Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 71

Prof. Dr.

Mehmet Engin DENİZ

İLETİŞİM BECERİLERİ
İletişim Neden Bu Kadar Zor?
 Algılar
 Şemalar
 Bakış açısı
 Farkındalık
 Değişime açık olma
 Güvenli bağlanma stili
İLETİŞİM NEDİR?
İletişim Nedir?
TDK: Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla
başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon.
Communication- Fransızca-İngilizce
Communis- Latince (Birçok kişiye/nesneye ait olan / ortaklaşa yapılan)
Yalın bir ileti alışverişi değil toplumsal nitelikli bir etkileşim ve paylaşım.

E.X.Dance ve Carl E. Larson 1972 yılında iletişim alanında yapılan tüm


tanımları taramışlar ve 126 değişik tanım bulmuşlardır. (Akt.1)
 İletişim, iki birim arasında birbiriyle ilişkili mesaj alış verişidir.
 İletişim, katılanların bilgi/sembol üreterek birbirine ilettikleri, bu
iletileri anlamaya, yorumlamaya çalıştıkları bir süreçtir.(2)
 İletişim, simgeler aracılığıyla bir kişiden ya da gruptan diğerine
(diğerlerine)bilginin, fikirlerin, duyguların veya tutumların
iletimidir.(3)
İLETİŞİM NEDİR?

Kişilerarası iletişim tanımlarını


genellediğimizde(4):
• En az iki insan vardır(mesaj
alıcı ve gönderici).
• Tek yönlü değil, karşılıklıdır.
• Psikolojik ve sosyo-kültürel bir
süreçtir.
• Bilgi, duygu, düşünce ve
yaşantıların aktarımıdır.
Kişilerarası iletişim, konuşmak
ve dinlemekten öte düşünce
oluşturma ve paylaşma
sanatıdır.

İletişim, insanların birbirlerini


fark etmeleri ile başlar ve
SESİN insanların söyledikleri,
KULLANIMI
yaptıkları, söylemedikleri ve
beden dillerinin iletişimde
önemi ve anlamı vardır.
SÖZSÜZ İLETİŞİM
Konuşulan dilin dışında, jestler, mimikler ya da diğer dilsel olmayan işaretler aracılığıyla ifade edilen iletişim
becerilerini kapsar.
Sözsüz iletişimde bilginin iletimi, kişisel gelişime, bilişsel olgunluk düzeyine, yaşantısal ve çevresel faktörlere,
göndericinin ve alıcının cinsiyetine ve kültüre bağlı çeşitlilikler gösterir.(5)

Özellikleri
 Etkilidir. Dil yerine kullanılabilir.
 Duyguları ve kişilerarası tutumları etkin şekilde yansıtır.
 Belirsizdir, gizli mesajlara taşır.
İşlevleri
 Tekrarlayıcı kullanım(Sözel olmayan iletişim, kelimelerle aynı şeyi ifade eder.)
 Yerine kullanma (Sözel olmayan iletişim, kelimelerin yerini alır.)
 Tamamlama (Sözel olmayan iletişim, sözlü iletişimin ifade gücünü arttırır.)
 Vurgulama(Sözel mesajın sözel olmayan iletişim araçları ile vurgulanmasıdır. Örn: Ses tonu, beden dili ile)
 Karşıtlık(Sözel olmayan iletişim sözel mesajla çelişebilir. Sözel olmayan ögeler daha güçlü ve baskındırlar.)
SÖZSÜZ İLETİŞİM BEDEN DURUŞU & KULLANIMI

Kişilerarası iletişimde baş, el, kol, ayak, bacak ve bedenin kullanımı jestleri oluşturur.(6)
Bedenin iletişime açıklık kazandıran hareketleri, esas jestler olarak adlandırılırlar. Esas
jestler, öğrenilmiş, çok boyutlu kültürel yapılardır. Esas jestler iletmek istediğimiz bir
mesajı içeren jestlerdir(konuşurken baş sallama, göz kırpma, kollarını açma vb.)
Kendiliğinden ortaya çıkan ve esas olarak anlatıma bir katkıda bulunmayan hareketlere
ikincil jestler denir.
İnsanın kendini ortaya koyuş biçiminin temeli, göğüs açıklığını yani merkezini kullanma
biçimidir. Merkezlerini ölçülü bir şekilde dünyaya açan insanlar paylaşıma açıktırlar.(6)
Kişilerin iletişim kurarken kol ve bacaklarındaki rahatlık, onun iletişime açık olduğunu
gösterebilir.
Omuzların ve kolların düşmesi ve öne doğru eğilmiş bir duruş, sürekli eller ile bir
meşguliyet güvensiz ya da çökkün duygu durumlarını işaret edebilir.
Baş ve bedenin dik tutarak konuşma ve dinlemek iletişimin etkinliğini arttıracaktır.
İletişim içindeki kişiler bilinç dışı bir mekanizma olan aynalama ile birbirlerinin
beden dillerini kullanmaya başlıyorlarsa, bu durum aralarındaki iletişim bağının
güçlü olduğunu işaret eder.
YÜZ İFADELERİ
Kişilerarası iletişimde, yüz kaslarının
anlatım amaçlı kullanımı mimikleri
oluşturur.
Alın kasları, göz çevresi kasları ve ağız-
çene kasları duygusal ifadeleri yansıtmak
için kullanılan yüz kaslarını oluşturur.
Araştırmacılar, yüz ve gözlerin insan
bedeninin en anlamlı bölümleri olduğu
konusunda hemfikirdirler.(Akt.4)
Yüz ifadelerini etkileyen en önemli öge
kültürdür. Temel duygulara ait yüz ifadeleri
evrensel olsa da, bu ifadelerin sergilenişi
ya da algılanışı kültürden kültüre farklılık
gösterebilir. Yüz ifadelerinin kültürler arası kodlarını belirlemek amacı ile 13 Batı
Kafkasyalı ve 13 Uzak Doğulu(Çinli, Japon) deneğin göz hareketleri
Japon kadınların gülerken yüzlerini incelendiğinde, batılı deneklerin duyguları algılarken yaptıkları görsel
kapatmaları, Japonların olumsuz çözümlemelerde tüm yüze dağılan göz hareketlerine sahip oldukları
duygularını yüz ifadelerine yansıtmama fakat uzak doğulu deneklerin göz hareketlerinin kişilerin gözleri
geleneği, Amerikalıların gülen kişileri sosyal
ve zeki algılarken, Japonların gülen kişileri üzerinde yoğunlaştığı görülmüştür. Bu sebeple Uzak doğulu denekler
değil nötr ifadeli kişileri zeki bulmaları gibi. korku ve iğrenmeye ilişkin duygular doğru ayırt edememiş ve
karıştırmışlardır.(6)
GÖZ TEMASI
• Gözler, dikkat ve ilgi düzeyinin göstergeleridir.

• Kişiler arası ilişkinin başlatılması ve sürdürülmesi için


gereklidir.

• Duygusal iletişimi sağlar. Kişiler göz temasını yakınlık, sevgi ya


da tehdit, öfke, baskı işareti olarak kullanabilirler.(5)

• Göz temasının sağlanmayışı karşı tarafın kendini üstün


görmesi, ilgisizliği, önem vermemesi olarak anlamlandırılarak
iletişimi olumsuz etkiler ve huzursuzluğa yol açar.(4)

• Uzun süren dik bakışlar, hakimiyet kurma ve etkilemeyi; gülen


göz ise, iyi niyeti temsil eder. Göz bebeklerinin büyümesi,
kişinin konuya ilgisinin arttığını; küçülmesi ise, ona karşı nefret
ve kızgınlık duyduğunu gösterir.
KİŞİLERARASI MESAFE/ALAN Kişinin karşısındaki birey ile arasına koyduğu mesafe
onunla ilgili duygularının en temel belirleyicisi
olabilmektedir.
Mesafe dili konusunda bilimsel çalışmaları başlatan antropolog
Edward T. Hall’a göre (5):
 Mahrem Mesafe: 0-25cm’ye kadar olan mesafe yakın ilişki
mesafesidir. Mahrem alanımızın içine sadece özel duygusal
ilişkimiz olan insanları alırız. İstemediğimiz kişiler tarafından
mahrem alanımız aşıldığında sıkıntı, gerginlik ve saldırganlık
eğilimimizde artış yaşarız.
 Kişisel Mesafe: 25cm-100cm arası ise kişisel mesafe olarak
tanımlanır. Bu mesafe iyi arkadaşlık ilişkilerinin dahil olduğu
mesafedir.
 Sosyal Mesafe: 100cm-250cm arası ise olarak tanımlanır. Bu
durumda daha çok birbirine yabancı olan ya da az tanıyan
insanların iletişimi söz konusudur(tanıdıklarımızla, iş
arkadaşları).
 Kamusal Mesafe: Otobüs durağı, otellerin lobileri, açık alanlar
gibi topluma açık alanlarda korumak istediğimiz 250 cm ve
ilerisindeki mesafedir.
KİŞİLERARASI MESAFE

İnsanlar alanı kendileri ile çevrelerindeki başka insanlar ve objeler


arasında bir obje olarak kullanmaktadırlar.(7)

Kişilerarası Mesafeyi Belirleyen Faktörler

• Yakınlık
• Yaş: Yapılan çalışmalar yaş arttıkça kişisel alanın sınırlarının
arttığını göstermektedir.
• Kişilik özellikleri: Dışadönük – İçedönük kişilikler
• İletişim Kurduğumuz Kişiler: Fiziksel olarak engelli olan bireylere,
korktuğumuz ya da rekabet içinde bulunduğumuz kişiler, yüksek
statülü kişiler ile iletişim kurarken mesafemizi arttırırız.(8)
• Cinsiyet
• Kültür
KİŞİLERARASI MESAFE

Preferred Interpersonal
Distances: A Global
Comparison
Agnieszka Sorokowska,
Piotr Sorokowski, Peter
Hilpert
March 22, 2017
SESİN KULLANIMI
Ses, söylenilen şeyin nasıl söylendiğine ilişkin boyutudur. Ses, parmak izi gibi kişiye özgü
oluşu nedeni ile kimlik doğrulamak ve insanların teknolojik cihazlara ulaşması için
kullanılmaktadır.
Ses tonu, şiddeti ve hızı iletişim sürecini etkiler.
Kişiler aynı cümleyi kurabilir ve farklı ses tonları farklı psikolojik bilgiler iletecektir. Ses ile
kişilerin duygu durumları öngörülebilir.(Depresyon, öfke, mutluluk şaşkınlık vb.)

Allen Bell, Psikolojik Stres Ölçüsü(PSE) adını verdiği aleti ile insan tarafından algılanmayan
ses titreşimlerini analiz ederek ses tellerinin yalan söylendiği zamanki zorlanmasını, doğal
olmayan gerilimini ve düzen değişikliğini tespit etmiştir. Yapılan çalışmalarda PSE’nin
tespitlerinin %95 oranında başarılı olduğu görülmüştür.(Akt. 12)
Kişilerin seslerini dinleyerek onların cinsiyetleri, yaşları ve kişilik özellikleri hakkında
değerlendirmelerde bulunuruz. Araştırmalar, 60 saniyelik bir dinleme sonrası kişilerin
sosyo ekonomik statüleri hakkında fikir sahibi olabildiğimizi göstermiştir. Bu sonuç, ses
özellikleri ile ilgili şemalarımız olduğunu göstermektedir.(11)
Genel olarak gündelik yaşantımızda canlı, enerjik bir ses tonu insanlar üzerinde olumlu
etkiler yaratmamıza yardımcı olabilir.
Ses/Sessizlik ile ilgili algılamalar da kültürle ve bağlama göre değişkenlik gösterebilir.
Ses Tonu & Gücü(Şiddeti)
Barselona Özerk Üniversitesindeki Algısal İletişim Çözümlemesi Laboratuvarı ses tonu ve algı üzerine yaptığı araştırma
bulgularına göre:
 Derin bir ses tonu olgunluğu belirtir ve diğer insanlarda güven oluşturur. Bu ayrıca reklamlarda da sıklıkla kullanılan bir
tondur.
 Katı ve özgüvenli bir ses tonu konuşan kişinin seçkin ve önemli bir kişi olduğunu düşündürtür.
 Sessiz bir tonda konuşmak ise o kişinin bazı zayıflıklara sahip olduğunu veya garip birisi olduğunu düşündürtür.
 Çok tiz bir ses tonuna sahip insanlar ise pek güvenilir bir his iletmezler.

Sesin Hızı
Yorumlanması kültüre göre değişebilmektedir.
Hızlı konuşma sıklıkla güç ve kontrol yetisini gösterir.(9)
ABD’de kişilerin konuşma hızı arttıkça ikna güçleri de artmaktadır.(10)
Sessizlik
Endişe, utanç, çekingenlik duygularının ifadesi olarak kullanılabilir.
Problem durumlarında, problemin büyümesini engellemek amacıyla bazı mesajların iletilmesini önlemek için
yatıştırıcı bir unsur olabilir.(10)
Görmemezlikten gelme, yok sayma yani cezalandırma amaçlı da kullanılır.
Yorumlanması kültüre göre değişebilmektedir.
İnsan giyimiyle bir kimlik sergiler. Seçilen giysiler kendimizi ifade ediş
biçimimizdir. Bu sebeple özümüzün yansımalarıdır. Kişilikle
bütünleşmesi ve kişinin ruhsal durumunu ve zevklerini yansıtması bir
sebebi ile sözsüz iletişimin önemli bir ögesidir.

Kıyafetler, insanların statülerinin göstergesi olarak algılanmaktadır.


Kültürel ve alt kültürel aidiyetlerimizi ifade eder.(11)

Temiz/kirli görünüm ve koku kişinin hem kendine olan saygısının


göstergesi olmakla beraber başkalarının saygısını kazanmanın önemli
bir belirleyicisidir.
AKSESUAR, ARAÇLAR ve DIŞ GÖRÜNÜM
Giyim ve görünüm ilk karşılaşmalarda iletişim aracıdır. İlk 30 saniyenin, insanlar arasındaki
iletişimdeki önemi belirtilmektedir. İnsanlar yeni karşılaştıkları birisinin görünüşüne bakarak
zihinlerinde bir kalıba koyarak onlara nasıl hitap edeceklerini belirlerler.(11)
Sözsüz İletişimde Kullanılan Aksesuar ve Araçlar
• Telefon: Telefonların marka ve sürümleri statü göstergeleri haline gelmiştir.
• Ayakkabı: Yüksek statülü kişilerin ayakkabıları her zaman yeni ve kalitelidir. Ayakkabının yeni ve
markalı oluşu ya da yıpranmış ve cilasız oluşu farklı statüleri temsil eder.
• Çanta: Statüyü yansıtan önemli bir göstergedir. Ayrıntılarla ilgilenen alt düzey yöneticiler daha
büyük ve ağır çantalar taşırken, yüksek statülü yöneticiler hayati belgeleri taşıdıkları ince ve pahalı
çantalar kullanırlar.
• Gözlük/Saat: Markalı ve pahalı gözlükler yüksek statünün göstergeleridir.
Bana saatini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim…
• Takı
• Dövme ve piercing( Daha maceracı, bireyci, risk alan kişiler olarak algılanırlar. Kentli kültürünü
temsil eder ve alternatif kültürleri sembolize ederler.)
• Araba: Arabanın büyüklüğü, markası ve modeli kişinin güç ve saygınlığını arttırır. Temiz bir arabaya
binmek de bir başka statü göstergesidir. (12)
• Ev: Modern toplumlarda en önemli statü göstergelerinden biri kullanılan araba, diğeri ise oturulan
evdir.(12)
Kişilerin seçtiği aksesuarlar, bir kişilik tercihi ve dışa vurumdur.
İLETİŞİMDE TEMEL BECERİLER

 Dinleme
 Kendini Açma
 Empati
DİNLEME

Konuşmak bir ihtiyaç ise,


dinlemek bir sanattır.
Van GOETHE
DİNLEME
Dinlemenin ilk aşaması duymak(işitmek)’tir. Ancak
dinlemek ile duymak aynı anlama gelmez. Duymak, dikkat
ve çaba olmaksızın meydana gelen fizyolojik bir süreçtir.
Bu nedenle bir kişinin uyanık olması ya da işitsel kaybının
olmaması dinlediği anlamına gelmez. Bu anlamda
duymak pasif bir eylemdir. Dinlemek ise duymanın
ötesinde aktif bir eylemdir ve bilinçli bir çaba gerektirir
(Kaya, 2011).
DİNLEME
Dinleme, seslerin ve görüntülerin farkında olma ve
onlara dikkat verme ile başlayan, belli işitsel işaretlerin
tanınmasıyla süren ve anlamlandırılmasıyla son bulan
psikolojik bir süreçtir (Bulut, 2013)
Özbay(2010:48)’ da bu süreci şu şekilde sıralamaktadır.
1. Mesajı gönderme/iletme
2. Mesajı işitme/duyma
3. Mesajın anlamlandırılması
Dinleme hem konuşmacının hem de dinleyicinin ortak
sorumluluğudur. Birinin seçtiği sözcükler , cümle yapısı
konuşmanın içeriği , ses tonu ve vurguları öbürünün daha önce
söylemeye niyetlendiklerinden oldukça farklı şeyler söylemesine
neden olabilir.
İletişimde en önemli davranış dinlemektir. Çocuğun gelişimi
için de aile ve sınıfta dinlenmesi oldukça önemlidir.
Dinlemek bir sorumluluk ve saygı belirtisidir. Karşımızdaki
kişiye sana ne olduğunu umursuyorum, hayatını ve yaşantıların
benim için önemli mesajını verir. Bunun sonucunda da sizi severek
ve size değer vererek karşılık verirler. (Deniz ve Eryılmaz, 2019).
DİNLEME
YAZMA

Genel itibari ile bakıldığında, dinleme günün her dakikasında


gerçekleştirilebilen bir etkinliktir. Yapılan araştırmalara göre de birey diğer
insanlarla birlikte olduğu sürenin %42’sini dinleyerek geçirmektedir. Bu durum,
dinleme çalışmalarına eğitim-öğretim ortamında önem verilmesinin gerekliliğini
ortaya koymaktadır (Bulut, 2013).
DİNLEMENİN BAŞLICA AMAÇLARI
 Söylenen sözleri ve kavramaları tam olarak anlayabilme
 Bilgi, düşünce ve haber alabilme
 Dinledikleri arasında neden sonuç kurabilme
 Dinlediği düşüncenin ana düşüncesini kavrayabilme
 Dinlediğinin, eksik ,yanlış, abartılı, yararlı vb. yönlerini seçebilme
 Dinlediklerini tarafsız bir biçimde değerlendirebilme
 Dinlediklerine karşı hoşgörü duygusu geliştirebilme (Polat, 2011)
ETKİN DİNLEME
Karşıdakini anlama onu eğlendirme ondan bir şeyler öğrenme ya da ona yardım
etmek amacıyla yapılır.
Etkin dinleyicilerin temel özellikleri
 Söylenenlere ilgi gösterir.
 Gerçek sorunun ne olduğunu anlayana kadar tepki de bulunmaz.
 Konuştuğu kişi ile göz teması kurar.
 Söylenenleri anlayıp anlamadığını kontrol eder.
 Sırasını bekler, anladığını düşündüğünün hemen üstüne atlamaz (Polat,2011).
Etkin Dinlemede Sözlü Olarak Etkin Dinlemede Sözsüz Olarak
Yapılması Gerekenler Yapılması Gerekenler

Karşımızdakinin söylediğinden ne anladığımızı Karşımızdaki kişiyle doğrudan göz teması


bir cümleyle tekrarlamak kurmak ve dinlerken sadece karşımızdaki kişinin
yüzüne bakmak
Yakaladığımızdan emin olursak, karşımızdakini Uygun aralıklarla ‘anlıyorum’, ‘evet’ anlamında
şikayeti, huzursuzluğu ve ya içinde bulunduğu baş sallamak
durumla ilgili duygusunu dile getirmek
Karşımızdaki kişinin sözünü kesmeyecek şekilde
‘evet, anlıyorum’ demek.
ETKİN DİNLEME TEKNİKLERİ

Etkin dinleme 4 aşamada açıklanmıştır.


1. İçeriği Yansıtma: Dinleyicilerin duyduklarını kendi sözcükleri ile ifade
etmesidir.
2. Anlamı Yansıtma: Dinleyicilerin duyduğu anlamı kendi sözcükleri ile
ifade etmesidir.
3. Duyguyu Yansıtma: Dinleyicinin sadece anlam düzeyinde kalmayarak,
konuşmacının sözlerinin arkasında yatan duyguları yansıtmasıdır.
4. İçeriği ve Duyguyu Yansıtma: Dinleyicinin kendi ifadesi ile hem
duyguları hem de içeriği yansıtmasıdır. (Kaya, 2011)
ETKİN DİNLEMENİN YARARLARI
 Konuşmacının ne kadar doğru anlaşıldığının kontrol edilmesine yardım
eder.
 Konuşmacının duygularının kabul edildiği mesajını iletir.
 Bireylerin sıcak ilişkiler geliştirmesine yardım eder.
 Bireylerin gerçek sorunu anlamalarına ve var olan sorunları çözmelerine
yardım edebilir.
 Konuşmacının kendini daha fazla açarak konuşmaya devam etmesini
sağlayacağından, yaşadıklarına ilişkin derinlemesine bir farkındalık
geliştirmesine yardımcı olur (Kaya, 2011).
DİNLEMENİN İLETİŞİME ETKİSİ
Dinleme sadece iletişimin önemli bir biçimi değil aynı zamanda insanların bilgi
aktarmaları ve fikirlerini ifade etmeleri için en doğru yoldan kurulan dil etkinliklerinden
biridir (Bulut, 2013)
Sözel iletişimde mesajı gönderenle alan konuşma biçimiyle birbirlerini etkiler. Birinin
seçtiği sözcükler öbürünün daha önce söylemeye niyetlendiklerinden oldukça farklı şeyler
söylemesine neden olabilir .
Davis (1962), dinlemenin yararlarını beş madde altında toplamaktadır.
1. İyi bir dinleyici, dikkatli dinlediği için daha geçerli kararlar alabilir.
2. Dikkatle dinleyen bir kimse kısa sürede hem konuşulanlar hem de konuşmacı hakkında
bilgi edinebildiği için zamandan tasarruf sağlar
3. Dinleme, mesajın yerine doğru ulaşıp ulaşmadığı konusunda güvenilir bilgi sağlar.
4. İyi bir dinleme güzel konuşmaları özendirir.
5. Anlamayı ve anlaşma düzeyini arttırır.
DİNLEMENİN İLETİŞİME ETKİSİ
İletişim sürecinde karşımızdaki kişiyi ve onun dünyayı
nasıl algıladığını anlamak için onu dinlemek gereklidir.
Olumlu ilişkiler geliştirmede, insanlardan bilgi almada
başkalarını tanımada, anlamada ve onlara yardım etmede
en temel öğe dinlemedir. Dinleme iletişimin yeterliliğini
arttırır ve iletişimin başkalarının ihtiyaçlarına göre
yönlendirilebilmesini sağlar(Kaya, 2011).
DİNLEMEDE SÖZSÜZ DAVRANIŞLAR
Etkili bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnız söylediklerine değil onun yüzü, eli, kolu ve
bedeniyle yaptıklarına da dikkat eder. Çünkü dinleme sürecinde konuşan kişinin beden dilini
fark etmek ve dinlemeye istekli olunduğunu ifade eden, göz teması, açık beden pozisyonu
konuşan kişiye dönük ve eğik olmak gibi bedensel davranışları kullanmak
önemlidir(Kaya,2011).
Etkili Sözsüz Davranışlar Etkisiz Sözsüz Davranışlar
Etkili göz teması kurmak Doğrudan ya da boş boş bakmak
Konuşan kişiye dönük ve eğik olmak Gözleri sık sık kaçırmak
Rahat ve açık bir beden pozisyonu almak Sorgulama şüphe edilen bir biçimde bakmak
Sessizliğe izin vermek Arkaya ya da yan dönerek dinlemek
Bedensel yakınlık oluşturmak Kolları kavuşturmak
Jest ve mimikleri etkili kullanmak Jest ve mimikleri çok sık ya da çok seyrek kullanmak
Karşıdaki kişiyle fiziksel olarak eşit düzeyde durmak Hareket halinde olmak
Sesi etkili kullanmak Herhangi bir nesneyle oynamak
Bedensel temasta bulunmak Konuşan kişiden daha yüksekte durmak
Uygun anlarda gülümsemek Hiçbir bedensel tepki vermemek
Baş hareketlerini etkili kullanmak Baş hareketlerini çok sık kullanmak
TAM DİNLEME
McKay ve diğerlerine göre, kişinin karşısındaki kişiyi etkin ve tam bir şekilde
dinlemesi için gerekli olanlar;
1. Göz temasını iyi kurma
2. Hafifçe öne doğru eğilmek
3. Başı sallayarak karşıdaki kişiyi konuşmaya teşvik etmek
4. Sorular sorarak konuya açıklık getirmek
5. Dikkat dağıtıcı şeylerden uzak durmak
6. Kızgın ya da yıkılmış olsa bile karşıdaki kişiyi anlamaya çalışmak (Deniz ve
Eryılmaz, 2019).
İLETİŞİM BECERİLERİ
- DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
- TAM DİNLEME
- KENDİNİ AÇMA
- PSİKOLOJİK DANIŞMANIN KEDİNİ AÇMASI
DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
 Kişilerarası iletişimde dinleme önemli bir yere sahiptir.
 Ancak dinlememizi olumsuz etkileyen bazı durumlar söz
konusudur.
 Karşımızdaki kişiyi dinlememizi engelleyen durumlar,
dinlemenin önündeki engeller olarak tanımlanmaktadır.
DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

 KARŞILAŞTIRMA:
İletişim esnasında dinlediğimiz konuya
odaklanmayıp , karşımızdaki kişiyle kendimizi
karşılaştırarak ondan daha iyi,daha zeki, daha
başarılı olduğumuzu düşünmek olarak
tanımlanabilir.
DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

 ZİHİN OKUMA:
Dinleyici durumunda olan kişi karşısındakine
güven duymamakta, onun gerçekte
düşündüklerini ve hissettiklerini anlamaya
çalışmaktadır.
Kişi, dinlemek ve ifade edileni anlamaya
çalışmak yerine, karşımdaki kişi bu cümlede
aslında ne demeye çalışıyor, veya aslında aklından
neler geçiyora odaklanmaktadır.
DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

 TEKRAR ETME:
Tekrar etme, iletişim kurulan kişinin söylediğine değil de kişinin kendi
vereceği cevaba yoğunlaşarak “bunu söylerse ben de şunu söylerim”
gibi, kişinin ,kendi içinde cevaplarını tekrar etmesi olarak ifade
edilebilir.
DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
 SÜZGEÇTEN GEÇİRME:
Karşımızdaki kişinin söyledikleri arasından istediklerimizi seçerek
sadece onları dinlemek, diğer anlattıklarını dinlemeyip işimize
yarayacak olanları seçmektir.
Burada kişinin iletişim kurmak ve karşı tarafı anlamaya çalışmaktan
ziyade kendi işine yarayacak bilgileri edinmeye yönelmekte olduğu
düşünülebilir.
Örn.”Sınav için hazırlanmak istiyorum bir çok kaynak edindim ama
motive olamıyorum.” diyen birine ,
“Ben de bu yıl sınava hazırlık kursuna yazıldım, sende farklı soru
varsa bana da verir misin?” cümlesi ile karşılık verilmesi.
DÜŞÜNCEYE DALMA:
YARGILAMA: * İletişim halinde iken dalgınlaşma, başka şeyler
düşünme, karşımızdakini dinlememizi engeller.
* İletişim kurduğumuz kişiye karşı
*Kişinin aklında daha önemli bir konu vardır ya da
önyargılarımız, dinlememizin önünde engel karşısındaki kişiyi önemsemiyordur. Düşüncelere dalma
teşkil eder ve iletişimi bozar. esnasında beden dili , karşıdaki kişiye dinlenilmediğinin
ipuçlarını
vermektedir.

DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ
ENGELLER

ÖZDEŞLEŞTİRME: ÖĞÜT VERME:


* Dinlediğimiz kişi ile veya anlattığı konu ile * Burada ,kişi, karşısındaki kişiyi dinlemek ve
kendi aramızda özdeşim kurarak anlatılandan anlamaya çalışmak yerine , bilmediğini
uzaklaşmamız, kendimizle ilgili düşünmeye düşündüğü şeyleri aktarmaktadır.
başlamamız , iletişimi olumsuz etkilemektedir. *Öğüt veren kişi bu sebeple gerçek anlamda bir
iletişim kuramamaktadır.
DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
 HAKLI ÇIKMA:
İletişim esnasında kişinin amacı karşısındaki kişiyi anlamak yerine
kendisinin bir konuda haklı olduğunu kanıtlamaktır. Kişi haklı olduğunu
sesini yükselterek veya gerekçeler göstererek savunmaya geçebilir.
TARTIŞMA:
* Amaç iletişimde olunan kişiyi anlamak değil,
tartışmayı besleyecek ipuçları yakalamaktır.

DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ
ENGELLER

KONU DEĞİŞTİRME: RAHATLATMA:


* Konu değiştirme iletişim içinde zaman zaman * Burada karşıdaki kişiyi onaylama ve rahatlatma
doğal olarak söz konusu olmaktadır. Ancak söz konusudur. “Evet, halısın, biliyorum.” “Düzelir,
karşımızdaki kişinin anlattığı konu bitmeden ve dert etme.” cümleleriyle kişi dinliyormuş gibi
alakasız bir konu açmak iletişimin önündeki görünür ancak karşısındaki kişiyi dinlemez sadece
engellerdendir. İletişim halinde olunan kişinin rahatlatmaya çalışır. Bu yolla karşısındaki kişinin
dinlenilmediği anlamına gelir. duygu ve düşüncelerini kaçırmış olur.
•Başını salla ve •Sorular Sorarak
karşındaki kişiyi konuya açıklık getir.
konuşmaya teşvik et.
•“Seni anlamaya
•“Seni dinliyorum.” çalışıyorum.”

TAM DİNLEME

Göz temasını Hafifçe öne eğil


koru
“Seni
“Seni dinlemeye
görüyorum.” hazırım.”
•Dikkat dağıtıcı • Kızgın ya da yıkılmış
şeylerden uzak dur. olsa bile karşındaki kişiyi
anlamaya çalış
•“Şu anda ve
buradayım.” •“Seni dinlemek için
buradayım.”
•(Deniz,Eryılmaz,2019).
İLETİŞİMDE KENDİNİ AÇMA

 Kendini Açma kavramını ilk ele alan araştırmacıların başında Jourard


gelmektedir.
Kendini açma, kişinin kendisi hakkındaki bilgileri bir başkası ile
paylaşmasıdır şeklinde tanımlanabilir.
Egan (1970) ise ,kendini açmayı iki kategoriye ayırmıştır.Bu
kategoriler, kendini açma türlerine göre geçmiş ve hikaye, ve niteliği
açısından, gelişigüzel kendini açma, teşhircilik ve uygun kendini açma
olarak belirtilmiştir.
KENDİNİ AÇMA TÜRLERİ
 GEÇMİŞ TÜRÜ: Geçmiş türünde kendini açmayı Egan “Sahte Kendini Açma”, Kelley
ve arkadaşları (1983) ise “Sözde Kendini Açma” olarak tanımlar.
Geçmiş türünde kendini açmada kişiler eski ve geçmiş yaşantılarından bahsederler.
Burada ve şu an olanla ilgili bir kendini açma söz konusu değildir.
Geçmişte yaşanılan olumlu veya olumsuz yaşantının gündeme getirilmesidir.

 HİKAYE TÜRÜ: Hikaye türü kendini açmada kişi şimdi ve burada olan konular ile
kendini açma davranışına yönelir.
Önemli olan burada konuşulan konu ile ilgili kendi durumunu paylaşmaktır. İletişim
açısından hikaye türü kendini açma daha olumlu olup karşıdaki kişiye seni dinliyorum,
iletişimi devam ettiriyorum izlenimi verir.
KENDİNİ AÇMANIN NİTELİĞİ
 GELİŞİGÜZEL KENDİNİ AÇMA
Kişilerin ortam , yer gözetmeksizin, konu ile ilgili mi ilgisiz mi ya da karşımdaki kişi
açılabilecek biri mi diye ayırmaksızın kendi özel yaşantılarından bahsetmeye
yönelmeleridir.
Bu kişiler bu sebeple zarar görmekte, diğer insanlar tarafından alay konusu haline
gelebilmektedir. Kişinin, otobüste yanında oturan kişiye oğlunun işi ile ilgili sorununu
paylaşması örnek olarak verilebilir.
 TEŞHİRCİLİK
Gelişigüzel kendini açmanın ileri aşaması olarak ifade edilmektedir.Kişilerin kendilerine
ait özel yaşantısını karşısındaki kişiye aldırmaksızın, bir süzgeçten geçirmeksizin
paylaşması durumudur.
UYGUN KENDİNİ AÇMA

 Cüceloğlu’na göre(1997),kendini açma, ancak güven duyulan


kişiye karşı olursa uygun bir kendini açma olarak ifade
edilebilir.Uygun kendini açma, tek taraflı değil karşılıklı bir açılma
durumudur ve kişilerarası güven duygusundan beslenir ve bu
duyguyu da destekler.

 Kendini açma uygun kendini açma olarak, yer, zaman ve kişi


koşullarının uygun olması, o ana uygun olması , ve yavaş yavaş
ilerlemesi durumunda sağlıklı ve iletişimi güçlendirici bir etkisi vardır.
a
KİŞİLERARASI İLİŞKİLERDE BAŞLANGIÇ DURUMU

AÇIK KÖR ALAN


ALAN
GİZLİ ALAN

KARANLIK ALAN
KENDİNİ AÇIĞA VURMANIN
YARARLARI
 Davis, Paleg ve Fanning , kişilerarası ilişkilerde kendini açığa vurmanın
yararlarından bahsetmektedir (Deniz, Eryılmaz,2019).
 Karşılıklı Konuşma:Kişilerarası iletişimde kendini açma, karşılıklı konuşmanın
gelişmesini ve devamını sağlamaktadır.
 Kendini Tanımak ve Artan Özgüven:Kişi kendini karşısındaki kişiye açığa vurdukça
kendini de daha iyi tanımaya başlar.Düşünceleri , duyguları daha berraklaşır.
 Daha Derin Samimiyet:Kendini açma karşıdaki kişiye güvendiğimizi gösterir ve
samimiyetin gelişmesini sağlar.
 Artan Enerji:Kişiler kendi içlerinde taşıdıkları yoğun düşünce ve duyguların
ağırlığından, kendini açığa vurma ile kurtulabilir ve hayat enerjilerini azaltan bu
durumdan sıyrıldıklarında enerjilerinde artış gerçekleşir.
 Suçluluk ve Utançtan Kurtulma:Bazen hoşumuza gitmeyen itiraf etmekte
zorlandığımız, ancak bizi rahatsız eden duygu ve düşüncelerimizi açığa
vurduğumuzda suçluluk ve utanç duygularından sıyrılmamız, böylece
rahatlamamız söz konusu olacaktır.
KİŞİLERARASI İLİŞKİLERDE YAKINLAŞMA
DURUMU

AÇIK ALAN

KÖR ALAN
GİZLİ ALAN KARANLIK ALAN
PSİKOLOJİK DANIŞMANIN KENDİNİ AÇIĞA VURMASI
 Psikolojik Danışma sırasında, danışanın kendini yalnız
hissetmemesi , danışanın açılabilmesi amacıyla Psikolojik
Danışman tarafından kullanılan tekniktir.

 Psikolojik Danışmada , psikolojik danışmanın kendini


açığa vurması gelişigüzel değil, danışana yardım amaçlı
olarak kullanılır.
PSİKOLOJİK DANIŞMANIN KENDİNİ AÇIĞA VURMASI

Yapılması Gerekenler + Yapılmaması Gerekenler -

Danışanın sorunlarıyla ilişkili kendini açmak Danışanın sorunuyla ilişkisiz kendini açmak

Kısa ve öz biçimde kendini açmak Sıklıkla kendini açmak


Doğru zamanda ve doğru yerde kendini açmak Danışanın sorunlarına psikolojik danışmanın
sorunlarını eklemek
Kendini açarken danışanın yararlanma olasılığını Psikolojik danışma ilişkisini aşacak şekilde kendini
düşünmek açmak

Danışanın sorularına açık olmak


Danışanın geri bildirimlerine açık olmak

Danışanın sorununa odaklanarak kendini açmak


Empati
Empati Nedir?

 Empati kavramının bugünkü anlamda kullanımının yayılmasında


önemli bir rolü olan psikolog Carl Rogers’a gore empati bir kişinin
kendisini karşısındaki kişinin yerine koyup, olaylara onun açısısıyla
bakması o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması
ve hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecidir.(Yıldırım, 2005)
 Empati, bir kişinin kendini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara
onun bakış açısı ile bakması ve o kişinin duygu ve düşüncelerini
doğru olarak anlaması ve bu durumu iletmesi sürecidir
(Dökmen,1994).
 Bir başka tanıma göre insanın karşısındaki kişinin yaşadıklarını hayal
edebilme ve bu hayal aracılığıyla kişiliğini,duygularını kapsamlı bir
biçimde keşfetme kapasitesi olarak açıklanmaktadır.
(Eryılmaz&Mutlu,2016)
Empati Nedir?

 Empati bir kişinin diğerinin ,


 Fenomonolojik dünyasına odaklanması
 Onun algısal, düşünsel ve duygusal dünyasına girerek rol alması
 Hayali olarak katılması
 Kişiyi içsel olarak doğru anlamaya çalışması
 Ve kişinin diğer kişin durumunu anladığını yansıtması süreci olarak
tanımlayabiliriz.(Kaya,2011)
Empatik Tepki Veren Kişilerin Ortak
Özellikleri

 Ego gelişimi yüksek olan kişilerin hem bilişsel olarak hem duyuşsal olarak
daha fazla empatik tepki verdikleri gözlenmiştir.
 Başkalarından etkilenen, şefkatli ve nezaketli kişiler daha fazla empatik
tepkide bulunurlar. (Kaya, 2011)
 Empatik becerisi yüksek kişilerin sevecen, hoşgörülü, kendini olduğu gibi
kabul eden kişiler oldukları tespit edilmiştir.
 Bunların yanısıra empatik becerisi yüksek kişilerin olumlu ruhsal gelişime
sahip oldukları, özsaygı düzeylerinin yüksek olduğu da bulunmuştur.
 Benzer biçimde, empati düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde kadınlar
ve erkekler arasında kadınların empati düzeyinin daha yüksek olduğu
konusunda alanyazında bir uzlaşmaya varıldığı görülmektedir
Empatik Tepki Verme

 Empatik tepki vermenin başlıca iki yolu vardır.: Yüzümüzü ve bedenimizi


kullanarak ve sözlü olarak onu anladığımızı ifade etmektir. En etkilisi
ikisinin beraber kullanımıdır.
 Empatinin anahtar özelliği belli bir zamanda kişinin yaşadığı deneyimi ya
da öznel gerçeği başka kişinin anlamasıdır. Bir kişinin öznel gerçeğini
anlamak için kişinin referans çerçevesini ve kişinin öznel sorunlarının
bilmek gerekir. Diğer bir ifadeyle empati diğer kişinin dünyasını tam
olarak anlamaya çalışma deneyimidir. Dahası empati diğerinin
dugularını ,duygularının yoğunluğunu ve anlamını keşfetme yeteneğidir.
(Kaya, 2011) Empati kurulurken ifade edilen duygunun şiddetine dikkat
etmek ve uygun tepki vermek gerekir. Dahası empati kurarken mesaj
verenin sözel tepkilerinden ziyade ses tonuna konuşma temposuna jest
ve mimiklerine, beden duruşuna dikkat etmek gerekmektedir.(Voltan
Acar,2003)
Empatinin Gelişimi

 Srayer’e göre çocukta empatinin gelişimi dört aşamalıdır.


 Birinci aşama, çocuğun karşıdaki kişinin duygusal ipuçlarına çok az
bilinçli tepki verdiği aşamadır. Örneğin küçük çocuklar diğer kişinin
gerilimini kendi gerilimi gibi yaşarlar ve kendileri ile diğer kişinin
duygularını karıştırırlar.
 İkinci aşamada ise çocuk, yaklaşık iki yaşlarında başkalarının
sıkıntısının kendi sıkıntısı olmadığını açıkça anlayabilir.
 Üçüncü aşamada diğer kişi ve kendisine ilişkin benzer deneyimler ve
imgesel duygular arasında çağrışımlar oluşur. Empati yaşanır.
 Dördüncü aşamada, kendisi ve diğeri sınırları oluşturulur. Problem
çözme ve yardımın başladığı son aşamadır. (Kaya, 2011)
Sempati
 Sempati diğer kişinin hissettiklerinden gelir ve kişinin diğer kişinin
deneyimiyle hareket etmesi söz konusudur.(Kaya,2011)
 Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu
ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Karşıdaki kişiye
sempati duyan kişi onunla birlikte acı çeker ya da
sevinir.(Yıldırım,2005)
 Bir psikolojik yardım ilişkisi söz konusu ise danışmanın,karşısındaki
danışan ile empati kurması yeterlidir,uzmanın karşısındaki kişiye
sempati duyması psikolojik yardım ilişkisini zedeleyebilir.(Dökmen,
2005)
Empati ve sempati arasındaki
farklar
 Empati diğer kişiyi sıkıntıdan kurtarmak olarak düşünülür. Oysa
sempati diğer kişinin sorunu yada üzüntüsünü içerir. Sempatide diğer
kişinin sıkıntısını paylaşmak gerekli değildir.
 Sempati kendi merkezli iken, empati diğeri merkezli olarak ortaya
çıkar.
 Sempati diğerinin olmusuz durumunu anlama ile ilişkiliyken empati
kişinin kendi deneyiminden gelmektedir. (Kaya,2011)
 Sempatide yandaş olmak esastır. Empatide ise, karşıdaki kişiyle aynı
duyguları ve görüşleri paylaşmak gerekmez, sadece onun duyguları
ve düşünceleri anlaşılmaya çalışılır. Bir insanı anlamak başka şeydir,
ona hak vermek başka şey.(Dökmen, 2005)
Danışma Sürecinde Duyguları İfade
Etme
Duyguları fark etmek ve ifade etmek, iletişimin önemli bir parçasıdır.
Kişinin duygularıyla ilgili konuşması, bu duyguları anlaması ve kontrol
etmesi için en kısa yoldur (Ergin, 2000). Kendi olumlu ve olumsuz duygu-
larını açığa çıkaramayan insanlar, birçok ruhsal ve organik sorunların
tehdidi altındadırlar (Yavuzer, 2000). Duygularımızı fark etmek ve en
azından kendimize ifade etmek yararlıdır. Çünkü fark etmediğimiz
duygularımız ve isteklerimiz bizi yönetir. Fark ettiğimiz duygularımızı ve
isteklerimizi ise biz yönetiriz. (Dökmen, 2000)
Danışma Sürecinde Duyguları İfade
Etme

 Greenberg ve Safran (1987) duygu sürecinin terapide değişim


açısından kritik bir önem taşıdığını belirtmiştir. Duygusal farkındalığın
artmasıyla birlikte danışanlar, duygusal tepkilerinin neler olduğunu
kendi kendilerine anlayabilecekleri yeni deneyimler yaratabilirler
(Rogers, 1959). Psikolojik danışman adaylarının bir başkasına yardım
edebilmesi için, öncelikle kendi duygularını fark etmesi ve ifade
etmesi, kendine ve diğerlerine yönelik duyarlı olması gerektiği
literatürde yaygın olarak kabul görmektedir.
Danışma Sürecinde Duyguları İfade
Etme

 Duyguları ifade etme, duyguların sözel ya da sözel olmayan dille


açığa vurulmasıdır. Duyguların nasıl ifade edildiğinden daha önemli
olanı kişinin duygularını fark etmesi ve tercih ettiği biçimde
duygularını ifade edebilmesidir. (Lane ve ark. 1990). Duygusal
ifadeler akıl ve beden sağlığının önemli bir yönü olarak görülürken
(King ve Emmons, 1990; Pennebaker, 1995) psikoterapi ve psikolojik
danışma programlarında kişinin psikolojik iyi oluşunu arttırmak ya da
psikolojik sorunlarına çözüm bulmasına yardımcı olmak için duygular
kullanılmaktadır (Winkelman, 2000). Duyguları ifade etme, sıkıntılı
düşünceleri bilişsel olarak daha anlaşılabilir ve çözülebilir kılmaktadır.
Bu nedenle duygusal kendini açma, psikolojik işlevselliğin istenen
düzeye yükselmesinde etkili bir yoludur (Wegner, 1997).
Psikolojik Danışma Sürecinde
Danışana Duygularını Dile
Getirmesinde Yardımcı Olma
 Bir psikolojik danışmanın üstlendiği rolün bir kısmı hem duygunun
anlamının yakalanmasını hemde danışanın duygularını dile getirme
yollarını bulmasında yardımcı olmaktır.
 Psikolojik danışmanın görevi ağzı sıkı bir danışanın konuşmaya
başlaması için uygun koşulların hazırlanması olabilir. Bazen de süreç
danışanın kendisinin ne söylüyor göründüğüne odaklanmasına
hizmet eder. (Deniz&Eryılmaz, 2019)
Açık İletişim

 Kişinin karşısındakine iletmek istediği mesajı doğrudan, anlaşılır, net


ifadelerle iletmesi. İletilmek istenen mesajın farklı anlamlara
çekilemeyecek kadar net olması.
 Açık iletişim kurma danışmanın ilgi ve sorunla ilgili konularda
danışanla tam bir ortaklık kurmasıdır. Açık iletişim kurma hem
danışma sürecinde danışanın kendisini ve yaşantılarını anlamasına
yardımcı olabildiği gibi, aynı zamanda onun yaşantısında açık
iletişim kurmasının önemini kavramasına yardımcı olur.
(Deniz&Eryılmaz, 2019)

You might also like