Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 9

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi TODAİE Yayınları

Yayın No: 159

ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE İPEKYOLU SEMPOZYUMU


10-12 EKİM 2022 / ANKARA

BİLDİRİ KİTABI

e-ISBN: 978-975-8918-77-5

Birinci Basım: Aralık 2022, Ankara

EDİTÖRLER

Prof. Dr. Orhan KURTOĞLU


Prof. Dr. Güljanat KURMANGALIYEVA ERCİLASUN
Doç. Dr. Veli Savaş YELOK
Arş. Gör. Züleyha Nurgül ERTUĞRUL

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne aittir. Bütün hakları
saklıdır. Kitabın tümü ya da bölümü/bölümleri Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nin yazılı izni
olmadan elektronik, optik, mekanik ya da diğer yollarla basılamaz, çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Bildiri
Kitabındaki yazıların yasal ve bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir.

Copyright by Ankara Hacı Bayram Veli University. All rights reserved. not part of this book may be printed,
reproduced or distributed by any electronical, optical, mechanical or other means without the written
permission of Ankara Hacı Bayram Veli University.

Kapak Tasarımı ve Dizgi


Öğr. Gör. Burhan ŞOHOĞLU

Adres
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi TODAİE Yayınevi
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörlüğü
Yücetepe Mahallesi 85.Cadde No:8
06570 Çankaya/ANKARA
Sertifika No: 70205

www.hacibayram.edu.tr
Uluslararası Geçmişten Geleceğe İpekyolu Sempozyumu 10-12 Ekim 2022

Surayyo SAYDULLAYEVA SERAJIDDINOVNA


Linguocultural Peculiarities Of Speech Etiquette In Uzbek And English Languages................................615

Museyib SHİRALİYEV
İkinci Karabağ Savaşı’nın Sonuçları Açısından “Kuşak ve Yol” Projesinde Azerbaycan’ın Rolü.............619

Anar SOMUNCUOĞLU
The Role of Regional States in the “Silk Road” Projects............................................................................627

Feruza SULTONQULOVA BOBONAZROVA


Usmon Azim She’riyatida Fol’klorizmga Asoslangan Metaforik Obrazlar Talqini....................................635

Bahriddin USMONOV AHMEDOVİCH


Büyük İpek Yolu’nun Fergana Vadisinin Ekonomik Hayatındaki Rolü
(Timurlular Dönemi Örneği)......................................................................................................................643

Hatice YILDIZ
Bendeniz ve Marco Polo: İpek Yolu’nda Postmodern Bir Macera..............................................................649

Hanım YILMAZ
Binbir Gece Masalları’nın Yolu Klasik Şiirden Geçer Mi?........................................................................657

Çağla YILMAZ
Kültür Uygulamalarının Dijital Dönüşümüne Bir Örnek: Nardugan Bayramı..........................................665

Veli Savaş YELOK


İpek Yolu’nda Millî Uyanışa Hizmet Eden Sâdâ-yı Türkistan Gazetesi Üzerinde Bir İnceleme...............673

Bavurzhan YERDEMBEKOV
Büyük İpek Yolu Üzerindeki Kazak ve Türk Halkının Ortak Değerleri....................................................679

Rano YUSUBOVA
Linguistic Reduction In Classical Texts As A Means Of Achieving Symbolic Imagery...........................685

20
Uluslararası Geçmişten Geleceğe İpekyolu Sempozyumu 10-12 Ekim 2022

Bendeniz ve Marco Polo: İpek Yolu’nda Postmodern Bir Macera


Myself and Marco Polo: A Postmodern Adventure on The Silk Road
Hatice YILDIZ*

Öz
Uzakdoğu’nun kıymetli baharat ve ipeklerini Batı’ya taşıyan ve bu sebeple de “İpek Yolu”
olarak adlandırılan tarihî rota, bir ticaret ağı oluşturmasının yanı sıra, kültürler arası
etkileşimi sağlayan bir köprü vazifesi de görmüştür. Farklı kültür dairelerine mensup
milletlerin birbiriyle iletişim kurmasını sağlayan bu ticaret rotası üzerinde, Doğu ve Batı
medeniyetleri arasında bilgi ve kültür alışverişi de yapılmıştır. Ayrıca Batılı maceracı
seyyahlar, İpek Yolu’nu takip eden kervanlar aracılığıyla yeni dünyaları tanımış ve buralarda
gördüklerini bire bin katarak hikâye etmişlerdir. Bu isimlerden biri olan Marco Polo da
seyahatnamesini şekillendirirken hayal gücüne sıklıkla başvurmuştur. Çeyrek asır boyunca
“egzotik” Doğu’da seyahat eden Polo’nun gezerek gördükleri, bugün araştırmacıların olduğu
kadar edebiyatçıların da ilgisini çekmektedir. Marco Polo’nun gezilerini ve yol boyunca
gördüklerinin yazıya aktarılma sürecini ele alan bir roman da Paul Griffiths tarafından kaleme
alınmış olan Bendeniz ve Marco Polo’dur. 1989 yılında yayımlanan roman, türler arasındaki
sınırları kaldıran bir anlatı olarak da görülebilir. Marco Polo’nun hapishane arkadaşı ve
seyahat anılarının kâtibi Rusticello’yu odağına alan bu postmodern roman, zaman ve mekân
hususunda okuru tereddüde düşürürken, birden fazla anlatıcı ve çoğul bakış açısının
kullanılmasıyla da onu eğlenceli bir zihin oyununa dâhil eder. Okur, her şeyin hatta hakikatin
de bir kurgu olduğu düşüncesiyle satırları takip eder. Bu bakımdan Bendeniz ve Marco Polo,
okuyucusunu zihinsel bir yolculuğa çağıran, ilgi çekici bir postmodern anlatı olarak
değerlendirilebilir. Bu çalışmada, romanda öne çıkan üstkurgu ve metinlerarasılık gibi
postmodern unsurlar ele alınacaktır.
Anahtar kelimeler: İpek Yolu, Marco Polo, Postmodern roman, Üstkurgu, Metinlerarasılık.
Abstract
The historical route, which carries the precious spices and silks of the Far East to the West
and is therefore called the “Silk Road”, has served as a bridge providing intercultural
interaction as well as creating a trade network. On this trade route, which enables nations
belonging to different cultural circles to communicate with each other, information and
cultural exchanges were made between Eastern and Western civilizations. In addition,
Western adventurous travelers got to know new worlds through the caravans that followed
the Silk Road and told stories of what they saw there by adding a thousand to one. Marco
Polo, one of these names, frequently applied to his imagination while shaping his travel book.
Traveling in the “exotic” East for a quarter of a century, what Polo saw while traveling
attracts the attention of writers as well as researchers today. Another novel that deals with
Marco Polo's travels and the process of transcribing what he saw along the way is Myself and
Marco Polo: A Novel of Changes by Paul Griffiths. Published in 1989, the novel can also be
seen as a narrative that removes the boundaries between genres. Focusing on Rusticello, the
prison friend of Marco Polo and the scribe of his travel memoirs, this postmodern narrative
makes the reader hesitate about time and space, while involving him in an entertaining mind
game with the use of more than one narrator and multiple perspectives. The reader follows
the lines with the thought that everything, even the truth, is a fiction. In this respect, Myself
and Marco Polo: A Novel of Changes can be considered as an interesting postmodern
narrative that invites its reader to a mental journey. In this study, postmodern elements such
as metafiction and intertextuality, which are prominent in the novel, will be discussed.
Key words: Silk Road, Marco Polo, Postmodern novel, Metafiction, Intertextuality.


*
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Arş. Gör. Dr.,
hatice.yildiz@hbv.edu.tr, ORCID ID: 0000-0001-6494-3276

649
Uluslararası Geçmişten Geleceğe İpekyolu Sempozyumu 10-12 Ekim 2022

0. Giriş
İpek Yolu, çağlar boyunca Çin’i Akdeniz’e ve Batı’ya bağlayan ana ticaret yolu olarak
kullanılmıştır. Adını, üzerinde ticareti en çok yapılan ürün olan ipekten alan bu uzun ve büyük
ticaret ağı sayesinde, Doğu’nun kıymetli ipekleri, taşları, porselenleri, kürkleri, kokuları ve
baharatları Batı’ya taşınmıştır.
Yol, ticaretin kontrolünü sağlayarak güç ve kazanç elde etmek isteyen devletlerin de mücadele
sahası olmuştur. Türkler, Çinliler, Moğollar dönem dönem bu ticaret rotasının hâkimiyetini elde
etmiştir. Hâkimiyetleri sırasında da yolu tüccarlar için daha güvenli ve konforlu hâle getirmek
maksadıyla bazı önlemler almışlardır. Selçuklular, tüccarlara kervan hırsızlığına karşı hazineden
ödeme yapılacağı garantisini vermiş, inşa ettikleri kervansaraylar ve gözetleme kuleleriyle yol
güvenliğini sağlamışlardır (Bozkurt 2000: 369; Liu 2010: 106). Yine Moğollar, kâr vaat eden her
bölgeye cesurca gidip gelen tüccarların kendilerine getireceği her türlü istihbaratı elde etmek
istediklerinden, işlek posta yolları kurmuşlar ve devletler arası ilişkilerde tüccarların varlığından
faydalanmışlardır (Delibalta 2021: 791-792).
Birbirinden farklı deniz ve kara yolu güzergâhlarında, gemi ve kervanlar aracılığıyla çıkılan uzun
ve zorlu İpek Yolu yolculuğu, bütün tehlikelerine rağmen, Avrupalı tüccarları cezbetmeye devam
etmiştir. Zira elde edilmesi beklenen kâr, yolculuğun zorluğuyla doğru orantılıdır. İpek Yolu, ilk
ve orta çağlarda ticaretin altın çağını yaşamıştır. Bu güzergâhta seyahat eden tüccarlar, anlattıkları
zengin Doğu dünyası hikâyeleriyle ülkelerinde merak uyandırır. Zenginlik beklentisi ve macera
hevesi, Doğu-Batı dünyaları arasında gerçekleşen alışverişi hem ekonomik hem kültürel açıdan
yoğunlaştırır (Frankopan 2018: 204).
13. ve 14. yüzyıllara gelindiğinde Moğolların Asya’daki hakimiyetleri ve orada sağladıkları
görece istikrarlı yapı, Avrupalıların, önceleri korkutucu buldukları muhtemel istilacılarını,
müstakbel ortakları olarak değerlendirmelerini sağlar. Zira Moğollarla Haçlılar arasında kalan
İslam dünyası, her iki tarafın ortak düşmanıdır. “Haçlıların İslam karşısında geri çekildikleri bir
dönemde, Moğollar bir tür ‘deus ex machina’ olarak görülürler” (Yerasimos 2019: 12). Fakat
Avrupalıların beklentilerinin ve çabalarının aksine Moğollar Hıristiyanlaşmaz. Her ne kadar
Müslümanlar, 13. yüzyıl boyunca Doğu’daki komşularının istilasına maruz kalsa da Moğol
bürokrasisinde, Budist topluluklarla birlikte büyük etkinlik kazanırlar. Müslüman dünyanın
ötesinde, bütün dinlere görece hoşgörüyle bakan Moğol varlığı de böylece, Avrupalıları dinî
olmaktan ziyade, ticarî bir alışverişe zorunlu olarak yönlendirir. Moğol hanlarına gönderilen
elçilerin ve misyonerlerin ardından tüccarlar da bu uzak ülkenin yolunu tutmaya devam eder
(Frankopan 2018: 203).
Bu tüccarlardan biri de babası ve amcasıyla birlikte çeyrek asır sürecek bir yolculuğa çıkıp
Moğolların son büyük lideri Kubilay Han’ın huzuruna erişebilen Marco Polo’dur. Venedikli
tüccarın hayatı, bugün de bazı karanlık noktalar barındırır (Şakiroğlu 2003: 41). Bununla birlikte
Polo, 1271 ile 1295 yılları arasını kapsayan büyük Doğu yolculuğunu anlattığı seyahatnamesiyle
siyasi ve edebî tarihin unutulmaz isimleri arasına girmeyi başarır.
1. “Il Milione” Marco Polo ve Hikâye Ettiği Harikalar
1254’te dünyaya gelen Marco Polo, babası ve amcası ilk büyük Doğu seyahatinden döndüğünde,
15 yaşında bir delikanlıdır. Bundan iki yıl sonra, onların çıkacağı ikinci büyük seyahate eşlik
edecek olan Marco, meşakkatli bir serüvene atılır. Pololar, uzun süren bir yolculuğun ardından
Kubilay Han’ın sarayına varır ve orada güzel bir şekilde ağırlandıkları gibi, takip eden yıllarda
Han’ın verdiği birtakım “önemli” görevlerle Asya’nın kuzeyinden güneyine, güneydoğusundan
batısına büyük küçük yolculuklar yaparlar. Nihayet ülkelerine döndüklerinde, Marco Polo’nun
heybesinde sadece kıymetli mallar ve çok sevdiği miskler değil, büyük bir tecrübe birikimi,
unutulmaz anılar ve renkli hikâyeler de vardır (Polo 2019).
Polo’nun çeyrek asırlık Doğu yolculuğunu ve pek çok Avrupalının hayallerini süsleyecek olan
Çin macerasını kayda geçirmesi ise biraz zaman alacaktır. Her ne kadar çevresi onun hikâyelerini

650
Uluslararası Geçmişten Geleceğe İpekyolu Sempozyumu 10-12 Ekim 2022

kuşkuyla karşılasa da esir düştüğü Ceneviz hapishanesindeki hücre arkadaşı olan Pisalı
Rusticello, anlattıklarını kayda geçirmeyi üstlenir.
Böylece bugün eldeki ilk varyantı Le Devisement du Monde olan meşhur seyahatname ortaya
çıkar: Dünyanın Hikâye Edilişi. İtalyanların, Marco Polo’nun soyuna nispetle ve bir çeşit ironiyle
hem zenginliğine hem de abartılı üslubuna ithafen “Il Milione” diye de andığı bu seyahatname,
Polo’nun anılarından ibaret değildir. Büyük Han Kubilay ve görkemli saray hayatı, Uzak Doğu
ülkelerinin yaşamı, kültürü, onlarla yapılacak ticaretin şekli gibi bilgilere ve kimi renkli efsanelere
kaynaklık eder (Vogel 2012: XIII-XIV). Bu bakımdan, kitabın türü de hep tartışılagelmiştir. Il
Milione sadece bir seyahatname değildir; aynı zamanda bir ticaret el kitabı, bir bürokratik rapor,
bir misyonerlik kitabı, bir coğrafya kitabı ve hatta bir romans olarak da okunabilir (Gaunt 2013:
29).
Seyahatnameyle ilgili bir diğer önemli tartışma konusu ise, anlatılanların gerçekliğidir. Marco
Polo’nun Çin’e kadar gitmediğini, hatta Karadeniz’in ötesine bile geçmediğini ve buralarda
dinlediği hikâyeleri ülkesinde anlattığını iddia eden araştırmacılar günümüzde de vardır (Jackson
1998: 82-83). Kitapta Çin Seddi’nin anılmaması, çaydan hiç bahsedilmemesi veya Çin
kaynaklarında Polo adına rastlanmaması gibi kanıtlar ileri süren bu araştırmacıların aksine,
Polo’nun bahsettiği yerlerin ve rotaların günümüzde de doğrulanabilir olduğunu ve abartılı
hikâyelerin dışındaki hemen her bilginin gerçek olarak kabul edilebileceğini söyleyenler de
bulunmaktadır (Vogel 2012: 67-88).
Kitabın gölge yazarı olarak ortaya çıkarak eserin büyük kısmında anlatıcı rolünü üstlenen ve aynı
zamanda bir romans yazarı olan Rusticello’nun ise Polo’nun anlattıklarını ne kadar değiştirdiği
veya süslediği bilinmezliğini korumaktadır. Yine de Il Milione, anlattığı hikâyeler ve verdiği
bilgilerle yüzyıllar boyunca Avrupalı maceraperestlerin ve tüccarların el kitabı olur.
Marco Polo’ya haklı şöhretini kazandıran Dünyanın Hikâye Edilişi-Harikalar Kitabı, matbaanın
icadından önce bile pek çok dile çevrilir. Günümüze kadar sayısız baskısı yapılan eser, popüler
kültüre ve edebiyat dünyasına da malzeme teşkil eder. Pek çok romana kaynaklık eden
seyahatnameyi postmodern bir şekilde ele alan yazarlardan biri de Paul Griffiths olur.
2. Marco Polo’nun İzinde Postmodern Bir Seyahat: Bendeniz ve Marco Polo
1989’da yayımlanan ve 1990’da Commonwealth Foundation tarafından “En İyi İlk Kitap”
ödülüne layık görülen Myself and Marco Polo: A Book of Changes, Pisalı Rusticello’nun
hikâyedeki yerini araştıran bir romandır. Bir postmodern romanın hemen bütün özelliklerini
taşıyan Bendeniz ve Marco Polo, gerçeklik ve kurmaca arasındaki ilişkiyi, anlatıcının hikâye
etmedeki rolünü sorgulayan, çoğulcu, girdiği metinlerarası ilişkilerle parçalı ve kopuk
görünümler sunan, oyunsu bir eserdir.
Metin, postmodern romanların önde gelen unsurlarından biri olan metafiction (üstkurgu) ile
örülmüştür. Bendeniz ve Marco Polo, Rusticello’nun seyahatnameyi kaleme alışının öyküsünü
anlatan bir kitabın yazılışını anlatır. Eser boyunca değişen anlatıcı ve bakış açıları, takibi zor olsa
da okuru, edebî bir eserin üretim sürecine dâhil eder.
Hapishane şartlarında karşılaşan iki adamın hikâyesine odaklanarak başlayan romanda adı artık
efsaneleşen Marco Polo, kendisine hayret ve hayranlıkla bakan Rusticello’nun ne istediğini az
çok tahmin etmektedir:
“Bir süre sonra Sinyor Polo, elleri masanın üstünde kısmen birbirine kenetli, başını kaldırıp
gözlerime baktı ve sordu: ‘Ne anlatayım?’
Kısa ve öz. Hıristiyan topraklarında geçirdiği son üç yılda, tuhaf şehirler ve sapkın
gelenekler, vahşi Türkler ve zevküsafa düşkünü Hintliler, hanlar ve huriler, savaşlar ve
zanaatler, dağlarda dalga dalga uzanan duvarlar hakkında masallar uydurması,
karşısındakinin duymayı arzu ettiği şeyleri duymayı arzu ettiği sürece gerçek kılması
gerektiğine inanmıştı sanki” (Griffiths 1998: 9).

651
Uluslararası Geçmişten Geleceğe İpekyolu Sempozyumu 10-12 Ekim 2022

Seyyah, her Avrupalının, Doğu’ya dair zihninde şekillenmiş kalıplara uygun hikâyeler anlatarak,
fantezilerle süslü egzotik bir dünya yaratmanın ilgi çekici olduğunu farkındadır. Karşısındakinin
de bir roman yazarı olması sebebiyle, Polo, bu hikâyedeki rolünü bilmektedir: “Yeni
kahramanınız benim demek, Rustichello” (Griffiths 1998: 11).
Bendeniz ve Marco Polo, seyahatnamenin ve hatta Marco Polo’nun efsaneleşen kişiliğinin bile
kurgusal olduğunu ortaya koyan bir romandır. Başlangıçta Rusticello, birinci tekil şahısla
anlatmaya başladığı hikâyesinde, tıpkı seyahatnamede belirttiği gibi, Marco Polo’nun ağzından,
Çin’e gerçekleştirdiği yolculuğu, satır satır aktarmak niyetindedir. Bununla birlikte kalem
yazmaya devam ettikçe, hayal gücü ister istemez devreye girer ve Polo’nun anlattıklarından
oldukça farklı bir seyahatname şekillenmeye başlar.
Paul Griffiths’in, seyahatname yazıldığından beri tartışılan bir konuyu romanının merkezine
oturtması dikkat çekicidir. Zira, Rusiticello, her ne kadar Dünyanın Hikâye Edilişi’nde sık sık
anlatılanların gerçek olduğunu vurgulayıp okuyuculara güven telkin etmek istese de bir hayalet
yazar olarak varlığı daima sorgulanmıştır. Seyahatnamenin orijinal metninin girişinde, ileride bu
tartışmaların yaşanacağını öngören Rusticello, yazdıklarının gerçekliğini şu sözlerle savunur:
“Böylece kitabımız size bunları, tıpkı Venedik'in bilge ve soylu yurttaşı, Beyefendi Marco
Polo'nun kendi gözleriyle gördüğü için betimlediği gibi açıkça ve doğru sırasıyla anlatacaktır.
Hiç kuşkusuz, burada onun görmemiş olduğu ama inanılmaya ve aktarılmaya layık
insanlardan işittiği bazı şeyler de vardır. Bu nedenle, görülen şeyleri görülmüş olarak, işitilen
şeyleri işitilmiş olarak sunacağız; öyle ki kitabımız hiç yalansız, samimi ve hakiki olacak ve
konularını kimse masal diye suçlayamayacaktır.
Ve kim ki bu kitabı okur ya da okutursa söylenenlere inanmalıdır, çünkü buradaki her şey
doğrudur”2 (Polo 2000: 43).
Oysa, seyahatnamede yer alan ve çoğul birinci şahısla kurulan kimi cümleler, Rusticello’nun bu
kitaba yapabileceği eklemeler konusunda soru işaretleri doğurur. Hatta Rusticello’nun metnin
anlamına olduğu kadar, Marco Polo’nun deneyimlerine de ortak olarak, onun kurgusal yol
arkadaşlığını üstlendiği de söylenir (Dietmar Rieger’den akt. Gaunt 2013: 57). Romanda da
Rusticello, seyahatnamenin “özne”si olarak uzun bir hikâye anlatmaya girişir.
İlerleyen satırlarda, anlatıcılık görevinin, Rusticello’nun yerine geçerek, Marco Polo’nun zihnine
nüfuz etmeye çalışan bir yazar-anlatıcıya devredildiği anlaşılır. Başlangıçta Rusticello’nun,
seyyahtan rol çalarak kurguladığı şehir ziyaretleri, daha sonra bir yazar-anlatıcı tarafından, üstelik
yazı zamanıyla vaka zamanı üst üste bindirilerek, kaleme alınmaya başlanır. Marco Polo’nun
gözlerinden seyahatin gizli kalmış, anlatılmamış bölümlerini görmeye çabalayan bu anlatıcı,
bilerek anakronizme düşer ve alternatif bir yolculuk kurgular. Buna göre Marco’nun hiç
bahsetmediği Semerkand, Isfahan gibi şehirlere giden onun bu “ikinci kişiliği”, kimi zaman
otobüsle, kimi zaman Land Rover’la seyahat eder, fotoğraflar çeker. Bütün bu yolculuklara
rağmen anlatıcı, yine de onun gördüklerini merak etmekten kendini alamaz. Çünkü her deneyim
benzersizdir. Marco Polo, seyahatnamesinde kendi şahsi tecrübesini oldukça geri planda tutarak,
özellikle ticari ve coğrafi bilgiler aktarmak istemiş gibidir. Anlatıcı ise daha fazlasının, onun
duygularının peşindedir. Bu sebeple içten içe büyük seyyahı kıskanır:
“Kıskandığım, onun şahsı değil, sureti, hatırası. Belleğimin yarattığı mahluk ruhumu bürüdü.
Bana ait olanı tanınmaz, keyif vermez, sevilmez kıldı. Şu ana kadar yaptıklarını ilelebet
yapabilir: Kinsai’nin ada-mabetleri ile durgun sulara bakan sarayları arasında mekik
dokuyabilir, refakatçisinin kerametlere ışık tutan incelikli açıklamalarını dinleyebilir,
ülkesinden sonra aklına da hâkim olamadığını hissetmeye başlamış bir hükümdarın
maiyetinde yer alabilir, Beihai parkında dolaşabilir, bir cariyenin kollarında kendinden
geçebilir. Benim derdim, hatırladıklarımın özgürlüğüne ortak olmak, onun gibi bir bellek


2
Vurgular bize aittir.

652
Uluslararası Geçmişten Geleceğe İpekyolu Sempozyumu 10-12 Ekim 2022

kahramanı haline gelmek. Belki elinizdeki kitabı yazmamın nedeni de bu, başka zihinlere
girme, oralarda gezip tozma arzusu” (Griffiths 1998: 116).
Anlatıcının, seyyahın ikinci kişiliği olarak anlattığı yol hikâyeleri, neticede bir kurgudur; tıpkı
seyahatnamenin de bir kurgu oluşu gibi. Romanın postmodern özelliklerinden biri de herhangi bir
gerçekliğin olmadığını vurgulamasıdır. Parçalı bir yapı arz eden eserde, anlatılan kimi hikâyelerle
hakikatin tam olarak asla kavranamayacağı dile getirilir. Marco Polo, okurlara gerçekleri
yansıtma hevesindeyken, Rusticello onu sürekli uyarır: “Okuyucuların hakikat peşinde
koştuklarını mı sanıyorsunuz? Makullük arar onlar” (Griffiths 1998: 18). Çünkü Rusticello, bir
eserin yazıldıktan sonra, kendisine ait bir yaşamı olacağının farkındadır. Seyyahla aralarındaki
küçük diyalog hakikatin mümkün olmadığına işaret ederken hem yazarın hem okuyucunun
anlatılan hikâye karşısındaki konumunu ortaya koyar:
“‘Bırakın şu hakikat meselesini.’
Bezginliğimi gizleyemiyordum. ‘Bir Yahudiye valisinin sözünü aktarayım size: ‘Mürekkebin
hakikati dile getireceğini zannetmek budalalıktır.’

‘Bir yanlışlık olmasın: Kitabın hilekarlığında kasıt yoktur. Şu metin sadece sizi kandırmıyor,
beni de kandırıyor, okuyucuyu da kandıracak. Onun yalanlarının eli kolu bağlı kurbanı
herkes.’
‘Hiçbir şey yapılamaz mı?’
‘Hayır. Artık imkansız. Kontrol edilemeyen bir süreç yaşanıyor. Şöyle düşünün: Bu kitap
zaten vardı ve biz şimdi onu keşfediyoruz, bilmediğimiz bir yolda gider gibi.’ ‘Yazar kim
peki?’
‘Biziz. Bütün kaşifler yazar ve mucittir. (Sizin adınıza da konuştum sayılır)” (Griffiths 1998:
29-30).
Rusticello’yu vesile ederek Polo’nun zihninde yeni bir yolculuğa çıkan anlatıcı, böyle parantez
içi konuşmalarla okura da seslenir ve onu hem kendi deneyiminin hem de üst üste binmiş metin
katmanlarının bir parçası yapar. Okur, bu anlatı katmanlarında yürümekle görevlidir.
Bendeniz ve Marco Polo, “Her metin bir alıntılar mozaiği gibi oluşur, her metin kendi içinde
başka bir metnin eritilmesi ve dönüşümüdür”3 (Kristeva’dan akt. Aktulum 2000: 41-44) ifadesi
gereğince, Marco Polo’nun seyahatnamesiyle olduğu kadar, diğer seyahatnamalerle de
metinlerarası bir ilişki kurar. Bu, kurmacanın gerçekliği alaşağı ettiği postmodern anlatılara
uygun olarak zaman ve mekân kaydını aşan, neden-sonuç ilişkisiyle kurgulanan klasik romanın
tamamen dışında bir metin oluşturan romancının parodi veya pastiş gibi tekniklerle yarattığı bir
dönüşümdür (Işıksalan 2007: 427). Bu dönüşüm, roman metni boyunca bilerek bırakılan anlam
boşlukları aracılığıyla gerçekleşir4. Taklide dayalı bu yöntemi benimseyen yazar, belirli bir anlam


3
“… any text is constructed as a mosaic of quotations; any text is the absorption and transformation of
another.” (Kristeva 1980: 66).
4
Romanda yazar-anlatıcının gördüğü rüyanın anlatıldığı XLI. Bölüm bu bakımdan dikkat çekicidir
(Griffiths 1998: 110-112). Rüyasında dünyayı uçsuz bucaksız bir düzlük olarak gören anlatıcı, bunun
üzerinde açılmış deliklerden kutular sarkıtan ihtiyarlara rastlar:
“Konserve kutularında kağıt parçalarına yazılmış mesajlar var. Adamlar önlerindeki delikte bir mesaj bulup
yakalamayı başaracak olurlarsa (onlar bunu başarı sayarlar mı?) ipi makaraya dolayıp (pek akla yakın değil)
kancayı boşaltıyor, kağıdı okumadan kutularına atıyor ve malum pozlarına dönüyorlar. Şüphesiz, mevcut
teori, bizimkinin altında, bizimkiyle aynı özellikleri taşıyan en az bir yüzeyin daha yer almasını
gerektiriyor. Nitekim, elli kadem kadar derinde, oyukları ve balıkçılarıyla başka bir gri düzlük seçiyor
gözlerim. Ötesi meçhul” (Grfftiths 1998: 111).
Aşağıdaki düzlükte bulunanlardan kimisi deliklerden sarkıtılan kutulara erişebilirken kimisi mesajını
iletemez. Farklı zaman dilimlerine ve farklı mekânlara ait bu insanların arasındaki iletişim, roman söz
konusu olduğunda postmodernizmin metinlerarasılık teorisinin bir temsili gibi de okunabilir.

653
Uluslararası Geçmişten Geleceğe İpekyolu Sempozyumu 10-12 Ekim 2022

dünyası yaratmak yerine, daha önce kaleme alınmış metinleri kendi oyununa iliştirir. Bununla
birlikte okuyucuya oyunun varlığını unutturmaz ve asla kendini kurguya kaptırmasına izin
vermez. Bu durum, bölümler arasına yerleştirilen sarı ilan sayfaları, restoran değerlendirmeleri
gibi farklı metinlerle sağlandığı gibi, zindan içinde arkadaşına seyahatini dikte ettiren Marco
Polo’ya televizyon seyrettirerek veya onu telefonda konuşturmak suretiyle de başarılır. Pastiş,
montaj ve taklit aracılığıyla postmodern bir roman kurgulayan yazar, okuru, zaman ve mekân
bakımından tamamen belirsiz bir metnin içinde bırakır. Bunun için de daimî bir dikkatle satırları
okumaya devam eder.
Bendeniz ve Marco Polo söz konusu boşlukların ve suskunlukların fazlasıyla yer aldığı bir
anlatıdır. Polo’nun seyahatnamesine olduğu kadar, Rubrouck ve İbn-i Battuta gibi dönemin başka
seyyahlarına da atıflar yapılan romanda, bir ara, kalemi yazarın elinden alıp kendi kaderine yön
vermeye çalışan Marco Polo devreye girer. O da modern dönem yazarlarından birine, Calvino’ya
atıfta bulunur: “Galiba, Görünmez Kentler’den ve Kesişen Yazgılar Şatosu’ndan -bütün
seyahatlerimin hayali olduğu, anlattığım şehirlerin hepsinin özelliklerine Venedik sınırları içinde
rastlanabileceği iddiasından- fazla etkilendim” (Griffiths 1998: 99).
Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere, Polo’nun seyahati hakkında yüzyıllardır dile getirilen şüphe,
onun kendi zihnini de esir almış gibidir. Sanki Rusticello değil de kendisi bir hayalettir:
“Belki beni seyahate götürmediler, yani Venedik'ten dışarıya adımımı atmadım. Belki bu
meşhur sefer hiç gerçekleşmedi. Belki ilki de gerçekleşmemişti… Belki Kıbrıs’ın, Akka’nın,
Ayas’ın mütereddit doğululuğuyla yetinip huri peşinde koştuk onca zaman. Derken sıkıldık
yahut paralarımız suyunu çekti yahut bir rezalet çıktı, döndük…. Belki içerilere doğru, İran’a
veya Türkistan’a veya Sinkiang’a kadar ilerledik. Belki kaydedilenden de uzağa, Pasifik
üzerinden Japonya’ya, Fiji’ye, California’ya ulaştık… Ya da benim ismimi bile o [Rusticello]
uydurmuştur belki” (Griffiths 1998: 122).
Şüphe ve belirsizlik, roman boyunca okurun yanı başında durur. İkinci kişilik olarak ortaya çıkan
anlatıcının bile, bahsettiği yerleri görmemiş olma ihtimali yüksektir. Belki o da Birmingham’da
gezinirken Kaşgar veya Semerkant’a gittiğini düşlemektedir. O zaman okur, bu zihin
yolculuğundan ne beklemelidir? Buna göre bir hikâyeyi, hayâl ürünü veya gerçek olması değil,
anlatılması, anlatılabilir olması değerli kılar. İyi bir hikâye anlatmak veya iyi bir hikâyenin
peşinden koşmak, büyüsü bozulan dünyayı güzelleştirebilir.
Sonuç
Bir zamanlar dünya ticaretinin kalbinin attığı İpek Yolu, birbirinden farklı kültürleri, toplumları
kaynaştıran bir ticaret ağı olarak, yüzyıllar boyunca önem arz etmiştir. Ülkeler arası alışverişte,
taşınan eşyanın yanında paylaşılan deneyimler de bu ticaret yolunun en önemli getirilerinden biri
olur. Marco Polo ve İbn-i Battuta gibi seyyahlar, zorlu şartlarda gerçekleştirdikleri yolculuklarla
gayri resmî bir dünya tarihinin oluşmasını sağlarlar. Onların eserleri, yüzyılları aşarak günümüz
kültürünü dahi etkisi altında tutar.
Bendeniz ve Marco Polo da bu etkinin bir göstergesi olarak okuyucusunu zihinsel bir yolculuğa
davet eder. Griffiths, kurgu içinde kurgu oluşturarak, postmodern romanın üstkurgu yöntemini
başarılı bir şekilde uygular. Eser, Harikalar Kitabı olarak da bilinen Polo seyahatnamesini,
alternatif bir kurgu dünyasına taşır. Yazar, geçmiş seyahatnameler ve romanlarla kurduğu ilişki
sayesinde, okuru anlatı ormanında bir gezintiye çıkarır. Kurgusal dünyanın labirentlerinde,
çöllerinde ve şehirlerinde dolaştırılan okur, gerçek-kurgu, taklit-asıl ilişkilerini bir romanın
sınırları ve imkânları içerisinde çözmeye çalışır.
Griffiths’in romanı, tarihe mal olmuş Seyyah Marco Polo’yu ve seyahatnamesini, yüzyıllar içinde
haklarında oluşmuş dedikodular, efsaneler ve inanışlar çerçevesinde bir yeniden görme ve okuma
denemesidir. Romanın sonunda orijinal seyahatnameyi tekrar okumaya başlayan anlatıcı, bu
eserin, okuruna her seferinde yeni dünyaların kapısını aralayacak, tükenmez bir kaynak olduğunu
da vurgulamış olur.

654
Uluslararası Geçmişten Geleceğe İpekyolu Sempozyumu 10-12 Ekim 2022

Kaynakça
AKTULUM, K. (2000). Metinlerarası İlişkiler. Ankara: Öteki.
BOZKURT, N. (2000). “İpek Yolu”. TDV İslam Ansiklopedisi, 22, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. 369-
373.
DELİBALTA, Y. (2021). “Moğollarda İstihbarat Faaliyetleri”. Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, 25: 788-
800.
FRANKOPAN, P. (2018). İpek Yolu: Alternatif Dünya Tarihi (Çev. Mengü Ülmen). İstanbul: Pegasus.
GAUNT, S. (2013). Marco Polo’s Le Devisement du Monde: Narrative Voice, Language and Diversity
(Gallica V. 31). Cambridge: Boydell & Brewer.
GRİFFİTHS, P. (1998). Bendeniz ve Marco Polo (Çev. Güzin Özkan). İstanbul: Ayrıntı.
IŞIKSALAN, N. (2007). “Postmodern Öğreti ve Postmodern Roman Çözümlemesi/Yöntem İçerik ve
Bilgisi”. Anadolu Üniveristesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(2): 419-466.
JACKSON, P. (1998). “Marco Polo and His ‘Travels’”. Bulletin of the School of Oriental and African
Studies, University of London, 61(1): 82–101. Erişim adresi: http://www.jstor.org/stable/3107293.
KRİSTEVA, J. (1980). Desire in Language: A Semiotic Approach to Literature and Art. (Ed. LEON S.
Roudiez, Transl. Thomas Gora, Alice Jardine and Leon S. Roudiez). New York: Columbia
University.
LİU, X. (2010). The Silk Road in World History. New York: Oxford University.
POLO, M. (2019). Dünyanın Hikâye Edilişi: Harikalar Kitabı (Çev. Işık Ergüden- Z. Zühre İlkgelen).
İstanbul: Ötüken.
ŞAKİROĞLU, M. H. (2003). “Marco Polo”. TDV İslam Ansiklopedisi, 28, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı,
41-43.
YERASİMOS, S. (2019). “Giriş”. Dünyanın Hikâye Edilişi: Harikalar Kitabı (Çev. Işık Ergüden- Z. Zühre
İlkgelen). İstanbul: Ötüken, 11-33.

655

You might also like