Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 14

Biyosemiyotik Projesi: Doğanın İçinde

Kültürü Konumlandırma Girişimi


Metin Demir

G iriş: Biyosemiyotik ve Vaat Ettikleri


Pozitivizmin ve uzmanlaşmanın yükselişi
ile birlikte, bilimlerde önemli ilerlemeler kayde-
değinmekle işe başlayalım.
Türkçede ‘göstergeler bilimi’ şeklinde kar-
şılayabileceğimiz ‘semiyotik’, kültürün ürettiği
dilmiş ve departmanlar halindeki bilimler kendi göstergeleri kendine konu edinir. Fakat zihnî
içlerinde muzzam derecede gelişmiştir. Fakat 20. fenomenler hayvanlarda da mevcut olduğu için,
yüzyılın sonlarında, tek tek bilimlerin kendi içle- zihnin ürettiği göstergeler insan türünün sahip
rinde gelişmiş olmalarının birçok sorunu açıkla- olduğu kültürel alanla sınırlı tutulamaz. Biyo-
mada yetersiz kaldığı fark edilmiş, daha bütün- semiyotik ise, öncelikle hayvanlarda semiyotik
cül çalışmalar adına disiplinler arası çalışmalara fenomenleri incelemekle işe başlamış, ardından
yönelinmiştir. Özellikle, doğa bilimleri ve sosyal zaman içinde bu yaşayan tüm canlılara teşmil
bilimlerin kopukluğunu gidermek ve dünyaya edilmiştir. Hatta genetik kodların keşfedilmesi-
dair daha bütünlüklü bir resim çıkarmak adına nin ardından, tek tek hücrelerin de semiyotik bir
karşılıklı etkileşimlere girilmiş, yeni bütüncül yapıya sahip olduğunun anlaşılması, yaşayan tüm
paradigmalar geliştirilmeye çalışılmıştır. Yüzyı- canlıların semiyotik yapılar olduğu fikrine zemin
lın sonunda, bir yandan bütüncül açıklamaların hazırlamıştır.
eksikliğini idrak ederken, bir yandan da bütüncül Biyosemiyotiğin amacı da, yaşayan sistemler
bir açıklamadan mahrum oluşumuzun sıkıntısını içerisindeki bu semiyotik süreçleri incelemektir.1
çekmekteyiz. Tanımanın, hafızanın, kategorileştirmenin, taklit
Bu doğrultuda, son yüzyılda ortaya çıkan ve etmenin, öğrenmenin, iletişim kurmanın biyolo-
ülkemizde pek dikkat çekmemiş olan ‘biyosemi- jisi biyosemiyotiğin ilgi alanına girer ve yorum-
yotik yaklaşım’, sosyal bilimler ile doğa bilimle- lama, semiosis (gösterge ilişkileri), gösterge ve
rini bir arada düşünmeye imkân sağlayacak bir anlamlandırma tipleri gibi kavram ve araçların
zemin hazırlamaktadır. Bu çalışmada, biyosemi- uygulamalı analizleri biyosemiyotik tarafından
yotiğin ne demek olduğunu, sağladığı imkânları bu alanlara uyarlanır.
ve kısa bir tarihçesini sunmaya çalışacağım. Fakat Kısaca biyosemiyotik, canlı sistemler içindeki
önce ‘semiyotik’ ve ‘biyosemiyotik’ kavramlarına göstergeler bilimi olarak tanımlanabilir. Semiyo-

24 hayatsağlık
tik biyolojinin temel prensibi ve alâmetifarikası insan kaynaklı üretimlerin bu tekil gösterge-yo-
yaşayan sistemlerin mekanik cisimler olmaktan rumlama dairesinin içersindeki bir parça olduğu-
ziyade, mesajlar ve metinler olarak anlaşılmasın- nu iddia eder.
dadır. Göstergeleri veya sembolleri her zaman Biyosemiyotiğe göre iletişim kurma ve konuş-
tam anlamıyla kültürel olarak görmeyi verili bir ma sadece insan türüne has değildir, tek hücre-
gerçeklik kabul ettiği için semiyotik, beşeri bilim- lilerden tüm evrene kadar, kendi kendini idame
lerin sınırları içerisinde kaldığı halde biyosemi- ettirme kabiliyeti olan her canlı iletişim yetisine
yotik, Umberto Eco’nun formüle ettiği gibi, insan sahiptir. Biyosemiyotik çerçeve içerisinde, do-
ile evrende bulunan diğer canlılar arasındaki ‘se- ğadaki semiyotik eylemin baş aktörleri nesneler,
miyotik eşiği’ aşmaktadır. Yani, semiyosis insana yorumlayıcılar ve göstergelerdir. Evrende her yer
has bir sınır değil, yaşamın her alanında mevcut işaretler ve işaretleşme süreçleri ile doludur; di-
bir varoluş durumudur. Bu açıdan bakıldığında, ğer bir deyişle, semiosis hayatın her yerindedir.
aslında yaşam ve semiosis birlikte var olan şeyler Sebeok’un ifade ettiği gibi, semiyosfer ile biyos-
olarak görülebilir. Kalevi Kull’un iddia ettiği gibi, fer birlikte varolurlar.3
göstergebilim ve yaşam bilimi (life science) bir- Hayattaki temel figür insan değil, hatta hüc-
likte var olurlar; semiyotik biyolojidir ve biyoloji reler ya da moleküller bile değil, fakat gösterge-
semiyotiktir.2 lerdir. Batı düşüncesinin, insanı diğer canlılardan
Dolayısıyla biyosemiyotik doktrin, insanlar- üstün kılan şeyin, konuşma yetisi olduğunu var-
daki bilinçli olmayan (non-conscious) göster- saydığı göz önüne alındığında, biyosemiyotiğin
geler ve kasti olmayan (non-intentional) gös- bu iddianın temelini sarstığı görülmektedir.
tergelerle birlikte, hayvanlardaki göstergelerin Doğa-kültür karşıtlığını aşabilme imkânı sun-
de varlığını kabul eder ve bunları çözümlemeye ması, biyosemiyotiğe büyük bir önem kazandır-
çalışır. Bu noktadan hareket eden biyosemiyotik, maktadır. Bu özelliği ile o, doğa bilimlerinin ve
hayvanlar içinde ve türler arasındaki biyolojik sü- felsefesinin sınırlarını genişleterek, klasik düşün-
reçlerin anlaşılması için, diğer doğal bilimlerinin me yollarımızı ve ahlaki yaklaşımlarımızın temel-
klasik kavramsal şemalarının yeterli olmadığını lerini yeniden düşünmeye zorlamaktadır. Ayrıca,
ve aşılması gerektiğini savunur. pozitif bilimler ile sosyal bilimler arasındaki kla-
Böylesine başkaldıran, yeni bir imkân müje- sik yarığın kapanması için yeni bir köprü olduğu
delen bir yaklaşım olarak biyosemiyotik, birçok fikrini müjdelemektedir.
sebepten dolayı özel bir ilgiyi hak etmektedir. Biyosemiyotik, dünyanın her yanında an-
Öncelikle, biyosemiyotik, batı düşüncesini de- lamlılıklar bulma çabasıyla, mekanik ve anlam-
rinden etkilemiş olan zihin-beden ikileminin bağımsız bilimleri sorgulamaktadır. Bu açıdan
zemini sarsmaktadır. Zihne beden üzerinde ön- bakıldığında, tüm yaşayan canlılar yorumlayıcı
celik veren ve insanı evrende ayrıcalıklı bir konu- birimler olarak görünmekte ve sübjektif tecrübe-
ma yerleştiren insan-merkezci (anthropocentric) ye sahip böyle varlıklarla dolu bir evren için yeni
yaklaşım evrenin parçalı anlaşılmasına yol açmış, bir ahlaki yaklaşımı gerektirmektedir.
bilgi üretme tarzlarımızı sakatlamış ve dahi çağ- Biyosemiyotik teoriler genel olarak Uexküll
daş çevresel tahribata sebebiyet veren bir anlayı- biyolojisini ve Pierce’in semiyotik şemasını esas
şa zemin hazırlamıştır. almaktadır. Bu yüzden, önce kısa bir semiyotik
İnsan-merkezci yaklaşımı sarsan biyosemi- tarihi ve Pierce’in semiyotik sistemi ile başlamak
yotik, doğa ve insan kavramımızın mahiyetini ye- uygun olabilir. Ardından Uexküll’ün temel id-
niden şekillendirebilir ve bu sayede tüm kültürel diaları ve ‘Umwelt’ kavramını inceleyeceğim ve
bilimlerin ve pozitif bilimlerin ön kabullerinin Sebeok’un biyosemiyotiği bir meta-bilim olarak
değişmesine imkân sağlayabilir. Biyosemiyotik, kurumsallaştırma çabalarını ele alacak, son ola-
insanoğlunun özel, fakat üstün olmayan bir gös- rak biyosemiyotik alan içerisinde güncel çalışma-
terge dairesinde yaşadığını ve kültür dâhil tüm lara değineceğim.

hayatsağlık 25
Kısa Semiyotik Tarihi ve C. S. Pierce risi şerh edilerek Aristoteles’in Organon’ unda ki
John Deely’e göre, orijinal ve tematik anla- ifadelerle (özellikle Peri Hermenies/Yorum Üze-
mını Antik Yunan’da bulmuş, sistematik haline rine kısmı) birleştirmiştir. Boethius tarafından
Latin dünyasında kavuşmuş olan ‘semiyotik’ kav- Batıya kazandırılan bu eser Agustine’in bütüncül
ramı Grekçe ‘seme’ yani işaret veya semptom ile Doctrine Signorum teorisinin etkisini artırmıştır.
‘semeioun’ yani bir işareti yorumlamak kelimesin- Sonraki Augustinci çalışmalarda ilgi dış gös-
den gelmektedir. Fakat yine de Yunanlılar tara- tergelerden ve lafzî ifadelerden uzaklaşarak içsel
fından bu kelime daha çok tıbbı bir terim olarak, bilincin göstergelerini (verbum mentis) aramaya
kabaca modern anlamdaki ‘semptom’ kavramına yönelmiştir. Özellikle 11. ve 12. yüzyıllarda Aziz
benzer bir şekilde anlaşılmıştır.4 Anselmus ve Peter Abelardus, Augustine’in gös-
‘Gösterge’nin (sign) başka bir şeye işaret etme terge teorisine katkılarda bulunmuş ve geliştir-
(referent) anlamında kullanılışı ise ilk kez Aris- mişlerdir.
toteles de görülür. Yorum Üzerine adlı kitabında Genel olarak Batıda Ortaçağ semiyotiğinin
şöyle der Aristoteles: ‘Lâfzî sözler zihni tecrübe- genel temaları, Hristiyan pansemiyotik evren
nin sembolleridir ve yazılı sözler, lâfzî sözlerin anlayışı, realizm-nominalizm tartışması ve işaret
sembolleridir.. ayrıca tecrübemizi oluşturan şey- etme modlarıydı. Ayrıca göstergelerin topolojisi
ler bizim imajlarımızdır’.5 ve temsil teorisi de Ortaçağ semiyotiğinin ko-
Aristoteles gösterge kavramını literatüre sok- nuları arasındaydı.7 Semiyotik konular Trivium
muştur, fakat daha kapsamlı bir gösterge teorisi (yani gramer, retorik ve mantık) içerisinde araş-
Stoikler tafından geliştirilmiştir. Stoikler göster- tırılırdı ve özellikle mantık ilmi gösterge kavra-
genin gösteren, gösterilen (yahut anlam) ve dış mının öneminin kavranmasında önemli bir yere
dünyadaki obje olmak üzre üç elementi bir araya sahip olmuştur.8
getirdiğini öne sürmüşlerdir. 13. yüzyılda detaylı bir gösterge teorisi de, pis-
Geniş çaplı bir şekilde gösterge teorisini Ba- kopos Robert Kilwardby ve Roger Bacon’ın çalış-
tıda ilk ele alan ve göstergeleri inceleyip bir işa- malarında ortaya çıktı. Kilwardby, Augustine’in
retler teorisi geliştiren kişi Hippo’lu Agustine’dir ifadesini daha güçlü ya da semiyotik zihniyete
(354-430). İlk kez Augustine bir genel gösterge daha uygun olacak bir şekilde şöyle değiştirmiş-
bilimi ya da doktrini önermiştir. Göstergeyi ve tir: Tüm bilimler, göstergeler ya da gösterilen
gösterge ilişkilerini tanımladığı için ilk gerçek şeyler üzerinedir. Bu cümle ile, birden çok gös-
kurucu olarak kabul edilir. De Doctrina Christia- tergeler biliminin mümkün olduğunu göster-
na (Hristiyanlık Doktrini Üzerine) adlı eserinde, miştir. Kilwardby’e göre, rasyonel bilim (scientia
‘bir göstergede kendisini duyulara sunan bir şey rationalis) ya da göstergeler biliminin mevzusu,
ve bir de zihne iletilen bir şey vardır’ diye yazar.4 doğadaki göstergeler, ahlaki göstergeler (signa
Augustin’e göre iki tip gösterge vardır: ‘Signa Na- moralia) ve dilsel göstergelerdir.
turalia’ (doğadaki göstergeler) ve ‘Signa Data’ Roger Bacon ise, muhtemelen ortaçağın en
(verili yahut uzlaşımsal göstergeler). İkinci tip önemli gösterge teorisini üretmişti. İşaretler Üze-
göstergelerle Augustine, yaşayan varlıkların bir- rine (De Signis) ve Teoloji Çalışmaları Hülasası
birlerine hislerini ve düşüncelerini bildirmek için (Compendium Studii Theologiae) adlı eserlerinde
karşılıklı kullandığı göstergeleri kasteder; yani gelişmiş bir dilsel gösterge teorisi üzerinden an-
bunlar ontolojik değil fonksiyonel olarak tanım- lamlandırma teorisi geliştirmiştir. Bacon daha
lanır. ‘Gösterge bir şeyi işaret etmesi için kulla- önceki gösterge topolojini yeniden ele alarak, bir
nılan bir şeydir’ der.6 Bu ifadeler gösterge ilişki- araya getirerek ve değiştirerek detaylı bir gösterge
lerini kendi başına ele aldığı kayıtlara geçmiş ilk sınıflaması oluşturmuştur. Fakat o, bir araç olarak
çalışmadır ve 13. yüzyıla değin Batıda temel teori göstergelerin topolojisini çıkarmaktan ziyade işa-
olmayı sürdürmüştür. ret etme biçimleri üzerinde durmuştur.
Ortaçağ boyunca Augustine’in gösterge teo- Nominalizm ve realizm tartışmarıyla birlikte,

26 hayatsağlık
gösterge kavramı 14. yüzyılda merkezi bir kavram konusuna ayrılmıştır. Ona göre, düşüncelerimi-
haline gelmiştir. Okhamlı William, sık sık göster- zin göstergelerini bulmak elzem bir bilimdir.10
ge kavramından bahsetmiş ve küllîler sorununu Her ne kadar semiyotik tarihinin kökeni
yeniden formüle etmeye imkan verecek şekilde klasik Yunan dönemine kadar götürülebilse ve
mantikî temel kavramları semiyolojik olarak ye- gelişimi Ortaçağlar boyunca izlenebilir olsa da,
niden tanımlamaya girişmiştir. Zihnî gösterge disiplin olarak modern semiyotik bir 19. yüzyıl-
(verba mentis), Okham’ın semantik mantığının da karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde birbirle-
odağındaydı. rinden bağımsız olarak Charles Sanders Pierce
Rönesans dönemi semiyotik tarihi yazımının (1839-1914) ve Ferdinand de Saussure (1857-
merkezi figürü İberyalı filozof John Poinsot’tu. 1913) semiyolojiyi geliştirmiştir. Bu ikisi iki te-
Poinsot ilk kez Treatise on Signs (1632) (Göster- mel semiyotik paradigmadır.11
geler Üzerine İncelemeler) adlı kitabında siste- İlki Saussure’ün semiyolojisi ve Fransız yapı-
matik olarak semiyotiğin konusunun bütünlüğü- salcılığıdır. Genel Dilbilim Dersleri’nde Saussure,
nü ve mümkün bir inceleme alanı olduğunu gös- dilsel göstergeyi, bir kavram (gösterilen) ve lafzî
termiştir. Realistleri de nominalistleri de takip et- imajın (gösteren) bir terkibi olarak yeniden ta-
memiş ve bir göstergenin dış dünyada bir obje ya nımlar. Ona göre, gösterge bir obje ve bir sözü
da içsel bir temsil olarak bir işareti göstermek için birleştirmez; aksine o bir ses birimi (gösteren)
varolduğunu iddia etmiştir. Poinsot‘un gösterge ile bir zihnî kavram (gösterilen) arasındaki zihnî
anlayışı özünde üçlü bir ilişkidir; yani z için y ola- bir ilişkidir ve bir kağıdın iki yüzü gibi ayrılmaz
rak x. Bu demektir ki, gösterge bir düşünce veya bir şekilde bağlı olan bu ikisinin birliği göstergeyi
gerçek varlık değil, fakat işaret etme aracıdır.9 meydana getirir.12
Cogito merkezli Kartezyen düşüncenin 17. Saussure’e göre, ‘gösteren’ ve ‘gösterilen’ ara-
yüzyılda sahneye çıkışı ile birlikte, zihin üstünlük sında hiçbir doğal ve mantıksal ilişki yoktur ve bu
kazanmıştır. Descartes, hayvanların dilden yok- ikisinin ilişkisi keyfi yahut uzlaşımsaldır. ‘Çiçek’
sun oldukları için akıldan da yoksun olduklarını objesi ile ‘ç-i-ç-e-k’ harfleri arasında hiçbir zorun-
öne sürer.7 Ona göre, içsel fikirler, apaçık ve tüm lu bağ yoktur. Bu harflerin ona atfedilmesi tama-
insanlar için anlaşılabilirdir. Bu nedenle hiçbir men toplumsal uzlaşıya dayanır ve harflerin tek
dile, göstergeye, referansa ihtiyaç duymazlar. Bu özelliği o şeyi yapı içerisindeki diğer şeylerden
dönemden itibaren ana ilgi tüm insanlar için or- ayırmaktır. Saussure ayrıca, dil yetisini ‘langue’
tak bir dil icat etmeye yönelmiştir. Rasyonlist dü- (dilin genel yapısı) ve ‘parole’ (söz, dilin bireysel
şünürler, özellikle Port Royal Ekolü, Aklın Genel kullanımı) şeklinde ikiye ayırmaktadır.
Grameri (Grammaire Générale et Raisonnée) pro- Saussure’nin sisteminde herşey göstergedir
jesi bağlamında ikili zihinsel göstergeler üzerine veya herşey gösterge olarak ele alınabilir. Göster-
dayanan, rasyonalist bir semiyotik geliştirmişler- ge alanı dışında hiçbir şey yoktur. Semiyolojinin
dir. Yine aynı zamanlarda, Leibniz, göstergelerin toplum içerisindeki tüm göstergelerin bilimi ve
doğası üzerine düşünmüş ve evrensel bir felsefî dilbilimin de bu genel semiyoloji biliminin bir
dil oluşturma projesine girişmiştir. parçası olması gerektiğini öne sürmüştür. Ona
Semiyotik tarihinde belkide en önemli figür, göre semiyoloji tüm sosyal fenomenlere uygula-
İngiliz emprisizminin kurucusu John Locke‘tur. nabilecek küllî bir disiplindir.12
Nominalist fikirlere dayananan Locke, semiyo- Yine bu bağlamda semiyotiği bütüncül bir di-
tik (semeiotike) kelimesini bilimlerin üç dalından siplin olarak telakki eden Charles Sanders Pierce;
biri olarak kullanan ilk moderndir. İnsanın Anla- Sebeok, Hoffmeyer ve Barbieri gibi birçok biyo-
ma Yetisi Üzerine Bir Deneme adlı kitabının 21. semiyotikçiyi etkilemiş olan bir figürdür. Biyose-
bölümünde bilimleri Physica, Practica, ve Semeio- miyotiğin aslında Pierce’ci semiyotik üzerine inşa
tike diye üçe ayırır. Üçüncü bölüm olan Semeioti- edildiğini söylemek mümkündür.
ke ya da göstergeler doktrini, göstergelerin doğası Kimyacı, astronom, matematikçi, mantıkçı

hayatsağlık 27
Charles S. Pierce, tarihi geleneğe derin nüfuzu ile tanınmaya zorlar. Biz ‘kendinde şeyler’le doğru-
gösterge ilişkilerine dair ileri seviye bir mantık te- dan ilişkiye geçebiliriz, fakat bilme edimimiz ta-
orisi geliştirmiş ve bu kompleks teori neredeyse mamen görecelidir. Sadece gerçekliğin kendisini
gösterge teorisinin tüm problemlerini ve konu- bize sunduğu kısmı bilgi sağlayabilir. Fakat yine
larını içine almıştır. Ayrıca Pierce’ın semiyotiği de Pierce, gerçekliğin doğru bir şekilde temsil
Saussure’ün semiolojisine göre çok daha esnek edildiğine inanır. İnsanoğlu gerçekliğe gösterge-
olduğu için biyosemiyotikçilerin amaçlarına ler yolu ile nüfuz eder ve kendisi de bir gösterge
daha uygundur. olduğu için kendi kendine erişimi, tıpkı dış dün-
Pierce’a göre, bir gösterge, birisi için, bir şeyin yaya ulaşımı gibi aslında bir semiyotik ilişkiler
yerini belli bir açıdan ve belli bir ölçüde tutan bir meselesidir. Böylece dış dünyanın nesnel bilgisi
şeydir. O birine bir göndergedir; yani o kişinin ve iç dünyanın öznel bilgisi tek bir semiyotik pa-
zihninde eşit bir işaret yahut daha gelişmiş bir radigma içerisinde incelenebilir.
gösterge yaratan birşey. Bu yaratılan şeye ilk gös- Pierce’a göre, semiyotik ilişkiler üç üçleme
tergenin ‘yorumcusu’ (intepretant) diyor. Bunun (trichotomies) şeklinde düşünülmelidir. Bu üç-
objesi ise, bir şeyin yerini tutan göstergedir.13 lemeler Tablo 1’de görüldüğü gibi şematize edi-
O halde anlamlandırma biribiri ile ilişkili üç lebilir.
adet kavramdan oluşur: Obje, gösterge ve yo- Bu üçlemenin ilki olan Birincilik alanında va-
rumcu. Fakat bu üçlü arasında bir teselsül ilişkisi roluş, basitçe kendinde varoluştur: Bir şeye gön-
vardır. Yorumcu sonraki aşamada bir gösterge deride bulunmaz hiç bir şeyin ardında değildir.
olarak ele alınabilir ve bu da yeni bir yorumcu- Öznel birincil tecrübeler alanıdır ve doğrudan
ya dönüşür, ardından bunlar da yeni bir gösterge tecrübe edilir. İkincilik alanı, nesnenin yorum-
olur ve böyle devam eder. Bu sonsuz yorumcu te- cuya etkisidir. Üçüncülük alanı ise, şeylerin ve
selsülü bir başlangıç noktası belirlememize veya bireylerin birbirleriyle ilişkiye geçtikleri ve anlaş-
bir objeye dayanmamızı engeller.14 tıkları dilsel olarak ifade edilebilen alandır.15
Pierce kendi radikal semiyotik teorisinde, Pierceçı biyosemiyotik, bilinci, birincilik ala-
hem rasyonalizmin dualizmine hem de birçok nında gerçekliğin bir parçası olarak görür; diğer
empirik bilimin materyalist monizmine karşı, bir deyişle bu alanı bilincin fenomenal tecrübesi
realizm ve idealizmi kendi objektif idealizmi içe- oluşturur. Birinciliğin, ikincilik alanındaki ger-
risinde birleştirerek felsefî bir alternatif geliştirir. çekliğin maddi yönü ile varoluşu veya maddenin
Ona göre gerçeklik, sadece zihnî bir yaratım ol- içsel yönünün canlılarda bilinç ve tecrübe olarak
maktan ziyade, kendisini bir şey olarak bilinçte kendini tezahür ettirişi ikincilik alanına tekabül

Göstergelerin kendi ilişkilerine Göstergenin objesi ile olan Göstergenin yorumcusu ile olan
göre ilişkisine göre ilişkisine göre

CÜMLE BİRİMİ
NİTEL GÖSTERGE İKON (Rheme)
BİRİNCİLİK (Quali-sign) (İcon) Doğru veya yanlış olmayan,
(FIRSTNESS) Bir Nitelik Benzerlik ilişkisi herhangi bir mümkün objeyi
Örn. Kırmızı hissi Örn. Fotoğraf gösteren gösterge
Örn. Açan güller

TEKİL GÖSTERGE BELİRTİ ÖNERME


İKİNCİLİK (Sin-sign) (Index) (Dicent)
(SECONDNESS) Bir tekil olay ya da hadise Fiziksel bir ilişki Bilgi, veren göstergelerdir
Örn. Bir ev Örn. Ateş-duman Örn. Ev yeşildir

KURALGÖSTERGE SEMBOL ARGUMAN


ÜÇÜNCÜLÜK (Legi-sign) (Symbol) (Argument)
(THIRDNESS) Uzlaşımsal gösterge Nedensiz ve uzlaşımsal gösterge Bir yasanın göstergesidir
Tablo-1: Örn. genel bir isim Örn. Dilsel gösterge Örn. Güneş doğudan doğar
Semiyotik ilişkiler

28 hayatsağlık
eder. Nihayet bilinç sahibi sosyal hayvan olarak di. Tartu Üniversitesi’nde zooloji eğitimi gören
insanda dilsel genel ifadeler şeklinde ortaya çıkan Uexkull, çalışmalarına Baltık Denizi’ndeki de-
göstergeler üçüncülük alanı oluşturur.2 Böylece, niz omurgasızları faunasını çalışarak devam etti.
‘Üçlemeli’ (Triadic) semiyotik, nesnel ile özneli, Okuduğu dönemde Tartu’nun biyoloji depart-
madde ve zihni üçlü kategorilerinde süreklilik manı akademik camiada kendisinden söz ettiren
içerisinde biraraya getirerek geleneksel ikili epis- bir konumdaydı ve Avrupa biyolojisini etkileyen
temolojik yaklaşımın prangalarını kırmaktadır. hem Darwinci hemde von Baerci biyologları içe-
Pierce felsefesinde bir diğer önemli ontolo- risinde barındırıyordu.
jik inanç, şans ve kaosun birincilik alanının te- Mezuniyetinden sonra Uexküll, Hildeberg
mel karakteristiği olduğunu söyleyen ilke olan Üniversitesi Fizyoloji Enstitüsü’nde, ‘enzim’ kav-
‘Thysism’dir. Bu ilke zihnin doğada alışkanlıklar ramını ihdas eden Wilhelm Kuhne’nin önderli-
edinme kapasitesine sahip olduğunu iddia eden ğindeki bir grup ile çalışmaya başladı. Masküler
evrimci teoriye eşlik etmektedir.2 Kaos ve şans, fizyoloji alanındaki çalışmalarından ötürü kendi-
birincilik alanında görülür ve alışkanlıklar oluş- sine Hildeberg Üniversitesi tarafından fahri dok-
turma ve evrimleşme bu imkâna dayanır. tora ünvanı verildi.
Bireysel düzen yahut yasalılık, potansiyel ni-
teliklerle dolu ve bireysel olarak ortaya konan bir
şey olarak İkincilik alanında görülür. Üçüncülük
alanına ise, dinamik objeler ve göstergeler içeri-
sindeki genel bilgiler girer. Üçlü gösterge sistemi,
birinci kişi tecrübesi ile nesnel bilgiyi semiyotik
kategorilerde bir araya getirir.11
Bununla birlikte diğer semiyotik paradigma-
lardan farklı olarak, Pierceci semiyotik sadece
bilinçli iletişim göstergeleri ile ilgilenmez; semp-
tomlar, cansız doğadaki modeller gibi bilinçli
olmayan göstergeleri de içine alır. Pierce semi-
yotiği sistematik olarak, bedenin ve doğanın bi-
linçli olmayan (non-intentional) göstergeleriyle
ilgilenen tek semyotiktir ve vücuttaki istemsiz
örüntüler (aksama, su çiçeği gibi) veya doğadaki
farklılıklar (bir kasırganın izi) gibi şeyleri de gös- Jakob von Uexküll
terge olarak kabul eder. Bu bilinçsiz göstergelerin (1864 - 1944)
kullanımı biyosemiyotik açısından önemli bir Eski bir akvaryumda çalışmalarına başlayan
kaynak olmuştur. Uexküll, nihayetinde Institut für Umweltforschung
Semiyotik geleneği kısaca özetledikten sonra, (Çevre-Araştırmaları Enstitüsü) yöneticisi oldu
biyosemiyotiğin temeli olan Uexküll’ün teorileri- ve 1940’a kadar bu görevi sürdürdü. Ömrünün
ne ve ‘Umwelt’ kavramına geçebiliriz. son dönemlerini Capri adasında geçiren Uexküll,
Biyosemiyotiğin Babası: Jakob von Uexküll 1944’te bu adada hayata gözlerini yumdu.16
Biyosemiyotik literatür içerisinde Uexküll, bi- Biyolog Jakob von Uexküll tüm hayatını hay-
yosemiyotiğin kurucu babası olarak kabul edilir vanlar üzerinde çalışmaya vakfetti. Öncelikle bir
ve onun ‘Umwelt’ kavramı bu literatürde merkezi zoolog olarak işe başladı, ardından masküler nöro-
bir kavram olmuştur. fizyolojide öncü çalışmalar yaptı. Bu çalışmaların
Jacob Johann von Uexküll, 8 Kasım 1864’te sonunda, genelde canlı organizmalarda ‘negatif
Estonya Keblas’ta eğitimli aristokratik Baltik- geri bildirim mekanizması’ denilen, ‘Uexküll nö-
German bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gel- romasküler regülasyon yasası’nı ortaya koydu.4

hayatsağlık 29
Kimi kaynaklarda Uexküll vitalist, anti-ev- ramı çalışmalarının odağını oluşturur. Bu neden-
rimci veya mistik olarak algılanmıştır. Fakat ede- le Uexküll’ün tüm çalışmaları temelde Umwelt-
biyattan17, mimariye18, dilbilimden19, felsefeye, forschung (Umwelt Araştırmaları) olarak adlan-
antropolojiden, psikolojiye kadar bir çok farklı dırılabilir.
sanat ve bilim dalındaki uzmanlar onun iddia- Umwelt teorisini örneklendirmek için, Uex-
larının önemini kabul etmişlerdir. Hatta son za- küll çayırdaki bir bitki sapına farklı türlerin zavi-
manlarda bazı çalışmalar Uexküll’ü sibernetik ve yesinden bakmanın nasıl bir şey olduğunu anla-
yapay zekâ çalışmalarının öncüsü sayıyorlar.20 tır. Çiçek toplamaya çalışan küçük bir kız bu bitki
Felsefede Herman Keyserling, Ernst Cassi- sapını sadece dekoratif bir şey olarak görür. Bitki
rer, Ortega y Gasset, Martin Heidegger, Hans sapının sadece renkli bir çiçekcik olması yeterli-
G. Gadamer, Giorgio Agamben, Gilles Deleuze dir ve belki de toplayabilmek için kolayca alınabi-
ve Marleu Ponty; edebiyatta Rainer M. Rilke, lir olması önemlidir. Bir karınca, bu sapta çiçek-
Thomas Mann, Gottfried Benn ve Raoul Haus- ciğin yapraklarına ulaşıp ordan besin elde etmek
mann; tıpta Thure von Uexküll; ekolojide Arne için düz ideal bir yol görür. Bir tükürük böceği,
Naess ve semiyotikte Thomas Sebeok’u ve diğer bu sapta delebileceği ve kendi köpükle kaplı yu-
birçok çağdaş önemli figürün ondan etkilendiği vasına lazım olan materyale ulaşabileceği bir yol
söylenebilir.16 görür. Son olarak bir inek, onu çiğneyebileceği
Uexküll’ün çağdaş ününün en önemli kaynağı tadı ve hazmı güzel bir şey olarak düşünür. Bizim
ise, semiyotik biyoloji dünyaya tanıtan Sebeok’un Umweltimiz için güzel bir çiçeği ayakta tutan bir
kitabı The Sign and Its Masters (Gösterge ve Üs- şey olan çiçek sapı, çayır tükürük böceği için içi
tadları) adlı eserini biyolog Jacob von Uexküll’e sıvı dolu bir pipet olurken, aynı çiçek sapı karınca
adaması ve bu kitapta ondan bahsetmesidir. için yukarı çıkılacak düz bir yol ve inek için gü-
Uexküll’ün düşüncelerini anlamak için önce- zel bir yemeğin lezzetli bir lokması haline gelir.
likle onun fizyoloji ve biyoloji ayrımından yola Dört farklı Umwelt aslında bir çiçek sapındaki
çıkabiliriz. Ona göre fizyoloji, organik sistemler belli bir plana (Bauplan) tabidir. Dört farklı dün-
hakkındaki bilgiyi kendi deneysel metodlarının ya ayrı ayrı bölünse de, belirli bir plan çevresinde
yardımıyla nedensellik bağlamında organize et- sayısız yeni planlarla birleşerek uyumlu bir bütün
melidir ve biyolojiye veri sağlamalıdır. Fizyoloji- oluşturur. Organik ve inorganik nesnelerin her
den farklı olarak biyoloji ise, bilimsel metodları bir parçası, bir hayvan öznenin yaşam sürecinde
kullanarak fakat onun ötesine geçip, canlıların anlam taşıyıcı olarak rol oynamak suretiyle be-
kendi kompleks ekolojik çevrelerine aktif bir şe- lirerek, bir büyük senfoninin parçası olurlar. Bir
kilde uyum sağlamalarına yarayan amaçsal yete- senfonide notaların ve her aletin farklı ses ve yere
neklerini, nedensellik bağlamında keşfetmelidir. sahip olması, her birinin belli bir açıdan öneme
Öyleyse biyoloji, organizmaların interaktif birli- haiz olması ve her birinin bir şekilde bütünlüğe
ğini ve etraflarındaki dünyayı nasıl duyumladık- eşlik etmesine benzer şekilde, her Umwelt’te
larını yakalamak için bütünsel olanla ilgilenme- hayat senfonisinin bir parçasıdır. Birbirine denk
lidir.21 düşen iki Umwelt’e Uexküll ‘Kontürpart’ (Kon-
Kökleri ‘anlam’ kavramına dayanan teorik bir trapunkt) der. Yani harmonik olarak birbirine ba-
biyoloji geliştirmek için, Uexküll tüm çalışmala- ğımlı iki farklı nota konturlarında ve ritmlerinde
rını canlı organizmaların kendi çevrelerini öznel farklı olsa da, uyumlu bir bütün oluşturmasına
olarak nasıl algıladıkları ve bu algıların onların benzer şekilde, apayrı Umwelt’ler de doğa senfo-
davranışlarını nasıl belirlediği sorununa adamış- nisinde birbiriyle içiçe girerek bütünlük oluştu-
tır. Umwelt und Innerwelt der Tiere (1909) (Hay- rurlar.22
vanların İç ve Dış Ortamı) adlı çalışmasında, bir Barbieri de, Umwelt ile ilgili mekân algısına
organizmanın öznelleşmiş ve anlamlı dünyası iç dair güzel bir örnek verir. Biz içinde yaşadığımız
dünyasını belirtmek için kullandığı Umwelt kav- dünyayı üç boyutlu olarak algılarız, fakat bu bi-

30 hayatsağlık
zim iç kulağımızdaki yarım daire kanalları saye- süreç kapalı devre karşılıklı bir etkileşimdir. Or-
sindedir. Aynı gerçeklik, benzer çevre yarım daire ganizmanın sinir sistemi, reseptörler, duyu ağları
kanalları olan tüm canlılar için doğrudur; fakat (Merkorgann), efektörler, etki ağları (Wirkorgan)
yarım daire kanalları olmayan canlılar için doğa ile donanmıştır.
üç boyutlu değildir. Peki, o zaman, tüm canlılar Bir organizmanın Umwelt’indeki bir objenin
için nesnel bir çevre olduğundan bahsetmemiz belirli bir özelliği reseptör hücreleri uyarır, bu
mümkün olur mu? Ya da bizim gördüğümüz et- obje ilgili duyu ağı için özel bir ipucudur (Merk-
rafımızdaki dünyanın tam olarak hakikat oldu- mal) ve bu ağ için hareket etticidir (Merkmal-Trä-
ğundan bahsedebilir miyiz?23 ger). Etki ağı, etraftaki özel etkileyicilere bağlıdır.
Her biyolojik yaşam formu, bir diğerinden ta- Etki ağındaki belirli hücrelerin aktive olması et-
mamen farklı olan bedensel yapısı sebebiyle, koca raftaki etkileyicilere eşlik eder ve bu efektörler
evrenin sadece belli bir yönüne ve belli bir par- bir obje üzerinde etki ettiğinde, etkileyen göster-
çasına uygundur. Her tür, kendi yaşama dünyası ge (Wirkmal) işlevsel bir ipucu olarak sergilenir
içerisinde kendi yaşamını inşa eder. ‘Umwelt’; ya da obje tarafından harekete geçirilir (Wirkmal-
etrafımızdakileri dünyamız olarak aldığımız işte Träger).
böyle bir zihni baloncuktur.22 Uexküll’e göre Uexküll birbirine bağımlı işlevsel çemberler
hiç bir hayvan kendisinin merkezinde olduğu olarak hayvan yaşamları tanımını örneklendir-
umwelt alanından çıkamaz. Nereye giderse gitsin mek için bir memeli ve bir dişi kenenin ilişkisi-
kendi Umweltiyle sınırlandırılmıştır.24 ni anlatır. Memelinin üzerindeki kıllar, kene için
Umwelt, çevrenin duyularla algılanan bir çekici özelliğin taşıyıcılarıdır (Merkmalsträger).
yönü değil, türe özgü nesnel bir dünyadır. İçe-
risinde bu türün tek tek üyelerinin yaşadığı, ha-
reket ettiği ve kendini o türün bir üyesi olarak
varettiği fiziksel çevrenin elementleriyle birlikte
daha geniş anlamlı bütünsel bir yaşam dünyası
oluşturur.25
Uexküll’ün en büyük kavrayışlarından biri,
hayvanların aynı uyarana çok farklı şekillerde
tepki verebileceğidir. Bu, hayvanların sadece belli
işaretlerin bilinçsiz alıcısı makinalar değil, bila-
kis yorumlayıcı özneler olduğu anlamına gelir.
Yorumlamak, işaretlere anlam yükleyerek onları
dönüştürmeye işaret eder. Böylece diyebiliriz ki,
hayvanlar önceden programlanmış makinalar de- Memelideki bütrik asit reseptör hücreleri uyarır.
ğil, dünyanın yorumcularıdır, semiyotik birim- Buna denk düşen duyu ağı memelide bulunan
lerdir, yorumlayan öznelerdir. Ne var ki, Uexküll ipucu (Merkmal) olarak kullanılacak özellik-gös-
gösterge (sign) kavramı yerine ipucu (cue) kav- tergesi (Merkzeichen) üretir. Kıllı olma ipucu, kıl-
ramını kullanmıştır. Bundan dolayı Sebeok onu ların arasında sürünerek hayvanın çıplak tenine
‘kripto-semiyotikçi’ (şifre-semiyotikçi) olarak ulaşmaya vesile olması için etki ağına tesir eder.
adlandırır.23 Çıplak tene gelince, kıllılık ipucu kaybolup yeri-
Uexküll, Umwelt’leri açıklamak için işlev- ni, teni delme ipucunu yaratacak olan, vücut ısısı-
sel döngü (Funktionskreis) kavramını kullanır. nın termik ipucuna dönüşür. Burada, kan emme
Bir Umwelt işlevsel ve operasyonel (Merkwelt işlemi için bir diğer ipucunu oluşturur. İçsel re-
and Wirkwelt) olmak üzre iki dünya gerektirir. ceptörler bir süre sonra doyma göstergeleri üretir
Bu iki kısım, bir organizmayı kendi Umweltine ve tenden ayrılması için keneyi uyarır, o da aşağı
uyumlu hale getiren mekanizmayı tamamlar. Bu düşer ve yere yumurtalarnı bırakır.

hayatsağlık 31
Kene örneğinde gördüğümüz üzere, bir kene ki Glotteral köyünde biyosemiyotik alanında ilk
için üç tane gösterge ya da ipucu vardır: Bütrik özel toplantının gerçekleştirilmesinin ve ulusla-
asit, kıllar ve vucut sıcaklığı. Bunlar kenenin rarası bir toplantının yapılmasının ardındaki te-
Umweltinin diğer Umweltlere eklemlenmesi mel güçtür. Aynı yıl biyosemiyotik üzerine yapı-
için yeterli uyaranlardır. Uexküll, “bir kenenin lan çalışmaların ilk derlemesi, karısı Jean-Umiker
Umwelti bir memeliye nazaran daha basit ya da Sebeok’un editörlüğünde yayınlanmıştır.27
daha fakirdir ama bu nakıslık kenenin işini başa- Sebeok, semiyolojik yaklaşımlar tarafından
rıyla gerçekleştirmesini ve uygun davranmasını sağlanan klasik gösterge çalışmalarının sınırları-
engellemez” der.21 nı genişletmiştir. Semiyotik olarak adlandırılan
Kene kendi uyaranları ve tepkileri ile kendi gösterge çalışmaları, daha çok niyetli, istemli ve
dünyasında yaşar. Kör ve sağır olan kene, ama- bilinçli göstergelere odaklanırdı. Buna mukabil,
cına ulaşmak için on sekiz sene bekleyebilecek insan ve insan-olmayan hayvanlardaki, niyetli ve
kadar ne yaptığının bilincindedir. Kurulmuş bir niyetli-olmayan göstergeler üzerinde çalışarak
makine değil, belli bir amaç üzere, belli hedeflere ilgi alanını genişletmiştir. Niyetli-olmayan gös-
odaklanmış bir canlı olarak kendince anlamlı işa- tergeleri içeren Pierceçı semiyotiği kendine mo-
retleri yorumlamakla meşguldür ve dünyaya üç del olarak seçmiş ve Uexküll, Heine Heidegger,
gösterge üzerinden anlam verir. Giorgio Profi gibi isimlerin çalışmalarını da oku-
Biyosemiyotiğin Kurucusu: Thomas Sebeok yarak biyosemiyotik görüşün gelişmesine katkı-
Thomas Albert Sebeok, biyosemiyotiğin be- da bulunmuştur.
lirginleşip kurumsallaşmasında en önemli figür- Biyosemiyotik, tüm canlı varlıklardaki göste-
dür ve sonraları tüm çalışmalarını Küresel Semi- gelerin bilimi olduğu için Sebeok’un semyotiği,
yotik (Global Semiotic) adlı kitabında sentezle- biyoloji, etiyoloji, tıp, sosyal bilimler, linguistik
miştir.26 gibi insan praksisinin ve bilgisinin diğer alanlarını
Biyosemiyotiğin nüveleri Jakob von bir araya getirmiştir. Biyosemiyotik, göstergelerle
Uexküll’de bulunsa da, Sebeok, çok yerinde bir ilişkili disiplinleri kendi alanına dahil edecek bir
hamle ile Uexküll biyolojisi ve Pierce semiyotiği- meta-bilim olma ihtimalini sunmaktadır. Bu lafzi
ni bir araya getirmiş, bu ikisini evrimci bir anlayış ve lafzî olmayan insanî göstergelerden, hayvan
içerisinde, simbiyosisin semiyosis ile bir ve aynı ve diğer organizmaların göstergelerine, insan ve
şey olduğu tezine ulaşmıştır. Bugün biyosemiyo- insan-olmayan canlılar arasındaki niyetli veya ni-
tik çerçeve bir bilim olabilmişse, bunu Sebeok’un yetli-olmayan göstergelerden, hücrelerin göster-
yılmak bilmez çalışmalarına borçludur. gelerine kadar tüm gösterge düzeylerine teşmil
Sebeok, 1920’de Budapeşte’de doğdu. Fin- edilebilir. Küresel semiyotik, gösterge tiplerini,
Altay dilcisi olarak akademik kariyerine başladı. yorumlanan-yorumlayan ilişkilerini tanımlar ve
Macaristan’dan Cambridge’e genç bir akademis- ayrıca gündelik ve bilimsel bilgi üretiminde bilgi
yen olarak gitti. Ardından, 1937’de Amerikaya edinme yolları ve araştırma metodlarının şekille-
göç etti ve 1944’te Amerikan vatandaşı oldu. rini belirler. Semiyotiğin birleştirici işlevi, insan
1945’te Romen Jakobson ve Charles Morris de- yaşamına, bütünlüğü içersinde tek bir hücreden
netiminde doktorasını aldı. Tüm hayatını boyun- tüm yeryüzüne kadar pratik yönelimli bir yakla-
ca Indiana Üniversitesi üyesi olarak akademik şım teklif eder.
kariyerini sürdürdü.4 Sebeok’un bazı temel düşüncelerini şöyle
1945’ten sonra Sebeok, zoolojik ilgilerinin özetleyebiliriz:
kaynağı olacak psikolinguistik alanında yazmaya 1) Yaşam, semiyosis (göstergeler ağı)’dır. Se-
başladı. Sonra bu çalışmaları biyosemiyotiğe dö- miyosis, obje ve yorumcuyu içeren üçlü işbirliği-
nüşecekti. Ayrıca kendisi semiyotiğin en önemli nin üretimi, hayatın tüm kademelerine atfedile-
kaynaklarndan biri olan uluslararası Semiotica bilir.
dergisinin editörüydü ve Friedburg’un yanında- 2) Umwelt, en önemli modeldir. Tüm yaşa-

32 hayatsağlık
yan canlılar kendi evrenlerinin türe-özgü model-
lerini/Unweltlerini yaratırlar.
3) Biyosferde, en alt seviyede bakterilerden
en üst seviyede tüm yeryüzüne değin, küresel bir
iletişim ağı vardır.
4) Endosemiyotik; genetik, immün, metabo-
lik, nöral bir çok katmanda organizmaların içinde
gerçekleşir.
5) Simbiyosis semiyosis’in bir biçimidir. Bi-
yolojik kavram olan simbiyosis, felsefî kavram
olan semiyosis’in muadilidir.
6) Dil, sentaktik yapı ile ortaya çıkar. Hay-
vanların gösterge sistemlerinde sentaktik yapılar
olmadığı için, dil sadece insana özgüdür.28
Sebeok biyosemiyotiğinde merkezi kavram-
lardan biri ‘modelleme’dir. Bu kavram, semoisis
bağlamında algılanan canlı varlıkların hareket-
lerini ve yaşamlarını açıklamak için kullanır. Bi- Thomas A. Sebeok
yosemiyotik alanında yapılan son çalışmalarında (1920 - 2001)
Sebeok, modelleme kapasitesinin tüm yaşam Sebeok, bu modelleme sistemleri teorisi vası-
formlarında mevcut olduğunu açıklamıştır. tasıyla, dil ve konuşmayı birbirinden ayırır. Ona
Sebeok’un model kavramı, aslında Mos- göre, zoosemiyotik birincil bir modelleme sis-
kov-Tartu Ekolü denen semiyotikçilerin, özel- temidir ve ikincil konumda olan dildir. Üçüncü
likle Lotmann’ın model kavramı ile Uexküll’ün seviye modelleme sisteminde de kültür yer alır.
Umwelt kavramının bir sentezidir. Bu aşılama sa- Sebeok terminolojisinde, dil yetisi, sözsüz tür- içi
yesinde Sebeok, Moskov-Tartu Ekolü’nün insan modelleme yeteneğine tekabül eder ve insansı
merkezci ‘modelleme’ kavramının alanını geniş- canlılara (hominid) evrimin başında, mevcut
letmiştir. dünya aracılığı ile farklı dünyalar üretmeye im-
Lotmann’ın ‘Modelleme Sistemleri Teorisi’, kân tanıyan ve sonuçta da homo sapiens sapiensin
semiyotik fenomenleri, modelleme süreçleri ola- dünyasına ulaştıran bir kapasitedir.
rak analiz eder. Semiyotik açıdan görülen bir mo- Evrimci biyoloji ile aynı çizgide, Sebeok da
dellme teorisi, bir türün kendi algısal girdilerini dilin türe-özgü ikincil bir modelleme sistemi ol-
işlemek ve kodlamak için gereksinim duyduğu duğunu ve sayısız modeller ürettiğini düşünür.
özel bir model geliştirme ve üretme kapasitesi Başka deyişle dil, sonsuz sayıda modeller yarat-
olarak tanımlanabilir. mak için parçaları yanyana getirme ve ayrı koyma
Biyosemiyotik araştırmalar, tüm yaşayan can- yeteneğidir. Biyosemiyotik aracılığıyla Sebeok,
lıların aktif bir şekilde kendi türe-özgü dünyala- insan dilinin kökeninde zoosemiyotik birincil
rını sürdürdüklerini göstermiştir. Sebeok’a göre, modelleme sistemi yattığını, dil yetisinin ikincil
içinde bulunduğu türe özgü, özel modelleme ve kültürün ise üçüncül modelleme sistemi oldu-
yöntemleriyle modellenmiş, şekillenmiş ve inşa ğunu iddia eder.30
edilmiş bir dünyaya ait bireyler (insan veya başka Kısacası, Sebeok için semiyotik, insan zihni-
bir canlı) olmadan ne iletişim ne de anlamlandır- ne ve kültürüne has değildir; fakat biyoloji ile bir-
ma gerçekleşebilir. İletişmek ve işaretleşebilemek likte var olur ve biyolojik süreçler özünde semi-
için türe-özgü bir tarzda bina edilmiş bir dünyaya yotik süreçlerdir. Tüm türler kendi Umwelt’ine
ihtiyaç vardır. İletişim ve anlamlandırma, dünya sahiptir. Bir Umwelt’in semiyotik modelleme sis-
oluşturmak açısından ancak aposterioridir.29 temi, türün çevresiyle ilişkiye girdiği göstergeler

hayatsağlık 33
aracılığı ile belirlenir. Temel insan Umwelt’inin lardır. Bugün biyosemiyotik içindeki ana akım-
modeli dildir. Konuşma ise, evrimin bir parçası lar genel bir çerçevede tasnif edildiğinde ortaya
olarak iletişimsel bir ileri seviye adaptasyondur. şöyle bir tablo çıkmaktadır: Kopenhang Ekolü,
Bu nedenle Sebeok, hayvan dilinin olma ihtima- Tartu Ekolü, Barbieri Ekolü, Prag Ekolü ve Siber-
lini reddeder. Çünkü ona göre, hayvan semiyotiği semiyotik Yaklaşım.
dilsel sentaktik yapıdan mahrumdur.31 Günümüz biyosemiyotiğinin bir alan olarak
Sebeok’un Antik dönemden Locke’a, kurulmasında en önemli adım 1980’lerde Co-
Pierce’den çağdaşları Jakobson, Morris, Heideg- penhang Üniversitesi’nde başlayan bir dizi resmi
ger, Uexküll, Thom, Lotmann ve Prodi’ye kadar olmayan, fakat münbit çalışmalardır. Bu çalışma-
önemli figürleri takip etmesi, ‘büyük semiyotik lar sonucu ortaya çıkan ürünler, 2001’den beri
gelenek’ dediği bu çizgide insan bilimleri ile po- senelik olarak düzenlenen ve halen devam eden
zitif bilimleri birleştirmeye temel teşkil edeceğini ‘Uluslararası Biyosemiyotik Toplantıları’ ile de-
düşünmesinden kaynaklanır. vam etmektedir.
Kısaca, engin bilgisi ile Sebeok, semiyotikçi- Tüm bu olayların ve aktivitelerin neredeyse
leri ve biyologları bir araya getirmeye çalışarak, merkezinde olan ve adı biyosemiyotik alanıy-
pozitif bilimlerle sosyal bilimler arasında bağ ku- la sıkça anılan Danimarkalı moleküler biyolog
racak bir alanı sistemleştirmiştir. Ömrünü zoose- Jesper Hoffmeyer (1942– ) ve onunla birlikte
miyotiği ve biyosemiyotiği daha ileriye götürecek yapay zekâ üzerine çalışan Claus Emmeche ile
sayısız makale, ansiklopedi maddeleri ile kitaplar ayrıca teorik biyolojici Kalevi Kull ve sibernetik-
yazarak semiyotiği zenginleştirmeye ve geliştir- çi Søren Brier, 1990’ların başlarında Kopenhang
meye, evrendeki göstergeleri ve anlamları bul- Üniversites’inde ‘Biyosemiyotik Grubu’nu kur-
maya adamıştır. Ayrıca, semiyotik tarihi yazmak dular.
için büyük çabalar sarfetmiştir. Hayvan bilincine Özellikle Richard Dawkins’in ‘Bencil Gen’
yönelik, insan ve makine merkezci indirgemeler- kavramının çok popüler olduğu zamanlarda, gen
le mücadele etmiştir. Semiyotiğin ve biyolojinin dizilimi ve kopyalama teknolojilerinin hızlı gelişi-
kalıplarını genişletmiş ve ayrıca sibersemiyotiğe, minin indirgemeci bir yaklaşıma zemin hazırladı-
yapay zekâ çalışmalarına, semiyotik ve bilim ala- ğı bir zamanda, Hoffmeyer, organizma ile genom-
nında birçok yeni eğilime ilham kaynağı olmuş- lar arasında indirgemeci olmayan bir anlayışı dile
tur. getirmek için çaba sarfediyordu. Ona göre, canlı
Biyosemiyotiğin Dallanıp Budaklanması doğada tek hücreli canlılarda en düşük seviye-
Marcello Barbieri, biyosemiyotiğin gelişim deki gösterge süreçlerinden hayvanların bilişsel
çizgisini şöyle özetler: Biyosemiyotik olayının bu sosyal davranışlarına değin, tüm fenomenler iç-
güne kadar ki kırk yıllık ömrü iki evreye ayrıla- kin anlam ve anlamlandırma süreçlerine sahiptir.
bilir. İlk evre olan 1961–1977 arası dönem, ge- Herşey başlangıçta bu kadar organize ve anlamlı
nellikle birbirinden kopuk girişimlerin görüldü- olmayan bir evrenden sadır olmuştur.1
ğü koordine olunmamış dönemdir. Fakat ikinci Hoffmeyer, 1984 yılında, başlangıçtaki for-
evre olan 1977–2001 arasındaki dönem, tek tek mülasyonu olan biyolojideki analog-dijital ‘kod
fikirlerin oturacağı alıcı bir ortamın oluştuğu ve dualitesi’ teorisini yayınladı. Bu teoride canlı sis-
Thomas Sebeok’un basiretli denetiminde önemli temler, evrim içerisinde, gendeki bir dijital kod
katkıların yapıldığı, alanın kollektif gelişim evre- veya genotip ile canlının bütünündeki analoğu
sidir.1 veya fenotip arasındaki karşılıklı ikili etkileşimle
Bu katkılar moleküler biyoloji, embriyoloji, tanımlanıyordu. Hoffmeyer’e göre gen, hafıza ve
dinamik sistem teorisi, bilim felsefesi, zooloji, kendilik-temsili için; canlı beden ise, gerçek dün-
robotik, nörobiyoloji ve psikoloji gibi muhtelif yada eylem ve ilişkisel eylemler için bir kodtur.
alanlardan gelmiş ve her biri kendi disiplini içeri- Kısa zaman sonra Hoffmeyer, ileride Kopen-
sinde kendilerini ifade edecek patikalar bulmuş- hang Üniversitesi’nde ‘Bilim ve Doğa Felsefe-

34 hayatsağlık
si Araştırmaları Merkezi’ başkanı olacak Claus ve Peder Voetmann Christensen gibi isimlerle
Emmeche ile yoğun bir işbirliği içerisine girdi. gerçekleşti.
Dinamik sistem teorisi, yapay zekâ, bilim tarihi Bu grup, senelik düzenlenecek biyosemiyo-
ve bilim felsefesi ile ilgili kaleme aldıkları bir dizi tiğe hasredilmiş uluslararası bir konferans dü-
çalışma ile biyosemiyotik içindeki önemli figür- zenlemeyi nihayet 2001 yılında başardılar. İlk
lerden oldular. Zaman içinde felsefeci ve edebi- başlarda kendileri dışında kimsenin konferansa
yat eleştirmeni Frederik Stjernfelt de bu gruba ilgi gösterip göstermeyeceği konusunda oldukça
katıldı. Ardından, Fransız matematikçi ve teorik mütereddidlerdi; fakat ilk Uluslararası Biyosemi-
biyolog René Thom, özellikle ‘yıkım teorisi’ (ca- yotik Toplantıları görülmemiş bir başarıya imza
tastrophe theory) çalışmaları ile gruba katılarak attı. Toplantı, 24-27 Mayıs 2001’de Copenhang
önemli katkılarda bulunmuştur.4 Ayrıca mikro- Üniversitesi Moleküler Biyoloji Enstitüsü’nde,
biyolog Mogens Kilstrup ile Sibernetik ve İnsan tam da Wilhelm Johannsen’in ‘gen’ kavramını
Bilgisi adlı disiplinerarası bir dergi kuracak olan 1909’da bilim dünyasına kazandırdığı odada ger-
biyolog ve sibernetikçi Søren Brier de bu halka- çekleşti. 18 ülkeden 30 konuşmacının katıldığı
nın önemli fertlerindendir. konferansta, nörobiyoloji, zooloji, yapay zekâ,
Son olarak, Humberto Maturana ve Francisco linguistik, moleküler biyoloji, sibernetik, meta-
Varela’nın, “bir kendilik ve kapalı organizasyon sistemler geçiş teorileri ile bilim felsefesi dahil
sistemi olarak hücre tekrar tekrar üreyerek kapa- olmak üzere geniş yelpazede sunumlar yapıldı.4
lı ve içsel organizasyonları olan canlı sistemleri Kopenhang-Tartu Ekolü’nden ayrı olarak,
yaratması” şeklinde ifade ettikleri ‘autopoiesis’ Marcello Barbieri bir başka semiosis modeli ge-
(kendi kendine oluşma ya da eyleme) kavramı liştirdi. 1980’lerde geliştirdiği teorisinde genotip,
ve teorisi, Copenhang biyosemiyotik ekolünün fenotip ve hücrenin ribonükleoprotein sistemi-
tekâmülünde muazzam bir öneme sahiptir.1 nin bulunduğu ‘kod-üreticisi’ olan ribotip’e da-
Estonya Tartu Üniversitesi’nde Jakob von yalı üçlü bir sistem önerdi. Protein sentezinde,
Uexküll Merkezi küratörü ve 1970’lerde Sovyet- üç nükleotid (göstergeler), uyarlayıcılar olarak
ler Birliği’nde semiyotik yaklaşımla teorik biyo- bilinen özel bir bileşimin veya iki ayrı tanıma sü-
loji çalışmalarına dair ilk araştırmaların yapılma- recini (nükleotid ve aminoasit dünyası) bir araya
sına organizatörlük yapan teorik biyolog Kalevi getiren bileşimin vasıtasıyla, aminoasit (obje)
Kull, Jesper Hoffmeyer ile 1992’de Thure von üretiminde bir araya gelirler. Yani, genetik kodun
Uexküll’ün Glotteral’daki konferansında karşılaş- yönetimi yorumlamaya dayanmadığı için hücre,
tılar. Bu andan itibaren Kull, Sebeok-Hoffmeyer bir yorumcuya değil bir ‘kod üreticisi’ne sahiptir.
biyosemiyotik ekolünün de facto tarihçisi oldu. Bunlar neredeyse tüm canlı sistemlerde ve tüm
Bunun yanı sıra, Kull’ün 1993’ten beri Tartu durumlarda aynıdır ve dünya üzerindeki tüm ya-
Üniversitesi’nde verdiği biyosemiyotik dersleri şam tarihi boyunca geçerlidir. Bu yapıda, temel
bugün halen devam etmekte ve Uluslararası Bi- semiyotik sistem, gösterge, anlam ve koddan olu-
yosemiyotik Toplantıları’nın yapılmasına katkıda şan bir üçlüdür ve semiyosisin kökeni (semiyotik
bulunmaktadır. eşik) yorumlamanın kökeni (hermenötik eşik)
Sebeok topluluğu ile Hoffmeyer topluluğu- ile denk düşmez.
nun burada biraraya gelmesi, çağdaş biyosemi- Biyosemiyotik okullar içinde sayılabilecek bir
yotik alanının gelişiminde bir dönüm noktasıydı. diğer yaklaşım ise, biyo-hermenötik teoriyi geliş-
Sebeok’un tarafında ‘semiyotikçilerin biyolojiyi tiren Prag Ekolü’dür. Uluslararası Biyosemiyotik
keşfi’, John Deely, Myrdene Anderson, Floyd Toplantıları’nın açılışında, Praglı hücre fizyolo-
Merrell ve Martin Krampen ile gerçekleşirken; jisti Anton Markoš ve Fatima Cvrˇcková, canlı
Hoffmeyer kanadında ‘biyologların semiyolojiyi sistemlerin kökten hermenötik olduğu şeklinde
keşfi’ Hoffmeyer’in kendisi ile Claus Emmeche, bir anlayışı ileri sürdüler.
Søren Brier, Mogens Kilstrup, Frederik Stjernfelt Onların canlı organizmalara yönelik yaklaşı-

hayatsağlık 35
mı, Hans George Gadamer’in tarihsel hermenö- gibi görünen yeni bir yaklaşımın emekleyerek
tiği ile Lovelock ve Margulis’in kendi kendini ida- bize doğru ilerlediğini görmekteyiz.
me ettiren sistemler teorisine dayanır. Markoš’a
göre, başlangıç anından beri hayat varolmayı hiç Kaynakça
kesmedi ve sürekli aktüel durumlarla karşı karşı- 1. Barbieri M (Ed). Introduction to Biosemiotics.
ya kaldı. Tüm bunları hafıza, hatırlama ve hatır- The new biological synthesis. Dordrecht: Sprin-
ladıklarını yeniden yorumlama ile gerçekleştirdi. ger, 2007.
Dolayısıyla yaşam, haddi zatında hermenötik bir 2. Brier S. ����������������������������������������
Biosemiotics. In: International Encyclo-
süreçtir. pedia of Language and Linguistics. Vol. 2, 2006:
Kendi bilimsel çalışmalarının ustaca bir yo- 31-40.
rumu olan Yaşam Kitabının Okuyucuları (Rea- 3. Sebeok TA. A Sign is Just A Sign. Bloomington:
ders of the Book of Life) adlı eserinde Markoš, bir Indiana University Press, 1991.
organizmanın canlı organizasyonlarının her an 4. Favareau D. Essential Readings in Biosemiotics,
kendini ve etrafındakilerle ilişkisini değiştirdiğini Anthology and Commentary. New York: Sprin-
ve hiçbir makine mantığının yahut matematiksel ger, 2010.
formülasyonun bunun açıklamasını veremeyece- 5. Aristotle. On Interpretation (çev. EM Edgehill).
ğini belirtir. Gadamer ile birlikte Markoš, bilgi- eBooks@Adelaide, 2007.
nin doğasının hermenötik olduğunu ve bilginin 6. Augustine. De Doctrina Christiana, Book I
köklerinin bir önceki hamleye göre her moment- Chapter 1. 1963
te sürekli kendilerini değiştiren tecrübe, tarih ve 7. Nöth W. Handbook of Semiotics, Bloomington:
yapılarda bulunduğunu öne sürer.1 Indiana University Press, 1990.
Son olarak, siber-semiyotik, biyosemiyotiğin
8. Meier-Oeser S. Medieval Semiotics. Stanford
yeni bir branşı olarak ilgiyi hak ediyor. Søren Bri- Encyclopedia of Philosophy, 2003.
er, biyosemiyotik ve bilgi sistemleri ile sibernetik
9. Deely J. Basics of Semiotics. Bloomington: India-
ve otopoietik sistemleri içine alan bir haberleşme, na University Press, 1990.
iletişim ve biliş felsefesi olan ‘sibersemiyotik’ de-
10. Locke J. An Essay Concerning Human Unders-
diği disiplinleri aşan bir alan geliştirdi. Wiener’in
tanding [1689]. eBooks@Adelaide, 2004.
‘bilgilendirici’ (pan-informational) paradigması-
11. Brier S. The paradigm of Peircean biosemiotics.
nı yaratmak için önceden işaret ettiği girişimle-
Signs 2008; 2: 30-81.
rin devamında; Brier’in bilgilendirme, kodlama
ve işaret gibi terimleri bu sistemler için siberne- 12. Saussurre F de. Course in General Linguistics.
Illinois: Open Court, 1983.
tik bağlamda kullanılır. Özetle, sibersemiyotik,
muhtelif varlık düzeylerini kabul eden semiyotik 13. Innis RE. Semiotics, An Introductory Anthology.
ve enformasyonal bir teoridir. Bu sibersemiyotik Indiana University Press, 1985.
çerçeve, Pierce’ın üçlü semiyotiğini, otopoiesis 14. Silverman K. The Subject of Semiotics. New
ve ikinci seviye sibernetik dâhil sistemik ve siber- York: Oxford University Press, 1983.
netik görüşlerini biraraya getirir. 15. Pierce CS. A Guess at the Riddle, Chapter 1.
Buraya kadarki tarihsel şema göz önüne alın- 1887.
dığında, biyosemiyotiğin, semiyotiğin bir alt- 16. Kull, K. Jakob von Uexküll: an introduction. Se-
branşı olmadığı, tersine insan bilimleri ile pozitif miotica 2001; 134(1/4): 1–59.
bilimleri bir araya getirecek yeni bir paradigma 17. Herwig M. The unwitting muse: Jacob Von
sunan ve gelişen bir meta-bilim ya da bir çok bi- Uexkull’s theory of Umwelt and twentieth-cen-
limi içine alabilecek bir şemsiye-disiplin olduğu tury literature. Semiotica 2001; 134(1/4): 553-
söylenebilir. Dolayısıyla sadece biyolojiyi ve se- 92.
miyotiği etkilemekle kalmayıp insan, yaşam ve 18. Botar OAI. Notes towards a study of Jakob von
varlık gibi kavramlarımızı da kökten değiştirecek Uexküll’s reception in early 20th century artis-

36 hayatsağlık
tic and architectural circles. Semiotica 2001; 25. Deely J. Umwelt. Semiotica 2001; 134(1/4):
134(1/4): 593-7. 125-35.
19. Cowley SJ. Language and Biosemiosis: Toward 26. Sebeok TA. Global semiotics. Bloomington: In-
Unity? Semiotica 2006; 162(1/4): 417-43. diana University Press, 2001.
20. Emmeche C. Does a robot have an Umwelt? Ref- 27. Sebeok TA, Umiker-Sebeok J (eds). Biosemio-
lections on the qualitative biosemiotics of Jakob tics: The semiotic web 1991. Berlin: Mouton de
von Uexküll. Semiotica 2001; 134(1/4): 653-93. Gruyter, 1992.
21. Rüting T. Jacob Von Uexküll-Theoretical Bio- 28. Kull K. Thomas A. Sebeok and Biology: Building
logy, Biocybernetics and Biosemiotics. European Biosemiotics. Cybernetics and Human Knowing
Communications in Mathematical and Theoreti- 2003; 10(1): 47-60.
cal Biology 2004; 6: 11–6. 29. Sebeok TA, Danesi M. The Forms of Meaning:
22. von Uexkull J. The Theory of Meaning, in A Modeling Systems Theory and Semiotic Analy-
Stroll Throught the Worlds of Animals and Men sis. Berlin: Mouton de Gruyer, 2000.
[1934]. In: D Favareau. Essential Readings in Bi- 30. Petrili S, Ponzio A. A Tribute to Thomas A. Sebe-
osemiotics, Anthology and Commentary. New ok. Biosemiotics 2008; 1: 25–39.
York: Springer, 2010.
31. Stjernfelt F. Sebeotics at the threshold: Reflecti-
23. Barbieri M. Has Biosemiotics Came of Age? Se- on around a brief Sebeok introduction. Semioti-
miotica 2002; 139(1/4): 283-295. ca 2003; 147(1/4): 485–494.
24. von Uexkull J. An introduction to Umwelt. Semi-
otica 2001; 134(1/4): 107-10).

hayatsağlık 37

You might also like