Professional Documents
Culture Documents
DÖNEM ÖDEVİ SOOONNN
DÖNEM ÖDEVİ SOOONNN
Şeyhmus ALTUN
23764026
Mardin 2024
eyhmus altun
ETİK BEYAN
Haziran 2024
Şeyhmus ALTUN
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ............................................................................................................................4
GİRİŞ………………………………................................................................................5
BİRİNCİ BÖLÜM
İKİNCİ BÖLÜM
FOTOĞRAFLAR...........................................................................................................
Kronoloji...........................................................................................................................
SONUÇ
KAYNAKÇA
ÖNSÖZ
Şeyhmus ALTUN
4
GİRİŞ
Özetle belirtmek isterim ki; 2011 yılları arasında Arap Dünyası’nda esen
özgürlük hareketlerine “Arap İlkbaharı” denildi. Tunus, Cezayir, Mısır, Libya, Suriye
Yemen, Suudi Arabistan, Bahreyn gibi arap ülkelerinde gelişen toplumsal hareketler
1848 Fransız Devrimi ile oluşan halklar ilkbaharı ile karşılaştırılmıştır. Evet günümüzde
Arap ülkeleri sömürgelikten çıkmaya çalışmaktadırlar. En temel demokratik haklarının
ihlallerine karşı, kendi gayrimeşru zengin körleşmiş burjuvalara karşı ekonomik adalet
için savaşıyorlar. Bu perspektiften Arap halkları Batı demokrasilerinin temellerini
oluşturan birçok kurumlara kavuşup; hukuk devleti, parlamenter rejim, basın özgürlüğü,
sendikacılık, düşünce ve inanç özgürlüğü v.b gibi olguları 1848 Halklar İlkbaharı’nı ve
Arap İlkbaharı’nı ilişkilendirerek benzetiyorum.
5
BİRİNCİ BÖLÜM
1. İHTİLAL ÖNCESİ
6
bağımsız olan 3. bir güçtür. Napoleon iktidara gelerek burjuvazinin meclisteki
temsilcilerini susturdu ama onların çıkarlarına dokunmadı. Hatta kapitalizmi
geliştirmeye de çalıştı. Bunu yaparken halkın desteğini de almayı ihmal etmedi.
Kapitalizmin ya da daha doğrusu yeni rejimin yerleştirilmesi için yalnızca Fransa’da
değil tüm Avrupa’da çalıştı. O yıllarda Fransız devrimi tek ülkeye hapis olmuştu.
7
Bu devrimlerde orta sınıf da dene küçük-burjuvazinin önemli bir rolü
vardır. Bu sınıf hem burjuvaziyle hem de kitlelerle liberal bir söylemde buluşabiliyordu.
Tabi o zaman liberalizmden ne anlaşılıyordu diye bir bakmak gerekir.
Milliyetçilik kavramı yanı sıra ‘Millet’ kavramı da artık ilgi duyulan bir
söylem olmaya başlamıştı. Millet kavramı ‘siyasi ve kültürel topluluklar’ ve kimi
kesimler tarafından ‘hayali topluluklar’ olarak tanılandırılsa da genel olarak kabul gören
tanımı aynı dili konuşan, aynı dine, kültüre ve tarihi geçmişe sahip insan topluluğudur.
8
için Metternich derin endişeler duyuyordu. Kendisi bu durum hakkında Ekim 1847
tarihinde Prusya elçisine ‘Ben eski bir doktorum. Geçici hastalıklarla öldürücü
hastalıkları birbirinden ayırmasını bilirim. Fakat bu sefer bu sonuncu hastalıkla karşı
karşıyayız.’ diyerek Avrupa dengesinin kesin bir şekilde bozulacağı yorumunu
yapmıştı.
Millet fikri halkların ortak hafızasında izler bırakmaya başlar. Daha ewel, 1789
Fransız Devriminin idealleri tüm Avrupa' ya yayılmış ve milli hislerin billurlaşmasını
kolaylaştırmıştı. Bundan böyle milli irade hanedanlık meşruluğunun karşısına
dikilmektedir. Ananevi gelenekler ve geçmiş tarih, milli bir muhayyile yaratabilmek
için göklere çıkartılır. Tarihçiler geçmişin şanlı dönemlerini yeniden yazarlar; Almanlar
için Orta Çağ katedralleri veya tötonik şövalye efsaneleri; İtalyanlar için Roma
İmparatorluğu veya Rönesans. "Nasyonalizm veya milliyetçilik akımının esası milli
bağımsızlıktır. Başka devletlerin hegemonyası altında yaşayan milletlerin milli
bağımsızlıklarını kazanmaları ve kendi bağımsız devletlerini kurmaları hareketidir."
9
Paris'te gerçekleşti. Daha önce bahsettiğimiz üzere, Büyük Devrim, “ancien regime” in
toplumsal düzenlemelerini hiçbir şekilde değiştirmemişti. Aslında, ironik bir biçimde,
1789 geleneğinin yanı sıra Fransa'nın en azından İngiltere'ye kıyasla ekonomik geriliği
de devrime ve radikal ideolojilere beşik olmasının temel sebeplerindendir
Dil sadece bir iletişim değil, milli kimliğin doğrulaması aracı haline
gelmektedir. Paris ayaklanması demokratik idealle milli özgürlüğü birleştiren devrimci
ruhu uyandırdı. 1848 Devrimi, 1815 Viyana Anlaşmasının belirlediği jeopolitik düzeni
tersine çevirir. Tüm Batı ve Orta Avrupa' da bir devrim rüzgarı eser. Esasında, yukarıda
da izah etmeye çalıştığımız gibi, sadece Fransa' da değil, tüm Avrupa' da kargaşanın
temelinde yatan ekonomik ve sosyal krizdir. Bu karışıklıklar, 1845'de başlar ve 1847
kışını 1848 ilkbaharına bağlayan dönemde zirvesine ulaşır.
10
İKİNCİ BÖLÜM
1846-47 kışında başkentte yaşayan bir milyon insanın yaklaşık üçte biri
geçinebilmek için bir şekilde yardıma muhtaç duruma düşmüş, anne ve babaları
tarafından terk edilen çocukların sayısında patlama yaşanmıştı.
11
Bu memnuniyetsizliklere bir de Temmuz Monarşisinin kısıtlayıcı siyaseti
eklendi. Aslında hükümetin Meclis'te yüz yüze olduğu en zorlayıcı mesele, seçmen
tabanının genişletilmesi talebiydi. Meşru veliahttı destekleyen ve LouisPhilippe' i
bir gasıp olarak gören vekiller, kralın rejimini küçük düşürmek ve halkın desteğini
kazanmak için herkese oy verilmesini talep ediyordu. Sayıları, seçim yasasındaki
kısıtlamalar sebebiyle, çok az olan radikal cumhuriyetçi vekiller hariç, kimse bu
kindar talebi ciddiye almadı. Fakat sayısal olarak üstünlüğü elde tutan Orleansçı
merkez -Kral Louis-Philippe'e sadık olan, fakat vekili Guizot'ya karşı çıkan Odilon
Barrot gibilerinin oluşturduğu "hanedan muhalefeti" zenginlerin yanı sıra eğitimli ve
kabiliyetli erkekleri de kapsayacak şekilde seçme hakkının genişletilmesini
savunuyor, bu şekilde nüfusun siyaseten güvenilir kesimlerini kapsayan bir
değişiklik amaçlıyordu. Sonunda, 1847'nin Mart ayında, Thiers'in yetiştirmesi olan
meşruti monarşist Prosper Duvergier de Hauranne, seçmen listelerine 200.000
"kabiliyetli adam" eklenmesini sağlayacak bir reform önerisini meclise sundu. Bu
teklif o kadar olumlu karşılandı ki, hanedan muhalefetinin lideri Barrot ve başka
birçok temsilcinin coşkulu desteğini kazandı.
12
Seçim reformu taraftarları, halkın desteğini kazanmak amacıyla,
önerilerini halka götürmeye kararlıydılar. Ancak, yetkililerin izni olmaksızın siyasi
toplantılar düzenlenemediğinden kanunun etrafından dolaşmaya yönelik bir strateji
geliştirdiler. 1847'nin Haziran ayından başlayarak, görünüşte siyasetle ilgisi
olmayan, kardeşçe kutlamalar niteliği taşıyan bir dizi şenlik düzenlediler. Ancak bu
şenliklerde birbiriyle kadeh tokuşturan katılımcılar, hükümetin oy hakkı ve diğer
meselelerdeki tutumu konusundaki memnuniyetsizliklerini, hatta ağır eleştirilerini
rahatlıkla dile getirebiliyorlardı. Fransa' da, 1847'nin ikinci yarısında bu tür en az
elli şenlik düzenlendi ve halkın sınırlı bir seçmen yasası reformuna desteği arttırıldı.
Orta sınıfı üyeleri katılıyordu. Altı franklık giriş ücreti yoksulların katılımını
engelliyordu. Fakat ekonomik krizin harap etiği öfke dolu ve çaresiz işçiler,
buralarda konuşulanları, kafelerdeki konuşmalar ve gazeteler yoluyla yakından takip
ettiler.
13
Guizot aynı mesajı hükümetin hiçbir reforma müsaade etmeyeceği mesajını
muhalefet milletvekillerini açıkça aşağılamadan da verebilirdi. Ancak bir "tahrik"
sonucunda ortaya çıkan "kör ve düşmanca tutkulara” değinmesi hem muhaliflere
hakaret niteliğindeydi hem de tümden gereksizdi. Ne meşru veliaht yanlıları ne
libareller ne de hanedan muhalefeti söz konusu “tutkuların” sahipleri olarak
gösterilenlerin tümü meşruti yönetime karşı değildi. Üstelik mesele buysa, Luis-
Philippe’i tahtından etmeyi de planlamıyorlardı. Thiers ve Barrot gibi vekiller,
seçme hakkının genişletilmesini ne kadar isteseler de, istikrarsızlıktan da korkuyor
ve böyle bir durumun işçi sınıfına siyasi arenaya çıkma şansını tanımasından endişe
ediyorlardı. Aslında meclisin öfkesinin hedefinde büyük oranda Guizot vardı, makul
bir kral olarak gördükleri Lois-Philippe değil.
14
Bu tehlikeli şenlik için izin başvurusu yapıldığında yetkililer, tabii ki,
onay vermeyi kesinlikle reddettiler. Şehirde zaten sorunun ve olası ayaklanmaların
işaretçisi olan "açlık gösterileri" yoksullar tarafından düzenleniyordu. İzin
alamamalarına rağmen, şenliğin planlayıcıları illegal de olsa etkinliklerini
gerçekleştirecek şekilde yollarına devam etiler. İşçi mahallelerinden birinde
düzenlenecek bir şenlik fikrinden rahatsız olan sadece merkezi idare değildi,
şenlikte radikal fikirlerin ortaya atılacağından endişe eden muhalif vekiller de
devreye girerek on ikinci arrondisement yetkilileriyle görüşüp onları yeni bir
organizasyon komitesi tertip etmeye ikna ettiler.
15
Marrast, neredeyse tamamen kendi inisiyatifi ve cumhuriyetçi
gazeteci arkadaşlarının desteğiyle hareket etmişti, ancak muhalefet vekillerine
danışmamıştı. Tocqueville'e göre şenlik programı, “kendilerini hala ortaya
çıkardıkları harekete hakim zanneden parlamento üyelerinin katılımı veya bilgisi
olmaksızın kararlaştırıldı, hazırlandı ve yayımlandı. Programı, bir gece yarısı bir
araya gelen gazeteci ve radikaller alelacele hazırladı, hanedan muhalefeti de tüm
bunlardan halkla aynı anda, sabah gazetelerini okurken haberdar oldu ... Programa
herkes kadar karşı olan M. Odilon Barrot, o güne kadar kendisiyle beraber hareket
eder gibi görünen insanlara karşı çıkmaktan çekindiği için programı reddettiğini
açıklamaya cesaret edemedi.”
Artık ateş bacayı sarmıştı. Marrast'ın savaş planı, kasten veya değil,
olayı yerel bir protesto olmaktan çıkarıp rejimle bir hesaplaşmaya, hatta hükümetin
meşruiyetini sorgulamaya yönelik bir eyleme dönüştürdü. Hükümet cephesinde bu,
bir tür ültimatom gibi algılanmış olmalıdır. Şenlik komitesi tüm bunlara ek olarak,
hükümetin kendi kontrolünde varsaydığı bir kuvvet olan Ulusal Muhafızları göreve
çağırarak devletin kolluk kuvvetleri üzerindeki denetimini yok saymıştı. Hükümet,
aynı sertlikte -ve olağan aptallığıyla- tepki verdi. 21 Şubat Pazartesi günü, öğleden
sonra, Paris'teki tüm toplantı faaliyetleri iptal edilerek şenlik yasaklanmış oldu.
Başkentin polis müdürü, ertesi gün eğer planlandığı gibi bir gösteri gerçekleşirse,
bunun illegal bir hükümet oluşturmak için yapılan bir eylem olacağını, bu durumda
da kuşatma yoluna gidileceğini beyan etti. O günün akşamı, cesareti kırılmış
muhalif vekiller, korku içerisinde Barrot'nun evinde toplandılar ve oybirliğiyle
yasak kararına uyup gösteriyi iptal etme kararı aldılar.
16
Ancak ertesi güne dair planları yönetme yetkisi artık ellerinde değildi;
derhal ve utanç verici bir biçimde teslim olmaları, başkalarının yanı sıra, şenliğe
hazırlanmış ve sonuçları ne olursa olsun gösteriye karılma niyetinde olan pek çok
öğrenciyi derin hayal kırıklığına uğrattı. Guizot'yu koltuğundan etmenin yanında
monarşiyi de devirmeyi hedefleyen çok sayıda cumhuriyetçi ve sosyalist eğilimli
grup da aynı duygular içerisindeydi. Sosyalist Marc Caussidiere o akşamı şöyle
hatırlıyor, “Ayaklanma komiteleri genellikle gizli cemaatler içerisinde veya
cumhuriyetçi gazetelerin ofislerinde toplanıyordu. Oralarda neler olup bittiğinden
haberdar değildik. Muhtemelen eyleme geçmekten ziyade gözlem yapmakla
meşguldüler. Sözünü dinleyecek az sayıda kişiden başka bir şeyi olmayan
komplocular, ancak ve ancak genel olarak paylaşılan bir hissiyata veya önceden
mevcut bir coşkuya hitap edebilirse etkili olurlar.”
17
22 Şubat'ta şenlik gerçekleşmedi. Çok sayıda işçi, çalışmayı bırakıp
sokaklarda dolaşmaya başladı; bunlar zaman zaman küçük gruplar halinde
toplanarak bir önceki haftanın olaylarını tartışıyorlardı. Bazı bölgelerde barikatlar
kurulmuştu, ancak bu çabalara herhangi bir cumhuriyetçi liderlik etmiyordu. Hatta o
güne şahitlik edenlerin anlatımlarında en dikkat çekici ortak noktalardan birisi,
radikaller arasında belirgin bir liderin yer almayışıydı. Blanqui, hala Blois' de yarı
yasaklı durumdaydı ve olayların uzağında kalmıştı. Bazı rivayetlere göre, geceleyin
gizli topluluklar bir araya gelmiş ve isyan planları yapmıştı; ancak bunların polis
ajanlarının iddia ettikleri kadar etkin olduklarına ya da olaylarda öncü rolü
üstlendiklerine dair dişe dokunur kanıt bulunmamaktadır. Sabah saatlerinde büyük
bir öğrenci kalabalığı Place du Pantheon' da, şehrin sol yakasında toplanmıştı ve
ünlü hocalarının -tarihçiler Jules Michelet ve Edgar Quinet ile Polonyalı şair Adam
Mickiewicz'in-ders vermesinin yasaklanmasını protesto ediyorlardı. Bir süre sonra
bu öğrenciler, Seine boyunca işçi mahallelerinin içerisinden geçen yolu takip
ederek, normalde Meclis'in toplandığı Palais Bourbon'a doğru ilerlemeye başladılar.
"Marseillaise" ve "Mourir de la Patrie" (Dumas'nın ünlü bir oyunundan uyarlanmış
bir Girondist şarkısı) söyleyerek ve "Kahrolsun Guizot", "Yaşasın reform"
sloganları atarak ilerleyen kitleye işçiler de katılarak Meclis’e doğru ilerleyen
muazzam bir kalabalık oluşturdular. Palais Bourbon' a vardıklarında küçük bir grup
binayı işgal etmeye teşebbüs etti. Fakat bina sabah boştu ve başarısız oldular.
Dışişleri bakanına ciddi bir saldırı teşebbüsü olduysa da, o da bir başarılı olamadı.
Öğleden sonra, açıklanması güç bir şekilde, şehri aniden bir barikat kurma çılgınlığı
sardı. Hükümette olası bir ayaklanmayı baştan önlemek için önemli noktalara ve
binalara asker yerleştirmeye başladı. Palais Bourbon’da bir grup atlı asker kılıçlarını
çekerek topluluğa doğru harekete geçti, fakat daha insanların yanına varmadan
birden durdular ve muhtemelen amirlerinin emriyle, halkın çılgınca bağırışları
eşliğinde, kılıçlarını kınlarına soktular. Bu olaya bakıp kralın düşüşünün alametinin
onun en güvenilir birlikleri tarafından ortaya konulduğunu görmek için çok
yetenekli bir gözlemci olmaya geregk yoktu. Askerler sonunda bir barikatı ele
geçirmeyi başarsalar da, karanlık çökerken çatışmalar dinmiş gibi görünüyordu ve
şehri denetiminde tuttuğundan oldukça emin olan hükümet, askerlere kışlaya
çekilme emri verdi. Louis-Philippe, Parislilerin kış aylarında ne yaptığı hakkında
düşüne dursun, neredeyse yirmi yıllık kötü yönetimin ve demagojinin ardından iyice
18
nefret edilir hale gelmiş olan rejimi bir ayaklanmayla burun buruna gelmişti. Bu
ayaklanma, Avrupa'nın her yerinde müesses nizamı sarsacak bir etki yaratacaktı.
19
1848'de çeşitli geçici hükümetlerin kurulması yönündeki görüşlerini
açıkça ifade etmişler ve bu süreci etkilemişlerdir. 1848 itibariyle devrimci
militanların çoğu zanaatkardı, özellikle Paris'te metal işçileri ve Berlin'de
dokumacılardı kitlesel hareketlerin başını çeken. Son bir kaç on yıldır, toplumun
patlamaya en hazır unsurlarıydılar, çünkü her yerde iktisadi değişimlerin getirdiği
sorunlarla karşı karşıya idiler. Avrupa'nın belli başlı devletlerinde artan üretim
vasıflı emek üzerindeki vurgunun azalmasına neden oldu ve ustalar ile yöneticilerin
iyice arasını açtı. Kuvvetli bir devrimci faktörde, önceden tahammül edilebilir olan
koşulların kötüleşmesi ve uzun bir süre sonucunda oluşturulabilmiş olan toplumsal
ve iktisadi yukarı hareketlilik imkanlarının ortadan kalkmasıydı; 19. yüzyılın
ortalarında bu durum giderek yaygınlaşmaktaydı; çünkü sanayileşme ustalıktan
yöneticiliğe geçmeyi daha zorlaştırmış ve vasıflı işçiyi vasıfsız işçi düzeyine
indirgemekle tehdit ederek huzursuzluğa neden olmuştur. Çoğu ülkede işleri daha da
kötüleştiren nüfus artışının taşradan şehirlere göçe neden olmasından dolayı
zanaatkarlar, aşağıdan daha çok baskı görür oldu. hükümetler, zanaatkarların
çıkarlarını göz önünde bulundurma konusunda isteksizdiler. Gerçekten de, onların
çıkarlarına karşı gelen yasalar yaptılar ve Fransa'da, Kuzey İtalya'da ve Alman
Konfederasyonu'nun batı bölümünde loncaların sağladığı korumalar kaldırıldı.
1840'larda kimi Alman şehirlerinde ve aynı zamanda Paris, Lyon ve Marsilya'da
zanaatkarların huzursuzluğu, nüfusun bu kesimini hemen harekete geçmek mecbur
kalacak derecede çaresiz kaldığını gösterdi.1848 bu hareketlerin doruk noktasına
ulaştığı bir yıl idi. Zanaatkarlar, 22 şubatta Paris, 11 Mart'ta Viyana ve Prag ve 17
Mart'tan sonrada Berlin sokaklarına çıktılar aynı zamanda Paris'teki geçici
hükümetin siyasallarına ve Frankurt Parlamentosu'nun telkinlerine karşı geldiler
20
1848 İhtilali, Fransa'da ilk bakışta önceden görülmemiş ve kaza eseri
olmuş bir olay gibi gelir. Çok ani olmuştur. Büyük ziyafetler kampanyası ile kendini
göstermiş olan Parlamento muhalefetinin, olaylar üzerinde söylenmiş olan büyük bir
etkisi olmamıştır. Tümüyle yürümüş olan Paris halkıdır, askeri birliklerin direnmesi
düşünüldüğünden, daha şiddetli olduğundan sert çarpışmalar yapmıştır; zaferi
kazanmışsa bu, milli muhafızların ona manevi, hatta maddi desteklik yapmasındadır.
Kısacası, muhafazakâr krallığa karşı dikilen-işçi ve burjuva-bütün Paris halkıdır.
Sosyalist ve demokrat propagandası Şubat Devrimi'nin kaynaklarından biri olarak
kabul edilebilir. Başka bir nedeni belki de sonuç alıcı olanı, 1848'den beri hüküm
süren, işçi halkın ağır bir şekilde duyduğu, doğmakta olan büyük endüstrinin
1830'dan beri durumunu daha da kötüleştirdiği ekonomik krizdir.
21
1848 in sonu itibariyle devrimler karmaşa içindeydi ve 1848 -51
dönemiyle birlikte gerici hareket daha da güçlendi. Habsburglar, kendilerini,
Windischgratz'ın Haziran 1848'de Prag'ı ekimde de Viyana'yı bombalamasıyla
toparlamaya başladılar. Aralıkta Ferdinand'ın ardından imparator olan Franz Joseph,
Mart 1849 da Avusturya Meclisini kapatarak baskıya devam ederken Radetzky Mart
ve Ağustos ayları arasında kuzey İtalya'nın Lombardiya ve Venedik eyaletlerini
egemenlik altına aldı. Son tehdit olan Macar ayrılıkçıları, Rus ordularının
yardımıyla alt edildi. Bu arada, dördüncü Friedrich Wilhelm, kendisini Prusya'da ki
anayasal gelişmeleri sekteye uğratmaya kalkışacak, Alman birliği için yapılan
liberal tasarılara karşı çıkacak ve Rus ordularını Dresten'teki ve Baden'deki görüş
ayrılıklarına karşı harekete geçirmek için toparlamıştı. Fransa'nın eski rejimi
yeniden yapılandırılması sürecine girmekten ziyade kendine özgü gerici hareketin
etkisine girdiği görülür. Temmuz 1849 da oy hakkının kasmam, daraltıldı ve Eylül
ayı içinde de basın üzerinde sansür uygulamaya başladı. Aynı zamanda, Fransa da,
Temmuz 1849'da Frank ordularının Roma Cumhuriyeti'ni yıkmak için
kullanılmasıyla başlayan ve Napolyon'un 185l'de ki darbesi ve ikinci imparatorluğun
1852'de ki ilanıyla doruk noktasına ulaşan Cumhuriyetçilik karşıtı bir dalgada vardı.
Tüm bu devletlerdeki dramatik değişim, devrimcilerin giderek zayıflamasıyla ve
Avrupa'nın çeşitli merkezlerindeki yürütme erklerinin yeniden canlanmasıyla
açıklanabilir.
22
EJ. Hobsbawm, toplumsal yüzleşmelere ilgin olarak, 1848 in
başarısızlıkla sonuçlandığını sebep olarak da sonuca götüren çatışmanın eski rejim
ve ilerlemenin birleşik güçleri arasında değil, düzen ve toplumsal devrim arasında
yaşandığını göstermektedir. Diğer tarihçiler, bu süreçte burjuvazinin, özgür bası,
yasal eşitlik ve dahası endüstriyel ve ticari ilerlemenin yararına getirilen koşullar
gibi liberal taleplerin eşlik ettiği bir anayasayı amaçladığını kanıtlamaya çalışmıştır.
Geriye kalan şehirli nüfus ise, tam tersine, daha kapsamlı toplumsal değişiklikler
istiyordu; örneğin Berlin'deki işçiler, marta genel oy hakkının tanınması, çalışma
bakanlığını kurulması, günde on saatlik çalışma mesaisinin ve bir asgari ücretin
karara bağlanması taleplerinde bulundular. İlk başta, geçici liberal hükümetler
işçileri kimi gereksinimlerini ertelediler Paris'te ulusal işletmeler kuruldu ve
Viyana'da ki alt yapı projeleri yoksullara iş imkânı sağladı. Neticede iki farklı
felsefeyi açığa vuran bir çatışma ortaya çıktı. Bu ikisinden ilki, toplumsal siyasaları
iktisadi gelişmelerden ayrılamaz olarak görürken, ikincisi, gelişmenin önüne belirli
sınırlamaları getirilmesini savunuyordu. Her yerde, orta sınıfın liberalleri yeni
yasama meclislerinde en büyük temsil edilme olanağına sahip oldular. Fransa
Meclisi için nisanda yapılan seçimlerde, toplam 876 milletvekilinden 85 tanesi
sosyalistlerden ve radikallerden oluşuyorlardı. Benzer bir şekilde, Frankfurt
Parlamentosu'nda 13 iş adamı, 92 avukat, 104 profesör ve öğretmen ve 100 adli
memura karşılık dört usta ve bir köylü vardı. Orta ve alt sınıflar arasında önceden
söz konusu olan ittifak, artık karşılıklı korku ve suçlamaya suçlamayla karşılık
verme yüzünden bozulmuştu. Bir zamanlar barikatlardaki devrimci etkiyi
memnuniyetle karşılamış olan işadamları ve avukatlar artık devrime düşmanca bir
güç olarak görmeye başlamışlardı. Frankfurt Parlamentosu'ndaki bir delege"
doğuştan gelen tüm fiziksel ve entelektüel farkları hiçe saymak ve bunların
istihdamdaki ve mülk edinmedeki belirleyiciliğini nötrleştirmek arayışında olan..
radikalizmin olası sonuçları hakkında uyarı da bulunuyordu.
23
Roman yazarı Dumas, Fransız burjuvasının çoğunun sahip olduğu
korkuları ifade etmek için çok daha duygusal bir ifade kullanıyordu:·teröristler
ülkeyi yıkmak için, sosyalistler aileleri dağıtmak için ve komünistler de özel
mülkiyeti yıkmak için harekete geçtiler"' bu sözlere neden olan şey, haziranda
Paris'li işçilerin ulusal işletmelerin kapatılması için çıkarılan hükümet
Kararnamesi'ne karşı çıkmak için giriştikleri ayaklanmaydı. Benzer kaygılar
Viyana'da altyapı düzenleme projelerinin iptaline karşı ağustostaki protestolar
yüzünden de yaşandı.
24
Berlin'de yapılan miting ve gösterilerden korkan Prusya kralı N.
Friedrich Wilhelm göstericilerin taleplerini kabul ederek parlamento seçimlerinin
yapılmasını, bir anayasa hazırlanması ve basın özgürlüğünü kabul etmek zorunda kaldı.
Saksonya'ın Dresden kentinde 3-9 Mayıs 1849 tarihlerinde ortaya çıkan ayaklanmada
ünlü Klasik Müzik bestecisi Richard Wagner de rol oynadı. Halkın baskısı sonucu
Bavyera'da Kral 1. Ludwig tahtan inmek zorunda kaldı.
25
Parlamento, yeni devletin sınırlarını belirleme işi üzerinde o kadar
uzun bir süre çabaladı ki, liderlik Prusya kralına verildiğinde devrimci etki çoktan
ortadan kalkmıştı. Her halükarda, bu son olay tüm planı bozdu. Otoritesinin, dost
hükümdarlardan ziyade insanlardan kaynaklandığının farkına varan kral, Almanya
tacını "hendekten· çekip çıkarmayı açıkça reddetti.
26
Bismarck her zaman için "1848'in liberal ve demokratik görüşlerinden
kurtulmanın" yolunu ararken, parlamentarizmin hayaleti 1871 Emperyal Anayasası'nın
içine sızmıştı. Prusya'nın güven verici hali, aynı zamanda liberal demokrasiyle
işbirliğini, muhafazakârlık ve militarizmle yakın bir ittifaka dönüştürerek Alman
milliyetçiliğine de egemen olmuştu. Bismarck'ın kendi sözleriyle, Alman milliyetçiliği
"hohenzollerin monarşisini genişletecek ve güçlendirecek, ahlaksal güç" olacaktı.
F. Engels
27
Fakat alman işçileri sınıf çıkarlarının ne olduğunu açık seçik saptayarak en
kısa zamanda, bağımsız bir partide mevzi tutarak ve demokrat küçük burjuvaların iki
yüzlü sözlerine kanıp proletaryanın partisinin bağımsız örgütünü kurmaktan çekinmek
gibi bir davranışa biran olsun kapılmayarak, nihai zaferleri uğrunda elinden geleni
kendileri yapmalıdırlar. Savaş naraları sürekli devrim olmalıdır. Marks, Engels'e yazdığı
bir mektupta "bu hitap özünde demokrasiye karşı bir savaş ilanında başka bir şey
değildi" demiştir'' Bu metindeki yaklaşımın can alıcı yanı "proletaryanın partisinin
bağımsızlığı" fikriyle "sürekli devrim" şiarının açıkça bağlantılandırılmasıdır.
28
benzer bir etki burada da gözlemlenebilir. Komünistler Birliğinin dağıtılmasıyla (oysa
bu örgütün manifestosunda nihai hedefe ulaşıncaya kadar dağıtılmayacağı yazıyordu),
Birinci Enternasyonal' in kuruluşu arasında, yine blankistlerin ön ayak olduğu ve
Marks'ın da kurucuları arasında yer aldığı Devrimci Komünistlerin Evrensel Derneği
adlı bir örgüt kuruldu. Bu örgütün amaç maddesinde şu sözler yazıldı.
29