e z i T iflis o la n K a rılıy a v e m e"k ezi v a m e ttile r. O sm an lIla rın ve İ r a n l I l a r ı n
Z ag em l o la n K a h e tiy a ’d a n ib a r e t ü c k ı- h a rp le ri s ı'a s ın d a d a z a m a n z a m a n Rus-
r a llık İle S a m tsh e , C av a h e liy a , S av setiy a, y a 'y a b a şv u ru p y a rd ım is te m e k te n g e ri
K la rc e tly a v e T a o e m a re tle rin i ih tiv a k a lm a d ıla r. 1768-1774 O sm an lı - R u s h a r­
e d en S a m tsh e -S a a tab a g o b e y liğ i v ard ı. b in d e G ü rc ü le r R u s la r'ın ta r a f ın ı t u t u ş
Ç o ru h n e h ri d o ğ u s u n d a k i G ü rc ü le r K a­ T ü rk le rin a le y h in e ç a lış tıla r, 1783 sene­
n u n i S ü le y m a n z a m a n ın d a b u ta r a f ın zap- s in d e R u s la rla b ir ittif a k m u a h e d e s i ak-
te d llm e si ü z e rin e İslâ m iy e t! k a b u le b a ş­ te ü e n G ü rc ü le r, D a ry a l geffidi y o lu y le
la d ıla r. 1578 s e n e s in d e k a la M u s ta fa P as» R u s k u v v e tle rin i G ü rc is ta n 'a so k tu la r,
id a re s in d e k i O sm an lı o rd u s u G ü rc is ta n 'ın B ö y lece G ü rc is ta n 'a a y a k ba sa n R u sla r
ta m a m ın ı O sm an lı İd a re s i a ltın a so k tu . İse 1801 de G ü rc is ta n ’ı b ir v ilâ y e t a la ­
F a k a t îr a ııtıla r la m ü c a d e le n in p e k uzutt r a k ilâ n e y le d iler.

1323
dan T iflis’in kendilerine verilm esini is­ ni bir nevi m alikâne gibi irsi valilik şek ­
tem işlerdi. Lala M ustafa Paşa da İslâ­ linde yin e kendisine bırakıldı
m iyet! kabul şartiyle Tiflis'i Aleksandr’a
vaadettiyse de, A leksandr’ın dininden Şırak bozkırındaki muharebe
dönm ediğini görünce burasını beyler­
beylik merkezi yapm ayı uygun bulm uş­ Tiflis şehri işgal edilip idareciler de
tu. tayin olunduktan sonra Lala Mustafa
Paşa burada fazla vakit
geçirmedi. Gürcistan'ın do
ğu taraflarının işgalini
tamamlamak, ayni za­
manda Şirvan ’a doğru
yürüm ek üzere orduyu
harekete geçirdi. T iflis’­
ten sonra gü n ey doğu
istikam etinde ilerlenm ek-
teydi. K ü r (Kura) n eh ri­
nin kolların dan olup Os-
m anlı kaynaklarında K a-
bur v eya Kabir şeklinde
kaydedilen Yora (Jora,
İora) ırm ağı geçildikten
sonra ordu y in e güney
doğu istikam etinde yürü­
yordu. Burası, Kür neh ­
Tiflis’in eski bir resmi rinin soldan gelen başka
bir kolu olan Kanık (A la-
zan) ırmağı ile Yora ırm a­
ğı arasında B alan ve
Gürcistan’ın güney doğu
bölümü addedilen kısım ­
dı. Kür’ün k o llan olan
bu iki ırm ağın arasında
kalan arazinin Şırak boz­
kırı denilen kısm ına g i­
rildiği zaman Osmanlı
ordusu erzak sıkıntısı
çekm eye başladı. Serdar
Lala M ustafa Paşa er­
zak sıkıntısını önlem ek
üzere ekin biçm ek için
bir m iktar insan ayırdı.
Eski Kafkas halkının kıyafetleri Lâkin bunlar İran k u v v et­
(îk i asır evvelk i bir seyahatnam eden) lerinin tuzağına düşerek
bir kısm ı telef oldu.
Bu defa T iflis’in zaptını müteakip O aralık Lala M ustafa Paşa Kanık
Türk ordusunun Kakheti arazisine te­ (Alazan) ırm ağının yaknına kadar iler­
veccüh ettiğini gören Lewan oğlu (Os­ lem işti. Lâkin ırm ağın pek kabarık o l­
m a n lI kaynaklarında Levend oğlu) t- ması yüzünden bir kaç gün beklem ek
kinci Aleksandr üç bin kişilik ordusunu ihtiyacı belirmiş bulunuyordu. T iflis’ten
m aiyetine alarak istikbale çıkıp itaatini buraya gelin ceye kadar orm anlık ve
arzetti (1 eylül 1573). A leksandr’a ita - bataklık yerlerden geçildiği için asker
atından dolayı h il’at g iyd irild i. Kı ralli- pek yorgun düşmüştü. Nehrin kabarık­
ğına ait arazi İlhak edilm ekle beraber lığı sebebiyle beklenilm esi, askerin de
hafif bir haraç- m ukabilinde ocaklık y a ­ dinlenm esine imkân kazandırmış ola-

1325
çaktı. Fakat dinlenm e im kânı hasıl o l­ sandr’ı Şeki şehrinin zaptına mem ur e t­
mada» İra n lIla rla çarpışmak icap etti. m işti. îranlılara karşı başarı kazanıldığı
İran hüküm eti, Şirvan yolunun Os­ günlerde. Kanık ırm ağının ilerisinde
m anlIlara kapanmasına ehem m iyet ver­ Kafkas dağlarının güney eteklerinde bu­
diğinden, Tokmak Han’ın Çıldır m ağlû­ lunan Şeki (Nuha) şehrinin de Aleksandr
biyetinden sonra, mühim kumandanla­ tarafından zaptedildiği öğrenildi. Ordu­
rından bir kaçım birden bu işle vazife- da m em nuniyet uyandıran bu fetihten
lendirm işti. Bu bakımdan, Çıldır m uha­ sonra Şeki sancakbeyliği Aleksandr’m
rebesinin m ağlûbu Tokmak H an’dan oğlu «Erekle» y e tevcih edildi.
başka Tebriz valisi Emir Han, N ahçivan
valisi Şeref Han, Gence v alisi İmam Şirvan’ın işgaline başlanması
Kuli (K ulu) Han, Mogan valisi Murad
Sultan, Kür nehrinin «Koyun geçidi* Şirvan ülkesinin kapısı sayılan Kanık
denilen noktasından geçerek Osmanlı (Alazan) ırm ağı geçileceği sırada y e n i­
ordusunun bulunduğu Şırak bozkırına çerilerin itaatsızlığa teşebbüs ettikleri
dahil olmuşlardı. görüldü. Yeniçeriler, su lan kabarık olan
Osmanlı ordusu serdarı, İran kuv­ Kanık ırmağını aşmak için canlarını teh­
vetlerinin yakınında bulunduğunu ö ğ ­
renince, o n la n «Koyun geçidi» denilen
yerin yakınında m uharebeye m ecbur et­
ti. Müverrih A li’nin «Nusretnâme» sin ­
den anlaşıldığına göre, Çıldır m uharebe­
sinde olduğu gibi, bu defa da Lala Mus­
tafa Paşa biraz geride olup çarpışmayı
bizzat idare eden Özdemiroğlu Osman
Paşa idi.
9 e y lü l 1578 tarihin d e cereyan eden
muharebede İran kuvvetleri mağlup o l­
du. Muharebe sahasında üç bin Ölü b ı­
rakan İranlIlardan bir çoğu canlarını
kurtarmak için Kanık (Alazan) nehri
üzerindeki köprüde biribirlerini sık ıştır­
dılar. Bu sıkışıklık sırasında köprü de
yıkıldığı için bir kaç bin kişi de boğula­
rak öldüler. Eski Kafkas kasabalarından
Bu m uharebenin de kazanılması ü - tipik bir nümune
zerine Şirvan yolu iyice
açılm ıştı. Zaten Kanık ır­
m ağı İranlılarca Gürcis­
tan ile Şirvan toprağını
birbirinden ayıran sınır
olarak kabul ediliyordu.
Mağlûp İran valileri Re­
van ve Nahçivan gibi
m erkezlere kaçarak Şah­
tan gelecek emri bekle­
m eğe hazırlanırken mu­
zaffer Osmanlı kuvvetleri
de Kanık ırm ağını geçip
daha doğuya ilerlem ek
üzereydi.
Osmanlı ordusu K a­
n ık ırmağı önüne gelir­
ken, Lala M ustafa Paşa,
eski Kakheti kıralı A lek- Kafkas dağlarından bir görünüş

1325
lik eye atm ak istem iyorlardı. B u arada, k olay değildi. K anunî devrinden farktı
D ulkadır (Maraş) beylerb eyin i ken d ile­ olarak bu defa İran’ın m erkezî idaresi
rine reis ittihazı su retiyle geriy e dön­ de k u vv etli görünm üyordu. Bunun için
m ek n iyetlerin i açığa vurm uşlardı. M a­ Osm anlı ordusunun Serdarı Lala M us­
raş beylerb eyi ise, onların sözlerine u y - tafa Paşa Ereş’ten ayrılm adan Önce fü ­
m ayıp, b ilâk is kendilerini itaat altında tuhatı k esin leşen , ayni zam anda pek
tutm aya uğraştı. Bu sırada Serdar Lala fs z la zahm et çekilm eden feth ed ileceği
M ustafa P aşa’n ın hazine v e cephaneyi tahm in olunan sahada ilk idari teşkilâtı
yanm a alarak karşıya geçtiği görüldü. kurm aya çalıştı.
Bunun üzerine yen içeriler seslerin i çı­ İdarî teşk ilâtı kurm aya başlam adan
karmadan onların peşinden nehri g eç­ önce bir toplantı aktederek um um î d u ­
mek zorunda kaldılar. Bu hâdise üzerine rum u m üzakere etti. Ondan sonra icra­
Lala M ustafa Faşa nehri ilk aşanlara bir ata girişti. Fethi tam am lanan Gürcistan
takım m ükâfatlar verdi. dört e y a lete taksim edildi. D aha önce
Şirvan arazisine girildikten sonra, de işaret ed ild iği v eçh ile, T iflis ey aleti
bir hafta önce h issed ilm eye başlanm ış M ehm ed P aşa’ya, eski K akhetiya k ıral-
olan zahire buhranı da ortadan kalktı. lığın ın sahası Gürcü prensi A leksandr’a
Zira, A leksandr tarafından zaptedilen esas itib ariyle Şirvan ’ın batısın ı içine a -
Şekı şehrinde bir h ayli zahire ele geç­ lan Ereş eyaleti Kay tas Paşa’y a verildi-
m iş bulunuyordu. T iflls ey a leti bir m ilyon akçe ile, K ak­
Şirvan arazisinde Ş ek i şehrinden h etiy a ey a leti ise ocaklık olarak v e r il­
sonra zaptedilen ikinci önem li y er Ereş m iş bulunuyordu. Y ine bu arada teşkil
(A reş) idi. Kür nehrinin ku2ey, onun ed ilen Gürcistan topraklarından Şuhum
kolu olan A lazan’m doğu tarafına isab et ey a leti d e sekiz yüz b in akçe ile H aydar
eden Ereş’ın elde ed ilm esi kolay oldu. P aşa’ya tev cih edilm işti.
Zira buranın tranlı m uhafızları çekilip Y eni teşk il ed ilen ey aletler arasın­
gitm işlerdi. E ylülün ortalarına doğru el­ da en dikkate değer eyalet Şirvan ey a ­
de edilm iş olan E reş’te ordu bir ay k a ­ leti idi. Zira, Şirvan’ın Ereş v c Ş ek i
dar kaldı. Bu m üddetin ilk haftası gibi şehirlerinin çevresi zaptedilm ekle
zarfında şehrin «B ağ-ı Şâhi» y ani Şah beraber esas büyük kısm ı henüz fe th e -
bahçesi d iy e tanınan kısm ındaki ağaç­ dilm em işti. B u duruma göre; Şirvan
lar kesilip bir kale inşâ edildi. Y üksek b eylerb eyliğin e tayin ed ilecek şahsa,
duvarlı ve etrafı derin bir hen d ek le çev ­ Şirvan ’ın diğer taraflarının zaptı işi dü­
rilm iş olan bu kale, Türk k u vvetleri i- şüyordu. Yani Şirvaıı b eylerb eyliğin e
çin, Gürcistan'ı doğudan, Ş irv a n ’ı da getirilecek k im seye m evcut bir İdarî m e­
batıdan teh d it eden bir tutunm a yeri kanizm ayı işletm ek ten ziyade fe tih y ap ­
vazifesi görecekti. E reş’te kale inşa ed il­ mak ve feth ed ilen kısım da ayrıca teşk i­
diği sırada K anık üzerindeki köprü de lâ t kurm ak vazifesi teveccüh ediyordu.
yapılıp sağlam hale g etirild i. Gerek k a ­ Serdar L ala M ustafa P aşa Ş irvan ’a bu.
le, gerekse köprü inşaatının ikm ali top­ kayıtia bir b eylerb eyi tayin ederken,
lar atılm ak suretiyle m em lek ete ilân o - kendisi kışlam ak için Erzurum'a dön­
lundu. m ek üzereydi. Bu m ühim v e güç işin
Yüz bin k işiye yakın O sm anlı ordu­ m u vaffak iyetle yürütülm esi şüphesiz k o­
su Ş irvan ’ın işgaline başlam ak üzere E - la y değildi. Onun için kendisine Şirvan
reş’te bulunduğu sırada İranlıların esa s­ ve D ağıstan b eylerb eyliği tevcih olunan
lı bir m uharebe yapm ak cesareti göste­ D iyarbakır b eylerb eyi D erviş P aşa bu
rem edikleri zannedilm ekteydi: İranlIlar, kadar ağır yükü kaldıram ıyacağım dü­
K anunî’nin Iran seferleri sırasında da şünerek vazifeyi kabullenm edi; başka
ayni şekilde hareket etm işlerd i. Gerçi p aşalar da aynı çek in gen liği gösterince,
Çıldır’da ve Şırak bozkırının güney do­ v a k tiy le Y em en’deki m u vaffak iyetleriy­
ğu bölüm ünde iki defa İran kuvvetleri le nazarı d ikkati çekm iş olan Ö zdem ir-
Türklerin karşısına çıkm ışsa da bunların oğlu Osman Paşa «murâd üzre asâkîr v e
m iktarı Türk ordusundan az olup en çok hazine» verilm ek su retiyle bu v a zifey i
otuz bin civarındaydı. Bu kadarcık k u v­ kabul edeceğini bildirdi. Lala M ustafa
v etle Türk fütuhatını önleyip durdurm ak P a şa ’nm eskiden beri sevdiği bir kim se

132S
olan Ö zdem iroğlu’nun böyle bir cesaret ha bir ariza gönderdi. Ordu m ünşisi sı­
gösterm esi, ona yalnızca rahat n efes a l­ fatıyla serdarın m aiyetinde bulunan m ü­
dırm akla kalm ıyarak itim ad da telkin verrih A li tarafından kalem e alm an bu
etm iş oldu. Lala M ustafa Paşa, ihtiyaç arizada (Â li bu hususa dair «Nusretnâ-
vukuunda kullanılm ak üzere serdarlara ır.e» isim li eserinde tafsilât verm ekte­
verilen v e «nişanlû evâmir» denilen tuğ- dir) Şirvan ’da sekiz şehrin zaptedildiği
ralı v e yazısız ferm anlardan doldurarak bildirilm ekteydi. Bu şehirler: Ereş, Ş a-
Özdem iroğlu Osman Paşa’y ı v e2âret pa­ m ahı, K abale, Bakû, Şaburan (Şabran),
yesi v e serdar unvanı ile Şirvan v e Da­ D erbend, M ahmudâbâd ve Sâliyan (S a l­
ğıstan v a liliğin e tâyin etti. Özdem iroğlu yan) idi. L ala M ustafa Paşa E reş’ten i-
Osman Paşa vezaret pâyesi v e serdar leri gitm ediğine v e onun Erzurum’a m ü­
unvanı ile bu vazifeye getirildiğinden, teveccihen E reş’ten ayrılm asından önce
selâhiyetleri de rütbesine göre idi. Yeni Özdem iroğlu Osman Paşa da henüz or­
.zaptedilen yerlere tayin edilen v a liler i- dugâhta bulunduğuna göre; zaptedildiği
cabm da Ö zdem iroğlu’ndan em ir alacak­ bildirilen şehirlerin idarecilerinin O s­
lardı. m anlIlara itaat edeceklerine dair adam­
Özdem iroğlu, Ş irvan v e D ağıstan v a ­ lar geld iği, buna istinaden m ezkûr şe ­
liliğin e tayin edilirken, D ergâh-ı ınual- hirlerin Osm anlılara aidiyetinin kabul
la m ukataacılanndan Güm üşzâde M us­ edildiği anlaşılıyor. M aamafih  li’nin
tafa Ç elebi Şirvan defterdarlığı ile, «Şe- kaydından anlaşıldığına göre, Lala Mus­
caatnâme» isim li m anzum eserin m ü el­ tafa’nın E reş’ten ayrılışından bir kaç
lifi Dal M chmed  sa fî Ç elebi de yeni gün önce D ağıstan beyinin iki bin k işilik
zaptedilen toprakların tahriri işleriy le gönüllü k u vv etiy le Osmanlı karargâhına
görevlendirildi. gelerek itaatini arzettiği, hattâ bu arada
Kendisine çok güç v e ağır bir v a ­ İran’ın D ağıstan’daki valisi «Çırağ H a­
zife tahm il edilen Özdem iroğlu Osman life» n in de esir olarak bu gönüllüler ta­
P aşa’nın em rine bırakılan asker m ik ta­ rafından Serdar’a teslim olunduğu; Da­
rı, onun göreceği büyük işle kıyasiana- ğıstanlıların itaatındari m em nun kalan
m ıyacak derecede azdı. Osman P aşa’ya Lala M ustafa Paşa’nm D ağıstan beyi
bırakılan asker bin, v ey a üç bini y e n i­ Ş em h al’a Şaburan, kardeşine 'de Ohti
çeri olm ak üzere 14 bin k işiden ibaret­ (A hti) sancaklarını ihsan ettiği m alûm ­
ti. Bu askerler b irlikte 60 top, 180 san­ dur.
dık cephane ve askerin a ltı a y lık tah­
sisatı da bırakılm ıştı. Lala Mustafa Paşanın
Lala M ustafa P aşa ile Özdemİroğlu’­ Erzurum'a dönüşü
nun -aralarında bir soğukluk olm adığı
halde, bu kadar az m iktarda asker bıra­ Serdar Lala M ustafa Paşa bu icraa­
kılm asının sebebini izah hakikaten güç­ tını m üteakip o senenin kışım geçirm ek
tür. Ondört bin kişi ile fetih ler yapmak için 8 ekim 1578 de Ereş’ten ayrıldı. T if­
şurada dursun, henüz tam itaati tem in lis ’in batı tarafındaki Gori konağında 1-
edilm em iş bir toprak parçasında tutun­ ken Gürcü hüküm etlerinden Im erethi
m ak b ile bir m eseleyd i. Ü stelik İran (B aşı açık, A çıkbaş) kiralının kardeşi
kuvvetleri de iyice ezilm em iş vaziyette Jorj (G eorge, Corci) ile Guria (G uriel)
durm aktaydı. Lala M ustafa Paşa to y ve prensinin Mamia ism indeki oğlu serdarı
tecrübesiz bir kim se değild i, K ıbrıs fe t­ ziyaretle itaa tla n m arzettiler. Türklerin
hi gibi bir işte hizm eti olan harp tec­ Başıaçık dedikleri İm erethi kiralının da
rübeleri geçirm iş b ir kumandandı. B öy­ itaatini sunm asiyle Gürcü prensliklerinin
le olduğu halde, onun Ö zdem iroğlu’na Osm anlılara itaati hem en hem en tam am ­
bu kadar az asker verişin i m akul bir se ­ lanm ış oldu.
bebe bağlam ak m üm kün görünm em ek­ Lala M ustafa Paşa Gori ile Ardahan
tedir. arasındaki m esafeyi beş günde, oradan
Lala M ustafa Paşa Erzurum’da k ış­ ilerisin i de on günde ka‘ederek 21 kasım ­
lam ak üzere 8 ekim 1578 de Ereş’ten or­ da Erzurum’a vasıl oldu. Lala M ustafa
du ile hareketinden önce fetihleri v e i- Paşa m ühim bir şehir olan Gori’y i tah­
dari işlerle ilg ili icraatına dair p adişa­ kim ettirerek ümeradan H üseyin B ey ’i

1327
burarım sancak b eyliğ in e tayin etti. A y ­ dört- ordusu bulunduğunu, bunlardan
rıca A hıska v e Ardahan gib i gciıirlerie S olak H ü seyin kum andasm dakinin 40
Çoruh boyunu için e alm ak üzere Çıldır bin, Tokmak H an kum andasm dakinin 20
ism iyle bir b eylerb eylik teşk il edildi. bin, şahın kardeşinin kum andasında bu­
Osmanlı ordusu E reş’ten Erzurum ’a dö­ lunanın 30 bin, bizzat şahın kum anda-
nerken gittik çe şid d etlen en soğuklar­ sm dakinin de 100 bin k işi olduğunu sö y ­
dan epeyce m ü teessir oldu. Gürcü k ab i­ ler. Şah M ehmed H üdabende hüküm dar­
lelerinin taciz h arek etleriyle de u ğraştı­ k en kardeşlerinin hayatta olm am ası,
ğından bîr m iktar zayiat da verdi. Lala k endisinin de gözlerinin iy i görm em esi
M ustafa Paşa A rdahan’dan hareket e - yüzünden ordu sevk v e idare ed ecek du­
dildikten bir kaç gün sonra eski B ey şe­ rumda bulunm am ası sebebiyle, H am m er’-
hir sancak beyi G üllüzâde M ehmed in verdiği bu ilâ v e bilgi, ancak Iran
B ey’i seferi anlatan bir ariza ile İstan­ ordusunun m iktarını b elirtm esi b ak ı­
bul’a yolladı- Bu vazifen in ordu m ün­ m ından k ıym et ifa d e etm ektedir.
şisi tarafından ifası gerekirken, Lala G erek Türk, gerek İran, g erek se
M ustafa Paşa m erk ez-i hüküm etle m uha­ A vrupa k a y n ak lan ır a n ın 200 bin k i­
bereyi idare ettirm ek üzere ordu m ün­ şilik ordu çıkarabildiğini teyid etm ek te­
şisi m üverrih G elibolulu  li’y i yanında dir. Bu kadar insan kaynağına sahip o -
alıkoydu. lan İran’ın büyük sayıda k u v v etlerle
Türklerin karşısına çıkm adığı da bir h a­
İ r a n h la r ın h a z ır lık la r ı kikattir. A yn i usulü bu defa da tatbik
etm ekte, O sm anlı ordusunun büyük k ıs­
Osm anlı ordusu G ürcistan’ı zaptedip m ının Erzurum’a çek ilişin i fırsat saya­
Şirvan’a girerken Iranlılar seyirci gibi rak m u h telif istik am ette ordular şevk i­
durmuyor, birtakım hazırlıklar O sm an­ ne hazırlandığı görülm ektedir.
lIların kargısına büyük k u v v etlerle çık ­ Lala M ustafa Paşa bu haberi alın ­
m a yerin e parça parça birlik lerle y ıp ­ ca birtakım m ukabil tedbire başvurdu.
ratma m uharebeleri verm eyi tercih eden Bu tedbirler şunlardı:
Iranlılar, bu defa da ayni şey i tatbike
a) Ş irvan ’a yürüdüğü hab er alınan
hazırlanıyorlardı. N itek im serdar L ala
Ş e ref Han B itlis K ürt b eyleri soyu n -
M ustafa P aşa Erzurum’a avd et ettik ten
dançiı. B abası Şem süddin v a k tiy le İran’a
on beş gün sonra İran’dan dönen Türk
sığınm ış, Ş eref Han da İran’da d ü nyaya
casuslarından bunu teyid ed ici haberler
gelm işti. B u adam tekrar O sm anlılar ta­
aldı. Iranlılar o sırada dört ordu hazır­
rafına kazam labilirse, Iranlılar h em bir
lam ış bulunuyordu. Bu ordulardan bir
kum andan kaybetm iş olacaklar, hem de
tanesi Şah K üdabende’nin cülûsundan
bu yüzden em rindeki S afevî k u v v etle ­
beri d evleti idare eden v e S a fev îler ta­
ri dağılacaktı. L ala M ustafa Paşa, işte
rafından «M ehd-i U lya> d iy e anılan k a ­
bu adama B itlis b ey liğ in i vad ed erek O s­
rısı ve 14 yaşındaki oğlu Ham za M ir-
manlIlara iltih a k ın ı sağlam ak isted i.
za'nın idaresinde olup Ş irvan ’a se v k e-
dilm iştı. Şahın karısı ile oğlunun ida­ b) Bağdad b eylerb eyi H ü seyin Paşa
resinde bulunduğu söylen en bu ordunun ile Şeiırizor b eylerb eyi Şem süddin P a­
esas idarccisi Şah Büdabend.e’nin baş şazade M ahmud Paşa’y a em ir göndere­
veziri Mirza Seim an’dı. D iğer ordular rek; bunları, Bağdad üzerine yü rü m e­
ise: Revan (E rivan) v alisi Tokmak Han ye hazırlanan Solak H üseyin k u v v etleri­
idaresindeki ordu, Lala M ustafa P aşa­ n i İran toprağında ezm eye m em ur etti.
nın bulunduğu Erzurum üzerine; D in a- Serdardan em ir alan h er iki b eylerb eyi
ver valisi Solak H üseyin idaresindeki or­ K azvin civarm a kadar uzanan b ir akın
du Bağdad üzerine; N ahçivan v a lisi Ş e ­ h areketinde bulunarak, Solak H ü seyin ’i
ref Han idaresindeki ordu Şirvan üze­ bir teh lik e olm aktan çıkardılar.
rine yürüm eğe m em ur edilm işlerdi. B am - c) A nadolu b ey lerb ey i H adım Ca­
mer, «D evlet-i O sm aniye tarihi» isim li fer Paşa ile Şam b ey lerb ey i H aşan Pa­
m eşhur esprinin 7 n ci cildinin zeyi k ıs­ şa (V eziriazam S ok u llu ’nun oğlu ) yi
m ında, o yıllarda A vu stu rya’nın Istan - ordunun ta k v iy esi için ey a leti ask erleriy­
buldakî elçisinin, kaydına atfen , İran’ın le birlikte ken d isin e iltihaka d ev et etti.

1328
Birinci Şamahı Muharebesi Onlar ezilip m ahvolurken y etişen y ed i-
yü z kişi d e Ereş k alesin e girerek m üs­
Ö zdem iroğlu Osman Paşa, şalım veziri­ tahkem m evk iin düşm an elin e geçm esi­
azam ı Mirza S elm an’ın kum andasındaki
ni önliyem edi. B unların pek azı İranlI­
ordu ile karşılaşm adan önce, Şam ah ı’da ların kılıcın d an kurtulup Şam ahı’y a ka­
eski Ş irvan hanı Orus (O ros) H an ile çabildiler.
b ir m uharebe verm ek zorunda kaldı.
Serdar L ala M ustafa Paşa Erzurum H âdiselerin cereyan ş e k lin e ' bakılır­
y olundayken Ö zdem iroğlu Osman Paşa sa : İmam K uli H an’ın E reş’i zaptettiği
da Şirvan’ın m ühim şeh ri v e v a lilik tarihten on gün farkla Ö zdem iroğlu O s­
m erkezi Şam ahı’ya gitm işti. Bu şehirde m an Paşa da Oros Han’ın ku vvetleriyle
bulunduğu sırada ıran k u vvetlerin in Ş ir­ karşılaştı. M üverrih P eçev î’y e g ö r e ; O-
van hududundan içeri gird iğin i duyan ros H an’ın em rindeki k u vvetler 25 bin
Osman P aşa onları karşılam ak isted i. kişi olup 9 ramazan 986 (9 kasım 1578)
Iranlılar, Kür nehrinin m ansabm a yakın pazar günü Osman Paşa ile m uharebeye
tutuştu. O sm an P aşanın k u vvetleri o-
S alyan şehrinden Ş irvan ’a dahil olm uş­
lardı. Onun için Osman Paşa da Salyan nun y a n s ı kadardı.
istikam etind e yürüyüşe geçti. Lâkin, Şam ahı m uharebesi üç gün sürdü.
bir kaç günlük yolcu luğu m üteakip iaşe Osman Paşa, k u vvetlerin in azlığına rağ­
sık ıntısı çektiğin den geriy e döndü. m en kahram anca vuruştu. G eceleri her
Bu sırada İran kum andanlarından evin önünde bir m eş’ale yaktırarak düş­
G ence va lisi îm am K uli H an em rindeki m anın g ece baskınım ön lem eye çalıştı.
15 bin k işiy le E reş üzerine yürüm üştü. B u yüzden askerleri nöbetleşerek g ece­
Ereş b eylerb eyi K aytaş Paşa, Ö zdem ir- leri de m ü cad eleye hazır v aziyette k al­
oğlu ’ndan yardım istem ek le beraber o n ­ dı. D üşm anını h a y li zayiata uğratm ası­
ların gelm esini beklem ed en âdeta delice n a rağm en Oros H an çek ilip g itm ed i­
sayılacak bir atılganlık gösterdi. Yeni ğinden m uharebe h a y li çetin şartlar a l­
yap ılan m üstahkem k aley e çek ilip m ü ­ tında devam ediyordu. Harbin ikinci g ü ­
dafaada bulunm ası gerekirken m a iy e­ nü Kırım 'dan g elen yardım k u vvetleri­
tindeki bir kaç yüz kişi ile taarruza g eç­ n in çok y a k la ştığı öğrenildiğinden, as­
ti. Tabii bu bir avuç k u v v et m ağlûp o l­ k erler m etan etlerin i m uhafaza edip can­
du, kendisi de şeh idler arasına karıştı. larını dişlerin e takarak vuruştu. N iha­

Ondokuzuncu asırda Erzurum’u gösteren bir resim

1329
y e t üçüncü gün Kırım ku vvetleri y e ti­ g a y esiy le B itlis sancağının kendisine
şince m uharebe kesin şekilde Türklerin tevcih edilm iş olduğunu bildiriyordu.
galib iyetiyle neticelendi. İran’ın N ahçivan valisi olan Ş eref
P eçevî'nin kaydına nazaran im dada Han, « Ş eref H anlar » denilen B itlis b ey ­
gelen K ırım tatarları 40 - 50 bin radde- leri soyundandı. Yavuz Selim zam anın­
sindedir. Yine aynı m ü ellife göre, Şam a- da doğu Anadolunun ilhakı sırasında
hı m uharebesinde İranlılar 7764 ölü v er­ B itlis v e civarı OsmanlIlara geçerken,
m iş, 10 binden ziyadesi de suda b oğul­ şim diki Ş eref H an’ın dedesi olan ve bu
m uştur. Fakat onun, suda boğulduğunu soy içinde Dördüncü Ş eref Han d iy e ta ­
söylediklerinin esir v e yaralılardan iba­ nınan şahıs da Osmanlı idaresine gir­
ret b u lu n m a sı; bilâhara cereyan eden m işti. Fakat bunların d evlete b a ğ lılık la ­
harekâta bakılınca da, K ırını askerinin rı sam im î olm adığından bir m üddet son­
onun söylediğinden h a y li az sayıda o l­ ra S a fev îler taraftna geçtiği görülm üştü.
m ası iktiza etm ektedir. Kanuni’nin m eşhur veziriâzam larından
Makbul İbrahim Paşa onun yerin e oğlu
Şam ahı m uharebesinde Oros Han
Şcm süddin’i tayin etm iş, fakat Ş em sü d -
oğlu D ede Han ile b irlikte esir edildi.
din de babası Ş eref Han gibi kaypak
Esir kum andanlar Osman Paşanın emri
davranıp İranlılara tem ayül gösterm işti.
ile idam olundular.
Irakeyn seferi sırasında işi büyütm em ek
Osman Paşaya yardım a g elen K ın m isteyen padişah önce bunun k ayp ak lığı­
kuvvetlerinin, başında Ila n ’m kardeşleri na göz yum m uş, lâk in Şem süddin'in, bu
 d il Giray, Gazi Giray, Saadet Giray yum uşak m uam ele karşısında d ev lete za­
ile oğlu M ubaret Giray vardı. Kum anda rarlı olm akta devam ettiğ i görülünce,
 d il Giray’m elindeydi. Şam ahı m uha­ hudut boyundan uzaklaştırılm ak için
rebesinde canlarını kurtaran İran as­ B itlis’ten M alatya sancak b eyliğin e ta ­
kerleri A raş H an’ın aile v e hâzinesinin yin edilm işti. Şem süddin ise M alatya’ya
bulunduğu Salyan ( S â liy â n ) şehrine tayininden hiç m em nun olm am ış v e da­
koşm uşlardı. B unların derlenip toparla­ ha önce babasının yaptığı gib i İran ta ­
narak Türklere zararlı h âle gelm em eleri rafına geçm işti.
için  d il Giray kum andasındaki Kırım İşte, Osmanlı kuvvetleri G ürcistan’a
kuvvetleri arkalarından gönderilm işti. girdiği sırada İran lılan n N ahçivan valisi
 d il Giray S alyan ’a varınca, perişan v a ­ olan Ş eref Han, K anunî S ü leym an zam a­
ziy ette buraya g elen İran askerleri ile nında İran tarafına geçen Şem süddin’in
Oros H an’ın karısını, y e tişk in gü zel kız­ oğlu idi. Lala M ustafa Paşa, 1543 y ı­
larını, bir küçük oğlunu v e e lli kadar ca- lında İran’da dünyaya gelip orada y e tiş­
riyesini esir etti. Â d il G iray derhal bun­ m iş bulunan bu adamı B itlis’e getirtm iş
larla k ey if â le m in e dalarak etrafını unu­ oluyordu.
tur gib i olduğu sırada İran lılan n baskı­ Ş eref Han, Lala M ustafa P aşanın
nına maruz kaldı v e bu h alin in cezasını teklifini kabul edince N ahçivan’dan a y ­
onlara esir düşm ek su retiy le ödedi. İran­ rıldı, ailesi v e 400 k işilik m a iy etiy le B it­
lIlar  d il G iray’ı K azvin ’e şevkettiler. lis ’e gitm ek üzere 7 aralık 1578 d e V an’a
gelince, Van b eylerb eyi Köse H üsrev P a­
Şeref Han’ın OsmanlIlar şa tarafından m erasim le karşılandı. E s­
tarafına geçmesi ki Osm anlı tarihçilerinin « Ş e ref H an-ı
B itlis i» d iye andıkları bu adam, K ürt­
Serdar Lala M ustafa Paşa, Şam ahı lerin tarihinden bahseden « Şerefnâm e »
m uzafferiyetini haber alınca, bir taraf­ isim li farsea eserin de m üellifidir.
tan İstanbul’u bundan haberdar etm ek
üzere padişaha ariza takdim ederken, İkinci Şamahı Muharebesi
\)ir taraftan galip lere tebrik m ektubu
gönderdi. M üverrih  li’n in «N u sretn â- Ö zdem iroğlu Osman Paşa, İran’ın
m e » sinden öğrendiğim ize, g ö r e ; Lala Şirvan valisi Oros H an’a karşı kazandığı
M ustafa Paşa bu arada Ş eref H an’ın zaferin tadına varmadan, İran lIlarla
OsmanlIlara geçtiğin i v e B itlis tarafm - ikinci defa vuruşm ak zorunda kaldı. Bu
d ki K ürtlerin itaat altında tutulm ası defa karşısına çıkan k u vvetlerin başında

1330
Şah H udabende’nin karısı, oğlu Hamza Özdemiroğlu Osman Paşa’nın
Mirza v e başveziri Mirza Selm an vardı.
Oros Han’ın kuvvetlerin d en çok daha k a ­
Derbend’e çekilmesi
labalık olduğu anlaşılan bu ordunun m â­ ik in ci Şam ahı m uharebesinden son ­
nevi tesiri de diğerlerinden farklıydı. Z i­ ra elinde kalan bir avuç k u vvetle burada
ra ordunun başında bulunanlar lalettayin kışı geçirem iyeceğini anlıyan Özdem iroğ­
bir kum andan olm ayıp şaha m ensup kim ­ lu Osman Paşa D erbend’e çekilm eğe k a ­
selerdi. N itekim birdenbire Şam ahı önün­ rar verdi. Osman Paşa’y ı b öyle harekete
de göründükleri zam an, gerek şehi r halkı,
zorlayan âm iller arasında, m aiyetinde b u ­
gerekse Osman P aşanın k u vvetleri « Şah lunan D ağıstanlı « Kazı - Kum uk » ların
oğlu g e ld i! » diye heyecana kapılm ıştı. reisi « Şam hal - Çoban » m bozgunculuk
Mirza Selm an'm kum anda ettiği bu çıkarm asının rolü vardı.
büyük îran ordusu, Kür nehrini aşarak Kazı - Kum uk ( Gazi - Gumuk ) la n n
Şirvan toprağına girdiği sırada m uhtem e­ reisi Şam hal - Çoban, Lala M ustafa P a­
len daha da kalabalıktı. O sm an lılan n E - şanın Ereş’ten Erzuruma hareket ettiği
reş’teki Şirvan beylerb eyi K aytas Paşa’­ günlerde, m aiyetindeki b ir m iktar askeri
y a hücum eden İmam Kuli Han em rin­ ile gelerek O sm anlIlara itaatin i arzet-
deki kuvvetler belk i de bu ordudan a y ­ m işti. Bu iltih ak o zam an çok m em nuni­
rılm ış bir parça idi. y e t uyandırm ışken, Şam ahı m uharebele­
İran Ordusu Şam ahı’y ı birdenbire ri neticesin d e Osman Paşanın fazlaca za­
bastırdığı sırada, A dil G iray em rindeki y iata uğram ası üzerine, bu D ağıstanlı re­
Kırım kuvvetleri, ilk Şam ahı m uharebe­ isin tekrardan İranlIlara itaat yollarını a -
sinden kurtulup Salya n ’a kaçan Iran a s­ raştırdığı anlaşılıyor. Osman Paşanın m a­
kerinin takibi ile m eşguldü. O nun için iyetin d e bulunan vazifelilerden D al M eh-
Özdem iroğlu Osman Paşa kabarık m ik­ m ed Ç elebi manzum « Şecaatnam e » isim ­
tardaki Iran ordusunu, Oros Han ile ya p ­ li eserinde, Şam hal - Çoban’ın, adam ları­
nı alarak D ağıstan’a gitm ek isted iğin i,
tığı çarpışm adan yıpranıp ek silerek ç ı­
kurtuluşu im kânsız gördüğünü, D ağısta-
kan kendi k u vvetleriyle karşılam ak m ec­
na gitm edikleri takdirde Îran lılan n atla-
buriyetinde kalm ıştı.
n n ın a y ak lan m n altında ezilm eye m ah­
B irincisi gibi üç gün devam eden kûm b u lunduklanm söylediğini kaydet­
ikinci Şam ahı m uharebesi 27 kasım 1578 m ektedir. H arpte uğradığı zayiata ilâ v e­
günü başladı. Ö zdem iroğlu Osman Paşa, ten bir d e b ö y le sözlerle askerinin m a­
şânına lâyık bir cesaret ve m etan etle n eviyatın ın büsbütün a lt ü st olm asını ön­
düşm anı karşıladı. K abarık dalgalar h a­ lem ek isteyen Osman Paşanın Şam hal -
lin d e hücum a geçen İra n lıla rı to p a teşle­ Çoban’a karşı zecrî tedbire başvurduğu­
riyle püskürttü. M uharebenin üçüncü gü ­ nu, buna rağm en D ağıstanlı Kazı - K u-
nü Â d il G iray’a gönderilen bir istim dat muklardan bir kısm ının kaçtığım , H ari-
m ektubu İranlIların elin e geçti. B unun ü - m î Ç avuş’un «Zafernam e-i H azret-i S u l­
zerine ik i ordunun birleşm esini önlem ek tan Murad Han» isim li eserinden öğreni­
yoruz.
isteyen Mirza Selm an, Şam ahı önünde az
bir kuvvet bırakarak  d il Giray’ı ezm e­ ö zd em iroğlu Osman Paşa b öyle h u ­
ye koştu. Onun bu şek ild ek i hareketi n e ­ zursuzluklarla m ücadele ederken bir ta ­
raftan da İran k u vvetlerin in ablukası d e­
ticesi Osman Paşa m ahvolm aktan kurtul­
vam ediyordu. K endisi Şam ahı’da daha
muştu. Lâkin, üç gün bütün şid d etiyle
fazla kaldığı taktirde tam am en m ahvoia-
devam eden m uharebe sonunda da k u v­ bilirdi. Serdar Lala M ustafa Paşadan ses
vetlerinin büyük kısm ı erim iş, elinde en seda çıkm ıyor v e serdarın herhangi bir
çok ik i bin k işilik asker kalm ıştı. B u çar­ yardım ından eser olm adığı gibi bunun lâ ­
pışm ada îra n lıla n n zayiatı da h a y li ağır fı dahi edilm iyordu, ö zd em iroğlu ile ser­
olup, Osmanlı kaynaklarının bildirdiğine darın arasının açıldığı m uhakkaktı. Bu
nazaran 20 bin k işiyi bulm aktaydı. Iran açıklığın sebebini, serdarın, Özdem iroğlu-
zayiatım artıran âm il, Osman P aşanın ga nun em rine çok az k u v v et tahsisinde ara­
y e t iy i çalışan topçu k uvvetiydi. m ak lâzımdı. K ışm Erzurum ile Şirvan
arasında m u vasala tem ini gü ç ise de b ü s­ dar bir m ü d d et İranlı takipçilerden, a y ­
bütü n im k ânsız da d eğ ild i. Z âten L ala rıca da soğuklardan çok sık ın tı çek ti. A s­
M ustafa P aşa Ereş’ten h arek et ettiğ i, h a t­ kerleri arasında eli, ayağı, burnu, kulağı
tâ Ö zdem iroğlu birinci Ş am alıı m uhare­ donanlar vardı.
besin i yap tığı sırada kış m evsim i tam Ö zdem iroğlu O sm an Paganın sık ın tısı
m ân asiyle girm iş sayılam azdı. B öyle o l­ bitm em iş g ib iyd i. Zira D erb en d liler k a le ­
duğu halde Ö zdem iroğlu O sm an Paşa L a­ n in kapüarını kapatarak Özdem iroğlu'ııu
la M ustafa Paşa ile m uhabere yerin e K ı­ içer iy e alm adılar. H attâ Ş am h al - Ç o-
rım üzerinden doğrudan doğruya İsta n ­ ban’ın itaatin i arzı sırasında D erbend’e
bul ile m uhabere ediyordu. B u vaziyet, gönderilm iş olan yü z k işilik O sm anlı b ir ­
iki kum andanın arasında ciddî bir soğu k ­ liğ in i b ü e d ışarıya attılar. O sm an P aşa
lu ğu n m evcu d iyetin e d elild i. P eçev î de, bu v a ziy et k arşısında zor kullanarak şe-
Ö zdem iroğlu’nun birinci Şam ahi harbin­ h ir e g irm ek m ecb u riyetind e kaldı. Ş e h i-
den sonraki durum unu anlatırken Lala re gird ik ten sonra D erbendi iler Osman
M ustafa P aşa ile arasının a çık lığın a sa ­ Paşanın ask erin e erzak verm ediklerinden
rih şek ild e işaret eder. N etice itib ariyle, o da civardaki D ağıstan k öylerinden v u r­
serdar L ala M ustafa P aşadan im dat g e l­ gu n lar yaparak askerinin nafak asın ı te ­
m esi de tam am en m uhaldi. B unun için, m in etti.
Ö zdem iroğlu, kışı atlatm caya kadar k en ­ Derbend, K afkas dağlarının gü n ey
d i m ukadderatını kendisi tayin zorunda doğu ucu ile Kuma nehri arasında kalan
bulunuyordu. İşte bütün bu sebep v e h a ­ D ağıstan ü lk esin in en önem li şehridir.
kikatler karşısında m evcu t k u v v etlerin i K afkasyanın k u zey doğu parçası v a z iy e ­
topladı. Otuz sekiz günden beri Ş am a- tin d e olan D ağıstan to p ra k la r ı; k u zeyd e
h ı’y ı abluka ed en İran k u v v etlerin i y a ra ­ Kum a, Terek v e S u lak n eh irlerin in aşa­
rak şehirden çık tı ( 7 ocak 1579 ) . Rir ğ ı m ecralarını te şk il ed en ova lık kısım
h aftalık devam lı bir yolculuğu m üteakip ile gü neyde d ağlık b ölge olm ak üzere ik i­
D ağıstan daki Derbend {D çjnirkapı) k a ­ y e ayrılır. D erbend şehri g ü n eyd e Hazar
lesi önüne ulaştı. D erbend’e g elin cey e k a­ denizi k ıyısındadır. K u zey D ağı s t anda A -
zerî, K um uk, N ogay, Türkmen, K ırgız v e
K ara-papak gib i Türk a sıllı insanlar y a ­
şar. G üneydeki d ağlık k ısım d a ise; ku­
zeyd ek i T ürklerin T avlu ( D a ğ lı) v e L ez-
g i adı altında y a d ettik leri a sıl D a ğ ısta n lı­
lar oturur, D ağıstan lılar m u h telif isim ler
alajı ve çeşitli d iller konuşan h alk top lu ­
luklarıdır. D ağıstan lılar : A var, D arga,
L ezgi, Lak d iy e esa s dört grup teşk il
ederler. B u dört grup da ayrı ayrı diller
konuşan bir takım kollara ayrılır. D a ­
ğ ısta n k avim lerin in en k alab alık kolunu
teşk il ed en A varlar m u h telif kab ileler
halin d e d ağlık kısm ın batısında Ç eçen is-
tan hududunda otururlar. D argalar, A -
v a r la n n doğusunda, k ıy ı boyundaki Türk
b ölgesin e kom şu dağları işg a l ederler. İki
cem aat h alin d e olan D arga’Iar k en d ileri­
n e Kara K aytak v e K ubaçı (K öbeci) a -
d m ı da verirler. L ezgiler güneyde Sam ur
ırm ağı boyunda v e K afkas dağlarının
sırtlarında otururlar. L ezgilerin oturduğu
bölged e onların grubu arasında S am u rîu -
la r da vardır. Sam urlular da bir takım
k ab ilelerd en m ürekkeptir. A y n ı zam anda
D erbenö’in ondokuzuncu asırdaki v a zi­ K azı - K um uk adı ile de tanınan L ak’lar
yetin i gösteren resmi ise, A var, Darga v e L ezgiler’in arasında

1332
İç-d ağıstam n m erkezinde otururlar. D a­ kısa bir m üddet sonra IranlıIarın- fa a li­
ğıstan adım taşıyan topraklarda İr anî a- y ete geçm esi n e tic e sin d e ; G ürcistan v e
sılh T at'lar ile T atça konuşan yah u d iler Şirvan fetih leri ortadan kalka rcasına te h ­
de vardır. B ugün için coğrafî bakım dan lik e y e düşm üş bulunuyordu. O sm an P a ­
D ağıstan denilen ü lk en in dışında sayılan, şanın em rindeki k u v v etler erim iş, k en d i­
D ağıstan’a kuzey batıdan kom şu toprak­ si bir avuç askeri ile D erbend’e çek ilm ek
larda oturan Çeçen, İnguş v e A set’ler de zorunda k alm ış, Osm anlIların bu duru­
D ağıstan kavi inlerin d en addedilir. D ağıs­ m undan cesaret bulan Kartti Gürcüleri
tanlıların m engc’i h akkında m u h telif g ö ­ İranhlarla işb irliği etm ek su retiy le T if­
rüşler olm akia beraber ırk iyatcılar son ü stek i O sm anlı k u vvetlerin i ezm ek için
v e kesin sözlerini söylem em işlerd ir. K af- 30 m art 1579 dan itib aren T iflis’i m u h a­
kasyanın y erli kavin ılerin d en olduğu id ­ saraya başlam ışlardı.
dia ed ilen D ağıstanlılar, asırlar boyunca G ürcistan v e Ş irvan d a durum b ö y ­
en çok Türk v e M oğol, bunlardan sonra ley k en k ış m evsim ini Erzurum’da geçiren
gelm ek üzere de Pars v e n ih ayet A raplar­ Lala M ustafa Paganın 1579 baharından
la tem asta bulunm uşlardır. Lisanlarında itibaren bilh assa Ş irv a n ’ı istird at için
bu m illetlerin derece derece iz v e tesir­ herhangi bir fa a liy etin e şahit olam ıyoruz.
leri m evcuttur. L ala M ustafa P aşanın böyle hareketsiz
D ağıstan’da büyük şeh irler azdır. En k alışın ın izahını o devrin kaynaklarında
Önemlileri Malıaç - K ale, D erbend, B u y - da bulam ıyoruz. A ncak, hâdiselerin se y ­
ııak, H asavyurt, A n cı-k a le, Sem ender, rine v e Lala M ustafa Paşanın 1579 y ılın ­
Tarki, D em irhan-Ş ura’d ır. B u n la n n iç in ­ da m eşgu l olduğu şev lere bakılınca; g e ­
de en eski v e önem lileri D erbend’dir. D e- rek serdarın, gerek se m erkezi h ü k ü m e­
m irkapı diye de anılan D erbend’i A raplar tin, G ürcistan v e Ş irv a n harekâtım m u ­
« K apılar kapısı » m anasına « Bab e l - eb - v a ffa k iy ete ulaştırab ilm ek için daha e -
v a b » d iye anarlar. C oğrafî v e stratejik saslı hazırlıkların lüzum una inandıkları,
bakım dan çok önem li b ir y er d e kurul­ G ürcistan hududunda k u v v etli istin a t
m uş olan D erbendin etrafın a surlar y a p ıl­ noktalarına ih tiy a ç h is s e ttik le r i; b u n la­
m ış olduğu gibi, Hazar denizinin b a tısın ­ rın ikm alini m üteakip Ş irvan ’a y ü rü m e­
y i hesapladıkları kanaatina varm ak gere­
dan g eçen sa h il yolu n u n kapatılm ası için
kiyor.
D erbeııd önünde dağ. ile deniz arasında
İşte b öyle m üstahkem bir m ev k ie d u ­
2 - 3 kilom etre uzunluğunda b ir sur in ­
yu lan ih tiy a ç seb eb iy le K ars kalesinin in ­
şa ed ilm işti, Sasan iler tarafından y a p ıld ı­
şasına karar verild i. B u inşaatı yapm ak
ğı zanned ilen D erbend surları bîr takım
üzere, L ala M ustafa Paşa em rindeki o r­
tahriplere rağm en ta m irler v e y en id en in ­
dunun Tem m uzun ik in ci haftası içinde
şa su retiyle m ev cu d iy etin i m uhafaza etti.
Erzurum ’dan harek ete geçişi île , K ars’a
Kâtib Ç elebi « C ihannüm a s> isim li m eş­
v a n şım n ferd ası günü olan 27 tem m uzda
hur eserinde D erbend surlarının 10.500 z i-
k a len in tem el atm a m erasim inin icra e -
râ uzunluğunda, 550 zirâ gen işliğin d e o l­
d ilişin e b a k ılın c a ; o yaz için, serdarın
duğunu, 70 burcu ih tiv a eden D erbend
bizzat k en d isin in g en iş çapta b ir askerî
surlarının, İstanb ul’un kara cih etin d ek i
surlar kadar yü k sek olduğunu söyler.
Ö zdem iroğlu O sm an P aşa iş te b öyle
m üstahkem bir şeh irc girerek, bir avuç
askeri ile İran teh lik esin i savuşturm ak
is te m işti.-1509 tarihinde B irinci Şah İs­
m ail tarafından zaptedilm iş olan D er­
bend, o zam andan beri S a fev ilerin hâk i­
m iy eti altındaydı.

K ars kalesinin inşası


L ala M ustafa Paganın kışlam ak için
Erzurum ’a gitm ek üzere y o la çıkm asından K ars ve kalesinin eski bir resmi
harekâta girişm eyi plânlaştırm adığı an la­ rese, ham am , değirm en, h attâ halk için
şılıyor. Zira, Lala M ustafa Paşanın. K ars’a evler, K ars ça y ı üzerinde biri kârgir b i­
hareketinden önce herhangi bir askerî ri ahşap olm ak ü zere ik i köprü yap ü d ı.
harekâtına şahit olam ıyoruz. Onun, bu Ş eh rin su ih tiy a cın ı tem in etm ek , ayni
m üddet zarfında, esas itib ariyle, em rin­ zam anda surlar dışına kazılan h en d eği su
deki birliklerin m iktarını çoğaltm ak v e ile doldurm ak için Kars çayından bir kol
k ale inşaatı için lüzum lu m alzem eyi h a ­ alınarak d ış k ale için e kadar ak ıtıld ı. Bir
zırlam akla vak it geçirdiği görülüyor. N i­ a y süren ikinci in şaat ise 22 e y lü l 1579
tek im Erzurum ’dan ayrılm adan önce A - da bitirildi. M iktarı yü z b in e yaklaşan
nadolu b eylerb eyi H adım Câfer Paşa ve Lala M ustafa Paşa em rindeki ordunun
V eziriâzam S ok u llu ’nun oğlu olan Şam tam am ı Kars kalesi in şa a tiy le m eşgu l d e­
beylerb eyi H aşan P aşanın askerleri ile ğildi. B üyük kısm ı bu işle m eşgu lk en bir
gelerek seraskere iltih a k ettik leri, bu a - k ısım askerler de A rpaçay’ın sağ sa h i­
rada bir taraftan da in şaat m alzem esi h a - lin d e v e bu çayın A raş ile birleşm e n o k ­
zırlık lariyle m eşgul olunduğu görü lm ek ­ tasına 40 k ilom etre m esafed e bulunan A -
tedir. B u inşaat için İstan b u l’dan b ile n i v e bunun bir kaç kilom etre uzağında
m alzem e gelm iş v e Trabzon yolu y la bulunan M ahazpert ( M a g a zb ert) , A ras
K ars’a sevkedilm iştir. üzerinde bulunan K ağızm an, S arık am ı­
K ale inşaatı için büyük bir gayretle ş ’ın 25 k ilom etre kadar doğusuna isabet
işe girişildi. İlk gün Lala M ustafa Paşa eden K eçivan k a lelerin in in şaatı v e b u ­
da sırtında birkaç d efa taş v e toprak ta­ ralarda tahkim at şeb ek esi m eydana g e ­
şıdı. K alenin yedi burcu v e buna bağlı tirm ek ü zere m eşgu l oldular.
kısım ların her biri bir b eylerb eyin e, h a ­
v a le edildi. Iç v e dış k ale ile b irlik te 27 Tiflis’e imdat kuvveti
bin. m etre tutan sur in şaatı 28 günde b i­ gönderilmesi
tirildi. Bu kadar m uazzam bir inşaatın
bu derece kısa zam anda b itirilm esi Türk Lala M ustafa P aşanın Erzurum ’a ç e ­
ordusunun tek nik üstü n lü ğü v e iş başar­ k ilm esin i m üteakip, ö zd em iro ğ lu O sm an
m a gücüne en g ü zel delild ir. İnebahtı P aşa gibi sık ın tıy a m aruz k alan Türk
harbinden sonra, O sm anlı İm paratorlu­ kum andanlarından birisi de T iflis b ey ler­
ğunun m addî im kânları v e zam anın d e v ­ beyi M ehm ed Paşa oldu. E ski K artliya
let adam larının gayreti sayesin d e nasıl ( K a r th li) kıralı D avid ’in kardeşi S i-
kısa zam anda yen i bir donanm a m ey d a ­ m on’u da yan m a alan İran’ın Gence v a ­
na getirilm işse, K ars gib i bir h u d u t şe h ­ lisi İm am K uli H an on bin k işiyi aşan
rinde m uazzam bir inşaatın tam am lan­ k u v v etiy le gelerek 30 m art 1579 da T if­
m ası da ayni im kân v e g ayretin bir d e ­ lis ’i kuşatm aya b aşlam ıştı. G ürcülerden
fa daha tezahürü dem ekti. R ahim î-zâde bazıları da İran v a lisin e iltih a k e ttiğ in ­
«Z afernam e-i H azret-i S u lta n Murad den m uhasara k u vvetlerin in m iktarı da­
Han» isim li eserinde, bizzat şahidi o ld u ­ h a da kabardı.
ğu bu inşaat için geceleri b ile çıraların E v v elce zik red ild iği üzere, T iflis zap-
ışığınd a çalışıld ığın ı sö y lem ek te v e: «bir ted ilip de S olak Ferhad P aşanın oğlu
ay içinde itm am a eriştirm eleri, m akdûr-ı M ehm ed P aşa b uraya b eylerb eyi tayin e-
beşer değüldür; v e k al’a -i m ezkûre bir dilin ce, şehre m u h afız k u v v eti olarak 2
n efîs h ısn -ı hasîn olm uştur ki â b -ı rü y -ı b in k işi ile y ü z top bırakılm ıştı. İşte M eh­
serhad olan Erzurum k al’asm dan m uh­ m ed P aşa k alab alık m uhasara ordusuna
kem v e m am ur olm uştur» dem ektedir. karşı bu kadarcık k u v v etle T iflis’i m ü­
K ars’taki k ale inşaatı, yaln ızca iç v e dafaa zorunda kaldı. M uhasara uzayınca
dış sur inşaatı ile de k a lm a d ı; d ış surun erzak tükendi. Z ahm et v e sık ın tıy a fa z ­
etrafına bir de geniş v e derin bir hendek laca katlanm aya yan aşm ayan y en içeriler
kazıldı. İşin askerî k ısm ı b itirild ik ten kaçtılar. O nların kaçm ası üzerin e M eh­
sonra şehirde bin k işiy i istiab ed eb ilecek m ed P aşanın y an ın d a sadece 700 k işi k a l­
bir kışla, bir b eylerb ey lik sarayı, üç g ö ­ dı. T iflis m uhasarasının bütün sık ın tı ve
zetlem e ku lesi, bir su ku lesi, birisi S u l­ fed ak ârlığın ı en son dem ine kadar işte
tan Murad adına ( bugünkü adı E vliya bu 700 k işilik azep v e sip ah iler çekti. Er­
C a m iid ir) olm ak ü zere beş câm i, m ed ­ zakın tü k en m esi o d ereceye g eld i ki m ü -

1334
d a îiler at, eşek, köpek, kedi v e kaplum ­ Sokulluzâde Haşan Paşa 66 günde T iflis’e
bağa gibi h ayvanların etin i y iy ere k ö- zahire v e m ühim m at götürüp geriye dön­
lüm den kurtulm aya çalıştılar. B u erzak dü. M üverrih  li «K ünhü’l-ahbar» ında
kıtlığın da bir at y ed i bin duka altınına, k ayd ettiğin e nazaran; H aşan P aşa bu v a ­
bir eşek ik i bin altına, bir köpek ik i bin zifey e tayin edilm ed en önce babası So-
akçaya çıktı. T iflis m uhasarası devam e- k u llu M ehm ed Paşadan b ir m ektup a l­
derken L ala M ustafa P aşanın gönderdi­ m ış, babası ona, T iflis’e m ühim m at ve
ği erzak k afileleri hep düşm anın eline zahire gönderilm esi işin in kendisine h a ­
geçtiğinden, bunların hiçbirisi de T iflis v a le olunacağını tahm in ettiğin i, bunun
d ahilin e ulaşm adı. N ih a y et serdar tara­ için iyi hazırlanm ası gerek tiğin i bildir­
fından M araş b eylerb ey i M ustafa Paşa m işti. Bu m ektuptan bir garibe şek lin d e
em rinde 12 bin k işilik im d at k u vveti bahseden  li, H aşan P a şa y ı K ars’ta ota­
sevkedildi. B unun üzerine ik i ateş arasın­ ğın ın önünde k arşılayan Serdar Lala
da kalm ak istem iyen tran lılar tam dört M ustafa P aşanın onu sür’atli m u vaffak i­
aydan beri kuşatm akta oldukları Tiflis y etin d en ötürü alnından öperek tebrik et­
önünden çekildiler. tiğini ilâ v e eder.
D üşm anın savletin d en ziyad e erzak-
sızlık yüzünden ölüm e m ahkûm görünen İran Sarayında karışıklık
T iflis’in kahram an m üd afilerin i fe ci â k ı-
betten kurtaran M ustafa Paşa şehirde K ırım hanının oğlu  d il Giray y ü ­
bir buçuk ay kaldı. B u m ü d d et zarfında zünden 1579 y ılı içinde İran sarayında
civardan bir m iktar erzak tem in edilerek vu k u bulan bazı hâdiseler, şahı v e İran
şeh ire konuldu. M üverrih  li’nin « N u s- h ü k ü m et erkânını bir m üddet m eşgu l e t­
retnâm e » sinden öğrendiğim ize göre; T if­ ti. îra n lıla r tarafından e sir ed ilip Kaz-
lis m üdafilerin in istirah ate ih tiyacı old u ­ v in ’e götürülen  d il, şah ın sarayına y a ­
ğunu düşünen M ustafa P aşa bunları y a ­ kın bir yerd e ikam ete m em ur edilm işti.
nına alıp, on ların y erin e k en d isile b e - K ırım lı genç şehzâde, esir düşm esine fi­
.raber gelen ask erlerden b eş yü z k işi bı­ m i! olan gönül m acerasına burada da g i­
rakıp 17 e y lü l 1579 da T iflis’ten K ars’a rişm işti. Ş alıın k a n sı v e hem şiresi ile âşı­
h areket etti. Bu arada üm erâdan Çerkez kane m ü n aseb ete başlam ış olan Kırım
K asım B ey de T iflis m uh afızlığın a b ıra­ şeh zad esin in bu m ü n aseb eti saray m uha­
kıldı. fızları tarafından sezilm işti. K ıraliçeleri-
Maraş b eylerb eyi M ustafa Paşanın n in harek etin i bir nâm us m eselesi telâk ­
ayrılışın d an sonra T iflis’e yen id en er­ ki eden m uhafızlar ayaklanarak saraya
zak v e bir m iktar k u vvet sevk etm ek icap hücum ettiler. H arem dairesine girerek
etti. Zira M ustafa P aşanın T iflis’e bırak­ şahın k ollu ğu a ltın a sığın an zevcesini çe­
tığı askerin büyük kısm ı kaçm ıştı. S er­ kip alarak öldürdüler. Ondan sonra da
dar L ala M ustafa P aşa buraya erzak ve şahın kızkardeşinin h ayatın a son v erd i­
asker gönderm eye h azırlanırken doğu A - ler. K adınların ortadan kaldırılm asını
nadolunun durum unu iy i b ilen D iyarba­ m üteakip  d il G iray’ın dairesine hücum
kır b eylerb eyi Behram P aşa ile d iğer ba­ ettiler. Â d il G iray bu arada kendisini e-
zı üm eranın, kürt askerinin bu işi başara- p eyce p ah alıya sattı. H ücum edenlerden
m ıyacağı v e m ü stak il bir kum andan o l­ yed i k işiy i h akladıktan sonra yaralandı.
m azsa, bu güç işin ifa ed ilem iy eceğ i y o ­ M uhafızlar bu d efa  d il G iray’ı başından
lunda m ütalea serdetm eleri üzerine; T if­ tü fek le vurdular.
lis ’e erzak v e yardım cı k u v v et götü rü l­ İran’dan g elen bir esird en öğrendi­
m esi işin e S ok u llu ’nun oğ lu Şam b e y le r­ ğin i b eyan la bu h âd iseyi n akleden m ü ­
beyi H aşan Paşa m em ur edildi. Haşan verrih P eçevî, Ş ah H udabende’n in kısa
Paşa, Serdar Lala M ustafa P aşanın T if­ b ir m üddet sonra m uhafızlardan intikam
lis b eylerb eyliğin e tayin ettiğ i H acı B e y - alm aya n iyetlen d iğin i, b ir gün bir b ah a­
zâde lâkabı ile m aruf A hm ed Paşa v e e s­ ne ile m uhafızları tek er tek er içeri aldı­
ki Basra beylerb eyi R ıdvan P aşayı da y a ­ ğını; içeri giren m uhafızların derhal baş­
nına aldı. A hm ed Paşa pişdar, R ıdvan larını vurdurduğunu ; b öy lece bin y e d i-
P aşa da düm dar olduğu h ald e harekete yüz, v ey a h u t da ik ib in yed iyü z k işiyi
geçen m ürettep k u vvetlerin kum andam idam ettirince geri k alan m uhafızların

1335
rine K ırım H an’ı İkinci
M ehm ed G iray Kırım k u v­
v etlerin in başına geçerek 26
> H aziran 1579 da B ahçese ray
dan harek et etti. A zak sa n ­
cak beyi M ehm ed B e y i bir
m iktar tatar sü varisi ile ö n ­
den gönderm işti. M üverrih
 li «Künhü’l-ahbar» ıııda
k a y d ettiğ in e nazaran K ırım
k u v v etleri K efe’d en D er­
b en d ’e kadar 74 m en zil sü ­
ren y o lu şu ö n em li k on ak ­
lardan geçerek kated iyorlar-
d ı : K efe - K erç k alesi - T a-
mai) k alesi - K uban n ehri -
B eş tep e - Terek n ehri - S e ­
vin ç su yu - K oyu n su yu -
Şam h al - İncesu - D erbend.
Çaldıran seferinde alın d ığ ı r iv a y et ed i­ A zak sancak b eyin in D erbend’e g ön ­
len Şah İsm ail’in bu tahtı, Hind stilin ­ d erilişin in esas sebebi, H azar denizinde
de olm ası Şaha atfın ı şü p h eli duram a m eydana g etirilecek filon u n b aşına g eçi­
sokm aktadır (T opkapı asra y ın d a d ır). rilm ek içindi. Ö zdem iroğlu O sm an Paşa,
seksen bin akça tah sisat ile H azar k ap ­
iğin farkına vararak kaçtıklarını hik âye tan lığın a tay in ed ilm iş olan M ehm ed B e­
eder. yi m erasim le karşıladı. M erhum S a ffe t
İran sarayında bu h âd iselerin cere­ B eyin , « T a rih -i O sm anî E ncüm eni m e c­
ya n ettiğ i y ıl için d e, D erbend’de bulunan m uası » n ın 14 ün cü sayısın d a n eşrettiğ i
Ö zdem iroğlu O sm an P aşa da, D ağıstan e - « Hazar den izin d e O sm anlı san cağı » b a ş­
m iri Şam h al - Çoban’m y e ğ e n i « T ueeiav lık lı tetk ik yazısı ile bunun arasında b u ­
B e y * in g ü zelliğ iy le m eşhur k ızıy le e v ­ lunan dört tane v esik a suretinden öğren ­
lendi. D üğünden önce, b ir fesa t h azırla­ diğim ize n a z a r a n ; Ö zdem iroğlu O sm an
m ış olan, kayın ped erin in başım kestirdi. Paşa D erbend’e vard ığı zam an buranın
O sm an P aşa bu izdivacından
a ltı sen e sonra İsta n b u l’a
geld iği zam an zevcesin in g ü ­
zelliğin in d illere destan o l­
duğunu A li v e P eçev î gib i
m üverrihler h u su sî şek ild e
kay d e tm ek tedi rler.

Sam ahı’mn istirdadı ve


Hazar denizinde donanma
meydana getirme
teşebbüsü
İranlılarm m u k ab il h a re­
k eti üzerine eld en çık m ış o -
lan Ş irvan arazisi olduğu g i­
bi bırakılacak değild i. B u ­
nun için 1579 baharında K ı­ Ş ü p h eli bir riv a y e tle Ü çüncü Murad zam anın­
rım hanına özd em iro ğ lu O s­
da M ısır’dan gönderilen a ltın tah t (S o n asır­
m an P aşa’y a yardım etm esi
hususunda em ir verild i. İs­ larda biatiarda k u llan ılan bu taht da
tan b u l’dan g elen em ir ü ze­ Topkapı saraym dadır.)

1336
M ısır’dan hediye gelen ta h t
(İlâv e : 106 )
'k

Osmanlı ordularının üstü üste kazan- Baudier, üçüncü Murad’ın hâzineye kar­
dı£ı zaferlerle sınırlar genişleyip impara­ şı alâkası hakkında: «padişah, senede
torluğun askerî ve iktisadi durumu da dört defa buraya gelir ve her defasında
o nis bette gelişm e kaydettikçe İstanbul'da iki milyondan fazla altın koyardı. Böy­
muazzam servetler birikmece başlamıştı. lelikle, Osmanlı padişahlarından Üçüncü
Bu servet harp ganim etleri, muahedeler­ Murad en çok para biriktirmiş ve hâzi­
le alman vergiler, eiçi hediyeleri vesaire neyi bir kaç sene içinde ağzına kadar
seklinde saraya ve devlet hâzinesine in­ altunla doldurmuştur» der ama, onun
tikal ediyordu. Para olarak toplanan paraya düşkünlüğü yüzünden zamanında­
meblağ m uhtelif hizmetler karşılığı da ki bazı devlet erkânının usulsüz servet
zamanla harcandıysa da, kıym etli taş ve edinmesine ve böylelerinin mevki kap­
madenlerle, bunlardan yapılm ış eşyaların mak, veya makamında tutunabilmek için
mühim bir kısm ı Osmanlı saray ve ha­ saraya da pahada ağır hediyeler sunma­
zînesinin zenginlik, süs ve nihayet ta­ sına âmil olduğu zikre değer bir haki­
rihi yadigârları olarak zamanımıza ka­ kattir.
dar intikal etm iş bulunmaktadır. Onun zamanında saraya sunulan en
İki asır kadar devam eden istilâ dev­ pahalı hediyenin Mısır’dan getirilen bir
rinde b i r . kaç padişah Osmani: saray ve taht oîdu£u görülmektedir. Bunu takdim
hâzinesinin zenginleşmesinde pek fazla eden ise Mısır Valisi İbrahim Paşa’dır.
rol oynadı. Bunların en başında Yavuz Boşnak devşirmelerinden İbrahim Paşa
Selim geliyordu. Iç hâzineyi, ilk yeri dar vezir rütbesiyle Mısır valili ¿ine tayin e-
geldiğinden sarayın üçüncü yerinde Fa­ dildiği sırada padişahın kızı Ayşe Sul­
tih köşküne naklettiren ve içini altunla tan’a nişanlı bulunuyordu. Valiliği sıra­
dolduran bu hüküm dar: sında Mısır zenginlerini tazyik ile bir hay­
«Benîm altunla doldurduğum hâzine­ li servet edinen İbrahim Paşa, o sırada
yi benden sonra gelenlerden her kim Suriye'de Dürzi B ey’i Maanoglu'nun ten­
m angır ile doldurursa hazine onun müh­ kili işinden de faydalanarak servetini
rüyle mühürlensin ve illâ benim müh­ biraz daha fazlalaştırmıştı. Maanoglu*-
rümle mUhürlenmekte devam olunsun* r.un sindirilmesini »müteakip İstanbul’a
diye vasiyet etm işti. Osmanlı devletine dönerken Mısır ve Suriye'de temin etti­
temin ettiği zenginliğe bu vesileyle par­ ği servetten saraya pişkeş sunmuştur. Bu
mak basan Yavuz Selim zamanında saraya pişkeş altun üzerine murassa bir taht ile
da bir hayli kıym etli eşya girmişti. Onun 173 bin 300 altun paradır.
Çaldıran muharebesini müteakip Tebriz'e | Seferden dönen kumandanlar, icabın­
girişinde ele geçirdiği tahmin olunan ve da saraya pişkeş yâni hediye sunarlardı
Şah İsm ail’e atfedilen taht bu neviden ama. bunlar düşman memleketlerinden el­
bir şey olup, hâlen Topkapı sarayı mü­ de edilen ganimetlerdi. Halbuki İbrahim
zemizdeki tarihî yadigârlar arasında Paşa yeni bir ülke fethetmemiş, Mısır
maddi kıymeti yüksek eşyalardan biri­ gibi zengin bir vilâyette valilik etmiş ve
ni teşkil etmektedir. nihayet Suriye’de ufak bir isyanı bastır­
Hazine ve sarayın zenginleşm esi on­ m ıştı. Binaenaleyh onun takdim ettiği
dan sonra da devam ederek saraya bir pişkeş, meselâ Barbaros Ilayreddin ve
çok kıymetli eşyalar girdi. Üçüncü Mu- Hadım Süleyman Paşalarmkine benze­
rad zamanında OsmanlI imparatorluğu­ memekteydi.
nun kanun ve nizamları zedelenmeye baş­ Mısır’dan getirilen tahtın bayram
ladığı sırada, hazine ve saraya da nor­ m ünasebetiyle ilk kuruluşuna şahit olan
mal yollar dışında para ve eşya «irdiği Selânikl Mustafa, taht hakkında su iza­
oluyordu. Padişahın kendisi paraya düş­ hatı vermektedir: «Seksen bin naiskal
kün bir kimseydi. Tarihe, m aalesef, rüş­ alt undan bir taht-ı zümürrüdin ki envâ-ı
vet kabul eden bir hükümdar olarak ge­ kıym etlü cevahir ile müzeyyen ve muras­
cen üçüncü Murad hâzinede bir hayli sa olup üstâd-ı kâmiller kemal-i letâfet-
para topladı ama. bunların arasında u- te tarh-u tarsi itm üşler. Meselâ edna ce­
sulsüz hediyelerin de hissesi olması lâ­ vahir ki zeberced ve fiirûzedir, beyza-i
zımdı. Eserini 1632 de yazm ış olan Michel ■ kebuterden aşağı olanını komamışlar ve

1337
iy i bir deniz üssü olacağını bir tezkere ile ihm al yüzünden daha başka k alite y a p ıl­
veziriazam Sokullu M ehmed Paşaya ar- m adığından, bu hâlin de düşm an için e -
zetm işti. Özdem iroğlu, burada yirm i tane hem m iyet arzeden geçitlerin açık kalm a­
gem i yapıldığı takdirde, Hazar k ıy ıla rın ­ sına âm il o ld u ğ u n d a n » b ahsedilm ekte­
da birçok m em leketlerin fetholunacağm ı dir.
bildiriyordu. Veziriazamın bu sözleri, Türk ordu­
O sm anlı hâkim iyetinin Hazar k ıy ıla ­ su Gürcistan'a girerken Kür nehrinde,
rına k olaylıkla yayılm asına vasıta teşkil T una’da olduğu gib i h a fif bir filo m eyd a­
edeceği hesaplanan Don - V olga kanal na getirilm ek isten d iğin i, veyah u t da Ha­
projesinin m ürevvici olan Veziriâzam S o ­ zar denizinde tesisi düşünülen donanm a
kullu M ehm ed Paşanın, bu tek lifi gayet için bunun bir başlangıç olduğuna d e lil­
iyi karşıladığını, 30 haziran 1579 tarihi ile se de; Sadrazam ın bu tezkiresinde, Kür
Ö zdem iroğlu’na yazdığı tezkireden an lı­ nehrinin, A rdahan’dan itibaren gem i iş ­
yoruz. Zira V eziriâzam Sokullu Mehmed letm eğe m üsait olup olm adığının tetkik
Paşanın : « yirm i gem iye y etecek kaptan edilip ed ilm ed iğin e dair bir işaret bulun­
v e personelin, kadırgaların inşası/ için m am aktadır.
dülger ve ustaların, topçuların, lüzum lu R ahim î-zâde İbrahim Harimî Ça-
levazım ın K efe’ye g ö n d e rild iğ in i; K efe vuş'ur. « Z afernam e-i H azret-i Sultan
sancak b eyi M ehmed B eyin de b u n lan Murad Han » isim li eserinde k a y d ettiğ i­
D em irkapı’ya ulaştırm ak için serdar nas- ne nazaran 80 bin k işilik olan Kırım k u v­
bolunduğunu » bildirdiği görülm ektedir. vetleri Ö zdem iroğlu Osman Paşaya ilti­
V eziriazam Sokullu’nun ayni tezk i­ hak ettik ten bir kaç gü n sonra Derbend’-
resinden anlaşıldığına g ö r e ; Osmanlı den harekete geçild i. Özdem iroğlu Osman
kuvvetleri Gürcistan'a yen i girdiği sıra­ Paşa Kırım Hanı ile birlikte Ş irvan ’a
da bile suda işleyen nakil vasıtasından doğru yü rü yen ileriy e ik i kol halinde
faydalanılm ak istenm iştir. Zira veziriâ- Kırım süvarisi sevkedildi. B unlar B akû'-
zam ın yazısında : « geçen sen e A rdahan’­ ya kadar ilerleyip geri döndüler. B u a -
da dört beş kalite yap ılıp Kür suyuna rada Kırım k u vvetlerin in önüne çıkan 15
konulduğundan, bunların K oyun g eçid i­ bin kişilik bir S a fev i ordusu m ağlûp e -
ne kadar gidecek, orada arkadan gelecek dildi. Ş irvan ’da m evcu t İran k u vvetleri
u sta v e keresteleri bekliyeceklerinden, Kür nehrinin gü n eyin e çek ilm ek m ecbu­
k erestelerin bir kısm ı yontulduğu halde riyetin d e kaldıkları için Şam ahı önünde
ustaların bilâhara geri döndüklerinden, harbe lüzum kalm adan şehir istird at o -

frenk pesend yakutun zerd-ü kebûd ola­ Bu taht için Kammer: «Bunun yal­
nını ve zümürrüdün et' îyi kör iden gaa- nız aitunu seksen bin duka kıymetinde i
| yet âJâiarınu nazara mergub mevâzıa olup. Derviş Bey namında K ısırlı f bir
vaz idiip bir veçhile zib-ü ziynet virüp san’atkâr ve kuyumcu müteferrika İbra­
Kalemkârlıkta ve savadda ol detılii ızhâr-ı him Bey taralından işlenmiş idi» dedik­
kemal-i san'at itmüşler ki bu veçhile nü- ten sonra, gerek bunun gerekse 173.300
rnûr.e-i devrân herkiz görülmüş ve 1si- duka altununun Mısır beylerinin hediye*
dilmüç degüldür.» si olduğunu söylem ekteyse de, ekseri ta­
Zümrüd, zeberced ve yakutlarının rihçiler hediyeyi İbrahim Paşa’nm şah­
en küçüğünün güvercin yumurtası bü­ sına atfetmektedir. 1585 yılında Topkapı
yüklüğünde olduğunu, zümrüdünün en­ sarayına girmiş olan bu taht padişahla- i
gerek yılanının gözünü kör eden neviden rın ciilûs günlerinde kullanılmıştır.
bulunduğunu söyleyen SelâniKÎ, tahtın Bibliyocrafya : Hammer (M. Âtâ);
kurulusu hakkında da : «Omerây-ı Mss- D evleti Osmaniye tarihi c. 7. Selanik!;
riyyeden nekkaş ve ressam Derviş ve Tarih. Koca Sadeddin : TacU’t-tevarih
Dergâh-ı ÂU müteferrigânı zümresine il­ Michel Baudier; Histoire gânerale du
hak buyrulan kuyumcu İbrahim bey san’- serail et de la Cour du Grand Seigneur
atları ile mükemmel olup kuruldu» de- des Turcs. Abdurrahman Şeref: Topka-
! inektedir. pı sarayı hümâyûnu (Tarih-i Osmanî En­
cümeni mecmuası 1327).

1338
lundu ( 23 ekim 1579 ) . Şam ah ı’nm istir­
dat edildiği günlerde Serdar Lala M usta­
fa Paşa da K ars’tan Erzurum ’a hareket
etm ek üzereydi,
Şam ahı’m n zaptından sonra Kırım
kuvvetleri Ö zdem iroğlu’n u n teşv ik v e is­
tek leriyle Kür nehrini geçerek Gence h a ­
valisin e akınlar yaptı. B u bölged e h ayli
tahribat yapılıp esirler alındı.
Ö zdem iroğlu Osman Paşa K ırım k u v­
v etleriyle birlikte Şirvan ’da harekâtta
bulunduğu sırada Serdar Lala M ustafa
Paşa herhangi bir fa a liy ette bulunm adı.
Serdar île Ö zdem iroğlu arasında ilk Ş a -
mahı m uharebesinden beri b sşlıy a n so ­
ğukluk artarak devam etm ekteydi. Öz­
dem iroğlu, Kür nehri güneyinde daha g e­
niş çapta harekâta taraftardı. Fakat Ser­
darın Erzurum ’da seyirci v aziyetin d e b u ­
lunuşundan da biraz cesaretlenen Kırım
ham k ış m evsim inin gelm ek te olduğunu
ileri sürerek geri dönm ek istedi. H an’ın Yemen, sonra Tunus, daha sonra İran
D ağıstanda kışlam ası hususunda Özde­ seferlerinin Serdarı Koca Sinan P aşa’mn
m iroğlu’nun ısrarları para etm ediği gibi, ik i resm i (Yukarıdaki M acar tarihlerin­
K ın m hanının bu şek ild ek i davranışı den alınm ıştır.)
m erkezi hüküm etin görüş ve arzusuna
uygun düşm ediği halde onu Ş irvan ’da da­
ha fazla tutm ak m üm kün olm adı. Ş ir­
van’ın m uhafazası için oğlu S aadet Gi-
ray ile kardeşi Gazi G iray em rinde bir
m iktar k u v v et bıraktıktan sonra kendisi
K ırım ’a döndü, bir m üddet sonra oğlunu
da geri çağırdığından Ş irvan ’da kalan K ı­
rım askerinin sayısı biraz daha azaldı.
Bu v a ziy et karşısında, D erbeııd’e çek il­
m iş olan O sm an Paşa kendi askerinden
bir kısm ını Ş irvan ’a yollam ak m ecburi­
yetin d e kaldıysa da, bunların sayısı az
olduğundan Şirvan topraklan y in e S a-
fevîlerin hücum una açık bırakım ış d e­
mekti.
Paşa sayesin d e iki tañe de m uharebe k a­
Koca Sinan Paşa’run Serdar zanılm ıştı. Ertesi sene serdarın daha m ü­
tayin edilmesi him m uharebeler verm esi gerekirken o,
1579 senesinde esas m esaisini Kars k a le ­
İran üzerine sevk cd ilen ordunun S er­ sini inşa işinde tek sif etm iş, inşaatın ik ­
darı Lala M ustafa P aşanın 1579 y ılı y a ­ m alini m üteakip A nadolu b eylerb eyi Ca­
zım m ühim bir m uharebe yapm adan g e­ fer P aşa kum andasında 30 b in k işilik sü ­
çirm esi, İstanbul’da hakkında bir lakım vari k u vvetin i Revan ( Erivan ) bölgesi­
dedikodular yapılm asına sebep teşk il et­ n e akm a gönderm ekten gayri bir şey yap ­
m ekteydi. Lala M ustafa Paşa, seferin ilk m am ıştı. Cafer Paşa em rindeki k u vvetler
senesi zarfında Şirvan'ın ortasına kadar per çok esir v e ganim et alm akla bera­
ilerlem iş, bu arada özd em iroğlu Osman ber, bunlar da önem li bir m uharebe yap­

1339
m am ışlardı. Bu hâl, hakikaten onun a - Serdar Koca Sinan Paşa da Dördüncü
leyh in d e bir cereyanın h asıl olm asına vezirlikten Ü çüncü vezirliğ e geçm iş b u ­
m üsaitti. Lala M ustafa Paşanın bu pasif lunuyordu. B öylece Lala M ustafa Paşa,
durumundan başka, Ö zdem iroğlu’nun em ­ İkinci S elim zam anından beri b ek led iği
rine pek az k u vvet tahsis etm esi de iy i veziriâzam lığm tam kapısına kadar g e l­
tesir bırakm am ıştı. Z aten bu m esele y ü ­ m iş v aziyetteyd i. L âkin yen i V eziriazam
zünden serdar ile Ö zdem iroğlu Osman Ahmed Paşa bu m akam a geld ik ten altı
Paşanın arası açılm ış bulunuyordu. ay sonra öldüğü halde, L ala M ustafa
Ö zdem iroğlu’nun doğrudan doğruya Paşa son arzusuna bir türlü nâil olam a­
İstanbul ile m uhabere etm esinden, tım ar dı. ü çü n cü Murad’m çirkin zâ fiy eii iie
defterdarı Hızır Ç elebi’nin raporlarından kararsız şah siyeti bu sırada el ele v e r ­
ve n ih ayet doğu seferine iştirak etm iş diğinden 3 ay 9 gün m üddetle v eziriâ-
n eferler arasında İstanbul’a gelen bazı zanılık m akam ı açık bırakılm ıştır. P eçe-
şahıslardan sızan haberler, Lala M usta­ v î’nin açıkça belirttiğin e nazaran, A hm ed
fa Paşa aleyh ine bir havanın doğm asına Paşa ölünce, Sinan P aşanın İstanbul’d a ­
yo l açarken, Koca Sinan Paşa da bundan ki taraftarları saraya para yed irerek o-
istifad eye çalışm aktaydı. M üverrih S e lâ - nun rakibi olan Lala M ustafa P aşanın
nikî M ustafa E fendinin ifad esin e b ak ılır­ veziriâzam lığm a m âni olm uşlardır. Bu
sa ; doğu harekâtını padişaha tersine ak­ sırada veziriâzam lık m akam ının lâ ğ v e -
settiriyorlardı. Tabii bu hususta esas h a ­ dildiği ilân ed ilerek ik in ci vezir Lala
vayı bulandıran Sinan Paşa idi. P e çe v î’- M ustafa Paşa sadaret kaym akam ı y a p ıl­
nin, « hodbin, anud v e in tik a m c ı» diye m ış v e m ühr-ü hüm âyun k im seye v e r il­
gösterdiği Koca Sinan Paşa açıkça onun m em iştir. Sin aıı Paşanın hâtır v e m en ­
yerine serdar olm ak için uğraşıyordu. L a­ faati gözetilerek ihdas olunan bu garip
la M ustafa Paşanın icraatını ten ki d ed e­ vaziyette, L ala M ustafa Paşa v azife itib a ­
rek, serdarhğa kendisi tayin ed ilm iş o l­ riyle, sadaret m akam ının yükünü ta şı­
saydı padişahın divanını düşm an k elle­ m akla beraber m ühür ve unvandan m a h ­
siy le dolduracağını söylüyordu. rum kalm ıştır; bunlar olm ayınca da v e -
Şöhret hırsiyle yanıp tutuşan Sinan ziriâzam lık m akam ının otoritesini tam
Paşa. İstanbul’da sadece Lala M ustafa'yı m ânasivle kullanam am ıştır. B u noktayı
çekiştirm ekle de kalm adı. Ü çüncü M u- bir tezkere ile padişaha arzettiği zaman
rad’ın, Osmanlı hanedanı için bir yüz da; h a k ik i veziriazam ın kendisi olduğu
karası teşk il eden para tam ahından isti­ fak at sefere rağbet için m ü h r-ü h üm âyu­
fad eye çalışm ayı da ihm al etm edi. îsfer.- nun Sinan Paşaya gönderildiği cevab ın ı
diyar oğullarından Şem si P a şr’nu: y a p tı­ alm ıştır, ü ç a y devam eden son üm idi
ğı gibi o da bizzat padişaha rü şvet verdi. de bu cevapla birdenbire y ık ılın ca, aynı
Bütün bu uğraşm aları sonunda Lala M us­ gün fücceteıı, veyah u t da zeh ir içm ek
tafa Paşayı serdarlıktan azlettirip onun su retiyle ölm üştür (7 ağustos 1580).
yerine kendisini tayin ettirm eğe m u vaf­ Sokullu M ehmed Paşa gib i aslen
fak oldu (Şubat 1580). B osnah olan Lala M ustafa Paşa im para­
Sinan Paşanın son zam anlarda Lala torluğun m u h telif şehirlerinde bir h a y li
M ustafa Paşa aleyh in e faa liy etin i artır­ hayrat m eydana getirm iş idi. Bunlar:
m asında, Sokullu ’nun ölüm ünün de ro­ Kars’ta cami, Şam yakınında K antara’da
lü olm uştu. Sokullu ölünce, ondan b oşa­ bir cami v e im aret, K udüs yakınında
lan. m akam a geçen A hm ed Paşa >.ayıf bir Cüneyn kalesin d e bir cami v e b ir im a­
şahsiyet olduğu için, Sinan Paşa daha ret, Erzurum ’da bir cami, Ş am ’da üç yü z
rahat bir şek ilde L ala M ustafa’nın a le y ­ edalı v e Bursa kaplıcaları biçim inde kap ­
hine çalışabilm iştir. lıcayı ih tiv a eden bir kervansaray gibi
eserlerdir.
Lala Mustafa Paşa’nm
ölümü Sinan Paşa’nm Serdarlığı
Sok u llu ’dan sonra A hm ed P aşa v e- Lala M ustafa Paşa Erzurum’da k ış­
ziriâzam olunca Lala M ustafa Paşa Ü - lam aktayken serdarlıktan azline dair e -
çüncü vezirlikten İkinci vezirliğe, yen i m ir Sinan Paşanın selâm çavuşu Kenan

1330
A ğa tarafından getirilm işti. S u ltan M u- nın ayak b astığı y erler T ürkiye’y e a it­
ı-ad ayni zam anda kendisinin İstanbul’a tir» cevabı verilm iştir.
gelm esin i bildirdiği cih etle, L ala M us­ S inan P aşa 1580/1581 kışını Erzu­
tafa Paşa orduyu, Sin an Paşa g elin ceye rum ’da geçirdikten sonra ertesi baharda
kadar Serdar kaym akam ı tensip edilen yin e kayda değer bir iş görm edi. 1581
K öse H usrev Paşaya bırakarak İstanbul yazının ortalarında, G ürcistan’da har-
yolunu tutm uştu. Lala M ustafa Paşa betm ekten yorulduğunu beyanla izin
m erkezi hüküm ete dönerken y e n i serdar alm ak su retiyle, veyah u t ta Sultan Mu-
yani başkum andan Sinan Paşa da ya n ı­ rad’m oğlu Şehzâde M ehm ed’in ilerde
na bir m iktar asker alarak tantana ile yap ılacak sü n n et düğününe davet ed il­
İstanbul’dan h areket edip doğu A nado­ m ek su retiyle İstanbul’a döndü.
lu yolunu tutm uş bulunuyordu.
S elefin i bol bol ten k it edip, kendisi
Sinan Paşa ordunun başına g eçtik ­ serdar yap ıld ığı takdirde, Iran şahm ı
ten sonra 1580 yazında G ürcistan’a y ü ­ b ile m ahvedeceğini söylem ek su retiyle
rüdü. Serdar olm adan önce, kendisi bu onun m akam ına, ü stelik d e sadrâzam lı-
-vazife ile tavzif edildiği takdirde büyük ğa konm uş olan Sinan Paşa, L ala M us­
işler başaracağını söyliyen bu adamın tafa Paşanın yaptıklarının bir parçası
başkum andan olarak yap tığı şey G ürcis­ kadar dahi iş yapm adan İstanbul’a dön­
tan’da azam etle dolaşm aktan ileri g id e­ m üş bulunuyordu. Bu bakım dan yalan
m edi. T iflis civarında T om anes (Torna­ söylem esi v e tem b ellik etm esi kâfi g e l-
nın, Tomaniç) karargâhında ik en sada­ m iyorm uş gib i bir de Iranlılarm sulh
rete tayin in in işareti olan m ü h r-ü hum â- isted ik lerin e dair söyled iği sözlerin y a ­
yûnu aldı. M ühr-ü hum âyûnu K apucu- lan olduğu m eydana çıktı. B unun üzeri­
Iar kethüdası Y em işçi H aşan A ğa getir­ ne veziriâzam lıktan azled ild i. (A ralık
m işti. 1582). P adişah k endisine kızdığı için bu
Sinan Paşa, serdarlıkla veziriâzam - azlinin arkasından M alkara’da ikam ete
lığ ı nefsinde cem edince azam eti daha da m em ur eyledi.
arttı. Lâkin, em rindeki büyük orduya
rağm en m ühim ce bir m uharebeye giriş­ Üzdjemiroğlu Osman Paşa’nın
tiği görülm edi. G ürcistan’da bir m üddet savaşları
dolaştıktan sonra k ışın geld iğ in i gözö-
ııünde bulundurarak kışlam ak için Er­ 1578 yılın d an beri devam eden O s­
zurum ’a gelm ek üzere K ars’ta bulundu­ manlI - Iran savaşlarında en fazla can­
ğu sırada askere bir m anevra yaptırdı. lılık gösteren Osm anlı kum andanı Özde-
M uharebe arzusunu bu şek ild e tatm in m iroğlu Osman Paşa idi. Lala M ustafa
etm iş gibi görünen Sinan P aşanın m a ­ P aşayı takiben ü st üste iki serdar d eğ iş­
nevrasını garip bulan P eçev î bunun için tiği h ald e bu hal ayni şek ild e y in e de
«... kendisi dahi bizzat k ılıcın sıyırıp gâh devam etti.
çaldı, gâh urdu, gâh durup gâh atın sür­ K ırım ham İkinci M ehmed Giray
dü v e bilcüm le bir n ice e v z a ’- ı acîbe iz­ padişahın em riyle Osman P aşaya iltihak
har idüp durdu. E ğerçi bazılar h iffetin e etm ek üzere D ağıstan’a gelip Ş irvan ’da
h am lettiler ise bazılar g elen elçilere k e- kısa bir harekâtı m üteakip K ırım ’a avdet
m â l-i celâd et-u salâbet itti dediler» söz­ ederken kardeşi Gazi G iray’ın emrinde
lerini sarfetm ektedir. bir m iktar k u v v et bırakm ıştı. îranlılar
Sinan Paşanın serd arlığı sırasında Ş irvan ’da kalan K ın m k u vvetleri ile
Iran hüküm etinin sulh taleb in d e bulun­ D crbend’deki Osman Paşa kuvvetlerinin
duğu görülm ektedir. Bu g a y e ile İran’­ azlığından faydalanarak Ş irvan ’ı istirdat
dan iki defa elçi gelm iştir. E lçilerden b i­ etm ek isted iler. Bunun için bir takım
ri Sinan Paşa hareket h alindeyken, i- h azırlıklar da yaptılar. Ş ah H udabende’-
kincisi de Erzurum’a döndüğü sırada Os­ n in en iştesi olan U staçlı Selm an Han
m a n l I ordugâhını ziyaret etm iştir. Iran (Ş ah ın başveziri Mirza Selm an ile ka­
elçisi harpten önceki sınırlar esas alın ­ rıştırılm am alıdır) a Şirvan v a liliğ i tevcih
m ak su retiyle sulh konuşm alarına giriş­ etttiler.
m ek istediğinden, kendisin e «Türk a tı­ A slen bir Türkm en b ey i olan U stac-

1341
lı Selm an Han hüküm etinin talim atı g e ­
reğince Ş irv a n ’ı istirdada teşebbüs e-
derken havaların ısınm a zam anım b ile
beklem edi. 1581 senesinin ilk a y la n i-
çin d e Ş am ah ı’ya bir akıncı kolu gönde­
rerek şehri işg a l ettirdi. İranlılar Ş am a­
li i’ya hücum ettiğ i sırada B akû k alesin in
tam iri işle r iy le m eşgu l olan Ö zdem iroğ-
Iu Osman P aşa derhal bir m iktar k u v v et
sevk ed erek Şam ahı’y ı geri aldırdı. B u ­ B aku’nun eski bir resm i
nunla da kalm ıyarak İranlıların hazır­
lık ların ı öğren m eye v e ‘ bu hazırlıkların serdarlığı zam anına ra sü ıy a n devrede de
T ürkler için b ir teh lik e m evzu u h alin e yü z ağartacak iş yapan kum andan y in e
gelm ed en lüzum lu tedbirleri alm aya ça ­ Ö zdem iroğlu O sm an P aşa v e ondan e -
lıştı. B u g aye ile K ırım ’dan acele bir m ir alan k im seler olm uştur.
m iktar k u v v et celbetti. K ırım ’dan g elen
dört b eş bin tatar süvarisini, M ehm ed Sinan Paşa’nm İstanbul’a dönüşün­
G iray’ın K ırım ’a dönerken Şirvan'da b ı­
den sonra Gürcistan'ımı vaziyeti
rakm ış olduğu kardeşi Gazi G iray’ın em ­
rine verdi.
H anın kardeşi Gazi Giray m a iy e ­ Gerek L ala M ustafa gerek se Sinan
tindeki K ırım askeri ile U staclu Se'nıan Paşa’m n serdarlığı sırasında İran k u v ­
H an’ın karargâhına yaklaşarak bir gece vetleri ezilm e d iği gib i G ürcistan v e Ş ir ­
baskınında onları im ha etti. 17-18 bin v a n da tam m ân asiyle itaat altına a lın ­
k işilik İran k uvvetin d en sadece 300 k i­ m am ıştı. İran ordularının daha çabuk ve
şi sağ kurtulabildi. U staclu Selm an Han kola y lık la gird iği Şirvan arazisinde Ö z-
da çıplak bir ata b inerek m uharebe sah a­ dem iroğlu O sm an P aşa v e ondan em ir
sından gü çlü k le uzaklaştı. alan k im seler ellerin d ek i m ahdut k u v ­
B u m u vaffak iyet Gazi G iray’m e se ­ v e tle rle bir kaç çarpışm a yapm asalardı,
ri olm akla beraber, Kür n ehri gü n eyin d e Lala M ustafa P aşa’n ın E reş’ten g eriy e
toplanm ağa çalışan İran askerlerinin sa ­ döndüğü günden itibaren Ş irvan ’da O s­
y ısı fazlalaşm adan acele tedbir alm ası m a n l I k u v v etin in h issed ilm esi d iy e bir
bakım ından m u vaffa k iy ette Ğ zdem iroğ- şeyd en bahsolunam azdı. G ürcistan top ­
Iu O sm an P aşa da h issed ar dem ekti. A y ­ rakları harpten önceki Osm anlı arazisi
rıca bu k ıym etli kum andan silâh arka­ ile hem sm ır olduğu, Osm anlı seferi k u v ­
daşlarının kadrini tam m â n asiyle ta k ­ v etleri buranın oldukça y ak ın ın d a b u ­
dirde kusur etm ediğinden durumu o ld u ­ lunduğu halde G ürcistan’da da durum i-
ğu gibi İstanbul’a arzetm iş, Su ltan M u- y i değildi. L ala M ustafa Paşa esaslı bir
rad, O sm an P aşa ile b irlik te Gazi G iray’ı m uharebe yapm adığı, Sinan Paşa ise,
ta ltif eylem iştir. gösterişli bir gezin tid en başka bir iş gör­
Gazi G iray’m baskın h arek etin in a - m ediği, ü stelik bir d e orduyu s er darsız
cısm ı Şam ahı v e B ak u ’yu zaptetm ek su­ bırakarak İstan b u l’a döndüğü için ask e­
retiy le çıkarm ak iste y e n İranlılar Ş am a- rin m ü cad ele duygusu yavaş y a vaş g e v ­
h ı’y ı alm aya, Gazi G iray’ı bozguna u ğ ­ şem ekteydi. B u h a ld en ya ln ız İranlılar
ratm aya m u vaffak olm uşlarsa da, B a ­ d eğ il Ş irva n v e G ürcistan’ın y er li h alk ı
k u ’yu geri alam am ışlardır, ö zd em iro ğ lu da cesaretlenm ekte, İranlılar h azırlan ır­
Osman P aşa’n m B akû m u h afızlığın a ta ­ ken, bilh assa G ürcülerin de Osm anlılara
y in e ttiğ i A hm ed B ey, İran’ın b aşveziri karşı kım ıldanm akta oldukları göze çarp ­
M irza Selm an idaresindeki büyük İran m aktaydı.
ordusuna karşı şehri kahram anca m ü d a­ İra n lıla n n hazırlanm aya fırsa t bul*
faa etm iş, B aku ’y u alam ıyacağm ı a n lı- m aları ile G ürcülerin k ım ıldanm a cesa ­
yan Mirza Selm an ise kırk gü n lü k m u ­ reti gösterm elerin d e padişahın da m e s’-
hasaradan sonra ordusunu d erleyip tû- u liy e t h issesi büyüktü. Ecdadının ordu
p arlıyarak K ür nehri g ü n eyin e çek ilm iş­ başında sefere çıkm a âdetine r ia y et e t­
tir. B ö y lece K oca Sinan Paşa’n ın doğu m eyen Ü çüncü Murad, şa y e t serdarlara

1342
karşı azîm kâr davransa, hüküm dar o la ­
rak ü zerine düşeni tam m an asiyle y a p ­
saydı, G ürcistan ve Ş ir v a n ’daki kararsız
durum iie harbin uzam asında onun m e s’-
u liy eti m evzuubahis oLrmyafciîirdi. Lâkin
Sultan Murad, İran sınırındaki yü z b in ­
lik Osm anlı ordusunun yap acağı işlerle
uğraşm aktan daha çok saray sefaları ile
m eşguldü. İstan bul’a d önüş sebebini m â­
kul bir izah tarzına b ağlam ak m üm kün
olm ayan Sinan P aşa’n ın m erk ezi h ü k ü ­
m ete gelişin in üzerinden bir sen e g eçti­
ği halde yerine, v ezir rütbesinde bir
k im senin gön derilm em esi, padişahın bu
husustaki g ev şek liğ in in ayrı bir d e lili­
dir.
İşte bu sebepler yüzünden, Ö zdem ir- Eski G ürcistan kalelerinden biri
oğlu O sm an Paşa gib i d eğerli bir kum an­ v e A h ılk elek üzerinden T iflis’e gitm ek
dan elin d ek i b ir avuç in san la kudretin­ Ü2ere Erzurum ’dan h areket ettik ten son­
den dalıa çok işler yap m ak iç in didin­ ra, D iyarbakır v e Erzurum b ey lerb ey le­
m eye m ecbur olur, buna m ukabil m u ­ rinden. daha erk en davranan M ustafa
azzam bir ordu âdeta h arek etsiz şek ild e Paşa (M inuçehr) bir gü n fevk alâd e cesa­
Kars ile Erzurum arasında v a k it g eç i­ ret göstererek aklına koyduğunu tatbi­
rirken G ürcistan’da m u k avem et h arek et­ ke, ya n i k en d isin i öldürm eye n iy etlen en ­
leri gelişm e kaydetm ek teyd i.
D aha Lala M ustafa Paşa İstanbul’a leri ortadan k aldırm aya teşebbüs etti.
Bu teşebbüsü sırasında D iyarbakır b ey ­
dönm eden önce G ürcistan’da T ü relere i-
taat etm eyen grupların fa a liy e ti yüzün­ lerb ey in in kulağını koparm aya, Erzu­
den T iflis’e zahire v e m ühim m at gön ­ rum b ey lerb ey in i yaralam aya m uvaffak
derilm esi bir m esele olm uştu. S in an P a ­ olduysa da ik isin i de öldürem edi. Bu
şanın İstanb ul’a gid işin d en sonra i a a y ­ h âdise b eylerb eylerin in em rindeki ask e­
ni yerd e y in e zah ire v e m ühim m at y o l­ rin düzen sizliğe uğram asına sebep old u ­
lam ak icap etti. B u d efa erzak nakli i- ğundan k afiled en a yrılıp kaçanlar g ö ­
şiy le D iyarbakır b eylerb ey i Hadım H a­ rüldü. O sm anlılar T iflis’e erzak gönder­
şan Paşa tavzif olundu. îra n h la r v e G ür­ m eye çalışırlarken İran k u v v etleriy le iş -
cüler yolları k eserek O sm anlı k u v v etleri­ b irliğ i eden Sim on ise Gori tarafında
n e baskınlarda bulunduklarından, nak ­ bulunuyordu. İşte iki kum andanın yara­
led ilecek şeylerin em n iy ete a lın ab ilm e­ lan m ası v e M ustafa P aşa (M inuçehr) nın
si için Erzurum b eylerb ey i M ehm ed v e da adam larını alarak k afiled en ayrılm a­
Ç ıldır b eylerb eyi M ustafa P aşalar da sı üzerine İran v e G ürcü k u vvetlerinin
onun em rine verildi. hücum una maruz k alan bu k afile m a t­
A slen «Samtskhe» Gürcü b ey lerin ­ lup oldu, erzak v e m ühim m at m ütear-
den olup «Minuçehr» adını tanım aktay­ rızlar tarafından ele g eçirild i. B u hâd i­
ken ihtida edip M ustafa adını alan, b ö y ­ seden sonra D iyarbakır b eylerb eyliği
le davranışı karşısında ev v e lâ sancakbe­ K ubad Paşazade S ü leym a n P a şa y a , Er­
yi yap ılıp sonra da p aşalık la Ç ıldır b ey ­ zurum b ey lerb ey liğ i de Solak Ferhad
lerb eyi tayin ed ilen M ustafa Paşa, Gür­ Paşazade M ehm ed P a şa ’y a tevcih ed il­
cistan k ırallığı m üddeisi S in an ’ın kızını di.
alm ıştı. Bu ev len m ey i m ü teak ip onun H am m er’in kaydına nazaran; o ara­
hıyan et ed eb ileceğin d en şü p h elen en D i­ lık İstanbul’da bulunan V eziriazam S i­
yarbakır b eylerb eyi H adım H aşan Paşa nan Paşa, padişaha sefere çıkm ası için
ile Erzurum b eylerb ey i M ehm ed Paşa te k lifte bulunm uş, bizzat hududa kadar
kendisini öldürm eye karar verm işlerdi. uzanm asa bile H alep v e y a D iyarbakır’a
Fakat onların bu bu n iy etlerin i M usta­ h attâ A m asya’y a kadar g itm esin in İran­
fa Paşa (M inuçehr) h ab er ald ı. Erzak lI la rın cesaretin i kıracağını, Türk ask e­
götüren bu k a file 1582 ağustosunda Kars rini is e şev k e getireceğin i bildirm iştir.
Gazi G iray’m esir düşmesi sini tahkim ettirm ek istedi. B u gaye i -
le K abala’y a « Ş eca a tn â m e» m ü ellifi
Sem iz nâm ı ile dc tanınan Kirim D al M ehmed B ey kum andasında bir m ik ­
H an’ı M ehmed G iray’m kardeşi Gazi G i­ tar k u vvet şevk etti. Bunlar oraya gid er
ray, Iran veziri âzami Mirza Selm an (S e l- gitm ez îran lılar kaleyi m uhasara ettiler.
mas) kum andasındaki büyük orduya K aleyi k o la y 1 tarafından feth etm eyi ta-
m ağlûp olup da Derbende Özdem iroğiu’- sarlıyan îranlılar, bir m üddet sonra
ııun yanına çekilince Şirvan topraklarının sulh olduğuna dair bir havadis çıkararak
büyük kısm ı bir defa daha Osm anlılar bunu kalenin, m üdafilerine duyurdular.
tarafından boşaltılm ıştı. Osmanlı askeri Bu h avadise kanan, askerler D al M eh­
Şam ahıdsn çekilince İran hükümeti P e y - m ed B eyi dinlem eyip dışarı çıkınca ki»
ker H an’ı Şirvan valiliğ in e tayin etm iş­ lıçtan geçirildiler. K eticede D al M ehmed
ti. de Iraıılılara esir düştü v e Gazi Giray’-
Bu tayin üzerine P eyk er ila n on beş m sevk ed ild iği A lam ut kalesine gönde­
bin k işilik bir k u vv etle Şirvan’a girdiği rildi. '
sırada, İranlıIarın Şirvan ’da y erleşm ele­
rine im kân verm ek istem eyen ö zd en i ir- Özdeıniroğlu Osman Faşa’ya
oğlu Osman Paşa, Gazi Giray’ı ik i üç bin takviye kuvveti gönderilmesi
k işilik bir k uvvetin başında Şirvan’a
şevketti. Ö zdem iroğlu’nun pek mahdut Son h âdiseler üzerine Özdem iroğlu’-
sayıdaki askerinden ayırdığı insanlarla nun kuvvetleri iyid en iy iy e azalm ış, b u ­
daha Önceki m ücadelelerden sağ katan nu farkeden îranlılar da a k m ian m D er-
Kırım süvarilerinin başında bulunan Ga­ bend yakınlarına kadar uzatm aya baş­
zi G iray’m yapabileceği şey, ancak k e­ lam ışlardı. Y eni k u vvetlerle tak viye e -
şif ve baskın hareketleri olabilirdi. Genç diLmediği takdirde, Ş irvan ’da İran h âk i­
v e atılgan K ırım şehzadesi Gazi Giray m iyeti yerleşeceği gibi, Özdemiroğlu'nu/ı
iş te bu harekât sırasında îran lılar tara­ kendisi de teh lik eye maruz kalabilirdi.
fından kuşatılarak esir edildi (1581). İşte bu n ok ta la n n a za n itibara alan Os­
Iran harplerini tasvir eden Osmanlı k ay­ man Paşa, uzun bir arıza kalem e alarak
naklarına göre; Gazi Giray’m esir düş­ «Budak Bey» ism indeki adamı ile K a f­
m esine, o sırada m aiyetin d e bulunan es­ k asya ve Kırım üzerinden İstanbul’a
ki Şirvan prenslerinden Ebubekir M ir- gönderdi.
za'nın ihan etle düşm an tarafına geçm esi
ve İranlıIarın takibi sırasında kaçarken ö zd em iroğlu Osman Paşa’n ın arizâsı
bir ağaca çarpıp atm dan yuvarlanm ası üzerinde Rumeli'de K östendil, Silistre,
sebep olm uştur. N iğbolu sancak beylerin e em ir yazılarak
Îranlılar esir aldıkları Gazi Giray’ı askerlerini alıp K efe’y e gitm eleri em re­
K azvin’in kuzey doğusundaki m eşhur dildi. R um eli’den bu k u vvetler sevk ed i-
lirken İstanbul’dan da üç bin yeniçeri
v e m üstahkem A lam ut kalesine hapset­
ile kethüdaları Sinan A ğa kum andasın­
tiler. K ı n » şehzâdesini hapse koym a­
dan önce onu OsmanlIlara karşı ku lla­ da silâhdar bölükleri, ayrıca askerin
nabilm ek için bir çok vaitlerle kendi ta­ m asrafını karşılam ak için 140 bin altın
raflarına çekm eye çalıştılarsa da, Gazi tutarında 86 yük akçe gönderildi. D ev le­
G iray İranlıIarın h er türlü teklifini red ­ ti Rumeli gibi uzak bir m ıntıkadan as­
detti. B u h aliyle m ükem m el bir karakter ker şevkine m ecbur eden esas âm il, K ı­
sağlam lığı örneği verm iş olan Gazi G i- rım Han’ı İkinci M ehm ed G iray’m m er­
ray’dan îranlılar, K :n m Han’ı M ehmed kezi hüküm etin arzularına karşı aksi bir
G iray’m 1583 y ılı sonlarında padişaha tavır takm m asıydı.
karşı açıktan açığa itaatsizliğe teşebbüs R um eli’den gelen k u vvetler K efe
etm esi üzerine bir d efa daha istifad eye bej7! Câfer P aşa’njn kum andasında top­
çalışacak, fakat y in e de kendi nam larına lanarak 1582 sonbaharında D ağıstan’a
iy i bir n etice elde edem iy e çeklerdir. gitm ek ü zere y o la çıktı. K uzey K afkas­
Kırım Şehzadesi Gazi Giray esir dü­ y a steplerini geçtikten, Kuban v e Terek
şünce Özdeıniroğlu Osman Paşa bir ih ­ ırm aklarını aştıktan sonra 80 günlük bir
tiyat tedbiri olm ak ü zese K abala k a le ­ yolculuğu m üteakip Dem irkapı (D er-

1344
bend) daki Osm anlı k uvvetleri kum an­ y iğ it kim selerdi. Bu bakım dan tedbir­
danı Özdem iroğlu Osman Paşa’y a m ülâ­ sizce icra edilen hücum bir bozgunla n e­
ki oldu (14 kasım 1582). ticelendi. Yakup B ey de d ahil olduğu
h alde bir çok kim seler şeh it düştü. S a-
Niyâzâbâd hâdisesi fe v î kılıcından kurtulabilenler güçlükle
D em irkapı’y a can attılar.
K efe üzerinden gelen tak viye ku v­ N iyâzâbâd hâdisesi Rum eli askerinin
vetleri 1582/1583 kışım D em irkapı’da g e­ diğer kısm ı için bir m ahcubiyet vesilesi
çirirken, İranlılar da Osman Paşa’y ı iy i­ teşk il etti. Derbend’de bulunanlar, lü ­
ce ezm eyi tasarlıyor v e buna göre bir zum suz cesaret gösteren grupun hataya
takım hazırlıklar yapıyorlardı. Bu cüm ­ düşmüş olduğunu takdirle kalm ıyarak
led en bir faaliyet olarak İran’ın Gence Osman Paşa’y a daha fazla sam im iyetle
v alisi İmam K uli H an em rinde 50 bin bağlandılar.
k işilik kuvvet toplanm ıştı. Gence v a li­
liğ in e ilâveten Gürcistan v e Şirvan baş Meş’ale Savaşı
kumandam tayin edilm iş olan İmam Ku­
li Han 50 bin k işilik ordusu ile D er- Özdem iroğlu Osman Paşa N iyâzâ­
bend istikam etinde ileri harekete g eç­ bâd hâdisesinden beş gün sonra, yâni
m iş bulunuyordu. Bu hareket sırasında 29 nisan 1583 te ordusunu alarak D er­
ümerası kendisine teenni tavsiye etm ek­ bend’den çıktı. Fakat derhal /ü rü y ü şe
teyse de İmam K uli Han korku duym a­ geçm iyerek üç v ey a dört gününü resm -i-
dan yürüyüşüne devam etm ekteydi. geçit v e m anevralarla doldurdu. Ondan
İmam K uli Han Ş irv a n ’dan kuzeye sonra gü n ey istikam etinde ilerlem eye
D ağıstan’a doğru ilerlerken Rüstem Han başladı. Sam ur çayım aştıktan sonra y o ­
ism indeki kum andanın em rine 6 veya lu n a devam la Kuba (L âyican) m ülhaka­
10 bin kişilik k u vvet tahsis ederek bun­ tından olan B eştepe (B aştepe) y e u la ­
ları piştar olarak önden sevketm işti. I- şıldığı zaman Osmanlı öncüleri İranlIlar­
ran kum andanı D ağıstan’a karşı hare­ la tem asa geldi. Ertesi gün sabahleyin,
k ete geçerken Ö zdem iroğlu Osman Paşa yâni 8 m ayıs 1583 te iki taraf karşılıklı
da boş durmayarak bir takım hazırlık­ olarak harp nizam ına girdi.
lar yapıyordu. Osm anlı ordusunun kum andanı olan
Rüstem Han, Şabran (Şâbûrân) ci­ Ö zdem iroğlu Osman Ppşa m erkezde bu­
varındaki Niyâzâbâd ovasına kadar g e l­ lunuyor, S ivas beylerbeyi H aydar Paşa
diği sırada Osman P aşa’y a tâbi k u v v et­ sağ cenahın, K efe beylerb eyi Câfer P a­
lerden Silistre sancak beyi Yakup B ey şa da sol cenahın kum andasını deruhte
em rindeki Osm anlı askerine rastladılar. ediyordu. E lli bin kişilik İran ordusu­
Özdem iroğlu Osman Paşa’nın k eşif ve na kumanda eden İmam K uli Han ise,
öncülük h izm etiyle vazifelen d ird iği an­ kendisi m erkeze geçip sağ cenahının ku­
laşılan bu askerler, tecrübeli kum anda­ m andasını Niyâzâbâd n u vaffak ıyetin i te
nın ih tiyatlı davranm aları hakkm daki m in eden Rüstem Han’a, sol cenahı da
em rini kaale alm adılar. B azı iddialara Osm anlılara ihan etle Iran tarafına g eç­
göre ise; Osman Paşa’m n em ir v e arzu­ m iş olan eski Şirvanşahlar sülâlesinden,
su hilâfına D erbend’den çık ıp g ü n eye Ebubekir M irza’y a verm iş bulunuyordu.
doğru ilerled iler v e hattâ «Hem kendi O sm anlı ordusunun m erkez kesim inin
korkar kaleden çıkm az, hem bizi harp­ önüne otuz küsûr darbezen topu konmuş,
ten m eneder; şim d iye kadar kazandığı ordu ağırlığı da geriye nehrin yak ın la­
şan v e şöhret m eğer boş im iş, biz düş­ rına yerleştirilm işti.
m anla vuruşalım da y iğ itliğ in n e oldu­ Şirvan için yapılan m ücadelede m ü­
ğunu uzaktan seyretsin v e öğrensin» d e­ him bir m ev k i’i olan bu m uharebe Öz­
m ekten de kendilerini alam ayarak kar­ dem iroğlu Osman Paşa’nın yıllardan b e­
şılarındaki düşm ana hücum ettiler (24 ri yanından ayırm adığı m eşhur yağız a-
nisan 1583). tm a binerek gereken em ri verm esi ü -
Yakup B ey ’in em rindeki Rum eli as­ zerine başladı. O gün, daha ziyade iki
kerinin çarpıştığı kuvvetlerin büyük k ıs­ tarafın piştar k u vvetlerin in şiddetli çar­
m ı kendileri gibi Türk ırkından cesur v e pışm ası şeklinde doldu. Harbin ikinci

1345
günü çok kanlı şek ild e çarpışıldı, akşam Şamahı’da kale inşa edilmesi
karanlığı bastırınca h er iki taraf da
m eş’aleler yakarak m ü cad eleye devam M eş’ale savaşı İranlılar için büyük
etti. Onun için, bu savaş tarihe «Meş’ale bir darbe te şk il ettiğ in d en Özdem iroğlu
Savaşı» d iye geçti. E rtesi gün h er iki O sm an Paşa’m n Ş irv a n ’ı istirdadı im kân
taraf da çok yorgun düştüğünden m uha­ dahiline girm işti. Bu savaş İra n lıla n il­
rebe olm adı. M uharebenin döndüncü gü­ tizam eden Gürcü v e Ş irvan rüesası için
nü Ö zdem iroğlu Osman Paşa, sahte bir de büyük bir ih tar m ah iyetin i haizdi.
ricat m anevrası yapm ak g a y e siy le ordu M eş’a le savaşın ın g a lib i Osman P aşa’nın
ağırlığın ı daha geriy e aldırırken, İran em rindeki k u v v etler eskisi gib i bir avuç
süvarilerinin Osm anlIların gerisin i çe­ da değildi. B in aen aleyh Ş irvan ’ın istird a ­
virm ek üzere hücum a geçtik leri görül­ dı için cesaretle . çalışabilirdi. Z âten
dü. O sırada O sm anlı toplarının ateşe m ağlûp İm am K u li Han ile kaçabilenler
başlam ası düşm anı bir h a y li sarstı. İran- Kür neh rin in g ü n ey in e çekilm iş bu lu n u ­
lı kum andan İmam K u li Han, Cafer Pa­ yordu. B u bakım dan artık O sm anlı k u v­
şa kum andasındaki O sm anlı sol cen ah ı­ v eti en d işey e kapılm adan Ş irvan ’a g i­
na yüklen di. îr a n lıla n n şid d etli sald ırış­ rebilirdi.
ları karşısında so l cenahta sarsın tı h a t­ Ö zdem iroğlu O sm an P aşa M eş’ale sa­
tâ tehlike- belirince Ö zdem iroğlu’nun y e ­ vaşından sonra Saburan şeh rin e azim et­
tiştirdiği tak viye k ıtaları v e K östendil le ask eriy le b irlik te bir hafta kadar b u ­
alay b eyin in şecaati sayesinde vaziyet rada dinlendi. Ş ab u ran ’dan hareket ed il­
d ikten sonra, İranlIların, boşalttıkları
düzeldi. Bunu takiben düşm an k u v v e tle­ y erler işg a l e d ilm ey e başlandı v e ö z d e ­
ri iyid en iy iy e bozulm aya başladı. İmam
m iroğlu’n u n em rin d ek i k u v v etler hazira­
K uli H an’ın bozgunu önlem ek için ya p ­
n ın ilk haftası için d e Şam alıı’ya girdi.
tığı gayretler îa y d a verm edi-
Ş am ah ı’n ın m uh k em bir k alesi o l­
Ö zdem iroğlu O sm an P aşa’m n Ş irv a n - m adığından dört se n e zarfında bîr kaç
daki en m u vaffak m uharebesi olan bu defa e l d eğiştirm işti. B u e l d eğiştirm e­
çarpışm a sonunda düşm andan alm an e - ler sırasında esk i k a lesi de tam am en h a ­
sir m iktarı 3 bin, m uharebe sahasında rap olm uştu. O sm anlıların Ş irvan ’da tu -
can v eren İran askeri ise 7500 k işi idi. tunabilm eleri için bölgen in m erkezini
M eş’ale savaşında çarpışan ik i taraf da teşk il eden bu şeh rin tah k im ed ilm esi,
Türktü. Zira İm âm K uli H an’ın id are­ h arpten zarar gören y erle rin in im ar o -
sindeki ordunun en b ü yü k kısm ı Türk- lunm ası lâzım dı. İşte bu sebeplerden do­
m enlerden m ürekkepti. B elk i de Ö zde­ layı Ş a m a h ı’da bir k a le in şasın a g ir işil­
m iroğlu Osman Paşa d ah a fazla Türk di. K alın v e y ü k sek duvarları ih tiv a e -
kanı dökm em ek d ü şü n cesiyle m eş’ale sa­ den Şam ahı k alesi kırk b eş gü n zarfın ­
vaşın ın m ağlûplarım takip ettirm edi. da bitirildi. Kars k a lesin d e olduğu gib i
buranın da etrafın a gen iş v e d erin bir
hen d ek kazılıp, bu h en d eğin icabında su
ile doldurulabilm esi için civardaki bir
çaydan su yolu kazıldı. O sm an P aşa b u ­
radan ayrılırk en Ş am ah ı b e y le rb e y liğ i­
ne tayin ed ilen A m asya sancak b eyi
M ustafa B ey şeh rin idaresini e lin e aldı.
Ö zdem iroğlu O sm an Paşa, Şam ahı
şehrinden k a lk tık ta n sonra, «Şecaatnâ-
me> m ü elifi D al M ehm ed Ç eleb i’nin:
N ice yüzbin n e ft olur h âsılları
N akt on y ü k akçe var v âsılları
sö zleriy le p etrolü n e v e bundan elde o -
lunan g elirin e işa ret ettiği; m eşhur A l­
m an tarihçisi H am m er’in de «N eft kuyu­
Eski Şem aiu’dan bir görünüş. larından dolayı şayan ı d ik k at olan yer»

1346
dediği B akû’y a gitti. Burada da b ir m üd­ ların m an eviyatı bir h a y li sarsılm ış ol­
d et kalıp ekim ayı için d e Derbend'e dön­ du. Bu yüzden R evan k alesin i b oşalta­
dü. rak çekildikleri görüldü. Türkler de kan
dökm eden şehre girdi. R ahim î-zâde H a-
Fer had Paşa’mn Serdarlığı rim i Çavug’u n «K itâb -ı G en cin e-i fe ih -i
Gence» isim li eserin d ek i ifa d esiy le: «A b-ı
Koca S in an P aşa İstanbul’a döner­ r û y -ı m em a lik -i İrân-u Turan, b ab -ı
ken serdarlığı h er hangi b ir k im seye dev­ K ah çivan -ı Şirvan, r eşk -i m ü lk -ü A zer­
retm em iş olduğundan, İran hududunda­ baycan olan k a l’a -i R evan ü stüne v a n -
ki ordunun serdarlığı, yâni başkum an­ lu p zâbit ve hâkim i olan T ok m ak 'H an
danlığı v ek â letle idare ed ilm ek teyd i. S i­ v e fırk ası kaçınca, m ü lk -ü m evrûsu tû -
nan Paga veziriâzam lıktan azledilip de le n v e arzen zaptolunup n âm -ı padişâhî
onun yerin e K an ijeli S iy a vü ş P aşa v e z i­ için h u tb e-i padişâhî okunup m ü lk e il­
riazam olunca O sm anlı ordusunun ser­ hak olundu».
d arlısın a da y e n i bir tayin y ap ıld ı. F er- A ra s’m bir kolu üzerinde bulunan
had Faşanın serdarlığa tayininin, S iy a ­ R evan v ey a h u t Erivan şehrinin coğrafî
vü ş P aşa’nm sadrazam lığa getirilişin d en m evk iin in önem ini gözönünde bulundu­
üç ay kadar sonra vuku bulduğu an laşı­ ran Ferhad Paşa burada bir k ale inşa
lıyor. Zira, S iyavü ş P aşa’m n Ferhad P a - etm ek su retiy le şeh ri tahkim etm ek is­
şa ’nm da yen içeri ağalığından R um eli ted i. Ham m er «D evlet-i O sm aniye tari­
m ak H an’ın Z engisuyu kenarındaki k öş- hi» isim li eserin in yed in ci cild in in zey ­
b eylerb eyliğin e tayin e d ild iğ i görülm ek­ lin d e, V en ed ik lilerin 1583 tek i Halep
tedir. Bu vaziyete göre; Ferhad P aşa üç konsolosunun raporundan bazı notlar
» ay gibi kısa bir m ü ddet zarfında sür’a t- nakletm ektedir. Bu. raporda, o sırada
li bir şekilde terfi etm iş v e 1583 m artı­ R evan’m nüfusu az küçük bir kasaba o l­
nın soıı günlerinde vezaretle Osm anlı duğu kaydedilm ektedir. Bu duruma g ö ­
ordusu serdarı olm uştur. Ferhad Paşa re, Ferhad Paşanın, R evan’a nüfusunu
** serdarhkla tavzif ed ilin ce ondan boşa­ gözönünde bulundurarak d eğil stratejik
lan R um eli b eylerb ey liğ in e A nadolu d eğerin i kavrıyarak tahkim e çalıştığı
beylerb eyi Câfer Paşa, A nadolu b ey ler­ anlaşılm aktadır.
b eyliğin e de Erzurum b ey lerb ey i Rıd­ R evan’da k ale in şasın a 4 e y lü l 1583
v a n P a şa tayin edilm iştir. te başlandı. İran’ın. R evan v a lisi T ok-
kü ortaya alınarak e tra fın a sur çevril­
Ferhad P aşa’n ın İstanbul’dan doğu­
di; sarayın tam ire m uhtaç k ısım ları e l­
y a hareket ederken bir h a y li hazırlıklı
den geçirilerek b ey lerb ey i sarayı haline
şek ilde y o la çık tığı v e b ilhassa doğuda
getirild i. R evan k alesi iç v e dış k a le o l­
yeni k a leler inşa işin i İstanbul’dan ha­ m ak ü zere iki kısım dı. İç kalede 8 kule
reketinden önce p lân laştırd ığı a n laşıl­ 725 m azgal d eliği, dış kaled e 43 kule
m aktadır. Zira Ferhad P aşa m u h te lif sı­ 1726 m azgal d eliği y ap ıld ı. A yrıca kale
nıflardan 60 bin asker, dört yü z çavuş, d ahilinde bir de câm i bina edildi. K ale­
üç y ü z toptan başka yan ın d a 10 b in k i­ y e 5600 m evcutlu b ir m uhafız k ıtası v e
şilik inşaat am elesi de bulu n d u ğu halde 53 tane de top yerleştirild i. R evan’daki
y ola koyulm uştur. bu d ereced e gen iş inşaat, um um iyetle
D oğu seferine gönderilen serdarların kabul ed ild iğin e nazaran, 45 günde b iti­
üçüncüsü olan Ferhad Paşa A nadolu i- rilm işti.
çin den ilerlerken, askerlerinin m iktarını Serdar Ferhad P aşa R evan’ırt ın-alıa-
60 binden 100 b in e çıkardı. Erzurum ’a fazasm ı o sırada Van b eylerb eyi olan
geld ikten sonra Kars üzerinden geçerek C iğala-zâde (Cicala> C ağaloğlu) Y usuf
R evan’ı feth e yürüdü. Ferhad P aşa da­ S in an P aşa’ya tevd i etti. K endi ey aleti
h a Erzurum ’a varm adan Özdem iroğlu d e uh d esin d e kalm ak ü zere Revan b e y ­
O sm an P aşa «Meş’ale savaşı» n ı kazan­ lerb ey liğ in e tâyin ed ilen Ciğala-zâde^SÎ-
m ış olduğundan Ş irvan ’da Iran m u k ave­ nan Paşa’y a v eza ret d e tevcih ed ilm ek ­
m eti k ırılm ıştı. Ş irvan ’da durum h ö y - te ve kendisine gen iş selâh iyetler tanın­
ley k cn b ir de yüz b in lik O sm anlı erd u - m aktaydı, Sinan Paşa bu vazifed e bu lu n ­
, su batıdan ilerlem ey e başlayınca İranlI­ duğu sırada R evan m ülhakatının arazi

1347
yazım ın ı yaptırdı v e ey a le ti m ü lk î b ö­ T um auis’e ik i bin kadar m u h afızla bir
lüm lere ayn rara k teşk ilâtlan d ırd ı. B aş­ m ik tar top bırakıldı. B u arada Gori d e
vek â let A rşivin d e 53 num aralı M ühim m e işgal olunup k a lesi tam ir ed ild i. G ori’de
d efterin in 5 in ci sayfasın d ak i b ir b ü ­ tutunarak O sm anlı ask erin e zarar veren
küm d en Öğrendiğim ize göre; C iğalazâ- Sim on da ayrıca m ağlûp edildi- B u Gürcü
de'nin R evan’daki çalışm aları m erkezi Prensi, R ıdvan P aşa’n ın bir hatâsı y ü zü n ­
hü küm etçe tak dirle k arşılanm ıştır. den m ahvolm aktan kurtuldu. R ıdvan
Serdar Ferhad P aşa, R evan k a le si­ Paşa S im on ’u ted ib e çalışırk en ken d isin e
n in inşası v e idari işlerin in yo lu n a kon­ yardım a g e le n M araş v e K aram an b e y ­
m asından sonra sefe r m ev sim in in g eç­ lerb eyleri em rindeki askeri İran k u v v e t­
m esin i gözönünde bulundurarak k ışlam ak leri zannederek o tarafa doğru tertib at
için Erzurum ’a çek ild i. K ış m evsim in i alm aya başlad ığı sırada Sim on kaçıp
Erzurum ’da atlatın ca 1584 baharında y e ­ kurtuldu.
n id en fa a liy ete koyuldu. B u işlerd en sonra Ferhad P aşa A -
Ferhad P aşa 1534 y azım u m u m iyet­ h ısk a ’y a geler ek orayı da tah k im etm ek
le G ürcistan’ı iy i bir şek ild e ita a t a ltı­ isted iğ i sırada y en içeriler gü rü ltü ed e ­
na alm ak v e bu ita a ti m üstahkem n o k ­ rek ita a tsızlık ta bulundular. O sm anlı
taların m ev cu d iy etiy le garan tiye b a ğ la ­ k ayn ak ların ın b ir k ısm ın ın işa retin e g ö ­
m ak yolund a gayretler sa rfetm ek le dol­ re, ask erin gösterd iği bu hoşnutsuzluk
durdu. B u seb ep le çalışm aları d ah a zi­ üzerin e Ferhad P aşa p ad işah ın gözün­
yad e G ürcistan’da y e n i k aleler in şası i- den düşm üş v e n e tic e itib a riy le serdarlık
şind e toplandı. va zifesin in ü zerin d en alınm asına y o l a -
G ürcistan’da O sm anlılair e n çok çılm ıştır.
m eşg u l eden şahıs, son K arthli k ıralı
D avid (D avud H an) m kardeşi S im on ’- Özdemiroğlu Osman Paşa’nm
du. İran lılarla m ütem adi işb irliğ i yapan K efe’de m uhasara edilmesi
S im on , T iflis’tek i O sm anlı garnizonunun
ia şesin i teh lik ey e sokm akta v e b u raya G ürcistan v e bilh assa Ş irv a n ’da şa n - I
erzak gönderm e işi h ak ik a ten b ir m e ­ h m u h areb eler yaparak O sm anlı kudret
sele olm ak tayd ı. B u adam ın e sa s istin a t v e nüfu zu n u n Ş irv a n v e D ağıstan ’da h â ­
sahası da T iflis’in batısın d ak i Gori şeh ­ kim olm asını tem in ed en Ö zdem iroğlu
riydi. B u bakım dan Gori şeh rin in k at’î Osman P aşa 1583 sen esi E k im in in son ­
za p tiy le Sim on ’u n iy ic e ezilm esi v e o larında K efe ’y e gitm ek ü zere D erbend’-
d evird e G ürcistan’ın m ühim y erlerin d en den h a rek et e tti. D erbend’d en ayrılırk en
olan Lori v e T um anis g ib i b eld elerin de K efe b ey lerb ey i C âfer P a şa y ı Ş irv a n v e
ayrıca tahkim i icap etm ek tey d i. A n la şıl­ D ağıstan serdar kaym akam ı sıfa tiy le b u ­
d ığına nazaran S u lta n Murad da p eşin en ranın id aresin e m em ur eyled i. Osman
buraların tahkim ini u y g u n buluyordu. Paşa k u zey K afk asya ü zerinden K efe’y e,
E vvelâ N ahçivan üzerin e yürüm ek is te ­ oradan da deniz y o lu y le İstan b u l’a g id e ­
y en Ferhad Paşa, m erk ezi h üküm etin cekti. O d evrin kayn ak ları sarih v e k e ­
arzusunu ön p lâna alarak 1584 b aharın­ sin b ir ifa d e k ullanm am akla beraber, İs­
da G ürcistan’a tev eccü h etti. tanbul’a g elm ek için p adişahtan izin a l­
‘G ürcistan’a ilerlerk en K ars’tan do­ d ığı sö y len en O sm an P aşa’m n, m erkezi
ğu ya y ö n eld iği v e A rp açay’ın ı görerek hük ü m ete g elirk en K ırım y olu n u se ç ­
G ürcüler elin d e b ulunan yerleri alm aya m esinde m u a y y en b ir ga y en in gözetilm iş
başladığı a n laşılan Ferhad Paşa, iş te bu olm ası m uhtem eldir. B u gayede; padişa­
arada Lori v e T um anis’i d e işg a l etti. hın em irlerin e aldırış etm em eğe b a şlı-
G üm ru’h ü n k u zey doğusunda B orçalı su ­ yan K ırım H an’ı İk in ci M ehm ed G iray’a
yu nun kaynağına y ak ın m ev k id e v e bu bir gözdağı verm ek v ey a h u t ta M ehm ed
suyu n so l sahilin d e bulunan Lori ile, G iray’ın d üşürülm esini hazırlam ak ü ze­
ondan biraz daha k u zeyd e B orçalı v e re K ırım b e y le r iy le gizlid en v e yak in en
K haram sularının arasındaki sahada olan anlaşm aya m em ur ed ilm ek olabilir.
T um anis h alen harap olm uş beldelerdir. Ö zdem iroğlu O sm an P aşa’m n D er­
H er ik isi de işgal ed ilin ce birer k a le y a ­ bend’d en çık ıp k u zey K afk asya üzerin­
pıldı; L öri’y e 2-3 b in m u h afızla 22 top, den K e fe ’y e gelm esi d e ep ey ce m aceralı

1348
oldu v e onun bu yolcu lu ğu , u fa k çapta Ö2dem iroğlu O sm an P aşa bu ârti bas­
da olsa, O sm anlı - Rus m en faatlarım n kından telâşlanm ayarak R usların sığ ın ­
kuzey K afk asy a’da çarpışm akta o ld u ğu ­ d ığı sah ayı m uhasara edip onlarla ik i
nun tesp itin e bir v e s ile teşk il eyled i. gün m uharebe etti. N eticed e O sm an P a­
Gerçi buradaki h âd ise b ir soygundan i - şanın tazyik in e d ayan am ıyacak lan n ı a n -
baretse de K m m - D erbend y o lu em n i­ lıy a n R uslar g ecen in karan lığın d an is ti­
y etin in Ruslar tarafından ih lâ li m anidar­ fade ile başka bir orm ana kaçtılar.
dı. O sm an Paşa, T erek n eh rin e karışan O sm an Paş&’n ın K ırım ’a g id erk en
S evin ç suyunu geçerk en civardaki or­ çek tiğ i sık ın tı b ununla da kalm adı. R us­
m anlarda pusu kurm uş olan bü yü k bir la r steplerd ek i otlu k ları yak m ış old u k ­
Kus b irliğin in taarruzuna m aruz kaldı. larından h ayvanlarına o t bulam adı. O s­
B uradaki Rus pususu, İstanbul’dan K ı­ m an P aşa zor şartlar altında geçen bir
rım üzerinden D em irk ap ı’y a se v k e d il- y olcu lu ğu m ü teak ip T am an üzerinden
m ekte olan ordu h âzin esin i soym ak için ­ K erç’e, oradan da K efe’y e ulaşm ak su­
di. R uslar İstanb ul’dan g e lecek ordu h â­ retiy le kara yolcu lu ğu n u bitirdi.
zinesini b ek lerk en O sm an Paşa k arşıla­ Ö zdem iroğlu Osman Paşa K e fe’de i-
rına çıktığından bu d efa onun ağırlık la­ k en K ın m Han’ı İkinci M ehm ed G iray
rını, zaptetm ek için taarruza g eçm işler­ büyük bir ordu ile K efe’y i m uhasara e t­
di. Orm anlardan çık ıp tü fek a teşiy le ti. M ehmed G iray'ın em rinde 40 v e y a 100
hücum ed en R uslar bir m iktar gan im et b in k işilik bir tatar k u v v e ti m evcuttu.
elde ettik ten sonra onrîan için d e e v v e l­ O sm an P aşa m uhasaraya uğram adan ön­
ce hazırladıkları sip erlere çek ilm eğ e ce K ırım H an’ına karşı herhangi bir
m uvaffak oldular. U sta b ir kum andan tecavü ze y elten m iş d eğild i. Zira n e K ı­
olduğu kadar da cesur bir kim se olan rım ne de Osm anlı vesikalarında Osman

Yalı köşkünde bir karşılama merasimi.


(B u köşk, şim diki Sirkeci araba vapuru isk elesin in biraz doğusunda idi. N ite ­
kim. bu isk eled en köprüye doğru giden güm rükler arkasındaki caddenin ism i
de Yalı köşkü cad d esid ir).

1349
Faşa’m n tecavüzüne dair her hangi bir m aya çalıştı. K algay A lp G iray’a haber
şey m evcut değilse de m üverrih P eçevi, göndererek bir gece K efe dahiline aldı
itaatsizliği sabit olan Han’ın azline dair v e onu K ırım Han’ı ilân etti. Bu hal
Osman Paşa’ya h a tt-ı şerif yollan d ığın ­ M ehmed G iray’ın biraz sarsılm asına se ­
dan bahsetm ektedir. Bu vaziyete göre, bep oldu.
padişah tarafından bir cezaya çarptırı­ M ehmed G iray’m K efe’y i kuşattığı
lacağını bilen M ehmed Giray’m daha a- öğrenilince, rehine olarak K onya’da o-
tik davranarak Osman Paşa’yı kuşattığı, turtulan İslâm Giray acele İstanbul’a
böylece kuvvete m üsteniden İstanbul’­ getirtildi. K aptan-ı derya K ılıç A li P a­
un gözünü yıldırıp hakkm daki k aran şa yen içeri v e topçulardan m ürekkep 10
değiştirtm ek, veyahutta Osman Paşa si­ bin k işilik bir k u vveti gem ilere y ü k li-
ya sî m anevralarla K ırım ’ın aristokrat yerek 25 gem ilik filo ile K ın m yolunu
züm resini elde etm eden onu ortadan kal­ tutarken İslâm Giray da bunlarla bera­
dırm ak istediği anlaşılıyor. Osman Paşa ber K m m ’a yollandı. İslâm Giray K e-
çok değerli bir kumandan olm akla bera­ fe ’y e çıkıp da hanlık ferm anı okununca
ber M ehmed Giray aleyhine bir zemin Mehmed Giray 37 gündenberi devam e-
hazırlam adan m aiyetindeki üç bin k işi­ den K efe m uhasarasını kaldırarak kaç­
lik k u vvetle ona karşı y ek ten hücuma m aktan başka bir şey yapam adı. A lp G i­
geçem ezdi. Zâten Osman Paşa’nın K efe’- ray ise, İslâm Giray’ın kalgaylığın ı ka­
deki faaliyeti de M ehmed Giray aley h i­ bul ile ona biat etti.
ne bir hava yaratm ıya inhisar eder gö­ K efe m uhasarasını kaldıran M eh­
rünm ekteydi. m ed G iray çok şişm an olduğundan ara­
«Biz evlâd -ı Çingiz’deniz; cbâ-an ced ba ile U r taraflan n a kaçmak istem işti.
hükümdar soyundam z. Osm anlı bendesi Fakat kendisi rahat bırakılm ayarak kar­
olm adığım ız halde, reva m ıdır ki bize deşi A lp Giray ikiyüz kişi ile takibine
böyle kat’i em irler vereler v e kendi â - gönderildi. A lp Giray ona yetişince:
dem lcri gibi istihdam eyliyeler» diyerek «— H an’la n n yüzü suyun nâm erdlik
m erkezin em irlerini dinlem eyen Mehmed ile yere döküp K ın m ocağına su kodun,
Giray’ın hakikaten değiştirilm esi icap h ey kaltaban» diyerek kem endle kendi­
etm ekteyken, şim di o açıkça silâha sa- sini boğdu. B öylece K efe’de m uhasaraya
n lm ış ve böylece kendi akıbetini tayine maruz' kalan Osman Paşa bir teh lik e­
daha fazla yaklaşm ış bulunuyordu. den kurtulm akla kalm ıyarak, itâatsızlı-
Özdem iroğlu Osman Paşa, Kırım ğa cür’e t eden K ın m H an’ı m eselesi de
Han’ının m uhasarasına şiddetle m ukave­ halledilm iş oldu.
m et etti. Bir taraftan durumu İstanbul’a
arzederek k uvvet isterken bir taraftan Özdemiroğlu Osman Paşa’mn
da K ın m beyleri arasında ikilik çıkar­ Veziriâzamlığa tâyini
K ırım ’da M ehmed Giray
hâdisesi h alledilip de sükû­
n et avdet edince Özdem iroğ­
lu O sm an Paşa K aptan-ı der­
ya K ılıç A li Paşa ile b irlik ­
te İstanbul’a döndü (28 hazi­
ran 1584). Osman Paşa’nın
K afkasya’daki harpleri İs­
tanbul h alk ı tarafından tak­
dirle karşüanm ış olduğun­
dan, karaya ayak bastıktan
sonra geçtiği caddelerden
«A llah seni padişaha bağış­
lasın!» sesleri yükseliyordu.
Osman Paşa İstanbul’a
va sıl oluşundan kısa bir
Kastamonu v e kalesinin yeni bir resmi. m üddet sonra padişah ta-

1350
K ılıç A li Paşa
(ilâ v e : 107)


M eşh u r T ü r k k a p ta n la r ın d a n o la n K ı­ U luç A li, b u a ra d a e h liy e tin i O sm anlI
lıç A li P a ş a k o rs a n lık ta n y e tiş m iş b ir h ü k ü m e t .erk ân ı in d in d e d e ta n ıtm ış ol­
denizcid ir. H a y a tın ın m ü h im b ir k ıs m ın ­ m a lı kİ, 1560 y ılın d a y e rlile rle İsp a n y o l­
d a «U luç» lâ k a b ı ile a n ıla n K ılıç A li P a - la rın ittif a k ı y ü z ü n d e n T r a b lu s g a rb 'd e
şa'nın* İ ta ly a 'n ın C a la b rja b ö lg esin in b îr te h lik e b e lirin c e İs ta n b u l'd a n şevke-
L âcastelli k ö y ü n d e d ü n y a y a geldiği* ilk ‘ d ile n y a rd ım k u v v e tle rin in b a şın d a o
gençlik ç a ğ la rın d a b a lık ç ılık y a p tığ ı, b ir | g ö n d e rilm iş tir.
gem i ile N a p o li’y e g id e rk e n C ez a y ir k o r­
U luç A li’n in C erbe h a rb in e bil fi’il iş*
s a n la rın d a n A li A h m ed R eis ta ra fın d a n
tir a k i şü p h eli o lm a k la b e ra b e r M a lta
e sir e d ild iğ i sö y len ir. E s a re tin in b ir k ıs­
h a rb in e k a tılış ı k a f i ş ek ild e m a lû m d u r.
m ın d a fo rsa o la ra k ç a lışm a sı m u h te m e l
M alta m u h a s a ra s ın d a T u r g u d R eis şeh id
b u lu n a n b u İta ly a n b a lık ç ısı m ü s lüm an-
d ü ş tü k te n s o n ra U luç A lî C ezayir-i g a rb
lığ ı k a b u l ile A li a d m ı a ld ık ta n s o n ra
; b e y le rb e y liğ in e ta y in e d ilm iştir. C ezayir-i
u z u n y ılla r k o rs a n lık e tm iş tir.
i g a rb b e y le rb e y i ik e n , İs p a n y a m üslü-
A li, b a z a n b a ş k a la rı ile b a sa n da
! m a n la rm a yardım ., O sm anlI n ü fu z u n u n
k e n d i h e sa b ın a k o rs a n lık e d e rk e n , d e­
! P a s ’a y a y ılm a sı g ib i m ü h im iş le rle u ğ ra ­
n iz c ilik te iy ice p ism iş ve b u a ra d a cesa­
şan U lu ç Ali P a şa , a y rıc a T u n u s ’u zap-
r e ti, k a p ta n lık ta fev k a lâ d e m a h a re ti ile
! Cetmis, İs p a n y o lla rı A frik a k ıy ularından
te m a y ü z e ttiğ i g ib i, k o rs a n lık y ö liy le b ir
sö k ü p a tm a y a ç a lışm ış tır. B u n la rla meS'
h a y li do s e rv e t te m in e y le m iştir, O de­
g ü lk e n K ıb rıs fe th in e k a tılm a k üzere,
virde, K u zey A frik a ’d a A ra p o lm ıy a n
P ty â le P a s a , ile b irle ş m e k e m rin i almış*
m tislü m a n k o rs a n la r ın b ir k ısm ı «Uluç»
tır . A ld ığ ı e m ri y e rin e g e tirm e k iç in Ce­
n â m ı ile a n ıld ığ ın d a n o g ru p a g ire n bu
z a y ir filo su ile y o la ç ık tığ ı z am an y o ld a
y a m a n denizci d e «U luç Ali» şek lin d e
b ir M a lta filo su n a ra s tla m ış , o n u n la y a p ­
şö h re t b u lm u ş tu r. U lu ç k e lim e si o n u n is­
tığ ı ç a rp ışm a y ı k a z a n a ra k M a n a lıla rd a n
m in in a y rılm a z b ir p a rç a s ı h â lin e g elm iş
z a p te ttiğ i b a y ra k la rı K ıb rıs 'a g ö n d e r­
b u y ü z d e n A v ru p a ta rih le rin e , U lu ç A-
m işti. B u ç a rp ışm a d a n s o n ra - g e m ile rin i.
II’den m u h a rre f o la ra k ; «O lushaly, U-
ta m ir iç in C ezayir e d ö n e n U luç A li P a ­
lucciali, U chaly» şe k lin d e g e çm iştir, sa, d a h a s o n ra 20 p a rç a lık filo su île S e r­
U lu c Ali ep ey ce ş ö h re t y a p tık ta n d a r P e rte v P a ş a v e K a p tan -ı d e ry a Mü-
so n ra T u r g u t R eis e in tis a p e tm iş v e o- ezzinzâde A li P a ş a e m rin d e k i d o n a n m a ­
n u n la b irlik te ç a lışm ış tır. T u r g u t Pueis, y a k a tılm ış tır. B u. d o n a n m a h ıris tiy a n
G erbe v a k a s ın d a d ü ş m a n la rın ın b ile h a y ­ ı m ü tte fik le r le ç a rp ışm a k ü z e re denize a-
r e t ve h a y ra n lığ ım m u cip o la n b a şa rılı ç ılm ış b u lu n u y o rd u .
k u rtu lu ş u s a ğ la d ığ ı s ıra d a U luç A li de M ü tte fik le rle O sm anlI d o n a n m a sı a-
o n u n m u v a ffa k iy e tin d e h is se d a r olmuşa ra s ın d a c erey a n e d en în e b a h tı h a rb in d e ,
tu r . K a p tan -ı d e ry a M üezzînzâde Ali P a şa
U lu ç A li'n in O sm an lı h ü k ü m e tiy le te c rü b e li denizci U luç A li P a ş a ’m n ta v ­
ilk te m a sı T u r g u t R eis v a sıta siy le v u k u siy e le rin i d in le y ip de o n a g ö re d a v ra n ­
b u lm u ş tu r. T u r g u t R eis 1551 d e İs ta n ­ say d ı, T ü rk d o n a n m a sı, ta rih in in e n b ü ­
b u l’a g e ld iğ i z am an , m a iy e tin d e k i k ıy ­ y ü k m a ğ lû b iy e tin e u ğ ra m a z d ı.. 7 ekim
m e tli d e n iz cile r a ra s ın d a U luç A li de 1571 ta rih in d e v u k u bulan. în e b a h tı har*
v a rd ı, T u r g u t R e is'e K a rlı-e li san c a k b e y ­ b in d e sol c en a h a k u m a n d a ed en U luç
liğ i te v c ih e d ild iğ i s ıra d a , o n u n m aiy e­ A li P a ş a m ü şk ü l ş a r tla r a ra â m e n eh li­
tin d e İs ta n b u l’a g elen re is le r m ey an ın - y e tin i is b a t e tm iş ve u s ta c a m a n e v ra la r­
d a U luç A li’y e de s e k se n a k ç e u iü fe b a ğ ­ la C ezay irli k u m a n d a n G iovanni A n d re a
la n a ra k g em isin d e fe n e r ta ş ım a h a k k ı D o ria 'n m g e m ile rin i çevirm eğe m u v a ffa k -
ta n ın m ış tın olup, o n u m e rk e z d en u z a k la ş tırm ış, böy-
U luç Ali d e v le t h iz m e tin e g ird ik te n lece k e n d i e m rin d e k i g e m ile rin m a h v o l­
so n ra T u r g u t R eis ile a lâ k a s ın ı sık ıc a m a sın ı d a ö n le m iştir. .......
devam e ttirm iş tir . B u b a k ım d a n , T u rg u d C ezayir-i g a rb b e y le rb e y i U luç A lt
fie is ’in k a tıld ığ ı h a r e k â t ta u m u m iy e tle F a $ a în e b a h ü ı m u h a re b e sin d e n k u rta rd ı*
o n u n d a b u lu n m u ş olm ası m u h te m e ld ir. â ı g e m ile rle M odon’a g e ld ik te n s o n ra îs-

1351
t a n b u l'a b irin i g ö n d e re re k du ru m d an , p a ­ la y is iy le 15S4 te K a r a te n iz e a ç ılm ıştır.
d iş a h ı h a b e r d a r e tm iş tir. U ğ ra n ıla n acı K ılıç A li P a ş a in ş a a t fa a liy e tle ri İle
m a ğ lû b iy e t a ra s ın d a U lu ç A li’n in k u r tu ­ d e n a z a rı d ik k a ti c elb ed en b ir ş a h s iy e t­
lu ş u onun. d e n iz c ilik te k i u s ta lığ ın ın b ir t i r . K a p ta n -ı d e ry a lığ ı s ıra s ın d a İs ta n b u l
ifa d e si o ld u ğ u n d a n 28 e k im 1571 ta r ih li te rs a n e s in in g e n işle tilm e si ve b ü y ü k tip ­
e m irle K a p tan -ı d e ry a lığ a ta y in e d ilm iş­ te g e m ile r y a p ılm a s ı g ib i g e m ic ilic e a i t \
t i r . U lu ç A li b u e m ri y o ld a a lm ış v e İs ­ o la n la rın ın y a n ın d a , 15S6 d a Yenisaray*»
t a n b u l'a gelince onun. «U luç» lâ k a b ı «Kı- d a p a d işa h için b îr h am am , a y rıc a d a
i lıc» a ç ev rilm iştir. k e n d i a d ın a cam i ve h a m a m y a p tırm a s ı
İn e b a h tı m a ğ lû b iy e tin i ta k ip e d en b u n e v id e n fa a liy e tin e d a h ild ir. T o p h a ­
a y la r z a rfın d a K a p ta n -ı d e ry a K ılıç A li n e ’d e k e n d i a d m ı ta ş ıy a n cam i v e h a ­
p a ş a 'm n te k m il g a y re ti y e n i b ir d o n a n ­ m a m ın ın m im a rı m e ş h u r K oca S in a n ’d ır, ;
m a m e y d a n a g e tirm e iş in d e to p la n m ış tır. T o p h a n e 'd e k i K ılıç A li P a ş a C am ii A ya- ■
V eziriazam S o k u llu ^Jtfehmed Paşa* d a n bu S o fy a'n ın k ü ç ü k b îr ö rn e ğ id ir. B e ş ik ta ş ’ i
h u s u s ta e m ir a ld ığ ı z a m a n , 200 g e m in in m O rta k ö y 'e c iv a r ta ra fın d a k i K ılıç A li j
in ş a ve te ç h iz i g ib i m u a z za m b ir d âva m a h a lle s i o n u n n â m ın ı ta tım a k ta olup, 1
k a rş ıs ın d a h a y r e tin i g izliy em iy en K ılıç b u isim , o ra d a k i m e sc id v e isk elesin d e n
AH P a s a ’u m : ile ri g e lm e k te d ir. Z evcesi S elim e H a tu n ’*
«— G e m ile rin te k n e s in in y a p ılm a sı u n d a F ın d ık lı d e re sin d e b ir m e sc id i v a r­
m ü m k ü n d ü r; lâ k in ik iy ü z g e m iy e bes d ır.
a ltı y ü z le n g e r, o n a g ö re â l a t v e y e lk e n in ş a a t ve h a y r a tı ile d e m e m le k ete
ve s a ir le v a zım ın ı te k m il m u h a l g ö rü ­ h a y ır lı o lan , f a k ir fu k a ra y ı g ö z eten K ı­
n ü r.» lıç A li P a ş a 'n ın m e lâ n k o lik b ir ta b ia ta
D em esi ü z erin e , V e ziria z a m ın : sa h ip o ld u ğ u , b a z a n k im se y i g ö rü p ko­
«— P a ş a h a z re tle ri, b u d ev let-i âliy - n u ş m a m a k iç in b îr k ö şey e çekilip, sü k ü - ş
y e n in k u v v e t v e k u d re ti o l m e rte b e d e - n e t iç in d e k e n d in i d in le d iğ i riv a y e t olu­
d ü r k i, cü m le d o n a n m a le n g e rle ri g ü ­ n u r. V enedik e lç isi M orozini ise, o n u n
m ü ş te n , re s e n le ri ib rişim d e n , y e lk e n le ri h id d e tle n d iğ i z a m a n k a b a la ş ıp if r i t k e­
a tla s ta n e tm e k fe rm a n o lu n sa, m ü y e sse r­ s ile n b ir tip te o ld u ğ u n u b e y a n e d er.
d ir. H a n g i g e m in in m ü h im m a tı y e tiş m e z ­ D o k sa n sen e y i b u la n u z u n b ir ö m ü r
se» b u m in v a l ü z re benden, a b . s ü re n K ılıç A li P a g a ’n m « ı y a şlı d e v rin ­
’ D iye v e rd iğ i cevap p e k m e ş h u rd u r. d e b ile k a b ın a d ü ş k ü n o ld u iu , h a ttâ ö*
N ite k im b u k o n u ş m a sö zd e d e k a lm a m ış, lü m ü n ü n b ile b u y ü z d e n o ld u ğ u söyle­
; veziriazam ta r a f ın d a n d e ste k le n e n K ılıç nir* O nun b u ta r a f ın ı ve b ir gece iç in d e
A li P a ş a ’n ın g a y re ti sa y e sin d e 120 g ü n ­ â n i ö lü m ü n ü e le a la n m ü v e rrih S e lâniki
d e y e n i b ir d o n a n m a h a z ırla n m ış ve b a ­ ş u n la rı k a y d e d e r : «sinul d o k sa n a k a rib
h a r m e v sim in in g e lm e siy le K ılıç A li P a ş a ­ o lm a ğ ın h ırs -u tüi -1 em el m ûnis-İ ta b i
n ın e m rin d e A k d en îze a ç ılm ış tır. is i o lm u ş id i ve h a s n â cev&rî m u k a re n e -
K ılıç A lî P a ş a 23 e k im 1571 d e n ö- îin d e n k a ç m a y ıp o n u n la üns-ü ü lf e t m u-
iü m ta rih i o la n 21 h a z ira n 15Ğ7 y e k a d a r k a y y e d id i, ta b ip is e te n b ih id ü p z in h â r
fa sıla sız ş e k ild e 15 s e n e 7 ay 23 g ü n sohbet-i z en â n d a n p e rh iz itm e k v â cib d ü r,
K ap tan -ı d e ry a lık ta b u lu n m u ş tu r. Bu ö m r-i n â ze n in e le g irm ez d e y u te n b ih î t ­
m ü d d e t B a r b a r o s H a y re d d in v e r i y a l e m iş i ît en m e m n u o lm a y ıp o l g ice m ülâa-
P a ş a la rın K a p ta n -ı d e ry a lık la rın d a n d a ­ b e ile b ık r p â riy e y e m ü b a şe re tin d e rû-
h a u z u n tu tm a k ta d ır . K ılıç AH P a ş a 'n ıri h u b e d en în d en âlem -i u k b â y a ta y r â n ol­
K a p tan -ı d e ry a lığ ı s ıra s ın d a g ö rd ü ğ ü İş­ d u ğ u h a b e r i D ivân’a geldi.»
le rd e n e n m ü h im m i, 1574 y ılın d a K o ca ö ld ü ğ ü z a m a n a lt u n ve k ıy m e tli ta s ­
S in a n P a ş a île b irlik te T u n u s ’u kat*î o- la rd a n m ü re k k e p b ir h azin e v e 60 bin,
la r a k z ap te tm e sid ir- K ılıç AH P a ş a K ap- d u k a bıra k m ıştı» 500 b in d u k a ta h m in
ta n -ı d e ry a ik e n m ü h im b îr d en iz h a rb i e d ile n s e rv e ti h a zîn ey e a lın d ı. C enazesi
o lm a m a k la b e ra b e r o n u n e h il v e kudret* ş a n ın a lâ y ık b îr tö re n le k a ld ır ıla r a k T o p ­
li e lin d e b u lu n a n d o n a n m a A k d en îze Tür3s h a n e ’d e k i c am iiııin a v lu su n a d e fn e d ild i.
bay ram ım ş e re fle d a lg a la n d ırm ış tır. B ib liy o g ra fy a : Hammer (M . Â tâ ) ;
1578 - 1590 O sm an lI - İ r a n h a rp le ri sı. D evlet-i O sm an iy e tarihi c. 6 v e 7. S e la ­
ra s ın d a K a p ta n -ı d e ry a n ın K a ra d en iz d e n ik !; T a rih . F e ç e v î; T a rih . K â tıb Çele*
d e fa a liy e ti g ö rü lm ü ş, 1579 y ılın d a 60 ge­ Bi; T u h fe t-ü l k ib a r f i e s f a r — ü l b in a r.
m ilik b ir filo ile d o g u K a ra d e n iz k ıy ıs ı­ A ziz S a m ih ; Ş im alî A frik a ’d a T ü r k le r.
n a g e le re k F o ü (F a s ) k a le sin in in ş a s ın ı A li R ız a S eyfi ; K ılıç A li P a ş a n ın te rc ü - j
te m in e tm iş tir. A y rıc a K ın m H a n ’ı jt- me-i hâline dâir b a zı te tk ik a t (Risâle-i |
k in c i M ehm ed G ira y ’m is y a n h âd isesi do­ rn evkûte-i b a h riy e n o t 6 ). A li H a y d a r
Emir; K ılıç Ali ve Lepanto.

1352
rafından kabul edildi (5 v ey a 10 tem ­ lirken Osman Paşa’y a divan toplantısı sı­
m uz). Y alıköşkü’nde cereyan eden kabul rasında yollandı. O sm an Paşa m ühr-ü
sırasında fevk alâd e iltifatlara m azhar hüm âyunu öperek başına koyduktan son ­
oldu. Padişah, Osman Paşa’y ı «Hoş g e l­ ra koynuna yerleştirirk en diğer vezirler
din Osman» sözüyle karşıladı. Osman ile divan ü yeleri el öperek tebriklerini
Paşa, sultan’m eteğin i öperek ayakta o - sundular.
nun em rine m untazır bulunurken S u l­
tan Murad kendisine oturm asını em ret­ Özdemiroğlu Osman Paşa’nııı
ti. Osman P aşa saray âdetine uym ak için Serdarlımı
oturduktan sonra tekrar ayağa kalktı.
Sultan Murad ayni em ri üç defa daha Ö zdem iroğlu Osman Paşa, veziriâ-
tekrarladı. Dördüncüsünde oturup k ald ı­ zam lık m akam ına oturuşunun üzerinden
ğı zaman kendisinden K afkasya’daki üç a y geçm eden, yen id en ordunun b aşı­
harplerini anlatm asını istedi. Osman P a­ na geçm ek ihtiyacını h issetti. Osman P a-
şa dört saat m üddetle m ücadelelerini şa’y ı y en i dönm üş olduğu harp sahala­
nakletti. Sultan Murad onu dinledikçe rına tekrar g itm eye icbar eden sebep,
heyecan duyuyor v e takdirlerini bildiri­ o aralık K ırım ’da bir takım hâdiselerin
yordu. Bu m eyaııda «A ferin Osman» v e cereyan etm iş olm asıydı.
«Güzel hareket etm işsin Osman» gibi il- ik in ci M ehmed Giray öldürüldükten
tifatkâr sözler sarfeden Sultan Murad sonra o ğ u lla n Saadet, Safa v e Murad
evvelâ başındaki m urassa sorgucu çıka­ G iray’lar babalarının intikam ını alm ak
rarak kendi e liy le O sm an Paşa’nın başı­ için fa a liy ete geçm işlerdi. A m caları Is­
na taktı, biraz sonra da m urassa hançe­ lâm G iray’ı d evirm eye çalışan bu gru -
rini çıkarıp yin e bizzat kendisi onun be­ pun esas eleb aşı v e idarecisi, Saadet G i-
lin e yerleştirdi. M aceralarının en m ühim ray’dı. Saadet Giray, on bin k işilik bir
ve heyecanlı taraflarını anlatırken padi­ k u v v etle birdenbire Islâm G iray’m ü ze­
şahın: «Berhudar o l Osman, berhudar rine yürüm üştü. Yapılan çarpışmada
ol» sözlerini söylediği; daha sonra da m ağlûp düşen Islâm G iray yaralı, olarak
«iki cihanda yü zün ak olsun! A llah sen ­ K efe’y e kaçm ıştı. S aad et Giray ise onu
den razı olsun, bu dünyada uzun m üd­ ortadan kaldırm ak azm iyle K efe’y e k a­
det şeref-i iktidar ile yaşa!» dediği g ö ­ dar gelm işti. M üverrih S elân ik î M usta­
rüldü. fa E fendi’n in bildirdiğine göre K efe’d e-
Osman Paşa huzurdan ayrıldıktan k i Osm anlı askeri ile Saadet G iray ara­
sonra padişah, kızlar ağasına: «Artık O s­ sında şid d etli m uharebeler başlam ıştı.
m an’ın afyona m üptelâ olm adığına şüp­ İşte K ırım ’da cereyan eden bu h â ­
hem kalm adı Zira öyle bir iptilâsı o lsay­ d iseler İstanbul’da öğrenilince, m esele
dı dört saat yorulm aksızın konuşm akta divanda görüşülm eğe başlanm ıştı. Mü­
devam edemezdi» dedi. Sultan Murad’ın verrih S elân ik î’n in anlattığına nazaran
böyle söylem esinin sebebi, Osman P aşa­ Sultan Murad K ırım ’a kim in gideceğini
y ı afyon m ü ptelâsı d iy e tanıtm alarından sormuş, Ö zdem iroğlu da «Ben giderim»
ileri geliyordu. Osman Paşa şarap içm ek­ sözleriyle bizzat sefere talip olmuştu.
le beraber afyon m üptelâsı değildi. B öylece Ö zdem iroğlu K ırım ’a sev k e-
Osman P aşa’n ın huzura kabulü v e dilecek k u vvetlere serdar tayin edildi.
fevkalâde iltifatlara m azhar olduktan ' Osman P aşa bir taraftan askerî hazırlık-
başka, bir de padişah tarafından afyon­ lariyle m eşgulken bir taraftan da v eziri-
keş olm adığının anlaşılm ası, onun ikba­ âzam sıfa tiy le donanm anın hazırlanm a­
lin son basam ağına kadar çıkm asına y o l sını em retti. Bu kararlara varıldığı sıra­
açtı. K anijeli S iyavü ş Paşa’y ı azleden da Ekim ayın ın ortalarıydı. Osman Pa­
Padişah Osman P aşa’y ı sadrazam lığa g e ­ şa k ış gelirk en sefere çıkılm asının u y ­
tirdi (28 tem m uz 1584). Ü zdem iroğlu gun olm ıyacağm a dair dedikodulara ku­
Osman Paşa’ya m ühr-ü hüm âyunun te s­ lak asm adı. Karadan Sinop’a kadar g i­
lim i de ona gösterilen hususî alâkanın decek oradan da K ılıç A li Paşa idare­
bir defa daha tezahürüne v e sile teşkil sindeki donanma ile K ırım ’a geçecekti.
etti. O zamana kadar m ühr-ü hüm âyun Bu gaye ile 2 kasım 1584 te Ü sküdar’dan
yeni sadrâzam ların konaklarına gönderi­ harekete geçti. O sene k ış erken bastır­

1353
dığından yollarda bir hayli zahm et çe ­ on gün kaldı. Bu sırada ik i m ühim şa h ­
kildi. Ö zdem iroğlu Osman Paşa K asta­ sın ordugâha g elişleri bilhassa Osman
m onu’y a vardığı zam an K ın m ’daki h â ­ Paşanın m em nuniyetini mucip oldu. B u n ­
disenin halledild iği haberi geldi. B öyle- lar Şirvan m uharebelerinde esir düşm üş
ce Sinop’a giderek oraya kadar gelm iş olan Gazi G iray v e Dal M ehm et B ey
olan donanma, gem ilerine binip K ırım ’a idi. Daha önce tem as ed ild iği veçh ile,
geçm esine lüzum kalm adı. K ırım Han'ı her ikisi de İran’da A lam ut kalesine
İslâm Giray kardeşi v e veliah d ı olan Alp hapsedilm iş olan bu şahıslardan Gazi G i­
Giray ile birlikte K efe’deki Osmanlı ray, ağabeysi M ehmed G iray isyan e t­
kuvvetlerinin yardım ını da görerek Saa­ tiği zam an İran şahı tarafından hapisten,
det Giray’ı kaçırınca, K ırım ’da hakika­ çıkarılarak saraya getirilm işti. Şahm n i­
ten Osman Paşa’y a düşen bir iş kalm a­ y eti K ırım ’daki isy a n d olayısiyle Gazi
m ıştı. O aralık kış m evsim inin de en G iray’ın vücudundan faydalanm aktı;
şiddetli devresine girilm iş olduğundan m uhtem elen onu K ın m ’a gönderm eyi b i­
Osman Paşa kışı K astam onu’da geçirm e­ le düşünm üştü. Gazi Giray bu v esiley le
ğe karar verdi. A lam ut kalesinden kurtularak iy i m u a­
m eley e kavuştu ama İran lılan n tasavvur­
Tebriz’in zaptı ları tahakkuk edem edi. Zira, bir gün
y a ylaya çıkan şahın yanına gideceğini
Özdem iroğlu Osman Paşa Kastam o­ söyliyerck Tebriz’den kaçm aya m u vaf­
nu’da bulunduğu sırada doğudaki ordu­ fak olan Gazi G iray derviş k ıy a fetin e g i­
nun serdarlığına tayin ed ild iğin e dair rerek hududu aştıktan sonra V an’a ora­
İstanbul’dan h a ttı- hüm âyûn geldi. B u­ dan da Erzurum’a gelerek eski silâh ar-
nun üzerine hazırlıklarını g en işleten O s­ daşı v e k ıym etli kum andanına kavuştu.
m an Paşa Anadolu v e R um eli’deki bir «Şecaatnâme» m üellifi D al M ehm ed’in
çok sancak beylerine em irler göndererek kaçışı ise Gazi G iray’m kinden daha m a­
askerleriyle orduya iltihaklarım istedi. ceralı olm uştu. Gazi G iray’m tavassutu
B öylece ordunun asker m evcudu kendi­ üzerine zindandan çıkarılan D al M eh­
sinden önceki serdarların zam anından m ed B ey İsfahan’a getirildikten sonra
daha kalabalık h âle geldi. Kaynakların kaçm ış, fakat doğruca O sm anlı hududu­
£ em en ekserisinin ittifakına göre insan na ilerlem ek im kânını bulam adığından
sayısı 200 bin k işiyi bulm aktaydı. Ser- evv elâ Şiraz’a gitm iş, oradan Basra’ya
dar’m Kastam onu’dan gönderdiği em ir­ geçebilm iştir. İran topraklarından d ı­
ler arasında İstanbul’dan sipahi v e silâh - şarıya çıkıncaya kadar yalınayak d ilen ­
dar b ölükleriyle 300 çavuşun 400 dar- m eye m ecbur kalacak derecede sefalet
bezen topu ile S ivas’ta kendisine iltih ak ­ çekm iştir. Basra’y a ulaşınca Osman P a­
ları bildirilm iş olduğundan, ordunun a- şaya iltih ak etm ek için yolculuğuna a -
teş gücünün artırılm asına eh em m iyet v e ­ ra verm eyen D al M ehmed Bey, Bağdad
rildiği görülm ekteydi. Haramer tarihinin v e Diyarbakır üzerinden Erzincan’a g e l­
7 inci cildinin 144 üncü sayfasında kay­ miştir.
dedildiğine göre, Osman P aşa iaşe m üş- Ö zdem iroğlu O sm an Paşa gerek or­
kilâtını hesaplıyarak 200 binlik ordunun dusunun durum undan Gazi Giray ile
40 bin kişisini terh is etm işti. Dal M ehm ed’in orduya iltihaklarından
İran harplerinin tecrübeli v e mu­ memnundu ama, Erzurum’dan itibaren
vaffak kumandanı Ö zdem iroğlu Osman sıhhati iy ic e bozulm uştu. P eçev î’nin i-
Paşa, K astam onu’dan hareketinden son­ fadesine nazaran, Osman P aşa’nın sıhha­
ra A m asya-T okat Sivas-E rzincan y o lu ­ ti İstanbul’dan ayrıldığı sırada bile iyi
nu takiben Erzurum’a geldi (1 ağustos değild i. Erzurum ’dan sonra ata pek b i-
1585). Tokat’tan geçtiği sırada k endisin­ nem ediği, u m u m iyetle araba v eya ta h t-ı-
den önceki Serdar Ferhad Paşa ile kar­ revanla yoluna devam ettiği anlaşılan
şılaştı. Ö zdem iroğlu’na Serdarlık tevcih Osman Paşa, Çaldıran’a v ey a h u t da b i­
edilince doğudaki vazifesin in sona erdi­ raz ilerisin d ek i Karadere konağına var­
ği kendisine bildirilm iş olan Ferhad Pa­ dığı sırada Van beylerb eyi C iğala-zâde
şa İstanbul’a gitm ekteydi. Y usuf Sinan Paşa kendisine iltih ak e y le ­
Özdem iroğlu, Erzurum karagâhmda di. C iğala-zâde’nin m aiyetinde iy i silâ h -

1354
1 andırılm ış v e güzel y etiştirilm iş 6 bin him î-zâd e İbrahim H arim î Çavuş’un
k işilik k u vvet vardi. Van beylerbeyi. Os­ « G once-i bağ-ı Murad » isim li manzum
m an P aşa’ya iltih a k ettiği zaman ordu­ eserine göre, Sûfiyan’öaki hâdise, S a ­
nun öncüsü olm ak arzusunu izhar e y le ­ fe v î piştarları ile atları otlatan Osmanlı
diğinden bir konak ileriden yürü m ek tey­ seyisleri arasındaki m ücadelell tem astan
di. ibarettir. Maamafih seyislerin bu kavga­
OsmanlI ordusu bu defa Lala Mus­ sı 2 1 eylü le rastlıyan ertesi günkü m u­
tafa, Koca Sinan v e Ferhad Paşalardan harebeye yol açmıştır.
serd arlıkian sırasında olduğu gib i Gür­ A b vâr’daki m uharebe Osmanlı p iş-
cistan v e Ş irvan ’ı h ed ef tutmuyor. İran­ tar kumandam C iğala-zâde Sinan Paşa
l I l a r ı n eski m erkezi Tebriz üzerine ile r ­ ile Iran şehzâdesi Haraza Mirza arasın­
liyordu. C iğaia-zâde’m n iltih ak ın ı m ü te­ da cereyan eylem iştir. Hamza Mirza’nm
akip Iran hududu geçild iğin d en IIoy-M e- k u vvetleri gibi Osm anlı askeri de inatla
rer.d üzerinden Sûfiyan'a gelindi. ■çarpışmış ve her iki taraf da ağır zayiat
O sm anlı ordusunun S û fiy a n ’a g e li­ verm iştir. Ertesi gün O sm anlı ordusu
şinden Tebriz’in zaptına kadar yaptığı T ebriz’e ilerlediğine göre, Ham za M ir-
m uharebelerin adet ve n eticeleri bir h ay­ za’mn. ric'at zorunda kaldığı anlaşılm ak­
li karışıktır. B u karışıklığa, o devrin ana tadır. Ham za M irza’n m Osmanlı ordusu­
kaynaklarından olan P eçevî v e Selânikî n un kabarık sayısını gözönünde bulundu­
gibi Osmanh tarihleri ile, S a fe v î kayna­ rarak, m uharebe kesin n eticeye ulaşm a­
ğı olan İskender B ey M ünşî’nin « T arih-i dan çekilm iş olm ası da müm kündür. Z i­
âlem -ârây-ı A b b a sî» sinde lü2umu k a­ ra, Ham za Mirza’m n em rindeki askerin
dar tafsilât verilm em esinde, hattâ İs­ Osm anlı ordusuna denk sayıda bulunm a­
kender B ey M ünşî’n in kaydı ile P eçevî dığı, m u h telif kaynakların ifad esin e n a ­
v e S elân ik î’n in yazdıkları arasında bazı zaran 12, 17 v ey a 30 binden ibaret b u ­
farklar görülm csindedir. Â li, S elân ik î v e lunduğu görülm ektedir.
P eçevî’y e istinat eden Solakzâde T eb­
riz’in tek bir m uharebe neticesinde zap- Tebriz’e giriş
t«‘dildiğini belirtir tarzda bir ifad e k u l­
lanm ıştır. M eşhur A lm an tarihçisi lia m - Hamza M irza ile yapılan m uharebe­
m er ise ; Tebriz zaptedilinceye kadar üç, den sonra Osmanlı ordusu ileri hareke­
şehre girilişi takip eden bir hafta zar­ tine devam la 22 ey lü l sabahı Tebriz’in
fında da iki m uharebe y a p ıld ığ ın ı; bun­ yakınından geçip U rm iye gölüne dökü­
ların ilk dördünde Iran h lan n , beşinci len A cısu ( A cıçay ) k en an n a geldi. V ak­
m uharebede ise Türklerin golip g e ld iğ i­ tiyle Yavuz S elim ve K anunî Süleym an
ni kabul e d e r ; üçüncü m uharebede Tebriz’e yaklaştıkları zaman şehir tes­
T üklerin Tebriz’e girerek şehre hâkim lim olm uş bulunduğundan bu defa da
olduklarım söylediği, bu harpte büe I- ayni şe y üm it edildi. L âkin bu defa Şah .
r an lılan galip gösterm ekle tezada dü­ H udabende’nİn reisliğinde toplanan m eş­
şer. veret m eclisi Tebriz’in m üdafaasına ka­
Yukarıda zikrettiğim iz bu k aynak­ rar verm iş bulunuyordu. Tebriz’in mü­
lardan başka R ahim !-zâde İbrahim H a- dafaa edilip edilm em esi m üzakere ed ilir­
rim ı Çavuş ile D al M ehmed B e y gibi I- ken bazı kim seler, şehrin harap olm am a­
ran harplerine bizzat katılm ış şah siyet­ sı için, ev v elce tatbik edildiği gibi, hal­
lerin eserlerini gözönündc bulundurarak k ın bir kısm ının tah liyesi suretiyle tes­
bu çarpışm aları tahlil v e tasnife tâbi tu ­ lim in uygun olacağını beyan ederken
tan İsm ail Hâini Danişm end «Osmanlı m üfritler m üdafaada ısrar etm işler ve
Tarihi K ronolojisi» isim li eserinde isa­ T ebriz’in 100 bin erkek nüfusunun y a rı­
b etli neticelere varm ıştır. M ezkûr m ü el­ sının m ücadeleye iştirak edebileceğini,
lifin de kabul ettiğ i veçh ile, Özdem iroğ- O sm anlı ordusu bunlarla uğraşırken d ı­
lu Osman Paşa idaresindeki Osmanlı o r­ şarıdan vu k u bulacak hücum larla iki â-
dusu ile Iranlılar arasında ilk çarpışma, teş arasında kalacak Türk kuvvetlerinin
Ham m er’in dediği gibi S u fiy a n ’da değil, y en ileceğin i ileri sürm üşlerdi. îşte bu
onun biraz ilerisindeki  bvâr konağında ikinci fikrin üstün gelm esi neticesinde -
cereyan eylem iştir ( 21 eylü l 1585 ) . Ra­ dir ki, şehir halkı teşkilâtlandırılm ış, so-

1355
kak başlarına ve önemli yerlere siperler nın Osmanlı m em leketleri araşma katıl-
kazdın] ¡nişti, Silâhlandırılan halktan dığım ilân etti.
r. âr«v-ı Ab'. girijm ekteyken gece
î k a y d e ttiğ i yerleştirilm işti. Tebriz valisi l!F £tH oSlıT ~ a t e ş-k esiirn isi -vegSTİbicteS hallfei
ırpteki zayi- A li K uli Han Şehzade Hamza Mirza'mn verilm esi yen içerilerin hiç hoşun
m aiyetindeki k u vvetler arasında bulu n ­ m işti. Zira bu yüzden mâmur v
duğundan şehirdeki m ilis ve askerlere Tebriz şehrini yağm a edem iyecei
valinin kardeşi H üseyin Kuli Han ile ü s - d u k lan ganim etlere konamıya
taclu beylerinden P îr-i Gayb Han k u ­ Bunun için nizam ları d inlem ey
ran harbinin manda etm ekteydi. çeriler 24 eylü l günü çapulculu|
:ek en m ües- Osmanlı ordusunun başkumandanı dılar. Y eniçerilere bakıp diğer ;
ferdası günü Özdem iroğlu Osman Paşa, A cısu önün­ ruflarından da yağm aya karışa
îdise üç gün deki kısa duraklama esnasında teslim rüldü. Bunlar m al yağm ası ;
O sırada or- teklifinin vuku bulm adığını görünce y ü ­ halktan da bazı kim seleri esiı
m i Çavuş ile rüyüşe devam edilm esini em retti. B öy­ Iardı.
lardan başka le ee ayni gün içinde îran lılan n eski m er­ Kapıkulu askerlerinin niza
■lerine naza- kezlerinin önüne ulaşan Osm an h ordusu, m iyerek yaptıkları şeylere çok 1
ı em riyle o l- şehrin kuzey doğusundaki iki kapıdan man Paşa, hastalığına rağmen i
e rin intikam Tebriz'e girdi. Tabii îra n lıla n n vardığı m ahallinde m üdahale suretiyle c
ı Osmanlı as- karar dolayı siyle Osmanlı kuvvetleri m u­ raketleri durdurdu. Esir edilişi
de çıkm ıştır. kavem etle karşılaştı. O gün ( 22 e y lü l) biyie feryad eden kim seleri se
srdea bazıia- akşama kadar süren çarpışmalar n etice­ rak tm p evlerine gönderdi, O sı
rerek derhal sin d e şehrin y a n sı işgal edildi. Ortalık fevkalâde gayret sarfederek yağ
nsanın kanı- karardığı zaman Osmanlı askeri ertesi led i ama, askerlerin, bu çirkin
r. Serdar O s- günkü m uharebeye hazırlık olm ak üze­ leri Tebriz halkı üzerinde çok
âfına yaptığı re sokak başlarına v e icap eden yerlere bıraktı.
A i uğraşm ış, toplar yerleştirdi. Tebriz’in zaptı için çarpışır
vaziyete h â- ladığı sırada Osmanlı ordıisunı
Türk askeri Tebriz’in yarısına h â ­
m seleri idam kim vaziyete geçerken Iran şehzadesi gâhı ile ordu ağırlıkları şehrin
îm ı durdura- Harrıza Mirza şehrin- kuzey tarafından rafının biraz ilerisindeki Acısu
,an pek üzü- Şûrâb ) m evkiinde iken, yağm a
OsmanlIlara darbe indirme plânında m u­
:rine bir da- vaffak iyet sağlıyam am ıştı. Bu bakım da» n in ferdası günü Tebriz'in gü
yatağa diiş~ ertesi gün Tebriz'in tam amının zaptı m u­ fm daki Çerendâh m evkiine gı
kadderdi. Zaten ortalık karardıktan son­ riz’in kenar m ahallesi addedilı
ra H üseyitı Kuli Han ile P îr-i Gayb Han dâb’a çadırlar kurulduğu sıradi
Tson şaha iltih ak etm ek üzere şehirden a y rıl­ ren askerlerden bazılarının şah
m ışlardı. Bunun üzerinedir ki, Tebriz deki sarayını yıkm aya teşebbü
halkı kendilerinin m üm essili sıfatiyle görüldü. B ereket versin k i sü:
ra bir taraf­ dahale edilm ek suretiyle askeı
m üftü M evlânâ İnayetuIIâh oğlu M evlâ-
ken öte yan- lığı önlendi.
nâ Muhammed A li reisliğindeki bir h ey e­
•ine karşı k o- Ordugâhın Çerendab’a na
nlılar büyük ti Özdemiroğlu Osmaıı Paga’y a göndere­
rek h alk ın can v e m alına dokunulmamak tesi günü Ramazan bayramın;
k yerine par- ğından Özdemiroğlu Osman Pa
kaydiyle teslim olacaklarını bildirm işler­
ıtma harbini tih hem de bayram tebriklerini
dir.
apta k u vvet- ledi. Fethi takip eden ilk cuı
Bu durum kargısında; mâmur bir
birbirini ta-
belde olan Tebriz’in harp neticesi tahri­ da Sultan Haşan (Uzun Haşan
)u çarpışm a- kılındı. Yavuz Sultan S elim <
b e uğram asını istem eyen Osman Paşa,
m da, Hamza önce cuma nam azını ayni cami»
man bir ku- kargısındaki hasm ın Müslüman. oluşunu
da hesaba katarak tek lifi kabul eyleyip
kumandanlık
Özdemiroğlu gece y a n s ı orduya ateş kes emri tebliğ Tebriz’de kale inşa ed
lan haberdar edildi.
nevcuttu. Şehrin teslim olduğu gecenin saba­ Tebriz şehri Yavuz S elim
hında, yâni 24 eylülde serdâr V eziria­ Süleym an zamanlarında da :
r hafta sonra
zam Özdemiroğlu Osman Paşa Tebriz dâ­ fakat, OsmanlIların çekilm es
h il olm ak üzere Azerbaycan toprakları- kıp franklar derhal istirdat

i 1356
Tebriz’in İranlIlar tarafından istirdadının mam ası yüzünden Osmanlı askeri m ağ-
önlenm esi, ancak burada k u vvetli bir lûp oldu. Safevîlerin 1629 yılın a kadar
m uhafız birliğinin bırakılm ası ve m uha- gelen tarihini yazmış bulunan İskender
m -'aman? ; S? .17 fızlâriiiî_da,s irhd3t~ SuyvetleH;; ftei:n--rvc ^ y _ ltoh §fâih ?.iT afth -l_iU er
ITğîtnıe- "kadaı"- k u vvetli1-istih k âm lan n gerisinde— si» isim li Safevî'tânliİndf
e zengin d ay anm asiyle mümkündü- Gürcistan ve ne göre, OsmanlIların bu hi
der, um - i Şirvan’da da ayni zih n iyetle hareket e - atı on bin maktuldü.
caklardı. dildiğinden tahkim ata ehem m iyet verile­
en y en i- rek bir takım kaleler inşa olunmuştu. Tebriz katliam
?â başla- Binaenaleyh Osmanlı ordusunun bu de-
asker sı- faki Azerbaycan harekâtı geçici bir is ­ 1578 - 1590 Osmanlı - İ
nlar gö- tilâ addolunm uyor ve bölgenin en önem ­ OsmanlIlara şeref getirmiyec
/aparken li şehri olan Tebriz’in elde tutulm ası is­ sif hâdisesi N eheng harbinin
■ ediyor- teniyordu. cereyan etti. Bu m ü essif hi
İşte bu arzunun bir n eticesi olarak süren katliâm dan ibaretti. ı
m d in le- Tebriz’de kale inşasına girişildi. Özde- duda bulunan İbrahim Hari
uza.ii Os- m iroğlu’nun em riyle başlanan inşaat bü­ Dal M ehmed Ç elebi’nin, bun
işe bizzat yük bir gayretle yürütüldü v e um um i­ m üverrih S elân ik î’nin ifade
:irkin ha- y etle kabul edildiğine nazaran, inşaat 35 ran, Tebriz katliâm ı serdarn
eri sebe- günde bitirildi. « H eşt B ih ig t» sarayını m ayıp, halktan bazı kim sel
rbest b i­ içine alacak şekilde inşa edilen Tebriz h issiyle tenhada rastladıklar
nan Paşa kalesi surlarının çevresi sekizbin altıyüz karine tecavüzleri neticesin
;mayı ön- otuz altı m etreyi bulm aktaydı. B u işler Vâki tecavüz üzerine askerli
hareket- t t tam am lanınca Tebriz’e 7 - 8 bin kişilik n n ın ortalığı v elv eley e ve:
Eena tesir i m uhafız k u vveti konuldu. silâha sanlm âları bir çok i
i nın akmasına sebep olmuştu:
.alar baş­ Ciğalazâde Sinan Paşa’nın m an Paşa askerîn em ir h il
ın karar- ş > uğradığı mağlûbiyet çılgınlığı Önlemek için ha;
kuzey ta- buna rağmen ilk nazarda
( Acıçay, Tebriz’in kaybına taham m ül edem i- kim olamamış, ancak bazı ki
h areketi- yen îranlılar, Osmanlı ordusunu iz’ac ha­ ettirdikten sonradır ki katli:
ney târa- reketleriyle yıpratmak, bu iz’aclarla ka­ bilm iştir. Tebriz katliâmmd
îldi. Teb- le inşaatını y a n d a bıraktırmak, ordunun le n Osman Paga bunun üz«
m Ç eren- geri dönüşü sırasında çete harplerini ha kalkam ıyacak derecede
l şehre g i- daha da şiddetlendirerek şehri istirdada mügtür.
ın Tebriz- karar verm işlerdi. Bu kararın tatbikinde
s ettikleri ilk m eriıale olarak cesur İran şehzadesi Tebriz etrafında
r’atle m u­ H am zs M irza’m n emrinde toplanan kuv­
vetler Tebriz’e 20 kilom etrelik m esafe­
muharebeler
i n taşkın-
de bulunan N elıeng deresine kadar g e l­ Tebriz’in zaptından son
kliniıı er- m işlerdi. tan k ale inşaatiyle uğraşılır
i rastladı­ Özdemiroğlu Osman Paga İran şeh- dan da İranlIların tecavüzle!
ğa hem fe- zâdesinin hazırlığını haber alınca Van nulm aya çalışılıyordu, İra
: kabul ey- beylerbeyi C iğala-zâde (Cağaloğlu) S i­ bîr ordu ile m uharebe etme]
r. a namazı nan P aşa ile D iyarbakır b eylerbeyi Meh- ça parça k u vvetlerle y ıp n
) cami inde m ed P sşa ’y ı bir m iktar askerle buna kar­ tercih ettiklerinden u fak ç
ie 71 sene şı gönderdi. Ham za Mirza’nın emrinde ler arasındaki çarpışmalar
3e kılmıştı. Ham mer’e göre 20, M üneccim başı’ya gö­ kip ediyordu. İran lılan n t
re 30 bin kişi m evcuttu. Sinan Paşa, N e- la n ü st ü ste tekrarlayışlar
ilmesi hen g deresinde düşman ku vvetleriyle Mirza gib i cesur ve kahra
m uharebeye tutuştu ( İ S ekim 1585 ) . m andana sahip oluşları yle,
ve Kamım Hamza Mirza’mn, askerini ustaca idaresi, değerini pek iy i bildikleri
fethedilm iş Ciğala-zâdenin ise, hem düşm an hakkın­ Osman Paşanın . hastahğınc
ini m ütea- da İyi k eşif yapm adan m uharebeye gir1 bulunuşlannın da hissesi v
etm işlerdi. ¡nesi, hem de M ehmed Paşa ile anlaşa- Tebriz katliâm ından biı

1357
bîrer ik işer gün ara ile tekrarlanan üç riz’in güney taraflarındaki s Ş en b -i Ga­
m uharebeye Osmanlı ordusunun tam amı zan * m evk iin d e cereyan etti. Hamza
katılm am akla beraber, savaşan k u v v et­ Mirza’nın hücum una sip ah iler şid d etli
ler pek de az sayılm azdı. B unların biri­ m ukavem et edip m ukabelede bulununca
sinde Iraîllılar, iki tanesinde de Türkler Iran şehzadesi m ağlûben geri çekilm ek
üstün geldi. zorunda kaldı < 28 ekim 1585 ) .
Tebriz katliâm ından sonra ilk çar­ V aktiyle K anunî Sü leym an ’ın veziri-
pışm a 25 ekim günü cereyan etti. Öz­ âzamı M akbul ( M a k tu l) İbrahim P aşa’-
dem iroğlu Osman Paşa, harbe katılacak nm bir k ale yaptırm ış olduğu Ş en b -i Ga­
hâli olm adığından serdar kaym akam lı­ zan m evkiinde ki m uharebeden sonra O s-
ğına tâyin, ettiği Ciğalazâde Sinan Paşa m anlı ordusu kışlağa çekilm e hareketine
m uharebe edecek kuvvetlerin başında devam etti. Tebriz’in kuzey tarafından
idi. Karaman valisi Murad Paşa, yen i geçip bilâhara güney batıya k ıv n la n A -
Tebriz valisi Hadım Câfer Paşa, D iyar­ cısu ( A cıçay ) konağına gelin d iği sırada
bakır valisi M ehmed Paşa, Trabzon v a ­ İran şehzâdesi Ham za M irza’nm bir d e­
lisi H üseyin Paşa da serdar kaym akam ı­ fa daha hücum ettiği görüldü ( 30 ekim ) .
n ın m aiyetinde bulunuyordu. Tebriz c i­ A cısu boyunda cereyan eden m uharebe­
varında F ahusfene deresinin kenarların­ de İran k u vvetleri bataklık araziye iti­
da cereyan eden m uharebede İran şeh za­ lerek büyük kısm ı m ahvedildi. Hamza
desi Ham za Mirza belirli şek ild e zafer Mirza k u vvetlerin in çoğunu k ayb ettiğin ­
tem in eyledi. Osm anlı k u vvetlerinin m ağ­ den kışlağa çekilm ekte olan Osmanh or­
lûbiyetine, Ciğalazâde'nin vaktinden ön­ dusuna bir daha taarruz cesaretini b u ­
ce harp sahasını terkedecek şekilde g e­ lam adı. M aam afih tranlılar OsmanlIların
riye doğru çekilm esi sebep oldu. Çarpış­ feth ettik leri Tebriz civarını istirdat faa­
m alar sırasında Trabzon v a lisi H üseyin liyetin d en de geri kalm adılar. Tabii bu
Paşa şehid düştü. R ivayete göre, K ara­ arada istirdadı ehem m iyet arzeden m evki
m an beylerbeyi Murad Paşa kuyu gibi Tebriz idi. Osm anlı ordusu çekilirken
derin bir çukura düşm üş, onun üzerine Tebriz m uhafız v e beylerb eyliğin e bıra­
isabet eden D iyarbakır v alisi Mehmed kılan Hadım Câfer Paşanın em rine se ­
Paşanın sarığının ucu dışarıda kald ığın ­ kiz bin asker, bir m iktar erzak v e cep­
dan Iranlı takipçiler bunları görerek çu­ hane tahsis edilm işti. Ordunun çek ilişi­
kurdan çıkarm ışlar, M ehmed Paşa ağır nin üzerinden ondört gün geçin ce îra n -
yaralı olduğundan başını kesm işler, Mu­ lılar Tebriz’in kale dışında k alan y erle­
rad P aşa’yı da esir sayarak şallın ordu­ rini işgal ettiler ve kaleyi d e kuşatm aya
gâhına yollam ışlardır, ilerd e sadrazam lık başladılar.
m evkiine geçecek, C elâlilerin ortadan
A cısu boylarında cereyan eden bu
kaldırılm asında m ühim rol oynıyacak o-
son,' m uharebeden bir g ece ev v e l O s­
lan v e Osmanlı tarihinde « Kuyucu » n a ­
m an lI ordusunun serdarı Özdem iroğlu
m ı ile tanınan Murad Paşa Iranlılatin
Osman Paşa öldü. Ömrünün büyük k ıs­
elinde bir m üddet esir kaldı.
m ım harp m eydanlarında geçirerek d ev­
H anıza Mirza’rmı bu m uvaffakiyeti le te bu yolda büyük h izm etler ifa eden
üzerine zâten yataktan kalkam ıyacak d e­ Ö2dem iroğlu Osman Paşanın cenazesi
recede hasta olan Özdem iroğlu Osmaıı D iyarbakır’a götürülerek hazırlanan tür­
Paşa daha da ağırlaştı. Bu sırada sefer beye defnedildi.
m evsim i geçecek derecede kışa ya k la şıl­
m ıştı. Ordunun kışlağa çek ilm esi icap e t­ Ferhad Paşa’nuı ikinci defa
m ekteydi. Onun için hareket hazırlıkları
görüldü. Ordunun hareketini serdar k a y ­ Serdarlımı
m akam ı olan Ciğalazâde Sinan P aşa ida­
re edecekti. İranhlar arasında Ö zdem ir­ Serdar kaym akam ı Ciğalazâde Sinan
oğlu Osman P aşanın öldüğüne dair şayi­ Paşa, Ö zdem iroğlu Osman Paşa'nın ölü­
alar dolaşm aktaydı. Bundan da cesarete m ü üzerine m ühr-ü hüm âyûnu M ğbolu
kapılan H am za Mirza 30 bin kadar as­ beyi Ahm ed Paşazade M ehmed B ey va-
kerle Osmanlı ordusuna karşı b ir yıp— sıta siy le İstanbul’a gönderdi. M ühr-ü h ü ­
ratma hücum una geçti, M uharebe Teb­ m âyûn İstanbul’a gelince Sultan Murad

1358
onu doksanlık bir ih tiy a r olan Hadım bağlu iki h a tt-ı şerifi kapucular k eth ü -
Mesih P aşa’ya teslim etti. dalığı hizm etinde olan Saturcu Paşa’ya
Ö zdem iroğlu’ııun ölüm ü ile yalnız teslim idüb, birini veziriâzam M esih P a­
veziriâzam lık değil, doğudaki ordunun şa’y a ve birini vezir-i m a’zur Ferhad P a­
serdarlığı da inhilâl etm işti. M esih P a­ şa’ya ferm an buyurdu. Merkum Saturcu
şanın sadarete tayini sırasında bir de divanhane-i â liy e gelüb hatt-ı şerifin b i­
serdarlık işinin h alled ilm esi gerekm ek­ rini veziriâ2am v e m üdebbir-i cum hur-u
teydi. Lâkin serasker tayini işi veziri - üm em olan M esih Paşa’ya, ve birini m u ­
âzam tayini kadar sür’atli v e kestirm e m aileyh Ferhad Paşa’y a teslim eyledi.
şekilde cereyan etm edi. P eçevî, Selânikî, Açub okuduklarında, veziriâzam a olan
Solakzâde v e Kara Çelebizâde tarihlerin­ h a tt-ı şerifin ibareti ( V ezir Ferhad P a-
de m evcut birbirinden farklı m alûm attan şa’yı şarka m em ur olan umum askere
anlaşıldığına göre serdar tayini m eselesi, b ilistik lâl serdar eyledim , hem en bugün­
gerek padişah gerekse diğer d ev let er­ den sefer tedarikin göre deyu tenbih id e­
kânını bir m üddet m eşgu l etm işti. K en­ sin deyu yazılm ış v e Ferhad Paşa’ya o-
disinden önce yazılanları gözden geçirip lan h a tt-ı şerif, um um en seni A cem s e ­
sarih bir n etice çıkarm aya çalıştığı a n ­ ferin e m em ur v e askere m üstakilen ser­
laşılan Solakzâde’nin kendi nam ı ile anı­ dar ettim bugünden hem en umur v e se ­
lan tarihinin 610 uncu sayfasında : « Ci- fer ile m ukayyed v e hazır olub çıka­
ğalazâde’ye ev v el baharadek ask er-i İs­ sın) yazılmış.»
lâm serhadd-i acem e v â sıl olunca eğer B öylece doğu serdarlığm a ikinci d e­
Tebriz v e eğer sair hudut m em aliki g e ­ fa tayin edilm iş olan üçüncü vezir Fer­
reği gibi m uhafaza idüp bir yere k ızıl- had Paşa derhal hazırlığa girişti, Y anı­
baş-ı evbaşdan zarar ihtim ali olm ıya ten - na beşbin yeniçeri, sipahi ve silâhdar bö­
bihiyle seraskerlik beratı yazılıp ulağ- lükleri, bin topçu, bin cebeci, bin top a -
la irsal olundu » dendiği cihetle, C iğala- rabacısı ile bir m iktar mühim m at aldık­
zâdenin serdar tayin ed ild iği görülm ek­ tan sonra 1586 nisanında yola çıktı.
tedir. Lâkin Osman P aşanın h astalığı sı­
rasında bir kaç m uharebe idare etm iş o - Ferhad Paşa’mn Tebriz’«
lan C iğalazâde’n in parlak n eticeler elde m uvasalatı
edem em esi, Îstanbulda lehinde bir cere­
yan yaratm adığından, daha kış çıkm a­ Özdem iroğlu Osman Paşanın ölümü
dan serdarlık m eselesi yen id en m evzuu- üzerine Ciğalazâde Sinan Paşa orduyu
bahis oldu ve hattâ esaslı şekilde ele a - kışlam ak üzere Van’a sevkedince İran lI­
Iındı. C iğalazâde’nin iktidarının serdarlı- lar T ebriz’i kuşatm aya başladı. Tebriz
ğa kifayet edip etm iyeceği düşünüldükten m uhafızlığına bırakılan eski Trablusşam
başka ; İran hududuna iki serdar gönde­ beylerbeyi Hadım Câfer Paşa İranlIla­
rilm esi, böyle yapıld ığı, yâni cephenin rın m uhasaralarına cesaret ve m etanetle
iki serdar arasında bölünm esi halinde do­ Karşı koydu. Ferhad P aşanın Tebriz önü­
ğacak m ahzurların n eler olab ileceği de ne gelişin e kadar on ay devam eden m u­
hesaba katıldı. Birdenbire karar verile­ hasara esnasında kırk sekiz defa huruç
m ediğinden, m ühim d ev let erkânının bu hareketi yaparak îranlılara zayiat v er­
husustaki düşüncelerini yazılı olarak b il­ dirdiği gibi, at v e köpek eti y iy ece k ka­
dirm eleri istendi. Sadrâzam M esih Paşa dar gıda sık ın tısı çeken askerine, bu ç ı­
buna ait tezkereleri toplayıp hepsini a y ­ kışlarla erzak v e ganim et elde etm eye b i­
rı ayrı gözden geçirdikten sonra kendi le m uvaffak oldu. Tebriz’i inatla kuşat­
fikrini d e derkenar ey liy erek padişaha m aya devam eden îran lılar bu kadar u -
sundu. B u n lan tetk ik eden Sultan Mu- zun m üddet zarfında k aleye on sekiz de­
rad, Solakzâde’n in ifa d esiy le Ferhad P a- fa taarruz, üç defa da umum î hücum
şa’yı serdar nasbeylediğini şöyle bildir­ yaptılar. Bu derece sıkıştırm aya rağmen
d i : «O l p adişah -ı ba-in tib ah zikrolan Tebriz k alesin e girm eyi başaramayınca,
telhis ile tezakiri iki gün iki gece yan ın ­ Türklerin kale m uhasaralarında başvur­
da alıkoyub cüm lesini gözden geçürüb dukları usule onlar da başvurarak yer
m ütalea eyled ik ten sonra üçüncü gün altından lâğım açma fa aliyetin e koyul­
d îvan -ı â li’de destim allere başka başka dular. B ereket versin ki o sırada şeh­

1359
zade H am za Mirza’n ın gözünden düşm üş lerinden F eth oğlu A li K u li Han'ın sö ­
olan üm eradan Koreubaşı K uli B eğ ve züne kapılarak onların rakibi olan «Türk­
yeğen i Cebbar K uli B eğin OsmanlIlara men;. oym ağının b eylerin d en Tebriz v a ­
sığınarak lâğım faaliyetin d en Câfer P a­ lisi Em ir Han’ı K ahkaha k alesin e h a p ­
şayı haberdar etm esi, m ukabil tedbir a lı­ settirm esi, T ürkm en oym aklarının İran
narak bunun tesirsiz bırakılm asını sa ğ ­ h ü k üm etine karşı kım ıldanm asına y o l a ç­
ladı. m ıştı. H apsedilen Em ir H an bilâhara
İşte Tebriz m uhafızlarının erzakı iy i­ idam ed ilin ce bu kım ıldanm a daha b e ­
ce tükendiği v e bu bakım dan pek ziyad e l i r l i lıâle geldi. 1586 yılın d a T ürkm en o y -
sıkıntı çekildiği sırada Ferhad P aşanın m aklariyle uğraşm ak, bu yüzden onların
Tebriz önünde görünm esi, bu sık ın tın ın yardım ından m ahrum kalm ak durum u­
atlatılm asını tem in etti ( A ğu stos 1586 ) . na düşen İran hüküm eti, o sene, O sm an­
Serdar Ferhad F aşa’nın, T ebriz’e l I l a r a karşı pek faal olam adı. İrandaki bu
ya k laştığı duyulunca İran şehzâdesi m u­ huzursuzluğun bir n eticesi olarak, Türk­
hasarayı kaldırarak çek ilm iş olduğundan lerle y ap ılan harplerde tem ayüz eden
Tebriz önünde bir çarpışm a olm adı. S e k ­ şehzâde H am za Mirzâ, K arabağ’da k ış­
sen b in k işilik k u vvetle Tebriz önüne g e ­ lad ığı sırada, Gence civarındaki «B iren-
len Ferhad Paşa, Câfer P a şa y a bin d e ­ cird» m evkiinde, O sm anlı .tarihlerinde
v e yü k ü zahire, m ühim m at v e hâzineden v e H am m er'de Cudi d iye kayd ed ilen H u -
başka 12 bin k işilik de k u v v et bıraktı. daverdi adında birisi tarafından hançer­
Tebriz’i tazyik v e m uhasaradan k u r­ lenerek öldürüldü.
taran Ferhad P aşa bu şeh ir etrafında d a ­
ha fazla va k it geçirm edi. Z âten onun or­ C iğalazâde Sinan P aşa’nın faaliyeti
du ile Tebriz’e gelm esi üzerine, U rm iye Ferhad Paşa serdar olarak Iran h u ­
gölü ü e Gökçe göl çevresinde İran h are­ duduna gön d erild iği .zaman C iğalazâde
kâtı gevşeyiverd i. Ferhad P aşa gelm eden Sinan P a şa ’y a da B ağdad v a liliğ i v eril­
önce, Iran şehzâdesi H am za Mirzâ daha m işti. V ezir rütbesinde bulunan v e F er ­
çok T ebriz’le m eşgu l olm ak la beraber, had P aşa gelm ed en önce bir m üddet ser-
o civarda ayrıca harekât icrasından da darhk da etm iş olan C iğalazâde Sinan
geri kalm am ıştı. N itekim , O sm an lılan n Paşa’y a b u durumu ile m ütenasip bir se-
R evan v e Selm as’a b ıraktıkları k u v v et­ lâ h iy et tanındı. K endi eyaletin d en başka
lerin kum andanlariyle vuruşm uş v e h a t­ civardaki b eylerb eyiler de askerleriyle
tâ U rm iye gölünün kuzey - batı tarafın ­ ondan em ir alm akla vazifelen d i ilk liğ in ­
da bulunan Selm as’a girerek şehri yağm a den, Sinan Paşa bu k u v v etlerle Irak h u ­
etm işti. İşte yeni serdarın A zerbaycan’a dudu kesim inde fa a liy e t gösterdi. B a ğ ­
kadar girişi sayesinde, H am za Mirza’m n dad v a liliğin in , ilk senesine rastlayan 1586
tazyik ine m aruz kalm ış olan m ezkûr şe ­ da P ilu r v e N evar k a lelerin i zaptetti.
hirler de m uhataradan kurtulm uştu. 1587 y ılın d a Huzistan- tarafına sefer e t­
Ferhad Paşa Tebriz Önünden a y rıl­ m esi em re dildiğinden, Sinan P aşa H uzis­
dıktan sonra kışlağa çek iljn ccye kadar ik i tan topraklanna girerek D izfu l’u aldı.
aya yak ın bir zam an harekâta devam e t­ D aha sonra N ihavend üzerine yürüyerek
ti. 1586/1587 kışı bastırm adan cereyan burasını da e le geçirdi v e id aresin i k e t­
eden en m ühim hâdise, B ağdad y a k ın ­ hüdası M ehm ed A ğ a ( P a ş a ) y a tev cih
larında Turna Ç a y ın m evk iin d e on beş etti. O sm an lılan n B ağdad v a lisin in k a ­
bin k işilik Iran k u vvetin e karşı O sm anlı zandığı m u v a ffa k iy etler Ira n lıla n d üşün­
k u vvetlerinin kazandığı kesin g a lib iy e t­ dürm eğe başlam ıştı. B u arada C iğalazâ-
tir, Bu galib iyette bir h ayli de esir a lın ­ d e’n in H em edan feth in e de teşebbüs e -
m ıştır. d eceğini zanneden H em edan v a lisi Kork­
Ferhad Paşa Tebriz önüne kadar g e l­ m az H an ile Lûristan v a lisi Ş alıverdi
diği sırada Iran h lan n m ukabil fa a liy et Han, bütün k u v v etleriy le C iğalazâdenin
gösterm em esinin en m ühim sebebi, İran üzerine geld iler. 1598 kasım ında cereyan
dâhilinde bir h ayli huzursuzluğun m e v ­ eden m uharebede Iran valileri bozguna
cu t olm asm dandı. Cesaret v e kahram an­ uğradı v e Korkm az H an esir düştü. Ş a h -
lığ ı söz götürm ez bir şa h siy et olan İran verd i Han gü çlü k le kaçıp kurtulm akla
şehzâdesi Ham za Mirzâ’n m U staclu b e y ­ beraber bilâhara itaatini arzetm ekten g e-

1360
tanbul’a gelm iş oian Özbek elçisi, R usla­
rın Hazar denizi çevresindeki fa a liy et­
lerin e dair padişaha b ilgi verm işti, R us­
ların. fa a liy et sahalarının n isb eten y a k ı­
nında bulunan Ferhad Paganın da, o ta­
raflarda olup bitenlerden haberdar b u ­
lunm ası m uhtem eldi- Bu bakım dan, ser­
darın h arek ât istik am etin i Tebriz çev ­
resi yerin e G ürcistan'a çevirm esinde, Os-
m anlı otoritesinin o taraflarda daha k u v­
v etli h â le g elm esin e ih tiy a ç h issetm esi­
nin de tesiri bulunabilir.
G ürcistan’da sıkıştırılm ak istenen
İran’da esk i D izful şehri Gürcü prensleri arasında M inûçehr ile
Sim on en başta gelm ek teyd i, iş te bütün
ri kalm adı. C iğaiazâde S in an P aşanın bu bu n o k ta la n gözönünde bulunduran F er­
m uvaffakiyetleri Iran iıarbinin OsmanlI­ had Paşa 1587 tem m uzunun sonunda Er­
la r leh in e neticelen m esin e bir dereceye zurum’dan K ars’a harek et etti. K endisi
kadar tesir etti. C iğaiazâde îran lılarla G ürcistan’a girm eden Kars v e Ç ıldır b ey ­
yaptığı m ücadele dışında e y a let m erkezi lerini önden gönderdi, Ordu Tum anis ön­
Bağdad ile H azreti A li’n in kabrinin bu­ lerine g eld iğ i sırada Barçak kazaklarının
lunduğu N e c e fi de im ara çalıştı. reisi itaatini arz ile ihtida ederek Nazar
Paşa adını aldı. Borçalı k azak lan r eisi­
G ürcistan’da yapılan harekât n in itaatin i m üteakip S im on ’un üzerine
yürünm esine karar verild i. Son Kartli
Serdar-ı e krem Ferhad P aşa kış kıralı D avid < D avud H an ) in kardeşi o -
m evsim ini atlatarak 1587 b alıan n a gir­ lan Sim on, G ürcistan’ın T ifü sten sonra
m ek ü zereyken İran’dan g elen bir elçilik cn m ühim şehirlerinden G ori’de fa a liy e t­
h eyeti Ş ah ’ın sulh isted iğ in i bildirdi. H e­ te bulunm aktaydı. Ordu ev v elâ T iflis’e
yet, İran Şahından b ir de m ektup g etir­ gidip oradan Gori’y e doğru ilerlem ek ü -
m işti. B u m ektupta İran h ü küm etinin bir zereyken, ihtida etm iş Gürcü b eylerin ­
İran şehzadesini rehine olarak İstan b u l’a den olup birkaç sen ed en beri S a fevîler
gön derileb ileceğine işaret ed ilm ek te, K a­ nam ına çalışan esk i A kçakale ( R a b a t)
raman beylerb eyi M ehm ed Paşa geld iği beyi Varaza ( V arze } oğlu M ahmud Han
takdirde şehzadenin on a teslim olunaca­ osm anlılara itaatini arzetti.
ğı bildirilm ekteydi. Serdar Ferhad P aşanın idaresindeki
Sulh talebinin yan ı başında peşinen ordu 11 e y lû l’de G ori’y e girdi. S im on’un
rehineden b ile bahsedilm esi karşısında, tutunduğu bu şehrin, ayni şahsa y in e is ­
İranlIların bir oyalam asından şü p h elen ­ tinatgah olm am ası için Ferhad Paşa b u -
diği anlaşılan Ferhad P aşa bir taraftan
İstanbul’u bundan haberdar ederken bir
taraftan da m üzakereleri kesici bir fa a li­
y ette bulunm am ak İçin doğrudan doğru­
ya Iran üzerine yü rü m iy erek G ürcistan’a
ilerlem eyi tercih etti. B öylece hem İran­
lIlarla m üzakere kapısı kapanm am ış ola­
cak, hem de ' O sm anlIlara itaatları g e v ­
şek olan bir kısım Gürcü b eylerin e g e ­
reken ders verilecek ti. O sm aıılı - Iran
harpleri devam e ttiğ i sırada. Kuşlar da,
hem S ib irya’y a doğru ü erlem ey e ça lışı­
yor, hem de kuzey K afkasya’da sezilir
derecede fa a liy ette bulunuyorlardı. S c lâ -
n ik î tarihinin 229 uncu sayfasında m e v ­
cut bir kayda göre, 1587 ağustosunda İs­ Dağıştan’da eski Gori balesi

1361
rada bir kale inşasına karar verdiğinden nünde bulunduran Ferhad Paşa « in şa l­
ik i gün sonra derhal fa a liy ete geçildi. lah gelecek y ıl K azvin’e gideriz » d iy e­
Gori kalesi 27 günde bitirilerek içerisine rek yürüyüş istikam etini değiştirm edi.
top ve m uhafız asker yerleştirild i. Gökçe golün kuzey doğusu ile Kür
Ferhad Paşanın 1587 yazındaki bu nehri arasındaki bölgede v e bu nehrin
harekâtı sırasında m ühim bir çarpışm a küçük kollarından biri üzerinde bulunan
olm am akla beraber, bazı b eylerin ita a t- Gence’y e Ferhad Paşa idaresindeki O s­
ların m tem ini v e Gori’y e kale yapılm ak manlI ordusu girdiği ( 1 e y lü l 1588 ) za­
su retiyle S im on’a em n iyetli bir istin at­ man, İran’ın Gence v alisi Z iyad oğlu
gah bırakılm ası Gürcistandaki Osmanlı M uhammed H an şehrin halkını da tah­
otoritesini tak viye etm iş oldu. liy e etm ek su retiyle kaçm ıştı.
Serdar Ferhad Paşa, ordu çekildikten
G ence’ye girilm esi v e bir sonra G ence’n in tekrar eld eiı çıkm am ası
kale yapılm ası için burada bir kale yapılm asına karar
verdi. Şehre girildikten ik i gün sonra
1587 senesinde İranlıların yaptıkları inşaata başlanarak kırk gün sonra iş bi­
müracaat üzerine ik i d ev let arasında e - tirildi. Gence surları 6000 zirâ uzunluğu
peyce m uharebe cereyan ettiyse de m üs- bulm akta idi. B u surlarda 43 ku le 7 de­
bet bir n etice h asıl olm adı. B unun ü ze­ m ir kapı yapılm ış, k ulenin etrafı da bir
rine serdarın bizzat İran üzerine yürü­ hendek ile çevrilm işti. 1578 den beri d e­
m esi, hattâ kale inşası yerin e harbetm e- vam eden harp m ünasebetiyle D oğu A -
yi tercih etm esi hususunda İstanbul’dan nadolu, Gürcistan, Şirvan v e A zerbay­
em irler geldi. Bunun üzerine Ferhad Pa­ can’da inşa ed ilen kalelere bu suretle bir
şa G ence’y e g it­ yen isi daha eklenm iş oluyordu. Osmanlı
m ek üzere 21 tem ­
muz 1568 de Er- hüküm eti, ordunun girdiği yerlerde tu­
tunabilm ek gayesin i güttüğünden, harbin
zurumdan hareke­
te geçti. M üverrih başlangıcından beri bu fikirden dönm e­
S elâ n ik î M ustafa m ek su retiyle inşaata ehem m iyet v e r il­
m ekteydi. Gence k alesi bu zincirin son
E fendi d e silâhtar­
halkasını teşk il etm iş oluyordu. H er ka­
lar bölüğü kâtibi
le inşasının sonunda yapıldığı gibi bura­
sıfa tiy le bu hare­
y a da toplar konup m uhafızlar y erle şti­
kâta bizzat k atıl­
rildi. Solakzâde tarihinin 614 üncü say­
m aktaydı.
fasındaki kayda nazaran, ilerd e veziriâ-
Ordu Kars’a u -
zam lığa kadar yük selecek olan v e o s ı­
laştığı sırada h a ­
rekâta dair İstan­ rada A nadolu eyaletin in m utasarrıfı b u ­
bul’dan y e n i em ir lunan Hadım Haşan Paşa vezaret p aye­
geldi. E vvelce Gen­ siy le G ence v a liliğ in e tayin edildi. A yrı­
ce v e K arabağ’a ca buranın ipekçiliği gözönünde bulun­
yürünm esi isten ­ durularak bir de defterdar tayin edildi.
m işk en yeni em irde K azvin’e ilerlen - Gence defterdarı her y ıl hâzineye 150
m esi istenm ekteydi. Bu d eğişik lik asker yük ip ek gönderm dekle v azifeli idi. O sı­
tarafından duyulunca « padişah hazret­ rada orduda bulunan R ahim i-zâde İbra­
leri kendileri gelsin , o zaman g id e lim » him ' H arim î Çavuş « K itab -ı g en cin e-i
şeklind e m em nuniyetsizlik ifad e eden fe th -i Gence » adlı manzum eserinde, ha­
bir takım sözler duyulm aya başlandı. rekâtın seyrini anlattıktan başka, Gen­
A sker b öyle söylenm ekte h aklıydı. Zira ce’n in ik lim v e tabi’i güzelliklerini de
Gence’y e ilerlen eceği n a za n itibara alı­ m ethetm ektedir.
narak ona göre y o l h azırlığı yapılm ıştı. G ence’de bir kalenin inşası o civar­
K ars’tan K avzin’e gidebilm ek için uzun da Osm anlı hâkim iyetini kuvvetlen d ird i­
bir m esafenin kated ilm esi lâzım dı. Bu ği cihetle, K artli kırallığı m üddeisi S i-
kadar yolun yürünm esi ise aylara m ü te­ mon, ayni zam anda Karabağ üm erasın­
vakkıftı. İşte bu noktalarla b irlik te b il­ dan bazı kim seler OsmanlIlara itaatini
hassa askerin m em n u n iyetsizliğin i gözü­ arzetti.

1362
O sm anlı - İran, sulhu OsmanlIların bu durumuna karşılık
IranlıIar ise pek çok toprak kayıplarına
Osmanlı orduları bir takım m uvaf­ rağm en m ücadeleden geri durmuyor, k a ­
fak iyetler kazanarak Gürcistan, A zer­ yıp ları telâfi için gayret sarfediyor, b öy-
baycan, Şirvan v e D ağıstan’da fetih ler lece harbin uzam asına âm il oluyorlardı.
yapm ışsa da, İranhlar m ücadeleden v a z­ Bu m ücadelede OsmanlIlardan Ö zdem ir-
geçm edikleri için, zaptedilen yerlerin b ir­ oğlu Osman Paşanın tem ayüz etm esine
denbire itaati tem in edilm em iş, bu yü z­
den de harp uzadıkça uzam ıştı. Osmanlı karşılık İranlIlardan da şehzade Haydar
Mirzâ fevk alâd e gayret ve cesaret g ö s­
devleti, tarihinin ilk uzun harbini y a p ı­
teriyordu. Haydar Mirzâ v e daha bazı
yordu. Harbin uzam ası gayet tabii ola­
kum andanların canla başla didinm ele­
rak büyük m asrafların devam ına sebep
rine rağmen, hüküm et m erkezi İstanbul-
oluyor, ayrıca d evlet Avrupa tarafında
pek fa a l politika takip edem iyordu. Y e­ dan. çok uzaklarda m uharebe eden O s­
n i toprakların zaptedilm esi, ordunun m anlI ordusunun teknik ve teşk ilât ü s ­
emek ve m asrafım m ânen v e m addeten tünlüğü karşısında gerilem ekten kurtula-
karşılam aktaysa da, feth ed ilen yerlerin m ıyoriardı. İranlılar, bundan başka, ba­
elde tutulabilm esi için m asraflı gayret­ zı d ahilî huzursuzlukları giderm ek üze­
ler ihtiyar ediliyordu. H arbin ilk sen e­ re m ücadele, son yılla rd a ise, a y n ca d o­
sinden beri Osmanlı ordularının girdiği ğu sınırlarında Türkistan'daki Özbek H a­
yerlerin elde tutulm ası uğrundaki g a y ­ nı ile çarpışm ak zorunda kalm ışlardı. Bu
rette inhiraf gösterilm iyordu. çeşitli sıkıntıların giderilm esi, büyük fe ­

İran elçilik h ey’e tinin gelm esi ve büyük m erasim e sahne olm ası m ünasebetile
konan İstanbul’u n bu resm i G. A m yrutzes tarafından yapılm ıştır.
(A slı Fatih’in em riyle yaptırılm ıştır. O naltm eı asır ortalarında V enedik’te bas­
tırıldığı bildirilm ektedir. Sonraki baskılarından biri olan bu levhada Üçüncü
Murad’a kadar on bir padişahın resim leri görülm ektedir).

1363
dakârlıklar m ukabilinde de olsa ancak h üküm et m erkezine gönderm işti. Lâkin
Osm anlIlarla sulh, ak ted ilm esiyle m üm ­ V eli A ğ a K azvin’e gid in ce derhal y en i
kündü. şah tarafından kabul edilm em iş v e bu
Iran hüküm ­ yünden hem en hem en iki sen ed en beri
orada b ek ler halde kalm ıştı. S u lh işi
b öyle sözden ib aret şek ild e uyuklarken
OsmanJılar Gence v e Karabaft’da durum ­
larını biraz daha tak viye etm işlerdi. Bu
hâlde y en i şahı artık m üzakerelerin y a ­
p ılm ası zaruretine m ecbur edince 1589
senesinde sulh konuşm alarına yan aşm ış­
lardı.
İşte bu şartlar altında İran hüküm e­
tinin bizzat sulh tek lifin d e bulunduğu
görüldü, R ciıine olarak seçilen H aydar
Mirzâ kalabalık bir e lçilik h e y etiy le y o ­
la çıkarıldı. H eyetin reisi E rdebil hâk i­
m i Mehdi K uli H an’dı. Küçük İran pren­
sinin atabeyi Şah Kuli H alife, şahın e -
m üş, bu te k lifi şik ağası A li Han ( Al i K uli S u lt a n ) ,
Ferhad Paşa bir taraftan pa­ h ek im Ebu Talib de h e y e te dâhildi. E l­
dişaha arz cdeıı çilik h ey eti binden ziyade şahsı ih tiva
Ferhad Paşa Öte yandan da Ç aşnigir- ediyordu. K afiled e 1500 a t v e 360 yük
başı V eli A ğa’vı m üzakere için İran b eygiri m evcuttu.

Yine İstanbul'un bu resm i H aliç’ten S ü leym an iye cam iini v e sem tini gösterm ek­
tedir. 1559 da yapılan bu resim , M elchior Lorieks'in yaptığı um um i İstanbul
m anzarasının bir kısmıdır.

1364
Serdar Ferhad Paşa bu çok kalabalık dan başka halı, seccade, yünlü, ip ek li v e
heyeti 1589 ekim ayı ortalarında H asan- kad ife kum aşlar önem li bir y ek û n tu tu ­
kale’deki Osm anlı ordusu karargâhında yordu.
m erasim le karşıladı. E esm î ziyafetlerd e H eyetin kabulü v e usûlen verilen z i­
onlara izaz ve ikram da bulunurken duru­ y afetlerd en sonra m üzakerelere geçildi.
mu sür’atle İstanbul’a bildirm eye çalıştı. İran hüküm eti sulhe bizzat kendisi talip
K ışa bakılm adan h areket olunm ası­ olduğu, bu g a y e ile bir prensi rehine
na dair h a tt-ı hüm âyûn g elin ce, h ey et verdiği, elçi M ehdi K u li Han padişah ta ­
yola koyularak 1590 senesi Ocak ayının rafından kabulü sırasında İran hü k ü m e­
sonlarında İstanbul’a m u vasalat eyledi. tinin arazi terkine dair görüşünü p eşinen
İran h ey eti ile bundan bir kaç gün ön­ açıkladığı için konuşm alar pek uzun sür­
ce Ferhad P aşanın İstanbul’a m u vasalat­ m edi v e su lh m uahedesi 21 m art 1590
ları parlak m erasim lere v e sile teşk il etti. da im zalandı.
M üteveffa İran şehzadesi Ham za M ir- 1555 A m asya m uahedesinden sonra
zâ’nın oğlu olan Haydar Mirzâ’y ı istik ­ İranlIlarla ikinci anlaşm ayı teşk il eden
bale m em ur ed ilen A nadolu beylerb eyi bu İstanbul m uahedesinin, arazi v e dini
Sokuilu ’nun oğlu H aşan Paşa, merasim m eselelere tem as eden iki cephesi m ev ­
için ayrılan asker sın ıfların ın başında cuttu. T abiatiyle araziye taallûk eden
bulunduğu h ald e m isafirleri Fenerbahçe kısım lar çok daha m ühim di. M uahede
civarında karşıladı. İran h ey etin in ora­ gereğince :
dan Ü sküdar’a, Ü sküdar’dan da Rumeli
yakasına geçişi hayli saatlere sürm üş v e 1 — İran hüküm eti Tebriz, Karaca-
akşam k aranlığı bastırm ıştı. İstanbul h a l­ dağ ( K a ra d a ğ ) v e çevresini, Gence v e
Karabağ v e h a v a lisin i; Şirvan v e m ülha­
kı m erasim i görebilm ek için yollara dö­
katını ; G ürcistan v e b ö lü m le r in i; N ih a-
külm üştü. Şehzadenin m ihm andarlığına
vend v e c iv a r ın ı; Lûristan çevresini O s­
tayin edildiği cih etle o günkü kalabalığa
manlIlara bırakıyordu.
her adım da şahit olm uş bulunan m ü ver­
rih Selân ik î M ustafa E fendi * bin ayak 2 — İran hüküm eti, ü ç İslâm h a life­
bir ayak üzre » d iye kalabalığın çokluk si olan Ebu Bekir, Öm er v e Osman ile
ve sıklığına işaret etm ektedir. Y ine a y ­ Ilazreti peygam berin zevcesi A y şe h a k ­
n i m üverrihin k ayd ettiğin e nazaran, se ­ kında söylen en fen a sözlerin bundan
yircilerin arasında pek çok da kadın var­ böyle m en edileceğini v e halka bu islâm
dır. İran h eyetin in gecik m esi yüzünden b üyükleri hakkında kötü telkinlerde b u -
ortalık karardığından kadınlardan bir lunulm ıyacağm ı taahhüt ediyordu.
kısm ı karanlıkta evlerin e gidem em iş v e İstanbul m uahedesiyle, 1578 den b e­
hattâ beşyüz k işilik bir kadın grupu B a- ri oniki yıld ır devam eden bir harbe son
yezid ham am ına sığınarak sabahı orada verilirk en Osm anlı İm paratorluğu bir
beklem ek zorunda kalm ıştır. K arılan o ha y li toprak kazanm ış oluyor, Osmanlı
gece evlerin e gelm eyen bazı a ilelerd e g e ­ sın ın Şirvan v e D ağıstan k ıyıla n n d a n ilk
çim sizlik v e hattâ boşanm alar vu k u b u l­ defa Hazar denizine dayanm ış h a le g e li­
duğunu söyleyen m üverrih, bu husu­
yordu.
su « çok kim se hatunu ile bürûdet üzre
ve suizan üzre olduklarından niceleri Solakzâde tarihinde kaydedildiğine
kabul etm eyüp hatunundan ayrıldı » şek ­ göre, rehin olarak İstanbul’a g etirilen
lin de ifadelendirm ektedir. İran prensi H aydar M irzâ bir m üddet
sonra vebadan ölm üş v e E yüb’de Ebu
İran h eyeti V efa sem tindeki P ertev E yyü b -ü l Ensari türbesi civarına d efn e-
Paşa konağına m isafir edildi. H eyetin
padişah tarafından kabulü sırasında k ü ­ dilm iştir. Prensin kabrinin üzerine türbe
çük İran prensi elçi M ehdi K uli H an ve yap ılm ış iken b ir gün kabrin açılm ış o l­
prensin lalası, tarafından bir isk em ley e duğu, içerisin d e de cesedin bulunm adığı
oturtuldu. İran şah m ın gönderdiği h ed i­ görülm üştür, tra n lıla n n bu cesedi kendi
y eler de bu arada takdim edildi. H edi­ m em lek etlerin e götürdüklerini k ayde­
yelerin m ühim kısm ını gü zel c iltli k ıy ­ den Solakzâde « o l tü rb e-i refia olan ka­
m etli kitaplar teşk il ediyordu. K itaplar­ bir hâlâ boş k a lm ıştır » dem ektedir.

1365
ÜÇÜNCÜ MURAD ZAMANINDA AVRUPA VE ASYA
DEVLETLERİYLE MÜNASEBETLER

Üçüncü Murad’m yirm i bir sene sü ­ asrın sonlarına doğru bir kısım m em le­
ren saltanatının m ühim bir kısm ında O s- k etlerde tavsam aya başlam ıştı. P rotes-
m aıılı devleti, bilhassa Avrupa hüküm et­ tanlara karşı A lm anyada tatbik edilen
lerine kargı pek fa a l bir p olitik a takip şiddetli m uam ele 1555 A ugsburg D iyet
etm edi. Sokullıı M ehmed Paşanın ö lü ­ M eclisi kararıyle tavsam ış, bundan on
m ünden sonra onun y erin i dolduracak sene kadar sonra ise In giltere’de A n gli­
kudrette bir siyaset adamı sadaret m aka­ kan kilisesi teessüs etm işti. Mezhep k av­
m ına geçmediği; ayrıca d ev let on ik i se­ galarını halletm ekte A lm anya v e In gil-
ne devam, eden. İran harbi üzerine dik­ tereye nazaran daha fazla geciken v e bu
katini teksif eylediğinden, Avrupa hükü­ gecikm esi de onlar gibi protestan olm ak
m etleriyle m ünasebetler um um iyetle sâ- yerin e Katolikliği hâkim k ılm aya çalışan
kin bir hava içinde cereyan eyledi. Av-, Fransa’da 1572 de Sain t - B arthelem y
rupa devletlerinden Ingiltere v e Fransa ( Sen B a rtelm i) katliâm ı gibi faciaları
ticarî sahada gelişm e kaydettiklerinden, m üteakip onaltm cı asrın ancak sonların­
her iki d evlet de daha ziyade ticarî m en ­ da 1598 de N ant ferm anım m n İlâm Üze­
faatler sa ik a siy le ; Rusya, A vusturya, rinedir ki protestanlara vicdan hürriyeti
İran, Türkistan’da Özbek hüküm etleri ise, tanındı.
askerî v e siyasî m eseleler d olayısiyle Os- Tabii bu m ezhep m uharebeleri A v ­
rupa d evletlerini bir h ayli m eşgul etti.
m anh d evletiyle ilgilen d iler. B u d ev let­
A lm anya, Fransa, gib i m em leketlerdeki
lerden İran v e A vusturya ile uzun sü­
m ezhep m ücadeleleri bu devletlerin O s­
ren harpler oldu. Rusya ile askerî o l­
manlIlarla m ünasebetlerinde tesirleri gö­
m aktan ziyade nüfuz çarpışm aları göze
rüldü.
çarptı. İspanya ve Portekiz ile ola n m ü­
A vrupam n m ühim bir kısm ında Pro­
nasebetler ise. A kdenizin batı kıyılarında
testanlık y ayılırk en İtalya, Ispanya ve
askerî v e biraz da ticarî rekabet şek lin ­ Fransa gibi katolik kalan m em leketler
deydi. Venedik, C eneviz, Floransa gibi de, katolik m ezhebi içinde bir reform
Italyan hüküm etleri Osm anlIlarla m üca­ yapm aya çalıştılar. B u arada kurulan
d ele yerine ticarî m enfaat la n ın gözete­ C ezvit < J e s u ite ) cem iyeti m e n s u p la n .
rek müm kün m ertebe iyi geçinm e y o lu ­ P ro testan lığ ı kabul edenler yüzünden a-
nu tutmaktaydı. z alan katolikleritı m ik i a n nı artırmak için
Üçüncü Murad zam anında Sokuliu İslâm ları m rîstiyanlaştırm ak, daha sonra
M ehmed Paganın ölüm ünden sonra, um u­ da orıodoksları k atolik liğe çevirm ek üze­
m iyetle kabul edildiğin e nazaran, Osman­ re fa a liy ete koyuldular, iş te bazı Avrupa
lI d evleti « Duraklam a D evri » n e gir­ d evletlerin in OsmanlIlarla m ünasebetle­
m ekteydi. Osmanlı m üesseselerinde b o ­ rinde bu noktaların da izlerine rastlanır.
zukluklar başlam ıştı. Buna m ukabil A v­
rupa yen i bir devre artık fiile n girm ek ­ Venedik Cum huriyeti
teydi, Fikir v e sanatın yanında ticarî ha­
yatta, ilm i sahada, d evlet m üesseselerin­ Osm anlıların pek uzun zamandan b e­
de ilerlem eler göze çarpıyordu. A rtık ba­ ri tanıyıp m ünasebette bulundukları V e­
tı AvrupalI tüccarlar yalnız yakınların­ n ediklilerle, Çelebi Sultan M ehmed dev­
daki ülkelerle değil, kendilerinden çok rinden başlam ak üzere, sadece Yavuz S e ­
uzakta bulunan yerlerle ilgileniyor, bu lim zam anı hariç, h er padişahın saltanat
uzak ülk elerle ticareti geliştirm eğe ça lı­ y ılları zarfında en az birer defa çarp ışıl-
şıyor, fırsat bulduğu zam anda da bura­ m ıştı. B ir buçuk asırdan beri m ücadele
larda siyasî v e fiilî hâkim iyet kurma y o ­ eden bu ik i devletin, Sultan Murad’ın 21
luna gidiyorlardı. senelik saltanatı sırasında harbine rast­
Onaltm cı asırda A vrupa’da protes- lanmadı. İk i d evlet arasındaki m ünase­
tanlık ve katolik davasından ibaret bir betin böyle sakin geçm esinin âm illeri a-
dinî m ücadele m evcuttu. Bu m ücadele, rasm da : V enediklilerin eski kudretlerini

1366
kaybetm eleri ; Osmanlı d evletin in uzun hâdisede de S afiye S ultanın koruyuculu­
zaman k a n lıla r la m eşgul olm ası v e nih a­ ğu V enedik’i bir tehlikeden kurtardı.
yet O sm anlı sarayında V en ed ik lilerle iyi Trablusgarb v alisi Ramazan Paşa bir
m ünasebete taraftar kim selerin m evcudi­ isyanda öldürülm üştü. Bu yüzden paşa­
yeti gib i hususlar sıralanabilir, nın a ilesi bir gem i ile Trablusgarb’den
Ham m er’in batı kaynaklarım esas tu­ İstanbul’a geliyordu. Gem ide m ürette­
tarak bildirdiğine g ö r e : Su ltan Murad battan başka paşanın ailesi, oğlu, yüz
tahta çıktıktan sonra,,' cülusunu haber h m stiy a n köle, kırk genç kız v e sekiz
verm ek için V eııedik’e elçilik le gönde­
yüz bin duka m evcuttu. Gem i K efalonya
rilen. D ivan -ı hüm âyûn çavuşlarından
adası önlerinden geçerken. V enedik do­
M ustafa Çavuş, ellla ltı m adde tutan eski
nanm ası kum andanı Emmo’nun taarru­
Osmanlı - V enedik ahidnam esitıin bîr su­
zuna uğradı. Emmo v e adamları gem ide­
retini de hâm il bulunuyordu. T i c a r î h u ­
ki servete konmak sevdasm daydı. Taar­
susları ih tiva eden bu ahidnam enin y e ­
ni bir suretinin V enedik’e yollanm ası, ruz sırasında gem ide bulunan ik iyü z elli
norm al v e dostane m ünasebetlerin d e­ Türk askeri çarpışa çarpışa şeh it düşün­
vam ettirileceğinin işaretiydi. V enedik ce Emmo gem iyi zaptetti. Ramazan P a-
doçu da buna mukab eleten şö v a ly e Jak şa’m n oğ lu annesinin göğsü üzerinde öl­
Sorenzo’y u İstanbul’a göndererek tebrik­ dürüldü. K ızlara taarruz edildikten sonra
lerini bildirdiği gibi sulh ahidııâm esînin m em eleri kesilip denize atıldı. Bu kızlar­
senatodan tasdik li bir nüshasını da tak­ dan en güzeli Emmo’nun kardeşine na-
dim ettirdi.
Jak Sorcnzo İstanbul’a gelin ce Os-
m anlı hazînesine elli bin, veziriazam a da
dört bin duka teslim eylem işti. M uahe­
denin yen ilenm esi vazifesin i ifadan son­
ra, D alm açya’da O sm anlı - V enedik h u ­
dudunun tespiti işinde vazife görm ek ü -
zere o tarafa gitti. Hududun tesp iti gibi
nazik bir m esele hâdisesiz halledilirken
Jak Sorenzo ve V enedik hüküm etinin İs­
tanbul’daki balyosu Giovanni Corer, a s­
len V enedikli olan padişahın zevcesi S a­
fiy e Su ltan ile yahudi asıllı valide N ur-
Bânû Sultan v e saraya m ensup bir y a h u ­
di kadın olan K ira kadının, h attâ y ah u ­
di tabip Salam on N atan E skinazi’nin yar­
dım larını gördüler.
Sultan Murad üzerinde belirli bir n ü -
fûza m alik olan haseki S a fiy e S u ltan ’m
m ütem adiyen V enediklileri gözetm esi se ­
bebiyle ik i devletin m ünasebetlerinin
dostane veçh esi bir hayli k u vvet kazandı.
Padişah, oğullarını sünnet ettireceği za­
man 26 kasım İ581 tarih iyle bir mektup
yazarak V enedik doçunu İstanbul’a davet
etti. Padişahın m ektubunu V enedik’e g ö ­
türen D ivân-ı hüm âyûn tercüm anların­
dan A li Çavuş, doçun b ed eli m ukabilin­
de istediği bin okkalık y ü n kum aşı da
beraberinde götürm üştü.
V enediklilerle m ünasebetler böyle enedik Amirali Emmo’nun Trablus-
dostane devam ederken 1584 y ılın d a v u ­ garb’tan dönen Osm anlı gem isine hücu­
ku bulan bir hâdise V enedik hüküm etini munu gösteren bu resim İtalyanca bir
harbin eşiğine kadar getirdi. L âkin bu albüm den alınm ıştır

1367
muşuna dokunulm am ası için boşuna y a l­ ned ik hüküm eti telaşlandı. İstanbul’a ü st
varıp yakardı. Genç V en ed ik li y a lvar­ üste gönderilen üç e lçiy e de sulhu m u­
m alara aldırm ayarak h ayvan i h islerini hafaza uğruna hiç bir fedakârlıkdan çe­
tatm inden sonra bu kızı da diğerlerinin kinm em eleri talim atı verilm işti. E lçile­
akıbetine uğrattı. rin gayretlerinden başka Safiye S u ltan
B u çirkin v e vah şıyan e hâdise İstan ­ ile aslen bir V enedik dönmesi olan K ap-
bul’da duyulunca V enedik’e karşı derin ta n -ı derya Haşan Paşa, U skuklardan
bir n efret uyandı. B alyosun hayatı teh ­ V en ed ik ’in d eğ il A vusturyalIların m es’u l
lik ey e girm ek üzereyken S a fiy e S u ltan ­ olm ası gerek tiği yolunda padişaha te l­
ın. h im ayesi sayesin d e kurtuldu* B u n ­ kinlerde bulunarak m eseleyi kapatm aya
dan çok basit hâdiseler yüzünden elçiler m u vaffak oldular.
Y edikule zindanını boylarken V enedik V enedik, U skuk m eselesin d en bu
balyosu bu sık ın tıya b ile m aruz k alm a­ suretle yakasını sıyırm akla beraber on ­
dı. M aam afih V enedik doçuna hitaben la rın haydutluğu y in e devam elti. N ih a­
ağır v e tehditkâr bir m ektup yazılarak y e t B osna v a lisi Haşan P aşa bu iş e Türk
Haşan Çavuş ile gönderildi. Çirkin hâ­ k u v v etiy le h alletm eğe karar vererek,
disenin kahram anı olan kaptanın teczi­ bunların oturdukları yerin civarını tah­
y esi v e tazm inat ödenm esi isten d i. V e ­ rip eyled i.
nedik senatosu işin bir harbe g id eb ile­
ceğind en korkarak Em m o’nun bağını Floransa Dukalığı
kesti. Ram azan F aşa’nın kadırgası ile
gaspedilen bütün m allar iade edildi.
Türklere gü ler yü z göstererek tica­
Gemi hâdisesi b öyle bir hal tarzına
rî faaliyetlerin i devam ettirm ek istey en
bağlanarak kapatılırken Daim a çy a h u ­
Floransahlar A kdenizdeki m ücadelelere
dudunda cereyan eden haydutluk h âd i­
d e pek karışm ıyorlardı. Onun için, ik in ci
seleri iki devletin m ünasebetlerini g ö l­
cildim izin 1071 in ci sayfasında izah e -
geler gib i olduysa da V en ed ik liler bunu
dild iği v eçh ile, İkinci Bayezid zam anın-
da tazm inat ödem ek v e S a fiy e Sultanın
danberi OsmanlIlarla ticaret anlaşm aları
m üzaheretine n ail olm ak su retiyle a tla t­
yapm aya dikkat ediyorlardı. 1563 te bir
tılar.
Floransa h ey eti eski ticarî m üsaadeleri
H aydutluğu yapanlar V enedik arazi­
y en ilem ey e m uvaffak olm uştu. İkinci
sinde üslenm iş «Uskuk» d en ilen serseri
Selim zam anına bu anlaşm a ile giren
ve haydut güruhu idi. D alm açy a lılan n
Floransa hüküm eti, ayn i şartların daha
kendi tabirlerince «kaçkın» m ânasına
m üsait bir h ava içinde devam ettirilm e­
gelen U skuklar, Türklerin A rnavutluk
sine çalıştı. İkinci S elim ’in saltanatının
v e D alm açva k ıyıların ı işg a lleri sırasın ­
son y ılın d a y ap ılan bir anlaşm a üzerine
da oturdukları yerlerd en çıkarak evvelâ
ayrıca Floran salılara konsolosluk açma
B osna’da KI i s taraflarına yerleşm işler, çı­
m üsaadesi de verildi. İsm ail H akkı U -
ralarında işgali üzerine A driyatik sah i­
zunçarşılı, bu m üsaadeye bir delil olm ak
lin d e girilm esi güç bir yerd e Küarnoro
üzere «Osmanlı Tarihi» nin üçüncü cil­
körfezi n ihayetin dek i S en ya lim anına
yerleşm işlerdi. Burada yerleşm elerini din in ikinci kısm ında, M ühim m e d efter­
lerinden aldığı şu v esik a y ı dercediyor:
m üteakip bütün m eşgaleleri hırsızlık v e
hayd utluğa inhisar etm ekte v e en çok «Y evm -el ham iş fi 18 şe v v a l-ıl-m ü -
Osmanlı arazisinde faa liy ette bulunm ak­ kerrem 881 (10 şubat 1574).
taydılar. S enya lim anı V enedik sın ırla­ H âlâ sü d d e-i saadet - m ekân v e ate-'
rı içinde bulunduğundan u sk u k la n n fa ­ b e-i a liy y e m iz e ... adam ın gönderüp a rz-ı
a liy et şek lind en V enediklilerin m es’ul d ostluk v e u b û d iyyet v e ezhar-ı m u h a le-
olm ası lâzım dı. A vusturya İmparatoru, sat v e rü k iyyet edip v ilâ y e t-i m ah su sa-
deniz v e kara haydutluğu yapan, bu gru- m ıza ticaret için gem ilerin gönderm eğe
pu h im aye etm ekteydi. v e irsal olunacak bazirgânlanm za konso­
U sk u k la n n tecavüzü üzerine V en e­ lo slu k etm ek için bir m ûtem ed adam ın
d ik ’e bir e lç i gönderilerek bunun önlen­ gönderm ek hususunda icâ zc t-i hüm âyû­
m esi, alîsi takdirde A driyatik denizine num uz rica edip v e m in bâad y ü ce â si-
donanma sevk ed ileceğ i bildirilince, V e­ tanem izin d ostlariyle dost v e d üşm anla-

1368
riyle düşm an olm ak tarikiyle d âvâv-ı kısa bir m üddet sevindirm işse de, Türk-
sadakat v c m uh alesat izhar eylem işsin, lerin sür’a tle yen i bir donanma m eyda­
im di h âlâ m uradınız üzre adam ların siid- n a getirm eleri bu sevinçlerini de y a n d a
d e-i saadetim e v e fcâzirgânlarınız m e- bıraktırmıgti. Osm anlı d evletin in m ü te­
m â lik -i m ahrusam ıza gelm ek te icazet-i m adiyen büyüm esi ve înebahtı harbi g i­
âli-n im etim iz m ukarrin olm uştur. B u yu r­ bi bir felâ k eti m üteakip Türk k u d reti­
dum ki: vü su l buldukta m uradın üzre nin A vrupa’n ın karşısına dikilm esi, P a­
süd de-i saadetim de m ektubun ile âde­ paların Türkler aleyhindeki çalışm a m e -
m in v e gem iler île b âzirgân lan n gönde­ todlannda d eğişik lik vap m alan n a yol
rip v e bazirgânlannız konsolosluk ede­ açtı, P rotestanlık h arek etiyle k ato lik le-
cek âdem i tayin edip, m in bâad dahi ta ­ rin m iktarı da azalm ıştı. Ş a y et Papalık,
cirleriniz m om alifc-i m ahrusam ıza gelip Osm anlı im paratorluğu dahilindeki iu -
gitm ek hususunda ruhsat verip ubudiyet ri s ti yatılardan, yen i katolikler kazanırsa,
v e ihlasta sâbitkadem olasız.s- hem m ezh ep d aşlan n m iktarı artar, hem
O sm anlı tahtında saltanat d eğişik li­ d e Osm anlı m em leketleri dahilinde R o-
ği vuku bulunca Floransa hüküm eti y e ­
m a'ya taraftar kim selerin m evcudiyeti,
ni padişah ile de anlaşm ayı yen ilem ek
Türkler için zaaf, P apalık için de bir
istedi. Don. B oncianu ism in d ek i bir şö ­
k u v v et teşk il ederdi. B u bakım dan P a­
v a ly ey i bu g aye iie İstan b u l’a gönderdi.
palar, Ü çüncü Murad devrinden itibaren
Floransa elçisi padişahın m ukabili Ş em ­
bir m üddet Osm anlı im paratorluğu da­
si A hm ed Paşa ile K ap tan -ı derya K ılıç
h ilin d ek i bir k ısım hıristiyan ları Roma
A li P a şa n ın m üzaheretine nail olm ası­
k ilisesin e bağlam ak üzere çalışm alara
na rağm en 5 tem m uz 1578 de padişah ta­
koyuldular.
rafından kabulü sırasında büyük elçilere
tatbik edilen teşrifat bu n a tatb ik ed il­ O sm anlı im paratorluğu dahilindeki
m edi. H ed iye olarak parlak renkli güzel hıristiyan ların Roma leh in e kazanılm ası,
kum aşlar takdim eden v e bîr orta elçi ga y et tabiî olarak bu m aksada hizm et e -
m uam elesi gören F loransa m üm essili bu den k im selerin Osm anlı m em leketlerine
arada bir ticaret anlaşm ası yapm aya trw- gön d erilm esiyle m üm kün olabilirdi. Bu
vaffak oldu. H er ik i tarafın gem ilerinin m aksadın açıkça b elli edilm em esi de lâ-
serbestçe ticaret yapm alarım tazam mun
eyliyeıı bu anlaşm ada, S ain t-E tien n e la -
rikatine m ensup olup İspanya v e Papa­
lık gem ilerinin arasına karışarak A kile­
nizde korsanlık yapan ticaret kadırga­
ları bundan istisn a edildiler. Florâr.sa'-
» ın bu korsan gem ilerin in O sm anlı hü­
küm etinin itim adını sarstığı zamanlar
oldu. Floransa dukası 1587 de ticaret a -
lıidnâm esini yen ilem ek isted iği zaman,
kendisine eskisi kadar yum uşak m uam e­
le yapılm ayarak, Floransa gem ilerinin
P apalık donanm asiyle işbirliği etm em esi
şart koşuldu.

Papalık hükümeti
Türlülerin R um eli’y e ayak b a sışla ­
rından beri h ıristiyanları Türkler a ley ­
h in e kışkırtarak h açlı orduları teşk ili
uğrunda gayret sarfeden Papalar, O nal-
tincı asırda çalışm alarının eskisi Kadar
m üsbet n etice teinin ed em ed iğin i gör­
m üşlerdi. O naltm cı asrın ikinci y a n sın ­
da vuku bulan în eb ah tı savaşı Papalığı P apa Beşinci Sikst

1369
zımdı. İşte böyle bir fikrin m ürevvici o- gede F ırat boylarında yaşıyan v e bir
lan Papa B eşinci S ik st (S ik stu s), iaşeleri kısm ı daha ziyade ticaretle geçinen «Ya-
tem ennisiyle Boğdan’a C ezvit papazları kubîlere» de nüfuz etm ek istey en Papa
gönderdi, ia şe işi bir bahane olup bu bunlara da başvurdu. Papanın m üm essili
¿^apaşların esas vazifesi, Boğdan’daki Yakubîlerin oturduklan sahalara kadar
sakson ve Macar köylerine dağılarak gidem ediği için Trablusşam, Hama, Şam ,
Roma k ilisesine bağlanacak katolik in ­ Kudüs, Halep, U rfa’daki Yakubî k ilise le ­
sanlar kazanmaktı. rini ziyaret için cezvit p ap aslan gönderdi.
B eşinci S ik st (1585-1590) bu y o ld a ­ Bunlar, Mardin k ilisesin i baş tanıyan Y a-
ki gayretini asıl A sya h ıristiy a n la n ü - kübiler üzerinde de m üsbet bir netice e l­
zerine tevcih eyledi. Suriye, İrak, Gü­ de edem ediler.
neydoğu Anadolu v e N ahçivan tarafında D iyarbakır v e S iirt tarafında bulunan
bulunan h ıristiyan lan kazanmak için ve Papa Ü çüncü Jül zamanında h ıris-
papaslar, sefaret h eyetleri yolladı. Tür­ tiyan lığı kabul etm iş hıristiyanlara R o-
k iy e dahilindeki Ermeni, M elkî, K eldani m a’da «Asurî, Keldanî» nam ı ile an ılır­
v e Yakubî hıristiyan la n kazanmak is te ­ lardı. M usul civ a n n d a bulunan «N estû-
yen Papa B eşinci S ik st’in bu yoldaki ça­ rîler» le de alâkadar olan Papa, buniann
lışm alarına dair m alûm at veren H am - dinî reisleriyle görüşm ek için adam y o l­
m er «D evlet-i O sm aniye Tarihi» isim li e - ladı. N estûri patriği Türkler tarafından
serinin yedinci cildin in 137 inci sa y fa ­ takibe maruz k alabileceğini beyanla. Pa­
sında, bu hıristiyan. züm relerin dinî âdet panın m üm essili ile görüşm eye dahi y a ­
ve in anışlannda k atolik lik ten farklı ta ­ naşm adı.
rafları da ayn ca belirtm ektedir.
Ermeni, M elkî, Yakubî, N estûrilerin
B eşinci S ik st bu işi ev v elâ Sayda katolikliğe sokulm ası uğrundaki çalışm a
piskoposu vasıtasiyle yapm ak istedi. F a­ ve teşvikler m üessir olam adı. D om iniken
kat piskoposun teşebbüsleri umduğu n e ­ papaslarından B artolem o’nun katolikliğe
ticeyi verm edi. Erm eni k ilisesi birisi A ç- soktuğu, N ahçivan civarında on ik i k a ­
m iyazin, diğeri S is’de olm ak üzere iki zada ikam et eden Erm eniler hariç diğer­
patriğe b ağlı idi. Papanın v ek ili, Ermeni leri k atolik liğe yanaşm adılar. Doğu h ı-
kiliselerinin Floransa ruhani m eclisinin ristiy a n la n arasında yen i katolik kazan- •
kararlarına uym ası v e Roma k ilisesiy le
m anın m üm kün olm adığını anlıyan P a ­
birleşm esi hususunda uzun m üddet cere­
pa, hiristiyan lık âkidelerinin bu taraf­
yan eden m üzakereler, o sırada S is p at­
larda zayıflam adan devam edebilm esi i-
riği bulunan zatın katolik itik a d la n n a u -
çin Roma’daki dinî neşriyatı buralara
yacağm a dair im za verm esine rağmen
sokmak, hattâ bu gay ey e hizm et üzere
m üsbet bir n eticeye ulaşam adı. Papa
doğuda bir m atbaa kurmak istedi.
Beşinci S ik st Erm eniler üzerindeki t e ­
şebbüsünde m uvaffak olam ayınca, doğu
hıristiyan lan n ı kazanm a sevdasından İspanya
vazgeçm edi. Şam civarında bir ovada i-
kam et eden v e «Melkî» tabir edilen h ı- D enizci bir d ev let olan v e kuzey
ristiyanlara, katolik m ezhebini ve F lo ­ A frikada arazileri bulunan İspanyollar-
ransa ruhanî m eclisi kararlarını, ayni la Osmanlı im paratorluğunun m en faat-
zamanda yeni Gregoryen takvim ini k a ­ ları çarpıştığından ik i d evletin m ünase­
bul ettirm ek için vak i çalışm aları b ü s­ betleri uzun zamandan beri m ücadele
bütün beyhude oldu. R um lann salik o l­ şeklinde devam edip gidiyordu. A k d en iz-
dukları m ezhepten olan M elkîlerin p a tri­ deki m ücadelelerde Türklerin karşısına
ği m ezhepdaşlannca Roma kilisesi ile bir çok defalar çıkm ış olan İspanyollar,
Floransa ruhanî m eclisin in isim lerinin bütün gayretlerine rağm en K uzey A fr i­
b ile bilinm ediği cevabım verdi. Katolik ka’da geriliyorlardı. Osm anlı hüküm eti
m ezhebinin kabul edilebilm esinin an ­ İspanyolları A kdenizdeki d aim î hasım la-
cak İstanbul v e İskenderiye p atrik leri­ n m eyanm da görüyordu.
n in kabulüne bağlı bulunduğunu b ild ir­ 1574 te Tunus’un zaptedilm esi ü ze­
di. rine İspanyolların kuzey A frika’daki h a ­
H alep ile D iyarbakır arasındaki b ö l­ kim iyet v e nüfûz siyasetlerin e son büyük

1370
darbe vurulm uştu. îsp an yollar Türkler­ şaret etm ektedir: «uzun v e şanlı saltana­
le m ücadelelerinde gerilerken ikinci m ü­ tı zarfında hıristiyan d evletler hakkın-
him bir hasım la daha karşılaşm ış bulu­ daki politikasının prensiplerinden hiç bir
nuyorlardı. Bu ikinci hasım İngilizler- zaman ayrılm ayan bu hüküm dar daima
di. Fransızların dostu, A vusturya hanedanı­
İspanya kıralı Filip bu vaziyetleri n ın düşmanı oldu. H albuki B irinci Fran­
gözönüne alarak Türklerle anlaşm ak is­ ç o is bazan C harles-Q iunt’in en müfrit
tedi. İstanbul’a bir elçi gönderdi. 15 mart düşm anı, bazan da dostu hattâ taraftarı
1577 de İstanbul’a gelen İspanya kiralı­ oluyordu.»
nın m üm essili elçi M ilan’lı Don M arigli- Dostane bir hava içinde gelişm e kay­
ano için yol ruhsatı isted i. Veziriâzam deden Türk-Fransız m ünasebetlerinden
Sokullu M ehmed Paşa İspanya ile m ü­ Fransızlar, Türklerden yardım teinin et­
zakereyi kabul eylediğin d en M arigliano m ek su retiyle azâm i derecede istifad eye
İstanbul’a geldi. Lâkin k o laylık la kabule çalıştılar. Bu hal 1559 da im zalanan Ca-
mazhar olam adı. İstanbul’a m uvasalatın­ teau-C am brésis barışına kadar devam
dan onbir ay sonra D iv a n -ı hüm âyûna etti. Bu m uahede im zalandığı zam an ar­
bir sulh ahidnam esi takdim edildi (7 şu ­ tık Fransa dışarıdan g elecek k u vvetlerle
bat 1578). K abulde bu kadar gecik en İs­ parçalanm a teh lik esin i atlatm ıştı. B ina­
panyol elçisinin ahidnam esi bir takım enaleyh, koyu bir h ıristiyan taassubu­
tadilatla ancak beş sene sonra kabul e - nun m evcu t olduğu devirde, bir İslâm
dildi. Bu da bir sulh m uahedesi olm ayıp hükümdarına, kendilerine yardım etm e­
üç seneliğine bir m üterakeden ibaretti. si hususunda avuç açan Fransızların, ar­
Osmanlı hüküm eti İspanyaya itim ad e- tık bundan sonra ayni şek ild e ricada bu­
dem ediğinden m uahedeye yanaşm ıyor­ lunm asına lüzum kalm am ıştı. A ncak, 1559
du. senesinden asrın sonlarına kadar Fran­
İspanya ile m ütarekeye rağm en iki sız hüküm darlarım m eşgu l eden bir m e­
devletin rekabeti durm am ıştı. Rekabet sele de m evcuttu. Bu m esele katolik -
sahası da A kdeniz ve k u zey A frika k ı­ protestan m ücadelesi gib i dahilî bir şey
y ıla n idi. Üçüncü Murad zam anında bu olduğundan, Türklerden yardım talebine
rekabetin fiili örnekleri Fas m eselesin ­ lüzum yoktu. D ah ilî m ünazaaların deva­
de yin e tezahür etm işti. B u d ev letle m ü­ mı sırasında bir d evlet harice karşı kuv­
nasebetlerin Ü çüncü Murad zamanına vetli olam ıyacağına göre, her hangi bir
rastlıyan kısm ı daha ziyad e «Fas’ta Os­ tehlike anında m evcut dostluktan bu
manlI nüfûzu» başlığı altındaki kısımda yolda istifade edileb ilm esi için, Türkler­
anlatılm ış olduğundan burada tekrarına le sam im î h avanın devam ettirm esi de
lüzum görülm edi. y in e Fransızların m enfaatına uygun düş­
m ekteydi.
Fransa İşte 1559 dan itibaren asrın sonları­
na kadar Türk-Fransız m ünasebetlerine
Fransız kıralı B irinci François ile b ö y le bir h ava hâkim di. Türklerle as­
Kanunî Süleym an zam anında kurulan k erî işb irliğin e daha az ih tiyaç hisseden
Türk-Fransız dosluğu, K anunî’nin salta­ Fransa dostluğu devam ettirm ek ih tiya-
natı m üddctince ve ondan sonraki padi­ cındaydı. Zira, haricî tehlikelerden, ar­
şahlardan İkinci Selim v e Üçüncü Mu­ tık endişe duyulm asa b ile 1536 anlaşm a­
rad devrinde de devam etti. K anunî S ü ­ sı gereğince Fransızlara, Osm anlı lim an­
leym an zam anındaki «Türk - Fransız larında ticari m üsaadeler tanınm ıştı. A r­
m ünasebetleri» bölüm ünde izah edildiği tık Fransız diplom asisine, Türk-Fransız
veçhile, bir takım kaypaklıklar yapm ası­ dostluğundan haricî teh lik elere karşı
na rağm en bu dostluktan asıl istifad e e- faydalanm ak yerine, daha ziyade, tica­
den Fransızlardı. 1768-1784 y ılla n ara­ rî m en fa a tla n devam v e geliştirm e işini
sında İstanbul’da Fransa’y ı tem sil etm iş idare vazifesi düşünüyordu.
olan elçi Saint-P riest, «M emoires de M. Türk d evlet adam ları Fransızların
de Saintpriest» isim li eserinde, Birinci kaypak v e sadakatsiz davranışlarının
François’nin istikrarsız hareketleri ile farkında olm akla beraber, bir takım
K anunî’nin sağlam karakterine şöyle i ­ m enfaat m ülâhazaları ile dostluğu y ık ­

1371
m ak istem em işler v e iy i m ünasebetleri İm a v e a n n esin e dostane ifa d eli ik i m ek ­
devam ettirm işlerdir. K an im i S ü leym an ’­ tup gönderm işti.
dan sonra T ürk-F ran sız m ünasebetleri L eh istan k ıra llığ ı m eselesin in tetk i­
B irinci François v e İk in ci H enri (H anri) ki sırasında tem as ed ild iği v eçh ile, O s­
zam anındaki kadar sık ı işb irliğ in e da­ m anlI h ü k ü m etin in uğraşm aları sonunda
yanm am akla beraber y in e de sam im î o - Leh kıralı ya p ılm ış olan H enri de V a-
larak devam etm iştir. lois'n ın bilahara L eh tah tın ı bırakarak
K a n u n îy i takip eden İkinci Selim Fransa’y a gitm esi; o arada Fransa’nın
zam anında, İsk en d eriy e’de borç y ü zü n ­ İstan b u l’daki e lçisi olan piskoposla v e -
den bir takım Fransız g em ilerin e e l ko­ ziriâzam S ok u llu M ehm ed P aşa’n ın im ­
nulm ası m ü n aseb etiyle, elçi Claude de tizaç ed em em esi, O sm anlı hükü m etin in
Bourg’un İstanbul’da O sm anlı hü k ü m et Fransa’y a biraz soğuk devranm asm a se­
erk ân iyle yap tığı tem aslar m üsait bir bep olm uştu
h ava için d e cereyan etm işti. Fransız e l­ iş te b ö y le bir soğu k lu ğu n m evcu d i­
çisi, daha ziyade kap itü lasyon d iy e isim ­ y e ti sırasın d a Ü çüncü Murad tahta g eç­
lendirilen ticarî m eseleler üzerinde dur­ tiğinden, y e n i p adişahın cülûsunu b ild ir­
m uştu. m ek ü zere F ransa’y a elçi gönderilm edi.
O arada F ran sa’n ın İstanbul’daki e lçisi
İkinci S elim ’in saltanatı sırasında
m em lek etin e döndüğünden, İstanbul’daki
Türk-F ransız m ünaseb etleri K anunî za­
işler bir m aslahatgüzarla ted v ir edildi.
m anının 1559 dan sonraki d evresin in bir
M aam afih bu soğu k lu k pek uzun m üd­
devam ından ibaretti. K itabım ızın 1224
det devam etm edi. «Baron de G erm ales»-
üncü sayfasında an la tıld ığ ı veçh ile, K ıb ­
rıs h âd iseleri v e İnebahtı harbi arifesin ­ un van ım ta şıy a n Fransız elçisi «Sieur de
Germignys- n in 1577 d e İstan b u l’a g e l­
de Fransızlar T ürklere m uhasım bir v a ­
m esin d en sonra v a z iy et d eğişti. Eski
ziy et alm adıkları gib i fayd alı fa a liy ette Fransız elçiler i g ib i nüfûz tesisin e ç a lı­
bile bulunm uşlardı. 1574 y ılın d a Fransız şan G erm ign y 1581 y ılın d a k ırk b eş se ­
tahtında vu k u bulan d eğ işik lik m ü n ase­ ne önce a k d ed ilm iş olan ticaret ahidnâ-
b etiy le y en i Fransız k ıralı Ü çüncü H en - m esini y e n ile m e y e m u v a ffa k oldu ama,
ri’n in cülûsunu bildirm ek üzere p ad işa­ eski se le fle r i d erecesin d e nü fû z kuram a­
hı ziyaret eden F ransız elçisi, y en i h ü ­ dı. O sm anlı h ü k ü m etin in V enedik, Leh
küm darın da esk ileri gib i d ostluğu d e­ v e İngili/.Iere de ticarî m üsaad eler tanı­
vam ettirm ek isted iğ in i b ildirm iş, p ad i­ d ığını gören F ransız elçisi, ken d ilerin e
şah da E kim 1574 tarih iy le Fransız kıra- bah şed ilen m üsaadenin daha fazla g en iş­
letilm esi için padişaha m üracaat ettiği
zaman: « şim d iye kadar size ettiğ im iz i-
n a y etlere sizin tarafınızdan da b ilm u k a­
b ele in sa n iy e t v e m ü rü vvet g ö sterilm e­
si icap eder» cevab ın ı aldı.
G erm ign y’n in g a yretleri n eticesin d e
S ok u llu M ehm ed P aşa’n ın son zam anla­
rındaki soğu k lu k zâril oldu. T icaret ah id -
nam esi y e n ilen in c e D iv a n -ı h üm âyûn
tercüm anlarından A li B ey, h em ah id n a-
m en in T ürkçe n ü sh asın ı götürm ek, hem
d e gelecek sen e yap ılacak sü n n et d ü ğü ­
nü için d a v ette bulunm ak v a zifesiy le
Fransa’y a gönderildi. G erm igny’n in e lç i­
liğ i sırasında O sm anlı h ü küm eti G alata’-
daki üç k ilise y i cam iye çev irm ey i tasar­
lam ıştı. F ak at e lçin in uğraşm aları so­
nunda bu fik ird en v a zgeçild i. E lçi Ger­
m igny, Fransa h a y a t tarzını E flâ k ’a sok­
Üçüncü Hanri’nin validesi Katherin de m aya çalışan b ir kim se olarak E flâk ta ­
Medicis rihinde iz bırakm ış olan P etru C ereel’in

1372
E flak voyvod alığın a tayin in d e de rol o y ­
nam ıştı. B u haller, on u n İstan b u l’da e -
p ey ce n ü fû z kazan dığın a d elild i. Lâkin
1585 y ılın d a Ispanya k ıralı ik in ci F ilip ’e
karşı k u llanılm ak üzere h ü k ü m eti n âm ı­
na Osm anlIlardan isted iğ i d eniz y ard ım ı­
nı tem ine m u vaffak olam adı. Bu, onun
b ecerik sizliğin e işaret olm ayıp , O sm aıılı
hüküm etinin, K anu nî devrin d ek i gibi
Fransa’y a f i’ili yard ım ta ra fta n olm am a­
sından ileri g elm ek teyd i. H am m er’e gö­
re, K atherine d e M edicis bu m esele için
kendi el y a zısı ile S a fiy e S u lta n ’a bir
m ektup yazm ış, S a fiy e S u lta n ise, sa­
raydaki n ü fû zlu kadınlardan Y ahudî
E ster K ira v a sıta siy le bundan V enedik
elçisin i haberdar etm iştir.
G erm igny’d en sonraki Fransa e l­
çisi Lanskom (L enscom e, Lancom e) ko­
yu bir k atolik idi. 1589 da Fransız kıra­
lı Ü çüncü H enri (H anri) n in öld ü rü l­
m esi üzerine y erin e geçen Dördüncü
H enri (H anri) p rotestan olduğundan,
L anskom bunun kıral olarak tan ın ­
m am asını isted i. L âkin O sm anlı h ü ­
küm eti bir h ıristiy a n m em lek etin d ek i
m ezhep m ü cad elesin in o m em lek etin da­ Dördüncü Hanri
h ilî işi olduğundan k en d isin i alâkadar
etm iyeceğin i b eyan etti. Bu arada cü lû - zanabilm iş, n e d e bu v e sile ile siy a sî
sunu ev v elâ İn giliz elçisi v a sıta siy le h a ­ m ü n aseb etler b aşlıyab ilm işti. A n cak Ü -
ber veren D ördüncü H enri bilahara çüncü M urad zam anındadır ki İn g iltere
F rançois S a v a ry B reves de S a sy ism ini ile siy a sî m ü n aseb et kuruldu. B ir kaç
taşıyan bir elçi gönderdi; L anskom ’un İn giliz tüccarının çalışm ası ve İngiliz
da hasım d ev letlere taraftar olduğunu hük ü m etin in ticareti g eliştirm ek y o lu n ­
ilâ v e ederek iad esin i isted i. B unun ü - da g ö zettiği ga y eler bu m ü n aseb etlerin
zerine L anskom Isp an yol casusluğuyle teessü sü n e y o l açtı.
itham ed ilerek G alata’da hapsolundu,
İn giliz hâzin esin in en esa slı g elirim
sonra serb est bırakılarak 1592 d e M alta’-
dış ticaretten tem in ed en E lizabeth,
y a gönderildi. Y eni F ransız e lç isi’n in g e ­
m em lek eti d ahilinde ticareti teşv ik ed i­
lişi Dördüncü Ile n r i’y e cü lû s teb rik i g a ­
yor, In g iltere’n in istikbali ticaretin g e ­
y e siy le bir Türk elçisi yo lla n m a sın a v e ­
lişm e sin e b ağlı görünüyordu. B ilg ili In­
sile teşk il etti.
g iliz tü cca rla n da gerek kend ileri, g e­
rek se m em lek etleri için d ış ticaretin g e ­
İn giltere
tireceğ i zen gin liği takdir ediyorlardı. B u­
O sm anlı d e v le tiy le In g iltere arasın­ n u n tahakkuku cesaretli teşeb b ü slere ve
da siy a si m ü n aseb etler çok geç başladı. k u v v e tli bir tica ret v e harp filosu n u n
K itabım ızın ikin ci cild in in 1084 üncü v a rlığ ın a b ağlıyd ı. H üküm et tarafından
sayfasında tem as ed ild iği v eçh ile, on al­ d estek len en In giliz tü cca rla n on altm cı
tıncı a sn n ilk y a n s ı için d e bazı Ingiliz asrın orta la n n d a «M oskova K um panya­
g em ileri ticaret iç in A kd en iz’deki Os­ sının kurm uşlardı. Bu kum panyaya dahil
m anlI lim anlarında dolaşm ışlardı. Lâkin tüccarlar zam anla V olga ü zerinden Ha­
Ü çüncü Murad zam anına g elin cey e k a­ zar d enizine kadar gid erek Iranlılarla ti­
dar, n e In giliz tü ccar gem ilerin in O sm an- cari tem as tem in in e çalışıyorlardı. Bu
lı lim a n la n y le ir tib a tla n d ev a m lılık k a- u zun yold an daha y ak ın yerlerd e, yan i

1373
A kd en izde O sm anlı lim a n la n vardı. Fa­ m em iş o lm ası v e işin Ilarb orn e’un u sta ­
k at k udretli Isp an yol donanm ası y ü zü n ­ ca oyunu ile yürtülm üş o la b ileceğ in e dair
den İn g ilizler k olay k o la y A kd en ize g i­ m ü taleası m an tık î görülm em ektedir. A y ­
rem iyor, giren ler de ayrıca k u zey A fr i­ n i m evzuu m ü stak il b ir eser h alin d e iş ­
kalı korsanlarla karşılaşıyordu. A k d en iz­ lem iş b ulunan H am it D ereli ise, E liza -
de rahat ticaret ed eb ilm ek Türk pad işa­ b eth ’ten p eşin en m ek tu p gelip gelm em e­
h ın ın d ostluğunu kazanm ak, im parator­ si hususunda h iç b ir şe y sö y lem em ek ­
luğun lim anların da alış v eriş yap ab ilm ek tedir. B a şv ek â let A rşivi 43 num aralı
de, y in e padişahın iznini istiiısa l ile m ü m ­ M ühim m e d efterin d e C cm aziyü levvel 988
kündü. H albuki Ü çüncü Murad zam an ı­ (H aziran 1580) tarihli m ektup şöyledir:
na kadar ik i d ev let arasında h e n ü i siy a ­ «İngiltere k ıra licesin e n â m e-i h ü m â ­
sî m ünasebet kurulm am ıştı. yûn ki:
İşte bu n o k ta la n h esap lad ık ları an ­ A te b e -î a liy y e -i O sm an iyye v e sü d -
laşılan E dw ard O sbom o v e R ichard S ta - d e-i se n iy y e -i hakan ivem ize ki m elâzı
per adında ik i İn giliz tü cca n , v a ziy eti selâ tin -i zam an v e m e lc e-i h a v a k in i c i­
öğrenip teşebbüslerin e zem in hazırlam ak handır, m ektup gönderüp bundan akdem
üzere İstanbul’a ik i k işi gönderdiler. Joh n saadet aşiyan em izd e olan Y aylm oş H ar-
W iright v e Joseph C lém ents adındaki bu bon (W illiam H arbornc) d im ek le m a ­
ik i k işi 1575 te P olon y a ü zerinden g eç e ­ ruf âdem iniz iki n efer y o ld a şla riy le e -
rek kara y o lu y la İstan b u l’a geld iler. B u n ­ ğ er karadan v e eğ er deryadan gelüp
lar İstanbul’da b ir buçuk sen e kalıp e t­ g itm eğe v e m etâlarm iletüp götürm eğe
raflı b ilgi ed indik ten sonra g eriy e dö­ icazeti hüm âyûnum uz v irilm ek ile Fran-
nerken Edward Osborne v e Richard çe v e V en ed ik v e L eh kırallarm a v ir ild i-
Stap er’in v ek ili olan W üliam H arb om e ği üzre olcanibden m em aliki m ahruse-
adına T ürkiye’y e serb estçe girm e m üsa­ y e m etâ alup g itm ek için dahi icazeti
adesi istih sa l ettiler. hüm âyûnum uz v irilm ek reca ey led ü ğ ü -
Tüccarların v e k ili W illiam H arb om e nüz ecild en h ü sn -ü ica ze t-i hüm âyûnu­
kendisinden önce g elen ler gib i kara y o ­ muz erzanî b uyrulup gerek tir ki: v u s u l.
lu n u tercih ile H am b u rg -L eh ista n -B o ğ - buldukta Leh v e France v e V en ed ik b a -
d an -E flâk üzerinden 28 ek im 1579 da İs­ z irg ân la n g elü p gitdüğü üzre sizin v i­
tan b u l’a geld i. H arb om e, İstanbul’da g a ­ lâyetin izin bazirgânları dahi m em alik i
y e t zek îce h arek et etm ek su retiy le v a ­ m alırusenıize m etâ getürüp alup gidüp
zifesin d e m u v a ffa k iy et sağladı. Onun m adam ki o l canibdeıı â sita n e -i saad e­
İstan bul’a gelişin i anlatan In giliz k a y ­ tim ize a rz-ı u b u d iy y et v e sadakat o lu ­
n a k la n kıraliçeden m ek tu p g etird iğin e na, beri canibdeıı dahi k im esneııüze da­
dair bir ş e y söylem iyerek , gerek k en d i­ h il olunm ayub, yo ld a ve izd e k im esn e
si v e gerekse tem sil ettiğ i k im seler için rencide itm eyü p n e zam anda isterle r ise
ticarî m ü saadeler istih sa l ettiğ in i va gelüp tica ret ü ze olalar. V e siz dahi
Ü çüncü M urad’dan E iizab eth ’e yazılrmg sü d d e-i saad etim e itaat v e in k ıy a d a sa -
bir m ektu pla döndüğünü yazarlar. H a l­ bitkadem olup ol can ib lerd e v â k ıf v e
buki E lizabeth’e yazıla n m ektup tetk ik m u ttali olduğunuzu ih b ar v e a lettev a li
ed ild iği zam an, bunun, E lizab eth ’in Türk arz v e ilâm etm ekden h â li olm ıyasız.»
lim anlarında serbestçe ticarete m üsaade In giliz k a y n a k la n n a göre, Sultan
ed ilm esi hususundaki ricasın a cevap teş­ Murad’ın m ektubundan sonra y a zılm ış
k il e ttiğ i görülm ektedir. S u lta n Murad’m gösterilen E lizab eth ’in m ektubunda, İn ­
m ektubu, bu noktadaki tered d ü tleri si­ g iltere kıraliçesi : «In giltere’de, başka ü l­
lece k d ereced e sarih o ld u ğu h ald e, yin e k elerd e b u lu n m ayan bol şe y ler old u ğu n ­
de bu m evzuda tereddüde d ü şen ler m ev ­ dan, uzun yolcu lu k la r pahasına da olsa
cuttur. N itekim İn gilizce eserleri esas herk esin onları ed in m eye çalıştığından:
tutarak «D il v e T arih -C oğrafya F a k ü l­ bunların ticareti sa y esin d e aracı m em ­
tesi dergisi» n in H aziran 1951 sayısında lek etlerin b ile zen gin leştiğin d en ; İngiliz
«T ü rk -în giliz m ü naseb etlerin in ilk y ıl­ tü cca n n a serb est ticaret İçin izin v e r il­
ları» b aşlık lı b ir etü d n eşretm iş olan diği takdirde, h er ik i tarafın k aybının
Orhan B u n a n ın tah m in ettiğ i şek ild e, nih a y ete ereceğinden; In gilizlerin Türk-
E lizabeth'tin p eşinen b ir m ek tu p gön d er­ lere sadık bir d o st kalacağından» b ah -

1374
se diyor ve «tebaasından, üç k işiy e tan ı­ dokum a tek n iğin in öğrenilm esi, k u m aş­
nan serb est ticaret h a k k ın ın b ü tü n İn - lardan num uneler getirtilm esi, h attâ i-
g ilizlere teşm ili» ricasında b u lu n u yor­ p ek li v e yü n lü kum aşları b oyam akta u s ­
du. ta ik i k işin in İn giltere’y e gön d erilm esi­
İn gilîz-T ü rk m ü n aseb etlerin in baş­ n in tem in i g ib i tam am en ticarî şey ler de
lam asında, İn giliz tüccarlarının ferd î te ­ isten m ek teyd i.
şebbüsü m u vaffak olm uştu. H ü k ü m etle­ İlk İn giliz e lçisi İstan b u l’a gelince,
rin fa a liy eti bu adam ların çalışm aların ın İn g ilizlere serb est ticaret m ü saad esi ta­
arkasından gelm işti. A rtık siy a sî m ü n a­ n ıy a n 18 m ayıs 1583 tarihli ahidnâm e
sebetlerin teessüsü için m ü sa it hava m ey ­ im zalandı. A rtık In gilizler için O sm anlı
dana gelm iş bulunuyordu. İm paratorluğunun g en iş ü lk esin d ek i l i ­
P adişahın m ü sait davranm ası ü zeri­ m anlarda serbestçe tica ret yap m ak im ­
ne İn giltere k ıraliçesi b u m ü n a seb etle­ kânı doğm uş bulunuyordu.
rin başlam asında ilk m ü teşeb b isler olan İki d ev let arasında siy a sî m ü n aseb et­
Edward Osborne v e R ichard S tap er’in lerin ticarî m üsaade ile başlam ası F ran -
11 ey lü l 1581 de «T ürkiye kum panyası» - sızları m em nun etm em işti. T ü rk -F ran ­
ııı kurm alarına m üsaade etti. B unlar da sız d ostluğu n u n kanadı altına sığınarak
T ürkiye’y e yollıyacak la ri m ü m essil o la ­ A k d en iz ticaretini k en d ilerin e in h isar e t­
rak W illiam H arb o m e’u seçtiler. K ıra li- tirm ek istey en Fransızlar, İn gilizlerin de
çe de onun siy a sî v a zifesin i tasdik etti. Türk lim an ların a Fransız bayrağı a ltın ­
B öyle ce W illiam H arborne ilk İn giliz e l­ da g irm elerin i istiyorlard ı. B ö y leee în -
çisi olarak 26 şubat 1583 te İstanbul’a giliz-TÜ rk m ü n aseb etleri başlarken A k ­
geldi. d eniz ticaretinde d e İn giliz-F ran sız re ­
T ü rk -İn giliz m ü n aseb etleri ticarî k abeti b aşlıyor dem ekti. İn giliz-T ü rk si­
m eseleler ün plâna alınarak b aşladığı ve y a sî m ü n aseb etleri teessü s ettiğ i sırada
ilk elçi (bu elçi dah a ziyad e bir ticaret İngilizler, k endilerine en m ühim rakip
kum panyasının, m ü m essili durum unda gördükleri İspanyolların T ürkler v a sıta -
bulunduğundan, T ürk iye’y e g elec ek e l­ siy le ezilm esin i arzuluyor, onun için
çileri seçm ek h ak k ı uzun m ü d d et Tür­ T ürkleri İspanyollar a ley h in e teşv ik e -
kiye kum panyasında kaldı. E lçi seçild ik ­ diyorlardı.
ten sonra resm î tayin i hüküm dardan ç ı­ Ü çüncü Murad zam anında b aşlıyan
kardı. İn giliz elçi v e k on solosların ın İn­ T ü rk -İn giliz siy a sî m ü n aseb etleri y in e
giliz h ük üm etince tayin i 1805 te, m as­ onun zam anında g elişm e k te devam etti.
raflarının da hü küm etçe verilm esi 1825 W illiam H arborne’dan sonra İkinci İn­
te b aşlıyacak t:r), İn giliz ticarctini y o lu ­ g iliz e lçisi 1593 ek im in d e İstan b u l’a g e l­
na koyup İngiliz tüccarım idare etm ek, di. B u elçin in adı Edward B ar ton idi. İn­
gereğince k onsolosluklar açm ak selâ h i- g iliz elçisin in büyük bir gem i ile İstan­
y etiy le geld iğin d en m esa isin i daha z i­ b u l’a m u vasalatın a dair S elân ik î tarihin­
yade bu noktada tek sif eyled i. d e şu satırları görüyoruz:
İngiliz elç isi 24 n isa n da padişah ta ­ « V ilây et-i Cezire -i İn giltere k i üç
rafından kabul olundu. Bu arada h e d i­ bin y ed i yü z m il bir deryada h a lic-i
yesin i de takdim etti. H ed iyeler: oniki K on stan tan iyye’den b âiööir, hâk im esi o -
top çuha, iki top H ollan d a b ezi, on par­ lan a v ret m ü lk -ü m evrusuna v e d e v let-ü
ça çifte y a ld ızlı tabak, b ü yü k b ir sandık saltan atın a k u v v e t-i am m e île hükm üdip
dolusu şam dan, b ir çok güm üş katilar, L u teran iyye m illeti üzre u b u d iyeü ıâm e-
bir leğen ibrik, üç g ü zel a v köpeği, üç si v e e lç isi v e pişkeş, v e h ed iy esi g elü p
zağar, ik i güm üş papağan, ik i sırm alı k u ­ çek ild i. O l gü n g a leb e D ivan ı olup, elçi
m aşa sarılm ış fino köp eği, b eşy ü z İn gi­ kanun üzre ziy a fet v e ikram olandu. G e­
liz lira sı d eğerin de, b ir saatti. m isi gib i tu rfa gem i İstanbul lim anına
İn giltere ile m ü n aseb etler başlad ığı gelm em iştir. Ü ç b in y ed i y ü z m il d erya­
sırada T ürkiye’de doku m acılık v e b o y a ­ dan sefer ed er v e sek sen ü ç pâre hem an
cılık sanayii ileri idi. B unun için ilk top kullanır. Sair yaraktan (alet) gayri
İngiliz elçisin d en T ü rk iy e’deki k u m aşla­ ateşfeşan h e y ’eti h aricisi şe k li h ınzır idi.
rın boyanm asında k u lla n ıla n m addelerin U cû b e-i devran idi ki tah rir olundu.»
neler olduğunun, b oyacılığın v e kum aş Y en i İn giliz e lçisi E dward Barton

1375
padişah Sultan Murad ile karısı S a fiy e rinde O sm anlı sın ırla rı Şirvan ve D ağıs­
S u lta n ’a b ir takım h ed iy eler g etirm işti. tan ’ı için e alacak şek ild e gen işley in ce,
O sm anlı sarayının İn g iltere ü zerin e çek ­ bu h arp ler v e sile siy le , ya ln ız İraıılılara
m eye m u vaffak olan bu şah ıs ertesi y ıl darbe in d irilm iş oîm ıyacak , D on -V olga
S afiye S u lta n ’m kıraliçe E lizab eth ’e bir kanal bölgesi y e rin e K afk as d ağlarının
m ektup gönderm esine sebep oldu. Ü çü n ­ g ü n eyin d en dolaşılarak H azar k ıy ıla rın ­
cü Murad ölü n ce yerin e geçen oğ lu Ü - da Rusların, önüne çık ılm ış olacaktı.
çüncü M ehm ed’e de iy i görü n m esin i b e­ O sm anlı d ev letin in H azar k ıy ıla rın a
cerdi. P adişah ın E ğri seferin d e İn giliz ulaşm ası, bu d en izin doğu tarafındaki
elçisi B arton da bulundu. B u seferd en sünnı Türk d ev letlerin e yard ım y a p ıl­
dönüldükten sonra çok yaşam ayan İn gi­ m asına da im k ân v erecek ti.
liz elçisi 1597 d e 35 ya şın d a bulunduğu Bu hak ik atler Ruslar tarafından b i­
hald e v e fa t e tti v e H eyb eli ada’daki Rum lin m ek te, onun için O sm a n lıla n n h a re­
m anastırının kapısı d ışın a göm üldü. k etleri d ikkatle takip ed ilm ek teyd i. İran
harpleri y o lu y le O sm a n lıla n n D ağıstan ’a
R usya yerleşm eleri şü p h esiz R u sla n n işin e g e l­
m ezdi. F akat D on -V olga kanalı işin d e
O sm anlı d evleti ile R usya arasında­ olc&ığu gib i açıktan a çığa cephe a lm ak ­
k i m ünaseb etler onaltm cı asrın orta la ­ tan da çek in iyorlard ı. F akat 1569 y ılın ­
rına kadar dah a ziyad e tica ri biı* m ah i­ daki “E jderhan se fe r i” dönüşünde n a sıl
y e t taşım aktayken , Rusların. K azan v e k î R usların çap u lcu lu k m ah iyetin d ek i te ­
A strahan h an lık ların ı istilâ etm esi ü ze­ cavüzlerine rastlanm ışsa, İran h arpleri
rine işin şe k li d eğişm ey e başladı. 1263 sırasında göze çarpan bir çapul h â d ise­
ncü sayfada «D on -V olga k an alı teşeb ­ si, R usların hazırlık ların a b ir d e lil sa y ı­
büsü*. b aşlığım ta şıy a n b ölüm de izah e - labilirdi. B u çapul h âd isesin e, İran harp­
d ild iği v eçh ile, artık bundan sonra iki leri b ölüm ünde izah ed ild iğ i v eçh ile, ö z -
d ev let arasında siy a sî v e a sk erî y ö n ler­ dem iroğlu O sm an P a şa ’n ın k u zey K a f­
den rek ab et başlıyordu. D on -V olga ka­ k asya y o lu y le D a ğısta n ’dan K ırım ’a g e ­
n a lı teşebbüsü sırasında ilk Rus taarru­ liş i sırasın d a rastlanm ıştı. D on -V olga
zu vu k u buldu. B u h âd iseler, O sm anlı kanalı işi m u v a ffa k ıy etsizliğ e uğrad ığı
hü küm etini R usya’y a karşı u yan ık b u ­ zam an R uslar, m en faatlarım , n a sıl T ürk-
lunm ağa sevk ed en sebeplerdi. D o n -V o l­ lere d ost g örü n m ek te b ulm uşlarsa, İran
ga kanalı işi m u v a ffa k iy etle n e tic e le n e - harpleri sırasında da ayn i şe y i tatb ik e
m eyînce, bilh assa veziriâzam S ok u llu çalışıyorlardı. F ak at O sm anlı h ü küm eti
M ehm ed P aşa’n m g a y re tile R usların artık R usların leh in d e düşünm üyor v e
L ehistan tarafında g en işlem eleri ö n len ­ onlara k arşı iy i davranm ıyordu. Ü çüncü
m eye çalışıld ı. L ehistan tahtına R usla­ M urad’m oğulla n n m sü n n et düğününde
rın. nüfûz v e tesirin e kapılraıyacak bir bir çok d ev letlerin elçileri arasında Rus
şahsın geçirilm esin e çalışılm ası, bu arzu­ elçisin in bulunm am ası, R uslara k arşı sa ­
n un bir neticcsiyd i. m im i d avran ılm ad ığm m bir d e lili sa y ıla ­
E rdel b e y i B athory Istv a n L eh k ı- bilirdi. B una rağm en R us hü k ü m eti dost
rallığın a getirilin ce, R usların L eh istan görünm e g a y retlerin e devam ediyordu.
tarafında g en işlem eleri önlenm işti. Bu O sm anlIların k endi a ley h lerin e h a ­
seb ep le R uslar, K afk asya v e S ib iry a ’ya rekete g eçm elerin i diplom asi y o lu y le ö n ­
doğru gen işlem eye daha çok g a y ret e - lem ey e ça lışa n R uslar, bir takım b ah a­
der oldular. n elerle d ostlu k h isleri izharına d ik k at e -
R uslar H azar denizi k ıy ıla rın a in in ­ diyorlardı. N itek im Çar F edor İva n o v iç’-
ce, aradan uzun y ılla r geçm esin e m ahal in tahta g eçm esi m ü n a seb etiy le İstan b u l’a
kalm adan k u zey K afk asya’daki Çeçen, g elen B lagov adındaki R us e lç isi k ıy ­
Çerkez v e K abartaylar R uslara tem ayü l m etli k ü rk lerd en m ü teşek k il h ed iy eler
gösterm eğe başladılar. H attâ bunlardan getirdi. 1585 y ılı n isan ın d a huzura k a ­
bazı k ab ileler R uslara bizzat iltih a k b i­ b u l ed ilm iş ola n bu R us e lçisi efen d isin in
le ettiler. Bu hâl, R us sızm asının K afkas padişaha k arşı iy i n iy etler b esled iğ in i
dağlarının k u zey etek lerin e kadar ile r ­ isbata ça lışır ifa d ed e bulundu. E lçi B la ­
lem esi dem ekti. 1579 - 1590 İran h a rp le­ gov, İranlılarm , efen d isi ola n Ç ard an

1376
ysm anlılara kargı yard ım isted iğin i, fa ­ rım R us h im ayesin e dah i düşebilirdi. Çar
kat ç a n n bunu g ö n d e r m e d iğ in i; Terek Fedor, fırsattan tam istifa d e edeb ilm ek
boyundaki Kus k a lelerin in b oşaltıld ığım ı için M urad G iray’ı ya n ın a Rus b ey leri
Kazan v e A stralıaa’daki m üslüm anların katarak A strahan’a y ollad ı.
d înlerine riayet olunduğunu b ild iriy o r­ R uslar b öyle el altından fa a liy ette
du. A lm an tarihçisi A. Spukr’in «Euro­ bulunurken, S elâ n ik i’n in ifad esin e göre ;
päische diplom aten in K o n sta n tin o p eb İstan b u l’a gelen Buhara h an ın ın e lçisi v a ­
isim li eserin in 429 uncu sa y fasın d a k ay­ z iy etten Osm anlı h ü k ü m etin i haberdar
dettiğin e nazaran, R us elçisin in b u şe k il­ etti. B unun üzerine O sm anlı d e v le t er ­
deki konuşm a v e davran ışı ü zerin e M os­ kânı bir toplantı yaparak, K ırım hanının
kova’y a İbrahim adında bir e lç i gönde­ 1588 ilkbaharında A strahan’a bir sefer
rilerek, M oskova’ya kaçm ış ola n K ırım yap m asın a karar verdi. B unun için K ı­
şehzâdesi Murad G iray’in teslim i v e K a­ rım ’a gerek li em irler yazıldı.
zak hatm anı «Ki §kin» in azli isten d i, İs­
O sm anlı hü k ü m eti b ö y le bir karar
tan b u l’a gönderdiği elçisin e iy i n iy e t
verirken K ırım lılar, A strah an ’a sefer e t ­
tsb liğ i yap tırm ış olan Çar, Murad G i-
m eyi arzulam ıyorlardı. Zira K ırım ordu­
ray’ı derhal teslim etm iyerek bunun içim
su A strah an ’a ilerley in ce R usların K ı­
görüşm elerde bu lu n a b ileceğ in i, Kazak
rım ’a hücum ed eb ilecek lerin i h esa p lıy o r­
hatm anım M oskova’y a çağırm ış olduğun­
lardı. B u seb ep le A strahan yerin e d oğ­
dan artık O sm anlılar için zarar te v lit e -
rudan doğruya R usya üzerine ilerlem e­
d em iyeceğin i bildirdi.
y i doğru buluyorlardı.
D aha Fedor İvan oviç tah ta geçm e­
K ın m erkânının bu şek ild ek i d ü şü n ­
den önce R uslar S ibir H an lığım y ık m ış­
cesi d o la y ısiy le İslâm G iray 1588 ilk b a­
lardı (1581), Gerek S ib ir h an lığı, gerekse
harında R usya’y a karşı sefere çık tı. F a­
M averaünnehir b ölgesin d ek i B uhara h an ­
k at ik i m enzil ilerled ik ten sonra ölm esi,
lığ ı ordusu daha ziyad e k esici silâh larla
seferin geri kalm asına ssb ep oldu. İslâm
m ücehhezdi. R uslar S ib ir h a n lığ ın a a teş­
G iray ölünce, kaçak K ın m şehzadeleri
li silâh larla hücum a g eçtik leri zaman,
K ırım ’a dönm ek isted ik lerin d en R usların
karşılarındaki insanlar buna dayanam a­
tasarladıkları şey ler de tahakkuk ed em e­
m ıştı. S ib ir h an lığı y ık ılın ca Rus k u v ­
di.
vetleri M avsraünnehire biraz daha y a k ­
laşm ış oluyordu. Bunu gören B uhara h a ­ R usların kötü n iy etlerin in a n la şü -
rn 1587 yılın d a S u lta n M urad’a bir elçi m asm a rağm en, O sm anlı d ev letin in on ­
göndererek, R usların A strahan’a y e r le ş­ la rla lâ y ık ı v eçh ile uğraşam am asına İran
m elerin in önlenm esin i i s t e d i: v e A vu stu rya harpleri bir h a y li tesir etti.
Ruslar, Û sm anlı m ü d ah alesin in k en ­ O sm anJılann bu şek ild ek i g e v şe k dav­
dileri için iy i n etice v erm iy eceğ in i b il­ ranm alarından cesaret alan R uslar ise,
diklerimden, işlerin i kurnazca yü rü tm eye k a za k la n d estek liyerek perde arkasından
çalışıyordu. K ırım h an ı İkinci M ehm ed onları tecavü ze kışkırtm aktan geri dur­
G iray’m öld ürülm esin d en sonra bunun m adılar. 1592 de İstan b u l’a g ele n Rus
oğulları, îstan buidan gön d erilen İslâm elçisin e Terek boyundaki dört kalenin
G irav’a karşı cephe alınca, R us çarı bun­ y ık ılm a sı v e tecavüzün durdurulm asına
dan istifad e atm ek isted i. M ehm ed G i- dair O sm anlı iste ğ in e R uslar yum uşak
ray’m oğullarından S aad et v e S afa G i­ cevap vererek, bu istek leri tahakkuk e t­
ray step N o g a y la n n m ya n m a çek ilerek tirecek lerin i b ild ird ilerse de, savsak la­
İslâm G iray’a karşı çarpışm aya h azırla­ m alarla bu işi y in e de yapm adılar.
nınca, çar da e l altınd an Don K azakları­ B u arada R uslar, d in î yön d en de fa ­
nı onlara yardım cı ed iverd i. S a fa v e S a­ a liy ette bulunarak o rtod ok slan n d ik k at­
adet G irayla! b ö y le m ü ca d eley e girişir­ lerini üzerlerine çekm ek istiyorlard ı. B u ­
ken, y in e bir 'K ırım şehzâdesi olan M u­ nun İçin 1588 d e İstanbul p atriği Jere-
rad G iray b izzat M oskova’ya gitm işti. Bu m ie’y i M oskova’y a çağıran Çar, kendisini
v aziyet karşısında R uslar için b ü yü k bir tak d is ettirdi. B u h arek et R usların o rto -
fırsat zuhur etm iş g ib iyd i, R uslara ta ­ dosklar üzerinde nüfuz tesisi yolundaki
raftarlık eden Ç erkez v e N ogaylar bu çalışm aların a bir b aşlan gıç te şk il ed e­
şehzadelerle işb irliği ederse, icabında K ı­ cekti.

1377
Avusturya ti. Malkoç B ey, Rayk k alesi önüne g it­
tikten sonra bir sahte ric’at hareketinde
Macar kıratlığının yıkılm asından be­ bulunm uş, bunu gören A vusturya kum an­
ri Osmanlı im paratorluğunun Avrupada dam yüz süvari, ikiyüz piyade ile k a le­
en fazla tem asta bulunduğu d evlet A vu s­ den. çıkınca etrafı çevrilerek iy ice m ağ­
turya idi. Bu tem as daha ziyade m üca­ lû p edilm işti. A yni sene içinde B udin
dele şeklinde cereyan etm ekte, iki dev­ valisi, F ülek civarındaki K ed kalesini
let arasında sulh hüküm sürdüğü zaman­ buna benzer bir hareketle ele geçirip k a ­
larda bile rekabet eksik olm am akta, bu­ lesini y ık m ıştı ( 10 haziran 1571) . O se­
nun için de, sık sık hudut hâdiselerine n e İstanbul’a g elen A vusturya elçisi, g a ­
rastlanm akta, bunlara a it şikâyetlerde y e t tabiî olarak Osmanlı hüküm eti n ez-
bulunm ak veya şikâyet m evzularını h'al- dınde bu hâdiseleri m evzuu bahis etm iş­
lüfasl etm ek üzere elçilerin teatilerine ti. 1572 de İstanbul’a gelen A vusturya e l­
şahit olunm aktaydı. çisi R edit M m kuiz’in y ıllık h ed iy ey i O s­
K anuni Süleym an’ın son A vusturya m a n l I hâzinesine takdim inden birkaç gün
seferiyle ilg ili m eseleleri tasfiye eden sonra, O sm anlı sancak b eylerin in A vu s­
m uahede 17 şubat 1568 de im zalanmıştı. turya hududundaki m uvaffakiyetlerinin
Sekiz senelik akdi tazammum. eden bu işareti olarak, M acarıstandan gönderilen
yirm i beş m addelik m uahede, bundan bayrak v e davullar d iv sn -ı ¿um ayuna
evvelk ilerd en daha uzun m ü d d îtle su l­ takdim edilm işti.
hun devam ına yaram ıştı. Fakat m uahe­ Elçi R edit M înkuiz sadrazam dan baş­
deye rağm en şik âyet m evzuu Olan hudut ka, padişah nezdinde nüfuz sahibi old u ­
hâdiseleri eksik olmuyordu. Ilam m er ta­ ğu bilinen yahudi Y asef N asi’y e de im ­
rihinin altıncı cildinin 282 nci sayfasın ­ paratordan bir m ektup getirm işti. V eziri­
da kaydedildiğine göre, 1570 senesinde azam SokuIIu M ehmed Paşa bundan h a ­
İstanbul’a gelen bir A vusturya elçisi, im ­ berdar olunca, L eîkoşa şaraplarının m ül­
paratorun, hudut hâdiselerinden şikâye­ tezimi v e balıkçılarla yahudilerden m ü­
tini m uhtevi bir m ektubunu getirm işti. rekkep V enedik ahalisinin Osm anlı d ev ­
Bu m ektupta : Türklerin T heis v e Samos letî nezdindeki işlerini takip su retiyle b i­
nehirleri rmntakasmda bazı yerleri zap­ raz nüfuz kazanm ış bir yah u d iye im pa­
tetm ek için, birkaç cevelânda bulunm uş ratorun hususî m sktup yazm ası karşısın­
olduklarından; Bu din valisin in Lips Pa~ da h ayret ifade etm ekten kendini ala­
latiîl’liğ i ahalisini Osmanlı tabiiyetini mam ıştı.
kabule zorladığından; N eograd sancak 1573 senesinde y ıllık h ed iy ey i geti­
beyi İsa B ey ’in, Korpona v e Bakabanya ren A vusturya elçisi 1568 sulhünü sekiz
köylerini zorla ele geçirm ek istediğinden; seneliğine tem dit için m üzakerelere g i­
S egedin V oyvodası Nasuh B ey’in sancak rişmek üzere hüküm etinden talim at al­
m erkezi yakınında imparatora a it k ö y le­ m ıştı. E lçi böyle bir iş başarm ak istediği
rin kendisine bırakılm asını istediğinden ; halde, Veziriâzam SokuIIu M ehmed P a­
bunlardan başka H ırvatistan hududunda şanın, A vusturyalIların hudutlardaki te­
da Türklerin dört tane kale inşasına ha­ cavüzlerinden şik âyette bulunm ası, b ö y ­
zırlandıklarından şik âyet edilm ekteydi. le bir m üzakereyi ön liyecek m ah iyeti h a ­
S u lh akdedilm esine rağm en hakika­ izdi- M aamafih A vusturya elçisin in bu
ten hudutlarda tecavüz hâdiseleri eksik yoldaki gayretlerine ara verm em esi, So-
olm uyordu. Bunlar tek taraflı da d eğ il­ kullu’nun da A vusturya ile sulhun, de­
di. Her ik i taraf da böyle şeylere tev es­ vam ını tervici, m uahedenin sekiz sen e­
sül eyliyordu. Hudutlardaki tecavüz h â ­ liğine y en ilen m esi neticesini verdi- Bu
diseleri biraz da h er iki tarafın asker ve yenilem e işi de süratle tahakkuk etm edi.
kumandanlarında canlı bulunan kahra­ A vusturya hüküm etinin y ıllık vergiyi
m anlık ruhunun tezahürüyle ilgiliyd i. muntazaman ödeyişine, vezirlere itası g e­
1571 senesinde K anije sancak beyi reken h ed iyen in y in e ayni şek ild e m un­
A li Firuz B ey, A vusturyanın R ayk ka­ tazam g etirilişin e şahit olunduktan, altı
lesi kumandam Jorj Tori’y i h ile ile a ltet- hafta devam eden m üzakerelerde bu h u ­
m ek istem iş, buna da üm erasından M al­ suslar bir defa daha garantiye bağlan­
koç B ey nam ında birini m em ur eylem iş­ dıktan sonra m uahedeyi y en ilem e v e si-

1378
Kapıkulu Süvarilerinin Div&n-ı Hümâyûn'u basarak kelle istemeleri
(ilâ v e : 108)


->
2 n is a n 1589 p a z a r g ü n ü k a p ık u lu r a e n y ü k s e k m a k a m ı işg al e d en veziri-
s ü v a rile ri to p lu h a ld e Div.an.-i H ü m â y u n u â z a m J a r ve o n d a n s o n ra gelen m ühim
b a s a ra k b a zı d e v let e r k â n m ış id a m la rın ı e rk â n « .rasında bu, d e v ird e r ü ş v e t y e rle ş­
is te d i. B u. O sm an lI d e v le t m e k a n izm a ­ m e ğ e b a şla m ış tır. G erçi rü ş v e t hâd ise le ­
s ın ın e n y ü k s e k m a k a m ın a k a rs ı g irişi­ r i K a n u n i z a m a n ın d a d a g ö rü lm ü şse de
len silâ h lı is y a n d a n b a ş k a b ir ş e y de­ y a y g ın h â le gelm em işti. K a n u n î’n in v e­
ğildi* P a d iş a h , b a şk a ld ıran la ra n is te d ik ­ z iria z a m la rın d a n R ü ste m P a şa , yüksek
le rin i k a b u l z o ru n d a K alarak b a 2 i kim se- m e v k ile re a d a m tâ y in e d e rk e n rü ş v e t a l­
le rin b a şım k e stird i. m ış sa d a , p e k a ş ır ı g itm e m işti. R ü ste m
K a p ık u lu a s k e ri ilk d e fa s e rk e ş lik te P a ş a ’n ın E r z u r u m b e y le rb e y liğ in e ta y in
ve isy a n te şe b b ü s ü n d e b u lu n m u y o rd u - e ttiğ i şa h ıs ^ k e n d isin e b eş b in a lt u n tak-
B \ı a s k e r s ın ıfı İk in c i M ehrned ( F a tih lin ı d im e tm iş, o d a E r z u r u m ’u n b u k a d a r a
ilk s a lta n a tın d a , a y rıc a ö lü m ü ü z erin e ; İ ta h a m m ü lü y o k tu r d iy e re k ü ç b in in i a lıp
ik in c i B a y e z td 'in so n g ü n le rin d i' ve Y a­ ! ik i b in in i ia d e e tm işti. S o k u llu ’m m s a ­
vuz S e ü m 'jn c ü lu su n d a , c a b a s o n ra da d a r e ti s ıra s m d a r ü ş v e t işi epeyce önlen­
İk in c i S e lim in c ü lu su n d a b ir ta k ım h â ­ m işse d.e O n u n ö lü m ü n d e n s o n ra ta m
d is e le r ç ık a rm ış tı. L â k in o n la rın h iç bi­ , m â n a siy le m e y d a n a ç ık m ış tır. Y üksek
ris i, b a şk a ld ırm a y a y o l a ça n s e b e p le r b a ­ m e v k ile rd e gözü o Ja n la r, iş le rin i «hedi­
k ım ın d a n o ld u ğ u k a d a r is y a n s ıra sın d a ye» n â m ı a ltın d a rü ş v e tle y ü rü tm e y e ça­
ile*! s ü rü le n is te k le r b a k ım ın d a n d a bu lış m ış la rd ır. îs fe n d iy a r o ğ u lla rı so y u n d an
y e n isin e b e n z e m iy o rla rd ı. E vvelki h â d i­ j Şem si A hm ed P a ş a b u nevi h e d iy e y i biz­
s e le r k e n d ile rin d e n s o n ra k i d e v irle re kö­ z a t p a d işa h ü ç ü n c ü M u ra d ’a k a b u l e t­
t ü m ira s b ıra k a c a k te s ird e p e k bulunm a^ tirm iş. Y em en ve T u n u s 'ta k i h a rp le riy le
in işk e n , b u d e fa k i, ile riy e te s ir y ö n ü n d e n ş ö h re t y a p a n S in a n P a ş a d a s a ra y a he-
d e ö te k ile rd e n ço k fa rk lıd ır. B u "ba­ d îy e ta k d im i s u re tiy le sad a re t^ te m in e-
k ım d a n , k a p ık u lu s ü v a rile rin in D ivan-ı den- b ir ş a h ıs tır, S ilâ h ta rk k ta n . M ısır va­
hüm âyunu basm a îarj. h â d ise sin in ; se­ lisi o la n ve p a d işa h ın k ızı A yşe S u ltan -
b e p le ri, c e re y a n ş ek li v e te s iri b a k ı­ la e v le n erek d a m a d lığ a y ü k sele n İb ra h im
m ın d a n in c e len m e si; Ü çü n cü M u ra d dev­ P a ş a 'n m M ıs ır 'd a n d ö n e rk e n g e tird iğ i
rin in id a rî, m a lî v e a s k e rî c ep h e sin i göz­ h e d iy e a k ılla rı d u rd u ra c a k k a d a r m u az­
le r ö n ü n e s e re c e ğ i g ib i, b u n d a n s o n ra ­ z am d ır. M u ra ssa b ir a ltu n ta h t v e 173300
k i a s k e r isy a n la riy le id a ri b o z u k lu k la rın a ltu n p a ra n ın y a n m d a s a ir ş ey le rle b ir­
s e b e p le rin in k o la y a n la şılm a s ın a â m il o- lik te g e tird iğ i he d iy e n in 2 m ily o n a itu n
la c a k tır. d u k a d e f e r inde o ld u ğ u n u eski O sm anlı
H â d ise n in o a r a d a göze ç a rp a n se ­ ta rih le ri y a z m a k ta d ır. Y üksek m a k a m ­
b e b i; a s k e re « zü y û f akçe» y â n i, a y a r ı la rd a b u lu n a n la r böyle d a v ra n ın c a, d iğ e r
b o zu k p a ra v e rilm e sid ir. P a r a a m dü­ v a zife sa h ip le ri a ra s ın d a d a rü ş v e t y a y ­
ş ü k a y a r lı ç ık a rılm a sı ise. te k b a sın a g ın h â le g e lm iştir. B u yü zd en , m u h te lif
b ir v â k ıa o lm ay ıp , ç eşitli â m ille re b a ğ lı m ü h im va zife lere işin in e h li o lm a y a n
b ir m u a m e led ir. E s a s d âvâ, O sm an lı dev­ k im s e le r y e ld iğ i gibi, b u a h lâ k tered d i-
l e t te ş k ilâ tın d a m e y d a n a g elen b o zuk­ si a ra s ın d a d e v le tin m a s r a f la rı d a a r t ­
lu k tu r . K a n u n i S ü le y m a n z a m a n ın d a b a ­ m ış tır, K a n u n la r tam. ta t b i k edilm em iş,
zı s a h a la rd a b e lire n b o z u k lu k a lâ m e tle ri p a r a ile te m in e d ile n n ü fû z d e v le t işle­
Ü çüncü M u ra d d e v rin d e , a lâ m e tlik te n rin in b o z u lm a sın a â m il o lm u ştu r.
çıK arak b ir v â k ıa h a lin e g e lm iştir, U- 2 — Y e n içe ri o c ağ ın d a b o z u lm a : 0 -
ç ü n cü M u ra d ’m b a zı h a r e k e t le r i” is e bo­ ç ü n cü M u ra d ’'dan, önce y e n iç e rile rin b a­
z u lm a y a b iz z a t y o l a ç m ış tır. Ü çü n cü M u­ zı d isip lin sizlik le ri g ö rü lm ü şse de, ka­
ra d z a m a n ın d a o rta y a çık an b o z u k lu k ­ n u n la r ın a ria y e t ed ild iğ in d en , b u n la r u-
la r k ısa c a s ıra la n ırs a , d u ru m u n , şöyle fa k h â d is e le r ç erçev esin i p e k aşm am îş-
o ld u ğ u g ö rü lü r : , ti. K ^ d ın ye p a r a y a d ü ş k ü n olan Ü çün­
1 — İ d a ri s a h a d a b o z u k lu k la r: Os­ c ü M u ra d fın, o ğ lu Ş e h z ad e M chm ed’in
m anlI d e v le t id a re sin d e p a d iş a h ta n son- s ü n n e t d ü ğ ü n ü n d e b ir ta k n n m a rife tle r

1379
g ö s te r e n k im s e le ri o cak kan u n u m a a y k ı­ ç a r p tı. D a rp h â n e m ü lte z im i o la n b ir y a ­
r ı o la ra k y e n iç e riliğ e k a y d e ttirm e si, h e m h u d i, a s k e rin m a a ş ın ın z ü y û f a k ç a ile ve­
o c ağ ın d is ip lin in in b o z u lm a sın a , h em de rilm e s i m u k a b ilin d e b a ş d e fte rd a r M ah­
n iz a m la rın ç iğ n e n m esin e seb e p o lm u ş tu r. m ut E ie n d i'y e ik iy ü z b in a k ç e rü ş v e t
İran h a rp le rin d e m u v a ffa k iy e tle r te k îif e tti. F a k a t b a ş d e fte rd a r b u n u re d ­
s a ğ lıy a n Ö z d em lro ğ lu O sm a n P a s a bu d e tti. O z a m a n y a h u d i, p a d iş a h ın in d in d e
y ö n d e n d e i e r l i h iz m e tle rd e b u lu n m u şsa fa z la d e ğ e r ta ş ıy a n R u m e li b e y le rb e y i
d a , k a p ık u lu s ü v arisi ile tm ıa riı s ip a h i­ M ehm ed P a ş a 'y a b a şv u rd u . M a ra ş lı b ir
le r e a i t b a z ı ic ra a tı b u s ın ıf a s k e rin di­ E rm e n i dö n m esi o la n ve p a d iş a h ın dc-
s ip lin in in b o z u lm a sın a y o l a ç m ış tır. Os­ ğ a n c ılık h iz m e tin d e b u lu n d u ğ u iç in D o­
m a n P a ş a D a ğ ıs ta n ta ra f ın d a a s k e r n o k ­ ğ a n c ı M eh m ed P a ş a d iy e ta n ın a n b u a-
s a n lığ ı y ü z ü n d e n m ü ş k ü l ş a r tla r k a r ş ı­ d a m rü ş v e ti a ld ık ta n s o n ra iş e k o y u ld u .
s ın d a k a ld ığ ı s ıra d a k a n u n a a y k ır ı o la­ D e ğ e r i d ü ş ü k p a r a a s k e re m a a ş o la ­
r a k sü v a ri b ö lü k le ri n e d ış a rıd a n a d am r a k d a ğ ıtılm a k is te n irk e n , işin İçine b ira z
a lm ış tır . Y in e a y n i P a ş a , m e v c u t k a n u n ­ d a M eh m e d F a s a ’n ı n b a s ım la r ın ın T a h ­
l a r a a y k ır ı ş e k ild e k e n d i m a iy e tin d e k i r ik i k a rış ın c a b ir a s k e ri a y a k la n m a m e y ­
k im s e le re tım a r te v c ih a tın d a b u lu n m u ş, d a n a geld i. D ivan- h ü m â y u n to p la n tı h a ­
b u d a h e m tım a rla rın , h e m de tım a r lı lin d e ik e n b in a n ın e tra f ın ın s a r ıld ığ ı gö­
s ip a h in in b o z u lm a sın a y o l a c ım stjr. r ü ld ü . O sm an lı ta r ih in d e b ö y le h â d is e
3 — M âliyenin, b o z u lm a sı : İ d a r i ve İlk d e fa v u k u a g e liy o rd u . A sk e r s a ra y a
a s k e rî s a h a la rd a g ö rü le n b o z u k lu k la r g irm iş, ü s te lik D iv a n ı hum âyunu sar­
g a y e t ta b iî o la ra k m a lî s a h a y a d a te s ir m ış tı.
v e in tik a l eyledi, G erçi m â liy e n in b o z u l­ B öyle b ir h a r e k e tte b u lu n a n ask er
m a sı d e v le tin ik tis a d i d u ru m u ile ilg ili b e y le rb e y i M eh m e d P a ş a ile d e fte r­
b ir ş ey d i. P e k u z u n s ü re n İ r a n h a rb i d a r ın b a şın ı is tiy o rd u . B u a r a d a hâ­
d e v le tin m a s r a f la rım b ir h a y li ç o ğ a lt­ d ise y i b a sitç e s a v u ş tu rm a y a ç a lışa n p a ­
m ış tı. Üçüncü. M u ra d z a m a n ın ın b ü tç e si d işa h a s k e rin ö n ü n e p a r a d ö k tü rd ü ise
K a n u n i'n in so n z a m a n ın ın b ü tç e sin d e n d e b u n u n h iç b ir te s iri o lm a d ı. A sk e rle r
b ir h a y li k a b a r ık tı. 1564 te d e v le tin ge­ ta le p le rin d e in a tç ı d a v ra n ıy o rla rd ı, iş in
lir i 1S30 y ü k , g id e ri d e 18S6 y ü k ik e n u z a d ığ ın ı g ö rü n c e :
1592 d e g e lir 2934 yük* g id e r d e 3600 , «■— M ü d eb b ir-i d e v le t (veziriazam )
y ü k o lm u ştu . BÖylece 1564 ü n 66 yük b e y le rb e y in i e lim iz e v e rsin , y o k s a iy i
o la n b ü tç e a ç ığ ın a m u k a b il 1592 d e 666 o lm az, b u n u b ilm iş o lsu n . B ey lerb e y in in
y ü k e ç ık m ış ve d ış h a z în e n in b u a çığ ı b a şı elim ize g e çm ed ik ç e b u d iv a n d a n
iç h â zin ed e n n a k il y a p m a k s u re tiy le k a d ış a r ı ç ık m a y ız. N e tic e iy i olm az. Y e rin e
p a tılm ış ü r . p a d iş a h d a b u lu ru z I.»
iş te b u b ü tç e a ç ık la rı z a m a n la p a r a A sk e rin in a tç ı d a v ra n ış ı k a d a r söz­
a y a r ın ın b o z u lm a sın a â m il o lm u ştu r- le rin d e d e ile ri g ittik le r i g ö rü ld ü ğ ü h a l­
K a n u n î S ü le y m a n z a m a n ın d a 100 d irh e m d e ü ç ü n c ü M u ra d m e tin d a v ra n a r a k , s a ­
g ü m ü ş te n 500 a k ç e k e silm e k k a n u n ik e n r a y h iz m e tin e bakan, ic o ğ la n ı, b o s ta n c ı
Ü ç ü n cü M u ra d 'ın s o n z a m a n la rın d a a y n i v e b a lta c ıla r ın s ilâ h la n m a la rın ı e m re tti.
m ik ta r g ü m ü ş te n 800 a k ç e k esilm eğ e F a k a t m e se le d iv a n d a m ü z a k e re m evzuu
b a ş la n m ış tır. îş i n iç in e s u iis tim a lle r de o la ra k , s a r a y h iz m e tlile ri Üe a s k e rin b ir-
g irin c e , v a z iy e t d a h a k ö tü le şm iş ve n ih a ­ b iriy le v u ru ş m a sın ı ö n liy e c ek b ir k a r a r a
y e t a s k e rin b a ş k a ld ırm a s ın a seb e p o lu n v a rıld ı. N e tic ed e b e y le rb e y i M ehm ed P a ­
m u ş tu r. ş a ile d e fte r d a r M aftm ud E fe n d i a s k e re
O sm an lı s a r a y ın d a Y a se f N a si ile te slim ed ild i (3 n is a n 1589). M ehm ed
b a ş lıy a n y a h u d i n ü fu z u Ü çü n cü M u ra d P a ş a lâ y ık o ld u ğ u c ez a y ı ç e k e rk e n d ef­
z a m a n ın d a d a m evcuttu* P a r a iş le rin d e te r d a r d a o n u n a te ş in e y a n a r a k b ig ü n a k
y a h u d ile rin b ü y ü k r o lü o lu y o rd u . B ü y ü k o la ra k c a n v e rm iş o lu y o rd u .
tü c c a r, b ir nevi b a n k e r ve s a r r a f vazi-'
y e tin d e b u lu n a n y a h u d ile r, g e re k zen­
B ib liy o g ra fy a : H a m m e r (M . Â tâ );
ginlikleri» g e re k se s u iistim a lle riy le bazı
D cvlet-İ O sm an iy e ta r ih i C. T, M u sta fa
d e v le t iş le rin e b u ru n la rım s o k u y o rla rd ı,
N u ri P a s a ; N e tay ic-ü l-v u k u a t. S e lâ n ik i
is t e 1589 y ılın d a d a b ö y le b ir m isa l göze
M u s ta fa ; T a rih . P e ç e v î; T a rih , S o la k z â d e
M ehm ed H e m d e m î; T a rih .

1380
kası im za edildi ( E kim 1574 ) . K ey fi­ diselerin pek b ol cereyan ettiği bir y ıl­
y et tercüm an M ahmud ile gönderilen bir dı. Tecavüz ya ln ız bir taraftan gelm iyor­
Türklere aid iyetin i kab u l ettiler. du. Huduttaki karşılık lı tecavüzler s r s -
M uahedenin y en ilen m esin in üzerin­ sm da en ehem m iyetlisi 4 oin k işilik bir
den iki ay geçm eden İkinci S e lim ’in ölü ­ Türk akıncı kolunun K ulpa’y a kadar iler­
mü vuku bulduğundan, tercüm an M ah- lem esi, bir de K a m iy o l bölgesinde Fer-
m ud’dan sonra A vu stu ry a ’y a gönderilen lıad B ey ile A vusturyalI Aschperghar a -
elçi, yen i padişah Ü çüncü M urad’m cü lu ­ rasında cereyan eden m uharebedir. 22 e y ­
sunu haber veriyordu. A vusturyalIlar, lül 1575 te vukua g elen bu çarpışmada
saltanat d eğişik liği d o la y ısiy le, m uahede­ A vusturyalIlar m ağlûp v e perişan oldu.
n in tem didinin suya dü şeceğin d en çck iıı- Kum andan A schperghar yirm i iki yaşın­
m sktelerdi. O sm anlı h ü k ü m eti e ü lis h e ­ daki oğlu ile esir düştü. K endisinin bası
diyelerin in itası takdirinde böylo bir ç e ­ kesilip oğlu da İstanbul’a gönderildi.
kinm enin m evzuu bahs olam ayacağın İstanbuldaki A vusturya Jİçisi m uahe­
îm a etm işti. N itek im 1575 tem m uzunun denin yenilen m esin d e rol oynadı ama,
altısında İstanbul’a g elen elçi Baron anlaşm anın im zalanm asınd an İ4 gün son­
P reyner h ed iyeleri h âm il bulunuyordu. ra bu hudut h âdisesinin m uvaffak iyet a-
Bunlar : Güm üş saatler, altun kadehler lâm etlerinin İstanbulda teşh irin e C İ2 b il­
ile dokuz bin altun ek ü d en başka. Sadrâ­ fiil şah it oldu.
zama dokuz bin, İkinci vezire ik i bin. d i­
1576 senesi içinde im parator İkinci
ğer vezirlere biner, B udin v a lisin e üç biıı:
A laksim ilyen’in ölüm ü ile İkinci R udolf’-
divan tercüm anına sek iz y ü z eküden m ü­
un hüküm dar olm ası m uahedenin y e n i­
rekkepti. Saray erkânından diğer ağala­
lenm esi işinin y en id en m evzuu bahis e -
ra da bir takım h ed iy e le r verdi. Bu h e­
dilm esi n eticesin i verdi. Zira m uahedede,
diyelerin padişaha ait olanının kıym eti
im zalayan hüküm darların haleflerin e şâ­
45 bin ekü v eyah u t da otuz bin Macar
m il olacağına dair hususî bir m adde o l­
altunu tutm aktaydı. B u h ed iyelerin tak­
m adığı gibi, hüküm dar d eğiştikçe m uahe­
dim inden ik i ay sonra sulh m uahedesi­
denin yen ilen m esi de usul hâline g el­
nin tem didine ait vesik alar teati edildi.
m işti.
Ham m er’in bild irdiğin e göre. Sokullu
M ehmed P aşa o sırada, T heis nehrinin İm parator R udolf 12 ekim 576 da tah­
öte tarafındaki yerler için başlıca d aya­ ta çıkınca m uahedenin tem dit m uam ele­
nak noktası teşk il eden «Kallo» k alesi­ sine girişm eden önce, B osna hududunda
nin yık ılm ası işin i m evzuubahis etm edi. cereyan eden hâdiselerle, H ırvatistan ta­
Halbuki ev v elce her fırsatta bu kalenin rafında vuku bulm uş olan bu neviden
yıkılm asını talep ederdi. Buna m ukabil
o sene içinde zaptedilm i? olan kalelerden
K eke, D iveni, Som usku v e Punyad'ın
Türklere aid iyetin i kabul ettiler.
A yni sene zarfında im parator Mak-
sim ilyen B udin v a lisi M ustafa paşaya bir
elçi yollıyarak, su lh zam anında e le g e ­
çirilm iş olan yerlerin i id e sin i talep etti.
M ustafa paşa bu talebi şu «özlerle cevap ­
landırdı : «Bunların zaptohınduğu haberi
İstanbul’a kadar gitm iştir. B inaenaleyh
padişahın h ususî em ri olm adıkça iade e -
dem em . B ek es’e yapılan yardım ile bir
ik i kale değil, bütün E rdsl padişahın e -
linden alınm ağa çalışılıp dururkon ne
hakla o kalelerin reddi talep olunuyor.
Hiçbir zam an görülm üş m üdür k i atm a­
ca m ecbur olm adıkça avını pençesinden
bıraksın?»
1575 senesi A vusturya hududunda hâ­ A vusturya İmparatoru İkinci Rudolf

1381
şeyler hakkında şikâyeti m uhtevi bir
mektup gönderdi.
15f7*7 senesinin ilk günü Osmanlı -
A vusturya sulh m uahedesinin tem dit
m uam elesi icra olundu- Bu, üç sene için ­
de- üçüncü tem didi teşkil ediyordu. B i­
rinci tem d it ik in ci S elim ile M aksim il-
yen arasında, İkincisi M aksim ilyen ile Ü -
çüncü Murad arasında, bu üçüncüsü ise
Üçüncü Murad ile İkinci R udolf arasın­
da oluyordu.
M uahedenin yen ilen m e m uam elesin­
den bîr gün Önce elçi Ungand'm idare­
sindeki A vusturya heyeti padişah tara­
fından kabul olundu. Bu h ey ete Gaspar
dö Herbersdorf gib i Arşidük Şarl’ın m a-
beyncisi olan şah siyet de dahildi. Kabul
sırasında im paratorun m ektubunu v e h e ­
diyeleri de takdim ettiler, im parator bu
m ektubunda K uban, Gran, F ülek, Siget,
Novigrad, Szolnak, Stuhlveysenburg san­
cak b eylerinin h u d u t ta k i faaliyetlerinden
şikâyet ediyordu. Elçi Ungand A vusturya
hududunda iki kalenin iadesini tem in e -
dcbilm ek için çok uğraştı. Hattâ bunu
Veziriazam Sokullu ile K aptan-ı derya
Kılıç A li Paşaya ellişer bin altunluk h e­
diyeler takdim etm ek suretiyle h a llet­
■Üçüncü Murad’m zevcesi Safiye (Bafta.)
mek istedi. F akat rüşvet m ahiyetini ta­
Saltanın olm ası pek m uhtem el bîr resim şıyan bu tek lif m ünasebetiyle m üsait bir
(Tintoretto tarafından yapılm ış olan bu hava ile değil nefretle karşılaştı.
tesim Almanca «Die Frauen des Orients» A vusturya elçisi 22 M ayıs 1577 de
adlı kitaptan alınmıştır) Sadrâzam tarafından kabulü sırasında
muahedenin im parator Rudolf tarafından
im zalanm ış nüshasını S ok u l-
lu ’y a takdim etti. Bu arada
yin e imparatorun bir m ektu­
bu da veziriazama sunuldu,
im parator Rudolf, alışılm ış
şeyleri tekrariıyarak hudut
tecavüzlerine dair şik âyetle­
rini bildirm ekte, bu arada
bir ik i yerin de iadesini is­
tem ekteydi- Veziriazam S o ­
kullu, imparatorun şikâyet­
lerine m ukabil Türklerin şi­
kâyetlerin i sıraladı. Ayrıca
cami yapılm ış bir yerin h ıris-
tiyanlara iadesinin asla m ov-
zuubahis olam ıyacagım ilâve
etti.
Ferhad B eyin Aschperg-
har’a karşı kazandığı m uvaf­
Üçiincii Mu rad’a bir cariye takdimi fakiyeti hazmeciemiyen v e
(A lm anca Ricauf&an) burmn acısını çıkarmak is -

1382
Üçüncü Murad zamanında Osmanlı Sarayı
(ilâ v e : 109)

O sm an lı im p a ra to rlu ğ u k u d re t ve la rın o c ağ ın sö n d ü re c e k b ir m u k a d d i­
h a şm e tin i m u h a fa z a e tm e k te y k e n , d evlet m e te rtip e ttim ; irtiş a y a d a d an d u rd u m
niz â m ın ın b o z u lm a sın a â.mü o la n bazı ve h a ttâ k ırk bin a ltım b ir büyücek, lo k ­
h a ta la r işle n m eğ e b a şla n d ı. B u, d evleti m a idi* y u ttu rd u m . B u n d a n s o n ra b u n ­
y ü k selm e d e v rin d e n g e rile m e y e g ö tü re n la r irtiş a a lm a k ta n fa riğ olm a z lar ve
h a s ta lığ ın a lâ m e tle rin d e n b a şk a b ir şey ir tiş a ile devleti s e b a t bulm az» cevabım
d eğ ild i. D e v letin b ü n y e sin e H astalık m ik­ v erm işti-
ro p la r ı K a n u n i’n in s o n z a m a n ın d a g ir­ O sm anlı s a ra y ın ın iş le rin s a k a t g it
m ey e b a şla m ıştı. Ü çüncü M u ra d d e v rin ­ m eşin d ek i ro lü y a ln ız ca m u sah ip Semsi
de ise, bu, İy id e n iy iy e fa z la laşm ış ve A haned P a ş a 'n m bu h a re k e ti île k alsay ­
şü p h ey e m a h a l b ıra k m a y a ca k d ereced e d ı p e k b ü y ü k say ılm azd ı, L aM n iş b u ­
h a s ta lık a ç ığ a ç ık m ış b u lu n u y o rd u - Os­ n u n la bitm e d i. R ü şv e t y a y g ın b ir â d e t
manlI im p a ra to rlu ğ u n u n y ü k selm e ve I- h âlin i a ld ı. S in a n P a ş a ilk s a d a re ti h a­
le rle m e sin i d u rd u r a n se b e p le r a ra sın d a , riç d iğ e rle rin i h e p rü ş v e t y o lu y le elde
d e v let id a re sin d e rü ş v e t v e iltim a s a y er e tm işti. O n u n iç in , sa d ra z a m lığ a geçm ek
v erilm esin in , m ü h im m a k a m sa h ip le ri a- is tiy e n b ir şa h s ın ep ey c e s e rv eti olm ası
r a s m d a şa h sî n ü fü z ve ih tira s m ücadele- ik tiz a e ttiğ in i söylem ek c e s a re tin i gös­
' s in in e k sik o lm a m a sın ın v e n ih a y e t k a n u n ­ te re c e k tir.
la ra ria y e ts iz liğ in p e k b ü y ü k y e ri vard ı. Ü çü ncü M u ra d ”m e sa s b ü y ü k k u su ­
D ev letin en y ü k s e k m a k a m la rın d a g ö rü ­ r u k a d ın la ra fa z la z a a f g ö sterm e sin d e
le n b u h a s ta lık d e re c e d e re ce d iğ e r m a ­ to p la n ıy o rd u . B u hâli, kadınların, n ü fû s
k a m s a h ip le rin d e d e göze ç a rp m a k ta y ­ te sis e tm e lerin e , d e v le t İşle rin e k a rış m a ­
dı* la rın a sebep o lm u ştu r. îş te , s a r a y k a ­
B ö y le u s u lsü z lü k le rin d e v le t b ü n y e ­ d ın la rın d a n b ir k ısm ı S u lta n M u ra d 'm
sin e g irm e sin d e s a ra y ın d a hissesi m ev­ k a d ın d ü ş k ü n lü ğ ü n d e n , b a zıları d a p a ra ­
c u ttu , B ilh a ssa s a lta n a tı d ev rin d e h a s ta ­ y a a lâ k a d u y m a sın d an fa y d a la n a ra k nü-
lığ ın a çık ça te z a h ü rü n e ş a h it old u ğ u m u z fü z te sis e tm iş le r v e b a zı d e vlet işle rin e
Ü çüncü Murad,, b azı z a a fla rı y ü z ü n d en b ile k a tış m ış la r d ır. B öylece. O sm anlı t a ­
u su lsü z lü k le rin v u k u u n a , h a ttâ a rtm a s ın a rih in d e « k a d ın la r saltanatım denebilecek
sebep olm uştur* P a d iş a h ın z a a fla rın d a n bi? d ev rin fi’ile n k a p ısın ı a ç m ışla rd ır. N ü­
istifa d e y e k a lk ış a n b ir ta k ım in s a n la r fu z te sis e d en k a d ın la r: V alide N ür-B ânu
m ev k i k a p m a k , s e rv e t e d in m e k , n ü fu z te­ S u lta n , S u lta n M u ra d ’m h e m şire si Ism i-
sis ey lem ek g ib i g a y e le rle is le rin b ira z h a n (E sm a h a n ) S u lta n , H a se k i Safiye
d a h a k a rış ıp b o z u lm a sın a â m il o lm u şla r­ S u lta n , h a re m in k ile rc isi y a h u d ı K ira
d ır. Ü çü n cü M u ra d z a m a n ın d a s a r a y k a­ K a d ın , h a re m k e th ü d a sı Cam feda kadm ,
d ın la rı, e rk e k v e k a d m m u h a sip le r a ra ­ m u sa h ib e R aziye H a tu n gibi kim selerd i.
s ın d a u su lsü z h a re k e tle r e b izzat tev essü l Üçüncü. M u ra d ’m k a d ın a k a rş ı gös­
ey liy e îıle r v a rd ır. O n u n iç in m evzuuba- te rd iğ i z a a fta n ilk is tifa d e y e k a lk ış a n
his h a s ta lığ ın te s iri s ü r a t l i ve şü m u llü , h e m şire si îs m ih a n S u lta n olm uş, b u n u n
o lm u ş tu r. BU h u s u s ta ev v elâ S u lta n Mu- \ iç in p a d işa h a güzel c a riy e le r ta k d im e t­
r a d 'm k a b a h a tli g ö rü lm esi ik tiz a e tm ek ­ m iş ti. D a h a s o n ra S a fiy e S u lta n la geçine-
te d ir, Z ira, d e v rin in m ü v e rrih le rin in de m iy e n V alide N ü ru -b â n u S u lta n d a ot*
bo y a n e ttiğ i v eçh ile S u lta n M u ra d he­ lu n u b u h a se k id e n so ğ u tm a k g ayesiyle
diye n â m ı a ltın d a rü ş v e t k a b u l etm iş­ a y n i şe y i y a p m ış tır. P a d iş a h ın k a d ın a
tir . P a d iş a h ın p a ra h ırs ın d a n is tifa d e e- d ü şk ü n lü ğ ü ve b u işle rd e S u lta n M u rad '-
de n İs fe n d iy a r O ğ u lîû rm d an Ş em si Ah- m a n n e s i, h e m şire si v e k a rıs ın ın d av ra­
m ed P a ş a b ir g ü n h u z u rd a n b ü y ü k b ir n ış la rın ı ele a la n M üneccîm başı d u ru m u -
ne&'e İle ç ıîtm ış, seb eb in i s o rd u k la rı z a ­ Söyle a n la tm a k ta d ır :
m an: eZevk-u s o h b ete m â il olup m üddet-i
«— B u g ü n K ız ıl A h m e d lü in tik a m ın s a lta n a tla rın d a İs ta n b u l'd a n ç ık m a k va­
Âl-i O sm an d a n aldım» A n la r bizim oca­ k i o lm ad ı. M enkühaları, M ehm ed H an
ğım ıza stı k o y d u k la rı g ib i ben. d a h i an­ v alid esi S a fiy e K& tvm 'dan m a a d a k ırk

1383
nefer câriyelcri var idi. Mecmuundan gönüllü elemandı. Tac-’ üt-tevarih sahibi
yüz otuz nefer evlâtları olmuştur... MU- Hoca Sadeddin Efendi de bazan bu mev­
şârünileyh hazretleri serir-i saltanata zuda Safiye S u ltan la işbirliği ediyordu.
cülûslanna dek m enkûhalan Safiye Ha- Safiye Sultan'm Üçüncü Mehmed zama­
tun’a münhasır idiler, ba’dehu hemşire­ nında irtişaya vasıta kıldığı adamlar a-
leri Esmahan Sultan ki veziriâzam Meh­ rasmda kapı ağası Gazanfer Ağa ile Da*
med Pasay-ı Tavil'in zevcesi idi, bir ni­ rüssaâde ağası Osman Ağa da vardı.
ce pericemâl câriye ihda eyledi. Şehriyar Bir çok rüşvet işlerinde vasıtalık e*
hazretleri anlara takarrüb murâd buyur­ den Yahudi Kira Kadın pek cok servet
duklarında mum kin olmadı. Bu ahvâli vâ- biriktirmişti. O da bazı kapıları para sa­
lide-i muhteremeleri Nûr-Bânu hazretleri yesinde kendisine açtırmakta, böyle za­
de keşfettiler. Müşarünileyhanın Safiye manlarda bile servet ve nüfuzunu artır­
Hatunla evvelden gayzı var idi; bu hu­ mağa çalışm akta idi.
sus dahi müekkid olup anın yanında mu- Küfüz sahibi kadınlardan Canieda
karreb olan câriyeleri ve avretleri ahz-u kadın, rürvet işlerinde methaldar olma­
darb-u tahvif ile şehriyar hazretlerinin makla beraber, nüfûzuna güvenerek sa­
recûliyetini akdettiklerini ikrar ettirdi dece saray işlerinde değil hükümet işle­
ve akdi getürdüp halleyledi. Bundan rinde bile varlığını hissettirm ekteydi. E-
sonra şehriyar hazretlerine kudret ge- sas vazifesi saraydaki câriye ve gözde­
lüp Cevâri Cem’ine kemal m ertebe şevk­ lere nezaret ve terbiye alan Canfeda ka­
leri düştü. Söyle ki, etraf-ı memalikte bir dının kardeşi olan D eli îbrahim Paşa,
cariye-i hasna kalmadı ki alunup hîd- Diyarbakır valisi iken fazlaca zulmünden
met-i şeriflerine ihdâ olunmaya! Hattâ dolayı azledilince doğruca İstanbul’a gel­
bikr câriyelerde ihdâya seza kalmayıp miş, gerek saraya takdim ettiği hediye­
giderek scyiblerle dahi tenezzül olunma­ ler, yerekse Canfeda’nın uğraşmaları
ğa başladı. Vefatlarından sonra câriyele­ dolay isiyle bir iki ay sonra ayni me­
ri saraydan ihraç ve ümerâya ve çorba­ muriyete iade olunmuştu.
cılara tezviç olunmuştur. Şehriyar haz­ Sarayın bu bozuk durumu, kadınla­
retlerinin müâşeret-i nisvân ve Cem’i rın, erkek ve kadm musahiplerin, kapı
m âle kemal mertebe inhimakinden gayri ağası, kızlar ağası gibi imselerih padişah
ayblan yoğ idi». üzerinde müessir olmaları sebebiyle ida­
Diğer kadınların bir grup teşkil et­ re bozulmuş, rüşvet ile iktidarsız kimse­
m esine mukabil Safiye Sultan daha zi­ ler iş başına geçmiş, devşirme kanunu­
yade kaçası üzerindeki nüfûzu ile bun­ na aykırı hareketler ika olunmuş, tımar­
lara karşı koymaya çalışmıştır. Vcnc- lı sipahi ihmal edilmiş; askerin disipli­
dik’in «Bafa» ailesine mensup olup bu ni bozulmuş, sarayın davranışından cesa­
devletin Korfu valisinin kızı bulunan ret alarak bazı eyaletlerde vali ve ka­
Safiye Sultan gerek kocası Sultan Mu- dılar rüşvetle halkı ezmeğe başlamışlar­
rad, gerekse oğlu üçüncü Mehmed za­ dır. Sultan M uradın yirmi bir senelik
manında devam ettirdiği nüfuzuna isti­ saltanatı devrinde bu durumda bulunan
naden bir takım entrikalar çevirmiştir. Osmanlı sarayı, Üçüncü Mehmed ve Bi­
Vencdiğe karşı manevî İrtibatını kaybet­ rinci Ahmed zamanında da birtakım fark­
larla devlet işlerine m üessif olma yö­
meyen Safiye Sultan, Osmanlı devletini nünden ayni manzarayı muhafaza etm iş­
Venediklilere karşı hasım hale getirme­
tir.
m eğe gayret ettiği gibi, Dalmaçyadaki
bir hudut m eselesinin de Venediklilerin Bibliyografya : Hammer CM. Â tâ );
memnun kalacağı şekilde halledilmesinde Devlet-i Osmaniye tarihi c. 7. Selânikî;
rol oynamıştır. Safiye Sultan’m bir takım Tarih. Âli; Künh ül-ahbar. A. Galan ti:
rüşvet işlerinde rol oynadığı da olmak­ Türkler ve Yahudiler, tarihî, siyasî tet­
taydı. Böyle işlerde, baş mürtekip ve da- kik. Mehmed Süreyya; Sicill-i Osm ani.
lalavereci Yahudi Kira Kadın bellibaşîı Solakzâde Mehmed H em dem l; Tarih.
Müneccimbaşı; Sahaif’ül-ahbar.

teyen tstirya, K arintiya ve K arniyol u - büyük top vererek 1578 yazında Ferhad
m um î valisi A rşidük Şarl, kum andanlar­ B ey üzerine şevk etti. K even h oller h u d u t­
dan Baron Jorj dö K even h oller em rine ta tecavüze g eçtiğ i sırada, İstanbul’da da
on bin kişi, beş yüz kazm acı v e on sekiz Archperghar’m oğlu 30 bin altun fid y e -i

1384
n ecat m ukabilin de serb est bırakılm ıştı. A vusturya hududunda harp h alin i andı­
F erhad B ey, A vu stu rya kum andanı­ rır şek ild e h âd iseler eksik olm uyordu.
nın kalabalık bir k u v v e tle geld iğ in i gö­ A vu stu rya tecavüzlerine Türkler m isli
rünce ev v elâ g eriy e çek ild i. Bu sebeple ile m ukabele ettik ten başka, onların bir
K even holler, Z ezen v e O stroviç k aleleri­ şey yapm adığı zam anda da bizim taraf­
n i işgal eyledi. C ivardaki Osm anlı k a le­ tan tecavüzler vuku buluyordu. Z ezen v e
lerinden B usen k alesi kum andanına te s­ O stroviç’i k u v v et kullanrak alam ayan
lim tek lifin d e bulunduysa da her türlü A vusturyalılar, îstanbuldaki elçileri S in -
teh lik eyi göze alan Türk kum andanı tes­ zendorf v a sıta siy le bunların iad esin i te ­
lim tek lifin i redd ettik ten başka düşm a­ m ine çalıştı lar. A yrıca 15 şubat 1579 da
na bir h ayli de telefa t verdirdi. O arada İstanbul’a h ed iy eler getirm iş ola n A rşi­
Ferhad B ey düşm anına g aleb e edecek dük E rnest’in k ançıları Ü lrih K önisberg
m iktarda k u vvet toplam ış olduğundan ta ­ de bu h u su sta m üracaatta bulunuduysa
arruza geçti v e Z ezen ile O stroviç k a le­ da h içbir m ü sb et n etice elde edem edi.
lerini istirdat eyled i. K evenholler, em rin­ H udut hâd iselerin d e üstünlük um um i­
deki k u vvetlerin yarıd an fazlasın ı bu a- y e tle Türkler tarafında kalıyordu. M ev­
rada kaybedip, tecavüzünü m u v a ffa k iy et­ cut m uahede g ereğ in ce vergi verm ekte
le süslem ek yerin e m ağlû b iyet acısını d e­ olan A vu stu rya’y a O sm anlı hüküm etinin
rinden tadarak perişan v aziyette geriye yukardan bakm akta olduğu b elli olm ak­
döndü. taydı. Ham m er, m eşhur tarihinin yedinci
Sulh m uahedesine rağm en Osm anlı - cild in in 35 inci sayfasında bunu itiraf e -

Üçüncü Sultan Murad zamanında sarayda bir eğlenceyi tasvir eden bu resim
Almanca Rîcaufdan alınmıştır

1385
vu'sturya tecavüzlerine zam anında v e sü ­
ratle m ukabeleyi m üm kün kılıyordu. Fa­
kat onun idam ı üzerine baş defterd arlık ­
tan B udin v a liliğ in e tayin ed ilen Kara
Ü veys Paşa harp adam ı olarak y e tişm e­
m işti. M. T ayyib G ökbilgin’in « Tarih
dergisi » nin 3 - 4 üncü sayısındaki tetk i­
kine g ö r e ; Ü v ey s Paşa B udin’e 1579 se ­
nesi ocak ayının sonlarına doğru geldi.
H uduttaki kum andanlar m ücadele arzusu
duym akla beraber her ik i d ev letin h ü ­
kümdarları da anlaşm a taraftan idiler.
Y eııi B udin v alisi harp adamı olm adığı
cih etle davranış v e idare tarzı Su ltan M u-
rad ve im parator R udolf’u icabında m em ­
nun edebilirdi. N itekim Budin'e g elir g e l­
mez V iyana’y a yazdığı m ektuplarında
sulhü destek led iğin i ifade ed erek dostça
bir tavır takındı. Zâten, A vusturya h ü ­
Üçüncü Murad’m M acarca tarihlerden küm eti 1579 senesi başlarında Istanbu*
alınm ış bir resm i hüküm etine m üracaatla, vergilerin i m un­
tazam an gönderdikleri halde sık sık
üercesine şöyle dem ektedir : « A vu stu rya- m em leketlerine tecavüzler vu k u buldu­
nın hasm ane tavrına rağm en Osmanlı ğunu, Türk k u vvetlerin in zaptediim esi
d evleti bu hüküm ete hiç olm azsa şek len için gerekenlere em ir verilm esi y olu n ­
ve senelik h ed iye bahsinde em re bağlı da ev v elc e de yapm ış olduğu şik â y etin i
ve vergi verir bir m em lek et m uam elesi bir defa daha tekrarladı. B u arada Ü veys
Paşanın barışçı tavrının epeyce tesiri o l­
yapıyordu. A vusturyanın otuz b in duka-
muş olm alı ki 36 num aralı M ühim m e
defterin in 93 üncü sayfasındaki hüküm ­
den öğrendiğim ize g ö r e ; « O nlar tara­
fından anlaşm a hüküm leri bozulm adıkça
askerin zaptediim esi » Budin b ey lerb ey i­
n e em rolundu. Fakat bir taraftan da S i-
getvar sancak beyi A li B eye gönderilen
em irde, düşm andan esaslı b ilg iler ed in ­
m ek üzere huduttan içeriye casu slar sa l­
m ası istenm ekteydi.
Kara Ü v ey s Paşa, selefleri gib i as­
ker olm ayıp m aliyecilik ten y etişm e bir
kim se bulunuşunu B udin’e g e lir gelm ez
gösterm eye başladı. E yaleti d ahilinde y e ­
n i vergi tahriri yaptırdı. Bu tahrir n e ­
ticesi, eya letin vergi g eliri daha gen iş
çapta tahsil ed ileb ilir h âle geldi. Eski
Budin beylerb eyleri B udin k alesin d ek i
üçüncü Murad’m diğer bir resmi askerin u lû fesi için bile m erkezden para
isted ik leri v e aldıkları halde, Ü v ey s Pa­
sı vergi defterinde T ransilvanya’n ın beş şa, bilâkis, D iv a n -ı hum âyun’a sen ed e 32
bin, Zanta için V enedik hüküm etinin v er­ bin akçe gönderm eye başladı.
diği üç bin, Ragüza’nın on iki bin, B u ğ­ A v u stu ry a lIla r, sın ırla rın d a k i b ir O s-
dan’ın on beş bin, E flak’ın yü z elli bin m anlı e y a le tin in h er tü r lü d u ru m u n u y a -
altun vergileri yanın a yazıldı » . k in e n takip e d iy o rla rd ı. M üverrih N eşrî’-
Sokullu M ustafa Paşa gib i m uktedir n in b ir ha y li k ö tü le d iğ i Kara Ü v ey s Pa­
bir kim senin B udin va lisi bulunm ası, A - şa n ın B udin’de b i r ta k ım d ü ze ltm e h a r e ­

1386
ketlerine tevessü l eyled iğ in i v e bilhassa değildir. M ustafa Paşa zam anındaki dost­
« her tarafta orduya, ya vaş yavaş y a ­ luğun ve sulhün daha k u vvetlisin i istiy o ­
bancı unsurların girm eye çalıştığı v e as­ ruz » sözlerini m üteakip, A vusturya m a­
keri d isiplinle birlikte cem iyet nizam ını kam larının birbirini tutm az beyanlarına,
da sarsm ağa çalıştığı bu devirde, B udin’- anlaşm a h ilâfın a hareketlerine işaretle
de bazı attar, bakkal gib i esnafın, para « İm paratorun yü k sek m em urlarına y a ­
ku vvetiyle yeniçeri v e bölükbaşı olduk­ lan söz yak ışm ıy o r... Tanrı şah ittir ki.
ları, fukaraya zulüm ve taaddi, eşrâf ve asilzâdeleriniz, üm eranız m ütem adiyen
âyâna da türlü hakaretler yaptıklarını ahde m ugayir hareketlerde bulunuyor­
gören Ü veys Paşanın, bunlarla m ücade­ la r ... bu gib i uygunsuzlukların m alûm a­
ley e giriştiğini, k eyfiyeti D ivana arzede- tınız v e arzunuz dahilinde cereyan e tti­
rek bu gibilerin yen içerilik ten ihracını, ğine in a n m ıy oru z.»
b ölü k b aşılan n da tım ara çıkarılm asını te ­ Ü veys P aşa’n ın gikâyetine rağm en A -
m in ettiğini » 36 num aralı M ühim m e d e f­ vusturya tecavüzleri durmadı. Bunun
terinin 250 v e 252 nci sayfalarındaki h ü ­ için ü v e y s Paşa im parator Rudolf ile ar­
küm lerden öğreniyoruz. şidük E rnest’e m üteaddit m ektuplar y a ­
B udin beylerbeyi Kara Ü v sy s Paşa, zarak şik âyetleri tekrarladı. 1580 n isa n ı­
eyaletin in yalnızca dahilî işlerin e dikka­ n ın 7 sinde A vusturyalIların 5 bin kişi
tini çevirm iş bir kim se değildi. A v u s­ ile H atvan’a yaptıkları tecavüz neticesi
turyalIların huduttaki faaliyetlerin i de Türklerin bir h a y li zayiata uğram aları ü-
takip ediyordu. N itekim A vusturyalIların zerine, Ü v ey s Paşanın ihm aline ham ledi­
hududa yakın kalelere birçok süvari ve lerek B udin b eylerb eyliğin d en azledildi.
piyade askeri koyduğunu, bu arada B o- Y erine em iriâlem A li ( K alaylıkoz Ali
zok ve Korpona kalelerini taştan yapm ak Paşa) B udin b eylerb eyliğin e tayin ed il­
için faaliyete giriştiğini İstanbul’a arzet- di ( 3 haziran 1580 ) .
ti. İstanbul hüküm eti, önce, Osm anlı - A - H atvan hâdisesinin üzerinden pek
vusturya m uahedesinde huduttaki inşaa­ fazla zam an geçm eden A vusturyalIların
tı m en’e ait bir m adde bulunm adığını be­ buna benzer büyük çapta bir tecavüzü­
yanla, şim d ilik bir şey yapılm am asını b il­ n e daha şah it olundu. Solnok ( Szolnok )
dirdiği halde, daha sonra, A vusturyalI­ sancak b eyi Şehsüvar B ey A vusturyalI­
ların Solnok sancağı dah ilin d e bir pa­ larla yaptığı bir çarpışm ada m ağlûp o l­
lanka yapm aya başlam aları üzerine, bu­ du. K endisi yaralandı. A skerinden üç
nun Budin v e T am ışvar b eylerbeylerinin yü z şehit, dört yü z kişi de esir verd i ( 17
k u vvetlerin i birleştirerek yıkm alarına tem m uz 1580 ) . O sırada sadaret kaym a­
dair em ir gönderdi. kam ı bulunan K ıbrıs fatihi Lala M usta­
Kara Ü veys Paşa, eya letin in işlerine fa Paşa, şik âyetlerd e bulunan A vusturya
tam vu k u f peyda ettik ten sonra, selefleri elçisi Sinzendorf’a, K ıbrıs feth i sırasında
gibi, A vusturya m akam larına m ektuplar Bragadino’nun başına g elen leri h atırla­
yazdı M. T ayyib G ökbilgin’in yukarıda m asını söyled ik ten sonra, elçilik tercü­
işaret eylediğim iz etüdünde dercedilm iş m anına : « Bu elçi henüz Y edikule’y î gör­
bir m ektupta, Kara Ü v ey s Paşa, İm para­ m em iş sanırım » dedi. A vusturyalIların
tor R u d o lf a şöyle diyordu : « D evletlû hudutlardaki fâa liy et şek li iki devletin
Roma Ç asan, selâm dan ve kendim izi tak ­ m ünasebetlerini gerginleştirecek m ahi­
dim den sonra, aziz v e kıym etli kom şuluk y etteyd i. A vusturya üm erasından Zrinyi
sebebi ile, bize bildirilen v s kom şuluğa György, N adasdy Ferenc, B attyan y ra­
taallûk ed en bütün haberleri size arzet- h at durm uyorlardı. B unlar Pojega san­
m ek istiyoruz. Bizi sorarsanız, A llaha cağı arazisini tahrip ediyorlardı. K anunî
şükrolsun ki şim dilik vücudum uz sıhhat­ zam anının m eşhur b eylerbeylerinden U -
tedir, h er zaman ibâdet ve tâatte v e pa- Iama P aşanın oğlu olan Pojega sancak
d işah -ı âlem penahm buyurultusuna te v ­ beyi İskender B ey bunlarla yap tığı bir
fikan, sefalet v e m ahrum iyetlerini gördü­ çarpışm ada m aktul düştü. A vusturyalIlar
ğüm üz fakirlerin h akikî bir sulh v e em ­ 249 Türkü öldürdüler.
n iy et içinde yaşam aları hususudur » diye Pojega sancak beyinin ölümü İstan­
söze başladıktan sonra «bunun tahakku­ b u l’da H atvan h âdisesinden daha fazla
ku yaln ız bizim gayretim izle m üm kün heyacan uyandırdı. Padişahın, A vustur-

1387
Üçüncü Murad zamanındaki veziriâzamlar
( İ lâ v e : 110)


ŞOKt'ULC İIEII3IED PAŞA m işgal etm iş olan Sinan Paşa aslen Ar*
navuttu. Debre veya Delvina’lıdır. Ken­
Kanuni’nin son zamannmda veziriâ-
disi enderundan yetişm iştir. Taşra hiz­
zam olup ikinci Scllm ’in saltanatı boyun­
m etine sancakbeyligi ile çıkmış Malatya,
ca makamını muhafaza ve Üçüncü Mu-
Kastamonu, Gazze ve Nablus’ta sancak-
rad’a da veziriâzamlık etm iş olan Sokul-
beyliği etmiş, beylerbeyliğine yükselince
lu Mehmed Pa$a 104 numaralı ilâvede
Erzurum, Halep ve Mısır beylerbeylikle­
müstakil en anlatılm ıştır.
rinde bulunmuştur. 1565 te M'sır bey­
AIIMED PAŞA lerbeyi iken Yemen serdarlısına tayin
edilmiş, Yemen* de isyanın bastırılması
Aslen Arnavut olan Ahmed Paşa, Ka­ ve hattâ sınırların genişletilmesi bakı­
nuni Süleyman devrinin meşhur defter­ mından hizmetlerde bulunmuş, Yemen
darlarından İskender Çelebi’nin kölele- serdarlığı onun şöhretinin ’ teessüsüne
rlndendl. Veziriazam Makbul İbrahim imkân vermiştir, ikinci defa Mısır bey­
Paşanın tesiriyle efendisi idam edilince lerbeyi iken 1571 de Kubbe vezirliğiyle
Endcruna alınm ıştı. Buradan Kapıcıbaşı- Divan-ı hümâyuna girmiştir. Tunus fet­
lık İle dış hizmete çıkm ış, daha sonra hine giden kuvvetlerin kara ordusu kıs­
Yeniçeri a^ası ve nihayet Rumeli bey­ mına kumanda eden Sinan Paşa bura­
lerbeyi olmuştur. Rumeli beylerbeyi i- dan muvaffakiyetle dönünce şöhreti bi­
kcn, Rüstem Paşa ile Müırimah Sultan’- raz daha fazlalaşm ıştı. Mısır beylerbey­
m kızı olan Ayşe Hanım Sultan ile ev­ liği, Yemen ve Tunus ser d arlıkları sı­
lenmiştir. Ahmed Paşa daha sonra ve­ rasında pek çok da servet edinmiş olan
zirliğe yükselerek divan üyeleri arasın- Sinan Paşa, daha fazla yükselmek fik­
da yer alm ış ve zamanla İkinci vezirli­ rinden vazgeçmemiştir.
ğe kadar İlerleme kaydetmiştir. I-âkin Sinan Paşa, en yüksek makamlara
onun bu rütbesi, İkinci Selim zamanın­ üçüncü Murad zamanında erişmekle be­
da padişahın damadı piyâle Paşanın ve- raber. onun hayatının m uvaffakiyetli
ziriâzamlığa yaklaşabilmesi için bir de­ safhası 1580 den önceki kısımdır. Zira
rece tenzil edilmiştir. Piyâle Paşa 1571 1580 de tayin edildiği Iran serdarlığın-
de ikinci vezir olurken, Ahmed Paşa ü- da başarı kazanamamış, başarısızlığını
çüncü vezirliğe indirilmiştir. Ahmed Pa­ örtmek için yalan söylemeye bile teves­
şa'mn mağduriyeti bununla da kalma­ sül eylemiştir. Yalanı meydana çıkınca
m ış vaziyeti hakkında veziriâzam Sokul* hem serdarlı klan, hem de sadrazamlıktan
lu Mehmed Paşa ile münakaşası yüzün­ azledilerek Malkara’da ikameti emrolun-
den azlolunmuştur. Maamafih açıkta kal­ muştur. Malkara'da dört sene kalan Si­
ması pek uzun sürmemiş taraftarlarının nan Paşa bilahara Şam valiliğine tayin
ricası neticesinde yine Üçüncü vezirliğe edilmiş, böylece m enkubiyetten kurtula­
getirilmiştir. Piyâle Paşa 1577 de ölün­ rak yeniden makam peşinden koşma im­
ce tekrar ikinci vezir olmuştur. kânına kavuşmuştur.
Sokuilu Mehmed Paşa’nm katli üze­ Sinan Paşa ilk sadaretinden azlinden
rine 13 ekim 1579 da sadrazam olan Ah­ 6 sene 4 ay sonra ikinci defa sadrazamlı­
med Paşa bu makamda altı buçuk ay ğa getirilmiş, bu makamda ilk sadareti
kalmıştır. Veziriâzamlığı kısa süren Ah­ kadar kaldıktan sonra tekrar azledilmiş­
med Paşa kuvvetli bir şahsiyet ve icra­ tir. Üçüncü defa sadrazamlığı Lşgal et­
at sahibi değildi. Sarayın hükümet işle­ mekteyken saltanat değişikliği vuku bul­
rine müdahalesi bunun sadareti zama­ muştur. Üçüncü Mehmed zamanında da
nında açığa çıkmakla beraber, Peçevi’nin ilk defa sadrazam yapıldığı cihetle sa­
ifadesine nazaran kendisi dürüsttü. daret makamını işgal sayısı beşi bul­
muştur. Beş defa da 7 sene 3 ay sad­
St>AX PAŞA (KOCA) razamlık etmiştir.
Üçüncü Murad ve Üçüncü Mehmed Sinan Paşa’nm hodbin, anut, inti­
zamanlarında beş defa sadaret makamı- kamcı olduğunda hemen hemen bütün
—>

1388
kaynaklar ittifak etmektedir. Rakiplerin­ retten azledip çiftliğinde oturmasını em-
den Lala Mustafa Paşa'nm adamı olan reylemiştir.
müverrih Ali onun aleyhinde çok şeyler Siyavüş Paşa bundan sonra iki defa
kaydeder. Yemen ve Tunus serdarlıkla- daha sadarete getirilmiştir, ikinci sada­
rında hizmeti geçmiş olmakla beraber, retinden azli, m ağşuş akçe yüzünden
zamanındaki ahlâki tereddide onun da Kapıkulu sipahilerinin. Divanı basması ü-
hatırı sayılacak derecede hissesi mevcut­ zerine; üçüncüsünden de, maaş tevzii
tur. Zira, Şam valiliğini, İkinci ve üçün­ sırasında bir sipahi ayaklanması çıkma*
cü veziriâzamiığını rüşvetle elde etmiş­ sı üzerine zamanındaki asker isyanları­
tir. Kendisine rakip saydığı vezir Fer- na bakılarak şahsına uğursuzluk atfedil­
had Paşa’nm idamında rol oynaması, mek suretiyle vuku bulmuştur. Uç defa­
garezkârlığına delil olduğu kadar, rüş­ da beş buçuk seneye yakın sadrazamlık
vet işi gibi hayırlı olmayan faaliyetine etmiştir.
de misaldir. Siyavüş Paşa son sadaretinden az­
Beşinci sadrazamlığı sırasında 3 ni­ linden sonra daha on sene yaşamıştır.
san 1596 da öldüğü zaman doksan yaşı­ Kendisinin rüşvet almadığı, tok gözlü ol­
nı aşkm bulunuyordu. Türbesi Divanyo- duğu söylenir. E dim e civarında Harman­
lu ’nda Sedefçilerde Çorlulu Ali Paşa lı'da cami, mektep ve hamamı vardır.
medresesi yakınındadır. 1586 tarihli vak­ Türbesi, Eyub'de Sokullu türbesinin kar-
fiyesinden babasının Ali adını taşıdığını şısındadır.
öğrendiğimiz Sinan Paşa pek zengin bir
kimse idi. İkinci deia sadaretten azledi­ ÖZDEJltBOĞLÜ OSMAN PAŞA
lince, vezir olmadan önceki vakıfları ha­
zine nâmına zaptolunmuştur. Sinan Pa- İkinci Selim ve Üçüncü Murad za­
şa’nın muhtelif şehir ve kasabalarda ca­ manında kendisini göstermiş kıym etli bir
m ileri vardır. kumandan olan özdem iroğlu Osman Pa­
şa, aslen Mısır'da yerleşmiş bir Çerkeş
SİYAVÜS PASA ailesine mensuptur. Babası özdem ir Pa­
şa OsmanlI hizmetinde yetişm iş, Yemen
Hırvat veya Macar devşirmesi olan ve Habeş fühuhatı ile tanınm ıştır. An­
Siyavüş Paşa, Kanijeli Siyavüş Paşa şek­ nesi Mısır’daki Abbasi halifeleri soyun-
linde de tanınır. Saraydan yetişm iştir. dandır. Osman Paşa 1527 de dünyaya
Saray hizmetleri arasında Kazine kethü- gelmiş, babasmın çok faal bir kimse ol­
dalığı, Büyük mirahurluk etm iş, daha ması dolayısiyle hayli genç yaşta devlet
sonra Yeniçeri ağalığına, onun arkasın­ işleriyle temas imkânını bulmuştur. İs­
dan da Rumeli beylerbeyliğine tayin e- mail Hakkı Uzunçarşılı, «Osmanlı tarihi»
dilmiş, 1580 yılında da Kubbe vezirliği­ isim li eserinin 3. cildinin ikinci kısmında,
ne yükselmiştir. Lala Mustafa Paşa'nm mühimme kayıtlarına istinaden onun,
vefatı üzerine İkinci vezirliğe kadar çı­ yirmi yaşm a gelmeden sancak beyliğine
kan Siyavüş Paşa, Koca Sinan Paşa'nm yükseldiğini, 1561 senesinde de Mısır e-
Iran serdan sıfatiyle doğu Anadolu’da m irhaclığma tayin edildiğini söylem ekte­
bulunduğu m üddet zarfında İstanbul’da dir.
sadaret kaymakamlığı vazifesini deruhte özdem iroğlu Osman Paşa’nm kendi­
eylem iştir. İkinci Selim ’in kızlarından sini tanıtmaya başlaması, Habeş beyler­
Fatma Sultan'm kocası olan Siyavüş Pa­ beyliğinde babasına halef olm ası üzerine­
şa, 1582 de Sinan Paşa’nm sadaretten dir. özdem ir Paşa 967 (1559/1560) de öl­
azli üzerine birinci defa sadrazam olmuş­ düğüne göre, Osman Paşa’nm Mısır e-
tur. mirhaclığının kısa sürdüğü ve Habeş
Siyavüş Paşa'nm bu ilk sadareti 1 beylerbeyliğine bu vazifeden geldiği an­
sene 7 ay sürmüştür. Sadrazamlığı sıra­ laş ılra ak tadı r-
sında, Kafkasya'da fütûhatta bulunan özdem iroğlu Osman Paşa yedi sene
özdem iroğlu Osman Paşa’nm askerlerine Habeş beylerbeyliğinde bulunduktan
verdiği terakkiyi kabul etmemiş, o sıra­ sonra azledilmiş, 1569 y ılı başlarında da
da Osman Paşa ile birlikte İstanbul’a beylerbeylikle Yemen harekâtına memur
gelmiş olan askerleri bunu duyunca ge­ olmuştur. Yemen isyanının bastırılma­
rek Siyavüş Paşa’yı gerekse diğer ve­ sında epeyce hizmetler ifa eden Osman
zirleri tahkir eylem işlerdir. Bunun üzeri­ Paşa, Serdar Koca Sinan Paşa İle geçi-
ne padişah Kafkas harekâtında mühim nememiş, Yemen beylerbeyliğinden azli
hizmetleri görülen özdem iroğlu Osman üzerine İstanbul'a gelmiştir, özdemiroğ-
Paşa'yı tercih ile Siyavüş Paşa'yı sada­ lu'nun, VeziriÂzam Sokullu Mehmed Pa­

1389
şa ile de arası İyi olmadığından, o ara­ orada beş sene kalmıştır. Valiliği sırasın­
lık basına büyük belâlar gelmesi muh­ da Mısır’ı güzel idare etmiş ve anlaşıldı­
temelken Lala Mustafa Pasa’nın padi­ ğına nazaran buradaki idare tarzı onun
şah nezdindeki tavassutu sayesinde kur­ terfiine âmil olmuştur. Mısır’dan kubbe
tulmuştur. Bu şöhret, Osman Pasa'nın vezirliğiyle İstanbul’a döndüğü zaman
fevkalâde gayretlerinin üzerine bina o- yerine kendisi gibi hadımlardan olan
lunmuştur. Osman Pasa bir avuç dene­ Harem-i humâyun Hazinedarbaşısı Haşan
cek kadar az kuvvetle Şirvan vo Dağıs­ Ağa gönderilmiştir.
tan'da m uvaffakiyetler kazanmış, tehli­ özdem iroğlu Osman Paşa serdar ola­
kelere göğüs germi? ve hiç bir zaman rak ordu ile Iran üzerine gittiği zaman
ümidini kaybetmeden mücadelesine de­ Mesih Paşa ikinci vezir sıfatiyle İstan­
vam etmiştir. bul’da sadaret kaymakamlığında bulun­
İran harbinin ikinci senesi içinde, muştur. özdem iroğlu’nun vefatı üzerine
özdem iroğlu’nun, senelerden beri dostu veziriâzamlık kendisine tevcih edilmiştir.
ve taraftarı olan Lala Mustafa Pasa ile Hammer, o sırada doksan yaşında bulu­
arası açılm ıştır. Gerek Lala Mustafa, ge­ nan Mesih Paşa’m n bunamaya yüz tut­
rekse ondan sonraki serdarlar zamanın­ muş olduğunu bildirmekte ise de, onun
da vazifesine ayni sadakatla devam eden sadaretten ayrılışı m eselesindeki davra­
Osman Paşa 1583 yılında İstanbul’a git­ nışına bakılınca, böyle bir hükme var­
mek üzere D ağıstan’dan ayrılmış. Kı­ makta isabet görülmemektedir.
rım ’ın Kefe limanına geldiği zaman I- Mesih Paşa’nın sadrazamlığı dört
kincl Mehmed Giray’m muhasara hare­ buçuk ay kadar sürmüş. Küçük Haşan
ketine maruz kalmıştır. Onun için Şirvan B ey’in reisülküttaplığı meselesinden do­
ve Dağıstan kahramanı öıdem iroğlu Kı­ layı istifa etmiştir. Müverrih Peçevî’ye
rım ’da da savaşmak zorunda kalmış, bu- göre; Mesih Paşa, Hamza B ey’in yerine
i radan da yüzünün akıyle hâdiselerin Küçük Kasan Bey'i reisülküttap yap­
hallinde rol oynamıştır. 15S4 yaz mev­ mak istemiş, padişah Üçüncü Murad da
siminde İstanbul'da padişah tarafından buna muvaffakat etmemiş ve sadraza­
kabul edilen Osman Pasa. İran harple­ mın ricalarına: «Sana lâzım olan bizim
rindeki m uvaffakiyetleri dolayısiyle U- nasb ettiğim izi istihdamdır» diye cevap
çüncU Murad’ın fevkalâde iltifatına maz- vermiş, bunun üzerine Mesih Pa %c d a .
har olmuştur. «Bana istikam ette mü*in ve muavin ol­
1578 senesinde kendisine Vezaret p i­ mayan şahsı kullanamam ve sözünün
yesi verilmiş olan Özdemiroğlu Osman nüfuzu olmayan vezirlerden olma5i iste­
Paşa İstanbul’a gelince İkinci vezirliğe mem» diyerek istifa eylem iştir. Pro­
yükseltilmiş, çok kısa bir müddet sonra fesör Cavid Baysun «Tarih dergisi» nin
da Siyavüş Paşa’nın yerine veziriazam 3/4 sayısında Küçük Haşan B ey’e ait
yapılm ıştır (28 temmuz 1584). Aradan bir tetkikinde; Mesih Paşa’nın, bu şah­
iki aydan biraz fazla zaman gcçince, Kı­ sı, Peçevî’nin dediği şekilde yeniden ta­
rım’daki isyanı tenkil için kendisine ser- yine m uvaffak olamadığı için değil, rei-
darlık tevcih edilmiş, özdem iroğlu K ı­ sülküttaplıkta tutmak üzere padişah
rım ’a gitmeden isyan İşi halledildiğinden nezdindeki teşebbüsleri semeresiz kalın­
serdarlımı doğudaki ordunun serdarlığma ca bunu bir haysiyet m eselesi addede­
tahvil edilmiştir. Osman Paşa doğu or­ rek sadaretten ayrılm ış olduğu neticesi­
dusu serdarı sıfatiyle Azerbaycan’a yü- ne varmaktadır. Maamafih Peçevi’nin
rümüş, Türk ordusu Tebriz’e girmiş, kış anlattığı şekilde; Profesör Cavid Bay-
m ünasebetiyle Tebriz’den hareketten bir sun’un çıkardığı netice dc Mesih Paşa’-
kaç gün sonra Osman Paşa Ölmüştür nın izzeti nefis sahibi bir kimse olduğu­
(23/30 ekim 1585). öldüğü sırada 60 yas­ nu göstermektedir.
larında olan özdem iroğlu Osman Paşa’- Mesih Paşa kısa süren sadaretinden
nın kabri Diyarbakır’da kurşunlu cami ayrıldıktan sonra 6 sene kadar daha ya­
civarındadır. şamış ve 1592 senesinde ölmüştür. Fatih
semtinde Hırka-i Şerif taraflarında bir
HADIM MESİH PAŞA camii ve çeşmesi, Mısır’da bir medrere-
si vadır. Türbesi camiinin yanındadır.
özdem iroğlu Osman Paşa’nın ölümü
üzerine sadrazam tayin edilen Mesih Pa­ FEBHAD PAŞA
şa, hadım sadrazamların dördüncüsüdür.
Endenından yetişm iş olan Mesih Pasa Ücüncü Murad zamanında bir, Üçün­
1574 ekiminde Mısır beylerbeyi olmuş ve / cü Mehmed zamanında bir defa olmak

1390
üzere İki kere sadaret makamım işgal K. Sinan Paşa'nın üçüncü sadaretinden
etmiş olan Ferhad Paşa aslen Arnavut- azlini müteakip ikinci defa sadrazam ya­
tu. Kendisi enderur.dan yetişm iş ve Ka- pılmıştır. Lâkin bu defaki sadareti bi­
pıcıbaşılıkla buradan çıkm ıştır. Kanunî rincisinin ancak yarısı kadar sürmüş, Ef­
Süleyman Ferhad Ağaya karşı derin bir lak voyvodası Mihal üzerine gitmişken
teveccüh gösterm iştir. Meşhur padişah İstanbul’da entrikalar çeviren K. Sinan
Sigetvar seferine çıktığı zaman Ferhad Paşa’nın uğraşmaları neticesi sebepsiz
Ağa Başmirahur idi. Kanunl'nin nâşını yere azledilmiştir (7 temmuz 1595).
Belgrad’dan itibaren İstanbul'a getiren
Ferhad Paşa azledilmekle de kalma­
hususî heyet arasında bulunan başe- mış, garazkârlığı müverrihlerin ifadele­
miriahur Ferhad A sa budur. riyle sabit olan K. Sinan Pasa, Ferhad
Ferhad Ağa, Üçüncü Murad’ın salta* Paşa’yı mahvetmek için akla gelmedik
natının ortalarında sür'atle yükselm eğe
hilelere başvurmuş, kendisini. S flak voy­
başladı. 1581 senesinde Yeniçeri ağası
vodası Mihal ile gizliden ittifak etmiş­
oldu. Fakat 1582 baharında cereyan e- tir diye fitliyerek katline fetva almış-
den sünnet düğününde, kapıkulu süva­ tı. Naima’nın bildirdiğine göre K. Sinan
rilerinden bazı neferlerin bulundukları
Paşa’ya dostluğu, Ferhad Paşa’ya düş­
yere bir fahişe kadın getirerek eğlendik­ manlığı olan m üfti Bostanzâde bu fet­
leri sırada bir bölük yeniçeri ile şehir
vayı kolaylıkla vermiştir. Hakkında ha­
subaşısının bunları baskına uğratması zırlanan komployu Eflak yolunda haber
üzerine çıkan kavgada ik i süvari ölünce
alan Ferhad Paşa kendisini affetirebü-
Veziriazam K. Sinan Paşa, Ferhad Ağa­
mek için acele İstanbul’a dönmek iste­
yı yanma çağırarak tahkir ettikten son­ m iş, şehrin yakınındaki Litroz çiftliğin­
ra azleyledi. den Valide Sultan’a tavassut için hedi­
Bu azli müteakip beş ay açıkta ka­
ye ve ricacılar gönde-miştir. Fakat Si­
lan Ferhad Ağa, K. Sinan Paşa’nın sada­
nan Paşa gibi azılı bir hasımdan başka
retten düşmesini müteakip eski vazife­
Damad İbrahim Paşa da onun aleyhinde
sinden daha yüksek makama geçerek Ru­
uğraştığından kurtaramamıştjr. I-itroz’a
meli beylerbeyi olmuştur. Böylece rüt­ gelen adamlar kendisini âniden tevkif
besi paşalığa yükselen Ferhad’m Rume­
edip Yedikule'ye götürmüşleı ve orada
li beylerbeyliği üç ay kadar sürmüş, ve- da boğarak öldürmüşlerdir (10 ekim
ziriâzam Kanijeli Siyavüş Paşa’n ın tav­ 1595). Türbesi Eyub’dadir.
siyesi üzerine Dördüncü vezirlikle doğu
ordusu serdarlığma tayin edilmiştir Kendilerine rakip gördükleri Fer­
(1583). had Paşa'nm vücudunun ortadan kalk­
Ferhad Paşa, Iran serdarlığı sırasın­ m ası için uğraşan K. Sinan Paşa ve İb­
da, kendisinden önceki serdarların Gür­ rahim Paşaların fesadı sonunda vakitsiz
cistan ve Şirvan'a yürümelerine mukabil, öldürülen Ferhad Paşa iyi bir idareci ve
o Erivan’a yürümüş; bazı m uvaffakiyet­ muvaffak bir kumandandı. Müverrih
leri müteakip burada bir kale yaptırm ış­ Naima, Ferhad Paşa’nın nasıl öldürüldü­
tır. Bu iJk serdarlısından sonra özde- ğünü uzun uzadıya anlattıktan sonra ta­
miroğlu Osman Paşa serdar olmuş, Os­ rihinin birinci cildinin 129 uncu sayfa­
man Paşa Ölünce ikinci defa Iran ser- sında; onun kıym etine işareti müteakip,
darlığına getirilm iştir. 1590 Osmanlı - henüz hile ve hud’aya nüfûz etmemiş
Iran sulhü, Ferhad Paşa’nın ikinci ser- olan Sultan Üçüncü Mehmed’in safdil ve
darlığmdaki m uvaffakiyetlerini m ütea­ sade derunluğunun kurbanı olduğunu
kip, sulh yolundaki çalışm alarıyle temin beyan etmektedir.
edilmiştir. Sulhun aklinde Ferhad Paşa­
nın rolünü gözönünde bulunduran bazı Bibliyografya : Hammer (H . Atâ; *
tarihçiler 1590 İstanbul muahedes!ine Devlet-i Osmaniye tarihi c. 7. Solakzâde
«Ferhad Paşa sulhü» ismini bile verm iş­ Mehmed Hemdeml; Tarih. Selânikî; Ta­
lerdir. tranlılarla sulhun imzalanması rih. Peçevî İbrahim; Tarih. Mehmed
Ferhad Paşa’nın şöhretini biraz daha Süreyya; Siclll-i Osmani. Âli; Künh ü l-
parlatmıştır. Bu sebeple, K. Sinan Paşa ahbar. Karaçelebi-zâde Abdülâziz; Rav-
ikinci sadaretinden azledilince Ferhad zat’ül-ebrar. Hüseyin Ayvansar&yî; Ha-
Paşa'ya vezirlâzamlık tevcih edilmiştir dikat’ül-Cevami. Naima: Tarih e. 1. Atâ-
(1 ağustos 1591). y î; Şakayık zeyli. Osmar.-zâde Tâlb; Ha-
Ferhad Paşa’nın ilk sadareti pek u* dikat’ül-vilzera. Müneccimbaşı; Sahalf'ül -
zun sürmemiş, sekiz aylık veziriâzamlığı ahbar. Kâtİb Celebi; Fezleke. Sfifi; Züb-
müteakip azlolunmuştur. Ferhad Paşa, det’üt-tevarih. Haşan Beyzâde; Tevarih-i
âl-i Osman.

1391
y a ü m erasının tecavüzkâr harek etlerin e lenm esi gib i g eyler O sm anlı - A vu stu rya
dair şik âyetlerin i ih tir a e d m m ektubu kududund* tam m ân asiyle sük û n eti te ­
hu su sî bir elçi le V iy anaya gönderildi. Şi­ min ed em em işti. N itek im m uahedenin
k â y et yalnızca bir taraftan gelm iyor, A - yen ilen m esin in üzerinden bir sen e kadar
vu stu ryalılar da şik â y ette bulunuyorlardı. zaman geçm ed en N ovigrad, Solnok, F ü -
Rudin v a lisi ile A rşidük E m e st arasında lek v e Z eçen i sancak b ey lerin in c e v s -
teati ed ilen m ektuplar, k a rşılık lı ith am ­ tânlarda bulundukları görüldü. V esprem
larla doluydu. ve K upan sancakları m ıntakasında da
S iıızendorf’un yerin e 1581 de A v u s­ A vusturyalIlarla vuruşm alar oldu. A v u s­
turya elçisi sıfa tiy le İstan b u l’a g elen turya k u v v etleri T ürklerden aldıkları e-“-
P reyner, Sadrazam S in an P aşa ile m ü la­ sir v e b ayrakları Graç v a lisi arşidük E r-
katlarında, u m u m iy etle bu şik â y e t m e ­ nc-sVc gönderdiler. Bu arada T ürklerin
seleleri üzerinde görü şm elerd e b u lu n u ­ dokuz b in k işi ile K a m iy o l b ölgesin e g ir -
yordu. diklsri görüldü. İm parator R udolf h u dut
İrsn lılarla harp d evam ettiğ in d en O s­ hâdiselerin in ik i d e v leti b ir harbe götü r­
m a n lI d e v lsti A vu stu rya tarafında s u l­ m em esi için L ihtenştayn v e N ikolsburg
hun devam ın ı arzulam aktaydı. B unun senyörü H anri’y i İstan b u l’a gönderdi.
iç in m üddeti biten m u ah ed e sekiz sen e­ Hanri, a ltm ış k işilik m a iy e tle 26 ekim
liğ in e bir d efa daha y en ilen d i. M uahede­ 1584 te İstan b u l’a geldi. O sırada ordu
nin h er yen ilen işin d e veziriâzam a v e r il­ başında d oğu ya g itm ek te olan V eziria ­
m esi mu t ad olan altı bin al tunu, Siyavüg zam O sm an P aşa A v u stu rya elçisin i Ü s­
Paşa k en d isi için on b in altu n a çıkardı. küdar’da kabul etti. A vu stu rya k a yn ak ­
M uahedenin yen ilen m esin d en birkaç ay larına istin a d en H am m er’in bild ird iğin e
önce elçi P reyn er attan düşerek Öldü (1 9 göre, bu kabul sırasında Ö zdem iroğlu
ağu stos 1584 ) v e G alata’da S a in t-F ra n - Osman Paşa, im paratorun şik â y et e y le ­
çois k ilisesin e e v v e lc e d efn ed ilm iş olan diği N eograd, Gran, Zeçeni, S ig et sa n ­
A vu stu rya elçilerin d en A lb er t de W ysse cak b ey lerin in azlini vad etti. F akat o g it­
in yan ın a göm üldü. tik ten sonra sadaret kaym akam ı M esih
N e ik i hüküm dar arasında tea ti ed i­ Paşa bu vaad i y e r in e g etirm ek şurada
len m ektuplar, n s de m uahedenin y e n i- dursun, A vu stu ryalIların esir etm iş o l­
dukları K upan b eyin in serb est b ıra k ıl­
m ası için A vu stu rya h ey etin i tazyik e y ­
ledi.
Iran h arplerinin hararetli bir sa fh a ­
ya d ök ü lm esi v e İstan b u l’daki A v u stu r­
ya elçisin in uzun süren bir h astalığa y a ­
kalanm ası A v u stu rya h u dut m esele le r i­
nin b ir m ü d d et için g eri plânda k alm a­
sına âm il oldu. M aam afih O sm anlı h ü ­
küm eti, A v u stu rya tarafım iy ic e ih m al
etm iş de sayılm azdı. S iy a v ü ş Paşa ik in ci
defa sadaret m ührünü teslim aldığının
ferdası gü n ü K anbur Ç avuş nâm ındaki
bir d ivan çavuşunu, Kupan b ey in in ser­
best b ırak ılm asın ı tem in v a z ifesiy le V i­
yana y a gönderdi. K anbur Ç avuş'un y a n ı­
na A v u stu ry a tecavü zlerin d en şik âyette
bulunm ak ü zere ik i k işi daha k atıld ı.
V iy a n a ’y a b ö y le bir h e y e t giderken
bir A v u stu ry a h e y e ti de F ü lek , Z eçen i ve
S ig et san cak b eylerin in tecavü zlerin d en
şik â y et için İstanbul y olu n u tutm uş b u ­
lunuyordu. 1586 sonbaharında S ig et sa n ­
cak b e y i H aşan B e y Tuna v e M ur n e ­
Avusturya arşidükü Ernest h irleri arasındaki sah aya girerek v u r ­

1392
gunlarda bulundu. 1587 şubatında A vu s­ sına bile rıza gösterm edi. Bu arada A v u s­
turya kum andanlarm dan N ad asd y an sı­ tu ry a lIla rın son aldıkları esirlerin sa lı­
zın K upan’a hücum edip, şehri kısm en v erilm esi hususunda anlaşm aya varıldı.
yaktı v e a lü y ü z esir ald ık tan sonra çe­ K upan v e F unfkirehen ( P e ç u y ) sancak
kildi. K upan sancak b ey i Recep B ey de b ey leri için bir h a y ii fid y e -i n eca t öd e­
esirlere dahildi. B aşk a bir A vusturya nerek h ü rriyetleri tem in edildi.
grupu B udîn ovasında g iriştik leri b ir h ü ­ H ed iye takdim i v e esirlerin serbest
cum da m üthiş bir hezim ete uğradı. Mü­ bırakılm asının te v lit ettiğ i iy i ha v a A v u s­
tecaviz askerlerin m ü h im kısm ı v e y ir ­ turyalIların y en i tecavü zleri yü zünden u -
mi bayrak T ürklerin elin e geçti. Esirler zun m ü d d et devam edem edi. S tu h lv e i-
B udin’de teşh ir ed ilirk en , kadınlar: «K ö­ senburg ( Istolni - B e lg r s d ) sancak b eyi
pekler, B udîn sizin ha in cesin e an sızın h ü ­ Kara A li B e y sancağı m ın tak asm d a vergi
cum ettiğin iz K upan d eğildir!» d iy e b ağı­ tah sili işiy le m eşgu lk en M işel S erem v e
rıştılar. Bu arada im paratorun gön d er­ Z igism und R akoçi’n in hücum una m aruz
miş olduğu D alm açyalı Y u k oviç’e B udin kaldı. T ürkler ik i bin m ak tu l, 376 kişi
valisi Sinan P aşa, iy i b ir kabul gö ster­ esir verd iler (1 1 ek im 1588 ) . B u h âd i­
m edi v e : « N ad asd y’y i n iç in cezalandır­ seden b ir m üddet sonra A vu stu rya k u ­
madınız? S en elik h ed iy e le r niçin gön d e­ m andanlarından Turzo, B udin v a lisin e
rilmedi?^ d iye söylen d i. Sinan Paşa bu m üracaatle m ü savi a d ette k u v v etlerle
sözlerle de h ırsın ı alam ıyarak im parato­ ,Tuna kapısında m uharebe ed ilm esin e m ü
run adam ını öldürdü. A v u stu rya ■esirleri saade isted i. K um andanın bu d ile ğ i k a ­
İstanbul’a gönd erilerek m erkezi h ü k ü ­ b u l ed ilerek M em iş A ğ a kum andasındaki
m ette d e h alk a teşh ir edildi. Türk birliği onların karşısına gönderildi.
A vusturyalIların, bu son h â d iseler B u çarpışm ada T ürkler g a lip g eld i. Fakat
karşısında sin ecek leri yerd e intikam h is­ A vu stu rya kum andanı p eşin en m ert gö­
siyle h arek ete geçtik leri görüldü, A v u s- rünüşünün zıddına bir h arek ette b u lu n a­
turyanm m eşhur kum andanlarından Z rin- rak, m ü cad eled en d önen T ürklerin üze­
y î, G yörgy, N adasdy F erenc v e B a tty a n y rine âniden y ü k len iverd i. T ürkler b öyle
ku vvetlerini b irleştirerek hücum a g eçti­ bir şey beklem ed ik lerin d en tedbir alma^
ler. K ü lliy etli k u v v etler le y a p ıla n bu ta­ y a fırsa t bulam adılar, onıın için d e y a rısı
arruz sırasında S ig et, P e cs ( P e ç u y ) v s k ılıçta n g eçirild iler ( 1 4 m a r tl5 8 9 ) .
Mohaç sancak b ey leri K an ije ovasında S on h âd iseler T ükleri kızdırdığı gibi,
m ağlûb iyete uğradılar. T ürklerin ölü A vu stu rya hüküm etini d e ahdine sada­
m iktarı ik i b in k işiy e yakındı. 1523 k işi k at gösterm ez duruma düşürdü. B unun
esir düşm üş, 110 0 a t v e 19 bayrak g a lip ­ için A rşidük E m e st özür d ilsm ek üzere
lerin elin e geçm işti. R ecep B ey in y e ri­ B udin v a lisi Ferhad P aşaya bir h e y e t y o l­
n e K upan sancak b e y liğ in e ta y in ed ilm iş ladı. B udkı’e bu g a y e ile b ir h e y e t g elir­
olan H aşan, esk i K ap tan -ı deryalardan ken, A vusturya idaresin d ek i M acarlar da
M üezzinzâde A li P aşan ın oğlu M ahmud, sözde suçluları cezalandırm ak iç in bir
Siget sancak b ey i Ş eh sü v a r B ey in y eğen i tahkik h e y e ti teşk il ettiler. T abiî T ürkle-
H alil B ey ler de esirlere dahildi { A ğu s­ ri gazaba sev k eta ıem ek için birer g ö s­
tos 1587 ) . terişten ibaret olan bu h areketlerden
B u m ühim h âd iselerin cereyan ettiği m üsbet bir n etice çıkam azdı.
serte için d e P ezen adındaki A vusturya H er ik i taraf hudut kum andanlarının
m ü m essili y ıllık h ed iy e y i h âm ilen İstan ­ h er fırsa tta k arşılık lı ak ın İan n a v e her
bul’a geldi, P ezen ’iıı takdim ettiğ i h ed iy e defasın d a suçu birb irlerin in ü stüne atm a­
1568 denberi A vusturyalIların verd ik leri larına rağm en, sek iz sen eliğ in e tem dit
hed iyelerin on yed in cisin i teşk il ed iyor­ e d ilen anlaşm alarla su lh devam ettirili­
du. H ediyelerin takdim ed ild iğ i zam an­ yordu. O sm anlı - A vu stu rya hududunda­
larda olduğu g ib i bu d efa da siy a sî h a ­ k i bu akınlardan başka son zam anlarda
vada yin e bir yu m u şam a görüldü. A v u s­ U skok ( v e y a Uskuk ) m eselesi O sm anlı
turya h ey eti bu havad an faydalanarak hükü m etin i ep eyce m eşgu l etti. O sm anlı-
L ehistan m eselesin i m ü zakere etm ek is ­ V enedik m ünasebetleri kısm ında tem as
tedi. O sm anlı h ükü m eti, L ehistan k ra llı­ e d ild iğ i v eçh ile D alm açya sınırındaki
ğı m eselesin d e m üzakere kapısı açılm a­ U skoklar sık sık O sm anlı arazisine 2 ir­

1393
m ekte v e bir takım zararlar ika e y le ­ İran harbi gib i y ıllarca d evam etti. Ü çün­
m ekteydi. H akikatte A vu stu rya im para­ cü Murad zam anında ik i sene, onu tak i­
toru tarafından el altından h im aye ed i­ ben tahta geçen Ü çüncü M ehm ed’in b ü ­
len U skoklarla, A vusturyalIlar da V en e­ tü n saltanatı boyunca sürdükten başka
d ik liler de başa çıkam az gib i görünü­ B irinci A hm ed zam anında ancak sona
yorlardı. B undan dolayı B osna b ey lerb e­ erebildi. H arbin m ühim sa fh a la n Ü çüncü
yi H aşan Paşa beş bin kişi ile U skoklar M enm ed zam anına rastladığı ayrıca, Ü -
üzerine yürüdü. O n lan tedib ederken A - çüncü M urad’dan sonra O sm anlı m ed en i­
vu stu ryalılan da ayırdetm iyerek g eçtiği y e t v e teşk ilâ tı g en iş çapta e le alınaca­
araziyi tahrib eyledi. ğından harp vakalarının bölünm em esi
Gerek Ü sk ok işi, g erek se sair hudut için A vu stu rya harbinin ü çü n cü Murad
hâdiseleri ik i d ev let hüküm darının y e k ­ zam anına a it k ısm ı da Ü çüncü M ehmed
diğerine şikâyetlerle dolu m ektuplar y o l­ devri bölüm ünde anlatılacaktır. Burada
lam asına v esile teşk il etm iş b u lunuyor­ sadece harbe y o l açan akm h arek eti in ­
du. M ektuplardaki şik âyetlere rağmen celenecektir.
sulhun devam ettirilm ek istendiği de sa­ Bosna b ey lerb ey i T elli Haşan Paşa,
rahaten beyan edilm ekteydi. N itek im bu O sm anlı - A vu stu rya hududunun H ırva­
arzunun fiilî bir ifadesi olarak 29 kasım tistan bölüm ünde H arstoviç v e Gora ka­
1590 da sulh m uahedesi sekiz sen eliğin e lelerin i aldıktan sonra K ulpa v e P etrina
bir defa daha tem d it edildi. E lli k işilik ırm aklarının m aıısabm da P etrina palan­
m aiyetle İstanbul’a gelen elçi H erkeviç kasını inşa etti. Ondan sonra bu m ın ta -
30 bin altunluk y ıllık vergid en başka, su l­ kanm en m ühim m evk ü erin d cn olan Una
hun tem didi v e sile siy le padişaha bir ta ­ nehri kıyısın d ak i B ihaç k alesin i aldı (N i­
kım h ed iyeler takdim etti. Bu h e d iy e le r : san 1592). B u harek etleri m üteakip K u l-
güm üşten m am ûl kâseler, kupalar, şeker pa’nın S a v a n eh riy le birleşm e sahasın­
sepetleri, tepsiler, sürahiler ile gü zel iş­ d a k i.S isek (Siska, Şigka) i m uhasara e t­
lem eli altı tane asm a saat id i. S a atler­ ti. K ale m uhafızlarının kum andanı Mi-,
den üç tanesi fevk alâd e em ek sarfedil­ kaçi (W ikacyz) iy i bir m üdafaada bulu n ­
m iş b irer sanat eseri idi. Bunlardan b a ş­ du. F akat bu adamın baş vurduğu bir
k a Veziriâzam Ferfcad, v ezir Cerrah M eh- h ile T ürklerin intikam h islerin in kabar­
m ed ,-vezir S iyavüş, vezir İbrahim P aşa­ m asına y o l açtı. M uhasara sırasında Ha­
larla K aptan-ı deryaya v e C iğalazâde S i­ şan Paşadan g elen elçileri n eh re attıra­
nan P aşaya da h ed iyeler sunuldu. Sadrâ­ rak öldürdükten başka, k a ley i teslim e -
zama v erilen h ed iye üç bin, v ezirlere v e ­ deeekm iş gibi davranarak surlardan iç e ­
rilen h ed iyeler de b in er ekülüktü. ri ald ığı Türk sipahilerini barut fıçıla rı­
na b ağlayarak b u n la n ateşled i v e sipa­
1593 O sm anh - A vusturya Harbi hilerin cayır cayır yanarak ölm elerin e
sebep oldu ( A ğustos 1592 ) . M ikaçi’o in
H udut m ünazaalarına v e karşılık lı bu harek etleri k arşısında intikam alm a­
akın h arek etlerin e rağm en 1568 m u ah e­ ya yem in ed en Haşan P aşa ayni senenin,
d esiyle tesis ed ilm iş olan O sm anlı - A - sonbaharında, k en d isin i m uharebeye dâ-
vu sturya sulhü sek izer sen elik tem d itler­ v e t etm iş olan N ad asd y ile vuruşarak
le 1593 sen esin e kadar devam etti. O s­ bin esir, 12 top v e y ed i bayrak aldı. E sir­
manlI - İran harbî olm asaydı, bu sulh, lerden üç y ü z tanesini İstanbul’a gönder­
h u dut hâd iseleri yüzünden daha önce bo­ di. B unlar A vu stu rya sefaretin in önünden
zulabilirdi. N itek im İra n lılsrla sulh a k - geçirilerek halka v e elçiy e teşh ir edildi
tedîlip d e doğuda orduları m eşgu l ed e­ ( Ekim 1592 ) .
cek bir şe y kalm ayınca A vu stu rya ü ze­ H am m er’e göre, T ürklerin b u m u v a f­
rinde daha fazla dik katler toplandı. M a- fak iyetleri h ıristiy a n âlem in i telâ şa dü­
am afih O sm anlı hükü m eti A vu stu rya ile şürdü. A vu stu rya im paratoru İkinci R u-
b ir harbe girm eğe p ek n iy eti görünm ü­ dolf, « Türk Ç a n ı* d en ilen âd eti ihdas
yordu. F akat A vusturya hududundaki bir eyledi. B u âdete göre sabah, ö ğ le v e a k ­
sk in hareketinde O sm anh k u v v etlerin in şam ları günde üç d efa çanlar çalınır,
ağır zayiata m an ız k a lm a la n sulhun bo­ halk k ilisele re d â v et edilir v e orada
zulm asına yol açti. 1593 te b aşlıyan harp, Türklere karşı A llah ın yardım ını tem in

1394
etm ek üzere dua edilirdi.
Tabiî bu hareket, Türklere
karşı um um î galeyan m e y “
dana getirm ek v e intikam
h islerin i canlı tutm ak için
yapılan bir şeydi.
M üverrih N aim a’m n m e ş­
hur tarihinin birinci cildinin
70 nci sayfasında k a y d etti­
ğin e göre, H aşan Paşa daha
B iiıaç’ı alm adan önce İstan­
b u l’daki A vusturya elçisi
Osmanlı. hüküm etine m üra­
caatla, Haşan P aşa’nın h u ­
duttan alınm asını, aksi h a l­
de sulhün bozulabileceğini
b ildirm iş, fak at H aşan P a­
şa y ı tutan V eziriâzam S iy a -
vriş Paşa buna yanaşm am ış,
hattâ «sizin gaileni2i d efet­ A vu stu rya E lçisinin Sultana saat takdim
m eğe yalnız ol k ifayet edeı> edişi. (Almanca. R icaut’dan)
şek lind e cevap verm iştir.
V eziriâzam tarafından tutulduğunu b i­ lerbeylerinden vc b eylerin d en sorup b il­
le n Haşan Pa.şa ise, tecavü zlerin e d e­ sin ler ve m in baad h er n e te k lif ederler-'
vam etm iştir. Y ine ayni m ü verrihe göre; se hazır v e âm âdeyuz, g a fle t v s ih m al­
H aşan Paşa, düşm andan esirler v e b a y ­ d e san m asın lar» dem işlerdir.
raklar alarak İstanbul’a gönderdikten A vusturyalIların v erg iy i kesm eye ce ­
sonra A vusturyalIların gen iş çapta hazır­ saret bulm aları, hiç şüphesiz, bir h ayli
lıklarının farkına varm ış v e onun için : hazırlık yapm ış olm alarına, ay n i zam an­
s bundan sonra k ü ffa r-ı haksar cem ’i- da k u vvetlerin e gü ven m elerin e d elil sa­
y e t-i b i-şu m m ar ile üzerim ize gelm ek yılabilirdi, Son zam anlar B osna b ey ler­
mukarrerdir, ana göre tedb ir oluna » d i­ beyi H aşan Paşa hakikaten tecavüzlerde
y e haber gönderm iştir. bulunm uşsa da, m ütecaviz taraf yalnızca
B osna beylerb eyi T elli H aşan P aşa­ Türkler değild i. B öyle şey leri A vu stu r­
m a kahram anlık ruhunu tem silen h u ­ ya hudut kum andanları da yapm aktaydı.
d u tta m ütem adiyen cevelânlarda bu lu n ­ A vusturyalIların verg iy i k esecek leri­
m asına rağm en Osmanlı hükü m etin in v e ni bildirm elerinden üç a y kadar sonra S i-
bilhassa padişahın harbe taraftar olm a­ yavü ş Paşanın yerin e Sinan P aşanın sad ­
d ığında şüphe yoktur. M üverrih  li’nin râzam olm ası, h em v a z iy et gergin leşm iş­
k aydın a nazaran, padişah Ü çüncü M u- ken B osna hududunun lâyık ı veçh ile ta k ­
rad, H aşan P aşanın m uahede h ilâfın a te ­ v iy e ed ilm esin e, hem de padişahın fik ri­
cavüzlerini tasvip etm em iş v e « b u iş bir n in sulhten harbe çelin m esin e âm il o l­
fesad a m üncer olursa k en d isi siyasetim m uştur. N aim a’y a göre : Son hâdiseleri
pençesinden kurtulam az » dem iştir. - m ü teak ip B osna b ey lerb ey i Haşan Paşa,
B osna b eylerb eyi H aşan P aşanın a - kendi m ııitakasm da A vusturyalIlara y a l­
k m ları tev a li edin ce A vu stu rya hü k ü m e­ nızca Bosna askeri ile karşı koym anın
ti İstanbul’daki e lç isi v ssıta siy le , b u n ­ m üm kün olam ıyacağım , bunun için Ru­
dan b öyle v erg iy i gönderem iyeceğin i Os~ m eli b ey lerb ey liğ i askeri ile tak viyesin i
m an ii hüküm etine b ild irm iştir ( Ekim istem işti. S iy a v ü ş P aşa zam anında Ru­
1592). M üverrih S elâ n ik î’n in ifa d esiy le m eli b ey lerb eyi K irli Haşan paşa, B osna
« â sita n e -i d evlette m u kim e lçiy e kıral b eylerb eyin e yardım a m em ur olm uştu.
mühriyl® m ektup gelip, m efhum unda, Koca Sinan Paşa sadarete geçin ce K irli
Ş im d iy e d eyin tarafım ızdan d ev let e ğ iğ i­ Haşan P aşayı Tam jşvar b ey lerb ey liğ in e
ne gid en h ed iye ile kuruş üm id in etm e­ sevk ed erek R um eli b eylerb eyliğin e k en ­
sinler. N ak z-ı ahde bais n e idüğün b e y ­ di oğlu M ehmed P aşayı tayin etm işti.

1395
V eziriâzam m T elli H aşan P aşa ile arası bazan da b öyle bir m u am eleye lüzum h is­
iyi olm adığından onun ta k v iy esi için e - setm eden doğrudan doğruya y ard ım te ­
m ir verm em işti. H alb u k i H aşan P aşa ta k ­ m ini g a y e siy le elçi gönderdikleri de olu­
v iye ed ileceğ in i um m aktaydı. yordu. Y ardım talebi, h ıristiyan lar k a r­
İki d ev letin arası gergin leşm ek is ti­ şısın d a m aruz kaldıkları teh lik e d o la y ı-
dadı gösterdiği, R um eli b ey lerb ey liğ i as­ siy le vu k u bulm aktaydı. F akat O sm an-
keri de yardım a gelm em iş olduğu halde. iılar gib i bir Türk d e v le ti ola n B uhara -
T elli H aşan P aşa B osna askeri ile S isek S em erkand çev resin e hâkim bulunan
kalesini kuşattı. B unun üzerine A v u stu r­ Ö zbek h an ları h ıristiy a n teh lik esin d en z i­
ya kum andanlarından Z rinyi k ü lliy etli y a d e Ş i’i İra n lıla n n ta zy ik in e m aruz k a l­
askerle h arek ete g eçti. Haşan Paşa daha dıklarından O sm anlIlardan y ard ım is te ­
sonra 3isek önünden harek etle K ulpa n e h ­ d iler : Bu y ard ım taleb i h er ik i d evletin
ri üzerine köprü kurdurup H ırvatistan arasını b ir h a y li sam im ileştirip m ü n ase­
tarafına geçti. İ ş te tam bu sırada A v u s­ b etlerin i sıklaştırdı.
turya k u vvetleri k arşısın a çık tılar. N a - İşte, Ü çüncü Murad zam anında siy a ­
im a’y a göre; Haşan P aşanın 10 bin, A v u s­ si m ü n aseb etin sık laşm ış olduğu Özbek
tu ry alIların 40 bin, H am m er.e göre H a­ hüküm darları ile O sm anlIlar arasında ilk
şan P aşanın 25-30 b in k işilik k u v v eti m ü n aseb etler Yavuz S elim zam anında
vardı. Y apılan m uharebede T ürk k u v v e t­ başlam ıştı. Ö zbeklerin Ş e y b a n î sü lâ lesi
leri m ağlûp oldu. { 20 haziran 1593 ) . K lis O naltm cı a s n n başında teessü s etm işti.
sancak b eyi Sultan zâd e M eîım ed ( V ezi­ S ü lâlen in m ü essisi olan M ehm ed S eyb an î
riazam A hm ed P aşan ın oğlu, annesi V e- { 1500 - 1510 ) İran hüküm darı Ş a h İs­
2iriâzam R üstem P aşa ile M ihrim ah S u l- m ail ile y a p tığ ı M erv m uharebesinde
tan’ın kızı A y şe H anım S u lt a n ) B e y şe ­ m ak tu l düşm üştü. Ş ah İsm ail bu g a lib i­
h it düştü. İzv o m ik v e Ö sek san cak ları­ y etin d en b ü yü k bîr gurur duym uş, O s­
nın askerleri bozuldu. O aralık bozulan m a n lIla ra karşı tak ın d ığı tavırda O sm an-
asker köprüden g er iy e çek ilm ek isterk en lı padişahlarını da b ö y le b ir â k ıb ete u ğ ­
köprü y ık ıld ı v e birçok asker sularda can r a ta c a ğ ın ı im a etm ek istem işti.
verdi. K öprünün y ık ılm a sı sırasında h u ­ Ç aldıran zaferini kazanan Y avuz S e ­
d u t gazilerinden M em i B ey de şeh it d ü ş­ lim Ş i’i İran teh lik esin i bertaraf ettik ten
tü . Haşan P aşa d a b oğu lan lara dahildi. sonra Özbek hanları ile tem asa geçm iş,
S ultanzâde M ehm ed B ey ile b irlik te ik i F eridun B ey m ü n şeatın d ak i n âm elerd en
sancak b eyi daha şe h itlere dahildi. Türk anladığım ıza göre onlara farsça v e tü rk -
zayiatı N aim a’y a göre sek iz bin, H am - çe ik i m ek tu p gönderm işti.
m er’e nazaran on sek iz b in k işiyd i. B ö y lec e başlayan m ü n aseb etler K a ­
İşte bu hâdise, A vusturya ile aranın n u n î S ü leym an zam anında daha fa zla
bozulm asına v e sile teşk il edip harbin se ­ g elişm iş, K anunî S ü leym an İle Özbek h ü ­
bebi a d d ed ild i. V eziriâzam Sinan Paşa, küm darı A b d ü llâ tif H an ( 1540 - 1551 ) a-
bunu, padişaha, h arbin ilâm için kâfi bir rasında elçi ile m ektuplar tea ti edilm işti,
seb ep şek lin d e kabul ettirdi. o sm a n lıla r İran lılarla m ü cad ele eaerKen
Ö zbekler en tab iî m ü ttefik sayılab ilird i.
Ö zbek H anlığı O nların tek n ik bakım dan ta k v iy esi, İran-
lıla n doğudan sık ıştırm aya yarayacağın­
O sm anli d evletin in , Y avuz S e lim ’- dan b ö y le bir yard ım O sm anlIların le h i­
den itibaren büyü k b ir İslâm im parator­ ne n etice v erecek dem ek ti. İşte bunları
luğu h alin i alm ası üzerine, başı sık ışan fıesaplıyan O sm anli h ü k ü m eti A b d ü llâ tif
İslâm d ev letleri gözlerini O sm anhîara d i­ H an’a üç y ü z yen içeri ile top v e topçu
kerek zam an zam an yard ım iste m e k te - y ollam ıştı. A b d ü llâ tif H an ’dan sonraki
Ierdi : O sm anli p adişahları b ö y le yardım Özbek hüküm darlarından B arak ( N e v ­
taleplerini İspanya, H indistan, E ndonez­ ruz A hm ed B a h a d ır ) H ana d a asker v e
ya, T ürkistan v e V olga h avzası gib i h a y li top yard ım ı yapılm ış, o da bu yardım ı
uzak yerlerdeki m üslüm anlardan aldılar. aldığını b ildirm işti. Özbek hüküm darı
Yardım isten m ed en önce m üslum an h ü ­ bilhassa bu yard ım ın tekrarlanm asını is­
küm darlar ev v elâ elç ile r göndererek dost tem işse de İranlılarla 1555 A m asya su l-
ça m ün asebetler tesisin e çalıştık ları gibi, hünün im zalanm ası, b ö y le b ir yardım dan

1396
vazgeçilm esine âm il olm uştur. O sm anlı -
Özbek y ak ın laşm ası Özfaeklerin k u v v e tls
neceğini hesap layan H in d istan ’daki Gur-
kanlı d ev leti hüküm darı E kber Şaht’ın te ­
lâşım m ucip olm uş, bu yü zd en İranlIlar­
la birlik olacağını ö z b e k le r e b ild irm işse
de, bu tehdit m akam ın d ak i m üracaatın­
dan hiçbir n e tic e istih sa l edem em iştir.
Kazan v e A strah a a h an lık ların ın
R usların elin e geçm esi, T ürkistan için,
kuzey batıdan bir R us te h lik esin in b elir­
d iğin i ifad e etm ek teyd i. îra n lıla rla ara­
larının iy i olm ad ığı zam anlarda k u zey
yolundan istifa d e y e çalışan H arzem ve
Buharalı hacıların R usların e lin e esir
düşm esi bu teh lik eyi e lle tutulur h âle Buhara’da Emir sarayı
getirm ek teyd i. N itek im H arzem (H a-
rezm) hüküm darı H acı M ehm ed H an p a­
dişaha b ir m ektu p yazarak v a ziy etten
şik âyet etm işti. 1568 y ılı başında padişah,
K efe b ey in e v e K ın m hanına gönderdiği
y a z ıd a ; Sem erkand’den, B uhara’dan ve
son olarak da H arezm hüküm darı H acı
M ehmed H an’dan ald ığı m ek tu p la r ü ze­
rine, T ürkistanlı h acıla rın v e tüccarların
yol em niyetini sağlam ak üzere A strahan’ı
zaptetm eğe karar v erd iğ in i b ild irm işti.
Bu durum a göre, O sm a n lıla n n 1569 E j­
derhan seferin e karar verişlerin d e bu
m üracaatlarında te sir v e h isse si m e v ­
cuttu.
Ü çüncü M urad zam anındaki Ş eyb an î
hüküm darı İk inci A b d u llah Han ( 1583 -
1598) zam anında O sm anlı - Ö zbek itti­
fakı her ik i taraf için de fa y d a lı olm u ş­
tu. A bdullah H an’ın İsta n b u l’a g e le n e l­
çisi R usların H azar sa h illeri v e kuzey
K afkasyadaki fa a liy etin e d a ir de p adişa­
ha bilgi verm iş v e ittifa k da A bdullah
H an’ın isteğ i üzerine teessü s etm işti. A b ­
dullah Han gerek R uslara, g erek se İran­
lIlara karşı m ü ttefik an h a rek ete g eçm eyi
tek lif ediyordu.
Bu ittifa k ın da bir n eticesi olarak Sarayın içi (O ndokuzuncu asır’da
1588 yılın d a A strahan’a ik in ci b ir sefer yapılm ış resim lerden)
yapılm ası düşünüldüyse d e, K ın m h a n ı­
n ın böyle bir şe y e yanaşm am ası y ü zü n ­ H anın da doğuda İran’ın Horasan e y a le ­
den A strahan seferi tahakkuk etm edi. tin e girm esi, O sm an lılan n işin e yaradı -
M aam afih ayni sen e için d e Özbek h a n ­ O sm anlılar gib i sünnî olan A bdullah Han,
lığına O sm anlılar tarafından top v e tü ­ İranlılara a it H erat şehrini alarak bir
fek yardım ı yapıldı. çok ş i’î öldürdüğü g ib i oğlu A b d u lm ü -
O iîn an lı - Ö zbek ittifa k ı R tısyaya m in H an da M eşhed v e civarım e le g e­
karşı fiilî tesirlerin i gösterd iyse de, F e r - çirdi. A bdullah Han a y n c a N işabur, S eb z-
had paşanın K arabağ v e G ence’d e m u ­ var, M ahulat, Hıyabad, H ezar şehirlerin i
v affak iyetler kazandığı sırada A bdullah aldı. H em doğu, hem de b atıd a k ayıp la-

1397
mindc aradılar, B öylece 15S0 Osm anlı -
İran sulhu aktedildi.
İkinci A bdullah H an’m ölüm ü Özbek
hanlığında saltanat m ü cad elesin e yo l aç­
mış, bu yüzden çıkan m ücadele bir kaç
yıl devam etm iştir, ö zb ek le rin bu duru­
mundan faydalanm ak fırsatın ı kaçırm a­
yan İran hüküm darı Şah A bbas ise, H o­
rasan’ı istirdada m uvaffak olm uştur. A b­
dullah H an’m ölüm ünden sonra da O s­
manlI devleti Buhara H anlığına karşı a~
lâka gösterm ekten geri kalm am ış, n ite ­
kim bunların m üracaatı ü zerin e top v e
Buhara’da bir cami tüfek verilm esi hususunda 1599 sen esin ­
de Şirvan b eylerb eyin e em ir gönderil­
ra uğrayan İranlılar, selâm eti, su 5hü te- miştir.

ÜÇÜNCÜ MURAD ZAM ANINDA DAHİLİ Dt'RCM

Ü çüncü Murad zam anında Osmanlı duğundan, burada ancak onları tam am ­
d evletinin idari, m alî v e askerî teşk ilâ­ layıcı noktalara tem as edilecektir.
tında bozukluklar m eydana çıktı. D evlet İdarî sahada görülen bozukluk, m a ­
teşkilâtının bozulm asına y o l açacak h as­ kam sahiplerinin kanunlarla tesp it ed il­
talık âm illeri K anunî S ü leym an ’ın son m iş salâh iyetlerin e m üdahale v e eh il ol~
zam anında yavaş y a v a ş d ev let b ü n yesi­ m ıyan kim selere gayri m eşru şekilde v a ­
ne girm eğe başlam ıştı. Üçüncü Murad za­ zife ve selâiıiyet verilm esin d en doğm ak­
manında ise, h astalık aşikâr şek ild e b e­ taydı. M ühim m evk i sahiplerine m üda­
lirdi. B ilhassa Sokullu M shm cd Paganın hale işi, padişahtan; v a lid e v e haseki su l­
Ölümünden sonra h atalı icraata y er v e ­ tanlar gib i saray kadınlarından; kapı a -
rilm esi, d ev let teşk ilâtın ın bozulm asına ğası, kızlar ağası, erkek v e kadın m usa­
ziyadesiyle tesir etti. Osmanlı im parator­ hipler gib i y in e saraya m ensup kim seler­
luğu, sınırlar bakım ından en g en iş duru­ den; padişah ile h u su siyet tesis eylem iş
munu m uhafaza ettiği halde, d ev letin iç olan padişah hocalarından geliyordu. Böy
bünyesini sarsıntı v e çöküntülere g ö tü ­ le şahısların n ü fu s v e m üdahaleleri y ü ­
recek kötü tohum lar ekildi. Sakat icraat zünden eh il olm ayan k im seler m ü h im iş­
ile kötü tohum ların etrafa saçılm ası y a l­ lerin başına geçirilm ekte, ayni zamanda
nızca bu padişah devrinin eseri olm a­ bunların n ü fu z v e m üdahaleleri ile ka­
m akla beraber, ü çü n cü M urad’m şahsî nunsuz v e usulsüz işler görülm ekte, bu
durumunun, icraatının, zamanındaki bir hal de çeşitli sahalardaki bozukluğu d a ­
kısım d ev let adam larının zih n iyetleri ile ha d£ artırm aktaydı.
faaliyet v e idare tarzlarının bu h u su sta­ En başta padişahın lüzum suz m üda­
ki m esu liyet dereceleri ep eyce fazladır, h aleleri yüzünden sadaret m akam ının
ü çü n cü .Murad zam anında m em leketin kudret ve otoritesi kırılm ış bulunm aktay­
dahilî durum ve m eselelerin in tetkiki, bu dı. Üçüncü Mtırad d evrine g elin cey e ka­
noktaların aydınlanm asına y o l açacak­ dar sadrazam lar arz günlerinde padişahın
tır. huzurunda yapılacak işlere dair izahat
ü çüncü Murad zam anında idari, mali verip m ütaleasim arzeder, hüküm dar da
:ve-askerî sahada tezahür eden bozukluk­ k ısaca m uvafık v e y a h ayır d iy e son sözü
lar gerek birer hâd iseye bağlanarak, g e ­ söyliyerek ona göre m uam ele yapılırdı.
rekse kısa tah liller halinde «Üçüncü Mu­ H üküm et İşleri esas sadrazam vasıtasiyle
rad zam anında O sm anlı sarayı», «Kapı­ yürütüldüğünden, ancak fevk alâd e h al­
kulu süvarilerinin divanı basarak kelle lerde « h a tt-ı h ü m ayu n » ısdar edilirdi.
istem eleri», «Mısırdan h ed iye g elen taht:» Fakat sadaret m akam ının nüfuzuna h a ­
b aşlıklı ilâvelerd e gözden geçirilm iş o l­ lel gelin ce, h a tt-ı hüm ayun ile iş görü l­
meğe başlandı. Zira, padişah üzerinde m esi gib i hâdiseler cereyan etm iştir. K a­
m üessir olan k im seler her hangi bir iş pıkulu ocağı bozulduğu gib i tım arlı s i­
için sık sık h a tt-ı hüm ayun, yan i padi­ pahi v e tım ar sistem i de bozulm uştur.
şahın kendi e l yazısından ibaret em irler M asraflar artm ış v e düşük ayarlı para
çıkarttırır olm uşlardı. B u hal, D ivan -ı çıkarılm ağa başlanm ıştır. T abiî bütün bu
hum ayundan v ilâ y etlere gönderilen tu ğ - haller h alk ın İktisadî durum unun sarsıl­
ralı ferm anlara itibar olunm am a yolunu ması, zulm e maruz kalm ası gib i n etice­
açmış bulunuyordu. B öylece veziriâzam ın ler verm iştir. Zulm e maruz kalan halk,
nüfuzuna darbe vurulm akla kalm am ış, ilerde fırsa t kollayıcıların, tahrikçilerin,
çeşitli işler üzerinde veziriâzam ın kon­ gayri m em nunların arkasına takılarak is­
trolünü m üşkülleştirm işti. yancılara â let olacaktır.
Ü çüncü Murad devrinde gen iş çapta
revaç bulan usulsüzlüklerin sn başında Dürzi reislerinden M a’n-O ğlu’nun
rüşvet ile iş görülm esi geliyordu. Bu çir­ itaatsizliği
kin şey e padişah b ile â le t olduğundan
yüksek m akam lar âdeta para’ ile satılır Ü çüncü Murad zam anında d ahilî h â ­
hâle gelm işti. K. Sinan Paşa bir d efasın ­ d is e le r m eyanm da Dürzi reislerinden
da m evki elde edeb ilm ek için yü z bin al­ Ma’n -o ğ lu ’nun itaatsizlik hareketinden
tın rüşvet verm iş, M ısır v alisi olan İbra­ kısaca bahsetm ek icap eder. Suriyenin
him Paganın h ed iy e nâm ı altında takdim daha ziyad e Lübnan bölüm ünde yaşıyan
ettiği rüşvet ise m ilyon u n ü stüne çık m ış­ D ürziler Yavuz Selim zam anında Osman­
tı. P adişahın kendisi rü şvet kabul e tti­
lI idaresine girm iş bulunuyorlardı. Suriye
ğinden, başkalarının da rü şvet alm asını
Osmanlı h âk im iyetin e girdiği sırada D ür-
tabiî görür olm uştu. M üverrih S elân ik î’-
zileri idareleri altında tutan belli başlı
nin anlattığına g ö r e ; S u ltan Murad bir üç a ile m evcuttu. E l Tanuh, M a’n -o ğ u l-
gün oğlu şehzâde M ehm ed’e iki k ıt’a h a­
la n v e Ş ih ab iler’den ibaret bulunan bu
raç defteri vererek : üç ailed en bilhassa son iki tanesi k u v ­
*— B unları hocan Azm i E fendi’ye v etli idi.
götür, ihtiyacına sarfetsin.»
D em iş. Şehzâde M ehm ed de d efter­ Yavuz S elim S u riy e’y e yürüdüğü s ı­
leri alarak hocasının rahlesinin üzerine rada Ma’n -o ğ u lla n ’n m başında F ahred-
koymuş. Azmi E fendi defterleri görünce, din ism inde bir reis bulunuyordu. Ma’n -
bunların ne olduğunu sormuş, o da ba­ oğlu Fahreddin 1516 M erc-i dabık m uha­
basının söyled iklerini anlatm ış. Fakat A z­ rebesinde M em lûk su ltan ı Kansu G avri’-
mi Efendi : nin m aiyetin d e iken harbin en şiddetli
«— Elham dülillâh n e h alim iz varsa ânında firar etm iş v e Yavuz Selim Şam ’a
vardır, bu m akulelere rızam ız yoktur, geldiği sırada kendisine sığınarak itaati­
muberrayız» sözleriyle d efterleri alm a­ ni sunm uştu. Dürzi em irleri arasında
mış. Şehzâde durumu Su ltan Murad’a an • arasında Ma’n -o ğ lu lla n n d a n B irinci Fah­
Ia tm ca : reddin olarak y er alan bu şahsı Yavuz
*— Senin hocan alm azsa, benim ho ­ Selim C eb el-i Lübnan’da bulunan diğer
cam alır» em irlere üstün tutmuştu.
Sözleriyle kendi hocası Sadeddin E O sm anlı hâk im iyeti yerli em irlere d o­
fendi’y i im a etm iştir. Sultan Murad za kunm adığından Ma’n -oğu lları da Dürzi­
manında başlıyan bozukluk, yaln ız bu ler üzerindeki nüfuzunu devam ettirm ek­
padişahın zam anına m ünhasır kalm ayıp teydi.
uzun m üddet devam edecek v e O nyedin - Fahreddin ölünce ailen in başına oğlu
ci asır içinde çeşitli isyan v e ihtilâtla • Korkm az geçm işti (1544). İşte bu şahsın
ra seb eb iyet verecektir. İş bu dereceyi» Ü çüncü Murad zam anında devlete karşı
varm adan önce b ile Ü çüncü M ehmed itaatsiz b ir tavır takındığı görüldü. Ma’n -
«dünyada sözü doğru hak tanır bir adam oğlu ’nun itaatsizliğe teşebbüsü üzerine
bulamadım» d iye şik â y et edecektir. Mısır v a lisi İbrahim Paşa Şam ’a gelerek
İdarî sahadaki bozukluk askerî v e evvelâ nezdine d avette bulundu. Fakat
m alî sahalara da sirayet etm iş, kapıku- Ma’n -o ğ lu bu davete icab et etm edi. Bu­
lunun başkaldırarak ilk defa k elle iste ­ nun üzerine İbrahim P aşa Ma’n -o ğ lu ’na

1399
tâbi m ahallere karşı harekâtta bulunur­ yüzünden n eticeye u laştırılm ayan Mar­
ken D ürzilerden bir grup Ş am ’da kalm ış mara - K aradeniz kanalı işi üzerinde
olan Ü veys Paşa ile oğlunun üzerine an­ Ü çüncü Murad devrinde bir d efa daha
sızın hücum ederek beş yü z k işiy i öldür­ d u ru lm u ştu r.. İsm ail H akkı U zunçarşılı
düler. Bu v aziyet karşısında daha ciddî D ivan -ı hum âyun M ühimme d efterlerin ­
davranm ak ihtiyacını h issed en İbrahim de bu m evzu ile alâkalı hüküm leri top-
Paşa Ma’n -o ğ lu ’nun sığın d ığı dağlık m m - lıyarak 14 - 15 sa y ılı «Belleten» de n eş­
takayı sardı. Sık ın tı içinde uzun bir m ü­ retm iş olduğu cih etle, Marmara - Kara­
cadeleye katlanm ak zorunda olduğunu deniz kanalına dair epeyce bilgi ed in ­
gören Ma’n -oğlu anlaşm ak ih tiyacın ı h is­ m ekteyiz.
setti. Halep valisi A li P aşanın gönderdi­ Bu hüküm lerden öğrendiğim ize göre:
ği adamlara 320 tüfek, 20 torba ipek ve 1591 y ılın d a bir kanal açılm ak suretiyle
50 bin altun verdiği gibi annesini de İb­ İzm it körfezi Sapanca gölüne bağlanm ak
rahim Paşaya gönderdi. M ürtekip v e pa­ Sakarya suyu da Sapanca gölüne a k ıtıl­
raya doymaz bir adam olan İbrahim P a­ mak istenm iştir. Bunun için İzm it sancak
şa Ma’n -oğîu ile anlaşm ak için bu m ik ­ b eyin e, İzm it v e Sapanca kadılarına h ü ­
tar para ve saireyi az bulduğundan âsi küm ler yazılarak, m im âr v e m üh en d isle­
dürzi reisine iki defa daha adam gönder­ rin gönderildiği bild irilm iş v e işin süratle
di. Ma’n-oğlu m ali kudreti bitip tükenir- başarılm ası em rolunm uştur. K anal k azıl­
cesine İbrahim Paşanın istek lerin i k arşı­ m ası için 30 bin am ele toplanm ası karar­
lam ak zorunda kaldı. O aralık donanm a­ laştırılm ış, hafriyata nezaret işi de S o -
dan bir filo da Sayda sahiline 4 b in kişi k ulluzâde Haşan Paşaya h avale ed ilm iş­
çıkarm ıştı. tir. K anal güzergâhına raslıyacak köy,
Gerek İbrahim P aşanın em rindeki ç iftlik v e m andralann başka y erlere nakli
askerler, gerek donanm adan çıkan kuv­ bile p eşinen bu hüküm lerde zikredilm iş­
v etlerle âsilerden birkaç y ü z kişi öld ü ­ tir. K analda çalışacak am ele v e ırgatla­
rüldü, üç bin kişi kadar esir alındı. İb ­ rın tedariki için A nadolu, Karaman, S i­
rahim Paşa M a'n-oğlu’nun m ali k u d reti­ vas, Maraş v e Erzurum b eylerb eylerin e
ni de tüketm iş olduğundan b öylece Dür­ em irler gönderilm iş, İstanbul’da Eyüp
zi isyanı söndürüldü. kadısına da lâğım cı taifesin i buraya gön­
derm esi bildirilm iştir.
Marmara - K aradeniz K analı M armara - K aradeniz kanalı işi p e­
şin en pek sıkı tutulduğu halde bilâhara
teşebbüsü bundan birdenbire vazgeçilm iştir. K ita­
bım ızın 1261 in ci sayfasında b ah settiği­
Ü çüncü Murad devrinin hayırlı te­ m iz S ü veyş ve Don - V olga kanalları d e­
şebbüsleri arasında y er alan Marmara - recesinde eh em m iyetli olm ıyan, Don -
Karadeniz kanalı işi, ilk d efa K anunî S ü ­ V olga kanalı gibi h arici bir teh lik ey e de
leym an zam anında düşünülm üştür. Mü­ maruz bulunm ayan Marmara - K arade­
verrih Selâniki v e ona istinaden H am - niz kanalından n için vazgeçild iğin e dair
m er’in bildirdiğine göre. Sapanca gölü m ühim m e D efterlerinde bir k ayıt bu­
çevresi v e Sakarya vadisinden kereste­ lunm am aktadır. S elân ik i v e V âsıf tarih­
lerin İzm it körfezine k olaylık la nakli m e­ lerinde m evcu t kısa izahattan öğrendiği­
selesi K anunî Süleym an zam anında m ev - m ize n a za ra n : O sırada veziriazam b u ­
zuubahs olm uş, hattâ bu m evzu sadece lunan Koca Sinan Paşa kanal sahasını
sözde de kalm ıyarak Mimar Sinan ve bizzat görm ek istem iş, padişah bu arzu­
Girez ( Kerez, G ü rz ) N ikola bu m ın ta- y u u ygun bulduğundan Sinan Paşa d ev -
kaya gönderilm işlerdi. B unların idare v e ­ İet erkânından bazı kim seleri yanm a a -
ya talim atı dahilinde Sapanca gölünden Iarak oraya gitm iş, ü ç gün ahali, mimar
İzm it körfezine kadar olan sahadan y ir­ v e m ühendisler ile m ıntıkayı dolaşıp a -
mi bin zirâ boyundaki y er tesv iy e ed il­ raziyi ölçtürm üş, dönüşünde de vaziyeti
m işse de, m uharebeler d o layısiyle am e­ padişaha arzetm iştir. Fakat Sinan P a-
liyat tatil edilm iştir. şa’nın dönüşünden sonra Su ltan Murad:
B öylece ilk d efa K anunî Süleym an «terki ehem dir, din v e d ev lete lâzım o -
zam anında ele alm an, fak at m uharebeler lu r m esalih değildir, fukarayı m em leket

1400
ve zu afay-ı raiyyet m ih n et v e m eşakkat
çeküp en v a -i şed aid -i zulra ile kâr-u
kisbetm ek lâzım değildir. Saltanat m ü­ J, m
him m atının ehem ini donanm a sefaini
yaptırıp itm am v e tek m il etm ektir; bu trj. J
>/;-v" .
âne d eğin odun n ic e olageld i ise yin e “f i
aran üzerine ad l-ü dad eylem ek vacip ­
tir» diyerek bu işten vazgeçilm iştir.
\ i \ t a s g i r *
Selânikİ v e V âsıf’ın ifadelerinden
anlaşıldığına nazaran, kanalın açılm ası­
n ı tavsiye eden şahıs K oca Sinan Paşa Sakarya - Sapanca - İzm it kanalının açıl­
olduğu halde, onun aleyhinde bulunan m asına dair yazılm ış hüküm lerden biri
bazı erkân padişaha bazı sözler sö y le­
m işler, işin ehem m iyetini pek kavrıya-
m ıyan hüküm dar, fak ir h alk ın bundan
zarar görüp ezileceği m ülâhazasıvle te ­
şebbüsten vazgeçirm iştir.

Üçüncü M urad’m Ölümü

Osman padişahlarının onikincisi o-


Ian Sultan Üçüncü Murad 15/16 ocak
1595 gecesi v e fa t etti, ölü m ü n d en bir
kaç gün önce bir m ide a ğ n sı h issetm iş,
zam anının tarihçilerinin ifadelerinden
anlaşıldığına göre, bu a ğrıyı m üteakip Ondokuzuncu asırda tzm it
ağır bir rahatsızlık da h issetm em işti. Ö-
lüm ünden bir gün önce, Sinan P aşa ta ­ kad ın lan , m usahip ve m usahibeler isti­
rafından deniz tarafında yap tırılm ış k öş­ fade ederek- d e v le t işlerin e k a n şm a fır ­
ke gitm iş, buradan denizi v e gem ileri satını buluyorlardı.
seyre dalm ıştır. Bu arada huzurunda İngiliz elçisi Barton, Türk sarayına
bulunan çalgıcı v e hânendelerden m u ta­ girip çıkan Salam on Carmano adlı bir
dı dışında hüzünlü bir şarkı istem iş, bu yahudm in m üşahedelerine istinaden ü -
şarkının nağm eleriyle içlen d iği sırada çüncü M uradı şöyle tarif etm ektedir :
M ısır’dan g elen ik i gem iden selâm m ak­ «Sultan Murad orta b oylu idi. O kadar
sadı ile atılan toplardan köşkün cam lan şişm andı ki boynu y ok gib i görünüyor­
kırılm ış, bu da Sultan M urad’a korku v e du. Rengi pem be v e beyaz, çehresi şa­
hüzün verm iştir. Zam anın m ü verrih leri­ lı âne, ablak, yak ışık lı v e sevim li idi. Sa­
ne göre Sultan Murad: «E vvelce bütün kalı sarı, hem en hem en altın renginde
donanm anın top lan cam lan ki ramaz i - v e uzundu. Göğsü üzerine düşüyor, yü ­
ken şim di bu kadırgaların top se siy ­ züne bir h ey b et veriyordu. E lbisesi mü­
le düşüyorlar. Görüyorum ki benim k ellef v e m uhteşem di. M ücevher v e k ıy ­
kasr-ı hayatım harap olm uştur» demiş m etli taşlara pek düşkündür. K avuğunu
ve bu sözlerinin arkasından ik i dam la sü sliyen sorguçlar üzerinde daim a paha
gözyaşı yanaklarından sakalına doğru biçilem iyccek bir kaç tanesi bulunurdu.
yuvarlanm ıştır. S u ltan Murad’ın hayatı N eşeli v e şendi. Ya tab iatı d olayısiyle,
hakikaten bu sözleri söy led iğ i günün er­ yah u t da V alide S u ltan ’m tesiri yüzün­
tesi gecesinde nihayete erm iştir. den kan dökm ekten n efret ediyordu.»
Para v e kadına düşkünlük gösteren İngiliz elçisin in bildirdiği şekilde
Üçüncü Murad za y ıf iradeli, tesir a ltın ­ ü çü n cü Murad hakikaten adam öldür­
da kalabilen bir insandı. A zim kâr olm a­ m eyi terviç etm em iştir. Tahta y en i g eç­
dığından takipçi olam ıyor v e re’sen k u v­ tiği zaman kanun icabı kıydığı kardeş­
v etli d irek tif verm e h asletin e de sahip leri ile, büyü yapm akla suçlandırılan
oulunm uyordu. Onun bu hâlinden saray bir kaç cariyenin idam ından başka v e -

1401
I râ d b m ahlasını kullanm ıştır. Güzel şiir
söyliyen Sultan Murad’m nesih v e tâlik
V V i' % i yazıları da güzeldi .A yrıca tasavvu fa da
m erak etm iş v e bu vadide «Fütûhat-ı
siyâm» adında bir eser yazm ıştır. A yrı­
ca «Esramâm ey adındaki eseri Ş em sed -
din S iv a sî tarafından şerhedilm iştir.
Şu m uham m es’i m u tasavvıfane m an ­
zum esinin m atlaını teşk il eder :
Tem âşândır cihan nakşi v e lâkin bî n i­
şansın sen
A yan iken hicâbı nûr zâtında nihansm
Saraybum u ile Ahırkapı arasındaki S i­ sen
nan Paşa köşkü, hâlen tem el harabesi Zaman ile m ekânın h alikı bi în -ü ânsın
m evcuttur. (R esim Juannin'den sen
alınm ıştır) Mekân sende dolu yâ rab v e lâk in bi m e­
kânsın sen
zir, vali ve kumandan gibi erkândan Vücudunla cihan m em lû v e lak ın bî n i­
kim seyi öldürtm em iştir. şansın sen.
Yirmi sene onbeş gün süren salta­ Tab'an m erham etli olan Üçüncü
natı m üddetince İstanbul’dan dışarı çık ­ Murad, kadınlarla fazla m ünasebetinden
madığı gibi son zam anlarında saraydan dolayı asabı h ayli bozuk bir kim se o l­
b ile çıkm az olm uştur. İik zamanlarda muştu. Bundan dolayı bazan pek çabuk
cuma nam azlarına çıkarken bilahara onu hiddete kapılır, sertliği m erham etsizlik
da terkederek sarayda namaz k ılm ayı â- derecesine yükselirdi. K endisinin hasis
det edinm iştir. olup kadirşinas bulunm adığını kaydeden
E ğlenceye düşkün olm akla beraber, v e «M enakıb-ı Hünerveran» isim li e se ­
iy i bir kültür sahibiydi. B ilh assa edebî rini de bu padişah adına kalem alan Mü­
kültürü k u vvetliyd i. Türkçe, farsça, a- verrih G elibolulu M ustafa A li Efendi
rapça divanları vardır. Şiirlerinde «Mu- sonra «lâkin bu kavlin sıhhati m alûm ve

üçüncü Murad (1574 -1 5 9 5 ) zam anındaki hüküm darlar

(İ lâ v e : 1 1 1 )

In g ilte r e ; B irin c i E liz a b c th 1558 _ P o rte k iz : S e b a stiy a n —> — . 1578,


■ K a rd in a l H a n r i 1578-1580, B irin c i F ilip
F r a n s a : D o k u 2 u n c u C h arle s __ (Is p a n y a k ıra lı İk in c i F ilip ) 1580 ____ > .
1574, Ü ç ü n cü H e n ri 1574 — 158$, D ö r­ İsveç ; Ü ç ü n cü J a n — 1592, Zi-
d ü n c ü H e n ri 1589 ____ > . g ism ım d (L e h is ta n k ıra lı) 1592 ____ > -
A v u stu ry a : İk in c i M ak sim ily a n _* P a p a la r : O n ü ç ü n cü G re g u v a r _^ —
— 1576, ik in c i R u d o ll 1576 ____ » . 1585, B esinci S ik s t (S ik stu s ) 1585 - 1590,
O n d ö rd ü n c ü G re g u v a r 1590 - 1591, D o­
R u sy a : D ö n d ü n c ü (M ü th iş) îv a n k u z u n c u tn o s a n 1591. S ekizinci K iem an
__ 1584, F e d o r İv anovic 1584 _____ >- 1592 ------
L e h is ta n : Is tv a n B a th o ry (71- I r a n : Ş a h T a h m a sp __ 1576, I-
g ls m u n d ’u n kızı A n n a ’n m zevci, E rd e l k in c i İs m a il 1576 • 1578, M ehm ed H ü d a-
p re n s i) 1575 - 1586. Z ig lsm u n d V asa (İ s ­ b en de. 1578 - 1587. B irin ci A b b a s 1587
veç p re n s i) 1587------- > .
----- ►•
İs p a n y a : İk in c i F i l i p _> , Ö zbek h a n la r ı : İs k e n d e r __ 1583,
ik in c i A b d u lla h 1583 ____ > .

1402
ne kadar tetebbu ettik m ukarrerliği m a­ Koca Sinan Paşa tarafından sarayın
lûm değildir» dem ektedir. Üçüncü M u­ M armara denizi k ıyısındaki surunun A -
rad hakkm daki rivayetlerden biri de, hırkapı’y a yak ın olan kısm ında Ser m i-
sar’alı olduğu için vezirler tarafından m aran-ı bassa Davud A ğa’y a inşa e tti­
sefere gitm esi hususunda yapılan tek lif­ rilerek Padişaha hed iye edilen «Sinan
lere, hastalığın ın m eyd an a çıkm asından Paşa köşkü» veya diğer ism iyle «İncil:
çekindiği için m uvafakat etm ediğidir. köşk» tü. S ah ild e bir kale burcunun ü s­
Ü çüncü Murad’m türbesi, A yasofya tünde bulunan v e 1589 tarihinde tam am ­
cam i’i harim inin gü n ey-b atısın d a ve X- lanan bu eser tepesinde yald ızlı alem i,
kinci Selim m ’kine p ek yakındır. Ser m i­ içersinde zarif İznik çinileri, h a lk a n ve
m aran- ı hassa. D avud A ğa tarafından y ald ızlı n a k ışla n ih tiv a eder, uzaktan
v e altı k öşeli üzeri kubbeli, dışı m erm er bile gözleri kam aştınrdı. Y ine bu köşkün
olarak inşasına başlanm ıştır. Sonraları altına aynı zam anda bir de çeşm e y a ­
yin e m im arândan D algıç A hm cd Çavuş p ılm ıştı. B unlardan başka, üçüncü bir
ile birlikte tam am lanm ıştır. B ilhassa k a­ köşkte, padişahın arzusu üzerine v e m a s­
pılarında v e sair yerlerin d ek i sed ef iş­ rafı Koca Sinan Paşaya ait olm ak üzere
çiliği D algıç A hm ed Ç avuşundur. Tür­ saray surunun Sirkeci tarafında v e Ya­
benin bitişiğindek i küçük bina, Üçüncü lı kapısı civarındaki kısm ı üstüne inş?
M uradin tahta çıkam ıyan şehzadeleri edilenidir. Y apılacağı yerd e K ılıç Ali
için yapılm ıştır. Paşanın bir m üddet önce yen iled iğ i S u l­
Üçüncü Murad zam anında S aray-ı tan B eyazı d köşkü vardı, bu y ık tırıla ­
C edid-i âm ireye (Topkapı sarayı) bir rak 1592 de y in e S er m im aran-ı hassa
takım ilâvelerd e bulunulm uş, bu arada, Davud A ğa « K asr-ı A li » n in inşasına
etrafını kuşatan surlar üzerine ba2i başladı. Cephesi denize nazır köşk m ü­
köşkler yapılm ıştır. Bunlardan. A lay k öş­ teaddit şahnişin, sofa, dehliz v e odayı h a­
kü, halen G ülhane Parkı kapısının y a ­ vi idi. İznik çinileri v e kırm ızı m erm er­
nındaki köşede A dlî Tıb ile D efterd arlı­ le süslem eleri de dâhil olmak üzere köşk
ğın m uhteşem kapısının karşısındaki burç iki y ıl kadar sonra ikm al edilm iştir, in ­
üzerine inşa edilm işti (ilk A la y köşkü şası sırasında « K a s r -ıÂ iî» olarak ad ­
budur, şim di m evcud olan İkinci M ah- landırılan bu köşk sonradan « Sepetçiler
mud'un ya p tırd ığ ıd ır). D iğer b ir köşkte Köşkü » diye şöhret kazanmıştır.
rİOEİİŞTEK GERİLEME lE f lI S H B N ( i l i l
O sıran lı D evleti T e şk ilâ tı ve M üesseseler!
ve İçtim aî H ay atı
1

Osmaniı Sarcyı Teşkilâtı


Osmanlı
Hüküm darlar için ikam etgâh, ayni ayakta durm ası, hem padişahların uzun
zam anda en yüksek d ev let dairesi y e ri­ m üddet burada ikam et etm esi, hem de
ni tutan O sm anlı sarayı, d ev letin kuruluş âdet v e a n a n e le r d e d ah il olduğu halde
v e gelişm esi ile m ütenasiben teşekkül e - saray teşk ilâtın ın burada son şek lin i al­
dip teşkilâtlanm ıştır. İlk Osm anlı sara­ m ası d olayısiyle, «Osmanlı sarayı» de­
y ı m ütevazı şekilde B ursa’da kurulm uş, n ilin ce akla bütün cep h eleriyle Yeni sa­
daha sonra Edirne’de Bursa sarayından ray gelm ektedir.
hem bina hem de personel bakım ından Padişahların ikam etgâhı olm asının
daha geniş bir saray teşkilâtı m eydana yanında, en yü k sek d e v le t dairesini
gelm işti. Bursa v e Edirne sarayları h ak ­ m eydana g etiren kuru llan n bîr k ısm ı­
kında birinci cildim izde kâfi derecede n ın da bu topluluğa d ah il bulunm ası se ­
m alûm at verilm iş olduğundan,, burada b eb iyle, yen i sarayın etraflıca in celen ­
İstanbul sarayı ele alınacaktır, m esi, Osm anlı d evlet teşk ilâtın ın bir cep­
İstanbul’un fethinden sonra kurulan hesinin izahını da verm iş olacaktır.
saraylardan Yeni saray, hem binalarının Yeni sarayın tetk ik in e geçilm eden

1404
önce, fetih ten sonra İstanbul’da kurulan
ilk saray olan Eski Saray hakkında bir
kaç satırlık bilgi verilm esi u ygun düşe­
cektir.
F etihten sonra kurulan ilk İstanbul
sarayı «Eski saray» dır. F atih M ehmed
tarafından yaptırılan bu binanın Eski
saray adını alm ası y in e sarayın yap tırıl­
m asından sonradır. R esm î vesikalardaki
adı «Saray-ı a tik -i mamure» olan bu
saray, şehrin hem en hem en ortasında
B ayezid sem tinde şim diki ü niversite
m erkez binasının bulunduğu yerd e idi.
Sahası ep ey ce ğeniş olup S üleym aniye
camii civarına kadar uzanm aktaydı. F a­
tih M ehmed daha sonra Yeni sarayı ya p ­
tırm ış olduğundan, padişahlar Yeni sa ­
rayda oturm aya başlam ışlardır. Burası
ise vefat eden padişahların a ileleriyle
kızlarının ikam etine tah sis edilm iştir.

TOPK API SAKAYI

Osm anlı padişahlarının üç buçuk a-


sır m üddetle oturd uk lan Topkapı sarayı
F atih M ehmed tarafından yaptırılm ış,
bilahara bir takım ilâ v elerle son şek lin i
alm ıştır. İstanbul’un en güzel yerinde
Fatih zamanında G. Amyrutzes’e yaptı­
Marmara, Boğaz v e H a liç’e nezareti olan rılan bu İstanbul plânının ortasında gö­
sabada kurulm uş olan Topkapı sarayının rülen Fatih Camii, aşağıdaki çift duvarlı
ilk adı «Yeni saray», resm î vesikalarda binalar Eskisaray’dır
ise «Saray-ı C edid-i âmire» idi. Yeni
sarayın deniz tarafındaki kapılarından
birisi «Topkapı» adını taşım aktaydı. A y ­
ni kısım da yapılan ahşap bir saray da
bu isim le anılırken bilâhara «Topkapı
sarayı» adı Y eni sarayın tam am ına alem
olm uştur.
Y eni sarayın inşasın a 1465 yılından
sonra başlanm ış ve F atih’in b aşlattığı in ­
şaat 1478 de sona erm iştir. Sarayın en
büyük kapısı olan B â b -ı hum âyun ü ze­
rindeki kitâbe ramazan 883 (M ilâdi: K a­
sım /A ralık 1478) tarihini taşım aktadır.
Ü çgen şeklinde b ir sahayı kaphyan
Topkapı sarayının etrafı surla çev ril­
m iştir. Fatih Su ltan M ehm ed tarafından Esfdsaray’a ait bîr restore resim
yaptırılm ış olan saray surlarının irili u -
fak lı bir takım k a p ıla n vardır. Saray içtek i kapılar bugün de m evcudiyetini
sınırının bir kısm ı dem iryolunun inşası m uhafaza etm ektedir.
üzerine kaldırılm ıştır. S aray surlarının
dışarıya açılan kapılarından başka, sa­ Topkapı Sarayının Taksim atı
ray sahası içinde de m eydan v e binaları
birbirinden ayıran/ kap ılar görülür. S a ­ tç içe avlularla bu avlularda birta­
rayın dışa açılan kapılarının ek serisi ile kım bina topluluklarından ibaret b ulu-
an T opkapı sarayı, buradaki v a zifeliler Bâb ü s-selâ m den ilen Ortakapı arasında
v e teşk ilâtı bakım ından ü ç kısm a a y rıl­ kalan «B irinci yer», Ortakapı ile A k a-
m aktaydı. Bunlar: ğalar kapısı arasında kalan «İkinci yer»
1 — D ış kısım : Bîrun, den ibaret olm ak üzere ik i kısım dır.
2 — îç kısım : Enderun B irinci y er: Topkapı sarayının sa l­
3 — Harem. tan at kapısı olan B â b -ı hüm âyun ile
Y ekdiğerinden kapılarla ayrılm ış Ortakapı arasında kalan üç y ü z m etre
dört avlu teşk il eden T opkapı sarayının, uzunluğundaki birinci avludan ibaret
d ıştan iç e doğru avluları küçülm ekte, bulunan B irin ci y e r sarayın bugün en
buna m ukabil küçülen avlularda daha çok d eğ işik liğe u ğram ış kısm ıdır. B i­
fazla bina bulunm aktadır. Saraya A y a - rin ci avlunun etrafında e v v e lc e birçok
sofya tarafm dn en dış giriş y erin i teş­ binalar bulunm aktaydı.
k il eden B â b -ı hüm âyun ile başlıyan B â b -ı h ü m âyu n iç içe iki kapı v e
b irinci avlu (B irinci yer) ile ondan son­ bir kubbeden m ürekkeptir. B â b -ı hüm â­
ra g elen ikinci avlu (İk in ci y er) T opka- yundan g irild ik ten sonra avlunun sağ
pı sarayının B îrun d enilen dış kısm ını; v e so l tarafında ayrıca kapılar m ev cu t­
daha içerde bulunan Ü çüncü v e D ördün­ tu. Sağdaki k ap ıya «Çizme kapısı» d en i­
cü yerlerd ek i binalar top lu lu ğu ise, E n ­ lirdi. Çizm e k ap ısın d an çık ılıp ta yok u ş
derun v e Harem i m eydana getirm ek tey ­ aşağı in ilin ce, bugün yerin d e hastane
di. Şim di bunları ayrı ayrı tetk ik e d e ­ binaları bulunan C ebehâne m eydanına
lim . varılırdı. S old ak i kapı da y in e b ir yokuş
aşağı in iş y o lu n u n ü zerinde bulunan
1 — BÎRUN «Darphane kapısı» idi.
Çizm e kapısı ile Ortakapı arasında
T opkapı sarayının B â b -ı hüm âyun kalan kısım da duvar üzerinde bir su
d enilen birinci kapısı ile B âb ü s-sa â d e terazisi v e bunun yak ın ın d a da bir ç e ş­
d en ilen A kağalar kapısı arasında kalan m e görülür. S iy a set Ç eşm esi adını ta ­
kısm ıdır. Burası, B âb -ı hü m âyu n ile şıyan bu çeşm e önünde idam ına h ü k m e­

Onsekizinci yüzyıl sonlarında Topkapı Sarayının Galata tarafından görünüşü


bina Bağdad Köşküdür. Sağda ve sahilde tek katlı küçfik kubbeli bina Yalı

1406
Topkapı Sarayına adını veren tam burundaki ahşap saray (Choiseul Gouffier’den)

dilen kim selerin b aşı vurulur, sonra c e l­ taş T an zim at-ı h ayriyed en sonra k a ld ı­
lâtlar idam â letlerin in k anını bu ç e ş­ rılm ıştır.
m ede yıkarlardı. Ç eşm enin biraz ile r i­ B âb -ı hüm âyundan O rtakapıya g id i­
sin de O rtakapım n önünde « S en g -i İbret» lirk en sol tarafta görülen ilk bina olan
denilen ib ret taşı m evcuttu. İdam edilen A ya - İrini k ilisesi silâh deposu h a lin ­
k im selerin başlarının teşh ir ed ild iği bu de k u llan ılm ak tayd ı. İkinci Cihan h ar­

(Choiseule Gouffier’nîn kitabından). (Yukarda resmin kesilmiş yerindeki kubbeli


Köşkü ve onun sağındaki bina Sepetçiler Köşküdür ki, halen haraptır.)

1307
bine kadar askeri m üze h alinde k u lla n ı- en dikkate d eğer taraflarım teşk il eden
lan A ya - İrini kilisesi ile sur arasında İkinci yer, Enderun v e H a rem kısım ları
sarayın sakaları olan S im Sakaları ile bu sahadan m uazzam b ir d u varla a y r ıl­
saray hasırcılarının koğuşları vardı. H â­ m ış olup, y eg â n e çık ış y erleri bir başta
len m evcu t olm ayan bu k oğuşların y a ­ Ortakapı, diğer başta da Ü çüncü k ap ı-
nında şim di D arphâne binası b ulunm ak­ B â b -ı h üm âyun’dan itib aren batıya
tadır. D arphâne e v v elc e B ayezid ile doğru sur b oyu takip ed ilin ce «Soğuk-
K oska arasında ik en 1716 da buraya n ak ­ çeşm es kapısına gelinir. G ülhane parkı­
ledilm iştir. D arphânenin eski yerin d e de na giriş y erin i teşk il eden bu kap ıya
bugün harap vaziy ette bir parçası m e v ­ şim di h alk arasında G ülhane parkı k a ­
cut olan Sim keşhâne binası in şa o lu n ­ pısı, v ey a h u t da sadece Park kapısı d e­
m uştu. nilm ektedir. S oğu k çeşm e kapısından g i­
D arphânenin yanından, bugün A r­ rilip de sağa y ok u şa doğru çık ılın ca,
keoloji m üzelerinin bulunduğu sah a ile bugün A r k eo lo ji m üzelerini teşk il eden
G ülhane parkına in en yolu n b a şlan gıcı­ binalar grupuna ı'a.'st gelin ir. F atih S u l­
na yakın yerin d e Darphâne k ap ısı v a r­ tan M ehm ed’in 147? d e yap tırm ış o ld u ­
dı. D arphâne kapısından O rtakapıya ğu «Çinili Köşk» de buradadır. Ç inili
doğru gidilirken daha ziyad e O rtakapı- K öşk’ün karşısında bulunan A rk eoloji
ya yakın bir yerde «D eâvi k asn » denen m üzesinin yerin d e esk id en Ü çüncü M eh-
ahşap bir kasır m evcuttu. K ubbe v ezir­ m ed köşkü vardı.
lerinden birisi h er gün buraya g e lir dâ­ Soğu k çeşm e kapısından girilip de
va sahiplerinin arzuhallerini toplar, k en ­ sola doğru sur boyu takip ed ilin ce kö­
d ilerin i dinler, arzuhallerle b irlik te dâ­ şed e «A lay Köşkü» n e rastlanır. Aİ3y
vaların h u lâsaların ı d ivan günlerinde köşkünü Ü çüncü Murad yap tırm ıştır. F a­
D iv a n -ı hüm âyuna sunardı. kat bugünkü bina İkinci M ahmud d ev ­
B â b -ı hüm âyundan itibaren batıya rine aittir. P adişahlar buradan çeşitli
doğru uzanan surla çev relen en v e b u ­ m erasim de askerî v e siv il alayların g e ­
günkü G ülhane parkını için e alarak de­ çişlerin i seyrederlerdi. A la y köşkünün
n ize kadar uzanan saha ile , d eniz kena­ karşısında sur dışında şim di A d lî Tıp
rındaki B izans surlarım tak ib en A h ır- dairesinin bulunduğu yerd e esk id en sa­
kapı fenerin e, A hırkapı fen eri y a k ın ın ­ rayın terziler koğuşu vardı. A la y k öşkü­
daki B alıkhane kapısından tekrar B â b -ı nün batı istik a m etin d e karşısında B â b -ı
hüm âyuna kadar uzan an . yerler de T op- A li y a n i sadrazam lık dairesinin büyük
kapı sarayı saha v e m ü çtem ilâtm d an - kapısı vardır. ,
dır. ik in ci avlu, Enderun v e H arem , bu A la y köşkünden itibaren sur boyu
geniş sahanın ortasında kalır. Sarayın takip ed ilin ce bü yü k kapılardan biri o -
lan «D em ir kapı» y a v a n lır . A la y köşkü
ile D em ir kapı arasında surun küçük
koltuk kapılarından ik i kapı m evcuttur.
D em irkapı civarından itib aren deniz k e­
narındaki k öşk ler m ın tık asın a gelin ir.
D eniz kenarındaki köşk v e civarındaki
binalar y a yan m ış v ey a h u t da y ık ılm ış­
tır. B ugün ayak ta duranlardan deniz k e ­
narında «Sepetçiler köşkü» ne rastlanır.
S ep etçiler köşkü yak ın ın d a e v v e lc e sa l­
tanat k ayık ların a m ahsus kayık h ân e v e
H am lacılar ocağı vardı.
S arayb u m u yak ın ın d a sarayın önem ­
li k öşk lerin d en «Y alı köşkü» bulunm ak­
taydı. P adişahlar deniz gezin tilerin e b u ­
radan çıkar, sefere çıkan v ey a seferden
Fatih’in bu kısımda ilk yaptırdığı bina dönen K ap tan -ı deryalar burada kabul
Çinili Köşk olunurlardı. Y alı köşkünün civarında

1408
Oııyedi ve Onseki7in e i asırlarda İmparatorluk halk kıyafetleri
*'Zur G e sc h ic h te d e r e o stiim e ” a d lı A lm a n c a e se rd e n a ld ığ ım ız y u k a rık i g ru p re s im ­
le rd e ; T ü r k k a d ın la rın ın ic v e dı§ k ıy a fe tle riy le m a iy e tle ri, a ş a ğ ı s o ld a b i r zey b ek , b ir
S u riy e li ve b i r h ıris tiy a n k a d ın ı, sa& daki g r u p ta d a k u íe y ve g ü n e y li A rn a v u tla rla b ir
B u lg a r ta s v ir e d ilm iş tir- B u n la r a s ılla r m a u y g u n d u r.
(M u fa s s a l O s m a n lı T a r ih i ta b lo s u N o , 28)
Bâb-ı hüm âyûn (Birinci kapı). (Choiseule Gouffier’den)

B ostancıbaşı dairesi v e B ostancı h asek i­ Mahmud tarafından gen işletilen bu b i­


leri koğuşu m evcuttu. na Î862 de bir yan gın n eticesi k ü l ol­
Sarayb um unda deniz kenarında B o­ muştur.
ğaziçi, Ü sküdar v e K adıköy’e nezareti Topkapı köşkünün arka tarafında
bulunan Topkapı köşkü m evcuttu. D iğer Üçüncü S e lim in annesi için yaptırdığı
köşklerden ep eyce büyük olduğundan v e içi pek süslü olan «Serdab köşkü» bu­
Topkapı sarayı şeklinde d e anılan bu lunm aktaydı. Scrdab köşkünün arka ta ­
güzel ahşap bina bütün Y eni saraya a- rafında yü k sek kısım da Roma im para­
dini verm iştir. îlk d efa Ü çüncü A hm cd torlarından îk in ci Ciodius zam anında
tarafından yaptırılıp, bilâhara B irinci G otlar üzerine kazanılan zaferin hâtıra­

Birinci Yer (Mellingr'den)

1409
sını tes’iden dikilm iş olan «Gotlar sü­ Bayram alayları gibi m erasim ler de y a ­
tünü» vardır. B unun ilerisinde sarayın pıldığından « A lay m eydanı » da denilir.
Harem kısm ının Sarayb u m u ’na açılan A vlunun sağ tarafında «M atbah-ı âmire»
kapışım teşkil eden «Üçüncü kapı» g ö ­ denilen saray m utfakları vardır. İki sı­
rülür. ra üzerine yirm i kubbe teşk il eden m ut­
Sarayın bir çiçek bahçesi olan «Has- fakların bugünkü binası M imar Sinan
bahçe» ile «Gülhane m eydanı» S aray- tarafından yapılm ıştır. M utfak binaları
b u m u ’nun arka v e ü st tarafına rastlar. arasında yem ek pişirm e yerlerinden b aş­
Hasbahçe’nin civarında ayraca bir takım ka ah çılan n , tablakârlarm v e m em urla­
köşkler olup bunlar «Çayır köşkü» v e rının da koğuşları, ayrıca m escidleri
yin e o civarda «İshakiye köşkü» d en i­ m evcuttur. Saray m utfaklarında h er gün
ze yakın kısım da da «İncili köşk, Sinan dört - beş bin k işilik yem ek pişirilirdi.
Paşa kasrı» vardı. D eğirm en kapısı ve U lûfe tevzi günlerinde kapıkulu askeri­
saray değirm eni de bu taraftaydı. G ül­ ne verilen çorba, p ilâv v e zerde de b u ­
hane meydanının, denize yakın tarafında rada hazırlam rdı. Ramazanın onbeşinde
saray süprüntülerini toplayıp denize kapıkuluna v erilen baklava da y in e bu
döken hadem elerin ikam etine mahsus m utfaklarda pişirilirdi.
«Mezbele keş an ocağı» denilen y er m ev­ Ortakapıdan sola doğru ilerlenince
cuttu. Hasahır kapısı ile M evit kapısı denen iki
Bu köşkler sahasının M armara’ya kapı v e bir takım bina v e dairelere rast­
doğru ileri tarafında «Nişan taşlan » jı- lanır. M eyit kapısı, saraydaki cenazelerin
dan sonra « Gebehâne m eydanı » na, o - d ışarıya çıkarıldığı kapı olduğu için bu
radan da Ahırkapı ve B alıkhane kapısı isim verilm iştir. Bu iki kapı arasında
tarafından yukarı doğruçıkılm aya başla­ D ar-ü s-saâd e ağası Hacı B eşir A ğanın
nınca saray surunun kara tarafındaki yaptırm ış olduğu cami v e ham am b ulu­
kapılarından olan «Otluk kapısı» na g e­ nur. B eşir A ğa cam ii a y a k ta .ise de ha­
linir. • mam yık ılm ıştır. Bunların yan tarafında
Topkapı sarayının bu dış avlusunu hasahır m em ur ve kâtiplerinin oturduk­
teşk il eden kısım da sarayın sebzesinden ları, daha sonraları Yakah b altacılar v e
fırınına v e hattâ değirm enine kadar her bahçıvanlar koğuşu olarak kullanılm ış
türlü ihtiyacını tem in edecek şeyler yer vardır. Bu binadan sonra Zülüflü
m evcuttu. baltacılar koğuşu v e onun yan gerisinde
İkinci y e r : Topkapı sarayının esas de Raht hâzinesine gelinir. Z ülüflü bal­
dikkate değer kısm ı « İkinci y e r » ile tacılara tahsis edilen kısım koğuş, cami,
başlar. D ış avludan sonra İkinci avluyu hamam v e m ektepten m üteşek k il bir top­
teşk il eden bu bölüm e, resm î adı «Bâb luluk m eydana getirir.
Ü s-selâm » olan «Orta kapı» dan girilir. İkinci avludaki binaların en önem li­
Ortakapı, bugün Topkapı sarayı m üze­ lerinden birisi d e « Kubbe altı » binasıdır.
sinin giriş kapısıdır. Ortakapının ik i ta ­ A vlunun sol tarafında bulunan Kubbe a l­
rafında kurşun külâhlı birer kule, k u le­ tı, D iv a n -ı hüm âyun toplantılarının y a ­
lerin altında da kapıcılara m ahsus oda­ pıldığı yerdir. D iva n -ı hum ayun salonu­
lar vardır. V ezirlerden v e d ev let erkâ­ nun A k ağalar kapısına bakan yan ta­
nından gazaba uğrıyanların hapsedildik­ rafında « İç hazine » d iye anılan bina bu-
leri «Kapıarası» denilen y er burasıdır. lunur-
Ortakapıdan ik inci avlu ya geçm ek çok
sıkı bir nizam a tâbi idi. V ezirler O rtaka- 2 — ENDERUN
p ıya "kadar atla gelirler, burada attan i- Ak hadım ların m uhafazasında b u lu ­
nerek ikinci avlu ya yaya dahil olurlar­ nan v e bu bakım dan A kağalar kapısı d e­
dı. Buradan sadece padişahlar at üzerin­ nen B âb -ü s-saâd e’den ügîincü avlu ya g i­
de geçerlerdi. rilince Enderun başlar.. k-ağala.r kap ı­
Ortakapı ile Bâb üs-saâde arasında sından sonraki -üçüncü avlu, ikijiS^ av lu ­
kalan ikinci avlu 160 m etre uzunluğun­ dan daha küçüktür Buraya « Üçüncü yer »
da 130 m etre genişliğindedir. Saray ıs­ de denir.
tılahında adı «İkinci yer» olan bu avlu ­ B âb -ü s-saâd e’nin ön kısm ında m er­
da Kapıkulu askerine u lû fe tev zi’i ve mer sütunlara m üstenit gen iş v e gü zel bir

1410
Bâb üs-selâm (İk in ci kapı). (C hoîseule G ouifier’den)

revak vardır. Padişahların cülûslarm da dım ların en büyük âmiri sayılan « Kapı
.tah t buraya kurulur, yen i hüküm dara b i­ ağası » v e y a « B ab -ü s-saâd e ağası » nm
at m erasim i burada yapılırdı. B ayram laş­ dairesi, solda da ak ağa yani beyaz h a ­
malar, bazeıı de A yak divanı denilen fe v ­ dım ların koğuşu vardır. B âb -ü s-saâd e’-
kalâde divanlar ayni yerde cereyan eder­ nin tam karşısında « Ar2odası » m evcu t­
di. B eşinci Murad’a kadar padişahların tur- Yabancı d evlet elçilerinin, sadaret
cülus m erasim lerinin yap ıld ığı bu reva­ d eğişik liği vukuunda vezir, şeyhülislâm ,
kın Osmanlı tarihinde h u su sî bir yeri kazasker ve defterdarların, bir vazifeye
vardır. yent tayin edilen m ühim devlet erkânı­
Üçüncü avluya giriş istikam etine g ö ­ nın. padişah tarafından kabul salonu o -
re B âb-üs-saâde'nin sağ tarafında ak h a ­ lan Arzodası, etrafı fırdolayı geniş sa ­

İkinci Yer. Sola doğru ortada kuleli ve önü kolonlu bina Kubbe altıdır. Sağda
küçük kubbeleri olan usun bina M atbah-ı âmire’dir (M ellinçdea)

1411
çaklı revaklarla çevrili zarif bir binadır. net o d a sı» vardır. Sünnet odası, H ırka-i
Arzodasmın arka tarafında beyaz saadet dairesinin arkasında ve onunla ay­
m ermerden, üzeri kubbe ile örtülü güzel ni çatı altındadır. Sünnet odası ile B ağ­
bir yapı olan üçüncü Ahmed kütüpha­ dad köşkü arasında « Sultan İbrahim ka­
nesi bulunur. Arzoclası gibi bu da başka m eriyesi» vardır. Dördüncü yer’den bir
binalarla bitişik tarafı bulunmayan m üs­ kapı ile Sarayburnu tarafına çıkılır. S a ­
takil yapı halindedir. rayın büyük kapılarından olan bu kapı­
üçüncü avlunun sağ köşesinde En­ ya « üçüncü kapı » denilir.
derun mektebi ve onun yanında Eczaha-
ne mevcuttur. Buradan itibaren avlunun 3 — HAREM
sağ kenar uzantısında Seferli koğuşu,
İkinci Selim hamamı, H azine-ı hümâyun Topkapı sarayının Harem kısmı m uh­
vardır. telif zamanlarda yapılmış binalar toplu­
luğu halindedir. Yer yer muhteşem kı­
üçüncü avlunun, B âb-üs-saâde’nin sımlar olm akla beraber alçak tavanlı o -
karşısına düşen kenarında i s e ; K iler-i dalar, m uhtelif zamanlarda inşa edilmiş
hassa denilen K iler koğuşu, Hazine k et- kısım ları birbirine ekliycn koridorlar,
hüdaiığı dairesi ve Hazîne koğuşu, m u­ izbe v e karanlık avlular vardır. Harem,
kaddes em anetlerin hıfzedildiği S m a- sarayın Gülhane parkına bakan batı ta­
n at-ı mübareke dairesi bulunur. Halen rafını kaplar.
Topkapı sarayı müzesinin m üdiriyet da­ Padişahın, padişahla alâkalı kadınla­
iresi olarak Kullanılan kiler koğuşu ile rın, kız ve erkek çocuklarının, bundan
hazine koğuşu arasında üstü kapalı bir başka haremin nezaretine mem ur harem
m erdivenle aşağı kısma yâni « Dördün­ ağaları ü e müşabihlerin oturma sahası­
cü y er» e inilen bir y o l vardır. dır. Onun için Haremi, birisi asıl Harem,
Üçüncü avlunun dördüncü kenarını diğeri de asıl Harem ile Enderun ara­
teşkil eden kısımda, Em anat-ı mübareke sında kalan harem ağaları ve m ü şa h it­
dairesinin bitişiğinde v e onun devamı ler daireleri diye ik i kısımda mütalea
halinde « Hırka-i saâdet d a iresi» ve ayni mümkündür.
sahada Hasoda ve Enderun ağalarının Harem’in bir takım kapıları vardır.
mescidi görülür. Sarayın en büyük camii Bunlardan bir tanesi, saraydan çıkan ka­
olan burası hâlen Topkapı sarayı kütüp­ dınların bu kapı önünde arabaya b inişle­
hanesi olarak kullanılmaktadır. Ağalar rinden dolayı « Araba kapısı » diye anı­
camii ile H ırka-i saadet dairesi arasında lan kapıdır. Araba kapısı Kubbe altı’nm
Arzhâne ve « Hasoda s- bulunmaktadır. arka tarafında, zülüflü baltacılar koğuşu­
K iler koğuşu ile hazine koğuşu ara­ nun önüne yakın yan tarafmdadır. Sara­
sındaki yoldan geçilerek sarayın « Dör­ y ın karşıdan bakılınca dikkati çeken b ü ­
düncü yer» ine girilince, zarif bir takım yük kulesi, Kubbe altı ile bu kapı ara­
köşklerin bulunduğu sahaya gelinm iş o- sında kalan bir sahaya isabet eder. Araba
lur. Kara M ustafa Paşa köşkü, Revan kapısından girilince « Dolaph kubbe » d e­
köşkü, Bağdad köşkü. M ecidiye köşkü nilen yere gelinir. Buradan, büyük kule­
bunlardandır. Bunlardan bilhassa B ağ­ nin bulunduğu tarafa açılan bir kapı da
dad köşkü çinileri, oymaları, sedef ve ba­ mevcuttur.
ğa işlem eleri ile bîr sanat şaheseridir. Dolaplı kubbe’nin yan v e gerilerinde
Dördüncü Murad tarafından Bağdad fe t­ « Karaağalar ca m ii» v e harem ağalarının
hinin hâtırası olarak yaptırılm ıştır. Yine dairesi bulunur. Karaağalar camiinin y a ­
ayni hükümdar tarafından yaptırılm ış o- nında küçük cariyelere mahsus b ir .sib -
lah Revan köşkü, Bağdad köşkü üslûbun­ yan m ektebi olan « K alfa mektebi » var­
da olup ondan biraz daha küçüktür. Çok d ır, Haremağaları dairesi, bir iç koridor
zarif bir bina olan Kara M ustafa Paşa üzerine iki taraflı sıralanmış bir binadır.
köşküne « S a fa k ö şk ü » de denilir. Loş v e kasvetlidir. Harem ağalânnm su ­
Kara Mustafa Paga köşkünün ön ta ­ bayı olan Bagkapı gulâtm dairesi bu b i­
rafında meşhur Lâle bahçesi vardır. H e­ nanın en süslü yeridir. Harem ağaları
kimbaşı odası da Lâle bahçesi civarına dairelerinin kubbe altı binasına bakan
isabet eder. Yine dördüncü yer’de « Sün­ tarafında 6 - 7 m etre genişliğinde 45

1412
Üstte Bâb üs-s a ad e. (Choiseule Gouf-
fier’den), yanda Arz odası, altta Üçün­
cü yer: Sağda, kubbeli bina. Üçüncü Ah­
med kütüphanesi ve onun solunda Arz
odası (Bartlett'ten)

1413
çinilerinin güzel örnekleri ve tahta o y ­
m acılığın zarif num uneleri ile bezen­
miştir.
X öbet yerin in m ethalinde H arem -i
hüm âyunun cüm le kapısı görülür. N ö-
betyeri ile iç hazine arasında loş v e kub­
beli bir geçitten yürününce «Kuşhane ka­
pısı » na gelinir. Kuşhane kapısı, K uş­
hane m eydanına açılır. Kuşhane m eyd a­
nında ik i daire m evcuttur. B unlardan b i­
ri, padişahın n efsin e m ahsus yem eklerin
pişirildiği m utfak, diğeri de eczanedir.
Kuşhane m eydanındaki bir kapı A k ağa­
lar camii yanından Üçüncü y e r e açılır.
Kuşhane m eydanı H arem -i hum âyundan
sayıldığı cih etle bu kapıdan sadece h a ­
rem ağaları işler, icabında harem e celbo-
lunan tabipler ile m abeyin erkânı ayni
yerden girebilirlerdi.
Harem’in cüm le kapısı civarından a -
çılan kapı ve koridorlarla m u h telif is ti­
kam etteki dairelere gidilebilir. B unlar­
dan birisi C ariveler dairesine, birisi V a ­
lid e taşlığına, bir diğeri de A ltın yol d e ­
nen kısm a açılır. C ariyelcr dairesine g i­
Harem ve giriş yerinin Kubbe altı ar­ den yol uzun bir aralık şeklindedir. Ca-
riyeler dairesinin b itişiğinde V alide d a i­
kasındaki k uleden görünüşü
resi vardır. Cariyeler dairesinden 'v a li­
de dairesine bir kapıdan geçm ek m üm ­
m etre kadar uzunlukta bir koridor var­ kündür.
dır. Bu koridorun bir ucu nöbet yeri d e­
V alide dairesinin esas giriş çıkış yeri
nen kısm a kadar uzanır.
V alide taşlığı tarafındadır. V alide taşlığı,
Koridorun nöbet yerin e yakın k ıs­ zem ini taş döşeli y ed i sekiz yü z m etre
mında D ar-üs-saâde ağası dairesi ile şeh­ karelik bir avludur. V alide taşlığın ın üç
zadeler m ektebi ism iy le anılan yerler tarafında duvar, bir tarafında da a ltı sü -
vardır. D ar-üs-saâde ağası dairesinin du­ tunlu bir revak vardır. R evakın altında
varları Onyedinci asır çin ileriyle sü slü ­ biri büyük biri küçük iki çeşm e görülür.
dür. Şehzadeler m ektebi O nyedinci asır Valide taşlığının sağ tarafı A ltm yol, sol
tarafı ise V alide dairesidir. V alide daire­
sinde, valide sultanların oturma, yem ek,
yatak odaları v e ayrıca da valide ham a­
m ı vardır. V alide sultan odalarının bir
kısm ının duvarlarında çirkin İtalyan çi­
n ileri görülür.
V alide taşlığına açılan kapılardan
birisi de « Taht kapısı » dır. Taht k ap ısı­
nın yanında bir binek taşı vardır. Padi­
şahlar K ılıç alayına giderlerken bu b i­
nek taşından ata binerler ve Kuşhane k a ­
pısından üçüncü , avluya atla çıkarlardı.
Taht kapısından « Ocaklı sofa s> veya
« Ocak sofası » denen y ere girilir. Ocak
sofasında y ald ızlı tunçtan sarayın en gü ­
Harem’in giriş yeri z el ocaklarından biri bulunur. Ocak so -

1414
f a s ın ın b i r ta r a f ın d a d a Ş e h z a d e le r d a i­
re s i v a r d ır .
Çeşme sofasını» bir tarafındaki g e­
çitten Ü çüncü M uradın yatak odasına g i­
dilir. Burası, sarayın en m uhteşem y er­
lerinden biridir. D uvarları on altın cı as-
n n en güzel çinileri ile süslüdür, kapıla­
rı sedef, fildişi ve bağa kakm alıdır. Ü -
çüncu Murad’m yatak odasının b itişi­
ğinde « Hünkâr sofası » m evcuttur. B u­
raya, Üçüncü Murad’m yatak odasm a
açılan geçit yerinin diğer bîr tarafında
bulunan kapıdan girilir. Hünkâr sofası­
nın başka bir kapısı daha vardır. Hünkâr
sofası, harem in en büyük ve en süslü sa­
lonudur. Padişahların eğlendikleri y e r ­
dir. Hüküm darın oturm ası için sayebanlı
bir taht m evcuttur. ,
Hünkâr sofasında bulunan bir kapı­
dan Üçüncü A hm ed’in yem ek odasına g e­
çilir. Yine bu bölüm deki odalardan biri
olan Birinci A hm ed’in m ütalea odası ha­
rem in güzel yerlerinden olup, bilhassa
tertibatı bakım ından dikkati çeker.
Harem in zikre değer y erleri arasında
Birinci Abdüiham id’in yatak odası, ü ç ü n - ,
cu- o Selim
-,- j
odası, u
Havuzlu t itaşlık
i , / ( asma
™ Haremde A ynalı salon
bahçe ) v e Sultan Osman köşkü vardır.

Hünkâr sofası

1415
rada ik am et ettik ten başka, d e v le t ıe ş k i-
lâtm da h izm et sahibi bazı şa h ısla r da
buradan v a zife görür, yab an cı d e v le t m ü­
m essilleriy le tem asların bir k ısm ı burada
vu k u bulur, siy a sî v e İdarî m ah iyettek i
bazı m erasim ler de burada cereyan e y ­
ler d i. B u bakım dan, Topkapı sarayında
oturanlarla v a z ife sahiplerinin gözden g e ­
çirilm esi, O sm anlı d e v le t teşk ilâ tın ın bir
kısm ın ın tetk ik i n eticesin i de verm iş o la ­
caktır. B unun dışm dra, b ilh assa, O sm an­
lI d ev letin in id aresin d e en y ü k sek o to ri­
te olan hüküm darların n elere istin a t e t­
tiği de k o la y ca anlaşılacaktır.
Osm anlı padişahları F atih M elım ed’-
H arem de ik b a lle r dairesi den itibaren d evşirm elere d e v le t id are v e
inzibatında v a zife vererek onlara istin a ­
da başlam ışlardı. F atih Su ltan M ehm ed’in
î Türk aristokrasisinin in k işafın ı ön le­
yici h arek eti ile b aşlıyan bu durum ön se-
kizinci asrın başlarına kadar d evam e t­
m iştir. Yani, O sm anlı p adişahları, O n-
beşinci asrın ortalarından itib a ren şa h ıs­
larına m ahsus m erkez ordusu ile d ev let
idaresi için, b ir Türk aristokrasisinin, y a ­
n i seçkin bir züm renin y etişm esi yerin e,
d evşirm elerd en ibaret bir bende sın ıfı
yetiştirerek buna istin ad ı tercih e tm iş­
lerd i. Bu yüzden, h ıristiyan a sıllı çocu k ­
H arem de Padişah hamam ı lara Türk v e M üslüm an terb iy esi v e r il­
m iş, padişaha b ağlılık duygularının g e ­
Ü çüncü O sm an’ın kögkü harem in G ülha- lişm esi m eselesi ön plânda tutulm uş, bu
ne parkı tarafm dadır. K öşkün cephesi yold a bir terb iye sistem i ile y e tişe n k im ­
S u ltan O sm an taşlığın a bakar, arkası ise seler, bir n ev î hassa ordusu m a h iy e ti­
T opkapı sarayı surunun D em irkapı tara­ n i taşıyan K apıkulu askeri sınıflarında,
fın a bakan yü k sek kısm ın üzerine tesa­ saray h izm etlerin d e v azife alm ışlardır.
dü f eder. B ilh assa saray h izm etlerin d e bulunanlar
H ünkâr sofrasına giden dar bir yolun k a b iliy et v e liya k a tla rm a göre saray h a ­
ucunda H ünkâr ham am ı vardır. H am am ­ ricin d ek i d e v le t h izm etlerin e d e tâyin e -
da lü leleri altun yaldızl! dört kurna m ev dilm işlerdir. B u bakım dan, T opkayı sara­
cuttur. H ünkâr kurnası yald ızlı tunçtan yı, ta h sil v e terb iye ile d ev le t h izm etin e
bir parm aklık için e alınm ıştır. geçecek ler için bir y etişm e m ü essesesi
T opkapı sarayın ın harem kısm ı bir vazifesin i de görm üştür.
takım koridor v e d eh lizlerle y ek d iğ erin e N etice olarak şuna eh em m iy etle işa ­
b ağlanan pek karışık bir m anzum e teşk il ret etm ek gerek ir ki, O nbeşinci asrın or­
ettiğin d en yazı v e ta rifle an laşılm ası pek talarından bağlıyarak O nsek izin ci asrın
güçtür, başına kadar, T opkapı sarayı v a z ife lile ­
rinden u lem a sın ıfı ile bir k ısım d ivan
TO PK A PI SA R A Y IN D A O TU R A N ­ v e m alî işler v e k alem ricali hariç, diğer
LAR VE VAZİFELİLER h izm et sah ip lerin in h em en hem en tam am ı
devşirm eden g elm e idi. B u h al, O sm anlı
T opkapı sarayı sadece padişahların sarayına devşirm eden iç oğlan ı alınm ası
m eskeni sayılan bir y e r değild i. P adişah usu lü n ü n 1675 te terk in e kadar devam'
ve ana m esu liy eti bulunan k im seler b u ­ etti. Bu tarih ten sonra, m ahdut m ik tar­

1416
da alm an esir çocukları hariç, hem en d ilen hocalardan sarayda ders görürler­
bü tün saray h izm etle ri ted ricî surette di. Ş eh zâd eler padişah olunca, ders gör­
Türk gen çlerin e verilm iştir. B inaenaleyh, dükleri hocalarını hünkâr h ocalığın a ta ­
O sm anlı sarayında otu ran lar v e v a zife li­ y in ederler ve onlara yü k sek ilm iy e rüt­
ler m ütalea edilirken bu m ühim n ok ta­ besi verirlerdi. O nyedinci asrjn ikinci y a ­
nın hatırda tu tu lm ası gerekir. rısından itib aren tahta geçen padişahlar
Bu önem li h u su sları tebarüz e ttir­ ise, hüküm dar oldukları zam an ulem â a -
dikten sonra şim di sarayın m en su p la n rasm dan k en d ilerin e bir hoca tayin ed er­
v e v a zifelilerin in tetk ik in e g eçelim . Top- lerdi.
kapı sarayında oturanlarla va zifelilerin P adişah hocaları içinde hüküm darın
sarayın b ölüm lerine göre tetk ik i u ygu n k en d ilerin e b esled ik leri saygıdan fa y d a ­
düşer. Z âten sarayın b ölü m leri, v a z ife li­ lanarak d ev let işlerin e karışan ve k u v ­
lerin durum ları ile sık ı sık ıy a ilgilid ir. vetli bir n ü fu z tesis eden kim seler ç ık ­
Buna göre : m ıştır. Padişah hocalarından birkaç ta ­
1 — B îruıı halk ı, 2 — Enderun h a l­ n esi tesis ettik leri k u v v etli nüfuzla O s­
kı, 3 — H arem halkı, m anlI tarihinde bir h a y li rol oynam ıştır.
d iy e b ir ayırm a yap m ak lâzım dır. 1703 te çıkan bir isy a n n eticesi padişah
hocalarından F ey zu lla h E fen d i’n in k a t­
B lR U N H A LK I lin d en sonra, hünkâr hocalarının n ü fu z­
ları k ırılm ış, eh em m iyetleri azalm ıştır.
T okapı sarayın ın d ış bölüm ünü te ş­ H ek im başı : S er etib b â-ı h assa d e ­
k il ed en B îrun kısm ı çok gen iş o ld u ­ nilen hekim başılar, saraydaki doktorla­
ğundan buradaki h alk v e v a z ife lile r de rın âm iri old u ğu gib i, im paratorluk d a­
çeşitlid ir. B unlar : h ilin d ek i bütün tabip, cerrah v e göz h e ­
I U lem â sın ıfı, II — E m irler s ı­ k im lerin e n ezaret selâh iyetleri de vardı.
n ıfı, III — Rikâb ağaları ile M üteferri­ H astanelerin tabib v e cerrahlarının ta ­
ka v e B altacılar, IV — M üteferrik hiz­ y in v e azilleri hekim başının takriri üze­
m et b ölükleri, V — B ostancı ocağı, VI — rine olurdu. H ek im b aşılar zaman zaman
H as ahır ( Ista b l-ı âm ire ) . İstan b u l’daki mü sİ im v e gayrim ü slim ta ­
A ltı kısım da tetk ik ed ileb ilen B îrun bip v e cerrahları te ftiş v e im tihan eder,
halkınd an, U lem a sın ıfı ile B iru n ’un er­ ruhsatnâm esı b u lu n m ıy a n la n n d ükkânla­
kân kısm ın ı teşk il ed en v e « A ğayân -ı rını k a p attın rd ı.
bîrun i d iye de anılan Rikâb v e y a Ü zen ­ H ekim başılar 1836 tarihine kadar il­
gi ağaları gü ndüzleri bîrundaki d airele­ m iy e sın ıfın d an tıp ilm in e v â k ıf k im se­
rinde çalışırlar a k şa m la n evlerin e gider­ ler arasından seçilip tayin edilirlerdi. Bu
lerdi. B unların d ışınd a kalanlar ise daha tarih ten sonra m ü lk iy e sın ıfın d an h ek im ­
sıkı bir d isip lin e tâbi olup sarayda çalışır başı tayin ed ilm ey e başlanm ıştır.
v e yin e orada y atıp kalkarlardı. B îrun Cerrah başı : Saraydaki cerrah b a -
teşk ilâtın a ait ta y in ler sadrazam tara­ şılar şehzadelerin- sünnetleri v e saraya a -
fın dan yapılırdı. Iınacak hadım ağaların m uayen eleri ile
m ü k elleftirler. H ekim başıdan em ir alan
I — U lem â S ın ıfı Cerrah başılarm em rinde başka cerrah­
la r da vardı.
K ehhal başı : Göz h ek im lerin e k eh ­
B unlar altı kısım d a m ü ta lea edilirler. h al denirdri. S er k ehhal d iy e a n ılan k im ­
1 — P adişah hocası, 2 — H ekim başı, seler ise saraydaki göz hek im lerin in başı
3 — Cerrah başı, 4 — K eh h al başı, 5 — idi. H ekim başıdan em ir alan b aş kehhal
M üneccim başı, 6 — H ünkâr im am ı. göz h astalık ların a bakar, göze fa y d a sı o l­
Padişah, hocası : O sm anlı p adişahla­ d u ğu için sürm e hazırlardı.
rı, şehzadelerin san cağa çıkm a usulleri M üneccim başı : Z âyice tertib i su re­
devam ettiği m üddetçe çok iyi bir tah­ tiy le e şref saat istihracına çalışan m ü­
s il ile yetiştirilirlerd i. Ş eh zad eler kafes n eccim lere O sm anlı sarayında y e r v e r il­
hayatı yaşam aya başlad ık tan sonra tah ­ m işti. M üneccim başı padişahın cülûsu,
sillerin d ek i esk i intizam biraz g ev şem ek ­ doğum u, harp, ilâm , ordunun h areketi,
le beraber, y in e de k en d ilerin e tah sis e ­ Sadrazamlara m ühür v erilm esi, sultan
d ü ğ ü n ü , denize gem i in d irilm esi gib i u - 1831 sen esin d e şeh rem in liği ile m im a r
ğur v e eşref saati arzulanan hususlarda b a şılığ m b irleştirilerek « E b n iy e -i hassa
zâyiçe tertip ederlerdi. M üneccim başım n m üdürlüğü » nün ih d a siy le şeh rem in liği
vazifelerin d en biri de takvim tertip e t­ kaldırıldığından, bu anlaşm azlık da k e n ­
m ekti. M üneccim başı m a rifetiy le takvim d iliğin d en hallolunm uştur.
tertibi işi 1800 senesine kadar d evam etti. M atbah-ı âm ire em ini : M atb ah -ı â -
B u tarihten sonra takvim tertibinde rasat nıire- d en ilen saray m u fa k la n n ın umum
âletlerin d en faydalanm a usûl ittihaz o - levayım m üdürü durum undaki v a zifeli
lundu. şahsa M atbah-ı âm ire em ini denirdi. Ma­
H ünkâr im am ı : B ilg ili, g ü zel sesli, iy etin d ek i m em urlardan da faydalanarak
[ biraz da m u sik iye v â k ıf k im seler ara- saray m utfaklarında çalışanların işlerini
i sm dan seçilen hünkâr im am ı, padişah n a ­ kontrol, saray m utfaklarında sarfed ilen
m az k ılark en k en d isin e uyduğu şahıstı. tek m il zahire ile m u tfak m alzem esin in
Sarayda padişaha nam az kıldıran hünkâr tem in i bunun vazifesi cüm lesindendi. K o­
im am ı, hüküm darın gittiğ i cam ide b a y - çu B ey risalesin d e : « K ilâ r-ı âm ireye za ­
j ram v e cum a nam azlarım da k ıld ırırdı. hire. tedarik eder, m atbah harcını o l tu ­
H ünkâr im am ları aşağı derecede dé ol­ tar » şek lin d e vazifesi h ulâsalandırılan
sa k en dilerin e m üderrislik verilird i. K a ­ m atb ah -ı âm ire em ini, gerek padişahın
zasker rütbesinde olan hünkâr İmamları g erek se harem v e saray erkânının y e m ek ­
da vardır. lerin in p işm esin i tem in ederken, yapılan
H ünkâr im am ı bir tane ik en on y e - her tü rlü m asrafın m untazam an d efterini
j dinci asrın ikinci yarısın d a ik in ci im am - tuttururdu.
; Iık, daha sonraları da üçüncü im am lık Saray m utfaklarında h er gü n dört
ihdas edilm iştir. beş bin k işiy e y em ek p iştiğin d en m a t­
bah-! âm ire em ininin em rindeki m em ur
II — Em inler S ın ıfı v e kâtip lerle, y em ek leri pişiren ahçı v e
yam aklarının sa y ısı b ir h a y li idi. On a ltın ­
cı asrın ik in ci yarısın d a saray m u tfa k la ­
Saray hizm etindeki em in ler dört ta­ rında altm ış ahçı ile iki y ü z hizm etkâr
nedir : çalışm aktaydı. P adişahın şah sı için K u ş­
1 — Ş eh rem ini, 2 — M atbah-ı âm i­ h a n e d en ilen m u tfak ta hazırlanan y e ­
re em ini, 3 — D arphâne em ini, 4 — Arpa m ek lerin m alzem e v e p işirilm esin i tem in
em ini. işi de m a tb a h -ı âm ire em in in e aitti.
Şehrem ini : E ski v e y en i saraylarla, S a ra y m u tfak ların d a harcanan za h i­
G alatasarayı v e İbrahim P aşa sarayının renin bir kısm ı, m a tb a h -ı âm ire için a y ­
tam irat v e in şaat m eseleleri, buradaki­ rılan tah sisatla tem in ed ilir ; bir k ısm i da
lerin giyecek, yiy ecek lerin i tem in, h are­ M ısır, Eflâk, B oğdan .ile A n ad olu ’daki
m -i hüm âyunun maaş ve m asraf işleriy le bazı ey a letlerd en m ü retteben gelirdi.
şehrem ini m eşgu l olurdu. Bu bakım dan D arphane em ini : O sm sn lı d ev le tin ­
şehrem ininin, b eled î işlere bakan b e le d i­ de para b asılm ası işi darphâne em ini ta­
y e reisi vaziyetin d ek i k im selerle k arıştı­ rafından yürütülürdü- İstanbul darphâ­
rılm am ası lâzım dır. Ş eh rem in leri, sa y ı­ nesi e v v elc e B eyazıd ile K oska arasında
lan bu vazifelerin in yanın d a sarayın v e ­ iken sonraları sarayın bîrun k ısm ın a n a k ­
kilharcı durum unda idiler. Onun için v a ­ ledilm iştir.
zifeleri h a y li eh em m iyetli addedilirdi. Su ltan B irin ci M ahmud zam anına
Şehrem ininin m aiyetin d e bir takım g elin cey e kadar İstanbul dışında G üm üş­
m em ur ve kâtipler vardı. R esm î b in ala­ hane, D iyarbakır, R um elide Ü sküp ta ­
rın tam ir v e inşa işleriy le şehrem ini m eş­ raflarında N avoberda şeh irlerin d e 4 ©
gul olduğu cihetle, başmirtıar ile m im ar­ darphaneler vardı. M aam afih, İstan b u l’un
lar onun em rinde idi. F akat şeh rem in le- zaptından sonra paralar daha-, ziyad e İs­
ri in şaat m alzem esin i tem in, m asraf v e tanbul d arp h ân esin d e-b asılm ıştır. şsc
y ev m iy eleri tutm akla m ü k e lle f olduğu İstanbul darphanesine Ergani, Keban,
halde inşaatın diğer k ısım ların a da b a - G üm üşhane v e K ü re’den bakır, güm üş v e
zan m üdahale ettik lerin d en m im ar başı altu n gelirdi. B u m adenlerden para b a sıl­
ile aralarında anlaşm azlıklar oluyordu. m ası işin i yü rü ten D arphâne em ini bir

1418
sen eliğ in e tayin ed ilird i. B ir y ıllık m üd­ Rikâb ağalarından olan y en içeri ağa­
d et dolunca esk isin in tayini tekrarlandı­ sı, cebeci, topçu, top arabacı v e a ltı bö­
ğı gibi, onun yerin e bir başkası da tayin lü k a ğ a la n askerî teşk ilâ t kısm ında zik ­
olunabilirdi. D arphanede k esilen m u h te­ redileceğinden burada diğerleri in celen e­
lif cins paranın ay a n , em inin em ri a l­ cektir.
tın da çalışan v e sa h ib -i ayar denilen m e ­ E m îr-i alem : T ab l-ı alem m eh ter­
m ur tarafından kontrol edilirdi. Darp­ leri den ilen v e saltan at sancaklariyle
hâne em inleri m âliyen in ik in ci kalem i o- m ehterhane takım ını ih tiv a eden b ö lü k ­
lan baş m uh asebenin kontrolü altında idi. ler E m ir-i alem ’in nezaretinde bulunur­
D arphâne em in liği m em u riyeti 1835 sen e­ du. B aştaki (E ) harfi terkedilm ek su re­
sine kadar devam etm iş, bu tarih te d ef­ tiy le M ir alem şek lin d e de sö ylen ilen
terdarlık ile b irleştirilerek « D arphâne-i E m ir-i alem rikâb ağalarının eh em m iyet­
âm ire defterdarlığı » teşkil edilm iş, da­ lilerin d en sayılırd ı. P adişah sefere ç ık tı­
ha sonra buna daha başka şek iller de ğı zam an y ed i alem den m ürekkep sa lta ­
verilm iştir. nat sa n ca k la n bunun nezareti altında g i­
Arpa em ini : Saray ahırlarındaki h a y der, E m ir-i alem ’in kendisi de s A k a -
vanlara ot v e arpa ile hayvan lara m a l­ le m » d en ilen b eyaz sancağı taşırdı.
zem e tem ini arpa em in in in vazifesi ciim -
V e2İr, b ey lerb ey i v e sancak b e y liğ i­
lesindendi. H acegâııı-ı d iv â n -ı hum ayun
ne yen i y ü k selen lere p adişah tarafından
rütbesinde olan arpa em ini bazı tarih ve
v erilen sancak v e tuğ Em irri alem v a sı-
vesikalarda « Emirui C e v » şeklinde de
ta siy le verilird i. B ö y le kim selere sancak
7.i kred ilm ektedir.
v e tu ğ verilm esi hususi bir m erasim ic ­
Saray m utfaklarında olduğu gibi rasına v e sile teşkil ederdi. K endisine sa n ­
Has ahır ( Ista b l-ı âm ire ) m sa rfiy a tı­ cak v e tuğ v erilen vezir, b ey lerb ey i v e
n ın bir kısm ı para ile tedarik edilm ek, sancak b eyleri bunları alırken ı-ütbesine
bir kısm ı da m ürettep m ah allerd en ayn î
göre E m ir-i alem ’e para, kürk ve attan
olarak celbedilm ek su retiy le karşılanırdı. ib aret m u ayyen bir aidat Öderdi.
1660 senesinde Ista b l-ı âm iredeki h a y ­
vanlar için g iy ecek v e m alzem e parası E lçilerin huzura k ab u lleri sırasında
olarak 16379 akçe verilm işti. E m ir-i alem de hazır bulunur v e elçin in
İstanbul’a g elen m u vak k at elçi, m u­ m ektubunu alarak yam a d a k i vezire v e ­
rahhas, beylerbeyi, sancak b ey i gib i m i­ rir, o da yan ın d ak in e n ak lederek m ektup
safirlerin hayvan ların ın kuru o t v e ar­ padişaha ulaştırılırdı. Padişah elçiy e bir
paları da arpa em ini tarafından tem in m ektup v erin ce ayni h arek et tersinden
olunurdu. icra olunur v e en sonunda m ektup E m ir-i
alem in elin d en e lçiy e ulaşırdı. E m ir-i a -
lem terfi edince sancak b eyi olurdu. L â­
III — R ik ib A ğ a la n İle M üteferrika kin bu sıraya h er zam an ria y et ed ilm e­
v e B altacılar m iştir. E m ir-i alem lik m em u riyeti 1832
de lâ ğ v ed ilerek v a zifesi birinci m îrah u -
Bîrun’un erkân k ısm ını teşkil eden ra verilm iştir.
bunlar üç sın ıfa a y r ılm a k ta y d ı: K ap ıcılar k e th ü d a s ı: Ecnebi eserler­
1 — Rikâb a ğ a la n , 2 — M üteferri­ de, saray n azırı şek lin d e tarif edilen ka­
kalar, 3 — B altacılar. pıcılar k ethüdası Topkapı sarayının B âb -ı
Padişahın atın ın yanın d a yürüm eğe hüm âyun v e ortakapısım b ek liyen bütün
m ezun olan, bu bakım dan k en d ilerin e ö - k a p ıc ıla n m n âm iri idi. K eth ü d ây-ı B e v -
zengi ağaları da denen im tiy a zlı ağalar vâb în d iye de anılan K apıcılar kethüdası
şu n la r d ı: D iv a n -ı h üm âyunda bulunarak padişah
A — Y eniçeri ağası, B — E m îr-i fi­ ile sadrazam arasındaki sözlü ve yazılı
lem , C — K apıcılar kethüdası, D — K a­ görü şm elere v a sıta lık ederdi. D iv â ıı-ı h ü ­
pıcı b aşılar, E — Ç avuş başı, F — Ç akırcı m âyunda oturm ayarak ayakta hizm et e -
başı, G — Şah in ci başı; l î — A tm acacı den k apıcılar kethüdasının elin d e çavu ş-
başı, I — E m îr-i ahur, J — Ç aşnigir başı, b aşı’da olduğu gib i bir gü m ü ş i s i b u lu ­
K — A ltı b ölük ağaları, L — C ebeci başı, nurdu.
M — Topçu başı, N — Top arabacı başı. K anunnâm e-i  l-i O sm an’da k ap ıcı­

1819
lar kethüdasının vazifesi şöyle târif e- Bunlardan başka bayram gecelerin d e
d ilm iştir : ve seferde padişahın otağı etrafında m eş’-
« Ç avuşbaşı ve reis-ü l-k ü tta b v e k a­ ale yakm akla v a zifeli k apıcılar ile siyah
pıcılar kethüdası hizm etkârdır. D ivanda hadım lara hizm et v e yardım eden kap ıcı­
oturm azlar. D ivâna her gün vüzeram ve lar m evcuttu. A yrı bir bölük te şik l eden
kazaskerlerim v e defterdarlarım g eld ik ­ cellâtlar da kapıcılara dahildi.
çe Ç avuşbaşı, kapıcılar kethüdası ö n le­ B âb -ı hüm âyun v e O rtakapıdaki ka­
rine düşüp istik b al etsü n ler v e bazı m e- pıcıların büyük subayına « K apıcı b a ş ı»
salih için benden taşra haberi kapı ağa­ denirdi. F atih zam anında kapıcı başı bir
sı, kapıcılar kethüdasına söylesü n v e ol tane ik en sonraları sayısı artm ış, on al-
dahi vüzerâm a v e kazaskerlerim e v e d ef­ tm cı asrın ortalarında dörde çıkm ış, za ­
terdarlarım a söylesü n ler » . m anla daha da artarak onsekizinci asrın
B ir veziriazam azledildiği zaman sonlarında yü z e lliy i bulm uştur. Kapıcı
m ü h ı-ü hüm âyunun ondan alınm ası, y e ­ başılar çoğalınca baştan dört tan esi d e­
n isin e de verilm esi kapıcılar kethüdası rece itib ariyle ötekilerden üstü n ad d ed il­
vasıtasiyle olurdu. Bu usûl onyedinci as­ m iş, içlerin d en en kıd em lisin e de « Baş
rın ik inci yarısına kadar devam etm iş, k a p ıcib a şı» denilm iştir.
bundan sonra m ühür bizzat padişah ta­ Yabancı d ev let elçileri saraya g elin ­
rafından alınıp verilm iştir. ce kapıcıbaşılardan ik i tanesi e lçiy i ön­
Padişahlar bayram v e cum a nam az­ ce divana götürür, huzura kabul sırasın­
ları için saraydan çık tık ları zaman hü­ da da elçin in kollarına girerek arz oda­
kümdara sunulan istidaları kapıcılar k et­ sında padişahın karşısına çıkarırlardı.
hüdası alırdı^ E yalet v a lisi olan vezirlere, b ey ler­
D ivan toplantılarını m üteakip sadrâ­ b eylerin e yap ılacak m ühim tam im ler
zamlar arza giderken kapıcılar k ethüda­ bunlardan biri v a sıta siy le yapılırdı. V e­
sı çavuşbaşı ile b irlik te B âb -ü s-saâd eye zir, b eylerb eyi gibi' m ühim erkândan b i­
kadar sadrâzam a refakat ederdi. D ivan risi idam ed ileceği zaman idam ferm anı
günlerinde padişaha arzedilecek telh isi kapıcı b aşıya verilir, o da bunun icabını
kapıcılar kethüdası götürürdü. yerin e getirirdi.
K apıcılar v e kapıcıbaşılar : Topkapı D evşirm e usulü kaldırılıncaya kadar
sarayının B âb -ı hüm âyun ve Ortakapı kapıcıbaşılar Enderundan yetişird i. D ev ­
gibi büyük kapılarında kapıcılar m ev ­ şirm e lâğved ild ik ten son ra üm eranın ço­
cuttu. B unların, bulundukları kapıları cukları arasından tayin yapılırdı. Ondo-
beklem ekten başka saraya ait birtakım kuzuncu asrın ortalarına doğru saray m e­
vazifeleri de vardı. K apıcılar, « B ev v â - m uriyetlerinin bir kısm ı lâğ v ed ıld iğ i, bir
bân-ı b âb -ı h ü m âyu n » ya n i B â b -ı h ü ­ kısm ı da şek il d eğiştirdiği h ald e, rikâb-ı
m âyun kapıcıları, « B evveb ân -ı dergâh-ı hüm âyun kapıcı b aşılığı 1908 m eşru tiye­
â l i » yani Ortakapı kapıcıları olm ak ü ze­ tin e kadar devam etm iştir.
re iki kısım dı. A yni A li risalesin e göre Ç avuşlar v e Ç a v u şb a şı: Çavuşlar,
birincisinin sayısı 4X7, İkincisinin de 1925 D ivan -ı hüm âyunun m übaşirlik, ihzar iş­
idi. B unlar bir takım bölüklere ayrılm ıştı. lerine bakan atlı bir sın ıftı. B unlar, y e v ­
Her bölüğün birer bölük başısı ile k e t­ m iy eli v e tım ar v e zeam etli olm ak üzere
hüda v e kâtibi vardı. D ergâh-ı âli kap ı­ iki kısım dı. Koçi B ey risalesinde k ayd e­
cıları içinde « P işkeşçi » ism i verilen ka­ dildiğine nazaran, D iv a n -ı hüm âyun ça ­
pıcı, diğerlerinin de âmiri olup « P işk eş- vuşları Enderundan değil, B ostancı o -
ç i-i şehriyari » den ilen bölüğün de bölük cağı ile diğer saray ocaklarından a yrı­
başısı idi. P işkeşçi, elçilerin getird iği p iş- lırlardı. ✓
keşi D ivân -ı hüm âyuna getirerek teşhir D ivan günleri davacıları çağırarak
ederdi. Pişkeşçiden sonra y in e kapıcılar­ m übaşirlik eden çavuşlar, bazan tahsilât
dan olan vc padişahın kırm ızı k ad ifeli v e saire gib i işlerle, gerekirse b ir ferm a­
altun m atrasını taşıyan « m a tr a c ı» , pa­ nın b ey lerb ey i v e alâkadarlara u la ştırıl­
dişahın kırm ızı çuha kaplı güm üş isk em ­ m ası için ey a letlere de gönderilirlerdi.
lesin i getiren e İskem le ağası » gelm ek ­ Ç avuşlara bir vezir v e y a nüfuzlu şahsi -
teydi. B unlar ayni zam anda birer bölü­ yetni k atli v a zifesi de verileb ilird i. On
ğün bölükbaşısı idi. altı v e on yed in ci asırlarda d ivan çavu ş-

1420
Saidan sağa: K apıcılar kâhyası, Rikâp Solağı, Aşçıbaşı

Iannın vazife ile ecnebi m em leketlere halde onsekizinci asırda ehem m iyetleri
gönderildiği de görülm üştür. artm ıştı.
Padişah şehirde bir yere gid er veya Çavugbaşı, m aiyeti erkânı ile birlikte
alay yaparken çavuşlar önden gid er ve halkın istidalarını divana takdim e d elâ­
hüküm dara y o l açarlardı. D ivan ça v u şla ­ le t eder, d îvan ın tertip v e intizam ım m u ­
rının sayısı onaltm cı asır ortalarında üç hafazada v a zifeli bulunurdu. Bundan b a ş­
yü z iken onyedinci asır sonlarında yed i ka bayram v e cüluslarda, sefirlerin h u ­
yüze yaklaşm ıştı. zura kabullerinde kapıcılar kethüdası ile
Çavugbaşı, kapıcılar kethüdası île b irlik te teşrifatta bulunurdu.
birlikte divanda teşrifatçılık yapardı. E - Ç avuşbaşm a b a ğ lı çavuşlar arasında
sas vazifesi divan teşrifatçılığı olduğu vazifelerinin çeşid i bakım ından d eğişik

Soldan s a ğ a : Peyk, Zülüflü Baltacı, B ostancı


<Bu sayfadaki resim ler C hoiseulc G o u ffierd en alınm ıştır)

1421
rütbede m em urlar vardı. Bunlar : Ç avuş­ B altacılar : A tâ B eyin « Enderun ta­
lar kâtibi, çavuş baş kisedarı, çavuşlar rihi » nde kaydedildiğine nazaran, İk in ­
bölük başılan , cebeci çavuşu, kılavuz ça­ ci Murad sefere giderken dere, tep e ve
vuşu, duacı çavugu gibi unvanlar taşır­ orm anların tem izlenm esi için Teberdar
lardı. < v ey a B altacı denilen biri sın ıf kullanm ış,
Çavugbagüık 1836 da kaldırılm ış ve ondan sonra bunların istihdam ına devam
bunlara ait vazifeler, <î D iv a n - i deâyi n e ­ ed ilerek seferde y o l açmak, y ü k kaldırıp
zareti » adı ile kurulup bilâhara adliye indirm ek, çadır kurmak gibi iş le r d i ve
nezaretine çevrilen teşk ilâta yen i bir ş e ­ saray hizm etlerinde çalıştırılm ıştır. İstan­
k il tahtında devredilm iştir. b u l’un feth in d en sonra b a lta cıla n n bir
Çakırcı, şahinci v e atm acacı başılar : kısm ı Eski sarayda, zü lü flü d iy e anılan
Osmanlı padişahları ava karşı alâka d u y­ kısm ı da Y eni sarayda oturtulm uştur.
duklarından bu iş için bir hizm etli sın ı­ Eski saray b a ltacılan n a « Teberde-
fın a y er verm işlerdir. Çakırcı, şahinci ve rân-ı saray-ı atik p de denirdi. Bunlar,
atm acacı başılar padişah için av kuşları Eski sarayın v e burada oturanların m u­
tem in eden, bunlara bakan, avda padi­ hafaza v e hizm etlerine bakarlardı. V azi­
şahla beraber bulunan, kim selerdi. Bun­ feleri itib ariyle D ar-ü s-saâd e ağalığına
lara şikâr a ğ a la n denirdi. bağlıydılar. E ski saray b altacılarının e k ­
Ç aşnigir b a ş ı : Çagnigirler sofra h iz­ serisi gündüzleri Y eni sarayda h izm et
m etine bakarlardı. Onların âm iri de ça ş­ eder, ak şam lan da eski sarayın Mercan
nigir başı idi. Çaşnİgirlere « zevvâb in -i kapısı tarafındaki k ışlalarına dönerlerdi.
h a ss a » çaşnigir b aşıya da « ser zevvâ­ Yeni sarayda çalışanların ek serisi kızlar
b in -i h a ss a s da denirdi. ağasının ve m aiyeti erkânının hizm etinde
Ç aşnigirleritı b ir k ıs m ı padişahın bulunurlardı. Eski saray b a lta cıla n oca­
şahsı için pişen yem ek lere nezaret eder, ğı 1757 de lâğved ilm iş, fakat 1774 te y e ­
bir kısm ı da pişeıı yem eklerin tevziine niden ihdas olunm uştur. Eski saray b a l­
bakardı. Sadrâzam ile vezirlerin sofra tacıları onyedinci asır sonlarında 813, on-
hizm etini de çaşnigirler ile m ehterler g ö ­ sekizinci asrm son lan n d a ise 400 kadardı.
rürlerdi. Yeni sarayda yatıp kalkan zülüflü
Ç aşnigirliğe, k iler v e hazine hizm e­ baltacılar E ski saray b altacılanndan
tindeki içoğlanlarından adam alınırdı. farklı hizm etlerde bulunurlardı- B unla­
Sayıları kırk kadardı. A lay günlerinde rın giyd ik leri serpuşun iki tarafından ik i
padişah ata binerken çaşnigir b aşı padi­ örgü, zü lü f v e y a perçem gibi yanakları­
şahın koltuğuna girip ata bindirirdi. na doğru sarktığından kendilerine zü lü f­
M üteferrik alar: H adem e durumunda lü baltacılar denm iştir. Z ülüflü b altacı­
olan hizm etlilere m üteferrika denirdi. lar sağ v e sollarını görem iyecek derece­
Padişah m üteferrikaları olduğu gib i v e ­ de kalkık yak alı bir dalam a giyerlerdi.
zirlerin v e başka erkânın da m üteferri­ Onun içindir ki bazı eserlerde « y a k a lı
kaları vardı. Burada bahsedeceğim iz p a ­ b a lta c ıla r » tabirine de rastlanm aktadır.
dişah m üteferrikalarıdır. Z ülüflü baltacılar B âb -ü s-saâd e da­
Padişaha hizm et bir şeref sayıld ığın ­ h ilindeki hizm etlere bakarlar, vezirlerle
dan m üteferrikaların bir kısm ı su İtansa- kazaskerlerin oturdukları yerlerin açılıp
de, vezir, beylerb eyi v e sair erkânın ço ­ kapanm ası, m uhafazası v e tem izliğin i ifa
cuklarından m ürekkepti. B unlar dışında ederlerdi. H arem -i ' hüm âyunda çıkan
hasoda, kiler, hazine koğuşları ile b alta­ y a n g m la n söndürm ek de bunların vazi­
cıların kıdem lilerinden m üteferrika ta ­ fesi cüm lesindendi. Sadrâzam san cağ-ı şe ­
y in olunurdu. rif ile m uharebeye giderse bunlardan o-
Padişahlar sefere çıkınca Enderun tuz tanesini beraberinde götürür, onlar
h azînesinin m uhafazası m üteferrikalara da liv a -i saadet altında K ur’am Kerim
aitti. M üteferrikalar, m aaşlı v e ged ik li okurlardı. Kurban v e ramazan bayram la­
yani zeam et ve tım arlı olm ak üzere ik i rında B âb -ü s-saâd e önüne padişahın tah ­
kısım dı. Gedikli m üteferrikalar daha iti­ tını kurup kaldırm ak v a zifesi /zülüflü
barlıydı. M üteferrikalar m u ayyen sayıda baltacılara aitti. Padişah, şehzâde v e ka­
olm ayıp sa y ıla n kırk ile altı yü z arasın­ dınlardan birisi ölürse cenaze harem -i
da değişm iştir. hüm âyundan bunlar tarafından n a k lo-

1422
Iunurdu. Z ülüflü baltacıların miktarı yüz şaha tebşir etm ek üzere m üjdecilik v a zi­
ile iki yü z arasındaydı. feleri de vardı. S a y ıla n zamanına göre
25 ile 150 arasında oynayan peyklerin
IV — M üteferrik Hizm et Bölükleri büyük subayına p eyk başı denirdi. K ış­
laları Sultanahm ed camii civarındaydı -
Peykler, solak v e bostancı h asek ileri o-
Topkapı sarayının bîrun halkı ara­ cağı ile birlikte 1828 de kaldırılm ıştır.
sında yer alan m üteferrik h izm et bölük­ Ş â tır la r : P eyk ler gibi sür’atli k o ­
leri ; peykler, şâtırlar, Rikâb solak lan , a - şan şâtırlar da m erasim v e alaylarda pa­
lem m ehterleri, çadır m ehterleri, sim sa ­ dişahın rikâbında ve solakların önünde
kalar, m atb ah -ı âm ire aşçıları, hassa k i­ yürürlerdi. P eyklere bânziyen ve onlar
ler bölükleri, hassa çam aşırcıları, hassa gibi daha ziyade m erasim lerde gösteriş
terzileri, ehli h iref denilen sanatkârlar­ için istihdam edilen saray şa tırla n lü ­
dan m üteşekkildi. zum suz görülerek birkaç defa kaldırılıp
P eykler : Bir n ev i p ostacılık hizm eti tekrar ih ya olunm uştu. Şâtırların sayısı
ifa eden peykler ga y et sür’atli koşarlar­ 10 ilâ 50 arasında değişm iştir. SubayZan-
dı. Yaya bir sın ıf olarl p ey k ler postacı­ na şâtır başı denilirdi.
lıktan başka m erasim de gösteriş için is­ Rikâb so la k la r ı: Solaklar esas itib a ­
tihdam edilirler, bu sebeple saltanat ala­ riyle yeniçeri ocağına bağlı idi. Fakat
yının ön tarafında solakların önünde y ü ­ solaklardan m ahdut bir kısm ı m erasim ­
rürlerdi. K üçük yaştan itibaren koşucu- lerde padişahın Önünde giderek bir m u ­
luğa alıştırılan v e çevik lik lerin e dikkat hafız ve merasim k ıtası teşk il ederlerdi.
ed ilen peykler, süslü elb iseler giym ekle Padişah a la y ile saraydan çıkınca dört
beraber k ıyafetleri koşm alarına mâni te ş­ solakbaşı, dört rikâb solağı v e altm ış so­
kil etm iyecek şekildeydi. P eyklerin h ica­ lak süslü elb iseleriyle atının iki tarafın ­
za giden lıacı h alifesin in avdetini p ad i­ da yürürlerdi. Rikâb solakları solakbaşı-

B ir M ehter takımı (A rif Paşa Albümünden)

1423
m n em ri altındaydılar. Solaklardan, dört Padişaha hazırlanan y em ek b ir k işilik
tanesi yirm i dört saatten yirm i d ört saa­ küçük ten cered e p işirilird i. B ö y le küçük
te sarayda nöbet beklerdi. Rikâb so la k la ­ ten cere v e sahanlara h âlâ da kuşhane
rı 1829 y ılın d a p ey k lerle b irlik te k a ld ı­ denilir.
rılm ıştır. S aray m u tfağın a b ağlı h elv a cıla r a y ­
T abl-u alem m e h te r le r i: B u n lar b a y ­ rı bir bölük teşk il ederlerdi. O n sek izin -
rak v e m ehterhane h alin d e ik i sın ıftı. ci asrın ortalarında usta v e şak irtleriyle
A lem m eh terleri yan i sancaktarlar bir b irlik te sa y ıla n yü zü geçm ek teyd i. E k ­
bölük, m ızıka yan i m eh terh ân e ise a ltı m ekçiler, kasaplar, sütçü, sebzeci, buz­
bölüktü. Sancaktarlar otuz ile k ırk ara­ cu v e karcı, m um cu v e sakalar, k ilerci
sında, m eh terhan e de 62 v e y a 63 kişiden b aşı y o lu y le m utbah em rine b ağlı idiler.
m ürekkepti. M ehterhanenin birin ci b ö lü ­ Y edi bölük te şk il ed en k ilerciler 1757 d e
ğü, b ir baş zurnacı, 16 2u m a cı, 8 nakkare 219 k işi idi. Saraya a it çam aşırcıları y ı­
zenan d en ilen çifte nâracı, 16 davulcu, 7 k ayan h assa ça m a şırcıla n , saraya v e p a ­
zilci, 1 1 v ey a 12 n efir d en ilen borucu, 4 d işaha a it elb ise, kü rk v e h il’a tleri diken
tane d e kös denilen b ü yü k davulcudan terziler ayrı ik i sın ıf teşk il ediyordu.
m eydana gelm ek teyd i. H üküm dara a it bu Sanatkârlar : Sanatkârların yap ab i­
m ehterhaneden başka m eh ter takım ları lece ğ i işleri gören saray sanatkârları u s­
da vardı. ta, kalfa v e şak ird leriy le ayrı a y n top­
P adişah sefere çık ın ca m ehter takım ı lu lu k la r m eyd an a getirirlerdi. E h l-i h i-
alem lerin arkasında dururdu. K onak y e ­ r e f d iye an ılan sanatkârlar kırk b eş tü r­
rine gelin in ce tablhâne çalardı. A yrıca lü sanat erbabından m ü teşek k ild i. B u n ­
h er ikindi va k ti o ta ğ -ı h ü m âyu n önünde lar, d evşirm e zam anında saraya v erilen
n e v b et çalm ak kanundu. T a b l-u alem acem ilerden y etiştirilird i. S o n ra la n d ı­
m eh terlerin in kışlası Topkapı sarayın ın şarıdan da alınarak y etiştirild iler. B u n ­
Odun k ap ısı civarın dayd ı. la r : Yazıcı v e y a h attatlar, m ü cellid ler,
Ç adır m ehterleri : M eh terh ân -ı h a y - m ü rekkepçüer, k ü lâh d ik icileri, k eçeci­
m e de denilen çadır m eh terleri pad işa­ ler, nakkaşlar, ip ek çiler, kuyum cular, sa ­
h ın çadırlarını m uhafaza, seferlerd e n a ­ atçiler, sorguççular, hakkâklar, sik k e ka­
k il v e kurm akla v a zifeliy d i. Çadır m eh ­ zıcılar, altu n işlem eciler, oym acılar, k ı­
terleri dört bölüğe ayrılm ıştı. K ışlaları, lıççılar, k m cılar, zırhçılar, bıçakçılar,
Sultan ah m ed ’d e İbrahim P a şa sarayı y a ­ yaycılar, okçular, kazm acılar, k alyon cu ­
nındaydı. Ç adır m eh terlerin in âm irine lar, çilin g irler, örtücüler, nalçacılar,
h aym e m ehterbaşısı denirdi. 1826 da y e ­ zam kçılar, d ülgerler, cam cılar, ç ık n k ç ı-
n içeri ocağı k ald ırılırk en Ç adır m eh ter­ lar, çizm eciler, debbağlar, k a d ife dok u ­
le r i de kaldırılm ıştır. yucular, altu n döğücüler, abacılar, sa -
Sim sa k a la r : D iv â n -ı hum ayun sa ­ m urcular, k an d ü ciler, dü lgerler g ib i sa ­
kaları olan sim sakaları 12 v e y a 35 k i­ natkârlardı.
şilik bir bölük teşk il ederlerdi. Sim sa ­
kaları B âb -ü s-saâd e ağasın ın nezareti a l­ V — B ostancı Ocağı
tında bulunurdu. B unlar d ivan ’ın toplan­
tı günlerin de divan ü y elerin e h izm et c - B ostancı ocağı, Topkapı sarayı dah i­
d erler v e buranın su, b uzlu şerb et gib i lindeki b ah çelerle, saray dışındaki bah­
ih tiyaçların ı tem in ederlerdi. çe v e bostanlarda, ayni zam anda pad i­
A şçı, h elv a cı, ek m ek çi, k ilerci, çam a­ şah v e saray h izm etin d ek i kayık lard a ça ­
şırcı v e te r z ile r : T opkapı sarayın ın y i ­ lışa n insanlardan m eyd an a g elen gen iş
y ecek v e g iyecek işle r iy le ilg ili hizm et teşk ilâ tlı b ir ocaktı. G en iş b ir saha k a p -
bölüklerin den olan bu n lar da m untazam lıy a n T opkapı sarayı sın ır la n için d e k a ­
b ir teşk ilâta bağlan m ıştı. S a ra y m u tfa ­ lan bahçelerden başka, saray dışın d a da:
ğında y em ek pişiren aşçılar u sta, k alfa K adıköy b a ğı, D avudpaşa bahçesi, B e ­
v e şakirdlerden ib aret kısım lara a y rıl­ şiktaş bahçesi, İskender Ç elebi bahçesi,
m ıştı. S ayıları üç yü zden fa zla tu tu lm ak ­ D olm abahçe, K uru Ç eşm e, A m a v u tk ö y ü ,
taydı. P adişahın şahsın a a it yem ek ler B ebek, M irgün, K alender, B üyükdere,
K uşhane m utfağın da zü lü flü b alta cıla r­ B eyk oz’da Tokat, P aşabahçe, Ç ubuklu,
dan ik i kişinin nezareti altın d a pişerdi. K andilli, istavroz, Ü sküdar, A yazm a, S a ­

1424
lacak, H aydarpaşa, F enerbahçe, Florya, dişah, V alide Sultan ve sultanların bin­
H alkalı, Topçular, V idos, A lib e y köyü, d ik leri kayıklarda kürek çekerlerdi. H a­
K âğıthane, K araağaç, H asköy gib i bahçe nedan efrad ım a b in d iği k a y ık la r saray-
ve bostanlardan m ürek k ep ti. b u n m ’ndaki kayıkhanede dururdu.
B ostancılar, Topkapı sarayı v e b u ­ B ostancılarda küçük subay rütbe­
nun dışında dağınık yerle rd e h izm et e t­ sin d e «Bostancı hasekileri» d en en bir
tik lerin den ik i kısm a ayrılm ışlardı. B i­ sın ıf vardı. O nsekizinei asrın ik in ci y a ­
risi saraydaki h asbahçeye bakan «Has­ rısında bostancı h asek ilerin in m iktarı
bahçe » efradı; diğeri de «H adâik-ı h a s­ üçvüz k işiy i bulm aktaydı. B ostancı h a­
sa» d en ilen saray dışın d ak i bahçe ve sek ilerin in başına «Baş haseki» denirdi-
bostanlara bakan «Hassa bostanîarı« e f­ K ireç im alath an elerin in m ü ltezim i «Ki­
radı idi. Saray bostancıları yirm i bölük­ reççi başı», İstanbul v e civar lim an lar­
tü. H er bölükte en az 19 en çok 49 kişi daki dalyanların m ü ltezim i «Balık em i­
bulunurdu. O naltm cı asrm sonlarında ni», İstanbul’daki şarap im â li ve sa tışıy ­
hasbahçe bostancılarının sa y ısı 641 kişi la alâkadar olan «şarap emini» de bos­
idi. S aray haricindeki bahçe v e bos tan­ tancıların haseki a fsla rm ö a n d ı.
larda bulunan efrad «usta» d en ilen baş­ B ostancıbaşı : B ostancı ocağın ın en
larının nezareti altında olup, 15 ilâ yü z b üyük âm iri B ostancıbaşı idi. B ostancı -
kişilik birer cem aat teşk il ederlerdi. başı, ocağın en büyük idarecisi old u k ­
H asbahçe b ostan cıların ın sa y ısı 641 o l­ tan başka İstanbul etrafının, M armara,
duğu sırada, T opkapı sarayı dışında ka­ H aliç v e K aradeniz b oğazı sahillerinin
lan u stalara tâbi b ostan cıların sa y ısı ise inzibat v e m uhafazasına da bakardı. S a ­
971 k işi idi. M aam afih bu rakam ın her h illerd ek i y a lıla r bostancıbaşı m üsaade
zaman ayni olm adığı, hadâık-I h a ssa la - etm ed ik çe yaptırılanı azdı. Saray erkânı
rm m iktarı gibi buralarda h izm et eden arasında sadece bostancıbaşı sak al bıra-
bostancıların sayısın ın arttığı da görü l­ kabîlirdi-
m ektedir. Padigah kayıkla gezin ti yaparken,
G erek hasbahçe, gerek se h assa b os­ saray bahçelerinde dolaşırken B ostaııcı-
tancıları efradı m aaşlı idi. B unlar, d ev ­ b aşı m uhakkak yan ın d a bulunurdu. H ü­
şirm e u sulü d evam ederken R um eli ve küm dar ile bizzat karşı karşıya g elm e­
A nadolu’dan toplanan acem ilerd en a lı­ sinden dolayı vezirler b ile kendisinden
nırdı. A cem ilerin ek serisi Türk ç iftç ile ­ çekinirlerdi. Saray dahilinde birisi idam
rinin. yanın a verilerek Türkçeyi v e m ü s- ed ilecek olursa, bu iş B ostan eıb aşıya ha -
lüm anlığ: öğrendikten sonra b uraya g e l­ v a le olunurdu. A zlolunan sadrazam , v e ­
diği gib i, doğrudan doğruya d evşirm e­ zir gib i büyük erkânın sürgüne g ö n d eril­
den seçilen ler de vardı. m esin i de bostancıbaşı yerin e getirirdi.
B ostan cılar dokuz d ereceli bir sın ıf B ostan cıb aşılar hiç bir zam an halkın
teşkil ederlerdi. B ir dereced en diğerine karşısına çıkm azdı. Ş a y e t bostancıbaşı-
terfi edenlerin k ıy a fetler i de buna göre n ın bü yü k d ev let erkânından birinin
değişirdi. B ostancı ocağında h izm et ed e­ ya n m a gitm esi gerek irse gece giderdi,
rek y etişen v e buradan çıkanlar hizm et B ostancıbaşılarm bostancı o cağın ­
d erecelerine göre kapıcılığa, tersane oca­ dan gelm esi kanunduö B ostancı başı dan
ğına, bostancı ustaları ise süvari b ölü k ­ bir derece aşağısı bostancılar k eth ü d a­
lerine çıkarlardı. sı, ondan aşağısı da b aşhaseki idi. B os-
H asbahçe v e h assa bostanlarında çi­ tan cıb aşılar adiyen terfi ederse k ap ıcı-
çek v e sebze y etiştirilir, gerek çiçek ler­ başdık v e sancak b eyliği ile, parlak bir
den gerek se sebzelerden g'elir tem in e d i­ şek ild e terfi ederse b eylerb eylik hattâ
lirdi. 1814 sen esin d e hasbahçe v e diğer v ezir lik le saraydan çıkarlardı.
bahçelerden 1,390,990 akçe m ah su l p a ­ B ostancı ocağı subaylarından olan
rası alınm ıştı. Ham lacı başı, padişahın k ayık g ezin tile­
B ahçe v e bostan işle r iy le u ğraşan ­ rinde en önde kürek çeker v e düm eni
lar dışında bir k ısım b ostan cılar da T op- idare ederdi. B unun derecesi baş h a se­
kapı sarayının d eniz tarafındaki köşk­ kid en sonra gelirdi.
lerinde d e istihd am edilm işlerdir. B os­ ik in c i M ahmud «A sakir-i mansure»
tancılar arasındaki k a y ık çı b ölükleri pa­ teşk ilâ tın ı kurduğu zaman bostancıları

1425
«A sakir-i hassa» adı altın d a yen i bir sidar v e odabaşı. O nyedinci a sn n son -
nizam a çevirtti. la n n d a ise: B irinci m irahur, ikinci m i­
Edirne bostancı ocağı : O sm anlIla­ rahur, büyük ahur kethüdası, küçük a-
rın eski m erkezlerinden olan Edirne'de hur k ethüdası, arpa ruznam çecîsi, arpa
de İstanbul’daki gib i b ir bostancı oca­ kâtibi, saraçlar kâtibi, m irahur-ı ev v e l
ğı vardı. Padişahlar zam an zaman Edir­ kethüdası, m irahur-ı ev v el kâtibi, b ü ­
n e’y e gidip g eld ik leri için E d im e sara­ yük rahtvan, küçük rahtvan, isk em leci-i
y ı eh em m iyetin i kaybetm em işti. Edirne ahur y â n i kürsidar idi. Bu m em u riyet
bostancıları, İstanbul b ostancılarına d ereceleri her zam an böyle kalm ayıp
bağlı olm ayıp m üstak ilen idare ed ilir­ d eğ işik liğ e uğradığı da olm uştu.
lerdi. E d im e şehrinin in zib atı buradaki B irinci v e ik in ci m irahurun m aaş-
bostancılara aitti. Edirne bostancıları da la n n d a n başka arpalık den ilen d irlik le­
Istanbul’dakiler gib i m ahsul parasını her ri de vardı. B irinci m irahur terfi ed er­
sene enderun hâzinesine teslim ed erler­ se sancak b e y liğ i ile taşra h izm etin e ç ı­
di. Buradaki, bostan cılar 1577 de 467, kardı. O nyedinci asırdan itib aren bazı
1752 de ise 663 k işi idi. Edirne bostan­ m irahurlarm b eylerb eylik , h attâ v e zir ­
cı ocağı 1826 da kaldırılm ıştır. lik le d ışa n çık tık la rı da görülm üştür.
M emur sın ıfın d an başka hizm etlileri
VI — IST A B L -I AMİRE teşk il edenler, h as ahır dahilinde ç a lı­
şanlar, h as ahır haricinde çalışanlar ol­
Ista b l-ı âm ire den ilen H as ahır’m â- m ak ü zere iki kısım dı. D ahilde çalışan ­
m ir v e h izm etlilerin d en m ürekkep k im ­ lar:
se ler de bîrun halkın a dahildi. H as ahır 1 — A t o ğ la n la n , 2 — Serahur v e ­
halkı saraya a it h ayvan ların bakım , m u­ ya Salâhurlar, 3 — Saraçlar, 4 — Has
hafaza v e yetiştirilm esiy le m eşg u l olu r­ ahır n a lb a ııa la n , 5 — K atırcılar, 6 — D e ­
du. îs ta b l-ı âm ire, F atih S u lta n M eh- veciler.
m ed zam anında basitken daha sonra Has ahır haricindeki h izm etliler ise:
kadro ve teşk ilâtı gen işlem iştir. 1 — Yund oğlanları, 2 — K orucu­
H as ahır yalnızca y e n i sarayda o l­ lar, 3 — T avcılar, 4 — V oynuklar.
m ayıp saray dışında da bu teşk ilâta bağ­ A t oğlanları : Saraya b a ğ lı ah ır­
lı y erler vardı. İstabl-ı âm iren in m e ­ larda h izm et gören seyislerd en ibaretti.
m urlarının ça lıştığ ı daireler ile h ay v a n ­ S e y isle r ik i k ısım olup bir k ıs iü ih ü y ü k
la n » bulunduğu yerler birbirinden a y n m irahura, diğer kısm ı da küçük m irah u -
m ıntıkalarda idî. B unların m em ur ve ra tabi id iler. P adişah sefere çıktığı za ­
kâtiplerinin, yen i sarayda orta kapıdan m an hüküm dar v e m a iy etin d ek ilerin at­
girilin ce so l tarafta b altacılar ocağının larını, çadırları, h âzin eyi ve sair ağır­
arkasında, ayrıca Sarayburnu tarafında lıkları taşıyan b ey g irlere bakım v e tı­
Gotlar sütunu civarında da daireleri marı ü e bu se y isler m eşgu l olurdu.
vardı. S e r a h u r la r : H as ahırın birinci sı­
Has ahır teşk ilâtın ın en büyük âm i­ n ıf h adem eleri olu p hep si de binici idi.
ri E m ir-i ahur ağa idi. Bu kelim eden On sekizinci a sn n son lan n d a sayıları ik i
bozulup kısaltılarak İm rahur v ey a M u- bine yak ın d ı.
rahur denilen em ir-i ahur ev v elc e bir S a r a ç la r : H as ahıra a it eğ er ve
tane ik en sonraları iki olm uş v e birinci koşum ta k ım la n n ı yaparlardı. Y aptık-
m irahur bütün teşk ilâ tın başı ad d ed il­ la n tak ım lar in celik v e dayanı k liğ i i l “
m iş, bu arada birinci m irahur ile ikinci m eşhurdur. Saraç cem aatı âm irlerinden
m irahur arasında vazife taksim i de y a ­ olan rahtvan ağası, padişah cum a selâm ­
pılm ıştır. E vvelce söylen d iği gib i, bü­ lığ ın a çık tığ ı zam an bindiği -sraht-ı
yü k m irahur rikâb v e y a özengi ağ a la n hum âyuns d en ilen m ü cevh erli hayvan
den en erkân arasında yer alm aktaydı. takım larına n ezaret ederdi.
H as ahırın m em ur sın ıfı onaltm cı a- H asahır nalbandları : H as ahıra tâ­
sır ortalarında derece itib a riy le şöyle bi h a y v a n la n n allam ak v e bir kısım a t­
sıralanm aktaydı: B irinci m irahur, ik in ­ ları iğd iş etm ek le v a zifeli idiler.
ci m irahur, has kethüda, b ey g ir k eth ü ­ K atırcı v e d eveciler: H arbendeler
dası, has rahtvan, b ey g ir rahtvanı, kür- de denen k atırcılar saraya m ahsus iki

1426
bin kadar katıra bakardı. B unların en lirdi. Burası, B îrun kısm ından daha faz­
büyük âm irine H arbende başı denilirdi. la d ikkati çek en bir yerdi. Zira, D iv a n -ı
H as ahıra b ağlı d evelere bakan d ev eci­ hu m âyu n m üzakereleri, elçi kabulleri,
lerin âm irine sarban başı denirdi. bayram laşm alar, kapıkulu askerine u lu ­
H as ahır haricindeki hizm etlilerd en fe tev zi’i hep burada olurdu. Onun için
yundciyan d en ilen yu n d oğlanları has­ Enderun halkı, B îrun halkının ek serisin ­
sa davarlarını güder, ağılların ı yapar, den daha esaslı şek ild e y etiştirilird i. Bu
otlarını biçer v e b öylece kendilerine bahsin başında, «Topkapı sarayında otu­
bırakılan h ayvan lara bakardı. Korucular, ranlar v e h izm et edenler» b aşlığı altın­
has ahıra a it çayır v e koruları m uhafa­ daki kısım da belirttiğim iz veçh ile, d ev ­
za ile vazifeliyd iler. H as ahır için y e tiş­ şirm e teşk ilâtın ın lağvın a kadar Ende­
tirilen taylara bakan bir sm ıf vardı ki, run h izm etlileri d evşirm e efraddan a lı­
bunlara T ayeılar v ey a tay ağaları d e­ nırdı.
nirdi. Y undcu, korucu va ta y c ıla n n h iz­ O sm anlı sarayına devşirm eden iç
m et sahaları İstanbul dışında olup, A* oğlanı alınm asına, riva y ete nazaran, Y ıl­
nadolu ve R um eli’nin m u h telif yerlerin ­ dırım B ayezid devrinde başlanm ış ve
de d ev lete a it arazinin ısta b l-ı âm ire i- bilahara buna a it kanun ve nizam lar
çm ayrılan k ısım larında idi. teessüs etm işti. Y erleşen usule göre :
V o y n u k la r; V oynuk teşk ilâ tı B i­ D evşirm eler İstanbul» getirilin ce D i-
rinci Murad zam anının m eşhur şa h siy et­ v a n -ı hüm âyuna sevk olunur, padişah
lerinden Tîm urtaş Paşanın tavsiyesi ü - arz odasında iken b u n la n teker teker
zerine kurulm uştu. V oynuklar, seferde görür, kapıağası tarafından bunların bir
ordunun v e ileri gelen d ev let adam ları­ kısm ını E d im e sarayı, G alatasarayı, İb­
n ın atlarına bakar ve bir n ev i sey islik rahim P aşa sarayında terb iye görm ek ü -
hizm eti ifa ederler, sair zam anlarda da zere a y ın r, geri kalanlar acem i ocağın­
has ahır v e çayır hizm etin d e çalışırlardı. da yetiştiriLmek üzere y en içeri ağasına
K end ileri h ıristiyan v e b ilh assa B u lgar- gönderilirdi. S aray hizm etleri için bu
Iardan m ürekkepti. V oynuklar h assa v e çocukların güzel endam lı, güzel y ü zlü ­
am m e voynukları olm ak üzere iki k ı­ leri, yü z v e alm larm daki çizgilerden ze­
sım dı. M uharebeye gitm ek için çağrı­ kâ v e iy iîik sezilenleri ayrılırdı. H ıris­
lanlara «Sefer voynuk la n » , H as ahır i- tiyan devşirm elerden başka B osna’daki
çin, çayır biçm ek v e h ayvanlara bakmak m üslüm an boşnak çocu k lan n d an da
üzere çağrılanlara «Çayır voynukları» saray hizm etleri için çocuk seçilirdi.
denirdi. V oynuklar R um eli’de bilhassa Bunlara Potur oğlanları denirdi.
B ulgaristan’da bulunurdu. B ir voynuk Edirne, G alatasarayı v e İbrahim P a­
ölünce yerin e oğlu, k ardeşi v ey a akra­ şa sarayına sev k ed ilen çocuklar tahsil
balarından birisi alınır, böyle bir k im ­ ve terb iy ey e tâbi tutulur, buralardan,
sesi yoksa seçil-sn bir ııam zedle açık d o l­ bir n ev i m ezu n iy et sayılan «Çıkma» la r-
durulurdu. la k ab iliy etliler K apıkulu süvari b ölü k ­
V oyn u k lan n âm irleri Çeri başı, p i- lerin e gönderilir, en k a b iliy etlileri de
rim kür ve L ikatör den ilen küçük su b ay­ Y enisarayın büyük v e küçük od alan n a
lardı. B irincisi m üslüm an diğerleri h ı- yollanırdı.
ristiyandr. Voynuklar*, kanunnam elerde G alatasarayı diğer saraylardan d a ­
B aştına denilen çiftlik lerd e kendilerine ha itib arlı olduğundan Y enisaray hiz­
a y n la n yerleri ekip biçerler, bu h izm et­ m etlerin e ayrılanları daha çok olurdu.
lerine m ukabil bir takım vergilerd en B uradan B üyük ve K üçük odalara, b a-
m uaf tutulurlardı. Ç ayır ve otlara bak­ zan da fevk alâd ed en olarak Seferli, K i­
m ak üzere İstanb ul’a g elen voynuklar, ler, H azine v e H asodaya iç oğlan ı alı­
E nderun v e Bîrim erkânına tevzi o lu ­ nırdı. İbrahim P aşa sarayı iç oğla n la ­
narak çalıştırılırdı. rın ın k ab iliyetleri de Edirne v e G ala-
tasarayı gib i y en isaray v e kapıkulu sü ­
2 — END ERU N HALKI vari bölükleri için bir m ahreç teşk il e-
derdi.
Topkapı sarayının Enderun kısm ın­ Y enisarayın Enderun kısm ına gelen
da hizm et ed enlere Enderun halkı den i­ iç oğlanları burada en küçük derecedeki

1427
odalarda hizm ete başlarlar ve zamanla Dördüncü M ehmed tarafından kald ırıl­
terfi ederler, bulundukları işlerden da­ mıştır.
ha yükseklerine nail olurlardı. Endsrun S eferli koğuşu : Bü koğuş ev v elce
kısm ının hizm etleri derece v e hizm et m evcu t değilken 163a de Dördüncü M u-
itibariyle birbirinden farklı odalara a y ­ rad tarafından ihdas edilm iştir. Seferli
rılırlardı. Bunlar, en aşağıdan başlıya- koğuşu. B üyük ve Küçük odalardan g e ­
rak şöyle idi: len iç-oğlan ların m tahsillerini daha fa z­
1 — B üyük v e Küçük odalar, 2 —la ilerlettik ten yerdi. S eferli koğuşu e f­
Doğancı odası, 3 — S eferli odası, i — radının vazifesi e v v elc e Enderun h alk ı­
K iler odası, 5 — Hazine odası, 6 — Has nın çam aşırlarını yıkam ak iken, bilâha-
oda. ra teşkilâtı gen işletilerek m usikişinas,
B üyük v e küçük odalar: G alatasa­ hanende, kem ankeş, pehlivan, berber,
ray'ı, İbrahim Paşa sarayı v e Edirne sa­ ham am cı v e tellâklerin y etiştirild iği y er
rayından gelen eh liyetli acem ilerden te­ haline getirilm işti. Onun içindir ki, S e ­
şekkül eden bu odaların efradı saray ferli koğuşundan bir lıayli şair ve m u­
hizm etleri için yetişm eye devam ederler­ sikişinas yetişm iştir. Seferli koğuşu e f­
di. B üyük v e küçük odaların derecesi radının kıdem lilerinden bîrisi haftada i -
birbirine m üsavi idi. Büyük oda Bâb üs ki defa padişahın sarığı ile abdest h av­
- saâde’den içeri girinci sağ tarafta, K ü­ lularını yıkam akla vazifeliydi. Buna
çük oda da sol tarafta Kuşhane ile Has «BaşkuUukçus> denirdi. Seferli koğuşu
oda arasında idi. efradının sayısı 80 ile 150 arasında de­
ğişm iştir. Seferli koğuşu 1831 de la ğ v e­
B üyük ve Küçük odalara g elen eh ­
dilm iştir.
liyetli acem ilerin en y aşlısı ancak yen i
buluğa erm iş çağdaydı. Bu çocuklar B ü ­ K iler koğuşu : Bu koğuş Fatih
y ü k v e K üçük odalara gelin ce çeşitli ho­ Sultan M ehmed tarafından ihdas ed il­
calardan ders görür, Türk v e m üslüm an m işti. Koğuş h alk ı padişahın y em ek ve
terbiyesini tam am lam ak üzere din ders­ sofra hizm eti ile ilg ili işlere bakardı.
leri, Kur’anı Kerim okur, Türkçeden K iler koğuşunun âm irine «Kilercibaşı»
başka Arapça v e Farsça da öğrenirlerdi. veya resm i vesikalardaki adı ile «Serki-
Bunlardan başka güreş, atlama, okun lâ rî-i hassa» denirdi. Fatih kanunnam e­
yayım çekm e gibi spor hareketleri, ata sindeki «Taâmı hûzür-ı ahşana kilerci
binm ek, silâh kullanm ak gib i askerî ta­ başı koya* cüm lesinden de anlaşılacağı
lim ler yaparlardı. Dolama denilen cüp­ üzere, padişahın sofrasına yem eği k iler-
pe giydiklerinden kendilerine «Dolamalı» cibaşı getirirdi. Sarayın reçel ve şerbet­
lerin i de kilercibaşı hazırlattırırdı. O-
da denirdi. Büyük v e Küçük oda efra­
dından kıdem li bir içoğlanı terfi ederse nun em rinde bulunan k iler koğuşu efra­
dı hükümdarın, h arem -i hüm âyunun
Seferli koğuşuna geçerdi. Terfi edem i-
yenler ise m uayyen zamanlarda yapılan ekm ek, et, tatlı, şerbet, yem iş gibi y iy e ­
çıkm alarda Kapıkulu süvarisinin Sipah cek v e içecek şeylerini hazırlayıp h ıfze­
v e Silâhdar bölüklerine gönderilirdi. der, saraydaki m escide ait m um ları te ­
Onaltmcı asrın sonlarında B üyük oda­ darik ederlerdi. K iler koğuşunun k iler-
nın m evcudu yüz, Küçük odanınki a lt­ cibaşı v e kiler kethüdasından sonra g e l­
m ış kadardı. Büyük ve Küçük odalar m ek üzere çavuş m akam ında oniki k ı­
1675 te Edirne, Gâlatasarayı, İbrahim dem li efradı m evcuttu. Bunlar; peşkir-
Paşa sarayları ile D irlikte lağved ilm iş­ başı, mumbagı; peşkir şagirdi, tutucuba-
tir, gı, bülbülcübaşı, tepsicıbaşı, yem işçi ve
Doğancı koğuşu : H ane-i Bâzyân da turşucu unvanları taşım akta olup, h ep si­
denilen D oğancı koğuşu efradı kırk k i­ nin de padişahın y em ek ve sofra hizm e­
şilik bir cem aat teşkil ederdi. Kaftanlı tiy le ilg ili vazifeleri vardı. K iler koğuşu
denilen enderunlularm aşağıdan b eşin ­ efradı onaltıncı asır sonu ile onyediııci
ci kısm ı itibar olunurlardı. Bunlardan asır başında 30 k işi iken bilâhara m ev ­
terfi edenler Seferli koğuşuna gider, ter cu tla n 80 ile 144 arasında değişm iştir.
fi edem iyenler de Kapıkulu süvarisine Hazine koğuşu : K iler koğuşundan
verilirdi. Enderunlu doğancılar sultan bir derece üstün olan Hazine koğuşu

1428
Fatih Sultan M ehmed zamanında ihdas rek gecelerde öd ağacı yakm ak v e gül
edilm işti. Buradaki iç-oğlan ların ın sa y ı­ suyu serpm ek gib i işlerle birlikte m üba­
sı altm ıştan eksik olm azdı. H azinelilerin rek em anetlerin (E m ânât-ı mukaddese)
âmirleri «Hazinedar başı» v e «Hazine m uhafızlığını yapm aktı. Has odadaki
kethüdası» idi. Enderunda bulunan iki m ünhaller um um iyetle hazine koğuşunun
hazîneden biri olan dış hâzinenin âmiri kıdem lilerinden olan giyim başı, peşkir-
Hazinedar başı, iç hazineninki de H azi­ başı, çam aşırcıbaşı alınmak suretiyle dol­
ne kethüdası idi. H azine kethüdası, sa­ durulurdu. Bazan kiler koğuşu kıdem li­
raya iş yapan kılıççı, sorguçcu, nakkaş, lerinden alındığı da olurdu.
kuyumcu, terzi, kürkçü gib i sanat ehline Has odanın subayları padişahın ay­
de kanşır.di. rı ayrı hizm etine bakardı. Bu erkânın
Hazine koğuşunun kıdem lilerinden m iktarı u m u m iyetle on iki kişi gösterilir-
en eskileri «Giyimbaşı» v e «Kürkçüba- H as odanın ,eıı büyük âmiri olan H aso-
şı» idi. G iyim başı terfi ederse Hasoda’ya dabaşm dan sonra gelm ek üzere Silâh -
naklolunur, dışarı çıkarsa m üteferrika dar, Çuhadar, Rikâbdar, Tülbent ağası
olurdu. Hazinedar başı ak ağalardandı; en önem lileri idi. Bunlardan başka Baş-
terfi ederse Bâb üssaâde ağası olurdu. çuhadar, Sır kâtibi, Berberbaşı, K ahve-
Hazine koğuşu efradı enderunun iç cibaşı, S a n k çıb aşı, Tüfenkcibaşı gibi v a ­
ve dış hâzinelerini m uhafaza ile m ükel­ zifeler m evcuttu. Sankçıbaşı, padişahın
lefti. Enderun hâzinesi kubbeli dört g e ­ sarıklarını hazırlar, Tüfenkcibaşı nişan
niş salondan m ürekkepti. Burada m uh­ atışlarında v e avda hükümdara tüfenk
telif çeşit paradan başka altun v e gü­ verir, Sır kâtibi kâğıt v e hokka taşır,
müş avani, cevahir, elm as gibi k ıym etli
ayrıca padişah cam iye giderken yolda
taşlar; kürk, halı, şal v e k ıym etli ku­ hükümdara sunulan istidaları toplar,
maşlar, m ücevherli eğer takım ları, k ıy ­
Berberbaşı padişahı traş eder, A nahtar
m etli taşlarla süslü sair eşyalar h ıfzedi­
ağası denilen v e has odalıların inziba­
lir ve bunların m untazam defterleri tu­
tından m es’ul olan küçük subayın m ua­
tulurdu. H azinedar başının em rinde b u ­
vini vaziyetinde bulunan İbriktar da
lunan bu dış hâzineye h il’a t hâzinesi de
padişahın leğen v e ibriğini hazırlardı.
denirdi. H azinedar başı hazarda v e se­
ferde padişahtan ayrılm azdı. İç hazine Has odanın erkânından ilk beş k i­
her açılışından sonra kapanırken kapı­ şinin dereceleri h ayli önem li idi. Bâb
sının üzerine m ühür basılırdı. Hazine ü s-saâde ağasından sonra bu beş kişi
kethüdasında bulunan m ühür Yavuz S e- Enderun ağaları arasında yüksek dere­
lim ’in kırm ızı akikten yap ılm ış olan ceye sahipti. Onaltı ve onyedinci asır­
meşhur mührü idi. K apının açılışı m e­ larda derece sırasiyle Hasodabaşı, S i-
rasim le olur, kapı açılm adan önce m ü­ lâhdar, Çuhadar, Rikâbdar ve Tülbend
hür m uayene edilir, ondan sonra k ilit
açılırdı. Bu sırada H azine v e S e fsrli k o­
ğuşu hadem eleri kapının iki tarafına di­
zilirdi.
Dış yâni m aliye hâzinesinde darlık
olunca iç hâzineden istikraz yapılır, b i-
lâhara bu alm an para iade olunurdu.
Has o d a : Enderunun en yüksek
dereceli koğuşu has oda idi. H as odalı­
ların m iktarı, âm irleriyle birlikte, um u­
m iyetle kırk bir k işi idi. H as odayı F a­
tih M ehmed kurmuştu. Yavuz Selim
devrinden itibaren bu koğuş efradının
vazifesi m uayyen b ir şek il alm ıştı. Has
odanın erkânı padişahın şahsı ils ilgili
hizm etlere bakar, efrad v e H ırka-i şerif
dairesinin süpürülm esi, oradaki m ushaf Son devirlerde İç Hazînenin açılma
v e kitapların tozlarının alınm ası, m üba­ merasimi

1429
ağası gelirdi. O nsekizinci asırda ise S i- lunan kim seleri üçe ayırarak m ütalaa
lâhdar daha fazla nüfuz kazanarak H as- etm ek doğru olur.
odabaşmı geride bıraktı. Hasoda erkâ­ I — H izm et v e muhafaza ile v azife­
nından ilk dördü padişaha hizzat m aru­ li bulunanlar.
zatta bulunabilirlerdi. Onun için bu n la­
ra «Arz ağaları» da denirdi. II — Padişah dairesine m ensup ka­
dınlar.
H as odabaşı : H as odanın en b ü ­
yük âm iriydi. Padişah nereye giderse III — Padişahın annesi, k ızla n v e şeh ­
has odabaşı da beraber bulunur, m era­ zadeler.
sim lerde padişahın elbisesini giydirip Harem, girilm esi m em nu y e r m a­
çıkartırdı. Had odabaşılık 1681 de la ğ v e­ nâsına geld iği ve bu m ânaya k ıyasla ka­
dilmiş; İkinci Süleym an zam anında tek ­ dınların ikam etine tahsis edilen daireye
rar ihdas edilm işse de onsekizinci asırda alem olduğundan harem deki ya şa y ış tar­
silâhdar daha çok nüfuz kazanmıştır. zına dair b ilgilerim iz pek kıttır. Hare­
Hasodabaşıların ekserisi ak hadım lar­ m in tarihlere in tik al eden tarafları, m a­
dan gelm iştir. aş ve m em uriyet k a y ıtla n sayesinde bu­
S ilâ h d a r: Merasim ve alaylarda radaki vazifelilerin teşkilâtı ile, harem â-
padişahın kılıcını at üzerinde sağ om u­ det ve an’anelerine dair saray duvarları
zunda taşıyan silâhdar, sarayda da pa­ dışına çıkabilen resm î m alûm attan iba­
dişahın şahsına ait silâ h la n muhafaza rettir. Zâten, h izm et ve m uhafaza işle ­
ederdi. Silâhdarlar onsekizinci asırda e- riyle m ü k ellef hadım lar ile m uayyen bir
hem m iyet kazanmışlardı. Bu asırda, sa­ bölüm de yaşam aya m ecbur ed ilm iş olan
raydaki bütün ağa v e iç-oğlanları bekâr şehzadeler bir tarafa bırakılacak olur­
olduğu halde evliliğin e ve akşam lan sa­ sa, harem halkını kadınlar teşkil ettiğ in ­
raydan çıkm alarına m üsaade edilen iki den buraya dair fazla şey öğrenm em iz
kişiden biri silâhdar, diğeri hazine k et­ esasen m üm kün değildir.
hüdası idi. Silâhdarlar terfi ederek sa ­
raydan çıkarsa yeniçeri ağası, b eylerb e­ I — HtZMET VE MUHAFAZA İLE
yi, bazen de doğrudan doğruya vezir o- VAZİFELİ BULUNANLAR
Iurdu.
Çuhadar : Has oda erkânı arasında Topkapı sarayının harem kısm ının
üçüncü dereceyi işgal eden Çuhadar a- hizm et v e m uhafazası ile m ü k ellef olan­
ğa m erasim lerde ata binerek hüküm dann lar hadım lardı. Saraydaki hadım lar, ak
gerisinden gider ve onun yağm urluğunu v e siyah hadım lar olm ak üzere iki k ı­
taşırdı. Sair zamanlarda da padişahın sım dı. H arem -i hum ayunda hizm et eden­
kaftan ve kürklerine bakardı. ler siyah hadım lar olup «harem ağaları»
Rikâbdar : Padişah gezintiye çık tı­ şeklinde anılırlardı. Ak ağalar, esas i-
ğı zaman ata binerken rikâbını yani ö- tibariyle K iler, Hazine. Hasoda gibi En­
zengisini tutardı. Fatih kanuunam esine derun odalarında bulunurlardı.
göre has oda erkânının üçüncüsü iken V aktiyle Rom alılar, A bbasiler ve
bilâhara Çuhadardan sonra dördüncülü­ M em lûkler de saraylarında siyah hadım ­
ğe düşm üşlerdi. Onyedinci asrın ortala- lara y er verm işlerdi. Tarihte bol bol ör­
n n a kadar padişahın çizm e ve ayakka­ neğine rastlanan bu u su l Osm anlı sara­
bılarına bakıp giydirm ek de rikâbdarın yında da görülm ekteydi.
vazifesi cüm lesindendi. Habeşî ve Sudanlı zencilerden iba­
Tülbend a ğ a s ı: Tülbend gülâm ı ret bulunan siyah hadım lar um um iyetle
şeklinde de söylenen bu vazife sahibi, Mısır v alisi tarafından saraya takdim e-
padişahın san k v e çam aşırlarını m uha­ dilirdi. Siyah h ad ım lan n en büyük â-
faza eder ve giydirirdi. M erasimlerde m iri «Dar üs-saâde» ağası d iye maruf
hüküm dan at üzerinde takip ederdi. «Kızlar ağası» idi. Dar üs - saâde ağası
ayni zam anda enderun ve harem -i hum â-
3 — HAREM HALKI yun ağalarının en büyüğü idi.
Dar üs - saâde ağası bu m akam a ka­
Topkapı sarayının padişahların biz­ dem e kadem e terfi ederek yükselirdi.
zat ikam et ettikleri Harem kısm ında b u ­ Siyah hadım ların en kıdem lisi m uhafız
Soldan sıra ile: Dar üs - saâde ağası, Bab üs - saâde ağası, Silâhdar ağa <iki
baştakiler Choiseule Gauffier’den alınmıştır)

kapı oğlanlarına kethüda olarak saraya Harem ağalarının en büyük âm in


girer, daha sonra terfi edince baş kapı olan Dar - ü s - saâde ağası, ak ağaların
oğlanı olur, buradan da terfi edince su l­ dununda adeddilirdi. Lâkin D ar-üs - sa­
tan vo sultan-zâdelerin m eskeni olan âde ağası padişahla sık tem ası yüzünden
Eski saray ağalığına geçer, eski saray a- m anevî tesir ve nüfuzu h a y li k u v v etliy ­
ğalığından da Dar üs - saâde ağalığına di. K uvvetli şah siyet sahibi olm ayan,
yükselirdi- K anuni yol böyle olm akla çocuk y a şta tahta geçen padişahlar za­
beraber, E ski sa ra y ağalığı yapm adan m anında D ar ü s - saâde ağaları k u vvetli
D ar üs - saâde ağası tayin ed ilen ler de bir nüfuz tesis etm iş, d ev let idaresine
vardı. m üdahale, hattâ bazıları idareyi elinde
Onaltıncı asır sonlarına kadar, ak bulunduracak derecede ileri gitm işti. B i­
hadım ların en büyük âm iri olan kapı a- rinci Ahm ed, B irinci M ustafa v e İkinci
ğası, kızlar ağalığı da yapm akta iken, Osman zam anlarındaki D ar üs - saâde a-
1582 de H abeşî M ehmed A ğa Dar üs - ğası Hacı M ustafa Ağa, İkinci Süleym an
saâde ağalığını ayırtarak siyah hadım ­ zamanındaki d iğer bir H acı M ustafa A -
lara verdirm eye m uvaffak olm uştu. Fa­ ğa, Üçüncü A hm ed ile Birinci Mahmud
kat ondan sonra y in e D ar üs - saâde a- zam anlarındaki Hacı B eşir A ğa nüfuz­
ğalığı ilâve şeklinde kapı ağalarına v e ­ lu Dar ü s - saâde ağalarm dandı.
rilm işse de bu durum pek uzun sürm e­ H arem -i hum âyundaki siyah hadım -
miş, 1594 te Dar üs-saâde ağalığı ayrı /arm âmiri olân D ar üs - saâde ağalan
bir m em uriyet haline getirilerek siyah 1587 tarihinden itibaren H arem eyn-i şe-
hadım lara tahsis edilm iş, sonuna kadar rifeyn evk afın a nezarete de başlam ış­
da böyle gitm iştir. lardı. H arem eyn-i şerifeyn denilen M ek-
Harem hizm etlerine bakan harem a- k e-i m ükerrem e ve M edine-i m ünevvere
ğaları rütbelerine göre vazife görürler­ evkafının g e lir v e giderleri Dar üs - sa ­
di. H arem -i hum ayunun m asraflarına âde ağ a la n vasıtasiyle muntazaman tu­
bakan hazinedar ağa, nöbetle padişahın tulurdu. 1716 senesinde padişah v e ha­
yanında bulunan yedi, sekiz kadaş m u- nedana m ensup diğer şahıslara ait «Ev-
sahib ağa, oda lalası, hazine vek ili, baş k â f-ı salâtîyn» denilen vakıflara n eza­
kapı oğlanı siyah hadım larm yüksek ret işi de D ar üs-saâde ağalarına tevcih
rutbelil erindendi. edilince, bunların baktıkları vakıfların

1431
n en Dar üs - saâde ağalarının da üstünde
olu p yem sarayın başn azarı v e za b ıtçı-
sı v a 2iy e tindeydi. Sadrıâzamlaı* n a sıl sa ­
ray dışında padişahın v e k ili durum unda
iseler, k a p ıa ğ sla n da on altm cı asır so n ­
larına kadar saray d ahilinde padişahın
v e k ili durum unda idiler. Lâkin o n y ed in -
ei v e onsekizinci asırlarda D ar ü s - saâde
ağalarından b ir çokları nüfuzları ile k a­
p la ta sım gerid e bıraktılar.
E rk ân -ı h a v a ss-ı cü van î den ilen b ü ­
yü k ağalardan olan kapıağası sarayın
tem iz tutulm asına, tam ire m uhtaç y e r ­
lerin in tam irine bakar, padişah sefer i-
çin saraydan ayrılırsa kapıağası saray­
da kalırdı. K apıağası terfien dışarı ç ı­
karsa sancak b ey i v e y a b eylerb eyi olu r­
du. İkinci S u lta n B ayezid devrinden iti­
baren ak hadım lardan veziriâzam lar
çıkm aya başlam ıştır. A k hadım lardan o-
lup İkinci S elim , Ü çüncü Murad, ü ç ü n ­
cü M enm ed zam anlarında kapıağalığı
«Bâb ü s - saâde ağalığı? eden C afer A -
ğa k u vv etli nüfuz tesis etm esiy le m eş­
hurdur.

II — PADİŞAH DAİRESİNE MENSUP


Yabancı bir ressama göre bir gözdenin KADINLAR
tuvaleti («Moeurs et usages des Turcs»
adlı eserden) Padişah, dairesine m ensup kadınlar
hüküm darların nikâhlı a ileleriy le oda­
lık d en ilen * cariyelerd en m ürekkepti.
Padişahın nikâhları aileleri ile cariye-
lerin y erleri birbirinden ayrıydı. O sm an-
lı p adişahları K anuni S ü ley m a n ’a g e lin ­
ceye kadar hüküm dar kızlarından a ile ­
ler alm ışlardı. B unların ek serisi T ürk-
tü. F akat K anunî devrindeu itib aren sa ­
raydaki cariyelerd en v e y a ken d ilerin e
takdim ed ilen güzel kızlardan zev ce e -
dinir oldular.
İstanbul güm rük em ini v a sıta siy le
satın alın an v ey a h u t sultanlarla d ev let
ricali, K ırım hanı v e v a lilerin takdim
Cumhuriyet devrindeki tamirden evvel ettik leri g ü zel kızlar sarayda iy i bîr
Haremde gözdeler dairesi önündeki avlu terb iyeye tâbi tutulup itin a ile y e tişti­
rilirdi. S araya y en i g elen ca riyelere e v ­
m ik tarı çoğalm ış, bu h al 1834 te «Harc- v e lâ m ü slü m an lık v e okuyup yazm a öğ­
m eyn ev k a f m üdürlüğü» nün tesisin e retilir, bunun yanında biçki, dikiş, n a ­
kadar devam etm iştir. kış v e m usiki dersleri de verilird i, Ca-
Sarayın Bab ü s-sa â d e d en ilen k ap ı­ rivelerin bu ilk d evirlerine «acem ilik»
sını m uhafaza sd en v e başka h izm etlere denirdi. B ilahara acem iler, cariye, şa -
de bakan ak ağaların en b ü yü k âmiri gird, usta v e g ed ik li nam ı altında b eş
«Kapı ağ ası t da denilen «Bab ü s - sâade» derece m eydana getirirlerdi. E n y ü k sek
ağası idi. Bâb ü s - saâde ağalan kanu­ dereceyi teşk il eden ged ik liler padişa-

1432
hin şahsi h izm etin e bakan cariyelerdi. leşip kalm ıştır. V alide S ultanlar oğ u lla ­
B unlardan padişahın gön lü n ü çekene rına «arslanım s diye hitap ederlerdi. S a ­
«has odalık» v ey a «ikbal» denirdi. İk ­ rayda cariyelerin idaresine m em ur k a ­
baller arasında padişahın en fazla a lâ ­ dınlar V alide Sultana karşı m es’uldü.
ka duyduğu kadın «başikbal* olurdu.
Padişahın hanım larından birisinin ölü­
mü v ey a İstiskale uğrıyarak eski saraya
nakli üzerine baş ikb al onun yerine g e ­
çer, yani «hünkâr hasekisi» olurdu. Ş a ­
y e t ikballerden birisi padişahtan geb e
kalırsa m ü nhal b eklem eden hüküm darın
zevceleri arasına geçirilird i. Padişahla­
rın zevceleri «kadın» unvanı ile anılır,
zev celiğ e giriş sırasın a göre derecelen ir-
leı-di. Çocuk doğursun doğurm asın p a ­
dişahın zevcelerin e «kadın» v ey a «hase­
ki» denirdi. Çocuk doğuran h asek iye
«haseki sultan» d en ilir ve başına küçük
bir altu n taç konurdu. Padişahlar ölü n ­
ce çocuk doğurm am ış v e y a erkek çocu­
ğu küçükken ölm üş ola n h asek iler ic a ­
bında d ev let ricali ile evlendirilirdi. Rir Avrupa’lı ressama göre Şehzade vc
Sarayda padişahın zev cesi v ey a h a ­ annesi
sekilerd en, yah u t da cariyelerden birisi
bir çocuk dünyaya getirirse, doğum h â­
disesi sadrıâzam , şey h ü lislâ m , vezirler,
kaptanpaşa, sadaret Kethüdası, d efter­
dar, yeniçeri ağası, reisülküttab ve ça-
vuşbaşıya h ususî m em urlarla b ild irilir­
di- D oğum un ertesi günü bu erkân p a ­
dişahı tebrik için saraya gelirdi. P a d i­
şah çocuklarının doğum unda oııye d in­
ci asırdan itibaren b eşik alayı den ilen
bir m erasim yapıhrdi-

III — PADİŞAHIN ANNESİ, KIZLARI


VE ŞEHZADELER
Ş ehzadelerin kapatıldığı d airenin <kafes)
Topkapı sarayının harcm -i hum â- dem ir parm aklıklı kapısı
y u n kısm ında ikam et ed en ler arasında
padişaha kan bağı ile b ağlı bulunanlar B ir padişah ölünce annesi v e kızla­
V alid e Sultan, hüküm darın kızları v e rı Topkapı sarayından çıkarılıp E sk isa-
şehzadelerdi- Ü çüncü Murad'a gelin cey e ‘raya naklolunurdu. Yeni hüküm darın
kadar padişah anneleri sarayda pek rol annesi h ayatta ise, y en i v a lid e sultan
sahibi değildi. F akat ü çü n cü Murad za ­ hususî bir m erasim le E skisaraydan Top-
m anından. itibaren nüfuz kazandıkları kapı sarayın a getirilird i. B u m erasim e
görüldü. Û naltıncı asrın so n la n ile on- «V alide alayı» denirdi. V alide su ltan la­
yed in ci a sn n ilk yarısın d a V alide S u l­ rın da h asek i v e h asek i sultanlar gibi
tanların nüfuzu k u vv etle hissedildi. «paşm aklık» ya n i h a sla n vardı. H attâ
P ad işah lan n an nelerine «Mehd - i va lid e su ltan lar onlardan fark lı olarak
ıılya» v e y a «V alide Sultan» denilirdi. Ü - ayrıca m aaş da alırlardı.
çüneü Murad annesine fazla itibar gös­ Padişahların kızlarına «Sultan» d e­
terdiğinden onu V alid e Su ltan d iye u n - nilirdi. H üküm darların kızları ve h em ­
vanlandırm ış, ondan sonra bu tâbir y e r ­ şireleri d ev let erkânından b irisiy le ev ­

1433
lendirilirdi. D am aöiığa u m u m iyetle vezir tanat babadan oğu la geçm iştir. Y eni bir
ve b ey lerb eyleri seçilirdi. Padişahların hüküm darın başa geçirilm esinde b e y le ­
bazen vezirlerden birisine fazla tev eccü ­ rin v e n ü fu s sahibi erkânın rol sahibi
hünün d elili olarak küçük yaştaki kızını olduğu görülm ektedir. Osm anlIların k u ­
ona nişanladığı da olurdu. Padişahın i- ruluş devrinde n üfuzlu b ey v e kum an­
rad esiyle sultanlardan b irisiyle evlen en danların, babalarının sağlığında e h liy e­
paşa esk i karısını m ecburen tsrk ed er- ti beliren v e b ilhassa yaşça diğerlerin­
dı. Vezir ve beylerbeylerinden dul ka­ den büyük olan şehzadenin hüküm dar­
lan sultanlar ikinci v e üçüncü defa iz ­ lığ ın ı g özetişlerin e şah it olunm aktadır.
divaç edebilirlerdi. Sultanlarla ev li k im ­ N itek im , F etret devrini kapayan Çelebi
seler cariye istihdam edem ezler v e k en­ S u ltan M ehmed istisna ed ilecek olursa,
d ilik lerinden sultanları boşıyam azlardı. F atih M ehm ed’e kadar, büyük şeh zad e­
Sultanların da hasek i v e v a lid e su lta n ­ lerin , üm eranın tam am ının veya ek seri­
lar gib i paşm aklık ism i verilen d irlik ­ sin in peşinen m ü zaheretine nail old u k ­
leri vardı. Sultanların ki2 çocuklarına ları tarihî bir gerçektir. Bununla b era­
«Hanım sultan», erkek çocuk'arına «Bey» ber, saltan at dâvasına kalkan kim seler
deniîirdi. az v eya çok birtaraftar kü tlesi b ulm uş­
H arem -i hum âyunda ikam et ed en ­ lardır.
ler arasında şehzadeler de vardı. Ş eh za­ O sm anlIlarda ilk teşk ilâ t kurulduğu
delerin sancağa, çıkm a usulü k a ld ırılın ­ ve kanunlar yap ılm aya başlandığı sıra­
caya kadar, harem -i hum âyundakl şe h ­ da saltanat usulünün y a zılı bir m etne
zadeler p adişahın kendi oğullarından i- bağlanm ayış seb eb in i saltanatın eh il e l­
b arstti. B unlar sancağa çıkacak y aşa g e ­ lere geçm esi arzusunda aram alıdır. Bu
lin ceye kadar sarayda kalırlardı. San­ arada «m ülkün bölünm ezliği» p ren sib i,
cağa çıkm a usulü lağved ilin ce şeh zad e­ n e sım sıkı riayet ed ild iği cih etle, salta­
ler m eyanında padişahın oğullarından n at iddiasında bulunanların derhal orta­
m aada kardeş v e kardeş çocukları, o n - dan k aldırılm asına çalışılm ıştır. N üfuzlu
sekizinci asrın sonlarından itibaren am ­ b ey v e kum andanlar bu prensipe hü k ü m ­
ca çocukları b ile m evcuttu. B abaları ö- dar kadar b ağlı kaldıklarından, d e v le ­
’ len şeby.âdeler daha sıkı bir nezaret a l­ tin kurulup gelişm esin d e olduğu gibi
tına alın ır v e bunlar h arem -i h u m â y a - saltanatın in tik a l şek lin e ait team ülün
na bitişik şim şirlik denilen m ahalde ’- yerleşm esin d e d e bunların rolünü naza­
kam et ederlerdi. Şehzadelerin bu y a şa ­ rı itibara alm ak gerekir.
y ışın a k afes hayatı denirdi. K afes h a ­ K uruluş devri hüküm darları arasın­
yatı yaşıyan şehzadelerin hizm etinde da birden fazla y etişk in şehzâdesi olan ­
bulunan cariyelerdsn çocukları d ü n y a ­ lardan bazılarının öleceklerini an la d ık ,
ya gelirse, doğan çocuk derhal ifna e d i­ la n sırada h a lefin i tayin eder tarzda k o-
lirdi. n u ştu k la n görülm ektedir. K osova zafe­
rini m üteakip ağırca yaralanan Murad
OSM ANLILARDA SA LTA N A T H üdavendiğâr’m oğlu B ayezid (Y ıld ı­
U SU L Ü rım ) ı çadırına çağırtarak d ev let id are­
si hakkında nasihatta bulunm ası, Ç ele­
Osm anlIlarda saltan atın in tik al şe k ­ b i M ehmed'in de hastalığı ağırlaşınca
lin e ait y a zılı m etin halinde bir kanun M urad’a haber göndertm esi bunun de­
m evcut değildi. F atih kanunnam esinde­ lilid ir. H er ik i hüküm darın bizzat tasrih
ki kardeş katline dair m adde istisn a e- ettik leri h alefleri de büyük oğu llan d ır.
dilecek olursa, bu m ühim m eseled e y a ­ Birinci M urad’dan Büyüklüğü pek şü p ­
zılı m etin aranm adığı, sadece team ül ve h eli olan Orhan Gazi’n in oğullarından
an’an eye uyttlduğu görülm ektedir; M a­ İbrahim B e y bir tarafa bırakılacak olu r­
m afih, saltanatın in tik alin e a it team ül, sa, babalarının ölüm ü halinde hep bü­
d evletin kuruluş safhasındaki gibi kal- y ü k şehzadeler tahta geçm işlerdir. A n ­
m ıyarak bir takım d eğişik lik lere uğra­ cak T im ur istilâ sın ın tab iî bir n eticesi
m ış, bu d eğişik lik ler de birdenbire ta­ o lan fetret devrinin saltanat m ü cad ele­
hakkuk edem em iştir. si ile , Y avuz S elim ’in k u v v ete m üraca­
OsmanlIlarda üç asır m üddetle sal­ a t edip babasını tahttan indirerek pad i­

1434
şah lığ ı eld e tü n e s i b ir e r istisna teşk il digâr’m , tahta geçtiği y ıl içinde, k en d i­
eder. sine m u h a lefet ettik leri tahm in edilen
Büyük oğulun hüküm dar olm ası u - kardeşleri H alil ile İbrahim ’i ortadan
sulünün bir team ül h alin i alm ası şü p h e­ kaldırdığı anlaşılm aktadır. B inaenaleyh,
siz kolay olm am ış, n ih a y et bunun bir O sm anlı padişahlarında ilk defa kardeş
team ülden ileri gitm em esi yüzünden öldürm e hâdisesini bu m üphem m esele
K anunî’nra son zam anlarına kadar sal­ ile başlatm ak m üm künse de, esas b e­
tanat dâvasına k alkışan lar görülm üştür. lirli ilk kardeş katli hâdisesi Yıldırım
Murad H üdavendigâr zam anında oğlu B ayezid ’in kardeşi Y akub’u öldürtm esi-
S avcı B ey , Ç elebi Su ltan M ehm ed za­ dir. Y akub’un öldürülm esinde hü k ü m ­
m anında kardeşi M ustafa Ç elebi (d ü z. dara m u h alefet hâd isesi m evcut olm adı­
m ece M ustafa), İkinci Murad zam anın­ ğından, Fatih kanunnam esi ile yerleşen
da yin e düzm ece M ustafa ve ondan son­ kardeş k atlin in ilk fiilî Örneği Y ıldırım
ra da kardeşi M ustafa Ç elebi (K üçük B ayezid ’in bu icraatında görülm ektedir.
M ustafa Ç elebi) saltan at iddiasında b u ­ Y ıldırım B ayezid’in oğullarından Ç elebi
lunm uşlardır. Saltanata ortak çık an la­ M ehm ed’in kardeşlerini uzun m ü cad ele­
rın ek serisinin kardeşlerden ibaret bu­ lerle ortadan kaldırm ası, mülkün bölün­
lunm ası, Fatih Su ltan M ehm ed’in kanun­ m ezliğini tem in uğrunda cereyan e y le ­
nam esinde;. «Her k im seye evlâdım dan diğinden m akul görünm ektedir. H üküm ­
saltanat m ü yesser ola, kardeşlerin n i- darlığının üçüncü y ı’ı içinde İkinci Mu­
zâm -ı âlem için katletm ek münasiptir» rad da saltanat d âvasına kalkan karde­
kaydının konm asına âm il olduğunda şü p ­ şi M ustafa Ç elebi’y i öldürtm üştür, F a­
he yoktur. Fatih, kardeş k atlin i kanun­ tih kanunnam esinin kardeş katli m adde­
laştırırken saltanatın babadan oğula sin i tatbike teşebbüs etm eyen ik in c i B a -
geçiş tarzını değiştirm ed iği gibi, tahta yezid , kardeşi Cem’in m u h alefeti ile
geçecek oğulun büyük lü k v e küçüklü­ karşılaşm ış, ondan sonra gelen ler ise
ğüne dair bir şey de zikretm em iştir. B i- bu m addeyi sık ı sık ıy a tatbikten geri
naan aleyh o zam ana kadar m evcut te ­ kalm am ışlardır.
am üle dokunm am ıştır. Kardeş katli m eselssi kanunlaşm a­
F atih M ehm ed, icraatı arasında, p a ­ dan önce, saltanat dâvasında bulunm a­
dişahlar üzerinde m üessir olaıı Türk a- dıkça — Yakub B e y ’in öldürülm esi ha­
sıllı b ey v e kum andanların nüfuzlarım riç — kardeş, hattâ akrabaların h ayat­
iyice kırdığından, bundan böyl* Türk larına dokunulm am ış, fakat hüküm dar­
aristokrasisinin gelişm esi im kânları or­ lık e tm e le rin i e n g e lle y ic i bazı te d b irle ­
tadan kalktığı gibi, saltan at um urunda re baş vurulm aktan da geri k alm am ış­
da nüfuzunu h issettirecek seçkin bir tır. Çelebi Su ltan M ehm ed’in, ağabeysi
Türk züm resinden bahsedilem ez olm uş­ Emir S ü leym an ’ın cğîu Orhan B eyin; î -
tur. Bunun yerin e devşirm elerin k u vvet kinci M urad’ın da, kardeşleri Y usuf ve
kazandığı (birinci ciltte 351-353 v e 467 Mahmud Ç elebilerin gözlerine m il çek ­
inci sayfalara bakılm alı) ve padişahlar tirm esi bunun ifadesidir. Fakat hüküm ­
üzerinde m ü essir oldukları görü lm ek te­ dara m u h a lefet vu k u bulunca ister kar­
dir. deş, ister evlâd olsun m utlaka ortadan
kaldırılm aya çalışılm ıştır. Saltanat u ğ ­
Tahta nam zed k im selerin m em 'eket
runda m u h alefete k alk ışm ası d o la y ısiy -
işleriy le bizzat tem as ederek yetişm eleri
için onyedinci asrın başına kadar şeh - le ilk öldürülen ev lâ t Birinci M urad’ın
oğlu Savcı B ey’dir. K anunî’nin oğulları
zâdeler sancağa çıkarılm ıştır. F atih ka­
nu n n am esiyle kardeş k atlin e cevaz v e ­ M ustafa ve B ayezid, ü çü n cü M ehm ed’in
oğlu M ahmud da bu n evid en sebeplerle
rildiğinden, tahta geçen lerin ilk işleri hayatların ı kaybedenlerdendir. M uhale­
erkek kardeşlerini öldürm ek olm uştur. fe t eden ev lâ d ın çocukları o’an erkek
Bu yü zd en sancağa sadece padişahın o- torunlar, F atih kanunnam esinin tatbiki
ğ u îla n çıkm ıştır. Maamafih. kard«ş kat­ v e sile siy le kardeş çocukları olan erkek
li m eselesi kanunlaşm adan önce d e p a­ y eğ en ler de babaları ile b irlik te öldü­
dişahların kardeşleri' uzun m ü ddet h a ­ rülm üşlerdir. B ütün bu cana kıym alar,
yatta kalam am ışiardır. Murad H üdaven­ m ülkün bölünm ezliğini garantiye bağla­

1435
yabilm ek için peşin alınan tedbirler cüm - yezid v e İbrahim’i de p eşinen öldürtm e-
lesindendir. miştir. Fakat saltanatının üçüncü sen e­
K anuni’nin sağlığında şehzadelerin­ sinin sonlarında kendisinden dört ay
den Selim ile Bayezid arasında cereyan küçük olan en büyük kardeşi Mehmed'i
eden veliahdlık m ücadelesi, şehzâdele- öldürtmüş, diğerlerinin en büyüğü ile
rin sancağa çıkm a usullerinde değişik­ kendi arasında sekiz yaş fark bulunu­
lik yapılm ası neticesini verm iştir. İkin­ şunu hesaba katarak onlara dokunm a-
ci Selim yalnızca büyük oğlunu Mani­ mıştır. Bu arada M ustafa’ya da bir şey
sa’ya sancağa çıkartarak, fi’iliyatta tah­ yapılm adığından İkinci Osman’ın h a l’i
tın namzedi olan veliah d ı böylece belli üzerine ikinci defa tahta geçirilm iştir.
etm iş ve küçük şeiızâdeler sarayda a lı­ B öylece, B irinci A hm ed’in v efatı üzeri­
konulmuştur. Büyük şehzâdeden gayri­ ne ilk defa bir kardeş, İkinci Osman’ın
sinin tahttan üm itlerini kesm eleri için, tahttan indirilm esiyle de ilk defa bir
bir ııev’i saltanat m ücadelesini önlem e amca padişah olm uş ve netice itibariyle
tedbiri olan bu harekete rağmen, B irin­ «ekberiyet» sistem i işlem iştir.
ci A hm ed’e kadar kardeş katli tam m â- Birinci A hm ed’den itibaren saltanat
nasiyle tatbik edilm iştir. usulünde değişikliğe gidilm esinde, ilk
plânda vakıaların rol v e tesiri olmuş,
1603 yılında ondört yaşında iken
iş başında bulunan padişahın küçüklüğü
hükümdar olan ve tahta geçtiği zaman
sebebiyle, saltanat usulü üzerinde d ev­
yaşının küçüklüğü sebebiyle henüz e v ­
le t adamları ve bilhassa kapıkulu ask e­
lâdı bulunm ayan B irinci Ahm ed, biı
rinin arzu ve iradesi m üessir hâle g el­
saltanat varisinin m e v c u t bulunm asını
m eye başlam ıştır.
hesaba katarak, kardeşi M ustafa’y ı c l-
dürtmemiş, sancağa da çıkartm ıyarak Birinci M ustafa’nın ikinci saltana­
sarayda bir odada alıkoym uştur. îlk oğ­ tından h a l’i üzerine oniki yaşın ın için ­
lu Osman dünyaya gelince kardeşi Mus­ deyken padişah olan Dördüncü Murad
tafa’yı öldürtm ek istem işse de, deviet yeniçerilerden çekinerek kardeşlerine
erkânı, bu şehzadenin akim daki zâfivet dokunmam ış, hattâ bu hususta onlara
dolayısiyle saltanata rakib olam ıyacağı- tem inat verm ek zorunda bile kalm ıştır.
nı tem inle öldürülm esine mâni olm uş­ Lâkin aradan uzun zaman geçip de oto­
lardır. Birinci Ahm ed 1617 de Ölünce ritesi k uvvetlenince vaziyet değişm eye
şehzâdelerinin küçüklüğü sebebiyle kar­ yüz tutm uş, Iran seferlerindeki m uvaf­
fakiyetinden k u vvet alarak Süleym an ve
deşi M ustafa hükümdar ilân edilm iştir.
Bayezid adındaki yetişk in ik i kardeşi­
B öylece Osnıanh tarihinde ilk defa sa l­ ni, bundan ik i sene sonra da ana baba
tanatın intikal şeklinde bir değişiklik bir kardeşi K asım ’ı öldürtmüş, hayatta
vuku bulm uş, hanedanın hayatta b ulu­ sadece ana baba bir ikinci kardeşi olan
nan en yaşlı m üm essili tahta oturm uş­ İbrahim’i bırakm ıştır. H ayatının son
tur. B öylece m üverrihlerin «am ûd-ı ne­ dem lerinde İbrahim’i de ortadan kaldır­
sebi» dedikleri saltanatın babadan oğu- mak istem işse de Kösem Sultan padişah­
la geçiş şekli yerine, ailenin en y a şlı­ lıktan gayrı hanedanın yegâne erkek
sını h ed ef tutan «ekberiyet» sistem ine m üm essili kalan, bu şehzâdeyi güçlükle
gidilm iştir. kurtarm ıştır. Dördüncü Murad ölünce
Birinci Sultan A hm ed’in kardeşi İbrahim padişah olm uş, b öylece bir de­
Mustafa’y ı hayatta bırakm ası böyle bir fa daha m ecburiyetler karşısında ek­
sistem değişikliğine y o l açm ışsa da, da­ beriyet sistem i işlem iştir.
ha bir m üddet kesin şekilde kardeş kat­ Sultan İbrahim h al’ edilince henüz
linin önüne geçilem em iştir. A kim daki yedi yaşında bir çocuk olan büyük oğlu
zafiyet dolayısiyle M ustafa tahttan in ­ Dördüncü M ehmed padişah ilân olun­
dirilip Birinci A hm ed’in en büyük oğlu muştur. Saltanatı kırk seneyi bulan
Osman padişah yapılınca, o da, amca­ Dördüncü Mehmed, Süleym an ve A h­
sının ak lî durumunu nazarı itibara ala­ m ed isim lerindeki kardeşlerine dokun­
rak kendisine saltanatta rakip saym ayıp m am ış, bu suretle hem şehzâdelerin ha­
hayatına dokunm adığı gibi kardeşleri yatı daha m üem m en hâle gelm iş, hem
Mehmed, Murad, Süleym an, Kasım, B a­ de bundan böyle ekberiyet sistem i m un-

1436
tazarn işlem iştir. Ondo -
kuzuncu asır padişahla­
rından A bdülm ecid k e n ­
disinden sonra büyük oğ­
lu Murad’m , Abdülaziz
de oğlu Y usuf Izzeddin’in
hükümdar olm asını arzu-
lam ışsa da, hanedanın er.
ya şlı m üm essilinin tahta
geçm esinden ibaret ou-
lunan ekberiyet sistem i
bozui sınam ıştır. Bir Avrupaiı ressama göre cülûs tebriki
N etice itibariyle : O s­ («Moeurs et usages des Turcs» adı
m anlIlarda saltanat u su ­ eserden)
lünde Am ûdi sistem inden
ekberiyet sistem ine geçiş, peşinen planlı SALTANATLA İLGİLİ
bir icraat m ahsulü olm ayıp m ecburiyet­ MERASİM VE ALÂMETLER
lerin doğurduğu bir vakıadır. B u sistem ,
Birinci A hm ed'den itibaren Dördüncü Osmanlı devletinin bir T ürk-îslâm
M ehmed’e kadar iy ice yerleşın ceye ka­ im paratorluğu olm ası d olayısiyle salta­
dar sarayda hapsedilen şehzadeler öl­ natla ilg ili m erasim v e alam etlerin İslâm
dürülm e endişesinden kurtulamamıştır. ve Türk kaynağından gelm esi, bu dam­
Daha sonra bu korku gittik çe h af illiy e - gayı taşım ası kadar tabii bir şey olam ai.
rek ortadan kalkar dereceye yaklaşm ış­ Bunun için saltanat şiarından olan m era­
tır. sim lerin, alâm etlerin ve resmi yazışma
Şehzadelerin sarayda hapsedilm eleri, usullerinin örnek ve benzerleri Osman­
padişahları, saltanat rakipliğinden ibaret lIların kuruluş devresinde m evcut veya
askerî gailelerden kurtarm ışsa da, ' bu daha önce yaşam ış olan İslâm v e Türk
defa hüküm et m erkezindeki kapıkulu devletlerinde de görülür. Ancak, Os­
askerinin baskısı ayrı bir huzursuzluk manlI İmparatorluğu geniş ülkelere
m eselesi teşk il etm iştir; B ilhassa on ye- hükm etm iş uzun ömürlü bir d evlet ol­
dinci asrın birinci yarısında hükümdar­ duğu cihetle, gerek merasim , gerekse a-
ların icraatlarında olduğu gibi saltanat lâm et v e resm î terim ler zamanın icap­
tebeddülü m eselelerinde de kapıkulu ları sebebiyle bazı değişikliklere maruz
askeri tesir ve baskısını ziyad esiyle h is­ kalm ıştır. Bu değişiklik v e ilâveleri b il­
settirm iştir. hassa m erasim lerde görm ek m üm kün­
F atih Melımed'den bağlıyarak onat­ dür. Zaten OsmanlIlarda saltanatla ilg i­
tın«. asır sonuna kadar olan bir buçuk li m erasim lerin m ühim kısm ı İstanbul’­
asırlık devre istisna edilecek olursa, pa­ un zaptından sonra doğmuş ve geniş bir
dişahların. tahta geçişlerinde yüksek dev­ teşrifat kaidesine bağlanm ıştır. Bura­
let erkânının v e bilhassa sadrıâzaır.m da zikredeceğim iz m erasim ler tam m â-
biraz rolü olduğu hissediliyor. Tabii bu ııasiyle İstanbul’un fethinden sonraki
rolün, gerek sadnâzam gerekse tahtın
devreye aittir,
nam zedinin şahsiyeti ile ilg ili bulundu­
ğu, ayrıca gözönünde tutulm ası gereken
1 — Merasimler
bir noktadır. Padişaha en yakıtı m evki
sahibi ve hüküm et reisi olm ası bakı­
Saltanatla ilgili m erasim ler şunlar­
mından sadrazamlar, padişahların hasta­
dı:
lığından, ölüm ünden, h a l’edilecekse b u ­
na ait hazırlıklardan, tahta geçirilecek I — Cülûs m erasim i, II — K ılıç A la­
namzede karşı sair erkân v e askerin yı, III — Bayram tebrik ve bayram ala­
duyduğu alâkadan haberdar oldukları yı, IV —■ A yak divanı.
cihetle, sadrazamların rollerinin bu z s- Cülûs m e r a sim i: B ir padişahın
■s. viyeden ele alınm ası iktiza eder. tahta yeni geçm esi m ünasebetiyle yapı-

1437
arkasından da Kapıcıbaşı ağalar bîatta
bulunurdu. S aray ağalarının b îatı ta­
mam olunca K ubbealtı’nda b ek leyen
d evlet erkânına haber gönderilirdi. D ev­
le t erkânı m eyanm aa ilk defa Ş ey h ü lis­
lâm kısa bir dua ile blatta bulunur, o -
nun arkasından Sadrazam, Vezirler,
Kazaskerler, d ev let erkânı v e Ocak ağa­
la n bîat ederdi. M erasim bitince padişah
hazır b u lu n an lan selâm lar selefin in ce­
naze nam azında bulunduktan sonra En-
deruna çekilirdi.
K ılıç a la y ı: P adişahlann tahta cü­
luslarını m üteakip yapılan m erasim ler­
Bir AvrupalI ressama göre Kılıç Alayı den olan kılıç alayı, hıristiyan hüküm ­
(Ailom’dan) darların taç giym e m erasim ine karşılık
tutulabilir. Saltanat şian n d an olan ve
başka İslâm d evletlerinde de rastlanan
lirdi. Saltanat değişikliği, bir hüküm da­ kılıç kuşanm a m erasim inin OsmanlIlar­
rın ölümü veya hal ediim esi suretiyle
da ne zaman başladığı tespit edilem e­
vuku bulurdu. Bunlar dışında birer is­
m ekteyse de İstanbul’un fethinden önce
tisna şeklinde İkinci Murad kendi arzu­ m evcut bulunduğu anlaşılm aktadır. İs­
su ile saltanattan çekilm iş, İkinci B aye-
tanbul’un fethinden sonra ise yerleşik
2id de oğlu S elim ’in kullandığı zor kar­
bir m erasim halini alm ıştır.
şısında m akam ını ona bırakm aya m ec­
bur kalm ıştır. Padişahlar Eyub’da Hazreti H alid’in
Padişahlar İstanbul dahilindeyken türbesini ziyaretle k ılıç kuşanırlardı ki,
taht boşalırsa cülus m erasim i şöyle o- bu âdet, Fatih Sultan M ehm ed’e Ak
lurdu: Hüküm darın ölüm v eya h a l’ini Şem seddin tarafından Eyub’da k ılıç k u -
tahta geçecek şehzadeye D ar üs - s&âde şatılm asiyle başlam ıştır. K ılıç kuşanma
ağası haber varir, sonra koltuğuna g i­ m erasim leri cülusu takip eden ik i ilâ y e ­
rerek şehzadeler dairesinden çıkarırdı. di gün zarfında icra edilirdi. Padişaha
Hükümdar namzedi bir koltuğunda Dar kılıç kuşatan şahıs m uayyen olm ayıp,
ü s - saâde ağası, diğerinde silâhdar ağa bu işi ek seriyetle şeyhülislâm v e nakibü-
bulunduğu halde H ırka-i şerif d airesi­ leşraf ifa ederdi. Takılan kılıçlar Haz­
ne götürülür, burada Sadrazam ile Ş e y ­ reti P eygam bere a it kılıç ile ashabdan
hülislâm ilk biati yapardı. Bunlar m a­ Haîid îb n -i V elid, Hazreti Ö m er v e O s­
kam larında bırakılırsa buna işaret o l­ man Gazi, Yavuz Sultan S elim ’in kılıç­
mak üzere kendilerine birer kürk g iyd i- la n idi.
rilirdi. B iati m üteakip sadrazam ve şey ­ Padişahların E yub’da k ılıç kuşan­
hülislâm K ubbealtı’na gelerek m erasi­ mak üzere Eyub’a gidiş ve dönüşü sıra­
m in başlam asına intizar ederlerdi. sında yapılan m erasim o «kılıç alayı» d e­
Esas merasim Bâb üs - saâde önün­ nirdi. K ılıç alayın ın icra ed ileceği gün
de cereyan eylerdi. Bâb üs - saâde de­ devlet erkânı, saray ağalan , kapıkulu o -
nilen ak ağalar kapısı önüne taht kuru­ cağı ağ a la n ve efradı sabahleyin erken­
lur, teşrifatçı tarafından tebrikâtta bu­ den kara yo lu y le Eyub’a giderler, deniz
lunacakların listesi hazırlanırdı. Taht yolu yle gelecek olan padişahı b eklerler­
kurulduktan sonra yen i padişah bir kol­ di. Padişah saltanat kayığı ile Eyub’da
tuğunda Dar ü s -s a â d e ağası, diğerinde B ostan isk elesin e çıkarken sad n âzam ,şey­
ilk zamanlarda Bâb üs - saâde ağası hülislâm ve diğer yüksek erkân tarafın­
sonraları Silâhdar ağa bulunduğu halde dan karşılanır bir m iktar istirahattan
etrafına selâm vererek m erasim m ahal­ sonra ö ğle nam azı kılınır v e y em ek y e ­
line gelir v e tahta otururdu. Ondan son­ nirdi. Y em ekten sonra padişah, Hazreti
ra evv elâ Nakib - ü l - eşrafın biat ve H alid’in türbesini ziyaret eder, ziyaret
duası Ue biat başlardı. Nakibüleşraftan için türbeye girdiğinde sadrazam, şe y ­
sonra R ikâb-ı hum âyun ağalan , on lan n hülislâm ve yeniçeri ağasım da oraya

1438
davet ederdi. Bu sırada şe y ­
hülislâm dua eder, onun ar­
kasından padişah iki rekât
namaz kılar, namazın arka­
sından şeyhülislâm dua y a ­
par ve padişaha kılıcı ku­
şatırdı. Eyub’daki m erasim ­
den kara yolu ile dönülür,
bu arada F atih Sultan M eh-
m ed’in türbesi ziyaret ed i­
lirdi. Bazan padişahın E yub’a
varılm adan önce F atih tür­
besi ziyaret edilirdi. E yub’a
gidiş veya dönüşte padişa­
hın, eski odalar önünde du­
rarak kendisine sunulan şer­
beti içm esi âdetti (46 num a- _.
ralı ilâveye b ak ın ız).
Bayram tebriki v e b ay­
ram alayı: Ramazan v e Kur­
ban bayram larında yapılan
bu m erasim , cülûs tebrikin­
den sonra en ehem m iyetli
bir merasimdi- Buna «muâ-
yede» denilirdi. Bayram la
ilg ili m erasim arefe günün­
den başlardı. A refe günü
yapılan m erasim e «arefe di­
vanı» denilirdi. A refe m era­
sim i, birisi sarayın ikinci av­
lusunda, .diğeri de enderim -
da Ha^oda dairesi önünde o l­
mak üzere ik i yerde aktedi -
lirdi, ik in ci avludaki m e­
rasim de, arefe günü ö ğ le n a ­
m azından sonra çavuşbaşı ile
D ivan -ı hum âyun çavuşlar:
m erasim elbiseleri ile K ubbeallm daki
A dil köşkü karşısında yü zleri buraya dö­
nük şek ilde saf teşkil ederlerdi. M eh­
terhane denilen saray bandosu da ayni
tarzda v aziyet alır, ikindi . ezanından
sonra bir fatiha ile m erasim e başlanırdı.
Buradaki m erasim in esası m ehterhane­
n in çalm ası, çavuşların orada bir alkış
yapm ası ve sonunda da bir dua icrasın­
dan ibaretti. Enderundaki m erasim de i-
se: Hasoda önüne, daha sonraları da
Arz odası önüne kurulan tahtta padişah
oturur bîrun erkânının tebriklerini ka­
bul ederdi.
Yukardan birinci resim: Arzodası içinde bayramlaşma (D’Ohsson’dan), ikinci
resim: Bab üs . saâde önünde bayramlaşma (Topkapı sarayındaki bir resimden),
camiye gidiş (Juarmin'den)

1439
B ayram tebrikâtı için hazırlık geç?
yarısından başlardı. G ece yarısı Bâb - 1
hunıâyuıı açılır, tebrik m erasim ine k a ­
tılacaklar saraya gelm eye başlar, ge­
len ler d ivan v e divan haricindeki yerde
beklerlerdi. B u arada iç hâzinede sa k la ­
nan altuıı işlem eli taht hazine kethüdası
v a sıta siy le çıkarılıp Bâb ü s - saâde ö n ü ­
n e kurulurdu.
B ayram tebriki sabah nam azı ile
bayram nam azı arasında icra ed ilir ve
«m u ayed e-i havas», «m uâyede-i umum»
olm ak üzere iki kısım dan ib aret b ulu­
nurdu. Enderun ağalarının tebrikâtm dan
ib aret bulunan m u âyed e-i h avas h a so -
da'da olurdu. P adişah sabalı nam azını
H ırk a-i gerif dairesinde hazan da saray
m escidinde kıld ık tan sonra hasodava
g elir ve burada enderim ağalarının teb -
rik âtın ı kabul ederdi. B uradaki tebrik
b itince p adişah Bâb ü s - saâdeye gelir,
tahta otururken çavu şlar alkış yaparlar -

Soldaki resim: Sultan Ahmed camiinde


bir bayram, namazı <Juannin’den). Alt­
taki resim: aynı camide diğer bir
bayram namazı <Alicim’dan)

1440
Eski resmi k ıy afetler
Y u k a n k l re s im , so l d a r:: S a tır, fîa ş s a tır a f a, S a d rtâ z a m . K a p u e u la r k e th ü d a s ı &ga. Ça-
v u ş b a ş ı a g a.
Aşağıkİ resim, soldan; Iç-oglan çavuşu, Galata çavuşu. Tersane başçavuşa, Kapudau-
p a şa h a z re tle ri. P a ş a b a şç a v u şu . M s.r u f K ü ç ü k H ü s e y in P a ş a çıp la k ç avuşu, Ç ıp la k (A rif
P a ş a 'r a n b ir a s rr evvel P a r is 't e b a sılm ış «M ecm ua; te sa v iri O sm an iy y e» a dlı e se rin d e n ).
Eski ra*m£ kıyafetler
Y u k a rık i resim , s o ld a n : Ba^çufcıadar, D e rs vekili efen d i, Ş e y h ü lislâ m hazretleri, Ye-
k a y i efendi,
A s a ltk i resim , s o ld a n ; K a z a s k e r b& şm uhzm a ğ a, M ekke k a d ısı efendi, R um eli k a za s­
k e ri h a z re tle ri, N a k ib ül-e& raî efe n d i h a z re tle ri, İs ta n b u l k a d ısı efendi (A rif P a ş a 'm n b ir
a s ır evvel P a r is 't e b ağ ılm ış «M eçm uai te sa v iri O sm an İy y s» a d lı e se rin d e n ).
di. İşte bundan sonra büyük muayede yeti arzetm em ekle beraber, padişahı il­
baslardı. Tebrikâtta su sıra takip edilir- gilendirm esi, çok defa sarayda akte&il-
di: mesi ve esas divan toplantılanndan
I — Padişah hocası, Kırım lıanzâde- bambaşka m ahiyet taşıması sebebiyle
si, Nakibüieşraf, Tl — Özengi ağalan. bu arada zikri u yg u n görülen a y a k di­
B inin erkânı, III — Hüküm et erkânı, IV vanı, pek mühim ve m üstacel veya fe v ­
— ilm iy e sınıfı, V — Mâzul sancak b ey ­ kalâde ahval sebebiyle aktedilen icraata
leri, A tlı bölük ağalan, V I — Kapıkulu m üteallik bir toplantı idi. Ayak divanın­
ocağı ağalan. da padişahlar hazır bulunur v e toplan­
Her sınıfın evvelâ en büyük rütbe­ tıya riyaset ederlerdi. Padişahtan gay­
lisi tebrikâtta bulunur, sonra onu di­ risi ayakta durduğu için buna ayak d i­
ğerleri takip ederdi. Tebrik esnasında vanı denmişti. A yak divanı iki şekilde
sadrazam etek öper, Şeyhülislâm el veya toplanırdı. Birisinde padişahlar mühim
etek öper, Kapıkulu ocağı ağalan etek addettikleri ve acele hallini istedikleri
öper, bunun dışındakiler el öperdi. Pa­ bir şey için bizzat kendileri ayak diva­
dişah, Hocası, Kırım iıanzâdesi, Nakibü- nı akteder, diğerinde de kendileri top­
leşraf, Sadrâzam, Vezirler, Kaptanpaşa. lantı yapm aya mecbur olurdu. A yak di­
Rumeli ve A nadolu beylerbeyleri, Ka­ vanının esas ehem m iyetlisi ikinci şek li­
zaskerler, m azûl beylerbeyleri ve ka­ dir. Bunda isyan ve itaatsızlıklar y ü ­
zaskerler, şeyhülislâm , İstanbul kadısı zünden padişah ayak divanı akdine m ec­
v e İstanbul kadılığından m azûl şahsın bur kaldığından bazan m ü essif şeyler
tebriki sırasında ayağa kalkar, hüküm ­ de cereyan ederdi. Dördüncü Murad’m
darın ayağa kalkıp oturuşunda çavuşlar kapıkulu askerinin isyanı dolayısiyle
alkış yaparlardı. Şeyhülislâm ve sadra­ yaptığı ayak divanlarının birisinde V e­
zamın tebriki esnasında ayrıca bir iki ziriazam Hafız A hzned Paşa padişahın
adım ileriye yürüdü. Bunların dışında­ gözü önünde yeniçeriler tarafından ö l­
kilerin tebrikini oturarak kabul ederdi. dürülmüştü. Padişahların ayak divanı
Tebrikât bitince padişah içeri girip akdine mecbur kalışları um um iyetle On-
elbise değiştirir, ondan sonra murassa vedinci asrın ilk yarısına rastlamaktadır.
eyerli ata binerek bayram namazı için Dördüncü M ehmed’in saltanatının orta­
cam iye giderdi. Padişahın cam iye gidiş larından sonra ayak divanı akdine dair
ve gelişi alayla olurdu; buna «bayram tarihlerim izde bir kayıt görülm em ekte­
alayı» denirdi. Padişahlar bayram n a ­ dir.
m azlarını um um iyetle Sultan A hm ed ca­ S efer esnasında serdar-ı ekrem olan
m iinde bazan da A yasofya’da kılarlardı. sadrazamlar da ordugâhta ayak divanı
Bayram namazından saraya avdet aktedebilirlerdi. Buna ordu erkânı ile
edince hasoda kapısı önündeki sofaya ocak subayları katılırdı. V aziyet serbest
kurulan tahta oturan padişah burada i- şekilde m üzakere edilerek sür’atle karar
kinci sın ıf enderunlulann tebrikâtını ka­ istihsal olunurdu.
bul eylerdi.
Bayram tebriki esnasında padişahın
yüksek rütbeli erkâna ayağa kalkarak
2 — Alâm etler
tebrik kabul ettiği sırada yapılan alkış,
Saltanatla ilgili alâm etler şunlar­
padişahın cülus v e bayram tebriklerinde
dı:
tahta oturup inmesi sırasında, cenge ha­
zırlanmasında, ata binip inm esinde de I — Padişahların mühürleri, II —
icra edilirdi. Bunu ayrı bir merasim g i­ Hüküm darlann tuğraları, III — Saltanat
bi kabul eden İsm ail Hakkı Uzunçarşı- sancaklan, IV — Tuğlar.
lı, alkışı yapan çavuşların hep bir ağız­ Padişahlann mühürleri : Saltanat
dan söyledikleri dua şeklindeki sözleri, ve hüküm et icraatının en mühim alâ­
«Osmanlı devletinin saray teşkilâtı» i- m etlerinden olan padişah mühürlerine
simli eserinde m ufassalan kaydetm ek­ «mühr-i hümâyun» denilirdi. Bir padi­
tedir. şahın tahta geçince ilk işi yeni bir mü­
A yak d iv a n ı: Cülûs, kılıç alayı ve hür kazdırmaktı. M ühr-i hüm âyunda pa­
bayram tebriki gibi bir merasim m ahi­ dişahın kendisinin ve babasının ismi

1441
m ührü veziriazam lar küçük bir kese i-
çinde koyunlarm a koyarak m uhafaza e -
derlerdi.
H üküm et idaresi için padişahın v e ­
k ili olan sadrazam ın bu v a zifey e tayini
m iihr-i hüm âyunun ken d isin e v e r ilm e ­
si ile başlar, azled ild iği zam an da ilk iş
olarak m ühr-i hüm âyun kendisinden a-
lım rdı.
Padişahların tu ğ r a la r ı: P adişahla­
rın hüküm darlık alâm etlerinden olan
tuğra, padişahların im zalarına verilen
h u su sî bir şek ild en ibaretti. T uğralar a-
hidnâm e, n â m e-i hüm âyun, ferm an, m en ­
şur, berat gib i şey lerin üstün? v ey a or­
tasına çekilirdi. H üküm darın tuğrasını
çek en e «Tuğrâî», «Tevki’ı» v e y a «N işan­
cı» denilirdi (B irinci c iltte 15 num aralı
ilâ v e y e m üracaat).
T uğranın ku llan ıld ığı y erlerd en b i­
K an u n in in V cziriâzam i»rm daki m ührü ri de paralardı. Son zam anlarda ise ar­
ma olarak senetlerde, pullarda, b ayrak ­
bulunurdu. Her padişahın biri züm rüt­ larda, n ü fu s kâğıdı, dam ga resm i k â ğ ıt­
ten, ü ç tanesi altundaıı olm ak üzere tu ğ - ları, binalar, cam i, im aret, çeşm e k ita ­
ralı dört m ührü olurdu. D örtgen şe k lin ­ belerin d e tuğra kullaralm ıştır,
de olan, züm rüt m ühür padişahın k en d i­ S altan at sancakları : B u m evzu i-
sinde durur, beyzi şek ild e olan üç m ü­ çin birinci cildim izin 309 uncu sa y fa sın ­
hürden birisi veziriazam da, biri lıasoda- daki 48 num aralı ilâ v ey e bakılm alı.
başında, ügüncüsü de harem hazinedarı T u ğ la r : Bir rütbe v e tevcih alâ­
olan kadında dururdu. O sm anlı tarihin­ m eti olan Tuğun padişaha a it olanları
de en çok bahsi geçen padişah mührü saltanatın da alâm etlerine! endi (B irinci
sadrazam da bulunan m ühürdü. «H âtem -i cilt 67 in ci sayfada 14 num aralı ilâveye
şerif», «H âtem -i vekâlet» de den ilen bu bakılm alı).

1342
İdare ve Maliye Teşkilâtı
O sın anlı d e v le ti m erk eziyetçi bir sis­
m ası ik tiza ederdi. Bir bakım a, v eziria­
tem e m alikti. O sm anlIların ilk d evirle­ zam idari m ekanizm anın başı, padişah
rinden bahseden eserlerin ifa d eleriy ­ da d e v le t reisi şek lin d e görünm ekle b e ­
le h adisatın tetkikinden de a n laşıla­ raber m ühim şeylerd e son karar p a d i­
cağı üzere, başlan gıçtan ve bilhassa şahta olduğu cih etle, padişah da bir ic ­
ilk teşk ilâtlanm an ın vu k u bulduğu O r­ ra m akam ı idi. M ühim şey ler yü k sek er­
han Gazi d evrind en itibaren m erk ezi­ kân tarafından m üzakere ed ilip hü k ü m ­
y etç iliğ e giden bir y o l tutulm uştu. B aşta dara arzolunur v e hüküm et icraatı h ak ­
bulunan hüküm darlar, orduların baş k u ­ kında yin e hüküm dara b ilgi verilir. B i­
m andanı ve devletin en yü k sek icraî şa h ­ n aen aleyh O sm anlı İdarî teşk ilâ tı in ce­
siyeti idi. B aşkum andanlık bu icraî d u ­ lenirken işe, evvelâ, bu m üzakerelerin
rumun bir veçh esin i teşk il ediyordu. N e ­ ya p ıld ığ ı, m ühim davaların h alled ild iği
ticed e son söz hüküm dara aitti. divandan başlam ak lâzım dır.
İşte, O sm anlı İdarî teşk ilâtı bu e-
sasa göre- in k işaf kaydederek kurulm uş­ I
tu. im paratorluğun bütünü üzerinde h ü ­
küm et m erkezinin g en iş y etk isi vardı. D İV A N I H ÜM ÂYUN
H üküm et reisi vaziy etin d e bulunan v e ­
ziriazam ise, kanun v e nizam lara göre D ivan toplantılarının yap ıld ığı bina,
hü küm et reisliğin in gerek tird iği şeyleri Topkapı sarayının ik in ci avlusundaki
padişahın v ek ili sıfa tiy le yapardı. Bu k ubbealtı denilen yerdi. K ubbealtı, K a­
bakım dan padişaha karşı m e s’ul sa y ıl­ nuni S ü leym an zam anında inşa ed ilm iş­
ti. D aha önce, o civarda eski divanhane Kubbe vezirleri: O sm anlılarda veziı
denilen başka bir div a a y eri vardı. en yü k sek rütbe sahibiydi. Sadrıâzam da
K itabım ızın 321 in ci sayfasın d ak i 49 bir v ezir olup, diğerlerin d en v a zife ve
num aralı ilâved e b elirtild iğ i üzere, O s­ selâh iyet bakım ından üstündü. R ütbe i-
manlIlarda ilk d evirlerin d en beri divan şareti olarak veziriâzam da d iğ er v e z ir ­
toplan tısı yap ıld ığı anlaşılm aktadır. Yi­ le r de üç tu ğlu paşa idiler, üç tuğ v e zir ­
ne ayni ilâved e an latıld ığı v eçh ile, e v ­ liğ in alâm eti olm akla beraber, bunlar
v elce divan toplantıları p adişahın riy a ­ da kıd em lerin e göre d erecelen irlerd i. Y â­
setin d e cercyan ederken F atih M ehm ed n i fiiliy a tta v ezirler arasında da fark
bunu değiştirm iş v e ondan sonra top ­ olup, bulundukları dereceden daha üste
lantılar veziriazam riyasetin d e y a p ılm ış­ çık ab ilm eleri için y a önlerindeki d ere­
tır. cede m ünhal vuku bulm ası, v ey a h u t da
K ubbealtı binasında d ivan to p la n tı­ fevk alâd ed en olarak birdenbire padişah
larının m aksat v e çalışm a şek lin e göre tarafından veziriâzam lığa getirilm esi lâ ­
y erler ayrılm ıştı. Ü ç kubbeden ib aret zım dı. F akat tek tük istisn a la r bir ta­
olan b inan ın birinci kubbesi altın d a d i­ rafa b ırakılacak olursa, on altın cı asrın
van h ey eti toplanırdı. B u kısım d a v e z i- sonlarına kadar veziriazam lar ik in ci v e ­
riâzam ile diğer vezirlerin oturduğu k ıs­ zirliğe y ü k selen lerd en tayin edilm ek
m ın üstünde «Kasr - 1 adi» d en ilen ka­ su retiy le bu sıra bozulm am ıştır.
fe s pencereli m ahalden padişahlar divan B irin ci Murad zam anında vezir
m üzakerelerini dinlerlerdi. İkinci k u b ­ Çandarlı H a lil H ayreddin P aşa iş b a­
benin örttüğü kısım da divan - 1 h ü m a­ şında ik en vezir sayısı birden fazlaya
yun hoca, h a life v e şakirdleri, onun y a ­ çıkm ıştır. O nun için H alil H ayreddin
nındaki üçüncü kubbe altında da m ühim Paşa O sm anlılarda ilk veziriâzam ad d e­
defterler h ıfzedilirdi. B unun dışında iki dilir.
kubbe arasındaki m ahalde reisülküttab B irinci Murad zam anında vezir sa y ı­
ile d ivan kâtipleri bulunurdu. sı bir rakkam ınm ü stüne çık m ak la b e ­
raber sen eler geçtik çe m ütem ad iyen ço ­
ğalm ış değildir. İstanbulun feth in e k a ­
1 — Divan-ı hüm âyım üyeleri dar d ivanda üç v ezir olduğu a n la şıl­
m aktadır. F atih zam anında üç v e n ih a ­
F atih kanunnam esinin m er’iy e ti ü -
y e t dört v ezir bulunm uştur. İkinci Ba-
zerine veziriazam ın riyasetin d e top la­
y ezid zam anında üç v e bir aralık dört.
nan divanı hüm âyunun ü y eleri şunlardı:
K anunî’n in saltan atın ın bir kısm ında
I — K ubbe vezirleri, II — K azaskerler,
divanda üç vezir m evcu tk en daha sonra
III — D efterdarlar, IV — N işancı v ey a
dört, saltan tın m sonlarında ise, beşe ç ık ­
tevk iî m ıştır. K anunî S ü leym an S ig etv a r se fe ­
rine g id erk en S ok u llu M ehm ed P aşa v e ­
ziriâzam yâ n i b irin ci vezir, P ertev Paşa
ik in ci, Ferhad P aşa üçüncü, A hm ed P a ­
şa dördüncü. K ızıl A h m ed li M ustafa P a­
şa da b eşin ci v ezir bulunuyordu, ik in ci
S elim zam anında divandaki v ezir sa ­
y ıs ı y e d iy e , 1603 te sekize, İk in ci O s­
m an zam anında da on b ire kadar
çıktı. D ivandaki vezir sa y ısı yed in in
üstüne y ü k seld iğ i sırada K aptanpaşa,
nişancı, defterdar gib i v a zife sahipleri
de vezir rütbesinde id iler .
K öprülü M ehm ed P aşa’nın v e zir i-
âzam lığı sırasında kubbe vezirlerin in sa ­
y ısı azaltılm ış, 1665 sen esin d e m iktarı
Kubbealtı salonu. Sol yukarı köşedeki bire kadar in m iştir. 1731 sen esin d e kub­
pencere, padişahların müzakereleri be vezirliğ in e son v er ilin c e y e kadar on -
dinledikleri yerdir. vedinci a sn n so n la n ile O nsekizinci as­

1444
rın başlarında, iki ilâ üç tane kubbe v e ­
ziri bulunm uştur.
K an unî S ü leym an d evrin d en itib a ­
ren kubbe vezirlerin d en bazı m ühim e -
y a letlere v a liler gönderürniye başlandı.
Bu eyaletlerin en b aşında M ısır vardı.
M ısır’a gönderilen v ezir rü tb esin d ek i
ilk v a li Çoban M ustafa Paşadır. Çoban
M ustafa P aşa M ısır v a lisi tayin ed ilm e­
den ev v e l d ivan ’da ik in ci v ezir idi. V e­
zir v a lilerle idare ed ilen M ısır’dan b aş­
ka daha sonraları B udin, Bağdad, Ye_
m en’e de vezir v a liler gön d erilm iy e b a ş­
landı. B öylece «kubbenişin» d en ilen kub­
be vezirleri dışında, b ir de eyaletlerd e
valilik eden, «hariç vezirleri» ortaya çık ­
tı. Z am anla bunların sa y ısı daha da a rt­
tı. 1596 da yirm i üçe gıktı. H ariç v ezir­
lerin sa y ısı artarken ey a letlerin m ühim
olm ıyaııiarm a da v ezir v a lile r gön d eril­
m iş, bu h â l e v v elc e b ey lerb ey leri yani
ik i tu ğlu paşaların idare e ttik leri y e r le ­
rin, vezirlere yân i üç tu ğlu paşalara,
bir tuğîu sancak b eylerin in id arelerin ­
deki yerlerin de b ey lerb ey ler iy le idare­
sine y o l açm ıştır. E nderun v e B irûıı r i­
caline ve sair k im selere k o la y lık la v e ­
zirlik v e b ey lerb ey lik tev c ih ed ilirk en , K ubbealtı salonlarında elçilere bir ziya­
bir taraftan, veza ret m evk ii bir m esnet f e t P adişahlar p en ceresi cephede üç
şeklin den çıkıp bir p aye şek lin e gelm iş, le v h a arasında görülm ektedir
bir taraftan da lüzum u kadar tecrü b e ve (Juanniıı’den)
eh liyet sah ib i olm ıya n v ezir p â y eliler
yüzünden v alilerin d e k alitesi düşm üş­
tür. lık larm ın en y ü k seğ i B ursa k ad ılığı idi.
S ayıların ın norm al say ıla ca k radde­ Â şık p aşa-zâd e v e Oruç B ey tarihlerinde
de bulunduğu d evird e kubbe vezirleri k azask erliğin 1360 da, H oca Sadeddin’in
Divandaki çalışm alarından başka harp­ T a c-ü ttev a rih ’in d e de 1362 de ih d as e -
lerde ordu k um andan lık lariyle va zife- d ild iği bild irilm ek ted iı-.
lendirilirierdi- Yavuz S u ltan S elim doğu A n ad olu -
K a z a sk e r ie r : D iv a ıı-ı hüm âyunun yu feth ed in ce «Arap v e A cem K azasker­
ü yesi olan kazasker iki tane olup biri liği» d iy e üçüncü bir kazask erlik ihdas
Rum eli, d iğeri A nadolu kazaskeri idi. etm işse d e y in e aynı hüküm dar zam anın­
Rum eli kazaskeri derece itib a riy le ö te . da doğu A nadolu, S u riye, M ısır’ın adli
kinden üstündü. K azasker ev v e lc e bir ta­ işleri A nadolu kazaskerine d evred ilerek
n e iken sonraları ik i olm uştu. T aşköprülü bu üçüncü kazaskerlik kaldırılm ıştır.
zâde’nin m eşhu r ^Şakayık ü n -n u m a n iy e K azaskerlik m akam ı b aşlangıçta a s­
fî ulem â id -d e v le t il-O sm an iyye» isim ­ k erî sınjfa ait dâvâ v e şer’i iş le r in g ö rü l­
li eserinde kazaskerliğin 1481 tarihinde m esi ihtiyacından, doğm uşsa da bunlar
ik iye ayrıldığı kay d ed ilm ek tey se de, yaln ızca ask eri hukuka a it işle re hakan
F atih kanun nam esind e hep kazaskerler m akam sahipleri d eğ ild i. K azaskerler,
tabiri geçtiği cih etle bunun daha önce ask erî hu k u k i m eslelerd en başka diğer
olduğu anlaşılm aktadır. hukukî m uam elâtın da âm iri durum un­
K azaskerler ad liye teşk ilâ tın ın ve daydılar. R um eli v e A nadolu kazaskeri
devrin hâkim leri olan kadıların b aşı i- arasında d erece fark ı olm ak la beraber,
diler. Orhan Gazi zam anında şeh ir k ad ı- vazife bakım ından a y n iy et m evcuttu.
Rumeli kazaskerleri, adalar dalıil Ru­ derdi. Tapu defterlerinde tashih ve tad i­
meli tarafındaki; Anadolu kazaskeri de lâtı aııcak nişancı yapabilirdi.
Anadolu, Suriye, Irak ve M ısır tarafın­ Osm anlılarda nişan cılığın n e zaman
daki vüzelli akçelik kadılıklar ile kırkar ihdas edildiği belli olm am akla beraber,
akçelik m üderrislikleri bizzat kendileri, Orhan G azi’deıı itibaren padişahların
bundan daha yukarı dereceli kadı ve tuğralarının m evcudiyeti, tuğra çekm ek­
m üderrisleri de sadrâzamla görüşerek le v a zifeli bir m em urun o zamanlardan
tayin ederlerdi. itibaren istihdam edilm iş olab ileceği ih ­
K azaskerler, D ivan -ı hüm âyundaki tim alini ortaya koym aktadır. Fatih k a ­
m esailerinden başka, haftanın, salı v e nunnam esinde nişancının derecesine t e ­
çarşamba günleri dışında kalan g ü n le­ m as eden noktalar, bu m em uriyetin h a y ­
rinde kendi konaklarında divan kura­ li eski olduğunu zım nen anlatm aktadır.
rak m akam larının icap ettirdiği işleri Di varı-i hüm âyunda nişancının şer’i
görürlerdi. A j'nca haftanın cuma g ü n le­ ve hukukî kanun v e m eseleler hakkında
rinde sadrazam ın riyasetinde toplanan m ütaleasm a m üracaat ed ild iği cihetle:
«huzur m urafaası» na katılırlardı. H u­ bunların, d evlet kanunlarını çok iy i b il­
zur raiirafaası, bazı m ühim davaların m eleri v e eski kanunlarla yen ilerin i te ­
istinafı m ahiyetini taşım aktaydı. lif edip n etice çıkaracak kudrette olm a­
ları lâzım dı. Bu bakım dan nişancılar
D efterd a rla r; Divan'ı hüm âyunun onaltıncı a sn ıı başlarına kadar ilm iye
üyelerinden olan defterdarlar Osmanlı sınıfından v e kalem i k u vvetli olanlar a-
m ali teşkilâtının âmiri idiler- M aliye rasmdan seçilirdi. F atih kanunnam esin­
teşkilâtı ayrıca yazılacağından defterdar­ de nişancının dahil ve sah n -ı sem an m ü ­
lar için lüzum lu bilgi de orada v erilecek ­ derrislerinden tayin olunacağı gösteril­
ti r. m ekte, relsülküttablıktan gelirse bunun
N işancı :. D ivan-ı hümâyunun, ü y e ­ sancak bevi rütbesinde, defterdardan
si olan nişancıya, «Tuğrâî» v ey a «tevkiî» nişancı tayin edilirse bunun beylerb eyi
«muvakki» de denirdi. Nişancı, ahidnâ- rütbesinde olacağı kaydedilm ektedir.
a s , berat veya m enşur, yabancı hüküm ­ N işancılar vezir rütbesinde de o lab ilir­
darlara yazılan nâm eler, İlm iyeye ait lerdi. F atih kanunnam esinde, vezir ve
tavcihat beratları ile ferm anların başına beylerb eyi rütbesindeki bir nişanem in
padişahın im zası olan tuğrasını çeker; defterdarlara tasddur edeceği yazılıdır.
divanda şer’i ve hukukî kanunlar hak­ N işancı vezir rütbesinde ise padişahın
kında fikir ve m ütalea beyan eyler; a y ­ huzuruna arza girer, d eğilse girem ezdi.
rıca da arazi tahriri işlerine nezaret ile M illî tetebbular m ecm uasında n eş­
buna ait kanunların tatbikini temin e- redilm iş olan T evkiî Abdurrahman Pa­
şa kanunnam esinde nişanem in vazifesi
şöyle anlatılm aktadır: «T uğray-ı şerif
h izm etiyle mem urdur ve kendi h a n ele­
rinde (yâni dairelerinde) kanunu m ü te­
allik ahkâm yazılur, m üm eyyizi tashih
eyled ik ten sonra kendisi tuğralarını çe­
ker v e d e ftir (yân i tapu defteri) tashih
edilm ek lâzım gelse k endüye h itaben v a -
rid olan ferm an-ı hüm âyun m ucibince
defterhâneden getiirdüp tashih eder k en ­
di k a lem iyle Tashih ferm anı varid o l­
dukta, kanun budur ki: ol zaman fer ­
man -ı şerifin tuğrasını bizzat veziria­
zam hazretleri çeker. Ferman kendüye
geldikçe za h n m n bir köşesine «defteri
Divatt-ı hüm âyun m üzakerelerine iştirak gele» deyû k a lem iyle işaret edip defter
edenlerden bazıları. Soldan: Veziriazam, em inine gönderir, ol saat defterhâne k i-
Kaymakam, K eisülküttab ve Haeeyândan sodarları defteri v e ol ferm an -ı şerifi bile
biri (Juam ıiıı’den) getirür. P es berm ucib-i ferm an -ı huraâ-

144-6
yun m ahallini bulup tahrir ve tashih e y ­ dı. A skeri ve mal! m eselelerle sadrâzam
ledikten sonra ferm an-ı şerifi kendü kethüdasına v e deftcrhaneye taallûk e -
hıfzeder v e kazasker efendilerden m em . den evrak hariç diğerleri hep reisülküt-
hür kise ile gelen cihat beratlarının tuğ­ tabın nezaretinden geçerdi.
raların; çektikten sonra eh l-i cihatın Haricî m eselelerin de reisülküttaba
(yâni tevcih yapılan şahıslar) esam isi h avalesi d olayısiyle, ecnebi soydan ve
deftei'ine «sah» çekip (görülm üştür m â­ m uharrirler reisülküttabları d ev let sek­
nasına gelen işaret) ve y in e kisesine ko­ reteri v e hariciye n a zın şeklinde tavsif
yup m ühürleyip kendi kisedarı (evrak etm işlerdir.
baş mem uru) ile kâğıt em inine gönde­ ik in ci Mahmud zamanında 1836 y ı­
rir». lın d a reisülküttabhk m em uriyeti v e o-
N işancılar, onsekizinci asrın ortala­ na bağlı teşk ilât kaldırılm ış v e yerine
rına kadar m evki ve derecelerini m uha­ «U m ur-ı hariciye nezâreti» ism iyle dış
faza etm işler, asrın sonlarına doğru e - işlerini tedvir eden hariciye vekâleti ku­
lıem m iyetleri azalm aya başlam ış ve tuğ­ rulmuştur.
ra çekm e işi «tuğrakeş» denilen m uavi­
ni tarafından ifa ed ilir olm uş; 1836 ta ­ 2 — D ivan-ı hüm âyun toplantıları
rihinde nişancılık lağved ilerek bunun
tuğra çekm e vazifesi «tuğranüvis» d en i­ D ivan -ı hüm âyun, kuruluş devrin­
len memura verilm iştir. den başlıyarak O nvedinci a sn n sonları­
na kadar ehem m iyetini m uhafaza etm iş
R eisülküttab: D ivan - ı hüm âyun ü - daha sonra toplantılar tahdit ve ihm al
y esi olm am akla beraber divan kâtip ve olunm uş ve burada görülen işler sadra­
kalem lerinin şefi bulunm ası bakım ından zam dairesine in tik al etm iştir. D ivan-;
reisülküttabın da bu arada tanıtılm ası hüm âyun, üyeleri bakım ından, nisbeteıı
uygun düşer D ivan üyesi olm adıkların­ zam anım ızın icra vek illeri heyeti toplu­
dan «erkân - ı devlet» sayılm ayıp onlar­ luğuna; görülen işler bakım ından ise,
dan dun m evkide «rical - i devlet» ten bir cihetten m eclislere, bir cihetten y ü k ­
bulunm akla beraber divan m uam elâtına sek m ahkem eye, diğer bir cihetten de
vukufları d olayısiyle ehem m iyetleri bü­ bir kaç vek âletin bir kısım işlerini bün­
yüktü. Fatih kanunnam esinde reisü lk ü t- y esin d e cem etm iş bir başvekâlete ben ­
tabın resm î derecesi elli akçaîık m üder­ zerdi.
risin altında gösterilm iştir. A yni kanun­ D ivan -ı hüm âyun üç çeşit toplantı
nam ede «reisülküttab nişancı olsa san­ yapardı. B irisi m uayyen günlerde ya p ı­
cak hükm ü ile olur» cü m lesiyle, reisü l- lan alelade d ivan toplantısı, İkincisi ka­
küttabın terfi ettiği zaman sancak beyi pıkulu ocaklarına m aaş verilm esi v e se ­
p âyesivle nişancı olacağı belirtilm iştir. fer kabulü m ünasebetiyle yapılan ve
R eisülküttab, D iva n -ı hum ayunda «galebe divanı» denilen toplantı, üçün-
veziriâzam ın önünde durarak m uam ele cüsü de biraz yukarda izah edilen «Ayak
görecek yazıları okurdu. D ivanda m üta- divanı» idi.
lea serdetm ek hakkı yoktu. D ivan -ı h ü ­ D ivan-ı hüm âyunun m utad toplan­
m âyun ehem m iyetini kaybederek orada tılarda idari, siyasî, askerî, m alî, örfi,
görülen işler Pâşakapısm a in tik al ettiği şer’i işler görüşülür, şik âyet v e dâvalar
O nsekizinci asır zarfında reisülküttabla- dinlenir v e bir karara bağlanırdı. Divan
rın ehem m iyeti esk isin e n isb etle artm ış­ top lan tılan n d a d evletin en yüksek er­
tı. Bu devrede dış tem aslar çoğald ığın ­ kânı hazır bulunurdu. Esas üyeler: V ezi­
dan, reisülküttabların v azifelerin e, ec­ riâzam , K ubbe vezirleri, Rum eli v e A na­
nebi sefirlerle yapılan konuşm a v e te­ dolu kazaskerleri, Rum eli v e A nadolu
m as işleri de ilâve edildi. H attâ bu İs­ d efterd arlan v e N işancı (T evkiî) idi.
rafları daha ağır basm aya başladı. Fatih kanunnam esine göre divan ü y e le ­
O nsekizinci asırda h arici m eseleler­ ri yalnız bunlar iken Onaltm cı a sn n i-
le de ilgilen en reisülküttab h er gün F a- kinci yarısında Kaptanpaşalara b ey ler­
şakapısm da sadrazam a arzedilecek tah ­ beyi rütbesi verild ik ten sonra onlar da
rirat v e telhisleri hazırlar, bunları sad­ d ivan ü yeleri arasına karışm ıştır. O n-
râzam gördükten sonra padişaha y o lla r­ altm cı a sn n son lan n a doğru vezir rüt­

14§7
besine erişm işler arasından Kaptanpaşa güne indirildiği tespit edilm ekteyse de
tayin edilm eye başlanınca, vezir rütbe­ bunun Onaltm cı asrm ikinci yarısında
sindeki Kaptaııpaşalar divanda kubbe vuku bulduğu anlaşılıyor. Toplantılar
vezirlerinin tâbi oldukları Kanun v e teş­ haftada dört güne indiği sırada cumar­
ri kata tâbi tutulm uşlardır. Onaltm cı as­ tesi, pazar, pazartesi, salı günleri divan
rın ortalarında çşık k -ı sânİ defterdarı» toplanırdı. O nyedınci asrın ikin'ci y a n ­
ııamı ile üçüncü bir defterdarlık ihdas e - sında A vcı (Dördüncü) Sultan M ehm ed’-
dilince, bu da divan üyeleri arasında in saltanatının Grtalarında divan toplan­
yer almıştır. tısının sayısında yeniden değişiklik y a ­
Divanın esas ü yesi olanlar burada pılm ış v e Onsekizinci asrın ilk y ılla rı­
kendilerine m ahsus yerlere oturarak ça­ na kadar bazan iki bazan dört gü n top­
lışırlar; reisülküttab ile çavuşbaşı ve lanılırı ıştır. Üçüncü Ahm ed zam anında
kapıcılar kethüdası ayakta hizm et görür­ evvelâ haftada iki gün toplam rken son­
lerdi. ra bir güne inhisar eder olmuş, onun
Divan üyelerinden olm adığı halde i- haleflerinden Birinci Mahmud v e ü ç ü n ­
caînnda zaman zam an toplantılara k atı­ cü Osman zam anında büsbütün terk ed il­
lan vazifeliler de vardı. Bu cümleden miş, üçüncü M ustafa zam anında halkın
olarak 1536 tarihinden itibaren, vazife şikâyetlerinin dinlenm esi için haftada
iîe İstanbul'da bulunan Rum eli beylerbe­ bir defa salı günleri divan toplantısı y a ­
yine divan toplantısında bulunm ak ve pılmış, 1768 tarihinden itibaren altı haf­
ondan sonra arz için padişahın huzuruna tada bir divan toplanmıştır. D ivaıı top­
çıkm ak m üsaadesi verilm işti. lantılarının sayısı azaldığı v e nihayet
Fatih kanunnam esinde belirtildiği büsbütün ihm al edildiği devirlerde b u ­
üzere Fatih Sultan M ehmed zamanında rada görülen işler sadrazam divaruna ve
her gün divan toplantısı yapılır, dört Paşakapısı denilen saön âzam lık devresi­
gün de padişahın huzuruna arza girilir­ ne in tik al etm iştir.
di. Fakat büahara toplantı dört güne in­ D ivan-ı hüm âyun m üzakereleri sa­
dirilm iş, iki gün de arza girilm iştir. D i­ bah namazından sonra başlar ö ğ ley e ka­
van toplantılarının hangi tarihte dört dar devam ederdi. Bunun için divana.

K ubbealtı toplantısına Veziriazamın gelişi (A llom ’dan)

1448
gelecek erkân sabah namazını um um i­ edebildiği gibi dilekçesini de takdim e-
yetle A yasofyaTda kılar, B âb -ı hüm âyun­ debilir; bunun üzerine vezir dilekçeyi o-
dan saraya girecekleri sırada yeniçeri kuttuktan sonra dâvanın adlî durumuna
ağası ile süvari bölükleri ağaları ve bir göre hüküm verir. Eğer dâva bir borç
m iktar asker tarafından karşılanırdı. yüzünden ise, vezir haberdar olunca,
Sadrazamlar Orta kapıya kadar at ü re­ borçlunun adalet huzuruna çıkarılm ası
rinde ilerler, burada attan inerek K ubbe- için çavuş gönderir ve alacaklı da en az
altı’na kadar yaya yürürlerdi. D ivan er­ iki şahit getirdikten sonra borçlu borcu­
kânının oturacağı y erler rütbeye göre nu hem en orada verm eğe m ecbur t>lur.
tespit edilm iş bulunuyordu. T oplantıla­ A ksi takdirde hapse atılır v e borcunu
ra riyaset eden veziriazam , padişahın verinceye kadar hapiste yatar. Eğer dâ­
m üzakereleri dinlediği K asr-ı adi deni­ va bir katil dâvası ise ve m üddetlerin
len pencerenin altında otururdu. V ezi- k u vvetli şahitleri varsa katil ölüme m ah­
riâzarnm sağ tarafında rütbe sırasiyle kûm edilir ve hakkında verilen hüküm
Kubbe vezirleri, sol tarafında Rumeli ve derhal infaz olunur. Hiçbir dâva hükiim
onun altında. Anadolu. Rum eli v e onun giym eden dört beş günden fazla kala­
altında A nadolu kazaskeri otururdu. V e- maz ve bu m üddet de ancak m esele
ziriâzam m sağ ilerisindeki cenaha Nişan­ çok güç olursa uzatılır. Başka yerlerde
cı, sol ilerisindeki cenaha da rütbe sı­ olduğu gibi haklarını m üdafaa için b ü ­
rasına göre defterdarlar yerleşirdi. Kap- tün m allarını yem eğe m ecbur kalmaz.
tanpaşa divan üyeleri arasına karıştığı B ir adaletsizlik vukuundan da korkm a­
sırada en kıdem siz vezirin alt yanında malıdır; zira, bu divan salonunun
otururdu. yukarısında bir pencere vardır (K asr-ı
D ivan m üzakerelerine evvelâ önem ­ adl'i işaret ediyor), bu penccrenin
li işlerden başlanırdı. Sefirlerin tek lif­ içinde uzun, siyah perdelerle ör­
leri ve verilecek cevaplar, d ev letlerle o- tülü bir delik olup, padişah isterse bu­
lan m ünasebetler, eyaletlerin ih tiyaçla­ radan divanda yazılan ve söylenen her
rı, halkın dilek ve şikâyetleri, arazi dâ­ şeyi kendisi görünm eden dinler. Bu su ­
vaları divanm m üzakere m evzuları a- retle hâkim ler padişahın orada olup o l-
rasında yer ahrdı. Umumi m üzakereler
dışında idari ve örfi işler veziriazam ın,
arazi işleri nişancının, ş e r i ve hukukî
işler kazaskerlerin, m alî işler de d efter­
darların gördükleri m evzuiardı. D ivan­
da duruşması yapılan dâvalarda müddet
ve m üddoialeyh kendi dâvalarını bizzat
kendileri m üdafaa ederlerdi. D âvacı v e ­
ya hasmı Türkçe bilm ezse divan tercü­
manları şikâyet veya m üdafaayı tercü­
me ederdi. D avacılar kapıcı ve çavuşlar
tarafından sıraya dizilir, sırası galen
kim se kapıcılar hethüdası va sıta siy ie d i­
vana alınırdı- D âvalar halledilip, v a ­
rılan karar kendilerine tebliğ olunurdu.
Onyedinci asır içinde Osmanlı ülk e­
lerinde bir seyahat yapm ış olan T heve-
nat, D ivan-t hüm âyunda görülen dâva­
ları hayranlık ifade ederek şöyle anlat­
maktadır:
«Burada devletin m ühim umuru
halledilebilir. Mühim dâvalar halikında
kat'î olarak hüküm verirler, zira bura­
da herkes hangi tabakadan ve hangi din Kubbealünda D ivan -ı hum âyun’un top­
ve m illetten olursa olsun dinlenir ve lan tısı ve padişahın penceresinden m ü­
fakir bir adam vezirden adalet talep zakereyi takibi (S u m â m e’den)

1449
m adıklarım bilm ediklerinden her ih ti­ nın yürütüldüğü D ivan -ı hüm âyunun
m ale karşı bir adaletsizlik yapm aktan m u h telif harem daireleri vardı, bunlar:
çekinirler, zira bir adaletsizlik h a y a tla ­ i — S e y îik c i veya d ivan kalem i, II
rına m al olur. E sasen divanda olup b i­ — T ahvil kalem i, III — Rüûs kalem i,
ten ler padişaha arzedilir.» IV — Â m ed i kalem i.
D ivan m üzakereleri b ittik ten sonra B ey lik çi v e y a divan kalem i : Bu k a ­
divanhaneye üç tane sofra kurulur b u ­ lem in şefi B eylik çi idi. B ey lik çi, D ivan-ı
rada yem ek yenirdi. Sofralarda kim lerin hüm âyun k alem ve kâtiplerinin en b ü ­
bir arada oturacağı kanunla tesp it e d il­ yük şefi olan reisülküttabdan sonra g e ­
m işti. lirdi. K endisine « B eylik çi-i d iv a n -ı h ü ­
D ivan m üzakereleri sona erince d i­ mâyun» veya «B eylikçi efendi» denirdi.
van erkânı padişahın huzuruna arza g i­ D ivan k alem i, D iv a n -ı hüm âyun m üza­
rerdi. D ivan haftada dört gün top lan ır­ kere v e kararlarını tutan v e «Mühimme»
ken pazar ve sa h , iki g ü n toplanırken d en ilen d ivan m üzakere v e kararlarım
salı günü arz günü idi. tem ize çekip h ıfzey ley en , em ir, hüküm ,
Arz günlerinde padişah, sarayın ü - ferm anları yazıp h ıfzeden bir daire idi.
çüneü avlusunda Bâb ü s-sa â d e’nİn kar­ Ahidrsâmeler, m em lek etin iç idaresine
şısındaki arz odasına gelir, divan erk â­ a it bütün nizam v e im tiyazlar, idari
nının arzı burada vuku bulurdu. D ivan hususlara dair ferm anlar, h a tt-ı hüm â­
erkânı arza girm eden önce e v v e lâ y e n i­ yun v e n â m e-i hüm âyunlar hep burada
çeri ağası girer v e ocak hakkında m aru ­ yazılıp m uhafaza olunurdu - D ivan k a le ­
zatta bulunurdu. Y eniçeri ağası arza g ir ­ m inin reisi olan b ey lik çi m em u riyet d e ­
m eden cnce veziriazam la görüşüp an la ­ recesi itib a riy le reisülküttabdan sonra
şırdı- Y eniçeri ağasından sonra k azas­ gelm esi itib ariyle tah vil v e rüûs k a lem ­
kerler arza girer, m akam larına a it m a ­ lerin in de şefi sayılırd ı. H er kalem in â -
ruzatta bulunur ve m uam elâta a it tel­ m irine «kesedar» d en ild iği cih etle d ivan
h is yani k ısaltılm ış yazılarım okurlardı. kalem inin başında divan kesedarı vardı.
K azaskerlerin arzodasından çıkışından Bunun em rinde de kanuncu, ilâm cı v e
sonra veziriâzam yanında vezirler, d e f­ m ü m eyyiz olarak üç âm ir daha m ev cu t­
terdarlar ve nişancı bulunduğu halde tu.
arza girerdi. Bu grupta önce d efterd ar­ Pek eh em m iy etli bulunan v e m s ü ­
lar m aruzatta bulunur, arzı b itin ce d ı- rem olan yazıları reisülküttabın havalesi
ş e n çıkardı. Veziriâzam m aruzata b a ş­ ile bizzat b ey lik çin in kendisi kalem s s -
layınca vezirler onun sol tarafında biraz îırdı: T ah vil v e rüûs kalem lerinden g e­
ilerisin e sıralanarak beklerlerdi. V eziri­ len berat, ferm an v e tahriratlar da y in e
azam gizli bir şey arzedeceği zam an v e ­ b eylik çin in elin d en geçerdi.
zirler dışarıya çıkardı. Bu usul sonra­ Tahvil k alem i : Vezir, b eylerb eyi
dan değiştirilerek vezirlerin arzından ve sancakbeyi erinin beratları, bunların
sonra veziriazam ın m ahrem şeyleri sö y ­ va zifelerin i icralarına dair tevcih fer­
lem esi usulü konm uştur. man la n ; m ahlûl tim ar v e zeam etlerin
D ivan-ı hüm âyunun ih m aliyle b u ­ tevcih in e dair ta h v il tezkireleri bu ka­
rada görüşülen işler Paşakapısı den ilen lem de hazırlanırdı. Vezir, b eylerb eyi,
sadrazam lık dairesine in tik a l edince, a r­ sancak b eylerin in tayin evrakı; m e v le -
za girm ek usulü ulu fe tevzii v e sefir v iy et, arpalık tev cih yazılarının, hazır­
kabulüne inhisar eder olm uştur. Bu lanm ası v e k ayıtların ın tutulm ası tahvil
devirde veziriazam lar bir iş için p ad i­ kalem inin v a zifesi cüm le s inden di. Bu
şahla şifahen görüşm ek ih tiyacın ı h is s e ­ dairenin am iri tah vil kesedarı idi.
dince bir arîza ile m üsaade isterler, p a ­ Rüus balem i : Vezir, b ey lerb ey i v e
dişahlar da m ülakatın yerini, gün ve tım ar sahipleri hariç olm ak üzere, bü­
saatini bildirirlerdi. tün d ev let h izm etlerin e alm an ve im pa­
ratorluk dahilin d ek i evk aftan k en d ileri­
3 — DLvan-ı hüm âyun kalem leri ne bir v azife tah sis olunanların inha ev ­
rakı burada hazırlanır, vazife ve maaş
D evletin en m ühim işlerin in görü ­ durum larına a it kayıtlar burada tu tu lu r­
şülüp karara bağlandığı ve m u am elâtı­ du. Bu m u am eleler rüûs defteri denen

1450
d efterlere kaydolunurdu-
A m edi kalem i : Sadrıâzam tarafın­
dan padişaha yazılacak takrir v e telh is­
ler, ecnebi d evlet b aşvek illerin e sadrâ­
zam tarafından gönderilen m ektup m üs­
veddeleri, ecnebi d ev let m ü m essilleri i-
le vuku bulan konuşm a zabıtları, elçi,
konsolos v e ecn ebi tüccarları ile ilgili
evrak bu kalem de hazırlanır v e h ıfzo-
iunurdu- Ecnebi d ev le tle r nezdînde d a i­
m î «İçi bulundurulm aya başlandıktan
sonra  m edî kalem inin eh em m iyeti da­
na da artm ış, elçilerd en gelen raporları
in celem ek, gereken cevapları yazm ak,
şifre çözm ek gibi şey ler de vazifelerin e EHvan.ı hüm âyun kalem i (Juaım in'den)
eklenm işti,  m edî kalem inin reisin e  -
m edî-i d ivan -ı hüm âyun, y ah u t  m edî, m ıştı. M ühim me d efterleri d ivan karar­
yahut  m edci denirdi- R eisülküttabm larını ih tiva ederdi. D ivanda görüşülen
bütün açık ve gizli m u am elesi elinden şey ler hakkında zabıt tutm ak âdet olm a­
geçtiği, bu yönden onun bir n ev î husu­ dığından miizaker.î m evzuu olan şey ve
si kalem m üdürü gibi olduğundan ehem ­ onun neticesi m ühim m e d efterin e g eç i­
m iyetli bir m evkie sahipti. rilirdi. M ühimme d efterlerinin n e zaman
Bu dört kalem den başka ■ D iv a n -ı tutulm aya başlandığı b elli olm ay.p, İs­
hüm âyunun teşrifat işlerin i İdare eden tanbul B aşvek âlet arşivindeki en eski
bir kaç m em ur m evcuttu. T eşrifatçılık M ühim me defteri O naltm cı aşrın ilk y a ­
K anunî Su ltan Sü leym a n zam anında ih ­ rısına aittir. Ahkâm d efterleri e y a letle ­
das edilm iş, Ü çüncü A hm ed zam anında re ait işler hakkında v a lilere, kadılara
da D ivan-ı hüm âyundan ayrılarak sadrâ- v e saireye hitaben y azılan hüküm leri
zanıhk dairesine bağlanm ıştır. T eşrifat­ ihtiva ederdi.
çılık gibi sonradan ihdas ed ilen D ivan -ı D ivan -ı hüm âyun mu ¿ m elesiyle il­
hüm âyuna bağlı m em u riyetlerd en biri de g ili d efterler «defteriıâne? denilen h a z ­
vak'anüvi silktir. V ak’anüvislik yaııi res­ n ed e h ıfzedil irdi. P adişahın veziriâzaır. ■
mi tarihçiliğe tayin ed ilen ilk şahıs da duran m ührü ile m ü hürlenen v e di­
M ustafa Naima'dır. 1699 da v ak ’anüvis vanın toplantı günlerinde açılan üç hâ­
tayin ed ilen N aim a h icri 1000 (m ilâdî zineden bîri defterhâne idi. F atih ka­
1591/1592) tarihinden b aşlıvarak im p a­ nunnam esinde d eîterh an e için: «mühr-i
ratorluğun 60 senelik tarihini yazm ış­ şerifim v ezir-i âzam da dursun, hâzinem
tır. ve defterhânem m ühürlenm ek lâzım g e l­
D ivan -ı hüm âyundaki evrak v e d ef­ se v e açılm ak lâzım g else defterdarlarım
terler : D ivan -ı hüm âyunda d evletin em riy le huzurlarında a çılıp kapansın»
en m ühim işleri görüşülüp karara bağ­ denm ektedir. Tımar, zeam et, has. mirî
landığı v e m ühim k ayıtları tutulduğu veya m ukataat, vakıf, m ülk kayıtları,
cihetle, bunlara ait evrak v e defterler velh a sıl araziye a it b ütiin m uam ele v»e
çok dikkatle tanzim edilirdi- Parça h a ­ kayıtları ih tiva eden evrak ve d efter­
lindeki kâğıtlardan ib aret evrak ın işi ler bu defterhânede idi.
bitince tom ar yapılarak atlas v e y a âdi
kum aştan torbalara y erle ştirilir hazin e-i
n
evrak yâni arşivde m uhafaza edilirdi.
Parça halindek i evraktan başka D iv a n -ı
VEZİRİAZAMLAR VE
hüm âyunda bir h ayli de d efter tu tu lu r­
du, En önem li defterler: M ühim m e, A h ­ P A ŞA K A F ISI
kâm, Tahsil, N âm e, Rüûs, Â hidnâm e
defterleri idi. 1649 senesinden itibaren Osmaniı idari teşk ilâtı m evzuubaüis
şik âyetler m ühim in eden ayrılarak bun­ olunca, peşinen h atırlanm ası gereken
lar için ayrı defter tutulm aya b aşlan - vazife sahibi hiç şüphesiz veziriazam dır.

1451
idared e padişahın v ek ili olm as: d o la y ı- Ş im d iye kadar m üteaddit d efa b e­
siy le gen iş selâh iyetlere sahip bulunan lirtild iği üzere veziriâzam lığın işareti
veziriazam , d ev let işleri d ivan -ı h<imâ- m ü h r-i hüm âyun d en ilen padişahın
yun y o lu y le yürütüldüğü d e v ir d i üunuıı m ührü idi. V eziriâzam lığa tayin edilen
başı. D iv a n -ı hüm âyunun ehem m iyetini şahsa m ü h r-i hüm âyun teslim edilir, az­
kaybederek orada görülen işlerin v e z i- led ilen lerd en de ilk iş olarak g eriy e a lı­
riâ2 am lan n resm î dairesine in tik alin i nırdı. V eziriâzam olabilm ek için v e z ir li­
m üteakip da yin e en yü k sek m akam sa­ ğ e kadar yü k selm ek şarttı. H atta u m u ­
h ib i olarak göze çarpar. Zam anım ızın baş­ m iy etle , kubbe vezirlerin in en yüksek
v ek illerin e karşılık addedilen v ezir ia ­ d erecelisi olan ikinci v ezir liğ e y ü k se­
zam lar şim diki başvek illerd en daha aa len lerd en veziriâzam tayin edilirdi. K a­
geniş selâh iyet sahibi idiler. O sm anlı n unî S ü ley m a n ’ın hasodabaşılıktan .sür­
d evletin in kuruluş devrinde Çandarlı atle y ü k selterek veziriâzam lığa getirdiği
ailesin in veziriâzam lığı zam anında v e z i­ M akbul İbrahim Paşa bir tarafa bırak ı­
riazam lar fazla nüfus sahibi olup pad i­ lacak olursa onaltm cı asır sonlarına ka­
şahlar üzerinde de m ü essir olurlardı. Fa­ dar veziriâzam lar uzun tecrü b eler g e ç i­
tih S u ltan M ehm ed Ç andarlı H alil Pa­ rip kadem e kadem e y ü k selerek vezir
şayı idam ettirdikten sonra veziriâzam - rütbesine ulaşanlar arasından seçilm iş­
ların nüfusları k ırılıp hüküm darlar üze­ ti. O nyedinci asırdan itibaren zam an za ­
rinde m ü essiriyetleri artık m evzuubahs m an bu u su lü n d ışın a çıkılarak yen içeri
olam az oldu. ağalığından, m irahuriuktan, kapıcılar
O sm anlIlardaki ilk veziriazam Ç an- kethüdalığm dan, sadaret k eth u d alığm -
darlı H alil H ayreddin Paşa addedilir, İlk daıı, silahdarlıktan veziriâzam tayin e-
veziriazam lar İlm iy e sınıfından g e lm iş­ d ilen ler olm uştur.
lerdir. H alil H ayreddin P aşanın İdarî ve P adişahın m utlak v ek ili durum un­
askerî işleri bir eld e toplam ası üzerine da olan veziriâ za m la n n selâ h iy etleri pek
veziriazam ların vazifelerin in şek li de ta ­ g en iş olup İm paratorluktaki İlm iy e te v ­
vazzuh eylem iştir. cihleri de d ah il olm ak üzere tayin , terfi,
tev cih v e aziller veziriâzam m em ri veya
V eziriâzam tabiri vezir sayısın ın bir­
m u vafak ati ile olurdu. Y alnız İlm iy e ta ­
den fazlaya yü k selm esi üzerine ortaya
yin lerin i şeyh ü lislâm arzeder, v eziriâ ­
çıkm ıştır. B üyük vezir, birinci v ezir m a­
zam da bu arz üzerine «m ucibince tev ­
nasına kullan ılan veziriâzam tâbiri on-
cih olunm ak buyruldu» ibaresini y a za ­
yed in ci asrın ortalarına kadar h alk ta­
rak ta y in e m uvafakat ederdi. B unların
rafından da en çok k ullanılan tâbir o l­
dışında sadece enderuna karışm azdı. S e ­
m uş, sadaret m ühürlerindeki yazı son
fer dışındaki zam anlarda vezir, kazasker
zam ana kadar veziriâzam ibaresini ta şı­
v e şeyh ü lislâm hakkında yap ılacak m u­
m akla beraber, ondan sonra veziriâzam am elede p adişahın m u vafak atin i alırdı.
tâbirinin yanında sadrıâzam k elim esi de V eziriâzam lar, D ivan-j hum âyun
yer alm ış, ondokuzuncu asırdan itibaren toplantılarında b itirilem iyen v e oraya
de sadrıâzam tâbiri veziriazam ı geri b ı­ g ötürülm esine lüzum olm ayan işleri ken ­
rakıp onun yerin e söylen ir hâle g e lm iş­ di saraylarında topladıkları divanda h a l­
tir. K elim en in a slı «sadr-ı âzam» olm ak­ lederlerdi. V eziriâzam lan n divanları i-
la beraber, sö y len işte k olaylığa k a çıla ­ kindi nam azından sonra toplandığından
rak «sadrâzam» şek lin e bürünm üştür. buna ikindi divanı denirdi. D iv a n -ı h ü ­
O sm anlı d ev let idaresinde p ad işah ­ m ayun top lan tıların ın yap ıld ığı günlere
tan sonra en büyük m akam sahibi olan rastlıyan ikindi divanlarından başka
veziriazam ın m evki v e selâ h iy eti F atih veziriâzam lar cum a v e çarşam ba günleri
K anunnâm esinde şö y le tarif ed ilir: «V ü- de ayrı d ivan yaparlardı. Cuma günü
zera v e üm eranın veziriâzam lar başıdır, yap ılan d ivan a «huzur m urafaası» da d e­
cüm lenin ulusudur, cüm le um urun v e k i­ nilirdi. B unda R um eli ve A nadolu k azas­
li m utlakıd ır ve m alım ın v e k ili d efter- kerleri de hazır bulunur v e hu k u k î ve
d an m d ır ve ol veziriâzam nâ2irdır v e şer'i işler görüşülürdü. G erekirse m ühim
oturm ada ve durm ada v e m ertebede v e ­ hukukî m eseleler kazaskerlere h a v a le o -
ziriâzam cüm leden mukaddem dir». lunurdu. Çarşamba divanlarında İstan­

1452
bul, Galata, E yüp ve Ü sküdar kadıları m ektupçusu idi. H izm et bakım ından sad­
bulunur, m üracaat sah ip lerin in şer’i v e râzam ın hususî kalem müdürü durum un­
hukuki işlerin e bakılıp davalar görülür­ daydı.
dü.
Sadrazam lar serdar sıfa tiy le sefere PA ŞA K A PISI — S Â B -I ÂLÎ
m em ur oldukları zam an, hüküm et m er­
kezinde sadaret m akam ına a it işleri ted ­
H alkın resm i işlerin in hüküm dar sa­
vir etm ek üzere vezirlerden biri sadaret
rayı v e sadrâzam sarayında görülm esi
kaym akam ı tayin edilird i. Buna resm i
d o la y ısiy le buraları ifa d e için «kapı» sö­
adı ile k aim m akam -i (k aym ak am -ı) ri-
zü kullanılm ış, kapının fa ısça karşılığı
kâbı hüm âyun v ey a k aim m ak am -ı â si-
«der», arapça k arşılığı «bâb* ile birleşik
tane-i saâdet denirdi.'Sadrâzam lar d ev let
ifa d eler ortaya konm uştur. O nyedinci
m uam elâtına ait d efterlerin bir k ısm ını
a sn n sonlarına doğru D ivan -ı hüm âyun
ordu ile götürdüklerinden, sadaret k a y ­
eh em m iyetin i k ayb etm eye yüz tutup bu­
m akam ları d iv a n -ı h üm âyun v e kendi
rada görülen işler sadrâzam sarayına
saraylarındaki ikin di d ivan ı kararlarını
in tik a le b aşlayın ca sadrâzam sarayı üze­
ayrı d efterlere yazdırırdı; bunlara «ri-
rinde daha fazla d ik k at toplanm ıştır.
kâb defterleri» ism i verilird i. Sadaret
Bu alâkanın n eticesi olarak «Paşasara-
kaim m akam ları, veziriâ za m la n n v ek ili
yı», «Paşakapısı», «Vezirkapısı», «Sad­
olduklarından onun selâ h iy etin i haiz sa­
yılırlarsa da vezirlik , b ey lerb eylik ve râzam kapısı», «B âb-ı âsafî» tâb irleriyle
sancak b ey liğ i ile orduya a it tevcihat artık hü k ü m et dairesi yerin i tutan sad-
veziriâzam ın uhdesinde k alm akta devam n â za m lık dairesi ifad e edilm iştir. O pse-
ettiğinden, sadaret kaym akam ının te v - kizinci asırda bunlar arasında en çok
cihatı m ahdut şeylere inhisar ederdi. k u llan ılan Paşakapısı» tâbirinin y an ın ­
da a sn n sonlarında «Saray-ı sa d r-ı âli»
D iv a n -ı hüm âyun toplantılarının
ve «D ivan h ân e-i b â b -ı âli» v e kısaca
m untazam devam e ttiğ i devirde, bura­
«B âb -ı âli» tâb irleri y er alm ış v e Ondo-
dan artan iğlerin bir k ısm ı sadrazam la­
kuzuncu asırda is e «B âb-ı âh» kelim esi
rın kendi saraylarında görüldüğünden,
ötek ilerin yerin i tutarak u m u m ileşm iş­
burada sadrazam ların ayrıca k alem dai­
tir. A vru p alılar da O sm anlı hüküm etini
releri vardı. B u dairede sadrazam ın m a-
ifa d e iç in onun k arşılığı şek lin d e «Sub-
iy y eti olan m em urların en büyüğü «K et-
lim e porte» tâbirini kullanm ışlardır.
h ü d a y -ı sad r-ı âli» de den ilen sadrâzam
kethüdası idi. Sadrâzam kethüdasının B âbıâli k elim esin in Ondokuzuncu a-
m erasim v e teşrifatta y eri olm am akla sırdaki m ânası gözönünde bulundurula­
beraber, m u am elât yönünden m evk ileri rak k ısaca ifa d e etm ek gerekirse: hükü­
m ühim di. Zira sad n âzam a g elen bütün m et va2ife si gören en m ühim devlet
işler peşinen onun elin d en geçerdi. D i- dairesi, yâ n i ilk B â b -ı âli, D iv a n -ı hü­
va n -ı hüm âyun toplantıları eh em m iy e­ m âyundur. O nsekizinci asırda sad n âzam -
tini kaybedip de orada görülen işler
sadrâzam ların dairesin e in tik a l edince,
veziriâzam ın m u avini olan kethüdaların
ehem m iyeti arttı v e O nsekizinci a sn n
ilk yarısından itib aren hü k ü m et kadro­
sunda y er aldılar. Paşakapısı den ilen
sadrâzam lık dairesinden çıkan d âh iliy ey i
ilgilen d iren bütün işler kethüda b ey in
elinden geçtiğin d en bunlar d ah ili işlerin
m ercii idi. İkinci M ahm ud hüküm eti Ba­
tı örneğine göre tanzim ederken 1835 te
sadrâzam kethüd alığı m ü lk iy e nezareti­
n e yani dah iliye v ek â letin e çevrilm iştir.
K ethüdadan sonra sadrâzam ların m ai­
y e t m em urlarından e n ehem m iyetlisi Sadrıâzam divanında m erasim
«M ektubi-i sad r-ı âli» den ilen sadrâzam (Juannin’den)

1453
Iık dairesi D ivaıı-ı hüm âyunun yerin e şısında H a lil P aşa sarayı idi. Eski sad rı-
kaim olunca, en m ühim d ev let dairesi âzam lardan H alil P aşa’y a a it bu ilk res­
olan hüküm et de sadrıâzam lık d airesi­ m î Paşakapısı binasının Ş en g ü l ham am ı
ne yerleşm iştir. civarında olduğu an laşılıyor. H alil Paşa
Paşakapısı v e n ih ayet B a b ı-â ii’nin sarayı Paşakapısı için resm i ilk bina o l­
resm i binasına gelince: D ev iet işlerin in duğu gib i, bundan b öyle P aşakapısınm
D ivan -ı hüm âyunda ¿örüldüğü devirde, hep ayni m ıntıkada yerleşm esin e de y r l
sadrıâzam lara m ahsus resm î bir daire açılm ıştır, ü çü n cü A hm ed’in m eşhur sa d -
m evcu t değildi. Sadrıâzam lar ik in ci d i­ rıâzam ı D am ad İbrahim Paşa sadrıâzam
vanlarını kendi saraylarında akteder, olduktan sonra, Paşakapısı olan H alil
D iva n -ı hüm âyun toplantıları dışında Paşa sarayına gitm eyerek , şim diki Ca-
y in e bazı resm î işler i ayni yerd e görür­ ğaloğlu ham am ının a lt tarafında olduğu
lerdi. Sadrıâzam lar değiştikçe, onların anlaşılan Fatm a Sultan sarayına y erle ş­
oturdukları binalar d olayısiyle, bu iş ­ m iş v e burayı Paşakapısı yap m ıştı. Ba
lerin görüldüğü y erle r de d eğişm iş olu r­ bina P aşakapısı m em urlarını istiap e t ­
du. D ivan -ı hüm âyunun hü k ü m et v a zi­ m ed iğind en onun yanında bulunan A b-
fesin i gördüğü devirde sadrıâzam lar i- durrahm an Paşa sarayı da P aşak ap m u a
çin sâbit bir resm î d aireye pek ih tiy a ç ilâ v e ed ilm işti. Patrona H a lil isyanından
h issedilm em ek teydi. Lâkin, Paşakapısı, sonraki sadrıâzam Silâhdar M ehm ed P a ­
D ivan -ı hüm âyunun yerini alm aya baş­ şa, P aşakapısınm harem kısm ında Fa;
layınca sadrıâzam lar için devam lı resm i m a S u ltan ın oturm akta oluşunu g ö z j
bir bina ih tiyacı da belirdi. Zira, D i- n ünde bulundurarak esk i Paşakapısı b i­
v a n -ı hüm âyunda bulunan kalem d aire­ nasını k en d isin e ikam etgâh olarak seç­
leri, defterler, kayıtlar Faşakapısına nak­ m işti. B ö y lece, ilk d efa sadaret dairesi
ledilm işti. R eisülküttab ve onun em rin­ ile veziriâzam ın ikam etgâhı birbirinden
deki d ivan kalem leri, çavuşbaşı ile m a­ ayrılır gib i olm uşsa da, bu vaziy*t d e ­
iyeti, teşrifatçı v e daha bazı kim seler vam etm em iş, bir v ey a h u t «;ta bir kaç
Paşakapısm a nakled ilip , sadrıâzam m sene sonra eski vaziyete dönülm üştür.
kendi m aiyet erkânından olan kethüda P aşakapısm a tahsis ed ilen bin alar yi-n-
v e m ektupçu ile birlikte «hadem e-i gınlarla bir kaç defa yan m ak la beraber
bâb-ı âli» ism i ile kalabalık bir m em ur şim diki îstan b u v ilâ y e t konağının bu-
grupu haline gelin ce, bunların d evam lı 'unduğu bloktan başka tarafa g itm e­
şek ild e bir binaya yerleşm eleri icap e- m iştir. Tabiî, yan gın ı m üteakip y e n -' x
derdi. Eski O sm anlı tarihlerinin ifa d e le ­ yap ılın caya kadar m uvakkaten bu bîo
rinden anlaşıldığına nazaran, D iv a n -ı kun uzağında çalışm aları istisn a .etmek
hüm âyunda görülen işlerin tam am en lâzım dır. A lem dar v a k ’asm dan ve b il­
Paşakapısm a devredild iği O nsekizinci a- hassa y en içer iliğ in kaldırılm asından son­
sır başında artık sadrıâzam lar resm î bir ra, B âb -ı âli binası ayni zam anda sad rı-
sadrıâzam lık binasına kavuşm uş b ulu­ âzam ların ikam etgâhı olm aktan çıkm a­
nuyorlardı. Fakat bu bina sadece resm î ğa başlam ış, tanzim atı m üteakip B â b -ı
daire olm ayıp bir tarafı da b u su sî ik a ­ â li’nin harem kısm ı kaldırıld ığın d an sa ­
m etgâh vaziyetin d e idi. dece resm î hüküm et dairesi halini a l­
Osî/ıanlı tarihinde sadrıâzam lar için m ıştır.
ilk defa 1654 te D erviş M ehmed P aşa’nın H üküm et işlerinin D iv a n -ı h ü m â­
veziriâzam lığı sırasında bir sadaret da­ yundan Paşakapısm a in tik alin d en sonra­
iresi tahsis edilm iştir. O zam ana kadar ki d ev letin d evreyi, kabine sistem in e
sadrıâzam lar um u m iyetle Topkapı sara­ m eyled en bir istih ale devri geklinde y o ­
yına yak ın yerlerde konak kiralar v eya rum lam ak m üm kündür. Zira, sa d n â za m -
satın alır, bazan da y en i bir bina y a p tı­ la n n D ivan -ı hüm âyun toplantıları ile
rırlardı. Sad n âzam lığa tayin edilen ler ve şahsan gördüğü işlerin bir kısm ında
arasında bazan derhal saray tem in ede­ v azife taksim ine gid ild iği v e bazı m e ­
m ediklerinden her hangi bir yeri m u­ m u riyetlerin buna göre y en i bir şekil
vakkaten Paşakapısı yapanlar da olu r­ aldığı görülm ektedir. Bu cüm leden o la ­
du. Sadrıâzam lar için resm î Paşakapısı rak; sadaret kethüdasının d ah iliye, r e i-
olarak ayrılan bina A layköşkünün kar­ sülküttabm h âriciyeyi ilgilen d iren işle -

1454
ria âm iri halin e gelişleri zikredilebilir.
Bundan başka sadrıâzam ın riyasetindeki
toplantılara katılan v a zife sahipleri ile
toplantıların şek lin in de esk isin d en fa rk ­
lı cihetini belirtm ek ik tiza eder. V ak’avı
h ayriyeve kadar. B â b -ı â li’d e d ev let iş ­
leri iki istik am ette y ü rü tü lm ek te v e sa ­
daret şûrası şek lin d ek i toplantılar jda
buna uym aktaydı. H arici siy a set işleri
ile dah ilî m eseleler v e sair m ühim h u ­
suslar sadrıâzam ın riyasetin d e K aptan-
paşa. K ethüda, D efterdar, R eisülküttab,
bir K azasker ve Ş ey h ü lislâ m ın iştirak
ettiği m eclislerd e görüşülürdü. A lelade
Paşakapısm ın B ab -ı âli adını aldığı s ı­
dâvalar ile hukukî m e seleler ise, sadreyn
ralardaki bir resm i (B ir gravürden)
denilen R ıım eii v e A nadolu kazask erle­
ri ile İstanbul kadısının sadrıâzam ın hu­
zurundaki toplantılarda rü’y e t edilirdi.
A rtık B âb-ı â ii’deki top lan tılar bir te ş­
kilâtın âm iri olanların toplantısı hâlin i
alm ıştır. S ad n âzam icabında vücuduna
ihtiyaç h issettiğ i kim seleri de top lan tı­
lara iştirak ettirirdi.

III
M ALİYE TEŞK İLÂTI

1 — M ali teşk ilâtın kuruluşu


B a b -ı â ü ’nin G ülhane parkı m ethali ta ­
O sm anlılarda teşk ilâtlan m aya a it ilk
rafındaki kapısı. Sağdaki k öşeli bina
esaslar ortaya konduğu sırada m ali m e­
A la y köşkü’dür (A llom ’d an).
seleler üzerinde durulduğundan da şü p ­
he etm em ek gerekir. Gerçi, en eski O s­ istik lâ l alâm etlerinden oluşuna da işa ­
m anlI tarihlerinde ilk m alî teşkilâtın ret etm iştik. M âliyen in en esa slı u n su ­
nasıl ve hangi tarih te m eydana g etiril­ runu m eydana getiren paranın, fe r tle ­
diğine dair bilgi m ev cu t d eğilse de, bu, rin elin d e bir ted avü l vasıtası olduktan
m alî m eselelerle m eşgu l olunm adığı n e ­ başka d ev let hizm etlerin in ifası için e -
ticesini verm ez. îlk hüküm darlar zam a­ m ekleri karşılam ak üzere de k u llan ılm a­
nında esas gö2e batan fa a liy et, h ıristi- sı, vergi toplam a m ü essesesin in kurul­
yanlara karşı m ücad ele ile m em lek et m asına y o l açtığı en b asit sosyal v e m a ­
feth etm ek olduğundan, ilk tarihlerde de li gerçektir. İşte O sm anlIlardaki m alî
esas itib ariyle göze batan bu n ok talar­ teşkilâtlanm anın da b öyle g erçek ler m u­
dan bahsetm işlerdir. H albuki en basit vaceh esin d e p ek erkenden b aşladığına
bir d ev let teşkilâtında b ile idareci, ordu şü p h e etm em elidir.
ve paranın y er tuttuğu göz önüne g e ti­ O sm anlılarda ilk m alî teşk ilât Çan-
rilirse, m aiî m eseleleri nizam lam adan darlı Kara H a lil v e Kara R üstem ’in g a y ­
bir d ev let düzeni m eydana g etirilem iy e- retleriy le kuruldu. Ü n iversite k itap lığı
ceği bedahatiyle karşılaşılır. E sasen i - H alis E fendi kitapları arasında bulunan
dareci ve ordunun d ayan d ığı tem el u n ­ bir «T evarih-i â l-i Osman» da bu n o k ­
surlardan birisi de paradır. B inaenaleyh talara işaret eden şu satırlar görü lm ek ­
m ü stakil bir d ev lette m utlaka bir takım tedir: « ... E vvel zam anda padişahlar ta -
m ali nizam ların y er alm ası ik tiza eder. m a’kâr değillerdi: ellerin e giren i yiğ id e
K itabım ızın birinci cild in d e ilk Os­ y iğ ile verirler, giru hazine derm ezlerdi.
manlI parasından bahsederken bunun H em ankim Ha.vreddin Paşa kapıya g e l­

1455
di, padişahlar tanıa’kâr oldu. Padişah tazam kanun v e nizam lara bağlıyan bir
olana hazine gerektir dediler.. Cendereli devletin bütçe tanzim etm em esini dü­
Kara H alil v e Karaman! Türk Küstem şünm ek hata olur. Fatih kanunnam esin­
Osmanlılar yanm a geldiler, türlü türlü de: «Yılda bir kerre defterdarım rikâb-ı
hile ile âlem i doldurdular, ondaa evvel hüm âyunum a irad ve m asrafım okuya-
defter hesabı bilm ezlerdi; defter hisabı- lar, h il’ati fahire giysinler» şeklinde ge­
nı anlar telif ettiler, akçe yapıp hazine çen ifade y ıllık bütçe yapıldığına en g ü ­
etm ek onlardan kaldı». ze! delildir. Yine aynı kanunnamede m a­
îieşrî tarihinde, yeniçeriliğin ihda­ li hususlarla ilg ili m üteaddit hüküm ler
sına dair bilgi verilirken Kara Rüstem’- m evcuttur. H alkondil zeylinde O naltm -
in, harplerde alm an esirlerin beşte bi­ cı asrın son lan ile onyedinci asrın baş­
rinin şer’an hükümdara aidiyetini söyle­ larında m üteaddit senelere ait y ıllık g e­
m esi üzerine, Geibolu’dan beri tarafa lirleri gösteren rakam ve m alûm at var­
geçirilen her esir için, evv elâ yirm i beş dır.
akça tahsil olunduğuna bilâhara bunun OsmanlIların yen i zaptettikleri y e r ­
insan olarak alınıp yeniçeriliğin teşkil lerde arazi tahriri yaptırdıkları, a y n ca
edildiğine dair m evcut kayıt, şer’! v er­ padişahlar değiştikçe ve 30-40 senelik
gilerden birinin Murad Hüdavendigâr fasılalarla, tahrirlerin tekrarlandığı m a­
zamanında alınm aya başlanm asına ve lûmdur. Bu arazi tahrirlerinin, toprak­
dolayısiyle m alî teşkilâtın kuruluşunda ların m ü lk iyet çeşidinden başka halkın
Kara Rüstem ’in rolüne işaret addedile­ kazanç v e vergi gücünün hesaplanm ası­
bilir. na yardım ettiği de ayni derece m alûm ­
Yine neşri tarihinde, Osman Gazi dur. B u n lan gayet muntazam yürüten
zamanı anlatılırken: «zikr-i kanun-ı Os bir d evlet teşkilâtında yıllık bütçe ya p ı­
mani» başhğı altındaki kısımda; Osman lacağı da şüphesizdir. A rşivlerim izde a-
Gazinin, ilk defa pazar bacı (bir nevi raz! tahrirlerine ait bir çok vesik a m ev ­
pazar resmi veya kazanç vergisi adde­ cuttur. Bu arada m uhtelif v ilâyet, san­
dilir) alınm asına vesile teşk il eden bir cak v e bazı halk topluluklanna ait ara­
hâdiseden bahsedilm esi, daha tam bir zi kanunnam elerinde m evcut geniş mali
devlet organizasyonu m eydana gelm eden hüküm ler de Tarhoncu A hm ed Paşa lâ ­
bile bazı m alî m eselelere el atıldığını yihasından çok önce bütçenin yapılm ış
gösterir. olacağı kanaatim kuvvetlendirir.
N etice olarak şunu söyliyebiliriz ki,
OsmanlIlarda m alî teşkilâtlanm a çok er­ 2 — Malî teşkilâtın m es’ui âmirleri
ken başlam ış zamanla devletin diğer
m üesseseler! ile birlikte gelişm e kaydet­ Osmanlı m alî teşkilâtında zaman
miştir. zaman bazı tadilât yapılm ışsa da, bu
Osmanlılarda ilk bütçeye gelince : teşkilâtta yüksek m evki işgâi eden â-
Bunun da İstanbul’un fethinden hayli mirler um um iyetle ayni vaziyette k al­
önce tanzim edildiğine inanm ak icap e- mışlardı. Bunlar:
diyor. İlk Osmanlı bütçesinin 1653 te I — Rumeli defterdarı, II — A nado­
Tarhoncu Ahmed Paşa tarafından tan­ lu defterdan, III — Şıkk-ı sanı d efter­
zim edildiğine dair şim diye kadar yap ı­ darı.
lan tefsirler yan lış bir zehabın n etice­ Bu üç âmirden sonra onların icra
sidir. Osmanlı devletinin teşkilâtına ait memuru vaziyetinde bulunanlar: Başbâ-
kıym etli eserler kalem e alm ış olan İsm a­ kikulu, Cizye başbâkikulu, Veznedarba-
il Hakkı Uzunçarşılı da «Osmanlı devle­ şı vardı.
tinin m erkez ve bahriye teşkilâtı» isim ­ Osmanlı M aliye teşkilâtının en bü­
li eserinin 323 üncü sayfasında ayni ka­ yük âmiri B aşdefterdar olan Rumeli def­
naati izhar etm ektedir. terdan idi. OsmanlIlarda defterdar tabi­
Bütçe bir devletin y ıllık gelir ve g i­ rinin hangi tarihte kullanılm ağa b aş­
derlerini gösteren hesap cetveli olduğu­ landığı m alûm olm amakla beraber Fatih
na göre; çeşitli vergiler tophyan, bun­ kanunnam esinde defterdarlardan bahse­
lara ait geniş m em ur teşkilâtı bulunan, dilm esi, bu tâbirin Fatih devrinden önce
diğer şeylerini olduğu gibi bunu da m un­ de m evcudiyetine delildir.

1356
Onyedinci ve Onsekizinci asırlarda İmparatorluk asker k ıy a fe tle ri
••Ztır G esc'nlchie d e r co stü m e ” a d lı A lm an ca e se rd e n ald ığ ım la g ru p re s im le rd e » ; y u ­
k a rı so ld ak in d c D ir p a d işa h ve d ite rle rin d e a s k e r k ıy a fe tle ri ta sv ir e d ilm iştir. B u n la r
¿ ısılların a p e k y a k ın d ır.
(Mufassal Osmanlı Tarihi tablosu No. 27)
D efterdarlar, D ivan -ı hum âyun ü y e ­ de de defterdarlıklar kuruldu. Bunlara,
si olup, padişaha m aruzatta bulunabi­ d ev let m erkezindekilerle karıştırılm am ak
lirdi. D efterdar terfi ed erse vezir olur­ için kenar defterdarlıkları denildi.
du. F atih kanunnam esinde: «M üşavere-i D ev let varidatının birinci tah sil m e­
umur-ı saltanatı veziriazam sair vüzera m uru vaziyetin d e olan < b a şb â k ik u lu »
ile defterdarlarım ile m üşavere ederler. defterdarın icraatını yü rü ten m em urla­
Anlardan g a y n kim esne v a k ıf olm aya» rın başında gelirdi. B unun em rinde beş
diye bir m adde bulunm ası, defterdarın m em ur v e anlara b ağlı olarak da altm ış
m evkiinin hu su siyetin i belirtir. K anun­ m übaşir vardı. İkinci derecede icra m e­
nam enin bir çok yerlerin d e defterdarlar m uru olan cizye başbâkikulu, cizy e borç­
ile m al defterdarlarının m aaşları, teşri­ lularını takip eder ; vezn ed arlan da te-
fattaki yerleri, vazife v e selâh iyetlerin d en d iyat v e tahsilâta nezaret ederdi.
etraflıca bahsetm ektedir. K anunnam ede
defterdarların vazife v e selâ h iy etleri şö y ­ 3 — M aliye kalem leri
le tarif ed ilm iştir : « Ve baş defterdar
cüm le m alım ın n â zın olup um ûr-ı âlem O sm anlı m ali teşkilâtında d efter ve
ana m ufavvazdır, am n em rinsiz olm az bir hesapları tutan, m uam elâtı yü rü ten ka­
akça n e dahil ne hariç olur, v e anın kad­ lem daireleri, zam anla beliren ihtiyaçlar
ri R um eli b eylerb eylerim ile beraberdir karşısında, bilhassa onsekizinci asırda
ve cüm le m alım defterdarları m alım ın bazı ilâ v elerle tadilâta uğram ışsa da a -
vekilleridir, kabz v e bastı anlara m u- nahatları pek değişm em iştir^ O naltıncı
favvazdır ve cüm le küttabın azil v e n as­ asrın ortalarında hüküm et m erkezindeki
bi anlara m ufavvazdır » . m a liy e kalem lerini şu dört grupta topla­
R um eli defterdarı başdefterdar o l­ m am ız müm kündür :
m akla beraber, iş sahası bakım ından Ru­ I — H azine-i âm ire dairesi kalem ­
m eli tarafındaki h âzin eye m ü teallik iş ­ leri
ler kendisine bağlanm ıştı. O nsekizinci a- II — Baş defterdarlığa bağlı kalem ­
sırdan itibaren şık k -ı e v v e l defterdarı ler,
diye de anılm ış olan başdefterdar d i- III — A nadolu defterdarlığına bağlı
v an -ı hüm ayunda bulunduktan başka kalem ler
kendi evin d e de m ali işlere ait davaları IV — Ş ık k -ı sâni defterdarlığına
dinlerdi. bağlı daireler.
T eşrifatta başdefterdardan sonra A - V — Ruznâme kalem i d iye de isim ­
nadolu defterdarı, andan sonra da şık k -ı len d irilecek olan h a zin e-i âm ire kalem -
sâni defterdarı gelirdi. D ’ohsson’un «Tab­ le r i:
leau général de l ’E m prie Ottoman» isim li a) R uznâm çe-i e v v e l ve ruznâm çe-i
eserinin yed in ci cildinin 26 m cı sayfa­ sâni kalem leri : M ukataat, m evk u fat ve
sında k ayd edildiğine nazaran, A nadolu cizyeden hasıl olan gelirleri gündelik o -
defterdarlığı İkinci B ayezid zam anında larak kaydeden dairedir. Bu dairelerin
ihdas edilm iştir. Üçüncü defterdar olan başında kalem müdürü vaziyetin d e olan
şık k -ı sâni defterdarlığının ihdası ise on- ruznâm çe-i ev v el v e ruznâm çe-i sâ n i’den
altm cı a sn n ortalarına rastlam aktadır. İkincisine küçük ruznâm çeci de denilirdi.
B aşdefterdara şık k -ı e v v e l defterdarı b) Rumeli m uhasebesi kalem i : İs­
denm eye başlandığı sırada, A nadolu d ef- tanbul ile R um eli’de bulunan padişah ve
terdan na şık k -ı sâni, on altı v e onyedinci vezir evk afı h esap lan n ı v e bütün cizye
asırların şık k -ı sânisi de şık k -ı sâ lis şek ­ defterlerin i tetkik v e kaydeden daire­
lind e anılm ıştır. dir.
A nadolu defterdarı, A nadolu tara­ c) A nadolu m uhasebesi kalem i: A -
fındaki m alî işlere ; şık k -ı sâni de ilk nadolu tarafında bulunan padişah v e v e ­
iki d efterdarlık m ıntıkasından ayrılan zir ev k a fı v e te v liy et hesaplarını tetkik
bir kısım ile İstanbul’un m alî işlerine v e kaydederdi.
bakardı. d) M ukabele kalem i : K apıkulu,
O naltm cı asrın sonlarında A sya ta- m atb ah -ı âm ire, hasahır v e sairenin m a-
rarafındaki m ühim ey a le t m erk ezlerin ­ a şla n n a ait defterleri tutardı.

1457
II — Baş defterdarlığa bağlı k alem ­ a) Birinci mukataacı : İstanbul, E-
ler şu n la rd ı: dirne, Selânik, Mora v e civarındaki m u-
«O Birinci m ukataa k a le m i: Resmî kataalara bakardı.
adı ile m ukataacı-i evvel şeklinde söyle­ b) İkinci m ukataacı : N ezareti ken ­
nen bu daire Tuna n eh ri kenarında bu­ di dairesine ayrılm ış olan m ukataalarla
lunan bütün iskelelerle o civardaki tuz­ Kanuni Süleym an’ın veziriâzam lanndan
laların m uam elâtına bakardı. Makbûl İbrahim Paşanın haslarının bir
b) İkinci m ukataa k a le m i: Kümeli kısm ına bakardı.
tarafındaki m âdenlere a it işlere bakaı c) Üçüncü m ukataacı : Tırhala, S e ­
ve Rumeli tarafındaki em in, âm il v e sa ­ rez, İnebahtı, İşkodra, Berat, Gelibolu ve
ir hizm et sahiplerinin berat v e tezkire­ Çirmen m ukataalarına bu m ukataacınm
lerini hazırlardı. kalem i bakardı.
c) M ev k u fa tçı: Baş defterdarlığa d) Ahkâm tezkirecisi : Ş ık k -ı sâni
bağlı b eyt-ü l-m al, yâve, tım ar v esaire- defterdarlığına bağlı m uam elelerdeki m î­
den m evkuf tutulanların m u am elesin i rî hüküm ler, şikâyetler, çeltikçi v e tuzcu
bakardı. Sipahiye verilm iyerek m evkuf beratları ile bu daire m eşgul olurdu.
tutulan tımarların hazine nam ına zap­ e) K ale tezkirecisi: Mora, İnebahtı,
tını m evkufatçı yapardı. Modon, Koron v e bu civardaki diğer ka­
d) V a rid a tç ı: H âzinenin mühim g e­ lelerdeki efradın berat, maaş v e tezkire­
lir nevilerinden olan m ukataattan baş leri ile bu daire m eşgul olurdu.
defterdarlığa bağlı m ukataat hesapları­ f) Tezkireci : Üç defterdardan b e­
n ı tutan ve m ukataat y o lu y le hâzineye herinin birer tezkirecisi olup, bunlar d ef­
teslim edilen m alla n kaydeden dairenin terdarlarının tezkirelerini yazar, ayrıca
âmiri idi. m îrî ahkâm için kullar defteri ism iyle
e) K ıla’ te z k ir e c isi: Arabistan ta ­ ruznâme defteri tutarlardı.
rafında, Erzurum çevresinde v e R um eli-
de bulunan kalelerdeki efradın beratları 4 — D evlet hâzineleri
ve m aaşlarına ait hüküm lerle ilg ili m u­
am ele bunun vazifesi cüm lesindendi. OsmanlIlarda birisi dış, diğeri iç h a­
f) Rumeli ahkâm tez k e r e c isi: Alı- zine olm ak üzere iki hazine vardı. Taşra
kâm -ı m îrî denilen hüküm ve tezkere­ hâzinesi de denilen dış hazine K ubbealtı
lerden R um eliye a it olanlar bu daireden binasının yanında, iç hazine ise sarayın
çıkardı. enderun kısm m daydı. Osmanlı d evleti­
III — A nadolu defterdarlığına bağ­ nin teşkilâtına dair geniş b ilg iy i m uhte­
lı daireler : vi eseri ile tanınan D ’ohsson, dış hâzine­
a) A nadolu birinci m ukataa kale­ nin B â b -ı hüm ayundan g irilin ce sağ ta­
mi : Anadolu, Bursa ve M ihaliç v e bun­ rafta olduğunu, K ubbealtı yanındakinin
ların civarındaki sahaların m u k ataalan - h il’at hâzinesi olduğunu söylerse de, on-
na bakan dairedir. y e d in c i ast r O sm anlı m ü v e rrih le rin in e -
b) Anadolu ikinci m u k a ta a cısı: A y ­ serlerinden hâzinenin yerini daha iy i öğ­
dın,. M enteşe, Teke, Hamid, Manavgat, renm ekteyiz. O nyedinci asırda yaşam ış
M idilli, Bergam a m u kataalanna bakardı. yabancı m üverrihlerden T avem ier ise
c) Anadolu üçüncü m u k a ta a cısı: «N ouvelle relation de l ’intérieur du sé ­
Manisa, Balıkesir, Bolu, Erzurum, K ara­ rail du Grand Seigneur» isim li eserin­
man, S ivas v e K efe m ıntıkalarındaki m u- de, sabık iki hazine mem urundan d in le­
kataalara bakan daire idi. diğini beyanla dış hazine hakkında m u­
d) A nadolu m evkufatçısı : Anadolu fa s sa l m alûm at verm ektedir. Dış hâzine­
tarafındaki b eyt-ü l-m al, y â v e v e tım ar­ nin Kubbealtı binası yanında olduğunu
dan m evk uf olanların m uam elesine ba­ söyliyen T avem ier, dört odadan m ü te­
kardı. şekkil bulunan hâzinenin birinci odasın­
e) Anadolu ahkâm tezkirecisi: A na­ da kıym etli v e m ücevherli silâhların;
dolu eyaletindeki ahkâm -ı m îrîlere v e ş i­ İkincisinde k ıym etli ;kürk, al tun ve gü ­
kâyet m uam elelerine bakardı. m üşle işlem eli kum aş v e giyim eşyası­
IV — Ş ık k -ı sâni defterdarlığına nın; üçüncüsünde al tun işlem eli taht ör­
bağlı daireler : tüleri ile m ücevherli eğer takım larının ve

1458
al tun, güm üş kabların; dördüncü odada kalmamıştır. Kısacası, Osmanlı m alî sis­
ise paranın bulunduğunu bildirm ektedir. temi şer*î esaslarla örfî esaslan n beraber
D evletin esas m aliye hâzinesi dış ha­ yürütüldüğü, hattâ bunların y ek d iğeriv-
zine idi. Dış hâzinenin fazla paraları iç le m üvazene ve telif edildiği bir sistem ­
hâzineye konulurdu. K a n u n î S ü le y m a n dir.
zamanında dış ve iç hazineler iyice dol­ Osmanlı teşkilâtında devlet n ıü esfe-
muş olduğundan, Rüstem Paşanın veziri- selerinin mühim bir kısm ı ya doğrudan
âzamlığı zamanında Y edikule’de bir h a ­ doğruya, veyah u t da vasıtalı şekilde ver­
zine m eydana getirilm işti. Y edikule h â ­ gi işi ile ilgili bulunduğundan, vergi sis­
zinesi iç hâzinenin bir şubesi addolunu­ tem inde kesin hatlarla ayrılm ış tafsilâtlı
yordu. bir tasnif yapm ak h ayli güçtür Osman­
Dış hazine defterdarın m esuliyeti ve lIlardaki toprak sistem inin, idari cephe­
veziriazam ın nezâretinde bulunurdu. Ha­ lerinin yanında vergi işi ile a lâ k a sı: a y ­
zine her açılışını m üteakip veziriazam da­ nı zamanda buna da bağlı olarak devlet
ki m ühr-i hüm âyunla m ühürlenirdi. Ha­
mem urlarının şek il ve m ahiyeti, bazı mü-,
zînenin açılıp kapanm ası çok sıkı form a­
ellifleri, vergileri tasnif ederken, hatâya
lite ile yürütülürdü.
düşm elerine sebep olm uştur. Muaş ¡¿iniş,
İÇ hazine, * hazine v ek ili > denen ak
m eselenin ruhuna nüfuz etm eyen yaban ­
hadım ın nezaretindeydi. E nderundaki bu
cıları şaşırtan tarafı, d evlet hizm etinde
İç hâzineden başka < harem -i hüm âyun
bulunanların m ühim bir kısmına, hâzine­
hazinesiz v eya «Ceb-i hüm âyun hâzi­
den nakid akçe verilm esi yerine, refiyâ-
nesi » denilen bir hazine daha m evcut
m n üzerinde bulunan vergilerden maaş
olup bunun nazın. « S e r kâtibi > idi. Ceb-i
tahsis edilm iş olmasıdır. Örfî ve şer’î
hüm âyun hâzinesi, ism inden de anlaşıla­
, vergilerin mühim, bir kısm ının d evlet hâ­
cağı üzere padişahların cep harçlığım
karşılam ak için tesis edilm işti- M ısır e - zinesi nam ına toplanm ıyarak, d evlet hiz­
yaletinin geliri H arem -i hüm âyun hâzi­ m etlisi olanlara bir n evi maaş karşılığı
nesine girerdi. şeklinde tahsisi teferruatlı Ve uzun va­
Harpler dolayısiyle devletin. İktisadî deli kanunlar yapılm asını icap ettirm iş­
vaziyetinin bozulduğu onyedi v e onse- ti. T ahsis ed ilen şey, kısaca, tım ar dirlik­
kİ2inci asırlarda dış hâzinede para kal­ lerinden ibaretti. Mîrî topraklar olan tı­
m ayınca iç hâzineden borç para alınm ış, mar arazisini işliyen kim selerin m ükel­
çok defa bu borçlar iade edilm em iştir. le f bulundukları vergileri devlet hazînesi
yerine, * sah ib -i raiyyet * denen tımar
5 — V ergiler sahiplerine ödemesi, Osmanlı devletin -

Osmanlı d evleti bir islâm hüküm eti


olması bakım ından, d evlet m üessesele-
rinin ekserisinde olduğu gibi vergi sis­
tem inde de İslâm hukukunun icaplanna
uyan sahalar m evcuttu. Osmanlı devleti,
tekâm ülcü vasfım m uhafaza ettiğinden,
vergi sistem inde İslâmî kökten g elen v er­
gilerin yanında, zam anın şart v e ih tiyaç­
larından doğan örfî vergilere y er veril­
m işti. Hatta bu tekâm ülcü vasıf, kökü
şeriata dayanan vergilere bile tesir e t­
miş, bunların tâyin v e tahsilinde akıl v e
m antığın rehberliğiyle devrin şart v e ib -
tiyaçlan m üm kün m ertebe te lif edilm e­
y e çalışılm ıştır. B inaenaleyh, bazı A vru­
pai: m üelliflerin iddia ettiği veçh ile O s­
m a n lI devletinin idari ve m alî sistem i Bâb üs-saad e’den Kubbealtı yanındaki
hiçbir zaman m uayyen bir hukuk pren- H azine’nİn görünüşü (B ugün Top kapı
sipinin değişm ezlik çem beri içine sıkışıp Sarayı Müzesi silâhlar seksiyonu’dur).

1459
deki vergilerin, m ahiyetlerine göre oldu­ rindeki m ü lk iyet hakları kabul edilm işse,
ğu gibi, toplayan m akam lara göre de bir böyle yerler « haracı arazi » sayılır ve bu­
tasnife tâbi tutulm ası lüzumunu ortaya ralar halkı hem harac-ı muvazzaf, hem
koymaktadır.. Bu kısa girişi m üteakip de harac-i m ukasem eyi öderdi. Vâris bı­
vergileri m ahiyetleri bakım ından tasni­ rakmadan ölenlerin topraklan m îrî’ye
fe tâbi tu tarsak ; alınırdı. H arp> yo lu y le ■alınan yerlerin
I — Ş er’i vergiler, II — Örfî vergi­ halkı fetihten önce müslürhan iseler y a ­
ler.. hut fetihten sonra müslüman olm uşlar­
D iye iki ana kola ayırm amız icap e - sa veyah u t da fethi m üteakip arazinin
der. Toplayan m akam lar gözönünde bu­ beşte biri hazine için ayrılıp geri kalanı
lundurulunca d a : orayı fetheden gaziler arasında taksim
edilm işse böyle yerlere « Öşrî arazi » d e­
T — D evlet hâzinesine ait vergiler, nilirdi.
II —H azine dışında kalan vergiler H arac-ı muvazzaf, ziraate elverişli a -
Ş ek lin d e bir tasnife tâbi tutabiliriz. razide, toprağın taham m ülüne göre, dö­
V ergilerin tanınm ası m ahiyetlerinin a- nüm gibi ölçüler üzerine, maktuah para
çıklanm ası ile m üm kün olacağı cihetle olarak alınırdı. H arac-i m uvazzafta vergi
ilk tasnifin izahına girişeceğiz. zim m ete taallûk ettiğinden, toprak ek il­
I — Ş er’î v e r g ile r : T ekâlif-i şer’iye
m ese bile ödenm esi lâzımdı. Harac-ı m iı-
şeklinde de söylenen bu bölüm deki ver­ kasem e’de vergi hasılata- taallûk etm ek­
gilerin esasını öşür, haraç ve cizye, ze­ teydi. Mahsûl üzerinden alındığından,
kât teşkil etm ekle beraber, bunların te ­ m ükellefin ödediği m iktar m ahsulün îy i
ferruatı vaziyetindeki m erciler sekseni v eya fena olm asına göre değişirdi.
bulm aktaydı. Teferruat m ahiyetindekile- Osmanlı İmparatorluğu sınırları için­
rin bir kısm ı ya küçük bir züm reyi ilg i­ de bulunan yerlerden Hicaz ve Basra e -
lendirm iş, veyahut da pek uzun olm am ış­ yaletleri öşrî a r a z i; Sayda, Halep, B ağ­
tır. Onun için biz burada en önem li ve dat, Musul, Yemen, Bingazi v e T rablüs-
tanınm ışlarını zikredeceğiz. garb haracî a ra zid en ; bunlar dışinda ka­
Ö şü r : Onda bir esasına göre m ah­ lan A nadolu v e Rumeli ( tâbi beyliklerin
sul üzerinden, alınan bir vergi olup ismi sın ırlan içinde kalan saha hariç ) toprak­
de buradan gelm ektedir. A şar veya öşür la n arz-ı m em leket ismi ile m îrî arazi­
şeklinde söylen en bu verginin OsmanlI­ den ibaretti. Öşrün tatbikatı da buna gö­
lardaki tatbikatı, eski İslâm devletlerin ­ re olurdu.
deki tatbikattan bazı farklar gösterir. İs­ Öşür, y u k a rd a k i iza h a tta n anlaşıla­
lâm hukukunda arazi öşrî, haracı ve mîrî cağı üzere, ister îıarac-ı m uvazzaf, ister­
diye üçe ayrılır v e vergiler de bu ay rılı­ se harac-ı m ukasem e şeklinde olsun ç ift­
şa göre konur. Osmanlılar, Arap m em le­ çilik le uğraşanların vergisidir. N isbeti
ketleri hariç zaptettikleri diğer yerleri, beşte bir ile önda bir arasında değişir;
ister öşrî, îster İıaracî vasfında olsun hep Bunun gibi y in e çiftçilerin verdikleri baş
m îrî .kabul ettiklerinden tatbikat da bu ka vergiler de vardı. Bunların bazıları :
yolda cereyan etm iştir. Haracı arazi ve
Salariye: Tımar ve evk af arazisin­
öşri'-arazinin ikisinde de toprak sahiple­
den ümera, vüzera v e sair büyükler için
rinin m ülkiyetinde olup sahipleri her
m ahsul üzerinden tım ar sahipleri v e m e­
türlü tasarruf hakkına, sahiptir. Miri a-
m urlar tarafından alınırdı.
ra2i, adından da anlaşılacağı üzere hâzi­
nenin addedilir v e arazinin tasarrufu ¡çâ­ Çift bozan resm i : Ç iftini bozup da
re yolu yle ve tapu ile kiraya verilm iş sa ­ başka işlerle uğraşanlardan alm an ceza
yılır. B unun için o araziyi işleten v e bir m ahiyetini haiz bir vergi idi. Tasarrufun­
nevi m üstecir gözüyle görülen kim se is­ daki toprağı sebepsiz olarak üç sene ek -
ter m üslim ister 'gayri m üslim olsun ta ­ m iyenlerden bu toprak alınarak başkası­
pu bedeli olarak « harac-ı m ukasem e » na verilirdi. . i :-
telâkki edilen öşrünü öderdi. Resm-i bennak ( resm -i badihava,
İslâm hukukunda : Sulh yolu yla elde caka a k ç e s i) : Bu da çift kazan resmi
edilen m em leketlerin gayri m üslim h a l­ gibi cezai ve bilhassa halkı çiftçiliğe zor­
kının, sulh şartları gereğince arazı üze­ layıcı m ahiyette bir vergi olup, ekip bi­

1460
çecek yeri bulunmayan ve fakat iş göre­ de olduğu gibi O sm anlılar da, hali vakti
bilen kim selerden alınırdı. yerinde olan m üslüm an tebaanın fukara­
Resm-i arûs : Tımar arazisinde y er­ ya verecekleri zekâtı bir vergi halinde
leşm iş olup kocaya nazaran kızlarla ka­ kabul etm iştir. >
dınların erkeklerinden alınan, süresiz bir İhtisap resm i : Ş ehir ve kasabalar­
vergidir. . da pazar v e panayır yerlerinde dükkân
R esm -i asiyab : Tımar arazisinde ve alış veriş esasına göre alman, beledi
bulunan işleyen değirm enlerden alman m ahiyet taşıyan bir vergi idi.
maktu bir vergi idi. A ğnam r e s m i: Hayvanlardan alman
Bunlardan başka bahçe resmi, bostan bu verginin bir hayli çeşidi vardı. H ay­
resmi, bağ resm i, karcan resmi, pamuk vanların tek v e çift tırnaklı oluşuna gö­
resmi, ipek resm i, şarap ( şıra ) resm i adı re bir tasn if yapılarak vergi tarh ed il­
altında bu sayılan m ahsullerden aynî v e­ m ekteydi. H ayvanlara ait vergi v e resim­
ya nakdî olarak alınan vergiler vardı. lerin bir kısm ı on altıncı asrm son y ıl­
larında ihdas edilm işti. Ç e şitle r i: A d et-i
H a ra ç: İslâm hukukunda gayri
m üslim tebaadan alm an bir vergidir. Ha­ ağnam resm i, ondalı ağnam resm i, geçit
racı Ruûs ve haraç-i arazi diye ik iy e ay­ resini v ey a toprak bastı parası, ağıl res­
rılır. Birincisi adam başına alm an şahsî mi, yaylak resm i, kışlak resmi, kasapha­
ne resm i, dem resmi.
bir vergi oiup cizye de denilir. İkincisi
öşür kısm ında izah ettiğim iz veçhile ha- Yâ ve r e s m i: Kaçgun resmi de de­
rac-ı m uvazzaf ve harac-ı m ukasem e adı nilen bu resim, sahipsiz olarak başıboş
altında topraktan v e m ahsulden alınır. gezen hayvanların tutulup satılm asından
Gayri m üslim lere m ahsus olan cizye­ elde edilen para idi.
y e baş vergisi de denilir. Bir hıristiyan M adenler resm i : İşletilen m adenler­
jslâm iyeti kabul ederse cizyeden kurtu­ den beşte bir yâni hum s-ı şer’î olarak
lurdu. Cizye m ük ellefleri bedence v e zi­ hazine nam ına alınan bir vergidir.
hince sağlam, ödem e kabiliyeti olan re- II — Örfî vergiler : Şer’î hukuk ve
şid erkeklerdi. Kadınlardan, çocuklardan, nizam larda num unelerine rastIsn m ıy a n ,
ihtiyar erkeklerden, cizye alınmazdı. beliren ihtiyaçlar m üvacehesinde d evle­
Cizye, önceleri m aktu ve alerrûus adı tin kendi içtihadı ile ortaya koyduğu
altında iki kısm a ayrılm aktaydı. Sonra vergilerdir. Bu çeşit vergilerin en mü­
üç sınıfa ayrıldı. B öylece birinci sınıfa him hususiyeti kanunnamelerle teferrua­
girenlerden 30 akçe, ikinci sınıfa giren­ tının tespit ed ilm e m e si; m iktar v e n is-
den 20 akçe, üçüncü sınıfa girenlerden betlerinin ihtiyaçlara göre tepit edilm e­
de 10 akçe alm ıyordu. Köprülü Fâzıl si v e gerek m iktar gerek tahsilinin fer­
Ahmed Paşanın sadrazam lığı zamanında m anlarla yürütülm esidir, ö r fî vergilerin
cizye işi bir defa daha ele alınm ış, âlâ bir kısmı da harç vaziyetindedir.
denen birinci sınıftakilerdeıı dört şerîfî Örfî vergiler doğrudan doğruya dev­
altın, evsad denilen ikinci sınıftan iki al­ le t hâzinesine giren vergilerdir. Onun için
tın, edna denilen üçüncü sm ıftakilerden «tekâlifi divaniye» şeklinde anılırlar. Te­
bir altın alınm ıştır, ikinci M ahmud za­ kâlifi divaniyeye «avân z-ı divaniye» de
manında bir defa daha ayarlanan cizye denir.
m ik tan âlâ için 60, evsat için 30, ednâ M iktarlan ferm anla tayin edilen te­
bölüm için 15 kuruş olarak tespit ed il­ kâlifi divaniye vergileri bu bakımdan ka­
miştir. nunnam elerin şüm ulü dışında kalırlar.
İkinci Mahmud zam anında bir defa Bu vergiler hiçbir zaman şahıslara tah­
daha ayarlanan cizye m iktarı âlâ için 60, sis olunmaz, iltizam a da verilm ezdi. D ev­
evsat için 30, ednâ bölüm için 15 kuruş let bunları şehir v e köy farkı gözetm eden
olarak tespit edilm iştir. bütün m em leketten toplardı. Miktarlar
Cizye hazine nam ına toplanırdı. A s­ her y ıl ihtiyaca göre ferm anla bildirildi­
kerlik hizm etine katılm am a karşılığı ka­ ğinden şahsa, em lâke veya servete göre
rakteristik şer’î bir vergi olan cizye 10 değil, m uayyen sayıda erkeklerden iba­
m ayıs 1855 tarihinde kaldırılm ıştır. ret bir m ü k ellefler grubuna salımrdı. Bu
Z e k â t: Başka m üslüm an devletler­ gruba «âvanz hânesi» denilirdi. Onbeş ve

1461
onaltıncı asırlarda bir â v a n z hânesinin d) K ürekçi b ed eli idi.
kaç kişiden ibaret olduğunu bilm iyorsak T ekâlifi d ivan iyed en nüzül, sürsat ve
da 1603 te bir vesikadan bunun dokuz kürekçi akçe v ey a b ed elleri de a v â n z îıâ-
erkek nü fu s olduğunu öğreniyoruz. H er n esin e göre tarh v e ta h sil olunurdu. Bu
â v a n z h anesine salm an vergi bu n lar a- v ergilerin g elirleri ordu için sarf e d ild i­
rasında m üsavi bir tak sim e tutulm ayıp ğinden d ev letin ik tisa d i k rizler geçirdiği,
âlâ, ev sa t v e ednâ d iy e üç d ereceye a y ­ orduların uzun m uharebelerle m eşgul o l­
rılarak bölünürdü. dukları d evirlerd e m ik ta rla n artm ış v e
T ek lifi d iv an iye vergilerin in d ört ç e ­ bilh assa onyed ın ci asırdan itibaren tek â ­
şit h alin de m ütalâası m üm kündür. B u n ­ lifi d iv a n iy e m ü k ellefler için kabarık bir
la r : a) A v â n z akçesi b) N üzül b ed el v e ­ yekûna b aliğ olm uştur.
y a akçesi, c) Sürs&t bedel v ey a akçesi
Askerî Teşkilât

O sm anlı d ev letin in kuruluşu ilk gü n ­ olm uştur. Fakat bir d e v le t için bunla­
lerden itib aren askeri g a y ret v e fa a li­ rın m evcu d iyeti kâfi gelm iy eceğ i c ih et­
y etlerin bir n eticesi olduğu cih etle, ask e­ le ilk fırsatta askerî teşk ilâtın kurulm a­
rî nizam a önem verilm iştir. Gerçi, her sın a ça lışılm ıştır. Onun için d ir ki, birin­
devirde v e h er y erd e y e n i bir d e v le t bir ci cildim izde izah ed ild iği v eçh ile ilk as­
m ücadelenin eseri olarak m eyd an a gelir. k erî teşk ilâ t O rhan Gazi zam anında m ey ­
Bu m ücadele de kısaca askerî fa a liy et dana getirilm iş, B irinci Murad zam anın­
şeklinde isim lendirilir. B ir d ev letin m ey ­ da buna yen i ilâ v e le r yap ılm ış v e za­
dana g eleb ilm esi için şüphesiz yalnızca m anla in k işa f ed erek F atih devrinde h e ­
askerî fa a liy et v e teşk ilâ tla iş b itm iy ece- m en hem en son şek lin i alm ıştır.
ğinden daha birçok âm illerin bir araya F atih Su ltan M ehm ed devrine kadar
gelm esi lâzım dır. F ak at askerî nizam ve hem en hem en teşkilâtlanm ası tam am la­
teşk ilâtın m ü kem m elliği, in k işa fa m üsait n an O sm anlı ordusunun b ü n yesin e göz
durumu sayesindedir ki, d iğer d e v le t m ü- g ezd irilecek olursa : D evrin şartlarına gö
esseseleri, yani kısacası d ev letin kendisi re tek n ik üstünlüğe, kahram anlık göste­
gelişm ek v e'u zu n yaşam ak im kânına sa ­ ren v e başarı kazananların muntazaman
hip olabilir. yü k selm eleri im kânlarını, h ıristiyan ü l­
Osman D ey zam anında O sm anlı b ey li­ k elerinde gaza harpleri yapm a ruh ve
ğin in kuruluşu, peşin en ask erî teşk ilâtın zih n iy etin in canlı tutulm asına, ordu için
m ü k em m eliyeti sayesin d e d eğil, o sırada h ıristiyan a sıllı kim selerd en bile elem an
m evcu t d iğer âm illere, T ürk ırkının ben ­ kazanılm asına, harp ed ecek unsurlar ka­
liğin d ek i askerî ruh v e teşk ilâ tçılık ile dar ik m al teşk ilâtın ın m ükem m eliyetine,
O sm an Gazi v e silâh arkadaşlarının reh­ siv il teşk ilâ tın orduya yardım cı h attâ o -
berliğinin inzim am ı sayesin d e m üm kün nun tam am layıcısı olm asına, devrin şart-
iarına göre ordunun bir parçası v a ziy e­ A ltı bölük teşk il ettik leri için « altı bö­
tinde harp sanayiinin faal tutulm asına ve lük h a lk ı» d iy e de anılan atlı kısm ı ise :
bilhassa m em lek etin belk em iğin i teşk il 1 — Sipahi bölüğü 2 -— Silâhdar bölüğü
eden Türk kasabalı ve köylüsünün top­ 3 — Sağ u lû fecîler bölüğü 4 — S ol u lû .
rak sistem i ve idari teşk ilâ t yönünden feciler bölüğü 5 — Sağ garipler bölüğü
askerliğe hazırlıklı tutulm asına ça lışıld ı­ 6 — Sol garipler bölüğüdür.
ğ ı görülür. İşte, O sm anh ordusunun bu Bu şek ild e k ısm ı v e sınıflara ayrılan
hususiyetleri sayesin d ed ir ki, üç k ıta ü - kapıkulu askerinin ihdasına dair k ita b ı­
zerinde geniş toprakların İm paratorluk m ızın birinci cild in d e Birinci Murad d ev ­
sın ırla n içine sokulm ası m üm kün olm uş, ri hadiseleri m ey ânında, ayrıca da 364
diğer d evlet m ü esseseleri ile b irlikte as­ üncü sayfada bilgi verilm iş olduğundan
keri teşkilât m ü k em m eliyetin i m uhafaza bu tarafını bırakarak, evv elâ acem i oca­
ettiği m üddetçe d evletin kudreti v e g e­ ğından başlam ak su retiyle teşk ilâta dair
niş topraklar üzerindeki salâb etli h âk i­ .gereken m alûm atı verm eye çalışacağız.
m iyeti d e devanı etm iştir. A sk erî teşk i­
lâtın. etraflı şekilde tetk ik i bu nok tala­ ACEMİ OCAĞI
rın kolaylık la anlaşılm asını m üm kün k ı­
lacaktır. K apukulu ocaklarının kaynağı acem i
ocağı idi. Y ani burası, kapıkulu ocakla­
I — OSM ANLI K A BA ORDUSU rındaki m ünhallere alınacak efrat için
bîr m ahreç vazifesi görürdü. B irinci cil­
Osmanh kara ordusu : 1 — Kapıkulu dim izin 365 in ci sayfasında an latıld ığı
askeri, 2 — E yalet askeri. v eçh ile acem i ocağına, A nadoludaki Türk
Olmak üzere ik iy e ayrılır. Bu iki k ı­ ailelerin in yan m a gönderilm iş devşirm e
sım asker m iktar ve d o layısiyle m uhare­ çocukların kıdem lileri alınırdı. Bundan
belerdeki tesirleri bakım ından y e k d iğ e­ başka bir kısım devşirm eler de doğru­
rine denk olm ayıp, asılları v e istihdam dan doğruya acem i ocağına sevkedilirdi.
sahaları bakım ından birbirinden farklıdır- İlk acemi ocağı G eliboluda kurulm uş­
B irincinin m iktarı İkincinin m iktarından' tu. İstanbulun feth in d en sonra hü k ü m et
çok az olduğu halde, O sm anlı ordusun, m erkezinde de bir acem i ocağı kuruldu.
dan bahseden hem en h er eserde b irin ci­ F atih zam anında m eydana g etirilm iş o-
ye ait çok daha fazla m alûm ata rastla­ lan İstanbul acemi ocağı k ışlası Ş eh za-
nılır. Bunun sebebi, aşağıdaki tafsilâttan debaşı ile V ezn eciler arasında v e Y eni­
da anlaşılacağı üzere : birin ci plânda zik ­ çerilerin E ski O dalar adı verilen k ışla la ­
rettiğim iz kapıkulu askerinin bir n evi rı yanında id i.. A cem i odaları k arşılıklı
h assa askeri oluşu, bu yüzden süslü e l­ iki sıra teşk il etm ek te bunlardan birisi
biseleri ile m erk ez-i h üküm ette v e m e­ «Kethüda» d iğeri «Çavuş» dairesi diye
rasim lerde yerli yab an cı herkesin dikka­ anılm aktaydı. K ethüda tarafında ağa o -
tini üzerine çekişi, O sm anlı sarayı ü ze­ dası ile b irlik te onaltı, Çavuş kısm ında
rindeki tesiri v e bir d e h ıristiyan asıllı onbeş oda yan i koğu ş vardı.
kim selerden m ü teşek kil bulunan bu sın ı­ Acem i ocağı efradına «Torba oğ la n ­
fın gerek asıl gerekse y etişm e tarzların­ ları» ve «Şâdilen- denirdi. K um andanla­
daki enteresanlıktır. rı «İstanbul ağası» idi. Orta d iy e anılan
bölüklere ayrılm ış olan acem i ocağı ef­
X — K apıkulu askeri radı otuz bir ortadan ibaret olup hepsi
birden «Cemaat* ism iy le tanınm aktaydı.
D aim î v e m aaşlı bir asker sım fı olan B ölük kum andanlarına Çorbacı v ey a Y a-
kapıkulu askeri, ev v elâ y a y a v e a tlı o l­ yab aşı denirdi.
m ak üzere ik iy e ayrılır. Kapıkulunun- y a ­ Ü ç ilâ sek iz sen e Türk çiftçilerin in
ya kısm ı, bunların ilk y etişm e y erleri o- yanında h izm et ed erek T ürkçeyi, Türk â-
lan acem i ocağı bir tarafa bırakılm ak su ­ d et ve an’an eleriyle' b irlikte m üslüm an-
retiyle altı ocağa ayrılır. B unlar : 1 — Y e­ liğ ı öğrenen çocukların acemi ocağına
niçeri ocağı 2 — Topçu ocağı 3 — Top a - k a y ıtla n çok titiz itin a ile icra ed ilir v e
rabacü an ocağı 4 — Cebeci ocağı 5 — hiçbir h ilen in karışm am asına çalışılırdı.
Hum baracı ocağı 6 .— L âğım cı ocağıdır. K anunlara titizce ria y et Üçüncü Murad

1464
zam anına kadar devam etm işti. Üçüncü da « aşçıbaşı » ve « ariyet çavuşu » takip
Mursd. oğlu M ehm ed’i sünnet ettirdiği ederdi. O cağın bu yüksek subaylarından
zaman düğünde gösterdik leri hünerlerin sonra h er bölüğün kum andanı olan Çor­
padişahın hoşuna g ittiğ in i gören, bazı hı- bacı yâni yayab aşılar gelird i. A cem i oca­
rıstiyanlar m üslüm an olarak Cebeci ve ğ ın ın birinci koğuşunun efradı kalabalık
topçu ocaklarına kaydolm ak istem işlerdi. olduğundan dokuz bölüğe ayrılm ıştı. Bu
Üçüncü Murad bunları isted ik leri y e r le ­ dokuz bölü ğe birden kum anda eden bir
re vcrdirm em ekle beraber birer akçe « B aş b ö lü k b a şı» m evcuttu. İkinci bö­
yev m iy e ile acem i ocağına kayd ed ilm e­ lü k ten itibaren her bölüğün âm irine «ya-
lerini em retm işti. Ocak nizam ve kanun­ yabaşıs. denir, en kıdem li yay a a a şı da
larına m u halif olan bu h arek etten p ad i­ «Baş yayabaşı» d iye anılırdı. H er bölük­
şahı alıkoym ak istiv en ler olm uşsa da Ü - teki en kıdem li acem iye «Bölükbaşı» de-,
çüncü Murad em rini ye rin e getirm işti. 11 il irdi.
Bu sırada Y eniçeri ağası bulunan Ferhad A cem i ocağı efradının ekserisinin
A ğa (1578 - 1590 Osman’ı - İran harbi­ yev m iy eleri bir akçe idi. A yrıca bir b u ­
nin serdarlarından, veziriazam Ferhad çuk akçe alanlar da vardı. B ilâhara bu­
Paşa ) « O cağın bozulm ası benim zam a­ nun m iktarı artırılm ış onsekizinci a sn n
nım da olm asın » diyerek vazifesin d en is­ ilk y a n sın d a en yü k sek ü lû fe y ed i buçuk
tifa etm işti. akçeye kadar çıkm ıştı. Y evm iyeleri bir
A cem i ocağı efradının k üçükleri oda akçe olan acem ilere ayrıca beş akçe de
h izm etlerinde, büyükleri ise hüküm dar pabuç parası verilirdi. A cem i ocağı efra­
v e hanedan m ensuplarının yaptırdıkları dının m aaşları üç ayda bir ocak kışlası
cam i, çeşm e, m edrese, saray, köprü gib i m eydanında tevzi edilirdi.
şeylerin inşaatında, vezirler ve Y eniçeri A cem i ocağı efradının hususî bir k ı­
ağasının in şa a tla rın d a ; Ü sküdar ile İs­ yafeti m evcuttu. A cem iler başlarına siv ­
tanbul- arasında asker nakleden at g em i­ ri uçlu, koni şek lin d e sa n keçe külâh g i­
lerinde, M udanya ile İstanbul arasında yerlerdi. E lbiseleri, sarı v e y a kırm ızı
işliyen buz kayıklarında çalışıp hizm et göm lek, kaba S elânik çuhasından şalvar,
eder, saray m utfağının odununu bunlar dizlerini biraz geçm ek v e yürüyüşlerine
taşırlardı. A yrıca veziriazam sarayında m âni olm asın diye u ç la n bükülüp b elle­
acem i ocağı efradından ieberdar denilen rine sokulan dolam a adlı ü st elbisesinden
baltacılar m evcuttu. ibaretti. A yaklarına arkasız v e b ağsız a-
A cem i ocağı esas itib ariyle Y eniçeri yakkabı giyerlerdi. K ıdem lilerinin mavi
ocağının em ri altındaydı. Fakat Y eniçeri çuhadan yağm u rlu k lan , öbürlerinin m i-
ağasının işleri çok olduğundan burada u- rahurî çuhadan kaputları vardı.
zun boylu m eşgul olam azdı. Bu bakım dan Torba oğlanı veya Şâd i diye de anı­
ocağın idaresi, buranın inzibat v e idare­ lan İstanbul acem i ocağı acem ileri Y e­
sinden m es’ul olan İstanbul ağası tarafın­ n içerilerd e olduğu gib i evlenem ezlerdi.
dan yürütülürdü. Y eniçeri ağası v e sek - Fakat onaltıncı a sn n son yarısında bun-
banbaşı sefere çık tığı zam an İstanbul a- la n n evlen m elerin e m üsaade ed ild iği an ­
ğası İstanbul şeh rinin inzibat ve m uha­ laşılm aktadır.
fazasından da m es’u l olurdu. İstanbul a- A cem i ocağının, b ilfiil ocakta b ulu­
ğasm dan sonra A nadolu ağası, ondan nan veya ocak haricinde h izm et ed en e f ­
sonra da R um eli ağası gelirdi. Anadolu radının Y eniçeri ocağına k ayıt v e k ab u l­
v e Rum eli ağalarının esas vazifeleri ara­ lerin e « Çıkm a » , « kap ıya çıkm a s v e y a ­
sında devşirm e çocukların A nadolu ve h u t da « bedergâh » olm ak denirdi. K ai­
R um eli'deki Türk aileleri yanm a tevzi ve d eye nazaran yedi sekiz sen ed e bir çık ­
aileler yanın da y etişen lerin ocağa g e ti­ m a olm ası lâzım dı. F akat h er zam an b u ­
rilm eleri işi vardı. na ria y et edilm ez, harpler yüzünden Y e­
A cem i ocağı efradının ceza işlerine n içeri ocağında m ünhal vu k u bulunca,
« M eydan kethüdası * v e y a « M eydan- norm al m üddetten önce de çıkm a yap ı­
b a ş ı» denilen subay bakardı. M eydan lırdı. K apıya çıkanların isim lerin i havi
kethüdası ocak efradının ahvalini çok iyi m untazam listeler y a p ılır v e Y eniçeri a-
tanıyan bir âm irdi. Kethüdadan sonra ğası tarafından divana takdim edilirdi.
g elen büyük subay « Ç avuş » tu. Çavuşu Bu listey e «memhûr» denirdi.

1465
İstanbul acem i ocağındaki efradın kapıkulu askeri denilince ilk akla selen
miktarı sabit kalm amış, zaman zaman ocak Y eniçeri ocağıdır.
değişm işti. K anunî zam anına kadar ace­ Y eniçerilerin asılları, şim diye kadar
m iler üç bin kişi kadardı. Bu padişah za­ m üteaddit yerde tem as edildiği veçb iie
m anında dört bin olmuş, onaitm cı asrın hıristiyan a sıllı kim selerden ibaretti. Ka­
sonlarında ise daha da artm ış ve bos­ pıkulu ocağı. B irinci Murad zamanında
tancılarla birlikte dokuz bini bulmuştu. kuruluşundan onaitm cı asra kadar çeliş­
Onyedinci asırda biraz daha .çoğalmış, m esine devam ettiği cihetle, ocağa adam
Birinci Ahmed devrinde oniki bine y ü k ­ alınm ası da bu g elişm eye uygun şekilde
selm işse de bilâhare yeniden azalarak as­ bir takım safhalar arzetm ektedir. Bu
rın sonlarında üçbini dahi bulmaz hâle safhalar tetkik edildiği takdirde : B aş­
gelm iştir. Onsekizinci asırda ise, bin se­ langıçta, harpte elde edilen esirlerin b eş­
kiz yüz küsur ile ikibin üçyüz küsur a- te birini teşk il eden pençik oğlanları k ı­
rasmda dolaşm ıştır. sa bir m üddet talim v e terbiyeden son­
A cem i ocağına başlangıçta pençik ra Y eniçeri ocağına alınm ışlardı. Daha
oğlanları alınırken, bilâhara devşirm e u - sonra bu esirler A nadolu’daki Türk ç ift­
sulünün ihdasını m üteakip devşirm e y o- çilerinin yanm a verilm iş, orada beş ilâ
luyle efrad alınm aya başlanm ıştı. D ev­ sekiz sene kaldıktan sonra Y eniçeri oca­
şirme R um eli’den yapılır v e Arnavutluk, ğına k a y ıtla n yapılm ıştı. Üçüncü v e en
Yunanistan, Adalar, B ulgaristan’dan da­ m ütekâm il safhada ise Anadoluda Türk
ha sonra da Sırbistan, Bosna - H ersek ve çiftçilerinin yanında Türkçeyi, Türk ve
Macaristandaki Osmanlı arazisinde bu­ İslâm âdetlerim öğrendikten sonra ace­
lunan hıristiyan çocukları devşirilirdi. mi ocağına gelm e v e orada da y etiştik ­
Anadoludaki H ıristiyan tebaa çocukla- ten sonra Yeniçeri ocağına kaydolm a sa f­
nndaın devşirm e yapılm asına onbeşinci hasıdır. Kanunun muntazaman tatbik e-
asrın son yılları veya onaitm cı asrın baş­ dildiği iki buçuk- asır zarfında, acem i o-
larında başlanm ıştı. Onyedinci asra giri- cağı efradı ile aslında bu ocağa kayıtlı
ünceye kadar devşirm e kanununa titiz­ olup bahçe v e bostanlarda hizm et eden
lik le riayet edilm iş, onyedinci asırda ka- bostancılardan ve bir de evlenm iş ace­
pıkulu’nun diğer ocakları ile birlikte bu­ m ilerin çocukları olan kuloğullarından
rası da bozulm uştu. D evşirm e kanunu başka hiçbir yerden efrad alınmamıştır.
icaplarına riayet gevşeyince Türk v e di­
1 — Y eniçeri ocağının taksim atı
ğer m üslüm anlardan da acemi ocağına
efrad alınm aya başlanm ıştır. A cem i oca­ Y eniçeri ocağının taksim atı da oca­
ğının hıristiyan asıllı efradı, K ın m hanı, ğın tekâm ül seyri ile sıkı sık ıya ilg ili­
Cezayir v e Tunus dayıları v e kaptan-ı dir. İlerde izah ed ileceği veçhile, kuru­
deryanın ele geçirip padişaha sunduğu luşundan tekâm ülünü tam am layışına ka­
hıristiyan esirlerin saraya alınanlarının dar geçen m üddet zarfında ocağın insan
dışında kalanlarından ibaretti. A cem i o - sayısı her zaman aynı olm am ıştır. Onun
cağı için oğlan devşirilm esinin ne zaman için, ocağın taksim atı da bu sayıya u y­
ortadan kalktığı kesin şekilde belli o l­ muştur. O cağın bozulm a devrinde efrad
mam akla beraber, Köprülülerin sadare­ sayısı çoğalm ış, fakat taksim at aynı kal­
tinden itibaren bu usulün tedricen terk m ıştır.
edildiği; ancak bundan sonra daha biı Y eniçeri ocağı, bölük makam ında bir
asır kadar m üddetle sadece saray için taksim at ifad e eden « o r ta » lara a yrıl­
ara sıra v e az miktarda devşirm e ya p ıl­ m ıştı. Ocağın tam amı yüz doksanaltı or­
dığı anlaşılm aktadır. tadan ibaretti. Bu yüz doksanaltı ortalık
Y eniçeri ocağına m ahreç teşkil eden m e v c u t:
acemi ocağı 1326 yılın d a Yeniçeri ocağı a) Yaya v eya Cemaat ortalan, b)
kaldırıldığı zaman son bulmuştur. Sekban bölükleri, c) A ğa bölükleri.
D iy e üç kısm a a yn lm jştı. B ölük sa­
I — YENİÇERİ OCAĞI y ıla n yekdiğerine m üsavi olm ayan bu
kısım lar ş ö y le y d i:
Kapıkulu ocakları içinde en eh em , a) Yaya v ey a Cemaat ortalan : Y e­
m iyetlisi Yeniçeri ocağı idi. Bunun için niçeri teşkilâtının en eski ortalan bun-

1466
i ardır. Yaya veya Cemaat ortalan, Or­
han Gazi zam anında kurulm uş olan «Ya­
ya» askeri gözönünde bulundurularak
teşkilâtlandı n ld ığm d aa hem isim hem de
bölüklerinin efrad m evcudu bakımından
onlara benzetilm işti. Bu sebeple, başlan ­
gıçta yaya ortalarının h er bölüğü y ü ı
kişiden ibaretti, Bilâhara Y eniçeri m ev ­
cudu ile birlikte orta adedi d? artınca
vaziyet değişm iştir. Onbeşinci asrın son
yan sınd an itibaren Cemaat ortalarının
ekserisindeki insan sayısı yüzün üstüne
çıkm ıştır. Şurasını eh em m iyetle belirt­
m ek icap eder ki, Y eniçeri ortalarındaki
insan m evcudu onbeşinci asırdan sonra
hiçbir zaman seyyanen m uayyen sayıda
olmamıştır,
Yeniçeri ocağının ilk ortalan olan
yaya bölüklerine daha sonra cem aat or­
taları adı verilince orta sayısı artarak
yüz bire çıkm ıştır.
Yüz bir ortadan ibaret bulunan C e-ı
m aat ortalarının baştan beş tanesi «C e-|
m aat-i şütürban» den ilen devecilerden?
mürekkepti. Bu m uayyen deveci b ö lü k -f
¡erinden başka deveci ortaları da v a r d ı.? ,
İsm ail Hakkı U zunçarşılı «Ûsmanlı d e v .®
leti teşkilâtından kapıkulu ocakları I»
isim li eserinde bir u îû fe defterine is tin a -J ^
den bunları 6, 8, 25, 29, 33, 39, 42, 43, 45. Yeniçeri tipleri
47, 48, 57, 75. 78, 86, 87, 91, 95 ve 98 inci ğ (Y u k an k i resim Juannin’deıı ve alttaki
ortalar olarak gösterm ekte, merhum C e- bir Macar tarihinden alınm ıştır)
vad Paşa da « T a rih -i asakir-i Osmanî >
sinde 8, 33, 39, 40, 46, 56, 57, 86, 87, 91 ve manlI tarihlerinin ifadelerinden anladı­
95 inci ortalar diye kaydetm ektedir. ğım ıza göre Sekban teşkilâtının kurulu-
Cemaat ortaları arasında deveciler şu h ayli eskidir. Zira, Birinci Murad za­
kadar fazla olm am akla beraber daha bir m anında sekbanların m evcut olduğu an­
kısım ortalar da çeşitli isim lerle a n ılır­ laşılm aktadır. F atih Sultan M ehmed za­
lardı. Bu cüm leden olarak 14, 49 , 66 ve m anına kadar sekbanlar a y n bir teşk i­
67 nci ortalara « haseki ortası » denm ek­ lâttı. Fatih, atlı v e yaya sekbanları 1451
te v e her biri bir solak başının kum anda­ de Y eniçeri ocağına kattı. B öylece îe k -
sında bulunm akta, 64 üncü orta Zağar- banlar cem aat ortalarının altm ış bs^incı
cıbaşı’nın kumandasında yaya v e süvari ortasını teşkil ettiler. Y eniçeriliğin to ­
zağarcılan m eydana g e tir m e k te ; Yeni­ nuna kadar da h ep cemaat ortalarının 65
çeri ağası im am ının ortası olm ası bakı­ inci ortası sayıldılar. Onun için bir ijakı­
mından 28 inci ortaya «im aaı-ı hazret-i m a sekbanları a y n bir bölüm halinde
ağa s- denilm ekteydi. Yine bunlar g i b i : kaydetm em ek de mümkündür. Sekban­
Turnalıbaşı kum andasındaki 68 inci orta lar süvari v e piyade olm ak üzere ik i k ı­
«turnacı», seksoncubaşı kumandasındaki sımdılar. Kırk ilâ yetm iş kişiden ibaret
71 inci orta «Seksoncu», Zem berekçiba- bulunan süvariler birinci kısm ı, otuz dvri
şının kum andasındaki 82 in ci orta «Zem- bölüklük piyadeler de ikinci kısm ı m ey­
berekçi» , Tüfekçibaşıların kum andasm - dana getirm ekteydi. Süvari se's-11*.'anların
ki 22 ve 92 inci ortalara «Tüfekçi* or- ekserisini ocak ağalarının oğulları teşkil
<, tası denirdi. ederdi.
b) Sekban bölükleri : En eski Os­ Karaman seferinde yeniçerilerin ita»

1567
atsızlıklarına şahit olan Fatih M ehmeu n e kadar bu bölüğü him ayesine alm ıştı.
bu itaatsizliği izale için, kendisin-; da­ A ğa bölüklerinin önem i Kanunî za­
ha yakın olan sekbanları yeniçeri eriıı a- m anında daha da artm ıştı. Padişah k en ­
rasına kattığı zaman bundan böyle* y e ­ disini birinci ağa bölüğüne yoldaş ya p ­
niçeri ağasının da sekbanbaşı’dan çelm e­ m ıştı. A yrıca eski adalarda bulunan 61
si kanun olm uştu. Bu usûl, k u v v etli bir inci bölüğün odası önünden geçerken
ihtim alle İkinci B ayezid zamanında, on­ kendisine ikram edilen şerbeti içtikten
dan zayıf ihtim alle de Yavuz Selim d ev­ sonra içini altunla doldurm uştur. Bunu
rinde sekban başılıktan gelen bir Yeni­ m üteakip oda önünden geçen her h ü ­
çeri ağasının Y eniçerileri ayaklanm aya kümdara şerbet sunulm ası âdet haline
sevketm esi sebebiyle bunlara karşı gös­ gelm işti.
terilen itim ad sarsılm ış v e zâten bu m ü­
nasebetle ağa bölükleri ihdas ed ild iğin ­ 2 — Y eniçerilerin kışlaları
den sekbanların im tiyazları kalkarak
ikinci dereceye düşm üşlerdir. İstanbul’un fethinden önce yen içeri­
Tarihlerim izde atlı yen içeriler şek ­ lerin oda denilen kışlaları Edirne’de S u l­
lin de zikredilen yeniçeriler, bu m ahdut tan Selim cam ii civarında K avak m ey ­
sayıdaki atlı sekban ve zağarcılardan danında idi. İstanbul d ev let m erkezi o -
ibaretti. A tlı sekbanlar diğerlerinden da­ lunca burada da yen içeriler için kışlalar
ha itibarlı idi. Sekbanların en büyük k u ­ yapıldı. Y eniçeri kışlaları bunların or­
mandam sekbanbaşı olup ondan sonra ta den ilen bölük teşk ilâ tla n nazarı it i­
sekbanlar kethüdası gelirdi. bara alınarak bina edilm iş olduğundan,
C) A ğa bölükleri : Yukarda söy­ kışla kelim esi kullanılm am ış v e bütün
lendiği üzere A ğa bölükleri k u vvetli ih ­ eserlere yeniçeri od alan d iy e g eçm iş­
tim alle İkinci B ayezid zam anında ihdas tir.
edilm iştir. F atih Mehmed, sekbanları y e ­ İstanbul fethini m üteakip ilk y e n i­
niçerilerin arasına katarak Cemaat orta­ çeri od alan Şehzade cam ii ile bunun
larının burunlarını kırm ıştı. İkinci B a­ karşısına yapılm ıştı. Büyük ihtim alle
yezid de yeniçerilerin bir küstahlığı üze­ bunların inşaatı devam etm ekteyken A k­
rine sekbanbaşılıktan gelen yeniçeri a- saray tarafında da ikinci bir inşaata- baş­
ğasm ı katlettirerek silâhtar v ey a em iriâ- lanm ıştır. İlk başlanan inşaat daha ön­
lem i Y eniçeri ağası tayin etm işti. B öyle- ce bittiği v e ötek i ondan daha y en i du­
ce Y eniçeri ocağı dışından saray adam la­ rum a geçm iş olduğundan Şehzadebaşı’n -
rından birisi Yeniçeri ağası olm uş bulu­ daki odalara «Eski odalar», A ksaray’da-
nuyordu. Ocak dışından g elen yen i ağ.ı- kine de «Yeni odalar» denm iştir. Eski o-
ya m aiyet lâzım olduğu cihetle bu ağa­ d a la n n bir kısm ının yerine Şehzade ca­
nın. altm ış bir bölük teşk il etm esine m ü ­ m ii y ap ılın ca yık ılan odalardaki efradın
saade olunm uştu. bir kısm ı eski odaların Şehzade cam ii-
B öylece Y eniçeri ocağının taksim atı n in karşısında kalan bölüm üne, bir k ıs­
son şeklini alm ış oluyor v e 196 ortalık mı da y en i odalara nakledildiler.
ocak yekûnunun 101 ortasını Cemaat v e ­ Yeni odalardaki Orta Cami’den gay­
ya Y aya bölükleri, 34 ortasını sekban rı bugün yen içeri k ışla la n v e onun m üç-
bölükleri, 61 ortasını da ağa bölükleri tem ilâtm a a it hiçbir bina izi k alm am ış­
teşkil ediyordu. tır. E ski odalar Şehzade cam im in kar­
A ğa bölüklerinden yirm ibirinci bölü­ şısındaki akaretler ile onların arkasına
ğe ekseriyetle «Paşa odası» denirdi. A n ­ v e y in e D ireklerarası’n ın bulunduğu y er
aneye göre K anunî’nin m eşhur veziria­ ile onun arkasına isab et etm ekteydi. Y e­
zamı M akbul İbrahim Paşa yeniçerilerin ni odalar ise, A ksaray’da Y usuf Paşa
eski ve yen i edalarını tam ir ettirm iş, bu çeşm esinin karşısında Sofular’a doğru
inşaatı dolaşırken 2 1 inci ağa bölüğünün gidilirken sağdaki bostanm m ukabiline
aşçısı veziriazam a bir tas şek er şerbeti isab et eden kısm ın biraz ilerisindeydi.
ikram etm işti. Bundan pek hoşlanan İb­ Bu m ıntıkada hâlen de m evcu t olan Or­
rahim Paşa şerbeti içip aşçıya ihsanda ta Cami «Etmeydanı» da d en ilen y en i o -
bulunduktan sonra «bundan sonra bu o - dalar sahasının işaretlerindendir.
da benim odam olsun» dem iş v e ölüm ü­ Gerek y en i odalar gerekse eski oda­

1463
larda her bölük için birkaç odadan m ü­
teşekkil daireler, m utfak, kiler, çam aşır­
hane v e çardaklar vardı. Orta odalarının
merm er d irek lerle sü slü kapılarının ü s­
tünde o ortanın n işan denilen hususi a-
lâm eti m cvcuttu. A tıf E fendi kütüpha­
nesinde 1734 num araya k ayıtlı kanun-
nâme-’den öğrendiğim ize göre, y e n i oda­
larda 140 bölük için 368 ocaklı oda, 69
ocak, 130 çardak, 90 talim hâne, 20 köşk,
4 tekke, 158 ahır; eski odalarda ise 26
bölük için 47 ocak lı oda, 55 kerevet, 21
çardak, 1 tekke, 26 ahır m evcuttu.
Y eniçeri odalarının en m ühim k ı­
sım ları m üteaddit yan gın larla yanm ış ve
yangın felâk etlerin i m üteakip yeniden
inşa ettirilm iştir. 1826 y ılın d a y en içeri
ocağı kaldırılırken Y eni odalar yağlı
paçavralarla tutuşturulup yakılm ış, E s­
ki odalar da birkaç gün sonra y ık tır ıl­
mıştır.
Osm anlı tarihinde esas m eşhur olan
v e m ühim hâdiselere sahne teşk il eden
yeniçeri kışlası y en i odalar idi. Buradaki
Orta cam i de h ayli m eşhurdu. Zira y e ­
niçeri ocağı ağaları bir şeyi görüşecek­
leri zaman bu cam ide toplanıp karara Bir yeniçeri (F errijl'den)
varırlardı.
C am i-i M iyâne şeklinde de zikredi­
len Orta camii K anunî’nin m eşhur v e -
ziriâzaml&nndan İbrahim P aşa’nm de­
lâ letiy le yaptırılm ıştı. İlk inşa edildiği
vakit bir m escit durum unda olan Orta
cami Üçüncü M urad zamanında büyü ltü ­
lüp son şek lin e konulm uştu.
Yeni odalar kısm ında kışla odala­
rından başka b ir de 1578 dc inşa edilen
bir barut ve kum bara im alâthanesi var-
di-

3 —- Yeniçeri ocağının büyük subayları

Yeniçeri ocağının subaylarını rütbe


v e selâhiyetlerine göre ik i kısm a ayır­
mak müm kündür. B unlardan b ilin ­
ci kısm a dahil olanlar orta v e bö­
lüklere kum anda edenler, ikinci k ısım -
dakiler d s bu kum andanlara tabi su­
baylardı. Orta ve bölük kumandanları
ayni seviyede addedilm ediğinden teşri­
fatta bir kısm ı diğerlerine tekaüdüm e t­
m ekte idiler.
Y eniçeriocağınm kumandanı olan y e ­ B ir Avrupa gravürüne; göre onaltıncı i -
niçeri ağası bir tarafa bırakıldığı takdir­ sır sonlarında ateşli silâhlarla mücehhez
de, diğer büyük subayların her bîrinin yeniçeriler.

1469
bir orta veya bölüğün veyahutta m u ay­ büyük kumandam yeniçeri ağası idi. Ye­
yen vazife ile m ü k ellef orta grupunun niçeri ocağı ile birlikte acem i ocağı iş­
kumandanı oldukları görülür. B üyük lerinden de yeniçeri ağası m es’uldü. N ü ­
subaylar birbirinden farklı derecede id i­ fuz ve rütbe bakım ından e le alındığı tak­
ler. Bunların teşrifattaki sıralarını da dirde yen içeri ağası tekm il kapıkulu as­
gösteren dereceleri ocağın kuruluşunda keri sın ıfı içinde en itibarlı âm irdi. Z i­
kaldırılışına kadar ayni v aziyette devam ra yen içeri ağasının em rine tâbi olm ıyan
etm em iş, ocağın tekâm ül seyrin e uydu­ altı bölük ağalarının arasında da yen i­
ğu gib i, ocak nizam larının gevşed iği d e­ çeri ağası kadar itibarlısı m evcut d eğil­
virde de m uhtelif sebepler yüzünden ba­ di. Onun bu eh em m iyeti, yeniçerilerin in
zı subayların d ereceleri esk isin e nisbetle kapıkulu askerinin en kalabalık e v en
yükselm iş, bazılarının da inm iştir. önem li sınıfını teşk il etm esinden ileri
Ocak teşkilâtının son şek lin i alm a­ geliyordu.
sından onyedinci asrın ikinci, y a n sın a F atih M ehm ed’ten itibaren pad i­
kadar ocak ağalarının sıra la n şöyleydi: şahlar kendilerine m uti bir d evşirm e s ı­
Y eniçeri ağası: Y eniçeri v e acemi n ıfının d ev let idaresinde rol sahibi olm a-
ocağının baş kumandanı. la n n ı destekliyerek, kum andanlık v e i-
Sekbanbaşı: Sekban ortalan kum an­ darede Türklerden seçkin bir züm renin
danı. g elişm esin i en gellerk en kapıkulu asker­
Kul kethüdası: Birinci ağa bölüğü leri de eskisinden daha fazla ehem m iyet
kumandanı. kazanmış, hatta saray üzerinde m üessir
Z ağarcıbaşı: A ltm ış dördüncü orta­ bir vaziyet alm ıştı. B u bakım dan, o n la-
y ı teşk il eden, piyade ve süvari zağarcı- n n kum andanı olan yen içeri ağası da
la n n kumandanı. em rindeki asker d olayısiyle elb ette e-
Sek son cu başı: Y etm iş birinci orta­ h em m iyetli addedilecekti.
nın kumandanı. O cağın kuruluşundan 1451 yılm a ka­
T um acıbaşı: A ltm ış sekizinci orta dar y en içeri a ğ a la n ocaktan tâyin ed i­
kumandanı. lirlerdi. F atih M ehm ed, tahta g eçtiği za ­
H asekiler: 14, 49, 66. 67 inci ortalar m an cülûs bahşişi istiy en yeniçerilerin
kumandanları. bu arada yaptıkları küstahlığa içerled i­
B aşçavuş: A ğa bölüklerinden beşinci ğinden, bundan sonra yen içeri ağalan n ın
bölük kumandanı v e ocak başçavuşu. sekbanbaşılardan tayin edilm esi u su lü ­
B aşdeveci: D eveci ortalarının en k ı­ nü koydu. Bu usul, İkinci B ayezid za­
dem lisi. m anındaki yen içeri ağası B ayezid ağa­
D eveciler: D eveci ortalan n m diğer nın katline, veyah u t da Yavuz S elim za­
kum andanlan. manındaki yeniçeri ağalan n d an B a ly e­
Baş yayabaşı: Cemaat ortalanndaki m ez Osman A ğanın idam ına kadar de­
en kıdem li yayabaşı. vam etm iştir. Y eniçerileri ayaklanm aya
Muhzır ağa: A ğa bölüklerinden od a­ tahrikleri yüzünden idam edilen bu ağa­
sı m uayyen olm ıyan bölük kumandanı. lardan sonra yen içeri ağalan n a bir kaç
K ethüda yeri: A ğa bölüklerinden o- istisna ile ocak m ensuplanndan d eğil
dası m uayyen olm ıyan bölük kumandanı. saray ağalan n d an tayin yapılm ıştır. S a ­
B aş bölükbaşı: A ğa bölüklerinden raydan yapılan tayin de On yed in ci as­
bölükbaşıların en kıdem lisi. rın ortalan n a kadar sürm üş, bilâhara
Bu sırayı takip eden y en içeri ocağı bazan ocaktan, bazan da saraydan y e n i­
yüksek subayları başd eveciye kadar bi­ çeri ağalığına g etirilen ler olm uştur.
rinci, baş deveci d ah il olduğu halde on­ Y eniçeri ağası ocağın en büyük â-
dan aşağıdakiler ikinci derece itibar e- m iri olduğu cihetle, ocağa a it h er türlü
dilm ekteydi. Lâkin On yed in ci a sn n son- işlerin başı da o idi. Bu bakım dan ağa­
ia n n a doğru m uhzır ağa eh em m iyet ka­ n ın riyaseti altında ocak işlerini görüş­
zanm aya başlam ış v e on sekizinci a sn n m ek v e d a v a la n dinlem ek için bir divan
başlannda tum acıbaşın ın altındaki d e ­ toplanırdı. Buna «Ağa divanı» ism i v e ­
receye kadar yükselm iştir. Şim di bu n la­ rirlerdi.
rı ayrı a y n tanıyalım . D ivan-ı hüm ayun toplantıları sıra­
Y eniçeri ağası: Y eniçeri ocağının en sında yen içeri ağası bir m iktar yeniçeri

1470
ile Kubtıealtı önüne kadar gelir, fakat
kendisi m üzakerelere iştirak etm eyip dı­
şarıda m uayyen bir yerde beklerdi. V e ­
zir rütbesindeki kim selerden de y e n iç e­
ri ağası tâyin ed ild iği devirde bu rütbe­
ye sahip olan v e kendilerine A ğa-paşa
denilen y e n is e n ağ a la n divan toplantı­
larına iştirak ederdi. Ş a y e t padişah sa ­
rayda d eğilse yen içeri ağası d ivan top­
lantısına gelm ezdi. D ivan -ı hüm ayun
toplantılarım m üteakip, d ivan erkânı ar­
sa girm eden ön ce yen içeri ağası arza g i­
rer v e ocak hakkında izah at verirdi. A -
ğalar arza girm eden ön ce veziriazam la
m utlaka görüşürlerdi.
A ğa bölüklerinin ihdasından sonra
yeniçeri ağasının ehem m iyeti arttığı c i­
hetle, bu devirde, «Ağa gediklileri» d e­
nilen. m aiyet halkı da eh em m iy et kazan­
mıştı.
Y eniçeri ağasın ın derecesi sancak
beyi ayarında itibar olunurdu. B u se ­
beple, onaltm cı asır so n la n n a kadar
terfi eden yeniçeri ağa la n beylerb eyi
veya k ap ian -ı d erya yapılırdı.
Y eniçeri ağalan padişah kulu sayıl­ Y eniçeri Ağası ( F e m o l’den)
dıklarından 1593 tarihine kadar tayin ve
azilleri bizzat hüküm dar tarafından y a ­
pılırdı. Y ine aynı sebepten ötürü pad i­
şah sefere çıkarsa o da beraber gider,
sefere; katılm azsa o da îstan b u ld a kalır­
dı. Koca Sinan Paşa’n ın veziriâzam lığı
sırasında 1593 yılın d a ilk d efa bir y e n i­
çeri ağasının veziriâzam tarafından azil
ve tayini yapıldı v e y in e ayni tarihten
başlamak üzere yen içeri ağasının sadra­
zam la b irlik te sefere iştiraki usûl h a li­
ne geldi.
Y eniçeri ağalan İstanbul’un em n i­
y e t ve inzibatından da m es’u l old u k lan
cihetle, zaman zam an şeh ir için d e kol g e­
zerlerdi.
Şekbanbaşı; Bazı tarihi eserlerde,
Yavuz S elim zam anına kadar y e n içer i­
lerin en büyük kum andanının sekbanba-
şı olduğu yazılm ışsa da bunun doğru o l­
madığı anlaşılm aktadır. F atih kanunna­
m esinin ik i yerind e yen içeri ağasından
bahsedilm esi, ü stelik «ve ağalardan y e n i­
çeri ağası sair ağaların büyüğüdür» diye
sarih bir ifadenin bulunuşu, buna kar­
şılık kanunnam ede şekbanbaşı k elim esi­
ne hiç rastlanm am ası, y en içeri ağasının
ocağın en büyük ağası oluşuna şüphe Çorbacı v eya bölük kumandam
bırakmaz. (F erriol’den)

1471
Sekbanbaşi, esas itib a riy le cem aat lü k efradı hüküm darın avlanm asına
ortalarından kabul edilen altm ış beşinci m ahsus a v köpekleri b esler v e padişah
ortanın kum andam idi. Y eniçeri ağaları ava çıkınca bunlar da beraber bulu n u r­
sekbanbaşılardan tayin ed ild iğ i devrede lardı. P a d işa h la n n avı bıraktıkları de­
bunların itibarları fazlaydı. Bilahara v ird e bunların a v işleri bir gösterişten
sek b an b aşılan n ağalığa geçm eleri u su ­ ib aret kalm ış, bilâhara bu a v h izm etle­
lü n e son verilin ce itibarları azalm akla ri kapıkulu efradından alınarak b ostan ­
beraber ağalıktaki m aiyeti m uhafaza et­ cılara verilm iştir.
m elerine m üsaade ed ilm işti. O nyedinci S e k so n c u b a şı: Sam soncu v e y a sek -
asırdan itib aren sekbanbaşılar eh em m i­ soncıibaşı, cem aat ortalarından y etm iş
yetlerin i daha fazla k ayb etm işler v e â - birinci ortanın kum andanı idi. S ek so n -
deta vazifesiz bir m em ur durum una g e l­ cubaşının kum anda ettiği bölük efradı
m işlerdir. asıl vatan ı Sak son ya olan büyük cinsten
K u l kethüdası: Y eniçeri o cağın ın ü - av köpeği beslerdi. Ocak an’anesine g ö ­
çüncü d ereced e büyük kum andam olan re, E flâk voyvod asın ın gönderdiği av
kul kethüdası y en içeri ağasın ın m uavini köpekleri bu ortaya v erilm iş v e orta e f ­
durum undaydı. Ocak için d en derece d e­ radı da köpeklerin bakım v e terbiyesi
rece yü k selerek yetişir, o cağın iç iş le ­ ile v a zifeli k ılın m ıştı. S ek son cu b alan n
riyle daim i şek ild e alâkalı bulunurdu. k öpeklerinden avdan başka harpte de
B unun için k u vvetli nüfuz sahibiydi. istifad e edilirdi. O naltıncı asırda zağar­
P adişahlar yen içeri ağalarını derhal d e ­ cı ve seksoncuların b esled ik leri a v hay­
ğiştireb ild ik leri halde, ocak su b ay v e e f­ v a n la n bostancılara d evred ilm iş o ld u ­
radı üzerindeki nüfuzunu hesaba k ata­ ğundan, p adişah sefere gid erk en sek son -
rak kul kethüdasını k o la y lık la d eğ iştire­ cubaşı eski an’an eyi gözönünde bu lu n ­
m ezlerdi. K ul kethüdasının y ev m iy esi durarak bostancılardan m u vak k aten sek -
K anuni zam anında 35 akçe ik en o n y e ­ son alarak sefere katılırdı. Seksoncuba-
dinci asırda 40 hattâ 45 ak çey e çıkm ıştı. şıla n n m y ev m iy e si 28 akçe idi. S ek so n -
B undan başka İstanbul için kulluk te v ­ cubaşım n em rindeki ortanın m evcudu
cihi sırasında adam başına 85 akça a lır­ 1623 te 350, 1664 te ise 531 kişiyd i.
dı. K ul kethüdası m azûl olursa kırk beş T u m a c ıb a ş ı: Cem aat ortalarından
bin akçelik zeam et verilirdi. altm ış sek izin ci orta kum andanı olan
K ethüda bey şeklin d e d e tanınan kul T u m acıb aşı derece itib ariyle seksoncu-
kethüdası torfi ederse sekbanbaşi olu r­ başıdan sonra gelirdi. R esm i v esik a la r­
du. L âkin sekbanbaşılar gözden düşünce da ser turnaî şek lin d e k ayd ed ilen tu r-
ocak dahilinden yen içeri ağası tayin e d i­ nacıb aşılık Y ıldırım B ayezid zam anın­
lirken sekbanbaşi atlanarak kethüda bey da ihdas ed ilm işti. Fakat ocak an ’an esi­
ağa yapılırdı. ne göre, tu m a cıb a şıy a bağlı ortanın ih ­
İstanbul ve taşra şeh irlerin d e kara­ dası F atih M ehm ed zam anındadır. T ıır-
kol su b aylığı hizm eti görecek y en içer i­ nacıbaşınm em rindeki orta efradı b alık ­
leri seçerek tevcih atta bulunm ak k eth ü ­ çıl, turna v e sair av kuşlarını y a k a lı-
da b ey in selâ h iy eti cüm lesindendi. K u l­ yan tazıları beslerlerdi.
lu k tâbir ed ilen bu işe yaşlı ve tecrübeli T u m acıb aşı terfi ederse seksoncu-
y en içeriler ayrılırdı. başı olurdu. Turnacıbaşının y e v m iy esi
Zağarcıbaşı: D erece itib a riy le kul Onaltıncı asır ortalarında 23, O nyedinci
kethüdasından sonra g elen zağarcıbaşı asırda 27 akçe idi. T u m acıb aşı tım ara
cem aat ortalarından altm ış dördüncü or­ çıkarsa y ü lık 30 bin akçelik zeam et v e ­
tanın kum andanı idi. Bu orta efradı se k ­ rilirdi. Turnacıbaşının em rindeki orta­
banlar gib i atlı v e yayalardan m ü rek ­ nın m evcudu 1623 te 280, 1664 te 468 k i­
kep olup 1663 yılın d a atlı zağarcılar 35 şi idi.
yayala r 391 kişiydi. Z agarcıbaşm ın y e v ­ H esek iler : Cem aat ortalarından 14,
m iyesi onaltıncı asır sonlarında 23, o n y e­ 49, 66 v e 67 in ci ortaların kum andan­
dinci asır sonlarında 26 v e 29 akçe idi. larına h asek iler denirdi. B unlar itibarlı
Z ağarcıbaşı tım ara çıkarsa y ıllık kırk bin orta kum andanlarından olup kendilerine
akçelik zeam et verilirdi. «ağalar» d iye hitab edilirdi. Padişah
Z ağarcıbaşınm kum anda ettiği bö­ cam iye çık tığı zaman h asek ilerin k ıd em -

1472
Eski resm i kıyafetler
Y ukarıfci re sim , s o ld a n : B a b -ı â li te rc ü m a n ı, D ü v el-ı e c n e b iy e elcisi, R e is ül-kütt& b
e le n d i h a z r e tle r i, B u h a r a elçisi, İ ç a ğ a s ı,
A $ağıki re sim , s o ld a n : B a ş ç u h a d a r agra, D e fte rd a r e fe n d i, D e fte r em in i e fe n d i, N işan c ı
e fendi. D a rp h a n e em in i efe n d i (A rif P a ş a 'm n b îr a s ır evvel P a r i s 't e b a sılm ış «rMecmuai
te sa v iri O sm an iy y e» a d lı e se rin d e n ).
-

„ V
* ' -ja

Eski resmi kıyafetler


Yukarıki resim, soldan: Bab-: âi: alay başçavuşu. Çavusbagı a£a, Beğlikci eteneli. Ame-
dî e fe n d i. Büyük tezkireci efendi.
Aşağrıki resim, saldan: Hademe. Rûus halifesi efendi, Kethüda kâtibi efendi, Vezir
mektubcusu efendi, R eis kisedan efendi, Çavuşbaşı kisedan (Arif Paşa’nm bir asır evvel
Paris’te hasılmış «Mecnıuai tesaviri Osmaniyye» adlı eserinden).
Soldan; K ul kethüdası, Haseki, Zağarcı başı

lilerinden iki tanesi sağda d iğer ikisi başçavuşun .m aiyetin d e yüz otuz kadar
de solda yürüdü klerinden bunlara t h ü n ­ küçük em ir subayı bulunur, harekâta
kâr hesekisi» ism i de verilird i. H asek i, ait em irler bunlar v a sıta siy le ocak er ­
lerin en k ıd em lisine baş h asek i d en ilir­ k ânına ulaştırılırdı.
di; bu terfi ederse tu m acıb aşı olurdu. Y eniçeri ocağı çavuşlarına, divanı
K anunî Sü leym an d evrin d e hasek ilerin hüm âyun v e tersane çavuşlarından ayır-
yirm i üçer akçe y ev m iy eleri vardı. 1625 d ed ileb ilm eleri için «kul çavuşu» d en ir­
yılın d a haseki ortalarından ondördüncü di. B aşçavu ş azled ilirse d eveci ortası k u ­
ortanın 180, kırk dokuzuncu ortanın 286, m andam , terfi ed erse haseki olurdu. Tı­
altm ış altıncı ortanın 305, altm ış y e d in ­ m ara çık tığ ı zam an onbeş bin akçelik
ci ortanın 247 k işilik efradı m evcuttu. d irlik verilirdi.
B aşçavuş: A ğa bölü k lerin d en be­ M uhzır ağa : A ğa bölü k lerin d en bi­
şin ci bölüğün kum andanı, ayni zamanda rinin kum andam olup, kum anda ettiği
bütün ocağın başçavuşu idi. 1451 den bölük zam an zam an d eğişm ek teyd i. O -
onaltm çı asır başına kadar ocak başça­ cak m uhzırlığı ağa b ölü k leriyle birlikte
vuşu sekbanlar çavuşu idi. S ek b an öaşı- ihdas olunm uştu.
n m gözden düşm esini m üteakip ocak M uhzır ağa hazarda v e seferd e bö­
başçavuşluğu da onlardan alınarak ağa lü ğ ü y le b irlik te veziriâzam kapısında
bölüğünde ihdas ed ilen başçavuşa v e r il­ v e onun m aiyetin d e bulunurdu. D ivan-:
m iştir. B eşin ci ağa bölüğü ken d isin e y e ­ h üm âyun v e sadrâzam ların ikinci d iv a ­
ni verild iği sıralarda başçavuşun y e v m i­ nında ocak işlerin i takip eder, d iğer ta­
y esi on akçe iken bilâhare yayab aşıla- raftan da sadrâzam a m uhafızlık yapardı.
n n derecesine, yân i 20 ilâ 2 1 akçeye ç ı­ V eziriâzam İstanbul’da k ol gezerken
karılm ıştır. m uhzır ağa da yanında bulunurdu. M uh­
Y eniçeri ocağının kethüda beyden zır ağanın m aiyetin d e, su çlu kim selerin
sonra en nüfuzlu şah siy eti başçavuş i- tev k if v e hapis işlerin i takip için <ha-
di. A ğa divan ının akdi sırasında k et­ berci» d en ilen efrad vardı. M uhzır ağa
h üda beyin yardım cısı olup, ketaüda veziriazam ın m uhafazasından m es’u l o l­
b ey bulunm azsa onun işlerin i başçavuş duğu cih etle, m uhafızlık hizm eti için
yapardı. Y eniçeri ağasının verdiği e- m uhzır ağanın em rinde altm ış k işilik
m irler, başçavuş tarafından ocak h a lk ı­ y en içeri k u vveti bulunurdu. Sad n âzam
na tebliğ edilirdi. M uharebe zam anında sefere çık ın ca m uhzır ağa dâ beraber

1§73
Soldan: Başçavuş, Muhzırağa, Bölükbaşı

gider v e İstanbul’daki işleri, için bir bö- lırdı. Û naltıncı asır sonlarında kethüda­
lükb aşıyı v ek il bırakırdı. yeri tım ara çıkarsa onbin akçelik dirlik
O naltuıcı asrın sonuna kadar m uh­ verilirdi. Lâkin, sonraları k eth ü d ayeri-
zır ağanın derecesi yayabaşm m altında ne d irlik verm e usulü kaldırılm ıştır.
idi. F akat O n y edinci asırda eh em m iyet­ B aşdeveci : D eveci o rta la n kum an­
leri arttığı cihetle terfi ettik leri zaman danlarının e n kıdem lisine başdeveci d e ­
deveciliğe, h asekiliğe, hattâ usulsüz o - nirdi. Cem aat ortalarından olan deveci
larak turnacıbaşılığa kadar çıkarlardı. ortalarının ev v elce itibarları fazlaydı.
Buna m ukabil ocak kanunu gereğince Baş d eveci terfi ederse hünkâr h asek i­
m uhzırın terfi edince yayabaşı olması si v ey a acemi ocağının R um eli ağası o -
lâzım dı. lurdu. D eveci ortası kum andanlarına
Y eniçeri ocağı kaldırılınca muhzır O naltm cı asır ortalarında tım ara çıkar­
ağalık da kaldırılarak onun, yerin e in z i­ larsa yirm isekiz bin akçelik zeam et v e ­
bat işleri ile m ü k ellef «tomruk ağalığı» rilirdi. O nyedinci asırda bunların y e v ­
ihdas edildi ve tom ruk hizm eti ifa eden m iyeleri 24 ilâ 28 akçe idi.
kim selere «kavas» nam ı verildi. D eveci ortaları m uharebelerde siper
K ethüda yeri : A ğa bölüklerinin hizm eti görürler, sefere gid ilir v e dönü­
ihdasını m üteakip k u l kethüdasının s e ­ lürken yen içeri ağasının d evelerin i yü k ­
fere çıkm ası üzerine onun ocaktaki iş­ ley ip ağırlıklarını naklederlerdi.
lerini takiple vazifelen d irilen bir B aş- B aş y a y a b a ş ı: Cem aat o rta la n k u ­
bölükbaşıya k ethüdayeri denm iş, bilâh a- m andanlarının h ep sin e birden evvelce
r3. bu m akam yerleşerek kalm ıştır. K et­ resm î adı ile «ser p iyad egân -ı dergâh-ı
hüda b eyin m uavini durumunda olan âli» yâni dergâh-ı âli y a yab aşılan denir­
kethüdayeri, ağa bölüklerinden birinin di. Fakat bilâhare sekban, zağarcı, sek -
kum andanı olm akla beraber odası y o k ­ soncu, turnacı orta la n kendi İsim leriyle
tu, yâni böiüğü m uayyen değildi. yâni, sekban başı v e sekban ortalan , za-
A ğa bölüklerinin en kıdem li bölük ğarcıbaşı v e zağarcı ortaları şeklinde a-
başısı olan başbölükbaşı terfi ederse k e t­ m lm aya başlanınca, b u n lan n dışında ka­
hüdayeri olurdu. K ethüdayeri terfi e t­ lanlar da d evecilerle beraber yayabaşı
tiği takdirde^ m uhzır ağa olm ası lâzım ­ ortalan d iy e anıldı. N itekim zağarcı,
dı. Fakat baz an baş yayabaşı olur, hattâ seksoncu ve turnacıların ortaya çıkm a­
iltim asla haseki veya deveci bile y a p ı­ sından öne*: yayabaşılar terfi ederse

1474
başyayabaşı, oradan da terfi ederse kul U n solak o rtalan m a ihdası Yıldırım
kethüdası olurdu. Lâkin, ağa bölükleri­ B ayezıd zam anına rastlam aktadır. Ce­
nin ihdasından sonra v a ziy et daha da m aat ortalarından olan solak orta la n 60,
d eğişti. Y ayabaşıîan n en k ıdem lisi baş- 61, 62, 63 üncü ortalardır. B unların k u ­
yayabaşı olduktan sonra terfi’i halinde m andanı olan yayabaşılara solakbaşı
deveci, zam anla kıdem kazanarak baş- v ey a ser solak denilirdi. Solaklar y e n i­
deveci olabilir; veyah u t da yirm i beş çerilerin boylu boslu, cesur, iy i ahlâk­
akçe ile kapıkulu süvari bölüğüne, ç ı­ lı, söz dinler ve kabili hitap olan, cesur
karılırdı. ve tecrübelilerinden seçilirdi. Solak ba­
Yayabaşılara m ühim h izm etlsr gör­ şının m utlaka solak ortalarından g elm e­
dürülürdü. Bu hizm etler arasında h azi­ si lâzım dı. Başka bölük efradından terfi
ne bekçiliği, ocak b eytülm alciliği. kale edenler solakbaşı yapılm az, solak bölük­
m uhafızlığı, seferde ve ayrıca d ev let leri k eth ü d alan n ın en kıdem lisi solak-
m erkezinde m eydan çorbacılığı, harp es­ başılığa geçirilirdi.
nasında sürsat usulü ile zahire veya B unlara solak denm esinin sebebi;
bunlara karşılık resim lerin tah sili sa y ı­ padişahın atının sağında giden iki solak-
labilir. başının, ok v e y a y la n n ı kullanırken p a ­
Başbölükbaşı : Cem aat ortaları ku­ dişaha arkalarını dönm em ek için ok ve
m andanlarına yayabaşı, ya y a b a şıîa n n en y a y la n m sol elleriy le atm alarından ileri
k ıdem lisine başyayabaşı d en ild iği gibi; gelm ekteydi. Solak ortalan seferde ik i­
ağa bölüklerinin ihdasından sonra da şer bölük halinde h üküm dann sağ ve
bunların kum andanlarına bölükbaşı. en solunda giderlerdi. M uharebe m eyd a­
kıdem lisine de başbölükbaşı denilm iştir. nında dört solakbaşı ile dört kethüda ve
Böiükbaşılar terfi ederlerse kethü- dört odabaşı padişahın atın ın y u la n n ı
dayeri olurlardı. K anuni Süleym an d ev ­ tutar v e etrafında bulunur, dörtyüz ok­
rinde ellisek iz adet ağa bölükbaşısm m çu solak neferi de etrafı çevirirdi. Bu
yevm iyesi dokuzar akçe idi. Zamanla bakım dan, veziriâzam gibi yak ın v a zife­
bu m iktar çoğalm ış 1623 sen esin d e 10 ile lile r m üstesna kim se hüküm dann y a n ı­
13 akçe durum una gelm işti. Böiükbaşılar na bırakılm azdı. Düşm anın fed aileri için
tım ara çıkarlarsa önceleri sekiz bin ak­ bile padişahın yanına kadar gelebilm ek
çelik, sonralan onbeş bin akçelik dirlik im kânsız denecek derecede zordu. S olak ­
alırlardı. lar sefere giderken en ü ste beyaz dört
kollu k aftan ian n ı giyerler, dolam aları­
4 — Hükümdar m u hafızlığı v e teknik nın etek lerin i ve giydikleri kollardan d ı-
işlerle ilg ili ortaların kum andanları şarda kalan ikisini kuşaklarının içine
sokarlardı. Bu k ıyafette padişahın önün­
Yeniçeri ocağının birinci v e ikinci de yürürken ok v e y a y la n ellerin d e ku­
derecedeki subaylarını teşk il eden ve rulu bulunurdu. İkişer ik işer hüküm da­
yukarda a y n tetkik edilen yü k sek su ­ n n sağ v e solundan ilerliyen solakbaşı-
baylarından başka, m ahdut sayıdaki or­ la r n eferler gib i y a y a olm ayıp sair y a -
ta kum andanım , başlannd a bulundukla- y ab aşılar m isillû atlı idiler.
n ortalan n vazifelerin e bakarak a y n bir Hazarda solaklardan seçilm iş on iki
grup halinde toplam am ız m üm kündür. kişi padişahın gezinti v e cam iye g id iş­
Bu m ahdut sayıdaki o rtala n n bir kısm ı lerinde kendisine m uhafızlık ederdi.
padişaha m uhafızlık etm eleri, bir kısm ı Bunlara rikâb-ı hüm âyun solak lan is­
da ihtisasa m ü teallik ve bu bakım dan m i verilirdi.
teknik sayılacak işler görm eleri b ak ı­ Solak efradının kıyafeti diğer y e n i­
mından diğerlerinden ayn lm ak tayd ı. çerilerden belirli şek ild e farklı idi. B un­
M uhafızlık hizm etinde bulunanlar solak­ ların börklerinin etrafı sırm a v e ipekle
lar, teknik sayılacak şey lerle m eşgul o- işlenm iş olup tepeleri de sivri idi. K ü-
lanlar ise talim hanecibaşı, avcıbaşı, zem - lâhın ön kısm ında bir sorguçluk yâni
berekçibaşı gibi orta su b a y la n idi. tü ylü k vardı. Solakbaşılar ise samur ve
Solak ortaları ve solakbaşılar: Hü­ %’âşak kaplı k adife ü st elb isesi giyerler,
kümdara m uhafızlık etm ekle vazifeli o- başlarındaki sorguca da balık çıl tüyü ta­
karlardı. A yaklarında da sa n çizm e bu­ m iye, Onaltm cı asırda tım ara çıkan so-
lunurdu: lakbajılara 15 bin akçelik dirlik v e r i­
K anunî Süleym an zamanında solak- lirdi.
b aşılaım yevm iyesi 23 akçe ik en Onye- Yeniçeri ocağının iy ice bozulduğu
dinci asırda 26 akçe, kethüdalarım nki devirde rikâb solakları bile derm e çat­
de 20 akçe olm uştu. Solaklardan kapı­ ma adamlar vaziyetin e düşmüştü-. Ocak
kulu süvariliğine çıkanlara 15 akçe v ev - kaldırıldığı zaman 12 rikâb solağının sa­
y ısı otuza çıkarılarak, y en i teşilâtta «ri­
k âb -ı hüm âyun kademesi» ism i ile yer
alm ıştır.
Talim hanecibaşı : A ğa bölüklerin­
den 54 üncü ortanın kum andanına «ser
m uallim -i talimhane> yani talim hane ci-
başı denilirdi. Hazarda harbe çok iy i h a ­
zırlanan kapıkulu askeri için ok ve tü ­
fe k talim i yapacak bir yerin elb ette b u ­
lunm ası gerekirdi. İkinci B ayezid zam a­
nında Etm eydanında yap tırılan beş ta­
lim haneye nezaret işi 54 üncü ortaya v e ­
rilm işti. Bunların vazifesi bilh assa y en i­
çeri efradına ok, kılıç kalkan talim i y a p ­
tırmaktı.
Talimh&necibaşı terfi ederse zen b e.
rekcibaşı olurdu. Kanunî d evrin d e ta-
Iim hanecinin yevm iyesi 20 akçe idi.
A v c ıb a şı: Y eniçerilere tüfek ta li­
mi yaptıran bir ortanın kumandanına
avcıbaşı denirdi. Tüfek talim i yapılan
Solakb aşı ( Fe rrîol’d en ) y er E t m ey dam başında ok talim i y ap ı-
lan ok m eydanının civarındaydı. T üfe­
ğin taammümü v e okun yerin i tutar h â­
le gelm esi üzerine tüfek talim i daha
fazla ehem m iyet kazanmıştı. B u orta e f ­
radı, yeniçeri ocağına yen i g iren lerle d i­
ğer yeniçerilere bu talim i gösterirdi. E v­
v elce haftada üç gün, daha sonraları ise
perşem be günleri olm ak üzere haftada bir
bir gün tü fek talim i icra olunurdu. Üç
dört ayda bir yen içeri ağası v e ocağın
büyük ağalarından sekbanbaşı, kethüda
bey, başçavuş, orta çavuş m erasim elbi­
se siy le talim haneye gelir v e yap ılan ta­
lim i takip v e teftiş ederdi. Bu sırada
önce orta ve bölük kum andanları tüfek
atışı v e talim i yapar, ondan sonra efra­
dın tü fek atışına geçilirdi. H ed efe tam
ve iy i isabet kaydedenlere m ükâfatlar
verilirdi. Tüfek atışlarında h ed ef olarak
konulan şey testi idi.
Y eniçerilerin ok v e tü fek talim leri
Onaltm cı asrın sonlarına kadar pek sıkı
şekilde d evam edip bilâhara gevşedi.
Onaltı v e Onyedinci asırlarda Solaklar H attâ ok v e tü fekten ani army anlardan
(A lm anca bir kıyafet albüm ünden) bunlara subay ta y in edildi. O cağın iyice

1476
Soldan itibaren: Vekilharç, Odabaşı, Bayraktar

bozulduğu devirde talim ler büsbütün im am ı resm î m erasim lerde başına y a y a -


terkedildi. başı keçesi yerin e ulem aya m ahsus örf
T ü fek cib a şı: Cemaat ortalarından giyerdi.
m uayyen oim ıyan bir ortanın kum an­
dam idi. O naltm cı asra girilirk en y e n i­ 5 — Orta ve bölük kumandanları d ışın ­
çeri ocağına da tüfek girm iş v e asrın or­ daki yeniçeri Subayları
talarında bir tüfekçi ortası kurulm uştu.
T üfekcibaşıya «ser tüfenkci» veya «ser Yaya v e y a cemaat ortalan kum an­
tüfengiran» da denilirdi. danlarına «yayabaşı», sekban v e ağa bö­
Z en b erek çib aşı: Cem aat ortalarından lükleri kum andanlarına «bölükbaşı» den ­
82 inci ortanın kum andanına «ser zen- diği, bunlar için um um i bir isim olarak
berekçi» yâni zenberekçibaşı denirdi. da ¿Çorbacı» tâbirinin kullanıldığından
Zenbûrek veya zenberek büyük ok v e ­ yukarılarda bahsetm iştik. Y eniçeri oca­
y a deve v e katır sırtında taşm an küçük ğının subayları yalnızca yukarda zikre­
top idi. Y eniçeri teşkilâtının ilk zam an­ dilenlerden ibaret olpıayıp, orta v e b ö­
larından itibaren bir zenberekçi ortası lüğün inzibat v e idaresinden m es’ul o-
m eydana getirilm işti. Zam anla tüfeğin lan kum andanın m aiyetin d e başka su ­
esas silâh kabul ed ilm esiyle zenberekler baylar da vardı. Bunlar: odabaşı, v ek il­
ortadan kalkm ış fakat isim devam e t­ harç, B aytarlar v e başeskı idi.
miştir. Z enberekçibaşınm yev m iy esi y ir ­
Odabaşı: Yayabaşı v e bölükbaşmdan
m i beş akçe idi, terfi edince h asek i o -
sonra gelen bu subaylar daim i surette
lurdu. orta v e bölüğünde bulunurdu. A ğa bö­
Bu anlatılan subaylardan başka bir
lü k leri od ab aşılân n ın en kıdem lisine
de yeniçeri oçağm da orta kumandanları
başodabaşı denirdi.
ayarında addedilen ocak im am ı vardır.
Ağaim am ı da denilen ocak imamı cem a­ V ekilharç : D erecesi odabaşıdan son­
at ortalarından gayrı m uayyen bir orta­ ra g elen vekilharç bir n ev i iaşe subayı
nın da kumandam sayılırdı. idi. H aftada bir defa toplanan kumanya
Ocak im am ının m utlaka cem aat or­ parası ils orta v e bölüğün iaşesini teda­
talarından olm ası lâzım dı. Orta camide rik ederdi.
.^yeniçeri ağasına im am lık eden, ağa se­ B a y r a k ta r : Oda eskilerinden^ olan
fere gittiği zaman sefere katılan ocak bu subay ortanın y a n s ı kırm ızı, y a n sı

1477
sarı ve üzerinde zülfikâr resm i bulunan nilm igti. Yünlük! eri y en içer iler m ali v a ­
bayrağını taşırdı. ziy etlerin e göre k ıy m etli taşlarla sü sler­
B aşeski : D erecesi bayraktardan son­ lerdi. K um andan v e subaylar ise b aşla­
ra g elen başeski orta v e bölük efra d ı­ rına tak tık ları sorguçlarla g eriy e doğru
nın en esk isi idi. İstan b u l’da karakol uzanan tü ylerin uçlarını bu tü y lü k k ıs­
hizm m eti gören baş karakullukçu baş m ına sokarlardı.
esk iler arasından tayin edilirdi. Yün lüksüz k eçeyi acem i ocağı k eth ü ­
dası ile başçavuşu v e aşçı bağısı, y e n i­
6 — Y eniçeri]erin börk v e elb iseleri çeri ağasının bir y ere gid işin d e m ev cu ­
d iyetin d e bulunan ged ik li m eh terleri g i­
Y eniçeriler başlarına beyaz keçeden yerdi.
yap ılm ış «börk» giyerlerd i. Y en içerile­ B ir kısım yen içeri b örk leri ü sk ü f
rin k ıyafetlerin in en orijinal tarafı y e n i­ şek lin d e olup başa geçirilecek k ısm ın ­
çeri k eçesi ism i v erilen bu beyaz börktü. da dört parm ak en liliğ in d e sırm a işlem e
B örkün başa geçirilen kısm ından sonra m evcuttu. Bu ç e şit börklerin yatırm ası
uzayan devam ı başın üstünden arkaya yoktu. Ü sk ü fü y ayab aşıiar v e solaklar,
devrilerek om uzlara kadar uzanırdı. Bu yatırm alı börkü de yen içeriler giyerdi.
kısm a yatırm a denirdi. Yatırm a, en seyi Y ayabaşıiar süpürge şek lin d e sorguç ta ­
kar, soğuk v e yağm urdan korum uş olu r­ karlardı. A yrıca uçları y ü n lü ğ e g eçir il­
du. Börkün en tepesinde v e yatırm an ın m iş turna teli den ilen tü y de arkadan bele
arkaya d evrilecek yerin d e bir tel çem ­ doğru sarkardı. Y avuz S elim ’in büyük
ber vardı- Bu çem ber börkün alından i- subayların b alık çıl tüyü takm alarım em ­
tibaren dik durm asına ve yatırm an ın bi­ retm esinden sonra turna teli ya y a b a şıla -
çim li şek ild e arkaya d evrilm esin e hiz­ ra inhisar eder olm uştu.
m et ederdi. Y eniçeri ocağında d eveci ağalarla,
Börkün ön kısm ında güm üşten veya bolükbaşı, cem aat o rta la n k eth ü d aları­
parlak m adenden ya p ılm ış tü ylü k varcı. n ın g iy d ik leri b aşlığa kuka denirdi. K u­
Bazı eserlerde yü n lü k şek lin d e zik red i­ ka yayab aşı keçesi gib i olup ü sk ü f ve
len bu kısm a sonraları kaşık lık da J e - sorgucu yoktu.
Y en içerilerin ü stlerin e giyd ik leri e l­
b isenin en fazla göze görüneni önü b oy­
dan b oya açık v e topuklara kadar inen
dolam a idi. B ir n ev i la ta v e enta'riye
benzeteb ileceğim iz dolam anın içi astar­
lı olup m iri m avi v ey a lâ civ ert çuhadan
yapılm ıştı. D olam anın u çları y ü rü y ü ş;
m âni olm am ası için bele sarılan ip ek v e ­
ya ip lik k u şağın araşm a sokulurdu. D o ­
lam anın üstüne «Barâni» d en ilen v e ç u ­
hadan yap ılm ış olan yağm urluk g iy erler­
di. Y eniçerilerin çakşırları baldırla; ".m
sıkıca sararlardı.
H er y en iç er iy e y ıld a dört buçuk m e t­
relik kadar çuha, bunlar için ayn i m ik­
tarda astarlık bez v e sarık için tülbent,
ayrıca göm lek lik bez, bir de h er n efere
«yaka akçesi» a d iy le dikiş b ed elin i kar­
şılam ak ü zere verilirdi. B ölükbaşı ve
L.............. ..... ...... J
YeniçeriLere ait başlıklar: Soldan ilk sı­
yayab aşılara ise sobram ani den ilen y e ­
şil k aputluk bez v e y ü z elli akçe yaka
ra yukardan aşağı; ü stte bök, altta h u m - akçesi v erilm ek teyd i. Ocak ağalarına
baracı başlığı; ik in ci sıra yukardan aşa­ ya zlık v e k ışlık olm ak üzere iki d efa k u ­
ğı yen içerilere ait diğer b aşlık v e m iğ­ m aş tevzi edilirdi. Y eniçeri ocağı subay
ferler; üçüncü sıra yukardan aşağı y e­ ve efrad ın ın serpuş ve elb iseleri gibi
niçeri subaylarına a it başlıklar. çizm eleri de m u ayyen bir şek le bağlan -

1478
nuştı. Ocaktaki subay sın ıfı
için çizm eler üç renk üzeri­
n e tertip edilm işti. Cem aat
ortaları kum andanları, ağa
bölükleri kum andanlarının
b üyüklerinden kethüda bey,
m uhzırbaşı, b aşçavuş sarı
çizme; bunların dışındaki a -
ğa bölükleri kum andanları
k ırm ızı çizm e; d iğer küçük
subaylar da siyah çizm e g i­
yerlerdi. Sarı çizm eliler d a­
ha itibarlı olanlardı.

7 — Y eniçerilerin İaşeleri

Y eniçerilerin ia şe tarzı
zam anım ızdaki a sk er ia şesi­
ne benzem ezdi- Yani bugün
olduğu gibi hük üm et tara­ Y eniçerilerin et nakli
fından askere kazan k ayn a-
tılm azdı.- Ocak efradın ın y i­
yecek lerin i tem in işi k en d i­
lerin e aitti. Y eniçeriler m a ­
aşlarından h er h afta orta v e
bölük vekilh arçlarına onar
akçe verirler, o da bu para
ile bir h aftalık iaşe tem in
ederdi. Zam anla rayiç d eğ iş­
tiğ i v e p ah alılık olduğu için
haftada ik i dela kum anya
tem in etm ek icap etm işti.
Bazı zen gin yen içeriler arka­
d aşlarının y iy ecek lerin e sar-
fed ilm ek üzere para v a k fe t­
tiği, ayrıca kandil y a ğ la rı,
odun ve ek m eğe sarfed ilm ek _____ __________ . , ___
üzere para v a k fed en ler de . " .. ■'*?: • ...
bulunduğundan, bunlar iş le ti­
lir ve hasılatından v a k ıf şart­ Y eniçerilerin kazanla çorba nakli
ları gereğince faydalanılırd ı.
Y eniçeri efrad ının y iy ece ğ i etler yen içeriler de m u ayyen fiy a tla et tem in
F atih Sultan M ehm ed zam anına kadar cdecekti.
dışardaki kasaplardan tem in edilirdi. K anunî devrine u la şıld ığ ı zam an F a ­
F ak at b azsn e t bu lunm am ası v e y a p a h a ­ tih ’in et vak fın ın tesirleri, paranın iy i
lılık y ü zü n d en sıkıntı çek ild iği oiurdu. kullanılm am ası yü zünden za il olm uş b u ­
lunduğundan, K anunî S ü leym an y en içe­
Fatih M ehmed bu gib i h a lleri ön lem ek S- ri kışlalarından y e n i odalar civarında
yiıı yen içerilere ü ç akçe üzerinden ev E tnıeydanını kurdurarak üç akçeden y u ­
verdirm ek g a y esiy le bir m ezbaha a çtır­ karı e t fark ın ın «zarar-ı lalım s yân i et
m ış ve fiy a t farkını karşılam ak için y ir - zararı adı altında h ü k ü m et tarafından
nji dört bin altun vak fetm işti. F iat fa rk ­ ödenm esi usulünü vazetm işti. Etin ey d a -
ları bu altunun nem asından ödenecck ve m ııda sekiz ta n e ’kasap dükkânı v e aşçı­

1479
ların namaz kılm aları için bir m escit y a ­ sine çok dikkat edilirdi. M uharebede bir
pılm ıştı. Et tom ruğu d en ilen kasap d ü k ­ yen içeri orta v e bölüğünün kazanı zayi
kânlarının her birine ik işer h ıristiyan olursa, o orta v e bölüğün bütün su b a y la ­
kasap ile dörder hizm etkâr tayin ed il­ rı azlolunurdu.
m işti. Y en içeriler ocak işleri için bir ka­
E t v e yem ek lik m addeleri bu şe k il­ rar v erecek leri zam an bu kazan etra fın ­
de tem in ed ilen y en içer ilerin yem ek leri da toplanırlardı. B ir isy a n vukuunda or­
her bölük ve ortanın kendi aşçıları ta­ ta v e bölük kazanlarını m eydana çık arır­
rafından pişirilirdi. Hazarda bu şek ild e lardı. Y eniçerilerin orta v e bölük k a ­
iaşe ed ilen yen içerilerin seferd ek i ia şe­ zanlarından başka bir de H acı B ek taşi
leri de buna yak ın tarzdaydı. S efere ç ı­ V eli’nin çorba pişirip ocağa h ed iy e e tti­
kılırk en sefere g itm iy en korucularla ğ in e in an ılan v e «kazan-ı şerif» d iye
m ütekaidler hariç h er b ölü k v e orta e f­ anılan kazan vardı.
radından ik işer altun kum anya parası a-
lınırdı. B öylece seferde de y iy e c e k le r i 8 — Y eniçerilerin evlen m eleri
yin e bedeli m ukabilinde tem in ed ilm iş
olurdu; yaln ız bu d efa y iy e c e k le r le un O cağın kuruluşundan Y avuz S elim
v ey a ekm eklerin tein in i ordu iaşesin e zam anına g elin cey e kadar orta v e bölük
m em ur olanlar tarafından deruhte o lu ­ kum andanının altında kalan yen içeri su ­
nurdu. bayları ile n eferler k a t’iy y en evlen m ez
H er yen içeri orta v e bölüğünün i- v e ihtiyarlam adan sak al koy v erem ezler­
çinde yem ek pişirdikleri bakırdan y a p ıl­ di. Yavuz S elim ’in veziriazam larından
m ış ik i v eya üç kazanı vardı. Kazanlar Yunus Paşa ik in ci vezir ik en bir gün
ocak efradı nazarında m ukaddes adde­ padişaha m üracaatla, y en içeri ocağında
dilir bayrak ve nişanlardan daha çok bulunan v e ih tiy a r bir n efer olan karde­
k ıym etli tutulurdu. B unun için m u h are­ şi için ev len m esin e m üsaade ricasında
belerde kazanın düşm an elin e g eçm em e­ bulunm uş, fak at Yavuz S e lim ’den red
cevabı alm ıştı. Lâkin bir m ü d d et sonra
bir yolunu bularak kardeşinin e v len m e­
si hususunda m üsaade istih sa lin e m u v a f­
fak olm uştu. B öylece y en içeri n efe r le r i­
nin ev len m esin e y o l açılm ış oluyordu.
Y eniçerilere evlen m e kapısının b ö y ­
lece açılm asına rağm en, bunların e v le n ­
m eleri ih tiyarlık ların a, padişahın h u su ­
sî m üsaadesine bağlı bulunduğu, e v le ­
n enlerin de bölükbaşı v e yayab aşı olm ak
h akkını k ayb etm eleri yüzünden O n altm -
cı asır sonlarına kadar b öylelerin in m ik ­
tarı fazla değild i. F akat asrın sonlarında
diğer sahalarda olduğu gib i kapıkulu
teşk ilâtın d a da g evşem e başladığından
e v li yen içerilerin sa y ısı artm ıştı. E v le ­
nen v e çocuğu olan yen içeri m aaş ile
idare edem ediğinden dışarda bir iş tu t­
m ak ih tiyacın ı h issetm ek teyd i. Ocak n i­
zam larının bozulm ası nisb etin d e ev le n e n ­
ler v e dışarda esn a flık eden lerin sa y ısı
çoğalm ış .O nvedinci asrın sonlarından i-
tibaren ev li v e dışarda çalışan y e n iç e ­
riler haftada bir gün odasına g elip su ­
b ayına görünür olm uşlardır.
Y eniçerilerin evlen m esin e m üsaade
Yeniçeri Ortalarının bazılarına ait edild ik ten sonra d ev let bunlardan y e tim -
işaretler kalan çocukların y etiştirilm esin i de d e-

1480
ruh te etm eye başlam ıştır. Y eniçerilerin d ilm ek te: Cevad Paşa m erhum ise «Ta-
yetim kalan çocuklarına «kuloğlu® denir r ih -i a sk eri-i Osmani» isim li eserinde
v e b ü yü yü n ceye kadar d e v le t kendisine bu sarı-kırm ızı b ayrağın üzerinde bir de
para ve tayın tah sis ederdi. K ıilo ğ u lla n zülfik âr resm i bulunduğunu bildirm ek­
biraz büyüyü nce A cem i ocağına k a y d e­ tedir. K um anda m akam ına işaret sayılan
dilir; oradan da, babası g ib i y en iç e r i o - bayrakların en başında y en içeri ağasına
lurdu. A yn î A li,’n in «K avanin-i â l- i O s­ a it A ğa sancağı, ayrıca b ir de kethüda
m an der h u lâsa-i
m ezam in-i d efter-i
divâna isim li ese­
rinde kaydettiğin?
göre; yetim maaşv
alan k u loğu llan m n
m iktarı On altıncı a s­
rın ilk yarısında 700,
O nyedinci asrın baş­
larında 1655 idi.

9 — Y eniçerilerin
bayrak ve nişanları

Y eniçerilerde, o-
cağa en yü k sek ku ­
m anda m evk ilerin e
v e n ih ayet orta ve
b ölüklere a it b ay­
raklar m evcuttu. O -
cağa ait en yüksek
bayrak, «Îm âm -ı â-
zam bayrağı® d en i­
len bayraktı. B eyaz
ipekten olan bu b a y ­
rağa sırm a ile ik i â-
y e ti kerim e işle n ­
m işti. O cağm Sün­
n iliğ in e işaret olan
îm â m -ı azam b a y ­
rağı m erasim lerde
en önde giderdi. B u ­
nu taşıyana «bay­
raktar» denilirdi. O -
cağa ait ik inci b a y ­
rak yen içeri o ca ğ ı­
n ın büyük a la y b ay­
rağı idi. A bdulkadir
E fendi’nin «V akayi-i
ta r ih iy y e » si ile J i ' - i ** ' t '-'— ’ . îj î
«K avânin-i Osmanî
■ ] i L T * i f ' ■
v e rabıtaî asitâne»
i i
gib i m ühim kay­
n aklarda bu bayra­
ğ ın y a n sın ın sarı
y a n sın ın kırm ızı
renkte olduğu k a y - Yeniçerilerin muhtelif silâhları

1481
bayrağı vardı. Bunlardan sonra orta ve Y eniçeri ocağındaki n işanlar orta v s
bölüklere ait bayraklar, gelm ek teyd i. Or­ bölüğün işareti olan şeylerdi. Bu husu­
ta v e bölük bayrakları y a n s ı sarı y arı­ sî işaretler orta ve bölüklerin b ay­
sı kırm ızı renkte çatal bayrak o lu p üze­ raklarından başka y in e orta ve bö­
rinde ayrıca her orta ve bölüğün h u su ­ lüklerin kapıları üzerine, çadırlara, f e ­
sî n işan lan m evcuttu. nerlere işlenirdi. Bazı yen içeri n eferleri
bu işaretleri dövm e su retiyle kollarına
da işletirlerdi. Y eniçerilerin m ezar ta ş-
lan n d a da orta v e bölük nişanları g ö ­
rü lü rd ü .
Orta ve bölük ııişa n la n n ın bir k ıs­
m ında çeşitli şek ild e top, ok, y a y gibi
silâhlara a it resim ler bulunduğu gibi;
bazılarında y in e çeşitli şek il v e tarzda
bayrak, flam a, çadır, tuğ, bazılarında
hayvan, çiçek, ağaç, her hangi bir eşya,
geom etrik şek iller, h ilâ l vesaire gib i ş e y ­
ler vardı.

10 — Y eniçerilerin silâhları ve
sefere hareketleri

Y eniçeriler piyade askeri oldukla­


rından silâ h la n da buna göre idi. T üfe­
ğin taam m üm ünden önce yen içerilerin
başlıca silâhları ok v e y a y ile k ılıç ve
kaikan, hançer, başı topuzlu çom ak, b al­
ta ve kürde denilen bir n evi kargı idi.
Tüfek taam m üm edip de ok v e yayın
yerini tutar hâle gelin ce fitilli tüfeğin
Yeniçeri silâhları yanında diğer k esici silâhların k u lla n ıl­
m asına da devam e -
dildi. Y eniçeri n i­
zam larının m unta -
zam tatbik edildiği
devirlerde bunlar si­
lâhlarını pek ustaca
kullanırlardı. B il -
h assa ok atm aktaki
m aharetleri harika
denecek dereced ey­
di. M uharebe esn a­
sında zırh g iy en y e ­
n içeriler varsa da
bunların m iktarı pek
azdı. Y eniçerilerin
tüfekleri hüküm et
tarafından verilirse
d e kendileri de h u ­
su sî şekilde tüfek
tem in ederlerdi.
Y eniçeriler se fe­
re giderken padişa­
hın önünden yü rü r­
lerdi. M uharebe sa ­

1482
hasında padişahı m uhafaza işiııi solak dı. Orducu diye anılan bu saıı’at erbabı
ortaları deruhte ederdi. Îstanbuidan se­ u m u m iyetle İstanbul, Bursa ve E dirne’­
fer için hareket edilirken yen içerilerin den toplanır, hareketten önce bunların
eşya, erzak v e ağırlıklarının nakli için h izm etlerin e karşılık, m uayyen bir m ik ­
beygir v e katır satın alınırdı. H er oıı tar ücret takdir edilir, bu ücret ise, se­
kişinin eşya ve erzakı için bir b eygir te ­ fere iştirak etmeyen, esn a f v e san’at er­
m in edilirken bunun b ed eli yen içeri o - babı tarafından ödenirdi.
dalarııun kasa v ey a sandıklarındaki Silâh v e teknik personel bakım ın­
«seyishâne parası» ndan ödenirdi. Y eni­ dan m ükem m el olan, ü stelik yola çık ıl­
çeri odabaşıları tarafından b eygir ve madan ev v el bunlara a it gereken hazır­
katırlar satın alınırken h ayvan sah ip le­ lığ ı p eşinen yapan Osmanlı ordusu iaşe
rine um um iyetle az para ödenir, bu y ü z­ işin d e de ayni h assasiyeti gösterirdi. N i­
den de halkın gadre uğradığı olurdu. tekim bu cüm leden olarak, sefere çık ı­
Seferden dönülünce k atır v e beygirler lırken yeniçerilere bir m iktar un v e pek­
satılarak parası oda san d ığın a konup iş­ sim et verilird i. F akat a sıl iaşe, pek m un­
letilirdi. Üçüncü M ehm ed Eğri seferine tazam işley en m enzil teşk ilâtı sayesinde
giderken seyishâne parasının hâzineden sık ın tısızca yürütülürdü. A sk erin zahi­
ödenm esi usulünü koyduğu cih etle, h a l­ r is i sefer yo lu üzerindeki m en zillere de­
ka hem kolaylık gösterilm iş, hem de gad­ po edilirdi. Ordunun hareketinden önce
re uğram aları önlenm iş oluyordu. kadılara ferm anla y en içeri yayabaşıları
S efere çıkılırken «korucu» v e «mü- yollanarak m enzillerde zahire bulundur-r
tekaid» 1er hariç bütün yen içerilerin se ­ m aları emrolunurdu. A yrıca m en zil e -
fere işüraki şarttı. M uharebede fa a l v a ­ m ini tayin edilen kim seler de ken d ileri­
zife alam ıyacak derecede kıd em li hale n e verilen para ile zahire satın alıp m en­
gelm iş yen içerilere «korucu» denir ve zillere depo ederlerdi. Bunlara ilâveten
böyleleri İstanbul’daki y en içeri odaları­ ordunun geçeceği güzergâhtaki köylüler
nı m uhafaza ile vazifelen d irilird i. K anu- m en zillere inerek askere rayiç üzerin­
ni'nin sön seferi olan S ig etv a r seferine den erzak satm aya m ecbur tutulurlar­
çıkılırken İstanbul’da sek sen korucu b ı­ dı.
rakılm ışken bilâhara bunların m iktarı
hem yeniçeri sayısının artm ası, h em de 11 — Y eniçerilerin inzibat ve muhafaza
ocak nizam larının gevşem esi yüzünden hizm etleri
çoğalm ıştı. M eselâ 1623 y ılın d a y e n iç e ­
ri ocağının m evcudu 35.925 iken 3082 k i­ Y eniçeriler, daim i şek ild e harbe h a ­
şi korucu idi. M ütekaid yen içeriler ise zır olm ak üzere yetiştirilen askerlerdi.
koruculardan da y aşlı olan, gerek fiili F akat harp olm adığı zam anlarda da bun­
gerek geri hizm et sahasında çalışam ıya- lar birtakım hizm etler ifa ederlerdi. Y e­
cak duruma gelip ask erlik le alâkaları n içerilerin bu nevid en hizm etlerini:
kesilen kim selerdi. A yn i zam anda otu­ a) İstanbul içinde, b) İstanbul dı­
rak tâbir ed ilen tekaüdlere A cem i oca­ şında, d iy e ik iy e ayırm ak müm kündür.
ğına k ayıt m aaşı m iktarında tekaüdiye İstanbul içindeki hizm et v e vazifeleri a-
ödenirdi. S efere çıkılırk en işte bu koru­ rasında D iv a n -ı hüm âyunda n öb etleşe­
cu ve tekaüdler hariç hiç bir neferin rek m uhafızlık ettiklerini bilhassa zik ret­
geri kalm asına m üsaade edilm ezdi. Or­ m ek lâzım dır. İdarî teşk ilâ t kısm ında i-
du yo k la m a sı y a p ıld ığ ı za m a n h e r han ­ zah e ttiğ im iz veçh ile, D iv a n -ı h ü m âyu ­
gi bir bölükbaşı v e yayabaşm ın bir y e ­ nun toplantı günlerinde sabahleyin er­
niçeriye m üsam aha göstererek seferden kenden bir m iktar yen içeri B âb -ı hüm â­
alakoyduğu m eydana çıkarsa o bölük- y u n önünde dizilir, vezirlerin gelm esiyle
başı v eya yayab aşı derhal idam olunur­ kapı açılır sonra birinci avlu ya g irilir­
du. di. D iv a n -ı hüm âyun m uhafızlığından
O sm anlı ordusu İstanbul’dan hare­ ibaret olan bu vazifey e katılan y e n iç e ­
ket ederken, gerek kapıkulu gerekse or­ rilerin m iktarı dört beşyüz kadardı. D i-
dunun diğer efradının yoldaki ih tiy a ç­ v a n -ı hüm âyun m uhafızlığı eden y e n i­
larının karşılanm ası için e h l-i h iref de­ çerilere bu m ünasebetle çorba verilirdi.
nilen san’at erbabından adam toplanır­ Saray m utfağında hazırlanan çorba kâ­

1583
selerle m eydana dizilirdi. Y eniçeriler, y etin e, o tarafta harp olup olm adığına
bu k âseleri ve yanında bulunan fodlayı göre azalıp çoğalırdı. M eselâ 1685 y ılın ­
kapar v e saray m utfağından yen içeri a- da otuz a ltı kalede 13.793 m uhafız y e ­
ğasın m oturduğu y ere kadar uzanan ü s­ n içeri m ev cu t olup beş yüzden fazla y e ­
tü kapalı kısım da oturarak çorbalarını n içeri bulunan m ühim kaleler şunlardı:
içerlerdi. Y eniçerilerin çorbayı içm em e­ K andiye’de 3.086, H anya’da 1.735, B el-
leri askerin m em n uniyetsizliğin e v e bir grad’da 2.358, K am aniçe’de 2.005, B ağ-
ayaklanm a hazırlığına d elil sayılırdı. dad’da 2.202, Erzurum ’da 1052, V an’da
B öyle zam anlarda asker m ülâyeır.etle y a - 541, K efe’de 6.888, L im ni’de 545 y en içe­
tıştın lam azsa feci hâdiselerin cereyan ri m evcuttu.
ettiğ i de olurdu.
Y eniçerilerin İstanbul d ahilindeki 12— Y eniçerilere verilen cü lû s bahşişi
vazifelerind en biri de, yangın vu k u u n ­
da bunun söndürülm esine çalışm aktı. Padişahlar tahta y en i çıktıkları za­
Y eniçeri ağasının v a zifeleri arasında m an kapıkulu askerine bahşiş v erirler­
İstanbul’da inzibatın tem ini işi de o ld u ­ di. T arihlerde «cülûs bahşişi» d iye zik re­
ğundan, ağanın kol gezişi sırasında y a ­ dilen bu bahşiş verm e usulünün, eh em ­
nında bir m iktar yeniçeri bulunurdu. m iyetle, ilk d efa F atih M ehm ed tara­
A yrıca dört yayab aşı ile dört bölükba- fından tatbik ed ild iği kabul olunm ak­
şı da cum a geceleri hariç d iğer geceler tadır. K itabım ızın 1289 uncu sa y fa sın ­
kol gezerler v s suç işiliy en leri y a k a lı- da b ahsedildiği v eçh ile, ü çü n cü M urad'-
yarak zabıta vazifesi görürlerdi. ın cülûs bahşişi dağıtışından onbeş gün
İstanbul dahilindeki karakolların ve sonra bahşişi az b u lan asker arasında
kale kapılarının açılıp kapanm aları da m ırıldanm alar çıkınca, F atih M ehmed
zam anındaki d efterlere m üracaat ed il­
yen içerilere aitti, herhangi bir sem tin
m ek su retiy le sızlanm aların önüne g e çil­
inzibatına bakan yân i zabıta hizm eti g ö ­
m esi, F atih zam anında bu hususa dair
renlere «kullukçu», k ale kapılarında
m uhafızlık edenlere d e «yasakçı» denir­ birtakım esaslar ortaya konduğunu ve
bu esasların da kanun k u vvetin i haiz b u ­
di. K ullukçu v e yasakçı yen içeriler üç
lunduğunu gösterm ektedir. Osm anlı d ev ­
aylık m üddet için tâyin edilirlerdi.
letin in teşk ilâ tın a a it k ıy m etli te tk ik le ­
Y eniçerilerin İstanbul dışındaki h iz ­ riyle nazarı dikkati celbedcn tarih çile­
m etleri, zabıta ve m uhafızlık h izm eti o l­ rim izden İsm ail H akkı U zunçarşılı «Os­
m ak üzere iki türlü idi. Y eniçerilerin m anlI D evleti teşkilâtından kapıkulu o -
İstanbuldan başka şehirlerde de zabıta cakları l» isim li eserin in 377 inci sa y ­
hizm eti görm eleri F atih d evrin d e başla­ fasında O sm anlIlarda ilk cülûs b ah şişi­
m ıştı. Taşra şehirlerinde zabıta işiy le nin Y ıldırım B ayezid tarafından v erild i­
m ü k ellef olanlara yasak çı denirdi. B ir ğin i yazm aktadır. En eski O sm anlı tarih­
şehir halk ı herhangi bir teh lik e k arşı­ lerinden N eşri v e  şıkpaşazade’de, on­
sında yasakçı tayin ini arzularsa yasakçı lardan m u fassal olan İd ris-î B itlisi ve
gönderilirdi. Y asakçılar dokuz a y için K em alpaşa-zâde’n in eserlerinde Y ıldırım
yen içeri kethüdası tarafından tâyin ed i­ B ayezid ’in cülûs bahşişi verişin e dair hiç
lirdi. bir k ayıt yoktur. E sasen İsm ail Hakkı
Y eniçerilerin İstanbul dışındaki v a zi­ U zunçarşılı'nm bu m eseled e istin a t e tti­
felerin in esas m ühim m i hudut k a lelerin ­ ği eserlerd en biri Fransız <Belin» in On-
deki m uhafızlık işiydi. Y eniçerilerin m u ­ dokuzuncu asırda yazm ış olduğu İktisa­
hafız gönderildikleri yerler, sahillerdeki dî bir tetk ik eseri; d iğeri de m en k ıb evî
kalelerle kara hududundaki k ale v e ö - m ah iyette bir kitap olan ve saydığım ız
nem li m erkezlerdi. Y eniçeri ortaları n ö ­ eserlerden çok sonra k alem e alınm ış b u ­
betle v e üç sene m üddetle kalelerd e m u ­ lunan T aşköprülü-zâde M ehm ed K em a-
hafızlık ederlerdi. K ale m uhafızlığı e - lüddin E fen d i’nin «T arih-i Sâf» ism iy le
denler m aaşlarından başka nafaka akçe­ de anılan «T uhfet-ül-ahbab» ıdır. B in a­
si adı altında para v e erzak alırlardı. en aleyh bu m eseled e k u v v etli bir k a y ­
K alelerdeki m uhafız yen içerilerin nak yerin i tutam ıyacak olan h er ik i k i­
m iktarı sabit olm ayıp, kalenin ehem m i­ tabın ifadesini bir tarafa bırakarak, Y ıl-

1484
dirim B ayezid devrine a it y en i bir ves' v ey a bu ayın sonlarında verilirdi. B era­
ka bulununcaya kadar askere b ahşiş v e ­ ber verilen son ik i u lû fey e «kısteyn m e-
rilm esi işinin, evvelâ Fatih zam anında vâcibi» denirdi.
başlam ış olduğunu kabul etm ek daha H er h angi bir m ünasebetle tanınan
doğra olur. terakki yan i zam lar da u lû fe ile birlikte
M asrafların fazlalaşıp İktisadî sık ın ­ verilirdi. O naltm cı asır son lan n a kadar
tıların m evcut olduğu devirlerde kap ı­ u lû fe tevzi işi h a y li b asit geçerdi. Y e­
kulu askerine cülûs bahşişi verilm esi, n içeri orta ve bölüklerinin m aaşları m e­
hem m ali sıkın tıların daha fazla artm a­ şin k eselere konur, D ivan toplantısını
sına, hem de bu yüzden askerin m üessif m üteakip D iv a n -ı hüm âyun yanındaki
hadiseler çıkarm alarına sebep oluyordu. hazine önünde h er y en içeri ortasının
H ele İkinci S elim ’den itib aren bir kısım çorbacısı v ey a odabaşısı orta v e bölüğü­
d evlet ricali ile ulem aya da cülûs bahşi­ nün u lû fe torbasını ruznam eci, veznedar
şi verilm esi u su l halin e g eld iği için bu v e yeniçeri kâtibi huzurunda teslim alır­
iş d evlete büyük bir yü k teşkil ed iyor­ dı. Fakat B irinci A hm ed’in veziriâzam -
du. larından Nasuh P aşanın sadareti zam a­
Cülûs bahşişinden başka bir de se­ nından itibaren u lû fe tev zii h a y li gös­
fer bahşişi vardı. P adişahın ilk seferi terişli bir m erasim e bağlanm ıştır. Buna
m ünaseb etiyle v erilen bu bahşişin de ilk göre: D iv an -ı hum âyun m üzakereleri
defa F atih M ehm ed zam anında ortaya bittik ten sonra sarı m eşin torbalara kon­
çık tığı görülm ektedir. «Tarih-i Ebülfeth» m uş olan u lû fe keseleri m asanın üzerine
m üellifi Dursun B ey, F atih M ehm ed’in
Karam an seferin den dönüşü sırasında
yeniçerilerin dayatm aları üzerine bahşiş
verm eye m ecbur kalışın a dair m ufassal
bilgi verm ektedir.

13 — Y eniçerilerin ulu feleri

Kapıkulu askerinin m aaşlarına «ulû­


fe» denirdi. R esm î defterlerde «mevâcib»
diye de anılan bu m aaşlar yen içerilere
ve diğer kapıkulu askerlerine üç ayda
bir sadrâzam ın huzuru ile verilird i. H ic­
rî kam erî takvim kullan ıld ığın d an y e n i­
çerilerin üçer aylık u lu feleri arabî a y ­
ların üçer tanesinin yanyana g etirilm e­
sinden m eydana gelen rum uzlarla isim -
lendirilirdi.. M uharrem, Safer, R eb iü lev-
v e l aylarının ilk harfleri olan «M, S, R» Yeniçeri erleri ve subayı
n in yanyana gelm esin den «Masar»; R e-
biülahır, C enıazivülevvel, C em aziyüla­ dizilirdi. Bu iş tam am lanınca veziriâzam
hır kelim elerin in ilk h arfleri «R, C, C» m aaşların tevziin e m üsaade alınm ası için
nin yanyana gelm esinden «Recec»; R e- padişaha bir telh is gönderir, padişahın
ceb, Şaban aylarının ilk h arfleri ile Ra­ m üsaade derkenarı gelin ce m uhzır ağa­
m azanın son h arfinin birleşm esinden ya haber yollan ır, o da ocak m ensupla­
«Reşen», Ş e v v a l’in son harfi ile Zilkade, rını bundan haberdar ederdi. O arada
Z ilhiccenin ilk harflerin in birleşm esin ­ ruznam eci, defterdarın yanında durarak
den m eydana g elen «Lezez» rumuzları u lû fe alacakları okur v e böylece tevzia­
üçer aylık u lû fe devreleri için hususî ta başlanırdı. T evziata geçilm ed en y e n i­
birer tâbir teşk il ederdi. Y eniçeri u lu ­ çeri kethüdası v e ocak a ğ a la n g elip sad ­
felerin in m untazam Ödendiği zam anlar­ razam ın eteğin i öperler, onlar etek öper­
da m asar u lû fesi M uharrem de, recec u - ken vezirler v e diğer divan erkânı aya­
lû fesi C em aziyülevvelde, reşen ile lezez ğa kalkardı. T evziat devam ederken ocak
ise bir arada olarak Şaban ayı içinde ağaları veziriâzam ın huzurunda el k avu ş­

1485
turup bekler, ulûfe tevzii bitince de e- sına o bölüğün karakullukçusu «bura­
tek öpüp çıkarlardı. da» diye cevap verirdi. Başçavuş «hay­
U lûfenin tevziinden önce yen içerile­ di» d iy e seslenince o bölüğün efradı ko­
re çorba, p ilâ v ve zerde verilirdi. S a ­ şarak g elir v e m asa üzerinde ken d ileri­
ray m utfağında hazırlanan bu yem ekler n e ait m aaş keselerin i kaparlardı, ü lû fe
Bâb üs-saad e önüne dizilirdi. K ubbeal- keselerin i alan bölük efradı kışlalarının
tı önünde duran başçavuş elb isesin in e- yolunu tutardı.
teğiyle işaret verince ortakapı önünde Orta v e bölüklerin u lufeleri kışlaya
duran yeniçeriler koşarak bu yem ekleri getirilince sayılır. Sonra her yen içeriye
alırlar v e saray avlusunda yerlerdi. Ş a ­ ulûfesi a y n ayrı verilirdi. Bu arada or­
y e t asker küskün kalırsa, m utâd divan ta sandığına borcu olanların u lu felerin ­
m üzakereleri sonunda verilen çorbayı u- den bu borç tahsil olunurdu.
lûfe tevzi m erasim inde verilen çorba, Di vatı-ı hum âyun önünde yeniçeri
pilâv" ve zerdeyi yem ezlerdi- Y eniçeriler m aaşlarının dağıtım ının ferdası günü
yem eklerini yed ik ten sonra y in e gelip sadrâzam kapıkulu süvarilerinin, topçu,
Ortakapı önüne dizilirlerdi. O araçla kub- cebeci, v e top arabacı ocaklarının m a­
b ealtı önünde duran ocak başçavuşu e l­ aşlarını da bizzat iş başında bulunarak
lerini çaprazvari göğsünün üzerine koyar Paşakapısm da verdirir, b öyleee kapıkulu-
ve yü ksek sesle yeniçeri gülbang'ını ç e ­ nun u lu fesin in tevzii tamam olurdu. U -
kerdi. Bu gülbang. şöyle idi: lûfe tevzi m erasim i sırasında «Gabe d i­
«Allah A llah İllallah, baş üryan sine vanı» denilen elçi kabulü de olabilirdi.
püryan, k ılıç al kan, bu meydanda nice Bunun için d ir ki, bu m erasim e şahit olan
başlar k esilir olmaz hiç soran. E yvallah m üteaddit ecnebi d evlet m üm essili u lû -
eyvallah, kahrım ız kılm cım ız düşmana fe tevziine dair bilgi bırakm ıştır.
ziyan, kulluğum uz padişaha ayân, üçler Kapıkulu askerinin maaşları bir h ay­
yed iler, kırklar, gülb an g-i Muhammedi, li yekûn, tutardı. Onaltm cı asır başların­
n u r-ı nebî, kerem -i Ali pirimiz, su lta n ı­ da en yüksek y en içeri y evm iyesi beş ak ­
m ız Hacı B ektaşi V eli dem ine devrânına çeyi geçm ezken, cülûs zam ları ile bu
hû diyelim hü.» m iktar artm ış v e onyedinci asrın başla­
Başçavuş, gülbang’m sonundaki «hû» rında en yüksek y ev m iy e dokuz akçeyi
yu söylerken yen içeriler de yüksek ses­ yine ayni asrın ortalarında ise oniki a k ­
le hep bir ağızdan «hû!» derlerdi. çeyi bulm uştu. Y eniçerilerden seçilen
îş te gülbang’m bitim ini m üteakip korucuların y ev m iy esi ise onlardan daha
başçavuş sıra ile bölüklerin isim lerini fazlaydı. Kapıkulu süvarisininki zâten
okur. Başçavuşun yüksek sesle çağırm a­ yeniçerilerden daha çoktu. A sker sın ı-

Y eniçerilerde ulufe tevzii (R icaııt’dan)

1486
finin yanına bir de saray hizm etlerinde ayni şeyleri yetiştirirlerdi. Muharebe sa­
çalışanlar eklenince muazzam yekûnlar hasına girilm ek üzereyken yeniçerilere
tutuyordu. Ocak nizam ları bozulup da dağıtılan silâh v e m alzem eyi harpten
kapıkulunun m ikdarı artınca bunların sonra g eriye toplar, İstanbula kadar g e ­
maaşları altından kalkılam ıyacak bir haî tirir v e tam ire m uhtaç olanları da tamir
alm ıştı. ederlerdi. îstanbulda cebecilere ait «Ce-
Dördüncü Murad v e Su ltan İbrahim ’e behane» denilen silâh depoları olduğu
sunduğu risalelerle m eşhur olan Ko- gibi hudut kalelerinde de oralardaki m u­
çi Bey, im paratorluk nizam larının bozu­ hafızlar için depolan, ayni zamanda ce­
luşunu incelerken bunların m iktarlarının beci n efer v e subayları mevcuttuk
artışına da nazarı dikkati celbedip, m a­ Cebecilerin vazifeleri, sulh zam anın­
aş alan asker ve saray m ensuplarına da­ da silâh v e m alzem eyi tem in, muhafaza
ir iki liste verm ektedir. Birinci liste ü - v e tamir, harp zamanında bunları nakil
çüncü Murad’m cülûs senesindeki duru­ ile askere tevzi şeklinde ik iy e ayrılm ak­
mu, diğeri de D ördüncü Murad zam a­ taydı. Cebecibaşı cebehane için n e cins
nındaki m iktarı gösterm ektedir. Yarım v e miktarda m alzem eye ihtiyaç bulun­
asırlık m üddet zarfında üç m isline y a k ­ duğunu D iv a n -ı hum âyuna arzeder, bu
laşan bu artışta en m ühim hisse y e n içe ­ arz üzerine hüküm et de icap eden y e r le ­
ri ocağına aittir. re m evzubahis silâh v e m alzem eyi ıs­
Koçi B ey’in 1574 tarihine ait liste ­ m arlayıp yaptırırdı. M alzemenin tem ini
sinde 32 çeşit hizm ette 36.153 kişi, D ör­ bakım ından cebecilerin rolü, daha ziy a ­
düncü Murad devrin e ait olan diğer lis ­ de bu ocağın en büyük âmiri olan cebe-
tesinde ise 33 çeşit hizm ette 92.206 kişi cibaşm m ihtiyaçları arz şeklinde tecelli
olduğu görülm ektedir. eder, bazen tüfek kundağı vesaire gibi
Koçi B ey bu rakam ları verdikten şeyler ağacı tem in edildikten sonra cebe­
sonra: «Bu denlü kula m evâcib m i y e ti­ ci ocağındaki san’atkârlar tarafından y a ­
şir Ve bu denlü m evacibe hazine m i v e ­ pılırdı. Muhafaza işi cebeci efradı tara­
fa eder? Bu zikrolunan tavaif u lû feye fından bizzat deruhte edildiği cihetle, si­
m utasarrıf olanlardır. Bunlardan maada lâh, tulga, zırh gibi şeylerin m adeni k ı­
kul değil iken kul nam ına olup, reaya sım larının paslanm am ası için yağlanır,
ve berayaya k ü lli teaddi edenler ikiyüz bir kısım m alzem e m eşin veya bezden
bin m iktarında eşhas olu p ...» şeklinde m am ûl kılıfların a konur v e cebehaneye
devam ederek kapı kulunun bozuluşu­ m untazam an yerleştirilirdi. N akil işi ise,
na ait izahatta bulunm aktadır. İstanbul’dan hareket edilirken bunlar
katır ve d evelere yüklenm ek suretiyle
II — CEBECİ OCAĞI icra olunurdu. Harp m alzem esi m ey a -
nında cebecilerin naklettikleri şeyler a-
Zırh dem ek olan Cebe kelim esinden rasm da silâhlardan başka keser, kerpe­
m eydana getirilen cebeci tâbiri, zırhcı ten, çivi, külünk, küskü, güğüm ler i-
manasına alm m ıyarak daha şüm ullü bir çinde neft, zeytin v e bezir yağı gibi şey ­
m âna ile bir sın ıf askere isim addedil­ ler de vardı. C ebeciler muharebe zam a­
m iştir. Cebeciler, kapıkulu askerinin p i­ nında siperlere kadar sokularak y en içe­
yade kısm ına ait olup ayrı bir ocak teş­ rilere ok v e kurşun gibi şeyler yetiştirir­
k il etm ekteydi. Bunlar, yen içerilerin ok, lerdi. Bu sebeple vazifeleri ehem m iyet­
yay, kılıç, kalkan, zırh, tulg a , tü fe k , kur­ li olduğu derecede de g ü çtü .
şun, harbe, kazma, kürek, barut gib i m a l­ C ebecilerin k ışlaları A yasofya Ca­
zem elerini tem in, m uhafaza v e harp za ­ m ii karşısında, yanan A d liye sarayı ci­
m anında m uharebe sahasının yakınm a varındaydı. Subay v e n eferler için ceb e­
kadar nakletm ekle vazifeliyd iler. Yâni, ci kışlasında odalar m evcuttu. Silâh ve
top v e topçu levazım ından gayrı silâh­ m alzem enin depo v e tam irhanesi de y i­
larla siper m alzem esinin muhafaza v e n a­ ne aynı m ıntıkada bulunuyordu.
k il işleri bunlara aitti. Cebeciler, yen içe­ Cebeci ocağı efradı A cem i ocağından
rilere cephane v e silâh verm ekle m ü k el­ alınan efraddan terekküp ederdi. D evşir­
le f oldukları gibi, kale v e palangalarda m e kanununa riayet edildiği ve kapıku-
bulunan m uhafız kapıkulu efradına da luna ait nizam lar m untazam işlediği müd

1487
detçe hep acemi ocağından adam alınır, zam arasında başka bir şek le bağlanm ış­
ondan sonra cebeci olarak yetiştirilirdi. tır.
Fakat yeniçerilerin nizam ları g ev şey in ­
ce bunlan nki de ayni şek ild e gevşem işti. III — TOPÇU OCAĞI
N itekim yeniçerilerin evlenm elerine m ü­
saade edildiği zaman cebeciler de e v len ­ Kapıkulu askeri teşkilâtında piyade
diklerinden bunların o ğ u lla n da babala­ k ısm ına dahil ocaklardan b iri de topçu
rının ocağına intisab ediyordu. Bu seb ep ­ ocağıdır. Osmanlı ordusunda topun ilk
le gerek acem iler, gerek k u lo ğ u lla n ce ­ defa Birinci Murad zam anındaki birinci
beci ocağına evvelâ şakird olarak a lın ı­ Kosova m uharebesinde kullanılm ış o l -
yor ve yetiştirilerek usta efrad haline duğuna dair N eşri tarihinde bir k ayıt
geliyorlardı. M uharebe zam anında ceb e­ m evcuttur. Y ıldınm B ayezid v e İkinci
ci ocağında m eydana g elen açıklar «Ce­ Murad devrinde de topun kullanılm ış
beci serdengeçtisi» nâm ı ile yazılan n am - bulunduğu hakkında eski Osmanlı tari­
zedlerden doldurulup yetiştiriliyordu. hinde kısa b ilgiler vardır. Fakat bu e s­
C ebeciler başlarına ik i ucu om uzla­ ki tarihlerde topçu ocağının ilk defa ne
rına doğru sarkan v e etrafı y eşil çuha zam an kurulm uş olduğuna dair hususî
ile kaplı «şebkülâh» denilen bir serpuş bir k ayıt görülm em ektedir.
giyerler, m erasim lerde bunun üzerine bir Top ilk defa Birinci Murad devrin­
tü y dikerlerdi. de kullanılm ış olduğuna, yeniçeri teşk i­
C ebeciler de diğer kapıkulu asker­ lâtı da y in e ayni hüküm dar zam anında
leri gibi ortalara ayrılm ışlardı. Bunların m eydana getirüdiğine göre, topçu oca­
en büyük subay; cebecibaşı idi. Cebeci ğının da m uhtem elen Birinci Murad d ev ­
ocağının idaresi kendilerine ait olan ce- rinde yeniçerilerden bir m üddet sonra
veyah u t da takip eden hüküm dar d ev ­
becibaşı ayrıca A yasofya, A hırkapı ve
Hocapaşa m ıntıkasının inzibatından da rinde kurulm uş olm ası, topçuluğun g e­
m es’uldü. C ebecibaşm dan sonra dört k et­ lişm esin e uygun şek ild e bu ocağın da
gelişm iş bulunm ası ik tiza eder. Y eniçe­
hüda gelir ve bunların en büyüğüne baş
kethüda denilirdi. C ebecibaşılar um um i­ riliğin ihdası ile ilk defa topun k u lla ­
y e tle baş kethüdalardan tâyin edilirdi. nılm asının B irinci Murad d evrin e rastla­
Bazan cebehâne başçavuşunun cebeciba- y ışın a a it tarihî k ayıtlar gözönünde tu ­
şı tayin edildiği ve hatta dışarıdan da tularak, Osmanlı topçuluğunun, kapıku­
lu askerî teşkilâtı çerçevesi dahilinde
cebecibaşı yapıldığı olurdu.
başladığı v e y in e bu teşk ilât içinde g e ­
Koçi B eye göre, cebecilerin m evcu ­ lişm e kaydettiği düşünülebilir. N etice
du 1574 yılında 625, Dördüncü Murad olarak şunu sö yliyeb iliriz ki: tarihini
zam anında 5978, Sultan İbrahim zam a­ kat’i şek ild e tesp it edem em ekle beraber,
nında da yedi sekiz bin kişiyd i. Yâni topçu ocağı m uhtem elen ondördüncü as­
bunların m iktarının azalıp çoğalm ası n n soniannda, şü p h eye m ahal kalm ıya-
yen içerilerin m iktarlarının azalıp çoğal­ cak derecede k esin lik le de onbeşinci as­
m asını takip ederdi. O nyedinci asrı ik in ­ rın başlan n d a kurulm uştur.
ci yan sın d an itibaren hudut kalelerine Topçu ocağının bünyesini tah lile g i­
gönderilen cebecilerin m ik ta n da art­ rişm eden önce, topçuluğun Osmanlı or­
m ıştı. 1686 senesin d e doğu v e batı dusuna sağladığı ü stünlüğe birkaç k eli­
hudut kalelerinde bulunan cebecilerin m e ile işaret etm ek yerinde olur.
m ik tan 3544, Öndokuzuncu a sn n başla­ O sm anlı topçuluğu Fatih M ehmed
rında ise 1560 k işi idi. zam anından itibaren gelişm e çağına g ir­
D ergâh-ı âli v e y a kapıkulu ceb eci­ m iş, onaltm cı asırda en m ükem m el se ­
lerinden başka bir de e y a le t a skerleri v iy esin e yükselm iştir. İstanbul m uhasa­
arasında cebecilik vazifesi gören y e r li- rası esnasında o d evrin en büyük top­
kulu cebecileri vardı. la n m eydana getirilm işti. İstanbul v e
Kapıkulu askerleri m eyam nda yer Rodos gib i m üstahkem m evk ilerin fe ­
alan cebeci ocağı 1826 da yeniçeri oca­ tihlerinde Türk topçuluğunun m ühim
ğı ile kald ın lm ış, bunun yerin e teşk il h issesi m evcuttu. Yavuz S e lim ’in Ç aldı­
olunan Cebehane efradı yeni askerî n i­ ran v e M erc-i dabık m uharebelerinde

1488
E ski askerî kıyafetler
Y u k a rd a k ile r, s o ld a n s a ğ a : Y en içeri n e fe ri, S ilâh lı yen içeri.
A şa ğ ıd a k ile r, s o ld an s a £ a : M u h afız y e n ile ri. K a ra lev en d i (C hoiseul G o u ffie r'm b ir
b u c u k a s ır evvel basılm ış, a lb ü m ü n d e n .).

(Mufassal Osmanîı Tarihi tablosu No. 33)


Eski resmi kıyafetler
Yu karı ki resim, soldan: Basfalakaçı afta, Salma bascuhadan, Vezir bastebdlli ağa.
Kui-oğlu baş çuhadan, Baskı lavuz ata.
Aşa*ıki resim, soldan: Cellât, Celi&tbaşı. Subaşı a§a. Asesbaşı a&a. Buçukbaçı a&a
(Arif Paç&'mn bir asır evvel Paris'te basılmış «Mecmuai tesaviri Osmarıiyye» adlı eserinden).

(Mufassal OsmanlI Tarihi tablosu No. 34)


topçu k u vvetlerin in m evcu d iyeti zaferin gerek se atıcılık kısm ında zam anla y e ti­
kazanılm asında rol oynam ıştı. K anunî şirdi. Ocak efradından başarı gösteren
Süleym an'ın Mohaç'ta kazandığı zaferde, v e hizm eti ile tem ayüz ed en ler y a ken­
Türk topçuluğunun M acar topçuluğun­ di ortaları dahilinde terfi eder, y a sü ­
dan üstünlüğünün pek bariz payı m e v ­ vari bölüklerine v ey a h u t da tımara çı­
cuttu. karlardı.
O nbeşinci asrın ortalarından itib a­ Topçu ocağına a it kışlalar ile top
ren bir buçuk asır m üddetle, gerek m üs­ döküm hanesi G alata surlarının dışında
tahkem m evk ilerin zaptında, gerekse C ihangir tepesinin Galata ile denize ba­
m eydan m uharebelerinde kazanılan za­ kan köşe kısm ının altında idi. Z am anı­
ferlerde, topçu ku vvetleri ü zerlerine dü­ m ızda Tophane d iye anılan bu sem tte
şen işi m u vaffak iyet âm ili h a lin e g e ti­ döküm hane binasından k alan kısım lar
recek derecede eh liy etle başarırken, m evcu tsa da kışlalardan eser yoktur.
Türk topçuluğu, o d evir içinde seçkinlik Topçu k ışlaları ile talim m eydanı dö­
arzediyordu. küm hanenin karşısında şim diki N u sreti-
K apıkulu askerî sın ıfın a d ahil topçu y e cam ii v e bu cam inin ya n tarafların­
ocağına A cem i ocağından efrad alınırdı. dan d enize doğru uzanan kısım daydı.
T opçuluğun h u su siyeti gözönünde bu­ Topçu ocağının İstanbul’daki döküm ha­
lundurularak buraya alınacak efradın n esi F atih Sultan M ehm ed tarafından

Eski top dökümhanesinden bir görünüş (Choiseule Gouffierden)

seçm e kim selerden olm asın a dikkat e -


dilirdi. Türk çiftçilerin in y an ın d a tü rk -
çeyi öğrenerek A cem i ocağına gelm iş
v e burada da bir yetişm e devresi g eçir­
m iş acem iler arasından bir seçm e y a p ı­
lırdı. Topçu ocağının en büyük âmiri
olan topçubaşı D ivan -ı hüm ayuna bir
arz tezkeresi ile m üracaat eder, top im a­
li v e atış kısm ında ne m iktarda acem i­
y e ihtiyaç bulunduğunu bildirirdi. Her
iki kısım için alınan acem iler şakird o -
larak deftere kaydedilirdi. Topçu o ca ğ ı­ Son asırlarda topçuların kışlası
na giren acem iler gerek döküm cülük, (Yukankı resmin sağ sahilinde idi)

1489
yaptırılm ış, İkin ci B ayezid bunu biraz tirilir, R u m eli’d e yapılanlardan bir k ıs­
dalla büyültm üş, K anuni S ü leym an ise m ı B elgrad ’da, B ilecik ’te yapılanlardan
eskilerini . yıktırarak devrin ihtiyacına bir kısm ı da İzm it, K aram ürsel, Edm -
cevap verecek bir döküm hane m eydana cik ve Y en işeh ir’de depo edilirdi.
getirm işti. Topçu kışlalarının gelişm iş O sm anlı ordusunda m u h telif çapta
hâli de K anunî za ­ çeşitli isim lerle anılan toplar vardî. O n-
m anına aitti. Bu k ış ­ altm cı asırdaki toplar şahî, zarbazen
laların iki kapısı o - (zarb zen ), m iyân e, prankı, bacaluşka
lup birisi denize ba­ (b ec a lu şk a ), şakloz, balyem ez v e havan
kan güney tarafında, isim lerin i taşım aktaydı.
d iğeri de ku zey ta ­
O sm anlı ordusundaki toplar ilk za ­
raf m daydı.
m anlarda k atır v e d evelerle n a k led ile-
Topçu döküm ha­
b ile îi h a fif toplardı. Sonraları büyük
nesinin. en büyük fi-
toplar ya p ılın ca bunların n ak li için top
m iri “döküm cü ba­
arabacıları ocağı ihdas edilm iş v e büyük
şı” idi. Baş usta d u ­
topların n a k liy a tı top arabaları ile y a ­
rum unda olan bu â -
pılm ıştır.
m irin m aiyetin d e i-
k in ci derecede se - Topçu ocağın ın en büyük âm iri res­
lah iy et sahibi b u lu ­ m î vesik alard a «sertopî» d iye geçen «top­
nan m uavini m ev ­ çu lar ağası» v e y a «topçubaşıs- idi. T op­
cuttu. A yrıca dö­ çu ocağı efradı esa s itib ariyle b iri d ö ­
küm cü, haddad, ta ­ küm cüler, d iğeri de to p la n kullanıp a -
m irci, burgucu, k e f- tanlar olm ak ü zere ik i kısım dı. D ökü-
çegir, yam acı, ç ı- cübaşı top dökenlerin en büyük âm iri,
racı v e neccarlar Topçubaşı ise onun da üstünde olm ak
gib i sanatkârlar v a r­ üzere tek m il topçu ocağının en y ü k sek
dı. Toplar demir, kum andanıydı. Onaltırtcı asır ortaların ­
tunç v e bakırdan da topçubaşım n altm ış, kethüda ile k â­
dökülür, m adenî e~ tibinin yirm i beşer, n eferlerin ise altı
ritecek izabe fı­ İlâ sekizer akçe y ev m iy eleri vardı. Top­
rınları çıralı çam k ütü k leriyle kızdırılır, çu lar da y en içeriler gib i orta v e bö­
kalıp için de kâğıthane balçığı k u lla n ı­ lü k lere a yrılm ış olup, bunların da her
lırdı. İstanbul dökümhanesinin, m aden orta ve bölüğünün insan m evcudu y e k ­
ih tiyacı A nadolu v e R um eli tarafındaki d iğerin e e ş it değildi.
m aden ocaklarından getirilen m ad en ler­ Topçu o cağın ın m evcudu m a lt ın a
den tem in ed ilir v e burada top n am lu ­ asırdan sonra gittik çe artm ışsa da, ocak
sundan başka top yu varlağı ya n i g ü lle m evcudu artarken eski m ü k em m eliyet
de dökülürdü.. p ek devam etm em iştir. Eski tarih î eser­
O sm anlı ordusunun, top ve g ü lle ih ­ lerd e topçuların m evcuduna a it zengin
tiyacı yaln ızca İstanbul döküm hanesiy­ b ilgi bulunm adığı gib i m evcu tlar da yek
le karşılanm ış değildir. Top n am luları diğerin i tutm am aktadır. B u bakım dan
um um iyetle İstanbulda dök ü lm ek le b e ­ tarihî eserler yerin e k an u n n am elerle
raber a y n c a B elgrad, Sem endre san ca­ m evacib d efterlerin d ek i ra k an ılan e -
ğında Rudnik v ey a d iğer ad iy le B aç sa s alm ak şü p h esiz daha doğru olur.
m evk iinde, A rn avu tlu k ’ta İskodra’da, A tıf E fen d i kütüphanesinde 1734 n u m a­
M akedonya bölgesinde P ravişte’de ve raya k a y ıtlı olan onaltıncı asrın ilk y a ­
doğuda Gülam ber m evk iin d e d e top dö­ n sın a a it bir kanunnam e de topçu m e v ­
külm üştür. M aam afih buralarda daha z i­ cudu 1204 olarak gösterilm ektedir. K a ­
yade g ü lle dökülm üş, a y n ca B osna’da n u nnam eler kadar itim ada şayaıi bir e -
B anialuka sancağına tâbi K am cngrad’da, ser olan Koçi B ey risalesin d e is e top ­
Sırbistan arazisinde N ovaberda’da, A n a­ çular 1574 yılın d a 1099 nefer, D ördün­
dolu tarafında B ilecik, Van v e K iğ ı’da cü Murad zam anında 1452 n efer göste­
da g ü lle dökülürdü. Ordu için h azırla­ rilm ek te, Su ltan İbrahim zam anında da
nan g ü lleler u m u m iyetle İstanbul’a g e ­ top v e kundaklarına bakan neferlerin iki

1490
üg bin k işi olduğu kaydedilm ektedir. ra b a cıla n bulunurdu. Top arabacılarının
Kaşı d tarihinin ik inci cild in in 21 inci bir kısm ı arabaların im alât işlerin d e ça ­
sayfasında, İkinci Süleym an'ın cülûsu lışırd ı. Top arabaları h ayvan larla çe ­
m ün asebetiyle cülû s bahşişine harcanan kild iğin d en bunların idaresinde h a y v a n ­
para zikredilirken m evacib defterlerine lar da vardı. Top arabacılanndan pek az
güre: tekaüdlerivle b irlikte İstanbul’da­ şek ild e bahseden eser v e vesikalardaki
ki yen içeriler 38131, serhad k alelerin d e­ m ev cu t b ilg iy e bakılırsa top arabacıla­
ki yen içeriler 32.263, İstanbul v e serhad rının im alâthanelerinin Tophane’de d e ­
kalelerind eki cebeciler 12.153 n efer d en­ niz kenarında, kışlalarının İse Ş eh rem i­
dikten sonra topçuların 5.084. top ara­ ni *nde olduğu anlaşılm aktadır.
bacılarının 676 n efer olduğu d erjg d ilm iş- Top arabacıları sın ıf v e m eslek leri
tir. icabı topçularla birlikte sefere g id erler­
K apıkulu v eya d ergâh -ı â li topçula­ di. Bozuk yollarda, yağm urlu havalarda
rı hudut v e sahillerdeki kalelerde de v e bataklık sahalarda top n ak li h a y li
hizm et ederlerdi. B unlar k a le dizdarla­ m esele idi. Bu bakım dan top arabacıla­
rının yan i k alelerin m uhafız kum andan­ rının vazifeleri y erin e göre pek fazla-
larının em rinde olurlardı. K alelerde ka­ m ü şk ilât arzederdi.
pıkulu topçularından başka tım ara ¡a - Top arabacıları ocağı da d iğer kap ı­
hip yerlıkulu topçularının bulunduğunu kulu sın ıfları gib i bölüklere ayrılm ıştı.
ayrıca hatırlam ak lâzım dır. Y ine d iğer sınıflarda olduğu gib i b u n ­
O nbeşinci asır ortalarından itibaran ların bölüklerindeki n efer sayısı da bir­
yü k selm eye b aşlıyan O sm anlı topçuluğu birine uym azdı. 1687 sen esin e a it m e-
onaltıncı asırda en m ükem m el dereceye vacib defterinde top arabacıları 63 bö­
ulaşm ış, fakat ondan sonra bir durakla­ lü k gösterilm ek te, en kalabalık bölük
m a devrine girdiği cih etle, O nyedinci m evcudunun 52, en azının da bir n efer
asırda A vrupa topçuluğu O sm anlı top çu ­ olduğu görülm ektedir. B u ocağın e n bü­
luğunu geride bırakm aya başlam ış, O n- y ü k âm irine «Arabacı başı» denilm ek-'
sekizinci asırda ise tam m ân asiyle ile ­ teyd i. Top arabacılarının m iktarı pek
riy e geçm iştir. Onun için d ir k i O nseki- kabarik değild i. Koçi B ey risalesinde ;
zinci asrın ikinci y a n sın d a topçulukta 1574 de 400, D ördüncü Murad zam anın­
ıslah at yapılm aya teşebbüs edilm iştir. da ise 591 nefer o ld u k la n k ayd ed ilm iş­
T opçulukta ıslahata, ilk teşebbüs h a re­ tir. 1687 yılın a ait m evacib defterin d e
k eti Ü çüncü M ustafa zam anında vu k u - top arab acılan n m m evcudu 322 g ö steril­
bulm uştur. m iştir.
Topçu o cağın ın tam am layıcısı duru­
IV — TOP ARA BA CILA R I OCAĞI munda olan top arabacıları ocağı, top­
çu ocağının ıslah ı sırasında ele alınarak
At, k atır v e deve gib i h ayvanların ıslah a tâbi tutulm uş ve piyade v e sü ­
sırtlarında taşınam ıyacak derecede b ü ­ vari olm ak ü zere ik i kısm a ayn la ra k
yü k to p la n n im aline başlandıktan son­ y en i bir şe k il Verilm iştir.
ra m eydana g etirild iği an laşılan top a -
rahacıları ocağının n e zam an kuruldu­ V — HUM BARACI VE LÂĞIMCI '
ğu b elli değildir. T opçuluğun in k işa f ve OCAKLARI
m uharebelerdeki k u llan ılış seyri gözönü-
ne getirilin ce, büyük topların nakil iş i­ O sm anlı ordusunda Iıumbara yapan'
ni deruhte eden 'bu sın ıfın F atih M eh- ve bunları harplerde düşm ana karşı k u l­
m ed zam anında ihdas ed ilm iş olm asına lanan efrad vardı. Humbara, dem ir v e ­
ihtim al verm ek gerekm ektedir. ya tunçtan dökülürdü; içi boş v e y u ­
Yaya bir sın ıf olan top arabacıları varlak şek ild e yap ılarak içine p a tla tıc ı
ocağına kapıkulunun d iğer k ısım la n n - m adde doldurulup düşm ana atılan bii‘
da olduğu gibi A cem i ocağından efrad harp vasıtası idi. Kum baralar to p ' veya
alınırdı. Top arabacıları İstanbul'da y e ­ el ile atılırdı.
tişip oturm akla beraber, kapıkulu topçu­ Osmanlı ordusunda hum barânm
larının idaresinde ağır top lan n m evcut h angi tarihten itibaren k u llan ıld ığı k e ­
olduğu bazı m ühim kalelerd e de top a- sin şek ild e bilinm iyorsa da, Onaltm cı a-'

1491
sır içinde humbaracı efradından bahse­ m uhasarasında lağım cıların fa liy et tarz­
den vesikalar mevcuttur. larına dair tafsilâtlı sayılacak derecede
Humbaracılar ayrı bir ecak sayıl­ b ilg iy e sahip bulunm aktayız.
makla beraber diğer kapıkulu ocakları O sm anlı ordusunda istihdam edilen
derecesinde müstakil ve derli toplu hal­ lağım cılar iki kısım dı. B unlardan bir
de olmayıp miktarları da fazla değildi. kısm ı cebeci ocağına m erbut olup ceb e-
Bunları üç kısma ayırmak mümkündür: cibaşınm em ri altındaydı. D iğer k ısm ı­
1 — Cebeci ocağına bağlı humbara- nın ise tım arları vardı. Tım arlı la ğ ım ­
cılar. Bunlar daha ziyade humbara ima­ cıların en büyük âm irine «lağım cıbaşı»
li ile meşgul olur ve humbara atmaları denirdi, «lağım cılar kethüdası» v e «la­
gerekince el ile atarlardı. ğ ım c ıla r çavuşu» bu ocağın büyük, «a-
2 — Topçu ocağına mensup humba- lemdar» da küçük rütbeli subayı idi.
racılar. Bunlar ulûfeli yâni maaşlı hum- O sm a n lı ordusundaki la ğ ım c ılık bir
baracılardı. n ev i m ühendisliği gerektiren ih tisas i-
şiydi. O nyedinci a sn n ortalarına kada"
3 — Kale muhafazasında bulunan lağım cıların eh liy et v e ihtisaslar: iy i t>iı
humbaracılar. Bunlar humbaracı sınıfı­ şek ild e devam edip ondan sonra bozul­
nın en esaslı kısmım teşkil ederlerdi. du. Zira O nyedinci asrın ortalarından
Maaşlı olmayıp tımarlı idiler ve devlet itibareiı bu ocağa eh il olm ayan adam ­
merkezinde bulunmayıp kalelerde hiz­ lar alındığı gibi m iktarları da azaldı. La­
met ederlerdi. Fakat en büyük âmirleri ğım cı ocağı intizam ım m uhafaza ed er­
hükümet merkezinde bulunan humba- ken bazen, ih tiyaç karşısında dışarıdan
racıbaşı idi. da adam alınırdı. Fakat bunların bilgi
Humbaracılar Onyedinci asrın son­ v e eh liyetlerin in yerinde olm asına d ik ­
larında ehemmiyetlerini kaybetmişler­ k at edilirdi. E vliya Ç elebi’n in b ild ird i­
di. Fakat Onsekizinci asrın ilk yansın­ ğin e göre, sefere gidilirken ücreti v e r il­
da yeniden ele alınarak ıslahına çalışıl­ m ek su retiyle dışardan alınan la ğ ım cı­
dı. Bu ocağın ıslahına memur olan şa­ ların ekserisi hıristiyan Ermenilerds.il
hıs, aslen bir Fransız olan Humbaracı m ürekkepti.
Ahmed Paşa idi. Türkiye’ye iltica ettik­ O nsekizinci asrın son y a n sın d a ba­
ten sonra islâmiyeti kabul ile Kont Bon- zı askeri sınıflarda ıslah at yapılm ak is ­
neval ismini Ahmed’e çeviren bu şahıs tenirken lağım cılar da ele alınm ıştır. B il­
1731 de humbaracı sınıfının ıslahına gi­ hassa H alil Ham id P aşa’nın sadareti z a ­
rişmiştir. Humbaracı Ahmed Paşa’nın m anında m untazam talim ler yaptırılm ış
başladığı ıslahat üzerine, tımarlı hum- bu sınıfa alâkayı çekebilm ek için lâ ğ ım ­
baracılardan başka bir d e ehliyetli hum- cılara m ahsuldar topraklardan tım arlar
baracı yetiştirmek için ulûfeli kumbara­ verilm iştir.
cı ocağı kurulmuştur.
Kapıkulunun piyade kısmına dahil VI — KAPIKULU SÜVARİLERİ
sınıflardan birisi de lağımcı ocağı idi.
Lağımcılar, kaleleri yıkmak için toprak Kapıkulu askerinin piyade v e sü v a ­
altından lağım kazar ve kazılan kısmın ri olm ak üzere ik iy e a y n ld ığ ım ev v elce
icap eden yerine barut doldurup ateş­ söylem iştik. K apıkulu piyadelerinin en
ler, böylece müstahkem kalelerin zap­ m ühim kısm ını y en içeriler teşk il e ttiğ in ­
tında mühim rol oynarlardı. Lağım ka­ den, y a ya kapıkulu denince ak la daha
zıp bunlan patlatarak hisarları yıkıp ziyade yeniçerilerin geldiği, hattâ ceb e­
berhava etmekle vazifeli olan lağımcı­ ci, topçu, toparabacı v e lağım cı gibi d i­
ların orduda ilk defa hangi tarihte is­ ğer yayalar üzerinde p ek durulm adan
tihdam -edildiklerini bilmiyoruz. İkinci kapıkulu piyadesi nam ına y en içeriler­
Murad zamanında bazı kalelerin zaptın­ den bahsedildiği m alûmdur. H albuki ka-
da lağımcıların faaliyette bulundukları­ pıkulunun atlı kısm ı için böyle bir te f­
na dair bazı kayıtlara rastlanmaktaysa rik yapılm ıyarak «Kapıkulu süvarisi»,
da, bunlann kapıkuluna mı bağlı olduk­ «altı bölük halkı» v ey a h u t da «bölük
ları, yoksa tımarlı askerlere mi dahil halkı» tâbiriyle atlı kapıkulunun tam a­
bulundukları zikredilmemiştir. İstanbul mı kastedilir. M aamafih sonraları Kısa­

1492
ca «sipahi k elim esiyle kapıkulu sü \-ari- kalabalık kısm ım teşkil eden yeniçeri
kirinin tam am ının k asted ild iğin e de ş a ­ ocağına acem i ocağından efrad alınırdı.
h it olunm aktadır. Osmanlı ordusunun en H albuki hüküm et üzerindeki n ü fû zla n
kalabalık bölüm ünü teşk il eden tım arlı v e harpteki eh em m iyetleri yen içeriler
sipahilerin, kapıkulu sipah ileriyle k arış­ kadar ileri olm ayan kapıkulu süvarileri
tırılm anla sı lâzım dır. N itek im bun}.ıra derece v e m aaş bakım ından yeniçeriler­
«topraklı süvari», «tım arlı süvari» v e y a - den daha yü k sek oldukları cihetle, bu­
hut da «erbab-ı tımar» dandiğinin iıa- raya efrad alınan y erle r de, m aaş v e
tırlanm ası gerekir. dereceleri ile m ütenasip sahalardı. S ü ­
A ltı bölükten ibaret olan kapıkulu vari ocağına m ahreç teşk il eden yerler
süvarilerinin ilk ik i bölüğü Birinci M u- şunlardı:
rad zamanında Rum eli beylerbeyi Kara a) Topkapı sarayı v e buraya bağlı
Timurtaş P aşa’nm ta v siy esiy le teşk il e - m üesseseler: Süvari ocağına m ahreç o-
dilm iştir. D iğer dört bölüğü m eydana lan en m ühim saha Topkapı sarayı ile
getiren «U lûfecıyan-ı yem in» v e «U lû- teşk ilâtı bakım ından Topkapı sarayına
feciyan -ı yesar» yâni sağ U lû feciler ile b ağlı Galata sarayı, İbrahim Paşa sa­
sol ulûfecilerin v e «G urabâ-i yem in» ve rayı ve E d im e sarayı idi. Saray teşk i­
«Gurabâ-i yesar» yani sağ garibi er ile lâtı kısm ında belirttiği m is veçh ile Edir­
sol gsriblerin O nbeşinci asır ortalarına ne, Galata ve İbrahim Paşa sarayları
doğru teşk il edildikleri anlaşılıyor. Son ­ iç-’o ğlanları kanunî m üddetler sonunda­
radan kurulan v e ilk ik i bölüğe n isb e t- ki «çıkma» laria, cülûs d olayısiyle ya p ı­
!e daha aşağı derecede kabul ed ilen bu lan «büyük çıkma» Iarda, en k a b iliy et­
dört bölüğe «Bölûkât erbaa» da denilir. lile r i Topkapı sarayının büyük v e kü­
çük odaları için ayrılıp diğerleri kapıku­
1 — Süvari ocağına efrad alınm ası lu süvari bölüklerine verilirdi. Bunların
Kapıkulu piyadesinin en önem li ve verild ik leri bölükler aşağı bölükler ad­

Davudpaşa ordugâhı (Juannin’den)

1493
dedilen ulûfeci ve garibler kısm ı idi. Bu niçeri n eferinin bölüğe çıkacağı bildiri­
saraylar iç oğlanları tahsilden başka ata lir, o da y en içeri subay v e neferlerinden
binm ek kılıç kullanm ak v e ,c ir it oyna­ m ünasip gördüklerini bir liste halinde
m ak talim i yaptıklarından, süvarilik i- D ivan -ı hüm âyuna arzederdi. M aanıafih
çin gereken eh liyeti peşinen kazanmış bazan yen içeri ağasının inhasına lüzum
hâlde olurlardı. kalm adan fevkalâde hizm etleri dolayı-
Süvari ocağına Topkapı sarayının siy le süvari bölüklerine terfi ettirilen
snderun iç-oğlanları denilen büyük ve yen ieriler dc olurdu-
küçük odalar ile seferli, k iler v e hazine c) Topçu v e Cebeci ocakları: Bu
kısm ından efrad alınırdı. İsm ail Hakkı ocaklar halkından da süvari ocağına v e ­
Uzunçarşıh «Osmanlı d ev leti teşk ilâtın ­ rilenler olurdu. Fakat bu neviden kim ­
dan kapıkulu ocakları II» isim li eserinin selerin sayısı pek azdı.
139 ncu sayfasında, Koçi B ey »Süvari Bütün bunlardan başka hariçten de
bölüklerine oğlan verilm esin i hazine o- fevkalâde hizm et edenlerin u lûfeci ve
dasından başlattırıyor» dem ekteyse de, garibler bölüklerine alm dıkları olurdu.
meşhur risalenin A li K em ali A ksüt n eş­ M üverrih  li’y e göre «ekâbir kulundan
rinde, U zuıiçarşılı’nın söylediği şekilde ve M ısır v e Şam v e Bağdad kullarından
sarih bir ayırm aya rastlanm am akta ve birer tarihle bölüğe geçenler» de vardı.
ancak iç-o ğ la n la n d iy e um um i bir tâ­ Tabii bu h al nizam ların gevşediği zam a­
bire rastlanm aktadır. N itekim m ezkûr na rastlıyordu. «Veledeş» den ilen süvari
oğullarının ocağa yazılm aları da bu g e v ­
matbu risalenin 92 in ci sayfasında, bu
nokta şöyle anlatılm aktadır: «Silâhdar, şem e devrine rastlam aktaydı. O nyedi ve
kanun m ucibince liyak ati olan iç-o ğ la ıı- O nsekizinci asırlarda bazen ih tiyaç do-
la y ısiy le, bir yerde, üç sene m u vaffak i­
Iarı v e bostancı kullarınızdan alm up,
defterlerin m ukabeleci tutar ve sipahi y e tle hizm et etm işler arasından da sü ­
vari ocağına efrad alınm ıştır.
olanların isim leri kaydolm ak için h att-ı
hüm âyununuz m ukabeleciye yazılur. Bir
2 — Süvari ocağının bölükleri
sipah fe v t oldukta haberini m ukabeleci­
y e getürene, kanun -ı kadim m ucibince
yevm iye ik i akçe terakki verilir. Fevt Daha yukarılarda da zikredildiği
veçh ile kapıkulu süvarileri altı bölükten
olanların ve m ünhallerin defterini m u­
m ürekkepti. Bunun için «altı bölük y o l­
kabeleci, veziriazam kulunuza m evacib
daşları» şek lin d e de anılan süvarilerin
çıktıkta verüp ol dahi rikâb-ı hüm âyu­
ilk ik i bölüğü olan sipah v e silâhdar
nunuza “şu kadar m ünhal sipahilik var­
müm taz kısm ı teşk il eder, ondan sonra
dır, m evacibleri h azin e-i âm ireye k a l­
m ıştır” diyü arzeder.» gelen sağ v e sol u lû feciler «Orta bölük»,
sağ ve sol garibler de «aşağı bölük» tar­
Koçi B ey ’in bu ifadesinde de görül­ zında bir tefrik e tâbi tutulabilirdi.
düğü üzere, süvari bölüklerine alm an ­ Süvari bölüklerini m eydana getiren
lar arasında bostancılar da vardı. E n d e- a ltı bölükten h er biri yen içerilerin orta
rıın-u hüm âyun iç oğlanları ile bostan­ ve bölüklerinden çok daha kalabalıktı.
cılardan süvari ocağına çıkanlar sipah ve Fakat bu altı bölük de ayrıca kendi kad­
silâhdar bölüklerine verilirlerdi. roları dahilinde bölük tabiri altında tak­
b) Y eniçeri o c a ğ ı: Y eniçeri oca­
sim ata tâbi tutulurdu. A ltı bölüğün h er-
ğ ı subay v e neferlerinin terfie hak ka­ birinin ayrı ayrı bayrağı m evcuttu. Koçi
zananlarının bir kısm ı süvari ocağına B ey risalesinde, her bölüğün alâm eti fâ -
alınırdı. Y en içeri- ocağından gelenler rikası yerin e geçen bayrakları şu ifade
m uayyen bir bölüğe v erilm eyip hizm et ile tanıtılm aktadır: «Baş ağa sipahi oğ­
ve y evm iyelerinin m iktarlarına göre, ya lanı ağasıdır, kırm ızı bayrak derler. î-
en m üm taz bölükler olan sipah v e si­ kinci ağa silâhdar ağasıdır, sarı bayrak
lâhdar bölüklerine, veyah u t da U lû feci- derler. Ü çüncü ağa y e şil bayrak a ğası­
lere verilirdi. Bu husustaki takdir hak­ dır, u lû feciy a n -ı yem in derler. Dördüncü
kı yeniçeri ağasına aitti. Y eniçeri oca­ ağa ak bayrak ağasıdır, u lû feciy a n -ı y e -
ğından çıkm a yapılacağı zaman, ne m ik­ sar derler. B eşinci ağa kırm ızı ile y eşil
tarda bölükbaşı v e yayabaşm ın ve y e ­ bayrak ağasıdır, gurabâ-ı yem in derler.

1494
A ltıncı ağa y eşil ile beyaz bayrak ağa­
sıdır, gurabâ-i yesar derler. Her birinin
neferi hangi bayrakda ise öylece bayrak
götürür».
a) Sipah bölüğü : Süvari ocağının
en itibarlı bölüğünü teşk il eden sipah
bölüğüne, ilk zam anlarda nüfuzlu d e v ­
let adamları ile kum andanların çocukla­
rı alınırdı.
Sipah bölüğünün itibarlı durumu g e ­
rek harp gerekse su lh zam anında bun­
lara gördürülen vazifelerd e b elli olur­
du. M uharebe zam anında çadırlarını pa­
dişahın otağının sağında kuran sipah bö­
lüğü efradı, ordu m erkezinin sağ tara­
fındaki saltanat bayrakları altında, ba-
zan da hüküm darın arka tarafında bu­
lunurdu. Padişahın otağın ın m uhafazası
için bir gece sipah, bir gece silâhdar
bölüğü nöbet tutardı.
Sulh zam anında padişahın cam iye
çıkışlarında bir m iktar sipah bölüğü e f­
radı ik işer ik işer padişahın sağında, si­
lâhdar bölüğü efradı da solunda yürür­
dü. D ivan -ı hüm âyunun toplantı g ü n le­
rinde yüz n efer kadar sipah v e silâhdar
bölüğü efradı, Topkapı sarayının ilk ka­ Kapıkuiu süvarisi (Sipah)
pısını teşk il eden B âb -ı hüm âyun önüne
kadar gelerek selâm resm ini ifa eder­
lerdi. İstanbul’da m erasim le ilg ili bu
işlerden başka, y in e su lh zam anında si­
pah efradından bir kısm ına cizye, ağ­
nam resm i, m ukataa gib i vergilerin tah­
silin e ait vazifeler de verilirdi.
Koçi B ey, süvari ocağının teşkilât
ve bayraklarını anlatırken: «sipahi-i kır­
mızı bayrak üç yüz bölüktür; cüm le n e­
feri beş bin, altı bin olur» dediği h a l­
de, Dördüncü Murad zam anındaki ka­
pıkulu askerleri ve saray hizm etlerinin
m iktarını sıraladığı cetveld e bunları
7000 kişi, 1574 senesindeki sayılarını da
2.210 n efer olarak kaydeder Koçu Bey
risalesinin kapıkulu askerinin teşk ilâ tı­
na m ü teallik (A li K em ali A ksüt neşrin­
de 90-94 üncü sayfalar) kısm ı Su ltan İb­
rahim zam anına ait olduğu cihetle, k a-
pıkulunun m u h telif sınıfları için zik ret­
tiği rakamların, bir önceki padişah za­
m anından farklı oluşunu tabii karşıla­
mak lâzımdır.
b) Silâhdar bölüğü : Fatih Sultan Kapıkulu süvarileri savaşta
Mehmed zam anında silâhdar bölüğü «bas (Yukarıki resim Ferriol ve aşağıdaki
bölük» durumunda ik en , b ey-zâd eler ile Almanca bir kıyafet albümünden)

1495
sipahi-zadelerin çoğalarak kendilerine yürüyen sipah tp lü ğ ü n ü n sağında, ¿ol
k ın a m bayrak verilm esi üzerine, silâ h - u lû feciler d e hüküm darın solunda yü ­
dar bölüğü ondan sonra addedilm eye rüyen silâhdar bölüğünün solunda yü rü r­
başlanm ıştır. ler; konak y erlerin d e d e padişah .sanca-
Silâhdar bölüğü seferlerde askerin ğın ın sağ v e sol tarafında dururlardı.
Seçeceği yolları açıp tem izlem ek, köprü­ H âzineyi beklem ek vazifesi d e u lû feci-
leri tam ir v e bataklıkları kurutm akla lere aitti.
Tiükellef tutulurdu. P adişah sefere iş­ d) G ûrabâ-i yem in ve G urabâ-i y e ­
tirak ediyorsa ordunun geçeceği yolun sar b ö lü k le r i: S ağ v e sol gariblerden
ik i tarafına bir kaç m ilde bir «sancak ib aret olan bu ik i bölüğün derecesi h ep ­
tepesi» adı ile sun’î tep eler yaptırırlar­ sin in altında olduğundan «aşağı b ölü k ­
dı. Y ol açılm ası İçin lüzum lu m alzem e­ ler» de denilirdi. Guraba bölükleri efra­
yi teşk il eden kazma kürek gib i şey ler dı arasında E d im e, Galata, îbrahim paşa
C ebeciler tarafından nakil v e tem in c - sarayından gelm e efrad olduğu gibi,
dilirdi. Silâhdar bölüğünün bundan b a ş­ Türk, K ürt ve A cem gençlerinden, m ü s-
ka tuğculuk, yed ek çilik v e buçukçuluk lüm anhğı kabul edip m uharebelerde fe v ­
gibi itibarlı vazifeleri de vardı. S ilâ h ­ kalâde başarı gösterenlerden de bir h a y ­
tarlard an yirm i üç kişi padişaha ait li insan vardı- Bazı kaynakların ifa d e si­
tuğları nakleder y e başlarında «tuğcu n e nazaran guraba bölükleri en güç v e
başı» denilen bir subay bulunurdu. Y e­ teh lik eli h izm etlerd e istihdam olunur­
dekçi başı denilen subayın idaresinde lardı. S a n ca ğ -ı ş e r ifin , san cağ-ı şerif ol­
padişahın yed ek atlarını çeken 30 silâ h ­ m ad ığı d evird e padişah sancaklarının
dar neferinden ibaret topluluğa «yedok- m uhafazası garib lere aitti.
çilers., padişahın alayla cam iye g id işin ­ Sağ ve sol garibler yüzer bölü ğe a y ­
de hüküm darın fukaraya vereceği para­ rılırdı. O naltm cı asrın sonlarına kadar
y ı dağıtanlara «buçukçu» denirdi. m ev cu tla n u lû feci bölükleri derecesinde
veya onlara pek vak m m iktarda iken,
Silâhdar bölüğünün m evcudu da si-
O ııyedi v e O nsekiziııci asırda b ü tü n sü ­
pah gibi kalabalıktı. Bu da kendi bün­
variler gib i bunların, da sayıları artm ak­
y esi içinde 265 bölüğe ayrılırdı.
la beraber u m u m iyetle u lû feciierd en d a ­
c) U lû feciyân -ı yemin, v e u lû feci-ha az m iktarda olm uşlardır.
yâ n -i y esar b ö lü k le r i: Sağ u lû feciler
v e sol ulû feciierden ib aret olan bu iki 3 — K apıkulu Sü varilerin in h izm etleri
bölüğe orta bölükler de denilirdi. M ik­
tarları sipah v e silâhdarlar kadar çok Kapıkulu süvarilerinin bir k ısm ı İs­
olm ayan bu iki bölükten u lû feciyân -ı tanbul'da, çoğu ise A nadolu ve R um eli’­
yem in yüzyirm i bölüğe, u lu feciy â n -ı y e ­ nin m u h telif vilâ yetlerin d e bulunurlar­
sar da yü z bölüğe ayrılırdı. Y ürüyüşler­ dı. İstanbuFdakilerin ikam et y erleri S ü -
de sağ ulûfeciler, hüküm darın sağında leym an iye’de lıastane civarındaki dokuz
a d et bekâr odası ile Su ltan A hm ed h a ­
nı, Çem berli taş karşısındaki elçi hanı ve
Yânicami hanı idi. K apıkulu süvarisin in
İstanbul dışında kalanları ilk d ev irler­
de Edirne, Bursa, K ütahya gibi yak ın
yerlerd e v e bu şeh irlerle İstanbul ara­
sında kalan sahada otururlardı. Lâkin
sonraları daha uzak şehirlere gitm eleri
icap etti. B öylece O nyedi ve O nsekizin-
ci asırlarda, sayd ığım ız şehirlerden b a ş­
ka, H alep, Şam , A dana, A ksaray, K on ­
ya, Sivas, A m asya, A nkara, S elân ik , B el-
g'rad. Mora, B osna v e daha bazı m ah al­
lerde ikam et ediyorlardı.
Kapıkulu süvarilerinden İstan b u l’a
Kapıkulu süvarileri (Juannin'den) yak ın yerlerde bulunanlar üç ayda bir

.1496 ‘
hüküm et m erkezine gelerek m aaşlarım geçm eleri bildirilirdi. Süvarilerin hep
alır sonra yerlerin e dönerlerdi- B unlar beraber v e toplu halde sefere k atılm ala­
maaş alm ak üzere İstanbul’a g elişle rin ­ rı şarttı. B unlar 1593 y ılm a kadar -top­
de bazı uygunsuz hareketlerde bulun­ lu ca hüküm darla birlikte, bu tarihten
duklarından sonraları topluca İstanbul’a sonra ise veziriazam v e serdar-ı ekrem -
gelm eleri usulü kaldırılıp m em ur ettik ­ le beraber sefere iştirak ederlerdi.
leri subay v e arkadaşları v a sıta siy le m a­ Harpte padişah v e y a serd ar-ı ekre-
aşlarım getirtm eleri usûl ittihaz ed ilm iş­ m in çadırını, hâzineyi b eklem e v e m u­
tir. M erkeze hayli uzaktakilerin gelip hafaza işi bunlara aitti. Çarpışm alarda
geriye dönm eleri hem güç h em de m as­ ordunun m erkez bölüm ünde bulunurlar
raflı olduğundan b oyleleri ellerin d e «ih­ ve derin ik i hat üzerine tertib at alırlar­
tida» denilen tevcih k âğıtların ı subay dı, S ü variler çok olursa üç hat da teşkil
v eya arkadaşlarına bırakarak m aaşlarını ederlerdi. B unlar hatlarına göre sıra ile
kırdırırlardı. İstanbul dışındaki kapıku­ hücum a geçerler v e düşm an hatlarını
lu süvarileri «Sipah kethüda yeri» d en i­ zedeleyip y a n n ea y a kadar hücum larını
len subaylarının idaresinde bulunurlar­ tekrarlarlardı. S eferde bazı kalelerde
dı. m uhafızlık da yaptırılırdı.
K apıkulu süvarilerinin hazardaki
hizm etleri İstanbul v eya İstanbul d ışın ­ 4 — K apıkulu süvarilerinin y ev m iy e
da bulunuşlarına göre d eğ işik lik arze- v e subayları
derdi. İstanbul dışındakilerin vazifesi
daha ziyade bulundukları sahada kale S üvarilerin kapıkulu askerinin en
m uhafızlığı idi. İstanbul’dakilerden bir itibarlı oluşları yev m iy elerin in yü k sek ­
kısm ının, daha yukarıda tem as edildiği liğ iy le d e tebarüz etm ekteydi. Ocağa ilk
veçhile, padişahın cam iye çıkışlarında girenlerin y ev m iy eleri m enşe’, kıdem
v e D ıva n -ı hüm âyun toplantı gü n lerin ­ v e dahil oldukları b ö lü ğ e göre değişik
de m erasim e a it vazifeleri vardı. Bir k ıs­ m iktarda olurdu. T opkapı sarayından
m ına da m âliyen in ta h sila t işlerin d e v a ­ çıkanlardan yev m iy eleri en aşağı ondo-
zife verilirdi. B u n evid en h izm et seferde kuz akçe kadar olanlar sipahi bölüğüne,
bile tatbik edilirdi. O naltm cı asırda m a­ O nyedi v e O nsekız akçe ile çıkanlar si-
lâhdar bölüğüne verilird i. Edirne, Gala­
liy e kâtipliği, divan kâtip liği, ihtisap k â­ ta v e İbrahim paşa sarayından ondört ilâ
tipliği, ırgad kâtipliği, b ey tü lm a l-i amme onaltı akçe ile çıkanlar sağ ve sol u lû feci-
ve hassa em in v e kâtipliği, a vân z v e nü­ lore verilirdi. S ip ah ve silâhdar b ölükle­
zul k âtip likleri ile bağ resm i, ağnam res­ rine verilen saray çıkm aları arasında y ir­
m i, ağıl resm i, cizye gib i v ergilerin tah­ m i ilâ otuz akçe y ev m iy e ile kaydolunan­
sili işlerine süvariler m em ur olurlardı. lar vardı. B unlar bölüklere kaydolunduk­
K anunî Süleym an, kapıkulu sü varileri­ tan sonra y ev m iy eleri kıdem ve hizm et
nin eskilerin den üç yüz k işiy i bu çeşit durum larına göre daha da yükselirdi.
işlerle vazifelendirirdi. K anunî zam anın­ M üverrih  li’nin m eşhur eserinin basıl­
da süvarilere yapılan m alî tah silât işle ­ m am ış nüshasında, a ltı bölük efradı a -
ri ondan sonra da devam la 1591 e kadar rasında e lli akçeden fazla y ev m iy e alan
m untazam işlem işti. B u tarihten sonra efrad bulunduğu bildirilm ektedir,
süvariler cizye tahsilinde kullanılm ış, K apıkulu süvarilerinin subaylarına
fakat hem iyi kontrol edilm em esi, hem gelince: Bunların altı bölüğünün beheri­
de tatbikatın sakat u sû llerle yapılm ası n in ağa unvanı ile anılan birer âmiri
yüzünden bir takım şik â y et v e su istim al- vardı. Her bölüğün ağası m üstakil olup
lere sebep olm uş, neticede O nyedinci hepsine birden topluca «altı bölük a-
asır ortalarından itibaren süvarilerin ğalan » denirdi. A ltı bölük ağaları te ­
cizye tahsilinde istihdam ından vazg eçil­ ker tek er «sipah ağası» v e y a «sipahi oğ­
m iştir. lanları ağası», «silâhdar ağası» v e y a «si­
Harp zam anında İstanbul dışındaki lâhdar başı» şek lin d e an ıld ığı gib i bölük
süvarilerin toplanm aları için kadılara bayraklarının rengine göre «kırm ızı b a y ­
hüküm ler yazılır v e onlarm bulunduk­ rak ağası», «sarı bayrak ağası» şeklinde
ları yerlere çavuşlar salınarak harekete de anılırdı. A ltı bölük ağaları, hüküm ­

1497:
dara yak ın olan «rıkâb ağaları» ndan i- 1651 y ılm a kadar süvari ocağına iki
diler. A ltı bölük ağalarının en yüksek şekilde adam kaydedilm iştir. B irinci
derecelisi sipah bölüğü ağası idi. D iğer­ şek le göre; harp zamanında kalelerde
leri bundan sonra gelirdi. Bölük ağalık ­ m uayyen m üddet hizm et görenlerden
larında m ünhal vukubulunca, um um iyet­ kayıtlar yapılm ış, ikinci şekilde de or­
le, bir aşağı bölük ağası daha yukarı duda y in e bir m üddet hizm et ifa eden­
dereceli bölük ağalığına geçirilirdi; fa ­ lerden «serdengeçti» nam ı ile namzed
kat Onaltm cı asır sonlarından itibaren kayıtları icra edilm iştir. Serdengeçti d i­
bu sıraya pek riayet edilm em iştir. A ltı y e kaydedilenler üç sene için namzed
bölük ağalann ın yü k akçe ve daha y u ­ kabul edilip bilâhara maaş defterine g e ­
karı m iktarda yevm iyeleri olup ayrıca çirilm işlerdir. Lâkin zikrolunan tarihten
seııede onaltı, onyedi bin akçe geliri o - sonra, bu usûl de kaldırılıp hizm etine
lan arpalıkları vardı. ve eh liyetin e bakılm adan doğrudan doğ­
Sipah ve silâhdar ağaları terfi ile ruya adam alınm ıştır.
bölük dışına çıkarlarsa sancak beyi o- İşte, ocağa gerek eski usûller dışın­
lurlardı. Orta ve aşağı bölük ağaların­ da adam alınm ası, gerekse sair çeşitli
dan fevkalâde hizm eti görülenler de ba­ sebepler yüzünden bunların disiplinleri
zen sancak beyi tayin edilirlerdi. N izam ­ gevşem iş ve O nyedinci asrın başlarından
ların gevşeyip bozulduğu devirde bu u - itibaren d ev let adamlarını dinlem eyen,
su le bağlı kalınm adığı, bazan kanun h i­ arzularını zorla tatbike çalışan v e niha­
lâfına ulûfeci ve garibler bölükleri a- y e t isyanlar çıkaran bir kalabalık h a li­
ğalarının birdenbire beylerb eyliğin e ta ­ ne gelm işlerdir. Ekserisinin İstanbul d ı­
yin edildikleri de vakidir. şında bulunm aları d olayısiyle maaş d ef­
terlerinde isim leri geçen şahısların m ü ­
5 — Kapıkulu Süvari Ocağının him bir kısm ının m evcudiyetlerini tes­
bozulması p it im kânı olm am ıştır. S efere iştirak e -
denlerin sayısı m aaş defterindekilerin
Osmanlı d evlet m üesseselerinde bo­ m iktarından daima eksik olm uş, bazı za ­
zulma başladığı sırada süvari ocağı da m anlar sefere katılanlar defterlerdeki
bunun dışında lcalamamıştı. Bozukluk, m iktarın ondabirini ancak bulm uştur.
m evcut kanunlara m untazaman riayet Süvari ocağı bozuldukça yeniçeriler
edilm em ek şeklinde tezahür etm iş, k a ­ gib i bunların sayısı da fazlalaşm ıştır. İd-
nunlara riayetsizlik ve sair m ü essese-
ris-i B itlis! v e A li’y e göre; Fatih S u l­
lerdeki zâfiyet, yüksek makam sahibi
tan M ehmcd zamanında sekiz bin, S elâ -
aevİet erkânında görülen gevşeklik, e h ­ n ik î’y e göre 1574 te 5.885, Koçi B ey ’e gö­
liyetsizlik, yek diğeriyle rekabet gibi kö­ re, yin e ayni tarihte 5,957 iken O naltm -
tü haller, ilkin bu askerin disiplinin bo­ cı asrın son y ılla rı ile Onyedinci asrın
zulm ası, bir m üddet sonra da çileden ilk yarısında m iktarları daha da artm ış­
çıkm ası neticesini vermiştir.
Kanunların ih lâli suretiyle ocağın tır. A yn î A li’nin «kavanin-i â l-i Osman
bozulm aya yüz tutm ası Onaltıncı asır der h u lâ sa -i m ezam in-i d efter-i divan»
sonlarında başlamıştır. Kanun hilâfına m da kaydettiğine göre 1609 yılın d a ka­
ilk defa ocağa asker alınm ası ö zd em ir- pıkulu süvarilerinin yekûnu 20.844 e
oğlu Osman Paşa’nın sadareti sırasında yükselm iştir. Dördüncü Murad zam anın­
vuku bulm uştur. Osman Paşa doğu h a ­ da m iktarları biraz indirilen. K öprülü­
rekâtı sırasında hizm eti görülen asker­ ler zamanında onbeş bin küsûr olan k a ­
lerden bazılarını kapıkulu süvari ocağı­ pıkulu süvarileri Onyedinci asrın son­
na kaydetm iş, onun bu hareketi, bundan larına kadar bu rakamın etrafında do­
sonra, kanunlarla tesp it edilm iş şartlar laşm ış, O nsekizinci asır başında yin e
dışında ocağa adam alınm asına yol aç­ kabararak yirm i binin üstüne çık m ış­
mıştır. N izam lar gevşeyince, ulufe v e tır. N itekim 1713 senesinde 22.169 kişi
k ayıt defterleri ellerinde bulunan ça­ oldukları görülm ektedir.
vuşlar bölüklerdeki m ünhalleri para kar­ Kapıkulu askerinin nizam v e d isip ­
şılığında ulem a uşaklarına ve sanat er­ lini bozuldukça serkeşlikleri çoğalm ıştır.
babına satar hâle gelm işlerdir. 1379 uncu sayfadaki 108 num aralı ilâ v e­

1498
de izah edildiği veçh ile, kapıkulu süva­ meydana geldiğini, işin askeri tarafının
rileri 1588 de D ivan -ı hüm âyunu basa­ m ücerret halde ele alınm asının m üm ­
rak, kelle istem işlerdir. Osm anlı tarihin­ kün olm adığını da unutm amak lâzımdır.
de bu hâdise pek ehem m iyetli addedi­ Binaenaleyh m evzua girilirken, m iri top­
lir. Zira süvariler bu silâhlı isyan hare­ rak lan işleten ve fiilen üzerinde oturan
ketleriyle yeniçerilere de pek kötü ör­ k öy halkına «raiyyet» v eya «reaya», bir
nek olm uşlardır. Bundan sonra kapıkulu köyün tımar adı altında bir d irlik ad­
sipahilerinin daha başka isyanları da dolunan vergilerine sahip olan şahsa j
olm uştur. Sipahilerin pek fazla şım arık­ «sahib-i raiyyets., sa h ib -i raiyvet olan i
lıklar etm eleri üçüncü Mehmed, Birinci kim seye, nezaret ettiğ i arazide oturan
M ustafa zamanları ile Dördüncü Murad köylünün burasını üç sene m üddetle ek ­
ve Dördüncü M ehm ed’in saltanatının m em esi v eya toprak sahibinin e v lâ t b ı­
başlarına rastlam aktadır."Sipahilere bu rakmadan ölüm ü takdirinde o toprağı
hareketleri karşısında en m ühim darbe­ bir tapu resm i m ukabilinde satm a y e ti i -
y i Dördüncü Murad ile Köprülü Mehmed si bulunm ası bakım ından daha geniş ve
Paşa vurmuştur. Bu darbelerden sonra bilhassa kanunî v e yerleşik bir tâbirle
kapıkulu süvarileri en itibarlı askerî s ı­ «sahib-i arz» dendiğinin hatırda tutul­
n ıf olm aktan en. aşağı dereceye düşm üş­ ması lâzımdır. Yine bu sistem in tâbir­
lerdir. Onsekizinci asırdan itibaren hiç lerinden olan v e sa h ib -i arz’m reayadan
bir suretle ilibar ve kıym etleri kalm ı- aldığı öşür ve resm e delâlet eden «dir­
yarak nizam sız ve m etruk bir halde b ı­ lik» k elim esinin de sistem dahilinde ki
rakılmışlardır. m ânasiyle gozönünde tutulm ası icap e~
der. Tımar sistem ine ait bu tem el tâbir­
2 — E y a le t a sk e r i lerin yanında, sa h ib -i arz olan kim senin
harplerde yararlık gösterm iş şahıslar
Osmanlı ordusunun büyük kısm ını olduğunun, onun hizm etlerine karşılık
eyalet askerleri teşk il ederlerdi. Geniş kendisine verilm iş olan tımarın hem ge­
ülkelerde fetih ler yap ılm asın ı sağlıyan çim hem de h izm et vasıtası teşk il e tti­
ku vvetler ,esas itibariyle, daim i ve m a­ ğinin p eşinen hatırlanm ası, Osmanlı tı­
aşlı kapıkulu askerleri dışında kalan mar sistem inin bünyesindeki askerî ruh
kuvvetlerdi. Kısa ve toplu bir isim le e - v e havayı izaha kâfidir. Osmanlı hükü­
yalet askerleri diye zikredilen bu ku v­ m eti, yaptığı fütuhatta bu sistem i iy i
vetlerin eti m ühim kısm ı tım arlı v eya b ir şek ild e tatbik suretiyle, hem askerî
topraklı sipahilerdi. B unlardan başka bir kaynağın yaşayıp k u vvet bulm asını,
yürük, yaya ve m üsellem ler, eerahor, hem y en i feth ed ilen topraklara Türk
canbaz, tatar akıncılar, deliler, azaplar, nüfusunun k olaylıkla celbini, hem de
gönüllü ve b eşliler vardı. zirarî ekonom inin hareketli ve canlı tu ­
tulm asını tem in etm işti?. Selçuklularda
I — TIMARLI SİPAHİLER ve sair İslâm v e Türk devletlerinde de
görülen tımar sistem ini en m ütekâm il
'Eyalet askerlerinin, dolayısiyle de hâle getiren O sm a n lIla rd ır. O sm a n lIla r­
Osmanlı ordusunun en m ühim rüknü tı­ da da bu sistem in en gelişm iş duruma
marlı sipahilerdi. Tım arlı sipahi, Osman- ulaşm ası Onaltm cı asrın ortalarına rast­
Iı toprak idare sistem inin askerî veçh e­ lam aktadır.
sini, hattâ daha isabetli bir tâbirle as­ Tımar sahibi — Tımarlı sipahi
kerî m uhassalasını m eydana getiriyor­ M irlikler gelir durumuna göre üçe
du. H ukukî, m alî, İdarî ve askeri cep­ ayrılm aktaydı. Bunlar: Umar, zeam et ve
heleriyle bir bütün teşk il eden Osman­ has idi. Y ıllık g eliri 20 000 ak çeye k a ­
lI toprak idaresinin burada yalnızca as­ dar olan dirliğe tımar, 19 999 akçeden y u ­
kerî tarafım ele alm ak d iğer taraflarını karı yani 20 000 akçeden başlıyarak
a y n bir başlık altında tetkik etm ek da­ 99 999 akçeye kadar çıkan dirliğe zea­
ha uygun düşecektir. met, 100 000 akçeden yukarı dirliğe has
Tım arlı sipahinin bünyesini iy i an- denm ekteydi. Has, sancakbeylerinden
hyabilmelv için, tım arlı v e y a topraklı başlıyarak padişahlara kadar yüksek er ­
süvari teşkilâtının iiktâ» sistem inden kâna m ahsustu. Zeamet, yüksek m a-

1499
aşlı hizm et sahiplerine, divan çavuşu, Tımarlı Sipahi defterleri
m üteferrika ve divan kâtiplerinin bir
kısmına, ayrıca m uharebede fevkalâde Osmanlı im paratorluğunun en m ü­
yararlık gösterenlere verilirdi. Tım ar i- him k u v v et kaynağını teşk il eden tı­
se. harbe süvari olarak iştirak edip y a ­ m arlı sipahilere a it m uam ele g a y et m un­
rarlık gösterenlere tevcih olunurdu. N e­ tazam yürütülürdü. Bu iş için dikkatle
tice itibariyle tım ar sahibinin kendisi tutulm uş k ayıtlar m evcuttu. T ım aılı si­
tım arlı sipahi idi. pahi ile zeam et sahiplerine a it iki nüs­
Tımar sahibi olan sipahi, kendisine ha d efter tutulurdu. D efterlerde gerek
verilm iş olan tımar sahasındaki köylerin tım arlı sipahilerin gerek se zeam et sa­
öşür ve resim lerini bizzat v ey a b ilvası­ hiplerinin isim v e h ü v iy etleriy le tım ar­
ta tahsil eder, buna karşılık askerî hiz­ ların y er v e m iktarları kaydedilirdi.
m et ifa ederdi. Yâııi devlet, tım ar ola­ D efterlerin biri eyaletlerde, diğeri de
rak ayırdığı topraklar üzerinde yaşıyan m erkezde bulunurdu. EyaletlerdâKi d ef­
insanlardan hazine için öşür ve resim ­ terin tım arlı sipahilere ait olanım «tı­
le r tahsil etm ez, bu öşür ve resim leri m ar defterdarı», zeam etlerinkini l e «tı­
askerlik yapm ası m ukabilinde tım ar sa­ m ar kethüdası» tutardı. M erkezdeki d ef­
hibine bırakm ış olurdu. ter ise, hâzinedeki «mücm el v e m ufas­
Tım ar sahibinin aldığı gelirin azlık sal» defteri denilen arazi defteri idi. Bu
veya çokluğu asker sayısıy la sım sıkı il­ deftere eyaletlerd e tutulan defterlerin
giliydi. Tımarın ilk tevcihindeki asgari ih tiva ettiği m alûm at aynen işlenirdi.
m iktar vilâyetine göre değişirdi. «İpti­ S efer sırasında eyaletlerin b eylerbeyleri
da» denilen bu ilk tevcih m iktarı Ru­ tım ar ve zeam et kayıtlarını ihtida pdsn
m eli’de altı bin, A nadolu’da bin beş y ü z­ defterin bir suretini yanına alır, gerek ­
den üç bin akçeye kadardı, iş te tım a­ tiği zaman defterden yoklam a yapar, harp
rın y ıllık geliri bu m iktar dahilindeyse esnasında m eydana gelen m ünhaller bu
tım ar sahibi at ve silâhını tem in ederek deftere göre doldurulurdu. Tımar v e zea­
kendisi, bunun ü stündeyse ayrıca Cebeli m et tevcihatı nevruzdan nevruza icra e -
denilen süvari de tem in etm ek suretiyle dilirdi. B eyierb eyiler tımarlarda m ey ­
harbe iştirak ederdi. Z eam et sahipleri dana gelen değişiklikleri mucip sebep­
de cebeli (cebelü) götürm ekle m ü k ellef leriy le birlikte m ühürlü bir defterle
ti. Zeam et sahipleri ilk beş bin akçeden m erkeze bildirirdi.
sonra her beş bin akçe için, tımar sa ­
hipleri de her üçbin akçe için bir ce­ Tım ariı Sipahi ile tım ar ve zeam etin
beli götürürlerdi. C ebelilerin y e tiştiril­ m iktarı
m esi v e her türlü m asrafları tım ar ve
zeam et sahibine aitti. Tımar v e zeam etin muntazam d ef­
Tımar bir hizm et m ukabili tevcih e - terleri tutulduğundan d ev let ne kadar
dilm iş olduğu cihetle, m arezetsiz sefere tımarlı sipahi v e cebeli çıkaracağım b i­
gitm eyen sipahinin elinden tımarı a lı­ lirdi. Osmanlı ordusunun sayıca en bü­
nır, m uvaffakiyet âm ili olacak hiz­ yük kısm ını teşk il eden tım arlı sipahi
m ette bulunanların dirliklerine de zam ve cebeliler, tım ar sistem inin muntazam
yapılırdı. Tımar sahibi sipahi ölünce, o ğ ­ işled iği devirlerde hakikaten pek m ü­
lu varsa, tım arın bir kısm ı bu çocuğa him bir k uvvetti. M ustafa Nuri Paşa
verilir, diğer kısm ı da dağıtılırdı. Yeni «N etayic-ül-vukuat» isim li eserinin ü -
tım ar sahibi haline gelen çocuk y etişk in ­ çüncü cildinin 94 üncü sayfasında, h icri
se bizzat sefere katılır, yetişk in değilse 1000 (m ilâdi 1591/1592) tarihine kadar
kendi yerine cebeli gönderirdi. S ipahi­ Osmanlı d evletin in atlı v e silâhlı olarak
nin oğluna verilen bu tım ar hissesine 80 ilâ 100 bin tım arlı sipahi v e cebeli ç ı­
«kılıç hakkı» denirdi. Ş a y et sipahinin kardığını söylem ektedir. A yni m ü ellif
erkek evlâdı yoksa o tım ar m ünhal ad­ mezkûr eserinin birinci cildinin 225 inci
dedilir, bu takdirde o m ıntıkanın cn bü­ sayfasında Osmanlı im paratorluğunun e -
yük tımar subayı olan «alaybeyi» nin yaletlerini saym akta, tım ar v e zeam et
inhası ile askeri sınıftan, başka bir şah­ teşkilâtı olan v ilâyetlerin t ı a a t v e zea­
sa tevcih edilirdi. m etleri ile tım arlı sipahilerinin m iktarı­

1500
na ait rakamlar verm ektedir. M ustafa (E sztergom ), Vesprem, Ilatvan, Serem,
Nuri Faşa bu m alûm atı A yn î A li'nin Şim ontorina (Sim ontornya), Seksar, E ğ ­
*K.avanin-i â l-i O sm an der h u lâsa-i m e­ ri, Ösek (Ö siyek), Seçen, Mohaç, Kaban,
zamiri d efter-i divan» isim li risalesinden Solnuk (Szoliıuk), Fülek (F ilek ), S ig et-
alm ış bulunmaktadır. H icrî 101 (m ilâdî var, Novigrad, Sem endre. B eylerbeylik
1607/1608} tertip ed ilm iş olan bu risale hassı: 880 000 akçe. Sancakbeylori h asla­
tabedilirkcn 1100 (m ilâdî 1688/1689) se ­ rı : 210 000 ilâ 740 000 akça. Sipahi ve c e ­
nesine kadar olan vukuatın bir kısm ı da beli yekûnu: 2722.
ilâve edilm iştir. N etice itib ariyle A yni Kıbrıs B eylerbeyliği; beylerbeylik
A li’nin risalesi O nyedinci asrın birinci merkezi Lef koş a. Sancaklan: İçel, Tar­
yarısındaki durumu aksettirm ektedir. sus, A lâiye, Sis, Girne, Baf, Magosa (son
Koçi B ey de m eşîıur risalesinde, Sultan ü ç sancak saliyân eli id i). B eylerbeylik
İbrahim zam anındaki tımar v e zeam et h a ssı: 600 000 akçe, Sancakbeyleri h asla­
durumunu vilâyetlere göre verm ektedir. rı: 200 000 ilâ 240 000 akçe. Z eam et m ik ­
Her ikisi arasında bazı farklar m evcutsa tarı 38. Tımar miktarı: 1627. Sipahi ve
da ana noktalar birbirini tutmaktadır. cebeli yekûnu: 2238 (A ynî A li risalesin­
A şağıya yazdığım ız c etv el her ikisinden de 4500)/
de istifade edilm ek su retiyle hazırlan­ Cezayir-i bahri sefid eyaleti; Bu e -
m ış olup tımarlı sipahi v e cebelilere ait y a let Kaptanpaşalığa bağlıdır. Sancak­
rakamlarda daha ziyade Koçi B ey ’e is ­ ları: Gelibolu, A ğrıboz, înebahtı, K arlı-
tinat olunmuştur, eli, M idilli, Sığacık, Biga, Kocaeli, Rodos
Rumeli B eylerbeyliği; beylerbeylik M izistre, Sakız, N akşe (N ak sos), M ehdi­
m erkezi Sofya ve M anastır. Sancaklar : y e (son üç sancak saü yân elî id i). K ap-
Köstendil, Mora, İşkodra, Tırhala, Y an- tanpaşanm hassı: 885 000. Sancak b eyle­
ya, Ohri, Duhakin, Sılistre, N iğbolu, V i- rinin h aslan : 210 000 ilâ 440 000 akçe,
Zeam et miktarı: 126. Tımar m ik tan :
din, A vlonya, Elbasan, D elvine, Üsküp,
1492, Sipahi ve Cebeli yekûnu: 4500 (san ­
Selanik, V ize, K ırkkilise (K ırk lareli),
Çirmen, A lacahisar, Frizren, Vuçitrin, cak beyleri birer ik işer gem i ile donan­
ma. hizm etinde olup bu askerler de d e ­
Bender, Akkerman. B eylerb eylik hassı:
1 100 000 akça- Sancakbeylerinin h asla­ niz seferlerine katılırlardı).
rı: 200 000 ilâ 500.000 akça. Zeam et m ik­ Anadolu B eylerbeyliği; beylerbeydik
tarı: 914. Tımar m iktarı: 8360. E yaletin merkezi Kütahya. Sancakları: Saruhan
y ıllık hâsılı: 56 857 000 akçe S ipahi ve (M anisa), A ydın, Hüdavendigâr (Bur­
Cebelü yekûnu: 30300. sa ), Kastam onu, M enteşe, B olu, A nka­
ra, K arahisansahib (A fyonkarahisar),
Bosna B eylerbeyliği; beylerbeylik/ T ek e-ili, Çarıkın, H am id-ili, Sultanonü,
m erkezi Saraybosna. Sancaklar: H er­ Karesi (B alık esir). B eylerb eylik hassı:
sek, K lis, Îzvom ik, Pojega (P ozega), 1 000 000 akçe. Sancak beylerinin has­
Racna, Kerka, Rahviçe. B eylerb eylik la n : 200 000 ilâ 600 000 akçe. Zeamet
hassı: 650 000 akçe. Sancakbeylerinin miktarı: 195. Tımar m ik tan : 7166. Sip a­
haslan: 170 000 ilâ 640 000 akçe. Zeam et hi ve Cebeli yekunu: 17 000. E yaletin y ıl­
ve tımar miktarı: 389. E yaletin y ıllık h â ­ lık hâsılı: 33 832 000 akçe.
sılı; 12 200 000 akçe. Sipahi v e ceb eli y e ­ Karaman B eylerbeyliği; b eylerb ey­
kûnu: 3 000. lik m erkezi Konya. (S ancaklan: Niğde,
Tamışvar (Tem eşvar) B eylerbeyliği; B eyşehir, Kırşehir, K ayseri, Akşehir,
B eylerb eylik m erkezi Temeşuar. S a n ­ Aksaray. B eylerbeylik hassı: 665 000 ak­
cakları: L ipve (L ip o v a ), G yula (G ö le), çe. Sancakbeylerinin h aslan : 190 000 ilâ
Morava, Yanova, Çanad. B eylerb eylik 350 000 akçe. Zeam et m ik tan : 116. Tutoar
hassı : 806 795 akçe. Sancakbeylerinin m ik ta n : 1504. Sipahi v e Cebeli yekûnu:
haslan: 190 000 ilâ 300 000 akçe. E yale­ 4600. E yaletin y ıllık hâsılı: 8 005 500 a k -
tin yıllık hasılı: 8 507 336. Sipahi v e Ce­ Çe.
beli yekûnu: 2 000. Dulkadır B eylerbeyliği; beylerbeylik
Budin B eylerbeyliği; B eylerb eylik merkezi Maraş. Sancaklan: M alatya, A -
m erkezi Budin. Sancakları: K anije, P e- yıntab (A n teb ), Samsad, (Süm eysad)
çuy (P ecs), Ustuiii Beîgrad, Estergon Kars (D ulkadır K arsı). B eylerbeylik

1501
h a ssı: 628 450 akçe. S ancakbeylerinin n esi kürt b eylerin e yu rtlu k v e ocaklık
hasları: 300 00 Oilâ 500 000 akçe. Z eam et v erilm işti). B eylerb eylik hassı: 120 000
m iktarı: 29. Tım ar m iktarı: 2140. S ipahi akçe. S an cak b eylerin in hasları: 100 000
v e C ebeli yekûnu : 2582 (A yn i A li risa­ ilâ 500 0Ö0 akçe. Z eam et m iktarı: 42. Tı­
lesin d e 5500). m ar m iktarı: 688. S ipahi v e C ebeli y e k û ­
E y a let-i Rum (R u m iye-i sugra) B e y ­ nu: 2 992 (b irer zâim hükm ünde olan
lerb eyliği; beylerb eylik m ek ezi Sivas. K ürt b eylerin in askeri ile b irlik te e y a ­
Sancakları: A m asya, Bozok, D ivrik, Ca- letin süvarisi 9 000 k işiy i bulu rd u ).
nik (S am su n ), Çorum, Arabkir. B ey ler­ U rfa B eylerb eyliği; b ey lerb ey lik
b eylik hassı: 900 000 akçe. S an cak b eyle- m erkezi U rfa. Sancakları: Çamas (C em a-
rinin hasları: 200 000 ilâ 350 000 akçe. se ), Habur, D eyri R uhbe, Beni Rebia,
Z eam et m iktarı: 29. Tım ar m iktarı: 3021. Suruç, A ne. B ey lerb ey lik h assı: 680 000
Sipahi v e C ebeli yekûnu: 3 1 0 0 (A y n i akçe. S an cak b eylerin in h a sla n : 100 000
A li risalesind e 9 000). ilâ 280 000 akçe. Z eam et m iktarı: 37. T ı­
Erzurum B eylerb eyliği; b eylerb eylik m ar m ik ta n : 616. Sipahi v e Cebeli y e k û ­
m erkezi Erzurum. Sancakları: Ş ark i K a- nu: 1600.
rahisar (Ş eb inkarahisar), K iği, H uııs, Van B eylerb eyliği; b ey lerb ey lik m er­
P asin -i ü lya, îsp ir, M alazgirt, Tekm an, k ezi Van. Sancakları: A d ilecevaz, Erciş,
Kuzucan, Tortum, M ıcm gert, M am ervan. Muş, B argiri, Kârkâr, K esani, A siberd
B eylerb eylik hassı: 121 4 000 akç?. S an - (A sy a b erd ), A ğak es, E krad-ı ben i k u ­
cakbeylerinin hasları: 100 000 ilâ 320 000 tur, K a le -i B ayezid, Berda, Ovacık. B e y ­
akçe. Z eam et m iktarı: 120. Tım ar m ik ­ lerb ey lik h assı: 1032 000 akçe. S an cak ­
tarı: 5159. S ipahi v e C ebeli m iktarı: 3055 b eylerin in h a sla n : 200 000 ilâ 450 000 ak ­
(A y n î A li risalesinde 7800). çe. Z eam et m iktarı: 199. T ım ar m ik ta n :
K ars B eylerb eyliği; beylerbev.'ik 916. S ipahi v e C ebeli yekûnu: 1380.
m erkezi Kars. Sancakları: Rahcivan, Z?.- M usul B eylerb eyi; b ey lerb ey lik
roşat (A rp açay), K eçivan, K ağızm an m erkezi M usul. S a n ca k la n : B acvanlı,
m aa Şuregil. B eylerb eylik h assı: 820 000 T ekrit, E ski M usul, H o m v e Bane. B e y ­
akçe. Sancakb eylerin in h a sla n : 200 000 i- lerb eylik h assı: 680 000 akçe. S an cak ­
lâ 400 000 akçe. Sipahi v e C ebeli y e k û ­ b eylerin in hasları: 200 000 ilâ 280 000 ak ­
nu: 1206. çe. Z eam et v e tım arı: 274. S ipahi ve
C ebeli yekûnu: K oçi B ey zuam a v e er-
Ç ıldır B eylerb eyliği; b ey lerb ey lik
b ab -ı tım arı 274 k ılıç dem ekte, A y n î A li
m erkezi Çıldır. Sancakları: O ltu, Hartuş
ise bunu tım ar v e zeam et sa y ısı olarak
A rdanuç, A rhadan, B ezrek, H açrek,
gösterm ektedir. A y n î A li’n in ifa d esi e -
Postho, M ahcil, Acara, Pum bek, P er-
sas alınırsa sipahi v e ceb elin in üç dört
tekrek, L evane, N ısfı levan e, Ş avşat (son
yü z civarında olm ası ik tiza eder.
dört sancak yurtluk ve oca k lık tır). B e y ­
H aleb B eylerb eyliği; b ey lerb ey lik m er­
lerb eylik hassı: 925 000 akçe. S an cak b ey­
kezi H aleb. Sancakları: A dana, E krad-ı
lerin in hasları: 200 000 ile 600 000 akçe.
K ilis, B irecik, Maarra, A ziz B alisi,
Z eam et m iktarı: 97. Tım ar m iktarı: 559.
M ümbiç, Türkman H aleb, Azaz. B ey le r­
Sipahi v e C ebeli yekûnu: 1 380 (A y n î
b ey lik h assı: 817 000 akçe. San cak b ey­
A li risalesin de 1 800).
lerin in hasları: 200 000 ilâ 500 000 akçe.
Trabzon B eylerb eyliği; m erkezi Z eam et m iktarı: 104. Tım ar m iktarı 799.
Trabzon. Sancakları: B atum . H aslarının Sipahi v e C ebeli yek û n u : 2500.
m iktarı: 600 000 akçe. Z eam et m iktarı: Ş am B eylerb eyliği; b ey lerb ey lik m er
56. Tım ar m iktarı: 498. Sipahi v e Cebeli kezi Şam . S a n ca k la n : K ü d ü s-ü şerif,
yekûnu: 1750, Gazze, Safed, Sayda m aa B eyru t, N ab -
D iyarbekir B eylerbeyliği', b e y lerb ey ­ lu s, A celû n (A clu n ), L ecun, B uka, A k -
lik m erkezi D iyarbekir. Sancakları: H ar- kâ, Tedmür, K erek m aa Ş ü v ey k . B ey ­
put, Ergani, S iverek , N usaybin, H aşan- lerb ey lik hassı: 1 000 000 akçe. San cak ­
k e y f (H ısn -ı k e y fa ), S iirt. M eyafarikin, b eylerin in hasları: 200 000 ilâ 360 000 a k ­
A kçakale, Sincar, Habur, Ç em işgezek, çe. Z eam et m iktarı: 128. Tım ar m iktarı:
E ğil, Genç, P ertek, Çapakçur, Çermik, 868. S ipahi v e C ebeli yekûnu: 2600 (K o ­
Haküt, Cezire (bu sancakların sek iz ta ­ çi B ey 846 süvari gösterm ek ted ir).

1502
Trabiusşanı B eylerb ey liğ i; b ey ler­ m em lek et m uhafazası hem de, sefere çı­
beylik m erkezi Trablusşam Sancakları: kan arkadaşlarının tım ar m ahallindeki
Hama. Hum us, S elim iy e, C ebeliye. B ey ­ işlerin in tesv iy esi için yerlerin d e k alm a­
lerb ey lik hassı: 800 000 akçe. S an cak b ey- sı usulden olup, bunun dışında bütün si­
lerinin h aslan : 210 000 ilâ 390 000 akçe. pahi v e C ebelilerin sefere k atılm ası
Z eam et m iktarı: 63. Tım ar m iktarı: 571. şarttı. S efere çıkan sip ah ilerin «alaybe-
Sipahi v e Cebeli yek ûnu : 1263. yi» v e «subaşı* gib i subayları da b u lu ­
Bu vilâyetlerd en başka K ırım ’da nurdu. A la y b ey i bin k işilik bir sipahi
K efe, R um eli’de ö z i b eylerb eylik lerin d e topluluğuna kum anda eder, alay b ey le ­
de tım ar v e zeam et arazisi var id iy se de rinin em rinde de üç dört subaşı b u lu ­
birincinin sahasının pek küçük olm ası, nurdu. Su b aşılar hazar zam anı bulu n ­
diğerinin de yen i teşk il ed ilm iş bulu n ­ dukları kasabanın inzibat işleriy le m eş­
m ası bakım ından h er ik i risaled e de gul olurlardı.
tafsilât m evcu t değildir. A yrıca Bağdad Sip ah ilerin m utlak surette kaza v e ­
b eylerb eyliğin in O nsekiz sancağının y e ­ y a sancak m ıntıkasında oturm aları şa rt­
disinde tım ar ve zeam etin d en bahseden tı. D irlikleri yakınında ikam et m ecbu­
K oçi B ey bu sancakların h an gileri o ld u ­ riy etleri seb eb iyle sefer em irleri k o la y ­
ğunu ayırdetm ed iği gib i sipahi m ik tarı­ lık la k endilerini bulur, on lar da yine
na dair de bir şey söylem em iştir. A y n î sür’at v e k o la y lık la ceb elilerin i to p h y a -
A li'nin m eskût geçm esin e m ukabil Ş eh - rak tayin olunan y ere y etişirlerd i.
rizor b eylerb eyliğin e b ağlı sancakları S ip ah iler ordunun toplantı yerin e
sayan Koçi B ey bu v ilâ y e t hakkında baş­ v a sıl olunca yoklam a yapılırdı. H er si­
ka bir şe y kaydetm em iştir. E sasen Ş e h - pahinin m ıntıkası v e getireceği cebeli
rizor b eylerb eyliği arazisinin durum u v e m ik tarı defterlerd e k a y ıtlı bulunduğun­
K oçi B ey ’in tım ar v e zeam etin d en b ah- dan yok lam a k o laylık ve intizam la cere­
setm eyişi gözönüne alınırsa, burada y u rt­ y an ederdi. Bu yok lam a m ünasebetiyle
luk v e ocaklık toprakların ek seriyeti padişah v eya seraskerin huzurunda bir
teşk il etm esi m uhtem eldir. B ütün bu resm i g eçit yaparlardı.
sayılan v ilâ y etler dışınd a kalan b ey ler­
S efer m ü n aseb etiyle ordunun hudud
beylik ler saliyâne olduğu cih etle tım ar
sistem inin de d ışın da kalm aktadır. B i­ m ıntıkasında k ışlam ası icap ettiği zaman
h er sancağın sip ah isi içlerinden beş ilâ
naenaleyh, yukarda tım ar sistem lerini
tafsil ettiğim iz ey a letlerin S ipahi v e C e­ on k işiy i seçerek «harçlıkçı» nam ı ile
b eli m iktarı toplanacak olursa bunun m em lek etlerin e gönderirlerdi. S efer za­
92 042 v eyah u t da 107 287 tuttuğu görü­ m anında b ile tım arlı sipahilere m aaş ve
tayin at verilm ed iğin d en harçlıkçılar tı­
lür.
m ar hasılatından harçlık getirirdi.
T ım arlı sipahilerin sefere B ey lerb ey i v e sancakbeyleri de ta ­
çıkışları sarruf ettik leri h asların h er beş bin ak­
çesi için bir ceb eli hazırlardı. B unlar h a ­
B ir sefer vukuunda, h arek ete g e ç il­ zar ve seferd e b eylerb ey i v e sancak b e­
m eden bir kaç ay önce seferin n e tara­ y in in h izm et v e m a iy et adam ı yerin e de
fa olacağı, veyah u t da e y a le t a sk erleri­ geçerlerdi.
nin nerede toplanacağı b eylerb ey lerin e T ım arlı sip ah ilerin iy i cins a tla n
bildirilirdi. B eylerb eyleri m erkezden a l­ yardı. B unlar hem iy i koşan hem de u -
dıkları em ir üzerine sancak b eylerin e zun y olcu lu ğa m ü teh am m il A nadolu’nun
gerek en talim atı gönderirler, onlar da tı­ eski tip h a y v a n la n idi. Sip ah ilerin silâ h ­
m arlı sipah ilerin toplanm asını tem in e - la n k ılıç, kargı, ok, kalkan gibi şeylerdi.
derlerdi. B öylece her sancak m ın tık a sın ­ B unların u m u m iyetle b aşlan n d a m iğfer
daki tım arlı sipahi sancak b eylerin in , sa n ­ ü stlerin d e zırh da bulunurdu.
cak beyleri de b eylerb ey in in em rinde M uharebede yararlık gösteren sip a ­
bir araya gelm iş olurdu. T ım arlı sip ah i­ h in in d irliğ in e zam y ap ılır, bahadırlığı
ler sefere çıkarken C ebelileri d e y a n la ­ fev k a lâ d e d ereceyi bulursa tım a n zea­
rına alırlardı. S efer em ri alın ın ca her m ete çevrilirdi.
sancaktaki sipahilerin onda birinin, hem B ir sipahi sefere çıkam ıyacak d ere­

1503
cede ih tiyarlar ve yerin i dolduracak bir fa tım ar yerin e ince h isar g ed iği v e r i­
oğlu da bulunm azsa, tım arının k ılıç h a k ­ lip, ancak k ılıç kullanacak derecede bü­
kı denen bir parçası ile tekaüt olunur, yü d ü k ten sonra tım ar verilirdi.
tım arın d iğer kısm ı da, v a ziy ete göre,
ya başka bir sipahiye terakki olarak, ya S uç işley en sipahiler
yen i bir sipahiye tım ar olarak verilirdi.
C ebeliler de yararlık gösterince tım ar Tım ar sistem in in iy i işled iğ i o n a l-
tevcih i su retiyle sipahi olabildiklerinden tm cı asır sonuna kadar topraklı sip ah i­
C ebeli bulunm akta da m ü şk ilât ç e k il­ ler sık ı bir nizam a tâbi bulunm aktaydı.
m ezdi. T ım arlı sipahi, gerek tım ar sa ­ B unların nizam lara a yk ırı harek etleri
hasında iy i bir y a şay ışa m alik olduğu, derece derece ceza ile karşılanırdı. Bir
gerekse şerefli v e parlak istik b a lli v a z i­ sip ah iye v erilecek en büyük ceza sip a ­
fe ifa ettiğin d en h ük üm et indinde itib a ­ h ilik ten azled ilip tım arının elin d en a lın -
ra m alik bulunduğu cih etle, m u h itin d e m asıydı. B ilâsebep sefere iş tir a k . etm e­
de itib ar görürdü. B unun için, harplerde y en sip a h ilere bu büyük ceza tatbik o lu ­
şeh it düşen sipahinin y e r i, tım ar siste ­ nurdu. Ş a y e t işled iğ i suç tım arının tam
m in in taşıd ığı cazip h u su siy etler dolayı- m ân asiyle alın m asın ı icap ettirecek k a ­
siy le k olaylık la doldurulurdu. dar büyük d eğilse, böyleleri m u vak k a­
ten tım ardan m ahrum bırakılırdı. M u­
Ş eh it düşen v e evin d e ölen vak k at m ah ru m iyet cezası alanlar yed i
S ip ah iler sen e b ey lerb ey i kapısına d evam la h iz­
m ette bulunur, ancak ondan sonra tım a­
Tım arlı sipahilere tatbik e d ilen sis­ rına k avuşabilirdi.
tem h er cep h esiyle m uharebe g a y ret ve
şev k in i artırıcı h u su siyeti haizdi. H arp­ Tım arlı sip ah ilerin bozulm ası
te m u v a ffa k iy et gösterenin tım arına i -
İâve yap ılm ası v ey a tım arının zeam ete O sm anlı d evletin in bütün m ü essese-
çevrilm esi n asıl m ühim bir teşv ik âm ili leri gib i tım ar sistem i de on altın cı asır
ise, sipahinin ölüm ü halinde aile efra d ı­ sonlarına kadar m untazam işlem iş, d i­
nın geçim kaynaklarının garantiye b a ğ ­ ğ er sahalarda bozulm a b aşlayın ca sar­
lanm ası da, ayni n evid en bir vak ıa idi. sın tı buraya da in tik a l etm iştir. T ım arlı
M uharebede ölen bir sipahinin aile afra- sip ah iler bozulunca, k apıkulu askerleri
dına bırakılacak geçim v asıtası, e v in ­ gib i tım ar sistem i d e on altın cı asır son ­
de ölen bir sipahiye bırakılandan daha larına kadar m untazam işlem iş, diğer
g en iş çapta tutulm uştu. Onbin akçe ile sahalarda bozulm a b aşlayın ca sarsıntı
yirm ibin akçe arası d irliğ e sahip bir si­ buraya da in tik al etm iştir. T ım arlı si­
pahi m uharebede ölürse, yetişk in iki o ğ ­ pahiler bozulunca, kapıkulu askerleri
lundan birine dörtbin d iğerine ü çbin ak­ gib i birdenbire padişah v e d e v le t adam ­
çelik tımar; m uharebede d eğil de e v in ­ ları için korku v e buhran yaratan bir
de ölü rse ik i oğlundan birine ü çbin d i­ topluluk h a lin e g elm em işlerse de, m em ­
ğerine ik ib in akçelik tım ar verilird i. O n­ le k e t b akım ından n etice ondan da ağır
bin ak çelik ten aşağı dirlik sahibi bir s i­ olm uştu. Zira, harplerde en b ü yü k y ü ­
pahi harpte ölürse ik i oğlundan birine kü ü zerlerinde taşıyan tım arlı sip a h ile­
üçbin diğerine ik ibin akçelik tım ar, e - rin bozulm ası harplerdeki m a ğ lû b iy etle­
v in d e rahat yatağın d a ölürse ik i o ğ lu ­ rin en birinci sebebi h a lin e gelm işti.
nun ik isin e de ik işer bin akçelik tım ar O sm anlı d ev letin in bu en m ühim as­
verilird i. Ş a y et harpte ölen sipahinin ik i kerinin bozulm asında çeşitli seb ep ler a -
oğlu harbe gidecek derecede y e tişk in ramak lâzım dır. Tım ar sistem in in g e v ­
d eğilse, silâh kullanacak yaşa g elin cey e şem esin e y o l açan âm iller, elb ette y a l­
kadar üçbin akçelik tım ara m üştereken nızca a sk erî çerçev e dah ilin d e m ütalâa
sahip olurlar v e k endi yerlerin e d e bir edilem ez. Onun için , sistem in b ozuluşu­
ceb eli gönderirlerdi. K üçük yetim çocuk nu, d ev letin ç e şitli organlarının iy i iş­
bir tane olursa buna ik ib in a k çelik tı­ lem em esi m e se le siy le ilg isin i peşinen
m ar verilirdi. K üçük y etim i k alan sipahi gözönünde bulundurduktan sonra, şöyle
harpte d eğil de evin d e ölm üşse, bu d e­ bir tasn ife tâbi tutabiliriz :

1504
E ski resmî kıyafetler
Tukanki resim, soldan; Kavasbaşı ağa, Talar, T esir tatar ağası. Vezir iç-oflan baş­
çavuşu ağa,
Aşa&ıki resim, soldan: Îç-oğlan çavuşları ağalar. Basmehter aga, Borizenbaşı a£a, îç-
eğlan başçavuşu ağa, Nakkarezcnba^ı ağa, Mehterbaşı asa, Zil zeribaşı ata, Zurnazenbaşı
ağ:a (Arif F aşa’nın bir asır evvel Paris’te basılmış «Mecmuai tesaviıi Ösmaniyye» adîı
eserinden).

(M ufassal OsmanJı Tarihi tablosu No. 35)


1 — Kanun \*e nizam lara riayetsiz­ işe yaram az, ol m akule eşhas n im etle­
lik: Bunun iki şekilde tecelli ettiği g ö ­ re kavuştu. Zeamet ve tım ar murad e -
rülm ektedir. B irincisi kanun -ve nizam ­ denler bir günde yü z bin akçe tımara
ların tatbikatında ihm al gösterilm esi, istihkak kesbeder oldular. V e m ahlûller
İkincisi de kanunların zıddına hareket e- dahi eski kanun hilâfına İstanbul’dan v e ­
dilm esidir. rilm eğe başlanıp erkân v e vü k elâ m ah-
Tımar sistem iyle ilg ili kanunlara ri­ lû l olan tım arı kendi adam larına verip,
ayetsizlik hâdiseleri Ü çüncü Murad za­ m em leketteki tımar v e zeam etin güzi -
m anında ayan beyan ortaya çıkm ıştı.. d eleri şer’i şerif ve kanun h ilâfın a k i­
Gerçi ondan önce de bazı şey ler olm uş, m ine paşm aklık kim ine arpalık verilüp
fakat ya kötü n iy etle yapılm am ası, v e ­ kim i h a v a ss-ı hum âyuna ilh ak edilüp,
yahut da padişahların k u vvetli şa h si­ kim i vak ıf yapılup, kim i bedeni sıhhatta
y eti sayesinde kusurlar kapanm ıştı. M e­ olan kim selere tekaüdlük üzere verilüp,
selâ, N eta y ic-ü l-v u k u a t’m birinci c ild i­ bilcüm le zeam et v e tım ar ekâbir m e'-
nin 124 üncü sayfasında kaydedildiğine k eli oldu. Bu ihlâl v e d eğişik lik ler d ev ­
göre: Yavuz Sultan S elim ’den bazı m u- letin en şeci’ en tüvâna v e şan-u şe v ­
karripleri bir m iktar arazi tem lik in i ri­ k ete sebep olan askerinin harabına bâis
ca ettikleri zaman, padişah onlara: «tah­ oldu».
ta cülusum uzun ilk zam anlarında g a f­ Koçi B eyin açıkça v e biraz da sert
letle A li Paşa’ya, bazı köyleri m ülk o- bir eda ile b elirttiği üzere kanunların
larak verm iştim . K ılıç ehlinin (m u h a­ ihm ali ve hattâ zıddına hareket çok a-
riplerin) m uhassasatını, tahsis edilen m a­ ğır neticeler verm iştir.
halden başka yere tahvil ettiğin d en do­ 2 — Tımar tevcihinde rüşvetin rol
layı hâlâ pişmanım » cevabını verm iş o l­ oynam ası: E vv elâ kötü n iy etlerle y a p ıl­
m ası bu neviden bir m isâl addedilebilir. m adığı anlaşılan tım ar kanunlarına ri­
Tarihlerin bir çoğunda, ö zd em iro ğ - a yetsizlik m eselesine rü şvet işi k arışın ­
lu Osman P aşa’m n bir icraatı, tım ar ca, sistem tem ellerinden sarsılm ıştır. T ı­
kanunlarının çiğnenm esine dair ilk h â­ mar tevcih eden beylerb eyi ve bu işle
dise şeklinde gösterilirse de, dikkatli ilg ili yü k sek d evlet erkânını, m evcut k a­
bir tetkik sonunda, hastalığın Osman nunları ihm al v e çiğniyerek kötü icraa­
Paşa’dan daha önce bu sahaya da b u laş­ ta sevkeden feci hastalığın m ikrobu rü ş­
mış olduğu anlaşılır, özd em iro ğ lu ’nun v ettir. R üşvet keseleri cepleri şişirince
m evzuubahis hâtalı icraatı şudur: Ö zde- tım arlar sipahi çocukları v e harplerde
miroğlu Osman Paşa, m ünhal tım ar ve yararlık gösteren hakiki istihkak sahip­
zeam etleri sipahi-zâdeler yerine doğu leri yerine, askerlikle alâkası olm ıyan-
seferlerinde yanında bulunan adam ları­ lara verilm iştir. N eta y ic-ü l-v u k u a t sa­
na tevcih etm iştir. Bu tevcihat dolayı - hibi M ustafa N uri Paşa, tım ar tev cih in ­
siy le vilâyetler halkı şikâyete b aşlayın ­ de rüşvetin rol oynam aya başlam asının
ca: «benim adam larım benim le beraber evveliyatın ı K anunî zam anına kadar g e ­
bunca seferlerde bulunm uş v e padişah ri götürm ekte v e m ezkûr eserinin b i­
dirliğine istihkak kesbetm iştir» cevabı­ rinci cildinin 123 üncü sayfasında: «Çag-
nı verm iştir. Ö zdem iroğlu’nun bu türlü n igir başılıktan b eylerb eyliğe yükselen
hareketi bir hizm eti karşılam a gayesi H üsrev Paşa rüşvet ile tım ar tevcih e y ­
gütm ekteyse de kanunlara m uhalifti. lem ek hatasını irtikâb eylem iştir» de­
Ç eşitli düzensizliklerin alıp yürüdüğü m ektedir. R üşvetin işe k a n şm a siy le zen­
bir devirde ilerisi için bir kötü kapı aç­ gin tım arlar fazla para verenlerin elin e
mak neticesini verm ekteydi. N itekim bu geçtiği, bunun yanında saray dilsizleri,
hususa işaret eden K oçi B ey şöyle d e­ cüce v e soytarılara b ile tım ar tevcih e -
mektedir: «Osman Paşa eyülerine v e r ­ d ildiğinden topraklı sipahi m iktarı her
miş iken, andan sonra gelen ler kâr bu- gün biraz daha azalm ıştır. Topraklı si­
dur deyüp, eyü kötü dem eyip, ask erlik ­ pahilerin azalm ası v e m ühim bir k u v ­
le m ünasebeti olm ayan, aslında soyunda v et unsuru halinden çıkm aya y ön elm e­
dirlik tasarruf etm eyen şehir oğlanı v e si, yalnızca harplerde m uvaffak iyetsiz-
reâya kısm ından bir alay gürûh ki, bir liğe uğranm asına değil, İktisadî hayat

1505
vc m em leket âsâyişinin sarsılm asına da II — GERİ HİZMET BİRLİKLERİ
sebep olm uştur.
Tımar sistem i v e onun askerî cep­ O smanlı d evletin in kapıkulu askeri
hesini teşkil eden topraklı sipahi bozu­ ile tım arlı süvarisinden başka askerî bir­
lurken, bir bakım a bu bozulm anın bir lik leri de m evcuttu. Bunlar, kapıkulu
n eticesi şeklinde, bir bakım a da ortaya askeri v e tım arlı sip ah iler derecesinde
çıkan yeni m esele ve ih tiyaçlar icabı uzun öm ürlü bir teşkilât m anzarası ar-
bazı icraata şahit olunur. Bu icraat v e zetm em ekle beraber devrine göre m ühim
n eticeler şöylece sıralanabilir: işler görm üşlerdir. K apıkulu v e tım arlı
a) Büyük tımar ve zeametler mün­ süvarinin dışında kalan askeri k u v v et­
hal olunca bunların mukataat-ı miriye- ler zaman zaman bünyevî değişik lik lere
ye alınması, uğram ışlardır. Bu n evid en k u vvetleri
b) Muharip askerlere verilmesi ge­ hizm et şek il ve sahalarına göre «Geri
reken dirliklerin arpalık ve paşmaklık hizm et birlikleri», «Öncü kuvvetleri» v e
olarak saray adamlarına verilmesi, «Kale kuvvetleri» şeklindeki başlıklar
c) M ukataat-ı m iriye nâmı ile h â ­ altında tetk ik etm em iz m üm kündür.
zineye alınan bir kısım tım arların, sad- B öyle bir tasn ifle gözden geçireceğim iz
nâzam , vezir v e sair yü k sek erkânın il- k u vvetler hudutlarda, kalelerde, bir k ı­
tim asiyle vak ıf ve tekaüdlere v e mülk sım eyaletlerd e bulundukları v e m ahal­
olarak şuna buna tevcihi, li âm irlerden em ir aldıkları cih etle, O s­
d) Tım arların sıralanm asında «se­ manlI ordusundaki m evkileri bakım ın­
pet tımarı» diye bir ayırm a yapılarak dan ey a let askerleri bölüm ünde m üta-
tım ar tevcihinde suistim al kapısının a- lea edilebilirler. Şim di bunlardan geri
çık tutulm ası. hizm et birliklerini görelim:
Bahsim ize konu teşkil eden uzun
Güya verim siz topraklarda bulunan
devirler için Osmanlı İm paratorluğunun
v e talibi olm ayan tım arlar için k u llan ı­
geri hizm et birliklerini teşk il eden as­
lan sepet tım arı tâbiri, aslında bu nam
kerleri yayalar, m üsellem ler, yörükler,
altındaki tım arlardan şuna buna kolay­
Cerahurlar, Canbazlar ve tatarlardı.
lık la tevcihat yapılm asına yaram ıştır.
e) Tım arlı sipahinin ehem m iyetini Y aya, m üsellem v e yörükler: Birinci
kaybetm esi üzerine «bedel-i tımar» d e­ cildim izin askeri teşk ilât bahsinde izah
nilen bir verginin ihdası. edildiği veçh ile, yaya v e m üsellem ler,
yeniçeri teşk ilâtı kurulm adan önce O s­
Tımarlı sipahi eski ehem m iyetini
manlI d evletin in ilk m untazam askerî
kaybeder hâle geld iği sırada bunların
teşkilâtı idiler. Kapıkulu ask erî teşkilâtı
ellerindeki arazinin geliri kendileri için
geliştik ten sonra bunlar geri hizm ete a y ­
fazla görülm üş, o arada hazînenin de ih ­
rılm ışlardır. Yaya ve m ü sellem lerin geri
tiyacı sebebiyle b ed el-i tım ar denilen
h izm ete m em ur edilm eleri Onbeşinci as­
vergi konmuştur. Elde bulunan tım ar­
rın ortalarına rastlam aktadır. Muharip
ların y ıllık gelirin in y a n sı derecesinde-
ve ileri hizm et kadrosunda bulundukla­
bir paranın ödenm esini gerektiren bu
rı devirde m üsellem lerin atlı diğerleri­
vergi 1650 de ihdas edilince m ev cu t tı­
n in y a y a old u k lan m alûmdur. B unlar bu
m arlı sipahilerin hiç hoşuna gitm em iş,
n evid en husu siyetlerin i h em en hem en
hattâ G irit harbine katılan tım arlı sipa­
geri hizm ete a lın d ık ta n sonra da d eva m
h iler bu yüzden isyan bile etm işlerdir.
ettirm işlerdir.
Bu bahsi bitirirken şunu da b elirt­
m ek faydalı olacaktır. Tım ar sistem i ve Yaya v e m üsellem ler geri hizm ete a-
onunla beraber tım arlı sipahiler bozul­ İm m alanndan sonra A nadolu v e Rum e­
m aktayken onyedinci asrın ortalarında l i’nin m u ayyen sancaklarında bulundu­
yaya, m üsellem v e yörükler gibi geri rulm uşlardır. R um eli’de yayaların yerini
h izm et bölüklerinin kaldırılm ası v e onla­ «yörükler» tutm uş, daha doğrusu Rum e­
rın gördükleri hizm etlerin tımarlı sipa­ li’de yayalar yörük ism iy le anılm ıştır
hilere yaptırılm ası bunlar için ayrı bir denirse hata ed ilm iş olmaz.
darbe teşk il ederek harp k abiliyetlerini R um eli’de yörüklerin bulundukları
daha fazla azaltm ıştır. yerler V ize, Yanbolu, Tekirdağ, A fcabo-

1506
lu, Selânik, K ocacık ve N aldöken; m ü sel­ das edildikleri anlaşılan canbazlar, asıl
lem lerin bulunduklan y erler ise, K ızıl­ muharip kadroda y er alm ayıp m uayyen
ca, Çirmen, V ize’dir. A nadolu’da da y a ­ zam anlarda m uayyen hizm etler için k u l­
ya ve m üsellem lerin bulu n d u k lan y er­ lanılan bir askerî m ü k ellefiy et toplulu­
ler Kütahya, Manisa, A ydın, Bursa, K as­ ğu idiler. A skerî işlerde kullanıldıkla­
tamonu, M enteşe, A fyonkarahisar, A ntal­ rından vergilere ait bazı m uafiyetleri
ya, Ç ankın, İsparta, E skişehir ve B a lı­ bulunduğu tahm in edilen canbazların
kesir sancaklarıdır. seferdeki vazifeleri ordunun v e ileri g e ­
Tımarlı sipahilerin tamamı için k u l­ len vezir vesair d ev let erkânının a tla n -
lanılan v e harbe iştirak eden manâsına na bakmak, sair zamanlarda da has ahır
gelen«eşkinci» tâbiri, yaya, yörük v e m ü­ ve çayır hizm etlerinde bulunm aktı. Can-
sellem lerin harbe katılanları hakkında bazan şeklinde tanınan canbazlarlâ, h e­
da istim al edilm iştir. Yaya ve m üsellem ­ men hem en b u n la n n gördükleri işlerin
lerin 1590 senesine kadar yirm i kişilik aynını yapan sefer voynuklarının y ek d i-
topluluğu, daha sonra otuz k işilik toplu­ ğeriy le karıştırılm am ası lâzım dır. Can-
lukları bir «ocak» addedilm iştir. Her o- bazların m üslüm an, v o y n u k lan n ise h ı-
caktan beş kişi eşkinci, yâni sefere g it­ ristiyan oldukları bu m ünasebetle hatır­
m ekle m ükellef kılınm ış, diğerleri on la­ lanm alıdır.
ra yam ak addedilm iştir. E şkinciler altı Canbazlar Rumeli tarafında bulunur­
aylık devreler halinde hizm ete gelirler, du. Canbazlar gibi aynı işi gören tatar­
eşkinci olm ıyanlar ise ona bir sefer için lar da y in e R um eli’de idiler. Canbazlar
elli akçe verirlerdi. Bu sebeple yam ak­ V ize v e V idin tarafında, tatarlar da
lara «ellici» de denirdi. Harp Anadolu Yanbolu, Vize ve Vidin tarafında otu­
tarafındaysa yayalar, Rumeli tarafınday­ rurlardı. Canbazların on kişisi bir ocak
sa yürükler sefere katılırlardı. m eydana getirir, sıra ile birisi sefere g i­
Yaya ve yörüklerin her ocağının dip. diğer dokuzu onun m asrafını görür­
kum andan ve idareci durum unda bir ba­ dü. Canbazlar otuzdokuz ocaktan m ü­
şı vardı. Y örüklerinkine «Yörükbeyi», rekkepti. Gerek canbazlar gerekse tatar­
yayalarınkine de «yayabeyi» denilirdi. lar yörü k b eyin e tâbi idiler. Canbaz ve
Yaya ve Yörükler harp zam anında y o l tatar teşkilâtı Onaltm cı asır sonlarında
açmak, hendek v e siper kazmak, top, lağved ilerek çiftlik leri tım ar v e zeam et
gülle, erzak nakletm ek gibi vazifeler gö­ arasına alınm ıştır.
rürler, sulh zam anında da kale tamiri, Cerahor: Cerahorların da canbazlar
m aden istihsal işleri v e tersane hizm eti gibi O sm an lılan n ilk devirlerinde ihdas
gibi şey ler yaparlardı. A tlı olan m ü sel­ edild ik leri anlaşılm aktadır. Geri hizm et­
lem ler ise yayalar gibi yol açma işlerin ­ lerde istihdam edilen cerahor (v ey a ce-
de ayrıca da köprü yapım ı gibi inşaat iş­ rahur) 1ar yol açmak, kale yapm ak, ba­
lerinde vazife deruhte ederlerdi. taklık kurutm ak, ordunun geçeceği saha­
M üsellem lerin A nadoludakileri m ü s- da orman açmak gibi am elelik işleri y a ­
lüm andı. R um elidekilerin bir kısm ı m üs- parlardı. Ü cretli ve m uvakkat bir züm ­
lüm an bir kısm ı da hırıstiyanlardan m ü­ re olan cerahorlar m erkezden verilen
rekkepti. O naltm cı asır son lan n d a y ö ­ em irle cerahor m ıntıkalarından toplanır­
rük ocak lan 1294, m üsellem ocakları da dı. A ğır hizm etlerde istihdam ed ild ik le­
1019 du. rinden bazen fırsat bulunca kaçanlar o -
Yaya ve m üsellem ocakları bir b u ­ lurdu-
çuk asır m üddetle geri hizm etlerde k u l­
lanılm ışlar, onaltm cı asrın son lan n d a i- III — ÖNCÜ KUVVETLERİ
se kaldm lm ışlardır. B eşer k işilik grup­
lar halinde ziraat yaptıkları çiftlikleri Osmanlı ordusunda öncü hizm eti ile
tım ar ve zeam et yapılarak zaim ve tım ar- m ü k ellef ku vvetler «akıncı» v e «deli»
lıla n kaptanpaşa eyaletin e bağlanm ış­ Ierdı.
tır. Akıncılar: H afif süvari k u vvetlerin ­
Canbazlar ve tatarlar: Görünüşe na­ den ibaret olan akıncılar, seri hareket
zaran, Osm anlIların ilk devirlerinde ih ­ ettikleri ve bilhassa atanlarla tem ayüz
ettiklerinden bu şekilde adlandırılm ış­ lardı. M aamafih ..bazen bir m iktar akın­
lardır. A kıncıların en faal ve k u v v etli
cının Anadolu tarafındaki harplere işti­
devrinde bunların rollerine işaret olmak rak ettirild iği de olurdu.
üzere verdiğim iz 72 numaralı ilâvem iz­ Rumeli'de icabında sulh zamanında
de (İkinci ciltte 700 üncü sayfa) b elir­ da bir program tahtında akın yapm ak­
tildiği veçh ile akıncılar Türk oğlu T ürk-tan. geri kalmayan akıncılar, harplerde
tü. A km cüık babadan cğula geçerdi. esas ordunun önünde üç dört günlük m e­
Maaşları olm ıyan akıncıların bazı eski safede ilerliyerek k eşif hareketinde bu­
fedakâr yiğitleriyle çeribaşılarına tımar lunur, ordunun geçeceği yol ve köprüle­
tahsis olunurdu. Bütün akıncıların isim ­ ri em niyete alır, yakaladıkları esirler­
leri husu siyetleriyle birlikte m untaza­ den düşman hakkında malûmat toplar
man defterlere kaydolunurdu. . Bu d ef­ ve bunları geriye bildirirlerdi. Ordunun
terlerde tım an olanların tımarları dasefere çıkm asından daha önce bunlar
yazılırdı. B\ı defterlerin bir nüshası h ü ­
harp vaziyetinden haberdar edilerek bir
küm et m erkezinde defterhane hâzine­ araya gelm eleri v e peşinen, yapılacak iş­
sinde, diğeri de şer’i m ahkem e sicilleriy­
leri başarm aları tem in edilirdi. Rumeli'­
le birlikte vilâyetlerd e hıfz olunurdu. nin m u h telif fakat m uayyen bölgelerinde
Bir akıncı ölür, m alû liyete uğrar v ey a ocak ocak dağılm ış olarak oturan ak ın ­
akına çıkam ıyacak derecede ih tiyar­ cıların toplanmaları da sür’atli cereyan
larsa yerine o ğu llan geçerdi. Ş a y et o a-
ederdi. Akıncı beyi m erkezden em ir a-
kıncm ın oğlu yoksa yakın akrabaları g e ­
İmca kendi akıncılarına haber salarak
çer, bu da olm azsa iy i binici Türk silâ h ­
em rinde toplanm alanm sağlardı. Akıncı
şorların isteklüerinden - m uteber k efil
grupları kendi beylerinin, lâkabı (soya­
gösterm ek şartiyle - adam alınarak m ün­
dı) ile anılırdı. Turhanh, M ihallı, Maİ-
h al doldurulurdu. koçlu g ib i... Meşhur akıncı b e y le rim i
R um eli’de *düşman kudretinin, sarsıl­
idaresindeki gruplardan S vrenosoğulla-
m ası, yerine göre kırılıp ezilm esi sure­ rm ıııki A rnavutluk v e D alm açya tara­
tiy le fetihlerin kolaylıkla icrasını m üm ­
fında; M ihaloğullan bir aralık N iğbolu,
kün kılan akıncılar, onaltıncı asır sonla­ P l e v n e havalisi v e bilhassa S o fya v e S e ­
rına kadar devlete büyük hizm etler ifa mendere taraflarında, daha sdnra Maca­
etm işlerdir. Harikulâde cev v a liy et ve fe -
ristan tarafında; Turhanlı (Turahanoğul-
dakârlıklariyle tem ayüz eden akıncılar la n ) akıncıları Mora tarafında; M alkoço-
R um eli’de oturur y e faaliyette bulunur­ğulları ise S ilistre tarafında bulunm ak­
taydı. A kıncı gruplarının ku-
■mandanl arı olan bu soylar­
dan gelen meşhur şah siyet­
ler arasında sancak b eyliği
edenler de vardır. M eselâ
İkinci B ayezid devrinde M al-
koçoğlu B âli B eyin Silistre,
M ihaloğlu A li B eyin S e-
m endre sancak beyliği ettik­
leri hatırlanabilir. Bunlar
sancak beyi bulundukları sı­
rada akıncı kum andanlığını
da bırakm am ışlar ve ikisini
de beraber yürütm üşlerdir.
Y etm iş iki num aralı ilâ­
vem izde kaydettiğim iz v eç­
h ile, akıncılar 1595 yılm a
kadar k u vvetli şek ild e d e­
Soldaki; Eyalet askeri, sağdaki süvari vam etm iş v e o sene içinde
(bir deli) Eflâk’ta Veziriazam Koca

1508
Sinan. Paşa'nın M ağlûbiyetini m üteakip Deli teşkilâtında elli altm ış kişilik
bir baskına uğrıvarak tüketilircesine şe- topluluğa bir bayrak denir, bir kaç b ay-
hid edilm eleri üzerine hem en hem en sön­ raklık topluluk ise «delibaşı» denilen ku -
müşlerdir. Bundan sonra akıncıların v a ­ m andanın em rinde bulunurda. Deli oca­
zifesi kısm en Akkerman, Bucak ve Dob- ğına efrad alınırken bir seçme yap ıld ık ­
ruca tatarlarıyla K ırım k u vvetleri tara­ tan başka ocağın tam m alı olmadan, ön­
fından görülmüştür. ce bir denem e v e yetiştirm e devresine
Deliler: A kıncılar gibi öncülük hiz­ de tâbi tutulurdu. Ocağa intisab edecek
meti ifa eden ve yine onlar gib i h afif sü-, genç evvelâ ağalardan birinin yanm a v e ­
vari olan bir sm ıf da «deli» lerdi. Bu rilirdi. Bu genç, ağanm yanında ocağın
ism in «delil» den geldiği, söylenm ek, h at­ usul v e kaidelerini öğrenerek y etişir, bir
tâ resm i vesikalarda um um iyetle bu şe­ takım denem eler sonunda liyakatini is ­
kilde kaydedilm ekle beraber, hakiki is­ p at cdince ocağa kaydına tevessü l o lu ­
min halkın söylediği şekilde «deli» olm a­ nurdu. K ayıt m uam elesinden önce genç
sı akla daha yakındır. Zira bunların göz­ namzed hiç bir m uharebeden geri dÖn-
lerini budaktan şakm m azcasm a fevk alâ­ m iyaecğine, din ve devlete sadakatîa h iz­
de pervasızca düşmana saldırmalar nidan m et edeceğine dair söz verir, bunu m ü te­
dolayı deli k elim esiyle isim lendirilm iş akip yapılan dua ile merasim biterken
oldukları anlaşılıyor. başına deli kalpağı giyd irilitd i. Böyle
.D eli askerî teşkilâtına Onaltm eı as­ m erasim le bcağa dahil olanların «ağa
rın bağlarından itibaren rastlanm akta- çırağı» adı altında kaydı icra olunurdu.
dır. Bu bakımdan Onbeşinci asrın sonla­ Ocağa kaydedilm elerinden sonra şayet
rında veyah ut da daha büyük ihtimalle, nizam lara riayet etm eyen v e en kötüsü
Onaltıncı asrın başlarında , kurulm uş o - m uharebeden kaçan olursa başından deli
lan deliler evvelâ R um eli’de meydana külahı alınıp keçe külâh giydirildikten
getirilm iştir. Bunların bir kısm ı Türk, sonra kovulurdu.
bir kısmı da İslâmiyet! kabul etm iş sırp,
tik defa Onaltıncı asrın başlarında
H ırvat ve Boşnak asıllı kim selerden m ü­
m evcudiyetlerine şahit olduğum uz d e li­
rekkepti.
D eli teşkilâtına alınacaklarda fe v k a ­ ler başlangıçta Rumeli beylerbeyi ile
Sem endre v e Bosna sancakbeylerinin e -
lâde cesaret v e atılgan lık arandığı gibi
iri yarı v e cüsseli olm asına da dikkat e- m irleri altında bulunm aktalardı. Fakat
dilîrdi. Ocaklarını halife Öm er’e nisbet daha sonra başka beylerbeyleri de deli
eden deliler, «alna y a z ılı olan başa gelir» kuvveti m eydana getirm işlerdir. Osmanlı
fikrini benim sediklerinden, h iç bir ş e y ­ tarihinde nam bırakm ış en. m eşhur d eli
den sakınmadan, daha doğrusu ölümü kuvvetleri Onaltıncı asrın ilk y a n sı için ­
de Sem endre sancak beyi Yahya Paşa­
düşünm eden pervasızca düşm ana saldırır
zade Bâli B ey ve Bosna sancak beyi Ga­
bu halleriyle etrafa dehşet verdiklerin­
zi H üsrev B eyin deli kuvvetleridir. Ga­
den um um iyetle m uvaffak olurlardı,
R um eli’de hudut m ıntıkalarında ve zi H üsrev B eyin em rinde sair kuvvetler
hududa yakın yerlerde bulunan delilerin dışında onbin k işilik deli k u vveti vardı.
silâhları akıricılarıhkinm ayniydi. Onlar Deli teşkilâtı efradı m aaşlı olup, m aaş­
gibi eğri pala, tekne kalkan, mızrak ve ları' beylerbeyiler tarafından verilirdi.
bozdoğan kullanırlardı. M üteham m il ve Osmanlı d ev let nizam ının çeşitli sa­
kuvvetli hayvanlara binen deliler düşman halarında başgösteren bozukluktan bun­
üzerinde ürperti yaratacak k ıy a fete sa- la r da uzak kalamamı şiardı i-. Maamafih
iıipti.Başlarına sırtlan v e pars derisin­ deli teşkilâtının bozulm ası, diğer a sk e­
den yapılm ış ve üzerine kartal tüyü ta ­ rî sınıflardan biraz daha geç olmuştur.
kılm ış başlık, ayaklarına kurt v e ayı de­ Zira O nyedinci asır içinde de bunların
risinden yapılm ış şalvar giyerlerdi. G e­ mühim hizm etlerine şahit olunmaktadır.
rek başlık, gerekse şalvarlarının ya p ıl­ D eiıler evvelâ R um eli’ye münhasır
dıkları derilerin tüyleri üzerinde olup iken zamanla A nadolu’da da m eydana
tüylü kısım dış tarafa gelirdi. Sırtlarına getirilm iştir. B ıın lan n nizam lan bozul­
da y in e ekseriyetle tüylü derilerden y a ­ duğu zaman m uhitlerine bir h ayli zararlı
pılm ış elbiseler giyerlerdi. olmuşlardır: N itekim onsekizinci asır
sonlarında ve ondokuzuncu asırda İk in ­ y a d e n eferlerin d en m ürekkep bir sın ıf­
ci M ahmud devrind e d eli gruplarının tı. A sle n T ürk v e ek serisi A nadolulu idi.
A nadolu’da şek avette bulundukları g ö ­ B u n lar on altm cı asrın başına kadar O s­
rülm ektedir. D eli teşkilâtı 1829 y ılın d a m a n lI ordusunun ön kısm ında bulunur
İkinci Mahmud tarafından ortadan k a l­ v e düşm ana ok yağdırırlardı. Ordunun
dırılm ıştır. harp nizam ında ek serisi m erkezde top­
çuların önünde, bir kısm ı da sağ ve sol
IV — KALE KUVVETLERİ cenahların önünde y er alırdı. D üşm anın
ilk hücum una bunlar maruz k alır ,bu a-
Û sm anlı d evletin in sınırları g e n işle ­ rada düşm anı ok a tışlarıyle sarsm aya
dikçe ask erî teşkilâtınd a da y en i ih ti­ çalışırlardı. O nların yanlara açılm asiyle
yaçlar d o la y ısiy le gelişm eler vukubuldu. top ateşi düşm an üzerine çevrilm iş olu r­
Bu gelişm eler, y a m evcu t askerî nizam ın du.
yen i ihtiyaçlar m uvaceh esin d e bazı kı­ Ön saflarda bulunarak önem li v a ­
sım larının tâaii edilm esi veyah u t da o zife ifa eden azablaruı m ev c u tla n m u­
zam ana kadar m ev cu t olm ayan bir a s­ ayyen değildi- M uharebeye katılan k u v ­
k er sın ıfın ın ihdası şek lin d e tecelli etti. v etlerin u m um î yek û n u n a v e m uharebe
İşte, fütuh atlarla sınırlar büyüdüğü v e e d ilen yere göre m ev cu tla n değişirdi.
stratejik değer taşıyan v e bu d eğerin ­ M eselâ F atih S u lta n M ehm ed’in Uzun
den dolayı düşm anın sık sık hücum e t ­ Haşan ile y ap tığı O tlukbeli m eydan m u­
m esi ih tim ali bulunan k aleler ele g e ­ harebesinde O sm anlı ordusunda 40 bin
çirildik çe böyle k alelerin em n iyetin in a2ab (azeb ) askeri vardı. Bu derece ka-
tem ini m eselesi ortaya çıktı. K ale em n i­ b a n k savı teşk il etm em ek le beraber İ-
y eti, o yerin tahkim i v e içerisine asker kinci B ayezid , Yavuz Selim v e K anu­
konulm ası su retiyle tem in ed ileb ileceğ in ­ nî S ü leym an zam an lan n d a m u h areb ele­
den, her iki şek il de tatbik edildi. B ö y - rin b ir k ısm ın d a da azab askerleri b u ­
lece k alelerin m u hafazasiyle m ü k ellef lunm uştur. T üfeğiıt taam m üm ettiğ i on-
bir asker ocağının tanzim i gerekm iş o l­ altın cı asır ortalarına kadar m u h areb e­
du. O sm anlı hü küm eti k ale m uhafazası lerde h afif piyad ed en m ürekkep ok çu la­
için, o zam ana kadar m evcu t askerlerin ra olan ih tiy a ç d o la y ısiy le azab askerine
ba2ila n n ı bu g aye ile nizam landırdığı y er verilm iştir.
gib i ayni iş için başka hususi teşk ilâ t A zablar ih tiyaca göre toplanırdı. A -
da kurdu. N eticed e de kalelerde istih ­ zab toplanm asına a it em ir v erilin ce san ­
dam ed ilen k u vvetler m eydana geldi. cak v e kaza m ıntıkalarında her 20 v ey a
Bunlar; azablar, gönüllü v e beşli gibi 30 evd en bir azab istenirdi. B ekâr v e
teşkillerdi. güçlü k u vvetli gençlerden seçilen azab-
A zablar (A z a p ): Azab den ilen a s ­ ların ü cret ve m asrafları onu seçen yere
kerlerin O sm anlılarm ilk devirlerinden aitti. A zabların m aaşları olm adığından
itibaren k u llan ıld ığı görülm ektedir. E sa­ geld iğ i m ın tık an ın halkı tarafından top ­
sen O sm anlIlardan önce b ile bu ad a ltın ­ lanan para bunların m asraflarına k arşı­
da askerin m evcut olduğu görü lm ek te­ lık tutulurdu. A zabların k ü n yeleri için
dir ki, A ydm -oğuIIarının donanm asında d efter tutulur, bu defterlerd en biri m er­
bir sın ıf bahriye askeri vaziyetinde b u ­ kezd e diğeri de v ilâ y etlerd e şer’i m ah k e­
lunan azablar, buna m isa l olarak zik re­ m e sicillerin d e saklanırdı.
dilebilir. O sm anlIlardaki azablarm ilk M uharebelerde ordunun önünde h a ­
d evirlerden itibaren deniz v e kara aza­ fif piyadeyi teşk il eden a za b la n n m ü­
bı olarak ik iy e ayrıldıkları a n laşılm ak ­ him bir kısm ı on altm cı asrın başından
taysa da, O sm anlı d enizciliğinin kara itibaren kalelerd e m uhafaza hizm etine
askerinden daha sonra gelişm e gö sterd i­ ayrılm ışlardır. A za b la n n k a le m u h afa­
ği nazarı itibara alınırsa, azabların e v ­ za h izm etlerin e ayrılm aları, u m u m iyet­
v e lâ karada daha sonraları da bir k ıs­ le, 1501 y ılın d a M idilli adasına vu k u b u -
m ının d en izcilik te k u llan ıld ık ların ı kabul lan tecavüz h â d isesiy le b aşlatılır. O se­
etm ek yerinde olur. n e için d e Fransız, S icily a v e A ragon do-
Kara ordusundaki azablar h a fif p i­ n an m alan n a m ensup deniz k u vvetleri

1510
M idilli önüne geld ik leri sırada adaya a- m ü k ellefiy et şek lin d e toplanm ış old u k ­
cele azab askeri şev k etm iş ve kalenin larından ken d ilerin e b eşli (beşlü) d e n il­
m uhafazasiyle vazifelen d irilm iş ti. İşte bu m işti. B eşli ağası nam ı ile subayları var­
h âd iseled en sonra kara azablarm ın e k ­ dı. B eşliler daha ziyad e azab v e Fari-
serisi k alelere v e r ilm iş tir . K ale m u h a­ san gibi esas m uhafız k u v v etlere y a r­
fızlığı orada uzun zam an kalm ayı icap dım cılık şek lin d e vazife görürlerdi.
ettirdiğinden azablar b öy lece m aaşlı as­
k er arasına geçm işler v e k alelerd ek i
«yerli kulu» nun p iyad e k ısm ını teşkil
II — OSMANLI DENİZ ORDUSU
etm işlerdir.
Osm anlIların d en izlerle devam lı ş e ­
A zabların bir kısm ı m aaşla k a leler­ k ild e tem asa gelm eleri v e k ıyılarda m ü ­
de hizm ete ayrılırk en orduda h a fif p i­ him m iktarda araziye sahip oluşları Or­
yad e vazifesi görenleri birdenbire k al­ h an Gazi zam anından başlar, T ürklerin
dırılm am ış v e onaltm cı asrın ortalarına R um eli’y e geçişleri bu hüküm dar d ev ­
kadar m evcu d iyetlerin i korum uşlardır. rinde cereyan ettiğin e, bundan daha ön ­
O naltm cı asrın ik in ci yarısın d an itib a ­ ce de K aresi b ey liğ i ü lk esi O sm anlı a -
ren azablar «kale azabları» v e «deniz a- razisin e k atılm ış olduğuna göre, O sm an­
zabları» d iye ik i esa slı bölüm teşk il e t­ lIların bu arada K aresi b ey liğ i d eniz v a ­
m işler v e h er ik isi de İk in ci M alım ud’un sıtalarından da fayd alan m ış olm aları ih ­
ıslah atın a kadar devanı eylem işlerd ir. tim al dahilindedir. K aresi b ey liğ i gibi
A zablar k alelere verild ik ten sonra Ege den izi k ıyıların d a arazisi, d o la y ısiy -
zam anla buna göre teşkilâtlanm ışlardır. le deniz v asıtaları bulunan Saruhan, A y ­
K ale azabları bulundukları k aled ek i dın v e M enteşe b ey lik lerin in ilh ak ı n e­
m evcutlarına göre oda v e y a bölük d iye ticesin d e O sm anlIların bunların g em i ve
taksim ata tâbi tutulm uşlardır. O nsekiz tersanelerinden hazırca istifad e etm iş o l­
n efer ile bir o d ab aşıdan m ürekkep a - m aları gerekir. F akat şu nok tayı peşinen
zab topluluğu bir bölük addedilm iştir. hatırlam ak icap eder ki, Türk b ey lik ­
Onaltm cı asırda 3 ilâ 5 akçe alan azab lerin in gem iciliği o devirde, Lâtin g e­
neferinin y ev m iy esi zam anla ve paranın m iciliğ i ile m u k ayeseye m ü sait b ir s e ­
rayicine göre daha da yü k selm iştir. A - v iy e d e değildi. B in aen aleyh Osm anlı
zablara kale m u h afızlığın d an başka köp­ T ürkleri sah illere sahip olduktan v e b il­
rücülük ve lâğımcılık: işleri de y a p tırıl­ h assa R um eli’y e g eçtik ten sonra, bir işe
mıştır. y e n i başlarcasm a den izciliği ele alm ak
Gönüllü v e B e ş lile r : K alelerd e v e durum unda bulunuyorlardı.
h u dut m ın tık asınd ak i kasaba v e şeh ir­ İşte den izciliğin bütün m eseleleri ile
lerde m uhafız olarak k u llan ılan asker bu şartlar altında karşı karşıya bulunan
sınıflarından birisi de gön ü llü v e b eş­ O sm anlılar, fetih ler e devam ettik lerin e
lilerdir.' G ön üllüler bulundukları saha­ göre, d en izcilik te de fetih lerin i d estek -
larda yerli halktan m üslüm anlığı kabul iiy ecek bir k u v v ete erişm eleri g erek ir­
etm iş kim selerden toplanırdı. Serhad di. O sm an lılân n , şim d iy e kadar gelip
m ıntıkasındaki kale v e kasab aların m u ­ g eçm iş b ü tü n Türk d ev letleriy le m uka­
h afazası ile m ü k ellef olm aları bakım ın­ y ese ed ilem iy eeek dereced e d en izciliğe
dan «serhad kulu» y erli h alk tan olm a­ alâka gösterm eleri icap ediyordu. Zira
ları bakım ından da «yerli kulu» adde­ O sm anlılar, gelip geçm iş birtakım Türk
dilirdi. G önüllüler y erli kulunun süvari d ev letleri gib i n e bozkır m ıntıkalarının,
k ısm ım teşk il ederlerdi. G önüllüler m a­ ne sad ece karalardan ib aret sahaların,
aşlı olup, m aaşları o y erin m â liy esi ta­ ne de kuytu k ıy ıla ra birazcık p en cere­
rafından ödenirdi. B unların «gönüllü a - si olan arazilerin d ev leti değildi. D ü n y a ­
ğasıı. nâm ı ile a ğ a la n kethüda, kâtip, a~ n ın m ü h im su geçitlerin in yanıbaşm da
Iem dar v e çavuş unvanında subayları teşek k ü l ettik ten sonra bu geçitten A v -
vardı. rupaya g eçiy o r v e g eçtiği yerde d e dur­
B eşliler de serhad k ulu sü variierin - m ayıp h a k im iyet sahasını m ütem adiyen
dendi. B unlar önceleri serhad m ın tık a­ b ü y ü ltm ey e uğraşıyordu. B inaenaleyh,
sındaki k öyler halkınd an beş e v d e, bir onun için, h em bu g eç it yerin d e kontro-

1511
Iü ele alm ak, hem karadaki ilerley işin i bakım ından, A kdenizdcki en m ühim has-,
deniz cephelerinden korum ak, hem de m ı olaıı V en ed ik liler se v iy esin i buldu.
karadaki istilâ hızına m uvazi bir deniz O sm anh den izciliğin in gelişm e seyri
istilâ gücü m eydana getirm ek m eselele­ bakım ından pek eh em m iyetli olan İk in ­
ri m evzuubahisti. A yrıca fetih ler y a p tı­ ci B ayezid d evrinden itibaren artık ü -
ğı toprakların k ıyıları dünya deniz tica­ çüncü bir safh a başlam ış oluyordu. Bu
retinin pek hareketli bulunduğu bir m ın ­ safha «hasım lar seviyesin d e olm ak» la
tıkaydı. Bu bakım dan denizler, O sm an­ ifa d e edilebilirdi.
lIlar için, yaln ız ü lk e m üdafaası bak ı­ İş bu d erek eye kadar geld ik ten son­
m ından değil, ticarî yön d en de eh em ­ ra esas g a y ey e ancak basım lardan üstüıı
m iy et arzediyordu. Ş im d iy e k a d a i ta ­ olm akla u laşılab ilird i. Bu g a y e de ancak
rihteki m isallerle görülm üştü ki; kara­ K anunî S ü leym an devrinde Barbaros
daki faaliyetin i denizcilikle d estek liyen H ayreddin P aşa’nın k ap tan -ı deryalığı
v e nih ayet denizlerde fa a l v e k u vvetli zamanından, itibaren, tahakkuk edebildi.
kalm asını başaran d ev letler cihanşüm ul Yani, «basım lara üstünlük safhası» b aş­
olabilm işlerdi. lam ış oldu. B u safha m aalesef pek uzun
sürm edi; 1587 de K ılıç A li P aşa’ııın ö -
Ö yle görünüyor ki: Osmanlı arazisi
Iiimünden sonra O sm anlı donanm ası ü s ­
A nadolu ve R um eli’de kadem e kadem e
büyüdükçe Osm anlı d ev let adam ları bu tünlüğünü k aybetti.
h ak ik a tla n ceste ceste an layıp takdir e t ­ îş te O sm anlı donanm asının gerek
m iş v e devletin d enizcilikte de gelişm e teknik, gerek personel bakımındaki g e ­
sağlam asını arzulam ışlardır. lişm esi v e teşk ilâtım buna göre a yarla­
m ası b ö y le safhalar geçirdi. O nyedinci
Fakat, Osm anb d ev letin in hayatı
asırdan itib aren zaman zaman g eriliği
dikkatli şek ild e in celen d iği zaman, d e­
n izcilikteki gelişm e tem posunun, ilk iki telâfi için bazı tedbirlere tev essü l ed il­
diği de oldu. Şim di bu teşk ilâ tı, g em i­
asır zarfında, kara k u vvetlerin in in k işaf
tem posuna uym adığı, onun daha geri­ ciliğin anası olan tersanelerden bağlı­
sinden geld iği görülm ektedir. Osm anlı yarak tetk ik edelim .
d en izciliği için, devletin kuruluşundan
OSM ANLI TERSANELERİ
itib aren geçen hem en hem en bir asırlık
m üddetin «denizciliğe alışm a devresi»
G em iciliğin teşek k ü l ve gelişm esi
şeklind e telâk k isi m üm kündür. Bu d ev ­
renin sonlarındadır ki, O sm anlı ile r le y i­ hiç şü p h esiz ilk plânda tersane ile ilgili
bir m evzudur. B ir d ev letin harp v e ti­
şi d olayısiyle m en faatlan zedelenen
caret filosu ancak iy i b ir tersanesinin
devletlerden V enedik ve C enevizliler
karşılarında çarpışm ak üzere bir Os- m evcu d iyeti ile g elişeb ilir. İşts bu h a ­
kikati O sm anlı gem iciliğ in in gelişm e
m anlı deniz k u vveti bulm aya b aşlam ış­
seyri m eyanm da da takip etm em iz m üm ­
lardır. O sm anhlarm denizlerde ilk k ı­
kündür. Zamanın ih tiy açların a azçok
m ıldanışları sayılacak bu h â d iseler k i­
cevap verecek bir tersane kurulduktan
tabım ızın birinci cildinin 163, 180 v e 244
sonradır ki, O sm anlı g em iciliğin d en bah­
üncü sayfalarında okunabilir.
setm ek m üm kün olm uştur. D e v le t e liy ­
D enizciliğe alışm a devresi diye isim ­ le kurulan m untazam ilk Osmanh tersa­
lendi resbileceğim iz m üddetten sonrai nesi ise G elibolu tersanesidir. D aha ön­
O sm anlılar için artık denizlerdeki b a ­ ce K aram ürsel, Erdek körfezi kıyısında
sım lara karşı k u vvetin i ayarlam ak, y â ­ Edincik, v e İzm it’te gem i y a p ıld ığ ı an-
ni «hasım larm seviy esin e çıkm aya ça ­ la şıh yorsa da bunların pek küçük çap­
lışm ak» d e v r e si başlam ıştı. K asım lar ta birer tersane yavrusu o lab ileceğin ­
sev iy esin e çıkm ak için norm al gelişm e den şüphe etm em ek gerekir.
çığrı üzerinde fevk alâd e h am leler y a p ­ G elibolu te r s a n e s i: G elibolu ter­
m ak da icap etti. Bu n evid en iki ham ­ sanesinin Y ıldırım B ayezid zam anında
leden biri F atih M ehm ed, diğeri de I- tesis edildiğj an laşılıyor. E ski k ayn ak ­
kinci B ayezid zam anında vuku buldu. larda, Birinci Murad zam anında G elibo­
S u ltan B ayezid zam anındaki ham le ile lu ’da bir tersanenin m evcu d iyetin e işa ­
Osm anlı donanm ası teknik ve personel ret olacak h içbir b ilg i bulunm am akta­

1612
dır. Buna m ukabil G elibolu tersanesini dı. Fatih M ehmed zam anında Kadırga
gözleriyle gördüğünü sö y liy en ler v a r­ lim anında gem i yap tırılm ış, ayrıca H a­
dır. Y ıldırım B ayezid zam anında Timur liç ’te BizanslIlardan kalm a küçük bir
ııezdiııe elçilik le gid eıı K lavijo «Cumar­ tersaneden bu m ak sat için fa yd alam l-
tesi günü G elibolu’y a g e ld ik ... Türkler m ıştı. L âkin bunlar m aksada elverecek
harp gem ilerini burada m uhafaza e d i­ şe y le r değildi. Osm anlı İm paratorluğun­
yorlar; T ürklerin burada: büyült bir ter­ da denİ2 h âk im iyetin e yol açacak te r­
saneleri ve havuzları vardır: biz bura­ sane tesislerin i Yavuz S elim kurdurdu.
dan geçerken T ürklerin kırk kadar g e ­ Y avuz’un buna ait fa a liy eti ikinci c ild i­
m isi orada duruyordu» dem ektedir. D e­ m izin 778 v e 1033 üncü sayfalarında e t ­
n izciliğe ait eserleriy le tanınm ış olan raflıca anlatıldığından burada tekrarına
F evzi K urtoğlu «G elibolu v e yöresi ta ­ elb ette lüzum yoktur.
rihi? ve «Türklerin d eni 2 m u h areb ele­ O sm anlı denizciliğinin a ltın çağı sa ­
ri» isim li eserlerinde, m u h telif k aynak­ yılacak .devrede İstanbul tersanesinde
lara istinaden G elibolu tersanesinin ilk devam lı sayılacak şekilde gem i in şa e -
kuruluşunu tafsil etm ektedir. Mezkûr dilirdi. Bu en h arek etli devirde bile ter ­
m ü ellifin de belirttiği, v eçh ile G elibolu sane fa a liy etin in az, v eya çok olduğu
tersanesi Y ıldırım Bayezıd'in em riyle zam anlar seçilebilirdi. O naltıncı asır
S an ıca Paşa tarafından 1390 yılın d a in ­ sonlarından itibaren ise gem i yapım ı â-
şasına girişilm ek su retiy le m eydana g e ­ deta topluca beliren ih tiyaçlara b a ğ lıy -
tirilm iştir. G elibolu tersanesi hakkında
Y ıldırım B ayezid’den sonraki hüküm ­
darlar devrine ait sadra şifa verecek bir
b ilgiye rastlanm am akta ise de, donanma
hakkında yazılan şey lere bakarak, bu.
tersanenin tevsi v ey a ta k v iy e edildiğine
ihtim al "vermek gerekiyor.
İstan b u l tersanesi : O sm anlı d ev le­
tinin en büyük tersan esi olan İstanbul
tersanesini kurduran padişah Yavuz S u l­
tan S elim ’dir. Gerçi Y avuz Selim 'den ö n ­ Eski G elibolu’dan bir görünüş
ce İstanbul tersane siz bir y e r sayılm az­ (B a rtlett’ten)

îfei asır ev v el İstanbul (H aliç) tersanesi


(M ahmud R aif efen d in in Tableau d es nouveaux reglem ens de L’Empire O tto­
m ans adlı v e 1798 de basılan eserinden)

1513
dı. Zira burada V enedik’te olduğu gibi M em lûkler devrin d en daha çok eh em ­
aralıksız şek ild e inşaata devam ed ilm ez­ m iy et arzediyordu. Zira P ortek izliler
di. D onanm a m eydana getirileceği, ta ­ Hind sularına esk isin d en daha fazla k u v ­
m irler gerek tiği zam anlarda gerek İs­ v e t gönderm işlerdi.
tanbul’da gerekse adalarla civar sa h il­ Portek izlilerin , K ızıldeniz ağzı da
lerde bu işe yarar ne kadar u sta v e a- d ah il olm ak üzere Hind denizi k ıy ıla rın ­
m ele varsa toplanır ve işler bir ham lede da h â k im iyet kurm aya çalışm aları, m ü s-
bitirilirdi. lü m an tüccar v e hacıları için teh lik e
O sm anlı idari ve askerî sistem inde yaratm aları seb eb iy led ir ki, K anuni S ü ­
bozulm a vu ku bulunca bundan tersane ley m a n zam anında, S ü v ey ş m erkez o l­
de m üteessir olm uş, donanm a efradının m ak üzere M ısır kaptanlığı ihdas ed il­
d isip lin sizliği bir tarafa, tersanede d e v ­ m iş v e S ü v e y ş’te gem iler yapılm ıştır.
rin icaplarına uygun gem iler yerin e e s­ S ü v ey ş tersan esin d e yapılan gem ilerin
ki tip inşaat devam etm işti. B unun için kerestesi u m u m iyetle Anadoludan g e ­
O nsekizinci asrın ikinci yarısın d a ter­ tirilm iş, lüzum h asıl oldukta İstan b u l’­
sanenin ıslah ın a teşeb b ü s edilm iştir. T er­ dan da top v e saire gib i m alzem e sev -
sane ıslahatında A vrupa tarzında fenne kedilm iştir.
u ygu n gem iler yapılm ası derpiş edilm iş, S ü v ey ş tersanesinde inşa ed ilen g e ­
A vrupa’dan m ühendisler g etirtild iğ i g i­ m ilerd en m eydana getirilen O sm anlı K ı-
bi, T ü rk iye’de m ühendis y etiştiren o - zıld en iz donanm ası ile P ortek izlilere
kullarııı açılm asına da çalışılm ıştır. karşı ü stünlük tem in edilem ediğinden,
S ü veyş tersanesi : O sm anlı İm para­ A kdeniz donanm asının K ızıldenize g e ç i­
torluğu sınırları içindeki m ühim tersa ­ rileb ilm esi m eselesi düşünülm üş, bunun
nelerin birisi de S ü v ey ş tersanesi idi. için de İkinci S elim devri hâd iseleri a-
K itabım ızın ikinci cildinin 996 v e m ü te­ rasm da tem as ed ild iği veçh ile, 1568 y ı ­
akip .sayfalarında izah ed ild iği veçh ile, lın d a S ü v ey ş kanalının açılm ası karar-
O sm anlIlardan önce M em lûkler de S ü ­ laşm ışsa da bu gü zel plân m a a lesef ta ­
v e y ş’te gem i yapm aktaydı. P ortek izli­ hakkuk edem em iştir. O sm anlı d en izcili­
lerin H ind denizine kadar g elm eleri ü - ğin in altın d evrin d e S ü v ey ş kanalının
zeriııe M em lûkler S ü v ey ş tersanesinden açılm ası gib i çok m ühim p lâ n la n n ta ­
faydalanarak bir donanm a m eydana g e ­ hakkuk ettirilm esin in isten işin e şah it o l­
tirdiler, bununla Portekiz tecavüzlerini duğum uz h ald e, bundan k ısa bir m üd­
d et sonra, yani O naltıncı asrın sonların­
ön lem eye ve Hind denizi k ıyılarındaki
dan itibaren S ü v e y ş donanm asının fa ­
İslam ların ticaret em n iyetin i tem ine
a liy eti görülm ez olm uştur.
g a yret ettiler. M ısır OsmanlIlar ta­
rafından feth ed ild ik ten sonra da bu su ­ Tuna kaptanlığı : Osm anlIlar Tuna
larda P ortek izlilerle m ücadele m eselesi nehri etrafında h ak im iy et kurm aya baş­
y in e m evzubahisti. H attâ bu m esele layınca, harpler m ü n aseb etiyle bu su

İki asır ev vel Haliç tersanesi (Melling'den)

1514
yolunun sağlıyacağı k o laylık tan istifa ­ dan kalan Sinop, BizanslIlardan kalan
d eyi gözetm işlerdi. T una’dan bu şe k il­ İzm it tezgâhlarından başka, F ırat nehri
de ilk faydalanan padişah Fatih S u l­ kenarında B irecik kasabasında O naltm -
tan M ehm ed’dir. Zira 1456 yılın d a k i B e l- cı asrın ikinci yarısında ufak bîr tersa­
grad m uhasarası sırasın d a Tun&’daıı g e­ ne m eydana getirilm iş olduğunu B a şv e­
len bir filon u n kuşatm aya iştirak etm iş k â let arşivinde 3 num aralı m ühim m e
olduğu m alûm dur. A yni şey i 1521 y ılın ­ d efterinin 266 ncı sayfasındaki hüküm ­
da B elgrad zap ted ilirken K anunî S ü le y ­ den öğreniyoruz.
m an da yaptırm ıştır. B elgrad ’ın fe th in ­
den kısa bir m ü ddet sonra M acaristan TERSANE HALKI
da feth ed ilip Tuna etrafın d a Türk h âk i­
m iy eti tam m ân asiyle teessü s edince, bu­
Tersane ve bahriye hizm etinde bu­
rada d evam lı şek ild e filo bulundurulm ak
lunan azab reisi, düm enci, y elk en ci, ka­
üzere Tuna kaptanlığı tesis edilm iştir.
lafatçı, nece ar, topçu v e vard i yanlara
Tuna k aptanlığın ın elin d e bulunan
tersane h alk ı denirdi. Üç ayda bir h â­
gem iler denizlerde kullan ılan lard an k ü ­
zineden m aaş alan bu topluluğun mühim
çük çapta, ekserisi büyük k ayık n e v in ­
bir kısm ı azablardan m ürekkepti. Ter­
den şeyler olduğundan in şaatı da ko­
san e halkı birtakım k ısım lara ayrılm ak­
laydı. B unların bir kısm ı R usçuk’ta bir
taydı.
kısm ı da Tuna kıyısın d ak i gem i v e ka­
yık im al s ah şiarınd a m eydana g e tiril­ A zablar : E yalet askeri m eyalım da­
m ekteydi. ki azablardan bahsederken bahriyede de r
Tuna kaptanlığı ik i m ın tık aya a y ­ azab lan n bulunduğunu kaydetm iştik.
rılm ış olup, biri Tuna’n ın m ansabm dan B ahriyenin azabları da d iğer azablar g i-
V idin’e diğeri de V idin ’den B udin ey a ­
letin in A vusturya sınırın a kadar devam
, etm ek teydi. H er ik i Tuna kaptanının
em rinden onar firkate ile bin kadar bah­
riye azabı m evcuttu. K arlofça m uahe­
desiyle M acaristan elim izden çıkınca,
4 Tuna kaptanlığı bire indirilm işti.
İsm ail Hakkı Uzun çarşılı “Osm ani!
d evletin in m erkez v e bah riye teşk ilâ tı”
isim li eserinde, arşiv vesik aların a isti­
naden, O nsekizinci asırda Tuna donan­
m asında 19 kalite, 5 büyü k 28 küçük fir ­
kate, 3 şayka v e 100 ad et de ü stü açık
denilen nak liye k ayığı bulunduğunu; Tu­
na gem ilerinden aktarm a, şalape v e kır­
lan gıç d en ilen gem i n ev i i erin in T una’nm Eski devirlerde Sinop şehri ve kalesi
m uhafazası için k u llanıld ığın ı; üstü açık
n akliye kayıkların dan on tanesinin R us­
çuk'ta bulunduğunu kaydetm ektedir.
Tuna donanm ası u m u m iyetle R us­
çuk tersanesinde kışlardı. Fransız m ü el­
lifi Comte de M arsigli “ L’É tat m ilitaire
de l ’E m pire O ttom an” isim li eserinde,
Tuna donanm asının O nsekizinci asırda­
ki durum una ait etraflı b ilğî v erm ek te­
dir.
Bu tersaneler dışında gem i yapan
daha bazı basit tezgâh lar da m evcuttu.
Bu n evid en tersanecikler m eyan m d a S i­
nop, İzm it v e B irecik tersan elerin i zik -
'' retm ek m üm kündür. C andar-oğulların- Eski devirlerde B irecik ve kalesi

1515
bi Türk aslından olup v ilâ y etlerd en k e - la n arasından ay rılıp ik işer akçe y e v ­
filli şek ild e toplanırdı. A zablar, b iri «a- m iy e ile tersan eye tâyin ed ilirlerd i. Z a­
zab ân -ı tersan e-i âmire» ad iy le tersan e­ m anla k a la fa tçılık için dışardan da adam
de h izm et edenler, d iğeri de «azabân-ı alınm ıştır. K alafatçıların m iktarı azab-
d oııanm ây-ı hüm ayun» adiyle donanm a­ lardan daha azdı. O nyedinci asırda ter­
da hizm et ed en ler olm ak üzere ik iy e a y ­ sane ile p aşa v e b ey gem ilerin d ek iler de
rılırdı. D onanm a azab lan m u h telif tip d ah il olm ak ü zere m evcutları altıyü z k a ­
g em ilerd e daha ziyad e okçuluk v e tü - dardı.
fen k en d azlık ederler, tersane a za b la n ise K um baracılar da tersane h alk ı m e-
tersanede, K aptan paşa, T ersane em ini, yanında ayrı bir bölük teşk il ederlerdi.
Tersane kethüdası v e T ersane ağasının B unlar da e v v e lc e k a lafatçılar g ib i A -
gem ilerin de m u hafızlık , y elk en cilik ve cem i o ğ la n la n n d a n alınırdı. S ay ıla rı o ıı-
vardiyan lık ederlerdi. altın cı asırda b eş altı yü z kadarken O n­
O naltm cı asrın ilk yarışın d a sekiz y ed in ci asır ortalarında kırk e lli n efere
azab n eferi bir bölük, ikinci yarısında düşm üştü. .. .
ise onbir azab n eferi bir bölük teşk il e t­
m ekteydi. 1543 sen esin d e 1830 n eferlik TERSANE RİCALİ
tersane h alkının 230 k işisi azab n eferi
iken, asrın ik inci y a n sın d a tersane a- D onanm a v e tersanenin en büyük
zabları 2600 e çıkm ıştı. O nyedinci asır­ âm iri olan K aptanpaşadan sonra gelm ek
da bu m iktar yarı y a rıya azalm ıştı. A - üzere tersan e ricali şunlardı: T ersane e -
zabların H aliç’te tersane y an ın d a hâlen m in i, T ersane kethüdası, T ersane ağa­
«Azapkapısı» d iy e anılan m evk id e k ış­ sı, L im an reisi, Tersane k âtib i, Tersane
laları vardı. reisi, T ersane d efter em in i, Tersane d ef­
K alafatçı v e kum baracılar : Tersane ter k ethüdası, T ersane ruznam çecisi, İca-
halkının bir kısm ı k a la fa tçıla rd a n ' m ü ­ re, M ahzen-i çub, m a h zen -i sürp kâtib-.
rekkep oiııpi bunlar ayrı bir bölük te ş­ leri, kalyon lar kâtibi.
k il ederlerdi. K alafatçılar, A cem i oğ la n -
T ersanenin en y ü k sek ricalinden o-
lan tersan e em in i, tersan eye a it bütün
ge lir v e m asraflara n ezaret ederdi. B u n ­
lar b irin ci sın ıf hacegân rü tb esin d e o -
lurlardı. T ersane kethüdası ise tersa n e­
n in inzibatından birinci derecede m es’ul
bir âm ir olup, kaptan paşadan sonra te r ­
sanenin en büyük âmiri tersane k eth ü ­
dası idi.

Kaptanpaşa
O sm anlı donanm asının baş kum an­
danı durum unda olan en büyük âm irin
resm i ü n van ı K ap tan -ı derya idi. K ap-
ta n -ı d e r y a la n n rütbesi e v v e lâ sâncak
b eyi d erecesin d e olup bu v a zife G eli­
bolu sancak b ey lerin e tev cih edilirdi.
K ap tan -ı d e r y a la n n sancak b ey i d ere­
cesin d e o lu ş la n Barbaros H ayreddin F a-
şa ’y a kadar devam etm iş, B arbaros’daiı
itibaren bu m akam a b ey lerb ey i rü tb e­
sin d e bulunan kim seler getirilm iştir.
B ey lerb ey i d erecesin d e olan lar ayn i za ­
m anda paşa rütbesinde b ulundukları c i­
Tersane çavuşu h etle, bundan sonra k a p ta n -ı deryalar
(Eski bir albümden) için «Kaptanpaşa» »tâb ifi ku llan ılm aya

1516
başlanm ıştır. K aptan-ı deryalar b ey ler­ y a letin d ek i adalardan otuz üç küçük a-
beyi derecesinde de kalm am ışlar, daha dayı iltizam a verir ve buradan y etm iş
sonra bunlara vezirlik de tev cih ed ilm iş­ beş bin kuruş h a sıla t alırlardı. Tım ar
tir. K endisine v ezirlik tev cih ed ilen ilk teşk ilâtın ın m untazam işled iğ i devirde
K aptan-ı derya P iyale P aşa’dır. İkinci K aptanpaşalar hasları n isb etin d e sefere
S elim ’in dam adı olan P iy a le P a şa y a v e ­ ceb eli götürürlerdi ki, bu ceb eli askerin
zirlik tev cih ed ilin ce, o zam ana kadar m iktarı bin k işiy i bulurdu.
k aptan -ı deryalara v ezir lik v erilm esi K aptanpaşaların tersanede oturduk­
âdet olm ad ığın d an K aptan-ı deryalıktan ları d aireye «divanhane» denilirdi. D i-
ayrılm ış v e kubbe v ezirleri arasında yer vanhâne, P aşakapısı v e em salinde görü l­
alm ıştı. M aam afih, P iy â le P aşa d ivan ­ düğü gib i, h em resm î daire hem de K ap-
da Cfçüncü vezirken K ıb n s feth in d e d o ­ ta n -ı deryanın evi idi. P adişahlar ter­
nanm aya kum anda etm iştir. sa n ey e geld ik leri zam an burada oturup
P iy ale P aşa ile k a p ta n -ı deryalar istirah at ederlerdi.
için vezirlik y o lu açılm ak la beraber O n- D onanm anın en büyük âm irine ta ­
yed in ci asır başına kadar bu m akam a y i­ nınan K ap tan -ı derya unvanı 1867 y ılı­
n e en çok b eylerb eyi rü tb esin d ek iler g e ­ n a kadar devam etm iş, bu tarihten it i­
tirilm iş, O nyedin ci asırdan itibaren ise, baren k ap tan -ı d eryalık yerin e «B ahriye
K aptan-ı d eryalar u m u m iyetle vezir nazırlığı» ikam e edilm iştir.
rütbesinde olanlardan ta y in edilm iştir.
K ap tan -ı d eryalık bir m eslek i ih ti­ K aptanpaşa eyaleti
sas işi olduğu halde, m a a lesef bu m ühim
nokta h er zam an nazarı d ik k ate alınm a­ id a resi K aptanpaşaya a it olan ey a ­
m ıştır. D aha ön ce d e v a k i olm akla b e ­ le te K aptanpaşa ey a leti d en m ekteydi. Os-
raber d en izcilik ten yetişm iyen lerd en m an lı donanm asının başkum andanı olan
kaptan-ı derya y a p ılışın a O n y e d in c i a- kim seler, K aptanpaşa eya letin in m ev cu ­
sırdan itibaren daha fa zla rastlanm akta- d iy e ti bakım ından, sair işleri yanında
dır. D en izcilik le h iç ilg isi olm ıyanlardan e y a le t b ey lerb ey liğ i de ifa eder durum ­
k aptan -ı derya tayin ed ild iğ i gibi, K ap- daydılar. C ezayir hüküm darı Barbaros
tanpaşadan sonra donanm anın en b ü ­ H ayreddin’in O sm anlı h izm etin e girerek
yük kum andanı olan «kapudâne-i h ü m â­ K ap tan -ı d eryalığı kabul etm esi üzerine,
yun» d en ilen am iralden, K aptanpaşa e- id aresi K ap tan -ı deryalara b ağlı san cak ­
y a letin e b ağlı sancak b eylerin d en , ter­ lara C ezayir top rak lan da ek len m iş olu ­
sane reisinden v e tersan e kethüdasından yordu. iş te bundan sonra kaptanpaşa e -
K aptan -ı derya tayin e d ild iğ i de olurdu. y a le ti y erin e «Cezayir eyaleti» tâbiri
çıkm ış, fak at K aptanpaşa ey a le ti tabiri
V ezir rütb esindeki k ap ta n -ı d erya­ de terk ed ilm em iştir. K anunî S ü ley m a n ’­
lar D iv a n -ı hüm âyun m ü zak erelerin e ka­ ın son y ılla n n d a v ey a h u t da daha k e­
tılırdı. D iv a n -ı h ü m âyu n a g elen bahri sin bir ih tim a lle İkinci S elim zam anın­
m eselelere a it davalar K aptanpaşaya da C ezayir ü lk esi İdarî bakım dan asıl
h avale olunur, a y n ç a K aptanpaşalar ter­ C ezayir v e C ezayir-i garb d iy e ik iy e a y ­
sanedeki dairesinde de d avâ d in lerler­ rılarak, C ezayiri- garb kısm ı k ap tan -ı
di. B ah riyeye a it büyü k v e küçük ta­ deryalara bağlı addedilince «K aptanpa­
yin ler ;K aptanpaşaya aitti. F akat m ühim şa eyaleti» tâbiri y in e galip gelm iştir.
şeyleri bir telh is i l e sadrazam a arzet- K aptanpaşa ey a letin in m erkezi G e­
m ek le m ü k ellefti. K aptanpaşalar İs­ lib olu id i. O naltm cı asır ortalarına doğ­
tanbul’da bulundukları zam an h er h a f­ ru k ap tan -ı deryalar İstanbul’da otur­
ta cum a nam azından sonra Paşakapısına m ak la beraber G elib olu ’nun İdarî duru­
gelerek sadrazam la, sadrazam seferde mu d eğişm em işti. N itek im eserini O nye­
bulunduğu takdirde sadaret kethüdası i - dinci asrın ortalarında yazm ış olan K â-
le görüşerek donanm a işleri hakkında tib Ç elebi, G elib olu ’nun K aptanpaşa e -
bilgi verirdi. ya letin in paşa sancağı olduğunu b ild ir­
K aptanpaşaların O nyedinci asırda m ektedir.
se s iz yüz seksen sek iz b in beş y ü z ak çe­ K aptanpaşa ey a letin in m erkez dahil
lik h a sla n vardı. A y n c a K aptanpaşa e ­ onbir sancağı tım ar v e zeam etti, üç ta­
n esi de salyâneli idi. Kâtib Çelebi, «Tuh- m arlı sipahilerinin yekûnu 4500 neferi
fe t-ü l'k ib a r fi esfar-ül-bihar» isim li e - bulurdu. Bunlara 1890 azab neferi ilâve
serinde bu sancaklar hakkında şu izahı ed ilin ce y ek û n a ltı bini geçerdi. A y n ­
yapmaktadır: ca K efe, Trablus garb, Tunus v e Ceza­
Gelibolu: paşa sancağıdır. K aptan- y ir ey aletlerin in askerleri de katılınca
paga hassı 885 hin akçe, defter kethü­ donanm a askerinin m iktarı on bini bu­
dası zeam eti 88390 akçe, tım ar d efter­ lurdu. Ş a y et yapılacak deniz seferi için
darı zeam eti 62077 akçedir. G elibolu san­ daha fazla askere ihtiyaç h asıl olursa
cağında 14 zeam et, 32 tım ar vardır. A ntalya, M enteşe, Magosa, A napoli, Ka­
Ağriboz: 440 bin akçelik hassı, 12 vala, Sel ân i k sancaklarının tım arlı sipa­
zeam et, 188 tımarı olup, sancak beyi bir hileri de donanm aya alınırdı.
gem i ile deryaya çıkar. Kaptanpaşa eyaletin e bağlı sancak­
încbahtı: 300 bin akçelik hassı, 13 ların zeam et v e tım ar tevcihatı, m en-
zeam et, 287 tım arı olup, b eyi bir gem i suhat efradına a it m uam eleler derya
ile donanmaya katılır. kalem i tarafından tutulurdu. Tersane
M idilli: 240 bin akçelik hassı, 4 ze ­ defte rhanesinde görülen bu m uam ele
amet, 83 tımarı olup, beyi hır gem i ile sadrıâzama da arzclur, oradaki defterlere
donanm aya katılır. de işlenirdi. Yaya v e m üsellem teşk i­
Sığacık (İzm ir): 300 bin akçelik has- lâtı kaldırıldıktan sonra bunlara ait
sı, 32 zeam et, 230 tım arı vardır. Hassı çiftlik ler «mensuhat» adı ile derya ka­
tersane kethüdasına tahsis edilm iştir. lem ine bağlanm ış ve bundan sonra kap­
K ocaeli: 236 bin akçelik hassı, 25 tanpaşa eyaletin e tâbi tımar v e zeam et­
zeamet, 187 tımarı olup, beyi bir gemi lerle b irlik te idare edilm iştir. İşte bu
île donanm aya katılır. çiftliklerin öşrüne v e rüsumuna tasar­
K arlıeli: 264.400 akçelik hassı, 11 ruf ed enlere m ensuhat efradı denilirdi.
zeam et, 119 tımarı olup, beyi bir gem i
ile donanmaya katılır. DONANM ANIN YÜKSEK RÜTBELİ
Rodos: 277 bin akçelik hassı, 5 ze­
am et ,71 tımarı olup, b eyi bir' gem i ile SUBAYLARI
deryaya çıkar, dört gem ide m irîden v e ­
rilir. O sm anlı donanm asındaki yüksek
Biga: 213 bin akçelik hassı, 6 zea­ rütbeli subay, yâni kum andanların de­
met, 146 tımarı olup, beyi bir gem i ile recelerinin, ilk devirlerde, kapıkulu as­
donanmaya katılır. kerinin subaylarında olduğu gibi kesin
Mezistre: Mora’m ıı güneyinde Man­ çizgilerle yekdiğerinden ayn lm ad ığı, Ve
ya burnu yakınında olan bu sancağın yahut da bu noktalar için lüzum lu b il­
218 bin akçelik hassı, 16 zeam et, 91 tı­ giler devrin kayn ak lan n a aksetm ediğin­
marı olup, beyi bir gem i v e bir yedeği den zam anım ıza iy i bir şekilde intikal
ile sefere katılır. etm ediği anlaşılm aktadır. Osmanlı do­
Salyâneli, yani y ıllık lı sancaklar nanm asında kalyonların birinci plâna
Sakız, N akşc (N aksos) ve M ehdiye idi. geçm esine kadar m iri gem ileri kullanan
Kerbiri birer gem i ile donanm aya iltihak kaptanlara «hassa reisi» v eya «kaptan»
eden bu sancakların Kaptanpaşa ey a le ­ sancakbeylerinin tem in ettik leri g em ile­
tine katılm ası, birincisi 1617 yılında, re «bey gem ileri» dendiğini bunları kui-
İkincisi 1618-1619 yıllarında iki defa lan an lan n da ayni şekilde kaptan diye
kaptan-ı deryalığa getirilm iş olan Ç ele­ anıldıklarını biliyorsak da, mühim erkân
bi A li Paşa zamanındadır. Bunlardan arasındaki derece farkından m alûm atı­
başka K ıbrıs beylerbeyliğinin salyâneli mız yoktur.
sancaklarından Lefkoşe, Baf ve Girne Onbeşinci asır sonlariyle onaltm cı a-
sancak beyleri de deniz seferlerine birer sırda bir kısım kaptanlara «reis» dendiği
gem i ile iştirak ederlerdi. A y n c a Teke görülm ektedir. Kem al Reis, P iri Reis,
v e M enteşe sancak beyleri kâh kara, kâh Murad Reis, Turgud Reis, Salih R eis g i­
deniz seferlerine katılırdı. bi şöh retli denizcilerin hep reis diye a-
Kaptanpaşa eyaletin e bağlı sancak­ m ld ık la n , bunların um um iyetle korsan­
ların has v e zeam etinin cebelileri ile tı­ lıktan gelm iş oldukları gözönüne g eti-

1518
rilirse, reis tâbirinin korsan g em iciliğin ­
den gelm iş olabileceğin e ihtim al v erile­
bilir. M aamafih, reis tâbirinin korsan­
lıktan gelm e gem i kaptanlarına alem o l­
m adığım , Osm anlı donanm asında ku lla­
nılan bu unvanın azab reislerinden a y ­
rılabilm esi için, gem i kaptanı olan reis­
lere «hassa reisi» denildiğini ayrıca k a y ­
detm ek gerekir. O naltıncı asrın ikinci
yarısında bir harp gem isi idare edenlere
reis, bir filoya kum anda ed enlere kaptan
denildiğine bakılırsa, bu devirden itiba­
ren reis tâbirinin daha fazla vuzuh kes-
betm iş olduğuna hükm edilebilir. Soldan: Patrone, Miri kaptan, deniz
O sm anlı donanm asında kürekli g e ­ subayı ve eri (Juannin’den)
m ilerin hâkim bulunduğu devirde hassa
reisleri, yani kaptanlar, gem i azab lan - y e şil renkte, patrone ile riyâle de mavi
mn bölük b aşılannd an tâyin edilirdi. G e­ renkte âsa taşırlardı.
mi idare eden reisler bir rütbe işareti Bahriye nezareti teşkil edilerek bah
şeklinde gem ilerine fen er takarlardı. riyenin tam amı e le alm ınca bu rütbe
1682 senesinden itibaren donanmada isim lerinde de değişiklik olm uştur.
kalyonlar, yani yelk en li gem iler ön safa DONANMA İN ŞA SI VE GEMİ
geçince, donanm anın yüksek rütbeli er­ NEVİLERİ
kânının dereceleri de daha vazıh şe k il­
de ortaya çıktı. Bu devirde Kaptanpa- OsmanlIların yükselm e devrinde
şadan sonra gelen kum andanlar sırası muntazam sayılacak bir tem po ile gem:
ile Kapudâne, Patrone ve R iyâle idi. inşa edilm iştir. Gemi inşaatında bazan
ı Kapudâne: K aptanpaşadan sonra en humm alı faa liy et devreleri d e görülm üş­
yüksek gem i kum andanına a it olan bu tür. İnebahtı m ağlûbiyetini (1571) m ü te­
unvan 1682 den sonra taammüm etm iş- akip girişilen inşaat böyle en hararetli
| tir. B indiği gem iye «kapudâne-i hum a- bir ham le olarak göze çarpar. Donanma
ı yun» denilen bu kumandan şim diki rüt­ gem ilerinin büyük kısm ı İstanbul ve G e­
belere göre Oram irale tekabül etm ek tey­ libolu tersanelerinde yapılm akla bera­
di. Kapudânenin salyânesi dört bin beş ber, Karadeniz, Marmara v e Akdeniz
yüz kuruş (O naltıncı asır sonlarında bir kıyılarındaki m ahallî tezgâhlardan da
kuruş 80 akçe, O nsekizinci asırda 120 istifade edilirdi. İsm ail Hakkı Uzunçar-
akçe idi) tu. U m um iyetle beylerb eyi, ba­ şılı «Osmanlı devletinin m erkez v e b ah ­
zen de sancak beyi derecesinde olan ka­ riye teşkilâtı» isim li eserinin 446 ncı
pudânenin bindiği gem inin bir kaptanı sayfasında, İnebahtı m ağlûbiyetinden
ile m ülâzım ı ev v el v e m ülâzım ı sâni u n ­ sonra yeni bir donanma m eydana g etiri­
vanını taşıyan iki m uavini bulunurdu. lirken İstanbul ve Gelibolu tersanesi d ı­
Patrone: M irî gem ilerin birinci kap­ şında Varna, Burgaz, İğneada, Vize, A h-
tanı olan kapudâneden sonra gelen P at­ yolu, Süzebolu, M idye, Kefken, Silistre,
rone, derecesi itib ariyle m irî gem ilerin Sem endre, Sam sun, Sinop, Biga, İzmit,
ikinci kaptanı durumunda olup zam anı­ G em lik, Yalova, Rodos ve A n talya’da da
mızdaki koram iral (visam iral) e karşılık gem i yapılm ış olduğunu arşiv v esik a la ­
gelirdi. G em isine Patrone-i hum âyun rına istinaden kaydetm ektedir.
denilirdi. O nsekizinci asrın ikine', y a n ­ İmparatorluğun yükselm e devrinde,
sında salyânesi 3500 kuruştu. zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek biı
R iyâle: Şim diki rütbelere göre tuğ- sanayi m evcut olduğundan, ordunun d i­
. amiral (kontcam iral) e karşılık gelen ri- ğer ih tiy a çla n gibi, g em icilik le ilgili her
yâlenin gem isine riy â le-i hum âyun de­ şey im paratorluk sın ırla n dahilinde ve
nilirdi. O nsekizinci asrın ikine, y a n sın ­ bilhassa Anadolu ve Rumeli vilâyetleri
da salyânesi üç bin kuruştu. sahasından tem in edilirdi. G em ilere lâ ­
Rütbelerinin işareti olarak kapudâne zım olan şeyler, yelken, kürek, halat.

1519
lenger (gem i demiri, çapa) zift, katran du. Iiarplerde uğranılan m u vaffak iyet-
vesaireden ibaretti. Karadeniz, M arma­ sizlikler üzerine gem i tiplerinde d eğ i­
ra ve A kdeniz kıyısındaki tezgâhlarda şiklik yapılm ak ihtiyacı hissedildi. Bu
gem i yapılırken k e r e ste ,. sair m alzem e asırda A vrupalılar yelk en li gem i tip le­
vc hattâ usta v e am elesi o isk eley e ci­ rine ehem m iyet verirken Osmanlı donan­
var yerlerden, İstanbul ve Gelibolu ter­ ması eskisi gibi daha ziyade kürekli g e ­
sanesi için ise m em leketin m uhtelif kö­ m ilerden m ürekkepti. Y elkenli gem iler
şelerinden tem in olunurdu. Umuniİyetle birkaç defa tecrübe edilm işse de, bu tip
her çeşit m alzem e onu istihsal v ey a im al gem iciliğin bütün şartlan yerin e g e ti­
eden yerlere ısmarlanırdi- Meselâ: K en­ rilm ediği, yelk en li gem ilerin üstünlüğü­
dir bezi Kastamonu ve Sam sun bölgesin ­ ne tam inanılm adığı için y in e eski tarz­
den; kendir İzmir, Menemen, Mihaliç, dan vazgeçilm em îşti. Fakat n ih ayet bü­
Selanik, İnebolu, M isivri, Bartın, A y ­ yük tipteki y elk en li gem ilerin büyük
dın ve T ire’den; katran v e zift Biga, B ay­ rolüne kat’î kanaat getirildikten son­
ramiç, Tuzla, Kazdağı, Ağriboz,. K asta­ radır ki, donanmanın esası bu tip g e ­
monu, A vlonya ve M idilli’den; ten te b e­ m ilerden kurulm aya girişilm iştir. Y el­
zi Çanakkale civarı ve Manisa, A ydın, k en li gem iler olan k alyon lan n donanm a­
Ağriboz, A tina, İstife, İzm ir ve M ısır’­ nın esasını teşk il etm esi 1682 yılından
dan; kalyonlar için yelk en bezi S eddül- başlamaktadır.
bahir v e K um kale’den; gem i halatı ve Osmanlı donanmasında m uhtelif d e­
üstübü Güm ülcine, Tire v e M ısır’dan; virlerde kullanılan gem ilerini, 1 - K ü­
y in e üstübü Bcrkofça, Ilıca, Niş, Selânik, rekle yürüyen gem iler, 2 — Y elkenle
İstrumca, Florin, Kratova, M anastır, yürüyen gem iler, d iye iki gruba ayıra­
K östendil, F ilibe, Demirhisar, Gsküp ve rak tetkik etrnek lâzım dır. Hem kürek­
Ezine bölgelerinden tem in olunurdu. G e­ le hem yelk en le yürüyen gem iler de e -
m ilerin kürekleri ocaklık olarak K oca­ sas itibariyle yelk en li kısm ına dahildir.
eli, Bursa, Golas’da, Edirne’de İkinci
Murad’m vak ıf köylerinde: gem i le n ­ 1 ■
— K ürekle yürüyen gem iler.
gerleri de B ulgaristan’da Samako im a­
lâthanelerinde yaptırılır, y in e ayni y er­ Osmaıüı donanmasında m uhtelif b ü ­
den her y ıl tersane için 790 kantar ham yüklükte kürekle işley en gem i m evcu t­
dem ir gelirdi. A yrıca Mihrimah Sultan tu. Bunlara umiumi bir isim olarak
evkafı köylerinden de her sene 192 kan­ «çektiri» denir v e oturak denilen kürek­
tar ham dem ir g etirilm ek tey d i. çilerin oturduğu bank adedine göre s ı­
Gemi inşaatında en yüksek derece­ nıflanırdı. En küçüğü «karamürsel», en
yi bulan Onaltıncı asrın ikinci yarısın­ büyüğü «baştarde» olan kürekli g em ile­
daki seviye kolay elde edilm em işti. Bu, rin efrad v e teçhizatı da cesam etine g ö ­
Y ıldırım Bayezid devrinden başlıyan g e­ re değişirdi. K üreklilerin küçüklerinden
m i inşaiyeciliğinin tabii tekâm ülünün önemli bir kısm ı nehir filo la n n d a ça­
neticesiydi. Tabii devletin kuruluş d e v ­ lışırdı. N ehir filolarından en mühim m i
rindeki gem iler küçük tipte şeylerdi. Tuna’da bulunurdu. Bu nehirde bulunan
Bunlar V enedik ve Ceneviz gem ilerine gem i nevileri: Uçurma, Aktarma, Ü stü -
nisbetle daha ufak ve d olayısiyle daha açık, Çamlıca, Şayka, İşkam pavye (İş-
zayıftı. İkinci B ayezid zam anında gem i kam poye) gibi nevilerdi. İm paratorlu­
personel v e kumandanlarında olduğu g i­ ğun diğer nehirlerinde işley en g em ile­
bi gem ilerin cesam et v e teçhizlerinde de ri arasında C eliyye. Çete kayığı, Kütük,
büyük bir ilerleyiş vâki olm uştu. K anu­ Şahtur isim leriyle anılanlar vardı. N e ­
n î vc İkinci Selim zam anında gem i in ­ hir gem ileri um um iyetle «İnce donan­
şaatındaki gelişm e yin e devam etti. Fa­ ma» diye anılan küçük çaptaki va sıta­
kat K ılıç A li Paşa’nm ölüm ünden son ­ lardan ibaret olm akla beraber, gerek ti­
ra büyük deniz kum andanı yetişm ediği ği takdirde Tuna nehrine orta büyük -
gibi gem i inşaatında da gevşem e başla­ lükteki gem ilerden firkateler v e büyük
dı. Onyedinci asırdan itibaren Türk g e­ tip gem ilerden k aliteler de girerdi.
m iciliğinde bariz bir gerilem e vuku b u l­ İnce donanm anın denizde işleyen çe-

1520
Eski resmî kıyafetler
Y u k a n k i re sim , so ld a n : Selâm a ğ a s ı, S ak allı a ğ ası, K a fta n a ta s ı, Ç am aşır ağası.
A şag ık i re sim , s o ld a n : T e şrifa tç ı e fen d i, D e v let k e th ü d a sı b ey efen d i, T e ş rifa t halifesi
efendi, M an sıp a la ca k hacegrân’a b il’a t g iy d irilm e si, H ü ’a t g iy m iş h a c e t i n (A rif F a s a ’nın
b ir a s ır evvel P a r is 't e b a sılm ış «M ecmua! te sa v iri O sm aiiiyye» ad lı e se rin d e n ).

(Mufassal Osmanlı Tarihi tablosu No. 361


şitleri m eyalım da K aram ürsel, Brolik, isim li eserinin sonundaki gem i n e v ile ­
K ancabaş, Ç ekel ve, K ırlangıç, bir de rine a it izahat arasında ism i bulunm a­
büyük n evilere yak ın cesam ette olan yan »Gırab» Umman denizi v e Basra
Firkate m evcuttu. körfezinde k ullanılan bir gem i tipiydi.
Ç ektiri sın ıfın ın en küçük gem isi o - K adırga tarzında olan gırabm başı uzun,
lan K aram ürsel İstanbul ile Marmara sivri v e keskindi; kürekleri m azgal de­
sahilleri arasında işlerdi. M üteaddit n e­ liklerinden geçirilm iş olup gü verte a l­
vileri bulunan karam ürseller hem kürek tından kürek çekilirdi. K üpeşteleri g a ­
hem yelk en le hareket ederlerdi. D onan­ y e t yü k sek olduğundan içerisindeki m u­
m ada yak ın m esafeler için kullan ılan haripleri düşm anın ok v e kurşunların­
bir gem i çeşidi at kayığı vardı. B unlar dan korurdu. H indistan sahillerinde
Üsküdar ile K abataş v e Çardak ile G e­ kullanılan bir cins ticaret gem isin e de
libolu arasında tım arlı sipahi v e hayvan gırab adı verilirdi.
nakli için kullanılırdı. İnce donanm adan K ürekli g em ilerin en b üyükleri o l­
olup firk ated en küçük v a ziy ette bir g e ­ ması ve harplerde donanm anın asıl g ü ­
m i tipi olan kırlan gıçlar m uhabere ve cünü teşk il etm eleri bakım ından mavna,
karakol h izm etlerinde kullanılırdı; subay kadırga ve baştardeleri biraz ta fsil ed e­
ve n efer olarak yüz kadar m ürettebatı lim:
m evcuttu.
Mavna : Az yukarda söylediğim iz
D onanm anın esas önem li gem ileri
gibi 26 oturaklı olan m avnanın h er k ü ­
firkateden başlardı. Kâtib Ç elebi de
reğini y ed işer kişi çekerdi. Boyu altm ış-
«T uhfet-ül kibar fi esfarül bihar» isim ­
beş zira (44 m etre) olurdu. Kâtib Ç ele­
li eserinin sonunda gem i çeşitleri h a k ­
kında m alûm at verirken firk ated en b aş­
lam ıştır: M ezkûr m ü e llif firk aten in on
ilâ onyedi oturaklı olduğunu, h er k ü re­
ği ikişer üçer adam ın çek tiğ in i k a y d et­
m ektedir. M uharebede firk a teler sek se­
ner leven d alır v e subay, ged ik li ve
hizm etli olm ak üzere ayrıca firk ated e
yetm iş kişi bulunurdu.
Firkateden biraz daha büyük gem i
pergende (brigantin, pergandi) olup,
bunların 18 v eya 19 oturağı m evcuttu.
Bundan daha büyüğü ise «Kalite» ad iy­
le anılırdı. K alite (K alyota, g a lyot) 19 Onaltıncı asırda bir Türk kadırgası
ilâ 24 oturaklı olurdu. K a litelerd e harp­
te 220 kadar cenkci bulunurdu. P ergen-
d s v e kalite b ilh assa takip hizm etinde
kullanıldıklarından baş taraflarında top­
ları vardı.
K ürekli gem ilerin oturak sayısın a
göre tasn ifin e devam edilirse: yirm i beş
oturaklılara K adırga, 26 oturaktan 36
oturağa kadar olanına B aştarde d enir­
di. Yirm i altı oturaklı gem in in yü k sek
ve gen iş n ev in e m avn a denir, ik i katlı
olup üstü kalyon v e altı m avna olursa
bu çeşid in e güze (gök e) ism i verilirdi.
İkinci B ayezid zam anında y ap tırılıp
sonraları pek k u llan ılm ayan gök eler i-
çin Kâtib Ç elebi: «selefd e bir deha y a ­
pılm ıştı» d iyerek bunların: k u llam lm a-
yışların a işaret etm iştir. K âtib Ç elebi’- Yelkenli bir Türk kadırgası
nin «T u h fet-ü l-k ib ar fi esfar-ü l-b ih ar» hareket halinde

1521
bi, m avnanın cesam etini tarif ederken rekte dörder kişid en 196 kürekçi, 100
n efer cenkci ile bütün kadırga h alk ı 330
yirm i karış kıç yü k sek liği, oniki buçuk
k işiyi bulurdu. O nsekizinci asır b aşla­
karış baş yü ksekliği olur, y e d i buçuk
karış da kuşak bağlanur dem ektedir.
rında k alyonların taam m üm üne kadar
M avnanın m anga denilen ik i küreği a- kadırgalar O sm anlı donanm asının en ö-
nem li gem i sın ıfı olm akta devam edip,
rasm da üçer neferd en y ü zelli cenkci ve
üstad topçu Üçüncü A hm ed zam anından itibaren sa­
bulunurdu. Topları yirm i
dört tane idi. y ıla rı g ittik çe azalarak Birinci A b d ü l-
M ürettebatı m eyanında
bir reis kaptan, dört düm enci, bir oda­hamid devrinde ortadan kalktı.
başı em rinde kırk n efer âlâtcı, h er bir B aştarde : Y irm ialtı ilâ otuzaltı o-
küreğinde yed işer adam dan 364 kürekçi turakh iki çeşit baştarde m evcu t olup,
birincisinin boyu 57 zira (b ir z ira -ı m i­
m evcut olup 30 n efer topçu ile birlikte
yekûnu 600 n efer ederdi. m arî 75,8 santim etre) tutm aktaydı. E-
K a d ır g a : D onanm anın en önem li
sas dikkati üzerine çeken baştarde ise
K âptanpaşa baştardesi idi. O tuzaltı o -
gem i tipi olan kadırgaya ecn eb i donan­
turaklı kaptanpaşa baştardesinin boyu
m alarında gobi v e galer ism i v erilm ek ­
ev v elc e 70 arşın, K âtib Ç elebi'nin y a şa ­
teydi. K âtib Ç elebi kadırganın cesam e­
tini anlatırken: «bir kadırganın ik i bo­
dığı O nyedinci asrın ortalarında ise 72
arşındı. K ü rek lerin i m avnada olduğu
doslam asının arasının e lli a ltı zira u -
zunluğunda, anbar ağzının yirm i karış gib i y ed işer k işi çekerdi. M anga d en i­
enliliğinde, kıç tarafının onsekiz karış,
len iki kürek arasında üçer cenkci b u ­
lunurdu. Y etm iş ik i k üreğini çeken 500
baş tarafının onbir k a n ş yüksekliğinde»
olduğunu bildirm ektedir. H er kadırgadakürekçi, 216 cen k ci, topçu v e sair g em i­
harita ve pusula kullanm asını bilen bircileriy le beraber b ir baştardede 800 k i­
kaptan, bir odabaşının em rinde biri o -şi bulunurdu. D en izcilik te usta bir reis
dabaşı olarak trinkete kullanan yirm i gem in in sevk ü id aresin i deruhte ederdi.
alâtçı, ik i usta düm enci, bir usta y e lk en ­
K aptanpaşa baştardesinin kıç ü ze­
rinde üç fen eri vardı. V ezir rü tb esin d e­
ci v e onun m aiyetin d e göm i den ilen iki
vardiyan ik i kürek y a p ıcı ik i k alafatçı
ki bir k im se donanm aya serdar tayin e -
iki dülger bulunurdu. B öylece h er ka­ d ilirse K aptan-ı derya ile b irlik te ayni
dırganın ged ikleri ya n i değişm ez sa y ı­
gem iye binerdi. K âtib Ç eleb i’n in k a y ­
d ettiğin e göre v ezir serdarların bin d ik ­
daki gem icisi otuz beş k işiydi. H er k ü ­
le r i baştarde y e ş il b oy a lı o-
lup, bayrağı da gem i gib i y e ­
şil renkteydi; direk başında
alem i bulunan bu gem inin
reisi vard iyan başından tâ ­
y in edilirdi. B öyle h u su si­
y etler taşıyan baştardeye
hünkâr baştardesi ism i v e ­
rilm ek teydi.
K âtib Ç elebi d en izcili­
ğ e a it m eşhur eserinde gem i
tip lerin i tan ıttık tan sonra
donanm anın m ü retteb at ve
cenkçi m evcudu hakkında
şöyle dem ektedir: «Mutad
üzere kırk tane kadırga, a ltı
m avna, bir baştarde ile bir
donanm anın askeri 16400 n e ­
fe r olur. B unların 10500 ü
Onyedinci asır başlarında Türk kadır­ kürekçi, 5300 ü cenkci asker­
gaları (Sultan İkinci Osman’a ait bir dir. Y irm i adet b e y g em ile­
Şehnameden. Aslı Topkapı Sarayı kü- rinde dah i yü zer n efer cenkci
tüphanesindedir) olursa yek û n u y ed i bin kadar

1522
cenkci eder, m angalar arasına daha faz­ yon yâni yelk en li donanm a devrinde
la cenkci konursa donanm adaki cenkci de kullanılm ıştır.
sayısı da ona göre artar.» K alyon devrinin iki direkli g e m ile ­
ri :
2 — Y elk enle yü rü yen gem iler Şalope: Y elk en lilerin en küçük s ı­
n ıfın ı teşk il eden şaloper.in boyu 27 z i­
Osm anlı donanm asında k ullanılan ra olurdu. Ondokuzuncu asır başlarında
y elk en li gem iler ik i v e .üç direk li olarak bir şalopede daim i m ürettebat olarak 19
ik iye ayrılm aktaydı. İki d irek liler Şa~ k işi, taşralı efrad yân i cenkci olarak da
lope, B rik, U şkuna üç d irek liler de K a l­ 43 k işi bulunurdu. Ş alop eler am barsız
yon, F irkateyn ve K orvet idi. O nseki- gem ilerden olup m uharebe işlerinde k u l­
zinci asrın başlarına kadar O sm anlı do­ lanılırdı.
nanm asının esası k ü rek li gem ilerden Brik : İki direkli bir y elk en li olup
m ürekkepti. Fakat y e lk e n lile r de hiç ik i direği «kabasorta» denilen dört köşe
yok değildi. Zaman zam an az m iktarda y elk en li idi. Brik, o zam anın en hızlı
y elk en lilere rastlandığı da olurdu. N i­ giden gem isiydi. Lum barlı olan kü p eş­
tekim Onbeş, O naltı v e O nyedinci asır­ telerinde top bulunurdu. E riklerde altı
da göze çarpan y elk en liler m eyanında aylığ ın a ücretle toplanan taşralı efrad
A teş gem isi, A ğripar, Barça v e n ih ayet diye anılanlar hariç gem in in daim i v e
K alyonu zikretm ek m üm kündür. B u n ­ m aaşlı m ürettebatı 9 reis v e vardiyan,
ların dışındaki çeşitle r O nsekiz v e O n- 1 topçubaşı. 3 sudagabo (topçu efra d ı),
dokuzuncu asırlara aittir. 8 subay, 4 marangoz ve kalafatçı, 20 g ab -
Bu başlangıç v e hatırlatm adan sonra yar (y e lk e n c i), 25 gönüllü ile birlikte
yelk en leri ayrı ayrı tanıtm aya geçerken, 70 k işi idi.
yelk en li gem ilerin vasıfların a a it k ısım ­ U şk u n a : 27 zırâ uzunluğunda iki
larda İsm ail H akkı U zunçarşılı’n ın «Os­ direkli bir y e lk en li idi. Bunun birinci
man! ı d evletin in m erkez ve bahriye te ş­ direğinde biriklerde olduğu gib i kaba­
kilâtı» isim li eserinin 465-479 ncu sa y ­ sorta denilen köşeli) ikinci direğinde
falarında arşiv vesikalarından n a k led il­ şalapelerde olduğu gib i sü b ye denilen
m iş b ilg iy e istin at ettiğim izi zikretm ek düz y elk en vardı. U skunalarm 16 topu 90
faydalı olacaktır. m ürettebatı m evcuttu.
E vvelâ, kalyon devri d iye isim len ­ Ş e h t iy e : İki direkli y elk en lilere
dirilen y ek en le yü rü y en gem i devrine dahil bulunan şeh tiy eler büyük v e k ü ­
girilm eden önce kullanılan gem ileri k ı­ çük olm ak üzere ik i kısım dı. B üyükleri
saca tanıtalım : B unlardan ateş gem isi; 29 ilâ 35 zirâ, K üçükleri de 23 ilâ 27
düşm an donanm asını atelem ek için k u l­ zirâ uzunluğunda olurdu. M ürettebat
lanılan bir gem i idi. A teş gem isin in iç i­ ve taşralı efrad ile b irlik te gem ideki in ­
ne kolaylık la tutuşup yanacak şeyler san m evcudu 200 k işiyi bulurdu.
doldurulur, düşm an donanm ası arasına K o r v e t: Y elk en lilerin büyük n e ­
sokulunca gem i ateşlen ir, gem id ek i bir vin d en yâni üç direkli kısm m dandı. U -
kaç kişi k endilerini d enize atarak arka­ zunluğu 33 ilâ 39 zirâ olurdu, ü cretli si-
y a iple b ağlı kayığa geçerdi. lâhendazlardan ib aret olan taşralı efrad
A ğn p ar (v ey a agribar) b ü yü k tip hariç bir korvetin Ondokuzuncu asır
gem ilere dahildi. O nbeşinci asır sonla­ başlarında 174 k işilik m ürettebatı b ulu­
rında bir ağrıparda 13 şayka topu, 6 baş nurdu.
topu, 4 büyük zarbazen v e 16 tane de K alyon : B üyük tip yâni üç direkli
pranki topu bulunurdu. yelk en lilerd en olan kalyonların İki v e
Barça.: Hem n ak liy e hem harp g e ­ üç am barlıları m evcuttu. İki am barlılar­
m isi olan barçalarm a ltı düzdü. İki veya da altm ış ilâ seksen, ü ç am barlılarda
üç direkli olan barçanm O nbeşinci asır seksen ilâ yüzon top bulunurdu. B oyla­
sonlarında 4 şayka topu. 12 baş topu, 12 rı 43 ilâ 64 (b ir zirâ 75,8 santim etre) z i­
zarbazen. 35 tane de prankı topu bu lu n ­ râ kadardı. Osm anlIlarda ilk k alyon İ-
m aktaydı. kinci B ayezid zam anında yapılm ıştı.
Ç ektiri yâni kürekli donanm a d ev ­ Ç ektiri v a sfı da gözönünde bulunduru­
rinde m evcu t olan bu iic sın ıf gem i kal­ larak m eydana getirilm iş olan bu k a l-

1523
yoııa gök e denm ekteydi. Giike gibi kal­
yon sınıfından addedilen diğer gem iler
Barça, Burtan, Kuraka. Karavele, F ir­
kateyn, Kapak ve Ü ç-am barlı idi.
Kanunî Süleym an zamanında V ene­
diklilerin karakalan nevinden kalyon
yapılm ıştı; 1500 ilâ 2000 ton hacm inde
olan bu gem ileri rüzgârsız havalarda
sevketm ek imkânı bulunam ayınca kal­
yon m iktarı âzaltılıp hem kürek hem
rüzgârla yürüyen çektirilere ehem m iyet
verilm işti. Girit seferleri sırasında k a l­
yona yine ehem m iyet verilerek bu sı­
nıftan gem iler im al edilm iş, fak at Köp-
Onsekîzinci asır sonunda bir Türk riilü-zâde Fazıl A hm ed Paşa'mn sadare­
kalyonu ti zam anında kalyondan tekrar v azgeçil­
m iştir. N ihayet M erzîfonlu Kara Musta­
fa Paşa’m n gayretiyle yeniden kalyona
ehem m iyet verilm iş ve bundan sonra
Osmanlı donanmasında kalyonculuk
yerleşm e yoluna girm iştir.
Firkateyn ; ü ç direkli y elk en liler­
den olan firkateynlerin uzunlukları 45
ilâ 55 zirâ arasında değişirdi. Hem g ü ­
verte hem de ambarlarında top Bulu­
nurdu. Toplarının sayısı 30 ilâ 70 ara­
sındaydı.
Kapak : K alyon sınıfından oian ka­
pak (veya kaypak) 1ar iki ambarlı g e­
milerdi. B üyük ve küçük olmak Ü7.ere
iki n ev ’i bulunan kapakların küçükle­
rinde 60 ilâ 80 top ve m ürettebat ve
cenkeilerle birlikte 600 ilâ ,00 kişilik ef-
rad; büyüklerinde 80 ilâ 110 top ile cenk-
ci ve m ürettebat olarak 800 iJâ 1000 k i­
şilik efrad bulunurdu.
Üç ambarlı: K alyon sın ıfın ın en
büyük gem isi olan üç am barlılar 1682
den itibaren yapılm aya başlanm ıştı.
Boyları 59 ilâ 64 zirâ olurdu. Bunların
hem güverte lıem de ambarlarında top
bulunurdu. Am barlarındaki toplar 110
ilâ 120 kadar olup m ürettebatı da 800
ilâ 1000 kişiydi.

DONANM A HİZMETİNDEKİ
BAHRİYELİLER

Osmanlı donanmasında hizm et eden


bahriye efradı iş ve hizm etlerinin şek li­
ne göre çeşitli isim lerle anılan topluluk­
lar m eydana getirirlerdi. Bu hizm etliler
Azablar, Levendler, K ürekçiler, A ylak ­
üç anbarlılar (O ndoku/uncu asır çılar, K alyoncular, Gabyarlar v e Suda-
ortalarında) gabolar gib i isim lerle anılan bir nevi

1524
askerî sınıf meydana getirirlerdi. Bun­ mesi gayesiyle, forsaların aralarına Türk
lardan azablar hariç diğerleri hep gem i­ kürekçiler oturtulurdu.
lerde hizm et eden efraddan ibaretti. Forsalar dışında kalan kürekçiler,
Tersanenin tetkiki sırasında izah edildi­ devletin kendi tebaası arasından, yirm i
ği veçhile, azablar, ik i kısım olup bir hanede bir hâne hesabiyle halktan top­
kısmı tersanede diğer kısmı da donan­ lanırdı. Kürekçi toplanılan mıntıkada
mada bulunurdu. Tersane hizm etlileri yirm i haneden birisinden kürekçi a lı­
anlatılırken donanma az ablarından da nınca diğer ondokuz hane bu kürekçinin
bahsedildiğinden, burada onları tekrara altı aylık iaşesini temin edecek para
elbette lüzum yoktur. Bu bakım dan şim ­ verm ekle m ükelef tutulurdu.
di diğerlerini tanıtm aya çalışacağız. A ylakçılar : Y elkenli gem i teşkilâ­
Levendler : Osmanlı donanmasında tının kabulünden sonra, donanmanın se ­
muhafaza hizm etleri de ifa eden m u­ fere çıkacağı za -
harip ve m aaşlı bir sınıfa O nallm cı as­ maniarda altı ay
rın ortalarında Onsekizinci asır sonları­ için toplanan ü c­
na kadar leven d denm ekteydi. Levend retli bir sın ıf as­
tâbiri donanmaya korsan g em iciliği y o -
luyle girm iştir. Onbeş ve Onaltm cı a- kerdi. Bunların
sırlarda Türk korsan gem ilerinde ça lı­ ücretlerinin yarı­
şan güçlü kuvvetli efrada levend denir, sı peşin, yarısı da
hattâ bu yüzden korsan gem ileri «le- hizm et m üddetle­
vsnd gemileri» tâbiriyle de anılırdı. rinin bir parçası­
Korsan gem ileri ve onlardaki levendler nı doldurduktan
donanma hizm etine girm eye başlayınca, sonra ödenirdi.
levend kelim esi de donanmanın bir k ı­ Onsekizinci asrı»
sım efradının ismi olarak yerleşm iştir. başlarında her
L evendler sahil köy ve kasabaların­ kalyonda 150 ilâ
daki Türklerden, biraz da sahillerdeki 200 aylakçı bulu­
Kumlardan toplananlar «leven d -i Rumî» nurken asrın son­
diye anılırlardı. Levendleriıı, bahriyeye larında miktarlar;
kaydolurken bir tüfek, bir k ılıç veya
her kalyon için
bir m ızrakları bulunm ası kâfi idi.
ellinin altına düş­
Donanma askerinin düzen v e disip­
müştür.
lininin bozulduğu devirde bir kısım le ­
vendler bazr paşaların m aiyetlerine gir­
m işler, bir kısmı da A nadolu’y a geçerek
çapulculuğa başlam ışlardı. N ih ayet bu
hâlin önlenm esi ve leven d lerin topluca
bir arada bulundurulm ası g a y e siy le İs­
tanbul'da Levend Ç iftliği denilen m a­
halde bunlara bir kışla yaptırılm ıştır.
K ürekçiler : Osmanlı donanm asın­
da kürek çeken efrada «kürekçi» ismi
verilirdi. K ürekçiler iki kısım olup, bir
kısmı esirlerden, diğerleri de d evletin
topladığı kim selerden m ürekkepti. E-
sirîerden ibaret kürekçilere «forsa» d e­
nirdi. Onbeş ve Onaltm cı asırlarda bü­
tün Akdeniz devletleri de gem ilerinde
forsa kullanılırdı. Forsalara h er gem ide
vafdiyanlar nezaret eder ve bunların
kaçmamaları için birer ayaklarından
zincirle alabandalara bağlanırdı. B unun­
la da iktifa edilm iyerek, em niyeti temin
ve geminin hareketinin sabote edilm e­ Levend’ler

1525
Kalyoncular : Y elkenli gem ilerde için kulluklar yani karakollar tesis e -
istihdam edilen kalyoncular, her sene dilm iştir. N itekim . B eyoğlu :nda hâlâ
donanm anın der.ize çıkm asından önce «Kalyoncu kulluğu» adım taşıyan bir
m uayyen yerlerden toplanırlardı. B un­ sem t vardır.
lara «taşralı neferads da denilirdi. D o­ K alyoncular, İkinci Mahmud'un ıs ­
nanmada iken ücret alan kalyoncular se ­ lahatı sırasında 1827 yılında kaldırılarak
fer bitince m em leketlerine döner, böy- yerlerin e «tersane tüfenkci neferatı» i-
lece ücretleri de sona ererdi. K alyoncu­ kam e edilm iştir.
ların toplandıkları sahalar; Çekmece G abyarlar : Y elkenli gem ilerde y e l­
kazalarından başlıyarak Edirne'ye kadar kenleri açm aya ve toplam aya m em ur s ı­
uzanan m ıntıka, Ç anakkale bölgesi ile nıfa G abyar denirdi. 1774 Osmanlı - Rus
Baii Anadolu kıyıları v e bu kıyılara harbine kadar donanmada gabyar sın ı­
yakın adalar idi. K alyoncular m u vak ­ fı yoktu. Bu tarihten önce yelk en lerin
kat hizm et gayesiyle toplandıkları ve açılıp toplanm ası işini «rüesay-ı sütuna
bu toplanmada da disipline esas teşkil v e y a «rüesay-ı rubu’lu» denilen reisler
edici sıkı şartlar aranm adığından u m u­ ifa ederlerdi. O nsekizincı asrın sonların­
m iyetle disiplinden mahrum, kabadayı, da Küçük H üseyin Paşa’nın k ap tan -ı
serkeş ve taşkınlık çıkarıcı idiler. K al­ deryalığı zam anında bu reislerin, neza­
yoncuların herkesin gözünü yıldıran bu reti altında gabyar v e marinar (m arnel)
taşkınlık ve disiplinsizlik lerin i önlem ek sın ıfı ihdas olunm uştur.
gayesiyle Cezayirli Gazi Haşan Paşa Gabyar ve m arnellerin arasında Rum
K aptaıı-ı d eryalığı zam anında Kasım pa­ v e Erm eniler de vardı. Fakat 1827 c>e
şa ’da bunlar için bir kışla yaptırıp h ep­ yapılan tersane nizam v e kanuniariyle
sini burada toplıyarak zaptı rapim ı te­ Rumlardan gabyar alınm ası usulü k a ld ı­
nlin etm işti. O sırada Galata ile B eyoğ- rılarak onların yerleri Trablusşam, B e y ­
lu ’nutı m uhtelif yerlerinde kalyoncular rut, Akkâ, Gazze, Sayda taraflarından

Yalı Köşkünde Kaptanpaşa’nın sefere uğurlanm a m erasimi


(C hoiseule G ouffier’den)

1526
denizciliğe vak ıf kim seler toplanm ak sonra Karadeniz'e daha büyük k u vvet­
suretiyle doldurulm uştur. ler, çıkarılm ıştır.
Sudagabolar : G em ilerde topçubaşı- D onanm anın denize çıkm ası ilk b a­
ııın nezareti altında topları kullanan n e- har iptidasında cereyan ettiği cihetle,
ferata O nsekizinci asrın ikinci y a rısın ­ gem ilerin k ış içerisinde teçhizine çalı­
dan itibaren sudagabo v eya sudegabu şılırdı. V akit yaklaşınca tersane emini
denilirdi. Z ikredilen devirden itibaren B âb-ı â li’y e gelir v e sadrazâm dan gem i­
resm i vesikalarda v e bazı vak'anüvis ta­ lerin denize açılm asına m üsaade alınm a­
rihlerinde göze çarpan bu tâbir daha sın ı şifahen arzederdi. Bunun üzerine
önce m evcut değildi. N itekim O nseki­ sadrazam vaziyeti bir telhis ile padişa­
zinci asrın ikinci yarısın a kadar gem iler­ ha yazar, padişah da beklenen m üsaade­
de topları kullanan neferata saatçi ve y i verirdi. Bu arada m üneccim başıdan
topçu denm ekteydi. uğurlu bir gün seçm esi için zâviçe ter­
Bu sayılan sınıflard an başka g em i­ tip etm esi de istenirdi.
lerde sanat erbabının göreceği işleri y a ­ Bu yazışm a ile m üsaade istih salin i
pan ve sa y ıla n gem inin cesam etine gö­ m üteakip m erasim le ilg ili şeylerin tat­
re bir kaç kişiden ibaret bulunan nak­ bikine geçilirdi. E vvelâ vezirler, şey h ü l­
kaş, marangoz, dem irci, h alatçı, gibi sa­ islâm , kazaskerler, nişancı v e defterdar­
natkârlar da vardı. lar ve yeniçeri ağası sabah nam azını
m üteakip tersaneye gelirlerdi. K aptan-
DONANM ANIN DENİZE AÇILMASI paşa bu topluluğu isk eled e kaşrılayıp
Osmanh donanm ası her sene ilk ba­ tersanedeki odasına götürürdü. Daha
harda denize açılırdı. D onanm anın den i­ sonra sadrazam gelir- v e ayni şekilde
ze açılışı sırasında birtakım m erasim ic ­ karşılanırdı. D avetli h ey et topluca bir
ra olunurdu. D onanm anın denize açıl­ aradayken veziriazam , tersane em ini ve
ması m erasim i d iye isim lendirilm esi tersane kethüdasından donanm anın her
m üm kün olan bu törenin O naltıncı as­ şeyin in tamam olup olm adığını sorar,
rın sonlarında son şek lin i aldığı a n laşıl­ onlardan m uvafık cevap alındıktan son­
m aktadır. D onanm anın her y ıl ilk ba­ ra topluca Kaptanpaşa baştardesine g i­
harda denize çıkm ası 1502 senesinden i- dilirdi. Bunun üzerine baştarde hareke­
tibaren âdet haline gelm iş v e bu âdet te g eçirilir ve yü k sek erkândan m ürek­
Ondokuzuncu asrın ortalarına kadar de­ kep bu h ey et Sirkeci isk elesin e götürü­
vam eylem iştir. D onanm anın k u vvetli lürdü. Bu arada Kaptanpaşa ile veziri-
olduğu Onaltıncı asırda, denize açılm a âzam sahil v e iskelelere yığ ılm ış olan
m erasim i, ek seriyetle deniz seferlerinin halkı selâm lardı.
başlangıcını gösteren birer hâdise olm a­ V eziriazam ile Kaptanpaşa S irk eci’-
sı, ayni zam anda gerek asker gerekse de kendi kayıklarına binerek Y alıköşkü’-
halkın m aneviyat ve gururuna hitab e - n e giderler ve orada bulunan padişah
den tarafının bulunm ası bakım ından tarafından kabul olunurlardı. Padişahın
değer taşım aktaydı. F akat daha sonrala­ kabulünden sonra veziriâzam , kaptanpa­
rı m erasim ler bu hususiyetini k ayb etti­ şa, yü k sek d ev let erkânı, ulem a yine
ği gibi ü stelik bir sürü teşrifat k a id ele­ baştardeye biner v e baştarde Yalıköşkü
rine boğulm uş, ayrıca m üneccim lerin u - önünden geçip toplar atarak padişahı
ğurlu gün seçm eleri gib i ilim dışı ha­ selâm lar ve oradan B eşik taş’a giderdi.
reketler bu m erasim lere pek bol şek il­ B aştardenin gelişi sırasında donanma
de girm iştir. Zâten O nyedinci asır baş­ gem ileri de B eşiktaş’ta Barbaros türbe­
larından itibaren donanmanın d enize a- si önünde toplanarak dem irlerdi. Do­
çılışm da sahilleri ecnebilerin v e korsan­ nanm a B eşiktaş önünde en çok üç gün
ların taarruzlarından koruma gayesi durabilirdi: Bu m üddet zarfında m ünec-
gözetilm ekteydi. Tabiî bu m aksatla do­ cim başm ın tayin ettiği uğurlu gün ve
nanma esas itibariyle A kdenize açılırdı. saat gelin ce denize açılm ak üzere hare­
O nyedinci asrın ortalarına doğru sah il­ k ete geçerdi.
lerin Kazak hücum larından korum nası i- Donanma icap eden v ey a usul ha­
çin K aradeniz’e d e bir filo gönderilm esi lin e gelen sahaları dolaştıktan sonra k ı­
' âdet olm uştu. R usya’nın büyüm esinden şa doğru İstanbul’a dönerdi.
Eyâlet Teşkilâtı ve Toprak İdare Sistemi

Osm anlı d evletin in e y â le t teşk ilâ ­ D evletin teşk ilâtın ın gelişm esi v e sın ır­
tı, m evzuun esası bakım ından idari te ş­ la n ıl g en işlem esi üzerine m erk eziy etçi­
kilât kısm ında anlatılm ası icap eder g ö ­ lik daha da sık ılaştı. Bu bakım dan, O s-
rünürse de. ey a let teşk ilâtın ın h u su si­ m anlı e y â le t idaresinin bu ruhla karak-
yetlerin in iyi anlaşılab ilm esi ve b ilh a s­ terize ed ilm iş olduğu m eselesi, m evzuun
sa eyaletlerin m iktar v e b ü n yelerin e ait daha b aşındayken hatırda tutulm ası icap
tafsilâta girileb ilm esi için ayrı başlık eden m ühim bir noktadır. O nsekizinci
altında tetkiki daha u ygun telâk k i e d il­ asrın sonlarından itibaren bazı e y â le tle ­
m iştir. Z âten idari teşk ilâ t yazılırken, rin m erkezi h ü k ü m etle irtibatlarında
eyaletlerd en ayrıca b ah sed ileceği h esap ­ m üşahede ed ilen gevşem e, m erk eziy etçi­
lanacak yalnızca m erkez idare v e te ş­ lik te sistem itib a riy le bir d eğişik liğin
kilâtı ele alınm ış, ey a letlerin id aresin ­ değil, başka şart v e sebeplerin m ah su lü ­
den bahsedilm em iştir. dür.

I — BEYLERBEYİLER VE BEYLERBEYLİKLERİN
EYALETLER TEŞEKKÜLÜ

O sm anlı d evletin in İdarî bünyesinde O sm anlIlarda en büyük idari bölüm


ku vvetli bir m erk eziy etçiliğ in m ev cu d i­ eyâletlerin en y ü k sek m ülkî v e askeri
y etin e m üteaddit defalar işaret ed ilm iş­ âm iri b ey lerb ey iler idi. D evletin ilk teş­
ti. Z âten ilk teşkilâtlanm anın vuku b u l­ kilâtlan m asın ın vu k u bulduğu Orhan
duğu Orhan Gazi devrinden itibaren m er­ Gazi devrinde bir tane b eylerb eyi m e v ­
keziyetçiliğe giden bir y o l tutulm uştu. cut olup bu da ordu işlerinden m es’u l-
dü. Orhan Gazi'nin ordu kum andam o - de, eski Osmanlı tarihlerinde ey a let te ş ­
lan Süleym an Paşa b ey lerb ey i idi. Bu kilâtını kesin çizgilerle b elirtecek b il­
sırada m em lekette hüküm dardan sonra g iy e rastlanm am ası, ik in ci dereccıde de
en fazla sözü geçen b ey lerb ey i idi. S ü ­ «vali» tâbirinin tam y erin d e k u lla n ılm a ­
leym an Paga’m n ölüm ünden sonra onun ması, veyah u t da bu tâbirin devrine g ö ­
vazifesi Lala Şahin P aşa’y a verilm işti. re d elâlet ettiği m ânanın açıklanm am a-
B ey lerb ey liğ in m ev k i v e se lâ h iy et- s.ııd an ileri gelm ektedir.
leri Orhan Gazi zam anındaki g ib i devanı V ali kelim esin in bir eyaletin id a re­
etm edi. Murad H üdavendigâr devrinde sin i deruhte eden en büyük âm ir m âna­
Çandarlı H alil H ayreddîn Paga’n m hük ü ­ sında olduğu m alûm dur. B eylerb eyin in
m et reisliği ile ordu kum andanlığını bir de ayni m ânada k u llan ıld ığı, bilinen bir
elde birleştirm esi üzerine b ey lerb ey in in gerçektir. V aliyi b eylerb eyin in tam k ar­
durumu biraz sarsıldı ise de, aradan pek şılığı şek lin d e aldığım ız takdirde, eski
fazla zaman geçm eden b eylerb eyin in h a­ O sm anlı tarihlerinin bir kısm ının ifa d e­
kiki m evk ii tavazzuh eder gib i oldu. O sine nazaran, İstanbul’un feth in d en ö n ­
sırada R um eli’deki fe tih le r sür’atle d e­ ce b ile, A nadolu ve Rum eli b e y le rb ey ­
vam ettiğ i cih etle, b eylerb eyi, Rumeli liklerinin. yânı ey âletlerin in dışında bir
tarafının askeri kum andanı h alin e g e l­ v ey a ik i tane daha ey â letin bulunm ası
m eye başladı. Osm anlIlarda askeri ku­ gerekir. Hattâ bunu Murad H ü d aven d i-
mandan m ülki işlere de karıştığından, gâr zam anına kadar geriye götürm ek i-
beylerbeyi, hem askeri hem m ü lk î âmir cap eder. Zira en iyi Osmanlı ta rih çile­
vaziyetin e geçti. Bu v a ziy etten R um eli rinden biri olan Kem al P aşa-zâd e’nin
b eylerb eyliği vazifesi doğdu- Osm anîı tarihinde (Ş erafettin Turan neşri s: 27)
fetih leri yaln ız R u m eli’de d eğ il A nado­ y ıld ırım B ayezid’in A m asya’da v a lilik
lu'da da devam ettiğin d en , onun arka­ ettiğ in e dair şö y le b ir ilâve m evcuttur:
sından bir de A nadolu b ey lerb ey liğ i te ­ «mezkûr şeh riyar-ı m ağfur ol v ilâ y etü n
şekkü l etti. Her ik i b ey lerb ey liğ in h a n ­ e y â letin i ulu oğlu Sultan B averid ’e v e r ­
gi tarih te kurulm uş olduklarını kesin şe ­ mişti.»
kilde tespit m üm kün d eğ ilse de Y ıldırım Buna m ukabil tarihî hâdiselerin c e ­
B ayezid devrinde R um eli v e A nadolu reyan şek li takip ed ilm ek su retiyle, A -
beylerbeyi Unvanını taşıyan kim selerin m asya v e çevresinin feth in in Y ıldırım
m evcu diyetlerinden haberdarız. B ayezid ’in hüküm darlığı zam anına ra st­
işte bu suretle hukukî statü leri ta ­ ladığı düşünülürse, K em al P aşa-zâd e’nin
vazzuh eyleyen R um eli ve A nadolu b e y ­ bu noktada ha iâya düştüğü m eydana ç ı­
lerbeyleri, evvelem ird e K üm eli v e A n a­ kar. H atâ derecesi bu kadar bâriz o lm a­
dolu taraflarının ordu kum andanı ve m akla beraber bazı O sm anlı tarihlerinde,
n ih ayet bu sıfatların ın y an ın d a R um eli vali tâbirinin tam yerinde k u lla n ılm a ­
ve A nadolu ey â letlerin in v a lisi v a z iy e ti­ m asına ait örneklere Y ıldırım B ayezid
ne geçm işlerdir. Z am anla Osm anlı ü lk e ­ ile F atih M ehmed arasındaki devirde de
si büyüyü nce m ülkî taksim atı ü lk ey e g ö ­ rastlanm a k tadı r.
re ayarlam ak icap etm iş ve bu sebeple İcra edilen fetih ler ve şehzâdelerin
yeni, b eylerb eylik ler ihdas edilm iştir. hüküm et m erkezi dışındaki v a zifeleri
Fakat R um eli v e A nadolu b e y lerb ey lik ­ beraberce takip ed ilin ce, A nadolu v e
leri, teşek k ü llerin d ek i esk ilik d o la y ısiy - Rum eli b ey lerb eylik leri dışında ilk v a ­
le diğerlerinden daha m üm taz ve üstün liliğ in Fatih M ehm ed zam anında, pek
dereceli addolunm uştur.. k u vvetli sayılam ıyacak bir ih tim ald e de
Rumıeli v e A nadolu b e y lerb ey lik le­ ik in ci Murad zam anda A m asya ç ev re­
rinden sonra üçüncü bir b eylerb ey liğ in sinde ihdas edilm iş olduğu an laşılıyor.
hangi tarihte ih d as ed ilm iş olduğu m e­ İkinci Murad’m şeh zâd eliğin d e Aır.asya-
selesin e gelince: B unun için sen e h a ­ da v a lilik etm iş olduğundan bahseden
lind e bir tarih tesp iti m üm kün olm adı­ eserler m evcutsa da, Osm anlı ta rih le­
ğı gibi, üçüncü ve n iiıa y et dördüncü b ey ­ rinde onun m evk iin in sancak b ey liğ in e
lerb eylik lerin ihdasların ın ilk d evirlerin ­ uyduğunu gösteren ifad eler daha sarih
deki m ah iyetleri dahi bir h a y li k arışık ­ v e k u vvetlid ir.
tır. Bu k arışıklığa sebep, birin ci d erece­ A m asya çevresin d e bir ey â letin te -

1529
şekkülüııde, burasının hüküm et m erke­ m ezidi in ayet m elik il-allâm Karaman
zine, nisbeten de Anadolu b ey lerb ey li­ b eylerb eyisi dâmc ikbalühû».
ğinin m erkezi K ütahya’ya uzaklığının, A m asya çevresinde e y â let teşk il e-
tâ Selçuklulardan beri kuvvetli ve k ü l­ dilm iş olduğuna dair daha eski delillerin
türce gelişm iş bir Türk züm resinin bu­ m evcudiyeti gözönüne getirilirse, Ka­
lunduğu bu şehire um um iyetle büyük raman eyaletinin K onya’nın zaptından
zehzâdelerin gönderilm esinin tesiri olsa sonra kurulduğu anlaşılır. Fatih'in sağ­
gerektir. İkinci Murad’ın, lalası Yörgüç lığında B ayezid’in bulunduğu Am asya
Paşa’y ı buranın, idaresine m em ur etm iş ile M ustafa’nın v e onun ölüm ünden son­
olm ası (1427), üzerinde dikkatle durula­ ra Cem’in bulunduğu Karam an’da ayrı
cak bir hâdisedir. Zira, paşa rütbesinde bir beylerbeyinin ism inden bahsedilm ez.
bir kim senin ilk defa bir sancağın idare­ Onun için her ik i şehzâdenin d e valilik
sine m em ur edilişi bu hâdise ile görül­ ettiklerinden şüphe edilm em elidir. B u­
mektedir. Lala Yörgüç Paşanın, A m as­ na m ukabil Onbeş v e Onaltıncı asırda
ya’ya yollanırken lâlettay in bir sancak kalem e alınm ış Osmanlı tarihlerinde Fa­
beyinden daha fazla selâhiyete sahip o l­ tih v e İkinci B ayezid’in şehzadelerinden
duğu, buradaki icraatından anlaşılm ak­ bahsedilirken, bunlar için v a li tâbiri
tadır. Binaenaleyh bu vakıa, o bölgede k u llanıldığı halde beylerb eyi tabirinin
bir eyalet teşkiline doğru gidişte mühim kullanılm am ası nazarı dikkati celb ed e-
bir adım atıldtğm a delil sayılabilir. cek bir m a h iy et arzeder. Bu durum kar­
şısında, aslında sancak beyliği yapm akla
Fatih M ehmed devrine gelindiği za­
m ü k ellef olan şehzadeler beylerbeyi se-
man valilik m eselesi biraz daha aydın­
lâ h iy etiy le idareye m em ur edildikleri
lığa kavuşm aktadır. Çünkü Fatih devri
zaman m ı kendilerine vali dendiği suali
için vesikalar bollaştığı gibi, bu devir­
hatıra gelm ektedir.
de şehzadelerin valilik ettiklerine dair
ifadeler de kesinlik kazanmaktadır. N i­ İkinci B ayezid’in şehzâdelerine de
tekim bütün tarihî eserler F atih’in oğlu valilik selâh iyeti tanındiğı anlaşılm ak­
tadır. Zira bu hükümdarın şehzâdele-
B ayezid’den «Amasya valisi» d iye bah­
rinden de ek seriyetle vali d iye bahsedil­
sederler. Kem al Paşa-zâde, Bayezid'in
Amasya valiliğin e tayinini şu sözlerle diği görülür. Fakat İkinci B ayezid’in
şehzâdelerinin ekserisinin vazife gör­
anlatmaktadır: «Şehzâde-i reşid ve
dükleri yerlerin v ilâ y et olm adıkları m a­
tâcdâr-ı sa’is Sultan B ayezid’i A -
lûmdur. M eselâ Selim (Yavuz) in bu­
m asya’ya ki selâtin -i azimü’şşan -ı â l-i
lunduğu Trabzon o sırada sancak m er­
Osmanun darül’lm ü lk -i kadimidür, gön -
kezi idi.
derüp d iyar-ı Rum’a şehriyar etti». A y ­
Topkapı sarayı arşivinde E. 3924 nu­
ni m ü ellif Fatih’in oğullarından M usta­
m araya k ayıtlı bir vesikadan İkinci B a ­
fa'nın Karaman valiliğin e tâyini için de:
yezid ’in oğullarından ik i tanesine v a li­
«Mezkûr vilâyetün eyâletin ferzend-i
lik selâhiyeti tanınm ış olduğunu kesin
sa'âd etm endi Sultan M ustafa’y a ki
şekilde öğrenm ekteyiz. K anuni S ü le y ­
Saruhan ilinde valiyd i, erzâni gö -
m an’ın oğullarından B ayezid’in, kardeşi
rüb him m et etti» dem ektedir (Ş era fet­
Selim ile yaptığı veliahdlık m ücadelesi
tin Turan neşri s: 277).
sırasında babasına yazdığı bir mektuptan
Fatih devrinde Anadolu v e Rumeli ibaret olan bu vesikada, m ezkûr şehzâ-
beylerbeyliklerinden başka iki eyâletin de, tarihten örnek göstererek, b eylerb ey­
daha m evcudiyetine dair en kuvvetli lik payesi ile A m asya’y a tayini istem ek ­
vesika F atih kanunnamesidir. Zira bu tedir. Mektup şöyledir: «Merhum B aye-
kanunnam ede m ühim makam sahipleri­ zid (Sultan İkinci Bayezid) zam anında
ne gönderilecek yazılarda kullanılacak üç beylerbeylik var idi. A nadolu, Kara­
elkab için, bir m isal halinde Karaman m an v e S ivas idi. Yine m em lek et böyle
b eylerb eyliği zikredilm ek suretiyle şö y ­ iken Sultan Ahmed A m asya’da b eyler­
le denm ektedir: «Ve beylerbeylere b öy­ beyi, Sultan Şehinşah Karaman’da b e y ­
le yazıla: k ıdvetül-üm erail-kiram kebi- lerb eyi idi. İmdi şim d ilik ... eyy â m -ı sa­
rül-küberail-fiham zül-kadri v el ihtiram adetinizde m em leket çok. N ice b eyler­
sahibül-izzi vel-ih tişa m elm uhtassu b i- b eylik ler vardır. Ne var? B ir kulunuza
beylerbeylik lâyık görseniz. Ben de o ğ ­ la fın selâh iyeti dahilinde olan şeylere
lunuz v e kulunuz olam , bize d e A m as­ beylerbeyiler m üdahalede bulunmaz, sa­
ya'yı beylerbeylik ile in ayet idesi/.-* dece nezaretle iktifa ederlerdi. Kaza v e
Yavuz Selim devrinde m em lek et b ir­ sancakların hüküm et merkezi ile m uha­
denbire büyüyünce beylerbeyliklerin, sa­ beresi m utlaka beylerbeylik kanaliyle
y ısı artm ış, beylerbeylerin durumları da olmaz, icabında sancak beyleri ve k ad ı­
daha iy i tavazzuh eylem iştir. Bu arada lara m erkezden re’sen hüküm ler de gön­
nazarı dikkati celbeden hususlardan b i­ derilirdi.
ri de, Yavuz devrinden, itibaren şehza­ Eyaletleri», başında bulunan, b ey ler­
delere valilik selâhiyeti tam nm am ası- beylerin idari selâh iyetlerin in yanında
dır. askeri vazife v e salâhiyetleri mühim
yer tutm aktaydı. Fatih kanunnam esinde
BEYLERBEYİ VE SANCAKBEYLERİ- b eylerb eyleriyle ilg ili m üteaddit m ad­
NÎK MEVKİ VE SELÂHİYETİ d e mevcuddur. Bu m addeler yoîu yle
beylerbeylerinin m evki ve selâ h iy etle-
İdarî teşkilâtta m em leket, aşağıdan rini tespit etm emiz mümkündür.
yukarıya doğru köy, kaza, sancak ve İm paratorluğun en büyük d ev let er­
beylerbeylik olm ak üzere bir taksimata kânı olan D ivaıı-ı hüm âyun ü yelerin ­
tâbi tutulm uştu. B eylerb eylik , eyalet v e ­ den sonra beylerb eyiler gelirdi. Fatih
ya v ilâ y et şeklinde isim lendirilen en b ü ­ kanunnâm esinde bu nokta: «ve beyler­
yük m ülkî taksim atın âmiri b eylerb eyi- beyiler vüzeradan bir tabaka aşağıdadır
ler idi- Ondan sonra gelen sancakların ve taht kadılarına tasaddur ederler* cüm­
idareci ve âm iri de sancak beyleriydi, lesiy le belirtilm iştir. A yn i kanunnâm e­
Sancakbeylerine tâbi kazaların inzibat de beylerbeylerinin teşrifattaki y er le­
v e askeri idaresi tımar subaşılarına, ad ­ ri de şö y le açıklanm ıştır: «ve so fa -i d i-
lî ve hukukî işleri d e ’kadılara aitti. Ka­ v â n -ı âlîde oturmak beylerbeylerinin
zaların iaşe, belediye v e ad liye işleri de yoludur v e b eylerb eyiler viizera altına
kadılar tarafından yürütülürdü- Kadı- defterdarlar kadıaskerler altına oturur­
I ----------------------------- -— —

Bir eyâlet beylerbeyi ve m aiyeti (Juaım in’den)

1531
lar. Sancak beyleri taşrada otururlar.» sonra gelen diğer beylerbeyleri ile on­
İmparatorluk idaresinin düzgün iş­ lara bağlı sancak beylerinin birbirlerin­
lediği Onaltıncı asır sonlarına kadar, den farkları um um iyetle dirliklerinin
beylerbeyi tayin edilecek kim selerin bir miktarı ile belli olurdu. Bir beylerb e­
hayli İdarî ve askerî tecrübeden geçm e­ y i için kanuni terfi yolu Anadolu, on­
si ve kadem e kadem e yükselm esi gere­ dan sonra Rumeli b eylerbeyliğine y ü k ­
kirdi. Onun için hakikaten eh liy et sa­ selm ek olduğu halde, bazan bu kadem e­
hibi kim seler bu makamın sahibi ola ­ lere riayet edilm eden birdenbire vezir­
bilm ekteydi. Fâtih kanunnam esinde b ey ­ liğ e y ü k seltilen ler de görülürdü.
lerbeyliğe tayin edilecekler için dört B eylerbeylerinin ik i tuğu, sancak
kanal gösterilerek bu hususta şunlar beylerinin bir tuğu vardı. İki tuğa sa­
şart koşulmaktadır: «beylerbeylik dört hip olanlar «Faşa» unvanını haiz b u -.
kim senin yoludur. Mal defterdarlarının Umduklarından beylerbeyleri de «Paşa»
ve beylik ile nişancı olanın ve beşyüz unvanlariyle birlikte anılırlardı. Üç tu ğ­
bin. akçe kadıların v e dört yüzbin ak­ lu paşa yani vezir rütbesinde ilk b ey ­
çeye varm ış sancak beylerinin yoludur.» lerbeyi 1522 tarihinde M ısır’a tayin ed il­
İmparatorluğun idare v e teşk ilâtın ­ miştir. Mısır’a gönderilen bu zat o sı­
da bozulma vuku bulunca bu sıralara rada İkinci vezir olan Çoban M ustafa
dikkat edilm eden b eylerb eyliğe tayinler Paşa’dır. Onaltıncı asrın sonlarına doğ­
yapılm ış, rüşvet ve dalkavukluk y o lu y ­ ru M ısır gibi önem li bir iki vilâyete
la sancak beyi ve b eylerbeyi olanlar, daha vezir rütbesinde beylerbeyi gön­
hem idarede başarışızlık gösterm işler, derilm iştir. O nyedinci asırda rütbeler
hem c»e halka zulm etm işlerdir. İşlerin ehillerine tevcih edilm em ek şeklinde ip ­
düzgün gittiği devirde beylerbeylerinin tizale uğrayınca v ilâyetlerin hem en ek ­
durumunu ele alan Koçi B ey m eşhur ri­ serisine vezir v aliler gönderilm eye b aş­
salesinde: «mukaddema b eylik (sancak lanm ış, bu hâlin tabiî bir neticesi ola­
beyliği) ve beylerbeylik ve sair m ena- rak da sancakların çoğuna iki tuğlu pa­
s.ıb-ı padişâhi idare-i m em alikte kârdi- şalardan tayinler yapılm ıştır. V ezir v a ­
de re emektar, m üstakim v e dindar liler çoğalırken bir kaç sancağın ’b irleş­
Kimselere tevcih olunup, m ukabelede tirilm esiyle yeni v ilâ y etler de teşkil e-
bir akçe ve b ir habbe rüşvet ve caize dildiğiııden vilâ y et adedi de artm ıştır.
alınmazdı. Ve cürmü günahı zâhir o l­
mayınca bir ferd azloluıımazdı. A lelh u - EYÂLET MERKEZÎ
sus sancak beyleri v e beyleıfceyiler y ir ­
m işer ve otuzar y ıl m ansıblarında berka- E yâletin idaresini deruhte eden b e y ­
rar olurlardı. Ol cihetten d ev let-i padi- lerbeyi, eski kanunname v e sair vesik a­
şahide kuvvet v e kudretleri ksm alinde larda «paşa sancağı» diye isim lendirilen
olup, sefer-i hüm âyun vâki oldukça her v ilâ y e t m erkezinde otururdu. B eylerb ey­
biri yedişer, sekizer yüz, belki biner lerinin h ayli kalabalık m aiyetleri vardı.
m üretteb ve m ükem m el m erd-i cengâ- Bu m aiyet halkının mühim kısm ı b ey­
v er-i m ahsus cebelüler ile azm -i sefer-i lerbeyinin hizm et efradını m eydana g e ­
zafer rehber edüp, uğur-u humâyunu tirirdi. E yâlet işlerini görmek üzere b ey ­
padişahide nice erlikler ve m erdanelik- lerbeyinin reisliği altında bir divan m ev ­
ler ederlerdi*. cuttu. V ilâyetin yazı işleri v e hüküm et
Bütün beylerbeyiler ayni derecede m erkezi ile muhaberesi bu divan tara­
olm ayıp aralarında farklar m evcuttu. fından yürütülürdü. E yâletteki «divan
En yüksek dereceli beylerbeyi Rumeli efendisi» denilen m em ur yazı işlerinin
beylerbeyi idi. Anadolu beylerbeyi on­ şefiydi. B ir v ilâ y e t dahilinde d ev let h â­
dan sonra gelirdi. Bu bakım dan, Ana­ zinesini ilgilen d iren vergiler ha2İne v e ­
dolu beylerbeyi terfi ederse Rumeli b ey ­ ya mal • defterdarları tarafından tahsil
lerbeyi, Rumeli beylerbeyi terfi ederse olunurdu. V ilâyetin zeam et işleri o b ey ­
D ivan -ı humâyunda sonuncu vezir olur­ lerb eyliğin «tımar kethüdası», tımar iş­
du. Fatih kanunnam esinde Rumeli b e y ­ leri de «tımar defterdarı» tarafından gö­
lerbeyi B aş-defterdar ile ayni ayarda rülürdü.
gösterilm iştir. Anadolu beylerbeyinden E yâlet divanlarına «paşa divanı» da

1532
denirdi. Eyalet divanında tım ar defter­ bir de. fetihleri sırasında tanınan hakla­
darı tunar kethüdası gibi memurlardan ra göre. Yurtluk - Ocaklık sancaklar ve
başka kadı, subaşı ve paşanın tezkire- serbest m irîm iranlıklar vardı. Fakat
cileri de bulunurdu. E yâlet divanlarında bunların m iktarı ve kapladıkları saha
halkın müracaatları incelenir, dâvaları­ önem li değildi.
na bakılırdı. E yâlet divanında verilen Salyânesiz yâni yıllık sız eyâletler.
karar m üracaat sahibini tatm in etm ez­
se, o şahsın m erkezdeki D ivan -ı hüm â­
yuna müracaat hakkı da vardı. Burada
verilen hükümler, m ahallî şer'i m ahke­
me sicillerine kaydolunurdu. Bazan da
ancak eyâletlerde v e yerinde kullan ıla­
bilecek dâvalar «m ahallinde şer’ ile
hüküm buyruldu» kaydiyle E yâlet d i­
vanlarına h avale olunurdu.
E yâletlerin İdarî ve askerî her tür­
lü umurundan m es’u l olan b eylerbeyi-
ler, Fatih kanunnam esinde de b elirtil­
diği üzere tımar ve zeam et tevcihine de
selâhiyetli idiler. Yalnız tevcihlerini
merkeze arzetm ekle de m ü k ellef b u lu ­
nuyorlardı. E vvelce de m üteaddit d efa­
lar belirtildiği üzere, b eylerb eyiler se ­
fer vukuunda eyâleti dahilindeki tım ar­
lı sipahi ve cebecileri toplayarak k endi­
sine bağlı sancak b eyleriyle birlikte se­
fere katılırdı. B eylerb eyi sefere çıkınca
yerine vekil olarak «mütesellim» deni­
len bir mem ur bırakırdı.

EYÂLETLERİN ÇEŞİTLERİ

Osmanlı im paratorluğundaki ey â let­


ler, toprak idare sistem lerine göre:
1 ;— Salyânesiz eyâletler, 2 — S al-
yâneli eyâletler olmak üzere esas itiba­ Bir eyâlet beylerbeyi’nin bölgesini
riyle ikiye ayrılm ıştı. Bunlardan başka teftişi

Bir eyâlet divânı (Allom'dan)

1533
has. zeam et ve tımar teşkilâtı bulunan pasm daki «fief»ler gibi telâkki e ttiğ in ­
eyaletlerdi- Salyânesiz ey â lette tımarlı den, Osmanlı vilâ y et idare usûlünü de
sipahi ve cebeli yetiştirilir, beylerbeyi feodal bir sistem olarak, görm ektedir.
ve sancak beylerinin m aaşlarına karşılık Bu kanaati ileri süren H eidborn v e
tutulan paralar da o eyâlettek i sancak­ onun görüşüne iştirak edenlerin y a n ıl­
beyi ve beylerbeylerinin dirliklerinin dıkları en mühim nokta, bir sancakbc-
hasılatından karşılanırdı- İm paratorlu- yin in sancağın; bir valin in de eyâletin
ğun en önemli sahaları salyânesiz yâni tam am ının sahib-Î raiyyeti olm adığıdır.
yıllık sız eyâletlerden m ürekkepti. A vru ­ Vali v e sancakbeyi sadece kendisine
pa tarafında: Eflak, Bogdan, Erdel ve has olarak ayrılm ış bir veya bir iki
K ırım dan ibaret tâbi b eylik ler arazisi köydeki arazinin sah ib -i raiyyeti olup
dışında kalan bütün Rumeli toprakları burasını da voyvodasına bırakm ıştır. Bu
salyânesizdi. A sya tarafında ise: doğu has, kendisine kaydı hayat şartiyle v e ­
A nadolu’daki Yurtluk - Ocaklık sancak­ rilm iş olm ayıp, bir hizm et k arşılığı o la ­
lar ile serbest m irîm iranlıklar dışında rak verilm iştir. Yâni bu onun maaşının
kalan tekm il A nadolu toprakları v e S u ­ mukabilidir. B inaenaleyh, va li v e san -
riye arazisi salyânesiz eyâletlerd en m ü­ cakbeyinin v ilâ y e t v e sancaktaki h ik m e­
rekkepti, E yâlet olarak sayıld ığı zaman ti vücudu dirlikleri idare için değildir.
Avrupa tarafında: Rumeli, Budin, T e­ O, siv il v e askeri idarenin şefidir. O n­
ni eş var, Bosna, K efe eyâletleri; A sya ların vücudu ile aşayiş tem in edilir, h ü ­
tarafında; Anadolu, Karaman, Sivas, küm et m erkezi ile irtibat yürütülür,
Dulkadır, Erzurum, Van, Çıldır, (dört kazalarda - kadılar kanunlarla k en d ileri­
sancağı hariç) D iyarbakır (yirm i san­ n e verilen vazifelerin yanında adli işle ­
caktan sekizi h ariç), Haleb, Trablusşam, ri de yapar. B in aen aleyh bu k ısa açıkla­
Şam eyâletleri yıllık sızd l. Y ıllık sız e y â ­ ma dahi gösterm ektedir ki, Osmanlı e -
letlerin öşür v e resim lerinin en büyük y â let idare sistem i Ortazamanın feodal
parçası tımarlı sipahi v e cebeli y e tişti­ bir m üessesesi değildir.
rilm ek üzere tım ar s amiplerine, bir de Y ıllık lı eyâletlerd e tım ar sistem i
beylerbeyi v e sancak beylerinin h a sla ­ m evcu t değildi. Bu bakım dan tım arlı si­
rına ayrılır, ancak az bir kısm ı h avass-ı pahi yetiştirilm ediği gib i beylerb eyi ve
hüm âyun adı ile hâzineye giderdi. sancakbeylerinin m aaşlarını karşılam ak
Y ıllıksız eyâletleri m evzubahis e t­ üzere o eyâletlerd e haslar da yoktu.
m işken, bazı Avrupa m üelliflerin in y an ­ B öyle eyâletlerin m ahsulleri iltizam a v e ­
lış hüküm lerine tem as etm ek y erin d e o- rilir, toplanan gelirlerin bir kısm ı b ey ­
lur. Biraz yukarıdaki satırlarda b elirtil­ lerb eyi v e sancak beylerinin v e b ir de
diği üzere, yıllık sız ey â let şekli, im pa­ eyâlettek i ücretli askerin m aaşlarına
ratorluğun kudretinin özünü teşkil eden sarfedilir, bir kısm ı da devlet h â zin esi­
en Önemli yerlerinde tatbik ed ild iğin ­ ne yollanırdı. H alkının büyük çoğunlu­
den, Osmanlı idare v e toprak sistem inin ğu Arap ve B erb en lerd en ibaret O s­
sem bolü gibiydi. B u bakım dan yıllık sız manlI eyâletleri hep salyâneli yâni y ıl­
eyâletlerin idare şek lin e ait verilecek lık lı eyâletlerdendi. Bağdad, Basra,
yan lış bir hüküm im paratorluk idare Lahsa, Yemen, Mısır, Habeş, Trabîus-
sistem inin esasına tevcih edilm iş adde­ garb, Tunus, C ezayir-i garb y ıllık lı eyâ­
dilir. letlerdi. Kaptanpaşa eyâletinin bazı san­
B öyle yan lış hükm e varan A vru­ cakları da y ıllık lı idi.
p a lIla rd a n biri olan H eîd b om «Droit İm paratorluk arazisinin yukarda sa­
public et adm inistratif de TEmpire O tto­ y ıla n eyâletlerinden başka bir de ser­
mane isim li eserinde: «Osmanlı v ilâ y e t­ best m irim iranhk ve Yurtluk - Ocaklık
leri birer askeri şef olan v alilerin dir­ sancaklar vardı ki bunların toplam ı or­
likleri m ahiyetindedir. B ir köy bir sipa­ ta büyüklükte bir ey â let arazisi kadar
hinin dirliği olduğu gibi, bütün bir san­ y er kaplam aktaydı.
cak da bir beyin askeri v e idari salâ­ Serb est m irim iranlık ve Y urtluk-O cak-
hiyetin e tâbi ve vergilerini topladığı bir lık yerler, daha Osm anlı im paratorluğu
dirliğidir» dem ektedir. M ezkûr m ü ellif sın ırla n içine alınırken kendi arazileri­
OsmanlIlardaki dirliği Ortazaman A vru- n e tasarruf hakkı tanınan b eylerin bu-

1534
¡umdukları sahalardı. Bunların hepsi de ihtiyaç ve m ülâhazalarla bir v eya iki
D ogu A nadolu’da bulunuyordu. Serbest eyâletin bir kısım sancaklarından yeni
mirim iranların sözünün geçtiği yerler v ilâyet ihdas edildiği de olm uştur. A s­
bir eyâlet büyüklüğünde olm ayıp ancak kerî gayelerle v ilâ y et teşk ili işine b il­
birer sancak sahası kadardı. Fakat ken ­ hassa hudut m ıntıkalarında rastlanm ak-
dilerine yazılan ferm anlarda «Cenab» tadır.
tâbiri kullanılırdı. M ülki taksim atta top­ F etihler vo lu y le en çok Yavuz Selim
luca bir eyâlet m eydana getirm edikleri v e K anunî Süleym an zam anında e y â le t­
gibi, civardaki b eylerb eyliğin sınırı da­ ler artm ıştır. İkinci cildim izin 1140 ncı
hilinde de addedilm ezlerdi. Z âten ser­ sayfasında belirtildiği üzere Kanunî S ü ­
best m irim iranlık tâbiri de bu durum­ leym an zam anındaki eyâ letler şunlardı:
larından dolayıydı. B unlar d ev letin y ü k ­ Anadolu'da: Anadolu. Karaman
sek hâkim iyetini tanır, sahibi oldukları (m erkez K onya), E yalet-i Rum (m er­
topraklar için her sen e muayyen- bir v er­ kez S iv a s), Z ülkadriye (M araş), D i­
gi verir ve gerekince d e m erkezden a l­ yarbakır, Van. Erzurum.
dıkları em irle seferlere askerleriyle iş ­ S u riye’de: Haleb, Şam.
tirak ederlerdi. S erb est m irim iranlıklar Irakta: Bağdad, Basra.
Bitlis, îm adiye, Genç, Cizre, M ahm udi­ A rabistan’da: Yemen.
ye. Hakâri, E ğil v e Palo gibi sancaklar­ A frika’da: Mısır, Trablusgarb, H a­
dan ibaretti. beş, Cezayir (burası Ceyazir ve Ceza-
Yurtluk - O caklık sahalara gelince; y ir -i garb d iy e ik iy e ayrılm ış v e Cezayir
bunların hukukî statüleri serbest m irî- kısm ı Kaptanpaşaya bağlı addedilm iş­
m iranlıklara benzem ekle beraber bir e - tir.)
yâletin sancağı durum unda idiler. Ya­ A vrupa’da: Rum eli, Budin, Tam ş-
vuz Selim zam anında Doğu A nadolu’nun var.
fethi sırasında İdrisî B itlisi v e B ıy ık lı K anunî S ü leym an ’dan sonra Kıbrıs
M ehmed P aşa’nın çalışm alar: sayesinde ve Tunus gibi yeni feth ed ilen arazide
Kürt b eyleri OsmanlIlar tarafına geçerek kurulan ey âletler old u ğu gibi, K anunî
d evlete sadakat gösterm iş olduğundan zam anında im paratorluk sınırları içinde
ou şahısların tavassu tıy le K ürt b ey leri­ bulunan sahalarda da bazı eyâletler ih ­
ne ait büyük, küçük bazı y erler sancak das olunm uştur. K afkasya’nın fethi sıra­
itibariyle yerli b eylere bırakılm ıştı. Harp sında küçük küçük birtakım beylerb ey­
zamanında bağlı bulunduğu eyâletin lik ler ihdas edilm işse de bunlar uzun
beylerbeyinin em rinde sefere katılırdı. ömürlü olam am ışlardır. Üçüncü Murad
Yurtluk - O caklık sancaklar ev v elâ D i- zamanında İran’dan alınan topraklarda
yarbekir eyâletind e kurulm uştu. Bunlar; kurulan v e öm ürleri kısa süren b ey ler­
Sokman, Itak, Tercil, Kulub, Mihranî, b eylik ler şu n la r d ır : Gence, Mihriban,
Pertek, Çapakçur v e Ç erm ik’ti. Üçüncü Meraga, Sultaniye, A cara, Lori, Revan,
Murad zam anında Ç ıldır ey âleti teşkil Pelenkaıı, T iflis, Şeki, Şem ahı, D inaver.
edilince buranın onüç sancağından dör­ Dem irkapı (D erbend), N ihavend.
dü Yurtluk - Ocaklık itibar olunm uştu. Koçi B ey m eşhur risalesini Sultan
Bunlardan başka Şehrizor eyâletinde de İbrahim ’e sunduğu sırada, eski v e y en i­
Yurtluk - Ocaklık sancaklar vardı. leriyle birlikte Osmanlı eyâletleri şun­
Bunlardan başka bir de Diyarbekir, lardı:
Van ve Şehrizor eyâletlerin d e dört yüz A vrupa’da: Rumeli, Bosna, Tam ş-
kadar aşiret reisi, zeam et sahibi hük­ var (T em eşvar), Budin, Özü, K efe.
m ünde itibar edilm işti. B u aşiret reis­ A sya’da: Anadolu, Karaman, E ya-
leri bulundukları sahalardaki sancak le t-i Rum, Z ülkadriye, Erzurum, Van,
beylerinin em rinde sefere katılırdı Diyarbekir. Kars, Çıldır, Trabzon, Urfa
(R akka), Haleb, Trablusşam, Şam , B ağ­
EYÂLET DER VE SANCAKLARI dad, Musul, Şehrizor, Basra, Lahsa, Y e­
men, Kıbrıs.
Osmanlı im paratorluğunun e y a le tle ­ A frik a’da: Mısır, Trablusgarb, Tu­
ri d evletin sınırlarının gen işlem esiyle nus, Cezayir, Habeş.
m ütenasiben artm ıştır. İdarî v e askerî K ıt’alara göre taksim at yaptığım ız

1535
cihetle, bir de yukarda saydıklarım ıza H abeş : Salyânesi 1 m ilyon 180 bin
A sya, Avrupa v e A frika kıyılarında top­ akçe olan bu eyaletin san cak lan S ev a -
rak lan bulunan Kaptanpaşa eyâletin i i- kîn v e M usavva’ idi. Bu m ıntıkada in ­
lâ v e etm ek icap eder. zibatın bozulduğu devirde Cidde ey aleti
Bundan önceki bahsi m eydana g eti- kurulmuş v e Habeş eyaleti oraya ilhak
den askerî teşkilât kısm ında tım arlı si­ edilm iştir.
pahiler anlatılırken, bunların y etiştiril­ M ısır : En mülıim eyâletlerden biri
diği salyânesiz eyâletlerin tımar, zeam et­ olan Alışır eyâletinin m erkezi K ahire o-
leri v e bu eyâletlerdeki sancaklar hak ­ lup, b eylerbeyinin 487 kise salyânesi
kında etraflı bilgi verildiği, Kaptanpaşa vardı.
eyaleti de Osmanh donanmasının, in ce ­ S a n ca k la r; Çerce, Ebrim, Elvahad,
lendiği bölüm de zikredildiği cihetle; b u ­ M enfulûd, Siyud, B ehnesa (B eh en sa ),
rada tekrarına elb ette lÜ2um yoktur. Şarkiyye, G arbîyye, M enufiye, M ansu-
Şim di salyaneli eyâletleri sıralam ak su ­ riye, K alyubîye, Bahire, İskenderiye,
retiyle bu bahsi tam am lam ış olacağız. D im yad, Reşid.
Şehrizor (Ş eh riz u l): E yâlet m erke­ S alyâneli eyâletlerden olan T rab-
zi yâni paşa sancağı, K al’a -i Gazi K e­ lusgarbı. Tunus ve C ezayir’in idareleri
şan. sonuna kadar ayni şekilde devam etm e­
Sancakları : Sürücük, Erbil, K eşaf, miş. O nyedînci asırda buralar id arele­
Şehribazar, Cebeli hüm reyn, Herarmürd rindeki h u su siyetleriyle d iğer Osmanh
,Hezarm end), T olcu ran, M erkave, A c- eyâletlerin d en farklı bir manzara arzet-
cur, Ceng'ûle, Yakberle, B elkas, Uşni, m işlerdir.
Tel ve Tavi, Sipehrenein, Ebruman,
D avdan, Berend, Harir maa Rudin.
Btı eyâletin sancaklarından, onüç ta - ’ II — T O P R A K İD A R E SİST EM İ
nesî Yurtluk - Ocaklık olup diğerlerin­
de tım ar ve zeam et m evcuttu. B eyler­ OsmanlIlarda tatbik edilen toprak i-
beyinin y ıllık h assı bir m ilyon akçe idi. dare sistem i m em leketin sadece ziraî e -
Bağdad : Merkezî Bağdad şehri o- konom isiyle d eğil askerî v e hukukî m e­
lan bu eyâletin beylerbeyinin salyânesi seleleriy le de ilgiliyd i. Onun içindir ki,
1.400.000 akçe îdi. Sancaklarının ek se­ bu çok cepheli m evzuun iyi anlaşılab il­
risi salyâneli olm akla beraber bazıların­ m esi, ancak etraflıca tetk ik iyle m üm ­
da da ümera hasları ve tım ar arazisi kündür.
m evcuttu. Dokuz yüz seksen k ıh çh k tı­ OsmanlIlarda tatbik edilen toprak
m arlı sipahi çıkaran Bağdad b ey lerb ey ­ idaresi esas itibariyle İslâmî şart v e k a­
liğin de diğer askerlerle b irlikte asker id elere u ygun olup, aslında yep yen i bir
yekûnu 7500 kişiyi bulm aktaydı’. sistem değildir. Fakat Osm anh d evlet
Sancakları : H ille, Zengâbâd, C eva- adamları, İslâmî toprak idare sistem i­
riz, Rem ahiye, Ç engûle, Karadağ, D er- nin bölüm leri arasında m uayyen bir
tenk, Sem avat, Bey at, D em e, Debalâ, kısm a fazlaca y er verm iş, bu kısm ı im ­
V asi t, Kerend, Demirkapı, K azaniye, paratorluğun askerî gücünün ve ziraî
G eylân, E lsayih, İm adiye. ekonom isinin tem eli halinde kullanm ış­
B a s r a : B eylerb eylik m erkezi B as­ tır. Ş er’î hukukun kaidelerini sarsm a­
ra şehri olan bu eyâletin salyânesi bir dan, im paratorluk bünyesinde fazlaca
m ilyon akçe idi. y er verdiği kısım da, ihtiyaçlar m üvacc-
L a h sa : Bu eyâ letin salyânesi 880 hesinde kendi nizam larına uygun ayrı
bin akçe İdî. Lalısa ey âleti Arap kab i­ taksim atta yapm ıştır. Bu bakımdan,
lelerinin sık sık taarruzuna maruz k a l­ Osmanlı toprak idaresi, gerek sistem in
dığından burasının korunması işiy le bütün v e bilhassa Anadolu ve R um eli’de
Bağdad valileri vazifelendîrilm iştir. tatbik ed ilen kısm ı, gerekse bu kısım da
Y em en ; B ir aralık ik iy e ayrılıp yapılan taksim atla, sair İslâm d ev letle-
sonra yeniden birleştirilen b u eyaletin rininkinden farklı h u su siyetler arzeder
sa n ca k la rı: Muha, Zübeyd (Z eb id ), olm uştur. O sm anli toprak idaresindeki
San’a, Ta’az, Sahle, K evkebân, Tavile, h u su siyet k elim esiyle «Osmanh tım ar
Ma’reb ve Aden idi. sistem i» ni kasttettiğim izi peşinen b elirt­

i:>36
m ek yerinde olur. Zira Osm anlılar, is- yahut da fethi m üteakip arazinin beşte
lâmi toprak idaresinde en çok bu şekle biri hazine için ayrılıp geri kalanı ora­
y er verm işlerdir. y ı fetheden gaziler arasında taksim e-
dilm işse böyle yerler öşrî arazı addedi­
Arazinin taksim atı lirdi.
Osmanlı im paratorluğu sın ırla n i-
Tarihi eserlerin hem en ekserisinde çindeki yerlerden Hicaz ve Basra e y â let­
OsmanlIlardaki arazinin Öşrî arazi, ha- leri öşri arazi idi.
racî arazi ve m irî arazi d iye üçe a y rıl­ b) A razi-i haraciye : Bu çeşit a-
dığı gSrülür. Bu üç nevi arazinin, İkti­ razi de m âliklerinin m ülkü olan y erler­
sadî ve sosyal yönden önem leri ile m em ­ di. Haraci araziye sahip bulunanlar ha-
lek ette kapladıkları sahanın vüs'ati göz- rac-ı m uvazzaf ve harac-ı m ukasem e a-
önüne alındığı takdirde böyle bir tas­ dındaki vergileri verirlerdi. H arac-ı m u-
nifi isabetli bulm ak gerekir. N itekim biz kasem e'de vergi hasılatı taallûk etm ek­
de Osmanlı m âliyesini incelerken, ilerde te, yâni yeriıı taham m ülüne göre öşür­
arazi hakkında etraflı b ilgi vereceğim i­ den n ısfa kadar, yâni onda birden y a r ı­
zi hesaplıyarak 1460 ncı sayfam ızda böy­ y a kadar alınm aktaydı. Harac-ı rtıuvaz-
le bir tasnife işareti faydalı bulm uştuk zaf’da vergi zim m ete taallûk eylem ekte
Lâkin şim di bu m evzuu gen iş çapta ele v e sen evî olarak m aktuiyet esasına g ö ­
alacağım ızdan yapacağım ız tasnif de re tayin edilm ekteydi.
toprak idare sistem inin bütün cep h ele­ Osmanlı im paratorluğunun H aleb,
rini içine alacaktır. Bağdad ve M usul eyâletleri arazilerinin
Arazi işi m evzubahs edilin ce, m ül­ m ühim kısmı ve Y em en Bingazi, T rab-
kiyet, tasarruf ve topraktan fayd alan ­ Jusgarb ve M idilli, Taşoz, Girit gibi a-
m a şek il ve m eseleleri ilk plânda hatır­ dalar arazi-i haraciyedendi.
lanan şeyler olduğundan, elb ette mevzuu Öşri ve haraci arazinin sahipleri
peşinen bu cepheleriyle tatbik etm ek g e­ vâris bırakmadan ve v a siy y et etm eden
rekir. Onun içindir ki, Osmanlı toprak ölürlerse m ülkiyetlerindeki topraklar
sistem ini de, ister istem ez, evvelâ huk u ­ m irî arazi hükm ünü iktisab ederdi.
kî çerçeve dahilinde ele alm ak icap e - c) Miri araziden ibaretken m esağı
der. şer’iy e binaen, yani hâzinenin riıuzaye-
İslâmî hukuk kaideleri dahilinde Os- kası d olayısiyle v eya arazinin varidatı
m anlı im paratorluğunda arazi beş k ıs­ m asraflarını k o ru m ıv a c a k halde bulun­
m a ayrılm aktaydı. duğu takdirde, m ü lk iyet ve tasarrufu ta­
1 — A razi-i m em luke, 2 — A razi-i m am en şahıslara tem lik edilen arazi de
m etruke, 3 — A razi-i m evat, 4 — A ra­ bu n ev ’e dahildi.
z i-i m evkufe, 5 — A razi-i em irîyye. d) K öy ve kasaba Sınırları içindo
Bu beş kısım da ayrıca kendi bün­ bulunan arsalarla k öy v e kasaba içinde
yesi dahilinde birtakım bölüm lere ayrı­ olup eski hukuki tâbiri ile tetim m b-i
lır. siikna itibar olunan, yâni sâkin bulunu­
1 — Ara2İ-i m em lûke (m ülk arazi)lan, : daha açık ifa d ey le oturulan yerin
M ülkiyet suretiyle tasarruf olunan ara­ m ütem m im yan i tam am layıcısı addedi­
ziye denirdi. Bu çeşit arazinin m alikleri, len ve ev v e binalardan intifaı k en d isi­
arazi mem urunun iznine tâbi olmadan ne ait n ih ayet yarım dönüinlük araziler.
tasarruf haklarını tam m ânasiyle k u lla­ 2 — A razi-i m etruke: Bu türlü a-
nırlardı. razi ik iye ayrılır. Birisi, um um un intifa
A razi-i m em iûke dört n ev i idi: ve istifadesi için terkolunan yerlerdir.
a) A razi-i ö ş r iy y e : A rz-ı sadaka
U m um î yollar, pazar, panayır, nam az­
da denilen bü nevi arazi sahiplerinin gah, iskele, m esire yerleri, araba dur­
m ülkü olup, hasılatından öşür alınırdı- durmak v e hayvan biriktirm ek için a y ­
Öşrî arazi vak ıf edilse b ile öşür sâkıt rılan y erler bu kabildendir. İkincisi;
olmazdı. bir köy v eyâ kasabanın, v e y a bir kaç
Harp yolu vle alınan yerlerin halkı köy v eya kasabaların ahalisinin istifa ­
fetihten önce m üslüm an iseler, yahut d esine tahsis olunan m er’a, yaylak; k ı ş ­
fetihten sonra m üslüm an olm uşlarsa v e ­ laklar bu Çeşide dahildir. Bu nevi ara­

1537
zi-i m etrukeden herkes istifade ed em e­ hafaza su retiyle ferdlere ihale ve devir
yip ancak tahsisi yapılan köy v e kasa­ edilm iş olm aktadır. Bir benzetm e y a p a ­
balar halkı faydalanırdı. cak olursak: O arazinin tasarrufunun
< 3 — A razi-i m evat (M ektum a ra z i): icâre v e şartlı bir tapu ile kiraya v e r il­
M üslim v e gayri m üslim hiç kim senin m esidir diyebiliriz. B inaenaleyh m irî a-
m ülkiyet ve tasarrufunda olm adığı aha­ raziye bu şartlarla tasarruf eden ferdler
liy e terk v e tahsis kılınm adığı halde, de m iistecir gözüyle görülebilir. Mirî a-
köy v e kasabaların ev v e sair binaları­ razinin ferdlere ihale v e devirinde din
nın n ih ayet bulduğu yerden aşağı y u ­ farkı aranmadığından m üstecire b en zet­
karı yarım saatlik m esafede bulunan tiğim iz kim seler de m üslim v ev a gayrı
taşlık, pırnallık v e kıraç araziye denir­ m üslim olabilirdi.
di. Ziraata m üsait yerler arazi-i m evat A razi-i em iriyyenin hangi cins top­
addedilm ezdi. A halinin intifaı m evcutsa raklar olabileceği m eselesin e gelince;
m evat sayılm az, varsa zikredilen dere­ tarla, çayır, yaylak, kışlak, orman, ko­
ceden daha yak ın da olsa m evat olur­ ru v e em sali yerler ile bağ v e bahçe g i­
du. bi ağaç dikilm iş sahalarla değirm en,
4 — A razi-i m evkufe : Bu kısım a- mandıra, ağıl zem inleri de m irî arazi­
razi üç nevi i d i : dendi.
a) Ferdlerin uhdesinde bulunan Öşrî arazi ile haracî arazi sahipleri
m irî arazinin yalnız öşür v e harcının varis bırakm adan v e toprağını herhan­
ferağı ile m irî rüsum unun bir cihete gi bir k im seye v asiyvet etm eden ölürse
tahsisi : b öylelerin in arazileri m irî arazi h ü k m ü ­
b) M enafi-î m iriyye ile hukuku ta- nü iktisab ederdi.
sarrufiyeyi tahsis,
c) Yalnız hukuku tasarrufiyeyi A razi-i em iriyyenin tarihî istih alesi
tahsis.
B ir nevi vak ıf oian bu tahsislerin Osmanlı im paratorluğundaki arazi
birinci şeklin de yalnızca m en a fi-i m iri­ taksim ve idaresinin islâm i esaslara da­
ye, İkincisinde hem m en a fi-i m irîye hem yandığını, im paratorluğun askeri İktisa­
hukuku tasarrufiye, üçüncüsünde y a l­ dî v e ziraî bakım dan esas k u vvetin i teş­
nızca hukuku tasarrufiye vakfedilm iş kil eden A nadolu v e Rumeli toprakları­
olurdu. Bu tahsisler tam bir v ak ıf ad- nın da m irî arazi çeşidinden addedildi­
dedilm em ekle beraber, tahsisin devam lı­ ğini daha yukarılarda söylem iştik. O s-
lığı bakım ından v ak ıf sayılırdı. A sıl v a ­ m anlı devleti için hayatî bir m ah iyet
k ıf arazi, arazi-i m em lûkeden olan bir arzeden bu çeşit toprağın idare v e bö­
yerin vak fın m eşru usu lleri dairesinde lüm lerinin iy i anlaşılabilm esi için ta ri­
m ülk edinilm ekten m enolunan arazi i- hî istih alesin e de bir göz atm ak fa yd a­
di. H ukukî bakımdan va k fın tam tahak­ lı olacaktır.
kuk edebilm esi için, vakfolunacak şeyin, id are v e tevzi’i yönünden OsmanlI­
vak fı yapanın m ülkü olm ası şarttı. larda askeri bir m ahiyet arzeden m irî
4 — A razi-i em iriyye : A rz-ı m irî arazinin esası «iktâ* sistem ine dayanır,
şeklind e de söylenen bu çeşit arazi im ­ îslâm larda ilk iktâı, H alife Hazreti Ö -
paratorluğun en önem li sahasını kapla­ m er yapm ıştır. İslâm fü tühatınm baş­
m aktaydı. Eski hukukî esaslara göre lan gıcın d a feth ed ilen yerler Arap asker­
arazi-i em iriyye, «rekaba v e m ü lk iyeti lerin in m alı addedilm işti. Bu durum
canib-i beytülm ale a it olarak efrada i- m â liy ey i altü st edecek bir m ah iyet ar-
hale v e tefriz edilen arazidir» diye ta­ zetm ekteydi. H alife Ömer, m evcut m ah ­
rif edilir. Rekabe k elim esinin lü gat m â­ zuru gördüğünden, zaptedilen yerleri e s­
nası «boyun» ise de burada alâka, aid i­ ki sahiplerinin ellerinde bırakarak v e r ­
y et v e daha ziyade m üddetsiz murakabe gilerin i hazine nam ına tahsil ettirip as­
m ânasına kullanılm ıştır. Bu duruma g ö ­ k erin m aaşına karşılık tuttu. Arap or­
re, arazi-i em iriyenin m ü lk iyeti v e o - dularının istilâsı d olayısiyle sahipsiz ka­
nun yanında m üddetsiz yâni ebedî m u ­ lan top rak lan da, vergilerin i ödem ek
rakabesi beytülm al yâni hâzineye ait şartiyle şahıslara bıraktı. B öylece H a­
olm akta devam etm ekte v e bu hali m u­ life Ömer ilk iktâı yapm ış oldu.

1538
İktâ usûlü m eydana çıktıktan sonra de geçirdiği en büyük istihale g a v n as­
bir nizam a konulm aya çalışıldı- İslâm î- kerî m ahiyetten askerî bir şek le bürün-
yetin ü erliyeb ilm esi em eliyle iktâlar İs­ m esidir. Bu da. devletin kuruluşu ile
lâm iyet uğruna çalışanlara yapıldı. İlk birdenbire olm am ış, fakat m evcut m e ­
devirlerde iktâ, tem liki bir m ah iyet ta - seleler kargısında sür’atli savılacak bir
sım aktaydı. îk la sahibine, yân i kendisi­ tem po takip etm iştir.
ne iktâ su retiyle arazi verilen şahsa; Selçuklu im paratorluğu geniş saha­
«muktâs. denm ekteydi. Onun içindir ki. ları sın ırlan içine aldığı sırada, Orta
bu devlete, arazinin k ıym etin e ve verim A sya'da büyük bir nüfus kesafeti seb e­
kabiliyetine, toprağın sulanm a tarzına b iy le y er ve mer'a sık ın tısı çek ilm ek tey­
göre değişen bir vergi verm ek le m ü­ di. Bu k esafet v e sıkıntılar yüzünden
kelleftiler. Onuncu asır İslâm ulem asın ­ bir takım nüfus hareketleri vuku b u lu ­
dan «Havarizmî» niıı, bir iktam rekabe- yordu. İran, Irak ve A nadolu toprakla­
sinin iktâ sahibine ait olduğuna, öşrünü rı S elçuklu hâkim iyetine girdiğinden
d evlete ödem ekle m ü k ellef b ulunduğu­ göçebe Türkler buralara doğru kütleler
na. kendisinden sonra varislerin e intikal halinde ilerliyor v e akın ediyordu. Gö­
edebileceğin® dair kaydı gözönüne g e ti­ çebe kütlelerin in hareketi Selçuklu d ev ­
rilirse, o devirdeki iktâm S elçuklu iktâı let adam ları için halli gereken mühim
ile Osmânlı tım arlarından h ayli farklı bir m esele idi. Zira onların g elişleriyle
olduğu anlaşılır. Arap im paratorluğu yerli halk sık ın tılı vaziyete düşebilirdi.
devrinöek iıktâlarda, İslâm iyetin h ayrı­ Göçebe kütlelerinin y e r değiştirm eleri
na çalışanlar, bu çalışm alarına karşı­ m eselesi iyi bir şek ild e halledilm ezse,
lık, vergilerin i h âzin eye ödem ek şartı iş, yerli h alk ın hoşnutsuzluğu çerçevesin ­
ile kendilerine tahsis ed ilen araziye, den çıkar em n iyet ve asâyiş dâvası, b u ­
m ülkiyet ve tasarruf su retiy le de sahip na ilâveten ik tisad i dâva haline g ele b i­
olm uş oluyorlardı. H avarizm î v e M aver- lirdi.
d' gibi İslam ulem âsı iktâı tarif eder­ İşte, d evlet bu m eselelere bir çâre
ken rekabe kelim esini m ü lk iyet ve ta­ olm ak üzere, göçebe akinlartm , halkı
sarrufa delâlet eder şek ild e ku llan ıyor­ müslüman- olm ayan A nadolu toprakları­
lardı. na tev cih etti. Tabiî göçebe kütlelerine
Abbasi im paratorluğu için Türkler ilerlem e istikam eti verm ek de kâfi bir
ehem m iyet kazandığı v e b ilhassa ask er­ şey değildi. Bunların m üstakar hâle
lik hizm eti A raplardan Türklere g eç ti­ getirilm esi, yağm a v e çapul h arek etle­
ği devirde iktâlar daha önceki devrin rine m eydan verm iyecek tedbirler itti­
g ayesin i tahakkuk ettirem ez oldu. Zira hazı, bilhassa bu hareketli v e canlı k ü t­
İslâm ordularının Araplardan teşekkül len in askerî varlığından istifad e ed ilm e­
ettiği devirde Arap askerlerine yapılan si gerekirdi. Bütün bunlara ilâveten, g ö ­
iktâlar, bir bakım a, A raplığın geniş sa­ çebe kütleleri arasında sivrilecek şa h si­
halara yayılm asına da epeyce âm il o lu ­ yetlerin d ev lete kafa tutan feodal b e y ­
yordu. A bbasîler zam anında orduda ler haline gelm elerini önlıyecek ça rele­
Türkler m ühim bir y e r tutunca onlara rin de bulunm ası lâzımdı.
da iktâlarda bulunm ak icap eder hâle İşte bu hayati dâvaların h alli için
gelm işti. Halbuki b öyle bir hareket A- iktâ m üessesesinden faydalanm a işi ele
raplığm lehine n eticeler hâsıl etm ezdi. alındı. Bunu da ele alan ünlü Selçuklu
İşte Onbirinci asırda çeşitli âm iller veziri N izam -üI-M ülk idi. N eticede S e l­
yanında bu gibi m eselelerin de tesirle­ çukluların askerî iktâ sistem leri ortaya
ri oim ah ki, iktâiarda m ü lk iyet v e ta ­ çıktı. A skerlere bir v e y a birden fazla
sarrufu n. devri yerin e, vezirlerin d evri­ köy iktâ edilm ek su retiyle hareketli Türk
ne doğru adım atıldı. B öylece, iktâ sa ­ züm resi toprağa bağlanm ış oluyor, top­
hipleri araziye m ü lk iy et ve tasarruf y e ­ raklar ekilip işlen irk en hem iktisadi
rine bir kiracı durum una giriyordu. m enfaatler sağlanm ış, hem de toprağa
İktâlarjn böyle bir istih aleye doğru bağlı bir askerî sın ıf doğmuş oluyordu.
gidişi Büyük Selçukluların bir devlet B öylece büyük Türk d evlet adamı N i-
kurarak hızla gelişm eleri devrine rast­ zam -ül-M ülk, yerli züm relerle m en su ­
lam aktadır. İktâm S elçuklular devrin­ bu olduğu Türk züm resinin h u su siyet v e

1539
m üesseselerini çok iy i bilen bir şah si­ nin m aişet m enualarını kaybetm eleri
y e t sıfatiyle, bunları yeni şart v e zaru - yüzünden kargaşalıklar doğuyordu.
ruretler m uvacehesinde y ek d iğ eriv le İşte A nadolu böyle idarî, askeri ve
m ec/.etm e işini Türk züm resini v e onun İktisadî sarsıntılar geçirm ekteyken, bir
devletinin lehine halletm iş oluyordu. takım Uç b eyleri, llh an lı h âkim iyetinin
N etice itibariyle; N izam -ül-M ülk'ün uzanm adığı batı A nadolu’da y en i b e y lik ­
tesis etm iş olduğu askeri iktâ sistem i le r kurm aya başlam ışlardı. Bu b eylik ler
Sultan M elikşah zam anında Selçuklu im ­ S elçuklu ik tâın ı kendi bü n yelerin e m a-
paratorluğunun her tarafına yay ıld ı. led erek y en i ele geçirdikleri m em lek et­
A sk erî iktâ rejim i zam anla S elçu k lu lar­ lere naklediyorlardı. Bu b eyliklerden b i­
dan kopan v e onların tesirlerine maruz risi de OsmanlIlardı. Selçukluların ask e­
diğer d evletlere de geçti. Bunlar: H ava- rî iktâı OsmanlIlarda tım ara inkılâb e y ­
rizm şahlar (H arzem şahlar), A tab eylik ler ledi. İm paratorluğun k u vvet kaynağını
v e A nadolu Selçukluları gibi d ev le tler ­ teşk il eden bir sistem olarak karşım ıza
di. Bu sistem M usul A tab eyliği y o lu y le çıkan tım ar rejim i OsmanlIlarda en m ü ­
E yyûbî v e M em lûklere, A nadolu S e l­ tekâm il şek lin e ulaştı.
çuklularından da O sm anlılara geçti.
M irî arazinin taksim atı
Selçuklu iktâı ile eski Türk askeri
v e idari an’aneleri y en i şartların ica b ı­ A razi-i em iriyye v ey a arz-ı m irî y a ­
na göre tanzim edilirken, n eticed en hem hut arc-ı m em lek et diye anılan toprak­
ferdler hem de d ev let m em nun k alıyor­ lar bir çok k ısım lara ayrılır. Bunların
du. Zira askerler iyi bir geçim k a y n a ğ ı­ bir kısm ı büyük parçalardan ibaret o -
na sahip şekild e toprağa bağlanırken lup hususî isim ler taşır, bir kısm ı da
d evlet de m aaşsız bir orduya kavuşm uş daha küçük parçalardan teşekkül edip
oluyordu. Zira, köle v e ücretlilerden tım ar k elim esî de beraber söylenir. B i­
m üteşekk il m erkez k u vvetleri hariç ar­ naen aleyh bunlar tım arın çeşitlerin d en
tık eski m aaşlı ordu ortadan kalkm ıştı. başka bir şey değildir. Büyük parçalan
Ordunun büyük kısm ını teşk il eden iktâ teşk il edenleri şunlardır:
sahipleri kendi m aişetlerini hazarda te ­ 1 — H a v a ss-ı hum âyun : F etih ler
m in ettikleri gibi seferde de erzak, s i­ sırasında yen i zaptolunan araziden d e v ­
lâh, at ve çadırlarını tem in ediyorlar­ le t h issesi olarak ayrılan yerlerdi. D e v ­
dı. le t h issesi haslar durumundaki bu y e r ­
B üyük Selçukluların askeri iktâ sis­ lerin varidatı d evlet hâzinesine girerdi.
tem lerinin A nadolu Selçuklularında d a ­ Mukataa v e iltizam su retiyle idare o lu ­
ha fazla tekâm ül ettiğin i görüyoruz. nurdu. H avass-i hum âyunun bir kısm ı
Büyük Selçuklulardan daha m erk eziy et­ padişah h assı olup geliri iç hâzineye g i­
çi olan Anadolu Selçukluları, iktâ siste ­ rerdi.
minde m erkeziyetçiliğe pürüz teşk il e - 2 — Haslar : Y üksek d evlet erkâ­
den tarafları kaldırm ışlardır. Bu cü m le­ nını teşk il eden vezir, beylerb eyi, d ef­
den olarak askerî iktâlar daha küçük terdar, nişancı, hazasker, sancak b eyi v e
parçalara ayrılm ıştır. M aamafih büyük em sali v a zife sahiplerine tevcih ed ilir­
d evlet adam larına verilen gayrı askerî di.
büyük iktâlar Büyük Selçuklularda o l­ 3 — P aşm aklık : Padişahların an ­
duğu gibi Anadolu Selçuklularında da nesi, zevceleri, h em şireleri, kızlarına
sonuna kadar devam etm iştir. Bu b ü ­ ayrılan topraklar.
yük iktâlar bazen v ilâ y et büyüklüğünü 4 — M alikâne arazi : Bu n evi ara­
bile bulm aktaydı. zi S ivas v ilâ y etin in m u h telif yerlerinde
Anadolu Selçuk lu iktâ sistem in in m evcuttu. «Türk H ukuk v e İktisat Ta­
muntazam işleyişi 1243 Kösedağ sa v a şı­ rihi M ecmuası» nın ikinci sayısındaki bir
na kadar sürm üştür. K ösedağ m ağlû b i­ tetkik yazısın d a m alikâne arazilerin hu­
yetinden sonra A nadolu M oğol istilâ sı­ su siyetleri şö y le belirtilm ektedir: «Bu
na marûz kalırken, bir taraftan S e lç u k ­ n ev i m ülk v e vak ıfla r im paratorluk d ev­
lu ordusu çöküyor ve m em lek ettek i k a ­ rinin bütün v e serbest vakıflarından
rışık vaziyetten iktâ sistem i de büyük farklı olarak, sahiplerine toprağın y a l­
zararlar görüyordu. B ir çok iktâ sa h ib i­ nız m ü lk iyetin e sahip olm aktan m ü te-

1540
v e 11i t m ahdut haklar tem in etm ektedir. 7 — Yurtluk v e Ocaklık yerler : B ir
Bu gibi m ülkler d a h ilin e d ev let, kendi­ ülke veya m ıntıkanın feth i sırasında,
sine ait her türlü huk u k v e rüsum u top­ bazı üm eraya hizm etlerine karşılık, b a ­
lam ak için m üdahale etm ektedir. zı y erli beylere d e ita a tla n n a m ukabil
Bundan başka, m irî topraklar ve daim î olarak tahsis edilm iş arazidir.
rakaüesi devlete a ît toprakların «tah­ Y urtluk - O caklık arazi doğu A nadolu'­
sis» ve «irsad» kabilinden vak f v e tem li­ da. m evcuttu. B u çeşit arazinin, has v e
ki rejim inden tam am en fark lı olarak, tım ardan farkı h izm et m ü ddetiyle m u -
burada toprakların m ü lk iy eti d evletin kayyed olm am ası evlâd ve akrabalarına
d eğil hususî şahısların v e y a îıukukî şah ­ da in tik al etm esiydi. Y urtluk - O caklık
siyetlerin elindedir. B u su retle vakıf arazi m irî arazi olduğundan satılam az,
v ey a m ülk olunan şey d evlete ait rüsum bağışlanam az v e vakfedilem ezdi. A ncak
ve haklar değil, beiki toprağın rakabe- o yerin şer’i v e örfî vergileri tah sis ed i­
sinin m ülkiyetidir.» len şahsa aitti. Yurtluk - O caklık sahip­
5 —- V akıf arazi : B u n evi v ak ıf a- lerin in bir dereceye kadar bazı kazaî
razi. im paratorluk arazisinin um um î tas­ hakları da m evcuttu. B u çeşit arazi sa ­
nifinde zikrettiğim in arazi-i m irîyeyi hiplerinin evlâd ve akrabası kalm azsa,
m evkufe kısm ına dahil olm aktaydı. H u ­ bu şahısların ölü m leriyle sahibi olduğu
kukî mânada vakfın tahakkuk ed eb ilm e­ yerler, h izm et m ukabili tevcih edilen
si için vakfoiunan şey in vak fed en in m ül­ sair m irî arazi m uam elesine tabi tu tu ­
kü olm ası şarttı. B u bakım dan m irî a- lurdu.
raziye dahil olan yerlerd en yapılan v a ­ 8 — Zeam et v e tım ar : H izm et m u ­
kıflar «tahsis» ve «irsad» kabilinden v a ­ kabilinde tevcih edilen arazidir. Y ıllık
k ıf addedilirdi, B inaen aleyh , m irî arazi­ geliri en az 20 bin, en çok 99 999 akçe
den bu neviden yap ılan tah sisler huku­ olan dirlik zeam ettir. E ilibin akçeden
ki mân a siyi e v ak ıf olm ayıp beytülm ale Y ukan zeam ete ağır zeam et, zeam et sa ­
ait bir şeyin, b eytü lm alce m asraf olan hibine de zaim denirdi.
bir cihete tahsisinden ibaretti ki, buna Z eam et d ef’aten tev cih ed ild iği g i­
vak ıf denm esi d evam lılığın d an m ü tev el­ bi bir tım ar sahibi de terfi su retiyle zaim
litti. olabilirdi. Bir zeam et m ünhal olunca t ı­
6 — A rpalık arazi : Y üksek rütbe­ m arlara ayrılm ası caiz olm ayıp yin e ze­
li ilm iye ricali ile m ühim saray adam la­ am et halinde tevcih edilirdi.
rına, vazifelerinde ik en m aaşlarına ilâ ­ M îrî arazînin en dikkate değer o la ­
veten vazifeden ayrıldıktan sonra da nı tım ardı. Küçük parçalardan ibaret
tekaüt v e m âzuliyet m aaşı kabilinnden bulunm ası bakım ından, m irî arazinin en
gelir tem in etm ek üzere tahsis ed ilen a - fazla sayıda olanı da tım ardı.
razi idi. A rpalık arazi tahsis edilirken;
ordu ve saray erkânının hayvanlarına Tımarın n evileri
yem , hizm etkarlarına iaşe bed eli olm a­
sı, İlm îye ricaline de, bunların v azifele­ T evcih edilen va zifelere göre tım a­
rinden ayrılm alarından sonra, kendi rı :
m ensuplarının ia şe v e sair ih tiyaçların ı I — S efere gitm esi şart olanlara
tem in endişesinden kurtularak v a k itle­ m ahsus tımarlar.
rini ilim ve ibadete h asredebilm eleri h e ­ Ii — S efere gitm esi şart olm ıyanla-
defi gözetilm ekteydi. O naltm cı asırda ra m ahsus tımarlar.
Yeniçeri ağası R ik âb -ı hüm âyun ağaları, olm ak üzere ik iye ayırm ak m üm ­
B öiük ağ a la n gibi ordu v e saray erkânı kündür. Şim di bunları ayrı ayrı gözden
ile Padişah hocası, Ş eyh ü lislâm y e K a­ geçirelim .
zaskerler gibi ilm iye rica lin e arpalık v e ­ I — S efere gitm esi şart olanlara
rilirdi. O nyedinci asırda v a ziy et su iisti­ m ahsus tım arlar :
m al edilerek Vezir, B ey lerb ey i, S an - A — İleri h izm etlilere m alı su s t ı ­
cak beyleriııe ve daha bazı kim selere ar­ m arlar :
palık tevcih edilm iştir. O nsekizinci a - a) T ezkireli tım ar : T evcihi m er­
sırda arpalık, sadece ilm iy e sın ıfın a in ­ kez tarafından yap ılm ış v e y a tanınm ış
hisar ettirilm iştir. olup D iv a n -ı hüm âyun ta h v il kalem in -

1541
de kavdı ve sipahinin elinde tezkiresi E — D evlet m erkezinde vazifeli bu­
yâni beratı bulunan tımardı. lunan D ivan -ı hümâyun kâtibi, M ütefer­
b) Tezkiresiz tım a r : V ezir veya rika, D ivan- 1 hum âyun Çavuşu gibi hiz­
bir vilâyetin beylerbeyi tarafından tev ­ m et sahiplerine tahsis edilen tımarlar.
cih olunan tımardı. Tezkiresiz tım arın F — H asahır hizm etine bakan v o v -
iptidası tezkireli tımardan bir akçe ek ­ ııu k la n n âm iri ile çeribaşısına; y in e has-
sik olurdu. M eselâ, R um eli’de tezkireli ahır hizm etlilerinden vuııd ocaklarının
tım arın iptidası 6000 akçe ik en tezk ire- âm irlerine ayrılan tımarlar.
sizinki 5999 akçe idi. Tezkiresiz tımar
G — V oyn u k lan n ziraat ettikleri
icabında m erkez tarafından başkasına
tevcih edilebilirdi. Bu şekildeki tımarın b aştin alan n , kinez v e perim kürlerin â-
m irlerine tahsis edilen tımarlar.
sahibi harpte yararlık gösterince tım a­
rının tezkireli olm asını rica ile bir ak­
çe terakki isterdi. S ahib-i arz ve köylü
c) B enevb et tımar : Bir kişiden
Tımar sistem inin iy i anlaşılabilm e­
fazla insana tahsis edilm iş tım ar olup,
bunun sahipleri nöb etle sefere giderler­ si, sah ib -i arz v e köylünün bu sistim da­
hilin d ek i m evk ilerin in tam mâna siyle
di. Buna m ünavebe tım ar v ey a kârnev-
tayin in e bağlıdır. Z âten tımar sistem i o
bet tımar da denirdi.
kadar ehem m iyetli bir m ezvudıır ki,
d) H üküm et m erkezinde bulunan
Kumbaracı v e lâğım cı askerlerine m ah­ Osmanlı d evletin in İktisadî tarihinin, i-
sus tımarlar. A skeri teşk ilât kısm ında darî teşkilâtının ve hukuk prensiplerinin
zikredildigi veçhile kumbaracı v e lâğım ­ h a y li zengin m alzem esini burada bul­
cıların hepsi tım arlı olm ayıp bir kısm ı m am ız müm kündür. Yâni tım ar sistem i­
ulufeli idiler. n in in celen m esiyle işaret ettiğim iz nok­
taların aydınlanm ası da im kân dah ili­
B — Geri hizm etlilere m ahsus tı­ ne girer.
marlar :
Osm anlı toprak idare sistem i hak­
a) Mülk eşkincili tım a r : Bu çeşit
kında bilgi verm eye başlarken, Osm an-
tımara, sahip olanlar bizzat sefere g it­
h ların bu hususta islâm i hukuk kaid ele­
m eyip yerlerin e cebelü gönderirlerdi.
rinden ayrılm am akla beraber bunları,
b) M üsellem ve kızılca m üsellem ­
lere tahsis edilen tımarlar. zaman., zem in v e ihtiyaçlarla ahenkleş­
tirdiklerini, şer’î esaslara örfî esasları
c) Yaya, yörük ve cambazlar gibi
te lif eyled ik lerin i kaydetm iştik. İşte, O s­
geri hizm ette kullanılanlara m ahsus tı­
marlar. Yaya ve m üsellem ocakları On- manlI arazi sistem inin en nazik v e o
n isb ette karışık gibi görünen sa h ib -i arz
altıncı asır sonunda kaldırıldıklarından
bunlara ait yerler de zeam et v e tımara v e reaya m ünasebetleri m evzuuna girer­
bağlanm ıştır. ken bu m ühim noktanın hatırlanm ası
gerekir.
II — Sefere gitm esi şart olm ayanla­
ra m ahsus tım a rla r: Osmanlı tım ar sistem inde üç unsu­
A — K ale, boğaz, derbendlerin m u­ run m evcu t olduğu görülür. Bu unsur­
hafazasına m em ur olanlara m ahsus tı­ ların birisi devlet, ¡kincisi sah ib -i arz,
marlar, üçüncüsü de köylüdür. D evlet, toprağın
B — Şahinci, yuvacı, kayacı, okçu sahibidir; ayni zamanda idari, kazaî ve
gibi m uayyen hizm et sahiplerine ayrılan sair kudretin m üm essilidir. S ah ib -i arz,
tımarlar, tım ar arazisine nezaret eden adamdır.
C — K ale hizm etlerinde bulunan K öylü de tım ar arazisini işliy en k im se­
dizdar, kethüda ve hisareri deniien ka­ lerdir. K öylü karşısında sah ib -i arz ba­
le neferlerine tahsis edilen gedik tım ar­ zı yönlerden d ev let otoritesinin m üm es­
lar. sil v e mem uru gibidir. Bunun içindir ki
D — M akam -ı hizm ette tımar : B il­ tım ar m evzuunu inceliyerıler sah ib -i arz
hassa doğu A nadolu’daki Kürt bev-zâd e- ile köylü yü ele alarak bu m evzuda sa­
lerine. d evlete daha fazla bağlanm aları dece iki unsur zikretm işlerdir. Gerek sa­
için hizm et şartı aranmadan tahsis e- h ib -i arz, gerekse köylünün durum ları­
dilen tımarlardır. nın tafsilen gözden geçirilm esiyle bu

1542
unsurların m ah iyetleri daha iyi anla­ bizatihi karşı karşıya bulunan da tımarlı
şılacaktır. sipahidir.
M iri toprakları işleten ve f i ’ilen bu S ah ib -i arz ile k öylü arasındaki m ü­
topraklar üzerinde oturan köy halkına nasebetler kanunlarla tespit edilm işti.
«reaya» veya «raiyyet» denirdi- Ş eh ir ve Esasen, sahib-i arzın tım ara tasarruf işi
kasaba halkı, köy toprağı ek seler de de bir takını şartların yerine getirilm e­
köyde oturm asalar raiy y et sayılm azlar­ siyle m üm kündü. Bir d irlik sah ib -i ar­
dı. R alyyei addedilm ek için köy toprağı­ za hizm et m ukabili verildiğinden, onun
na yerleşm ek icap ederdi. R aiyyet, iş ­ dirliğini m uhafaza edebilm esi hizm etini
led iği toprağa sım sıkı b ağlı da değüdi. yapm asına bağlıydı. S a h ib -i arz tımar
îsted iği zaman, isted iğ i y e r e gidip y er­ arazisini hüküm et nam ına idare ederken,
leşebilir. Fakat bu gib i h allerd e sahib-i sadece bir nezaretçi ye bir vergi m em u­
arza «çift boğan resmi» adı verilen bir ru durumunda değildi. E yâlet askerleri
tazm inat ödem ek zorundadır. Bu para, bahsinde zikredildiği veçh ile, sahib-i ar­
köylünün oradan ayrılışın ın cezai m ahi­ zın tım arı idaresi, gerek kendisini gerek ­
yet taşıyan nakdî m ü eyyid esi değil, top­ se cebelilerini askerliğe hazrlam asm a bil­
rağın boş kalışından m ü tev ellit d evletin vasıta teşk il ediyordu.
uğradığı zararın karşılığıdır. N itekim , bu K öylü, tım ar arazisinin işlenm esi
toprak başka birisi tarafından ek ilm eye m eselesinde, karsısında onu kontrol e-
başlanınca tazm inat da kalkar. deıı şahıs olarak sahib-i arzı görüyordu.
Biz köyün tım ar adı altında bir dir­ Sah ib -i arzın, bazı sebepler, tahtında tı­
lik addolunan vergilerin e sahip olan mar arazisini işlem e hakkım başkasına
kim se «sahib-i raiyyet» durumundaydı. verm e selâh iyeti de bulunduğundan, k öy­
Bu vaziyete göre; başta padişah olm ak lü onun reâyâsı gibi görünüyordu. F a­
üzere, bütün has, zeam et v e tım ar ta - kat sahib-i arz bu üstünlüğüne bakarak
surruf edeıı şahıslar, bu tasarrufları c i­ köylüye haksız m uam elede bulunm azdı.
h etiy le sahib -i raiyyet durumundadır. K öylünün dirlik sahibi tım arlı sipahiyi
D irlik arazisinde oturan v e burasını iş ­ şikâyet hakkı m evcuttu. B öyle bir hâl
leyen kim seler evlâtsız öldüğü v ey a üç vukuunda dirlik sahibi haksız çıkarsa
sene m üddetle tarlayı ekm edikleri tak­ ceza görürdü.
dirde, sahib-i raiyyet bu araziyi «ta­ Reâyâ kendi sipahisini efendisi gibi
pu resmi» m ukabilinde başkasına sat­ görürdü; bunun için sipahi köye geldiği
mak - bu satış toprağın m ü lk iyetin e ta­ zaman üç gün hizm et etm ek, hayvanına
allûk etm eyen sadece işlem e v e ikam et bakmak, sipahinin isted iği yerde anbar
hakkının devrinden ibarettir - hakkına yapm ak, v e öşür halinde sipahinin h is­
sahip olduğu cih etle «sahib-i arz» v a s­ sesin e düşen m ahsulü pazar v ey a am­
fını da haizdi- Zâten tım ar tasarruf e- bar yerine kadar götürm ekle m ü k ellef­
den kim seler esas itib ariyle «sahib-i ti. Reâyâ istih sal ettiği m ahsulü sipahi­
arz» diye anılm aktaydı. sinin izni olm adan başka yere gönderir­
se m ahsûlleri m üsadere edilir, ayrıca
D evlet hizm etinde çalışanların ço­
ceza da görürdü. Sipahinin m uvafakati
ğunluğuna, hâzineden nakid olarak maaş
olm adan k öylü tasarrufundaki yerleri
verecek yerde, reayanın üzerindeki v er­
başkasına v e tnukataaya verem ezdi.
gilerden m aaş tahsis olunm ası esasına
Reâyâ, sipahisinin m uvafakati olmadan
dayanan bu sistem , A vrupa m ü ellifle­
ahır, ambar v e bina yapamazdı. Bunlar
rince um um iyetle Ortaçağ vasfın d a g ö ­
sipahinin izni île yapıldığı takdirde de
rülm ektedir.
tapu resm i ödenm esi kanun icabıydı.
H as v e zeam et tasarruf edenler de Zira bina yapılan y erler ekilem iyeceği
sah ib-i arz durumunda olm akla beraber, için bu tapu resmi b ed el-i öşür yerine
sayılarının çokluğu bakım ından, sahib-i geçerdi.
arz denilince akla tım ar sahipleri yani Reayâ üzerinde bulunduğu toprağı
sipahiler gelir. Onun içindir ki, sahib-i ek m ekle m ükellefti. Reâyâ kendi y e ri­
arz ile reâyâ m ünasebetleri m evzuubahs nin bir kısm ın ı boş bırakıp başka sipa­
olunca sipahilerle köylünün karşılıklı hinin toprağını ekerse, kendi sipahisi
durumları hatırlanır. Z âten k öylü ile ekm ediği yerler ipin ondan iki öf u r ahr-

1543
di- Buna mukabil sipahi de kendi reaya­ den başka İdarî ve bir m iktar adli selâ ­
sı talipken tımarından başkasına y er v e ­ hiyetleri de m evcuttu. Serbest tımar sa ­
remezdi. A yrıca reâyâ kendi sipahisinin hipleri dirliklerinin bulunduğu sahanın
yerini ektikten sonra başka sipahinin asayişini korum akla da vazifeliydiler.
arazisini de ekerse kendi sipahisi bun­ Bunun için «rüsûm-u serbesti» denilen
dan ceza m ahiyetinde iki öşür ceza ala­ v e en m ühim m i «cürüm ve cinayet* res­
mazdı. Sipahi tımar arazisinin yak ın ın ­ minden ibaret bir gelir tem in ederlerdi.
da veya tım arın bulunduğu köyde otu­ F akat bu noktalar kadının kontrol v e
rurdu. Sipahi köy dışında oturuyorsa hükm üne tabi bulunuyordu. D irlik te v ­
köye geldiği zaman köylünün gösterdiği cihi yapılırken serbest tım ar sahiplerine
yerde üç gün m isafir edilirdi. Ş a y et si­ dirliklerinin «tevcih beratları» na tım a­
pahi köyde oturursa reâyâdan her biri rın «bilumum rüsûm -u şer’iy e ve tek â-
üçer gün kendisini ve atını beslerdi. lif-i örfiyeieri ile tevcih» edilm iş olduğu
Reâyâıun ektiği toprak d evletin m a­ kaydedilirdi. Onun için reâyânm ö d e­
lı idi. Fakat kendisi bu toprağı işlem e m ekle m ükellef bulundukları bütün re­
hakkını alırken sahib-i arza bir tapu sim leri kendileri alırlardı. Serbest tımar
resmi öderdi. Bu resim, onun toprağa sahiplerinin asayişle ilgili bir m iktar ad­
m ülkiyetini değil, ekip biçm e, orada o- lî selâhiyetleri olm akla beraber, bunla­
turma v e reâyâlık vazifelerini yerine g e­ rın sahalarında yaşıyan reâyâ üzerinde­
tirme hak ve vazifelerini alıp yük len d i­ ki en mühim hakların kontrol v e tahak­
ğine delildi. Şarta bağlı olduğu cihetle kuk ettirilm esi yin e devlete aitti. Bu
tapunun bu şekli bile m uvakkat m ahi- haklar:
vetliydi. Reâyâdan biri ölse v e küçük a) A dlî selâhiyet; b) Cizyenin ta h ­
çocukları kalsa o çocuk yetişin ceye k a­ sili; c) îdam cezalarının icrası; d) D ir­
dar ölen şahsın yerleri başkasına v eri­ liğ i geri alabilm e hakları, gibi şeylerdi.
lip işletilirdi. Çocuklar büyüyünce baba­
2 — Serbest olnııyan tımarlar: S ip a­
larının yerlerini ekip biçm eye, devam e-
hi tım aıiarı bu çeşite dahildi. S ahib-i
derlerdi; yaln ız bu arada tapu resmi ö -
arz olan sipahinin asayişi tem in ve m u­
d eıierdi. Reâyâ öldüğü zaman hayatta
hafaza selâh iyeti yoktu. Osmanlı sipahi
çocuğu değil de babası kalsa v e babası­
sahib-i raiyyetinin, Orta çağın feodal
nın da başka yeri olm asa, sipahi de o y e ­
beylerinden en büyük farkı zaten bura­
ri başkasının verdiği tapu resm i üzerine
dadır. Malûm olduğu üzere Avrupa feo ­
ölen şahsın babasına verirdi. Reâyâ ha­
dal beyinin en başta gelen vazifesi ken ­
yatta iken oğulları kendi sipahisinin e-
di m ıntıkasında âsâyişi tem in v e hakla­
kip biçilecek yerleri varken başkasının
arazisine gidip çalışam azdı. rını korumaktı. Osmanlı ülkesinde idari
taksim at çerçevesi dahilinde âsâyişin
Sahib-i arzların İdarî selâhiyelleri korunması vazifesi sancakbeyi v eya su -
meselesi başıya aitti. Gerçi sancakbeyi de vali de
dirlik sahibi olm aları bakım ından sa-
Has, zeam et ve tım ar tasarruf eden­ h ib -i arz durumunda idiler. Hâkim geniş
lerin hepsinin birden sahib-i arz duru­ idari sahalarında bir kaç köy arazisin­
munda olduklarını söylem iştik. Bu dir­ den ibaret olan bu dirliklerini voyvoda
lik sahiplerinin selâhiyetleri arasında gönderm ek su retiyle idare ederlerdi. P a ­
farklar m evcuttur. Gerek bu cihetten; g e ­ dişah hasları da voyvoda v e m ültezim ­
rekse dirliklerin sahiplerine tem in etti­ ler y o liy le idare olunm aktaydı. Bu b a­
ği m enfaat bakım ından tım ar dirlikleri kım dan sancak arazisi Avrupa feo d a li­
ikiye ayrılır. tesi biçim inde sancak b eyinin bir «fief» i
1 — Serbest tımarlar: Has ve zea­ olm adığı gibi, tımarlı sipahi de idari v e
m etler ile dizdar ve v ak ıf tım arları bu inzibati selâh iyetleri olm am ası bakım ın­
çeşide dahildir. Serbest tım ara tasarruf dan A vrupanm küçük feodal b eyi ile m u ­
edenlerin yukarda sayılan selâh iyetlerin ­ kayeseye m üsait bir hal arzetmiyordu.

1544
İlim ve Sanaf Hayatı, İçtimaî Müesseseler
OsmanlIlarda Oııdört ve Onbeşinci timaî ve kültürel m üesseselerin kurulup
asırlardaki ilim v e fik ir hayati ile imar gelişm esine, devlet m üesseselerinin m un­
faaliyetlerinden kitabım ızın birinci v e i- tazam işlem esi yanında halk tabakaların­
kinci ciltlerinde parça parça b ilgi v eril­ da İktisadî refahın teessüsüne, ilim ve
mişti. Birinci ciltte 94, 349, 375, 532, 592 sanat adam larının korunm asına ve b u ­
nci sayfalarda, İkinci ciltte dc 710 uncu nunla ilgili olarak fik ir hürriyetine b a ğ ­
sayfada m evcut bu m evzua ait bilgileri lıdır.
burada tekrarlam ağa elbette lüzum y ok ­ O sm anhlann kuruluş devrinde, bu
tur. Lâkin, OsmanlIlardaki ilim v e fikir saydığım ız şartların ekserisi yen i tessiis
hayatının gelişm esin i bir sistem dahilin­ ve in k işaf eder vaziyette olduğundan,
de belirtebilm ek için Onaltı asra kadar m em leketteki ilim v e san’a t hayatı da
olan devreye pek özlü bîr şekilde göz buna uygun olarak yavaş yavaş belirtil;
atm ak icap edecektir. bir hal alm aya yönelm iştir. Ancak İs-
Ondördüncü asrın Osm anhlar için tanbulun zaptından sonradır ki, zik red i­
kuruluş m ücadeleleri ile geçen bir asır len şartlarda sarih bir gelişm e hasıl o l­
olduğu ’ malûmdur. Onbeşinci asrın ilk muş v e bu sayede de OsmanlIlardaki i-
yıllarında vuku bulan Timur darbesi bu lim v e san’at durumundan geniş çapta
devreyi bir m üddet daha uzatm ıştır. bahsetm ek im kânına kavuşulm uştur.
D evletin kuruluşunu tam am lam ıya çalış­ İstanbul gibi büyük bir şehir Os-
tığı bu gaye île pek m ücadeleli bir h a ­ m anlı İm paratorluğuna m erkez ya p ıld ık ­
yat yaşandığı devrede ilim v e fik ir ha­ tan sonra Osm anlı devletinin kuruluş
yatının pek parlak olm ıyacağı tabii'dir. devri kapanarak yükselm e devrine g ir il­
İlim ve fik ir hayatının gelişm esi, hiç diği malûmdur. O sm anhlann bu y ü k se­
şüphesiz, d evlet idaresinde istikrara, İç­ lişi, sadece harp kudreti halinde, yâni
m ücerret bir istilâ şek lin d e olm ayıp i- vam ı m ah iyetin i taşıyordu.
lim v e san’at tarafı da dahil bulunduğu İzn ik ’ten sonra Bursa ve E dirne’de
halde bütün m üessese v e cep h eleriyle tesis ed ilm iş olan O sm anlı m ed reseleri­
vuku bulm uştur. n in öğretim kadrosu yü k sek kısım ları,
İstanbul’u fetheden büyük h ü k ü m ­ m em lek et için d e yetişen ler d e n başka,
dar F atih Sultan M ehm ed ilm e değer b ilh assa m em lek et sınırları dışında ilm i­
veren bir hüküm dar olduğu için, bir ta­ n i ilerletm iş k im selerin istihdam ı su re­
raftan. orduların başında im paratorluk tiy le dolduruluyordu.
toprakların: g en işletm iy e çalışırk en öte Ö rnekleri şâir islâ m m em lek etlerin ­
yandan da ilm in gelişm esin i m üm kün den alm an O sm anlı m edreseleri, esâs
kılm ak üzere em ek ler harcam ıştır. F a­ bakım ından d eğişm em ek le beraber, tek â ­
tih’in bu yold ak i gayretlerin in en m ü ­ m ül arzeden bir takım tah avvü llere u ğ ­
him ini, sadece, d evrin en m eşhur şa h si­ ram ıştır. Tekâm ülün en açık örneğini
y etlerin i İstanbul'a toplam ıya çalışm ası te şk il ed en tah a v v ü lier F atih M ehmed
d eğil, ilm in gelişm esin i sağlıyacak y ü k ­ ve K anunî S ü ley m a n zam anında vuku
sek tahsil m ü esseselerin i kurm asıdır. bulm uştur. F atih M ehm ed «sah n -ı S e ­
D aha Orhan Gaz: zam anından itibaren man» m ed reselerin i. K anuni Süleym an
T ürkiyede tah sil m ü esseseleri ku ru lm a­ da «Süleym aniye» m edreselerini kur­
ya başlanm akla beraber, İstanbul’un f e t ­ durm uş tur.
hinden önceki devrede ilim sahasında İstan b u l’daki m edreselerin yalnız
k ıym et aıv.eden şah siyetlerin , u m u m iy et­ bunlar olduğu zaım edilm em elidir. F atih
le. tah sillerin i m em lek et sınırları d ışın ­ M ehm ed zam anında Z eyrek, A ya so fy a v e
da yap m ış oldukları nazarı dik k ati c e l- E yüpte de m ed reseler m eyd an a g e tir il­
beder. N itekim Orhan Gazi’nin İzn ik ’te m iş, ayrıca vezirleri de m edrese kurm a­
kurduğu m edresenin ilk başm üderrisi ları hususunda teşv ik eylem iştir. Onun
D avu d -ı K ayseri tah silin i M ısır’da, Ş e m - için d ir k i bir çok vezirler zam anla ba­
seddin M olla F enarî Karaman v e M ısır’­ zısı İstan b u l’da bazısı da m em lek etin
da yap m ış, B ursaiı K adı zâ d e-i Rumî m u h telif köşelerin d e m edreseler ya p tır­
kendi m em lek etin d e okuduktan sonra m ışlardır.
tahsil v e ilm in i H orasan v e S em erkand’-
da geliştirm iş, onun ta leb esi olan A li MEDRESE DERECELERİ
Kuşçu da Sem erkand v e K ırm a n d a ta h ­
sil edip yetişm iştir. B in aen aleyh O sm an­ F atih ’in kurdurduğu S a h n -ı sem an
lIlard a ilm in gelişm esi v e «Kuruluş d e v ­ m ed reselerin e g elin in cey e kadar O sm aıı-
ri» ndeıı çok daha fazla sayıda şa h siy e­ lı m ed reselerin in derece v e bütün tefer­
tin yetişm esi, yerli tah sil m ü esseseleri- ruatını tesp it eden bir nizam lam a y a p ıl­
nin inkişafa kavuşm asından sonra h a k i­ m adığı an laşılıyor. H atta bu m evzuda
ki bir değer kazanm ıştır. B uııun için bu daha k esin konuşm ak icap ed erse d ere­
bahse girerken ev v elâ tahsil veren m ü ­ ce v e teferrü atın daha m untazam şek ild e
e s s e s le r in durum larının tetkik: lâ zım ­ tesp it v e nizam lanm ası S ü leym an iye
dır. m ed reselerin in kurulm asından sonradır.
Fatih Su ltan M ehmed m edrese k u ­
I —. MEDRESELER rulm ası işin i İlm iyeden y etişm e V ezir
M ahmud Paşaya h avale ettiğ i zam an ö n ­
B ir islâm devleti olan O sm anlı d e v ­ ce «M edaris-i sem aniye» de den ilen
letin in tah sil ve terb iye m ü esseseleri «sah n -ı sem an» m edreseleri m eydana g e ­
sair İslâm m em leketlerin d ek ilerin bir d e ­ tirilm işti. K arşılık lı olarak dörderden
vam ından başka bir şe y değildi. Orhan sekiz m ed rese teşk il eden bu toplulukta
Gazi zam anından itibaren Osm anlı ü lk e ­ 152 oda m evcuttu. D aha sonra bunlara
sin de m edreseler kurulm aya başlanınca m ahreç olm ak yâni talebe y etiştirm ek
başka m em lek ettek i m ed reseler örnek üzere, bu m edreselerin arkasında «telin i­
alınm ış -bulunuyordu. N itekim ilk devre me» v e y a «m u sıla-i Sahn» adı ile anılan
O sm anlı m edreseleri daha önce A m asya. sek iz m edrese daha yaptırıldı. S ah n -ı
K onya, K ayseri gibi A nadolu şeh irlerin ­ sem an m ed reselerin in b eherinde 19 oda
de m evcu t olan tahsil faa liy etin in bir d e ­ bulunm asına m ukabil tetim m e m ed rese­

1546
lerinin beheri sekiz od alı idi. T etim m e- B öylece C evdet Paşa'nııı m eşhur tari­
ierin yapılm asınd an sonra m edrese d e­ h in in birinci cild in in 108 ve m üteakip
recelerinde daha iyi b elirlilik h a sıl oldu. sayfalarında zik rettiğin e göre; Osm anlı
S ah n -ı sem an m ed reseleri yüksek, m edreseleri, son zam ana kadar devam
ona talebe yetiştiren tetim m e m edrese­ etm ek üzere 12 d ereceye ayrıldı: Bu
leri de orta tah sile tekabül etm ekteydi. on iki derece aşağıdan yu k arıya doğru
Y üksek kısm ı m eydana g etiren sah n -ı şö y le sıralanıyordu; 1 — İp tid â-i hâriç,
sem an talebesi «D ânişm end», onlardan 2 — h a rek et-i hâriç, 3 — ip tid â -i dâhil
aşağı olan tetim m e ta leb esin e «suhte» 4 — h a rek et-i dahil. 5 — m u sıla -i sahn,
denirdi. Gerek dânişm end, gerek se suhte 6 — sa h n -ı sem an, 7 — ip tid â -i altm ış­
«softa» Ier m ed resede y a tıp kalkarlardı. lı, 8 — h a rek et-i altm ışlı, 9 — m u sıla-i
Z am anım ızın tâb iriyle bunlar parasız y a ­ sü ley m a n iy e, 10 — h a v â m is-i sü ley m a ­
tılı taiebe durum undaydı. B ir de talebe n iye, 11 — S ü leym an iye, 12 — D arülha­
gibi m ek tep te y a tıp kalkan «muîd» 1er dis.
vardı. B unlar m üderrislerin verd iği ders­ Bu sayılan lard an aşağı addedildik­
leri taleb eye tekrarlar, m üzakere eder lerinden «kırklı», * m ifta h » 'v e «h âşiye-i
v e b ilhassa suh teleri daha yukarı d ere­ tecrid» m edreseleri d ereceye d ah il ed il­
ce olan dânişm en dliğe hazırlarlardı. Mü­ m iyordu. İstanbul m ed reselerin d e görü­
derrisler zam anım ızın profesörlerine kar­ len dereceler Edirne v e Bursa m ed rese­
şılık ad dedild iğine göre m uidleri de şim ­ leri için de câri idi. E ski m erkezler o-
diki doçentler şek lin d e telâkki etm ek lan bu iki şehrin m üderrislerine «dev­
müm kündür. riye m üderrisleri» denirdi. K adılıklara
. S a h n -ı sem an m ed reselerin d e tefsir, tâ yin lerin i isted ik leri takdirde İstanbul
hadis, fık ıh dersleri okunm aktaydı. Bu m üderrislerine nazaran daha küçük ka­
bakım dan ilâh iyat, hukuk v e ed eb iyat d ılık lara tâ y in olunurlardı. Her m ed rese­
fakülteleri v a ziy eti arzediyordu. K anu­ nin daim a bir m üderrisi bulunurdu. Ma-
nî Sü leym an ordunun m ühendis, cerrah am afih bazan bir m edresenin m üderris­
ve tabib ih tiyacın ı nazarı itibara alarak liğin d e ulâ, sân iye v e sâlise d iye üç de­
yaptırdığı m edreseleri bu ilim lerin ted ­ recenin tesis ed ild iği v e her bir derece­
risine tahsis ey led i. B ö y lece Osmanlı y i bir m üderrisin tem sil ettiği de olur­
m edreseleri hukuk, ilâ h iy a t v e edebiyat du.
tedris eden sa h n -ı sem an, d iğeri de M edreselerin teşk ilâtı O naltıncı as­
riyaziye (m atem atik) v e tıb tedris eden rın sonlarına kadar m untazam y ü rü tü l­
Sü leym an iye olm ak ü zere ik i kola a y ­ dü. F akat daha sonra, d evletin sair m ü-
rıldı. S ü leym an iye m edreseleri de F a­ esseselerin d e göze çarpan bozukluk bu­
tih m ed reselerind eki gib i bir k ü lliy e raya da sirayet etti. M edrese nizam la­
teşkil etm ekteydi. B ir tıb m edresesi ve rının bozulm a devrinde bu m ü essesele-
bir darüşşifa ile riyaziye ta h sili için dört ri en fazla m ü teessir eden cih et, ehil
m edrese v e bir darülhadis yü k sek k ıs­ olm ayan k im selere m üderrislik v e r il­
mı m eydana getirm ek te, ayrıca sem âni- m esi v e m üderrisler arasında da p â y ele-
y e m edreselerin de olduğu gibi bunlara rin iltim aslarla dağıtılm asıyd ı. Bu y ü z­
m ahreç teşk il edecek bir tetim m e (m u - d en m üderrislik, ilim v e bilgi se v iy e si­
sıla -ı sü leym an iye) kısm ı bulunm ak­ nin bir k arşılığı d eğ il «itibâri» b ir m a­
taydı. h iy e t aldı. M üderris d erecelerin in su iis­
O sm anlı m ed reseleri zam anla bir tim ali yüzünden, v ilâ y e tle r e v ezir rüt­
takım d eğişik lik lere uğradı; «altm ışlı» b esinde v a li gönderilm esinde olduğu g i­
adı ile ayrı bir derece teşk il edildi. «Hâ­ bi y ü k sek dereceli m üderrislerin sa y ı­
riç» «dâhil» v e «altm ışlı» derecelerinin sı çoğaldı. Bazan derecesi m u ayyen bir
her biri «iptida» v e «hareket» adı ile i- m edresenin m üderrisi, y erin d e k alm ak ­
kiye bölündü. S ü ley m a n iy e m ed resele­ la beraber, daha y ü k sek dereceli bir
rinde m evcu t dört d erecey e bir de, ön ­ m ed resen in m üderrisliğin e çıkarılm ış
celeri «havâmis» sonraları «hâmise» deT sa y ılıy o r v e b öyle bir m uam ele «bil -
nen derece ilâ v e edildi. H am ise d iye a- itib ar h a rek et-i m isliye» tâbiri ile an ı­
nılan bu dercce Sü ley m a n iy e ile m u - lıyordu. İltim as su retiy le bir iki derece
sıla -ı SüİPvms>nivp «■pBipa konuldu. birden terfi ettirilen m üderrislere, m ed ­
rese ıstılahında «tafra* tâbir olunuyor­ kânını bulam azlardı. En yüksek m üder­
du. rislik derecesi olan S üieym aniye darül
Her sene yapılan silsile halindeki -hadis m üderrisliğine 'sahn-ı sem an m ü­
terfilerde 8 m üderris kaza tarikma nak­ derrislerinden tâlip çıkm azsa, buraya
ledilir, yâni kadılıklara tayinleri y a p ı­ mahreç addedilen yerlerden sayılan Ku­
lırdı. Bunların m edreseden ayrılm aları düs, Halep, Eyyûb, Selânik, Galata, Y e­
üzerine de alt derecedekilerden 8 m ü­ n işehir - Fener, İzmir, Sofya, Trabzon,
derris üst dereceye geçirilirdi. Lâkin G irit m evleviyetierin in en m uteb erle­
sah n -ı seman kısm ı hep 8 m üderrisli rinden tâyin yapılırdı.
kaldığından m u sıla-i sahn’da toplanan
m üderrisler kolay kolay yükselm ek im - MEDRESE TALEBELERİ VE
DERSLERİ

Medrese talebesi evvelâ ilk öğreti­


m e karşılık g elen «iptida-ı hariç» k ıs­
mına girip derslerini okum akla işe b aş­
lar. m u vaffak iyet gösterdikten, yâni, bu­
günkü tabiriyle sınıflarını geçtikten
sonra «hâriç» m edresesi m üderrisinin
derslerine devam ederdi. Zam anım ızın
ortaokulları kabul edileb ilecek olan «hâ­
riç» m edresesini bitirince, bunun ikinci
kısmı vaziyetindeki m usıla-i sahn m ed ­
resesine devam ederdi. Zam anım ızın li­
sesi derecesinde kabulü m üm kün olan
m u sıla-ı sahn’dan sonra asıl yü k sek k ıs­
m ı m eydana getiren sahn-ı sem an ve
sah n -ı sü leym an iye’y e dahil olurdu.
S ahn-ı sem an’a girerse hukuk, ilâhiyat
ve edebiyat fakültelerine; sahn-ı sü le y ­
m an iye’y e girerse riyaziye v e tıb fa k ü l­
tesine ayrılm ış olurdu. İptida ve hâriç
bölüm lerinde hesap, hendese ve h ey ’et
(kozm oğrafva) gösterildiği cihetle, bu­
rayı bitiren bir genç sahn-ı süleym aııi-
y e d e okutulan fen b ilgilerini k avrıyabi-
lecek m alûm atla m ücehhez olurdu.
Yüksek kısm ı teşkil eden sahn m ed­
Fatih küliiyesi Darüşşifası’mn yemek­ reselerinin dânişm end d iye anılan ta le­
hanesi (Her iki resim de Dr. Prof. Süheyl besi tahsilini ikm al ile icâzet alınca, y â ­
Ünver’in Fatih adlı eserinden) ni diplom aya sahip olunca «mülâzım» is ­
m iyle deftere kaydolunur, m ünhal v u ­
kuunda en küçük m üderrislik olan y ir ­
mi veya yirm i beş akçeli m üderrislikler­
den birine tayin olunurdu. Y eni tayin
edilen m üderrisin bundan sonraki y ü k ­
selişi m esleğinde göstereceği k abiliyete
bağlıydı.
M edreselerde okutulan dersler bu
m üesseselerin derecesine uyarak üç k ıs­
ma ayrılırdı. İlk kısm a tekabül eden bö­
lüm de cüz’iy â t (u lû m -i cüz’iy y e) sayılan
hesap, hendese, h ey ’et (kozm oğrafya),
hikm et (O naltıncı asrın sonlarından it i­
İkinci Bayezid medresesi baren, dinî inançlara aykırı görüldüğün­

1548
den kaldırılm ıştır), ve bir n ev î m ünaza­ eden «Sahn-ı Seman» v e «Sahn-ı S ü lev -
ra usûl ve dersi m ahiyetini taşıyan ilm -i manive» den mezun olan bir kim se «mü­
Cedel okutulurdu. Orta tahsile tekabül lâzım» adı ile kazasker defterine kaydo­
eden kısım , orta ve lise y e m uadil sayıla­ lunur v e tayin sırasını beklerdi. M ülâ­
bilecek şek ilde ik iye ayrıldığından ders­ zım ın bu b eklem e devresine «m ülâzi-
ler de buna göre idi. N itek im ortaokula m e u v e -snevbet» müddeti denirdi. T ayi­
muadil sayılabilecek bölüm de hasap v e ni bek leyen m ülâzım m üderrisliği seçer­
hendeseye yine yer verilir, ayrıca sarf se yirm i akçe ile istid â -ı hâriç m üder­
(gram er), nahiv (sen ta k s), iştikak m an­ risi, k adılığı seçerse yirm i beş akçelik
tık, kelâm ve hagiye-i tecrid okutulurdu. m üteaddit talip m evcut olduğu takdirde
Orta tahsilin ikinci kısm ını teşk il eden kadı olurdu. M edresedeki m ünhal için
tetimm e m edreselerinde yine m antık, im tihan açılır ve o y ere im tihanı kaza-
kelâm ve belâgat m evcuttu. Fakat b u ­
rada okunanlar bir önceki d e v red e n da­
ha m ufassaldı. Okunan derslerin durumu­
na göre, Ortaokula karşılık sayılab ilecek
m edreselere «m iftah», lise y e karşılık sa­
yılab ilecek lere de «telvih» m edreseleri
denm ekteydi. Y üksek kısım da okunan
dersler tefsir, hadis v e fıkıhtı. D erece
yükseldikçe dersleri daha m ufassal şe ­
kilde görme usûlü tatbik edild iğin d en ilk
m edresede m antıktan «şem sîye» şerh i­
ni okuyan talebe, daha üstün dereceli
m edreseye geçince, y in e ayni ilim den
«metali» şerhini takip eder; kelâm dan Süleym aıtiye m edreseleri
îtecrid» hâşiyesini okuyan talebe yu k a­
rısında «m evâkıf» şerhlerini görür, «m if-
tâh® şerhlerinden sonra «m utavvel« şer­
hi gelirdi. Yüksek m edreselerde en m ak­
bul eserler u sû l-i fıkıhtan «telvih, Adud
ve Menâr» şerhleri, fıkıhtan «Hidâye»
şerhleri ile «Mülteka» v e M olla H üsrev’-
in «Dürer ve Gurer» i, u sû l-i hadisten
îbn-ü l-E m ir, İb n -i Hacer’in eserleri i-
le tefsirden Zem ahşerî v e B ey za v î’nin
tefsirleri idi.
Dersler um um iyetle dersanede oku­
tulurdu- F akat talebe, çok olursa m ü­
derris dersini civar cam ilerde de verir­
di. D ersler, sabah v e ikindi nam azların­
dan sonra olm ak üzere günde iki defa
yapılırdı. D ers verm e şe k li sadece takri­
re dayanmaz, yü k sek sınıflarda mubaha-, Süleymaniye Tıp medresesi
se şeklinde de ders yapılırdı. B u sebep­
le m üderrislerin dersler için uzun uzun
hazırlıkta bulunm aları icap ederdi. Med­
reselerde Cuma v e S a lı günleri ders
yapılm az, bu günlerde talebe hususi- iş­
leri ve kitap istinsahı ile m eşgul olur­
du.

MÜLÂZÎMET
M edreselerin yüksek kısm ını teşkil Haseki Dârüşşifası

1549
nan tayin olunurdu. Gerek kadılığa, g e­ ile m ülâzım olup, badehu zam an-ı k alil-
rekse m üderrisliğe tâyin edilen kim senin de m üderris v e kadı olup, sa h n -ı ilm ca ­
bundan sonraki yükselişi şahsi gayret h iller ile dolup, eyü, kem belürsüz o l­
ve iktidarına bağlıydi. du» .
M ülâzem et usûlü evvelce iy i bîr n i­
zâma bağlı değildi. M ülâzem et işlerini İLMİYENİN YÜKSEK MAKAM LARI
nizâm altına alan Kanunî devrinin, m eş­
hur m üftisi Ebussu'ûd Efendidir. M ülâ- OsmanlIlarda İlm iyenin y ü k sek m a­
zem etin 7 senede bir olacağı v e nöbet u - kamları raüderirslik, kadılık, kazasker­
sulü bu zat tarafından konulm uştur. £ - lik ve m üftülük idi. B irer öğretim üyesi
bussu’ûd Efendinin koyduğu usûl son olan m üderrislerden bir önceki bahsi
zam anlara kadar aynen devam etm em iş, teşkil eden m edreseler kısm ında b a h se­
bir takım değişikliklere mâruz k alm ış­ dildiğinden şim di diğerlerini görelim :
tır. K adılık : D ivân v e huzur m ahke­
M ülâzım olan bir şahıs kadılık v e m eleri hariç, im paratorluk dahilindeki
m üderrisliğe gitaıiyerek askeri sınıfa bütün kaza İşleri re’yinde m ü stak il k a ­
intisab ederse kendisine 20 bin akçelik dılara h avale edilm işti. Şer'î v e örfî h u ­
zeam et verilirdi. kuka ait bütün dâvalara kadılar bakar­
Ş eyhülislâm , padişah hocası, kazas­ dı. K adılar yaptıkları vazife için evrak
kerler, İstanbul kadısı, şehzade hocaları tanzim i su retiyle hare alırlardı. Bu
v e taht kadılarının oğulları m edresede harçların m iktarı ilk defa Y ıldırım B a-
okuyup m ülâzım olurlarsa, böyleleri sair y ezid zam anında V eziri âzam A li Paşa
m ülâzım lardan farklı bir m uam eleye tâ­ tarafından tespit edilm işti. F atih kanun­
bi tutulur ve bir im tiyaz halinde d iğer­ nam esinde harçların m iktarı şöyle te s­
lerinden daha üstün dereceli m üderris­ p it edilm iştir: «kuzat bir sicild e 7 akçe
liğ e tayin edilirdi’. v e hüccetten 32 akçe ve su ret-i sicilden
M edreselerdeki öğretim işleri gibi 12 akçe v e im zadan 12 akçe alalar ve
m ülâzem et m eseleleri de zam anla bozul­ k ısm et-i em valden binde yirm i akçe ve
du. Koç;i B ey m eşhur risalesinde bu nok­ nikâhdan bikr ise 32 akçe v e sey y ib e i-
taya şu satırlarla parm ak basm aktadır: se 15 akçe alalar».
«Bin üç (1594/1595) tarihine gelin ceye Kadı, m edreseden icazet alan k im ­
kadar sahn m üridierinin şim diki m üder­ selerden tayin olunurdu. Yüz elli akçe­
risler kadar vak ’ü itibarı var idi. Ve da- liğ e kadar kadıların tayini kazaskerlik
nişm end olup, nice zaman m edarisde iş ­ m akam ı tarafından, bundan yu k arısı ise
tigali ilm etm eyince m ülâzım yazılm az­ veziriazam tarafından yapılırdı. K a d ılı­
dı. Ve kim se kim senin icazetsiz dâııiş- ğın en yü k sek derecesi b e ş yü z akçelik
m endin alam azdı. T arik-i ilm fevkalhad taht kadıları idi. Bunlar O sm anlı d e v le ­
pâk ve m azbut idi. Ol sebepten içlerin ­
de cahil v e ecnebi olm ayup h e r biri y o ­ tinin eski v e yeni m erkezleri olan B ur­
sa, E d im e v e İstanbul kadılıkları olup,
lu ile gelm eğle eğer kuzat, eğer m üder­
risinden cüm lesi ilm -ü dini m ükem m el, buralara sahn-ı sem an m üderrislerinden
ırz-ı vekar sahibi adam lar olup, jnüders- tâyin yapılırdı. Taht kadılarından bir
risliği halinde ilm -ü şerife v e m ansıbı d erece aşağı olarak üç yüz akçeden baş-
halinde din v e d evlete istik am et ile h iz­ lıyan m ev lev iy e t kadılıkları g elm ek tey ­
m et edüp ibadullaha n ef’i marîz olurdu. di. Kudüs, H alep, Eyyüb, Selan ik , Ga­
N ihayetül'em r bin üç tarihinden beri bu lata, Y enişehir-F eneri, İzmir, Sofya, G i­
intizam bozulup... kazaskerler dahi za- rit, Trabzon kadılıklarına m ev lev iy et
m an -ı kabilde bivecih m azûl o İm ağla kadılığı denm ekteydi. M ev lev iy et kadı­
içlerinde tam ahkâr v e haris olanlar za- lığından sonra e y â let kad ılığı, ondan
m an -ı m ansıbı fırsat v e fırsatı gan im et sonra da kaza kadılığı gelm ek teyd i. K a­
bilüp, m enasibın ekserisin rüşvet ile za kadıları ad lî vazifelerin in yanında,
n aeh le verir oldular. V e m ülâzem etler kazanın en büyük âmiri sıfa tiy le idari
dahi yolu ile verilm eyüp satılm ağa bag- v azife de deruhte ederlerdi. Kadılar
lıy a lı voyvoda ve subaşı kâtibleri ve m edrese m ezunu, ilim v e irfan sahibi
avâm -ı na’sdan n iceleri beş on bin akçe olm aları bakım ından m uhitlerinde halk

1550
tarafından müm taz şah siyetler olarak enâm ların bir kısm ı padişahların d;î/
tanınırdı. haksızlıklarına bile mâni olarak onlam
Kazaskerlik: Osmanlı adlî teşk ilâtı­ m u tlak ıyetlerin i bazı yönlerde hafifle
nın en yük sek m akam larından biri olan tir gib i olm uşlardır.
kazaskerlik (kadıasker) B irinci Murad O nyedinci asrın sonlarından itibareı
zam anında ihdas edilm işti. O sm anlIlar­ şeyh ü lislâm tâbiri üstü» gelerek diğer
da ilk kazasker Ç andaıiı K ara H alil P a- söylenm ez olm uştur. Ondokuzuncu asu
şa’dır. K azasker ev v elc e bîr tane idi. da şeyh ü lislâm lar kabineye girmişle"
Fakat sonraları Rum eli ve Anadolu ka­ dir.
zaskeri d iye iki kazasker m evcuttu. K i­
tabım ızın 1445 inci sayfasında D ivan -ı II -* ONA1.TINCI ASIRDA
hüm âyun bahsinde tem as ettiğim iz v e ç ­ İLİM HAYATI
hile, kazaskerliğin F atih M ehmed zam a­
nında ik iye ayrıldığı anlaşılm aktadır. Parça parça ol­
Hammer ve d’O hsson’un b ildirdiğine gö­ m akla beraber O s­
re; M anisa Ç eleb isi’nin itibarını kıska­ m a n l I l a r d a k i ilim ve
nan Karam anı M ehmed P aşa’nı 11 ta v si­ sanat hayatına dair
yesi üzerine, F atih M ehm ed bu m aka­ İkinci Murad, Fa­
mı ik iye çıkarm ıştır; v e M uslihiddin tih M ehmed v e ik in ­
K estelânî ile Hacı H assn -zâd e bu m a­ ci Bayezid devri
kama tâyin edilm iş ilk şahsiyetlerdir. h âd iseleri sonunda
Şeyhülislâm lık: O sm a n lIla rd a ilm i­ (346, 582, 710 u n ­
ye sınıfının en yü k sek m evkii Ş ey h ü l­ cu sayfalara b ak ıl­
islâm lıktı. Ş eyh ülislâm lık , evv elâ «m es- m alı) derli toplu
n ed -i fetvâ» v eya «m ansıb-l iftâ» gibi şek ild e m alûm at v e ­
isim lerle baş m üftülük (m ü fti) şek lin -, rilm iştir. Z ik rettiği­
de başlam ış v e zam anla ehem m iyeti a r t ­ m iz kısım lar hemen
m ıştır. ilk devirlerde kazasker ve pad i­ hemen. Onaltıncı a s­
şah hocalarına nisb etle ik in ci derecede rın başına kadar o -
kalan m üftüler bilhare onlardan, yüksek la n d ev rey i için e a l­
ad d ed ilm iştir.. İkinci Murad devrinden dığından burada sa­
itibaren şeyhülislâm lara «m ü fti-i enam» dece Onaltm cı a-
da denm iye başlanm ıştır. M aamafih bu sırdaki ilim ve san’at
unvanın birdenbire yerleşm ed iği ve d i­ durum undan bahse­ Bir kazasker
ğerini ortadan silm ed iği anlaşılm aktadır. dilecektir. (Juannin’den
Zira F atih kanunnam esinde b ile hem
m ü ıti-i-en â m , hem de şeyh ü lislâm k eli­
m elerinin yeraldığm a şa h it olunm akta­
d ır.
F atih devrinden itibaren şey h ü lis­
lâm ların kazaskerlere tekaüdüm e başla­
dıkları anlaşılm aktadır. Z âten Fatih ka­
nunnam esinde de buna d elil sayılacak
noktalar m evcuttur.
Zam anın en bü yü k âlim leri olan
kim selerden tâyin ed ilen m ü fti-i-en â m -
lar, yalnız İlmî kudretleri ile d eğil ah­
lâkî salâb etleriyle de tem ayüz etm ek­
teydi. Onbeş v e Ona İtme j asır m ü fti-i-
en âm lan arasında bu y ö n leriyle tarihte
iyi nam bırakm ış kim seler m evcuttur.
Z em billi A li Cem alî Efendi, tbn-i K e ­
m al v e Ebussu’ud E fendi bu h u su siy et­
leri haiz m ü ftilerin en m eşhurlarıdır.
Onaltm cı a sn n ortalarına kadar m ü fti-î- Şeyhülislâm (solda) ve İstanbul kadısı

1551
İlim v e san'at faaliyeti, d evlet te ş­ na intikal eden âlim lerin en m eşhurları
kilât ve m üesseseler! derecesinde uzun Z em billi A li Cemali Efendi (?-1525) ile
süreli değişm ezlik m anzarası arzetm e- Ibn-i Kem al (1468/1469-16 nisan 1534)
m esi, bunuıı, dalıa ziyade şahısların y a ­ îdi. 78 v e 81 num aralı ilâvelerim izd e ta ­
şam a ve faaliyetleriyle ilg ili olm ası ba­ nıtılan bu âlim lerin şöhret yaptıkları
kım ından, bir kaç asırlık bir devrin ilim saha dinî ilim ler v e İslâm hukuku sah a-
ve san’at h ayatının üç beş sayfanın iç i­ sıyd ı. Yine ayni sahalarda şöhret yapan
ne sıkıştırılm ası elbette m üm kün olmaz. ve k ıym etli eserler veren K anunî devri
Esasen b öyle bir hareket k itabım ızın âlim leri C elâl-zâde M ustafa (B ey ) Ç e­
kronolojik yapısına da uygun düşmez. leb i, Taş köprüi ü - zâde A hm ed İsam üd-
Hu sebeple şim dilik sadece onattıncı a- din Efendi, K ınalı-zâ d e A li E fendi v e
sırdaki durumu burada kaydetm eyi, m ü­ E bussu’ud Efendidir.
teakip asırlardaki ilim v e san’at h are­ C elâl-zâde M ustafa Çelebi: K adı Ce­
ketlerini de ilerde lüzum h a sıl olan k ı­ lâ l adında bir âlim in oğlu olan M usta­
sım larda zikretm eyi uygun gördük. fa Ç elebi babasının ism inden dolayı Ce­
İstanbul fatihi Sultan M ehm ed’in lâ l-zâ d e d iye m aruftur. T osya’da dün­
zengin kültürlü bir şah siy et olm ası, ilim yaya g elen M ustafa Ç elebi bir m iktar
adam larını koruması, İstanbul'u bir ilim m em lek etind e okuduktan sonra İstanbul’
m erkezi halin e getirm ek üzere g a y ret­ a gelm iş, salın-j sem an m edresesine g ir­
ler sarfetm esi, bu cüm leden olarak F a­ m iş, burayı bitirince m üderris olm uş, y a ­
tih k ü iiıyesım kurdurm ası, ilim adam la­ zı v e ifadesinin gü zelliğin d en dolayı V e­
rını İstanbul’da toplam aya gayret etm e­ ziriazam P iri Paşanın tezk ireciliğin e ta ­
si, bu hususta din farkı gözetm iyecek yin edilm iş v e daha yavuz S elim zam a­
derecede açık fik irlilik gösterm esi, O s­ nındayken D iv â n -ı hum âyun kâtib liğin -
m anlIlarda ilm in gelişm e seyrinde bir de k a b iliyetlerin i gösterm işti. K anunî
ham le teşk il etm işti, F atih’in, oğlu İk in ­ Süleym an zam anında P iri Paşadan son­
ci B avezid’in d e âlim v e şairleri koru­ raki m eşhur V eziriâzam Makbul İbrahim
m ası, eser sahiplerini taltif v e teşviki Paşaya tezkireci olm uş, bu v azifed e g ö s­
ilm ijı gelişm e seyrinin devam ını sağla­ terdiği m u vaffak iyet üzerine reisü lk ü t-
m ıştı. Yalnız, F atih devrinde beliren tab lığa getirilm iştir. R eisülküttabllkta
serbest düşünce çığrı bu hüküm dar d ev ­ on sene çalışan C elâl-zâde 1535 te n işan ­
rinde devam edem em işti. H atib-zâde ve cılığa tayin edilm iştir.
M olla İza ri.g ib i m utaassıp şah siyetlerin C elâl-zâde M ustafa Ç elebi, ille ta y i­
tesirinde kalarak M olla Lütfü gibi bir ni üzerine 23 sen e n işan cılık etm iş, V e­
kıym etin idam ına rıza gösterm esi bunun ziriazam Rüstem P aşanın istisk a lin e ta ­
en açık delili idi. İkinci B ayezid ’in o ğ ­ ham m ül gösterem iyerek tekaütlüğünü
lu yavu z Selim çok sert tab iatlı bir h ü ­ istem iş, m üteferrikabaşılık v e tam m a­
kümdar olduğu halde, âlim lere k ıym et aşla tekaüd olan bu k ıym etli şahsiyet
verm iş v e onların sözlerini dinlem işti. sek iz senelik tekaüdlük hayatın ı m ü te­
O sm anlı im paratorluğunun kudret ve akip İkinci defa getirilm iş olduğu n işan ­
haşm etinin şahikasına u laştığı K anunî c ılık ta bir sene bulunduktan sonra 1567
Süleym an devrinde ilim ve san'atın in ­ de v efa t etm iş ve E yyu b ’da kendi y a p ­
kişafı devam etm iş, K anuni’den sonra tırdığı cam iin haziresine defnedilm iştir.
im paratorluğun iç bünyesinde bozulm a C elâl-zâde M ustafa Çelebi bir ilim
em areleri v e san’at faaliy eti de bundan adam ı olarak ifade ettiğ i kıym etin in y a ­
m üteessir olm akla beraber, bozulm anın, nında d evlete h izm etleriyle de değer
d evlet bünyesinin çeşitli sahalarına y ap ­ taşıyan bir kim sedir. N itekim ,, kendisi
tığı tesir kadar, zaman bakım ından sür’- uzun m üddet bulunduğu n işan cılık ta
atli olm am ıştır. gösterdiği yü k sek eh liy e t d olayısiyle
«koca nişancı» diye tanınır. N işancılığı
1 — DİNİ, HUKUKİ VE İÇTİMAÎ sırasında Osmanlı kanunnâm elerine y e ­
SA H A D A ESER YAZANLAR ni m addeler eklenm esi işinde yü k sek
kudretini gösterm iş, bunun için ona
ik in ci B ayezid devrinde yavuz S e ­ «m ü fti-i kanun» d iyen ler de olm uştur.
lim v e hatta Kanuni Süleym an zam anı­ C elâl-zâde M ustafa Ç elebi, İkinci B ay e -
zid ve Yavuz Selim devrinin m eşhur n i­ Taşköprülü-zâde ne yazık ki eserlerinin
şancısı T âci-zâde C âier Ç elebi (?-1515) mühim bir kısm ını tü r k ç e d eğ il de a-
nin Osm anlı divanına koyduğu yazı tar­ rapça yazm ıştır. T aşköpriilü-zâde’nin e-
zını daha m ükem m el şek le sokm uş ve serlerinin en m ühim leri oğlu v e daha
bu tarz kendisinden sonra da asırlarca başka kim seler tarafından türkçeye çev ­
devam etm iştir. rilm iştir.
C elâl-zâ d e M ustafa Ç elebi’nin eser­ Taşköprülü-zâde’nin en m ühim eser­
lerinin m ühim leri ah lâk ıyat v e tarihe lerinden biri altıyüz kadar âlim ve şey*
aittir. Ah lâ kıy a ta ait eseri «M evahib-ül- hin tercüm e-i hallerini ih tiva eden «Şa-
hallâk fi M eratib-ül-ahlâh» v e y a «Enis- k a y ık -ı num aniyye» dir. Ondört, onbeş
üs- selâtin» ism ini taşım aktadır. T a ıiîıî ve kısm en de onaltıııcı asırda yaşam ış
eserleri «T abakat-ül-M em âlik fi dere- şah siyetlerin b iyografilerini anlatan bu
cat-ül-M esâlik», «Selim nâm e» isim li te ­ arapça yazılm ış eseri Edirıie’li Mecdi
lifleriy le «M earic-ün-nübüvve» isim li * E fendi «H adayık-ul-hakavık fi tek m ilet-
tercüm e peygam berler tarihidir. iş-şakayık» ism i ile türkçeye çev irm iş­
Taşköprülü-zâde A hm ed İsam üddin tir. Taşköprülü-zâde’nin bu eseri onun
Efendi: Kısaca «Taşköprülü-zâde» diye ölüm ünden sonra zeyller yazılm ak sure­
m âruf olan bu k ıym etli âlim in baba ve tiy le büyütülm üştür. N itekim N e v ’i-z â -
büyük babası da birer âlim idi. K endi­ de A ta y î (1582-1635) Ş a k a y ık tercüm e­
si 1495 te B ursa’da dünyaya gelm ek le sine 1634 sen esin e kadar. Ş ey h î M ehmed
beraber babasının m em lek etin in T aşköp­ Efendi (v efa tı 1732) de 1634" den 1717 ye
rü olm ası bakım ından «Taşköprülü-zâde» kadar, onun oğlu ise 1717 den 1729 se ­
diye tanınır. n esin e g elen zey ller yazm ışlardır.
A hm ed İsam üddin E feııd i’n iıı baba­ Taşköprülü-zâde’nin m ühim eserle­
sı M uslihiddin M ustafa, Yavuz Sultan rinden biri de y iııe arapça yazm ış old u ­
S elim ’e hocalık etm iş, O nun babası H ay- ğu «M iftah-us-saâde v e M isbah-us se-
reddin H alil de K astam onu ve Sinop h ü ­ yâde» ism iyle çeşitli ilim lerin m evzula­
kümdarı C andar-oğlu İsm ail B e y tara­ rını tanıtan bir kitaptır. Bu eser, m eş­
fından. yüksek m aaşla T aşköprü’deki hur âlimin, oğlu M ehmed K em alüddin E-
i-M uzaiferiye M edresesi» m üderrisliğine fendi tarafından «M e v z u a t - ül - ulûm » adı
tayin edilm işti. Candar-oğuIIarı b e y liğ i­ ile türkçeye çevrilm iştir. T aşköprülü-zâ­
ni ortadan kaldıran Fatih. Sultan M eh- de’nin tercüm e-i iıal vadisindeki eserle­
med, H ayreddin H alil E fen d i’nin yü k sek rinden biri de «N evâd ir-ü l ahbar fi M e-
ilm i kudretini duyduğundan onu sah n -ı nakıb-ül-ahyar» adını taşım akta olup
seman m üderrisliğine getirm ek istem iş, hekim , h ey ’etşinas, m üetehid, v eli v e sa­
fakai kendisi F atih ’in dâvetine icab et habelerin hayatlarından bahsetm ektedir.
etm ediği cihetle M uzafferiye m edresesi K ın ah -zâd e A li E fendi: Dinî ve ah­
m üderrisliğinden azledilm işti. lâki m evzularda eser verm iş bir kim se
İşte böyle aileden gelm e ilm i bir olan K ınalı-zâde A li E fendi 1510 sen e­
m irasa sahip bulunan A hm ed İsam üd­ sinde İsparta’da dünyaya gelm iş v e A -
din E fendi İlmî çalışm alariyle baba v e nadolu kazaskeri ik en 1581 y ılın d a v e­
büyük babasına lâ y ık bir evlâd olduğu­ fat eylem iştir. S a h n -ı sem an ve sahn-ı
nu isbat etm iş bir kim sedir. H ayatı bo­ Sü leym an iye m edreselerin d e m üderris­
yunca okuyan ve öğrendiklerini eser h a ­ lik etm iş v e Şam , M ısır, Bursa, Edirne
lind e gelecek nesle n a k le çalışan, sahn v e İstanbul kadılıklarında bulunm uş o-
m üderrisliği sıralarında yü k sek b ilg i­ lan A li E fendi en m eşhur eseri «A hlâk-ı
sinden talebesini faydalandıran A hm ed Alâi» sin i 1563-1565 y ılları arasında Şam
İsam üddin .Efendi 1553 te gözlerini k ay­ kadısı iken yazm ıştır. Türkçe ilk ahlâk
bettiğinden hayatın ın son y ed i senesini kitabı addedilen bu k ıym etli eser İm ­
karanlık içersin de geçirm iştir. paratorluk devrinin son zamanlarında
A hm ed İsam üddin E fendi pek çeşit­ bile m ekteplerde okutulm uştur. Kâtib
li sahalarda eser verm iş bir ilim ada­ Çelebi ile N e v ’i-zâd e A ta î’ nin pek m et­
mıdır. B u sahalar: b iyografya, kelâm , hettiği A li E fen d i’nin başka eserleri de
m antık, meâni, tefsir, hadis, m etafizik vardır.
ve gram er m evzularını için e alm aktadır. E bussu’ûd Efendi: K anunî Süleym an
devrinin m eşhur sim alarından biri olan zade B ayezid’in katline dair fetva v er­
v e yirm i dokuz sene m üddetle şey h ü lis­ m iş olm ası, onun, m evkii icabı, siyasî
lâm lık m akam ını işgal eden E bussu’ûd idam lara karıştırılm ış olduğuna delildir.
Efendi, vak fiyesine göre İsk ilip ’te, onun Ebussu’ûd Efendi zam anının m ühim
tercü m e-i halinden bahseden eserlere bir kısm ım okuyup yazm akla geçirdi­
nazaran İstanbul civarında M üderris kö­ ğinden k ıym etli eserler de kalem e alm ış­
yünde v eya Sultan Selim civarında ba­ tır. Eserlerinin m eşhurlan «Irşad-ül akl-
bası nam ına yap ılan bir tekkede dün­ -ü sselim ilâ m ezaya-el-k u r’an-il-kerim »
yaya gelm iştir (30 ocak 1490). adındaki çok kıym etli tefsiri, «F etavây-ı
Tefsir ve fıkıh sahasında cidden bü­ Ebussu’ûd» adlı fetva m ecm uası v e «Ka-
yük bir şöhret yapm ış olası E bussu’ûd sid e-i m im iyye» isim li telifidir. A yrıca
Efendi, gençliğinde M üeyyed-zâde A b­ bir çok eserleri şerhetm iş v e zey ller yaz­
durrahman E fendi v e İbn-î Kem al gibi m ıştır. Ş iir sahasında da kalem oyn a­
k ıym etli şahsiyetlerden ders görmüştür. tan Ebussu’ûd E fendi’nin türkçe şiirle­
M edreseden icâzet alınca (1516) Ç ankı­ ri pek k u v v etli şeyler değildir. Fakat
rı m edresesi m üderrisliğine tayin edilen Kanunî Süleym an'ın ölüm ü üzerine y a z­
Ebussu’ûd Efendi, bu vazifeyi kabul e t­ dığı m ersiye, onu Arap edebiyatına m al-
m em iş, bir m üddet sonra 30 akçe ile I- edecek derecede güzeldir.
negöl İshak Paşa m edresesine m üderris 1574 senesinde v efa t etm iş olan bu
olm uştur. Bundan sonra m u h telif m ed ­ âlim in kabri E yyub’da çarşı içindeki h a-
reselerde m üderrislik eden, 1528 de sahn- zirededır. İskilip’te babasının kabrinin
ı sem an m üderrisliğine getirilen Ebus­ yanında bir câmi ve m ektep ile y in e o
su’ûd E fendi burada ki beş y ıllık hizm e­ civarda bir köprü, İskilip’in Bağözü k ö ­
tini m üteakip Bursa kadısı , onun arka­ yünde bir m ektep v e m escid, İstanbul’
sından İstanbul kadısı, 1537 de Rumeli da çeşm e v e hamam yaptırm ıştır. E bus­
kazaskeri olm uş. 1545 senesinde de Ş e y ­ su’ûd E fendi’nin soyu devam etm ektedir.
hülislâm lığa getirilm iştir. Bu sayılan âlim lerden başka, onal-
Daha kadılığı zamanında İlmî kud­ tm cı asır içinde dinî ve hukukî sahada
retini gösterm eye başlıyan E bussu’ûd E- eser veren kim seler m evcutsa da, hayat-
fendi, bilhassa kazaskerliği v e şey h ü lis­ ve eserlerinden bahsettiğim iz şah siyetler
lâm lığı devrinde bir d evlet adamı sıfa- derecesinde k u vvetli değillerdir. Yukar­
tiy le de m em leket için faydalı v e h ayır­ da sayılanlara nisbetle ikinci derecede
lı işler görmüştür. V azifesi icabı, k en d i­ kalanların içinde en dikkate değer olan ­
sine havale edilen binlerce m eseleyi ları şunlardır: Fevri A hm ed E fendi, A f-
fetvalariyle halle çalışan E bussu’ûd E - yonkarahisar’lı A lıterî M uslihiddin M us­
fendi’nin am m e nizam ını ih lâl v e şeri­ tafa E fendi, A khisar’lı N evalî N asuh E-
ata m uhalefet vukuunda şiddetle hare­ fendi, V an’lı M ehmed E fendi, D ukakin-
ket ettiği olm uştur. Buna m isal olarak zâde Osman B ey, A hi-zâde H alim i, A l­
O ğlan şeyh diye tarihe m alolan İsm ail tıparm ak M ehmed Efendi, BergamalI İb­
Mâşûkî, Şeyh M uhyiddin Karamanı, rahim E fendi, Firuz B ey -o ğ lu M ehmed
Ş eyh Hamza B alî gib i kim selerin idam ­ B ey gibi kim selerdir.
ları için fetva verişi zikredilebilir. M üderris v e kadılıklarda bulunan
Ebussu'ûd E fen d i’nin fıkıh sahasın­ ve M edine-i M ünevvere kadısı iken
da d evlet nizam ını esas tuttuğuna, bu­ 1592 de ölen. V an’lı M ehmed Efendi
nun için dar zih niyetli kim selerle m ü­ «Sıhâh-i Cevheri» isim li lügati türkçe-
cadele ettiğin e dair de bir takım m isal­ y e çeviren zat olarak meşhurdur. «Van-
ler zikredilebilir. Bu m eşhur b ilgin şey ­ kulu» ile tanınm ış olan bu Iugât İbra­
hülislâm ın, zam anının en nüfuzlu adam ­ him M üteferrika’nın bastığı ilk kitaptır.
larından biri olduğu halde, siyasî işlere Vanlı M ehmed Efendi, İmam Gazali’-
karışm aktan ve nüfuzunu su iistim al e t­ nin «K im yay-ı saadet» isim li eserini de
m ekten çekindiği söylenirse de, bu h u ­ türkçeye çevirm iştir. V anlı M ehmed E -
sus, bir dereceye kadar, m ünakaşaya fendi gibi lu gât sahasında uğraşanlar
m üsait bir m ahiyet arzetm ektedir. Zira, m eyanında A hterî M uslihiddin M ustafa
m uhtem elen Şehzade M ustafa’nın, kat’i v e Fevri Ahmed E fendiler de vardır.
şekilde malûm olduğuna göre de Ş eh ­ A hterî lugâtı ilim adamlarının m üracaat

1554
ettikleri bir eserdir. Gerek bu lu gât s a ­ Hoca Sadeddin Efendi: Yavuz S u l­
hip ve m ütercim leri, gerekse diğerleri tan S elim ’in nedim i Haşan Çan’ın oğlu
daha başka sahalarda da eser verm işler­ olan Hoca Sadeddin 1,536 da dünyaya
dir. Ekserisi arapça eserlerden tercüm e­ gelm iştir. K uvvetli bir tahsil gören S a ­
ler yapm ışlar, h aşiye v e şerhler yap m ış­ deddin Efendi, şehzadeliğinde Üçüııcü
lar, tefsir, fıkıh, hadis v e kelâm saha­ Murad’a hoca olm uş v e bu hükümdarın
sında telif ve tercüm eler m eydana g e­ saltanatı devrinde k u vvetli bir nüfûz te ­
tirmişlerdir. sis eylem iş. Üçüncü M ehmed’iıı Eğri se­
ferinde bulunarak zaferin kazanılın asın­
2 — TARİHLE İLGÎLÎ ESERLER da m üessir olm uştur. Ömrünün son y ıl­
VE MÜVERRİHLERİ larında şeyhülislâm olan Hoca Sadeddin
Efendi yirm i a y kadar bu makamda bu­
OsmanlIlardaki en eski tarihî eserler lunm uş ve 1599 da vefa t eylem iştir.
ve bunları yazanlar hakkında birinci c il­ M üteaddit iim î eseri olan Hoca S a ­
dim izin 599, ikinci cildim izin 712’inct deddin Efendı’nın esas şöhretini tem in
şayialarında bilgi verilm iş ve OsmanlI­ eden kitabı «Hoca Tarihi» d iye de m aruf
larda tarihçiliğin, esas itibariyle, İkinci olan «T ac-üt-tevarih» idir. Osmanlı sal­
Bayezid devrinde m ecrasını bulm uş o l­ tanatının başlangıcından Yavuz Selim
duğuna da o arada işaret edilm işti. On- devrinin sonuna kadar geçen zam anı ih ­
altm cı asra girildikten sonra tarihî eser tiva eden bu eserin d ili pek ağdalıdır.
m eydana getirenlerin sayısı çoğalm ıştır. T ac-ü t-tevarih 1862 v e 1863 yıllarında
B unlar arasında sadece bir kaç y ıllık h a ­ iki büyük, cilt halinde basılmıştır,
diseleri, bîr hüküm dar devrini v eya m u ­ A li : A sıl ism i M ustafa olup 1541 y ı ­
ayyen bir seferi yazanlar olduğu gibi, lın d a G elibolu’da doğmuştur. Kendisi
O sm anhîann kuruluşundan başlayarak G elib o lu lu  li diye de tanınır. B abası­
yaşadıkları zamana kadar devreyi yazan ­ nın adı A hm ed’dir. M edrese tahsilini b i­
lar, hattâ H azreti Peygam berden baş- tirdiği zaman şehzade Selim ’in divan
ltyarak İslâm tarihinden bahsedenler k âtibiiğine tâyin edilm iş, bu tâyin, Â li­
vardır. D inî, hukukî v eya edebî eserler nin hayatının bu nevid en m em uriyetler­
yanında tarihe y er veren kim seler de le geçm esinde hayli m üessir olm uştur.
m evcuttur. Tarihî m ahsûllerin bollaştığı Bir m üddet sonra şehzadenin m aiyetin ­
Onaltm cı asırda eser verm iş bütün şa h ­ den ayrılan  li, devrin m ühim şah siyet­
siyetlerin, bir um um î tarih kitabı içinde lerinden Lala M ustafa Paşa’ya intisab
zikri elbette m üm kün değildir. Onun i- ile ona divan kâtiblıği etm iştir. Bu n e­
çin burada en değerlileri ele alınacak­ viden vazifelerde senelerce kalan A li.
tır. Lala M ustafa Paşa ile birlikte 1570 K ıb­
Onaltmcı asırda yaşam ış tarihçilerin rıs fethinde ve 1578 Osm anl;-İran m u­
en önem lileri îb n -i K em al, Â li, Hoca S a - harebesinde bulunm uş, daha sonra Haieb
deddin, Seiânik î M ustafa, C elâl-2âde Erzurum, 3ağd ad ve S iva s vılâyetlerin -
M ustafa Çelebidir, B unlardan başka Lût-
fi Paşa, Ebül Fazl M ehmed E fendi, M us­
tafa Cenabî, Topçular kâtibi Abdülkadir
E fendi, N işancı M ehmed Ç elebi gibi k im ­
seler de m uayyen bakım lardan dikkate
değer eserler m eydana getirm işlerdir.
Eseri tarihî m ahiyet taşım ası itibariyle
m ünşeat sahibi Feridun B ey ’i de bu a-
rada zikretm ek gerekir.
Tarihleri ve şah siyetleri ehem m iyeti
olanlardan îb n -i K em al (K em al P aşa­
zade) den 712 ve 809 uncu sayfalarda,
C elâl-zâde M ustafa Ç elebi’den de biraz
yukarıda dinî eser m eydana getiren­
ler m eyalım da bahsedildiği cihetle bura­ Onsekızinci asırda bir kütüphanenin iç:
da diğerleri üzerinde duracağız. (Juannin’den)

1555
de defterdarlık etm iştir. 1592 yılında y e ­ rapça İşrak-üt-tevarih isim li eserin ter­
niçeri ocağı başkâtibliğine tâyin ed ilm iş­ cüm esi olan «Zübdet-üt-tevarih»; bun­
se de bir m üddet sonra bu vazifeden, av­ lardan başka «Feühnâm e-t Rodos»; «M e-
lulunmuş tur. M azûliyeti pek uzun sür­ nakıb-ı H alil Paşa»; «M irkat-ül-Cihad»;
m eyen A lî’y e yeniçeri ocağında ikinci «F usûl-ı h all-ü akd ve u sû l-î harc-ü
defa vazife verilm iştir. Daha sonra A - nakd»; «T arih-ul-m etali», «Mir’a t-ü l-
m asya v e K ayseri’de sancak b eyliği e t­ avâlim» ism indeki eserleri zikre değer.
miştir. Son m em uriyeti Cidde sancak  li ’nin bir hayli de k u vvetli şiirleri m ev­
b eyliği olan A li, 1599 da son bu m em u­ cut olup, m eşhur m üellif iki tane de di­
riyet sabasında v efa t eylem iştir. van sahibidir.
Pek genç yaşlarından itibaren h aya­ Selânİkî M ustafa: S elan ik ’te dünya­
tı m ütem adiyen hareketli m em uriyetler­ y a geld iği cih etle Selânikî (S elân ik li)
de geçm esine rağmen, A li hem en hem en M ustafa d iye anılan bu m ü ellifin doğum
Ömrü boyunca okumuş, öğrendiklerini, tarihi b elli değildir. S elân ik î M ustafa
gördüklerini, ayni zamanda h issettiği Efendi tahsilini tam am ladıktan sonra ç e ­
şeyleri kalem e alm ıştır. Kitaplardan ö ğ ­ şitli d evlet hizm etlerinde bulunm uş, bir
rendikleri ile bizzat şahidi olduğu şe y le ­ kaç Vezirin m aiyetinde çalışm ış, bazı
rin kalem e alınm asından tarihî eserleri; seferlere katılarak mühim v a k ’alara biz­
kültür ve his süzgecinden geçerek kâ­ zat şahit olm uştur. 1600 senesi civarın ­
ğıt üzerine intikal eden yazılarından da da v efa t eden S elân ik î M ustafa'nın ta­
edebî eserleri doğmuştur. Â li’nin eserle­ rihi 1563 ile 1599 seneleri arasındaki v u ­
rinin m iktarı bir hayli olup, sayısı irili kuatı ih tiva eden bir OsmanlI tarihidir.
ufaklı elli bir taneyi bulmaktadır. E ser­ Eser, m ü ellifin yaşadığı ve şahidi olduğu
leri içinde en m ühim ini <sKünhü'l - afa- devri ih tiva etm esi bakım ından m ühim ­
bar* adındaki tarihidir. E ser dört bölüm dir. Selân ik î tarihinin 1592 yılın a kadar
üzerine tertiplenm iş olup ilk üç bölüm ü olan kısm ı basılm ıştır.
İslâm tarihini m eydana getirm ekte, hat­ M eşhur İdrisi B itlisrn in oğlu olan
tâ az m iktarda olm asına rağmen y er yer
Ebülfazl M ehmed Efendi, babasının fars-
Avrupa m illetlerin d en de bahsettiği c i­ ça «Heşt Bihişt» in e bir zey l yazm ıştı--
h etle bir um um î tarih manzarası, arzet-
1574 yılın d a v efa t eden Ebül Fazl M eh­
mektedir. Dördüncü bölüm Osmanlı ta­
med E fen d i’nin b ir de hilk atten Kanu­
rihi olup, kuruluştan 1598 senesine ka­
nî Süleym an’ın cülûsuna kadar gelen u-
dar gelm ektedir. B u eserin Fatih devrine
mumi tarihi vardır.
kadar olan kısmı İ277 ve 1285 y ılla rın ­
da basılm ıştır. M uhtelif m üderrislik vc kadılıklar­
da bulurm uş v e Üçüncü Murad devrin­
 li'nin y a n basılm ış K ünhü’l - ahba-
de Ölmüş olan M ustafa C enabî’nin «Ta­
n n dan sonra tam olarak basılanı «Mena-
rih-i b ilâd -ı Megarib», «R isale-i fi b in a-i
k ı b - ı Hünerveran» ıdır. H attatlara dair
A yasofya v e kal'a-i K ostaııtaniyye», «tim
olan b u esere îbnülem in M ahmud Kem al
-üz-zâhir fi a h v a l-ü l evâil v el evahir»
(în al) in b i r m ukaddem esiy le 1926 da
isim li tarihi eserleri olup, en mühim m i
T arih-i Osmani Encüm eni tarafından
Çenâbî tarihi şek lin d e tanınan iki büyük
tab edilm iştir. M enakıb-ı H ünerveraıi’a
ciltlik arapça umumi tarihidir.
kottan m ukaddim ede A l i ’n in hayatı ve
eserlerine dair etraflı bilgi verilm iştir, D ivan kâtibliği ile d ev let hizm etine
 li’nin diğer eserleri b a s ılm a m ış tır . giren daha sonra defterdarlıklarda bulu­
Bunlardan mühim leri: K anunl’nin S ig et- nan, n ih a y et n işancılığa kadar yükselen
var seferi ve onunla ilg ili hadiseleri an­ 979 (M: 1571/1572) yılın d a v efa t eyliyen
latan -sHeft meciiss>i; şehzade S elim île Ramazan-zâde N işancı M ehmed Ç elebi’
B ayezid arasındaki m ücadeleden b ah se­ nin eseri «Nişancı M ehmed Paşa tarihî»
den «N adir-ül-m eharib»; Onaltıncı asır­ adiyle basılm ıştır. B u eser hilk atten 1-
daki yaşam a tarzı ile m uaşeret usullerini kinci S elim ’m saltanatının ilk yıllarına
anlatan «Mevâ’id ü ’n -n efâ ’is H kavâ'idi’I- kadar gelir. K anuni Süleym an v e İkinci
mecâlis»; Lala M ustafa Paşa v e Koca Selim devrinde yaşam ış olan Zaim Meh­
Sinan Paşaların K afkas seferinden bah­ med Beyin, efendisi Sokullu Mehmed
seden «Nusretnâme ve Fırsat nâme»; A ­ Paşaya takdim ettiği «Cami üt-tevarih»

1 556
isim li eseri de kısm en Osmanlı tarihini Onaltıncı asırda manzum tarih y a ­
ihtiva etm ektedir. zanlardan birisi de «Asafi» diye ırıarûf
Onaltıncı asrın sonları ile onyedinci Dal M ehmed Ç elebi’dir. Özdemiroğlu
asrın başlarında yaşam ış olan bir tarih Osman Paşa’nm K afkasya’daki m uhare­
yazıcısı da Topçular kâtibi A bdülkadir belerinden bahseden «Şecaatnâmc» adlı
Efeııdi’dir. «V ekayi-i tarihiyye» isim li eseri tezhipli ve minyatürlüdür.
eserinde onaltıncı asrın sonu ile onye­ Resm î şehnâm ecilik onyedinci asır­
dinci asn n başlarına ait v ak ’alar anla­ da da bir m üddet devam etm iştir. Bu
tılmıştır. asırdaki en mühim şehnam eciler asıl a -
Onaltıncı asırda bir de manzum ta­ dı Haşan olan «Hükmî», «G ani-zâde N a­
rihlerden ibaret şehnâm eler vardır. Ş eh ­ diri» ve «İbrahim Mülhemi» dir.
nam ecilerin bir kısm ı resm en bu işe tâ­
yin edilm iş kim selerdi. OsmanlIlarda ilk 3 — COĞRAFİ ESERLER
resmî şehnam eciyi Fatih Sultan M ehmed
tâyin etm iştir. Eski tercü m e-i h a l kitap­ Onaltıncı asırda birtakım coğrafî e-
larına göre ilk şehnam eci «Şendi» dir. serler de yazılm ıştır. Bunların arasında
Manzum bir Osmanlı tarihi yazm ıva m e­ kıym etli m alûm atı ih tiva edenler oldu­
mur edilm iş olan Ş eh d î’nin Yavuz Selim ğu gibi, basit tarzda b ilgi verenler ve
devrinde öldüğü söylenir. Onbin veya çeşitli m alûm atla yüklü kitaplarında coğ­
dört bin beyitlik olduğu söylenen Ş eh - rafî m evzulara dokunanları da m evcu t­
dî şehnam esine İstanbul kütüphanelerin­ tur. M aamafih, bu asır içinde sayıları
de rastlanamam ıştır. pek fazla olm ayan bir iki kişinin coğ­
Kanuni Süleym an’ın şehnâm eciliğe rafya v e bilhassa haritacılık sahasında
tâyin ettiği F ettullah A rif Ç elebi’nin ba­ çok dikkate değer eser verdikleri gö­
bası Şiraz’lı Kâtib D erviş, annesi de rülm ektedir.
Şeyh İbrahim G ülşeni’nin kızıdır. 1561 Onaltıncı asırda coğrafyaya ait en
de ölmüş olan F ethullah A rif Çelebimin, kıym etli eseri m eydana getiren şahsiyet
Hadım Süleym an Paşa’nın Hind seferi­ Piri R eis’tir. Kendisi bir denizci oldu­
ne ait ik i bin beyitlik bir m anzum esi ğundan, kitabı da deniz coğrafyacılığı­
m evcuttur. A yrıca altm ış bin, hattâ yüz na dairdir. İkinci Bayezid devrinin m eş­
bin beyitlik olduğundan bahsedilen şeh ­ hur denizcilerinden K em al Reis’in y eğ e­
nam esine İstanbul kütüphanelerinde ni olan Piri R eis’in hangi tarihte doğdu­
rastlanamam ıştır. A rif Ç elebi’den sonra­ ğunu bilm iyorsak da 1500 yılında Modon
ki şehnam eci Şirvanlı Eflâtun, ondan önünde cereyan eden deniz harbinde bir
sonraki de Seyyid Lokman'dır. Seyyid gem iye kumanda ettiği malümumuzdur.
Hüseyin adında birinin oğlu olan S e y ­ O sırada tahm inen 25-30 yaşlarında bu­
yid Lokman’ın en m eşhur eseri «Hüner- lunduğunu kabul etsek 1470-1475 .sene­
nâme» sidir: gerek bu kitabı gerekse lerinde doğması iktiza eder. Am ca veya
«K ıyafet-ül-in san iye fi şem ail-i Osma- dayısı olan Kem al R e is le birlikte birçok
niyye» isim li eseri resim li v e tezh ib li- deniz seferine iştirak eden ve Akdenizi
diı-. Ayrıca .sŞehinşâhnâme», «Zafernâ- çok iy i öğrenen Pirî R eis daha sonra­
me» ve «Moğolnâme» adlı eserleri var­ ları K ızıldeniz donanması kum andanlığı­
dır. na tâyin edilm iştir. Fakat, ikinci cild i­
üçüncü M ehmed zam anına kadar m izin 1004 üncü sayfasında anlatıldığı
gelen vak ’aları manzum olarak kalem e veçh ile, Maskat kuşatm asından sonra,
alan S eyyid Lokman’dan sonraki şeh- haklılık v ey a haksızlığına dair kat’i bir
nâmeci T alîkî-zâde M ehmed Çelebi'dir. şey söylenm esi imkânı olm ayan bir hâ­
Şehnâm eciliğe tâyin edilm eden önce dise üzerine 1553 te Basra’da idam ed il­
Özdemiroğlu Osman Paşa v e Ferhad P a­ miştir.
şaların K afkas v e Iran harekâtına işti­ Pirî R eis’in en mühim eseri «Kitab-ı
rak etm iş olan M ehmed Ç elebi, eserle­ Bahriye» sidir. Bu eseri 1521 yılında
rinde bu harekâta ait v a k ’aları dile g e­ yazm ış, 932 (M ilâdî: 1525/1526) yılında
tirmiştir. Eserleri resim li v e tezhipli o- da ilâ v elerle genişletm iş v e veziriâzam
lup «Revaniyye», «Tebriziyye» ve «Şeh­ İbrahim Paşa vasıtasiyle K anunî S ü ley ­
nam e-i hümâyûn» adlarını taşımaktadır. m an’a takdim eylem iştir. K itab-ı Bahri-

1557
Piri Reis’iıı renkli olarak deri üzerine yaptığı A tlas Okyanusu ile A m erika k;
yılarına a it dünya haritası (A slı Topkapı Sarayı M üaesi’ıt dedir)

1558
y e tetkik edilirse, Piri Reis'in o d evir­ haritalar yapm ıştır. Onun en son ola­
deki coğrafî eserlerden edindiği b ilgi­ rak 1929 da e le geçen dünya haritası
lerle keııdi m üşahedelerini iyi bir şe k il­ hakkında A bdülhak Adnan A dıvar *Os­
de telif eylem iş olduğu, bu k ıym etli manlI Türklerinde ilim» adlı eserinde e-
şahsiyetin araştırıcı bir zih n iyete sahip sash bilgi verm ektedir. Piri Reis'in bu
bulunduğu hemen anlaşılır. K itab -ı Bah­ haritası 1513 senesinde yapılm ıştır. M ez­
riye bir deniz coğrafyasıdır. Limanlar, kûr haritanın. Christophe Colomb'un
önemli m evkiler, tehlik eli kayalar, fır­ 1489 tarihli kaybolm uş haritasının bir
tınalar, med ve cezir, pusula kullanma kopyası olduğu iddia edilm ektedir. Ha­
vesaire hakkında o devire göre k ıy m et­ ritanın kenarındaki notlar arasında bu­
li m alûm at m evcuttur. M üteaddit defa lunan :«mezbur hartide bu kenarlar ve
dünyanın yuvarlaklığına işaret eden P i­ cezireler kim vardır. Kolonbun hartisin-
ri Reis bu kitabında A m erika’nın keş­ den yazılm ıştır» cüm lesi de bu iddiayı
finden de bahsetm ektedir. K itab-ı B ah­ teyid eder m ahiyettedir.
riye, Türk Tarih Kurumu tarafından Onaltıncı asrın ikinci deniz coğraf­
1935 te faksim ile olarak tab ve n eşre­ yacısı da Piri Reis gibi bir denizci olan
dilm iştir. AvrupalIlar da bu eser üzerin­ v e ikinci cildim izin 1007 nci sayfasında
de bir havli durm uşlar ve esere dair bir onun Süveyş kaptanlığından b ahsettiği­
takım tetkik y a zıla n neşretm işlerdir. m iz Sevdi A li Reis'tir.
Piri Reis, sadece nazariyatta kalan Sevdi A ii Reis coğrafyadan başka
bir coğrafyacı d eğil ayni zam anda bir astronomi ve riyaziye de öğrenmiştir.
kartograftır da. Zira coğrafyayı harita Eserleri: «Muhit*. «Mir’at-ül-m em âlik»,
ile birlikte m ütaiea etm iş ve birtakım «Mir’a t-ı kâinat» ve bir de Ali Kuşcu'-

i.

m : - . ■S .-

Ali Macar Reis’in haritalarından: Batı Akdeniz ve İspanya


(Aslı Topkapı Sarayı Müzesi'ndedir)

1559
nun «Fethiye» sinin «H u lâsat-ü l-h ey’e» için S ü leym an iye m edresesinin açılm ış
isim li tercüm esidir. M ir'at-ül-m em alik olm asına rağmen, onaltıncı asırda m üs-
yarı hikâye yarı edebî bir d ille y a z ıl­ bet ilim ler sahasında büyük v e mühim
m ış coğrafî bir seyahatnam e m ah iyetin ­ eserler m eydana getiren yüksek değerli
dedir. Mir’a t-l kâinat’ta astronomi ile şah siyetlere pek rastlıyam ıyoruz. Gerçi
ilg ili m evzular ele alınm ıştır. Yine as­ bu asırda m atem atik v e astronom i, tıb,
tronom iye ait bir eser olan «hulâsat-ül- hattâ kim yaya dair eser veren kim seler
h ey’e» sadece bir tercüm e m ahiyetini bulunm akla beraber, bunların kitapları
taşım ayıp Şeydi A li Reis’in birtakım i- dünya ilim tarihinde h u su siyet arzeden
lâvelerini de ihtiva etm ektedir. şeyler sayılam az.
Şeydi Ali R eis’in asıl m ühim eseri Onbeşinci asrın sonları ile onaltın-
«Muhit» tir. Deniz coğrafyası ve astro­ cı a sn ıı başlarında yetişm iş ilim adam ­
nomi m evzularını işlem iş olan m ü ellif ları «İkinci B ayezid devrinde ilim ve
bu kıym etli eserini 1554 te H indistan’da kültür» başlığı altında ikinci cildim izin
Ahm edâbad’da yazm ıştır. Eser, sadece 710 uncu sayfada gözden geçirilm işti.
m uhtelif kitaplardan edinilen b ilgilerin Onun için burada İkinci B ayezid’den
nak liyle değil, şahsi tecrübe v e m üşa­ sonraki devrin şahsiyetleri ele alınacak­
hedelerin topluluğiyle m eydana g etiril­ tır.
m iştir. Sevdi A li Reis, istifad e ettiği e- Eserlerini Yavuz Selim v e Kanunî
ser v e şahısları zikretm ek suretiyle f i­ Süleym an devirlerinde verm iş olan on-
kir nam usuna hürm et eden tem iz karak­ altıncı asır m atem atikçilerinden biri k ı­
terli bir kimse olduğunu da isbat e t­ saca M atrakçı Nasuh diye anılan «Na-
miştir. su h -ü l-S ilâh i-u l-M atrak î» dir. M atrak­
Eserleri kıym etli olan bu iki deniz­ çı N asuh «C em al-ül-kitab ve k em a l-ü l-
ciden başka coğrafî eser yazan v ey a ter­ hisab» v e «U m det-ül-hisab» isim li riya­
cüme eden başkaları da vardır. B unlar­ zi eserlerini Yavuz Sultan S elim ’e tak­
da coğrafî bilgiler m üstakil v aziyette o l­ dim etm iştir. M atrakçı N asuh’un m a te­
m ayıp um um iyetle kozm ografya ile ka­ m atikten başka şeylerle uğraştığı da an­
rışıktır. Bu neviden kitap yazanlar m e- laşılm aktadır. N itekim ayni m ü ellifin
yanında Sultan S elim Camii m uvakkı- «B eyan-ı m en azil-i sefer-i Irakeyn» i-
tı Mustafa bin A li, Mahmud bin A li S i- sim li bir eseri m evcut olup bunda İs­
pahi-zâde, Mehmed bin Ömer, B ayezid tanbul’dan Irak’a kadar tesadüf edilen
bin  şık, Mehmed bin M ustafa gibi kim ­ şehir v e kasabalar anlatılm akta v e k i­
seler vardır. tapta şehirlerin bir kısm ının resimli
Adnan A dıvar’ın «Osmanlı Türkle­ plânları bulunm aktadır.
rinde tlim» adlı eserinde Batı kaynak­ Yavuz Selim v e Kanunî d evirlerin­
larına istinaden; 1559 yılında T u n u slu de yaşam ış m atem atikçiler arasında Y u­
Hacı Mehmed adlı biri tarafından y a ­ suf bin Kemal v e Hacı Atm aca lâkabı
pılm ış bir küre-i m usattaha haritasın­ ile anılan Hacı M uhyiddin bin Mehmed
dan bahsedilm ektedir. isim leri de göze çarpar. Y usuf bin K e­
Topkapı sarayı m üzesi kütüphane­ mal eserinde cebirden de bahsetm iştir.
sinde A li Macar Reis tarafından y a p ıl­ Hacı A tm aca’nın «M ecm uat-ül-kavaid fi
m ış haritalar m evcuttur. A li Macar R e­ b eyan -ı m üntehab-il-fevaid» isim li bir
is’in şahsiyetine dair esaslı ve etraflı türkçe hesap kitabı m evcuttur.
bilgiye sahip olm adığım ız cihetle; A b- Onaltıncı asırda riyaziye ile uğraşan
dülhak Adnan A dıvar «Osmanlı Türkle­ şahsiyetler m eyanm da Garsüddin A h -
rinde ilim» adlı eserinde bu haritalar med, bunun talebesi D erviş M ehmed bin
arasında bulunan bir k ü re-i m usattaha- Lütfi, Cezayirli A li bin V eli, H ızır H a­
nın projeksiyon tipini gözönüııde bulun­ life adlarında kim seler de m evcuttur.
durarak bunun onaltıncı asırda yaşa­ Bunlardan D erviş M ehmed bin Lütfi,
m ış bir kim seye ait olam ıyacağını beyan hocası Garsüddin A hm ed’in arapça y a z­
eylem ektedir. m ış olduğu eseri türkçeye çevirerek
«T ezkiret-ül-küttab fi ilm il-h isab s adını
4 — MATEMATİK VE ASTRONOMİ
verip Veziriazam S ok u llu ’y a takdim e t­
Tıb ve riyaziye (m atem atik) tahsili miştir. Aslen Cezayirli olm akla beraber

1560
İstanbul’da yerleşen AH bin V eli’nin hur ve nüfuzlu şahsiyetlerinden padişa­
«T uhfet-ül-a'dad Ii zevilrüşd v e ’l sedad» hın hocası Sadeddin E fendiye, bir l â y i ­
İsimli bir eseri m evcuttur. A li bin V e- ha takdim ederek, devrin rasadlarına c-
ti’nin bu kitabını incelem iş olan Salih sas teşk il eden Uiuğ B ey «zic* inin yen i
Z e k i merhum «A sâr-ı bakiye» isim li e- rasadlara göre düzeltilm esi gerektiğini,
seriııde; «m üellif silsile -i adediyeye bir zira o zie’e göre yapılan hesaplar n e ticesi­
yerine sıfırdan başlam ış olsaydı, N a- nin her zaman doğru çıkm adığını bildir­
pier'den 24 sene ev v e l logaritm ayı k eş­ di, Bunun üzerine, b ilgili ve uyanık bir
fetm iş olacaktı* dem ektedir. kim se olan Hoca Sadeddin E fendi, İstan­
Teberdar yani baltacı unvanı ile bir­ bul’da Tophane bayırı üstünde bir • ra-
likte anılan riyaziyecilerden. H ızır H a- sadhane kurulması için padişah Üçüncü
life ’nin eseri «C ezire-i erkanı» adını ta­ Murad’dan müsaade istih sa l eyledi. N e ­
şımaktadır. O naltıncı asrııı riy a ziy ecile­ ticede zikredilen sahada bir rasadhane
rini sayarken, yukarda coğrafî eser y a ­ inşasına girişilerek, inşaata nezaret ve
zanlar m evanında eserlerini k ayd ettiği­ m üdiriyet Takiyüddin M elımed’e tevdi
m iz Şeydi A li R eis’i de riyaziye ve h ey - edildi. Birtakım rasad a letleriyle teçhiz
etciler arasında hatırlam ak lazımdır. edilen rasadhaneye bazı yerlerde b u lu ­
Bir önceki asırda olduğu gibi O ıı- nan rasadla ilg ili kitapların devri husu­
altıncı asır riyaziyecilerinin ekserisinin sunda da em irler yazıld ı (1578),
iıey'et yâni astronom i ile de m eşgul o l­ M üsbet ilim ler sahasında gelişm eye
dukları görülm ektedir. M aamafih as­ vesile teşkil edecek bu m üessese n e y a ­
tronom iye daha fazla y er v eren ler de zık ki fazla yaşam adı. Hoca Sadeddin ile
vardır. B öyleleri m evam nda Mustafa arası iyi olm ayan şeyhülislâm K adı-zâ-
Zeki, A bdullah bin Perviz, H afız M eh­ de Ahm ed Şem seddiıı Efendi padişaha
med bin A li, T akiyüddin M ehmed isim ­ bir ariza takdim ederek, gökleri rasad
leri sayılabilir. Bu h e y ’elcilerd en M us­ etm enin m eş’um ve her nerede buna te ­
tafa Zeki. G ıyasüddin Ç em şid’in «Sul- şebbüs edildi ise, orada devletin m ahv
lem -üs-sem aa isim li eserini; A bdullah ve harap Olduğunu bildirm esi üzerine,
bin perviz, A li K uşcu’nun «Risale f i’l rasadhanenin y ık ılm ası için padişahın
iıe y ’es adlı eserini «M irkat-us-sem a» a- emri çıktı. B öylece K aptan-ı derya K ılıç
dı ile türkeeye çevirm iş; H afız Mehmed A li Paşaya verilen em irle rasadhanenin
bin A li de «E s-seb’uş-şeddad» adlı bir kule v e binaları derhal yık tırıld ı (22 o -
eser yazm ıştır. cak 1580). Rasadhanenin yık ılm asiyle
Onaltıncı asır h e y ’etcileri arasında m etruk kalan rasad kuyusu da Dördün­
en dikkate değer şa h siy et Takiyüddin cü Murad zamanında doldurulmuştur.
Mehmed,dir. T akiyüddin M ehmed 1521 R asadhanenin bu şekilde yık ılışin da
yılında Mısır'da doğmuş, m edrese tahsi­ m evki sahipleri arasındaki geçim sizlik
li gördükten sonra İstanbul’a gelm iştir. m eselesinden ziyade, devrin yü k sek m a ­
Bu zat «Risâle reyh an et-ü r-ru h fi res­ kam sahiplerinin ve ilim adamı olarak
mi saat-i ala m ü stevi-ü l-su tu h » isim li tanınanların ekserisinde bâtıl fikirlerin
eserinde künyesini Takiyüddin Mehmed hâkim olduğunu, bu yüzden m üsbet i-
bin Ahm ed bin M aruf bin Emir N ası- lim lerin değerini taktir ile icaplarını y e ­
reddin M engüberti bin Emir Hartekin rine getirm e işinin böylelerînden b ek le-
E seöüddin diye zik rettiğin e göre, kendi­ n em iyeceğini kabul etm ek gerekir.
sinin M ısır’da yerleşm iş bir Türk emir T akiyüddin M ehmed sadece rasad­
ailesine mensup bulunm ası m uhtem eldir, hane tesisine önayak olm akla kalm am ış,
Takiyüddin M ehm ed’in m atem atik v e astronomi ve m atem atiğe ait bir takım
astronomi sahasında da ihtisası vardı. eserler de yazm ıştır. O devirdeki rasad
M üneccim başı M ustafa Çelebi ölüm ün­ âlet v e usullerine dair tarif v e izahları
den sonra m üneccim b sşılığa tayin ed il­ ih tiva eden «A lât-ür-rasâdiyeli zîc-i şe -
di. İşte bundan sonradır ki, Takiyüddin hinşahiye» adlı eserinde kendi icadı o-
M ehmed’in adî Türk tarihine faydalı bir lan bir bengâm -ı rasadı yâni bir astro­
m üessesenin kuruluşuna önayak olan a- nom ik saatten de bahseder. Corci Z ey -
dam olarak geçti. dan’m «M edeniyet-i İslâm iye tarihi» nde
Takiyüddin Mehmed, zam anın m eş­ (Türkçe tercüm esinin III. Cild 384 say­

1561
O naltıncı asrın, Osmanls tıbbı ba­
kım ından a leyh te k ayd ed ilecek bir tara­
fı vard ır İti, O da, A nadolu’daki eski tıb ­
bi m ü esseselerin ihm ale m aruz kalm ası,
h atta b ir k ısm ın ın harabeye yü z tu tm a ­
sı üzerine m ed reseye çevrilm esidir. M e­
selâ, Sab u n cu -oğlu Ş erefed d in gib i k ıy ­
m etli bir k im senin başhekim lik etm iş
olduğu Amasj-a darüşşifasında, onaltıncı
asırdan itibaren, onun gibi, devri içinde
siv rilen bir k im sey e artık rastlanam ıya-
caktır.
Onaltıncı asırdaki en m ühim h ek im ­
ler A lıi A hm ed Ç elebi, K aysu n î-zâd e
B edreddiö M ehm ed Ç elebi, Şinaııüddin
Y usuf, İly a s bin İsa, A tu fî H ayreddin,
C errah İbrahim , D erviş N idai. P erviz
A bdullah. Davud bin Ö m er-ü l A ntakî
gibi kim selerdir.
İkinci B ayezid devri h ek im leri m e ­
yan ında da ism in i kayd ettiğim iz Ahi

Amasya Dariişşifası CA. Gabriel’den)

fası) y in e bu şahsın, yıldızların, y e r le r i­


ni tayin e yarar bir â le t icad etm iş o l­
duğundan da bahsedilir.
T akiyüddin M ehmed'in rasad n e tic e ­
lerini ih tiva eden «S ü d ret-ü l-m ü n teh a-
el-efk â r fi m elek û t-il-fele k -ü d -d e v v a r »
adlı eserinden başka astronom i v e m a te­
m atik m evzuları ih tiva eden başka eser­
leri de m evcuttur.

5 — TIB VE TIBBÎ ESERLER

Onaltıncı asrın ikinci y a n sın d a n


sonra İstan bul’da tıbbi m ü esseselerin sa ­
y ısın ın arttığı görülm ektedir. ü çü n cü
M urad’ın annesi Nûrubânu S u lta n ’m
Ü sküdar T optaşı’ndaki darüşşifası ile
Su ltan B irinci A hm ed ’in yaptırdığı d a -
rüşşifa bunun en açık delilidir. Lâkin,
Sü leym an îye m edresesin in bir kısm ında
tıb tahsili yap ılm asın a v e d arü şşifalan n
sayısın ın da artm asına rağm en, tıb saha­
sında belirli bir ilerlem e m üşahede e d i­
lem em ek te, hatta onaltıncı asrın ikinci
y a n sın d a k i d ikkate değer h ek im lerin sa ­ Meşhur hekim Sabuncu-oğlu Şerefeddin
y ısın ın F atih v e İkinci B ayezid d e v irle ­ Ali’nin kanser tedavisi (Hekimin yazdı­
rinden daha az olduğu görülm ektedir. ğı bitabül cerrahivc-i ilhaniye’den)

1562
Edirne'de İkinci B ayezid D arüsşifası ( V. Mimar Sedat Ç etintaş’tan)

A hm ed Ç elebi, îb n -ü n -N e fis’iıı kısaca O sm anlılarda tıbbın on altm cı a-


«M uciz»diye de anılan «Muciz fi'l-tıbb» sırdaki durum unu hulâsa eden bu bahsi
isim li eserini tercü m esiy le m eşhurdur. kapatırken, bu asrın sonlarında Osm anlı
K endisi eser sahibi olan A hi Ç elebi, a y ­ m ü esseselerin d e görülen bozukluğun tıb
rıca başkalarının da tıbba ait eser m e y ­ sahasına intikal etm iş olduğuna da b il­
dana getirm esin e yol açm ış bir şa h siy et­ v esile belirtm ek gerekir. Zira A hm ed
tir. Bu cüm leden olarak: M usa C alinus- R efik'in «Onuncu asrı hicride İstanbul
ü l-İsra ilî isim li bir h ek im e bir kitap hayatı» isim li eserin in 50 v e 89 uncu
yazdırm ış olm ası zik red ileb ilir. A hi Ç e- sayfalarında m evcu t iki hüküm su retin ­
lebi'nin em riyle yazılan v e ilaçların s ı­ den öğrendiğim ize göre: Üçüncü Murad,
caklık, soğukluk, kuruluk v e ru tu b et d e ­
receleri ile ku llan ılış m iktarlarını a n la ­
tan bu kitap Ü n iversite kütüphanesi y a z ­
m alar kısm ı 352 num aradadır.
D iğer hekim lerden tly a s bin İsa'nın
«Müfredat* adlı, A tu fî H ayreddin’in
«H ıfz-ül-ebdan* adlı telifleri; Cerrah İb­
rahim'in yunanca aslından çevirdiği «A-
Iâim -i Cerrahin» adlı tercüm esi vardır.
R iyaziye ve E debiyatta da şöhret ya p ­
m ış olan P erviz A bd u llah ’ın «Teshil» a d ­
lı tıbbi eseri m evcuttur. İkinci S elim za ­
m anında h ek im b aşılık etm iş olan D er­
v iş N idai'nin «M enafi-ün-nâs» isim li
altm ış bab üzerine tertip edilm iş biri n e­
sir biri manzum iki eseri vardır. F iren- Prof. Dr. S. Ünver’e göre Manisa
gi ve tedavisinden de bahsedilm iş olan Dariissifası
bu kitab N uruosm aniye kütüphanesi
3556 num aradadır.
O ııaltm cı asır hek im lerin d en Davud
bin Ö m er-ü l-A n tak î 1541 v e 1599 sen e­
leri arasında S u riye v e M ısır’da y a şa ­
m ıştır. T ezkire-i A ntak î d iye de sö y le ­
nen «T ezkiret-ü l-elbâb » isim li esariyle
m eşhurdur. İkinci m ühim eseri «En-
n ü zh et-ü l m übhice fi te şh is-ü l ezhan»
adını taşım aktadır.
Bu asrın tıbbi eserleri zikredilirken
dinî v e tarihi eserleriy le m eşhur olan
Ebül Fazl M ehm ed E fen d i’nin tıbba ait
«K an u n -ü l-ilâc ve şifa -ü l-e m ra z li kü llil Sülevmaniye Darüşşifasının umumî gö­
mizaç» tercüm esi de kayde değer. rünüşü (Mimar A. Saim Ülgen’den)

1563
m edreselerde derslerine çalışm ayan ta­ betle ikinci derecede kalm ıştır. Onun i-
lebe için, bazı şiddetli tedbirler almak çindir ki: Tanzim ata kadar O sm anlı-
üzere tahkikat icrasını: b ilgisiz ve ruh­ Türk edebiyatı m evzubahis olunca, akla
satsız hekim lerin lıalkın sıhhata zarar ilk plânda şiir gelir. Zâten Türkçeye g i­
verici ilâçlar verm eleri sebebiyle h ek im ­ ren arapça v e farisı kelim eler en ziyade
lerin im tihana tâbi tutulm aları ve im ti­ şiir v o liy le girm iştir. N esir sahasında
handa başarı sağhy anlara ruhsat v e r il­ kalem oynatan v e eser m eydana g etiren ­
m esini em retm iştir. lerin bir kısm ı şair olduğu gibi, b ir k ıs­
m ı da dinî, hukukî ve tarihî sahada eser
yazanlardandır. B öyleleri, edebî taraf­
III — Y Ü K SE L M E D E V R İN D E larından daha çok İlmî taraflariyle; hem
S A N ’A T , M İM A R LIK V E İÇ TİM A Î şiir hem nesir yazanlar da daha ziyade
M Ü E SS E S E L E R şa irlik leriyle şöhret yapm ışlardır.
O sm aıılı-Türk edebiyatının en gü zel
Osmanh d evletin in y ü k selm e d evrin ­ ve k u vvetli m ahsulleri arûz vezninde
de saıı'at hayatı hakiki bir gelişm eye m eydana getirilm iştir. M alûm olduğu ü -
sahip oldu. Gelişip yükselen saıı’at kol­ zere arûz vezni türkün kendi vezni d e ­
la n Türk cem iyetinin m edenî çehresini ğildir. İslâm iyetten önce Türklerin k u l­
en. iy i aksettiren aynalardan biri oldu­ landıkları vezin, h ece vezni idi. Arûz,
ğu cih etle, şüphesiz kısaca gözden g e ç i­ Türk edebiyatına Iran ile tem as n etice­
rilm esi icap eder. sinde girdi. Onlar da bunu Araplardaıı
OsmanlI devletinin yü k selm e devrin­ alm ışlar v e işliyerek kendi dillerinin
de ed eb î sahada hakiki bir gelişm e v u ­ bünyesine uydurm aya çalışm ışlardır. Bu
ku bulm uş, O sm aıılı-Türk edebiyatı k en ­ vezin Arap v e Fars dillerine uygun g e l­
di klâsik m ecrasını tesis eylem işti. On- diği halde, T ürkçenin bünyesine pek u y ­
beş ve onaltm cı asırları içine alaıı y ü k ­ muyordu. Onun için ârûzu türkçeye ta t­
selm e devrinde edebî m ahsûlleri pek bike çalışan şairlerin, farsça3â olduğu
bollaşm ış ve bu m ahsûlleri m eydana g e­ gibi, bir ahenk tem ini için, uzun m üd­
tiren şahsiyetler arasında, Türk edebi­ det büyük zorluklar çektikleri m uhak­
yatının zirvelerine doğru tırm anan ve kaktır. Onun içindir ki; ondSrt hatta on -
tesirlerini asırlar ötesin e ulaştırabilen beşinci asır Türk şairlerinin bile bu zor­
kim seler yetişm iştir. luklardan acı acı şik âyet ettik leri ve
türkçeyi «arûz kalıplarına uym ayan a-
1 — EDEBİYAT câib, sert bir dil» olarak tavsiften ç e ­
kinm edikleri görülm ektedir. Aruz k a lıp ­
O sm anll-Türk edebiyatında zam anı­ larının T ürkçeye tam arniyle üydurulugu
mızın her türlü saıı’at n ev ’inin k u lla n ıl­ on beş iııc i asırdan başhyarak onaltm cı
m adığı maiûmdur. Gerçi edebiyatın iki asırda iyice tahakkuk etm iştir. B öyle o l­
büyük ana kolunu m eydana getiren şiir duğu halde, Fuzûli gibi büyük bir şair
ve nesir tarzının ikisi d e oie alınm ışsa bile, başardığı işin zorluğunu tekrardan
da, bu iki ana kolun zam anım ızdaki k u l­ kendini alam am ıştır. Aruzun türkçeye
lanılan çeşitli bölüm lerine inilm em iştir. tatbikinde sağlanan başarı nisbetin.de
N esir kısm ında esas itibariyle risale, şu - Türk diline arapça v e farsça kelim e ve
ara, tezkiresi, m ektup, tercü m e-i h al v e ­ terkipler girm iştir.
saire gibi bir bîrine benzeyen çeşitler Türklerin A nadolu’y a gelm esinden
üzerinde durulm uştur. Halbuki şiir sa ­ daha önce Türk şairleri arûzia eserler'
hasında nesre nazaran biraz daha fazla verm eye başlam akla beraber, bu vezn in
çeşitlilik göze çarpm aktadır. Edebî h ü v i­ türkçeye u stalık la intibak ettirilm esi y o ­
y ete sahip kim se denilince, esas itib ariy­ lundaki çalışm alar asırlarca devam e t­
le şiirle uğraşan şah siyetler akla g eld i­ m iştir. Fakat, gerek bu intibak ettirm e­
ği, böyleleri daha k ıym etli addedildiği y e çalışm a devresinde, gerekse m u vaffa­
için şiir tarzı nesre nazaran daha çok in ­ k iyetin sağlandığı devrede türklerin e s ­
kişaf kaydetm iştir. Roman, hikâye, tiy a t­ ki vezni olan hece vezn i ile şiirler y a ­
ro, fık ra gibi n eviler m alûm olm adığı zılm aktan da geri kalınm am ıştır. Lâkin
v eya kullanılm adığından, nesir şiire n is- heceyi kullananlar, halka hıtab eden ve

1564
onların içinden çıkan şairlerdir. Türk m üracaat m ecburiyetini duyuyorlardı.
halkı arapça ve farsça k elim elerle örül­ Sofiyâne fikirleri, halkın diline uyarak,
müş şiirlerden bir şey anlam adığından, halk içinde kalarak en iy i terennüm e -
halka hıtab eden halk şairlerinin şiir­ den. «Yunus Emre» dir. Yunus'un edası,
leri esas itibariyle yabancı kelim e ve dili, şekli m illî bir karakter taşıd ığın ­
terkipler ihtiva etm eyen şiirler olarak dan tesirleri k u vvetli v e uzun ömürlü
kalm ıştır. Yabancı terkipleri kullanan­ oldu.
lar s a n a t yapm ak ve b eğenilm ek g aye­ T asavvuf cereyanının yanı başında
siyle hareket ettiklerinden, bunlardan y in e onüçüncü asırda, aşkı ve şarabı te ­
yüksek ve olgun kim seler yetişm iş, fa ­ rennüm eden v e b ediî gaye güden lad i­
kat ötekilerden onlarla kıyaslanacak de- ni bir cereyan da in k işaf im kânını buldu.
reccde kim seler çıkm am ıştır. Bu n ev ’in ilk ve önem li m üm essili «Ho­
îşte bu hâller d olayısiyle Türk ed e­ ca Dehhanî» idi.
biyatı, biri halka hitab eden «halk ede­ Osm anhların Anadolu ve R um eli’de
biyatı», diğeri de okum uş yü k sek taba­ kadem e kademe ilerlem eye çalıştıkları
kaya hitab eden «divan edebiyatı» diye ondördüncü asırda, A nadolu’da S elçu k ­
iki kola ayrılm ıştır. H alk şairleri, eski lular ve beylik ler devrinin m ühim b e l­
türk edebî an’anelerini devam ettird ik ­ delerini teşkil eden şehirlerde, her iki
lerinden, m eydana getirdikleri şiirlerin cereyana tâbi şairler vardı. B unlar da­
ekserisi saz çalınarak söylenm eğe de m ü­ ha ziyade m esnevi tarzında şiir yazıyor­
sait idi. Onun içindir ki halk edebiyatı, lardı. M aksadımız bir edebiyat tarihi
bir bakım a «âşık edebiyatı» d iye de a- yazm ak olm adığından, tabii burada bü­
m lır. Halk şairi, bir taraftan şiir söyle­ tün edebî şahsiyetleri kaydetm em iz m üm ­
diği. bir taraftan da bunu sazı ile teren­ kün değildir. Fakat devirleri içinde siv ­
nüm eylediğind en kendilerine «saz şa­ rilen ve tesirlerini uzun m üddet devam
iri» de denilm ekteydi. ettirenleri zikretm eden geçm ek de olm ı-
Onaltıncı v e onyedinci asırlarda şe ­ yacaktır. S ofiyâne lirizm i çok kuvvetli
hir ve kasabalardaki orta sın ıf halk, n is- bir şair olan «Nesimi» işte böyle bir şah ­
beten, divan edebiyatından da zev k a- siyettir. H urufîliği yüzünden 807 (m ilâ ­
lır hale geldiklerinden, halk şairleri a- di: 1404-1405) de H alep’te derisi yü zü ­
rasında arûzu benim siyerek güzel şîirler lerek öldürülen N esim î, onbeş v e onal-
yazanlar ortaya çıkm aya başladı. B öy- tıncı asırlarda bile A nadolu’da yetişm iş
lece onaltıncı asrın sonlarında aruz v ez­ hurufî şairlere örnek v e m üessir olm uş­
ni Türk edebiyatında hem hâkim , hem tur. N esim i’nin tesirleri A zeri ed eb iyatın ­
de yaygın duruma gelm iş oldu. da da görülür.
Osmanh devletin in ilk devirlerinde Tesir v e kudretleri N esim î derece­
edebî şahsiyetlerin yetişm e ve ed eb iya­ sinde olm am akla beraber ondördüncü
tın gelişm esinde, bir cereyan halinde, d i­ asrın diğer mühim şairleri «Şeyh-oğlu
nî h is ve fikirlerin bir h ayli tesiri olm uş­ M ustafa» ve «Ahmedî» dir. K ıym etli bir
tur. Onüçüncü asırda A nadolunun siyasi divan sahibi olan A hm edî «İskendernâ-
v e iktisadi vaziyeti, bilhassa, M oğol is­ me» isim li eseriyle, türkçe ilk manzum
tilâsının A nadoluda m eydana getirdiği Osmanlı vekayinam ecisi şair de addedi­
maddi v e m anevi buhran, tasavvu f ce­ lebilir.
reyanına yol açm ış, tabii bu cereyanın Ondördüncü asırda artık Osmanlı
akisleri edebiyatta görülm üştür. O sm an­ padişah ve d ev let adam ları da şairleri
lIların teşekkülü sırasında A nadolu Türk h im ayeye başlam ışlardır. Bu him aye de
edebiyatında T asavvuf cereyanının en onların inkişaflarında h ayli m üessir o l­
mühim şah siyeti «Ahmed y esevî» idi. muştur.
Gerçi A nadolu’da tasavvufun asıl büyük Onbeşinci asırda A nadolu’da Türk e -
m üm essili «Mevlâna C elâleddin-i Rumî» d ebiyatı daha düzgün bir gelişm eye m az-
ise de, onun eseri farsça idi. Halbuki har olm uştur. Bursa v e Edirne’de Os-
Türk m u tasavvıfları etraflarında geniş m an-oğulları şairleri him aye ettiği gibi
bir kütle toplam ak arzu v e ih tiyacın d a- Konya'da Karam anoğulları, Kastam onu-
dır. Onun için de, bu cereyana tâbi şeyh da da Candaroğulları bu neviden him a­
ve şairler halkın anlıyacağı Türkçeye yed en geri kalm am ışlardır. Bütün bu
hareketler, onaltm cı asırda Türk ed eb i­ m n kurucusu, onun damadı olan E şref-
yatının vardığı tekâm ül m erhalesinde oğlu Rumi de «Kadiriye» tarikatının
faydalı olm uş şeylerdir. «Eşrefiye» şubesinin m üessisidir.
Onbeşinci asrın en m uvaffak şa irle­ Onbeşinci asırda Türkçeye Arap ve
ri; Ş eyh î. Ahmed Paşa v e N ecati’dir. Fars kelim elerinin pek bol şek ild e g ir ­
G erm iyan v e Osm anlı saraylarına in ti- m esi sebebiyle, asrın sonlarında buna
sab ederek hüküm dar v e üm eraya k asi­ karşı bir aksülam el m eydana geldi. A -
deler yazan Ş ev h î’nin en m ühim eserle­ rûz vezni ile fakat içinde yabancı k e li­
ri «H usrev-ü Şirin» ve «Harnâme» dir. m e ve terkipler bulunm amak üzere saf
Hicrî 832 (M: 1428/1429) den sonra ö- halk dili ile ve halk dilindeki tâbir, m e­
len Ş ey h l’n in H usrev-ü Şirin hikâyesi caz, darbım eseller kullanılm ak su retiy ­
kendisinden sonra g elen bir çok şairler le şiir yazm ayı h ed ef tutan bu cereyana
tarafından da ele alınm ış, fak at onların «Türki-i basit» dendi. T ürki-i basit c e ­
hiç biri Ş ey h î’nin eseri kadar şöhret y a ­ reyanının onbeşinci asırdaki m üm essili
pamamıştır. A yd ın lı V isalî’dir. T ürki-i basit cereya­
L âtifi tezkiresine göre Bursa’lı diğer nı onaltıncı asırda da devam etm iş ve
bazı tezkirelere göre Edirneli olduğu daha k u vvetli m üm essiller yetişm iştir.
kaydedilen Ahmed Paşa gazel v e kaside Şiirin sâde bir türkçe ile yazılm asını
tarzında pek m uvaffak olm uş bir kim se­ müdafaa eden bu m üm essiller E d im e’Ii
dir. H icrî 902 (M: 1496/1497) tarihine Nazmi ile T atavla’lı M ahremî’dir.
doğru öldüğü söylenen A hm ed Paşa, N e­ Onaltm cı asırda hem edebi m uhit
cati, hatta Bâki gibi k im selere m üessir genişlem iş, hem, de bir önceki asırdan
olm uş bir şahsiyettir. Onbeşinci asrın daha büyük üstadiar yetişm iştir. O nal-
A hm ed Paşadan başka m ühim şairi N e­ tıncı asrın en değerli şahsiyetleri, ayni
cati’dir. Bazı edebiyat tarihçilerine gö­ zamanda bütün Türk edebiyatı içinde
re; şairlik ve lisan bakım ından Ahmed müm taz m evkii olan kim selerdir. Bu a-
Paşadan üstün görülen N ecati 1508 ta­ sırda, im paratorluğun sın ırla n son dere­
rihinde ölm üştür. M eşhur İdris-î B itlisi ce genişlem iş olduğundan, yalnız A n a­
«Heşt Behişt» isim li eserinde N ecati’yi dolu v e R um eli’de konuşulan B atı Türk-
•¡Husrev-ü Rum» diye ta v sif eder. çesi ile d eğil Azeri lehçesinde şaheserler
Necati derecesinde olm am akla bera­ yaratan bazı şairler bile Osmanlı sın ır­
ber onbeşinci asrın diğer mühim şairi ları içinde yetişm iştir.
«Mesihi» dir. D ivanından başka, aşk ve Asırlardan beri büyük Iran şairleri­
şarabı terennüm eden «Şehrengiz» adlı ni taklide çalışan şairlerim iz, artık bu
bir eseri vardır. 1512 de ölm üş olan M e- asırda ahenk v e eda bakım ından Iran
sihî’den başka Ruşen’, H alilî, Humanî, örneklerinden aşağı kalm ıyan eserler
Mihrî Hatun, Safayî, Enveri, Uzun Fir- m eydana getirm işlerdir. B öyiece İranlI­
devsl, A dni, mahlası ile şiirler yazan lardan biraz geç olm akla beraber Türk
Veziriâzam Mahmud Paşa sib i şairler edebiyatında da klâsisizm teşekkül e t­
vardır. E nverî’nin «Düstûrnâme» si ile miştir.
Uzun F irdevsî’nin «Kutubnâme» si ta ­ Yüksek tabakaya hitab eden divan
rihi m evzuları işleyen eserlerdir. şairleri Fars (Iran) örneklerini daim a
Onbeşinci asrın n esir sahasındaki gözönünde bulundurdukları v e arûz v e z ­
üstadı Sinan Paşa’dır. İstanbul’un ilk nini Türkçeye arap ve farisi kelim elerin
kadısı olan Hızır B eyin oğlu olan Sinan yardım ı ile tatbike çalıştıklarından, bu
Paşa (1437-1486) n ın «Tazarruat» ve asırda arûz kalıplarına uym akta daha
«Tezkiretrü l-evliya» isim li eserleri v a r­ büyük m uvaffakiyet tem in edilm iştir a-
dır. Tazarruat, onbeşinci asır nesrinin ma, bu m u vaffak iyet nisbetinde de edebî
en m uvaffak nüm unesidir. dilde yabancı kelim eler artm ıştır.
D ivan edebiyatı in k işaf kaydederken Onaltıncı asır, şair sayısı bakım ın­
halkın anl'ıyacağı tarzda şiir yazan kim ­ dan çok zengindir. Bâki ve Fuzulî gibi
seler de m evcuttu. Onbeşinci asırda halk büyük san’atkârlar; Zatî, Rahmi, H aya­
edebiyatının en kuvvetli şairleri Hacı li ve Yahya gibi kudretli şairlerden b aş­
Bayram V eli ile E şref-oğlu Rumi’dir. ka daha bir çok kim seler yetişm iştir. Bu
Hacı Bayram Veli «Bayram iye tarikatı» asırda bazı şairlerin eserlerinde İran

1566
şairlerinden Camî’nin m anevî nüfuzu Tarlan tarafından neşredilm iştir.
hissedilm ekle beraber, böyle bir nüfu­ H ayâlî’nin yaşadığı devrin şairleri
zun dışında kalan ve şiirlerinde türkçe m eyanında Kara Fazlı, H ayreti, İshak
darbım eseller v e tâbirler kullanan U lvî, Ç elebi, Yahya B ey gibi kim seler de var­
Güvabî gibi şairler: gazel vc k asid eleri' dır. Fakat H ayâlî’nin şairlik tarafı bun­
ne m ahallî renkler katan Derunî, Agehi, lardan, hattâ ZStî’den üstündür. Hayreti
Aşk i v c Yetim gibi şahıslar ayrıca zikre v e İshak Çelebi, H ayâli gibi R um eli’li
değer kim selerdir. olduklarından şiirlerinde bazı m ahalli
İkinci cildim izin 898 inci sayfası ile renkler seçilir. Yine bu devirde y etişen ­
üçüncü cildim izin 1198 inci sayfasında lerden Bursalı Rahmî, zarif gazelleriyle
Fuzulî v e Bâki m üstakil ilâ v eler halinde S a fev î saraylarına kadar uzanan bir şöh­
verilm iş olduğundan, bu ik i büyük san’at- ret tenlin etm işti.
kâr hakkında yeniden tafsilâta girişm e­ Veziriâzam Frenk (M akbul) İbrahim
ğe lüzum yoktur. Paşa’nm A tıneydam ndaki sarayının ö -
B âki yetişm eden önce, asrın başla­ nüne diktirdiği h eyk eller için «Dünya
rında kaside ve gazel tarzının üstadı ad­ kilisesin e iki İbrahim geldi; biri putları
dedilen Zatî, cidden k ıym etli bir şairdir. kırdı, öteki de put dikti» tarzında m ıs­
1471 dc B alıkesir’de dünyaya gelm iş ci­ ralar ihtiva eden bir şiir yazdığı için bu
lan Zâtı, İkinci B ayezid, Yavuz Selim vezıriâzam m em riyle idam edilen Figanı
ve K anunî Süleym an devrini idrak e t­ de, bu asrın ilk yarısının şairlerinden­
m iş bir kim sedir. O lgunluk çağı esas i- dir. Figanî tarzında şiir yazan M akalî ve
tibariyle K anuni Süleym an d evrin e rast- U lvî de kasidelerinde m uvaffak olmuş
lıyan bu şair 1546 y ılın d a ölm üştür. B i­ kim selerdir. Asrın ikinci yarısında ise
raz serseri tabiatlı ve şek len çirkin olan Emri (ölüm ü 1575), Abdurrahmaıı U -
Zâtî, son zamanlarını sefa letle v e B aye­ beydî (ölüm ü 1573), M üezzin Hudâyî
zid camii civarındaki dükkânında fa lcı­ Çölümü (1583) v e Nev'î gazel tarzında
lıkla geçirm iştir. D evrin genç şairleri o- d a m uvaffak olm uşlardır.
nun dükkânına devam ederlerdi. B â k i de T aşköprülü-zâde’nin «Şakayık-ı nu-
bu gençlerden biridir. mamye» sine zeyl yazan A tayî’nin ba­
Muasırları tarafından üstad v c m ii- bası olan Yahya K ev’î Efendi M alkara’da
nekkid kabul edilen Zâtî, yalnız eserle­ dünyaya gelm iştir. B ir kaç şehzadeye
riyle değil, tenkidleriyle, teşv ik leriy le de hocalık etm iş olan Nev'î'nin İlmî şöhre­
zam anındaki şairler üzerinde tesirler tin in yanında şairliği de vardır. «Ne-
yaratm ıştır. ZStî, N ecati ile Bâki arasın­ tâiyc-ü l-fü n û n ve m ehâsîn-ül-m ütûn»
da bir m erhale addedilir. K aside v e ga­ isim li İlmî eserinden başka m uvaffak ol­
zellerinden başka m esnevileri de vardır. muş gazelleri m evcuttur. Üçüncü Mu-
B ilhassa «Şem ’ü pervane» isim li eseri rad’m em riyle yazdığı «F üsus-ül Hikem»
meşhurdur. şerhi meşhurdur. N ev’î E fendi 1007 (M i­
Onaltm cı a sn n m eşhur şairlerinden lâdi: 1598-1599) y ılın d a ölm üştür.
biri olan H a y â lin in esas adı M ehm ed’- Yaşadığı devirde büyük şöhret temin
dir. H iç evlenm ediğinden yaşad ığı d e­ edem em ekle beraber «Terkibi bends» i-
virde «Bekâr Memî» d iye lâkablandırıl- sim li eserine sonradan nazireler y a p ı­
m ıştır. Rumeli’de Vardar Y en ice’sinde lınca ehem m iyet kazanan Ruhî de e-
doğan ve genç yaşta İstanbul’a gelen peyce k u vvetli şairlerdendir. A sıl adı
Hayalî gazel v e kasideler yazm ıştır. İs­ Osman, olan Ruhi’nin babasının Bağdad’a
kender Çelebi v e Vezirîâzam İbrahim gelip yerleşen R um eli’li bir gönüllü o l­
Paşa gibi m ühim şah siyetler tarafından duğu söylenir. B ir aralık İstanbul’a g e­
him aye edilen H ayâli, bir aralık sık ın ­ len, fakat burada pek uzun y ılla r kal­
tılı günler geçirm işse de en sonunda m ayan Ruhi Konya, Hicaz ve Şam ’da
sancak beyliğine tayin edilm iştir. 1557 de dolaşm ış ve son bulunduğu Şam ’da 1605
Edirne’de öİen H ayâlî’nin h ayli kuvvetli te ölm üştür.
şiirleri vardır. Onun. «O m âhiler ki d er­ Fevri, Bursalı Cenanı, S elik î m u­
ya içredir, deryayı bilm ezler» m ısraı ham m es v e m üseddesleriyle tanınır. D e­
bugün bile darbım esel halinde söylen ­ li Birader diye tanınan Gazalî’nin mizahî
m ektedir. H ayâlî’nin divanı A li N ihad şiirleri dikkati çeker, Bursalı N ih alî es­
n af güzelleri hakkında yazdığı gazeller de şair elan N ey li M ehmed Efendi ve
ve bunun gibi m ahallî mevzuları iş le ­ Hubba A yşe Hanım (ölümü 1589) zikri
m ekle tanımı-. K alk an d elen li Mu’idî ve gereken şahsiyetlerdendir. Hubba A yşe
Fakiri m esnevi tarzı üzerinde çalışm ış, Hanım üç bin b eyitlik «Hurşıd v e Cem-
A zerî İbrahim Çelebi de yin e bu iki şair şid» adlı m esn evisiyle meşhurdur.
gibi daha ziyade m esnevi sahasını ter­ Onaltıncı asırda edebiyatta yen i bir
cih eylem iştir. Fakat Onaltıncı asırda sahada eser verilm eye başlandı. Bu sa ­
m esnevî tarzında daha fazla mıı - ha tezkirecilikti. İptidaî m ahiyette bir
v-affak olm uş şairler T aşlıcalı Yahya nevi edebiyat tarihi demek olan Türkçe
Bey, Hakan!, Kara Fazlı ve Lâmiî Cele- tezkireler A nadolu Türkleri tarafından
bi’dir. ilk defa bu asırda yazılm ıştır.
K anunî’nin oğlu şehzade M ustafa’nın Şairlerin hayat, hâtıra v e eserleri
ölüm ü v esilesiy le yazdığı m ersiyesi ile hakkında b ilgi veren tezkire yazarları:
meşhur olan T aşlıcalı Yahya B ey (Ölü­ Sehi Bey, K astam onulu L âtifi, A şık Ç e­
mü 1582), aslen devşirm e çocuklardan­ lebi v e K m alî-zâde Haşan Ç elebî’dir.
dır. Y eniçerilikte yayabaşılığa kadar Şairlerin hayatından bahsedildiği ci­
yükselm iş, sonra m eslek değiştirerek hetle -işuara tezkiresi» diye anılan bu
evkaf m ütevellisi olmuştur. M esn evile­ nevi eserlerin bazılarında yalnızca şair­
rinde fars nüm ulerinden iktibas yerin e lerin hayatları kaydedilm iş, bazılarında
kendi ilham ına tâbi olm asiyle nazarı da ayrıca eserlerinin edebî değerleri
dikkati celbeden Yahya B ey’in şiddetli hakkında m ütalâalar serdedilm iştir. O n-
hicviyeleri de vardır. D ivanından başka altıncı asırda kalem e alm an şuara tez­
«Şah-u Geda», «G encine-i raz», «Kitâb-ı kireleri arasında en sade ifad elisi Sehi
usûl», «Gülgen-i en var» v e «Yusuf ve B ey (ölüm ü 1587) tezkiresidir. Eserin a-
Zii’eyha» isim li eserleri vardır. dı «Heşt Behişt* olm akla beraber daha
A sıl adı Mehmed olan ila kara Çö­ ziyade yazarının adı ile anılan bu eser
lüm ü 1606) divanından ziyade «H ilye-i matbudur. L âtifi tezkirasi S eh i B eyin -
Hakanî» isim li eseriyle meşhurdur. Haz- kine nisbetle daha m ufassal, Â şık Ç ele-
retí peygam berlerin şeklü şem ailinden, bininki ise bundan da geniştir. Lâtifi
vasıf v e faziletlerinden bahseden bu e - tezkiresi basılm ış, fak at  şık Ç elebm in­
seriyle Hakanı bir iki asır şöhretini m u ­ ki basılm am iftır. «A hlâk-ı alâ-î» isim li
hafaza etmiştir. eserin m ü ellifi A lî Çelebi’n in oğlu olan
Şair Zâti’nin talebesi olan Kara F az­ Haşan Ç elebi’n in tezkiresi iK m alı-zâd e
lı (ölüm ü 1563), m eşhur İran şairi Ömer tezkiresi» diye tanınır. B ağd ad h A bdi'­
Hayyâm tarzında rubaileriyle m eşhur­ nin yazm ış olduğu tezkiranin adı «Gül-
dur. Eserleri içinde «Gül-ü Bülbül» ve şen -i şuara» ise de kitap daha ziyade
«Huma vü Hum ayuns isim li m esnevileri «Ahdî tezkiresi» diye tanınır. Haşan Çe­
meşhurdur. lebi (ölüm ü 1603) v e A hdî’n in tezkirele­
Hem m esnevî hem de n esir h alin d e­ ri basılmamıgtır. Her ikisinde de bir
ki eserleriyle m eşhur olan Lâmi’i Ç ele­ hayli ağdalı dil kullanılm ıştır,
bi’nin asıl adı Mahmud’dur. Lâmi’nin
(ölüm ü 1531) manzum eserleri «Şehren- 2 — MUSİKÎ
giz-i Bursa», «Vam ık-u Azra», «Feriıad-
nâme», «Guy-u Çevgân», «D ivan-i Eş’~ Türklerin hayatında çok eski zam an­
ar» dır. M ensur eserleri ise: «Şeref-iii - lardan beri m usikinin ehem m iyetli bir
insan», «íbretnüm as, «Münazara-i ba- y er işgal ettiğini gösteren d eliller m e v ­
har-u şita» adlarını taşımaktadır. A y rı­ cuttur. İlk Osmanlı hükümdarı olan Os­
ca M olla Cami’nin «îfefah at-ü l-ü n s3> v e man Gazi’y e Selçuklu hüküm darı tara­
«Şevahid-ün nübüvve» isim li eserlerini fından b eylik alâm eti olarak tabl-ü a-
Türkçeye çevirm iştir. Lâmi Ç elebi’nin lem gönderildiğine dair eski Osmanlı ta­
«Nefahat ül-üns» tercüm esinde kullandı­ rihlerinde m evcut malûmat, bu m evzuun
ğı dil teliflerine nazaran daha sadedir. rol v e ehem m iyetini ifade bakımından
Onaltm cı asır şairleri arasında E- hususî bir değer taşımaktadır.
dirneli Valehi (ölüm ü 1586), A kşehirli Üçüncü cildim izde 1424 üncü sayfa­
Makalî (ölüm ü 1584), lıem bir âlim hem da tem as ettiğim iz veçhile, Osmanlı sa­

1563
rayında tabi-u alem m ehterleri denilen lirli bir hal alm ıştır. İkiııci Murad'ın
bayrak ve m ızıka takımı m evcuttu. Â - san’atkârları v e ilim adamlarını koru­
şıkpaşa-zâde, Rüstem Paşa, Dursun B ey m ası, bu gelişm enin m ühim am illerin­
ve A li tarihlerinde kaydedildiği üzere: dendir. Ondan sonraki hükümdarlar da
Osman Gazi’den beri m evcut âdet g e­ daha esaslı şekilde ayni hususiyete sa­
reğince, padişahlar. sefere çıkarken hip oldukları v e bilhassa İstanbul’un
mehterhâne nevb et vurur ve padişahlar fethini m üteakip hayli kalabalık efrad-
Selçuklu Sultanına hürm eten ayağa k a l­ lı bir saray hayatının banlaması, bunla­
kardı. Â li tarihinin matbu kısm ının be­ ra ilâveten m em leket sınırlarının geniş-
şinci cildinin 30 ncu sayfasında bildi­ liyerek eski kültür m erkezlerinin İstan­
rildiğine göre, Fatih Sultan Mehmed i- bul’dan idare edilm esi v e bu arada d ev ­
kiyüz sene önce ölm üş bir hükümdara letin zenginliğinin artması sebebiyle e -
ayağa kalkm anın lüzum suzluğuna işaret­ debiyat, yazı, süslem e ve mim aride o l­
le, nevbet sırasında ayağa kalkm a usu­ duğu gibi m usikide de gelişm e vukubul-
lüne son verm işti. Osmanlı sarayında du.
yerleşm iş âdet gereğince, m ehter takı­ Türk m usikisinin gelişm esi, yukar­
m ı her gün, padişah seferde ise çadırı­ da tem as ettiğim iz askerî m ahiyetteki
nın önünde, değilse saraydaki m uayyen tabl-u âlem m ehter takımından ziyade,
yerinde ikindi vakti çalınır ve sonunda şüphesiz daha çeşitli v e serbest m evzu­
okunan dua ile n evb et biterdi. ları seçip terennüm edebilen musiki
Padişahın sefere çıkışında, sarayda san’atkârlan v oliyle olacaktı. Osmanlı
m uayyen saatlerde çalm an nevbetier- padişahları ecdaddan yadigâr kalan bir
den başka m ehter takım ının faaliyet gelenekle musiki havasını daima y a m ­
gösterdiği zamanlar da vardı. Ordunun yaşlarında bulduklarına göre, elbette
düşmana yaklaşm ası üzerine ve m uha­ saraylarında hakikî m usiki san’atkârla-
rebeye başlanırken de nevb et vurulur­ rma da yer vereceklerdi. Osmanlı sara­
du. Bu hususta bilhassa C elâl-zâde yında hususî m usiki fasıllarının hangi
Mustafa Ç elebi’n;,n «Tabakat-ül m em a- tarihten itibaren tertip edildiğini tespit
lik fi derecat-ül m esalik» inde sarih taf­ m üm kün değilse de, İkinci Murad dev­
silâta rastlam aktayız. D evlet adam ların­ rinde m usikiye ait eserler kalem e alın ­
dan birine vezirlik, beylerbeylik, san­ m ış olm ası, bunun bir h ayli eski oldu­
cak beyliği verildiği zaman o kim seye ğunu gösterm ektedir. İkinci Murad’a
hâzineden verilen sancağın m erasim le takdim edilen eserlerden biri, H ızır bin
m ehterhane çalarak konağına kadar gö­ Abdullah adlı bir Türk san’atkârı tara­
türülmesi de âdetti. fından yazılm ış olup adı «Edvâr-ı m u­
Bütün bunlar gösterm ektedir ki; siki» dir. M üellif, eserinin mukaddem e-
Osmanlı sarayında, askerî teşkilâtında sinde bunu yazış sebebini şöyle anlat­
ve yüksek askerî - m ülkî şahsiyetleri maktadır:
m uhitinde m usiki ile ilgili bir hava m ev ­ «Böyle rivayet eder bu edvârm m ü­
cuttu. Bu hava, m usikinin sadece resmi e llifi Hızır bin A bdullah ki, günlerde
m erasim lere m ünhasır kalm asına değil, bir gün ben kem ineye padişah hazretle­
b il’akis ayrıca bir güzel san’at olarak ri şöyle işaret etti kim:
inkişafına yol gösterm ekteydi. Bu ilm -i musiki begayet lâ tif ve
insanlığın tarihî tekâm ülü göster­ şerif bir ilim dir. Ve hem senin dahi bu
m ektedir ki; güzel sanatlar, bir cem i­ ilim de hayli sây-ü guşişin vardır. Nola,
yetin İktisadî refaha kavuşm ası, hüküm ­ bu babda bir kitap perdaht etsen, tâ
dar, devlet adamı ve zenginlerin san’at- kim, bu ilm in v a sılla n ve tâlibleri anı
kârları koruma derecesiyle m ütenasip teferrüc edüp seni hayır ile analar», pa­
bir gelişm e seyri takip etm iştir. Bu sey ­ dişahın eser yazması hakkındaki tek lifi­
ri Osmanlı devletinde de takip etm emiz ne bu şekilde işaret eden Hızır bin A b­
mümkündür. Timur darbesini m üteakip dullah yazısının bundan aşağıdaki satır­
devlet kendisini toparlıyarak siyasî bir­ larında, kendisine tek lif yapıldığı sırada
liği yeniden tesis ettikten ve bilhassa huzurda Hacı A li, Sinan, H üseyin, Ali,
İkinci Murad devrine ulaşıldıktan sonra Eym eıı ve Muhammed adlarındaki üs-
güzel sanatlar sahasındaki gelişm e be­ tad lan n bulunduğu ve bunların kendi­

1569
sinden daha eh liyetli olduklarım k ay- bakım ından ehem m iyetli bir noktadır.
detmektcdir- Demekki bu makam ların m evcu d iyetin ­
H ızır b in A bdu ilah in k i gibi m üs- den m eslekten olm ıyanlar bile haber­
iakilen m usikiden bahsetm em ekle b e­ dardı, Musiki tekniğine ait bazı esaslar
raber yine İkinci Murad zam anında y a ­ teşekkül ettiğ in e v e bir h ayli çeşitli m u ­
zılan kitaplardan «Muradnâme» de de siki aleti kullanıldığına göre, bestelenen
m usikiye dair bahis vardır. Bu eserin şarkılar, ö yle anlaşılıyor ki, sık: bir ça­
m usikiye ait kısmı «Edvar-ül-raakamat® lışm a n eticesi alet yardım ı ile v e k u ­
adis bir risale halinde Topkapısarayı laktan öğretilm ekteydi- Nitekim notanın
kütüphanesinde 3459/11 numaraya ka­ olm am ası yüzünden bir h a v li b estek â­
yıtlıdır. Bu risalenin son taralında se ­ rın m evcudiyetine rağmen onbeş v e on-
kizlinin yirm i dörde taksim ine dair altıncj asırdan zamanımıza b este intikal
Türk m usikisinin teknik kısm ı ile ilgili edem em iştir. Seksen y ıl kadar yaşayıp
m alûm at da mevcuttur. 1724 te Ölmüş olan bestekâr M ustafa It­
İkinci Murad’ın m usahibi m eşhur rî E fendi’nin bini aşkm sayıda b este­
Am asyalı A hm ed oğlu Şükrullah, U rm i- sinden zam anım ıza ancak yirm i kadarı­
y eli bir Türk olan Safiyüddin bin A b- n ın intikal edebilm iş olduğu düşünülür­
dülm üm in’in arapça yazm ış olduğu «Ki- se, notasızlık yüzünden bestelerin öm ür­
tab-ül-edvâr» isim li kitabı ile daha ba­ lerinin ne derece kısalacağım tahayyül
zı islâm ulem asının eserlerini türkçeye kolaylaşır. Tabiî bu asırlar b estek ârla­
çevirm iştir. rının eserlerinin kısa Ömürlü oluşların­
M eraga’lı bîr Türk olan ve bir a- da, şarkıların saray m uhitine inhisar e-
ralık Tim ur’un dördüncü oğlu Şahrub’a derek geniş halk tabakalarına yayılam a-
m usahiplik eden v e bu vazifedeyken yışının büyük rolü vardır.
cC âm i-ül-elhâıii isim li kitabım Ş ah- Yukarda isim lerini zikrettiğim iz e-
ruîa’a takdim eyley en Hoca K em alettiıı serleriıı m ündericatım tetkik n eticesin ­
AbduLkadır 1423 te Bursa'ya gelerek de, Onbeş v e Onaltıncı asırda Osmanlı
«M akasıd-ül-elhan* adlı eserini Sultan m em leketlerinde m evcut m usiki â letle ­
Murad'a takdim etm iştir. M era g a lı H o­ rinin isim lerini öğrenm ekteyiz. B unla­
ca A bdulkadir’in m usikiye ait bu iki ese ­ ra göre Onbeşinci asırda u e, kanun, ney.
rinden başka «Şerh-i kitab-ül-edvâr» ve kem ençe, çöğür, nakkare, daire (te f),
«R isale-i fevaid -i aşere» isim li iki e se ­ zil, zurna, kopuz, nefir, bulgari veya
ri daha m evcuttur. Bu zatın oğlu olan bağlam a, davul v e kös, ik lıg il, mizmar,
A bdülaziz de «N ekavet-ül-edvâr» adlı mizhe, pişe, rebab, şeştar, tanbur ve
m usikiye ait farsça eserini Fatih S u l­ berbat isim leriyle anılan m usiki a letle­
tân M ehm ed’e takdim etm iştir. Fatih'in
ri m evcuttu. Bu âletlerden n efir boynuz­
oğlu İkinci B ayezid’e de m usiki eseri
dan yap ılm ış boru, mizm ar v e pişe n e­
takdim edenler olmuştur. Bunlar m eya-
y e benziyen ağaç veya kam ıştan y a p ıl­
nrnda Lâdik (D enizli) lı İsrafil-zâde Ab- mış şeylerdi. Çenk, kanuna benziyen
dülm ecid oğlu Mehmed Ç eleb in in «Fet- sapı eğri bir sazdı. İklıgil, kem ençe n e ­
hivye». U sta Şem si nâmı ile anılan A y ­
d ın lı Şem seddin N ah ifi’nin eserleri sa­ vinden olup üç kirişli bir sazdı. Şeştar
yılabilir. A yrıca T ir e li K ad ı-zâd e’nin altı telli, kopuz üç telli bir sazdı. T ürk-
musiki kitabı ile A h ı-zâd e’nin «R isale-i leriıı en eski m usiki âletlerinden olan
m usiki fi edvar» isim li eserlerini y ü k ­ kopuz A nadolu ve Rumeli'de, h u d u t.
selm e devri m usiki m ahsulleri arasında m ıtıtıklarında çok çalınm aktaydı. Çöğür
zikretm ek gerekir. büyük gövdeli beş kirişli ve yirm ialtı
Onbeş ve Onaltıncı asırlarda m usi­ perdeli bir m usiki âleti olup bilhassa
kiye dair bu kadar eser yazılm ış olm a­ yen içeriler tarafından fazlaca k u llan ı­
sına rağm en henüz nota yoktu. Dursun lırdı. Ç eşte de tellerinin sayısı bakım ın­
B e y in «Tarih-i Ebül-feth» inde o za­ dan Çöğüre benzerse de gövdesi daha
man m evcut olan sazların isim leri sıra­ küçük v e yuvarlak karınlı bir sazdı.
landıktan sonra uşşak, şehnaz, n eva ve Seh i B ey tezkiresinden v e bir de
m uhayyer m akam ında şarkıların sö y le­ Z eyl alâ fa s l-il-a h iy y et-il-fity a n isim li
nildiğinden bahsetm esi m usiki tekniği eserden, Onbeşinci asırda ve Onaltıncı

1570
asrın başlarında yaşam ış saz çalan m u­ ülkeler üzerinde hâkim iyet tesis etm ek
sikişinaslar ile hanendelere ait bazı i- için ustalıkla kılıç kullanan eller, ayni
sim ler öğrenm ekteyiz. Bu cüm leden o - ustalıkla kalemi de kullanm ıştır. Tür­
İarak, bestekâr veya saz çalanlar m e- kün san’at kabiliyetini başka sahalarda
va’nında: K astam onulu Kadı Şem si, y i­ olduğu gibi güzel yazı sahasında da pek
ne K astam onulu '«aşka bir Şem si, tan- açık şekilde görmek mümkündür. Eski
buri M uslihiddin, İstanbullu M eşrebi yazıyı bir san'at vasıtası haline getirecek
Kalender, M u d u m u lu tanburî Zarî ve şek ild e olgunlaştıran Türkler v.e bilhas­
ayni zamanda bir riyaziyeci olan M usli­ sa Ûsmaniı devri Türkleridir. Arap y a ­
hiddin Mehmed. Kopuz çalm akta pek zısı Türkler sayesinde güzelleşm iştir de­
mâhir olan Sagarî, ikinci B ayezid’in o ğ ­ nirse m übalağa yapılm ış değil, hakika­
lu Şehzade Mahmud’un adamlarından tin kendisi ifade edilm iş olur.
A ndelibî ve bunların m uasırı Pur B ey Yazının güzelleşm esi ve m im arî e-
gibi kim seler o devrin saz üstadlanydı. serlerde, levhalarda nefis bir süslem e va­
H anendelikte şö h r e t. yapanlar m eyalım ­ sıtası halinde kıym etli örneklerin m ey­
da ise Edirneli A li ile S en ayi vardı. Y a­ dana getirilm esi birdenbire vuku b u l­
vuz Sultan Selim Tebriz’e girdiği zaman mamış, her şeyd e olduğu gibi bir tekâ­
oradan usta, nakkaş, çin ici gibi kim se­ mül seyri takip eylem iştir.
leri İstanbul’a getirirken m usiki âleti
Eski Arab yazısının tekâm ülüne, bu
çalanlardan da dört kişi nakletm işti.
yazının güzelleşm esinde hizm eti görü­
Onaltıncı asrın ikinci yarısında en len üstadlara dair şim diye kadar pek
usta m usikişinas olarak tanınanlar To­ çok eser yazılm ıştır. Arab yazısının en
katlı D erviş Ömer G ülşenî ile N ihani eski ve aslî şeklinin «Küfî» denilen, kö­
lakabı ile m aruf Durak Ç elebi idi. O n- şeli, ve inhiııasız dik yazı olduğu zan­
yedinci asrın ortalarına doğru ölen ö - nedilm ekteydi. Fakat 1870 den sonra, pa­
m er G ülşenî bir asır kadar üstad adde­ pirüs üzerine Arab yazısı ile yazılm ış
dilm iş bir kim seydi. Şehzadeli’ği sıra- m etinlerin ele geçm esi, bu yazılarda y u ­
ı sında ik inci Selim ’e intisab etm iş olan varlak kısım ların m evcudiyetine şahit
f Nihani. kardeşi K aya B ey ile birlikte olunm ası üzerine eski kanaatlar sarsıl­
saz çalardı. Bunun bir de «saznâme» mıştır. M aamafih. buna rağmen k û fî.tip
diye eseri vardı, ikinci Selim şehzade­ başlangıç kabul edilerek bir tarafa b ı­
liği devrinden beri m uhitinde şair ve rakıldığı taktirde eski yazıdaki tiplerin:
m usikişinas bulundururdu, içk iy e düş­ Sülüs. Nesih, M uhakkak. Reyhanî, tev­
kün 'ilan bu hüküm dar saz m eclisleri de kiî v e rik ’a diye altı ana kola ayrıldığı
yaptırırdı. Selim ’in oğlu Üçüncü Murad, görülür. Bunlar şekil bakım ından k ısa­
saz heyetine «Bimârım, ey ecel, bu g e­ ca şöyle tanılır.
ce bekle; câmm al» şarkısını söylettiği
1 — Sülüs: dört hissesi düz, ik i h is­
gün içlenerek gözlerinden yaşlar dökül­
sesi yuvarlak.
müş, ve bu hâdiseyi takip eden günün
2 — Nesih: sülüse tâbidir. .
ertesi gecesinde hayata veda etm iştir.
3 — Muhakkak: bir buçuk hissesi
düz, geri kalanı yuvarlak.
3 — YAZI VE HATTATLAR 4 — Reyhanî: muhakkaka tâbidir.
5 — T evkiî: yarısı düz, y a n sı y u ­
Uzun asırlar boyunca Islâm m illet­ varlak.
leri, günah telâkkisinin tesiriyle, A vru­ 6 — Rik’a: ekseri harfleri bitişiktir.
palIlar tarzında resim v e h eyk el yap ­ Bir yazı tipi m utlak surette m uay­
madıklarından saıı’at kab iliyetlerin i baş­ yen bir sahada kullanılm am akla beraber
ka sahalarda gösterm eğe yönelm işlerdir. her hangi bir tipin bazı sahada daha
GÜ2el yazı yazm a san’atı bu sahalardan fazla tercih edildiği görülm ektedir. N i­
birisidir. tekim OsmanlIlardaki durumu ele alan
Islâm m illetleri içinde en güzel y a ­ M üstakim -zâde Sadeddin «T uhfet-ül-
zı yazan, daha doğrusu Arab yazısını hattatin» adlı eserinde: muhakkakın:
bir «güzel san'at vasıtası» haline getiren lıa tt-i tarihler, şiir v e kasidelerde, rey-
Türklerdir. Isîâm iyeti m üdafaa ve geniş hanînin: mushaf, enam v e dua kitap-

1571
lannda, nesihin; tefsir ve hadis kitap­ zarafetin pek belirli bir hâl alm ış old u ­
larında, tevkiiniıı; vali v e sancak b ey­ ğu göze çarpar.
leri, kadı vesaire gibi yüksek m em urla­ Şeyh H am dullah’a gelinceye kadar
ra yazılan ferman ve beratlarda, rik’a- Osmanlı m em leketlerinde, umumi olm a­
nm; mektup ve tahriratta, sülüsün de m akla beraber, Yakut M üsta’sım i m ek ­
yazı talim inde kullanıldığını yazar. tebinin Abdullah Sayrafi kolu yürüm üş­
Osmanlı devrinden önce de yazıdan, tür. Hamdullah'dan önce bu m ektebi
tezyini hususlar için istifad eye ça lışıl­ yürüterek güzel eserler m eydana g e ti­
mıştır. Bu gaye ile cam ilerde, türbeler­ renler, onun hocası Maraşlı Hayreddin
de, kapılarda, çini v e vazolarda bir ta­ (ölüm ü 1469) ve Edirne’li Y ahyay-ı So-
kım yazılar yazılm ıştır. Anadolu S elçu k ­ fi’dir. Y ahyay-ı S ofî (ölüm ü 1477), m eş­
luları devrinde bu gaye ile m eydana g e­ hur yazı üstadlanndan olan Edirneli
tirilen yazının pek güzel olm adığı g ö ­ kazasker Muhyiddin ile Ahmed Kara-
rülür. Selçuklu devri eserlerinde esas h isarî’nin hocasıdır. Y ahyay-ı Sofî, İs­
kıym et, yazının kendisinde değil, onun tanbul’da Fatih cam i’inin şadırvanları
bulunduğu ağaç veya taşın oym acılığın­ dışında pencere üzerindeki fatihayı ve
da, çini v e vazonun im âlindedir. Ondör- güney tarafta birinci pencere üzerinde­
düncü asırda A nadolu’da yazı bir önce­ ki yazıları yazm ıştır. Fatih cam i’inin
ki asra nazaran ince ve sanatlı hâle g el­ inşa tarihini gösteren kitabeyi ise bunun
m eğe başlamıştır. oğlu A li (A li bin Yahya) yazm ıştır.
Sülüs ve nesih yazıda son zam anla­
Yazının incelip zarafet kazanması, ra kadar devam eden kaideyi koyarak,
sadece m imarî eserlerin m uhtelif kısım ­ yazıda Türk san’at zevkinin tezahürü­
larında süslem e vasıtası şeklinde kul- nü sağlayan Ş eyh Hamdullah, A m asyalı
lcimlmasiyle tezahür etm em iş, ayni za­ Şeyh M ustafa’nın oğludur. 1436 da dün­
manda kitap v e tahrirata intikal eden yaya gelen Ham dullah Maraşlı H ayred-
kısım larda da güzelleşm e vuku bulm uş­ din’den sülüs v e nesih yazısını öğren­
tur. B öylece güzel yazı yazan ve «hat­ m iştir. Yazısının güzelliği sayesinde A -
tat» denilen bir san’atkârlar zümresi masya valisi şehzade Bayezid (tkinri
meydana gelm iştir. Her hangi bir san’at Bayezid) e intisap ile şehzadenin oğ u l­
kolunda yetişen kudretli bir san’atkâr, larına yazı dersi verm iş, bilahara da
san’atında çığır açarak, tesirlerini nasıl şehzâdenin m usahibi olm uştur. Bayezid
kendisinden sonraki nesle naklederse, padişah olunca H am dullah’ı da Am as­
yazıda da böyle olmuştur. OsmanlIlarda ya'dan İstanbul'a getirtm iş, b öylece bu
bu şekilde kudret gösteren şah siyet A - değerli adamın kabiliyetlerini daha faz­
m asyalı Şeyh H am dullah’tır. Ş eyh Ham ­ la inkişaf ettirm esine âm il olmuştur.
dullah ile Türk zevkini m üstakilen ifa­ Ş ey h Hamdullah evvelâ, sistem i ile
de eden bir yazı m ektebi teessüs etm iş­ kendisinden önceki devre hâkim olan
tir. Yakut M usta’sım ı (ölüm ü 1299) usulü
Şeyh Ham dullah’dan önce de bir ile sülüs ve nesih yazılar yazm ış, fakat
takım hattatlar yetişerek güzel yazılar bilâhara yazıya kendi zevkinden bir
yazm ışlar ve yazının gelişm esinde rol şeyler katm ak suretiyle m aruf kaidesi­
oynamışlardır. Fakat bunlar, daha ziya­ ni ihdas eylem iştir.
de, Arab ve İran tarzını devam ettirm ek İstanbul’daki Sultan B ayezid Ca­
suretiyle eserlerine kendi san’at zevk­ m i’inin mihrabı üzerinde v e kubbesi ke­
lerinin inceliklerini katabilen kim seler narındaki yazılar Ş eyh H am dullah’ındır.
addedilirler. O sm anlılann ilk devirlerin­ K ıym etli şeyhin «aklâm -ı sitte» veya
de Bursa, E dim e ve sair m ühim şeh ir­ «şeş kalem» diye anılan sülüs, m uhak­
lerinde yazılm ış kitabelerde ilhânller kak, reyhani, nesih, tevkiî v e rik’adan
devrinin tesirleri göze çarpmaktadır. ibaret altı türlü yazı örneği izah eden
M aamafih, Osmanlı san’atkârlannm e - bir m eşk m ecm uası Topkapı Sarayı E -
linde Bursa’dan Edirne’ye, Edirne’den manet Hâzinesi kütüphanesinde 2084 nu­
İstanbul’a geçildikçe yazının kazandığı maradadır.
tekâm ül açıkça seçilir. O nbeşinci a sn n Şeyh Ham dullah (ölüm ü 1520) m
ikinci yarısında ise, artık güzellik ve açtığı çığır, talebeleri tarafından bir

1572
mektep halinde takip v e d e­
vam ettirilm iştir. Birer ü s­
tad haline gelen bu taleb e-
ler sayesinde, Ham dullah'ın
tarz: etrafa dal budak sa l­
mıştır. Bu tarzın yayılm a­
sında en m ühim rolü o yn ı-
yan şahsiyet talebelerinden
Am asyalı A bdullah Ç elebi’-
dir. H attatlardan bahseden
eski kitaplardan «üstadan-ı
seb’a» yâni yedi üstadlar di­
ye anılan bu şahsiyetler:
Şeyh Hamdullah, oğlu Mus­
tafa Dede (ölümü 1538), da­
madı Şükrullah, halazâdeleri
C elâl-oğlu M uhyiddin ve
Cemalüddin, Ahm ed Kara-
hisarî (ölümü 1555) ve Abdullah Ç ele- Hattat Şeyh H am dullah’ın bir sülüs ve
bi’dir. Bu yed i üstad arasında şüphesiz nesih kıt’ası (Topkapı Sarayı M üze­
en meşhurları Şeyh H am dullah ile A h­ sinden)
med Karahisarî’dir.
Ahmed Karahisarî, Yahya S ofi ve dalıa teessüs etm iştir. Bu m ektebi daha
ayrıca Kirmanlı E sedullah’dan ders gör­ ziyade tâlik ya zı yazan AzerbaycanlI
m üş v e «Celî» yazıda hakiki bir üstad hattatlar kurmuşlardır.
olduğunu gösterm iştir. Karahisarî’nin çok M üstakim -zâde’nin «T uhfet-ül-hatta-
güzel Örnekler m eydana getirdiği iki y a ­ tin» inde kaydettiğine göre; tâlik yazı­
zı tipi «muhakak* v e «reyhanî» dir. Bu nın m üesşisi Tebrizli Sultan A li (ölü­
iki tipte Türk hattın ın şaheserleri A h­ mü 1513) dir. iş te bu zâtın talebelerin­
m ed Karahisarî’nin elinden çıkm ıştır. den olan. M eşh ed li Abdulvahid, Kanu­
Ş ey h H am dullah m ektebinin teessü­ nî Süleym an’ın him ayesine m azhar o l­
sü ile ondan önce m evcut olan Yakut muş ve İstanbul’a gelerek Osmanlı h ü ­
M usta’sım î m ektebi birdenbire terkedil- kümet m erkezinde tâlik yazının taam ­
m em iştir. Bu m ektebin yedi üstadı ise: müm üne âm il olm uştur. Sultan A li m ek ­
Yakut M usta’sım i, Erguıı Kâm il, A bdul­ tebi m üntesiplerinden Mîr Seyyid H üse­
lah Say rafı, Yahyay-x Sofî, M ubarekşah-ı yin, Tebrizli Hacı M ehmed, Harezmli
Sühufî, Mubarekşah Kutub v e Ş eyh A h ­ Abdurrahim En i si ve bunun talebesi
m ed Suhraverdî'dir, Yakut M usta’stmî Molla A li Sultan da padişahın him aye­
m ektebinin Ergun Kâmil kolunun On- sini görenlerden ve tâlik yazı üzerinde
altm cı asrın ikinci ya n sın d a k i son m ü­ çalışanlardandır. Hoşt B ehişt adlı tari­
m essili Köse M uhyiddilî’dir. Ş ey h H am ­ hi ile m eşhur olan İdrisı B itlisi de kuv­
dullah m ektebinin asrın ikinci y a n s ın ­ vetli bir y a îi üstadı olup, bilhassa d iva­
daki müm asilleri ise Tatar kâtib diye a- n i yazıda dikkati çeken bir kimsedir.
nılan Kırım î A bdullah (ölüm ü 1590), Divanî yazıyı asıl güzel v e işlek hâle
Ham dullah’ın torunu v e M ustafa D ede’- koyan m eşhur riyaziyeci Matrakçı N a-
nin oğlu D erviş Mehmcd Çelebi (ölümü suh’dur. Divani yazı, Türk zevkine u y­
1592), G elib olu lu kâtib H üsam v e Ah­ durularak güzel v e okunması kolay hâ­
med Karahisari’nin oğulluğu Haşan Çe­ le getirilince D iv a n -ı hum âyun yazıla­
lebi bin Karahisarî’dir. H am dullah ö l­ rında, berat ve ferm anlarda kullanılm ış­
dükten sonra hattatlar onun yolundan tır.
ayrılm am ışlarsa da m eşk v e icazet v er­ T âlik yazı Onaltıncı asrın ikinci y a ­
mede Dede Çelebi kolu, Karahisarî ko­ rısında rağbet görm eye başladığı sırada
lu gibi kollar teessüs etmiştir. «siyakat» yazıya da ehem m iyet verilm e­
Şeyh H am dullah m ektebinden baş­ ye başlanmıştır. B öylece siyakat yazı da
ka Onaltmci asırda ikinci bir mektep gelişm iş v e H üsam -ı Rûmî, Oğlan Menü,

1573
S elisi Ahmed Çelebi. B eyni-zâde Mehmed A li bin îlyas'ın küçük yaşta Sem erkand'a
Çelebi ve Sünbül Çelebi gibi güzel si- gitm iş olduğu, nakış sanatını orada öğ­
vakat yazan kim seler yetişm iştir. rendiği ve m em leketine dönüşünde y eşil
cami denilen Çelebi M ehmed cam iinin
4 — RESİM VE NAKIŞ n akışlarını yaptığı yazılıdır.
Osmanlı devletinin gelişip büyüm e­
Ondokuzuncu asra gelinceye kadar. si ve bunun yanında imar hareketlerinin
OsmanlIlarda ve sair İslâm m em lek etle­ artm ası üzerine resim ve nakış yapaıı
rinde AvrupalIların anladığı mânada, san’atkârların da y etışişin e şa h it o lu n ­
san'atkârın arzu edeceği m evzuda tablo­ maktadır. Bu neviden san’atkârların or­
lar m eydana getirm ek şeklinde bir re­ taya çıkm aya başladığı asır, onbeşinci
sim sanatı yoktu. Fakat bunun mânası asırdır. Resim m evzuu ile doğrudan doğ­
resim hiç yok. dem ek de değildir. Re­ ruya v ey a d olayısiyle ilgili san’atkârlar
sim. esas itibariyle dekorasyona vasıta nakkaş, m usavvir, tarrah, ressam ve
kılınm akta idi. Cami ve sair binalarda katta’ gibi isim lerle anılırdı. N akkaş bo­
deforatif m ahiyette resim yapılırken in ­ y a ile resim yapanlara, m usavvir insan
san m evzuu ele alınm am akta, çiçek ve resmi v e tablo gibi şeyler yapanlara,
hendesi şekiller işlenm ekte, bu yap ılır­ tarrah tezyin at v e manzara resm i yapan­
ken resim ile nakış işi birbirini tam am ­ lara, ressam çizgi ile boyasız resim y a ­
lam aktaydı. İnsan dahil olmak üzere k i­ panlara, katta da; çakı ile yazı resim
taplara resim yapanlar da m evcu t olm ak­ yapıp bunları başka bir satha y a p ıştı­
la beraber, bunlar esas itibariyle m inya­ ranlara denirdi. Tabiî bunlar arasında
tür zevk ve tekniğinin h u d u ü sn içinde en fazla tutulanı ve d olayısiyle en çok
kalm aktaydı. iş bulanı nakkaşlardı. Onbeşinci asrın
İşte kısaca bu vasıfları taşıyan O s- en m eşhur nakkaşları, yukarda ism i zik­
m anlı resim ve nakış sanatının onbeş ve redilen A li bin îly a s’dan başka İkinci
onaltıncı asırdaki durumuna göz gezdi­ Murad devrinde Bursalı N akkaş Safi.
rilecek olursa, bu sanat kolunun, en çok Fatih devrinde Hoca Y usuf bin Hoca
tatbik sahası bulduğu m imarî eserlerin Ferruh (ölüm ü 1475); F atih’in son za­
çoğalm ası nisbetinde geliştiği görülür. m anlan ile İkinci Bayezid devrinde Ha­
OsmanlIlarda resim , nakış v e buna şan ve Fazlullah adlı kim selerdi.
bağlı san'at kollarının, birdenbire orta­ B irinci cildim izde Fatih devri tet­
ya çıkm adığı, ilk örnek ve tesirlerin S e l­ kik edilirken, F atih Sultan M ehmed'iıı,
çuklulardan geldiği anlaşılm aktadır. A - O nsekizinci asrın sonlarına kadar gelip
nadolu'da Selçuklulardan kalm a cami, geçm iş padişahlar arasında, taassuptan en
hastane, kervansaraylardaki taş kabart­ fazla sıyrılan ı v e B atı’ya karşı yakınlık
malardan ibaret süslere bakarak, S e l­ duyanı olduğuna işaret edilm işti. F atih’­
çuklularda dekoratif yönden resim ile in taassuptan sıyrılışının en güzel işare­
uğraşan san’atkârlan n bulunduğu, hem ti. İtalya’dan getirttiği ressam G entille
de bunların epeyce serbest zihniyette B ellin i’y e resm ini yaptırm asıdır.
kim seler oldukları neticesini çıkarm amız Fatih Sultan M ehmed zamanında
mümkündür. B inaenaleyh, resim ve na­ B atı’dan İstanbul'a gelen ressam ya ln ız­
kış işleriyle m eşgul en eski OsmanlI ca G entille B ellin i de değildir. Ayrıca
san'atkârlarınm ilk örnekleri Selçuklu e- Veronalı Matteo Pasti v e Costanza Fer-
serlerinden alm ış olm aları iktiza eder. rara gibi şah siyetler de vardır. B unla­
Bununla beraber, resim ve nakışla m eş­ rın yaptıkları resim lerden elde m evcut
gul en eski Osmanlı san’atkârlarının h a­ örnekler birinci cildim izin Fatih devri
yatlarına dair kısa m alûm at veren m ena- kısm ında dercedilm iştir.
kıbnâm elerle Sehi B ey v e Lâtifi tezkire­ Fatih M ehmed devrinin resim bakı­
lerinde yazılı olan şeylere bakılacak o- mından dikkate değer şahsiyetlerinden
lursa, Osm anlılara tesir eden resim ve biri Sinan B ey ’dir. Fatih’in hassa m usav-
nakış san’atının kaynağını Türkistan’a viri yani saray ressam larından olan S i­
kadar uzatm ak icap etm ektedir. Zira bu nan B ey resim b ilgisini İtalya’da ed in ­
neviden eserlerde; Bursa’daki y eşil ca­ miştir. Mastori Pavli Daragoza adlı bir
minin nakışlarını yapm ış olan Bursa’lı ressam ın talebesi olaıı Sinan B ey ’in y ap -

1574
ıııiş olduğu Fatih resm ine (501 nci sa y ­
faya bakınız) dikkat edilecek olursa,
çizgi bakım ından sair m inyatürcülerin
eserlerine nazaran m evcut farkı ve bu
yönden Batı tesirini sezm ek m üm kün­
dür. Daha ziyade Nakkaş Sinan d iye ta ­
n ın a n Sinan B ey kendi sahasında ŞibJi-
zâde A hm ed Ç elebi’y i yetiştirm iştir.
M ustakîm -zâde’nin m enakıb-ı hünerve-
ran'mda. Şib li-zâd e’n in şibihnüvislikte
yani portrecilikte usta olduğu kaydedil­
m ektedir.
Fatih’in ölüm ünden sonra serbest
düşünce tarzının revaç bulm adığı m a­
lûmdur, Onun için O sm anlı padişahları­
nın yakınında F atih M ehmed zamanında
olduğu gibi hıristiyan ilim v e san’a t a-
dam lanm görem iyoruz. Mamafih m im a­
ri ve teknik yönde ilerlem e devam e tti­
ğinden, F atih’ten sonraki hüküm darların
da teknik sahada şöhret yapm ış B atı’lı
şahsiyetlerden istifad e arzulanna şahit
olunm aktadır. B ilhassa B atılı m üdekkik-
lerin belirttiklerine göre, İtalyan röne-
sansının büyük otoritelerinden M ichel
A ngelo (M ikel) A nj) İkinci B ayezid ve
Yavuz Selim zam anlarında olm ak üze­
re iki defa İstanbul’a davet edilm iş, fa­
kat M ikel Anj bu d avete icabet etm c- Osmanlı m inyatürlerinden bir örnek
' m iştir. 1918 yılın d a ö lm ü ş' olan Viyana (Ş ek ayık adlı eserden)
im paratorluk kütüphanesi müdürü K a-
rabaçek’in iy i bir tetk ik m ahsulü olan çin nakkaşların sa y ıla n da artm aktay­
eserinde bildirdiğine göre; M ikel A nj’m dı. K anunî devrinin sanatkârlarından
İstanbul’a davet sebeb i, İstanbul ile Ga­ bahseden eserlerden öğrendiğim ize göre
lata arasında H aliç üzerinde bir köprü 1525 yılın d a d evlet hazînesinden maaş
kurdurmak içindir. alan nakkaşların sayısı yirm i dokuz k i­
Kısa süren saltanatı sırasında üç şiydi, Bunların ayrıca oniki tane şakirdi
büyük m eydan m uharebesi kazanm ış o- m evcuttu.
lan Yavuz Sultan Selim , çok sert tabia­ Topkapı sarayı kütüphanesinde m ev­
tına rağm en ilim v e san ’at adamlarına cut K anunî devrinde tutulm uş saray
kıym et verirdi. İstanbul’a k ıym etli şah ­ san’atkârlarm ın asıl ve yevm iyelerini
siyetleri toplam ak için hususî bir itina gösteren defterdeki kayıtlardan, öğrendi­
gösteren Yavuz S elim ’în Tebriz’i zaptet­ ğim ize göre, o sırada m aaşlı nakkaşlar­
tiği zaman İstanbul’a n ak lettiği şa h siy et­ dan bazıları İran idaresindeki A zerbay­
ler arasında resim ve nakıs sahasında can'dan gelm iş, bir kısm ı da m em leket
kabiliyetini gösterm iş kim seler de v a r­ dahilinde yetişm iştir.
dı. N itekim T ebriz’den getirdiği adam­ K anunî devrinde resim ve nakış y a ­
lar m eyanm da Şah Mehmed, A bdülga- pan bir çok kim se arasında, üzerinde en
ni ve D erviş B ey adlarındaki m üsavvir- fazla durulm ası icap eden şahsiyetler­
ler ile Şeyh Kâmil, A li B ey, Alâüddin den birisi başnakkaşlığa kadar yükselen
M ehmed, Mansur B ey, Sem ihan ve A b- Ş ah k u lu ’dur. İkinci B ayezid’in oğulla­
dülhalik isim li nakkaşlar m evcuttu. rından şehzade A hm ed’in. yanında bu­
K anunî Süleym an zam anında im ar lunm uş, Yavuz devrinde İstanbul’a g e le ­
hareketleri fevkalâde arttığından nak­ rek y ev m iy eli saray nakkaşları araşma
kaşlara da çok iş düşüyordu. Bunun i- karışm ış olan Şahkulu başnakkaş iken
yü z akçe yev m iy e alm aktaydı. San’atın-
da ilk örnekleri İran'dan olan, v e bazı
eserlere göre H eratlı B ehzad’m ta le b e ­
si olan Şahkulu İstanbul’da bir hayli
taleb e yetiştirm iştir. Omni m ektebi İran
usulünü takip ettiğinden «C em aat-i A -
cem nakkaşları» d iye anılm ış, buna m u­
kabil yin e o devirde Türk zevkini tem ­
sil eden bir de «C em aat-ı Rûm n ak k aş­
ları» m ektebi teessü s etm iştir.
O nbeş ve O naltm cı asrın ilim v e
san’at adam larının ek serisi bir kaç cep­
heli oldukları cihetle, ayni vaziyeti n ak ­
kaşlarda da görm ekteyiz, N itekim n ak ­
kaş Ş ahk ulu1’mm. şairliğin i  şık Ç elebi
tezkiresinden, m üzehhipliğiııi de m eııa-
k ıb -ı hünerveran’daıı öğrenm ekteyiz. A y ­
ni v aziyet başkalarında da göze çarp­
m aktadır. K anunî devrinin m eşhur şa h ­
siyetlerinden biri olan Şair Saî aynî za ­ Osmanlı sanatlarından n efis bir
m anda iy i bir nakkaştı. M üneccim v e cilt kapağı
m uvakk it olarak göze çarpan A hm ed
N akşi de resim v e nakış sahasında da n elerin d ek i yazm a eserlerden pek çok
tanınm ıştı. Bu devrin en kıym etli s a n ­ örnek m evcuttur.
atkârlarından biri de şiirde N igârî tak­ K itapların baş taraflarına, fasıl ara­
ma adını kullanan H aydar Ç elebi idi. larına, sayfaların baş v e k en a rla n ile
Prof, Dr. Süheyl Ü nver «Ressam N igâ ­ le v h a la n n baş ve kenarlarına süsler
rî - hayatı ve eserleri» isim li tetk ik in d e yapm aktan ibaret olan tezhib saıı’atı,
bu san’atk â n n k ıym etin i belirtm eğe ça ­ hem en hem en ciltcilik le beraber yü rü ­
lışm ıştır. H assa gem ilerinde reislik de m üş ve onunla b irlik te gelişm e k ayd et­
etm iş olan N igârî resim v e m inyatür sa ­ m iştir. Osm anlIlarda m üstakilen m ü zeh -
hasındaki çalışm aları arasında Barbaros h ib lik yani tezhib san’atı ile uğraşan
H ayreddin ve İkinci S elim ’in d e resim ­ kim seler olduğu gibi, eser sahiplerinden
lerini yapm ıştır. v eya cilt işleriy le m eşgu l olanlardan da
m üzehhibler vardı. İstanbul kütüphane­
O naltm cı asır m usavvir v e n ak k aş­ lerin d e zarif ciltlere örnek teşk il eden
ları arasında «Hünernâme» isim li m e ş­ kitapların bir kısm ı ayni zam anda güzel
hur eserin resim lerini yapan üstad O s­ ve zarif tezhib sanatına da örnek teşkil
man, kayın biraderi m ü savvir A li v e ederler.
Haşan K efeli, m u savvir Kinci Mahmud,
m usavvir ve m üzelıhip M ısırlı H aşan, 5 — MİMARİ
bunun talebelerinden İbrahim v e G ala-
talı M ehm ed, Topkapı sarayının kapısı O sm anlı m im arisi d ev letin büyüyüp
ile divanhanesinin nakışlarını yapan B a ­ y ü k selm esiy le m ütenasip bir g elişm e se y ­
ba N akkaş nâmı ile m aruf Ş ey h M usta­ ri takip etm iştir. B u g elişm ey e ait se y ­
fa zikredilm esi gereken şah siyetlerd en ­ ri, bugün için, cami gib i d in î eserlerle
dir. im aret, hastane, m edrese, han, hamam
M usavvir ve nakkaş olarak bir çok gib i sosyal h izm etler için kurulm uş b i­
san’atkâr yetiştiren Türkler, ciltcilik ve nalar v a sıta siy le takip edebiliyoruz. S i­
tezyini de bir güzel san’a t haline g etir­ v il m im arî d iy e isim lendirebileceğim ız
m iş v e bu sahada da bir takım san 'stk âr- halkın ik am etin e m ahsus ev ve k on ak ­
lar yetiştirm işlerdir. M eşhur Türk c ilc ı- la r ekseri şeh ir v e kasabalarda ahşap
leriııin yaptıkları ciltler hakikaten pek olarak, b ir kısım şeh ir ve kasabalarda
zarif birer san’at nüm unesidir. B öyle g ü ­ da k erpiç-ahşap karışığı va ziy etin d e y a ­
zel ve zarif ciltlerden İstanbul kütiipha- p ıldığından, öm ürleri uzun asırlara la -

1576
ham m ül edem ediği ve bilhassa sık sık ç ı­ m acılığının güzel örnekleri halinde sü s­
kan yan gınlar n eticesi m ahvolduğundan, lenirdi. Selçu k lu cam ilerinde cephe sü ­
bu çeşit m im arim izden p ek eski örnek­ süne, sıra kubbeli v e tonozlu tiplerde
lere rastlıyam ıyoruz. M aam afih sosyal olduğu gibi, düz dam lılarda bile rastla­
hizm etler ve dinî ga y eler le m eydana g e ­ nır. Halbuki Osmanlı m im arisinde daha
tirilen eserler pek bol ve çeşitli olduğu, başlangıçtan itibaren süs v e gösteriş y e ­
zaten bir m illetin m im arisi daha ziyade rine sadelik v e m etanetin tercih ed ild i­
bu tip eserlerle kendini gösterdiği c ih et­ ği görülür. Bu sadelik v e m etan et ara­
le. bizim de bunlar v a sıta siy le m im ari­ sında, binanın gerek dış g erek se iç a -
m izin esası hakkında hüküm ler çıkarıp hengi de hesaba katılm ıştır. B inanın b ü ­
n eticelere ulaşm am ız m üm kündür. tünü itib ariyle ahengin u laştığı m ü k em ­
O sm anlı padişahları, d ev let adam ­ m eliyet, Osm anlı m im arisinin tekâm ül
ları. m ühim m evki sahipleri ile zengin seyrin in en belirli işaretlerin d en b iri­
şahsiyetler, hayra v e sosyal hizm etlere dir.
taalluk eden eserler bina ettirm ekte z i­ O sm aıılılar, Selçukluların çok k u l­
y a d esiy le gayretli v e hayırhah davran­ landığı pâyeli küçük sıra ku b b eler ö r­
m ışlardır. B öyle k im seler daha ziyade n eğinden m ülhem olarak, u m u m iyetle
hüküm et m erkezinde bulunduklarından, «ulu cam i tipi» d en ilen cam iler de y a p ­
en bol v e en güzel eserler de hüküm et m ışlarsa da, esas tekâm ül seyri tek k u b ­
m erkezinde m eydana getirilm iştir. H ü­ beli v e tersine çevrilm iş (T) örnekli c a ­
küm et m erkezi dışın d a kalan şeh ir ve m iler üzerinden vuku bulm uştur. O s-
kasabalar da eh em m iyet derecesine g ö ­ m anlılarm tek k ubbeliler iç in en eski
re, bu n evi binalardan h isselerin i alm ış­ örnekleri B ursa’da A lâeddin (1326 ?) ca­
larsa da, O sm anlı m im arisinin tekâm ül m ii, İznik’te H acı Ö zbey (1333) ve H acı
seyri, esas itib ariyle Bursa, Edirne ve Ham za m escitleri ile yin e izn ik te y e şil
İstanbul gib i m erkezlerden takip e d ile ­ camidir. T ersine çevrilm iş (T) plânlı ca ­
bilir. m iler için en eski örnek olarak da T ire’­
Osm anlı m im arisinin, peşinen, A na­ de Yahşi B ey (v ey a Y eşil im aret) cam ii
dolu Selçuk lularının m im arisinden bazı (1333) ile B ursa’da Orhan cam ii (1339)
izler taşım ası gay et tabidir. S elçu k lu la ­ gösterilir. V ezir H ayreddin P aşa tara­
rın son zam anında kurulan Karaman, fından m im ar Hacı M usa’ya 1378 - 1391
A ydın, M enteşe v e E şr e f-o ğ u lla n b ey ­ de yap tırılan İznik’tek i y e şil cam inin
lik leri m im ari bakım ından, hem en h e ­ y e şil çinileri ile m inaresi pek güzeldir.
m en gen iş m ikyasta S elçukluların m u ­ O nbeş ve O naltıncı asırda tersine çev ril­
akkibi durum unda kaldıkları halde, m iş (T) örneğindeki cam iler pek fazla
onlarla ayni devirde kurulm uş olan O s­ revaç bulduğundan m em lek etin bir çok
m a n l I l a r , kısa zam anda S elçuklu tesir­ k öşelerinde bu tipte eserler m eydana g e ­
lerinden sıyrılıp , ken d in e has bir m im a­ tirilm iştir. B ursa’da H üdavendigâr, Y e­
ri üslûbu m eydana getirm işlerdir. şil cam i (1419-1424), Y ıldırım B ayezid,
A nadolu Selçuklularında v e B e y lik ­ M uradiye (1426-1428); Edirne'de Gazi
lerde cam iler ek seriy etle pâyeli olarak M ihal (1422) v e M uradiye; Ü sk ü p ’te İs-
yapılm aktaydı. Yâni cam inin çatısı pa­ hak B ey v ey a A laca Camii (1438); A -
ye v eya sütunlar üzerine oturtulm akta i- m asya’da B ayezid P aşa (1414), Yörgüç
di. M alazgirt harbini m üteakip m eydana Paşa (1428); A nkara’da K aracabey; K as­
getirilen ilk örneklerde, sütün v e p a y e­ tam onu’da C ândar-oğlu İsm ail B ey
ler üzerine oturtulan çatı düz dam v a - (1451) cam ileridir. Bu sayılanlar içinde
ziyetind eydi. F akat düz dam usûlü sür­ en g ü z e li v e bu n ev ’in en m uhteşem e -
atle gelişm e kaydederek, onun yerin i seri Ç elebi Su ltan M ehmed için m im ar
yan yana, ayni zam anda k arşılık lı şe k il­ Hacı İvaz Paşa tarafından yapılan B ur-
de sıralanm ış kubbelere terketm işti. Ca­ sa’daki Y eşil Camidir. Y ine Hacı İvaz
m inin büyüklüğü n isb etin d e kubbe sa ­ Paşa tarafından yap ılm ış olan D im eto-
yısı da artm aktaydı. ka’daki Ç elebi Su ltan M ehmed Cami’i
Selçuklu cam ilerinde um um iyetle, (1420) plân itib a riy le diğerlerinden fark­
binanın giriş k ısm ın ın gösterişine eh em ­ lı olup, ortada büyük köşelerde küçük
m iyet verilir, bunun için cephe, taş o y ­ kubbesi ile Osm anlı m im arisinin büyük

1577
cam ileri için bir öncü manzarası arzeder. mar H ayreddin tarafından 1500-1505 ta­
D im etoka’daki bu cami Örneğinde A na­ rihlerinde yapılm ış olan Bayezid cam i’i
dolu ve Rumeli'nin başka şehirlerinde ile klâsik devir açılm ıştır. Bayezid ca­
de cam iler yapılm ıştır. m i’i, ilk Fatih cam iinden daha gelişm iş
Edirne'n ir. m erkez olduğu devirde bir örnektir. Bu yapıda ana m ihveri te ş­
yapılan cam i ve sair binaların plâıı ve kil eden kubbenin yan tarafında iki y a ­
işçiliği Bursa'mn m erkez olduğu d evir­ rını kubbe v e daha yanlarda da asıl sa­
den daha olgundur. İlk padişahlar Edir­ hadan pâye ve sütunlar ile ayrılm ış kub­
ne ve Bursa’m n im arında pek fark gö­ beli bölüm ler vardır. A bidevî mâna ve
zetm edikleri cihetle, Onbeşincr asrın ilk m ahiyette olan bu gü zel eserin ön tara­
çeyreğine kadar geçen zaman içinde, a y ­ fında revaklı v e m uhteşem bir avlu
n i seviyedek i eserlere her iki şehirde de m evcuttur. İstanbul'daki B ayezid cam i'-
rastlanır. İstanbul’un fethinden sonra inin m im arı m im ar Murad oğlu mimar
daha bol m iktarda eser İstanbul’da y a ­ H ayreddin’in ikinci mühim eseri Edir­
pılm ış ve nihayet Onaltıncı asrın başla­ n e’deki Bayezid cam i’idir. İstanbul’daki
rından itibaren Osmanlı m im arisinin gibi çeşitli hayır m ü esseseleriyle b irlik­
klâsik devri a çılm ıştır. Osmanlı m im a­ te bir bütün teşkil eden b u .eserin gerek
risinin hususî karakteri B ursa’daki Y e­ binası gerekse tıb tarihi bakım ından
şil Cami ile belirli bir .hal alm ış v e bu hastanesi h u su siyeti haizdir.
tarz klâsik devrin ilk örneğini teşk il e- Kısa süren saltanatı esnasında üç
den B ayezid cam iine kadar devam e t­ m eydan m uharebesi yeren Yavuz S u l­
m iştir. Bu iki başlangıcın arasında ka­ tan Selim zam anında m ühim eserler
lan m üddet içerisinde çeşitli tip ve m eydana getirm eğe v a k it olm am ıştır.
plânlarda inşa edilen eserler arasında Yavuz Selim zam anında başlanıp Kanu­
ayrı h ususiyetler taşıyan v e m uhtelif n î devrinde bitirilen Sultan S elim ca­
yönden ehem m iyetleri bulunan binalar m i’i ortadaki büyük kubbe v e yandaki
vardır. Sanat yönünden ehem m iyet ar- küçük ve alçak k u b b eleriyle plân b ak ı­
zeden, üç şeref el i m inaresi bakım ından mından ilk F atih cam iini hatırlatır.
İstanbul'daki selâtin cam ilerine örnek­ Kanunî Süleym an zam anında mimar
lik eden Edirne’deki üç şerefeli cam i’i Sinan gibi bir üstadın yetişm esi ve bu
(1432) bunlardan biridir. büyük kıym etin , im paratorluğun m alî
F etih ’ten sonra İstanbul’un im ar ve im kânlariyle m ütenasip eserler m eyd a­
T ürkleşm esine ehem m iyet veren Fatih na getirm esi sayesinde, mimar H ayred­
Sultan Memr.ed, imar işlerinde kendisi d in ile başlam ış olan Osmanlı klâsizm i
öncülük ettiği gibi vezir ve devlet a- en yüksek d erecesin e çıkm ıştır.
dam larını da eser verm eleri hususunda Sinan’dan önceki mimarlarımızın
teşvik eylem iştir. Bu arada İstanbul dı­ bilinen eserleri üç beş taneyi geçm ez­
şında kalan m em leket köşeleri de ih ­ ken, 1273 üncü sayfam ızdaki 101 num a­
m al edilm ediğinden, gerek hüküm et ralı ilâvem izde b elirttiğim iz veçh ile S i-
m erkezinde, gerekse A nadolu v e Rum e­ nan’ınkiler yüzün üstüne çıkm aktadır.
li'nin m uhtelif şehirlerinde cami, m ed­ Yarım asu m üddetle m iuıarbaşılık eden
rese, im aret gibi bir h ayli eser m eyd a­ Sinan, bu kadar bol sayıdaki eserleriyle
na getirilm iştir. Fatih devrinin, mimari klâsik devri tam m ânasiyle tem sil et­
tarihimiz bakım ından en m ühim eseri miştir. K lâsik devrin unun ölüm ünden
hiç şüphesiz büyük hükümdarın, kendi .-■onra daha bir m üddet devam ı, y etiştir ­
adına yaptırttığı cam i v e etrafındaki d iği taleb eler sayesinde m üm kün o l­
külliyedir. Mimar S in an -ı A tik tarafından muştur.
1462-1470 y ılla n arasında yap ılm ış olan Dâhi m im an n çok sayıdaki eserleri
ilk Fatih cam i’i * ortada 26 m etrelik b ü ­ arasında üç tanesi tam m ânasiyle abide­
yük bir kubbe ile m ihrap tarafından bir v î m ahiyet taşım aktadır. Bunlar; İstan­
yarım kubbe v e bu m erkezî kısm ın iki bul’da Şehzade v e Sü leym an iye, E dirne-
yanında da sütunlar ile ayrılm ış alçak de de S elim iye cam ileridir. K anunî’nin
ve kubbeli üçer bölüm sıralanm ıştı. oğlu M ehmed nâm ına yapılan Şehzade
İkinci Bayezid zamanında m im ari­ cam iinde, ana kubbenin etrafındaki y a ­
m izde daha esaslı gelişm eler oldu. Mi­ rım kubbe sayısı dörde çıkarılm ak, b öy-

1578
lece cami m im arisinin m erkezî plânına Mimar Sinan'ın altı pâyeli cami plânı
daha fazla m ükem m eliyet kazandırılm ak örneklerinden K adırga’da ki Sokullu
suretiyle dalıa ileri bir adım atılm ıştır. M ehmed Paşa ve Ü sküdar Top taşındaki
Bu cam inin hususiyetlerinden birisi de Eski Valide cam ileri m ühim dir, ü ç ü n ­
kabartm alarla süslü ç ifte m inaresinin cü Murad’m annesi Nurubâııu Sultan a -
arzettiği harikulade güzelliktir. dına 1583 yapılm ış olan Eski (A tik ) v a ­
Sinan'ın İstanbul'daki ikinci büyük lid e cami'i daha güzel ve eh em m ıyetli-
eseri olan Süleym aniye cam i’i hakikaten ai;v
m uhteşem bir m im arî âbidesidir. Ş e h ­ Mimar Sinan'ın ölüm ünden sonra o-
zade cami'inden daha büyük olan bu ııuıı y etiştird iği kim seler Siiıaıı m ek teb i­
bina, ana hatları bakım ından B ayezid ne devam etm işlerdir, B öylece O ııyedin-
cam i’i tertibine uym aktadır. F akat bina­ ci asrın başlarına kadar kliâsik tarzda
nın umumi bünyesi ile, ortadaki ana büyük âbidevî eserler ortaya konahii-
kubbeye doğru etrafının m uvazeneli bir miştir. Sinan’dan sonraki mimarbaşı o-
ehram gibi ahenkle yü k selişi, caminin lan mimar Davud, Em inönü’n deki Yeni
tamamına bambaşka bir bediî h ey b et ka­ cam inin mimarıdır. 1588-1598 arasında
zandırm aktadır. G eniş ve zengin bir m im arbaşıhk eden m im ar Dâvud, Sa-
manzum enin m erkezini teşk il eden. S ü ­ raybuınu sahilindeki İncili K öşk, S e­
leym aniye cami'i, kurulduğu y er bakı­ petçiler Köşkü, Koca M ustafa Paşa c i­
m ından da, İstanbul âbidelerinde mekân varında Kızlarağası Mehmed A ğa cami'i
m imarisine verilen ehem m iyet için er. ve Divanyolu'ndakİ Sinan Paşa seb ili­
şitizel bir m isal teşkil eder. M imar S i­ nin de mimarıdır.
nan'ın eserleri arasında Tophane'deki ü çü n cü M ehmed’in annesi Safiye
K ılıç A li Paşa câm i'inde (1580) S ü le y ­ Sultan 1597 de m im ar Davud'a Yeni ca­
m aniye örneği daha m ütevazı ölçülerle m inin inşasına başlattırm ış, fak at onun
ele alınm ıştır. 1598 de ölüm ü üzerine yerine tayin ed i­
Mimar Sinan, m u h telif tip ve plân­ len suyolu nazırı Dalgıç Ahmed Çavuş
da pek güzel eserler m eydana getirm iş 1603 e kadar inşaata nezaret etm iş dr.
bir mimardır. Bir büyük iki yarım kub­ O sene Üçüncü M ehmed ölünce inşaat
be plânının âbidevî örneği Süleym aniye. yarım kalm ış, n ih ayet Dördüncü M eh­
bir büyük dört yarım kubbenin âbidevî m ed devrinde m im ar M ustafa A ğa’nın
örneği Şehzade, altı pâyeli cam ilerin 3 - mimarbaşı olduğu sırada 1659 da in şa­
bidevî örneği ise Edirne’de S a lta n S e ­ at yen id en ele alınarak, 1663 de bina
lim (S elim iye) cam i’idir. Dünya mimarî ikm al edilm iştir. K lâsik devrin en gü­
tarihinin en abidevî eserlerinden biri zel eserlerinden birisi de bu camidir.
olan Selim iye, dört köşesindeki üçer şe ­ Osmanlı m im arisinin klâsik d evri­
ref eli dört m im aresi v e bunların tam or­ nin m uhteşem eserlerinin sonuncusu
tasında yü kselen geniş v e çok yüksek Sultan Ahmed cam i’idir. Sultan B irinci
kubbesiyle güzellik, ahenk, zarafet ve Ahmed içiri 1609-1617 y ılları arasında
ihtişam ın sem bolüdür. Sinan, m uhteşem mimar Sadefkâr M ehmed A ğa tarafın­
Selim iye cam i’inde kullandığı sekiz pâ­ dan yapılm ış olan Sultanahm ed cam i’i,
y eli örneği İstanbul’da da tatbik etm iş­ bir esas kubbeyi destek leyen dört y a ­
se de bunlar daha m ütevazı ölçülü şey ­ rım kubbe ile köşelerde dört küçük kub­
lerdir. A zabkapı’daki Sokullu Mehmed beden ibaret bir tipin örneğidir. Altı
Paşa cam i’i bu tipin küçük bir örneği­ m inareli bu şaheser cami binanm um u­
dir, Sinan’ın tek kubbeli ve a ltı pâyeli mî ahengi, iç ve dış gü zelliği ile haşm et­
cami p lân lan arasında Şehzâdc, S ü le y ­ le zarafetin kucaklaştığı bir bediadır.
m aniye ve S elim iye gibi büyük âbidevî O nyedinci asırda dış harpler v e iç
olanlar yoktur. Tek kubbelilerin en m ü­ isyanlar d ev let adam larını, pek fazla
himleri Ü sküdar iskelesin d ek i Mihrimah m eşgul ettiğinden, Onaltıncı asrın ik in ­
cami’i ile E dim ekapı’daki M ihrimah ca­ ci yarısında olduğu kadar bol sayıda ca ­
m i’idi r. Edirnekapı M ihrimah cam i’inin mi yapılam am ıştır. Onsekîzinci asrın or­
kubbe altlarına geniş ve pencereli ke­ talarında Türk sanatında yabancı tesir­
merler yerleştirm ek suretiyle dış görü­ lerin belirli İzleri m üşahede edilir o l­
nüşe daha fazla güzellik kazandırm ıştır. muştur. OnsekıZinci asrın m ühim eser-

1579
¡erinden üçü ncü M ustafa’nın yaptırdığı be v e Y eşil cam iden sonra çin ili bir e-
L âleli cam i’inde (1759-1763) k lâsik d ev ­ ser olarak İkinci M urad'm E dirne’de M u­
rin bazı unsurları yaşam akla beraber, radiye cam iini görm ekteyiz. Â şık Paşa -
1748-1755 yılları arasında yap ılan N u - zâde tarihinin yazdığına göre Osmanlı
ruosm anive cam i’inde yabancı tesirlerin m em lek etlerin e çin icilik onun te şv ik iy ­
h âk im iyeti m üşahede edilir. N uruosm a- le girm iştir.
n ive, Türk barok üslûbunun karakteris­ İstan b u l’un feth in d en sonra yen i
tik bir m üm essilidir. m erkezi hük ü m ette yap ılan ilk çin ili e -
serler M ahmud Paşa türbesi (1463) ile
6 — ÇİNİ, ALÇI ve OYMACILIK çin ili köşk (1472) tür. B unlar düz renk
İŞLERİ üzerine a ltın y ıld ız yap ılm ış ç in iler olup,
bu n e v ’in son örnekleridir.
O sm anlılarda çin iciliğ in gelişm esi, O naltm cı asrın başından itibaren
m im arinin gelişm e v e bilh assa m im arî Osm anlı çin iciliğ in in iy i bir tekâm ül y o ­
fa a liy etin in çoğalm ası ile atbaşı b era­ luna gird iği artık ya ln ız Selçu k lu çin i­
ber yürüm üştür. E skiden, çininin im al ciliğ in in değil, O nbeşinci asır Osm anlı
yeri olaıı «Kâş» şehrine n isb etle çin iy e ç in iciliğ in in de ü stüne çık ıld ığ ı görülür.
«kâşî» denilm iş, çin fa ğ fu rla n ve p or­ F akat O sm anlı çin iciliğin in en gü zel e -
selen ler ise «çini» d iye ad landırılm ıştı. serleri O naltıncı asrın ikinci yarısında
F akat bilâhara çini tâbiri, kâşî işlerin e m eydana getirilm iştir. Ç in iciliğin bu
de teşm il edildiğinden bu isim um u m i­ d erecede fazla ilerlem esin d e inşaatın
leşm iştir. O sm anlılar, çiniden kandil, bolluğu bakım ından çininin tatbik saha­
vazo, tabak, testi, çanak gib i şey ler de sı bulm ası yüzündendir. A srın ilk y a n ­
yapm ışlarsa da çin iyi daha ziyade b in a­ sında yap ılan çin ilerin tezyinatına çiçek
larda süslem e m alzem esi olarak k u llan ­ m otifi girm ek le beraber daha ziyad e a -
dı k la n v e en güzel eserler de bu saha­ rabeskler v e h en d esî şek iller hâkim dir.
da m eydana getirildiğin d en , Osm anlı ç i­ H aricî tesirlerin tam am en silin ip a tıld ı­
n iciliği denince, akla u m u m iyetle ç in i­ ğı O naltıncı asrın ik in ci yarısı ç in ilerin ­
nin bu türlüsü gelir. de ise, renk ve işçilik çek üstün olup,
O sm anlılar çin icilik te ilk örneği b ilh assa tezyin atta k u v v etli bir ibda
Selçuk lu eserlerinden alm ışlardır. S e l­ kudreti göze çarpar. M otifler arasında
çuklu çin iciliğin in A nadolu’da bugün çiçek ler fazla yer alır. Bu d evir san ’at-
m evcut olan en eski nüm unesi İkinci kârları lâle, karanfil, gül, sünbül, n ilü ­
K ılıç A slan (1156-1192) m K onya’da fer, susam , tavşan kulağı, kadife çiçeği,
yaptırdığı sarayın bir köşküne ait ç in i­ zam bak, p eygam ber çiçeği, servi, saksı,
lerdir. B undan daha sonraki tarihlere üzüm , bulut, kayık, kuş, insan v e türlü
ait S ivas, K onya, A m asya, Tokat, A k ­ hayvanı m evzu olarak çini üzerine iş le ­
şehir, N iksar gibi şeh irlerd e S elçu k lu ­ m iştir. Bu m otifler m ü stak ilen k u la n ıl-
lardan kalm a eserlerde çini örneklerine d ığ ı gib i bir kaç çeşid i bir arada v eya
rastlanır. S elçuk lular ve onları takiben h en d esî şek illerle b irlik te de k u lla n ıl­
kurulan A nadolu beylik lerin d e yapılan m ıştır. S elçu k lu lard a v e OsmanlIların
çinilerde siyah, m avi, firuze m avisi ve ilk devrinde çini yazıların etrafı çiçek
beyaz gibi m ahdut renkler k u lla n ılm ış­ v e hen d esî m o tiflerle sü slenerek yazı
tır. O sm anlı çin iciliğin in ilk devrinde gü zelleştirilm eye çalışılm ışsa da, • O nal-
e le alınan renkler bakım ından S elçu k ­ tıncı a sn n ikinci yarısın d a buna ih tiyaç
lu çin iciliğin e olan yak ın lığı farketm ek görülm eyerek, u m u m iyetle yazıya m ü s­
güç değildir. tak il bir m evk i kazandırılm ıştır.
O sm anlılarda çin iy i ilk d efa Ç elebi O sm anlı ç in iciliğ in in en olgun d ev ­
Su ltan M ehm ed zam anında B ursa’da y a ­ rini teşk il eden O naltıncı a sn n ikinci
pılan Y eşil cam i v e Y eşil türbede gör­ yarısı çin ilerin in gü zel örneklerinin bu­
m ek teyiz. Y eşil cami v e türbenin ç in i­ lundukları yerler: İstanbul’da S ü ley m a -
leri ilk O sm anlı çinileri olduğu halde, n iy e (1560), R üstem Paşa (1560), S ok u l-
bunlar, gerek yap ılış tekniği gerekse Iu M ehmed Paşa (1571), P iy â le Paşa
renklerdeki zenginlik bakım ından S e l­ (1573) cam ileri ile Topkapı sarayında
çuklu çinilerinden üstündür. Y eşil tü r­ A ltm y o l’da 1574 tarihli üç pano v e 0 -

1580
çüncü Murad'ın yatak odası (1578), İ-
kinci Selim türbesi (1576), K ılıç A li P a­
şa (1580), Ü sküdar’da A tik V alide (1583),
M ehmed A ğa (1585), M esih M ehmed
Paşa (1586), Ramazan E fendi (1588).
Topkapı dışında T akkeci (1591) cam ileri,
E d im ed e de S elim iy e cam i’i gib i ese r ­
lerdir.
O naltıncı asrın son yılla rı ile O n-
yedinci asrın başlarından it/baren çin i­
cilik te yavaş yavaş gerilem e başlam ıştır.
T ezyinatı m eydana g etiren m otiflerde
ibda kudreti azaldığı gib i renklerin ca ­
na yak ın lığı da bir m iktar azalm ıştır.
Ü stün devrin bâriz va sfın ı teşk il eden
kırm ızı renk soluklaşm ış, y e şille r m a­
vim si bir hal alm ıştır. Bu devrin m ühim
örnekleri; Ü çüncü M ehm ed türbesi
(1608), Topkapı sarayında B irinci A h -
m ed kütüphanesi, S u ltan A hm ed cam i’i
(1616), Revan (1635) v e B ağdad (1639) Onaltıncı asır ikinci yansı
köşkleri, Y enicam i (1663), Turhan S u l­ çinilerinden bir parça
tan türbesi (1682) v e Ü sküdar’da yeni
V alide cam i’i (1710) gib i eserlerdir.
O sm anlı çin ilerin in im al yerin e g e ­
lince: Uzun m üddet O sm anlı çinilerin in
İznik v e K ütahya’da yap ıld ığı m alûm ­
dur. İznik çin iciliği K ütahya çin iciliğ in ­
den çok daha eskidir. B ol v e g ü zel im a­
lat yap ıld ığı devirde İznik çinicilerinin
bir lonca halinde teşk ilâtlan m ış olduk­
ları, bu sırada başta bulunan k âşici b a­
şının bir sipariş vuk u u n d a u stalarım
toplıyarak aralarında iş taksim i yap tığı,
sip arişlerin zam anında yetiştirilm esin e
çalıştığı, hattâ b oya v e yakacak m adde­
lerinin bile kâşici başı tarafından tem in
edild iği anlaşılm aktadır.
H arpler v e isyan lar yüzünden in şi-
at azalıp da çin iy e olan talep de buna
göre azalınca, çin icilerin işb irliği v e te ş­
k ilâ tla n da zayıflam ıştır. O nyedinci as-
n n sonlarında m ağlû b iyetler d ev rin e g i­
rilince çin icilik ölm ey e yü z tutm uş v e
n ih ayet 1716 y ılın d a İznik çin i im alât­
çıları faaliyetlerin i tatil etm işlerdir.
S anatsever d ev let adam ı N evşeh irli
Damad İbrahim Paşa Türk çin iciliğin in
ölm esini önlem ek için, İznik’ten çin i im a­
lâtçıların ı getirterek İstanbul’da T ek-
fursarayı civarında bir çini im alâth an e­
si kurdurm uştur (1725). O sırada in şa­
ata da hız verilm iş olduğundan T ekfur-
sarayı v e K ütahya im alâth an eleri m am u- Osmanlı sanatlanndan nefis bir alçı
lâtı ihtiyacı karşılayam adığından eski pencere (Yenicami - Valde camii)

1581
daki Y eşil cam i ile Y eşil türbenin için ­
deki hücrelerin. İstanbul'da Şehzade ve
S ü leym an iye cam ilerindeki alçı işlerinin
pek gü zel olduğunu belirtm ek lâzım dır.
Çini v e alçıdan daha gen iş sahalı
sü slem e san’atlarm dan biri de o ym acı­
lık v e h ak k âk lık tı. Taş, ağaç ve m aden
üzerine olm ak üzere oym acılığın her ç e ­
şidi m evcuttu. Türklerde taş v e ağaç o y ­
m acılığı ta S elçu k lu lar devrinden beri
çok ile r i idi. Gerek Selçuklu, gerek b e y ­
lik ler, g erek se O sm anlılar devrinden
kalm a pek çok oym acılık eseri m ev cu t­
tur. O sm anlılar taş oym acılığına, cam i
dahil bütün binalarda, çeşm elerd e ve
m ezar taşlarında y er verm işlerdir. Ağaç
o ym acılığı, m im ari eserlerden başka çe­
şitli eşyalarda da görülür.
O yulan ağaç için e sedef, fild işi, k e­
m ik, bağa, tel vesairen in yerleştirilm esi

N efis bir ağaç oym a kürsü


(R üstem paşa cam ii)

binaların bazılarından çin iler sök ü ld ü ­


ğü gibi V iyan a’dan b ile çini g etirtilm iş­
tir. Ü çüncü Ahmed sebili (1728) ile H e-
kim ioğlu A li Faşa cam iindeki (1734) ç i­
n iler T ekfursarayı im alâthanesinde y a ­
pılm ış çinilerdendir.
Çini gibi m im arî eserlerin sü slen ­
m esinde kullanılan m addelerden biri
de alçı idi. A lçı işleri cam ilerin p en ce­
re ve m ihrapları ile türbelerde k u lla n ı­
lırdı. A nadolu Selçuk lu ları, K aram anî-
oğulları v e diğer A nadolu b eylik leri de
cam i ve türbelerinde alçı k u llan m ışlar­
dı.
O sm anlılar alçıyı en çok cam ilerin
tavana yakın p encerelerinde k u llan m ış­
lardır. Bu pencerelerde a lçıy a k a fesv a -
ri süslü şek iller verm iş v e bunların a -
rasm a renkli cam lar yerleştirm işlerdir.
K apıların k en arlan ile m ih rap lan n yan
ve üst taraflarında kullan ılan alçılara
binanın m im arî bünyesine u ygun kabart­
m a şek iller işlem işlerdir. Cami ve tür­ Osmanlı taş oymacılığı san'atı nefis eser­
belerde Osm anlı alçı işçiliğ in e a it pek lerinden biri (Konya’da İkinci Selim
çok örnek m evcuttur. Bu arada, B ursa- camii minberi)

1582
san’atı olan kakm acılık da çok ileri idi. larla m edreselerde okuyan taleb eye s ı­
H akkâkiar ise akik, firuze, yeşim , necef cak yem ek ve fodla verilird i,
gibi ta şla n işley en v e a y n c a altın , g ü ­ İzn ik ’te ilk O sm anlı m edresesini
müş, pirinç gibi m aden lere hâk v e m ü­ kurm uş olan Orhan Gazi, bununla b e ­
hür işleri yapan san'atkârlardı. Halen raber y ap tırd ığı im aretin açılış tören in ­
m üzelerim izde k ak m acılık v e h ak k âk lı- de, an’an eye uyarak kendi e liy le m uh­
ğm çeşit v e derecelerin i gösteren bir çok taçlara çorba dağıtm ıştı. İznik’te bundan
örnek eşyalar m evcuttur. başka Çandarlı ailesi tarafından üç im a­
ret daha kurulm uştu. B ursa’da ise; Or­
7 — İÇTİMAİ M ÜESSESELER han Gazi’den sonraki dört hüküm dardan
her biri birer im aret yap tırd ığı gib i, v e ­
zir, beylerb eyi ve sair k im selerin ya p ­
OsmanlIlarda İçtim aî m üesseselerin tırdı klariyle b irlik te im aret sayısı y ir­
teşkili işin e pek erkenden başlanm ış, mi dördü bulm uştu. D aha sonra m em le­
bu m üesseseler, d evlet teşk ilâ tın ın g e ­ keti n m u h telif köşelerin d e de im aretler
lişm esi v e sınırların büyüm esi n isb etin d e m eydana getirilm iştir.
çoğalm ıştır. K uruluş d evrinden itibaren Y ükselm e devrinde im aretlerin sa y ı­
teşekkül eden İçtim aî m üesseseler; cam i­ sın ın daha da arttığı v e vakıflarının
ler, im aretler, hastaneler, kervansaray­ zen gin leştiği görülm ektedir. Z engin v a -
lar, zaviyelerdi. B ilâhare y ü k selm e d e v ­ k ıflı im aretlerde sabah v e akşam olm ak
rinde bunların arasına kütüphaneler de ü zere günde iki defa fakirlere, gelip g e­
karıştı. Um um un faydalanm ası g a y esiy ­ çen m isafirlere v e m ed rese taleb elerin e
le m eydana getirilen bu eserler birer yem ek verilirdi. M em leketin m u h telif
«hayrat» tan ibaretti. İçtim aî m ü esse- k ö şelerin d e yüzlerce im aret kurulm uştu.
îerin kurucuları «hayır işleine» gayesin i B unlar arasında en m ühim v e .m e şh u r ­
gözetirlerdi. Ş ah ıslar tarafından y ap tı­ la n ; İstanbul’da F atih im areti; Edirne,
rılan çeşm e; sebil v e köprü gibi h ayra­ İstanbul ve A m asya’da İkinci B ayezid
tında, um um un istifad esi için m eydana im aretleri, İstanbul’da Sultan Selim ,
getirilm iş olm aları bakım ından İçtimaî S u ltan Süleym an v e Ş ehzade im aretleri,
tarafları m evcuttu. Şam , K onya ve K arapınar’da y in e S u l­
Z ikrettiğim iz m ü esseselerin bir k ıs­ tan Süleym an im aretleri, Ü sküdar’da
mı için, kurucuları tarafından, geliri o - M ihrim ah Sultan, M anisa'da Su ltan S ü ­
lan vakıflar da tahsis edilirdi. B öylece leym an v e valid esin in im aretleri, A m as­
o eserlerin m uhafaza ve bekası tem in e - y a ’da B ayezid Paşa, G ebze’de Çoban
dilm iş olurdu. M ustafa Paşa im areti, İstanbul’da A tik
A li Paşa ve Davud P aşa im aretleri, H av­
Camilerin, esas itib a riy le, dinî v a ­ sa, Burgaz, B osnasaray v e P ayas’ta Ş o -
zifeler için m eydana g etirilen birer h a y ­ kullu M ebm ed P aşanın kurdurduğu i-
rat olduğu m alûm dur. Bu dinî m ü esse- m aretler, A fyonkarahisar’da Gedik A h -
selerde m an evi g a y ele r le toplanılm akla m ed Paşa im areti idi. Bu im aretlerin en
beraber, m üslüm an cem aatın toplu bu­ zenginlerinden olan F atih im aretinde,
lunm asından faydalanılarak icabında cami, m edrese, hastane, kütüphanenin
m em lek et ve m uhite ait işle r de görüşü­ m em ur v e m üstahdem leri, m edresenin
lebilir. B inaenaleyh, bu yönden, ca m ile­ taleb eleri, m isafirler v e fukara h alk o l­
rin İçtimaî tarafı da vardır. Bazı cam i­ m ak üzere bin k işiy i aşan bir topluluk
lerin kurucuları, cam inin etrafında m ek ­
günde ik i defa yem ek yerdi.
tep, m edrese ve im aret te sis ederek bun­ H astaneler: Osm anlIlarda ilk h asta­
lara vakıflar da tah sis ettik leri cihetle; n e Y ıldırım B ayezid tarafından kurul­
cam i, b öyle m ü esseselerin kurulm ası i- m uştur. B ursa’da 1399 yılın d a yap tırılan
çin m ihver vazifesin i de görm üştür. bu hastanenin v a k fiy esin i 1400 sen esin ­
İm aretler: E cdadım ızın şefk a t ve de o zam anın m eşhur âlim i B ursa k a­
vardım duygularının derecesini en iy i dısı M olla Fenarî tertip etm iştir. V a k fi­
aksettiren yerler olan im aretler birinci y ed en öğrendiğim ize göre; iki kapı ara­
derecede birer h ayır m ü essesesi idi. î - sında iki odadan başka binanın iç a v lu ­
m aretlerde, m uhtaç ve kim sesiz in san ­ sunun iki tarafında sağlı sollu on oda-

1583
dan ibaret bulunan bu hastanenin bir fethinden sonra Fatih Sultan M elım ed’
başkatibi; iki tabib, iki eczacı, hastalarain m eşhur Fatih kü lliyesin e dahil h a s­
ilâç veren iki şerbetçisi ile aşçı, ekm ek­tanenin yap ılışın a kadar Anadolu ve Ru­
çi ve hadem eleri vardı. Yıldırım B aye- m e li’de yeni bir Osmanlı hastanesine
zid hastaneyi kurduğu zaman Memlûk rastlamıyoruz. Yalnız 1441 ile 1451 se ­
Sultam M elik -i Zahir Berkuk’tan üstad neleri arasında Edirne’de cüzzamlılara
bîr tabib istem iş, o da Şem seddin Sagir m ahsus bir tecrithane yap tırılm ışsa da,
adındaki hekim i yollam ıştı. burası, m evcut hastaneler vasfını haiz
değildi.
ö n e m li sosyal m üesseseler olan h as­
tane m evzuu üzerinde A nadolu’da S e l­ F atih Sultan M ehmed’in külliyesine
çuklular ve B eylik ler devrinde epeyce dahil olan darüşşîfa yani hastane Y ıldı­
durulmuştu. İşlem eleri bilgili h ek im le­rım Bayezid hastanesinden daha m ü te­
rin yetişm esine bağlı olan hastanelerin kâmildi. V akıflar dergisinin birinci n ü s­
kurulup geliştirilm eleri elbette zamana hasında neşredilm iş olan Fatih v a k fiy e­
m ütevakkıftı. Bunun için Osm anlılar A - sinden öğrendiğim ize göre; burası has­
nadolu’da ele geçirdikleri yerlerde m ev ­ tane ile hastalara yem ek pişirecek im a­
cut hastaneleri va k ıf şartlarını aynen reti ihtiva etm ek üzere iki kısımdı. D a-
kabul etm ek suretiyle yaşatm aya ça lış­ rüşşifanın m üştem ilâtı m eyanm da onbeş
tılar. Bu hastaneler A m asya, Sivas, To­ hasta odası, iki gusulhâne, iki hadem e
kat,, K onya, Kastamonu ve Çankırı şe ­ odası, bir m uayene ve çırak odası, bir
hirlerinde bulunuyordu. eczahâne v e bir m escit vardı. H astane­
Yıldırım B ayezid’in Bursa’daki
de bir kısım hastalar yatar bir kısm ı ds
Hastanesi İstisna edilirse, İstanbul’un
ayak tedavisi görerek ilâçlarını alırlar­
dı. H astanede din ve m ezhep farkı aran­
mamak üzere iki tabib v e yardım cıları
ile bir eczacı, bir göz hekim i v e bir cer­
rahın bulunm ası vakfın şartlanndandı.
Tabiblerin her birine günde 20, göz h e ­
kim i v e cerraha 8, eczacıya 6 akçe y e v ­
m iye verilirdi. H astanede hekim kad­
rosundan başka hasta bakıcıları, kâtip,
vekilharç, ambar memuru, aşçı, kapıcı
v e hastaların ilâ ç la r ım muhafaza eden
bir mem ur gibi vazifeliler de m evcuttu.
Birinci Ahmed Darüşşifâsı Y ükselm e devrinde kurulan h a sta ­
(Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’den) nelerin İkincisi, Sultan İkinci Bayezid
tarafından E dirne’de Tunca kenarında
1485 te yaptırılan hastanedir. Cami, m ed-
./:[ rese v e İm aret ile birlikte bir topluluk
meydana getiren bu hastaneyi Evliya
Çelebi pek m ethetm ekte v e burasını bir
tıb m edresesi şeklinde tarif etm ektedir.
M edresesinde değerli talebelerin bulun­
duğunu, bunların tıb ilm inden bir şube-
: yi seçerek değerli tıbbı eserler okuduk­
larını söyleyen E vliya Çelebi, hastanede
fakir zengin herkesin tedavi gördüğünü,
d eliler için ayrı koğuşlar bulunduğunu,
hasta ve d eliler için haftada üç gün on
hanende v e sazende m arifetiyle m usiki
parçaları okunduğunu bildirm ekteyse de
hastanenin 898 (m ilâdi 1492/1493) tarih­
li vak fiyesin d e bu hususlara dair kayıt
OsmanlIlarda Hasta nakliye arabası yoktur. Sultan B ayezid hastanesinin b i­
(O naltm cı asır ) risi baş tabib olm ak üzere üç tabibi, iki

1584
cerrah, iki göz hekim i, bir kâtibi ve bir üzere her gün başhekim in cm riııe üç yüz
hayli de m üstahdem i m evcuttu. akçe verilirdi.
Bayezid hastanesi hakkında «Milli Onaltıncı asrın sonları ile onyedin-
Mecmua» nın 69 num aralı nüshasında ci asrm başlarında İstanbul’da iki da­
bir tetkik yazısı neşretm iş olan Rifat rüşşifa daha yapılm ıştır ki. bunlardan
Osman, bu yazısında İkinci Bavezid za­ biri üçüncü Murad’ın annesi Nûrubâııu
manında Edirne’nin K irişhane m ahalle­ Sultan’ın Üsküdar Toptaşı’ndaki darüş-
sinde bir de cüzzam hastanesi kurulmuş şifası (1583) ile Sultan Birinci Ahm ed'-
olduğunu söylem ektedir. Yavuz Selim in m uhteşem camiinin (1609-1616) y a ­
zamanında İstanbul’da da bir cüzzam nındaki mektep, m edrese, im aret ve tab-
hastanesi kurulm uştur ki, 1514 te Ü skü­ hane topluluğuna dahil olan darüşşifa-
dar’da Karacaahm ed’de bugün «M iskin­ dır. İstanbul dışında yapılan hastaneler
ler tekkesi» diye tanınan yerde tesis e- meyanm da da üçüncü Murad’m Manisa'­
dilcn bu m üessese bir tecrithane m ahi­ daki darüşşifasını zikretm ek gerekir, ü -
yetini haizdi. C um huriyet devrinin ilk çüncü Murad, veliahdlığı sırasında Ma­
yıllarına kadar İstanbul’da cüzzamlı has­ nisa’da yaptırm ış olduğu cami ve m ed­
talar burada tecrite tâbi tutulurdu. resenin vanııia padişahlığı sırasında i-
Kanunî Süleym an zam anında İstan­ maret ve darüşşifa ilâve ettirm iştir.
bul’da hastane ve tedavi m üesseselerinin Kervansaray ve hanlar: İçtim aî m ü­
sayısı daha da arttı. K anunî devrinde esseseler m eyanm da han ve kervansa­
kurulan üç hastaneden birisini padişa­ rayları da zikretmek lâzımdır. Zira, yol
hın kendisi, diğer iki tanesi de zevcesi üzerindeki durak yerleri ile şehir v e ka­
Hürrem Sultan ile annesi A yşe Hafsa
Sultan tarafından kurulm uştur. Kanu-
ni'nin sevgili zevcesi haseki Hurrem S u l­
tan İstanbul’da A ksaray’da o zaman A v -
rat-pazarı bugün Haseki denilen sem tte
bir kubbeli bir cami ile şadırvan, cam i­
nin yanında im aret, m edrese, m ektep ve
bir de darüşşifa yaptırm ıştı. M edresenin
tarihi 1539, şimdi belediyenin poliklini­
ği olan darüşşifa binasının tarihi ise 1550
dir. Padişahın annesi Hafsa Sultan'ın
hastanesi bundan sonra yapılm ış olup
1554 tarihini taşımaktadır.
Kanunî devrinde yapılan hastanele­
rin en mühimini Süleym aniye k ü lliy esi-
ne dahil olan hastanedir. Hicrî 963 (m i­
lâdi 1555/1556) de tam am lanm ış olan
Süleym aniye kü lliyesin e dahil darüşşi-
fanın ehem m iyeti tıb m edresesi ile bir
bütün teşkil etm esindeydi. 1557 tarihli
Süleym aniye darüşşifası vak fiyesin e gö­
re, burada otuz akçe yevm iyeli bir baş­
hekim , yirm i ve onar akçe y evm iyeli iki
hekim ile altı ve üç akçe y evm iyeli iki
cerrah ve yevm iyeleri bunlar kadar o-
laıı iki göz hekim i,’ bir eczacı, iki eczacı
kalfası m evcuttu. A yrıca hastaların ilaç
ve şuruplarını yapan dört şerbetçi, bir
kâtip, bir vekilharç, bir kilerci, hasta ve
delilere bakan dört kayyum , iki çam a­
şırcı, bir berber, bir tellâk vardı. H as­ Eski Osmanlı hanlarından birinin avlusu
tanenin ilâç m asrafına karşılık olmak (B artlett’ten)

1585
sabalarda yapılan kervansaray ve han ­ üçüncüsü şahıs kütüpham leridır. ü ç ü n ­
ların kuruluşunda, yolculara vardım ve cü grupta bulunanlar çofeylefa, ya sahip­
faydalı olm a fikrî hâkim di. Zam anım ı­ leri hayattayken, veyahutta ölüm lerini
zın otellerine benzetilm esi m üm kün olan m üteakip, v ak ıf v e y a v asiyet y o liy le med
hanlarda ayrı ayrı odalar m evcuttu. K er­ rese v eya umumi kitaplıklara intikal e t­
vansaraylarda ise odalar yoktu. K ervan­ miştir.
sarayların orta kısm ında bir avlu b ulu­ O sm snhlarda m edreselerin tetüm m e-
nur, bu avlunun etrafını çeviren üstü k a ­ si halinde ilk kütüphane Fatih Sultsıı
palı sahada kerevetler bulunurdu. Y ol­ Mehmed tarafından tesis olunmuştur.
cular, hanlarda m evcut a y n odalarda, F atih Mehmed, m eşhur külli.yesini ya p ­
kervansaraylarda da iç avluya bakan tırırken, buradaki sahn ve ietüm m e m ed­
m ıntıkada oturup kalkarlardı. Buralara reseleri talebesinin istifadesi için bir de
uğ-rıyaıı yolcular hangi din v e m ezhep­ kütüphane kurdurmuştur. Bu kütüpha­
ten olurlarsa olsunlar üç gün para v er­ neye bir de h afız-ı kütüp tayin ed ilm iş­
meden yeyip içerler v e yatıp kalkarlar­ ti. Fatih vakfiyesine göre; kütüphanede­
dı. ki kitaplara bakacak ve m üderrislerle
Dar vadi ve tehlikeli sahalarda bu­ m edrese talebesine em aneten verilecek
lunan han ve kervansaraylara inen y o l­ kitapların listesini tutacak olan hafız-ı
cuların taarruzdan, korunması g a y esiy ­ kütü be günde altı akçe yevm iye v erile­
le «derbendci» adı altında bekçiler is­ cekti-
tihdam olunurdu. V ergilerden m uaf ci­ Fatihin tesis ettiği bu kütüphaneden
lan derbendciler silâh lı kim seler olup, sonra, zamanla başka hükümdar ve dev­
bulur-duklan m ıntıkada kervan v e y o l­ let adamları da buna benzer kütüphane­
cuları taarruzdan korumakla m ü k ellef­ ler kurdular. Tabii bu tip şeyler daha
tiler. ziyade îstanbulda tesis ediliyordu. İstan­
Kütüphaneler: Bir m em lekette ilim bul dışındakiler, eskiden m ühim kültür
ve kültürün yükselm esinin m ektep ve merkezi olan yerlerle Önemli şehirlerdi.
kitaplara bağlı olduğunu söylem eğe h a­ Maamafib böyle hususiyetler gösterm e­
cet yoktur. Bu basit hakikati takdir e - yen yerlerde de kütüphane kurulduğu
den ecdadım ızdan bazı kim seler, kitap­ oluyordu. Meselâ, Çoban Mustafa Paşa­
lara lâ y ık olduğu ehem m iyeti vererek nın Gebze’de tesis ettiği kütüphane bu­
kütüphane tesisine çalışm ışlardır. Y al­ nun bir örneğidir. G ebze’de cami, m ed ­
nız şurasını, tarihi bir gerçek olarak e - rese v e im aret yaptırm ış olan M ustafa
sefle kaydetm ek icap eder ki; kitap ve Paşa, bu topluluğa bir de kütüphane kat­
bilhassa kütüphane m evzuu üzerinde d u ­ m ıştı. Vakfiyesi tesis edilidiği sırada
ranlar, m em leketin gen işliği nisbetinde Gebze Çoban M ustafa Paşa kütüphane­
çok olm am ıştır. Kitapların elle y azıld ı­ sinde m u h telif mevzulardan bahseden
ğı, herkesin kolaylıkla kitap tem in ed e­ yüz altm ış beş kitap vardı.
m ediği devirde kütüphanelerin bam baş­ OsmanlIlarda ilk umum î kütüpha­
ka eh em m iyet arzedeceği malûmdur. neler, hem m edrese talebesinin, hem de
B öyle bir devirde ancak pek zengin k im ­ dışardaki kim selerin istifad esi gayesile
selerin b o l sayıda kitap top lıyab ilecek - m eydana getirilm işti. Bu tipin ilk örne­
lerinde şüphe yoktur. ğin i Bursa’da Umur B ey, İkincisini de
İşte bu bakımdan, OsmanlIlarda da Fatih Sultan M ehmed vermiştir. Fatih
kütüphaneler, padişah vezir v e devlet a- M ehmed’in Eyyub camii içinde kurduğu
damı gibi hem kudret hem de servet sa­ küçük kütüphane, hem m edrese talebe­
hibi kim seler tarafından, yahut da b ü ­ sinin hem de m edrese dışındaki kitap
tün m addî varlık v e zevkini kitaba b ağ­ m eraklılarının istifadesine açıktı- B ur-
layanlar tarafından m eydana getirileb il­ sa’daki kütüphaneyi kuran, Murad H ü-
miştir. daveadigâr ve Y ıldırım Bayezid devrinin
Eski kütüphanelerin m evcudiyet v e m eşhur kumandan ve devlet adam ların­
teşekkül tarzları incelenecek olursa, bun­ dan olan Timurtaş Paşanın oğullarından
ların ü ç şekil arzettikleri görülür. Birin- Umur B ey idi. Pek yaşlı olarak 1461 de
cis'ı m ektep ve m edreselere bağlı kütüp­ ölen Umur B ey B ursa’daki cam iine kitap
haneler, İkincisi um um î kütüphaneler, vakfetm ek suretiyle böyle bir kütüpha­

1586
nenin tesisini sağlam ış oluyordu. Hicri inde Zembilli A li Cemali Efendi’nin oğ­
831 (m ilâdi 1427/1428) yazılm ış "Enfes- lu Fuzayl Efendi, yine Eyyub Cami'in-
ül-C evahir” isim li Bursa Ulucami kütüp­ de Hoca Sadeddin Efendi'nin vakfettiği
hanesinde m evcut bir kitabın baş tara­ kitaplarla kurulmuştur. Bunlardan başka
fında Umur B ey’in vakfettiği kitapla­ cami, m edrese, im aret v e kütüphane bi­
rın listesi bulunduğuna göre, Umur B e­ na ettirm ek suretiyle m eydana gelen
yin kütüphanesinin İkinci Murad zam a­ kütüphaneler m eyalım da ise; Üçüncü
nında kurulmuş olm ası gerekm ektedir. Murad ’ın annesi Nûrubânu Sultan’ın
Bunlardan başka onbeşinci asırda Üsküdar Toptaşı’nda, Hadım Hafız A h­
umumi m ahiyetteki kütüphaneler, K ud- med Paşanın 1595 te Fatih'te Karaman
büddin Çelebi ism indeki zatın 1458 de sem tinde inşa ettirdikleri cami ve m ed­
kitaplarını vakfetm esi üzerine daha son­ rese topluluğuna dahil kütüphaneleri
ra da İstanbul’un ilk kadısı Hızır Beyin görm ekteyiz.
oğlu Bursa müftüsü Ahmed Paşa ve Umumi ve medrese kütüphaneleri­
meşhur devlet adamlarından Gedik A h­ nin teşekkülünde zengin şahıs k itaplık­
med Paşanın kitap vakıfları neticesinde larının kaynaklık ettiğine bu vesile ile
meydana gelm işti. Gedik A hm ed Paşa­ işaret gerekir. Osmanlı tarihinde böy­
nın kütüphanesi cami, im aret ve m ed­ le zengin kütüphaneleri bulunan şahsi­
resesinin bulunduğu A fvonkarahisar’da y etler vardır. Bu m ey and a M olla F e-
idi. narî’nin on bin, A m asyalı M üeyyet-zâ-
Onaltıncı asırda umumun istifad esi­ de Abdurrahman’ın yedi bin, veziriazam
n e arzedilen kütüphanelerin sayısı biraz Rüstem Paşanın beş bin ciltlik kütüp­
daha arttı. Cami ve türbelere kitap v ak ­ hanelerinin bulunduğuna, Şehzade Kor-
fı suretiyle m eydana gelen bu kütüp­ kud’un zengin kitaplarının bir yerden
haneler: Tophanede K ılıç Ali Paşa ca­ diğer yere giderken deve katarı ile nak­
m iinde v e Eyyub’da Sokullu türbesinde ledilecek kadar çok olduğuna işaret e t­
Esmahan (îsm ihan) Sultan, Fatih Cami­ mek (arihî bir gerçeğin ifadesi olur.

Duraklam a Devri i 1579 - 1699)

E k se ri ta r ih ç ile r e g ö re , O sm an lı d evletin im y ü k s e lm e d ev r in d e n fa rk lı d e ğ ild ir . F a k a t sevK -îî


h a y a tı b ir ta k ım sa fh a la r a a y r ılır k î « D u rak lam a id a re v e d is ip lin b a k ım ın d a n d a y ü k s e lm e d e v r i­
D evri» bu sa fh a la r d a n b ir isid ir . n in t ıp k ıs ı d eğildir» Bu c ih e t t e p ek b e lir li b ir ç ö ­
D e v le tle r in h a y a tı b ak ım ın d an d u r a k la m a y ı, k ü ş vard ır. B ilh a s s a k a p ık u lu a sk e r i d e v le tin b a ­
b e lir li h a tla r la v e k e sin b ir ifa d e ile tâ y in etm ek ş ın a â d e ta b elâ k e s ilm iş t ir , Bu s ın ıf a sk e r in t e ş ­
ş ü p h e s iz p ek s u ç b ir m e s e le d ir . D u rak lam a t e r i­ k il â tın ın b o zu lm a s iy le m ü ten a sib e n ta lim te r b iy e ­
m in i ileri g itm e m e v e o ld u ğ u y er d e k a lm a ş e k lin ­ s i v e m a n ev î c e v h e r i ta m m â n a sîy le İflâ s e tm iş tir .
de a n la m a m ız ic a p e t t iğ in e göre? hu k elim ey i T ım arlı s ip a h ile r in n efer k ısm ın a b o zu k lu k p ek
d e v le tle r in h a y a tın a ta tb ik e ttiğ im iz za m a n , m â ­ s ir a y e t e tm iy e r e k y ü k s e lm e d ev rin d ek i durum u
n a sın a b ira z e la s t ik iy e t p a y ı v er m e m iz ic a p e d e ­ m u h afaza e t t i ğ i, m a n e v î c e v h e r i d e d e ğ iş ik liğ e u ğ ­
c e k tir , Z ira d e v le t, c o k c e p h e li b ir s o s y a l o r g a ­ ra m a d ığ ı c ih e t le h a rp ler d e e s a s y ü k ü b u n la r ç e k ­
n izm a o ld u ğ u n a g ö re , b îr y ö n d e d u ra k la m a g ö r ü ­ m iş tir . Z a ten o rd u z a v iy e s in d e n y ü k s e lm e d e v r i-
lü rk en d iğ e r b îr y ö n d e a z v e y a ç o k b îr ilerlem e, «jıln h a v a sın ı a z ç o k m u h a fa z a ed en k ısım tım a rlı
d a h a b a şk a bîr y ö n d e d e g e r ile y ip ç ö k m e b u lu n a ­ sip a h ile r d ir .
b ilir. B in a en a le y h , d e v le t h a y a tı b a k ım ın d a n du­ ilim v e s a n ’a t bakım ından^ y ü k se lm e d e v r i­
ra k la m a y ı k a b a ta s la k m ân ad a y e d e v le t h a y a tı« * « nin so n u n d a k i d urum b ir d e r e c e y e k a d a r m u h a fa ­
a r z e t t iğ i v a s ıfla r ın e k s e r iy e tin in te m a y ü l ta rzın a za e d ile b ilm iş tir . Y an i ¡Hm v e s a n ’a t sa h a s ın d a
g ö r e d ü şü n m ek g e r e k e c e k tir . y ü k se lm e d e v r in in s e v iy e s in d e d u ru lm u ş v e d a h a
O sm an lı d e v le tin in h a y a t s a fh a la r iy le ilg ili Heri g id ilm e m iş tir , ilim d e b ilin e n şeylerim te k r a ­
d u r a k la m a , d ah a z iy a d e s iy a s î s ın ır la r , a s k e r î s a ­ rı île u ğ r a ş ılm ış, s a n ra t t a u m u m iy e tle e s k ile r in
n a y i, zira i ek o n o m i, ilim v e s a n ’a t b ir m ik ta r da ta k lid in e g id ilm iş , b u d a y ü k s e lm e d ev rin in Hint
a s k e r î k u d re t s a h a s ın d a m ü şa h e d e o lu n a b ilir . v e s a n ra t m ü k te se b a tın ı ta m a m en iç in e a la c a k
O sm an lt d e v le ti y ü k s e lm e d e n d u ra k la m a d e v ­ d e r e c e y i b ile b u lm a m ış, b a zı s a n ’a t k o lla r ın d a çö*
r in e g ir d is in e g ö re , b u d e v le t Eçiîi, y ü k s e lm e k d e v ­ k ü ş b ile v â k i o lm u ştu r .
rinin so n u n d a k i durum un m u h a fa z a sı m evzu u b a h is D uraklam a d ev rin d e, y ü k s e lm e d ev rin in d e ­
o la b ilir . v a m v e m u h a fa z a e ttir ile n i!y e n en m ü him ta ra fı,
D u rak lam a e v v e lâ s iy a s î sın ır la r y ö n ü n d en id a r e c ilik şu u r v e p r e n sip le r i ile id a re v e
e îe a lın ır s a , h a k ik a ten y ü k s e lm e d ev rin in s o n u n , a d a le t a h lâ k ıd ır . Z â ten O sm an lı İm p a ra to rlu ğ u ­
d a k i s ın ıfla r ın m u h a fa za e d iliş in e ş a h it o lu n u r. nu y ü k se lm e d e n d u r a k la m a y a v e d o la y ıs îy le g e ­
Z a ten d urak lam a d ev rin in en fa z la g ö z e ça r p a n r ile m e y e g ö tü r e n on e lle t u tu lu r â m il b u n o k ta la r ­
ta r a fı s iy a s î s ın ır la r d ır . G erçi buı d e v ir d e s ın ır la r ­ la İlim v e fik ir s a h a s ın d a ile r le m e y o lu n u a ç a ­
da y e n i g e n iş le m e le r e ş a h i t o lu n u r sa d a , b u n lar m am ak tır,
uzun sü r m e m iş, b ir m ü d d et so n r a e s k i s ın ır la r c i ­ Bunlara ilâ v e e d ilm e s i z e r e k e n b a şk a b ir
v a r ın d a d u ru lm u ştu r. n o k ta da, A v ru p a d e v le tle r in in d uru m u d u r. O nbe-
H arp s a n a y i’i b a k ım ın d a n yük& elm e d ev ri s o n ­ ş in c i a sır d a fik ir v e s a n ’a t r ö n e sa n sım yapar», b i­
la r ın d a k i durum un d ev a m e ttir ild iğ in d e şü p h e la h a re b u n la ra b ir d e itim rö n e s a n sım ilâ v e ed en
y o k tu r . Zira: y ü z ilâ ik i y ü z b in lik o rd u la r tek n ik A vru pa; fik ir , sa n r a t v e ilim d e H erler, t e ş k ilâ t v e
y ö n d en s ık ın tıy a d ü şU lm ek sîzin t e ç h iz ed ilm iştir» m ü e s se se le r în l d ü z e ltir y â n i m u n ta za m b ir y ü r ü ­
O rdu ya g e lin c e ; t e ş k ilâ t b a k ım ın d a n ord u y ü ş le c e m iy e t h a lin d e te k â m ü le k o şa r k e n O sm an -

1538
İr h ü k ü m et v e c e m iy e ti o n la r g ib i bîr s e y y a p a m a ­ z a m s ız lık la r a karşt b a ş kaldırtma v a k a la r ın a r a s t-
m ıştır . Bu yü zd en , o n a ltın c ı a sr ın so n la r ın d a n it i­ la n m a k la beraber., is y a n c ıla r ın um um i h a lle rin d e
b aren , IjHfıassa u n lar m u v a c e h e s in d e , y ü k se lm e m e v c u t d ü z e n siz lik le r d e n b u n la r n e t ic e s in d e d o-
d ev rin in n ih a y e te er m iş o ld u ğ u m ey d a n a ç ık m ış tır . ¿ a n fır sa tla r d a n fa y d a la n m a z ih n iy e tin in h â k im i­
D uraklam a d ev rin in u m um î ta b lo s u n u ç iz e c e k y e tin e ş a h i t o lu n u r.
o lu rsa k ; b unu « fe r d î ih tirasların ı k a y n a şm a ve. D uraklam a devrini*« b u b irin c i d e v r e sin d e
h â k im iy e ti d ev ri» , « ih tir a s v e d ü z e n siz lik le r i ö n ­ v a z iy e ti d ü z e ltm e ğ e ç a lış a n ik i h ü k ü m d ar g ö rü lü r
lem e v e y ü k se lm e d e v r in e ö z e n m e d ev ri» d iy e İki­ k î: b u n la r İk in ci O sm an v e D ö rd ü n cü M uradadır.
y e a y ır m a m ız m ü m k ü n d ü r. Ü çü n c ü JVJttrad z a m a ­ Ş u n la rd a n b ir in c is i f ii li b ir t e ş e b b ü s e g e ç m e d e n
n ın d an b a şîa y ıp yarım a s ır k a d a r d ev a m ed en b i­ h a y a tın ı k a y b etrn işT İk in c is i i s e a sk e r în , d is ip lin i,
rin c i d e v ir d e d e v le t id a r e sin in u m um i p r e n s ip le r i, Eç is y a n la r v e s iy a s î s ın ır la r d a v a sı ü ze r in d e d u ­
k a y n a şa n ş a h ıs ih tir a sla r ın ın g e r is in d e k a lm ış rarak d ü şü n c e le r in i k a n lı bir y o ld a n g e r ç e k le ş t ir ­
h a ttâ ş a h s i m e n fa a t k a v g a la r ın ın ç o k lu ğ u y ü z ü n ­ m ey e ç a lış m ış t ır . Z â ten d u ra k la m a d e v r in in b i­
den bu p r e n sip le r u n u tu l u rca s ın a görü n m ez o l­ rin c i fa s lı, k u v v e te m ü r a c a a t v e kan a k ıtılm a k
m u ştu r. Bu d ev ir d e p ek ç o k d e v le t er k â n ı m em le. s u r e tiy le k a p a tılm ış tır .
k e te h iz m e t m efh u m u y e r in e ş a h ıs la r ın a h izm e t,
D uraklam a d ev rin in ik in c i k ısm ın ı t e ş k il eden
ş a h s i m e n fa a tle r in i h er ş e y d e n ü stü n tu tm a z ih ­
« İh tir a s v e d ü z e n siz lik le r i ö n lem e v e y ü k selm e
n iy e t iy le h a r e k e t e tm işle r d ir . Bu g a y e v e a r z u la r ı­
d e v r in e özen m e» devrinde*, h em d ü z e n s iz lik le r ön ­
na v a rm a k iç i« r ü ş v e t, h ile , en tr ik a , ilt im a s v e
le n m e k işe n ir k e n , h em de a s k e r î k u v v e t e m ü ra ­
c in a y e ti v a s ıt a k ılm ışla r d ır . K ap ık u lu a s k e r î s ın ı­
c a a tla is tila h a re k e tle r in e g ir iş ilir k e n , y ü k selm e
fı da a y n î d ü ş ü n c e v e z ih n iy e tin e s ir i h a lin e ç e l ­
d ev rin in t e ş k ilâ t v e n iza m la rı He o d ev rin m ad dî
m iş, p a d işa h v e d e v le t a d a m la rın ın z â f ıy e t iT d is ip ­
v e m a n e v î h a v a sı ö rn ek tu tu lm u ş v e o s e v iy e y e
lin s iz liğ in v e r d iğ i c e s a r e t le h a rek et s u r e t iy le a r ­
u la ş ılm a y a g a y r e t e d ilm iş tir .
z u la r ın ı ü s t m ak am lara k a b u l e ttir m e y e ç a lış m ış ­
la rd ır. D uraklam a d ev rin in ü zer in d e d u r u lm a sı g e ­
«F erd i ih tir a sla r ın k a y n a şm a v e h a k im iy e ti rek en ta ra fla rın d a n b ir isi d e, b a ş la n g ıç v e so n a
d ev ri» d iy e isim len d ird iirirn iz d ev re d e , k ö tü bîr e r iş ta r ih le r id ir . B ir in ci c ild im iz d e « y ü k se lm e
t e s a d ü f e se r i o la r a k z a y ıf ş a h s iy e t li v e y a k ü ç ü k d ev ri» h a s lığ ım ta ş ıy a n k ısım d a izah e d ild iğ i
y a şlı p a d iş a h la r iş b a şın a ¡reçm iştir. Z a ten d evrin v e ç h ile ^ o k u llu M chm ed P a ş a n ın Ölüm ta rih î
bu v a s f a b ü rü n m esin d e p a d iş a h la r ın ş a h s iy e t i m ü ­ ela n l / 9 y ılı y ü k se lm e d ev rin in so n u d u r. D u­
him rot o y n a m ış tır . rak lam a d ev rin in so n a e r d iğ in in ilk iş a r e t i ik in c i
Ş a h ısla r ın m e n fa a t v e ih tir a sla r ı k a y n a ş ır ­ V iy a n a k u şa tm a sın ın y a p ıld ığ ı 1 6 S 3 y ılı o la b ilir .
ken r ü ş v e t, İltim a s, a d a le t s iz lik v e h a k s ız lık la r ın F a k a t bunun n e tic e le r in in y a z ılı bir v e s ik a h a lin ­
p ek fa zla a r tm a s iy le b ir lik te A n ad olu 'd a b ir s ü ­ d e te s p it in e im k ân v eren 1 6 3 9 K a r lo fça m u a h e d e­
rü is y a n la r ç ık m ış tır . C e la li is y a n la r ı d iy e is im ­ s in in ta r ih î is e . bu b akım d an d a h a k a t i y e t ifa d e
le n d ir ile n bu is y a n la r ın ç ık ış ın d a , H a k sızlık v e n i­ ed en bir ta r ih tir .
üçüncü Mehmed’in tuğrası

ÜÇÜNCÜ ME HMED

P a d işa h ın c ü lu su ve iîk ier&ati — A çılm ış o la n A v u stu ry a se fe rin d e u ğ ra n ıla n b a şa rıs ız lık la r,
m u h te lif k a le ve ş e h irle rin k ay b ı — E rd el, E iia k ve B o a d a n b e y le rin in isy a n h a z ırlı k la n ,
îm s a r a to r R u d o lfta g izli ittif a k la r ı — T ü r k a k ın c ıla rın ın Y er g ö ğ ü n d e im hası — P a d işa h ın
bizzat, s efere ç ık ışı. E ğ r i fethi, ve H aç ova m ey d an s av a şı — A v u stu ry a h a rp le rin in dev am e t­
m esi — K a n iie iîiü -alınm ası —- T iry a k i H aftan P a ç a ve K a n îje m ü d a fa a sı — P a d iş a h ın ölüm ü-

Üçüncü Sultan M u­ ------------ tÇÜ.M'C MEHJIED *--------- — _ dından iki gün son­
radım ölüm ü, e sk i­ B ab a sı : ü ç ü n c ü M urad ra, işi anlıyaıı v e­
den beri m ev cu t â- A nnesi : S a fiy e S u ltan zir İbrahim Paşa
dete uyularak, sal­ D o ğ d u ğ u t a r i h ; 2G m a y ıs 1565 da Sofu Osman a-
tanatın yeni sahibi P a d iş a h o ld u ğ u tariH : 27 o cak 1590 dında birisini onun
İstanbul’a g elin ce­ Ö lü m ü : 22 a ra lık 1603 i arkasından gönder­
y e kadar etraftan B ilinen z e v c e le ri: H a n d an S u ltan m işti. Sadaret k ay­
saklandı. Bu defa Ç o cu k ları : M aiım ud. A hm ed, C ih an g ir. makamı Ferhad P a­
gizliliğe o derece sı­ M u stafa. Selim , V e îiriâ z a m K a ra D avud şa ise, ancak bun­
ve S a d a re t K a y m ak a m ı M u sta fa P a ş a la ­
kı riayet edilm işti r ın zevceleri o lan iki kız. dan sonra vaziyeti
ki, peşinen sadaret » öğrenm işti. Bunun
kaymakam ı ve v e ­ • İS V ezi-iâzan ıları : Koca S in a n P a şa (_ » üzerine, bir taraftan
ç u b a t 1595 a zil). F e rh a d P a ? a (İkinci taziye v e tebrikini
zirlerin bile bundan d efa) (16 ç u b a t 1595 - V tem m uz 15S5).
haberi olm am ıştı. K oca S in an P a şa (d ö rd ü n c ü d e fa ) (7 te m ­ arzetm ek için adam ­
m u z 1595 - İS k asım 1595 a z il). L a la Meh- larından birini Ma­
Padişahın ölümü vu ­ m ed P a ç a (19 kasım 1595 - 28 k a sım 1535
ku bulduğu sırada ö lü m ), Köca S in a n P a ş a (b esinci d e fa ) nisa istikam etinde
(1 a ra lık 1585 - 3 n isa n 1596 Ö lüaı). Da- harekete geçirirken,
Veziriazam Koca S i­ m a d İb ra h im P a ş a (4 n isan 1596 - 27 ekim
nan Paşanın ordu ile 1396 a zil). C agaia-zâde S in a n P a s a (27 e- öte yandan da ölüm
kim 1596 - 5 a -a ltk 1596 a z il), D a m ad İb ­
B elgrad’da kışlam a­ ra h im P a ş a (ik in ci d e fa ) (5 a ra lık 1596 - hâdisesinin sezilm e-
sı sebebiyle, onun 3 k a sım 15i;T a zil). H a d ım I la s a ıı P a ş a m esi yolunda gay­
(3 k a sım 1597 - 9 n isan 159S a zil). C er­
yerine hüküm et mer ra h M ehmed P a s a <9 n isan 3597 - 6 ocak ret gösterm ekten g e­
kezir.de m es’ul m ev­ ■ 1599 a zil). D am ad İb ra h im P a ş a (ü çü n cü ri kalm am ıştı.
d e fa ) (6 ocak 1399 - 10 tem m u z 1601 ö-
kide sadaret k ay­ lü m ). Y em işçi H a ş a n P a ş a (22 te m m u z Osm anlı tarihin­
m akam ı bulunm ak­ 1 160ı - 4 ekim 1603 a z il), Y avuz (M alkoç) de sancağa çıkan
Ali P a ş a (16 e k im 1603 —* _ ^ ).
taydı. G izlilik plânı­ son şehzade olan
nı sım sıkı tatbike Sultan M uradın bü­
çalışanlar Safiye Sultan ile B âb -ü s-sa- y ü k oğlu M ehmed annesinden gelen
âde ağası Gazanfer A ğa idi. M evkileri m ektupla v a ziy eti öğrenince İstanbul’a
icabı padişahın ölüm üne herkesten ön­ hareket için pek aceleci davranmadı.
ce vukuf peyda eden bu iki şahıs B os- Bostancıbaşı Ferhad A ğa İstanbul ile
tancıbaşı Ferhad A ğayı gizlice M anisa- Manisa arasındaki m esafeyi dört günde
ya gönderm işlerdi. katetm iştir. M ehmed ise haberi a ld ığ ı­
Bostancıbagı Ferhad Ağanın, Safiye nın sekizinci günü İstanbul’a v a sıl oldu
Sultan'm büyük şehzade Mebmed'e sal­ (27 ocak 1595). Manisa’dan hareket e t­
tanat m üjdeliyeıı m ektubu ile yola ç ık ı­ tiği sırada yanm a aldığı m aiyetin e da-

1590
hil şahsiyetlerin en m ü h im len lalası nın sağlığında ölm üşlerdi. Üçüncü Meh*
M ehmed Paşa ile em ir-i ah u m Ahtned med tahta çıktığı zaman 19 erkek, 21
Ağa idi. kız kardeşi hayattaydı. İkinci S elim 'in
Mehmed de babası Üçüncü Murad tahta geçtiği tarihten beri yalnızca bü­
üi’o i Manisa'dan İstanbul'a gelirken, y o ­ yü k şehzadeler sancağa çıktıklarından,
lun M udanya’ya kadar oiazı kısm ım ka­ Üçüncü M ehmed tahta cülûs ettiği za­
radan, ondan sonrasını da denizden kat- m an erkek kardeşlerinin hepsi de saray­
etm işti. Sarayburnuiıda karaya ayak da (ikinci ciltte 1139, bu ciltte 1287 nci
bastıktan soııra e v ­ sayfalara b a k ın ız )
velâ Sinaıı Paşa bulunm aktaydı. Ş eh ­
kasrına, ondan son­ zadelerin saltanat
ra harem -i huma- davasına kalkm ala­
yuna girdi v e anne­ rı, asker toplıyarak
si ile görüştü. B un­ hükümdarın başına
dan sonra üçüncü gaile çıkarm aları ih ­
M ehmed’e biat m e­ timali yok denecek
rasimi yapıldı. Ye­ derecede zayıf oldu­
ni hükümdara biati­ ğu halde, Üçüncü
ni sunan ük şahıs M ehmed «nizâm -ı â-
« T ac-üt-tevarih s» lemı> m eselesine u -
m üellifi Hoca S a- yarak erkek kar­
deddin Efendi idi. deşlerinin idamını
B öylece, Üçüncü em retm iştir. B öyle­
Mehmed, İstanbul’a ce Osmaıılı sara­
vasıl olduğu gün, yında şehzade katli
yani 27 ocak 1595 facialarının en b ü ­
tarihinde tahta cülûs yüğü cereyan e y le­
etm iş oldu. miştir. Selâıliki Mus­
Bu İşleri m ütea­ tafa E fendi’nin k ay­
kip Üçüncü Murad'm dına göre; Sultan
cenaze m erasim i ic ­ M urad’ın d efnedili­
ra edildi. Cenaze na­ şinin ferdası günü
m azı, sadaret kay­ sabahleyin erkenden
makamı Ferhad P a­ vezirler, ulem â ve
ganın tavassut ve Üçüncü Mehmed sair d ev let erkânı
padişaha arzı ile (A vru;ıalı bir ressamındır. A sil Topka- m atem elbiseleri ile
Hoca Sadeddin E- pı sarayı müzesindedir) saraya gelm işlerdir.
fendi tarafından k ıl- O arada servi ağa­
d ınlaeaktı. Fakat onun m erasim e bir ik i cından ondokuz tane tabut ve sair ce­
dakika gecikmesinden, faydalanan şey ­ naze levazım ı hazır edilm iştir. Bunlar
hülislâm Bostan-zâde M ehmed Efendi hazırlanırken saray dahilinde dilsiz ve
im ameti deruhte eyledi. Cenaze nam a­ cellâtlar ondokuz şehzâdeyi boğarak ö l­
zında Üçüncü Mehmed de hazır bulun­ dürmüşlerdir. Ö ldürülen şehzâdeie-
du. rin dördü yetişk in olup diğerleri k ü ­
çüktü. Bigünah şehzadeler annelerinin
Ondokuz şehzadenin öldürülm esi kucağından alım p canlarına kıyılırken
harem -i hum ayun v a v ey la ve gözyaş­
Osmanh padişahları arasında en çok larına gark olmuş, vaziyeti öğrenen İs­
çocuk sahihi hüküm dar Ü çüncü Murad-
tanbul halkı da bu facianın üzüntü ve
dı. Bu hükümdarın 100, 102, 115 hattâ
i2tırabmı çekm iştir. Öldürülen şehzade­
13Q çocuğu dünyaya geldiğine dair, b a ­
zısı rivayet şeklinde yazılara rastî an­ lerin en büyüğü olan M ustafa, babası­
makta Olup, üzerinde en çok durulanı nın ölümünü duyunca, başına gelecek
ve hakikat olarak kabul edileni 102 ra­ felâketi hesaplıyarak derin bir üzüntü­
kamıdır. Ç otukların bir kısm ı babaları­ y e kapılm ış ve:

1591
N âsiyem de k âtib -i kudret ne yazdı ü çü n cü Murad’ın kızlarının y e tiş ­
bilm edüm kinleri evlen d irilm işlerd ir. Solak -zâd e
A h kim bu g ü lşen -i âlem de herkiz M ehmed H em dem î, tarihinin 622 inci
gülm edim sayfasında: «kesretine binaen ria y e tle­
B eytin i söyliyerek ıztırabını a çık la ­ ri otm ayup n icesi çavuşâıı v e bazısı si-
yıp ölüm saatini beklem işti. B öylece 28 pahiyâııa tezviç kılındı» dem ekte, k ızla ­
ocak 1595 günü şeyhü lislâm efendi on - rın bir kısm ının da 1006 (m ilâd i 1597/
dokuz şehzadenin nam azlarını kıldırdı 1598) y ılın d a çıkan vebadan öldüklerini
ve «nizâm -ı âlem» kurbanları babaları­ bildirm ektedir, ü çü n cü M chm cd’in bu a -
nın yanına defnedildi. 1286 ın cı sa y fa ­ rada yap tığı sarayla ilg ili iy i iş, bazan
da isim leri zikredilen şehzadeler ö ld ü ­ d ev let işlerin e b ile karışan h asek ileri,
rüldüğü zam an Ü çüncü M eiım ed’in yaş kethüda kadınları, cariyeleri, m askara
sırasına göre h ayatta M ahmud, A hm ed, v e cüceleri saraydan uzaklaştırm asıdır.
Selim v e M ustafa adında dört oğlu m e v ­ M askara v e cücelerin ekserisi M ısır’a
cuttu. sürülm üştür.
Osm aıılı tarihleri saray dahilinde
Askere cülûs bahşişi verilm esi
cereyan eden hadiselere nüfûz im kânını
bulam adıkları, kulaktan kulağa bir ş e y ­ ve yeni tayinler
ler duysalar bile hayatlarından k ork ­
tuklarından bunları eserlerin e g eçir em e- Üçüncü M ehm ed’in cülûsu m ü n ase­
dikleri için, şehzadelerin öldürülm eleri b etiy le tekrarlanan m ühim âdetlerden
faciasın ın ne şekilde cereyan ettiğ in i biri askere cü lû s bahşişi verilm esiyd i.
bilm iyoruz. H icrî 1000 tarihinden (m ilâ ­ B ahşiş, cülusun üçüncü günü verild i. O
dî 1591/1592) itibaren altm ış y ılın h a d i­ gün vezir, ulem â ve sair d ev let erkânı
selerini m ufassalan yazm ış olan M usta­ da mâ tem elb iselerin i çıkarm ışlardı. Bu
fa Nâim a Efendi bile bu m eseley i «padi- defa bahşiş olarak dağıtılm ak üzere h â ­
şa lı-ı cihanpenâhın biraderleri olan o n - zineden çıkarılan para Üçüncü M urad’ın
dokuz n efer şeh zad e-i bîgü n ah kem en d -i d ağıttığın d an 36 bin altun fazla tu tu yor­
cansitân ile şüheda züm resine ilhak» du. Yalnız y en içerilere 660 bin altun da­
cü m lesiy le geçiştiriverm ek te, ancak bir ğıtılm ıştı. D ağıtılan paranın tam am ı
kaç satır altında öldürülen şehzadelerden 1.136.000 duka altunu tutm aktaydı.
M ustafa, B ayezid. Osman v e A bdullah üçü n cü M ehm ed, cülusunun sek izin ­
isim lerini taşıyanların y etişk in o ld u k la­ ci günü cum a nam azı kılm ak ü zere se ­
rını zik rettikten sonra, en büyük şeh zâ- lâm lık resm ine çık tı. Ü çüncü Murad,
de M ustafa’nın söyled iği beyti nakledip son iki seneden beri cum a selâ m lık la rı­
bahsi kapam aktadır. Bu facian ın cerey a ­ na çıkm ıyacak kadar saraya kapanm ış
nı sırasında hayatta bulunan ta rih çiler­ olduğu cih etle y en i hüküm darın bu h a ­
den A li, S elânik î M ustafa ve Haşan B e y ­ reketi asker v e halk üzerinde iy i tesir
zade gibi kim seler de fazla bir şey y a z ­ bıraktı:
m am ışlardır. Yeni hüküm dar, cülusunu takip eden
Yabancı tarihçilerden H am m er bu gü n ler zarfında d e v le t erkânı arasında
m eseleden bahsederken ayrıca Ü çüncü bazı d eğişik lik ler icrasiyle y en i ta y in ­
Murad’ın y etişk in oğullarından ik i ta n e­ lerd e bulundu. E vvelâ Lala M ehm ed P a-
sinden geb e bulunan yed i cariyenin d e­ şa ’ya v eza ret tecvih eyled i. K endisine
nize atıld ığın ı (D e v le t-i O sm aniye ta r i­ saltanat m üjdesini getirm iş olan B os-
hi C. 7 S: 197) söyler. Y ine yabancı ta ­ tancıbaşı Ferhad A ğaya 20 bin altu n ih ­
rihçilerden De la C roix ise «Abrégé cro- sanda bulunduktan başka terfien başka
nologique de l ’histoire Ottom ane» isim ­ vazife verm ek isted iy se de, m ezkûr şah ­
li eserinde, denize atılarak öldürülen ca- sın ricasına m ebni yerin d e bıraktı. Cü­
riyelerin on tane olduğunu kaydeder. lusundan bir kaç gün ön ce hocası N e-
O sm anh tarihçileri cariye öld ü rü lm esin ­ vâ lî Efendi ölm üş bulunduğundan onun
den bahsetm ezler. Sadece Ü çüncü Mu- y erin e, babası Sultan M urad’ın da h oca­
rad’ın kadınlarının, kızlarının Eski sara­ sı olaıı Sadeddin E fen d i’y i p adişah h o ­
ya gönderildiğini bildirirle'- calığına getirdi. M ühim erkân arasm da-

1592
ki d eğişik lik m eyalım da, C iğala-zâd e S i­ ulaşam adan yolda iken azil em rini al­
nan Paşa'm n ycriııe H alil P a şa y ı K ap- dı, Koca Sinan P aşa’dan m ühr-ü hüm â­
lan -r-d eryalığa tayin edişine bilhassa i- yun istirdat edilirken, ken d isin e M alka­
şaret ey lem ek gerekir. ra'da oturm ası hususundaki padişah em ­
Cülusunun, üzerinden bir h afta g eç­ ri de beraberce teb liğ edildi. Görünüşe
m eden bir paşa idam olundu ki, bu şa­ nazaran, Sinan P aşa’nnı azlinin esas se ­
hıs C çüncü Murad zam anında D iyarbe- bebi, A vusturya harbinin v e E flak h a ­
kir beylerb eyliğin d en azled ilerek Y edi- rekâtının iy i bir durum arzetm em esiydi.
kule’y e h apsedilm iş olan İbrahim Paşa Yeni veziriazam Ferhad Paşa E flak ü -
idi. N aiına tarihinde bu adam dan d ivâ­ zerine yürüm e em rini aldığına göre, e v ­
ne ve -¿Âlim d iye bahsedilm ektedir. A z­ v elce t ran cephesinde m u vafak ıyetler
ledilen şahısların en m ü h im leri m ey a - gösterm iş olan bu kum andandan harp
nında yen içeri ağası Y em işçi H aşan A - sahasında başarılar üm it ed ild iği belli
ğa vardı. oluyordu.
Koca Sinan Paşa ordunun kum an­
Ferlıad P aşa’nnı V eziriâzam lığa dasını serdar kaym akam ı Saturcu M eh-
tayini m ed P aşa’ya bırakarak İstanbul’a g it­
m ek üzere harekete g eçtiğ i zam an, şeh ­
ü çüncü M urad’m tahta çık ışın ın ü - rin pek yakınındaki H alkalı köyüne ka­
zerinden bir aylık zam an geçm eden K o­ dar g elm işti. Bu sırada kendisinden
ca Sinan Paşa veziriâzam lıktan a zled i­ m ü h r-ü hum ayun alınm ış olduğu c ih et­
lerek onun yerin e Ferhad Paşa v eziri- le, M acaristan harekâtı hakkında p ad işa­
âzam hğa tayin edildi. S altan at teb ed d ü ­ ha izahat verm ek b ah an esiyle İstan b u l’a
lü vuku bulduğu sırada ordu ile B ei- girm ek isted i. Lâkin Bâb ü s-sa a d e ağası
grad'da kışlam akta olan Koca Sinan P a­ Gazanfer A ğa, padişaha ancak veziria ­
şa kendisine rakip saydığı Ferhad P a- zam ların arzda bulu n ab ilecek lerin i b il­
şa’yı yen i padişahın gözünden düşür­ direrek m azûl sadrazam ın M alkara’ya
m ek için faaliyete geçti ama, İstanbul'a gitm esin i tem in eyled i.

1593 - 1606 OSM ANLI - A V U STU RY A HARBİ

Kanuni S ü leym an ’ın son seferi olaıı si görülm em işse de, m eselen in siy a sî m ü­
S igetvar seferin in n eticelerin i tesp it e- zakerelerle pek âlâ kapatılm ası v e ica­
den 1568 m u ahedesinden bağlıyarak I- bında A vusturyalIlara başka taraftan
kinci Selim ve Ü çüncü M urad zam anın­ gözdağı verilm esi m üm kündü. F ak at ih ­
daki O sm anlı - A vu stu rya m ü n aseb et­ tiyar Veziriazam Koca S in an P aşa’nın
leri 1378 — 1394 üncü sa yfalar arasında ihtirası, b öyle b ir yolu n tutulm asına
etraflı şek ild e izah ed ilm işti. Bu k ısım ­ m âni teşk il etti.
da an latıldığı v eçh ile, ikinci d e v let ara­ Kaıma, P ceevî, S elâ n ü îî M ustafa ve
sında sulhun m evcu d iyetin e rağm en h u ­ S olak -zâd e gibi tarihçilerin ittifak la b e ­
dut hâdiseleri eksik olm uyordu. N ih a ­ lirttik lerin e göre, Sinan Paşa pek m uh­
y et 1394 - 1396 m cı sa yfalar arasında teris bir kim seydi. Zâten; o zam ana k a ­
anlattığım ız bir hud u t hâdisesi, sekizer dar, S in an P aşa’m n şöhret v e m evk i h ır ­
senelik tem ditlerle İdam e ettirilen A vu s­ sına m isal teşk il ed ecek b irtakım h âd i­
turya sulhunun bozulm asına sebep teş­ seler cereyan etm işti. Bu ih tiyar v ezir i­
k il etti. azam ın şöh ret hırsm ı kam çılayan şey,
Bosna b eylerb eyi T elli H aşan Pa- k en d isin e rakip gördüğü Ferhad P aşa’­
şa ’nın idaresinde cereyan eden hudut m n İran m uharebelerinde kazandığı m u ­
çarpışm asında Türkler y e n ilm iş v e ağır v a ffa k iy etti. Koca Sinan Paşa y en i bir
zayiata u ğranılm ıştı. Ş im d iy e kadar, başarı ile onun şöhretini gölgelem ek ve
sulh zam anında cereyan eden akın ve geride bırakm ak arzusundaydı. B öyle
hudut h âdiselerinde zay ia tın bu d erece­ bir şöhret de ancak harp sahalarında

1593
kazanılacak m u vaffak iyetle tem in e d ile ­ şahı harp açılm ası hususunda ikna su ­
bilirdi. Koca Sinan Paşa için, yen i bir retiy le gereken kararı alınca ilk iş o la ­
harp ihdası hususunda T elli Haşan P a­ rak İstanbul’daki A vusturya e lç i s i ,hap­
şa hâdisesinden daha iy i bir fırsat o - sedildi (4 tem m uz 1593). Bu işler o k a ­
lam azdı. dar sür’a tle cereyan etti ki, Bosna b ey ­
Bu sebeple, T elli Haşan Paşa’m n lerb eyin in uğradığı bozgun haberinin
m ağlûbiyeti haberi İstanbul’a ulaşınca, İstanbul’a u laşm asını takip eden bir kaç
Veziriazam Koca Sinan Paşa A vu stu rya- gün içinde harp kararı alınıp gitm işti.
ya harp ilânı için var kuvvetini sarfet- İstanbul’da bu işler olurken baron Pop-
ti. H albuki d ev let yen i bir harbe g ir e ­ pel de Lobkowitz adında bir A vusturya
cek vaziyette değildi. İran harbi y en i elçisi A vusturyalIların 1568 m uahedesi
bitm işti. Bu harp neticesin d e Osm anlı gereğince verm eleri icap eden haracı
s ın ın Hazar denizine kadar gen işlem ek ­ kam ilen y ola çıkm ıştı. Fakat bu elçi
le beraber, oniki senelik m ücadele e s­ K onıarn’a geld iği sırada Türklerin harp
nasında ordu hayli yıpranm ıştı. Koca kararını öğrendiğinden geriye dönm üş­
Sinan Paşa, bu yıpranm ayı kaale alm ak tür.
v e İranlIlardan zaptedilen topraklarda Sür'atle harp kararı alınm asını te ­
k u vvetle yerleşm enin im kânlarını h a ­ m in eden Koca S in an Paşa, Veziriâzam
zırlam ak yerine, d evleti yen i bir m ace­ bulunduğu cihetle, g a y et tabi’i şekilde
raya sürükledi. Bazı tarihçilerin ifa d e­ ordunun serd a ıiığ ım da üzerine aldı.
lerinden sezildiğine nazaran, bu harbe K adınlara düşkün olan ve saltanatı bo­
sürüklenilirken, T elli Haşan Paşa vak '- yunca İstanbul’dan dışarı çıkm ayan S u l­
asnım bir gurur m eselesi addedildiği, tan Murad, bu hâli ile ordunun başına
m ağlûbiyetin hazm edilem ediği. m illette geçecek v e sefer yapacak bir şah siyet
intikam hislerinin galeyan a geldiği, Ko­ değildi. Oniki y ıllık İran harpleri sıra­
ca Sinan Paşa’m n da bu havadan istifa ­ sında da b öyle bir şey arzulam am ıştı.
de ettiği anlaşılm aktadır. B inaenaleyh, orduyu idare etm ek işi.
O sm anlı tarihlerinin v e bu arada h â liy le veziriâzam a teveccüh eyliyordu.
bilhassa P eçevî’nin ifadesinden an la şıl­ Z aten onun da istediği bu idi.
dığına nazaran, harp ilânı m eselesi, pa­
dişahın da hazır bulunduğu bir m eclis­
te m üzakere edildi. M üverrih P eçev î’- Veziriazam ın harekete geçm esi
nin, o günkü m ecliste hazır bulunan şah ­
siyetlerden D erviş Haşan Paşa’dan son ­ Koca Sinan Paşa, bir an önce A vu s­
radan dinlem iş olduğunu beyanla k ay­ turya üzerine yürüm ek istedi. Yaz m ev ­
d ettiğine nazaran, şeyh ü lislâm B ostan - sim inin yarısına gelinm iş ve sefer m evsi­
zâde M ehmed E fendi ile Hoca S aded- m inin yarı yarıya geçm iş olm asını kaale
din Efendi harp ilânına m uhalefet e t­ alm adı. Eski sadrazam lardan Ferhad Paşa
m işlerse de Koca Sinan Paşa’nın fik ri­ sadaret kaym akam lığına tayin edildi.
nin galip gelm esine m âni olam am ışlar­ Sinan Paşa da tem m uz ortalarında
dır. Peçevî, Nairna ve Kâtib Ç elebi’nin «Rüstem Ç elebi Çayırı» ndaki çadırlı or­
kaydettiğine nazaran, Koca Sinan Paşa, dugâha geçti. Tabiî bu işler olurken bir
harp aleyhdarları için: «gazâya m âni o- kısım beylerb eyleri ile K ırım hanına
la n la n n küfür işlem ek te olduklarına» askerlerini hazırlıyarak orduya iltihak
dair fetvalar biie alm ıştır. B inaenaleyh, etm eleri hususunda gerek li em irler y a ­
m em leketin içinde bulunduğu şartlarla zılm ıştı.
düşm anın durumunu iy ic e tartmadan Serdar-ı ekrem Koca Sinan Paşa 28
harbe sebep olmak m eselesin d e sair d ev ­ v e y a 29 tem muz günü Rüstem Çelebi
le t adam larının da m es’u liy e t hisleri Ç ayırındaki ordugâhından hareket etti.
m evcuttur. B ilhassa son sözü söyliyecek Bu sırada yanındaki asker oniki bin y e ­
olan padişahın m es’u liy etin in başkala­ niçeri ile dört seferli bölükten ibaretti.
rından daha fazla olm ası gerekir. Ham m er’in kaydına nazaran (c ilt 7 sa y ­
fa 179), bu sırada A vusturya elçisin in
Veziriâzam m Serdar tayin edilm esi aile efradı İstanbul’da B oğaziçi’nde ik a­
Veziriâzam Koca Sinan Paşa p ad i­ m ete m ecbur edilm iş, kendisi de ordunun

1594
İstanbul ve Edirne ufuklarını u lv i bir h aşm etle sü sliyen Selâtin cam ileri
(E dirne A lttakidir. R esim ler, yukarıdan aşağı sıra ite: Juannin, Bartlett, M ery
ve Juannîırden alınm ıştır)

1595
arkasında yola çıkarılm ıştır. Elçi, B e l- B urada k alındığı iki gün zarfında Koca
grad geçild ik ten sonra yolda ölm üştür. Sinan Paşa askere resm i g eçit yaptırdı.
Koca Sinan Paşa Belgrad'a doğru Sonra da V eszprem 'e doğru ilerlen d i.
yolu na devam ederken, âdeta bir im ar B udin . m uhafız Haşan Paşa V eszprem ’e
hareketine çıkm ış gibi birtakım icraatta karşı hücum a geçti. Ş eh ir h alk ı üç g ü n ­
bulundu. Bu cüm leden olarak U zuncao- lük m uhasaraya ancak taham m ül ed e­
v a dan geçerken burada iki ç ifte han, b ildi v e vire ile teslim oldu (6 ekim
bir cam i, bir im aret v e ham am y a p ılm a ­ 1593). O sm anlı tarihlerinde «Besprem»
sı için kendi kesesinden otuz bin kuruş şek lin d e k ayd ed ilen bu şeh ir alınınca
verdi. Buradan daha ilerd e d e bir köy, şehrin k ilisesi cam iye tahvil edilerek
bir palanga v e bir han tesis edilm esi cum a nam azı kılındı. A yn i zam anda
hususunda em irler verdi. B u d in ’e bağlı bir sancak haline g e tir ile ­
Koca Sinan Paşa 4 ey lü ld e B elgrad’a rek bir sancak beyi tayin edildi. V esz-
vardı. Burada on gün kadar tevakkuftan prem 'in alm ışın d an sekiz gün sonra Pa­
sonra yin e yoluna devam la 27 eylü ld e lota da alındı. Burası küçük bir y er o l­
D rava nehri üzerindeki Eszeg (E ssek, duğundan idare bakım ından ayrı bir
O sek) köprüsünü geçti. E szeg sahrasın­ sancak ad dedilm eyerek V eszprem ’e b ağ­
da konakladığı sırada A vusturyalIların landı. Bu iki m u vaffak iyetin hem en a -
Raab (Türk kaynaklarında Yanık veya kabinde bir Türk birliği ağır bir h ez i­
Y an ık -k ale d iye zikredilir) önlerinde m ete uğradı. Sipah ağası Hurrem A ğa
yirm i bin k işilik k u vvet toplam ış o l­ bölük halkından kalabalık bir grupla
duklarına dair h aberler alındığından, Y akova dağına gitm işti. D üşm an ep eyce
toplanan harp m eclisin de Raab’m gü n ey yak ın yerd eyd i. A n laşıld ığın a nazaran
tarafında bulunan V eszprem v e Palota iy i bir em n iy et tedbiri alınm am ıştı. B u ­
üzerine yürünm esine karar verildi. nu fark etm iş olm ası lâzım gelen düşm an
sabahleyin erkenden Türk birliği ü zeri­
Veszprem ve Palota kalelerinin n e hücum etti. A sker nam az k ılm a k ta y ­
dı. Hurrem A ğa seccade üzerinde şeh it
alınm ası ve m aiyetin d e bulunan bölük halkının
ek serisi öldürüldü.
Koca Sinan Paşa E szeg (Türk k a y ­
naklarında Osek) sahrasına vardığı za­
m an em rindeki k u vvetler biraz fa zla la ş­ Istolni Belgrad bozgunu vc
m akla beraber, henüz büyük bir m uha­ birçok kalelerin düşm esi
rebe verecek m iktarda asker bir araya
gelm em işti. V eziriazam , düşm anın Raab Palota kalesinin zaptından sonra V e­
civarında bir m iktar k u v v et topladığını ziriazam Koca Sinan Paşa, Raab'da top­
duyunca, yapılacak işler için bazı em ir­ lanm ış olan A vu stu rya k u vvetlerin in Is-
ler verm ekle beraber, görünüşe nazaran to ln i-B elg ra d ’a yü rü yecek lerin i öğrendi.
serdarın iy i tertiplenm iş bir harp plânı H attâ A vusturyalIların bir taburu Tata
yoktu. sahrasına yürüm üştü. Bu v a ziy et k arşı­
Eszeg sahrasından harekete g eçilir ­ sında büyük k u vvetlerle düşm an p lâ n ı­
ken R um eli b eylerb eyi M ehm ed Paşa n ın önlenm esi icap ederken böyle bir
B udin’den 6 adet balyem ez v e 2 adet y o l tutulm adı. T oplanan harp m eclisin ­
k alanbom a topu ile sair m ühim m at a- de m evsim in ilerled iğ i, çarpışm ak ü ze­
lıp Îstoln i-B elgrad (S tu hh veissen bu rg) a re T ata’y a yüründüğü takdirde işin u -
nakle m em ur edildi. Budin m uhafızı zayacağı, h albuki yak ın d a k ış soğu k la­
H aşan P aşa’y a da ey â let ask eriy le h a ­ rının bastıracağı ileri sürülerek, h arek â­
zır olm ası hususunda em ir gönderildi. ta gelec ek baharda devam edilm esi k a ­
Mohaç sahrasına varıld ığı zam an A n a ­ rarlaştırıldı. T ehlikenin elle tutulacak
dolu askeri yoklam a olundu. kadar belirli olm asına rağm en, serdarı
Koca Sinan Paşa, em rindeki k u v­ hem ence k ışlağa çek ilm eğ e sevkeden â -
vetlerle Îstolni-B elgrad ovasına vardığı m il, b elki de askerin iy i harp e tm iy ece-
zaman B udin’den nakli em redilen m ü ­ ğinden v e m uhtem elen itaatsızlığa k a l­
him m at da oraya gelm iş bulunuyordu. kacağından şüphelenm esidir.

1596
Bu kararı m üteakip askerin kışlam a n i-B elg ra d üzerine yürüm e plânlarında
sahalarına taksim ine teşebbüs edildi. d eğişik lik yapm adılar. Hattâ taarruza
Koca Sinan Paşa ev v e lâ Y eszprem ve geçm ek için hazırlıklarını daha da ile r­
Palota'nm zaptı m ü n aseb etiyle kapıku­ lettiler. Koca Sinan P a şa n ın askerin bir
lu askerinin piyade ve sü varisin e, ik ­ kısm ını etrafa dağıtm ası, sonunda k en ­
ram iye m ahiyetinde terak k iler dağıttır­ disinin de B elgrad’a çek ilm esi, A vu stu r­
dı. Ondaıı sonra Budin önüne gelindi. y a lIla r için iy i bir fırsattı. Bu fırsatı
Burada, askerin kışlam a yerle rin e tak­ kaçırm ak islem ey en A vusturyalIlar fa ­
sim i fiilen başladı. K apıkulu ask erle­ aliy etlerin i sıkılaştırdılar. N eticed e Türk
rinden zağarcı v e turnacı bölükleri y e ­ hududu yakınında v e Tuna nehri kena­
niçeri kethüdası ile b irlik te B udin m u­ rında bulunan K om orn’da N adasdy.
hafazasında: Cebeci, topçu v e top ara­ P alffy, Z rinyi v e H ardek isim lerinde k u ­
bacılar, P eşte’de kalacaktı. K apıkulunun m andanlar idaresinde bir A vusturya or­
esas kalabalık kısm ım teşk il e d en y e ­ dusu toplanarak Îstoln i-B elgrad üzeri­
niçeriler S eged in ’e gitti. Bu taksim den n e yürüdü. Bu vaziyet karşısında. So-
sonra serdarın başka tarafa asker gön ­ kullu M ehmed P aşa’nın oğlu ola n B u ­
derm ediğini, Budin önlerinde kalm akta din b eylerb eyi Haşan Paşa yirm i bin­
devam ettiğin i gören kapıkulu sü v a rile­ den fazla bir k u v v etle Îsto ln i-B elg ra d ’-
ri Paş&’n ın çadırının ip lerin i k eserek o- m im dadına koştu. Haşan Paşa şeh ir ö-
nu B elgrad’a dönm eğe m ecbur ettiler. nüne gelin ce (3 kasım 1593) ik i ateş a-
N eticede Serdar K oca S in an Paşa 10 o- rasında kalm ak istem eyen A vusturyalI­
cak 1594 (17 rebiülahır 1002) de B el­ lar bir m iktar geriye çek ilerek o civar­
grad’a geldi. da bulunan bir dağın eteğ in i tuttular ve
A vusturyalIlar, daha Y eszprem ve orada m uharebe düzeni alm aya k o y u l­
Palota’nm düştüğü gün lerd e Türk baş­ dular. A vusturyalIlar bir m iktar geri ç e ­
kum andanının plânsız v e m ütereddit k ilm esin d en cesaretlen en bazı tecrü b e­
davrandığını sezm iş olacaklar ki, Istol- siz kim seler Haşan P aşa’yı m uharebeye

Palota ve Veszprem’in Osmanlı ordusu tarafından muhasarası


(Macarea, A. Magyar Nemzet Törtenete adlı eserden)

1597
teşvik ettiler. Haşan Paşa ise, hudut m ışlar v e Kasım ayını m ütem adi şe k il­
boylarının tecrübeli şahsiyetlerinin, b ü ­ de harekât icra etm ekle doldurm uşlar­
tün k u vvetlerle çarpışm a yerin e taciz dır.
hareketlerinde bulunm anın daha doğru H am m er’in tem as etm em esine m u­
olacağına dair tavsiyelerin e aldırmadı. kabil. bu sırada A vusturyalIların m u­
N eticede em rindeki kuvvetlerin tam amı v affak iyetlerin i kolaylaştıran en mühim
ile A vusturyalIların karşısına çıkıverdi. âm il, Osm anlı askerinin istek le m uha­
A vusturya askeri çok iy i silâhlanm ıştı. rebe etm em esi v e bilhassa hudut k a le­
N aim a’ya göre (c: 1 s: 87) A vusturya lerindeki m uhafızların korkak davran­
askerinin surş den ilen bir kısm ının hem m ası, bir kısm ının ise, bozguncuların fi­
süvarileri lıenı d e atları zırhlı idi. leti h alin e g elip , kendilerinden beklenen
İki taraf arasında cereyan eden çar­ v azifeyi yapm adıktan başka çapul h a ­
pışm ada, Türk askeri dalga dalga gelen reketlerine girişecek derecede düşüklük
A vusturya hücum una m ukavem et ed e­ gösterm esidir. N itekim Peçevî, S elan ik î
m edi. A sker kaçışm aya başladığı zaman ve Naim a gib i Osmanlı m üverrihlerinin
Haşan Paşa bunu önlem ek v e onları eserlerinde, bu noktaya acı ifad elerle te ­
gayrete getirm ek için: m as eden pasajlar m evcuttur. Hudut
— Bre gaziler, gayret vaktidir! d i­k alelerinde bozğunculuk çıkaran m uha­
ye bağırdı ise de kim seye söz d in lete­ fızların bir kısm ının Türk asıllı olm a­
m edi. M uharebe yerinden kaçanlar B u - d ık ta n anlaşılm aktadır. Zira Naim a tari­
din yolunu tutarken Haşan Paşa m a iy e­ hin in birinci cildinin 89 ncu sayfasında:
tindeki adam ları ile düşman ortasına «dokuz pâre kal’anın eh l-i fesa t askeri
düştü. Ü zerine üşüşen A vusturya asker­ ve gayretsiz m artalozları bilcüm le V aç’ta
leriy le zorlu bir çarpışm a cereyan etti. karar idüp gasp v e sirkat m isillû fesada
Haşan Paşa zırhlı olm asına rağm en k ı­ başladılar» cü m lesiyle m artalozlara işa ­
lıç darbeleri altında yaralandı v e atın ­ reti buna delildir.
dan düştü. H isar ağası Ahm ed A ğanın D üşm anın işin i kolaylaştıran bu v a ­
y etiştird iği ata binerek ölm ek v ey a esir z iy e t d o layısiyle bir kısım kaleler çabu­
düşm ekten kurtuldu. Haşan Paşa m u -, cak elden çıktı. A vusturya kum andan­
harebe sahasından sıyrılıp çekilirken o - larından Christophe Teuffenbach k u v ­
rada kalanlar vuruşa vuruşa şeh it d ü ş­ vetlerin i P a lffy ’n in askeri ile b irleştire­
tüler. B u m uharebede Türklerin v erd i­ rek Fülek üzerine yüklendiği zaman
ği şeh it m iktarı altı bin k işiydi. Kırk şehri alm ak için pek fazla zahm et ç e k ­
dört adet top ile bütün ağırlıklar d ü ş­ m edi. M uhafızlar bir m iktar dayandılar-
m anın elin e geçti. sa da bilâhare vire şartı ile k aleyi te s­
Haşan Paşa yaralı vaziyette B udin’e lim ettiler. Fakat A vusturyalIlar şehre
gelin ce ilk iş olarak, m uharebe duru­ girince virey e riayet etm iyerek, kaleyi
m unu B elgrad’da bulunan serdara arz kendilerine terkeden insanları e lb isele ­
ile kendisinden yardım istedi. rine varıncaya kadar soydular. Bu ara­
Ham mer, İstolni-B elgrad m uharebe­ da iki üç yü z kadar kim se F ü lek ’te k a l­
si m ünasebetiyle; A vusturyalIların bu dı. İşte o m ıntıkada soygun v e bozgun­
m u vaffakiyetten lâyık olduğu derecede culuk hareketi orada kalanlara Fülek
istifad e edem ediklerini, o sırada A vu s­ halkının iltih a k iy le başlıyarak etrafa si­
turyalIlar tarşfından Gran şehri m u h a­ rayet etti. B ozgunculuk bir tarafa bıra­
sara edilm iş olsaydı, burasının d ü şm e­ k ılsa bile, gayretsizlik yalnızca F ülek v e
sinin .m uhakkak olduğunu, fakat onların çevresindeki k alelerin m uhafızlarına da
böyle bir harekâta tevessü l eylem em iş şâm il değildi. B elgrad’a kışlam aya g i­
oldukları m ütalâasını serdetm ektedir. den ordunun bir kısım b irliklerinde bile
Ham m er’in bu şekild ek i mütalaam a bu hâl m evcuttu. N itekim , N aim â’n ın i-
karşılık A vusturyalIların, Koca Sinan şareti v eçh ile, F ü lek ’e im dat k u v v eti o -
P aşa’nın Belgrad'a çekilm iş olm asından larak gönderilen Sinan Paşa-zâde M eh-
ve İstoln i-B elgrad ’da kazandıkları m u ­ med Paşa bir günde alınacak m esafeyi
vaffak iyetten azam î derecede istifad eye ga y et yavaş şek ild e ileriiyerek beş gün­
çalıştıkları anlaşılm aktadır. Zira A v u s­ de katetm ek su retiyle bunun ayrı bir
turyalIlar, bundan sonra da boş durm a­ m isalini verm işti.

1598
dair bir zafernâm e hazırlatarak Ridvan
Ağa adında bir ulakla İstanbul'a gön­
derdi. Serdarın böyle zafernâm e y o lla ­
ması biraz garip kaçıyordu. Zira bun­
ların zaptının üzerinden bir ay kadar
zaman geçm eden Îstolnî-B elgrad bozgu­
nu vuku bulm uş v e bunu da on ad et ka­
lenin kaybı takip etm işti. Bundan sonra
serdarın zafernâm esinin garabeti biraz
daha fazla sırıttı. Zira ayni şah siyet bir
m üddet sonra İstanbul’dan yardım ta le ­
binde bulundu. Koca Sinan Paşa’m n bu
hali ve bilhassa harbin açılm asına sebep
oluşu Osm anlı vak ’anüvislerinin kalem i
için b ile bir ten k it m evzuu teşk il etm iş­
ti. N itekim Naim â bu m ünasebetle: «Küf-
fâr-ı bed nam asker-i islâm m e v v e l b a ­
harda azm v e rezm ini m uhakkak bilüp
m em lek etlerin e karib kaleleri b ezl-i
ırıakdur ile alıp, m uhasara v e cen k len îen
Fülek kalesini m uhasara edenlerden hâli olm ayıncak Sinan Paşa bu kâr-ı
P alffy m ü şk ile iştigal ile n â r-ı m u h areb eyi iş’al
ettiğin e nadim oldu. Emma bîr iş ba­
N eticede F ülek’ten sonra Szecsen şarmadan feragat m uhaldür deyü ah-
(S eçen ), Szabadna, D ivin, Som osko, D e- v a l-i der-i d evlete defaat ile arz idüp
vany, D regely, H ajatsby (H ayask u ), B u - hazine v e asker lüzum unu ilâm e tm iş­
jak kaleleri A vusturyalIların elin e düş­ ti» dem ekte, daha sonra Koca Sinan P a-
tü. A ralık ayı içinde de A rşidük M at­ şa’nm sefere çıkışından m ü tev ellit p iş­
tı ias tarafından Neograd zap te dildi. A - m anlığına tekrardan işaretle, p adişah­
vusturya eline düşen kalelerden kaça­ tan vardım tem in ed eb ilm ek için kendi
b ilen m ahdut sayıdaki askerler Waitzen am a la rın d a n başka asker v e halktan bi-
(Vaç. Vac) civarında toplandılar.
Bir sürü k alenin çabucak elden g it­
mesi üzerine, sair k alelerin asker ve
kum an d anları mil da onlar gibi yapm a­
ması için etrafa gözdağı v erilm esi y o ­
luna gidildi. Bu sebeple, kalelerini fa z­
la dayanmadan düşm ana terkeden veya
k aleyi terkederken top v e sair m alze­
m eyi tahrip etm eden çek ilen kim seler,
hapis v e idam edildi. Bu yüzden öldü­
rülenlere N eograd b ey i K araferye’Ii
M ehmed B ey de dahildi. N e acıdır ki,
artık Osmanlı idaresi, v a k tiy le büyük fe­
dakârlıklar sarfiyle zaptedilm iş olan
yerleri şim di tedhiş y o îîy le eld e tutm a­
ya çalıştığına dair iik örnekleri verm ek ­
teydi.

Koca Sinan P aşa’nm


Istanhul’dan yardım istem esi

Serdar Koca Sinan Paşa B elgrad’a


gelince, Veszprem ve P alota’nln 2aptma Neograd’ı alan Arşidük M athias

1599
Estergon) v e Hatwaıı (H atvan) idi.
Gran’s kuşatan kuvvetlerin başında im ­
parator İkinci K uüolfuıı kardeşlerinden
arşidük M aksim ilyen, H atvan’ı kuşatan
k uvvetlerin başında da A vusturya’nın
îstirya ordusu kumandanı Teuffenbach
vardı.
Bu muhasaralar üzerine B udin v a li­
si Sokullu-zâde Ilasan Paşa ile Serdar
Koca Sinan P aşa’nın oğlu Rumeli b ey ­
lerbeyi Mehmed Paşa Hatvan'm im da­
dına koştular. Her iki paşanın k u v v etle­
ri A vusturyalIlara taarruz ederek on la­
rı biraz hırpaladı ise de A vusturya k u ­
mandanı ilk nazarda çekilm eyi düşün­
medi. Hattâ çarpışmalar sırasında H a­
şan Paşa düşmanı toplar önüne çekm ek
için sahte ric’at m anevrası yap tığı sıra­
da bunu hakikî bir çekilm e zanneden
Mehmed Paşa kaçm ağa başlayınca as­
Gran ( Estergon) ı muhasara eden ker bozguna uğradı. O arada bir huruç
İmparator İkinci Rudolf’un kar­ hareketi ile kaleden çıkan H atvan m ü-
deşlerinden Arşidük Maksimi İyen d afi’i S a n A lî oğlu A slan B ey muhasara
ordusunu hırplayıp tekrar k aleye ç e k il­
le istim datnâm eler toplıyarak İstanbul’a di. Bu çarpışm alar cereyan ederken S er­
yolladığını bildirm ektedir. dar Koca Sinan em rindeki kuvvetlerin
Koca Sinan Faşa’nın yardım talebi hareket halinde bulunduğunu düşman
padişah tarafından cevapsız bırakılm a­ haber aldı. Bir h ayli yıpranm alarına
dı. Yeniçeri ağası veziriazam ın m a iy e­ rağmen kaleleri alm aya m uvaffak ola­
tinde sefere mem ur edildi (1471 nei sa y ­ mayan A vusturyalIlar M ayısın son gü n ­
faya bakınız), ayrıca Kırım hanına sad- lerinde Hatvan önünden çekildiler.
nâzam ın imdadına yetişm esi emredildi. H atvan önündeki çarpışmalarda
Yeniçeri ağalarının sadrazamın m a iy e­ Türkler dört bin şehit verdi. A vusturya­
tinde sefere çıkışları ilk defa bu suret­ l I la r ı n zayiatı bundan aşağı değildi. H at­
le başlam ış oldu. Hüküm et merkezinin van muhasarasının kaldırılm asında esas
inzibatından da m es’u l olan yen içeri a- rol Haşan Paşa’m ndı. K alenin m üdafi’i
ğası İstanbul’dan ayrılırken bu v a zife­ de iyi dayanm ıştı. Fakat Koca Sinan Pa­
sini kendisine vekâleten sekbanbaşıya şa padişaha bu başarıyı oğlunun kazan­
devretti, yeniçeri ağası muharebe saha­ dığını bildirdi. Bu hile m üverrih N ai-
sına doğru yollanırken cebeci başı da m a’run tarihinde şöyle anlatılm aktadır;
bin kişi ile ona refakat etm ekteydi. ■iv ak i-i h a l d er-i devlete arzolunup ek ­
ser bahadırlık Haşan Paşa’m n ik en v e ­
ziriazamın. M ehmed Paşa nam ındaki oğ­
A v u stu r y a lIla r ın G ran (E s te r g o n ) v e
lunun oldu. Ve eyâletin e zam im eten v c -
H atvaıı’ı muhasara etm eleri zaret ile m urassa k ılıç v e sam ur h il’at
gönderildi».
1594 senesi baharında Türklerden Gran önündeki m uharebeler Hat-
Önce A vusturyalIlar faaliyete geçti. G e­ van ’dakinden daha şiddetli oldu. A vu s­
çen y ılın Kasım ayında kazanmış olduk­ turyalIlar kale bedenlerini pek sıkı ş e ­
ları m uvaffakiyetler, onlara mütearrız kilde dövdüler. N aim a’nın bildirdiğine
duruma geçm e cesaretini verm iş b ulu­ göre A vusturyalIlar günde bin sekiz yüz
nuyordu. Bu bakımdan M ayıs ayı ba­ top m erm isi savuruyorlardı. Silâh k u v­
şında iki A vusturya ordusunun iki ö- v eti ile alamadıkları. Gran’ı türlü h ile ­
nem li beldeyi kuşatm aya başladıkları lerle alm aya çalıştılar. M üdafilere vırc
görüldü. Bu b eldeler Gran (Usturgon, ile teslim *teklifinde bulunduktan başka.

1600
kule dahilinde bozgunculuk çıkarm ak i- m aline tevessül olundu. Koca Sinan Paşa
çiıı Bosna ve Sem endre tarafından gelen bundan tam bir ay sonra Belgrad’daıı
iki bin serahur’uıı eline bayraklar vere­ hareket etti. Sirem sahrasına g irild ik ­
rek bunların Gran’ın içine alınm alarını ten sonra askere zahire ve m evacibleri
sağladılar. Fakat türlü çeşit hilenin hiç verildi. Bu sırada Anadolu’dan yen i ge­
birisi nıüdafiierin azim ve m etanetini len Sivas valisi Mehmed, Rakka valisi
sarsamadı. A li, Bosna v a liliğin e yeni tayin edilm iş
Gran m üdafileri cesaretle dayanır­ olan M ihaliçli Ahmed, Maraş valisi Meh­
ken onlara mümkün m ertebe yardım y a ­ med Paşalar orduya iltihak ettiler. Ma­
pılm aya çalışıldığını da bu arada belirt­ yısın ilk haftası içinde vukubulan bu
mek gerekir. Naima, dört kadırga ve bir iltihaklarla serdarın emrindeki asker
çok şayka ile üç defa im dat gönderildi­ miktarı artınca, toplanan harp m eclisin ­
ğini, Tunadaki Osmanlı gem ilerinin A - de Tata v e Raab kalelerinin zaptına ka­
vusturya gem ilerini Gran’a yaklaştırm a­ rar verildi. Bunun için kuzeye doğru
dıklarını, hattâ bu arada Türk kadırga­ Budin istikam etinde ilerlenm eye başlan­
larının Ciğerdelen (Parkany) i de teh ­ dı. Ordu B udin’e doğru ilerlem ekteyken
likeden kurtardıklarını yazar. İstanbul’dan gelen yeniçeri ağası Lala
Nihayet M ayısın ortalarında, S er­ M ehmed A ğa (bilâhara veziriâzamlığa
dar Koca Sinan Paşa tarafından gön­ kadar yükselecektir) beraberinde getir­
derilen Tem eşvar ve Bosna valileri Bu- diği bir m iktar askerle birlikte serdara
diıı’e geldiler. Fakat bunlar serdara iti­ iltihak eyledi. M acaristan arazisinden
matsızlıklarından dolayı işi yavaştan a- geçilirken o bölgedeki vali ve sair ku­
larak sür’atle Gran üzerine yürüm edi­ mandanlar da orduya katıldılar.
ler. Maamafih onların B udin’e g elişleri­
nin düşman tarafından duyulm ası m a­ Tata ve Raab kalelerinin zaptı
neviyat kırıcı oldu. Zaten epeyce y ıp ­
ranmış olduklarından her iki b eylerb eyi­
Hududun epeyce uzağm dayken O s­
nin m uharebeye girm elerine m ahal kal­
manlI ordusu harp yürüyüşü nizam ına
madan m uhasarayı çözdüler. Bu arada
geçti. Bu arada kumandanlar arasında
düşmanın çekildiğini gören Gran m üda­
vazife taksim i yapıldı. Budin’den sonra
fileri kaleden çıkarak üzerlerine y ü k len ­
kuzey batıya doğru ilerliyen ordu Gran-
diler. Düşmandan bin kişi öldürdükleri
dan itibaren Tuna boyunu takip ederek
gibi bir o kadar da esir aldılar.
Tata önüne geldi. Tuna’nm pek yak ı­
Osmanlı kaynaklan H atvan ve Gran
nında ve bu nehre karışan küçük bir
muhasaralarının iki ay sürdüğünü söy­
suyun kenarında bulunan Tata (D otis)
lerler. Halbuki Hammer bu kısm ı iki sa­
şehrini koruyacak kuvvetlerin başında
tır halinde geçirterek muhasaraların y ir­
imparatorun kardeşi arşidük Mathias
mi beş gün devam etm iş olduğunu y a ­
vardı. Fakat burası üç günden fazla
zar.
dayanam adı. V’ire şartı ile, yâni m ah­
surların sağ salim çekilip gitm elerine
Serdar Koca Sinan Paşa’mn m üsaade suretiyle teslim oldu. Koca S i­
harekete geçm esi nan Paşa’nın, Selânikî tarihine dercedil-
m iş bulunan fetihnâm e suretlerindeki
Kış m evsim ini B elgrad’da geçiren tarihe göre, Tata muhasarası 13 temmuz
serdar-ı ekrem Koca Sinan Paşa sefer 1594 te başlam ış ve dördüncü gün şehir
mevsim i yaklaşınca A vusturya sınırına Türklerin elin e geçmiştir. Tata’dan son­
hareket zamanının geldiğin e bir işaret ra onun yakınında bulunan Saint - Mar-
olmak üzere B elgrad’ın «Hünkâr tep e­ ton k alesi de 2aptedilm iştir.
si» ne çad ın n ı kurdurttu (6 nisan 1594). Tata ve Saint - Marton kalelerinin
V aktiyle Kanuni Sultan Süleym an’ın zaptından sonra Raab’ın fethine tev es­
otağını kurdurmuş olduğu v e o zaman­ sül edildi. Halbuki Tata ile Raab ara­
dan beri Hünkâr tepesi diye anılan bu sında mühim beldelerden biri olan K o­
yere serdarın çad ın çıkarılınca, cepheye m a m (Komaran, Komron) vardı. İh ti­
hareket için lüzum lu hazırlıkların ik ­ mal, ondan daha büyük v e daha m üs­
O
1601
tahkem olan Raah'ın feth iyle K o m a m ın iltih ak eylem iştir. Naima, Peçeyi, S e lâ ­
kolaylıkla elde edileceği hesaplandığın­ nikî M ustafa. Kâtib Çelebi v e Solak -
dan, burası daha sonraya bırakıldı. zH.de gibi Osmanlı m üverrihleri Kırını
Tuna’m a kollarından Leitfaa ve Kaab haninin m erasim le karşılandığını, Gazi
sularının birleştikleri bu şehre M acar- G ira y ın sadrıâzamm çadırında ağırlan­
lar Györ. Türkler de Yanık dem ekteydi. ması sırasında kendisine altun leğen ve
Kâtib Ç elebî’n in «Fezleke» sindeki iza­ ibrik, k ıym etli eyer takımı vurulm uş
ha göre: K anunî Süleym an V iyana se fe ­ bir at, murassa bir kılıç, murassa bir to­
rine giderken şehir halkı itaatlarm ı ar- puz ve beş bin duka hediye edilm iş ol­
zetm ek üzere gelm ediğinden, hünkârın duğunu yazarlar.
emri ile ihtar topu atılınca şehrin varo­ Osmanlı askerinin bir hayli uğraş­
şu yanm ış, bundan sonra Türkler bu maları sonunda Raab kalesi teslim alın ­
şehre «Yanık» dem eye bağlamı şiardır. dığı zaman pek çok m alzem e ele g e çi­
Turta kenarındaki mühim şeh irler­ rildi- Ham mer tarihinin zeyl kısm ındaki
den olan Kaab pek m üstahkem di. O s­ (c: 7 s: 282) nota göre; Türklerin eline
manlI m üverrihlerinin hem en hepsi de geçen harp m alzem esi, 290 top, 200 kan­
R aab ın etrafın: çeviren surların kalın­ tar barut, 200 kantar kurşun, 20 bin zi­
lık ve yü ksekliği, onun önünde bulunan ra uzunluğunda lâğım fitili ve m uhtelif
hendeğin vaziyeti, istihkâm larının m eta­ eb'adda 8300 top güllesidir. Halbuki bi­
netinden uzun uzun bahsederler. zim tarihlerim iz bunları daha fazla g ö s­
Selân ikî tarihine sureti dercedilm iş term ekte, harp m alzem esinden başka g a ­
olan, K oca Sinan Paşa’nın fetih n am esin ­ nim etler m eyaııında fıçılarla para k e se ­
den öğrendiğim ize göre Raab m uhasara­ leri, üç bin çadir, 10 tanesi büyük o l­
sı 7 ağustosta başlam ış v e şehir 27 e y ­ m ak üzere bir çok gem i bulunduğu b il­
lülde teslim olmuştur. Bu fetihnam ede. dirilm ektedir.
Arşidük M athias kumandasında Alman,
Raab’ın fethinden önce serdar Ko­
Macar, İspanyol, Leh, Italyan, M oskof
ca Sinan Paşa K ın m hanını Papa k a le­
vesair m illetlerden m üteşek k il yüz b in ­
sinin feth in e gönderm işti. Balaton gölü ­
lik bir ordunun Tuna’nın karşı yak asın ­
nün kuzey doğu ucu ile Raab suyu ara­
da beklem esi sebebiyle şehrin o tarafı­
sında kalan sahada bulunan Papa k a le ­
nın kuşatılam adığı kaydedilm iştir. F e ­
si Osmanlı kuvvetleri tarafından kuşa­
tihnam enin yazılış tarzında, düşm an as­
tıld ığı sırada Raab (Y anık) kalesi d ü ş­
kerinin çeşit ve sayısı için m übalağa h a­
m üştü. Bunun için, Papa kalesi m uha­
vası sezilm ekle beraber, Kaab m uhasara­
fızları Türk kuvvetlerine karşı koyam ı-
sının uzun sürm esi sebepleri m eyam n-
yacaklarını anladıklarından, yapılan tes­
da yalnızca şehrin istihkâm larının kud­
lim teklifini kabul etm işler v e kaleyi
retli oluşunun değil, kuşatılam ıyaıı k ı­
Osmanlılara terketm ışlerdir.
sımdan mahsurların yardım, alm ış b u ­
lunm asının da zikri gerekir. Bu y erler zaptedilince hem en ida­
Raab’m m uhasarası başladıktan bir ri teşkilât kurulm aya tevessül olunm uş­
kaç gün sonra Kırım hanı Gazi Giray 40 tur. Raab v e Papa birer sancak m erkezi
bin kişilik bir kuvvetle gelerek orduya itibar edilm iştir. Raab’a ehem m iyetine
binaeıl 6300 m uhafız asker v e lüzum u
kadar top ve m ühim m at bırakılm ıştır.
Raab sancakbeyliğine Osman Paşa, Pa­
pa sancakbeyîiğine de Segedin sancak
beyi ldris B ey tayin edilm iştir.
Raab fethinden sonra bu bölgede
kuşatılan d iğer bir kale K om am (Komti­
ran) dır. Tuna kenarında ve Raab ile
Gran arasındaki sahada bulunan Kom anı
muhasarası 16 ekim 1594 te başlam ış ve
bir hafta kadar sürdükten sonra m uha­
Y am k-kale (G ülvar, Györ, Raab) nin sara kaldırılm ıştır. G elib o lu lu  li ile
onaltıncı asır sonundaki vaziyeti Haşan B ey-zâde v e ondan naklen S o lak -

1602
i
zâde tarihlerinde kaydedildiğine göre: leti için bir gaile teşkil ettiği, zamanla
K om anı muhafızı evv elc e Yanık kalesi daha iyi belli oldu. Bunun en açık m i­
fethedildiği takdirde kendisinin de tes­ sallerinden biri, A vusturya harbi saye­
lim olacağını bildirm iş, S okullu-zâae sinde Erdel, Eflak ve Boğdan’ın isyana
Haşan Paşa bu şartlarla kaleyi teslim cesaret ve im kân bulm ası, ayni zam an­
alacağı sırada, fetih şerefin i oğluna m a- da A vusturya ile ittifak eylem esidir.
letm ek isteyen Serdar Koca Siııar. Paşa Eflâk ve Boğdan voyvodalarının is­
oğlu M ehmed Paşa vasıtasiyle Komarn’a yanına tesir eden âm iller arasında, az
ateş açtırm ış, onlar da Türklerin vire miktarda dahilî idarenin hissesine işaret
şartına riayet etm iyecek leri zehabına edilebilirse de onlara asıl cesaret veren
kapılarak teslim olm ayı red ile m ukave­ şey, dışardan gördükleri teşvik ve Ko­
m ete devam eylem işlerdir. Mezkûr ta­ ca Sinan Paşa’m n sebep olduğu harptir.
rihçilerin bu ifadesine m ukabil P eçevi Dış tesir, A vusturya hüküm eti ve Papa­
ve Kâtib Çelebi böyle bir şey i kabul et­ lık m akam ından gelm iş, Koca Sinan Pa-
m em ektedir. B inaenaleyh, Komarn’ın a- şa’nın, büyük bir ordunun başında o l­
lınm am asının hakiki sebebinin, soğukla­ duğu halde, ordusunun azam etiyle m ü­
rın erken bastırması, Kıı'ım hanının kış tenasip işler başaramaması. E rdel’in de
bastırmadan m em leketine gitm ek için Eflak, Boğdan voyvodalarının da dış
harekete geçm esi üzerine diğer askerle­ teşviklere âlet olm alarına yol açmıştır.
rin de avdet için sızlanm aları ve nih a­ Papaların şim diye kadar, m üteaddit
yet Komarn m uhafızlarının da sıkı bir defalar Türkler aleyhine ittifak lar kur­
m üdafaada bulunm alan olduğu anlaşıl­ m aya çalıştıkları malûmdur. Üçüncü,
maktadır. M urad’ın son zamanlarına rastlıyan bu
Serdar-j ekrem Koca Sinan Paşa 22 devirde ise; Türkler aleyhine ittifak te­
ekim de Komarn m uhasarasını kaldırdı­ sisine çalışan Papa Sekizinci C lém ent’-
ğı gün ordu kışlağa çekilm ek üzere av­ dir. Bu adam papalık m akam ına otur­
dete başlam ıştır. Budin’e gelindiği za­ duğu 1592 tarihinden itibaren Türkler
man Koca Sinan Paşa Sivas, D iyarbe- aleyhine bir hıristiyan ittifakı kurma i-
kir. Rakka, Halep v e Şam askerlerini şini ehem m iyetle ele alm ıştır. O sırada
m em leketlerine gönderm iş, diğerlerini A vusturyalIların, karada en k u vvetli h ı-
de m uhtelif kışlaklara dağıttıktan sonra ristiyan devleti bulunuşları ve Türk teh­
kendisi B elgrad’a çekilm iştir. didine bizatihi m uhatap olmaları dola-
y ısîy le. Papa Sekizinci Clément evvelâ
Erdel, Eflak ve Boğdan İmparator İkinci R udolf’a müracaat e t­
isyanları m iş ve onu kendisine müzahir bulm uş­
tur. Clément, sadece hıristiyan d e v le tle ­
Koca Sinan Paşa'm n sebep olduğu re müracaatı da kâfi görm iyerek, Os-
1593 A vusturya harbinin,. Osmar.li d ev­ m anlı m em leketlerindeki hıristiyanları

£> ..

Komarn (Komaran, Komarom) m uhasarasında Osm anlı nehir donanmasının


faaliyetini gösteren bir resim

1603
ayaklandırm a işine bile dikkatini çev ir­ liği bakım ından, m es’u liyet d erecesi b i­
miştir. Bu gaye ile doğuya, m isyonerler raz daha ağırlaşmaktadır.
ve gizli vazife alm ış kim seler y o lla m ış­ Osmanh hüküm etinin, kıral Batori
tır. Bu cüm leden bir hareket olarak 1592 Z igism und’un bir döneklik yap ab ilece­
de Boğdan’a katolik m isyonerler y o lla ­ ğinden, hüküm et »ıezdinde bazı tek lifler
m ış. 1594 te de «Cumuleo» adında bîr ileri sürm esi üzerine vaziyetten şü p h e­
papazı M oskova’ya gönderm iştir. Bu pa­ len d iğ i v e bu sebeple tâbi ile m etbû a-
paz V enedik üzerinden A rnavutluğa, o- rasında bir konuşm a zem ininin açıldığı
radan da E rdel’e gitm iş, burada Erdel anlaşılıyor. Zira Ham m er (C: 7, s: 184);
kıralı Bathory Zsigm ond (Batori Z igis- bu sırada kıral Z igism und ile Osmanlı
m uııd) ile iki gizli m ülâkatta bulun­ hüküm eti arasında m üzakerelerden bah­
muş, oradan Boğdaıı v e E flak’a geçerek setm ekte ve: «Zigismund B atori, devle t - i
voyvodalarla görüşm üş ve papanın gizli O sm aniye ile mi, yoksa A vusturya ile
m ektuplarını tevdi edip, Osmanh h ü k ü ­ mi ittifak edeceğinde daima m ütereddit
m eti aleyhin e faaliyete geçm eleri h u ­ kalarak Jorj Ravasdı v e Jan Buldog v a ­
susunda teşviklerde bulunm uştur. si tasiyle İstanbul’da m üzakerata g iriş­
Osmaıılı d evletin e tâbi hıristiyan m ek su retiyle v ak it kazanm ağa çalıştı.
b eylikler içinde, papa v e bilhassa A v u s­ Transilvanya (E rdel) nm m uavenetini
turya İm paratorunun telkinlerine ilk k u ­ kaybedeceğinden korkm akta bulunan
lak kabartan Erdel kıraihğıdır. Bunun, Koca Sinan Paşa da, m uhtedi M ehmed
Eflak ve B oğdan’dan daha önce A v u s­ (G reguvar V eresm arti) ile kablelihtida
turya teşviklerin e â let olm asının en m ü ­ Fol Marhazi adı ile gördüğüm üz Lipa
him sebebi, coğrafî m evkii bakım ından (L ipve, Lipava) sancak beyini Z igis­
A vurtu ryaya yak ın lığı v e İdarî selâh i- m und B atori’y e gönderdi? dem ektedir.
vet ve serbesliyetm in Eflak ve B oğdan’ Erdel kıralı Z igism und’un adamları
dan biraz daha fark lılığı d olayısiyle, A - ile yapılan konuşm alarda kurnazca dav­
v ıı s tu ry anın bunlarla daha erken v e da­ ranışlar, bu konuşm alara m üessir ola­
ha fazla m eşgul olm asıdır. Bununla be­ cak şekilde m ahallinde bazı tedbirler
raber şu noktayı ehem m iyetle belirtm ek ittihazı yerin e, teh d it yolunun tercih
icap eder ki; E rdel kıralı A vusturya edildiği görülm ektedir. Gerçi bu teh d it­
teşviklerine birdenbire kapılm am ış, Ön­ ler padişah, sadrıâzam ve Tem eşvar
celeri. OsmatıU devletin e isy a n edip -et­ b eylerb eyi tarafından Erdel kıralı ve
m em e hususunda epeyce tereddüt e tm iş­ m eclisin e hitaben yazılan m ektuplar Z i-
tir. Erdel kıralı B athory Z sigm ond’u te ­ gism und’u karşı tarafa iltih ak işin d e t e ­
reddüde şevketten sebepler m eyanında, reddüde sevk etm işse de, bu tereddüt
AvusturyalIlarla ittifa k ettiği takdirde, devresi pek uzun sürm em iştir. N ih ayet
O sm anh kudretinin A vu stu ryayı ezm e­ Zigism und, 1593 senesinde v e harbin çık ­
y e k ifayet edip etm iyeceği davasının masından sonra «mukaddes ittifak* a
yanında, Erdel'de O sm anlılara taraftar dahil olm uştur.
bir topluluğun bulunm asıydı. B inaen­ A vu stu rya im paratoru İkinci Ru-
aleyh, Önce bu topluluğun ikna edilm esi d olf’uıı m ütem adi teşv ik v e tazyiklerine
v e y a ses çıkarm ıyacak hale sokulm ası maruz kalan Bathory Zsigm ond, m u­
icap ederdi. Ayni dâva Eflak v e B u ğ­ kaddes ittifak a girerken, m em lek etin d e­
dan için de m evzubahisti. ki Osm anlılara sadakat taraftarlarını ev ­
O sm anlı devletinin, 1592 senesinden v elâ ikna y o lu y le kendi fik rin e çev ir­
itibaren iki y ıllık diplom atik m e se le le ­ m eye çalışm ış, buna m uvaffak olam ayın­
rine göz gezdirilince, A vusturyalIların ca öldürm e cihetini terviç eylem iştir.
ve papanın Erdel, E flak v e B oğdan’ı tah ­ Türk taraftarı partiyi yok ed eb ilm ek için ,
riklerinden ve bu b eylik lerin bir k iriş­ şefleri ve ileri g elen leri öldürm ekle b u ­
ti yan ittifak ına girm ek üzere bulunduk­ nu halledebilm iştir. Öldürdüğü k im se­
larından habersiz olunduğu anlaşılm ak­ ler arasında, Erdel b ey liğ i için müddei
tadır. B inaenaleyh, Veziriazam Koca S i­ bulunan am cası Bathory B oldizsar ile
nan Paşa’m n, d evleti harbe sürüklerken kendi kardeşleri de vardır.
etrafında olup biten şeylerden habersiz­ Bu şeflerin K olojvar’da idam ından

1604
rafından A vusturya’da m ünasip bir yer
gösterilecekti.
Boğdan ve E flak’ın durum una g e ­
lince: Bu m em leketlerin başında bulu­
nan voyvodalar papa sekizinci Clement
ile A vusturya İmparatorunun teşvik ve
vaadlerine kapılm akla beraber, bunların
voyvod alık m akam ına geçiş şek illeri,
dış tesirlere kapılm alarını kolaylaştırır
bir h ava taşım aktaydı.
Son zamanlarda her iki m em leket
üzerinde Osmaıılı hüküm etinin nüfuzu
pek fazla artm ıştı. V oyvodalar k o la y lık ­
la değiştiriliyor ve kim İstanbul’a daha
fazla para gönderm eyi vadede rse o v o y ­
voda oluyordu. V oyvodalık makam ına
geçen şahıs ise, vadecttiği parayı temin
edebilm ek için halkı soyuyor, cebir ve
zulm e kadar işi ileri götürüyordu. N ai-
mâ, Peçevî, Kâtib Ç elebi’nin, Eflak ve
Boğdan'daki Türk alacaklarına dair yaz­
dıkları şeylere bakılırsa; buralarda tica­
rette T ürklerin m ühim rol sahibi olduk­
ları, tüccar nâm ına işgören, icabında o-
Erdel voyvodası B athory Zsigmond na m uam elecilik eden veyahut da biz­
zat ticarette eli olan buralardaki m u ­
az sonra Eflak voyvodası Alihal (M ihai hafız yeniçerilerinin, m alı ucuza almak
Viteazul) ve Boğdan voyvodası Aron ile, veya alacağını çabucak tah sil etm ek i-
kendini m etbû tanıtan v e daha bazı ağır çin halka zulm ettiği anlaşılm aktadır. B i-
şartlar ih tiva edeıı O sm anlılar a ley h i­
ne bir anlaşm a yapm ıştır.
Bathory Zsigm ond, Eflak ve Boğdan
voyvadaları ile yapm ış olduğu anlaşm a­
lara istinaden onların herbirine bir m ik ­
tar yardım cı asker gönderdi. îş bu d e­
rekeye vardıktan sonra, G ecszy adında­
ki bir kum andanın idaresinde, B anat’-
taki Osmanlı kalelerine taarruz için bir
ordu şevketti (1594). M uvaffak olann-
yaıı bu ilk askerî tecrübeyi m üteakip
im parator Rudolf ile m ünasebetini d a­
ha da sıkılaştırdı. Bu arada y ap tığı ik in ­
ci bir anlaşm aya göre; R udolf kendisini
m üstakil bir prens olarak tan ıyor v e y e ­
ğeni Maria C hristem a ile izdivacını ka­
bul ediyordu. A nlaşm anın saltan at iş le ­
ri ile ilgili kısm ına nazaran, Erdel kı-
rallığı «hatt-ı am udî üzere» Zsigm ond'-
un erkek evlâdına in tik al edecek, şayet
erkek evlâdı olm azsa Erdel (T ransilvan-
ya) tâcı A vusturya im paratoruna g e ç e ­
cekti. O sm anlılarla yap ılacak m ü cad ele­
de eğer Osmanlı ordusu T ransilvanya’da
hâkim duruma geçerse, Zsigm ond v e b ü ­ İm parator İkinci R u d olfu n yeğeni
tün taraftarlarına, İm parator Rudolf ta­ Maria C hristem a

1605
n aenaleyh . Eflak ve Buğdan'da T iirkler Bu g a y e ile her ik isin e de birer m urah­
aleyhine isyan bayrağını kaldıracak bir has gönderdi. Papa sekizinci C leıııent'in
kim senin arkasından lıalkııı gitm esine him ayesin d e teşekkül eden «m ukaddes
Sinil olacak İktisadî bir sebep de m e v ­ bağlılık» a dahil olur olmaz açıktan a-
cuttu. çığa isyan etti. Bunuıı isyan ı «zâlim*
E flak ve Buğdan'da um um i durum u nvanına u ygu n şek ild e tezahür eyled i.
b öyleyken az çok k u vvetli sayılacak 13 kasını 1594 te Yaş şehrinde Türk v e
şah siyetler voyvod alık m akam ına geçti. Rum alacaklılar kılıçtan geçirilm ek su­
Bunlar; 1591 de B oğdan voyvodası olan retiyle düşm anlık başladı. Zâlim Aron
Aron Tiranui (Zâlim Aron) ile 1593 te Yaş'ta adam öldürtürken E flak voy v o d a ­
Eflak voyvodası olan Mihai Viteazül sı Mihai de Bükreş v e Yergöğü (Gİur-
"(K ahram an M ihai) idi. giu) de ayni şev i yapıyordu.
İslâm A nsiklopedisinin «Boğdan» S ilâh sız insanları birdenbire öldür­
m addesinde kaydedildiğine göre; Aron' m ekle işe koyu lan A ron, y ap tığı an laş­
mı voyvod alığa geçm esi ona bir m ilyon m aya göre; bütün k u v v etiy le İm parato­
altım a m al olm uştu- Tabii bu parayı y e ­ run tarafında y e r alm ayı taahhüt e d i­
ni verg iler ihdas etm ek, icabında cebir yordu. Ş a y et Türklere karşı m uvaffak
kullanm ak su retiyle tahsil etm esi lâzım ­ olunam azsa im parator da ona Erdel k i­
dı. Onun voyvoda oluşundan bir sene ralına tanıdığı şekilde bir m elce hakkı
öncesinden beri papalık îü r k le r a le y ­ tam yordu.
hine bir ittifak tesisi için uğraşıyordu. M ukaddes ittifak a katılan üçüncü
1593 senesin de bu yoldaki fa a liy e t d a ­ b eylik olan E flak’ın iç durumu v e İs­
ha da artm ıştı. İşte v a ziy et böyleyk en tanbul ile m ünasebeti do B oğdan’ıııki
voyvoda A roıı OsmanlIlara sırtını ç e v i­ gibiydi. Burada da m erkeze daha fazla
rerek İm parator İkinci R udolf v e Erdel para gönderm eyi taahhüt eden voyvod a
beyi Z igism und üe ittifak a karar verdi. olur, bu da para toplam ak için h alkı
sıkıştırırdı. N aim a’ın n anlattığı bir h â­
d isey e bakılırsa: E flâk voyvod asın ın h ı-
ristiyan ittifa k ın a katılışında K oca S i­
nan P aşa’n ın hatalı hareketinin de bir
m iktar rolü olm uştu. Bu h âdiseye gö­
re: E flak voyvodaları sefer için top a-
rabası ve b eygir verirlerdi. A vusturyaya
son sefer açılınca da iki üç yü z beygir
gönderm işti. Koca Sinan Paşa Belgrad"-
û& kışlarken E flak’a adam yolla y ıp y e ­
n iden para v e b eygir istem iştir. V o y ­
voda bü em ri de isten en şeyleri gön d er­
m ek su retiyle verine getirm iştir. Fakat
Bir as.r ev v elk i Yaş şehri (B oğdan’da) K oca Sinan Paşa bunların biraz g ecik ­
m iş olm asına kızarak voyvodanın ada­
m ının idam ını em retm iş, o sırada oğlu
M ehm ed Paşa'nın şefa a tiy le adam id am ­
dan kurtarılm ış, lâkin, hem voyvodanın
em redilen şeyler dışın d a gönderdiği h e ­
d iy ey i reddetm iş, hem de «öyle m em a-
iik bir iki m ühm el kâfir elinde olm ak
ne lâzım ' İnşallahu tealâ ev v e l İsallar­
da seferim iz E flak üzerinedir» diyerek
adam ları hapsetm iştir. Bununla da g a ­
zabı g eçm iyeıı K oca Sinan Paşa B el-
grad’a dönüşünde adam ları öldürtüp E f­
lak'a sıkı em irler yazm ıştır.
3 ir asır evvelki B ükreş şehri (E flak ’ta) İşte, Koca Sinan P aşa’nın bu sert

1606
hareketinin dolm uş bardağı ta şırd ığ ın ­ ahalinin hayatlarına dokunulm am ak
dan şüphe etm em ek lâzım dır. şa rtiy le teslim e razı oldu. Fakat ah a li­
A vusturya im paratorunun teşk ilâ t­ nin kaleden çık ışı sırasında anlaşm aya
landırm aya çalıştığı m ukaddes ittifaka riayet etm eyen E flak askerinden bir k ıs­
girdikten sekiz güıı sonra isyan hare­ m ı tecavüze girişm iş, M ehm ed B eyin bu­
ketine te'vessül e y ley e n E flak vo y v o d a­ nu protestosu üzerine M acar generali
sı Mihai, B ükreş’te toplanm ış olan Türk m ütecavizlerden birkaç k işiy i idam e t­
ve Rum alacaklıları k a tlia m la işe baş­ tirm iştir. E flaklılar y in e ocak ayı için ­
ladı. A yn i gün hiç bir şeyd en haberi o l­ de Tuna’yı aşarak D obruca'ya d ah il o l­
m ayan Bükreş garnizonundaki a sk erle­ m uşlar v e S ilistre’y i yakm aya ça lışm ış­
ri öldürttü. O gün B ük reş’te öldürülen­ lardır. Fakat S ilistre sancak beyi M us­
ler iki bin k işiyi buluyordu. A lm an ta­ tafa B ey Eflak k u vvetleri üzerine h ü ­
rihçisi Ham m er’in: «Gerçi kendisine cum etm iş ve dörtbin kişi öldürerek d ü ş­
— vakıa haksız olm ıyarak — g ayyu r u n ­ manı S ilistre önünden çek ilm eğe m ec­
vanı verilm işse de asıl istihkakı hain bur bırakm ıştır.
ve vahşidir» dediği voyvod a M ihai (M i-
hal) bununla da kalm adı. Bükreş'teki Ferhad Paşa’m n veziriâzam ve
gibi caııiyaııe bir plânla Y erköyü (Y er-
göğü, G iurgiu) deki dört bin Türk er­ serdar tâyin edilm esi
kek kadın ayıredilm eden öldürüldü.
1595 ocak ayında ü çü n cü Sultan M u-
B oğdan’da isyan harek eti b aşgöste-
rad ölm üş v e oğlu Üçüncü M ehmed pa­
rince voyvoda Aron azled ilerek yerine,
dişah olm uştu. Y eni hükümdar, tahta
A 'aim ânın «Boğdan B ey-zâd esi denm ek­
çık tığı zam an d e v le t erkânı arasında ba­
le m âruf bir taze o ğ la n ... İslam a g eld i­
zı d eğişik lik ler yaptı. Bu d eğişik lik m e-
ği dahi sövlenürdü» şek lin d e ta v sif e t­
vanıııda en m ühim m i sadaretin Ferhad
tiği, P eçevî tarihinde ise ism i «Rıdvan*
Paşa’y a tevcihi (16 şubat 1595) idi. ü -
diye zikredilen şah ıs gönderildi. Fakat,
çüncü M ehmed tahta cü lû s ettiği sırada
voyvoda A ron, sadaret kaym akam ı Fer-
veziriâzam Koca Sinan Paşa ordu ile
had Paşa’m n yollad ığı bu genç adamı
B oğdaıı’a sokm adı. B elgrad ’da bulunuyordu. Koca Sinan
Paşa, Ü çüncü M ehm ed'in tahta cülûsuııu
B öylece, ev v elâ basit telâkki edilen
hareketin ciddî bir isyan olduğu an la ­
şıldı. K endisini tedip için M araş b e y le r­
beyliğinden m azul M ustafa P aşa’n m em ­
rine, bir m iktar askerle, iki bin y e n iç e ­
ri verilerek B oğdan’a sevk ed ild i. Em­
rindeki askerin azlığına rağm en kendi­
sin e güven en M ustafa Paşa, o sırada
M acaristan seferinden dönm ekte olan
Kırım hanından yardım istem eğe lüzum
görm eden B oğdan’lılarla çarpışm ak is­
tedi. Rusçuk’a geld iği zam an Tuna n eh ­
ri donm uştu. T op lan Y erköyü yakasına
geçirm ek üzereyken düşm anın b ask ın ı­
na maruz kaldı. K endisi ile beraber a s­
kerin m ühim kısm ı şehit, bir parçası da
esir edildi.
Bu m u vaffak iyet üzerine cesareti
artan E flak voyvod ası M ihai V iteazul
Türklerin bulunduğu y erlere tecavüze
girişti. Eflak ordusunun b aşına geçirilen
Macar asıllı general A lbert K iraly 1 o-
cak 1595 günü îb ra il’e taarruz etti. K ale
kum andanı K araçavuş M ehm ed B ey on-
altı günlük m üdafaadan sonra, askerle Meşhur Eflâk voyvodası Mihai (Mihai)

1607
duyunca. İstanbul'da sadaret kaym aka­ taraftar edinm eye çalışmışlar, ve sabık
mı bulunan hasmı Ferhad P aşa’y ı yeni veziriazam Koca Sinan Paşa taraftarla­
hüküm darın gözünden düşürm ek için, rı ile işbirliği ederek, ertesi divan top­
bir an önce hükûoıet m erkezine u la ş­ lantısını m üteakip d ağıtılan u lu fey i a l­
mak istem işti. Fakat İstanbul’a g irm e­ mam ışlardır. Ferhad Paşa'm n başı k esil­
ye v ak it ve imkân bulam adan, hasm ı- m edikçe u lu fe alm ayız diye ayak d ire­
m n kendi yerine geçtiğini öğrendi. F er­ yen , bu arada ulû felerin i almak istey en ­
had Paşa ondan erken davranm ış ve leri taşlayan v e kendilerine gönderilen
sadarete geçm eğe m uvaffak olm uşta. nasihatcılara karşı da ayni m uam eleyi
Son iki senelik siyasi m eseleler ve yapan isyancılar n ih a y et padişahın em ­
askerî harekât gözönüne getirilince; C • riyle yeniçeri ve bostancılar tarafından
çüncü M ehm ed’in, Koca Sinan P a şa y ı dağıtılm ışlardır.
sadaretten uzaklaştırm asına hak verm ek Patırtı çıkartan asker b öylece d a ğ ı­
gerekirdi. Zira bitip tükenm ek bilm eyen tılıp sindirilince, Ferhad Paşa isyanın
ihtirası yüzünden d evleti lüzum suz y e ­ Koca Sinan Paşa’mn tahrikiyle m eyda­
re harbe sokm uş olan Koca Sinan P a­ na gelm iş olduğunu arz ile sabık sadrı-
şa, serdar sı fa tiyle orduya idare ed er­ âzam m gözlerine m il çekilm esi hususun­
ken de m ühim bir şey yapam am ış, h at­ da padişahtan bir irade istih sal ey lem iş­
tâ harbin ilk yazında İstanbul’dan v a r­ tir. Fakat, böyle bir hareketin çok fe ­
dım istem iş, ikinci defa Belgrad k ışla ­ na neticeler doğurabileceği v e icabında
ğına çekilirken Erdel, Eflak v e Boğdan gelecek zam anlara da bir âdet halinde
beyliklerinin isyan larıyle harp sahasının sirayet ed eb ileceğin e dair, kendi taraf­
gen işled iği görülm üştü. Bu v a ziy et kar­ tarlarının m ütaleası üzerine padişahın
şısın a cevval ve başarılı bir serdarın iradesini g eriye aldırm ıştır. N eticede
geçm esi lâzımdı. Koca Sinan Paşa’m n M alkaraya ve onun
taraftarlarından C iğala-zâde Sinan Pa-
Ferhad P aşa’ya karşı şa’nın K arahisar’a, S iyavü ş Paşa'm n da
Sipahi ayaklanm ası K on ys’ya sürülm esine dair padişahın
iradesi çıktı.
Sadrıâzam Ferhad Paşa baharda ç ı­ A vusturya gib i büyük bir d ev letle
kacağı seferin hazırlıklariyle m eşgulken harp devam eder ve Türkiye aleyhine
bir sipahi ayaklanm asına maruz kaldı hazırlanan ittifak a Eflak, Boğdan ve Er­
(22 ııisan 1595). Ferhad Paşa, İran harp­ del beyleri isyan ederek girer, im para­
leri sırasında kul-oğu llarin a Gence m u ­ torluğun A vrupa topraklarında çok n a­
hafazasında üç sene bulunm ak şartîyle zik m eseleler cereyan ederken mühim
sipahilik vadetm işti. İşte kendilerine d evlet erkânının, şahsî m eııfaatlarınm
böyle bölüğe k ayıt yani kapıkulu sip a­ âleti halinde birbiriyle uğraşm aları, pa­
hiliği vadedileııier bilâhare İstanbul'a dişahın da bunlar karşısında beceriksiz­
gelm işlerdi. Ferhad Paşa’y a karşı ayak ­ ce davranışı hüzünle seyredilecek bir
lanıp patırtı çıkartanlar bunlardı. manzaradır. Bu arada birbirine düşen
Ferhad Paşa, bir gün d ivan toplan­ yüksek m evki m evk i sahibi erkân ve
tısından çıkıp sarayına giderken, önü­ vezirlerin hepsinin de devşirm e asıllı
ne geçip, «artık deftere geçirilm elerini» bulunuşu calibi dikkat bir noktadır.
istem işlerdir. M üverrih N aim a’m n on Veziriâzam Ferhad Paşa, harp sah a­
bin kişi olarak kaydettiği bu k u l-o ğ u l- ları içinde Eflak m ıntıkasını daha önem ­
la n n a Ferhad Paşa: «sizin vezaifiniz li görm ekteydi. İsyanların bastırılm ası­
Gence v e Tebriz hazînesinden verilm ek nı m üteakip büyük k u vvetlerle A vu stu r­
ferm an olunm uştur; niçin em re im tisal ya üzerine yürünm esinde isab et m ü la­
etm eyüp fitneen giz olursuz? U lülem re haza ediliyordu. B unun için ev v elâ Ef­
itaat etm eyen ler kendüler kâfir ve a v ­ lak üzerine yü rü m eye karar verdi- Ş ah ­
retlerin boş olduğun bilmezmisüz?» d e­ sına m üteveccih sipahi patırtısının b as­
dikten sonra daha bazı sert sözler sö y ­ tırılm asının üzerinden bir h afta bile
lem iştir. Bu m uam eleye daha fazla içer- geçm eden D avudpaşa çayırına çadırını
liv en kul-oğulları kapıkulu sipahilerinin kurdurdu (27 nisan 1595). Ferhad Paşa
arasına karışarak onlardan kendilerine cepheye giderken İkinci vezir Damad

1608
İbrahim Paşa sadaret kaym akam lığına
tayin olundu. Yeniçeri ağası yem işçi Ha­
şan Paşa İstanbul'da kalıyor, sefere m e­
mur edilen onbin yeniçeri askeri zağar­
cı basının kum andasına tevdi edilm iş
bulunuyordu. Bu arada on taııe kadır­
gaya yüklenen top ve sair m ühim m at
da Karadeniz ve Tuna üzerinden Rus-
çuk’a gitm ek üzere yola çık arılm ak tay­
dı. Yanında bulunandan daha fazla sa ­
yıda asker R um eli’den iltihak edecek
ve arkadan gönderilecekti.
E flaklıların işlem ekte oldukları fe ­
ci cinayetleri biran önce önliyebihnek
için acele eden Ferhad Paşa D avudpa-
şa karargâhında fazla v a k it geçirm eye­
rek 1 m ayısta harekete geçti.
Ferhad Paşanın Edirne’y e varışından
iki gün sonra Eflak v e Boğdan tarihi
için pek ehem m iyet arzeden bir karara
varılm ış bulunuyordu. Bu karar gere­
ğince, her iki m em leketin de im tiyazlı
b eylik vaziyetine nihayet veriliy o r ve
arazileri ilhak ile iki v a lilik haline g e­
tiriyordu. Bu kararın tatbiki cü m lesin ­
den olarak da eski Şirvan v alisi Cafer
Paşa Boğdan valiliğin e, eski yeniçeri a- Suitan Üçüncü Mehmed
ğası ve A nadolu b eylerb eyi Satırcı M eh- (Kapıdaşlı serisinden)
med Paşa Eflak valiliğin e, Y enişehirli
M ehmed B ey her iki m em leketin d ef­ türlü entrikalarla k u v v et yollam a işini
terdarlığına tayin ed ilm ekteydi. V aliler savsalam akta ve üstelik her fırsatta Fer­
kendilerine verilen em re göre oniki bin had Paşayı padişah nezdiııde k ötülem ek­
asker toplıyacaktı. teydi.
Eflak ve B oğdan’ın bünye v e tarihî Bu tezvirler ve birbirinin ayağının
gelişm esinde d eğişikliğe y o l açacak o- altına karpuz kabuğu koym alar göste­
lan bu karar ne yazık ki tam m ânasiyle riyordu ki: m em leket en nazik g ü n leri­
kâğıt üzerinde kaldı v e asla tatbik e d i­ ni yaşadığı sırada bile vezirler kendi
lem edi. m en fa a tla n n ı düşünüyor, hudutlardaki
harplerde ve Eflak ve B oğdan’daki is­
Ferhad Paşanın azli ve Koca Sinan yan sahalarında binlerce kişinin öldü­
Paşanın sadrazam lığa tayini rülm esi karşısında kılları bile kıpırda­
m ıyordu. Onları alâkalandıran şey; pa­
Ferhad Paşa İstanbul’dan ayrıld ık ­ ra, m evki v e şöhretten ibaret şahsi şe y ­
tan sonra aleyhtarları derhal faaliyete lerdi.
geçm işti. Bunların arasında en faal şe­ V ezirler böyle küçültücü hırsların
kilde çalışanı sadaret kaym akam ı D a- peşinde koşarken, hüküm darlık m aka­
mad İbrahim' Paşa idi. Görünüşe naza­ mında da m aalesef k u vvetli bir şah siyet
ran, onun aleyhindeki kam panyayı Koca m evcut değildi. Kendini saray zev k leri­
Sinan Paşa idare etm ekte, bilhassa bu mle kaptırm ış, bu yüzden saltanatı bo­
gaye ile sarfettiği paralar tesirini gös­ yunca İstanbul’dan dışarı çıkm am ış o-
term ekteydi. Ferhad Paşa yolda gid er­ lan Üçüncü Murad’dan sonra Osmanlı
ken padişaha arizalar göndererek k u v ­ tahtını işgal eden oğlu Üçüncü Mehmed,
v e t istem ekte, yanındaki asker v e cep­ pek k olaylık la tesir altında kalan bir
hane ile m ühim bir iş görü lem iyeceği- şah siyet olduğunu daha ilk günlerde b e l­
ni belirtm ekteydi. Lâkin İbrahim Paşa li etm işti. Tahta geçtiği zaman küçük.

1609
değildi. Yirm i dokuz yaş, olgunluk ça ­ Ferhad Paşanın idam ı içiıı bir de fetva
ğının kapısına yak laşıld ığın ı ifad e ed e­ kopardı. B unun üzerine, hükm ün infazı
cek bir yaştı. A daşı olan İkinci M ehmed için kapucular kethüdası yola çıkarıldı.
21 yaşın da İstanbul’u feth etm iş ve o sı­ O arada Ferhad Paşanın adam ları da
rada Çandariı H alil Faşa gibi bir b ü ­ boş durm uyorlardı. Fakat bu defa İs­
yü k vezirin karşısında fik ir ve irade tanbul’da olup biten şeyleri sü r a tle
kudretinin sem bolü h alinde bir kale ken d isin e ulaştırm aktan başka bir şey
m ehabetiyle dikilm işti. A daşının şa h si­ yapam adılar.
y e t bakım ından bu derece kudretli o l­ Ferhad Paşa bu haberi alınca canı
m asına m ukabil üçü ncü M ehm ed bir ço ­ başına sıçradı. K apıcılar kethüdası g e l­
cuk kadar safdil kalıyordu. m eden ve ona görünm eden İstan b u l’a
Ferhad Paşaya m ü h r-ü hum ayunu y etişeb ilirse b elki kendisini a ffettireb i-
teslim edişinin üzerinden fazla zaman lirdi. A cele İstanbul’dan isten d iğin i sö y -
geçm em işti. Z aten oııu sadrâzam tayin liv erek m ühr-ü hum ayunu v e ordunun
ederken de tam m an asiyle kendi görüş kum andasını S a tır « M ehmed Paşaya b ı­
ve irad esiyle hareket etm iş değildi. K o­ rakarak Rusçuk'tan ayrılıp son sür’atle
ca Sinan Paşa sadaretten azledilirken, hü k ü m et m erkezinin yolunu tuttu. K a­
onun m uharebe cephelerinde m ühim bir pıcılar kethüdası R usçuk’a gelin ce F er­
başarı eld e edem em iş olm asından z iy a ­ had P aşanın ik i gü n önce İstanbul’a h a ­
de Ferhad Paşa v e daha bazı k im sele­ reket etm iş olduğunu öğrendi. Koca S i­
rin Koca Sinan Paşa aleyh in e kendisine nan Paşa, k ap ıcılar kethüdasının yola
söyled ikleri sözler m üessir olm uştu. D a­ çık ışı sırasında İstanbul’a g elen Şam
ha fen a şartlarla ayni kom edi ters ta­ askerini R um eli’y e sev kederken: «Fer­
raftan yen id en oynanıyordu. Ferhad Pa­ had Paşanın katline fetv a verilm iştir,
şanın başarısızlığın:, kötülüğünü ifade kendisine rastladığınızda m alı sizin ba­
edecek y en i bir hadise cereyan etm iş şı benim dir» d iy e ayrıca tenbihatta bu­
değildi. Henüz bir harp de yapm am ıştı. lunm uştu. N aim â’nm rivayet şeklinde
R usçuk’a ulaşm ış, orada k arşıya geçm ek k ayd ettiğin e nazaran Şam askeri yolda
için köprü kurdurm akla m eşguldü. F a­ Ferhad P aşanın hâzinesine rastlam ış o-
kat birdenbire azline dair padişah em ­ nu yağm a etm iş, o sırada yü k sek çe bir
rinin gelişin e şahit oldu. Ferhad P aşanın yerde bulunan Ferhad Paşa kendisine
azli için, şahsi düşm anlarının kendisini doğru yaklaşanların önüne bir kaç kese
padişaha çekiştirm eleri k âfi gelm işti. altun fırlatm ış, onlar etrafa saçılan a l-
M alkara’dan İstanbul’a getirilerek tunları kapışırken Ferhad Paşa fırsa t­
k endisine m ühr-ü hum ayun teslim ed i­ tan istifad e bir kaç adamı ve en k ıy m et­
len (7 tem m uz 1595) ve b öylece dördün­ li eşy a siy le İstıranca dağlarına kaçm ış,
cü defa sadrazam olan Koca Sinan P a­ oradan B akırköy yakınındaki «Litroz»
şa, bu defa hasm ım n azlini tem in etm iş ç iftliğ in e g elerek saklanm ıştır. Buradan
olm akla da yetin m em ek teyd i. Ona g ö ­ bütün m ücevh erlerin i valide S a fiy e S u l­
re, bir kaç ay önce gözlerine m il çek il­ tana göndererek a ffın a dair bir «hatt-ı
m esi hususunda padişahtan bir irade is ­ emân» alm ıştır. O sırada baş düşm anı
tihsal etm iş olan bu adam ortadan k alk ­ Koca Sinan P aşa cep h eye gitm iş olduğu
m alıydı. Zira o sağ kalırsa azil ve ta­ halde m eydana çıkm aktan korkarak
y in ler ters taraftan bir daha tekrarla­ Litroz'da saklı bulunm aya devam etm iş­
nabilirdi. Bu sebeple. Ferhad P aşa k u y ­ tir. ü ç ay kadar b öyle gizlenerek y a şı-
ruklu bir yalan la ih an et suçuyla itham yan Ferhad P aşa en n ih a y et sadaret
olundu. Bu itham N aim a’nm dilinde: kaym akam ı D am ad İbrahim Paşanın bir
«sadr-ı vezarette karar ettik te selefi h ile sin e . kurban gitm iştir. O sırada «A -
Ferhad P aşanın izalesi tedarikine b aş­ lam an-oğlu* nâm ı ile m âruf Salam on
ladı: M ihai ile gizli m üttefik v e asker-i adlı bir yahudi Ferhad Paşadan m uras­
İslâmî idam hususunda y ek d il v e m ü tte- sa bir hançer için alıp İbrahim Paşaya
hiddir deyu isnad? şek lin d e anlatılır. getirm iş, bu v a sıta ile Ferhad Paşanın
E ntrikasında bu derece m u vaffak o- yerin i öğrenen İbrahim Paşa, sabık v e ­
lan Koca Sinan Paşa, şey h ü lislâ m B os- ziriazam a, cürmü affedilm iştir, gizlen m e­
tan-zâde ile işbirliği etm ek su retiyle sine lüzum yoktur, isted iği yerd e isted i-

1610
gi şekilde ya şıy a b ilir tarzında bir berat Koca Siııan Paşa Edirne'den sonra
gönderm iştir. B unun üzerine gizlen m ek ­ Ç alık -k avak (v e y a Ç alı-kavak) boğa­
ten vazgeçen Ferhad Paşa dostlarının zından geçm iş, Şum nu ve Hezargrad ü -
ziyaretini bile kabule başlam ıştır. Onun zerinden ilerliy erek A ğustosun ilk h af­
iyice m ey d'ma çıkm asını sağlıyan İbra­ tası içinde Rusçuk'taki ordu karargâhı­
him Paşa ise. bir gün ansızın b ostan cı- na ulaşm ıştır. Bu arada İstanbul'dan y e ­
başıya Litroz çiftliğ in i bastırarak Fer­ di adet kadırga ile gönderilen m ü h im ­
had Paşayı yakalatıp Y edikule zin d an ı­ m at da gelm iş olduğundan, Ferhad P a-
na attırm ıştır. A rkasından ikinci defa şa'ıun başlatıp onun ayrılm asından son­
idam ına ferm an istih sal ey liy erek , ça- ra inşaatı bitirilen köprüden karşıya
vuşbaşı Çoban Süleym an A ğayı Y ediku- Y erköyü'ne g eçilm iştir (23 ağustos
Ic'yc gönderip kendisini boğdurm uştur. 1595). Tuna aşılın ca düşm an toprağına
(10 ekim 1595). girilm iş olduğunu gözönünde bulundu­
B öylece Sinan v e İbrahim Paşaların ran Serdar Koca Sinan Paşa, y o lu n bu­
işbirliği sayesinde, bu iki vezir bir ha­ radan ötesin i m uharebe yü rü yü şü ile
sımdan kurtulm uş oluyorlardı. Fakat katetm ek istem iştir. Onun için Rum eli
d evlet dc askerî k ab iliyetçe Koca Sinan b eylerb eyi Haşan P aşayı ey â leti askeri
Paşadan biraz daha üstün k ab iliyette ile Çarhacılık. v a zifesiy le Önden, gön d er­
bir şahsı kaybetm iş bulunuyordu. m iş, Satırcı M ehmed P aşa’y ı sağ kola
m em ur etm iş, Selânik ve N iğbolu san­
Veziriazam K oca Sinan Paşa’ııın cak beylerini de köprünün m u h afazası­
Eflak C ephesine gitm esi na bırakm ıştır.

Malkara’daki m enfaasm dan sadarete K alugeran m uharebesi


d avetinin ferdası günü olan 8 tem m uz­
da İstanbul'a gelerek fiilen işlere v a zi­ Y erköyü’nden itib aren m uharebe
y et eden Koca Sinan Paşa, b öyieçe dör­ tertibatı alarak ilerliyen Koca S in an P a-
düncü defadır ki sedaret m akam ını iş­ şa'm n n iy eti doğruca B ükreş’e y ü rü m ek ­
gal etm iş oluyordu. Sinan Paşa bu defa ti. Fakat ağaçlık v e bataklıklarla kaplı
kendisini m akam ında daha fazla em n i­ bir y er olan K alu geıan boğazında d ü ş­
y ette hissedebilirdi. Zira, dördüncü sa­ m an k u vvetleriyle karşılaştı. B öylece,
daretinin ilk günlerinde en büyük rakip B ükreş'e dört m il m esafed e olan K alu -
ve hasm ı olan Ferhad P aşa’ntn idam ı i- geraıı (Ç alugareni) m ev k i’inde düşm an­
çiıı bir fetva alm ıştı. F etvayı veren şe y ­ la çarpışm ası icap etti.
hülislâm B ostan-zâd e gibi m ühim m ev ­ N aim a’m n kaydına göre; Türk k u v­
ki işgal eden daha başka taraftarları da v etleri K alugeran boğazında iken ilerde
m evcuttu. Sadaret kaym akam ı Damad bulunan at-oğlan ları yâni se y isler kar­
İbrahim Faşa, kazasker B aki Efendi, v e ­ şıdan kalabalık şek ild e düşman a la y la ­
zir Cerrah M ehmed Paşa ve C iğala-zâ- rının g eld iğin i görünce korkarak telâşa
de Sinan Paşa onun grupuna d ah il olup, k apılm ışlardı. Bu arada Koca Sinan Pa-
kendisine sadaretin tem ini hususunda şa ’nın, at-oğlan ların m kap ıld ığı telâşın
m ühim rol oynam ışlardı. B inaenaleyh, m uharip asker sın ıfın a da sira y et ed e-
m em lek et m enfaatlarından ziyade ken ­
di ç:karını düşünen Sinan P aşa için, köp­
rübaşı sayılan m ühim m ev k ilere kendi
adam larını yerleştirm ek için İstanbul’da
oyalanm asına lüzum yoktu. Bu sebeple,
sadrazam lık m akam ına oturuşunun h a f­
tasına cepheye gitm ek üzere Davudpaşa
karargâhına çadırım kurdurmuş iki. gün
sonra da harekete geçm iştir (18 tem ­
muz 1595 - 11 zilkade 1003). Sadaret
kaj'm akam lığı m akam ında d eğ işik lik y a ­
p ılm am ış. İbrahim Paşa y in e ayni v a zi­ Osnıanlı ordusunun Eflak savaşlarındaki
fe ile İstanbul'da kalm ıştır. üssü Rusçuk

1611
bileceğini hesaplıyarak m evk i’in m üsaa­ Kalugeran köprüsünün bir tarafında
desizi! ğiıı e rağmen, m uharebeyi liabul Türkler. öteki tarafında biraz ileride
ihtiyacını h issettiği tahmin olunabilir. Bükreş boğazının önünde Eflaklılar or­
Türkleri. böyle ağaçlık ve bataklık bir dugâh kurmuşlardı. Akşam ın ilk saatle­
sahada m uharebeyi kabul zorunda b ı­ rinde Eflak ordugâhında bir kısım a s­
rakmak keyfiyetini, düşm anın harekât ker ateşler yakıp hora tepm iş, bilâhara
plânının m uvaffakiyetine bir delil say­ bunlar da uykuya yatarak gecenin d e­
m ak da mümkündü. rin sessizliği ortalığa hâkim olmuştu, iş ­
Koca Sinan Paşa, düşmanın ilerledi­ te bu sessizlik arasında Türk ordugâhın­
ğini görünce bataklığın bazı yerlerine a- dan m üthiş infilâk güm bürtüleri etrafa
cele tahta döşetti. Yeniçerileri m eşelik yayıldı. E flâklılar Türklerin baskınına
bir sahaya sokup, bir tepeye de on top­ uğradığını zannederek birbirine girip ka­
luk bir batarya yerleştirdi; kendisi de çışm ağa başladılar. O arada Türk ordu­
Kalugeran köprüsü civarında bataklık gâhında da kargaşalık oldu; fakat iş ça­
bir sahada m evki aldı (24 ağustos 1595). bucak anlaşıldığından infilâklerin arka­
Orduların m evki ve hareket duru­ sını gülbank sesleri takip etti. E flak lıla-
mundan anlaşıldığına göre; Kalugeran rı böyle birbirine katıp kaçırtan şey, bir
m uharebesi, voyvoda Mihai (M ihal) niıı yeniçeri neferinin yaptığı kaza idi. Y e­
kum andasında bulunan Eflaklılarm h ü ­ niçerinin toplar üzerinde bulunan fitili
cumu ile başladı. Çarpışmaların ilk sa f­ kazaen ateş alm ış, ilk patlam adan çıkan
hasında Türk kuvvetleri üstünlük gös­ alev yakınında bulunan barut m ahfaza­
tererek 'Kflaklılardan oniki top zaptedil- larına sirayet ettiğinden, aık a arkaya
di. Bu sırada telefata uğramakta oldu­ güm bürtüler olmuştu.
ğunu gören düşman bir az geri çek ilir­
ken Türk kuvvetleri de ona göre bir Koça Sinan Paşa'nın Bükreş ve
m iktar ilerledi. Türk kuvvetlerinin m ü­ T crgovlşte'yi dolaşması
him bir kısm ı Kalugeran köprüsünden
karşıya geçtiği zaman çarpışmalar d al', a Bu infilak Koca Sinan Paşa’nın hiç
çok şiddet kesbetti. N eticede Türklerden beklem ediği v e iııanam ıyacağı bir n eti­
bir hayli insan, daha m üsait araziden ce verm işti. Sabah olup ortalık aydınlan­
hücum eden düşmanın karşısında batak­ dığı zaman E flaklılarm tamamen çek i­
lığa saplanarak öldü. Hüseyin Paşa, Şam lip gittikleri duyuldu. Koca Sinan Paşa
beylerbeyi A yas Paşa-zâde Mustafa Paşa. evv elâ buna inanmadı. Düşmanın bir
S ivas b eylerbeyi Haydar Paşa bataklık­ hilesine ham lederek etrafa akıncı kol­
ta ölenlere dahildi. Satıcı Mehmed Pa­ ları gönderip iki gün orada bekledi. A -
şa kaçarken yaralanm ıştı. Serdar Koca kıncıların yakaladığı esirlerin ifadesinden
Sinan Paşa da kaçarken bataklığa sap­ voyvoda M ihal'in B ükreş’i yakıp y ık tık ­
lanm ıştı. fakat Deli Haşan namında bir tan sonra T ergovişte üzerinden Erdel s ı­
n efer sayesinde ölüm den kurtuldu. Mü­ nırına gittiği öğrenildi.
verrih N aim a’nın ifadesiyle: «kiiffann Bunun üzerine Koca Sinan Paşa
bu hücumunda kendü dahi kaçup bir Bükreş’e yürüdü ve büyük bir gösteriş-
batağa düştü, v e atından ayfılu p bata­ le şehre girdi. B ükreş’in bir kaç k ilise­
ğın bir yerinden çıkup bir yerine düş­ sini cam iye tah vil ettirdi ve bunların en
tü, kâh oturup kâh dururken Haşan nam büyüğünde 1 eylül 1595 günü cuma na­
bir Rum eli bahadırı irişüp arkasına a- mazını kıldı. Ayni gün topladığı bir hnrp
lup bataktan çıkardı. Mezbûr Deli Ha­ m eclisinde Bükreş ve T ergovişte’de bi­
şan «Batakçı» ism iyle iştihar bulup son ­ rer kale inşasına karar verdirdi. Şehrin
ra Koca Sinan P a şa y a delibaşı olm uş­ varoşunda eski bir kale yeri olan «A lek-
tu». sandra voyvoda manastırı» nm bulun­
O gün akşama kadar devam edenduğu saha bu m aksat için m uvafık g ö ­
muharebede Türk kuvvetleri bataklık­ rüldü. V akit kaybedilm eden derhal ça­
lara saplanan, hattâ biraz da kaçan as­ lışm alara başlandı. Bazı y erler tam ir e-
keri ile tehlikeli durumlar geçirm işse dildi. Oniki günlük bir faaliyet sonun­
de, henüz muharebenin kat’i neticesi a- da ahşap bir kale m eydana getirildi.
lınm am ıştı. Ortalık kararıp gece olunca Bükreş’e bir m iktar top ve cephane ile,
daha önceden Eflak valisi tayin edilm iş m uharebeler ııeticcsinde değil, m etbu’u -
ola:ı Satircı Mehmed Paşa’nın em rine bin na isyan eden bir beyin karşısında vu­
yeniçeri ve bin kul-oğlu neferi bırakıl­ ku buluyordu. Şim diye kadar büyük za­
dı. ferler kazanmış bir ordunun m ensupla­
Koca Sinan Paşa. B ükreş’ten Tergo- rı için bu durum hakikaten üzüntü v e ­
vişte (Târgovişte) y e teveccüh etti. Bük­ rici ve gururları incitici bir haldi.
reş'in 90 kilom etre kadar ku zey-b atı- Tergovişte m uhafızlarının akıbetle­
sında bulunan T ergovişte'ye de harpsiz rine gelince, bu cidden tüyler ürpertici
girildi (18 evlûl 1595). A si voyvoda M i- bir şeydi. Eflak voyvodası M ihal’e karşı
lıal Bükreş gibi burayı da tahrip ve tah­ üç güıı m ukavem et eden m uhafızlar, ah­
liye etm işti. Serdar Koca Sinan Paşa, şap kalenin tahribi ile düşmanın eline e-
voyvodaların eski m erkezi olan bu şeh­ şir düşm üşlerdi. İşte vahşi ruhlu v o y ­
ri de tahkim etm ek istedi. Bir aylık ça­ voda hunharca cinayetini bu zavallıla­
lışma ile T ergovişte’de de ahşap bir ka­ ra karşı tatbik ile m uhafızların kum an­
le yapıldı. A li Paşa ka len in m u h a fız lığ ı­ danları olan Ali Paşa ile Koçu B ey şişe
na tayin edildi, A m asya sancak beyi o- geçirildi. Bu ıstırap kâfi gelm iyorm uş
lan Koçu B ey de onun m aiyetine v eril­ gibi h afif yanan ateşte kızartılarak ö l­
di. Hammer’e göre (c: 7 s: 203); Ter- dürüldü. 3500 kişilik asker topluluğu da
govişte m uhafızlığına bırakılan askerin kazıklara oturtuldu. Osmanlı tarihlerin­
miktarı 3500 kişi idi. de «Kazıklı voyvoda» d iy e anılan E f­
Her iki şehirde de top m erm isine ve lak’ın Fatih Mehmed zamanındaki v o y ­
ateşe taham mül edem iyecek ahşap ka­ vodası üçüncü WIad (Vlad Tepeş) b i­
leler yapan ve içerisine k ifayetsiz kuv­ çim inde (İkinci ciltte 1152 inci sayfaya
vetler bırakan Koca Sinan Paşa 17 e- bakınız) hunharlık gösteren bir voyvo­
kim (12 safer 1004) de T ergovişte’den daya daha rastlanmış oluyordu.
ayrıldı. Bir konaklık m esafe ancak ka-
tetm iş olduğu sırada, voyvoda M ihal’in
A kuıcı ocağının sönmesine
Tergûvişte’yi kuşattığı görüldü. Eflak
voyvodasının ilk işi yeni yapılan ahşap sebep olan facia
kaleyi şiddetli bir top ateşine tutmak
olm uştu. Ordunun bulunduğu m evkiden Serdar Koca Sinan Paşa Tergovişte
top sesleri iyice duyuluyordu. T ergoviş- dönüşü B ükreş’ten geçerken burada on-
te m uhafazasına bırakılan A li Paşa ser­ beş gün kalınacağını bildirdi. Lâkin m a­
dardan yardım istem ekteydi. Serdar Ko­ n eviyatı bozulmuş olan asker bir an ön­
ca Sinan Paşa ise, düşm andan uzakta ce E flak’ı terketm ek istiyordu. Onun i-
olm adığı halde, geriye dönme teşebbü­ çin ilân edilen istirahat günleri dolm a­
sünde bulunmadı v e Rumeli askerlerin­ dan h a re k e te geçildi. K oca Sinan Paşa
den beş altı bin kişilik im dat gönder­ B ükreş’ten ayrılırken bir ay kadar ön­
m ekle iktifa etti. Bunlar ordugâhtan a y ­ ce yaptırdığı ahşap kaleyi yaktırıp tah­
rıldıktan biraz sonra, orm an içine gizlen­ rip eyledi, buranın muhafazasına mem ur
miş üç yüz ulahm hücum una maruz kal­ eylem iş olduğu iki bin kişilik kuvveti de
dılar. N e kadar garip ve utanılacak h â­ yanm a aldı. E flak’ı terketm ek üzere
disedir ki, bu kadar sayıda k u v v et üç Bükreş’ten Y erköyü’ne doğru yapılan bu
yüz E flakim in karşısında m ağlup ve çek ilişin intizam sız cereyan ettiği m u­
perişan oldu. Bunun üzerine askerin hakkaktı. Toplar v e m ühim m at araba­
m aneviyatı sarsıldı. N aim â’n ın (c: 1 s: lara yüklenm işti. A sker büyük bir k a­
136) dili ile: «askere dehşet m üstevli o l­ labalık halinde Y erköyü’ne doğru iler li­
du». M aneviyatı bozulanların, daha a- yordu. Bu şekilde Yerköyü’ne gelindiği
çıkcası korkuya kapılanların en başın­ zaman serdarın em riyle üç oturak y a ­
da, m uhtem elen Serdar Koca Sinan Pa- pıldı, yâni istirahat için üç gün orada
şa’nın bizzat kendisi vardı. Ordunun iyi kalındı. Bu müddet zarfında, daha ön­
idare edilm ediği m uhakkaktı. Tedbirsiz­ ceden Eflak’ın içerlerine dalm ış olan a-
likler ve işlenen hatalar yüzünden Türk kıncı- kolları da dönerek Y erköyü’ne g e l­
askeri kütleler halinde erim ekteydi. Bu m iş olduklarından insan ve m alzem e ka­
erim e de. büyük bir devletle yapılan labalığı daha da artmış vaziyetteydi. A -

1613
kırıcılar binlerce arabalık ganim et ve V e ağırlıklara hücum edüp yağm a ve
bol m iktarda esir getirm işlerdi. garete başladılar ve bir giiruhu piyade
Eflak harekâtı buyunca birtakım h a ­ alaylar ile hınzır m isali Tuna yalısından
taları görülen Serdar Koca Sinan Paşa, yürüyüp bayırdan top tüfenk atarak
esas büyük hatayı Yerköyü köprüsün­ köprüyü ortadan k estiler, ü zerin d e olan
den g eçileceği sırada işled i. A kıncıların asker ve ağırlık Tuna’y a dökülüp, ba­
getirm iş olduğu ganim et v e esirlerden zıları köprü ü zerin d e m eded A llah! d i­
h u m s-u şer’i yâni beşte bir iıazine h is­ y erek Tuna ak ıntısı ile gidüp feryad-u
sesi alınm asını em retti. Köprü üzerine figan cihana zelzele verdi. Bu v a k a d a
ganim eti gözden geçirip hazine h issesi­ suyun öte canibinde kalıp beri tarafa
ni tahsil edecek m em urlar koydu. Bu geçem eyen e h l-i İslama küffar am ansız­
vaziyet h em köprüden geçiş zam anının ca k ılıç koyup bir k işiye âmân verm e-
uzam asına, hem m alzem enin köprü ö- yüp kanların sel revan gibi akıttı. Nice
ınine ve üstüne yığılm asına, hem de dü­ bin nüfus ortalıkta zâ y i ve te lef olup a~
zensizliğe sebep oldu, kinci ta ifesin in ekseri karşı yakada bu-
Y erköyü köprüsünden böyle bir g e ­ iunm ağla, -hiç bir fert halâs olm ayup,
çiş yap ılırk en E flak voyvodası M ihal o l zam anda ak ın cın ın kökü kesilüp m ün­
(M ihail) in yaklaştığı haber alındı. Ko­ kariz oldu. Ve top ve cebehanenin e k se­
ca Sinan Paşa bunu d uyunca geceley in risi düşm ana nasip oldu, Yerköyü varo­
kendisi hemence- k arşıya geçti. Hazine şunu düşm an yakup karasını döğm eğe
vergisin in tahsilinden vazgeçild iğin i b il­ başladılar. Bu m erteb e m usibet v e haşa­
direrek geçişin sür'atle icrasını em ret­ rat bir v ak itte vâki v e böyle inhizam
ti. L âkin askerin geçişi tam am lanm adan bir tarihte zuhur ettiğ i duyulm am ıştır».
Eflak voyvodası M ihal YerkÖyü’n e u la ­ E flak voyvodası M ih3 İ, Türk ak ın ­
şarak derhal hücum a geçti (27 ekim cı ocağının (bu cildim izde 1508 inci sa y ­
1595). M ihal’in hücumu başladığı sırada faya bakınız) sönm esine y o l açan
daha akıncıların büyük ekseriyeti T u- bu m u vaffak iyetin i, Y erköyü’nü zaptet­
na’nın karşı yakasına geçm em işti, işte m ek su retiy le biraz daha büyülttü. K öp­
büyük facia bu arada cereyan etti A - rü önündeki Türk k u vvetlerin in im hası
km cıların pek m ühim kısm ı ve daha bir biter bitm ez Yerköyü (G iurgiu) nü m u ­
m iktar asker voyvoda M ihal’in darbe­ hasara ile top ateşine tuttu. Üç günlük
leri altında m ahvolup gitti. Bu facia m ü ­ m uhasarayı m üteakip şehri alınca Ttirk-
verrih N aim â’nın k alem iyle (T arilı-i leri tam am en k ılıçtan geçirtti. Bu iş de
Naim a c: 1 s: 137) şö y le anlatılm ak ta­ bitince, âdeta alay ediyorm tışcasına, kar­
dır: şıy a Türkler tarafına bir m iktar top a-
«K üffar askerin sürüp yakına g e ld i­ teşi açtırdı. Dalla sonra Y erköyü’nü y a ­
ği m alûm oldukta, ol m aldan geçülüp, kıp y ık tı v e n ih ayet burada ele geçir­
Sinan Paşa gece ile geçüp cüm le askere diği kırk topu da yanm a alarak Y erkö-
izin verildi. Sabah olunca yeniçeri, top­ y ü ’ilden uzaklaştı. A si voyvoda M ihal’
lar ve cephanenin bir m iktarı ile gecüp, in b öyle birdenbire Y erköyü önünden
henüz sair ağırlık yerinde dökülüp k al­ uzaklaşm ası sebebini, K ırım hain Gazi
dı. E ndişeden ortalık rûz-u harş gibi bir­ G iray’ı-n Boğdan arazisine girdiğini ö ğ ­
birinden gafil ve m ütehavyir iken sa ­ renm iş olm asına bağlam ak m üm kündür.
bahleyin küffar alayları zahir olup g e- Bu v e sile ile bir noktaya işaret e t ­
lîip Y erköyü sahrasına tabur kurdular. m ek gerekir: N aim â tarihinin birinci
cildinin 138 inci sayfasında k ayd ed ild i­
ği veçh ile; Serdar Koca Sinan Paşa m ağ­
lu b iy ete uğradığı, akıncılar m ah vold u ­
ğu sırada İstanbul’a K ırım hanından nâ­
me ve ağalar gelm işti. Kırım ham Gazi
G iray’ın bu nâm esinde; Kırım lıa n -zâ d c-
lerinden birine Eflak b ey liğ i verildiği
taktirde, âsi voyvod a M ihal ile islâm i-
vetten tekrar H ıristiyanlığa dönm üş bu­
Y erköy’den bir görünüş
lunan Rıdvan'ın yakalanarak hüküm ete

1614
teslim edileceği bildirilm ek te idi. A vusturyalIların E stergon’a teca­
Hanın teklifi. Osm anlı hüküm eti ta­ vüzleri vuku bulduğu sırada Veziriazam
rafından gayet tabii olarak kabul ed il­ Koca Sinan Paşa'nııı oğlu M ehmed Pa­
m edi. D evlete bağlılığı ile Osmanlı hü­ şa. birtakım beylerbeyi v e sancak b ey ­
küm eti üzerinde iy i tesir uyandırm ış çı­ leri de em rine verilm ek su retiyle M aca­
lan Gazi Giray gibi bir şah siyetin bile, ristan hududunun m uhafazasına mem ur
Osmanlı hüküm etinin sık ın tılı v a ziy etin ­ edilm iş bulunuyordu.
den istifad e ile, Kırım hanlarının idare Osmanlı tarihlerinde «Estergoıı» ve
sahalarını gen işletm ek hedefini gözet­ «Usturgun» şeklinde kaydedilen, A lm an ­
m iş olm ası, nazarı dikkati celb ed ecek bir ların «Gran», M acarların «Esztergom»
hâdisedir. dedikleri bu şehir, Budir.’in kuzey b a tı­
sında v e Tuna nehrinin sağ kenarında­
AvusturyalIların Estergon'u (Gran) dır. Şehrin alm anca adını taşıyan Gran
zaptetm esi suyu burada Tuna’y a karışır.
Tuna üzerinde önem li bir m evki olan
Koca Sinan P aşanın E flak ’ta m eş­ E stergon’u A vusturyalIlar 1594 yazında
gul olduğu 1595 yazında M acaristan s ı­ da kuşatm ışlar, fak at bilahare m u h asa­
nırında da bir takım h âd iseler cereyan rayı kaldırm ak zorunda kalm ışlardı.
etm ekteydi. Bu hâdiselerin en ehem m i­ Şim di ise, bir sene öncekinden daha fa z­
y etlisi A vusturyalIların E stergon’u zap­ la k u vvetlerle gelm işlerdi. N aim â, P e-
tıdır. çevî, Topçular kâtibi A bdulkadir E fen­

Yerköy'deki köpı ü başında akıncılarımızın imhasile neticelenen baskın


(Ricaut’dan)

1615
d i ve A li’nin tarihlerinde A vusturya v is olan ve bu sen elere ait hâdiseleri y a ­
kuvvetinin 70 bin k iş i olduğu b elirtil­ zılm ış eserlerden istifad e su retiyle ese ­
m ektedir. Hammer rakam verm em ekle rine geçirm iş bulunan M ustafa N aim a i-
beraber. Prens M ansfeld’in kum andasın­ sc; muhasaranın, başlam asını 1003 zilk a ­
da A lm anya’nın, M acaristan’ın, B ohem ­ de evahiri (1595 ağustos b a şla n ), şehrin
ya'nın, İtalya’n ın ve B elçika’nın en m a­ teslim ini de 1004 safer evaili (1595 e-
ruf asilzadeleri toplanm ıştı diyerek, en k im im ıı birinci haftasının son günleri)
m eşhur şahsiyetlerin isim lerini saym ak şeklinde kaydeder. B öylece, kalenin te s­
su retiyle, A vusturya ordusunun kalaba­ lim tarihinde Ham mer'in kabul e ttiğ in ­
lık durumunu zım nen ifade etm iş bu lu n ­ den bir a y farklı bir tarih verir.
maktadır. Osmaıılı tarihlerinin ek seri­ H âdiselerin cereyanı sırasında h a y a t­
si, Prens M ansfeld’in em rindeki orduya ta olan O sm anlı m üverrihleri ile B atılı
karşı çıkan Türk kuvvetlerin i um um i­ tarihçilerin verdikleri b ilg iler biı'birle-
y etle onbİn kişi olarak kabul ederler. ' riy le k arşılaştırıldığı takdirde: A v u stu r­
E stergon’un- m uhasara v e A vu stu r­ y a l I l a r ı n , Temmuzun i l k günlerinde Es­
y a lIla r tarafından zaptı ehem m iyetli bir tergon önüne g eld ik leri, onların g e lişle ­
lıâdise olduğu halde, o devirde hayatta riyle şehrin üzerinde düşm an tazyikinin
bulunan Osmanlı tarihçilerinden P eçu y ’- göze çarptığı, esas ve tam m anasiyle şid ­
iu İbrahim (P eçevî) Topçular kâtibi A b - detli m uhasara m uharebelerinin ise, A -
dulkadir Efendi ve G e lib o lu lu A li’nin ğustosur. 4 ünde başlıyarak şehrin d ü ­
eserlerinde bile, E stergon m uhasarasının şüş tarihi olan 2 e y lü l v ey a ek im in illi
başlam a v e bitm e tarihleri arasında ya haftasına kadar devam ettiği an laşılm ak­
m ubayenet vardır, vey a h u t da gün ta­ tadır.
rihi zikredilm em iş tir. M eselâ, E stergon’­ Prens M ansfeld’in em rindeki büyük
un teslim m üzakerelerinde bizzat b u ­ A vusturya ordusu E stergon önlerine g e l­
lunm uş olan P eçevî bile gün tarihini diği zaman, M acaristan serdarı Koca S i­
kaydetm em iştir. M üdekkik b ir va k ’anü- nan P aşa-zâde M ehmed Paşa düşm a­
nın Budin üzerine yü rü yeceğin i zan n e­
derek orada kalm ıştı. O sırada A nadolu
beylerbeyi M ehmed Paşa (L ala Mehmed
Paşa d iye de m arûf olan bu şah siyet
B osnalı ve Ş a h in -o ğ lu ailesindendir),
B udin b eylerb eyi Sofu Sinan Paşa, Te-
m eşvar (Tam şvar) b ey lerb ey i M ihaliç’li
A hm ed Paşa, H alep beylerb eyi Mahmud
Paşa, S igetvar b eylerb eyi Tiryaki H a­
şan Paşa, Y anık (Raab) b eylerb eyi Os-
tnan Paşa (bütün kaynaklar S igetvar ve
Yanık b eylerbeyinden bahsetm ekte o l­
dukları cih etle, bu iki şehirin, kısa bir
m üddet için b ey lerb ey lik m erkezi adde­
d ildiği anlaşılıyor) gib i kim seler m ev ­
cuttu. Osmanlı tarihçilerinin sarih bir
şek ild e bildirm em elerine rağm en, v a zi­
y etten anlaşıldığına göre; Koca Sinan
P aşa-zâde M ehmed Paşa, ya m a iy etin ­
deki kum andanların ikazı üzerine, v e ­
yahut da E stergon’dan g elen yardım ta ­
lepleri karşısında B udin’den kalkıp E s-
tergon’a teveccüh etm iş görünüyor. K o ­
ca Sinan P aşa-zâde M ehmed P aşa’nm ,
em rindeki k u vvetleri k ifayetsiz bulduğu
Estergoıı (Gran) u muhasara eden Avus­ için birdenbire E stergon’un im dadına
turya kuvvetleri kumandanı Prens koşm akta gevşek davranm ası ihtim ali de
Mansfeld m evcuttur. B aşvek âlet arşivinde 73 n u ­

1616
maralı M ühimine defterin in 86 ve m ü te­ sa. idam ları cihetine gidilm esi b ild iril­
akip sayfalarında m evcu t 1003 zilkade m ektedir. A sker k açaklan m eselesin e i-
(Tem m uz 1595) tarihli hüküm ler bu ba­ şaret etm iş olm ası bakım ından da üze­
kım dan nazarı dikkati celbed ecek bir rine ayrıca parmak basılm ası icap eden
m ahiyet taşım aktadır. Zira m ezkûr h ü ­ bu hüküm lerle, O sm anlı tarihçilerinin,
küm lerin Budin, Tam şvar, Bosna vesair bir sürü beylerb eyi ism i sıralam alanna
beylerbeylerine yazılm ış olanlarında; E s- rağm en Koca Sinan P aşa-zâde’nin em ­
tergon’a yardım gönderm eleri; İstanbul. rindeki k u vvetlerin on bin kişi old u ğu ­
Galata, Ü sküdar ve hâslar kadılarına na dair verdikleri rakam arasında bir
yazılanlarda da; İstanbul’da hanlarda m ünasebet kurmak da müm kündür. Ma-
bulunan dirliğe m utasarrıf herkesin d ef­ am afih, eski Osmanlı tarihçilerinin bu
ter edilerek sevkolunm ası, firariler var­ m evzuda k ifayetsiz bilgi verm eleri y ü -

Bu iki resimde, Estergon’uıı


AvusturyalIlar tarafından ge­
ri alınmak üzere muhasara­
sı, ve mahsurlara yardıma
geleli Osmanlı ordusunun
düşmanla muharebesi gö­
rülmektedir

(Resimler Macarca A Mağ­


yar Nemzet Törtenete adlı
tarihten alınmıştır)

1617
züııden, çeşitli ihtim al ve m ütalâalar Tiryaki Hasa» Paşa ve Anadolu b eyler­
seröetm em iz müm künse de, hata veya b eyi Mehmed Paşa ilk anlarda haberdar
noksanlıkların esas itibariyle, ınes'ul olm amışlardı. Tiryaki Haşan Paşa vazi­
m evkide bulunan Koca Sinan Paşa-zâde yeti öğrenip de serdarın karargâhına
Mehmed Paşa’ya teveccüh edeceğinde geldiği zaman, kurulu bırakılm ış çadır­
şüphe yoktur. M eselâ, Koca Sinan P a­ larda h içbir ferde rastlamadı. Eşya ve
şa-zâde M ehmed Paşa em rindeki k u v ­ ağırlıklar olduğu gib i duruyordu. Bu
vetler, ekseri Osmaıilı tarihçilerinin kay­ vaziyet kargısında- kendi em rindeki as­
dettiği şekilde hakikaten 10 bin kişiden kere eşyaların kıym etlilerini toplattı.
ibaret idiyse, bununla, kendisinden y e ­ Nal mâ, P eçevî ve sair m üverrihlerin
di m isli fazla bil" kuvvetin üzerine y ü ­ Sultan Süleym an yadigârı olduğunu it­
rünmesi, şüphesiz açık bir hatadır. Bu tifakla b elirttikleri büyük varadin topu
kadar az kuvvet, ya tâciz hareketi için, ile bir kısım top ve eşyları derhal ara­
veyahut da im kân v e şartların m üsaa­ balara yü k letip Budin’e şevketti.
desi m uvacehesinde, arkadan daha faz­ Koca Sinan Faşa-zâde M ehmed Pa-
la ku vvet gelinceye kadar kaledeki m u­ şa ’nın birdenbire çekilip gidişini düşman
hafızları artırmak üzere kullanılabilirdi. evv elâ Türklerin bir hilesine atfetm işti.
Estergon m uharebesinin cereyan B ir h ayli saatler geçtikten sonra v a z iy e­
şekline gelince: Koca Sinan Paşa-zâde ti anlayınca sahipsiz şekilde boş bırakı­
em rindeki kuvvetlerle Estergon ön leri­ lan Osmanlı çadır v e sair eşyaları A v u s­
ne geld iği (4 ağustos) günden itibaren t u r y a l I l a r tarafından zaptedüdi. A vu s­
dört gün üst üste çarpışmalar olm uş v e turya kumandanı kaçan Türk k u v v etle­
serdarın idaresizliği yüzünden başarısız­ rinin arkasından takipçi gönderemedi.
lığa ugram lm ıştır. P eçevî v e Naim â’nın Estergon’da sapasağlam Türk k u v v etle­
kaydettiğine göre; korkak bir adam olan rinin m evcut oluşu düşm anın böyle bir
Koca Sinan Paşa-zade M ehmed Paşa, teşebbüsüne mâni teşk il etm ekteydi. E -
çarpışm aların dördüncü günü, cesaret­ sasen Koca Sinan Paşa-zâde M ehmed
lenm ek için içk i içm iş v e bu yüzden, sar­ Paşa'nm kaçtığı günün gecesinde E ster­
hoş olm uştur. V aziyet h ayli nezaket ar- gon kalesine bin dört yüz k işilik bir
zederken M ehmed Paşa atının üzerinde Türk kuvveti girm işti. A li (basılm am ış
kusm ağa başlam ış ve böyle kendisini kısım sayfa 441), Topçular kâtibi A bdul-
kaybetm iş durumdayken, askere, «he­ kadir Efendi (E sat Efendi kütüphanesi
m en yürüsünler» yâni hücum etsin ler di­ nüshası sayfa 7 ), Naîm a (C: 1, S: 184)
y e em ir verm iş. Serdarın emrini, çavu ş­ v e P eçevi’nin ifadelerine nazaran; S o-
lar Yanık beylerbeyi Osman P aşa’y a b il­ kullu ailesinden olan A nadolu beylerb e­
dirdiklerinde o: «bu sefih in sözünü iş it­ y i M ehmed Paşa v e Kızıl A hm edliler-
m ekten ölm ek yeğdir* diyerek, siperde­ den Şem si Paşa’nm oğlu B olu sancak­
ki düşm an üzerine hücuma geçm iş ve beyi Mahmud Paşa’n m emrindeki asker­
vuruşarak ölm üştür. Buna rağm en düş­ lerden m ürekkep olan bu 1400 kişilik
manın Tuna kenarındaki bir tabyası h ü ­ Türk kuvveti, Koca Sinan Paşa-zâde’nin
cum la alınm ış ve bunun üzerine çarpış­ kaçmasından sonra etraflarının düşman
malar şiddet kesbetmigtir. Muharebe askeri île çevrildiğini gördükleri için
şiddetini muhafaza, ederken serdar bir­ k aleye dahil olm uşlardır. Anadolu b ey ­
denbire çekilip Btıdin yolunu tutmuştur- lerbeyi M ehmed P aşa’nm akrabasından
N aim â’nm kalem inde bu nokta şöyle olan Estergon m uhafızı Kara A li Bey,
anlatılm aktadır: «asker m eydanda bir­ Koca Sinan Paşa-zâde B udin’e doğru çe­
birine karışm ağa karib olup, top ve tü - kilip gittiği zaman bir tepenin gerisin ­
fertk atılırken serdar asker sındı (yâni de bulunan Anadolu b eylerbeyinin bun­
korktu) sanıp yanm dakilerle yü z dön­ dan haberdar olm adığını farkederek bir
dürüp, Budin'e doğru teveccüh etm ekle kaç kahramanla beraber kaleden çıkıp
sairleri dahi firar v e Budin yolunu ih ­ onun yanm a gitm iş v e vaziyeti izah e -
tiyar eylediler». derek bir an önce çek ilip gitm elerini
Serdar Koca Sinan Paşa-zâde M eh­ söylem iştir. Fakat Anadolu b eylerbeyi
med Paşa ile birlikte askerin büyük k ıs­ Mehmed Paşa, bu arada etrafının düş­
m ının kaçışından Sigetvar beylerbeyi manla çevrildiğini görmüş v e oradan

1618
uzaklaşmanın m üşkilâtm ı gözönünde bu­ yin şehadetinden sonra Estergon beyli­
lundurarak çaresiz kaleye dahil olm uş­ ği tevcih edilen Seyyid B eyi sıkıştırm ış­
tur. Mehmed Paşa kaleye girdiği sırada lar, hattâ bunları birkaç yerinden y a ­
bile Kara Ali Bey, kalede mahsur olan ralam ışlardı. O günlerde AvusturyalIlar
yeniçeri ve kul-oğlu bir m üddet sonra esir etm iş oldukları Koban (K opanv)
sıkışınca kaleyi teslim etm ek isterler, bu B eyi Abdullah B eyi getirerek istihkâm ­
takdirde teslim suçu size a it olur, onun lar üzerine dikm işlerdir. Bu hareketle­
içiıı düşman ganim et toplam akla m eşgu l­ riyle, Türklerin hem m aneviyatlarını i-
ken ikiyüz bahadırla derhal buradan u- yice sarsmak, hem de o m ıntıkada Türk
zaklaşın dem işse de Mehmed Paşa bunu topçusunun ateşine mâni olmak istem ek­
kabul etm em iştir. te idiler.
İşte asıl bundan sonra Estergon m u­ Anadolu beylerbeyi Mehmed Paşa
hasarası tam m ânasiyle şiddet kesbet- Estergon’u teslim zorunda kaldığı zaman,
miştir. A nadolu beylerbeyi M ehmed Pa­ teslim v e vire şartlarını görüşm ek üze­
şa ile Bolu sancak beyi Şem si Paşa-zâde re Şem si Paşa-zâde Mahmud Paşa’vı
Malımud Paşa'mn S igetvar’a dahil olm a­ N adasdy ve Palffy Miklos'a gönderdi.
larını müteakip, muhasara m uharebele­ Mehmed Paşa’m n kâtibi Ahm ed Çelebi
rini idare eden A vusturya kum andanla­ ile müverrih P eçuy’lu (P eçli, Peçevi) İb­
rından P alffy Miklos (P alfi M ikloş) ve rahim Efendi de m üzakere heyetine da­
Nadasdy (N adaşdi) Estergon kumandan hildi. N ihayet kadın ve çocuklar dahil
ve sancak beyi Kara Ali B eyi m üzake­ olmak üzere bütün kale sâkinlerinin A -
reye davet etm işlerdir. Kara A li B ey’in vusturya gem ileri ile V işegrad’a nakli
yolladığı adamlara A vusturyalIlar tes­ kararlaştı. Böylece, son ferdlerle birlik­
lim teklifinde bulununca, o, askerlik v a ­ te kumandan M ehmed Paşa da yaralı
zife ve şerefine yaraşır bir cevapla: tes­ vaziyette k aleyi terkederken, Kanunî
lim yerine ölüm ü tercih edeceğini, bu Sultan Süleym an’ın 1543 seferinde fe t­
arada kaleyi de tahrip eyliy eceğ in i b il­ hedilm iş olan Estergon k alesi elden çık ­
dirmiştir. mış oluyordu. N aim â’ya göre 1004 safer
Kara Ali B ey ’in A vusturya teklifini başlarında (1595 ek im ), Topçular kâtibi
reddinden sonra düşman bütün dehşeti Abdulkadir Efendi’ve göre, safer sonla­
ile Estergon’a yüklenm iş v e kale her gün rında (1595 ekim inin son ve kasımının
bin beşyüz ilâ bin sekizyüz gülle a tıla­ ilk günleri) vuku bulan bu teslim den i-
rak dövülm üştür. E stergon’da su sık ın ­ tibaren Estergon on sene A vusturya e-
tısı başg'österdiği sırada Kaı'a A li Bey liııde kalacaktır.
vurularak ölmüş, onun yerine kum anda­ Türkler Estergon'u tahliye edip de
yı Anadolu beylerbeyi alm ıştır. Bu hal A vusturyalIlar kaleye dahil olunca şehir
ile Mehmed Paşa bir m üddet daha da­ galiplerin tahribinden m asun kalamadı.
yanm ışsa da bilhassa su sıkıntısı daya- Bu noktaya işaret eden Hammer, tarihi­
m lm ıyacak hâl alm ıştı. Muhasara ed i­ n in , yedinci cildinin 206 ncı sayfasında:
lenler arasında bizzat bulunm uş olan «Türkler, istilâ m üddetleri zarfında, an­
m üverrih P eçevi’n in kalem iyle: «sah- tikalara, hattâ şehrin tablolarına Hür­
rınç etrafında şid d et-i hararetten m er­ m et gösterm işlerdi; onların el ööKun-
m erleri yalayan ve bir katre su diyü durm aksızın muhafaza ettikleri kaîe g a ­
can virüp can alan elsiz v e ayaksız» libin kaba barbarlığından kurtul.amacft»
yaralıların inlem eleri tahammül edilm ez demektedir.
dereceyi bulm uştur.
Bu kadar uzun m üddet dayanm aya Vişegrad kalesinin düşmesi
rağmen Koca Sinan P aşa-zâde’den bir
vardım gelm ediğini gören M ehmed P a­ V işegrad’a kadar AvusturyalIlar- ta­
şa, kaledeki yeniçeri ve k ul-oğullarm ın rafından nakledilen Estergon m üdafile-
da tazyiki üzerine düşm anla m üzakereye ri oradan 40-50 gem i ile Budin'e Hare­
yanaşm ak m ecburiyetinde kalm ıştır. P e- ket ettikleri zaman burasının <-ia A vu s­
çev î’nin anlattığına göre, teslim olunm a­ turyalIlar tarafından muhasara edildiği
sını isteyen yeniçeriler, A nadolu b ey ler­ görüldü. Vişegrad (W issegrad) şiddetle
beyi M ehmed Paşa’yı ve Kara A li B e­ sıkıştırılm aktayken, Budin’in eski y e n i­

1619
çeri ağası olan Osman Ağa adında bi­ Lala Mehmed Paşa’nın
rinin hıyaneti üzerine kale düştü (8 e y - Sadrıâzam lığa tayini
İÜL 1595). Bu hainin, Türklerin barut d e­
polarının yerlerini gizliden haber verm e­ 1595 y ılı sefer m evsim ini teşk il eden
si üzerine, kuvvetli bir A vusturya m ü f­ yaz boyunca v e sonbaharın ilk ayları
rezesi ani v e cür’etli bir hareketle ba­ zarfında, cephenin hemen her tarafından
rutları zaptetti. Türklere h ıyan et eden İstanbul’a fena haberler gelm ek te de­
Osman Ağa', Vişegrad'm düğmesini sağ­ vam etti. Gerek Eflak cephesinde, gerek ­
layınca htristivanlığa dönm ek suretiyle se M acaristan hududunda m ağlûbiyetler
eski dinine avdet etm iş oldu. .birbirini takip etm iş; bir Lâkım şehirler
1595 senesi yazında A vusturya sın ı­ elden çıkm ış ve bu arada pek çok Türk
rının diğer sahalarında cereyan eden kanı akıtılm ıştı. Bu kadar sık m ağlû b i­
çarpışmalara da kısaca tem as eden H am ­ yetlerd e serdarların idaresizliğinin bir
ın er; V işegrad’m düşm esini m üteakip rolü olm ası lâzım dı. N itekim o devrin
Vaç (W aitzen) kalesinin, buranın sancak tarihçileri, m ağlûbiyetlerin sebebini
beyi olan m uhtedi M ehmed B ey tara­ serdarların korkaklık ve idaresizliğine
fından yakıldığını; y in e ayni m evsim i- atfetm ektedirler. Meselâ: m üverrih İb­
çinde H ırvatistan hududundaki K lîs k a ­ rahim Peçevî, Koca Sinan Paşa -ve oğlu
lesin in Lankoviç tarafından zaptedildi- hakkında hayli şiddetli bir lisan k u lla ­
ğini, fakat Türklerin KIis’i lıetnenee is ­ narak, m uvaffak iyetsizlik lerin m es’u li-
tirdat eylem iş olduklarını; Türkler elin ­ y etin i serdarlara yükler. P eçevî’den sok
yum uşak ve m u ted il bir dil kullanan
deki Baboça (Babofça, Baboçka, B aboc- Naima bile; «Canib-i E flak’ta Sinan P a -
sa) kalesinin Zerini tarafından, A vu s­
şa’nın su -i ted b iriyle asakir-i islâm ın in -
turya elindeki Petrina kalesinin Hadım hizamı v e oğlunun korkaklığı seb eb iyle,
A hm ed Paşa tarafından zaptedildiğini;
Estergou’da küffarm zafer bulduğu, v e
K ostaniça karabaşının H ırvatistan h u ­ kendünün can atup B udin’e kapanup bir
dudu kumandanı Sıgism und dö H eber-
işe kaadir olam adığı haberleri gelüp
ştayn tarafından, Solnuk (Szolnok) un
ch l-i İslâm ve erkân-ı devletin ciğerleri
Macarlar tarafından, L ip ve’nin Türkler
büryan oldu* d iyerek İstanbul’daki te e s­
tarafından sıkıştırılıp ele geçirilem edi-
süre de işaret eder.
ğini kaydeder.
Ş im d iye kadar hudutlardan zafer
haberleri alm aya alışm ış o-
laıı İstanbul halkı üzerinde
bu m ağlu b iyetler hakikaten
acı tesirler husule getirm iş­
ti. H alk gibi bütün saray
m ensupları da um um î te e s­
süre iştirak etm ekteydi. Ş e y ­
hülislâm B ostan-zâde M eh­
m ed Efendi 1 eylü l 1595 g ü ­
nü padişahın kendisini kab u ­
lü sırasında, cephelerdeki
durum konuşulurken fırsat­
tan istifad e ederek, A li Ç e-
leb i’nin kalem e aldığı bir ş i­
iri hüküm dara sundu. U m u ­
m i teessürü belirten bu şiir
padişah üzerinde h ayli m ü­
essir oldu.
- ’ İşte İstanbul’daki hava
V işegrad’m A vusturyalIlar tarafından b eyleyk en , E flak’da üst ü s-
m ulıasarası te başarısızlıklara maruz

162Û
kalm ış olar. Veziriazam Koca Sinan Pa­ taraftarlığı sayesinde havuşm uştu. Mev­
şa hüküm et m erkezine dönm ekteydi. ki, şöhret ve hattâ paraya düşkünlüğü
Küçük Ç ekm ece’y e geld iği sırada sada­ ile nazarı dikkati celbeden Koca Sinan
retten azli ile M alkara’ya n efy i h ak k m - Paşa, bundan önceki sadaretinde cephe­
daki h a tt-ı hüm âyun kapıcılar kethüda­ lerde uğradığı m u vaffak iyetsizlik ler ve
sı tarafından kendisine tebliğ olundu. fazla y a şlılığ ı d olayısiyle Damad İbra­
Koca Sinan Paşa İstanbul’a dahil ola- him Paşa’yı kendisine artık rakip gör­
madan M alkara’nın yolunu tuttu. m eye başlam ıştı. Eflak hâdiseleri üzeri­
üçüncü Mehmed, ınühr-ü hüm âyu­ ne, eskisi gibi, Koca Sinan Paşa’nm le ­
nu Lala Mehmed Paşa’y a tevcih etti hinde konuşm adığı anlaşılan Damad İb­
(19 kasım 1595). Ferhad Paşa’nm idam ı­ rahim Paşa ise, son zamanlarda sadrıâ-
na sebep olan ikinci vezir İbrahim Paşa zam lık makam ına fazlaca göz dikm işti.
bu defa da, pek fazla beklediği sadaret Koca Sinan Paşa tabiatiyle bunun far­
makamına nail olam adı. M anisa’lı v e ze­ kındaydı. Onun için, Lala M ehmed Pa­
am et sahibi bir Türkün oğlu olan M eh­ şa’nm vefatın ı m üteakip m ühr-ü hüm â­
m ed Paşa, Üçüncü M ehm ed’in şehzade­ yûn tekrardan kendisine verilince, m ev­
liğin de kendisine lalalık ettiğinden «Lala kiinden aldığı k u vvetle Damad İbrahim
Mehmed Paşa» diye tanılır. Lala M eh­ Paşa’yı küçük düşürm eye v e bu y o l ile
med Faşa, Yavuz S elim ’in son ve K a­ kendi kusurlarını kapatm aya çalıştı. Bu
nunî Süleym an’ın ilk sadrazam ı olan cüm leden bir hareket olarak, bir divan
Piri Mehmed P aşa’dan sonra Türk a sıl­ toplantısında: «kaym akam lığınızda her
lı ilk sadrazâmdır. Yâni Pirî M ehmed tarafa ehliyetsiz kumandanlar gönder­
Paşa'dan sonra 72 sene m üddetle sada­ diniz v e bu suretle harbin kötü netice­
ret m akam ını fasılasız şek ild e ırkan ler verm esine sebep oldunuz» d iye D a­
Türk olm ayan kim seler işgal etm işlerdir. mad İbrahim P aşa’y ı açıkça itham e t­
N e yazık ki bu Türk asıllı şah siyet v e- miştir. Başka bir gün de padişahın hu­
ziriâzam sıfatiyle m illetin e hizm et im ­ zurunda: «Bana ihtiyar, düşkün dem iş­
kânını bulam adan ecel yakasına y a p ış­ ler, İbrahim de böyle zan ediyorsa sa­
m ıştır. Lala M ehmed Paşa veziriâzam lı- ray m eydanına gelsin güreşelim , m ız­
ğa tayininin onuncu günü şîr pençeden rakla vuruşalım !» dedikten sonra D a­
ölm üştür. mad İbrahim Faşa’ııın kem erinden tu­
Lala Mehmed Faşa ölünce ikinci v e ­ tarak padişahın huzurundan çıkarm ıştır.
zir İbrahim Paşa yin e sadrıâzam y a p ıl­
m am ış, taraftarlarının padişah nezdin- Osmanlı tarihinde örneğine pek bol­
de, d evlet idaresinde tecrübeli v e u - ca rastlanan, m illet v e m em lek et m en-
murdide olduğii şeklindeki telk in atı ü- faatları yerine kendi çıkarını düşünen
zerine Koca Sinan Paşa tekrardan v ez i- m uhteris ve zayıf ahlâklı devşirm e v e ­
riâzam lığa getirilm iştir. Koca Sinan Pa­ zirler m eyanında, Koca Sinan Paşa is ­
şa beşinci defa sadrıâzam lığa tayin ed i­ mi en önde zikredilm esi gerekenlerden
lirken onun doksanlık b ir ih tiyar oluşu biridir. Onun zam anında hayatta olan
hesaba bile katılm am ıştır. Osmanlı tarihçileri hep aleyhinde kaleni
kullanırlar Alman tarihçisi Ham mer b i­
Veziriazam Koca Sinan le: «beş defa sadarete geçm iş olan bu
Paşa’nın ölümü sert Arnavut, yalnız h ıristiyanlar için
değil, bütün m edeniyet için vahgiyâne
Koca Sinan Paşa’m n beşinci sadare­ bir kine sahip olup, ulem a ve şairlerin
ti ayni zamanda onun son sadareti o l­ başlarına bir â fet idi» dem ektedir. Koca
du. Doksan yaşını aşkın bulunan Sinan Sinan Paşa’nm kusurlarını en fazla sa­
Paşa 3 nisan 1595 tarihinde öldü. yıp döken Osmanlı m üverrihi olan G eli-
Koca Sinan Paşa, son sadareti sıra­ bolu’lu  li, şairlerin onun aleyhinde
sında birdenbire İkinci V ezir Damad İb­ söylediği şiirleri toplam ak suretiyle, K o­
rahim Faşa’m n aleyhtarı kesiliverdi. H a l­ ca Sinan Paşa’nm halk üzerinde bırak­
buki dördüncü sadaretine, Ferhad P aşa­ tığı tesiri aksettirm ek istem iştir. M üver­
nın idam ında birinci derecede rol oy n a ­ rih SelânikFnin «Emin Bey» adında bir
yan Damad İbrahim Paşa’nın kendisine şairden naklettiği şu şiir, zam anında o­

1621
na karşı duyulan nefreti açıkça göster­ bakınız) olduğu gibi, bunun ölüm ünde
m ektedir. de terekesinde tespit ediien m enkul ser­
Y âsıl-ı berzah Sinan F âşây-ı hod rey-i v e t göz kam aştırıcı idi. Bunlar: 20 çek ­
anîd m ece dolusu zebercet, 15 tane inci te s­
S â l-i ömrü zulm ile yetm işti doksan y a ­ pih, 30 roza elm ası, 20 m iskal altun to­
şına zu, 20 ibrik, bir satranç takımı, elm aslar­
N asb-ı n efs itm işdi kesr-i ırzına her b î- la süslü 7 safra örtüsü. 16 murassa siper,
kesün 16 m urassa eğer, 34 altun üzengi, k ıy ­
Kasd iderdi bir fakirün ekm eğine aşına m etli taşlarla süslü 32 kalkan, 140 m u ­
K alb-i sathinde oyoğ idi hiç teranum dan rassa m iğfer, 120 m urassa kemer, 16 m u­
. eser rassa bilecek, murassa sahanlar, 600 sa ­
Bakm az idi kim senin gözden akan kan mur kürk, 600 vaşak kürk, 30 siyah til­
yâşm a ki kürkü, sırm alı v e ipekii 1075 parça
Her kese «toprak başına!» der idi, ta­ kum aş. 900 m u h telif kürk, 61 ölçek in ­
rih dedüm ci, 2 elm as gerdanlık, murassa 2 gâşiye,
Nola öldü ise ol bed-âhd «toprak ba- 30 inci işlem eli eğer, 600 bin duka altu -
şuna» ııu, 2 m ilyon 900 bin akçe ve ayrıca kı­
Koca S inan Paşa hayatı boyunca b ü ­ lıçlar, hançerler, güm üş kaplar, misk,
yü k servet biriktirm iş bir veziriâzam dı. amber, öd v e sandal ağaçları, 1000 par­
KanuııFnin veziriazam larından Rüstem ça yün, çuha, pam uklu elb ise gibi şe y ­
Paşa'da (ikinci ciltte 1107 inci sayfaya lerdi.

ÜÇÜNCÜ MEHMED’İN EĞRİ SEFERİ

ü çü n cü M ebm ed’in saltanat:ııın ilk lu b iy et haberlerinin gelm esin e sebep o-


y ılın ın yaz m evsim inde, A vusturya ve lan adam durum undaydı. M ağlûbiyetler,
Eflak cephesindeki harp harekâtının n ihayet, bir devşirm eden ibaret olan
Türkler aleyhine fazlaca gelişm e k ayd et­ Koca Sinan Paşa’n ın ruhunda belki de
m esi teessürü mucip olm uştu. Koca S i­ bir üzüntü yaratm ıyordu. Fakat bunun
nan Paşa’nın hata v e beceriksizlikleri esas acısını çeken, akan kanı, elden ç ı­
yüzünden Eflak elden çık m ış gibiydi. kan toprakları v e incinen gururu ile
A yrıca, akıncı kuvvetleri m ahvolm uş, Türk m illetin in kendisiydi.
im tiyazlı Eflak b eyliği dışında kalan O s- Harbin m es’ulü Koca Sinan Paşa
m anlı şehirlerinden Yerköyü, Rusçuk, beşinci v e son sad n âzam lığı sırasında,
A kkerm an, İbrail, K ili, İsm ail v e S ilis - bir iyi iş olarak padişah Üçüncü M eh-
tre şehirleri E flaklılarm ya işgaline v e ­ m ed ’i sefere çıkm ağa teşvik etti. Koca
yahu t da hücum v e tahribine maruz k a l­ Sinan P aşa’n ın îraıı harpleri sırasında­
m ıştı. A vusturya cephesinde ise Koca ki durumu (1340 ve 1341 inci sayfalara
Sinan Paşa’nın oğlu M ehmed Paşa’nın bakınız) ve bilhassa A vusturya harbine
korkaklığı v e harp sahasından kaçması âm il oluşundan itibaren son hareket ve
yüzünden Estergon (Esztergom ) gibi icraatı gözönüne getirilince, onun, pa­
m ühim bir kale v e daha bazı y erler e l­ dişahı harbe teşvik te m em lek et m en ­
den çıkm ıştı. Ordunun başında k u v v et­ faati yerin e kendi çıkarını düşünmüş o-
li bir kum andan yoktu. A sker v e m em ­ lab ileceği şüphesi zihinlerde uyanm ak­
lek et bunun zarar v e ıztırabm ı çek m ek ­ tadır. Zira, m evk iin i tahkim için h er v a ­
teydi. Koca Sinan Paşa ve oğlu M eh­ sıtaya başvuracak karakterde olduğu
med Paşa gibi kim selerin işledikleri h a­ anlaşılan bu adamın, arkasında bir sa­
talar ordu ve m em leketin bünyesinde daret kaym akam ı bırakarak kendisi cep ­
yaralar açm aktaydı. D evleti bu harbe h ey e gittiği takdirde, m evkiinin bu k a y ­
sokm aya uğraşırken, yü k sek ten konuşa­ m akam tarafından kapılm asını peşinen
rak, A vusturya im paratorunu zincire v u - önlem ek h ed efin i gözetm esi m üm kün­
rakak İstanbul’a getireceğini söyleyen dür. Esasen, Koca Sinan Paşa’nın pad i­
Koca Sinan Paşa, bilhassa son altı ay i- şahı sefere teşvik ederken ileri sürdüğü
çinde, hüküm et m erkezine üst üste m ağ­ sebepler b öyle bir ihtim ali varit kılacak

1622
m ahiyet tanımaktadır. Osm anlı tarihle­
rinin ittifakla kaydettik lerin e göre, Ko­
ca Sinan Paşa padişaha: «serdarlar v e ­
ziriazamdan olduğu takdirde. İstanbul’­
da kalan sadaret kethüdalarının v ezir i­
azamı azlettirebiîm ek için asker v e m ü­
him m at gönderm ediklerini; serdarların
vezirden olm ası takdirinde de, şeref pa­
yı veziriazam ın olur d iye ondan yardım
istem ediklerini v e bövlelerinin sa d n â -
zam olabilm ek için ellerindeki k u v v et­
lerle göze görünecek şey ler yap m ıva ça ­
lıştıklarm ış söylem iş, bu h allere mâni
olabilm ek üzere hüküm darın sefere çık ­
ması lüzum u üzerinde durmuştur.
Koca Sinan Paşa'm n teşvik lerin e pa­
dişah hocası Sadeddin Efendi de iştirak
eylem iştir.
O sırada padişahın annesi V en ed ik ­
li S afiye Sultan oğlunun sefere çıkm a­
m ası için epeyce uğraşm ışsa da. Üçüncü
Mehmed'e söz geçirem em iştir. Padişahın
sefere çıkm asına tesir eden âm iller ara­
sında, hudut boylarındaki kötü durum
ve veziriazam la padişah hocasının teşv ik ­
lerinden başka yen içerilerin ayak diret­ Sultan ü çü n cü M ehmed
m esi de vardı. Zira yen içeriler sadrıâza- (M acarca Tolnai V ilagtörtenelm e adlı
ma: «padişahımız gençtir, bizim le sefere tarihten)
neden çıkmaz? Sultan S ü leym an pirdi
ve hem de nıkris illetin e m ü p telâ idi; Haşan A ğa hayvan tedarikine m em ur o-,
öyle olduğu halde araba ile sefere çık ­ lundu.
tı* diye bağırm ışlardı. Bu hazırlıklar yapılırken Veziriâzam
N etice itibariyle; Üçüncü M ehm ed'- Koca Sinan Paşa öldüğünden m ühr-ü
in sefere çıkm aya karar verm esiyle, o- hüm âyun İkinci vezir Dam ad İbrahim
tuz seneden beri terkedilm iş olan padi­ Paşa’ya verildi. B öylece, padişahı sefe­
şahların sefer an’anesi yen id en ele alın ­ re teşv ik etm iş olan Koca Sinan P aşa’ya
m ış oldu. hüküm darla b irlik te sefere çıkm ak n a ­
sip olm adı. Padişahın, eniştesi bulunan
Padişahın İstanbul’dan hareketi yeni veziriazam Damad İbrahim Paşa se­
fer seraskeri sıfatiyle hazırlıklara devam
Ü çüncü M ehmed sefere çıkm aya k a ­ etti.
rar verince, derhal hazırlıklara girişildi. ü çü n cü Sultan M ehmed 21 haziran
H âzineden yüzclli bin altun çıkarılıp za­ 1596 (24 şev v a l 1004) da İstanbul’dan
hire tem in etm esi için V ezir Cerrah hareket etti. Padişahın alayla sefere çı­
M ehmed Paşa’ya verild i v e m evsim in kışı Osmanlı haşm etinin tezahürüne de
kış olm asına bakılm ıyarak 1596 m artı v e sile teşk il eyled i. Bu alayın en önün­
başlarında B elgrad’a g ö n d erild i. Sabık de hum baracılar, piyade tüfenkciler, a t­
Karaman beylerbeyi olan B aş defterdar lı m ızraklılar, çavuşlar y en içeriler yü rü ­
Hacı İbrahim Paşa B clgrad’da zahire n e ­ yordu. Ondan sonra sey isler yed ek te on
zaretine m em ur edildi- Gerek B a sd ef- a t götürm ekteydi. Atların, eğer v e diz­
terdar gerekse Ş ık k -ı sânı defterdarına gin leri m urassa idi. Bunları takiben at­
em irler yazılarak köprüler, tom bazlar ve larına binm iş paşalar, padişahın a v ta­
nehir gem ileri hazırlam aları bildirildi. kım ını m eydana getiren yüz yeniçeri
N işancı Hamza Paşa m ühim m at m ü fet­ gelm ek teyd i. Sırm alı v e klfibdanlı elb i­
t i ş i um um iliğine, Başm irahur Tırnakçı seler giym iş olan şikâr efradı ik işer i­

1623
kişer yürüm ekte ve her biri bir av k öp e­ kie kuruldu. B elgrad:a yak laşılırk en y o l­
ğini de beraberinde götürm ekteydi. Av da evv elâ Koca Sinan P aşa-zâde M eh­
takım ının arkasından solaklar gelm ekte, m ed Paşa, ondan sonra Cerrah M ehmed
padişah ü çü n cü M ehmed de bunların a- Paşa, en sonunda da Veziriâzam Damad
rasında bulunm aktaydı. Hüküm darın İbrahim Paşa padişahı karşıladı. B e l­
sırtında beyaz kadifeden bir üst elb ise­ grad’a m uvasalat ed ilin ce padişah,
si m evcuttu. K avuğu birçok elm aslar ve Koca Sinan Paşa-zâde M ehmed P aşa’yı,
iki sorguç ile süslenm işti. Saltanat san­ E stergon önünden kaçtığı için; zahire
cakları da padişahın yakınındaydı. M ü­ tedarikine m em ur olanlardan şık k -ı sâ-
verrih Selâniki (basılm am ış nüsha v a ­ n i defterdarını da su isitm al y ap tığı sö y ­
rak 330) hüküm dar v e sancakları şöyle lend iğin d en azil v e hapsettirerek m alla­
anlatm aktadır: «Hükümdar ak şîb lib a s­ rını m üsadere ettirdi. Fakat bunlar pek
lar g iy ip ç ifte sorguç takınıp v e hassa k ısa bir m üddet sonra affolundukları
silâhdarı, rikâbdar. m ir-i alem ağa m ün­ cih etle sadece m allarım k aybetm ekle
feriden alem -i İslâm önünde yürüyüp kaldılar. Ş ık k -ı sâni defterdarı sefere iş ­
ak sancak v e iki kırm ızı sancak v e bir tirak etti, vezareti bile iade olunan K o­
y e şil sancak ve iki alaca y eşil v e k ızıllı ca Sinan P aşa-zâde M ehmed Paşa 'Si*
sancak v e bir san alaca v e kırm ızı san ­ B elgrad m uhafazasında kalı.
cak ki cüm le yedi beden alem li sancak­
lardı». Slankam en harp m eclisinin
O devrin Osmanlı tarihçilerinin b il­ kararı
dirdiklerine göre; Üçüncü M ehm ed’in
Eğri seferi sırasında ev v elk i seferlere B elgrad’da onbir gün tevakkuf eden
n isb etle daha çok m ühim m at taşınm ış ve ü çü n cü M ehm ed. onikinci gün buradan
daha çok para sarfiyatı yapılm ıştır. M ü­ harek etle Sava köprüsünü geçip S i rem
him m at işin e tem as eden A bdulkadir E- arazisine dahil oldu. Tuna ile Tisza
fendi «V ekayi-i tarihiyye» isim li eser i­ (T heis) nın birleşm e noktası civarında
nin 15 inci varakında: Cebehanenin ü ç- bulunan Slankam en yakınm a g elin d iğ in ­
bin Cebeci ile naklolunduğunu: C ebeha­ de bir harp m eclisi toplandı. S lan k a­
nenin esas itib ariyle sandıklarda taşın­ m en m eclisinde, ordunun Eğri mi y o k ­
d ığını, çuvallarda sa n lı dört bin tüfenk, sa Komarom (K om orn, Komorno) k a le­
bin yen içeri harbesi bulunduğunu; ok. si üzerine mi teveccühü m eselesi görü­
yay, cebe v e cevşen ve kolçak’ın diğer şüldü. C iğala-zâde Sinan Paşa Kom a-
senelere n isb etle dört m isli fazla old u ğu ­ rom ’un zaptını, daha büyük bir ek seri­
nu; siper levazım atının hesapsızlığını y e t ise E ğri’nin fethini ileri sürdüler.
bildirm ekte, ayrıca da üç bin kantar s i­ E ğri’nin zaptını istiyen ler. buranın K o-
yah barut, üç yüz kantar pamuk ipliği, m arom ’dan daha namdar ve eh em m iyet­
bir çok keser, testere, burgu, çekiç, b ıç- li bir y er olduğunu, Erdel v e A vusturya
gı, küskü, balta, çeşitli neviden çiv i, g ü ­ sınırlarının köşesinde bulunm ası bak ı­
ğüm lerle neftyağı- zeytin yağı, bezir y a ­ mından h u su siyet arzettiğıni ve n ih ayet
ğı bulunduğunu v e bu kadar m alzem enin m adenlerinin m evcu d iyeti cih etiy le m ad ­
sek iz yüz katar deve tarafından taşın d ı­ deten de k ıym et ifad e ettiğin i beyan e t­
ğını ilâve eylem ektedir. Para işine t e ­ tiklerinden, bu tez üstün gelerek E ğri’­
m as eden S elânik i ise; ü çü n cü M ehm ed’­ nin feth in e karar verildi.
in sefere çıkarken hâzineden 550 d eve Slankam en harp m eclisinin kararın­
yü k ü altun v e güm üş para çık arttırdığı­ dan sonra Eğri istikam etinde bir y o l tu ­
nı, hüküm et m erkezi İstanbul’da da V a­ tuldu. Harp m eclisin in kararından bir
lid e Sultanın nezareti altında olm ak ü - kaç gün öııce inşaasına başlanm ış olan
zere 400 yü k duka ve 100 yük kuruş b ı­ P etervaradin köprüsü o sırada b itiril­
raktığını kaydetm ektedir. m iş olduğundan buradan geçilerek k u ­
ü çü n cü M ehm ed İstanbul'dan h a re­ z ey istikam etinde ilerlen d i v e beşinci
ketinin onuncu günü E dirne’ye vardı. O - m enzilde S eged in civarına varıldı.
radan da F ilib e-S o fy a -N iş üzerinden Segedin ovasında konaklandığı sıra­
B elgrad’a ulaşıldı (9 ağustos) ve p ad i­ da Rumeli b eylerb eyi S ok u llu -zâd e H a­
şahın çadırı H ünkâr-tepesi denilen m e v ­ şan Paşa R um eli askeri ile orduya ilti­

1624
hak etti. A skeri gayet iy i silâhlandırılm ış ler, acele yetişilm ed iği, takdirde kalenin
olan Haşan P aşa’m n kapı h alk ı altunla düşeceğini ve m u h afızlarım a A vusturya
m üzeyyen zırhlar giym işti. N aim â bu v e ­ kılıçlarının altında can verecek lerin i b il­
sile ile: «şevket ve şâm sair vüzeraya diriyordu.
galip göründü: ol vezir -i nam darın v u ­ B unun üzerine padişah, ü çü n cü v e ­
sulünden ask er-i İslama taze k u vvet h a­ zir C iğala-zâde Sinan Paşa’y ı bir m ik ­
sıl oldu* dem ektedir. A skerinin m ü k em ­ tar askerle H atvan’ın im dadına gönder­
m eliyeti her bakım dan nazarı dikkati di. L âkin Ciğala-zâcie’nin yavaş hareke­
celbeden Haşan Paşa; V idiıı sahilinden ti yüzünden onun y etişm esin d en önce
gem ilere yü k led iği topların da Tuna ve kale düştü. K endilerinden çok fazla k u v ­
Tisza yolu y le S eged in ’e kadar naklini vetler karşısında daha fazla aayan am ı-
tem in etm işti, y a ca k la n m anhyan H atvan m uhafızları,
v ire ile yan i canların dokunulm am ak
Hatvan kalesin in düşm esi şartiyle kaleyi teslim e razı olm uşlardı.
K anunî S ü leym an zam anında feth ed il­
Ü çüııcü M ehmed ordu ile Segedin m iş (İkinci ciltte 1030 uncu sayfaya b a­
civarındayken, H atvan m uhafızlarının kınız.) olan H atvan'a A vusturyalIlar g i­
im dat istedikleri görüldü. Vaç (W aitzen) rince teslim şartına riayet etm ediler.
ile Eğri arasında kalan sahanın hem en M u h a tla r ın hepsini, kadınları v e sabi
hem en ortasına yakın yerde bulunan durum undaki çocuklar da dahil olm ak ’Çi­
H atvan kalesi A vusturyalIlar tarafından zere şeh ir sakinlerini kılıçtan gcçirdiler.
kuşatılm ıştı. Katv-an’dan g elen haberci­ Türklerin bir çoğu derileri yüzülm ek ve

B ir Padişahın sefere çıkış m erasim i (R ican fd an )

1625
azalan k ırılm ak suretiyle pek feci bir ile 1000 M acar bulunduğu söylenm ekte
şekilde öldürüldüler. A vusturyalIlar a y ­ ise de, şehrin teslim ini m üteakip öldü­
rıca H atvan kalesini yerle bir olacak rülen m uhafızların m iktarını Ham m er
şekilde yıktılar. 4500, Osm aıılı tarihleri de y in e bu ka­
H atvan’m elden çıkm ası ve sâ k in le­ dar v ey a beş bine y ak ın gösterdiklerine
rinin ölüdürülm esi C iğala-zâde’nin y a ­ nazaran, m ü d afiierin 5000 kişiden az o l­
v aşlık ve ihm ali yüzünden vuku buldu­ m am ası iktiza etm ektedir.
ğu halde, kendisi bu kabahatinden d ola­ O sm anlı hüküm darı Eğri önüne g e ­
y ı m uaheze dahi olunm adı. P eçevı v e lin ce m üdafilere teslim tek lifin d e bulun­
N aim â, C iğala-zâd e’y e hiçbir şey y a p ıl­ du. Kum andana hitaben şöyle bir teb liğ
m am ası karşısında fazlaca hayret izhar gönderdi: «Eğri içinde olan beğler v e
ederler. ahali b ilm iş olunuz ki: şev k etle azim e­
tim Eğri fethinedir; imdi ev v elâ A llahı
E ğri’ııin m uhasara ve zaptı T ealâ’nın em r-i şerifi ile sizi dinim ize
d avet ederiz, eğer m üsiüm an olursanız
size zararım dokunm ayıp haliniz üzere
Padişah Üçüncü M ehmed em rindeki em val v e em lâkinizi kem akân sarf edüp
ordu ile 21 eylü l 1596 (28 muharrem âsude olun. Ve eğer dine gelm ezseniz
1005) günü Eğri ovasına vasıl oldu. İki k aleyi bırakup çıkup m em leketlerinize
gün çadırların kurulm ası, askerin terti­ gidesiz; yok sa bu davetin birini kabul
bi ve daha bazı hazırlıklarla geçti. T ürk- etm eyip cen ge m übaşeret ve bana ve
lerin Eğri ovasına gelm eleri üzerine, c i­ askerim e karşı top v e tüfenk v e kum ­
vardaki köy ve çiftlik lerin halkı bulun­ bara atarsanız sonra A llah ve R esulul-
dukları yerleri terkederek kaleye ç e k il­ lah hakkı içün sizi katliam edüp b irin i­
diler. zi sağ komam, bilm iş olasız!».
Türk ordusunun E ğri’nin m ü d afîle- Padişahın em rini götüren adam: k a­
rine nazaran hayli kalabalık olm asına le kum andanı hapsedince E ğri’nin m u­
karşılık buranın da k alesi pek m uhkem ­ hasarasına başlandı. Osmanlı ordusu,
di: B uranın m etaneti üzerinde uzun uzun her biri bir vezirin kum andasında beş
duran m üverrih Naim â, kalenin kat kat gruba ayrılarak muhasarada m uayyen
burçları, her tarafını gözetlem eye m ah ­ sahaların sık ıştırılm asiyle va zifelen d i­
sus dolm a palankaları bulunduğunu, bir rildi. V eziriazam Damad İbrahim Paşa.
dağ üzerine oturtulm uş asıl hisarının A vusturyalIların m üdafaa ettiği kısm a,
m uhkem kesm e taşların kireçle örü lm e- ılıcalar tarafından toplarını yerleştird i
sinden m eydana getirildiğin i, bu kısm ın ve tahkim at yaptırarak m evzi aldı. Ci-
top kâr etm eyecek derecede k u vvetli o l­ ğala-zâd e Sinan Paşa şehrin büyük ka­
duğunu, kalenin doğu tarafında m evcu t le v e k ilisesin in karşısında; Hadım Ca­
bir dağın m üdafaayı k olaylaştırdığını, fer Paşa v e Rum eli b eylerb eyi vezir S o -
dış kalenin önüne kazılm ış hendeğin ve k u llu -zâd e Haşan Paşa da bağlar m ın ­
şehrin varoş kısm ında m evcut taş ve tıkasında m evki aldılar. Bir gün sonra
k ireçle yap ılm ış istihkâm ların kaleye Anadolu beylerb eyi Lala M ehmed Paşa
hakikaten m etanet verdiğin i bildirm ek­ da askeri ile g elerek m uhasara h arpleri­
tedir. ne katıldığından, Eğri m uhasarasında a l­
işte. Üçüncü M ehm ed’in em rindeki tıncı bir cephe daha açılm ış oldu.
ordu. K anunî Süleym an zam anında da Eğri m uhasarası çok şid d etli cereyan
kırk gün kuşatıldığı halde (ikinci ciltte etti. M eşhur v e m uhkem kale toplarla
1050 inci sayfaya bakınız) alınam ayan dövülerek ged ik ler açılm ağa çalışıldı.
böyle m uhkem bir kale önüne gelm işti. B ir taraftan da lâğım fa a liy etiy le su rla­
Eğri kalesi A vusturya kum andanı rın tahribine gayret edildi. Bu m üthiş
T ieffenbach’a tâbi Macar Nyari Pal ve tazyik karşısında 4 ekim de E ğri’nin dış
Çek K erska ile bir A lm an subayı tara­ k alesi zaptedildi. Ondan sonra, daha k u v­
fından m üdafaa edilm ekteydi. İslâm A n ­ v etli olan iç k aleye yü k len iim esi biraz
siklop ed isin in «Eğri» m addesinde M acar daha kolaylaştı. Türk toplarının tahrip
kaynaklarına istinaden bu kum andanla­ kudretine daha fazla taham m ülün m üm ­
rın em rinde 1500 A vusturyalI v e V allon kün olm adığını, iç kalenin düşm esinin

1626
Egri’ııin Os-
manh ordusu
tarafından
muhasarası
(Macarca
A M agyar
Törtenete’den)

Eğri’nin T iirk-
lere geçtikten
sonraki m an­
sa ra sı

(M acarca
Tolnai V ilag-
törtenelm e’-
den)

de yakın olduğunu anlayan V gllon ve cuma nam azım kıldı. T eslim m üzakere­
yabancı askerler, m u kavem ete taraftar sinin. yap ıld ığı gün m üzakere h ey etin e
M acarlan teslim e zorladıklarından, n i­ dah.il olanlardan iki k işi islâm iyeti ka­
hayet kale kum andanı Türklere on k işi­ bul ettiklerinden, bunlar h il’a t g iy d iri­
lik bir h ey et yolladı. K reska ile B ese- lerek ta ltif edildiler.
n ey ’in idaresindeki h ey et m üzakere için E ğri’nin feth in in ferdası günü m ü es­
Türk ordugâhına gelin ce Solnok (S 20I- sif bir hâdise cereyan etti. Bu hâdise
nok) sancak b eyi B ektaş b ey kaleye re­ teslim olan Eğri m uhafızlarının m u k a v e­
hin gönderildi. Y apılan m üzakere n etice­ le ahkâm ına aykırı şek ild e öldürülm ele­
si, m üdafilerin çekilip gitm elerine m ü­ ridir, Bütün Osmanlı tarihlerinin H at-
saade olunm ası şa rtiy le Eğri teslim e d il­ van m îidafilerine reva görülen m uam ele­
di. B öylece 12 ekim 1596 da Türk ask e­ y e m ukabele d iye izah ettikleri bu kat­
ri iş k a ley e girerek E ğri’nin tam sahibi liam için Kaimâ: «derunlann yanm ış
oldu. Üçüncü Su ltan M ehm ed cam iye serdar askeri ve tatar leşkeri bunların
çevrilen büyük k ilised e 18 ekim de ilk H atvan sek en esin e ettikleri gadre inti-

1627
kaıneıı kılıç üşürüps* sözleriyle cümlesi­ sancak beyleri bırakılrmştır. Böylece Eğ­
nin öldürüldüğünü kaydeylem ekte; Pe- ri yeni bir beylerbeylik merkezi halinde
çevi de: «Eğri’den çıkanları yeniçeriler Osrtıanh eyaletleri arasında y er almıştır.
kırdılar, zabitlerin m en’i faide vermedi? Sofu Sinan Paşa’nm beylerbeyi tayinin­
demektedir. den önce burayı muhafaza hizmetini kısa
Eğri’nin fethinden sonra kalesi ta­ bir müddet Anadolu beylerbeyi Lala
mir ettirilm iş ve muhafazasına Sofu S i­ Mehmed paşa deruhte eylem iştir.
nan Faşa memur olunarak emrine bazı

HAÇOVA MEYDAN MUHAREBESİ

Osmjanl; ordusu E ğri’nin muhasara­ manm kat kat. üstün kuvvetlere sahip ol­
sına teşebbüs ettiği sırada AvusturyalI­ duğunu müşahede eyleyince, um um î k a-
lar Türkleriıı harekâtını civardan, dikkat­ raragâhs yolladığı adamlar vasıtasiyie,
le takip eylem ekteydi. Muhasara devam bu kadarcık kuvvetle hasına hücumun,
etm ekteyken Arşidük Maksim i İyen ve askeri bile bile kırdırmak olacağını izah­
Erdel kıralı Bathory Zsignıond, A vu s­ la «benim vücudum gittiğine gam değil!
turya kumandanlarından Tieffenbach i- din-İ ftıübin uğruna feda olsun. Fakat
Ie birleşin Eğri’nin imdadına koşmak ka­ nam us-u saltanata nakise te re ttü p ey ­
rarını vermişlerdi- Fakat bu kararlarım ler» dediyse de. devlet erkânı onun ce­
tatbike imkâıı bulamamışlardır. saretsizliğine vererek düşmana hücu­
Avusturya ordusu iyice hazırlıklı ve munda ısrar ettiler. Bu arada, Eğri’nin
hayli kuvvetli olduğundan, Eğrrniıı düş­ fethinden bir gün Önce yeniçeri a ğ a lı­
mesine rağmen o mıntıkadan ayrılm a­ ğından Rumeli beylerbeyliğine terfi e t­
makta idi. AvusturyalIlar, Kanunî S ü ­ tirilen Veli P a şa y ı eyâleti askeri ve 30
leym an devrindeki gibi büyük Osmanlı top ile Cafer Faşa’ya yardımcı yolladı­
kuvvetleri karşısına çıkmama ve esas lar.
ordu çekildikten sonra yıpratma harple­ Cafer Paşa, Haçova sahrasının bir
ri yapma tabiyesini bırakmış görünüyor­ tarafına toplarını tabiye etm eye uğraşır­
lardı. B öyle davranışlarının sebebi, m u­ ken düşman alayları ovaya girm eye baş­
hakkak ki, artık OsmanlIları Kanunî ladı. A vusturya askerinin muazzam ka­
devrindeki kadar kuvvetli görm em ele- labalığı karşısında Osmanlı askerinin
rindendi. Avrupa’da topçuluğun inkişa­ çoğu muhakkak bir Ölüme mahkûm o l­
fı, herhalde, kendilerine, eskisine nisbet- mamak için geriye dönerek esas k u vvet­
le biraz daha fazla em niyet telkin e t­ lere iltihaka koştu. Naimâ’ya göre (C:
mekteydi. 1 S: 154) Cafer P aşan ın yanında ancak
3 bin kişi kaldı. Buna rağmen, Hadım
Hadım Cafer Paşanın mağlubiyeti Cafer Paşa, cesaret ve emre sadakatin
bir sembolü halinde düşmanla vuruşm a­
Sultan üçüncü Mehmed Eğri’de b u ­ ya başladı. A vusturyalılarınkine nisbet-
lunduğu günlerde Arşidük MaksimÜyen le bir avuç kalan askeriyle kahramanca
ve Bathory Zsigmond’un kumandasında döğüşürken en yakın m aiyet erkânının
kuvvetli bir Avusturya ve Macar ordu­ ekserisi bile şehit düştü. Buna rağmen,
sunun yaklaştığı haber, a lın d ı.' Naimâ’ya o. vuruşmak istediği halde yanındakile-
göre bu ordu Eğri’ye ü s m enzil m esafe­ rin ısrarı karşısında akşam üstü m uha­
de Tokay (Tokai) civarında olup Haço- rebe m eydanım terke tti (22 ekim 1596).
va’ya girmek üzereydi. Cafer Paşa’ııın çekilm esiyle 30 top ve
Bu haber alınınca şeci kumandanlar­ sair eşya düşmanın eline geçti.
dan Dördüncü Vezir Hadım Cafer Paşa Bu vak’adan m cs’u liyet Cafer Paşa­
15 bin kadar askerle derhal yola çıka­ da d ejil, hiç şüphesiz körüküriine taar­
rıldı. Cafer Paşa düşmanı görebilecek ruz emri veren veziriâzam ve sair d ev ­
bir m evkie geldiği zaman onlar Keres- let erkânını udadır. Osmanlı tarihlerinin
ztesmezö (K eresztes-M ezoe) (Haçova) müphem ifadelerine rağmen, Cafer Pa-
civarındaydı. Osmanlı kumandanı, düş- şa'nın yanından geriye döndüğü ve mu­

1628
harebeye iştirak etm ediği arılaşılan Ve­ geri çekilm eyi ileri sürenlere karşı: fü ­
li P aşanın o gün Rumeli beylerbeyliğin - zeninize gelen düşmanla cümlemiz şehit
den azledildiği görülmektedir. Onun az­ oluncaya kadar vuruşmamız vaciptir. Ş a ­
liyle vazife, onbir gün önceki sahibi So- yet biz düşmanın üzerine gitm ezsek, bun­
kullu-zâde Haşan P aşa’ya vezaret rüt­ dan cesaret bulan düşman bizim ü ze ri­
besine ilâveten yine tevdi edilmiştir. m ize gelir, bizi takip ile mahvetm eye ça ­
lışır. Bu D evlet-i ali y y ede hiç bir padi­
Eğri harp m eclisin in k a ra n şahın sebepsiz yere düşmandan çekinip
çekildiği görülmemiştir» dedi. Bu arada,
Osmanlı ordusunun Eğri önündeki düşmana ordunun bir kısm ı ile Soktıllu-
karargâhında 23 ekim günü, O tağ-ı h ü ­ zâde Haşan Paşa’m n gönderilmesini ile ­
mâyûnda Veziriazam Dam ad İbrahim ri sürenlere karşı da: bunun paşalar v a -
Paşarım riyaseti altında bir harp m eclisi sıta siyle başarılacak bir iş olmadığını,
toplandı. Bu m ecliste, o ana kadar düş­ başta padişah olduğu halde ordunun ta­
man hakkında edinilen bilgiler m uva­ mamının harbe katılm asiyle ancak başa­
cehesinde yapılacak işler görüşülecekti. rılacağım bildirdi.
Düşmanın durumuna dair eıı yeni bilgi Böylece, Hoca Sadeddin Efendi 'ııin
Hadım Cafer Paşa’nm yaptığı çarpışma kuvvetli ve mantıkî m üdafaalariyle m ec­
neticesinde edinilm iş olm akla beraber, lis, düşmana karşı ilerlenerek çarpışıl­
A vusturya kuvvetleri Cafer Paşa’nm ması kararını verdi.
tahmin ettiğin din daha kalabalıktı. A -
vusturyahların Osmanlı ordugâhına bas­ D evlet erkânı üzerinde bu derece
kın yapacaklarına dair Söylentiler m ev­ müessir olan Hoca Sadeddin Efendi’nin
cuttu. Pek yakın bir m esafede büyük harp kararından sonra ikinci bir isabet­
bir düşman ordusu m evcut olduğuna li görüşüne daha rastlandı. Veziriazam
göre; varılacak karar hakikaten ehem ­ Damad İbrahim Paşa, Anadolu beyler­
m iyet sreediyordu. beyi Lala Melımed Paşayı Eğri’ilin m u­
Hayli masraf ve zahm etlerle büyük hafazasına memur etm işti. Hoca Saded-
bir Osmanlı ordusu uzun m esafeler ka- ditt Efendi, düşman askerinin çokluğu­
tederek Avusturya hududuna kadar g e l­ nu düşünerek, Osmanlı ordusunun her
mişti. Ü stelik padişah dâ ordunun b a ­ hangi bir v esileyle azalmaması için, harp
şında bulunuyordu. Buna da ilâveten, sahasında padişahın bir tarafının boş b ı­
Osmanlı ordusunun hududa kadar h ü ­ rakılmaması m ülâhazasiyle bu k u vvetle­
kümdarla birlikte gelişinin esas sebebi, rin de esas orduya iltihakla muharebede
iki yıllık m uvaffakiyetsizlik devresini yer almasını tem in etti.
kapamaktı.. Binaenaleyh, Osmanlı harp
meclisinde alınması gereken kararın, pek Ordunun H açova’y a hareketi
yakında bulunan düşm anla çarpışma k a ­
rarından başka bir şey olmaması iktiza
ederdi. Otağ-ı hümâyûnda alınan harp ka­
Vakıa ve icaplar böyle olduğu h a l­ rarını m üteakip veziriazam ile birlikte
de, Osmanb harp m eclîsinde, devlet er­ padişahın huzuruna giren Hoca Saded­
kânının mühim bir kısm ı, Eğri fethinde din Efendi, m ecliste olduğu gibi huzur­
uğranılan zayiatı ve m evsim in ilerlem iş da da gayet güzel şekilde durumu izah
bulunmasını ileri sürerek, düşmanla te­ eyledi. B öylece Sadeddin Efendi’nİn
m as edilm eden geri çekilm ek fikrini ile ­ gavreti sayesinde, savaşta padişahın bu­
ri sürdüler. Bunlara karşı, kuvvetli bir lunması bir emri vâki haline gelm iş o l­
mantık silsilesi dahilinde, düşmanla der­ du.
hal çarpışılması fikrini müdafaa eden Düşmana karşı ilerlenip harbedilm e-
Hoca-i sultanî m eşhur «Tac-üt-tevarih» si m eselesinin karar safhası tamam olun­
yazan Sadeddin Efendi, bu m üdafaasiy- ca, karar gününün ferdası sabahleyin er­
le, yalnızca kalem ve irfan sahibi bir kenden Osmanlı ordusu Eğri’den hare­
kim se değil, ileriyi gören v e m etin bir kete geçti. İkindiye doğru Haçova’nııı
devlet adamı vasfına m a lik iy d im de iş­ kenarına vasıl olunarak ordugâh k u r u l­
ba t etm iş oldu. Hoca Sadeddin Efendi, du .
İJçüncü S u lta n M elımed'in acaip Haçova m eydan m uharebesinden b ah se­
den umumi tarihlerle biyografik eser­
arzusu
lerde, bu m uharebenin cereyan tarihine
Ordunun konakladığı yerde gurubu dair gün farkı ile değişik rakamlara
m üteakip M ehmed’in acaip, hatta acaip rastlanmaktadır. İşin enteresan v e o n is-
olm aktan ziyade neticesi bakım ından bette de basit tarafı, bazı eserlerdeki
teh likeli bir arzusuna şahit olundu. Pa­ gün farkının, hicri tarihin m ilâd iye yan ­
dişah bu arzusunu bir tezkere ile vezi­ lış çevrilm esinden ileri gelm esindendir.
riazam Damad İbrahim Paşaya b ild iri­ M eselenin bu tarafı bir yana bırakılırsa,
yordu. Damad İbrahim Paşa akşam na­ m üellifleri esas yanıltan şeyin, eski O s-
m azını bitirdiği sırada bu tezkereyi a l­ m anlı m üverrihlerinin kayıt ve ifa d e le ­
dı. ü çüncü M ehmed, harp sahnelerinde rinin karışık v e kifayetsizliğin in sebep
celâdet gösteren ecdadının yü k sek şa n ı­ olduğu görülm ektedir.
na yakışm ıyacak bir h issin esiri halinde Haçova m uharebesi v e o devir h a­
tezkeresinde şöyle diyordu: «Sen ki la - diselerini tafsilâtlı şek ild e ele alan P e-
iam sm . bunda m uharebe için serdar i- çevî ve Selânikî, H açova m uharebesinin
düp, ben buradan İstanbul’a revane o l­ 5 reb iü levveld e yapıldığını; Kâtib Ç ele­
bi, Naimâ, Haşan B ey-zâd e v e S o lak -zâ-
sam, olm az mı?»
de ise m uharebenin iki gün sürdüğünü
Veziriazam bu sözleri okuyunca, N a-
beyan ile bunlardan ilk ikisi m uharebe­
im â’nın tabiriyle «Can başına sıçrayıp
m ütehayyir oldu». V e derhal reis efen d i­ nin tarihi için 4 ve 5 rebiü ievvel tarih ­
ye, bu istim zaca m enfi cevap yazdırm a­ lerini kaydederler. 1005 senesine ait bu
ya başladı. Veziriâzamm yazısı bitm e­ ay v e gün tarihleri m ilâdiye çevrilirse
26 ve 27 ekim 1596 tarihiyle k arşılaşı­
m işti ki, bir adam gelerek padişahın
kendisini istediğini bildirdiği cihetle re­ lır. H açova m uharebesini tafsilâtlı sa y ı­
is efendi ile birlikte padişahın çadırına lacak şekilde anlatanlardan Haşan B e y -
zâde ve ondan pek çok istifade etm iş
gitti.
olan Solak -zâd e’de ay ve gün tarihleri
Osm anlı m üverrihlerinin hiç biri,
padişahın çadırında, istim zaç olunan yoktur.
Kâtib Çelebi ve Naim â’nın gün ta ­
m evzu üzerinde bîr şeyler konuşulup
rihinin yanında bir de gün ism i söylem iş
konuşulm adığı hususunda sükût etm ek­
olm aları karışıklık yaratan am illerdendir.
te; sadece, veziriazam ın, padişahın ça­
dırı önünde kapı ağası Gazanfer ağaya Zira bunlarda 4 reb iü ievvel cuma, 5 re-
b iü levvel cum artesi kaydına rastlanır.
rastlıyarak onunla kısa bir konuşm ayı
Halbuki 4 rebiü ievvel cum aya d eğil cu­
m üteakip ikisi beraber çadıra girdikle­
rini söylem ektedirler. martesine, 5 rebiü ievvel de tabii pazara
Bu vaziyete göre; y a veziriazam ın rastlar. Bu vaziyete göre; gün ism i esas
bazı şeyler söylem esi neticesi, veyahut tutulursa, yan i m uharebenin cum a ve
cum artesi günleri yap ıld ığı kabul e d ilir­
da hadiselerin sür’atle inkişafı k arşısın­
se 25 ve 26 ekim , gün ism i bir tarafa
da padişahın bizzat kendisi bu acayip
bırakılarak günün tarihi esas alınırsa o
arzusundan vazgeçm iş olm asıdır.
zaman 26 ve 27 tarihlerinin zikredilm e­
Veziriâzam , padişahın çadırındayken,
si icap eder. H em en hem en ekseri m ü ­
K ırım askerinin başında bulunan Fetih
elliflerin güııün tarihini esas alm alarına
G iray’ın, bir gün önce verilen em ir ü -
zerine faaliyete geçerek yakalatm ış o l­ m ukabil İsm ail Hami D anişm end günün
duğu 60 esir getirilerek çadırın önüne adını ön plânda tuttuğundan «Osmanlı
dizilm iştir. Bu esirler sorguya çekilerek Tarihi Kronolojisi» isim li eserinde H aç­
düşm anın m iktar ve niyetleri hakkında ova m uharebesini 25 ve 26 ekim de gös­
bilgi edinilm iş, sonra, edinilen bilgiye terir.
dair düşm ana bir şey sızm am ası için e - H icri tarihi m ilâd iye çevirirken z a ­
sirler idam olunm uştur. m anım ız m ü elliflerin in bazılarının hata­
ya düşm elerine Ham m er’in sebep old u ­
Haçova m uharebesinin tarihi ğu anlaşılm aktadır. Zira, Ham mer 5 re-
b iü levveli 26 ekim e karşılık tutarken
Doğrudan doğruya veya d olayısiyle yan lışlık yapm ıştır. M aamafih Batı k ay-

1630
Haklarının ekserisi H açova m uharebesi­ 100 bin civarında olduğu ve bundan nok­
ni 25 ve 26 ekim olarak gösterirler. Ham - san olam ıyacağı kabul edilm ektedir. Bu
mer 25 ekim üzerinde hiç durmam akla vaziyete göre m uharebe, denk k u vvetler
beraber kat’i neticenin 26 ekim de alın ­ arasında cereyan eylem iş demektir.
dığını zikreder.
İsim lerini zikrettiğim iz Osmanlı ta­ Muharebenin cereya.n tarzı
rihlerinin hepsinde, C afer Paşanın düş­
manla çarpışm asının. Eğri harp m ecli­ Osmanlı ordusu H açova’y a varışının
sinin toplanm asından önce vuku buldu­ üzerinden geçen geceyi m üteakip sabah­
ğunu belirten ifadelerde sarahat m evcut­ leyin erkenden m uharebe tertibatı alın ­
tur. Onuıi içindir ki, Cafer Paşanın çar­ dı. Üçüncü Sultan M ehmed yanında ka-
pışm asının 20 ile 23 ekim tarihleri ara­ pıkulundan gureba bölükleri olduğu h a l­
sında vukuu m uhakkaktır. Binaenaleyh de y a vaş yâvaş ilerliyerek top erişm iye-
bu çarpışm anın, İsm ail H akkı U zunçar- cek bir yerde durdu. O arada bir kısım
şılı’nın «Osmanlı tarihi»nin üçüncü c il­ kumandanlar, arazi vaziyetin i gözönün-
dinin birinci kısm ında gösterdiği şek il­ de bulundurarak padişahın biraz daha
de 27 ekim de olm ası im kânsızdır. E sa­ ilerde m evki alm asını tem in ettiler.
sen harbin ikinci kısm ının izahına taal­
Padişahın etrafında usul gereğince
luk eden karşı sayfada 26 ekim tarihi­
altı bölük halkı bulunuyordu. H em en ön
nin m evcudiyet: bunun bir m ürettip h a­
tarafında yeniçeriler, geri tarafın­
tası olabileceğini hatıra getirm ektedir.
da da m üteferrikalar vardı. H üküm ­
Maamafih Uzunçarşılı da 5 reb iü levveli
darın sağında vezirler, solunda k a ­
26 ekim gösterm ekle hataya düşm üştür.
zaskerler ile hocası Sadeddin E fendi y er
alm ıştı. Sağ kolda, Rumeli askeriyle Ru­
İki tarafın kuvvetlerinin miktarı m eli beylerbeyi S okullu-zâde H aşan P a­
şa, Tam şvar ve Bosna b eylerbeyleri, sol
O sm anhlar için büyük bir zafer, kolda Lala Mehmed Paşa idaresinde A -
A vusturyalIlar için ağır bir m ağlubiyet nadolu askeriyle Karaman, Halep, Sivas
mevzuu olan H açova m eydan m uharebe­ ve Maraş beylerbeyleri bulunuyordu.
sinde çarpışan iki taraf ordularının m ik ­ Talia denen öncü kum andanlığı C iğala-
tarına dair verilen rakam lar birbirini zâde Sinan Paşa'ya tevdi edilm işti. D i-
tutmaz. Her iki taraf kaynaklarında da, yarbekir beylerbeyi Murad (K uyucu)
um um iyetle, kendi k u vvetin i az, düşm a­ Paşa da onun em rindeydi. Kırım k u v­
nı fazla gösterm e gayreti sezilir. O sm an- vetlerin in idaresini deruhte eden Fetih
lı k ayn ak lan A vusturya ordusu için 100 Giray da C iğala-zâde’n in yanındaki ön­
bin ile 300 bin arasında rakam verir. cülere dahildi. Toplar birbirine zincir­
Buna mukabil Batı kaynakları arasında lerle bağlanarak k u vvetli bir m üdafaa
A vusturya ordusunu 60 bine kadar in ­ hattı m eydana getirilm işti. G erideki a -
direnler de görülür. A vusturya ordusu ğ ırlık la n n m uhafazası m üteferrika ağa­
için 300 bin rakam ının çok m übalağalı sı Yunus b eye bırakılm ıştı.
olduğunda şüphe yoktur. Bu rakamı v e ­ A vusturya ku vvetleri A rşidük Mak-
ren Osmanlı tarihlerinin ifadelerindeki sim ily en ’in idaresinde olup, âsi Erdel
m übalağayı kolayca sezm ek bile m üm ­ kıralı Zigismund Batori (B athory Z sig-
kündür. H atta N aim â’da ayni sayfa i- mond) de Erdel k u vvetleriyle onun y a ­
çinde (C :l, S: 52) hem 100 bin hem 300 nındaydı. Osmanlı tarihlerinin altı yedi
bin rakam ının zikri gibi tezadlara dahi kirala ait askerlerin bulunduğunu sö y le­
rastlanır. H arpte bizzat bulunm uş olan dikleri A vusturya ordusunda A lm an, A -
Peçevî, Osmanlı ordusunun 50 bin kapı­ vusturyalı, İtalyan, Macar, Çek v e Leh
kulu, 60 bin eyâlet askeri ve tatar a tlı­ askerleri m evcuttu. Osmanlı tarihlerinin
sı ile 110 bin kişi kadar tuttuğunu, A - ifadelerinden anlaşıldığına göre, A vu s­
vusturya ordusunun da 4 ilâ 5 yüzer turya toplarının m enzilleri Türklerinkin­
kişilik 200 alay, yani 100 - 120 b in k işi­ den daha uzundu. B inaenaleyh bu nokta
yi bulduğunu kaydeder. Son tetkikler n e­ onlar için bir üstünlük ciheti sayılab i­
ticesinde; her iki taraf k u vvetlerinin dc lirdi. Naimâ: «küffar-ı haksarm uzak
sürer uzun top lan olm ağla. ask er-i İslâ­ çip, bir gün öncek in e ııisb etle düşm ana
mî sadem at-ı ile kendülere yak laştırm a- daha fazla yaklaştı. Türkler bataklık g e ­
yıp» cü m lesiyle, düşm an toplarının m en ­ çitlerin d en ö teye geçerk en A vusturyalI­
zil uzunluğuna ve d olay ısiy le tesir k u v­ lar buraları tıkam ak için bir fa a liy et
v etlerin e işaret etm ektedir. gösterm edi. B ataklıktan ö teye geçiş öğ­
Gerek Batı gerekse O sm anlı tarih ­ le y e kadar tam am lanm ış, bir tarafta sa ­
lerin in ifadelerinden anlaşıldığına göre; d ece padişah ile ordu a ğırlığı kalm ıştı.
O sm anlı ordusu harp tertibi alırken v e Bu iş bitip de bütün b irlik ler v erli-
bu g a ye ile arazinin bataklık y erlerin in y erin i alınca, C iğala-zâde Sinan Paşa
geçitlerinden ileriye doğru geçerken A - em rindeki öncü k u vvetleri düşm anı b u ­
vu stu ryalılar kayda değer bir hareket lunduğu m evziden çıkarm ak için bazı
gösterm em işlerdir. Onların bu h arek et­ harek etler yapm ışsa da, k u vvetli bir ih ­
sizliği, H açova’va daha önce gelm iş ve tim alle ikindi zam anına kadar, düşm an,
kendileri için uygun m evzileri tutm uş T ürkleri fazla yaklaştırm am ak için top
clm alariyle izah edilebilir. v e tüfek ateşi açm akla ik tifa ey lem iş ve
İki gün süren H açova m eydan m u ­ ileri bir h areket görülm em iştir. Fakat
harebesinin birinci gününde çarpışm a­ ikindiden itibaren A vusturyalIlar tara­
ların hangi saatlerde b aşladığı m evcu t fında muazzam bir h areket belirm iş ve
kaynaklarda belirtilm em iştir. Zaten ilk düşm an alayları dalga dalga ilerlem ey e
gün için, düşm an topçusunun ateşi ile başlam ıştır. Önce piyadeleri m ev zilerin ­
T ürkler tarafına yaklaşan bir m iktar den çıkıp ileri atılırk en onları ik in ci bir
düşm an k u vvetin e karşı yap ılan çarpış­ dalga halin d e süvarileri takip ey lem iş­
m adan gayrı başka bir hareketten bah­ tir. P iyad eler hücum a geçtikleri sırada
sedilm ez. Bu duruma göre düşm an, m u h ­ sık ı bir y a y lım ateşin e giriştiklerinden,
tem elen öğleden itibaren topçu ateşine Türk askerleri bu ateşe dayanam am ış
başlayarak Türkleri baskı altında tu t­ v e p iyad elerin arkasından hızla sü v a ri­
m aya çalışm ıştır. Bu arada uzun m en zil­ lerin ilerlem esi m ev cu t tazyiki daha da
li düşm an toplarının m erm ilerinden b i­ artırarak dayanılm az h a le getirm iştir.
ri padişahın üzerinden geçerek arka ta ­ N aim â bu m üthiş tazyiki «hınzır m isa ­
rafa düşm üş ve düştüğü yerd e de biraz li bir yürüyüş yürü d ü ler ki R üstem -i
sekmiştiı*. B unun üzerine padişah daha Z al olsa h âil olm ak tasavvur olunm az­
geriye m üteferrika ağası Y unus A ğa’nın dı» şek lin d e tasvir etm ektedir.
çadırının bulunduğu kısm a alınm ıştır. A vusturya hücum unun tazyik in i ilk
P adişahın geriye alınışı sırasında a la y ­ anlarda Osm anlı sağ cenahı h issetti. F a­
ların m evki v e nizam larında d eğişik lik kat onun hem en arkasından sol cenah
yapılm am ıştır. A yni gün piyad e v e sü ­ da ayni sık ın tıy a m aruz kaldı. A vu stu r­
variden m ürekkep bir kaç bin k işilik bir yalIlar birdenbire ilerley in ce tatar a sk e­
düşm an ku vveti bir bataklık geçidinden rinin içine daldıklarından, bunlar ile r li-
geçerek şiddetli tüfenk a teşiy le Türklere yen düşm anın gerisinde kalm ıştı. Sağ
hücum etm iştir. Bunlara karşı C iğala-zâ- cenahtan m erkeze doğru birdenbire teh ­
d e’nin em rindeki öncü k u v v etler ç ık ­ lik e li bir durum b elirin ce bu kol k u ­
m ış, çarpışm a n eticesin d e bunları y ü z - m andanı S ok u llu -zâd e Haşan P aşa’y a im ­
geri ettirdiği sırada F etih G iray’m em ­ dada y etişm esi için çavuş gönderildi.
rindeki tatar süvarileri tarafından çe v ­ Fakat Haşan Paşa, gayretin e rağm en,
rilm iştir. N aim â’nın ifad esin e nazaran düşm an tüfenk cndazlarının şid d etli a-
düşm anın çevrileb ilen askeri y a öld ü rü l­ teşleri karşısında firar edenleri durdur­
m üş veyah u t da esir edilm iştir. S olak - m ak im kânını bulam adı. E vvelâ sağ k ol­
zâde bugüne ait çarpışm anın neticesi da görülen firar h arek eti biraz sonra
hakkında «ol gün düşm andan h a y li p i­ diğer kolda da görü lm eğe başladı. F ira­
yade kılm cdan geçüp v e tab ıllar v e b aş­ rın esas âm ili, düşm an ateşine tah am ­
lar v e d iller almup» cü m lesiy le T ü rk le- m ülsüzlük olm akla beraber, N aim â’ya
rin üstünlüğüne işaret etm ektedir. göre; padişahın firar etm iş o la b ileceğ i­
M uharebenin ikinci günü sabahleyin n i düşünerek kaçanlar da vardı.
erkenden Türk ordusu savaşa hazır v a ­ S ok u llu -zâd e H aşan Paşa bataklık
ziy et aldı ve bataklık geçitlerin d en g e ­ geçitlerini tıkam ağa m uk ted ir olam ayın-
Üçüncü Mchmed'l Kgri savaş meydanında gösteren tablo.
ca buralardan geçen düşm an askeri O s­ zine sandıkları üzerine çıkıp haçlı bay­
m an lI ordugâhına kadar dahil olup y a ğ ­ rakların d iktiler ve raksa başladılar».
maya başladı. Harpte bizzat hazır olan Düşman askeri, otağ-ı hümâyunun
m üverrih Peçevi'nin anlattığına göre : uzağında olm ayan hazine sandıklarına
«küffar orduya dahil olup henüz asker-i bayrak dikecek kadar otağ-ı hüm âyûna
İslâm münhezim olm azdan m ukaddem yaklaşınca padişah Üçüncü M ehm ed’in
garet ve yağm aya koyuldular. H attâ bir hayret v e endişesi iyice artm ıştı. O s ı­
iki bayrak ile bir nice kâfir hazin e-i â- rada yanında bulunan hocası Sadeddin
m ireye hücum edip m uhafazasında olan Efendi "ye:
sipah ve yeniçeri dağıldılar. K üffar ha­ «— Efendi, şimden sonra câre ve ted­

Haçova m eydan muharebesinden bir safha

Zaferden sonra Sultan üçü n cü M ehm ed’in önünden esirlerin geçişini tasvir eden
bu tablo A skerî m üzededir. Ressam ı Gloya B ovski’dir.

1633
bir nedir?» Öncü kumandam C iğala-zâde Sinan P a­
D iye sararak, bu telâşını ortaya k o­ şa gizlendiği pusudan çıkarak piştar sü­
yunca, m etanetini muhafaza eden Hoca varileriyle düşm anın arkasından h ü cu ­
Sadeddin E fendi: ma geçti. İlk ham lede, Osmanlı sağ ce­
«— Padişahım , lâzım olan yerinizde nahım bozm uş olan kısım bataklıklara
sabit ve berkarar olmakta'; çengin hâli sürülerek m ahvedildi- Türk ve tatar at­
budur; ecdad-ı ızâm ım z zam anında olan lıları, darm adağın vaziyete gelen A vu s­
tabur m uharebeleri ekser böyle vâki o l­ turya askerlerini kılıçtan geçirdi. B öy-
muştur. M ucizât-ı M uham ediye ile in - lece gruba yakın başlıyan Türk hucumu
şallah -u teaîâ fırsat ve nusret eh l-i is - sonunda 50 bin düşm an askeri öldürülüp
lâm m dır. K atır-ı şerifinizi hoş tutun*. 97 top, bir çok cephane ve 10 bin duka
Sözleriyle padişahın m evkiini m u­ altın ı e le geçirildi.
hafazasını tem in eylem iştir. Sultan M eh- Osmanlı tarihlerinin bir kısm ı bu
m ed, Hazreti peygamberin- h ırk a-i şeri­ harbe katılan düşm an ordusunun sa y ı­
fini giyinm iş vaziyette liv a y -ı saadet d i­ sında olduğu gibi öldürülen düşm an a s­
binde seccade üzerinde oturarak h o ca sı­ keri için de m übalağa ederler. M eselâ
nın telk inleriyle sükûnete kavuşm aya M üneccim başı 150 bin kişi öldürülm üş
uğraşırken, v aziyet padişah için de h a ­ 500 top elde edilm iş, Naimâ 100 bin k a­
kikaten çok ciddi idi. M üverrih Naimâ dar, K ara Çelebi -zâde Abdülâzi'/ Efendi
bu tehlikeli dakikaları m eşhur tarihinin ■riiavzat-üî-ebrar» m m 482 in ci sayfasın ­
birinci cildinin 162 inci sayfasında şö y ­ da Haçova m uharebelerine 300 bin düş­
le anlatır: «iki binden ziyade düşm an i- m an askeri iştirak etm iş bunu 120 bini
leri sürüp padişahın seccadesine bir ok Öldürülmüş derse de, son tetk ik lerd e A -
m enzili kadar m ahalde cenk edüp, ordu vusturyalılarırl zayiatının 50 b in kişi o l­
içinde tüfenkteıı feragat olunup m ü slü - duğu kabul edilm ektedir.
fflan ve kâfir birbirine k ılıç ile girüşüp OsmanlIların kazandıkları sonuncu
yak a yak aya cenk eder oldular. Vüzera büyük m eydan m uharebesi olan Haçova
ve erkân-ı d evlet padişahı ihata edüp harbinde düşm an zayiatı hakikaten çok
durdular. Bazı düşman neferleri otağ-ı ağırdı. E vvelce tem in edilen zaferlerle
hüm âyûn iplerine et -ardakta enderun m ukayese ed ilin ce b ile, Haçova’ca öldü­
ağaları bir yerden k ılıç üşürüp k a tley îe- rülen düşm an askeri fazla tutuyordu. Os-
diler». m anlı m üverrihlerinin ekserisi bu nok­
M uharebe bu derece aleyhde in k i­ taya işaret etm ekten kendilerini ala­
şaf ederken harp ta li’i beklenm edik şe ­ mazlar. M eselâ Naimâ: «kısa zamanda
kild e Türklerin leh in e döndü. Buna da bu kadar nüfus te le f edilm esi görülm üş
düşman askerinin yağm aya dalm ası se ­ şey değüldür deyu m üşahede edenler
bep oldu. Arşidük M aksim ilyen’in m e­ itiraf ettiler. V e bilcüm le bu gazay-ı e k ­
netm ek istem esine rağm en Avustui'ya leri Mohaç v e Çaldıran m uharebelerin­
askeri Osmanlı çadırlarına dalarak y a ğ ­ den ziyade idüğün isbat kıldılar. Zira
ma ile uğraşırken m ücadeleyi unutur bu gazada kırılan küffar Mohaç v e Çal­
gibi olm uştu. Bu sırada Osmanlı karar­ dıran m aktullerinin zı’fı (ik i m isli) ka­
gâhındaki at-oğlan ı yâni seyis, aşçı, d e­ dar idüğüne şüphe yoktur dediler» d e­
veci, katırcı v e karakullukçu denilen mektedir.
hadem e grupu, yağm aya dalan düşm an
askerlerine karşı çadır kazması, balta, Z a ferin k aza n ılm a sın d a
odun yarm ası, lobut v e odunlarla hücum esa s rol k im ind i?
ederek önlerine geleni tep işm eye k o y u l­
dular ve: H açova m eydan m uharebesinde za­
— K âfir kaçtı! ferin kazanılm asında esas rol sahibinin
D iye bağırm ağa başladılar. Bu süs kim olduğu m eselesin d e şim diye kadar
bir anda etrafa sirayet ederek her taraf­ kat’i bir n eticey e varılm ış değildir. S a ­
tan ayni şek ild e sesler yük selin ce, şa ş­ rih bir n etice elde edilm em esinin sebebi,
kın vaziyette olanlar kendine geldiği g i­ bu m eseled e Osmanlı m üverrihlerinin
bi kaçanlar da geriy e döndü v e şiddetle taraf tutar şek ild e kalem oynatm ış olm a­
düşm anın üzerine yüklendi. O aralık ları ve bu yüzden birbirini tutm az b il—

1634
gi verm eleri, ve m ütalea beyan e tm ele­ ilıad İbrahim Paşa'm n n iyetin i önlediği
ridir. yazılıdır. N aim â’da ise: Sinan Paşa’m n
Muharebenin plânlanm a ve icra şek - bizzat kendisinin, padişaha m üracaatla
line, padişahın faaliy etin e dair hiç bir zaferin kazanılm asında şahsî rolüne işa -
tarihte tek bir kelim e m evcut olm am ak­
la beraber, bu vazifen in Veziriazam D a-
mad İbrahim Paşa tarafından yü rü tü ld ü ­
ğünde şüphe yoktur. Padişahın orduda­
ki m evcudiyeti, fiiliyatta, başkum andan­
lığın icaplarının onun tarafından bizzat
yürütülerek hüküm dar - başkum andan
otoritesinin tem sil edilm esinden ziyade,
bir hükümdar olarak b irlik ve beraber­
liğin m anevî sem bolü durumundadır.
B öyle olm akla beraber onun ordudaki
m evcudiyetinden büyük bir m addî ku v­
vet doğmaktadır. M anevî h islerin bağla­
rından m eydana gelen m addî kudreti a-
yakta tutm akta k a t’i rolü oynayan şah­
siyet. m uharebenin kritik anında p ad i­
şahın yerinden ayrılm am asını tem in fi­
den Hoca Sadeddin E fendi’dir.
M uharebenin kazanılm asında, padi­
şahın m evki’iru m uhafazası ve yağm aya Ciğala-zâde Sinan Paşa
dalan düşmana karargâh efradının m a­ (Topkapı sarayındaki bir albüm den)
lûm şekilde m ukabelesi büyük tesir ic­
ra etm ekle beraber, kum andanların v e
tehlikeli vaziyete rağm en sebatta devam
eyleyen askerin m ühim kısm ının m üca­
delesi, elbette ondan aşağı kalm ayan te ­
sirler icra eylem iştir. M uharebede h a­
zır bulunan ve vazifeleri itib a riy le bü­
yük m es’u liy et yüklen en kumandanlar;
sol kol kumandam Lala M ehm ed, sağ
kol kumandam Sokullu -zâd e Haşan, ön­
cü kumandanı C iğala-zâde Sinan v e V e­
ziriazam Damad İbrahim Paşa’dır. Harp
harekâtı anlatılırken, S ok u llu -zâd e Ha-
saıı Paşa'm n bataklık gediklerini kapa­
mak için uğraşm alarından bütün tarih­
ler hem en hem en birbirini tutar b ilg i­
lerle bahsederlerse de. Lala M ehm ed P a-
şa ’nm durumuna dair bir şey söylem ez­
ler, Fakat Damad İbrahim Paşa v e Ci-
ğ’ala-zâde Sinan P aşa için v a ziy et böy­
le değildir. Selân ik î tarihinin yazm a
kısm ında, m uharebenin sıkışık zam a­
nında Veziriâzam Damad İbrahim P aşa­
nın padişahı kaçırm a tedbirleri ittihaz
etm ek istediği, buna m ukabil Öncü ku­
mandanı C iğala-zâde S in an Paşa’m n her
türlü m erasim icabatını bir tarafa bıra­
karak veziriazam a «Bre zâlim!» d iy e b a ­
ğırarak, Hoca Sadeddin gib i sonuna ka­ C iğala-zâde’nin diğer bir resmi
dar sebat tavsiye eyled iği, b öylece Da- ( Zamanının gravürlerinden)

1635
ret edip veziriâzam lığı İstem esi m üna­ M ehmed kendisini sadnâzam yaptığım
sebetiyle; smaahaza ibtida çarhadaıı (ön ­ bildirdi. C iğala-zâde Sinan Paşa padişa­
cü) firar edeıı kendüsu idi deyü n ak le­ hın elini öpüp yanından ayrıldıktan so n ­
derler» sa tın okunmaktadır. ra, Sadrıâzam oldum diye tebrik kabul
Halbuki, m uharebenin cereyan şekli etm eye başladı. C iğala-zâde’den daha
ve bilhassa nazik vaziyetin belirm esiyle sonra huzura giren Veziriazam Damad
düşm anın ezilm esinin g a yet kısa zama­ İbrahim Paşa’ya Sultan M ehmed azline
na sığm ası gözönüne getirilirse, her iki dair bir şey söylem ediği gibi bunu im a
m üverrihin iddialarının da doğru olm a­ edecek bir harekette dahi bulunmadı.
ması iktiza etm ektedir. Zira, öncü ku­ C iğala-zâde’ye sadrıâzarahk tevcihinden
mandanı Ciğala-zâde Sinan Paşa’mn. haberi olm adığından harpte yararlık la­
son anlarda p u su d a n , çıkarak düşmana rı görülenlere in’am ve ihsan işleriyle
yüklendiğinde ve onun em rindeki bir­ m eşgul oldu. A yrıca muharebe sahasın­
liklerin yirm i bin kişi Öldürdüğünde bü­ dan kaçanları geri çevirm ek üzeıe etra ­
tün kaynaklar m üttefiktir; binaenaleyh, fa ulaklar gönderdi. Sabah olunca da v e­
C iğala-zâde Sinan Paşa’mn öncüden kaç­ zir Cerrah M ehmed Paşa ve Cafer P a-
m adığı bu şekilde itiraf edilm iş olm ak­ şa’yı yanına alarak muharebe m eydanı­
tadır. İlerde ve pusuda bulunan bir ku­ nı dolaşm ağa gitti.
m andanın en tehlikeli dakikalarda geri­ Böylece, Ciğala-zâde Sinaıî Paşa'mn
deki ordugâha gelm esi ve oradan da y i­ padişahın' çadırına girdiği saatten itib a­
ne kendi yerine yetişm esi im kânsızdır. ren Osmanlı tarihinde garip bir hâdise
Binaenaleyh, Selân ik î’nin söylediği şe­ cereyana başlam ış, yani, sadaret m aka­
kilde, onun, veziriazam a bağırm ası ve m ını iki k işi işgal eder vaziyet h asıl o l­
bahsettiği n iyetlerini icradan önlem iş o l­ m uş oluyordu. B ir çocuk gibi kolaylıkla
ması da doğru olamaz. tesir altında kalan Üçüncü M ehm ed’in
"M uharebede teh lik eli anlar geçiril­ şah siyetin in zayıflığı yüzünden m eyd a­
m esine rağmen bütün mühim kum an­ na gelen bu garabet, nihayet, kapıcılar
danların yerlerini muhafaza ettiklerinde, kethüdasının gidip m ühr-ü hüm âyûnu
cesaretlerini kaybetm ediklerinde asla Damad İbrahim Pasa’dan alıp C iğala-zâ­
şüphe yoktur. Zira, karargâh çadırına de’y e ieslim etm esiyle son bulm uştur.
kadar yaklaşan düşm anı âzami iki saat Damad İbrahim Paşa harp m eydanını
kadar zaman zarfında tam m ânasiyle e z ­ dolaşm aktan dönerken kapıcılar k eth ü ­
m ek başka türlü müm kün olam azdı. B i­ dasının talebiyle karşılaşm ış v e ancak o
naenaleyh, H açova m uharebesinin kaza­ zaman olup biten şeyleri Öğrenmiştir.
nılm asında, esas rolün bir şahıs veya Ciğala-zâde lehinde kalem kullanm ayan
kumandanın, değil, m uharebe m eydanı­ m üverrih Naimâ, bu m ünasebetle: «fi
nı t erkeden ordunun dörtte biri m ik ta­ nefsülem r feth ve nusret İbrahim Paşa
rındaki asker hariç, diğer asker ve k u ­ yüzünden olm uşken Ciğala-zâde bir k u ­
m andanların tüm üne şam il olm ası ik ti­ ru iddia- ile h aiz-i sadaret oldu» dem ek­
za eder. tedir.

Cigaİa-zâde S in an P a şa ’m n Cigrala-zâde’nirı çok sert v e


V eziriazam o lm ası zararlı icraatı

Haçova m eydan m uharebesinde düş- C iğala-zâde Sinan Paşa m ühr-ü h ü -


m anın ezilm esini m üteakip üçüncü vezir mâyûnu da ele geçirerek sadaret m aka-
C iğala-zâde Sinan Paşa padişahın h u zu - m inin tam m ânasiyle hâkimi vaziyetine
runa çıkarak: geçince ilk iş olarak orduda bir yoklam a
«— Bu yüz aklığına ben sebep o l- yaptırdı. Üç gün süren yoklam a sonun­
dum, bu feth e kulunuz sebep olm uştur». da tım ar ve zeam etlilerden v e u lû feli
D iyerek sadaretin kendisine tevcih i- askerden 30 bin kişinin ismini firari
ni im a eyledi. O sırada huzurda bu lu - defterine kaydettirdi. Bunların dirlik ve
nan Hoca. Sadeddin Efendi v e k u vvetli ulufelerim kesm ekle kalm ıyarak idam -
nüfuzu ile dikkati çeken kapı ağ ası G a- la n n ı em retti. Bu şiddetli emri bütün
zanfer A ğa’nm iltim ası üzerine Sultan v ilâyetlere tamim eyledi. M uharebenin

1636
akabinde dönüp gelenleri bile idam e t­ Eğri’de beş gün kalan Üçüncü M eh­
tirdi. Zamanın tarihçilerinin içleri yana med Solnok - Segedin - Varadin yo lu y -
vana anlattıkları veçh ile, bu arada bir le Belgrad’a geldi. Burada iki günden
hayli bigünah ve güzide kim seler de fazla vak it geçirm eyen padişah yine
canından oldu. Firari dam gası yiyen yoluna devam la Sofya - Filibe - Edirne
kim senin hakiki durumunu tespite y an aş­ üzerinden ilerliyerek Davudpaşa çiftli­
madan derhal boynunu vurdurdu. ğine m uvasalatında annesi v e İstanbul-
Orduda eski disiplini tem in gayesini daki d evlet erkânı tarafından karşılanıp
gözettiğini söyleyen C iğala-zâde'nin bu zaferi tebrik edildi, ü çü n cü , M ehmed 2
korkunç derecede sert icraatı m em lek e­ aralık 1596 günü sarayına dahil oldu.
te pek pahalıya m al oldu. Firari d efte­ Üçüncü M ehmed B elgrad’a geldiği
rine isim leri kaydolanlar canlarım kur­ zaman, C iğala-zâde’nin tensibi ile Dör­
tarmak için A nadolu’y a geçtiler. Orada düncü vezirliğe yü k seltilen Sokullu-zâde
gayrı meşru yollardan karınlarım doyu- Hasaıı Paşa serdar olarak B elgrad’da bı­
rabilmeğe çalıştıktan başka biraraya g e­ rakıldı. Edirne yakınında Harm anlık
lerek «Celâli isyancıları? nı m eydana (v ey a Çermenlik) m evkiine g eld iği sı­
getirdiler. C iğala-zâde’ııin hesapsız ve o rada Valide Su ltan ’dan gelen m ektup ü -
nisbette sert icraatı yüzünden Anadolu zerine üçüncü Mehmed, C iğala-zâde’y i
senelerce kan revan içinde kalıp onbin- azlederek onun yerine ikinci d efa Damad
lerce Türkün hayatı söndü. İbrahim Paşa’y ı sadrıâzam yapm ıştı.
C iğala-zâde’nin kırk gün süren sad­ Bundan bir m üddet sonra Sokullu-zâde
razamlığı sırasında ik in ci büyük hata­ Haşan Paşa. C iğala-zâde’nin tayin ettiği
sı, Kırım hanı Gazi Giray’ı harbe bizzat bir kim se olm ası nazarı itibara alınarak
g elm ediği baha n esiyle a zle d e re k y e rin e serdaıiıktan alınıp V id in m uhafızlığına
kardeşi F etih G iray’ı han tayin etm esi­ gönderildi ve yerine ondan daha az tec­
dir. Fetih Giray’m «O benim büyüğüm rübeli bir şahsiyet olan Satırcı Mehmed
ve ağabeyim dir» diyerek hanlığı kabul Paşa serdarlığa tayin edildi.
etm ek istem em esine rağmen, sadrıâzam m Üçüncü M ehmed’in esaslı tedbirler
onu dinlem em esi, iki kardeşin arasına alm adan hem ence İstanbul’a dönmesi
nifak girm esine v e n ih a y et Fetih Gi- bir hata idi. Şayet Belgrad'da k ışlaya­
ray’ın katline sebep olm uştur. rak ertesi baharda harekâta devam et­
O d evir hâdiselerinin bizzat içinde seydi Haçova zaferinin m eyvalarm ı kı­
vaşıyan m üverrih P eçev î’nin C iğala-zâ- sa zamanda olgun şek ild e toplıyabilirdi.
de Sinan Paşa için: «m üşarünüleyhiıı v e- Müverrih Selân ik î’nin kaydettiğine na­
zareti cemi âlem e bir belâ ve m usibet zaran; padişah daha İstanbul’a varm a­
oldu, nice yıllar def’ olmadı» şek lin d e­ dan önce, serhad beylerbeyleri v e Sokul-
ki sözleri tam m ânasiyle haklı ve y erin ­ lu -zâd e Haşan Paşa, kendisine arzlar
de bir hükümdür. göndererek, serhadde k ışladığı, hiç o l­
mazsa İstanbul yerine Edirne'de kışı g e ­
P ad işah ın İsta n b u l’a avd eti çirdiği takdirde düşm anın sulh yapaca­
ğı bildirilm işti^ Fakat, tâ başlangıçta as­
Sadrıâzam Ciğala (C ağala)-zâd e S i­ ker v e d ev let "erkânının tesiriy le sefere
nan Paşa’nın ordu yoklam asının h itam ı­ çıkm ış olan üçü n cü Mehmed, n e bunları
nı m üteakip, Üçüncü M ehmed başka bir kendi kendine düşünüp hesapladı, ne de
harekâta tevessül eylem eden İstanbul’a kendisine bu m evzuda sunulan arzları
gitm ek üzere H açova’dan harekete g eç ­ takdir etti. Bir an önce İstanbul’a u laş­
ti ve 2 kasım 1596 günü ilk konak yeri m akta istical gösterdikten başka serdar-
olarak E ğri’y e geldi. H arpte ele geçirilen Iığa kudretli bir şah siyet de gönderm e­
topların bir kısm ı Solnok (Szolnok) ka­ di. Onun için Haçoya harbinden lâ y ık ıy -
lesine yerleştirildi; m ühim bir m iktarı le istifade edilm edi. Düşman da bunu
da beylerbeyi ve sancak beylerin in e - kısa zamanda sezm iş olm alı ki m ücade­
m irlerine verildi. Bu arada Tırnakçı H a­ ley i devam ettirm ek üzere yin e sıkıca
şan Ağa yeniçeri ağalığına tayin edildi. hazırlıklara girişti.

1637
HAÇOVA MUHAREBESİNDEN SONRAKİ HARP HAREKATI

Sokullu-zâde Haşan P a şa n ın ser- yanam ıyacaklarını anladıklarından bir


darlıktan azlini m üteakip, onun yerine gece kaleden firar ettiler. B öylece Tata
serdar tayin edilen Satırcı M ehmed Pa­ ikinci defa Türk idaresine girm iş oldu
şa, Tuna yalısı m uhafızlığından B eşinci (12 ekim 1597). Tatarnın zaptından bir
vezirliğe yen i terfi ettirilm iş bir kim ­ hafta sonra Karaman b eylerb eyi Nuh
seydi. Serdarlık m ıntıkasına h areket e t­ Paşa'da geldiği cihetle, Satırcı M ehmed
m eden önce kendisine onbin duka harç­ Paşa'nm em rine girm ek üzere em ir a l­
lık, m aiyetindeki asker için de bin yük m ış olan beylerbeylerinin iltih a k la n ta ­
akçe verildi. Lüzumlu hazırlıkların ta­ m am lanm ış oldu.
m am lanm asından sonra a ltı bölük halkı
ve onbin yeniçeri ile 9 haziran 1597 de O rdunun V aç ö n ler in e g elm e si
İstanbul'dan hareketle 13 ağustosta B e l-
grad'a v asıl oldu. Anadolu, Rum eli, Ka­ Serdar Satırcı M ehmed Paşa Tata
raman, Sivas, Diyarbekir, Maraş v e R ak- k alesi önündevken Budin halkından is ti­
ka beylerbeylerine eyâletleri ask erleriy­ dalar geldi. B unlar istid alan n d a, E szter-
le yeni serdarın em rinde toplanm aları i- gom ’un A vusturyalIlar tarafından zap ­
çin em ir verilm iş, Kırım hanm a da ayni tından beri B udin’in bir hudut şehri h a ­
m ealde bir mektup yollanm ıştı. lin e geldiğini, daim a tehdide maruz b u ­
Satırcı M ehmed Paşa B elgrad’da y ir­ lunduğunu söylüyor, bunun ö n len eb il­
mi gün kaldı. Bu arada A nadolu b ey ler­ m esi içiıı Esztergom (Gran) un zaptını
beyi M ehmed Paşa kendisine iltih ak e y ­ istiyorlardı. Serdar, Budin halkının d ile ­
ledi. B elgrad’dan hareketle B udin’e doğ­ ğini m akul görm ekle beraber E szter-
ru ilerlerken yold a sıra ile Budiıı m u ­ gom ’un çok k u vvetli bir kale oluşunu
hafazasında bulunan Bosna beylerbeyi nazarı itibara alarak B udin halkının da
Hafız Ahm ed Paşa, D iyarbakır b eylerb e­ muharebe hizm etine koşm ası şartiyle bu
yi Murad Paşa, Rum eli beylerbeyi Veli işi yapabileceğini bildirdi. B udin halkı
Paşa, Budiıı B eylerbeyi M ihaliçli A h ­ serdarın isteğin i m üsbet karşıladığın­
m ed Paşa ayrı ayrı günlerde serdara il­ dan Estergom ’a gidilm ek üzere bazı h a ­
tihak ettiler. Satırcı M ehmed Paşa B u - zırlıklara girişildi. Lâkin o arada birden­
din civarında Gölbaşı m evkiinde konak­ bire kar yağm ası ve Tam şvar kalesinin
ladığı sırada Arşidük M aksim ilyeıı ida­ de Erdel kıralı tarafından k uşatıldığı h a ­
resinde 40-50 bin k işilik bir A vusturya berinin gelm esi üzerine, uzun sürecek
k u vvetin in Yanık (Raab, Györ) k aleyi Ezstergom m uhasarasından vazgeçildi.
kuşatm ağa başladığı haberi geldi. B u­ Serdar Satırcı M ehmed Paşa, S iv a s
nun üzerine, Y anıkkale’y i kurtarm ak is­ beylerb eyi Mahmud Paşa, Rakka b ey ler­
teyen serdar, bazı tertibat alarak B udin beyi Ali Paşa v e Adana b eyi M ehmed P a­
civarındaki karagâhm dan harekete g eç­ şaları eyâletleri askerleriyle Tam şvar v a ­
ti. O arada S ivas v e Rakka v a lileri de lisi Tiryaki Haşan P aşa’nm yardım ına
geldiklerinden serdarın em rindeki asker gönderdi. O sırada bir A vusturya ordu­
biraz daha fazlalaştı. Düşm aıı ise, O s- sunun E stergom ’dan Vaç önüne geldiği
marılı serdarının ordu ile geld iğin i du­ duyulduğundan. Satırcı M ehmed P aşa’-
yunca Yanık m uhasarasını kaldırarak nın kendisi d e em rindeki kuvvetlerin
Kom arom’un batısında Tuna k o lla n ara­ büyük kısm ı ile V aç (W aitzen) a h are­
sında bulunan Büyük Schütt adasına çe ­ ket ederek 1 kasım 1597 de bu şehir ö-
kildi. Yanık istikâm etinde harekete g e ­ nüne v a sıl oldu.
çilm işken, hem en hem en o yol üzerinde Tuna nehrinin batıdan doğru gelip
ve Komorom'un güney doğusunda b u lu ­ güney istikam etine kıvrılarak dirsek
nan Tata (D otis, T otis) üzerine y ü rü n ­ yaptığı m ıntıkada bulunan V aç şehri
dü. Tata kalesi 1594. tem m uzunda fe th e ­ B udin'in kuzey tarafta en yakm kapısı
dilm iş fak at sonra y in e A vusturya elin e sayılabilirdi, A vusturyalIlar burada k u v ­
düşm üştü. Tata m üdafileri bir kaç gü n ­ v etle y erleştiği takdirde Budin daha
lü k m ukavem etten sonra daha fazla da- fazla tehdide maruz kalacaktı.

1638
Elli bin kişi kadar olduğu söylenen ra ve m uhtem elen Serdarın B elgrad’a
düşman kuvvetleri Tuna’m n bir k ıyısı gitm esinden önce A vusturya v e Osman­
ile o civarda bulunan dar bir boğazın lI m em urları arasında su lh için bir k o ­
ağzına yerleşm iş v e önlerine hendek nuşm a vuku buldu. G erek Osm anlı g e ­
kazm ıştı. Gerideki d ağın yam açlarına rekse B atı kaynaklarında sulh konuş­
koyduğu kuvvetler de y in e bulundukları m asının ay ve gün olarak tarihi açıkça
yerlerde çukurlar açarak tahkim at m e y ­ belirtilm em iştir. Zaten her iki tarafın
dana getirm işti. B u va ziy ette düşm ana eserlerinde de buna dair fazla bir şey
cepheden taarruz fazla zayiat verilm e­ bulmak müm kün değildir. P eçevi ve N a­
sini m ucip olacak, arkasına isab et eden ilim buna, sarih bir ifade ile sulh teşeb ­
dağın dolaşılm ası da fazla zaman alacak­ büsü dem ekle beraber, H am m er: «yeni­
tı. Serdar karşı karşıya m uharebe ed il­ çerilerin bir tuğyanı serdarı düşm anla
mesi şıkkını tercih ile ona göre vaziyet bir m ütareke m üzakeresine m ecbur e y ­
aldı. Anadolu, Sivas, Karam an ve Bosna ledi» cüm lesiyle, bunu Türklerden g e l­
beylerbeylerinin askerlerini sağ tarafa, m iş bir m ütareke teşebbüsü gibi göster­
R um eli ve B udin b eylerb eylerin in as­ m ektedir. Osmanlı tarihlerinde o sırada
kerlerini sol tarafa alıp kendisi kapıku­ bir yeniçeri ayaklanm asından bahsedil-
lu ile m erkezde kaldı. D iyarbakır b ey ­ m em ektedîr. N aim â aynen; «Bu esnada
lerbeyi M ur ad (K uyucu) ve Sigetvar Koca Murad (K uyucu) Paşa v e Budin
beylerbeyi Deli N asuh Paşaları çarhaeı- K adısı H alil Efendi v e Murad Paşa da­
hga m em ur etti. madı K adı-zâde A li Paşa kâfir ile haber-
Muharebe, Türk öncülerinin, taarru­ leşüp sulh v e salah söyleşm eğe, Vaç
za geçm eleriyle başladı. Düşm an hem sahrasına varup kâfirden dahi bir kaç
tabyalara girm iş, hem de arazinin y ü k ­ şaykalar geldiler; lâk in küffarm burnu
sek ve hâkim yerine yerleşm iş olduğun­ havada olmağla. n etice verm edi» şek lin ­
dan Türk taarruzları isten en neticeyi de m eseleyi an lattığı cih etle: teşebbüsün
verem iyor ve taarruz eden asker de Türklerden geldiğinde şü p h e yoktur.
düşm ana nisbetlö daha fazla zayiat v e ­
riyordu. Bu şartlar a ltın d a hir hafta H adım H aşan P aşa'n m
m üddetle m uharebeye devam edildi. Ba­ S ad areti
zı tabyaların zaptedilm esine rağm en A -
vuşitıryalıları bulundukları m evkiden Serdar Satırcı M ehmed P aşa idare­
tam am en söküp atm ak m üm kün olm a­ sindeki Osmanlı Ordusu W aitzen ön le­
dı. M uharebenin daha fazla uzayab ilece­ rinde A vusturyalIlarla çarpışırken İstan­
ği anlaşılıyordu. Oııuıı için m evsim in de bul’da sadaret m akam ında d eğişik lik
ilerlem iş bulunm asını nazarı itibara a- yapıldı. Damad İbrahim Paşa azled ile­
lan Serdar Satırcı M ehmed Paşa ordusu­ rek Hadım Ilasan Paşa veziriâzam lığa
na ricat em ri verdi. getirildi. N aim â, P eçev i v e Selanik?
Vaç önünden doğruca B udapeşte’y e M ustafa gibi Osmanlı tarihçilerinin izah
gelen serdar orada da fazla kalm ıyarak tarzına nazaran, Damad tbrahim Paşa­
kışlağa çek ilm ek üzere B elgrad yolunu n ın sadaretten azil sebebi, onun, Kırım
tuttu. B elgrad’a doğru İlerlerken Tam- ham Fetih G iray’m öldürülm esine se­
şvar’m im dadına yen i k u v v etler yolladı bep olm ası yüzünden padişahın kendi­
ama bunlar oraya varm adan Erdel kıra­ sinden soğum ası, buna ilâveten de D a­
lı m em leketine çekildi. Naimfi’m n ifa d e­mad İbrahim Paşa’n m V alide Su ltan ’a
sine (C: 1 S: 182) göre; 1597 yazında S a ­ kâfi m iktarda rü şvet verm em esidir.
t ı m M ehmed Paşanın em rinde harekâta A vusturya harbi senelerden beri u-
iştirak etm iş olan kuvvetlerden y en içe­ zayıp giderken Osmanlı d e v le t erkânı­
riler bariç, diğeri, o sen en in k ışm ı B u­n ın m ühim kısm ın ın yin e şah sî m en faat-
din, Peçuy, Ö sek, B acka v e B elgrad’da lar peşinde koşm ası, üzerinde ibretle du­
geçirm işlerdir. rulacak bir m eseledir, işlerin b öyle bc-
gitmesinde. Padişahın şahsiyetçe
İlk su lh teseb b ü sü ırın hıria-ıj- ckii halkı ı. şüphesiz mühim
rin-r A vu stu rya im parator kolaylıkla tesir
V aç (W aitzen) m uharebesinden so'har- m üteaddit yerde âbid^c^^^^ anııe&i-

1641
veto hakkına sahip!» m iş gibi görün­
mektedir. Valide Sultan, y a Ciğala-zâde
hâdisesinde görüldüğü şekilde bilfiil,
veyahut da müteaddit, m isaller zikredi-
iebileceği veçhile bilvasıta mühim işle­
re müdahalelerde bulunmaktadır. Da-
mad İbrahim Paşa’nm azlini müteakip
Hadım Haşan Paşa’nın sadrıâzam yapıl­
ması bu çeşit misallerden biridir. Gerçi
Osmanlı tarihleri, Damad İbrahim Paşa­
nın azli ve yeni bir sadrıâzam tayini
meselesinde, padişah ile şeyhülislâm
Bostaıı-zâde arasında cereyan eden bir
konuşmayı naklederek bu konuşmada,
İbrahim Paşa’nm Fetih Giray’m ölümü­
ne sebep olmuş bulunduğuna işaret e-
derler. Fakat Damad İbrahim Paşa’yı
azleden padişahın, Şeyhülislâmın işareti­
ne rağmen İkinci vezir Cerrah Mehmed
Paşa’yı atlıyârak Hadım Haşan Paşa’yı
Veziriazam yapmasında (3 kasım 1597)
Valide Suitan’ın menfaata müstenit kuv­
vetli tesirini aramak lâzımdır. Zâten bu
cihet, Osm anlı' tarihçilerinin sayfalan a-
rasmda da açık veya kapalı şekilde gö­
Yanıkkale muhasara, kumandanı
ze çarpmaktadır. Meselâ Naimâ tarihi­
AvusturyalI Schwarzenberg
nin birinci cildinin 185 inci sayfasında
nin karşısında şahsiyetini büsbütün kay­ bu mevzuda şu satırlara rastlanmakta-
beder gibi olmaktadır. Annesinden al­ dır: «Hasarı Paşa beher hafta başında
dığı mektup üzerine Ciğala-zâde’y i sad- Valide Sultan hazretlerine mebaliği azi-
nâzamlıktan azledişi hâdisesine bakılın­ me ve hedayay-ı vâfire hizmet etmek
ca. Valide Sultan sanki oğlu üzerinde şartiyle nail-i riitbe-i sadaret olmuştu.
Ol sebepten zaman-ı sadare­
tinde cümle menasıbı akçe
ile satup, hadden ziyade rüş­
vet alup âlemi birbirine kat­
tı. Meııasıb taliplerine siz­
den aldığım mebaliği kime
teslim ederim bilürmüsünüz?
Beni Valide Sultan kışta
kesmişdür».
Devlet memuriyetlerini
para ile satarken bu derece
boşboğazlık eden Hadım Ha­
şan Paşa, 8 nisan 1598 de
sadaretten azil ve Yediku-
le’ye hapsine kadar, halkı
soymakta devam etti. Va­
lide Sultan ise. zararlı mü­
3fr . vetle ye. dahale ve rüşvet alışlarına
Avus daha fazla da­ fazla tehc bundan sonra da devamdan
Ya vazgeçmedi.
1638
Yanık - k a le’nin AvusturyalIlar rik köprüden rahatça geçerek kapıya y a ­
tarafında« zaptı naşıp:
«— Nöbetçi!» diye seslendiler, o sıra­
Avusturya harbinin 1598 senesi ha- da uyanan (!) nöbetçi «Kimlersiz?» diye
rekâtının ilk hâdisesi, Türklerin Yanık sorunca onlar:
- kale veya Yaruk kalesi diye andıkları «— Peçuy'dan zahire getürdük yol­
Kaab’u ı AvusturyalIlar tarafından zap­ da düşman ulaştı, arabalar ile kaçarak
tıdır. Raab‘m birdenbire elden gidiveriş güçlükle kurtulduk, şimdi ardımızdan
şeklî, Osmanlı ordusunda disiplin bo­ gelip basarlar, kapıyı açup zahireyi içe­
zukluğuna ve bunun bir neticesi olarak ri alın!»
vazifesinin dikkatli ifa edilmemesine mi­ Cevabım verdiler. Nöbetçi ile atlı­
sal teşkil etmesi bakımından esef veri­ lar arasında bu konuşma cereyan eder­
cidir. ken, AvusturyalIlar evvelceden hazırla­
Raab suyunun Tuııa’ya karıştığı yer­ mış oldukları «ağaç topu» denilen aleti
de bulunan Yanıkkale (Raab) nın kuv­ kapıya yanaştırdılar. Nöbetçi «Varayım,
vetli surları mevcuttu. Hemen civan düş­ kapıcıya haber vereyim» diyerek gittiği
man toprağı olduğundan, Raab muhafız­ sırada bunu ateşlediler. Topun ateşlen­
larının zahiresi yakından temitı edilemez m esiyle kapı parça parça olduğundan
ve bir hayli uzakta kalan Peçuy (Pecs) AvusturyalIlar derhal Yanık-kalenin i-
dan öküz arabaları ile nakledilirdi. A- çiııe dahil oldular. Muhafızların bir ço­
vusturya kumandanlarından Palffy ve ğunun sarhoş olmasına rağmen kale da­
Schwarzenberg’ işte bu vaziyetten ve hilinde müthiş bir boğuşma başladı. D üş­
bilhassa muhafız askerin içkiye düşkün­ man çokluk olduğundan muhafızların
lüklerinden faydalanmak isteyerek, pek hepsi döğüşe döğüşe öldüler. Yamk k u ­
kurnazca bir plân hazırlamışlardır, mandanı İki elinde birer kılıç olduğu
Kumandanlarının sefih bîr adam ol­ halde ölünceye kadar vuruştu. Şehit dü­
ması dolayısiyle iki bin cebeci ve iki şünce AvusturyalIlar başını keserek bir
bin kul-oğlundan mürekkep Yanık mu­ mızrağın ucuna geçirilip Macar burcu­
hafızlarının çoğu içkiye düşkün hale nun üzerine diktiler. Burçlardan birin­
gelmişlerdir, Osmanlı tarihlerinin ifade­ deki barut mahzenine sığman 300 Türk
lerinden anlaşıldığına göre, Avusturya­ en _sc:wnda kurtuluş çaresi kalmadığını
lIlar öteden beri muhafızların bu durum­ görünce mahzeni ateşlıyerek kendileriy­
larından faydalanmayı gözetmişlerdir. le birlikte sayılan kadar düşman askeri­
Zira Naimâ (C: 1 S: 188) bir münasebet­ nin ölmesini sağladılar. Askerin disipli­
le: «küffar tarafından bir habbe zahire ninin bozulmasına sebep olan yeniçeri
gelmez iken bunları iğfal ve ızlâi için ağası sarhoş vaziyette yakalanarak ku­
gemiler ve ■gırbalar ile yük yük hasır mandan Palffy’nîn huzuruna getirildiği
gelürdu» demektedir. Muhafızlar böyle zaman bu adamın üzerinden, yirmi bin
içkiye düşkünlük ettikçe vazifelerini kadar duka altunu çıkmıştı. Naimâ'nın
fazlasiyle ihmale başlamışlardır. Bu a- kaydına göre; Palffy: «bu altunu niye
rada disiplin de iyice gevşem iş olduğun­ saklardın, kal’a muhafazasına sarfetsey-
dan muhafızların bir çoğu Peçuy, Koban din, olmaz mıydı?» diyerek yeniçeri ağa­
ve îstolni Belgrad‘da evlenm işler ve ba­ sını idam • ettirmiş ve «kale muhafaza­
zıları kaledeki vazifelerini bile bırak­ sında ihmal gösterenlerin hali budur!»
mışlardır. diye bağırttırarak kesik başı ordusuna
İşte kale muhafızlarının bu durum­ teşhir etmiştir. 39 mart 1598 de vuku
larından faydalanmak isteyen Palffy ve bulan bu hâdiseden ancak beş altı m u­
Schwarzenberg pek ustalıklı bir hile ha­ hafız asker kurtularak Budin’e kaçabil-
zırladılar. Çok iyi Türkçe bilen bir kaç nıişlerdir.
Hüsar atlısını bir gece sabaha karşı ileri Üç buçuk ■sene Türk idaresinde ka­
sürüp diğer askerlerini pusuya yatırdı­ lan Raab kalesinin zaptına gerek Avus­
lar. Türk kıyafetlerine girdikleri de an­ turya imparatoru ikinci Rudolf gerekse
laşılan hüsar atlıları, Türk muhafızların hıristiyan. halkı fevkalâde sevinmiştir.
sarhoşlukları sebebiyle hendek üzerin?- Avusturya imparatoru bu münasebetle
den kaldırılmasını unuttukları mütehar­ müteaddit yerde âbide şeklinde sütun­

1641
lar diktirmiştir. «Maria - Enzersdorf» da da em ir verilirken, orduya iltihak etm e­
o günden kalan bir sütunun üzerinde: si hususunda Kırım hanına da mektup
«Allaha şükredin. Raab tekrar h ıristi- yollandı.
yanların eline geçti» cümlesi okunm ak­ Satırcı Mehmed Paşa İstanbul’dan
tadır. Alm an tarihçisi Hammer bu m ü­ talim at alınca 18 nisanda B elgrad’da
nasebetle, tarihinde (C: 7 S: 229) efsa­ Hünkâr tepesine çadırını kurdurdu. İs­
nevî rivayetlere bile yer vermektedir. tanbul’dan kapıkulu askeri ve sefer m as­
Y anık-kale’nin sukutu İstanbul’da rafını karşılayacak para gelince 18 h azi­
duyulunca, hayret v e teessüre sebep ol­ ran 1598 perşem be günü B elgrad’dan h a ­
muştu. Fakat devlet merkezinde, işleri reket etti. Taş-burun denilen m evkie'
geniş çapta düzeııe sokarak ordunun ba­ gelinince. Tuna üzerinde Onsekiz günde
şına geçip bunları telâfi etm e iktidarını bin sekizyüz elli zira, uzunluğunda bir
gösterecek kudretli bir şahıs yoktu. O- köprü inşa edilerek, serdarın m aiyetin ­
nuıı için iş, daha ziyade teessür çerçeve­ deki askerler buradan geçti. Serdar, S o-
si dahilinde kalm akta ve hâlâ Satırcı kullu Mehmed Paşa’ıım evkafından olan
Mehmed Faşa gibi zayıf bir şahsiyetin Beçkerek şehrine gelince, Kırım hanı­
serdarlıkta istihdam ına devam edilm ek­ nın iltihakına kadar elli beş gün bura­
teydi. Adam seçem em ekte en fazla kud­ da bekledi. Beçkerek’te beklem ektey­
retsizliği, şüphesiz, padişahın bizzat ken­ ken, o senenin kışım R um eli’nin m uhte­
disi gösterm ekteydi. ihtar m ahiyetini lif m ıntıkalarında geçirm iş olan beyler-
haiz m üteaddit hâdise cereyan et.tiği h al­ beyiieri kısım kısım gelerek serdaıa ilti­
de, hükümdar ve yüksek erkânın etraf­ hak eyledi. Satırcı Mehmed Paşa Erdel’-
larındaki hava değişmiyordu. Y anık-ka- deki Varat (Gross-W ardein) üzerine y ü ­
le hâdisesinin ihtiva ettiği ihtar bunla­ rümek üzere hazırlanırken A vusturya sı­
rın en yenisiydi. Selânikî tarihinin ba­ nırı da sükûnet içinde değildi. B eçke­
sılm am ış kısmının 400 üncü sayfasında rek’te Kırım hanının gelişine intizar e -
kaydedildiğine göre, Yanıkkale'nin dü­ dilirken, AvusturyalIlar tarafından Tata
şüşünün padişaha aksettiriliş tarzı çifte kalesinin zapt ve Paîota’mn d a m uhasa­
ihtar m ahiyetini taşıyordu. Y am kkale’- ra edildiğini öğrenen serdar Semeııdre
nin düşüşü bir yeniçeri ile İstanbul’a b il­ askerini o tarafa gönderdi.
dirilm işti. Bu nefer İstanbul’a geldiği Kırım hanı Gazi Giray kırk elli bin
sırada Üçüncü Mehmed kayıkla Eyub’a k işilik k u vvetle gelince serdar tarafın­
gitm iş olduğundan yeniçeriyi de oraya dan m erasim le karşılandı. Bilahare K ı­
gönderm işlerdi. Padişah kayıktan çıkıp rım ham, ordu erkânı ve serdar ümerası
atına bineceği sırada karşısına çıkan y e ­ ile yapılan m üzakere sonunda evvela
niçeri: «Serhadden gelirim , Y anıkkale’- Varad kalesinin alınm asına ondan son ­
yi kâfir alıp zapteyledi. tedarik zam a­ ra kıral Bathory Zsiğmond üzerine y ü ­
nıdır, kande gidersiz?* demişti. rünm esine karar verildi.
Ordu Varat (Macarcası Nagy-Varad,
S atırcı M elım ed P aşa’nın Alm ancası Gross-W ardein) a ilerlerken
V arat ü zerin e h arek eti Maröş (Maros) nehri kenarındaki Ça­
nad (Csanad) kalesine bir kaç top a tı­
1598 senesi baharında sefer m evsim i lınca m uhafızlar kaçtığından şehir zap-
yaklaşm aktayken İstanbul’da devlet er­ tedildi. iki gün sonra y in e ayni nehir
kânı, bu senenin yazında, ordunun Er- kenarındaki Arad (O - Arad) k alesi a-
d el’e mi yoksa Avusturya üzerine mi lındı (10 eylü l 1598). Maroş suyunun g e ­
hareket etm esi lâzım geldiğini m üzake­ çilm esinden (13 eylül) iki gün önce Er­
re eyledi. Erdel tarafında İLipve, Yan- zurum beylerbeyi, bir hafta kadar sonra
ve, Çanad ve Varat şehirlerinin Erdel da Van beylerbeyi eyâletleri askeriyle
kıralı tarafından zaptedilm iş olduğu, şa­ gelerek serdara iltihak ettiler.
y et bu tarafa yürünm ezse Tamşvar’m da Satırcı Mehmed Paşa’nın emrindeki
elden gideceği m ülâhazasiyle, seferin Er- ordu Varat Önüne geldikten iki gün son­
d el’e yapılm ası karar altına alınıp, ra şehrin muhasarasına geçildi (1 ekim
Serdar Satırcı Mehmed Paşa’ya buna 1598). Osmanlı tarihçilerinin ve bilhas­
göre talimat gönderildi. Serdara bu y o l­ sa seferde bizzat bulunan P eçevî’nin an-

1642
tattığına göî'e Varat k alesi çok muhkem hayet Serdar Varat muhasarasını k ald ı­
ve büyüktü. Şehir m uhasarası için hare­ rarak Budin’e ilerlem eğe karar verdi.
ket edilm ediğinden toplar getirilm em iş­ Varat muhasarası kaldırıldığı (3 kasım
ti. Orduda üç tan e top m evcuttu. Buna 1588) zaman hava düzelmiş değildi; üs­
rağmen Serdarın hatalı kararı ile kale­ telik bir de soğuklar artmıştı. Çamur
nin muhasarasına geçildi. B u arada Ser­ deryası içinde ilerlem ek mümkün o la ­
darın ikinci bir hatası da ordu muhasa­ mıyor, arabalar sekilem iyordu. Kötü h a ­
ra ile meşgulken. Kırım hanının Erde! va şartlan v e m alzem esizük yüzünden.
arazisine akm yapm ak arzusuna izin v er- Tanış var valisi İsm ail Faşa kendisine
m iyerek tatar askerini hareketsizliğe verilen emri yerine getirem em iş ve n e ­
sevketm esi oldu. Varat kuşatılm aktay­ hirler üzerine köprü kuramamıştı. B u ­
ken yağm ur ve fırtınalar başladı. Üç nun içir. nehirler bin m üşkilâtla sallar­
topla kuvvetli bir kaleyi kuşatan Türk la geçiliyordu. M alzemeyi nakletm ek de
ordusu düşm andan daha çok tabiatla o derece zorluk çekilm ekteydi ki, Kaim â-
m ücadele etm ek zorunda kaldı. Devamlı m a (C: 1 S; 202) söylediğine göre: «Ko­
şekilde yağan yağm urdan etraf çamur ca Murad Paşa bu seferde Diyarbekir
deryası olmuş, değil m uharebe etmek, beylerbeyisi idi ve Halep beylerbeyisi
çadırdan çadıra geçm ek bir m esele ha­ Mahmud Paşa ve Sofu Sinan Paşa her

Onattıncı asırda Varat şehri ve Itaiesi

line gelm işti. Gerek yağm urun her tara­ biri birer boyunduruğa girip top çek ti­
fı cıvık bir balçık deryası haline getir­ ler». Bu zahm etlerin üzerine bir de za­
m esi, gerekse rüzgâr yüzünden çadırla­ hire sıkıntısı bindi. Açlıktan düşüp ö -
rı yerlerinde' tutturm ak im kân sı zlagm iş­ 1 enler ve çamurlara karışanlar vardı.
ti. Üç top ile ve bu m üşkül şartlar altın­ Feçevi, îvaimâ, Selânikî ve Haşan B ey -
da kale elbette zaptedilem ezdi. Zaten zâde gibi m üverrihlerin ifadesine naza­
surları çok kuvvetli olan Varat kalesin­ ran asker canından bezgin hâle gelm iş­
de, iki seneden beri Macarların yerine ti. N ihayet yen içeriler seslerini y ü k sel­
kaim olan bir kaç biıı Avusturya askeri terek B elgrad’a dönülm esini istediler. O
şehrin m üdafaa sistem ini daha da k u v­ arada Szolnok konağında ordu k ilâ n ın
vetlendirm işti. Bu h a l ile kalenin zaptı­ yağm a ettiler. Serdar S e tim Mehmed
nın m üm kün olm adığını anlıyaıı Serdar Faşa’nın çadırını başına yıkıp ken d isi­
nihayet Eğri’den on adet top getirtilm e­ ni yaraladılar. Bu vaziyet karşısında
sin! em retti. Fakat ortalığın çamur olm a­ Serdar B udin’e gitm ekten vazgeçerek
sı ve arabaları çekecek hayvan buluna­ ordunun yürüyüş istikam etini Belgrad
mam ası yüzünden toplar getir tilenıedi. istikam etine çevirdi. Segedin’e varıld ı­
Bu arada Vesprim , Tata ve Palota kale­ ğında ordu kışlaklara dağıtılm aya b aş­
lerinin A vusturyalIlar tarafından zap- landı. Bir sene öııceki gibi asker yin e
tediidiği, Bu d i ivin de muhasaraya m a­ dağılıp m em leketine gitm eden R um eli’­
ruz kaldığı' haberi ordugâha ulaştı. N i­ nin m uhtelif yerlerinde kışlam ış oluyor­

1643
du. Bu defa mühim bir hâdise olarak, m al teşkilâtları iy i işlem ekte ve en d işe­
Kırım ham da askeri ile birlikte K ırım ’a siz şekilde savaşm aktaydı. Yedi gün
gitm iyor ve kışı Segenin sancağında g e ­ süren Varoş m uharebelerinde Türkler
çiriyordu. h ayli zayiat verdi. Maraş beylerbeyi S i­
îş te böyle hesapsız bir işe teşebbüs nan Paşa, evvelce Papa sancak beyi iken
etm iş olan S a tıra M ehmed Paşa, en n i­ Îstolııi Belgrad muhafazasından Budin'-
hayet A vusturya istilâ ve muhasarasına in im dadına koşan Sem ender Paşa şe ­
maruz kalan yerleri kendi m ukadderat­ hitlere: Bosna beylerbeyi Tiryaki Haşan
ları ile başbaşa bırakarak kışlam ak üze­ Paşa ile Sem endre sancak beyi Mehmed
re B elgrad ’a çekiliyoi'du (8 aralık 1598). B ey yaralılara dahildi.
Osmanlı askeri Varoş m uharebelerin­
A vu stu ryalIların B u d in ’i de yorgun v e bitkin düşünce k aleye ç e ­
m uh asara etm eleri kildi. B öylece asıl kale m uhasarası baş­
ladı ve düşm an B udin’i 40 top ile şid ­
1598 senesi yaz m evsim inde Osmanlı detle dövm eye koyuldu. V aziyet hayli
ordusunun durumunu dikkatle takip e- nazikti. Onun için Serdar ve Kırım ha­
den A vusturyalIlar, kendi erdularınm nına ayrı a3'rı m ektuplar yazılıp yardım ­
harekâtını buna göre ayarlam ışlardır. lar istendi; sür’atle yetişilm ed iği takdir­
Satırcı Mehmed Paşa’nm Erdel üzerine de B udin’in elden gidebileceği b elirtil­
yürüdüğünü v e Varat kalesini k u şattığı­ di. Bunun üzerine evvelâ Kırım hanının
nı görünce, derhal M acaristan hududun­ adam larından Şahbaz Mirza’nm em rin­
daki kalelere yüklenm işler Veszprem, de yedi bin tatar askeri gönderildi. O-
Palota ve Tata kalelerini aldıktan sonra nun arkasından Eğri beylerbeyi Bektaş
Budin’i m uhasaraya teşebbüs etm işler­ Paşa Eğri’deki yerli kulunu yanm a a la ­
dir. rak B udin’e yürüdü. Fakat bunlar 80
A vusturyalIların, B udin’i kuşatırken, bin k işilik A vusturya ordusu karşısında
Türk ordusunun, Varat m uhasarasını b ı­ vaziyeti düzeltm eye yetecek derecede
rakıp sür’atle B udin’e yetişem iyeceğin i. değildi. Onun için acele yardım a koşul­
hesapladıklarından şüphe edilm em elidir. m asına dair talepler yin e devam ed i­
Bir bakım dan, büyük bir ham le n etice­ yordu. Bu defa Kırım kuvvetlerinden
si B udin’i alm ayı umdukları tahm in e d i­ 20 bin kişi daha yollandı, onu da son de­
lebilir. M aamafih, B udin’in muhasarası fa olarak K algay Selâm et Giray em rin­
Varat üzerindeki tazyiki azaltacağı ci­ deki bir kaç bin tatar atlısı daha takip
hetle, burası alınm asa bile A vusturya etti. Keçare ki yağm urların ek sik olm a­
kum andanının Osm anlı serdarı ile k ı- ması yüzünden yardım kuvvetleri sür’­
yaslanam ıvacak derecede m uvaffak bir atle ilerleyip tam zamanında imdada y e -
harekât plânı tatbik ettiği m üşahede o - tişem iyordu.
lunm aktadır. B udin m uhafazasına m em ur olan
Veszprem, Palota ve Tata kalelerini Maraş beylerbeyi Sinan Paşa şeh it olun­
aldıktan sonra B udin’e yü k len en A v u s­ ca bu vazife Budin beylerbeyi M ihaliçli
turya ordusunun 80 bin kişiyi bulduğu Ahmed Paşaya, Budin b eylerbeyliği de
görülm ektedir. Bu m uhasarayı, Arşidük orada m evcu t olan Tam şvar beylerbeyi
M aksim ilyen’in em rindeki 5 bin süvari Süleym an Paşaya verilm işti. B udin’de
ve 12 bin tüfenkendaz ile Arşidük M at- çarpışan bütün ku vvetlerin kumandanı
y a s’m em rindeki 60 bini m ütecaviz p iy a ­ durumunda olan M ihaliçli Ahmed, B u­
de ve süvarinin birleşm esinden m eydana din ve P eşte’yi m üştereken m üdafaa e -
gelen v e 40 topu bulunan muazzam k u v­ dem iyeceğini ifade ile Peşte ahalisini
v et yapm ıştır. B udin’e alm ak v e daha küçük sahada
Buciin m uhasarası, hem en hem en S a - m uharebe verm ek istedi. Onun, Peşte"
tırcı M ehm ed Paşa’nın Varat m uhasara­ nin kaybına rıza gösteren bu düşünce­
sı ile ayni günlerde başladı. M uhasara­ sinin tatbikine Szolnok sancak beyi K u­
nın ilk safhasında en kanlı m uharebe­ laksız Osman B ey m âni oldu. F evkalâ­
ler B udin’in varoşunda cereyan etti. A - de gayret v e yararlıklar gösteren K u­
vusturyalılar nehirden gem ilerle insan, laksız Osman B ey, hem en hem en m uha­
erzak v e cephane naklettiklerinden ik ­ rebenin en ağır yükünü omuzlarına a ­

1644
larak durup dinlenm eden vuruştu. H at­ oğlu Mehmed Paşa ve bir kaç sancak
ta vakit vakit kaleden çık ışlar yaparak beyi ile Silistre ve Rusçuk taraflarına
düşm ana bir h ayli zayiata da uğrattı- gitm ek üzere N iğbolu'da bulunm aktay­
ken Eflak voyvodasını kabule hazırlan­
A vusturyalIlar m uazzam bir k u v v et­
le kaleyi kuşattıkları, toplarla m ütem a­ m ıştı.
diyen şehri doğüp lâğım faaliyetlerin ­ Voyvoda M ihai, Serdar S a tır a M eh­
den geri kalm adıkları halde B udin’e g i­ med Paşanın büyük bir ordu ile Erdel
rem ediler. Kırk günlük bir m uhasara­ üzerine yürüdüğünü görünce sıkışık v a ­
dan sonra m ücadeleye son verip çek il­ ziyete düşeceğini anlamış., bunun için
m ek ihtiyacını h issettiler. Buradan g i­ affını rica ile .itaatim arzetm ek istem iş-
derken Budıtriti varoşunda cami, meseid ti:Bu niyetini bir elçi ile H afız Ahmed
ve sair ne gibi bina varsa hepsini tahrip Paşaya bildirince m üsait cevap alm ıştı.
ettiler. İşte. Tuna yalısı m uhafızının voyvoda
M ihai’y i m erasim le kabule hazır vaziy e­
E flak v o yvod ası M ihai'nin h ilesi ve te gelişi bundandı. Halbuki Eflak v o y ­
N ığ b o lu ’yu m u h asarası vodası. Satırcı M ehmed Paşanın kale
m uhasarasına daldığını, bu hal ile, d e1
1598 ğil kendisi. Erdel için bile teh lik eli o-
senesinde Varat ve Budin ö-
nüııdeki m uharebelerden başka üçüncü lam ıyacağım anlayınca, niyetini d eğiş­
bir cephe halinde N iğbolu önünde de tirmiş ve bir hile tertibiyle Osmanlı
çarpışm a vuku buldu. O sm anhlar iciıı k u vvetlerin i ezm eyi tasarlam ıştı.
buradaki savaş da m üsait cereyan etm e­ Voyvodanın hilesin d en haberi olm a­
di. Tuna voyvodası M ihai V iteazul’un yan Hafız Ahmed Paşa N iğbolu önüne
bir hilesine maruz kalındı. çadır kurarak M ihai’y i beklem ekteyken,
Bosna beylerbeyi iken .Tuııa m uha­ üzerleri kırm ızı çuha örtülü arabaların
fızlığına tayin edilen Hafjz A hm ed Pa­ geldiği görülmüş, bunların ne olduğu so­
şa 1598 ekim inde, Adana beyi Ramazaıı- rulunca. «hediye arabalarıdır» cevabı v e ­

B udin’iu 1598 de A v u s tu r y a lIla r ta r a fın d a n m u h a s arası

1645
rilm işti. Arabalar yaklaşm aktayken bir­ iarkı yoktur» gibi sözlerle kadını asker
denbire yirm i bin Eflak askeri çıkarak. arasında dolaştırm ış tır.
Tiiı'kiere hücuma geçm işti. Yanında an­ Hafız A hm ed Paşa, Eflak voyvod a­
cak üç bin kadar adamı olan Hafız A h­ sının çekilm esinden sonra N iğbolu’y a g e­
m ed Paşa merasim için geldiğinden m a­ lerek. kalesinin muhasarada zarar görüp
iyetindeki askerin ekserisi silâhlanm a­ y ık ıla n yerlerini tam ir etm iş, ondan
mış vaziyetteydi. H ediye getirdiği söyle­ sonra kışlam ak üzere Razgrad’a çek ilm iş­
nen arabaların top naklettiği, o sırada tir. Orada iken İstanbul’a çağrılm ış ve
top ateşinin bagîam asiyle meydana ç ık ­ Dördüncü vezir Mahmud Paşa Tuna m u-
m ıştı. Bu m üthiş baskına ve pek k ıt im ­ h a fızlığıyle onun yerine gönderilmiştir.
kânı ara rağmen m ücadeleye atılan T ü ik -
lerin hem en hemen hepsi denecek kada­ Hoca S a d ed d in ’in S a ü rcı M ehm ed
rı şehit düşmüş, Hafız Ahm ed Paşa bili
P a şa ’y a m ektubu
m üşkilâtla Tırnova’va kaçmıştı.
Eflak voyvodası bu hareketi m ü te­ Satırcı M ehmed Paşanın yanlış h a­
akip N iğbolu’yu yirm i gün kadar m uha­ reketi yüzünden binlerce Türkün ölm e­
sara etm iş, ancak H aiız Ahm ed Paşanın si, üç kalenin elden çıkması, B udin’in
kuvvet toplıyarak N iğbolu’ya ilerled iğ i­ muhasaraya maruz kalm ası ve ayrıca
ni duyunca, m uhasarayı kaldırıp Bükreş ordu, efradının pek çok eziyet çekmesi
tarafına çekilm işti. Voyvoda Mihai'yıin ruhlarda derin yaralar açmıştı. Bu acı­
askerleri bu baskın sırasında, Hafız A h - y ı duyanlardan ve serdarın hatasını iyi
rned Paşanın, sarığı dahil olmak üzere ölçebilenlerden birisi de şeyhülislâm H o­
elbiselerini ele geçirm işler, voyvoda da ca Sadeddin Efendi idi. Bu m eşhur şah­
bunları bir kadına giydirip «Paşayı tu t­ siyet, Satırcı Mehmed Paşa ile dost , bu­
tum! gelip görün» ve «ünün bundan lunm asın a rağmen ona bir m ektup yaz­
maktan kendini alamadı. Serdarın B el-
grad’a çekilişi sırasında yazılm ış olan
bu. mektupta, Sadeddin Efendi, işlenen
hataların nelerden, ibaret bulunduğunu
bir bir saym akta ve ayrıca halkın du y­
duğu üzüntü ile m îlletin uğradığı zarar­
ları da teşrih etm ektedir.
îşlerin çok bozuk gittiği bir devir­
de bile, işlenen hataları ve m illetin ızdı-
rabını gören d evlet adamlarının m evcu­
diyetini belirtm esi bakımından, Saded­
din Efendi’nin m ektubu hayli ehem m i­
y e t taşır. Hoca Sadeddin Efendi, satır­
larının arasında tarizler de bulunan bu
Eski Niğbolu'dan göriinüş uzun mektubunun sonunu şöyle bağla­
maktadır (N aim â C: 1, s: 208): «P ey­
gam berim iz bile istişareye kıym et verir
v e onun üm m etinde sünneti câri iken,
bunun terk olunup bir hevaşi v e hüd-
dam sözü ile hareket edilm esi h avas ve
avam arasında doğru görülm em iştir. Siz
fakirlikten yetişm iş ağalarsınız. Hazine
sahibi olduğunuz söyleniyor. H evaşiye
aldanm ak ekâbire düşer mi? B ir kaleyi
ki, kıral bir tarihte kırk beş gün döğüp
alm aya kaadir olanı ayıp geriye dönmüş
v e o tarihten beri tahkim ine ihtim am
olunm uşken, üç top iie zaptetm ek iste­
Eski Razgrad’rîan görünüş m ek ve o bahane ile daha mühim d ev ­

1646
let ve padişah hizm etinden geri kalmak hus Üzerine serdar olup gitm eğe memur
akla sığar mı? Budin !i bu şek le koymak oldu» cüm lesinden anlaşıldığı üzere, bu
reva m ı idi? Bu kadar C m m et-i Muham- vazife ona dört ay sonra verilm işti. Da­
medin diyarına v e İslâm v e devlete za ­ mad İbrahim Paşa yola çıkarken fazla
af eriştirenin cevabını kim verir?s-. bir hazırlık yapm ak ihtiyacını h issetm e­
di. Zira ordu efradı o senenin kışını Ru­
D am ad İbrahim P a şa ’m n m eli’de geçirm ekteydi. 23 m ayıs 1599
(27 şevval 1007) günü m erasim le İstan­
üçiincü sadareti v e ord u ya serd arlığı
bul'dan hareket ettiği sırada yanında
Satırcı M ehmed Paşanın Belgrad en m ühim kuvvet olarak yeniçeri ağası
kışlağına m uvasalatından biı- ay kadar Tırnakçı Haşan A ğanın em rindeki y e­
sonra İstanbul’da sadaret makamında niçeri v e altı b ö lü k halkından m ürek­
değişiklik yapıldı. N ıkris hastalığına kep kapıkulu askeri vardı.
m üptelâ olan Cerrah Mehmed Paşa y a ­
ta ğıtıdan çıkam adığından D ivaıı-ı hüm â­ S attrcı M ehm ed P a şa ’nın İdamı
yûna gidem em ekte. bunun için n işan cı­
yı konağına getirterek devlet işlerini o- Damad İbrahim Paşa veziriazam o -
nun vasıtasiyle gördürm ekteydi. Bu v a ­ lunca Satırcı Mehmed Paşanın düşmanı
ziyet karşısında: «Bu d e v let-i aliyyede kesildi. Lâkin, bir kaç sene önce Fer-
bedel ile vezaret m üm kin ve münasip had Paşayı m ahvetm eye uğraşırken n a­
değildir, vek âlet ile sadaret olmaz!» şek ­ sıl peşinen hissiyatını gizlediyse, bu de­
lind e şikâyetvari sözler söylenm eye b a ş­ fa da böyle yaptı. İstanbul’dan hareket
lanınca kendisi azledildi (6 ocak 1599). edinceye kadar geçen dört ay zarfında,
Şahsi ihtirasların kaynaştığı, rüşvet ve açılıca onun aleyhinde bir hareketi g ö ­
iltim asların pek bol olduğu bu devirde rülm ediği gibi, yolun F ilib e’y e kadar o-
m üstakim adam bulm ak da h a y li güç­ lan kısm ında da yine pek bir şeyi sezil­
tü. Onun için, m azisi p a ıia k olm amakla medi. 1598 yazındaki m u vaffak iyetsizli-
beraber m ühr-ü hüm ayun üçüncü defa ğe, hakikaten Satırcı Mehmed Paşa â -
Damad İbrahim Paşaya verildi. m il olmak ve Hoca Sadeddin E fendi’nin
Sadrazam değişikliklerinde um um i­ m ektubunda işaret edildiği üzere; hü­
y etle görüldüğü Üzere, m ühr-ü hum ayu- küm et m ahfilincc de suçlandırılm akla
nu Dam ad İbrahim Paşanın teslim al- beraber, bu suçlandırmada Damad İbra­
m asiyle, bu defa da yüksek d ev let m e­ him Paşanın h üviyeti ortalarda görün­
m uriyetlerinde bazı değişik lik ler ya p ıl­ mez gibiydi. Fakat, m evcut havadan is­
dı. Bu cüm leden olarak: K aptan-ı derya tifade suretiyle ' S atırcı’nın aleyhinde
H alil Paşa sadaret kaym akam lığına, Ci- çalışanların en başında Damad İbra­
ğala-zâde Sinan Paşa ikinci defa Kap­ him Paşa’nm bizzat kendisi vardı. Sabık
ta n-,ı deryalığa getirildi. îlk .'plândaki S erd a n n idam ına en son m üessir olan
bu tayinlerden sonra da Burhan. Efendi şey de yin e Damad İbrahim Paşa’nm fi­
sefer defterdarlığına, H açova’ zaferna- kir ve m ütaleası idi.
m esini kalem e alm ış olan Lâm A li Çe­ Damad İbrahim Paşa F ilib e’y e var­
lebi defterdarlığa, defterdar kaym aka­ dığı zaman, Kırını hanı Gazi G iray’m a-
m ı û k çu -zâd e nişancılığa. Mehdi Ç ele­ damı Abdülâziz A ğa ile karşılaştı. Ha­
bi reisülküttabhğa, V arat muhasarası şan B ey-zâde tarihinde kaydedildiğine
sırasında Satırcı M ehmed Paşanın k âti­ göre; bu ada m , Satırcı M ehmed Paga'nm,
bi olası m üverrih Haşan B ey-zâd e sad­ S ilistre eyâletini Kırım hanına arpalık
râzamın tezkireciliğine tayin edildi. olarak verm iş bulunduğunu bildiriyor
Bu tayinlerin yapıldığı aylar zarfın­ ve veziriazamdan bu tevcihin teyidini
da en mühim değişikliklerden biri de istiyordu. Damad İbrahim Paşa bunu ö ğ ­
Veziriazam Damad İbrahim Paşaya ser- renince, bu tevcih tanındığı takdirde
darlığın tevcihi idi. N aim â tarihinin bi­ Kırım hanının Tuna kıyılarına y erleşe­
rinci cildinin 214 üncü sayfasındaki ceğini derhal İstanbul’a arzetti. B îr ka­
«İbrahim Paşa dört ay der-i devlette rışıklığa m eydan verm em ek için de Sa-
mukim olduktan sonra Engerus-u men­ tırcı’nm kararım tasvip eder göründü-

1647
A yrıca, Satırcı’nm Kırım hanı ile kaç­ si çok v e hile ve hud'asına n ih a y et yok
m asını önlem ek gayesiyle ona iltifatkâr bir vezir idi» cü m lesiyle belirtm ektedir.
m ektuplar yazdı.
İstanbul’a giden adam vasıtasiyle D am ad İb rah im P aşa’nın U y v a r’a
S atırcı’nm id a m ı için ferman istihsal o- kadar yü rü y ü şü
lundu. Damad İbrahim Paşa vaziyetten
haberdar değilm iş gibi davranarak y e ­ Veziriazam Serdar İbrahim Paşa
niçeri A ğası Tırnakçı Haşan A ğayı ön ­ B eigrad’da fazla kalm ıyarak m u vasala­
den B elgrad’a gönderdi. Y eniçeri ağası tının ondördüncü günü buradan hareket
6 tem muzda Belgrad civarındaki H isar­ etti (24 tem muz 1599). A ğustosun 19 u n ­
lık m evk iin e gelince Satırcı Mehmed da Mohaç sahrasına varınca Rumeli b e y ­
Paşa ağaya bir ziyafet çekti. Z iyafet es­ lerb eyi M ehmed Paşa ve Rakka b ey ler­
nasında yeniçeri ağası koynundan pad i­ beyi Ah Paşa kendisine iltihak eyledi.
şahın ferm anını çıkardı. B aşarısız ku­ Buradan Budin'e uzanan y o l üzerinde
mandan Satırcı Mehmed Paşa'nm k ad e­ de daha bazı iltihaklar vukubuldu. Sa-
re boyun eğm ekten gayri yapacak bir tırcı Mehmed Paşa’nm idam ına içerle­
şeyi yoktu. N ihayet yayabaşılar idam i- yen Kırım hanının sadrıâzamın m a iy e­
şini icra eylediler. tine katlim ly a cağından güphele» ildiği n-
Sadrıâzam Damad İbrahim Paşa i- den Mi hal içli Ahm ed Paşa, Sivas b ey ­
dam ferm anının infazını içten gayet lerbeyi M ahmud Paşa ve Silâhdar ağa­
m em nuniyetle karşıladığı halde, dıştan sı Gazi Gıray’a gönderildi. Bunlar tâ-
üzüntü v e hayret ifade etti. İdam h a b e­ zim kâr ifade ve hareketlerle Kırım h a ­
rini aldığı zaman, «benim haberim o l­ nını sefere davet ettiler. Bu vaziyet kar­
madan bu iş nasıl yapılır?» diye sö y le ­ şısında, sefere katılm adığı takdirde fena
nerek, etrafındakilere, bundan habersiz­ ihtilâfların doğabileceğinden çekinen
liğine dair câli yem inler etti. Damad Gazi Giray 1598/1599 kışını geçirdiği
İbrahim Paşa h ileli hareketine devam ­ Segedin civarındaki Sonbur’dan hareke­
la, sipahiler ağası Alaca M ehmed A ğaya te geçti.
defterdar E km ekci-zâde’nin hapsini em ­ Damad İbrahim Paşa Mohaç sahra­
retti. A laca Mehmed bu emri yerine g e ­ sından sonraki m enzillerinden Tuna k e ­
tirince, Damad İbrahim Paşa, gûya bun­ narındaki Gölbaşı m evkiine vardığı za­
dan habersiz görünerek sipahiler a ğası­ man K ırım hanından bir m ektup aldı.
nı yanına çağırıp m üthiş azarladı. E k- Gazi Giray bu mektubunda, A vusturya­
m ekci-zâde, serdar kethüdasının adamı lIla rın su lh için kendisine adam v e h a ­
olduğundan, bu emri tatbik eden sipa­ ber gönderm iş olduklarını bildiriyordu.
hiler ağası ondan çekiniyor v e sadrıâ- Bizim kaynakların, ilk sulh teşebbüsü­
zam s »kethüda beni perişan eder» d i­ nü bu şek ild e kaydetm elerine m ukanıl
yordu. Damad İbrahim Paşa, sipahiler Hammer, «D evlet-i O sm aniye tarihi» i-
ağasın a, kethüdadan korkm am asını, k en ­ sim li eserinin yed in ci cildinin 235 inci
di emrini tatbik etm esini hususî şe k il­ sayfasında, bu teşebbüsün Türklerden
de bildiriyordu. Bu çirkin kom ediler geldiğini, Damad İbrahim P aşa’nın A -
devam ederken E km ekci-zâde, sadrıâ- Vusturya im paratoruna 24 haziran 1599
zama bir hayli rüşvetler yedirerek h a ­ tarihli bir m ektup yazarak harbin çık ­
pisten kurtulduğu gibi m em uriyetini b i­ masından v e verdiği neticelerden Koca
le m uhafaza eyledi. Sinan P aşa’n m m es’u l olduğunu, O sm an­
Satırcı M ehmed Paşa’nm m uvaffa- lI hüküm etinin, İstanbul’daki A vusturya
k ıyetsizlik le dolu olan iki senelik serdar- elçisin i tahliyesinin bir h ü sn ü n iyet ese ­
lığınm arkasından, o kötü d evreyi k a­ ri bulunduğunu zikrettiğinden b a h set­
patm ak üzere yola çıkm ış bulunan V ezi- mektedir.
riâzam Damad İbrahim Paşa, daha işin Kırım hanı, Tuna kenarına kadar
başlangıcında böyle çeşitli h ileler ç e v i­ gelince veziriazam kayıkla nehri geçe­
riyordu. Satırcrnm idam ı ve E km ekci- rek Gazi G iray’ı ziyaret etti. Fakat K ı­
zâde h âdisesini P eçev î ve Haşan B ey -zâ - rım hanı bu 2iyareti iade eylem edi. Çe­
rleVe istinaden nakleden N aim â. sö zle­ kin gen lik te devam eyled iği cihetle K ı­
rinin sonunu «bu m akule ev za -ı garib e­ rım askeri Tuna’nın sol kıyısından, v e -

1648
ziriâzam da sağ. k ıyısından ilerliverel? lI ordusunun üç günlüğüne hareketini
18 eylülde Budin güneyindeki G ü rz-il- tehirini ve m üzakereye katılarak m e­
ya s tepesine vasıl oldu. Bir sene önce murların tayinini istiyordu. T eklif m ü­
şiddetli bir muhasara görm üş olan B u ­ sait telâkki edildiğinden, Murad Paşa
din halkı sadnâzam jıı ordu ile g elişin - (K u yu cu ), Kırım ham namına, onun a-
den pek m em nun olup, m üverrih P eee- dam larn d an Ahmed A ğa ve ayrıca il e h -
v î’nin ifadesiyle «tâze can buldu*. mod kethüda’daıı m ürekkep h ey et m ü­
Serdar Damad İbrahim Paşa B u- zakerelerde bulunmak üzere A vusturya
din'de uzun m üddet oturm ıyarak karşı­ karargâhına gittiler. Lâkin bu görüşm e­
ya Peşte tarafına geçti. O sırada düşm a­ lerde anlaşm aya varılam adığından O s­
nın Gran (Esztergom , U sturgon) m kar­ m anh h ey’eti geriye döndü.
şı tarafında, Türklerin C iğerdelen d ed ik ­ Sulh müzakeresi için Osmanlı ordu­
leri Parkany’de olduğu haber alın d ığın ­ sunun hareketini d u rd u rm ası' A vustur­
dan Tuna’m n sol kıyısı takip edilerek yalIların işine yaradı. Zira A vusturyalI­
ilerlenm eğe başlandı (30 ey lü l). A rm ut­ lar bu iki üç günlük duraklam adan fa y ­
lu denilen m evkide konaklandığı sırada dalanarak tedbirlerini daha fazla sık ı-
Vaç (W aitzen) ta bulunan A vusturya­ laştırdılar. Osmanh ordusu yürüyüşüne
lIlar kaleyi yakarak çek ilip gittiler. devam ederken Neograd kalesi m uhafız­
Osmanlı ordusu Vaç civarına ulaşın­ lar; ordunun ilerleyişin i top ateşi ile en ­
ca, AvusturyalIların sulh . müzakeresi a- gellem ek istedilerse de buna m uvaffak
çılm asm a dair bir tek lifleriy le karşıla­ olamadılar. Türkler de buranın fethi i-
şıldı. Osmanh karargâhına g elen A vu s­ çin ne asker ne de zaman ayırm ayıp y o l­
turya memuru, bu m aksat için, Osman­ larına devam ettiler. Bu arada güzergâh-

~ y .y /r/sş^ r- • Şİ&4Ş

P arkany (Ciğerdelen) ve önünde toplanan düşm an kuvvetleri

1649
tâki askeri m evkilerden Vısegrad kar­ nun uzun y o lia r katederek U yvar önüne
şısındaki Yeni Palanka raptedildi. gelm esi dışında m ühim bir şe y olm am ış­
Osmanlı ordusu Gran'a yaklaşırken tı. Ordu R um eli’de kışladığı takdirde
Parkany (C iğerdelen) de bulunan d ü ş­ g elecek baharda, yorgunluk çekilm eden
man ordusu, Gran’dan Parkany’y e g eç i­ ve zaman kaybedilm eden derhal işe g i­
len köprüyü yıkm ış, bir taraftan da tek­ rişilebilirdi. Bunun için, Damad İbra­
rar sulh m üzakeresi için teşebbüste bu­ him Paşa Kırım hanının M acaristan’da
lunm uştu. Naimâ ve Haşan B ey-zâd e g i­ kışlam asını isted iyse de o kabul etm e­
bi O sm anlı m üverrihlerinin düşman h i­ di. Kırım hanı Gazi Giray veziriazam a
lesi addettikleri bu yen i tek life karşı da itim ad edem iyor, bu yüzden de ona yüz
Damad İbrahim Paşa kulaklarını tıkam a­ verm iyordu. M üverrih N aim â’nın d iliy ­
dı. Bir önceki m üracaat sırasında gön­ le: «Han ile serdarın arası şeker âb idi,
derm iş olduğu h eyeti bir defa daha A - İbrahim Paşa ne denlu tevazu etti ise
vusturya karargâhına yolladı. A vu stu r­ han aldırış etm eyip asla gü ler yüz g ö s­
yalIlar, Estergom ’a bedel Eğri’ilitt v e r il­ term edi v e bir kere otağına gelm edi;
m esini istediklerinden anlaşılam adı. J îu - ekseriya at sırtında m ülakat olup görü­
rad Paşa’nm idaresindeki Osmanlı h e­ şürler id is.
y e ti geri dönerken rehineler de mü te ­ Kırım hanının m em leketine gitm e­
feab ilen iade edildiler. B unun üzerine si ordunun R um eli’de kışlam a plânında
P arkany’de kalm ayı doğru bulm ayan A - epeyce değişik lik yapılm asını gerek tir­
vusturya ordusu Komarom (Komran, di. Damad İbrahim Paşa 26 kasım 1593
Kornom) a çekildi. da B elgrad’a vardıktan sonra A nadolu
A vusturyalIların m uayyen bir y e r ­ askerini de m em leketlerine gönderdi.
de kalm ak istem edikleri ve n ih a y et bir Rumeli askerini ise kışlaklara taksim
m eydan m uharebesine yanaşm adıkları etti. Y eniçeri ağası Tırnakçı Haşan Ağa
belli olm aktaydı. M üzakere teşebbüsleri da kapıkulunun m ühim kısm ı ile İstan ­
ve Osmanlı ordusu ilerledikçe geriye çe­ bul'a gitti.
k ilişleri bunun ifadesiydi. A vusturya m ü­ Dam ad İbrahim Paşa, bu sefer es*
racaatlarını m üsait karşıladığına göre, nasıiîda bir çarpışma yapm am akla b era­
V eziriâzam Damad İbrahim Faşa’nııı da ber seferi faydalı bir n eticeye u laştır­
inatçı şekilde büyük iddia sahibi olm a­ m aya çalıştı. Seferin devam ı boyunca
d ığı anlaşılıyordu. M aamafih Osmanlı ordunun intizam ı fevkalâde idi. R eaya’-
serdarı, bu kadar m esafe katederek g e l­ m ıı getirdiği buğday vesaire gib i m ad ­
dikten sonra A vusturya üzerine tazyik delerin bir habbesinin bile parasız alın ­
icra eylem ek ten geri kalm adı. Son sulh m asına m âni oldu. B u yönden pek titiz
tek lifin in bir n eticeye ulaşm am ası üze­ v e düzenli hareket edildiğinden hem re­
rine Kırım süvarilerini akm a m em ur e t­ aya m em nun kaldı, hem de ordu hiç er­
ti. Tatar atlılarının bir kaç gün süren zak sık ın tısı çekm edi. A skerin h ak sızlı­
akını neticesinde düşman toprağında ğına hiç rastlanm adı v e bu m evzuda hiç
yapılan hasar ve alınan esir pek fazla bir şik â y et de görülm edi.
değildi. Kırım süvarileri akm a çık tık la­
Damad İbrahim P aşa’nm bu d^vra
rı zaman ordunun esas büyük kısm ı
Parkany’den kuzey batı istikam etinde i- nışı bilhassa hıristiyaıı tebaa üzerinde
1 eri em eve başlam ıştı. P eçevî’ye göre 16 h avli g e n îş; çapta tesir icra eylem ek ten
ekim de U yvar önütıe m uvasalat olu n ­ geri kalm adı. Damad İbrahim Paga, hı~
du. A kından dönen süvariler de bura­ ristiyaaları hoş tutm aya çalışırken, riya
da orduya katıldılar. Osmanlı ordusu. derecesinde ileri g ittiğ i de oldu. Meselâ:
A lm anların N euhausel dedikleri U yvar P ojega h ırlstiy a n la n şehirdeki kadıyı
(U jvar) önünde iki gün kalıp, sefer m ev ­ öldürm üşlerdi. B u v aziyet kargısında
sim inin artık iyice geçm ekte olduğu n a ­ m esullerin ortaya konup cezalandırıl­
zarı itibara alınarak g eriye dönüldü. m ası icap ederken o, kadı’m n öldürülü­
F ülck v e Hatvan. yolunu takip eden or­ şünün kendi em riyle ve kanun dairesin­
du 26 ekim de P eşte'ye m u vasalat e y le ­ de vuku bulduğuna dair P ojega halkına
di. m ektup gönderdi. Bu şek ild ik ; hareke­
1599 sefer m evsim i zarfında ordu­ tine itiraz edenlere «vakitsiz bir şiddet

1650
ile reayayı düşm an kucağına mı düşü­ tanırlarsa, bu onun için m azhariyetlerin
relim?» cevabını verdi. en büyüğü olacaktı. A vusturyalIlar, M i­
Damad İbrahim P aşa’nın inzibat ve h ai’nin E rdel’e sahip çıkmasını arzu la­
asayişi tem in yolundaki uğraşm alarının m adıkları cihetle, h arb in uzun sü rü şü n ­
bir sonucu olarak D rava nehri boyunda­ den bunalan O sm anlIların bu hallerinden
ki heiduk (haydut) ların im hası da im ­ istifadeyi düşünm üş olması da m u h te­
kân dahiline girdi. K öyden köye gitm eyi meldi.
im kânsızlaştıracak derecede bu bölgeyi
haraca kesm iş olan haydutların imhası Papa kalesi m uhafızlarının
pek m em nuniyetle karşılandı. Damad İb­ m ü r a c a a tı
rahim Paşa bu işi h ıristiyan m ilis kuv­
vetleriyle başardı. Dört sene m üddetle Türklerin e lin ­
A sayişin tem ini, askerin intizam da­ de kalm ış olan Papa kalesini A vusturya­
hilinde hareketi, hıristiyanlarm yüzüne lIlar 1598 ağustosu sonlarında istirdat
gülünerek iyi m uam elenin yanıbaşında ettikleri zaman, içerisine m uhafız o la ­
taltif ve ihsanların da y er alm ası üzuri- rak Alm an ve Macarlardan başka üç bin
ne Sırbistan ve hattâ M acaristan’da Hı­ kişi kadar Fransız ve Ulah koym uşlar­
ristiyan halk eskisi gibi Osmanlı idare­ dı. A lm an v e M acarlarla geçinem iyen
sin e bağlandı. Fransızlar kale dahilinde onlarla m üca­
dele bile etm işler v e hattâ M acarların
E flak voyvodasının bir çoğunu öldürm üşlerdi.
itaatini arzetnıesi İşte Damad İbrahim Paşa’nııı B e l-
grad’da kışladığı devrede vuku bulan bu
V eziriâzam Damad İbrahim Paşa’nın hâdiseleri m üteakip Fransız m uhafızlar.
L'yvar seferinden dönüşü sırasında göze Belgrad m uhafazasında bulunan Rum e­
çarpan m ühim bir hâdise de, Eflak v o y ­ li beylerbeyi M ehmed Paşa v e îstolni
vodası M ihai’nin itaatim arzetm esidir. Belgrad m uhafazasında kalan Bosna b ey ­
Mihai bunu veziriâzam a elçi gönderm ek lerbeyi Derviş Paşa’y a adamlar gönde­
suretiyle bildirm iştir. Eflak elçisi, B el­ rerek, alacakları olan 60 bin duka ken ­
grad’a dönm ekte olan Osm anlı ordusu­ dilerine ödendiği takdirde k aleyi Türk-
na 18 kasım 1599 (29 rebiülahır 1008) lere teslim edeceklerini bildirm işlerdir.
da m ülâki olm uştur. H âdise epeyce e-
hem m iyetli olduğu halde Osm anlı m ü­
verrihleri bunun üzerinde fazla durma­
m ışlardır. M eselâ N aim â, tarihinin b i­
rinci cildinin 225 inci sayfasında, bunu;
«Mihal lâinin E rdel’e istilâsı haberi şa­
yi oldu; rebiülahırm yirm i dokuzunda
Sonbur’a varıldıkta, m esfu r M ihal tara­
fından mektup ile adam gelüp v ilâ y et-i
E rdel-i zapt ettiğin v e itaatta sabit k a ­
dem olduğun ilâm etti » cü m lesiyle k ısa­
ca geçiştirm ektedir.
M ihai’nin itaatim arzedişinin h a k i­
kî sebebini, o sn'ada, O sm anlılar tarafın­
dan ezileceğin i düşünm esinde değil,
T ürklerle anlaşm asının kendisine daha
fazla m enfaat tem in edeceğini hesapla­
m ış olm asında aramak lâzım dır. Zira,
N iğbolu’da baskına uğratılan Hafız A h­
med Paşa’nm yerine Tuna m uhafızlığına
tayin edilen vezir Mahmud Paşa Eflak
arazisine asker şevketm iş ise de, bu e-
hem m iyetli bir şey değildi. H albuki, O s­ İbrahim P aşa’mn Drava boyunda
m anlIlar M ihai'nin E rdel’e hâkim iyetini im ha ettiği Heiduk'lardaıı tipler

1651
D erviş Paşa bir taraftan kethüdası Abdi B elgrad toprağına can atm aya ça lışm ış­
A ğa ile İstolrii Belgrad sancak beyini lardır. Fakat A vusturya ve Macar ask e­
bir m iktar askerle m uhafızların yardı­ ri bunları takip etm iş kaleden çıkan, i-
mına gönderirken öte yandan da vazi­ ki bin kişinin büyük kısmı öldürülm üş,
yetten B elgrad’daki sadrıâzamı haber­ bunlardan ancak beş altı yüz kişi sağ
dar etm iştir. Hâdise İstanbul’a kadar salim Türklere iltihak eyliyebilm iştir.
aksetm iş ve m uhafızların istedikleri 60 Hasaıı B ev-zâd e v e Abdulkâdir Efendi
bin dukadan onbinin peşinen, gerisinin ise; B osna beylerbeyi D erviş Paşa’nın
de taksitlerle ödenm esi kabul olunm uş­ Papa kalesi önüne kadar gitm iş olduğu­
tur. nu v e 60 bin dukaya ait anlaşm anın im ­
Papa kalesi hâdisesinin bundan son­ zasını m üteakip kaleyi Türklere teslim
raki kısm ı için, Kâtib Ç elebi’nin «Fez­ ettik lerin i, bu teslim üzerine kaleden ç ı­
leke» sinde verilen bilgi Haşan B ey -zâ - kan iki bin Fransızın îsto ln i B elgrad’a
de ve Topçular kâtibi A bdulkadir E fen- geldiklerini kaydetm ekte, m ezkûr Frenk-
di’nin eserlerindeki m alûm ata uym am ak­ lerin çok sadık bir tebaa durumu ik ti-
tadır. Kâtib Ç elebi’y e göre: A vusturya­ sab eyled ik lerin i, Kanije harbinde ilk
lIla r durumdan haberdar olunca Papa defa bunların kaleye girdiklerini, hattâ
kalesinin etrafını askerle çevirm işler, bundan yirm i sene sonraki ik in ci Os­
Fransız m uhafızlar bunlara karşı koya­ m an’ın Hotin seferinde bile bunlardan
rak bir ay çarpışm ışlar, n ih ayet başa ç ı­ bir kaç yüz kişinin hazır bulunm uş old u ­
kamayacaklarını anlayınca bir gece ka­ ğunu ilâ v e ederler.
leden çıkıp altı m il m esafedeki îstolni

KANİJE FETHİ VE M ÜDAFAASI

A vusturya harbinin bundan sonraki Esztergom (Gran) üzerine yürüm ekti.


kısm ında Kanije k alesinin zaptının ve Onun için gem ilerle Budin’e erzak sev -
bilahara şanlı m üdafaasının ehem m iyeti kolundu. Esztergom fethi için yoluna
büyüktür. K anije’nin gerek zaptı, • g e ­ devam eden Damad İbrahim Paşa, B el­
rekse m üdafaası harbin n eticesi üzerine grad’dan itibaren yedinci m enzilde Eszeg
bir h ayli tesir icra eylem iştir. Bu kale (Ösek, Osek) e v a sıl oldu. Buradaki köp­
etrafında yapılan m uharebelerin ehem ­ rüden D rava’nm karşı yakasına geçm ek
m iyeti ile neticeye tesiri, elb ette vu k u ­ için ordu Ö sek’te üç gün kaldı.
atın tetkiki sonunda daha iyi anlaşıla­ Ordu Ö sek’te iken, B udin b ey lerb ey ­
caktır. liğinden m azûl olup Peçuy (P ecs) da o-
1599/1600 kışım B elgrad’da geçiren turan T iryaki Haşan Paşa vezirıâzam a
Veziriâzam v e Serdar Damad İbrahim mülâki oldu. Tiryaki Hasaıı Paşa bura­
Paşa 1008 zilhiccesinde (13 haziran - 12 y a gelirk en bir düşm an birliği Ösek köp ­
temmuz 1600) sahraya çıktı. Sahrada rüsünü kesm ek istem işti. Tecrübeli k u ­
kaldığı m üddet zarfında sefer h azırlığiy- m andan gayet ustaca hareketlerle bun­
le m eşgul oldu. Bu arada yeniçeri ağa­ ları ezip Drava nehrine döktüğü için
sı Tırnakçı Hasaıı A ğa da İstanbul’dan Damad İbrahim Paşa tarafından iltifa t­
yeniçeri, topçu v e cebeci efradı ile g e ­ la karşılandı.
lerek serdara m ülâki oldu. Kırım hanı­ Ö sek’ten hareket edilm eden öncc
na da sefere katılm ası için m ektup y a ­ Damad İbrahim Paşa, düşman hakkında
zılm ışsa da o, bir akrabasının emrinde bilgisine m üracaat ettiği Tiryaki Haşan
bir kaç bin tatar süvarisi gönderm ekle Paşa ile Esztergom ’a yapılacak sefer
iktifa eyledi. hakkında da görüştü. Tiryaki Hasaıı Pa­
Damad İbrahim Paşa, K ırım ’dan bir şa, K anije’de bulunan düşm an k u v v et­
miktar süvarisinin gelm ekte olduğunu lerinin um um iyetle pek cür’etkârnııe ha­
öğrendikten sonra A ğustos başlarında reket ettik lerin i, Ordunun Eszter:'om’;>
B elgrad’dan hareket etti. Sava köprüsü­ teveccühünden sonra köprüleri tahribe
nü geçip «Zemon» sahrasına dahil olur­ çalışacaklarını; binaenaleyh, düşm an e -
ken Damad İbrahim P aşa’nm niyeti linde b öyle bir k ale bırakılarak Esztor-

1652
iîom'a ilerlenince, ordunun van tarafının topunu alarak Budin'den ayrıldı. Ordu­
açık ve tehlikede bırakılm ış olacakı m, ya iltih ak üzere gelirk en yolu üzerinde­
bu bakım dan Esztergom yerin e K:«ı:jo ki istoln i Belgı'ad’a uğrayarak, bir m üd­
fethinin daha faydalı n etice verecftğıııi d et önce Papa kalesinden gelm iş olan
beyan etti. O civardaki B abofca (S .jboc- Fraıısızları da yanına aldı. B olondvar ve
sa) kalesi de alınarak için e asker ko­ Lak palankalarını zaptettikten sonra Ka­
nulduğu takdirde B udin yolunun em ni­ ni je ’de orduya mülâki oldu.
y et altına gireceğin i söyledi. Tiryaki Damad İbrahim P aşa em rindeki or­
Haşan Paşa’nm m üdafaa ettiğ i fik ir, o du 10 eylülde K anije önüne ulaştı. İlk
arada aktedilen harp m eclisinde de b eğe- iki gün m etrislerin hazırlanm ası ve top­
nildiğinden, sefer kararı E sztergonı’dan ların m evzilere y erleştirilm esiy le g eçti­
K anije’y e çevrildi. ğinden esas muhasara 12 eylülde başla­
Ösek köprüsü geçildikten sonra or­ dı. Türkleriıı Kanije, M acarların N agy -
du ku2ey yerin e batı istikam etine y ö ­ Kanisza, A lm anların Gross - Kanissa
neldi. O arada D iyarbakır beylerbeyi dedikleri bu şehrin etrafı pek sulak ve
Murad Pasa ve Mehmed K ethüda bir bataklıktı. Şehrin bu durum unu ele alan
m iktar askerle Babofca ve Şikloş k a le­ Naim â «Varoşu toprak dolm a m etin v e
lerinin fethine gönderildi. Ordudan a y ­ m üstahkem bir kale oiup, İki canibi b i­
rılarak önden giden bu k u vvetler Babof- rer ok atımı nehre varınca, sazlık v e
ca’yı kuşattı. Yapılan çarpışm alar sıra­ batak, ve n ehr-i m ezhur B alalı (B ala-
sında Sigetvar sancak beyi D eli Nasuh ton) gölünden çıkıp D rava’ya akar idi.
Bey'de şehitlere karıştı. N eticede B abof­ Etraf ve cknafı ormanlı, dağlarına m et­
ca ffiüdafileri T ürklerle başa çıkamaya­ ris ile vakin varm ak ne kabil v e ne la ­
caklarını anladıklarından vırc ile kaleyi ğım ile atmak mümkün, is e d en in top
teslim ettiler (5 eylü l 1600.) B öylece ilk ursak gömülür kalur» dem ektedir. Y ine
defa 1532, sonra 1566 (ikinci ciltte 854 ayni m üellif, m uhasara esnasında kale
v e 1181 inci sayfalara bakıma) yılında dibine varabilm ek için bataklığa bi.' ara­
zaptedüip bilahare elden çıkm ış bulu­ ba genişliğinde hasır döşendiğini,, bunun
nan Babocsa üçüncü defa Türkîerin hâ­ ancak bir gün dayandığını, ertesi gün
kim iyetine girm iş oldu. Şikloş da bu a- yenisinin yapıldığını kaydetm ektedir.
rada ayni şekilde eld e edildi. Bir çok eziyetlere katlanılm ak su re­
tiyle muharasaya devam edilirken K a­
K anije’nin muhasara v c zaptı nije kalesinde m üthiş bir infilak d u yu l­
du. İki saat m üddetle etraf toz v e d u ­
B abocsa’nm zaptından sonra aktedi- m an içinde kaldı. Dum anların çek ilm e­
len harp m eclisinde, K anije muhasarası sinden sonra kalenin iki büyük ku lesin ­
esnasında B u d in m uhafazasının nasıl te­ den birinin uçmuş olduğu görüldü. İn ­
min edileceği m eselesi görüşüldü. N e ti­ filak, kaledeki Türk esirlerin barut de­
cede Tiryaki Haşan Paşa’nın Budin m u­ posunu ateşlem elerinden m eydana g e l­
hafızlığına gönderilm esi kararlaştırıldı­ m işti. Esirlerin zindanı barut m ahzeninin
ğından, kendisine B udin b eylerbeyliği üzerine isabet ettiğinden k ad ın v e ço ­
tevcih edilerek yola çıkarıldı. Geçen cuklar da dahil olduğu halde 170 Türk
sonbaharda Budin beylerbeyi Süieym an esiri infilakla birlikte m ahvolm uştu. Bu
Paşa m aiyetiyle bir gezinti sırasında A - infilakı m üteakip bir kaç gün kaleden
vusturyalılarm baskınına maruz kalıp e - top atılm ayıp sadece tüfenk atılm ıştır.
sir düştüğünden beri Budin'e yen i bir A vusturya im paratoru, B udin’e h ü ­
vali tayin edilm em işti. O vakıttan beri cum ettirm ek üzere asker hazırlatm ış­
Rumeli beylerbeyi Lala Mehmed Paşa ken, K anije’nin m uhasaraya maruz kal­
esas vazifesine ilâ v eten Budin m uhafa­ ması, kale m uhafızlarının da yardım is­
zasını da deruhte etm ekteydi. T iryaki lem esi üzerine K anije’nin im dadına ko­
Haşan Paşa vali sıfa tiy le bu m ühim şeh­ şulm asını em retti. Bu m aksat için ayrı­
rin m uhafazasında bizzat meşguliyet d e­ lan 40 bili süvari ve piyadeden m ü teşek ­
ruhte edince. L ala M ehmed Faşa kendi k il bir k uvvet 7 ekim de K anije önünde
eyâleti askerini v e kale m uhasarasında göründü. Yüz tane topu bulunan A vu s­
işe yarıyacak olan beş adet balyem ez turya k u vveti Lorraine hanedanından

1653
M crcoeur dukası Philippe E m m anuel is ­ detlendirildi. K aledeki m uhafızlar m ah­
m inde bir Fransız asilzadesinin em rin - zenin p atlam asiyle barutsuz k alm ış o l­
deydi. duklarından uzun m üddet m u k avem et e-
B unlar K auije önüne g elin ce derhal decek gibi değillerdi. Bu hal ile, bir m üd­
m evzie girdiler. E vv elâ bulundukları det sonra Karıije’nin düşm esi m ukad­
vcrde tahkim at icrasiyle tutunup, ondan derdi. K en d ilerin e im dada g elen ler de
sonra kaleye barut v e cephane u la ştır­ m ağluben çek ilip g ittik lerin e göre ya
m aya çalıştılar. V eziriazam Damad İb­ biraz daha dayanıp m ukadder ölüm e bo­
rahim Paşa bu v a ziy et karşısında ask eri­ yu n eğm ek, veyah u t da hayatlarını ku r­
nin bir kısm ını m uhasaradan çekerek taracak bir çareye başvurm aktan gayrı
bunlara teveccüh eyled i. Ç arpışm aların yapacak kalm am ıştı. Z aten T ürkler sur­
ilk anlarından itibaren A vusturyalIların larda bir h a y li ged ik ler açm ışlardı. Bu
top v e tüfenk ateşlerinin k esa feti belli arada um um î hücum a da h azırlan ıyor­
oldu. A vusturya tüfenkdazlarm ın a teş­ lardı. Hal böyle iken, m uhafızlar k aleyi
leri karşısında yen içeriler âdeta hiç çar­ teslim edecek lerin i bildirdiler. N aim â'-
pışm adan geriye doğru kaçtılar. İki h a f­ n ın ifad esiyle: «13 rebülahır (22 ekim )
ta kadar devam eden çarpışm alar boyun­ gecesi tem am en yağm ur yağm ışk en sa -
ca y en içerilerin korkaklıkları zâil olm a ­ bahadek y in e cenk m ünkati olm ayup,
dı. H ele bir gün kü tle halinde bird en ­ yarın yürüyüşdür (um um î hücum ) deyu
bire kaçıverince O sm anlı ordusunun askere tenbih olunm uş v e yü rü yü ş y o l­
m erkez kesim inde tüfenk sesleri k e sili­ ları odun v e m eşe ile yarıya kadar d o l­
verdi. B ereket versin ki havanın puslu- m uştu. A lesseh er ask er-i İslâm y ü rü y ü ­
luğu yüzünden düşm an bunun pek far­ şe m untazır iken nagâh kal a kapusu ü -
kına varmıyarak- T ürklerin harp h ile si­ zerine vire sancağı dikilüp em ân sadası
n e atfetti. Y eniçerilerin korkaklıkları ayyuka çıktı».
büyük bir felâk ete y o l açacak derecede N eticed e K anije m uhafızları ile v i­
berbattı. N aim â’nın (C: 1 S: 240) ifa d e­ re anlaşm ası im zalandı. B öyle 23 ekim
siyle: «Serdar-ı nam dar orduda bulunan 1600 günü Türk askeri K an ije’y e girdi
m üteferrika ve sair asker ile süvar olup ve k ale burçlarında Türk bayrakları
yen içeri züm resini önüne katup küffara dalgalanm aya başladı. Vire şartına o k a­
karşu çıkm ıştı. K üffar-ı hakisar y e n i­ dar sıkı şek ild e riayet edildi ki. hiç bir
çeri alayına hücum ettik te, koyun sürü­ kim se en u fak şek ild e incinm ediği g ib i,
sü kurttan ürker gib i ürküp orduya fi­ k aleyi terk ed en ler «tavuk ve kazları ile
rar ederken, serdarın önünden gürûh tekne ve beşiklerini» bile rahatça g ö ­
gürûh geçtiler. Serd ar-ı ekrem bunlara: türdüler. K aleden çıkanların şahsî e şy a ­
B ehey yold aşlar niçin böyle edersiz! d i­ larını, g id ecek leri yere kadar, v eziriaza­
y e cenge teşvik eyled i, lâkin bu sözleri m ın em riy le tahsis edilen ik iyü z d eve
fayda verm edi». taşıdı. Ç ıkanların şahsî eşyaları dışında
Y eniçerilerin korkaklık etm elerine kalan şe y le r ganim ete ayrıldı. Harp le ­
m ukabil ey â let askerleri iyi çarpıştı. Y e­ vazım ı arasında 76 topa sahip olundu.
niçeri tüfenkend azlarıyle bir iş görü- B unların 51 tanesi büyük, 25 tanesi k ü ­
lem iyeceğiııi ü st üste m üşahede ey ley en çük zarbzen topu idi.
Damad İbrahim Paşa tatar süvarilerini
K an ije’nin alınm asını m üteakip m ü ­
A vusturya ordusunun gerisini vurm aya
verrih Haşan B ey-zâd e'n in k a lem iy le fe ­
m em ur etti. Tatar süvarileri düşm an or­
tihnam eler y a zılıp etrafa ulaklar ile g ö n ­
dusunun zahire arabalarını hasara uğ­
derildi. Z afer haberini İstan b u l’a d e f­
ratırken tım arlı sipahiler de yanlara
doğru sarkm aya çalıştığın d an düşm an ter E m ini A bdi E fendi götürdü. P ad işa­
kum andanı m ühim bir teh lik ey e maruz hın em riyle hüküm et m erkezinde üç gün
kalm adan çekilm ek m ecburiyetinde k a l­ üç g ece şen lik ler yapıldı.
dı. B öylece 13/14 ekim gecesi K anije ö- K anije yeni bir ey â let m erkezi itti­
nünde ayrıldı. Bu çarpışm alar esn asın ­ haz olundu. B ey lerb ey liğ in e K östen d il
da T ürkler üç bin şeh it verdi. sancak b e y i A la c a -îl’li Haşan Paşa ta ­
A vusturya ordusunun çek ilip g itm e­ y in edildi. Szigetvar, Ösek (E szeg ), S ik -
sinden sonra m uhasara daha fazla şid ­ los (Ş ik lo ş), P eçuy (P ecs) sancakları

1654
arpalık olarak bu yen i e y â ­
lete bağlandı.
Bu işlerin b itirilm esin ­
den sonra ordu geri döndü.
Ö sck’e varılınca veziriazam
orduyu kışlak m ahallerine
tevzi etti. Rum eli b ey lerb ey ­
liğ i askerleri Frizrin’de, A -
ııadolu askerleri de B an va-
îuka’da kışlayacaktı. Y en i­
çeri ağası her zam an olduğu
gibi İstanbul’a gitti. V e V e ­
ziriazam Damad İbrahim Pa­
şa bu k ışı da B elgrad ’da g e ­
çiriyordu.

Veziriazam Dam ad
İbrahim P aşa’nın ölüm ü

V eziriazam D am ad İbra­
him Paşa 1601 sen esi baha­
rında A vusturya ile sulh im ­
kânlarını araştırm ak isted i.
Bu g aye ile vezir Mıırad
(K uyucu) Paşa ile M ehm ed
K ethüda’yı M ayıs ayı b a ş­
larında y o la çıkardı. Bunlar
E sztergom ’da A vu stu rya m e-
m urlariyle m ülakatta b u lu ­
nacaklardı. S ulh im k ân ları­
nı araştıracak h ey et yo la ç ı­
karken Sem endre sancak b e ­
y i de yan larına k atıld ı. S e -
m endre beyi Ö sek köprüsü­
nün öte tarafında bir p alan ­
ka in şasına m em urdu.
B unları gönderdikten bir
■müddet sonra B elgrad k ar­
şısındaki Zem on (Z em lin)
sahrasına çadır kurdurdu (1
tem m uz) ve Tırnakçı Haşan
A ğanın yerin e yen içeri ağa­
lığın a tâyin edilm iş olan G a­ K anije muhasarasında, barut deposunun
zanfer A ğanın dam adı A li in filâk ı (R icau t’dan)
A ğanın İstanbul’dan g e lm e ­
sini beklem eye koyuldu. Bu sırada Tir­ y i Lala M ehm ed Paşa’y a da acele h a ­
yaki H asaıı P a ş a y ı Kani j e b e y lerb ey li­ ber göndererek serdarlığı ken d isin e ter-
ğine tâyin etm iş bulunuyordu. k ettiğin i b ildirm işti. Fakat L ala M eh­
D am ad İbrahim Paşa otağa çıkışını m ed Paşa Belgrad'a yetişm ed en önce
takip eden bir kaç gün içinde h astalan ­ D am ad İbrahim P aşa ruhunu teslim e t ­
m ış ve h a stalığı sür’atle fenaya doğru ti (10 tem m uz 1601). Ü çüncü M urad’ın
gitm işti. Ölüm e doğru g ittiğin i sezen kızı A y şe S u itan ’m kocası olan Damad
Damad İbrahim P aşa, am ca-zâdesi M ur- İbrahim Paşa’nın cesedi İstanbul’a n ak ­
tsza P aşa’y ı çağırtm ış, R um eli b ey lerb e­ led ilerek Şehzade cam i’i avlusunda h a ­

1655
zırlanan türbeye defnedildi. Damad İb­ İstolni B elgrad’m düşm esi
rahim Paşa öldüğü sırada Ösek ilerisin ­
deki palanka’nın inşasın ı ikm al etm iş ci­ K anije gibi m ühim bir k alenin elden
lan Murad P a şa n ın m aiyetin d ek i h e y e ­ gitm esin i hazm edem iyor, v e bunun in ti­
tin sulh için, daha ileriy e gitm eleri işi kam ını alm ak isteyen A vusturyalIlar,
de geri kaldı. K anije’n in kaybını takip eden aylar zar­
fında m ev sim in kış olm asına rağm en
Y em işçi Haşan F a şa ’mn h azırlık ların ı artırdılar. Bu cüm leden bir
sadaret v e serdarlımı hareket olarak 1601 baharında A rşidük
M atyas (M athias) m idaresinde Raab
Dam ad İbrahim P a şa n ın ölüm h a ­ (Y a n ık -k a le) civarında toplanan k u ­
beri İstanbul’a u laşın ca padişah sadaret m andanlar, önce İstolnİ B elgrad’m zap­
kaym akam lığında bulunan Y em işçi H a- tına karar verdi.
saıı Paşa'vı veziriazam yaptı ve serdar Lüzum lu hazırlıkların ikm alini m ü­
olarak ordunun başına geçm esini de em ­ teakip A lm an, Macar, Çek ve Lehlerden
retti. m ü teşek k il 40 ilâ 50 bin k işilik bir k u v ­
Y eni veziriazam , B elgrad ’a g id in ce­ v et ayni senenin yaz sonunda İstoini
ye kadar sefer m evsim in in g eçeceğin i i- B elgrad ü zerin e yürüdü. A vu stu rya or­
leri sürerek İstanbul’da kalm aya çalıştı. dusunda, ek serisi büyük tip ten 30 top
Ordunun idaresinin serdar kaym akam ı â m evcuttu. İstoln i B elgrad k alesi A v u s­
Lala M ehmed Paşa tarafından deruhte turya m uhasarasına fazlaca taham m ül e -
■Olunmasını da bu m ünasebetle beyan d em iyerek dokuzuncu gün v ire ile te s­
eylem ek teydi. Lâkin bu m evzuda ş e y ­ lim oldu. İstolni B elgrad m uhafızları,
hülislâm Sunullah E fen d i’n in m u h alefe­ A vusturyalIların gelm ekte olduklarını
tiy le karşılaştı. S unullah E fendi «serda­ duyunca acele B elgrad’daıı yardım is­
rın acele gitm esi ehem v e elzem dir» d i­ tediler. G önderilen im dat k u vvetleri Ö -
y e padişah nezdinde tesir icra ey le m e ­ sek ’e v a sıl olm ak üzereyken kalenin
si üzerine İstanbul’da kalam adı. Fakat düştüğü haberi alındı (E ylü l o r ta la n ).
Sunullah E fe n d iy i azlettirm eden de h ü ­ Yeni veziriazam v e Serdar Y em işçi
küm et m erkezinden ayrılm adı. Hasaıı P aşa B elgrad’a v a sıl olduğu za ­
Y em işçi Haşan Paşa, sadarete ta y i­ man İstolni B elgrad m uhasarası b aşla­
ninden İstanbul’dan a yrılın caya kadar m ış bulunuyordu. M üverrih Haşan B ey -
geçen yirm i gün kadar zam an zarfında zâde, daha ziyâd e kendi nâm ı ile m aruf
yü k sek m evk i işgal eden pek çok şahsın tarihinde, bu m esele m ü n aseb etiyle: İb­
vazifelerinde d eğişik lik ler yap tı. K im isi­ rahim P a şa ’n ın ölüm ü üzerine L ala
ni tam amen azletti, k im isinin de y e r le ­ M ehmed P aşa’n ın serdarlığı ile ik tifa e -
rini değiştirdi. A zil ve teb d ile uğrattığı dilip, Ş ey h ü lislâ m Sunullah E fen d i’nin
m akam sahipleri arasında ilm iy e ricali telkini ile Y em işçi Haşan P aşa’m n B e l­
bilhassa başta geliyordu. grad’a gön d erilm esi için v a k it k a y b ed il- ‘
Y em işçi Haşan Paşa veziriâzam lığa m eşeyd i, İstoln i B elgrad’ın kaybı şu ra­
geçirilince, selefi Damad İbrahim P aşa’- da dursun, belki de E stergom bile tara­
dan dul kalm ış olan A yşe Sultana da fım ızdan alın ab ilecek ti dem ektedir. H â­
talip oldu. Cepheye m em nun gitm esi ve d iselerin cereyan tarzına bakılınca, m ez­
orada h ev esle çalışm ası için ricası ka­ kûr m üverrih bu m ütaleasm da haklı g i­
bul edilerek A yşe Sultan ile nişaıılandı. bi görünüyor.
Y em işçi Haşan Paşa, Y edinci vezir
H alil Paşa’yı sadaret kaym akam lığına
bırakarak 0 ağustos 1601 (9 safer 1010) T iryaki Haşan Paşa'nm
de B elgrad ’a m üteveccih en İstanbul’dan K anije m üdafaası
hareket etti. K ışa kalm adan orduya y e ­
tişeb ilm ek için acele edip sür’atli yol K anije feth in i takip eden kış m ev ­
aldığından, İstanbul’dan hareketinden sim inin sonlarında (Nairnâ C: 1 S:
yirm i gün sonra B elgrad ’a ulaşıp Zem lin 254) T iryaki Hasaıı Paşa Budin d efter­
(Z em m ı, Zemon) deki otağa dahil oldu darı M inkar Kuşu M ehmed Efendi'yi y e ­
(6 eylü l 1601). rine v e k il bırakıp B elgrad’a gitm iş, b u ­

İCGÖ
ra d a V eiiriâzam Damad İb ­
rahim Paşadan K an ije’nin
kendisine, B udin’in de M in-
kar Kuşu Mehrned E feııdi'-
ye tevcih in i yaptırıp K an i-
je'ye gelm iş, bir m ü d d et son ­
ra da D am ad İbrahim P aşa’-
nm ölüm haberini alm ıştı.
T iryaki H asaıı Paşa K a­
n ije beylerbeyi olunca, g a ­
y e t uyanık davranarak, bir
yandan düşm an hakkında
m alûm at toplam aya çalışır­
ken öte yandan da zahire te ­
dariki için S igetvar, Peçuy,
Pojega sancaklarına adam ­
İstolrıi Belgrad'm 1601 de A vusturyalIlar tarafından
lar gönderdi. E traia saldığı
casuslar, düşm anın yalnız alınm ası ile n eticelen en m uhasarası
m iktarı hakkında d eğ il n i­ (M acarca "A M agyar N em zet T örten cte”
y etlerin e dair bile m alûm at adlı tarihten)
getirdi. Tiryaki H aşan Paşa,
cesur bir asker olduğu kadar, zeki bir in ­ bir birlik sevk etm işti. B unların ga y esi
san ve harp h ilelerin i pek ustaca k u lla­ k eşif yapm ak ve y a k a lıy a ca k la n esirler­
nan bir kum andan olduğunu, daha düş­ den m alûm at toplam aktı. B unların n iy e ­
man yolda iken, isbat etti. tini sezen T iryaki Haşan Paşa, düşm a­
K an ije’nin zaptı n iy e tiy le harekete nın, kalede top b u lunm adığı zehabına
geçm iş olan A rşidük Ferdinand idare­ kapılm ası için topçu bası ya siki em irler
sindeki A vu sturya ordusu, çeşitli m il­ verip top attırm adığı gibi, piyade v e s ü ­
letlerd en insan ları ih tiva etm esi b ak ı­ vari h iç kim senin kaleden çıkm am asını
m ından bir m ü tefik ler ordusu m anzara­ da tem in eyled i. A vusturya k e ş if birliği
sı arzetm ekteydi. K an ije’y i m uhasara e - k aleye doğru yaklaşınca içeriden sadece
den A vusturya ordusunun m iktarına da­ tüfenk atıldı. Ö ğleye kadar devam eden
ir m u h telif kaynakların verdiği rakam ­ tüfenk düellosundan sonra A vusturya
lar birbirini tutm am aktadır. B atı k a y ­ birliği çek ilip giderek, v aziyeti F erd i-
naklarında haddinden fazla azaltm a, O s­ nand’a anlattı. A vusturya kum andanı
m anlI kaynaklarında da çoğaltm a g ayre­ buna inanm adığından ertesi gün, daha
ti sezilir. Batı kaynakları 30 ilâ 50 bin m utem ed bir adam ının em rinde y en id en
rakamı üzerinde dururlar. O sm anlı k a y ­ k eşif birliği şevk etti. Tiryaki H aşan P a­
n a k la n u m u m iyetle 60 ilâ 80 bin k işi­ şa buna da top attırm ayıp ya ln ız tüfenk
den bahsetm ekle beraber bunun çok da­ ateşi açtırdı. BÖylece düşm an K anije’de
ha üstüne çıkan lar da vardır. Muhasara top bulunm adığı n eticesin e vardı. İki
m uharebeleri esnasında A vu stu ryalIla­ gün üst üste geıen A vusturya k eşif bir­
rın verd ikleri zayiat göz önüne getirilin ce lik leri esir de alam adıklarından, v a zi­
K an ije’yi k uşatan k u v v etlerin 50 binden y eti bu yoldan tahkik im kânını bulam a­
aşağı olm adığı anlaşılm aktadır. K a n ije’­ m ışlardı. A rşidük F erdinand’m aldanm a­
y i m üdafaa eden Türk k u vvetlerin in i- sına y o l açan sebeplerden birisi de, K a­
se, um um iyetle, dokuz bin k işiy i buldu­ n ije önüne g elerek B eç kapusu karşısı­
ğu söylenir. A vu stu rya ordusunun 42, na kondu k la n sırada, kaleye doğru bir
K an ije’deki Türk m üdafilerin de yüze araba kafilesin in g eld iğin i görm esi oldu.
yakın topları bulunduğu kabul edilir. A vu stu rya kum andanı, K anije’y e son za ­
A rşidük F erdinand’m idaresindeki h ireyi getiren bu k a filey i, m uhafızları
A vusturya ordusu 9 ey lü l 1610 pazar g ü ­ n ak led ecek arabalar sanm ıştı. H attâ bu
nü K anije Önüne geldi. Ferdinand, or­ tahm inleri d olayısiyle, Türkler arabala­
dunun tam am ının buraya ulaşm asından ra y etişm ek iizere topluca kaleden ç ı­
dört gün Önce K anije önüne 5 bin kişilik kınca birdenbire üzerlerine yü k len ir

1657
hepsini kılıçtan geçiririz divc düşünm üş­ ranın ilk haftası zarfında kale kapıları
lerdi. kapatılm am ış, içeriden top ateşine d e­
İşte bundan dolayı A vusturyalIlar vam edilirken kalenin ön kısmında da
endişesizce ilerliverek kaleye yaklaşıp cenk edilm işti. Düşman bu m üddet zar­
top m enziline girdiler. Dalıa muhasara fında tek bir esir alm aya m uvaffak o la ­
başlarken hilesinde m uvaffak olan Tir­ m am ıştı. Fakat birinci haftadan sonra
yaki Haşan Pasa birdenbire top ateşine düşm anın tazyiki iyice arttığından m ü­
başlattı, iie y e uğradığım anhyam ıyan daviler tamamen kale dahiline çekildi.
düşm an bir hayli zayiat verdi. O sırada A vusturya ku vvetleri hakikaten pek sı­
kaleden çıkan Kanije m uhafızları d ü ş­ kı çalışıyordu. Bir sene önce Kanije'yi
m anla vuruşup onları K anije suyunun fethederken Türklerin yaptıkları gibi,
Sigetvar tarafına attılar. B öyleca ilk kale Önündeki bataklıktan surlara y a k ­
günden itibaren işin ciddiyetini kavra­ laşm ak için, çubuk ve sazlardan hasırlar
yan AvusturyalIlar, m etrise girip altı örüp bunlarla bataklık üzerinde k en d i­
yerdeıı kaleyi dövm eye başladılar- Kırk lerine sıçan yolu yaptılar. Çubuk ve ha­
iki topu ile durmadan çalışan düşman sırlardan mamul yo l hendek önüne ka­
günde 1000 taneden fazla gü lle y ağd ır­ dar ilerleyince buraya da bir köprü kur­
m akta devam etti. dular. Fakat düşm anın çetin em ekler
AvusturyalIlar hayli kuvvetli olup sarfiyle m eydana getirdiği sıçan yolu
toplarının beş tanesi şahî denilen büyük ve köprü bir gece kaleden gönderilen
çaplı toplardandı. A skeri kalabalık v c - fed ailer tarafından tam amen yak ıld ı. A -
top sayısı da epeyce olduğu cihetle, K a­ vusturyalılar gayretlerini eksiltm eyerek
nije m üdafiieri pek uzun sürecek bir bataklığa odunlar doldurup ikinci bir
m uhasaraya dayanam ıvabilirlerdi. Onun sıçan yolu ve sur önündeki hendek ü ze­
için Tiryaki Hasaıı Paşa vaziyeti serda­ rine de ikinci bir köprü kurdular. B i­
ra anlatıp yardım istem ekten ger: k a l­ rinci köprüyü yakan Türkler, bu defa
madı. Bunu yaparken de m üdafilerin daha enteresan bir harekette bulundu­
m aneviyat!arım ku vvetli tutm aya pek lar; çen geller takarak içeri aldılar. Köp­
dikkat etti. Subaylarını toplıyarak, on­ rünün kale dahiline çekilişi sırasında ü -
lara: «gerçi barutumuz var, suya ih tiyaç zerinde bulunan bir m iktar düşman n e ­
yok, zahirem iz dahi kifayet edebilir, fa ­ feri içi su dolu hendeğe dökülerek bo­
kat biz, serdar Belgrad'dan ayrılmadan ğuldu. Bu hareket de düşm anın h ayli
vaziyetim izi bildirelim® dedi. B unun ü- hayretini mucip oldu.
zerine, ûdabaşılaroan Abmed ve Mehraed Düşmanın ilk köprüsü yakıldığı za­
adında iki kişiyi ayırıp Karapençe a- m an Tiryaki Haşan Paşa, Karapençe ile
dm da bir kaç dil b ilir kahramanın y a ­ serdara ikinci bir mektup göndererek
nm a kattı. Bunlar K anije’nin gizli ka­ vardım talebini tekrarladı. Bu m ektu­
pısından çıkıp düşm ana görünm eden y o ­ bunda: K anije’n in ehem m iyeti üzerinde
la koyuldular v e dört gün zarfında B el- duran Tiryaki Haşan Paşa, vaziyetin n e ­
grad’a ulaştılar. Karapençe, K anije b ey ­ zaketine işaretten sonra, kale elden g i­
lerbeyinin m ektubunu serdara sunarken
durumu da anlattı. Serdar-ı Ekrem Y e­ derse bir daha alm ak m uhaldir dem ek­
m işçi Haşan Paşa ise «biz de o tarafa teydi. Serdar „Yemişçi Haşan Paşa, Ösek
varm ak üzereyiz» diye cevap yazdı. Ya­ civarında bulunduğu sırada bu m ektubu
nındaki iki odabaşı ile sür’atle geriye alınca: İstolni B elgrad üzerine gittiğini,
dönen Karapençe ev v elâ mııhasaranın oradan dönüşte uğrıyacağım bildirdi.
pek sıkı olduğunu görerek odabagılan Gizli yoldan k aleye dahil olan K a­
Sigetvar’a gönderip, kendisi bir yolunu rapençe, Kanije m uhafızına m ektubu
bulup içeriye girdi- Serdarın o tarafa verince, o, bu cevabı, askere duyurmak
geleceğin i öğrenen m üdafiler sevindiler. istem edi. Emrinde harbeden insanların
Muhasara günleri birbiri üzerine m aneviyatlarını yüksek tutabilm ek için
eklendikçe kale bedenlerinde açılan y a ­ serdarın ağzından, yakında geleceğini
ra ve gediklerin kapatılm asına u ğraşıl­ bildiren bir mektup uydurdu. Ertesi gün
ması yüzünden müdafaa işi gü çleşiyor­ kumandanlarını toplıyarak bu uydurm a
du. Nairoâ’nm kaydına nazaran, m uhasa­ m ektubu okuttu. B öylece asker h eyeca­

1658
na gelerek canla başla çalışm aya devam geçm işti. îstolni B elgrad’ı istirdat için
etti. giden Serdar Yemişçi Haşan Paşa em ­
Kanije surlarına yaklaşabilm ek için rindeki ordu m ağlûp olm uş v e çarpış­
türlü tü ıiü tedbirlere başvuran A vu s­ malar sırasında Budin beylerbeyi M in-
turyalIlar, bu defa çamdan gem iler y a ­ karkuşu Mehmed Faşa ile M ehmed K et­
pıp üzerlerine pelit tahtası çakıp, onun hüda da şehit düşm üştü. Kanije m uha­
da üzerine tüfenk merm isi ve hum baıa fızlarının gözlerini korkutup derhal te s­
işlem em esi için göıı kaphyarak Kanije lim olm alarını sağlam ak isteyen düşman
suyu (B erk suyu) 11a indirip içine yüzer kumandanı bu iki m ühim şahsın başını
adam koydular. Bunları suya indirdikle­ K anije surları karşısına diktirdi. Bir a -
ri gün düşman ordugâhında şen lik ler de ralık top ateşini kestirerek: Bu başların
cereyan etm ekteydi. Budin beylerbeyi ve kethüdasının başla­
A yni gün düşm andan iki esir y a ­ rı olduğunu, inanm ıyanların kaleden çı­
kalandı. Tiryaki Haşan Paşa bunları a y ­ kıp başlan tetkik edebileceğini, bunu
rı ayrı sorguya çektirerek düşmanın yapacaklara hiçbir zararları dokunm ıya-
miktarı ve durumuna dair bilgi edindi. cağını. Serdar Yemişçi Haşan Faşa m ağ­
A vusturya ordugâhındaki şenliğin, îs - lûp olduğu için Arşidük M athias em rin­
tolni Belgrad'ın zaptı v esilesiy le y a p ıl­ deki kuvvetlerin de Kanije önüne g ele­
dığını öğrendi. Esirlerin ifadelerinden, ceğini. bu kadar kuvvete karşı konula-
muhasara ordusundaki Macarlara, A vu s­ m ıyacağı için beyhude kan dökülm esi­
turyalIların pek itimad edem ediklerini, ne m eydan verilm eden teslim olm aları­
oııuıı için ilk hatlara Macar askeri k oy­ nı, eh l-i k eyf bir adam olan kale m u­
m adıklarını anladı. A vusturya ordusun­ hafızı Tiryaki Haşan Paşa’nın sözünü
daki bu zihniyeti do gözönünde bulun­ dinlem em elerini bildirdi.
durarak yakalanan iki esir üzerinde bir Türk askeri içiıı, karşıdaki manzara
harp h ilesi tatbik ettirdi. E sirlerin sor­ ve işitilen sözler hakikaten m anevij'at
gusu bitince, bunların yüzüne karşı, idam sarsıcı idi. Bu vaziy et karşısında Tiryaki
edilm eleri için beşli ağası Kara Ömer Haşan Faşa, karşıdaki başların Mehmed
A ğa’va em ir verdi. Kara Öm er Ağa h u ­ Faşa ve Mehır.ed K ethüda’nııı başlan
zurdan ayrılınca, esirleri, kaledeki beş olm adığına askerlerini inandırm aya ça­
yüz Macar cerahorun arasından geçirdi lıştı. A yrıca, K aııije’yi fetheden Damad
ve: »bunlar Macardır, her üç gecede bir İbrahim Paşa’nın burayı M edine-i M ü-
nöbet ile bin fedai M acar kaleye yar­ n ev v ere’ye vakfetm iş olduğunu, m üba­
dıma gelir. A slında ben de sîzdenim: rek m akam lar vak fı bir yerin kâfir e li­
küçükden gelip paşa kulu olm uşum. Fa­ ne geçem iyeceğini; düşman m uhasarası­
kat aslım ı unutm am. K ale düşerse o ta­ nın, Hazreti Peygam berin doğum günü­
rafa döneceğim » gibi sözler söyliyerek, ne rastladığını, böyle mübarek bir gü n ­
kendisini onlardan gösterip esirleri bu­ de m ahsur kalan ü m m et-i M uhammed’-
na inandırdı. A yrıca kaledeki asker, cep­ in yardım sız kalam ıvacağını beyan ve
hane ve asker hakkında da kabarık ra­ daha bir çok sözlerle askerlerinin m ane­
kam lar verdi. Ondan sonra, gûya. Tir­ viyatın ı tak viyeye çalıştı. Bir taraftan
yaki Haşan. Paşa’m n haberi olmadan ö- da karşıdaki başları askerlerinin gözle­
lüm deıı kurtardığı bu adamların' eline ri önünden silm ek istedi. P eçuy’lu B eh­
iki beyaz ekm ek verip, g izlilik şartla­ rem Çeribaşı’nm attığı top hedefine isa­
rına sıkıca riayet ediyorm uşeasm a d av­ betle başları suya düşürdü. B öylece M in-
ranarak kaleden dışarıya saldı. Bunlar kar Kuşu Mehmed Paşa ve Mehmed
A vusturya ordugâhına gelerek v a ziye ti Kethüda’nm başlan ortadan kalkm ış o l­
Arşidük Ferdinand’a anlatınca, Ferdi- du.
ııand hayret ve üzüntü duydu. Günler geçm ekte ve düşman topla­
Tiryaki Haşan Paşa böyle fırsatlar rı m ütem adiyen çalışarak Kanije surla­
kollıyarak düşm anın m aneviyatını sars­ rında yık ın tılar m eydana getirm eye ça­
mağa çalışırken düşm an da bu hususta lışm akta, buua m ukabil Türk askeri de
her türlü im kânını seferber etm iş b ulu­ canla başla m ücadelesine devam e y le ­
nuyordu. O sırada m aneviyat sarsabil­ m ekteydi. Kumandan Tiryaki Haşan Pa-
m ek için düşm anın eline mühim bir koz şa’nın tedbirleri sayesinde askerin ma-

1659
ııev iy a tı da kendisi gibi dim dik ayakta rine, düşm an ertesi gün için um um i h ü ­
durm aktaydı. Bu bakım dan düşm anın cuma karar verdi. K ale bedenine çıkana
son tehditleri de para etm em işti. F a ­ on köy, Tiryaki H aşan Paşayı yak alıyan a
kat B udin Paşası ile K ethüdasının kırk köy tem lik ed ileceği vadolundu. E v­
başla n n ın gözler önünden silin işin ­ v elce hazırlanm ış m üteharrik köprüler
den kısa bir m üddet sonra beliren m an ­ ve gem iler bu iş için icap eden yerlere
zara. m uhakkak ki ondan çok daha fa z­ taşındı v e y a suya salınarak hücum y ü ­
la m aneviyat bozucu idi. Zira, Îstolni rüyüşü için hazır vaziy ete getirildi.
B elgrad ’da Serdar Y em işçi Haşan Paşayı D üşm anın ertesi gün um um î hücum a
m u vaffak iyetsizliğe uğratan Arşidük kalkacağını öğrenen T iryaki Haşan P a­
M athias em rindeki k u vvetlerle K anije şa, bunu karşılam ak üzere bir takım
önüne gelm işti. K an ije’y i kuşatan k u v­ tedbirler aldı. D üşm anın gem i sev k ed e-
v etler b öyle birdenbire kabarınca, ilk iş ceği kısm ın karşısına isab et eden kale
olarak m üdafilerin m an eviyatların ın b o ­ surunu acele yardırarak, gem ileri ateş
zulm asına çalışıldı. Düşman: «serdarınız altında tutacak şek ild e toplar y e r le şti­
m ağlûp olarak çekilip g itti. Bir taraftan rildi. Ondan sonra askerini etrafına top-
im dat alm anız m üm kün değildir, tki lıyarak onların kahram anlık d u ygu ları­
ku vvete karşı dayanm anız im kânsızdır. nı k örüklüyecek bir nutuk verdi, v e çar­
Size zararım ız dokuıım ıyacaktır. K aleyi p ışm alar sırasında yapılacak işlere dair
boşaltarak çıkıp gidiniz» dedi. Türklerin talim atla beraber birtakım nasihatlerde
buna cevabı: m ücadeleye devam e d ile ­ bulundu.
ceğinin işareti halinde kale burçlarından D üşm an da o gece hücum h a zırlığ ı­
kılıç gösterm ek oldu. nı tam am ladı. Zırhlı piyadeler zırh ları­
Türklerin bu şek ild e davranışı ü ze­ nı givdi, surlara tırm anacak fed a iler g e -

I OONTRAFACTVR. DER. BLLIX;ERyNC DE.R. VÛLSTVNG CA.MSCHA tN MDLR.VKÇLRN. ANNO CHK. i 5 01 .

Arşidük Ferdinand'm başarısızlığı ve yenilmesi ile neticelenen Kanije muhasa­


rasında kalenin ve hücum eden düşmanın ve arazinin vaziyeti
(Macarca «A Magyar Nemzet Törtenete» adlı tarihten alman bu resmin
aslı «Ortelius kroniği» ndedir)

1660
m iiere doldu. Ertesi gün tanyeri ağa­
rırken ilk atılan işaret topunu m üteakip
umumi hücum başladı. F ed ailerle dolu
gem iler k aieye yaklaşın ca. T iryaki Ha­
şan Faşa’nın talim atı gereğince, h asır­
lanan gediğe yerleştirilen toplar ateşe
başladı. Fedai dolu gem iler m ahvolm ak­
la beraber düşm an hücum u gevşem ed i.
U zun m üddett enberi devam eden m u­
hasarada K anije surları bir h ayli tahri­
be uğram ıştı. D üşm an fevk alâd e k ala­
balık ve dalgalar h alinde hücum a geçip
inatçı şekilde ilerlem ek istey in ce K anije
m uhafızlarında bir aralık ürküntülü bir
hal belirdi. V aziyeti sezen Tiryaki H a­
şan Paşa derhal zam anında işe m üdaha­
le ile, askerlerinin arasında dolaşıp, on ­
ların m aneviyatlarını yü k seltm ek ve se ­
batkâr davranm alarını tem in etm ek için
teşci edici sözler söyledi. Kum andanım
seven ve sayan askerler de canla fcsşla Kanije m üdafii T iryaki Haşan Paşa
savaştı. Topçu v e tü fen k çiler düşmfc.na
durup dinlenm eden ateş yağdırdı. B ö y - Haşan B ey-zâd e ve P eçev î’nin, Papanın
lece birbiri arkasına tazelenen düşman kardeşi diye kayd ettik leri, aslında Fapa
savletleri bütün m uhafızların fedakârca S ekizinci C lem en fiıı yeğen i olan «A l-
gayretleri sayesinde kırıldı. Düşm an n e ­ dobrandini» de yaralanıp ölenlerdendi.
ferlerinden kale burçlarına kadar tırm a­ U m um î hücum un Türk zaferiyle n e­
nanların bulunm asına rağm en, uğradık­ ticelenm esi üzerine bütün gaziler T irya­
ları ağır zayiat n eticesi um um i hücum ki Ilasan Paşa’nm elin i öptüler; Paşa
m üvaffak iyetsizlik le sona erdi. Osnıanlı da onlara iltifa t v e hayır dualarım b il­
kaynaklarına göre düşm anın bu um um î dirdi. O günkü m uharebede eld e edilen
hücum daki zayiatı 18 bin ölü idi. Naim â başarı hakikaten büyüktü. Bundan b ü ­

O nyedinci asır başlarında K anije ve kalesinin um um î görünüşü

1661
tün K anije m üdafileri haklı bir gurur rak etm eyin onların hesabı görülür» d i­
duydu. N aim â’nın d iliyle: «bu yü rü yü ş­ ye teselli etti. Sonra dil alınm asını, y â ­
ten (hücum ) sonra gazilerin közü açılıp ni esir yakalanm asını em retti. Derhal
gönülleri küşâde oldu. Ve m ehabet-i fa a liy ete geçen gaziler bir kaç esir y a ­
küffar kalplerinden zail oldu. Her biri kalayıp getirdiler. Tiryaki Haşan Paşa
İskender gibi kaviyvü lk alp oldular ve esirlerle ayrı ayrı görüştü. Onlara:
küffara tekrar yürü vü ş id eler deyu re- «— ik i inan adam gönderdim , varıp
ca etm eğe başladıla- Ve h avf v e haş­ kiralınızla buluştu mu?»
y e t küffarm kalbin? m üstevli olup bi- D iye sorduğunda: esirlerin hepsi de
avn illah itealâ m iııbaat yürüyüşe ikdam «gelen adam ların kıral ile görüştüğünü»
idem ediler». bunların, «kaledeki asker çok, fakat za ­
■A vusturya ordusu um um i hücum da h ireleri azdır, hem en fırsat zam anıdır,
fazla zayiata uğram asına rağm en k aleyi vurun!» dediklerini naklettiler. Tiryaki
fethetm e niyetin d e d eğişik lik yapm adı. Haşan Paşa, «Biz içeride gülbank çek ti­
Toplanan harp m eclisinde K anije'nin da­ ğim iz zam an ne m iktar adam tahm in e -
ha şid detle dövülm esine karar v er ild i­ derler?» sualini sorduğunda kim isinden
ğinden top ateşi k esifleşti. B öylece her 20 bin, kim isinden 30 bin cevabını aldı.
gün kaleye savrulan gü lle sayısı iki bin­ Bundan sonra, daha önceki esirlere ya p ­
den aşağı düşm üyordu. M uhasara b<-şlı- tığı gibi bunların da idam edilm eleri i-
y a lı zaten bir hay'i zaman geçm iş ve çin em ir verdi. T iryaki Haşan P aşa’dan
bom bardım anlarla surlarda pek çok y ı­ gerekli talim atı alm ış olan Kara Öm er
kıntı m eydana getirilm işti. Bu defa bom ­ A ğa, bunları «ben idam ederim» diyerek
bardım an şiddetlen in ce yık ın tıla r daha cellâttan alarak tenha bir yere götürüp:
da arttı. M üdafiler gündüz y ık ıla n y e r ­ «— B en sîzdenim , ev v elk i esirleri da­
leri gece örüp tıkam aya çalışıyor, bazı hi ben kurtardım. Ol iki oğlanı Paşa
delik leri döşeklerle örtüyorlardı. Surlar kasden gönderdi ki, k alenin zebunluğunu
o kadar çok yık ılm ıştı ki, bir çok y erler sö y ley eler de siz kışlayasım z diye. O l­
âdeta toprak tabya v a ziyetin e girm işti. m aya ki kışlayalar; zira Sigetvar'da bu­
Türklere hiç göz açtırm am ak istiy en d ü ş­ lunan askerden adam geldi, M acar ask e­
man gece b ile ateşe devam eder olm uş­ ri ile dahi ittifa k olundu. A nlar taşradan
tu. Gece bom bardım anları Türkler pra- bunlar içerüden çıkıp, serdar dahi gelüp
sm da zayiata sebep olm aktaydı sizi perişan edeler. İçerüde olan Ma­
M uhasara uzayıp dışarıdan yardım car askerinden n öb et ile üç geced e biner
gelm eyince nihayet kaledeki barut tü ­ adam gelü r gider. İm di kirala benden se ­
kenm eye yüz tuttu. Barut sık ın tısı ü ze­ lâm eyleyin , g a fil olm asun, kalede bir
rinde görüşm e yapan topçu v e cebeciler, y ıllık zahire v e barut vardır, ana göre
kalede eskiden düşm an zam anından 1-a l­ hareket etsin» dedi. Ve sonra ellerin e
ma kibrit v e güherçile bulunduğunu &n- birer beyaz ekm ek verip kaleden sa lı­
lıyarak bundan barut im aline karar ''er­ verdi. B unlar gidip vaziyeti Ferdinand'a
diler. B öylece, ev v elc e barut im alinde anlattılar. Tabii bu haberler Ferdinand
çalışm ış bir yeniçeri neferinin nezaretin ­ ordusu için m a n ev iy a t sarsıcı v e huzur­
de barut im aline başlandı. suzluk m evzuu oldu.
K an ije’de barut im aline başlandık­ Bu h iley i daha da tak viye etm ek is ­
tan bir kaç gün sonra, Tiryaki H ssan teyen T iryaki H aşan Paşa bir kâtip ça­
Paşa’nm iç-oğlanlarından Macar asıllı ğırarak serdara hitaben bir m ektup y a z­
iki kilerci bir gece kaçarak düşm an ta ­ dırdı. Bu m ektupta: «Bundan akdem s i­
rafına geçtiler. Kenan ve Handan adla­ ze m ektup gönderüp elham dülillâhi teala
rındaki bu iki iç-o ğ 'jm n m kaçışı kale askerim iz çok barutum uz ise bir m iktar
halkını büyük en d işeye sev k etii. Zira az idi. K âfirden k alan kibrit ve gü h er-
bunlar, gayet tabi’i olarak kalenin duru­ çiled en her gün iki kantar barut y a p ılı­
munu ve çekilen sıkın tıyı düşm ana an la­ yor. Zahirem iz çok, üç ay kadar yeter.
tacaktı. N ih ayet M acar askeri ile ittifak ım ız var­
O güne kadar, zekâ v e kurııazlığıyle dır. A nlar ile haberleşüp, siz dahi ol v a -
birtakım sıkıntıları m u v affak iyetle a tla t­ kıtta gelm ek için küçükten oğul yerine
m ış bulunan Tiryaki Haşan Paşa «Me­ b eslediğim Kenan v e Handan nam iki

1662
oğlanı taşra gönderdim . Macar kavm ilo dırdı. Bu m ektupta şöyle d en ilm ek tey ­
m ahfice sövleşüp. kirala, kal'ada erzak di: «Sigetvar'a gelm işsiz, kudümünüz
ve barut olm adığını v e d iled ik leri yalanı m übarek ola. Bize irsal olunan üçyüz
söylevüp, yin e iırsat buldukta kaçıp g e ­ elli yeniçeri, vüzbin altun. yüz kantar
lin deyu ısm arladım . O ğlanlar dahi firar barut, seksen kantar kurşun ve yüz k an ­
suretinde çıkıp m ürted olduk deyu kâ­ tar peksim et perşem be gecesi gelip, d ü ş­
firleri inandırsalar gerektir. İmdi siz h a­ man haberdar olm adan kal'aya dahil
zır olup ol vakitte erişm eğe say" e v li- oldu- L ütfetm işsiniz, lâkin, ihtiyacım ız
vesiz». M ektup bitince m ü h ü rleyip bir at­ yoktu; zira, bir y ıllık zahirem iz ve b a ­
las k eseye koydu ve sonra üzerine m u ­ rutumuz vardır. Otuz bin kadar diiâver
şam ba ve m eşin dikip bir aba kalçin askerim iz m üheyyadır. N ih ayet ricamız
içine yerleştirdi. K arapençe’y i çağırıp budur ki: g elecek pazat; güııü bizim İ s ­
bu m ektubu düşm an ordugâhına bırak­ kender kethüdaya onbeş bin kadar fedai
m asını söyledi. K arapençe kendisine v e ­ yarar adam koşulup irsal buyrııla. Onlar
rilen vazifeyi m u vaffak iyetle başararak gelip erişeler ve kendiniz zahm ete g ir-
m ektubu m ünasip bir yere bıraktı. Y e­ m eyüp rahatta oturasız. Bu tarafta k ü f-
re koyarken m ahsus biraz da çam ur b u ­ far askeri içinde M acar beyleri bizim
laştırdı. K endisi vaziy eti serdara bizzat kadim i dostum uzdur, kal'a m uhasara o -
anlatm ak üzere doğruca S ig etv a r’â gitti. ialı her gece bin n efer tüfenkendazları
Ertesi gün aba kalçin içindeki m ek ­ bize im dada gelürler, v e taşrada ne o -
tubu bulan düşm an neferleri doğruca lursa bize bildirirler. M ezbur beylerin
Ferdinand’a götürdüler. «Gördünüz m ü eli altında olan otuzbin M acar askeri
içeriden serdara m ektup gidiyorm uş, bizden yana olup, şöyle ittifak eyled ik
kim bilir ne oldu da düşürdüler» d üşün­ ki: gerek pazar günü erkenden biz içe -
cesiyle açıp m ektubu okuyunca, F erdi- rüden çıkarız, onlar taşradan, İskender
ııand’m ilk işi kaleden kaçıp h ıristiy a n - K ethüda dahi Sigetvar'dan beru y ü rü ­
lığa dönen iki k işiyi çağırtıp sorguya yüp küffarı berbat ederiz».
çektirm ek oldu. B unların isim lerinin h a ­ M ektubun yazılm ası bitince altını
kikaten Handan ve K enan olduğunu, k ü ­ m ühürleyip bir atlas keseye koydurup
çükten Tiryaki Haşan Paşa tarafından üstünü m uşam balattı v e Sam osko O s­
yetiştirild ik lerin i öğrenince, casu slu k la­ man nam ındaki şahsa verdi. Bu diiâver
rına karar vererek idam larını em retti. yola çıkarken m ektubu düşman karar­
Handan ve K enan’ın kesik başlarını k a­ gâhı yak ın m a bırakm asını, oradan d o ğ­
leye karşı diktirdi. K aledekiler kesik ruca serdara giderek vaziyeti anlatıp a-
başları görünce derin bir m em nunluk cele yardım bekled iğin in şifahen te b li­
duydular. T iryaki Haşan Paşa hilesinde ğini tenbih eyled i. Düşm an tarafından
m uvaffak olduğu cih etle, düşm an k a le­ yakalandığı takdirde de m ektup m u h te­
nin hakiki durumunu öğrenem em iş ve viyatın a göre ifade verm esin i bildirdi.
üstelik bir şüp heye düşm üş bulunuyor­ Sam osko Osman, düşm ana ya k a la n ­
du. m adan vazifesin i başardı. M ektubu b u ­
Tiryaki Haşan P aşa’nın bu kurnaz­ lan düşm an neferi kendisine bir kahra­
lıklarına rağmen K a n ije’nin durumu g it­ man süsü vererek m ücadele n eticesi bu
tikçe fenalaşm aktaydı. Yardım için ser­ m ektubu ele geçirdiğini, m ektubu a lır­
dar tarafından bir h areket te görülm ü­ ken adam ın kaçtığın ı söyledi.
yordu. Bu v aziyet karşısında, yin e bir Bu m ektup üzerine M acarların h ıy a ­
taraftan h ileye m üracaatla düşm anı ür­ netin e inanan A rşidük Ferdinand Ma­
kütüp kaçırm ak yolunda çareler arar­ car beylerini öldürm eye karar verdi.
ken, öte yandan da serdara adam y o lla ­ M ektubun tesirini anlam aya uğraşan
y ıp yardım istedi. T iryaki Haşan P aşa’- Tiryaki Haşan Paşa ise, yin e esir ya k a ­
nın h ilesi bir önceki tedbirin halkasını lattırarak sorguya çektirdi. E sirlerden
tam am lar gibiydi. E vvelâ, düşm anın n a ­ Macar askerinin kaçtığını öğrendi.
zarı dikkatini celbetm ek üzere kalede K anije m üdafileri fevk alâd e gayret
büyük şen lik ler yaptırdı. Sonra K anije gösterir, onların kum andanı olan T irya­
defterdarı Şaban E fen d i’y i yanm a ça ­ ki Haşan Paşa hilelerin d e iyi neticeler
ğırarak serdara hitaben bir m ektup yaz­ alırken, aslında Kanije kalesi çok m üş­

1663
kül günler yaşıyordu. Kanije'yi m u tla­ geçtikleri sırada kargılarına çıkan bir
ka alm ağı azmeden düşman ise, icabında şahıs: * beni kaleye götürün müsiüman
kışı burada geçirm ek üzere m etrisler olmak istiyorum » dedi. Kara Ömer ağa
kazıp, askerini kış soğuklarından koru­ yanına bir adam katarak kaleye gön ­
yacak zem inlikler hazırlam aktaydı. Tir­ derdi. İslâm iyet! kabul etm ek üzere ken­
yaki Haşan Paşa bunun farkında olm ak­ di ayağı ile gelen bu şahıs bir Ceneviz
la beraber azim ve cesaretinden bir şey kaptanı olup, A vusturya ordusunda bin
kaybetm iyordu. Serdarın yardım a g e le ­ k işilik bir k u vvete kumanda etm ek tey ­
ceğinden ümidini kesm iş değildi. M eş­ di.
hur Karapençe, K anije’den çıkışının K endisine P eçuy sancağı vadedilen
dördüncü günü Serdar Yem işçi Haşan Ömer A ğa Berk suyunu geçtiği sırada
Paşa'nın karargâhına ulaşm ış, kalenin K anije’deki Türk askeri üç defa g ü l-
çok acele yardım a ihtiyacı olduğunu b il­ bank çekti, bunun arkasından bütün top­
dirm işti. Serdar bu haberi alınca ask e­ lar ateşe başlayarak düşm an üzerine
re erzak v e para dağıtılm asını, hem en gülie yağdırdı. B irkaç günden beri ber­
yarın K anije’y e hareket olunacağına da-. bat vaziyette bulunan düşman, bu gü lle
ir em ir verince, bazı erkân, m evsim in ar­ yağmuru üzerine çadır ve m etrislerinden
tık geçtiğini, kış soğuklan başlarken as­ çıkıp, Berk suyunun Sigetvar tarafına
kerle bir yere gidiiem ıyeceğini beyaıı geçip şaşkm vaziyette oldukları yerde
ettiler. Bu vaziyet karşında Y em işçi H a­ durdu. Onlar böyle çekilirken Ömer Ağa
şan Paşa, K anije’ye gitm ek üzere yem in önüne gelen, ilk m etrisi basıp 900 kişi ö l­
e ttiğ in i, askerden kim se gelm ese dahi dürdü ve 150 kişi d e esir edip 12 top ele
kendi m aiyetiyle gideceğim bildirince geçirdi. O sırada T iryaki Haşan Paşa
serdarın a2mi karşısında itirazlar k esil­ Ömer A ğanın arkasından 500 kişi daha
di. yolladı. Bunlar m etrislere geld iği zaman
Kanij e muhasarasının yetm iş beşinci daha düşm anın m ağlubiyeti tebeyyün
günü soğuk bir poyraz rüzgârı çjkıp öğ­ etm ediğinden daha ziyade zaptedilen top
ley e doğru yağm ur başladı. A kşam y a ğ ­ v e cephaneyi k aleye taşım akla m eşgul
mur kesilerek soğuğun şiddetinden su ­ oldular. A vusturyalIların şaşkınlıkları
lar dondu; ondan sonra kar yağm aya g ittik çe artm aktaydı. Tiryaki Haşan Pa­
başlayıp üç gün devam etti. Hava b öy­ şa para keselerini yanm a koyarak düş­
le birdenbire şiddetli kışa çevirdiği sıra­ man başı getireceklere paralar vadettı.
da A vusturya ordugâhında, Naim â (C. 1 Biraz sonra kalede sadece altı yü z adam
S- 281) r.m ifadesiyle: «serdarın S ig et- koyup geri kalan askerin hepsini dışarı
y ar’a geld iği haberi şayi olup, m ektub-u çıkardı. K endisi de atına binerek düş­
m ahut mefhumu karinesiyle küffara k ü l­ man m etrislerine geldi. Düşm anın şaş­
li dehşet ve istilâ y -ı h avf-ü haşyet» a- kınlık ve perişanlığından istifade eden
rız oldu. Türk askeri fevk alâd e bir üstünlük gös­
Gerek bu korku, gerekse soğuklar tererek vuruşm akta v e Türkler hücum
yüzünden düşman ordusunda bir kısım ettikçe yerler düşm an cesetleriyle dol­
askerler firara yüz tuttu. Arşidük F er- m aktaydı. B ir aralık Arşidük Ferdinand
dinand firarileri çevirm eye uğraştıysa etrafındaki askeri toplayarak hücuma
da m uvaffak olamadı. Tiryaki Haşan Pa­ kaldırdıysa da, kaledeki topların birden­
şa o gün yakalattığı esirlerden, A vu s­ bire o tarafa ateş açmaları üzerine bir
turya ordusunun ağırlığını v e toplarım kısm ı top m erm ilerinin altında can v er­
nakleden Macar efradının ekserisinin di. Topçu ateşinin çoğalttığı şaşkınlık­
kaçtığını, bu yüzden topları çekecek ü- tan istifade eden Türk askeri bu defa
küz ve beygir kalm adığım öğrendi. hücumu o tarafa tevcih etti. E traf düş­
ü ç gün devam eden kar yağışından man ölü leriyle dolmuş, camnı kurtaran­
sonra, suları daha fazla donduran şid ­ lar gayrı m untazam şekilde etrafa kaçış­
d etli bir soğuğu m üteakip h ava açtığı maya başlam ıştı. Bu sırada Tiryaki H a­
için Tiryaki Hasaıı Paşa, Kara Ömer A - şan Paşa askerini etrafına toplayıp, on­
ğanııı em rine ü ç yüz kişi vererek k ale­ lara, em irlerine sım sıkı riayet etm eleri­
den dışarı gönderdi. Bunlar, donmuş o- ni, kendisi em retm eden düşm an çadır­
lan Berk suyunun üzerinden yürüyerek larına girm em elerini söyledi- Bu noktada

1664
Haç.ova m eydan m uharebesini m isal g ö s­ mandanın taksim etm esi için sabahı bek­
tererek, kısa fakat pek kıym etli n asi­ lem işlerdi.
hatte bulundu. K anije kahramanı T irkayi Hasaıı
T iryaki Iiasan. P aşa’nııı tenbiha tından Paşa zafer gününün ferdası sabahı ka­
sonra düşman ordugâhını zaptetm ek ü- led en çıkıp zaptedilen düşman ordugâ­
zere hücum ettiklerinde, çadırların h e ­ hına geldi. Askerler kendisini sevinçle
m en hemen ekserisini bomboş buldular. karşılayıp kumandanlar el öptü. O da
Gayet isabetli atışlar yapan topçular cüm lesine teşekkür v e dualarını b ildir­
düşmanın birdenbire perişanlığa sürük­ di. Ondan sonra, olduğu gibi e le geçen
lenm esinde lıayli m üessir olm uştu. Top­ Ferdinand’m. otağını görm ek üzere iler­
çular ateşe başladığı zaman güllelerden ledi. Bu sahne ve otağın durumu Naimâ
biri, FerdinancTjn başı üzerinden geçip (C: 1, S: 285) da şöyle anlatılır: «Fer-
çadırını parçalam ış, bu v aziyet karşı­ dinand'os kiralın otağına doğru varup i-
sında derhsl ordugâhı terkedip kaçınca, çerü girdi. Gördü ki: bir âli taht, etra­
zaten kendilerinde m an eviyat namm a fı trabzan, biri altun biri gümüş, par­
bir şey kalm ıyan v e 11e yapacağını şaşı­ m aklıkların b aşlan elvan cevahir ile
ran askerler de ondan daha beter vazi­ .m urassa v e m üzeyyen. Ve direkleri ba­
y ette m evkilerini terketm işlerdi. D üş­ şına birer elmas konulm uş ki, her biri
man ordusunun kumandanı Arşidük F er- Kûm haracı değer idi. îk i tarafından on
ü inan d kaçarken karargâhındaki h er şe ­ ikişer kürsü konulm uş, kırm ızı kadife
yin i olduğu gibi bırakm ış, askerlerinin örtüler ile saçakları inci v e sırm a ile Ö-
çoğu da hem en hem en ayni tarzda d av­ riilm üş, her biri zi-k ıym et; ve taht Önün­
ranmıştı. Zateıı karargâh v e m etrisleri de tahm inen altı zira’ uzunluğunda sımat
terk ederken düşm anın kurtarm ak iste­ trapez e si; ol dahi gûnagûn san’atla m ü­
diği şey eşya vesaire d eğil sadece canı zeyyen. Haşan Paşa anda iki rek ’at n a ­
idi- B öyle olduğu halde pek çok insan maz kılup ham d-ü senâ v e feth şükra-
canını bile kurtaram adı. O gün hayatını nesine dua idüp ağladı. Bu nusrat m ü-
kaybeden düşman askerinin sayısı 30 cerred Hak Teâlâ’nın inayeti ve H azret-i
bin kişiydi. R esûl-u Ekrem’in m ucizâtı eseridir d e-
A vusturya askerleri düzensiz şek il­ yüp, k ılın a n ı çıkarıp tahtı ortadan k ı­
de etrafa dağıldığı zaman T iryaki Haşan. lıçlad ı ve geçüp üzerine âm irane oturdu,
Paşa, bunların derlenip toparlanm am a­ sair beğler ve ağalar ol kürsiler üzerine
ları için M uslu B ey ile Öm er B eyin em ­ alâ- m eratibihim oturdular. Haşan Pa­
rine 3 bin k işi verip arkalarından gön­ şa, cüm lesine hitab idüp çok vaaz ve na­
derdi. Düşman iyice tarum ar olmadan sihat eyledi. Sabır ve sebatın lüzum unu
ganim et toplam aya dalm am alarını da ve ittifa k -ı kalb ile serdara itaat ve in -
tenbihten geri kalm adı. kıyad etm enin faydalarını bildirdi. Ve
18 kasım 1S01 (22 cem aziyülevvel herkim bu gâzây-ı azîm ede bulundu ise
1010) yatsı vakti düşm an karargâhı ta­ mağfurdur! dedi. Sonra:
mamen 2aptedilm iş, K anije tehlikeden
— Otağa evvel g elen kim lerdir?
kurtulm akla kalm ıyarak büyük bir zafer
kazanılm ıştı. A vusturyalIların verdiği Deyı'i sual eyledi. Yedi n efer ilerü
zayiat büyük bir m eydan m uharebesin­ g'eîüp, üç yeniçeri dört sertıadli kendü-
de uğranılacak muazzam zayiatla denk lerin bildirdiler.
tutulacak derecede kabarık m iktarlıydı. — Bu otakda cebehaneden gayrı her
Elde edilen ganim et de, öldürülen düş­ n e var ise sizindir, dedi». .
man sayısı gibi m uazzam dı. Türk aske­ Düşmandan e le geçen ganim etler
rinin intizam ve disiplin i de bütün bun­ . hakikaten pek çok v e pek çeşitli idi.
larla ölçülü derecede idi. Zaferin kaza­ B unların en önem lileri; 5 büyük şâhî to­
nıldığı akşam yatsı vak ti Tiryaki Haşan pu, m uhtelif çapta 42 top, 14 b in tü -
Paşa kaleye döndüğü zaman, artık Ka­ fenk v e bir bu kadar külünk ve kürek
nije önünde düşm andan eser kalm adığı k ıym etli sofra ta k ım la n , ellid en fazla
halde, düşm an çadır ve m etrislerini zap- ııam usiyeli otağ, 10 bin çadır, çalgı ta­
teden askerler, Paşa’nm sözüne sım sıkı kım ları, bir sürü araba, fıçı, sandık v e­
uyarak ganim ete el sürm em işler ve k u ­ saire gibi şeyler, erzak, barut vesaire..

1665
Düşm anın arkasından takibe gön d e­ nâman defteri silkinde m estur olm uştur.
rilen Kara Ömer B e y ’in em rindeki 3 bin Berhüdar olasın, sana vezaret verdim ve
k işi, etrafa dağılan düşman n eferlerin ­ sen in le mahsur olan k u llan m a ki m u k -
den bir m iktar esir aldığı gibi bazıları­ tezâ y -ı tertib -i saltanat ile m a’neıı o ğ u l-
nı da öldürdü. Müverrih P eçevi İbrahim lan m d ır. Yüzleri ak ola. M elhuzdan z i­
E fendi, takip hareketini idare eden Kara yade çalışup can v e başlarını din u ğru ­
Ömer B syin ağzından bunu şöyle an la­ na v e bizim yolum uzda diriğ etm ediler.
tır: «Küffarı takip ittiğim izd e bazı m a­ V e m akdur-u beşer olan sây-i cem ili y e ­
h allerde onar, onbcşer, dahi ziyad e ve rine getürüp rah-ı hakda azîm ça lışm ış­
nâkıs kâfir bir yere ceın’olup v e ateş lar. Â b v e ateş arasında kâh garik, kâh
yakup etrafında otururlardı. B izi gör­ harik olm aktan perhiz eylem eyüp, burç
düklerinde henüz kudreti olanlar ayağa ve bedende tayin olundukları m ahalden
kalkup ve şapkasın çıkarup bize ta ’zim ayrılm am ışlar. Bundan böyle dahi senin
iderler ve yin e yerlerin e çöküp oturur­ sözüne ram olup her ne hizm et tek lif e-
lar; biz de kırm aktan usandık ve bir bö­ dersen edasına dikkat v e ihtim am ü ze­
lük böyle âciz ve zebûnu öldürm eği da­ re olalar. Sana itaat ve inkıyad üzere
hi m ürüvvet addetm eyüp yanlarından old u k la n benim rıza y -ı hüm âyunum a
geçer olduk ve ilerüde olan canlucaların sebeptir. Bu pendnâm e-i tam m em i Ga­
kesm eğe iver ve ganaim lerin iğtinam it­ zi kullarım m ahzarında okuyup( bir â -
m eğe gider olduk». y e t-i kerim e) m ânây-ı şerifini anlara
T iryaki Haşan Paşa’n ın Karapençe bildiresin. Sen in le muhasarada olan k u l­
ile gönderdiği haber üzerine Serdar Y e­ la n m a verdiğin vergi cüm le m akbul-ü
m işçi Haşan Paşa, K anije zaferinden bir hüm âyunum olm uştur. Cümlenizi H ak-
kaç gün önce Sigetvar'a kadar gelm işti. teâla hazretlerine ısmarladım».
Em rindeki orduyu K anije’y e sevketm ek K anije m ü d afi’i Tiryaki Haşan P a­
isted iği halde askerin karşı koym ası ve şa, kazandığı parlak zaferden sonra işi
otağını taşlam ası üzerine n iyetin d en vaz­ gevşetm edi; tik plânda düşm andan zap-
geçm ek zorunda kalarak B elgrad’a te ­ ted ilen toplar kale dahiline alındı. B a­
veccüh eylem işti. Ordu ile b irlik te Ş ik - harın g elm esiy le derhal kalenin tam irine
lo ş’a geld iği sırada T iryaki Haşan P a- girişildi. Bu iş için Peçuy, Şik loş, B os­
şa ’nın gönderdiği zafer m üjdesi k en d isi1 na, P ojega v e Ö sek’ten ikibinden ziy a ­
n e ulaşm ıştı. de adam toplandı. A sker ve am elenin
Serdar, bu m üjdeyi alınca, askerin beraberce çalışm ası sonunda K anije k a­
B elgrad ’a doğru yolu n a devam ını em re­ lesi m uhkem bir hal aldı. K ale in şaatı­
dip kendisi Ş ik loş’ta kalm ış bulunuyor­ nın ikm alini m üteakip m inareli bir m es-
du. Birkaç gün sonra Ş ik lo ş’a g elen Tir­ cid, bir b eylerb eyi sarayı, bir cebehane
yaki Haşan Paşa Serdar tarafından h a ­ ve bir ham am yap ıld ı.
raretle karşılandı. M ühim hizm eti görü­
len kum andanlardan Kara Öm er B eye Y em işçi Haşan P aşa’m n İstolni
P eçuy, Muslu B eye K östendi! sancak-
b eyliğin e tayin em irleri yazıldı. K anije Belgrad muharebesi
m üdafilerine beşer akçe terakki k ayde­
dilip bazılarına dirlikler verildi. V aziyet Daha y u k an lard a işaret ed ild iği v e ç ­
İstanbul’a bildirilince padişah, K anije hile, Y em işçi Haşan Paşa B elgrad ’a g e l­
kahramanı Tiryaki Haşan P aşa’y a v eza - diği sırada, A vusturyalIların İstolni B el-
ret tevcih eyled iği gibi ayrıca üç h il’at, grad’ı m uhasara ettik leri öğrenilm iş ve
m urassa takım lı üç a t v e bir m urassa k ı­ bunun için o tarafa im dat k u v v eti y o l­
lıç göndererek ta ltif eyled i. H izm etini lanm ıştı. Fakat im dat ku vvetleri Ö sek ’e
takdir yollu şu h a tt-ı hüm âyunu (N a i- varm ak üzereyk en İstolni B elgrad düş­
mâ C: 1, S: 290) gönderdi: m üştü. İşte bu arada, ikinci fen a bir ha­
« ...S e n ki K anije b eylerb eyisi ih ti­ ber olarak, da S erd ar’a K anije’nin m u ­
yar kulum ve m üdebbir vezirim Haşan hasaraya maruz kaldığı bildirilm işti.
Paşasın. Bu sâ l-i ferhunde fa ld e ... e y le ­ Y em işçi Haşan Paşa, Serdar sıfa tiy -
diğin hizm et sü dde-i ü ly â y a arz olunup le harekâtı idare etm ek içir. B elgrad’a
sâ y -i bi diriğin m eşkûr v e nâm ın n ik - gelm iş olduğuna göre, elbette orada o ­

1666
turacak değildi. Bu seb ep le B elgrad’da ne serdarı bozup alm ağa karib olm uştu,
fazla zaman kaybetm eden harek ete g eç­ Haktealâ hıfzeyledi». Bu çarpışm alar a-
ti. ö se k önünde, buradan öteye gid ilecek rasında A vusturyalIların dört alayı O s-
yeri kararlaştırm ak için bir m eclis top­ m anlı çarhacılannı m evk ilerin d en atıp
ladı. M ecliste, îstoln i B elgrad’a mı, y o k ­ uzaklaştırm ış, bunu gören serdar, ilerli-
sa K anije’y e m i gidilm esi lâzım geldiği yen düşm an alaylarını durdurmak için
m eselesi m üngkaşa olundu. H er iki şe ­ silâhdarları ileri sevk etm işse de onlar
hir önünde de birer Arşidük idaresinde da bir şey yapam am ışlardı. B ereket v e r ­
A vusturya orduları vardı. îsto ln i B e l- sin ki bu sırada akşam olm uş ve karan­
grad’m çabucak düşm esine m ukabil K a- lığın bastırm asını m üteakip, etrafa a çı­
n ije dayanm aktaydı. İşte, K anije’nin bu lıp yayılm ış Osmanlı ku vvetleri derlenip
durumunu da nazarı itibara alan d ev let toplarlanm a im kânına kavuşm uştur.
erkânının çoğu, «Kanije’y e gidersek A r­ Harbin üçüncü ve son gününde de çar­
şidük M athias idaresindeki A vusturya pışm alar pek şid d etliyd i. A vusturyalIlar
ordusu da K anije önüne gelir, böylece top ve tüfenk ateşiy le Türklere göz a ç­
iki ateş arasında kalırız» m ülâhazasiyle, tırmadılar. Budin b eylerb eyi Minkar
evv elce Îstolni B elgrad’a yürünm esi fik ­ Kuşu M ehmed Paşa v e M ehmed K eth ü ­
rinde bulundular. Serdar da bu fikre iş ­ da bugün âöğüşe döğüşe şeh it düştüler.
tirak ettiği cihetle; o sırada yardım is ­ Tüfek kurşunlarından bayrakların delik
tem ekte olan Tiryaki Haşan P aşa’ya, î s ­ d eşik hale geld iğin i söyliyen tarih leri­
tolni B elgrad’dan sonra K anije'ye g e li­ m izin bir rakam verm em elerine rağmen,
neceği cevabı yazıldı. herhalde zayiatım ız ağırca idi. D ördün­
Serdar Y em işçi Haşan Paşa idare­ cü günü, Osmanlı ordusu kışın y a k la ştı­
sindeki Osmanlı ordusu, harekâtta bizzat ğını bahane ederek îsto ln i Belgrad ö -
hazır bulunan m üverrih Topçular k â ti­ nünden geriye döndü. Fakat, çarpışm a­
bi A bdulkadir E fend i’nin ifad esin e n a ­ larda ağır basıp üstünlük gösteren A v u s­
zaran, Ekim ayı ortalarında îsto ln i B el- turyalIlar da, oradan( çekilen Osm anlı
grad önüne v a sıl oldu. O sek ’ten sonra ordusuna karşı hiç bir faaliyette b u ­
geçtiği m enzillerden Cankurtaran’da, î s ­ lunm adı. îsto ln i B elgrad ’dan ayrıldıktan
tolni B elgrad’a im dat için önceden y o l­ sonra Lala M ehmed Paşa Rumeli b eyler­
lanm ış olan kuvvetler v e M inkar Kuşu b eyliğin e ilâveten B udin m uhafızlığı ile
M ehmed Paşa idaresindeki B udin ey â le ­ de vazifelendirildiğinden, bu şehrin m u ­
ti askeri kendisine iltihak etm iş bulunu- hafazası için em rine dört bin yeniçeri
'yordu. B udin beylerbeyi, kendi eyâlet verildi.
m erkezinden 12 top getirm işti. îstoln i îsto ln i B elgrad’da m uvaffak iyet k a-
B elgrad önüne gelen Osmanlı ordusun­ zanam ıyan Serdar Y em işçi Haşan Paşa
daki top sadece bunlardan ibaretti. geriye dönerken Ş ik lo ş’ta K anije m u -
îstoln i Belgrad (Stuhvveissenburg) a zafferiyetini haber aldı. Daha sonra da
daha önceden g elen v e kaleyi zapteden Tiryaki Haşan Paşa ile buluşup zaferini
A vusturyalIlar arazinin en m üsait y e ri­ tebriki m üteakip B elgrad’a geldi ve' kışı
ne yerleşerek gerilerin i bir boğaza da­ orada geçirdi. Y em işçi Haşan Paşa B e l­
yam ışlardı. B ununla da iktifa etm ey e­ grad’da kışlarken, İstanbul’a giden y e ­
rek önlerine hendek v e siperler kazımış­ niçeri ağası A li A ğa’y ı, nişan lısı A y şe
lardı. Biraz daha ilerilerin d e bir su da Sultan ile nikâh ın ın k ıyılm ası için vek il
bulunduğu cih etle arazinin durumu k en ­ tayiıı etm iş olduğundan, 5 nisan 1602 de
dilerine ayrıca k u vvet kazandırır g ib iy ­ nikâhı kıyıldı.
di.
îsto ln i B elgrad önünde cereyan eden îstoln i Belgrad’ın istirdadı
m uharebenin ilk günü top v e tü fen k d ü ­
ellosu h alin de geçti. İkinci gün çarp ış­ B elgrad’da kışlayan Yem işçi Haşan
m alar h ayli şid detli cereyan etti. Hattâ Paşa'nm hazırlıklarını ikm alden sonra
Serdar Yem işçi Haşan Paşa esir düşm e Haziranın dördüncü haftası içinde h a ­
tehlik esi atlattı. M üverrih H asaıı B ey - rekete geçm esiyle 1602 y ılı harekâtı baş­
zâde’nin ifadesiyle: «ol gün yen içeri f i ­ lam ış oldu. Y em işçi Haşan Paşa B elgrad-
rar edüp küffar bir m ertebe yürüdüğü­ dan ayrılm adan önce, İstanbul’dan y e n i­
çeri ağası geldiği gibi, R um eli’de k ışla ­ girerek önüne geleni kılıçtan g eçir d iğ i­
yan askerlerin bir kısm ı kendisine ilti­ ni, teslim den sonra da Serdar Yem işçi
hak etm iş, bir kısm: da yolda iltihak e t­ Haşan P aşa’nın kale kumandanı K ont
m ek üzere faaliyete koyulm uştu. îsolan i ve sair subayları tev k if ile B el-
Y em işçi Haşan Paşa Belgrad'da k ış­ grad’a sevk ettiğin i yazarsa da. Osmanlı
lam aktayken 1602 senesinde yapılacak k a y n ak lan b il’akis kaleden çıkanların
sefer için esaslı hazırlıklara girişilm işti. m em lek etlerin e yollandığını kaydeder­
G eniş çapta hazırlıklara hakikaten ih ti­ ler.
yaç vardı. Senelerden beri devam eden
A vustu rya harbinden başka, son zam an­ Y em işçi Haşan Paşa’nın Erdcl
larda A nadolu C elâli isyan cılariyle k a sı­
lıp kavrulm aktaydı. Anadolu’daki isy a n ­ üzerine hareketi
la kıyaslanacak kadar olm am akla bera­
ber 1601 senesinde Karadağ’da bir isyan Y em işçi Haşan P aşa’nm tstolni B el-
hareketi görülm üştü. B aşvekâlet arşivin ­ grad’ı istirdadından önce, S zek ely M ozes
de F ek ete tasnifi 3039 num aralı v esik a ­ adında bir S ekel asilzâdesinin sadrâza­
dan öğrendiğim ize göre; Yemişçi Haşan m a m üracaatı d olayısıyle, E rdel’de O s-
Paşa bununla da m eşgul olm uş v e Kara­ m anlı hâkim iyetinin yeniden tessüsü i-
dağ isyancılarının tedipleri için Bosna, çin, fırsata benzer bir durum hasıl o l­
H ersek v e tzvornik sancaklarından tı­ muştu.
m ar v e zeam et sahiplerinin h a rek etleri­ Harbin başında İmparator ile ittifak
ni tem in ve alâkalılara bunun h alli ile eden, H açova m eydan m uharebesinde im ­
ilg ili ferm an göndertm iştir. A yn i sene i- parator k u vvetleriyle birlikte ağır bir
çinde Erdel ve E flak’ta da m ühim h ad i­ m ağlû b iyete uğrayan Erdel voyvodası
seler cereyan etm ekteydi. Bu bakım dan, B athory Zsigmorid, 1593 de Erdel’den
hazırlıklar h ayli geniş tutularak donan­ ayrılırken, yerin e am ca-zâdesi Bathory
m aya bile teşm il edilm işti. B aşvek âlet A ndras’ı bırakm ıştı. L ehistan’da y e tiş ­
arşivi A li Emirî tasnifi vesikaları kısm ın­ m iş olan Andras, L ehlilerin tesiriyle O s­
da ü çün cü M ehmed bölüm ündeki 250 m anlIlarla iy i geçinm eye m eyletm iş, O s­
num aralı vesikadan öğrendiğim ize göre; m a n lI hüküm etine sâdık kalan y en i B oğ-
A m asra’da 8, B artın’da 7, Gerze’de 7 ka­ daıı voyvodası Jeretnia M ovila ile m ü­
dırga ile Sinop’ta 30 kadırga v e bir g a l­ n aseb et tesis etm iş, bunlara ilâ v eten de
yota inşası için m ahalli kadılara, hassa voyvodaların en azılısı olan Eflâk v o y ­
reislerine ve em inlere hüküm ler gönde­ vodası M ihai V iteazul aleyhine fa liy e -
rilm işti. te koyulm uştu. Osmanlı hüküm etine
İşte, bir m evsim önceki K anije za­ karşı gösterdiği y ak ın lık bu kadarlıkla
ferinden başka bu hazırlıkların da v er­ da kalm am ış, hattâ y ıllık v erg iy i bile ö -
diği nefse itim ad duygusu ile yola çıkan dem işti. V erginin ödenm esi itaatin en
Serdar Y em işçi H aşan Paşa sür’atli sa­ güzel d elili olduğundan Osm anlı h ü k ü ­
yılacak bir tempo ile ilerliyerek, Kâtib m eti de ona b ey lik alâm etlerini gön­
Ç elebi’y e göre 12 tem m uzda, Topçular derm işti.
K âtibi A bdulkadir E fendi’y e göre, bu ta ­ Erdel, işi böyle ha! yolu n a girer­
rihten bir ay kadar sonra tstolni B el- ken, A ndras’ın m ü ttefik ler safından
grad’m m uhasarasına başladı. çıkm asına taham m ül etm eyen Eflak
tstolni B elgrad m uhasarası 34 gün voyvodası M ihai, o arada k u vvetin e g ü ­
sürdü. Muhasara esnasında bilhassa Ru­ venerek h er üç voyvod alığı bir bayrak
m eli beylerbeyi L ala Mehmed P aşa’nın altında toplam a hevesine kapıldığından
m ühim gayretleri görüldü. Harekâtta Erdel’e girip A ndras’ı ortadan kaldırm ış
hazır bulunan A bdulkadir E fendi’nin (1599), ertesi sene de B oğdan’ı işgal e t­
bildirdiğine nazaran R eb iü levvel orta­ m işti. Eflâk voyvodası M ihai E rdel’e
larında (A ğustosun son E ylülün ilk gü n ­ girdiği zam an çok şiddetle h areket e tti­
leri) kale vire ile fetholundu. Ham m er ğinden, Erdel halkı general «Basta» k u ­
(C: 8, S: 16), teslim m üzakeresi cere­ m andasındaki bir orduyu E rdel’in im da­
yan ederken yen içeriler ile Papa k ale­ dına çağırm ıştı.
sinden gelm iş olan Fransızların kaleye E rdel’e bir A vusturya ordusunun g ir­

1668
m esi, buraya hâkim olm aya çalışan E f­ lerin in duyulduğu, Serdarın bu seslere
lâk voyvodası ile düşm anlığı icap e ttir­ dikkati çekilince, düşm anın, kuvvetini
diğinden, im parator Rudolf bu m esele çok gösterm ek için hile yaptığını, C iğer­
üzerinde hassasiyet gösterm iş v e T ürk- d elen 'de ancak aitı yedibin k işilik k u v ­
iere fazlaca zarar veren Mi ha: gibi bir v e t olab ileceğin i söylediği r iv a y et e d i­
adamın A vusturyalIlara hasım v a ziy eti­ lir. Böylece. Yem işçi Haşan P aşa k en d i­
ne geçm esini doğru bulm am ıştır. Bunun sine yapılan arzların hiç b irine aldırış
için, im parator biz2ât tavassu t eder rol
takınarak gen eral Basta ile M ihai’nm
barışm alarını sağlam ıştır.
M ibai, general B asta ile karışırken
Erdel’m başında yerli bir b ey oalon m a-
ciiğmı nazarı itibara olan eski F röel v o y ­
vodası Batho.ry Zsigm onü Leh h ü küm e­
tinin yardım ı ile eski m evkiini elde e t­
m ek istem iştir. Bu n iy etle ia a liy ete ko­
yulduğu sırada general B asta ve Eflâk
voyvodası M ihai’nin m üşterek k u v v et­
lerine kuzey E rdel’de Goı-asla m evk iin ­
de m ağlûp olm uş (150i) ve kaçm ak zo­
runda kalm ıştı. Fakat Z sigm ond’a karşı
bu m üşterek harekete rağmen general
Basta'nm M ihai’y e dostça davranışı u-
zun sürm em iş, ayni sen e içinde Başta bu
deia M ihai’yi E rdei’de katlettirm iştir.
İşte Szekeiy M ozes’in E rdel’i Osm an­
lı him ayesinde idare etm ek üzere v o y ­
voda olma teşebbüsü, M ihai’nin öldürül­
m esini takip eden günlere rastlam akta­ B athory And ras öldürüldükten sonra
dır. Osmanlı tarihlerinde «Sikel Moziş»
v eya «Mozes» d iye kayd ed ilen bu adam,
Y em işçi - Haşan P aşa’m n kışlam akta o l­
duğu B elgrad’a gelerek serdardan var­
dım istem iştir.
Daha B elgrad’da bulunduğu sırada
S zekeiy M ozes’e yardım işin i akim a k o ­
yan Y em işçi Haşan. P aşa’ılın, îstolrıi B el-
grad’ın istirdadını m üteakip bu fikrini
tahakkuk ettirm eye yelten d iğ i görülm ek­
tedir. E rdel’e gitm ek üzere B udin’den
Peşte'ye geçtiği (A bdulkadir E fen d ı’y e
göre 5 rebüülahir-22 eylü l) sırada Es-
ztergom (G ran) un karşısındaki Par-
kany (C iğerdelen) de b ir düşm an ordu­
su m evcuttu. Bütün Osmanlı kaynakları­
nın ittifak la b elirttik lerin e göre; O sıra­
da Budin b eylerbeyi bulunan K adı-zâde
Ali Paşa ile B udin kadısı H abil Efendi,
bu kadar yakın yerde toplu bir düşman
k u vveti hazır dururken Serdarın E rdel’e
gitm esinin doğru olm adığını söylediler.
Hattâ, «siz bir ik i m en zil gidince küffar
gelir bizi muhasara eder» dediler. Ser­
dar Peşte'de iken, P arkany’deki düşm a­
nın ara sıra .attığı n ö b e t. toplarının ses­ General G eorgius Basta

1669
etm eden Erdel'e gitm ek te ısrar etti. N a- re E ylü lü n ilk günlerinde, A bdulkadir
imft’m n (C: 1. S: 300) ifad esiyle: «Ali E fendi’y e nazaran da E ylülün son v ey a
Paşa, sultanım : bu gece benim casusum Ekim in ilk günlerinde cereyan ettiğ i an­
geldi, taburda seksen binden ziyad e k â­ laşılm aktadır. D e la C roıx’n ııı zik rettiği
fir kırk top ile hazırdır, m uradları B u - 7 ekim tarihi A bdulkadir E fen d i’niııkine
din'i m uhasara etm ektir, devu haber pek y ak ın addedilebilir.
verdi. B u takriri H abil E fendi tescil e t- Erdel yolu n d a ik en B u d in ’in im d a­
sün, h ilafı çıkarsa hakkım dan gelsü n dına koşulm ası için h ab erciler gelin ce,
dedi. Y em işçi bir an û d -u kenûd A rna­ Serdar Y em işçi Haşan Paşa A nadolu
v u t olm ağla sözünden dönm eyüp, k ü ffa - b eylerb eyi N uh P aşa’y ı ikib in k işi ile
rm h ilesi tevatüre erm iştir, bu cem iyeti önden gönderdi. K endisi de g e ld iğ i y o l­
E rdei’e gitm ekten m en ’ içindür. N e m u ­ dan dönerek dört gün zarfında P eşte ö-
hasaraya v e ne m uharebeye kudreti var­ nüne v a sıl oldu.
dır». B udin beylerbeyi A li Paşa'nın sö­ P eşte önüne g elin ce v a ziy eti çok cid ­
züne aldırm ayan Y em işçi Haşan Paşa, di buldu. Bu yüzden, E rdel’e gitm e i-
düşm anın dikkatini başka taraflara çek ­ şinden p işm an lık duydu am a, ne çare
m ek üzere akın için m üsaade isteyen ki iş işten g eçm işti. A vusturyalIlar B u -
L ala M ehm ed P aşa’y a da m üsaade e t­ d in ’den P e şte’y e geçilm esin i sağlıyan
m edi. V e n ih ayet beş büyük top v e yüz köprü başlarım tutm uş olduklarından,
sahra topu ile yola çıktı. D ördüncü m en ­ Budin m uhasarasını çözdürm ek ü zere o
zild e Szolnok'a vardı. D ört gün sonra tarafa geçilm esi im kânsızdı. Bu v a ziy et
da T lıeis üzerine kurulan köprüyü g e ç ­ karşısında P e şte’nin m uhasarasını em ­
ti. T am şvar askerinin iltih ak ın ı m ü tea­ retti. B öylece B u d in ’i A vusturyalIlar
kip bıındaıı sonra takip ed ilecek istik a ­ kuşatırken P e şte’y i de T ürkler k uşatm ış
m etin tayinine çalışılırk en , B u d in ’in im ­ oluyordu. Serdarın ordusu gelirk en A -
dadına koşulm ası için fervad cılar g e ld i­ vu stu ryalılar P e şte’y e daha fazla k u v ­
ğin den geriy e döndü. v e t sokarak m ü d afilerin m ik tarın ı fa z-
lalaştırm ışlardı. P eşte köprüsü ayakta
kaldıkça A vu stu ryalIlar T ürkleri daha
A vu stu ryalılar’ın P cştey i zapt ve rahat şek ild e o y a lıyab ilecek lerd i. Onun
B udin’i m uhasara etm eleri için, bu n ok ta üzerinde eh em m iyetle d u ­
ran Serdar, top a teşiyle köprüleri y ık ­
Serdar Y em işçi H aşan Paşa’nın P eş- tırdı.
te'don uzaklaştığın ı haber alan Arşidük P eşte’y i kuşatan Türk ordusunda
M athias derhal em rindeki ordu ile Eski pek çabuk k ıtlık başgösterdi. On beş gün
B udin önüne geldi. T ürklerin K ız adası geçin ce bir k ile b uğday on ilâ yirm i a l-
(veya K ızlar adası) dedikleri C sepel a- tuna, bir k ile arpa onbeş al tuna çıktı;
dasuıa tom baz gem ileri ile köprü b ağ­ hattâ o da bulunm az oldu. K ıtlık b aşla­
layıp, oradan P eşte'ye geçti. P e şte’nin y ın ca ordunun erzakı B udin’d ek i sto k ­
Tuna kenarı duvarsız olduğundan C se­ lardan tem in ed ilm ek m ecb u riyetind e
pel adasından sonra şehre girilm esi ko­ kalındı. A hırlar ile Tuna arasındaki m a ­
lay oldu. A vu stu ryah la r P e şte ’y e g irer­ halli ve su k apısından nehre gid en yolu
ken burada bulunan m ahdut sayıdaki m uhafaza için bir sene önce y a p ılm ış o -
asker bir iki şayka ile B udin’e g e çtiğ in ­ lan istihkâm ların çok büyük fayd ası g ö ­
den P eşte’de oturan insanlar esir v a z i­ rüldü. Ş a y e t bu istih k âm lar olm asaydı
y e te düştü. A vusturya kum andanı P e ş- Türklerin B u d in ’d en karşı tarafa em n i­
te'vi alm akla ik tifa etm iyerek, P eşte'ye y e tle zahire taşım aları m üm kün o lm ıy a -
soktuğu beş biri kişi dışında kalan ordu­ caktı.
sunun büyük kısm ı ile B udin’i k u şatm a­ B udin’deki zahirenin, kabarık sa y ı­
y a başladı. daki orduya uzun m ü ddet yetm esi m ü m ­
P eşte’nin A vusturyalIlar elin e geçiş kün değild i. B öyle gid erse erzak sık ın ­
tarihi, Osmanlı kaynaklarında sarih şe ­ tısı O sm anlı ordusu için teh lik eli v a z i­
kilde b elirtilm em iştir. Daha önceki h â­ y etler yaratabilirdi. Bu seb ep le, B udin
d iseler için v erilen tarihler takip ed ilin ­ b eylerb eyi A li Paşa, B udin k ad ısı H a­
ce. bunun, Kâtib Ç elebi ve N aim â’y a gö­ b il Efendi ve B udin yen içeri ağası ser­
dara gelerek: n asıl olsa B udin tarafına za yiatla püskürtüldü. O sırada D ev S ü ­
ordunun geçirilem iyeceğ in i. on gün da­ leym an P aşa’ııın icad ettiğ i, içi dem ir
ha ordunun P eşte önünde b ek lem esi tak ­ p arçalan v e bom balarla dolu fıçıla r d ü ş­
dirinde zahirenin biterek, B u d in ’d ek ile- m an üzerine yuvarlanarak bir h a y li za­
rin aç kalacağını sü yliyerek B elgrad ’a y ia t m eydana getirild i. A vusturya k u v­
dönm esini rica ettiler. vetleri surlarda büyük bir ged ik açarak
Bu ricayı m akui bulan serdar iki bin B udin için teh lik eli bir durum h a sıl o ı-
yeniçeri, topçu ve cebeci ile bin kadar duğu sırada piyade v e süvarilerden iba­
da gön üllüyü B ud in’e sokup, şehrin m ü­ ret m ühim bir k u v v et huruç hareketi
dafaasını Rum eli beylerb eyi L ala M eh­ yapıp, düşm anı m etrislerin d e basarak
med P a şa y a bırakarak B elgrad ’a dön­ hem zayiat verdirdi, hem de o gedik
dü. m ın tık asın d an g eriy e çek ilm eleri tem in
Laîa M ehmed P aşa B udin m üdafaa­ olundu. Düşman saflarında y aratılan b ü
sını eline alınca, e v v elâ kum andan ve karışık lık tan istifad e ed ilerek o büyük
askerleri toplıvarak onların m an ev iy a t­ g ed ik örüldü. Bu büyük huruç h arek e­
larını tak viye ed ici nasih atlard a b u lu n ­ tine, yaşı sekseni geçm iş olm asına rağ­
du. Sonra m üdafaa işin i daha iy i şek le m en B udin kadısı H abil Efer.di de işti­
soktu. A vusturyalIlar Budin'i şid d etle rak etti ve kendi e liy le bir düşm an n e­
dövm ekle beraber, m üdafaanın m u n ta­ ferin i öldürdü.
zam işley işi yüzünden, surları tahrip e t­ B üyük g a yretler sarfetm elerin e rağ­
m ekten başka bir şey yapam ıyorlardı. m en B udin’e g in n eğ e m uvaffak olam ı-
Lala M ehmed Paşa, bir defasında beş y an A vusturyalIlar, yağm urların başla­
yüz k işiye huruç yaptırıp düşm an ordu­ m ası v e soğu k lan n bastırm ası üzerine
sunda zayiat m eydana getirtti. Buna m uhasaraya daha fazla devam edem ez
karşı düşm an um um î hücum ya p tıy sa da oldular. Bunun için A rşidük M athias B u-

ThoN A V , FI v s

C o n ts r fa ç tv r. pzr. ş t a s t O fe s plst yyt s. v on o en çh.^î: tc>- wor.oi:n’ a n v o j So z

Budin v e P eşte’nin 1602 de A vusturyalIlar tarafından nehirden


v e karadan m uhasarası.
(A M agyar N em zet T örtenete adlı m acarca kitaptan alınan bu resm in aslı Or-
. teliu s kroniğindedir)

1671
din m uhasarasını kaldırdı. B udin ön ü n ­ G iray’m şu aşağıda ki şiiri, o devrin se­
den çekilirken P eşte’y i tah liye etm ed ik ­ fer ruhunu aksettirm esi seb eb iy le İçti­
lerinden, A vusturya k u vvetleri burada maî tarih bakım ından da değer taşım ak­
kalm akta devam ettiler. tadır.
Budin m üdafaasında gösterdiği m u ­ R áyete m evl ederiz k am et-i dilcû yerin e
vaffak iyet d o la y ısiy le Lala Me'nmed Pa­ Tuğa bel bağlam ışız k âk ü l-i hoşbû y e ­
şa taltifen ü çün cü vezirliğe te^fi e ttir il­ rine
di. H ev e s-i tir-ü kem an çıkm adı dilden asla
N â v ek -i g a m ze-i dildûz ile ebrû yerine
Kırını H anı’nın Sadra 2 âm la Severiz tigim izin zevk -u safasın herdem
buluşm ası S îm ten lerle olan lezz et-i pehlû yerine
G erden-i tu sen -i zibâde k otas-ı tülbend
Veziriazam Yem işçi Haşan Paşa k ış­ B ağladı gönlüm üzü zü lf ile k eysu yerine
lam ak üzere B elgrad’a dönerken Z em - Severiz e sb -i h ü nerm end-i saba reftarı
lin (Zem uıı) sahasında Kırım hanı Ga­ B ir p eri-şek l sanem , bir gözü âhû yerine
zi Giray ile karşılaştı. Kırım H anının, Gönlüm üz şa h id -i z ib â y -ı cihâda verdik
sefer m evsim inin geçtiği bir zamanda D ilb er-i m â h -ru h -u y â r-ı p eri-rû yerin e
veziriazam a mülâki oluşu, şüphesiz, h a y ­ S eferin çevri çok üm m id-i v e fâ ile v eli
li m ânalı idi. Olduk âşiftesi bir şâh -ı cefâcû yerin e
Osm anlı tarihlerinin ifadelerinden Olm uşuz cân ile b illah gazâye teşne
sarih şekilde anlaşıldığına göre; Gazi K anını düşm en-i dinin içeriz sû yerin e
Giray, kardeşlerinin durumu ile, iki se ­
fer m evsim inden beri cep h eye bizzat Lala Melımed Paşa’nın
gelm eyişin i düşünerek, m evkiinin, yani Serdarhğı
han lık tahtının teh lik eye dü şeb ileceğin i
hesaplam ıştı. Gazi G iray’m k ardeşlerin­ V eziriazam Y em işçi Haşan Paşa
den Selâm et Giray ile Şahin Giray A n a­ B elgrad’da k ışlam aktayken İstanbul’da
dolu’da C elâli D eli H asan’ın yanına g it­ sipahiler zorbalığa başlam ış old u k ların ­
m işlerdi. D iğer bir kardeşi olan M eh- dan, m evsim in m üsadesizliğine rağmen
med Giray da y in e A nadolu’da idi. İki derhal hüküm et m erkezine yetişm ek is­
m evsim den beri sefere bizzat katılm ayan tedi. B unun için ordunun serdarlığm ı
Gazi Giray, padişah buna kızar da, k en ­ •Üçüncü vezir Lala M ehmed Paşa’y a b ı­
disin e m uhalif durumda olan kard eşle­ raktı. Ordu defterdarı Ekm ekcü-zâde’yi
rinden birini H anlığa tayin eder d iye en - zahire v e m ühim m at tedarikine m em ur
dişelen m işti. S efer m evsim i geçtiği h a l­ kıldıktan sonra bir bölük m a iy st ile y o ­
de ordusu ile gelişi, böyle bir ihtim ali la çıktı. M üverrih Haşan B ey -¿âde de
önlem e endişesinden ileri gelm ek teyd i. yanında idi. S ü r’atli sayılacak bir tem ­
Y em işçi Haşan Paşa Kırım H anına po ile ilerliyerek 6 /7 şubat 1603 (24/25
hürm et v e itibar gösterdi. V eziriâzam i- şa!-'an 1 0 1 1 ) gecesi İstanbul’a dahil o l­
le Kırım Hanı beraberce B elgrad’a g ir­ du.
diler. K arşılıklı ziyafetlerd en sonra her Y em işçi Haşan Paşa İstanbul’a var­
ikisi de kışlağa çekildiler. Gazi G iray o dığı sırada, B vd in m uhafazasında iken
senenin kışını P eçu y’da geçirdi. Tatar serdarlığa tayin edilm iş olan Lal d M eh­
askerleri kışlam ak üzere Sigetvar, K o- med Paşa da B udin’den B elgrad’a g e l­
ban, Mohaç v e Drava boyuna taksim e- m işti. D üşm an v e cephe v a ziyetin e dair
dildi. M eşhur Osm anlı m üverrihi P eçe- lüzum u kadar b ilg iy e sahip olan yen i
v i İbrahim Efendi de o kış Gazi G iray'- serdar L ala M ehm ed Paşa 1603 baharın­
m yanında bulundu. Gazi Giray av, e ğ ­ da bir m iktar hazırlığı m üteakip cep h e­
len celer ve şiir yazm akla v ak it doldur­ y e h areket etti, ö s e k köprüsünü g eç tik ­
du. Bu m evsim içerisin d e F uzuli’nin ten sonra B osna b eylerb eyi C elâli Deli
«Beııgü Bâde* m anzum esine «K ahve ve Haşan kendisine iltih ak eyled i.
Bâde» naziresini tertip etm iş olan Gazi A nadolu’daki C elâli isyan cıları/u n
G iray güzel şiirler yazan bir şairdi. Ha­ reislerinden olan D eli Haşan, affa n£:l
m aset edebiyatım ızda yeri olan Gazi olunca, ken d isin e m evki b a h íe ü lm c k

1672
su retiyle A nadolu’dan uzaklaştı'.'] iip it a ­ lIların Peşte önüne g eld ik leri görüldü.
ati devam lı kılınm ak için B osna v a lili­ Lala M ehmed Paşa B udin'in g ü n e­
ği verilm işti. D eli H aşan, P iyade v e sü­ yin d ek i Erçin (Eresi) civarında bulunan
vari onbin kişiyi bulan k u v v etiy le Ça­ Ham za B ey palankasına g eld iği sırada.
nakkale boğazından R um eli’y e g eçti. P eçevî v e Kâtib Ç eleb i’nin 50 bin k işi­
Bunun, G elibolu’y a g eçiş sırasında bile lik dediği bir düşm an kuvveti, Tuna ü -
eşkıyalığına delil savılacak hareketleri zerindeki Csepel (K ızlar adası) adasına
görülm üştü. M aiyetindeki asker um um i­ köprü kurup asker v e top yerleştirerek
y etle A nadolu’daki isyana iştirak etm iş Türk gem ilerinin B udin’e erzak n a k let­
kim selerden m ürekkep olduğundan si­ m elerine mâni alm aya çalışm aktaydı.
lâh v e kıyafetçe düzenli değildi. P eçevî Türk ordusunun geld iğin i görünce d er­
(C: 2. S: 271) v e Naim â (C: 1, S: 278) hal şiddetli bir top ateşin e girişerek
bu askeri pek acayip bulduklarından, Türkleri yaklaştırm am aya g a y ret ettiler.
hayret ifade eden sözlerle k ıyafet v e si­ Top ateşinin kesafeti yüzünden Türk a s­
lâhlarına dair tafsilat verirler. keri ilerlem e im kânı bulam ıyarak çukur­
Pek düzenli olm am akla beraber D e­ lar kazıp m evzie girm eğe m ecbur k a lın ­
li K asan’ııı m aiyetin d e g elen askerle ca, düşm ana karşı n asıl bir m üessir te d ­
Serdarın kuvveti arktarkeıı, K ırım H an ı­ bir alınacağının m üzakeresine lüzum h a­
nın m em leketin e dönm e k aran verm esi sıl oldu. N eticede, düşm anın köprü kur­
üzerine mühim k u v v et kaybına u ğran ıl­ m uş olduğu adaya bu sahilden de bir
dı. Serdar L ala M ehmed Paşa, akraba­ köprü kurulm asına, bunun için de kar­
sından olan m üverrih F eçev i’y i Gazi G i- şı yakada bir nokta tutulup tahkim e d il­
raj-’a göndererek sefere davet ettiy se de, dikten soııra köprü inşaatının her iki sa ­
o, biraz savsaklam ayı m üteakip serdarın hilden de him aye ed ilm esin e karar v e ­
arzusu hilâfına çekilip m em lek etin e g it­ rildi. A daya geçirilecek askerin ııe v ’i.
ti. Naim â ve P eçevî, Kırım H anının m em ­ m iktarı hattâ kim in idaresinde bu işin
lek etin e gidişini, Y em işçi Haşan P aşa­ başarılacağı m eselesi üzerinde bir h a y ­
nın H an’a bu yolda haber gönderm iş o l­ li görüşm e v e m ünakaşayı m üteakip, en
m asına atfederler. İslâm A n sik lop ed i­ sonunda Bosna b eylerb eyliğin d en m azul
sinde «Gazi Giray» m addesini yazan H a­ D erviş Paşa buna m em ur edildi. V e g e ­
lil İnalcık ise; kaynak gösterm eden «ha­ ce kayıklarla dört beş bin süvari v e on -
nın askerine az para verild iği için dön­ binden ziyade piyade geçirildi. G eçirilen
müştür» der. H albuki O sm anlı tarih le­ piyadelerin ekserisi A nadolu C elâlilerin -
rinde bu yolda bir işaret yoktur. Son iki dendi. B unlar m untazam ordu nizam ında
seneden beri işi h afiften alan Gezi G i­ harp etm eye alışkın olm adıkları gibi, ih ­
ray, m uhtem elen, Celâli D eli H asan’ın tara rağm en siper de kazmadılar.
orduya iltihak etm iş bulunm asından ç e ­ Sab ah leyin adaya çıkarm a y a p ıld ı­
kinm iş olm alıdır. S elâm et, Şahin v e ğım gören bütün k u v v etiy le b u n ­
M ehmed Giray adlarındaki kardeşleri ların üzerine y ü k len d i (14 tem m uz
kendisine m u h alefetle bu celâlilerle ça­ 1603). Hücum a geçen ler karşısında T ürk-
lıştığına göre, Kırım Hanı bundan iğ b i­ ler azınlıkta k alm ıştı. Düşman hücum a
rar duyup şüpheye düşebilir. Zâten N a- başlayınca, adadakileri tak viye etm ek im ­
im â’da, Kırım hanının: «onlar (yan i C e- kânı bulunam adığından, bunlar m ukadde-
lâliler) ile biz nice cem ’ oluruz?» d ed i­ ratlariyle başbaşa kaldılar. A kşam a k a ­
ğine dair bir k ayıt da m evcuttur. dar devam eden vuruşm alar n eticesin d e
Serdar Lala M ehm ed Paşa em rinde­ A vusturyalIlar kesin bir g a lib iy et tem in
ki orduya C elâli D eli H asan’ın k u v v etle ­ etti. Adaya çıkan askerden ancak birkaç
ri iltihak eder, buna m ukabil K ırım H a­ yüz k işi kurtulabildi. Ş eh it düşenlerin
nı ayrılıp m em lek etin e dönerken A v u s­ m iktarı on bin k işiy i aşm akta olup b u ­
tu ry alIlar boş durm uyordu. O senenin nun 6 bini C elâli idi. H arekâtı idare e -
kışında Peşte A vusturyalIların ellerinde deıı D erviş Paşa da vuruşa vuruşa ş e ­
kalm ıştı. Burada kesin şek ild e yerleşm e, h it düştü.
işgal ku vvetlerin in tak viyesi v e B udin’- A vusturyalIlar bu m u vaffak iyetten
in de zaptına bağlıydı. Onun için, O s­ cesaret alarak karşı sah ile de asker ç ı­
manlI kuvvetleri yetişm ed en , A vu stu rya­ kardı. K arşı yakaya geçen asker ilk iş

1673
olarak derin hendekler açarak bulundu­ B öylece, Lala M ehmed P a şa n ın P eş-
ğu m evkide yerleşm eğe g ayret etm ek­ t e y i alm ak için yap tığı teşebbüs iy i bir
teydi. Düşmanın beri yakada tutunması n eticeye ulaşm am ış ve 1603 yazındaki
dört gün devam edebildi. Dördüncü gün harekât da Peşte etrafındaki çarpışm a­
serdarın em riyle hücuma geçen Celâli lara m ünhasır kalm ıştı. N ih ayet kışın
D eli H aşan Paşa sekiz bin kişi öldürerek yak laştığın ı nazarı itibara alan serdar
beri tarafa geçenlerin tam am ım itlâ f e t ­ Budin'deki kuvvetleri takviye ettikten
m iş oldu. K endilerini bir gem iye atabi­ ve buranın m uhafazasını Kümeli b eyler­
len bir kaç yü z kişi dc gem inin d ev ril­ b eyi Murad P a şa y a , Ösek m uhafazasını
m esiyle sulara garkoldu. da Bosna beylerb eyi Celâli Haşan P aşa­
A vusturyalIlara verdirilen bu zayi­ ya tevd i eyled ik ten sonra B elgrad’da k ış­
atı m üteakip Serdar Lala Mehmed Paşa lam ak üzere 21 ey lü l 1603 de B udin’cleıı
askerî Budin yakasına geçirdi. Bu sıra­ ayrıldı-
da düşm anın ikinci bir çıkarm a teşebbü­
süne daha şahit olundu ama. A vusturya­
H a r b in b u n d a n so n ra k i sa fh a sı
lIlar bunda da m uvaffak iyet tem in ed e­ Serdar Lala M ehmed Paşa’nın B e l-
medi. A vusturya çıkarm ası esnasında grad’a çekilm esinden bir m üddet sonra
B udi ir'den huruç yapan Türk askeri o Üçüncü M ehmed Öldü. F akat padişahın
tarafa çıkanların ekserisini öldürdü. ölüm ü ile A vusturya harbi sona ermedi,
Temmuzun 26 sm da Türkler B udin’e za­ 1604 ve 1605 sen esi yaz m evsim lerinde
hire naklederken. A vusturyalIlar bir d e­ h ayli önem li çarpışm alar vıikubuldu. Bu
fa daha Budin yakasına asker şev k etti­ çarpışm alar ile sulh m uahedesinin akdi
ler. A vusturyalIların bu defaki çıkarm a­ B irinci Ahmed zam anında cereyan e tt i­
sı, A lm anların A lt-O feıı dedikleri Eski ği cihetle; hem padişahlara göre takip
B udin m evkiine yapılm ıştı. Şiddetli bir ettiğim iz kronolojik sıranın bozulm am a­
çarpışm ayı m üteakip Eski B udin çık ar­ sı, hern de harekâta katılan önem li şah­
m ası da m uvaffak ıyetsizliğe uğrayınca siyetlerin daha iy i tefrik ed ileb ilm esi i-
A vusturyalIlar tam am en P eşte’y e ç e k il­ çiıı harbin bundan sonraki safhası B i­
diler: ve o arada köprüleri de ortadan rinci A hm ed devri hâdiseleri ıneyanm da
kaldırdılar. gözden geçirilecektir.

CELÂLİ İSYANLARI

Üçüncü Mehmed’in pek uzun olm a­ İsyanların sebepleri


yan saltanatı hayli hâdiseli geçm iştir.
Bu hükümdarın devrini boydan boya Celâli isyanlarının m ahiyetinin iyi
kaplıvan A vusturya harbinden sonra an laşılabilm esi, hiç şüphesiz, bu isyan la­
devleti m eşgul eden ikinci m esele A n a­ rın çıkm asına tesir eden sebeplerin te t­
dolu’daki Celâli isyanlarıdır. B u isyan ­ kiki ve isyana tekaddüm eden „yıllarda
ların çıkm asına tesir eden âm illerden bir m em leketin um um î dertlerinin gözler
. kısm ının izlerini Ü çüncü M ehm ed’den önüne serilm esiyle m üm kün olacaktır,
önceki devirde bulm ak m üm künse de isyan a tesir eden sebepleri şu dört grup­
sebeplerin bazıları da bu hüküm dar za­ ta toplamak m üm kündün
m anında ortaya çıkm ıştır. C elâli isy a n ­ 1 — İktisadî sebepler,
ları, m ahallî bir itaatsizlik dâvası olm ak­ 2 — Kapıkulu askerinin şım arıklığı
tan çıkıp, İçtimaî dert ve dâvalar yığın ı v e h alkı tazyiki,
haline geldiğinden bastırılm ası kolay o l­ 3 — D evlet idaresindeki hata v e ak­
m am ış, bu yüzden bir veya b ir kaç ta ­ saklıklar,
nesi bastırılırken, ya ayni y ıl içinde v e ­ 4 — Uzun süren harplerin açtığı y a ­
yah ut da üç beş sene sonra yen ileri pat­ ralar.
lak verm iştir. Böylece, Üçüncü M ehmed Bunları kısaca ayrı ayrı şekilde göz­
zam anında beliren isyanlar bir kaç h ü ­ den geçirelim :
kümdar devrinin en b ellibaşlı hâdisesi 1 — İktisadî sebepler : Celâli isy a n ­
olm uştur. larının çıkm asına tesir eden âm illerin en

1674
mühim m i olan İktisadî m eseleleri az v e ­ önce bir dirhem güm üşten 8 akçe k esi­
ya çok derecede diğer sebeplerin içhıde lirken bunun eülûsunda 12 akçe k e sil­
de m üşahede etm ek müm kündür, miş, gerek bundan gerekse diğer seb ep ­
O naltıncı asrili sonlarına doğru m as­ lerden doğan sarsıntı bir türlü gid erile­
raflar gittik çe fazlalaşm akta v e hâzine­ l i iy erek bir altın flori 220 ak çeye yük-
nin açıkları y ıld an y ıla daha çok art­ sel mi ştir.
m aktaydı. K anunî Süleym an ’ın Ölümün­ Harplerin devam lı oluşu m asrafları
den iki sene kadar Önce 1564 yılın d a h â­ o kadar çoğaltm ıştır ki, d evlet en küçük
zinenin geliri 183 m ilyon , gideri 189 m il­ inşaat için dahi para sıkıntısı h issetm iş­
yon 600 bin akçe idi. 1592 y ılın d a g elir tir. M eselâ B aşvek âlet arşivinde «Feke-
293 m ilyon 400 bin akçeye, gider de 360 te» tasnifi vesikalar arasında 2314 n u ­
m ilyon akçeye çıkm ıştı. 1507 y ılın d a ise maralı vesikadan: 1597 yılın d a y a p ıl­
gelir 300 m ilyon, gid er de 900 m ilyon makta olan Sultan Murad türbesi için
akçeye yükselm işti. K anunî’den sonra­ paraya, ihtiyaç duyulduğunu ve bu yüz­
ki devirde gelir rakamında görülen fa z ­ den İstanbul’da üç y ıld a bir kerre bakır
lalık para kıym etinin düşm esi, v erg ile­ akçe kesilm esine karar verildiğini öğre­
rin ise gittik çe fazlalaşm asından ileri niyoruz. Tabiî böyle bir kararın n e bü­
gelm ekteydi. Üçüncü Murad’m son za­ yük bir İktisadî sarsıntı m eydâna g e ti­
m anlarına kadar bütçe açığı pek büyük rebileceği k olaylıkla tasavvur olunabi­
değilken. Cçüııcü M ehmed devrinde lir. Zaten, daha Öncekilerle bu y en i ic ­
m asraflar gelirlerin üç m islin i bulm uş­ raatın sakatlığı kısa zamanda anlaşılm ış
tu, E vvelce açıklar iç hâzineden yapılan ve yeni tedbirlerle ielâ fisin e gayret ■ e -
yardım larla kapatılm aya çalışılırken, dilm iştir. Zira arşivlerim izde bu n e v i­
artık bu açık iç hazine yardım ı İle k a ­ den tedbirlerle ilgili bazı vesik alar g ö ­
pananı az hale gelm işti. Bu yüzden para ze çarpmaktadır. N itekim B aşvek âlet ar­
ayarının bozulm asına y o l açılm ış, daha şivinde A li E m iri tasnifi vesikalarının
sonra k ıym etli m adenden m am ûl saray ü çü n cü M ehmed bölüm ünde 257 v e 258
eşyasm dan para kesilm esi icap ettikten numaralı vesikalarda, 1008 (M ilâdi
başka bir taraftan da v ergiler ağırlaştı­ 1589/1600) yılın d a bir dirhem güm üşün
rılm ıştı. Ü çüncü Murad zam anında para 9.5 akçeye karşılık tutulm ak üzere akçe
ayarı bozulunca, bu hâdise, 1379 uncu kesilm esi için Tokat m ukalaa m ü fettişi­
sayfada anlatılan asker isyan ın ın seb ep ­ ne em ir gönderilm iş . olduğuna; Fekete
leri arasında yer alm ıştı, ü çü n cü M eh­ tasnifi vesikalardan 3043 num araya ka­
med zam anında akçe ayarında yapılan y ıtlı 1010 (M ilâdi: 1601/1602) tarihli bir
değişiklik ise, eski m em n u n iyetsizlik le­ hüküm den de, bundan sonra eski v e zü-
rin üzerine ilâve m ah iyetin i taşıd ığın ­ yu f akçe ile m uam ele oltm m ıyarak y e ­
dan tesir ve şüm ûl sanası daha geniş o l­ ni akçenin tedavüle çık arıld ığın ın teb­
muştur. M. Belin'in «Türkiye İktisadî liğin e şahit olunm aktadır.
tarihi hakkında tetkikler» isim li eserinin Para kıym etinin düşm esi, uzun sü ­
(M. Z iya tercüm esi) 115 inci sayfasında ren harpler seb eb iyle m üstahsil sın ıfın ­
belirtildiğine göre; Y em işçi Haşan P a- dan bir çok kim selerin topraklarından
şa’mn sadareti zam anında, evvelkilerden uzakta kalm ası yüzünden gıda m ad d ele­
daha düşük ayarda sikke basılm ıştır. ri ve eşy a fiyatları yü k selm işti. Bu İk­
Evvelce kuruşun k arşılığı kırk akçe i- tisadî sıkıntıların dürüst tedbirlerle dü­
ken, bizzat hüküm et tarafından seksen zeltilm esi beklenirken, yüksek makam
akçe olarak tespit edilm iştir. Tabiî, İk­ sahiplerinin pek çoğunun k ü lliy etli rüş­
tisadî m ecburiyetler karşısında başvu­ vetler alışından doğan m addî ıstırap ka­
rulmuş olan bu yÜ2do yü z değişik liğin dem e kadem e aşağılara inerek en sonun­
m em lek et bünyesindeki sarsıntısı o n is- da çiitcı v e esnafın sırtın a y ü k len m ek ­
bette geniş ve ayni zamanda uzun v a ­ teydi. Ç iftçilerden öd iyem iyeceği kadar
deli olacaktır. Gerçi y in e bu hükümdar ağır şey ler istenince onlar arasında ç if­
zam anında akçe ayarının düzeltilm esi tini çubuğunu bırakanlar görülüyordu.
yolunda bazı gayretler sarfed ilm iş ise dc Osm anh tarihlerinde «çift bozan reaya»
bir türlü tam m u vaffak iyet tem in e d ile­ diye isim lendirilen bu gib i kim selerin
m em iştir. M eselâ, ü çü n cü M ehm ed’den topraklarını bırakm alarında, tabii başka

1675
türlü âm iller de rol oynam aktaydı. M e­ itibarlısı v e iktisaden rahat olanı kap ı­
seleler İktisadî ve içtim ai birer vakıa kulu askeriydi.
halini alınca, m em leket m enfaatm a olan D evşirm e erkânın ve kapıkulu ask e­
hüküm et kararlarının bir kısmı da nor­ rinin bu durumu Türk lıalkı ve tımarlı
mal işlem em ekte idi. A rşivlerim izde bu sipahilerin nazari dikkatini celbedip h a ­
neviden vakıalara m isal teşk il edecek sedini m ucip olm aktaydı. Para ayarının
bazı vesikalar m evcuttur. M eselâ, B aş­ bozulm ası ve İktisadî krizlerden kapıku­
vek âlet arşivinde 74 numaralı M ühimme lu halkı değil esas itibariyle tım ar erba­
defterinde 29 haziran 1596 (3 zilhicce bı m üteessir olm aktaydı. Para ayarının
1004) tarihli bir hüküm den: M idilli'nin bozulm ası, gerçi kapıkulu efradının m en-
Sığır lim anına yakın bir köydeki h ıris- faatlarm a da uygun düşm em ekteydi. Fa­
tiyan tebaanın o tarafa gelen düşman kat bunlar, cülûs bahşişi, in ’am, terakki
gem ilerine, padişahın em rine m uhalif o- adı altında bir takım para alm akta ve
larak daima yiyecek verdikleri, buna para kıym etinin düşüklüğünden m ü te­
m ukabil cizye, avân z v e koyun hakkı v e llit kayıpları az çok telâfi olunm ak­
gibi rüsumun hiç birini ödem edikleri, taydı. B öyle olduğu halde hüküm ete
bunların tahsili için gelen çavuş ve ka­ karşı homurdanmakta, hattâ zor k u lla­
pıcıları kovdukları öğrenilm ektedir. Yi­ narak istediklerini tahakkuk ettirm e y o ­
n e ayni defterdeki 172 numaralı hüküm ­ lunu bulm akta idiler.
den de, hüküm et emri hilâfına, İzmir li­ Kapıkulu efradının seslerini çık ar­
manından Avrupa lim anlarına siyah ü - dığı, sözlerini yürüttükleri devirde, bun­
züm, sabun, zeytin yağı v e p a m u k 'sa tı­ ların zıddına tım arlı sipahiler ihm al c -
şı yapıldığı anlaşılm aktadır. C elâlilerin lunm aktaydı. Kapıkulu halkının m alî
faaliyet sahalarının dışında kalan, onun durum larının kendilerinden iyi oiuşu ve
için kontrolleri daha kolay olaıı bu y e r ­ hüküm et indindeki itibarları d o lay ısiy -
lerde, fazla m enfaat için hüküm et emri le, tım ar erbabı onların bu vaziyetlerine
dışında böyle şeyler olunca, geçim dâva­ im renip kıskançlıkla bakm aktaydı. D ev­
sının kritik şartlar arzettiği A nadolu i- le t nizam larının öozulm adığı devirde b i­
çinde elbette hüküm et icraatı daha faz­ le, tımar erbabının kapıkuluna karşı k ıs­
la zedelenecekti. Zira uzun harpler y ü ­ kançlığına, hattâ daha açıkçası cephe a-
zünden çift ve çubuğundan uzun m üd­ lır tarzda davranışına şahit olunm uştu.
det uzakta kalan ve ailesi geçim sık ın ­ İkinci cildim izin 112 0 v e 1128 inci sa y ­
tısına maruz kalan insanların' ekserisi falarında işaret edildiği veçhile; K anu-
Anadolu’da idi. M uhtelif sebeplerle ç if­ n î’nin oğlu Şehzâde B ayezid, Anadolu
tini çubuğunu bırakan, yani ç ift bozan halkının v e bilhassa çift bozan reayanın
reaya şekline giren insanların en büj'ük bu hissiyatın ı sezerek, etrafına asker
kısm ı da A nadolu’da idi. Topraklarının, toplam ak hususunda bundan fayd alan ­
Rum eli’den ve kıyı bölgelerinden dahs m ıştı. Halbuki Üçüncü Murad’ın son za­
az verim li olm ası sebebiyle, valilerin manlarından beri vaziyet tımarlı sipahi­
rüşvetle ilgili zulm ünü v e vergi m em u­ lerin aleyhine daha da bozulm uş v e çift
runun sıkıntısını daha fazla hissedeni de bozan reayanın m iktarı bir hayli art­
iç ve doğu A nadolu halkı idi. m ıştı.
2 — Kapıkulu askerinin şım arık lı­ Kapıkulu askerinin en mühim sın ı­
ğı ve halkı tazyiki: E vvelce m u h telif fını teşkil eden yeniçerilerin bir kısmı
vesilelerle ifade edildiği veçhile; İstan­ kalelerde m uhafızlık, bazı yerlerde de
bul’un fethinden beri devşirm e devlet yasakçılık ederlerdi. Kapıkulu sü varile­
erkânına ve kapıkulu askerine fazla e- rinin çoğu İstanbul dışında ve m u h telif
hem m iyet verilm işti. D evşirm e erkân en şehirlerde bulunurdu. Süvarilerin de
yüksek m evkilere çıkar, ikbalin zevkini m uhafızlık hizm etleri vardı. Gerek y e ­
tadar, pek büyük ek seriyeti gayri m eş­ niçeriler. gerekse kapıkulu süvarileri
ru yollarla tem in ettikleri servetin sefa ­ m uhafızlık ettikleri v e yasakçı bulun­
sını sürerken, hakikî Türkler ezilm ekte dukları yerlerde halka karşı şım arık d av­
v e yüksek m evkilere pek az kim se çık a ­ ranmakta, bu hareketleri çok defa küs­
bilm ekteydi. Devşirm e erkânının durumu tahlıktan çıkıp zulüm derecesini bul­
böylevken asker sınıfı arasında da en m aktaydı. 1591 senesinden itibaren k a ­

1676
pıkulu süvariler; cizye tahsili işlerinde sahiplerinden toplam akta, bu vaziyet a-
de istihdam a başlanıldığından, zâten n i­ şağ: doğru inm ekte ve asıl sık ın tıyı halk
zamları gevşem iş olan bu askere bir de sın ıiı çekm ekteydi.
para suistim ali kapısı açılm ıştı. Rüşvet ve iltim as gibi, murdar bir
Bu arada üzerinde durulm ası gere­ mikrobun yanında, devşirm e vezirlerin
ken noktalardan birisi de, zeam et sahip­ m evki hırsları m em leketin İçtimaî bün­
lerinin ash m eselesidir. Osmanlı idare yesini kem irm ekteydi. H üküm et m eka­
teşkilâtı bozulup da tım ar v e zeam etle­ nizm asının ekseri şah siyetleri bu h asta­
rin tevcihinde rüşvet ve iltim as rol oyn a­ lıklarla m alûlken, padişahlar da vaziy e­
m aya başlayınca, Türk a sıllı kim selerin te hâkim olacak, sağlam ve cezrî icra­
bu cihetten de m ağdur vaziy ete düştük­ atla aksaklıkları önliyecek kudrette kim ­
leri görülm üştür. Zira ü çü n cü Murad seler değildi. Ş ah siyetçe zayıf olan iki
devrinden beri devşirm elere pek çok ze­ padişah da, vezirleri gibi birer dönm e­
amet tevcih edildiğine şahit olunm akta­ den başka bir şey olm ayan annelerinin
dır. Yüksek m evk iler işgal eden d evşir­ âleti halinde bulunuyorlardı.
m elerin bir de, m ühim m ikyasta zaim Şahsi ihtirasların, rüşvet ve iltim a­
vaziyetine geçm esi, Türklerin yalnızca sın hâkim olduğu devirde sadaret m aka­
m illi izzeti nefislerinin in cin m esiyle k a l­ mına kudretli şah siyetlerin geçm esi bek-
mam ış, ayrıca en m ühim İktisadî ikbal len em iyeceği gibi, böylelerinden düzgün
kapılarının kapanm aya yüz tutm ası, on­ ve değerli icraat da beklenem ezdi. Bu
ların hüküm ete karşı sevgi ve itim adla- tip adamların çok büyük hatalar işle­
rmın sarsılm asında m üessir rol oyna­ mesi her zaman müm kündü. N itekim
mıştır. Koca Sinan Paşa’nın, d ev leti 1593 A vu s­
Bu m ühim noktayı ele alan bazı ta­ turya harbine sokm ası, C iğala-zâde S i­
rihçilerin; «Anadolu isyanları iktidarda­ nan P aşa’nm da H açova harbinden ka­
ki devşirm elere karşı A nadolu Türklüğü­ çanlara tatbik ettiği m uam eleden doğan
nün bir aksülam elidir», «bu bir isyan hatalar o kadar büyük ve derin oldu ki,
değil, ihtilâldir» şeklin d ek i m ütaleaları- yıllarca kan döküldüğü halde bu hatala­
na, bir dereceye kadar hak verm ek g e ­ rı düzeltm ek imkânı bulunam adı.
rekir. 4 — Uzun süren harplerin açtığı y a ­
3 — D evlet idaresindeki hata ve ak­ ralar: Üçüncü Murad ve üçü n cü Mehmed
saklıklar; Gerek teşk ilât bahsinde, g e­ zamanındaki harplerin çok uzun sürm e­
rekse diğer kısım larda m üteaddit yerler­ si m em leketin İktisadî, İçtimaî ve ida­
de belirtildiği üzere, K anunî S ü leym an ’­ ri bünyesinde bir h ayli sarsıntılar m ey­
ın son zam anlarından itibaren Osmanlı dana getirm işti. 1578-1590 İran harbin­
d evlet idaresinde bozulm a alâm etleri b e­ de y en i topraklar e le geçirildiğinden bu
lirm iş, Sokullu M ehmed Paşa’m n ö lü ­ sarsıntılar hem pek fazla olm am ış, hem
m ünden sonra bu alâm etler tam m âna- de birdenbire ortaya çıkm am ıştı. H al­
sıyle ortaya çıkm ıştı. Dürüst, işinin eh ­ buki A vusturya harbi öyle değildi. Ş im ­
li, geniş bilgi sahibi ve bilhassa m em le- diye kadar zafer kazanm aya v e netice­
ketsever d evlet erkânı bulm ak pek güç­ de ganim et elde etm eye alışkın olan as­
leşm işti. üçü n cü Murad ve Üçüncü ker, bunlara nail olam adıktan başka
Mehmed zam anındaki m ühim d ev let er­ m ağlûbiyetlerin acısını da tadm aya baş­
kânının tamamı denecek kadar mühim lam ıştı. Bu vaziyet, hem m illî gururun
ekseriyetinde, m em leket m enfaati fikri zedelenm esine, hem de m addî m enfaat
yerine şahsi m enfaat hırsın ın hâkim o l­ tem in edem eyen askerin isteksiz harbet-
duğu görülm ekteydi. R üşvet v e iltim as m esine sebep oluyordu. D isiplini bozul­
diz boyu idi. Daha çok devşirm elerde muş olan kapıkulu askerinin istek le m u­
göze çarpan bu ahlâk düşüklüğüne Türk harebe etm em esi şurada dursun, m ü te­
a sıllı erkândan âlet olanlar da vardı. P a­ addit defalar harp sahasından kaçtığı
ra ve rüşvet en m ühim k a p ıla n bile görülüyordu. Buna rağm en m aaşlı kapı-
açan bir anahtar halini alm ıştı. Rüşvet kulu’nun m iktarı muazzam rakamlarla
vererek vezir ve sadrâzam olan kim se­ ifade e d ilecek kadar fazlaydı. Bu yüzden
ler, kendilerinin verdikleri rüşvetin da­ m uharebelerin yükü eskisinden daha
ha fazlasını bir iki derece küçük makam fazla şekilde tım arlı sipahilerin üzerine
yüklen m ekteydi. Uzun süren harpler se ­ kında: onun ev v elâ bir beyin k a p ısın ­
b eb iyle, tım ar erbabı ç ift v e çubuğun­ da sekban v ey a bölü k b aşılık yap tığı,
dan ayrı düşerek ailesi efradı sık ın tı ç e ­ daha sonraları altı bölük züm resine ka­
kerken, iyi harbetm eyen kapıkulu sın ı­ tıld ığı ve bu sıfa tla Şam v ey a h u t başka
fı m aaşını alm akta devam etm ekte, h at­ bir k aleye m uhafız tayin edildiği; Celâli
tâ zam an zaman in'am v e terak k ilere de k arışıklıkları b aşlayınca oradan M alatya
konm aktaydı. Bu hal, A nadolu halkının tarafına geldiği; C elâlîlere karşı her ta­
hüküm et v e kapıkulu sın ıfın a karşı iğ b i­ rafta teşk il olunan m ilis kuvvetlerinden
rarına sebep olm aktaydı. bir v ey a birkaç bölüğe ağa tayin o lu n ­
duğu, m uh tem elen bir sancak beyinin
K araya 2 icı isyanı sefere gitm esin d en faydalanarak sanca­
ğın idaresini elin e geçirm iş olduğu n e ti­
Yukarda sayılan sebeplerden dolayı. cesine varm aktadır.
Ü çüncü Murad’m saltan atın ın son y ılla ­ T arihlerim izin hem en u m u m iyetle
rından beri A nadolu’da bir takım şek avet belirttik lerin e göre K arayazıcı’m n kat’i
v e itiatsızlık hareketleri görülm eye b aş­ şek ild e isyan harek etin e tev essü lü 1007
lam ıştı. Beş on k işilik şaki grupu h a lin ­ (M ilâdî: 1598/1599) senesindedir. İlk is ­
de olan bu' toplulukların, zam anla hem yan sah asın ın da Urfa m ıntıkası olduğu
adetleri arttı, hem de gruplardaki adam ­ anlaşılm aktadır. K aravazıcı. â sî v a z iy e ­
lar kalabalıklaşm aya yöneldi. Ş ak ilere tine geçtiği zaman A nadolu’da şek avette
yen id en iltihak eden ler olduğu gib i, bu bulunan bir sürü celâli efrad v e reisinin
grupların yek d iğ eriy le birleşen leri de onun yan m a, yani U rfa tarafına hareket
oluyordu. Haçova m eydan m uharebesin­ ettik leri m üşahede edilm ektedir. K ara-
den kaçanlar hakkında, C iğala-zâde S i­ yazıcı, h üküm etin em rine ita a t etm iy e-
nan P aşa’n ın aldığı feci karar b ö y le k im ­ rek zorla halkı soym ağa b aşladığı sıra­
selerin m iktarını birdenbire çoğaltıverdi. da, zâten m aiyetin d e ep eyce adam ı o ld u ­
D irlikleri elinden alınan ve bir de ö lü ­ ğundan, etraftan da bir sürü kim senin
m e m ahkûm edilen sip ah iler A nadolu’­ g elm esiy le k u v v eti artıverm iştir. Kara­
y a geçtikleri zaman geçim v e yaşam a­ y a z ı« nam ı ile tarihe g eçm iş olan A b -
n ın yolunu şakilere katılm akta buldular. dülhalim , C elâlilerin reisi durum una g e ­
B övlece d evlete karşı itaatsızlık ta b u lu ­ çince, v a ziy et h a yli korkunç bir m anza­
nan ve soygunlar yapan büyük k ü tleler ra arzeder olm uştur. K arayazıcı’nın id a ­
m eydana geldi. resinde toplanan eşk iya v e reislerin b a­
Tabiî bu hal, m ah iyet ve n eticesi ba­ zılarının isim lerin i, o devrin hadiselerin i
kım ından, d evleti en d işey e düşürecek ele alm ış olan eserlerden öğrenm ekteyiz.
n evinden bir isyan hareketinden başka M ühim kısm ı A nadolu T ürklerinden ba­
bir şey değildi. zıları da altıbölük halkından olan bu
İşte bu n eviden hareketin en büyük şah siyetler: K arayazıcı’nın kardeşi D eli
eleb aşısı «K arayazı«» d iy e anılan kim ­ Hasaıı A ğa, A m asyalı D eli Zülfikâr, M a­
sedir. D uraklam a devrindeki ilk büyük latyalI Karakaş A hnıed, AnkaralI K alen-
«Celâli», yâni hüküm etin em irlerine ve d er-oğlu M ehm ed, T ekeli M ehm ed, T o­
padişahın ferm anlarına karşı gelen âsî katlı A ğalardan P irî, S ıv a slı Kara Sait,
bu karavazıcı addedilir. H üseyin oğlu İshak, A danalı Sevündük,
K arsyazıcı’n ın isyan etm eden önce­ K alm -dudak M ahmud, Köprülü Sarı Ş a ­
ki durum una dair esaslı b ilg iy e sahip ban, B ağdatlı U zun H alil, Y ıldızlı İbra­
d eğilsek de onun aslen Türk olduğu m u­ him , K izir M ustafa. Dündar, T epesi T ü y­
hakkaktır. H üseyin H üsam eddin’in «A- lü, K âfir Murad gib i şah siyetlerd ir.
m asya tarihi» n in üçüncü cildinin 348 in ­ K arayazıcı’n ın isy a n ın ın b a şla n g ıcı­
ci sayfasında, K arayazıcı’nın. «Urfa da­ na v e bilh assa bundan bir kaç sen e ö n ­
hilin de sâkin K ılıçlı aşireti efradından cesine a it h âd iseler pek ayd ın lık olm a­
A li adında birinin oğlu» olduğu b ild i­ yıp ep ey ce karışıktır. S elân ik î tarihinin
rilm ektedir. basılm am ış kısm ında (K uruosm aniye k ü ­
İslâm A nsik lop ed isi’nde «K arayazı- tüphanesi nüshası s: 333) m ev cu t bir i -
cı» m addesini kalem e alan m ü ellif, bu fadeden, K arayazıcı’run, 1595 y ılın d a K a-
m eşhur isyancının tarihî şah siyeti h a k ­ ram an’da çık m ış olan «sûhte isyanı» nı

1678
basürm ağa m em ur ed ilm iş olduğu m â­ P a şa n ın oğlu M ehmed Paşa A nadolu Ce-
nası çıkıyor. O arada sabık H abeş b e y ­ lâlîlerini tenkil ile vazifelendirildi.
lerb eyi H üseyin Paşa'nın da eşk iya v e
sûhte teftişin e m em ur ed ild iğ i görü lü ­ Koca Sinan Paşa-zâde Mehmed
yor. K aram an’da, eşk ıyaların ve sûhte P aşa’m n Anadolu Serdarlığı
denilen m edrese taleb esin in isyan ın ı b as­
tırmağa m em ur olan bu A nadolu m ü fet­ A nadolu'daki isyan ı bastırm aya m e ­
tişinin arkasından da İstanbul’a şik â y et­ m ur edilen Koca S in an Paşa nın oğlı:
ler yağm ıştır. A m asya eşrafından Budak Üçüncü V ezir M ehmed Paşa 31 temmuz
B eyin oğlu olan A nadolu m ü fettişi H ü­ 1599 da Ü sküdar’dan hareket etti. A v u s­
seyin Paşa’m n da K arayazıcı zih n iy etin ­ turya sınırındaki m uharebelerde k u v v e t­
de bir şah siyet olduğu an laşılıyor. H ü­ li bir kum andan olm adığı m eydana ç ık ­
seyin Paşa Karam an m ıntıkasında itaat- mış bulunan M ehmed Paşa’nın A nadolu -
sızlığa başladığı sırada, K arayazıcı Urfa da başarı kazanm ası yekııazarda b ek le­
tarafına gitm iş olduğun göre, bunlar d a ­ nem ezdi. M ehmed P aşa’nm em rindeki
ha başlangıçta birb iriyle anlaşm ış ola b i­ k u vvetlerin ekserisi, K arayazıcı’nınki g i­
lirler. bi, leven d ve sekbanlardan m eydana g e ­
H üseyin P aşa’y a karşı, İstanbul h ü ­ tirilm işti. A nadolu halkından terekküp
küm eti tarafından, K aram an m ü te se lli­ eden bu askerin, kendileri gibi A nado-
mi, yan i beylerb eyi v e k ili M ehmed Ç a­ lu ’lu olan K arayazıcı’nın ku vvetlerin e
vuş m usallat ed ilm işse de, m ü tesellim karşı, hıristiyan A vrupa ask eriyle y a p ­
A ksaray civarında m ağlûp olup K onya’­ tıkları m uharebe biçim inde çarpışm ala­
ya kaçm ıştır. H ü seyin Paşa bu g a lib iy e­ rı um ulam azdı. O arada Maraş b ey ler­
ti tem in ettiği sırada K arayazıcı Urfa b ey liğ i dahilindeki tım arlı sip ah iler ile
tarafına hâkim vaziyetted ir. H alep v e Şam b eylerb eyliği askerlerinin
Gerek H ü seyin Paşa g erek se K ara- M ehmed P aşa’ya iltihakları em red ilm iş­
yazıcı’n ın p eşinen halkı bizar ve tedir­ ti.
gin eden tarafları soygunları idi. Bundan M ehmed Paşa ev v elâ H üseyin P a-
da asıl m üteessir olanlar zenginlerdi, şa’n ın üzerine K on ya’y a doğru yürüdü.
soygunları ek seriy etle cebrî salm alar Fakat o, M ehmed P aşa’nın g eld iğin i d u ­
şeklind e tecelli ediyordu. K arayazıcı’dan yunca bütün k u v v etleriy le b irlik te Urfa'
önceki küçük C elâli g ru p la n esas itib a ­ ya giderek K arayazıcı ile birleşti. H üseyin
riyle k öylerd e soygunlar yapm aktaydı. Paşa ile K arayazıcı’n m birleşik kuvvetler:
H albuki bunlar kend ilerin i daha k u v v et­ U rfa’nm dış hisarını m ahallî hüküm et
li görerek tasallutların ı kasaba v e şeh ir­ k u vvetlerin d en k o laylık la zaptettiler. İç
lere kadar uzatm ışlardı. T abii kasaba v e hisarı sıkıştırdıkları sırada M ehm ed P a ­
şehir zengini köy zen gin in d en daha fa z­ şa y etişerek dış k a ley i sardı. Buna r a ğ ­
la paralı ve daha çok tesir sahibiydi. O m en K arayazıcı, U rfa iç kalesini zapta
devirde zenginlerin ek seriy etin i mâzul ve vaziyetin i em n iy etli bir şek le sokm a­
kadılar, m üderrisler, köylerd e y e r le ş­ ya m uvaffak oldu. M ehmed Paşa U rfa’-
m iş olan kapıkulları v e n ih a y et m uhitin yı epeyce sık ıştırd ıysa da, m uhtem elen
eşrafı teşk il etm ek teyd i. K apıkulu a slın ­ bir yaz zarfında bir şe y elde ed em ey e­
dan olan zenginler, k en d ilerin e tım ar ve rek kışlam ak üzere D iyarbekir’e ç e k il­
zeam et tevcihi su retiy le A nadolu’y a g e l­ di. Ertesi baharda, ya n i 1600 sen esi ilk
m iş bulunduklarından A n ad olu ’nun y e r ­ baharında U rfa’yı yen id en kuşattı. M eh­
lisi değillerdi. M âzûl kadı v e m ü d erris­ med P aşa’nın em rindeki k u vvetler iç in ­
ler de u m u m iyetle y erli değillerd i. B u n ­ de H alep v e Şam taraflarından top lan ­
lar âsîlerin tasallutuna m ârûz kalınca, m ış b ed evi a sıl v e tabiatlı askerler A -
çoğu İstanbul’a kaçtılar. B öylece h ü k ü ­ nadolu’nun lev en d ruhuna yabancı o l­
m eti tazyik altın da bırakm akta idiler. duklarından daha sık ı çalıştılar. M uha­
Bu v a ziy et karşısında işin ehem m i­ sara u zayınca m ahsurların m ühim m atı
yetin i an iıyan hüküm et, A vu stu rya h ar­ kalm adığından kurgun yerine kuruşları
bi ile m eşgul bulunm asına rağm en, A n a ­ eriterek kullandılar. N eticed e K arayazı-
dolu’ya ilgi gösterm ek v e ordu sev k et- cı, k endisine bir sancak beyliği verilm ek
m ek m ecburiyetinde kaldı. Koca Sinan ve H üseyin P a şa y ı serdara teslim etm ek

1679
şartiyle m u kavem etten vazgeçti. H ü se­ y in e k ışlam ak üzere D iy a rb ek ire g ittiğ i
y in Paşa Urfa kalesinden aşağıya ip le görülm ektedir.
sarkıtılm ak sux-etîyle tesiim edildi. S e r ­ Ertesi baharda M ehmed P aşa’m n K a-
dar, teslim ald ığı H üseyin P aşa’yj İstan ­ rayazıcı ile vuruşm ası k a t’î gibi idi. F a ­
bul’a yollad ı. Müverrih. Selân ik î ve N a - kat o sene A vu stu rya seferin e giden S i­
im â’n ın verd iği izahata göre; D ivanda, vas b eylerb eyi Ma’n mud Paşa, İstan b u l-
H üseyin Paşa’m n eli ayağı kırıldı, e n se ­ dan geçerken, Karayazıcı leb in d e şe h a -
sinin derisi yüzülerek içine yanar bir d ette bulunarak, «Mehmed P aşa’n m zu l­
m um dikildi v e bu h a liy le bir beygire m ünden dolayı vuruşm aya m ecbur k a l­
bindirilerek ibret olsun diye şehirde d o ­ m ıştır, kendisinden istifa d ey e ça lışılm a ­
laştırıldı. Ondan sonra da O dun -k ap ısın ­ sı yerin d e olur» şeklinde konuşunca, y e ­
da Ç engele vurulm ak su retiyle öld ü rü l­ n id en a ffed ilm iş ve bu defa Çorum san ­
dü. cağı tevcih edilm iştir.
K arayazıcı m ukavem etten vazgeçin ­ K arayazıcı leh in d e şeh ad ette b ulu­
ce kendisine, bazı eserlere göre A m asya, nan M ahmud Paşa A vusturya seferin e
bazılarına göre de A yjntab sancağının gönderilm em iş, o sırada İçel’de çık m ış
tevcih ed ild iği bild irilm ek teyse de, İ s ­ olan «Sûhte» isyan ın ı bastırm ak üzere
lâm A nsiklopedisinde « K a ra y a zım m ad ­ İstanbul’dan A nadolu’y a sevkedilm iştir.
desini yazan m ü ellif, kaynak gösterm e­ Çorum sancak beyi Karayazıcı da onun
den kesin bir dil ile, önce A ym tab, 0 - m aiyetin e verim liştir. Haşan B ey -zâ d e
nun arkasından A m asya sancağının v e ­ tarihinde kayd ed ild iğin e göre; b u sıra­
rildiğini yazm aktadır. O d evir ta rih cile- da Çorum kadısı bulunan Ş eyh ü lislâm
lerinin değişik ve kifayetsiz izahları se ­ Sunullah E fendi’n in biraderinin oğlu o -
bebiyle: K arayazıcı’n ın m u k avem etten lan Çelebi K adı, am cası adına, K arava-
vazgeçiş tarihinde olduğu gib i, kendisine z ıc ı’dan 30 bin altun alm ış ve bu altu n -
tevcih ed ilen ilk sancağın hangisi oldu­ ların tesiriy le, K arayazıcı’m n esasında
ğu m eselesi de karışıkçadır. M aam afiiı kim seye bir zarar verm ediğini, asal z â li­
hâdiselerin cereyan tarzına bakarak bir m in vezir M ehmed Paşa olduğunu y a z ­
n eticey e varm ak gerekirse; ken d isin e m ış, bu yüzden K o c a . Sinan P aşa-zâd e
sancak verild iği yaz m evsim i içinde K a ­ M ehmed Paşa A nadolu serdarlığından
ra y a zı« ile M ehm ed P aşa’m n ikinci m u ­ azledilm iştir.
harebesinin A m asya’y a giderken vu k u
bulduğu gözönüne getirilince, ilk tev cih Sokııllu-zâde Haşan Paşa’nm
ed ilen sancağın A m asya olab ileceği h a ­ Serdarlımı
tıra gelir. E sasen, ayni m evsim için d e
hem m ukavem etten vazgeçm e, hem de Mahmud F aşa’mn m aiyetinde softa
birbiri arkasından iki sancağa tayin e - (sûhte) isyan ım bastırm ağa m em ur e d i­
dilm e, fazla zam an alab ileceği cih etle; len K arayazıcı’ıu n bu v azife He İçel’e
K arayazıcı’n ın m ukavem etten vazgeçişi gidip g itm ed iğin e dair tarihlerim izde bir
1600 yazında vuku bulduysa doğruca A - k a y ıt m evcu t değildir. İhtim al bu v a z i­
m asya’ya, şa y et M ehm ed Paşa’nın D iy a r- fe ile y o la çıkm ış, fak at m aiyetin d ek i
bekir’de k ışlam ası, H am m er’in kabul e t­ leven d erleri eski huylarından v a z g e ç ­
tiği şekilde, K arayazıcı’n m m u k a v em et­ m eyerek etrafa sark ın tılık ta bulunm uş,
ten vazgeçişin i m üteakipse, o takdirde Karayazıcı da ağır salm alarına devam
önce A ym tab sonra A m asya’nın v e r il­ etm iş olabilir- N itekim , kend isin in bir
m iş olab ileceği akla daha yak ın g elm ek ­ defa daha tedibine karar verild iği, bu
tedir. g aye ile 1601 sen esi yazında SokuIIu-zâ-
N aim â ve S e lâ n ik fy e göre M ehm ed de Haşan P agan ın A nadolu! serd arlığı-
Paşa’m n K arayazıcı ile bir d efa daha na tayin edildiği görülm ektedir.
çarpışm asının sebebi; onun, sancak b e y ­ S ok u llu -zâd e H aşan Paşa Bağdad v a ­
liğine tayin ed ilm esin e rağm en eski h u ­ lisi bulunduğu sırada, kendisine celâli
yunda devam ı yüzünd endir. Y apılan m u ­ İsyancılarını tedib için em ir g ön d eril­
harebede iki taraf da ağır zayiat verm iş diği zaman, H alep eyaletin d en m âzul a l­
v e K arayazıcı S ıvaş tarafına kaçm ıştır. tıncı vezir H acı İbrahim Paşa da S o k u l-
Bu hâdiseden sonra M ehmed P aşa’m n lu -zâ d e’nin em rine verilm iştir. Serdar

1680
S ok u llu -zâd e’nin gelm esin i beklem eden K arayazıc ı’y a gelince; o, K ayseri ö-
K aravazıcı ile K ayseri civarın d a m uha­ nündeki başarısından sonra, kardeşi D e­
rebeye tutuşan Iiacı İbrahim Paşa m ağ­ li H asaıı ile b irlikte k ışı N iğde sancağı
lûp olm uş v e gü çlü k le K ayseri k alesin e v e h avalisinde geçirdi. Tabii bu sırada
girerek kurtulm uştur. K a ley e dahil o la ­ halka epeyce zulüm lerde bulundu. B a ş­
m ayan askerin ekserisi isyan cılar tara­ vek âlet arşivi Feke te tasnifi kısm ında
fından öldürülm üştür. K âtib Ç elebi ve 2766 num araya k ayıtlı bir vesikadan öğ­
N’aim â bu m uharebede K arayazıcı’m n rendiğim ize göre; N iğde sancak beyi 13
yirm i bin askeri bulunduğu v e m u vaf­ ekim 1600 (4 rebiülâhır 1009) tarihli ar­
fakiyetini m üteakip, k en d isin e taraftar zında, âsilerin zulüm v e soygunundan
olacak kim selerin bütün vergilerden m u­ acı acı şik âyet etm ekteydi.
af tuttuğuna dair etrafa h üküm ler gön­ S ok u llu -zâd e Haşan Paşa ile C elâli
derdiğini bildirirler.- reisi K aravazıcı arasındaki m uharebe E l­
O devirde yaşam ış O sm anlı tarih çi­ bistan yakınında S ep etli m evk iin d e cere­
lerinin belirttik lerine göre; daha A m as­ yan etti (12 ağustos 1601 - 12 safer 10 10 ).
ya sancağının tevcih in d en önce, K ara- G örünüşe nazaran serdarın ordusunda
yazıcı, kendisine “Halim Ş a h ” unvanını H alep, Şam , Rakka v e D iyarbekir ta ­
vererek etrafına ferm anlar gönderm eye raflarının K ürt v e Arap asıllı aşiret h a l­
kalkışm ıştır. Kâtib Ç eleb i’n in “F ezlek e” kından epeyce asker vardı. Bu çarpış­
sinin 143 üncü sayfasın d a, N aim â tari­ mada Karavazıcı m üthiş bir m ağlû b iye­
hinin birinci cildinin 246 ncı sa y fa sın ­ te uğradı. Otuzbin k işilik olan ordusu­
da örneği verilen E ylü l 1600 tarihli şu nun 20 bin k işisi m uharebe m eydanın­
hüküm onun bu husu sta h ayli cesaretle da te lef oldu. B unun üzerine yanında
konuştuğunu gösterm ektedir. kalan k u v v etleriy le Canik (Sam sun) ta­
“K ayseriye sakinlerinden işbu h â - raflarına kaçtı. Haşan P aşa da âsiyi ta ­
m il-i hükm -i şerif M ehm ed nam kim es- k ip le T okat’a geldi.
ne, O sm aniyan tarafından b im a y etillâ h -i Haşan Paşa, m eşhur C elâli reisi K a-
teâlâ m ünhezim olan serdar Hacı İbra­ rayazıcı’yı m ağlûben Sam sun tarafına
him- Paşa m uharebesinde bu canibe k e- kaçırdığı sırada, A nadolu’nun h er tara­
m al-i ihlasla itaat etm ek le cem iî tek â­ fında tam bir sükûn m evcu t değildi,
lif ve rüsum dan m utlak m u af eyledim . K arayazıcı kadar büyük olm am akla b e­
V e elin e bu h iik m -i hum âyuııu verdim raber, ku vvetleri yü zlerce k işiy i bulan
ve buyurdum ki: d est-i O sm aniyan bu bazı eşk iya reisleri, bulundukları m ın tı­
taraflardan b ilk ü lliye mur-kati v e sa lta ­ kada soygunlar icra ediyorlardı. B aşve­
nat bilâniza bana m ukarrer v e m ukad­ k â let arşivi F ek ete tasnifi kısm ındaki
der oldukta, tarafım dan tâyin olunan 3047, 3146, 3163 n u m a ra lı. vesikalardan
em r v e hüküm m u cibin ce m ezburı m uaf öğrendiğim ize göre; A ksaray kadısı p c i­
ve -müsellem tutup rüsûm ve tek âliften vardaki C elâlilerin tecavüzlerinden,
bir nesne tek lif etm iyeler; h er kim bu Ermetıak kadısı Piri, S a n Yakup v e K a­
hükm e itaat etm ezse cezası verilü r ve ra Sinan adlı eşkiya reislerin in 700 k i­
bu h ü km -i şerifi elin d e ipka edip m az- şilik tü fek li k u v v etleriy le İçel v e Lâ-
m û n-u hum âyunu ile am el ey liy eler: şö y ­ rende m ıntıkasındaki k ö y v e kasabaları
le bileler, harrer fi e v a sıt-ı reb iü levvel yağm a ettiklerinden, A nadolu b ey lerb ey ­
sene tis'a ve e lf ”. liğ i kaym akam ı da K ütahya civarında
Hacı İbrahim P aşa’nın . m a ğ lû b iy eti­ eşk iy a la n n bir sürü facia işled ik lerin d en
ni m üteakip Serdar S ok u llu -zâd e Haşan b ah isle İstanbul'a arızalar gönderiyorlar­
Paşa hem ence C elâliler üzerine yü rü m e­ dı. B inaenaleyh, K arayazıcı E lbistan ci-
di. İhtim al, daha gen iş çapta hazırlan­ v a n n d a 20 bin k işi zayiat v erm ek le A -
m ak ve pek yaklaşan k ış m evsim in i at­ nadolu’daki C elâliler yo k ed ilecek şe ­
lattık tan sonra esaslı bir m uharebe ver­ kilde ezilm iş olm uyorlardı. Daha yu k arı­
m ek istem ekteydi. Zira, N aim â’nın (C: da izah ettiğim iz sebepler dolayışiyle,
1, S: 293) kaydına nazaran, İbrahim P a- A nadolu’nun bozulan düzeni birçok e ş­
şa’nın m ağlûbiyeti haberi ken d isin e u la ş­ kıyanın türem esine, bir eşk iya reisinin
tırıldığı zam an Sokullu-zâdti D iyarbe- zayi ettiği ku vvetlerin yerin in k ısa za­
kir’de bulunuyordu. m anda yeni iltihaklarla dolm asına m ü­

1681
sait bulunuyordu. Onun için d ir ki, K a- şana alup tüfenk ile H aşan Paşayı urup
rayazıcı Sam sun taraflarına gidince, şeh it ettik d e (N isan 1602) D eli H asan’ın
k en disine yen i iltihaklar vuku bulm a­ meram ı su h u letle hasıl olm ağın, le şk e r -i
y a başladı. Fakat bu yam an C elâli reisi. m enhusin kaldırıp A nadolu v ilâ y etlerin i
H aşan P aşa’dan intikam ım alm aya fır­ garete azim et edüp göçtü g itti”.
sat bulam adan 1602 senesinin ilk ay la n
için d e Canik dağlarında öldü. N aim â’- Celâli tenkiline m em ur edilen
m n (C: 1, S: 295) “kethüdası olan Ş a h - diğer serdarlar
v erd i’den m enkuldür k i” k a y d iy le b il­
dirdiğine göre; hüküm et tarafından bu­ S ok u llu -zâd e Haşan P aşa’nm ö lü ­
lunup da ateşte yak ılm asın d iy e Kara m ünden sonra Celâli so y g u n la n yin e
Y azıcı’n ın cesedini adam lan parçalara a - şid d etle devam etti. S ok u llu -zâ d e’nin
yırm ışlar ve her bir parçayı bir yere yağm alanan ağırlığı eşk ıyaların k uvvet
göm m üşler. bulm asında, ik tisadi yardım m alzem esi
K arayazıcı ölü n ce C elâli reisliğin e y erin e geçm işti. Bu sayed e artırdığı k u v ­
onu n kardeşi D eli H aşan geçti. Bu ara­ v etlerin i yan m a alan D eli H aşan, A n a ­
da Ş ahverdi, Y ularkıstı v e T avil gib i e ş- dolu ey â letin e teveccüh ettiğ i sırada, e ş­
k iya reisleri D eli H asan’a iltih ak etm ek ­ kıyanın tedibi için D iyarbekir b ey lerb e­
le beraber, bilâhare bir kısım eşk iyalar y i v ezir H üsrev Paşa serdar tâyin e d il­
A nadolu’nun dört bir tarafıfıa y a y ıld ı­ m iş bulunuyordu. H üsrev Paşa bu işle
lar. Bu yüzden K arayazıcı’n ın ölüm ü A - vazifelen d irild iği zaman Halep, Ş am ve
nadolu’nun huzura kavuşm asına d eğil Maraş ey â letleri k u vvetlerin in d e ona
huzursuzluğun daha y a y g ın v a ziy ete in ­ iltih a k la n bildirilm işti. Fakat bu ey â let
kılâbına y o l açtı. M aam afih, K arayazıcı- k u vvetlerin d en hiç biri gelm ediğinden
n ın ölüm ünü takip eden ilk aylar zarfın ­ Hüsrev Paşa S ivas’tan ileriy e geçem edi.
da A nadolu’da en büyük âsi kalabalığı Bunu fırsa t b ilen C elâliler ise Anadolu
D eli H asan’ın etrafında bulunuyordu. m uhafazasında bulunan H afız A hm ed
S ok u llu -zâd e Haşan Paşa T okat’a Paşayı K ütahya k alesinde m uhasara e t­
g eld iği zam an m aiyetin d ek i askerin bü­ tiler.
yü k kısm ı süvarilerd en m ürekkepti. E- 1602 sen esi, C elâliler yüzünden, A -
sas ku vvetleri piyad e olan v e dağlara sı­ nadolu için sık ın tılarla dolu bir sen e o -
ğınan eşk iya ile m u va ffa k iy etli b ir harp
larak biterk en 1603 ün ilk ayı içinde C e­
yapab ilm esi için H aşan Paşa’nın da p i­ lâli serd arlığm a G üzelce M ahmud P a­
yade tüfenkendazlara ih tiyacı vardı. Bu şa tâyin edildi. Fakat 20 gün sonra o -
durum u İstanbul’a yazan S ok u llu -zâd e
nun sadaret kaym akam lığına tâyin e d il­
kâfi m iktarda tüfenkendaz toplam nca- m esiy le, C elâli serdarlığı Cerrah M eh­
ya kadar T okat’ta kalm ak ih tiy a cın ı h is­
med P aşa'ya tevd i ed ild i (25 şubat 1603).
setti.
Bu da G üzelce Mahmud Paşa gib i ça ­
 siler ise h er fırsattan fayd alan m a­ bucak d eğiştirilerek C iğala-zâde Sinan
y ı ön plânda tutarak, bu m ü ddet içeri­ Paşa C elâlileri tenkil etm ek ü zere ser­
sind e Haşan Paşa’nın D iyarbekir’den
dar oldu (9 m art 1603). B a şv ek â let ar­
g elen ağırlığım yağm aladılar. Sonra da
T okat önüne gelerek Haşan P aşayı s ı­ şivi A li E m iri tasnifi vesik aların Ü çü n ­
kıştırdılar. Haşan Paşa o sırada kâfi d e­ cü M ehmed kısm ında bulunan 15 n u m a­
recede k u vvet toplıyam am ış olduğundan ralı bir ferm andan öğrendiğim ize göre;
T okat kalesine sığın d ı. E şkiya da şehri C iğala-zâde serdar tâyin ed ild iği zaman
e le geçirip. Haşan P aşa’nın “C ennet bâ- A nadolu tarafındaki birkaç b ey lerb ey in ­
ğ ı” dediği bahçeyi tahrip v e talan e y le ­ den başka, Özü b eylerb eyin in de Celâli
dikten sonra k aleyi kuşattı. T okat k a le­ tenkili için Konya m ıntıkasında bulunan
sin in k uşatılm ası bir a y sürdü. Bu ara­ C iğala-zâd e’y e iltih ak ı em redilm işti. A -
da k aled en çıkan birisi H aşan P aşa’nm nadolu b eylerb eyi H afız A hm ed Paşa ile
h er sabah gelip oturduğu tah ta perde R evan b eylerb eyi S ey y id M ehm ed P a ­
ile çevrili yeri eşk iyalara haber verdi- şa da C iğala-zâd e’nin em rine girec ek le­
N eticede, m üverrih N aim â’nın d ili ile: re dahildi.
«eşkivadan bazı h ab isler ol m ahalli n i­ C elâlilerin tedibi için bir taraftan

1682
böyle asker toplanm aya ça lışılırk en bir liler bitip tükenm iş değildi. Onun için.
taraftan da H üsrev P aşa’n ın serd arlığın - C iğala-zâde’den sonra da, A nadolu’daki
dan beri K arayazıcı’nm kethüdası M us­ C elâlileri tenkil ile vazifeli serdarlar g ö n ­
tafa ile kardeşi D eli Haşan bir takım v a - d erilm eye devam edildi. Bu cüm leden o-
adlerle elde ed ilm ey e uğraşılıyordu. N i­ larak 1603 yılın d a Anadolu beylerbey:
h ayet A fyon K arahisar’da kışladığı sıra­ Nuh Paşa serdarlıkla vazifelen d irild i.
da kethüdası Ş ah verd i’y i İstanbul’a y o l­ Nuh Paşa, K arakaş ve T avil Bölükbaşı
layan D eli H aşan, gerek kethüdası g e ­ gib i C elâli reislerini tep eliyecek ti. F a ­
rekse başka aracılar v a sıta siy le k endi­ kat. N aim â’nın an lattığın a göre (C: 1.
sini affettirdi. B unun üzerine kendisi S: 333); Veziriazam Y em işçi Haşan P a-
Bosna b eylerb eyliğin e tâyin edildi (Mart şa ’nm Nuh Paşa’ya düşm anlığı o ld u ­
1603). A vusturya harpleri kısm ında an la ­ ğundan A nadolu serdarlığm dan azlolu-
tıld ığı veçh ile 10 bin k işilik k u vvetiyle narak bu vazife, vezir rütbesine terfi e t ­
R um eli’y e geçen D eli H aşan bir b eyler­ tirilen H alep b eylerb eyi N asuh Paşa’ya
beyi sıfa tiy le P eşte m uhasarasında bu­ verildi. Serdarların bir kısm ının, daha
lundu. vazifesi başına gitm eden azledilm esi v e ­
D eli H asan’m y o la g elm esin e v e bir ya herhangi bir seb ep le değiştirilm esi de
h ayli insanı da beraberinde R um eliV e Celâli isyanlarının uzun sürm esine tesir
götürm esine rağm en A n ad olu ’daki C elâ- eden âm iller arasındaydı.

İST A N B U L ’DA SİPAHİ İSYANI

Senelerdenberi devam eden A v u s­ M ısır’dan m âzûl A bdulvahab Efendi g e ­


turya harbinin üzerine bir de Celâli is ­ tirildi.
yan larının ek lenm esi, İstanbul’da da a- Fakat, d ev let erkânı arasında y a p ı­
ğır ve huzursuz bir h ava yaratm ıştı. lan bu d eğişik lik askeri tatm in etm e­
Gerçi saray ve yü k sek m akam larda bu­ m işti. Onun için 6 ocak 1603 günü si-
lunan devşirm elerin ek serisi buna aldır­ pan taifesinin ayaklanarak padişahtan
m ıyor, nüfuz m ücad elesin e v e servet «ayak divanı» isted ik leri görüldü. B u ­
yığm a yarışm a devam ediyordu ama, a s­ nun üzerine saray avlusuna taht k u ru l­
ker sınıfı bu kârsız m ücadeleden asla du. Ş eyh ü lislâm , sadaret kaym akam ı,
m em nun değildi. Bu v a ziy et karşısında kazaskerler, ulem â v e sair erkândan o -
nihayet, 1603 senesi başında kapıkulu tuz kişinin daha padişahın tahtını iki ta ­
sipahilerinin seslerin i y ü k selttik leri g ö ­ rafında dizildikleri bu ayak divanında,
rüldü . sipah taifesin in m ü m essili olarak Poyraz
A skerin, d ev let erkânını tedbirsiz­ Osman, H üseyin H alife ve Kâtib Cez-
lik le itham ı karşısında ilk çare olarak mi istek v e şik âyetlerin i bildirdiler.
bazı makam sahipleri arasında derhal Bunlar, m üverrih N aim â’nm ifa d esiy le
değişiklik yap ıldı. Bu cüm leden olarak: (C: 1, S: 307) şöyle konuştular: «Pa­
Saatçi Haşan Paşa sadaret kaym akam ­ dişahım , ask er-i İslâm seferde ik en C e­
lığın dan azledilip, on b eş yirm i gü n ön ­ lâ li hanüm anları söndürm ekte v e bun­
ce A nadolu serd arlığiyle vazifelen d iril­ lara tanınan rü tbelerle m em lek etin ş e ­
m iş olan v e henüz İstanbul’dan a yrılm a­ refi payim al olm akta. H alen Erzurum e -
m ış bulunan G üzelce Mahmud Paşa k a y ­ yâ leti Köse S efer Paşa’nın sekbanları v e
m akam lığa, yen içeri ağası Ali A ğa’nm leven d leri e lin d e ,'S ivas ey â leti A laca
azliyle bostancıbaşı yen içeri ağalığına A tlu d em ekle m âruf A nm ed Paşa zor­
getirildi. Saatçi H aşan Paşa hem ence baları hükm ünde, Karaman ey â leti D eli
Y edikule'ye gönderildi (3 ocak 1603). Haşan, ve M erzifon, K astam onu ve
A yrıca iki gün sonra da Şeyhülislâm Çankırı sancakları T avil ve Kara S ait
M ehmed E fen di’n in yerin e S unullah E - zaptında olup bunun gibi C elâliler dün­
fendi, Anadolu kazaskeri Esad E fendi’­ yayı tuttu. Beş altı kerre serdar tâyin
n in yerin e İstanbul kadısı E bulm eyam in olundu fakat bir m aslahat görülm edi.
M ustafa Efendi, ondan boşalan yere de V ü k elâ v -ı d evletin ihm ali ve m ahrem -i

1683
esrar-ı saltanat olanların iğfali bu acaip bi derhal İstanbul’a yetişm esinin de
duruma sebep olm ağla, kanun ve şeriat m enfaati icabı olduğunu bildirdiler. B u­
icabı her birinin cezası derkârdır». nun üzerine Yemişçi Haşan Paşa m ev ­
O arada, vazifesini ihm al ile s u l a n ­ sim in kış olm asına bakm adan derhal
dırılanlardan, üç gün önce sadaret k a y ­ yola çıktı. Bertenk denilen y ere vasıl
m akam lığından azledilm iş bulunan S a ­ olduğu sırada İstanbul'dan gelen ikinci
atçi Haşan Paşa Y edikule’den getirildi.. m ektupla Gazanfer A ğa ile Osman A ğa’-
Kendi havasm ca v e hatalı şekilde iş nın öldürüldüklerini öğrendi. N iş e var­
gördüğüne dair itham lar karşısında «her dığı sırada da V alide Safiye Su ltan ’m
maddeyi p â y e-i serir-i âlâya arz ettiğ i­ m ektubunu aldı. O da sadnâzarru İstan­
ne» dair telhisler ibraz etm esi üzerine, b ul’a davet ediyordu. Y em işçi Haşan
hem ithamların, yükünden hem de b aşı­ Paşa, m aiyetinde bulunan m üverrih H a­
na bir iş gelm ekten kurtuldu. Bunun g i­ şan B ey-zâd e’y e Valide Sultan’a cevap
bi tem ize çıkam ıyaıılardan dördüncü v e ­ yazdırdıktan sonra yürüyüşünü daha
zir Tırnakçı Haşan Paşa «m eydan-ı in ­ fazla hızlandırdı. Filibe’y e g eld iği sıra­
tikamda boynu urulm ağa çökerilm iş i- da kapı kethüdası Yem enli H üseyin Ağa
ken» yeniçerilerin şefaatiyle affolundu. ile S ü leym aniye m ütevellisi Sarı A li A -
îk i vezirin bu şekilde hayatlarım ğa’y a m ülâki oldu. Bunlar sadnâzam a;
kurtarm alarım m üteakip, Naim â’ya göre; o gece B üyük Çekmece de konaklam ası­
sipah taifesinin, Hadım Hüsrev Paşa’nın nı, padişahın o gece için S ilivri k ap ısı­
serdarlığına sebep olduklarına dair it­ n ın açık bırakılm asını em rettiğini, erte­
hamları üzerine K apu-ağası Gazanfer A - si güne kalırsa, zorbaların, yolunu k ese­
ğa ile D arüssaade ağası Osman A ğa’nm rek, hem kendisini hem de adam larını
boyunları vuruldu. Ondan sonra ayak öldüreceklerini, onun için İstanbul'a m u t­
divanı nihayet bularak padişah Üçüncü laka geceley in girm esi lâzım geldiğini
Mehmed harem dairesine çekildi. bildirdiler. Bu sözler karşısında vaziy e­
Bir Macar devşirm esi olan K apı-ağa- tin veham etini anlıyan Yem işçi Haşan
sı Gazanfer A ğa ile Darüssaade ağası P aşa , Şabanın 25 <7 şubat) inci gecesi
zenci Osman Ağa'nın idam ı, saray m u ­ sûrdan içeri girerek doğruca A tm eydam ’-
hitinde hakikaten mühim bir tem izlik ndaki sarayına (İbrahim Paşa Sarayı)
hareketi dem ekti. Zira bunlar, sahip o l­ dahil olarak, bir telhis ile vusûlünıi pa­
dukları büyük nüfuzlarından faydalana­ dişaha arzetti.
rak senelerden beri Osmanlı sarayında Sadrıâzam Yemişçi Haşan Paşa'nın
birçok entrikalar çevirm ekte idiler. D ev ­ A tm eydanı’ndaki saraya dahil olduğunu
let adam larının azil v e tâyinlerinde, bir anlıyan sadaret kaymakamı Güzelce
çok rüşvet işlerinde eli olan bu iki sa­ Mahmud Paşa geceleyin sadrıâzamın
ray adamı bilhassa valide Safiye Sultan’- sarayına gelerek kendisi ile görüştü. O-
ın entrika âleti durumundaydılar. Ş ü p ­ nun arkasından da kazaskerler gelerek
hesiz, onların bu halleri bir çok kim se­ sadrıâzarîıla konuştular. Bunlar giderken
ler ve askerî erkân tarafından b ilin ­ Y em işçi Haşan Paşa: «şeyhülislâm a v a -
m ekteydi. Naimâ ve diğer m üverrihlerin rup bizden isa l-i dua v e selâm edüp di-
tafsilât verm em elerine rağmen, ayak d i­ y esiz ki; bu m ahalle nüzûl eylem eden
vanı sırasında, bunların entrikacılıkla­ yoldan doğru saadethanelerine varup
rından şik âyet edilip haklarında atılıp m ülakat ed ecek idik, geç vak it olm ağla
tutulinuş olm ası kuvvetle muhtem eldir. huzurlarına m âni olm ayalım deyu saba­
h a tehir olundu, yarın ne vak it m üsaade
Sadrâzam Y em işçi Haşan Paşa’nm olursa istilâm v e bu cânibe ilâm edesiz»
İstanbul’a gelm esi d iye şeyhülislâm a haber götürm eleri h u ­
susunda tenbihatta bulundu.
İstanbul’da sipahi ayaklanm ası vuku
bulduğu sırada Sadrâzam Yemişçi Ha­ Yem işçi Haşan Paşa’nm Y eniçerileri
şan Paşa B elgrad’da kışlam aktaydı. S i­
pah taifesinin ilk sızıltılarını m üteakip
Sipahilere karşı kullanm ası
sadrâzamın İstanbul’daki taraftarları bir Sadrıâzam Yemişçi Haşan Paşa er­
mektup yazarak vaziyeti anlattıkları g i­ tesi sabah şeyhülislâm ı boş yere b ek le­

1684
di; m ülakata davet eyled iği şahsın ne Güzelce Mahmud Paşa, Padişahın
kendisi geldi ne de bir haber gönderdi. Yem işçi Haşan Paşa tarafını iltizam e tti­
Zira o gün sabahleyin şeyhülislâm , sipah ğini Öğrenince telhis ve fetva yolu yle
zümresinin, A vusturya hududundaki son yapam adığı işi; her dakika harekete h a ­
m uvaffakıyetsizîiklerin m üsebbibi olarak zır olan sipahiler vasıtasiyie yapmak is ­
sadrı âzami suçlandırm aları üzerine, onun tedi. Haşan Paşa, asker tarafından ö l­
İdamına fetv a verm işti. Sadrıâzam h ak- dürüldüğü takdirde bir olup b itti şek lin ­
kındaki idam fetvasın ı alan Güzelce de m aksat hasıl olacaktı. Zorbalar ayak­
Mahir!ud Paşa ise, fetvan ın m eşru iyeti­ landırarak sadrıâzam m sarayına şev k et­
ne dair kazaskerlere a y n bir kâğıda der­ ti. V akit akşam a yakındı. Zorba sipah
kenar yazdırm ış, daha sonra bir telhise zümresi A tm eydanı'ndaki sarayın önüne
bağlıyarak padişaha sunmuştu. gelince, muhkem olan saray kapılarının
Sadaret kaym akam ı Güzelce M ah- kapatılm ış olduğunu gördüler. Vaktin
m uö Faşa, geceleyin sadrıâzam a dost, geç olm asını n azan itibara alarak sa d n -
görünüp, gündüz onun aleyhinde çalışır­ âzarmn öldürülm esi işini ertesi sabaha
ken Yem işçi Haşatı Pasa vaziyetten h a ­ bıraktılar.
berdar olm uş, bunun üzerine derhal Yemişçi Haşan Paşa vaziyetin veha-
Mahrnud Paşa aleyhine bir telh is yazdı­ met ve nezaket arzettiğini görmüş vc
rarak padişaha gönderm işti. Müverrih sü r a tle m ukabil tedbirler alm adığı tak ­
Haşan B ey-zâde’nin kalem e aldığı bu dirde sipahilerin elinde can vereceğini
' tezkerede; G üzelce Mahmud Paşa'nııı anlam ıştı. Bunun için geceleyin yanına
büyük bir fesat hazırladığı, bunun için iki hizm etkâr alarak tebdili k ıyafetle as-
etrafa 30 bin flori dağıttığı, hem en hare­ raym kule kapısından çıkıp A ğa-k ap ısı­
k ete geçilerek Mahmud P aşa’nın hakkın­ na, yan i yeniçeri ağasının dairesine g it­
dan gelinm ediği takdirde v aziyetin fona m işti. M üverrih Haşan B ey-zâd e’nin i-
olacağı kaydedilm ekteydi. Haşan Paşa fadesine nazaran, saraydan ayrılırken,
bu tezkeresinde bilhassa, sadaret k a y ­ Haşan B ey-zâd e’ye, bir m üddet sonra
m akam ının sipahilere dayanm asına m u ­ kalem kâğıt alıp Y em enli H üseyin Ağa
kabil yeniçerilerin de kendi elinde oldu­ ve Sarı Ali Ağa ile buluşup A ğa-k ap ı-
ğuna işaret etm ekteydi. sma gelm esini teabih eylem iş, o da sad-
A nlaşıldığına göre, sadaret kaym a­ nâzam ın emririce hareket suretiyle A ğa
kamı ve sadrıâzamm telhisleri pek az kapısında Haşan Paşa’y a m ülâki olmızş-
zaman farkı ile padişahın e -
liııe geçm işti. Üçüncü Merı-
med, sadrıâzamm istek leri­
ni daiıa uygun görmüş olm a­
lı ki, Güzelce Mahmud Pa-
şa’nın telhisini reddetti. Ve
kapıcılar kethüdası Kasım
A ğayı huzuruna çağırarak,
bu gece Mahmud Paşa’nın
hakkından gelm esini v e ken­
disine sunulan telhis, fetva
ve kazaskerlerin imza k âğıt­
larını veziriazama v erm esi­
ni em retti. Kasım A ğa Önce
fetva ve telhisi Y em işçi Ha­
şan Paşa’ya ulaştırdı. Yalnız
bu arada kendi hocası olan
Anadolu kazaskeri Ebül-
m eyam in Mustafa E fe n d i­
nin im zalı kâğıdını sak lıya-
rak sadrıâzama vermedi.

1685
tur. M üverrih Hasaı: B ey -zâ d e, yen içeri gözleyip veziriazam a m ûin olup zorba
ağası dairesinde sad n âzam la b u lu şm ası­ eşk iy a sın ın haklarından gelin m esin e im ­
nı şö y le anlatm aktadır: «A ğa-kapısına dat v e ikdam eyliyesiz. Benim d u a -i h a y ­
vardım , gördüm ki Haşan Paşa sad r-ı rım v e h ü sn -ü teveccühüm sizinledir».
m ecliste câlis ve yeniçeri ağası etbaı ile Y em işçi Hasaıı Paşa’n ın A ğ a -k a p ısı-
m ak am -ı hizm etinde kaim». na gelm esi v e n ih a y et onun tarafını tu ­
Bu duruma göre; Y em işçi Haşan tan p adişahın bu h a tt-ı hüm âyunu ile
Paşa oraya gid er gitm ez çabucak y e n i­ O sm anlı tarihinde enteresan bir hâdise
çeri ağası ile anlaşm ış v e yap ılacak iş le ­ cereyan etm ek te v e ilk defa bir asker
rin esasını plânlam ıştı. N itekim Haşan sın ıfı diğer bir sın ıfın aleyhine k ışk ırtı­
B ey-zâd e gelince ona derhal bir telh is ka­ lıp b ilfiil kullanılm ak isten ilm ek teyd i.
lem e aldırdı. Bu yazıda: Ş eyh ü lislâm S u - Padişahın yen içerilere, haklarındım g e l­
nullah Eferıdi’nin eşk iy a y a yardım cı o l­ m elerini sö y led iğ i «2orba eşkıyası» zah i­
duğunu, ev v elc e birader-zâdesi v a sıta - ren, onların sakladıkları adam lar oim ak-
siy le K arayazıcı’dan 30 bin kuruş rüş­ la beraber bir bakım a da sipahilerin biz­
v et alıp Sinan P aşa-zâd e M ehmed P a- zat ken d ileriyd i.
şa’y ı serdarlıktan azlettirdiğini, Gazan­ Y en içeriler S ü leym an iye avlusunda
fer A ğa ile Osman A ğanın idam larına toplandıkları sırada eld e ed ilm iş vazi­
yol açan hadisede de parm ağı olduğunu, y ette olduklarından, asker nam ına k o ­
şim di de kendisin in k atli için fitn eler nuşan birisi şeyh ü lislâm ın azlini, sada­
çevirdiği, daha da pek çok fitn eler için ret kaym akam ının idam ını, zorbaları
hazırlıklı bulunduğu, y en içeriler tarafın­ teslim etm ed ik leri takdirde sipahilerin
dan vücudu ortadan kaldırılm ak istenen de haklarından gelin m esin i istedi.
bu şahsın azli ile R odos’a n efy in in lü ­ Y eniçerilerin Süleym an iye'd e top­
zum lu olduğu şeklind e satırlar y er a l­ lanm asına m u k ab il sip ah iler de A tm ey -
m aktaydı. Haşan Paşa, Sunullah E fen - da’m nda A slan h an e önünde m evk i a l­
d i’nin azlini isted ik ten sonra şe y h ü lis­ m ışlardı (8 şubat 1603 — 26 şaban 1011).
lâm lığa A nadolu kazaskeri M evlâna O sırada veziriâzam tarafından gön d eril­
M ustafa E fendi’nin tayin i için inhada m iş bulunan birkaç y en içeri subayı zor­
bulunduğunu bildirm ekteydi. baları sipah ilerd en istedi. Fakat sipahi­
Y em işçi Haşan Paşa padişaha bu lerden birisi, padişah bütün sipah ta ife ­
telh isi gönderirken vaziy etin i daha sa ğ ­ sinden vazgeçem ez m ü lâh azasiyle istenen
lam a bağlıyabilm ek için vezirlere, u le ­ adam ları v erm iyecek lerin i bildirdi. Ta­
m â v e m eşayihe, cebeci, topçu, tersane b iî yen içeri subayları S ü ley m a n iy e’y e
halkı ve e h l-i h iref ağalarına b uyruldu­ dönerek sip ah ilerin bu cevabını sadrıâ-
lar yazdırdı. N aim â’ya göre (C: 1, S: zam a bildirdiler. O sırada saraydan g e ­
313); bu buyruldularda: «her kim ki len çavuşlar A nadolu kazaskeri E bulm e-
padişaha itaat üzeredir, â lâ t-ı harbi ile yam in M ustafa E fen d i’n in şey h ü lislâ m lı­
S ü leym an iye harem inde hazır v e em re ğının tasdikine dair evrakı veziriâzam a
m untazır bulunalar» denm ekteydi. suı.dular. İstan b u l’a gird iği dakikadan
Sadrıâzam ın telh isi sabah olm adan beri v a ziy eti gayet u stalıkla idare eden
önce padişahın eline u laşm ış, k en d ileri­ Y em işçi Haşan Paşa, bu sabah da bütün
ne buyruldu yazılan asker sın ıfları ise vezir v e ulem ân ın kendi tarafını tu ttu ­
güneş doğarken S ü ley m a n iy e avlusuna ğunu gösterm ek d ü şü n cesiyle hepsini
toplanm ış bulunuyordu. Y en içeriler de S ü ley m a n iy e’y e d âvet etm işti. V ezir­
ağa kapısının önüne d izilm işlerdi. O s ı­ lerden C iğala-zâd e Sinan Paşa da­
rada yeniçeri ağası Ferhad A ğa m erd i­ v e te icabet etm ediği halde kendisini
ven başına çıkarak askere karşı şu h a tt-ı zorla getirtm işti. B inaenaleyh, bu toplu­
hüm âyunu okudu: luk sayesin d e arzularını etrafındakilere
«Siz ki yeniçeri kullarım sız, berhü- sür’atle kabul ettireb ilir v e v ak it k a y ­
dar olasız, nim etim sizlere h elâl ola. A - betm eden çabuk iş görebilirdi. N itek im
b a-i kiram v e ecdad -ı izam ım zam a­ sipahilerden red cevabı gelin ce, derhal
nından bu ânâ gelin cey ed ek sizden h ı­ yen i şeyhülislâm a: «defter olunan zorba
yan et ve habaset ve h ilâ f-ı rıza hareket eşk ıy a sın ı teslim d en im tina ve in at üzre
sâdır olm ayıp, daim a rıza y -ı şerifim i içtim a edüp, ita a t-ı em r-i padişah etm e­

1686
yen züm re-i sipah hakkında ne buyurur- bütün aramalara rağm en elebaşılardan
suz? şer’an n e . lâzım gelir» sualini sor­ sip ah iler kâtibi Cezmi ele g eçirilem em iş­
muş, şeyh ülislâm da: «em r-i su lta n -ı İs­ ti. B ilâhare bunun; hâdise günü ken d isi­
lam a itaat etm em ekle cü m lesi baği olur, ni bir tabuta koydurarak Ü sküdar’a nak ­
kati' ile ce m iy e tle r i tefrik olunm ak lâ ­ lettird iği, İstanbul'dan bu şek ild e çık ­
zım gelir» d iye cevap verm işti. tıktan sonra bir kaç hizm etkârı ile atla ­
Ş eyh ü lislâm ın fetvası üzerine sip a­ nıp A nadolu yo lu tutm uş olduğu, fakat
hilere tekrar adam y olla n ıp zorbalar is­ yanındaki hizm etkârların parasına göz
tenm iş ve fetvad an da haberdar ed il­ koyup yolda kendisini öldürdükleri ö ğ ­
m işlerdir. Eski cevaplarında ısrar e t­ renildi.
tikleri haberi g elin ce Y em işçi H aşan P a­
şa İstanbul’un sur kapılarını kapattırdı Y em işçi Haşan P aşa’mn idam ı
ve kendisi A ğa-k ap ısm d a kalıp y e n içe r i­
leri sipahiler üzerine şevk etti. Bu sıra ­ Sipahi ayaklanm asının y en içeriler
da sabık şeyh ü lislâm Sunu llalı Efendi i- v a sıta siy le b astırılıp sipah ilerd en e p e y ­
le Güzelce M ahmud P aşa’nm k onakları­ ce insan öldürülm esi, bu ik i asker sın ı­
na gönderilen adam lar, kaçıp saklanm ış fı arasına düşm anlık hislerin in girm esi­
olan bu şahısları bulam adılar. n e yol açtı, ila ttâ bir m üddet için tenha
A tm eydanı'nda toplanm ış bulunan y erlerd e birbirine rastlıyan yen içer i ve
sipahiler, kendilerinden çok kalabalık o - sip ah iler arasında yek d iğerin i öldürm e
lan yeniçeri, cebeci, topçu v e eh l-i hircf v a k ’aları görüldü.
halkının üzerlerine geld iğ in i görünce e t­
İki asker sın ıfı arasına b öyle bir his
rafa dağılıverdiler. Bu arada darphane
y erleşirk en , bu işi başaran v e yen içeri­
civarındaki K urşunlu hanı basan y e n i­
le r e g ü ven en Yem işçi Haşan P aşa'm n i-
çeri ağası Ferhad A ğa burada bir m ik ­
se huylarında hayli d eğişm e oldu. Os­
tar sipahi öldürdü. Y eniçeriler bütün
gün ve gece etrafta sipahi aradılar.
m anlI m üverrihlerinin hem en hepsinin
b elirttiğ in e nazaran, gururu m ü th iş art­
O geceyi de A ğa-k ap ısm d a geçiren
tı, haşin v e insafsız h âle gelip , âdeta
V eziriâzam Y em işçi H aşan Faşa ferdası
kim seyi dinlem ez oldu. Bu h a lin in bir
gün. sab ah leyin y in e şeyh ü lislâm , kazas­
n eticesi olarak bir çok k im seleri sudan
kerler, vezirler, u lem âyı oraya d a v et e t­
b ahan elerle idam ettirdi. Bu cüm leden
ti. B unlarla beraber m ü sellâ h v aziyette
olarak; eski yen içeri ağalarından A li A -
toplanm ış olan y en içer ilerin önüne dü­
ğ a y ı bir gece ansızın boğduruverdi. Ali
şüp sarayın önüne kadar b öylece geldi.
A ğan ın öldürülm esinden d ola y ı herkes
Buradan itibaren şeyh ü lislâ m v e kazas­
h ayrette iken, bundan bir gün sonra, D i­
kerleri yanm a alarak saraya girip padi­
v an toplantısından çık ıld ığ ı sırada, vezir
şahla görüştü. Topkapı sarayından çık ın ­
T ırnakçı Haşan Paşa’y ı B abüssaade sak-
ca y in e ayni alayla kendi sarayına ka­
fı altına çökertip boynunu vurdurdu. Ö l­
dar geldiği sırada yen içeriler h avaya tü-
fen k ler atıp şen lik ler yaparak k ışla la rı­ dürüldüğü sırada hiç bir suçu olm ayan
T ırnakçı H aşan P aşa’ya karşı veziriâza-
na gittiler.
m ın düşm anlığı ev v elc e B ağdad v a lili­
O gün akşam a doğru sipahi isyanının
ğin e tayin ettiği h ald e gitm em esin d en i-
elebaşılarından Poyraz O sm an ile Öküz
M ehmed yakalanm ıştı. S ad n âzam ın h u ­ leri gelm ek teyd i. Y em işci’n in bu derece
in safsızlığı karşısında d evrin şairlerin ­
zuruna getird iklerind e H aşan P aşa bun­
d en biri şu b ey ti söylem işti.
ları uzun uzun sorguya çekti. Sonra a y ­
ni şeylerin padişah tarafından da d u yu l­ A cep olm az bu rûz-u m atem içü n
m asını tem in etm ek ü zere zorba r eisle­ K erbelâdan eğ er d en ilse şedid
rini saraya yollad ı. Orada bilahara bo­ N e A li kaldı n e H aşan n e H ü seyin
yunları vuruldu. Y ine sipahi hareketi B ir Y ezit etti cüm lesini şehid.
reislerinden Kazzaz A li ile Burna2 M eh­ Y em işçi Haşan P aşa’m n hışm ı bu i-
med bir kaç gü n sonra yakalanarak ö l­ ki k işin in hayatın ın sön m esiyle kalm adı.
dürüldü. A yak divanı gü n ü padişaha sert Eski sadaret kaym akam larından vezir
v e acı sözler söylem iş olan H ü seyin H a­ S aatçi Haşan P aşa’yı da bazı bahanelerle
life de ayni akıbete uğratıldı. Bu arada öldürtm ek isted iyse de buna m uvaffak

1687
olam ıyarak Trabzon’a uzaklaştırm akla etm edi ama, bu vesile ile y en içerilerin
ik tifa eyled i. kendi lehinde nüm ayiş yapm alarını, h at­
Hak hukuk tanım adan cana k ıym a­ tâ ağalarını hapsetm elerini tem in etti.
sı v e herkese kargı sert davranm ası ü ze­ Lâkin Y em işci’n in bu şek ild ek i tedbiri
rine tab iatiyle c a y a k ın la n bile k en d i­ m ühr-ü hum âvunun hem eııce k en d isin e
sinden soğudu, hattâ düşm an kesildi. iadesini tem inden ziyade, Kasım A ğ a ’nın
Sadrıâzam la arası açılanlar m eyaııında m ü taleasın ın doğruluğunu îsbata y a ra ­
Ş eyh ü lislâm M ustafa E fendi, R aziye H a - dı. Y eniçeri ağası Kasım A ğa bir gün
tu n-zâde M ustafa Paşa, Y eniçeri ağasj sonra, yen içeriler tarafından kapatılm ış
Ferhad A ğa da vardı. Bu arada tüccar olduğu odadaıı kaçarak sad n âzam lık d a­
akçesi nam ı altında yeni bir vergi ihdas iresin e geldi. Bunun üzerine k endisine
etm esi, halk üzerinde de kötü tesir bı­ v ezaret tevcih edildi. O arada Y em işçi
rakm asına v esile teşkil etti. Sipahi is ­ Haşan Paşa’dan m ühr-ü hum âyunu is te ­
yanının bastırılm asında ken d isin e sada­ y ip alan kapıcıbaşılardan Türk A hm ed
kat göstererek en büyük destek yerm e A ğa yen içeri ağalığın a tayin edildi.
geçm iş olan Ferhad A ğa ile bo2uşup, o- Y em işçi Haşan Paşa’dan m ü h r-ü h ü ­
n un, yeniçeri ağalığından ayrılm aya m âyunun alınm asından bir hafta kadar
m ecbur kalışından sonra yerin e geçen sonra yeniçeriler: «vezarette ne alaka­
Kasım A ğ a ile de çabucak hasım vazi­ m ız var, padişah kim i d ilerse istihdam
y ete geçiverdi. Y em işçi H aşan Paşa’dan eylesin» diyerek Y em işçi leh in e fa a li­
n efret edenler arasına D arüssaade ağası
y e tte bulunm aktan vazgeçtiler. Bu hal.
Abdürrezak A ğa da karıştı. B unlar pa­
Y em işçi Haşan Paşa aleyhindeki id d ia­
dişah ve V alide S u ltaıı’ı Y em işçi Haşan
lara büsbütün hak verdirdiğinden k en ­
P aşa’dan soğutm aya çalıştılar. Bunu te ­
disi yakalanarak S ü tlü ce v e y a Handan
m in etm ek üzere bilh assa padişah ü ze­
A ğa bahçesinde katledildi (16 ekim
rinde işlem eye d ikk at ettiler. Tabiî pa­
1603).
dişahı kendi sözlerine inandırabilm ek i-
çin Y em işçin in her türlü tavır ve h are­ Y em işçi Haşan Paşa öldürülünce
ketini aleyh te yorum ladılar; ayrıca k en ­ M ısır v a lisi Yavuz (M alkoç) A li Paşa
diliklerinden onun hakkında m ütalealar m ühr-ü hü m âyu n kendisine teslim e d il­
da serdettiler. N ih ayet bir gün, «Yemişçi m ek ü zere M ısır’dan d avet olundu. Y e­
yen içeriler ile anlaşm ıştır; hattâ m ühür m işçi Haşan P aşa’dan m ühr-ü h ü m âyu ­
kendisinden isten se b ile onlara g ü ven e­ n u n alınm asından Yavuz A li P aşa’m n
rek geri verm iyeceği m uhakkaktır» d e­ sadrıâzam lığm a karar verilin cey e kadar
diler. Bu arada D arüssaade ağasının icat geçen 12 günlük m üddet zarfında sad rı-
v e idare ettiği bahan elerle sadrıâzam m âzam lık m akam ı boş kaldı. Gerçi N aim â
padişahla görüşm esine en gel oldular. Bu tarihinin birinci cildinin 336 m cı sa y fa ­
plânlar hazırlanırken, aslında h er hangi sında bu kısa m üddet için Cerralı M eh-
bir şeye k olaylıkla inanan ü çü n cü Meh­ m ed Paşa'nın sadrıâzam olduğunu ifade
m ed sadrıâzam m aleyhdarlarınm tesiri eder tarzda «sadr-ıâzam -ı cedid Cerrah
altında kalm akta gecikm edi. V aziyet Paşa» diye bir ibareye rastlanm aktaysa
böyle iken yen içeri ağası K asım A ğa, da 340 m cı sayfada ayni şahsın kaym a­
padişahtan, sadrıâzam ı im tihan m aka­ kam olduğu tasrih edilm ektedir. Zaten
m ında m ührü hum âyunu geri alm asını Cerrah M ehm ed P aşa’m n hasta v e ih ti­
istedi. P adişah bu ta v siy ey e uyarak yar olm ası d o la y ısiy le kaym akam lığı da
mührü isted iği zam an Y em işçi Haşan g a y et kısa sürm üş v e bu v a zife Kasım
Paşa m ühr-ü hüm âyunu verm em ezlik P aşa’ya devredilm iştir.

ÜÇÜNCÜ MEHMED ZAM ANINDA AVRUPA DEVLETLERİ


İLE M ÜNASEBET

Ü çüncü Murad zam anında olduğu g i- tika takip edilem ed i. Zaten d ev letin du-
bi Üçüncü M ehmed zam anında da A v - rumu da A vrupa d ev letle riy le sık ı şe -
rupa hüküm etlerine karşı faal bir p oli- kilde alak alaııılm asm a m ü sait değildi.

1688
A vusturya harbi bütün şid d etiyle devanı ned ik lilere bildirildiği zaman, V enedik
etm ekte, harp sahalarında başarıdan z i­ senatosu hem y e n i padişahı tebrik, hem
yade b aşarısızlıklarla karşılaşılm aktaydı. de ticarî m enfaatlarm devam ettirilm e­
A vusturya harbi devam etm ek tey k en bir sini tem in v a zifesiy le İstanbul’a Donado
de. C elâli isvan lariy le karşılaşılm ası da­ adnıde bir elçi gönderdi, ü çü n cü M eh­
ha fazla sıkıntı yaratm ıştı. B ütün bunla­ m ed ’in Haçova zaferini m üteakip V en e­
ra ilâveten hüküm et m ekanizm asını e - dik Doc’umuı tebrik ve h ed iy elerin i su n ­
linde bulunduran kim seler arasında da. m ak üzere hususî bir h ey et İstanbul’a
ileriyi görecek ve d evletin siy a setin i bu­ geldi. D ivaıı-ı hüm âyun nezdiııe V en e-
na göre ayarlıyacak, harp dağdağaları dik'i tem sil eden balyos Kapollo da a y ­
arasında bile siy a si işlerin eh em m iyetin i rıca hüküm eti adına tebriklerini b ild ir­
gözden uzak tutm ıyacak kıratta kim se m ek ten geri kalm adı. 1598 sen esin d e İ s ­
yoktu. Onun için S o k u llu ’nun ölüm ün­ tanbul’a g elen bir V enedik h ey etin in y i ­
den sonra y av a ş y a v a ş başlıyan p olitik ne ticarî m eseleler üzerinde m üzakereler
p asiflik ü çü n cü Murad’ın son sen elerin ­ yap tığı görülm ektedir.
den itibaren gittik çe kesiflegm iştir. Bu
sessizlik ve pasifliği A vusturya harbi ve Floransa dukalığı
Celâli isyanları daha da artm ıştı. Onun
içindir ki Üçüncü M ehm ed zam anında­ Tüccar bir d e v let olan, geçim k a y ­
ki m ünasebetler daha ziyade e lç i ka­ nakları arasında ticaretin m ühim bir
bullerine inhisar ed er bir manzara ar- m ev k i’i bulunan Floransa d u k alığın ın ,
zevlem ektedir. ticaret filosundan başka korsan g e m ile­
ri de m evcuttu. Floransa k orsan lan b a -
V e n e d ik zan M alta ve Papa g em ileriy le de işb ir­
Osmaıılı - V enedik m ünasebetleri Ü - liği yapar Osmaıılı gem i v e sa h illerin e
zararlar verirlerdi. Bu korsanlar y ü zü n ­
çüncii Murad zam anından beri (ü çü n cü
den, Osmanlı hüküm eti Üçüncü 'Murad
ciltte 1366 m o sayfa y a bakınız) dosta­
zam anından beri Floransahlara karşı
ne cereyan etm ekteyd i. 1593 ten beri d e­
pek yum uşak davranm ıyordu. Üçüncü
vanı eden A vustu rya harbi seb eb iy le Os-
M ehmed zam anında O sm anlIların en faz­
m aniı hüküm eti herhangi bir u fak m e­
la itin ıaö sızh k gösterdikleri, hattâ sert­
seley i b üyülterek başka bir A vrupa d e v ­
letin e karşı hasm ane tavır takınacak du­ çe davrandıkları d ev let F loransa d u k alı­
ğı oldu. B öyle bir m u am eleye sebep olan
rumda değildi. Z âten ü çü n cü M chm ed’-
da F loran salılan n bizzat kendisiydi. A -
in dokuz sen eye yak laşan saltan atı b o­
ilidnâm e ahkâm ına r ia y e t etm iyerek d ü ş­
yunca iki devletin sü k û n et için d e geçen
m ünasebetlerini gölg eley ip düşm anlığa manca cephe aldığından öteden beri şü p -
çevirecek m ühim bir hâd ise de cereyan
etm edi. E sasen, O sm anlı sarayında, O s­
manlI siyasetin in V en ed ik lilere dostça
bir çehre gösterm esin i tem in ed ecek b ü ­
yü k nüfuz sahibi bir şah ıs da m evcuttu.
Bu şahıs, V enedik a sıllı V alide Safiye
S u lta n ’dı.
V enedik hüküm eti, Osmanlı d e v le ti­
n in durum unu, en başta h alletm eye m ec­
bur bulunduğu m eselelerin n eler old u ­
ğunu v e nihayet, S a fiy e S u ltan ’m k en d i­
lerine karşı m üzaheretini bildiğinden,
sakin bir siyasî çehre altında ticarî m en -
fa a tla n n ı takibe devam ediyordu, ü ç ü n ­
cü M ehm ed tahta geçtiği zam an V en e­
d ik lilerin ilk düşündükleri şe y bu oldu.
Ü çüncü M ehm ed’in cülusu bir çaşnigir O nyedîııcî asırda V enedik
vasıtasiyle (Harnmer C: 7, S: 210) V e­ (K icaut’daıı)

1689
S a f i y e S u lta n

(İlâ v e : 1 1 2 )

Padişah üzerinde tesis ettiği kuvvetli cü Murad zamanında Safiye Sultan’m kuv.
nüfuz sayesinde hükümdarın icraatına ve vet aldığı mühim noktalardan biri de
dolayısiyle devlet idaresine tesirlerde bu* büyük Şehzade Mehmed’in annesi olu- ı
lunan saray kadınlarının en tipik ör­ şudur.
neklerinden birisi de Safiye Sultan'dır. Safi>e Sultan, bazan doğrudan doğ­
Kanuni Süleyman’ın zevcesi Hurrem Sul­ ruya. bazen de dolayısiyle. devlet idare­
tan ile bavlıyan hükümdar ailesinden nü* si ve hükümet icraatı üzerinde müessir
iuziu kadınlar serisinde Safiye Sultan ü- olmuş kadınlardandır. Onun bu tesirini
çüncü halkayı teşkil etmektedir. İkisinin j muhtelif hadise ve meseleler yardımiyle
arasında İkinci Selim-in zevcesi Nurbâ- açık şekilde tespit etmemiz mümkündür.
nu Sultan bulunmaktadır. Hurrem Sul­ Safiye Suitan’m tesir icra eylediği en
tan* m, Kanunl’nin bilhassa ihtiyarlık dikkate değer noktalardan birisi, siyasî
devrinde, sadece haseki sultan olarak nü­ meseleler kategorisinde, Osmanlı-Venedik
fuzu hissedildiği halde, Nurbânu ve Sa­ münasebetleridir, üçüncü Murad, gerekse
fiye Sultanların hem zevce, hem de va­ ücüncü Mehmed zamanında, Venedikliler
lide sultan olarak sözlerini geçirdikleri ile ilgili bir iş mevzuubahs olunca, onun
görülmektedir. Safiye Sultan’ın valide şahsi nüfuzunu Venedik lehine kullandı­
sultanlığı devrindeki nüfuzu bir önceki ğı müşahede edilmektedir. Meselâ, 1577
devresinden daha kuvvetlidir. yılında İstanbul’a gelen Venedik elçisi Jak
Sarenzo ve İstanbul'daki balyos Giovanni
Safiye Sultan da, Hurrem ve Nuru-
Corer, Osmanlı-Venedik hududunun tespiti
banü Sultanlar gibi yabancı asıllıdır. Ve­
işinde Haseki Safiye Sultan ile Padişahın S
nedik’in Balo (veya Bafa) ailesine men­
annesi Nurbânu Sultan ve sarayın harem :
suptur. Babasının vali bulunduğu Korfu’-
kısmının kilercisi yahudi Kira Kadının
ya giderken Türk korsanları tarafından
yardımını görmüştü. Safiye Suitan'm Ve­
esir edilmiş ve Şehzade Murad’ın haremine
nedik lehine en mühim şefaati 1584 yı­
alınmıştır. Şehzadeyi kendisine pek ziya­
lında vuku bulmuştur. Trablusgarb va­
de bavlıyan Safiye Sultan, Üçüncü Mu-
lisi Ramazan Paşanın zevcesinin bindiği
rad'ın padişahlığı zamanında bir gecede
gemiye Venedik donanması kumandanı j
bir kaç cariye değiştirecek kadar kadın Emmo'nun yaptığı taarruz (bu ciltte 136?
düşkünlüğünü ileri götürdüğü devrede
inci sayfaya bakınız) Venedik hükume-
bile, kocasının kendi şahsına karşı husu­
Lini bir harbin eşiğine kadar getirmişken,
si muhabbetinin devamını sağlamıştı.
Safiye Suitan'm himayesi, hem İstanbul’­
üçüncü Murad’m Safiye Sultana düş­ daki Venedik balyosunu ölümden, hem
künlüğünün kendi nüfuzlarını zedeliye- de Venedik hükümetini harpten korudu.
ceğini hcsaplıyan valide Nurbanû ile Is- Safiye Sultan ın, Üçüncü Murad zama­
mihan Sultan, padişaha güzel cariyeler nında Venedik lehine himaye ve şefaati
takdim etmek suretiyle Safiye Sultan’dan bir de Uskok lar meselesinde tezahür ey­
soğutmaya çalışmışlarsa da, onun padişah ledi.
nezdindeki hususi mevkii’ni arzu ettikle­ Safiye Sultan ın ilgilendiği devletler­
ri şekil ve derccede sarsamamışiardır. Mü­ den biri de Ingiltere’dir. Bu ilgi esas iti­
verrih Sagredo'nun kaydettiğine nazaran bariyle îngilizler tarafından yaratılmıştır.
Safiye ve tsmihan Sultanların Üçüncü Safiye Sultanın padişah üzerindeki kuv-
Murad’a takdim ettikleri cariyeler ara­ | vetli nüfuzunu anlıyan Ingiliz temsilcileri
sında bir Macar dilberi bir müddet için bu durumundan istifadeyi göz önünde ,
padişahın dikkatini kendi üzerine çekmiş- bulundurmuşlardır. îngilterenin Türkiye-
s€ de bu vaziyet uzun sürmemiştir. Bina' deki ikinci elçisi olan £d vard Barton
analeyh. Safiye Sultan’m padişahı kendi­ İstanbul’da vazifesine başlamak üzere
sine bağlarken güzelliğinden çok zekâsın­ kraliçe Elizabeth'ten üçüncü Murad’a
dan kuvvet aldığı anlaşılmaktadır. Üçün­ mektup ve hediyeler getirdiği zaman Sa-

1690
fiye Sultan ı da ihmal etmemiş, kraliçe- = miştir. Meselâ. Üçüncü Mehmed Eğri se­
nin mektubu ile birlikte yakut ve pırlan­ ferine giderken, Hoca Sadeddin Efendi,
ta ile yapılmış bir resmini. 3 altın yal­ padişaha rica ile oğlu Esad Efendi'>1 E-
dızlı tabak, 10 tane altın sırmalı elbise, dirne kadılığından İstanbul kadılığına
gümüşlü ve yaldızlı cam eşya, bir san­ tayin ettirmiş, fakat o sırada İstanbul
dık ve iki top kumaş getirmişti. Safiye \ kadısı Abdülhalim Efendi’yi tutan sada­
Sultan ertesi sene kraliçe Elizabeth’e ret kaymakamı Hadım Haşan Paşanın
yolladı ¿i mektupta, hediyelere teşekkür- j Valide Sultan’a ricada bulunması üzeri­
der» sonra, kraliçenin tebaası ve memle­ ne Esad Efendi İstanbul’a sokulmamış­
keti hakkında bir dileği olursa saray­ tır. Vaziyeti padişaha arzettiklerinde, Ü-
daki bütün nüfuzunu kullanacağını bil­ çüncü Mehmed «Mehd-i ulyay-ı saltanat
dirmekteydi. Nitekim. Osmanlı hükümeti £edef-i dürr-i hilâfet valde sultan haz­
nezdince itibarları yükseldi. Bunda, Sa* retlerinin şefaatiyle olmuştur» diye, es-
fiye Sultan’m Eiizabeth'e verdiği sözün j ki emrinde ısrar etmeyip, hocası Saded­
tesiri de mevcut olmalıydı. Safiye Sul­ din Efendi’yi de kırmamak için Esad E-
ta n’ın İngiliz kraliçesi ile mektuplaşma­ fendi'ye bu defa kazaskerlik tevcih et­
sı Üçüncü Mehmed zamanında da devam miştir.
etti. Oğluna her dediğini yaptırması ba-
Üçüncü Murad ın son zamanları ile i kımından büyük bir kudret ve geniş im­
üçüncü Mehmed’in saltanatı boyunca A- kânlar sahibi olan Safiye Sultan paraya
vuslurya harbi devam ettiği ve devlet | da düşkündü. Halbuki oğlu tahta çıktığı
bütün dikkatini bu m esele üzerine top­ zaman kendisine, gündelik üç bin akçe
ladığından. Şaliye Sultan'ın nüfuz ve te- varidat tahsis etmişti. Her yıl yaz ve
slrleri esas itibariyle dahili meselelerde kış basında hediye olarak verdiği üçyüz
tezahür eyledi. Safiye Sultan'ın, Valide altmış bin duka bunun dışında kalıyor­
Sultan olarak taşıdığı nüfuzun hasekill- du. Annesine karşı fazla zaafı olan ü-
5i devrindekinden kuvvetli olduğunu söy­ çüncü Mehmed daha sonraları Safiye Sul-
lersek yanlış olmaz. Zira, üçüncü Meh- tan'a bir milyon akçelik paşmaklık ver­
med zamanında pek çok şeyde onun te­ miştir. Safiye Sultan’ın kızı Ayşe Sul­
sir ve varlığını bizzat müşahede eyle­ tan’m kocası olan Damad İbrahim Pa-
mek mümkündür. şa’nın para bakımından kayın validesine
Padişahların ölümü üzerine yenisinin hoş görünmeye dikkat ettiğini belirtecek
tahta geçirilmesinde varlığı iîk hissedi­ misaller mevcuttur. Maamafih, buna dik­
lecek cahsın veziriazam olması icap e- kat eden Damad İbrahim Paşa’nın İkinci
derken. Ücüncü Murad Ölünce, ölüm ha­ sadareti sırasında valide sultan ve saray
berinin Manisa'daki büyük şehzade Mch- mensuplarının müdahalelerine meydan
med’e duyurulması lîe onun tahta dave­ vermeme gayretleri de göze çarpar.
tinde ilk rolü valide Safiye Sultan oyna­ Safiye Sultan’a en fazla para tak­
mıştır. Onun, ücüncü Mehmed zamanın­ dim eden şahıs, herhalde Hadım Haşan
daki nüfuzunu, böyle bir vakıanın kah­ Paşa idi. Osmanlı tarihinde «Mürteşi Ha­
î
ramanı oluşunda değil, şüphesiz, kendi­ ; şan Paşa» diye de anılan bu ak hadım,
sinin zeki ve kurnazlığına mukabil, oğ- ‘ sadrazamlığı sırasında rüşvet alırken,
lunun zayıf şahsiyetinde ve bilhassa Os­ topladığı paraları valide sultana devret­
m anlI saray ve devlet adamlarının o de­ tiğini açıkça söylemekten geri kalmamış­
virdeki tereddisinde aramalıdır. İ
tı. Tabii bu boşboğazlığı onun hayatına
Valide Safiye Sultan, oğlu Üçüncü mal olmaktan geri kalmadı. Valide Sul­
Mehmed’in padişahlığı zamanında, Adeta tan' ı dile düşürdü diye sadrazamlıktan a-
gölge hükümdar gibi icraatta bulunmuş­ zil ve onun arkasından idam olundu.
tur. Ciğala-zâde Sinan Paşanın sadrâ- Ferhad Paşa. Koca Sinan Paşa’nın
zamlı ktan azli meselesinde görüldüğü ü- entrikasiyle ikinci sadaretinden azil ve
zere. Valide Sultan’ın arzusunun, padi: idamına ferman alındığı zaman <1610 un­
şahın icraatını sür atle bozduğu da ol­ cu sayfaya bakınız), cellâdın elinden
muştur. Safiye Sultan'ın sözünün tesir j kurtulabilmek için Rusçuk'tan İstanbul'a
etmedi#i tek hadise, annesinin ısrar ve koşmuş ve Bakırköy yakınındaki Litroz
telkinlerine rağmen üçüncü Mehmed in çiftliğine saklanmıştı. Buradan bütün mü­
Eğri seferine çıkışıdır. Bunun dışında cevherlerini Valide Sultan’a göndererek
hemen her meselede valide sultanın ar­ bir hatt-ı emân istihsaline muvaffak ol­
zusu. icabında başkasının icraatını boz­ muştu. Bu sırada Valide Sultan’ın, Fer­
mak pahasına da olsa tahakkuk eylc- had Paşa lehine şefaatında, Ferhad Pa-

1691
3J şanın acıklı durumu kadar « ona gönder­
m
bu sözleri annesine naklettiği için yine
diği mücevherlerin de tesiri olsa gerek- onun tesiriyle sadrazamlıktan azil ve İs-
tir. tanbuldan uzaklaştırıldığını biidirmekte-
Rüşvet ve iltimas gibi kirli işlerde ! dir.
Safiye Sultan a vasıtalık eden şahıslar Safiye Sulian’m topladığı rüşvetlere
harem kilercisi yahudi Kira Kadın, Ma* j mukabil teşebbüs ettiği hayırlı iş. Emi-
car dönmelerinden kapıa£ası Gazanfer nönü'ndeki «Yeni Cami» nin inşasına gi­
Afta ile darüssaadc ağası 2enci Osman rişmesidir. Paraların biriktirilme şeklini !
Ağa idi. Birincisinin 1600 de diğer ikisi­ gözönünde bulunduran halk o zaman bu
nin de 1603 de idam edilmeleri, Safiye i esere «zulmiyye» adını vermişti. Bugün
Sultan’ı bu entrika aletlerinden mahrum İstanbul'u süsleyen âbideler arasında ö-
bırakmıştır ama, Osmanlı sarayı da üc nemli bir mevkii olan bu güzel eseri bi­
mürtekip ve entrikacıdan temizlenmiştir. tirmek Safiye Sultan’a nasip olmamıştır.
Üçüncü Murad’ın zevcesi, Üçüncü O m üçüncü Mehmed’in ölümü üzerine
MehmCd'in de annesi olması bakımından Eskisaray’a nakledildiği ve saray entri- j
bi2im tarihler, Safiye Sultan aleyhine a- kalarından elini eteğini çekmek zorunda j
çıkça kalem kullanmaktan çekinmişler, kaldığı zaman camiin inşaatı devam et»
onun rüşvet işleri ve entrikalariylc ilgili s inişse de 1605 te ölünce pencere hizasına I
hadiseleri bile idareli şekilde kalem kul­ 1 kadar gelm iş olan inşaat durmuştur,
lanarak anlatmaya çalışmışlardır. Halbu­ i Cami inşaat) 56 sene duraklamadan son­
ki ecnebiler böyle bir endişe duymadık­ ra. 1661 de yeniden ele alınmış ve 166-±
larından. Safiye SultanVın rüşvet, ilti- • senesinde bitirilmiştir.
mas ve entrikalarını açıkça anlatmışlar- I
dır. X!tekim. înirilterenin Osmanlı hü- !
kûmeti nezdindeki üçüncü elçisi olan Bibliyografya : Hammer (M. A tâ ): ,
«Lello»nun, Osmanlı hükümetinin o za­ Deviet-i Osmaniye tarihi. 7 ve 8 inci cilt- I
manki durumunu teşrih eden uzun muh­ ler. İslâm Ansiklopedisi: üçüncü Mehmed,
tırasında Safiye Sultan'm bu taraTmı îbrahîm Paşa, Yemişçi Kasan Paşa., So-
açıklıyan pek geniş malûmat mevcuttur. j kullu-zâdc Haşan Paşa, Ci£ala-zâdc Sinan
Elçi Lello, Kira kadının öldürülmesiyle Paşa, Lala Mehmed Paşa maddeleri. Nai* i
neticelenen ayaklanma vuku bulduğu mâ; Tarih. İbrahim Peçevi; Tarih. Ali: j
zaman isyancıların, <Valide Sultan'm dev- ! Künh-ül-ahbar. Selâniki Mustafa; Tarih ,
let işlerine karıştırılmasını», kapıagası ve ı (basılmamış kısmı). Solak-zâde; Tarih. f
darüssaadc ağalarının öldürülmeleriyle ne­ Kasan Bey-zâde; Tarih (Veliyüddin Efen­
ticelenen isyanda da «Valide Sultan ın sa­ di kütüphanesi no. 987). Kâtib Çelebi:
raydan uzaklaştırılmasını» istediklerini \ Fezleke. Müneccimbaşı; Sahayif-ül ahbar
kaydetmektedir. Yine ayni elçi, veziriâ- tercümesi. Hüseyin Ayvan sar ay i ; Hadi-
zam Yemişçi Haşan Paşa’nın, Valide t kat-ül-cevaml. Mustafa Sâfî: 2übdet-ül-
Sultan'ı devlete zarar verici faaliyetle­ tevarih (Veliyüddin Efendi kütüphanesi i
rinden dolayı oğlu üçüncü Mehmed'c İ no: 2428). A. Sagredo; Histcire de l'Em-
şikâyet ettiğini, Valide Sultan saraydan î pi"c Ottoman. Hamit Dereli; Kıraliçe E-
uzaklaştırılmadı^! takdirde bunun zara­ lizabeth devrinde Türkler ve îngilizler.
rını göreceğini söylediğini, Padişahın ise Orhan Burisn; Bâb-ı-âli nezdinde üçüncü
I ______ _______________1 İngiliz elçisi Lello'nun muhtırası.

h elen ilen Floransalılar, evvelâ bu şüp­ ra yardım ı görülm üş ve bu hâdise Ü çün­


heyi silem em işlerdi. N itekim 27 aralık cü M ehm ed’i pek kızdırm ıştı. B u arada
1598 de Floransa elçisi Neri Kerardi bir padişah Sakız’daki bütün katolik k ilis e ­
ahidnâm e hazırlanm ası için O sm anlı h ü ­ lerini cam iye tahvil ettirm ek isted iyse
kü m etiyle tem as etm ek isted iyse de, de İstanbul’daki Fransız elçisi D e B reve’-
buna m uvaffak olam adı. Osmanlı hü k ü­ in tavassut ve ricaları üzerine bu em ri­
m eti. F loransalılarla bir ahidnâm e im za­ nin. tatbikinden vazgeçildi.
sına yanaşm am akta haklıydı. Zira ayni Osmanlı hüküm eti F loransalıların
sene içinde Floransalılara ait Raçyano korsanlıktan tam am en vazgeçm elerini
dukasının em rindeki bir korsan filosu istem ekte, onlar ise, korsanlığı bırakm a­
Sakız adasına hücum v e burayı m uhasa­ dan ticareti devam ettirm e arzusu g ö s­
ra etm işti. Floransa korsanlarının fa a li­ term ekteydi. îk i d evletin anlaşam adığı
yeti sırasında adadaki katoliklerin onla- esas nokta buradaydı. Onun için Floran-

1692
salılarla ticarî m ü n aseb etler sek tey e u ğ ­ m etinin bu iki hüküm ete karşı beslediği
rar gibi oldu. T icaret k esilin ce de Flo- dostane duygulara işaretti. H açova za fe­
ransalılar daha açık şek ild e hasım bir ta­ rinden sonra İstanbul’da padişahı tebrik
vır takındılar. eden v e hüküm eti adına h ed iyeler sunan
A kdenizde korsanlık y o lu y le Türk- elçiler arasında Fransız elçisi D e B reve
lere zarar verm eye çalışan yaln ızca F lo- de vardı.
ransalılar değildi. P apalık. M alta v e İs­ Bıi sırada Fransa tahtında Dördün­
panyol gem ilerinin de bu biçim fa a liy e t­ cü Heııri bulunuyordu. Kıral olm adan
te bulundukları görülüyordu. N itekim önce protestan olan, k ırallığa geçtik ten
1602 senesinde İspanyol, M alta, Papalık sonra katolik m ezhebine giren D ördün­
ve Floransa gem ilerind en m ü teşek k il 70 cü Henri 1598 de m eşhur «Nant ferm a­
g em ilik büyük bir filon u n (H am m er C: nı» nı neşrettirm ek su retiy le protestan-
8, S: 15) gen iş çapta hasarlar m eydana lara m ezhep hürriyeti tanıdığı sen e iç e ­
getirm ek n iy etiy le fa a liy e te geçişin e şa ­ risinde İspanyolları m ağlûp etti. Ü ç yıl
h it olunm aktadır. C ezayir, Tunus, Yu­ sürm üş olan bu harbin ilk sen esin d e y a ­
nanistan k ıyıları ile İstan k öy adasını ni üçü n cü M ehmed H açova m uharebesi­
vurm ak için toplanan bu g em iler e v v elâ ni kazandığı zaman, İstanbul'daki elçisi
Cezayir sularında göründü. F akat bütün v a sıta siv le, İspanyollara karşı E ndülüs
sahili silâh altın da bulduklarından bir m üslüm anlarıııa im dat için O sm anlı do­
şey yapam adan geri çek ild iler. nanm asının Fransa donanm ası ile b irleş­
m esini tek lif etti. B u tek lif İslâm iyet le ­
B irleşik korsan filo su harekete g eç­
h in e görünm ekle beraber, isten en şeye
tiği sırada K aptan -ı derya C iğala-zâde
O sm anlı hüküm eti resm en iştirak etm iş
Sinan Paşa da elli y elk en li gem iden m ü­
olsayd ı, icabında, İspanyollarla m anasım
teşekkil bir Türk filosu ile bunları taras­
vaziy ete düşebilirdi. O sm anlı hüküm eti
sut etm ekteydi. O nlar C ezayir sa h illeri­
belki bu noktayı düşündüğü için, on­
ne ilerlerken C iğala-zâde İtalya sa h ille­
rini vurdu. dan çok daha fazla ih tim alle de,
A vusturya harbi ile m eşgul olduğundan
Beraberce bir iş görem eyen h ıristi- d olayı, Üçüncü M ehmed zam anında En­
yan korsan filosundan başka y in e bu h ü ­ dülüs m üslüm anlarm a yardım teşeb b ü ­
küm etlere ait küçük çapta başka filolar sünde bulunm adı.
baskın hareketleri yapm aktaydı. Bu Fransız elçisi D e B reve F ran sızlan
cüm leden olarak, beş gem ilik bir Malta h ak ik î bir dost şek lin d e gösterm e g a y ­
filosu M ora’nm Lakayon sah ilin e çık ar­ retlerinden geri durm adı. Türklerin e s­
ma yaparak N eokastron şeh rin i kısa bir kiden beri Fransızlara karşı m evcu t sem ­
m üddet için işgale m u vaffak oldu. Yine patisi v e Fransız elçisin in de Osm anlı
bu sırada bir Floransa filo su İstanköy a- h üküm eti üzerinde uyandırdığı iy i tesir
dasına baskında bulunarak hasar m ey d a ­ d o la y ısiy le, A vusturya harbi gib i m ühim
na getirdi. b ir iş ile m eşgul olunm asına rağm en,
F ransızların iç m eselelerin e alâka göste­
Fransa rildi. 1768-1784 y ılla rı arasında İstanbul-
da F ransa’y ı tem sil etm iş olan elçi Saint
Fransa ile K anunî Sü leym an d ev rin ­ - P riest’in «M em oires sur l ’am bassade
den beri devam eden dostane m ünase­ de France en Turquie» isim li eserinin
betler ü çü n cü M ehm ed zam anında da 201 inci sayfasın d a k a y d ed ild iğin e göre,
bozulm adı. 1589 yılm d an b eri İstanbul’da elçi De B réve 1597 senesinde Fransa ile
Fransız elçisi bulunan D e B rève (F ran ­ Osm anlı d ev leti arasındaki dostluk m ua­
çois Savary) Ü çüncü M ehm ed’in sa lta ­ h ed esin i y en iled ik ten başka; Dördüncü
natı boyunca F ransa’y ı tem sild e devam H enri’nin dahildeki düşm anlarına karşı
etti. Fransız elçisi D e B rève, Eğri seferi padişahtan yardım vaadi alm ıştı.
esnasında bir m üddet padişah Üçüncü M üverrih S elâ n ik î’n in kayd ettiğin e
M ehm ed’in refakatinde bulundu. İngiliz göre, bir tercüm ana m uhtaç olm ıyacak
elçisi Edward B arton v e Fransız elçisi derecede tü rk çeyi b ilen v e zahm et çek ­
De B rève’e sefer sırasında padişaha re­ m ed en konuşan elçi De B reve, F ransız­
fakat hakkı tanınm ası, Osm anlı h ü kû- larla Fransız bayrağı altında dolaşan

1693
tüccar gem ilerinden ahidnâm eve m uha­ (C apucin) cem iyetleri bunlardandır.
lif olarak, güm rüklerde alınan v ergiler M üslüm anları h ıristiyan yapm ak v e y e ­
hakkında hüküm et nezdinde şik â y etler­ ni k atolik ler kazanm ak g a y esiy le k urul­
de bulunm uş v e bunun n eticesin d e b e y ­ muş bulunan C ezvit cem iyetlerin in esas
lerb eyin e v e isk ele nâzır v e em in lerin e fa a liy e t gösterm ek isted ik leri sahalar,
12 nisan 1598 tarih iyle em irler gön d eril­ h alk ı k atolik olan m em lek etler dışında
m iştir. B aşvekâlet arşivinde F ek ete tas­ k alan yerlerdi. Osmanlı m em lek etleri
n ifin d e 2396 num araya, Ali Emirî ta sn i­ bunlar için en cazip fa a liy et sahası ola­
fi Üçüncü M ehm ed bölüm ünde 290 n u ­ bilirdi. Zira halkın bir kısm ı m üslüm an,
m araya k ayıtlı vesikalardan ö ğren d iği­ m üslüm anlar dışında kalanlar da u m u ­
m ize göre; T rablus’ta tev k if edilen F ran­ m iy etle h ıristiyan ortodokstu.
sız gem ilerin in serbest bırakılm ası bun­ F ransız hüküm eti, Osm anlIların g ö s­
lara hizm et tek lif olunm am ası, bedeli terdikleri dostluktan faydalanarak C ez-
m ukabilinde alınacak ve güm rük resim ­ v itle r e karşı m üsait davranılm asın] t e ­
leri ödenecek olan pamuk ip liği, pam uk, m in ettiler. E vvelâ, C ezvitlerin İstan b u l’­
zamk, kuru üzüm, mazı v e sah tiyan g i­ da G alata’da oturm aları için O sm anlı
bi m addelerin ihracına m üsaade ed ilm e­ h üküm etinin m üsaadesini aldılar. D ör­
si hususunda ricada bulunm uş ve bunun düncü Henri zam anında da, İstanbul’d a­
n eticesin d e Foça ve Sakız k adılıklarına ki C ezvitlerin Fransız elçisin in h im a y e­
em irler gönderilm iştir. si altında bulunm ası esası kabul edildi.
O sm anlı hüküm eti nezdindeki teşeb ­ Bu m üsaadeden faydalanan C ezvitler
büslerinde Fransa leh in e böyle n eticeler ya ln ız İstan b u l’da d eğ il Selan ik , Sakız,
eld e eden De B rève, Cezayir korsanla­ N aksos (N a k şe), İzm ir v e A tin a’da da
rına ait teşebbüsünde de yin e lehüe bir yerleşip fa a liy ete koyuldular. B u lu n d u k ­
n etice istih sa l etm iştir. Naimâ tarihinin ları y erlerd e propogandaya girişerek y e ­
birinci cild inin 296 in ci sayfasında k a y ­ ni k atolik ler kazanmak için sıkı şek ild e
d ed ild iğin e göre: 1062 senesi ağustosun­ çalışm aya başladılar.
da Fransa kıralı padişaha bir m ektup İşte C ezvit teşk ilâtı b ö y lece fa a liy e ­
gönderm iş, C ezayir korsanlarının Fransız tine devam ederken Floransa korsanları
gem ilerin e zarar verm elerinden şik â y et Sakız adasına hücum edip d e buradaki
etm iş, bu şik â y etin daha önce y a p ıld ığ ı­ k atolik ler onlara yardım da bulununca,
n ı da hatırlatm ış v e Fransız gem i ve D iv a n -ı hüm âyun tarafından Sakız ka-
sah illerine tecavüzlerin önlenm esi rica­ tolik lerin e karşı şid d etli ted b irler a lın a­
sında bulunm uştur. Bu m ektupla b irlik ­ cağı zam an Fransız elçisi D e B rève b u ­
te İstan bul’daki elçi, D e B rève de te­ na m üdahale ile şiddet tedbirlerini b e r­
şebb üse geçm iş, neticed e C ezayir b e y ­ taraf etm iştir, C ezvit teşk ilâ tiy le f i ’ilen
lerb eyin e bir em ir gönderilm iştir. Bu ilgilen en D e B rève O sm anlı d ev leti a le y ­
em irde; ahidnâm eye m uhalif olarak h a ­ hine b ir kitap yazm ış olm a siy le de dik­
reket edenlerin cezalandırılm ası, e le g e­ kati çeker. B u eserinde, h açlı seferleri
çirilen m alların da kim lerde ise buldu­ biçim inde bir harekât ile O sm anlı d e v ­
rulup iade edilm esi bildirilm iştir. letin in ortadan kald ırılm ası işin i m ü d a ­
Ü çüncü M ehmed zam anında O sm an­ faa eden bu adam ın, hüküm eti gib i z a h i­
l I - Fransız m ün aseb etleriyle ilg ili en ren dost görünüp, perde arkasında a ley h ­
d ik kate değer m eselelerd en birisi de, te çalışan bir kim se olduğu an laşılm ak ­
Fransızların O sm anlı m em lek etlerin d e tadır.
«Cezvit» teşk ilâtı kurm aları idi.
P rotestanlık çık ıp da zam anla m il­ İngiltere
yonlarca insan protestanlığı kabul su re­
tiy le katolik k ilisesin d en a yrılın ca, ka- O sm anlı - İngiliz m ünasebetlerinin
tolikler de kendi m ezheplerinde reform ilk defa Ü çüncü Murad zam anında b aş­
yaparak protestan lığm daha fa zla y a y ıl­ ladığı, Ü çüncü cildim izin 1373 üncü
m asını önlem ek ve y en i k atolik ler ka­ sayfasın d a izah edilm işti. İn g iltere’nin
zanm ak istediler. B u arzudan bir takım İstan b u l’daki ikinci e lçisi olan Edward
tarikat ve dînî cem iyetler doğdu ki, Barton, Ü çüncü Murad’ın ölüm ünden i-
Fransisken, C ezvit (J é su ite ), K apüsen ki sen e önce yani 1593 de v a zifey e b a ş­

1694
lam ış, Üçüncü M ehm ed’in saltanatının tiyor) m em leketindeki işlerinden b a h set­
üçüncü y ılın ı teşkil eden 1597 de ölm üş­ m em üzerine kendisi cevap vererek M a­
tü. Valide S afiye S u lta n ’a nüfûz eden, jeste K ıraliçenin dostluğundan dolay:
padişah üçün cü M ehm ed’e de hoş g ö ­ duyduğu sev in ci ifad e ile şim d iye kadar
rünm esini başaran Edward B arton’un olduğu gib i bundan sonra da onun d ü ş­
gayretleri neticesind e, Osm anlı h ü k ü m e­ m anlarına karşı m uzaffer olm asını te ­
ti nezdinde în g ilizlerin p erestijleri e p e y ­ menni etti. S özlerinin sonunda h er d ile ­
ce yü k selm işti. Türk ahlâk v e an’a ııele- ğim in yerin e getirileceğin i söyl iverek
rini İyi anladığı v c O sm anlı sarayının çıkm am a izin verdi».
o zam anki durum unu esaslı şek ild e k a v ­ Osm anlı hüküm eti nezdinde İn g il­
radığı anlaşılan Barton, yüksek m akam ­ tere’yi on y ıl m üddetle tem sil etm iş olan
lara iy i görünm esini başarm akla beraber elçi L ello, İstanbul’da bulunduğu sırada
içki ve eğlen ceye düşkün bir kim seydi. şahidi olduğu h âdiselere ve O sm anlı sa ­
Ü çüncü M ehm ed’in refak atin d e Eğri se ­ ray ve d ev let adam larının durum larına
ferin e iştirak ettiğ i sırada İstanbul'da dair bir m uhtıra hazırlam ıştır. O d ev ir­
kendisine vek âlet eden Joh n Sanderson, deki tarihim ize dair bazı en teresan m ü ­
«Onun çok şarap içtiğ in i v e fen a y o lla ­ şahede ve m ü ta lea la n ih tiva eden bu
ra saptığını, G alata’daki İngiliz e lç iliğ i­ m uhtıra m erhum Orhan B urian tarafın­
nin kaatilier, sarhoşlar, fa h işeler v e ku­ dan «Babıâli nezdinde Ü çüncü İngiliz
m arbazlarla dolup ta ştığın ı, bir zam an­ elçisi L ello1’nun m uhtırası» adı altında
lar elçilik binasında on yed i fah işen in aslı v e tercüm esi ile b irlikte n eşred il­
barındığını, fak at en. sonunda elçinin miştir.
bunların hepsini boğarak yaln ız kendi
Elçi L ello’nun, hüküm eti adına iy i
gözdesi ile yaşadığını» yazıyor.
ç a lıştığ ı anlaşılm aktadır. Zira Feridun
Edward B arton’dan sonra onun k â­ B ey m ünşeatının ikinci cild in in 381 inci
tibi Lello elçi oldu. E lçiliğin in resm en sayfasında m evcu t bir ahidnâm e su retin ­
tasdiki 1599 y ılın a kadar gecikti. B unun
den öğrendiğim ize göre; İn gilizlerle ara­
sebebi, h er elçi y e n ilen işin d e padişaha
lık 1601 tarihli bir ahidnâm e im zalan ­
takdim edilm esi âdet olan h ed iyen in In ­
m ıştır. Fransız v e V en ed ik lilere verilen
g iltere’den gönderilm esinin gecik m esi i- ticarî m üsaadelerle ay n iy et arzeden bu
di. H ed iyeler g eld ik ten sonra L ello 24 ticarî ahidnâm e gereğince İngilizler
ey lü l 1599 günü y ap ıla n kabul sırasında
Türk lim anlarında ticaret y a p a b ilecek le­
bunları takdim etti. P rofesör H âm it D e ­ ri gib i, F elem enk tüccarları da İngiliz
reli <ıKıraliçe E lizab eth devrinde T ürk- bayrağı altında bu haklardan fayd alan a­
ler ve İngilizler» adlı eserinde, Thomas caktı.
D aüam seyahatnam esinden iktibasen
hed iyelerin İn giltere’den yola çık a rılışın ­
dan takdim in n asıl yap ıld ığın a v e h ed i­ Kusya
yelerin çeşit ve m a h iy etlerin e dair uzun
izahat verm ek te v e h ed iyelerin en k ıy ­ Bu cildim izde 1263 üncü sayfadaki
m etli v e en teresan ı olan org için şu iz a ­ « D o n -V o lg a kanalı teşebbüsü» k ısm ın ­
hatı verm ektedir: «Bu a le t e lle v ey a sa­ da v e 1376 ncı sayfada izah ed ild iği ü -
at gib i kurularak m u ayyen vakitlerde zere; O naltm cı a sn n ikinci y a n sın d a n
çalm ıyor, m usiki d evam ederken k u ş­ sonra R usya artık k u v v etli b ir d ev let
lar ötüşüyor, kanatlarını çırpıyor, tah­ olm a yolu n d a adım adım ilerlem ek te v e
tadan m elek ler güm üş borazanlarını a - m ütem adiyen gen işlem eye çalışm aktaydı.
ğızlarm a götürüyordu.» K endisini henüz O sm anlı İm paratorlu-
İngiliz elçisi L ello İn giltere’y e y a z­ ğ u y le başa çıkacak kudrette görm ed iğin ­
dığı m ektuplarının birinde Ü çüncü M eh­ den, esa s itib ariyle, m ühim bir çatışm a­
m ed tarafından kabulüne d air izahat v er­ ya m eyd an verm eden g en işlem e plânını
m ekte v e İn giltere’y e karşı padişahın yü rü tm eye uğraşıyordu. Ü çüncü Murad
hissiyat v e davranışına dair şunları sö y ­ ve Ü çüncü M ehmed d evirlerinde O s­
lem ektedir: «N ihayet M ajeste kıraliçenin manlIların uzun ve yıp ratıcı harplerle
(E lizabeth) tebaasından olan tüccarla­ m eşgul olm aları R usların çok işin e y a ­
rın B üyük Şenyörün (padişah dem ek is­ ram aktaydı. Bu sayede, en d işeye k ap ıl­

1695
m adan. hem A sya’ya doğru g en işlem ey e ğına hücum etmeme! ;ri esasını ih tiva e t ­
g a y ret etm ekte, hem de aldıkları y e rle r ­ m ekteydi.
de k u v v etle yerleşm en in çarelerin i ara ş­ üçü n cü M ehmed tahta g eçtiği zaman
tırm akta idiler. M eselâ bu cüm leden bir padişahın cülusunu tebrike g elen elçiler
hareket olarak, V oiga üzerindeki h â k i­ arasında Iius elçisi de vardı. H am m er’in
m iyetlerin i k u vvetlen d irm ek g a y esiy le, bild ird iğin e (C: 7, S: 210) göre: Rus e l­
v a k tiy le O sm anlIların kanal kazdığı b ö l­ çisi İstanbul’a geld iğ i sırada, y in e p a ­
gede 1585 da Trazitzin, ya n i bugünkü dişahın cülusunu teb rik le v a zifeli e lç i­
Stalingrad şehrini kurm uş v e buraya lerden İran elçisi Z üliikâr da O sm anlı
K azaklan yerleştirm işlerd ir. h ü k ü m et m erkezinde bulunuyordu. Rus
R usiar H azar boyuna v e K a fk a sy a ’­ elçisi, G ürcistan b eylerin d en A lek sa n -
y a doğru ilerlem ek isterk en K azakları dre ile S im on H an’ın aralarını bulm ak
b îr tecavüz vasıtası h alinde k u llan ıyor­ v e sile siy le İran elçisi Z üliıkâr ile bir­
lardı. Onaltm c: asrın sonlarından itib a ­ lik te G ürcistan’a gitm ek isted i. Lâkin
ren O sm anlı - Rus m ü n aseb etleri cü m ­ Osm anlı h üküm eti, R usların T ürkler a -
lesinden. olarak, iki d ev let arasında e l­ ley h in e b irleşeb ileceği d ü şü n cesiyle bu­
çiler gidip geldik çe, birçok defalar, T ürk- na m üsaade etm edi. Osm anlı hüküm eti
leriıı, K azak tecavü z ve soygunlarından, b öyle bir tahm inde bulunm akta. Gürcü­
hududa yak ın yerlerd e yap ılan k aleler lerle b irleşm eseler b ile oralarda bir ka­
işin d en şik â y et ettikleri; Rusların da rışık lık çıkarm alarından en d işelen m ek ­
K ırım tatarlarının hücum larından dert te haklıydı. Zira, R usların K afkas sınır­
yandıkları görülm ektedir. O sm anlı d e v ­ larında rahat durm adıklarına dair bazı
leti, R usların, Kazan ve A strahan h a n ­ m isaller m evcu ttu . B a şv ek â let arşivinde
lık ların ı ortadan k ald ırışım da h a zm e­ 74 num aralı M ühim m e defterinde 106 s ı­
dem ediğinden, Osmanlı şik â y etleri ara­ ra num aralı A ğu stos 1596 tarihli hüküm ­
sında bunların da önem li bir y e r tu ttu ­ den öğrendiğim ize göre: K afk asya’da v e
ğu m ü şah ed e edilir. N itek im , üçü n cü Ç erkeş v ilâ y etlerin d e y a vaş y a v a ş y er­
Murad’m son zam anlarında 1592 y ılın ­ leşm ek siy a setin i güden, ilk d efa Terek
da İstanbu l’a g elen P odjaciy adındaki nehri boyunda, ondan sonra Ş am h al ü l­
Rus elçisinden; T erek nehri boyunda y a ­ kesinde K o y u n -su y u d en ilen yerd e birer
pılan dört kalenin yık ılm ası, K afk asya'­ ağaç k ale iııga edip, bu fa a liy e tle ri m ü­
da eşk iy a h k harek etlerin d e b ulunan K a­ teakip D ağıstan b ey leri v e A leksandre
zakların tedibi, R usların Kazan v e A s- H an ile el altından b irleşm eğe v e o b öl­
trahan’dan çek ilm eleri istenm işti- Bu g ed e tahrikat yapm aya çalışan Ruslara
istek lere karşı Rus çarm m cevab ı e sk i­ karşı; Ş irv a n b eylerb eyin d en m ü tey a k ­
lerinden farklı değildi. O yalam a h are­
kız bulunm ası v e Ş irvan vilâ y etin d ek i
ketlerin d e bulunup yum uşak görünm ek
12 kaleyi tahkim etm esi istenm ektedir.
S u retiy le planlarını tatb ik ten geri k a l­
S elâ n ik i tarih in in basılm am ış kısm ının
m ıyor Ruslar. daha önce de sö yled ik leri
171 inci sayfasın d a da bu hususa dair
gibi T erek boyundaki k alelerin y ık ıla c a ­
bir m iktar m alû m at m evcuttur. 1596 se ­
ğın ı tekrarlıyor, K azakları başıboş e ş-
n esi yazından itibaren en az üç sen e k a ­
kiya addederek onların harek etlerin d en
dar Şirvan v a liliğ in d e bulunm uş olan
m es’ul olm ıyacağını bild iriyor, Kazan
Y em işçi H aşan Faşa, Ilazar denizi k ı­
v e A strahan hanlıkları için de buralar­
yılarında tahkim at yap an v e bu arada
daki m üslüm an halk ın din lerin e dokun­
mayacağı vaadm da bulunuyordu. Tabii kızılbaşlardan da yard ım gören Ruslara
bu cevap ve vaadlar birer oyalam a h a ­ hücum etm iş, onlara m ühim m iktarda
rek etin den başka bir şe y d eğild i. zayiat verd irm iş v e h a ttâ esir ettiği
H am m er’in kaydın a göre (C: 7, S: k im seler arasında bulunan ileri gelen
172); 1593 y ılı baharında İstan b u l’a g e ­ reislerini İstanbul’a gönderm iştir. Ş irvan
len y en i bir Rus elçisi ile bir anlaşm a v a lisi v ezir Y em işçi Haşan P aşa’m ıı bu
yap ıldı. B u anlaşm a, K ırım T atarlarının icraatı 1598 senesi m ayısın ın ortalarına
R usya’ya, K azakların da O sm anlı topra­ rastlam aktadır.

1696
ÜÇÜNCÜ MEHMED ZAMANINDA DAHİLİ DURUM

ü çü n cü M ehm ed zam anında d ah ili m ed zam anına in tik alin e âm il olm uştur.
v aziyet hiç te iy i d eğild i. K anunî S ü ­ Üçüncü Murad zam anında sarayın k ilar-
leym an ’ın son zam anlarından itibaren cısı olan Kira (v e y a Kera) adlı yahudi
d ev let bünyesine girm ey e başlı yan h a s­ kadın, o zamandan itibaren nüfûz tesis
talık m ikroplarının y a p tığ ı tahribat, bu etm iş ve üçü n cü M ehm ed’in saltanatı s ı­
hüküm dar devrin de tam m â n asiyle m ey ­ rasında daha kudretli h ale gelm işti. K i­
dana çıkm ış, yan i h astalık artık gözle ra kadın, va lid e S a fiy e S u lta n ’m en m ü ­
görülür ve elle tu tu lu r bir hal alınıştı. him- âletlerinden birisiyd i. V alid e S u l­
Buna rağm en devşirm e vezirlerin para tan rüşvetlerinin bir k ısm ını bu yahudi
ve m evki hırsları y in e bitip tü k en m ed i­ kadını v a sıta siv le tem in etm ek teyd i. Bir
ği, bozuklukları d ü zeltici çarelere baş­ irtişa ve entrika v a sıta sı h alinde S a fiy e
vurulm adığı, ayrıca harpler de d ev let S u lta n ’a istin a t eden Kira kadm m uaz­
bünyesini sarsm akta d evam ettiğ i için zam servet biriktirm işti. O ğluna h er is­
hastalık da ilerlem ek te devam e y lem iş­ ted iğin i k olaylık la yaptıran V alid e S u l­
tir. tan bu yahudi kadına haraç d efteri b ile
ü çü n cü M ehm ed d evrin in d ahili h a ­ verdirm işti. B ir m ıntıkanın vergisin i
diselerinin en başında C elâli ve Sipahi tah sile yarıyan bu d efterler kanun m u ­
isyanları gelir. C elâli isy a n la rın ın seb ep ­ cibince m ühim h izm et ifa eden sip ah ile­
lerine ait verdiğim iz izahat, sadece Ü - re v erilird i. Kira kadın vergi d efterleri­
çüncü M ehmed devrin in değil, ondan ön­ ni para m ukabilinde satm akta v e b öy-
ceki devrin dahili m eselelerin in de ta h ­ lece çifte kanunsuzluk işlem ek teyd i. İ s ­
lili, bir aynası yerin e geçecek tir. tanbul güm rüğünü iltizam a alacak ka­
dar serv et biriktirm iş olan K ira Kadın,
Ü çüncü M ehm ed d ev rin in nazarı d ik ­
sipahilerin iddiasına nazaran, iltizam
kati celb ed en taraflarından birisi, kadın
nüfuzunun fevk alâd e artm ış olm asıdır. m ukabilinde kalp ve m ağşuş para sü rü l­
B ir çok defalar padişahın kudretinin ü s ­ m esine âm il olacak kadar su istim ali ileri
götürm üştür.
tüne çıkan kadın nüfu zu n u n esas tem sil­
cisi Valide S a fiy e S u lta n ’dır. B ir çok ta ­ Bu son halleri n ih a y et bardağı ta ­
y in v e azillerde rol oyn ayan S a fiy e S u l­ şırm ış v e sipahilerin başkaldırm asına se ­
tan, valm zca m em lek etin dahili işlerin e bep olm uştur. M üverrih S elâ n ik î’n in b il­
değil, harici siyasetin e de tesir eden bir dirdiğine göre; 1008 y ılı (1599) recec u -
şah siyet idi. İlâve h alin d e v erd iğim iz «Sa­ lû fesi (K araçeleb i-zâd e ile N aim â’va göre
fiy e Sultan» b aşlık lı kısım da, Üçüncü 1009 y ılı) d ağıtıld ığı zaman sipahiler, u -
M ehmed devrinin dahili ve harici bir ta ­ lû fe arasında kalp p ara la n görünce h e ­
kım m eselelerin izahını bulm ak m üm kün men ayaklanm ışlar ve ö n ce sadaret d aire­
olduğu cih etle, ayni şey lerin tekrarına sine ilerleyip oradan da şey h ü lislâ m k ap ı­
elb ette lüzum yoktur. Yalnız burada k a ­ şm a gitm işlerdir.M üverrih S elâ n ik i’nin i-
dın nüfuzu ile ilg ili başk a bir had ise o - fad esiyle, şeyh ü lislâm Sunullah E fendi­
ian Kira kadın m eselesin d en b ah sed ile­ ye: «Bize verdikleri fa sit-ü k â sit akçe
cektir. ile ald ığım ız m ekûlat h elâl olur mu? Y a-
h u d iy y e Kera -Karı güm rükleri iltizam
K ira kadının öldürülmesi etm iştir v e bu kalp akçe cüm le anındır,
biz anı kati ederi z» dem işler v e bunun i -
İkinci Selim zam anından beri bazı çin fetv a istem işlerdir. Ş ey h ü lislâ m ise:
yahudiler O sm anlı sarayına nüfûz etm iş­ «Z im m iyenin katli şe r’an caiz değildir,
ti. İkinci S elim devrin d e nüfûz sahibi amma şehirden taşra sürülsün gitsin»
yahudilerin en k u v v etli m üm essili J o sef cevab ın ı verm iştir. F akat askerler gazap
N assi idi. Bu hüküm darın zevcesi N uru- h alinde -bulunduklarından ileri geri k o­
bânu S u ltan ’m aslen yahudi olm ası, y a - nuşm uşlar, şeyh ü lislâm ın , «bir istid a y a ­
hudi nüfuzunun Ü çüncü Murad devrin ­ zın ben padişah hazretlerine göndereyim »
de de devam ına, onun istihdam ettiği sözüyle de ikna olm am ışlar, bunun üze­
bazı kim seler v a sıta siv le de Ü çüncü M eh­ rine doğruca sadaret kaym akam ı Halil

1697
Paşa’ya gitm işlerdir. Üçüncü M uradın nın v e oğlunun Ölümüne yalnız h ıristi-
kızlarından Fatma S u ltan ’ın kocası o] an yan ia rîs Türkler değil, kendi m illeti y a -
H alil Paşa n ihayet vaziyeti padişaha ar- hu d iler de çok sevindiler. Çünkü kadın
zetm iştir. İngiliz elçisi Lello m uhtırasın­ çok fen a ve kibirliydi. Valde S u itan ’daiı
da k ayd ettiğin e (Orhan B u n an neşri S- gördüğü teveccüh ve itibar sayesinde
47) gorc; sipahiler o sırada sarayın ö- diled iğin i ister olm uştu. V alde Su ltan bu
niisıe kadar gelm işler ve «Yahudi kad ı­ dedikoduları çıkaranlardan biri old u ğu ­
nın başım istedikleri gibi ayrıca da an­ na kanaat getird iği damadı H alil P aşa­
nesini d evlet işlerine karıştırm am asını» dan intikam alm ayı aklına koym uştu.
dilem işlerdir. Padişah ve bilhassa V a li­ Oğlu yüce Tiirke (padişah) o derece te ­
de Sultan, Kira kadını korumanın im kân­ sir etti ki paşa azledildi; m evkii de yine
sızlığını görerek kendisini buldurmak ü- V alde Su ltan vasıtasiyle, Hafız Ahmed
zere etrafa adam lar salm ışlardır. Onu adında b ir harem ağasına tevcih e d il­
bulanlar bir sem erli beygire bindirerek di».
sadaret kaym akam ına getirm işler, kadın,
H alil Paşanın yanına gitm ek üzere m er­ Nadajlı meselesi
divenlerden çıkarken kendisini gören si­
pahiler derhal hançeriiyerek öldürm üş­ Üçüncü Mehmed zamanında, o d e­
lerdir. Bununla da hınçlarını alam adık­ v ir T ürkiyesinde fikir m eselelerine kar­
larından bacağına bir ip bağlıyarak A t- şı takınılan tavrı, gösteren enteresan bir
m eydam na kadar sürükleyip bırakm ışlar, had ise cereyan etti. Bu hadise; N adajlı
ertesi gün de ayni şek ild e Kira kadının Sarı Abdurrahm an adlı bir m üderrisin
oğullarını bulm uşlar, bxı arada küçük idam ıdır. İkinci cildim izin 870 inci sa y ­
oğlu islâm iyeti kabul ettiğinden k en d i­ fasında anlattığım ız «Kaabız meselesi*-
sine dokunulm am ış, büyüğü ise aynen n e b enzeyen bu hadisenin kahramanı o -
annesinin akibetine uğramıştır. lan ve N adajlı nâm ı ile tanınan Sarı A b­
K ira kadın v e oğlunun cesedi A t- durrahman, o sırada, İstanbul’da Behram
m eydanm da bir kaç gün kalm ış, n ih ayet kethüda m edresesinde hâriç p ayesiyle
kokusundan herkes mutazarrır h a le g e ­ m üderris bulunuyordu. N ad ajlı’n m f i­
lin ce, S eiâ n ik î’n iıı kaydettiğine nazaran, kirleri M olla K aabız’m ki gib i değildir.
cesetler sipahiler tarafından oraya y ığ ı­ Kaabız, sHa/.reti Isa Hazreti M uham m ed’
lan odunlar üzerine konularak y a k ılm ış­ den efdaktir» davasında bulunm uştu. Ta­
tır. Fakat Ingiliz elçisi Lello bu noktayı rihlerim ize in tik al edebilen m ahdut b il­
şöyle anlatm aktadır: «Ben cesetleri ora­ g iy e nazaran, S a n Abdurrahman’m ise
da yerd e yatar gördüm. Fakat kadım k ö ­ m ateryalizm e kaçan fikirler, taşıdığı a n ­
pekler hem en hem en tam am en yem iş, el laşılm aktadır. B ir ilim ve fik ir adam ı o l­
ve ayak tabanlarından başka bir tarafı­ duğundan. şüphe edilem iyecek olan N a-
nı bırakm am ışlardı. Bir elini dem ek is ­ dajlı 26 ekim 1602 (10 cem aziyü levvel
tiyorum; Çünkü öbürünü sipahilerden b i­ 1011) günü D ivan -ı hüm ayunda A nado­
ri kesm iş ve kazasker, yani A nadolu baş lu v e Rum eli kazaskerleriyle m ünazara­
kadısının kapısına m ıhlam ıştı. Bu adam ya benzer bir' m uhakem eyi m üteakip
m evkiine ancak bir kaç gün önce, yahu- «mülhid y e zındık* töhm eti ilö idam ına
di kadının Valide Sultan nezdindeki iti­ hükm edilm iştir. M uhakem eden sonra sa­
barı sayesinde kayırılm ıştı. E lin üstüne daret kaym akam ı Tırnakçı H aşan Paşa
de şu kelim eler yazılı bir kâğıt m ıh lad ı­ bu hükm ün sebebini sorduğu zaman, A -
lar: “ya m evlâna. (o sırada A nadolu nadolu kazaskeri H oca-zâde Esad E fen ­
kazaskeri M evlâna A hi-zâde A bdülhaiım di ona şu m ektubu (Nairna tarihi c :l,
Efendi idi) şim diye kadar nice defa öp­ S: 3 2 6 ),yazm ıştır:
tüğün. e li bir defa daha öp!” Ü stünü, v e ­ «Benim sultanım ; N adajlı hususu su ­
linim eti olan kim selerin elini öpmek bu al buyrulm uş, böyle zındık görm edim :
m em lekette âdettir. Yahudînin oğlunun h aşr-ü n eşir v e C ennet ve cehcm ıem i
cesedini köpekler yem ediler. B una çok ve sevab -ü ikabı bik ü lliye inkâr edip
şaşıldı. Ş ehir köpek doludur; etrafta d o­ “yeri v e göğü yaratan A llahın kudreti,
laşır, fakat evlere hiç sokulmazlar; bun­ bu y er ve gök gibisini yaratm ağa yetm ez
lara ancak hayrattan bakılır. Bu kad ı­ mi? ev et yeter; o, her şey i b ilen y ara­

1698
tıcıdır’’ — N aim â’da tab iatiyle âyetlerin Peçevi, Kâtip Ç elebi. Haşan B ey­
Arapça aslı kaydedilm iştir — n ass-ı k e­ zade ve S olak -zâd e’nin eserlerinde, Ş eh ­
rimine ne dersin? dedim , kadirdir lâkin zade M ahmud’un bir şeyh ile m ektup­
vukua gelm ez dedi. Bu kârhaııeye zeval laştığı, bu şeyh in yaptığı bir takım tah­
ihtim ali yoktur dersin, ‘‘yerin ve gök le­ m in ve hesaplar neticenin de şehzadenin
rin başka bir arza ve başka göklere dö­ yakında tahta cülus edeceğim haber v er­
neceği ve bir ve kahhar olan A llahın diği anlatılır. M ezkûr m ü ellifler daha
huzuruna çıkm ak için, kabirlerinden fazla tafsilât verm em ekle beraber, şeyhin
kalktıkları gün" ve “C enab-ı H akkı, o - yaptığı şeyin; inançlarla iligili indî bir
ııa lâyık olan derecede takdis v e teşbih hesaptan ileri gitm ediği anlaşılm aktadır.
etm ediler; kıyam et gününde bütün y er Zaten F eçevrn in bunu anlatırken, şehzâ-
onun avucunun içinde ve gök ler ise, top­ d e’ye, yakında tahta geçeceğini yazmış
lanm ış bir tomar gibi, sağ elinde olacak­ olan şeyhin, padişah için de «fena irâs
tır; A llah ııakîselerden uzak ve m üşrik­ ider t ıh m; att yapan bir kim se olduğunu
lerin ibadette şerik kıldıkları şeylerden kaydetm iş bulunm ası, işin m ahiyetini b i­
yüksektir” nususuna ne dersin dedim, raz daha teşrihe yaram aktadır. Demek
tevili ve te v c ih i. vardır, murad y in e bu ki gayet k olaylıkla şahısların tesiri a ltın ­
inşada olan ahvaldir dedi. ‘’İnsanların da kalan hükümdar, indî fikir ve tahm in­
pervaneler gibi dağıldığı, dağların pa­ lere, tılsım gibi m üspet olm ıyan şeylere
muk gibi atıldığı gün” ne dem ektir? de­ de inanan bir kim sedir.
dikte; dağlar gibi adam iar âlem de p eri­ O sırada 16 yaşında bulunan Ş eh za­
şan olurlar dem ektir, dedi. Ve daha çok de Mahmud'un şeyh le m uhaberesine ait'
nu su s-ı k aviyye ile. şü p h e-i rediyesin i- kâğıtlar Darüssade ağası Abdülrezzak
zâle ve kabûl-i Hakka im âle -kasteyle- A ğ a tarafından padişaha ulaştırılm ış, 19
dik, m ecal olm adı, bu m ertebe zındıktır. kardeşinin kanı ile lek elen en tahtına dürt
Kusur akim da eğerçi şüphe yok îeem m a elie sarılm ış olan üçüncü M ehmed ise,
daire-i tek liften hâriç olacak kadar m ec­ derhal şeh iâd en in ve kendisi ile ilgili
nun değil idi. Zu’ııum ca hayli idare-i k im selerin öldürülm esini emretm iştir.
bahs eyledi. M ecnun te ’v ili m ısıısa kaa- Bunun üzerine zavallı şehzade bir kaç
dir olmaz. Zındığın ise badelahz tövbesi gü n lü k hapsi m üteakip öldürülm üş (7
makbul oim ayup bilâ te ’hir katli vâcip haziran 1603), daha sonra da şehzadenin
olm akla şer’i şerif m ucibince katline annesi, şeyh ve şeyh ile şehzadenin m u­
hükmolundu; hazretiniz hazır olsanız haberesinde vasıtalık eden İtimseler d e­
kendi elinizle katli caiz idi. Kendi zu ’- nize atılm ak suretiyle hayatlarına son
m a fasidince dünya belâsından halâs ol­ verilm iştir.
du: m üslinıîn dahi elinden v e d in -i İs­ Şehzâde M ahmud’un ateşli ve k en d i­
lâm dilinden halâs buldu». sinden ep eyce şeyler üm it edilen bir
genç olduğu anlaşılm aktadır. Müverrih
Şelızâde Mahmud’un idamı Feçevî, Sadrazam H afız A hm ed Paşa’-
nın padişah Birinci A hm ed’den, ken d isi­
Tahta çıkarken 19 erkek kardeşini nin de sadrazamdan dinlem iş olduğun«
Öldürtmek suretiyle, bu bakım dan Os- beyan suretiyle kayd ettiğin e göre: Celâ­
m anlı tarihinde fena bir rekor kırmış li isyanları sırasında m ağlûbiyet haber­
olan Üçüncü M ehm ed, hayatının, sonları­ leri İstanbul’a ulaşıp ta Üçüncü M eh­
na doğru elini evlât kanına bulaştırdı. m ed yem ek ve içm ekten kesildiği zaman
Üçüncü M ehmed ve Birinci Ahmed Şehzâde Mahmud, babasına: «Padişahım
zam anında hayatta olan Osmanlı tarih­ beni gönder; askere serdar olayım , hep ­
çilerinin eserlerinde, Şehzade Mah- sinin hakkından geleyim » dermiş. Ondan
m ud’un idam ına ait yarım ilâ en çok bir iki yaş kadar küçük olan Şehzâde A h­
sayfalık m alûm at m evcuttur. Bu m alû ­ med ise ağa bey si ne: «böyle şeyler sö y le ­
mata göre, şehzade MaKtaud, m akul bîr m em esini, zira bu sözler karşısında pa­
sebep m evcut değilken, hem en hem en dişahın huzursuzluk duyduğuna ihtar e-
günahsız şekilde ölüm ün kucağına it il­ der, fak at h am iyetinin fazlalığı d olayı-
miştir. siy le bu ihtarlar ona tesir etm ezmiş».

1699
Şehzade M ahmud’un idam ına dair tahttan olm asını, bir zarar görm esini h a­
en fa2İa m alûm atı veren P eçevî b ile, v a ­ tırından geçirm ediğini, ona b a ğlılığın ın
lid e Safiye S u lta n ın bu m esele İle ilg i­ büyük olduğunu hararetle tem in etti.
sine dair bir şe y kaydetm ez. H albuki In ­ F akat bu sözler hüküm darı, h u su siyle
giliz elçisi L ello’nun m uhtırasında an la­ V alde S u ltan ’ı, hiç ikna etm edi. V ak it
tıldığına göre, her işe karışan S a fîy e S u l­ g eçirilm eden o gece, bu işte alâkalı o l­
tan buna da karışm ıştır. L ello, O sm an- duğu tahm in edilen otuz ad am iyle b era­
lı m ü elliflerin d en daha fazla v e farklı ber, diri diri çuvala konup d en ize atıldı.
bilgi verdiği ve yabancı bir m ü şah it o la ­ Bundar sonra hüküm dar oğluna ne ya p ­
rak bir takım m ülâhazalar da se k İ etm iş m ası iâzım g eld iğin i tâyin etm ek üzere
olduğu cihetle, onun bu m eseleye dair bir m eclis topladı. F akat bu m eclise Y e­
yazdıklarının, önem li kısm m uı ayn en m işçi ile Ş cyh ü lisâm ı çağırdı. Ö tekiler
naklinde fayda m ülâhaza edildi. çağrılır v e m esele duyulursa askerlerin
«Şehzade, yani en büyük oğlu, on- ayaklanıp kendini tahttan in d irm elerin -
sekiz ondokuz yaşlarına g elm işti. B ab a­ den şüpheliydi. Çünkü oğlunu pek s e v i­
sının, büyük annesi ih tiyar sultan tara­ yorlardı: çok yak ışık lı, çok k a b iliy etli bir
fından tam am en sevk ve idare ed ild iğ i­ gençti; babası ise, âdi v e korkak, çocu k ­
ni, V alde S u lta n ın servet toplam aktan lar gibi annesi tarafından idare ed ilm eye
başka bir şe y düşünm ediğini gördükçe razı d iye hiç sevm iyorlardı. Bu m ecliste
üzülüyor, şik âyet ediyordu. B undan çok şeyh ü lislâm , şah it ve isb at b u lu n m ak sı­
kere annesine de dert yanardı. B abasının zın öldürülm esi câiz olm ıyacağı fik r in -
karısı olan bu genç sultan, V alde Sultan . deydi. Bununla beraber, ancak ölü m iyle
tarafından sevilm ezdi. O da keder d u y u ­ babasının huzur bulacağını görerek, b a­
yor, fakat bu derde bir care b u la m ı­ banın h er an hayatından korkup endişe
yordu. B ir şeyh v ey a fa lcıy a b aşvu rm a­ içinde yaşam asındansa oğlun canından
yı düşündü (bu m illetin b öyle şey lere i- ed ilm esin e fetv a verdi. D elik an lı a lça k ­
tikadı çoktur). İsted iği de: g elec ek h ü ­ ça boğuldu v e gizlice göm üldü. Fakat
küm darın oğlu m u olacağın ı, şim d ik i h ü ­ b abasının ölüm ünden sonra, şim d ik i h ü ­
küm dar kocasının n e kadar y a şa y a ca ğ ı­ küm dar kardeşi, göm ülü olduğu yere
nı öğrenm ekti. Sorduklarına cevap y a ­ güzel bir türbe yah u t m ezar yaptırarak
zıy la geldi. Fakat haberci hata ederek ona saygısın ı gösterdi».
bunu, genç sultana v ereceğin e ih tiy a r
sultana verdi. O da açınca için d ek ilerin Üçüncü Sultan Mehmed’in ölümü
gelin in e hitaben yazıld ığın ı, a ltı ay g e ç ­
m ed en oğlunun hüküm dar olacağın ı b il­ T ahta g eçtiğ i zam an A vu stu rya har­
dirdiğini gördü. Fakat bunun n e suretle b in i devam eder bulan, saltanatı b oyu n ­
babasının ölüm üyle m i yok sa tahttan in ­ ca da bunun devam ına şa h it olan Ü çü n ­
d irilm esiyle m î gerçek leşeceği sö y len m i­ cü M ehmed, ayrıca A nadolu’da C elâli,
yordu. V alde sultan bu işte h em en bir İstanbul’da sipahi isyanlarına da şah it
h ıyan et sezdi. Hüküm dar oğlunu k ışk ırt­ olm uş bulunuyordu. Yani d ev let m ü te­
tı, o da şüpheye düştü (bunlar bir kere m adi şek ild e m ücadele ile m eşguldü. A -
kıskançlığa kapıldılar mı yürek lerin d e vusturya harbi ve isyan larla uğraşm ak
m erham et kalm az), oğlunu çağırttı, bu yetişm iyorm u ş gib i son zam anlarda bir
m esele üzerine onu sorguya çekti. H a l­ de doğuda İranhlaria çarpışm ak m ecb u ­
buki annesinin yaptıklarından onun iııç riyeti nasıl oldu. Y em işçi Haşan P a şa ’-
haberi yoktu. Sorguya çek ild iği sırada, nm idam ed ild iği günlerde, İran h u d u ­
itiraf ettirm ek için yere yatırıp âdetleri dunda bazı h ad iseler cereyan ettiğ in e
üzere, ayaklarına k am ın a vurarak döğ- dair ilk haberler İstanbul’a u la ştı. B unun
düler. Hapse attılar, iki gün tuttuktan üstünden bir a ylık zam an geçm eden,
sonra tekrar döğdüler. Hapse attılar, Trabzon’da bulunan Saatçi H aşan Paşa
her seferinde 200 sopa vurdular. F ak at ile Revan v e N ah civan b eylerb eyi Ş erif
kendisinden bir şey öğrenem ediler. B u­ P aşa’dan alın an m ektuplardan, İran, h ü ­
nun üzerine annesi çağırılıp sorguya ç e ­ küm darı Şah A bbas’m 1590 İstanbul m u a­
kildi. O ğlunun istik b alin i öğrenm ek için hedesi (F erhad Paşa sulhu) ni bozarak
bir şeyh e başvurduğunu; fakat kocasının tecavüze geçip T ebriz’i zap tettiği (Vak’a-

1700
la m ı insicam ının bozulm am ası için yeni
İran harbi Z itvatorok m u ah ed esin in im ­
zasından sonra an latılacak tır) öğrenildi.
B öylece üçü n cü M ehm ed, harbin birisi
devam ederken, m ühim bir d ev letle b aş-
iıyan yen i m uharebenin de m em lek etin
m en faatleriyle m ü tenasip bir n eticey e u -
laştırılm ası m es’u liy e tiy le karşılaşm ış o l­
du.
İ r a n l I l a r ı n sulhü bozarak tecavüze
giriştik lerine dair haberin İstanbul’^
ulaşm asından onbeş yirm i gün kadar
sonra padişah ü çü n cü M ehm ed’in hasta-
landığın m dördüncü gü n ü öldü (22 ara­
lık 1603). O sm anlı m üverrihleri padişa­
hı ölüm e götüren h astalığ ın ne olduğunu
bildirm ezler. İngiliz elçisi L ello ise has­
talığın taun olduğunu söylem ek ted ir.
Öldüğü sırada 38 y a şın ın içinde bu­
lunan Ü çüncü M ehm ed'in saltan at m üd­
Ü çüncü M ehm ed
det: 8 sene 10 ay 25 gün tutm aktadır.
K endisi sancağa çıkarılan şehzadelerin (L e Theatre D ’Honneur d e Flusieurs
Princes A n d e lıs et Modern.es isim li on-
sonuncusudur. İlk hocası olan M anisalı
İbrahim Cafer E fendi’n iıı ölüm ünden yedineL yüzyıl başına ait bir eserden)
sonra H aydar Efendi v e Pır M ehmed
Azmi Efendimden ders görerek yetişm iş, her söylen işin d e ona hürm eten ayağa
tahta geçtiği zam an babasının hocası S a - kalkacak v e beş v ak it nam azını hiç bir
deddiıı E fcndi'yi padişah hocası olarak zaman ihm al etm iyecek kadar dindarlı­
ğı da kardeş v e e v lâ t k a tilliğ i île tam bir
istihdam a devam eylem iştir.
tezat teşkil etm ektedir.
Babası ü çü n cü Murad, O sm anlı pa­
dişahları arasında en ço k çocuğa sahip Ş a h siy eti bakım ından Ü çüncü M eh­
bir hüküm dar olarak nazarı dikkati cel- m ed ’in üzerinde en çok durulm ası i-
betm ekle beraber, büyük oğlu M ehmed cap eden tarafı, m uhakkak ki, onun ça ­
için Haziran 1582 de fev k a lâ d e bir sün­ buk tesir altında kalan v e m ütereddit
n et düğünü icra ettirm iş olm asından, bu bir hüküm dar oluşudur. M akbul olm ıyaıı
çocuğuna fazla düşkünlük gösterdiği an­ bu h u su siyetlerin i, icraatındaki bir çok
laşılm aktadır, A yrıca Ü çüncü M urad’m , hadisede bizzat m üşahede eylem ek m üm ­
bu oğlunu eğlendirm ek için Boğaz istih ­ kündür. Osmanlı tarihinde vezir v e sa­
kâm larından 200-300 pâre top attırdığına ray kadınlarının tesiri altında kalan m ü­
dair bazı k ayıtlara rastianm aktadır. Bu teaddit hüküm dar zikretm ek m üm kün­
vaziyete göre, oğlunun y etişm esin e ih ­ se de, yaşın ın olgunluğuna rağm en, Ü -
timam gösterdiğinden de şü p h e edilem ez. çüncü M ehm ed derecesin d e annesinin
M aam afih kendisinin b ilh assa ed eb î kül­ tesiri altında kalan ik in ci bir padişah
türünün iyi olduğu görülm ektedir. Bir zikredilem ez. H aris ve m ürtekip bir ka­
çok O sm anlı padişahı gib i şair olan Ü - d ın olan valide S a fiy e Sultan, icabında
çüncü M ehmed «Adli» m ahlası ile şiir­ oğluna, verdiği em irleri b ile geriye a l­
ler yazardı. dırm ıştır.
Zam anındaki tarihçilerin b elirttiğin e B abası Ü çüncü Murad gibi zev k -ü
göre; Ü çüncü M ehmed, halim , vek arlı ve sefaya düşkün olm am akla beraber m uk­
sakin tabiatlı idi. H ad iselerin tetk ik i de tesit olm adığı da anlaşılm aktadır. Zira,
O sm anlı m üverrihlerinin bu hüküm lerini h a tt-ı hum ayunları arasında bir tanesi
teyid etm ekle beraber, onuıı ondokuz (Topkapı arşivi E. 7043) n d e onun göz­
kardeşi ile bir evlâd ın ın canlarına kıyıp d elerin e büyük m asraflar yaptığının; h a ­
günahlarını yü k len d iği de unutulm am a­ zine kethüdası Osman A ğan ın 1602 se ­
lıdır. Hazreti Peygam berin ulu adının nesinde tuttuğu dört a y lık bir m asraf

1701
lerdir. Eğri seferine çıkm a işi
hariç, annesinin fik ir ve ar­
zularına kargı devam lı şek il­
de uysallık gösteresi üçüncü
MeVımed’in, valid e Sullan’m
irtikâbından haberdar olm a­
ması tasavvur edilem ez. O-
ırun büyük servetler biriktir­
m esine rağmen M ısır’da M e-
ııufiye'de Beni Nasr n ah iye­
sinde genig arazi tem lik e t­
mesi ve Nahcîvan ve Ha­
le p ’te paşmakhk haslar tesis
eylem esi, tesirinde kalmış
olduğu annesine karş; h isset­
tiği .bağlılığın derin ve d e­
vam lı olduğunu gösteren m i­
sallerdendir.
Ösmanlı padişahlarının
kazandıkları büyük meydan
muharebelerinin sonuncu­
A yasofya cam i’inin ve etrafının oııye- su olan Haçova meydan muharebesi.
dinci yüzyıl sonlarındaki halini gasisrer.
Üçüncü M ehmed’in huzuru ile kazanıl­
bu resmin sağ tarafında görülen ağaçlar
mak dolayısile kendisine «Eğri fatihi»
içindeki kubbeler soldan itibaren, Şeh­
zadelere, Üçüncü Murad'a, İkinci S elim'e denm ekle beraber Onun zamanında im ­
ve üçüncü ÎVEelımed’e ait türbelerdir. paratorluğun inhitatı, babası devrinde -
(G relot’ııun. Rçlation d’un voyage de ’ İsinden dalla fazla şiddetlenm iştir ,
Constantinople, adlı eserinden). İlerde görüleceği veçhile Üçüncü
Mchmed A yasofya cam i’i yanına defne-
defteri de, üçüncü M elımed’in harcadığı dilm iştir. Türbesi sonradan oğlu B irin­
paraların kabarıklığını ispat eden d elil­ ci Ahmed tarafından aynı ca m i. yanında

Ü ç ü n c ü M eh m ed (1595 - 1603) z a m a n ın d a k i h ü k ü m d a r la r

( İ lâ v e : 113)

Avusturya ; İkinci Rudolf —j — -> , İspanya : İkinci Filip —> ___159&,


üçüncü Filip 1398 __ _> .
Fransa : Dördüncü Henrî —¡>.__
Porteks-i ; Birinci Filip (İspanya kı-
İ n g ilte re : B irin ci Elizabetl-.—» __ 1603. rah İkinci Fiîip) _„ __ 1598, İkinci Fi­
lip (İspanya kıralı 'üçüncü Filîp) 1598
Rusya: Birinci Fedcr (İvanovlç) —
1593, Boris Godunov 1S9S __ . ------ > •
P a p a la r S ekizinci K lem an 1532 - 1605.
L e h ista n : ü ç ü n c ü Z igism und . (Va- Iram Birinci Abbas __ .> _
?.aı . Özbek hanları : ikinci Abdullah ( Sey-
îsveç : Zisrtsmund 15S2 1ÖÛ0. Dc>ku- b âni a ilesinden) > __. 1598, A btfülrnüm in
zuncu Şar! 1600 —- _> . (Seybanî ailesinden) 1598-1539, Baki Meh-
med (Canbey sitesinden) 158$ _____

1702
bulunan İkinci Selim inkiniıı yakınına in­ Daima firdevsi âlâda megamı canına
şa ettirilm iştir. Halen A yasofya Cami’i
İrişe güliz.ar-ı kutsiyetten muattar rayiha
yanındaki türbeler avlusuna vanan adli­
ye sarayı (şim di parktır) tarafında cad­ Azmi firdevs ettiğine hakima tarihtir
de üzerinde bulunan kapıdan girilince, Okuyun Sultan M ehmed için Fatiha
soldaki ilk türbe, Üçüncü M ehmed’in k i-
dir. Mimarı D algıç A hm ed Ağa olan bu Üçüncü Mehmed türbesinin içi y a ­
türbenin tam am lanış tarihi 1604 den son­ nındakilere nazaran daha sadedir. Bura­
raya gelm ektedir. da, alt sıra pencerelerin yukarısında, b ü ­
Sekiz köşeli çifte kubbeli olan ü çü n ­ tün türbeye dolanan ayet yazılı çini p a­
nolardan başka duvarları süsliyen diğer
cü Mehmed türbesi de evvelce yapılm ış
olan İkinci Selim ve üçüncü Murad’ın- düz, m uhtelif renkli v e çiçekli çiniler de
ki gibi m erm erle kaplıdır, fç kubbe m er­ bulunur. Kubbede aynı merkezli iki d a­
merden sekiz sütuna yarım kem erlerle, ire içine çepçevre ayetler yazılm ıştır.
dış kubbe ise ana duvarlara bindirilm iş­ Kemerlerle, kubbe kasnağı arasında
tir, Kubbelere, türbenin giriş kapısı so­ m uhtelif daireler içinde ve y e şil zemin
lundaki lıelezonî m erdivenle çıkılır. Bu üzerine altınla yazılı isim ler bulunur.
iç ve dış kubbeler arasında iki m etrelik Bir de giriş kapısının üstünde türbenin
bir boşluk vardır ve bu y er dış kubbe içine bakan parm aklıklı balkonu vardır.
üzerine açılan dört pencere ile aydınla­ Türbeye, sonradan Üçüncü M ehmed-
nır. Türbenin içini aydınlatan pencere­ in hasekisi ve Birinci A hm ed’in vald e-
ler ise her cephedc üç sıra halinde ve si olan Handan Sultan da gömülmüştür.
ikişer tanelidir. Türbenin.' az evvel tarif Bilâhare Birinci A hm ed’in şehzadeleri,
ettiğim iz cadde tarafında bulunan uzun­ hem şireleri v e Üçüncü Murad’ın kızları
ca bir kitabesinden başka giriş kapısı da buraya defnedilm iştir. Üçüncü Meh-
üzerinde de, bir diğeri, şu bulunm akta­ m ed’in türbesi bu sonradan gelenler için
dır: bir çok tâdil ve ilâvelere uğrıyarak şek ­
Ruh-u pak-i hazret-i Sultan Mehemmed li aslisini biraz kaybetm iştir. Bu arada
Han için Barok stili saçak ve kapı da konarak
Farz-ı ayn oldu duası Ş am -u seher her dış görünüşünün klâsik karakteri kapa­
sal İh a tılmıştır.
BİRİNCİ AHMED

Birinci Ahmed’in cülusu — Avusturya harbinin devamı - Zitvatorok muahedesi — İrar.lıiarJa


harp — Canbolat-oglu isyanı — Kslendcr-oi'Iu isyanı —1 Donanmanın Akdenizdeki faaliyeti.-

Sadaret kayma ka- TİİRtNOİ A HM Kİ) H att-ı. hüm ayunda


nııK asım Paşa 22 a - Babası : üçüncii Mehmcd babam sözü g e ç i­
ralık 1003 günü sa­ Annesi : Handan Sultan yordu; halbuki ü -
bah nam azım kıldık ­ D ostluğu tarih : 18 nisan 1590 çüncü M ciımed'in
tan sonra divan top­ Padişah olduğu tarih : 21 aralık 1G03 babası senelerce ön­
lantısında bulunm ak Ölümü : 22 kasım 1617 ce ölmüştü- Bunun
üzere D ivan -ı im m â- Bilinen zevceleri : Mahûruz SuJten. Mah- için kapıcılar k et­
vuna geld iği zaman peyker (Kösem) Sultan. hüdasına:
divan ü yeleri ta­ Çocukları : ISayezld, Süleyman. Kasım, — Bu yazıyı sana
mamdı. Lâkin va­ üsman (p aliiah olmuştur), Murad (pa­ kim verdi?
dişah olmuştur, İbrahim (padişah olmuş­
k it erken olduğun­ tur). Mor.ır.e'î. Sclirn, Hüseyin. Haıızâde D iye sordu. O ise;
dan henüz m üracaat (Bayrarh Paça sonra Nakkaş Mustafa — B eni çağırm ış
Pasa zevcesi), Zeynep, Ayse Sultan (bir­
sahipleri istidaları­ birini takiben Hafız Ahmed Pasa, Hassn olan kapı- ağasından
nı sunm aya başla­ Paşa. Canboiat-zâde Mustafa Paşa, Ahmed aldım.
Pasa zevcesi). Atike Sultan (birbirini' ta­
m am ıştı. O sırada kiben Cater Paça. Koca Kenan Pasa. Cevabını verdi ;
kapıcılar kethüdası Doğancı ^uşuf Pasa zevcesi), übcyde Sul­ Bunu m üteakip rei-
tan (Musa Pasa zevcesi), Fatma Sultan sülküttab Haşan B ey
bab-ı saadete davet (birbirini takiben Kara Mustafa Faşa-
olundu. Bira* sonra Kambur Mustafa Paşa, Kozbekçi Yusuf zâde’yi yanına ça­
Pasa zevcesi). Gevfieriıan Sultan (Birbiri­
atlas k eseye kon­ ni takiben Öküz- Mehmed Pata. Recep' ğırdı. Reisülküttab
m uş l ir y p z ; ile g e ­ Paşa. Siyavuş .Pasa zevcesi),. elin e verilen kâğıdı
riye dönen kapıcılar yalnızca Kasım P a-
kethüdası bunu sa­ Veziriazamlar! : Yavuz (Malkoç) Ali Pa­ şa’nın işiteb ileceği
daret kaym akam ına sa ( — 26 temmuz 1604 olum). Lala şekilde okudu. Bu
Mehmed Pasa (5 ağustos - 22 haziran 160$ kâğıtta:
verdi. K asım Paşa ölüm), Derviş Pasa (22 haziran 1606 -
kendisine verilen şe ­ S aralık J606 idam). Kuyucu Murad Pa­ «Sen ki Kasım P a­
y e göz gezdirdiğinde- sa (13 aralık 1606 - 5 a&ustos İ6II ölüm). şasın, babam A lla ­
Nasuh Pasa. (22 afiustos 1611 - 17 ekim
okum akta m üşküât 1614 idam). Öküz Mchmed Pasa (17 ekim hın em riyle v efa t
çekti; ayni zamanda 1614 - 17 kasım 1616 azii), Haiti Paşa eyled i v e ben tah ttı
(17 kasım 1616 — —>■).
hayret ve tereddüt saltanata cülus e y ­
iğinde kaldı. E linde- *" ledim; şehrî m uh­
ki h att-ı hum ayuııun yazısı ü çü n cü M eh- kem zapteyleyesin: bir fesat olursa se-
m ed’in yazısına benzemiyordu: nokiaları niıı başını keserim*
yoktu, acemi bir elden çıkm ış gibiydi. Sözleri yazılıydı . Kasım Paşa hayret

1704
içindeydi. Zira N aim â’nın (C. 1, S: 374) (M alkoç) A li Paşa henüz İstanbul'a g el­
kaydına göre ■»Sultan M ehmed Han'ın in - m em işti. Onun için d ev let işleri tam a­
hiraf-ı mizacı taşrada k a fa m esm u olm a­ men sadaret kaym akam ı Kasım P aşa’nın
mıştı»; yani padişahın hastalandığını h a ­ elindeydi. Yeni sadnâzam işlere vaziyet
rem dışında kim se bilm iyordu. Bu yü z­ etm eden bir de saltanat değişik liği vuku
den «bir hatt-ı şerif getirdiler, aslını b i­ bulmuştu. Kasım Paşa bundan istifadeyi
lem edik,. yoksa n iy et bizi im tihan mıdır? düşündü. Cenaze hazırlanıncaya kadar
d ef’i şüphe buyurasız» cüm lelerini ihtiva D ivan-ı hüm âvun önünde belerken, m ü­
eden bir tezkereyi verrih N aim â’nın d i­
dariissaade ağasına liy le: «vezir-i âzam
gönderdi. Bunun ü - olm ak sevdasına dü­
zerine yalnızca K a­ şüp, m üftiilenam ı
sım Paşa’yı arzoda- tenha huzur p adişa­
sm a davet ettiler. ha gönderüp hatem -i
Sadaret kaymakam ı sadareti kendüye re-
hem ence kalkıp g it­ ca ettirm eğe tedbir,
ti ve Üçüncü S u l­ v e m üşavere baha­
tan M ehm ed’in h a­ n esiy le buluşturm a­
kikaten ölm üş o l­ ğa sa’i kesir edüp
duğunu görüp d iva­ m üsade-i padişah ol-
na döndü v e devlet m am ağla buluşmak
erkânını oraya da­ m üm kün olm adı» ve
vet etti. Bu arada, b öylece Kasım Paşa
cenaze levazım ının birdenbire sadaret
tem ini m im ar başı- m akam ının sahibi
ya ait vazifelerden h alin e gelem edi.
olduğundan ona da Üçüncü M eh­
lüzum lu haberi gön­ m ed’in tabutu Bâb-
derdi. üs -sâade önüne ç ı­
Bu işleri m ütea­ k arıldığı zaman bü­
kip bütün divan ü- tün vezirler v e er-
yeleri ve sair m ü­ k ân -ı devlet mâtenı
him erkân ile birlik­ alâm eti olarak baş­
te kalkıp sarayın iç larına siyah sarıklar
kısm ına gitti. D ev ­ Bi rinci Ahmed sarm ışlardı. Merhum
let erkânı geldiği hüküm darın • cenaze
(A vru p alı bir ressamındır. Aslı T.ıp-
sırada kapının önü­ nam azı şeyhülislâm
kapı sarayı müzesindecür)
ne taht kurulm uş­ M ustafa Efendi ta­
tu. G elenler tahtın iki tarafına dizilip rafından kaldırıldı. Cenaze A yasofya a v ­
vaziyet aldılar. Biraz sonra sarayın harem lusunda üçüncü Murad’ın türbesinin y a ­
kısm ından, başına siyah şem le sarılm ış nında hazırlanan m ezara defnedildi. Son ­
bir çocuk çıkıp iki tarafına selâm v ere­ radan bunun üzerine bir türbe yapıldı.
rek tahta doğru ilerledi v e üzerine çıkıp Cenazenin defnini m üteakip Kasım Pa­
oturdu. Ondört yaşında olan bu çocuk şa sadnâzam lığını tem in n iy e tiy le padi­
yeni padişah B irinci Sultan Ahm ed idi. şahla görüşm eyi bir defa daha d en ed iy-
Ç avuşların alkışı bitince ev v elâ şe y ­ se de y in e m uvaffak olam adı.
hülislâm sonra vezirler v e sair erkân y e ­ B irinci Ahm ed padişah olduğu za­
ni hüküm darı tebrik ile biat eylediler. m an kardeşi M ustafa’ya dokunmadı. Fa­
Biat bitince Sultan Ahm ed harem e, d ev ­ tih kanunnam esinin kardeş katli m adde­
let erkânı da D ivan -ı hüm âyun önüne si Şehzade M ustafa için tatbik edilm edi.
avdet ederek cenazenin hazırlanm asını Osmanlı tarihinde ilk defa kardeş k atle­
beklem eye koyuldular. den padişah Yıldırım B avezid olm uş, Fa­
üçüncü Sultan M ehm ed’in ölüm ün­ tih ise bunu kanunlaştırm ıştı. F atih’in
den 35 gün önce sadnâzam yapılm ak ü - oğlu İkinci B ayezid'in bu m addeyi tatbi­
zere M ısır’dan davet edilm iş olan Yavuz ke kalkışm adığı görülm ekle beraber,

1705
kardeşi Cem ’in sür’atle saltanat dâva­ tiğim iz noktalara bağlarlar. Bazı tarih ­
sına kalkm ası bu padişahı ziyad esiyle çiler ise, bu iki sebebe ilâ v eten , son
m eşgul etm işti, {kinci B ayezid'den son ­ cüluslarda, işlen en cin ayetlerin h alk v ic ­
raki hüküm darlardan, tahta geçtik leri danındaki acı akislerinin hesaplanm ış
sırada kardeşi bulunm ıyan K anuni S ü ­ o lab ileceğin i de tahm in ederler.
leym an ile İkinci S elim bir tarafa bıra­ M eşhur A lm an tarihçisi Ham m er ise
kılacak olursa, Yavuz Selim . Üçüncü bu m evzuda şö y le der: «Kardeş öldür­
Murad ve Üçüncü M ehmed kardeş katli m ek kanununun bu suretle takdire d e­
su retiyle yürekleri sızlatm ışlardı. İşte ğer şek ild e ih lâli padişahın m ı, yahut,
Birinci Ahmed tahta g eçtiğ i zaman bu hocası M ustafa’nın mı iy i k a lp liliğ in e
y erleşm iş facia tekerrür ettirilm edi. atfolunm ak lâzım g eleceğin i, y ok sa Ş e h ­
0 sırada hayatta bulunan Osmanlı zâde M ustafa’nın, saltanata gayrı m u k te­
tarihçileri Şehzade M ustafa’nın- sağ bı- dir olduğuna hükm ettiren h eyeti sa y e ­
rakılışına dair herhangi bir sebep zik ­ sinde mi h ayatın ı kurtardığı m eşkûktür».
redip m ütalea derm eyan etm ezlerse de. Bu sözlerden sonra da. Sultan A h m ed ’i
m evcut duruma göre, bunun sebepleri böyle iy i bir karar alm aya sevk ed ecek
şöyle sıralanabilir. şahısların annesi ile H ocası M ustafa E -
1 — Yeni padişah Birinci A hm et h e ­ fe n d in in o lab ileceğin i tahm in eyler.
nüz 14 yaşında olup, kendi oğlu yoktu.
M evcut kardeşi katled ilir ve bir de e v ­ Sadrâzam Y avuz A !i Paşa’mn
lâdı d ünyaya gelm ed en genç yaşında ö- İstanbul’a gelm esi
lürse Osm anlı hanedanı sona erebiiirdi.
2 — Kardeşi M ustafa aklen m alûl ü çü n cü M ehm ed’in son zam anların­
olup kendisine saltanatta rakip çıkacak da ken d isin e sadaret tevcih ed ilm iş olan
halde değildi. Yavuz (M alkoç) A li Paşa, B irinci A h ­
3 — Sultan A hm ed henüz çok genç m ed’in cülusundan bir hafta kadar son ­
olup saltanatta rekabet ih tim allerin i e - ra İstan b u l’a ulaştı (29 aralık 1603).
saslı şek ild e hesaplıyacak, bu hususta Padişah ile görüşm esinden sonra, v ezir­
m üstakilen ve sür'atli şek ild e karar v e ­ ler. kazaskerler v e sair erkân veziriâza-
recek yaşta değildi. ma tebrik lerin i bildirdiler.
4 — D evlet adam larının kudretleri A det gereğince verilm esi icap eden
sarayın harem kısm ına nüfuz ed em ed i­ cülûs bahşişi işi veziriâzam m İstanbul’a
ğinden şehzadeler hakkında tatbik ed i­ gelm esin e tâlik edilm işti. Yavuz A li Pa­
lecek m uam ele sadece padişahın şa h sı­ şa, bir sızıltıya m eydan verm em ek için
na bağlıydı. Padişahı kandırm ak su retiy ­ ilk iş olarak bunun üzerinde durdu.
le ancak V alide Su ltan ve n ih ayet h a ­ M ısır'dan gelm ek te olan veziriSzam bir
rem ağaları entrika çevireb ilirlerd i. H al­ m ilyon ikîyüz bin altun tutan M ısır h â­
buki B irinci A hm ed’in annesi Handan zinesinin iki y ıllığ ın ı da beraberinde g e ­
Sultan, K aııunî’niıı zevcesi Hurrem , î - tiriyordu. M ısır hazinesininde de dahil
kinci S elim ’in zevcesi N û r-u Banu v e Ü - olduğu ağ ırlık lar geriden g elm ek üzere
çüncü Mehmed'in annesi S a fiy e S u lta n ­ İzm it’te k alm ış, Yavuz Ali Paşa D il İs­
lar kadar kudretli ve entrikacı değildi. kelesi üzerinden İstanbul’a g elm işti. V e­
Bu bakım dan, oğlunu saltanatta tam ziriazam , cü lû s bahşişine v erilecek para
m ânasiyle rakipsiz bırakabilm ek için, için ağırlık ların gelm esin i beklem edi.
çeşitli teh likeleri karşılam a cesaretini Bu m aksatla h a zin e-i âm ire a çılıp 700
göstererek ü v ey oğlu M ustafa’y ı öldürt­ bin altun çıkarılarak askere d ağıtıld ı.
m ek üzere entrika çevirem ezdi. Esasen Yavuz A li Paşa bundan sonra S iy a v u ş
birinci m addede gösterdiğim iz sebep, bu Paşa sarayına yerleşti. Kasım P aşa İ-
hususta onu da düşünm eye sev k ed eb i- kinci, K urt Paşa Üçüncü vezir olarak d i­
leceği gibi, ikinci m addedeki sebep b a ­ vana m em ur oldular.
kım ından da buna ih tiyaç y ok gibiydi. 4 ocak 1604 günü Su ltan A hm ed a -
Şehzâde M ustafa’nın öld ü rü lm eyiş lay la E yyû b ’a giderek k ılıç kuşandı. O -
sebebini, son d evir tarihçileri u m u m iyet­ radan dönüşünde cedlerinin türbelerini
le bir ve ikinci m adde h alinde zik ret­ ziyaret etti.

1706
S a fiy e Su llan'ın E skisaray’a bu usûl son harpler yü zü n d en tatbik e-
nakli dilem em iş ve bu iş v ilâ y et m u h assılla-
n n a bırakılm ıştı. M uhassıllar m üzaye­
Üçüncü Murad zam anında H aseki de su retiyle hazine tahsili yaptıklarından
Sultan, ü çü n cü Mefcmed zam anında V a­ halka gadr olunm aya başlanm ıştı. Y e­
lide S u ltan sıfa tiv le uzun y ılla r d evletin ni hüküm darın y en i sadrıâzam ı olan Y a­
m ukadderatında söz sahibi olm uş bulu­ vuz (M alkoç) Ali Faşa, v ilâ y e t m uhas-
nan S a fiy e Sultan 9 ocak 1604 günü bü­ sıllık ların ca vergi defterlerin in m ü zaye­
tün cariveleri ile b irlikte Y enisaray’dan d ey e konulm asını kaldırarak, vergilerin
E skisaray'a n ak led ild i. B öylece. rü şv et y in e eskisi .gibi altı bölük ihtiyarları ta­
ve entrikaları ile d ev letin inhitatında rafından toplanm asını, hazine başına on
rol öyn ıyan S afiye S u lla ııin bu neviden akçeden fazla gu lâm iye alınm am asını em ­
harek etlerine k at’i şek ild e set çek ilm iş retti. H alkın gadre uğram asını önlem ek
oldu. g a y esiy le ittihaz ed ilen bu tedbir m ü n a­
S a fiy e S u ltan ’m Eskisaray'A n a k le­ seb etiy le A nadolu v e R um eli sip a h ileri­
d ildiği güıı K ap ı-A ğası M ustafa Ağa ile nin ih tiy a rla n hüküm ete başvurarak,
D arüssaade ağası A bdurrezzak A ğa az­ k endilerinin de düşü n ü lm esin i, vergi tah
ledildiler. Bunların yerin e Gürcü M eh- sil işinin yalnızca altı bölük ih tiy a rla rı­
m ed Ağa K ap ı-ağalığın a. M ustafa Ağa na m aledilm iyerek sipahi ihtiyarlarından
da D arüssaade ağalığına tayin olundu­ da istihdam olunm asını istediler. Bu v a ­
lar. z iy et karşısında Yavuz Ali Paşa her iki
asker sınıfını da gücendirm em ek için b:-
Padişahın sünnet olm ası tesv iy e yolu bularak sipahilere onbeşc.
akçe gulâm iye dağıttırıp esas hizm eti a l­
Ondört yaşında tahta se ç m iş olan tı bölük ihtiyarlarına yaptırttı.
Birinci A hm ed o zamana kadar sü n n et
olm am ıştı. P ad işah lığın ın birinci ayı Tâyin ve aziller
dolunca, bir cuma gü n ü S ü levm an iye
cam iinde cuma namazı kıldı v e o günün S altanat ve sadaret d eğ işik lik lerin ­
gecesin de (23 ocak 1604) Topkapı sara­ de ek seriyetle göze çarpan tayin ve a-
yında sünnet oldu. Bu m ü n aseb etle g e ­ zillere bu defa da y er verild i. Yavuz Aii
rek İstanbul’da gerek se m em lek etin d i­ Paşanın sebep olduğu veya bizzat, icra
ğer yerlerin d e şen lik ler yapıldı. eyled iği tayin ve aziller, sadaretin ilk
Genç padişah sünnetinden kısa bir günlerinde değil, aradan bir kaç ay g e ç ­
m üddet sonra çiçek hastalığın a ya k a la n ­ tikten sonra cereyan eyledi. Yavuz Al:
dı. H astalık ağırca seyrettiğin d en bir P aşanın sebep olduğu tayin v e azillerde
m üddet hayatından endişe bile d u y u l­ de, daha önceki iki hüküm dar devrinde
du, Bu yüzden ö senenin Ramazan b ay­ görüldüğü şek ild e, basım ları mühim
ramı İstanbul halkı için üzüntü v e e n ­ m evkilerden uzaklaştırıp onlardan boşa­
dişe dolu bir bayram halinde geçti. lan yerlere kendi adam larını y e rle ştir ­
m e gayesi belli olm aktaydı.
Y avuz A li Paşa'nın Sadrâzam Yavuz A ii P aşa m evzuu-
ilk icraatı b aiıis tâyin ve azilleri 1604 baharında
yaptırdı. K endisinin A vusturya C ephe­
E skiden m evcu t usûl gereğince a l­ sindeki orduya serdarhk etm esi k esin le­
tı bölük h alkının ihtiyarlarından 720 k i­ şince, e v v elâ İstanbul’da kendisine m ü ­
şi vergi tahsili işin d e kullanılırdı. B u n ­ him bir rakip bırakm am aya çalıştı. Y a­
lardan biri, «emin», biri «kâtib* olm ak ü - vu z A li Paşa için en m ühim rakip K a ­
zere 360 grup m eydana g etirilir v e iki k i­ sım Paşa idi. Üçüncü M ehm ed’in cen a ­
şiden m ürekkep bu gruplar ken d ilerin e zesi kalkm adan sadrazam lığı elde etm e­
gösterilen m ıntık an ın v ergisin i tahsil e - nin yollarını araştıran K asım Paşanın
derlerdi. H er grup bu h izm etin e k arşı­ bu ihtirası Yavuz A li P aşanın malûmu
lık hazine başına on akçe «gulâm iye» idi. Bu sebeple, M acaristan’a gitm ek ü-
alırdı. zere İstanbul’dan ayrılm adan önce K a­
İşte, vergi tah silin d e m ev cu t olan sım P aşanın hü k ü m et m erkezinden u ­
zaklaşm asını istiyordu. Onun için B ağ- disine hürm etlerini arzettikten sonra,
dad v a liliğin e tayinini tem in etti. Kasım nasıl olup da hâlâ B ağdad’a g itm ed iğ i­
Paşa, veziriazam ın kendisini İstanbul’ ni v e orada bulunduğunu sordu. Kasım
dan uzaklaştırm aya çalıştığın ı farkediıi- ne cevap verd iy se hüküm dar hem en
ce P eçevî (C; 2, S: 293) v e Haşan B ey - hükm ünü verm iş olm alı ki, bahçede bir
-zâ d e’ye göre M ısır v a liliğ in i (N aim a ağaça b ağlanm asını em retti ve onu ken­
Basra v a liliğin e talip olduğunu söyler) di e liy le vurup öldürdü».
istedi. Fakat biraz önce oraya Hacı İb­ Kasım Paşanın vücudu ortadan k a l­
rahim Paşa tayin edilm iş olduğundan kınca Yavuz A li Paşa için endişe m e v ­
B ağdad’a tayini yapıldı. zuu zâil olm uş dem ekti. Bu bakım dan
Kasım Paşa B ağdad’a gitm ek için artık m evk iin in elden gitm esinden kork­
acele ediyorm uş gibi davranarak A na­ m adan yola çıkabilirdi. N itekim de öyle
dolu yakasına geçti. Fakat ihtiyaçlarını yaptı.
tem in etm ek bahan esiyle Ü sküdar’da ça­ Sadrâzam Yavuz A li Paşa, Kasım
dır kurup beklem eye başladı. Burada P aşa’m n ölüm ünden önce bâzı e y â ­
sadrâzam ın M acaristan’a hareketini b ek ­ letlere yen i v a liler tâyin etm işti. Bu
lerken sadrâzam da o gitm eden İstan­ cüm leden olarak: R aziye H atun-zâde
bul’dan ayrılm am aya dikkat etti. Sadrâ­ M ustafa Paşa Şam , Ferhaa Paşa H alep,
zam A li Paşa bu arada onu padişaha N asuh Paşa Sivas, Hacı İbrahim Paşa
kötü gösterebilm ek için bir takım tez­ M ısır, Koca Sinan Paşa-zâde M ehmed
virlerde bulunm aktan geri durmadı. H at­ Paşa Karam an valilik lerin e getirildi.
ta Kasım. P aşanın A nadolu’daki isy a n ­ Bundan daha önce İstanbul kadısı K af-
cılarla b irleşeceğini bile söyledi. Kasım zâde F eyzullah E fe n d iy i azil ve yerine
Paşa da hakkında söylenen şeylerin bir Yahya E fen d i’yi getirm ekle tâyin v e az­
kısm ının haklı olduğunu ifade edecek lin kapısını açm ış olan sadrâzam
davranışlarda bulundu. Naimâ ve Haşan sabık Y em en v alisi Haşan Paşa ile
B ey-zâd e’nin kaydına nazaran Y enişehir’ Sofu Sinan Paşaya v e 2aret tevcihi ile
e gidip salgın lar salm aya ve bulduğunu divanda bulunm ak üzere İstanbul’a çağ­
alıp satm aya başladı. Bu hâli padişah rılm alarını tem in etm işti. Bu arada B u -
tarafından öğrenilince idam ı için bostan- din v alisi Murad Paşaya da vezaret v e ­
cıbaşı gönderildi. Fakat yollan an adam rilerek İstanbul’a celbolunm uştu. Ya­
bu işi başaram adığından h iley e başvu­ vuz A li Paşanın sadrazam lığının ilk a y ­
ruldu. P eçevı v e Haşan B ey -zâ d e’y e g ö­ ları zarfında bir de Bosna v a lisi H aşan
re; Kasım Paşa’ya sadaret k aym akam lı­ Paşanın yerin in d eğiştirilm esi vardır. Es­
ğına tayin ed ild iğin e dair bir h a tt-ı h u - ki Celâli reislerinden olan Bosna valisi
m ayun gönderilerek İstanbul’a gelm esi (D eli H aşan). Bosna yerin e Tam şvar
tem in edildi. Sarayda padişah ile görüş­ v a liliğ in i istem işti. Bosnasaray halkı, bir
tükten sonra idam olundu (17 ey lü l şahsı öldürm esinden galeyan a gelerek
1604). oranın m ütesellim in! öldürüp kendisinin
İngiliz elçisi «Lello» bu hadiseden konağını yaktılar. B osna eyâletin e bağ­
bahsederken, Kasım P aşanın İstanbul’a lı yerlerden olan B anialuka’lılar da m ü -
davet Ve öldürülm esi işin i, Osm anlı k a y­ teselliir.i şehirden uzaklaş H ım ışlardı. Bu
naklarından bam başka şekilde şöyle a n ­ h âdiseler Bosna va lisin in sert h a rek etle­
latır; «Hüküm dar, A li P aşanın yerine ri yüzünden çıkm ış olduğundan m esele
p ayitahtta kalıp d evleti idare etm eye Haşan Paşa’nm T am şvar’a n a k liy le ka­
kendisi kadar m ünasip kim se b ulunm a­ pa tıldı.
dığına karar verdiğini; onun için hem en Yavuz A li Paşa’nın İstanbul’dan a y ­
dönüp bu vazifeyi üstüne alm asını b il­ rılışı sırasında en son m ühim tayin, sa ­
dirdi. Paşa buna kolayca inandı, çünkü daret kaym akam lığına Sofu Sinan P a-
kendisi de ayni şeyi arzu ediyordu; h ü ­ şa’nın getirilm esi ile oldu. Osmaıılı ta­
küm darın yakınında bulunan bir çok ah ­ rihleri sarih şekilde b ir m üddet zik ret-
babından da hüküm dara bunu telk in m em ekle beraber N aim â’n ın (C: 1, S:
etm elerini istem işti. Huzura g eld iği za­ 393) ifad esin e bakılırsa, Sofu Sinan Pa-
m an hüküm dar bahçede eğleniyordu, e - şa ’nın, kaym akam lıkta bir iki günden
lind«' vay ıy la okları vardı. Kasım k en­ fazla kalm adığı anlaşılm aktadır.
AVUSTURYA HARBİ’NİN DEVAMI VE ZİTVATOROK MUAHEDESİ

ü çüncü Murad zam anında 1593 y ı­ şaha arzedince, ondan: «elbette senin
lında b aşlıya» A vu stu rya harbi o zam an- canib-i küffara serdar olup asker ile
daaberi devam etm ek teyd i. Harbin bu gitm en lâzım dır; bu babda bahane e y le -
kadar uzun sürm esi seb eb iy le son. y ıl­ m eyüp acele tedarik görüp çıkasın» ce-
larda, kış g eld iğ i zam an ssk er terhis e - cabı ile karşılaştı. P adişahın bu kesin
dilip m em lek etlerin e gönderilm em ekte ve cevabı karşısında baharın ilk günlerinde
ordu R um eli’de kışlam aktaydı. Serdar­ hazırlıklarını tam am layıp yola çıkm anın
lar da um um iyetle k ışı B elgrad’da g e ç i­ lüzum una inandı v e n ih a y et 30 m ayıs
riyordu. Ü çüncü Mehrned zam anında 1604 te hareket etti. İstanbul’dan sonra
A vusturya cephesindeki orduya son ola­ ilk konak addedilen K alk ab ’da, askerin
rak Lala Mehrned P aşa serdar tayin e - m ühim m atına sarfed ilm ek üzere isted i­
dilm işti. Y em işçi H aşan Paşa’nın B e l- ği paranın gelm esin i b ek lem ek b a h a n e­
grad’dan acele İstanbul’a g elişin d en beri siyle oyalanm aya b aşlayınca: «başın s a ­
A vrupa toprağındaki O sm anlı ordusunun na gerekse elb ette yarın kalkıp gid er­
serdarı Lala Mehrned Paşa idi. sin? şek lin d e bir h a tt-ı hüm âyunun gö n ­
derildiğine şahit oldu. Bunun üzerine
Y avuz A li Paşa'nın serdarlığı hem en yola koyuldu.
Yavuz A li Paşa İstanbul'dan a y rılır­
1604 baharının g irm esiy le sefer t e ­ ken Sofu Sin an P aşa’y ı sadaret k aym a­
darikinin görülm esi gerek m ek teyd i. Bu kam lığına getirm işti. F ak at daha H alk a-
senenin yazında O sm anlı ordusu b irbi­ lı’dan ayrılm adan S o fu Sinan Paşa’nm
rinden uzak iki cephede çarpışacaktı, I- yerine H afız Ahm ed P aşa’nın kaym akam
ran cephesine C iğala-zâd e Sinan Paşa n asbedildiğiııi duydu. T arihlerim izin b e ­
serdar tayin edildi. Ü çüncü Mehrned’in lirttik lerin e göre, S ofu S in an Paşa bir
ölüm ü günü, K ap tan -ı derya vezir C iğa- iki gün zarfında m evk iin d en ed ilişi k ar­
ia-zâd e Sinan Paşa da A kdenizden dön­ şısında pek m ü teessir olm am ış v e v a z i­
m üştü. İran serdarlığm a tayin ed ilm ek ­ y eti t a b ii karşılam ış, h attâ ertesi gün
le deniz hizm etinden tekrar kara h izm e­ yen i sadaret kaym akam ını bizzat teb ri­
tine dönm üş oluyordu. ke gitm iştir. Padişahın hocası M ustafa
İran ordusu serdarlığı b öylece h a l­ E fen d i’nin tavsiyesi üzerin e sadaret k a y ­
ledilirken A vusturya cep h esi serd arlığı- m akam lığına getirilen H afız A hm ed P a ­
ııa da Sadrıâzam Y avuz A li Paşa tâyin şa ise; sadrıâzam İstan b u l’un pek y a k ı­
edildi. A li Paşa cep h ey e g itm ey i pek ar­ nında olduğu için, k en d isiy le görüşm ek
zulam adığından, d ev le t erkânını to p lı- üzere padişahın m üsaadesini istem iş, bu
yarak, idari işlerin m untazam y ü rü tü le­ m üsaadeyi talep ettiği telh ise - A li P a­
bilm esi v e iki cep h en in ih tiyaçların ın ş a n ın arzusu h ilâ fın a bu m akam a g e l­
zam anında görülm esi y e lüzum lu tedbir­ m iş olduğu cih etle - görüşm e sırasında
lerin alınm ası için, k en d isin in devlet sadrıâzam ın kendisine b ir şe y yapm am a­
m erkezinde k alm asın ın m ünasip olup o l- sı için, padişahtan b ir em ir yazm ası ri­
m ıyacağını görüştü. T oplantıda hazir bu­ casında bulunm uştur. Onun böyle bir
lunanların hepsi sadrıâzam ın n iy etin in ne ricada bulunm asına, H oca M ustafa E fen ­
olduğunu sezerek onun arzusuna uygun di’nin; «Sadrıâzam gâzup v e m üteh evvir
bir karara vardılar. Y alm z P adişahın bir adamdır, g itm esen n e lâzım gelir!»
hocası M ustafa Efendi, şeyh ü lislâm v a ­ şek lin d e konuşu ma sı bir h ayli tesir e t ­
si t asiyi e veyah u t da bizzat k endisi h u ­ m işti. N ih a y et ertesi gün, padişahın, A li
susî şek ild e sadrıâzam a, vücudunun A - P aşa’ya, kaym akam bir kazaya uğrayacak
vusturya cephesindeki ordu için lüzum ­ olursa başın ın k e sileceğ i ihtarını h a v i
lu olduğunu, yan i cep h ey e g itm esi g e ­ bir yazı gönderm iş olduğunu duyunca,
rektiğini söyled i. T abiî sadrıâzam a b öy­ H afız A hm ed Paşa derhal y o la çıktı.
le diyen M ustafa E fen d i padişahı da bu Y avuz A li Paşa'vı Ç atalca’da bulup k en ­
fikre hazırlam ıştı. N itek im sadrıâzam, d isiy le görüştükten sonra g eriy e dön­
toplantı neticesin de a lm an k aran padi­ dü. "

L709
Yavuz A li Paşa'nm , g a y et kısa bir isab etli davram lnuştı. Zira, o sırada bu
m ü ddet zarfında dördüncü defadır ki iz ­ m ühim v a zife için en ehil şah ıs olarak
zeti ııefsi kırılm ış oluyordu. E vvelâ L ala M ehmed Paşa vardı. S enelerden
ceph eye gitm em ek istem iş, olm am ış, bu- beri A vu stu rya cephesinde bulunan, bu
m ü n aseb etle bizzat padişahın tehdidine arada bir takım m u va ffa k iyetler de te ­
maruz kalm ış: Sofu Sinan Paşa’yı sada­ m in etm iş olan Lala M ehmed P a şa bu
ret kaym akam lığına tayin etm iş, y erin ­ cep h en in durum unu en iyi b ilen kum an­
de tutulm am ış ve en nihayetinde d e H a ­ dandı. E n .son olarak serdar k aym ak am ­
fız A bm ed P a şa y a bir şey yapm am ası lığın a getirilm esi m ü n aseb etiyle ordunun
hususunda acı tehditle karşılaşm ıştı. A n ­ tam am ının idaresi hakkında da teerübe
laşıld ığın a göre, bu vaziyetler onuıı ü - sahibi olm uştu. Bu seb ep le onun sadaret
züntüden hastalanm asına y o l açm ıştı. v e serdarlığı ordu tarafından iy i karşı­
Sofya'dan sonra hastalanan A li Paşa lan m ıştır. H attâ, bazı m ü elliflere göre.
günden gü ne fenalaşıp bir şe y yiyem ez Lala M ehm ed P aşa’nm tayininden d ü ş­
oim uş, n ih ayet bu h al ile B elgrad’a u - m an telâşa b ile kapılm ıştır. N aim â da
laşm ış, L ala M ehmed Paşa ile görüştük­ (C: 1 S: 399) bu noktaya: «Lala M eh­
ten sonra da ölm üştür (26 tem m uz 1604). m ed P aşa’ran sayd ve sa d a y -ı şeh am e-
Yavuz A li P aşa’nın ölüm ünün İstan ­ ti ol cevanibde v e lv e le endaz olm ağla»
b u l’da ç e şitli söylen tilere sebep olduğu cü m lesiyle işaret etm ektedir.
an laşılıyor. Zira İn giliz e lçisi L ello’nuE
m uhtırasın da (O rhan B u n a n neşri S: P e ş t e ’n in is tir d a d ı
64) bu hu susta şu satırlar okunm akta­
dır: «Kimi kendi eceliy le Öldü, kim i h ü ­ Lala M ehmed Paşa m ühr-ü hüm âyun­
küm darın kendisine teveccühü azaldı d i­ la b irlikte serdarlığa nail olunca hazır­
y e öldü diyorlar; kim i de y a hüküm dar lık ların ı tam am layıp, E sztergom ’un zap­
tarafından, yah u t C iğala-oğlu v ey a K a- tı n iy e tiy le Belgrad'dan hareket etti. Ö -
sım ’m dostları tarafından zeh irletild i d i­ sek köprüsü civarın a geld iği sırada B ek -
y o rla rd ı... B u A li pek kibirli, pek zalim taş P aşa’ya B u d in eyâletin i tev cih ile
bir adamdı». üçbin seçm e askerle önden B udin tara­
fına gönderdi. .
Lala M ehm ed Paşa gibi becerikli bir
Lala M ehmed Paşa’ıun
kum andanın idaresinde, R um eli’deki O s-
sadaret v e serdarlımı m aıılı ordusunun tam am ının ilerlem ek te
olduğunu duyan P eşte’deki A vusturya
Y avuz (M alkoç) A li Paşa B elg ra d ’da k u vvetleri, a cele olarak P eşteyi tahliye
ölünce mühE-ü hüm âyûn, Kurt Paşa ed ip çekildiler. H attâ silâh v e m alzem e­
M ustafası nam ındaki bir kapıcı başı ta ­ lerin i dahi toparlayıp götürem ediler.
rafından İstanb ul’a getirild i. P adişah B i­ Serdar Lala M ehm ed Paşa B u d in ’e g e ­
rinci A hm ed o gün sadaret kaym akam ı lin ce bir kaç g em i ile derhal karşıyla g e ­
Hafız A hm ed P aşa’ya veziriâzam lık v e çerek P eşte’y i işgal etti. O arada ç e k i­
serdarlık tek lifin d e bulundu. 1598 y ılın ­ lip giden düşm anın üç yerd e lâğım lar
da Tuna y alıları m uhafızı iken. Eflak kurdukları, bunların fitillerin i bile ateş­
v oyvod ası M ihai V iteazul’a m ağlûp o l­ led ik leri haber alındı. Lâğım lar acele
m uş bulunan v e bu bakım dan A vu stu r­ bulunarak fitilin ateşi baruta yarım
ya cephesi serdarlığının k o la y birşey o l­ m etre kadar ya k la ştığ ı sırada sön d ü rü l­
m adığını b ilen Hafız. A hm ed Paşa tek li­ dü (25 e y lü l 1604). B oylece iki sene d ü ş­
fi kabul etm edi. Bunun üzerine hocası man işgalin d e kalan P eşte kutarılm ış o l­
M ustafa E fend i ile bu m evzuu görüşen du.
padişahın, onun tavsiyesi ile Lala M eh­ L ala M ehm ed Paşa P e şte’de v ak it
m ed P aşa’y ı veziriazam v e serdar tayin geçirm iyerek F öldvar v e A dony (C an -
ederek 5 A ğu stos 1604 günü m ühr-ü h ü ­ K urtaran) k alelerine ilerleyip , hisarları
m âyunu k apıcılar kethüdası Câfer A ğa nı tam ir île' içlerin e asker ve zahire k o y ­
ile yola çıkardı. duktan sonra B u d in ’e döndü. A v u stu rya ­
V eziriâzam lık ve serdarlığm Lala lIların y ık m ış oldukları B udin köprüsü­
M ehm ed P aşa’ya tevcih in d e hakikaten nü y en id en yaptırdı. Bu sırada H atvan’-

1710
daki A vustu rya k uvvetleri de korkuya
kapıldıklarından, bunlar da P e şte’deki-
ler gibi çek ilip gitm işlerdi- Serdar d er­
hal oraya da m uhafızlar v e erzak sev -
kederek şehrin hisarların ın tam irini em ­
retti.

Vaç kalesinin işgali

Lala M chm ed Paşa B u d in ’dcn k u ze­


y e V aç (W aitzen) şehrine doğru ilerle­
di. Türk ku vvetleri hem karadan hem de
Tuna’dan g em ilerle sevk ed ilm ek tevd i.
Lala M ehm ed Paşa idaresin d ek i k u v v e t­
ler 15 ekim 1604 gü nü V aç’i kuşattı. K a-
led ek iler bu günün gecesin e, şehrin kar­
şısındaki adada bulunan tabyaları a te ş­
led iler. T ürklerin d ikkatleri oraya ç e v ­
rildiği sırada g ecen in karanlığından da
istifade su retiyle gem ilere binip E szter-
gom ’a kaçtılar, B öylece V aç şehri tekrar
Türk idaresine geçm iş oldu.

Esztergom ’un m uhasarası

V aç’m istirdadından sonra Serdar S hİtan Birinci Ahmed.


Lala M ehmed Paşa E sztergom (Gran) (K apıdağtı Serisinden)
üzerine yürüdü v e bu m ühim kaleyi k u ­
şattı (18 ekim 1604). Esztergom 'da b ulu­ m a k ta d ır Esztergom m uhasarasına Lala
nan A vusturya ku vvetleri P eşte, H atvan M ehm ed Paşa em rindeki ordunun tam a­
v e V aç'takiler gibi yapm adılar. B urada­ m ı katılm am ıştır. Zira, P eşte, H atvan ve
kiler hem m iktarca h ayli fazla oldukları, Vaç kalelerin in tam irine m ühim m ik tar­
hem de k alenin sağlam lığın a g ü v en d ik ­ da asker ayrılm ıştı.
lerin den m ukavem et ettiler. F e ç ev î’nin anlattığına göre; m u h asa­
Esztergom (E stergon) m uhasarası o - ra sırasında yen içeri ağası N akkaş H a­
tuz bir gün sürdü; fak at şeh ir alın a m a ­ şan Paşa çok gevşek davranm ış, m uha­
dı. Sefer m evsim i geçm iş olduğundan sara boyunca bir defa b ile m etrislere
yağm ur ve soğuklar başlam ıştı. Bu hal çıkm am ıştır. Bunun için d ir ki m uhasa­
E stergon m uhasarasının kaldırılm asında ranın sonunda yen içeri ağalığından azle­
birinci derecede rol oynadı. Osm anlı ta­ dilm iştir. Y iııe ayni m üverrihin b ild ird i­
rihçilerinin ifad elerinden anlaşıldığına ğin e nazaran; A vusturyalIlar T ürkler
göre düşm an bu m uhasara sırasında çok için m ühim bir kale olan E sztergom ’u
iyi çarpışm ıştır. Zira, N aim â (C: 1, S: Eğri k alesi ile m übadele tek lifin d e b u ­
401); «Estergon’a m u tta sıl bir cesr çe- lunm uşlardır. A vusturyalIların gön d er­
küp toplar ile m uhafaza eder v e m ecruh dikleri m urahhaslarla bu m esele görü­
kâfirler y erin e dinç kâfir kor idi. Ve ba­ şülm üş v e hazırlanan proje m üverrihin
zı gecelerde m elâ y in alelacele çik ıp m e t­ kendisi tarafından İstan b u l’a götü rü lm ü ş­
ris bastıkça nice guzat şeh it olup, aske­ tür. Fakat şeyh ü lislâm ın «bu ne gûna
rin em rri m uhasarada fü tu ru tezayü t olm ıyacak iştir. Bu sözü lisan a v e k a le ­
bulm ağla, yen içeri, bundan sonra m uzır- m e getürm ek d eğil, hatıra bile g etü r-
dır devu tak azay-ı av d et ettiklerinde» m ek câiz değildir» diye m u h alefetin i
cüm leleriyle, hem düşm anın m uharebe bildirm esi üzerine kabul edilm edi. Z â­
kudretini hem de m uhasaranın k ald ırı­ ten Lala M ehm ed Paşa da bilahara bun­
lış sebebinin bir kısm ım açıklam ış o l- dan vazgeçm işti. N itek im P eçevî İbra-
hirn İstanbul’dan avdet edince, o bir şey A vusturya’ya kargı iğbirar uyanınca,
söylem eden serdarın kendisi «biz bu sö- böylelerinin arasına, îstvan Bocskay. da
2ün hicabın çekeriz» dem işti. katıldı, im parator Rudolf, kum andanla­
Serdar Lala M ehmed Paşa Eszter- rından «Barbiano» yu E rdel’in Bilıar
gom m uhasarasını kaldırdığı zaman K ı­ bölgesindeki kalelerine taarruz ettirince
rım H anı’n ın oğlu Kaîg'ay Tokramış G i­ îstvan Bocskay topraksız asilzadeler ile
ray ile Rum eli beylerbeyi Haşan P a- köylüleri kendi tarafına kazandı- Taraf­
şa ’yı akm a m em ur etti. Daha sonra k ış­ tarları kabarık bir hâle gelin ce açıktan
lam ak üzere B elgrad’a döndü (25 kasım açığa A vusturya'ya muhasım vaziyete
1604). geçti; hattâ Tisa nehrinin iki tarafında
Serdar Lala M ehmed Paşa B elgrad- A vusturyalIlara ait bir kaç k aleyi de
da iken İstanbul'a davet ulunarak sür'“ aldı. Bunun üzerine A vusturyalIlar m u­
atle gelm esi bildirildi. Bu daveti alınca kabil taarruza geçerek kendisini yenince
yola çıkan serdar 9 ocak 1605 te İstan­ Îstvan Bocskay TÜrkiere m üracaat etti.
bul'a vasıl oldu. Padişahtan iltifa t gö­ T araftan olan erkân ile bu karara varan
ren Lala Mehmed Paşa, m üm kün olursa B ocskay, Lala Mehmed Paşa’ya bir m ek ­
sulh akdi için de çalışm alarda bulunm a­ tup yazdı. Bu mektubunda (N aim â C: 1
sına dair talim at aldıktan sonra Belgrad'a S: 404) şöyle dem ekteydi: «padişahın dos­
avdet etti (14 temmuz 1605). tuna dost v e düşm anına düşman olup,
kulluğunu kabul, ve/.ir-i cenah h im ayet-
Istvan Bocskay lerine dühul ile eski düşm anım ız olup
ik tizay-ı zaruretle kaht-ı hükm ünde o l­
1604 senesinde Erdel’de Türkler leduğumuz
­ N em çe küffarına kılm c koyup
hine m ühim bir hâdise cereyan etti. Bu padişah-ı islâm a can v e baş ile hizm eti
hâdise, Erdei bey-zâdelerinden îstvan taahlıüt ederiz, H ak ik at-i halim ize v u ­
B ocskav (îştvan B oçkay) m Türkler ta­ kuftan sonra âsitan e-i devlete arz e y le ­
rafına geçmesidir. m eniz rica olunur».
İstvan B ocskay’m Türkler tarafına Serdar Lala M ehmed Paşa, bir ta­
geçm esinin esas sebebi. A.vustnryak la­ raftan bu m üracaatı m üsbet kargılıyarak
rın Erdel halkına kargı tatbik ettiği zu­ onunla anlaşırken bir taraftan da duru­
lümdür, Ispanya’da yetişm iş koyu bir m u İstanbul’a bildirdi. O sırada İstan­
katolik olan İmparator Rudolf’un pro- b ul’a da çağrıldığı cihetle, hüküm et m er­
testanlara karşı takındığı sert tavır b il­ kezine gidince kendisinin yaptığı anlaş­
hassa protestan Macar ve Sökellerin A - m ayı padişaha arzetti. Ayrıca Bocskay
vusturyalılardan yüz çev irm esin e' âm il (B oçkay) m Erdel k ırallığm a tayini h u ­
oldıı. A vusturya zülm ii sadece protestan- susunda da karara v a n ld ı.
lara da m ünhasır değildi. Bizim tarih­ Lala M ehmed Paşa, Bocskay'daıı ta­
çiler bile bu m esele ile ilgilen m iş v e A - lep vuku bulur bulmaz fiilen yardım k u v ­
vu stu ryalılan n şiddet hareketlerine da­ v eti gönderm işti. Zira, bir m üddet ön­
ir m isaller verm işlerdir. M eselâ Naimâ: ce Esztergom ile E ğri’nin m übadelesi
A vusturya işgalinde bulunan macarlara mevzuunu görüşm ek üzere İstanbul’a
v e Erdel halkına envai türlü eza ve ce ­ gönderilm iş ola» m üverrih P eçevi, bu
fa ettiklerini, kadın v e kızlarına taarruz­ hususta, m eşhur tarihinin ikinci cildinin
da bulunduklarını, ümeradan olan Ma­ 300 üncü sayfasında: «İstanbul’dan dön­
carían bile hor gördüklerini, icabında düğüm zaman, serdarın B oçkav’a bir
yoldan geçerken şapkalarım kaldırıp m iktar tatar askeri ile Tamşvar eyâleti
yüzlerine tükürmek gibi hakaretler b i­ askerlerini im dada gönderm iş olduğunu,
le ettiklerini söyler. onun da bu sayede Tisa nehrinin ik i ta ­
TÜrkiere iltica eden Îstvan Bocskay rafından N em çelilere ait bazı y erleri zap­
protestan m ezhebindeydi. Daha önce Er­ tetm iş bulunduğunu öğrendim» dem ek­
del beyi Zsigmond B athori’nin yanında tedir.
bulunm uştu ve o sırada imparatora sa­ Lala M ehmed Paşa’nm yolladığı a s­
dıktı, Fakat bilahare im paratorun, pro- ker, son senelerde Erdel’e yapılan ilk
testanlara karşı zulüm tatbik ettirm esi yardım değildi. Daha önce de yardım ı
üzerine Macar v e Erdel balkı arasında gerektiren hâdiseler cereyan etm işti. Z i­


1712
ra, A vusturya harbinin başından beri dım edilm esi ve bununla ilgili bir m ua­
E rdellilerin tamamı A vusturya efen d ili­ hedenin yapılm ası hususunu gayet açık
ğini tam m ânasiyle benim sem iş d eğiller­ şekilde anlatırlar. B ocskay’a Türkleriıı
di. Bilhassa son senelerde A vusturyaya yardım için ellerini uzatm aları üzerine­
karşı m uhalefet hareketi artıp kuvvet dir ki ona taraftarlık eden Erdellilerin
bulm aktaydı. 1601 senesinde A vusturya­ sayısının birdenbire arttığı görülm ekte­
lIları E rdel’den çıkarm ak istiyenlerin dir.
başına Szekelv M ozes geçm işti. B ir Sekel Türk yardım ı B ocskay için o derece
asılzâdesi olan bu adamın A vusturyalI­ m üessir oldu ki, kendisine kırallık vade-
lara mağlûp olm ası üzerine 1601-1602 dilen bu adam 1605 yazında üst üste m u­
kışında sadrıâzam Yem işçi Haşan Paşa­ vaffak iyetler kazandı. Ve vak tiyle Sa-
ya iltica edişine, daha önce kısaca işaret tırcı Mehmed Paşa'nm kuşatm ış olduğu
olunm uştu. Szekelv M ozes’e yardım ed il­ Varad kalesini muhasara edip aldı; için ­
m iş ve onun taraftarlarını çoğaltm ası, deki A vusturya kuvvetlerini katletti.
m ücadeleyi daha esaslı şek le sokabilm e­ Bunun arkasından bir A vusturya birliği­
si için devam lı alâka gösterm işti. S zek ely ni bozduktan sonra Tokay, Kassa ve
M ozes 1602 sonbaharında Erdel Belgradı daha bazı kaleleri aldı. Bu arada ser­
(G yuiafehervar) civarında A vusturya dara haber göndererek kendisine bir
kumandanı general 3 a sta ’ya m ağlûp o l­ m iktar daha yardım k u vveti tahsis ed il­
duğu zaman taraftarlarından bir çoğu ve diği takdirde m uvaffakiyetlerinin daha
bu arada, ilerde Erdel beyi olarak göre­ büyük olacağını, ayni zamanda kendisi­
ceğim iz B ethlen Gabor da Türklere sı­ ne m üzaherete hazır olan bazı Macar
ğınm ıştı. 1602/1603 kışını B elgrad’da beylerinin iltihaklarının da tahakkuk e -
Yemişçi Haşan Paşa'nın yanında m ülte­ deceğini bildirdi. Bunun üzerine Lala
ci sıfatiyle geçiren B ethlen Gabor, Sze- M ehmed Paşa. K algay Toktam ış Giray
k ely Mozes’in Erdel beyi olarak tanın­ em rindeki tatarlardan dört bin tatar a tlı­
ması için m üzakerelere bile girişnjişti. sı ayırtıp Toktam ış’ın hem şire-zâdesinin
1603 yazında B ethlen Gabor, Lala M eh­ idaresine verdirip bir m iktar da bölük
med Paşa tarafından S zek ely M ozes’in halkı ile birlikte B udin valisi Bektaş
yardım ına gönderilm işti. S zek ely Mozes. Paşa’nın kum andasında ona yolladı.
Eflak voyvodası Radul ile birlikte ha­
reket eden general B asta’y a karşı koya­ Esztergonı, Visegrad, Saint-Thomas
m am ış ve bu senenin tem muz ayında kalelerinin zaptı
Brasso (K ronstadt) civarında cereyan e-
den m uharebede m aktul düşm üştü. Bu Lala Mehmed Paşa İstanbul'dan dön­
hâdise üzerine B ethlen Gabor bir takım dükten sonra Belgrad'da bir haftadan
Erdel asilzadeleriyle y in e Türklere sı­ fazla kalm adı. Zâten s e fe r ' m evsim inin
ğınm ak zorunda kalm ıştı.
İşte, 1604 senesinde İstvan Bocskay
A vusturyalIlara karşı isyan ile Türklere
başvurduğu zaman, Erdel’in d ahilî du­
rumu ve buranın m ühim şahsiyetlerinin
Türklere karşı takındığı tavır bu m er­
kezdeydi.
Macar tarihçisi Szekfü G yula «Mag-
yar Törtenet» isim li eserinin üçüncü cil­
dinin 372 inci sa y fa sın d a ; İstvan B o-
cskay’m isyana kalktığı zaman k endi­
sini Erdel prensi ilân ettiğini v e Türk-
lerin ona değil, onun Türklere im dat e y ­
lediğini yazar. Fakat Türk kaynaklarının
bu noktaya dair kaydettikleri şeyler Ma­
car tarihçisine hak verdirm iyecek dere­
cede sarihtir. N itekim Naim â v e P eçe-
vî gibi Türk kaynakları; B ocskay’a yar­ Erdel’de Kassa şehrinin eski bir resmi

1713
de tam zam anı olduğu için 20 tem m uz mühim b elde kuşatılırken Lala M ehm ed
1605 de Z em lin (Zem un) karargâhına Paşa, buranın düşm esini k olaylaştıracak
geçti. Sadnâzam daha İstanbul’dayken bir kaç yerin daha zaptına teşebbüs e t­
Rsztergonrun fethi kararlaşm ıştı. Fakat, ti. Bunlar; E sztergom ’un karşısında v e
N aim â’ya göre; Ösek önünde, P eçev î’ye Tuna’n m sol sahilindeki Parkany (Ç i­
nazaran. Budin'e yak ın Ham zabey sara­ ğe m elen ) . Esztergom'un bir varoşu h ü k ­
y ı m evkiinde Serdar Lala M ehm ed Paşa m ünde olan Saint-T hom as (T epedelen)
bir harp m eclisi aktederek, harekât y a ­ ve Esztergom ile Vaç (W aitzen) arasın­
pılacak sahayı kararlaştırm ak istedi. Bu da v e Tuna üzerinde bulunan V isegrad
m eclistek i erkânın pek çoğu. K anije ta­ (V işegrad, V işgrad) idi. Esztergom k u ­
rafında şim diye kadar h iç zaptedilıhem iş şatılırk en serdar, Budin. b eylerb eyi B o ş­
araziye ilerlenerek akın h areketlerinde nak M ustafa Paşa’y ı T epedeien’in, Bosna
bulunulm asını istediler. Fakat ordu ka­ b eylerb eyi Hadım H usrev P aşa’y ı V ise g -
dısı V ildan-zâde M evlâna A hm ed E fen ­ rad’m zaptına m em ur etti. Bir taraftan
di, E sztergom ’un zaptı lüzum unu gü2el d a C iğerdelen’in zaptı için Tuna’m n k a r­
bir şekild e m üdafaa ettiğinden, buranın şı tarafına toplar nakledildi. H usrev P a-
m uhasara v e zaptı işi k a file şti. Bunun şa’nın sık ıştırd ığı Visegrad zaptedilince
üzerine Bosna b eylerbeyi önden gön d e­ kaleden çıkan bine y ak ın Fransız ask e­
rilerek Budin’den 25 top, otuz bin g ü l­ ri O sm anlı hizm etine girdi. Bu F ransız-
le v e on b in kantar barutu gem ilere y ü k ­ lar, Papa tarafından im paratora yardım
lem esi em redildi. için gönderilen yabancı askerlerdendi.
Lala M eiımed Paşa’m n em rindeki V isegrad zaptedilince H usrev P aşa­
ordu 29 ağustosta Esztergom önüne g e l­ n ın askerinin bir kısm ı da T epedelen’i
di v e o gün hem ence m uhasaraya b a ş­ sıkıştıran k u vvetlere ilâ v e edildi. 18 e y ­
landı. Estergon kalesi «Comte de D am - lü l günü V isegrad ’ın evv'elâ varoşu, bîr
pierres- adında A vusturya h izm etin e gir­ kaç saat sonra da iç k alesi zaptedildı.
miş bir Fransız asilzadesi tarafından m ü ­ Sağ kalan m üdafilerden dört bin kişi
dafaa edilm ekteydi. Tuna üzerindeki bu esir olundu, Parkany (C iğerdelen) k a le ­
si de ilk günlerde zaptedildiği cih etle
Esztergom ’a o taraftan im dat gelm esi de
Önlenmiş oldu.
Civardaki kalelerin zaptına ç a lışı­
lırken tabi’î E stergom ’un sık ıştırılm a sı­
na da devam edildi. Saint-T hom as k a le­
sinin zaptından on gün sonra yani 29
eylü ld e ü st ü ste üç hücum u m üteakip
E sztergom ’un varoşu zaptedildi. Boşnak
M ustafa Paşa, T epedelen’in zaptından
sonra E sztergom ’ün S u -k u lesi tarafını
sıkıştırm ağa m em ur edilm işti. S u -k u ie sî-
nin zap tiyle iç k aleyi daha fazla tazyik
etm ek im kânı h asıl olm uştu. N ih a y et bil­
gece kaleden El aman! el aman!
D iye sesler geld iği duyulunca S e r­
dar Lala M ehmed Paşa, m üverrih P e-
ç ev i İbrahim E fendi’yi v ire şartlarını
görüşm ek üzere k a ley e yollad ı. Serdarın
akrabası olan P eçevî, Esztergom m ü d a-
fileri ile vire şartlarını konuşup karara
bağladı, 4 ekim 1605 sabahı, yaralı ve
sağlam 4500 Esztergom m üdafii m al v e
erzaklarını g em ilere y ü k ley ip çek ilip
Esztergom m üdafilerinden g ittiler. M üdafiler arasından bir m iktar
Kont de Dampierre Fransız çık tı ki, bunlar da V isegrad ’da-

1714
ki Frenklerin yaptığı gibi Türk h izm eti­ U yvar in kendisine bırakılm asını rica e t­
ne girdiler. tiği, serdar da B ocsk ay’ı hoş tutup gü-
İlk defa 1543 te zaptedilm iş olan ceııdirm em eyi gözettiğind en ricasını
Esztergom kalesi 1595 de elden çıkm ıştı m üsbet karşıladı. Bunun için Rumeli
(ikinci ciltte 1023, üçüncü Ciltte 1655 in ­ B eylerbeyi Tiryaki Haşan Paşa v e ordu
ci sayfalara bakınız). On sen elik A vu s­ kadısı V ildan-zâde A hm ed E fendi U y-
turya işgalinden sonra Esztergom yen i • var’a gönderildi. B unlar m erasim le U y-
deıı Türklerin eline geçin ce Serdar Lala var’ı Bocskay'a teslim ederek hem en g e ­
Mehmed Paşa ilk iş olarak buradaki ca- ri ordugâha döndüler.
m i’i ve kalesini tam ir ettirdi. A yni ş e ­ Tiryaki Haşan P aşa U yvar’dan dö­
kilde o sırada alınan diğer yerlerin k a ­ nünce Rumeli askerinin bir kısm ı ile
lelerini tam ire de adam lar tahsis e y le ­ Vesprem ve Palota’nm feth in e m em ur e -
di. B ir taraftan da feth ed ilen şehirler dildi. K anije m üdafaasıyle m eşhur olan
için padişaha m üjde götürm ek üzere bir Tiryaki Haşan Paşa bu k aleleri zapte-
heyet teşk il etti. Bu h e y e te kendi akra­
bası m üverrih P eçevî de dahildi.

istefan (İstvan ) B ocskay’m


U yvar’ı m uhasarası

Sadrıâzam ve S erd ar-ı ekrem Lala


M ehmed Paşa E sztergom ’u kuşatm ak­
tayken İstefan B ocskay, Türk k u v v etle­
rinin yardım ı ile U y v a r’ı kuuşatm ak için
serdarın m üsaadesini rica etti. M ehmed
Paşa m üsaadede bulunurken Sirem .
Sem endre ve A lacahisar beyleri ile bin
kadar tatar ve çerk ese kum anda eden
Tırhala sancak b eyin i Eğri beylerbeyi
Sinan Paşa’nın em rine vererek Uyvar
önüne gönderdi. Türk k u vvetleri yard ı­
ma geld iği sırada İstefan Bocskay da
Macar beylerinden Hom onnai D rugeth
B alint (Türk kaynakları H om ııay diye
kaydeder) i kendi askerine serdar y ap ­
m ıştı. O arada, B ektaş Paşa da Uyvar
önüne geldi. Bunlar beraberce, Tuna’nın
kollarından N eutra suyu kenarında bu­
lunan U yvar (N euhau sel) i kuşuatm aya
başladılar. Bu sırada Esztergom ’un fe t­
hi tam am lam ış olduğundan bir kaç san ­
cak b eyinin k u vvetleri v e bin y en içeri­
lik bir O sm anlı k u v v eti daha Bosna
beylerbeyi H usrev P aşa’m n em rine v e ­
rilerek ayni yere y ollan d ı v e H usrev
Paşa U yvar m uhasarasına k atılan Türk
k u vvetlerinin tam am ına kum andan ta­
yin edildi. B öylece U yvar k alesi k ü lli­
y etli m iktardaki Türk k u vvetleri sa y e­
sinde zaptedildi.
U yvar kalesi Türk k u vvetlerinin
gayret ve ağır basm ası sayesin d e zapte-
dildiği cihetle buraya bir Türk b ey ler­
beyi tayin edileb ilird i. Lâkin B ocskay Erdel beyi İstefan Bocskay

1715
derek Budin civarında orduya iltihak e y ­
ledi. Btl arada Budin beylerbeyi Boşnak
Mustafa Paşa azledilerek onun yerine
Süistre m utasarrıfı K adı-zâöe A li Paşa
Budin b eylerbeyliğine tayin edildi.

B ocskay’a Erde! kıraliığı


tacı giydirilm esi
U yvar’ın zaptı ve kendisine teslim in­
den sonra Lala Meftmed Paşa, Seyyid
M ehmed Efendi vasıtasiyle Bocskav'ı
ordugâha davet etti. }iaim â’nm (C'. 1;
S: 405 ve 421) anlattığına göre; Seyyid
Mehmed Efendi evvelce bir harpte esir
olmuş ve B ocskay’ın hissesine düşm üş­
tü. Bocskay'ın Türklere yanaşıp yardım
istem esinde h ayli m üessir oian Seyyid
Mehmed Efendi onun üzerinde hayli iyi
tesir bırakm ış bir kim seydi.
İstefan B ocskay serdarın Peşte'deki

İstefaıı Bocskay’a tarafımızdan Erdel krallığı v erilin ce yaptırılıp gönderilen


tac (Bir Macar tarihinden) ve altta: Lala Mehmed Paşa tarafından tac’ın
giydirilm esi (R icaut’daıı)
karargâhına oııbin Macar askeri ile g e l­ B övlece Istvan Bocskayın Lrdel k ı­
di. Bocskay fevkalâde m erasim le karşı­ ralı ilân edilm esiyle Erdel işi Türkleı
landı. «Sayebanlar altında trepezeler ve lehine halledilm iş oluyordu.
sandalyeler kurulup» onların âdetleri
gözönünde bulundurularak büyük ziya­
fetler tertip olundu. Daha sonra Bocskay,
serdar-ı ek rem tarafından kabul edildi.
O arada Osmanlı erkânı ve Macar b ey­
zadelerinin de hazır bulunduğu m erasim ­
de Istvan Bocskay sadrıâzamın önünde
diz çöktü. Lala Mehmed Paşa da İstan­
bul’da üç bin altundan yapılm ış olan
murassa tacı B ocskay’m başına koydu,
beline murassa bir kılıç kuşattı, padi­
şah tarafından gönderilen tuğ ve sancak
teslim edildi; B ocskay kalkip serdar-ı
i 's ;
ekremin elini öptü. Ve serdara:
«Hâlâ biz padişaha kul olduk. A k­
çe ile alm an kul ekseriya darb-u ta’nif
kavfinden kerhen kulluk eder, ama biz
abid-i ihsan olduğum uz cihetten ez-d il-ü
-cân kem al-i itaat ve m eserret ile kul­
luk ederiz» dedi (20 kasım 1605).

Birinci Ahmed tarafından B ocskay’a verilen ferman (B ir Macar tarihinden) ve


altta: Lala Mehmed Paşa tarafından tac’m giydirilm esini tasvir eden bir Türk
ressamı tablosu.

1717
Istvan Bocskay Osmaniı him ayesin­ İbrahim P a şa y ı H ırvatistan sınırına akı­
de Erdel kıralı olunca m evkiini A vustur­ na m em ur etti. İbrahim Paşa'nın em ri­
yalIlara karşı tahkim için uğraşm aktan n e bir m iktar Tatar ve Bocskay’m M a­
geri durmadı. İslâm A nsiklopedisinin car atlısı ile birlikte yirm i bin k işilik
«Erdel» m addesinde belirtildiği üzere, kuvvet verilm işti. 18 ekim 1605 günü h a­
bu gaye ile Alm anya'daki prötestan rekete geçen İbrahim Paşa H ırvatistan
prensler ile tem as tem in etm eğe ve si» sınırı v e Beç (V iyana) civarına garete
vasetinin ana hatlarını onlara izaha ça­ m em ur edildiği (P eçevî, C: 2, S: 308) c i­
lıştı- Son senelerdeki A vusturya zulmü h etle, doğruca H ırvatistan sınırına iler­
Macar ve ErdeFlileri onlardan fazlasiy- lerdi. O tarafta toplu bulunan düşman
Ie soğutm uştu. Macarlar için OsmanlIla­ kuvvetlerine üç defa hücum ile üçünde
rın m üsam ahalı idaresi m elûm olm ıyan de yendi. Bundan sonra V iyana tarafına
bir şey değildi- Son zulüm ler Türklerin akıncılar gönderdi. Bu harekât n etice­
kadrinin daha iyi anlaşılm asına sebep sinde pek çok esir v e ganim et elde e d il­
olm uştu. N itekim 1606 senesi başlarında di.
Bocskay’m protestan Alm an prensleri
nezdine gönderdiği elçilerinden B ocaîius Lala Mehmetl Paşa'nın
bu hususta şöyle dem ektedir: «Habsburg İstanbul’a gelm esi
zulm üne isyan eden Macar asilzadeleri­
nin büyük bir kısm ında Türklere karşı Sad n âzam Lala Mehmed Paşa k a ­
itim ad o derece ku vvetlid ir ki, eğer zandığı son m uvaffakiyetlerden sonra
B ocskay Türklcrden ayrılarak Rudolf ile kışlam ak üzere B elgrad’a geldi. 1605 y a ­
anlaşsa, bu hareketi muhakkak hayatına zında A vusturya sınırında başarılı harp­
m al olur». ler yap ılıp m ühim kaleler istirdat o lu ­
Istefan Bocskay kıral olduktan son­ nurken doğu cephesinde işler tam bunun
ra, N aim â’m n (C: 1, S: 423) ifadesiyle aksine cereyan eylem iş ve doğu serdarı
«Nemçe’ye külli zarar v e iza l-i haşarat» C iğala-zâde Sinan Paşa m ağlûbiyetin
etm ekten geri kalmadı. AvusturyalIlar arkasından D iyarbekir’de ölm üştü. Bu
ise; Türklerin son m u vaffakiyetleri ve fena haber İstanbul’a ulaşınca, B elgrad-
yeni Erdel kiralının hasarları k arşısın­ da k ışlayan sadrıâzam a bir h a tt-ı hüm â­
da hiç olmazsa Erdel tarafındaki cephe­ y u n gönderilm işti. D erviş P aşa’nın tesi­
nin tasfiyesinin uygun olacağını hesap-, riyle hazırlanm ış olan bu h a tt-ı h ü m â­
yun, son m uharebelerin m uvaffak ku­
ladılar. Bunun için B ocskay İle 23 hazi­
mandanı için garip ve mânâsındı. N aim â-
ran 1606 da V iyana m uahedesini imzalı-
y a (C: 1, S; 437) göre h a tt-ı hüm âyun­
yarak onu. «yukarı M acaristan v e Erdel
da «ya İran ordusu serdarlığını deruhte
prensi» olarak tanıdılar. Partium , Tokai
(T ok av), Bereg, Ugocsa eyâletlerinin etm ek üzere İstanbul’a gelm esi, bu ser-
darlıktan im tina ettiği takdirde, ikinci
Erdel'e ilhakını kabul ettiler. Yalnız
son üç eyâlet B ocskay’ın ölümü üzerine vezirlikle B elgrad’da kalmak üzere
m ühr-ü hüm âyunu göndermesi»' y a z ılıy ­
A vusturya’ya iade olunacaktı.
dı.
Istvan B ocskay Erdel tahtında bir H att-ı hüm âyun gelm eden önce v e -
sene kadar kalabildi. Tac giydiğinin fer­ ziriâzamm kendisi İstanbul’a gelm ek is­
dası yılında yani 1606 da öldü. N aim â’- tediğini arzetm işti, ama onun maksadı
y a . CC: 1. S: 422) göre; B ocskay’m ölü­ bu değildi. A vusturya cephesinde m u vaf­
mü, A vusturyalılann bîr fırsat ■düşüre­ fa k iy etler kazanıldığı ve A yusturyalılar
rek zehirlem eleri neticesinde vuku bul­ sulhe tem ayül gösterm ekte oldukları ci­
muştur. hetle, bu taraftaki işler tam kıvam ınday-
ken, A vusturya m eselelerini çok iy i bilen
H ırvatistan sınırına Mehmed- Paşa’nın aradan ayrılm ası e l­
akın hareketi b ette hiç de iyi bir şey değildi. Fakat
Mehmed Paşa çaresiz kalkıp İstanbul’a
Sadnâzam Serdar Lala M ehmed Pa­ gitti (16 m art 1606).
şa Esztergom ’un zaptından, sonra h em şi- Lala M ehmed Paşa padişah tarafın­
rezâdesi olan Kanije beylerbeyi Sarhoş dan fevkalâde İltifatla karşılandı. O da

1718
bundan istifade ederek A vusturya cep­ lup olan Viyana b î-d in in e lü tfen ihsan
hesinin iasfiye ed ilebilm esi için, y in e o buyrulan* tarzındaki ifad e m evcuttu.
tarafa gitm esine m üsaade edilm esi h u ­ Yani o devrin en kudretli hıristiyan d ev ­
susunda teşebbüslerde bulunduyusa da, letin in karşısında da padişah em redici
Derviş Faşa’nın tezvirleri galip g eld iğ in ­ ve ihsan eyledici m evkiinde idi.
den Üsküdar'a çadırını kurdurm ak zo ­ İşte Zitvatorok m uahedesinin, daha
runda kaldı. Bu hâdiseden duyduğu ü- önceki m uahedelerden farkı bu noktada­
züntü yüzünden kendisine felç arız oldu dır. Osmanlı devletinin, karşıdaki d evlet­
ve kısa bir m üddet sonra da öldü (21 le m üsavat esası üzerine ak tettigi ilk m u­
haziran 1606). ahede budur. Alm an tarihçisi Hammer,
bu hususu, ayni zamanda, Osmanlılarm
Zitvatorok m uahedesi A vrupa diplomasi usulünü kabulü şek­
lin d e telâkki etm ekte v e «D evleti O sm a­
1593 senesinden beri devam eden n iy e Tarihi» isim li eserinin sekizinci cil­
O sm anij-A vusturya harbi, 1606 da ancak dinin 56 mcı sayfasında şö y le dem ekte­
sulhe bağlanabildi. Zitvatorok m uahede­ dir: «Osmanlılar bu zam andadır k i birin­
si akdedildi. Bu m uahede, 1593 ten beri ci defa olarak A vrupa b eyn elm ilel hu­
resmen ve fiilen devam eden uzun bir kukunda ve diplom atik m ünasebetlerin­
harbin sona erişini tespit eden bir v e si­ de ittihaz olunan usulü kabul etm işler­
ka olm ası bakım ından değil; daha ziya­ dir». Bu cüm lesinin arkasından da A v ­
de, m ahiyet v e ruhu yönünden pek e- rupa diplom atik m ünasebetlerinde esas
hem m iyetlidir. Onuıı için, m uahedenin olan hukuku tarif babında şöyle der:
akdi ile ilgili, çalışm alardan bağlıyarak, «Bu hukuk, m illetlerin kendi aralarında
m uahede m addelerinin iy i bir şekilde m üsavi olm aları esasına m üstenittir;
kayıt ve tetkiki icap eder. yalnız bilcüm le m urahhasların b ilaistis­
Zitvatorok m uahedesine gelin ceye na ayni m uam ele görm elerini değil, ta­
kadar, Osmanh devleti, sulh yaptığı d ev ­ rafeynin ellerinde lâzım gelen vesaik -i
lete, istediklerini âdeta dikte ettirdi. Ya­ ahdiyenin temamcıı birbirine mutabık
ni karşıdaki hüküm et O sm anlılarm ar­ olm asını da m üsteizim dir; yin e bu hukuk
zusuna boyun eğerdi. Tabii bu vaziyet âkidlerden yalnız biri için icra edilm esi
Osmanlı devletin in ku vvet vc kudretin­ mecburi olacak v e galip tarafından m ağ­
den doğan bir neticeyd i. Onaltm cı asır luplar hakkında m uhakkirane bir suret­
Avrupasında en kudretli Hıristiyan d ev­ te ve kendisiyle m üsavi bulunduklarım
leti olan H absburg im paratorluğunun bi­ tanım aksızın m ütehakkim ane v a z’ o lu ­
le Osm aıılılarla sulh aktederken esas nacak h er türlü şartları meııeder».
dikkatleri, m üm kün m ertebe az şey k a y ­ Zitvatorok m uahedesinin h u su siy et­
betm e m eselesi üzerinde toplanırdı. Sul- lerinden birisi de m uahedenin hazırlan­
hün akdi ile ilgili m üzakereler um um i­ m a ve akdi şeklidir. E vvelce bir m uahe­
yetle kısa cereyan ederdi. Zira, m üza­ de yapılacağı zaman bir çavuş, b ir çaş-
kere m evzuu addedilm esi gereken şey. nigir veya, m üteferrika vazifelendirilir;
Osmanlı devletinin karşıdaki devletten bu şahıs âdeta Osmanlı hüküm etinin, pa­
talep ettiği n esn eler m ahiyetini taşırdı. dişahın arzularım karşı tarafa teb liğ e -
Zitvatorok m uahedesinden Önceki derdi. Halbuki bu defa hüküm et namına
muahedelerin m addelerinden başka y a ­ konuşup imza atm aya selâhiyetli yüksek
zılanların umumi ifadesin d e de Osmanlı mem urlardan m üteşekkil bir h ey et se ­
kudreti açıkça belli olurdu. M uahede çilm işti. Türk heyeti, kendileri gib i h ü ­
m etninde, Osmanlı hüküm darının âm ira- küm etlerinin vek âletin i haiz bir h eyetle
ne durumu yer alır, karşı devleti v e o- konuşm ak üzere m üzakere m asasına o-
nurt hüküm darını küçük görücü ifadeler turuyordu. Osmanlı devletin in artık e s­
açıkça seçilirdi. Karşı devlet için tan ı­ k isi gibi üstünlük ifade eder durumda
nan şeyler padişahın onlara karşı bir olm adığı, m üsavat esasları dahilinde sulh
lutfu olarak telâkki edilirdi. N itekim A - m asası başıııa oturduğu, m üzakerelerin
vusturya ile her sekiz senede bir tem dit başlangıcından itibaren tebeyyün etm ek­
edilen m uahedelerde bile «daima m uzaf­ teydi.
fer olan padişah tarafından, daima m ağ­ Onaltm cı asırda cereyan etm iş olan

1719
m uharebelerde sulh teklifi karşı taraf­ na (Ham m er c: 8, s: 59) işaret edildi.
tan gelirdi. Yani Osmanh üstünlüğü, M ektupla bildirilen bu talep, sulh m ü­
muharebe sonunda karşı devleti sulh ri­ zakeresine zem in hazırlama arzusunun
casında bulunm aya m ecbur bırakırdı. açıklanm asından başka bir şey değildi.
Halbuki bu defa harp arasında her iki O arada O sm anlılar tarafından m üzake­
taraf da sulh yoklam asında bulunmuştur. re m ahallinin Budın olm ası tek lif edildi.
1593-1606 O sm anlı-A vusturya harbinde Türkler m ektupla böyle bir tek lif yap ar­
ilk sulh teşebbüsü 1597 senesinde y a p ıl­ ken A vusturyalIlar da P eşte’de buluşu­
m ıştı. Hammer (C: 7, S: 226 ve C: 8, S: lup konuşulm asını bildiriyor, ayrıca da
57) Türklerin bu teşebbüslei'inin ciddi Eğri v e K anije’nin iadesini istiyorlardı.
değil câli olduğunu söylem ektedir. Tabii bunlar uzaktan uzağa m ektuplaş­
Daha önce bir kaç satırla tem as e t­ ma hareketinden ile r i. gidem iyordu.
tiğim iz veçhile, ilk mühim sulh teşeb ­ Murad Paşa ile A vusturya h eyeti a -
büsü ise 1601 senesinde Veziriazam D a- sında böyle m ektuplaşm a cereyar. ed er­
mad İbrahim Paşa’nın ölüm ünden kısa ken sulh müzakeresi için ikinci bir te­
bir m üddet önce vuku buldu. Türk k a y ­ şebbüs de K ırım hanı tarafından y a ­
nakları bu hususta pek fazla bilgi v er­ pıldı. Hanın, Ahm ed A ğa adındaki bir
m ezlerse de Hammer, A vusturya arşiv memuru E rdel’in bir şehrinde im parato­
vesikalarına istinat suretiyle hâdiseyi run kom iserleri v e voyvoda M ihai’nin
tafsil eder. mem urları ile buluştu; fakat bu da m üs-
Sadrâzam Damad İbrahim Paşa sulh bet bir n etice verm edi.
m üzakerelerini açmak üzere Vezir Mu- Lala M ehmed Paşa’nın 1605 yazın ­
rad (K uyucu) Paşa ile M ehmed kethü- daki m uvaffakiyetlerine kadar A vustur­
da’vı Estergon’a gönderm ek istediği za­ yalIlar 1601 den beri sulh için pek h a -
man, imparatorun murahhaslarından hişkâr görünmüyor, hattâ imparatorun
bir m ektup gelm işti. Bu m ektupta b e lli- murahhasları m ektuplarında. Türkler
başlı dört madde tek lif ediyorlardı. B u n ­ bakım ından pek yüksek kaçan tek lifler
lar bile ileri sürüyorlardı. Lâkin Estergon,
1 — Sulhe m ugayir olarak zaptolu- Hatvan, V esprem , Vaç gibi yerlerin is­
nan bütüıı arazinin iadesi; 2 — M uhare­ tirdadından başka, bir de Istvan B ocs-
beden m ü tevellit her türlü zararın taz­ kay ile anlaşma vuku bulunca vaziyet
mini; 3 — K anije’nin iadesi; 4 — Tran- değişti. Daha Esztergom ’un istirdadından
silvanya üzerindeki hakkı him ayeden ve m uhasarasına girişilm esinden on on-
feragat edilm esi. beş gün kadar önce Arşidük M athias,
A vusturyalIların bu teklifleri üzerine Baron de Mollard ve Comte A lthan na­
Murad Paşa İmparatorun m urahhasları m ına hareket eden tercüman ve kâtip
Fraıısuva Nadaşdi ile Doktor Pezen’e bir Sezar Gallo (Caesar Gallus) Budin'e g e l­
m ektup (bu uzun m ektubun tercüme bir m iş ve Murad Paşa'nm m em ur ey led i­
sureti Hammer'in D ev let-i O sm aniye Ta- ği Abdi K ethüda v e Budin kadısı ile gö­
rih i’niıı 8 inci cildinin 278 inci sayfasın ­ rüşm eye başlam ıştı. Sezar Gallo Budin'-
da m evcuttur) ile cevap verdi. A vustur­ de iken Esztergom Türkler eline g eçti­
ya murahhasları m üzakerelerin y a p ıla ­ ğinden V iyana’ya döndü. O sırada A r­
cağı E stergon’a geld iyse de veziriaza­ şidük M athias telâşa düşerek sulh m ü­
m ın ölüm ü yüzünden Osmanlı heyeti zakeresi için kat’î m ezuniyet istedi. N ai-
gidem edi. Damad İbrahim Paşa öldük­ m â’ya (C: 1, S: 423) göre; sulhun akdi­
ten sonra sulh m üzakeresine ait sözler n e k at’î karar verilm ezse daha bir çok
tam m ânasiyle unutulm adıysa da m üs- yerlerin elden gideceğini imparatora b il­
bet bri şey de yapılam adı. Zira bunu dirm işti.
takip eden iki sene zarfında, Murad Pa­ Bunun üzerine im parator istenen
şa ile im paratorun m urahhaslarının fa y ­ m ezuniyeti kat’i şekilde tekid e y led iğ in ­
dasız m ektuplaşm alarından başka bir den Sezar Gallo 1605 ekim i sonunda tek­
şey görülm edi. rar B udin’e geldi. Ham mer’e (C: 8, S: 79)
B irinci Ahmed tahta geçtiği zaman, göre; Arşidük M athias, murahhas intihap
yeni hükümdarın cülusunun tebriki için eylediği Mollard ve Althan'a şu talim atı
İstanbul'a bir elçi gönderilm esi lüzum u­ verm işti;

1720
a) Serdara parlak vaadlar yapılarak lonitz, Fransuva B atyani ve K ristof Er-
senelik vergiden sarfınazar olunm asına dudi’den m üteşekkildi.
çalışılm ası; Osmanlı tarihinde bir dönüm nok ­
b) Sulhun, daim a v eya m üm kün o l­ tasının vukuunu tespite yarıyan Z itvato­
duğu kadar uzun m üddet için temin o- rok m uahedesi onyedi maddeden m ürek­
lunnıası; kep oup. bugünkü dile tatbik ettiğim iz
ifadesiyle aynen şöyleydi:
c) Mümkün olursa B ocskay’m m ua­
1 — Çasar elçileri pâdişâh hazretle­
hedeye karıştırılm am ası;
rinin m erkezi olan İstanbul’a gidebilecek.
d) Transiiv a n y a 'nıa (Erde!) Maca­ Ötedenberi birbirine nâm e gönderen iki
ristan’a aidiyetinin ve E flak’ın bitaraf­ taraf hükümdarı bundan böyle nâm ele­
lığının tem in olunm ası. rinde oğulun babaya, babanın oğula y a z­
Sezar Gallo, sulh konuşm alarına h a­ dıkları gibi m uhabbet üzere yazacaklar.
zırlık için 1606 n ın Ocak ayında üçüncü 2 — N âm e-i hüm âyunlarda «Roma
defa B udin’e geldi. Daha sonra 15 hazi­ Çasarı» diye yazılıp, «kıral» d iye hitap
randa beşinci defa B udin’e giden Sezar ediim iyecek.
Gallo, A vusturyalIların Istvan Bocskay 3 — Barış teessüs edince padişah
ile aktettikleri V iyana m uahedesini Türk h azretlerine tâbi Tatar taifesi ve sair as­
lere sundu. A yni gün otuz ik i gün de­ ker Roma Çasarı toprağına zararda bu-
vanı edecek bir m ütareke im zalandı. A r­ lunm ıyacak.
tık sulhe hayli yaklaşılm ış ve m üzakere­ 4 — Her iki taraf, gerek denizden
lerin esas ve şartlarının en önem li nok­ gerek karadan birbirinin ülkesine zarar
taları azçok tebellür etm iş gibiydi. 1606 verm iyecek; Macarlara ait topraklar da
senesi yaz m evsim i sulh m üzakeresinin dokunulm ıyacak. İspanya kıralı sulh m u­
hazırlıklariyle geçtiğinden iki tarafın rad ederse dahi olunm ıyacak.
kuvvetleri arasında kayda değer bir çar­ 5 — İki taraf karşılıklı olarak çete­
pışma da olm adı. Zâten Sezar G allo’nuıı cilik hareketine mani olacak. Buna rağ­
bu gaye ile Budin'e gid iş g elişlerin in d ı­ m en ç e te c ilik fa aliyetin e kalkışanlar o -
şında Murad Paşa, A li Paşa ve Habil E- lursa, yakalanıp m ahkem e edilm ek su ­
fendi ile Arşidük M athias, Nadâşdi ve retiyle cezalandırılacak.
A ithan arasında m üteaddit m ektuplar te ­ 6 — Sulh zam anında kalelere teca­
ati edildi. vüz, h ile ile zaptetm e olm ıyacak. H er­
N ihayet iki tarafın murahhasları 20 hangi bir şekilde böyle bir hareket vu ­
ekim de sulh m üzakeresi için K om uroın ku bulursa alınan y e r iade edilecek. Er-
(K om am ) da buluştular. Ertesi gün m a­ del hâkim i B ocskay’a verilen yerler V i­
iyetlerinde bin süvari ile bir ince donan­ yana anlaşm ası gereğince onda kalacak.
m aya binerek küçük «Zitva» deresinin 7 — Sulhün akdi sırasında iki tara­
Tuna’ya karıştığı m ahallin karşısm na ve fın elinde bulunan esirlerden bedeli te s­
nehrin sol sahiline çıktılar. Esztergom ile pit edilenler bedelleri ödenmek suretiy­
Komarom arasında ve K o m a ro m 'u n y a ­ le, tespit edilem iyenler bedellerinin te s­
kınında bulunan bu yer Z itvatozok (Z sit- pit v e ödenm esiyle tebdil edilecek. S ulh-
vatorok, Jitvatorok) idi. 1593 ten beri de­ ten sonra esir yakalanm ıyacak; y a k a lı-
vam eden harbe burada yapılan m üzake­ yanlar olursa iki d ev let de yakalayan
relerle 11 kasım 1606 da im zalanan m u­ kim seyi cezalandırıp esiri serbest bıra­
ahede ile son verildi. kacak.
M üzakereye katılan Osmanlı heyeti: 8 — Tamşvar, Eğri, Bosna ve Kani-
Budin beylerbeyi K adı-zâde A li Paşa, je serhadlerinde barışa zararlı bir hal g ö ­
Budin kadısı Habil Efendi, B udin eşra­ rülürse buraların valilerin e arz edilecek,
fından N asrullah-zâde M ustafa Efendi, valiler hakkı yerine getirem ezse Budin
A li Paşa kethüdası Kadim Ahmed (Â - valisi cüm lesine başbuğ tanınıp ona baş
dem) Efendi’den m ürekkepti. A vusturya vurulacak. A vusturyanın Yanık valisi,
heyeti ise: Komaron v alisi ve topçu ku­ Tuna kaptanları ve H ırvat banları da
mandanı Baron de M ollard, topçu ku­ ayni şekilde hareket edecek.
mandan m uavini A dolf A ithan, Jorj 9 — Hudutta her iki tarafın elinde
Turczo. Nicola Istuanfi, Zigfrid de Col- bulunan kaleler tam ir edilecek, fakat

1721
herhangi bir tarafayeniden kale palanka h ususiyeti, Osmanlı üstünlüğünün sona
vapılm ıyacak. decekleri kom isyonun m ahallinde yap a­
10 — Azam etli padişah hazretlerine, cağı tetkikle hallonulacak.
bu m uahede m ucibince verilm esi karar­
laştırılan iki yiizbin kuruş nakit v e h ed i­ Muahedenin tahlili
y eler A vusturyanm büyük elçileri ile
götürülecek. P işkeş vasıl olunca padişah erdiğini gösteren bir vesika olm asıdır.
hükümeti bellibaşlı bir sancak beyini e l­ M uahedeye yeknazarda bakılınca Osm an-
çilik le vazifelendirerek eskisinden daha lı devletinin arazi kazancı bile tem in e t­
ziyade hediye ile A vusturya hüküm da­ tiği görülürse de, bu halin, muahedenin
rına yollıyacak. umumi havası v e bilhassa eski ile m u­
kayesesi karşısında ehem m iyet arzetm e-
11 -i- Muahede gereğince kararlaş­
diği derhal anlaşılır. Zitvatorok m uahe­
tırılan nakit ve hediyeleri A vusturyanm
desi ile Osmanlı d evleti: A vusturya ida­
büyük elçileri İstanbul’a götürüp teslim
resindeki Macar topraklarına karşılık
edecek.
A vusturyadan aldığı y ıllık 30 bin altun-
12 — işbu 1015 recebi gurresinden dan vazgeçm iştir. B öylece yıllık 30 bin
m ilâd-ı îsanın 1606 tarihinden itibaren altun vergiden olduğu gibi, bu paraların
yirm i yıl m üddetle şimdi giden pişkeş- alınm asına v esile teşkil eden Macar top­
ten sonra üç y ıl m üddetle bir şey gön- raklarında hak iddia ekm ekten de vaz­
derilm ivecek, üç seneden sonra pişkeşin geçm iş demektir. M uahede m etninde
m iktar ve cinsi tayin olunm ıyacak; on­ zikredildiği üzere, A vusturyadan bir d e­
dan sonra gönderilen şey İstanbul’a var- faya mahsus olmak üzere 200 bin kuruş
dikta, padişah hüküm eti belli başlı a- (o zamanın kuruşu duka al tununun 2/3
dam larından birini Koma çasarına lâyık ne m üsavi kıym ette idi) alınması da, Os­
hediye ile çasara yollıyacak. Bu vade i- manlI üstünlüğünün artık devam lı ola-
çinde padişah veya imparator v e Macar m ıyacağının ayrı bir delilidir. Zitvatorok
kıralı ahirete intikal ederse evlâ d -ı en- m uahedesine kadar padişah ile ayni d e­
sabı ve akrabası sulhü bo2mayıp devam recede addedilm eyen A vusturya hüküm ­
ettirecek. darına bundan böyle, imparator m ana­
13 — Vaç kalesi tamir ettirilip da­ sına «Çasar» diye hitap edileceğinin ka­
ha ziyade büyültülm iyecek. bulü; A vusturya hüküm darının padişah
14 — İstanbul’a gelen A vusturya e l­ derecesinde tutuluşunun v e dolayısiyle
çilerinin ricaları rcddcdilm iyecek, Osmanlı hüküm darının kendisine denk
bir hükümdarın varlığını kabul ile. un­
15 — Eğri’nin fethinden sonra Türk- van yönünden de onun karşısında üstün­
Iere itaat edip vergi veren karyeler Türk- lük davasından vazgeçtiğini gösterir.
lerde kalacak. M uahedenin altıncı maddesi içine
16 — Füiek, Neograd, Seçen karye­ B ocskay’ın V iyana m uahedesinin sokuş-
lerinden Eğri, Hatvan, Budin ve Ester­ turulması, ilerde A vusturyanm Erdel ü -
gon’a itaat eden karyeler Türklere itaat zerinde hak iddiasına kapı açması y ö ­
ve vergi verm ede devam edecekler. nünden hiç de iy i olm am ıştır. Naimâ
17 — Estergon A vusturya işgaline (C: 1, S: 456) daki ifad eyle 6 ıncı m ad­
düştüğü zaman bu kale3?e itaat edip v er­ de aynen şöyledir: «Altıncı şart budur
gi verenler bundan sonra da vergilerini ki: Bu sulh içinde k a l’a uğrulanm aya ve
OsmanlIlara verecek. Hudut boylarında döğülm eye v e h ile ile alınm aya ve bir
bulunan karyeler eskiden hangi tarafa tarik ile alunursa red oluna v e Boçkayı
vergi verm ekteyse yine ayni tarafa bağ­ hâkim e verilen kal'alar B eç’te bitürüldü-
lı kalıp vergisini ödiyecek. Kanije fe t­ ğü üzre anda kala». Buradaki son cümle
hinden sonra Türklere itaat eden karye­ V iyana m uahedesinin O sm anlılar tara­
lerdeki nizalı kısım Türklerin tayin e- fından kabul edildiği şeklinde tefsir o-
Zitvatorok m uahedesinin en Önemli lunmuştur.

1722
1603-1612 O SM A N U -ÎR A N HARBÎ

1578-1590 seneleri arasında cereyan Abbas bir de «Şah-seven» adını verdiği


eden harp neticesinde İranlılar Osman­ bir hassa ordusu kurdu.
lIla ra geniş topraklar ierketm ek zorun­ Şah Abbas ordusunu teşkilâtlandırıp
da kalm ıştı. Bu harbe nihayet veren 1590 kuvvetlendirirken İngilizler de doğuda
Ferhad Paşa sulhu (İstanbul m uahede­ ticaretlerine saha arıyorlardı. 1598 de İ-
si) imzalandığı zaman, S a fev î sü lâlesi­ rana gelm iş olaıı Esseks kontunun adam­
nin en m eşhur hüküm darlarından olan larından A ntony S h erley adındaki İngi­
ve İranlIların «Büyük» unvanını verdik­ liz kısa zamanda Şah A bbas üzerinde iyi
leri Şah Abbas tahta geçeli üç sene 0- tesir uyandırm aya m uvaffak oldu. Sher­
luyorüu. ley bu tesirden faydalanarak Şaha iki
Şah Abbas OsmanlIlarla anlaşmak teklifte bulundu. Bunun birincisi, hıris-
zorunda kaldığı sırada doğuda Özbek tiyan kırallarının Türk iy ey e karşı hazır­
ham tarafından da sıkıştırılm aktaydı, iki lam akta oldukları ittifaka girmek; İkin­
cephede muharebe etm ek m ecburiyetin­ cisi de İngiltere ile ticari m ünasebetler
den başka, askerî bakım dan m ühim bir tesis eylem ek. Şah A bbas bunların ik i­
hamle yapmadan, elden giden top rak lan - sine de m uvafakat gösterdi. S h erley 1600
m hem ence istirdat edem iyeceğinı anla­ da A vrupaya dönerken şahtan Papaya,
dığından sulîıe yanaşm ıştı. İranlıları Os­ Alm an imparatoruna, Ingiliz k ıraliçesi-
m a n l I l a r a geniş topraklar terkine m ec­ ne, Fransa ve Lehistan kırallan ile V e­
bur bırakan en büyük -âmil Osmanlı or­ nedik cumhurreisi ve Saksonya büyük
dusunun teknik ve teşkilâtça üstünlüğü dukasına yazılm ış m ektuplar getirdi. 31
idi- aralık 1600 da ise «Doğu H int m em le­
ketleri Londra kumpanyası» k ırsliçe E-
Şah Abbas. OsmanlIlarla Ferhad Pa­
şa sulhunu im zahyarak gen iş toprakla­ lizabeth'teıı ferm anını aldı.
rın kaybm a rıza gösterm ekle beraber Şah A bbas’ın Avrupa d evletleriyle
buraları istirdat işini asla aklından çı­ alâkası yalnızca A ntony Sherley vasıta­
kakmış değildi. M em leketinin o zaman­ sıyla yollanan m ektuplara münhasır
daki durumunu, Osmanlı ordusunun üs­ kalmadı, İrandan A vrupaya mühim sefa­
tünlük âm illerini iyice kavram ış oldu­ ret heyetleri gönderildi. Dahilde ordunun
ğundan, sulhu m üteakip bütün dikkatini İslah v e tanzimi, hariçte ittifaklar tesi­
bu m eseleye bir çare bulm aya hasret­ sine uğraşılm asında gözetilen en mühim
miştir. O aralık îngilizlerin de ticaretle­ hedef, OsmanlIlardan intikam almak i-
rini geliştirm ek gayesiyle, İran’a karşı şiyîe ilgiliydi. Şah Abbas böyle hazırlık­
alâka gösterm eleri, siyasi yönden Şah lar yaparken Avrupa zâten boğdurmu­
A bbas’m işine yaram ıştı. yordu. İki asırdan beri Türk kudreti
karşısında m ütem adiyen gerilem iş olan
Şah Abbas evvelâ bütün gayretini
A vrupada zâten Türk düşm anlığı yerle­
kuvvetli bir ordu m aydana getirm eye
şik bir hal alm ıştı. Türkiyenin doğusun­
hasretli. OsmanlIlardaki yeniçerileri tak-
Iiden bir sın ıf asker teşk il etti. Ermeni da kendilerine bir m ü ttefik bulm ak on­
ve Gürcüleri m üslüm an etm ek suretiyle ların da fevkalâde işine geliyordu. Onun
için 1602 yılında ispanya ve Portekiz
kurduğu bu asker sınıfına türkçe bir i-
kıralı Filip ile Alm an imparatorunun
sim vererek «Tüfenkci» dedi. D evlet hâ­
OsmanLıIar aleyhine ittifak için gönder­
zinesinden maaş alan bu iy i tensik ed il­ diği h a y etlerle k olaylıkla anlaştı.
miş askerlerin harp âletleri, isim lerinden
de anlaşılacağı üzere tüfenkti. Bu asker Şah Abbas’m Osman Iılara karşı
sınıfı ihdas edilip teşkilâtlandırılm caya Siyaseti
kadar İran ordusunda tüfenk az m iktar­
da kullanılırdı, Tüfenklerin m iktarı ço­ Ferhad Paşa sulhünüh im zasını ta­
ğaltılıp Avrupa ve OsmanlIlardaki gibi kip eden sekiz ilâ on senelik müddet
iyi topçu kuvvetleri m eydana getirildi. torluğuna karşı düşm anlık ifade edecek
A teşli silâhlara ehem m iyet veren. Şalı bir harekette bulunmadı. Bu devrede,
takip ediien siyasete, sinsice dost görün­ teessürü bildirdi. A yrıca Eğri fethi ile
m e siyaseti denilebilir. OsmanlIlara kar­ Haçova zaferi kendisine tebliğ edildi.
şı hasım bir tavır takm mamakla bera­ 1599 senesinde İstanbul’a Kara Han
ber, kuvvet gösterisi yapm aktan da geri adında başka bir İran elçisi geldi. Şah
kalm am ıştı. Meselâ Üçüncü M ehmed’in Abbas bu elçiyi gönderdiği zaman, daha
culûsunu tebrik için İstanbul’a gelen li­ açık şek ild e bir kuvvet gösterisi yapm ak
ran elçisi Zülfikâr, aynı zamanda Şah istercesine Kara Han’a talim at verm işti.
Abbas'm Özbek hükümdarı Abdullah İran elçisinin padişahı zayaretiniıı esas
Han’a karşı kazandığı zaferi tebliğe sebebi Ö zbeklere karşı kazanılan m u ­
(H am m cr C: 1, S: 210) de memurdu. î- vaffakiyetin tebliği idi.
ran’ın Erdebil valisi olan Zülfikâr Han Semerkand ve Buhara hükümdarı i-
İstanbul’a 1596 yılın ın sonlarına doğru kinci Abdullah Han’ın 1598 de ölümü
gelm işti. Üçüncü Mehmed Haçova zafe­ üzerine yerine geçen Abdülmüm in Han'
rinden sonra İstanbul’a döndüğü gün ın da bir k2ç aylık hüküm darlığı m ü te­
Z ülfikâr Han da bütün m aiyeti e r k in iy ­ akip bir isyan neticesinde öldürülm esi
le birlikte Fatih camii civarındaki sara­ üzerine çıkan karışıklıklardan istifade
yın ın Ön kısmında padişahı istikbal m e­ eden Şah Abbas Horasan’ı işgâl etm işti.
rasim inde bulunmuştu. İran elçisinin o İşte, elçi Kara Han bu m uvaffaki­
günkü kıyafetinin seleflerinin k ıy a feti­ yeti Osmanlı padişahına bildirm ekle v a ­
n e benzem ediğini kaydeden m üellifler, zifeliyd i. E lçilik h eyeti arasında, İstan­
Z ülfikâr H an’ın ipekli ve çizgili bir ku­ bul’da vefat etm iş olan Şehzâde Haydar
m aştan yapılm ış elm as ve kuş tü yleriy­ Mirza’nın babası Harnza Mirza’nın tayası
le süslü, eski İran hükümdarlarının res­ «Gülter» adında bir kadın da vardı. H ay­
mi m erasim de giyindikleri serpuşa ben­ dar M irza’nm kızını görm ek üzere g e l­
zer bir serpuş giyinm iş olduğunu ve bu miş olan bu kadın üçü n cü M ehmed’in an­
haliyle nazarı dikkati celbettiğini söy­ nesi S afiye S ultaıı’a da kıym ettar h ed i­
lerler. Padişahın İstanbul’a m u vasalatın­ yeler getirm işti. Gülter hanım sarayın
dan bir m üddet sonra sadrazam Damad harem kısmında iy i bir şekilde m isafir
İbrahim Paşa tarafından kabul edilen ed ild i.
İran elçisi ile sadrazam arasında güzel Elçi Kara Han, padişah tarafından
ve dostane konuşm a cereyan etm iştir. kabul edildiği zaman, Şah A bbas’ın Öz-
Bu konuşm ada sadrazam elçiye: beklerden zaptetm iş olduğu yirm i dört
— Şah Abbas da ceddi Şah Tahmasp şehrin anahtarlarını altun. ve güm üş ta­
gibi ilim muhibbi midir? baklar içinde padişaha takdim etti.
D iye sormuş, Zülfikâr’ın «evet» c e ­
vabını verm esi üzerine: Ş a h A b b a s’ın te c a v ü z e Iıa z ırla n ışı
— B aşlıca hangi ilim ile meşguldür? Şah Abbas, onaltıncı asrın son se ­
Şeklindeki ikinci sualini te\’cih e t­ neleri kapanırken artık kakiki n iyetleri­
miş, o da: ni açığa vuracak zam anın geldiğine ka­
— Fıkıh, naat getirm işti. Yeni bir ordu kurmuş,
Cevabını verince, Damad İbrahim ateşli silâhları çoğaltm ış, Avrupa ile te­
Paşa: masa geçerek kendisine m üzahir d ev let­
— Filhakika devletlerin en sağlam ler bulm uştu. A rtık kuvvetine de g ü v e­
tem eli adalettir. nebilecek durumdaydı.
D em iş ve bu cüm leleri müteakip Şah Abbas'ı en n ih ayet harekete
konuşm a, ilim ve m edeniyet mevzuunda sevkeden asıl âmil, mühim Avrupa d e v ­
bir m iktar daha devam etm iştir. leti hükümdarlarına gönderdiği m ektup­
A slen bir Türk aşireti halkından o - ların neticelerinden ziyade, son seneler­
lan İran elçisi bir kaç gün sonra yin e de, OsmanlIların A vusturya karşısında
elli kişilik m aiyetiyle birlikte padişah kaybettiği gerilem e idi. A vusturya har­
tarafından kabul olunm uştur. Bu kabul bi Osmanlı ordusunu bir h ayli yıp rat­
sırasında Sultan üçüncü M ehmed,/ İs­ tıktan başka, İdarî bozukluklar, bir k ı­
tanbul’da rehin bulunan İran şehzâdesi sım serdarların ehliyetsizlikleri, yüksek
Haydar Mirza’nın ölüm ünden duyduğu devlet erkânı arasında m evcut olan bir­

1724
birinin aleyhinde çalışm a ve geçim sizlik ni kuşattı. Gazi bey ise bir haftalık m u­
hâdiseleri. Şah A bbas için iyi bir fırsat- kavem eti m üteakip kurtuluş ümidi kal­
tı. madığını görünce surlardan atlıyarak
T eşkilât bahsinde esaslı şekilde be­ kaçıp Şah A bbas’m yan ın a gitti.
lirttiğim iz veçhile, Osmanlı idare ve teş­ Halk tarafından «Lala Paşa» diye de
kilâtındaki bozukluk sadece d evlet m er­ anılan Tebriz Valisi Ali Paşa Karnıya-
kezine m ünhasır olm ayıp, kadem e kade­ rık’ın düşm esini müteakip, bir hafta ka­
me aşağılara doğru inm ekteydi. İşte bu dar kale işleriyle m eşgul oldu, sonra da
neviden bir hadise O sm anlı-İran harbi­ Tebriz'e gitm ek üzere y o la koyuldu.
nin bağlamasına vesile teşk il eyledi. Bu işler olurken Şah Abbas, Kaz-
vin'den sonra merkez edinm iş olduğu İs­
H a rb in b a şla m a sı v e T e b r iz ’in fahan'dan ayrılm ış ve m aiyetindeki biı
d ü şm e si kaç bin süvari ile Tebri2 yolunu tutm uş­
tu. Kendisi harekete geçerken Erdebil
1578-1590 fütûhatm m kısa zamanda valisi Zülfikâr Han’a haber göndermiş
elden gitm esine yol açan bu defaki İran bulunduğundan, o da yolda kendisine
harbi, ne yazık ki.Tebriz m üdafaasında m ülâki olm uştu.
bulunan Osmanlı askerinin kötü hare­ B irdenbire harekete geçip kuzeye
ketinden çıktı. D isiplinleri bozuk olan doğru sür’atle ilerleyen S afevî ordusu
Tebriz yeniçerileri ve oradaki diğer ç e ­ doğruca Tebriz önüne geldi. Ş eh ir halkı
şit askerler, sanki oranın muhafaza ve yen içeri zulm ünden bıkm ış olduğundan
inzibatına m em ur değillerm iş gib i halka Şahın ordusunu heyecanla karşıladı.
zulm etm eye ve m allarını soym aya başla­ Tebriz’de m evcut asker derhal kaleye
dılar. Önce halk tabakasına karşı tatbik çekildi. (26 eylü l 1803). Bu arada ele g e­
ettikleri bu kötü hareketlerini o m ın tı­ çenler derhal öldürüldü. O arada Osman­
kanın ümerasına da teşm il eylediler. lIlara kız verm iş Kızılbaş kaynatalardan
Müverrih Naimâ (C: 1, S; 341) mu; A l- sünni dam atlarını kendi elleriyle öldü­
laiı korkusunu, padişah emrini zih in le­ renler bile görüldü.
rinden çıkararak soygun yaptıklarını be­ Tebriz kalesine çekilen asker pek
lirttiği bu muhafız askerler n ih ayet Kürt ehem m iyetli m iktarda olmadığından,
beylerinden Gazi B eye de m usallat old u ­ bunların, fazla zahm et çekilm eden aite-
lar. Eskiden beri Türkiere itaat eden Şah d ilebileceğini düşünen Şah Abbas, önce,
Kuli evlâdından Selm as hâkim i Gazi B ey K arnıyarık seferinden dönen A li Paşa’y ı
bu v a ziy et karşısında OsmanlIların itaa- karşılam ak istedi. Zencirkıran A li Pa­
tmdan çıktı. Şah Abbas'a m ektup yaza­ şa S û fivan ’a gelirken onun da bu tara­
rak him ayesini rica etti. fa ilerlediğini duym uş, fakat askerleri­
Bunun üzerine, Osmanlı padişahının nin m aneviyâtını bozmamak için onlara
gevşekliğini, d ev let idaresindeki bozuk­ duyurmam ıştı. Sûfiyan’a geldiği sırada
lukları bilen. A vusturya harbi v e bilhas­ Şah ordusunun öncüsü olan Zülfikâr
sa Celâli isyanlarının te v lit ettiği za fi­ han birdenbire hücuma geçtiğinden Ali
y eti göz önünde bulunduran Şah Abbas Paşa toplarını kullanm aya fırsat bula­
Gazi B eyin ilticasını, OsmanlIlara karşı madı. Z ülfikâr Han âni hücumu ile şaş­
vaziyet alm ak için bir fırsat telâkki etti. k ınlığa yol açtığı sırada Şahın em rinde­
Ve Gazi B eye taç, kılıç ve kem er gön­ ki kuvvetlerin tamamı muharebe vaziye­
derdi- Şah A bbas’m Gazi B ey ’e karşı a- ti aldı. Naim â’y a (C; 1, S: 344) göre;
lâkası bu kadarlıkla kalm adığı gibi, a y ­ S û fiyan ’da çarpışan İran kuvvetlerinin
rıca işlenen hata da bu kadarlıkla b it­ m iktarı onbeşbin kişi idi. Osmanlı k u v­
medi. vetleri ise, bizim tarihlere nazaran 1500
Şah Abbas’m alâka v e him ayesine v eya 2000, Batı kaynaklarına nazaran 5
mazhar olan Gazi Bey, K arnıyarık ad ın ­ bin kişiydi. 29 eylü l 1603 tarihinde cere­
daki kalesine çekildi. Gazi B ey burada yan eden Sûfiyan m uharebesinde Os-
rahat bırakılm adı. Tebriz beylerbeyi marilı kuvvetleri çok iy i çarpışmasına
Zencirkıran A li Paşa kendi ey âleti as­ rağmen sayılarının azlığı yüzünden m ağ­
kerlerinden başka N ahcıvan b eylerb eyin ­ lup oldu; askerlerin çok büyük kısm ı şe ­
den de k uvvet alarak K arnıyarık k alesi­ h it düştü; şehitlere N ahcivan beylerbeyi
Mahmud Paşa ve A hıska beylerbeyi Ha­ kim olup Osmanlı istilâsı üzerine Şah
lil P aşalar da dahildi. Fevkalâde şeca- tarafına geçen kim selerin hayatta o lu ş­
atla çarpışan Tebriz beylerbeyi Zencir- ları ile Celâli isyanları y ü zü n d e n doğu­
kıran A li Paşa da esir düştü. Şah A b- daki yerli üm eranın bazılarının Osman­
bas bile Ali Paşa’m n kahramanca çar­ lI idaresinden soğuyuşların da rolü var­
pışm asını takdir etti. Osmanlı asker ve dı.
kum andanlarının şecaati sadece A li Pa- Tebriz’in düşm esini m üteakip elden
şa’ya da m ünhasır değildi; Kaburgası giden m ühim ce yerler: Ordubad, Çulha,
kalın namında birisi o kadar gayretle A lınca, Cüvanşîr, Selm as, Hoy, Maraga
m uharebe etm işti ki bizzat kendisinin v e nihayet Nahcivan idi.
öldürdüğü İran askerinin sayısı altmışı
Aras kıyısındaki kasabalardan olan
(N aim â C: 1, S: 346) bulm uştu.
Ordubad, m üverrih Naim â’m n (C: 1, S:
Şah Abbas, Sufaniyan’da bu m uvaf­ 349) bir şaki d iye tarif ettiği Kasap H a­
fakiyeti kazanınca derhal Tebriz’e d önüp cı adındaki şahıs tarafından zaptedildi.
kalesini kuşattı, tranlıların Tebriz m u­ E vvelce buranın hâkim i olup, Osmanlı
hasarası yirm i gün sürdü. Kaledeki m ü- istilâsı üzerine Türklere itaat eden Ka­
dafilerin m iktarı az olm akla beraber m u­ sap Hacı bu sırada îranlılara dönmüş ve
hasara epeyce uzayabilirdi. Bu işi bir Şahın harekete geçm esi üzerine etrafına
an önce bitirm ek isteyen İranlılar, bir topladığı adamlarla eski m erkezine g e lin ­
taraftan kaleyi sıkıştırırken bir taraftan ce halk sevin çle karşılamıştır. Şehrin bu
da m üdafilerin m aneviyatını bozmaya şekilde itaatim m üteakip kalesi de bir
v e nihayet onları kandırm aya çalıştılar. iki gün içinde düşmüştür.
Bu cüm leden olarak; önce, padişahtan Ordubad böyle kolaylıkla elden g i­
im dat gelm esinin im kânsız olduğunu, derken onun batı tarafında ve y in e Aras
b in aenaleyh kaJenin e n in d e sonunda dü­ kenarında bulunan Çulha (Culfa) y a da
şeceğini; o zaman kan dökülm esine se ­ Çerağ Sultan adında birisi gönderilm iş­
bep oldukları için hepsinin k a tled ilece­ ti. Halk kendisine m üzaheret gösterdi­
ğini bildirdiler. Bu tehdidin para etm e­ ğinden burası da elden gitti. A lınca ve
diğini görünce de teslim oldukları tak­ Cüvanşîr kaleleri de bunlara benzer şe ­
dirde kendilerine bir şey yapılm ayacağı­ k ild e İran hâkim iyetine girdi.
nı ifade ettiler. Bu vaziyet karşısında; Pek kısa zamanda İran hâkim iyetine
sayıları az v e Sûfiyan hâdisesi dolayı- düşen kalelerde fazla m uhafız bulun­
siy le m aneviyatları bozuk olan m üdafi- m adığı gibi, şeci kumandanlar da y o k ­
ier vire şartı ile teslim e rıza gösterdiler tu. Bu m ıntıkada en fazla asker R evan’-
(21 ekim 1603). da m evcuttu. Revan beylerbeyi Şerif
Osmanlı kaynaklarının acı şekilde Mehmed Paşa da iyi bir askerdi. Bu
tenkit ile belirttiklerine göre; Şah A b­ arada bir taraftan Revan’m m üdafaası
bas, vire şartına riayet etm edi. Teslimi için sür’atle tedbir alırken, bir yandan
m üteakip erkekleri esir v e şehid, m al­ da OsmanlIlara döneklik edenleri ceza­
larını yağm a v e talan, kadınlarını da landırm ak fırsatını da arıyordu. N itekim
fuhşa m ecbur ettirdi. Bu faciaya uğra­ dönekleri cezalandırm a babında, Ordu-
maktan yakasım sıyırm aya çalışan kadı bad’ı eld e eden Kasap Hacı üzerine H ı­
zır Paşa-zâde Mehmed Paşayı şev k et-
Ş ey h î Efendi bir gece kaçarak Van yo­
lunu tuttuysa da, arkasından takibe ç ı­ m işti. Beş altı yüz süvari ile birdenbire
kanlar yakalıyarak öldürdüler. Ordubad önünde görünen H ızır P aşa-zâ­
de yaptığı çarpışmada Kasap H acı’y ı ö l­
dürm eye v e başını Revan valisine g e­
A zerbaycan’ın bazı kalelerinin tirm eye m uvaffak oldu.
elden gitm esi Bu arada N ahcivan'uı tahkim atının
zayıf, surlarının alçak v e hattâ bazı y e r ­
Tebriz kalesinin düşüşünü takip e- lerde toprakla beraber olduğunu nazarı
den günlerde A zerbaycan’ın bir kısım itibarS alan Ş e r if Paşa, N ahcivan’ı tah­
kalelesi çabucak eld en gitti. Bu kalelerin liy e ile (2 ekim ) oradaki asker v e top­
sür'atle kaybında, evv elce buralarda hâ­ ları Revan’a aldı.

1726
İranlılarm R evan’x muhasara di ki, iki üç yüz kişi ile 20 gün zarfın­
etm eleri da inşaat bitirildi. Yeni kalenin yap ılm a­
sı fikrini veren ve inşaata nezaret eden
şahıs İstanbul’dan gelm iş m üteferrikalar­
Şah A bbas’m N ahcivan ve Revan dan H üseyin Ağa (N aim â C: 1, S: 3S4)
(Ercivan) a hücum edeceği anlaşılınca, idi. in şaat bitince askerin taksim atı y a ­
bir taraftan N alıcivan’daki asker ve top­ pılıp m üdafaaya hazır vaziyete geçildi.
ların Revan’a nakli yapılırken öte yan ­ 30 ekim 1603 (24 cem az iyül evvel
dan da Revan kalesinin tahkim ine çalı­ 1012) de Revan valisin e Ş a h ’taıı bir
şıldı. Erivan şehrine bir fersah m esafe­ m ektup geldi. Şah A bbas bu m ektubun­
de bulunan kalesi, N ahcivan’ınkı kadar
da: Kudretinin büyüklüğüne işaretle,
zayıf v e m üdafaa edilem ez durumda o l­ Tebriz ve Nahcivan'a şür’atle zap tettiği­
m am akla beraber yapılm ası gereken iş ­ ni, bu m uvaffakiyetlerinin iftihar ed ile-
ler vardı. Revan k alesi esas itibariyle üç
istihkâm dan ibaretti, Bunlardan biri A -
ras’a karışan küçük Zengi (Saılga) çayı
kenarındaki «Kal’a -i atik» yani Eski
Kale idi. Yirmi sene önce Ferhad Paşa
tarafından yaptırılm ış olan bu eski k a­
ley e üç ok atım lık m esafede bir de <<Göz­
cü kulesi» denilen kısım vardı, üçüncü
kısım ise N ahcivan’ın tahliyesi üzerine
acele olarak yapıldı. «Kal’a -i cedid» y a ­
ni Yeni kale ism i verilen bu üçüncü k ıs­
mın bir k en an Eski kaleye dayanm ak­
taydı. Beşer yüz zira’ uzunluğunda üç
surdan meydana gel®11 y * kalenin in ­
şasında o derece büyük gayret gösteril­ İran Şâhı Abbas

Bir İran Şahı ve m aiyyeti (M. Louis D u b eu s’nün La Perse adlı eserinden)

1727
cek kadar mühim olduğunu; R evan’ın k uvvetlerini bozup kendisini de esir e t­
zaptım da şim diden olup bitm iş gibi ka­ ti. Ş erif Paşa, bunun ve esir edilen otuz
bul ettiğini; kışı Gence ve Karabağ’da adam ının başlarını kestirip İstanbul’a
geçireceğini söylem ekte ve valiyi itaata yollad ı. Şah Abbas, Serdar M ahmud’uıı
davet eylem ekteydi. Şah Abbas'ın o se ­ başına gelen leri duyunca N ahcivan’daıı
nenin k ışım geçireceğini söylediği G en­ esir alm an 40 sümıi Türkü idama k a lk ­
ce ve K arabağ henüz OsmanlIların e lin ­ tı. Serdar M ahmud’un ölüm ü ile Şah
deydi. A bbas’ın Anadolu C elâlilerini tahrike
Revan valisi Ş erif M ehmed Paşa, vasıta kılm aya çalıştığı bir adam orta­
Şahın tefahur ve tehdit dolu m ektubunu dan kalkm ış oldu.
doğruca İstanbul'a gönderdi. A yrıca c i­ Serdar Mahmud hâdisesinden bir
var vilâyetlere m ektuplar yazarak, y a r­ kaç gün sonra asıl İran ordusu R evan ö-
dım gö n d erilm esi babında va ziy e ti izah nüne ulaştı. İlk gelen ler 6 bin kişi olup,
eyledi, ö t e yandan da Celâli isy a n cıla ­ bunun da üç bin kadarı Gök dolak d en i­
rını tedible vazifeli serdar Nuh Paşa’daıı len aşiret halkından ve bir m iktarı da
vardım diledi. Nuh Paşa o sırada S ıv a s- K ürt beylerinden m üteşekkildi. Bunların
ta (N aim â C; 1, S: 355) bulunuyordu. çoğu Osm anlı idaresinde kendilerine
Şah A bbas’ın m ektubu Revan’a g e l­ m evki ve vazife verilen şahıslardı. A -
diği günlerde İran ku vvetleri de N ah ci- ralarm da esas dikkati çek en şunlardı :
van önünde görünmüştü. Şah Abbas, Kürt Gazi B ey v e kardeşi S eyfeddin,
N ahcivan’a önden Z ülfikâr Han’ı g ön ­ O sm anlılar tarafından kendisine em aret
derm iş bulunuyordu. Zülfikâr Han N ah- verilm iş K ürtlerden Mire P aşa-oğlu Ş eyh
civan’da kırk v eya yü/.elli k işilik küçük Haydar, N ahcivan’ın Türkler tarafından
bir Osmanlı m üfrezesi buldu. Nahcivan feth i sırasında ta ltife mazhar olanlardan
tahliye edildiği sırada bırakıldığı an la­ A lâaddin B ey, Makû h â k im i M ustafa
şılan bu küçük m üfreze şehir halkının B ey, Kürt beylerinden Z eynel B ey,
S afevîleri iltizam ı seb eb iyle tab i’î hiç E leşkirt beyi K ılıç Bey, y in e bir O s-
bir iş görem edi. Z ülfikâr Han’dan üç gün m anlı sancak beyi olan Ferruhsuz Bey.
sonra N ahcivan’a gelen Şah A bbas bu Bu k uvvetlerin başında bulunan Şah
Türklere birçok eziyetler ettirdi. Ora­ A bbas «M uhabbet tepesi» denilen yere
dan ayrılan Safevî ordusu Revan’a d oğ­ çadırını kurdu (16 kasım 1603).
ru ilerledi. İranlılar yolda rastladıkları
Osmanlılar: öldürdükleri gibi m ıntıkanın İran ordusu geld iği gün kale d ışın ­
sünnî halkına da zulüm den geri kalm a­ da kalan R evaıı’m esas şehir kısm ı işg a ­
dılar. le uğram ış oldu. Zâten şehir kısm ını m ü­
OsmanlIlara karşı m ücadele bayra­ dafaa için asker ayrılm am ıştı. İlk gün
ğını açm ış olan Şah Abbas her türlü im ­ kaleden çıkan bir m iktar asker İran lIlar­
kândan faydalanm aya bakıyordu. M ese­ la m uharebeye tutuştu. Fakat İran tara­
lâ, ev v elce Erzincan ile K em ah civarın­ fı ağır bastığından bunlar tekrar kaleye
da y o l kesen Anadolu C elâlılerin Serdar çekildi. İranlılar takiple ilerlem ek is te ­
Mahmud ism inde birisi sık ıştığı zaman diyse de kaleden atılan top a teşiy le kar­
İran’a iltica etm iş, Şah da kendisine bir şılaştıklarından gerilem ek zorunda k al­
sancak beyliği verm işti. İşte Revan ö- dılar.
nünde ilk defa görünen bu adam oldu. Revan m uhasarası devam ederken
B aşına topladığı dört beş yüz kişi ile Türk ku vvetleri arada kaleden çık ışlar
Revan hisarları civarında göründüğü s ı­ yaparak İranlılara zayiat verdiriyordu.
rada (11 ekim 1603) kaleye hücum a d e­ M eselâ, m uhasaranın başlam asından tarn
ğil, eski san’atını icra edercesine, o m ın ­ bir ay sonra kaleden çıkan ikiyüz sü va­
tıkadan Gence’y e giden bir kervana h ü ­ rilik Türk k u vveti G ök-K üm bet denilen
cumu tercih etti. Kervan sahiplerini ö l­ m evkie ilerliyerek İranlılara bir h ayli
dürerek m allan yağm a ettiği Revan ka­ zayiat verdirdi. 21 aralık 1603 cum a g ü ­
lesinde duyulunca Şerif Paşa, kendi k et­ nü Şah Abbas k aleye bir yürüyüş ya p ­
hüdası Osman ağayı acele bunun üzeri­ tırdığı sırada, kuruç yapan dört beş yüz
ne şevketti. Sür’atle vak ’a m ahalline y e ­ kişilik Türk k uvveti İranlIlardan ikiyüz
tişen Osman Ağa, Serdar M ahmud’uıı kişi öldürdü, Türklerin zayiatı altı yedi

1728
kişiyi (Naim â C; 1. S; 362) ancak bu­ Osmanlı d evleti, A vusturya harbin­
luyordu. den kurtulmadan, A nadolu’daki Celâli
Şalı Abbas. m uharebede her kum an­ isyanları söndü rülem eden m ühim bir
dalım yaptığı gibi zam an zaman birta­ harbe daha girm iş oluyordu. Halbuki
kım h ilelere de başvurdu. M eselâ bu tam bu sırada İstanbul’da buhranlı gün­
cüm leden bir hareket olarak: Revan v a ­ ler yaşanm aktaydı, S ad n âzam Yemişçi
lisi, yardım talep etm ek üzere Erzurum Haşan Paşa idam edilm iş, onun yerine
ve Van valilerine m ektup göııdermişti- sadrıâzam tayin olunan Yavuz (M alkoç)
Van'a gitm ekte olan şahıs Şuragil m ev ­ A li Paşa henüz M ısır’dan İstanbul’a g e l­
kiinde İraııhlar tarafından yakalandı. m em işti. M es’ul m evkide gevşek padi­
Şah Abbas bu adam ın yanına Molla şah üçü n cü M ehmed ile . sadaret k ay­
Yahşi adındaki mem urunu katarak Re­ m akam lığında m uhteris bir şahıs olan
van valisine yolladı. Ele geçen rÎektubun Kasım Paşa vardı.
arkasına da: «ittihaz eyled iğin iz tedbir­ Huduttan gelen haberler, acele ka­
leri Cenabu Hak m übarek etsin! B u fa­ rar alınıp, buna göre sü r a tli tedbir itti­
sit fikirden vazgeçiniz. Size yardım m u­ hazını gerektiriyordu. Onun için, hükü­
haldir. M em leketin bütün halkı bana m et reisi olan sadrıâzamın bulunmadığı
m uhalefetten vazgeçerek arz-ı m utavaat bir toplantıda harb karan alındı. N ai-
etm işlerdir. M ektubunuzun ele geçm esi m â’nın (C: 1, S: 365) anlattığı veçhile:
de bunu teyid eder. Bundan sonra m ek­ «Kasım Paşa çavuşbaşiyı gönderip m üf-
tup da gönderem ezsiniz; k aleyi teslim ­ ti ve vüzera v s kazaskerleri davet ve
den başka selâm et yolu yoktur» diye ak d -i m eclis-i m eşveret» eyledi. D ivan­
yazdı. Revan valisi Ş erif M ehmed Paşa da alm an karar padişaha sunulup, onun
ise, Şah’ın m ektubunu sükûtla karşılaya­ tasdikini m üteakip: «Saatej Haşan Paşa
rak geriye gönderdi. K endisine pâye v er­ ol canibe serdar ve diled iği m iktar as­
dirm eye çalışan Yahşi, hakikati tahrif i- ker ve m ühim m at verilm ek üzere sipeh-
le; m ektupta şahın mührü ve vezirlerin salar ııasb olundu. Ve im dada erişm eleri
imzası bulunm adığından Ş erif P aşa’nın i âzı m olan v ilâ y et ve etrafa evâm ir-i fi­
cevapsız bıraktığını efendisine söyledi. lîy e yazıldı».
Bunun üzerine, şahın veziri ve m uhafız
îran h lar ile yeni bir harbe karar v e­
kuvvetleri kum andanı tarafından im za­
rilm esinden kısa bîr m üddet sonra Ü -
lanm ış bir m ektup yollandı. İkinci m ek ­
çüncü Sultan M ehmed v e fa t ederek, on
tupta Şah A bbas, Şerif Paşa’ya derhal
dört yaşında bir çocuk olan B irinci A h-
teslim olm ası tehdidinde bulunuyordu.
nıed padişah oldu.
Ş erif Paşa ise, Şahın tehdidine asla al-
dırm ıyarak şerefli ve cesur kum andan­
lara yakışan şu cevabı verdi: «Kalenin R evan’ııı düğmesi
her taşma bizden b ir baş gitm edikçe, k ı-
zılbaş başlarından da k aleler yap ılm a­ Şah Abbas Revan m uhasarasına şid ­
dıkça R evan’ın zaptı m uhaldir». P eçevl’- det verirken Ş erif Paşa da ayni şiddei
nin kavdettiğine göre. Şah Abbas bun­ ve inatla dayandı. M uhasara başlıyalı
dan sonra kalenin daha fazla, sık ıştırıl­ aylar g eçtiği halde hiç bir taraftan y a r­
m asına çalıştı. dım alam adı. N ih ayet İranlılar 28 m ayıs
1604 de Revan kalesinin yeni yapılan
İranlIların tec a v ü z ler in e dair kısm ını zaptettiler. Y eni kale denilen is­
h aberin İsta n b u l’a g elm e si tihkâm ların düştüğü gün vuku bulan İ-
ran um um î hücum unda ik i bin Osmanlı
İstanbul’da, Şah A bbas’ın tecavüzle­ askeri gehid oldu. Sağ kalanlar eski k a ­
rine ait ilk haberler, Erzurum m uhafa­ ley e çekildi. Bu arada İranlılar kalenin
zası için d evlet m erkezinden Trabzon'a suyunu da kesm eye m uvaffak oldular.
nefyedilm iş otan Saatçi Haşan Paşa île Uzun muhasara m uharebeleri sıra­
N ahcivan ve Revan b eylerbeyi Şerif sında Osm anlı askeri azar azar erimiş,
Paşa’dan g elen m ektuplardan alındı. Bu 28 m ayıs hücum u da m ühim bir m ikta­
m ektuplarda Tebriz’in elden gittiği b il­ rını silip süpürmüştü- Harp zâten zah­
diriliyordu. m etli geçiyordu; bir de susuzluk derdi

1729
de başlıyacağı sırada, hem ağır rah m et­ dir d iye fetva verdiniz» d iy e işk en ce ile
lere k a il anam ama. hem de İran propo- öldürülm elerini em retm işti.
gandasm a kapılm a yüzünden askerlerin
y a n sın ın (N aim â C: 1, S: 385) S a fe v île - İran istilâ s ın ın g e n işle m e si
re iltih ak ettikleri görüidü. B unun ü ze­
rine Ş erif Paşa vire ile, yâııi canlarına Şalı A bbas R e v a n i aldıktan sonra
dokunulm am ak v e sağ salim çek ilip g it­ istilâ h areketine son verm edi; m üsait
m elerin e m üsaade ed ilm ek su retiy le R e- fırsat devam etm ek teyk en istilâ sın ı g e ­
van ’ı teslim etti (8 haziran 1604). A ltı n işletm ey e baktı. Zira, henüz İran is ti­
a y 23 gün süren kahram anca bir m üda­ lâsın ı ön liyecek bir Osm anlı ordusu or­
faayı m üteakip Revan teslim olurken talarda görünm üyordu. K a leler kendi
m uhasaranın başlangıcında beş a ltı bin m ahdut k u v v etiy le karşı koym aya ça lı­
k işiy i bulan k u vvetten Ş e rif P aşa’nın şıyor; b ölge h alk ı çok defa İranlIlara
y anınd a sadece beş yü z asker kalm ıştı. taraftarlık ettiği; v ey a h u t da en basit
R evan'm düşm esinde İranlIların, Tebriz tarafından İraniılar yak laşır yaklaşm az
kalesinde eld e ettik leri Osmanlı top ları­ O sm anlılara sıkı yardım da bulunm adığı
nı buraya naklederek surları tahripte için, İran istilâsı k o laylık la gelişiyordu.
kullanm alarının hayli rolü olm uştur. İraniıların ileri hareketleri Kars ç e v ­
R evan’m teslim in i m üteakip Şah A b ­ resinden Ş irvan ’a kadar uzandı. İran
bas, Ş erif Paşa ile N ahcivan kadısı Cer- k u vvetlerin in , Ş irv a n ’ın m erkezi v a ziy e­
rah -zâd e’y i huzuruna getirtti. K abulden tindeki önem li şehri Şam ahı’y a g irişle­
önce şahın çadırının önünde bir h ayli rinden kısa bir m üddet önce Şirvan v a ­
bekletilen Ş erif Paşa v e kadı n ih a y et i- lisi A laca A tlı Haşan Paşa ölm üştü. O -
çeri alındılar. Şah A bbas divan ın ın bir ııun ölüm ü, Şirvan v a liliğin d e k en d isi­
köşesinde basit bir kaliça üzerine ptur- n in selefi olan C iğala-zâd e’nin oğlu
m uştu. S ağ tarafında (H am m er C: 8, S: M ahmud P aşa’nm ik in ci d efa ayni v a zi­
47), evvelce O sm anlIlarla m ü ttefik olan fe y e tayin i d o la y ısiyle, onun tarafından
G ürcistan P rensi L even d -oğlu A lek san - zeh irlen m esin e h am led ilm işti. İraniılar
dre (L ew an -oğlu A lex a n d re), sol tara­ Şirvan m ın tık asın d a istilâların ı g e n işle ­
fında yin e Gürcistan prenslerinden olup tirlerken bazı y erlerd e feci hareketlerde
ev v elâ İstanbul’da Y ed ik u le’de h ap sed il­ de bulunm uşlardır. M eselâ Ş e y h k öyü ­
m iş bulunan Sim on’un oğlu vardı. S i- nün ahalisini katliam etm işler, çocu k la­
m on ’un oğlunun alt tarafında ise O s­ rı da toplıyarak harm anlarda ü zerlerin­
manlI - İran harbinin m üsebbibi Kürt den düğen yürütm ek su retiyle tü yler
Gazi B ey bulunuyordu. Ş e r if Paşa, A - ürperten bir işk en ce ile öldürm üşlerdir.
leksandre’n m alt tarafına oturtuldu. Bu Şah Abbas, T ebriz çevresinde ilk h a ­
arada Ş ah A bbas, R evan m uharebesine rekete g eçtiğ i zam an, eskiden Revan ve
dair nutuk çekercesine uzun bir k on u ş­ Ş ü regel (Ş u ragil) hâkim i olan «Babır-
ma yaptı. Sonra kadıya dönerek: lu» oym ağından K a r a -H a n i A rpaçay
— Sen aklı başında bir kim se old u ­ boylarına göndererek (K ars tarihi C: 1,
ğun halde bize itaat edip de, sevaba nail S: 530) buraların h alk ın ı OsmanlIlardan
olm a fırsatın ı niçin kaçırdın? S a fev îlere çev irm ek le vazifelendirm işti.
D iye sordu. K adının buna cevabı: K ars kum andanı O sm an B ey bu adamı
— Sadakat erbabından olan k im se­ m ağlûben kaçırtm ıştı. Fakat R ev a n in
lerin, efen d ilerin in uğruna m al v e can ­ düşm esini m üteakip buradaki ahaliden
larını fed a etm eleri v a zifeleri ik tiza sın ­ 40ü ev h alk ın ın serbestçe K ars’a gitm e­
dan olduğu cih etle, hattı hareketim den lerin e m üsaade ed ilm iş olm ası K ars h a l­
dolayı itab olunm ayı beklem ezdim . kının m âııeviyatın ı sarstı. Z âten R ev a n in
Oldu. Şah Abbas, m erdce v e cesurca düşm esi v e uzun süren m uhasara m üd-
konuşan R evan kadısının sözlerini iy i detince buraya yard ım gönderilm em esi
bir hüküm dara yak ışır şek ild e takdir­ de, bu bölgede m an eviyatın sarsılm asına
le karşıladı. Bunlara iy i davranan İran azçok tesir etm işti. İşte, v a ziy et b ö y ley -
hüküm darı, daha önce esir ed ilm iş olan ken Şah Abbas, Em ir Gune’y i A kçakale
ulem ayı; «sizler, kızılbaş taifesin d en b i­ (A ğ ca -k a le) ve K ars’ın m uhasarasına
rinin katli yetm iş kâfirin katline b ed el­ m em ur etti. Em ir Güne ev v elâ K ars y a ­

1730
kınında ve bu şehrin gü n ey doğusunda ranlıların sulhu bozarak tecavüze g eç­
bulunan A kçakale’yi hücum la zaptetti tiklerine dair haber İstanbul’a ulaşınca,
v e şehıin Ermeni halk ın ı tam am en İsfa­ sadaret kaym akam ı Kasım P aşa’n m r i­
han’a nakletti. O sırada K ars kum anda­ yasetin d e yapılan d ivan toplantısında S a ­
nı Osman B ey’in d il alm aya gönderdiği atçi Haşan P aşa’nın serdarlığm a karar
aiaybeyi Kenan, Em ir G ûne’n in eline verilip, buna göre g erek li em ir y a zıl­
düştü. Em ir Güne bu adam ı Tebriz top- m ıştı. Lâkin Osm anlı tarihlerinde, S a ­
çubaşısının döktüğü bir topun için e k o y ­ atçi Haşan Paşa’nın, doğu serdarı sıfa -
durarak h avaya attırdı. Şah Abbas, E - tiy le fa aliyetin e dair m alûm ata rastlan-
m ir Gûne’yi o sırada R evan valiliğ in e m am akta. sadece hicri 1012 sonlarında
tayin edip K ars üzerine bizzat kendisi kendi v ad esiyle ölm üş olduğu k a y d ed il­
yürüdü. 1604 haziranı sonlarında Kars m ektedir. Esasen Saatçi Kasan Paşa’nın
önüne geldi. 1579 sen esin d e Lala M us­ serdarlığm a aair kararın alınm asından
tafa Paşa taıafır.dan inşa ettirilm iş olan kısa bir m üddet sonra padişah Üçüncü
Kars kalesi h ayli m uhkem di. İyi ve d i­ M ehmed öldüğü, B irinci A hm ed’in cü lû -
siplinli şekilde m üdafaa ed ild iği takdir­ sundan bir h afta sonra yen i sadrıâzam
de uzun m üddet dayanabilirdi. Lâkin, Yavuz (M alkoç) A li Paşa İstanbul’a g e l­
m an eviyat bozukluğu v e başsızlık K ars­ diği, gerek saltanat d eğişik liği, gerekse
ın m ukadderatının tayininde ziyad esiyle Yavuz A li Paşa’n m işlere v a ziy et etm esi
m üessir oldu. Şah A bbas, Kars'ı m üda­ üzerine bir takım tayin v e aziller y a p ıl­
faaya çalışan askerlere: «fazla kan dö­ dığından, Saatçi Haşan P aşa’ıım da ölü­
külm esine sebep olurlarsa, k ale düştüğü m ü üzerine İran cephesi serdarlığı işi
zaman hepsini kılıçtan geçireceği» h ab e­ y en id en ele alındı.
rini gönderdi. Bu teh d it tesirini göster­ Daha ziyade hocasının ta vsiyeleri ile
m ekte gecikm edi; zâten azlık olan Kars h areket eden genç hüküm dar S u ltan A h-
m üdafileri teslim oldular. B unun ü zeri­ m ed. 2 şubat 1604 de Sadrıâzam Yavuz
ne Şahın em riyle K ars’ta m üthiş tahri­ A li Paşa’y ı A vusturya cephesi serdarlı-
bat yapıldı. B ütün kale kapıları ile bü­ ğına, 5 şubatta da K aptan-ı derya vezir
yü k b eylik yapılar, hattâ selâtin camii C iğala-zâde Sinan P aşa’y ı da İran cep ­
bozulup yık ıld ı. B öylece 1579 da m ey d a ­ h esi serdarlığm a tayin ettiğ in i bildirdi.
na getirilm iş olan eserlerin çoğu y ık ıl­ A vusturya harbi bölüm ünde izah e ttiğ i­
m ış v eya tahrip ed ilm iş oldu. Bu kadar m iz veçh ile Yavuz A li Paşa cep h eye g it­
tahribata rağmen Şah A bbas K ars’ta m em ek için bir takım tertip ler düşün­
pek uzun kalm adı. C iğala-zâd e Sinan m esine m ukabil C iğala-zâde 16 m ayıs
Paşa'ıım Erzurum’a ya k la ştığ ın ı duyan 1604 (16 zilh icce 1012) de Ü sküdar’a
İranlılar K ars’ı tah liye ile çekildiler. F a­ geçti.
kat iki aylık İran işga lin in K ars’ta a çtı­ H açova zaferini m üteakip sadrıâzam,
ğı yaranın kapatılm ası kolay olm adı. sonra Şam v alisi, ondan sonra da K ap-
Kars k alesi Ş ah A bbas tarafından ta n -ı derya olan C iğala-zâde Sinan P a­
m uhasara ve zap tedild iği sırada başka şa doğu serdarlığm a tayin ed ild iği za­
bir İran kuvveti A hıska üzerine yü rü ­ m an üzerinden K ap tan -ı deryalık alın ­
m üştü. İranlılar, K arakaş Paşa tarafın­ m am ıştı. C iğala-zâde Ü sküdar’da bir ay
dan kahram anca m üdafaa edilen A h ısk a- kaldıktan sonra 15 haziran 1604 de h a ­
ya girem edi. Haziran a y ı içinde, bu c i­ rekete geçti. Yolu üzerinde rastladığı
varda bir kalenin Erm enileri Erzurum C elâli gruplarını da tedip ile Erzurum ’a
b eylerb eyi S efer P aşa’y a haber göndere­ y a k la ştığ ı sırada, m eşhur C elâli r e isle ­
rek. kadınlarının İranlılar tarafından bir rinden D eli Haşan ile beraber çalışm ış
hana doldurularak taarruz ed ild iğin i b il­ eşk iya reislerinden K arakaş A hm ed m a­
dirdiler. S efer Paşa derhal oraya k u v­ iyetin d ek i adam larıyle itaatin i arzetti-
v et sevkederek m ütearız İranlıları ö l­ ğinden ken d isin e Ç ıldır b eylerb eyliğin i
dürüp başlarım İstanb u l’a gönderdi. tevcih eyled i. C iğala-zâd e’n in bu hareke­
ti, daha başka celâlilerin de itaatini b il­
Ciğala-zâde S in an P aşa’nm serdarlığı d irm elerine sebep oldu.
C iğala-zâde Erzuruma geld iği za­
Biraz yukarda zikredildiği üzere, İ­ m an kendisini üç dört bin askerle Erzu­
rum valisi Köse S efer Paşa k arşılam ış­ için m üsaade isted ilerse de C iğala-zâde
tı. Burada kaldığı m üddet zarfında Van Sinan Paşa bunları akma bırakm adı.
v a lisi A hm ed Paşa da üç dört bin k işiy ­
le g elip serdara m ülâki oldu. B öylece em ­ V an’ın İranlılar tarafından
rindeki askerin m iktarı kabarm akta d e­ muhasarası
vam eden C iğala-zâde 8 kasım 1604 de
K ars’a geld i. Serdar, bu sırada K arakaş Gördüğü sık ı m ukavem et üzerine
A h m ed ’i ordunun çarhacılığına tayin st- Ş irvan ’a g itm ek ten vazgeçen C iğala-zâ­
m iş olduğundan, K ars’ta on gün m ü d ­ de Sinan Paşa askeri terhis ile kendisi
d etle onun dönüşünü bekledi. C iğala-zâ­ yan ın d a kalan az m iktardaki asker ile
de K ars’tayken Ş ah A bbas’ın Revan ile kışı V an’da geçirm ek istedi. Onun bu
A kçakale arasında korku içinde d o la ştı­ n iy e ti karşısında tecrübe sahibi ih tiy a r­
ğı öğrenildi. Bu haberi m üteakip Erzu­ lar, bir serdarın hudut üzerinde k ışla ­
rum b eylerb eyi K öse S efer Paşa, bit m asının doğru olam ıyacağım ; böyle bir
m iktar ask erle önden Şah üzerine y ü rü ­ teşebbüsün teh lik e yaratacağını; bu se ­
m esine m üsaade edilm esi ricasında b u ­ beple, k ışı H alep veya D iyarbekir’de g e ­
lundu. Sür’atle ilerled iği takdirde Ş a h ’ı çirm esinin doğru olacağını söylediler.
esir ed eb ileceğin i (N aim a C: 1, S: 395) L âkin inatçı C iğala-zâde Sinan Paşa tec­
dahi sö yleyen S efer P aşa’y a serdar is te ­ rübe sahibi k im selerin ta v siy elerin e a l­
diği m üsaadeyi verm edi. K arakaş A h - dırış etm iyerek V an’a gitti v e A hm ed
m ed’in dönüşünü m üteakip C iğala-zâde, P aşa’y ı oranın b eylerb ey liğ in e tayin e t­
Ş ah ın arkasına düştü ama, y etişip ya k a ­ ti. A hm ed Paşa ise o günlerde hastalanıp
lam ası m üm kün olm adı. Ş a h A bbas ise; serdarın tabibinin tedavisine rağm en
O sm anlı askerinin ilerlem esi üzerine A k ­ h astalık tan kurtulam ıyarak öldü; onun
çakale ile R evan arasındaki sahadan d oğ­ ölüm ü üzerine de buranın v a liliğ in i Z en-
ruca T ebriz’e gidip orada karar e y le ­ cirkıran A li P aşa’y a tevcih etti.
di. O sm anlı serdarının durumundan h a ­
C iğala-zâde S in an Paşa bu sırada berdar olan Şah Abbas, derhal fa a liy ete
oğlunun vali bulunduğu Ş irvan ’a gitm ek geçerek V an’ı kuşatm ak isted i. B u gaye
istedi. L âkin serdarın bu n iyeti k arşı­ ile evvelâ üm erasından A llahverdi H an’ı
sında askerin ileri g elen leri huzuruna gönderdi, arkasından da acele kendisi
girip: geldi. Şah A bbas Van önüne v a sıl olu n ­
«— D eryaya sefer etsen ananı gör­ ca C iğala-zâde S in an Paşa yan ın d a b u ­
m eğe gidersün, karaya sefer etsen o ğ lu ­ lunan K ürt askerinin b aşına kum andan
na gidersün! Şah durm ayıp kaçarken b i­ olarak R aziye H atun-zâde M ustafa P a-
zim arkasından gitm em iz beyhudedür. şa ’y ı geçirdi. M ustafa Paşa bunlarla
T ebriz m uhasarasından da bir şe y ç ık ­ Saha karşı koym ayı tecrübe ettiy se de,
maz; k ış yak laşm ıştır, biz can ib -i Rum'­ ilk tecrü b eyi m üteakip kale dahiline
da kışlam ak isteriz» çek ilm ek m ecb u riyetind e kaldı.
D ediler. C iğala-zâde Sinan Paşa bu C iğala-zâde hatasını anladı ama iş
v aziyet k arşısında yum uşak davranarak; işten geçm işti. Şim di için e düştüğü m u­
«— Ş ah bizim oklanm ış şikârım ızdır; hataralı va ziy etten kendi şahsını kur­
onu bu k ış ele geçirm ek bizim edna k â- tarm anın çaresine bakm aya çalışm ak tay­
rım ızdır; Rum’a gitm ek ten G ence ve dı. Bu g aye ile, ev v elc e İstanbul’da d ef­
Karabağ ki, n im eti firavandır, kışlak e t ­ terdarlık v e b ey lerb ey lik p â y esiy le tek a-
m ek evlâdır». üd olm uş olan Ş em s Paşa’y ı vezar&t pa­
S özleriyle, kışlam ak için K arabağ’ın y e siy le kendi yerin e v e k il bırakıp, bir
A nadolu’dan gü zel yerleri bulunduğunu gece düşm ana görünm eden Van gölünde
b ildird iyse de onları ikna edem edi. N i­ bir g em iy e binip A d ilcevaz’a çık tı. O-
h ayet askerler serdarın çadırını başına rada durm ayıp A d ilcevaz b eyi Emir
yık ın ca C iğala-zâde Sin an Paşa Şirvan Şah B eyd en b ey g irler alarak sür’atle E r­
tarafında kışlam aktan vazgeçti. O sıra­ zurum yolunu tuttu. İran şahı ise, bir
da Erzurum beylerb eyi S efer Paşa, S i­ m üddet sonra serdarın Erzurum ’a g it­
vas beylerb eyi A hm ed Paşa v e A laca a t­ m iş olduğunu öğrendi. Van m uhasarası­
lı Haşan Paşa, Şah üzerine akın yapm ak nın ken d isin e b ek led iği n eticey i v erm iy e-

1732
ceğin i anlayınca kırk günden beri d e ­ M ustafa Paşa, T ekeli Paşa, A hm ed Pa­
vam eden m uhasarayı kaldırdı- T ebriz’e şa ve biraderini. H aydar P aşa-zâd e A lı
donarken henüz O sm a n lıla n n elinde b u ­ Paşalar da dahil olduğu halde onaltı b e y ­
lunan Maku k alesini ku şattıysa da ala­ lerb ey i v e yirm iden fazla sancak beyini
madı. kendine uydurup; serdarın acele etm e­
m esine dair ihtarına aldırm ıyarak düş­
U rm iye gölü civarındaki m uharebede m ana hücum etti. Şah ordusunun grup­
Osm anlı ordusunun bozulm ası larından biri ile S efer P a şa iu n m uhare­
besi ö ğ ley e kadar devam etti. B u grup
J603 - 1612 O sm anlı - İran harbinin hiicum eden hasına m u k avem et ed em i-
en önem li m uharebesi 1605 sen esin d e yeceğiııi görünce biraz geriliy erek Z ü lfi-
U rm iye gölünün k u zey tarafında göl kâr H an em rindeki ik in ci grupla b irleş­
sahiline yak ın bir yerd e cereyan etti. ti. B öylece üstün O sm anlı k u v v etleri kar­
K ışı Erzurum'da geçirm iş olan C iğala-zâ- şısında ezilm ed en kurtuldu ama, ik i
de Sin an Paşa o arada, Şirvaıı v a lisi b u ­ grupun birleşm esinden sonra da bunlar
lunan oğlu Mahraud .P a şa y ı D iyarbekir ik in d iy e kadar ancak dayanabildiler.
v a liliğin e tayin etm iş, onun yerin e de Ve n ih a y et m uharebe sahasını terk ile
H üseyin Pasa oğlu A hm ed P aşa’y ı gön­ ricata başladılar. B unun üzerine S efer
derm işti. Paşa geri çek ilip kaçan grupu takibe
koyuldu. Takip, m uharebe sahasının bir
B ir sene Önce m ü sb et hiç bir iş göre­
h a y li uzağına kadar v e sü r a tli bir yü rü ­
m em iş olan C iğala-zâde, 1605 yazında
y ü şle y ap ıld ı. S efer Paşa tak ip le m e ş­
bir h ayli k u v v et toplam ıştı. Şahın. T eb­
gu lk en Şah A bbas bir tsp e ü zerin e ç ı­
riz civarında önem li sayıd a bir ku vvetin
karak Osmanlı karargâhının askerce te n ­
başında bulunduğunu öğren in ce o tara­ h alığın ı m üşahede ile kendi m a iy etin d e­
fa doğru h arek ete geçti. Osm anlı serda­
ki gruptan bir alayı bu tarafa şevketti.
rı 5 ey lü ld e U rm iye gölü n ü n kuzey batı
Şahın alayı hücum a g eçtiği zam an ser­
kıyısı yakınındaki S elm a s’a vardığı sı­
darın etrafm da bulunan yen içeri, silâ h -
rada Şah A bbas da biraz daha kuzeyde dar v e sair bir m iktar asker bunları tü -
H oy’da idi. A yni gün ik i tarafın ileriy e fenk ateşin e tutarak geriye püskürttü.
gönderdiği öncüler b irb iriy le karşılaştı,
Osm anlı karargâhına hücum eden alay
biraz çarpışm ayı m üteak ip îra n ön cü le­
Ş a h in ya n m a döndüğü, zaman S efer
ri geriye çekildi. Üç gün sonra Osmanlı Paşa da fazlaca yorgu n şekilde takipten
kuvvetleri H em le d en ilen m ah alle u la ­ dönm ekteydi. Şah bunları görünce m a­
şıp, m üteakiben Şeşter (v e y a Ş eb ester)i
iy etin d ek i dinç askerle derhal hücum a
geride bırakıp U rm iye gölünün kenarına geçti. O sm anlı ask erin in yorgunluğu v e
kondu. Osm anlı ordusu buraya geld iği karışık hâli şahın çok işin e yaradı v e
zaman Şah A b b a sin ordusu da OsmanlI­
zafer kazanm asına âm il oldu. T ek eli P a­
ların karşısında bulunuyordu. şa, C elâli K araksş Paşa v e Kaçar M eh-
U rm iye gölü civarındaki m uharebe, m ed P aşa m a iy etle riy le serdara iltihaka
ik i ordunun birbirini karşıdan karşıya m u vaffak oldular. D iğer paşalar ise ya
görüşünün ferdası güııü, y â r i 9 eylül şehid y a esir düştüler. E sirler arasında
1605 (25 r e b ü l a h ı r 1014) de cereyan e t­ yarah va ziy ette Köse S efer Paşa da
ti. Şah Abbas, U rm iye gö lü civarına g e l­ vardı. M üverrih N a im â iıın (C: 1, S: 427)
diği zam an k u vvetlerin i birbirinden ara­ kaydına nazaran; Şah Abbas, S efer P a -
lık lı üç k ısm a ayırm ıştı. Osm anlı ordu­ şa ’ya: -¡¡bana m uti ol, m ezhebim i kabul
su bunların birisin i görüp, düşm an ordu­ et, bir yarar yiğ itsin , sana m evk i v e r e ­
sunun esas büyük kısm ı zannetm esi v e yim * diye ita a t v e h izm et tek lifin d e
bunları ezm ek için K öse S e fe r P aşa’mn b ulunduysa da S efer P aşa hakaretle red­
aceleci davranm ası, O sm anlı ordusu, için dettiği cih etle idam ını em retti.
m ağlû biyete y o l açan bir âm il oldu. O rtalık karardığı zam an şeh id ve
O sm anlı tarihlerinin kaydına naza­ esirler dışında kalan bir h ayli k u vvet
ran; Erzurum v a lisi K öse S efer Paşa karargâha g eld iler. B unların çoğu Kürt,
m eşverete lüzum görm eden v e esaslı bir aşiret h a lk ı v e celâ li grapundan k im se­
tedbir alm adan S ivas v a lisi R aziye-zâde lerdi- K ürt b eyleri vaktin geç olm asına

1733
bakm ayarak serdar ile görüşm ek isted i­ kild e m uharebe sahasından dönen ask e­
ler. Fakat, rr.aivet erkânından ba2i k im ­ re civarın K ürt eşk ıyasın ın zarar verm e­
seler serdarın yorgun olduğunu, şim di m esi için boğazları tutup g elen askeri
huzurunun bozulm am asını söyled iler. Bu yanında toplıyarak bunların düzene g ir­
sözler karşısında bazıları, serdar firar m elerin e âm il olm ak istedi.
etm iş d iyerek (N aim â C: 1, S: 428), b a­ Serdar C iğala-zâde V an’a g eld iği za­
zıları onların gid işin d en korkuya d ü şe­ m an C anbolat-oğlu Hüseyin Paşa, d a ğ ı­
rek ordugâhı terkettiler. B öylece ordugâ­ lan askerin bir k ısm ını toplam adaki hiz­
hı terkeden kürtlerden sonra panik h a­ m etin e m ukabil takdir v e ta ltif b ek ler­
vası hem en hem en ordunun tam am ına ken, um duğunun tam tersi b ir v a ziy etle
yakın derecede büyük k ısm ın a sirayet k arşılaştı. C iğala-zâde S in an P aşa, or­
etti. K ürtler çadırlarını söküp ayrılırk en duya iltih a k ta gecik m iş olan C aııbolat-
C elâli K arakaş Paşa da h a y li y ek û n tu ­ oğ lu ’nu hizm ete gelm ed iği töh m etiyle
tan taraftarlariyle ordugâhtan ayrılıp derhal idam ettirdi.
Van yolunu tutm uştu. D oğu serd arlısın d a beceriksizlik ör­
E rtesi gün sab ah leyin C iğala-zâde neği veren C iğala-zâd e’nin bu hareketi
ordugâhta kalan askeri etrafın a toplayıp büyük bir hata idi. Zira, Can bol a t-o ğ lu ’-
bunlara bir düzen verm ek isted i. O s ı­ nuıı öldürülm esi üzerine 30 bin k işiy i
rada İranlılar Osm anlı ordugâhında olup bulan adam ları derhal Van’ı terk ed erek
b itenlerden haberdar olm adıklarından H a lep ’e g ittiler v e onun kardeşleri olan
m uharebeye hazır bulunm ak için m ev k i- A li v e H ızır B eylerin etrafında toplana­
lerinden biraz ileriy e çıktılar. Bu arada rak C elâliliğe şid d etle devam ettiler.
Van b eylerb eyi K arakaş M ehm ed Paşa: B ö y lece C iğala-zâde Sinan Paşa, H aço-
«Ne durursunuz? kızılbaş g eld i, to p la n va harbini m üteakip işled iğ i büyük h a­
aldı sedası geliyor* d iy e ortalığı v e lv e ­ taya bir İkincisini daha ek lem iş oldu.
ley e vererek ey a leti askeri ile orayı ter- H er iki h atası da A nadolu’da pek çok
ketti. Onu gören başkaları da ayni ş e ­ insanın kan;mr, akm ası gib i feci, A n a ­
kild e davrandı. B öylece, bazı tarihçiler dolu T ürklüğü için iç sızlatıcı n eticeler
tarafından yüzbine yakın tahm in edilen verdi.
Osm anlı ordusundan, serdarın yanında C iğala-zâde, 2 aralık 1605 te D iyar -
iki bin k işilik kapıkulu askerinden b a ş­ bekir’e geldi. Son m ağlû b iyet v e askerin
ka kim se kalm adı. Bu v a ziy e t k arşısın ­ firarının y arattığı üzüntü v e kahırdan
da, N aim â (C: 1. S: 428) m n d iliy le: «pi­ d olayı, bazılarına göre de zeh ir içm ek
yadeleri d evelere bindürüp cüm le hazine su retiyle k ısa bir m üddet sonra öldü.
ve ordu ve toplar yerin d e kalup m in ba-
ad ol m ahalde durmak m ünasip olm am a­ N asulı ve Lala Mehmed Paşaların
ğın onlar dahi Van tarafına m üteveccih
Serdar tayin edilm eleri
oldular».
Doğu serdarı C iğala-zâde S ın an P a-
Ciğala-zâde’niıı C anbolad-oğhı’nu şa’m n U rm iye gölü civarındaki m a ğ lu ­
idam ettirm esi b iy et ve m üteakiben D iyarbekir’de ö lü ­
m üne dair hab er İstanbul’a u laşın ca, o
C elali K arakaş Paşa ordugâhı ter- sırada B elgrad ’da bulunan Veziriazam
kedip V an’a gidince m eşhur C elâli reis­ Lala M ehmed Paşa İstanbul’a çağrıldı.
lerinden olup kendisine H alep v a liliğ i V eziriazam bu m aksatla y a zıla n h a tt-ı
verilm iş olan v e orduya iltih a k etm ek hum ayunda:
üzere gelen Can bo la f-o ğ lu H üseyin P a­ «Gerektir ki bu canibe gelüp şark
şa ile karşılaştı. Harp sahasından d önen­ seferin e varasın, eğer im tina edersen v e -
ler, ona, serdarın bozguna uğrayıp k aç­ za ret-i sân iye ü e B elgrad’da oturup ha-
tığın ı bildirdiler. C anbolat-oğlu bu h a ­ tem -i sadareti bu canibe gönderesin» d e ­
ber üzerine ricata teşeb b ü s e ttiy se de n ilm ek teyd i. A vu stu rya cephesinin m u ­
serdarın, kaçm asının doğru olm adığını vaffak kum andanı Lala M ehm ed Paşa
bilâhara öğrenince derhal g eriy e dönüp bu acayip olduğu derecede m ânâsız ve
V an’a geldi. H âttâ, gayri m untazam şe ­ sert em ri alınca, İstan b u l’a gitm ek üzere

1734
13 ocak 1606 da B elgrad ’dan h a rek et ile zam L ala M ehmed Faşa m erkezde k ala­
Mart ortalarında hük ü m et m erk ezin e v a ­ caktı.
sıl oldu. İyi bir asker ve idare adam ı olan
Şim d iye kadar kum andanlıkta e h li­ Lala M ehmed P aşa’n m A v u siu ry a cep h e­
yetin i îsbat etm iş b ulunan Lala M ehm ed sinden uzak k alm ası pahasına doğu
Paşa, gergi doğuda da başarı kazanabi­ serdarlığı m eselesi h a lled ilm iş gib i g ö ­
lir ve C iğala-zâde’n in hataları b içim in ­ rünürken, O sm anlı m ü verrih lerin in Ittüt-
de hata işlem ezdi. L âkin henüz A v u s­ tefik an garezkâr v e fitn ek âr d iy e ta v sif
turya cephesinde suîh tem in ed ilm em işti. ettik leri D erviş P aşa’nın, bu noktada pa­
Senelerden beri o tarafta çalışan Lala dişahın fik rin i çelm esi üzerine, Nasuh
M ehmed P aşa cephenin bütün h u su si­ P aşa’n m serdarlığı çabucak su y a düştü.
y etlerin e vak ıftı. A yrıca son m u v a ffa k i­ Bastancıbaşı ik en padişahın gözüne
yetlerin i m üteakip sulh zem ini d e hazır­ giren D erviş, C iğala-zâd e’n in yerine
lam ıştı. B inaenaleyh, A v u stu ry a cep h e­ K ap tan -ı derya olm uş, şim di d e sadaret
si tasfiye ed ilm ed en L ala M ehm ed F a- m akam ına göz dikm işti. L ala M ehm ed
şa’nın. İran cephesine ta y in ed ilm esi bü­ P a şa y ı gözden düşürm ek için padişah
yü k bir hata idi. üzerinde m ütem adiyen telk in atta b u lu ­
L ala M ehmed Paşa İstanbul'a gelin ­ nan D erviş P aşa bu hususta b ir h ayli
ce bu hakikati padişah v e sair erkâna ileri adım lar atm ıştı ama, Lala M ehm ed
anlatm aya çalıştı. O aralık, b ir kısım Paşa İstanbul’da kaldığı takdirde kolay
erkân, veziri âzam m m erkezde kalm ası, kolay sad n â za m lığ ı elde edem ezdi. B u ­
h er iki cepheye de vezirlerd en serdarlar nun için, padişah n ezdindeki telk in lerin e
gönderilm esi fikrini m üdafaa etm ekte, devam etti. N eticed e veziriazam Lala
bazıları da doğudaki m ağ lû b iy etin seb e­ M ehm ed P aşa’m n doğu serdarlığına, da­
bini serdarın .m ühr-ü h u m ayu n a sahip ir h a tt-ı hüm ayun çıktı.
olm am asına a tfetm ek teyd i. B öyle düşü­ Lala M ehm ed P aşa m ühim h izm etle­
nenlere karşı, N aim â (C: 1, S: 441) m ıı rine m ukabil ken d isin e reva görü len bu
ifadesiyle: «Eğer C iğala-zâd e’nin inhjzâ- m uam eleden çok üzüldü. Padişahı fik rin ­
mı sah ib -i hatem olm adığına h a m io lu - den vazgeçirm ek için çok uğraştaysa da
nursa, bu m ülâhaza bi m ânadır. Geçm iş D erviş P aşa’n m tesiri altında k alan pa­
dişah fikrini d eğiştirip em rini geri alm a­
senelerde n ice v ü zera -i m anend M usta­ dı. N asuh P aşa’nın: «İran serhaddine b e­
fa P aşa v e Ferlıad P aşa sa h ib -i m ü h r de­ raber gideriz v e u ğu r-u hüm âyunda nice
ğ iller iken y in e n ice fü tü h a t-ı c e lile ve h izm etler ederiz. İnşallahu teâlâ bir m er­
gazavat-ı cem ile vü cu d a getirm işlerdir. tebe m ahzuz olasız ki Engerus seferleri­
C iğala-zâde’n in inhizarm k en d ünün ta- n i uııutasız» d iy e verdiği te se llile r Lala
m aı v e su -î tedbİrindendir. H ususa v a - M ehm ed P a şa y ı sü k û n ete kavuşturm a­
cibül istim al olan K ürt ta ifeleri kendü- dı. Su ltan A hm ed’in sık ı em ri k arşısın­
den n efret etm ekle, onlar dahi im d at v e da çaresiz çadırının Ü sküdar’a kurulm a­
ittih ad etm eyüp yan verdiler» d iyen ler sını em retti.
vardı. B u m ütalea d o la y ısiy le, n ih a y et O sırada y in e D erviş Paşa’m n te si­
doğu cephesine N asuh P aşa’n ın batı cep­ riyle, Lala M ehm ed Paga’n ın çok itim ad
h esine de Murad P aşa’nm serdar tayin e ttiğ i adamı alan K apıcıbaşı M ustafa A -
ed ilm esin e karar verild i. ğa K astam onu sancak b ey liğ in e ta y in e -
N asuh Paşa doğu serd arlığın a g e ti­ dildi. Bu tayin m ü n aseb etiyle kalem e a l­
rilirken, kendisinin Kürt b eylerin d en dığı telh isin d e: «seferde zahire ted arik i­
M ir Ş eref’in dam adı oluşu gözönüne a lı­ n e yardım cıdır. Onun h izm etin i görecek
narak, k ü tlerle k olay an laşıp on ları ita - bir adam yoktur. Onu bu kulunuzdan a -
atta tutacağı düşünüldü. Bağdad v a liliğ i yırm ak kolum uzu kanadım ızı kırm aktır;
Ve doğu ordusu serdarlığına dair h a tt-ı a f buyrulup yanım ızda b ırak ılm ası rica
hum âyum m yazıl m asiy le N asuh P aşa’ııın olunur» sözleriyle, M ustafa A ğa’n ın ken­
serdarlığı k a file ş ti. A y n i zam anda R um e­ disine bı rakı im a sini isted iy se de, padi­
li b erylerbeyi Murad P a şa ’m n da A vu s­ şahın bu telh isin üzerine: «ihsan ettiğ i­
turya cephesi serdarlığın a dair h a tt-ı m iz sancağım ızı b eğenm ez mi?» cüm le­
hum âyun sâdır olduğu cih etle, V eziria­ sin i yazarak iade etm esi veziriâzam m ü ­

1735
züntüsünü bir kat daha arttırdı. N ihayet sızlık derecesinden çıkıp d elilik derece­
m ağdur veziriazam a felç isabet etti. B u­ sine varan bu adam K onya’da iken ser-
na rağm en, bir an önce otağına geçm e­ darlıktan azledildi.
si için ü st ü ste em irler yazıldı. D erviş
Paşa, İran seferine gitm em ek için sadrı- K uyucu Murad Paşa’nın
âzamin temaruz ettiğini söylediğinden Serdarlığı
padişahın en son emrinde: «taallül ve
tem aruzu bırakup otağa çıkasın» diye Tam sefer m evsim i olan yaz ortasın­
yazılm ış olduğu görüldü. Mehrned Paşa da D eli Ferhad Paşa azledildikten son­
ise; «en m utem ed kulunuz kim se irsal ra onun yerin e kim se tayin edilm edi.
buyurunuz ki gelsin de halim i görsün» B öylece 1606 senesinde İran hududuna
diye ricada bulununca, yollanan K apıa- bir serdarın idaresinde ordu sevk ed ilem e
ğası, M ehmed Paşa’nm m eflûç halini di. Bu v aziyet sadece 1606 senesi yazına
gördü ve vaziyeti padişaha arzetm esi ü- da m ünhasır kalm adı. Hattâ 1610 sen e­
zerine veziriazam a takazadan vazgeçildi. sine kadar, Nasuh ve Lala M ehmed Pa­
Bundan bir iki gün sonra da Lala M eh­ şaların tayininde olduğu gibi ism en bile
med Paşa öldü (21 haziran 1606). serdar tayinine şah it olunm adı. İran hü­
kümdarı, Ferhad Paşa sulhü ile k ayb e­
D eli Ferlıad Paşa’nın dilm iş olan İran topraklarını istirdattan
serdar tayin edilm esi sonra O sm anlı arazisinden parça kopar­
m aya uğraşm ıyordu. Bu sırada A nado-
Lala M ehmed Paşa’nm ölüm üyle I- iuda C elâli isyanları o kadar g en iş sa­
ran cephesi serdarsız kaldı. Lala M ehmed haya yayılm ış, Anadolu'nun intizam ve
Paşa’nın ölüm üne sebep olan D erviş P a­ d isiplini o derece bozulm uştu ki, bu iş ­
şa pek arzuladığı makam ı elde etm ekle ler düzeltilm eden İran’a büyük bir ordu
beraber, kendisi İran cephesine serdar şevki de hakikaten m üşküldü. Onun için
olm adı. Padişahın da hazır bulunduğu C ağala-zâde (C iğala-zâde) Sinan Paşa’-
bir toplantıda doğu cephesi serdarlığı nm ölüm ünden sonra, hüküm et, bir kaç
işi görüşüldü. Padişah, v ak it geciktiği sene m üddetle esas dikkatini C elâliler
için yen i bir serdar gönderilm esinin lü ­ üzerine çevirdi. C elâlilerle uğraşılırkeıı
zum suzluğunu ileri sürerken şeyhülislâm de İran harbi, âdeta unutulurcasına geri
bunun aksini m üdafaa etti. Hattâ, tayin plâna bırakıldı. C elâliler karşısında esas­
edilecek serdarın harekât yapm ası m ü m ­ lı m uvafak ıyetler kazanıldığı zaman İran
kün olmazsa H alep'te kışlam asını v e ba­ harbi hatırlandı. Bu neviden h areket ilk
harda oradan hududa ilerlem esinin d oğ­ d efa C iğala-zâde’nin ölüm ünden üç sene
ru olacağını arzetti. Şeyh ü lislâm ın bu sonra vuku buldu:
hususta padişahın h er söylediğini cerhe- C elâli tenkili ile uğraşan Veziriâzam
dercesine konuşm ası azli neticesini v er­ Kuyucu Murad Paşa, azılı C elâlilerden
di. K alen d er-oğlu ’nu Göksün yaylasın d a A -
V eziriazam D erviş Paşa n ih ayet D e­ lacaçayır m evkiinde, onu takiben de Ta-
li Ferhad Paşa’nm tayinini çıkarttırdı v e v il A hm ed’iıı kardeşini Şebinkarahisar
onu 21 haziran 1606 da Üsküdar’a geçirt­ ve Bayburd tarafında bozguna uğratm ış,
tirdi. Ferhad P aşa’nın yanına (N a - bu m u vaffak iyetlerini de bir yazı ile
im â C: 1, S: 448) altı bölük halkı, ceb e­ padişaha bildirm işti. K endisi ise. B ay-
ciler ile birlikte 10 bin yen içeri katıldı. burd’dan batı istikam etinde ilerlem ek
Karaman ve Sivas beylerb eyleri de k en ­ üzere harekete geçm işti. Yolda bir k o ­
disine yolda iltihak edeceklerdi. nakta 17 ekim 1608 de padişahtan bir
B ostancıbaşılıktan yetişm iş, m ü te- h a tt-ı hüm âyun aldı. V eziriazam ın C elâ-
h evvir ve çılgınca hareketleri ile göze lilere karşı kazandığı m u vaffak iyetten
batan Ferhad Paşa m aiyetindeki asker­ pek m em nun olm uş bulunan v e m em nu­
le K onya’ya kadar gidebildi. Yolda asker n iyetin i iki h il’at ve bir m urassa kılıç
kendisine itaatsizlik edip çadırını taşlar­ gönderm ekle de fiilen gösteren Sultan
ken serdar da onlara katılıp kendi çad ı­ A hm ed bu em rinde (N aim â C: 2, S: 45)
rını taşladı. Söz ve hareketleri p atavat­ şöyle diyordu: «Rumeli b eylerb eyliğin i

1736
istediğin kim seye verip m al defterdarım ni tayin ler yaptı. Bu cüm leden olarak;
Ahnıed Paşa’yı A sita n e-i saadetim e gön­ Tekeli M ehmed P aşa’y ı Van b ey lerb ey ­
deresin ve sen asker-i İslâm ile varup, liğine. T ürkçe-bilm ez H ü seyin ’i Şarkika-
Erzurum’da kışlayıp baharda A cem üze­ rahisar (Şebinkarahisar) sancağına ta­
rine yürüyesin». yin. Karaman eyâletin i yin e Zülfikar P a­
Padişahın em rinde açıkça göriiidüğü ş a y a tevdi ile D iyarbekir b eylerbeyi N a -
veçhile, veziriâzam Irar» üzerine y ü rü ­ sulı Paşa’yı vilâyetin e, D efterdar ve R u­
m ekle vazifelendirilm ektedir. Fakat V e­ meli beylerb eyi A hm ed Paşa’y ı da R u­
ziriâzam Kuyucu Murad Paşa, Anadolu m eli askeri ile İstanbul’a gönderdi. K en ­
C elâlileri tam m ânasiyle ezilm eden 1- disi de bulunduğu yerden hareketle E k i­
raıı cephesine gitm eye taraftar değildi. min son haftası içinde Tokad’a vasıl o l­
Bunun için padişaha yazdığı arizada, du. Burada da padişahtan şöyle bir h a tt-ı
kendisine geç iltihak etm esi d olayısiyle hüm âyun aldı. Bunda «bu h a tt-ı şe r i­
kızm akta olduğu R um eli beylerb eyi ve fim i aldığın yerde kışla!» d en ilm ek tey ­
defterdar E km ekci-zâde A hm ed Paşa'- di.
¡1111, yanında bulunm asıyle bulunm am a­ N aim â’nın (C: 2, S: 47) kaydına n a ­
sının m üsavi olduğunu ifadeden sonra; zaran; Kuyucu Murad Paşa’dan hoşlan -
«bu kulunuz için Erzurum'da kışlayasız m ıvan, bunun için İstanbul’a gelm esini
deyu buyurmuşsuz: v ilâ y e t-i A nadolu te ­ istem eyen Ş eyh ü lislâm M ehmed Efendi,
mam celâliden m asun m u oldu ki ben Sadaret kaym akam ı M ustafa Paşa, K ap-
bu tarafta k ışlayıp kızılbaş m uharebe­ ta n -ı derya H afız A hm ed Paşa gib i k im ­
sine gidevuz? Celâli bekayası yin e cem i­ seler D arüssaade ağası M ustafa A ğayı
yet iderlerse A sitân e-i saadette vüzera da ken d ilerin e bendetm ek su retiyle pa­
kullarınız d e fin e kaadir m idirler? Bu dişaha: A nadolu’da artık Celâli kalm a­
hususta saadetlû padişah hazretleri ne dığını, bunun için veziriâzam ın İran h u ­
buyururlar ise anınla am el olunur. Rûz-u duduna gitm esi lâzım geldiğini söylem iş­
kasım dahi yaklaştı, arpanın İrilesi beş lerdi.
filoriye, peksim etin okkası bir kuruşa Kuyucu Murad Paşa İstanbul’daki
çıktı». kethüdasından, kendisini ilgilendiren
Padişaha bu y azıy ı yazm akla bera­ hareketlere dair g izlice haber alm aktay­
ber, cevap gelin ceye kadar, alınan em re dı. Bu bakım dan son h a tt-ı hüm âyunun
im tisalen tuğları kaldırtıp Erzurum’a g i­ yazılm asına kim lerin sebep olduğunu da
dileceğine işaret olm ak üzere, o istik a­ öğrenm işti.
m ete doğru diktirdi. Bu v aziyet karşı­ Padişahın son em ri üzerine şu ari-
sında, asker: «kıtlık ve sıkıntı m evcutken zayı yazdı: «Erzurum’da k ışlayıp Şah
Erzurum’da kışlam ak n âsıl m üm kün o- üzerine gidesin diye buyrulm uş. Em ir
lur? padişahım ız bu d iy a n n ahvalini b il­ padişahım m dır. Bu kulunuz doksan y a ­
mez, yanm dakilerin sözlerine inanır; on­ şında bir p îr-i faniyim . Üm idim budur
lar ve sadnâzam m avdetinde nüfuzları ki: gaza yolunda şeh it olanı. B en kulun
kalm ıyacak olan kaym akam lar sadrıâza- Şah üzerine g ittik te henüz A nadolu’da
mın İstanbul’a geld iğ in i istem ezler. İki fa a liy ette bulunan C elâli bakiyeleri fır ­
sene sefer ile bu kadar m u zafferiyet ka­ sat gözetirler; bahusus İçel’de M ustafa
zandıktan sonra artık İstanbul’a dönmek Çavuş, A ydın ve Saruhan’da Y usuf P a ­
isteriz» dediler; ayni zam anda tuğları şa ve gayriler cem ’iy e t edüp m em alik -i
yeni dikildikleri yerden kaldırıp İstan­ m ahruseye el uzatırlar ise İstanbul’dan
bul istikam etine eski yerlerin e k oydu­ yin e serdar mı çıkarırsız? Bizi kendi h a­
lar. A yrıca ordu kadısını zahire fiy a tla ­ lim ize bırakın. İş sahibi işini bilir. E t-
rının bir listesin i yapm aya m ecbur bırak­ rafm ızdakilerin sözlerine uym ayın. E v ­
tılar ve bu listeyi padişahın h a tt-ı h ü ­ velâ kendi v ilâyetim izd e olan düşmanı
mâyununu getirm iş olan kapıcılar k et­ bertaraf edelim , ondan sonra d iyar-ı A -
hüdasına vererek sadnâzam m telh isi ile cem ’e gidelim ».
birlikte İstanbul’a götürülm esini tem in H a tt-ı hüm âyunu getiren leri bu c e ­
ettiler. vap ile gönderdikten sonra kendisi de
Kuyucu Murad P aşa bu telh isin İs­ İstanbul yolunu tuttu v e 18 aralık 1608
tanbul’a yollanm asını m üteakip bazı y e ­ de Ü sküdar’a vasıl oldu. B öylece, padi-

1737
şahııı iki defa yazılı em rine rağmen 1609 Kuyucu Murad Paşa Ü sküdar’dan
yazında harekât icra etm ek üzere K uyu­ hareketle İran’a doğru ilerlerken Şah
cu Murad Paşa’mn î ran serdarlığı fiilen A b b a si tehdit su retiyle İran fütuhatının
tahakkuk etm edi. Buna rağmen Murad iadesini tem in etm ek istedi. Bu m aksat­
Paşa 1609 baharında İran seferine çık ı­ la, Hayrüddin Çavuş adında bir elçiyi
lacağını ilân ile Çadırını Üsküdar'a kur- elin s verdiği m ektubuyla birlikte şaha
durttu; kendisi de 15 haziran 1609 da yolladı. M uktedir bir hüküm dar olan
Üsküdar'a geçti. L âkiıı buradan daha Şah Abbas, Osmanlı sadrıâzamının teh ­
ileri de gitm edi. Celâli isyanları başlığı didine pek aldırm adı. N itekim sadrıâ-
altındaki kısım da etraflıca izah ed ilece­ zama, yum uşaklıkla sertliği bir araya
ği veçhile; padişahı ikna suretiyle, Iran cem eden bir m ektup yolladı. Bu m ek ­
seferinden önce A nadolu’y u C elâlilerden tubunda: İkinci Şah İsm ail zam anında
tem izlem ek için uğraştı. A ydın v e Saru- akdi bozdunuz diyorsunuz. O saltanatta
han taraflarında faaliyette bulunan Celâli çok kalm adı ki ahdi bozacak bir hal zu ­
Y usuf Paşa ile S ilifk e taraflarına hâkim hur etsin. Sizin serhadlerdeki hâk im le­
olan Celâli M uslu Ç avuş’u bir takım vaad rinizin tüccarlam ıza tecavüzü vuku bul­
ve tedbirlerle kandırıp vücutlarını orta­ duğu zaman v a ziy et saadetli padişaha
dan kaldırdı. Sadrıâzam m bu işleri ba­ arzedilm işti. Bu yüzden n ih ayet m uha­
şarmak üzere Ü sküdar’da kalışı beş ay rebe çıktı. D evletiniz tarafından tatar
sürdü. Kasım ayılım sonlarına doğru askeri de ceibedilm işti. O arada Şirvan
Üsküdar’dan İstanbul’a döndü. B öylece üzerine yü rü yen İslâm Giray ve Gazi
1609 yaz m evsim i de İran’a karşı hiç bir Giray bozulup esir edilm işlerdi. Yine
şey yapılm adan geçip bitti. gelirlerse cezalanın bulurlar. A l-i O s­
K uyucu Murad Paşa’m n üç sene d e­ man padişahlarının k u vveti, askerinin
vam eden faaliyeti sırasında A nadolu’­ çokluğu malûmumuzdur. Lâkin bizim de
da muazzam sayıda insan öldürülm üş ve gazilerim iz, onların çokluğundan endişe
C elâliler ezilm işti. Bu sebeple, artık İ- etm ezler. Merhum Sultan Süleym an haz­
ran’a yürünebileceği m ülâhazasıyla bazı retlerinin merhum dedem Şah Tahm asp’a
hazırlıklar yapılıp vaziyet vilâyetlere verdiği ahidnâm e gereğince hudutlar
duyuruldu. Sadrıâzam Kuyucu Murad tesp it edilirse ben padişahın bir k ulu­
Paşa 29 nisan 1610 (5 safer İ019) da Ü s­ yum . Bir kim se düşm anlığına kavi o l­
küdar'a geçti. Harbin başlangıçm dan ve mazsa dostluğuna da itim ad edilm ez. B i­
nih ayet C iğala-zâde Sinan Paşa’nın U r- zim de dostluğum uz m üşahede edilir.
m iye Gölü civarındaki m ağlûbiyetinden Bunları söyleyen Şah A bbas m ektu­
bu tarafa, yalnız A zerbaycan değil Ş ir­ bunun sonunu: «Rızanız yoksa rey per-
van, Karabağ ve civarı b ile elden çık ­ d e-i takdirde olan zuhura gele, v e sse ­
m ış v e buralar 1606 yılın d a artık İran lam» d iye bitiriyordu. K uyucu Murad
hâk im iyeti altına girm iş bulunuyordu. Paşa esas itib ariyle 1555 A m asya m u a­
Bu arada Gürcistan’da da Osmanlı h â k i­ hedesi esaslarına göre sulh yapm ak is ­
m iyeti sona erm iş gibiydi. Binaenaleyh teyen Şah A bbas’a ikinci bir m ektup da­
24 m ayıs 1610 da Ü sküdar’dan hareket ha yazdı v e Hayrüddin Ç avuş’u şahın
eden Kuyucu Murad Paşa h alledilm esi mektubunu getiren Şem seddin’in yanm a
çok güç bir m esele karşısında bulunu­ katarak yolladı. Kuyucu Murad Paşa
yordu. İranlılarla ya uzun m üddet u ğ ­ (N aim â C: 2, S: 85) m ektubunda: «Tatar
raşılıp kaybedilen yerler geri alınacak, askeriyle m ubahat olunur dem işsiniz;
veyahut da başka türlü bir tesviye yolu Tatar, padişahın sair kulları gibidir; han­
aranacaktı. ları esir oldu ise m ukaddem den ola g e­
Sadnâzam m başında bulunduğu or­ len budur ki bir d ef’ada m ağlûp olan
dunun askeri, Rumeli b eylerbeyliği ve bir d ef’ada galip olur. Eğer sizin taraf­
atlı ve piyade kapıkulundan başka esas tan esir olanlar tadad olunsa bu sizin i-
itibariyle A nadolu tarafının efradından çin baas-ı hacabettir. Saadetlû padişahın
m ürekkepti. Yâni Anadolu, Karaman, hutbesi okunduğu m em leketler iade o-
Sivas, Halep, Şam , Çıldır, Erzurum, lunursa, ben dahi padişahın bir am el-
Kars, Van eyâletleri ile Kürt beyleri a s­ roanda kuluyum , sözüm geçer üm idin­
kerleri vardı. deyim ; m abeyninize girerek, sulh ve

1738
salaha say edüp k em a fiy ü lev vel kat'ı s ı­ rad Paşa padişahın bir h a tt-l ile Nasuh
nır tavin-i sugur olunduktan sonra dö­ Paşa’m n mektubunu alınca onu kendi
nüp giderim. Ve ilâ, padişahın dünya sa ­ yanına çağırarak:
rayında Abbas nam ına hâkim olduğuna — Bu yazı kimindir?
rızay-ı humayunu yok tu r A sk er-i İslâm D iye sordu. Nasuh Paşa hiç tereddüt
nice yıllar bu tarafta k ışlayıp ve rey etm eden:
perde-i takdirde m ukadder olan sûret- — Benimdir.
peziı- oluncaya kadar söz ederler. B iina- Cevabını verdi. Bunun üzerine sad­
en ayetullah-ı tealâ intikam alınm ak m u­ rı âzam:
hakkaktır» dem ekteydi. — Vaad ettiğin iz kırk bin altun ile
Sadnâzam Erzurum önüne v a sıl o l­ levazım ı veriniz!.
duğu sırada H ayrüddin Çavuş Şah A b - Dedi. Nasuh Paşa yin e tereddüt v e
bas’ın yanından, döndü (16 eylü l 1610). korku eseri gösterm eden m üsait cevap
İran hüküm darı Osmanlı sadnâzam ınr vererek sadnâzam m isteğin i yerin e g e ­
cevapsız bırakm am ıştı. Şah Abbas. o za ­ tirdi. Celâli harekâtı esnasında pek çok
manki m evcut ahvale göre bir tesmiye cana kıym akla nazarı dikkati celbeden,
sureti tek lif etm ekteydi- K uyucu M u- Suçu bundan çok h afif olduğu halde D ef­
rad Paşa ise bu defa da, daha ön~eki terdar Ahmed P aşa’y ı öldürm ek için u ğ ­
mektubunda bahsettiği şekilde, padişah raşısını gözönünde bulunduran kim seler
nâmına hutbe okunm uş olan yerleri *j.- hayretlerini gizliyem ediler. Kuyucu Mu­
m;:men tahliye etm esini istedi. rad Paşa ise, hayretlerini açıklıyan bu
Sadrıâzan; K uyucu Murad Paşa bir adamlara: «Bu herif şeci', nanıdar v e
taraftan Şah ile böyle m ektuplaş: rken bahadır, vücudu devlete gerekli adam­
b;r t ¡¡raftan da, pek hızlı olm am ak ü ze­ dır. Bunu idam v e ifna etm ek D ev let-i
re ileri hareketine devam ediyordu. İran  liy y e’ve hizm et değildir. M esned-i sa­
toprağına girildiği sırada Şahtan ¿çelen darete lâyık adamları öldürm ek bize y a ­
b;r elçi, hüküm darının. Osm a rujlardan kışmaz» cevabım verdi. ;
¿aptectılezı topraklar için bir riev> i azmi -
K uyucu Murad Paşa 1610/1611 kışını
:iut olmak üzere her y ıl iki yü>: yüî' i-
D iyarbekir’de geçirdi. S-sfer m evsim ini
pek gönderm ek şartiyle sulha hazır o l-
addedilen yazın g elm esiyle çadırını şe ­
'.ıı;ğı,ntı bildirdi. K uyucu Murat.; Pa..a ou
hir haricine kurdurup yakında hareket
İrsti elçisini İstanbul'a gönderip k endi­
edeceğini İran hüküm darına duyurdu.
si Tebriz'e doğru iler]em ekte devam e t­
Çarpışm aktan ziyade sullıü tem in arzu­
ti. N ihayet 11 kasım 1610 da 'jVbri.: y a ­
sunda olduğu anlaşılan sadnâzam , h u ­
kınındaki A cıçay m evk iin d e İran kuv­
dudun hayli yakınında bulunduğu h a l­
vetleriyle karşılaştı. K uyucu Murad l ’a-
de, askeri harekât için m üsait m evsim e
şa buraya geldiği zaman Şah Abbas da
dc girilm esine rağm en harekete geçm e­
o civardaki Surhâb tepesindeki karar-
di. O sırada Şah AbbasTn sulhu tem in
gâhm daydı. îk i taraf da birbirini gördü­
hususunda geçer, sene yap tığı tek lifleri­
ğü halde ne Murad Paşa, ne de Şah A b­
n in sonuncusunu yin e tekrarladığı g ö ­
bas m uharebeye cesaret edem edi. Osman-
rüldü. Kuyucu Murad P aşa ise hareket
lı ordusunda m ühim m at bol olm adığı
hazırlığı ile m eşgulken 5 ağustos 1611
gibi erzak sıkıntısı da m evcuttu. Onun
için hiç bir çarpışma olm adı ve Kuyucu de öldü.
Murad Paşâ ordu ile D ivarbekir’e g el­
di. Nasuh Paşa’m n Serdarlığı
Veziri âzam K uyucu Murad Paşa v e Osmanlı-Îraıı sulhü
Tebriz’e doğru ilerled iği sırada D ivarbe-
kir bejderbeyi N asuh Paşa padişaha bir Sadnâzam K uyucu Murad Paga ö -
mektup yazarak, kırk bin al tun takdim iünce yeniçeri ağası S ip ah i-zâde M eh-
etm ek ve orduyu kesesin d en beslem ek m ed A ğa bir m eciis-i meşveret, top lıya-
şartiyle sadrıâzam lıkla serdarlığm ken ­ rak, İstanbul’dan yen i bir serdar tayin
disine tevcihini rica etm işti. Sultan A h - olununcaya kadar m uvakkat bir serdar
med ise, Nasuh Paşa’datı gelen m ektubu seçm ek istedi. Bu m ecliste D iyarbekir
sadrı âzam’a gönderm işti. Kuyucu Mu­ beylerb eyi V ezir Nasuh Paşa’nm m uvak­

1739
kat serdarlığına karar verilerek vaziyet kasım 1612 de imza edildi. M uahedenin
İstanbul'a arzedildi. Padişah da Nasuh şartları şöylaydi:
Paşa’m n serdarlık v e sadrıâzaznlığmı 1 — İran hüküm eti her sen e O sm an­
u ygun bulm uş, olduğundan m ühr-ü h u - lIlara ikiyüz yü k ipek verecektir.
m âyunun ona gönderilm esini tensip (22 2 — Sultan Selim zam anındaki sı­
ağustos 1611) ile vaziyet D iyarbekir’e nır iki d evlet arasında sınır kabul ed i­
bildirildi. lecektir.
D iyarbekir karargâhında bulunan 3 — Bağdad eyaletin e tâbi ola n Sİn-
N asuh P aşa’nm sadnâzam ve serdar ta­ car oğlu M ubarek’ın elindeki topraklar
y in edildiğini Öğrenen İran şahı sulh yin e Bağdad eyâletin e bağlı bulunacak­
hakkm daki tek lifin i y in e tekrarladı. Şah tır.
A bbas’ın tek lifi bu defa kabul edild iğin ­ 4 — Şehrizor ey âletin i v e K ürdistaıı-
den İran hükümdarı taahhüt ettiğ i ipeği iiı bir kısm ını eld e etm iş olan Halo
peşinen tahsil edebilm ek için m em lek e­ H an’dan buralar istirdat olunurken İ-
tinin m uhtelif yerlerin e m ültezim ler ç ı­ ranlılar ona yardım etm iyecektir.
kardı. Serdar N asuh Paşa ise su lh ta ­ 5 — İran hacıları, bundan sonra,
pek em n iyetli olm ıyan Bağdad - Basra
karrür ettiği cihetle askerlere m em lek et­
yo lu y le d eğil H alep - Şam yo lu y le H ac­
lerine dönm eleri için m üsaadede bulun­
ca gideceklerdir.
du. K endisi sulhu im zalayacak olan İran
h eyeti gelin ceye kadar kapıkulu askeri 6 — O sm anlılara sadakat gösteren
Şam hal v e sair D ağıstan hâkim lerinin
v e m aiyeti halkı ile D iyarbekir’de kaldı.
kendilerine v e m em leketlerine İranlılar
İran hüküm darının verm ek istediği ip e­
tarafından zarar v e ziyan verilm iyecek;
ğin tahsili bir sen elik zamanı gerektirdi­
ğinden Nasuh Paşa da bu kadar m üd­ Rusların Tcrek sahillinde inşa etm iş o l­
dukları kalenin yıktırılm ası hakkında
detle D iyarbekir’de oturdu.
padişahın em rinin icrasına İranlılar m a­
N ih ayet ikiyüz yü k ipeği de y a n la ­ ni olm ıyacaktır.
rına alan İran h eyeti D iyarbekir’e g elin ­ 7 — îslâm m sünnî büyükleri hakkın­
ce, N asuh Paşa bunları da beraberine a- da İranda hakarette bulunulm ıvacak. î -
hp hüküm et m erkezinin yolunu tuttu. ranlılarm aldıkları yerlerdeki sünnîlsr
Ve 27 ev lû l 1612 de İstanbul'a v a sıl o l­ tazyikle şıîliğe zcrJanmıysrak; k en d i r ı­
du. Sulh akdetm ek üzere İstanbul’a g e­ zası ile bu tarafa geçm ek istey en sütm i-
len bu h eyet, Ş ah ’m kazaskeri m akam ın­ lere İranlılar m üsaadekâr davranacaktır.
da olan «Kadıhan» adındaki şahsın re­ İstanbul’da aktedilen ve N asuh P a ­
isliğinde Isfahan ve K azvin kadılarından şa sulhü d iy e de anılm ası m üm kün olan
m ürekkepti. bu m uahede neticesin d e 1578 - 1590 fü ­
İran h eyeti ile yapılan m üzakereler tuhatı elden, gitm ekteydi. Gerçi m u ah e­
sonunda m uahedenin esasları hazırlan­ de m addeleri arasında görüldüğü üzere;
dı. Bu defa m uahedenin hazırlanm a ve D ağıstan Ş am halı v e sair D ağıstan h â ­
yazılm ası işine, m utad olduğu üzere re- kim leri O sm anlılara bağlı k alacaktı. F a­
isülküttab veya nişancı değil, Hoca S a- kat Şirvan arazisi elden g ittiği cihetle,
deddin E fendi-zâde şeyhülislâm Mehmed K afkas dağlarının güney kısm ında Da­
Efendi m em ur edilm işti. B öyle y a p ılı­ ğıstan toprağı ile im paratorluğun arazi
şının sebebi, m uhtem elen, en önem li n ok ­ irtibatı k esilm iş oluyordu. Onun için D a­
tası da, bir sen e önce tesp it edilm iş olan ğ ısta n ’ın O sm anlılara bağlılığı nazarî
m uahede şartları arasında dinî h u su sla­ kalm aktan ileri gidem em iş, G ürcistan’ın
rın da m evcu t bulunm ası adandır. 1603 esas büyük kısm ında olduğu gibi burada
senesinden beri devam eden harp haline da fiiliy a tta İran nüfuzu hâkim rol o y ­
nih ayet verm ekte olan bu m uahede 20 nam ıştır.

CELÂLİ İS YANLARI

Birinci Ahm ed zamanında Osm anlı lerin başında A nadolu’daki C elâli isyan-
hükiim etini en fazla işgal eden m esele - la n gelm ekteydi. Ü çüncü M ehm ed za-

1740
inanından iki iane m ühim harp d e v re­ intikal etm e, bazıları da C elâliliğe yeni
dilm işti. Bunlar; A vusturya ve İran gibi başlayanlardan m ürekkep bulunm aktay­
iki büyük d evlete karşı yapılıyordu. Ü - dı. Eıı m ühim C elâ lilen Tavil Ahm ed,
çüneü M ehmed'in son yılların d a, devleti, K alender-oğlu M ehmed, Kara Sait, Saç­
A vusturya’y a karşı sulh yoklam asında lı, C anbolat-oğlu Ali Paşa, M eymun,
bulunm aya sevkeder» â m iller arasında A ğaçtan Piri, Muslu Çavuş, Y usuf paşa
Anadolu isyanlarının da h issesi vardı. idi. Bunlardan başka bir kaç bin kişilik
Bu vaziyet A vusturya sulh m uahedesine m aiyeti olan bir h a y li Celâli reisi m ev ­
do muhakkak ki tesir etti. M aamafih, A - cuttu.
n ad olu isyanlarının esas büyük tesiri İ-
ran harbi üzerine vuku buldu. Buııdan Tavil Ahmed
önceki bahiste işaret ed ild iği v eçh ile, is­
yanlar yüzünden İran cephesi bir kaç B irinci A hm ed devrinde ilk vuruşu­
sene m üddetle tam m ân asıyle ihm al e- lan C elâli «Tavil» d iy e anılan «Uzun
dildi. Ahmed» dir. (Naisnâ tarihinde, Z itvato-
ü çüncü M ehmed devrinin eıı mühim rok m uahedesinden önceki devre için bu
C elâlisi K arayazicı ile onun kardeşi D e­ eşkiyadaıı sadece «Tavil» diye bahsedil­
li Haşan'dı. Bu padişah zam anında A - m ekte; Ham m er ise, «Tavil H alil» şek ­
nadolu’daki isyancılara karşı gen iş ça p ­ linde kaydetm ektedir. Fakat, Z itvato-
ta m ücadeleye girişilm iş, bazıları harp­ rak m uahedesinden sonraki C elâli ten ­
lerle öldürülm üş, bazılarına da m evki kili kısm ında Tavil A h m ed -oğlu Mehmed
verilm ek su retiyle isyan sahasından u - şeklinde bir ifad eye raslanm ası bakım ın­
zaklaştm lm ışU . B öylece, n isb î bir y a n dan, p eşinen adı zikredilm eyen şahsın
sükûn devresi tesis ed ilm işse de isy a n ­ T avil Ahmed olduğu anlaşılm aktadır.)
cıların kökü kazınm ış değildi. İsyan cıla­ C elâlilerle esas m ücadele safhası Z ilv a -
rın ortadan kaldırılm ası için, esa s itib a ­ torok m uahedesinin afetinden sonra a -
riyi? şiddete başvurulm akta, şid d et y o - çı İmiş Ur. Fakat Tavil A hm ed'in tenkili
lu yle başa çıkılm ası im kânı bulunam a­ için harekete geçilm esi daha öncedir.
yınca da âsi reislerin e sancak b ey liğ i v e ­ T avil’in ten k ili vazifesi ev v elâ D a-
ya b eylerb eylik verilm ek suretiyle tâviz vud Paşa’ya verilm ek istenm iş, lâkin o -
yoluna gidilm ekteydi. B u hareketlerle nun acz izhar etm esi üzerine, sabık H a­
birdenbire isyanların sonu alıııam a2 dı. lep b eylerb eyi N asuh Paşa bu iş için ser­
Zira, üçüncü M ehmed devrindeki isyan ­ dar tayin edilm iştir. O sırada kendisine
lar m ünasebetiyle zikrettiğim iz isyan se ­ Anadolu b eylerb eyliği tevcih ed ilen G eç-
beplerinin ortadan kaldırılm ası lâzımdı. dehan (G czdehan) A li Faşa'ya da a s­
Bunların tam am ı ise, birdenbire tahak­ keri ile b irlikte N asuh Paşa’n m em rine
kuk ettirilebilecek şey ler değildi. İsyan girm esi teb liğ olunm uştur.
doğuran h astalığın m ik rop lan cem iyetin N asuh P aşa’m n em rindeki hüküm et
bünyesine bir h ayli işlem işti. Onun için, k u v v etleriy le T avil A hm ed’in karşılaş­
isyanlar Birinci A hm ed devrinde de, d a ­ m ası B olvadin köprüsü önünde vu k u b u l­
ha sonra da devam etti. Bundan da y a l­ m uştur (1 kasım 1605)- K öprünün bir
nız hudut b oylan n d ak i m uharebelerde başında N asuh Paşa, öteki tarafında da
başarı temin, ed ilem iy srek im paratorluk sekiz bin k işilik k u vveti olan C elâli T a ­
sınırlarının küçülm esine boyun eğilm ek ­ v il durm uştur. N asuh Paşa, C elâlilerm
le kalınm adı; esas büyük zararı A nado- köprüden, geçerek hücum a kalkacakları­
dolu Türklüğü v e A nadolu’nun şehir, köy n ı tahm in etm ediğinden buna göre terti­
ve kasabaları çekti. B ir taraftan onbin- bat alm akla m eşgulken, C elâliler b ir­
Ierce Türkün kanı akarken bir taraftan denbire köprüden geçerek hüküm et k u v­
da A nadolu harabolup fak irleşm ek te de­ v etleri üzerine yüklenm işlerdir.
vam etti. Bu âni v e c ü r e tli hücum karşısında
Nasuh P aşa’nm askeri bozulm uş bir k ıs­
M ühim Celâli reisleri mı harp sahasında can verirken esir d ü ­
şenlerin çoğu da T avil’in gözü önünde
Birinci Ahm ed devrindeki celâli re­ öldürülm üştür. M uharebeyi kazanan T a­
islerinin bir kısmı daha önceki devirden v il, B olvad in ’e girerek kasabayı yakıp

1741
tahrip etm iş, halkından, bir çok insan da padişahın hocası, Bursa'va harek et e -
öldürm üş, tahrip v e yağm ası sadece dilm eden önce ü v e y s P aşa-oğlu M ehmed
B olvadin'e m ünhasır kalm ıyarak o civ a ­ Paşa'm n k en d isin e m ektup gön d erd iği­
rı hep ayni akıbete uğratm ıştır. ni; bu m ektubunda yirm i bin kadar a s­
A skerin in birdenbire m ağlû b iyetin e ker toplam ış olduğunu v e k en d isin e ser-
şahit olan X asuh P aşa bu badireden ö y ­ dariık tev cih ed ild iği takdirde C elâlileri
le bir kaçış kaçm ıştır ki, atının başım tem izley eceğ in i kaydetm iş olduğunu b il­
S eyd işeh ir'e vardıktan sonra ancak çek ­ dirdi. Padişahın h ocasının bu sözleri ü -
m iştir. Oradan K ütahya’ya geld iğ i za­ zerine Ü v ey s P aşa-oğlu M ehmed P aşa­
m an m ağlû b iyet suçunu Geçdehan A li y a v eza ret payesi tevcih v e seraskerlik
P aşa’y a yü k leyip adam cağızı orada idam beratı gönderildi. F akat bundan m üsbet
ettirm iştir. Kâtib Ç elebi, «Fezleke» sin ­ hiç bir n etice çıkm adı. N aim â’n m (C: 1,
de: G eçdehan A li P aşayı sert v e acı k o ­ S: 434) an lattığın a göre: «varan em r-i
nuşan, haksız idam lar yapan bir adam şerife h iç cevap verm eyüp n e ateb eye
şek lin d e tarif ederek, bu idam ın isa b et­ geld i v e ne C elâli üzerine g itti. H em an
li olduğunu im a eder tarzda ifa d e k u l­ m eskeni olan G üzel-h isa r’da oturup iy ş-u
lanır. işrete m eşgu l oldu. Hoca Efendi h u zu r-u
padişahide hacil kalıp ve b öyle sözlere
Sultan A hm ed’in B ursa’ya gitm esi aldandığına nadim olup bir dahi p ad i­
şahı sözüne itim ad ettirm eğe im kân k a l­
T avil A hm ed'e m ağlûp olan N asuh madı».
Paşa K ütahya’da b ek lem iyerek sür’a tle Padişahın B ursa’ya gitm esinden C e­
İstanbul yolunu tuttu. Ü sküdar’a u la şın ­
lâ lileri ten k il hususunda hiç bir m ü sb et
ca bir kayığa binerek doğruca S aray- n etice alınm adı. Z âten kendisi de B ur-
burnu’na çıkan serdar, padişahtan m ü lâ - sa ’da on gün kadar kalıp İstanbul’a dön­
k a t ricasında bulundu. E şkiya zulm ü a l­ dü. Bu arada m üsbet sayılacak bir h â­
tında in leyen A nadolu’nun durum unu dise olarak, e v v elc e Y em işçi Haşan P a­
etraflı şek ilde anlatınca: N aim â’n ın (C: şa tarafından defterden silin m iş olan
1, S: 433) diliyle: «A nadolu’da C elâliler dört beş bin sipahinin tekrar h izm ete a -
tuğyanı a teb e-i ülvada v ü k elâ ih m a lin - lın m ası zikredilebilir. Bu sip ah iler ara­
dendir, d eyu fazl perdazlık edince; p a ­
dişah bizzat A nadolu seferin e g itm eğe larından seçtik leri dokuz k işiy i padişaha
bir ih tiyar talebkâr oldu». Padişahın bu göndererek af d iley in ce padişah bunların
arzuyu gösterm esi üzerine m ü fti, h o c a -i tekrar deftere k ayıtların ı em retti. A ffı
sultan î v e sair erkânın da oraya d a v etiy ­ m üteakip sipahilerin bir kısm ı Davud
le yap ılan m üzakere v e m ünakaşayı m ü ­ P aşa’y ı bir kısm ı da N asuh P aşa’y ı ta k ­
teakip .Sultan A hm ed’in B ursa’y a kadar v iy e y e gönderildi. Padişahın avdetinden
gitm esi karar altın a alındı. bir kaç gün sonra, daha önce bazı C elâ­
B unun üzerine, B ursa m u hafazasın­ lile r için tatbik ed ild iğ i şek ild e T a vil’e
da bulunan N akkaş H aşan P aşa’y a B ur­ karşı da tâviz yo lu tercih ed ilerek k en ­
sa sarayını hazırlam ası için em ir gön d e­ d isin e b ey lerb ey lik beratı gönderildi.
rildi. Bu arada padişahın annesinin ö lü ­ F akat bunu kabul ile eşk ıy a lık ta n v a z­
mü vuku buldu. Sultan A h m ed ’in B u r­ geçtiğ in e dair hiç bir haber çıkm adı. D a ­
sa’y a gitm esin i doğru bulm ayan erkân, ha sonra T a vil A h m ed ’den bir m ektup
onun, annesinin ölüm ü m ü n aseb etiyle bu alan sadaret kaym akam ı Sofu S in an P a­
fikirden vazgeçeceğin i um dularsa da şa, bu k u v v etli â siy i y o la getireb ilm ek
tahm inleri doğru çıkm adı. için A nadolu, S iv a s v e H alep ey a letle r i­
Sultan A hm ed k ışın şid d etin e ald ır- nin tevcih i tek lifin d e bulundu. T avil A h ­
m ıyarak, annesinin ölüm ünün yed in ci m ed ’in m ek tubunun tesiri altın d a k a la ­
günü bir kadırgaya binerek M udanya ü - rak, onun isted iğ i y erleri, yani bir h ü ­
zerinden B ursa’ya g itti (A ralık 1605). küm darlık arazisi tutacak kadar gen iş
P adişah B ursa’ya gidin ce m ecburen d i­ sahayı bir âsi reisin e tevcih te k lifi gib i
van erkânı da oraya gitm işti. T abiî d er­ ted b irsizliği padişahça hoş k arşılan m ıya-
hal divan toplantısı yapılarak C elâlilere rak derhal azledildi v e H ızır Paşa sada­
karşı yapılacak işler görüşüldü. Bu ara­ ret k aym akam lığına getirildi.

1742
Tavil A iım ed-oğlu M ehm ed ile
m uharebe
B olvadin h âd isesin d en bir sene son­
ra N asuh p aşa C elâlilerle ik in ci bir m u­
harebe daha yap tı. O sırada N asuh P a­
şa B ağdad v a liliğ in e tayin ed ilm işti. Y e­
n i v azifesin e başlam ak üzere o tarafa
geld iği zamanı T avil A hrned-oğlu M eh-
m ed ’in sahte bir ferm anla B ağdad v a li­
liğ in i e le geğirm iş olduğunu gördü. T a­
biî bu eşk iya reisin i ted ip için derhal
faaliyete geçti. Bu m ak satla asker top­
lam aya uğraşırken civardaki K ü rt b e y ­
lerine d e m üracaat etti. K ürt b ey lerin ­
den bazıları N asulı P a şa y ı oyalayıp as­
ker verm edi. O da daha fazla b ek lem e­
nin, Celâli reisinin k u v v etlerin i arttır­
m asına sebep olab ileceğin i anladığı c i­
h etle, top lıyab iid iği kadar askerle B ağ­
dad üzerine yürüdü (4 aralık 1606). N a­
suh P aşa’m n yan ın d a B asra v a liliğin d en
m azûl p iy â le Paşa, Cezire hâkim i ve
Rakka beylerb eyi olan K ürt M îr Ş eref
ve Şehrîzor b ey lerb ey i V eli P aşa vardı.
T a v il A h m ed -oğlu M ehm ed, N asuh
P aşa’m n B ağdad’a yürüdüğünü görünce Birir.ci A hm ed
kaleden dışarı çıktı. M aiyetin d e bir h a y ­ (M acarca, A M agyar N em zet T örtenete
li asker olduğu v e urbandan Em ir A h ­ adlı tarih kitabından)
m ed ile de gizliden an laştık tan başka.
N asuh P aşa’n m sekbanlarına el altından
irna’n m (C: 2, S: 5) kaydına nazaran :
otuzbin a liu ıı gönderdiğinden k endisine
C anbolad-oğlu A li B eyin m ensup b u lu n ­
güveniyordu. N itekim B ağdad önünde
duğu K ürt Canbolad aşireti beyzad eleri­
cereyan eden m uharebede Nasulr Paşa
n e ev v elce K ilis sancağı ocaklık olarak
m ağlûp oldu. N asuh P aşa’n m k en d isi i-
v erilm işti. B aşvek âlet arşivinde 4 n u ­
k i yerin den yaralan d ığı gib i Şehrizor
m aralı Mü hinim e defterin in 4 ün cü sa y ­
b eylerb eyi V eli P aşa da şehid düştü.
fasında; 12 num aralı M ühim m c d efterinin
N asuh P aşa’n m , m a ğ lû b iy etin i m ü ­
27 v e 59 uncu sayfalarında Canbolad a i-
teakip kışı geçirm ek üzere Mir Şeref'in
ocaklığı olan C ezireye g elişin d en kısa le riy le ilg ili hüküm lerden anlaşıld ığına
m üddet sonra, T a v il-o ğ lu B ağdad’da h a n ­ göre; fcu ailenin K ilis civarına y e r le şm e ­
çerlenerek öl dürü Imüş tü. leri, buraların O sm anlı idaresine g ir işi­
ni takip ed en y ılla ra rastlam akta v e
Canbolad-oğlu hem en hem en o zamandan b eri K ilis
sancak b ey liğ i bu a ile ferdlerinin elinde
B irinci A hm ed zam anında d ev lete bulunm akta idi.
isyan eden C elâlilerd en en m ühim m i D e v le te karşı isy a n eden A li B ey
C anbolad-oğlu A li P aşa’dır. B u âsi r e i­ (P aşa) in ağab evsi v e y a am cası olan
sinin fa a liy eti yaln ız etrafın a topladığı H ü seyin B ey, daha önce aşireti halkı ile
k u vvetlerin çokluğu bakım ından değil, bazı seferlerde hazır bulunm uş v e d e v ­
isyan hareketini, istik b â lin i ilâ n v e d e v ­ le te h izm et etm işti: C iğala-zade Sinan
le t teşk ilâtı kurm aya teşeb b ü s şek lin e Paşa İran’a y ü rü yen ordunun serdarı
sokacak derecede ileri götürm esi b a k ı­ bulunduğu sırada, N asuh Paşa’n m ü ze­
m ından eh em m iyet arzeder. rinden H alep b eylerb eyliğin i alarak a y ­
K âtib Ç elebi v e ondan n aklen N a- n i y eri C anbolad-oğlu H üseyin B ey (P a ­

1743
şa) e verm işti. N asuh Paşa ise, ocaklık S eyf-o ğ lu 'n u m ağlûp edip şehre gird ik ­
olarak bir yere sahip olanlara b e y le r­ ten ve bir çok m al ed in d ik ten sonra bu
b eylik tevcih i işin in gayrı kanuni old u ­ adam la barıştı. Ondan sonra Ş am ’a ile r -
ğunu gözönünde bulundurarak üç ay liy erek şehri m uhasara, o civarı yağm a
m üd d etle C anbolad-oğlu H üseyin P aşa’- ve tahrip ettik ten sonra H alep’e d ö n e­
n ın m ü tesellim in i H alep ’e sokm am ıştı. rek, isyan ın ı ayrıca İlân etti. C anbolad-
C iğala-zâd e’ye gelince; bir taraftan v a ­ oğlu A li Paşa askerini iy i bir düzene
ziy eti İstanbul'a yazarken bir taraftan sokm ak üzere teşkilâtlandırdı. Bu işi
da, ey â letin idaresini C anbolad-oğlu’na yaparken Osm anh askeri teşk ilâ tın ı ör­
teslim ile k endi yan m a gelm esi için e - n ek aldı. N aim â’nm (C: 2, S: 7 v e 8) k a y ­
m ir yazm ıştı. N ih ayet, N asuh P a şa y a , dettiği veçh ile: A tlı v e yaya olm ak ü ze ­
İstanbul’dan serdarlara tanınan se lâ h i- re iki sın ıf sekban vücuda getirdi. Y aya
y etin gen işliği katırlatılın ca N asuh Paşa sekbanları y en içeriler biçim inde yü z a lt­
H alep’i C anbolad-oğlu H ü seyin P aşa’ya m ış ik i bölü ğe taksim ederek h er b ö lü ­
teslim ile İstanbul’a gitm işti. B öylece ğün başına birer çorbacı yani bölük ku­
C anbolad-oğlu H üseyin Paşa, C iğala-zâ- m andanı tayin etti. M aaşlı asker olarak
d e’n in yan lış icraatiyle usûl v e kanun nizam ladığı bu y a y a sekbanlara b aşlan ­
h ilâfına H alep v a lisi h alin e g elm iş b u ­ gıçta üçer akçe, bilahara terakki v o lu y -
lunuyordu. le sekizer akçaya kadar y ev m iy elerin i
C anbolad-oğlu’na H alep v a liliğ in i yü k seltti. Üç ayda bir pastal, k oyun ak-
verirken kanunları çiğ n iy en C iğala-zâ- çası, barut, fitil v e kurşun gib i m ü h im ­
de, bilahara onu k end isin e iltih ak a davet m at tevzi ettirdi. Bu para v e m a lzem e­
etm iş, H üseyin Paşa da ey â leti askerini ler m îrîden, yan i tesis etm iş olduğu h â ­
alarak İran’a gitm ek üzere y o la çık m ış­ zineden verilm ek teyd i. C an b olad -oğlu ’-
tı. İran harbi kısm ında zik rettiğim iz v e ç ­ nun bu teşk ilâ ta dahil piyad e tü fen k en-
h ile, H üseyin P aşa’n ın g eç kalm asına k ı­ dazlarım n m iktarı 16 bin 700 kişi tu t­
zan C iğala-zâde bu şahsı V an’da idam m aktaydı. A tlı sın ıfm d a da O sm anlı si-
ettirm işti. pah teşk ilâ tın ı örnek tutarak a ltı bölük
İşte, C anbolad-oğlu ailesin in C elâli- m eydana getirm işti. A tlı sekbanların y e ­
ler arasına karışm asının bu h âd ise üzeri­ kûnu ise 18 bin kişiyd i. A tlı v e y a y a sek ­
ne vuku bulduğu görülm ektedir ki; on­ banlar m untazam an d efterlere k a y d ed il­
lara hem yü k sek m akam verm ek, hem m iş olup, d efterler H alep’te h ıfz ed il-
de haksız yere idam ettirm ek su retiyle m ekteydi.
isyanlarına sebep olm ak bakım ından b i­ H am m er’in (C: 8, S: 87) b ild ird iğin e
rinci d ereced e suçlu C iğala-zâd e’dir. A m ­ göre; C anbolad-oğlu, sadece a sk erî te ş­
cası H ü seyin ’in idam ı üzerine, H alep ’te k ilâ t m eydana getirm ek le de k alm am ış
onun v ek ili olarak bulunan A li derhal nam ına hu tb e okutup para bastırm ış,
etrafına 20 bin k işilik k u v v et top lıy a - T oskana hüküm darı olan A rşidük F er-
rak d evlete isyan bayrağım kaldırm ıştır. dinand ile 2 ekim 1607 tarihinde bir
O sırada daha A vusturyalIlar ile su lh m aahede akdetm iş, d iğer A vrupa d e v ­
im zalanm am ış bulunduğundan, Canbo­ letler iy le de ittifa k için m ü nasebetler
lad -oğlu A li’y e H alep b ey lerb ey liğ i te v ­ kurm aya çalışm ıştır.
cih ed ilm ek su retiyle yum uşatılm ak ve
oyalanm ak istenm iştir. Fakat onun, bu
tevcih lere rağm en isyandan vazgeçm e­ V eziriâzam K uyucu Murad P aşa’nm
diği v e asıl kanlı h arek etlere bundan C elâlilere karşı faaliyeti
sonra sebep olduğu görülm ektedir.
C anbolad-oğlu A li P aşa gem i azıya
Canbolad-oğlu’nun kurduğu aldığı v e h üküm darlığını ilâ n ederek
askerî teşk ilât d ev let için en d işe v eric i h ale g e ld iğ i sı­
rada Z itvatorok m uahedesi akdedilm iş,
C anbolad-oğlu A li, ken d isin e b e y le r­ b öylece C eiâlilerle daha esaslı şek ild e
b eylik tevcih in i m üteakip bir de rütbe u ğraşılm ak im kânı h asıl olm uştu. O
itib ariyle büyüyünce, Trablusşam h â k i­ arada, C elâlileri ten k il fa a liy e tiy le O s­
m i S ey f-o ğ lu Y usuf’un üzerine yürüdü. manlI tarihinde iz bırakacak olan K u­

1744
yucu Murad Paşa da sadaret m akam ına davranıp onu y o lu üzerinde bir teh lik e
getirilm iş bulunuyordu. olm aktan m uvakkaten çıkarm ak istedi.
Veziriazam Murad Paşa C eiâlileri Oııun için kendisine A nkara sancak b e y ­
tenkil ile vazifeleııd irild iği zam an Tir­ liği beratını yollad ı. Bu tayin d en m em ­
yaki Haşan P a şa y ı R um eli, Marvol H ü­ nun kalan K alender-oğlu Ankara y o lu ­
seyin P aşa’yı A nadolu b eylerb eyliğin e: nu serbest bırakırken Murad Paşa da
Ç akırcı-başı H a lil’i yen içer i ağası, Baki
P a şa y ı defterdarlığa tayin edip, Bursa
m uhafazasında bulunan M ustafa Paşa’yı
sadaret kaym akam lığına tayin etti. Ve
sonra H alep'e gitm ek üzere 2 tem m uz
16C7 (7 reb iü lev vel 1016) da Ü sküdar’­
dan h areket etti.
V eziriâzam Murad Paşa H a lep ’e i-
lerlem ek isted iği sırada A n ad olu ’da fa ­
aliy ette bulunan C elâli yaln ızca Canbo-
lad-oğlu'ndan ib aret değild i. D aha bir
takım şak iler m evcu t olup, en korkuncu
da K alender-oğlu idi. Saruhan tarafla­
rına hâkim bulunan K alen d er-o ğ lu , H a­
lep ’e giden veziriâzam için teh lik e y a ­
ratabilirdi. Bunu hesaba katan v ezir iâ - Kuyucu Murad Paşa
zanı, peşinen K aleııd er-o ğ lu ’na yum uşak (R essam larım ıza göre)

K uyucu Murad P aşan ın C elâlî’Ieri tem izlem esi (R icaut'dan)

1745
y olu n a devam la K onya’y a vardı. V eziri­ — B öyle derhal otuzbin k işi top la­
azam ın k ü tle halinde âsi öldürm e v e ö l­ m aya m uk ted ir bir adam ı zinde şek ild e
dürdüğü k im seleri kuyulara doldurm a arkam da bırakıp gittik ten sonra, o gelip
harek eti K onya’y a vusulünden, itibaren K onya h isarın ı zaptederek içerin e k u v ­
başladı. V eziriazam Murad Paşa eskiden v etle yerle şirse hal nice olur?..
bir b eylerb eyi sı fatiy i e Hanıza M irza a- D edi v e bu sözlerinden sonra onu da
îey h in e vuku bulan Tebriz m u h areb esi­ öldürterek kuyulara doldurulanların a -
n e iştirak ettiği sırada bir k u yu ya d ü ş­ rasm a ith al ettirdi.
m üş, bu m ünaseb etle k en d isin i «K uyu­
cu» d iye ananlar görü lm eye b aşlam ıştı. İVIuslu Çavuş ve Cemşid
F ak at ona «Kuyucu» denm esinin a sıl se ­
bebi, A nadolu ’da öldürttüğü k im selerin V eziriazam K uyucu M urad Paşa H a-
cesetlerin i kuyu biçim inde çukurlar a ç­ le p ’e doğru yolu n a devam ederken, C an­
tırıp tu n la r ın içiııe attırm asından ve e - b olad -oğlu ve K alen d er-oğlu d erecesin ­
sir alm an âsileri bu çukurların yanında d e büyük k u v v etlere sahip bulunm ayan
idam ettirerek vücutlarını onların içine Saraç-zâd e ayarındaki k im seleri ortadan
doldıırtm asındandır. kaldırm aya da eh em m iyet verd i. B unun
için, L ârende (Karaman.) y e v ard ığı za ­
Sarac-zâde Ahm ed man- M uslu Çavuş üzerine bir m iktar
k u v v et şev k etti. D ağlık S ilifk e m ın tık a ­
V eziriazam Murad Paşa’nm , â si ce­ sında barınan Muslu Ç avuş’un adam la­
setlerini kuyulara doldurm a h arek eti rının bir kısm ı öldürülebildi am a k en d i­
K on ya’y a g itm esiyle başladı. K onya’da si yakalanam adı. E reğli’y e u la şıld ığ ı sı­
b ir m iktar C elâli öldürdü- A ralarında rada da, A dana civarında tutunan C em -
bunların reisleri de vardı. B u arada or­ şid adındaki C elâliye kargı bir fırka k u v ­
tadan kaldırılan C elâli reislerin in en v e t sevk ed ild i. Giden k u v v etler C em şid’i
m ühim m i «Sarac-zâde Ahm ed» idi. N a - bozguna uğrattılar. C elâli reisi bu arada
im â’nın (C: 2 S: 9) an lattığın a göre; S a ­ öldü, adam larından esir d ü şen lerin sad -
rac-zâd e A hm ed nâm ındaki âsi, daha rıâzam ın em riyle boyunları vuruldu.
önce K onya naibi M olla H a lil’i h ançer­
le katletm iş, K aram an b ey lerb ey i D eli Oruç ovası m uharebesi
A hm ed P aşa’y ı sarayı ile yak m ış v e a y ­
rıca b in kişi öldürm üştü. Sarac-zâd e A h ­ V eziriazam Kuyucu Murad P a şa n ın
m ed yak alan dığı zam an K on ya’nın ileri kendi üzerine geld iğ in i haber alan Can­
g elen leri, bu adam bizi m ü tegallib elerd en b ola d -o ğ lu A li Paşa da bir h a y li h azır­
kurtarm ıştır, m em lek eti b ela lı k im seler­ lık la r yap m ıştı. N itek im sadrıâzam , C an-
den koruyabilecek şah ıs da ancak odur b o la d -o ğ lu ’nun yirm ib in piyad e v e y ir -
diyerek a ffın ı rica etm eleri üzerin e, S a - m ib in sü vari ile (N aim â C; 2, S: 14)
rac-zâd e’yi af ile huzuruna getirtm işti. B ağras boğazını tutarak h en d ek ler kazıp
S arac-zâd e g elin ce veziriazam : Siperlere y erle ştiğ in i öğrenm ekte g ecik ­
— A hm ed B ey, sen i K on ya’da a lı­ m edi. Onun için doğruca B ağras b o ğ a ­
k oym ak isterim , ben C anbolad-oğlu’n - zına yü rü m iyerek B elen geçid in e y ö n e l­
dan in tikam alıp g eri dönünceye kadar di. B uradan A m anos dağlarını aşarak (21
sen şehri gü zelce m uhafaza et! Lâkin ekim 1607) ovaya in d iği sırada Maraş
im dat lâzım olunca nekadar asker to p lı- b eylerb eyi D e li Z ülfikar P aşa D u lk a-
yabilirsin? dır ey â leti askeri ile k en d isin e iltih a k
D edi. Sarac-zâd e ise h iç tereddüt eyled i. S ad n âzam m em rindeki k u v v etler
gösterm eden ve bir em n iyetsizlik h is­ B elen geçid in i aşarak ovaya u la ştığ ı k ı­
setm eden; sımda üç gün. istirahatı m üteakip tekrar
— Otuzbin kişi! h arek ete geçti. B u arada C anbolad-oğlu
C evabını verdi. V eziriazam k en d isi­ da veziri âzam in g eld iği y en i istik am ete
ne teşekkür ile huzurundan ayrılm asın a doğru ilerlem işti. N ih ayet ik i taraf k u v ­
m üsaade ettik ten sonra, â sin in affı h u ­ v etleri Oruç ovasında y ek d iğ eriy le kar­
susunda ricada bulunm uş olanlara h ita ­ şıla ştı (24 ek im 1607),
ben; V eziriazam Murad Paşa A nadolu as­

1746
kerini sağ tarafa, m eşhur K an ije m üda­ la d -o ğ lu ’nun yanında m evki alan Dürzi
fii T iryaki H aşan P aşa’nın idaresinde ci­ em iri Fahreddin harbin k ayb ed ilm ek te
lan Rum eli askerini so l tarafa koyup olduğunu görünce bütün askeri ile bir­
kendisi m erkezde kaldı. K ırk bin kişilik lik te g ü n ey istik am etin d e kaçarak k a­
k u vvetle kum anda eden C anboiad-oğlu lelerin d en birine kapandı.
da buna göre tertibat alarak, ordusunun H alep'e g irild ik ten sonra sarirıâzam.
sol kolunu k ethü dasın ın em rine verip D işlek H üseyin P a şa y ı buranın v a li­
sağ kolun kum andasını bizzat kendisi liğ in e tayin etti. T iryaki Haşan Paşa
deruhte eyledi. Dürzi em iri M a’n -o ğ iu kubbe vezirliğin d e bulunm ak üzere İs­
Fahreddin de Dürzi v e K ü leyb î k u v v et­ tanbul’a gönderildiğinden ondan boşalan
lerin in başında olduğu h a ld e C anbolad- Rum eli b eylerb eyliği M aryol H üseyin
oğlu ordusuna iltih ak etm iş bulunuyor­ P aşa’y a verildi.
du.
ik i taraf k arşılık lı olarak m uharebe C anbolad-oğlu’nun affedilm esi
vaziyeti ald ığı sırada, N aim â’n ın « bir
rivayete göre» şek lin d ek i k aydına naza­ v e ölüm ü
ran; C anbolad-oğlu veziriazam dan sulh
H alep ’ten kaçan C anbolad-oğlu A li
talebinde bulundu. F akat M urad Paşa
Paşa, yanındaki beş altı k işilik candan
böyle bir şey e yanaşm adı. Buna rağm en
adam ı v e kendisini kurtarabilen bir
sulhden üm idini k esm iy en C anbolad-oğ-
m iktar atlı sekbanı ile İstanbul’a gitm ek
lu, askerinin önüne, çıkarak sulh arzusu­
üzere y o la koyuldu. M aksadı, padişahın
nu bu hareketi ile izh ar etm ek isted iy ­
m erham etine sığınarak kendisini a ffe t­
se de, bu defa askerleri onu çekerek
tirm ekti. E sk işeh ir yak ın m a geld iği za­
kendi safları arasına aldılar.
man ih tiyar bir adam olan am cası H a y ­
Oruç ovası m uh areb esi pek şid d etli d a r ı ileri gönderdi. O sırada B ursa ci­
oldu. B ilhassa T iryaki H aşan P aşa’n m varını tahrip v e yağm a ile m eşgu l bu­
em rindeki R um eli askeri ile y en içeriler
lunan K alender-oğlu, k en d isin in de p a ­
pek m üthiş m uharebe ettiler. C anbolad-
dişahtan af talebinde bulunacağını b il­
oğlu da pek büyük g a y ret sarfettiyse de
direrek C anbolad-oğlu’nu yan m a çağır­
h ezim etten kurtulam adı. O gün m uhare­
dı. Buna inanan C anbolad-oğlu da sek ­
be m eydanında vuruşarak ölen v e esir
banları ile b irlikte onun yanm a gitti. Bu
düşerek başı kesilen C elâlilerin m iktarı
defa K alen d er-oğlu h akiki n iy etin i a -
26 bin gibi korkunç b ir rakam ı g ö steri­
çık lıyarak . ben senin intikam ım alırım
yordu. H üküm et tarafını tuttuğu için,
g a y et tabiî v e yerin d e bir h areket şe k ­ deyip beraber çalışm ayı tek lif etti. Mu­
linde telâkki ettiği an laşılan Naim â, e - azzam m iktardaki k u vvetlerin i y e n i k ay­
sirlerin idam ını; «yirm i n eferd en m ü te­ b etm iş olan C anbolad-oğlu ise, m a ğ lû b i­
caviz cellâdlar zarb-ı rikabdan d in len - y e tin tesirinden kurtulam adığından K a-
m eyip güruh gürûh getirilen eşk iyan ın le n d er-o ğ lu ’nun fik rin e uym adı. N ih ayet
k ellelerin i k at’ ederlerdi» d iye a n la t­ K alen d er-oğlu ’nun, kendisini m ahfuz
m aktadır. tuttuğu binanın duvarını d elerek bir
Oruç ovası m uhareb esin in m ağlubu kaç y ak ın adam ı ile kaçm aya m u vaffak
C anbolad-oğlu A li Paşa doğruca m em ­ oldu. K endisi bu şek ild e uzaklaşınca ta -
lek eti olan K ilis’e kaçtı, fak at orada tu - b i’i sekbanlar K alen d er-oğlu ’nun yan ın
tunam ıyarak H alep’e g eld i. H alep’te de da kalıp onun k u vvetlerin e karıştı.
bir geceden fazla k alam ıyarak gizlice C anbolad-oğlu’nun başından b öyle
kaçtı. H alep k alesind e m üdafaaya t e ­ bir m acera geçerken amcası H aydar ile
şebbüs eden C anbolad-oğlu k u v v etleri­ kethüdası H üseyin İzm it’te V ezir D avud
n in artıkları kendilerin e em an verilerek P aşa’y a m ülâki olup, va ziy eti anlatarak
teslim oldukları h ald e (13 kasım 1607), onun v a sıta siy le İstanbul’a gelip pad işa­
ele geçer geçm ez serdarın em riyle idam hın huzuruna çıkarak affı tem in e tm iş­
edildiler. B öylece H alep ’te de idam y o - lerdi. Padişahın affın ı m üteakip H aydar
liy le binden ziyad e insan ın canına k ı­ İstanbul’da alıkonulup kethüdası H ü se­
y ılm ış oldu. y in af ferm anını ham ilen İzm it’e dön ­
Oruç ovası m uharebesinde Canbo- m üştü.
O sırada C anbolad-oğlu A li Paşa İz­ geçm işti. Bunun m aiyetinde bir hayli
m it'e geldiğinden kendisine tahsis edilen sekbanı bulunduğu cih etle B ağdad’a h â ­
bir kadırga ile İstanbul'a gelerek 18 o- kim vaziyetteyd i. H alep’te kışlayan v a -
cak 1608 de padişah tarafından kabul o- ziriâzam , C iğala-zâde Sinan Paşanın oğlu
lundu. Hattâ bir hafta kadar m üddetle Malımud P aşa’y ı bu C elâlilinin tenkiline
saraya a it köşklerden birinde m isafir e- m em ur etti. U lûfeci bölüklerini yanm a
dildi. Bu sırada küçük bir çocuk olan verip. Urbandan E buriş-oğlu M ir A h-
C anboiad-oğlu’nun kardeşinin oğlu M us­ m ed ile Kürt Mir Ş eref Paşayı v e sair
tafa sarayda alıkonarak harem -i hum a- hudut üm erasını m aiyetin e alm asını em ­
yun hizm etine alındı. Bu çocuk ilerde retti.
D ördüncü Murad'm m ukarribleri arasın­ M ahmud Paşa, em rine tahsis edilen
da göze çarpacak ve Rum eli beylerb ey­ kuvvetlerin başına geçtik ten sonra B ağ-
liğin e kadar yükselecektir. dad üzerine yürüyüp şehri kuşattı (19
C anbolad-oğlu A li Paşa affını m ü ­ ocak 1608). T avil A hm ed-oğlu M ustafa,
teakip Tam şvar beylerb eyliğin e gönde­ muhasara k u vvetlerin e karşı dayanam ı-
rildi. Bir sene kadar orada bulunan Can­ yacağın ı anlayınca, serbestçe çek ilip g it­
bolad-oğlu bilâhare halka zulm e b aşla­ m ek şartiyle B ağdad’ı teslim etti. B ağ-
yınca, askerler kendisini öldürm eye te ­ dad’ı teslim ederken sekbanları ile bir
şebbüs ettiler; bunun üzerine, A vustur­ gem iye binip oradan uzaklaşm ak isteyen
ya hududunun m uhafazası v a zifesiyle M ustafa’n ın bindiği gem i için e d olanla­
B elgrad’da bulunan K adı-zâde A li P aşa­ rın ağırlığına taham m ül edem iyerek yan
n ın yanına kaçtı. K adı-zâde, Canbolad- yatıp sulara göm üldüğünden, M ustafa’­
oğlu ’nu B elgrad kalesinde hafzeyledi. nın sekbanlarının ekserisi boğuldu. M us-
B ilâhare K alend er-oğlu ’nu ten k il e ttik ­ tafabeş on kişid en ibaret adamı ile sah i­
ten sonra İstanbul’a dönen Murad Paşa­ le çıkabildi. B unlar gem inin b atışını O s­
nın em riyle orada idam edildi. B öylece m anlIların bir suikastına h am lettiklerin­
A nadolu C elâlilerinden D eli H aşan v e den intikam için tüfek atışm a başladık-
C anbolad-oğlu aflarını m üteakip tayin laym ca, karşıdan da m ukabele gördüler.
edildikleri Tam şvar’dan hem en hem en Bu yüzden boğulm aktan kurtulanların
aynı şartlar altında uzaklaşıp, y in e aynı ekserisi de tüfenk kurşunu ile öldüler;
şartlar altında B elgrad’da can v erm işler­ yalnız âsi reisi M ustafa sağ olarak oradan
dir. uzaklaştı.

Kuyucu Murad Paşanın H alep’te Kalender-oğlu


K ışlam ası
Biraz .yukarıda zikredildiği üzere,
C anbolad-oğlu’nun bozguna .uğratı­ B irinci A hm ed devrindeki celâliler ara­
lıp bunun etrafındaki k u vvetlerin ta sfi­ sında C anbolad-oğlu gibi büyük k u v v et­
y e edilm esiyle A nadolu’daki C elâlilik lere sahip olan ikinci celâli K alen d er-oğ-
sona erm ediği cihetle, V eziriâzam K uyu­ lu ’dur. A sıl adını, P eçevî’nin «piri», K â-
cu Murad Paşa H alep’te kışlam ak istedi. tib Çelebi v e N aim â’m n «Mehmed» diye
H alep’e girdikten bir m üddet sonra A - kaydettiği K alender-oğlu, A nkaranm
nadolu, Rum eli ve Karaman tım arlı sip a­ M urtazaâbat kazasına bağlı Y assıviran
hilerinin m em leketlerine gitm elerine köyü halkm dandır.
ruhsat verip, diğerlerini de kışlaklara Bir m eslek telâkki edecek şekilde e ş­
taksim etti. Sipahilere Şam ’ı, silâhdarlara k ıyalığa erken başladığı anlaşılan K a ­
T rabluşam ’ı, sağ gariplere A n tep ’i, sol len d er-oğlu 1592 y ılın d a seksen k işilik
gariplere B irecik'i kışlak olarak göste­ m aiyeti ile şek avette bulunuyordu. Bir
rip. yeniçerileri H alep’le kendi yanında aralık affa uğrayınca bazı beylerbeyin
alıkoydu. m aiyetin d e çavuşluk, bazı beylerin yanın
da kethüda v e m ü tesellim lik yapm ıştı.
Tavil A hm ed-oğlu M ustafa C iğala-zâde Sinan Paşa doğu ordusu ser­
darı bulunduğu sırada bir g aflet eseri o -
Tavil A hm ed-oğlu M ehm ed’in ölü ­ larak bu adama sancak b eyliği tevcih e t­
m ünden sonra yerin e kardeşi M ustafa m işti. Fakat tayin edildiği sancağa b il—

1748
fiil sahip olam ayınca küsm üş v e yeniden kara’nın idaresini teslim alm ası için
ilk m esleğine dönüp ceiâ iiliğ e b aşlam ış­ tahsis ettiği m ütesellim i de bu dört yü z
tı (1604). İşte bundan sonradır ki K alen- kişi ile beraberdi.
d er-oğlu ’nun k u vveti her geçen yılda M ütesellim , elinde K alen d er-oğlu ’-
biraz daha artıp k endisi ciddi bir te h li­ nun sancak beyliği beratı olduğu hal,3e
ke m evzuu haline geldi. Ankara’ya gelince, şeh ir halkı k ap ılan
K alcnder-oğlu’nun dikkate değer ta­ kapatıp bunları içeriye alm adılar. O s ı­
rafı; biraz hâdiselerin şevki ile, biraz da rada "vildan-zâde M evlâna Ahrrıed E fen­
fırsatlardan zam anında istifad eyi başa­ di A nkara kadısı bulunuyordu. A vu stu r­
rarak ikinci derecedeki bazı celâli reis­ ya seferleri sırasında ordu kadısı olan
lerini adam larıyla birlik te etrafında top­ v e Esztergom m uhasarası esnasında ken­
lam asıdır. Bu grupta, ya n i o n s iltih ak e- di fikrini esaslı şek ild e m üdafaası ile
denler m eyam nda T a v il’in k ardeşi M ey- de dikkatleri çekm iş olan V ildan-zâde,
mun, K ın alı-oğlu, K ara Sait, A ğaçtan A nkara hisarını itm am v e C elâli’iere
Pirî gibi celâl iler m evcuttur. karşı m uhafazasına ihtim am vazifesiyle
K alender-oğlu n u n k u vvetin i göster­ buraya gönderilm işti. Kendisi, m ensubu
diği ilk faaliyet sahası Manisa h a v a lisi­ bulunduğu ilm iye sın ıfın d ak i eh liy eti
dir. 1605 senesi M ayısında M anisa tara­ kadar idari sahada da m aharet sahibi
fında Soygunculuğa giriştiğ i sırada, m ü­ ayni zamanda cesur bir kim seydi.
teaddit d efa önüne çıkan b eyleri yendiği Kalen d er-oğlu, şehre kabul ed ilm e­
için, hem nüfuzu hem de k u vveti artm ış­ diğini görünce, kadı V ildan-zâde’y i o ı-
tı. B ilhassa A nadolu b eylerb eyin i m ağ­ dugâhm a davet etti. A zılı bir âsinin da­
lup ettikten sonra, âdeta o bölge K alen- vetin e icabet, büyük teh lik eleri b ile b i­
d er-oğlu ’nun nüfuzu altına girer gibi o l­ le göze alm aktan farksız olduğu haid-i,
muştu. V iidan-zâde bir kaç süvari ile Ankara
h ışırın d a n dışarı çıkm ak cesaretini g cs-
K alender-oğlu’nun A nkara’yı te ıd i O sırada K alender-oğlu da bir k3ç
m u h asarası , süvari ile ileri çıkm ıştı. N ih ayet her i-
k isi de at üzerinde oldukları halde kar­
Manisa bölgesinde k u v v et kesbeden şı karşıya geldiler. Bu m ülakatta (N a -
ve Bursa civarına kadar nüfuzu h issed i­ im â C: 2, S: 11) K aiender-oğlu:
len K alender-oğlu, özerin e m ühim kuv­ «— Padişah bu m em lek eti bana ve
vetler sevkedilerek ten k ili gerek en C elâ- v e adam larına verdiği halde, siz beni
lilerdendi. Fakat K uyucu Murad Paşa şehre girm ekten niçin reddettiniz v e m ü­
C elâlileri ten k il m aksadiyle
İstanbul’dan hareket ettiği
zaman, C anbolad-oğlu’nu d a .
ha önem li gördüğü için d oğ­
ruca onun üzerine yü rü m ü ş­
tü. Bu sırada, K alen d er-oğ­
lu ’n un ordunun geri tarafın ­
da bir teh lik e teşk il etm em e­
si için kendisine güler yüz
göstererek A nkara sancak
b eyliğin i tevcih etm işti.
İşte bu tevcih üzerinedir
k i K alender-oğlu A nkara’ya
doğru yola koyuldu. G eçtiği
sahada rastlad ığı kervan la­
rı soyup hayvanları sürüp
götürerek A nkara’y a yaklaştı.
Bu arada kendisinin gelişin i
haber verm ek üzere dörtyüz
C elâliyi önden gönderdi. A n ­

1749
tesellim i m in yüzün e kapıları k ap ad ı­ ğü zam anlarda da kaleden çık ışlar y a ­
nız?» parak m uhasaracı âsilere zayiat v erd ir­
Sualin i sorunca, surlardan dışarı di. Ş eh rin m üdafaasını deruhte ettiğ i
çıkm ak ta gösterdiği cesareti y in e devam m üddet zarfında tam sekiz d efa huruç,
ettiren V ildan-zâde: yân i kaleden çık ış h areketinde b u lu n ­
«— G erçi sancak size tev cih olu n ­ du.
m uştur. L âkin siz buraya san cak b eyle- V ild an -zâd e, A nkara’y ı m üdafaada
ri gibi gelm ediniz. D elili budur ki; e v ­ devam ederken, sadnâzam tarafından
velâ ınüslüm anlarm tarlaları için e k on ­ A nkara’nın im dadına gön d erilm iş b ulu­
dunuz; civardaki m em lek etlerd en g etir­ nan K astam onu sancak b ey i T ekeli
diğiniz h ayv a n la n mü sİ limanların, ek in ­ M elım ed P aşa’n m y ak laştığın ı duyan â -
leri için e bıraktınız. C elâliden gözleri sile r bir m en zil geriy e çek ild iler. M a­
korkm uş fukara sizden ürktü; onun için iy etin d e bir bölük kapıkulu ile yed i se ­
hisar kap ısını kapadılar, şehre girdiğiniz kiz san cağın tım arlı sip ah ileri v e 40 top
vak it de kati!, gasp, tazîp v e tahrip e - bulunan T ek eli M ehm ed P aşa önce K a­
dersiniz d iy e veh m e düştüler. P a d işa h ı­ len d er-o ğ lu ile biraz çarpıştı sonra A n ­
mızın em rinde yazıld ığı veçh ile sadrıâ- kara k alesin e girdi.
zam m ordusuna iltih ak arzusunda isenİ2
sefer levazım ı her ne ise d efter edip bir K alender-oğlu’nun B ursa’yı
m utem ed adam ınızı bizim yan ım ıza b ı­
yakm ası
rakınız. Siz de h alka dehşet verm em ek
üzere bir m erhale öteye gidiniz» dedi. K alen d er-oğlu , A nkara önünden çe­
V ildan-zâde’nin tek lifin i kabul eden k ilerek Bursa tarafına doğru ilerledi.
K alen d er-oğlu m utem ed bir adam ının B ursa civarında K ın a lı-o ğ lu nam ındaki
yanm a otuz k işi vererek A nkara’ya gö n ­ âsi reisi bin k işilik m aiyeti ile k en d isi­
derdi. Bu adam ve arkadaşları bir kaç n e iltih a k etti. E v v elce bir sancak b eyi
gün sonra halkı bizar etm eye başladı v e iken eşk iy a lığ a başlam ış olan K ınalı -
gü n geçtik çe eziyetini artırdı. H alk az o ğ lu n u n iltih a k ı ile m eşhur C elâlinin
kaldı bunu öldürecekti. Fakat V ild an - k u v v etleri biraz daha arttı. D aha y u ­
zâde kaıı dökülm esini önlem ek üzere a - karda an lattığım ız veçhile; K a len d er-o ğ -
dam ı iç-k a ley e hapsetti; diğer otuz k i­ lu Bursa civarındayken, S ad n âzam ın
şinin herbirini de şeh ir halkından otuz
önünden kurtulup kaçan C anbolad-oğlu
şahsa taksim etti. B ilâhare bunların h e p ­ E sk işeh ir civarına geld iği sırada onu y a ­
si de V ild an -zâd e’n in işareti gereğince nm a davet etm iş, bu v e sile ile oııun
taksim edildikleri şahıslar tarafından ö l­
sekbanları da K alen d er-oğlu ’nun yan ın d a
dürüldü, reisleri de iç-k a led ek i m ahbe- kalm ıştı. Bu su retle k u v v etleri artarken
sindc idam olundu. sad n âzam ın H alep’te k ışla d ığ ın ı ö ğ re­
V ild an -zâd e A h m et Efendi bu işleri
nince, k endisini iyice serb est h issed erek
yaparken sad n âzam a tafsilâtlı bir m ek ­
B ursa üzerine yürüyüp şehri y a k tı (A ra ­
tup yazarak v a ziy eti anlatm ış, sad rıâ- lık 1607). A yrıca o civarda m ühim m ik ­
zam da V ild an -zâd e’y e cevap gönder­ tarda soygunlar yaptı.
m işti. Sadrıâzam m m ektubunda, e şk ıy a ­
yı ten k il için bir fırka asker tah sis ed il­
m iş olduğu bildirilm ek teyd i. N e yazık D algıç Aitmed Paşa’nm
ki sad n âzam ın m ektubu K alen d er-oğlu ’­ K alender-oğlu île m uharebesi
nun eline g eçti- B öylece, m eşhur âsi re ­
isi hem adam larının başm a geleni, hem B ursa’n ın yak ılıp civarın ın yağm a
de üzerine asker geleceğ in i öğrendiği v e tahribe u ğratılm ası İstanbul’da h e y e ­
cih etle derhal A nkara’y ı kuşattı. Ş im ­ can yarattığından, karadan N akkaş H a­
d iye kadar v a ziy eti u stalık la idare e t­ şan Paşa B ursa tarafına sev k ed ild i. A z ı­
m iş olan V ildan-zâde ayn i mahareti' A n­ lı âsi reisine karşı ayrıca bir tedbir a l­
kara’n ın m üdafaasında da gösterdi- K a­ m ak üzere V ezir Y usuf Paşa da bir m ik ­
led e m evcu t k u v v etler arasında iy i bir tar k u v v etle Üsküdar’da oturtuldu. İ s ­
v a zifs taksim i yaparak sık ı şek ild e m ü ­ tan b u l’da bu harek etler olurken uzun
dafaa m uharebesi verdi. U ygun gördü­ müddet- bir yerd e kalm ıyan K alender t

1750
oğlu Bursa önünden kalkıp K irm asti (M. tığından, yap ılan divan toplantısı n e ti­
K em alpaşa) y i basıp tahrip etti. M üte­ cesinde V ezir Davud Paşa İzm it’e, H ı­
akiben de M ihaliç’i ayn i ak ıb ete u ğrat­ zır Paşa Ü sküdar’a gönderildi.: S efere
tı. m em ur bütün dirlik sahiplerinin bizzat
K alender-oğlu U lubad gö lü civarına cenge g itm eleri, sefere m em ur olm ıyan
geld iği sırada N akkaş H aşan Paşa da dirlik sahipleri ile h a d em e-i h assanm da
Bursa üzerinden U lubad kasabası civ a rı­ tak atlerin e göre cebe gönderm eleri (N a -
na ulaştı. Burada ik i taraf k u v v etleri e - im â C: 2, S: 33) hususunda padişahın
saslı bir m uharebe verm ek sizin bir m üd­ em ri çıktı. L âkin kısa bir m üddet son­
d et bekledi. M evsim k ış olduğu v e so­ ra K alen d er-oğlu B ursa civarından g ü ­
ğuklar da şid d etli geçtiğin d en N akkaş n e y e doğru y ön eld iği için bu em rin tat­
fi asan P aşa’nın em rindeki hü k ü m et k u v­ bikine lüzum h issedilm edi.
vetleri arasında bir m iktar te lefa t da v u ­ Bu aradaki divan m üzakereleri esn a­
ku buldu. Bu sırada sabık T am şvar b e y ­ sında, defterdar E km ekçi-zâde Ahmed
lerb eyi olup arpalık h ü k m ü yle S ilistre Paşa'ya m evcu t v a zifesin e ilâ v eten Ru­
sancağına m utasarrıf b u lunan M imar m eli b eylerb ey liğ i tevcih olunup bahar­
D algıç A hm ed Paşa, N akkaş Haşan P a- da R um eli askerini yan m a alıp S a d n â -
şa’yı ta k v iy e etm ek üzere G elibolu ü ze­ zam Murad P aşa’nın em rindeki ordu ih ­
rinden A nadolu ’ya geçti; yan ın d a S ilitre tiyacı için h âzineyi götürm esi kararlaş­
askeri ile D obruca gön ü llü leri vardı. tırıldı. Bahar gelin ce, alm an karar g e­
K alender-oğlu, D algıç A hm ed P aşa­ reğince E km ekci-zâde, R um eli askeri ve
nın geld iğin i duyunca k en d isin i karşıla­ hazine ile İstanbul’dan y o la çık tı. O sı­
m ak üzere b atıya doğru yürüyüp Gö­ rada K aram an hududunda bulunan Ka­
nen ovasında onunla k arşılaştı. Burada len d er-oğlu ise, bundan haberdar olarak
yap ılan m uharebede D algıç A h m ed P a- H alep’e götürülen hâzin eyi (N aim â C:
şa'nın em rindeki k u v v e tle r bozuldu; k en ­ 2, S: 31) yold a vurup e le geçirm ek iste­
disi de çarpışm a sırasında ald ığı ağır di. K alen d er-oğlu , h âzinenin K on ya y o ­
yaralar n eticesin d e öldü. M im ar Davud lundan g eçirileceğin i tahm in ederken,
A ğa’dan sonra m im arbaşı olan v e Y en i- onun varlığ ın ı hesaba katan Ekm ekçi -
cam i’nin îlk inşaatında bulunup bilalıa- zâde isab etli bir h arek et olarak A nka­
ra b eylerb eyi tayin ed ile n D algıç A hm ed ra yolunu tercih etti.
Paşa, bu m uharebede, vü cudunda sağlam K ışı H alep’te geçiren Veziriazam
y er kalm ıyacak dereced e fazla yaralan ­ K uyucu Murad Paşa, C elâiilerin n iy e tle ­
dığı halde son takatin i b itirin ceye ka­ rinden haberdar olunca, ordunun tam a­
dar çarpışm aya devam etm iştir. m ın ın toplanm asını beklem eden, y an ın ­
K alender-oğlu , bu m u h areb eyi m ü ­ daki bir m iktar asker ile yen içeri v e sa­
teakip e v v elâ M ihaliç’e çek ild i, b ilah a- ir kapıkulunu alarak 15 haziran 1608 de
ra orada durm ıyarak Saruhan ve A ydın H alep’ten harek et etti. Maraş civarına
tarafına yürüyüp yağm a v e k a tiller y a p ­ g eld iği sırada Kansu B ey Mısır askeri i-
tı; oradan da H a m id -eli’n e ilerley ip a y ­ le, G öksün y a y lasın a vardığı sırada da
ni şeyleri tekrarladı. K aram an hududu­ S ey f-o ğ lu Emir Y usuf'un oğlu Em ir H ü­
na geldiği sırada A ğaçtan P irî nam ında­ seyin aşiret askerleri ile sadrıâzam a il­
ki C elâli reisi b in kadar adam la gelip tihak eyled i.
k endisine iltih ak eyled i. K alender-oğlu Bu sırada K alen d er-oğlu ’nun etra­
A nkara’y ı kuşatırken M eym un v e A ğaç­ fındaki C elâli k u v v etlerin in m ik tarı o-
tan Piri adındaki C elâliler de yanında tuz bin k işiy i geçm ek teyd i. A nadolu’da
bulunm aktaydı. A nkara’dan sonra B ur­ m ev cu t âsi reislerin d en bir ç o k la n K a­
sa tarafına gidin ce A ğaçtan P iri yeni len d er-o ğ lu ’nun m aiyetin d e b irleşm işler­
k u vvetler toplam ak g a y e siy le ondan bir di. B unların en m ühim leri: Kara Sait,
m üddet için ayrılm ıştı. G öynüklü H alii, Kör H aydar, Genç M eh-
m ed, A ğaçtan P irî, D ağlar D elisi, T a n n
K alender-oğlu’nun vurm ak B ilm ez, B a ld ın K ısa, Kör M ahmud, Köse
isted iği ordu hâzinesi A hm ed, G edüzlü A ktarm ası, Laz H ü se­
K alen d er-oğlu ’nun B ursa c iv a n n d a - y in , K âfir Murad, Ş ek loz A hm ed gibi
ki fa a liy eti İstanbul’da h ey eca n yarat­ kim selerdi. K a len d er-o ğ lu ’na tâbi bu

1751
eşk ıy alar bir m eclis ak tederek v aziyeti yoktur. H ak -T eâlâ m uîn olursa, y a n ı­
m ünakaşa ettiler. S a yıların ın çokluğuna m ızda olan b î-şu m âr kârgüzâr d ilâ v erler
g ü v en en eşk iya reislerin in ek serisi v e ­ ile, ol koca fertû tu bertaraf ey ley ü p Ü s­
ziriazam ın k arşısın a çık ılm ası fik rin i küdar'dan berisünü O sm anlu’y a feragat
m üdafaa ettiler. Bunlar: «veziriazam ın ettirm ek vardır. E ğer fırsat K oca’n ııı
ü zerine gidelim ; eğer fırsa t bizim olur olursa hod bizim ettiğ im iz işler (işlerin )
K ocayı (V eziriazam Murad Paşa) bozar­ dillerd e dâstân olduğu hem en bize k â fi­
sak Ü sküdar’dan berisi bizim olur» d i­ dir».
yorlardı. Kara (A rap) S a it ise bu fikri V eziriazam K uyucu Murad Paşa, K a-
bo^Ğiınnvcrsk, ^i.iz£2riiîii26 ç sr p ış- leııd er-o ğ lu ’nun M uslu Ç avuş ile a n la ş­
m ıyah m , bir tarafa savuşup gidelim » d i­ tığın ı duyunca, bunların b irleşm elerin i
yordu. N eticed e ek seriy etin fik ri galip önlem ek için M uslu Ç avuş’a îç e l sancak-
gelerek veziriazam ın karsısına çık ılm a ­ b ey liğ in i verdi. M uslu Ç avuş, bir tu za­
sına karar verildi. ğa düşm em ek için bu tevcih i, sefere iş ­
K alen d er-oğlu , h a y li k alab alık k u v ­ tirak etm em ek şartiy le k ab u llen eb ilece­
v ete sahip olduğu halde, daha b aşk a C e- ğim b ildirdiğinden, veziriâzam , âsinin
lâ lileri de kendi etrafın d a toplam ak is ­ şüphesini izale g a y e siy le m üsaadekâr
tiyordu. Bu n iyetin in bir n eticesi olarak davrandı. B unun arkasından da K ara­
olarak. İçel tarafındaki m eşhur C elâli man eyâ letin i tev cih vaadında bulundu.
M uslu Ç avuş’a bir m ektup yazarak k en ­
d isin e iltih ak a d avet etti. V eziriazam Göksıın boğazındaki m uharebe
Murad Paşa C anbolad-oğlu'nun üzerine
giderk en M uslu Ç avuş’un ten k ili için V eziriâzam K uyucu Murad P aşa’nın
k u vvvt şevk etm iş, giden k u v v etler ona H alep’ten az k u v v etlerle a y rıld ığ ın ı d u ­
m ağlûp e'm ek le neraber ele g eçirem e- yan K alen d er-oğlu v e arkadaşları, sad -
dikleri için, aradan geçen zam an za rfın ­ rıâzam ı birdenbire bastırıp m ah vetm eyi
da bu âsi etrafına y in e bir h a y li adam kararlaştırdılar. S ad n âzam m ağlûp o ld u ­
toplam ıştı. K alen d er-o ğ lu ’nun bu yam an ğu takdirde, yaln ızca İstan b u l’dan g ön ­
âsiy e yazd ığı m ektup, onun ta sa v v u rla ­ derilen h âzinenin d eğ il A n ad olu ’nun b i­
rını, hükü m ete n e gÖ2İe b ak tığın ı, son le kendi ellerin e dü şeceğin i tah ayyü l e t­
zam anlardaki fa a liy etin i v e b ilhassa zih ­ tiler. B unun için sü r a tle K aram an’dan
n iy etin i b elirtm esi bakım ından pek en ­ E lbistan istik am etin d e ilerlem ey e başla­
teresandır. K alen d er-oğlu bu m ek tu b u n ­ dılar.
da (N aim â C: 2, S: 29) h ulâsatan şöyle K uyucu M urad Paşa, K a len d er-o ğ ­
dem ektedir: «Sergüzeştim âlem e m alû m ­ lu ’nun sür’atle kendi üzerine g elm ek te
dur. F itn eengiz v e ahdşiken O sm aniyân olduğunu, ilk plânda Göksün d erb en d i­
m ü tegallib e olm ağla, gururları kem ale ni tutm ak isted ik lerin i, etrafa sald ığı ca­
erüp, âlem e c ev r-ü -ce fâ y ı pîşe k ılm a ğ - suslardan öğrenince; bu boğazı onlardan
la, taatlerinden yüz çevirüp ızh â r-ı h u ­ önce tutm ak isted i. Ve D eli P irî A ğayı
lûsu terk eyied ü k ten sonra, M ihaliç ve bir m iktar yen içeri ile ile ri gönderdi.
A ydın ve Saruhan ille r in i yağm a v e ta ­ Bunlar, aradaki dört günlük m esa fey i üç
lan eylevü p gan aim -i bî şüm ar ile dön­ günde katederek, önü Göksün ovasına
dük. C em iyetim iz y ev m -fe -y e v m e n z i­ açılan boğazın ağzını tuttular. A rk ala­
yad e olup K onya şeh rin e geld iğim izd e, rından ordu da gelip y etiştik ten sonra
Karaman b eylerb ey isi D eli Z ülfikar P a ­ Kuyucu Murad Paşa m ev cu t k u v v etle r i­
şa anda m evcud bulunup k al’aya k apan­ n i arazinin v a ziy etin e göre iy i bir ş e ­
dı; üzerine varılıp etra f v e ek n af yağm a kild e yerleştird i. K endi çad ırım bir te ­
v e garet olundu. B adehu, K üçük K ara- penin ü stü n e kurdurup, y en içeri v e sair
m an’a n üzul eyledik. kapıkulunu tep en in etek kısm ında acele
Bu ana g elin ce (g elin cey e kadar) kazdırdığı sip erlere soktu; Kansı^ B ey
 l-i Osman tarafından m in veçh in k at’ı em rindeki M ısır askeri ile Em ir H ü seyin
ü m it eylem eyü p serk eşlik olunm azdı; idaresindeki S u riy e askerlerini tepenin
C anbolad-oğlu v a k ’asm dan sonra m in - sağ tarafındaki düzlüğe tâ b iy e edip, or­
bâ’din Osm aıılu tarafından k a t’ı üm id e - du ağırlığ ım da tep en in arkasına aldı.
düp, can tende oldukça serfüru eylem ek P iyad e v e süvari 20 bin k işi ile b u ­

1752
raya g elen K alen d er-oğlu , düzlü k te b u ­ T avil’in kardeşi M eyım ın’un
lun an M ısır askerini görerek sadrıâza- bozguna uğram ası
m m k u vvetlerin i bundan ib aret zan n et­
tiğind en k olaylık la ga lip g eleceğ in i tah ­ V eziriâzam K uyucu M urad Paşa, K a-
m ili eyled i. B unun için çarpışm ak ü ze­ len d er-o ğ lu ’nun İran’a kaçm asını m ü te­
re k u vvetlerin e m uharebe tertib i ald ır­ akip S ivas - K ayseri üzerinden A n k a­
dı. Sağ kolu Kara S a it v e A ğaçtan P i- ra’nın Çubuk ovasına geldi. Burada iken
rî’ııin idaresine verip sol k olu n kum an­ C iğala-zâde Sinan Paşa oğlu M ahm uc
dasını kendisi d eruhte ey led i. 7 ağustos Paşa’nın, Tavil oğlu M ustafa’y ı B ağdad-
1608 tarihinde cereyan eden m uharebe daıı d efettiğ i haberini aldı.
o kadar şid d etle cereyan etti ki, h er ik i Sadrıâzam Murad Paşa Çubuk o v a ­
taraf da k ıyasıya vuruştu v e çarpışm a­ sında uzun m ü ddet oturm adı v e oradar.
ların nezak et arzettiği d ev red e sadrıâ- kalkarak geri S iv a s’a g itti. B uradaki bir
zam da çok fazla y a şlılığ ın a rağm eıı b iz­ kaç günlük istirahatı esnasında Tavil
zat çarpışm alara katıld ı. B ir aralık y e ­ M ahm ud’un (X aim â, bir yerd e Ahm ed.
n içerileri gizlen d ik leri sip erlerin d en d ı­ bir yerd e de M ahm ud diye kaydediyor.
şarı çıkarıp hücum a geçirm esi v e top la­ C: 1, S: 458 v e C: 2, S: 34) kardeşi M ey-
rın da hep birden ateş açm ası â sileri i- m un’un, altı bin âsi ile K ırşehir ta ra f­
larında yağm a v e hasarlar yaptıktan
y ice sarstı. O aralık â siler arasında, S ad -
sonra K alen d er-oğlu ’na iltih a k etm ek ü-
n âzam m , K aram an b ey lerb ey i Z ülfikar
zere T okat’a gitm iş olduğunu öğrendi.
Paşa kum andasındaki a sk erle arkalarını
çevirttird iğin e dair bir şayian ın d olaşm a­ T a vil’in kardeşi M eym un Tokat c i­
sı, in h izam ian n ı k esin leştird i. varındayken, K alen d er-oğlu ’nun İran’a
kaçtığını öğrendiğinden, onun arkasından
İran’a gitm ek üzere doğu istik am etin d e
K alender-oğlu’nun İran’a h arek ete geçm işti. Sadrıâzam Kuyucu
kaçm ası Murad Paşa, âsinin n iy e t v e h a rek etin ­
den haberdar olunca bir harp m eclisi
Göksün boğazı m u h areb esin in fe r­ toplıyarak yap ılacak işi görüştü. Â sinin
dası günü H alep b ey lerb ey i H ü seyin P a- takibine karar verild iğin d en yan m a ik i
şa ’yı onbin k işilik süvari k u v v etin in ba­ bin y en içeri v e bir m ik tar tım arlı sip a ­
şına geçiren K uyucu Murad Paşa, K a­ hi alarak yola çıktı. Ordunun ağırlığı v e
askerlerin bir kısm ı D efterdar Baki P a ­
len d er-o ğ lu ’nun takbine m em ur etti.
ş a n ın nezaretinde S iv a s’ta kaldı.
H üseyin Paşa, m aiy etin d ek i S iv a s b e y ­
lerb eyi C anikli O sm an Paşa, Em ir H ü se- B ir h aftalık y iy ec e k dışında çad ır
v in -o ğ lu Y usuf, K arakaş A hm ed Paşa, biie alm ayan Murad P aşa a ltı gü n y ed i
Bosna'dan m azûl K efeli M ehm ed Paşa gece m ütem adiyen y o l aldı. D oksanlık
bir ih tiy a r olan K uyucu Murad Paşa y o l­
olduğu h ald e K alen d er-oğlu 'n u n kaçan
da verilen kısa m olalar esn asın d a a tın ­
askerlerini kovaladı. A rkasından takip
dan iner v e y ere uzanarak hareketsiz
ed ilm ek le beraber kaçan k u vvetlerin i bir
kalırdı. Fazla y a şlılığ ı d o la y ısiy le böyle
araya top lıyabilen K alen d er-oğlu B a y -
kım ıldam adan y a tışla rı sırasında onu
burd civarında ta li’ini bir daha d en e­ öldü sanırlardı. Bu v a ziy ette iler liy e ıı
m ek istedi. Bu defa da m ağlup olunca M urad Paşa, yed in ci gün sabahı Ş eb in ­
İran yolunu tuttu ve Ş a h A b b as’ın Revan karahisar’a v a sıl oldu. Ş eb in k arah isar-
v a lisi Em ir G ûne’y e iltica etti. İranlılar lılar, M eym un’un bir gece e v v e l orada
bunları kızılbaş olm aları şa rtiv le kabul y a ttığ ın ı, halen K ara-H asan G ed iği’n de
ettiklerind en ik i bin k işiy i b u lan bu a - bulunduğunu bildirdiklerinden, Murad
dam lar İranlIların istek lerin e uydular. Paşa, Ç erkeş P iy â le P aşa’y ı ik ib in k işi
İran m akam ları bunların İranda da h a ­ ile ileri gönderdi. A rkasından kendisi d e
dise çık arabileceklerin d en çek in d iğ in ­ ayni y ere gitti.
den, m em lek etin m u h telif k ö şelerin e yü z  sile r eşyaların ı h ayvan lara y ü k le r ­
ilâ iki yü zer k işilik gruplar h alin d e d a ­ ken K ara-H asan ged iğ in e y etişen Ç erkeş
ğıttılar. P iy â le Paşa derhal hücum a g eçti (4 e y -

1753
lûl 1608). M eymurrun ku vvetler gafil laşınca atından inip yürüdü. Murad P a­
avlandıklarından k arışıklığa düşüp m ağ­ şa ise iskem lesinden kalkıp dört adım
lup oldular, Fakat Osmanlı askerinin attı. Nasuh Paşa sadrıâzamm önüne g e­
yağm aya dalm ası üzerine bir aralık k en ­ lin d e diz çöküp tâ ayağını öptü (N a i-
dilerini toparlayıp yeniden çarpışm aya m ü, C: 2, S: 37); Murad Paşa ise onun
başladılarsa da arkadan serdarın y etişm e­ vezaret m akam ını siyan eten iltifa t gös­
si üzerine ikinci defa yenildiler. K u yu ­ terip m uhatabının alnından öpüp elinden
cu Murad Paşa âsilerin kaçanlarım üç tutarak otağına götürdü. Burada:
gün m üddetle takip ettirdi. Böylcce, m ü - «— Hoş geldiniz oğul!
iıinı kısm ı çarpışm a neticesinde öldü­ D eyince, N asuh Paşa, y er öpüp:
ler, Esir edilenlerin serdarın em riyle «— Benim d ev letli sultanım , g ü n a­
başian kesildi. Buna rağm en yakalarını hım ız çoktur, harekette kusur edip geç
kurtarabilenler K aiender-oğlu gibi İ- geldik. Bu halim izi mazur görünüz».
ran’ııı yolunu tuttular- D em esi üzerine Murad Paşa:
A zılı âsilerden Meymun'u da p eri­ «— E lham dülillah askeriniz m ükem ­
şan eden Kuyucu Murad Pag& oradan mel: bizim yanım ızda k ışlakta olandan
kalkarak Bayburd civarına geldi, B ay- gayrı asker bulunm adığını işittin iz v e D i­
burd yakm ına gelişind en üç gün sonra yarbekir ile H alep arasındaki m esafe u -
Baki Faşa da ordunun esas büyük k ıs­ zak olm adığı h ald e gelm em ekte m ura­
mı ile sadrıâzama iltihak etti. dınız bize ihanet ise, ihanet bize d eğil
padişahadır. Ordu za y ıf iken im dada
gelm eyisiniz d olayısiyle hakkınızda fe t­
Nasulı Paşa’nm Sadrıâzama va istense acaba n asıl bir fetv a verir­
iltihakı ler?»
Nasuh Paşa, başı y e r e eğik old u ­
Veziriazam Kuyucu Murad Paşa ğu halde bu sözlere h iç cevap verm edi.
Bayburd civarındayken D iyarbekir v a ­ Sadrıâzam ise devam la:
lisi N asuh Paşa askeri ile gelip orduya <s— Bu sekbanı toplam aktan m ak sa­
iltihak etti (26 eylü l 1608). Nasuh P a­ dın nedir? C anbolad-oğlu v e K alender -
şa ’nm yanındaki askerin durumu ile M u­ oğlu bir sürü sekban topladığı halde son­
rad Paşa’mn ona söylediği sözler. C elâ­ la n m alûm un. A nadolu’da bir fert sek b a­
l l e r i tenkil sırasında çok insafsız davra­ n ın m evcudiyetine padişahım ızın rızası
nan K uyucu’nun biraz sivrilen erkâna yoktur. Bunları ey â letin e vardığında der­
karşı tavrını da gösterm esi bakım ından h al dağıt. Eğer m u h alefet edersen, pa­
tafsile değer bir ehem m iyet taşım akta­ dişahım ız sonsuz kudret sahibidir; son­
dır. ra bir sancak b eyin i senin başını k es­
N asuh Paşa’m n askeri iy i giy d iril­ m eye gönderse ne yapabilirsin?»
m iş v e muntazam şekilde si lâh l andırıl- Murad Paşa, D iyarbekir valisin in
inişti. F akat Murad Paga’y a göre; ordu­ ihm al ile izah ed ileb ilecek gecik m esi se ­
ya geç iltih ak etm iş olm ası bakım ından bebiyle onun başını kesebilirdi. Fakat
kabahati büyüktü- ik in ci bir kusuru da o, acı ve tehditam iz şek ild ek i n asiha­
yanındaki askerin m ühim kısm ının sek ­ tiy le iktifa edip ü stelik bir de h il’at g iy ­
banlardan ibaret oluşuydu. A skerinin dirdi. V eziriazam ı böyle davranm aya
intizam ından gurur duyan Nasuh Paşa sevkeden sebep, padişahın, N asuh P aşa­
ordugâha tantana ile gelm işti. O ordu­ ya m utedilâne davranm ası hakkında e -
gâha dahil olurken sadrıâzam bir sa y e- m ir gönderm iş olm asıydı.
ban altında iskem le üzerine oturm uştu. Nasuh Paşa’nm sadrıâzama iltih a ­
Nasuh P a şa n ın m ehabetle ilerliy en as­ kından oniki gün sonra, D efterdar ve
kerleri m eyanında kapı halkından k ır­ Rum eli b eylerb eyi Ekm ekçi-zâd e A h -
m ızı çuha giym iş bin süvari tüfenkdaz, m ed Paşa Rum eli askeri v e hazine ile,
sarı elb iseli beş yüz, siyah serpuglu beş yin e onun gibi A nkara yolunu takip e -
yüz sekbanile bin süvariden m ürekkep­ den Karaman V a lisi Z ülfikar P aşa da
ti. ey â leti askeri ile ordugâha gelerek (8
V ezir N asuh Paşa sadrıâzam m b u ­ ekim 1607) Murad Paşa’y s m ülâki old u ­
lunduğu yere beş yüz m etre kadar ya k ­ lar.

1754
Murad hanlılar ve Emir gibi orduya geç iltihak eden D efterdar
Şah’ın öldürülm esi v e Rumeli beyleri E km ekçi-zâde, sadra­
zamın bir şey yapm asından korktuğu i-
A nadolu’yu, eşkıyalardan başka hal­ çin İstanbul’daki adam larına m ektuplar
kı ezen m ü tegallibeden d e te m izle m e y e yazarak padişaha tesir ettirm iş v e ken ­
azm etm iş görünen Murad Paşa, m ü tegal- disinin İstanbul’a çağrılm ası hususunda
iibe takım ından üç k işiy i birer bahane bir h a tt-ı hum âyun yazdırm ıştı: Murad
ile ele geçirip öldürttü. Bunlar: Murad Paşanın eline 17 Ekim 1008 de geçen bu
hanlılar nâm ı ile tanınan üç kardeşti. h a tt-ı humâyunda; E km ekçi-zâde’n in İs­
Üç kardeşten Ali Paşa ism ini taşıyanı tanbul’a gönderilm esi, kendisinin de g e­
Trabzon beylerb eyliğin e kadar y ü k sel­ lecek baharda İran’a sefer etm ek üzere
miş, Abdurrahman adındaki de sancak Erzurum’da kışlam ası kaydedilm ekteydi.
beyi olm uştu: üçüncüsünün adı da M us­ Padişahın bu emrini m üteakip E km ekçi-
tafa Paşa idi. Kuyucu Murad Paşa’nm zâde’y i Kümeli askeri ile İstanbul’a, N a-
öldürdüğü bu neviden şahsiyetlerden bir suh P aşayı eyâleti askeri ile D iyarbekir’
diğeri de Emir Şah adındaki sancak b e­ e yollayıp, bazı tayin ler de yaptıktan
yidir. B eyşehir beyi iken o civarda ç ı­ sonra Erzurum’a gid eceğin e işaret olmak
kan softa isyanını bastırm akla sa d n â - üzere tu ğ la n o tarafa doğru diktirince,
zamın nazarı dikkatini celbeden Emir İstanbul’a avdeti arzulayan askerin da­
Şah B ey bu gayretinden dolayı iltifata yatm ası karşısında hüküm et m erkezinin
mazhar olm uştu. Fakat bir m üddet son­ yolunu tutm aya m ecbur kaldı. Esasen
ra B eyşehir ve Seydişeh ir halkını ezm e­ kendisi de A nadolu’yu celâlilerd en tam
y e başlam ış, adamları ırz v e nam usa ta- m anasiyle tem izlem edikçe Iran seferine
salluta kadar işi ileri götürm üştü. Emir gitm eye niyetli değildi. Erzurum’da k ış­
Şah hakkında yapılan şik âyetler sadrı- lam ası hakkında padişahtan ik in ci bir
âzama kadar aksettirilm işse de, evvelk i defa em ir geldikten sonra da fikrini de-
hizm etlerini gözöaüflde bulunduran Mu­ ğiştirm iyerek düşüncelerini m ufassaian
rad Paşa ona A lâiye sancağını tevcih e t ­ padişaha yazdı. Sultan Ahm ed, veziria­
mişti. K alender-oğlu v e M eym ııırun zamın fikrini m akul gördüğü için sesini
tenkilinden sonra Çorum’a gelindiği s ı­ çıkarmadı. N eticede Murad Paşa 18 a-
rada, Seydişehir ayanından F il-zâd e A b- ralık 1609 (9 ramazan 1017) günü İstan ­
durrahim Ç elebi, Em ir Şah'm zulm üne bul’a dahil oldu. C anbolad-oğlu ve Ka­
dair m ufassal şik âyette bulununca, bu lender-oğlu gibi büyükleri de d ah il o l­
şahsı da ortadan kaldırm aya karar v er­ duğu halde bir hayli C elâliyi tenkilde
di. F il-zâde’nin şikâyetinden bir iki gün büyük m u vaffak iyet gösterm iş bulunan
sonra sadnâzam m kethüdası huzura g e ­ K uyucu Murad Paşa, İstanbul’a bunlar­
lerek, Emir Ş ah ’m sancağına gitm ek İ- dan iğtinam edilm iş dört yüz bayrak g e ­
çin hazırlığını tam am ladığını, ayrılm ak tirm işti. Bayrakların h er birinde C eli hat
üzere olan bu adam hakkında bir emri ile eşk ıya rcisleıinin isim leri yazılıydı.
olup olm adığını sorunca sadnâzam : Su ltan Ahmed, Veziriazam K uyucu Mu­
«— Boğ m el’mıu, aman verme!» rad Paşanın m uvaffakiyetinden pek m em ­
Dedi. Sadnâzaırnn bu em rini m ü te­ nun kaldığından kendisine iki h il’at ve
akip kethüda bey, Em ir Şahı kendi ça­ bir murassa sorguç ihsan eyledi.
dırında yem eğe davet etti. Em ir Şah, Kuyucu Murad P aşayı kıskananlar,
kethüdanın çadırında çorba içtiği sırada ondan herhangi bir şek ild e zarar görmüş
arkasından sessizce yaklaşan bir cellâd olanlar derhal aleyhinde tez vira ta baş­
ansızın, kem endi boğazına geçiriverdi. ladılar. Tezvirde bulunanlar arasında
Cellâd var k u vvetiyle kem endi sıkınca C anbolad-oğlu’nun enderuna alınm ış o-
(N aim â C: 2, S: 42) adam cağızın içtiği ğulları da vardı- Bunlar, Murad Paşayı
çorbanın pirinçleri burnundan dışarı fır­ C anbolad-oğlu’nun e le geçirilen hâzine­
ladı. sinin. bir kısm ını iç etm ek le suçlandırı­
yorlardı. Para hesabı ile m akam v e vazi­
M urad P a ş a n ın İ s ta n b u l’a d ö n m e s i
fesi icabı defterdar m eşgul olduğu cih et­
İran harbi kısm ında izah ettiğim iz le, itham ların m ühim kısmı defterdar
veçhile; Diyarbekiı- v a lisi N asulı Paşa Baki Paşaya teveccüh ediyordu. N ite­
kim bu itham lar üzerine padişah, sad­ cağını, kendisine muhakkak sefere ka­
razamın haberi olm adan Baki Paşayı tıl d iyem iyeceğ in i, bulunduğu m ın tık a­
Y edikule’y e hapsettiriverdi. Murad P a­ da padişaha hizm ete devam etm esini,
şa, k ıym etli m ücevheratı padişaha bizzat ancak zât-ı şahaneye hürm etlerini sun­
takdim etm iş olduğunu, para hesabının mak üzere İstanbul’a gelm esini, sonra
ise defterdarın verm esi gerektiğini sö y ­ m em leketine dönüp gitm esini bild iriyor­
lem iş olduğu cihetle, A hm ed Paşa yine du. Murad Paşa, bu m ünasebetle: «dün­
defterdar yapılıp Baki Paşanın teftişin e y a v e ahret oğlum ol, sana inandırm ak
de m em ur edildi. Bu teftişte paranın için yem in b illah ederim ki padişahtan
m uhasebesini verdiğinden 40 gün sonra sana zarar olmaya* diyerek başkası na­
Y edikule hapishanesinden çıktı. mına kurnazca yem inde bulunuyor, şa ­
y et bu sözlerine kulak verm ez de Celâ­
Ü sküdar karargâhından siyasî lilik yolunu seçerse İran seferini bırakıp
üzerine yürü yeceği tehdidini de ilâ v e e-
tertiplerle tenkil edilen C elâliler diyordu.
Y usuf Paşa m ektubu alınca mühim
Veziriâzam K uyucu Murad Paşa 1609
erkânına okudu v e İstanbul’a gidip g it­
baharında İran seferine gidileceğini e t­
m em e m eselesi m üzakere edildi. Bazı
rafa yayarak Ü sküdar’da otağa çıkm a
kim seler sadrıâzam ın söz v e yem inine i-
hazırlıklarına başlattı. Sadrıâzam ın h a ­
nanılm asm ın câiz olm ıyacağıııı, zira bu
kikî n iyeti İran seferi değil, geriye ka­
nun kendisini yakalam ak için bir tuzak
lan C elâlileri de ortadan kaldırm aktı.
olduğunu ileri sürdüler. Bir kısm ı da ak ­
F akat bu n iyetini peşinen hiç k im seye
si tezi m üdafaa ile gitm esinin doğru o -
açmadı. Karargâha çıkm a hazırlıkları
lacağını, zira Zülfikar Paşa, Türkçe -
devam ederken m evcut C elâlilerden m ü­
bilm ez H üseyin, T ekeli M ehmed P aşa-
him ik i tanesini tuzağa düşürm ek için
m n da birer celâli olduğunu, fak at şim ­
birtakım tertiplere başvurdu. Bu iki ö-
di sağ v e birer m evki sahibi bulunduk­
nem li C elâli Muslu Çavuş ve Y usuf Pa­
larım ifad e ile, gitm esi şıkkını m üda­
şa idi.
faa ettiler. Bunun üzerine Y usuf Pa­
E vvelce İçel sancağını verilen M us­ şa sadrıâzama bir m ektup yazarak y em i­
lu Ç avuşa (N aim â C: 2, S: 62) bir em ir nine itim aden Ü sküdar karargâhına g e ­
yazılarak, İran seferin e hazırlanıp Ka­ leceğin i bildirdi.
raman beylerbeyi Z ülfikar P a şa y a ilti­ Veziriâzam K uyucu Murad Paşa,
hak etm esi bildirildi. Bunun arkasından Üsküdar karargâhına çık tık tan bir kaç
Zülfikar Paşa’ya gizliden bir m ektup y a ­ gün sonra, Ü sküdar’da fazla zaman g e -
zan Veziriâzam: Muslu Çavuşu ele geçir­ çirm iyerek İran üzerine bir an önce h a ­
m enin m üşkilâtm a işaretten sonra, K a­ rekete geçm esine dair padişahtan bir
raman eyâletinin ona vadedilm iş old u ­ h a tt-ı hüm âyun aldı. Bu v a ziy et karşı­
ğunu, kendisine itim ad telk in ederek sında derhal İstanbul tarafına geçerek
K onya’ya gelm esini tem in eylem esini ve padişahtan h u su sî bir m ülâkat talep e t­
adam larından ayrı düşürm eye dikkat e- ti. Murad Paşa padişahın yanm a gidince,
derek bir punduna getirip başını kesip N aim â’nın (C: 2, S: 66) d iliyle: «padi­
İstanbul’a yollanm asını bildirdi. Bunu şahım sırra m üteallik bir sözüm vardır,
m u vaffakiyetle başardığı takdirde k en ­ rica ederim ki nedim lerden bir fe r t k a l-
disine vezaretle A nadolu b eylerbeyliği, m ıya ve v a k ıf olm ıya, sonra gizli işim iz
oğluna da Karaman eyâletin i v a d ey le- aşikâre olup m aslahat yetm ez; dedikte,
m ekteydi. padişah, lıa lv e t-i has edüp ve k im esneye
Muslu Ç avuş’u bu suretle ortadan dim ezem diyü yem in eyled i. Murad P a­
kaldırm ayı kuran Murad Paşa Y usuf Pa­ şa eyitti: padişahım m alûm un olsun ki
şa’ya da bir m ektup yazdı. Bu m ek tu ­ bu seferin adını K ızılbaşa diyü tayin e y ­
bunda: B ir çok adam toplam asına rağ­ ledik, ama değildir. A cem den kavi düş­
m en şim diye kadar zulm ünü işitm ed iği­ m anım ız vardır». Sadrıâzam , bu kavi
ni, fakat n e de olsa adının C elâliye çık ­ düşmanın Y usuf Paşa v e Muslu Çavuş
m ış olduğunu, yiğitliğ in i takdir ettiğini, gibi C elâliler olduğunu ifad e ile. bunla­
bu sırada İranhlar üzerine sefer ya p ıla ­ rı kandırmak için yazdığı m ektuplara da­

1756
ir açıklam alarda bulundu. Murad P aşa­ bir kaç kaleyi beraberce dolaşm ıştı. Bu
yı dinleyip başvurduğu tertipleri uygun arkadaşlık d olayısiyle Zülfikar Paşa'ya
bulan padişah, en sonunda «Hak Teâlâ iyice itim ad eden M uslu Çavuş, bu de­
işini rast getire» dem ek suretiyle, onun fa onun davetine icabetle K onya’ya g e l­
plânını tasvip etti. m işti. Beraberce yen m iş içilm işti. Bir
Aradan bir ay zaman geçtik ten son­ gün M uslu Çavuş M eram bağlarında eğ ­
ra Y usuf Paşa Ü sküdar’a geldi; Çadırı lenip içki içerken, çoktan beri fırsat gö­
sadrıâzamın çadırının yan ın a kuruldu; zetleyen Zülfikar‘111 adam ları birdenbire
kendisine fevkalâde itib ar gösterilip h il- boynuna kemend atarak boğm uşlardı.
atler giydirildi. B ir kaç gün sonra İstan­ B öylece vazifesini m u vaffak iyetle başa­
bul’a geçip padişah tarafından kabul o- ran Z ülfikar Paşa Muslu Ç avuş’un başı­
lundu ve yin e Ü sküdar karargâhına dön­ nı gövdesinden ayırtarak k ıym etli eşy a ­
dü. O sırada Zülfikar P aşa’dan alman sı ile birlikte sadrıâzama yolladı. Muslu
bir m ektupta da M uslu Ç avuş’un K ara- Ç avuş’un başını getiren ler beş gün için ­
m an’a gelm ek üzere olduğu b ild iriliyor­ de Ü sküdar’a ulaşarak sadnâzam la bu­
du. luştular. Sadrıâzama, başı getirenlere, er­
Aradan bir aylık zam an geçince Yu­ tesi gü n orduda teşhir ed ilin cey e kadar
suf Paşa m ıntıkasına dönm ek için sad- k im seye bir şey söylem em elerini tsnbih
rıâzamdan izin istem eye başladı. Murad etti. V e sonra doğruca padişahın yanına
Paşa ise bugün yarın d iy e oyalıyor, M us­ giderek vaziyeti bildirdi. Sultan Ahmed
lu Çavuş’un ele geçm esin i im kânsızlaş­ bun&an çok m em nun oldu.
tırır d iye onuıı idam ını em retm iyordu. E rtesi gün Y usuf Paşa’y ı k ahvaltıya
Yusuf Paşa’y ı şüpheye sevk etm ed en b i­ ca v ei eden sadnâzam , sofra hazırlandı­
raz daha tatlılık la oyalıyab ilm ek için ğı sırada, ev v elce tsn b ih ettiği adamları
birgün ona arpalık olm ak üzere Manisa tarafından m ühim bir iş bahanesiyle
m uhassıllığı beratını verdi. Y usuf Paşa kendisini çağırttırdı. Y usuf Paşa’m n y a ­
bununla sevinip oyalanırken, sadrıâza- nından ayrılırken kethüdası ile birkaç
m m hakiki niyetini bilm eyen A nadolu’­ ağayı kahvaltıda arkadaşlık etm eleri i-
daki kadılar onun aleyh in d e ¿Koca ser­ çin onun yanm a bıraktı. O arada m er-
darın ik i a y a k la n çukurda, b ö y le bir tebani bir tabak içinde paça getirilm iş­
kavi düşm anı ele geçirm iş iken m alına ti. Y usuf Paşa buna uzandığı sırada y a ­
tamah ile yine m uhassıllık ile gönderi­ nındakilerden biri birdenbire ensesine
yor. A llah belâsını versin; yazık kendi yapıştı, bir diğeri ellerini tuttu, Ötekiler
ahiretini yıktığından gayri m em leketin de yere yıkarak başını kesiverdi. Yusuf
dahi tahribine sebep oluyor. Padişahı h a ­ Paşa da öldürülünce M uslu Ç avuş’un ba­
berdar etm ek için bir arzuhal versek bu şı da ortaya çıkarılıp ordugâhta iki gün
Kocanın fesadını bildirsek» d iy e sö y le­ teşhir edildi. Muslu Ç avuş öldürülünce,
niyorlardı. Bu söylen tilerd en istifad e e t­ yanında bulunan adam ları nasıl sağ b ı­
m ek isteyen Murad P aşa’nın düşm anları rakılm am ışsa Yusuf P aşa’n m k ilere kar­
vaziyeti padişaha anlattılar. B unun ü - şı da ayni m uam ele tatbik edildi. Bu
zerine, bir gün «Lala sen ihtiyar oldun, C elâliler v e yanlarındaki en k ıym etli a-
kızılbaş seferine gidem iyorsun, ihtiyarın d am lan ortadan knikm ca fa a liy et saha­
ile kim i serdar idelim ? Cevap göndere­ larındaki sekbanlarının yakalanıp dağı­
sin; yah u t üç güne kaim ay up gidesin» tılm ası işteıı bile sayılm adı.
diye bir h a tt-ı hüm âyun geld iği görül­ B aşvekâlet arşivinde A li E m iri tas­
dü. Murad Paşa hüküm darın yanına g i­ n ifi vesikaları kısm ında B irinci Ahmed
derek icraatı hakkında onu ikna etti. kartonunda m evcut 179 num araya k ayıt­
B öylece bir a y lık zam an daha g eç­ lı biı h a tt-ı hüm âyundan öğrendiğim ize
ti. C ereyan eden m uhabere n eticesi Mus­ g ir e : Ü v ey s Paşa-zâde M ehm ed Paşa
lu Çavuş ile ahbablık tesis etm iş olan A vdın m uhasılı iken onun kethüdası 0-
Zülfikar Paşa ona daha fazla itim ad tel­ Isn Y usuf (Paşa) etrafına üçbin k işilik
kin edebilm ek için d avetin e icab etle e v ­ kuvvı t toplam ıştı. Ü v ey s Paşa-zâde
velâ Lârende (K aram an) y e, oradan M ehmed Paşa 1605 te öldüğü zam an Yu­
Muslu Ç avuş’un hâkim bulunduğu dağlık su f B eyin C elâlilere iltih ak ı önlenm ek
İçel bölgesine . gitm iş, onun hükm ettiği istendiğinden, vaziyet padişaha bir tak­
rir ile arzedilerek, Aydın m uhassıllığı- sı onun büyük günahını teşkil eder. Mu­
nın Y usuf B eye tevcih i temin ed ilm iş­ harebelerdeki çarpışm alar esnasında iki
ti (12 şubat 1606). 3 ö y lece Aydın m u - taraftan da adam ölm esi gayet tabiîdir.
b assıilığına konan Yusuf Paşa kendisine Fakat Kuyucu Murad Paşa’nın İnsanî
yandan tevcih karsısında hüküm ete bağ • addedilm iyecek tarafı, m uharebede esir
¿ılık göstereceğine zamanla adamlarını ettiği v eya çeşitli şekillerde yak alattığı
daha da arttırm ıştı. İşte şim di öldürüleli Celâlileri koyun boğazlar gibi başlarını
ve fcUafındaki adamlarının kolaylıkla uçurtup kuyulara doldurmasıdır. îvaimâ
dağıtılm ası sağlanan Yusuf Paşa böyle tarihinin ikinci cildinin 43 üncü sayfa­
bir fsiısiyetti. sında nakledilen bir hâdise onun bu h u ­
Kuyucu Murad Paşa, Y usuf Paşa’yı susta ne kadar ileri gittiğini gösterm ek­
da öldürtünce doğruca huzura çıkıp: tedir:
«Bu Ü sküdar seferi olsun. Oturduğumuz Murad Paşa bir gün yakalanan C elâ­
yerde devletinde böyle iki kavi düşm a­ lileri kazdırdığı çukurlar önünde idam
nın hakkından gelinm ek m üyesser oldu ettirirken, bir sipahinin atının arkasın­
ki. her birinin bir sefere taham mülü var da bir çocuk bulunduğunu görmüş. Ço­
idi? sözleriyle m üjdeyi bizzat kendisi cuğu yanm a getirterek:
verdi. B ir gün önceki müjde m ünasebe­ — Sen nerelisin, C elâlilerin arasına
tiyle sadrı âzam a «lala» şeklindeki h ita ­ n a sıl düştün?
bı yerine «benim babacığım, bana e y le ­ D iye sormuş. Karşısındaki küçük
diğin hizm etin m ükâfatını sana Hak T e- m uhatabı da çocukluğunun bütün sa fi­
âlâ göstersin» diyen Sultan Ahmed, bu­ yetiyle; m em leketini, k ıtlık yüzünden
gün de fevkalâde m em nuniyet izhar e t­ babasının kendisini alıp onların arası­
m işti. na katıldığını, boğaz tokluğuna C elâliler­
le beraber dolaştığını söylem iş. Bunun
Muslu Çavuş v e Yusuf Paşa’nm i-
üzerine Murad Paşa çocuğa:
daınlanııdan sonra m allarının tespiti ile
— Babanın san’atı neydi?
m iriye m aledilm esi için A ydın v e İçel
Sualini tevcih edince, çocuk:
tarafına adamlar gönderildi. Bunların
— Ş eştar çalardı ve onunla geçinir­
m allarının hesabını yapıp defterini h a-
di.
zırtıyan şahıs, o sırada Anadolu d efter­
Cevabını verm esi üzerine Murad
darı bulunan m üverrih Haşan B ey-zâde
Paşa acı bir tebessüm le:
idi.
— D em ek Celâlileri şevke getirirdi!
D em iş v e bu sözünün arkasından da
K u y u c u M u rad P a ş a ’n ın C ellâda çocuğun boynunun vurulm asını
a ld ığ ı n e tic e emretm iştir. Sadrıâzam m em rine rağ­
m en, bu m asum u neden öldürelim diyen
Veziriazam Kuyucu Murad Paşa üç cellâd elin i çocuğun kanına bulaştırm a-
senelik faaliyeti neticesinde Anadolu'­ m ıştır. Bunun üzerine yeniçerilere em ir
daki Celâli isyanlarının sonunu alm ış o l­ verm iş. Y eniçeriler de: «biz cellâd m ı­
da. C anbolad-oğlu, K alender-oğlu gibi yız? Cellâdlar bile acıdı» diyerek do­
20 bini aşan kuvvete sahip büyük Celâ- kunm am ışlar, yeniçerilerden sonra em ­
lileri olduğu gibi, dört beş bin, veyahut rettiği hassa hadem eleri de günahsız ço­
da daha az m aiyetli eşk iy a la n da tem iz­ cukcağıza kıym am ışlardır. Bunun üzeri­
ledi. Bu arada yalnızca b ilfiil C elâlilik ne doksanlık hunhar ih tiyar Murad P a­
yapanları değil, onlara yataklık eden­ şa sırtından kürkünü çıkarıp çocuğu çu­
leri ve hattâ uzaktan yakından alâkaları kurun kenarına götü rm ü ş v e boynunu
bulunanları da katlettirdi. C elâlilerle vurup bozağını sıkm ak su retiyle masum
çarpışarak, onlara karşı kazandığı m u­ yavrucağı öldürm üştür. Ondan sonra e t­
vaffakiyetleriyle, ittihaz eylediği kur­ rafında hazır olan kim selere: «Kalen­
nazca hareketler neticesi bazı Celâli re­ der-oğlu, Kara S ait gibi eşkıyalar ana­
islerini ele geçirip onları cezalandırm a- sının karnından at v e m ızrak ile doğm a­
siyîe, devlete faydalı icraatta bulunduğu dılar. Hepsi de böyle çocuk idiler, sonra
şüphesizdir. Fakat Celâli tenkilinde m ü t­ büyüyünce âlem i fesada verip bunca in ­
hiş, insafsızcasına adam öldürmüş olm a­ sanı öldürdüler. Bu çocuk ise bunlarla

1758
gezip, bunların tabiatlarından birşeyler Murad Paşa’nııı kanlı şekildeki u ğ ­
kapmıştır. Bilâhara terbiye için nekadar raşması sonunda, son onüç seneaenber;
çalışılırsa çalışılsın bunun tabiatını d e­ pek geniş ve k u vvetli şekilde faaliyette
ğiştirm ek m üm kün olmaz. B u da bir Ce­ bulunan C elâliliğin bir m üddet için so ­
lâli oiııp çıkar» dem iştir. İhtim al onun na e m e s i m üm kün olmuştur. Mühim
bu zihniyetidir ki. kendisini fazlaca kan C elâliler ortadan kalkınca küçük eşkıya
dökmeye sevketm iştir. gru p lan ılın tem izlenm esi içiıı de sancak
B iîhassa C elâlileri ten k il h arek etle­ beylerine em irler verilm iş v e eşk ıya­
rini taf silen anlatan m üverrih Naimâ, lık cürümlerinin teftişi için Mehmed P a ­
um um iyetle Murad P aşa’m n lehinde k a­ şa m üfettiş teym edilerek Anadolu'ya
lem kullanm akta v e eserinin bir yerinde gönderilm işti r.
(C: 2, S: 40), Hoca A hm ed Y esevî’nin Celâlilerin faaliyet yıllarında köylü
«İçi Musa gerek dışı firavun» vecire- halk kasaba ve şehirlere kaçmış, tarla­
sini, Murad P a şa y a tatbik ile, onun faz­ lar ekilm ez olmuş, bu yüzden iktisadı
laca adam öldürm esine rağm en N akşi­ sıkıntılar doğmuş v e tabiî ticaret de d u r.
bendi tarikstine m ensubiyetine işaretle, muştu. Murad Paşa’nm m uvaffakiyetleri
iç âlem inde A llaha m üteveccih bulundu­ sonunda Anadolu, Irak ve Suriye âdeta
ğunu kaydeylem ektedir. Yine ayni m ü ­ devlete yeniden kazandırılır gib i olm uş­
ellif başka bir yerde de (C: 2, S: 73) tur. B aşvekâlet arşivinde 78 numaralı
Murad Paşa’m n maddi bakım dan dü­ M ühimme defterinin 334, 631 v e 731 inci
rüstlüğüne işaret babında; A vusturya sayfalarında m evcut hüküm lerden öğren­
cephesinde D iyarbekir b eylerb eyi sıfa tiy - diğim ize nazaran; köylünün yin e y e r le ­
!e hizm et ettiği sırada ik i sene m üddet­ rine dönm esi, ticaret erbabına kolaylık
le eyâletinden para gelm ed iği zaman şah­ gösterilm esini tavsiye yollu vilâyetlere
sî parası olm adığından yeniçeri ocağın­ ferm anlar gönderilm işti.
dan kırk akçe alarak geçindiğini; V ezi­ Naimâ’y a (C: 2, S: 48’ göre: Caııbo-
riazam İbrahim Paşa’run onun ih tiy a cı­ Iad-oğlu, K alender-oğlu, Tavil, Mey m un
nı bild iği için İhsanda bulunduğunu; o ve Kara S a it gibi büyük eşkıyalardan
sırada D efterdar Ekrtiekci-zâde Ahmed 30 bindc-n fazla, küçük eşkiya grupların­
Paşa’m n, Murad P aşa’m n bir adamına dan 25 bin, diri olarak elde edilip idam
«sizin paşanızdan dünya çoktan bezdi, edilenler m eyanm da 30 binden ziyade ki
bu paşalık züğürt kârı değildir» ded i­ cem ’an yekûn 85 ilâ 90 bin kişi öldüren
ğini zikretm ektedir. Kuyucu Murad Paşa, bu kadar insanın
Murad P a şa n ın paraya düşkün ol­ cam pahasına Anadolu, Irak v e S u ri­
m ayışı, onun Celâli tenkilinde şahsen y e ’d e sükûnet ve asayişi tem in edeb il­
ku vvetli kalm asına sebep olm uştur. m iştir.

DENİZLERDEKİ HADİSELER

İkinci Selim ’in saltanatının son se ­ m iş denizlerle ilg ili hususları zikretm ek
nelerine tesadüf eden Tunus fethinden de şüphesiz uygun düşecektir.
beri Osmanlı donanması büyük çapta bir E vvelce de işaret edildiği Vftghile
harekât icra etm em iş, o tarihten bu ta ­ yükselm e devrinin son büyük K aptan-ı
rafa donanmanın denizlerdeki faaliyeti, deryası K ılıç A li Faşa’dır. K ılıç A li P a -
bir n evi karakol hizm eti ifa eder tarzda şa ’nın ölüm ünü m üteakip kısa bir m üd­
kıyıları dolaşma ile, ufak tefek bazı h â ­ det donanmanın başında bulunan D a-
diselere inhisar eylem iştir. Bu neviden mad İbrahim Paşa’dan sonraki K aptan-ı
hâdiselerin en m ühim leri de Birinci A h ­ derya U luc Haşan Paşa, bir aralık K ı­
med devrinde vuku bulm uştur. B irinci lıç A li Paşa ile çalışm ış denizcilerden
Ahm ed zamanındaki olayı tetk ik e g i­ olup, H am m er’e (C: 7, S; 141) göre a s­
rişmeden, daha Önce bahsedilm em iş o l- len V enedikli idi. Çekirdekten y e tişti­
"nası bakım ından, Ü çüncü Murad v e Ü - ği v e m esleğinin eh li olduğu cihetle o -
çüncü M ehmed zam anlarında cereyan e t­ nun zam anında da donanmaya az çok ih ­

1759
tim am gösterilm ekte devam edildi. 1586 yılın d a K aptan-ı derya K ılıç Ali
Lâkin U laç Haşan paşa'nm 1591 tem ­ Paşa, Haşan Paşa’m n pek sevdiği bir
muzunda vefatından sonra K aptan-ı der­ Sicnç kölesini alıp hadım edip bir harp
ya lığ a um um iyetle denizcilikten, a n la ­ g em isin e kaptan yapm ıştı. B u köle, H a­
m ayan kim seler getirild iğin d en donan­ şan P aşa’nm servetinin yerin i sö y led i­
m ada bir çöküş başladı. K ılıç Ali P aşa­ ğinden. v a ziy et padişaha arzedilm iş, bu
nın ölüm ünü takip eden onbeş yirm i se ­ yüzden defterdar İbrahim E fendi Ceza­
n elik m ü ddet zarım da onun y etişm ele­ yir'e gönderilerek, söylen en yerd e b u ­
rinden olan bazı kim selerin vü cu tlarııı- lunan otuz bin duka m üsadere olu n m u ş­
*dan az çok istifade edildiğinden, donan­ tu. İşte serveti hakkında b öyle çok söz
m adaki in hitat pek sezilm edi. Zaten, ed ilen Haşan Paşa, h a sisliği de elden
on altm cı asrın son, onyedinci asrın ilk bırakm adığından 1588 nisanında K ap -
y ılla rı zarfında, Osm anlı d en izciliğin d e­ ta n -ı derya olunca, V enedik doçuna h a ­
k i çöküntünün birdenbire ortaya çıkm a­ ber göndererek kız kardeşi için , V en e-
sını gizli yen en büyük sebep, m ühim ce d ik ’in Prokiiratı (procuratîe) m evkiinde
bir denizci d evletle donanm a harbi y a ­ bir ev istem işti. K aptan-ı deryalık m a ­
pılm am ış olm asıydı. M aamafih, Girit kam ına geçm ek üzere Cezayir’den g e ­
harpleri sırasında bu çöküntünün ııe d e­ lirken S icily a k ıyılarına yak laşan Haşan
receyi bulm uş olduğu birdenbire m eyd a­ Paşa Siraküz’ün kuzey tarafında b ulu­
na çıkıverecektir. nan A vgusta şehrine beş kadırga ile bir
Y ükselm e devrinin son büyük K ap- gece hücum u yapm ış, ondan sonra rota­
ta n -ı deryası K ılıç A li Paşa, birisi 1579 sın ı İstan b u l’a doğru çevirm işti. 20 e y ­
da, diğeri de 1584 te olm ak üzere ik i d e­ lü l 1588 de hüküm et m erkezine geldiği
fa K aradeniz’e (1352 in ci sayfaya b ak ı­ zaman, padişahın kendisini kabulü sıra­
nı/.) açılm ıştı. 1581 yılın d a 51 parça ka­ sında üç yüz bin duka k ıym etin d e h e ­
dırga ile Cezayir’e gidip dönm üş olan d iyeler, otuz genç k öle v e kırktan ziya­
K ılıç A lî Paşa, 1585 senesinde de Dürzi de cariye takdim eylem işti. K aptan-ı
isyanı m ün asebetiyle y in e b ir filo ile deryaların ganim et m alları ve bu n e v i­
L übnan k ıyıların a kadar uzanm ış, h a t­ den zen gin h ed iyeler takdim ed işlerin e
tâ M ısır valisi İbrahim (Damad, Sadrı- H aşan P aşa’dan sonra pek rastlanam ı-
âzam) Paşa padişaha takdim etm ek ü ze­ yacaktır. Gerçi O sm anlı im paratorluğu
re getird iği m uhteşem h ed iy elerin i sınırları için d e bulunan Trablusgarb, T u­
Trablusşam lim anında donanm aya y ü k ­ nus v e Cezayir b eylerb eylik leri b ö lg e­
leyerek İstanbul’a gelm işti. sindeki gem iciler h ıristiyan gem ilerinden
K ılıç A li Paşa’dan bir sonraki K ap- b ir h a y li m al elde etm ek te iseler de,
tan -ı derya U luc Haşan Paşa Cezayir bunları korsanlık y o lu y le topladıkların­
beylerbeyi bulunduğu sırada büyük ser­ dan ken d ilerin e aitti. E sasen, A kdeniz’de
v e t biriktirm işti. H am m er’in kaydına harplerin durduğu d evird e O sm anlı h ü ­
nazaran; Sultan Murad ın cülûsunda M i- küm eti korsanlığı terviç etm ediğinden,
lâ n ’lı bir yahudi dönm esi, H aşan P aşa’- m u h telif Avrupa d ev letin in şik â y et ve
n ın toplam ış olduğu servetin hak sız ik - m üracaatı üzerine, korsanlığa m âni o -
tisabdan ileri geldiğini Sadrıâzam S o - lunm ası yolunda C ezayir b ey lerb ey leri­
kullu M ehm ed Paşa’y a haber verm işti. ne v e 1587 den itibaren b aşlıyan Paşalar
Sokullu ise, Haşan P aşa’nın servetinin devrinde d e C ezayir’dek i paşalarına m u h ­
bir kısm ını teşk il eden ikiyüz bin d u ­ te lif em irler gönderilm iştir. F akat o n -
kayı hazine nam ına zaptetm iş, fak at o- altm eı asrın sonlarından onyed in ci asır
nu azletm em işti. D ürüstlüğe k ıym et v er­ ortalarına Itadar C ezayir gem icileri h a t­
diğinde şüphe bulunm ayan S okullu W n , tâ halkının büyük kısm ı korsanlığı bir
Haşan F aşa’y ı yerinde bırakırken e h li­ geçim va sıta sı şek lin e sokm uş oldukla­
y e t m eselesini hesaba katıp bu hususa rından, hü k ü m etin em irlerin e rağm en
değer tam m ış olm ası m uhtem eldir. İk i­ korsanlık durm am ıştır.
yüz bin dukasının zap ted ilm esin e rağ­ U luç Haşan Paşa’n m K ap tan -ı der­
m en onun, biriktirdiği servetin h a y li çok y a lığ ı zam anında T rablusgarb’da Yahya
olduğu, veyah u t da y in e serv et toplam a­ bin Yahya adında birisi, etrafına b ir kaç
ya devam ettiği anlaşılm aktadır. Z ira bin k işilik kuvvev toplıyarak Cezayir

1760
valisi İstanköy'lü A hm ed P aşa’y ı öldür­ baştardeye kürekçilerin eyisüııü intihap
müştü. Bu hâdise seb eb iy le e lli gem ilik ederdi. Ve her küreğe üçer forsa v e îi -
bir filo Câfer Paşa'nın em rine v erilip çer Türk koyup gem i halkı em in olur­
Cezayir’e gönderilm iş, C âfer Paşa hâd i­ lardı; ve Koca Hacı R eis ki Turgut Ea-
se çıkaran şahsı öldürdükten sonra İs­ şa’ya y etişm iş bir korsan pîr baştarde
tanbul'a dönm üştü (1590). reisi olup, donanm ayı çek er çevirir, p a­
Hasaıı Paşa'nın ölüm ünden sonra şa dahi onun k av liy le am el olurdu; hiç
C iğaia-zâde Sinan Paşa K ap tan -ı derya bir seferde yüze kir getlrmedi*--
olm uştu. K endisi denizcilikten y etişm e­ C iğala-zâde Sinan P aşa’dan sonraki
m ekle beraber, em ektar kaptanlardan kaptan-ı deryalardan F renk C âfer Pasa
Frenk Câfer Paşa v e A rnavut M emi F a­ da 1606 ve 1607 yıllarında A k d en iz’e a -
şa gib i kim seleri istihdam ile sözlerine çıldı. Bunların ilkinde İskenderiye'ye
değer verm esi sayesind e K ap tan -ı der­ giderek, Celâli isyanları yüzünden ka­
yalığı m u vaffak iyetli addedilecek şek il­ radan getirilem eyen M ısır hazînesini İs­
de geçm iştir. Birinci kap tan -ı d ery a lığ ı­ tanbul’a getirdi.
nı teşk il eden, bu m ü d d et zarfında, yaz Câfer P aşa’dan sonraki k ap ta n -ı der­
m evsim lerinde ik i defa A kdenize a çıl­ ya H afız A hm ed Paşa da 1608 sen esi ya­
m ıştır. C îğala-zâde birinci defa 1592 de, zında A kdeniz’e açılm ıştı. K aptan-ı der­
ikinci defa da 1594 te A k d en iz’e çıkm ış­ yanın denize açılış sebebi, selefleri gibi
tır, İkinci açılışında V eziriâzam Koca m uhafaza hizm eti ifa etm ekten başka
Sinan P aşa Y anık-kale'yi fethederken, o bir de denizden giden bacı k afilesin in
da M essina havalisini vurm uş ve bir kaç em niyetini tem in v e M ısır hâzinesini nak­
kalyon zaptederek döndüğünden, h ak ­ letm ek ti. H afız A hm ed Paşa, em rindeki
kında iyi bir tesir uyandırm ıştı. filonun bir kısım gem ilerini Rodos Ö-
C iğala-zâde’rân dört sen ey e y a k la - - nüne bırakm ış diğer k ısm ı ile İskende­
şan k ap tan -ı deryalığından senra bu m a­ riy e’ye kadar uzanm ıştı. Geriye Rodos
kama getirilen Damad H a lil Paşa da bir önüne döndüğü zaman, Rodos’ta yatan
yaz 110 parça kadırga ile A kdeniz’e açıl­ gem ilerin hıristiyan korsanlar tarafın­
m ış, m uhafaza hizm etinden başka gaye dan gafil avlanıp, üç dört kalyon ve ka-
taşum yan bu dolaşm asını m üteakip m ü­ ram ürsel'in elden gitm iş, diğer gem iler­
him bir hâdise cereyan etm eden İstan­ de de bir h ayli hasar m eydana getirilm iş
bul’a dönmüştür. olduğunu gördü. O sırada m evsim in iler­
C iğala-zâde Sinan Paşa tk iııci K ap- lem iş bulunm ası sebebiyle korsanlardan
tan -ı deryalığı esnasında her sene A kde­ intikam almak için araştırm a yapm aya
niz’e açılm ıştır: B unların ilk in d e İn e- zaman m üsait olm adığından İstanbul’a
bahtı’ya kadar gitm iş; h icri 1008 (M: döndüğünde k ap tan -ı deryalıktan azle­
1599 - 1600) y ılm a rastlıyan ikinci sefe ­ dildi.
rinde M essına’ya gidip annesi v e kız kar­
deşini de beraberine İstanbul’a getirm iş­ Karacehennem Cengi
tir. 1012 (M ilâdî: 1603 - 1604) y ılın d a ­
ki çıkışı C elâli isyanların ın en şiddetli Hafız A hm ed P aşa’n ın azlinden son­
devresine rastladığından M ısır’a kadar ra k ap tan -ı derya tayin, ed ilen H alil
uzanarak M ısır hâzin esin in em n iyetle Paşa da, 1609 yazında, m uhafaza h izm e­
getirilm esini tem in etm iştir. Bunların ti ifa etm ek n iy etiy le donanm a ile İstan­
hepsi de birer karakol gezisi v e m uhafa­ bul'dan h areket etti. A slen K ayseri Er­
za hizm etinden ibarettir. Bu dolaşm alar m enilerinden olan v e ilerd e sadrıâzam -
sırasında donanm anın İstanbul’a sağlam ­ lığa kadar yük selecek bulunan H alil P a­
ca dönüşü âdeta bir m u v a ffa k iy et adde­ şa S ilivri önlerine geld iğ i sırada Cezayir
dilm iştir. N itekim Kâtib Çelebi «Tuh- kaptanlarından C eneviz Câfer’in k alite­
fet-ü l-k ib a r fi esfa r-iil bihar» isim li de­ sine rastladı. Bu gem ide S icily a h âk im i­
niz tarih inin 100 üncü sayfasında Sinan nin oğlundan ibaret k ıym etli b ir emir
Paşa'nın hizm et şekli ile bu nokta h ak ­ m evcuttu. Kâtib Çelebi, «T uhfet-ül ki­
kında şö y le dem ektedir: «İki defada bar fi esfa r-ü l bihar» isim li eserinin 101
cüm le on sene kadar zam an kapudan inci sayfasında b ildirdiğine göre: İspan­
oldu. Zam anında rticc tasarruflar edüp ya kiralının akrabasından olan Sicilya

1761
halcimi kendi oğlunu, kirala gönderm ek gem ilerin i ev v e lâ uzaktan topa tutup h a­
üzere envai çeşit hed iye ile bir kalyona sarlar m eydana getirdikten sonra g em isi­
koyup yola çıkarm ıştı. Cezayir korsan- ni K aracehennem e yanaştırdı. Akşama
ları bu kalyona rastlıyarak m ücadele e - kadar süren şiddetli çarpışm a arasında
dip gem iyi zaptetm işler, gem ide bulduk­ Murad R eis yaralandı. On M alta g em i­
ları h ed iyeleri aralarında p aylaştık tan sinden altısı zap te di İdi dikten sonra M u­
sonra S icily a hâkim inin genç oğlunu da rad Reis M agosa’ya nakledildi- S eksen
padişaha yollam ışlardı. K aptan-ı derya y aşın ı aşkın olan bu deniz kurdu orada
H alil Paşa, Cezayir kaptanlarından Câfer v efa t etti.
ve yanındakilere hilkatler ihsan ettik ten Z aptedilen Malta gem ilerin e Kara­
sonra esiri padişaha gönderdi. Bu esir cehennem de dahildi. Bu gem ilerden e l­
padişahın huzuruna çık tığ ı zam an İslâ­ lisi şövalye rütbesini haiz b eşyü z esir,
m iyet! kabul ettiğinden, y etiştirilm ek yü zaltm ış top, ikibin iü fen k ele g eç ir il­
ü zere enderim -u hüm âyuna alındı. di.
H alil Paşa, S ak ız adasına vard ığı Bu m u vaffak iyeti m üteakip bir ta ­
zaman, dört büyük hıristiyan. k alyon u ­ raftan İstanbul’a haber gönderilirken
nun M ısır’dan g elec ek tüccar gem ilerin i
bir taraftan da donanma S u riye k ıy ıla ­
vurm ak n iy e tiy le K ıbrıs sularında etrafı rını dolaşıp döndü. İstan b u l’a gid ilm ek
gözetledik lerin i haber aldığından o ta ­ üzere, yola çıkıldıktan sonra düşm andan
rafa teveccüh etti. Sakız’dan K ıbrıs’a zaptedilen gem ilerden biri M eis adası
doğru giderken ik i Türk korsan g em isi­ önlerinde battı. K ap tan -ı derya H alil
ne rastlıyarak bunları zaptetti. Kâtib Paşa, Karacahennem adı v erilen gem i
Ç elebi v e N aim â’n ın ifad esiyle: «iki k ıt:a
kaptanpaşa baştardesinin arkasına b ağ­
leven d firk atesi ahz olunup içinde olan lı olduğu halde İstanbul lim anına g ird i-
Etrâk haram zadelerinin bazısına siy a set D ivan günü esir v e p işk eşler takdim e-
cdiip bazısını küreğe kodular* d en d iğ i­ dildiği Kaman, kendisi de padişah tara­
ne göre, dem ekki, etrafa zarar yeren fından kabul olunup vezaret pâyesi te v ­
korsan Türk de olsa, icabında y a k alan ın ­ cih i su retiyle ta ltif edildi.
ca Öldürülüyorlardı.
H alil P aşa’n m em rindeki donanm a H alil Paşa 1610 v e 1611 senelerinde
K ıbrıs’ın B a f lim an ı önüne vardığı za­ de denize açıldı. B unların ilk in d e k en d i­
man, zikrokınan kalyonların o tarafta si Mora sah illerin e kadar gitti; bu arada
bazı hasarlar ika eyled ik ten sonra d en i­ Rodos b ey i M em i beyi İskenderiye ta ­
ze açıldıklarını öğrendiğinden hem en ar­ rafına, Süleym an Paşa’y ı M essina, M al­
kalarından gitti. B u k alyonlar M alta şö ­ ta sularına kadar (N aim â C: 2, S: 38)
v a lyelerin e aitti. Gerek M alta gerekse gönderdi. A k d en iz’deki dolaşm a sırasın­
F loransalılar korsanlıktan vazgeçm em ek­ da bir kaç korsan gem isi batırılıp zap­
te Türk gem ilerine ve k ıy ıla rın a taar­ ted ilen yed i sek iz parça gem i ile İstan ­
ruzda bulunm akta idiler. bul’a dönüldü. 1611 senesindeki çıkışında
T ürk donanm ası Malta kalyonlarım da bir kaç gem i v e yü z esir ile İstan­
uzaktan görüp onlara yaklaşm ak için, sü ­ b ul’a a v d et etti. B öy lece H alil Paşa'nm
ratini arttırdığı sırada gece bastırm ıştı. kaptan-ı d eryalığı esnasında b ü yü k k ü ­
F akat M altalılar fenerlerini söndürm e­ çük e le geçirdiği gem ilerin m iktarı e l ­
diğinden gözden kayb ed ilm eyerek ken­ liyi bulm aktaydı.
d ilerine yaklaşıldı. M alta gem ilerinden
dört tan esi çok büyüktü. D ört gem iden Öküz Mehmed P aşa’nın
bir tanesi .ise h eyb eti ile diğerlerinden K aptan-ı deryalığı
ayrılm aktaydı. .Osm anlı tarihlerinde
«Karacehennem » d iy e yad ed ilen bu bü­ M ısır v a liliğin d e bulunduğu sırada
yük gem i, ertesi gün sabahleyin cereyan oradaki icraatiyle padişahı m em nun b ı­
eden m uharebenin asıl h ed efin i teşkil rakm ış olan v ezir Öküz M ehmed P a şa ’-
etti. C ezayir korsaıı reislerinden olup ııın, Nairnâ’y a (C: 2, S: 92) göre; sad -
Sultan A hm ed tarafından C ezayir’den rıâzam lığı m evzuubahisken, bu m akam a
g etirtilip kendisine Mora sancak b ey liğ i N asuh P aşanın g etirilm esi üzerine, b u ­
verilm iş bulunan Murad Reis, düşm an nun da hatırı h oş olsun diye kaptan- j

1762.
derya tayin edilm iştir. B öylece. denizci­ nın etrafa dağılan gem ilerini toplıyarak
lik le ilgisi bulunm ayan kaptan-; d erya­ İstanbul’a döndüğünde bu vazifeden a z­
lar arasına bir y en isi daha eklenm iştir. ledilerek K alil Paşa ikinci defa kap­
Öküz M ehmed Paşa, ik i sen e süren ta n -’ derya oldu.
kaptan-ı deryalığı esnasında iki defa
A kdeniz’e açıldı. B irincisinde otuz k a ­ M a l t a a ls ın ı
dırga ile S u riye sah illerin e doğru uzan­
dı. Bu sırada Sayda v e B eyru t ön leri­ On sen eyi aşkın zam andan b srı M al­
ne, Floransa ve M altalılardan m ü teşek ­ ta ve Floransalılar korsan harbi şek lin ­
kil bazı korsan gem ilerin in geld iğ i h a ­ de m ücadeleyi devam ettirm ekte, rastla­
ber alınm ış bulunuyordu; a y n c a Dürzi dıkları gem ilere hücumdan başka k ıy ı­
beylerinden Ma’n -o ğ lu Fahreddin de lara da baskın yapm akta idiler. Y una­
d evlete evv elce ödediği m al v e parayı nistan kıyılarından Su riye önlerine ka­
verm em eye teşebbüs etm iş vaziyetteyd i. dar uzanan sahada faa liy ette bulunan
K aptan-ı deryanın S u riye sahiline iler ­ bu d ev letlere ait gem ilerin hasarlarına
lediğim duyunca adam lar göndererek ö- bir cevap teşk il etm ek üzere 1614 sen e­
zür d ileyip m alları verdi. B unları alan sin d e Türk donanm ası M alta’y a kadar
kaptaıı-ı derya da İstanbul’a avdet e t­ uzandı.
ti.
K aptan-ı derya H a lil Paşa 13 m a ­
Öküz M ehmed Paşa 1613 de ikinci
y ıs 1614 (3 rebiülâhır 1023) günü kırk
defa A kdeniz’e açıld ığı zaman evvelâ beş parça gem iyi B eşiktaş önüne çık a­
Rodos k ıyılarına geldi. Buradan M ısır’a rıp sefere hazır v a ziy ete getirerek, bir
on parça gem i gönderdi. B unlar M ısır’­
kaç gün sonra İstanbul’dan h areket e t­
dan barut, şeker, zahire v e bazı levazım
ti. Sakız lim anına varıld ığı sırada 27 a -
yü k leyerek döndü v e M eis adası ö n le­
det düşm an gem isinin Iskiroz adası ön ­
rinde donanm aya iltih ak etti. M ısır’dan
lerinde bulunduğu istihbar edildi, ü z e r ­
gelen m a lla n Sakız adasına boşalttıran lerine yü rünm eye hazırîanjlırken bun­
ö k ü z M ehmed Paşa Rodos b eyi Sinan
ların kaçıp uzaklaştıkları duyulduğu i -
kaptam o civarda korsan gem isi aramaya
çin H alil Paşa yoluna devam etti. Sisam
gönderdi. Sinan kaptanın ayrılışından
adası önüne g elin d iği sırada Rodos beyi
sonra bir kaç düşm an g em isin in dolaş­
Memi B ey 20 kadar kadırga ile kaptan-ı
tığına dair bir haber ald ığı cih etle ö k ü z d eryaya m ülâki oldu. Kaçan düşm an g e ­
M ehmed P aşa’nın kendisi o tarafa te ­ m ilerinin izinden gid ild iyse de bulup y a ­
veccüh etti. Bu sırada on tane Türk g e ­
kalam ak m üm kün olm adı. Mora k ıy ıla ­
m isi g a flet k elim esiyle ifade edilecek
rında Koron ve Modon lim anlarına u ğ ­
derecede sakince ilerlerk en Susam ada­
randıktan sonra y in e bu k ıyılarda bir
sı civarında karşılarına birdenbire oniki lim anda gem iler yağlandı. Bu yağlam a-
Ispanyol gem isi çıkıverdi. Türk g em ile­
rinin yed i tanesinde forsalar, yani k ü ­
rek çilikte istihdam ed ilen h ıristiyan e -
sirler, gerek Türk idarecilerin g a fletin ­
den istifade ederek, gerek se karşılarına
çıkan hıristiyan gem ilerin d en cesaret bu­
larak kürekleri bırakıp isyan vaziyetin e
geçerek karşı tarafa iltih a k ettiler.' On
gem iden üçü epeyce gerid en geldiğinden
bunlar İspanyolların elin e geçm ekten
kurtuldu. A yaklanan forsalar sadece M e-
m i P aşa-oğlu A li Ç elebi ile P erviz B e­
yin oğluna acıdıklarından yakındaki
kum sala bıraktılar.
İspanyolların, gayet ucuz şek ild e y e ­
di Türk gem isine sahip o lu şia n n ı (T u h -
fet-ü l-k ib a r fi esfa r-ü l-b ih a r S: 103)
m üteakip Öküz Memed Paşa donanm a­ M alta gem ileri ite savaş (Ricaut'dan)

1763
dan sonra elli dokuz parça gem i (N aim â reğince H alil Paşa donanmada kalıp, y e ­
C: 2, S: 115) S icily a istikam etinde d e­ niçeri v e lev en d ler karaya çıkarak m a­
nize açılıp 6 tem muz sabahı M alta ada­ nastıra doğru ilerlerk en yakındaki h isar­
sı k ıyısın a vasıl oldu. dan toplar atılm aya başlandı. Bu yüzden
İkinci cildim izin 987 v e m üteakip karaya çıkan Türk askerleri gem ilerin e
sayfalarında zikredildiği veçhile; K anu­ dönm ek zorunda kaldılar.
n î Süleym an zam anında Türk k u vvetleri M alta ak ın ı b öylece sona erdi. Bu
m üteaddit defalar M alta’y a akın etm iş­ akın ile ilg ili hareketin en çok ik i gün
ler, 1565 y ılın d a da adanın zaptım h edef kadar sürdüğü anlaşılm aktadır. Zira,
tutan bir harekâtta bulunm uşlardı. H a­ M alta’dan ayrılan donanm anın 10 tem ­
lil P aşa’n ın idaresinde cereyan eden şim ­ muzda Trablusgarb’a geld iğin d e bütün
diki M alta harekâtı, 1565 y ılın d ak in e d e­ kaynaklar ittifa k ettiğin e göre, M alta
ğ il daha öncekilere benzem ekte v e tam ile Trablusgarb arasındaki m esafen in üç
m ânasiyle bir akın m ahiyeti taşım ak tay­ günden daha az zam anda k a ted iîeb ile-
dı. E sasen, donanm anın şim dikinden d a ­ ceği düşünülem ez.
ha k uvvetli bulunduğu K anunî devrinde
Turgut v e P iyâle P a şa la r gibi meşhur Trablusgarb’da Sefer
d enizcilerin idaresinde cereyan eden şid ­ D ayı’nm asılm ası
detli m uharebeler neticesin d e za p ted ile-
m iyen M aita’nm , 59 v e y a en çok 65 g e­ A nadolu’daki Celâli reisleri gibi
m ilik bir donanm a ile feth i elb ette im ­ Trablusgarb’da da S efer D ayı adında bir
kânsızdı. Zâten Türk donanm ası İstan­ leven d etrafına adam toplıyarak v a liy e
bul’dan fetih n iy etiy le hareket etm ediği tahakküm e başlam ış v e bazı kim selerin
gibi, yolda da b öyle bir şe y e karar v e ­ m allarını gasbedip öldürm üştü. K aptan-ı
rilm iş değildi. derya H alil Paşa Trablusgarb lim anına
M alta’ya varıldığı zam an gem ilerde gelin ce, tatlılık v e u stalık la S efer D a y ı’yı
bulunan askerin h er m angasından bir k i­ dâvet edip g em iye gelm esin i tem in e t ­
şi k araya çıkarak sahilde yağm a v e tah ­ m işti. S efer D ayı g em iye gelin ce derhal
rip hareketine giriştiler. M altalılar, sa­ kendisini zencire vurdurdu. B unun ü ze­
hilde birer m il m esafe ile birer burç in ­ rine taraftarları k a ley e girerek kale k a ­
şa etm işlerdi. T ürkler gelin ce burçlarda pılarını kapattılarsa da, y e r li şeyhlerin
ateşler yakarak birbirlerini haberdar e t­ tavassutu ile bunlar k a p ıla n açm aya ra­
tiler ve m ücadele için derhal gerek li zı olduk lan n d an H alil Paşa’nın bir h a ­
tedbirlere tevessü l eylediler. O gün a k ­ rekât icrasına lüzum kalm adı. H a lil P a­
şam a kadar sahil boyunda atlı v e piyade şa karaya çıkarak kurduğu divanda S e ­
M altalılarla şidd etli çarpışm alar oldu. fer D ayı’y ı m uhakem e v e teftiş ettirdi.
N aim â’nın (C; 2, S: 115) if a d e s iy le : N eticed e gasb ettiği m allar hazine n am ı­
«Malta hisarına v a sıl olm ağın piyad e ve na zaptediüp kendisi de katil v e yağm a
suvar n ice bin kâfir çıkup azîm cenk suçuyle itham olunarak k ale kapısına a-
olduktan sonra bir nice yüz kâfir tâm e-i sıldı.
şem şîr v e nicesi esir olup, Malta b ey le­ Trablusgarb’da bir âsi vaziyetin e
rinden ikinci pâyede olan Gran Kore geçm eye nam zet olan bir m ü tegallib eyi
nam kâfir bir nice b ey -zâ d eler ile m ak ­ ortadan kaldıran H alil Paşa, 18 tem m uz­
tul oldu». O sırada harman zam anı old u ­ da Trablusgarb’dan harekete geçerek 21
ğundan karaya çıkan askerler M altalıla- tem muzda Mora’nın güney k ıy ısın a v a sıl
rın harm an ve bahçelerini tahripten son­ oldu.
ra gem ilere döndüler. Bilâhara M alta
kalesi önüne ilerliyen gem iler k a ley i b i­ M anyotlann tedibi
raz topa tutup çekildi. Kâtib Ç elebi’n in
«T u hfet-ül-kibar fi esfar-ü l-b ih ar» ında Mora’nın g ü n eyin d e Koron k örfe­
kaydedildiğine göre; bundan sonra do­ zinde bir k ö y ile etrafındaki d ağlık ara­
nanma biraz y er değiştirip bir h isa n n ziye M anya (M a’ina, M ainai, a h a lisi­
karşısında durdu ve bu h isa n n y a k ın ın ­ ne de M aııyah’lar m ânasına M anyotlar
da bulunan b ir m anastıra girilm ek is­ (M ainottes) denm ekteydi. Eski İsparta -
tendi. Kaptan Memi B ey’in ta v siy esi g e ­ lılarm ahfadı addedilen buradaki Rum -

1764
lar vergiye bağlanm ış v a ziy ette m evcu ­ etkâr davranm aya sevk ed en ler «bilâd-ı
diyetlerin i m uhafaza etm ek te idiler. Sık 'slâm dan firar eden m ürtedler» di.
sık civarlarına m usallat olan m an yotla- A ni baskınları sırasında Sinop k a le­
ra karşı ev v elce m ütead d it defa asker sine dahi girm eye m uvaffak olan K a­
sevkedilm işti. Şim di de 1611 yılından zaklar, önüne çıkan kim seleri öldürüp
beri isyan halindeydiler. H a lil Paşa. şehri de yaktılar. Bu hücum u duyan o
Maıiya önüne geld iği sırada, T ırhala’yı civarın halkı derhal birleşerek S in op ’a
arpalık olarak tasarruf eden A rslan Pa­ yürüyünce, Kazaklar ellerin e g eçireb il­
şa da karadan Koron körfezine ile r le ­ dikleri şeyleri yağm alayıp, kadınlarla
m işti. B öylece kara v e denizden m ü şte­ çocukları esir edip kaçtılar.
reken sıkıştırılan m anyotlar tedip ed ile­ H âdiseyi m üteakip Tuna v e Kara­
rek. ödem edikleri bir kaç sen elik v er­ deniz k ıy ıla n n ı m uhafazaya m em ur Ş a k -
gileri de tahsil olundu. şaki İbrahim Paşa altm ış şayka ile h a ­
rekete geçip, k azak lan n gireceği nehir
Donanm anın İstanbul’a dönm esi ağzına gelerek y o lla n n ı kesm ek üzere
bekledi. Fakat K azaklar v aziyeti haber
M anyotlarm tedibinden sonra X ava- alarak şa y k a la n n ı kızaklara yü k leyip
rin'e giden donanm anın gem ileri ya ğ la n ­ nehrin daha yu k a n sm d a n suya indirm ek
mak üzere kıyıya çekilm iş, bu arada İs­ istediler. Bu arada T atarlan n hücum una
kenderiye beyi ile D im vad beyi Mem i maruz kalarak bir kısm ı karada te le f o l­
B ey. Burak adası önüne karakola gönde­ dular. Onlar Tatarlarla çarpışırken ŞaK-
rilm işti. Bu vazife ile ada önüne giden şaki İbrahim Paşa da nehirden ilerled i­
gem icilerin bir kısm ı karaya çıkm a h a ­ ğinden, şayk alan n ı suya indirebilenler
tası işled ik leri sırada bir kaç düşman de orada telef veya esir oldular. B ö y le ­
gem isi bastırm ış, cereyan eden çarpışm a­ ce hem Sinop baskınının intikam ı alın ­
da Memi B ey şeh it düşm üş, gem ilerin i- m ış, hem de esirlerle talan edilen m allar
kisi d e düşm an elin e geçm işti. Bu hâ­ kurtarılm ış oldu.
diseden bir m üddet sonra Mora k ıy ıla ­ Sinop hâdisesi İstanbul’a aksederek
rından harekete geçen K ap tan -ı derya padişahın kulağına kadar gitm işti. S u l­
H alil P aşa 17 kasım 1614 te İstanbul’a tan A hm ed v aziyeti Sad n âzam Nasuh
dahil oldu. Paşa’dan sorm uş, o da bu hâdiseyi gizle­
m ek istem işti. Fakat padişah m üftiden
K azakların Sinop baskını bunun doğruluğunu öğrenince, sadrıâza-
m ın m eseleyi saklam asından dolayı kızıp
K ap tan -ı derya H a lil Paşa donan­ kendisine karşı itim adı sarsılm ıştı.
ma ile A kdenizde iken, A ğustos (1614)
Bu h âdiseyi m üteakip, R um eli b ey­
ayı içinde K azakların S in o p ’a bir baskın
lerb eyi Ahm ed Paşa’y a bir em ir gönde­
hareketleri vuku buldu. B u baskın hak ­
rilerek, kazak lan n B oğdan’a girm e yolu
kında k ısa bilgi veren Osmanlı tarih le­
üzerinde Buğ (A ksu) nehrinin ik i tara-
ri, baskını yapan K azakların, Özi Kazak­
ları m ı yoksa Don k aza k la n m ı olduğu­
na dair sarih bir şey söylem em ek le be­
raber, 1616 senesinde İskender P aşa’m n
Özi kazaklanna karşı m ü cad elesin e ba­
karak, bu baskını yapanların da Özi ka­
zaklan olabileceği tahm in edilebilir.
O naltm cı a sn n sonlarındanberi, g e ­
rek ö z i gerekse Don K azak lan n m Kara­
deniz k ıyıların a tecavüz hareketlerine
rastlanm akta, hattâ Özi kazaklannm
Tuna m ansabına kadar ilerled ik leri bile
görülm ekteydi. B u d efa ise Kazaklar,
K aradeniz’i bir baştan bir başa katedip
Sinop’a kadar gelm işlerd i. Kâtib Çelebi
ve N aim â’y a göre; onlar bu derece cür’- Eski Sinop’tan bir görünüş

1765
fında birer kale in şası için lâzım olan yalığ ın ı m üteakip 1617 senesi ocak ayı
k eresteyi tem iıı etm ek üzere ey â leti a s­ içinde k ap tan -ı derya olan A li (G ü zel­
keri ile Boğciaıva gitm esini bildirm işti. ce) Paşa 1618 yazında A kdeniz'e açıld ı.
Fakat ihm al yüzünden (îvaim â C: 2, S: Sakız adasına uğradıktan sonra Y una­
11) kaleler in§2 olunam adığı gibi; ahşap nistan k ıyıların a teveccü h ettiğ i sırada
kale inşaatında ih tisası bulunan K anije 46 parça düşm an gem isin in K argacık a-
beylerb eyi Karakaş M ehm ed Paşa, b aş­ dm daki ada önünde yattığ ın ı öğrenerek
ka tarafta üç kale inşa ettiği v e burada o tarafa teveccüh etti. Fakat bunlar Türk
kale bina olunm asının m uahede şartla­ donanm asının geld iğ in i öğrendiklerinden
rına uym ıyacağını söylem esi üzerine ö - kaçtılar. A li Paşa arkalarından yetişm ek,
zi k alelerinin inşaatından vazgeçildi. isted iy se de m üm kün olm adı; bu g a y e i -
le K efalon va adasına kadar uzandı. A -
A li P aşa’nın A kdeniz’e li Paşa ertesi sen e tekrar A kdeniz’e a -
açılm ası çıld ığm d a 6 parça düşm an gem isi zap -
tederek zengin piş k eşlerle İstan b u l’a
H alil Paşa'm n ikinci kaptan-ı der­ döndü

ERDEL HÂDİSELERİ

Zitvatorok m uahedesinin aktinden B athory Gabor


iki sen e kadar önce, Erdel b ey -zâ d elerin -
den Istvan B ocskay’.m T ürkler tarafına Rakoczi Z sigm ond’un beyliği iki se­
geçm esiyle E rdel’de m eydâna g elen d e­ n e kadar sürdü. Bu m ü d d et zarfında,
ğişik lik ten , Sadrıâzam Lala M ehmed P a- prenslik m üddeilerinden B athory Gabor
şa'nın Socsk tac gıycu n şm aen v e n ı- haydulara istinaden k en d isin e ep eyce
lıavet onun ölüm ünden 1712-1718 inci taraftar topladığından, Rakoczi onun le ­
sayfalar arasında bahsedilm işti. hin e Erdel b eyliğin d en feragat m ecb u ri­
y etin i h issetti. B öylece, O sm anlı tarih ­
R a k o c z i Z sig m o n d lerin d e «deli kıral» d iy e ta v sif ed ilen
B athory Gabor Erdel b eyi olm uş oldu.
Türkler ile anlaşıp tac giyen v e A - Erdel d iy et m eclisi B a th o ıy G a b o r -
vustu ryalılarla aktettiği V iyana m u ah e­ un b ey seçilm esi m uam elesini ikm al e -
desi ile, im paratoru, Erdel üzerinde hak derken, bundan sonra E rdel beyi olarak
iddia eylem ekten vazgeçirm iş bulunan göreceğim iz B eth len Gabor ise, V eziria ­
İstvan B ocskay’m çocuğu yoktu. Bu se ­ zam Murad Paşa ve d iğer vezirler n ez-
beple ölürken, yerin e H om onnai B alin t'- dinde B athory’n in leh in d e ve onun b e y ­
in geçirilm esin i v a siy e t etm işti. Fakat liğin in tasdiki için çalışıyordu. 1602 se­
E rdellilerin ek seriyeti, B ocskay’ııı k ız- nesinde Y em işçi Haşan P aşa’ya iltic a sın ­
kardeşinin dam adı olan H om onnai’y i d e­ dan beri T ürkler üzerinde iy i tesir b ı­
ğil de Rakoczi Z sigm ond’u seçti. Istvar. rakm ış olan B eth len ’in de uğraşm aları
B ocskay’in Erdel b eyliğ in e nam zed g ö s­ sayesin d e O sm anlı hüküm eti B athory’nin
terdiği şahsı O sm anlı hüküm eti de p e şi­ b ey liğ in i tasdik etti. H attâ B eth len ,
nen uygun görm ekle beraber, Erdel d iyet B athory’nin tasdiknam esi ile E rdel’in üç
m eclisinin Rakoczi (R akoçi) y i seçm esi, sen elik v ergisin in affed ild iğ in e dair bir
bunun da O sm anlılara itaat ed eceğini ve ahidnâm eyi beraberce E rdel’e getirdi.
Lipova ile Yanova kalelerin i bütün m ü l­ B athory Gabor, b ey liğ e y e n i g e tir il­
hakatı ile padişaha teslim edeceğini b il­ diği sırada O sm anlı h ü küm etinin arzu­
dirm esi üzerine b e y liğ i tasdik edildi. suna u ygu n şek ild e dürüstçe h a rek et e t­
Rakoczi’ye, tabii ile alem ve onun b e y ­ m işti. Bu n ev id en hareketine m isal o la ­
liğin in tasdikine dair 22 şubat 1607 ta ­ rak, Mihai (M ihal) voyvod an ın oğlu
rihini taşıyan yazı D arüssaade ağası N icolas P etraşcu’yu Eflak voyvodasına
M ustafa A ğa tarafından E rdel B elgrad ’ı teslim i zikredilebilir. A vu stu ryan ın m eş­
(G yulafeh evar) na götürüldü. hur kum andanlarından G eneral B asta

1766
tarafından idam olu n an Eflak v o y v o d a ­ yardım k u vveti sevkederken, öte taraf­
sı M ihai’ııiıı bu oğlu A vu stu rya sa ra y ın ­ tan da Erdel işin e m üdahale etm em eleri
da hizm et alm ış v e onların fik irlerin i i- hususunda E flak v e B oğdan voy v o d a la ­
yice benim sem iş bir kim se idi. B oğd an - rına em irler (M ühim m e defteri No: 79,
lılardan bir kısm ı, işte b ö y le b ir adamı S: 82) gönderdi. Forgach ise m ağlûp o -
voyvoda seçm ek istem işlerdi. N icolas lup önce B oğdan’a kaçtı, sonra da küçük
P etraşcu’nun B oğdan v o y v o d a sı y a p ıl­ bir grupla K assâ’y a döndü. .
mak isten m esi E flak’ta da bir tak ım k a ­ Bathory Gabor işte bundan sonra
rışıklıklara sebep olm uş, onun iç in T am ş- 2alim tarafım gösterm eye başladı. Bir
var beylerbeyi M acar-oğlu A li Paşa intikam h areketine girişerek E rdei’deki
Tuna yalıların ın m uhafazasına m em ur e-
dilm işti. İşte B athory Gabor’un P etraş-
cu'yu tutup E flak voyvod asın a gön d er­
m esi, T am şvar b eylerb ey in in de birtakım
m ücadeleler yapm asına lüzum bırakm a­
dı (1609). B aşvek âlet arşivi 78 n u m ara­
lı M ühim m e d efterin in 222 inci sa y fa sın ­
da m evcut bir hüküm den öğrendiğim ize
göre; ayni sene içiri de B udin b ey lerb e­
yi K âdı-zâde A li Paşa da D iv a n -ı hüm â-
y u n ’a B athory Gabor leh in e yazılar
yazm ıştı.
B athory Gabor’un T ürklere ârıza-
sız sadakat gösterm esi v e bu sa y ed e Er-
del’de sükûnetin varlığı ik i sen e kadar
sürdü. Bilâhara, gerek dış tesirler, g e ­
rekse B athory’nin b en liğin d e m evcut
bulunan zulm ünü ortaya dökm esi üzeri­
ne. E rdei'deki sük ûnet k ayb olm aya yüz
tuttu.
B athory Gabor üzerinde tesir y a p ­
m aya çalışan d ev let A vu stu rya idi.
Rakoczi Zsigmond
İstvan B ocskay ile İk in ci R udolf ara­
sında im zalanan V iyan a m u ah ed esi g e­
reğince, B ccsk ay’m , yu k arı M acaristan
ve Erdel k ıralı tan m m asiyle, A vusturya
hüküm eti Erdel üzerinde hak iddia e t­
m ekten vazgeçm iş oluyordu. F ak at şim ­
di A vusturya h üküm eti, V iyana m u ah e­
desinin bu m addesini ilg a y a çalışm akta
ve bu n iy etle B athory Gabor’u önce ik ­
na, sonra tazyik y o lu y le kendi görüşüne
uydurm aya uğraşm aktaydı.
Bu n iy etle yapılan m üzakereler n e ­
ticesiz kalınca A vu stu rya hüküm eti
B athory’nin aleyh i ne döndü, onların tah ­
rik ve k u vvetçe d estek lem esiy le Kassa
şehri kum andam Forgach Z sigm ond b ü ­
yücek bir k u vvetin başın a geçerek
B athory’nin üzerine yürüdü. V iyanadaki
kırallık konseyi âzasından K h lesl ve
Thurzo da Forgach ile beraberdi. Eflak
voyvodası Radul da Forgach’ı b ilfiil d es­
tek led iği . için O sm anlı h ü k ü m eti derhal
faaliyete geçerek bir taraftan B athory’y e Bathory Gabor

1767
Sakson şehirlerini kuşattıktan başka, E f­ bazı kim seleri öldürttü. Bu yüzden, E f­
lak'a da akın ederek burasını kan ve a- lak hududu yak ın ın d ak i Brasso şeh rin ­
teş içinde bıraktı. E flak voyvodası R a- de Bathorv aleyh in d e m ühim bir k u v v et
dul Şerban Osm anlı hüküm eti nezdinde toplandı ama, B athory bunları da y e n ­
B athorv’den şik âyette bulunurken, o da, di. İşte bundan sonradır ki, şim d iye ka­
padişaha hizm et g ay esiy le E flak ’a gir­ dar B athory Gabor’u tutm akta olan
diğini söylüyordu. A y n c a şiddet tedbir­ Bethlen Gabor E rdel’i terkedip Türk
lerini arttırarak, d iy et m eclisin d ek i m u ­ topraklarına sığınarak onun aleyh in d e
h aliflerin i tev k ii ettirdi, m em lek ette de fa a liy ete girişti. Bu arada artık O sm an-
lı hüküm et; de B athory’y i tutm am aya
başladı.
B eth len Gabor gib i bir kim senin da­
hi aleyh in e ça iışışı v e artık Osm anlı h ü ­
k üm etinin de k endisini tutm ayışı k arşı­
sında B athory Gabor siyasetin d e yüz
seksen derecelik bir d eğişik lik yaparak
tam m ân asiyle A vu stu rya’y ı iltizam a y ö ­
neldi. V iyana ile anlaşıp, O sm anlı hük ü ­
m eti sen elik vergid en başka bir şe y is ­
terse reddetm eyi, h attâ Türk h im a y e­
sinden kurtulm aya çalışm ayı vadetti
(1612).
A vusturya ile b ö y le anlaşan Bathory
Gabor cesarete kapılarak İstanbul’dan
bazı taleplerde bulunm aya kalktı. B a-
la ssy Ferenc ve B orsos Tamas adlarını
taşıyan elçilerin i İstanbul’a yollıyarak
sen elik v ergin in azaltılm asını: kırk bin
altun borç para v erilm esin i, dört bin sü ­
vari ile b irlikte E flak ve B oğdan v o y ­
vodalarının, T am şvar v e Eğri b ey lerb ey ­
Forgaciı Zsigmond leriy le G yula v e Szolnok sancak b e y le­
rinin em ri altın a v erilm esin i, E flak v e
B oğdan v ergilerin in ken d isin e b ırak ılm a­
sını (Tarih D ergisi No: 1, S: 21) istedi.
B unlara m ukabil otuz bin Erdel asker:
ile Erdel sınırını B ratislava (v ey a P oz-
sony) ya kadar uzatacağını söylüyordu.
E rdel'den kaçınca e v v e lâ Tam şvar,
sonra Budin b eylerb eyin in yanında ka­
lan B ethlen, bu sırada daha açık ve faal
şek ild e B athory Gabor’un aleyh in d e ça­
lışm aya koyuldu. B eth len , daha sonra
Tiryaki Haşan P aşa’n ın kethüdası İsk en ­
der Paşa, A vu stu rya elçisi olup ikinci
defa O sm anlı d e v leti nezdinde h ü k ü m e­
tini tem sile gelen A ndrea N egroni ile
b irlik te İstanbul’a g eld i (K asım 1612).
Sadrıâzam N asuh Paşa ile görüşerek
B athory Gabor a leyh in d e konuştu. O a -
rada B athory’nin A vu stu rya’y a karşı
takındığı tavır da öğrenilm iş bulundu­
ğundan k u v v ete m üracaat su retiyle
B athory Gabor’un E rdel b eyliğin d en ıs­
K hlesl (K lezel) katı kararlaştırıldı.

1768
B ethlen Gabor rica ettiği cihetle, İskender Paşa ile bir
m ukavalenâm e yaptı (17 tem m uz 1614).
Bathory Gabor'a k arşı k u vvete m ü ­ Bu m ukavelenam e:
racaat etm ek isten in ce k en d isin in hazır­ 1 — Erdel hâkim inin ölüm ü veya
lıksız yakalanabilm esi için şü p h elen d iril- herhangi bir şekilde ted b ili halin d e, fer-
m em eye gayret edildi. Müverrih. P eçev î’- m an -ı âli m ucibince, Erdel hâkim i so­
nin (C: 2, S: 350) ile r i sürdüğü bir fik ir yundan bir kim se, cüm le ErdeJ beyleri
n eticesi olarak, Budin k alesin in bazı y e r ­ v e üç m illet âyânı tarafından seçilecek.
lerinin tam iri için fazlaca askere ih tiyaç Â yan ve reâyâııın rızası h ilâ fın a d ışar­
vardır diye hudut b ey lerin e em irler
gönderilerek asker toplam aları b ild iril­
di.
B öyle bir bahane ile asker toplanır­
ken kendisine K anije b ey lerb ey liğ i v e ­
rilen İskender Paşa, 1613 yazında a sk e­
ri SıVmive (Sireni) arazisinde b iriktir­
dikten sonra T am şvar’a gid erek D em ir-
kapı’dan E rdel’e girdi. B u arada Eflak
üzerinden ikinci bir grup daha E rdel’e
yürüyordu. Bu k u vv et. K etenci Ömer
P aşa’nın em rinde olup yan ın d a Ş ah in Gi­
ray. Eflak ve Boğdan b eyleri de vardı.
Erdel'e iki taraftan k u vvetlerin g ir ­
diğini gören B athory Gabor e v v e lâ bazı
vaadlarda bulunarak anlaşm ak istedi.
Fakat ald ın lm ad ığın ı görünce en sonun­
da Varad kalesine sığındı. Yanında
B ethlen Gabor da hazır bulunan İsk en ­
der Paşa ise, doğruca Varad üzerine g it­
m eyerek, B athory’yi ısk at v e E rdelliler
arasındaki anlaşm azlıkları hal ile uğraş­
tı. İskender Paşa, zâten E rdel’e girm ek
üzereyken, B athory’nin ıskatı için Er-
dellilere bir beyannam e gönderm işti. Er-
deFe dahil olunca da 18 ekim tarihli bir
m ektupla Erdel D iyet m eclisin i K oloz-
svar’da toplanm aya d avet etti. Bu m ek ­
tubu m üteakip 23 ekim de toplanan m ec­
lis Bathory Gabor’u ısk a t ile B eth len
Gabor’u Erdel b ey liğ in e seçti.
B ethlen Gabor E rdel B elgrad ’ında
b eyliğe geçerken B athory Gabor Varad
kalesindeydi. İskender P aşa’nın ErdeF-
den çek ilm esind en cesaretlen en Bathory
Gabor, B eth len ’i takip etm ek istedi. Lâ­
kin bir geçitten geçerk en tü fek le vu ru l­
mak su retiyle öldürüldü. B öylece rakibi
de ortadan kalkm ış olan B eth len E rdel’-
in her tarafına hâkim v a ziy ete geçti.
M üverrih N aim â (C: 2, S: 133) nm
«sadakatle d e v le t-i a liy y e y e hizm eti
seb kat etm iş idi; daim a d ev letin d ostu­
na dost düşm anına düşm an idi» sözleriy­
le ta v sif ve hulûskârlığına işaret eyled iği
B ethlen Gabor, padişahtan bir ahidnânıe Kardinal Forgaç (Forgaclı)
dan hâkim (yani E rdel beyi, kıral) n as- göndererek anlaşm a yaptırdı. G izlice h a ­
bolunm ıyacak. zırlanan bu anlaşm anın m ühim m ad d e­
2 — E rdel h alk ı itaat üzere old u k ­ leri şöy leyd i:
ça civardaki beyler ve askerden hiç bir 1 — Yukarı M acaristan asilzâde ve
kim se E rdel toprağına tecavüz etm ıyecek m ühim şa h siy etleri Osm anlı hüküm etine
v e alınan esirler islâm iy eti kabul etm ez­ sadakat gösterip, dostlarına dost d ü ş­
lerse iade olunacak. m anlarına düşm an olacaklardır. Bu şart­
3 — Szolnok (S oln u k ), Gyula. Y an- larla m alik ân elerin e - m u ayyen v e r g ile­
ve, L ipve (L ip ova), Tam şvar dahilinde ri a rttırılm ak sızm _ tasarrufta bulunm a­
olup Z sigm ond Bathorj'’n in isyan ın a ka­ larını O sm anlı hüküm eti ken d ilerin e te ­
dar zikrolunan yerlere vergi verm iş olan m in edecektir.
k öyler ve Szolnok’a bağlı dirsek varoşu 2 — E ğer L ehistan kıralı v e E flak
yin e o şehirlere vergi verecek. B oğdan voyvod aları E rdel’d en kale is ­
4 — Erdel' hâkim i, hududu dışında terlerse O sm anlı hüküm eti buna m u ­
kalan y erlere m üdahalede bulunm ıyacak. vafakat etm iyecektir.'
5 — O sm anlı tebaasından E rd el’e 3 — E flak ve Boğdan voyvod aları
gitm iş reaya varsa geriy e gönderilecek. isyan ederlerse M acarlar onlara yardım
6 — Erdel tarafından taahhüt o lu ­ etm eyip b il’ak is kendilerini İstanbul’a
nan vergi v a k it v e zam anında gön d eri­ göndereceklerdir.
lecek. 3 — O sm anlı esirleri b ilâbedel iade
7 — E rdel b eyliği, Eflak v e Boğdan olunacaktır.
ile dostlu k üzere olup iy i kom şuluk şart­ 4 — Eğer M acarlar Erdel v o y v o d a ­
larına riayet edecek. sın ı prens tanırlarsa, eski u sû le tevfik an
8 — O sm anlı hududunda bir h izm e­ k endilerine tuğ, alem , topuz v e h il’at
tin ifası icap edecek olursa ve b ey ler gönderilecektir.
bu hususta ken dilerine bir h ab er gö n ­ M etbuu olan h ü k ü m et ile bu a n la ş­
derirse, sadakat gösterilerek bu hizm et m aları yapan B eth len Gabor 1629 y ılın ­
ifa edilecek. da ölüm üne kadar E rdel’in başında b u ­
9 — B eç (A vu stu rya) tarafı ile Er­ lundu. B eth len Gabor’un b e y liğ i zam a­
del hâkim leri eskidenberi n e v eçh ile n ı Erdel siy a setin d e m u ayyen bir k a ­
m uahede ve m usaleha yapm ışlarsa, s ı­ rakter ve istikrarın m evcu t olduğu d e­
nırları ne şek ild e tayin ed ilm iş ise y i­ virdir. E rdel B elgrad’ında y ü k sek bir
ne o m inval üzere kalacak. m ektep, büyük bir kütüphane v e bir
10 — M acar üm erasından Erdel h â ­ matbaa tesis etm ek su retiyle kü ltü r h iz­
kim ine tâbi olanlara mâni olunm ıyacak. m etleri de .ifa eden B eth len Gabor za ­
tstefan B ocskay’in ölüm ünden son ­ m anı E rdel tarihinde bir «altın devri»
ra, ona tâbi olan Y ukarı-M acaristan b e y ­ d iye ta v sif olunur.
lerinden bir kısm ı aralarında ih tilâ f çık ­ 1541 sen esin d e O sm anlı him ayesin d e
tığından tekrar A vu stu rya’y a b a ğ la n ­ bir .Erdel b ey liğin in tesisin d en bu tara­
mışlardı,. M ezhep itib a riy le protestan or fa - îstv a n B athory zam anındaki beş se ­
lan bu b ey leri sıkıştırarak tekrar k a - n elik nisbî sükûn devri m üstesna - en
tolik liğe döndürm eğe çalışan A v u stu rya­ m üstakar d evir B ethlen Gabor’un zam a­
l I l a r a karşı bunları m üdafaa ile din h ü r­ nı olm uştur. E vv elâ m etbu d ev let O s­
riyetlerin i teinin etm ek istey en B eth len m anlIlara karşı sık ssk m en fi bir tavır
Gabor, O sm anlı k udret v e h im a y esiy le takınm a v e gayri sam im î davranm a h a ­
A vu stu rya’nın k arşısın a çıkm ak iste m iş­ rek etin e bunun zam anında rastlan m a-
tir. P rotestan b eylerin tekrar E rdel’e m aktadır. Tâbi ile m etbu arasındaki m ü ­
bağianm asiyle B ethlen Gabor’un hem n aseb et itim ad v e sam im iyet k elim esi i-
kudreti artacak, hem de m an evî itibarı le ifade ed ileb ilir.
y ü k selecek ti. B eth len , bu işi O sm anlı . 1617 sen esin d e yapılacak ask erî h a ­
h ü k ü m etiyle bir anlaşm a yapm ak su re­ rekât için B eth len Gabor’a Özi b ey lerb e­
tiy le h a l yoluna koym aya çalıştı. N e ti­ y i İskender P aşa’y a iltih a k em ri v e r il­
cede bu noktaların h allin i sağlıyacak bir m iş, bu em ri alınca 13 bin p iyad e v e 12
anlaşm a yapıldı. B eth len , İstanbul’a B a - bin süvari ile gelm işse de L eh lilerle sulh
lassi Z sigm und adını taşıyan bir elçi yap ılm ası seb eb iy le m ü ca d eley e b ilfiil

1770
iştirakine lüzum kalm adan geri dönm üş­ v e m etbuundan da askerî yardım görm ek
tür. su retiy le galip gelm iştir. A vu stu ryalIlar­
B ethlen Gabor, b eyliğin in . B irinci la yaptığı m ü cad eleler n eticesin d e E r-
A hm ed’in ölüm ünden sonraki kısm ında del’e bir takım m en faatlar sağlam ış olan
bilhassa A vu stu rya im paratorluğu ile B eth len G ab oru ıı bu fa a liy etlerin d en i-
yaptığı m ü cadelelerle nazarı d ikkati c e l- ierde bahsedilecektir.
beder. Bu arada üç defa harbe girm iş

AVUSTURYA İLE MÜNASEBETLER VE ZİTVATOKOK


MUAHEDESİNİN TÂDİLİ

Zitvatorok m uah ed esin in akdi ü ze­ reketlerini m utazam m ın m ektuplar a l­


rine O sm anlIlarla A vusturyalIlar arasın­ m ış isek de teh irleri aksini isb a t eder.
daki harp n ih ayete erm işti ama, ik i d ev ­ Bu m uam ele, d ev let büyük m em u rları­
letin m ün aseb etleri daha bir m ü ddet tam n ın m evk ilerin e m uhaliftir..,. A h id n âm e-
bir berraklığa ulaşam adı. Z itvatorok m u ­ m iz bütün cihana m alûm olduktan sonra
ahedesinden sonra ilk pürüz, Erdel beyi aksini iltizam ile kendinizi h a lk -ı âlem
Istvan B ocşk ay’m ölüm ü üzerine teza­ huzurunda m ahcup etm ek istem ezseniz,
hür eyled i. E rdel h âd iseleri b aşlığın ı ta ­ olab ilecek ah vali gü zel düşününüz. K en­
şıyan kısım da b elirttiğim iz v eçh ile, d ilerini bilm iyen lerin sözlerini d in lem e­
B ocskay ölünce, O sm anlı hükm eti, onun yin iz v e ak îl v e basiretkâr adam ların n a ­
v a siy et ettiğ i H om onnai B a lin t’e b eylik sih atlerin i reddetm eyiniz. İşlere h er ik i
m enşuru ve alâm etlerin i gönderm işti. m em lek et v e fukara için en fa y d a lı su ­
H am m er tarihinin sek izin ci cild in in zeyl rette nizam v erilm iş olm akla y en i karı­
kısm ına dercediim iş bulunan Sadrıâzam şık lık la r ih d asiyle halkın bedduasını
Murad P aşa’m n A rşidük M athias’a y a z­ celb etm ek ten ihtiraz ediniz. B inaanaleyb
dığı m ektuptan öğren d iğim ize göre; sefirlerin h ed iye ile b irlik te irsalin e
H om onnai'ye b eylik alâm etlerin i g ö tü ­ h im m etle her iki m em lek etin rahat v e
ren O sm anlı m em uru B elgrad ’a varm a­ em n iy etin i tem in ediniz».
dan, Erdel h alk ının Rakoczi Z sigm ond’u A vu stu rya im paratoru sadrıâzam m
b eyliğe seçm iş olduğunu öğrenm işti. M u­ m ektubunu cevapsız bırakm adı. İm pa­
rad P aşa’ryn m ektubunda, bu hareketin rator cevabında; T ürklerin bir takım c e -
h iley e atfed ild iğin e dair bir cüm le m e v ­ velân ların d an dem vurarak bazı k a lele ­
cut olm akla beraber, iş u zatılm am ış - rin (H am m er C: 8, S: 106) iadesini ileri
M. T ayyib G ökbilgin’in «Tarih dergisi» sürdüyse de, O sm anlı hük ü m etin in a k sü -
nin birinci num arasında m evcu t bir tet­ lâm elin in şid d etin e v u k u f p eyda edince,
kikinde de işaret ed ild iği üzere - Erdel bir kaç kişiden m ürekkep y en i bir m u ­
beyliği beratında H om onna’inin ism i k a ­ rahhas h ey eti teşk il ederek U yvar’a gö n ­
zınm ak su retiyle yerin e R akoczi’nin adı derdi. Budin va lisin in k eth ü d ası A hm ed
yazılm ıştır. Erdel ile m etbuu arasındaki B eyin reisliğin d ek i Türk h ey e ti ile A -
m esele b öylece h alled ilm ek le beraber, vu stu rya m urahhaslarının m üzakereleri
A vu stu rya’nın bundan istifa d ey e ç a lıştı­ sonunda, Z itvatorok m uahedesi m ucibin­
ğı görülm ektedir. A vu stu rya hüküm eti, ce v erilm esi icap eden 200 bin kuruşun
bu sırada b eklen en elçisin i v e h ed iy e si­ 150 binin kırk gün zarfında, m ü teb ak i 50
ni gönderm em eye teşeb b ü s su retiyle su­ b inin de elçin in avd etin i m üteakip öd en ­
in iy etin i izhar eylem iştir. Murad P aşa­ m esi karara bağlandı (28 m art 1608).
nın 29 m art 1607 tarih li m ektubunda bu A yn i senenin 19 haziranında Türk v e A -
noktaya şö y le tem as edilm ek ted ir: «şu­ v u stu ryalı m urahhaslar E sztergom ’a c i­
rası dahi m alû m -u dostan eleri olsun ki; var köyler m eselesin i h alletm ek üzere
son ahidnam ede gön d erilm eleri m ü n d e- bir defa daha toplandılar.
ric olan elçiler, h ed iy e ile b irlik te bir Z itvatorok m uahedesi gereğince v e ­
ay önce vasıl olm ak lâzım gelirdi; siz­ rilecek parayı İstanbul’a getiren A v u s­
den ve m urahhaslarınızdan onların h a ­ turya h ey etin e Eğri, K anije v e E szter-

1771
gom kalelerinin iadesi talebinde bulun­ tasdikli nüshasını alarak A vusturya’ya
ması hususunda da talim at verilm işti. döndü.
A vusturya h ey eti reisi bu talepte b u lu ­ Erdel üzerinden Osmanlı h im ayesi­
nunca R eisülküttab: nin kalkm asını arzulayan A vusturya h ü ­
«— İm parator Fülek, Raab, Kom a- küm eti, N egroni’y i ikinci defa İstanbul’a
rom ve sair kaleleri teslim e hazır m ı­ yolladı. N egroni İstanbul’a m u vasalatı­
dır?» nın sekizinci günü sadaret kaym akam ı
Sualini sordu. Bu şekilde konuşm a ile görüşerek im paratorun m ektubunu
karşısında şaşıran ve Osmanlı hüküm e­ takdim etti. Ondan sonra, Zitvatorok m u­
tinin sıkı davranışına şah it olan A v u s­ ahedesi tatbikatına sözü getirerek, m u ­
turya h ey eti, Zitvatorok m uahedesinin ahedenin dördüncü m addesine göre Er-
Osmanlı hüküm etince tasdikli n ü sh ası­ d el’in kendilerine terki gerektiğini sö y ­
nı alarak dönm ekten başka bir şey y a ­ ledi. N egron i’nin m evzubahis ettiği m ad­
pamadı. de N aim â’ya (C: 1, S: 456) göre aynen
şöyleyd i: «Bu iki hâkim in deryada v e
H erberştayn’m riyasetindeki bu h e­
karada vilâ y etlerin e bir taraftan zarar
y et 1609 senesi Ocağının birinde B udin’e olm ıya, v e M acar nahiyelerinde bunlara
geldiği sırada Türk arazisine yapılan bir tâbi karyelere bizim canibim izden dahi
akın hareketi sebeb iyle B udin’de alık o- olunm aya, ve İspanya kıralı barışık m u-
narak dokuz ay bekletildi. O sırada A - rad ederse dahi olunm ıva». M uahedeyi
vusturyalılar da m u k ab ele-i-b ilm isil o l­ kendi çıkarlarına göre tefsir edişleri ü z e ­
m ak üzere A hm ed K eth ü d a y ı Prag'da rine, sadaret kaym akam ı gülüp başını
alıkoydular. sa llıy a rak:
A vusturyalIlar. Z itvatorok m uahede­ «— M urahhaslarınız Z itvatorok’ta is­
sinin Türkçe tasdikli nüshasında esas tem eğe cesaret edem edikleri bir şey i s i­
imza ed ilen m etne göre bazı farklar b u l­ zin benden istem eniz büyük cür’ettir».
duklarından. yen i bir h eyet teşkil edip Dedi. Bu şek ild e konuşm asından bir
yola çıkardıkları zaman A hm ed K ethü­ n etice çıkaram ıyan A vusturya elçisi, Er­
danın da bunlarla birlikte İstanbul’a g it­ de! beyi B athory Gabor’un bazı L ehis­
m esine m üsaade eylediler. A vusturya tan k öylerini tahribi hakkında şik âyette
heyetinde tercüm an sıfa tiy le bulunan bulunarak bu hareketi de m uahedenin
Andrea N egroni, Türk kaynaklarına gö­ ih lâli şek lin d e tefsir eyledi.
re, m ükem m el arapca v e farsca b ilm ek ­ N egroni’nin sadaret kaym akam ı ile
teydi. 1610 m ayısında İstanbul’a v a sıl o - görüşm esinden bir m üddet sonra Sadrı -
laıı bu h eyet Sadrıâzam v e Padişah ta­ âzam N asuh Paşa İran seferinden dön­
rafından kabul ed ild ik ten sonra Z itva­ düğü cih etle, o da sair d ev let elçileri
torok m uahedesinin esas m etnine uygun gibi kendisine arz-ı ihtiram a g itti (3 ka­
sım 1612). B ir kaç gü n sonra N asuh P a ­
şa elçi N egroni’y i D iv a n -ı hüm âyuna da­
v e t etti. H am m er’e (C: 8, S: 144) göre;
Nasuh Paşa, V iyana kiralının afiyetin i
sorduğu zam an N egroni, V iyana k ira lı­
na değil, A lm anya İm paratoruna hizm et
ettiği şek lin d e konuştu. D ivan’da Z itv a ­
torok m uahedesinin tatbikatı hakkında
görüşm e y ap ıld ıysa da bir karara v a r ıl­
madı. O sırada Sultan A hm ed Edirne’de
idi. E lçi N egroni’y i E dirne’y e çağırdı.
Sadrıâzam E dirne’de N egroni ile görüş­
m esi sırasında, Erdel ile ilg ili m addeyi
ev v elc e padişaha haber verm eden m ua­
hed eye sokm uş olduklarını beyanla, se­
lefi K uyucu Murad Paşa için «mecnun»,
O nyedinci Yüzyıl başlarında Fülek kadı H abil E fendi hakkında da «sarhoş»
kalesinin durumu kelim elerin i kullandı. H attâ Murad P a­

1772
şa ile Budín v a lisi A li P sşa ’vı bu m ua­ başı Ladislas Peç idi. M uahede h u lâsa-
hede d olayısivle im paratordan rü şvet a l­ tan şu esasları ihtiva ediyordu:
mış olm akla itham etti. A vusturya elçi­ 1 — Bu sulhün m üddeti yirm i sen e­
si N egroııi padişah tarafından kabul e - liktir.
dildiği zaman, m uahedenin D iv a n -ı h ü ­ 2 — Zitvatorok m uahedesi m addele­
m âyunca gözden geçirilen nüshası ile ri aynen m er’idir.
iktifa olunacağı kend isin e bildirildi. O 3 — Sınırda Esztergom m ın tık asın ­
günlerde Erdel b eyi B athory Gabor’dan da OsmanlIlara vergi veren 158 münaza-
gelen bir m ektupta AvusturyalIların ba­ alı köyden 60 parçası Türklere vergi v e ­
zı Erdei k alelerin e tecavüzde bulunduk­ recektir.
ları anlatılıyordu. Bu m ektup elçi N eg - 4 — Z itvatorok m uahedesinden son­
roni’ye bizzat okundu. ra alm an esirler salıverilecek.
Edirne’de yap ılan görüşm elerde Z it- 5 — Bu ahidnâm enin aklinden sonra
vatorok m uahedesinin ih tilâ flı noktasına yapılan kaleler yıkılacak.
dair bir netice alınam adığından Negroni 6 — îk i taraf da aralarında nifak ç ı­
A vusturya’ya döndü. G iderken im para­ karmak istiy en lere itibar etm iyerek v a ­
tora padişah v e sadnâzam dan m ektuplar ziyetten birbirini haberdar edecek,
götürdü. 7 — Osm anlı sın ır la n içinde bulu­
nan h ıristiyaıılar kiliselerin i tam ir ile â -
Zitvalorok m uahedesinin tâdili yin lerin i yapabilecek.
8 — Serhadlerdeki hâli k ö y sahala­
rını şenletm ek için başka yerlerden n ü ­
Devam eden ih tilâfın halli için, Os­ fu s nak lin e m âni olunm ıyacak.
m anlI hüküm eti nam ına m üzakerelerde 9 — Serhad b eyleri v e em inlerden
bulunm ak üzere A li B ey v e Gaspar alınacak tezkereleri gösterm ek v e güm ­
Gratyani V iyana’y a gönderildi (12 m a­ rük resm ini ödem ek şartiyle ik i taraf
y ıs 1615). Osm anlı h ey eti, kardinal K le- tüccarları serbestçe ticaret yapabilecek.
zel ile m üzakereye girişti. Ham m er’e g ö ­ Ticari m ah iyet taşım akla beraber
re; im parator T ürklerle m uharebeye n i­ pek eh em m iyetli olan onuncu m adde N a -
yetli olm akla beraber, A vu stu rya’n ın iki im â’da (C: 2, S: 139) aynen şöyledir:
şehrinde yapılan toplantılarda im parato­ 10 — Roma (A vusturya) im parato­
run n iyeti terviç edilm em iştir. A vustur­ ru v ilâyetlerin d e ve Ostri ocağından o -
yalIların üzerinde en fazla durdukları la n la n n hüküm etlerine tüccar tâifesi
noktalardan biri, Z itvatorok m uahedesi­ m eta’ v e nakid ile M em alik-i M ahsuse-
nin onbeş ve onaltm cı m addeleriydi. A - y e gelm ek isted ik te im parator bayrağı
vusturyalılar, bu m addelerde ism i geçen altında v e ellerin d e tem essükâtı o lm a y ın ­
ve Türklere vergi veren y erlerin k en d i­ ca icazet verilm eye, g elü rler ise onların
lerine bağlanm asını istiyorlardı. Tabii kapı kethüdaları ve konsolosları gerfet
Türk h eyeti bu m esele üzerinde bir h a y ­ ideler. V e im paratora v e zikrolunan oca­
li durdu. A yrıca hud u tta yap ılan palan­ ğa tâbi tüccar taifesi, v e Is p a n y a k i r a ­
ka v e kaleler işi de m evzuubahis ed il­ lına v e Flandre (Flandr) v ilâ y etin e tâ­
di. N eticede onik i m adde daha ilâvesi bi tüccar taifesi im parator b a y r a ğ ı a l ­
suretiyle Zitvatorok m uahedesi y e n i bir tında M em alik-i M ahruse’den gem i ile
şekle girdi. nakid v e m eta’ ile s a ğ v e salim varup
Bu yeni anlaşm a 28 haziran 1615 de geleler; alup sattıkları m etadan yüzde
V iyana’da im zalandı. M uahede 9 ey lü l üç güm rük vireler, k a p u kethüdasına ve
1615 te padişah tarafından, 1 ocak 1616 konsolosa yü zd e iki akçe v ireler v e m ez-
da da im parator tarafından tasdik ed il­ burlarm m aslahatların onlar göreler, ve
di. M uahedeyi hazırlayıp im za edenler; m ürd olan tüccar m alına beytülm al em i­
O smanlı hüküm eti adına B udin valisi ni dahi etm eyüp anlar g e r f e t e y liy e . Ve
A li Paşa’n ın kethüdası m üteferrika A h - bazirgânlar arasında bir dava olursa ol
med A ğa ve Gaspar Gratyani, A vusturya yerin kadıları dört bin akçeden ziyade
adına da kardinal K lezel v e Forgaç, m ü ­ davaların istim a’ etm eyüp  sitan e’de
şavere m eclisi reisi Molar, kont A lta - kazasker h u z u r u n d a dinlene.
vım , M acaristan hazine reisi A poni, y ü z ­ 11 — Bu sulh m uahedesinden hudut

1773
b eyleri hem en haberdar edilerek şartlara ye çalışılırk en H erm an Çernin v e Sezar
riayetleri tem in olunacak. Gallo dan m ü teşek k il bir A vusturya e l­
12 -— B undan sonra b eylerb eyi, v o yçilik
­ h ey eti İstanbul'a gitm ek üzere y o ­
vod a ve subaşılar vergi ile ilg ili işler i- la çıktı. 1 haziran 1616 da B udin P aşa’sı
çiu köyleri dolaşnııyscak, h alk ın k en d i­ bu h ey ete fevkalâde hüsnü kabul gö ster­
si verecek leri şeyleri getirip teslim ed e­ di. H eyet 28 haziranda İstanbul’a m u va­
cek. salat eyledi. Herman Ç ern in ’in, üzerin­
Bu m uahedenin padişah tarafından de haç şek li bulunan A vusturya b ayra­
tasdik olunan nüshasında im paratorun ğını açarak şehre dahil olm ası o zaman
tasdiknam esine göre bazı farklar bulan h a y li dedikoduyu m ucip olm uştu. Bu
A vusturyalIlar, vaziyeti görüşm ek için yüzden elçin in huzura kabulü biraz g e ­
y in e bir m üzakere kapısı açtılar. Bu cikti. H erm an Çernin 4 ey lü l 1616 da p a­
m aksatla 1616 da yapılan toplantıda m ü ­ dişah tarafından kabul ed ild iği zaman
nakaşaya değer gördükleri hususları h a l­ 50 bin altun florin kıym etinde güm üşten
lettiler. mam ul bir eczane h ed iy e eyledi.
Pürüzler bu şek ild e bertaraf ed ilm e­

LEHİSTAN ÎLE M ÜNASEBETLER VE İM ZALANAN MUAHEDE

İkinci Selim devrinden Ü çüncü M u- ır.işti. F akat bu galeyanın üzerinden bir


rad’m son zam anlarına kadar uzanan ay kadar zaman geçtiği sırada İstanbul'a
m üddet zarfındaki Osm anlı - Leh m ü ­ bir Leh elçisin in gelm esi (12 nisan 1589)
nasebetleri, bu cildim izde 1302 - 1307 h eyecan ın yatışm asına sebep oldu.
İnci sayfalar arasında gözden geçirilm iş­ Pol Ohanski adını taşıyan bu elçin in
ti. B u işaret ettiğim iz devrede, L ehistan v azifesi, bir asrı bulan m üddetten beri
üzerinde Osm anlı nüfuzu iy i bir şek ild e (H am m er 180 sen e diyor. C: 7, S: 171)
hissedildi. E vvelâ, Henri de V alois, O s- devam eden sulh h alin i tekidden ib aret­
m anlı tesiriyle L ehistan kıralı seçildiği, ti. Leh elçisi, sadnâzam tarafından k a ­
ondan sonra da yine Osmanlı h ü k ü m eti­ bul ed ild iği zaman; K anunî Süleym an
nin g ayret ve faaliy etiy le E rdel beyi ile Birinci Zigism und, İkinci S elim ile İ-
Istvan. B athory L eh tahtına geçirild iği kinci Zigism und ve n ih ayet Ü çüncü M u-
için, L ehistan ile Osmanlı im paratorluğu rad ile Istvan B athory arasındaki d ost­
arasındaki m ünasebetler, dostane k e lim e­ lu k v e iy i m ünasebetlere işaretle, şim ­
sinden daha, ileri m ânada sık ı idi. Istvan diki hüküm darının da ay n i şey i devam
B athory’nin ölüm ünden sonra ise, L e­ ettirm ek arzusunda bulunduğunu b e lir t­
histan’ın başına geçen İsveç prensi Z i- tik ten sonra, L ehistan’ın Osm anlı d ev le­
gism und V asa’m n kıral seçilm esine, Os­ tine vergi verm ek için ne iktidarı n e de
manlI hüküm eti ses çıkarm am ıştı. Zira, arzusu olm adığını ilâ v e etti. L eh s e fi­
o zamanki şartlara göre Z igism und V a- rinin bu şek ild e konuşm ası, h iç de hoş
sa’n ın Leh kıralı olm ası OsmanLıların i- karşılanm adı ve sadrı âz amin infialini
şine geliyordu. Fakat, onun Leh tahtına m ucip oldu,
y erleşm esin den bir m üddet sonra O s­ Bu sırada Osm anlı h ü küm etinin ü z e ­
manlIların m em nuniyetsizliğin e v e n ih a ­ rinde durduğu m eselelerd en bir tanesi
y e t şik âyetlerin e y o l açan bazı m esele­ de. K azakların huduttaki tecavü zleriy­
ler zuhur etti. di. O nun İçin, Leh h ey eti dönerken, K a­
Z igism und V asa’nın OsmanlIları zak tecavüzlerinin m enine dair padişahın
m em nun bırakm ıyan ilk h arek etlerin ­ Leh kiralına bir m ektubunu götürdü. Leh
den biri, 1588 haziranında esir etm iş o l­ elçilik h ey etin e teb liğ edilen h u su sla r­
duğu A vu stu rya im paratorunun oğlu A r­ dan birisi de, L ehlilerden 200 bin duka
şidük M aksim ilyen’i serbest bırakm ası, k ıym etinde kürkten ibaret vergi iste n ­
ayrıca bir h âd ise de L ehlilerin Kırım m iş olm asıyd ı. Ş a y et bu vergi v erilm ez­
Tatarlarını bir m ağlû b iyete uğratm ış o l­ se K ırım askerinin R um eli b ey le rb ey li­
m alarıydı. K ın m T atarlarının m ağlû b i­ ği askeri ile birleşerek bütün L eh istan ’ı
y eti Osmanlı divan ını galeyana sev k e t- tahrip ed ecekleri ilâ v e olunuyordu. O s-

1774
m anii hüküm etinin bu şek ild ek i davra­ dergâhım ızla kem akân barışıklık babın­
nışı karşısında İngiltere sefiri ile B oğ- da dostluk olm asını rica ve istida idüp»
dan voyvodası B ağd a n ın aracılığı üze­ cüm leleriyle, Leh kıralı sadakat arbe­
rine, sadnâzam için oniki bin kuruş ve den bir ricacı durum unda g österilm ek ­
beş yüz sam ur kürk, ayrıca yüz balya tedir. M uahedenin an a h a lla n şöyledir:
sam ur ve yüz kat elb ise v erilm ek şar- 1 — Üçüncü M ehm ed zam anında v e ­
tiyifc bir anlaşm aya va rıld ı (15 ınavıs rilen ahidnâm ede zikrolunduğu üzere;
1590). Leh arazisine K ırım tatarları ve' sair
1593 senesinde Osm anlı - A vusturya Osmanlı hudut üm erası, O sm anlı arazi­
harbi banladıktan sonra Leîı kıralı İs­ sine de Kazaklar taarruzda bu lu m n ıya-
tanbul'a sık sık elçi gönderm ek su retiy ­ cak.
le, evvelce im zalanm ış olan ahidnâm e 2 — K arışıklık sırasında alm an esir­
şartlarına uym akta devam etti. Yalnız, ler karşılıklı olarak iade edilecek.
harbin başlam ası ile isyan edip A v u s­ 3 — Tüccarlar k arşılık lı olarak k a ­
turyalIlarla işbirliği yapan Eflak, B oğ­ rada v e denizde işlîy eb ilecek ve rüsum ­
dan b eyliklerin i O sm anhlar için kaybol­ larını bulundukları yerlerde v erecek ler­
m uş telâkki eden L eh kıralı Üçüncü 2 i- dir.
gism und, bu ik i beyliğin OsmanlIlara 4 — Leh kıralı K ırım hanına eski
verdiği vergiyi kendisi ödem ek şartiyle, v erg iy i verm ekte devam edecektir.
her ik i ülkenin de ken d isin e tefv izin i is­ 5 — Kırım hartı sefere iştirak etm ek
tediyse de (21 ekim 1537) O sm anlı d ev ­ üzere emir aldığı zam an Leh arazisinden
leti bu kurnazca düşünülm üş teklifi' red­ geçm iyecek.
detti. 6 — Leh kıralı düşm an hücum una
m aruz kalıp Kırım hanından yardım ta ­
L e h lile r le y a p ıla n m u a h e d e lep edince, padişahtan ferm an sâdır ö l­
düğü takdirde ona yardım da bulunup
O nyedinci asır başlarında, her iki koruyacak,
tarafın da şik âyet ettiği bazı m evzular
7 — Boğdan ah alisi L ehistan’a, Leh
m evcu t olm akla beraber, O sm anlı d ev ­
ahalisi de B oğdan’a tecavüzde buiunm ı-
leti ile L ehistan arasındaki m ü n aseb et­
yacak. Ş a y et tecavüz eden olursa ya k a ­
ler, düşm anlık şek lin e bürünm iyecek
lanacak ve yapılan zarar tazm in ed ile­
tarzda devam etti. L ehliler, K ırım tatar­
cek. L ehistan’dan B oğdan’a, B oğdan'daıı
larının L ehistan arazisine tecavüzlerin^
L ehistan’a gümrük resm i verm ek şa rtiy ­
den: Türkler de Kazakların. O sm anlı a -
le tüccarlar gid ip gelebilecek.
razi’s ine tecavüzleri ile L eh hüküm etinin
Boğdaıı işlerin e m üdahalesinden şik âyet 8 — S ilistre v e , A kkerm an b eyleri,
etm ekte idi. Bu tecavü zler bazan ik i ta ­ isk ele em inleri iki taraf tüccarlarından
rafı da düşm anlığın kenarına kadar y a k ­ gayrisin i Leh arazisine bırakm ıyacak.
laştırıyor, fakat şik âyet noktalarının t e ­ İki taraftan gidip gelenlerin yanlarında
lâfisi için yapılan anlaşm alarla hâdise­ esirler varsa bunlar ellerinden alınacak.
ler kapatılm aya uğraşılıyordu. Bütün bu İki taraf tüccarları kanunen ödem eye
hallere rağm en, Lehistan K ırım h an la­ m ecbur oldukları güm rük resm ini ö d e­
rına m uayyen vergiy i ödem ekte devam dikten sonra diğer para v e m allarını bir
ediyordu. taraftan diğer tarafa geçirebilecek. Y al­
L eh hüküm eti ile 15 tem m uz 1607 nız Lehlilerin, ayarları düşük olan a s­
de İstanbul’da bir m uahede yapıldı. F e ­ lanlı kuruşları (ekü) O sm anlı ülkesine
ridun B ey m ünşeatının ik in ci cildinin sok,ulimyacak.
414-417 inci sayfaları arasında sureti der-
cedilm iş bulunan bu m uahedenin Türk­ L ehlilerin Eflak, Boğdan
çe suretinin bag tarafında padişah, u n ­ işlerine m üdahaleleri
vanlarım ve sahip olduğu ü lk eleri uzun
boylu saydıktan sonra: «elçisin gönde­ L ehistan ile yapılan bu m uahedenin
rip, ızh ar-ı sadakat v e ıh la s v e a rz-ı m u­ d ikkate değer ve önem li noktalarından
habbet v e ih tisas eyleyü p , m üşarünileyh biri Lehistan tarafından Kazakların, O s­
elçi ile irsal evled üğü nâm esinde yüce m an lI İm paratorluğu tarafından da T a-

1775
üçüncü Mehmed ve Birinci Ahmed zamanındaki veziriazam lar
(İ lâ v e : 114)

J
KOCA SİNA.Y PASA İB R A H Î5Î PA ŞA (DAM AR)

ü ç ü n c ü M u ra d zam an ın d an . ü ç ü n c ü Ü çü n cü M u ra d 'm k ızı A yşe S u lta n


ş M ehm ed z a m a n ın a . dev red eli ve b u n d a n ile e v lenm iş o lm a sı b a k ım ın d a n D am ad
r b a ş k a i k i d e fa d a îıa s a d a re te g e tirilm e k İb ra h im P a ş a d iy e ta n ın ır. A slen B os’
s u re tiy le b eş d e fa s a d ra z a m lık e tm iş bu- n a lı olup E n d e ru n -u h u m â y ıın d a n y e tiş ­
| lu n a n K oca S in a n P a ş a 1388 in ci sayfa* m iş tir. Ü cüncü M u ra d ’m c ü lu su s ıra s ın ­
d a k i i l 0 n u m a ra lı ilâ v e d e v e rilm iştir. d a r ik â b d a r b u lu n a n İb ra h im A g a t cû-
lû s d a n s'onra s ilâ h d a rlıy a y ü c e ltilm iş *
I-AT-.A M EH .U EB PASA 1580 ta rih in d e de y e n iç e ri a ğ a sı olmuş*
tu r. B u n d a n b ir sen e s o n ra R u m e li bey*
ü ç ü n c ü M eh m e d 'in ta y in e ttiğ i s a d ­
le rb e y li£ in e ta y in e dilm iş olan İb ra h im
r a z a m la rın ü ç ü n eü sü o la n L a la M ehm ed
P a ş a e rte si y ıl A yşe S u lta n ile n iş a n la ­
P a ş a , K o ca Sinan. P a ş a n ın d ö rd ü n c ü s a ­
n ın ca v e z a re t p â y e si tevcih ed ilm iş, ge­
d a re tin d e n azli ü zerin e b u m a k a m a ge-
r e k rü tb e s in in y ü k se lm e si, g e re k se ha*
İ tirilm iş tir. K e n d isi M anisalı olup z ea m e t
n e d a n ile a k ra b a lık b a ğ ı te sisi bakım ın»
İ s a h ib i b ir tü r k ü n o ğ lu d u r. Ü ç ü n cü M u-
d an n ü fu z u g ittik ç e kuvv etlen m ey e baş-
j r a d M an isa v a lisi ik e n o n u n m a iy e tin d e
( la m iş tır. M ısır v a lisi s n ü rte şi H a şa n Pa^
: d iv a n ç a v u ş lu ğ u n d a b u lu n m u ş, s o n ra kâ-
şa n ın M ısır1d a ld ir t iş a ve fe s a t hareke^
tip s ıfa tıy la M ekke-i m ü k e rre m e ev k afı
İ id a re sin e g irm iş, S eh zâd e M ehm ed M a­
tin in te v lit e ttiğ i k a rış ık lığ ı d ü z e ltm e k
için v a lilik le M ısır'a g ö n d e rilm iş tir. B u
n isa v a lisi o lu n ca d a o n u n y a n ın a v eril-
v azife ü z erin d e b u lu n m a k ta y k e n S u riy e '­
i m is tir, ş e îız â ö e n in la y a sı ile evlenince,
deki D ü rz i İsy a n ım d a b a s tıra n İb ra h im
b ira z d a zevcesinin say e sin d e M u ra d ile
P a ş a , M ısır ve S u riy e ’d e e ld e e ttiğ i ser- ■
d a h a çok y a k ın lık te m in e d e re k v e liah ­
v et ve g a n im e ti d ö n ü ş te Îsta n b ııT a ge*
dın d e fta rlıg ın d a v e la la lığ ın d a b u lu n ­
tirm iştir. «Pişkeş-i azîm » diye a n ıla n b u
m u ş tu r, K en d isin e «Lala» u n v a n ın ın ve-
s e rv e t a ra s ın d a b u lu n a n ve M ısır d a b ir
İ rilm e s i b u n d a n ile ri gelm ektedir*
■ • ' u s ta y a y a p tırd ığ ı t a h t, p a d işa h a ta k d im ‘
ü ç ü n c ü M ehm ed ta h ta g e c ü ı c e laîa- e ttiğ i h e d iy e le rin e n d ik k a te d e ğ eriy d i.
j s ın a veza:-et tevcih e tm iş, böylece L a la
M ısırd a ıi donu ğ ü n d en s o n ra n ü fu z u I
j M ehm ed P a ş a s ü r 'a tli b ir y ü k selişe n a il
d a h a da a r ta n İb r a h im P a ş a n ın , o d ev rin
o lm u ş tu r. A lm an . ta rih ç is i H a m m e r,
e k s e ri d e v le t a d a m la r ın d a g ö rü le n , ş ah si
j «D evlet-i O sm an iy e T a rih i» isim li eseri-
m e n fa a tla r s a ik a s iy le siy asi ra k ip le ri , or­
I n in y e d in c i cild îm n 207 in ci s a y fa s ın d a
ta d a n k a ld ırm a h issin in te s irin d e k a ld ı­
o n u n iç in ■ «Devlet-i O sm an iy ed e b u g ü n e
ğ ı m ü ş a h e d e e d ilir. O n u n b u n ev id e n h a ­
k a d a r ta d a t o lu n a n ik i y ü z s a d ra z a m i-
re k e tin in İlk k u rb a n ı d e fte rd a r M ahuru d
ç in d e h iç b iri id a re n in e n d û n d e re ce ­
* E fe n d id ir. Ü cüncü M ehm ed z a m a n ın d a i-
d e k i h iz m e tin d e n e n b ü y ü k m a n sıb a b u ­
se, İ r a n h a rp le rin d e k i m u v a ffa k iy e tle riy ­
n u n k a d a r az b ir z am an iç in d e v a sıl ol­
le m e şh u r F e rh a d P a ş a n ın s a d a re tte n a-
m am ıştır* On ik i sen e iç in d e ç a v u şlu k ­
zil ve k a tlin d e ro l o y n am ası m ü h im b ir
ta n sa d ra z a m o lm u ş tu » d e m e k ted ir.
I h a d ise d ir. İb r a h im P a ş a b u n la rı y a p a r ­
K oca S in a n P a ş a E f la k 'ta a £ ır b ir
k e n is tin a t e ttiğ i en m ü h îm ş a h ıs v a lide
m u v a ffa k ry e ts iz liie u ğ rad ığ ı* o n u n o k lu ­
S a fîy e Sultan* di.
n u n k o rk a k lığ ı y ü z ü n d en de E sz te rp o m
eld en g ittiğ i zam an , Ü çü n cü M eh m ed S i­ F e rh a d P a ş a gib i b ir a d a m ın id a m ı­
n a n P a ş a y ı a zled e re k m ü h r-û h u m a y u n u n ı s ağ la m a sı, o n u n ih tir a s ın a b ir m isâ l
j M ehm ed P a ş a y a te slim e tm iş tir (19 k a- o lm a k la b e ra b e r, b u h is s iy a tın ı b ir m ü d ­
! sim 1595). L â k in , L a la M ehm ed P a ş a n ın d e t için m a sk e le m e y e u ğ ra ş m ış tır. 4 n i- |
s a d ra z a m lığ a g a y e t az s ü rm ü ş tü r. B ir d e san 1596 d a s a d râ z a m ım a y ü k selin ce , h a ­
fa D ivan-ı h ü m â y u n a riy a s e t n a sıb o lan y a tın ın d a h a ön cek i s a fh a s ın a n isb e tle
L a la M ehm ed P a ş a , şirp e n ç e d e n y a ta ğ a d a h a m a k u lle şm iştir. U ç d e fa d a d ö rt se ­
d ü şm ü ş ve m ü h r-ü h ü m â y u n u te slim a lı­ n e sü re n s a d ra z a m lığ ı s ıra s ın d a k i ie r a a tıT
şım n o n u n c u g ü n ü ' ö lm ü ştü r. K a b ri V efa o n u n b u m a k a m d a n is b e te n m u v a ffa k b ir
c am iî m e z a rîığ m d a d ır. d e v le t a d a m ı h ü v iy e ti ta ş id ıg ı h ü k m ü n ü

1776
v erm em ize seb ep o lm a k ta d ır. B irin c i ve v'igala, o n iki y a şın d a k i oğlu ile M essin a ’-
üçüncü s a d a re tle ri m u v a ffa k iy e tli g eçm iş­ d a n Is p a n y a ’y a g id e rk e n 18 m a rt 1561 de
se de, İk in cisin d e Sokullu*zâde H a şa n P a ­ T ü r k le v e n d leri ta ra fın d a n e sir edilm iş
çayı B e lg ra d ’d a n u z a k la ş tırm a s ı ve te c rü ­ ve İs ta n b u l'a g e tirilm iştir. E s irle r divana
besiz b ir kim se o la n S a tırc ı M eh m ed P a ­ sev k ed ild igi s ıra d a gene C igala. K anunî
şa y ı s e r d a r ta y in e tm e si, en isab etsiz S ü le y m a n 'ın n a z a rı d ik k a tin i celbetıiğir.-
h a re k e tle rin d e n d ir. İlk s a d a re ti e sn a sın ­ den s a ra y d a a lık o n a ra k k e n d isin e Y usuf
d a H aço v a z a fe rin in k a z a n ılm a s ın d a s a d ­ S in a n adt v e rilm iştir. B ab ası C icala ise,
ra z a m sıfa tiy le o n u n m ü h im ro lü olm ası b ir m ü d d e t B e y o g lu 'n d a yaşam ış, so n ra
ik tiz a e d er. İ ta ly a 'y a g id e re k 1564 te M essina’d a öl.
İk in c i s a d a re ti s ıra sın d a . m ü rte ş i m ü ş tü r.
H a şa n P a ş a n ın v a lid e s u lta n a ta k d im e t­ E n d e ru n 'd a te rb iy e g ö rü p y etişen
tiğ i m u azzam rü ş v e tle r say e sin d e s a d a ­ C igala-zâde k ad em e k adem e y ü k selm ey e
r e t m a k a m ın a n a m z e t h â le g e lm e si, S a ­ b a şla m ış tır. E vvelâ s ilâ h d a r s o n ra ka-
t ı r a M ehm ed P a ş a n ın c ep h e d e k i m uvaf- p ıcıb aşı olm uş, b u n u n a rk a s ın d a n y e n i­
fa k iy e tsizlik leri ve K ırım ’da F e tih G ira y ’- çeri a ö a lıg m a g e tirild iğ in d e n (1575) sa ­
uz azlinden dogsn k a rış ık lık la r y ü z ü n d en ra y d a n a y n ln u ş tır. M ih rim ah S u lta n 'ın
İb ra h im P a ş a g ö zden d ü ş m ü ştü r. İn g iliz b irin in ö lü m ünden so n ra d ik e rin i alm ak
elçisi L ello bu a ra d a p a d işa h ın , İb rah im s u re tiy le iki lo ru n u ile evlenen C igala
P a ş a n ın b o y n u n u n v u ru lm a s ı, iç in e m ir (C ag aîa)-zâd e S in a n A £a, h a n e d a n ile
bile v e rm iş o ld u ğ u n u , bu e m ri k a y ın va­ s ıh riy e t tesis edince hem n ü fu z u a rtm ış ,
lid e si S afiy e S u lta n 'm g e ri a ld ırm ış b u ­ h em d e d ah a s ü r ’a ıli şekilde yük selm ek
lu n d u ğ u n u sö y ler. im k â n ın a k a v u şm u ş tu r. 15S3 te V an b e y ­
İb ra h im P a ş a ü ç ü n cü d e fa s a d a re t le rb e y i o la ra k g ö rd ü ğ ü n ü z C iğala-zâde.
m a k a m ın a g e tirilin ce , d a h a ö n cek i g ib i F e rh a d P a ş a n ın İr a n serdarlım ı s ıra s ın ­
d a v ra n m ıy a ra k s e r d a r îık v azifesin i de ü- da R evan kalesini ta m ir ile m u h a fa z a s ı­
z erine a ld ı. O rd u n u n b a sm a g eçm ek üze­ nı d e ru h te e y le m iştir. V an b ey le rb e y i i-
re B e lg ra d 'a g id e rk e n S a tırc ı M ehm ed ker. b ir a ra lık D iy a rb e k ir beylerb ey liğ i
P a ş a n ın id a m ı iç in fe rm a n is tih s a l ey* de u h d esin e v e rilm iş tir. Bu a ra d a vezir
ledi. de olan S in a n P aşa ö z d c m iro g lu O sm an
D a m a d İb ra h im P a ş a s e rd a rlığ ın m ¿ 'tisa'n m öiü n ıü ü zerin e k ısa b ir m ü d ­
ilk y a z ın d a U y v a r’a k a d a r ilerledi.; İk in ­ d e t Irar, s e rd a r lıs ın d a d a b u lu n m u ş tu r.
cisind e ise K a n ije ’yi z a p te tti. B u ba. BaAdad \ e E rz u ru m v a lilik le ri de etm iş
k ım d a n k e n d isi « K a n iie fa tih i» d iy e de e la n C iğ a la -z â d e n in I r s n h a rp le ri s ır a ­
ta n ın ır. K a n ije ’n in z a p tın d a n s o n ra b u ­ sın d a hazı m u v a ffa k iy e tle ri g ö rü lm ek le
ra n ın m u h a fa z a s ın a T iry a k i H a şa n P a şa b e ra b e r m u v a ffa k iy e tin in um um iliği asla
y ı m e m u r ed ip B e lg ra d 'a g id e n İb ra h im id d ia edîiem ez.
P a şa , ilk b a h a rd a ç a d ıra ç ık tığ ı s ıra d a F e rh a d P a ş a s u lh ü n ü n im z a lan ışın ın
h a s ta la n a ra k ö lm ü ş tü r CIO tem m u z 1601). fe rd a s ı y ılın d a b irin ci d e fa o la ra k kap-
İb ra h im P a ş a n ın h a y a t ve ic ra a tı in- tan -ı d e ry a lığ a g e tirile n C igaia-zâde 1595
celenincc, o n u n k u rn a z , h a tta ik i y ü zlü m a rtın a k a d a r bu vazifede k a lm ış, o ra ­
b ir a d a m o ld u ğ u g ö rü lü r. M evki’in i u m u ­ d a n d a k u b b e vezirliğ in e g e lm iştir.
m iy e tle b u şek ild ek i d a v ra n ış ın a bo rçlu C i£ala-zâdc S inan P a ş a E ğ ri se fe rin ­
o la n İb ra h im P a ş a , K a n ije fe th i, A vus­ de p a d işa h la b irlik te b u lu n d u . H açova
tu ry a s u lh u n a z em in h a z ırla m a s ı b a k ı­ m e y d a n m u h a re b e sin d e öncü k u m a n d a n ı
m ın d a n en s o n u n d a m u v a ffa k iy e tli b ir olan S in a n P a şa, m u h a re b e n in k ritik b ir
d e v le t a d a m ı in tib a ı b ıra k a ra k h a y a ta a n ın d a gizlendiği y e rd e n çık ıp dü şm an
veda e tm iş tir. ü zerin e y ü k le n m e k s u re tiy le z a fe rin k a ­
z a n ılm a sın d a b ir h ay li fa y d a lı ro l o y n a ­
CÎGALA-ZADE SİNA> PAŞA m ış tır. M u h areb e d e d ü ş m a n e zild ik te n
s o n ra p a d işa h ın h u z u ru n a ç ık a ra k :
M essin a’d a d o ğ m u ş tu r. A sıl a d ı Sci- — Bu yüz a k lığ ın a ben sebep oldum ,
p io n e ’d ir. B ab ası, O sm anlıi ta rih le rin d e bu fe th e k u lu n u z sebep o lm u ştu r.
«A napoli k ap u d an ı» v e y a « F re n k k ap u - D iy e re k s a d r a z a m lığ ın k e n d isin e
danı» d iy e a n ıla n « V isconti di Cicala» d ır. te v cih in i istem iş, p a d işa h d a onu sad rıâ-
A nnesi ise, O sm an lIla rın N o v o b ro d o (Cs- zam y a p m ış tır. C iğala-zâde'nin sadrı&zam-
kftp ile P r iş tin e a ra s ın d a ) d iz d a rın ın k ı­ lı£ ı k ırk gü n s ü rm ü ş tü r.
zı olu p fre n k le re e sir d ü ş e re k k a p ta n S a d a re tte n azlini m ü te a k ip b ir rm id.
C igala ’(C icala) ile e v le n m iştir. K a p ta n d e t A k şe h ir'd e o tu rtu lm u ş, d a h a so n ra

1777
—&
Şarn v a liliğ in e ta y in e d ilm iş tir, 1593 de rılm a s ı ve n ih a y e t id a m ın ı lenıin edcıı
ik in c i d e fa k a p ta n -ı d e ry a lığ a g e tirile n ş a h ıs la r k a p ı a ğ a s ı G a za n fe r Ağ&, iio c a
S in a n P a şa, Ir a n h a rb i s ıra s ın d a 1604 S a d e d d in E fe n d i ve T ırn a k ç ı H a şa n a-
h a z ira n ın d a bu c ep h e y e s e r d a r ta y in o- g a d ır. H s d ım H a ş a n P a ş a , M ısır v a lili­
lu n m u ş tu r. İr a n lI la ra k a rş ı • u ğ ra d ığ ı s in d e n İs ta n b u l'a d ö n d ü ğ ü z am an k e n ­
m a ğ lu b iy e ti m ü te a k ip D iy a rb e k ir'e g elen d isin in h a p sin e seb e p olm a sı bakım ır-dan
C i£ala-zâöe o ra d a k a h rın d a n , b ir riv a y e ­ G&zanfer A ğ a y a düşm ana*. O nur, iç in ,
te g ö re de z e h ir iç m e k s u re tiy le , ö lm ü ş­ sad raz a m lığ ı elde e d in c e G a za n fe r A ğayı
t ü r <1GÛ5). Ö ldürm ek is te d i. O şıra d a şey h ü lislâ m
O sm an lI m ü v e rrih le r i o n u u m u m iy e t­ B o stan -zâd e ö lm ü ştü . H a şa n P a ş a p a d işa ­
le s e r t ve m a ğ r u r b ir a d a m o la ra k tam * hın te n sib in e ra ğ m e n , sev m ed iğ i b ir k im ­
U rla r, S in a n P a ş a ’m n İs ta n b u l'd a ik i, B e. se o la n H oca S a d e d d in E f e n d in in şey ­
sik ta ş ’ta b ir m e siid , b ir m e d re se ve b ir h ü lis lâ m lığ ın ı ö n lem ek için,, üç. d e fa k ale,
m e k te b i v a rd ır, İ s ta n b u l’d a h a m a m ve m e a ld ığ ı te lh is le rle , b u m a k a m a .şair B aki
s a r a y ın m b u lu n d u ğ u sem t b u g ü n C a£a- E fen d i v e y a K a ra çe le b i-z â d e ’yi ileri s ü rü ,
lo ğ iu d iy e a n ılm a k ta d ır. y o rd u . İş te b u n u n ü z e rin e fa a liy e te geçen
H o ca S a d e d d in E fen d i, G azan fer A ğa ve
H ADIM HASA S PASA T ırn a k ç ı B a s a n A ğa ile iş b irliğ i e tm e k
su re tiy le , s a d n â z a m ın a ld ığ ı rü ş v e tle rin
V alide S afiy e Sult& n'a v e rd iğ i rü ş ­ d e fte rin i p a d işa h a g ö tü rd ü le r, a y n i z a ­
v e tle r say e sin d e v e o n u n te s iriy le d ö r­ m a n d a V alide S u lta n ’ı d a a le y h in d e ta h ­
d ü n c ü v e z irlik te n b ird e n b ire s a d n â z a m rik e ttile r. N e tic ed e H a d e m H a şa n P a ş a
y a p ıla n H a s* n P a sa , O sm a n lı ta rih in d e k i s a r a y ın d a n a lın ıp Yed i k u le 'y e k a p sü lü n ­
h a d ım v e z iriâ z a m la rın b e şin c isid ir. In g i­ d ü ve b e î a ltı g ü n s o n ra k a tle d ile re k
liz elçisi L ello o n u n iç in : «bu a d a m m a ­ m e d re se si c iv a rın a de fn e d ild i. H a d ım H a ­
k a m ın ı h a k ik a te n V alide S u lta n 'd a n sa ­ ş a n P a ş a ’u m C a g a lo ğ lu 'n d a m escit, m e d ­
tın a lm ıştı» d e m e k te d ir. re se ve m e k te p , ç eşm e ve sebili v a rd ır.
M illiy e ti m e ç h u l . a k iıa d ım la rd a n ci­
la n H a şa n P a ş a e n d e r u n d a h a z in e d a r­ CERRAH MEHMED PASA
lık e tm iş, 1530 sen e sin d e d e M ısır
valisi ta y in o lu n m u ş tu r. B ir sen e d e n b i­ A slen b ir d e v şirm e ise d e m illiy e ti
ra z fa z la v a zife g ö rd ü ğ ü M ısır’d a ir t ik â p i m eç h u ld ü r- K en d isi has-oda a ğ a la rın d a n
ve ir tiş a s ı y ü z ü n d e n k a rış ık la r çıkmış.? : ik e n S e h z âd e M e h m e d l s ü n n e t e tm iş ve
1583 te b u n la rı d ü z e ltm e k için İb r a h im b u hususta, g ö s te rd iğ i m a h a re t ü z e rin e
Pa&a’n ın M ısır’a g ö n d e rilm e s i z a r u re ti göze g ire re k y e n iç e ri a ğ alığ ı ile s a r a y ­
h a s ıl o lm u ş tu r, ş ik â y e t ü z erin e M ısır i d a n ç ık m ış tır. Z a m a n la y e n i rü tb e le r
v a liliğ in d e n a zlo lu n u n c a İ s ta n b u l'd a h a p ­ eld e e d e re k ik in c i v e zirliğ e k a d a r y ü k ­
sed ilm iş. f a k a t V alid e S u lta n 1a ta k d im selm iş, fa k a t D a m ad İb r a h im P a ş a n ı n i-
e ttiğ i rü ş v e t v e h e d iy e le rle h a p is te n k u r ­ kin ci s a d a re tin d e n azli ü z erin e bunun
tu ld u k ta n b a şk a y e n id e n v azife d e a l­ s ıra sı a tla n a r a k H a d ım H a şa n P a ş a ve­
m ış tır. Ş irv an v e R ev an b e y le rb e y lik le ­ z iria z a m y a p ılm ış tır. N ih a y e t H a şa n
r in d e b u lu n d u k ta n s o n ra k u b b e v ezirli­ : P a ş a azled ilin ce b u d e fa s a d rıâ z a m lık
ğ in e g e tirile n H a şa n P a ş a , ü ç ü n c ü M eh. C erra h M ehm ed P a ş a ’y a te v c ih e d ilm iş­
m e d ’in E ğ r i s e fe ri s ıra s ın d a İs ta n b u l tir. M ü v errih N aim â, b u n u n s a d a re te ge*
m u h a fa z a s ın d a b u lu n m u ş tu r, İ tiriliş in in , s a d rıâ z a m lığ ın te k r a r İb ra h im
D a m a d İb r a h im P a şa " m n ik in c i s a ­ P a ş a 1y a g itm e s in i ■iâ te m ey e n H o c a Sa­
d a re tin d e n azli ü z e rin e 1597 k a sım ın d a d e d d in E fe n d i’n in e s e ri o ld u ğ u n u b ild ir­
s a d r ıa z a m o lan H a d ım H a ş a n P a ş a 5 ay m e k te d ir. F eçevi İb r a h im E fe n d i onun
6 g ü n b u m a k a m d a k a lm ış tır. S ad rıâ z a m - için « elinden b ir iş ge lm e k ih tim a li ve­
k e n d e v let m e m u riy e tle rin i y ü k s e k p a r a i rilm e z d i a n c a k S u lta n tezevvüc e tm e k le
ile s a ta r 3 a ld ı ğ ı ' p a r a la r ı V a lid e S u lt a n 'a m e sle k i v ü z e ra y a m ü n s e lik k ılın m ış idi»
v e rd iğ in i s ö y lerd i. V a lid e Safiy e S u lta n , d e m e k te d ir. İn g iliz elçisi L ello da, p e k
H a şa n P a s a ’d a n a ld ığ ı p a ra la rd a n h o ş la n - az m a lû m a t v e rd iğ i C erra h M ehm ed P a ­
m a k la b e ra b e r, k e n d isin i d ile d ü ş ü rm e si şa iç in : «Bu a d a m h ü k ü m d a rın ha la siy -
seb e b iy le , a y n i z a m a n d a H o c a S a d e d d in !e evliydi» d e m e k s u re tiy le , m e v k iin i b u
E fe n d i ile y e n iç e ri a ğ a s ı T ırn a k ç ı H a ­ e v liliğ e b o rç lu o ld u ğ u n u z ım n e n a n la t­
ş a n a ğ a n ın ta h rik le ri ü z e rin e a le y h in e m ış o lm a k ta d ır.
d ö n m ü ş tü r. A zline sebep o la ra k , n ik ris h a sta lıg ı-
B u m ü rte k ib în s a d a re tte n u z a k la ş tı­ ; n a m ü p te lâ o lu şu , b u y ü z d en s a ra y ın d a n

1778
ç ık ıp d iv an to p la n tıla rın a k a tı Lam ay ısı d ı, a rk a s ın d a n da y e n iç e rile re is tin a t
g ö s te rilir. s u re liy le is y a n ı b a stırd ı.
C e rra h M ehm ed P a g a ’n ın İs ta n b u l'd a H a şa n P a ş a b undan s o n ra h a k lı haksız
h â le n o n u n n â m ı ile C e rra h p a ş a d iy e a- d in le m e d en m u h a lifle rin in c a n ın a k ıy m a ­
m lan s e m tte cam ı, m e k te p , m e d re se , se­ y a b a şla d ı. T a b ii b u v a ziy et k a rş ısın d a
bil? çeşme ve ‘c ifte h a m a m ı' v a rd ır. T ü r­ h a s im la n k e n d i a ra la rın d a iş b irliğ i y a p ­
besi d e cam i! m n a v lu su n d a d ır, m a k ih tiy a c ın ı h is se d e re k o n u n o rta d a n
k a ld ırılm a s ı iç in fa a liy e te k o y u ld u la r.
Y B JÜ SC Î HASA.V PA ŞA N ih a y e t p a d işa h k a tlin i u y g u n b u ld u ğ u n ­
d a n . S ü tlü ce veya H a n d a n A ğa b a h çe ­
D oğum ta r ih i ve y e ri Kesin şek ild e sin d e y a k a la n a ra k ö ld ü rü ld ü (16 elcim
belli o lm a m a k la b e ra b e r O sm an lı k a y ­ 1603), Y em işçi H a şa n P a ş a ’m n k a b ri
n a k la rı o n u n A r n a v u tlu k 'ta d ü n y a y a g el­ Ü sk ü d a r d a d :r.
m iş b u lu n d u ğ u n u sö y le rle r. İn g iliz elci­
si L ello is e : « İslav m ü le tln d e n d i; Is la .
YAVUZ A l J PAŞA
v o n y a d a n g e tirilm e b ir h iris ti y a n ço cu ğ u
olan V alide S u l t a n l a da a k ra b a lığ ı y a­
h u t h ısım lığ ı b u lu n d u ğ u sö y len ird i» d e r­ A slen B o s n a lı o lu p M alkovic (veya
se d e , V alide S iılta n 1ı n V e n ed ik a sıllı M alkoceviç) a ile sin e m e n su p tu r. B u se­
o ld u ğ u k a f i şek ild e n ıa lû m d u r. b e p le ke n d isi M alkoç A li P a ş a d iy e de
S a ra y h iz m e tle rin d e b u lu n u p o ra d a ta n ın ır. B osna y e n iç eri ağası S alih A-
y e tiş e n Y em işçi H a şa n A ğa z ü lü flü baL ğ a ’n in k a rd e şin in o ğ lu d u r. E n d e ru n d a
ta c ıla r o c ağ ın d a ik e n ç a ş n ig ir baş» lığa, y e tiş m iş tir. 1601 te m m u z u n d a s ilâ h d ar-
s o n ra k a p ıc ıla r k e th ü d a lığ m a , o n u n a r ­ iîvktan M ısır v a liliğ in e ta y in e d ilm e k su­
k a sın d a n d a k & p ıcib asılıg a g e tirilm iştir» retiyim s a ra y d a n ç ık m ış tır. S iIS h d a rlık ta n
S a d rıâ z a m ile b irlik te s e fe re ilk iş tira k n a sıl M ısır g ib i m ü h im b ir e y â le te vali
eden Y en içeri A ğ a sı o la n L a la M ehm ed ta y in ed ilm ek s u re tiy le m ev k ii b ird e n b i­
A ğ a (b ilâ h p ra P a ş a ) u m azli ü z erin e re y ü k selm işse, ik i sen e d e n b ira z fazla
y e n iç e ri a t a s ı ta y in e d ilm iş tir. b ir z am an sen ra s a d rıâ z a m ta y in edilişi
Y e n içe ri a ğ a lığ ın d a n s o n ra Y em işçi d e a y n i şek ild e sü r'a tli. b ir y ü k şeliş ifa­
H aşan. Paşa.ry ı 159# y ılı iç in d e Ş irv an d a e tm e k te d ir.
valisi o la ra k . g ö rm e k te y iz . Ş irv a n 'd a n Y em işçi Fia sa n P a ş a s a d a re tte n azil
hanpri ta r ih te a y rıld ığ ı Kesin ş e k ild e m a ­ ve k a tle d ilin c e d iv a n d a m u k te d ir ve faal
lu m o lm a m a k la b eraber., b u ra d a b ir k a ç bi" k im se n in b u lu n m a m a sı seb eb iy le,
sen e d ev am lı v a zife g ö rd ü ğ ü a n la şılm a k ­ V eziriazam, y a p ılm a k ü z e re M ısır valisi
ta d ır. Y avuz Ali P a ş a İ s ta n b u l'a d a v e t edilm iş­
D a m ad İb r a h im P a ş a s e r d a r ik e n o tir . Y avuz Ali P a ş a İ s ta n b u l'a g elm eden
d a İ s ta n b u l’d a s a d a r e t k a y m a k a m ı o la ­ Önce Ü ç ü n c ü M ehm ed v e fa t e tm iş old u ­
ra k b u lu n u y o rd u . İb r a h im P a ş a Bel- ğu cihetıe., k e n d isi Ü çüncü M eh m e d ’in
g r a d 'd a ö lü n c e m u h r-ü h ü m â y u n Y e­ son. B irin c i A hm ed’in de ilk s a d n â z a m ı
m işçi H a şa n P a ş a ’y a te v d i ed ild iğ i gibi, d u ru m u n u ih ra z e tm iş tir.
İb r a h im P a ş a 'm n n ik â h lıs ı A yşe S u lta n S e rt ve h u n h a r ta b ia ttı o la n Y avuş
d a o n a n a m z e t k ılın d ı. A lî P a ş a 'm n M ıs ır'd a n gelişi s ıra s ın d a
Y em işçi H a ş a n P a ş a s a d rıâ z a m o- y a p tığ ı şe y le r b u h a lin in a c ık b ir ifa d e ­
lunca, İb r a h im P a ş a n m -ölüm ü ü z erin e s id ir. B ir fır k a a s k e rle S u riy e ve .Ana­
s e r d a r v e k âletin i d e ru h te e tm e y e b a şla ­ d o lu 'd a n g e ç e rk e n b ir çok id a m la r y a p ­
m ış o la n L a la M eh m e d P a ş a n ı n s e rd a r m ış tır. B u ta v rı seb e y ile , o s*rada isy an
lığı ile ik tif a e d ilm e sin i ile ri s ü re re k v a ziy etin d e o la n Şam v a lisin e te h d it y o l­
M a c a ris ta n 'a g itm e k iste m ed i. F a k a t şey­ lu b ir h a b e r g ö n d e rm e si o n u n d e rle n ip
h ü lis lâ m S u rîu liah E fe n d i’n in te lk in i n e­ to p a lla n m a sı iç in k â fi g e lm iştir.
tic e sin d e p a d işa h ın v erd iğ i k a t ri e m ir ü- A dan a ’y a vasıl olduğu s ıra d a ş e h rin a s a ­
z erin e B e lg ra d ’a h e re k e te m e c b u r k a l­ y işin in b o z u k lu ğ u n u g ö rü n c e , z o rb a la rd a n
dı. b a z ıla rın ın da e lle rin i k e s tirm iş tir.
Y em işçi H a şa n P a ş a 1602/1603 k ış ı­ K o n y a 'd a P iy a le İb ra h im v e Ali P a ş a l a r
n ı B el g radoda g e ç irm e k te y k e n İs ta n b u l'­ ta ra fın d a n istik b a l- o lu n m u ş tu r. Aicşehir-
da b ir s ip a h i a y a k la n m a s ı v u k u b u ld u . d e n ■g e ç e rk e n G u rg u r a d lı b ir ş a k i ita a ­
S a d rıâ z a m m e v k iin i te h lik e d e g ö rd ü ğ ü n ­ tin i b ild irm iş ve b u g a y e İle y e n i s a d ­
d en k o şu p İ s ta n b u l’a g eld i. Ünce k u r ­ rı âzam i z iy a re t için y o lu n a ç ık m ış tır.
n a zlık la k e n d i h a y a t ve m e v k iin i k u r ta r ­ M ezk û r s a k i s a d rıâ z a m m üzen g isin i ö-

1779
p e rk e n v e rd iğ i b ir iş a r e tle h em en ce b o y ­ k a le n in k u ş a tılm a y a b a şla n ış ın ın fe rd a ­
n u v u ru lm u ş tu r . sı g ü n ü n d e o rd u y a iltih a k ile E ğ r i m u ­
Y avuz Ali P a ş a 'n ın İ s ta n b u l'a g e lm e ­ h a s a ra s ın d a a ltın c ı c e p h e n in a ç ılm a sın a
s in i m ü te a k ip k a p ık u lu a s k e rin e c ü lü s â m il o lm u ş tu r. B u n u ta k ib e n y in e p a d i­
b a h ş iş i v e rilm iş , p a d işa h d a E y u b tü r . ş a h la b irlik te b u lu n m u ş ve H a ço v a m e y ­
b e s in i z iy a re tle k ılıç .k u şa n m ış tır, d a n m u h a re b e s in d e A n a d o lu b e y le rb e y i
B ıı s ır a d a h e ra A v u stu ry a , h e m d e s ıfa tıy le sol c e n a h ta m u h a re b e e tm iş tir.
İ r a n c e p h e sin d e h a rp d e \ra m e tm e k te y d i. D a h a s o n ra k e n d isin i S a tır c ı M ehm ed
Y avuz A li P a ş a ; A v u stu ry a cep h e sin in F a ş a ve S a d rıâ z a m İb ra h im P a ş a n ı n
L a la M ehm ed P a ş a , t r a n c e p h e s in in de s e r d a r lı kî a r ı s ıra s ın d a m ü te m a d iy e n A-
y e n i ta y in e d ile n C iğ ala-zâd e S in a n P a ş a v u s tu ry a c e p h e s in d e g ö rm e k te y iz . İ b r a ­
ta ra f ın d a n id a re s in i a rz u lu y o r, k e n d isi him. P a ş a 'n ın se rd a r lığ ı ve o n d a n so n ­
h e p h e y e g itm e k is te m iy o rd u . F a k a t p a ­ ra k i d e v re d e O sm a n lı o rd u s u n u n k a z a n ­
d iş a h ın k a t’I e m ri ü z e rin e A v u stu ry a d ığ ı m u v a fa k iy e tle r d e L a la M ehm ed
c e p h e s in e g itm e y e m e c b u r k a lm ış tır. P a ş a n ın m ü h im ro l ve h isse si m e v c u t­
B irin c i A h m ed h e n ü z p e k g e n ç Ol- ! tu r. İb r a h im P a s a 'n m 1601 te m m u z u n ­
d u ğ u n d a n e tr a f ın ın te s iriy le v e ziriâ za - • d a B e lg ra d 'd a ö lü m ü ü z e rin e A v u stu ry a
ra m o to rite s in i k ıra c a k b a zı h a re k e tle r d e o rd u s u n u n s e r d a r lığ ın a g e tirile n L a la
bulunm uş» s e r t y & ratılışlı A lı P a ş a ise M eh m ed P a s a , Y avuz (M alkoç) A li P a
! b u n u h a z m e d e m iy e re k ü z ü n tü s ü n d e n y o l­ i a 'n m 26 te m m u z 1604 ‘te B e lg ra d 'd a
d a h a s ta la n m ış ve B e lg ra d ’a m u v a sa la ­ Ö lümü ü z erin e s a d n â z a m ta y in e d ild i­
tın d a n b ir k a ç g ü n s o n ra o ra d a ÖImü§- ğinden.. b u d e fa k i s e r d a r lığ ı m ü h r-ü h ü ­
: t ü r (26 te m m u z 1604), m â y u n la ta k v iy e g ö rm ü ş tü r, Y avuz A li
P a ş a ’d a n s o n ra sa&rıâz.arn ta y in ed ilişi.
LALA MEHMED PASA S u lta n A h m e d 'in e n is a b e tli k a r a r la r ın
d a n d ır. D a h a ö nce d e b ir ta k ım m u v a fa -
A slen B o sn a lı ve S a h in -o ğ lu a ile sin , k ıy e tle rin â m ili o la n L a la M eh m e d Paşa.,
d e n d ir. B u se b e p le k e n d isin i «B osnalı b u d efa, P e ş te , E s z te rg o m , P a rk a n y . S t.
j M eh m e d P a ş a » şek lin d e z ik re d e n m ü - T h o m as, V iş e g ra d ’m is tird a d ın ı te m in s u ­
j v e rri filer o ld u ğ u g ib i; S o k u llu ile a k r a ­ re liy le A v u s tu ry a h a r b in in e n b a ş a rılı
b a lığ ı b u lu n a n b u d e v le t a d a m ım a y n e n k u m a n d a n ı h a lin d e te m a y ü z e y le m iştir.
o n u n g ib i «Tavil» d iy e kaydeden m ü­ O r u n so n m u v a fa k ıy e tle ri ü z e rin d e d ir
v e r r ih le r d e v a rd ır. k i, A v u s tu ry a lIla r s u h e y a n a ş m a k ih ti­
P a d iş a h ın la la lığ ın d a b u lu n m a s ı b a ­ y a c ın ı h is s e tm iş le rd ir. Z itv a to ro k m u a ­
k ım ın d a n e n fa z la sö y len e n ü n v a n ı «La- h e d e s in d e L a la M ehm ed ’ P a ş a 'n ın k u r ­
i la» d ır. K e n d isi h a re m -i h a s s a d a n y e- ’ ta r d ığ ı y e r le r T ü r k le rd e k a lm ış tır. E r-
tişm iş* s a r a y d a n ç ık tık ta n s o n ra e v v elâ \ d e llile rin y o la g e lm e le rin d e m ü h im h iz­
b ü y ü k m ir â h ü r , o n u n a rk a s ın d a n d a ye- i- m e ti g ö rü le n L a la M eh m e d P a ş a , Ist-
n iç e ri a ğ a s ı o lm u ş tu r. L a la M eh m e d ’in v a n B o c s k a y 'a ta ç g iy d irm e k s u re tiy le
k e n d isin i iy ic e ta n ıtm a y a b a şla m a s ı ve E r d e llile rin ita a tin i so n h a l ş e k lin e b a ş ­
b a z ı m u v a ffa k iy e tle rin â m ili • o larak , dik- la m ış tır.
1 k a t i çek m esi, y e n iç e ri a ğ a lığ ı d e v rin e E tr a f ın d a k i b a z ı k im s e le rin te lk in le ­
r a s tla r . S a d rıâ z a m la rın e m rin d e s e fe re rin e k a p ıla n S u lta n A hm ed, L a la M eh ­
k a tıla n ilk y e n iç e r i a ğ a s ı b u d u r. iSsld- m e d P a ş a ’y ı b ird e n b ir e A v u stu ry a c ep ­
d e n b e ri d e v am e d e n u s û l g e re ğ in c e, h e sin d e n çek ip Tran cep h e sin e g ö n d e r­
y e n iç e ri a ğ a la r ı p a d işa h ile b irlik te s e fe ­ m e k is te m e k le , d a h a Önceki is a b e tli h a ­
r e k a tılır , p a d iş a h h ü k ü m e t m e rk e z in d e re k e tin i b ir h a y li z e d e le m iştir. L a la
ise , o n la r d a p a d iş a h ın b u lu n d u ğ u y e rd e M eh m ed P a ş a , İ r a n c ep h e sin e g ö n d e ril­
k a lırk e n . .1594 d e L a la M eh m e d A ğ a n ın m e k ü z e re İs ta n b u l’a ç a ğ rıld ığ ı z am an ,
S a d rı â za m K o c a S in a n P a ş a m a iy e tin e A v u stu ry a ta r a f ın d a s u lh u te m in e tm e ­
m e m u r ed ilm esiy le, a r t ı k y e n iç e ri a b a la ­ den İ r a n 'a g itm e s in in m a h z u rla rın ı p a ­
r ın ı n s a ü rıâ z a m la b irlik te s e fe re ç ık m a ­ d iş a h a a n la tm a k is te m işs e de, s ö zle rin i
la rı u s û l h a lin e g e lm iş tir. B ir a r a lık y e ­ d in îe te m e m iş ü r . B u n d a n m ü te v e llit d u y ­
n iç e ri a ğ a lığ ın d a n a zle d ile n L a la M eh­ d u ğ u d e rin ü z ü n tü y ü z ü n d e n k e n d isin e
m ed, uzun m ü d d et m azül k a lm ıy a ra k j n ü z u l is a b e t e tm iş , b u h â li k a rş ıs ın d a
K a ra m a n b e y le rb e y liğ in e ta y in e d ilm iş, bile te m a ru z g ö s te r m e k te ith a m e d ild i­
o n u n a rk a s ın d a n d a A n a d o lu b e y le rb e y ­ ğ in d e n d a h a fa z la d a y a n a m a d ığ ın d a n
liğ in e y ü k s e ltilm iş tir. v e fa t e tm iş tir. K â iib Ç elebi ve d a h a b a ­
üçüncü M e h m e d 'in E ğ r i s e ferin d e, zı m ü v e rrih le r^ o n u n , s a d n â z a m o lm a k

1780
->
is te y e n D e rv iş P a ş a ta ra fın d a n * P o r te ­ h a k k ın d a n g e lm e k ben im elim de d e ğ il­
kizli b ir tab i;) v a s ıta s ıy la z eh irie tild iğ i- d ir» c e v a b ın ı v e rm iş tir- S a d rı â z a m ise
ni riv a y e t e d e rle r. L a la M eh m e d P aşa d e rh a l, «ben şim d ilik se n in h a k k ın d a n
ö ld ü ğ ü z a m a n , o ııu n v e fa tın ın d e v le t i- g e lirim » d ey ip zav a llı su çsu z ih tiy a r ı
ç în b ir k a y ıp o ld u ğ u n u sö y U y en îere öl d ü rtü v e rm iş tir.
k a rş ı p a d iş a h ın « k u lu m ç o k tu r, M ehm ed P eçevi ve N a im â 'n m uzun, b o y lu a n ­
P a ş a ö ld ü y se o n u n y e r in e b a ş k a k u lu m la ttığ ın a g ö re , in s a f a sı& m ıyan s e r tliğ iy ­
iisç er» şek lin d e cev ap v erm esi, S u lta n le b ir ço k k im s e le rin c a n ın ı y a k a n D er­
A h m e d 'in v e fa sız lığ ım g ö steren , d e lille r­ viş P a ş a ’n m e tr a f ın d a ç a b u c a k g e n iş b ir
d e n d i”, P a d iş a h ın v e fa sız lığ ı b u k a d a rla h a sm ı k ü tle s i to p la n ı v e r m iş tir . M u h tıra ­
da k a lm a m ış, ö lü m ü ü z e rin e m e v c u t pa- s ın d a d iğ e r ş a h ıs la rd a n d a h a fa z la yer
ra s ın * o rd u ih tiy a c ın a s a r fe d ilm e k üze­ ta h s is e ttiğ i D e rv iş P a ş a için İn g iliz el­
r e v a z iy e t e ttir ip , k a r ış m a ve ç o c u k la rı­ ç isi l ^ l l o «bu a d a m , b u m e v k id e g ö r­
n a g e riy e k a la n m &ü a r ın ı b ıra k tır m ış s a d ü k le rim in e n b e c e ri kilsiy d i» d iy e Os­
d a , y e rin e geçen ve p a d işa h ı fitle m e k s u ­ m anlI k a y n a k la r ın ın z ıd d ın a b ir n e tic ey e
re tiy le o n u n ö lü m ü n e seb e p o la n D e r­ v a rd ık ta n s o n ra , ö ld ü rü lm e s i h â d ise sin e
viş P a ş a h u m a lla n d a m ü s a d e re e tm iş ­ d a ir d e ta fs ilâ ta g irişm e k te d ir. L eilo, se ­
ti.’, f e r m a s r a f la rın a s a rfe d ilm e k ü z e re hoca
Ç ö k iy i b ir a s k e r ve m u k te d ir b ir s ın ıfı ile y a h u d ile rin e lle rin d e n m a lla rın ı
id a re a d am ı o lan , v e k a r ı ve e tr a f ın a te l­ a lm a k is te d iğ i için b u n la r ın k e n d isin e
kin. e ttiğ i sevgi ile n a z a rı d ik k a ti celbe­ d ü ş m a n o ld u k la r m ı. o n la rın d a r kendisi-
den L a la M eh m ed F a ş a ta rih te iy i n a m Hi h ü k ü m d a r y a p m a k iç in te r tip le r h a ­
b ıra k m ış O sm an lı vezi ile r in d e n d ir. K a b ­ z ırla d ığ ın a d a ir p a d iş a h ı k a n d ırıp a le y ­
r i E y u b 'd a S o k u llu tü rb e s in in d ış ın d a k i h in d e ö lü m k a r a r ın a v a rm a s ın ı te m in
m e z a r lık ta d ır. e ttik le rin i sö y le r. P a d iş a h ın o n u ö ld ü r­
m e y e n iy e tle n m e sin i m ü te a k ip h iç b ir
D E R V İŞ PA ŞA şey d e n h a b e rsiz o la ra k s a r a y a g e ld iğ i
z a m a n o n ik i acem io iU an ın ın d e rh a l üze*
A slen B o sn a !-d ır. B o sta n c ı o c ağ ın d an rin e h ü c u m e ttiğ in !. D e rv iş P a ş a ’n in on­
y e tişm iş, B o sta n e ıb a şı o lm u ş ve b u va­ la r a h a n ç e ri ile k a rş ı g e ld iğ in i, bu
z ife d e y k e n p a d işa h E irin c i A iım e d 'in it i ­ m a n z a ra y a .»ahit olan p a d iş a h ın o s ır a '
m a d ın ı k a z a n m ış tır.' Y a sın ın g e n ç liğ in e da;
ra ğ m e n , b u itim a d s a y e s in d e 1605 •sene­ — B ir k â firi h a k la m a y a y e tm iy o r
sin d e v e z irlik le k a p ta n p a ş a o lm u ş tu r. m usunuz:
O sm an li k a y n a k la n ta r a f ın d a n m u h te ris ' D iye b a ğ ırd ığ ın ı, b u n u d u y a n D e r­
ve ço k in s a fsız o la ra k g ö s te rile n D er- i viş P a ş a ’nm. is e :
v iş F a ş a . L-ala M eh m ed P a ş a ’yı m e v k iin ­ — A h d u y g u su z, v efasız ço cu k I y a ­
d e n e d e b ilm e k iç in , o n u n a le y h in d e p a ­ ş a m a y a lâ y ık d e f ils in s e n i
d işa h n e zd in d e tü r lü y a la n la r . sö y lem iş D iy e h a y k ırd ığ ın ı, p a d işa h ın d a :
ve b u s a y e d e k ıy m e tli d e v le t a d a m ın ın — G e b e rtin köpeği!
n ü z u l is a b e tiy le ö lü m ü n e seb e p o lm u ş­ D iye te k r a r s e s le n d iğ in i, ö ld ü rü lü n ­
tu r, B ir . riv a y e te g ö re g ö re d e L a la ce c e s e d in in c ad d e y e k a d a r s ü rü k le n e re k
M eh m e d P a ş a 'y ı z e h irle tm iş tir . b ir m ü d d e t o ra d a b ıra k ıld ığ ın ı ilâ v e e-
L a la M eh m ed F a ş a ö lü n c e d e rh a l o- d er.
n u n y e rin e k o n m u ş ve s a d a r e tin in ilk
g ü n ü n d e n İtib a r e n e tr a f ın m g ö z ü n ü y ıl­ KUYUCU 3ÎURAD PAŞA
d ırm a k iç in e lin d e n g e le n i y a p m ışfc r.
R iy a s e t e ttiğ i ilk d îv a n to p la n tıs ın d a ç a ­ C elâli is y a n la r ın ı b a s tır m a k ta k i fa a ­
vuş b a ş ıy a : «D ivan h a lk ı b e n i s a ir sad- liy e tiy le ta r i h t e y e r e tm iş olan M u ra d
n â z a m la ra , k ıy a s e tm e s in le r, b ir . işi e r ­ P a ş a a sle n b ir H ır v a t d e v şirm e si o lu p
te s i g ü n e b ıra k a n ın b a ş ın ı k e s e r tim d i­ e n d e r u n d ış ı s a r a y h iz m e tle rin d e b u lu n ­
y e n D erv iş P a ş a , a y n i g ü n ö ğ le d e n so n ­ m u ş, s o n ra h ü k ü m e t iş le rin d e v a zife a l­
ra eski b ir b e y le rb e y in in b o y n u n u v u r­ m ış tır. B irin c i A h m e d 'in s a d rıâ z a m la rı
d u rd u . İ h tiy a r b ir k im s e o la n b u eski a ra s ın d a u z u n m ü d d e t ç e ş itli d e v le t h iz ­
b e y le rb e y i s a d rıâ z a m ı te b r ik e g e lm işti. m e tle rin d e b u lu n a ra k kadem e kadem e
D iv a n d a n ç ık a n D e rv iş P a ş a b u a d a m ı y ü k s e le n le re M u ra d P a ş a ile L a la M eh­
y a n ın a ç a ğ ı r ıp : « sen in o ğ lu n d a n ş ik â y e t­ m e d P a ş a g ö s te rile b ilir. M u ra d P a ş a 'm n
le r v a r d e m iş» : o d a , b ir y e rd e b e y le r­ te c rü b e d e v re si M eh m e d P a ş a ’ıu n k in d e n
b e y lik y a p a n o ğ lu iç in « s u lta n ım , o n u n d e u z u n d u r.

1781
Y aşlılığı do*a y isiy le «Koca» d iy e de m ış o lm ası A nadolu T ü r k lü ğ ü için affe*
a n ıla n M u rad P aça nın ta r ih te y e r e tm iş d ilem iy e c ek ta ra fıd ır.
a sıl u n v an ı «K uyucu» d u r. C elSlileri te n ­ K u y u c u M u ra d P a ş a ’n m tü rb e s i, se.
kil s ıra sın d a ö ld ü rd ü ğ ü k im se leri d e rin b ili ve m e d re se si, İs ta n b u l'd a B ay ezid 'd en
ç u k u rla ra d o ld u rd u ğ u için o n a bö y le S e h z âd e b a şın a in e rk e n V eznecilerde ve
b îr u n v an ta k ılm ış tır. c ad d e n in so lu n d a d ır.
K u y u cu M u ra d P a s a u zu n y ılla r sar.-
cak b e y liğ i ve b ilh a s sa b e y le rb e y lik e t­ SASL’H PAŞA
m iş tir. 1554 sen e sin d e M ısır valisi M ah ­
iri ud P a ş a 'n m y a n ın d a k e th ü d a o la ra k H a m m e r’ln « A rn a v u tlu k ta G üm ül-
g ö rd ü ğ ü m ü z M u ra d Paşa.- 1567 d e Mı-, fir.e h ıris tiy a n la rm d a n b irin in oğlu» d i­
s ır 'd a san c a k b ey i ta y in ed ilm iş, 1571 de y e teza'.l: bir ifa d e ile ta n ıttığ ı N asu h j
K o ca S in an P a ş a n ın Y em en h a re k â tın ­ P a ş a n ın aslı h a k k ın d a O sm an lı k a y n a k ­
da b u lu n m u ş ve İki sen e k a d a r Y em en la rın ın v erd iğ i bilg i k a rış ık ç a ve g a y n
b e y le rb e y liğ i e tm iş tir. Y em en d e k i vazi­ s a r ih tir. G ürr.ülcine'de do k m u ş olup
fe sin d en s o n ra A n a d o lu 'n u n m u h te lif D rer.ıa m e n şe li b u lu n d u ğ u , A rn a v u t a s ­
y e rle rin d e s an c a k bey i s ıfa tiy le ç alışa n lın d a n g e ld iğ i, h a ttâ riv a y e t şek lin d e
M u ra d P a ş a D iy a rb e k ir ve K a ra m a n ‘d a b ir R um p a p az ın ın oğ lu o ld u ğ u gibi
b e y le rb e y lik e tm iş. 1585 y ılın d a İr a n lI­ d e ğ işik k a y ıtla -* g ö rü lü r. En fazla j
la ra k a rş ı y a p ıla n ç a rp ış m a la r e sn a s -r a s tla n a n k a y ıt o n u n A rn a v u t asıllı ol­
da a tı s ü rç ü p b ir ç u k u ra d ü şm ü ş ve î- d u ğ u n a d a ird ir.
r a n lıla r d a k e n d isin i e sir a lm ış tır. D evşirm e o la ra k s a ra y a g ire n N asuh
P a ş a 2 U lüfia b a lta c ıla r o c ağ ın d an y e tiş ­
E s a re tte n d ö n ü şü n d e K ıb rıs b e y 'e r- m iştir. S a ra y d a a y rıc a D ivan-ı h u m â y u n
b e y lîg in e ta y in e d ilm ek s u re tiy le d evlet ç av u şlu ğ u ve m ü te fe rr ik a lık e tm iş, b ir
h iz m e tin e d ö n en M u ra d P a ş a uzun y ılla r a ra lık Z ile v o y v o d a lığ ın d a b u lu n d u k ta n j
M a c a rista n c ep h e s/n d e ç a lışm ış tır. Ka- so n ra y in e s a r a y h iz m e tle ri m e y a n m d a
çova m ey d a n m u h a re b e sin d e D iy arb ek ir k a p ıc ıla r k e th ü d a sı ve k ü ç ü k m ir a h u r o-
b e y le rb e y i o la ra k C iğ ala-zâd e'n in e m rin ­ la ra k v azife g ö rm ü ş tü r.
d e k i öncü k u v v e tle r a ra s ın d a b u lu n m u ş ­
N a su h P a ş a n ın ş ö h re t te sisin e âm il
m u ş la r. D a m ad İb ra h im P a ç a s e r d a r i
o lan ilk m ü h im vazifesi H a lep b e y le rb e y ­
ken A v u stu "y a lıla rla su lh İm k â n la rın ı
liğ id ir. B u v azifed ey k en î r a n s e r d a r ı Ci*
a ra ş tırm a k iste d iğ i zam an s u lh k o n u şm a ­
ğ ala-zâde S in a n P a şa onun e y â le tin i Can-
la rı için M u ra d P a ş a 'y ı v azifelen d ir m?ş-
b o la d -o ğ lu 'n a tevcih e tm iş. îs’a su h P iş a
U. İb ra h im P a ş a 'n m ö lü m ü ile su lh
d a b u u su lsü z tevcihe itira z d a b u lu n ­
te şe b b ü s ü y a rım k a lm ışsa da L a la M eh.
m u şsa da sö zü n ü d in le te m e m iştir. D aha
m ed P a ş a 'n m serd arlığ » z am an ın d a su lh
so n ra D iy a rb e k ir b e y le rb e y liğ in d e g ö rd ü ­
işi cid d i ş ek ild e ta zelen in ce y in e M u ra d
ğ ü m ü z N a su h P a ş a b u a ra d a K ü r t Şe­
P a ş a bu h u s u sta v azife a lm ış tır. Z itv alo -
re f H a n 'a d a m a d olm uş, o n u n Ş e re f
ro k m u a h e d esin i im z a lay a n h e y e t a r a ­
H a n 'a b u şek ild ek i y a k ın lığ ın d a n , C elâli
rın d a M u ra d P a ş a m e v c u t d eğ ilse de,
is y a n la rı a ra s ın d a k ü rtle r in h ü k ü m e te
m u a h e d e n in İm z a la n m asın a y o l a ça n
b a ğ lılık g ö sterm e si ve ita a tta b u lu n m a sı
m ü z a k e re le rd e o n u n m ü h im hissesi m ev ­
cih e tin d en is tifa d e y e ç a lışılm ıştır.
cuttu**. M u ah ed en in im z a la n m a sın d a n
K u y u c u M u ra d P a ş a C elâliler ü z e ri­
b ir a y k a d a r s o n ra D e rv iş P a şa id am
ne s e r d a r ta y in e d ild iğ i zam an , y a n ın a
e d ild iğ i c ih e tle, ş ey h ü lislâ m S u n u llah
gelm esi için X a su h P a ş a y ı y a n m a Ça­
E f e n d i’n in tav siy esi ü zerin e m ü h r-ü h ü ­
ğ ırm ış. o bu d a v ete h a y li g e cik erek ica­
m a y u n k e n d isin e 'g ö n d e rilm iş tir.
b e t e tm iş, b u y ü z d en h e rk e s s e rd a rın
M u rad P a ş a 'n ın s a d rıâ z a m lığ ı s ır a ­ k e n d isin i id a m e deceğini z a n n e d e rk e n ,
s ın d a M ac a rista n ta ra fın d a n s u lh te sis M urad P a ş a ona b ir şey y a p m a m ıştır. O
e d ilm iş o ld u ğ u n d a n , o. b ü tü n d ik k a tin i s ıra d a p a d işa h ta ra fın d a n tu tu lu p k o ru ­
A n a d o lu 'd a k i C e lâlilcr ü z e rin e çev irm iş­ n a n N a su h P a şa iç in s e r d a r K u y u c u M u­
tir . C elâ lile rin o rta d a n k a ld ırm a d a b a ş­ ra d P a ş a ’n m «bu h e rif b ir şeci’ ve nam -
v u rd u ğ u esa s te d b ir şid d e t ve k u rn a z lık ­ d a r ve b a h a d ır d ır ; d ev lete g e re k li a d a m ­
ta n ib a re ttir. M ü tem ad i u ğ ra ş m a la rı so- d ır, b u n u id a m ve ifn a d e v le ti aliy y ey e
nur. J a Celâli isy anlarına nihayet v erm e­ h iz m e t d e lild ir» d em esi m e şh u rd u r.
y e m u v a ffa k o lm u ş tu r. F a k a t o n u n e s ir K u y u c u M u ra d P a ş a 'n m ö lü m ü üze­
e ttiğ i k im se leri m u tla k a ö ld ü rm esi ve bu rin e s a d n â z a m lığ a g e tirile n N a su h P a ş a
s u re tle on b in lerce in sa n ın c a n ın a k ıy ­ p a d işa h ın on üç y a şın d a k i k ızı A yşe Sul-

1782
—>
ta n la n iş a n la n ın c a k e n d isin i d a h a k u v ­ İs ta n b u l’un! K a ra g ü m rü k sem tin d e
v e tli h is se d e r o lm u ş tu r. 1612 sen e sin d e ­ K a ra H ü se y in v ey a K a ra H a şa n a d ın ­
ki O sm an lı - İ r a n su lh ii b u n u n s a d n â - d a k i b ir öküz n a lb a n d ın ın o tlu d u r .
z am iığ ı z a m a n ın d a im z a la n m ışı tır , K e n d isin e « ö küz M ehm ed P a ş a ^ denm e­
N a su h P a ç a c esu r, b e c e rik li, 2 e k i ve si d e b u n d a n k in a y e d ir.
n a tu k b îr k im se ise d e liid d e tli v e ga- A slen T ü r k o lm a sın a ra ğ m e n b ir y o ­
re s k â r d ı. Bu y ü x d en e tr a f ın ı - ç a b u k k ır- ! lu n u b u la ra k e n d erim a dahil! o lm u ş ve
m a k ta y d ı. İş le rin d e m ü s ta k il .h a re k e t et-, o ra d a y e tiş m iştir. Ç e ş itli s a r a y h iz m e t­
m ek a rz u su ile b a z ı k im se le ri d e m evki- le rin d e b u lu n a n M ehm ed A ğa’n m son
i©"inden edince a le y h in d e k i c e re y a n ın s a r a y h izm eti silâh d a r lık tır . 16 0 T n isa ­
k u v v e tle n m esin e yol a ç tı. O a r a d a K a­ n ın d a v e zirlik le M ısır v aliliği v e rild iğ in ­
z a k la n Sinop a k ın ım p a d iş a h ta n g izle­ d e n deniz y o luyle İs k e n d e riy e 'y e git- :
m e si, B irin c i A h m e d 'in h â d is e n in a slın ı m iş tir.
b a şk a s ın d a n ö ğ re n m e si, h a k k ın d a p ad i­
M ehm ed P a ş a 'n m M ısır valiliğ i m u ­
şa h ın itim a d ın ın s a rsılm a s ın a seb e p ol­
v a ffa k iy e tle geçti. H a lk ın ezilm esin e se­
m u ş tu r. İş le b u a ra d a d ü ş m a n la rı. Na~
b e p olan cfKeşufiye» de n ile n p a ra y ı a l­
ş u h P a ş a 'n îJî h ü k ü m d a rlık ta h tın d a gö­
m a d ığ ı g ibi, a sk e rle rin a ld ık la rı «külfe»
zü b u lu n d u ğ u n a d a ir d e d ik o d u ç ık a rm a ­
v e «talbe* denilen v e rg ile ri d e 'k a ld ırd ı.
la rı p a d iş a h a d a h a fa z la te s ir e tm iş tir.
O n u n v a liliğ in e k a d a r. M ıs ır 'd a sancak
A le y h in d e b ö y le b ir h av a m ev cu tk en
b e y i d u ru m u n d a o la n k e ş ş a fla r y e n i ge­
X ssu h P a ş a 'n in b ir g ü n p a d iş a h a :
— Y a b eti n e d e rsem a m e l ed ip len v a lile re on bin., y irm i bin* en çok
k ırk bin a ltu n v e rm e k s u re tiy le m ev k i­
h a y ırh a h lığ ım a itim a d ile d e d iğ im i y a­
le rin d e k a lırla rd ı. K eşuH ye de n ile n ve
narsınız., v e y a h u t d a b a n a s a d a r e t lâ ­
ö d en m esi usul h a lin e g e le n b u p a ra y ı
zım d e ğ il; m ü h rü b a şk a k u lu n u z a ve­
k a şifle r, m a lta h sil m e m u rla rın d a n fazla-
rirs in iz ; a k si ta k d ird e k e n d im i z e h irle ­
s iy le a lır ve ü s tü n ü k e n d ile rin e aiıko-
rim )
y a r la r d ı. T a b i i b u n d a n d a n e tic e d e h a lk
D ey in ce, S u lta n A h m ed g a z a b a g el­
e zilird i. A yrıca k e ş ş a fla rın m a iy e tin d e k i
m iş. evyelce b ir îıa y li tu ttu ğ u bu a d a m a :
a s k e rle r de k e n d ile ri iç in h a lk ta n k ü lfe
—* H a y b r e h a in sen in iç in M urad
ve t&lbe a d s a ltın d a v e rg i ■ to p la rla rd ı.
P a şa la la m ı z e h ir v erip ö ld ü rd ü d e d ik le ­
H a l k m d a h a fazla ezilm esin e seb e p o la n |
ri g e rç e k tir, d e m e k ç im d i.
b u v e rg iy i M ehm ed P a şa k a ld ırın c a Mı- [
B u s e r t sö z le re m u h a ta p o lu şu n u ta ­ s ır d a k i a sk e rle rin b ir k ıs m ı is y a n edip
k ip e d en ilk c u m a g ü n ü h a s ta lığ ın ı b a ­ v e rg in in ip k a sın ı is te m işle rd ir. B u n la ra j
h a n e e d e re k p a d işa h ın y a n ın d a cam iy e 1 ve iş b irlik ç ile rin e k a rş ı ş id d e tli d a v ra n a n
ç ık m a m ıştı. N a s u h P a ş a s a r a y ın d ayken M eh m ed P a ş a isy an e d e n a s k e rin b ir î
y a n tn a y ü z bostancı n e fe ri a la n böstan- k ısm ım ö ld ü rtü p b ir k ıs m ın ı d a sü rg ü n
c rb a şı, Ohrili H üseyin A ga h atırın ı sor­ e ttir d iğ i için k e n d isin e «K ulkır& ra la k a ­
m a k b a h a n e si jle iç e ri g irip p a d iş a h ta n
bı ta k ılm ış tır.
a ld ığ ı e m ir g e re ğ in c e o n u b o ğ m u ş tu r
M ısır’d a k a ld ığ ı d ö r t b u ç u k sene
i 17 e k im 1614).
z a rfın d a p a ra y ı da, İslah e d ip h a z in e ge­
BÖ ylece h a y a tı so n a e re n N a su h P a ­
lirin i a r tır a n M ehm ed P a ş a b ir ta k ım
şa n m D iy a rb e k ir valiliğri s ıra s ın d a b ir
im a r h a re k e tle rin d e d e b u lu n m u ş tu r,
çok k im se n in h a y a tın a k ıy d ığ ın a , s a d n -
â z a m lığ ı z a m a n ın d a d a d e v le t m e m u ri­ M ehm ed Paşa M ısır d a n İs ta n b u l'a
y e tle rin d e s ık ve so n o la r a k n iş a n c ılığ a d ö n ü n c e B irinci A h m e d 'in k ız ı G ev h erh an
y ü k selip b ila h a ra id am e ttird iğ i H ız ır S u lta n ile e v le n d iğ in d e n (1*512) h a n ed a - j
E f e n d i'y e re v a g ö rd ü ğ ü acı n e tic e k a r ­ n a d a m a d o lm uş ve a y n i sen e iç in d e \
ş ıs ın d a te e ss ü f e d e n l e r e ;; «Beti o n u d ü n ­ H a lil P a ş a n ın y e rin e b a p ta -ı d e ry a lığ a
y a n ın c e fa sın d a n k u rta rd ım . c en n e te g e tirilm iştir, K a p tan -ı d e ry a lığ ı m u v a f­
k o y d u m ; b e n d e n a sla in tik a m a lm a k is- fa k iy e tli g eçm iyen M ehm ed P a ş a 1616
te m iy e e e k îir» d e d iğ i söylenir* kasım ın da, s a d rıâ z a m ta y in ed ilip b u m a ­
k a m d a 25 a y k a lm ış tır. İk in c i s a d a re ti i
ÖKÜZ MEHMED PAŞA 1619 sen esin e rastlam akta olup b ir se­
n e y e y a k m sürm üştür.
B irin ci A h m ed zam anında, b ir, İk in ­ Ö küz M ehm ed P a ş a en son vazifesi
c i O sm an z a m a n ın d a d a b îr d e fa o lm ak e la n H a le p v a liliğ i s ıra s ın d a o ra d a ölm üş j
ü z e re İk i k e re s a d a r e t m a k a n m ı işg al ve Şeyh B ek ir z av iy esin d e k i tü rb e s in e
e tm iş o lan M eh m ed P a ş a a sle n T ü r k tü r . d e fn e d îlm iş tir. D oğ ru , cöm ert, h a k şin a s
-» i

1783
tar tecavüzlerinin durdurulm ası olduğu Radu M ihne’y i B ükreş’e yerleştirin ce Ra­
halde, bu husus k âğıt üzerinde kalm ıştır. du Ş erbaıı L ehistan’a kaçm ıştı (1611).
Zira 1609 senesin de İstanbul’a g elen bir Radu Şerban ile E flak ’ta O sm aıılı h â ­
Leh elçisin in Tatar akm larından şik â y et k im iyeti yen id en tazelenirken, Türk d ü ş­
ettiği görülm ektedir. Buna m ukabil, L eh­ m anı bir adam ın sağ kalm asını devlet
lilerin h im aye ettiği Kazak akınları da e lb ette istem ezdi. Zâten böyle bir k im ­
sona erm iş değildir. A yrıca L ehliler, E f­ sey i L eh lilerin .him aye etm esi de hoş bir
lak ve Boğdan’m iç işlerin e karışm aktan şey değildi. Onun için L eh lilerle olan
da tam m ânasiyle vazgeçm em işlerdir. dostane m ü n aseb etler zed elenm eye yüz
L ehlilerin, E flak v e Boğdan işlerin e tuttu. Bu arada Leh kiralına bir m ek ­
m üdahaleleri, 1593-1606 O sm anh - A - tup yazılarak Radu Şerban’m başı ile
vusturya harbi esnasında, bu m em leket h âzin elerin in gönderilm esi, aksi takdir­
voyvodalarının padişaha karşı cephe a- de K ırım T atarlarının L ehistan’ı vu ra­
lışlarınm yarattığı v a ziy e t üzerine vuku cakları bildirildi.
bulm uştu. K ısa bir zam an için olsa da, E flak ’ta durum b öyleyk en Osm anlı
R omanya tarihinde ilk defa E flak, Er- hük ü m etin in azlettiğ i Boğdan voy v o d a ­
del ve B oğdan’ı bir h â k im iyet altında sı K ostantin M ovila da L ehistan’a k aç­
toplam ış olan Eflak voyvod ası Mihai 1601 tı. K ostantin M ovila L ehistan’a kaçarken
de ölünce, B oğdan’da Y erem iya M ovila idam ına m em ur ik i kapıcıbaşıyı da ceb ­
(1595-1606) voyvoda olm uştu. M ihai’nin ren beraberinde götürdüğünden O sm an-
B oğdan’ı zaptından önce oranın v o y v o ­ 1: hüküm eti buna m ukabele olm ak ü ze­
dası olan Y erem iya M ovila, M ihai’nin re, kap ıcıb aşılarm iad esin e kadar İstan ­
B oğdan’ı ele geçirm esi üzerine L ehistan’a b u l’daki L eh elçisi Sam uel T argovski’yi
kaçm ış, o ölünce de L eh lilerin yardım ı hapsetti. K ostantin M ovila’ k ayın p ed e­
ile eski m evkiini eld e etm işti. Y erem iya rinin bulunduğu L ehistan’a kaçarken,
M ovila’yı oğlu Sim eon M ovila (1606 - B oğdan pren slerin in Yaş şehrindeki sa­
1608). onu da K ostantin M ovila (1608 - raylarının banisi olan İstefan Tomşa
1611) takip eylem iştir. (E ty en Tom za) Boğdan voyvod alığın a
E flak’ta ise, M ihai’nin ölüm ünden getirilm işti.
sonra voyvoda olm ak istiyenlerden Radu İstefan Tomşa voyvoda olduğu za­
Şerban Türk düşm anlığı ile nazarı d ik ­ man da B oğdan’da sükûnet teessü s etm e­
kati celbeden bir kim seydi. V oyvodalık di. Eski B oğdan voyvodalarından Y ere­
m ücadelesinde bir aralık m u vaffak iyet m iya M ovila’n ın zevcesi olan v e L eh is­
tem in ederek isteğine n a il olduysa da, tan’da g en iş arazisi bulunan D om ine,
Türk ve Tatar k u vvetleri E flak ’a girip Tom şa’ya karşı m ü cad eleye girişti.

ve cesu r olarak tan ınan v e bilhassa M ı­ i nır.da da sadrıâzam lık etm iş oldu ğu c i­
sır'daki icraatı ile iy i bir nam bırakan h e tle bu ndan sonraki sadrıâzam lar ilâ­
Öküz M ehmed F aça m ev lev l tarikat!ne vesin de verilecek tir.
m ensuptu. M ısır’daki im ar h a rek etlerin ­
den başka M ekke ve Sam yollarınd a su B ib liy o g r a fy a : N a im â ; T arih, C. I ve
tem in i ve kale in şa a tı g ib i y in e im arla II. Selânikî M ustafa; T arih. M ehmed SÜ.
ilg ili fa a liy etler i de vardır. D oğduğu rey y a ; S ic ill.i Osman!. P eçevi İbrahim ; T a­
sem t olan K aragüm rük’te cam i, çeşm e ve rih. O sm an-zade T aib; H adikat.ül vüzera-
m ektep ; U lu k ışla ’da cami, m ektep , m ed­ Kâtib Ç eleb i; F ezleke. S afi; Z übd el’üt -
rese, köprü ve çeşm e; S a k ız’da cami tevarih. H aşan B ey-zâd e; T evarih-i âl-i
yap tırm ıştır, ö k ü z M ehmed P a şa ’m n ah- ' Osman. Solak-zâde; T arih. H am m er (M.
fadı zam anım ızda da devam etm ekted ir. A tâ ); D evlet-i O sm aniye tarihi C: VII
İ ve V III. A li; Künh-ül-ahbar. H üseyin
HALİL PAŞA A y v a n sarayı; H aaikat-ül-cevam i. Orhan
B u r ia iı; B abıâli nezdinde üçüncü İn gi­
B irin ci A hm ed'in son sadrıâzam ı o* liz elcisi L ello ’nur» m u htırası. A tayi; §a-
lan H a lil Paşa, araya fa sıla girm eden, k ayık z ey li. Kâtib ç e le b i; T uhfet-ül ki­
B ir n c i M ustafa v e îk iııc i Osman zama- bar fi esfar-ül bihar. İbrahim H ilm i T a­
nışık : İstan b u l çeşm eleri.

1 784
Y erem iya M ovila’n ın dul zevcesi
D om ine’n in üç oğlu bir kızı vardı. Bu
kız, ö z i k azak lan hatm anının oğlu S a ­
m uel K oreki (K orski) n in zevcesi idi.
Dom ine, oğullarından Topal K ostan tin ’i
voyvoda yaptırm ak için m ü cad eleye a-
tılırken asıl k u vvetin i dam adı Kazak
K oreki’den alıyordu. N itek im 20 bin
Rus, 20 bin de Leh kazağından m ü teşek ­
kil (N aim â C: 2, S: 149) 40 bin k işilik
bir ordu ile B oğdan’a gird iği zaman
S ilistre m utasarrıfı Sarhoş İbrahim Pa­
şa ile B ender ve A kkerm an askerini boz­
muş, Stefan Tomşa m em lek etten kaç­
mak zorunda kalm ış v e Topal K ostah-
tin voyvod alık m akam ına geçirilm işti.

İskender P aşa’nm K azaklara


karşı harekâtı
Sultan B irinci A hm ed
B oğdan’da bu h âd iseler cereyan e -
derken, im paratorluk sınırları d ah ilin ­ «Le Theatre D'Honneur de Plusieurs
de huzurun m uhtel olduğu y er sadece Princes A nciens e t M odem es» isim li on
burası değildi. Doğu sınırlarında da h u ­ yedinci y ü zyıl başına ait bir eserden
zur bozulm uştu. B ir sen ey e yak ın zam an­
dan beri, O sm anlı d ev letin i epeyce m eş­ tüfenkendazı ile b irlik te İstan b u l’a y o l­
gu l edecek olan yen i bir İran harbi b a ş­ ladı. İskender P aşa’n m bu galib iyeti ü -
lam ıştı. Sadrıâzam Öküz (K ara) M ehmed zerine Istefan Tomşa y in e voyvodalık
Paşa İran ü zerin e yürüm ek g a y esiy le 22 m akam ına n a il oldu.
m ayıs 1615 te Ü sküdar’dan h arek et e t­ Koreki m ağlûp olduğu sırada esir
m iş, fakat bir çarpışm a yapılm adan ordu düşenlere g ü zelliğ iy le m eşhur karısı d s
birlikleri 1615-1616 k ışın ı M araş, M alat­ dahildi. Lâkin T atarlar bu kadını a lı­
ya, Sivas v e K aram an’da geçirm işti. Ö - koyup saklıyarak bir m üddet teslim e t ­
küz M ehm ed Paşa İran seferi ile m eşg u l­ m ediler. N ih a yet 30 bin kuruş fid y e -i n e ­
ken, İstanbul’da e v v e lâ Gürcü M ehmed cat verileceğin in ilân ı üzerine kadın m ey ­
Paşa, onu takiben de vezir Ekm ekçi - dana çıkarıldığı zaman h am ile olduğu
zâde sadaret kaym akam lığında bu lu n ­ görüldü. Biraz sonra ikiz olarak iki kız
muştu. çocuğu dünyaya getiren bu kadın için
fşte, Gürcü M ehm ed, Paşa’nın sada­ P eçevî (C: 2, S: 347), halk ın «yazık ki
ret kaym akam lığı sırasında K oreki (K o- oğlan doğurm adı. Tatar n eslin d en b a ­
rezky, K orski) nin B oğdan’a hücum u v u - hadır v e y iğ it olurlardı» d iy e gülüşüp
kubulm uştu. Gürcü M ehm ed Paşa, m e ­ alay ettik lerin i kaydeder.
seley i D iv a n -ı hüm âyunda m üzakere e -
derek, Eğri b eylerb ey liğ in d en m azûl o - Osm anlı — L ehistan sulhu
lup o sırada İstanbul’da bulunan İsk en ­
der P aşa’va Bosna e y â letin i tev cih ile İskender Paşa, K oreki’y i m ağlûp ve
B oğdan’a yü rü m eye m em ur etti. esir etm ek le beraber ertesi sen e K azak­
İskender Paşa Bosna, Sirem , S em en - lar üzerine bir defa daha gönderildi. İs­
dre, A lacahisar, V elçitrin (V ucitrin) ve kender Paşa b öyle bir iş ile tavzif e d i­
S ilistre askerini alarak B oğdan’a yü rü ­ lirken. Leh elçisin e, İskender Paşa’n m
dü. Önüne çıkan k u v v etleri yenip Y ere- Osm anlı hududunu v e K aradeniz k ıy ıla ­
mia M ovila (Jérém ie M ogila) nm dul rını iz’actan geri kalm ayan kazaklar ü -
zevcesi D om ine ile ik i oğlunu v e dam a­ zerine sevk ed ild iğin e v e L eh istan ’ın h e ­
dı K oreki'yi esir ed ip (N isan 1510), y a ­ d ef tutulm adığına dair tem in at verildi.
kalayıp zenci re vurduğu beş yü z Kazak Bu tecavüzleri yapanlar, esas itib a -
Bosna beylerbeyi İskender Paşa, y a ­
nma fSrdel kıralı ile Eflak ve Boğdan
voyvodalarını da alarak, Boğdaıı’m h u ­
dut m ıntıkasında D niestr nehri kenarın­
da B udiie adındaki palankaya kadar i-
lerledi. Osmanlı kuvvetlerinin hududa
dayanm ası üzerine .K azaklan him aye e -
den Leh kıralı da başkumandanı S tan is­
las Z ülk iyevsk i’yi bunlara karşı çıkardı.
Feridun B ey m ünşeatında «İstanislav
Jıik ovsk is, Naimâ v e Kâtib Çelebi de
^ -i*®»' 14 «İstanislas Selkoş» şeklinde kaydedilen
Leh başkum andanı Osmanlı ordusunun
Sultan Ahmed cami'i
karşısına geldi. İki taraf arasında m uha­
rebe olacağı sırada karşılıklı şekilde e l­
rivle, Leh tebaası olaıı Özi kazakları ise çiler gidip geldi v e D niestr nehri ü z e ­
de, aralarında Rus tebaası olanlar da rindeki Bussa (veya Bosa) da bir m ua­
m evcuttu. N itekim Rus tebaası olan A - hede im zalandı (27 ey lü l 1617). Bu m u ­
zof kazakları Karadeniz'de bir kaç Türk ahedeye göre:
gem isi zaptetroişti. V aziyet köyleyken bir 1 — Kazaklar, D niestr nehrinden b e ­
Rus elçisi İstanbul’a geldi. Sam ur kürk-- ri tarafa geçm iyecek ve Karadeniz’e iıı-
1erden, dört doğan ve altm ış ' adet bü­ m iy ecek ler.
yük b alıkdışinceıı ibaret hed iyeler g e ­
2 — Osmanlı hâkim iyetinde olan E f­
tiren (Ilam m er C: 8, S: 161) Rus elçisi
lak, Boğdan v e Erdel'e taarruz ve işle r i­
(ağustos 1616), Tatarların hücum ların­
dan şik âyet etm ekteydi. V elhasıl, daha ne m üdahalede bulünm ıyacaklar.
3 — Buna m ukabil K ıran askerleri d e
yukarlarda da söylendiği veçhile, elçile­
Lehistan arazisine akın etm iyecektir.
re verilen tem inata ve hattâ imzalanan
m uahedelere rağmen, ne tatarların, ne 4 — Lehistan kırallığı Kırım h a n lı­
de. Kazakların akıtılan durmuş değildi. ğına ötedeııberi verm ekte olduğu v e r g i­
Binaenaleyh, İskender Paşa 1617 de i- yi ödem ekte devam edecektir.
kinci defa Boğdan’a sevkedilirken m ü te­ Bu m uahede birisi Türkçe diğeri
caviz durumunda olm ayıp, Kazak teca ­ Lehçe olmak üzere iki nüsha yazıldı.
vüzlerinin arkasını kesm ekle vazifeli bir M ezkûr nüshaların tasdikini m üteakip
kimse durum undaydı. İskender Paşa avdet eyledi.

SULTAN AHMED’İN ŞAHSİYETİ VE ÖLÜMÜ

Birinci Sultan Ahm ed, çeşitli m ü ş­ N aim â tarihir.de (C: 1, S: 441) anla­
küllerin m evcut olduğu bir devirde p a­ tılan bir hâdise; Sultan A hm ed’in, d a ­
dişahlık etti, Ondört 'yaşında tahta geçip, ha saltanatının başlarm daykeıı bile ser­
on dört sene Saltanat süren Sultan A h - v et biriktirm e arzusuna, bir bakım a da
m ed’in, padişahlığının ilk yıllarında, y a ­ m uktesitliğine m isal diye zikredilebilir.
şı icabı, etrafının tesirinde kalm ası h e­ Bu hâdiseye göre: Sultan Ahm ed, 1606
men hem en tabi’i idi. Bu sırada onu te ­ yılında vezirler, sadaret kaym akam ı, p a ­
sir altında bırakanların en başında h o - dişah hocası, kazaskerler v e şey h ü lislâ m ­
ca-i Sultanî Mustafa Efendi geliyordu. ın huzuru ile bir m eclis-i m eşveret to p -
M aamafih. gençliğine rağm en, icraatın­ hyarak İran harbi işin i m üzakere etm iş­
da azim kâriık alâm etleri, etrafının söz­ tir. Bu m üzakerede askere verilecek za­
lerine m ukavem et hareketleri de göze hire için, para m eselesi de m evzuubahis
çarpar. D erviş Paşa v e N asuh Paşa’yı olmuş v e hâzinede para olm adığı anla­
öldürtm esi, bunların idam ları esnasında şılınca, şeyhülislâm S u ’nullah Efendi,
asabiyet ve hıncını açıkça belli etm esi, padişaha:
m izacının sertliğine delildir. — M ısır hazînesinden bir m iktar ih ­

1786
san buyrulsa olmaz mı? O devirde eh liyetli bir defterdar o-
D iye bir sual ortaya atınca: Iarak tanınan Ekm ekçi-zâde Ahmed Pa-
— Mısır hâzinesi bizim cep harçlığı- şa'yı, bir m üddet için koruyan Sultan
mızdır, Ondatı nice verilür! Ahmed .onu öldürm eye çalışan Sad n a-
Sözleriyle müftinin ricasını önlemek zaııı Kuyucu Murad Paşa’ya böyle bir
istem iştir. Fakat buna rağm en ayn i nok­
ta üzerinde duran S u ’nuiiah E fendi:
— Merhum Sultan Süleym an Han
H azretleri S igetvar’a g ittik lerin d e sarav-ı
ânıirede ne kadar altun ve güm üş avani
rar ise darphaneye verüp k estird iler ve
mühimmata sarfettiler.
D erken padişah onun sözünü kese­
rek:
— Efendi sen benim sözüm ü anlam ı­
yorsun. Zaman ¿amana uymaz. Ol za­
manın m uktezası ol imiş, ol vaktin h a ­
lini bu zamanda niçin irad edersin?
Dem iş ve padişahlara ait olan Mısır
hâzinesinden para verilm esine razı olm a­
mışta*.
Sultan A hm ed’in, d evlet adamı seç­
m ekte epeyce isab etli davrandığı görül­
mektedir. Lala M ehmed ve K uyucu M u-
rsd Paşa'ları sadrıâzam lığa getirm esi,
defterdar Ekm ekci-zâde'yi bir m üddet i-
çin koruması, bu tarafına m isal d iye gös­
terilebilir. V ezirlerinin m u v a ffa k iy etle­
ri esnasında onlara fevkalâde iltifa t e-
den Birinci A hm ed’in göze batan husu­
siyetlerinden biri de vefasızlığıd ır. A v ­
rupa cephesinde d evletin yüzünü g ü l­
dürmüş olan Lala M ehmed P a şa y a eh
sonunda reva gördüğü m uam ele, bu ta­
rafının en açık m isalidir. Cami'in içten görünüşü

Birinci Alımed (1603 - 1Sİ7) sam anındaki hükümdarlar


(İlâ v e : 115)

A v u stu ry a : kİ:'r-i R u d o lf _;> __ Î612, İkinci Fert Of 1605, D in n ıri (saM e) 1605 -
M ath ies 1612 - 1619. 1606. Dördüncü V asili 1606 -1610. Vila.
L ehistan- Ü çüncü Z ıgism und (V a sa )—^ d İslav 1610 - 1613 (Del-, kıralı Z igism und'.
-—
^L un oğludur. T ahta geçirilm işse de fiilen
İs v e ç : D okuzuncu Sari 1611 , hakim iyet sürem eırsisur). M ihail Rom a no v
G ü stav A d o lí 1611 __ 1 6 1 3 _____ » .
Fransa: D ördüncü H enri __ 1610, P a p a la r: Sekizinci K le m a n —
Qnüçü33£tt L ouis 1610 — —^ . 1605t O n b trin c i L eon 1605, B esinci P ol
İ n g il te r e : B irin c i .Tak 1003 .__ . 1605 _ .
İsp a n y a : ÜeüncÜ F ilip —s* — _ j> - İ r a n : B irin ci A b b as _ > ______.
Portekiz: İkindi F ilip . Özbek h a n lığ ;; B aki Mehmed —
R usya: B oris Godunov —> __ 1605. 1605, V eli M ehmed 1605-1611, îm an ı K u lu -
Bahadır M ehmed 1 6 1 1 --------* .

1787
harekette bulunm am ası içirt ricada bile safsızca öldürm esine ses çıkarm am ası o-
bulunm uştur. Naimâ (C: 2, S: 74) bu nun lehinde kaydedilecek bir n ot d eğ il­
rica sahnesini şöyle anlatmaktadır: dir.
«Hünkâr serdarı davet e ttiv Murad Sultan Ahm ed, ecdadının sefere g ü ­
Paşa dahi Ü sküdar bağçesiııe varup, h u - m e âdetin; tatbik etm em ekle beraber o l­
zur-u hüm âyunda yer öptü. Sultan A h ­ dukça hareketli bir kim seydi. B ir defa
med Han k e n m -ü l-n e fs padişah idî. Bursa, bir kaç defa Edirne v e bir defa
— H oş geldin, baba Lalam! da G elibolu’ya gitm işti. A v ı v e cirit o yu ­
nunu severdi. G elibolu seyahati sırasın ­
Dedi. Tekrar Murad Paşa 3’er öptü,
badehu padişah.: da bizzat kendisi de cirit oyununa iş ti­
— B enim baba 1alacığını sen piri rak etm işti. Dindar olup, hayır v e h a­
farilsin, ayağ üzre durma, atur. senatı severdi. İstanbul’da Mimar M eh-
m ed A ğaya inşa ettirdiği Türk m im ari­
D edi. Murad Paşa:
sinin pırlantalarından olan m eşhur cam i­
-— Padişahım usul değildir, kul olan inden başka hayratı da olup Kâbe ile
haddin bilm ek gerektir. R avza-i M utahhara’y ı da tam ir v e tez­
D eyin ce k: - y in ettirm iştir. Ölüm ünden bir sene ö n ­
— Berhüdar ol. ama senden bir n i­ ce inşaatı bitm iş olan m uhteşem cam iin­
yazım vardır. d e m evlü t okutturması, sarayda em a-
Buyurdu. Paşa tekrar y er öpüp: n a t-ı m ubarekeyi teşhiri v e yin e saray­
— Padişahlar kulundan rica etmek da har cuma gecesi Kur’anı kerim h a t­
olur mu? Ferman sîzindir, buyurun, de- m ettirm esi, m em lek ette şarap içilm esini
yincek: m enetm esi, dinî fik ir v e h issiyatın ın k u v­
— Ricam budur ki A hm ed Paşaya v etliliğ in i gösteren hareketleridir.
bana b ağışlavasm , katlinden feragat i- Kuyucu Murad P aşa’nm sadrıâzam-
desin. h p sırasında, kendisine verilen em irle,
D edikte, Murad Paşa n iy lesü ıı ııâ - A yn î A li E fendi tarafından -îKavanin-i
çar: A î-i Osman der m ezam in -i d efter-i d i­
— Emir padişahım ındır, dedi. van» isim li eser yazılm ıştır. D ev letin ge#-
— Yarm sana varsın, am a zinhar h a­ lir v e giderlerini, askerî v e m ü lk î te ş­
ta eriştirm iyesin, âsitanem de defterdar kilâtını gösteren bu eser, bünyesi itib a­
olsun». riyle bir kanunnam e m ahiyetini h a iz ­
Kendisinden küçük olan kardeşi dir.
M ustafa’ya dokunmam ak suretiyle, O s- B ir çok selefi gibi şair olan bu p a ­
m anlı tarihinde kardeş katli h â d iseleri­ dişah, A hm sd adı v e «Bahtî» m ahlası ile
ni önleyici ilk tedbire tevessü l v e sa lta ­ bszı şiirler yazm ıştır. .
natta «am udi sistem » yerin e «ekberiyet Yirmi gün kadar süren bir hastalığı
sistem i» ne gidilm esine âm il olan Sultan m üteakip 21/22 kasım 1617 gecesi ölen
Ahm ed. bu bakım dan insaflı bir şa h siy et Sultan Ahm ed, o sırada 28 yaşında olup
tesiri .bırakırsa da, K uyucu Murad P a- hayata pek genç yaşta veda eden padı
şa’m ıı A nadolu’da onbinlerce insanı in ­ şallard an d ır.
BİBLİYOGRAFYA
ABDURRAHM AN ŞE R E F : ö zd em iro g lu Osman AYVANSA RAY İ (H A FIZ H Ü SE Y İN ): H ad ik aı.
Paşa, T arihi Osm ani E ncüm eni m ecm uası, se­ üi C evam i, İstanbul 1281.
ne 5. A K D E S NİM ET K U RAT: Türk-Ingiliz m ü nase­
AB D U RRA HMA N Ş E R E F : Sok ullu M ehmed Pa. betlerine kısa bir bakış, A nkara D il ve Tarih-
şgnm evâil-i ahvali ve ailesi hakkında bazı m a­ Co£. fakültesi m ecm uası. A nkara 1952.
lum at, T arihi Osm ani E ncüm eni m ecm uasi, se­ AZİZ SAMİH ; Şim ali A frikada T ürkier,
n e 5. İstan bul 1934.
ABDULHAK A D N A N A D IV A R : Osmani: Türk, BORIS C H R ISTO FF N E D K O F F (Çeviren. Şi-
lerinde ilim . İstan bul 1943. n a si A ltundağ; : Osm anlı im paratorluğunda cizye,
ABDURRAHM AN H ÎB R I : D efter-i ahbar, Ü ni­ B elleten S ayı: 32.
versite kütüphanesi N o . 2631. BROSSET : H istoire de la G éorgie depuis l'a n ­
ABDURRAHM AN PAŞA (T E V K İÎ): Kanunna. tiq u ité jusqu'au d ixn eu viém e siècle, Péte~sbourg
m e-i ÂLİ Osman, T ürk H ukuk Tarihi m ecm uası, 1849-185S.
A nkara 1935. B URSALI TA H İR : Osm anlı m ü ellifleri, İsta n ­
ABDÜLKADİR. E F E N D İ (TOPÇULAR K Â . bul 1333-1342.
T ÎB Î) : T a r ih i Âl-i Osman, E sa t E fen d i kütüp­ CAVîD BAYSUN: R eis-üLküttab K üçük H aşan
hanesi N o: 2151. B ey, T arih d ergisi 3-4 İstan bul 1952.
A. COUR: L 'éta b lissem en t des dyn asties de C EM A L E DD lN : A yine-i zürefa, İstanbul.
chérifs au Maroc e t leur rivalité avec les Turcs C EM ALEDDÎN: Osm anlı tarih ve m üverrihleri,
de la reg en ce d'A lger (1509-1830), P a ris 1904. İstanbul 1314.
A. do C A S T R IE S : L es sources in éd ites de l ’h is­ CEVRI Ç ELEBİ : T arih, İstan bul 1297.
toire du M aroc de 1530-16-15.. Paris 1905-1927. CH. DE COECKELBERGHE D E DUTZELE:
AHM ED R E F İK : Sokullu M ehmed P a şa ve Le­ H isto ire de l’E m pire d ’A utriche, W ienne 1847 •
histan in tih a b a tı, T arihi Osmani m ecm uası sene 1851.
6. E. LAVİSSE ve A. RAM BAUD: H istoire g é ­
AKM ED R E F İK : O sm anlı devrinde T ürkiye nérale, Paris 1895.
m adenleri, İstan bul 1931. EREMYA Ç ELEBİ KÖMÜRCIYAN : İstanbul
AHM ED R E F İK : H icri onbirinci asırd a İsta n ­ tarihi, İstanbul 1952.
bul hayatı, İstan bul 1931.
FERAİZI-ZÂDE M EHMED SAÎD : Gülşen-i m a ­
AHM ED R E F İK : O naltm cı asırda İstan bul ha­
arif. İstanbul.
yatı, İstanbul 1935.
F E R İD U N BEY: M ünşeat-us-sclâtin, İstanbul,
AHM ED D E D E (M ÜNECCİM BASI) : Câmi-üd. 1274.
düvel, B ayezid um um i kü tüph anesi N o: 5019 FA ÎK R EŞA D : E slâf, İstan bul 1312.
(N edim taralından. «Sahaif-üLahhar» adı ile tercü­ G. NORADOUNGHÎAN : R ecueil d’a ctes in ter-
m esi m atbudur, İstanbul 1285). nation eux de l ’E m pire O ttom an, P aris 1897.
AHM ED RESM İ: Sefin etür-rüesa, İstan bul 1269.
IIA LİL İNALCIK: O sm anlı - R us rekabetinin
A. D E LA JO N Q U ÏÊR E: H istoire de l ’Em pire
m enşei ve D on-V olga kanalı teşeb büsü, B elleten
Ottoman, P a ris 1S97.
sayı : 46.
 Lİ: Künh.üLahbar, (g a y r i m atbu nüsha), Ha-
H AŞAN ÇELEBİ: K ınali-zâde tezkiresi. N uru,
m id iye kütüphanesi N o: 914.
osm aniye kütüphanesi no. 3716.
A li: M enakıb-i-hünerverar., T ürk Tarih Encü­
HACI A B D ü L G A F F A R . U m detüt-tevarih, lstan-
m eni neşriyatı, İstanbul 1920.
tanbul 1342.
ÂLİ: N usretn âm e, N uruosm aniye kütüphanesi
HAM IT D E R E L İ: K raliçe E lizabeth devrinde
N o: 4350.
 Lİ; T arih-i Ü ngürûs, T opkapı sarayı Revan T ürkier ve In gilizler, Lstanbul 1951.
köşkü kütüphanesi N o: 1302. HARIM I ÇAVUŞ: K itab-ı gencine-i feth .i
A LI KEM ALİ A K S ü T : Kocu B ey risa lesi, İs­ Gence, ü n iv e r site kütüph anesi no. 2372.
tanbul 1939. H istoire des R oum ains de T ransilvanie et do
ARŞİV KILAVUZU: I ve II. ciltler, İstanbul H ongrie, B ucuresti 1940.
1938 ve 1940. HARÎM I ÇAVUŞ: Zafernfijne-i H azret-i Sultan
A SA FI (D A L M EH M ED) : K itab-ı şecaatr.am e, Murad Han, ü n iv er site kü tüph anesi no. 2372.
ü n iv er site kü tüph anesi N o: 6043. HAŞAN BEY-ZÂDE: T arih, N uru osm an iye
A. SP U L E R : E uropaiche D iplom atcn in Kos- kütüphanesi no: 3106.
tan tinop el 1933. İBR A H İM HİLM İ T A N IŞIK : İstan bul çeşm e­
ATÀ: E nderun T arihi. İstanbul. leri, I v e II. ciltler, İstan bul 1943 ve 1945.
AYNI A LI E F E N D İ: K avanin-i Âl-i Osman der. İSM AİL HAMİ D A N İŞM EN D : O sm anlı tarihi
hulasa.i mezam in-i defter-? divan, Istan bul 1280. kronolojisi, C. 3, İstan bul 1950.

1789
İSM AİL HAKKI UZUNÇARŞILI: O sm anlı dev­ N E V İ.Z Â D E A T Â Î: Zeyl-i şak ayık , İstanbul
letin in m erkez ve bahriye teşk ilâ tı, A nkara 1948. 3268.
İSM AİL HAKKI UZUXÇARSILI: O sm anlı dev­ XAZMÎ-ZÀDE MURTAZA: Güişen-i H ulefa, İs­
letin in saray teşk ilâ tı. A nkara 1945. tanbul 1143.
İSM AİL IJAKKI UZUN Ç A R ŞILI: K apıkulu o- N . İORGA : H istoire des R oum aines, Bucarest
cakları, Ankara 1943. 19-iO.
İSM AİL HAKKI UZUNÇARŞILI : Osm anlı ta ­ ORHAN BU R ÎA X : B abiôli nezdinde üçüncü
rihi, C: III ve III '2. Ankara 1954. în g ü fz elçisi L ello'nun m uhtırası. A nkara 1S52.
ISLAM A N SİK L O P E D İSİ: E rdel, E flâk, Boğ-
OSMAX-ZÀDE T a IB: K adikat.ül-vüzera, Istan­
dan m addeleri. bul 1271.
KARAÇELEBI-ZÀDE ABDÜLÂZİZ: Ravzatüleb-
rar. B ulak 1248. OSMAX X U R Î PEREM ECİ: E dirne ta 'ih i.
Istan bul 1940.
KÂ T ÎB C E LE B İ: . T uhfet-ül-kibar fi esfar
ÖMER L. BA RK AN : M alikâne-divanl sistem i,
-ül-bihar. İsta n b u l 1329.
KÀT1B Ç E LE B İ: D üstur-ül-am el ii ısla h ’il ha­ T ürk hukuk ve ik tisa t tar'.hi m ecm uası C: II.
İstanbul 1939.
lel, İstanbul 1280.
PEÇEVI: T arih, İstan bul 1283.
K ÎSB Î M U STAFA : Tarih-i Ibret-num ayı-devlet,
R A ŞID PAŞA: T arih-i Yemen ve S a n ’a, Istan ,
M illet kütüphanesi N o. 484.
bul 1291.
L. FE K E T E : OsmanlI T ürkleri v e M acarlar,
B elleten sa y ı; 52. RA ŞÎD : T arih-i Raşid. İstanbul 1282.
MARSIGLI, CONTE DE (N azm i tercü m esi) : Os- RİYAZİ: Şu ara tezkiresi, X uruosm aniye kütüp­
m anh im p aratorluğunun zuhur ve terakkisind en h an esi no : 3224.
inhitatı zam anına kadar askeri v a ziyeti, Ankara RİCUAT : H istoire de l'éta t présent de l'Em -
1934. p ire O ttom an (B riot tarafından fransızcaya ter.
MAHMUD ŞEV K ET PA ŞA: O sm anh teşk ilâtı c ü m esi), P a ris 1670.
ve k ıy a f e t i a sk eriy csl, İstan bul 1325. RIZA: Şuara tezkeresi, İstanbul 1316.
M EHM ED H A L İF E (S ilâhdar . F ın d ık lılı) : SÜ H E Y L U N V E R : R essam Levnl h ayatı ve
Silâhdar tarihi, İstan bul 1928. eserleri. İstan b u l 1949.
MEHMED ATÂ: E nderun tarihi. İstanbul R ÎF A T EFEXTDÎ (T opal A hm ed): D evhat-ül-
1291-1292. m eşayih, İstanbul.
MARQUIS D E N OAILLES : H enri V alois et la S A lX T -P R lE S T : M ém oires sur l ’am bassade de
P ologn e en 1572, Paris 1828. France en T urquie. P aris 1877.
MEHMED B ÎN M EKM ED: Nuhbet-Ut_tevarih SAGREDO: H istoire de l ’E m pire O ttom an,
vel-ahbar, Istan bul 1276. A m sterdam 1742.
M EHM ED H A FİD (neşreden İsm et Parmak- SARI A BD U L L A H E F E N D İ: Düstur.üLinşa*
sızoglu ) : Sefin et-üi.vüzera, Istan bul 1952. ü n iv er site kütüphanesi T ürkçe yazm alar kısm ı
M. B EL IX (M. Ziya tercü m esi) : T ürkiye ik­ n o: 311C.
tisad i tarihi. İstanbul 1931 S . TAK A TS (çeviren Sadrettin K aratay) : Ma­
MUSTAFA AKDAĞ: Osm anlı im paratorluğunun caristan T ürk âlem inden çizgiler, Ankara 1958.
kuruluş ve ink işafı devrinde T ürkiyenin iktisadi SALABERRY : H istoire de l ’Em pire O ttom an,
vaziyeti, B elleten sa y ı: 51 ve 55. Paris 1817.
M USTAFA SA F Î: Z übdet.üt.tevarih. V eliyyüd-
SALİM : Şuara tezkeresi, İstanbul 1310.
din E fendi kütüphanesi no: 242S. S E L Â N İK l : T arih, İstan bul 1280.
M USTAFA SA K IB : S efin e-i m evleviye, İstan­ SE Y ÎD RIZA: T ezkeret-ül-şuara, İstan bul
bul 1283. 1316.
M. TAYYİB GÖKBÎLGİN: Kara U veys P aşa­ SOLAKJZÀDE M EHM ED HEM DEM Î : T arih.
nın B udin B ey lerb ey liğ i, T arih d ergisi 3.4, Is. İstanbul 1297.
tan bul 1952.
MOURADGEA d ’OHSSON: T ableau Generale SEM AVÎ EYICE: lstan b u ld a Koca M ustafa
de l ’Em pire O ttom an, P aris 1788-1824. Paşa C am i1i ve onun Osmanli-Türk m im arîsin ,
M. TAYYÎB G Ö KBÎLGlN : X V II. asır basla­ deki yeri. T arih D ergisi N o: 8, İstan bul 1953.
rında E rdel hâd iseleri v e B eth len Gabor'un b ey ­ SE FA Î : S e fa i tezkeresi, Sü leym aniye kü tüp­
han esi, E sa t E fen d i kitapları N o: 2549.
liğ e intihabı. T arih d erg isi no: 1, İstan bul 1949.
MÜCELLÂ E F E N D İ: E £ ri sefer i m enzllnam e. SU B H I: Subhi tarihi. İstanbul 1219.
TH E VE X O T : R elation d ’un voyage fait au
si, P ertev n iy a l kütüphanesi no: 759.
M üSTAKtM -ZÂDE SA D E D D IN : T uhfet.üLhat- L evant, P a ris 1664.
tatin , İstanbul 1928. VANEL: A brégé nouveau de l'h isto ire g e­
NAİMA: Tarih (R avzat.ül H üseyn fi hulâsati nerale des T urcs, P aris 1689.
ahbar il-h afık ıyn ), İstan bul 1280. V A SIF A H M ED : V asıf tarihi, İstanbul 1219.

★ ★ ★

1790
BU ÜÇÜNCÜ CİLDE AİT Y A L N ÎŞ — DOĞRU CETVELİ

SAYFA S Ü T tX SATIR YANLIŞ DOĞRU

1197 1 . 38 m em n uniyeti m em nuiyeti


1201 1 iû alın m ışlard ır alın m ışlard ı
1201 1 37 bir bu
1201 1 42 kâm il hâm il
1203 2 37 gösterm ek te gösterm ek ten
221)6 2 43 zam an 7.am an R ıdvan P a şa yı
1225 1 2 ça lışacak tır çalışacak tı
1240 1 17 İnetiâhtı’nın în eb ah tı
1240 2 41 tarihine tarihlerine
i24o- 2 34 noks anlıları nok sanlıkları
1244 1 9 lâkabı lâkab
1257 1 7 (a ş) C eyazir'e C ezayir'e
1261 1 29 nüfus nüiuî!
1261 2 33 içi iy i
1263 .1 9 kabul kah i i
1273 1 44 m im arisi m inaresi
1281 0 resim altı V alvoı'm n V alois'nm
1292 1 46 Seyh-İu Seyh'ü l
1293 2 22 Osm anlIların OsmanlIlara
129Ö 1 40 bulm uştu b u lm am ıştı
1300. 2 7 E landr F lan d r
1301 2 ' 45 dirsek çevirm ek le dirsek çevirm em ekle
1302 1 39 devrin devir
1305 1 30 kalm ıyorlar kalm ıyalar
1305 1 26 22 28
1313 2 10 degil de d e ğ ilse de
1318 1 29 Lapa Lala
1318 2 25 Aîâeûdin-i Celâleddin-i
1321 2 30 M ünhasırdır münhasırdı*
1321 2 5i Otluk Oltu
1323 1 18 ile yin e
1324 2 2G Balan kalan
1324 2 45 yaknm a yakın ına
1328 1 22 hazırlıklar h azırlıklar yapıp
1343 1 4S Sinan’ın S im on ’un
1346 1 resim al tı Sem ahı ■ Şam alı t
1347 B irinci sütundaki 19 uncu satır 2 nci sütunda 32 ve 33 üncü sa tırla r arasınagirece
1352 2 İG ta tırnakta taşım ak ta
1376 1 3 sarayının sarayın ın dikkatini
13*76 1 ' 52 1579 1578
1377 1 6 A* Spukr'in A. Spuler’in
1388 2 47 ilk iki
1405 1 8 y in e y en i
1410 1 22 G ebehâne C ebehâne
1417 1 17 BÎR U N HALKI 1 — B ÎR U N H A LK I
1422 1 21.22 Zevvabin-i zevv&kin-i
3422 2 37 dalam a d o la m a
1424- 2 13 çam aşırcıları çam aşırları
1427 2 23 k ısm ın kısm ı
İ427 2 25 ayîrır ayrılır
1434 2 3 n ü fu s nüfuz
1435 2 35 k alm am ıştır kalınm am ıştır
1436 2 40 padişahlıktan padişahtan
1441 1 8 A tlı A ltı
1446 1 resim a ltı H âceyândan H âcegândan
1448 2 25 devresine d a ire sin e

1791
SAİ F A St'TUX S ATIK YANLIŞ DOĞRU
ÎSMAİ
letin in n 1449 1 46 Th^venat Thdvenot
ÎSMAİ 1454 1 â ikinci ikindi
letinin s 1454 2 45 sonraki devletin devreyi sonraki devreyi
ÎSMAİ 1455 1 21 alm ıştır alm ıştı
cakları, 1456 1 23 G eibolu dan G elibolu’dan
ÎSMAİ 1456 1 27 addedilir addedilebilir
rihi, C: 1459 1 23 Ser kâtibi Sır kâtibi
İSLA* 1460 1 22 m erciler vergiler
dan ma« 1460 2 52 caka akçesi caba akçesi
KARA 1460 2 52 kazan bozan
rar. Bu 1461 1 4 olup olup da
K Â Tlî 1461 1 4 nazaran varan
•ül-bihar 1461 1 . 11 karcan kovan
k a t i: 1463 2 17 imkânlarını im kânlarına
iei, Ista 146S 2 5 adalarda odalarda
k îs b : 1472 2 resim altlarm dan alttaki üste, üstteki alta gelecek
M illet k 1487 1 4<t ait dahil
U FE 1499 2 45 M irlikler , D irlikler
Belleten 1501 1 5 101 1016
MARS 1501 2 3 Kaban Koban
m an ii 1: 1502 2 2 120 000 1 200 000
inhitatı 1505 1 23 ettiğinden ettiğim den
1934. 1506 2 52 A fcabolu Ofcabolu
m ah: 1515 1 28 emrinden emrinde
ve kıya 1521 1 49 ?ilze güge-
MEHI 1521 I 52 deha defa
Silâhda: 1522 1 16 gobi gali
MEH3 1523 1 21 yelkenleri yelkenlileri
1291-129 1523 1 33 atelem ek ateşlem ek
MARC 1523 2 29 şalapelerde salopelerde
Pologn« 1524 2 ■3 K ur aka Karaka
m eh: 152*1 2 33 00 kişilik S00 kişilik
vel-ahbi 1536 1 5 getiden getiren
m eh: 1537 1 24 tatbik tetkik
sızo&lu) 1537 2 14 hasılatı hasılata
M. B 153S 1 47 tefriz tefviz
lisad i t 1530 1 48 vezirlerin vergilerin
MUŞ1 1543 1 13 boğan bozan
kurulu? 1544 2 40 Hâkim 1-â.kin
vaziyeti 1565 1 53 Ih t iy acındadır ihtiyacındaydılar
M US' 1567 2 33 N etâiye-ül-iünûn netfi yic-ül- f ün ûn
d in Ef< 1568 1 29 peygam berlerin peygam berin
m u s: 1568 1 41 L âm i’nin Lâmii'nin
bul 12S 1568 1 50 Lârai L-âmıi
M. T. 1588 1 29 sm ıfla n n sınırların
nm Bt 1613 2 44 üç oturak üc gün oturak
tanbul 1620 1 26 K arabaşının kasabasının
MOU 1622 2 7 safra sofra
d e l ‘Ex 1634 2 37 gazay-ı ekleri gazay-ı ekberi
M. T 1639 2 20 H alil HabÜ
rında I 1640 2 I sahip!» im iş sahipm iş
liö e in 1641 1 S vazifesinin vazifenin
MÜC 1641 1 31 bir bu
si, Per 1641 2 28 geçirilip geçirip
MÜS' 1653 2 20 mezhur mezbur
tatln. 1678 2 42 A ğalardan A ğaçtan
N A lî 1694 1 İS bulunm uş bulunulm uş
ah bar 1699 2 5 n eticenin de neticesinde
1724 1 10 C : 1 C : 7

★ ★ ★
1792

You might also like