Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 145

i ç i n d e k i l e r

‹ki Ayl›k Edebiyat Dergisi


Say› 12 • Ekim-Kas›m 2008 • 8 YTL

Genel Yay›n Yönetmeni


Semih Gümüfl

Yay›n Koordinatörü
Tu¤ba Erifl

Katk›da Bulunanlar
Burcu Aktafl, fiavkar Alt›nel, Z. Heyzen
Atefl, ‹nan Çetin, Turgut Çeviker, Faruk
Duman, fiule Tankut Jobert, Hasan
Özk›l›ç, Nida Nevra Savc›l›o¤lu, Dervifl
fientekin, Faruk Ulay
AGANTA
3 Vidal, Timbuktu, Café de Flore, Kapak ve Logo
Emma’n›n rekoru... Mehmet Ulusel

Grafik Uygulama
ÖYKÜ Songül Arslan
62 Murathan Mungan
Reklam ve Halkla ‹liflkiler
Eflyan›n Anahtar Olmas› info@notoskitap.com
68 Hakan Ergül
Ruhun Bildi¤i SÖYLEfi‹ Abonelik
72 Fahrettin Demir 84 Harold Jaffe info@notoskitap.com
“Globalleflme totalitercilikten ay›rt Posta çeki hesap no: 5287565
Babamd› - Buz Adam - Sessiz Ç›¤l›k Garanti Bankas› hesap no: 068-6612006
76 Ahmet Turhan Alt›ner edilemez hale geldi.”
Hasanlardan Biri 106 Nazl› Eray Yay›nc›
81 Nilüfer Aç›kal›n “Eflsiz yaflam serüvenimin bir Notos Kitap Yay›nevi
Endülüs Yolundaki Kanatl› At parças› yazmak.”
Sahibi ve Yaz›iflleri Sorumlusu
88 Özge Baykan Semih Gümüfl
Tozlu Tozlu
92 Alber Sabano¤lu
Poker
98 Mehmet Can fiaflmaz
Günah
120 A. Ozan Marako¤lu
Karn› Delik
Yönetim Yeri
124 Özlem N. Y›lmaz ‹nönü Caddesi, Emektar Sokak, 18/1
‹ne¤in Gözü Gümüflsuyu, Beyo¤lu
128 Zerrin Soysal 34427 ‹stanbul
Bekleme Ustas› GÜNLER‹N GET‹RD‹⁄‹ Tel: 0212 243 49 07
114 ’Patafizik Faks: 0212 252 38 05
130 Zeki Ezer e-posta: editor@notoskitap.com
Penceredeki Mum Ifl›¤› Özcan Do¤an KKTC fiyat›: 10 YTL

Yay›n Türü
GÜNÜN KONUSU YAZI Yerel, Süreli Yay›n
16 Kafka-Bir efsanenin do¤uflu 110 Savafl K›l›ç
Demir Özlü, John M. Grandin, Çocu¤unuzu Kitapç›ya Bask› ve Cilt
Ertem Bas›m Yay›n Da¤›t›m
O¤uz Demiralp, Nedim Gürsel, Götürüyor musunuz?
San. ve Tic. Ltd. fiti.
Ahmet Cemal, fiavkar Alt›nel, ‹lknur Çocuklar ‹çin 20 Kitap Öner- Nasuh Akar Mahallesi, 25. Sok., No: 19
Özdemir, Pierre Dumayet, Hande isi Balgat-Ankara
Ö¤üt, Sezer Duru. 0312 284 18 14
K‹TAPLIK
Da¤›t›m
133 Behçet Çelik, Yalç›n Tosun, Banu DPP, 0212 622 22 22
Y›ld›ran Genç, Elif Türkölmez,

NotosÖykü 1
Bunalt›’n›n 50. y›l› Semih Gümüfl
Edebiyat›m›zda 1950 Kufla¤›’n›n yapt›¤› katk›n›n yerinin baflka hiçbir fleyle doldurulamayacak kadar
önemli oldu¤u yeterince de¤erlendirilmedi. Bu kufla¤›n yazarlar›n›n yenilikçi at›l›m› edebiyat›m›z›
yörüngesinden ç›karamad› belki, ama ona öylesine önemli yenilikler getirdi ki, edebiyat›m›z›n as›l
modernitesini ondan sonra yaflamas›n› sa¤lad›. Üstelik bu kufla¤›n önde gelen bütün yazarlar›n›n
bugün hâlâ ayn› verimlilikte yazmay› sürdürmesi de öteki bütün kuflaklara örnek olabilir.
Demir Özlü’nün Bunalt› adl› ilk kitab›n›n yay›mlan›fl›ndan bu yana da 50 y›l geçmifl. Bunalt› Eylül
1958’de yay›mland›. 1950 Kufla¤›’n›n edebiyat anlay›fl›n›n belirgin özelliklerini tafl›d›¤› gibi, bir ede-
biyat› yenileyen özelliklerin neler oldu¤unu görmek için bugün de heyecanla okunabilir. Bu kufla-
¤›n ilk kitaplar›ndandand›r Bunalt›. Sonra Ferit Edgü ile Onat Kutlar’›n, onlar›n ard›ndan Orhan
Duru, Adnan Özyalç›ner, Leyla Erbil’in kitaplar› geldi. Yaz›lanlar o güne dek yaz›lanlardan farkl›yd›
ve ne denli önemli olduklar›n›n anlafl›lmas› için baflka zamanlar›n, dolay›s›yla yeni bir okuma kül-
türünün gelmesi gerekecekti.
Bunalt›’n›n ilginç yay›mlanma serüvenini ve kufla¤›n›n bir grup yazar çevresinde yaflanan unutmama-
m›z gereken günlerini Demir Özlü anlat›yor:
Nuruosmaniye Caddesi'nde Memet Fuat'›n da kitaplar›n› basan Asaf Bey (en güzel bas-
k›lar› yapan oydu) bana 2200 lira kadar bir fiyat vermiflti. Bu para bana çok geldi, öde-
mem zor olacakt›. Karfl› s›radaki Yeni Matbaa 1600-1700 lira kadar bir fiyat verdi. Punta-
lar› hantald› ama baflka çare yoktu. Matbaa sahibinin k›z› bizim arkadafll›k çevremize ya-
k›nd›. Ahmet Halit Kitabevi 1500 tanesini da¤›tmay› ve yay›nevinin ismini kullanmam›
kabul etti. Y›ld›z Bey çok iyi bir insand›. Bir, bir buçuk y›l sonra da kitaplar›n iadesiz yüz-
de 60 paras›n› bana ödemifltir. Duygu'nun çok güzel siyah-beyaz kapa¤› piyasada beyaz
karton bulunamad›¤› için sar› karton üzerine kahverengi bas›ld›. Onun özgün kapak ta-
sar›m›n› hâlâ saklar›m. Bu üzüntü kayna¤›md›r. Zaten 1958'de piyasada k⤛t yoktu. Özel
izinle tahsis ediliyordu. Özel izin için belediye müfettiflli¤ine gittim. Karfl›ma Beyo¤-
lu'nun en parlak, genç bohemlerinden ‹hsan Bey ç›kt›. Bana, “Attilâ ‹lhan'›n fliirlerini se-
viyor musun?” diye sordu. Hemen k⤛t tahsis etti.
Ferit'in Kaçk›nlar'› 1959'da Vedat Günyol'un Çan Yay›nlar›’n›n deste¤iyle ç›km›flt›r. Ferit o
s›rada Paris'teydi. Kitab› bana ilk defa ressam Yüksel Arslan, Baylan'a girerken gösterdi.
Çok farkl› bir kitapt›: ayr›ks›, yeralt› yaz›n›, nihilizan bir baflkald›r› gibiydi. Onat'›n ‹shak'›
a dergisi çevresindeki amatör a Yay›nlar›'nca yay›mland›. G›pta etmedim ya da mükem-
mel bulmad›m desem yalan söylemifl olurum. Orhan Duru'nun B›rak›lm›fl Biri, Ankara'da
Muzaffer Erdost'un Pazar Postas› dergisi çevresinde mali olanaklar olmaks›z›n yaratmaya
çal›flt›¤› Aç›k Oturum ad›n› verdi¤i yay›nevi taraf›ndan yay›mland›. Bu kitap sonsuzca öz-
gündü. Sadece eski düzyaz›m›z› altüst etmiyor, yaflad›¤›m›z günlerin gerçeklerini de ele
geçirilmesi zor sembollerle çok özgür bir alana sürüklüyordu. Bu y›l Orhan'a, özel bir ko-
nuflmada, “Nas›l yazd›n o kitab›, o sembolleri nerden buldun?” diye sordu¤umda, “Ben
de flafl›yorum,” dedi. Do¤ufltan öykücü Adnan Özyalç›ner'in Panay›r'› da a dergisi ama-
tör yay›nlar çevresinde ortaya ç›km›flt›r. Büyük bir imge zenginli¤iyle ‹stanbul'u yeniden
yarat›yordu. Ard›nda oldu¤umuz öznellikten de uzaklaflmadan. Onunla benim ikinci ki-
taplar›m›z› Ülkü Tamer'in var olmayan ve kendisinin bir kurufl dahi almad›¤› Sürek Ya-
y›nlar› yay›mlam›flt›r. Sur ile Soluma. Leylâ Erbil'in dili ve ahlak› bafl döndürücü bir düz-
yaz›yla harmanlad›¤›, gene çok ayr› bir uçta bulunan Hallaç'› gelmifltir (1961). Bu kitab›
da Ankara'da Salim Amca basm›flt›r. Öykü ilgi çekiyordu ve bir yaflam biçimiydi. Öykü
yazanlar, o y›llarda parmakla gösterilirdi.
Yaflas›n edebiyat. Asl›nda edebiyattan baflka bireysel kurtulufl yolu yoktur. Özellikle bi-
zim gibi siyasi yaflam› ile toplumsal örgütlenmesi dökülen toplumlarda. Ama kara kala-
bal›k bunun fark›nda de¤il.

2 NotosÖykü
a g a n t a

On dokuz dolara ün
Parayla blurb sat›n alman›n ahlaki bir tutum olmad›¤›n› belirten olmad›.

Y›llard›r üzerinde çal›fl- taraf›ndan kurulan


t›¤›n›z büyük yap›t› bi- blurbings.com her-
tirdiniz ve bir yay›nc› kese 19,95 dolara
da buldunuz. Daha ne on, 29,95 dolara da
isteyebilirsiniz? Tabii ki otuz blurb sunuyor.
kitab›n›z›n ön ya da ar- “Otuz tane blurb’e
ka kapa¤›nda, ünlü bir de ne gerek var?”
yazardan, “Müthifl bir diye düflünmeyin
baflar›! Sabaha kadar Blurb bekleyen sak›n. Kitab›n›z›n
uyumamak pahas›na bir Türk yazar Kaya. ön kapa¤›, arka ka-
oturuflta bitirdim. Düfl pa¤›, ilk sayfas›, ba-
k›r›kl›¤›na u¤ramama s›nda ç›kacak reklamlar, web siteniz vb. derken otuz
yol açan tek yan› benim tane de yetmeyebilir. Dolay›s›yla, bu rakam›n üstün-
kalemimden ç›km›fl ol- Roth, blurb de de tanesi 1,49 dolardan diledi¤iniz kadar blurb
mamas›,” diyen bir al›n- yazmay› sat›n alabiliyorsan›z.
t›n›n yer almas›n›. düflünmüyordu. Peki, bu blurbleri kim yaz›yor? Ne yaz›k ki Sal-
Ne yaz›k ki, ‹ngiliz- man Rushdie ya da Philip Roth de¤il. Sitenin kuru-
cede “blurb” denilen bu tür övücü al›nt›lardan edinmek o cular› Maroutian ve Peak blurb yazman›n da yazarlara ya-
kadar kolay de¤il. Bir Türk yazar›ysan›z, yay›nc›n›z, kita- rar sa¤lad›¤›n›, çünkü yazd›klar›n› “falanca kitab›n yazar›
b›n›z› tan›t›p pazarlamaya yönelik her tür çabadan veba- filanca” diye imzalayarak onlar›n da kendi reklamlar›n›
dan kaçarcas›na kaçaca¤› gibi, gözde yazarlardan blurb is- yapabildiklerini söylüyor. K›sacas›, siteyi kullananlar bir-
temeyi de “yay›nc›l›¤a yak›flmaz” görecektir. (Neye yak›fl›r birlerine blurb yaz›yor.
öyleyse? Muslukçulu¤a m›?) Çok ›srar edip istemesini sa¤- ‹lginçtir, parayla blurb sat›n alman›n o kadar da ahlaki
lasan›z bile, birkaç hafta sonra yaz›lmas› gereken, “Say›n bir tutum olmad›¤›n› belirten fazla kimse olmad›. Bunun
Yay›nc›, Bir süre önce size gönderdi¤imiz kitab› okuma nedeni blurb yazarlar›n›n para almadan yaln›zca “ego tok-
f›rsat› buldunuz mu acaba?” diyen o çok önemli “takip lu¤una” çal›flmas›, Maroutian ve Peak’in ald›¤› 19,95 do-
mektubu”nu yazmas›n› bekleyemezsiniz. larl›k ücretin de siteyi neredeyse bedava bir hizmet gibi
Yabanc› bir yazarsan›z böyle bir sorununuz olmaz. Ya- gösterecek kadar düflük olmas› olabilir. Ama, yazar tayfas›
y›nc›n›z kitab›n›z› satabilmek için, cinayet ifllemek de da- nankör oldu¤undan, bloglarda, “Ne yapay›m ben ad› san›
hil, her fleyi severek düflünecektir. Ama bütün baflka bilinmeyenlerin yazaca¤› blurbleri,” diyenlerin say›s› ol-
yay›nc›lar da ayn› “gerçekçi” tutum içinde oldu¤undan, dukça yüksek. Dolay›s›yla da, blurbings.com’a talep flu
her gün dünyan›n dört köflesinden onlarca blurb iste¤i anda biraz s›n›rl›. ‹lk bir ay içinde yaln›zca yirmi dokuz
alan Salman Rushdie ve Philip Roth gibi uluslararas› dev- müflteri bulabilmifl.
ler, bu isteklerin (ve onlar› izleyen takip mektuplar›n›n) “Ben zaten Türkiye’de oturuyorum; beni ne ilgilendirir
yüzde 99’u gibi, sizin yay›nc›n›zdan gelenleri de çöpe ata- ki?” demeyin. Siteye göz atacak olursan›z, blurb bekleyen
cakt›r. Tabii, yay›nc›n›z küçük ve önemsiz oldu¤u ve dev kitaplar aras›nda, Kaliforniya’da yaflayan Türk romanc›
yazar›n, “Belki bir gün bunlara da bir kitap vermem gere- Behçet Kaya’n›n Voice of Conscience (Vicdan›n Sesi) adl›
kebilir; iyi geçinmekte yarar var,” biçiminde bir endifle yap›t›n›n da oldu¤unu göreceksiniz. ‹ngilizce biliyorsan›z,
duymas› gerekmedi¤i ölçüde çöpe at›lma olas›l›¤›n›z artar. hemen Bay Kaya için bir blurb döfleyip “falanca kitab›n
Neyse ki, her derde deva bulunan internette art›k blur- yazar› filanca” diye imzalarsan›z, o da herhalde sizin kita-
bings.com da var. Geçti¤imiz Temmuz ay›n›n son günle- b›n›z için Türkçe bir blurb yazar. Yeter ki bu haber Notos
rinde Emily Maroutian ve Jenna Peak adl› iki giriflimci Öykü’de ç›kana kadar blurbings.com hâlâ ayakta olsun.
(Amerikal› olduklar›n› belirtmeye gerek yoktur herhalde) TEMUR GÜNAY, Londra

NotosÖykü 3
Gore Vidal yafllanmamakta direniyor
“Dava açmam› gerektirecek bir fley yaz›lmam›flsa, ço¤u elefltiriyi okumam...”

Seksen iki yafl›nda ama hâlâ genç Gore Vidal’in yeni kitab›
Haziran sonunda ç›kt›. Toplama bir kitap: Seçilmifl Dene-
meler. Yazar›n elli y›ld›r yazd›¤› binlerce denemeden yüz
on dördü al›nm›fl bu kitaba. Denemeleri yazar yerine ya-
zar›n y›llard›r editörlü¤ünü yapan Jay Parini seçmifl. Yirmi
dört roman, alt› oyun, iki ciltlik an›lar›ndan daha fazla sö-
zü edilen Vidal’in denemecili¤i. Kitaplaflm›fl denemeleri
on bir cilt tutuyor. Belli ki çal›flkan bir yazar. Üstelik ba-
k›fl› sola kay›yor. Aristokrat görünümlü, iyi giyinmeye
özen gösteren, bazen kendisine fazlas›yla güvenen, durdu-
¤u yerin do¤rulu¤undan kuflku duymayan bir ayd›n.
Amerikan standartlar›na göre baya¤› yaramaz bir solcu; en
az›ndan tutucu de¤il. Korkusuz yazarlar kufla¤›ndan geli-
yor. Söylemek istedi¤ini söyleyebiliyor ve yaz›lar›nda kul-
land›¤› zarif biçem, sözünü sak›nmayan bir entelektüel ol- Vidal, ça¤dafl
man›n ötesine tafl›y›p iyi bir yazar k›l›yor Vidal’i. Seçilmifl edebiyatç›lar›
Denemeler, denemeci Vidal’e girifl yapmak isteyenlerin “herkes gibi oku-
okumalar› gereken ilk kitap olmal›. muyor”.
Vidal yaflad›¤› gibi yaz›p yazd›¤› gibi yaflamay› seven ya
da böyle bir izlenim uyand›rmak isteyen yazarlardan. Sa- Birkaç soruyu ve Vidal’in yan›t-
nat ve yaflam iç içe. D›fldünya içdünyaya hükmetti¤i kadar lar›n› k›saltarak al›nt›layal›m.
kiflinin içdünyas› da d›fldünyas›n› biçimlendiriyor Vidal’in Sorular› soran, New York Ti-
dünyas›nda. Bol dostlu ve bir o kadar da düflmanl›, genifl mes’in kültür elefltirmeni Debo-
mi genifl bir dünyada yafl›yor yazar. Bazen bu dünyada rah Solomon:
kendini yitiriyor. H›r ç›karmay› seviyor. Ayd›nseverler
aras›nda ününü pekifltiren de yaz›lar›n›n yan› s›ra h›rlafl- Seksen iki yafl›ndas›n›z, Ameri-
madan duramamas›. Has›mlar› da s›radan yazarlar de¤il. ka’n›n son halkç› ayd›nlar›ndan biri oldu¤unuzu bir kez da-
Listenin bafl›nda Norman Mailer var, ikinci s›rada da Tru- ha kan›tlayacak, denemelerinizin topland›¤› bir kitab›n›z ya-
man Capote. Norman Mailer’la yumruklaflmaya varan y›mlan›yor. Sizce niçin elefltirmenler denemelerinizi roman-
kavgalar› var; 1985’e dek darg›n durmufllar, 1985’de se- lar›n›zdan daha çok önemsiyor?
lamlaflacak denli bar›flm›fllar. Truman Capote’yi ise ba¤›fl- Çünkü okumay› bilmiyorlar. ABD’de birinci s›n›f üç ede-
lam›yor Vidal. Ona göre Capote ününü katillere borçlu biyat elefltirmeni ad› veremem size. Üniversitelerde sakla-
bir f›rsatç›. nan birkaç tane oldu¤unu söylüyorlar ama nedense New
Gore Vidal de y›ld›z olmufl her sanatç› gibi bas›ndan York Times’ta yay›mlanm›yor yazd›klar›.
yaka silkmesine karfl›n bas›ns›z yapam›yor. Konuflmay› se- Romanlar›n›z›n elefltirmenlerce es geçildi¤ini mi söylemek
viyor, dolay›s›yla söyleflilere hay›r diyemiyor ve bu söyle- istiyorsunuz?
flileri savafl alan› olarak kullan›yor. Seçilmifl Denemeler ki- E¤er dava açmam› gerektirecek bir fley yaz›lmam›flsa, ço¤u
tapç› raflar›na elefltiriyi okumam bile. Bay Obama’n›n da dedi¤i gibi elefl-
yerlefltirilirken tirmenlere kulak asmam.
Bay McCain hakk›nda ne yazarla yap›la- Bay McCain hakk›nda ne düflünüyorsunuz?
düflünüyorsunuz? gelen bir dizi Felaket. Savafl kahraman› oldu¤unu kim ç›kard› ki? Ken-
söylefli aras›nda dinden baflka söz eden oldu mu? Tutsak kamp›nda çekti¤i
Felaket. Savafl kahraman›
en neflelisi New ac›lar filan?
oldu¤unu kim ç›kard› ki? York Times (ay- Kuzey Vietnam’da savafl tutsa¤› oldu¤unu herkes biliyor.
Kendinden baflka söz eden n› adl› gazete- O söylüyor bunlar› bize.
nin Pazar eki) Buckley’in (William Buckley, Gore Vidal’›n sa¤c› karfl›l›¤›) öl-
oldu mu? Tutsak kamp›nda taraf›ndan ger- dü¤ünü duydu¤unuzda ne hissettiniz?
çekti¤i ac›lar filan? çeklefltirildi. Daha önce cehenneme gitmifllere hizmet etmifl, önyarg›l›-

6 NotosÖykü
lar› alk›fllay›p nefretlerini körüklemifl birinin kat›lmas›yla gilendirmiyor.
cehennemin daha da hareketli bir yer olaca¤›n› düflün- Duruma kendinizi katmadan bakarsak?
düm. Bu benim söyleflim, dolay›s›yla benimle kalmam›z gereki-
Geçen ay Eyalet Mahkemesi’nin eflcinsel evlilik yasa¤›n› kal- yor.
d›rd›¤› California’da yafl›yorsunuz. Elli y›ld›r bir erkekle yafl›- ABD’yi temelli olarak terk etmeyi hiç düflündünüz mü?
yor oldu¤unuzu an›msarsak bu karar› eflitli¤in zaferi olarak Hay›r, buras› benim konum.
görüyor musunuz? Ça¤dafl edebiyatç›lar› s›kça okuyor musunuz?
Bunca y›ld›r hiçbir sorun ç›kmadan nas›l yaflad›n biriyle Herkes gibi hay›r.
diye soruyorlar. Seks olmay›nca sorun da ç›km›yor diye Hakk›nda güzel bir fley söyleyece¤iniz kimse yok mu 20.
cevap veriyorum. yüzy›lda?
Eflcinsel evlili¤i savunanlardan m›s›n›z? Evet, Italo Calvino’yu severim, benim devrimin en büyük
Bu konuda hiçbir fikrim yok. ‹lgilenmiyorum. yazar› oldu¤unu düflünürüm.
Sizi neden ilgilendirmiyor? Sizinle konuflmak büyük bir zevkti.
Heteroseksüel evlilik ilgilendirmedi¤i gibi bu evlilik de il- Pek sanm›yorum. FARUK ULAY, Los Angeles

Kendime ra¤men Café de Flore


doktorum! Her sonbaharda bir yazar› ödüllendiriyor.
Kapal› dünyalar çok satabilir... St. Germain’in
tanr›lar› art›k ha-
Patrick de Funès’in nas›l kendisine ra¤men doktor oldu- yatta olmad›¤›n-
¤unu, t›p dünyas›ndaki haks›zl›klara, ikiyüzlü yaklafl›mla- dan, saatlerce
ra ra¤men nas›l doktor olarak kald›¤›n› anlatt›¤› kitab› edebiyat tart›fl-
onuncu bask›s›n› yaparken, Fransa’da bu türden kitapla- t›klar› mekânlar
r›n niçin çok sat›ld›¤› tart›fl›lmaya baflland›. da eski sihrini
De Funès tek örnek de¤il tabii ki. Ünlü futbolcu Em- kaybetmifl gibi
manuel Petit futbol dünyas›ndaki s›rlar› ele veren bir ki- görünüyor. Ama
tap yazd›. Türkiye’de de tan›nan ve okunan yazar Frédéric Flore’da kahve
Beigbeder reklam dünyas›n›n içyüzünü 99 Frank’l›k kita- içerken, yan ma-
b›yla gözler önüne sermiflti. Eski kasiyer Anna Sam, sü- sadan Goncourt
permarket zinciri Leclerc’de geçen sekiz y›l›n› bütün ay- Ödülü’nün yeni sahibi üzerine f›s›ldaflmalar› duymak,
r›nt›lar›yla anlatt›¤› kitab›yla çok satanlar listesinde yer al- Yasmina Reza, Frédéric Beigbeder, Michel Houllebecq gibi
d›. ça¤dafl yazarlarla karfl›laflmak mümkün.
Edebi niteli¤i olmayan bu türden kitaplar›n yazarlar›, Ünlü flair Guillaume Apollinaire’in daha 1913’te efsa-
kimi elefltirmenler taraf›ndan, bir meslek dal›n›n d›fla ka- nevi kimli¤inin yay›lmas›na öncülük etti¤i Café de Flore,
pal› dünyas›n› bir anda gözler önüne serip yarg›lanabilir Max Jacob’a, André Breton’a da ev sahipli¤i yapt›. Apolli-
hale getirmekle, o meslek dal›na ihanet etmekle, Frans›zca naire’in unutulmaz gülüflüyle arkadafllar›n› karfl›lad›¤› me-
tabiriyle söylersek, içti¤i çorbaya tükürmekle, kendisini kân, Sartre’›n çal›flt›¤›, dostlar›yla tart›flt›¤› kafelerden bi-
besleyen eli ›s›rmakla suçlan›yor. riydi. Beauvoir’›n keflfetti¤i, s›cak atmosferi yüzünden sev-
Öte yandan, bu kitaplar›n üstünkörü tan›d›¤›m›z ya da di¤i kafe, Sartre ve Beauvoir çiftinin ofisi haline gelmiflti.
hiç tan›mad›¤›m›z farkl› dünyalara ›fl›k tuttuklar›, insan ‹kinci Dünya Savafl›’nda Almanlar›n, 80’lerde Serge Gains-
iliflkileri aç›s›ndan ö¤retici ve yol gösterici olduklar› da bourg’un, flark›c›lar›n, ressamlar›n, yazarlar›n, Lacan’dan
söylenebilir. Örne¤in Leclerc’e gelen bir müflteri, kasiyer Barthes’a ça¤›na damgas›n› vurmufl bilim insanlar›n›n yu-
Anna Sam’a sat›n ald›klar›n›n paras›n› öderken, çocu¤una vas› haline gelen Flore her sonbaharda bir yazar› ödüllen-
dönüp, “Derslerine çal›flmazsan, bir gün sen de bu han›m diriyor. Geçti¤imiz y›l Amélie Nothomb ald› Flore Ödü-
gibi kasiyer olursun,” der. Anna Sam’›n kitab›n›n üzerinde lü’nü.
en fazla konuflulan paragraflar›ndan birisi bu. Karfl›m›zda- Bugün kafede henüz tan›nmam›fl yazarlar› k⤛tlar›n›n
kini anlayabilmenin, kendi dünyas› içinde de¤erlendire- aras›nda kaybolmufl görmek mümkün. Yirmi y›ld›r her
bilmenin, onunla empati kurman›n yollar›n› tart›fl›l›r hale gün konya¤›n› ayn› masada içen editörlerle karfl›laflmak
getirmesi aç›s›ndan ilgi çekici. da.

NotosÖykü 7
Timbuktu’nun hazinesi
Tuz kuzeyden gelir, alt›n güneyden. Bilgeli¤in hazinesiyse Timbuktu’dan...
Yoksul Mali’nin gerçek varl›¤› 700.000 elyazmas›ndan bugüne kalanlar...

‹ngilizce’de dünyan›n öteki ucunu sim-


geleyen sözcüktür Timbuktu. “Nerede- Bir zamanlar›n
dir?” diye sorar biri, öteki yan›t verir: vars›l, bilgiye
“Timbuktu kadar uzakta.” Anlafl›l›r ki susam›fl insan-
aran›lan fley/yer neredeyse eriflilemez bir lar›ndan kalan-
uzakl›ktad›r. Var m›d›r gerçekten böyle lar keflfedilme-
bir yer? Ad› Timbuktu olan bir bölge,
yi bekliyor.
bir kent, kasaba, köy? Yoksa yaln›zca
söylencelere konu olsun diye kurulmufl,
Kaf Da¤› ile Atlantis aras›nda bir yerde
konumlanm›fl, görünmez bir kent midir? Kendileri de
söylencelere konu olmufl üç gezgin ve yazar görüp söz et-
mifl Timbuktu’dan. ‹lki Leo Africanus, ikincisi Shabeni,
üçüncüsüyse ‹bn Battûta.
Bir gün Afrika’n›n bat›s›na uzan›p Mali’ye u¤ramak ak-
l›n›za gelirse, siz de Timbuktu’yu görebilirsiniz. Nüfusu
bugün 32.000 olan, Sahra’n›n güney ucuna güçlükle tutu-
nan, yoksul bir çöl kenti. Bütün evlerin balç›ktan yap›ld›-
¤› bir kent. A¤aç yok. Yüzlerce cami var. Onlar da y›¤ma
topraktan. Cami oldu¤una göre Müslüman bir cemaat ya-
fl›yor Timbuktu’da. Bir zamanlar›n en vars›l, en bilgiye su-
sam›fl insanlar›n›n yoksul gölgeleri. Neymifl, ne olmufl
Timbuktu. 10. yüzy›lda Tuaregler taraf›ndan kurulmufl.
Bir çeflit mola verme noktas›, büyük bir kervansaray gibi
düflünülmüfl. Afrika’n›n kuzeyini güneye ba¤layan yolun
üstünde oldu¤undan zamanla tacirler yerleflmeye bafllam›fl
buraya ve yerleflim bölgesi mamur bir kente dönüflmüfl.
Mamurluk ve kültür az çok birlikte yürüdü¤ünden kentte 700.000 dolay›nda oldu¤u tahmin ediliyor ama Ahmed
bir ö¤renme, ö¤retme, bina eyleme, kütüphane kurma fa- Baba Enstitüsünde yaln›zca 20.000 yazma var. Yazmalar›n
aliyeti bafllam›fl. O zaman da bugün de Timbuktulularca izlerini sürenler seksene yak›n özel kütüphanenin varl›¤›-
medrese olarak bilinen, Bat›l›lar›n üniversite ve kütüpha- n› keflfediyor. Kuflaktan kufla¤a geçmifl aile kitapl›klar›. Bir
ne olarak adland›rd›¤› yap›lar. En önemlisi, 15. yüzy›lda bölümü kumlara gömülü, bir bölümü bodrumlara istif
kurulmufl Sankore Camisi ve medresesi. Ana ö¤renim ko- edilmifl k⤛t tomarlar›, dosyalar, ciltler. Hepsi de zama-
nular› Kuran, mant›k, uzaybilim, müzik, biyoloji ve tarih. n›n ve çöl ikliminin etkisiyle toza dönüflmekte. K⤛tlar›
‹nceleme ve araflt›rma gerekince kitap yetersizli¤i ortaya iyi durumda olanlar›n mürekkepleri silinmekte. Yani yok
ç›km›fl ve Arapçadan, Yunancadan çevirilere bafllanm›fl. olmaya yüz tutmufl bir bilgi ve kültür hazinesi. 15., 16. ve
‹mam profesörler de yazma mikrobunu kapm›fl bu arada 17. yüzy›lda Kuzeybat› Afrika’da neler yaz›l›p okundu-
ve yazd›klar›n› satarak para kazan›r olmufllar. Öyle ki ¤undan çok nas›l yafland›¤›n›, bölge sakinlerinin kimlerle
Timbuktu’da kitap ticareti alt›n ve tuz al›flveriflinden sonra ne gibi iliflkilerde bulundu¤unu, ne yenip ne içildi¤ini,
en kazançl› ifl olmufl. Ahmed Baba, Mali’nin eski kültürü- dahas› yeralt› su depolar›n›n nerelerde bulundu¤unu kefl-
ne katk›da bulunmufl bu bilgin, din adamlar›n›n bafl›nda fetmemize yarayacak bir y›¤›n bilgi toplan›p deflifre edil-
geliyor. 1970 y›l›nda kurulan Ahmed Baba Enstitüsü de meyi bekliyor. Bir yandan da çöl Timbuktu’nun üstüne
12. yüzy›la dek uzanan araflt›rma, inceleme, ö¤renme ça- yürüyor. Sahra büyüyor. Kent, kumlar›n alt›nda kalma-
bas›n›n ürünleri olan yüz binlerce yazmay› korumakla gö- mak için çabal›yor. Unesco bölgeyi Dünya Kültür Miras›
revli bugün. listesine 1988 y›l›nda alm›fl, iki y›l sonra da Tehlikedeki
Timbuktu’nun hazinesi de bu yazmalar. Say›lar›n›n Dünya Kültür Miras› listesine aktarm›fl. Mali ise ayakta

10 NotosÖykü
güç duran bir ülke. Devlet baflka türlü Hepsi de zaman›n ve çöl lumbilimcilerce flimdiye dek kabul
hazinelerin peflinde; kimsenin kitapla- edilmifl kan›n›n tersine, Afrika tarihi-
r›n hangi ailede, hangi bodrumda,
ikliminin etkisiyle toza dö- nin bugüne gelmesinin yaln›zca oral
hangi ma¤arada durdu¤unu bulup nüflmekte. K⤛tlar› iyi du- anlat›mla olmad›¤›n›, Timbuktu örne-
bunlar› tasnifleyecek ve restore etmeye ¤ini vererek Kara K›ta’da yüzy›llard›r
rumda olanlar›n mürek-
verecek paras› yok. ‹flte bu noktada, vars›l bir yaz›nsal gelene¤in de sür-
daha do¤rusu 2006 y›l›nda Güney Af- kepleri silinmekte. Yani müfl oldu¤unu vurguluyor. Büyük bo-
rika Cumhuriyeti’nin önayak olmas›y- yok olmaya yüz tutmufl bir yutlarda ve lüks bas›lm›fl kitap düfl
la Mali’yle ortak bir komisyon olufltu- dünyas›ndan gelme güzellikte foto¤-
ruluyor ve uluslararas› bir kurtarma bilgi ve kültür hazinesi. raflarla bezenmifl.
giriflimi bafllat›l›yor. Avrupa ve Ameri- Afrika kültürünü kurtarma çal›fl-
ka’da birkaç akademik enstitü yard›m elini uzat›yor. Fran- malar› daha yeni bafll›yor ve gittikçe büyüyen uluslararas›
s›zlar bir veri taban› oluflturuyor, Amerikal›lar kurtar›la- bir ilgi var. Ne ki Güney Afrika’n›n y›llar önce Timbuk-
mayacak kertede hasarl› belgeleri dijitize etme iflini üstle- tu’da kurmaya söz verdi¤i müzenin daha temelleri bile
niyor. Norveçliler, Oslo ve Bergen kentlerinden toplad›k- at›lmam›fl. Shamil Jeppie’nin güzel kitab›ysa buharlaflmaya
lar› gönüllüleri birer restoratöre dönüfltürmek için e¤iti- haz›r bir küçük damla. Yazmalar bar›nacaklar› bir çat› al-
yor. Almanya, Frankfurt Üniversitesi’nde ö¤retim görevlisi t›na al›nabilecek mi? Timbuktulular bir zamanlar dünya-
Petra Schmid ile uzaybilimle ilgili yazmalar› tasnifleme ve n›n merkezinde olduklar›n›n kan›tlar›n› görebilecek mi?
çözme görevini üstleniyor. Güney Afrika ise tarihçi Shamil Timbuktu sözcü¤ü ‹ngilizcede uzak dünyalar› simgeleyen
Jeppie’yi uluslararas› boyutlara ulaflan bu projeyi yürüt- deyifllerde kullan›l›rken Bat› Afrika’da yüzy›llard›r kullan›-
mekte görevlendiriyor. Jeppie’nin elle tutulur ilk katk›s›, lan bir özdeyifl, Timbuktu’yu bilgiyle efllefltiriyor: Tuz ku-
Timbuktu’nun Anlamlar› (The Meanings of Timbuktu) ad›n› zeyden gelir, alt›n güneyden. Allah’›n sözüyle bilgeli¤in
tafl›yan bir kitap. Haziran bafl›nda yay›mlanan kitap, top- hazinesiyse Timbuktu’dan...

Türkiye’ye Evet Biyografi


Michel Rocard’›n kitab› Türkiye’ye güven duyuyor. yazar›n›n
Frans›z siyaset bilimcisi ve politikac› Michel birkaç yalan›
Rocard’›n Oui à la Turquie (Türkiye’ye Evet)
adl› kitab› Eylül ay›nda Hachette Littératures ‹çinde Salman Rushdie’yle ilgili bö-
taraf›ndan bas›ld›. lümlerin de yer ald›¤› Ron Evans ki-
Rocard bu kitab›nda Türkiye’nin Avrupa tab›n›n yay›nlanmas› yazar taraf›ndan
Birli¤i’ne üyeli¤i konusunda umutlu oldu¤unu, mahkeme karar›yla durdurulmufl,
üyeli¤in somutluk kazanaca¤› 2020 y›l›na ka- Rushdie, kendisiyle ilgili anlat›lanla-
dar Türkiye’nin demokrasi ve insan haklar› ko- r›n ço¤unun yalan oldu¤u konusun-
nusunda önemli ad›mlar ataca¤›na, ekonomik da bir aç›klama yaparak kitab›n bu
Rocard geliflmesinin h›z kazanaca¤›na inand›¤›n› belir- flekilde bas›lmas› halinde tazminat
tiyor. davas› açaca¤›n› söylemiflti.
Kitap Rocard’›n imzas›n› tafl›yan öbür iki kitapla, Panama’dan ç›kan Si tu ve- Elefltirmenlerin de, ad› konuflma
ux changer le monde (Dünyay› De¤ifltirmek ‹stiyorsan) ve Robert Laffont’dan ç›- özgürlü¤üyle bütünleflmifl yazarlar-
kan Notre Europe (Bizim Avrupa’m›z) ile birlikte yer ald› kitap raflar›nda. Eylül dan Rushdie’yi bu hareketi nedeniyle
ay›nda yazarl›¤›yla dikkat çeken, yolu Sosyalist Parti’den geçmifl tek isim de¤il topa tuttuklar›n› eklemeye gerek
Rocard. Cumhurbaflkanl›¤› seçimlerinde Sarkozy’ye karfl› mücadele eden yok.
Ségolène Royal’in eski efli François Hollande’›n denemeleri de Eylül ay›nda ya- Ancak geçti¤imiz günlerde yeni bir
y›mland›. Fransa’n›n sol e¤ilimli siyasi at›l›mlar›n› tek bir parti çat›s›nda topla- geliflme yafland› ve The Guardian’›n
may› hedefleyen Olivier Besancenot kapitalizme karfl› savafl›n› denemeleri yo- yazd›¤›na göre Ron Evans kitaptaki
luyla okuyucuya aktar›yor. baz› yerlerin uydurma, daha do¤rusu
Marianne dergisinin editörü Jean-François Kahn ise Larousse’ta yay›mlana- “abart›lm›fl” olabilece¤ini kabul etti.
cak La Gauche La Plus Bete du Monde? adl› kitab›nda Frans›z siyasetinin sol ka- Kitab›n düzeltilmifl halinin yak›nda
nad›n› bütün aptall›klar›n sorumlusu olarak gösteriyor. yay›mlanmas› bekleniyor.

NotosÖykü 11
Emma’n›n rekoru Yeni yazarlara
‹lk bas›m›ndan bir kopyaya 180.000 pound!
ilginç f›rsat
Bread Loaf Writers’ Konferans› Ame-
Emma, Jane Austen’in dördüncü ve yazar›n ölümünden rika’n›n önemli yazarlar›n›n, editörle-
önce bas›lm›fl son roman›. Gurur ve Önyarg›’dan rinin, menajerlerinin ve akademis-
sonra yazar›n en sevilen yap›t›. 1815 y›l›nda, ‹ngil- yenlerin buluflma noktas›. Yeni yazar-
tere’nin en önemli yay›nevi John Murray taraf›n- lar›n yap›tlar›n› okutmak için f›rsat
dan yay›mlanm›fl. John Murray’›n, Jane Austen’in kollad›¤›, eski yazarlar›n yeni yazarla-
yap›tlar›n› yay›mlamay› kabul etmesi bile bafll› ra ö¤üt verdi¤i, tart›flmalar yap›lan
bafl›na bir olay, çünkü bu yay›nevi Lord Byron, bir etkinlik. Bu etkinli¤in bir ilginç
Irving Crabbe, Washington Irving, Sir Walter yan› daha var: Garsonlar. Garsonlar
Scott gibi dev yazarlardan baflka kimseyle ilgilen- asl›nda organizasyon taraf›ndan 2500
miyor. Emma’n›n ilk bas›m› üç cilt olarak ya- dolarl›k bursa uygun bulunan yeni ve
y›mlanm›fl. Bu ilk bas›m›n on iki tanesi tan›t›m/sunum yetenekli yazarlardan olufluyor. Bu
kopyalar› olarak haz›rlanm›fl. Kopyalar›n bir bölümü Jane gençler iki hafta boyunca konferans-
Austen’a verilmifl, birkaç›n› da yay›nc› al›koymufl. Emma’n›n ilk bas›m›n› bul- lara ya da söyleflilere kat›lman›n yan›
mak zor, bu on iki kopyadan birini bulmaksa neredeyse olanaks›z. Ama bir s›ra, iki yüz yirmi befl kat›l›mc›ya ye-
kopya Haziran ay›n›n son haftas›nda ortaya ç›kt›, haraç mezat evi Bonhams ta- mek servisi yap›yor. Her y›l bu ifl için
raf›ndan sat›fla sunuldu ve ad›n›n gizli tutulmas›n› isteyen bir ‹ngiliz al›c›, kita- binlerce baflvuru yap›l›yor ve arala-
ba 180.000 pound ödedi. Bu, ‹ngiltere için rekor bir sat›fl rakam›. Kitab› en r›ndan en iyiler seçiliyor. Ve bu genç-
nadirinden bir ilk bask› olmas›n›n yan› s›ra de¤erli k›lan bir baflka unsur ise, ler konferans salonlar›nda sorduklar›
ilk sayfadaki Jane Austen ithaf› ve imzas›. Bu kopya, yazar›n en yak›n dostu, sorular kadar yemek servisi yapmak-
romanlar›n› ilk okuyan ve Emma’ya bay›lm›fl olan Anne Sharp’a takdim edil- taki yetenekleriyle de yay›n dünyas›-
mifl. Emma’dan önce en yüksek fiyata al›c› bulmufl ilk bask›, Kas›m 2007’de n›n devlerini etkilemeye çal›fl›yor. ‹fle
haraç mezata ç›km›fl Rüzgârl› Bay›r’a ait. O kitap 114.000 pounda sat›lm›fl. yarar bir fikir mi? Siz karar verin.

Amazon!
Yay›nevleri üstündeki türlü çeflitli sald›rgan tehditler sonuç al›r m›?
Baflta ‹ngiltere ve Amerika’da devam eden ve son bir y›l- minde bast›rmazlarsa internet sitesinde yer alan “sat›n
da gündeme oturan hatta gündemi belirleyen internet- al” dü¤mesini kald›racaklar›n› söylüyorlarm›fl.
ten sat›fl flirketi Amazon meselesinde son nokta: POD Asl›nda bu haber flafl›rt›c› de¤il çünkü Amazon ‹ngil-
(Print On Demand) ya da Talebe Göre Bask›. Talebe gö- tere’de yay›nc›lara kitaplar› kendisinin istedi¤i fiyattan
re bask› kitaplar›n siparifl üzerine bas›lmas›n› öngörü- vermezlerse “sat›n al” dü¤mesini kald›raca¤› tehdidinde
yor. Yay›nevleri ya da yazarlar bu bas›m sisteminden ya- bulunmufl ve bu tehdidi gerçeklefltirmiflti. (Amazon
rarlanabiliyor. Bu tür bas›m yapan, yazarlar›n kendi ki- kendi istedi¤i indirimleri yapmad›¤› ve kampanyalara
taplar›n› yay›mlayabildikleri Lulu ve Blurb gibi flirketler uymad›¤› için Hachette’le ipleri koparma noktas›na gel-
var. Bunlara bir de BookSurge, BookLocker ve Lighte- di. Stephen King ve James Patterson gibi yazarlar›n da
ning Source gibi ciddi müflterileri olan büyük çapl› POD haklar›n› elinde bulunduran Hachette ise online sat›fl
flirketleri eklenebilir. flirketinin taleplerine uymayaca¤›n› aç›klad›. Kitaplar›
Amazon geçti¤imiz aylarda Book Surge flirketini sat›n yay›nc›lardan zaten yar› fiyata alan Amazon’un Hachette
alm›flt› ve bir süre öbür yay›nc›larla sorunsuz bir iliflki grubunun bünyesindeki yay›nevlerinin baz› kitaplar›n›n
yürüttü, ancak Washington Post ve New York Times gibi sayfalar›ndan “sat›n al” tuflunu kald›rmas›yla savafl eyle-
gazetelerden okudu¤umuz kadar›yla bu durum de¤ifli- me döküldü.)
yor. Writers Weekly’de ç›kan ve konuyu daha detayl›ca Amazon’un bu sald›rgan tutumunun nas›l ve nereye
aç›klayan bir yaz›ya göre flimdi Lightening Source’un kadar devam edece¤i, iflin sonunda yay›n dünyas›n›n
müflterilerini aray›p e¤er kitaplar›n› Amazon’un siste- nas›l bir flekle bürünece¤i bas›n›n gündem konular›ndan.

12 NotosÖykü
Biyografilerin suyu ç›kt›
Bush’a yak›nl›¤›yla tan›nan Jerome Corsi daha önce
Kerry’ye yapt›¤› gibi, bu sefer de Obama’n›n kampanyas›-
n› sekteye u¤ratmak için iftiralarla dolu bir biyografi yaz-
d›. Buna Obama kanad› Demokratik Kongreye haz›r ol-
Boon
mas› planlanan baflka bir biyografiyle karfl›l›k verdi. Böy-
lece biyografilerin fazlas›yla “ba¤›ms›zlaflmas›” tart›flmas› de filmdeki esprilere aç›k kalp-
yeniden gündeme oturdu. Sorun nas›l çözülecek? Son y›l- lilikle gülmüfl olmas›n› mazo-
lar sahte biyografiler ve otobiyografilerle ilgili edebi skan- flistlik olarak nitelendiriyor kitab›nda.
dallarla dolu. Yeni bir tart›flma, Calmann-Lévy taraf›ndan yay›mlanan kitab›n amac› ku-
yay›nevlerinin bu biyografileri zeylilerin hak ettikleri imaja kavuflmalar›n› sa¤lamak.
basarken belli ölçütleri (biyog-
rafide yazan detaylar›n gerçek
olup olmad›¤›n›n kontrol edil-
mesi gibi) korumas›n›n zorun-
Charlie Hebdo sorunu!
lu hale getirilmesi ve karalama
Fransa’n›n Leman’› ya da Penguen’i olarak nitelendirebile-
niteli¤indeki sald›r›lara engel
ce¤imiz Charlie Hebdo kendi yay›nevini kurdu. Çizerleri
olabilmek için yay›nevinin ki-
farkl› yay›nevlerinden ç›kan çizgi romanlar›yla yüksek sa-
tab›n içeri¤inden sorumlu tu-
t›fl rakamlar›na ulaflt›klar›ndan, Les Echappés adl› kendi
tulmas› yönünde.
yay›nevlerinde toplanmay› uygun buldular.
Corsi Baflka bir biyografi sorunu
Charlie Hebdo, Danimar-
da “kim bu gölge yazarlar”
ka’da kayna¤›n› bulan tar-
bafll›¤› alt›nda. Ünlülerin otobiyografileri ve hatta roman-
t›flmal› Hz. Muhammed ka-
lar› diyelim, baz› yazarlar için hep iyi bir gelir kap›s› ol-
rikatürlerini Fransa’da ya-
mufltur. Adlar› görülmez, bilinmez, kitaplar›n üzerinde
y›mlam›fl, dava sürecinde
yer almaz ama cepleri dolar. Mankenlerin, baflkanlar›n,
bas›n özgürlü¤ünü savuna-
oyuncular›n, flark›c›lar›n kitaplar›. The Guardian Ozzy Os-
rak tüm Frans›z bas›n›n›n
bourne’un eflinin son kitab›n› ele al›rken gölge yazarlar
deste¤ini toplam›flt›.
meselesini de yeniden gündeme getirdi. Kimsenin konufl-
Ayr›ca Charlie Hebdo bu
mad›¤› ve resmi olarak konuflamayaca¤› bu konuda konu-
yaz Siné Olay›’yla büyük
flacak kimse ç›kacak m›? (Pamela Anderson hariç. O, kita-
tart›flmalar yaratt›. Charlie
b› kendisi yerine yazan kifliyi gazetecilerle tan›flt›rm›flt›.)
Hebdo’nun yazarlar›ndan Siné
biri olan, seksenlerini süren
Fransa’n›n kuzeyi Siné, nam› di¤er Maurice
Sinet, 2 Temmuz’da yay›mla-
nan makalesinde, Cumhurbafl-
Bienvenue chez les Ch’tis adl› filmiyle Titanik filminin izlen-
kan› Nicolas Sarkozy’nin o¤lu
me rekorlar›n› bile afl›p geçerek, Fransa’da tüm zamanla-
Jean Sarkozy’yi konu edinmiflti.
r›n en çok izlenen filmine imza atma baflar›s›n› gösteren
Jean Sarkozy’nin tan›nm›fl bir
Dany Boon alk›fllar›n yan› s›ra olumsuz elefltirilerle de
Yahudi ailesinden gelen, Darty’
karfl›laflt›.
nin mirasç›s› k›z arkadafl›yla
Dany Boon, filminde, Fransa’n›n kuzey bölgesine özgü
evlenebilmek için din de¤ifltire-
yaflam›, kuzeyli bir ailenin dilinden, esprili bir üslupla, alt
rek Yahudi olaca¤›n› ve zaten J. Sarkozy
kültürün kendine has özelliklerini vurgulayarak aktar›yor
iflini bilen bir genç oldu¤unu,
izleyiciye.
böylece gelece¤ini garantiye alaca¤›n› savunarak tepki top-
A¤ustos sonu yay›mlanan Les Ch’tis, c’était les clichés
lad›. Yahudi karfl›t› olmakla suçlanan Siné, Charlie Hebdo
isimli kitab›nda, Elise Ovart-Baratte, Boon’u kuzeylilerin
yönetimi taraf›ndan özür dilemeye zorland›. Özür dileme-
yaflam biçimini yanl›fl biçimde yans›tmakla, kliflelere ba-
yi reddetti¤i için de gazeteden ayr›lmak zorunda kald›.
¤›ml› kalmakla suçluyor. Özellikle Fransa’n›n Kuzey Böl-
Yazarlar›n, akademisyenlerin, gazetecilerin taraf tuttuklar›,
gesi’nin filmin promosyonu için bütçesinden 600.000 eu-
farkl› biçimlerde yorumlad›klar› Siné Olay› yeni Dreyfus
ro feda etmifl olmas›n› anlayamayan Baratte, kuzeylilerin
Davas› olarak tan›mlan›yor.

14 NotosÖykü
Bonnefoy ve fliir
fiiirleriyle, denemeleriyle, Shakespeare ve Yeats çevirileriy-
le tan›nan Yves Bonnefoy, La Longue Chaine de l’Ancre adl›
yeni kitab›yla kendisinden söz ettiriyor.
Gazetecilerin sorular›na ancak yaz›yla karfl›l›k verebile-
ce¤ini, çünkü Cézanne’›n
dedi¤i gibi, gerçe¤in yal-
n›zca nüansta sakl› oldu-
¤unu belirtiyor.
Bonnefoy son kitab›nda
fliiri, fliir yazma çabas›n›,
genifl tekerleklerin izlerini
tafl›yan, ›slak, f›rt›nadan ar-
Simone on sekiz
takalm›fl topra¤a benzeti-
yor. fiiirin gökyüzünden
yafl›nda
çok topra¤a ait oldu¤unu, Bu yaz üzerinde en çok konuflulan kitaplardan biri Si-
tüm sözcüklerin asl›nda mone de Beauvoir’›n gençli¤inde tuttu¤u günlükler-
topra¤› yans›tt›¤›n› söylü- den oluflan ve Gallimard taraf›ndan yay›mlanan Les
Bonnefoy
yor. Cahiers de la Jeunesse oldu. 1926’dan 1930’a dek ba-
fl›ndan geçenleri, düflüncelerini, planlar›n› aktard›¤›

K›skançl›k yedi defterden birisi kayboldu¤undan, 800 sayfal›k bir


günlük kalm›fl geriye.
Simone de Beauvoir’›n evlat edindi¤i, felsefe ö¤ret-
Yedi y›l önce La Vie Sexuelle de Catherine M. (Catherine meni k›z› Sylvie le Bon de Beauvoir’in yay›na haz›rla-
M’nin Cinsel Yaflam›) isimli kitab›yla dünya çap›nda tan›- d›¤› günlüklerde genç bir kad›n›n kendisini aray›fl›,
n›rl›k elde eden Catherine Millet, A¤ustos sonunda oku- sorgulay›fl› içtenlikle aktar›l›yor okuyucuya.
yucuyla buluflan ikinci roman›nda (Jour de Souffrance) k›s-
kançl›k temas›n› ele al›yor.
2001 y›l›nda Art Press’in Yay›n Yö- kitapl›k uzun listesi aç›kland›. Listede flu kitaplar yer al›-
netmeni, Salvador Dali ve Yves Klein yor:
uzman›, ellilerinde bir kad›n yazd›¤› ki- Aravind Adiga, The White Tiger;
tapta, tan›madan birlikte oldu¤u ve sa- Gaynor Arnold, Girl in a Blue Dress;
y›s›n› unuttu¤u erkeklerden söz eder- Sebastian Barry, The Secret Scripture;
ken, bir yandan da yirmi dört yafl›ndan John Berger, From A to X; Michelle
beri birlikte oldu¤u yazar Jacques Hen- de Kretser, The Lost Dog; Amitav
ric’in hayat›n›n tek aflk› oldu¤unu vur- Ghosh, Sea of Poppies; Linda Grant,
guluyordu. The Clothes on Their Backs; Moham-
‹kinci kitab›nda ise, Millet, Henric’in med Hanif, A Case of Exploding Man- Adiga
de birçok kad›nla birlikte oldu¤unu goes; Philip Hensher, The Northern
fark etti¤i günü anlat›yor. K›skançl›¤a Clemency; Joseph O’Neill, Netherland; Salman Rushdie,
kap›ld›¤› anlardan, nas›l Henric’in eflyalar›n› kar›flt›ran, The Enchantress of Florence; Tom Rob Smith, Child 44; Ste-
her ad›m›n› takip eden bir dedektife dönüfltü¤ünden, sinir ve Toltz, A Fraction of the Whole.
krizlerinden, kâbuslar›ndan söz ediyor.

Cannes’da cinayet
Man Booker Ödülü
Paulo Coelho son roman›nda Cannes Film Festivali’nin
adaylar› aç›kland› dekorunu kulland›. Festival s›ras›nda, güç savafllar›na, ifl
ba¤lant›lar›na, çekiflmeye, rekabete ve beklenmedik bi-
‹ngiltere’nin önde gelen edebiyat ödüllerinden Man Boo- çimde seri cinayetlere ev sahipli¤i yapan Cannes, yazar›n
ker’›n 112 aday kitap aras›ndan seçilerek haz›rlanan 13 kaleminden ç›kan bir polisiyede can buluyor.

NotosÖykü 15
KAFKA
B ‹ R E F S A N E N ‹ N D O ⁄ U fi U
g ü n ü n k o n u s u

Kafka! Nereden geldin?


Onun çok güç geçmifl yaflam› için ne kadar ac› duysam da, yap›t› ya-
flam›ma anlam veren en büyük mutluluklardan biri. Kafka’n›n gelmifl
geçmifl en büyük yazar oldu¤unu 1954’ten beri, her zaman düflündüm.

Demir Özlü Ard›ndan Türkiye’de 1955’te Tu- Adamov an›lar›nda flöyle yazmak-
ran Oflazo¤lu’nun ‹ngilizceden çe- tayd›: 1939 y›l›nda Dôme kahve-

S
tockholm’daki Ulusal Kitapl›- virdi¤i, Varl›k Yay›nlar›’nca yay›mla- sinde Marthe Robert’le birlikte otu-
¤›n (Kungliga Biblioteket) nan Kafka öyküleri (elbette bir bölü- rurlarken Jean Carrive gelir, Alman-
flimdi emekli olan müdürü mü) Ceza Sömürgesi yay›mland›. Çe- cadan çevirdi¤i bir öyküyü okur.
Harry Järv, 1961’de yay›mlad›¤› viri ‹ngilizceden yap›lm›flt› ama çok Yazar›n ad› Franz Kafka’d›r. Ada-
Kafka bibliyografyas›nda (Die Kafka- dikkatliydi. Kafka havas›n› veriyor- mov’la arkadafl› Marthe öyküyü ola-
Literatur) Kafka çevresinde yap›lm›fl du. ‹çinde: “Kilisede Dua Eden Biri- ¤anüstü bulur. O günden sonra
5000 çal›flmay› saptam›flt›. siyle Konuflma”, “Köy Doktoru”, Marthe’›n hayat› de¤iflir. Marthe Ro-
Ernst Pawel’in 1984’de yay›mlad›- “Hüküm”, “Avc› Gracchus” gibi, be- bert o günlerden sonra Frans›zcaya
¤› The Nightmare of Reason adl› Kaf- ni çok derinden etkilemifl ola¤anüs- Kafka’y› çevirenlerden (t›pk› Jean
ka bibliyografyas› 15.000 çal›flmay› tü öyküler vard›. Carrive gibi) ve Kafka uzmanlar›n-
not eder. Çek araflt›rmac› Pavel Eisner’in dan biri olur.
Ludwig Dietz Franz Kafka 1990 Franz Kafka ve Prag adl› bir yap›t› Adamov ile Marthe’›n, Kafka’n›n
adl› yap›t›nda 1960’la 1990 aras›nda vard›r (1983). Bu kitapta yazar, Kaf- yaz›n›n› Flaubert’den üstün tutma-
yap›lm›fl 10.000 çal›flmay› s›ralam›fl- ka’n›n öyküleri ile Prag’›n mimari lar›n› varoluflçu filozof Gabriel Mar-
t›r. yap›s› aras›ndaki ilintileri araflt›r›r. cel anlayamaz.
2002’de Alman dilinde Reiner 1954 ‹stanbul’u –özellikle Pera ve San›r›m, edebiyatta büyük bir de-
Stach’›n an›tsal Kafka bibliyografya- Galata– ile Prag aras›nda da büyük ¤iflimin ard›nda de¤ildi Kafka.
s›n›n birinci bölümü yay›mlanm›flt›: benzerlikler vard›r. Otantikti, yazmak istedi¤i buydu.
Kafka-Die Jahre der Entsceidungen. 1954-1955 y›llar›ndan 1980 bafl- Ama birçok yazarda yaz›nsal olanla
lar›na atlayaca¤›m flimdi. olmayan› gözden geçirip durdu¤u
Kafka’n›n ilk metniyle 1954 y›l›n- Stockholm’de Hedengrens Kitabe- kesindir diye düflünüyorum. Gün-
da karfl›laflt›m. Bu, o zamanki Vatan vi’nde Artur Adamov’un an›lar›na lüklerinde be¤eniyle söz etti¤i ya-
gazetesinin pazar günleri yay›mla- rastlad›m: L’homme et l’enfant (Adam zarlar Flaubert, Gorki, Knut Ham-
nan edebiyat yapra¤›nda yer alan k›- ve Çocuk).1 Adamov hem Ermeni sun’un ne kadar uza¤›nda Kafka’n›n
sa bir çeviriydi. Çok seçkinci ve mo- kökenli olmas›yla, hem saçma tiyat- yaz›n›.
dernistti bu sanat yapra¤›. San›r›m rosu içinde yer almas›yla (yazar›n Burada flunun alt›n› çizmek ge-
arkas›nda Tunç Yalman, fi. Eczac›- ilk dönemi), hem 1961-1962 Pa- rekmekte: Kafka’n›n öykü ve ro-
bafl›, Özcan Ergüder vard›. Bu metin ris’inde Select kahvesinde onu s›k manlar› bir defa okunup b›rak›lacak
karfl›s›nda duydu¤um, büyük bir s›k gördü¤üm s›rada giderek artan metinler de¤ildir. Kafka’n›n yaz›nsal
flaflk›nl›kla büyülenmeydi. Bambafl- alkolizmiyle (bira alkolizmi), kad›n- dünyas›yla iliflki kuran, bu metinle-
ka bir yaz›nd› bu; öyle ki, metnin lara ilgisiyle, intihar›yla beni çok il- ri tekrar tekrar okumak ister. Daha
bafl›ndaki yazar›n ismine inanama- gilendirmifl bir yazard›r. Georges sonra da Kafka’n›n yaflam›n› bütün
d›m: Takma bir isim miydi bu, yok- Bourgin’le birlikte yazd›klar› Paris ayr›nt›lar›yla ö¤renme tutkusuna
sa kendini ortaya ç›karmak isteme- Komünü kitab› da, ayr›ca çok içten yakalanabilir. Çünkü metinler yeni-
yen bir yazarlar toplulu¤u muydu? bir komünist manifestosudur.2 lenerek okununca çözülmüfl de¤il-

NotosÖykü 17
dir bu anlat›lar›n büyüsü. Ama büyü besleniyor bu yaklafl›mlar. Onun z›nsall›k; Rusça: literaturnost, Fr.
sonra da çözülebilecek midir? üzerine yazanlar›n bir bölümü de litérarité); ele al›nan yap›t› edebi ya-
Bu tutkuya yakalanm›fl pek çok Walter Benjamin, Elias Canetti, Ro- pan fleylerin ortaya ç›kar›lmas›d›r.”
edebiyat araflt›rman›, elefltirmen, bert Musil, Martin Walser, Maurice Kafka’n›n anlat›lar›nda bu araflt›r›-
denemeci, yazar var. Çok ciddi, de- Blanchot, Robert Walser, Georg l›nca, günümüze kadar gelen edebi-
rinlemesine, fliirsel çal›flmalar›n öte- Steiner, Martin Buber gibi ça¤›n en yat›n ve düflünsel e¤ilimlerin genifl
sinde, Kafka’n›n bir çocu¤u da ol- büyük yazarlar›, düflünürleri, filo- bilgi da¤arc›¤› yetersiz kal›yor. Ör-
mufl muydu, gibi mitoslar›n ard›na zoflar›. ‹kinci neden de, Kafka’n›n ne¤in psikoanalitik, politik, metafi-
düflmüfl yaz›lar da okudum. Ama yaz›fl›n› yapan salt yaz›nsal ö¤elerin, zik yorumlar metnin yaz›nsal de¤e-
gene öyle san›yorum ki bu tutkuyu –ona gelinceye kadarki– edebiyat rini çözümleyemiyor; tersine geri
yaratan iki derin neden var: Bunlar- dünyas›n›n bildi¤i ö¤elerin hiçbiri- çekilmek zorunda kal›yor. Kendisi
dan birincisi, bunca araflt›rmaya ne ve bütününe uygun düflmemesi. gündeliklefliyor, yal›nlafl›yor, Kaf-
karfl›n Kafka’n›n yap›tlar›ndaki on- Baz› yaklafl›mlar sunmalar› ama Kaf- ka’n›n metni gene kendi yaz›nsal
lar›n yarat›l›fl büyüsünün çözüleme- ka’n›n yaz›n›n›n iç-büyüsüne girile- par›lt›s› içinde kal›yor. Bilinen yaz›n
mesi... Kuflkusuz çok-anlaml› me- memesi. e¤ilimlerinin hiçbirine (gerçeküstü-
tinler bunlar, ama anlamlar› derin Roman Jacobson, 20. yüzy›l›n cülü¤e, varoluflçulu¤a, o günlere ka-
belirsizlikler tafl›yor, onlar› simge ya bafllar›nda edebiyat araflt›rmas›n›n dar örnekleri görülmüfl fantastik ya-
da belli bir fleyin metaforu san›p ta- amac›n›n yap›tta edebiyatsal (yaz›n- z›na –örne¤in Zurich’li Keller’den
n›mlamak olas› de¤il, düflte geçiyor sal) olan›n ne oldu¤unun ortaya ç›- Poe’ya kadar gelen– sembolizme,
sanki ama ne kadar da gerçek... Ge- kar›lmas› oldu¤unu yazm›flt›. Yaz›n- alegorilere dayanan yaz›na, e¤retile-
celeri yaz›lmaktan m› geliyor bu sal yap›t›n de¤erini içerik inceleme- meyi bafl etmen olarak kullanan me-
fantastik atmosfer, yar› uykuda m› lerinin ötesine, sanatsal (artistik) tinlere...) do¤rudan do¤ruya ba¤la-
yaz›ld› bu metinler... Bütün bu so- alana tafl›m›flt›. nam›yor. Mistik yorumlar ne kadar
rular karfl›l›ks›z kal›yor. Sadece me- Jacobson, Rus fütürist flair Khleb- iyimser olursa olsun kas›tl› ve çok
tinlere d›fltan yaklafl›mlar, bazen de nikov üzerine yazarken flöyle diyor- basit kal›yor. Kafka Darwin’le de il-
çok parlak tan›mlamalar var; bütün du: “Edebiyat biliminin nesnesi ede- gilenmiflti. Kafka’da e¤er bir teoloji
dünya kültürünün kaynaklar›ndan biyat de¤ildir, fakat edebiliktir (ya- aranmak isteniyorsa “tersine teoloji”

Ernst Fischer alan” korkusu, “belki yaln›zca korku de¤ildir, korku


uyand›r›c› ne varsa tümünden güçlü olan bir fleye
••• duyulan özlemdir...”
Yap›lmas› gereken fley, Franz Kafka’y› aziz ilan edil-
mekten korumak; en az bunun kadar önemli bir ifl •••
de, Kafka’y› dogmatik afl›r›l›klara kayanlar karfl›s›nda Kafka’n›n ezilenlerin taraf›n› tuttu¤u, yorum gerek-
savunmak. Bir aziz de¤ildi Kafka, aziz olman›n çok tirmeyecek denli kesindir; buna karfl›l›k onun yönte-
ötesindeydi: Bir büyük yazard›. Yap›tlar› da, bir ça- miyle betimlenmifl gerçeklik ayn› ölçüde yoruma
¤›n son modas› olman›n çok ötesindedir; do¤rudan aç›kt›r. Bu yöntem en uç noktadaki öznelcili¤i, odak
dünya yaz›n›d›r. Thomas Mann’›n deyifliyle, bu ya- noktas›nda kesintisiz varoluflu, sald›rgan gülümse-
p›tlar “dünya yaz›n›n›n en okunmaya de¤er ürünleri yiflin sa¤lad›¤› uzaktan bak›flla Aristophanes, Rabela-
aras›nda yer al›r.” is, Cervantes, Swift, Nostroy, Karl Kraus gibi ustala-
r›n ürünü fantastik gülmece’yle flafl›rt›c› bir biçimde
••• birlefltirir. Brod’un anlatt›¤›na göre, Kafka Dava’n›n
Ça¤›m›z insan›n›n temel sorunu, yani yabanc›laflmay› ilk bölümünü okudu¤unda dostlar› kahkahalarla
aflmak için birey ile toplumun, Ben ile d›fl dünyan›n gülmüfllerdir. “Ve kendisi de o kadar güldü ki, za-
birlefltirilmesi, Kafka’n›n yap›tlar›n›n çekirde¤ini man zaman okumay› sürdüremedi... ‹yi, keyifli bir
oluflturur. Bir toplum teki niteli¤iyle, umutsuz bir bi- gülüfl de¤ildi bu hiç kuflkusuz. Ama içinde iyi bir
reysel baflkald›r›yla yabanc›laflm›fl bir dünyan›n gülüflün ö¤esi de vard› tabii küçümsemek istemedi-
karfl›s›na dikilmek de¤il, bir yere al›nabilmek, bir ¤im, belki yüz tedirginlik ö¤esinin yan› s›ra.”
topluma ait olmak, böylece de korkudan, yaln›zl›k-
Ernst Fischer, Franz Kafka
tan kurtulmak, Kafka’n›n y›k›lmas› olanaks›z tutku-
Çeviren Ahmet Cemal
sudur. Milena’ya yazd›¤›na göre “her fleyi kapsam›na

18 NotosÖykü
Örne¤in Flaubert’in ya- mad›¤›n› söylemiflti.

p›t› bütün çevresiyle ö¤-


Kafka bizim kufla¤›n düzyaz› ya- Vladimir Nabokov
zarlar›n› etkiledi.
Kendi aç›mdan, Kafka’y› okumam •••
renilerek Yeni-Flaubert’ci da, onun üzerine yaz›lm›fl fleyleri Kafka üzerindeki en büyük
bir roman yaz›labilir. Bu okumam da bugüne kadar sürüp edebi etki Flaubert etkisidir.
durdu. Onun çok güç geçmifl yafla- Cicili bicili düzyaz›dan nefret
roman yarat›c› bir yaza- m› için ne kadar ac› duysam da, ya- eden Flaubert, Kafka’n›n kul-
p›t› yaflam›ma anlam veren en bü- land›¤› araca getirdi¤i yaklafl›-
r›n elinde kimi özgünlük- yük mutluluklardan biri. Kafka’y› m› alk›fllard› mutlaka. Kafka,
lere de ulaflabilir. Ama tekrar tekrar okumak, bu gizyaz›n›n terimlerini hukuk ve bilim di-
büyüsüne kap›l›p durmak, san›r›m linden seçmeyi sever, onlara
Yeni-Kafka’c› bir yap›t yaflam›m boyu sürecek. bir tür alayl› kesinlik verir, ya-
Zaten edebiyatla u¤raflmak yazar- zar›n özel duygulan›mlar›n›n
ortaya konamaz. ifle kar›flmas›na izin vermezdi;
larla u¤raflmak de¤il midir? Kaf-
ka’n›n gelmifl geçmifl en büyük ya- bu da Flaubert’in benzersiz bir
(théologie négative) aranmal›d›r. zar oldu¤unu 1954’ten beri, her za- fliirli etki yaratmada kulland›¤›
Onu yoklam›fl olan teoloji Nietzs- man düflündüm. yöntemin ta kendisiydi.
che’cidir. Bunu gene yukar›da and›¤›m ya-
Bafltan sona düflselmifl gibi görü- zar A. Thorlby en iyi biçimde beIirt-
nen, ama bütün bütüne de yans›tan, mifl: “Aralar›nda Dante, Shakespeare
baflka bir deyiflle “gizyaz›s›” (chif- ve Goethe gibi dev isimlerin bulun-
fre), bir bak›ma da gerçek olan, Kaf- du¤u birçok edebiyatç› yazman›n,
ka’n›n yaz›s›n›n gizi nedir? sorusu çö- yaflam›n –ve ölümün– gizlerine kar-
zümsüz kal›yor. fl›n ulaflabilece¤i s›n›rlar› sezebilmifl-
Antony Thorlby’nin sorusu yerini lerdir. Ne var ki, hiçbiri bu s›n›rlar›
buluyor: “Nas›l olmufltur da dünya- Kafka’n›n çizdi¤i denli zarif ve al-
ya böylesi aç›k bir yabanc›l›¤› tafl›- çakgönüllülük içinde çizememifltir.”
yan bir yazar, ça¤›m›z›n do¤as›na en c
uygun mitler oldu¤u söylenegelen
yap›tlar› kaleme alm›flt›r?”3 1
Bu kitap üzerine yazm›flt›m: Önce
Buraya fiato’dan bir tümce almal›- Gösteri dergisinde, sonra Borges’in Kap-
y›m: fiato’ya giden “yol maksatl› ol- Kafka, 1916
lanlar’›nda (1997, YKY, s. 37-45).
du¤u düflünülebilecek bir flekilde 2
Bu nefis kitab›n da Türkçe çevirisi
sap›yordu, ve fiato’dan uzaklaflmasa vard›r: G. Bourgin ve A. Adamov, Paris •••
da, art›k ona yaklaflm›yordu.” Kaf- Komünü-1871 Büyük Frans›z ‹flçi ‹htilali, Kafka’n›n biçemine dikkat
ka’da yüzlercesi gösterilebilecek Çeviri: A. Tokatl› ve G. Üstün, A¤ao¤lu edin. Aç›k seçikli¤i, kesin bi-
tümcelerden biri olan bu tümce, in- Yay›nlar›, 1968. çimsel vurgular› öykünün ka-
san›n dünyam›zdaki durumunu an- 3
Anthony Thorlby, “Yorumlama So- rabasan› içeri¤iyle nas›l da göz
latm›yor mu? runu”, Çeviren: Özcan Özbilge, Yazko- al›c› bir karfl›tl›k içindedir. Bu
Bu giz, Kafka’n›n metni içinde çö- Çeviri, Kafka Özel Say›s›, say› 16-17, vurucu, siyah üstüne beyaz öy-
zümlenmeden durdu¤u için, onun Ocak-fiubat 1984, s. 126-136. Ahmet kü fliirli benzetmelerle süslen-
etkisinde kal›nabilir, ama Kafka’ya Cemal’le Tezer Özlü’nün haz›rlad›¤›, memifltir. Kafka’n›n biçeminin
öykülünemez. birçok çevirmenin katk›da bulundu¤u berrakl›¤› düfl dünyas›n›n ka-
bu özel say› Türkçedeki en iyi Kafka ranl›k zenginli¤iyle karfl›tl›k
Örne¤in Flaubert’in yap›t› bütün
kayna¤›d›r. Kafka yorumlar›n›n en içindedir. Karfl›tl›k ve birlikte-
çevresiyle ö¤renilerek Yeni-Flau-
önemlilerinden biri olan E. Fischer’in
lik, biçem ve içerik, tav›r ve
bert’ci bir roman yaz›labilir. Bu ro-
Kafka üzerine olan kitab›n› da, gene Ah-
olay örgüsü en kusursuz bi-
man yarat›c› bir yazar›n elinde kimi
çimde birbirine ulanm›fllard›r.
özgünlüklere de ulaflabilir. Ama Ye- met Cemal Türkçeye çevirmiflti.
(Dönüflüm için)
ni-Kafka’c› bir yap›t ortaya kona-
maz. Bu yüzden Sait Faik bir soruya Vladamir Nabakov, Edebiyat Dersleri
verdi¤i karfl›l›kta, Kafka’y› be¤endi- Çev. Fatih Özgüven-Nihal Akbulut
¤ini, fakat onun gibi yazmaya çal›fl-

NotosÖykü 19
Kafka’n›n hayata
“bakan” pencereleri
D›flar›daki toplumu seyreden, ayn› anda hem o toplulu¤a kat›lmak hem de
kendi özbenlik duygusunu korumak için mücadele eden soyutlanm›fl bir
bireyle ilgili pencere imgesi, asl›nda Kafka’n›n temel halidir.

John M. Grandin den toplumun hareketlerini seyredi- t›r ama bu, bazen çekici ve konfor
fli gibidir. Hüküm’de Georg Bende- sa¤layan bir geçitken bazen de ür-
mann derin düflünceler içinde pen- kütücü ve bu yüzden de büyük bir

F
ranz Kafka, bir yanda sanatç› ceresinin cadde, ›rmak, köprü ve te- yaln›zl›k, yabanc›laflma, suçluluk ve
yarat›c›l›¤›n›n kiflisel krall›¤›, pelerden oluflan manzaras›n›n karars›zl›k kayna¤› olan bir geçittir.
öbür yanda, babas›n›n çevre- önünde, cam›n ard›ndaki dünyadan Oskar Pollak’a yazd›klar›nda, on-
sindeki burjuva hayat›, mesle¤i ve elini ete¤ini çekmifl bir halde oturur. dan mecazi anlamda “caddelere aç›-
niflanl›s› ile bölünmüfl bir dünyada Gregor Samsa’n›n bir ifladam› olarak lan bir pencere” olarak söz eder Kaf-
yaflad›. Yeteri kadar bibliyografik önceki yaflam›yla tek ba¤lant›s› sev- ka, bu nedenle bir laytmotifin s›kl›-
belge onun, her ikisinin de talepleri- giyle an›lan penceresi arac›l›¤›ylad›r. ¤›yla Kafka’da sürekli tekrarlanan ve
ni karfl›lamaya çal›fl›rken, yaln›zca Pencereleri cams›z ve parmakl›klar- burada rahatl›kla “hayata aç›lan
uzlaflt›r›lamaz olduklar›n› gördü- la çevrili olmas›na karfl›n, açl›k sa- pencere” olarak anlafl›labilecek bir
¤ünden, bu bölünme yüzünden ac› natç›s› da art›k ait olmad›¤› dünyaya söz kullan›l›r. 1903’te söylenen bu
çekti¤ini gösterir. O, günlü¤üne içerden bakan, yabanc›laflm›fl Kafka sözler, Kafka’n›n yaz›lar›n›n ço¤unu
edebiyat d›fl›ndaki tüm etkinlikler- figürü kal›b›na uyar. Kafka için ken- kolayca öbürlerinden ay›ran ve ha-
den nefret etti¤ini ve yaln›zca yaz- dini bir pencere pervaz›n›n bu dün- yat› boyunca devam eden bir felsefi
mak için yaflad›¤›n› aktard› (21 ya ile ilgili olmayan taraf›nda gör- durufl ya da bir bak›fl aç›s›n›n kurul-
Temmuz 1912). Ama böyle ifadeler, mek de al›fl›lmad›k fley de¤ildir. 9 mas›na yard›mc› oldu. Penceredeki
onun evlenme giriflimleri, bahçe ifl- Kas›m 1903’te, arkadafl› ve ak›l ho- durufl ve caddelere bak›fl, örne¤in,
leri, a¤aç iflçili¤i, müzik, diller gibi cas› olan ve onu Darwin, Nietzsche Kafka’n›n ilk yay›mlanan kitab›
birçok deneyimle çeliflir. Kafka’n›n ve bir süreli yay›n olan Kuntswart ile 1910 tarihli, Betrachtung’un (Göz-
yaz›nsal yarat›c›l›¤›n›n ötesindeki tan›flt›ran Oskar Pollak’a flunlar› ya- lem) genifl bir bölümüne hükmeder
günlük hayatla iliflkileri, aflk ve nef- zar: “Sen benim için daha pek çok ve fiili kat›l›m›n tersine izleyerek
retten biriydi. O evlendi¤i, bir aileye fleyin yan›nda, içinden caddeleri gö- keflfetmeyi akla getirir. Dikkat edil-
sahip oldu¤u ve toplumdaki yerini rebildi¤im bir pencere gibiydin. Bu- mesi gereken, bu çal›flman›n özgün
buldu¤u bir dünyaya özlem duydu nu kendi bafl›ma yapamazd›m, çün- bafll›¤›n›n ço¤ul olmas›d›r ve bu
ama ayn› zamanda bunlar›n tümünü kü ne kadar uzun olursam olay›m yüzden de dünyaya bir dizi bak›fl ya
küçümsedi. pencere pervaz›na ulaflamam.” da görüfl kavram›na uygundur. Bu
Kafka’n›n kutuplaflm›fl dünyas› ve Pencere bir ayraçt›r, Kafka’n›n bak›fl aç›s›na göre, bafll›¤›n ‹ngilizce
ço¤u zaman karars›zl›k, çeliflki, suç- dünyas›n› ay›ran bir simgesel refe- çevirisi olan Meditation (Derin Dü-
luluk ve umutsuzluk dolu duygula- rans noktas›; o ayn› anda hem d›fl flünce), içeriden dünyaya bak›fl kav-
r›yla ilgili olarak verilenlerin ›fl›¤›n- dünyaya girifli yasaklayan bir engel, ram› tamamen kayboldu¤undan, ol-
da, hem kiflisel, hem edebiyat haya- hem de ileriki zamanda belirsiz bir dukça yan›lt›c›d›r.
t›nda pencere’nin neden önemli bir kat›l›ma dair bir umut ve olas›l›k ol- Böyle bir “Betrachtung” için aç›k
simge haline geldi¤i kolayl›kla anla- du¤u duygusunu uyand›ran bir ge- bir örnek, tam bafll›¤› bize Pollak’a
fl›labilir. Kafka’n›n ve onun kahra- çittir. Dahas› o, kifliyi kitlelerden mektuptan tan›d›k gelen iki anahtar
manlar›n›n dünyaya bak›fl› ço¤u za- koruyan ve kiflinin kendi dünyas›n› sözcü¤ü içinde bar›nd›ran ve ayn›
man, oldukça çeliflkili duygular› tan›mlamas›na olanak sa¤layan bir flekilde pencereyi, yaln›z ve yabanc›-
olan yaln›z bir bireyin penceresin- kalkand›r. Pencereler bir geçit yara- laflm›fl bir yazar›n dünyevi yollara

20 NotosÖykü
‹lk kez 1910’da yal›n bir biçimde
“Pencerede” ad›yla yay›mlanan “Dal-
g›n Seyredifl”te, yazar, bir kez daha
içeriden d›flar›y› seyreder: “Bu sabah
erkenden gökyüzü griydi, ama flim-
di pencereye gidip bakarsan flafl›r›r-
s›n ve yana¤›n› pencere kanad›n›n
mandal›na dayars›n.”1 T›pk› “soka¤a
bakan pencere”nin belli bir duygu-
sal vurgu ve önemle s›k s›k tekrar-
land›¤› gibi, burada ilk kez kullan›-
lan, gerilim zamanlar›nda pencere
mandal›na dönüfl fikri de Kafka’da
sürekli yinelenir. Örne¤in, Felice’e
Mektuplar’da flu cümleyi görürüz:
“Geçmiflte defalarca, geceleyin pen-
cerenin kenar›nda mandalla oynaya-
rak durdum...” (29-30 Aral›k 1912)
Dava’da: “Pencereye do¤ru gitti, bir
eliyle mandala tutunarak pervaza
oturdu ve afla¤›daki meydana tepe-
den bakt›.”2 Ve çok sonra fiato’da:
“Sonra Frieda aceleyle pencereyi ka-
pad› ama eli mandalda, bafl› yana
e¤ik, gözleri aç›k ve yüzünde sabit
bir gülümseme ile cam›n arkas›nda
durmaya devam etti.”3 Betrachtung
derlemesindeki bir öbür pencere
Kafka imgesinin görünümü “fiimdi birden anlad›m
roman kiflilerinde ki yaln›z›m... ama pencereden bak-
karfl›l›klar› var m›? man›n tad›n› ç›kar›yorum.” Ayn› za-
man periyodunda Kafka günlü¤üne
(14 Kas›m 1911), tek belirgin kon-
ba¤lant› arac› olarak kullanan “So- lesine ve böylece sonunda insano¤lu- foru “penceresinin manzaras›yla
kak Penceresi” isimli k›sa parçad›r: na has ahenge do¤ru çekecektir. avunmak” olan yaln›z bir bekâr er-
ke¤in sosyal ortam›n› tan›mlayan bir
Her kim yaln›z bir hayat yaflar ve yi- ‹lk cümlede bize, yaln›z bir kifli- k›sa düzyaz› tasla¤› ekler. Bu imge,
ne de ara s›ra kendini bir yere ait his- nin do¤rudan olmasa bile öbürleriy- Kafka’n›n yarat›c›l›¤›n›n bu döne-
setmek isterse, her kim günün bir sa- le iliflki kurmaya ve onlar›n deste¤i- minde, 19 fiubat 1912 tarihli gün-
atinin, havan›n, ifl durumunun vb. ne ihtiyac› oldu¤u söylenir. Bir ca- lük kayd›nda kendini tekrarlar: “Ke-
fleylerin de¤iflikliklerine göre ne paha- m›n öbür taraf›ndan iliflki kurmak yifli tek bir cümle yazd›¤›mda örne-
s›na olursa olsun aniden, tutunabile- yeterlidir, ama ikinci taraf› olmadan ¤in, ‘Pencereden d›flar› bakt›,’ zaten
ce¤i bir el görme arzusu duyarsa, so- varolufl dayan›lmaz olabilir. Yazar, kusursuzdur.”
ka¤a bakan bir pencere olmadan uzun halk›ndan tipik bir Kafka çeliflkisiy- Kafka’n›n kendi pencereleri de,
süre yapamaz. Ve e¤er o, hiçbir fley ar- le söz etti¤i için, onun bir oyuncu belki kendisinin de bir parças› ola-
zu etmeyen bir halde yaln›zca pence- ya da sanatç› oldu¤u düflünülebilir; bilece¤i caddelerle simgelenen haya-
resinin pervaz›na giderse, bir ahaliye, bu sözleri söyleyen kifli, kitlelerden ta aç›lan bir geçit ve geçifle dair bir
bir gökyüzüne ve yine ahaliye do¤ru ayr› yaflar, bir üstünlük duygusu umut sa¤lad›klar› için, hayata bakan
çevirdi¤i gözleriyle d›flar› bakmak is- hisseder ve yine de eflzamanl› ac›y› pencerelerdir. Kafka’n›n burjuva ya-
temeyen ve kafas›n› biraz yukar›da tu- dindiremez ama bazen g›pta eder, flam›n bir parças› olmamak için ver-
tan bezgin bir adam da olsa, bütün k›skan›r ve sokaklar›n uyumunun di¤i mücadele, hiçbir yerde, onun
bunlara ra¤men afla¤›daki atlar, onu ve karmaflas›n›n cazibesine karfl› ko- Felice Bauer ile iliflkisinde ve hüs-
yük arabalar›n›n ve karmaflan›n silsi- yamaz. ranla sonlanan evlilik giriflimlerin-

NotosÖykü 21
dekinden daha aç›k olamaz. Felice umutlu oldu¤u zaman, bu yaz›flma- etmelerini diler. Bu gerilim de bir
ile yaz›flmalar› (özellikle 1912- da s›k s›k rol al›r: “Bugün d›flar›daki pencerede yer al›r: “Ve onlardan
1914) aile, evlilik ve normal orta s›- karanl›k geçitte ellerimi y›karken, hiçbiri, onun pencereyi biraz arala-
n›f bir yaflam olas›l›¤› kavramlar›n› her nas›lsa, senin, biraz huzur ara- yarak ve Felice dönmeden önce
kabullenebilmek için gösterdi¤i mu- mak için pencereden ileri ad›m at- mektubu o pencereden atarak ço¤u
azzam gayreti resmeder. Kafka için mak zorunda oldu¤um hakk›ndaki zaman ona iyilik yapt›¤›n› bilmiyor-
bu, onun iç dünyas›nda yer alan ve düflüncenden etkilendim.” (2 Nisan du.” (23-24 Ocak 1913) 1907 Ey-
onu böyle bir yaflamdan ay›ran eflik- 1913) “Sonra bana birazc›k seni ha- lül’ünde Kafka, Hedwig W.ye mek-
ten ya da pencere pervaz›ndan öteye t›rlatan bir k›z geldi. Büyülenmifltim tubunda benzer bir imge kullanm›fl-
geçifl olas›l›¤›n› içeren bir mücadele- ve pencereye gitmek, d›flar› bak- t›. Görünen o ki, ona sonradan pifl-
dir. 15 A¤ustos 1913’te, bir ümitsiz- mak, kimseyi görmemek ve tama- man oldu¤u tutkulu bir mektup
lik dönemi ard›ndan hiç düflünme- men senin olmak istedim.” (24 Ka- yazm›flt› ve sonra da pencere perva-
den, günlü¤üne her fleye ra¤men ev- s›m 1912) Kafka’n›n Felice ile yaz›fl- z›nda y›rtarak parçalara ay›rm›flt›:
lili¤in makul oldu¤unu kaydeder. malar›ndan ço¤u, gelecekleri için “Nefis ateflli bir mektup yazd›m sana
Betrachtung’un ruhuyla, anlaml› bir umutlu olmaktan çok uzakt›, ama ama sonra bu güzel pazar gününde,
biçimde, bunun pencere pervaz›nda burada gördü¤ümüz gibi, referans pencere pervaz›na dayanarak y›rt-
eriflilen ve kal›c› hale gelen bir inanç noktas› gene pencerede: “Gözdem, t›m onu. Çünkü yavrucu¤um, yeteri
ve karar oldu¤unu ifade eder: “...her seni o zamanlar bilseydim (Felice on kadar endiflen var.” (8 Eylül 1907)
fleye ra¤men... evlilik s›nav›ndan beflindeyken)! San›r›m bu zamana Kad›n-erkek iliflkileri, tutku, de¤i-
geçme f›rsat›n› verebilen olas›l›klar dek ayr› kalmazd›k. Ayn› masada flim ve pencere pervaz›nda yaz›flma-
oldu¤u kanaatine vard›m... Elbette, oturup ayn› pencereden soka¤› izli- lar›n imha edilmesini içeren bu ilk
belli bir noktaya kadar bu zaten yor olabilirdik.” (20-21 Aral›k al›nt›lar, hiç kuflkusuz, y›llar sonra
pencere pervaz›ndayken kavrad›¤›m 1912) Ve Kafka, o ve onun mektup- yaz›lan fiato’daki unutulmaz Amalia
bir inanç.” Pencere benzetmeleri, lar› olmadan, Felice’in çok daha iyi olay›n›n atalar›d›r. fiato görevlisi
özellikle Kafka’n›n kendini Felice’e durumda olabilece¤ini düflündü¤ü Sortini, Amalia’y› bir köy festivalin-
yak›n hissetti¤inde ve birlikte bir için kederlenir ve ailesinin mektup- de görmüfltü ve belli ki fiziksel ola-
gelecekleri oldu¤u konusunda lar Felice’e ulaflmadan onlar› imha rak ondan etkilenmiflti ve bir s›k›n-

Klaus Wagenbach kes emindi– d›flta b›rakan, bununla birlikte, bu ola-


na¤› gerçekleflmesi “yine de” daha baflka koflullar› ge-
••• rektiren bir ülkü olarak koruyan bir yaklafl›mdan yo-
Kafka da Baba’ya Mektup’ta kendini, gerçekte miras- la çakarak, topluluk özleminden vazgeçme hayalidir
tan mahrum b›rak›lm›fl bir o¤ul olarak adland›r›r. Kaf- bu. Kafka ar›nm›fll›k u¤runa, ömrünün son on y›l›n›
ka’n›n babas›yla olan iliflkisi aç›s›ndan bu saptama kapsayan, kendi kendini yiyip bitirmesine neden
oldukça belirleyici olmufltur, ancak Kafka’n›n babas›- olan, tahrik edici bir kavgaya girmifltir. Bu iliflkiler
na karfl› duydu¤u nefret, bu noktada onun genel de bu kavgan›n sad›k bir kopyas›d›r.
yazg›dan çok kiflisel yazg›y› görmesine yol açm›flt›r.
Oysa genel durumu pekâlâ da aç›k seçik görebilecek •••
durumdad›r Kafka. Örne¤in, Prag. “Dinler de insan- Bu romandaki “gerçeklik ö¤esi” di¤er romanlar›nda
lar gibi yitip gidiyor,” diye not düflmüfltür. Ya-p›tla- oldu¤undan çok daha belirgindir: Kafka’n›n kiflisel
r›nda da yaln›zlaflma ve yal›t›lma do¤ra orant›larda durumu (o y›l “‹flçi Kaza Sigortas› fiirketi”nden ke-
boy gösterir. sinkes ayr›l›r), Zürau’daki yaflant›lar, orada gördü¤ü
flatonun ve köyün konumu (ki bugün bile hepsi yerli
••• yerinde durmaktad›r), edebiyat alan›nda esinlendi¤i
Kafka’n›n kad›n tipleri bir bak›ma hep orospular ola- kifliler (Bozena Nemcova, Josef Latainer, Robert Wal-
rak düflünülmüfltür. Bu kad›nlarla kurulan iliflkiler, ser), Kafka’n›n mektuplar›nda ve günlüklerinde s›k
evlili¤e götürmeyen, bir kendinden geçmifllik içinde s›k de¤indi¤i parya durumunu gösteren ana model
ortaya ç›k›veren iliflkilerdir, yad ellerde ayart›lar’d›r ve son olarak Milena’ya aflk›; tüm bunlar romanla
yani. Böylece Kafka’n›n içten içe besledi¤i hayali de do¤rudan ilintilidir. (fiato için)
gerçekleflmifl olur: Bir topluluk olana¤›n› –ki Kafka Klaus Wagenbach, Kafka
bunun, yazman›n sonu anlam›na gelece¤inden kesin- Çeviren Necmi Zekâ

22 NotosÖykü
Desen: Tim
t›n›n içine sürüklenmiflti. Ona, ya- mi oldu¤unu bildi¤imiz pencerenin
tak odas›n›n penceresinden verdi¤i mandal›ndan sarkan, Fraulein Bürs-
ve hemen ona gelmesini istedi¤ini tner’in bluzudur. K. bir gece önce
belirten tutkulu ve müstehcen bir “susam›fl bir hayvan” gibi seviflti¤i
mektup yazd›. Bununla birlikte Fräulein Montag’la, yemek oda-
Amalia, Kafka’n›n kararl›, öbürlerin- s›nda Fräulein Burstner’le
den etkilenmeyen, güçlü ve gururlu olan iliflkisini tart›fl›rken
karakterlerinden biriydi. Yaln›zl›¤› pencereler kad›nlarla ve
seven özgün bir karakterdi. Sorti- cinsellikle daha da fazla
ni’yi reddetmenin, onu ve hatta özdeflleflir. Bu oda Fre-
onun ailesini yaln›z b›rakmak de- ud’iyen yorumlamaya
mek oldu¤u gerçe¤ine ra¤men, katk›da bulunmaya yete-
mektubu küçük parçalar halinde cek ölçüde al›fl›lmam›fl
y›rt›p pencerenin d›fl›nda bekleyen bir biçimde düzenlen-
ula¤›n yüzüne f›rlatarak, pencerenin mifltir: Oda, giriflinin
ard›ndaki dünyas›n›n safl›¤›n› ve her iki taraf›na kö-
bozulmam›fll›¤›n› korudu. fleli olarak yerleflti-
Bu yüzden, iç ve d›fl dünyalar› bir- rilmifl iki dolapla
birinden ay›ran s›n›r olan pencere, oldukça dar ve
kad›n erkek iliflkileri ve Kafka’n›n uzun bir görü-
cinselli¤e olan karmafl›k tutumuyla nüme sahiptir.
ba¤lant›l› oldu¤undan yeni bir bo- G i r i fl t e n ,
yut kazan›r. Cam›n arkas›ndan gö- Fräulein Mon-
rülen hayattan, karfl› cinsin bir üye- tag’›n durdu-
siyle iliflki çok önemlidir, çünkü, bi- ¤u en uçtaki
rinin kendi özel dünyas›ndan ayr›l- pencereye
mas›n› talep eder ve geri dönüfl ye- kadar uzanan
tene¤ini tehdit eder. Bu nedenle çok uzun, oval
Kafka’da, pencereler ve kad›nlar ço- bir masa ile tama-
¤u zaman birbirleriyle yak›ndan ilifl- men kaplanm›fl bi-
kilidir; pencere hayata aç›lan simge- çimde betimlenir. nefes
sel bir geçittir ve bir birliktelik, öbür Dava’daki pencere motifine de- al›nabilir ve yaln›zca sis görünen iki
yana geçifl için potansiyel olarak vam ederken, Kafka sürekli olarak pencere vard›r. Kendisinin yard›m-
zorlay›c› bir nedendir. Pencereler onu, davan›n bafl kiflisinin dünya- c›lar›m diye adland›rd›¤› ve genelik-
diflili¤i simgeledi¤i için de, bu ikisi s›yla d›flar›daki do¤al günlük dünya le cinsel olarak istekli kad›nlar, pen-
zaman zaman özdeflleflir. aras›ndaki ayr›m› tamamlamak için cerelerden hiç de uzak de¤ildir.
Örne¤in Dava’daki kad›nlar, Josef kullan›r. Belirgin bir biçimde göste- Huld’un evindeki utangaç yard›mc›-
K’n›n suç ve adaletin önemli konu- riflli kad›nlarla ortak özellikler tafl›- s› Leni, K.’ya iki pencereden süzülen
lar›na saplant›s›na bir seçenek olufl- yan öbür alanlar daha parlak ve ha- ay ›fl›¤›yla ayd›nlanm›fl bir oda gös-
turur. Onlar mahkeme ya da bir da- vadarken, hukuk bürolar›, mahke- terir ve K. Leni ayr›ld›ktan sonra
va tehdidiyle karfl›laflmaz ama daha me odalar›, avukat Huld’un yatak pencereden ona bakar. Mahkeme
çok dert çeken kifli için bir bedensel odas›, Katedral ve Titorelli’nin sa- jürisindeki çamafl›rc› kad›n da
ve cinsel ç›k›fl noktas› olarak orada- natç› dairesi karanl›k, bo¤ucu, do- K.’n›n fiziksel olarak kendisiyle ilgi-
d›rlar. Roman›n aç›l›fl bölümünde nuk, klostrofobik ve hava geçirme- lenmesini ister. O, sürekli k›z›l saka-
Fräulein Bürstner’in odas›nda Josef yecek biçimde kapal›d›r. O ilk sor- l›yla oynayan baflka bir adam için
K. sorguya çekilirken, onun çok be- gulamas›na giderken sat›c›lar, ço- K.’y› terkederek as›l hünerini göster-
lirgin penceresine görsel olarak he- cuklarla dolu ve insanlar taraf›ndan di¤inde, pencerede adam›n boynu-
men kap›labilirsiniz. Pencere arac›l›- zaptedilmifl birçok aç›k pencerenin na sar›ld›¤› a盤a kavuflur. K. yeni
¤›yla izleyicileri görürüz: yafll› bir ve hayvan yataklar›n›n oldu¤u canl› ortaya ç›kan bir “Niçin olmas›n?” tu-
çift ve ba¤r› aç›k bir gömle¤i olan, bir cadde dekoruyla betimlenen bir tumuyla ona tutulur ve bu “pencere-
k›flk›rt›c› bir biçimde üçgen keçi sa- mahalleden geçer. Bununla birlikte, deki kad›n”›n art›k ona ait oldu¤u-
kal›n› s›vazlay›p duran güçlü bir mahkeme odas›na girince aç›kl›k nu hisseder. Bu yüzden, K.’n›n ka-
adam. Kafka’ya göre duygusal öne- kaybolur, hava kapal›d›r, güçlükle d›nlar›n›n kendileri hayata bakan

NotosÖykü 23
Petersburg’daki arkadafl›na mektup mifl odas›na iki pencereden girer. O,
Hermann Hesse yazarak d›flar›daki dünya ile iliflkisi- bunlar›n aras›ndan, art›k bir üyesi
ni sürdürür. Bununla birlikte arka- oldu¤u, alt› kat afla¤›daki flehrin, yo-
••• dafl›na yazarak, kendisininkinden ¤un ama heyecan verici hayat›n›
Ve Kafka hiçbir zaman yaln›z- çok farkl› bir dünya ile iliflki kurar. gözlemler. Bununla birlikte, tipik
ca bir umutsuz de¤ildi. Dönem Arkadafl, bu dünya ile ilgili olma- Kafka karars›zl›¤›yla, bu yeni pence-
lerinde Pascal ve Kierkegaard yan, baflar›s›z, içine kapan›k ve reden hayata, kayg› ve içsel kurun-
–ki ikisini de tan›rd›– nas›ld›- münzevidir; baba da dünyadan elini tular› olmadan bakamaz. Sokaklar-
larsa, o da hiç kuflkusuz öyley- ete¤ini çekmifltir ve arkadaflla birlik- daki yaflam›n tüm s›ra direkleri bü-
di ço¤u zaman. Fakat o, en bü- te, Georg’un dünyevi hayat›n› ve sü- yüleyici ›fl›klarla ayd›nlanmaktad›r
yük gerçeklik olan Tanr›’n›n rüncemede kalan evlili¤ini k›nayan ama bu Karl’a “her an fliddetle tuzla
varl›¤›ndan de¤il, tersine yal- bir dünyay› temsil eder. Onun ken- buz olabilecek”4 bir cam›n alt›ndaki
n›zca kendinden; yaln›zca tan- di penceresine önemli ölçüde karfl›t tek parça bir kafileymifl gibi görü-
r›yla ya da zaman zaman ad- biçimde, baban›n penceresi s›k›ca nür. Onun, amcas›n›n dünyas›yla
land›rd›¤› gibi “Yasa” ile anlam kapal›d›r ve bo¤ucu bir atmosfer ya- iliflkilerinin tehlikeli haline iliflkin
dolu ve gerçek bir iliflkiye gir- rat›r; yaln›zca gün ›fl›¤›n› ve toplu- korkular›, çok geçmeden sürekli ha-
mekteki yetene¤inden kuflku- mun aktivitelerine girifli engelleyen le gelir. Karl, Mr. Pollunder’le birlik-
lan›rd› insan›n. Bütün yaz›n› yüksek bir duvar manzaras›na sa- te, görünüflte basit bir ziyaret için
bununla ilgilidir ve en gör- hiptir. Baba, Georg’un bir kad›n› ol- amcas›n›n arkadafl›n›n evine gittik-
kemli örne¤ini de fiato roma- du¤u için ona k›zg›nd›r ve niflan yü- ten sonra, çok geçmeden iflinden
n›nda vermektedir. Burada,
zünden hoflnutsuzdur. Onun bak›fl kovuldu¤unu ö¤renir. Art›k yasak-
düzene uymak ve seve seve
aç›s›ndan, d›fl dünya makul de¤il- lanm›fl olan ›fl›¤›n dünyas›ndan,
hizmet etmek isteyen biri, hiç
dir, Georg’un efli¤i geçme ve burju- geçmifl görüntülerle birbirini tutan
görmedi¤i, ancak kendisini
va olma giriflimleri ölümle cezalan- dönüfl yolu, iki cam kap› aras›ndan
hizmetinde bildi¤i yetkede say-
g›nl›k elde etmek için bofl yere d›r›labilir. olabilirdi. Bununla birlikte, art›k
çal›fl›r. Kafka’n›n bu korkunç D›flar›daki günlük etkinliklerin olas›l›k azald›¤›ndan Karl, Pollun-
masaldaki anlat›m› da, tüm ya- dünyas›ndan uzaklaflma, Kafka’n›n der’in genifl evindeki cams›z kori-
p›tlar›nda oldu¤u gibi oldukça Amerika adl› roman›nda da ayn› bi- dorlar›n uçsuz labirentlerinde ava-
trajiktir. Uflak efendisini bula- çimde belirtilir. Pencereler burada reli¤e terk edilmiflti. Amcas› taraf›n-
mayacak ve yaflam› anlams›z da iki dünya aras›ndaki ay›r›c› s›n›r- dan azarland›ktan sonra da, gecenin
kalacakt›r. lard›r; d›fl dünyaya bir geçit sa¤larlar karanl›¤›na sürüklendi.
ama ayn› zamanda da bir sanatç› Karl’›n d›flar›daki ›fl›¤›n dünyas›-
Hermann Hesse, “Kafka Üzerine” olan bafl kifli ile o dünya aras›ndaki n›n üstesinden gelmek için sonraki
Çeviren Yüksel Filiz
engelleri olufltururlar. Aç›l›fl bölü- giriflimi, Hotel Occidental’da asan-
münde Karl Rossmann, geminin sör operatörü olarak k›sa süreli kari-
pencerelerdir; tutunacak bir el ve ateflçisi olan yeni arkadafl›yla, gemi- yeri s›ras›ndad›r. Bu bol pencereli
sayesinde davadan kaçabilece¤i, ha- nin penceresiz ve karanl›k iç k›s- binada, bafl aflç› bir taraftar ve hatta
yat›n sokaklar›na ve hatta muhte- m›ndan, mürettebat›n bulundu¤u Karl’a güvenen ve tap›yormufl gibi
melen “Sokak Penceresi”nde söz ayd›nl›k ve s›k pencerelendirilmifl, görünen potansiyel efli Theresa’y›
edilen ve özlemi çekilen “insano¤lu- k›ç omuzlu¤a ç›kar. Çok belirgin bir bulur. Öbür benzetmelere bak›ld›-
na has ahenge” kat›labilece¤i bir yol biçimde sunulan, mürettebat›n yer- ¤›nda, olas› cinsel rastlant›lar için
sunarlar. lefltirildi¤i, tüm görüflmeler ve sor- Theresa’dan söz edifller de pencere-
‹ki dünyan›n bölünmesi ve onla- gulamalar›n yap›ld›¤› bu pencereler lerle ve böylece öbür geleneksel
r›n kad›nlarla iliflkisi, Kafka’n›n sayesinde Karl yeni d›fl dünyan›n, simgelerle iliflkilendirilir: “Karl
1912 tarihli Hüküm adl› yap›t›nda New York flehrinin canl› hayat› ile (Theresa’n›n verdi¤i) ›s›rd›kça garip
da tümüyle yans›t›l›r. Georg Bende- ilk kez tan›fl›r. Onun dünya zevkle- bir hofl koku veren elmay› yavaflça
mann, yak›nda mal mülk sahibi bir rine düflkün amcas› bir pencerede yerken bitkin bir halde sol yan›nda-
kad›nla evlenecek olan bir ifladam›, durur ve sanki bir rüyadaym›flças›- ki korkulu¤a yasland› ve gözünü
görmüfl geçirmifl, baflar›l› biriydi. Bir na, Karl’› h›zla karanl›k geçmiflten afla¤›ya, karanl›kta hafifçe ›fl›ldayan
yandan “Dünyaya aç›lan pence- baflar›l› ifl dünyas›na ve fiziksel as›l› muz öbeklerinin arkas›ndaki
re”sinde oturup, bilinçsizce yolun esenli¤e do¤ru uzaklaflt›r›r. ambarlar›n büyük camlar›n›n çevre-
karfl›s›ndaki tepelere, köprüye ve ›r- Karl art›k ›fl›¤›n dünyas›ndad›r; ledi¤i ayd›nl›k bir dire¤e dikti.”
ma¤a bakarken, öbür taraftan da St. ayd›nl›k, onun savurganca döflen- Bu yeni keflfedilmifl dünya da

24 NotosÖykü
Prag’da, Kafka Caddesi
tabelas› ve oturdu¤u bi-
nan›n köflesine yerleflti-
rilmifl büstü.

Karl’›n ayaklar›n›n alt›ndan çekildi- bilirdi. Bununla birlikte buradaki ceresinde çal›flt›¤›n› biliyoruz: “Pen-
¤inde, o bir kez daha bir cam böl- baflar›, görülebilen ama kiflinin göz- cerede okurum” (Nisan 1909’da
menin öbür taraf›ndayd›. Sorgulama lemlerinin amac›na ortak olunama- Max Brod’a); “Penceredeki koltukta
ve gerçe¤i söylemek gerekirse yan camdan bir kalkana dayal›yd›. oturarak okumay› tercih ederim, ak-
Karl’›n asansördeki yerini korumak- Kafka’n›n hikâye tarz›ndaki düz- si takdirde okumam” (fiubat
taki baflar›s›zl›¤›na iliflkin dava, otel yaz›s›nda oldu¤u gibi, günlükleri ve 1918’de Felix Weltsch’e); “Pencere-
lobisinin ortas›ndaki asansör kabi- yaz›flmalar› da, kendisinin de simge- nin kenar›nda oturuyorum” (24 Ka-
ninden farkl› olmayan camdan bir sel ve yaz›nsal anlamda pencerelere s›m 1912, Felice Bauer’e). Kafka se-
ofiste yap›l›r. Kafka, geçen kalabal›- yak›n oldu¤unu ve d›fl dünya ile yahate ç›kt›¤›nda, bir seferinde Lud-
¤a (Açl›k Sanatç›s›’ndaki sahneleri sa¤lad›klar› ba¤lant›ya onun da ihti- wig Gleim’in Halberstadt’daki evine
hat›rlatan) bir görsel uyar›m sunan yac› oldu¤unu gösteren pencere ziyarete gider ve daha sonra Max
bu alan› tan›mlamak için çok özen göndermeleriyle doludur. Prag’›n Brod’a gönderdi¤i, evin bir resminin
gösterir. Ayn› zamanda Dava ve fia- çat›lar›n›n üstünden fevkalade bir oldu¤u kartpostala yine ayr›cal›kl›
to’daki sahnelere de benzer. Bu ofi- manzaraya sahip Langengasse’deki sözcüklerini kullanarak coflkunlukla
sin, kiflilerüstü, mekanik ve nere- odas›na tafl›nmas›n-
deyse gerçeküstü memurlardan bilgi dan k›sa süre sonra
almak için, yüzlerce kiflinin s›ralan- Felice Bauer’e, pence- Maurice Blanchot
mas› gereken bir bürokrasi oldu¤u- resinden seyredebile-
nu ö¤reniriz. Bu cam kabin, d›fl ce¤i güzel bir manzara •••
dünya ile Karl’›n hayran oldu¤u ama olmad›¤›nda kendisi- Kafka’n›n anlat›lar› yaz›nda en kara anlat›lar,
ayn› zamanda da gözünü korkutan, nin periflan bir adam salt›k bir umutsuzlu¤a en çok perçinlenmifl
görünüflte s›n›rs›z olan bilgi deposu oldu¤unu yazar. (21 olan anlat›lard›r. Ve bu anlat›lar ayn› zaman-
aras›ndaki arabuluculuk ifllevini gö- Mart 1915) 24 Kas›m da umudu en trajik biçimde körelten anlat›-
rür. 1914’te Felice’e, oda- lard›r, umut mahkûm edildi¤i için de¤il, ter-
Bir pencerenin ard›ndan Oklaho- s›ndaki aç›k bir pence- sine, umut mahkûm edilmeye bir türlü erifle-
ma Do¤a Tiyatrosu’nun yeni dünya- renin önünde çal›flt›¤›- medi¤i için. Felaket ne denli tümel olursa ol-
s›na bakan Karl Rossmann ile bitiri- n› ve uyudu¤unu ve sun, geriye umudu bar›nd›r›p bar›nd›rmad›¤›
len roman Kafka ile örtüflür. Onun onun da ayn› aptalca ya da tersine onu hepten uzaklaflt›r›p uzak-
sokaklardaki hayata dair giriflimleri- al›flkanl›¤a sahip olup laflt›rmad›¤› bilinmeyen küçük bir nokta kal-
nin tamam› baflar›s›zl›kla sonuçlan- olmad›¤›n› bilmek is- maktad›r: Tanr›’n›n kendisinin kendi yazg›s›-
m›fl, her sapa¤›n sonu, yaln›zca da- tedi¤ini anlat›r. 1 Ka- na boyun e¤mesi ve onunla birlikte en i¤renç
ha büyük bir düflmanl›k ve insano¤- s›m 1912’de aç›k bir düflkünlük içinde, duyulmad›k bir kargafla
luna daha da fazla yabanc›laflmaya pencere önünde sert içinde ortadan kalkmas› yetmez, onun ayn›
ç›km›flt›. Varl›¤›n› sürdürmek için ve s›k› bir biçimde zamanda diriliflini, bizi sonsuzca korkuya ve
tek umudu, herkese aç›k olan Do¤a jimnastik yapt›¤›n› ya- avunmaya ba¤layan onun o anlafl›lmaz adale-
tini de beklemek gerekir.
Tiyatrosu ile simgelenen sanat dün- zar. Niflanl›s›na ve ar-
yas›ndayd›. Kafka’n›n kendisiyle ol- kadafllar›na yapt›¤› Maurice Blanchot, “Kafka’n›n Okunmas›”
du¤u gibi, gönül rahatl›¤›, sanatsal aç›klamalardan, Kaf- Çeviren Serdar Rifat K›rko¤lu
yarat›c›l›¤›n iç dünyas›nda buluna- ka’n›n genellikle pen-

NotosÖykü 25
flunlar› yazar: “Cadde üzerinde on ve apartman› ay›ran, Kafka ailesinin onun tan›d›¤›, görebildi¤i ve yü-
alt› pencere! Bu Alman flairleri ne kilisenin buhurla dolu, gizemli, ka- kümlülük hissetti¤i topluma hem
kadar da zenginler!” (7 Temmuz ranl›k ve oldukça yüksek iç k›sm›n› hakiki ve hem de simgesel bir girifl
1912) Greta Bloch, Grillparzer’in bizzat görebildi¤i, büyük temiz sa¤larken, kendini çok yabanc›lafl-
odas›n› tasvir etti¤inde Kafka benzer camdan bir pencere de vard›r (bkz. m›fl hissetti¤i dünyaya karfl› bir kal-
biçimde k›skanm›flt›: “Laf aras›nda, Gustav Janouch, Kafka lebte in Prag kan da oluflturuyordu. Üniversitede
eski ve ulafl›lamaz bir arzu: genifl bir adl› foto¤raf). Kafka’n›n Parisers- ve bürokratik mesle¤inde disiplini
pencerenin önündeki masada otur- trasse 36 apartman›ndaki penceresi- sayesinde baflar›l› olmufltu ama bize
mak, pencereden ard›na kadar aç›k nin de Hüküm’ün aç›l›fl dekorunu tekrar tekrar anlatt›¤› gibi, en çok da
bir görüfle sahip olmak... Ne güçlü etkiledi¤ine hiç flüphe yoktur. Mol- odas›nda yazarak geçirebildi¤i saat-
arzu!” (12 May›s 1914) Kafka, dau’nun karfl›s›ndaki tepeleri ve lere de¤er veriyordu. Bununla bir-
1917’de bulundu¤u Schönborn-Pa- parklar› gören, Kafka’n›n kendi likte, görünüfle bak›l›rsa ne iç ne de
lais’yi ilk ziyaret etti¤inde, bir sürü manzaras›, Georg Bendemann’›nki- d›fl dünyada hiçbir zaman bütünüy-
genifl pencere üstüne yorum yapar ne çok benzer. Kafka, günlü¤ünde le var olamay›p, yaln›zca ikisinin
ve apartmanlar› “bir rüyan›n yerine bize, sabah›n erken saatlerinde, bu aras›ndaki pencerede yer alabildi¤i
getirilmesi” diye adland›r›r. (1917 öyküyü tamamlarken gördüklerini için, ailesine karfl› suçluluk ve yü-
fiubat’›n›n ilk günleri.) anlat›r: “Pencerenin d›fl taraf› nas›l kümlülük duygular› çok büyüktü.
Kafka’n›n pencerelere olan büyük da maviye döndü. Bir yük arabas› 29 Ekim 1912 tarihli bir günlük ya-
merak›, büyüyüp yetiflti¤i Prag’daki geçip gitti. ‹ki adam köprüden kar- z›s›nda bu durumu kendisinin çizgi-
çevresi incelendi¤inde bir ölçüde fl›ya yürüdü.” (23 Eylül 1912) Muh- yi nadiren aflt›¤›, yaln›zl›k ve toplu-
anlafl›labilir. Örne¤in, onun Haus temelen ailesinin Altstädterring’deki luk aras›ndaki bir s›n›r bölgesi ola-
Minuta’dan (1889-96) ya da Zelt- daha sonraki bir dairesinde Kafka, rak anlat›r. Bize “s›n›r bölgesi”nin,
nergasse 3’teki dairesinden görülen penceresinden eski flehrin ve hayat›- bu ne varl›k ne yokluk durumunun,
kendi Altstadt manzaras›n›n, “Sokak n›n tüm arenas›n›n manzaras›na te- Robinson Crusoe’nun terkini bir
Penceresi”, “Dalg›n Seyredifl” ve peden bakabiliyordu. Arkadafl› ve cennete dönüfltürdü¤ünü anlat›r.
öbür çal›flmalar›na yans›d›¤› gayet ‹branice ö¤retmeni Friedrich Thi- Kafka’n›n kiflisel düfl k›r›kl›¤›, o
net biçimde imgelenebilir. Kafka, eberger’e anlatt›¤› gibi onun hayat›, günlerde Yahudiler için yaln›zca iç
Zeltnergasse’deki hayat›n ak›fl›n›, çevresi bu küçük pencereden görü- karart›c› bir portre sergileyen
muhite hâkim olan Teinkirche’nin lebilen küçük bir çemberin içinde Prag’daki sosyo-politik durumla flid-
karfl›s›na infla edilmifl dar görüfllü geçti: “Pencereden afla¤›daki Ring- detlenmifl olmal›. Hem Çek hem de
evin bir ön penceresinden izleyebi- platz’a bakt›¤›m›zda,” dedi Kafka, Alman milliyetçili¤indeki antisemi-
lirdi ya da bir arka pencereden kili- “buras› benim okulumdu, orada yo- tizmin artmas›, ‹mparatorluk’un ay-
senin yükselen duvar›n›... Binan›n lun karfl›s›ndaki binada üniversite r›flmas› ve eli kula¤›nda olan savafl
minicik avlusunun arka taraf›n› ve biraz daha ilerde solda ofisim. Bu tehlikesi onun cam›n arkas›na çekil-
kaplayan bu duvar›n ortas›nda, kili- küçük çemberde...” ve parma¤›yla mesine katk›da bulunmufl olmal›.
senin güzel Gotik pencerelerinden birkaç küçük çember çizdi, “tüm Brod ve öbürleri eski Kutsal Toprak-
biri belli belirsiz görünür. Gariptir hayat›m kuflat›ld›.” lar’da yeni bir ev için planlar yapar-
ki duvar›n aras›na yap›lm›fl, kiliseyi Kafka’n›n penceresi bir yandan ken, kronik karars›z Kafka, gerçekte
oraya ait olmad›¤›n› bildi¤i halde
yaln›zca Eski Prag’›n dar sokaklar›n›
Kafka’n›n penceresi bir yandan onun tan›d›¤›, gö- ve geçitlerini betimleyebildi. Zama-
rebildi¤i ve yükümlülük hissetti¤i topluma hem n›n tats›z olaylar›n› gözlemleyebildi-
¤i cam›n arkas›ndaki sahipsiz ülke-
hakiki ve hem de simgesel bir girifl sa¤larken, den baflka ne sosyal ne de metafizik-
öbür yandan ise kendini çok yabanc›laflm›fl hisset- sel anlamda kal›c› bir evi olmad›.
E¤itimli kifliler, Kafka’n›n çal›flmala-
ti¤i dünyaya karfl› bir kalkan oluflturuyordu. Üni- r›ndaki penceresinin betimlemesiyle
versitede ve bürokratik mesle¤inde disiplini saye- kesin biçimde iliflkili olan kabin
motiflerini tan›mlad› ço¤u zaman.
sinde baflar›l› olmufltu ama bize tekrar tekrar an- Kafka bu durumundan bir ç›k›fl yo-
luna sahip de¤ildi; onun ne toplum
latt›¤› gibi, en çok da odas›nda yazarak geçirebildi-
için ne de kendi içsel yaz›nsal dün-
¤i saatlere de¤er veriyordu. yas› için pencereyi terkederek aç›k-

26 NotosÖykü
Prag’da, Kafka’n›n
mezar›.

ça kaçabilece¤i bir çatla¤› gösteren toplumdan tecrit eden ve iç dünya- olmas› olas›d›r ama büyük olas›l›k-
hiçbir imge yoktur dünyas›nda. Fri- s›na çekilmeye zorlanan, fiato’daki la, Gregor ve Kafka’n›n pencerelere
edrich Thieberger’e bunlar› hat›rla- Amalia karakteridir. Amalia’n›n ro- karfl› tutumlar› göz önünde bulun-
tan sözleriyle Kafka, her insan›n bir mandaki kad›n kahraman olarak ta- durulursa, onun sözleri, hikâyenin
çemberin orta noktas› oldu¤unu, n›mlanmas› önemli bir noktad›r; o bu biçimde anlafl›lmas›n› destekler:
kendi “radyan”›n› izlemesi, sonra büyük bir dayan›l›kl›l›kla durumu- “Max’›n evinde hofl bir akflamd›. Hi-
dairesini çizmesi ve tamamlamas› nu kabullenir, do¤ru olan› yapt›¤›n› kâyemle ç›lg›n bir anlam ç›karmaya
gerekti¤ini öne sürer. (23 Ocak bilir ve birçok Kafka bafl kiflisine ta- çal›fl›yordum. Ama sonra kendimizi
1922 tarihli günlü¤ünde) Böylece n›d›k olan bir “yücelik” atmosferiyle koyuverdik ve çok güldük. E¤er bi-
Kafka, birçok kez orta noktadan kuflat›l›r. ri kap›y› ve pencereyi dünyaya karfl›
kaçmaya ve bir raydan oluflturmaya Gregor Samsa, kendi kimli¤ini sürgülerse, o kifli, zamanla bir suret
çal›flt›¤›n› (“Örnekler: piyano, viyo- korumak için savaflmak zorunda yarat›r ve güzel bir hayat›n gerçekli-
lin, diller, Germen bilimleri, antisi- olan bir baflka Kafka figürüdür. Bafl- ¤ine ilk ad›m› atar.” (1 Mart 1913)
yonizm, ‹branice, bahçe iflleri, ma- lang›çta onun odas›, üç yan› aile Pencere imgelerinin böyle çözüm-
rangozluk, edebiyat, evlilik giriflim- üyeleriyle çevrili herkese aç›k bir lenmesiyle sa¤lanan bak›fl aç›s›ndan
leri, kendi dairem.”) ama tamam›n›n kabin gibidir ve kap› sayesinde on- yola ç›k›larak Gregor’un, hayattan
baflar›s›zl›kla sonuçland›¤›n› yazar. lar›n hepsi de odas›na girme ve ya- elini ete¤ini çekip penceresinin ard›-
O, kendi dünyas›nda bir tutuklu, rarlanma hakk›na sahiptir. Gre- na çekilerek ironik bir biçimde ken-
yaln›zca d›flar›da ak›p giden dünya- gor’un tek kiflisel seti yazar›n, “bir dini gerçeklefltirdi¤i öne sürülebilir.
y› izlemesine olanak veren ama asla pencereden d›flar› bakman›n sürekli Hiç kuflku yok ki, dönüflümünden
k›r›p d›flar› ç›kamad›¤› cam kabinin ona verdi¤i özgürlük hissi,” diye an- önce bildi¤i hayata dair bir övgü de
içinde bir kötürüm olarak yaflar. d›¤› penceresidir. Bununla birlikte, vard›r yap›tta; hayattan çekilmesi-
“Kanun Önünde”nin bafl kahraman› bu baflkalafl›m›n (dönüflüm) ard›n- nin ve ölümünün gereklili¤i onun
gibi, devinimsiz, y›lm›fl bir seyirciy- dan, Gregor’un penceresi, onun al›- için sa¤lam ve samimi bir inanç ha-
di ve hiçbir zaman bir kat›l›mc› ola- fl›lm›fl besini olmakla birlikte, eski line gelir. (“Ortadan yok olmas› ge-
mad›. öneminden bir fleyler kaybeder. rekti¤ine iliflkin karar›, k›z kardeflin-
Kafka’n›n penceresinin “S›n›r Böl- Sonralar› pencereden yaln›zca sis den bile daha güçlü tutundu¤u bir
gesi”ni terk etmek ve toplumda bir görünür. Ifl›k, d›flar›s›, eski aktivite- fleydi...”) Yaflam için savaflmaya can
kat›l›mc› olmak (mesle¤i, niflanlan- ler ve amaçlar›n tümü, onun kendi- atmaz, daha çok “huzur dolu dü-
mas›, vb.) için gerçekten mücadele ni tamamen özel iç dünyas›na ver- flüncelere dalmak” ister ve uygun bir
etti¤ine iliflkin yeterli kan›t vard›r. mesiyle yavafl yavafl yok olur. Birkaç biçimde, son nefesini verirken flafa-
Yaln›zca Kafka’n›n yap›tlar›nda bile, yorum, Dönüflüm’de Gregor’un bir ¤›n ilk renklerinin doldu¤u pence-
karfl› yön için sürekli bir ‘aradaki böce¤e dönüflmesinin Kafka taraf›n- resinin fark›na var›r. Ölümünden
bölge’yi terk etme, penceresinin dan belki de pozitif bir baflkalafl›m sonra, pencereler ve sokaklardaki
perspektifinden ayr›lma ve tama- olarak görüldü¤ünü öne sürer. Ger- hayat art›k Gregor’la de¤il, onun
men iç dünyaya çekilme giriflimi gö- çekten de 1 Mart 1913’te, Kafka bu- vaktiyle asalak olan ailesiyle ilgilidir.
rürüz. Buna belirgin bir örnek, Sor- nunla ilgili olarak Felice Bauer’e afla- Onlar, ki art›k kendi dönüflümlerine
tini’nin fiziksel talebini içeren mek- ¤›dakileri yazd›. Yaln›zca Brod’un maruz kal›p d›fl dünyan›n aktif birer
tubu pencereden atarak kendini evindeki duruma at›fta bulunmufl kat›l›mc›lar› olmaya bafllam›flt›r, bu

NotosÖykü 27
gerçe¤i ve Gregor’un penceresinin h›, cam›n kendisi kadar incedir. Ba- zisyonunu terk edip topluma kar›fl-
parlak ›fl›¤› alt›nda ölümünü kutlar- bas› taraf›ndan böylesine fliddetle ve mak için bir köklü giriflimin simge-
lar. “Do¤ruldular, pencereye gittiler ans›z›n zarar görmüfl olma düflünce- sel betimlemeleri olarak yorumlana-
ve s›k›ca birbirlerine kenetlenerek si onlar›n iliflkileriyle örtüflür ve ai- bilir. Bununla birlikte benzer kay›t-
orada kald›lar.” lesine duydu¤u sorumluluk ve suç- lar, gelecek y›lda Kafka’n›n gerçek-
Kafka’n›n yaz›flmalar›ndaki ve luluk duygusuyla ilgilidir. ten de kendi ölümüne do¤ru böyle
günlü¤ündeki bir y›¤›n pencere Bu pencere pervaz›n›, karfl›l›kl› bir atlay›fla niyet etti¤i ve hayata ‘ba-
göndermesinin hiçbiri, hayata karfl› olarak birbirinin d›fl›nda tutulan iki kan’ pencerenin, en az›ndan potan-
mühürlenmifl tüm pencere ve kap›- dünyan›n aras›ndaki bu ayrac› afl- siyel olarak, ölüme ‘aç›lan’ pence-
lar›yla onun “güzel yaflam”›n böylesi mak, Kafka için kökten bir de¤iflik- re’ye dönüfltü¤ünü netlefltirir. 8
bir gerçekli¤ini tecrübe etti¤ine dair lik demektir. Babas›n›n dünyas›nda Mart 1912’de, “Sonra koltukta, bir
herhangi bir belirti tafl›maz. Pence- yaflayabilece¤ini gösteren hiçbir ka- saat boyunca pencereden afla¤› atla-
redeki mücadelesinin endifle ve n›t olmad›¤›ndan, camdan, çok afla- may› düflündüm,” diye yazar. Ekim’
umutsuzluk dolu oldu¤unu öne sü- ¤›daki soka¤a düflmek Kafka’n›n en- de, bölünmüfl ve hüsrana u¤ram›fl
ren çok say›da kayd›n tersine, o bel- diflesinin boyutunu anlat›r. O, ken- benli¤inin önündeki seçenekleri dü-
ki de kendi içsel dünyas›ndan va- di iç dünyas›n›n el de¤memiflli¤ini flünürken depresyonu artar ve 8
him bir biçimde uzaklaflm›flt›r. 19 koruyamazsa ve tayf›n iki ucu ara- Ekim 1912’de arkadafl› Max Brod’a,
Nisan 1916’da Kafka, babas›yla ve s›ndaki pencerede oturma dengele- ailesini ve kendi ihtiyaçlar›n› eflza-
penceredeki belli belirsiz durufluyla yici eylemini daima baflaramazsa o manl› uzlaflt›ramad›¤›n› yazar ve,
ilgili s›k›c› bir kâbusunu kaydeder zaman belki de pervazdan düflmek “Kusursuz bir berrakl›kla fark ettim
günlü¤üne. Babas›, sokaktan geçen tek seçenek olacakt›r. Hem günlük- ki, art›k bana aç›k olan yaln›zca iki
bir alay› görmek için pencereye f›r- lerinde hem de mektuplar›nda, pen- olas›l›k var; ya herkes uyuduktan
lar ve soka¤a do¤ru keskin bir e¤imi cereden sarkma olas›l›¤›n›n Kafka sonra pencereden atlamak ya da
olan ve tuhaf bir biçimde genifl gö- için gerçek bir bedel oldu¤uyla ilgi- önümüzdeki iki hafta içinde her
rünen pervazdan sarkar. Kafka olas› li birçok kay›t vard›r. Kendilerini gün fabrikaya ve kay›nbiraderimin
bir düflüflü önlemek amac›yla panik cam›n arkas›ndaki kat›fl›ks›z kiflilik- hukuk bürosuna gitmek. ‹lki bana
içinde babas›n›n giysisini kavrar lerine adayan Gregor, Amalia ya da hem yaz›lar›mdaki bozulma hem de
ama sonra babas› sanki o¤lunu da Açl›k Sanatç›s›’n›n tersine Kafka, fabrikay› yetim b›rakma yüzünden
soka¤a do¤ru çekmek için fleytani onun için hem fiziksel hem de ente- duydu¤um tüm sorumluluktan kur-
bir biçimde daha da afla¤›ya sarkar. lektüel anlamda ölüm demek olma- tulma f›rsat›n› sa¤layabilir. ‹kinci-
Kafka, babas›yla birlikte afla¤› çekil- s›na ra¤men, camdan sarkmay› çok siyse, kesinlikle yaz›lar›m› kesintiye
memek ve ayaklar›n› sabit bir yere düflünür. Bu gibi kay›tlar, 1911’de u¤ratacak. Uzun süre pencerede di-
geçirebilmek için bir yol arar. Fizik- artan bir s›kl›kta görülür ve özellik- kildim ve cama bask› yapt›m ve dü-
sel gerilimi çok yüksektir ve düflme- le 1912-1913’te, Kafka’n›n hayat›- flüflümle köprüdeki geçifl ücreti tah-
den önce uyan›r. n›n yönüyle ilgili karars›zl›klarla bo- sildar›n› korkutmak için uygun ola-
Kafka’n›n Babaya Mektup’una ve ¤ufltu¤u bir s›rada depreflir. 9 Kas›m bilecek birçok an vard›,” diye anla-
öbür çok say›da biyografik belgeye 1914 tarihli bir günlük kayd›nda, t›r. Bu ifadelerin ciddiyetini de¤er-
dayanarak Hermann Kafka’n›n o¤- Kafka kendini günün ilk saatlerinde lendirmek için okuyucu, Kafka’n›n
lundan korktu¤unu, onun edebiyat geniflçe aç›lm›fl kollar›, kavisli karn› 1907-1913 y›llar› aras›nda Niklass-
tutkusuna anlay›fl göstermeyen ya ve bacaklar›yla, neredeyse kapal› trasse’de on befl katl› bir binada aile-
da sempati duymayan zalim bir ba- olan penceresinin içinden geçerken siyle birlikte yaflad›¤›n›n ve atlay›fl›-
ba oldu¤unu ve bu yüzden baba- gözünde canland›r›r. 14 Aral›k n›n kesinlikle ölümüyle sonuçlana-
o¤ul çat›flmas›n› anlatan bu rüyan›n 1911’ de, kayg› verici biçimde, “Ba- ca¤›n›n fark›na varmal›d›r. Max
ola¤and›fl› olmad›¤›n› görebiliriz. bam çekiflmeye devam etti, ben ses- Brod’a, yazmaya bafllamadan önce
Bununla birlikte Kafka’n›n, o¤lunu sizce pencerede dikildim,” diye ya- gerçekten de atlamak için “kesin ka-
bu denli genifl ve tehlikeli bir biçim- zar. 1911’in Noel gününde ruh hali, rarl›” oldu¤unu ama sonradan gü-
de afla¤›ya e¤imli pervaz› olan pen- durumuyla ilgili olarak daha fliddet- cünün azald›¤›n› yazar. Kafka’n›n
ceresinden çeken babay› anlatan kâ- li bir hal al›r: “Pencereye çarpmak, arkadafl›na yazmakta flifa buldu¤u
busu, bu mücadeleyi pencere imge- tüm gücünü kulland›ktan sonra ta- ve bu tan›d›k imgeleri neredeyse do-
si ba¤lam›na yerlefltirir ve onun en katsiz bir biçimde, a¤aç ve cam par- ¤al bir fleymifl gibi görmesi de olas›-
büyük korkular›n› tertemiz özetler. çalar›n›n aras›ndan pencere perva- d›r. Bununla birlikte yaln›zca iki bu-
Penceresi onun d›fl dünyadan çekil- z›ndan geçmek.” çuk ay sonra Felice Bauer’e yazarken
mesini mümkün k›lar ama onun z›r- Kafka’n›n ifadeleri, ne-ne de po- (29-30 Aral›k 1912) yine ciddiyetle

28 NotosÖykü
s› de¤ildir. Bir pencereden önemli bir rol oynad›¤›ndan yazma-
atlamay› yeniden düflünmesi s›n›n tedavi edici bir de¤eri oldu¤u
uzun zaman önce olmad›¤› biçiminde bir tahminde bulunulabi-
için, onun kendisine ve/ya lir. Ayr›ca belki de intihar fikri, o
da Felice’e karfl› tamamen kendini as›l eylemi gerçeklefltirmek-
dürüst olmad›¤›n› söylemek ten aciz oldu¤una inand›rd›¤› için
daha olas›d›r. Yaln›zca üç zamanla azalm›flt›r. Herhalde Kafka
hafta içinde, 21 Ocak için sorunun, veremden ölece¤ini
1913’te Felice’e, “Bu sabah ö¤rendi¤i ana kadar çözümlenmedi-
kalkmadan önce ve kesintili ¤i kabul edilebilir.
bir gece uykusundan sonra Max Brod, Kafka’n›n yaln›zca im-
o kadar üzgündüm ki, mah- geler ve metaforlar içinde düflüne-
zunlu¤um içinde kendimi bildi¤inden, felsefi tart›flmalara e¤i-
atmak için de¤il de (ki bu limli olmad›¤›na dikkat çeker.
hüznüm için çok nefleli Onun pencere imgelerini kullanma-
olurdu) pencereden düflmek s›yla ilgili yukar›daki özetleme,
için çok büyük bir istek Brod’un onun eserlerinin ayr›lamaz
duydum,” diye yazar. Ve 28 oluflunu aç›klayan gözlemlerini des-
Mart 1913’te, sabah›n tekler. D›flar›daki toplumu seyre-
4:30’unda gözüne uyku gir- den, ayn› anda hem o toplulu¤a ka-
medi¤i için hayallerinin Fe- t›lmak hem de kendi özbenlik duy-
lice’ine yazd›¤› mektupta, gusunu korumak için mücadele
“Pencere aç›kt› ve h›zla dö- eden soyutlanm›fl bir bireyle ilgili
nen düflüncelerimin içinde pencere imgesi, asl›nda Kafka’n›n
her çeyrekte bir, durmadan temel halidir. Kifli, pencerenin “s›n›r
pencereden atl›yordum, bölgesi”nde baflar›s›zl›kla özdefllefl-
sonra trenler geldi, birbiri- meye e¤ilimli, y›lm›fl bir seyirci ola-
nin pefli s›ra raylar›n üstün- rak kalabilir (örne¤in, Kafka, Joseph
Kafka, 1906
de uzanan cesedimin üstün- K.); kesin bir itaat içinde pencere-
den, boynumdaki ve bacak- den baban›n talihsiz dünyas›na da-
bu konudan söz eder ve intiharla il- lar›mdaki iki kesi¤i derinlefltirip ge- labilir (örne¤in, Georg Bendemann);
gili eski duygular›n› yans›t›r: “Geç- niflleterek geçtiler,” diye anlat›r. 15 ya da toplumdan tümüyle kopmufl
miflte defalarca, geceleyin pencere- A¤ustos 1913’te günlü¤üne, “Sa- bir biçimde pencereden kendi özel
nin kenar›nda mandalla oynayarak bah... Yatakta ac›lar... Tek çare pen- dünyas›na çekilebilir (örne¤in, Gre-
ve pencereyi aç›p kendimi afla¤› at- cereden atlamakta görünüyor,” sa- gor Samsa). Kesinlikle böyle bir
may› neredeyse bir görevmifl gibi t›rlar›n› kaydeder. özet, Kafka’n›n karmafl›k dünyas›n-
addederek durdum. Ama bu uzun Pencereden atlamak (örne¤in; 6 dan yaln›zca k›smen söz edebilir
zaman önceydi ve flimdi senin beni Temmuz 1916: “Felice’le yaflaman›n ama elbette onun hayat› alg›lama-
sevdi¤ini bilmek, daha önce hiç ol- imkans›zl›¤›... yüksek pencereden s›nda pencere simgesinin temel bir
mad›¤›m kadar kendimden emin ol- atlamak.”) ve genellikle intihar unsur oldu¤unu anlatabilir. c
mam› sa¤l›yor.” Gerçekte o, yaln›zca (Günlük, 15 fiubat 1914 ve 15 Ekim
haftalar önce pencereden sarkmakla 1914) ile ilgili sonralar› da referans- ‹ngilizceden çeviren
ilgili yazm›flken, burada “uzun za- lar olmas›na ra¤men bu tür örnekle- Yonca Yalç›n Çakmakl›
man önce” diye söz etmesi dikkat rin ço¤unlu¤u, Kafka’n›n zihninin
çekiyor. Onun böyle an›lar› geçmifl- yo¤un bir biçimde ilk büyük çal›fl- 1
Franz Kafka, Ceza Sömürgesi, New
te daha gerilere iterek bask›lamaya malar›yla (Betrachtung (Gözlem), York: Schocken Books, 1971, s. 39
2
çal›flt›¤› görülebilir. Mektuplarda ro- Dava, Dönüflüm) ve ailesinin taleple- Franz Kafka, Dava, New York: Schoc-
ken Books, 1969, s. 165
mantikli¤inin yo¤un çoflkusuna ka- riyle meflgul oldu¤u 1912-1913 dö- 3
Franz Kafka, fiato, New York: Random
p›ld›¤› için asl›nda Max Brod’a yaz- neminde görülür. Kafka’n›n kendini House, 1969, s. 211
d›¤› mektubu hat›rlamad›¤› da iddi- pencereden atmak hakk›nda sonra- 4
Franz Kafka, Amerika, Londra: Secker
a edilebilir. Ancak konunun ciddi- dan daha az yazd›¤› gerçe¤i onun bu and Warburg, 1967, s. 50
yeti ve günlük kay›tlar›n›n say›s› göz problemlerini çözdü¤ü anlam›na
önüne al›nd›¤›nda böyle bir fley ola- gelmez. Onun pencere imgeleri

NotosÖykü 29
Gündüz Kafka, gece Samsa
Kafka’n›n masas›n›n bafl›na oturmas›yla o tuhafl›klarla dolu imgelem
dünyas›n›n kap›lar› aç›l›r. Kafka gün ›fl›¤› alt›ndaki Kafka de¤ildir art›k:
Gündüz Kafka, gece Samsa. Elbette, “gündüz insan, gece yazar” diyerek
masumlaflt›rabiliriz bu denklemi.

O¤uz Demiralp lemi elime alsam, o yo¤un sisin beni de¤iller. Hidayet’in ya da Kafka’n›n
yutabilece¤inden korktum, kaçt›m. yap›tlar›nda gezinmeden böyle bir
fiimdi de bir an önce bu yaz›nt›y› bi- kitab› okursan›z, “Ne var bunda?”

Y
aflam›mdaki en büyük ta- tirip kaçmak istiyorum, o h›nz›r ha- diyebilirsiniz. Yazar› hiç de¤ilse bi-
lihsizliklerden biri, daha on yaletin peflimi hiç b›rakmayaca¤›n› raz tan›d›ktan sonra ise bu tür ki-
alt› yafl›ndayken Kafka bile bile. taplar, yazar›n dünyas›yla ilgili zi-
okumak oldu. O yafltayken Kaf- Belçikal› ünlü yaz›n adam› Franz hinde biriken birtak›m sorulara da-
ka’n›n yazd›klar›ndan ne anlad›m, Weyergans (François Weyergans’›n ha etkilice yan›t araman›za yard›mc›
flimdi ne anl›yorum, bilmiyorum babas›d›r) Okumay› Ö¤renmek (Ap- olabilir. Nitekim, Gustav Janouch,
ama edebiyat denen musibete ba- prendre à lire) kitab›nda, yaz›nsal okura belirli bir Kafka resmi çizebil-
¤›ml›l›¤›m biraz da Kafka yüzün- okuma / yazma al›flkanl›¤›n›n genel- mesi için önemli veriler sa¤l›yor. Di-
dendir. O öyküler, romanlar, gün- likle 16-19 yafllar›nda yerleflti¤ini yeceksiniz ki, “Madem yaz›nsal aç›-
lükler, aforizmalarda neydi beni çe- anlat›r. Bu yafllarda yaz›n’›n tuza¤›- dan as›l önemli olan metinlerdir, ne
ken? Anlamak, anlatmak güç. Ken- na düflmekten daha büyük talihsiz- gerek var, Kafka’n›n somut kiflili¤iy-
dimi günlerin ak›fl›na b›rak›p yafla- lik önemli bir yazar ile yak›nlaflmak le ilgili bu bilgilere?” Bir karfl›laflt›r-
y›p gitmek varken, önüme bir sis olabilir (!). Böyle bir iliflkiye giren ma yoluyla yan›t verelim. Kafka, on-
perdesi ç›karm›flt›m. Üstelik o yo- genç kiflinin hem anl›ksal hem de y›llar sonra, onun üzerine nerdeyse
¤un sisin içinde k›s k›s gülerek do- ruhsal aç›dan yetifltirici oldu¤u den- onun yazd›klar› denli derinlikli de-
laflan bir karalt›y› ayr›msam›flt›m. li ömür boyu izi kalacak bir dene- ¤erlendirmeler yapm›fl Blanchot’dan
Bir yandan ürkmüfl, öbür yandan yim yaflamas› beklenmeli. Nitekim ayr›ml› bir yazard›r. Blanchot özel
gözlerimin önünde sayfa sayfa aç›- de¤iflik tarihlerde okudu¤um iki ki- yaflam›n› özenle gizlemifltir. Yazd›¤›
lan aç›klayamad›¤›m bir gizin girda- tap, genç kiflilerin büyük yazarlarla yap›nt› ve denemelerden ibaret kal-
b›na kapt›rm›flt›m kendimi. Hafta dostluk kurmalar›n›n, önce o kifliler mak istemifl gibidir. Buna karfl›l›k,
sonu elalem bilmem ne caddesinde aç›s›ndan ne denli önemli oldu¤unu Kafka’n›n yaflamöyküsü, özellikle
piyasa yaparken, ben bu acayip fley- gösteriyor. Birincisi M.F. Farza- günceleri ve mektuplar› yüzünden
leri okumaktan nas›l zevk alabili- neh’nin Sad›k Hidayet ile görüflme- yap›t›n›n bir parças› haline gelmifl.
yordum? Neden bir insan böyle fley- lerini anlatt›¤› kitapt›r. ‹kincisi ise Güncelerinin ortaya koydu¤u özel
ler yazar? Neden böyle bakar dün- Gustav Janouch’un Kafka ile iliflkisi- yaflam ile yap›t aras›ndaki yo¤un
yaya? Anlatt›klar› gerçek mi? Gerçek ne de¤gin kitab›d›r. Almanca bafll›¤› iliflki Kafka’n›n nas›l bir kifli oldu¤u-
dedi¤imiz fley Kafka’n›n imlemledi¤i Gesprache mit Kafka olan bu kitab›n nun araflt›r›lmas›n› yap›t›n› daha iyi
gibi mi? Okuduklar›ma güleyim mi, ben y›llar, y›llar önce 1952 Frans›z- anlamak için gerekli hale getirmifl-
a¤layay›m m›? Bilemiyordum. On ca çevirisini okumufltum: Kafka m’a tir. Janouch’un kitab› bu ba¤lamda
alt› yafl›nda bir genç, bir yazardan dit. fiimdi önümde Kâmuran fiipal’›n önemli bir kaynakça oluflturmakta-
etkilenince onun gibi yazmak ister, Kafka ile Söylefliler bafll›¤›n› tafl›yan d›r.
ona öykünerek bir fleyler karalar ge- çevirisi var. Farzaneh’nin kitab› gibi, Janouch’un babas›yla Kafka ayn›
nellikle. Bende, nedense, Kafka gibi Janouch’unki de ilgili yazar›n yap›t- sigorta kurumunda çal›flm›fllar. Ja-
yazmaya çal›flmak de¤il, Kafka’y› lar›na eklenenin ötesinde eklemle- nouch babas› yoluyla tan›r Kafka’y›:
anlamak iste¤i a¤›r bast›. Kafka üze- nen türden. Yazar›n dünyas›n› daha hayranl›kla okumufl oldu¤u Dönü-
rine uzun uzun yazmak istedim iyi tan›mak aç›s›ndan vazgeçilmez flüm’ün yazar›n›. Karfl›s›nda bir bö-
hep, beni rahats›z eden sis perdesini nitelik kazanm›fl çal›flmalar bunlar. cek de¤il insan vard›r. Kendisi gibi
aflmak istedim. Ne ki ne zaman ka- Ancak, kendi kendine yeten kitaplar Kafka’n›n da elektrik faturalar› yük-

30 NotosÖykü
lüdür, çünkü o da gece okuyup yaz-
On yafl›nda, iki k›z
maktad›r. Kitab› okudukça daha iyi
kardefliyle.
görürsünüz: gece ayr› bir âlemdir
Kafka için. Gün biter, karanl›k çö-
ker, Kafka’n›n masas›n›n bafl›na
oturmas›yla o tuhafl›klarla dolu im-
gelem dünyas›n›n kap›lar› aç›l›r.
Kafka gün ›fl›¤› alt›ndaki Kafka de-
¤ildir art›k: Gündüz Kafka, gece
Samsa. Elbette, “gündüz insan, gece
yazar” diyerek masumlaflt›rabiliriz
bu denklemi. Janouch, insanda ya-
zar›n izlerini arayacakt›r bir bak›ma.
Yazar her fleyden önce belirli bir
ya da birkaç dilin örgensel parças›-
d›r. Kafka Almanca yazar. Ancak
Prag’ta yaflayan bir Yahudidir. Üstü-
ne üstlük, ne Çekçesi güçlüdür, ne
de do¤ru dürüst ‹branice konuflabi-
lir. Almanca Kafka’n›n tek yurdudur
ama ruhsal / tinsel aç›dan as›l yurdu
mudur? Sanki Kafka’n›n güçlü kale-
mini güden etmen, yazd›¤› dilin öte-
sinde bir anayurt aray›fl› gibidir. Bel-
ki de bu yüzden, ‹sak Löwry yoluy-
la Yiddifl Tiyatrosu’yla kurdu¤u ilifl-
kide görece bir mutluluk yaflam›flt›r.
Osman Çakmakç›’n›n Türkçeye ak-
tard›¤› Mavi Oktav Defterleri’nde
flöyle bir bölüm var: “S›la özlemin-
den akl›n› yitirdi¤inden Dünya Fua-
r›’ndan al›n›p evine götürülen, kö-
yünde, çevresini saran kabile üyele-
rinin feryat figanlar› aras›nda gele-
nekler ve ödev gere¤i en vakur yü- ¤il, etken kiflisel özelliklerin bir ürü- ri, genifl el ayalar›, ince ve uzun za-
zünü tak›n›p Avrupal› seyircilerin nüydü.” Dili kullan›fl› Kafka’n›n öz- rif parmaklar› vard› Kafka’n›n. T›r-
hayran kald›¤› fleytanl›klarda bulu- ne, yani etken oldu¤u aland›r elbet- naklar› yass› ve kürek biçimindeydi;
nan, yani Afrika gelenek ve göre- te. Yazarken konufltu¤undan daha bo¤umlar› ve eklem yerleriyle belir-
neklerini sergileme görevini sürdü- da özenlidir Kafka. Kafka’n›n biçe- gin öne ç›k›yor, beri yandan eniko-
ren Zenci.” Bu yaz›nt› boyunca Ja- mini (üslubunu) inceleyen bir uz- nu bir zarifli¤i sergiliyordu.” Anlafl›-
nouch’un kitab›n›n d›fl›na ç›karak man›n “idari biçem” nitelemesi yap- lan, biçemi ellerine benzemektedir
bafl›m› belaya sokmaya niyetim yok t›¤›n› okumufltum. Ussall›k, görece Kafka’n›n.
ama söz konusu zenci betisinin Kaf- kuruluk, s›fat kullanmada özen, flai- Ancak o elleri babas›n›n yolundan
ka’n›n Almanca ile iliflkisini çok iyi ranelikten kaç›nma, so¤ukça betim- gitmek için kullanmaya hiç niyeti
anlatt›¤›n› düflünüyorum. leme gibi ö¤elerden oluflan bu biçe- yoktur. Oldukça varl›kl› ve baflar›l›
Kafka’n›n Almancas›na dikkat çe- mi Kafka’n›n hukukçulu¤una ba¤la- bir tecimenin o¤ludur Franz. Gel
ker Janouch: “Kafka’n›n Almancas› yanlar da vard›r. Kim bilir! Genifl ve gör ki, zenginli¤i küçümser: “Zen-
içteki gerilim dolay›s›yla insanda dar anlamda yasa ile bu denli u¤ra- ginlik dedi¤in nedir ki? Baz›lar› için
kaba bir izlenim b›rak›yordu. Kaf- flan bir yazar›n yasan›n dilini ustaca eski bir gömlek bile servettir. Baz›la-
ka’n›n konuflmas›ndaki kabal›k, kullanmas› tam bir tersinme (ironi) r›n›n da milyonlarca paras› vard›r,
onun ölçülü biçili ve özenle konufl- örne¤i olsun diyedir belki. “Konufl- öyleyken yoksul bilirler kendilerini.
ma iste¤inden kaynaklanmaktayd›. tu¤u dil de t›pk› ellerine benziyor- Zenginlik düpedüz görece bir fley-
Yani edilgen grup özelliklerinin de- du,” der Janouch. “‹ri ve güçlü elle- dir, doyum sa¤lamaz insana. Do¤ru-

NotosÖykü 31
r›dan afla¤›ya, afla¤›dan yukar›ya ba-
KAFKA ¤›ml›l›klardan oluflan bir sistemdir.
Her fley ba¤›ml›d›r kapitalizmde,
her fley zincire vurulmufltur. Kapita-
Düflümde Kafka’y› gördüm: Andy Warhol’un kalemine yakalan-
lizm, dünyan›n ve ruhun belli bir
m›fl yüzünü. Bir masada tan›mad›¤›m genç bir adamla karfl› karfl›-
durumudur.” Aman bu sözleri küre-
ya oturuyorlard›. Kafka’n›n kollar› masan›n alt›na do¤ru sarkm›flt›.
selleflmeciler okumas›n! Yoksa yeni
Adam›n önünde aç›k bir kitap duruyordu. “Kafka’n›n bir okuru
bir dava açarlar.
olmal›,” dedim. “Belki de Gustav Janouch’tur,” diye düflündüm.
Belli ki, ça¤›n›n baflat dizgesiyle
Benim orada oldu¤umu anlamad›lar. Kim bilir! Düfl bu. Belki de bafl› hofl de¤il Kafka’n›n. Devrim,
görünmez adam olmufltum. Neler konufltuklar›n› iflitebilmek için düzeltim (reform) laflar›na da karn›
usulca masaya yak›nlaflt›m. Kafka kollar›n› masan›n üstüne koydu tokmufl gibi yan›t veriyor. Günlük
birden. Gördü¤ümden irkiliverdim. Elleri yoktu Kafka’n›n. “Art›k geliflmelerle ilgilenmezmifl gibi gö-
ne yazabiliyorum, ne de çizim yapabiliyorum,” dedi, so¤uk donuk rünüyor. Bir yandan Akl-› Maafl
bir sesle, yüzündeki ifadeyi hiç de¤ifltirmeden. Karfl›s›ndaki ada- dünyas›ndan kopmufl gibi davran›-
m›n yüzünde de herhangi bir k›p›rt› olmad›. Durgun tok bir sesle yor, öbür yandan bu dünyan›n te-
yan›t verdi: “Fark etmez! Ben de körüm.” mellerine sözleriyle dinamit koyu-
yor sanki. Janouch’un körpe zihnine
O¤uz Demiralp zarar vermemek için basitlefltirme
yoluyla konuflmaya çal›flsa da a¤z›n-
dan ak›yor ad› gibi kara kuflun a¤u-
su yaln›zca özel bir durumdur. ‹nsa- rine söylediklerine: “Korkunç bir su. Bu söyledikleri yetmiyormufl gi-
n› sahip oldu¤u nesnelere ba¤›ml› fley. (...) müthifl bir cinayet, insanla- bi, “Evet, insan ac›nacak durumda;
k›lar ve boyuna yeni kazançlarla, ye- r›n Kötü taraf›ndan kölelefltirilme- büyüyen kitleler ortas›nda günden
ni ba¤›ml›l›klarla bunlar›n elden ç›- sinden baflka bir sonuca yol açma- güne daha çok yaln›zl›¤a gömülüyor
k›p gitmelerini önlemek zorunda b›- yacakt›r. Bu do¤al bir fley. Evrende- çünkü,” diyor Kafka. Kötümserlikle
rak›r. Zenginlik maddeye dönüflmüfl ki en yüce, el sürülmekten en çok karamsarl›kta Kafka’n›n üstüne yok-
bir güvensizliktir sadece. Hem –an- kaç›n›lacak bir nesne olan zaman, o mufl anlafl›lan. Basit biçimde aç›kl›-
nemle babam›n hepsi, benim de¤il.” kirli ekonomik ç›karlar›n a¤› içine yor dünyada esti¤ini öne sürdü¤ü
Hadi bakal›m, gelin de anlat›n bu t›k›lacak. Böylelikle de yaln›z evre- kötülük kas›rgas›n›n nedenini: “Güç
kalenderce sözleri günümüzün nin kendisi de¤il, özellikle onun bir elde edilebilir görünen ahlaksal bir
gençlerine. Do¤al olarak, kimse ha- parças› olan insan afla¤›lanacak ve de¤er dururken yak›nda bulunan
mam böce¤ine dönüflmek istemiyor. haysiyetine leke sürülecek. Böyle cezbedici de¤ersiz bir nesneyi seç-
Ne ki, bütün tilkiler kaplan postuna Taylorlaflm›fl bir yaflam tüyler ürper- mesi, insano¤lunun tüm suçlulu¤u-
bürünmüfl, birbirinin peflinde dola- tici bir beladan baflka fley de¤il, öz- nun kökenini oluflturuyor.” Dikkat:
fl›yor. lenen zenginlik ve kazanç yerine yazd›klar›ndan hep kendini suçlu
Kafka tekdüze bir memur yaflam›- ba¤r›ndan sadece açl›k ve sefalet ç›- gördü¤ünü ç›karsad›¤›m›z ve Jano-
n› seçmifl. Sanmay›n ki mutludur, kacakt›r. Bu da bir ilerleme...” Vay uch’un aktard›¤›na göre, kötümser-
huzurludur. “... hayat›m› böyle büro vay! Kafka dünya düzeninin orta di- li¤inin günah say›lmas› gerekti¤ini
iflinde harcay›p tüketti¤im için ya- reklerinden birini, y›kmak istercesi- söyleyebilen Kafka bu kez suçu in-
nar dururum hep,” derken içtendir. ne yermifl! Ya anamalc›l›¤a de¤gin sano¤lunun üstüne y›k›veriyor.
‹lk bak›flta, bofl gezenin bofl kalfas› söyledikleri: “... fliflko adam çizimde Kafka’n›n karanl›k dünya görüflü-
flair Adler gibi olmak istedi¤i san›la- kapitalizmi temsil ediyor, bu ise pek nü birçok nedenle aç›klamaya çal›-
bilir. Asl›nda Kafka’n›n özledi¤i, el do¤ru say›lamaz art›k. fiiflko adam, flabiliriz elbette: Yahudili¤in ontolo-
ifli yapabilece¤i bir yaflam biçimidir, yoksullar› belli bir sistem çerçeve- jik sorunlar›n› içsellefltirmifl olmas›,
amatörce denedi¤i marangozluk, sinde sultas› alt›nda tutuyor. Ama aile yaflam›, çevresinde yükselen an-
bahç›vanl›k gibi. Ça¤c›l çal›flma bi- bu sistemin kendisi de¤il. Hatta sis- tisemitizm, döneminin h›zla bozul-
çiminin yabanc›laflmaya yol açt›¤›n› teme egemen kifli de de¤il. Tersine; makta olan siyasal / toplumsal ko-
ayr›msayanlardand›r Kafka. Kiflinin, fliflko adam zincire vurulmufl du- flullar›, vb. Bununla birlikte, Kaf-
dizgenin ads›z bir parças› olmakla rumda. Ama çizimde gösterilmiyor ka’n›n yaflama biçiminde, de¤erlen-
yetinmeyece¤i, ortaya ç›kard›¤› bu. Çizim bir bütünlük tafl›m›yor. dirmelerinde bilinçlice yap›lm›fl bir
ürünle özdefllenebilece¤i bir çal›flma Bu yüzden de baflar›l› say›lamaz. Ka- seçimin izlerini görmek de olanakl›.
istemektedir. Bak›n Taylorizm üze- pitalizm içten d›fla, d›fltan içe, yuka- Kapsar Hauser’den de öte, “Franz

32 NotosÖykü
Kafka gibi yaln›z” oldu¤unu söyle- medir. Kafka yaflamay› istemifltir. y›mlanmas›na ben kendim de katk›-
yen Kafka’n›n bu sözlerinde kendini Kafka hakk›nda as›l sorulmas› ge- da bulunuyorum. Güçsüzlü¤ümü
ac›nd›rma, yok yere yarg›lanm›fl iz- reken, yazd›klar›n› niçin yay›mlad›- ba¤›fllatmak için çevreyi oldu¤un-
lenimi yaratma amac› oldu¤u öne ¤›d›r. ‹nsanl›k durumundan bu den- dan güçlü göstermeye çal›fl›yorum.”
sürülebilir. Baflka bir aç›dan bak›ld›- li umudunu kesmifl görünen bir ki- Bildi¤imiz gibi, Kafka bu ikilemi
¤›nda bu sözlerin bir meydan oku- fli, insanl›¤›n geriye kalan›yla ileti- ömür boyu yaflam›flt›r. Max Brod’a
ma anlam›na geldi¤i de bence aç›k- flim kurma iste¤inin d›fla vurumu b›rakt›¤› ölüm öncesi sözünde yaz-
t›r. Aras›n›n iyi oldu¤u anarflistleri olan yazd›klar›n› yay›mlama ifline d›klar›n› yay›mlamas›n› de¤il, yak-
“flen flakrak insanlar” diye betimler- niçin kalk›fl›r? Kafka, baflta Max mas›n› istemifltir. Bana kal›rsa,
ken Kafka, dünya haline karfl› ç›k- Brod olmak üzere, dostlar›n›n yaz- Brod’un yazd›klar›n› yakmayaca¤›n›
man›n yaflamdan zevk almama so- d›klar›n› elinden kaparak yay›mla- bile bile istemifltir bunu.
nucu vermedi¤ini anlatmak iste- d›klar›n› söyleyerek bu konuyu ge- Kafka’n›n yaz›s›n› gün ›fl›¤›na ç›-
mektedir. Bununla birlikte yaln›zl›- çifltirmek istedi¤i izlenimi verir ön- kartt›ran etmen nedir? Kafka, insan-
¤›, yal›t›lm›fll›¤› nerdeyse siyasal bir ce. Ancak sözünü h›zla itiraf kipine l›¤› yukar›da al›nt›lad›¤›m›z gibi
durufl olarak benimsemifl gibidir getirir: “... bakar›m sonunda benim suçlad›ktan sonra insan›n baflka tür-
Kafka. düpedüz kendim için yapt›¤›m ka- lü davranabilece¤ini de söyler.
Peki, böyle bir adam niçin yazar? ralamalar ya da e¤lence olsun diye “Cennetten kovulmas›, bu konuda
Kafka’n›n baflka bir metinde, “Ken- yapt›¤›m çiziktirmeler yay›mlan›p özgürlü¤ünün kan›t›d›r,” tümcesiyle
dimi bir ifle vermezsem yitip gide- ç›km›fl. ‹nsan olarak güçsüzlükleri- tamamlar düflüncesini. Tok ve kesin
rim,” diye yazd›¤›n› an›ms›yorum. min özel kan›tlar› bas›l›r, hatta sat›- bir ifadedir bu. Dikkat: Kafka kutsal
Öyleyse yazmak Kafka için dirimsel l›r da, çünkü baflta Max Brod olmak betiklerin günah diye sundu¤u edi-
bir gereksinimdir. Bir yandan yaza- üzere dostlar›m yazd›klar›m› sanat- me sahip ç›kmakta, “maruz kald›¤›-
cak, öbür yandan karfl› cinsle porno sal ürünlere dönüfltürmeyi kafalar›- n›” öne sürdü¤ü Tarihi yeniden kur-
merak›ndan hayat kad›nlar›na, ni- na koymufllard›r bir kez, ben de yal- gulamay› için için istemektedir san-
flanl›l›klardan k›sa süreli serüvenlere n›zl›¤›m›n söz konusu belgelerini ki. Yazar›n misyonunu tan›mlay›fl›
uzanan renkli bir iliflki yaflayacakt›r. yok edecek gücü gösterememiflim- bu düflüncesine ba¤l›d›r: “Bir ozan›n
Kalemi yazar›n bir uzvu olarak gör- dir. (...) Gerçekte o kadar rezil ve görevi, soyutlanm›fl (bence yal›t›l-
mesi tam Freud’a göre bir benzet- yüzsüz biriyimdir ki, yaz›lar›m›n ya- m›fl demek daha do¤rudur, O.D.)

Georges Bataille dum: Oysa flimdi doyum halinde olabilmeyi ister-


dim. O zamanlar hep doyumsuzdum, hatta kendi
••• doyumsuzlu¤umdan bile. Bu gülünç durumu biraz
Yazarlar içinde, belki de en aç›kgöz olan› Kafka’yd›: sistemlefltirerek yeni bir gerçeklik yaratmamak iflten
En az›ndan, hiçbir zaman oyuna gelmedi!.. Öncelikle bile de¤ildi. Zihnimdeki zay›fl›k çocuksu, çocuksulu-
flunu belirtmeliyiz: Ça¤dafl yazarlar›n pek ço¤unun ¤unun bilincinde bir oyunla bafllad›. Örne¤in, yü-
aksine, yapmak istedi¤i fley yazarl›kt›. ‹stedi¤i edebi- zümde tik varm›fl gibi yap›yordum, kollar›m› bafl›-
yat›n, bekledi¤i doyumu vermeyece¤ini anlad›¤› hal- m›n arkas›na kavuflturup dolafl›yordum; bunlar i¤-
de hiçbir zaman yazmaktan vazgeçmedi. Edebiyat›n renç çocukluklard› ama etkili oluyorlard›.”
onu hayal k›r›kl›¤›na u¤ratt›¤›n› söyleyemeyiz.
•••
Franz Kafka’n›n anlat›lar›ndaki toplumsal nitelik, an-
•••
cak ve ancak genel bir gösterim çerçevesinde kavra-
Kafka’n›n anlatt›¤› egemen bir hayat de¤ildir; tam
nabilir. fiato’yu “ayla¤›n destan›” ya da “ezilen Yahu-
tersine o, heveslerinin en doludizgin oldu¤u anlara
dinin destan›” olarak görmek; elbette tümüyle yanl›fl
var›ncaya de¤in hüznü dayat›r hayat›na. Dava ve fia-
say›lacak de¤erlendirmeler olmaz. Böyle bir yakla-
to’daki erotizm aflks›z, arzusuz, güçsüz bir erotizm-
fl›mdan yola ç›kan Carrouge, komünistlerin Kafka’ya
dir; her ne olursa olsun uzak durulmas› gereken bir
karfl› düflmanca tutumunu ele al›r: “Kafka’n›n, baflka
çöldür sanki. Ne var ki her fley iç içe geçmektedir.
yazarlar gibi kendini kapitalist cehennemi anlatmak-
1922 y›l›nda Kafka Günlük’üne flunlar› yazar: “Doyu-
la s›n›rlad›¤›n› düflünseydik, onu bir ç›rp›da karfl›
ma ulaflt›¤›mda, doyuma ulaflmam›fl olmay› istiyor-
devrimcilik suçlamas›ndan kurtarabilirdik.”
dum; yüzy›l›n ve gelene¤in bildi¤im bütün imkânla-
r›n› kullanarak kendimi doyumsuzlu¤a sürüklüyor- Georges Bataille, Edebiyat ve Kötülük
Çeviren Ayflegül Sönmezay

NotosÖykü 33
ölümlüyü sonsuz yaflam içine yer- laflamad›¤› gerçe¤i. Yaflam›n kor- fl› ç›kt›¤› düzenin süsü haline getir-
lefltirmek, rastlant›sall›¤› yasall›k içi- kunçlu¤u bu –sanat›n insan› sarsan mek oldu¤u da düflünülebilir. Ya-
ne çekip almakt›r. Peygamberlere yönü.” z›klanmaya gerek yok. Gerçekçi ol-
özgü bir misyonu vard›r ozan›n.” Bir Frans›z yaz›n dergisinde, Kaf- mal›y›z. Ça¤›m›zda birçok büyük
Kafka’n›n, ça¤›m›z›n cici yazarlar›- ka’n›n kentinden, giderek mahalle- yap›t ayn› durumdad›r. Birinin de-
n›n ruhsal gereksinimlerini paylafla- sinden ayr›lmadan ça¤c›l (modern) di¤i gibi, baflyap›tlar›n okuru çok,
rak ün ve para kazanmak, s›n›f atla- yaz›n› kurdu¤u yönünde bir yorum s›rdafl› azd›r. Ancak büyük yap›tlar
y›p “celebrities” aras›na kat›lmak okumufltum. Bu yoruma kat›lmakla hangi kisve alt›nda piyasaya ç›kar-
için yazd›¤›n› düflünmek gülünç birlikte flunu eklemek isterim: Kaf- larsa ç›ks›n, kendilerine kapanm›fl
olur. Kafka’n›n kalemini güdüleyen ka’n›n ça¤›n› kavramas› için gezgin olarak dolafl›rlar, kap›y› aç›p hangi
ve yeden, kiminin çocukça bulabile- olmas› gerekmezdi. Düzen en kuytu okuru kafese alacaklar›n› çok iyi bi-
ce¤i bu “misyon” duygusudur. köflelerde de ayn› düzendir. Düzen lirler, o okurlar› ararlar. Kafka’n›n
Blanchot, Kafka’n›n nerdeyse yeni her yerden önce içimizde kurulur. Benjamin’i, Blanchot’yu, Löwy’yi
bir Kabbala yazma iste¤ini tafl›d›¤›n› Kafka bunu ayr›msam›flt›r. Kurdu¤u buldu¤u gibi bulurlar. Belki de Kaf-
öne sürer. Blanchot’nun yaz›s› yaz›n›n, daha do¤rusu kendi yaz›n›- ka’y› yazd›ran umut bu sessiz bilgi-
önünde sayg›yla e¤ilerek, Kafka’n›n n›n amac› ça¤c›ll›¤a uslu cici bir kat- den kaynaklanm›flt›r.
neden yazd›¤›n›n felsefesini yapma- k› yapmak de¤il, onu sarsmak, yö- Biliriz: Kafka yazd›klar›nda bir
ya burada kalk›flmayal›m. Ancak ke- nünü de¤ifltirmektir. Kafka bugün türlü bitmek bilmeyen, bitti¤ini san-
sin olan, Kafka’n›n yaz›/n/›n gücü- evrensel kültürün bir parças› olmufl, d›¤›m›z anda yeniden bafllayan bir
ne, büyüsüne umutsuzca inand›¤›- “kafkaesk” sözcü¤ü günlük dile gir- yarg›lama sürecini anlat›r sanki.
d›r. Yazmak / yay›mlamak onun için mifltir ama ne, ne denli de¤iflmifltir? Kimdir yarg›layan? Yarg›lanan kim-
özgürlük etkinli¤i, insanlar›n tinsel Belçika’da kamu yönetimiyle ilgile- dir? Kafka’n›n anlatt›klar›n›n görü-
anayurtlar›n› yitirdiklerini düflün- nen bakanl›¤›n kap›s›n›n önüne nürdeki anlam›na bak›l›rsa, arkas›n-
dü¤ü yeryüzünde onun yapabilece¤i Kafka endeksi diye kum saati gibi bir da Kafka’n›n kendisini gördü¤ümüz
tek fleydir. fley koymufllar. Amaç kamu hizme- ortak öznedir yarg›lanan. Ça¤›m›z›n
Bu aflamada safça sormak hakk›- tinde k›rtasiyecili¤in ne denli azald›- dizge karfl›s›nda silik, güçsüz bireyi-
m›z vard›r: anlafl›l›r fleyler anlatmak ¤›n› ölçmekmifl. Bu bile önemli di- dir. Buna karfl›l›k, Kafka’n›n yap›tla-
varken, neden böyle yazm›fl Kafka? yeceksiniz! Daha da önemli olan r›nda Tutunmayanlar’›n düflünün
Neden baz› Bat›l› yorumcular›n dizgenin Kafka’y› muhatap almak gerçekleflti¤ini, o günahkâr (!) özne-
“sayr›l imgelem” (morbid imaginati- zorunda kalmas›d›r. Nedir, bu ko- nin yarg›çlar› yarg›lad›¤›n› söyleyen-
on) ürünü dedikleri bir yap›nt› dün- numda olan her yazar›nki gibi Kaf- ler de vard›r. Baflka bir deyiflle, o gü-
yas› kurmufl? Bu konuda binlerce ka’n›n yap›t› da kültürel meta kisve- nahkâr, güçsüz, suçlu öznedir as›l
sayfa yaz›lm›fl, daha da yaz›lacak. sine hapsedilmek, birkaç izle¤e ya yarg›ç; ‹sa’y› tersinden okumak ge-
Ben, Kafka’n›n Picasso’nun resim sa- da imgeye indirgenmek gibi tehdit- rekir.
nat› hakk›nda Janouch’a söyledi¤i- lerle iç içe yaflamaktad›r. Ça¤c›l kül- Hangi kesim hakl›d›r? Bu soruyu
nin kendi yaz›n sanat› için de geçer- tür dünyas› Kafka’y› bir ikon, bir yan›tlamak için Kafka’n›n yap›tlar›-
li oldu¤u kan›s›nday›m: “Kendileri- “imaj” haline getirmifltir. Bu aç›dan n›n içine girmek, belki de yarg›lan-
ne yol bulup bilincimizden içeri s›z- bak›ld›¤›nda, her fleyi suland›ran may› göze almak gerekecek. Jano-
mam›fl deformasyonlar› resme geçi- günümüz tüketim toplumu kültür uch’un kitab›n›n Kafka’n›n yazd›k-
riyor yaln›zca. Sanat bir saat gibi ön- dizgesinin gerçek Kafka ya da Kaf- lar›n› tamamlad›¤›n›, onlar› daha iyi
de giden bir aynad›r –bazen.” Kaf- ka’n›n gerçe¤i ile okurlar›n aras›na anlama çabas›na destek sa¤lad›¤›n›
ka’n›n deformasyon ustal›¤›nda Pi- imajdan oluflan bir duvar örerek öne sürmüfltüm. Kafka’y› okuma s›-
casso’yu geçti¤ini, okuyan› alt üst Kafka’y› uzakta tutma biçiminde bir ras› aç›s›ndan Janouch’un kitab›
etti¤ini söylerseniz, pek haks›z say›l- savunma stratejisi izledi¤i öne sürü- böylece sona yerlefltirilse bile Kafka
mazs›n›z. Janouch’un Dönüflüm üze- lebilir. Kafka’n›n yap›t›n› kuflatan üzerine yap›labilecek bir inceleme-
rine söyledi¤i de bu yönde: kültürel kal›plar, koflulland›r›lm›fl de bafla al›nabilir. Buradan ç›karak
“Dönüflüm tüyler ürpertici bir tasa- okurlar yaratmakta; o yap›ta on alt›, Kafka’n›n dünyas›na girilebilir. An-
r›m.” (Bence imgelem demek daha on yedi yafl›ndaki gencin safl›¤›yla cak bu ifl yüreklilik ister. Düflünse-
do¤ru olur. O.D.) Kafka’n›n bu söze yaklaflma olanaklar› azalmaktad›r. nize bir: o koyu sisin içine girecek,
yan›t› ak›llar› daha da kar›flt›racak Elefltirel boyutu gittikçe zay›flayan k›s k›s gülen karalt›yla karfl› karfl›ya
türden: “Düfl, üzerindeki örtüyü ça¤c›l kültür dünyas›n›n (belki de kalabileceksiniz. Aman dikkat! Siz
kald›r›p gerçe¤i a盤a ç›kar›r, tasar›- buna kültür endüstrisi demek daha siz olun, kuflluk yap›p, Kafkaeske
m›n (imgelemin, O.D.) yan›na yak- do¤ru olur) amac›n›n, Kafka’y›, kar- yakalanmay›n. c

34 NotosÖykü
Kafka ve Prag
Prag’›n Kafka’n›n varoluflunda giderek bir al›n yaz›s›na dönüfltü¤ünü,
çekip gitmek istese de ondan kurtulamad›¤›n›, henüz on dokuz yafl›ndayken
Oskar Pollak’a yazd›¤› mektupta söyledi¤i gibi, “kentin c›rnaklar›n› etinde
hissetti¤ini’’ düflünüyordum Prag günlerim boyunca.

Nedim Gürsel ya’daki o sanatoryuma, ama yine kentin merkezindeki konutlar›n de-
Kavafis’in fliirindeki gibi, “hayat›n› ¤eri artm›fl, nas›lsa Kafka’n›n evleri

V
aroluflu bir kentle özdefllefl- bu köflede y›kt›¤› için onu dünyan›n bu de¤iflimin d›fl›nda kalm›flt›. U¤-
mifl yazarlar›n bafl›nda gelir her yerinde y›km›fl” say›l›rd›. Tedir- rad›¤› kahveler, çal›flt›¤› sigorta flir-
Kafka, hayat›n›n son alt› gin ve uyumsuzun biriydi zaten. Ya- keti, spor yapt›¤› yüzme havuzu ile
ay›n› geçirdi¤i Berlin’i saymazsak k›- flasa ne olacakt›? Veremin de yard›- gezintiye ç›kt›¤› Vltava’n›n eski r›h-
sa ömrünün neredeyse tümünü tü- m›yla erken göçüp kurtulmufltu bir t›mlar› da yerli yerindeydi. Bohem-
ketti¤i Prag, Duvar’›n y›k›lmas›ndan bak›ma. Hem toplum d›fllam›flt› onu yal› bir Yahudi aileden gelen Franz
sonra çok de¤iflti ama Kafka’n›n b›- hem yak›n aile çevresi. Gregor Sam- Kafka’n›n Alman dilinde yazd›¤›n›,
rakt›¤› izler tümüyle silinmedi. sa gibi bir hamamböce¤iydi, bugün Çeklerin gözünde bir Alman, Al-
Kentlerle yazarlar›n maceras›n› an- bir müze bile olmayan o kasvetli manlar›n gözünde bir Yahudi, Ya-
latt›¤›m ‹zler ve Gölgeler’i yazarken evin bir köflesinde, kendi halinde hudilerin gözünde ise bir Çek oldu-
bu izlerin pefline düflmüfl, Prag’› bi- yaflayan, herkesten, k›z kardefllerin- ¤unu, bu nedenle herkes taraf›ndan
raz da Kafka’n›n iç dünyas›yla bir- den bile korkan. Öldü¤ünde k›rk d›flland›¤›n›, babas›n›n otoriter kifli-
likte keflfetmeye, tan›maya çabala- bir yafl›ndayd›. Yaln›z yaflam›fl, çile li¤i alt›nda ezildi¤ini, sürekli bir
m›flt›m. Yazar›n do¤du¤u ev Jan çekmifl, de¤eri sonradan anlafl›lan korku, bir endifle içinde yaflad›¤›n›
Hus’un heykeline bakan eski Prag benzersiz bir yap›t b›rakm›flt› ard›n- biliyoruz. Bu korkunun, yabanc›lafl-
evlerindendi, kentin barok mimari- da. Yirminci yüzy›l›n tüm trajedile- man›n, yaln›zl›k aray›fl›n›n, derin
sine de pek uygun düflmüyordu rini, en az›ndan üç k›z kardefli ile umutsuzlu¤un izdüflümlerini yal-
aç›kças›. Çevredeki yap›lar›n ço¤u “hayat›n›n kad›n› Milena Jesens- n›zca duygusal iliflkileriyle yap›tla-
gibi y›kan›p ar›nmam›fl, ön cephesi ká”y› yakacak Nazi cehennemini r›nda de¤il, bir ölçüde yaflad›¤›
bile onar›lmam›flt›. Fazla albenisi ol- önceden sezmiflçesine umutsuzlu¤a kentte de bulmak mümkündür. Ne
mayan, kül rengi bir tafl yap›yd› di- kap›lm›fl, sa¤l›¤›nda yay›mlanan bir- var ki, Kafka’n›n yap›tlar›nda
yece¤im, üç katl› ve kasvetliydi. Du- kaç küçük kitap d›fl›nda elyazmas› Prag’›n do¤rudan de¤il, yazar›n
varda yazar›n bir büstü vard›, olarak b›rakt›¤› romanlar›n› ve gün- dünyas›n›n bir alegorisi olarak do-
1883’te bu evde do¤du¤unu belir- lü¤ünü yok etmesini istemiflti can layl› bir biçimde yer ald›¤›n› söyle-
ten ibarenin üzerinden yüzünü ala- yoldafl› Max Brod’dan. Evet, Dr. yebiliriz. ‹flte bu alegorinin ilk u¤ra-
na do¤ru çevirmifl, eski kentin dar Franz Kafka’dan, 1883-1924 y›llar› ¤›nda, Café Louvre’da, Kâmuran fii-
sokaklar›na bak›yordu, Kavafis’in aras›nda bu kentte yaflam›fl, Prag’›n pal’in çevirisinden bir kez daha
ünlü fliirindeki gibi o sokaklar›n la- sokaklar›n› arfl›nlamaktan hiç yorul- okumufltum Bir Savafl›n Tasviri’ni.
birentinde yolunu yitirmifl, o sokak- mam›fl, tatil ya da tedavi amac›yla, Çünkü Kafka’n›n yaln›zca bu kita-
larda yafllanm›flt› sanki. Daha do¤- bir de sevgilileriyle ç›kt›¤› k›sa yol- b›nda Prag, sokaklar›, köprülerinde-
rusu yafllanamadan, etkisinden bir culuklar d›fl›nda (Dora Diamant’›n ki kabartma heykelleri ve meyhane-
türlü kurtulamad›¤› babas› Her- sevecenli¤inde ömrünün son alt› leriyle gerçekçi bir biçimde betimle-
mann Kafka ve onu yeterince koru- ay›n› geçirdi¤i Berlin hariç) hep niyordu. O da ancak ilk bölümde,
yamayan annesi henüz hayattayken, Prag’da yaflam›fl bu “y›lg›n” yazar- çünkü hemen kendine özgü bir
en verimli ça¤›nda Prag’dan uzak bir dan, bu “ça¤ kaçk›n›”ndan kalan iz- dünya yarat›yordu yazar, hayal gü-
sanatoryumda dünyaya veda etmifl- leri sürmüfltüm. cünün ürünü kendi peyzaj›na çeki-
ti. Bu kentinden ilk ayr›l›fl› de¤ildi Yaln›zca do¤du¤u ve çocuklu¤u- yordu okuru, yaln›zca karanl›k bir
belki, yak›n dostu Max Brod’un eflli- nun geçti¤i ev de¤il, oturdu¤u evle- ormanda de¤il, iç içe geçen de¤iflik
¤inde Berlin’den gelmiflti Avustur- rin tümü ayaktayd›, Duvar y›k›lm›fl, öykülerin aras›nda da yolunuzu yiti-

NotosÖykü 35
riyordunuz. Ne var ki, evin hizmet- Belki lanetli bir kentti Prag, simyac›lar›n, büyücüle-
çisi taraf›ndan “gecenin içine sal›-
nan” iki kafadar›n Prag serüveninde,
rin, karanl›k bak›fll› cellatlar›n kentiydi. Hatta bu
Kafka’n›n kente bak›fl› tüm ayr›cal›- yüzden, bafllarda b›rak›p gitmek istemiflti do¤up bü-
¤›yla öne ç›k›yordu.
yüdü¤ü, ilk aflklar›n› yaflad›¤›, köprüleri ile kemerli
“Düflüncelerim o anda birbirine
kar›fl›yordu, çünkü Moldau (Vlta- geçitlerini, dar sokaklar› ile kasvetli avlular›n›, du-
va’n›n Almanca ad›) ile öte yakadaki
manl› kahvelerini, genelevlerini ezbere bildi¤i kenti.
semtler ayn› karanl›k içerisinde se-
rilmifl yat›yordu. Karfl›da birkaç ›fl›k Ama Prag peflini b›rakmam›fl, sonunda bo¤mufltu.
yan›yor ve kendilerinden tarafa ba-
kan gözlerle oynuyordu. Aradaki Anlat›c›n›n Tan›fl diye adland›rd›- bi oturuyorduk,” diye yazar Kafka.
yolu geçerek ›rmak korkulu¤una ¤›, karl› Prag gecesinde yan›ndan “Yan yanayd›k, ama birbirimizden
vard›k ve burada durduk. (...) Gece ayr›lmayan, ay ›fl›¤›nda ince, uzun hiç de hofllanm›yorduk; ne var ki
vakti bir ›rmak bafl›nda dikilince, gölgesi “s›r›k gibi” uzayan bu tuhaf birbirimizden fazla da uzaklaflamaz-
çokluk yap›ld›¤› gibi durup durur- kifli, yazar›n benzeridir bir bak›ma. d›k, çünkü kesin ve sa¤lam duvarlar
ken iç geçirdim, ama sonra yola de- ‹çinde tafl›d›¤›, ona ac› ve suçluluk vard› çevremizde.”
vam edecek oldum. Ne var ki Tan›- duygusu veren cinidir. Nereden mi Prag’›n Kafka’n›n varoluflunda gi-
fl›m suya bak›yor ve k›m›ldam›yor- ç›kar›yorum bunu? Ondan kaçmak, derek bir al›n yaz›s›na dönüfltü¤ü-
du. Derken daha çok sokuldu kor- kurtulmak isteyiflinden: nü, çekip gitmek istese de ondan
kulu¤a, ayaklar› gelip demire da- “Kaçacakt›m ve bu pek kolay ola- kurtulamad›¤›n›, henüz on dokuz
yand›. Dirseklerini korkulu¤a yasla- cakt›. Az sonra sola, Karel Köprü- yafl›ndayken Oskar Pollak’a yazd›¤›
y›p, aln›n› ellerine gömdü. Peki son- sü’ne k›vr›l›rken, ben sa¤a Karel So- mektupta söyledi¤i gibi, “kentin c›r-
ra m›? Sonra ben üflüyordum, palto- ka¤›’na atacakt›m kendimi. Sokak naklar›n› etinde hissetti¤ini’’ düflü-
mun yakas›n› kald›rmadan yapama- e¤ri bü¤rüydü ve karanl›k kap›lar, nüyordum Prag günlerim boyunca.
d›m. Tan›fl›m ans›z›n gerindi; s›rt›, henüz aç›k meyhaneler vard› bura- Bir gün, odas›n›n penceresinden Es-
omuzlar› ve boynu hep birden kat›l- da.” ki Kent Meydan›’na bakarken, ya-
d› gerinmeye; gergin kollar› üzerin- Öykünün sonuna do¤ru, tekrar n›ndaki ‹branice ö¤retmeni Fried-
de dinlenen belden yukar›s› korku- kente döndüklerinde, “Yukar›daki rich Thieberger’e söyledikleri geli-
luktan ileri taflt›.” tepede küçücük bir odada oturur gi- yordu akl›ma: “‹flte flu liseye gittim,

Michael Löwy ama sempatisini koruyordu (en az›ndan Janouch’un


notlar›nda bu ileri sürülmektedir). Kafka’n›n dikkati
••• giderek daha çok Yahudili¤e ve belli ölçüler içinde
Kafka’n›n sosyalist e¤ilimleri çok erken kendini gös- Siyonizme yönelecektir. Onu Siyonizme çeken ö¤e-
termifltir. Gençlik arkadafl› ve liseden dostu Hugo lerden biri, Filistin’de Yahudi öncülerin (halutzim)
Bergmann’a göre genç Kafka görüfllerini sergilemek kurdu¤u k›rsal topluluklar›n toplumsal deneyimidir:
için ceketinin yaka deli¤inde k›z›l bir karanfil tafl›- Kibbutzculuh.
yordu. Okuldaki son y›llar›nda (1900-1901) dost-
luklar› biraz so¤umufltu, çünkü “onun sosyalizmi de •••
benim Siyonizmim çok güçlüydü.” Bu anlaflmazl›klar Kafka bir “anarflist” de¤ildi elbette, ama romantik ve
Germen milliyetçili¤i karfl›s›nda ayn› flekilde tepki liberter kökenli antiotoritarizm onun bütün roma-
göstermelerini engellemez. Her ikisinin de dahil ol- nesk eserini, baba otoritesinden ve kiflisel otoriteden
du¤u Prag’daki Alman Ö¤renciler Birli¤i’nin bir top- idari ve anonim otoriteye götüren iktidar›n büyüyen
lant›s›nda, tören s›ras›nda Wacht am Rhein okunur- evrenselleflme ve soyutlama hareketi içinde kat eder.
ken iki arkadafl aya¤a kalmazlar ve bu tav›r derhal Elias Canetti’nin gayet iyi gözlemledi¤i gibi: “Bütün
kap› d›flar› edilmelerine yol açar... flairler aras›nda en büyük iktidar uzman› Kafka’d›r.
O, iktidar› bütün veçheleriyle yaflam›fl ve flekillendir-
••• mifltir.”
“Kropotkin’i unutma”yan Kafka 1913’ten itibaren Michael Löwy, Franz Kafka, Boyun E¤meyen Hayalperest
Pragl› anarflistlerin faaliyetlerine kat›lmaya son verdi Çeviren Ifl›k Ergüden

36 NotosÖykü
sonra, biraz ilerideki üniversiteye. nunda bo¤mufltu. Yap›tlar›nda, dedi:
‹flyerim de bak›n biraz solda, tam özellikle de ölümünden sonra Max ‘Biliyor musunuz, bir kent de¤il
flurada gördü¤ünüz yap›. Tüm haya- Brod’un yay›mlad›¤› romanlar›nda buras›, zaman›n engebelerinde dal-
t›m bu küçük daire içinde geçti.” da bu bo¤uncun öne ç›kt›¤› görülür. galanan okyanus dibi. Gördü¤ünüz
Dairenin, bu k›s›rdöngünün d›fl›na Amerika ad›yla yay›mlanan yar›m flu yuvarlak kayalar asl›nda tutkula-
ç›k›labilmesi için ne kadar zorland›- kalm›fl roman›nda ise, bir baflka ül- r›m›z ve so¤umufl düfllerimiz. Bir
¤›n›, iki kez niflanlan›p bir türlü ev- keye gidip oraya yerleflme iste¤i, sualt› dalg›c› gibi dolafl›yoruz arala-
lenemedi¤i Felice Bauer’i görmek gençli¤inden beri içini yakan bu öz- r›nda. Belki çok ilginç ama, sonun-
u¤runa defalarca gidip geldi¤i Ber- lem, hiçbir kuflkuya yer b›rakmaya- da insan havas›zl›ktan bo¤ulur gibi
lin’in Prag’a bir alternatif olufltura- cak biçimde kendini belli eder. oluyor. Yukar›ya ç›kmazsa kan ba-
bilmesi için nelere katland›¤›n›, ora- Kafka’n›n Prag’› terk edip baflka s›nc›ndan ci¤erleri patlayabilir. Bir
dan ailesine gönderdi¤i mektuplar bir kente yerleflme tasar›s›n›, kendi zaman ben de oturdum burada. Git-
sayesinde ö¤reneli çok olmam›flt›. yazd›klar›ndan çok, bize sonradan meliydim. Olmad›.’”
Prag’› b›rak›p Berlin’e tafl›nman›n anlat›lanlardan biliyoruz. Örne¤in Max Brod’a da, birkaç kez,
orada kendisini çok genç ve sevecen birlikte kentin alt›n› üstüne getir- Prag’da bunald›¤›n›, bu kentte hiç-
bir kad›n beklese de neden “Napol- dikten, kiliselerine girip ç›kt›ktan, bir gelece¤inin olmad›¤› için çekip
yon’un Rusya seferi kadar güç’’ ol- sokaklar›n› arfl›nlay›p köprülerini gitmek istedi¤ini söyler. Ne var ki,
du¤unu ise hâlâ anlayabilmifl de¤il- geçtikten, tepelerine t›rmand›ktan bu “lanetli kent” Kavafis’in fliirinde-
dim. Çünkü Kafka’n›n, gençlik y›lla- sonra Janaouch’un Kafka’ya atfetti¤i ki gibi peflini b›rakmaz. Baflka de-
r›ndan beri, hiçbir zaman Prag’a tut- flu sözlerden: niz, bir baflka yol yoktur. c
kuyla ba¤lanmad›¤›na, ne var ki
içindeki cinden kurtulamad›¤› gibi “Karel Köprüsü’nden Vltava’n›n
bu büyülü kentten vazgeçemedi¤i- sol yakas›na geçerek
ne, bir bak›ma ona mecbur oldu¤u- Mala Strana’n›n ku-
na inan›yordum. Babaya Mektup’ta lelerinin gölgesinde Roman Karst
yazd›¤› gibi, oturdu¤u koltuktan dolaflt›k. Sonra Sak-
dünyaya hükmeden baba figüründe sonlar Soka¤› bo- •••
cisimleflen, yaln›zca siyasi de¤il ata- yunca yürüyüp Bü- An›lan bu iki yazar üzerine dikkatle e¤ilmek
erkil aile otoritesini de simgeleyen yük Manast›r Mey- gerekir. Kafka ve Gogol, haklar›nda say›s›z ki-
fiato’dan kurtulmak pek kolay de¤il- dan›’na geldik, ora- tap ve inceleme bas›lm›fl olmas›na karfl›n bir
di yazar için. Oysa, uzak ülkelerin dan da, darac›k Pro- gizem yuma¤›yla sar›l›d›r. ‹kisinin de yazd›kla-
r›n› yok etmek gibi bir e¤ilimi vard›. ‹kisinin
özlemiyle yan›p tutuflan, ne var ki kopska Soka¤›’na
de yaflamlar› trajikti, ikisi de ellisine varmadan
ç›kt›¤› denizafl›r› yolculu¤u yar›da sapt›k. Yumurta pa-
öldü. Rus yazar›n ölümü gizemli ve al›fl›lma-
b›rak›p ilk f›rsatta Paris’e dönen Ba- zar›n›n içinden ge-
d›kt›, Kafka’n›n bir öyküsünden al›nm›fl gibiy-
udelaire gibi, Kafka da “Any where çip Bretislavova So-
di: Gogol, tam Kafka'n›n kahramanlar›ndan, tat
out of the world’’ derken okyanusa ka¤›’n› yürüyerek ald›¤› “yeme¤i bulamad›¤›ndan” açl›¤› seçen sa-
yelken açm›yor, gece odas›nda ya- Aziz Jan tepesinin natç› gibi, ölümünden birkaç gün önce yeme¤i
payaln›z, lambas›n›n ›fl›¤›nda kendi genifl basamakl› kesmifltir. Bu benzerlikler insanda karfl›laflt›rma
dünyas›n› yarat›p oraya s›¤›n›yordu. merdivenlerini t›r- iste¤i uyand›r›yor –ama e¤er verimsiz fikir yü-
Belki lanetli bir kentti Prag, simyac›- mand›k. Oradan da rütmelerden kaç›nmak isteniyorsa, bu talihsiz
lar›n, büyücülerin, karanl›k bak›fll› Nerudova boyunca denemeye yeltenmemek daha ye¤dir. Buna
cellatlar›n kentiydi. Hatta bu yüz- dümdüz afla¤›ya, karfl›l›k bu iki yazar›n yaratma yöntemlerinde-
den, bafllarda b›rak›p gitmek iste- Mala Strana’daki ki ve deneyimlerini yaz›na aktarmadaki kimi
miflti do¤up büyüdü¤ü, ilk aflklar›n› tramvay dura¤›na kesiflme noktalar› aç›k ve ayd›nlat›c›d›r. Onla-
yaflad›¤›, köprüleri ile kemerli geçit- dek indik. Kafka r›n imgelerinde hep benzer çat›lar görülür.
lerini, dar sokaklar› ile kasvetli avlu- köprüdeki heykeller Oyunlar› bize –hiç de¤ilse d›flar›dan bakt›¤›-
lar›n›, dumanl› kahvelerini, genelev- hakk›nda bilgi verdi m›zda–, kaypak bir imgeleme olarak adland›r›-
lerini –evet, arkadafllar›yla kimi za- bana, ayr›nt›lar›n› lan düzene¤in deviniflini gözleme olana¤› ver-
man hoflça vakit geçirdi¤i genelevle- gösterdi. Dükkânla- mektedir.
rini bile– ezbere bildi¤i kenti. Ama r›n tabelalar›na va- Roman Karst, “Kafka Ve Gogol – Gerçekli¤i Olan
Prag peflini b›rakmam›fl, zay›f ve ko- r›ncaya dek her fleyi ‹mgeler ve ‹mgeleri Olan Gerçek”
runmas›z bir bebek gibi onu kollar›- biliyordu. Sonra ba- Çeviren Turgay Kurultay
na alm›fl, sar›p sarmalam›fl ve so- na dönerek flöyle

NotosÖykü 37
Kafka, Brod, Ester Hoffe ve k›z›
Ester Hoffe, Max Brod’dan kalanlara k›rk y›l boyunca gözü gibi bak›yor. Sonra...
Kafka’y› bilmeyen yok. Kafka’y› bilenlerin ço¤u Max Kafka’dan Brod’a, Brod’dan Ester’e kalm›fl ne varsa flimdi
Brod’u da biliyor. Ester Hoffe’yi kim biliyor? Tel Aviv’de, Hava’da. O da annesi kadar müzmin; kap›s›n› çalan onca
Spinoza Soka¤›’ndaki komflular› d›fl›nda bir ay öncesine inceleme ve araflt›rmac›y› geri çeviriyor ama pek seyrek de
dek kimsenin haberi yoktu böyle birinin yaflam›fl oldu- olsa evdeki dosyalar›n içeri¤ine iliflkin ufak tefek ipuçlar›
¤undan. Peki, kimdir Ester Hoffe? Max Brod’un sad›k sek- veriyor. Bu k›r›nt› bilgilerin aras›nda bir günlük var örne-
reteri. ¤in. Max Brod’un Tel Aviv’e indi¤i gün tutmaya bafllad›¤›
1939 y›l›n›n Prag’›, kentin Nazi Almanyas›na teslim ol- san›lan bir günlük. Hem Brod’la, hem Kafka’yla ilgili giz-
du¤u y›l. Max Brod da Nazilerin elinde sonunun iyi olma- ler içerdi¤i tahmin edilen notlar. Brod’un kaleminden ç›k-
yaca¤›n› bilen Yahudi bir ayd›n. En yak›n dostu Kafka’dan m›fl ve yay›mlanmam›fl yüzlerce metin de ilgi kayna¤›. Yi-
çok daha Yahudi, Siyonist bir kifli Max Brod. Kafka öleli ne de herkesin merak›, Kafka’dan neler kald›¤›. Belki bir
on befl y›l olmufl, Naziler kap›da. Brod’u Prag’da tutacak roman eskizi, notlar, mektuplar, irili ufakl› dosyalar...
nedenler h›zla yok oluyor. Brod ‹srail’e göçme karar›n› Hava Hoffe’nin geçenlerde sessizli¤ini bozup yapt›¤› bir
hemen veriyor ve zaman geçir- aç›klama, Kafka ve Brod dosyalar›-
meden uyguluyor. Kafka’n›n n›n ak›betinin ne olaca¤›n› belirle-
ona devretti¤i, bitmifl, yar›m yen karar› birkaç ay içinde verece¤i
kalm›fl yaz›lar›n› ve kendi çal›fl- haberi, edebiyat çevrelerince heye-
malar›n› toparl›yor, Naziler canla karfl›land›. Max Brod’dan ka-
Prag’a girmeden kalkan son lanlar›n kime gidece¤i konusunda
trenle Çekoslovakya’y› terk bir sorun yok, bunlar ‹srail’de kala-
ediyor ve Tel Aviv’e yerlefliyor. cak ve büyük olas›l›kla Hayfa ya da
Max Brod yeni ülkesinde Ben-Gurion Üniversitesi’nde olufl-
Kafka’n›n günlüklerini ve mek- turulan bir arflive yerlefltirilecek.
tuplar›n› yay›na haz›rlarken Kafka ise paylafl›lam›yor. ‹srailliler
denemeler, elefltiriler yaz›yor, Kafka arflivinin istendi¤i gibi ya-
‹srail Ulusal Tiyatrosu’nun te- y›mlanabilece¤ini söylüyor ama
melini oluflturan Habimah’›n hiçbir orijinal parçan›n ülkeden d›-
dan›flmanl›¤›n› yap›yor. Az bi- flar› ç›kmamas›nda diretiyor. Kafka
linen bir yan›, bestecili¤i. Piya- yaln›zca Yahudi de¤il, Max Brod
no ve kendi oyunlar› için yap- kadar Siyonistti, dolay›s›yla bu ki-
t›¤› bestelerin yan› s›ra 1961 flinin yap›tlar› ‹srail’in ulusal kültü-
y›l›nda tamamlad›¤›, Gustave rünün parças›d›r ve ‹srail’de kal-
Mahler üstüne oylumlu bir ça- mal›d›r, fikrindeler. Avrupa’dan ç›-
Max Brod
l›flmas› var. Çek bestecileri Ja- kan seslerse baflka bir perdeden ça-
nácek ve Smetana’n›n operalar›n›n librettolar›n› Almanca- l›yor.
ya çeviren de o. K›sacas›, Max Brod bir çal›flma hastas› ve Yap›tlar›n› yaln›zca Almanca kaleme alm›fl, Yahudi bir
titiz bir kifli. Kifli titiz olunca u¤rafl›s›n›n meyvelerini de ailenin çocu¤u olman›n d›fl›nda Yahudilikle uzaktan ya-
düzenli tutmas› gerekiyor, dolay›s›yla Brod, daha Tel k›ndan ilgisi olmam›fl bir yazar› Siyonist say›p ondan ka-
Aviv’e vard›¤› y›l bir sekreter ediniyor ve Ester Hoffe lanlar› ‹srail’e hapsetmenin anlam› yok diyor ço¤u Alman,
1939’dan bafllayarak 1968’e de¤in yazar› yaln›z b›rakm›- Çek ve ‹ngiliz olan Kafka bilirkiflileri. Sonuç olarak kal›t›n
yor. Bu arada ifl iliflkisi de duygusal bir iliflkiye dönüflü- içeri¤i, önemi, de¤eri, sat›n almak isteyen ç›karsa sat›l›p
yor. Max Brod öldü¤ünde vasiyeti aç›l›yor ve yazar›n her sat›lamayaca¤›, sat›fl izni ç›karsa ‹srail d›fl›ndan birinin al-
fleyini Bayan Hoffe’ye b›rakt›¤› anlafl›l›yor. mas›na izin verilip verilmeyece¤i gibi konularda süregelen
Ester Hoffe Max Brod’dan kalanlara k›rk y›l boyunca tart›flmalar›n temeli politik. Kafka’n›n hep uzak durmaya
gözü gibi bak›yor. Elindeki arflivden ç›kard›¤› tek fley, çal›flt›¤› fley.
Kafka’n›n Dava’s›n›n orijinal manuskripti oluyor. Bu dos- Ester Hoffe’nin k›z› Hava, bunca gürültüyü Kafkaesk
yan›n sat›fl›ndan elde etti¤i gelirle (2 milyon dolar) geçini- olarak tan›ml›yor. Max Brod’un hiç hazzetmedi¤i ve kul-
yor ve geçti¤imiz y›l, 101 yafl›nda ölüyor. lanmaktan kaç›nd›¤› bir sözcükmüfl Kafkaesk ya da Türk-
Ester Hoffe’nin bir k›z› var: Hava. Bugün 74 yafl›nda. çesiyle Kafkasal.

38 NotosÖykü
Kafka ya da bir
“Dönüflüm”ün bedeli...
“Bir aziz de¤ildi Kafka, çok ötesindeydi: Bir büyük yazard›. Eserleri de, bir
ça¤›n son modas› olman›n çok ötesindedir; do¤rudan dünya edebiyat›d›r.”

Ahmet Cemal k›l›r. Örne¤in 19 Temmuz 1910 Pa- Franz Kafka’n›n ‘program›’, haya-
zar günü düflülen notlar –anlafl›lan t›n›n epey erken dönemlerinden iti-

Y
›l 1984. YAZKO’da, Franz Kafka, o gün epey doluymufl: “Biz baren sanki bellidir. Gerçi kendisi,
Kafka’n›n yüzüncü do¤um baflkalar›n›, bizi de geçmiflimiz ve çok erken yaflta yakaland›¤› verem-
y›ldönümü nedeniyle YAZ- gelece¤imiz kavr›yor. Tembellik et- den dolay›, günlüklerinde gücünün
KO Çeviri’nin “Kafka Özel Say›s›”n› ti¤imiz sürenin hemen tümünü, ça- ne kadar oldu¤unu anlad›¤›ndan ve
haz›rl›yoruz. Dosya, matbaaya git- l›flt›¤›m›z zaman›n da önemli bir bö- o nedenle de bu gücü en çok hangi
mek üzere. Son kontrolü yaparken, lümünü geçmifl ve gelece¤i dengele- noktada toplamas› gerekti¤inden
gözüme bir eksiklik çarp›yor. Kaf- meye yeltenmekle geçirmiyor mu- söz etmifltir ama, benin burada dile
ka’n›n günlüklerinden hiçbir fley yuz? Kapsam olarak gelece¤in önce- getirmek istedi¤im ‘programlama’,
koymam›fl›z! Böyle bir yazar için den belirledi¤i boyutu, geçmiflin sadece bununla s›n›rl› de¤il. Ne de-
özel say› haz›rlarken kendi tan›kl›k- a¤›rl›¤› ile dengeliyoruz, sonunda mek istedi¤imi anlatmak için belki
lar›na yer vermemeyi içime sindire- ikisini birbirinden ay›rmak olanak- bir al›nt› yapmamda yarar var. Ernst
miyorum. Hemen bir çevirmen bul- s›z. ‹lk gençlik daha ileri y›llarda ay- Fischer, Kafka üzerine kaleme ald›¤›
mak gerek; Kafka’y›, günce notlar›n- d›nl›¤a kavufluyor, t›pk› gelecek gi- ünlü denemesinin hemen bafl›nda
dan uygun bir seçme yapabilecek bi, ve gelece¤in bitimi, sonu, tüm flöyle der: “Yap›lmas› gereken fley,
kadar iyi bilen bir çevirmen... yürümemize karfl›n asl›nda yaflan- Franz Kafka’y› aziz ilan edilmekten
Hemen Tezer Özlü’yü ar›yorum. m›fl ve bitmifl. Çember de böylece korumak; en az bunun kadar önem-
Yalvar›p yakard›ktan sonra: “Ama tamamlanm›flt›r, bizler bu çember li bir ifl de, Kafka’y› dogmatik afl›r›-
bir daha Pazartesiye mutlaka elimde boyunca ilerliyoruz. Çember bize l›klara kayanlar karfl›s›nda savun-
olmal›, bask› bafll›yor çünkü...” Bi- ait, ama ancak onu tuttu¤umuz sü- mak. Bir aziz de¤ildi Kafka, aziz ol-
raz bekledikten sonra, “Allah belan› rece bize ait, bir kez kenara çekile- man›n çok ötesindeydi: Bir büyük
versin senin!” diyerek telefonu ka- cek olursak, herhangi bir biçimde yazard›. Eserleri de, bir ça¤›n son
pat›yor. Bu, “Yetifltirece¤im!” demek kendi kendimizi unutarak kenara modas› olman›n çok ötesindedir;
onun dilinde. çekilecek olursak, derbederlikle, do¤rudan dünya edebiyat›d›r. Tho-
Yetifltiriyor. Ertesi Pazartesi ö¤len korkuyla, flaflk›nl›kla, yorgunlukla, mas Mann’›n deyifliyle, bu eserler
saatlerinde YAZKO’da, karfl›mda. o an çemberin içindeki alanda yiter ‘dünya edebiyat›n›n en okunmaya
“Allah belan› versin senin! Zaten ya- gideriz, o ana dek yaln›zca zaman de¤er ürünleri aras›nda’ yer al›r.”
r›m akl›m vard›, o da bir hafta gece- ak›m›na girmifltik, flimdi ise geri çe- Burada sormam›z gereken, flu:
li gündüzlü Kafka çevirmek yüzün- kiliriz, eski y›llar›n yüzücüleri, flim- Kafka’n›n eserleri, neden do¤rudan
den uçup gitti! Ama bak, bunu se- dinin yaya gezicileri yitip gitmifltir. dünya edebiyat›d›r? Soruyu ken-
nin için de¤il, Kafka için yapt›m Yasa d›fl›na itilmiflizdir, kimse bunu dimce cevapland›r›rken, bu ifli ‘dün-
ha!” bilmez ve bize gene de herkes yasa ya edebiyat›’ kavram›n›n yorumlar›-
Çeviri de nefis, seçtikleri de. do¤rultusunda davran›r...” na girmeden yapmak niyetindeyim.
Aradan yirmi dört y›l geçmifl. Biraz sonra söylemek istediklerim Ve cevab›m, flöyle olacak: Kafka, içi-
Çoktand›r Tezer de yok aram›zda, aç›s›ndan, yukar›daki al›nt›ya bir de ne do¤du¤u, yaflamakta oldu¤u
YAZKO Çeviri de. Ama o zamandan 21 Temmuz 1913 tarihli (gün ad› dünyay› daha erken yafllar›ndan iti-
bu yana o özel say›y› ne zaman aç- verilmemifl) notu ekliyorum: “Çok baren elefltirel bir tutumla sorgular-
sam, gözüm Günlükler’deki baz› sa- yaln›z kalmam gerek. Ne yapabil- ken, görünen ve sadece görünenler
t›rlara, san›r›m hep ayn› sat›rlara ta- dimse, yaln›zl›¤›m›n baflar›s›d›r...” ile yetinenlerin o dönemde yaflanan

NotosÖykü 39
Kafka’n›n eserleri –hem k›lmaz. Kafka, eserleriyle, yaflad›¤› kalan bir bilinçtir bu! Bununla bir-
gerçekli¤in ne üstündedir ne de al- likte sürdürebiliriz: Gerçe¤in yüzü-
de, hiçbiri!– kafam›zdaki t›ndad›r: O gerçekli¤in ta kendisi- nü her zaman, hiç sektirmeden ‘ya-
herhangi bir soruya ve- dir. Onun kulland›¤› simgeler, flifre kalayabilece¤imizi’ hemen flimdi,
dizileri de¤il, fakat hayata sadece yeni bir gerçe¤in baflka bir yüzünü
rilmifl bir cevab› içer- bakmakla yetinmeyip, onu görmesi- daha görebilece¤imizi / gördü¤ümü-
mez; ama, do¤ru okuya- ni de bilen, bunu yapmak cesaretini zü öne sürebiliriz. Yine de, belli ko-
gösterebilenler için ö¤renilmesi hiç flullarda, belli bir olgu karfl›s›nda ya-
bilirsek e¤er, kendi ce-
de zor olmayan bir alfabenin harfle- flad›¤›m›z ayd›nlanma an›na dek,
vaplar›m›z› bulabilme- ridir. O harfler bir defa ö¤renildik- kendimizle ilgili bilgilerimiz gibi,
miz için gerekli donan›- ten sonra okunacak metinler, dün- d›fl dünya ile ilgili bilgilerimiz de so-
yan›n aynadaki görünümlerinden yut bilgilerdir. Yeni bir ayd›nlanma
m› sa¤layabilir. baflka bir fley de¤ildir. ân›n›n yaflanmas›na yard›mc›, ama
Kafka, sanat›n ve edebiyat›n asal ancak o ân›n yaflanmas›yla canl›l›k
dünya diye nitelendirilen dünyan›n, görevini cevaplar bulmak de¤il, fa- kazanan, do¤rulanan, hayata, kimi
gerçek dünya ile ya da diyelim ya- kat ortaya yeni sorular atmak diye kez de yarat›ya geçen bilgilerdir
flanmakta olan dünyan›n gerçek ha- tan›mlam›flt›. Ortal›¤› cevaplara bunlar. Canlanmadan, yarat›ya geç-
li ile asla örtüflmedi¤inin bilincine bo¤mak, k›sa zamanda her fley için meden (ya da yaflamda denetlenme-
varm›flt›. Kafka’n›n do¤rudan bu bi- mevcut cevaplarla yetinmek gibi den) birer bilgi olup olmad›klar› bi-
linç durumundan kaynaklanan yaz- edilginlik kayna¤› bir tutuma da yol le kuflku götürür... Bir sabah uyan-
ma eylemi, bu nedenle asl›nda bü- açabilir. Oysa sürekli yeni sorularla d›¤›m›zda kendimizi yata¤›m›zda
tün örtüleri kald›rmaya, bütün per- bo¤uflmak, asl›nda gerçek anlamda bir böcek olarak görebildi¤imiz za-
deleri açmaya yönelik bir eylemdi. yaflaman›n ta kendisidir, çünkü ya- man, ancak o gün böcek olmad›¤›-
Kafka, hakk›nda yazan kimilerinin flamak dedi¤imiz eylem –ço¤u defa m›z› hayk›raca¤›z herhalde...”
yapm›fl olduklar› vahim bir yanl›fl- yanl›fl olarak bunun tersine inan›lsa, Yaz›m›n bafl›nda, günlüklerinden
tan kendimizi korumak istersek inanmak ye¤lense bile!–, bir haz›r- yapt›¤›m al›nt›da Kafka, hayat›m›z›n
e¤er, asl›nda var olan›n yerine ‘fan- cevaptan öteki haz›r-cevaba s›çraya- ilk dönemlerine egemen olan bir ça-
tastik’ diye nitelendirilmesi gereken rak yürüyebilece¤imiz bir yol de¤il, badan, geçmifl ile gelece¤i dengele-
bir dünyay› kurgulamad›, fakat olan fakat ço¤unlukla önceden asla kesti- me çabas›ndan söz ettikten sonra,
dünyay› olabildi¤ince nas›l ise, öyle rilemeyecek sorular›n cevab›n› an- flöyle diyordu: “Çember de böylece
temize çekmeye çal›flt› –ve bunu ba- cak kendi bafl›m›za bulmaya haz›r tamamlanm›flt›r, bizler bu çember
flard›. Onunla ayn› zaman› paylaflan oldu¤umuz takdirde önümüzde aç›- boyunca ilerliyoruz...” Hayat, bu ya-
kimileri, yazd›klar›n› dinlediklerin- lacak bir kap›lar bütünüdür. p›s›yla bir çemberdir Kafka’ya göre;
de veya okuduklar›nda, bunlara Bu yüzdendir ki Kafka’n›n eserleri ama bu, ne ölçüde bizim de olabilen
–her zaman ‘hezeyan’ sözcü¤ünü –hem de, hiçbiri!– kafam›zdaki her- bir çemberdir? “Çember bize ait,
kullanmasalar bile!– en az›ndan hangi bir soruya verilmifl bir cevab› ama ancak onu tuttu¤umuz sürece
‘fantastik’, ‘gerçeküstücü’ gibi yak›fl- içermez; ama, do¤ru okuyabilirsek bize ait, bir kez kenara çekilecek
t›rmalarda bulundu. Gelgelelim bü- e¤er, bize kendi sorular›m›za kendi olursak, herhangi bir biçimde kendi
tün o ‘fantastik’ denilen, ‘hezeyan’ cevaplar›m›z› bulabilmemiz için ge- kendimizi unutarak kenara çekile-
diye nitelendirilen ‘kurmacalar’, rekli donan›m› sa¤layabilir. cek olursak, derbederlikle, korkuy-
Kafka’n›n ölümünden en geç yirmi, Yaz›m›n bafl›nda sözünü etti¤im la, flaflk›nl›kla, yorgunlukla, o an
otuz y›l sonra insanl›¤›n karfl›s›na “Kafka Özel Say›s›”nda, “Günümüz çemberin içindeki alanda yiter gide-
gerçek dünyan›n ta kendisi olarak Gerçekli¤i ve Kafka” bafll›kl› bir so- riz, o ana dek yaln›zca zaman ak›m›-
ç›kt›. ruflturmaya da yer vermifltik. O so- na girmifltik, flimdi ise geri çekili-
Kafka’n›n eserleri, iflte bu bak›m- ruflturma için Adalet A¤ao¤lu’nun riz...”
dan dünya edebiyat›d›r; baflka de- yazm›fl oldu¤u yaz›dan, yukar›daki “Nas›lsa benim art›k...” diyerek
yiflle Kafka, o eserlerde dünyay› soru-cevap meselesiyle ilgili gördü- bir defa elimizden b›rakt›¤›m›zda,
kimsenin görmedi¤i, fakat olan ha- ¤üm baz› yerleri al›nt›lamak istiyo- bizim olmaktan ç›k›verecek bir
liyle anlatabilmifl, anlatm›fl oldu¤u rum: çember, t›pk› Dava’da, fiato’da, Dö-
içindir ki, bir dünya edebiyat›n›n da “Kendimizi bilinçli bir insan ola- nüflüm’de tasvir edilen çemberler gi-
yarat›c›s›d›r. Bunu yapmak için zen- rak görebiliriz. Ama durmadan, za- bi. Elimizden b›rakt›¤›m›zda, sadece
gin simgelere baflvurmufl olmas›, manla, koflullarla birlikte de¤iflen onun hâlâ bizim oldu¤u fleklindeki
onu ‘fantastik’ ya da ‘gerçeküstücü’ gerçek karfl›s›nda ›fl›¤› ne kadar kör trajik yan›lg›yla bafl bafla kal›r›z! c

40 NotosÖykü
Kim korkar hain K’dan?
Philip Roth’un bir inceleme yaz›s›n›n sonunda da onun Amerika’ya yerlefl-
ti¤i ve hatta iyi niyetli dostlar› taraf›ndan evde kalm›fl Rhoda Teyze’yle bafl
göz edilmeye çal›fl›ld›¤› düfllenir. Komik. Eh, hayat da zaten bir komedidir.

fiavkar Alt›nel
H
›ristiyan kültürünün bir ‹la- y›p, “Ben neysem oyum,” diyen “k›s-
hi Komedi’si oldu¤unu hepi- kanç” Tanr›’y› ve O’nun yapt›klar›n›
(Yazar›n Notu: Afla¤›daki yaz›, haf›za- miz biliyoruz. Burada sor- anlamaya kalkmak o denli ak›l al-
s› kuvvetli okurlara tan›d›k gelebilir. mak istedi¤im soru Yahudili¤in de maz bir düflüncedir ki Yahudilikte,
Gerçekten de, yirmi y›l önce Argos bir ‹lahi Komedi’si olup olamayaca- Tanr›’n›n üstünde basit dilsel bir
dergisinde yay›mlanm›flt›. Akl›ma ¤›. Ne diyece¤inizi tahmin edebili- otorite kurulmas› demek olan,
böyle bir yaz› yazma düflüncesinin yorum. H›ristiyanlar bir ‹lahi Kome- O’nun ad›n›n an›lmas› bile günah
gelmesi ise daha da eskilere, Chica- di yazm›flt›r, çünkü bu dünyay› ya- olarak görülür.
go’da yaflad›¤›m 1970’li y›llara uzan›- ratm›fl olan Tanr›’n›n insan ölçüleri- Dedi¤im gibi, bu türden itirazlar›-
yor. O günlerde “Yahudili¤in ‹lahi Ko- ne göre alg›lanabilece¤ine inan›rlar. n›z olaca¤›n›n bilincindeyim ve tabii
medi’si” ile ilgili bir yaz› planlarken üç Onlara göre, Tanr› kendini insanla- normal koflullar alt›nda hiçbir Yahu-
amac›m vard›: birincisi, kendi dene- ra göstermifl; dahas›, tümüyle insan dinin bir ‹lahi Komedi yazmaya kal-
yim ve duygular›m› dile getirmek; olmufltur: H›ristiyanl›¤›n temel dok- kamayaca¤›n› ben de yads›m›yo-
ikincisi, ele ald›¤›m “olmas› imkâns›z trini olan “ete bürünme” (Incarnati- rum. Ama Bat›l› bir Yahudi düflüne-
yazar”›n yap›tlar›nda oldu¤u gibi, “sa- on), ya da bu sözcü¤ün Almancada- lim. Tabii Bat›l› oldu¤u denli Yahu-
p›k” ama karfl› konulamaz bir mant›¤› ki sözlük anlam›yla, “insan olma” di de olacak ve dolay›s›yla gerçek
sonuna kadar izleyerek genç bir ada- (Menschwerdung) bunu anlat›r. anlamda Bat›’n›n neredeyse bitti¤i,
m›n paradoks zevkini doyurmak; Tanr›’n›n anlafl›labilirli¤ine olan Avrupa’n›n “k›y›” flehirlerinden bi-
üçüncüsü de, gene gençli¤in kibriyle bu inanç tabii insan›n içinde bulun- rinde yaflamas› laz›m. Bükrefl? Buda-
basit ve anlams›z buldu¤um “Borges du¤u dünyay› kendine göre yorum- peflte? Hay›r, bence bunlar›n ikisi de
türü entelektüel oyunlar›” dilersem layabilece¤i ve biçimlendirebilece¤i biraz fazla “k›y›”. Ya Prag? Bak›n, ifl-
benim de kolayl›kla oynayabilece¤imi düflüncesiyle eflanlaml›d›r. Zaten, te Prag olabilir, Prag bu ifl için bi-
göstermek. Neredeyse on befl y›l son- tek tarafl› bir denklem olamayaca¤›- çilmifl kaftan.
ra, her zamanki gibi iyice gecikmifl bir na göre, Tanr›’n›n insan olmas› so- Evet, Bat› kültürü içinde yetiflmifl,
flekilde yaz›y› yazmaya oturdu¤umda nunda insan›n da Tanr› oldu¤unu H›ristiyanl›¤›n en afl›r› biçimi olan
bu amaçlar›n hepsi benim için eflit de- gösterir ve H›ristiyanl›¤›n özellikle, Protestanl›¤›n do¤mas›nda büyük
recede önemli de¤ildi, flimdi ise içle- insan›n hayat›na ve yaflad›¤› dünya- rol oynam›fl olan Almancay› anadili
rinden yaln›zca birincisini sahip ol- ya hâkim olabilece¤ine inan›lan Ba- olarak kabul eden, ama Prag gibi bir
maya de¤er buluyorum. Ama yaz›ya t›’da yay›labilmifl olmas› bir rastlant› “k›y›” flehirde yaflayan bir Yahudi.
bir defa daha göz att›¤›mda, “olmayan de¤ildir. Daha da ileri gidelim ve hayat›n bel-
yazar” hakk›nda söylediklerine hâlâ az Oysa, Yahudili¤in Tanr›’s› hiç de li kurallara göre düzenlenmesi ve
çok kat›ld›¤›m› gördüm. Dolay›s›yla, kullar›yla bar›fl›k olmayan, onlara kötü sürprizlere karfl› korunmas›
aradan onca zaman geçip yeni bir öfkelenen, eziyet eden, durup du- için gelifltirilmifl o iki büyük Bat›l›
okur kufla¤› yetifltikten sonra bir defa rurken üstlerine sald›ran (“Ve yolda sistemle, yani kanun ve sigortac›l›k-
daha bir derginin sayfalar›nda yer al- konakta vaki oldu ki, RAB [Mu- la, onun aras›nda bir iliflki kural›m.
mas›na itiraz›m yok. ‹lk yay›mland›- sa’ya] rastlad› ve onu öldürmeye Diyelim ki bir sigorta flirketinin avu-
¤›nda okumufl olanlar›n, zamanlar›n› kalkt›” Ç›k›fl iv, 24), hakl›yla haks›- kat› olsun. (Sizi bilmem, ama bu ifl
flimdi baflka bir fley okuyarak daha iyi z› ay›rmadan “kâmili de, kötüyü de beni iyice sarmaya bafllad›, bir yerle-
de¤erlendirebilece¤ini belirtmeye ge- bitiren ve masumlar›n çilesine gü- re varaca¤›z gibime geliyor)
rek görmüyorum.) fi.A. len” (Eyub ix, 22-23), neredeyse ç›l- Ve flimdi de onu baflka bir “k›-
d›rm›fl oldu¤undan kuflkulanabile- y›”ya, yüzy›l›m›z›n bafl›ndaki, ça¤lar
cek bir Tanr›’d›r. Bu, kendini sakla- boyunca sürmüfl bir uygarl›k ve ay-

NotosÖykü 41
Biz de olmayan yazar›m›- m›yd›? flam bu yazar olarak karlar alt›nda
‹tiraf edin ki akl›n›z yatmaya bafl- bir köye geldi¤ini düflleyebiliriz.
z› diledi¤imiz gibi düflü- lad›, kabul etmeye haz›rs›n›z, oldu Yazar›m›z bundan sonra bir topla-
nebilir ve Avrupa’n›n “k›- diyorsunuz... Ama neler söylüyo- ma merkezine getirilir ve olmayan
rum? Ne bofl bir hayal! Ne inan›l- yap›tlar›ndakini and›ran bir kâbus
y›” flehirlerinden birinde maz bir düflünce! Böyle bir yazar ol- bafllar. Tanr›’n›n bu yeni ç›lg›nl›¤›
bir insan›n bir sabah kor- sayd› e¤er, böylesine uzaktan ve do- karfl›s›nda flafl›rm›fl, korkulu, ama
layl› olarak bile olsa, Tanr›’y› yakala- kimi cesur görünmeye ve yanlar›n-
kulu düfllerden uyand›- maya çal›flt›¤› için kuflkusuz kendini dakilere gülümseyerek ya da hafifçe
¤›nda kendini yata¤›nda ba¤›fllayamaz ve yap›tlar›n›n yak›l- dokunarak onlara da cesaret verme-
mas›n› isterdi; dolay›s›yla biz de hiç- ye (kim bilir, belki ayn› zamanda da
bu yazar oluvermifl olarak bir zaman onun varl›¤›ndan haber- onlardan cesaret almaya) çal›flan in-
buldu¤unu, tutukland›¤›- dar olamazd›k. Sonunda yine siz sanlar, getirme olana¤› bulduklar›
hakl› ç›kt›n›z. Yapabilece¤imiz hiç- kiflisel eflyalar›yla birlikte, as›k yüzlü
n› düflleyebiliriz. bir fley yok: Yahudili¤in ‹lahi Kome- küçük rütbeli subaylar›n oturdu¤u
di’sinin hep böyle gülünç koflullar masalar›n önüne dizilmifl, kay›t
d›nl›k düflünden sonra H›ristiyanl›- alt›nda göz göre göre elimizden ka- edilmektedir.
¤›n uslu Tanr›’s›n›n bile ç›lg›nl›k be- çaca¤› gerçe¤ine boyun e¤mek zo- Bu ifllem bitip d›flar›da bekleyen
lirtileri göstermeye bafllad›¤› o sar- runday›z. trenin, asl›nda s›¤›r tafl›mak için ya-
s›nt›l› döneme koyal›m. Üstelik kifli- p›lm›fl, tahta vagonlar›ndan birine
sel hayat› da sars›nt›l› olsun, çünkü *** bindirilmek için kap›dan ç›kar›ld›-
ne uzlaflabildi¤i, ne de kopabildi¤i, ¤›nda yazar›m›z›n elinde yaln›z si-
en az Yahudili¤in Tanr›’s› denli za- Ama böyle bir yazar›n olmas›n›n cimle ba¤l›, bir kilidi k›r›k bir valiz
lim ve kaprisli bir Baba’s› ve bu Ba- olanaks›zl›¤›n›n bize belli bir özgür- kalm›flt›r ve öteki giysilerinin ço¤u
ba’n›n gölgesinde geliflmifl (ya da ge- lük verdi¤ini de unutmayal›m. Ma- al›nd›¤› için en eski paltosunu giy-
liflmekten al›konmufl) sinirli ve ra- tematikçiler “bofl küme” için söyle- mektedir. Baflkalar›yla birlikte itile-
hats›z kiflili¤inin onu sürükledi¤i nebilecek her fleyin do¤ru olaca¤›n›, rek vagonun içine t›k›lmadan önce
mutsuz iliflkileri bulunsun. çünkü A (➞) B türü bir tümcede A bafl›n› kald›r›p gökyüzüne bakmay›
Nereye vard›k? Düzene, kurallara, do¤ru olmad›¤› zaman, B’nin “do¤- baflar›r.
sözcüklere, yasalara, sigorta poliçe- ruluk de¤eri” ne olursa olsun, tüm- ‹çerisi karanl›kt›r ve salt ayakta
lerine inanmaya teflvik edilmifl bir cenin tümünün do¤ru oldu¤unu duracak kadar yer vard›r. Yaln›z va-
“fahri Alman”, ama ayn› zamanda söyler. (“Anlad›ysam Arab›m,” de- gonun duvarlar› boyunca dizilmifl
Bat›’n›n k›y›s›nda, Yahudi, kötü diyseniz, onlar›n dedi¤i de zaten bu. olanlar tahtalar›n aras›ndan biraz
günlerde yafl›yor ve kar›fl›k bir iç Tümcenizin varsay›m (A) k›sm› olan ›fl›k s›zd›¤›n› görebilmektedir. Bu
dünyas› var. Bir yanda her türlü ha- “Anlad›ysam” do¤ru olmad›¤› için, kifliler önce bu aral›klardan ellerini
yat› düzenleme yöntemi, öte yanda sonuç (B) k›sm› olan “Arab›m”›n da d›flar›ya uzat›r (çünkü özgürlük öy-
düzen tan›mayan, vahfli ve ürkütücü do¤ruluktan eflit derecede uzak ol- le bir fleydir ki insanlar hiç olmazsa
bir hayat. Sorumu daha ayr›nt›l› ola- mas› A ile B aras›nda kurmufl oldu- küçük bir parçalar›n›n özgür olma-
rak yeniden soray›m: Böyle birisi ¤unuz iliflkinin do¤rulu¤unu etkile- s›n› ister), ama sonra bunun içeriye
böyle bir hayat›n karfl›s›nda bir tür mez.) Yani “bofl küme”nin var oldu- giren havay› daha da azalt›p bo¤ul-
“anlams›zl›¤›n anlam›n› ç›karmaya ¤u zaten do¤ru olmayan üyelerinin ma tehlikesini daha da artt›rd›¤› an-
çal›flmak” demek olan bir çabaya so- uzun, yuvarlak, k›rm›z›, motorlu, lafl›l›r ve böylelikle özgürlükle haya-
yunup, Tanr›’n›n çok üstü kapal› ve Arap –ya da akl›n›za ne gelirse– ol- t›n pek de ba¤daflamayaca¤› fleklin-
belirsiz bir biçimde, sözgelimi esra- du¤unu söylemek tümüyle do¤ru- de küçük bir ders al›nm›fl olur.
rengiz bir “Yüksek Mahkeme”nin dur. Tren bütün o gece ve ondan son-
kimsenin bulamad›¤› yarg›c›, ya da Biz de olmayan yazar›m›z› diledi- raki gün ve gece yoluna devam eder.
uzak bir köydeki bir flatonun bulun- ¤imiz gibi düflünebilir ve Avru- Arada bir, cepheye gitmekte olan bir
mas› eflit derecede güç efendisi, ya pa’n›n “k›y›” flehirlerinden birinde asker treninin geçmesini beklemek
da –bu denli bile insansal bir k›l›¤› bir insan›n bir sabah korkulu düfl- için ya da bilinmeyen bir nedenle
olmadan– düpedüz kat› bir toprak lerden uyand›¤›nda kendini yata¤›n- dururlar. Bu duraklamalar s›ras›nda
parças›, hiçbir zaman gerçekten ula- da bu yazar oluvermifl olarak buldu- çöken sessizlikte d›flar›da köpekle-
fl›lamayacak bir Amerika, olarak al- ¤unu, ya da bu yazar olmakla suçla- rin havlad›¤›, uyuflmufl bacaklar›n›
g›land›¤› bir ‹lahi Komedi yazamaz narak tutukland›¤›n›, ya da bir ak- açmak için vagonlar›n tepesindeki

42 NotosÖykü
de¤ilim: Philip Roth’un bir inceleme
yaz›s›n›n sonunda da onun Ameri-
ka’ya yerleflti¤i ve hatta iyi niyetli
dostlar› taraf›ndan evde kalm›fl Rho-
da Teyze’yle bafl göz edilmeye çal›-
fl›ld›¤› düfllenir. Komik. Eh, hayat
da zaten bir komedidir. (Yazar ve
elefltirmen Julian Symons’›n “Casus
roman›n›n flairi” dedi¤i Len Deigh-
ton’›n Gökteki Casus adl› roman›nda
boy gösteren, taraf de¤ifltirip Ameri-
kal›lar için çal›flmaya bafllam›fl olan
Rus uydu uzman›, “Benim trajedim
benim trajedilerimin bile komik ol-
mas›d›r,” deyince roman›n ads›z ‹n-
giliz kahraman›, “Bu dünya düflü-
nenler için bir komedi, duyanlar
için de bir trajedidir,” der. “Bunu
kim demiflti?” diye sorar zavall› Rus.
‹ngiliz omuz silkip, “Voltaire, Rous-
seau, Eichmann. Ne fark eder?” ya-
n›t›n› verir ve biraz fazla bir kompo-
zisyon konusuna benzeyen bu sö-
zün gerçekte Orford Kontu Horace
Walpole taraf›ndan söylendi¤ini bi-
len bizler de bu bilginin bize verdi-
¤i küçük üstünlü¤ün tad›n› ç›karma
f›rsat› buluruz (t›pk› sizin flu anda
bu yaz›da benim asl›nda kimden
bahsetmekte oldu¤umu bilmenin
57. Sokak ‹stasyonu’ da tad›n› ç›kar›yor olman›z gibi, ey iki-
Hain K'y› düflünürken. yüzlü okur!)
Frans›z yazar› Tony Cartano’nun
Chicago, 1974.
Blackbird roman›nda da yazar›m›z
Amerika’da görülür. Ama ben, biraz
gözetleme noktalar›ndan inen nö- zay›f birtak›m insanlar gidip geliyor farkl› olarak, onun Chicago’ya yer-
betçilerin çizmelerinin alt›nda de- ve fabrikay› and›ran tafl bir yap›n›n leflti¤ini düflünüyorum, çünkü –Os-
mir yolunun çak›l tafllar›n›n g›c›rda- upuzun bacas›ndan ince, beyaz bir wiecim kadar olmas›n– Chicago da
d›¤› ve bu nöbetçilerin birbirleriyle duman yükseliyordur. Yazar›m›z›n bir hayat›n son bulmas› için elverifl-
flakalaflt›klar›, bir sigara yakt›klar› ya akl›ndan buras›n›n bir ceza sömür- li bir yerdir. Tabii, ahalisi aras›nda
da raylara do¤ru ifledikleri duyulur; gesi oldu¤u geçer. Uzaktaki istasyon çok say›da Polonyal› ve Alman bu-
içeride ise bir iki kiflinin hafifçe a¤- binas›n›n duvar›ndaki levhada “Os- lunmas›n›n d›fl›nda, o tarihlerde her
lamas›ndan baflka ses yoktur. Sonra wiecim” yazmaktad›r... gün bir k›tan›n dört buca¤›ndan s›-
buharl› lokomotifin yürek burkucu Ama bunlar hep bir masal tabii: ¤›r trenlerinin geldi¤i ve bunlardan
›sl›¤›yla yeniden yola ç›karlar. böyle bir yazar olmad›¤›na göre, indirilen zavall› yarat›klar can verir
Son sabah tren son kez durup da böyle fleyler de hiçbir zaman olma- vermez taze kanlar›ndan bardak
uzun bir beklemeden sonra kap›lar m›flt›r. bardak içerek flifa bulmay› uman so-
aç›ld›¤›nda tarlalar›n ötesinde di- luk yüzlü hastalar›n (ne hastas› ol-
kenli ve elektrikli tellerden oluflan *** duklar› konusunda fikir yürütmeye-
çitler görülür. Bunlar›n ard›ndaki ce¤im) ak›n etti¤i bir mezbahalar
barakalar›n aras›nda pijama gibi, Ve ben onun sonunda buradan flehri olmas› nedeniyle Chicago’nun
çizgili hapishane giysileri içinde, kurtulup Amerika’ya göç etti¤ini Oswiecim’i yak›ndan and›rd›¤› da
bafllar› önlerine e¤ik, iskelet denli düflünüyorum. Bunu ilk kuran ben söylenebilir. (Bu benzetme baya¤›

NotosÖykü 43
bulunmas›n lütfen. “Olmufl olan her le¤inin üstünü kaplayan, solgun, an için son hecesi unutulursa onun
fleyin ve hâlâ olmakta olanlar›n yal- mavi rakamlardan oluflan dövme da temelinde ayn› h›çk›r›ks› “k” se-
n›z Tanr›’dan uzak olmamakla kal- gözükecektir. sinin oldu¤u görülecek olan “saksa-
may›p bizzat O’nun eseri” oldu¤u- ¤an” da ayn› kökten gelir). “Eee, ne
nu, yani, baflka bir deyiflle, bir “‹lahi *** var bunda?” dediyseniz, korkar›m
Komedi” oluflturdu¤unu, ileri süren hap› yuttu¤unuzun resmidir, çünkü
Hegel bile ayn› zamanda –ve hiç de Peki, Tony Cartano roman›na ne- kurnaz Monsieur Cartano, bilenler
çeliflkiye düflmeksizin– “Tarih ulus- den Blackbird ad›n› vermifltir? Sab›r- anlas›n diyerek, bunu hiç belirtmez,
lar›n mezbahas›d›r,” dememifl mi- l› olun, aç›klayaca¤›m. Roman›n bafl ama bu sözcü¤ün Çekçesi de “kav-
dir?) kiflisi Anton Blackbird, Hiroflima’ya ka”d›r. Kafka’n›n (b›çakla can al-
Ama benim düflündü¤üm böyle atom bombas› at›ld›¤› günden beri makta usta bir kasab›n o¤lu olan,
çarp›c› bir fley de¤il. Ben onun, bafl›- New York’un ünlü Bellevue hastane- ama Avustralya saksa¤anlar›na gad-
na gelenler için kendisine ödenen sinde yatmakta olan bir ak›l hastas›- darl›klar›ndan dolay› “kasap kuflu”
(bir tür sigorta tazminat› olarak gö- d›r. Ne var ki, Blackbird’ün gerçek dendi¤ini belki de bilmeyen) babas›
rülebilecek) parayla, denizden bin kimli¤i belirsizdir. Yafll› adam, belki bu ses benzerli¤inden yararlanarak
kilometreden fazla içeride dev bir gençli¤inde zalim bir kasap olan ba- bu kuflu flirketinin armas› olarak
taflra kasabas›ndan baflka bir fley ol- bas›na karfl› afl›r› bir nefret duymufl, seçmifl ve Edward Albee’nin “Who’s
mayan bu yerde, o zamanlar emlak ama sonra bu neredeyse felce u¤ra- afraid of the big bad wolf?” (Kim
fiyatlar›n›n o denli yüksek olmad›¤› t›c› duyguya ve arada s›rada yaflad›- korkar hain kurttan?) tekerlemesine
kuzeydeki banliyölerden birinde bir ¤› iktidars›zl›k anlar›na karfl›n, çeflit- gönderme yapan ünlü oyunu Who’s
ev sat›n ald›¤›n›, baz› formaliteler ta- li kad›nlarla iliflki kurmay› ve bo- Afraid of Virginia Woolf? (Kim Korkar
mamland›ktan sonra eyalet barosu- hem çevrelere girip ç›kmay› baflar- Virginia Woolf’tan?) da, Do¤u Avru-
na kabul edilip yeniden avukat ola- m›fl Avusturya Yahudisi Anton Hu- pa’da saksa¤anlar›n genelde u¤ursuz
rak çal›flmaya bafllad›¤›n›, Iowa ya ka; belki sanat›yla herkesi büyüleyip say›lmas›na dayanarak Çekçeye,
da Indiana kökenli birtak›m genç Cocteau, Breton ve Aragon’un dost- Kim Korkar Kafka’dan? ad›yla çev-
kad›nlarla, iki taraf için de fazla do- lu¤unu kazand›ktan sonra kariyeri- rilmifltir.
yurucu olmayan, birtak›m yar› ilifl- nin doru¤unda afl›r› sa¤c› bir iflada- Tabii bu Kafka’n›n kim oldu¤unu
kiler yaflad›¤›n›, Orta Bat›’n›n ucuz m› olan babas›n› öldürüp kay›plara bilmiyoruz. Herhalde olmam›fl bir
kartpostallar›n›n zevksiz renklerini kar›flm›fl Parisli piyanist Antoine yazar olacak de¤il. Descartes’›n “Dü-
ça¤r›flt›ran günbat›mlar›nda dolafl›r- Choucas; belki de, salt “Öteki” diye flünüyorum, o halde var›m” sözü üs-
ken art›k hiçbir yerin gerçek yurdu söz edilen, o da babas›yla anlaflama- tüne bir konferans›na gitti¤im bir
say›lamayaca¤›n› ve bir zamanlar ta- m›fl, karanl›k günlerde yaflam›fl ve felsefe profesörü niteliklerin her du-
sarlad›¤› yap›tlar›n› yazabilmesi için üstelik çektikleri de san›ld›¤› gibi rumda kendi bafllar›na varl›k kan›t›
çok geç oldu¤unu düflündü¤ünü; 1920’lerde veremden ölmesiyle so- olarak al›namayaca¤›n›, örne¤in Ho-
k›sacas›, gitgide eskidi¤imiz, yorul- na ermemifl, ünlü bir Çek romanc›- meros diye bir flairin gerçekten ol-
du¤umuz, elimizde ne varsa birer d›r. mufl oldu¤una inanmayanlara, “Ha-
birer yitirdi¤imiz ve sonunda da bir Bu üçlünün iç içe geçmifl hayatla- di can›m, o Yunanl›yd›; olmayan bi-
akflam ya da sabah ya da ö¤le sonra- r›ndan yararlanarak iki savafl aras› risi de Yunanl› olamayaca¤›na göre,
s› siyahlar içinde iki adam›n bizi gö- Avrupa’s›n›n gittikçe artan barbarl›- belli ki vard›,” denemeyece¤ini söy-
türdü¤ü bofl bir arsada yüre¤imize ¤›n› tüm dehfletiyle veren Cartano lemiflti. Ama bence bu mant›k yürü-
sokulup üç kez çevrilen bir b›çakla hiçbir noktada kendi ad› “Tony” ile tüflü tersine çevirip, yoklu¤un her
bir köpek gibi öldürüldü¤ümüz, “Anton” ve “Antoine” aras›ndaki durumda niteliksizlik kan›t› olarak
“günlük hayat” denen o flen, siz de- benzerli¤e de¤inmez, ama laf aras›n- al›nabilece¤ini ve, “Yunanl›yd›, o
yin “toplama kamp›”, ben diyeyim da, hiç de fazla üstüne basmadan, halde vard›,” denemese de, “Yoktur,
“mezbaha”da günlerini ve hayat›n› “Blackbird”ün “karakufl” demek ol- o halde ad› da Kafka filan olmam›fl-
tüketti¤ini düflünüyorum. Belki, du¤unu, oysa “Choucas” ve onunla t›r,” denebilece¤ini pekâlâ ileri süre-
aradan bunca y›l geçtikten sonra, ayn› kökten geldi¤i aç›k olan “Hu- biliriz. Her neyse, bu iflin do¤rusu
flimdi Chicago’ya gitsek, bir Yahudi ka”n›n akla kara tüylü baflka bir ku- ne olursa olsun, Albee’nin oyunu-
mezarl›¤›n›n, kendisi de göçmen flu getirdi¤ini söyler. nun bafll›¤›nda sorulan soruya son
olan bekçisi, “Avukat Bey mi? Ha, Gerçekten de “Choucas” Frans›z- perdede ne yan›t verildi¤i an›msana-
evet, orada,” diyerek onun yatt›¤› cada, küçükçe bir kargaya benzeyen cakt›r: “Ben, George, ben.” c
yeri gösterecek ve bunu yaparken bir tür saksa¤an›n ad›d›r (ve bana
yeninden ç›kan, derisi pörsümüfl bi- kal›rsa zaten yaln›z “Huka” de¤il, bir

44 NotosÖykü
Bir efsanenin perde arkas›
Kafka’n›n dostlu¤unu kazanmak zordu. Bunun önde gelen nedeni, bozuk
olan sa¤l›¤› yüzünden sorumluluklardan ve yükümlülüklerden kaçmas›yd›;
her an geri çekilebilmenin yolunu aç›k tutmak için mesafe b›rak›rd›.

Derleyen: ‹lknur Özdemir n›flt›¤› Pragl› Julie Wohryzek ile ni- 11 Haziran’da Prag’da Yahudi me-
flanland›. Ayn› y›l Ceza Sömürgesi zarl›¤›na gömüldü.

F
yay›mland›. 1920 y›l›nda tedavi için Ailesinin tek erkek çocu¤u olan
ranz Kafka 1883 y›l›n›n 3 gitti¤i Meran’da Milena Jesenská ile Franz Kafka o dönemde burjuva ai-
Temmuz’unda Prag’da, Yahudi mektuplaflmaya bafllad› (Milena’ya lelerde usul oldu¤u üzere aile içinde
bir ailenin ilk çocu¤u olarak Mektuplar) ve Julie ile olan niflan›n› ayr›cal›kl› bir konuma sahipti. K›z
do¤du. Befl kardefli daha dünyaya bozdu. Bu dönemde s›k s›k ve uzun kardefllerinden farkl› olarak Alman-
geldi ama erkek olan ikisi çocuk süreli tüberküloz tedavisi gördü. ca e¤itim veren bir okula gitti, üni-
yaflta öldü. Kafka Prag’daki Alman ‹yileflemeyince iflinden ayr›l›p versite e¤itimini ve mesle¤ini kendi-
Üniversitesi’nde hukuk e¤itimi al- emekli oldu. 1922 y›l›nda fiato üze- si seçti. Yine de toplumsal iliflkileri
d›ktan sonra çal›flma hayat›na at›ld›. rinde çal›flmaya bafllad›. 1923 y›l›n- ailesi taraf›ndan gözetim alt›ndayd›.
Bir yandan da ilk romanlar›n›n ça- da Kafka’n›n sa¤l›¤› iyice kötüledi. Otuz bir yafl›na geldi¤inde bile hâlâ
l›flmalar›na bafllam›flt›. En yak›n Balt›k Denizi k›y›s›na tedaviye gitti- ailesinin evinde oturan Kafka’n›n
dostu olan ve kendisinin ölümün- ¤inde Dora Diamant ile tan›flt› ve onlarla iliflkisi çeliflkili duygularla
den sonra –vasiyetine karfl› gelerek– birlikte Berlin Steglitz’de yaflamaya dolu ve gerilimliydi. Ailesi ona bir
kitaplar›n›n yay›mlanmas›n› sa¤la- bafllad›lar. O arada Küçük Bir Kad›n yandan, iyi durumda yaflad›¤›n› ve
yan Max Brod’la henüz on dokuz ve ‹nflaat adl› hikâyelerini yazd›. hayat›n gerçek sorunlar›n› hiç tan›-
yafl›ndayken tan›flt› ve ömür boyu 1924’te Prag’a döndü, daha sonra mad›¤›n› telkin ediyor, öte yandan
süren arkadafll›klar›n›n temeli at›ld›. Avusturya’da bir sanatoryuma yatt›, maddi ihtiyaçlar›n› karfl›lamaktan
Brod’la sonraki y›llarda pek çok yol- ama yazmaya ara vermedi. G›rtlak öte ihtiyaçlar›yla pek ilgilenmiyor-
culukta birlikte olacakt›. ‹lk edebi- tüberkülozu teflhisi konulmufltu. du. Bu nedenle Kafka, ömür boyu
yat çal›flmalar›na 1904 y›l›nda, Tafl- Yutkunamayan, konuflamayan Kaf- ailesine ve bütün aile çevresine
rada Dü¤ün Haz›rl›klar› ile bafllad›. ka’n›n yan›nda Dora Diamant ile borçlu kalma duygusu alt›nda ezil-
Düzyaz›lar› da ilk kez 1908’de, Robert Klopstock vard›. Franz Kafka di, ödeyemeyece¤i bir borç olarak
Hyperion dergisinde yay›mland›. Bu 1924 y›l›n›n 3 Haziran’›nda öldü ve görüyordu bunu. Pratik kararlar ko-
arada sigorta flirketlerinin hukuk nusunda inatç›l›¤›n› sürdürse de
bölümlerinde memur olarak çal›fl›- –babas› onu ne patron olmas› için
yordu. 1911’de sanatoryuma yatt›, Ailesi ona bir yandan, iyi ne de Julie Wohryzek’le olan niflan›-
yaflad›¤› sürece onu rahat b›rakma- n› bozmas› için ikna edebildi– ve ai-
yacak ve ölüme götürecek tüberkü- durumda yaflad›¤›n› ve lesinin uyar›lar›na genellikle serin-
loza yakalanm›flt›. Ayn› y›l baflyap›t- hayat›n gerçek sorunlar›- kanl›l›kla karfl›l›k verse de onlar›n
lar›ndan biri olan Dönüflüm’ü ta- olumsuz karar›yla karfl›laflma kor-
mamlad›. 1912’nin A¤ustosu’nda n› hiç tan›mad›¤›n› telkin kusundan ömür boyu kurtulamad›.
Felice Bauer’la tan›flt› ve 1914’te ni- ediyor, öte yandan maddi Kafka, son y›llar›na kadar bu an-
flanland›, ama tart›fl›p ayr›ld›lar. ‹lifl- laflmazl›¤› çözmeye çal›flt›. Ba¤›m-
kileri süresince ona pek çok mektup ihtiyaçlar›n› karfl›lamak-
s›zl›k iste¤i ve afl›r› güçlü otoriteye
yazd›: Felice’ye Mektuplar. Ayn› y›l tan öte ihtiyaçlar›yla pek karfl› manevi direnifl konusunu ya-
Dava üzerinde çal›flmaya bafllad›. p›tlar›n›n hemen hemen tamam›nda
Sonra da Ceza Sömürgesi’ni tamam- ilgilenmiyordu. Bu neden-
iflledi. Hüküm ve Dönüflüm, bir o¤u-
lad›. Bu arada Felice Bauer ile yeni- le Kafka, ömür boyu aile- lun kendi ana-babas› taraf›ndan
den yak›nlaflm›flt›. Dönüflüm 1915’te mahvedilifli üzerinedir. Kafka’n›n ai-
yay›mland›. Felice Bauer’den kesin
sine borçlu kalma duygu-
lesinden uzakta yaflayarak ba¤›ms›z-
olarak ayr›ld›ktan sonra 1919’da ta- su alt›nda ezildi. l›¤›n› kazanma denemeleri Birinci

NotosÖykü 45
Dünya Savafl›’n›n koflullar› yüzün- Kafka’n›n ahlaki ac›mas›z- müfltür (örne¤in Weimar’da Marga-
den yar›m kald›. Ailesiyle aras›ndaki rethe Kirchner ile). Sürekli tehdit al-
dayan›lmaz gerilimleri kapsaml›, in- l›¤› onun ucu aç›k, belirsiz t›nda olan ve hep yeniden savulma-
safs›z ama uzlaflt›r›c› yap›t› Babaya ya da ahlaka ayk›r› iliflkile- s› gereken kimli¤inin rahats›z olma-
Mektup’la çözmeye çal›flmas› ise ba- mas› için d›flar›dan gelen güçlü dür-
flar›s›zl›kla sonuçland›. re girmesini engelliyordu. tülere ve her türlü maceraya uzak
K›z kardefli Ottla ile Zürau’da bir Ayr›ca özellikle de erotik durma e¤ilimindeydi. Kafka evlili¤i
süre yaflamas›, sanatoryumlarda ge- en üst düzeyde toplumsal bir eylem
çirdi¤i uzun süreler ve sonunda Ber- iliflkiler yüzünden edebiyat ve kendisinin hayat›n› sürdürme be-
lin’e tafl›nmas›, ailesiyle aras›ndaki alan›ndaki yarat›c›l›¤›n›n cerisinin belirleyici s›nav› olarak
gerilimi bir nebze azaltm›flt›. Kafka, gördü¤ünden evlili¤i idealize etmifl-
hayat›n›n son haftalar›na kadar ana- azalmas›ndan korkuyordu. ti. Kafka’n›n dallan›p budaklanan
babas›yla aras›na belli bir mesafe ahlaki ac›mas›zl›¤› onun ucu aç›k,
koymaya ve kararlar›n› etkilemeleri- oralarda Klopstock d›fl›nda uygun belirsiz ya da ahlaka ayk›r› iliflkilere
ne izin vermemeye dikkat etmifltir. arkadafl edinememiflti. girmesini engelliyordu. Ayr›ca top-
Kafka’n›n hayat› boyunca küçük Kafka çocuklu¤unda bile ruhsal lumsal ve özellikle de erotik iliflkiler
ama de¤iflmeyen bir arkadafl çevresi aç›dan dikkat çekecek derecede so- yüzünden edebiyat alan›ndaki yara-
oldu, bu arkadafllar›n ço¤u Prag’da yutlanm›fl ve yaln›z olmufl olmal›. t›c›l›¤›n›n azalmas›ndan korkuyor-
yafl›yordu. Yirmi yafl›ndaki Kafka, Ama toplumsal aç›dan soyutlanm›fl du.
Max Brod ve Felix Weltsch ile, he- de¤ildi, Prag’da pek çok tan›d›¤› Bu çeliflkilerin sonucunda Kafka,
men arkas›ndan da Oskar Baum ile vard›. Eski lise ve üniversite arka- birine ba¤lanma arzusuyla ba¤lan-
tan›flt›. Baum’un evinde toplanan bu dafllar›, toplant›larda tan›flt›¤› kifli- ma korkusu aras›nda kald› ve gide-
arkadafllar yazd›klar›n› birbirlerine ler, ifl arkadafllar›, ailesinin iflyerinde cek yol bulamad›. Kararlar›nda hep
okuyordu. Kafka’n›n en yo¤un ilifl- çal›flanlar, kafelerde dostluk kurdu- tereddütler yaflad› –ki Felice Bauer
kilerinin merkezi olan bu toplant›lar ¤u edebiyat çevresinden kifliler ve ile iki kez niflanland›, iki kez ayr›ld›;
onun ölümüne kadar sürmüfltür. Max Brod’un tan›flt›rd›¤› pek çok Si- ayr›ca birlikte yaflama ile mesafe
Özellikle Max Brod, kiflilikleri ve yonist kifli. Bu arkadafllar›n›n ço¤u koyma aras›nda geçici uzlaflmalarla
anlay›fllar› birbirinden epeyce farkl› Prag’›n Almanca konuflulan kesi- yetinmek istemiyordu, ki Milena Je-
olsa da Kafka’n›n hayat boyu dost minde bulundu¤undan onlarla sü- senská ile iliflkisi bu yüzden yürü-
oldu¤u biriydi, Brod Kafka’y› hem rekli karfl›lafl›yordu. Belki de Kafka memifltir.
psikolojik olarak desteklemifl hem do¤du¤u kenti bu yüzden dar ve Bir baflka olumsuz koflul da Kaf-
de edebi çal›flmalar›nda motive et- bo¤ucu buluyor, Berlin ve Paris gibi ka’n›n arkadafl çevresinde bir tek
meye çal›flm›flt›r. yabanc› metropollerde tan›nmamay› mutlu evlili¤in bile bulunmamas›y-
Kafka’n›n dostlu¤unu kazanmak özgürlük olarak görüyordu. d›, kimseyi örnek alam›yordu. Üste-
zordu. Bunun önde gelen nedeni, Kafka’n›n kad›nlarla olan zor, za- lik döneminin erkeklerle kad›nlar
bozuk olan sa¤l›¤› yüzünden so- man zaman da ac›l› iliflkilerini elefl- aras›nda uygulad›¤› kat› rol da¤›l›-
rumluluklardan ve yükümlülükler- tiren çok olmufltur. Ancak sevgilile- m›ndan dolay› karfl› cinse karfl› his-
den kaçmas›yd›; her an geri çekile- ri hakk›nda fazla bilgi olmad›¤›ndan setti¤i tutukluluktan kolay kolay
bilmenin yolunu aç›k tutmak için (ve hâlâ da bilinemedi¤inden) hep kurtulam›yordu. Ancak hayat›n›n
herkesle aras›nda mesafe b›rak›rd›. Kafka’n›n nörotik, çileci, hatta ma- son aylar›nda Dora Diamant’›n do-
Kafka’n›n koydu¤u bu kurallara zoflist yanlar› öne ç›kar›fl, bu iliflkile- ¤al, cilveden uzak, daha ziyade kar-
uyulmazsa arkadafll›¤a son bile veri- rin yürümemesinden hep Kafka so- deflçe tutumu daha önce tan›mad›¤›
lirdi. Kafka’n›n son y›llar›nda edin- rumlu tutulmufltur. Ergenli¤inin so- bir rahatl›k sa¤lad› Kafka’ya.
di¤i tek yeni arkadafl olan Robert nuna kadar Kafka’n›n cinsel yaflam› Kafka’n›n yaflam› ve eserleri ne
Klopstock’un da ihtiyatl› ve olabildi- dönemin al›flkanl›klar›na uygundu: kadar iyi araflt›r›lm›fl olursa olsun,
¤ince talepkâr olmayan bir arkadafl- yirmi yafl›nda ilk cinsel deneyimler, yazar, günümüze kadar efsanelerle
l›¤› ö¤renmesi gerekti. geçici iliflkiler, fahiflelerle birlikte ol- ve anekdotlarla çevrilmifl bir ünlü
Yolculuk etmeyi olanaks›z k›lan malar. Ancak sonra, fliddetli heye- olarak kalm›flt›r. Kafkaesk kavram›-
savafl, Kafka’n›n toplumsal iliflkileri- canlar yaflam›flt›r. Manevi aç›dan so- n›n Kafka’n›n eserlerine oldu¤u ka-
ni de Prag’dakilerle s›n›rlad›; öte yutlan›fl›n› bir kad›nla gerçek ya da dar kendi k›sa ve ac›l› yaflam›na da
yandan Kafka’y› uzak, ulaflmas› zor hayali bir birleflme yoluyla sona er- uygun düfltü¤ünü söylemek pek
yerlerde aylar süren tedavi dönem- dirmek arzusu onu sars›c› ve sonu yanl›fl olmayacakt›r. c
lerine zorlayan tüberküloz da vard›, gelmeyecek aflk iliflkilerine götür-

46 NotosÖykü
Kafka’y› niçin okumal›?
Kafka için edebiyat; hayat›n›n en önemli temelidir, daha iyi aç›klamak
gerekirse, onun için gerekli ve mümkün olan tek eylem yazmakt›r.
Yazmaktan daha coflkuyla ba¤land›¤›, kendini adad›¤›, ona baflar› gibi
görünen öbür fleyse, yüzme bilmedi¤i bir yaflta, havuzun kenar›nda
babas›yla bira içti¤i gündü.

Pierre Dumayet ranl›k uyand›rm›flt›r. Günlükler bun- mek için büyük istek duyar. Hem
lardan biridir. Bazen çok küçük evlenerek kendine bir ba¤ yaratmak

S
an›r›m benim inand›¤›m tek ayr›nt›lara dikkatimizi çeker, sözge- ister, hem de kendine güvenemez
yazar Kafka’d›r. Onun yazd›¤› limi Yiddifl tiyatrosunun müdürü ama yo¤un iste¤i ona yard›m eder
bir cümleyi hayal kurmak için Bayan Tschissik’in bir fley söylemek ve kendine ne kadar güvenmese de,
okumam. Cümleleri beni ona inan- istedi¤inde yüzünde bir anda parla- ad›m atar. Bu tutumundaki en belir-
d›r›r. Kafka’y›, ona inand›¤›m için yan ayd›nl›k bak›fl gibi. Bir insan›n gin özellik, gerçekli¤i bir özgürlük
severim. Duygusal bir tutumdur bu, dudaklar› ve gözlerinin ucunda olu- biçimi olarak benimsemesi ve insan-
aç›klanamaz. Onun yazd›klar›ndan flan gerçek ifadeyi Kafka’n›n anlatt›- lar›n, geleneklerin uyumu karfl›s›n-
kuflkuya düflmem. Bana gökyüzü- ¤› gibi kim anlatabilir? Kimse anla- da, öbür yap›tlar›nda da gördü¤ü-
nün mavi de¤il, k›rm›z›, yeflil ya da tamaz. müz gençlik belirtisini, gücünü ve
siyah oldu¤unu söylese, inan›r›m. direncini görkemli bir üslupla orta-
Söylediklerini yutar, çi¤ner, sindirir Evlilik ya dökebilmesidir. Sözgelimi Feli-
ve inanc›m haline getiririm. Gençli- ce’le geçirdi¤i kötü bir günün akfla-
¤imden beri Kafka benim için böyle Kafka’n›n hayat›yla ilgili soru sor- m›nda, çevresindeki herkes onun
bir yazar olmufltur. Bana bunlar› mak büyük risktir, çünkü hayat›n- evlenmeyece¤ini düflünmekte ve
hissettiren yaln›zca iki kifli vard›r daki gerçekleri bilmek zordur. Her onun evlilik fikrine gülüp geçmek-
hayatta: Michaux ve Kafka. Michaux zaman hayat›yla ilgili konuflmas›na tedir. Kafka o gece odas›na gitti ve,
da beni kendine inand›r›r ama Kaf- ra¤men, hayat›n› gerçekten yaln›zca “Hiçbir fley de¤iflemez,” yazd›. ‹s-
ka’ya olan inanc›m daha sa¤lamd›r. yaz›lar› arac›l›¤›yla ö¤renebiliriz. yankâr bir yan› vard›. E¤er biri on-
Onda tek bir yans›ma bile buluna- Günlükler adl› yap›t›nda Max Brod’la dan bir fley yapmas›n› istiyorsa, yap-
maz. Bir insan Kafka olmak için bü- yapt›¤› yaz›flmalar sayesinde Feli- mazd›. Bu uzlaflmaz özgürlü¤ünün
yük bir istek duyabilir; ama Kafka’y› ce’le olan geçmifli hakk›nda fikir alt›nda bizi derinden etkileyen bir
edebiyata iten yaln›zca inanç de¤il- edinebiliriz. Bu hikâyenin bafllang›c› fley vard›r. Bizim içimizde de biraz
dir. Varolufl ve varoluflla ilgili soru- çok ilginçtir. O geceyi anlatmak için isyankârl›k vard›r. Bunu çok uzun
lar da onu edebiyat›n içine çeker. Bu yazd›¤› ilk sat›rlarda Brod’da yenen zaman önce Flaubert ö¤retmiflti. Bi-
sorular aras›nda inanç ve dinle ilgili bir yemekte Felice’le ilk tan›flmas›n› raz araflt›rd›¤›m›zda Flaubert ve Kaf-
olanlar yok mu? Elbette var, ama anlat›r: Odaya girer girmez Felice’in ka’n›n arkadafl oldu¤unu ö¤reniriz.
hangileri oldu¤unu söyleyemem. masada oturdu¤unu fark eder ve ilk
Kafka insanlar›n kendilerinden önce bak›flta onu hizmetçi san›r ama bir Kehanetler
var olan ve aç›kl›k getiremedikleri hizmetçinin davetliler salona girer-
birçok soruya dikkat çekmifl ve bu ken masada oturmas› pek görülür Kafka’n›n birçok metni gelece¤e
sorular› ayd›nl›¤a ç›karm›flt›r. Kan›t- fley de¤ildir. Kafka, bir hizmetçinin gönderme yapar. Onun bu özelli¤i-
lamak zor ama bu konuyla ilgili bir davetliler masas›nda oturmas›n› ka- ni fark etmek için yap›tlar›n› daha
izlenimim var: Hepimiz yüzy›llard›r ba bulur ama fazla önemsemez. iyi incelemek gerekir. Yazd›¤› baz›
ayn› fleyleri görüyoruz ama bunlar› Gözlemleri onu beklenmedik bir so- metinlerde Gulag ve Sovyet bürok-
bize ilk kez Kafka fark ettirmifltir. nuca götürür: O gece Felice’le ni- rasisi hakk›nda baz› mesajlar ver-
Sözgelimi, romanlar› bizde ya bü- flanlanmaya karar verir. “Niflanlan- mifltir. fiato’da ve Dava’da geçen
yük bir korku ya da büyük bir hay- mak.” Bu ne demektir? Kafka evlen- olaylar 20. yüzy›lda yaflananlara

NotosÖykü 47
koflut olabilir. E¤er bu düflünceyle n›n› asla göremedim. Tüm metinle- Belki de Kafka bunu farkl› bir bi-
yola ç›kar ve Kafka’n›n her yap›t›n›n rinin içinde mizah olmas›na ra¤men çimde okuyordu. Kafka bu hikâyeyi
gelece¤e gönderme yapt›¤›n› düflü- asla gülemedim. Günlükler’de Dönü- babas›n› bir parazit gibi görme ya-
nürsek, Dönüflüm’ün vermek istedi¤i flüm’ü arkadafl› Max Brod’a okudu- n›lg›s› içinde yazm›flt›r. Hiç kuflku
mesaj nedir? Belki de genetik bir de- ¤unu ve arkadafl›n›n çok güldü¤ünü yok ki, bunu bilsek bile Kafka’y› an-
han›n keflfi ya da genetik alan›nda anlat›r. Bu romanda komik bir fley- lamak için baz› konularda yetersiz
yap›lan yeni keflifler olabilir mi? An- ler oldu¤una inand›m ama neye gül- kal›yoruz. 1890 ve 1925 y›llar› ara-
latt›¤› olaylar ve bu olaylarda yer düklerini asla anlamad›m. Dönü- s›nda Viyana’da neler olup bitti¤ini
alan kifliler, y›llar sonra da geçerli flüm’deki olaylarda s›k›nt›l› bir mi- de bilmek, öbür yandan Prag’da
olacakt›r. Kafka’n›n geçmiflte yaz- zah m› gizliydi? Beni neden güldür- aç›kça neler oldu¤unu görmek gere-
d›klar› günümüzde de¤erlendirildi- müyordu? O zamanlar Kafka ve kiyor. Belki de Kafka’da gülünç bir
¤inde derin anlamlar içerir. Brod için gülmek do¤al bir fleydi fley bulamamam›n nedeni budur.
ama günümüzde bir kitaba gülmek
Ne zaman gülmeli? bizi kayg›land›r›r. Bu durumda bize Ac›ya e¤ilim
bu roman› bulmaca gibi sayfa sayfa
Kafka’y›, yap›tlar›nda öne ç›kan çözmek düflüyor. Dönüflüm’de tam Kafka’n›n metinlerinde “ben” bir-
ö¤eleri yeniden keflfetmeye çal›flarak olarak nerede gülmeliyiz? Bu bir gi- çok fleyin yerini tutabilir. “Ben” söz-
okudum. Nas›l olursa olsun, Kaf- zem. Bilmeceyi zaman bak›m›ndan cü¤ü Kafka’n›n can›n› çok s›kar ama
ka’y› anlatmak ve anlamak her za- ve okumaya bafllamadan ele almal›- ayn› zamanda Kara Kapl› Defter’de
man kesin olmayan sonuçlara ba¤la- y›z: O dönemde okuyucu olmakla ona efllik eder. Bu kitapta Kafka
n›r. Ona inan›r›z ama onu tam ola- bu dönemde okuyucu olmak aras›n- “ben” imgelemine kötü davran›r.
rak anlad›¤›m›zdan asla emin ola- da büyük farklar var. Biz Dönüflüm’ü Onu yaz k›fl her gün ç›r›lç›plak eg-
may›z. Örne¤in ben onun esprili ya- gerçek bir hikâye gibi okuyoruz. zersiz yapmaya, sonra da buzlu suda
y›kanmaya zorlar. Evdeki ayna
“ben”e; daha önce bu kadar zay›f ve
ince birini görmedi¤ini söyler. Bu
kifli her zaman mutlu olmak ister
ama sanatoryumlarda geçirdi¤i ac›
dolu hayat› yüzünden kendinden
uzaklaflamam›flt›r ve bu yüzden hep
mutsuzdur. Onun varoluflu Kaf-
ka’n›n bizi hat›rlamaya zorlad›¤› bir
varolufltur. Yaz›flmalar›nda varl›-
¤›n›n karfl›s›nda öfkesini görürüz.
Daha çok doktorlar›n kulland›¤›,
çok sevdi¤im bir cümle vard›r: “Ne-
reniz a¤r›yor?” Kafka gibi bir yetene-
¤in karfl›s›nda onun hayranl›k yara-
tan yan›n› anlamak için bizim de bu
soruyu sormam›z gerekir. Kafka’n›n
yetene¤inin tek bir aç›klamas› var-
d›r: Derin ac›s›. Aç›kça çözülemeyen
baflka bir özelli¤iyse: Ac› çeken Kaf-
ka ve kendiyle uzlaflmaya çal›flan,
bu yaz›n›n öznesi olan Kafka’d›r. Bu
ac›y› mektuplaflmalar›nda de¤il
yaln›zca yap›tlar›nda görebiliriz.
Dava yaln›zca bu ac›n›n içinde ge-
K›z kardefli çer. Ac›, karla kapl› kayak pisti gibi-
Ottla ile, 1914. dir. Kendinizi düflmekten al›koya-
Ottla da Auschwitz mayaca¤›n›z bembeyaz ve kaygan
toplama kamp›nda bir e¤im vard›r ayaklar›n›z›n alt›n-
yaflam›n› yitirdi. da. Ac›ya e¤ilim buradan do¤ar. Da-
va’da tüm raporlar ac› doludur ve Kafka beni neden etkiler? Nas›l ifade edebilirim bil-
ac› çeken insanlar›n birbirleriyle
hiçbir iliflkisi yoktur. miyorum ama onun ac›s› gerçektir. fiato’da olup bi-
Çile ve çarm›ha gerilmifl Kafka
tenler, gerçek hayatta olan olaylar gibidir. fiato’da
duyduklar›n›z her zaman duyabilece¤iniz fleyler de-
Kafka, ermifl diyebilece¤im tek ya-
zard›r. Bu, baflka yazarlarda bulun- ¤ildir. Duymad›klar›n›zsa önemli ve ilgilendi¤iniz
mayan bir özelliktir. Kimi büyük ya-
konuflmalard›r. Sonuç olarak eserde tan›flt›¤›n›z her-
zarlarda bile bulunmaz. Sözgelimi
Proust bir ermifl de¤ildir. Kafka kes absürddür. Kafka bizi aldatmaya çal›flmaz.
farkl›d›r. Ona çok sayg› duyuyorum
ve e¤er onun karfl›s›nda olsayd›m
çok utan›rd›m. Oysaki Flaubert ile selamlamayla yans›t›r. Yüksek sos- dur? Kafka’n›n yap›tlar›nda gizem
karfl› karfl›ya gelmek isterim ve ko- yetede bulunan ve ‹ngiliz hüküm- bar›nd›rmayan tek bir cümle yok-
nuflurken çok heyecanlan›r›m. Ama darl›¤›na kalpten ba¤l› olan Dük tur. Bu rahats›z edicidir ama benim
Kafka... ona tek bir soru sorma cü- Guermantes ise, kalabal›¤›n içinde Kafka’da sevdi¤im bir özelliktir.
retini gösteremem. Basit varl›¤›m- roman›n anlat›c›s›n›n fark›na var›r Yazmak saydaml›¤› de¤ifltirebilmek-
dan dolay› ac›s›n›n artaca¤›ndan ve sanki minnettarl›¤›n› göstermek tir: Küçük bir soruyu keflfetmek ve
korkar›m. Asl›nda ben her zaman ve onu gördü¤üne çok memnun ol- onu bir klifle haline getirmektir. Kaf-
onun ac›s›n› azaltmak isterim ama du¤unu kan›tlamak için arkadafl ka “iki y›lan gibi” der. Biz de anlam-
ac› çeken yan› her zaman ona aittir canl›s› tav›rlar sergiler. Bunun karfl›- s›z ama aç›k olmayan bir fley için
ve hayatta kalabilmesi için gerekli- s›nda anlat›c›; Dük’ün davetkâr jest- “iki damla su gibi” demeliyiz, çünkü
dir. Bu ac› bir hayal ürünü de¤ildir. lerini görür ve onu, tüm varl›¤›n› or- kimse hayat› boyunca bir damla su-
Okur, Kafka’n›n kendi ac›s› yüzün- taya koyan bir merhabayla selamlar. yun neye benzedi¤ini görmeyi
den düfltü¤ü tuza¤a düflmez, ben de Proust bu hikâyeyi Kafka’n›n önemsememifltir. Kafka için edebi-
okurun bu tuza¤a düfltü¤üne inan- yap›tlar›n› yazd›¤› ça¤da anlat›r ve yat; hayat›n›n en önemli temelidir,
mam. Kafka’n›n çilekefl olmak için ben ikisinin de ayn› fleylerden söz e- daha iyi aç›klamak gerekirse, onun
düfltü¤ü tuza¤a hiçbir okur düfle- dip etmediklerini kendi kendime için gerekli ve mümkün olan tek ey-
mez. O gerçek bir çilekefltir ve sorar›m. Kafka’n›n fiato’sundaki ka- lem yazmakt›r. Yazmaktan, daha
‹sa’n›n çarm›ha gerilmifl imgesinde rakterlerle, Guermantes’ler ve Cam- coflkuyla ba¤land›¤›, kendini adad›-
çekti¤i gibi ac› çeker. Ama gerçek çi- bremer’ler aras›ndaki iliflkileri karfl›- ¤›, ona baflar› gibi görünen baflka
lekefl kimdir? Aç›k bir yaraya sahip laflt›r›rsak, duygulardan farkl› geli- fleyse, yüzme bilmedi¤i bir yaflta,
olan insan. Elbette ona her yan›yla flen bu kibarl›¤›n sorgulamalar›nda havuzun kenar›nda babas›yla bira
çilekefl demiyorum ama Kafka’n›n ayn› benzerlikleri buluruz. Her za- içti¤i gündü. Belki de edebiyat› Kaf-
çilekefl yan› göz ard› edilemez. Biraz man yan›lan biri vard›r ve biz onun ka’n›n içinde büyüten bu hassasl›k-
babas›, biraz hayat›, biraz da kendi kim oldu¤unu asla bilemeyiz. t›. Kafka’da yazmak için eflsiz zen-
yüzünden çarm›ha gerilmifl bir çile- ginlikler vard›. Baz› metinleri hiçbir
kefl gibidir o. Belki de ‹sa gibi Kato- ‹ki y›lan düzeltme olmadan bir gecede, baz›-
lik olsayd› daha düzenli bir hayat› lar›n› da birkaç günde yazm›flt›r.
oldurdu ama yine de bu durum ona Kafka’n›n fiato adl› roman›ndaki Uzun süreli ve çok flikâyet etti¤i yaz-
yard›mc› olmazd›. bir cümleyi düflünüyorum. K. iki ma s›k›nt›lar› yaflam›flt›r: Birçok ke-
asistan›n› da ilk kez görür. Onlar›n re masada saatlerce oturmas›na ra¤-
Proust ve Kafka asistan› oldu¤unu nas›l anlar? Bunu men, hiçbir fley yazamam›flt›r.
bilemeyiz. Kafka de¤il baflka biri, bu
Kafka, Guermantes’deki kibarl›k K. karakteri olabilir, onlar›n asistan Yaz›flmalar
ve incelik üstüne sordu¤u sorular›n oldu¤una karar verir. fiato’daki in-
ayr›nt›lar›yla beni çok düflündürür. sanlar gibi giyinmiflleridir. K. onla- Kafka’n›n yaflad›¤› y›llarda yazar-
Proust’un önemli bir yap›t› olan r›n d›fl görünümünü, hoflnutsuzluk- lar aras›nda yap›lan yaz›flmalar ge-
Aray›fl’›n anlat›c›s› Sodome bu ki- lar›n›, ayn› zamanda da içtenlikleri- nellikle gerçeküstü de¤erleri fazla
barl›¤›n gerçek anlam›n›, yaln›zca ni görerek, “Siz iki y›lana benziyor- tafl›r ama Kafka’n›n yaz›flmalar› fark-
sevdi¤imiz de¤il, bildi¤imiz ve ken- sunuz,” der. Bu nas›l bir benzerlik- l›d›r. Onun mektuplar› gerçektir.
dimize yak›n buldu¤umuz s›cak bir tir? Her ikisi de y›lana m› benziyor- Rüya ya da gerçeküstü temalar› içer-

NotosÖykü 49
mez. Örne¤in Milena’ya yaz›lan de, söylemedi¤i ve belirsiz bir sürü
mektuplarda, Milena gerçeklik üze- fley vard›r. Mektuplar›n›n okunma- ‹letiflimden tiksinmek
rine sorulmufl sorularla yak›ndan il- s›n› istemez. Mektuplarda ve Gün-
gilenir. Kafka için mektuplar tart›fl- lükler’de kendinden baflkalar›ndan Kafka beni neden etkiler? Nas›l
ma yeri de¤ildir, halka aç›k de¤ildir söz etti¤i kadar farkl› söz eder. Her anlatabilirim bilmiyorum ama onun
ve özeldir. Mektuplardaki edebi ya- fleyden, hatta tüm hayattan hoflnut- ac›s› gerçektir. fiato’da olup bitenler,
z›larla ilgilenmez, çünkü mektuplar suzdur. Ama bu u¤ursuzlu¤un ar- gerçek hayattaki olaylar gibidir. fia-
onun için çok daha ciddi temalar d›nda herkes gibi bir yan› vard›r: O, to’da duyduklar›n›z her zaman du-
içerir. Mektuplaflman›n büyüsün- insanlar› umutsuzca kendine inan- yabilece¤iniz fleyler de¤ildir. Duy-
den söz ederken bile bunu kimseyi d›rmak ister ve bu yüzden yazar. mad›klar›n›zsa, önemli ve ilgilendi-
yan›ltmadan yapar: Mektup yazmak Kafka yazmay› ve inan›lmay› seç- ¤iniz konuflmalard›r. Sonuç olarak
büyü yapmak gibidir. Biriyle yaz›fl- mifltir. Mektuplaflmalar›nda kendi- metinde tan›flt›¤›n›z herkes absürd-
mak da do¤aüstü bir fley. Felice’e ne inan›lmas›n› diler. Bazen tüm gü- dür. Kafka bizi aldatmaya çal›flmaz.
yaz›lan mektuplar var olan büyünün nünü Felice’e yazmakla geçirir. Böy- Bizi aldatan fiato’daki iletiflimdir.
kullan›lmas›d›r. Bu yaz›flmadaki bü- le bir durumda Kafka kendi kendine Haks›z bile olsa ona inan›r›z. Bu ile-
yü bir eser yazmayla eflit midir? yard›m eder. Bunun sürekli olmas› tiflim Tanr› gibidir: Asla görülme-
Mektuplar› da, yazd›¤› metinler gibi için üretmeyi ve yaratmay› b›rakma- yen, orada olmayan ve sessiz. E¤er
ayn› ruha sahip midir? Bu soruyu mas› gerekir. Bu durumda biz flunu varsa, bu zaten bilinir. Sözgelimi biz
yan›tlamak için yeterli kan›t bula- sorar›z: kurmaca ya da gerçek ede- daha az ac› çekmek için karfl›daki
mad›m. Günlükler’de yapt›¤› aç›kla- biyat sürekli midir? Ya da Kafka için kifliye her fleyi anlat›r›z. Ama bir ola-
mada, yazsa da yazamasa da, yaz›- durdu¤u bir yer var m›d›r? Kafka bir y›n ya da ac›n›n daha iyiye gitmesi
n›n onun için tafl›d›¤› anlamdan as- gün yazmaktan vazgeçebilir mi? için biriyle konuflma ve bunu pay-
la uzaklaflmad›¤›n› söyler. Benim Günlükler’de bunu gözlemleyeme- laflma fikri bana çok tiksindirici ge-
görüflüm; Kafka’n›n kurmaca ede- yiz, çünkü her fley birbirinden ko- liyor. Kafka’n›n da benim gibi dü-
biyat›n›n her zaman tek kiflilik bir puk anlat›l›r. Kafka bazen günlü¤ü- flündü¤ünü söyleyebilirim. Hiçbir
mektuplaflma oldu¤undan yanad›r. ne hiçbir fley yazmaz. Ama Günlük- fley planl› de¤ildir, bizi inand›rmak
Bu yaz›flmalar yaz›l›p gönderilen ler Kafka’n›n öbür kitaplar›na ben- istedikleri, yalanlar›m›z›n tam tersi-
mektuplar gibi de¤il, Kafka’n›n asla zemez, çünkü bu kitapta harflerden dir: Bunu söyleyebilmek, Kafka
tan›flmad›¤› ama hayalini kurdu¤u, ve sözcüklerden önce olaylar› öne dünyam›za teselli için gönderilen
gerçekleflmemifl yaz›flmalard›r. Belki ç›kar›r. Öbür yandan mektuplar bir peygamberdir, demekten baflka
de okuyucular›n› yaz›flt›¤› insanlar Kafka için yükselmeyi temsil eder. bir fley de¤ildir, çünkü o bizim ba-
olarak görür? Onun hayat›ndaki en Max Brod ve Milena’n›n yazd›¤› sitli¤imizi ve yal›nl›¤›m›z› ortaya ç›-
zor fley, karfl›s›nda gerçekten bir in- mektuplar anekdotlardan ibarettir. karm›flt›r. Bizi içimize döndüren,
san oldu¤unu bilmek ve ona yaz- Oysaki öbür mektuplarda anek- kendimizle bafl bafla b›rakan her
makt›r. Düflüncelerini bu insana aç- dot ve olay bulamay›z. Çünkü olay- duyguyu yazm›flt›r. Bu yüzden Fre-
mak ve anlatmak olanaks›zd›r. fia- lar onu ilgilendirmez. Onu ilgilendi- ud’a yak›nd›r. Herkes birbirini tesel-
to’da Kafka ve K.’n›n iliflkisini anla- ren sorular flunlard›r: Gönderdi¤i li etmek istiyormufl gibi görünür.
mak için flu soruyu sormak gerekir: son mektup yerine ulaflt› m›? Mek- Kendi zay›fl›¤›m›z›n öznesi olmaya
K., Kafka’n›n mektuplaflt›¤› bir kifli tubun yan›t› ne zaman gelecek? Bu mahkûmuzdur. ‹flte ben Kafka’y›
midir? Yan›t› ise: Asl›nda K. ona as- mektubu okuyan kifli ne hissetti? okurken kendimi bu gerçekli¤in
la cevap yazmaz ya da Kafka K.’n›n Mektuplar›n ne kadar zamanda içinde görebilirim ve bir gün bu ger-
mektuplar›n› asla saklamaz… ulaflt›¤›n›n kesin zaman›n› bilmeyiz. çeklikle karfl›lafl›rsam haz›rl›kl› ol-
Bekleme süresi tak›nt›l›, zor ve yo- may› ö¤renirim. Kafka insanlar›n
Israr rucudur. Yazmaya benzer. Yaz›flt›¤› gerçek yüzünü nas›l görebilece¤ini
insanla iliflkisini gözden geçirir, keflfetmifltir. Belki görüfl aç›s› endifle
Bir mektubun samimi olup olma- uzaklarda bir yerde onu bekleyen vericidir ama endifleli olmas›n›n ke-
d›¤›n› hemen anlar›z. Öbür yandan birinin var oldu¤una inan›r. Bu, sinlikle geçerli nedenleri vard›r. c
gerçek ama samimi olmayan bir Kafka için garda s›ra beklemek gibi-
mektubu tan›mlamak daha zordur. dir. S›radakileri bekleyen tek bir in- Frans›zcadan çeviren Hatice Utkan
Kafka ayn› anda hem samimi oldu- san vard›r. Ve trenler geçer ama pek
¤unu hem de olmad›¤›n› söyledi¤in- seyrek dururlar.

50 NotosÖykü
Anoreksik bir aseksüel
Kafka’n›n romanlar›ndaki ilkel etcil arketipi, erkeklikli¤i baflka bedenler
üzerinde denetim kurmak üzerinden infla eden babadan ve onun
yasas›ndan gelmektedir. Babaya ait her alan› reddeder.

Hande Ö¤üt yazar Günlükler’de. kanunlar›n difllileri aras›nda ezilmifl,


Önce organs›z bir beden, ard›n- parçalanm›fl, organlar› kopmufl iflçi-
dan bedensiz bir ruh olmay› murat lerdir dairede gördü¤ü; evindeyse

H
elene Cixous, Prag’a gidifl etmifltir Kafka; bir domuz kasab› sa- etleri diflleriyle ay›ran, her fleyi ö¤ü-
amac›n›n, Kafka’n›n mezar›- t›r›n›n bedenini mekanik bir düzen- terek d›flk›ya çeviren Gargantua su-
n› görmek oldu¤unu yazar le do¤ray›p, jilet inceli¤inde uçuflan retindeki babas›yla “bir sürek av›n-
“fiatoya Sald›r›lar” bafll›kl› yaz›s›nda.
dilimlere ay›rd›¤› hayalini yaz›ya ge- da, av hayvanlar›n› avc›lar›n önüne
Mutlak olarak bakmak istedi¤i bir çirerek... 1920 Eylül’ünde Milena’ya süren” çoban rolündeki annesidir
an›t tafltan ötesi; onun “eli, izi, aya-
yazd›¤› bir mektupta, ba¤l› haldeki kaçamad›¤›... ‹flyeri de evi de bede-
kizi, do¤al ve ç›plak etli yüzü yani el ve ayaklar›ndan bedeni y›rt›l›p ay- ni de cezan›n mekân›d›r.
tanr›n›n göz kapaklar›”d›r. Cixo- r›lacak gibi iki uca çekilen bir erkek
us’nun ç›plak etli yüzü, tanr›n›n Kabalistlerin, gökbilimcilerin, as-
resmi çizmifltir. Dava’da deri giysili
gözkapaklar›yla özdefllefltirmesi, gardiyanlar taraf›ndan kamç›lanan trologlar›n, hahamlar›n kemikleri ve
tenselden tinsel olana ulaflma arzu- ruhlar›yla, fare istilas›na u¤ram›fl
K.’n›n, kalbine bir b›çak oyulurcas›-
su, Kafka’n›n metinlerinin, hatta ha- na sokulurken Ceza Sömürgesi’ndekiçöplükler üzerinde yükselen Jose-
yat›n›n da nihai amac› de¤il midir? mahkûmun suçu on iki saat boyun- fov’da, mistik Hasidizm ile Yahudi-
Eller, kollar, bacaklar ve gövde- ler’in esrarengiz gettoda yaflayan
ca i¤nelerle kaz›n›r derisine. Yasan›n
den oluflan bu mekanik yap›, Tan- vampirler olarak mimlendi¤i, 19.
evrak›, ancak s›n›rlar›n› ihlal eden
r›’n›n biçimlendirdi¤i bu araç, feti- yüzy›l sonu antisemitizmi-20. yüzy›l
afl›r›l›k ve sadistik hazz›n ak›ld›fl›
flistik iflkence araçlar›, sadistik hay- faflizmi efli¤inde yaflad› Franz Kafka.
fazlal›¤› yoluyla yaz›l›r. Yaln›zca ger-
van›ms› yarat›klar ve disiplinci ikti- çekli¤in durmamacas›na kâbuslar Gnostik bak›fl› aç›s›n› içsellefltirerek
dar taraf›ndan parça-nesnelere ayr›- ar›nmaya çal›flt› maddede ve beden-
üretti¤ini düflünen Kafka, dehfleti
l›r ya da karfl›l›¤›n› idealize edilenin de cisimlenen kandan, parçalanma-
metninin merkezine yerlefltirir. To-
d›fl›nda, ham halde, hayvan-oluflta, dan, hoyratl›ktan... “Bir Yaflam” adl›
taliter tahayyül dünyalar›nda bozufl-
kimi kez de tiksinmede bulur Kaf- turulan “golem”, ideolojik ayg›t›nöyküsü, bedenin reddedilifli ve etin
ka’n›n eserlerinde. Sözgelimi Karl kötücüllü¤ü, duyular ile duygular
harfleriyle beslenir. Makinelerin ve
Rossman’›n insani maceras›, Okla- dünyas› aras›ndaki ay-
homa Sirki’nde kendi r›m; bir insan›n zihnini
benzerlerini buldu¤unda Günlü¤üne, “Cinsel iliflki, beraberli¤in dev bir böce¤in bedenine
nihayetlenir. Kâh deney yerlefltirdi¤i Dönüflüm yi-
labirentindeki fare, kâh getirdi¤i mutlulu¤un cezas›d›r,” diye ne ak›l-beden, ruh-mad-
demir parmakl›klar ard›n-
not düflerken, cinselli¤e dair korkusu de dikotomisi üzerine te-
da bir köpektir Kafka da mellenir. Beden yanl›fl
kahramanlar› da. Yazma ve ete olan tiksintisi, Dönüflüm’de en- yap›land›rm›flt›r en ba-
edimini tanr›sal bir erime,
ruhsal boflalma olarak ta-
sestik bir y›k›mla sonuçlan›r. Oedipus- fl›ndan. Bedenin organ-
laflmas›, özsular›n de¤iflik
n›mlayan, ancak içinde çu ensestin karfl›t› olan k›z kardeflle almafl›klar› ve birleflmele-
bulundu¤u flartlar alt›nda
bu mutlulu¤a kavuflmak
ensesti, hayvan-olufl gibi insani olma- riyle kurulmakta, mo-
ment ise d›flsal s›v›lar ara-
için her gün etinden bir yan bir cinselli¤in göstergesi olan en- c›l›¤›yla gerçekleflmekte-
parça koparmas› gerekti-
¤ini duyumsaman›n ne
sesti de Gregor’u istedi¤i kadar iste- dir Kartezyen mant›kta.
Oysa bu d›flsal al›flverifl
korkunç bir ac› oldu¤unu mifltir, kürklü kad›n olmad›¤› takdirde. korkutur Kafka’y›. Cin-

NotosÖykü 51
sellik, üreme amaçl› evlilik sözlefl- mesinin nedeni, ama cinselli¤in ayn› flerken, cinselli¤e dair korkusu ve
mesini kapsamad›¤› sürece “abject” zamanda Kovulma’dan önce cennet- ete olan tiksintisi, Dönüflüm’de en-
ancak evlilik flehitlik mertebesiyle te üflenen nefesten de bir parça ol- sestik bir y›k›mla sonuçlan›r. Kaf-
bir; anne bedeni, ulusun bedeniyle du¤unu yazm›flt›r Kafka, Milena’ya. ka/Minör Bir Edebiyat ‹çin’de Deleu-
efltir Kafka’da. Ne Alman ne Yahudi, Bir yandan da dünyaya karfl› verilen ze&Guattari’nin yorumlad›¤› gibi,
yersizyurtsuz Kafka’n›n kendine bir savafl, cinselli¤e karfl› verilen savafl- k›z kardefli, Gregor’u kabul etmifltir,
yer arama çabas›d›r sanki bu mistifi- t›r. Erotizm-ölüm birlikteli¤i Batail- flizo ensesti, güçlü ba¤lant›lar› olan
kasyon. (Gregor’un kürklü kad›n le’›n and›¤›na yak›n durur Kafka’da. ensesti, Oedipusçu ensestin karfl›t›
resmine, ana rahmine yap›fl›rcas›na Orgazm sonras›, dayan›lmaz bir y›- olan k›z kardeflle ensesti, hayvan-
tutunuflu da ayn› dizgede tart›fl›labi- k›md›r erkek için; hayat veren dölü- olufl gibi insani olmayan bir cinselli-
lir.) Ulusu yaflatmak için kurucu s›- nü boflaltt›ktan sonra müthifl bir ¤in göstergesi olan ensesti de Gre-
v›n›n erkekten kad›na ve kad›ndan suçluluk duygusuyla iliklerine dek gor’u istedi¤i kadar istemifltir, kürk-
çocu¤a geçirilmesi gerekir ki ulusun sars›l›p mahvolan erkek –kimi bö- lü kad›n olmad›¤› takdirde.
bedenleri, kan, er suyu, süt gibi kut- ceklerde görüldü¤ü gibi– seviflme
sal s›v›lar› tafl›mak, güvenle aktar- bitti¤inde difli taraf›ndan yutulmaya Sacher-Masoch’un Kürklü Ve-
mak için var olan s›¤›naklard›r. Ni- haz›r hale gelmifltir. Bu birlik içinde nüs’ü ile ba¤ kurdu¤um bu kad›n
tekim cinsel dürtüsünün, kendisini eriyip yok olma korkusu fliddet portresi, kösnül bir simge de¤il, ak-
amaçs›zca sürüklenen, amaçs›zca temsiline dönüflür. Günlü¤üne, sine özgecil bir kad›n›n, ailesini ko-
kirletilmifl bir dünyada, amaçs›zca “Cinsel iliflki, beraberli¤in getirdi¤i ruma pahas›na ac›ya katlan›fl›n›n
dolaflan Gezgin Yahudi gibi hisset- mutlulu¤un cezas›d›r,” diye not dü- resmi ve/ya bedenin kudretlerinin

Gilles Deleuze-Félix Guattari •••


••• Kafka’y› benimsemenin yaln›zca iki ilkesi vard›r: Bir
Kendilerinin olmayan bir dilde yaflayan ne kadar in- tuzak ya da bir sirk gibi kurdu¤u soytar›ca bildirile-
san vard›r günümüzde? Kendi dillerini bile bilmeyen rine ra¤men ve bu bildiriler dolay›s›yla, derin bir ne-
ya da henüz bilmeyen ve kullanmaya zorland›klar› fleyle, bir yaflama sevinciyle dolu, güleç bir yazard›r
majör dili de iyi bilmeyen ne kadar insan vard›r? Kafka. Bafltan afla¤› siyasal bir yazard›r, gelecekteki
Göçmenlerin ve özellikle de çocuklar›n›n sorunu. dünyan›n kâhinidir, çünkü yepyeni bir düzenleme
Minör bir edebiyat›n sorunu, ama ayn› zamanda he- içinde birlefltirebilece¤i iki kutba sahip gibidir: Oda-
pimizin de sorunu: Dili efleleyebilecek ve bunu yal›n s›na çekilmifl bir yazar olmad›¤› gibi, odas› onun için
bir devrimci çizgi boyunca gelifltirebilecek minör bir bir tür çifte ak›m kayna¤› ifllevi de görmektedir:
edebiyat, öz dilden nas›l çekip ç›kart›l›r? ‹nsan nas›l Oluflmakta olan gerçek düzenlemelere ba¤lanm›fl,
kendi öz dilinin göçebesi, göçmeni ve çingenesi gelecek vaat eden bir bürokrat ak›m› ve sosyalizme,
olur? Kafka, çocu¤u beflikten çalmak, gergin ipte anarflizme, toplumsal hareketlere ba¤lanm›fl, günün
dans etmek, diyor. havas›na en uygun tarzda bir kaç›fl içinde olan bir
göçebe ak›m›. Kafka’da yaz›, yaz›n›n önceli¤i tek bir
••• fleyi gösterir: Kesinlikle edebiyat› de¤il; yasalar›n,
Kafka’y› üzen, onu öfkelendiren, tiksindiren tek bir devletlerin, rejimlerin üstünde, sözcelemin arzuyla
fley vard›r: Edebiyata s›¤›nan bir mahremiyet yazar›, bir oldu¤unu gösterir. Oysa sözcelemin kendisi her
yaln›zl›¤›n, suçlulu¤un, mahrem mutsuzluklar›n ya- zaman tarihseldir, siyasal ve toplumsald›r. Bütün
zar› muamelesi görmek. Oysa bu kendi suçu, çünkü mercileri sorgulayan bir mikrosiyaset, bir arzu siya-
bütün bunlar› tehdit arac› olarak kullanan kendisiy- seti. Arzu aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, Kafka’dan daha
di... tuza¤›n önüne mizah duygusuyla geçmek için. gülünç, daha nefleli bir yazar bulmak olanaks›zd›r;
Kafka’da kahkaha vard›r, çok nefleli bir kahkaha; ay- sözce aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, ondan daha siyasal,
n› nedenler yüzünden de çok yanl›fl anlafl›lm›fl bir daha toplumsal bir yazar›n olmad›¤› görülür. Da-
kahkaha. Kafka’n›n edebiyat›nda güçsüzlü¤ün, suç- va’dan bafllayarak, her fley kahkahad›r. Felice’e Mek-
luluk duygusunun iflareti, hüzünlü bir iç tragedyan›n tuplar’dan bafllayarak, her fley siyasald›r.
imi olarak kayg›n›n ve hayattan uzak bir s›¤›na¤›n Gilles Deleuze-Félix Guattari, Kafka, Minör Bir Edebiyat ‹çin
var oldu¤u da yine bu aptalca nedenlerle ileri sürül- Çevirenler Özgür Uçkan-Ifl›k Ergüden
dü.

52 NotosÖykü
keflfidir. Kafka bir mazoflist olabilir, tidar›n bedene el
ancak beklentisi bir sadistin karfl›l›- koyma hâkimiyetine Anthony Thorlby
¤› de¤il, hazza belli bir yat›r›m yap- karfl› Gregor’un ba-
ma zorunlulu¤udur: Bir flato, muha- k›fl›, nesnesini sar›p •••
f›zlar, iflkence araçlar›, hizmetçiler, ona kendi kabu¤unu Kafka’n›n yoruma meydan okuyan ola¤and›fl›
hayvanlar arac›l›¤›yla aflk› erotik bo- giydirme telafl›nda- simgesel kurgusu yaflama –yaflam›n kendisinin
yutundan ayr›flt›r›p, bedeni cinsiyet- d›r. ‹lksel varl›k an- de yoruma meydan okurlu¤una kapsayacak ka-
li varl›¤›ndan koparmak ister. Da- lay›fl›na geri dönme dar– çok benzeflir. Gerçe¤in bir örne¤ini ya da
va’n›n perdeli parmakl› hayvan›ms› gere¤i duyarak be- benzerli¤ini ürettiklerini düflündü¤ümüz bütün
yarat›¤› Leni ile sado-mazoflist bir denin dünyada alg› sanatç›lar›n kulland›klar› yöntemle, Kafka bu
kez, bu meydan okuyuflun deneyimini yeniden
iliflkiye giren Josef K., fiato’da Frieda ile var olmas›n›, fley-
yaratmaktad›r. Dünyay›, onun ne anlama geldi-
ile çamurun içinde fareler gibi sevi- lerin etiyle bedenin
¤ini ortaya koymaktan baflka bir fleye olanak
flir. Amerika’n›n on yedisindeki etinin iç içeli¤ini
tan›mayan geleneklerin kurallar›na ba¤l› kala-
kahraman› Karl Rossmann’a evin kavram›flt›r Kafka.
rak canland›rmak yerine; ortada bize dünyan›n
hizmetçisi tiksinç biçimde tecavüz Ancak “fleylere” gir- ne anlama geldi¤ini söyleyebilecek geleneklerin
etmifltir; fiato’daki bürokratlar›n en mek için, her türlü bulunmad›¤›n›, dahas› gerçekte “olan” ile bizim
büyük e¤lencesi, köylü k›zlara teca- öznellikten, imge- düflündü¤ümüz “olan”› birbirinden ay›rmam›za
vüz etmektir. (Bir tür ilkel kösnü- den, düflünceden, olanak tan›yacak bir tek gelene¤in bile olmad›-
den, hayvans› birleflmeden mürek- temsilden s›yr›lmal›- ¤› bir durumda dünyan›n nas›l betimlenebile-
kep iken roman ve öyküleri, Kaf- d›r; hiçbir fley ika- ce¤ini göstermektedir. Böylesi derin bir kuflku
ka’ya ait pornografik çizimlerin ya- met etmemelidir bi- içinde, Kafka’n›n dünyan›n bir yorumunu öne
ratt›¤› flaflk›nl›k m›d›r yoksa Kafka- lincinde. Bu ise bey- sürdü¤ü kesinlikle söylenemez; bunun do¤al
esk olan? Hofl, kilitli bir çekmecede hude bir çabad›r. sonucu da elefltirinin Kafka’n›n yap›t›na bir yo-
saklad›¤› söylenen çizimler, kendisi- Kendi etinin ifltah›n› rum getiremeyece¤i gerçe¤idir. Kafka’n›n bize
ne oral seks yapan kirpimsi bir can- doyurma durumun- sa¤lad›¤›, bütün yorumlar›n kuflkuyla karfl›lan-
l›y›, kad›nlar›n gö¤üslerine sar›lm›fl da, istemeden bir k›- d›¤› bir ortamda, deneyimin nas›l göründü¤ü-
tuhaf yarat›klar› flematize eden gro- y›ma kat›lm›fl olaca- nün bir yans›mas›d›r.
tesk taslaklard›r.) ¤›n› düflünür çünkü
Anthony Thorlby, “Yorumlama Sorunu”
Bedensellik ve cinsellik, tatminkâr Kafka. Babas›n›n
Çeviren Özcan Özbilge
olmayan bir rutine dönüflmüfl yafla- “kat›ks›z bedenselli-
m›n vahfli ve korkutucu istilas› ola- ¤inin” alt›nda ezil-
rak ç›kar karfl›m›za. Kendi bedeni- mekten kurtulmak ad›na çileci bir erkeklerden oluflan gruplarla edebi-
nin çelimsizli¤ine karfl›n erkeksi be- tav›rla ruhsal yaflam›n› doyumun yat ve sporla ilgili toplant›lara kat›l-
den, s›k›, dik ve askerimsi, kad›ns› uzaklaflt›r›lmas›na dayand›r›r. Ken- maktan keyif al›r, erkek dostlu¤unu
beden ise kürklü, perdeli, hacimli disine kalan tek alana, bedenine yö- eserlerine de tafl›r. Ancak Deleu-
niteliklerle flifrelenmifltir. Kürk gi- neltir tüm kontrolünü. Etleri ke- ze’ün dedi¤i gibi edebiyat erke¤in
yen kad›n, Amerika’daki atletik Kla- miklerine dek yiyen despot babaya öyküsüne ve aç›klan›fl›na indirgene-
ra, Grete gibi kimi kad›nlar cinsel verilen bu cevap ruhsal ve bedensel mez; erke¤in ötesine geçme gücüne,
aç›dan tafl›d›klar› afl›r› anlamla teh- anoreksi, kefaret için kendini kur- kad›n-olufl gücüne, her zaman sa-
ditkâr ve tekinsiz kifliler olarak er- ban k›lma edimidir. hiptir. Kad›n-oluflsa Kafka’n›n eyle-
keksilefltirilirken erkekler de diflilefl- Obur Green’den Açl›k Sanatç›s› di¤ince oedipalleflmifl ve fallik cin-
tirilir; Hitler’in homofobik parano- ile onun taslaklar›n›n birinde yer sellikten kaç›flt›r. Kafka’y› popüliz-
yas›n›n bir parodisidir bu âdeta. Ni- alan yamyama ve denetçi kasaplara, min yak›flt›r›verdi¤i homoseksüel ya
hayetinde “sert” erkekler de onlar tüm yiyeceklere ifltah›n› kaybeden da “pornocu” yaftalar›na gönül in-
gibi olduklar›n› kabul etmemek için Gregor’dan Amerika ve Dönüflüm’de- dirmeden, kad›n-olufl ve hatta hay-
güçsüz kurbanlara ihtiyac› olan efe- ki ezici güçteki babalara dek Kaf- vanlar›n ve kad›nlar›n tür kimli¤i-
mine kifliler de¤il midir? Devcileyin ka’n›n romanlar›ndaki ilkel etcil ar- nin tafl›y›c›s› haline getirildi¤ini me-
böce¤i adland›ramayan devasa Baba ketipi, erkeklikli¤i baflka bedenler sele edinen antropornografi üzerin-
Kafka gibi... üzerinde denetim kurmak üzerin- den okumak çok daha perspektif
den infla eden babadan ve onun ya- aç›c› olacakt›r; onu s›k›flt›¤› çember-
Gregor, yegâne yaflant› nesnesi sas›ndan gelmektedir. Babaya ait her den kurtarmak istiyorsak flayet... c
olan kürklü kad›n resmini kavk›s›y- alan› reddeder Kafka, hayalgücü da-
la örter Grete’den korumak için. ‹k- hi homoerotik boyut içerir. Tamam›

NotosÖykü 53
Kafka: Bir fenomen
Yahudi olarak H›ristiyan dünyas›na ait de¤ildi. Vasat bir Yahudi olarak
bütünüyle Yahudilere ait de¤ildi. Almanca konuflan biri olarak Çeklere de
ait de¤ildi. Almanca konuflan bir Yahudi olarak Bohemya Almanlar›na ait
de¤ildi. Bir Bohemyal› olarak Avusturya’ya ait de¤ildi...

Sezer Duru p›tlar›n›n önemli bir bölümü Yahu- “Yirmi üç yafl›nday›m, ama hâlâ bir
dileri konu edinse de, “Yahudi” söz- ad›m yok,” der. Non sum. Bu yüz-

K
afka’n›n bir filozof, roman cü¤üne yap›tlar›nda çok ender ola- den Kafka’n›n varolma kavram›n›
yazar› ya da homo religiosus rak rastlanmas›, Yahudi sözcü¤ü ye- anlamadan romanlar›n›n ve öyküle-
oldu¤u en yayg›n s›n›flan- rine “Çin Seddi”nde “Çinli” demesi rinin kurgusunu anlamak ayd›nlan-
d›rmad›r. Bana göre ise, edebiyat ilginçtir. Evet, Kafka Yahudilerin bu maz. Kafka’daki öteki dünya asl›nda
Kafka’dan önce ve Kafka’dan sonra iki grubu aras›nda bir çifte paryayd›, bu dünyad›r. Yaflam› sürekli bir va-
diye nitelendirilmelidir. O bir kâ- onlar “onun insanlar›” olamazlard›. r›flt›r. Öteki dünya kavram›n› du-
hindir. T›pk› Amerika adl› yap›t›nda Bu ait olamaman›n çok anlaml›l›¤› yanlar, Kafka’ya hemen dinsellik ya-
yapt›¤›, özgürlük an›t›n›n elinde k›- içinde Kafka’n›n dünya anlay›fl› etki- k›flt›rmas›nda bulunur. Ama Kaf-
l›ç tuttu¤u hatas›n›n günümüzde ne lenmifltir: onun dünya anlay›fl›n›n ka’daki öteki dünya dünya-d›fl›l›k
kadar do¤ruland›¤›n› bilerek ya da önünde bir yanda bu kat›lmad›¤› de¤il, tam tersine dünyan›n ta ken-
bilmeyerek yapmas› gibi. esas grup, öte yanda da “dünya” var- disidir. Onun kahraman› K. bu dün-
Prag’l› Yahudi bir ailenin o¤lu d›r ki, onun bütünü içinde kendisi yan›n ötesinde, d›fl›nda durmakta-
olan Kafka’n›n kendisi bir “yabanc›” yoktur. Bu onun do¤umdan kay- d›r. Bu yüzden bu dünya öteki dün-
idi. Yahudi olarak H›ristiyan dünya- naklanan durumudur. Yarad›l›flta yaya çevrilmektedir. Gelecek onda
s›na ait de¤ildi. Vasat bir Yahudi onun ad› geçmemektedir. “O sadece öteki dünya de¤il, gelecekteki dün-
olarak –çünkü asl›nda öyleydi– bü- tedirgin eder,” der fiato roman›nda- ya de¤il, flimdiki dünyad›r. Gelmesi
tünüyle Yahudilere ait de¤ildi. Al- ki köy sekreteri Momus kadastrocu gereken kifli gene odur, o yabanc›-
manca konuflan biri olarak Çeklere K.’ya. Ne yana baksa dünya baflkala- d›r, çünkü onun gelip kat›lmas› ge-
de ait de¤ildi. Almanca konuflan bir r›d›r. Ve kendi kendisini kan›tlaya- rekecektir. Baflyap›t› fiato’daki ana
Yahudi olarak Bohemya Almanlar›- maz. Ama yaflam› sürdürmek için düflünce budur.
na ait de¤ildi. Bir Bohemyal› olarak kan›tlamak zorundad›r kendisini. “Varolufl” Kafka’da asla ulafl›lma-
Avusturya’ya ait de¤ildi. ‹flçi sigorta Gerçekten de tüm yaflam› hiç din- dan s›n›rs›z bir ulaflmaysa da, yani
flirketinde çal›flan bir memur olarak meyen bir kan›tlama deneyidir. “Varolmama” durumuysa da gene
tam anlam›yla burjuvaziye ait de¤il- Kahramanlar›n›n yaflamlar› da öyle- de bir biçimde bu dünyada olmay›
di. Bir burjuvan›n o¤lu olarak tama- dir. “Yaflam›m hakk›nda kendim ta- inkâr edemedi¤i için varolmama du-
men iflçi s›n›f›na da ait de¤ildi. Ama raf›mdan inand›¤›m hiçbir dönem rumuna olumlaflt›ran bin k›l›f geçir-
çal›flt›¤› büroya da ait de¤ildi, çünkü olmad›,” der en erken yap›t› “Dua- mek, bir ara formül bulmak zorun-
kendisini yazar olarak hissediyordu. c›yla Konuflma”da. dad›r Var olma ve olmama aras›nda.
Gücünü ailesi için feda ediyordu. Kafka’n›n buldu¤u “Ben”, “Yaban- Bu ara formül Varolmamaya zaman
Ama, “Ailem içinde kendimi bir ya- c›” olarak ortaya ç›kar. Ama yabanc› kavram› kat›larak bulunur ve böyle-
banc›dan daha yabanc› hissediyo- “var” de¤ildir, çünkü “varolma” (se- ce “henüz varolmamaya”, “art›k
rum,” diye yazacakt›. Yahudilere ait in) sözcü¤ünün Almancada iki anla- varolmamaya” dönüfltürülür. c
olmama durumu çifte paryal›k orta- m› vard›r: “Da-sein” (varolma) ve
Kaynakça: Okudu¤um tüm yap›tlar›.
ya ç›kar›yordu. Ne içinden ç›kt›¤› “ona ait olma”. Ait olan›n “ergo
Günther Anders, Kafka pro und contra,
Avrupa burjuva Yahudilerine aitti, sum” deme hakk› vard›r, bundan
C.H.Beck.
ki onlar›n Yahudili¤ini çarp›k bir önce ise “var” “de¤ilim”dir. “Bir Sar-
Gilles Deleuze-Felix Guattari, Kafka-
varolufl olarak görüyordu, ne de Do- hoflla Konuflma”da, ki bu da en er-
Minör Bir Edebiyat ‹çin, Özgür Uçkan-
¤u’da gerçek “halk” olarak yaflayan ken metinlerinden biridir, bir adam Ifl›k Ergüden, YKY.
Yahudilere aitti. Zaten Kafka’n›n ya- sarhofla kendini takdim ederken, Klaus Wagenbach, Franz Kafka.

54 NotosÖykü
Pornonun da ötesindeki Kafka
Dava, fiato ya da Amerika’y› bir dahaki sefer elinize ald›¤›n›zda
sayfalardan size tan›mad›¤›n›z dev bir böce¤in bakt›¤›n› görebilirsiniz.

Bu tür olaylar edebiyat dünyas›nda zaman zaman yaflan›r. bunlar›n bofluna oldu¤unu, çünkü Kafka’ya iliflkin gerçek-
Herkesin gözünde an›tlaflm›fl bir yazar›n yeni deliller bu- leri birçok akademisyen ve edebiyat tarihçisinin zaten bi-
lunmas›yla bir sabah ans›z›n, kimilerine daha gerçek ve lip görmezlikten geldi¤ini söylüyor. Ona göre bu konuda
sevimli, kimilerine de çirkin gelen bir böce¤e dönüflüver- okurlara belletilenler, romanc›n›n sa¤l›¤›nda hiç tan›nma-
di¤ine tan›k oluruz. Zengin bir porno koleksiyonuna sa- d›¤›, yavan bir hayat sürdü¤ü, küçük bir iflte çal›flt›¤› vb.
hip oldu¤unun ortaya ç›kmas› geçti¤imiz yaz Kafka için bir dizi uydurmacadan ibaret.
de böyle bir de¤iflim sürecinin bafllamas›na yol açt›. Birkaç paragraf içinde, yay›mc›s›n›n, çevirdi¤i dolaplar-
Ama gerçekte konu ilk defa gündeme gel- la Berlin’in en büyük edebiyat ödülünün
miyor. Milan Kundera y›llarca önce öfkeli Kafka’ya verilmesini sa¤lad›¤›n›, yazar›n
bir yaz› yaz›p Kafka’n›n ölümünden sonra da bunu bile bile ödülü ald›¤›n›, sa¤l›-
“edebi tereke”sinin yönetimini üstlenen ¤›nda tan›nmam›fl olmay›p Almancadaki
dostu Max Brod’un ayn› zamanda roman- bütün önemli yazarlar taraf›ndan hayran-
c›n›n imaj›n› da yönetmek için elinden l›kla okundu¤unu, milyoner babas›n›n
geleni yapt›¤›n›, sa¤l›¤›nda genelevlerden paralar›n›, evet, hayat kad›nlar›yla yedi-
ç›kmayan bir adam› gerçekleri çarp›tarak, ¤ini ve pornoya düflkün oldu¤unu, kü-
cinsellikle iliflkisi olmayan bir “aziz”e dö- çük bir iflte de¤il kamu sektörünün en
nüfltürdü¤ünü söylemiflti. büyük kurulufllar›ndan birinde kilit bir
Tabii, Kundera’n›n amac› Kafka miti- mevkide çal›flt›¤›n› ve Habsburg ‹mpara-
nin ard›nda o da sonuçta “herkes gibi bir torlu¤u’nun sad›k bir vatandafl› olup Bi-
insan” olan birisinin oldu¤unu göz önüne rinci Dünya Savafl›’n› Alman ve Avustur-
sermekti. Yazar›n porno koleksiyonunu yal›lar›n kazanmas›n› istedi¤ini ö¤reniyo-
ortaya ç›karan ‹ngiliz araflt›r- ruz.
mac› James Hawes da ayn› Bütün bunlara ne demeli?
fleyi söyledi. Ama dünya (ve Guardian’›n Hawes’un yaz›s›n›
özellikle de Türk) bas›n› iflin edebiyat ekinin kapa¤›nda
porno yan› üzerinde odakla- duyurduktan sonra, içeri¤in-
n›rken, Hawes ‹ngiltere’nin den ürkmüfl gibi, kolay kolay
ünlü Guardian gazetesinde görülmeyecek bir köfleye t›k-
sessiz sedas›zca yay›mlad›¤› m›fl olmas›, ço¤umuzun içten
k›sa bir yaz›da çok daha çar- içe hâlâ Kafka’y› ac›lar›n› kö-
p›c› baz› iddialarda bulun- flesinde sessizce k⤛da döken
du. birisi olarak görmeyi, seks ve
Hawes’un bu iddialar› bu ün peflinde koflan varl›kl› ve
noktada ileri sürmesinin ne- tutucu bir üst düzey bürokrat
deni, Brod’un 1968’te ölme- olarak görmekten daha ro-
sinden k›rk y›l sonra, sekre- mantik buldu¤umuzu imle-
teri ve sevgilisi Esther Hof- mekte. Ama bir yandan da
fe’nin de 101 yafl›nda Tel gözümüzün önünde yazar›n
Aviv’de ölmesi. Hawes, Kaf- kollar› ve bacaklar› inceliyor,
ka’n›n, Hoffe’nin y›llard›r gövdesi kabuk ba¤l›yor ve ba-
kimseye göstermemekte di- fl›ndan antenler ç›kmaya bafl-
rendi¤i, baz› mektup ve el- l›yor. Dava, fiato ya da Ameri-
yazmalar›n›n art›k incelene- Üstte: Kafka’n›n Felice’e ka’y› bir dahaki sefer elinize
bilecek olmas›n›n “Bakal›m yazd›¤› mektup, 15 Eylül ald›¤›n›zda sayfalardan size
neler ortaya ç›kacak” türü 1913. Altta: Kafka, 1922. tan›mad›¤›n›z dev bir böce¤in
beklentiler yaratt›¤›n›, ama bakt›¤›n› görebilirsiniz.

NotosÖykü 55
FRANZ KAFKA

Bir Düfl

J oseph K. bir düfl görüyordu: Güzel bir gündü ve K. gezintiye ç›kmak istemiflti. Daha
iki ad›m atm›flt› ki, mezarl›¤a eriflti. Orada epeyce yapay ve al›fl›lmam›fl biçimde do-
lambaçl› yollar vard›, ama kendisi bunlardan birinden sanki bir selin üstünden kayar
gibi, gururla ve uçarcas›na geçti. Daha uzaktan yeni kaz›lm›fl bir mezar tümse¤ini kes-
tirmiflti gözüne. Bu taze mezar›n çekicili¤i onu etkisine alm›flt› ve oraya varmak için acele
ediyordu. Ama bazen mezar tümse¤ini pek göremiyor, görüfl alan› önünde kuvvetle salla-
nan ve birbirine dolanan bayraklar taraf›ndan kapat›l›yor, ancak bayraklar› tafl›yanlar gö-
rünmüyordu; yine de oralardan epey nefleli sesler ulafl›yordu ona.
Gözlerini dikmifl ileri bak›yorken yolun kenar›nda, hemen yan›nda gördü mezar›. Ne-
redeyse arkas›nda kalm›flt›. Hemen otlar›n aras›na s›çrad›. Atlad›¤›nda toprak aya¤›n›n al-
t›ndan kayd›¤› için tam mezar›n önünde diz üstü düfltü. Mezar›n arkas›nda iki adam du-
ruyor ve aralar›nda havaya kald›rd›klar› bir mezar tafl›n› tutuyorlard›; K. ortaya ç›kar ç›k-
maz mezar tafl›n› topra¤›n üstüne att›lar, tafl da yerde dimdik durdu. O an çal›lar›n aras›n-
dan üçüncü bir adam peyda oldu ve K. onun bir sanatç› oldu¤unu anlay›verdi. Üstünde
yaln›zca bir pantolon ve kötü iliklenmifl bir gömlek vard›; bafl›nda kadife bir bafll›k, elin-
de bildi¤iniz bir kurflunkalem tutuyor ve yan›na yaklafl›nca onunla havada birtak›m figür-
ler çiziyordu.
Bu kurflunkalemi flimdi tafl›n en tepesine yerlefltirdi; tafl yüksekçe oldu¤u için bükül-
mesi gerekli de¤ildi, ancak basmak istemedi¤i mezar tümse¤i tafl ile aras›nda oldu¤undan,
öne do¤ru e¤ilmek zorundayd›. O da ayaklar›n›n ucunda yükselerek sol eliyle tafl›n yüze-
yine dayan›yordu. Özel ve uzmanca bir tarz ve alt›n yald›zl› harflerle flunlar› yazd›: “Bura-
da yatan.” Her harf tertemiz, güzel, derin ve tamamen alt›n yald›zl› idi. Bu iki sözcü¤ü yaz-
d›ktan sonra dönüp K.’ya bakt›. K. s›rf yaz›n›n geri kalan›n› görmeye can att›¤› için adam-
la ilgilenmiyor, yaln›zca tafla bak›yordu. Gerçekten de adam yazmaya devam etmek istedi,
ama bir engel vard› sanki; durdu, kalemi elinden b›rakt› ve yine K.’ya döndü. fiimdi K. da
sanatç›ya bakm›fl ve onun epey utanm›fl, ancak bunun nedenini söyleyemez bir durumda
oldu¤unu görmüfltü. Az önceki canl›l›¤›n› bütünüyle yitirmiflti. K. da utand› sanki, birbir-
lerine kaçamak bak›fllar f›rlatt›lar; ortada kimsenin çözemedi¤i çirkin bir yanl›fl anlama
vard›. Tam bu münasebetsiz zamanda mezarl›k kilisesinin küçük çan› da çalmaya baflla-
m›flt›, ancak sanatç› elini kald›r›p bir iflaret yap›nca susuverdi. Yine de bir süre geçince bu
kez sanki sesini kontrol etmek istemifllercesine, özel bir neden olmaks›z›n, bir iki kez çok
hafifçe çal›p gene hemen durdu. K. sanatç›n›n durumuna çok üzülüp a¤lamaya bafllad›,
uzun süre ellerini yüzüne kapayarak h›çk›rd›. Sanatç›, K. sakinleflene kadar bekledi ve
sonra baflka çaresi kalmam›fl gibi, yazmay› sürdürdü. Sanatç›n›n sanki ola¤anüstü çabalar-
la yarat›rm›fl gibi çizdi¤i ilk harf K. için bir kurtulufl gibiydi. Yaz›s› eskisi gibi güzel de¤il,

56 NotosÖykü
alt›n yald›z› da eksilmifl gibiydi. Çizgiler soluk ve karars›zca çizilmifl, harfler de afl›r› bü-
yüktü. Bir J harfiydi bu. Tam bitmiflti ki, sanatç› aya¤›n› mezar›n tümse¤ine öyle fliddetle
vurdu ki, topraklar ortal›¤a saç›ld›. K. onu nihayet anlam›flt›. Durmas›n› rica etmek için
zaman yoktu art›k; elleriyle direnmeyen topra¤› kazmaya bafllad›; her fley haz›rlanm›fl gi-
biydi. ‹nce bir toprak tabakas›ndan sonra dik duvarl› kocaman bir çukur aç›l›yordu ve K.
s›rt›ndan hafif bir rüzgâr taraf›ndan itilerek bu çukura gömülüyordu. Ancak afla¤›da çuku-
run en dibini boylarken, kafas›n› kald›r›p da boynu dik yukar› bakt›¤›nda, ad›n›n süslü
harflerle tafla nakfledildi¤ini gördü. Tam bu görünümün zevkini ç›kar›rken uyand›.

Akbaba

B
ir akbaba vard› ve ayaklar›m› gagal›yordu. Çizmelerimi ve çoraplar›m› çoktan y›rt-
m›fl, flimdi de ayaklar›m› gagal›yordu. Durmadan gagal›yor, ara s›ra huzursuzca et-
raf›mda uçuyor, sonra ifline koyuluyordu. Biri yan›ma geldi ve bir süre izledikten
sonra, niçin buna tahammül etti¤imi sordu. “Çarem var m› ki,” dedim. “Akbaba
gelip, gagalamaya bafllad›¤› anda elbette ben de onu uzaklaflt›rmaya çal›flt›m, hatta bo¤a-
z›na sar›l›p bo¤mak istedim onu, ama böyle bir hayvan›n gücü ola¤anüstü. Yüzüme sal-
d›rmak istedi, bu durumda ayaklar›m› kurban etmem daha akla yatk›nd›. fiimdi onlar da
nerdeyse parçaland›.” “‹nsan kendine böyle eziyet ettirir mi? Bir kurflunda akbaban›n ifli
bitiktir,” dedi zat. “Öyle mi?” dedim, “Siz bu ifli halletmek ister misiniz?” “Tabii,” dedi zat,
“yaln›zca eve gidip tüfe¤imi almam gerek. Yar›m saat daha bekleyebilir misiniz?” “Bilmi-
yorum,” dedim ben ve bir süre ac›lar içinde kaskat› durdum, sonra, “Lütfen bay›m, siz yi-
ne de deneyin,” dedim. “Peki,” dedi adam, “acele ederim.” Akbaba konuflmay› bu arada
sessizce dinlemifl ve bak›fllar›n› benimle o adam›n aras›nda dolaflt›rm›flt›. fiimdi her fleyi
anlad›¤›n› görüyordum, uçarak yükseldi, yeterli h›z alabilmek için arkalara do¤ru uzaklafl-
t› ve sonra cirit atar gibi gagas›n› a¤z›ma ve içimin derinliklerine soktu. Arkaya do¤ru dev-
rilirken, bütün derinlikleri dolduran ve k›y›lardan taflan kan›mda bo¤uldu¤unu, ferahla-
yarak duyumsad›m.

Sirenlerin Sessizli¤i


flte size, tehlikeden kurtulmak için yetersiz, hatta çocukça önlemlerin nas›l ifle yarad›-
¤›n›n kan›t›:
Odysseus Sirenlerden korunmak için kulaklar›na balmumu t›kam›fl ve kendini ge-
mi dire¤ine zincirletmiflti. Sirenlerin uzaklardan cezbettiklerinin d›fl›nda, öteki bütün
yolcular da bunu yapabilirdi, ancak bunlar›n hiç de yararl› olmad›¤› bütün dünyaca bili-
nirdi. Sirenlerin ezgisi her fleyi aflacak ve buna kap›lanlar›n tutkusu bütün zincirleri ve di-
rekleri ve baflka birçok fleyi parçalayacak güçteydi. Odysseus ise, önceden duymufl olsa da,
bunlar› düflünmüyordu. Bir avuç balmumuna ve bir halka zincire güvenerek, içi safça bir
sevinçle dolu, Sirenlere do¤ru dümen tuttu.
Ama Sirenlerin ezgilerinden korkunç bir silahlar› daha vard›, o da sessizlikleriydi. Her

NotosÖykü 57
ne kadar henüz böyle bir fley olmam›flsa da, ezgilerinden kurtulup sessizliklerinden de
kurtulan›n olmad›¤› düflünülebilirdi. Onlar› kendi gücüyle yenerek her fleyi peflinde sü-
rükleyen üstünlük duygusuna, dünyada hiçbir varl›k dayanamazd›.
Ve gerçekten de Odysseus yanlar›na vard›¤›nda, belki düflmanlar›n› ancak sessizlikle
yenebileceklerini düflündüklerinden, belki de balmumu ve zincirden baflka bir fley düflün-
meyen Odysseus’un yüzündeki mutluluk ifadesi onlara flark›lar›n› unutturmufl oldu¤un-
dan, bu güçlü kad›nlardan oluflan koro, kendi ezgilerini unutmufl gibi susuyordu flimdi.
Odysseus ise, flöyle söylemek gerekirse; onlar›n sessizli¤ini duymuyor, ezgilerini söy-
lediklerini, ancak kendisinin onlar› duymaktan korundu¤unu san›yordu. Boyunlar›n›n
k›vr›mlar›n›, derin nefeslerini, yafl dolu gözlerini, yar› aç›lm›fl a¤›zlar›n› flöyle bir görüyor-
du; bunlar duyulmaks›z›n kendisine söylenen aryalar›n bir gere¤i olmal›yd›. Bütün bunlar
k›sa bir süre içinde kendisinin uzaklara yönelen gözlerinden kayboldu ve Sirenler onun
iradesi önünde yitiverdi ve kendisi onlara en yak›n oldu¤unu sand›¤›nda, onlar› tamamen
unutmufltu bile.
Onlarsa, her zamankinden daha güzel, gerindi ve döndüler, korkunç saçlar›n› rüzgâr-
da dalgaland›rd›lar ve pençeleri ile kayal›klar› kavrad›lar. Art›k kimseyi bafltan ç›karmak
istemiyorlard›. Yaln›zca Odysseus’un büyük gözlerinin par›lt›s›n› olabildi¤ince uzun süre
duyumsamak istiyorlard›.
Sirenlerin bilinçleri olsayd›, o zaman yok olup giderlerdi. Oysa bu durumda yerlerin-
de kald›lar ve böylece bir tek Odysseus kaçabildi onlar›n ellerinden.
Bu konuda ek bir söylence de vard›r: Dendi¤ine göre, Odysseus o denli hilebaz, öyle
tilkiydi ki, kader tanr›ças› bile onun iç dünyas›na nüfuz edememiflti. Belki de o, Sirenle-
rin sustu¤unu insan akl› ile tasavvur edilemez bir biçimde, gerçekten fark etmifl ve yuka-
r›daki uydurma olaylar› onlara ve tanr›lara karfl› koruyucu bir kalkan gibi kullanm›flt›.

Prometheus

P
rometheus hakk›nda dört söylence bilinir: Birincisinde, tanr›lar›n s›rr›n› insanlara
verdi¤i için Kafkas da¤lar›na zincirlenir ve tanr›lar›n gönderdi¤i kartallar sürekli
büyüyen karaci¤erini kemirir.
‹kincisine göre, durmadan gagalanmas›n›n verdi¤i ac›yla kayalara giderek daha
fazla gömülür ve onlarla kaynafl›p bir olur.
Üçüncüsüne göre, ihaneti binlerce y›l sonra unutulur; hem tanr›lar, hem kartallar hem
de kendisi taraf›ndan.
Dördüncü söylenceye göre, tümü bu nedensiz oluflumdan yorulur. Tanr›lar yorulur,
kartallar yorulur ve yaralar› da yorgunluktan kapan›r.
Geriye aç›klanmas› olanaks›z kayal›k da¤lar kal›r. Söylence aç›klanamayan› aç›klamay›
dener. Ve söylence bir gerçeklik temelinde olufltu¤undan, yine aç›klanamazla son bulmak
zorundad›r.

58 NotosÖykü
Kardefl Katili

C
inayetin flöyle ifllendi¤i kan›tlan›r:
Katil Schmar, mehtapl› bir gece saat dokuz sular›nda, kurban› Wese’nin büro-
sunun bulundu¤u sokaktan evinin oldu¤u soka¤a giderken dönmesi gereken kö-
flede bekliyordur.
Gecedir ve herkesi titreten bir so¤uk vard›r. Ancak Schmar yaln›zca ince, mavi bir el-
bise giymifltir ve ceketinin dü¤meleri de aç›kt›r. So¤u¤u hissetmeksizin sürekli hareket
ediyordur. Yar› süngüye ve yar› mutfak b›ça¤›na benzeyen cinayet silah›n› gizlemeksizin
elinde haz›r tutuyordur. B›ça¤› ay ›fl›¤›na tutar, çeli¤i ›fl›kta parl›yordur ama Schmar için
yeterli de¤ildir bu; b›ça¤› k›v›lc›mlar ç›karana kadar kald›r›m›n parke tafllar›na vurur. Bu-
na belki de piflman oldu¤undan, hasar›n› gidermek istermifl gibi; tek aya¤› üstünde durup
b›ça¤›n çizmesinin üstünde ç›kard›¤› sese ve ayn› anda yazg›s›n› belirleyen yan soka¤a ku-
lak kabart›p keman yay›ym›flças›na b›ça¤› çizmesinin taban›na sürter.
Olanlar› yak›ndaki ikinci kat penceresinden izleyen kirac› Pallas bütün bunlara niçin
göz yumar? ‹nsan›n do¤as› bu, kim bilir! Yakas›n› kald›rm›fl, kemerini ev robunun ve ge-
nifl bedeninin çevresinde s›km›fl, bafl›n› sallayarak afla¤›ya bak›yordur.
Ve karfl› yönde, befl ev kadar uzakl›kta, Bayan Wese geceli¤inin üstüne tilki kürkünü
giymifl, bu akflam gere¤inden fazla geciken kocas›n› bekliyordur.
Nihayet Wese’nin büro kap›s›n›n ç›ng›ra¤› iflitilir, bir kap› ç›ng›ra¤› için fazla yüksek
bir sestir bu, flehrin üstünden gökyüzüne yay›l›r; gece mesaisini bitiren çal›flkan Wese’nin
soka¤a ç›k›fl› evden görünmüyordur ama bu ç›ng›rak sesi haber verir ve parkeler ayn› an-
da saymaya bafllar düzenli ad›mlar›n›.
Pallas iyice afla¤› do¤ru e¤ilir. Hiçbir fleyi kaç›rmak istemez çünkü. Bayan Wese ise ç›n-
g›rak sesini duyunca rahatlayarak pencereyi kapar. Schmar ise diz çöker ve flu anda yegâ-
ne ç›plak yerleri olan ellerini ve yüzünü parke tafllar›na sürer. Her fley so¤uktan titrerken,
Schmar kor gibi yanar.
Sokaklar›n tam ayr›ld›¤› s›n›rda Wese durur birden ve karfl›ki soka¤a do¤ru bastonu-
na dayan›r bir tek.
Öylesine içinden gelir. Gecenin lacivert ve alt›ns› renkleriyle gökyüzüne bak›p dal›p gi-
der. Nedenini bilmeksizin bakar yukar› do¤ru; olacaklardan habersiz elini ç›kard›¤› flap-
kan›n alt›ndaki saçlar›nda gezdirir. Yukar›daki hiçbir fley, flu anda kendisini bekleyen ge-
lece¤i bildirmez; orada her fley anlams›z ve keflfedilmemifl haldeki yerinde. Asl›nda We-
se’nin yoluna devam etmesi pek mant›kl› olacakt›r; ancak Wese do¤ruca Schmar’›n b›ça-
¤›na do¤ru yürür.
“Wese!” diye ba¤›r›r Schmar, ayakucunda yükselir, kolunu yukar› kald›r›p b›ça¤›n›n
keskin ucunu gösterir. “Wese! Julia bofl yere bekleyecek!” Ve boynunun sa¤ ve yine boy-
nunun sol taraf›na; bir de karn›n›n derinliklerine kadar saplar b›ça¤›n› Schmar. Wese’nin
ç›kard›¤› ses ise, sus›çanlar›n›n kar›nlar› yar›ld›¤›nda ç›kard›klar› sese benzer.
“Bitti,” der Schmar ve art›k gereksiz kalan kanl› b›ça¤› karfl›s›ndaki evin önüne f›rlat›r.
“Cinayetin mutlulu¤u! Yabanc›n›n kan›n› ak›tarak eriflilen rahatl›k ve hafiflik! Ey Wese,
gecelerin eski gölgesi, dost, birahane yoldafl›, sen karanl›k sokaklar›n çamurlar›na kar›fl›-
yorsun flimdi. Niçin kanla dolu bir kabarc›k de¤ilsin ki, ben senin üstüne oturdu¤umda,
ân›nda ortadan kaybolas›n. Her fley istedi¤imiz gibi olmuyor iflte; bütün yefleren düfller ol-
gunlu¤a eriflmiyor. A¤›r bir kütle halinde duruyor yerde flu son halin ve hiçbir tekmeyi du-

NotosÖykü 59
yumsam›yor. Bununla sordu¤un sessiz soru da nedir?”
Pallas, bedenindeki bütün zehirli duygular birbirine kar›fl›rken evinin iki kanad› da ar-
d›na kadar aç›k kap›s›nda durur. “Schmar! Schmar! Her fleyi gördüm. Hiçbir fley kaçmaz
benden.” Pallas ve Schmar birbirini tartar. Pallas bundan memnun; Schmar ise hiçbir so-
nuca varamaz.
Bayan Wese her iki yan›nda bir sürü insanla korkudan tümüyle yafllanm›fl bir yüzle se-
¤irtir. Kürkü aç›l›r ve Wese’nin üstüne kapan›r; gecelikli bedeni kocas›na ve kar›-kocan›n
üstünde mezar topra¤›ndaki çimen misali kapanan kürk ise, sanki kalabal›¤a aittir flimdi.
Schmar, sonunda bulanan içini zorlukla tutmak için, a¤z›n› kendini koflar ad›mlarla
götüren bir polisin omzuna gömerek, dudaklar›n› ›s›r›r.

Almancadan çeviren Gani Oktay Arbak

60 NotosÖykü
i k i a y › n i l k b e fl i

1
Galilei’nin dan Öteki Defterler ad›yla yay›mlan- seph Conrad,
d›. Piraye’ye yaz›lm›fl mektuplar›n Thomas
Diyaloglar› 375 y›l
bulundu¤u sand›ktan ç›kan, yar›m Mann, Henry
sonra Türkçede kalm›fl, bugüne kadar hiçbir yerde James, Rai-
Bugüne kadar pek çok dile çevrilen
yay›mlanmam›fl roman ve hikâye ner Maria Ril-
‹ki Büyük Dünya Sistemi Hakk›nda
parçalar›yla dolu defterlerin ilk sayfa- ke, William
Diyalog 375 y›l sonra ilk kez Türkçe
lar›n›n görselleriyle birlikte haz›rla- Faulkner, Ja-
olarak ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar› ta-
nan kitapta “Oras›” adl› yar›m kal- mes Joyce,
raf›ndan yay›mland›. Galileo Galile-
m›fl bir roman da bulunuyor. gibi büyük
i’nin üze-
isimler yer

3
rinde on al-
Sabahattin Ali’nin al›yor.
t› y›l çal›flt›-
Mektuplar›

5
¤› ve engi-
Yap› Kredi Yay›nlar›’ndan ç›- Bizim
zisyonda
kan Hep Genç Kalaca¤›m, Sabahattin Elefltirmenlerimiz
yarg›lana-
Ali’nin ailesine, arkadafllar›na ve ifl Edebiyat›m›zda elefltirinin
rak ev hap-
ortaklar›na yazd›¤› mektuplarla, Sa- düzeyinin ne olup ne olmad›¤› ya da
sine mah-
bahattin Ali´ye ailesi, Nâz›m Hik- elefltirmenlerin yeterli olup olmad›¤›
kûm edildi-
met, Mehmet bir yana, bir de olan› de¤erlendir-
¤i kitap
Ali Cimcoz, mek var. Buna gönül indirenler kü-
modern bi-
Aziz Nesin, çük bir az›nl›kt›r. Mehmet Rifat,
limin bafl-
Melahat To- elefltiri için yazd›¤› kitaplar ve yapt›-
lang›c› ola-
gar, Ayfle S›tk› ¤› çevirilerle öylesine önemli katk›lar
rak kabul
‹lhan, Nihal yap›yor ki, sonunda bizim elefltir-
ediliyor. Reflit Aflç›o¤lu taraf›ndan
Ats›z, Cemal menlerimizin yaratt›¤› de¤eri ortaya
Türkçe’ye orijinal dili ‹talyancadan
Kutay, Samim ç›karmay› da görevleri aras›na ald›.
çevrilmifl. Galilei, kitapta, otoriteyi
Kocagöz bafl- Bizim Elefltirmenlerimiz ad›yla haz›r-
temsil eden Aristoteles düflüncesiyle
ta olmak üze- lad›¤› kitap, on dört yazar›n katk›s›y-
s›k› bir polemik yürütürken matema-
re arkadafllar› la tamamlanm›fl. Tanzimat’tan gü-
ti¤i temel alan kendi yeni fizi¤ini ku-
ve ö¤rencileri nümüze, yaratt›¤› de¤erle kal›c› ol-
ruyor.
taraf›ndan gönderilen mektuplardan maya aday elefltirmelerimizin anla-

2
olufluyor. Okuduklar›n›, yazd›klar›n› y›fllar›n›,
Nâz›m Hikmet’in ve yazacaklar›n› anlatt›¤› mektuplar yöntemleri-
Defterleri ayr›ca Cumhuriyetin ilk on y›l›nda ni, uygula-
Memet Fuat arflivi düzenle-
Ankara’daki yaflama ve ‹kinci Dünya ma biçimle-
nirken bulunan Nâz›m Hikmet’in
Savafl›’n›n yaratt›¤› ortama da tan›k- rini de¤er-
1938’de ‹stanbul Tevkifhanesi’ndey-
l›k ediyor. lendiren Bi-
ken kulland›¤› defterler, YKY taraf›n-
zim Elefltir-

4
Yaz›nsal Yaflamlar menlerimiz,
Can Yay›nlar›’ndan ç›kan Ya- göz önün-
z›nsal Yaflamlar’›n ilginç yan›, den ayr›lma-
alt bafll›¤›n›n da içerdi¤i üzere, yirmi s› olanaks›z
yazar›n gizli yaflamlar›n›n didik didik bir birikim
edildi¤i bir kitap olmas›. ‹spanyol oldu¤unu
gazeteci-yazar Javier Marias, haz›rla- gösterdi¤i gibi, de¤erlendirilmeye
d›¤› kitaptaki isimleri gelifligüzel de¤er görülen elefltirmenler için ayr›
seçti¤ini, sadece öbür dünyaya göç ayr› çal›flmalar yap›lmas›na da öna-
etme koflulu arad›¤›n› belirtiyor. Ya- yak olmaya aday. Konuflmak yerine
zarlar›n yazd›klar›yla yetinmeyen ve ifl yapman›n daha anlaml› oldu¤unu
daha fazlas›n› isteyen okur için bire- gösteren Bizim Elefltirmenlerimiz, her
bir olan kitapta; Arthur Rimbaud, Jo- kitapl›¤a gerekli kitaplardan.

NotosÖykü 61
MURATHAN MUNGAN

Eflyan›n Anahtar Olmas›

H
ER ‹NSAN B‹R EfiYAYLA GEL‹R DÜNYAYA.
Kendisi için seçilmifl bu özel eflyan›n ne oldu¤unu, flimdi kimin elinde ve
nerede bulundu¤unu bilmeden gelir. Bazen yak›n›nda, hatta elinin alt›nda,
bazen az ötesinde bir yerde, bazen de ›ra¤›ndad›r; hatta denizler aflmay› ge-
rektirecek kadar uzaklarda oldu¤u da olur. Ço¤u insan onu aramay› bilmez,
aramay› ö¤rense bile, buldu¤unda ne yapaca¤›n› bilemez. Yaflaman›n kusursuz bir mate-
matik düzenle çal›flt›¤›n› zamanla kavrayanlar, yeryüzünde herkesin bir eflyas›n›n oldu¤u
ve bu seçilmifl eflyan›n âlemler aras›nda bir anahtar ifllevi gördü¤ü bilgisine ererler. Yazg›-
n›z›n kap›s›n› açacak, yaflam›n matemati¤ini iflletecek bir anahtar. Bu, bazen do¤rudan bir
anahtard›r, hani flu bildi¤imiz, kilidinde dönen s›radan bir anahtar. Bazen Aleaddin’in si-
hirli hikâyesinde oldu¤u gibi tozunun silinmesini bekleyen bir lamba! Bu masal› önceden
bilenler nedense kendilerine bir lamba seçilmifl olabilece¤ine inanmak istemez, kaderleri
için baflka bir eflya aramalar›n›n gerekti¤ini düflünürler. Dilde tekrarlanan›n, hayatta tek-
rarlanmayaca¤›n› san›rlar. Bunlar masallar› bir seferlik zannedenlerdir. Anahtar, lamba,
bazen kutsal kâse, gömülü k›l›ç; bazen tükenmez kalem, bir gözlük, bir saat, bir elbise as-
k›s› herhangi bir fley iflte. O eflyan›n sizin oldu¤unu, kaderinizin anahtar› oldu¤unu anla-
man›z; anlay›p da bulman›z, buldu¤unuzda kullanman›z; kulland›¤›n›zda karfl›n›za ç›kan
hayat› kabullenip kald›rman›z zordur... hayat zordur... Masallar, bu zorlu¤u insan zihni
için kolaylaflt›ran hayallerin gereksinimiyle uydurulup hayat›m›za dahil olurlar ya da ol-
mad›klar›yla kal›rlar. Ne masal, ne hayat olamad›klar›yla...

fiimdi rasgele üç kifli seçelim yeryüzünden; bu üç kifliye üç eflya be¤enelim ve yüzler-


ce olas›l›¤›n matemati¤ini kalem ucu bir dokunuflla iflletelim:
Bir hikâyeyi var etmenin çeflitli yollar› vard›r.
Böylelikle, hikâyemizi kendi içinde desenleyebiliriz.
Birine seçti¤imiz saat, onun hiç tan›mad›¤› bir di¤er kiflinin yan› bafl›nda bulunsun. Ör-
ne¤in, yata¤›n›n baflucunda, komodinin üstünde. Saatin kaderinin sahibi, saatin varl›¤›n-
dan ve onun o s›radaki sahibi olan bu kifliden kilometrelerce uzakta küçük bir kasabada
kendi halinde yafl›yor olsun. E¤er bu saat, kaderi olarak seçildi¤i kiflinin elinde olmufl ol-
sayd›, kullanabilece¤i zaman› biz biliyor olal›m, o bilmiyor olsun. Kader eflyas›n›n bir sa-
at oldu¤unu, o saatin nerede bulundu¤unu bilmeyen kifli, –hadi ad›na Ababa diyelim– bü-
tün bu çeflit bilgilere uzak, hatta kay›ts›z biri olsun. Onu, yani Ababa’y› bu hayatta sihirli

62 NotosÖykü
bir eflyas› oldu¤u fikrine, diyelim
ki okudu¤u bir hikâyeyle, örne-
¤in, bu okudu¤unuz hikâyeyle
uyand›rm›fl olal›m –herkesin bir
uyand›r›lma yolu vard›r dünya-
da. O kifli, eflyas›n›n ne oldu¤u-
nu nas›l anlayabilir, ona baka-
l›m. Diyelim ki, Ababa eflyas›n›n
bir saat oldu¤unu bir biçimde
anlad›, bu kez o saate nas›l ula-
flabilir diye bir yol düflünelim,
anlatt›¤›m›z hikâye onun bulma-
s›n› sa¤layacak birbiriyle ba¤lan-
t›l› olaylarla ilerlesin, buldu¤un-
da saati nas›l tan›yacak, tan›d›-
¤›nda nas›l sahip olacak, oldu-
¤unda nas›l kullanacak ve kul-
land›ktan sonra kavufltu¤u haya-
t› nas›l yaflayacak acaba, diye
kendi uydurduklar›m›z›n içinde
hayalini kurduklar›m›z gerçek
olana kadar buldu¤umuz yolu
alal›m.

Ababa’n›n iç cebinde bilme-


den tafl›d›¤› tükenmez kalem de
me¤er bir di¤er kiflinin yeryü-
zündeki eflyas› de¤il miymifl? Ba-
k›n flu kaderin ifline! Gene kimse
bilmesin bunu, biz bilelim. Yani
ne Ababa bilsin, ne de kalemin
“... hayat›n bu kada- as›l sahibi olan kifli (hadi onun
ad›na da Becebe diyelim). Bece-
r› hikâyeye yetmi- be bu bilgiden de, kalemin ken-
yorsa, olaylar daha disinden de hayli uzakta yafla-
dolambaçl› yollar- maktad›r. Bilmemektedir. Ha-
yatta bilmediklerimizi hikâyede
dan ilerlesin...”
SENİH GÜRMEN bilelim. Olaylar›n bundan sonra-
s›n›, birden fazla olas›l›kla saçak-
lay›p desenlendirebiliriz art›k. Dilerseniz, kalemin Ababa’da, saatin Becebe’de oldu¤una
karar verip bunlar›n düz bir çizgide birbirlerine do¤ru ilerlemelerini sa¤lar, kalemin sahi-
bi ile saatin sahibini karfl› karfl›ya getirerek eflyalar›n› de¤ifl tokufl ettirebiliriz; bu kestirme
yoldan birbirine do¤ru ilerleyen bir de¤ifl tokuflun çabucak sonuca varan kolay hikâyesi-
ne ulaflabiliriz. Saati verir, kalemi al›r, herkes eflyas›na ve yazg›s›na kavuflur. Hikâye bura-
da da bitebilir, ama bu kadar çabuk bitmesini istemiyorsak, hayat›n bu kadar› hikâyeye
yetmiyorsa, olaylar daha dolambaçl› yollardan ilerlesin, bizi daha çok merakland›r›p heye-
canland›ran geliflmelerle oyalanal›m istiyorsak, kavufltuklar› eflyalar›n› ve edindikleri güç-

NotosÖykü 63
lerini nas›l kulland›klar› ya da kullanamad›klar› üzerine olaylar› farkl› yönlere do¤ru genifl
kavisler çizerek ilerletebiliriz. Gerekirse onlar› yeniden karfl› karfl›ya getirir ya da sonras›n-
da olacak olanlar› koflut hikâye biçiminde kurdu¤umuz baflka bir çerçeve içine tafl›y›p ora-
da baflka durumlarla köpürterek anlatabiliriz. Ama böyle olmas›n› istiyor muyuz? Her yol,
Murathan Mungan bir karard›r sonuçta. Bazen hesaplanmam›fl sonuçlar pahas›na da olsa bir karar.
edebiyat›m›z›n en Saatini aramaya yazg›l› Ababa, üzerinde tafl›d›¤› tükenmez kalemin sahibidir, ama efl-
verimli birkaç yaza- yan›n as›l kader sahibi olan kifli, Ababa’y› ve kalemi bulana kadar bu kalem tükenebilir,
r›ndan biri. Son y›l- yani sahip kaleme geç kalabilir, bulsa bile kalemin yazg›s›n› yenileyen gücünden nasibini
larda gitgide daha
alamam›fl olabilir. Kaderi bir baflkas›n›n elinde ölmüfltür. Kalemin kaderinin as›l sahibi is-
çok kitap yay›ml›yor.
Yedi Kap›l› K›rk Oda ter Becebe olsun, ister flimdi karfl›m›za ç›kan ve ad›na Cedece diyece¤imiz üçüncü kifli,
ve hemen onun ar- onun kalemi üzerinde tafl›yan kifliyi, yani Ababa’y› sonunda bulmufl olmas› kaderinin iler-
d›ndan gelen Kad›n- lemesine yetmez. Biz baflka bir ümidin ard›na tak›lm›flken, hikâyemiz bizden habersiz tam
dan Kentler, öykücü- da bunu anlat›yor olabilir. Biz hikâyemizin ana temas›n› anlamam›fl olabiliriz. Yanl›fl anla-
lü¤ünü yeni bir s›ç- d›¤›m›z bir hikâyenin içinde sürüklenirken yabanc› bir temay› hayat›m›z sanabiliriz. Geç-
ramayla daha da yu-
tikten sonra anlafl›lan fleylerle dolu de¤il midir hayat? Hayata tan›m›n› veren, içeri¤ini ka-
kar› çekti.
zand›ran ço¤u kez bu kay›plar de¤il midir? Nice gönül k›ran tecrübenin sonunda hayat›
özdeyifllere azaltan toyluk, acemilik günlerinin seçimleri, yan›lg›lar›, yan›lsamalar›?
Ayn› sonuç Ababa için de geçerlidir. Saate kavufltu¤unda saatin durmufl olmas› akla ya-
k›n bir olas›l›kt›r. Diyelim, bozulmufltur, art›k çal›flm›yordur ya da sahibinin onarmas› için
verdi¤i saatçide kaybolmufltur. Zaman buldurduklar› kadar, zaman kaybettirdikleri de bi-
linir saatçilerin. Bütün anlatt›klar›m›z, do¤ru kifliyi yanl›fl zamanda bulman›n hikâyesine
dönüflebilir her an. Bu da bir yol olabilir. Bu çözümü sevmeyebiliriz, ama bazen sevmedi-
¤imiz hikâyeler bafl›m›za gelir.
Saatini arayan Ababa ile kalemini arayan Becebe aras›nda çabuk s›radanlaflabilecek bir
de¤ifl tokufl hikâyesi olmas›n› istemiyorsak e¤er, bu kez de üç kifli aras›nda geliflen daha
karmafl›k, farkl› bir desenlemeye gidebiliriz. Örne¤in, kalem Ababa’dad›r, ama saat Bece-
be’de de¤il, Cedece’dedir. Dolay›s›yla saatini yanl›fl yerde arayan Ababa’n›n, Becebe’yi bul-
mas›n›n kendisine hiçbir yarar› yoktur, yanl›fl kiflinin peflinde boflu bofluna zaman kaybet-
mifltir; burada hikâye yeni bir yola¤z›nda gene çatallanabilir: Ababa’n›n tükenmez kalemi
ise Becebe’nin kaderidir, Becebe onu buldu¤u için mutlu olur. Kader aya¤›na kadar zah-
metsiz getirmifltir hediyesini. Eflyas›na kavuflur, ama zaman›na kavuflur mu, bilinmez;
bundan sonras›nda hikâyeyi nas›l gelifltirmek istedi¤inize ba¤l›d›r bu. Mutlu son istiyorsa-
n›z Ababa’n›n mutsuzlu¤uyla Becebe’nin mutlulu¤unu karfl›laflt›rma olana¤› sunan bir kar-
fl›tl›k çerçevesi kurabilir, bunun hikâyesini yazabilirsiniz. Ama açmazlar› sürdürmek isti-
yorsan›z, kalem asl›nda Becebe’nindir, ama buraya gelene kadar yollarda tükenmifltir, hiç-
bir fley yazamamaktad›r art›k, bu olas›l›kla Becebe’yi de mutsuz bir yazg›ya do¤ru ilerlet-
mifl (itelemifl) olursunuz; bu durumda her ikisi de kaybetmifltir. Dünya bir kaybetme ye-
ridir. Her birinin zaman› di¤erinin elinde tükenmifltir. Bu da bir sondur. ‹nsanlar›n ço¤u-
nu günün birinde beklediklerine inand›klar› ve her çeflit kederde, yitimde derinlik bulan
yazarlar›n tam da tercih edece¤i umutsuz bir son.
Kalem Becebe’nin de¤il de, Cedece’nin yazg›s› ise, Ababa ile Becebe’nin birbirlerini bul-
mas›n›n ikisi için de anlam› kalmaz. Birbirlerinin varl›¤›, yaln›zca kaderlerinin tuza¤› olur.
Katettikleri hikâye içinde yollar›n›n kesiflmesi bir yazg› aldatmas›d›r. Siz de okuru aldat-
m›fls›n›zd›r. Birbirlerinde de¤ifl tokufl edecekleri hiçbir fley yokken ya da kalmam›flken yok
yere birbirlerini bulmufl, birbirleriyle zaman ve kader yitirmifllerdir. Saat bozulup durdu-
¤u, tamircide kayboldu¤u ya da hiçbir zaman Becebe’de olmad›¤› için Ababa’n›n hiçbir ifli-
ne yaramayan bu karfl›laflma, ayn› biçimde kalem kendi kader eflyas› olmad›¤›, olsa bile ge-

64 NotosÖykü
lene kadar yollarda tükendi¤i için Becebe’nin de hiçbir ifline yaramaz. Ama burada ayak
de¤ifltirip, Ababa’n›n üzerinde tafl›d›¤› henüz tükenmemifl olan kalemin, Becebe’nin de¤il
ama bir baflkas›n›n kaderi için hâlâ bir olanak oldu¤unu varsayal›m. Böylelikle bir zaman-
lar kendisinde var olan ya da hiç olmam›fl bir saatin yok yere hikâyeye katt›¤› Becebe ara-
dan çekilirken, âlemlerin kap›s›n› aralayacak eflyas›na kavuflmak için hâlâ bir ümidi olan “O eflya, öte-
Cedece’nin Ababa’y› aramas›yla, ona do¤ru ad›m ad›m ilerlemesiyle olaylar sürsün isteye-
ki âlemlerin
lim. Hikâye erken eriyip kalem tükenmedikçe, Cedece’nin aramay› sürdürmesi için hâlâ
bir ümit var demektir. Kimin hangi hikâyede, yolunun kiminle kesiflece¤i belli mi olur?
kap›s›n› aça-
Elbette dünya üç kiflilik de¤ildir. cak bir anah-
Dolay›s›yla geri sar›p bakal›m: Eflyas›na ilk uyanan Ababa, Becebe’yi buldu¤unda saat tard›r. Muci-
art›k onda olmayabilir. Satm›flt›r, atm›flt›r, birine arma¤an etmifltir, çal›nm›flt›r, tamirciden zelerin, ina-
geri almay› unutmufltur ya da hiç onda olmam›flt›r. Bunun üzerine saat asl›nda Cedece’de- n›lmaz olay-
dir, diyelim. Cedece kalemine kavufltu¤u s›rada Ababa da saatini sormufl olsun ona. Sat- lar›n, büyük
m›flt›r, atm›flt›r, birine arma¤an etmifltir, çal›nm›flt›r, tamirciden geri almay› unutmufltur ya hayallerin
da hiç onda olmam›flt›r. Diyelim, saat Cedece’de de¤il, ad›n› hiç bilmedi¤imiz bir baflka-
gerçekleflti¤i
s›ndad›r. Görüldü¤ü gibi, her olas›l›k baflka bir hikâyenin kap›s›n›n anahtar›d›r.
Kaleme gelince: Kalemin sahibi daha önceden san›ld›¤› gibi ne Becebe, ne Cedece’dir,
kap›. Mutlu
bir dördüncü kiflidir –anlatt›¤›m›z hikâyeyi daha fazla kalabal›klaflt›rmamak için hikâyeye son isteyen-
flimdilik almad›¤›m›z, kap›s›nda b›rakt›¤›m›z bir dördüncü kiflidir bu, diyelim. Baz› oyun- ler için bu
lara her zaman bir dördüncü aran›r. Bu nedenle ad›n› koymayal›m. Daha fazla kaybolma- yolculuk ora-
mak için, hiç olmazsa saatin onda oldu¤unu umal›m. Satmam›fl, atmam›fl, çald›rmam›fl, bi- dan sürdürü-
rine arma¤an etmemifl, tamirciden geri almay› unutmam›fl olsun. Kimdir, nerdedir, arama- lebilir.”
y› sürdürelim.
Ababa, Becebe, Cedece dedi¤imiz bu üç kifli çeflitli nedenlerle çeflitli yerlerde birbirle-
rini bulsalar bile, birbirlerinden ö¤renecekleri tek fley, birbirlerinin ifline yaramad›klar›
olabilir. T›pk› hayatta çok s›k bafl›m›za geldi¤i gibi. Okurun kafas›n› sersemletene kadar
döne döne kurdu¤umuz metin, bunun kasvetli hikâyesi oluverir bir anda.
Ömürleri aramakla, yabanc› yollarda, yabanc›larla geçmifltir. Zamanla yabanc›laflanlar-
la de¤il, daha en bafltan yabanc› olanlarla. ‹lkine hayat deniyor zaten ve oldu¤u gibi yaz›l-
d›¤›nda pek bir fleye benzemiyor. ‹kincisine gelince. (‹kincisine kolay gelinmiyor, ama biz
gene de yazal›m.) ‹çlerinden biri bile arad›¤›na ve buldu¤unu kullanman›n bilgisine ka-
vuflmuflsa, bambaflka yepyeni bir hikâye bekler bizi. Ayd›nl›k bir hikâye. Masal olana ka-
dar ›fl›yacak, ›fl›tacak; gelecek siyasetçili¤i yapmay› seven büyük anlat›lar›n sevece¤i türden
bir hikâye...
O eflya, öteki âlemlerin kap›s›n› açacak bir anahtard›r. Mucizelerin, inan›lmaz olayla-
r›n, büyük hayallerin gerçekleflti¤i kap›. Mutlu son isteyenler için bu yolculuk oradan sür-
dürülebilir.
“Cin lambadan ç›km›flt› bir kere...” cümlesi denetlenemez bir gücü anlatan olumsuz
bir hikâyenin anahtar› da olabilir; bir gücü denetlemeyi, yönlendirmeyi ö¤renmenin, ö¤-
retmenin serüveni de... Yaflad›klar›m›z› kendimizce bir “fabl”a, bir “mesel”e dönüfltürmek
her an elimizdedir. Hayat ondan ne yapmak istedi¤imize ba¤l›d›r biraz da. Her oyuna bir
dördüncü bulunur. Yaln›zca talihin elinde oyuncak de¤ildir insanlar, onlar da talihle oy-
narlar. Yaln›zl›¤›n, yaz›n›n, seçimlerimizin de talihli ya da talihsiz oyuncaklar› vard›r.
Kimi için bir stetoskoptur bu eflya, kimisi için ilk ça¤larda insan etini ilk yaran en ilkel
kesici arac› haf›zas›nda hâlâ ilk günkü kan›n s›cakl›¤›yla tafl›yan yeniden bedenlenmifl bir
neflter. Tekerle¤i bulan›n heyecan› kaç yüzy›l sonras›n› titrefltirip foto¤raf makinesini bul-
durmufltur. Herkesin elinde harc›âlem kulland›¤› kamera, birdenbire herhangi birinin

NotosÖykü 65
elinde flimdiki zaman›n›n kaderi olur. Eflya yapan elimiz, kaderimize kal›p ç›kart›p ço¤al-
t›r. Unuttuk mu: Zaman, amac› olan bir yan›lsamad›r.
Hikâye ço¤altmay› ö¤rendiysek e¤er, herkes gerisini kendi lambas›na dokundukça kar-
fl›s›na ç›kan ciniyle kendine göre gelifltirip anlatabilir. Eflyan›n anahtar olmas› yaln›zca bir
fikirdir. Ama gene de dikkatli olmak gerekir: Hikâyenize ald›¤›n›z her fazladan eflya, ha-
yat›n›z› ve hikâyenizi bir çöp eve dönüfltürebilir. T›ka basa bir dünyada kendi varl›¤›m›z›
bir türlü bulamamam›z, ço¤u kez hayat›m›z› bunca eflyalaflt›rm›fl olmam›zla ilgilidir. Eflya
tuzakt›r. ‹çiniz bunun bilgisine kadar geldiyse e¤er, buradan da baflka öykülere gidilir. Ki-
mileri için dünya, bir yaflama yeri de¤il, bir anlatma yeridir. Bu anlatt›¤›m birinci anahtar-
d›.
Kaybetmeden önceden yazd›¤›m birinci anahtar. c

12 Haziran 2007
(14 Kas›m 2007, 15-16 fiubat 2008, 16-17 A¤ustos 2008)

66 NotosÖykü
HAKAN ERGÜL

Ruhun Bildi¤i

“H
EP‹M‹Z YANACA⁄IZ AB‹... HEP‹M‹Z BÖYLE ÇATIR ÇATIR YANACA-
¤›z. Bak flu t›rna¤a? C›garan›n atefli yakt›. Bir saattir araban›n cam›ndan
buz gibi ya¤mura tutuyorum ki geçsin s›z›s›. Geçmiyor... Cehennem ate-
flini sen hesap et art›k. Zaman›n birinde cehennemden bir ç›ng› düflmüfl
bir da¤›n yamac›na. Aha fluncac›k, flu c›garan›n korundan bile ufakm›fl.
O da¤ var ya, o yüce da¤, erimifl be abi. Böyle su olmufl, a¤›p gitmifl, kan k›rm›z› y›lan mi-
sali! Var gel cehennem ateflini sen düflün. Vay, vay, vay... Ama yanaca¤›z iflte, ben de ya-
naca¤›m. ‹nsan bilmez mi günah›n›, bilir. Ben de bilirim.”
fioför anlatt›kça dumandan ütülmüfl g›rtla¤› hep ayn› notaya bas›yordu. Mürekkep ma-
visi kot pantolonu bacaklar›na yap›flm›fl, mürdüm rengi gömle¤in yakas› omuzlar›nda. Sa-
ç›na ne sürdüyse, avuç dolusu sürmüfl, linyit gibi parl›yordu saç. Gülüyordu arada, diflsiz-
li¤ini eliyle örtmeye çal›flsa da a¤z›nda kalanlardan biri alt›n, nümayifle teflne, o güldükçe,
saman sar›s› bir ›fl›ldak olup araban›n cümle camlar›ndan d›flar› u¤ruyordu. Tek difl, çok-
tan düflmüfl kalenin son burcu, gözümden çok ruhumu kamaflt›r›yordu.
Buras› Eskiflehir. Ama taksicinin mayas› buralardan de¤il, Arjantin’den, fiili’den. Günü
geçmifl, ac›l› bir Güney Amerika konservesi bu adam.
“‹lkokul mezunuyum ben abicim... ki yalan sevmem. fiu günefl var ya abi, milyonlarca
y›ld›r, art›k bilmiyorum, milyarlarca y›ld›r öyle yan›p duruyor. Geçenlerde televizyon gü-
neflin resimlerini gösterdiydi. Uzaydan çekmifller böyle. Bilen bilir, güneflin ortas›nda abi-
cim, kapkara bir delik var. Gözümle gördüm, ortada nah böyle, kabak gibi bir delik. ‹flte
o kara deli¤e uzun uzun bakt›m ben abi, dalm›fl gitmiflim televizyona... Bizim kar› önce,
ne bak›yon, dedi, ne bak›yon ulan öyle donuna etmifl bebeler gibi... Kar› milleti abi, ko-
nuflmazsa göbe¤i düfler, Sus dedim ulan Allahs›z, sus da bekle iki dakka be! Neyse abicim,
bakt›m böyle güneflin etraf›ndan o deli¤e do¤ru, böyle ruh gibi mi desem, hayalet gibi mi
desem, bi fleyler kay›p kay›p gidiyor. Sanki delik emiyor flerefsizim, hortum misali. fiimdi
ben diyorum ki abi, bak bence... Allah günah yazmas›n da, hani ben yalan sevmem... iflte
cehennem, o deliktir, diyorum be abicim. Ha? Sen ne diyorsun? O ruhlar böyle bir bir gi-
riyorlar ya... iflte onlar da günah iflleyenlerin ruhlar›d›r. Hazreti Adem’den beri, yak babam
ki bitiresin. Ne günahkârm›fl›z be abi. Vay, vay, vay...”
– Onlar da olmasa hepten karanl›ktaym›fl›z, desene.
– Kim abicim?
– Günahkârlar, ruhlar› yan›yor ya çat›r çat›r.

68 NotosÖykü
MUHAMMET fiENGÖZ

Bir kahkaha patlatt› floför, sar› ›fl›ldak gözümü ald›.


– Helal olsun be abi. Sustun sustun bi laf ettin... bak bak, koluma bak, tüylerim ima-
na geldi flerefsizim, parma¤›m›n s›z›s›n› unuttum.
– Eyvallah... Ben bu yak›nlarda ineyim, geldik say›l›r... Nas›lsa görüflece¤iz yine.
– Kim bilir be abi... Eskiflehir küçük.
– Yok yok, cehennemde diyorum, orada görüflece¤iz.
– Bak, oras› kesin...
Sonra bir kahkaha daha. “Geldik say›l›r,” dedim, Berber Haydar buradan befl dakika,
oysa çekip gitmeyi diledi¤im yere yaklaflm›fl bile say›lmazd›k. fioför’e b›raksayd›m, diyo-
rum flimdi, güneflin ortas›na bak›p cehennemi gören o has günahkâr, benim nerede inmek
isteyece¤imi de bilmez miydi?
Porsuk nehrinden ve kalabal›ktan uzaklafl›p arka sokaklara girdim, dar ve çamurlu kal-
d›r›mlarda koflar ad›m yürüdüm. Nereye?.. Haydar’›n dükkân›na. Bir iki sokak geçtim geç-
medim, iki kifli daha belirdi kald›r›m›n sonunda, bir onlar eksikti. Yaklafl›yorlard›. Solda-
ki, e¤ilip bükülmeden, tören yürüyüflüyle ad›ml›yordu kald›r›m›, genifl yakal› paltosu bi-
leklerinde. Adam›n kal›pl› gövdesi gün ›fl›¤›na boylamas›na çekilmifl kara bir f›rça darbesi
gibiydi, omuzlar›nda bir a¤›r ceza yarg›c›n›n gülümsemesi-teklif-dahi-edilemezli¤i. Yan›n-
da, kollar›n› kavuflturmufl s›ska bir kad›n. Varla yok aras›. Yokla yok. Ben de kaban›m›n
yakalar›n› kald›rd›m ama benimkiler k›sa, boynumu örtmeye yetiyor ama yüzüm... yüzüm
aç›kta kal›yordu. Saklanmak istedim yine de, görmesinler, görmezden gelmesinler diye.
Sonunda ne yana gitsem ortas›na ç›kt›¤›m bu pusulas›z flehrin göbe¤inde, Adalar’da bul-
dum kendimi yeniden.
Bir zamanlar dumanl› kahvehanelerden geçilmezdi buralar, onlar›n zehirli mantarlar
gibi üst üste patlayan beyaz plastik sandalyeleri yolumuzu keserdi. Daha daha bir zaman-

NotosÖykü 69
lar, rak›perverlerin, kerhane güllerinin, lunapark cücelerinin flerbetli ›sl›klar› gelirdi pefli-
miz s›ra. Kula¤›mda fioför’ün sözleri –hepimiz yanaca¤›z abi!– ö¤rencilik y›llar›m›n geç
geç bitmez flehvet köprülerinden geçtim. “Sus be fioför!” dedim içimden, “sus, insan ken-
di günah›n› bilmez mi, bilir, ben de bilirim. fiu kadar ifrite, ç›yana dayan›yorsun da, ken-
Hakan Ergül Eskifle- dine ba¤›fl›k olam›yorsun.”
hir’de yafl›yor. ‹nce Dükkâna erken varay›m derken solu¤um boyumu aflt›, t›kand›m. Neye yarar, neredey-
iflçilikle yazd›¤› öy- se gün ortas›yd› ama perdeler kapal›yd›. Haydar bu, rüyas› bile rak› kokar, kan›nda alkol
külerini büyük bir
yoksa makas› kula¤›na gözüne saplar. Dükkâna ad›m atmayal› ne çok olmufl, flimdi dön-
suskunluk içinde
üretiyor. Yak›nda ye-
se flu köfleden, tan›maz herhalde, ben kendimi yolda görsem tan›r m›yd›m? Vakit geçire-
ni bir kitapla yay›ne- cek yer bulmal›yd›m, sa¤a sola bak›nd›m, karfl›da tren gar› vard›. Üstünde koyu yeflil, dev-
vinin kap›s›n› cileyin harflerle “Sevelim, Sevilelim” yazan Gar Büfe’den bir paket sigara almak için cad-
çalabilir. denin karfl›s›na geçtim. Güvercin sakall› bir flair düfltü akl›ma, zaman›n birinde, sesine
efendice bir ‹stanbul makam› giydirip, “Eskiflehir de bir Venedik’tir”, diye imzalam›flt› bir
kitab›n›. Tan›flt›¤›m›zda ö¤renciydim, teflekkür etmek için elimi uzatt›¤›mda gözlerine ba-
k›p bir cesaret, “K›vanç duydum,” demifltim... demek istemifltim de “k›fanç” gibi, “k›¤anç”
gibi bir fleyler dökülmüfltü a¤z›mdan. K›vanmak benim neyime, düzünden “memnun ol-
sayd›m” ya. fiairin dedi¤i do¤ruysa, bu flehrin en sahici vapuru da bu tren gar›d›r o zaman.
Ben büfeye yaklaflt›kça gar›n içi ayd›nland›: Yolcular, on bin yafl›nda bir kaplumba¤an›n
de¤irmi kabu¤unu and›ran bekleme salonunun ortas›nda toplaflm›fl; kiminin sabr› yolu ya-
r›lam›fl, kiminin sevinci rötarl› trenler gibi, bekle ki gelsin. Sigaradan bir iki nefes çektim,
Haydar’›n keyfini beklerken, gar›n etraf›nda sevecek bir yüz arad›m.
Derken... “Haydar günayd›n.” “Günayd›n hocam, gel, flu enseyi de ald›m m›, s›rada sen
vars›n.” Tan›d› m›, “hocam” dedi¤ine göre? Dükkân›n kap›s›ndan, aynadan uzakta, sakin
bir köfleyi gözüme kestirdim, ne koltuktaki çocukla, ne Haydar’la göz göze geleyim. Soba-
n›n yan›ndaki meflin sandalye iyi, üzerine bir iki spor gazetesi at›lm›fl, bir de dergi. Hep-
sini kuca¤›ma al›p oturdum. Kafllar›m›n alt›ndan bir bak›fl f›rlatt›m berbere, kocam›fls›n be
Haydar, ama dükkân öyle mi: Ben görmeyeli buzula dönüflmüfl o, nesnenin ölmezli¤ini
surat›m›za çarparcas›na, neye baksam, üstünde g›c›r g›c›r bir eskilik. Bakt›m Haydar kasa-
ya do¤ru geliyor, bafl›m› e¤dim hemen, elimdekileri düzeltmeye koyuldum. Nereye kadar?
Koltu¤a oturup da Haydar o entari gibi örtüyü boynuma dolay›nca kafam peri bacas› gibi
ortada kalmayacak m›? Berberlerin en sa¤›r dilsizidir Haydar, ama aradan bunca y›l geçin-
ce, “Hay›rd›r hocam, bir vard›n, bir yok oldun?” demeyecek mi?
Haydar’›n ifli uzad›. “Ayl›k siyasi mecmua”y› kurcalad›m biraz, kapa¤›nda ikisi kara
gözlüklü, hepsi b›y›kl› befl erke¤in foto¤raf› vard›, kol kola girmifller. Biri ç›k›p bunlara
“Sak›n ola gülmeyin,” demifl, zira hiç gülümsememifller. “Milletimize verilmifl sözü varm›fl”
bu befli bir yerdenin, ne zaman dedilerse art›k, “Gelece¤iz inflallah,” demifller bir ara, “ni-
hayet geliyorlarm›fl.” Ahir zamanlar›n belirtisiz nesneleridir onlar, devletimin efsunlu se-
mirgenleri. Gelsinler, dedim içimden, ben evde yokum. Spor gazeteleri baflka âlem, man-
fletlere bak›l›rsa “Vakit Tamam”, “Gazam›z Mübarek Ola”, “Savafl Kap›da...” Efl dostla he-
lallefleyim öyleyse, Haydar gel seni de bir öpeyim, ben yar›n gece futbol maç› var san›yor-
dum, me¤er cenge ç›k›yormufluz. En altta bir hafta sonu eki vard›. O bile, onun sayfala-
r›ndan taflan a¤›r makyajl›, kaymak a¤dal› kad›nlar bile flu kara b›y›kl› kapak güzellerin-
den daha olanakl› duruyor; tarih d›fl› karamela bedenler, manfletlerin sustal› tekinsizli¤in-
den daha insanca bir yörüngede dönüyordu.
Sayfalar› kar›flt›r›rken bir haber gazete sayfas›ndan f›rlay›p, elime koluma sar›ld›: “Ga-
la gecesinde tinerci çocuk dehfleti!” Bir filmin galas› varm›fl hafta sonu, “sokak çocuklar›

70 NotosÖykü
galay› basm›fl.” Soka¤›n çocuklar›d›r onlar, basarlar. Ellerinde kör b›çaklar, y›rt›k ruhlar›y-
la salona dald›klar› gibi yaflanan kurgusal gerçekli¤in yüzünde derin ve s›cak bir iz b›ra-
k›p kaçm›fllar. Gecede ne kadar “güzellik” varsa, diyordu haber, iflte bu “faciayla” gölge-
lenmifl. fioförün yüzü belirdi gözlerimin önünde, “Facia,” dedi s›r›tarak, a¤z›nda saklad›¤›
tek at›ml›k sar› hazine yine gözümü ald›. Bir taksi gelip durdu dükkân›n önünde, üzerle- “Soka¤›n ço-
rinde mürdüm rengi gömlekleriyle arka sokak sakinlerini gördüm, hepsi çocuk, hepsi bir
cuklar›d›r on-
boy, b›y›kl›, üst bafl tiner, hepsi taksiden indi, gelip kap›ya dayand›, hepsinde fioför’ün gü-
lümsemesi, alt›n difller, ruhun kamaflmas›... Facia’n›n galas›.
lar, basarlar.
“Buyur hocam, beklettik, kusura bakma. Çay, kahve?” Ne çay, ne kahve Haydar, soba- Ellerinde kör
n›n yan›nda içim geçmifl, varsa bir bardak su. “So¤uk?” So¤uk. Saç›m›n oras›n› buras› tu- b›çaklar, y›r-
tup çekti Haydar, bir kuyum ustas›n›n gözleriyle bak›p yar›m saatlik gelece¤imizin prova- t›k ruhlar›yla
s›n› teyelledi, “Kulak üstlerinden, önlerden alal›m, tepeler biraz zay›flam›fl hocam, oraya salona dal-
dokunmayal›m, favorileri de k›saltt›k m›...” Tepeler zay›flam›flsa, tan›d›n demektir, bir si- d›klar› gibi
gara tüttür Haydar, bir tane de bana ver. Geçmiflten ama baflkalar›na ait bir geçmiflten
yaflanan kur-
ödünç sözcüklerle, hiç konuflmadan bol bol laflad›k havadan sudan. Arada makas›n flak›-
gusal gerçek-
malar› duyuluyordu. Hiçbir fley sormuyordu Haydar, var olsun, susmay› ö¤rendi¤i gibi
sormamay› da ö¤renmifl. Bir eliyle s›cak suyu yoklad›ktan sonra önümdeki lavaboyu ifla- li¤in yüzünde
ret etti. “Yaklafl hocam, bir y›kayal›m hele.” derin ve s›-
Henüz kuaförleflemeden evrimini tamamlam›fl bütün berber dükkânlar›n›n alametifa- cak bir iz
rikas›d›r: Saç, kafan içine dald›r›ld›¤› kirli lavaboda y›kan›r. Haydar flampuan› köpürtmek b›rak›p
için bafl›m› kafl›d›kça burnum lavabonun deli¤ine girecek diye korkuyordum. S›cak su ku- kaçm›fllar.”
laklar›m›n arkas›ndan, yanaklar›mdan kay›p dudaklar›ma inerken yerçekimi siliniyordu,
gözlerimi kapasam ben de ak›p gidebilirdim flu delikten. Benden önceki çocuk bizim fio-
för’ün sülalesinden olmal›, diye geçti içimden, kapkara saç telleri geçiyordu gözlerimin
önünden, sonra trafik kar›fl›yor, benim siyah beyaz k›v›rc›k saç›m onunkilere dolan›yor,
derken hep birlikte süt köpü¤ünü and›ran bir girdaba kap›l›p lavabonun deli¤ine süzülü-
yordu.
Haydar flampuana bir kez daha uzanacakken... ama henüz uzanmam›flken, belki yal-
n›zca uzanmaya niyetlenmiflken... su kesilir gibi oldu. Sesler iflitilmez gibi, gün ›fl›¤› yiter
gibi. Bafl›m› soktu¤um lavabonun karanl›¤›nda birden onu gördüm: Ruhum! ‹çimdeki ha-
yalet. Güneflin yal›m yal›m alevlerine inat, ak›nt›ya efelenen alabal›klar gibi o kara delik-
ten d›flar› do¤ru kaçmaya çal›fl›yordu. Ne yaps›n, cehennem atefli bu, bir ç›ng›s› yüce da¤-
lar› eriten, kolay m›. Benim ödlek ruhum daha o alevi gördü¤ü an yoklu¤a erecektir, bu-
nu ben biliyorum, ruhum da bilsin. “Öyle olsa kolay be abi,” dedi fioför, çoktan gitti san-
m›flt›m, sen gel beynime saklan. S›cak nefesi kula¤›mda, sözcükler daha a¤z›ndan ç›kma-
dan üçe befle bölünüyordu. Söz, bir istiridye parças›, bir Haydar’›n, bir fioför’ün sesinden
yank›lan›yordu: “Keflke öyle olsa. K⤛t gibi yanaca¤›z, tüy gibi yanaca¤›z önce. Ama yok
olmayaca¤›z. Yanaca¤›z abicim, sonra bi daha yanaca¤›z, bi daha yanaca¤›z...” c

NotosÖykü 71
FAHRETT‹N DEM‹R

Babamd›

B
UNCA ARADAN SONRA. NERDEYSE KIRK YIL. KARA KAVRUK B‹R ÇALI; DA⁄
ayaz›n›n yan›¤› yüzünde. Dinamitte usta. Tafl oca¤›, toz, duman, kaya ya¤muru…
K›rk y›ldan sonra gelip duruyor rüyalar›ma.
Bir de da¤.
Hep bir da¤ yamac›nda oluyoruz. ‹çi oyuk, çürük difller, kaya parçalar› sark›yor yamaç-
lardan.
Hep bir da¤ yamac›, çorak toprak; kevenlerin dikenleri tozlu. Rüzgâr vurdukça o gü-
dük boylar›yla yat›yorlar, bir o yana, bir bu yana.
Bö¤rü yar›lm›fl oluyor da¤›n. Kocaman bir yara yamac›nda. Tafl oca¤›. Çürük difller...
Protezdi diflleri. Bak›rdan. Vuruyordu. “Çingene ‘diflçi’nin ald›¤› ölçü!..” diyordu.
Da¤›n yamac›ndayd›k.
Nas›l oluyorsa!..
Bir patlama oluyormufl birden.
Savruluyormuflum! Her fley savruluyormufl; toz toprak, kaya parçalar›, da¤... ya¤›yor-
mufl gökten.
Yüzüstü kapaklanm›fl buluyormuflum kendimi. A¤›z üstü, sar›lm›fl gibi topra¤a.
Bir de, hep ayn›, her defas›nda, dizim s›yr›lm›fl oluyor... Burnum de¤il. Kafam da. Di-
zim!.. ‹nce ince kan›yormufl.
O ayaktaym›fl. Duruyormufl
öylece.
Dururken dururken, dizleri
bükülüyormufl önce. Düflme-
mek için direnirmifl gibi. Ne ka-
dar!.. Bitiyormufl!.. Vücuduyla
öne e¤iliyormufl. Bir iki ad›m...
‹kinciye yar› bükük... Yerde!...
Ayaz yan›¤› yüzlü bir adam.
Uzunca say›l›r; dizlerinin üzeri-
ne k›vr›l›r gibi çöküyormufl.
fiaka¤›ndan çenesine inen
kan çizgisi.
Babamd›.
Rüyalar›m... K›rk y›l sonra...

72 NotosÖykü
Buz Adam

K
Ifi, KIYAMET!..
Sular dondu, su sayaçlar› patlad›. Sokaklar buzlad›. Yollar kapand›. Yollar ka-
pand›kça okullar tatil oldu, biz evlere kapand›k.
Martta çözülür dediler.
Mart, flubattan zorlu.
Tipi, boran, “flehre kurtlar indi”, puslu havas› köfle bucak yay›ld›.
O günlerdeydi. Yollar kapal›yd›. Biz evdeydik. Koyun kemresiyle harlanan teneke so-
ban›n hükmü iki ad›ml›k. Gerisi ayaz.
Nas›l oldu, nerden ç›kt›. Girdi mi yoksa!
Tipinin savurdu¤u, elektrik tellerinin uludu¤u; göz gözü görmez, el eli tutmazken, ka-
p› aral›¤›ndan burun uzat›lmazken...
Hepimiz flaflt›k. Ekrem, Durda¤›, bir de ben. Tek göz oda, yel üfürdü, su götürdü; rüz-
gâr bir yan›ndan girip öbür yandan... Soban›n bafl›na toplanm›flt›k. Yüzümüz al al iken,
s›rt›m›z...
Tiftik papa¤›, kal›n, boz asker kaputunun üzerinden beline dolay›p s›k› s›k› ba¤lad›¤›
palaskas›, sakal›ndan, uzun pos b›y›¤›ndan sarkan buzlar, kirpi¤inin k›ra¤›s›yla uzatm›flt›
kafas›n› kap›dan. Uzatmakla kalmam›fl, gelip durmufltu soban›n bafl›na.
D›flar›n›n ayaz›, pusu, uzun paltosunun eteklerinden dökülüyordu.
Bir de b›y›klar›n›n ucundan.
Çocuklu¤umuzun masallar›ndan ç›k›p gelmifl bir
masal yarat›¤›. Öyle gördük, Durda¤›, ben, bir de
Ekrem. Tipinin, boran›n içinden geçmifl. K›l›c›n›
çalm›fl kara kayaya da, kara kaya yar›lm›fl! Kara ka-
yadan ç›kan dünyalar güzeli yok yan›nda! Padiflah›n
küçük k›z›. K›l›c› da yok. B›y›klar›n›n ucunda donan
su damlac›¤› ile kara, derine kaçm›fl gözleri seçiliyor,
burnunun ucuna kadar indirdi¤i tiftik papa¤›n ke-
nar›ndan.
Sobaya yaklafl›yor. Üzerinden silkelenen kar ta-
neleri, har har yanan soban›n karn›nda c›z›rd›yor.
Ayaz› emmifl bedeniyle sobay› kucaklayacak gibi
duruyor.
Hepimiz flaflk›n bakarken:
“Yaklaflmas›n,” diyor Durda¤›, “eriyecek!”
Durda¤›’n›n sesi yok. Ama diyor. Biz anl›yoruz.
Yaklafl›yor, ellerini uzat›yor sobaya. Kocaman el-
leri var, uzun parmaklar›... ‹nce...
“Uzatmas›n, eriyecek!”
Bu da Ekrem. Onun da dudaklar›nda söz yok!
Bana bak›yor.
Ben bir fley demiyorum.
O uzat›yor ellerini.
MUHAMMET fiENGÖZ

NotosÖykü 73
“Uzatmas›n,” diyoruz, üçümüz birden.
“Uzatmas›n, eriyecek!”
“Bilmiyor!”
Gözlerini kald›r›p, yüzümüze bak›yor. Ekrem’e, bana, Durda¤›’ya.
“Duydu!”
Durda¤› bu, “Eriyece¤ini anlad›!” diyor.
Sesi yine yok.
Yüzündeki rahatlamadan anl›yorum bunu. Gevfleyen çizgilerinden, “Duydu bizi,” di-
yor, “eriyece¤ini anlad›!”
Uzun uzun bak›yor bize; bana, Ekrem’e bir de Durda¤›’ya. Durda¤›’ya daha çok bak›-
yor, s›rt›nda yerleri süpüren asker kaputu, uzun sakallar›ndan sarkan buz salk›mlar›yla.
Dalar gibi kay›yor gözleri. Dizleri bükülüyor, soban›n üzerine...
Odan›n ortas›nda...
K›vr›lan bir su birikintisi...
“Ah!..” diyor Durda¤›, “dedim!”
“Dedik!” diyoruz.

Sessiz Ç›¤l›k

“O ÇI⁄LI⁄I DUYDU⁄UNDA, ISSIZ B‹R BOZKIR ‹STASYONUNDA KÖR RAY-


lara çekilmifl bir vagon eskisiydim,” cümlesini ona kurduran, son zaman-
larda çokça seyretti¤i trenli, istasyonlu filmlerle, çocuklu¤unun taflras›nda,
d›flar›yla tek ba¤lant›lar›, durgun zaman› ortas›ndan ikiye bölen tren; gelen
gidenleri olmasa da, günde bir kez köyce afl›nm›fl beton peronlar›nda saatlerce dolaflt›kla-
r› istasyon olmal›.
‹stasyondan ç›km›fl yürüyor. Bu o de¤il. Aradan... Ne çok... Elleri ceplerinde, omuzla-
r› düflük. Gökyüzü kocaman bir irin yuma¤›...
O 盤l›¤› duydu ve durdu.
Sesin kayna¤›na döndü, üflengeç uyufluklu¤undan s›yr›lmadan.
Bir ma¤ara a¤z› gördü. Engebeli bir surat ortas›nda bir oyuk!
Yürümüyordu da yuvarlan›yordu.
Enine boyuna... Dolgun bir küp. Köfleleri topra¤a gelince zorlan›yor. Bir hamle ileri,
az›c›k geri. Öbür köflenin üzerine devriliyor.
Öylece bakt›.
Önünden geçti.
S›rt›n› dönüp ters yöne yürüdü.
Elleri ceplerinde, kafas› omuzlar›n›n aras›na gömülü... Gökyüzü kocaman bir irin yu-
ma¤› üstünde...
O 盤l›k!
‹çinden mi gelmiflti?

74 NotosÖykü
AHMET TURHAN ALTINER

Hasanlardan Biri
Uzun saçl› günlerden kalma
bitmeyen bir öykünün peflinde

H
ASAN’IN GECEKONDUSU KOMfiULARA SAPA, BAfiI YEL D‹B‹ SEL, YARI
göçük bir dam. Helas› d›flar›da, ne su ne elektrik akar Hasan’larda. Çift göz
küçük damda, avrat ve iki k›z bir o¤lan. Y›l bin dokuz yüz yetmifl yedi, bafl-
kent Ankara, Mamak ilçesi. Üre¤il mevkii. Sabahlar› beflte, Kara Hasan düflte.
Dünküyle bugünkü, ayn› karabasan. Y›landan padiflah fiahmaran çocuklar›
kaç›r›r. Derken müezzin m›r›ldan›r, Hasan k›m›ldan›r. Tek göz sefertas› elde, trene koflan
sürüye kar›fl›r. Gelir geçer flavkl› pencereler. Kara, pasl›, isli 5.45 treni son vagonda durur.
‹tiflir kak›fl›r tan›fllar. Ço¤u ayakta gider. Gözleri k›rm›z›, nefesleri isli, suskun ve sinirli.
Ne aleykümselam ne kuru merhaba. Derken kalk düdü¤ü.

***
– Ahmet abiiiii.
– Merhaba Hasan.
– Ahmet abi, hiç de¤iflmemiflsin.
– Kaç sene oldu?
– Galiba otuz.
– Geldi¤in için sa¤ ol Hasan.
– Seni hep merak ettik. Bir kayboldun ki. Telefonumu nas›l buldun abi?
– Söylemifltim. Zeynep Han›m’›n eskiden çal›flt›¤› matbaay› arad›m. Tahminim do¤ru
ç›kt›. Evinin telefonu varm›fl onlarda. Ne kad›n. O verdi numaran›.
– Zeynep Annem benim için neler demifltir.
– Hasan’la kendim konuflaca¤›m, dedim ama o yine de seni anlatt› durdu.
– Çok ihtiyarlad› art›k. Ama iflleri t›k›r›nda. Alt› dairesi var. Kiralar›yla gül gibi geçinip
gidiyor.
– Sen ne yap›yorsun flimdi Hasan?
– Bofl gezegenin topal kalfas›. Art›k trene binelim abi. Dur, yard›m etmene gerek yok.
Kendim inip binmeyi becerebiliyorum. De¤nekleri kullanmay› ö¤rendim sonunda tak tak.
Ahmet abi?
– Evet Hasan?
– Trende buluflmak çok hofluma gitti abi. T›pk› eski sen. Hiç de¤iflmemiflsin.
– Oysa ben bunu uzun zamand›r düflünüyordum. Sen Üre¤il’de otururdun eskiden.
Senin öykün orada bafll›yor. Bugün seninle Üre¤il istasyonuna kadar gidip gelece¤iz.

76 NotosÖykü
– Benim öykümü yazm›fls›n. Haberim yoktu. Tak tak Hasan tam tak›m adam yerine sa-
y›lacak desene.
– Eskiden de tak›rdar m›yd›n sen? Hem dur biraz. Öyküyü hiçbir zaman bitiremedim
ki. Bas›lmad›. Okuyunca anlayacaks›n bitmedi¤ini.
– Bu gözlüklerle okumaya al›flamad›m abi. Ne de yazmaya. Bu koca kulaklarla dinle- “Zaman
meyi, bu Kemal Sunal çeneyle de biraz konuflmay› becerebiliyorum.
– Hay Allah! Zeynep Han›m seni bana getirdi¤inde yirmi yafllar›ndayd›n. O zaman da
uzun zaman.
c›r c›r konuflmay› severdin. Ço¤u iflsiz
– Ahmet abi konuflmay› senden ö¤rendim ben. Bana konuflmay› sen ö¤rettin. durdu. Kimi
– O zaman öyküyü dinleyebilecek misin? En az›ndan baz› bölümleri. Üre¤il’e kadar ye- amele, kimi
di istasyon var. K›rk befl dakka filan.
– Ahmet abi bu banliyö trenini o zaman da çok severdin sen. Ankara’n›n toplardama-
hamal. Yükü-
r› bu tren falan derdin. nü tutan ol-
– Öyküyü bir türlü bitiremedim. Do¤ru dürüst bir sonu yok öykünün. Belki bugün bir du, yaz›lm›flt›
son bulabiliriz ha, ne dersin? partiye, ka-
– Ben öyküden anlamam pek abi. Peki, bi fley sorabilir miyim? Yok, sormayaca¤›m.
pand› devlet
– Sor. Sor.
– Bunu niçin yapaca¤›z? kap›s›na.”
– Bitiremedi¤im öykü hayat›n neresine s›k›flt› kald›? Onu anlamak istiyorum. Öyküye
bir son, bir çözüm yolu ar›yorum. Bir türlü bulam›yorum. Anlad›n m›?
– Tamam Ahmet abi. Biliyosun buras› Yeniflehir istasyonu.
– Üstüne bast›n Hasan. Kurtulufl, Demirlibahçe, Mamak filan, Üre¤il’e kadar gidip son-
ra yine bu istasyona dönece¤iz. Öyküden bölümler okuyaca¤›m yolda. Dinlerken akl›na
ne gelirse sen de bana onu diyeceksin tamam m›?

SIVAS’IN GÜRÜN’Ü. GÜRÜN’ÜN YAZI KÖYÜ. Hasan’›n k›sac›k yaz›s›. Bir beye ortak-
ç› seksen alt› nüfus. Köy yirmi hane. Bir ana, bir bac›, Hasan bir tane. K›fl madende, yaz
tarlada. Ha babam çal›fl›r, dövenle yar›fl›r, günefle kar›fl›r ›rgat Kara Hasan. Öflür kesilince
yirmi flinik bu¤day, bir o kadar arpa, kat›¤› Yaz›’n›n. Zaman k›sa zaman, Hasan evlenme-
den ana göçtü bir gün, toprak ald›, Bac› gitti bir gün, el at›na bindi. Kara Hasan sindi. Gö¤-
sü bombofl kald›. On yedisinde everdiler. Emmi k›z› ald›. ‹lk çocu¤u do¤du. Onu toprak
ald›. Zaman kara zaman. Maden kapand›. Beyler karar ald›. Döven mibzer oldu, pulluk ise
traktör. Yola ç›kt› Yaz›’n›n köylüsü. Kamyona doldu. On bir saatte Ankara’ya kondu.

Sivasl› hemflerilere yak›n, Üre¤il istasyonuna bakan bir yamaç seçtiler. Kondu a¤as›na
haraç verdiler. Kimi briket sat›n ald›, kimi kerpiç döktü. Y›k›m hurdas›ndan devflirme ça-
t›l›k, pencere, kap›l›k, teneke ald›lar. Su çekti kad›nlar. Zaman uzun zaman. Ço¤u iflsiz
durdu. Kimi amele, kimi hamal. Yükünü tutan oldu, yaz›lm›flt› partiye, kapand› devlet ka-
p›s›na. Do¤umlar aras› hizmetçilik yapt› Hasan’›n avrad› Ayfle. Hasan orda burda süründü
durdu. Sonra asker oldu, üç y›l sonra bel sanc›l› döndü.

Avrad›n›n horanta a¤as› ifl buldu Hasan’a. Temizlikçilik, bir planya tezgâh› fabrikas›n-
da. Zor al›flt› ifle Hasan. Ve ifle gidifl gelifle. Onu ifle sokan, “Yüzümü kara ç›karma. Eyi ça-
l›fl. Patron seni alt› ay deneyecek sonra sigorta edecek. Horantan›n tohtur ilaç masarifi si-
gortadan görülecek. Senden on para ç›kmayacak. Yal›n›z bi diyece¤i var patronun. Sendi-
ka neyin istemiyo. Girdin ifle ölene de¤in çal›fl,” dediydi. Sendika nedir diye soramad› Ha-
san. Vard› öptü elini adam›n.

NotosÖykü 77
– Nas›l öykü sard› m› seni Hasan?
– Ahmet abi dinledikçe ne düflünüyorum.
– Ne düflünüyorsun?
– Benim anlatt›klar›m› can kula¤›yla dinler not al›rd›n abi. Ben de niçin yaz›yor bunla-
Ahmet Turhan Alt›- r› derdim.
ner öykünün yan› s›- – Buralar hiç de¤iflmedi mi, Hasan?
ra, her hafta sonun- – Çocuklar büyüdü. Evler büyümedi, abi.
da Milliyet’te “Tes-
– Hasan, benim öykünün Hasan’› her sabah Üre¤il’den biner, bu S›hhiye istasyonuna
tus” yaz›yor. Epeyce
etkin görünen
gelir. Sonra Ulus’a yürür, Siteler dolmufluna binerdi.
www.hayranhay-
van.com adl› sitesi BEKL‹YOR SIRADA, EMEKTAR MAG‹RUS. Uçar ad›m Hasan, dolmufla koflar. Yok, flo-
de hayvanlar, çevre, fördeki çal›m vapur kaptan›nda. C›gara yakar, teyp çalar bang›r bang›r. Hasan’›n gözleri
siyaset ve hayat me- kapal› ama her daim dört kulak. Dalar ve dinler. Paralar toplan›r. Derken son durak. “Ka-
matla ilgili.
p›y› yavafl vur!” Dolmufltan in Hasan. Yola düfl Hasan. Fabrikaya ilk varan meydanc› Ha-
san. Çay suyu konacak. Hela paklanacak. Talafl kald›r›lacak. Demir döküm oca¤›n›n ate-
fline bak›lacak. Dört montajc›, iki kaynakç›, iki kumlamac›. Otuz yedi iflçi ve bafllar›nda
ustabafl›, ö¤len yenen somun, horantas› Hasan’›n.
Tar tar tar tar tak tak çekiç sesi. Tafllama sesi v›zzz. Kaynak makinesinin sesi ç›t ç›t› ç›-
t› ç›t›r ç›t›r. Tornada metal ifllerken c›r c›r c›r sesi ç›kar. Kulaklar› tetikte Hasan dalar ara
s›ra. C›rrrrrr. Köyündeki orak böceklerini hat›rlar. Ne zaman o sese dalsa kakt›r›r biri.
“Çal›fl Hasan, dalma!” Matkap gibi dürtülünce, hep beli s›zlar. Çarp›ld›kça beli, k›p›rdar
belle¤i. Özler memleketi. Bafl›nda ters kasket. Aln›nda boncuk ter. Kafl›nda mendil. Dö-
venle yar›fl›r. Günefle kar›fl›r. Meydanc› Hasan.

– Fabrikadaki herkese Hasan’›n horantas› demiflsin abi. Horanta ne diye sormufltun bana.
– Senin horantan oldu¤umu ö¤renmifltim. Senin, Zeynep Han›m’›n, çocuklar›n. Hane
halk›ym›fl horanta.
– Geldik galiba. ‹nip biraz bakal›m etrafa. Senin eve kadar ç›kamayaca¤›z. Duruyor mu
hâlâ?
– Eve t›rmanam›yorum abi. Bofl duruyor. Kirac› vard› bir ara. On para ödemediydi. Bi-
zim ordan. Balgat’ta Amerikal›lara pasta yapan bir f›r›nda hamurcu muymufl. ‹flten atm›fl-
lar. Sigortas›z. fiimdi Antalya’da bizim Gürünlü eski beylerin yal›s›nda yanaflma. Aynen,
geldi¤i yerde neyse o.
– Müthifl adams›n Hasan. An›nda bir çözüm buldun öyküye. Ama tam bu de¤il benim
arad›¤›m çözüm. Sen sigortal›s›n.
– Ben çözüm filan anlamam abi. Beyler bizi de Antalya’ya ça¤›rd›. Gitmedim. Bafllad›-
¤›m yere dönmedim abi.

“AMMA DALDIN HASAN. Getir üstüpünü, sil tezgâh üstünü.” Hasan durdu o an. Gü-
nefl ve döven durdu. Hasan sendeledi. Tutunmak istedi. Vinç geldi, çarpt›, Hasan düfltü
yere. K›vr›ld› baca¤›, belinde o eski sanc›, kendinden geçti Hasan. Korktu ustalar. Sa¤a so-
la bakt›lar. C›r c›r sesi sustu. Tafl›d›lar Hasan’› duvar dibine. S›hhiyeci geldi. Bafl alt›nda
ceket, kafl›nda mendil, aln›nda ter, alt›nda beton, k›vr›lm›flt› Hasan. Yaflar m›, diye sordu-
lar. Yaflar belki ama durumu a¤›r. Beli alç›da, üç aya yak›nd›r hastanede Hasan. ‹p uzun
yat›yor. Kan k›rm›z› gözleri bembeyaz tavanda. Hasan’›n ko¤uflu iflçi dolu. Çank›r›’dan,
Çorum’dan, Sivas’tan, A¤r›’dan. Ankara’ya göçüp ifl mifl bulmufllar. ‹flte ya da yolda kaza
geçirmifller.

78 NotosÖykü
Hasan’›n avrad› cumalar› Hasan’a geliyor. Aydan aya da fabrikaya gidip yar›m Hasan’›n
yar›m maafl›na parmak bas›yor. Arada bir Zeynep Annesi geliyor Hasan’› ziyarete. Gü-
rün’den biri, o da Hasan’lardan biri, ayn› hastanede ameliyat olmufl. Hasan’lar tan›fl›p söy-
lefliyor, dertler deprefliyor. “Peflimi koyverdi koskoca fabrika,” diyor bizim Hasan. Hemfle-
risi, “Sendikal› olsan arkanda dururdu koskoca sendika,” diyor. “Nedir ki sendika?” Yan›t
haz›r: “‹flçinin yandafl›, sendika birliktir. ‹flçi okuludur. ‹flçinin kanunu oradan sorulur.”
Bir gün haber geliyor, Hasan’›n fabrikada greve bafllam›fl koldafllar. “Grev nedir?” diye so-
runca gülüyor hemflerisi. “Grev görevdir. Görevdir grev bize. Grevin tam anlam› haks›zl›-
¤a paydos.” Hasan yata¤›nda do¤ruluyor. ‹flgücünün yar›s› yitik taburcu Hasan.

– Zeynep Han›m gerçek annen de¤ildi ama ona Zeynep Annem derdin hep, bir gün se-
ninle ç›kagelmiflti. Periflan görünüyordun.
– Beni ancak senin kurtarabilece¤ini söylemiflti, abi.
– Zeynep Han›m benim yaz›hane yan›ncaya dek yan›mda çal›flm›flt›. Yaklafl›k on y›l.
Çok eme¤i geçti bizim yay›nevine. Dergi bast›¤›m›z sendikalara filan gönderirdim onu.
Benden sonra gidip bir matbaada çal›flmaya bafllam›fl. Okumas› yazmas› yoktu ama çar›k-
l› erkân›harp mübarek. Tuttu¤unu kopar›rd›.
– Seni malulen emekli yapabilecek bir o var, demiflti bana.
– Hat›rl›yorum Hasan. Yirmi dört ay askerlik yapm›flt›n. Avukat arkadafl›m›z primleri
ödersek askerli¤i sigortaya sayd›rabilece¤ini söylemiflti.
– Beni ifle ald›n. Primleri benim ad›ma ödemeye bafllad›n. Aranmaya bafllad›¤›nda, sen
kaç›p gittikten sonra, ad›n› söyleyip birkaç sendikada çal›flt›m. Allah seni inand›rs›n, bü-
tün primleri tamamlad›m abi. Malulen emekli oldum. Her ay elime emekli ayl›¤› geçiyor
abi.
– Bu yirmi sene filan önce olmal›.
– Kar›m Ayfle ve çocuklar sendikalarda çal›flmamdan rahats›z oldu abi. Korktular. Ta-
bii hakl›lar. ‹kide bir içeriye al›nmamdan rahats›z oldular. K›zlar› okutamad›k. Koca da
bulamad›k. Onun topal babas› az›l› gomonis, demifller. Namuslu olmaz, demifller. Zar zor
birini everebildik. ‹ki k›z da hizmetçilik ediyor neticede. Biri kocas›n›n yan›nda, biri biz-
de.
– K›rk kat›r m› k›rk sat›r m›? Öykünün ismi bu mu olmal›?
– Benim o¤lan solculuktan içeri girince, Ayfle beni hiç affetmedi. O¤lan› zehirleyen
benmiflim. On y›la yak›n evde oturdu. Neyse, sonunda bir hastaneye güvenlikçi olarak
soktuk. Zeynep Annem sayesinde.
– Gördün mü Hasan, benim yan›mda çal›flman pek de iyi sonuç vermemifl.
– Ne diyorsun abi? ‹stemeseler de evde herkes emekli maafl›na bak›yor. Bazen diyorum
ki, ölsem maafl› onlar yine almaya devam edecek. Hani benim için bir iyilik düflünseler.
– Öykünün sonu böyle mi olacak? Ölümlü son. Çözümünü hiç be¤enmedim Hasan.
– Kimse ifl vermiyor art›k bana ama olsun. Bafl›m› sokacak bir dam var. Sendika saye-
sinde y›llarca önce girdi¤im bir kooperatif var. Sosyal sigortadan krediyle bir daire edine-
bildik sonunda. Bana do¤ruyu sen gösterdin. ‹ki koca kula¤›m, bir de bu çeneyle idare
eder giderim art›k. Bir de tak tak, de¤neklerim var. Daha ne isterim?
– Öykü bitti demifltim ama sana okumak istedi¤im küçük bir yer kald› Hasan. Diyo-
rum ki, tren göründü bak. Dönüflte onu okusam. Çözümü bulamay›nca öykü de bitemi-
yor. Sonra da gidip bir yerde köfte yesek.

NotosÖykü 79
SABAHLEY‹N BEfiTE, KARA HASAN DÜfiTE. Düflte karabasan. 5.45 katar› düflünde
kaçm›flt›r. ‹mamdan çok önce Hasan k›m›ldan›r, yola haz›rlan›r. Çift de¤nek, ad›mlar› sey-
rek, istasyona iner, zar zor vagona biner. Trenden inince, dolmufllara yürür, sakat ve ipin-
ce, meydanc› Hasan. Emektar Magirus yerinde, s›rada, floför de yolcu da hepsi ayn›, bir
Hasan’dan gayri. De¤nekleriye Hasan, birazc›k rahats›z, rahats›zl›ktan çok, biraz da sab›r-
s›z. “Selamün aleyküm, hayrola nereye?” “Nereye olacak, yolcular yoluna, iflçiler ifline.”
“Fabrikanda grev var. Hem sen sakats›n, iflin ifl, evde yat, batt› m› rahat.” “Grev görev ar-
kadafl, görev grev iflçiye,” der Kara Hasan. Önce de¤nekleri, sonra kendi iner.

– Abi çok iyi bir son olur bu. Tam sizin zamanlara göre.
– Bir türlü sinmedi içime Hasan. Çözümü be¤enmedim. Buldu¤um çözüm çocukçay-
d›. Kelime oyunu sadece. Her öykünün sa¤lam bir çözümü olmal›.
– Ben çözümden fazla anlamam abi. Sendikan›n yarar›n› ö¤rendim senden. Bir de ma-
lulen nas›l emekli olunaca¤›n›. Allah senden raz› olsun. Abi, tren Yeniflehir istasyonuna
geldi.
– Dikkatli in. Yürüyebilecek misin?
– Yürürüm abi. Merak etme al›flt›m.
– Sakarya Caddesi’ne do¤ru yürüsek. Köfte yiyecek bir yer buluruz san›r›m.
– Gençler tak›l›yor flimdi oraya abi. Bir numaral› gençlik merkezi. Sizin zamandan fark-
l›. Süper kalabal›k.
– Orada Mülkiyeliler Birli¤i’nin restoran› vard›. Bahçeli.
– Yine var abi. Sadece üye olanlar› al›yorlar. Özel güvenlik flirketiyle anlaflm›fllar. Çok
s›k› tutuyorlar.
– Bizim zaman›m›zda da öyle derlerdi. Ama biz yazar çizer tak›m›n›n lokali gibiydi, sa-
dece Mülkiyelilerin de¤il. Al›rlar bizi.
– Nas›l istersen abi.
– Mithatpafla Caddesi hiç de¤iflmemifl. Çok yoruldun mu Hasan? ‹flte buradan aradan
ç›kt›k m› Sakarya Caddesi. Do¤ru hat›rlam›fl›m. Buras› Ankara’n›n Ortaköy’ü olmufl diye
okumufltum. Ne kalabal›k. Hah iflte Mülkiyeliler Birli¤i. Geldik Hasan.
– Buyrun. Üye kart›n›z lütfen.
– Kardeflim, ben çok eski bir Ankaral›y›m. Eski yazarlardan. Buras› bizim mekân›m›z-
d›. Do¤al üye say›l›r›m.
– Özür dileriz bay›m. Üye olmayanlar› kesinlikle alm›yoruz.
– Çok uzun y›llar uzaktayd›m. Yeni döndüm. Ama yabanc› say›lmam kardeflim.
– Üye de¤ilseniz yasak.
– Nas›l olur? Hasan ne söylüyor bu adam? Müdürünüzle görüflmek istiyorum. Müdü-
rünüzle.
– Müdür bey bugün burada de¤il bay›m. Sorumlu biziz.
– Ahmet abi. Müsade et, ben konuflay›m.
– Olacak fley de¤il bu Hasan. Bak›n kardeflim.
– Müsade et Ahmet abi. Bi dakka kardeflim. Burada çal›flan güvenlik görevlisi Haydar
olacak. Onu ça¤›r bana. Hasan abin ça¤›r›yor dersin.
– O bugün izinli.
– Dur o zaman telefon edeyim. Ahmet abi cep telefonunu kullanabilir miyim?
– Bi dakka o zaman. Hasan Bey, buyrun. Geçin, madem Haydar’›n abisisiniz.
– Gördün mü Hasan, öykü nas›l sonland›. c

80 NotosÖykü
N‹LÜFER AÇIKALIN

Endülüs Yolundaki Kanatl› At

N
ELER UÇUfiUYORDU AKLIMDA?..
Kay›p.
Oysa s›raya dizmifltim.
Günaha girer gibi evden ç›kt›m, günah ç›kar›r gibi caddeye att›m kendimi.
O ad›mlar s›ras›nda bir yemin etmifltim...
Neydi? Neydi?
Tamam buldum! Ar›nacakt›m.
Durak yeri ara dur. Yolculuk sona erdi sonunda.
Herhangi bir tahta bank›n üstünde nefes nefeseyim ve bu kez bir daha gözyafl› döker-
sem namert olaca¤›m.
Akl›m o kadar h›zl› çal›fl›yor ki imkân yok durdurmaya. Gerek de yok.
Durdurmaktansa, yakalayaca¤›m, yan›nda koflaca¤›m, beni geçerse h›z kesmeden de-
vam, peflindeyim akl›m›n.
Ah akl›m! Y›lk› akl›m, yavru y›lk› akl›m, yabani y›lk› yavru akl›m, Arap at›m, küheyla-
n›m.
E¤erin yok, gemin yok, mahmuzun yok, nal›n yok, nalbant›n yok, ne çare at bafl› kofl-
turan tek fikirsin zihnimde.
Zaman›, mekân› tarif etsem edemem.
‹mkân yok o poligonun fleklini çizmeye.
As›rlar öncesinin Mezopotamyas›nda, hep gün bat›m›nda, ufkun ovas›nda süzülüyor-
sun ve istedi¤im yöne yöneliyorsun.
Sadece düflünmem yetiyor, kusursuz biçimde yekvücut olmufluz, çok iyiyiz seninle
ama sen...
Sanki hicretten de önce, çöl gibi de¤il ama s›cak, çok s›cak, daima s›cak bir iklimde
yemyeflil ve ulu a¤açlarla dolu cennete benzer bir yamaçta ça¤layan flelaleye bak›p a¤la-
maktas›n ara s›ra.
Susam›fls›n ama içmek için buyruk bekler gibisin.
Hadi iç küheylan, iç, flimdi senin s›ran.
Dörtnala bir fikirsin yaln›zca, buna ra¤men görebildi¤im ve dokunabildi¤im her fley-
den daha gerçeksin.
Bir at fikrisin ve rahvanl›¤›n soyundan.
Fikir olmasan da padokta dolaflsan, yar›flta koflsan hep bir numara gelirsin.

NotosÖykü 81
Ama nal›n olmad›¤›ndan ve nalbant›n, e¤erin olmad›¤›ndan –biliyorsun bir fleyin yok
özgürlü¤ün d›fl›nda– bu yüzden, ‘yar›fl’ nedir bilmezsin.
fiu yaflanan ça¤dan bambaflka bir yerdesin.
O flelale ça¤lar durur hâlâ göz p›nar›nda.
Küheylan iç hadi sudan, içebilirsin.
Sadece bir düflünce olmana ra¤men, gerçekli¤ini, yaflad›¤›n› ispat etme niyetindeyim.
Çünkü içmiyorsun sudan, kahrediyorsun beni, iç hadi küheylan.
Yoksa nal›n yok diye mi, nalbant›n –ve gerisini biliyorsun– yok diye mi?
‘Hay›r!’ diyorsun ‘‹lgisi yok. Sadakat, nedeni bu içmeyiflimin.’
Dinle beni; yeterince ispat ettin kendini, flimdi iyi dinle söyleyeceklerimi!
S›nand›k, denendik, s›navlardan geçtik, her türlü yolda yürümeyi ö¤rendik, düflmeyi
de kalkmay› da biliriz, savaflmay›z art›k sadece günbat›m›yla meflk ederiz.
Çocuklarla aran güzel, beni de bu yüzden seviyorsun, çünkü beni bir çocuk san›yor-
sun. Ufak tefe¤im oysa, bir çocuk de¤ilim, sensin çocuk küheylan, sen çocuksun.
Birbirimizin çocu¤uyuz diyelim bir yafl daha büyüyelim.
Anlasana, iç hadi!
Evcillefltiremedim bir türlü seni.
Asl›nda niyetlenmedim bile ne yalan söyleyeyim.
Senin hayalini kurmak, varl›¤›na ve bir gün sana ulafl›p hatta bir gün sen olaca¤›ma
inanmak yetti bana.
Bazen seni, Kuzey Afrika ya da Ortado¤u üzerinden Endülüs’e sürüyorum. Ak›nc›n›m,
bazen sana benziyorum, biçimli bir bafl, genifl bir al›n, küçük burunlu bir ak›nc›, kafllar›-
m›n aras›na gözü tak›lan bir bedevi içimdeki seni görmüfl gibi jibbah ç›k›nt›s›na bak›yor.
‹ri de¤ilim, sadece güçlü ve h›zl›. Genetik potansiyelim mükemmelse de bir bebek de¤il,
seni yaratmay› tercih ediyorum yeniden, yeniden, yeniden.
Seninle uçmak bir ömre bedel küheylan.
F›nd›k kabu¤u rengindesin, seni parlatt›kça k›z›la dönüyor rengin, ter att›kça siyah›n
kuzgunisi parl›yor teninde alev alev.
Biçimli, daima kalk›k duran kuyru¤un kendili¤inden asil s›n›f›na sokuyor seni. Bir s›-
n›fa dahil edilmekten i¤rendi¤inden iri burun deliklerinle sinirli nefesler al›yorsun durma-
dan.
‹yi ki akl›mdas›n küheylan, iyi ki akl›mda, Endülüs yolundas›n.
Yoksa gerçekten var olsan, Amerikan bine¤inden Midilliye, Trakehnerden Morgana ka-
dar senin kan›ndan yaln›zca bir yudum tafl›yan ve evcillefltikleri için zavall›laflm›fl birçok
baflka atla birlikte koflacakt›n, bahislerde ad›n geçecekti, yar›fl at›na bakmas› zordur, senin-
le konuflmay› bilmeyen bir yetifltirici seni çok mutsuz edecekti. Fotofinifl albümünün en
güzel resimlerini sen süsleyecektin belki ama sana bu yetmeyecekti, en kötüsü de bunu
kimsenin bilmemesi de¤il mi?
En iyisi Endülüse göndermek seni.
Anadolu, Kafkaslar, Arap Yar›madas›, Mezopotamya üzerinden geçerken ma¤aralarda
konakla ve duvardaki, millattan öncelerden, iki bin befl yüzlerden kalma atalar›n›n resim-
lerine bak.
Ordas›n iflte.
Onlardan birisin.
Millattan sonra atlar›n atalar›n›n kay›tlar› tutulmaya baflland›¤›nda yine ilk befle gire-
ceksin.
Takip edecek seni, Seglavi, Abiyan, Hamdani, Hadban.

82 NotosÖykü
De¤erlisin difli oldu¤undan.
En iyisi savafla koflman.
Büyümek, geliflmek, yaflamak, üremek
için daha genifl ve sahibi oldu¤un toprakla-
ra ulaflman.
Endülüs yolundas›n Küheylan.
Savafl yorgunu ama hâlâ genç ve güzel
ve asla yenilmez bir ats›n ve Endülüs’e var-
d›¤›nda yeni aç›lm›fl kurflunkalem k›va-
m›nda bir eflle karfl›laflacaks›n.
Sen böyle y›lk› halinle yol al›yorsun dü-
flüncemde.
Seni ateflli silahlar›n keflfedildi¤i bir za-
manda, flövalyeler alt›nda, t›pk› onlar gibi
z›rhlara bürünmüfl bir halde düfllemiyo-
rum.
Bir arenada ba¤›ran ve kan isteyen insan
topluluklar›n›n e¤lencesi de de¤ilsin.
Haçl› seferleri yapan Avrupal›lar›n Filis-
tin’den gaspetti¤i bir ganimet ya da befl yüz
y›l sonras›nda Osmanl›lar›n Macaristan
üzerinden Avrupaya gönderdi¤i as›l gani-
met olan üç yüz bin atl› aras›nda hiç de¤il-
sin.
Viyana kap›lar›nda telef olmad›n sen.
Octavius, Azazel, Endireis, Babayi¤it, Gül- “Sen böyle y›lk›
flahhan hepsi kurban oldu.
Her söyledi¤imi anlaman ve tüm iste-
halinle yol
diklerimi yapman flafl›lacak fley de¤il benim al›yorsun
aç›mdan. düflüncemde.”
‹yi kiflilikli ve hassass›n.
Sevgi gördü¤ün zaman karfl›l›k verirsin
ya da tam tersi.
‹flte seni hem evcil yap›yor bu halin, hem de yabani.
Dayan›kl›s›n bak bu özelli¤in de benimle ayn›.
Sahi sen bensin, ben senim flimdi bir süreli¤ine.
‹yi ki vars›n Küheylan yoksa kendimi öylesine yaln›z hissederdim ki.
Yüksek süzülebilme kabiliyetimizi de hesaba katarsak ne kadar zamanda var›r›z Endü-
lüs’e.
H›zl› kalkt›k, bir süre rahvan gittik flöyle biraz nefes açt›k, içimizden gelen sesi dinle-
dik, dengemizi kontrol ettik.
fiimdi aç›ld›k ve yola ç›kt›k.
Bir safkan baflka ne yapar ki, iflte biz de kanatland›k.
Helal sana Küheylan, iç hadi sudan. c

NotosÖykü 83
s ö y l e fl i

S‹NE ERGÜN-EFE SONGUN

Kitaplar›n›z›n Amerikan toplum yaflam›ndaki


belli bafll› etmenleri ifllemesi nedeniyle birçok
kifli sizin görüfllerinizi suçlay›c›, hatta y›k›c› bu-
labilir. Gene de Amerikan toplumunun, kendi
yaflam biçimini belirleyen unsurlar›n medya ve
sistemin birer parças› oldu¤unu sizin kitaplar›-
n›zla görmelerini sa¤layaca¤›n› düflünüyor
musunuz?
ABD’de postmodernist totaliter devlet diye
adland›rabilece¤imiz bir yap›n›n yan› s›ra bu
sistemin içinde bulunmas› zor, çok küçük ya-
r›klar ve aç›klar var. Benim yazd›klar›m da bu
yar›klar› bulmay›, içine girip neler oldu¤unu
irdelemeyi ve bu yar›klar› biraz daha deflme-
yi amaçl›yor. Halk›n büyük ço¤unlu¤u “geril-
la” sözcü¤ünü görmezden gelmeyi ya da
Amerikan karfl›tlar› ile kar›flt›rmay› seçiyor.
Ama sonunda az da olsa bir bölümü, belki de
içinde yaflad›¤› sistemi biraz olsun sorgulayan
genç nesil, ne yapmaya çal›flt›¤›m›z› görüp
bunlar› içsellefltirecek.

“Sanat hareketsiz bir ivme kazand›r›c›d›r; her


anlamda günümüz kültürünün bir yans›mas›-
d›r ve tepki niteli¤i tafl›r.” Okurlar›n Tekno-Ma-
¤ara’n›n Ötesi-Milenyumsonras› Kültür ‹çin
Gerilla Yazar›n Rehberi’nde karfl›laflacaklar›
bir tan›m. Günümüz sanat›n›n, Act-Up gibi poli-

HAROLD tik içerikli oluflumlar ile k›yaslanmas› niçin zor?


HIV salg›n› birçok insan›n can›na mal oldu.
Ama eflcinsel erkeklere karfl› düzenlenen ve
onlar› sorumlu gösteren propogandalar›n tü-

JAFFE mü de Act-Up oluflumunun ortaya ç›kmas›y-


la sonuçland›. Eflcinsellerin ço¤unlukla yafla-
d›¤› flehirlerin çevresinde gerçekleflen k›flk›r-
t›c› propogandalard› bunlar. Ahlaka ayk›r›

“Globalleflme sömürgeleflme ve Irak’taki katliamlar›n Ame-


rikan vatandafllar› üstünde ayn› etkiyi yapma-
mas›n›n nedenleri 11 Eylül, ABD’nin ‹slam
totalitercilikten ay›rt hakk›ndaki bilgisizli¤i, yabanc› düflmanl›¤›,
ve etik ya da de¤il, herhangi bir protestonun,
protestocunun hayat›n› tehlikeye sokabilece-
edilemez hale geldi.” ¤i korkusu olarak görülebilir. ABD hüküme-
tinin olaylara ve protestocuya karfl› kötü ni-
yetinin, a¤›r sonuçlara varacak biçimde a盤a
ç›kabilme olas›l›¤›n› düflündüren bir korku.

84 NotosÖykü
Amerikan toplumunun vicdan›
Harold Jaffe Amerikan toplumunun vicdan› olan entelektüeller aras›n-
da, kendine özgü düflünme ve davran›fl biçimiyle göz önünde tutul-
mas› gereken bir yazar. ABD’de herkes bir köfleye sinip sak›ncas›z ko-
nularda kalem oynat›rken, Harold Jaffe, Bush yönetimiyle, yönetimin
borazan› olan bas›nla, kay›ts›z yazarlarla, dünyadan habersiz okurlarla
u¤rafl›yor. Elefltirilerini birbirinden ilginç kitaplar›nda d›flavuran, kitap-
lar›n› büyük yay›nevleri yerine do¤rudan iliflki kurdu¤u küçük ve s›ra
d›fl› yay›nevlerinde yay›mlayan, muhalif duruflundan kesinkes ödün
vermeyen Harold Jaffe’nin son kitab› önümüzdeki ay Notos Kitap ta-
raf›ndan yay›mlanacak. Politik bir belgesel-roman denebilecek, ama
bir türe tam anlam›yla sokulmas› da olanaks›z kitab› Tekno-Ma¤a-
ra’n›n Ötesi – Milenyumsonras› Kültür ‹çin Gerilla Yazar›n Rehberi alt
bafll›¤›n› tafl›yor. Tekno-Ma¤ara’n›n Ötesi, on dört sert siyasal metin-
den olufluyor ve bu metinlerde anlat›lanlar›n nas›l bir araya getirildi¤i
flaflk›nl›k ve ilgiyle okunuyor. Türkiye’deki okurlar›n ilgisini yayg›n bi-
çimde çekmeye aday Tekno-Ma¤ara’n›n Ötesi, muhalif duruflu yan›n-
da, deneysel roman›n alabilece¤i biçimleri örneklemesi bak›m›ndan
da ilginç bir kitap.

Kimin sanatç› oldu¤u, kimin olmad›¤› ya da ne kadar Walt Whitman, Camus (bazen), Ni-
politik kimli¤ini yap›tlar›nda ortaya koymayan karagual› Ernesto Cardenal, Salvadorlu Ro-
insanlar› sanatç› olarak adland›rmad›¤›n›z apa- que Dalton ve tabii ki Brecht’in yenilikçi ve
ç›k ortada. Bunun yan› s›ra birçok yazar›n top- adanm›fl birer sanatç› oldu¤unu unutmamak
lumun sorunlar›n› ele almay› ve dünyan›n elçi- gerekse de, yap›tlar›m›n birçoklar›ndan fark›
si olma görevini tümden reddetmesi konusun- da yenilikçi yap›s›ndan kaynaklan›r. Bu mu-
da ne düflünüyorsunuz? halif gelenek, tüm toplumlarda d›fllanm›fl ve
Kesinlikle metnin kapsam›na ba¤l›. 11 Ey- hor görülmüfl olmas›na ra¤men varl›¤›n› sür-
lül’den sonra Irak ve Afganistan’da gerçekle- dürüyor, ebedi bir olgu oldu¤u için de sür-
flenlere ABD’li birçok sanatç›n›n s›rt›n› dön- dürmek zorundad›r.
mesi ya da gözlerini yummas›, “Etnik Soyk›-
r›m”, fakirlefltirilmifl uranyumla çocuklar› ze- Kitab›n›z›n “Beyaz Terör” adl› bölümünde
hirlemek ve flovenist yalanlar›n varl›¤›n› gör- Amerikan toplumunun yaflam biçimini trajiko-
mezden gelmek asl›nda onlar› da bir anlamda mik biçimde elefltirdi¤iniz, “öteki”nin ayr›mc›-
suç orta¤› yap›yor. l›¤a u¤rad›¤› ve yabanc›laflt›¤› konusunda bir
kan› oluflturdu¤unuz diyalog ya da monolog
Yap›tlar›n›z kurgu ve içerik olarak bilinen pek göze çarp›yor. Amerikan toplumunun terörizm
çok edebiyat yap›t›ndan farkl›. Anlat› biçimini- ve ayr›mc›l›k konusundaki düflünceleri hakk›n-
zi nas›l tan›mlars›n›z? da ne düflünüyorsunuz?
Birçok toplumda oldu¤u gibi, örne¤in Türki- Barack Obama’n›n öyküsüne ve baflkanl›k se-
ye’de Nâz›m Hikmet gibi, uzun süredir ken- çimi kampanyas›n›n yap›s› ve bunun ötekiler
dini yapt›¤› ifle adam›fl ve ba¤lanm›fl savunu- taraf›ndan kavranma biçimine bak›l›rsa, ›rk-
cular›n edebiyat› diye tan›mlayabilirim. Her ç›l›¤›n Amerikan kültürünün içine iflledi¤ini

NotosÖykü 85
Kitab›n›z›n “fiizo-Terör” adl› bölümünde, eski
bir hükümlünün gördü¤ü iflkence ve onun gibi
birçoklar›na yard›m etmeye çal›flan bir avuka-
t›n üstü örtülmeye çal›fl›lan davas› ele al›n›yor.
Olaylar›n gerçekleflti¤i New York Eyaleti görev-
lileri gibi yaflananlar›n üstünü örtmenin ayr›m-
c›l›k konusunda tüm dünyan›n sessizce kabul
etti¤i bir yöntem oldu¤unu düflünüyor musu-
nuz?
Evet. Attica Hapishanesi’nde gerçekleflenler
gerçekten de benimsenmifl bu tavr›n tahrik
edici bir örne¤idir. Ama bu katliama önayak
olan milyarder New York Eyalet Valisi Nelson
Rockefeller’›n olanlar yüzünden geceleri uy-
kusunun kaçt›¤›n› da söyleyemem. Öldürü-
len mahkûmlar›n az›msanamayacak bir ço-
¤unlu¤u siyahiydi ve resmen meflrulaflt›r›lm›fl
bu karfl›l›kl› at›flma, mahkûmlar›n öldürül-
mesi ve fliddetli iflkence görmesiyle sonuçla-
n›rken çok az say›da gardiyan›n ölmesi de
dikkat çekiciydi.

Kitab›n›zda birçok Amerikal› gibi, dünyan›n çe-


flitli yerlerindeki insanlar›n düflüncelerinin bir-
birine fazlas›yla benzemeye bafllad›¤›n› ortaya
koyuyorsunuz. Sizce bu ortak ve benzer dü-
flünme biçiminin oluflumunda neler etkili ol-
mufltur?
Globalleflme, teknolojinin h›zla ilerlemesi ve
h›zla homojenlefltirmeyle yay›lmaya bafllay›p
Vietnam’daki Mai Lai katliam› ABD taraf›ndan totalitercilikten ay›rt edilemez hale geldi. Av-
rupa’da gerçekleflense, Avrupal›lar›n (özellik-
ifllenmifl bir toplu cinayettir, olay›n ak›fl›n›n ve le Beyaz-Avrupal›lar›n) bireyselli¤ini ve top-
ayr›nt›lar›n resmi olarak üstü örtülmüfltür. Mai lumun geneline ayak uydurmayan yap›s›n›
ortadan kald›rarak Avrupa Birli¤i’ne do¤ru
Lai’de birkaç ABD ordusu ast görevlisi mahke- ilerletmeyi amaçl›yor. Homojenleflme de, kla-
meye verilmiflken, üst görevlilerin hiçbir so- sikçili¤in ve ›rkç›l›¤›n önceden var olan seyri-
ni rötufllay›p yeniden ayr›nt›land›rmakt›r.
ruflturmada adlar› geçmemifltir. Vietnam’da Hümanizm karfl›t› uluslar›n varl›klar›n› sür-
yaflananlar›n, Ebu Garib’de meydana gelenler- dürme amac›yla gerçeklefltirdikleri meflrulafl-
t›rma çabalar›n›n, “terör”ün –“yasad›fl›” olan›,
le benzerli¤i ise göz ard› edilemez. “meflru” olan› de¤il– ortaya ç›kard›¤› korku
nedeniyle “güvenlik” ihtiyac›ndan do¤du¤u
belirtmek iflten bile de¤il. Baz› “Birinci Dün- farz ediliyor.
ya” ülkeleri gibi, Amerika da kendi düzenle-
di¤i ve birçok aç›dan çok daha fazla zarar ve- Amerikan toplumundaki Troçkizm savunucu-
ren “meflru” terör yerine “yasad›fl›” terör ile il- lar›n›n Amerikan toplumu ve siyasi süreçlerine
gilenmeyi seçiyor. Son teknoloji ürünü silah- etkileri nelerdir?
lar›n i¤renç yükümlülükleri yüzünden ölen- Bugün Marksizmin herhangi bir hali yaln›zca
lerin feryatlar›n› duymaks›z›n, kan kokusu ile ayd›nlar taraf›ndan özümsenerek okunup
beslenerek, katliama gözleri aç›k giderken öl- an›l›yor. Gramsci’ninki gibi bir Marksist yak-
dürüp zehirliyorlar. lafl›m›n “praksis”inin ABD’de uygulama ko-
flullar› bulunsa da, kapitalist totaliter yap› ko-

86 NotosÖykü
layl›kla galip gelmifltir. ABD genelinde Mark- lat›lan atom bombalar›ndan söz etmesi onlar›
sist ve sosyalistlerin Amerika karfl›t› olarak ba¤naz ve “liberal”, düflman yanl›lar› olarak
görüldü¤ü uzun soluklu haks›z önyarg› hâlâ toplumdan azleder.
egemendir.
Müslüman toplumlara bak›fl aç›s›n› ve yapt›-
“Gitmo” adl› bölümde ABD hükümetinin, r›mlar›, “Mahkûmiyete mahkûm Yahudilerin
BM’nin tüm uyar›lar›na ra¤men birçok hapis- rolü, ayr›ks› görülen ve yoksullaflt›r›lm›fl Müs-
hanede kötü uygulamalar› oldu¤unu yaz›yor- lümanlara veriliyor,” cümleniz özetliyor. fiu
sunuz. Ortado¤u’daki esirlerin pek çok kötü geçti¤imiz dönemlerde yaflananlar göz önünde
muamele ve iflkenceden geçirildi¤inin apaç›k bulunduruldu¤unda, Müslümanlar ile Ameri-
ortada oldu¤unu da belirtiyorsunuz. Peki nas›l ‹çinde yafla- kal›lar aras›ndaki iliflkinin gelece¤i hakk›nda
oluyor da, her gün çocuklar›n› askere, dolay›- nas›l bir öngörüde bulunabilirsiniz?
s›yla savafla gönderen milliyetçi Amerikal›lar›n d›¤› sistemi ‹srailli Yahudilerle, Müslümanlar ve ABD’li
say›s› giderek art›yor? yarg›lamay› afl›r› H›ristiyanlarla Müslümanlar aras›nda
Vietnam’daki Mai Lai katliam› ABD taraf›n- gerçekleflen, planlanm›fl fliddeti ortadan kal-
dan ifllenmifl bir toplu cinayettir, olay›n ak›fl›-
bilen genç d›rman›n en uygun biçimi ortak bir anlay›fl
n›n ve ayr›nt›lar›n resmi olarak üstü örtül- kuflaklar, gelifltirmekten geçiyor. Ve bence bu ifle öna-
müfltür. Mai Lai’de birkaç ABD ordusu ast gö- yak olmas› gerekenler gene ABD ve ‹srail’dir.
Tekno-Ma¤a-
revlisi mahkemeye verilmiflken, üst görevlile- Ne yaz›k ki bu bar›flç›l çözüme ulaflmadan
rin hiçbir soruflturmada adlar› geçmemifltir. ra’n›n Öte- önce birçok savafl ve “terör”ün ortaya ç›kaca-
Vietnam’da yaflananlar›n, Ebu Garib’de mey- si’ni anlaya- ¤›n› düflünüyorum. Bu farazi çözüm önerisi-
dana gelenlerle benzerli¤i ise göz ard› edile- nin gerçekleflebilece¤ini düflünmemin en
mez. Savafl›n getirdi¤i stres ve bask›n›n, afl›r› cakt›r. önemli nedenleri de ABD’li ve ‹srailli kay›pla-
fliddet biçiminde ortaya ç›kmas›n›n bir yan›l- r›n h›zla artmas› ve kaç›n›lmaz savafl bitkinli-
sama olmas› d›fl›nda, bu afl›r›l›klar tuhaft›r ve ¤inin su yüzüne ç›kmas›d›r. Bu karfl›l›kl› za-
ayn› zamanda ABD’nin koydu¤u ahlaki ilke- rar vermenin masum insanlara nereye kadar
ler bütününden de sap›ld›¤›n› gösterir. Kabul s›çrayaca¤› ve bu savafl b›kk›nl›¤›n›n ne za-
edilmifl gerçeklere karfl› koyan Amerikal›la- man gerçekleflece¤ini tahmin etmek gerçek-
r›n, Vietnam’da Agent Orange (güçlü bir bit- ten de zor. Ortak anlay›fl›n, niha-
ki öldürücünün kod ad›; öteki kimyasallarla i kararda nereye kadar geçerli olaca¤› ve ne
birlikte Güney Vietnam’da yaklafl›k 80.000 zaman gerçekleflirse savafltaki güçlü taraf›n
m3 alan›n yok edilmesinde kullan›ld›) ya da durumu göze al›narak gerçeklefltirilece¤i de
fakirlefltirilmifl uranyum ile zehirlenen Irakl› unutulmamal›d›r. c
çocuklar ya da Hiroflima ve Nagazaki’de pat-

Harold Jaffe lisans ö¤renimine Grinell Üniversitesi’nde bafllad›, doktoras›n› New York Üniversitesi’ni üstün dereceyle
bitirerek tamamlad›. Jaffe’nin dört roman› yan› s›ra yarat›c› ama kurgusal olmayan on yap›t› yay›mland›. Jesus Coyote,
(2008) 15 Serial Killers (2003), Terror-Dot-Gov (2005), Beyond the Techno-Cave: A Guerrilla Writer's Guide to Post-Millennial
Culture (2007), False Positive (2002), Sex for the Millennium (1999), Othello Blues (1996), Straight Razor (1995), Eros Anti-
Eros (1990), Madonna and Other Spectacles (1988) ve Beasts (1986) yap›tlar› aras›ndad›r. Jaffe’nin yap›tlar› Pushcart Ödül-
leri taraf›ndan üç kez ödüllendirildi, Best American Stories, Best of American Humor, Storming the Reality Studio,
American Made, Avant Pop: Fiction for a Daydreaming Nation, After Yesterday's Crash, New Directions in Prose and
Poetry, City Lights Review taraf›ndan birçok kez antolojilere al›nd›. Kitaplar› ve yaz›lar› Almanca, Japonca, ‹spanyolca,
‹talyanca, Frans›zca, Lehçe, Çekçe ve Türkçeye çevrildi. Fiction International adl› derginin editörlü¤ünü yürütüyor ve San
Diego Eyalet Üniversitesi’nde Yarat›c› Yazarl›k ve Edebiyat profesörlü¤ü yap›yor.

NotosÖykü 87
ÖZGE BAYKAN

Tozlu Tozlu

Nas›l Bafllad›?
Her fley baca¤›mdaki üç sivilce ile bafllad›. Kurdeflenden korktum, ne de olsa dökmüfl-
lü¤üm var. Doktor anlatt›. Böcek ›s›rmas› imifl. Is›ra ›s›ra yürürmüfl vücuda bir ç›kt› m›.
“Bu ne cüret,” dedim. “Toz kadar küçük,” dedi doktor. Tozdan olurmufl. “Tozlu ortamlar-
da bulunma,” dedi doktor. Ama evdeydim o günlerde de asl›nda. Ondan korktum. Kendi
evimde bu kadar toz oluyorsa, d›flar›s› kim bilir ne tozlarla dolu.
Sözün özü, bendeki bu hijyen tak›nt›s› çocuklu¤uma filan de¤il düpedüz iki sene ön-
ceki o üç kabarc›¤a gelip dayan›yor.

Nas›l Temizlendim?
O gün ifle evden bafllad›m. Yata¤›n çevresinden biblolar› çektim. Yata¤› duvardan uzak-
laflt›rd›m. K›sacas› toz tutan fleyleri kald›rd›m. Hemen süpermarkete kofltum. Salonumuz
parkedir. Ona göre Pronto var, ahflap temizleyici. Y›pratmadan temizliyor. Ondan ald›m,
kovaya döktüm. Viledayla bafllad›m gezdirmeye. Asl›nda ilk önce elektrikli süpürgeyle
tozlar› ald›m. Dökülen k›llar› saçlar› filan alman›n en güzel yolu süpürgedir. Öbür türlü
daha pis oluyor. Sonra bu dedi¤im ahflap temizleyiciyi döktüm. Sonra ahflap bak›m kre-
mini. Sonra yer cilas› var. Viledan›n suyunu iki üç dakikada bir döktüm. Yoksa ayn› pis
suyla nesini temizleyeceksin. Hal›lar var tabii sonra. Kuru temizleyiciye veremiyorum,
bence orada daha da kirleniyorlar. Elalemin eflyas›yla birlikte nas›l temizlenir ki. O yüz-
den kendim siliyorum. Silkeliyorum, sonra siliyorum. Pardon, silkeliyorum, sonra elek-
trikli süpürgeyle geçiyorum, sonra özel hal› flampuan›yla siliyorum.
Birden genifl zaman kipine geçmiflim. Halbuki o günü anlatacakt›m. Neyse fark etmez,
nas›lsa her gün ayn› fley. Nerde kalm›flt›m? Uzay’›n tozsavar spreyleri var, onlar› da kulla-
n›yorum. Sonra Pronto yine fena de¤il, tozu içinde hapsediyor, öbür toz bezleri ise da¤›-
t›yor. Ama s›rf toz almakla olacak fley de¤il ki. Yüzey temizleyicisiyle toz ald›¤›m tüm raf-
lar›n, sehpalar›n üstünden geçiyorum. fiimdi bu Mr. Proper’lar Fabuloso’lar filan var. On-
lar fena de¤il. Yine de “çok amaçl›” ibaresini görünce bir iflkilleniyorum ben. Yani bir jel
nas›l hem tuvaleti, hem küveti, hem fayanslar›, hem lavaboyu temizleyebilir ki. Keflke kim-
ya okusaym›fl›m da kendim yapabilseymiflim. Tuz ruhundan da, ne bileyim korkuyorum
biraz. Ama arap sabunu güzel oluyor. Yüzey temizleyicilerinde de amonyakl›y› tercih edi-
yorum ki iyice als›n pisli¤i. Yoksa bin bir kokusu var: Yok Sar›güller, yok Günefl Çiçe¤i,
yok Bahar fienli¤i. Sözgelimi, ne oldu; evdeki temizlik yükünü azaltmak için gümüfllerim
vard› onlar› çektim. Yoksa onlar› parlatmak, ovmak filan ekstra birkaç saatimi al›yor. O sa-

88 NotosÖykü
MUHAMMET fiENGÖZ

yede zamandan tasarruf edip sildi¤im yerlerin üzerinden ikinci kez geçebiliyorum. Örne-
¤in Marc’lar da fena de¤il. Onlar›n mutfak spreyini kullan›yorum, sonra jeli, likit kremi,
hepsi var. Tam emin olamad›¤›m için, diyelim o gün önce jeli kulland›m, sonra kremi uy-
guluyorum. Yani onun s›ras›n› her gün de¤ifltiriyorum, hem de rutinden kurtuluyorum.
Mutfakta Frosch’un güzel ürünleri var. Ya¤ çözücüsü, f›r›n temizleyicisi... Çözücüler ko-
nusunda jeller yine fena olmuyor. Sonra dufl temizleyicisi var. Hepsi püskürtmeli, rahat
oluyor. Yaln›z ovmadan içim rahat etmiyor. O zaman küveti oymak için, örne¤in Domes-
tos gibi temizleyici toz kullan›yorum. Dufl için dufl jeli, banyo için banyo jeli. Cif var ör-
ne¤in. Amonyakl› olan› tabii. Sonra, kireç çözücümü kullanma konusunda gün sektir-
mem. Lavabo aç›c› granülümü, klozet blokumu, rezervuar tabletimi ihmal etmem. Her
gün birer tane atar›m. Camlar camsilmatik ile temizlenmeli. Ama camlar›n da yine jeller-
le üstünden geçiyorum. Örne¤in mutfak kremini cama uygulad›¤›m çok olmufltur. Ma-

NotosÖykü 89
lum, pervazlar›n aras›ndan ne tozlar giriyor. Yani tabii ki pimapen ama, toz bu, girer mi
girer, bilinmez. Avizeler için avize temizleyiciler var, onlar› tercih ediyorum. Sonra mobil-
yalar› hem silerim, hem de sonra mobilya cilas› ile cilalar›m. O da her gün.
Bu anlatt›klar›m›n hepsi her gün zaten. Çamafl›rlara gelince... Her gün at›yorum maki-
neye ama iflte her gün y›kay›nca da eskiyor, y›rt›l›yor. Bilmiyorum öbür insanlar ne yap›-
yor. Pis pis nas›l giyiyorlar bir pantolonu üç gün üst üste. Perdeleri daha az y›k›yorum
ama: üç dört günde bir. Sigara da içilmiyor evde. Gerçi dedi¤im gibi, çok kritik yerdeler,
tam pencere a¤z›. Tozlar aynen içeri. Ama ne yapay›m. Yoruluyorum art›k. Bir de perdey-
le u¤raflsam. Örne¤in, s›v› sabuna hiç ›s›namad›m. Elimden kay›p kay›p gidiyormufl gibi
geliyor. Benim sabunu elimde hissetmem, köpürte köpürte en az bir befl on dakika y›ka-
mam laz›m. Ama neme laz›mc›y›z ya, önce s›v› sabunu yine de kullan›yorum. Belki bir ke-
ramet vard›r diye. Banyo sabunumsa ayr›. Onu dufl jelinden sonra kullan›yorum. Bir de
flimdi keselenmek için yeni soyucu jeller ç›kt›. Onlar› her gün kullan›yorum.
Bir dakika... Kar›flt›m biraz yine. En son mutfakta m› kalm›flt›k? Jeller, kremler. Evet.
Bulafl›klar› makinenin güzel y›kad›¤›na inanm›yorum do¤rusu. O yüzden elde y›kar›m.
Bazen y›kar›m y›kar›m, bakt›m tam olmuyor, atar›m. Öyle ne tencerelerimi att›m. Ne ya-
pay›m. Ya¤ kokusu ç›km›yor ki. Bir de, meyve-sebze konusunda çok zorluk çekiyorum.
Domatesi, biberi, salatal›¤› hep sabunla y›k›yorum. Onlar› sonra alüminyum folyolarla sa-
r›yorum tek tek. Dolaba öyle koyuyorum. Mesela havlu kullanam›yorum. Ancak k⤛t
havluya dayanabiliyorum. Y›kasam da hani elinin kiri derler ya, o fley geçmezmifl gibi ge-
liyor. Hele beyazsa havlu, bir de iz yap›yor. Iyy. Normal havluyu b›rakal› çok oldu o yüz-
den. Banyodan ç›k›nca bile k⤛t havlularla kurulan›yorum. K⤛t havlular› da sürekli am-
balaj›nda tutuyorum. Toz tutmas›n. Pencereleri filan açarken de ancak antibakteriyel men-
dillerle açabiliyorum. Bir de çok k⤛t havlu harc›yorum. Mesela, flöyle bir fley anlatay›m.
Elimi y›k›yorum diyelim, sonra tiflörtüm lavaboya de¤iyor. Onu iflte yeniden y›kamam ge-
rekiyor. Yüzümü filan temizlemeyi en çok seviyorum. Yani temizlik genelde güzel bir fley
ama bazen angarya gibi de gelmiyor de¤il. Yüzümü temizlemeyi seviyorum. Genelde Ni-
vea kullan›yorum. Ne bileyim Roche’lardan daha ucuz. Öbürlerine art›k para yetiflmez.
Yüz için ilk baflta temizleme jeli, sonra sütü. Sonra canland›r›c› tonik. Onun bir s›ras› var.
Kar›flt›rmamak için hep kontrol ederim. fiiflelerin üstünde yazar. Uymak laz›m. Sonra si-
yah nokta temizleme jeli, losyonu. Yaln›z bir sorunum var: Kremleri fazla süremiyorum.
Sanki tertemiz cildi pisletiyormufl gibi geliyor, ya¤l› ya¤l›. Iyy. Makyaj› da b›rakt›m bu yüz-
den. Bir de onu temizle, oo hoo... Saç konusunda da karars›z›m. fiampuanlar ne kadar iyi
acaba? Ayn› flekilde difl macunlar›. Signal’in mikrogranüllüsü fena de¤il diyorlar. Difl etle-
rim kan›yor, art›k difllerin kökleri ç›kt› meydana ama bana hâlâ temizlenmemifl gibi geli-
yorlar. ‹p filan da kullan›yorum yoksa. Örne¤in günde bir büyük flifle Colgate a¤›z suyu
bitiriyorum. Daha da kullan›r›m ama art›k anl›yorlar marketlerde de. Sürekli farkl› mar-
ketlerden al›flverifl yapmaktan can›m ç›kt›. Bir de ponza tafl›yla sürekli ovar›m ayaklar›m›.
T›rnakta kir birikmesin diye her gün keserim. Soyucu ayak jelini de her gün sürerim. Ama
ne yalan söyleyeyim, en büyük sorunum ayaklar ve ayakkab› konusunda yine de. Yani ev-
den ç›kmamak da bir çözüm ama ç›k›yorsun iflte. Her ad›mda durup ayakkab›m› temizle-
mem gerekiyor. Yerler o kadar tozlu ve pis ki. Offf. Öbür insanlar nas›l yafl›yor, anlam›yo-
rum.

Sonu Nereye Var›r?


Samimi söyleyeyim bilmiyorum. ‹flten ayr›ld›m tabii bu yüzden. Yukar›da sayd›¤›m
tüm bu ifllemleri her gün, bazen günde dört befl kere yapmak zamandan çok yiyor. Ayr›-

90 NotosÖykü
l›nca tazminat da vermediler. Ne yapay›m. Zaten d›flar› da ç›kamaz oldum. Her yer tozlu
geliyor bana. Toz toz toz toz toz. Çok zorda kal›r da d›flar› ç›karsam yan›ma en az›ndan
bir Cif’imi, bir toz bezimi (tek kullan›ml›k), bir kolonyam› al›yorum. Bazen ellerimi y›ka-
maktan kanat›yorum. Su paras› da çok geliyor. Her gün bir dufl jeli bitiriyorum. Ne yapa-
y›m. Ama temiz oluyorum en az›ndan. Rahatlat›yor. Öbür türlü içime sinmez. Bir daha da
ç›kmad› zaten o böcek ›s›r›klar›. Bu da ne kadar temiz oldu¤umun göstergesi bence. Ben-
ce, de¤er yani. c

Hatice Meryem’in yeni roman› yay›mland›


‹nsan K›s›m K›s›m Yer Damar Damar adl› roman›n›z
için bekledi¤iniz tepkileri alabildiniz mi?
Hem de nas›l! Bu roman› yazarken yafl›tlar›m›n ve
benden yaflça büyüklerin okuyaca¤›n›, aralar›ndan
kiminin be¤enece¤ini kiminin de burun k›v›raca¤›n›
düflünmüfltüm; ama henüz yirmili yafllar›n› süren ve
hemen her kesimde üstelik her f›rsatta “apolitik, ki-
tap okumaz” gibi s›fatlarla nitelenen genç nesilden
insanlar›n kitab›m› okuyaca¤› ya da okudu¤unda ne
düflünece¤i hakk›nda do¤rusu fikrim yoktu. fiimdi-
lerde üst üste hep bunu duyuyorum. Çok genç in-
sanlar ‹nsan K›s›m K›s›m’› okuyor ve çok sevdiklerini
bana söylüyor ya da birileriyle iletiyorlar. Bu da beni
gönendiriyor tabii. San›r›m sadece benim için de¤il,
her yazar için çok de¤erlidir böylesi bir karfl›l›k.

‹ki öykü ve bir roman; s›rada ne var?


Franz Kafka’n›n dev eseri Dönüflüm’e bir nazire yaz-
maya çal›fl›yorum flimdilerde. Varl›k dergisi bu y›l 8
Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü’yle ilgili bir so-
ruflturma yapm›fl, lütfedip bana da cevaplamam için
soru yollam›flt›. O soruya yan›t yazarken yepyeni bir
fikir peyda oldu kafamda. K›sac›k bir roman olacak Hatice Meryem,
san›yorum. Bir de y›llard›r yazmay› düflündü¤üm Dönüflüm’e
Hünerli Türk K›zlar› ad›nda bir hikâye kitab› var. nazire yaz›yor.
Hünerleriyle dudak uçuklat›p parmak ›s›rtacak k›zla-
r›n hikâyelerini anlataca¤›m bu kitapta da. ç›kard›k. Yeni bir dergi kafam›zda beliriyor flu gün-
lerde. Belki de yak›nda çat›veririz çat›s›n›.
Öküz ve Hayvan’dan sonra yeni bir dergi tasar›s›
var m›? Bugünlerde neler okuyorsunuz?
Dergi kooperatif ruhlu insanlar›n ifli. Ben ölene ka- Türk edebiyat›n›n büyük flairi ‹lhan Berk’in fiifal› Ot-
dar hep dergi yapmak isterim, ancak Türkiye’de der- lar Kitab›’n› evire çevire okuyordum tam da bugün-
gi ç›karma olanaklar›n› ya da olanaks›zl›¤›n› biliyor- lerde. Biraz önce kendisini kaybetti¤imizi ö¤rendim.
sunuz. Bir de “iddia ifli”dir dergicilik. Dergi yapacak Kitap elimde öylece bütün s›rlar›yla kalakald›. Bitki-
kiflinin ya da kiflilerin ortaya söyleyecek bir sözü, bir ler gerçek dostlar›ndan birini yitirdi. Ebegümeçleri,
sav› olmal›. ‹nsan can› istedi¤i ya da can› s›k›ld›¤› dereotlar›, bö¤ürtlenler elimde a¤lamaya bafllad›. As-
için dergi ç›karmaz. Cana can katmak için yapar. Biz l›nda hepsi de uzun yaflam›n s›rlar›n› f›s›ldafl›p duru-
Metin Üstünda¤’›n önderli¤inde Öküz’ü ve Hayvan’› yorlard›. Edebiyat âlemine baflsa¤l›¤› diliyorum.

NotosÖykü 91
ALBER SABANO⁄LU

Poker

T
EMBEL, GÜNEfiL‹ Ö⁄LE ÜZER‹ B‹RDEN SA⁄ANAK YA⁄MURA ÇEV‹R‹VER-
miflti. ‹skelenin yan›ndaki kahvenin büyük pencereleri bu¤ulanm›flt›. Camlar›n
üstünde kendine dar yollar çizen su, duvarlardaki çatlaklardan içeriye de giri-
yordu. Gök gitgide daha yak›nlarda gürlüyordu. Kediler masalar›n alt›na saklan-
m›fl, içerideki insanlar daha yüksek sesle konuflmaya bafllam›flt›. Birbirlerine ya-
k›n olman›n, köflede yanan soban›n verdi¤i korunma hissi onlar› canland›rm›flt› sanki.
‹çeriye k›rk yafllar›nda uzun boylu bir adam girdi. Elinde flemsiye olmas›na ra¤men be-
yazlayan saçlar›ndan siyah pardösüsüne su daml›yordu. Bir an çevresine bak›nd›, sonra
sobaya yak›n bir masada oturan üç adam› gördü. Kararl› ad›mlarla onlara do¤ru yürüdü.
Profesör ve ifladam› onu selamlamak için aya¤a kalkt›. Banker oturdu¤u yerden onu
gördü¤ünü belirten bir el hareketi yapmakla yetindi.
“Uzun zaman oldu,” dedi yeni gelen adam sakin bir sesle. “Bu mevsimin ya¤murlar›n›
unutmuflum.”
“Öyle. Uzun zaman oldu, doktor,” dedi ifladam› gülümseyerek.
Doktor, ifladam›n›n karfl›s›ndaki bofl sandalyeye oturdu. Onun sa¤›nda profesör bir fley
söylemek için a¤z›n› açt› sonra vazgeçti. Onun yerine banker konufltu:
“Sekizleri ekliyorum. Kav yüz lira. En fazla üç kav hakk› var.”
Kartlar› da¤›tt›.
Ayn› oyun, ayn› masa, ayn› oyunculard›. Ama aradan yirmi y›l geçmiflti. Kimse bak-
mazken bir yerlerde kaybolup gitmiflti yirmi y›l.
“Nas›l oynand›¤›n› unutmam›fls›nd›r umar›m doktor,” dedi ifladam› hafif gülümseye-
rek. Bir yandan da kartlar›n› inceliyordu.
“Sanmam,” dedi doktor.
“Bu demektir ki her zamanki kadar kötü oynayacak,” diye homurdand› banker.
Herkes güldü.
Doktor birden her fleyi itiraf etmeyi istedi. Hayat›ndaki bütün yanl›fllar›, yalanlar›, ye-
rine getirilmemifl vaatleri, kaç›fllar›... her fleyi. Kartlar›na bakt›. Asl›nda oyuna yo¤unlafla-
mam›flt›, bilinen hareketleri mekanik bir biçimde yap›yordu yaln›zca.
B›y›kl›, fliflmanca bir garson çay getirdi.
“Nas›ls›n›z?” dedi doktora candan bir sesle. “Siz de bunlar gibi geri döndünüz, ha?”
“Öyle gibi.”
“Nas›l hayat›n›z? Her fley iyi mi?”

92 NotosÖykü
“Evet, evet. Sen?”
“Gördü¤ünüz gibi. Fazla bir de¤ifliklik yok. Çay?”
“Sa¤ ol.”
“Sizi gördü¤üme çok sevindim.”
Garson gitti. “Her zaman-
“Nas›l oluyor da beni hat›rl›yor?” dedi doktor. “Kim oldu¤unu biliyor musunuz?”
“Tabii,” dedi ifladam›, “o zamanlar burada çal›flan garson. Ad› neydi? Hasan ya da Er-
ki Marlon
can.” Brando nu-
“Kayhan,” dedi profesör. maras›n› ya-
“O¤ludur olsa olsa,” dedi doktor. “O Kayhan flimdi yetmifl yafl›ndad›r.” p›yordu. Keli-
“Paralar› koyun,” dedi banker.
melerin yar›
Profesör rahat de¤ildi. Burada hâlâ baz› fleyleri kan›tlamas› gerekti¤ini hissediyor ama
ne olduklar›n› tam olarak kestiremiyordu. Baflka yerlerde çoktan baflar›yla kan›tlam›flt› anlafl›l›r bir
kendini, oras› kesindi. flekilde g›rt-
“Sen de fazla de¤iflmedin,” dedi ifladam› doktora. laktan söy-
“Siz de öyle. Hepinizi hemen tan›d›m.”
lenmesinin
‹lk yirmi saniye hesaba al›nmazsa bu dedi¤i do¤ruydu. Profesörü koca göbe¤inden,
bankeri kelinden, ifladam›n› da yüzündeki yorgunluktan ar›nd›r›p eski portreleri kafas›n- bir iktidar
da biçimlemdirmesi yirmi saniye kadar alm›flt›. hissi yaratt›-
“Ben seni tan›makta hiç zorlanmad›m,” dedi profesör ifladam›na. ¤›n› o da çok-
“Tamam›m› m›?” Gülmek üzereyken kendini tuttu.
tan keflfet-
“En az›ndan ad etiketleri kullanmam›z gerekmeyecek,” dedi banker k›s›k bir sesle. Ka-
fas› baflka bir iflle meflgul gibiydi. miflti.”
“Henüz gerekmeyecek,” dedi doktor. Belli belirsiz gülümsedi.
“Beflle aç›yorum,” dedi ifladam›.
“On befl.”
“Gördüm.”
“Ben de.”
Profesör bir an tereddüt etti. Bak›fllar› ifladam›n›n kafas›n›n arkas›nda uzak bir nokta-
ya odaklanm›flt›.
“‹lham gelmesini mi bekliyorsun profesör?” diye m›r›ldand› banker.
Her zamanki Marlon Brando numaras›n› yap›yordu. Kelimelerin yar› anlafl›l›r biçimde
g›rtlaktan söylenmesinin bir iktidar hissi yaratt›¤›n› o da çoktan keflfetmiflti. Brando Baba
ve K›yamet filmlerinde bu iflin ustas› olmufl, tek bir sözcük m›r›ldanarak milyonlarca do-
lar kazanm›flt›. Büyük olas›l›kla banker de ayn› taktikle birkaç milyon kazanm›flt› geride
kalan y›llarda.
“Pas,” dedi profesör. Çevresine meydan okurcas›na bir bakt›, ama kimseden bu bak›fla
herhangi bir cevap gelmedi.
Birkaç el oynad›lar. ‹fladam› iki-üç kere, doktor, banker ve profesör de birer kere ka-
zand›.
Kahvenin içinde tavla pullar›n›n flak›rt›s›, garsonlar›n ellerinde tepsilerle geçerken ç›-
kartt›¤› h›fl›rt›...
Ya¤mur biraz durmufltu. Camlar›n üzerindeki bu¤unun aras›ndan bir parça mavi gök
belirdi. Doktorun kafas›nda buna benzer bir günün an›s› canland› bir an için. O, flimdi
ifladam› olan arkadafl› ve iki k›z flehrin bu yakas›nda iki katl› uyufluk bir evin özel iskele-
sinde dolan›yorlard›, yerler nemliydi. Amaçs›zl›k ve karars›zl›k gibi lükslerinin hâlâ oldu-
¤u bir zamand›. ‹fladam› o günlerde flimdikinden daha dik duruyordu, bunu anlad›

NotosÖykü 93
doktor.
Profesör, kimin ilk konuflaca¤›n› bekledi. Anlat›lacak çok fley vard›. Ama belki de ses-
sizlik hiç bozulmayacakt›. O da kötü olmazd› asl›nda. ‹çinde belli belirsiz bir korku, me-
rak›n› dengeliyordu.
‹fladam› öbürlerini, d›fla vurmad›¤› ama fliddetli olduklar› belli hislerle süzüyordu.
Bir el daha da¤›t›ld›.
“Söyle bakal›m Mario, neler yap›yorsun bugünlerde?” dedi banker doktora, masa örtü-
süne bakarak.
Doktor irkildi. Bir an bankerin Bo¤aza bakan bir tepenin üstündeki bunkerimsi koca-
man villas› gözlerinin önüne geldi. Profesörün de sorguya haz›rlan›yormufl gibi bir hali
vard›.
“Her zamanki gibi,” dedi doktor. “‹nsanlar hastalan›yor, ben de onlara bak›yorum.
Sen?”
“Ben de öyle. ‹nsanlar›n paraya ihtiyac› oluyor, ben de onlarla ilgileniyorum.”
Bu cevap üzerine Mario bankerin surat›na bakt› ama orada bekledi¤i ironik ifade yeri-
ne alçakgönüllülük ve yorgunluk görür gibi olunca flafl›rd›.
Profesör arkas›na yasland›. Doktorla ifladam› birbirlerine sanki bir fleyi ayn› anda an›m-
sam›fl gibi bakt›.
Ya¤mur yeniden h›zlanm›flt›. Damlalar gürültüyle duvarlara vuruyordu. Biri çaylar› ta-
zeledi. Odadaki konuflmalar›n tonu ya¤murun artmas›yla birlikte alçalm›flt›. Yeflil gözlü
kara bir kedi masan›n üzerine atlamay› denedi, baflaramay›nca h›zla kaçt›.
“Senin s›ran ‹zak,” dedi profesör bankere.
“Hmmm...” ‹zak dalg›nl›¤›ndan s›yr›ld›. “On lira art›r›yorum,” dedi sonra, yalan bir ka-
y›ts›zl›kla.
“Gördüm.”
“Yirmiye ç›kard›m.” ‹fladam›n›n sesi neredeyse nefleliydi.
‹zak duraklad›. Sanki birinin ona hâlâ oyunda oldu¤unu hat›rlatmas›na gerek vard›.
“Tamam, iki kat›na ç›kard›m,” diye m›r›ldand› sonra. Yüzünü buruflturdu ama bir yan-
dan da zevk ald›¤› belliydi.
‹fladam›n›n gülümsemesi yüzünde donakalm›fl, vücudu bankerin vücuduna do¤ru
dönmüfltü. Masay› saran sessizli¤in içinde iki adam›n tan›flt›klar› anda birbirlerine karfl›
hissetikleri ve daha sonra y›llarla birlikte arkadafll›¤a çevirmeyi baflard›klar› içgüdüsel nef-
ret tekrar ortaya ç›km›flt›.
Mario kartlar›n› zor bir problemle karfl›lafl›nca hep yapt›¤› gibi serinkanl›l›kla irdeledi.
Çal›flmad›¤› zamanlar yo¤unlaflmay› hiç sevmezdi ama bu kez olmas› gerekti¤ini hissetti.
‹çinde genç bir enerji, aptalca bir savaflma iste¤i uyanm›flt›.
Elinde döper vard›: papaz ve on.
Profesör aya¤›n› düzenli olarak yere vuruyordu. Elinde iki dam vard› ve en mant›kl›s›
pas geçmekti. “Basit bir olas›l›k hesab›,” diye düflündü. “En az döperim olmal› girebilmem
için.” Buna ra¤men oyunun her zamanki, yani o eski günlerdeki dinami¤ine girdi¤ini göz-
lüyordu. ‹zak iyi ama afl›r› olmayan bir miktar paray› ya kazanacak ya da kaybedecekti
–kazanmas› daha olas›yd›; ifladam› batt›kça batacak, son anda ya su yüzüne ç›kacak ya da
batt›¤› yerde kalacakt›; Mario zarif birkaç numarayla durumunu kurtaracakt›. Kendisine
gelince, uzun hesaplardan sonra hiç risk almad›¤› için oyunu ya çok küçük bir kazançla
ya da küçük bir zararla bitirecekti. Hofllanmad›¤› bir senaryoydu, hatta düpedüz i¤renç
geldi ona flimdi.
“Gördüm,” dedi

94 NotosÖykü
“Ben de,” dedi Mario, sakin.
‹fladam› difllerini g›c›rdatt›. Bir süre fiflleriyle okflar gibi oynad›. Sonra ani bir hareket-
le hepsini masan›n ortas›na sürdü.
“Rest.”
‹zak yavaflça kafas›n› kald›r›p ifladam›na sarkastik bir bak›fl f›rlatt›. ‹fladam› ona gözle- “‹zak gözle-
rini k›rpmadan, f›ld›r f›ld›r bir bak›flla yan›t verdi. ‹zak gözlerini masaya do¤ru indirdi,
kartlar›n› yaln›zca her birinin sa¤ üst köflesindeki say›lar görünecek flekilde birbirlerine
rinde katil bir
yaklaflt›rd›. bak›flla kart-
“Ben var›m,” dedi sonra sözcükleri alabildi¤ine uzatarak. lar›n› süzü-
Fifllerin birbirlerine vururken ç›kard›¤› ses. Sonra yeniden sessizlik. yordu. Sonra
Profesör, “Pas,” dedi, sonra da içinden kendi kendine küfretti. Kartlar›n› masaya att›.
sanki hepsini
Mario düflünüyordu. Her ikisinin de blöf yap›yor olmas› olas›l›k içindeydi, geçmifl
deneyimlerinden bildi¤i kadar›yla. Ama acaba ifladam› flu son y›llarda ifllerinde yedi¤i birden öne
–herkesçe malum– darbelerin etkisiyle daha temkinli bir insan haline gelmifl olamaz m›y- sürecekmifl
d›? ‹zak’›n yüzünde bir ipucu, bir yenilik bulmaya çal›flt› ama aradan o kadar zaman geç- gibi fifllerini
miflti ki belle¤i yard›mc› olamad› bu durumda ona.
toparlad›.”
Sonra asl›nda ortadaki paran›n her dört oyuncunun da flimdiki hayat standartlar› aç›-
s›ndan çok küçük bir miktar oldu¤unu düflündü. ‹ki, üç, on, yirmi kav kaybetmek bile
fazla bir fley ifade etmeyecekti hiçbiri için.
Gene de pas geçti.
‹fladam›nda on ve alt›l› döper vard›. ‹zak masan›n üstüne çok yavafl hareketlerle üç ta-
ne sekizli dizdi. Sonra kollar›n› açt› ve kucaklarcas›na ortadaki bütün paray› kendi önüne
çekti.
‹fladam› transa girmifl önünde kartlardan gözünü ay›ram›yor, kafas›n› sallay›p duruyor-
du.
“Bir kav daha ver Hakan,” dedi profesöre.
Hakan’›n ifli a¤›rdan almaya niyeti vard› belki ama onun gözlerindeki bak›fl› görünce
beklemeden iste¤ini yerine getirdi.
“Yenilen pehlivan gürefle doymazm›fl, de¤il mi Selim?” dedi Mario.
Kimse cevap vermedi. Kimse k›p›rdamad›. fiimdi yaln›zca duman, yeflil örtü, fifllerin
sesi, kartlar ve onlar›n küf kokusu vard›. Bütün bunlar oyuncular›n tüm enerjisini emiyor
ama bunun fark›nda olmakla birlikte art›k oyundan dikkatlerini bir saniye olsun ay›ram›-
yorlard›.
Selim, kartlar›na daha bakmadan ata¤a kalkt›:
“Bir kavla aç›yorum.”
Bir süre kimseden yan›t gelmedi. ‹zak gözlerinde katil bir bak›flla kartlar›n› süzüyordu.
Sonra sanki hepsini birden öne sürecekmifl gibi fifllerini toparlad›. Ama onun yerine sakin
bir sesle:
“Selimci¤im ben böyle büyük iflleri yemekten sonraya b›rakay›m istersen. Doktorum
fazla heyecanlanmama izin vermiyor. Onun için pas geçece¤im, sana uyarsa,” dedi.
Selim bir süre daha önüne bakt›. Sonra çocukça bir kahkaha patlatt› ve kendini fren-
leyemeden gülmeye bafllad›.
‹zak’in yüz hatlar› gevflemiflti. Yorgun ama keyifli görünüyordu. Hakan arkas›na yas-
land›. Mario gülümsedi.
Kahvedeki insanlar›n sesleri yükselmiflti. Soban›n içindeki odunlar çat›rd›yordu. Gar-
sonlardan biri, köflede oturan uzun boylu bir adamla ba¤›rarak borsa fiyatlar› ve felsefe
üstüne tart›fl›yordu. Mutfa¤›n yan›ndaki masada yeni bir okey partisi bafllam›flt›. D›flar›da

NotosÖykü 95
rüzgâr kap›lara vuruyordu. Mart›n›n biri bir 盤l›k att›.
Profesör bir sigara yakt›, ilk nefesi uzun uzun içine çekti.
“fiimdi bafllayabiliriz,” dedi. “Ben bafllayay›m. Size bütün bu y›llar nerelerdeydim, bi-
raz anlatay›m” c

Ayflegül Çelik’in elinde k›rk kap›n›n ipi var...


Çocuklar›n ve kad›nlar›n merkezde
oldu¤u fiehper, Dehlizdeki Kufl “Yazarak
ikinci öykü kitab›n›z. Yazma süreci arar›m.”
nas›l geliflti?
fiehper’in hikâyesi befl y›l kadar
önceye aittir. Ne zaman ve ne ka-
dar yaz›laca¤›n› kendi belirleyen
hikâyelerdendi. Yörüngesine dizi-
len öyküler de ayn› e¤ilimi gös-
terdi ve çok zaman ald›.
Kurguyu hesaplamak, hikâyeye,
kendili¤indenli¤ini tan›mak gere-
kir. Yazarak arar›m, bu yüzden
süreç bana hep çok heyecan veri-
ci gelir.

Tiyatro bölümünü bitirmiflsiniz. Ti-


yatroyla u¤rafl›yor musunuz?
Tiyatro benimle u¤rafl›r diyelim.
Fakat bir müddettir tiyatronun
yarat›c› yaz›n›ndan öte, tarihçe-
siyle meflgulüm. Ritüeller, Rönesans tiyatrosu, Ana- Yak›n gelecekteki tasar›lar›n›z ve bugünlerde okuduk-
dolu’nun geleneksel tiyatrosu üzerine okuyup yaz›- lar›n›z neler?
yorum. Ülkelerin tiyatro tarihi çok ilgi çekicidir. Yerli klasiklerle hemhal oldum bu yaz. Hâlâ da elim-
Hangi ülke oldu¤u hiç fark etmez. de Peyami Safa, Abdülhak fiinasi Hisar, Reflat Nuri
Güntekin var. Ne okursam okuyay›m, Enis Batur’suz
Bundan sonra ne yazmay› tasarl›yorsunuz? kald›¤›m pek olmaz. Birkaç y›l öncesine ait baz› yaz›-
Sevdi¤im bir söz var: “Tanr›y› güldürmek istiyorsa- lar›n› getirdi bir arkadafl›m toplu halde, bitmesin di-
n›z, planlar›n›zdan bahsedin.” Benim de yazmay› ye azar azar okuyorum. Bir de ‹skandinav dinleriyle
planlad›klar›mla, yazabildiklerim flimdiye kadar bir- ilgili bir çal›flmam var, onun için de baz› Kuzey ülke-
birini hiç tutmad›. Elimde tam tabiriyle k›rk kap›n›n lerinin tarihlerini okuyorum. Bakal›m hangisinden
ipi var fakat neler yazaca¤›m› bekleyip görmem gere- ne olacak...
cek.

96 NotosÖykü
MEHMET CAN fiAfiMAZ

Günah

G
ECELER‹ RÜYAMDA SAMATYA’DAYIM. KAHVEHANEN‹N KARfiISINDA,
meydana taflm›fl masalar›n birinde rak› içiyorum.
Garsonlar nedense cömert. Mezelerin hepsi ikram. Kadehler fazla uzun.
‹kinci kadehin ortalar›na do¤ru bir tren geçiyor. Masan›n üstünde ne varsa
devrilecekmifl gibi sallan›yor. Elimi son anda kadehe at›yorum. Masaya bir-
kaç damla düflüyor, tren duruyor.
O tren nas›lsa bir zamanlar seyahat etti¤im Do¤u Ekspresi. Yatakl› vagonun pencerele-
rine birer birer bak›yorum. Yedinci pencerede iki ihtiyar kad›n, bofl gözlerle bana do¤ru
bak›yor ama beni görmüyor.
Onlar› tan›yorum. Otuz y›l sonra babalar›n›n mezar›n› ziyarete gidiyorlard›.
Ölüme yaklaflm›fllard›. Bunu sezdikleri için art›k vicdan seslerini duymazl›ktan gelemi-
yorlard›.
Onlara, babalar›n›n mezar›n› gördükleri andan itibaren iflah olmayacaklar›n› söylemek
isterdim; ama trene binmifllerdi bir kere.
Erzincan’a yaklaflt›¤›m›z sabah, bafl›mda bir a¤r›yla kompart›manlar›n›n kap›s›n› t›klat-
m›flt›m, raylar›n t›k›rt›s›ndan duymam›fllard›.
Seslenince aç›lm›flt› kap›. A¤r› kesici istemifltim. Gözlüklü olan hap› uzat›rken önce ne-
reye gitti¤imi, sonra ne ifl yapt›¤›m› sormufltu.
“Erzurum’a gidiyorum,” demifltim.
Cümleme k›sa bir ara verdikten sonra da, “Yazar›m.”
Tuhaf. Daha önce kimseye bu yalan› atmam›flt›m.

Rüyalar›mda hâlâ Samatya’day›m, art›k tren geçmiyor. Bunun muhakkak bir aç›klama-
s› olmal› ama belki de önemsiz bir ayr›nt›.
Ben daha çok, son birkaç gecedir rak› masamda a¤›rlad›klar›ma kafa yoruyorum. Kar-
fl›mdaki sandalyeye oturuyorlar, onlara Tülin’i anlat›kça benden fazlas›n› içiyorlar.
Geçen gece tren geçidinin alt›ndan bir adam masama yaklaflt›. Ancak karfl› sandalyeme
oturdu¤unda babam oldu¤unu anlad›m. Biraz mahcup oldum. Garsondan bir kadeh de o
istedi. ‹çkiyle hiç aras› yoktur.
“Sen içmezdin baba?” dedim; bir fley söylemedi, güldü.
Sonra nas›lsa sohbet bafllad›.
“Bu kadar seviyorsan gidip isteyelim flu k›z›,” dedi.

98 NotosÖykü
MUHAMMET fiENGÖZ

Hüzünlendim. Masan›n üstündeki sigara paketine s›k›larak bakt›m.


Babam akl›mdan geçenleri okuyordu.
“O¤lum karfl›l›kl› rak› içiyoruz, sigara içsen çok mu?”
Gülümseyerek bir sigara ç›kard›m. Sigaray› yak›nca yüzüm eski ifadesini ald›.
“‹stemek kolay m›? Onu bir buluflmaya ikna etmek için bile günlerce u¤rafl›yorum.
Hep o bitmeyen bahaneleriyle erteledikçe erteliyor beni.”
Saatler ilerledikçe Samatya boflal›yordu. Karfl›m›zdaki bal›k evinden iki kad›nla bir
adam ç›kt›. Kad›nlardan biri sarhofltu. Topuklu ayakkab›lar›n› eline ald›, adama sar›larak
yürümeye bafllad›.
Ne güzel! Ay›plar›, “kim ne der”leri bir kenara b›rak›yor, dahas›, kad›nl›¤›na biçilen
rolleri çi¤neyip geçiyordu.
Tülin’i düflündüm. Akl›ndaki kal›p yarg›lar›, ay›plar›, günahlar›...
Ben Tülin’i sevdi¤imde; biz henüz on birimizde, ortaokulda iki çocuktuk. Saçlar›ndan
tokas›n› çal›p koflturuflum hâlâ gözümün önünde.
Biz o y›llar birbirini seven iki arkadaflt›k –k›z o¤landan gizliden hofllan›yor, o¤lan k›za
aç›kça âfl›k!–. Ne zaman bir araya gelmesi günah bir erkekle bir kad›n olduk?
Zaman geçti. Belki bir y›lan gibi de¤iflti derimiz. Kabuklar›m›z döküldü, benim özüm
kald›. Ah onun karfl›s›na ç›kan zindan kafal› ablalar yok mu? Evlerinde, yurtlar›nda onun

NotosÖykü 99
özünü al›p, karaya çald›lar.
O art›k baflkas›. fiimdiki haliyle tan›m›fl olsam; ne gözlerinin yeflil ayd›nl›¤›na, ne saç-
lar›n›n kahverengi k›vr›mlar›na bakaca¤›m. Bir askeri inzibat›n yürüyüflü gibi de¤iflmeden
çarpacak kalbim. Ama kafam›n içinde bir koleksiyoncu... Ben Tülin’i ne zaman görsem,
aynal› bir dolap kapa¤›n› aral›yor; gözümün önüne dökülüyor Tülin’in her hali.
Bu asl›nda bir yan›lsama. Gerçekli¤i olmayan bir duygu. Bir kum saatini tersine çevi-
rerek kendimi kand›r›yorum.
Sevmek, flimdi zamana direnme çabas›.
Geçen gün Tülin’i fakültenin yaz mevsimiyle tenhalaflan bahçesinde saatlerce bekle-
dim. A¤açlar›n yapraklar› k›m›ldam›yordu, flifledeki su her dakika içilmez bir hal al›yordu.
O an, orada Tülin’i beklerken; hayat›mdaki onca bekleyiflin içinden, nedense Güney
Ekspres’inde bir tren dolusu yolcuyla birlikte karfl›dan gelen treni bekledi¤im o yar›m saa-
ti hat›rlad›m.
Tren Sivas’› geçtikten sonra karl› topraklar›n aras›nda t›slamalarla durmufltu. Küçük bir
istasyona geldi¤imizi sanm›flt›m ama etrafta karla örtülmüfl topraklardan baflka bir fley
yoktu. Yirmi dakika geçti¤i halde tren hareket etmeyince kompart›mandan ç›k›p vagon
görevlisine neyi bekledi¤imizi sormufltum.
“Karfl›dan tren geliyor. Onun geçmesini bekliyoruz.”
Yoksa; Tülin’in de geçip gidece¤ini önceden mi sezmifltim?
Tülin’i saatlerce bekledim. Beni görünce yüzünü flaflk›n bir ifade sard›.
“Sana bekleme dedim, neden bekledin ki?”
“Bekledim iflte. Bugün poliklinikte onca mutsuz insan görünce, Tülin’i göreyim de içim
aç›ls›n, diye, bekledim.”
“Ama sana iflim oldu¤unu söylemifltim. fiimdi gitmem gerek.”
“Yar›m saatin bile mi yok?”
“Yok vallaha.”
“Peki, gidelim öyleyse. Seni flehre kadar b›rakay›m.”
“Yok, sen yolunu benim için uzatma. Ben minibüsle giderim.”
“Ne uzatmas›? Ayn› yere gidiyoruz, biliyorsun.”
Otomobile do¤ru, yüzündeki anlamland›ramad›¤›m gerginlikle a¤›r a¤›r yürümeye
bafllad›k. Birkaç ad›mda bir, tutmas›n› istedi¤i bir büyünün gere¤ini yerine getirir gibi,
“Ben giderim,” diyordu. Otomobilin yan›nda dayanamad›m, sordum.
“Tülin bir sorun mu var? Neden benimle gelmek istemiyorsun?”
“Yanl›fl anlama. Sana tuhaf gelebilir ama ben kimsenin arabas›na binmiyorum.”
Bu kadar› da olur mu?
“Ben kimse miyim? Birbirimizi on iki y›ld›r tan›yoruz. Hayat›m›z›n yar›s›ndan fazlas›...
Birlikte büyümedik mi?”
“‹nan ben amcam›n o¤lunun arabas›na bile binmiyorum.”
Yok art›k! De¤iflim bu muydu? Ben, Do¤u Ekspresi’ndeki yazar, böyle birini kendime
nas›l yak›flt›rd›m ki?!

O günün gecesinde rüyamda, gene Samatya’da, ben üçüncü kadehe geçerken, etrafta
bitmifl yolculuklardan tan›d›¤›m kimse yoktu.
Gece yar›s›na do¤ru orta boylu bir adam masama yaklaflt›. Bu kez aram›zda birkaç
ad›m kala adam› tan›d›m, ‹lyas Salman’›n gençli¤iydi. Heyecanla aya¤a kalkt›m.
“‹lyas A¤abey masam› flereflendirmez misin?”
Ad›n› üstüne al›nmad›. Göz göze gelince bir kez daha söyledim.

100 NotosÖykü
O zaman da baflka birine söyledi¤imi san›p, arkas›na bakt›.
“Sana söylüyorum ‹lyas A¤abey. ‹zin ver bir kadeh ikram edeyim. Bal›k da var.”
“Sen beni birine benzettin kardefl. Benim ad›m Bayram. Ball›hisar köyünden Bayram.”
“Bayram ha? Böylesi daha güzel! Hadi otur masama. Moralim çok bozuk Bayram!”
Masama tereddütle oturdu. Üstünde mavi Mercedes amblemleri olan beyaz bir gömlek Mehmet Can
vard›. Garson önüne kadehi koyarken, yerini yad›rgad›. fiaflmaz ilk kitab›
“Benim Mercedes arkamda kald› be! Sen böyle geçsen olur mu?” Çeflitli Yaln›zl›k
Yerimizi de¤ifltirdik. Karfl›ma oturunca bal rengi Mercedes’ine mutlu bir çocuk gibi Söylentileri’ni ya-
bakt›. Onu onurland›rmak için ben de dönüp bakt›m. y›mlad›. Dergi-
“Çok güzel otomobil.” lerde yay›mlanan
“Güzel tabii. Mercedes’lerin en Mercedes’i!” öyküleri bir ara-
“Tamir ettirmiflsin. Eskisi gibi olmufl. Allah baflka kazalardan saklas›n.” da okununca,
“Ben demifltim, motoru iflliyordu ya, gerisi nas›l olsa yap›l›rd›.” ileride öykücülü-
“Bu Mercedes’lerin motoru ölmüyormufl. Ben de para bulursam alaca¤›m.” ¤ünü daha da
Birinci flifle nas›l bitti anlamad›k. ‹kinci fliflede sordu: yukar› ç›karaca¤›
“Senin neden moralin bozuktu?” görülüyor.
“Tülin otomobilime binmedi Bayram. Binmemekle bana iki gündür tan›d›¤› adam mu-
amelesi yapt›. Halbuki bizim ne an›lar›m›z vard›. Biz birkaç senedir fazla görüflemedik.
Onun de¤iflti¤i kula¤›ma geliyordu da inanm›yordum. Sahiden de¤iflmifl. Bu kadar de¤i-
flilmez ama! Rüyalar›na kaç ak sakall› dede girmifl, bilmem ki? Hem ben ona âfl›¤›m. Bu-
nu da y›llard›r bilmezlikten geliyor.”
Bafl›n› yana çevirdi.
“Ben de olsam bu arabaya binmezdim,” dedi.
Bafl›m› çevirdim. Bakt›m benim arabam da meydan›n ortas›nda duruyor. fiafl›rd›m.
Uzak bir flehirde olmayd›.
“Nesi var ki?”
“Daha ne olsun? Mercedes de¤il. Allah bilir baban›n arabas›d›r. Ulan ben al›n terimle
kazan›p, yemeden içmeden biriktirdi¤im paralarla ald›¤›m koca Mercedes’e Kezban’› bin-
diremedim. Gösteremedim bile...”
‹çlendi. Akl›ndan gene türlü düflünceler geçti, sezdim. Kadehinde ne varsa bir yudum-
da içti.
“Yanl›fl anlad›n Bayram, ben senin gibi arabas›yla gösterifl yapacak adam de¤ilim. Onun
düflüncesini yad›rg›yorum.”
S›cak bir sabaha uyand›m. Aylard›r Anadolu’da bir flehirdeydim. Samatya çok uzakt›.

Dün Tülin’i fazlas›yla yad›rgad›m. ‹nsan birinden “Seni seviyorum” sözünü duyunca,
karfl›l›k olarak “Keflke söylemeseydin!” der mi?
Dün ö¤le yeme¤inde acele mi ettim? Yemekler gelmeden girdim konuya. ‹fltah›m›z kaç-
t›. Yemekleri yar›m b›rak›p kald›k. Oysa geç kalm›flt›m. Kim bilir kaç sene?
Yemek boyunca inanc›ndan bahsetti. Kimseyle görüflemezmifl! ‹nanc›yla çelifliyordu.
Kaç haftad›r benimle bafl bafla görüflmüyor muydu?
“Ortaokuldan beri arkadafl›m olmasan seninle de görüflmezdim. ‹nan ben üniversitede
bir masada otururken herkesin masas›na rahatça oturan çocuklar benim masama bile ba-
kamazd›.”
Marifet mi?
“Keflke bunu söylemeseydin. Demek ki Allah’›n koydu¤u baz› kurallar do¤ruymufl. Bir
kad›nla bir erkek arkadaflça görüflemiyor iflte.”

NotosÖykü 101
Bu art›k saçmal›kt›!
Ayr›l›rken, “Bir daha seninle görüflemem,” dedi. ‹flte bu kadar önemsizdi y›llar ve bu
kadar basitti cennete gitmek!

Bu gece rüyamda an›lar›n resmi geçidini beklerken; gene Samatya. Biliyorum, art›k iç-
mem gerek, ama ‹stanbul’da bile benim için içmeye de¤er tek yer Samatya’yken bu flehir-
de bir rak› fliflesine bakmak bile anlams›z.
Ben rak› masalar›n› de¤il, Samatya’y› özlüyorum. Derdim hep an›larla m›? Hem korku-
yorum. ‹çersem, koleksiyoncu en nadide parçalar› gözümün önüne getirecek.
Bu gece Tülin, belki de rüyas›nda ak sakall› dedesinden bir aferin al›rken, benim rü-
yamda karfl›ma ç›kan bu kez Özdemif Asaf’d›.
Ben flansl›yd›m, o rüyas›n›n içinde bile uyutuluyordu.
fiairi masama oturtmak hayli zor oldu. Tren alt geçidinden Samatya’daki o güzelim
merdivenlerin son basama¤›na kadar ona dil döktüm.
“Ya¤mur ya¤acak. Bari kapal› yerde içelim,” dedi.
Sevindim. Aceleyle Küçük Paris Pub’a girdik. Kalk›p gidecek gibi bir hali vard›. Meze
olarak ne varsa getirttim masaya. Neyse ki içtikçe içtik. Ya¤mur sahiden de ya¤maya bafl-
lad›.
“Hocam ben de yaz›yla ilgileniyorum.”
“Biliyorum, sa¤dan soldan haberlerin geliyor.”
“Peki, beni hiç okudunuz mu?”
“fiu Do¤u Ekspresi’nde yazd›¤›n öyküyü okumufltum. Fena de¤ildi.”
“Nas›l olur? Ben onu daha yay›mlatmad›m ki!”
“Yoksa o baflka bir yazar m›yd›?”
“Benden baflkas› o yolu çekemez hocam. Otuz iki saat diye hareket ettik; dört saat de
gecikme verdik. Erzincan’dan sonras› bir bafl a¤r›s›yd›.”
“Yaln›z m›yd›n?”
“Tabii ki.”
Sohbet döndü dolaflt› Tülin’e geldi.
“Hocam, Görüflmeyelim, dedi. Sevgiye haks›zl›k, y›llara ay›p! On iki sene... Dile kolay!
Bugünden sonra kimi tan›sa; belki on birinci senenin on birinci ay›nda ölecek. Hayatta
kalmak çok mu kolay?”
“Bunlar› düflünmek anlams›z.”
“Ne bileyim, nedense onu hâlâ görmek istiyorum? Hocam siz flair adams›n›z, büyük-
sünüz, a¤z›n›z iyi laf yapar. Gidip flu k›zla bir konuflsan›z?”
“Saçmalama çocuk! Hem sana göre de¤il o. Bak, rak› içiyorsun.”
“Do¤ru ya, rak› da günahm›fl. Zaten bizi kazana atacaklar; ama o beni reddetti diye cen-
nete gidecek. O beyaz, biz kirli bir renk miyiz? O hiç kirlenmeyecek mi?”
Özdemir Asaf’›n gözlerinde bir ›fl›lt› belirdi. Gözlerimin içine derin derin bakt›; ürper-
dim. Sonra etrafa bak›n›p kendi kendine b›y›klar›n›n aras›ndan bir fleyler m›r›ldand›. He-
yecanland›. Yüzünde tuhaf bir tebessüm belirdi.
“Çocuk, duyguland›rd›n beni! fiiirin de nerede yaz›laca¤› belli olmuyor ki! Bak, flimdi
senin için bir fliir yazd›m. fiansl›s›n, çünkü herkesin bir hikâyesi vard›r ama herkesin bir
fliiri yoktur.”
“fiimdi, benim için mi yazd›n›z? Sahiden fleref duydum hocam. Hemen okur musu-
nuz?”
“Bütün renkler ayn› h›zla kirleniyordu / Birincili¤i beyaza verdiler.” c

102 NotosÖykü
10 soruda Edebiyat ve ‹stanbul

1 7
‹stanbul’u konu eden en ger, George Sands, Jean Thevenot, Sinekli Bakkal ‹stan-
eski metinler nelerdir? Guilliaume J. Grelot, Chateaubriand, bul’un neresindedir?
Grek metinleri; Bizans ve Os- Charles Pertusier, Alphonse de La- Sinekli Bahçe Sokak, Aksa-
manl› vekayileri… As›l konusu ‹stan- martine, Gerard de Nerval, T. Gauti- ray’dan Haseki Hastanesi’ne do¤ru
bul olmayan bu metinlerde, tanr›lar, er, G. Flaubert, Pierre Loti, Charles
dönünce ikiye ayr›lan yolun solunda,
tanr›çalar ve birtak›m efsanevi varl›k- Diehl, Claude Farrere, Edmundo De
sa¤daki son sokakt›r. Halide Edip
lar›n yolu kimi zaman ‹stanbul’dan Amicis, Lady Mary Wortley Monta-
bu roman›nda, ‹stanbul’un kenar
geçer. gu, Julia Pardoe, Durand de Font-
magne, Dorina L.Neave, Helmuth mahallelerinden ç›k›p ‹kinci Meflruti-
yet öncesindeki toplumsal, siyasal

2
Seyyahlar›n ‹stanbu- von Moltke, Hans Christian Ander-
lu’nu yans›tan ilk ör- sen, Knut Hamsun, Mark Twain, ve kültürel yaflam› yans›t›r.
nekler nelerdir? 12. yüz- Graham Greene, Ernest Heming-

8
y›l seyyahlar›ndan Odon de Deuil, way, Gomez Carillo, Vincente Blasco “Sis” fliirinde ‹stanbul
Bizans dönemi ‹stanbul’unu ayr›nt›l› Ibanez, Juan Goytisolo, Corbusier... duygusu nas›l yas›t›l›r?
biçimde anlat›r. Ayn› y›llarda ‹stan- Tevfik Fikret, “Sis” fliirinde

5
bul’a gelen ‹spanyol Yahudisi Benja- Hüseyin Rahmi’nin ‹s- ‹stanbul’u ahlaks›z bir kad›n olarak
min de flehrin zenginliklerini anlata tanbul d›fl›nda geçen nitelendirir. “Ey debdebeler, tanta-
anlata bitiremez. 1220 y›l›nda, Ku- roman› var m›? Eflk›ya nalar, flanlar, alaylar / Katil kuleler,
düs’e giderken ‹stanbul’a u¤rayan ‹ninde Yalova’da geçer ki, Yalova, ay- kal’al› zindanl› saraylar...”
Rus Papaz› Anton’un yazd›klar› da, d›nl›k günlerde ‹stanbul’un rahatl›k-

9
Bizans dönemiyle ilgili önemli bilgi- la görülebildi¤i bir noktad›r. Romanlar›nda “kirli”
ler içerir. 12. yüzy›l sonu ile 13. yüzy›l bir ‹stanbul anlatan

6
bafllar›, Do¤u Akdeniz’de tutunmaya Selim ‹leri “yazarlar›n yazar kimdir? Attilâ ‹l-
çal›flan Haçl›lar›n, yollar› üstündeki Büyükadas›”n› nas›l han’›n birçok fliirindeki ‹stanbul ez-
‹stanbul’u âdeta harabeye çevirdi¤i anlat›r? “Huzur’da en berlerdedir. Oysa romanlar›nda ka-
y›llard›r. Frenk savaflç› Geoffroy de önemli siyasal tart›flmalar Büyüka- ramsarl›kla anlat›r. Haks›z edinilmifl
Villehardouin ve bir baflka Haçl› ya- da’daki yemektedir. Bu yemek, bir servetlerin, toplumsal ve bireysel
zar Robert de Claire, ‹stanbul’un o büyük huzursuzlu¤un anlat›m›d›r. kayg›lar›n, kara ifllerin saltanat kur-
zamanki harap halini anlatan yaz›l› Fikirler çat›fl›r, fakat bileflim do¤- du¤u, dolay›s›yla da bireyde ac›lar
metinler b›rakm›flt›r. maz. Huzur’un adas›, bir bak›ma, b›rakan bir kent... Eski ‹stanbul’un
kötümser ütopyalar›n adas›na yol geleneksel yaflam› sürerken, çarp›k

3
‹stanbul fiairi, deyince al›fl say›labilir. Aydaki Kad›n’da ise, bir sanayileflmenin kentteki ürkünç
ilk kim akla gelir? Ne- Büyükada, bofl bir zenginli¤in göste- izdüflümleri yo¤un imgelerle, imgeci
dim, yaln›zca “Bu flehr-i risinden ibarettir. .... Ali Nizamî bir anlat›mla yans›r.
Stambul ki bi misl ü behad›r/Bir Bey’in maceras›nda Büyükada bafll›

10
sengine yekpare acem mülkü feda- bafl›na peri masal›d›r. Yazar, on do- Yazd›klar›yla ‹s-
d›r” dizeleriyle de¤il, ‹stanbul’un na- kuzuncu yüzy›l sonu yirminci yüzy›l tanbul’a adanabi-
dide semtlerini bütün canl›l›¤›yla bafl› Büyükada köflklerini art arda lecek yazarlar kim-
yüzy›llar öncesinden bugüne tafl›yan anlat›r; mimarilerine, renklerine, lerdir? Ahmet Rasim, Hüseyin
birçok gazeli, kasidesi ve flark›s›yla bahçelerine bakt›kça bakar, her biri- Rahmi, Halit Ziya Uflakl›gil, Refik
tam bir ‹stanbul flairidir. ni pastalara, gatolara benzetir. Geç- Halit, Reflat Ekrem Koçu, Osman
mifl Zaman Köflkleri’ndeki Büyükada Cemal Kayg›l›, Sermet Muhtar Alus,

4
‹stanbul’un fethinden ise, "‹stanbul’un son bir parças›"d›r. Sait Faik, Abdülhak fiinasi Hisar,
sonra flehri kim yaz- Orada insan kendini daha özgür his- Ahmet Vefik Pafla, Ebuzziya Tevfik,
m›flt›r? Evliya Çelebi, Ar- seder. Bafl›n› alm›fl gitmifl bir hali Musahipzade Celal, Ahmet Hamdi
nold von Harff, Hans Dernschwam, vard›r Büyükada’n›n. .... Abdülhak Tanp›nar, Rauf Yekta, R›za Tevfik, Pe-
Pierre Gilles, A. G. de Busbecq, Ni- fiinasi’nin adas›, geçmifl zamanda, yami Safa, Salah Birsel, Selim ‹leri,
colas de Nicolay, Salomon Schweig- iyimser ütopyan›n adas›d›r.” Murat Belge…

NotosÖykü 103
s ö y l e fl i

NAZLI ERAY
“Eflsiz yaflam serüvenimin bir parças› yazmak.”
ERDEM ÖZTOP siyasi liderin hayat›ndan yola ç›karak n›z söyleflide de Nazl› Eray’›n roma-
yazd›¤› Kay›p Gölgeler Kenti. Eray, n›ndan farkl› ipuçlar› yakalamaya ça-
Nazl› Eray, dile kolay, otuzuncu kita- beklenenden farkl› olarak, Stalin’in l›flt›k, ama öbür yandan da roman›
b›yla okuruyla bulufltu geçti¤imiz siyasal hayat›n› de¤il, özel hayat›n›n hakk›nda ç›kan elefltirileri de¤erlen-
günlerde. Her y›l bir kitap yay›mla- en derin noktalar›n› roman›nda kul- dirmesini istedik...
m›fl bir yazar Nazl› Eray. Otuz y›l› afl- lan›yor. Geçen iki ayda Nazl› Eray’›n
k›n bir süredir yaz›yor. Kimi kez öy- bu yeni ve ilginç roman›na dair çok Yeni kitab›n›z Kay›p Gölgeler Kenti
küleriyle karfl›m›za ç›kt›, kimi kez ro- fley yaz›ld›. Roman›n› anlatt›¤› söyle- ad›yla yay›mland›. Bir önceki roma-
manlar›yla. Yeni kitab›ysa, ilk kez bir flileri yay›mland›. Burada okuyaca¤›- n›n›zla aras›nda bir y›l var gene...

106 NotosÖykü
Son dönemde her y›l yeni bir kitap
yay›ml›yorsunuz! Öncelikle bu ener-
jiyi nereden al›yorsunuz diye sorma-
l›?
Sevgili Erdem, otuz y›ld›r her y›l
bir kitap yaz›yorum. Bu yeni bir
fley de¤il. Arada yay›mlamad›¤›m
bir roman›m ve bir oyunum var.
Onlar› kendime saklad›m. Otuz ki-
tab›m oldu¤una göre, 1976’dan bu
yana her y›l bir kitap yazm›fl›m de-
mek. Bu bir enerji mi, bilmiyorum.
Benim yaflam›m›n önemli bir parça-
s› oldu¤u ise bir gerçek. Yemek, iç- Stalin’in St.
mek, âfl›k olmak, hastalanmak gibi, Petersburg’daki
yaflam›m›n sürekli bir parças› yaz- hali.
mak; bir kitap oluflturmak, günce-
ler tutmak ve çok sevdi¤im köfle rekli geç- flik tarih, gelenek, atmosfer ve z›tl›k
yaz›lar›m... Dünya üstündeki eflsiz mifl’inize gi- bar›nd›ran kentler. Seul’den ç›k›p,
yaflam serüvenimin bir parças› yaz- diyordunuz, Prag’a gidince insan dramatik bir
mak. Y›lda üç ay yaz›yorum yaln›z- dedeniz, biçimde dünya de¤ifltirmifl oluyor.
ca. Yafl›yorum, doluyorum ve kita- amcan›z ör- Kola vurulan bir afl› karmas› gibi
b›m› yazmak için bu zaman dilimi ne¤in, ç›k›- bir fley bu. Sanki ateflin ç›k›yor,
bana yeterli geliyor. Yaz› bir yolcu- veriyorlard› sarhofl oluyorsun, öyle çok fley ba-
luk benim için, sonsuz bir özgür- karfl›m›za... r›nd›r›yor ki bu iki kent. Tabii ki
lük, yaratt›¤›m bir dünyada oku- (Gerçi onlar roman oralarda oluflmaya bafll›yor.
rumla karfl›laflmam, her seferinde o da ülkenin bilinen flahsiyetleri!)
de¤iflik ruhsal gezinti... Bundan na- Romanlar›mda geçmifle de giderim, Seul’e gittiniz; ölüm tap›naklar›n›
s›l vazgeçebilirim? Tatile ç›kmamak yar›na do¤ru da f›rlar›m kimi za- merak ettiniz, Prag’ta ise yeni aç›lan
gibi bir fley olur bu, ya da âfl›k ol- man. Geçmifl beni bir m›knat›s gibi Sovyet arflivleriyle karfl›laflt›n›z ve bu
mamak gibi. Ya da o k›fl gribe ya- çeker. Eski insanlar, yaflanm›fl ha- iki farkl› konu nas›l oldu da birbiriyle
kalanmamak gibi. Hayat›mda eksik yatlar, an›lar... Geçmifl belki de kaynaflt›?
bir fley olur yani. içinde kendimi durmadan arad›¤›m Bu iki flehir birbiriyle kar›flt› ve bir-
flu bir ayna, sepya bir rüya, ölüme birlerini dengeledi. Uzakdo¤u’nun
Son dönemde, sizi yak›ndan takip daha uzak, do¤uma daha yak›n bir o dinginli¤i, tap›naklardaki o son-
etti¤imden biliyorum, her yeni roma- zaman. Daha dokunulmam›fl bir suza uzanan atmosfer; Prag’da tari-
n›n›z, o y›l gidilen, gezip görülen dünya. ‹çinde sevdiklerim olan bir hin, hüznün ve fliirselli¤in birbirine
mekânda geçiyor, oralar›n insanlar›, mekân. Ben geçmifli örten o tül kar›flmas›... Bence bu iki flehir iç içe
tan›d›k simalar› kahraman oluyor! perdeyi aralar›m sürekli. Geçmiflin geçmeye çok müsait. Kore çay› ile
Bunun belirli bir sebebi var m›? kula¤›ma f›s›ldad›klar›n› dinlerim. flampanya’n›n; kimçi ile palaçin-
Gezip gördü¤üm yerler etkiler be- Geçmiflten çok fley ö¤rendim. As- ka’n›n kar›fl›m› gibi. Ya da vals ile
ni. Kentleri yazmay› seviyorum. l›nda geçmifl benim yaflam›m, haya- Uzakdo¤u ezgisinin yavafl yavafl
Romanlar›m›n dekorunu oluflturur t›n ruhumda b›rakt›¤› eflsiz bir par- birbirine kar›flmas› ve güneflin do-
yeni gördü¤üm kentler. Yeni yerleri mak izi, bir mühür. Onu unuta- ¤uflu gibi. fiehirleri hissetmek
gezdirmeyi severim okurlar›ma. mam. önemli. Onlar› yüre¤inde duyabil-
Her romandan sonra o kentlere gi- mek, özlemek, an›msamak, bir rü-
den okurlar›m çok olur. Benimle Yeni kitab›n›z öncesi Seul’e, ard›n- yada görmek.
yeniden gitmek isteyenler de olu- dan Prag’a gittiniz ve ortaya Kay›p
yor. Gölgeler Kenti adl› yeni roman›n›z Bu kez roman›n oldukça iddial› bir
ç›kt›! Biraz siz anlat›n as›l nerelerden kahraman› var, o da efsanevi lider
Son iki romana gelmeden önce, Sis boy verdi¤ini bu roman›n... Stalin! Hadi biraz önceki durumlar›
Kelebekleri, Beyo¤lu’nda Gezersin Prag da, Seul de insan› çok heye- anlad›k da, Stalin de nereden ç›kt›?
adl› romanlar›n›zda oldu¤u gibi, sü- canland›ran, içlerinde bin bir de¤i- Stalin benim her zaman ilgimi çek-

NotosÖykü 107
Stalin’in büyük o¤lu Yakov’un
1941’de Almanlar taraf›ndan
yakaland›¤› an. Stalin, 1917.

mifltir. Tuhaf bir erkek, bir feno- için de öyle. Onun devrini korkunç ran, her biri bu roman› okudukla-
men, bir lider, bir paranoyak, bir k›lan bu. Ne bileyim, Stalin’in ya- r›nda ayr› ayr› yorumlayabilirlerdi.
cani, etten kemikten bir insan, bir n›nda bir hapfl›r›k krizin tuttu diye- Bu da roman›n çok parçal›, k›r›kl›
güç, bir korku. Onu çok ilginç bu- lim, öldürülebilirsin. Senin niçin bir ayna formunda yaz›lm›fl olma-
luyorum. Üstelik kad›nlar›n çok hapfl›rd›¤›n› anlamayabilir. Bu ka- s›ndan. Ece Ayhan bay›l›rd› bu ki-
be¤endi¤i bir erkek. Geride b›rakt›- dar basit. Ölüm, bir sigara yakmak taba ve tabii Sevim Burak arar, bu-
¤› sevgilileri, niflanl›lar›, k›z arka- gibi onun için. Ya da bir sigara sön- lurdu beni hemen.
dafllar› onu hiçbir zaman unutmu- dürmek gibi. Bir alt yap› gerektiriyor roman›
yor. ‹ki çocu¤unun annesi onu de- do¤ru yorumlayabilmek için. Ben
lice k›skan›yor. ‹lk kar›s› Kato âfl›k Kitab›n›z üzerine pek çok fley de ya- kendi okurumu y›llar boyu yetifltir-
ona. O da Kato’ya âfl›k. Böyle bir z›ld› ve çizildi bu zamana kadar. Pek dim. ‹lk kez fantastik bir kurgu
adam. Bir tabu üstelik. çok olumlu elefltiri yay›mlan›rken, içinde Stalin gibi bir kifliyi, tüm
Geçen gün bir okurum, “‹yi ki yaz- olumsuzlar› da yay›mland› ayn› za- gerçekleri ve özel yaflant›s› ile yaz›-
d›n›z onu, daha önce hiç yap›lmad› manda. Olumsuzlar›n ortak noktas›, yorum. Bu da benim yaz›n›mda bir
bu,” dedi. “Üstelik hem iyi, hem mekânlar›n birbiriyle buluflamamas›, ilk. Roman bu bak›mdan da önemli
kötü; insan olarak yazm›fls›n›z onu. yan motif olan Kafka’n›n asl›nda Sta- bence. Bir romanda mekânlar niye
K›z›n› korumaya çal›flan bir baba, lin gibi ana karakter olabilece¤i, bu ille de buluflsun? Hayat gibi düzenli
sinir hastas› kar›s› ile u¤raflan bir konuda yazar›n odaklanamamas› gi- mi olmal› roman? Veya hayat bu
koca. Çok duyguland›m.” bi düflüncelerdi... Ama bu türden kadar düzenli mi? Buna ne gerek
Böyle tepkiler al›yorum, ilgi, me- farkl› mekânlar›n birbiriyle geçiflleri, var? Al›fl›lm›fl kal›plar böyle fantas-
rak... K›zg›nl›k olabilir diye bekler- ayr›ks›l›klar›, kahraman bollu¤u ve tik bir romanda niçin ille de birbi-
dim, hiç olmad›. Kolay de¤il fantas- ana karakterden çok bu yap›y› yan rine uysun ki? Saçma bir elefltiri
tik bir kurgunun içine Stalin’i yer- karakterlerle beslemek Nazl› Eray’›n bu. Romanda bir kahraman›n Kaf-
lefltirmek. Çok renkli oldu¤u kesin. bugüne kadar yazd›¤› tüm romanlar- ka olmas›n› düflünmedim ben. O,
da geçerliydi. Neler söylemek istersi- Prag’›n bir insan› olarak romanda
Stalin ve hayat›na girmifl kad›nlar›... niz? belirdi.
Asl›nda okur, ilk anda Stalin’in siya- Kitap çok ilgi uyand›rd› ve hakk›n- Benim ana karakterim Josef Stalin
si yönüyle karfl›laflaca¤›n› zannede- da çeflitli yaz›lar yaz›ld›. Ço¤u güzel bafltan beri. Onu Moskova’da de¤il
cek, ama karfl›m›za özel hayat› ç›k›- yaz›lar. Olumsuz olan bir tanesi de de Prag’da geçen bir romanda yaz-
yor!.. güzel bence. Herkes böyle bir kur- mam›n nedeni de, tarihin buzlu
Özel hayat› çok ilginç Stalin’in. Her guyu kolayca anlayamaz. Devaml› ›fl›klar›n›n Avrupa’ya yans›mas›.
insan›nki gibi trajik asl›nda. Ölüm okumam›flt›r beni, o zaman roman Moskova’da bir Stalin çok al›fl›lm›fl
her an elinde. Âdeta ölüm onun flafl›rtabilir onu. Roman›n bir amac› bir fley, ayn› Prag’da bir Franz Kaf-
için s›radan bir fley, bir akflam ye- da bu zaten. Okuyan› sarsmak. Bir ka gibi. Hafif fönlü bir saç gibi, ser-
me¤i gibi, sifon çekmek gibi, kapu- Fethi Naci, bir Erdal Öz, bir ‹lhan best b›rakmay› severim roman›m›
tunu giymek gibi... Çevresindekiler Berk, bir Atillâ ‹lhan, bir Berna Mo- ben. Do¤al ve uçuflan bir saç gibi.

108 NotosÖykü
Sprey s›k›p, kal›plaflt›rmay› sev- roman›n›z yan›lm›yorsam, de¤il mi? yolculu¤uma kat›lmak; heyecanlan-
mem. Nas›l bir bilânço ç›kar›rs›n›z yazarl›k mak, biraz hüzünlenmek ve mutlu
serüveninizde? olmak. K›saca yaflad›¤›n› hissetmek.
Özetlersek, Hasan Bülent Kahra- Benim roman›m› okurken, hafif bir Yerkabu¤unun üstünde oldu¤unu,
man’›n elefltirisi gibi, “Edebiyat› ede- rüzgâra kap›lm›fl ve birazc›k içmifl nefes al›p verdi¤ini ve bu dünyan›n
biyat ad›na keflfetmek ve onun o ba- gibi hissetmelisin kendini. ‹lkyaz önemli bir parças› oldu¤unu du-
sitlik görüntüsü arkas›ndaki karma- havas› çarpm›fl gibi kapatmal›s›n yumsamak. Birtak›m fleyler anlat›r-
fl›kl›¤› anlamak bak›m›ndan bulun- son sayfas›n› kitab›n. Bir aspirin ken, okuruma k›saca bunlar› yaflat-
maz bir kitap Kay›p Gölgeler Kenti.” yutmak ve bana ulaflmak istemeli- mak istiyorum. Bunun için yaz›yo-
Basit bir görüntü ve onun arkas›nda- sin bitirince onu. ‹flte benim otuz rum diyebilirim. Roman›n labirent-
ki karmafl›kl›¤› keflfetmek, Nazl› roman›mdaki serüvenimin okuru- lerinde okurumla beraber olmak,
Eray’›n roman üslubunun gösterge- ma yans›yan bölümü. Kalbimden yaln›z olmamak ve ürktü¤üm za-
sidir... Bu arada akl›ma gelmiflken, akan duygu ak›m›. De¤iflik dün- man uzan›p onun elini tutabilmek
Kay›p Gölgeler Kenti, sizin otuzuncu yamda bir süre konaklamak, yaz› için yaz›yorum. c

Figen Öcal, yaln›zca okumakla yetinmiyor...


fiu s›ralarda okudu¤unuz kitaplar› bizimle
paylafl›r m›s›n›z?
Çal›flma masam›n üzerine flöyle bir bak›yo-
rum. En yak›n›mda Füru¤ var, onun Yeryü-
zü Âyetleri. Okudu¤um her kitap aras›na
bir fliirini s›k›flt›r›yorum ve her seferinde
gözlerim büyüyor, yüre¤im kabar›yor. Ma-
samda ilerliyorum; ‹talo Calvino ile karfl›la-
fl›yorum, Klasikleri Niçin Okumal›? beni gü-
lümsetiyor. Onunla bir kompleksimi daha
yeniyorum. Halide Edip, Mor Salk›ml› Ev ile
Kate Milet, Uçmak yan yana duruyor. Ben NotosÖykü
ve Öteki... Do¤u ve Bat›... Bir de öykü anto- okurlar›ndan
lojileri, Can Öykü Antolojisi, 90 Yazar 90 Figen Öcal,
Öykü. önce klasikleri
okuyor.
En çok hangi türde ve hangi yazarlar› oku-
may› seviyorsunuz?
Öykü, fliir, roman, deneme... galiba her türden oku- Yaz›yor musunuz? Yazmay› düflünüyor musunuz?
may› seviyorum. Yazarlar sorusu ise çok zor; öyle Evet yaz›yorum. Öykü, fliir yaz›yorum ve bir de ro-
çok ki. Klasik yazarlar› okumay› seviyorum. Günü- man var akl›mda.
müz yazarlar›n› okumaya yetiflmeye çal›fl›yorum, na-
file bir u¤rafl oldu¤unu bile bile. Kad›n edebiyatç›la- Gelecek tasar›lar›n›zdan söz eder misiniz?
r›, ya da kad›nl›k durumu ile ilgili kad›nlar›n yazd›¤› Bu soru çok heyecan verici. Türkiye ve gelecek... ve
kitaplar› okumay› seviyorum. Bir de okumay› sevdi- ben... Ne desem ki? Okuyup yazmak ve ömrümün
¤im tek bir ismi söylersem; Ahmet Hamdi Tanp›nar kalan k›sm›n› normal seyri içinde tamamlamay› ba-
dolay›s›yla Huzur. flararak, her fley buraya kadarm›fl deyip el sallamak.

NotosÖykü 109
Çocuğunuzu kitapçıya
götürüyor musunuz?
Gereklilikten söz ediyorum, çünkü kitap okuma konusunda çocu¤unuzun
bütün e¤itimi size düflüyor: Niyetim “her fleyi okuldan beklemeyelim” de¤il,
“okuldan hiçbir fley beklemeyelim” demek.

Savafl K›l›ç az, dolay›s›yla da gerçe¤e yak›n ola-


cakt›r.

J
ean-Luc Godard’›n Masculin- Bafll›¤›m›z› da böyle aç›klayabili-
Féminin (1966) filmi, büyük yö- riz: Bir yandan size bir davran›fl so-
netmenin sinemayla deneme rusu yöneltirken, öbür yandan
yazmaya bafllamadan önce, ka- Türkçenin bir olana¤›ndan yararla-
meras›n› sosyolojik anketin hizmeti- narak bir ça¤r›y›, belki de bir gerek-
ne sundu¤u çal›flmalardan biri. Go- lili¤i dile getiriyor.
dard, filmde anketi gerçeklefltirmek- Gereklilikten söz ediyorum, çün-
le kalmaz, nas›l yap›lmas› gerekti¤i kü kitap okuma konusunda çocu-
konusunda görüflünü belirtmeye ¤unuzun bütün e¤itimi size düflü- hatta refleks, elbette göstere göstere
kadar vard›r›r ifli. yor: Niyetim “her fleyi okuldan bek- de¤il, gizlice, galiba ö¤retenlerce
“Sosyolojik anket,” diyor Godard, lemeyelim” de¤il, “okuldan hiçbir bile pek bilinmeden, kuflaktan kufla-
“de¤er yarg›lar›na dayal› görüfl sor- fley beklemeyelim” demek. ¤a aktar›l›yor.
gusu biçiminde de¤il, davran›fllar› Okul, kitaplar konusunda âdeta E¤itim sistemimize gere¤inden
tespit etmeye yönelik olmal›d›r; negatif e¤itim yap›yor; bununla fazla yüklendi¤imi, haks›zl›k etti¤i-
çünkü de¤er yarg›lar› ideolojinin okumay› ö¤retmek gibi bir amac› ol- mi düflünebilirsiniz. Öyleyse gelin,
alan›d›r; yani samimi olmasak da mad›¤›n› de¤il, tersine, hedefinin olgular›n gözünün içine bakmay›
belli bir yan›t› vermek gerekti¤ine okumamay› ö¤retmek oldu¤unu deneyelim birlikte. Okuma al›flkan-
inand›¤›m›z için, beklenen görüflleri söylemek istiyorum. l›¤›na sahip olanlar›n oran›n› son
ifade edebiliriz. Oysa, davran›fllar› A. Huxley’nin Cesur Yeni Dün- y›llardaki araflt›rmalar on binde bir
a盤a ç›karmaya çal›flt›¤›m›zda top- ya’s›nda oldu¤u gibi, çocuklar›m›z olarak gösteriyor (yani 70 milyon-
lumda ne olup bitti¤ini anlamaya kitaplara ve çiçeklere dokundukla- luk bir nüfus içinde hepi topu 7.000
biraz daha yaklaflabiliriz.” r›nda belki elektrik çarpm›yor onla- kifli); sosyal bilimlerdeki bütün say›-
Sözgelimi, “Çocu¤unuzun kitap r›,1 ama en az romandaki flartland›r- sal araflt›rmalar gibi, bu rakam›n
okumas›n› ister misiniz?” gibi bir ma merkezlerinde yetiflen çocuklar gerçe¤i kesin biçimde yans›tmaktan
soruya büyük bir ço¤unluk olumlu kadar kitaplar›n, okuman›n, ente- çok, yaklafl›k oldu¤unu kabul etmek
yan›t verebilir ama, “Ki- lektüel olman›n, toplu- gerekir. Temkinle, bu rakam›n iki
tap okuma al›flkanl›¤› seks poplu-seks (orji) ça- kat› oldu¤unu (on binde iki: yani 70
kazanmas› için onu ki- ¤›nda oldu¤u gibi, mutlu- milyonluk bir nüfus içinde hepi to-
tapç›ya, kütüphaneye lu¤a, toplumsal tutarl›l›¤a pu 14.000 kifli) varsaysak bile, kar-
götürüyor musunuz?” (“birlik ve beraberli¤e”) fl›m›zda okulun, e¤itim sisteminin
ya da, “Onunla birlikte zarar verdi¤ini düflünü- baflar›s›zl›¤›ndan çok daha büyük,
kitap okuyor musu- yorlar.2 Belki düflünmek çok daha vahim bir sorun oldu¤unu
nuz?” gibi, davran›fllar› sözcü¤ü yerinde de¤il, görmek kaç›n›lmaz. Hiçbir kuru-
tart›flan sorulara verilen hissediyorlar, hissini tafl›- mun on binde bir ya da on binde
olumlu yan›tlar gözle yorlar demek daha do¤ru ikilik baflar› oran›yla meflruiyetini ve
görülür biçimde daha olabilir; çünkü bu kanaat, varl›¤›n› sürdüremeyece¤ini göz

110 NotosÖykü
Çocuklar İçin 20 Kitap Önerisi
Çocuklar›n kitap okuma al›flkanl›¤› kazanmas›n›n yolu önce aileden, sonra okuldan
geçer. Bu ikisinde örnek alabilece¤i büyüklerle karfl›laflmayan çocu¤un kitap okuma al›fl-
kanl›¤› edinmesi çok zor. Sonra ne okunaca¤›na gelir s›ra. Orada da k›s›tlamalar bafllar.
Asl›nda çocu¤un resimli roman okumas› da iyidir, edebiyat klasikleri de. Bir ayr›m yap-
madan, onu bir kitab›n üstüne e¤ilmifl görmek de yeter. Nas›l olsa seçimlerini kendisi
yapacak, o seçimleri yaparken kimseye de dan›flmayacak.
NotosÖykü bu kez “Çocuklar için 20 Kitap Önerisi” veriyor. Bu yirmi kitap ad› Noto-
sÖykü’nün çevresindeki küçük bir kurulun önerdi¤i 100
kitapl›k listeden ç›kt›. Önerilen kitaplar aras›nda re-
simli romanlar yok, daha pek çok kitap da. As›l ola-
rak, nitelikli edebiyat kitaplar›ndan oluflan bir liste
bu. Yaln›zca bir öneri, bir temel ya da yard›mc›. Derli
toplu bir hat›rlatma olmas› bile amaca ulaflt›r›r. Sonra
herkes kendi listesini yap›p dilediklerini okumaya,
okutmaya koyulabilir. Yeter ki çocuklara kitap öneri-
leri yapmaya bafllarken, haz›rl›kl› olal›m.

Pinokyo, Carlo Beyaz Yele, René


Collodi Guillot
Küçük Prens, Pal Soka¤›
Antoine de Saint- Çocuklar›, Ferenc
Exupéry Molnar
Mart›-Jonathan Pippi Uzunçorap,
Livingstone, Richard Astrid Lindgren
Bach
Momo, Michael Ende
Peter Pan, James Matthew Barrie
Çarli’nin Çikolata Fabrikas›, Roald Dahl
Tom Sawyer, Mark Twain
Küçük P›t›rc›k, Goscinny-Sempé
‹ki Sene Mektep Tatili, Jules Verne
Salatal›k Kral›, Christine Nöstlinger
Heidi, Johanna Spyri
Dünya Büyülü Bir Yer, David
Polyanna, Eleanor Porter Almond
Alice Harikalar Diyar›nda, Küçük Kara Bal›k, Samed
Lewis Carrol Behrengi
Define Adas›, Robert Louis Uçan S›n›f, Erich Kastner
Stevenson

Ferenc Molnar
NotosÖykü 111
Ankara’daki ilkö¤retim ö¤retmenlerinin (ortalama) rünüyor), okurun nerede ve nas›l
yetiflti¤ini sorup soruflturmak yerin-
yüzde 32,6’s› hiç kitap okumuyorken, yafl gruplar›na de olacakt›r. Cevap büyük ölçüde
göre de¤erlendirdi¤imizde durum daha da vahim bir “aile”de bulunuyor.
Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nde
hal al›yor: 51-64 yafl aras›ndaki ö¤retmenler ya iki okuma al›flkanl›¤› bulunan 45 ö¤-
ayda bir kitap ya da daha az (yüzde 71,4) ya da hiç renci, bu konuda yap›lan küçük bir
ankete yan›t vererek, genel bir fikir
okumuyor (yüzde 28,6). edinmemizi sa¤lamakla kalmay›p
daha kapsaml› bir araflt›rman›n ge-
önünde tutarsak, okumay› reklili¤ini ortaya koydu.
ö¤retmenin, okuma al›fl- Kendilerine yöneltilen
kanl›¤›n› kazand›rman›n “Okuma al›flkanl›¤› edin-
okulun amac› olmad›¤›n› menizde en çok hangisi et-
itiraf etmek gerekecektir; kili olmufltur?” sorusuna
baflka amaçlara hizmet etti- ö¤rencilerin yüzde 51,11’i
¤i içindir ki, bu temel be- (23 kifli) “ailem”, yüzde
ceriyi kazand›rmadaki ak›l- 15,56’s› (7 kifli) “okulum”,
lara durgunluk verecek ba- yüzde 22,22’si (10 kifli) “ar-
flar›s›zl›¤›, e¤itim sistemi- kadafllar›m”, yüzde 11,11’i
nin karnesine ifllenmiyor. Jules Verne Mark Twain (5 kifli) “gazete ve dergiler”
Türkiye’de okur profili cevab›n› vermifltir. Bu ra-
üzerine yap›lm›fl araflt›rmalarda bu neyimleri artt›¤› için art›k okumaya
kamlar içinde en dikkat çekici olan›,
savla uyumlu veriler bulabiliyoruz. “ihtiyaç duymad›klar›n›” düflünebi-
ailenin bafl› çekmesi de¤il, okulun
E¤itimcilerimizin en sevdi¤i atasö- lirsiniz; ama ayn› araflt›rmaya göre,
arkadafl çevresi kadar bile etkili ol-
züdür “a¤aç yaflken e¤ilir”, her yer- orta yafll› ö¤retmenlerin okuma kar-
mamas›!
de okuma al›flkanl›¤›n›n küçük yafl- nesi daha k›r›kl›: 36-50 yafl aras› ö¤-
Y›lmaz’›n (1995) ayr›nt›l› ve olgu-
larda edinilmesi gerekti¤ini, ö¤ret- retmenlerin yüzde 41,8’i hiç kitap
lara nüfuz etmeyi hedefleyen araflt›r-
menler, müsteflarlar, bakanlar söyler okumuyorken, yüzde 28,6’s› iki ay-
mas›na dönersek, annesi okur-yazar
durur. Bakal›m, ifllerinin aynas› ne da bir kitap veya daha az okuyor.
olmayan bireyler içinde düzenli ki-
gösteriyor. Bunda ö¤retmenlik mesle¤inden el-
tap okuma al›flkanl›¤›na (y›lda 21
Bülent Y›lmaz’›n 127 kifli aras›nda de edilen gelirin bugün yoksulluk
kitap ve daha fazlas›) sahip olanlar›n
yapt›¤› araflt›rmaya göre, 4 Anka- s›n›r›n›n çok alt›nda olmas›, mesle-
oran› yüzde 5,2’yi geçmezken, an-
ra’daki ilkö¤retim ö¤retmenlerinin ¤in genellikle k›rsal kesimlerden ge-
nesi üniversite mezunu olan bireyler
(ortalama) yüzde 32,6’s› hiç kitap lenlerce güvenli devlet memurlu¤u
aras›nda düzenli okurlar yüzde
okumuyorken, yafl gruplar›na göre (yani bir tür iflsizlik sigortas›) olarak
22,7’ye ç›kmaktad›r. Baban›n ö¤re-
de¤erlendirdi¤imizde durum daha tercih edilmesiyle de ilgisi oldu¤u
nim durumunun etkisine bakt›¤›-
da vahim bir hal al›yor: 51-64 yafl söylenecektir ve elbette do¤rudur.
m›zda, olumsuzlu¤un bireyin oku-
aras›ndaki ö¤ret- Ancak çocuklar›m›z›n suçu nedir!
mazl›¤›n› anneden daha köklü bi-
menler ya iki ay- Bülent Y›lmaz’›n Ankara’da 600
çimde etkiledi¤ini, ancak olumlu
da bir kitap ya hanede 1800 kifliye uygulad›¤› bir
durumun bireyin okurlu¤unu anne-
da daha az baflka ankete göreyse, sorular› yan›t-
ninki kadar etkilemedi¤ini görüyo-
(yüzde 71,4) layanlar›n yüzde 35,5’i hiç okumu-
ruz: babalar› okur-yazar olmayan
ya da hiç oku- yor, yüzde 30.1’i az okuyor (y›lda 1-
bireyler aras›nda düzenli okurlar›n
muyor (yüzde 5 kitap), yüzde 16,52’i y›lda 6-10
oran› yüzde 2,4 iken, babalar› üni-
28,6). Ö¤- aras›, yüzde 9,2’si y›lda 12-20 aras›
versite mezunu olanlar aras›ndaki
retmen- kitap okuyor; y›lda 21 ve daha fazla
düzenli okurlar yüzde 14 kadard›r.
lerin say›da kitap okuyanlar ise yüzde
Dünyada yap›lm›fl bir araflt›rma da,
yafllar› 8,7’yi geçmiyor.
ailelerin gelir durumlar›ndan çok,
ilerle- Okul okur yetifltirmiyor, diyoruz,
evlerinde kitapl›k bulunup bulun-
dikçe ama her fleye ra¤men, okur dedi¤i-
mamas›n›n ö¤rencilerin okumaya
bilgi miz, soyu tükenmek üzere olan tür
yatk›nl›¤›n› ya da ders baflar›s›n› et-
ve de- hâlâ varl›¤›n› koruyorsa (ki öyle gö-
kiledi¤ini ortaya koyuyor.
Anahatlar›yla sundu¤um bu arafl- deki etkisi, öbür ilginç sorularla birlikte, yapt›¤› araflt›rmadan, bkz. PEN’in sitesi:
t›rma sonuçlar›ndan ç›kan en önem- bafll› bafl›na bir araflt›rma konusu. Bu http://www.pen.org.tr/tr/node/977
4
li ders, okuma al›flkanl›¤›n› yayg›n- noktalar derinlefltirildikçe, Huxley ile “Ankara’daki ‹lkö¤retim Ö¤retmen-
laflt›rma çal›flmalar›nda ailelere, Bradbury’nin kara ütopyalar› (Fahrenhe- lerinin Okuma ve Halk Kütüphanesi
özellikle de lise ve üniversite e¤itimi it 451), çocuklar de¤ilse de gençlerin Kullanma Al›flkanl›klar› Üzerine Bir
alma flans›na eriflmifl annelere ses- elektrik verilerek e¤itildi¤i “flartland›r- Araflt›rma” Türk Kütüphanecili¤i,
lenme stratejisini benimsemek ge- ma merkezleri”nde biçimlendirilmifl bir 2002, s. 441-460.
5
rekti¤idir. c toplum yaratmay› becermifl 12 Eylül dö- “Okuma Sosyolojisi: Ankara’da Otu-
nemi yan›nda, insanc›l ve iyimser kala- ranlar›n Okuma Al›flkanl›klar› Üzerine
Bir Araflt›rma”, Türk Kütüphanecili¤i,
1
Kitap toplama, mahkûm etme ve bilir!
2 1995, s. 325-36.
yakman›n ola¤an ve okuman›n potansi- “Türk ayd›n› halk›ndan kopuk” kli- 6
flesinin tarihçesi de araflt›rmaya de¤er Bkz: http://ytuforum.com/index.php
yel suç oldu¤u, “elektrikle” cezaland›r›l-
bir konu olarak duruyor önümüzde. ?&act=ST&f=4&t=5461&mo-
d›¤› darbe dönemlerinin, kitap ve oku-
3 de=show&st=
maya iliflkin toplumsal tutumlar üzerin- Ba¤›ms›z E¤itimciler Sendikas›’n›n

Gamze Güller ilk kitab›nda öyküleriyle geldi


‹çimdeki Kalabal›k ad›n› verdi¤iniz ilk öykü kitab›n›z
yay›mland›. Öyküyü seçme nedenleriniz nelerdi?
Çocuklu¤umdan beri öyküler yaz›yorum. Yaratmak
istedi¤im dil ve atmosfer en iyi öyküde karfl›l›k bulu-
yor. Öykünün yazarken de okurken de ça¤r›fl›mlara
aç›k olmas›n›, yaratt›¤› etkiyi, k›sa ama buna karfl›n
yo¤un olmas›n› seviyorum; okumak kadar yazmak
da mutlu ediyor beni.

“‹çimdeki Kalabal›k” kitaba ad›n› verdi¤iniz öykülerden


biri ayn› zamanda. Sosyal hayat› zorla, istemeden ka-
bul eden kahraman›n hikâyesidir bu; bunalm›flt›r ayn›
zamanda... ‹syan bayra¤›n› çeker, ama ma¤luptur, ça-
resizdir, kalabal›kta kaybolamam›flt›r. Bu, tüm öyküle-
re yans›r m›?
Kitab›m için seçti¤im isim “‹çimdeki Kalabal›k”, çün-
kü her insan›n içinde, fark›nda oldu¤u ya da olmad›-
¤› pek çok farkl› kiflilik bar›nd›rd›¤›n› düflünüyorum.
Öykülerimde bunlar›n sosyal yaflamda oldu¤u kadar
iç dünyam›zda da s›k›nt›lar ve çeliflkiler yaratt›¤›n-
dan bahsediyorum. Kalabal›klarda kaybolmak kadar
kaybolamamak da zorluyor bizi. Bast›rmaya çal›flt›¤›- Yay›nevinin
m›z bu içsel kalabal›¤›n d›flavurumu belki de “‹çim- deste¤i önemli
deki Kalabal›k.” oldu.

Kitab›n›z› yay›mlatma sürecini anlat›r m›s›n›z, ilk kita-


b›n›z olmas› nedeniyle? Yolunuzun bundan sonraki güzergâh› flimdiden belli
Benim için her fley çok yeni. Bu yüzden en zor yan› mi peki?
beklemekti san›r›m. Düzeltmeler ile uzun aylar geçir- fiu anda üzerinde çal›flt›¤›m yeni metinler bana farkl›
dik. Ama bir o kadar da zevkliydi her fley. Bu süreçte yerlere gidebilece¤im duygusu veriyor. Yazarken bel-
yay›nevimin profesyonel deste¤i benim için çok ö¤- li bir plan veya rota izlemiyorum. Bundan sonra kâ-
retici oldu. Yolda olmak da en az ulaflmak kadar gü- ¤›t ve kalem beni nereye götürecek ben de merak
zel. ediyorum.

NotosÖykü 113
g ü n l e r i n g e t i r d i ¤ i

’PATAF‹Z‹K
’Patafizi¤i dolay›mlanm›fl bir fizik bilimi olarak tan›mlamak mümkündür;
çünkü bilimsel olarak elde edilen verilerden yararlan›r, fakat bunlar› kendine
özgü bir dil içinde ifller. Örne¤in, bir nesnenin sonsuz bir h›zla ilerleyiflini,
istisnai bir bak›fl aç›s›yla, nesneyi çevreleyen belirli unsurlar›n sonsuz bir
h›zda sabit kal›fl› biçiminde ifade eder.

Özcan Do¤an fley, evrensel kurallara uymayan s›ra metafizi¤e oldu¤u kadar fizi¤e de
d›fl› bir durumu de¤il, yerleflik feno- uzakt›r. Do¤rusal olarak fiziksel ev-

1
9. yüzy›l›n sonlar›nda ortaya menolojik alg›n›n yaratt›¤› al›flk›n›n rene yönelmesi ve metafizikte oldu-
ç›kan ve 20. yüzy›lda baflta etkisiyle gözden kaçan alternatif bir ¤u gibi masal-yaratma-ifllevinin ürü-
gerçeküstücü ve absürd ak›m- evren tasavvurunu ifade eder. Fakat nü olan unsurlara baflvurmamas›
lar olmak üzere çeflitli edebiyat ve bu aç›dan bak›ld›¤›nda, yerleflik al- bak›m›ndan metafizikten ayr›l›r. Fi-
sanat ak›mlar›na öncülük eden, mü- g›laman›n kendisi de bir istisna ola- ziksel evreni aç›klarken geleneksel
zik ve sinema alan›nda bile izlerine rak tan›mlanmal›d›r; çünkü bu, ev- olarak oluflturulmufl bilimsel bir dil
rastlayabilece¤imiz, Marcel Duc- rene dair muhtemel bütün aç›klama kullanmamas› ise, fizikle ’Patafizik
hamp, Eugène Ionesco, Jean Dubuf- yöntemlerinden yaln›zca biridir. Bu- aras›ndaki fark› oluflturur. Ancak,
fet, Joan Miró, Jacques Prévert, Da- rada, var olan evren alg›s›na eklem- Patafizi¤i dolay›mlanm›fl bir fizik bi-
rio Fo, Man Ray ve Máx Ernst gibi, lenen paralel bir evren söz konusu- limi olarak tan›mlamak mümkün-
20. yüzy›la damgas›n› vurmufl bir- dur ve bu elefltirel bir yaklafl›m›n dür; çünkü bilimsel olarak elde edi-
çok edebiyatç›, sanatç› ve düflünü- ürünüdür: Verili olarak bulunan len verilerden yararlan›r, fakat bun-
rün kendilerini birer izleyicisi ola- gerçekli¤e yönelik bir karfl› durufl. lar› kendine özgü bir dil içinde ifller.
rak gördü¤ü s›ra d›fl› bir düflünce bi- Ayn› zamanda ’Patafizik, bu paralel Örne¤in, bir nesnenin sonsuz bir
çimi: ’Patafizik. evreni olufltururken do¤rudan do¤- h›zla ilerleyiflini, istisnai bir bak›fl
ruya fiziksel evrene yönelir ve alter- aç›s›yla, nesneyi çevreleyen belirli
’Patafizik Nedir? natif bir bilimsel dil infla eder; Pata- unsurlar›n sonsuz bir h›zda sabit
fizi¤in bir bilim olarak tan›mlanma- kal›fl› biçiminde ifade eder.
Rutin olana istisnai bir bak›fl: En s›n›n nedeni de budur. Bunun ya- “Hayali çözümler bilimi”,
k›sa ifadeyle Patafizi¤i böyle tan›m- n›nda, olgulara yönelik alternatif çö- ’Patafizikle ilgili olarak yap›lan en
layabiliriz. 19. yüzy›l›n sonlar›nda, zümlemeleri nedeniyle ’Patafizik fe- yayg›n tan›mlamalardan biridir.
Frans›z yazar Alfred Jarry’nin kale- nomenolojik bir yaklafl›m halini al›r. Özellikle ülkemizde neredeyse hiç
me ald›¤› Gestes et opinions du docte- Alfred Jarry, Patafizi¤i, fizik ve bilinmeyen bir konu oldu¤undan,
ur Faustroll, pataphysicien adl› eserde metafizik ikilisine eklemlenen hayal ürünü ve dolay›s›yla absürd ya
karfl›m›za ç›kar ilk olarak. Patafizi¤e üçüncü bir unsur olarak de¤erlendi- da anlams›z fleylerle ilgilenen bir
dair ilk tan›mlama yine bu eserde rir: Fizik-Metafizik-’Patafizik. Bun- alan olarak anlafl›lmaktad›r. Alfred
yap›l›r: ‹stisnalar bilimi. Yerleflik al- lar›n her biri, bir halkay› oluflturan Jarry de Patafizi¤i tan›mlarken haya-
g›dan farkl› olarak, istisnalar üstün- üç ayr› noktadan biridir ve ayn› ev- li ya da düflünsel çözümler ifadesini
den evrene bakma çabas›d›r reni aç›klamaya çal›flan kendine öz- kullan›r kimi zaman. Fakat burada-
’Patafizik. ‹stisna olarak tan›mlanan gü bir dil kullan›r. Fakat ’Patafizik, ki hayali olma durumu, verili olarak

114 NotosÖykü
Alfred Jarry Boris Vian

bulunan fleylerin tamamen d›fl›nda, Aralar›nda Raymond Queneau ve n› ya da eylemin gerçekleflmeme du-
d›fl dünyadaki fiziksel ya da olgusal Boris Vian gibi ünlü Frans›z yazarla- rumunu ifade eder.
hiçbir gerçekli¤e gönderme yapma- r›n›n yer ald›¤› birçok patafizikçi, ’Patafizik her fleyden önce bir ifa-
yan fleyleri karfl›lamaz. Hayali olan, bu türden “hayali çözümler” üzerin- de biçimi oldu¤undan ve edebiyat
’Patafizik bak›fl aç›s›yla oluflturulan de durmufl ve bu yönde çal›flmalar do¤rudan do¤ruya dil arac›l›¤›yla
fleyler de¤il, bu fleylerin gerçeklikle yapm›flt›r. Eflde¤erlik ve olas›l›klar gerçeklefltirildi¤inden, ’Patafizik için
iliflki kurma biçimidir. Eflde¤erlilik üstünden düflünme yöntemini, ger- çok daha verimli bir uygulama ala-
ilkesi bu iliflki biçiminin temelini çeküstücülükten dadaizme ve ab- n›d›r edebiyat. Her fleyden önce pa-
oluflturur; var olan fleylerin yerine sürd edebiyata kadar pek çok alan- ralel evren ilkesi edebiyattaki gele-
onlarla eflde¤er olarak kabul edilen da bulabilmemiz mümkündür. neksel alg›y› k›r›lmaya u¤ratan me-
fleyler konur. Buna göre, sözgelimi tinler oluflturma olana¤› sa¤lar. Met-
bir günlük zaman dilimi 24 saat ola- ’Patafizik ve Edebiyat ni ören unsurlar›n gerçeklikle do¤-
rak de¤il, 52 saat ya da sadece 5 da- rusal bir iliflki kurmamas›, okuyu-
kika olarak hesaplan›r. Gestes et opi- ’Patafizik edebiyat, söz konusu cunun yorum alan›n› s›n›rs›z bir bi-
nions du docteur Faustroll, pataphysi- kavram›n tan›m›na paralel olarak, çimde geniflletir ve bu da çok an-
cien adl› eserde, Doktor Faustroll’ün edebiyat alan›nda alternatif bir bak›fl laml›l›¤›n oluflmas›n› sa¤lar. Buna
do¤um ve ölüm tarihleri ayn›d›r. aç›s›n› ve görme biçimini ifade eder. ek olarak, sembolik potansiyeller
1898 y›l›nda 63 yafl›ndayken do¤ar ’Patafizik bir metin, görünür ve ge- metni oluflturma sürecinde yazara
ve ayn› y›l ölür. Bu düflünce biçimi, nel fleylere de¤il, özel ve gözden ka- omniscient (ombdusman) olma nite-
’Patafizik Takvim ad›nda alternatif çan fleylere dokunmay› hedefler. Ki- li¤i kazand›r›r. Örne¤in, ’Patafizik
bir takvim oluflturmaya kadar var- fliler ve olaylar kurgulan›rken, bu bir öyküde yer alan bir karakterin
m›flt›r. Hayali çözümlere dayanan ikili yap›n›n içinde yer ald›¤› dünya zihninden geçen düflünce say›s› ya-
çal›flmalar gerçekte s›n›rs›z bir alana tasvir edilirken, bunu klasik metin- zar için bilinebilir bir fleydir ve yazar
yay›lmaktad›r, diyebiliriz. fieylere lerden farkl› olarak alternatif bir metnini olas› bir eksilme üstüne ku-
istisnai bir aç›dan bakma ya da bir dünya tasavvuru içinde yapmaya ça- rabilir. Önemli bir baflka nokta ise,
alternatif yaratma düflüncesi, mate- l›fl›r. ’Patafizik olarak oluflturulmufl ’Patafizik yöntemin yokluk kipi üs-
matiksel ifllemlerin rüzgârdan etki- bir edebiyat metni, sözgelimi yolda tünden anlat›lar oluflturulmas›na
lenme olas›l›¤›n› hesaplamak ya da yürüyen bir insan›n gerçeklefltirdi¤i olanak vermesidir. Buna göre bir
bir insan›n yaflam süresini hayatta eylemi de¤il, d›fl dünyan›n bu eyle- öyküdeki kahraman›n bütün bir ya-
kald›¤› süre içinde ifllenen cinayet me göre konumlan›fl›n›, binlerce ki- flam› bir tür anti-eylem üstüne ku-
say›s›na göre belirlemek gibi çö- lometre uzakl›ktaki bir baflka insa- rulabilir.
zümler üretebilmektedir. n›n bu eylem an›ndaki davran›fllar›- Jarry’nin dehas›n›n bir ürünü olan

NotosÖykü 115
Gestes et opinions du docteur Faus-
’PATAF‹Z‹K TER‹M‹ troll, pataphysicien ’Patafizik edebi-
yat›n en yetkin örne¤idir. Doktor
Alfred Jarry taraf›ndan oluflturulan Patafizik teriminin tam olarak ne
Faustroll öznelinde bir kifli tasviriy-
anlama geldi¤i konusunda belirsizlik söz konusudur. Basit bir cinas le bafllar kitap; fakat bu, klasik tas-
görünümünden kaç›nmak amac›yla apostrof ile birlikte kullan›lan virleri aç›kça alaya alan, karmafl›k
’Patafizik terimin anlam›yla ilgili olarak, pâte à physique (fizik ha- bir matematiksel ifllemle Doktor Fa-
muru), pas ta physique (senin fizi¤in de¤il) ve patte à physique (fi- ustroll’ün vücut ölçülerini veren ve
zik aya¤›) fleklinde çeflitli aç›klamalar mevcuttur. Farkl› anlamlara günlük hayat›n›n ilginç ayr›nt›lar›y-
gelmekle birlikte Frans›zca olarak okundu¤unda “patafizik” sesini la devam eden tam anlam›yla
veren bu ifadelerin, Patafizi¤in tan›m› itibariyle, son tahlilde fizik bi- ’Patafizik bir tasvirdir. Kitap, Patafi-
limine dair ironik bir kullan›m oldu¤u aç›kt›r. zi¤in tan›mlan›p kural ve ilkelerinin
saptanmas›yla ve patafizikçi Doktor
Faustroll’ün s›ra d›fl› bir dünyada
’PATAF‹Z‹K KOLEJ‹ deniz yoluyla Paris’ten Paris’e yapt›-
Patafizik Koleji, 1948 y›l›nda Emmanuel Peillet taraf›ndan kurulan ¤› s›ra d›fl› bir yolculukla devam
ve Raymond Queneau, Jean Ferry, Boris Vian, Jean Mollet ve Luc eder ve Tanr›’n›n yüzölçümüyle ilgi-
Étienne gibi isimlerin öncülük etti¤i bir sanat ve edebiyat hareketi- li karmafl›k bir hesaplamayla son
dir. Kendine özgü bir hiyerarflik sistem oluflturan Kolej, yukar›dan bulur. Doktor Faustroll’ün ’Patafizik
afla¤›ya Küratör, Ast-Küratör, Proveditör, Satrap ve Naip olarak s›ra- evreninde, nesnelere atfedilen kon-
lanan üyelerden oluflur. Doktor Faustroll, Patafizik Koleji’nin daimi vansiyonel nitelikler yerlerini istis-
ve azledilemez üyesidir. Ancak, Patafizik düflüncenin ruhuna uygun nai bir bak›fl aç›s›yla ortaya ç›kar›lan
gizil niteliklere b›rak›r. Ayn›
olarak, keyfi bir biçimde oluflturulmufl bir yönetim sistemidir bu.
biçimde, sembolik potansiyeller bi-
Üyelik s›fatlar› semboliktir ve Patafizik alan›nda önemli çal›flmalar
linmezli¤in yerini al›r ve her fley bel-
yapan kiflilere verilir; bu s›fatlar› karfl›lamak üzere üretilmifl çeflitli
li bir de¤erle ifade edilebilir hale ge-
amblemler söz konusu kifliler taraf›ndan tafl›n›r. Patafizik Koleji’nin lir. Böyle bir evrende, bir insan›n
temel amac›, baflta Alfred Jarry’nin eserleri olmak üzere, yap›lan Pa- vücut ölçülerinin belli bir atomal
tafizik çal›flmalar› derlemek ve yay›mlamakt›r. Patafizik alan›nda ye- de¤eri vard›r. Cisimlerin belli bir
ni çal›flmalar yapmak, bu alanla ilgili isimleri bir araya getirmek Ko- merkeze do¤ru düflüflünden söz
lej’in di¤er önemli ifllevleri aras›ndad›r. Man Ray, Joan Miró, Jean edilmez, ancak merkezin cisimlere
Dubuffet, Eugène Ionesco, Max Ernst, Jacques Prévert gibi isimler do¤ru yükseliflinden ya da merkez
Kolej’in di¤er üyelerinden baz›lar›d›r. Sonralar› uluslararas› bir olu- ile cisimler aras›nda yer alan bofllu-
flum haline gelen ve ‹talya, ‹spanya, ‹ngiltere ve Hollanda gibi ülke- ¤un son bulmas›ndan söz edilir.
lerde temsil edilen Patafizik Koleji 1975 y›l›nda çal›flmalar›na son Docteur Faustroll, bu alanda bir
vermifl, ancak 2000 y›l›nda kap›lar›n› yeniden açm›flt›r. ilk olmas›na ra¤men, ’Patafizik ede-
biyat›n tafl›d›¤› yüksek potansiyeli
ve ondaki özgünlü¤ü görmemizi
’PATAF‹Z‹K TAKV‹M sa¤lar. ’Patafizikle örülmüfl bu eser,
Patafizik Takvimi, Alfred Jarry taraf›ndan oluflturulmufl ve ilk olarak, ayn› zamanda d›flar›daki gerçekli¤e
1899 tarihli L'Almanach du Père Ubu, illustré adl› çal›flmada, Ubu yönelik hoflnutsuzlu¤u dile getirir.
Baba’n›n Takvimi bafll›¤›yla yay›mlanm›flt›r. Ubu Baba’n›n kiflisel Her fleyden önce, ’Patafizik, niteli¤i
zevkine göre düzenlenen bu takvimle birlikte, 8 Eylül 1873 tarihin- itibariyle yads›may› ve reddedifli ifa-
den itibaren (Alfred Jarry’nin do¤um tarihi) Patafizik Ça¤ bafllar. de eder. Metnin bütününe yay›lan
Takvim 13 ayl›k bir zaman diliminden oluflur (Absolu, Ha Ha, As, gerçeküstücü ve absürd yaklafl›m bu
durumun bir göstergesidir. Jarry,
Sable…). Gün ve ay isimleri Jarry taraf›ndan uydurulmufltur; belirli
yaratt›¤› s›ra d›fl› dille, insanlar›n
gün ve haftalar bütünüyle yeniden oluflturulmufltur. Ancak Patafizik
dünyas›n› alaya al›r. ‹nsanl›¤a hük-
Takvim Jarry’nin ölümünden uzun y›llar sonra kullan›lmaya bafllan- meden kurallara ve de¤erlere yöne-
m›flt›r; 1948 y›l›nda Patafizik Koleji taraf›ndan yürürlü¤e konulmufl- lik, abart›l› ve gülünç bir üslupla ifa-
tur. Takvim patafizikçiler taraf›ndan bugün de kullan›lmaktad›r. Bu- de edilen keskin bir elefltiridir bu.
na göre bizler bugün Patafizik Ça¤’›n 135. y›l›nda bulunuyoruz. Kendilerini Jarry’nin takipçisi olarak
gören birçok edebiyatç› ve sanatç›-

116 NotosÖykü
n›n eserinde, bu hoflnutsuzlu¤u dile mak mümkündür. Bunun nedeni, ’Patafizik hayat›n her alan›ndad›r ve
getirmede Patafizi¤in sundu¤u s›n›r- bir ifade biçimi olarak fliirin imgesel önemli olan onu fark etmektir. Bu
s›z olanaklar› görmek mümkündür. yönünün çok güçlü olmas›d›r, diye- aç›dan bak›ld›¤›nda, herhangi bir
Bu kiflilerin üyesi oldu¤u ’Patafizik biliriz. Çünkü etkili bir ifade yarat- yazar›n ya da flairin bir tesadüf so-
Koleji’nin yap›s› bile bunun en so- ma amac›yla oluflturulan imgeler nucu da olsa bunu yakalam›fl olma-
mut göstergesidir. anlam› dolay›mlamaktad›r ve bu s› oldukça mümkün ve hatta kaç›-
’Patafizik ülkemizde neredeyse durum ’Patafizik nitelikte anlat›mla- n›lmazd›r. Bu ba¤lamda, Patafizi¤e
hiç bilinmeyen bir alan. Bu konuyla r›n ortaya ç›kmas›na olanak ver- yönelik bilinçli bir çabadan söz ede-
ilgili teorik çal›flmalar olmad›¤› gibi, mektedir. memekle birlikte, edebiyat›m›zda
edebiyat alan›nda ya da sanat›n her- Öte yandan, ’Patafizik bir olgu Edip Cansever, Turgut Uyar, Orhan
hangi bir dal›nda ’Patafizik nitelikte olarak biliniyor denemez; dolay›s›y- Veli ve Nâz›m Hikmet gibi büyük
eserlerden söz etmek de pek müm- la bu türden anlat›mlar ço¤unlukla flairlerin baz› fliirlerinde ’Patafizik
kün de¤ildir. bir tesadüften ibarettir ve böyle un- mant›¤›na uygun dizelere rastlayabi-
Bununla birlikte, özellikle fliir tü- surlar içeren eserler veren flairlerde liyoruz. Bu yönde araflt›rmalar ya-
ründe oluflturulan metinlere bak›l- ’Patafizik bir metin oluflturma çaba- p›lmas› durumunda, edebiyat›m›z-
d›¤›nda, pek çok yerde ’Patafizik bir s› söz konusu de¤ildir. Ancak, daki gizli ’Patafizik yönlerin ortaya
dile ya da ’Patafizik unsurlara rastla- ’Patafizik Koleji’nin de belirtti¤i gibi, ç›kar›lmas› mümkündür. c

ÜNLÜ PATAF‹Z‹KÇ‹LER ri taraf›ndan tafl›nan rozetlerin seri olarak üretile-


bilmesi amac›yla kullan›lan Gidouillographe adl›
Patafizi¤irn kurucusu: Alfred Jarry makine ve caz müzik çalmak üzere kullan›lan, alko-
1873 y›l›nda Fransa’da do¤du. On befl yafl›ndayken, lün ve müzi¤in verdi¤i sarhofllu¤u birlefltiren Pia-
okuldaki bir ö¤retmeninden esinlenerek Kral Übü nocktail adl› ayg›tla ilginç bulufllara imza att›.
adl› tiyatro oyununun ilk biçimini yazd›. Daha son-
ralar› yeniden ele al›nan yap›t 1896 y›l›nda Paris’te Raymond Queneau
sahnelendi. Topluma ve insanlara yönelik alay do- 1950 y›l›nda Patafizik Kolejine üye oldu. K›sa süre-
lu, keskin bir elefltiri içeren, gerçeküstücü ve ab- de satrapl›¤a yükseldi. Patafizik nitelikte çeflitli ça-
sürd tiyatronun ilk örne¤i ve baflyap›t› olarak kabul l›flmalar yapt›. Matematiksel ifllemlerin rüzgârdan
edilen bu oyunla Alfred Jarry bu iki edebiyat ak›m›- etkilenme olas›l›¤›n› bulmaya dayanan çeflitli he-
n›n öncüsü oldu. 1898 y›l›nda, Gestes et opinions du saplamalar yapt›; örne¤in 2+2 = 4 iflleminin 2 = 4
docteur Faustroll, pataphysicien adl› yap›t›n› yazd›. olarak hesaplanabilece¤ini kan›tlad›. Frans›z dilin-
Patafizi¤in ilk kez tan›mland›¤› bu kitap Patafizik deki fiil çekimleriyle ilgili alternatif kal›plar olufltur-
edebiyat›n baflyap›t›d›r. 20. yüzy›lda yarat›lan Pata- du. Patafizik düflüncenin kaynakl›k etti¤i Oulipo
fizik ekolün ve 1948 y›l›nda kurulan Patafizik Kole- edebiyat ak›m›n›n kurucular› aras›nda yer ald›.
ji’nin kutsal kitab› olarak kabul edilir. fiiir, roman
ve tiyatro alan›nda eserler veren Alfred Jarry, tüber- Jean Mollet
küloz nedeniyle, 1907 y›l›nda öldü. Ard›nda, 20. 1951 y›l›nda Patafizik Kolej’ine girdi. 1953 y›l›nda
yüzy›la damgas›n› vuran birçok sanat ak›m›na kay- Satrap unvan›n› ald›. Alfred Jarry ile bire bir tan›fl›k-
nakl›k eden, yüzy›l›n en önemli adlar› aras›nda yer l›¤› olan tek üye olmas› nedeniyle, 1959 y›l›nda, Bo-
alan birçok sanatç› ve edebiyatç›y› etkileyen s›ra d›- ris Vian’›n önerisi üzerine Raymond Queneau tara-
fl› bir düflünüfl ve eflsiz yap›tlar b›rakt›. f›ndan Ast-Küratör olarak seçildi (Küratörlük Patafi-
zi¤in kurucusu olan kiflilere verilen bir unvand›r;
Boris Vian buna göre as›l Küratör Doktor Faustroll’dür). Pata-
1950 y›l›nda Patafizik Koleji’ne girdi. 1953’te satrap- fizik Koleji’nin yaflayan duayeni olarak kabul edilen
l›¤a yükseldi. Kolej için Patafizik nitelikte pek çok Mollet, Kolej’in alt-komisyon sisteminin oluflturul-
metin yazd›. Tanr›’n›n matematiksel de¤eriyle ilgili mas›nda öncü oldu. Mollet’nin Kolej’de bulundu¤u
çal›flmalar›nda, Tanr›’n›n 0 say›s›na eflit oldu¤unu y›llar Kolej’in en verimli dönemi olarak kabul edilir.
gösteren hesaplamalar yapt›. Patafizik Koleji üyele-

NotosÖykü 117
PATAF‹Z‹K MET‹NLER

ÖZCAN DO⁄AN
En fiinua Ki ‹nyor Tu

Zaman›n ötesinden sarkan bir gündü; ayd›nl›kla bo¤uflan bir karanl›k bitmeye bafll›-
yordu. Say›s›z çocuk ölüsü yafl›nda bir adam, yüzünde ifllenmifl ipeksi bir karalt›yla ad›m-
l›yordu. Eritilmifl demirden icat edilmifl keskin bir kütle elinde giderek a¤›rlafl›rken, serin
bir iklimde kufllar sonbahara haz›rlan›yordu.
Müstakbel ölülerden oluflan bir kalabal›¤› yararak ilerledi adam; evvel zaman a¤açla-
r›ndan arta kalan kanl› bir platformda att› son ad›mlar›n›. Yüzü korkuyla y›kanm›fl küçük
bir insan duruyordu karfl›s›nda. Bir gün akflam olurken, isimsiz bir y›ld›z uzaklarda son
kez parlarken, bu¤daydan bozma sar› s›cak bir yuma¤a uzanan elleri yüzünden, flimdi ay-
r›lacakt› bafl› gövdesinden.
Elleriyle kalabal›¤a emretti adam; sessizlikle ferahlad› gökyüzü. Sonsuzlu¤a uzanan k›-
sac›k bir anda hapsedildi zaman: Ads›z bir ülkede çocu¤unu emzirdi bir anne; uzak co¤-
rafyalarda derilerini de¤ifltirdi y›lanlar; umuda yolculuk ederken s›rt›ndan vuruldu bir ka-
çak; Amazon’da yafll› bir a¤aç kederinden y›k›ld› yavafl yavafl. Ve ölümüne a¤layan bir fla-
ir ayr›l›rken bu dünyadan, bembeyaz bir zemine harflerle yans›yan yaflamama hükmü,
keskin bir a¤›zla sapland› boynuna küçük insan›n. Kalbinden akan k›z›l sular kar›flt› top-
ra¤a ve gözlerinde donup kald› tüm eflya. Yaflamaktan gelen elleri hiçbir fley bilemeyecek-
ti art›k.
Hiçli¤e kar›flan bütün öbür fleylerle birlikte yok olup gitti küçük insan. Zaman›n ötesi-
ne uzanan bir sabah bafllad› ölmeye ve yüzy›llar sonra ölmeye devam ediyor hâlâ.

Kral Übü
MEHMET SÖZER
Çamafl›r

Vücutlar›m›z› göstermemek için toplanm›fl tarla mahsulleri fazlaca su içeriyordu. Ha-


van›n nemini art›rabilmek için balkon iplerini giysilerle yerçekimi aras›na koydu¤umda
eylemi bütünlefltirecek basit yayl› sistemi, yeryüzü çekiverdi.
Ya¤muru engelleyen plastik örtüden ç›kan ses –kulaklar›ma var›ncaya kadar milyon
kez atmosferde emilmifl olmas›na ra¤men– vücudumun büyükten küçü¤e s›raland›¤›nda
hep sonuncu olan üç kemi¤ini birer birer titretti¤inde irkildim. Sondan önce güneflle
aramda olan tüm o opak varl›klar kayboluverdi; küçülen yaln›zca gözbebeklerim de¤ildi.
Ifl›¤›n yard›m›yla balkonuma uzayan a¤aç beni perspektifte bir derece daha küçültmüfltü.
Günefl bana arkas›n› döndü¤ünde art›k yeni sesler iflitmemin zaman› gelmiflti.

118 NotosÖykü
IfiIK SAPMAZ
Tekerrür

Geçmeme s›ras› bize geldi¤inde, yön veren mekanizman›n önündeki koltukta de¤il-
dim. Bir sokak serserisinin genç bir bayana kibar davranmad›¤› bir anda, yerden bir kar›fl
yüksekteki insanlar, biri yavafllamayan, öbürü ilerlemeyen iki sistemin iç içe geçifllerini
gördü. Art›k bu iç içe geçmifl sistemin parças› olmad›¤›m bir yerde, öksürüklerin aras›n-
dan titreflerek geçirilen yata¤›mda rahat de¤ildim. K›ll› hayaletlerin aras›nda ne arad›¤›m›,
insan›n içini kar›flt›ran yeflil sümüksü varl›klar› görünce biraz anlad›m. K›ll› hayaletler,
“ameliyathane öylece kals›n” demiyordu. Bir anda, tüm vücudumu saran ›fl›k daireleri hü-
cuma geçiverdi. Beyaz büyük a¤›zl› yeflil bir adam, kendisine benzeyen efl varl›klar›n ara-
s›ndaki koluma, küçük, uzun ve sivri bir musluk saplad›. Birkaç metre alt›mda varl›¤›n›
hissetti¤im büyük kutu ba¤›rmaya bafllad›¤›nda duvarda benim resmim yoktu. Gözlerimi
tafl›yan vücudumu çevirmeden bakt›¤›mda, öbür elimi tutamayan kiflinin sevgilim oldu-
¤unu anlad›m.
Gelece¤e 0,25 y›l yaklaflm›flt›k. Bir Meksikal› Amerika’ya kaçmak isterken yakaland›-
¤›nda, henüz bir kolumu sokmufltum ceketime. Ben öbür kolumu sokana kadar Meksika-
l›y› yarg›lay›p hapse atacaklard›. Birbirinin alt›na s›ralanm›fl genifl ve dar mermerleri afla-
¤›ya do¤ru takip ettim bir süre. Yolun yar›s›ndan sonra, iki yan›mdaki duvarlar arkamda
kalmaya bafllam›flt›. Kaslar›m için oksijen depolayan ci¤erlerime ayd›nl›¤›n zerrecikleri gir-
meye bafllam›flt› ki, sevgilim, “Hadi,” dedi. Bu fleyi bir yerden hat›rlam›yor de¤ildim. Fark-
l› düzenekteki benzer bir sistemdi bu. Sisteme dahil oldu¤um yer ile ayr›ld›¤›m yerin ara-
s›nda yaklafl›k 8000 ad›m vard›. Ayr›ld›¤›m noktada, bana 20 metre, arkamdan bana do¤-
ru havlayan köpe¤e 10 metre mesafedeki karmafl›k yap›ya do¤ru döndü¤ümde, sahipsiz
metal parçalar› ve hayat da¤›tm›fl materyaller art›k arkamda kalm›flt›. Karfl›mda iç içe geç-
mifl bir sistem ve haf›zamdan seçmece foto¤raflarla bir kez daha bakt›m dünyaya. Kirpik-
lerimi birleflirdim ve yaflam›yor olmad›¤›ma flükrettim.

NotosÖykü 119
A. OZAN MARAKO⁄LU

Karn› Delik

“K
AÇ KERE SÖYLED‹M fiU MASAYI, fiU ODAYI TOPLAMA D‹YE. DO-
kunma dedim defalarca sana fluraya... Kaç kere... Üff... Öykülerimi bu-
lam›yorum! Yaz›lar›m nerede?! Daktilomu masadan kald›rma dedim sa-
na defalarca!”
Yata¤›n alt›na sonra dolab›n ard›na bakt›m. Orada iflte... Siyah tafl›-
ma kutusundan ç›kard›m yaz› makinesini. Yazd›m, yazd›m... Ayg›t gümbürdedi, makine-
li tüfek misali kustu tang›r tang›r. Sayfan›n ortas›na bile gelmediydim. H›fl›mla söktüm kâ-
¤›d›! Buruflturdum. Buruflturdu¤umu bir di¤eri takip etti. Birkaç tane böyle sürüp gitti.
Yazmay› b›rakt›m. Kitaplar› kar›flt›rd›m. Ak›l Ça¤›... Siyah-Beyaz... Yazarlar Hakk›nda 40
Klifle Öykü... Her fley sözüm ona o kadar düzenli, o kadar tiksindirici, o kadar hastal›kl›
göründü. Midem ekflidi. Ö¤ürdüm. Asit!
Bu roman bir türlü bitmeyecek. Belki yar›m kalm›fl bir öyküye devam etsem? Nerede
bu k⤛tlar? Hay›r... Art›k içimden yazmak bile gelmiyor. “Edebiyat, insanlar› mutlu k›l-
mad›kça neye yarar?” Acaba? Mutluluk? Belki riyakârl›k... Evet, yazarken yapt›¤›m fley ay-
n› kafada iki surat› birden tafl›mak. Bu roman›n sonunda k›z›n ölmesini istiyorum. Bu ro-
mandan hiçbir kad›n sa¤ ç›kmamal›!
Odadan d›flar› ç›kt›m. Tafl zemin. So¤uk. Ad›m att›kça üflüdüm, midemle yüre¤im ara-
s›nda bir yerde bir öfke ›s›nd›. ‹çerideki odaya yürüdükçe televizyonun sesi yaklaflt›. fiu
aptal yerli dizilerden birini izliyordu. “Yine bu salak fleylere mi bak›yorsun? Al eline bir ki-
tap oku da belki flu ifle yaramaz hayat›nda bir fley ö¤renirsin!” O an içim ona karfl›, kendi-
me ve her fleye karfl› bir nefretle doldu. Sövdüm: Sürtük, cahil, orospu, salak, beyinsiz...
Bu sefer ileri gitti¤im muhakkak. ‹nsan sevgilisine böyle dememeli. Ba¤›rd›: Hayvan,
afla¤›l›k, adi, bok... Gözünden bir yafl süzüldü. Yere çöktü ve sustu. Uzun süre öyle kald›.
Bitse flu sessizlik. Bir fleyler demeliyim. “Allah›n belas›... A¤lama yine! Seninle arkadafl ol-
maya çal›fl›yorum. Senin o içi kof fl›rf›nt›lardan biri haline gelmemen için çabal›yorum!”
A¤lad›. Sessiz, suskunca... Eliyle a¤z›na bast›rarak h›çk›r›klar›n› geri iteledi. A¤z› araland›:
“Sevgilim... ben... biz...” Ba¤dafl kurdu¤u yerden emekleye emekleye paçama geldi, yap›fl-
t›. “Sevmiyorsun beni, öyle mi? Nefret ed... ” E¤ildim. Ellerini tuttum. Yüzüme sürdüm.
Burnumu burnuyla tokuflturdum. T›pk› Eskimolar›n yapt›¤› gibi... Baflparma¤›mla gözyafl-
lar›n› sildim. Bu k›zla ne iflim var benim? Duda¤›na bir buse kondurdum. Islak yüzüyle
gülümsedi. Burnunda bir damla... Gülümsedim. Öptüm bir kez daha. Bu k›zla ne iflim var
benim? Aya¤a kalkt›m. Kalkarken dizimden çat›rt›ya benzer tuhaf bir ses ç›kt›. Gözlerini

120 NotosÖykü
A. Ozan Marako¤lu,
(1982) hukuk e¤itimi
ald›. Ço¤unlu¤u kur-
macalardan oluflan
metinleri altzine’de
yay›mland›. ‹Ü Adli
T›p Enstitüsü’nde
“Edebiyat Yap›tlar›
Aç›s›ndan Müsteh-
cenlik Suçu ve Bilir-
kiflilik” konulu lisan-
süstü tezini tamam-
lamaya çal›fl›yor.

sanki bu c›l›z sese açt›. Dizlerime bakt›. Boynuma bakt›. Ellerime, bileklerime bakt›. Seni
sevmiyorum.
Onu paçamdan, yenimden silkeleyip mutfa¤a yöneldim. Buzdolab›ndan bir üçgen pey-
nir... Konya¤› buzdolab›na koymufl! Bir yudum kalm›fl zaten. Diktim son zerresine kadar
bafl›ma, son s›v›c›¤› da dilimin üstüne sallad›m. So¤uk konyak! Yak›yor yine de. Kola var.
Üçgen peyniri dilimin alt›nda eritirken büyük kola fliflesinden biraz içtim. Âdemelmam›n
yukar› afla¤› devindi¤ini duyumsad›m. Midem guruldad›. Asit... Bir yang›... Çay içmek is-
tedim. Çaydanl›¤a su koydum, oca¤›n mavi alevine hayran hayran bakakald›m. Pisbo¤a-
z›n tekiyim!
Belki baflka türlü olabirdi. Duygu’yla farkl› idi. Ondan öncekiler? Ya sonrakiler? Yine
de... fiimdi daha m› iyiyim? Daha iyiyim herhal. Arkadafl dediklerim de yakalar›n› kurta-
ramad›. Evlendiler. Hemen hepsi. Benim sonum çok farkl› gözükmüyor. Keflke gecesibir-
lik seviflmelere verseydim kendimi. Daha kolay olurdu. Bu... Bu ne? ‹liflki mi bu? Kendi
kendime dua eder gibi m›r›ldand›m: Sürtük... Cahil... Beyinsiz... Fahifle... Amin!
Hayat›m› altüst ettim! Duygu... Belki de flimdiye üniversiteden afla¤›l›kça kovulmam›fl
olurdum. Bana ne katt›? fiimdi daha m› iyiyim? Evlenmekten korkuyorum. Onunla evlen-
mek ya...? Onunla evlenseydim ne olurdu? ‹sterdim.
Mutfa¤›n aç›k kap›s›nda belirdi yal›nayak. Bafl›n› dayad› duvara. Bir fley dedi, iflitme-
dim. Üstelemedim de... Bir zaman sonra nedense ilgileniyormufl gibi yapmak gere¤i duy-
dum. “H›mm?” “Hamileyim...” Hamile... H›mm... Hamile?! Bir hissizlik ân›. Bafl dönmesi.
Bir saniye, bir saniye! Hamilelik... Çocuk... Mama... Bez... Pudra... Baba... Kürtaj! Makul
bir yan›t! “Kürtaj için bir doktor tan›d›¤›m var. Sorun olmaz” Tamam... Bu ifli de çözdük.
Yüzüme bakt›. Bafl›n› önüne e¤di. Bir sessizlik oldu. Ben anlamad›m. Her fley çözülmüfltü
ya? “Ben do¤urmak istiyorum.” Önümde duran çaydanl›kta kaynayan su bafl›mdan afla¤›...
“Nas›l yani? Niye ki?” Yine a¤lama ne olur! “Be-ben istiyorum iflte bebe¤i.” Allah kahret-
sin! Golü yedim bu sefer. Futboldan nefret ederim bi’ de. Kuflkusuz baflka bir spor dal› flu
an içinde bulundu¤um durumu daha fallik ça¤r›fl›ml› imgelerle anlatmaya yetmez. Ne ge-

NotosÖykü 121
rek varsa...
Niçin bunu yap›yor? Umudu tükendi. Biriyle evlenmesi gerek art›k. Hay›r, bu de¤il. ‹s-
tese çok kiflinin bafl›n› yakabilir. Genç, henüz benim gibi karta kaçmam›fl. Karta kaçma-
d›m gerçi. Öyle mi, peki neden bütün arkadafllar›n evli? Organon’u yeniden gözden geçir-
mem gerek. Belki o zaman mant›k çözer kimi ufak çeliflkilerimi. Peki de¤ilse, o zaman?
Bana âfl›k oldu. En kötü olas›l›k!
“Bebe¤i kabullenmezsem ne olacak?” Duralad›. “Kendim büyütürüm. Belki baflkas›
ile...” A¤z›n›n kenar›ndan salya gibi bir fley akar oldu. fiahadetparma¤›yla duda¤›n›n kena-
r›na bast›rarak engelledi. Sen kendin daha çocuksun! “Peki,” dedim. “‹stemiyorum bebe-
¤i.” Bakm›yor bana. “Haz›r olmad›¤›n için mi?” “Hay›r. Senin bebe¤in oldu¤u için.” Elini
a¤z›na bast›rd›. H›çk›r›klar›n› bo¤du. Yine de avucundan tafl›yorlard› iflte. fiafl›rmama ra¤-
men a¤z›mdan ç›kanlar sayg›nl›¤›m› biraz olsun korumaya çal›flt›: “Durumu kabullenme-
ye çal›fl ve içeride a¤la lütfen.”
Çay demini ald›. Bir fincan› doldurdum. Odama gittim, kap›m› özenle kapad›m. Mü-
zi¤i açt›m. Radyoda Ravi fiankar çal›yor. fiimdi raga havamda de¤ilim. Söndürdüm radyo-
yu. Albümlere bak›nd›m. Mavi Sakal’da karar k›ld›m. “Aflk öldü”, h›zl› parça! Daktilo ba-
fl›na geçtim. Bu sorun da çözüldü¤üne göre rahatça yazabilirim. Keflke bilgisayarda yaza-
bilsem. Pek çok dertten, en az›ndan k⤛t israf›ndan kurtulmufl olurdum. Daktiloya k⤛t
yerlefltirdim. Bembeyaz sayfay› dölleyece¤im ve bundan öyle gürbüz yarat›lar ç›kacak ki
kürtaj akl›m›n ucundan bile geçmeyecek.
***

Olmuyor! Belki kad›n hamile kalsa... Sonra bebe¤i ald›rmas› gerekse? Veya çocuk öl-
se? Öldürse? Belki do¤duktan hemen sonra... Bir infantisit... Güzel bir metin ad› olabilir,
evet! Çocuk da k›z olmal›. Belgeselde mi izlemifltim? ‹lk do¤an k›z çocu¤unu öldürürler-
mifl ya... Eski Ortado¤u’da m›? Hâlâ yaparlar m› böyle fleyler? Bu birbirine bakan iki ayna-
y› k›rmak gibi. Birbirine bakan iki rahim... Sonsuzlu¤u parçalamak! Kad›n›n do¤urganl›-
¤›n›n etraf›na bir çit çekmeli ki bu yaratma kudreti 盤r›ndan ç›kmas›n. Bir karantina gi-
bi... Bilgisayar virüslerini özel bir dosyada kapal› tutmak gibi... Kad›n bir virüs! Bir kan-
ser! Rahim bu kansere aç›lan kara delik, bir içbükey ur! Bu uru kesip atmam gerek!
Üff... Ne yap›yorum ben? Belki dedikleri safsata de¤il. Yaz›lacak her fley yaz›ld› ve biz
yinelemekten baflka bir fley yapm›yoruz. Yata¤a uzand›m. Bir cigaral›k tellendirip kolumu
bafl›m›n ard›na s›k›flt›rd›¤›m halde tavana uçuflan dumanlar› seyrettim. Karanl›kta duman-
lar aç›k renkte görünüyor. Beyaz bir duvara karfl› içerken de daha koyu renkli. Tavana bofl
bofl bakt›m. Do¤ruldum. Lava lambas›na bakt›m. K›rm›z› k›rm›z› öpücükler gönderdi ba-
na. fi›r›ngan›n içindeki renksizli¤e kar›flan flu yo¤un k›rm›z›l›k gibi. Löp löp, böyle kan gi-
bi. Tuhaf fley. Filmlerde falan ceninleri gösterirler. Sa¤l›kla ilgili geliflmeleri veren haber-
lerde de hani... Oradaki do¤mam›fl bebecikler de böyle k›rm›z› k›rm›z›d›r. Böyle kanl›
kanl›... Lava lambas› gibi kafalar› k›çlar›ndan ayr›l›yooor sonra rahim tavan›na çarp›yooor
sonra geri geliyoooor, bedenleriyle yeniden bulufluyooor. Ne-gü-zel-o-lu-y-o-o-o-r... Böy-
le yaflayabilirim ömür boyu. Böyle bir odada, kimseye gereksinim duymadan... Cigaral›¤›
küllü¤e koydum, uykum geliyor. Yang›n ç›kmas›na ye¤dir beynimin dumanlanmamas›.
Küllükten uzayan dumana bakt›m. Bir bebek oldu. Kocaman kafal›, minicik bedenli bir
bebek. Sünnetsiz çüküyle bir o¤lan. fiimdi domald› o o¤lan ve tersten vajinas›n› gösterdi:
bir erdifli! Bebek tekrardan duman oldu ve burnumdan içeri süzüldü. A¤z›m› açt›¤›mda
duman yoktu bile. Bedenim emmiflti canavar›.

122 NotosÖykü
***

Uyand›m. Bir buçuk saat geçmifl! fiekerleme için ideal süre. Bafl›m a¤r›yor biraz. Boy-
numu do¤rultmaya çal›flt›m. Can›m yand›. En iyisi gövdeden dikelmek. Vücudumu erek-
te ettikten sonra kendimi bir zeker veya ilk Homo Erectus olarak hayal ettim. Bir zeker ya- “Suskunlu¤u
rarl›d›r denilebilir. Homo Erectus da evrimin içindeki belki ilk devrimcidir. O da yararl›-
d›r. Benim dikelmemin ise bana yarar› yok. An›msad›m! Bir buçuk saat öncesindeki kafa
geçmek bil-
kurcalayan mesele! Bu ifli çözmeliyim. fiekerlemenin yaratt›¤› etki olumlu. Daha iyi düflü- medi. E¤il-
nebiliyorum flimdi. Kendim gibi, ‘ben’ gibi t›pk›... Mutfa¤a yöneldim. Hapiste yaflayabilir- dim, öptüm.
dim. Yaln›zca kitap, yaz› makinesi ve yiyecek-su... Art›k bir difli özlemim de olmad›¤›na ‘Evet,’ dedi
göre... Evet! Ömür boyu bir hücrede yaflayabilirim. Yeter ki bana okuma ve yazma imkâ-
sadece.
n› verilsin. Bir de kafam›n içinde bana ›st›rap çektirecek hiçbir tak›nak, hiçbir saplant› kal-
mas›n. Evet yapaca¤›m. Bugün bütün tak›naklar›mdan, bütün geçmifl hayat›mdan kurtu- Mutluydu.”
lup ayn› eylemle hapsin yolunu boylayaca¤›m. Bir yerde okumufltum sanki, canavarca his-
le ifllenen cinayetlere daha fazla ceza veriliyormufl. Öyleyse ben de öyle yapaca¤›m. Gebe
bir anneyi bile bile öldürmek için daha da fazla ceza... Ne âlâ!
Mutfak çekmecesini açt›m. B›çaklardan en büyü¤ünü seçtim. Piçinle gebereceksin! Ço-
cu¤um onu içinden sömürürken bütün gücümle tekmelemek isterdim karn›n›. Rahim
olan Allah’›n ad›yla... Rahm’i bir b›çakla deflmek isterdim. Televizyon sesine do¤ru yönel-
dim. Yine koridorun tafl zemininin so¤uklu¤unu duyumsad›m ayak tabanlar›mda. Bu se-
fer yüre¤ime dahi taflan bir s›cakl›k. ‹çimde kabaran bir kek var. Klifle! Hayat›mda hiçbir
eylemim öncesinde bu kadar coflkulu olmad›m.
Odan›n içine girdim. Yerde, minderin üzerinde, s›rt› bana dönük ve yine ba¤dafl kur-
mufl vaziyette. B›ça¤› kald›rd›m... Ve h›zla indi b›çak geri. Omzuna de¤dim: elimle... Sak-
lad›m b›ça¤›, görmedi. Yaln›zca yüzüme bakt›. Ne kin ne sevgi ne baflka bir fley... Yüzü ga-
ripsenecek derecede hissizdi. Yine de hissiz bir surat›n yaratmas› gereken korkuyu yarat-
maktan çok uzak, çok masum. Benden i¤reniyor yahut benim kendisinden i¤rendi¤imi
düflünüyor gibi. Karn›na bakt›m. Tuhaf fley, bir fley belli olmuyordu karn›na bak›nca. O
an yapmak gerekeni bildim. B›ça¤› görmesini sa¤lad›m. B›ça¤a bakt›. Duda¤› titredi ama
bundan gayri bir ürkü belirtisi de göstermedi. An›msad›¤›m kadar›yla kad›nlar cinayetler-
de, erkeklere nazaran daha çok b›çak kullan›yorlarm›fl. Bir fallik imge daha! Dikelmifl çük
benzeri bir aletle, cinai hazza daha rahat ulafl›yorlar herhalde. Demek ki bir z›b›k, ifl bilir
kad›n›n elinde dünyan›n en tehlikeli silah›!
B›ça¤› tutan kolumu bofllu¤a b›rakt›m. Kolum afla¤› salland›. “Tamam,” dedim. “Senin-
le evlenece¤im.” Yüzüme ayn› hissizlikle bakt›. Bir tek o ince duda¤› oynam›flt›. Da Vinci
görseydi bu surat›, flaheserinden utan›rd›. “Bunu çocuk için de¤il, seni sevdi¤im için ya-
paca¤›m. Seni her fleyden çok seviyorum, biliyorsun bunu. T›pk› benim en sevdiklerime
en çok ac›y› çektirdi¤imi bildi¤in gibi. fiimdi söyle, sen de evlenmek istiyor musun benim-
le?” Derler ki, yalan kimi zaman en büyük erdemdir. Oysa ben tiksinirim erdemden. Ya-
n›t›n› bildi¤im halde söylemesini bekledim. Suskunlu¤u geçmek bilmedi. E¤ildim, öptüm.
“Evet,” dedi yaln›zca. Mutluydu. Bir buse de yana¤›na kondurup kalkt›m. “Yaln›z flimdi
beni rahat b›rak. Odama gidip yazaca¤›m.” Demedi bir fley. Ellerimi tuttu. Yana¤›na bas-
t›rd›. Ellerim so¤uk, onun yana¤› s›cakt›. Yana¤›n› okflad›m. Ölmeyi istedim. Odama geç-
tim. Ayak tabanlar›m ›s›nm›flt›. ‹çim... Bir ürperti bedenimi sard›. B›ça¤› yaz› masam›n üs-
tüne koydum. Oturdum. Yazmaya bafllad›m. Yazd›m. c

NotosÖykü 123
ÖZLEM N. YILMAZ

‹ne¤in Gözü

Y
AfiLI ADAM, SOLUCAN G‹B‹ KIVRILA KIVRILA BACAKLARINDAN KUCA⁄I-
na do¤ru t›rmanan torununu f›ld›r›p at›verdi. Çocuk yüzüstü topra¤a kapakla-
n›p bast› 盤l›¤›. Gözyafl› sümü¤üne, sümü¤ü topra¤a bulaflt›. Belikli içerden bir-
koflu geldi. Yerde a¤layan bebe¤i kuca¤›na al›p p›flp›fllamaya koyuldu. Kara göz-
lerini taburede oturmufl tütün içen kay›nbabas›na dikti. Kapkara gözlerinin ak›-
na iki y›rt›c› kufl kondu. Kufllar, öfkeden kanatlar›n› tak›p adam›n tepesinde bitiverecek-
lerdi az kals›n. Yüre¤i darald› da laf›n› yutkunuverdi. ‹çine döktü. ‹çine döktü¤ü laflar ko-
ca bir ur gibi a¤r›yordu yine. Gövdesini orta yerinden yar›p dökesi geliyordu laflar›. Kimin
pay›na ne düflerse al›p al›p f›rlatmal›yd› koca tafllar gibi. Kay›nbabas›na, kocas›na, her ak-
flam eve gelen hal bilmez komflulara, anas›na, babas›na, herkese. Ama kolay m› öyle. Ah
kolay m› öyle. Kolay olsayd› flimdiye kadar çoktan... Yat›flan bebe¤in yüzünü y›kad› çefl-
mede. Burnunu silip, m›s›r püskülü saçlar›n› yat›flt›rd› ›slak elleriyle. Bebecik yeni ç›kan
tavflan difllerini gösterip güldü annesine. Sonra da gözleri yar› aral›k, uyuyuverdi. Belikli,
götürüp befli¤ine yat›rd›. S›cac›k bahar günefli bebe¤in yüzünü sevgiyle okfluyordu. Gü-
neflli¤i çekerken d›flar›ya bakt›. Kay›nbabas› kap›n›n önünde, taburede, kamburunu iyice
ç›kar›p oturmufl, tütün içmeye devam ediyordu. “‹ne¤in gözüyle bozdu kafas›n› kör olas›-
ca. Sanki baflka dert kalmad›. Ha bir gözlü olmufl ha iki gözlü. Yavruma süt versin de is-
terse iki gözü de olmas›n,” dedi m›r›ldanarak. Mutfa¤a, yar›m kalan ifllerini bitirmeye git-
ti.
Akb›y›k tabureyi çevirip a¤r›yan s›rt›n› günefle döndü. Sanki kemikleri çat›rday›p aç›-
l›yordu s›cakta, tüm k›fl a¤r›yan kemikleri. Portakal, a¤›l›n k›y›s›nda önüne koydu¤u taze
otlar› kokluyor, sonra da burnuyla itekliyordu. Tabureden kalk›p ine¤in yan›na gitti. Kam-
buru a¤›r bir külçe gibi bindi omuzlar›na yürürken. ‹ne¤in güneflte parlayan sa¤r›s›n›, s›r-
t›n› okflad› sevgiyle. Zay›flay›vermiflti bir günün içinde. Daha dün sabah nas›l ifltahla kofl-
mufltu çay›ra, nas›l sald›rm›flt› otlara, nas›l nefes almadan yalay›p yutmufltu çay›rdaki taze
otlar›. Akb›y›k uzaktan, karn›n› doyuran yavrusunu izleyen anne gibi izlemiflti Portakal’›.
O yedikçe kendi benzine kan gelmifl, o yedikçe kendi açl›¤›n› unutmufltu sanki. Sonra ne
olduysa olmufltu iflte. Portakal bö¤ürerek nas›l koflmufltu çay›rdan eve do¤ru, sütle dolu
memelerini çalkalayarak, can havliyle. Karfl› da¤dan kara bulutlar yürümüfltü köyün üze-
rine. Her bir a¤aç karanl›k bir kufl gibi sallam›flt› dallar›n›. Gelip çöküvermiflti sahibinin
önüne. O zaman görmüfltü Akb›y›k, ine¤in sol gözünün olmad›¤›n›. Yerinde kan ve p›ht›
oldu¤unu. Bir b›çak, içinde bir yeri oyuvermiflti. Tek gözüyle a¤layan ine¤ini okflarken,

124 NotosÖykü
kendi de a¤lam›flt›. “Kim yapt› sana bunu, kim yapt› söyle. Kim k›yd› senin güzel gözüne,
söyle de gidip al›vereyim can›n› kufl gibi,” demifl, kalk›p çay›ra do¤ru gitmifl, elini gözle-
rine siper edip, yafll› gözlerinin y›rt›c› bak›fllar›yla her yan› taram›flt›. O zaman görmüfltü
a¤açlar›n karalt›s›ndaki, elinde kufl lasti¤iyle o veledi, körolas›ca, mezar›na y›lanlar dolu-
flas› veledi. Engerek’ti bu. Aranm›fl, koca bir tafl bulup se¤irtmiflti ard›ndan ama o daha iki
ad›m gitmeden kayboluvermiflti çocuk. H›rs›n› alamam›fl, koca tafl› son gücüyle savurmufl-
tu çocu¤un kayboldu¤u yöne do¤ru. Birden bacaklar›ndaki can çekilmifl, oldu¤u yere çö-
küvermiflti. Ölseydi bundan iyiydi.

Engerek o sabah erkenden atm›flt› yine kendini d›flar›ya. Evde durulaca¤› yoktu. Her
yan sürünen, emekleyen, beflikte a¤layan bebelerle doluydu. Anas› domuzlar gibi yavru-
luyordu. ‹kifler üçer yavruluyordu sanki. Bu kadar bebe ne zaman olmufltu da Engerek’in
haberi yoktu. En büyükleri Engerek on dört yafl›ndayd›. Ondan sonra alt› tane daha var-
d›. Hepsi de salyal› sümüklü, kanl› canl›, tostopak bebelerdi. Tek dertleri yemekti. Çekir-
ge sürüsü gibi evi talan ediyorlar, onlar talan ettikçe babas› oduncu Cingöz o çelimsiz göv-
desini da¤lara vurup daha çok odun kesmek zorunda kal›yordu. F›ld›r f›ld›r gözleri yav-
rular›na sevgiyle bak›yordu. Akflamlar› o yorgun gövdesini mindere serip dinlendirmeye
çal›fl›rken her biri bir yan›ndan üflüflüyordu üzerine. Domuz yavrular› gibi vikvikliyorlar-
d› çevresinde. ‹flte as›l mutluluk buydu Cingöz için. Annesi Toparlak, eli iflte, iri sütlü me-
melerini bebelerin a¤z›na dayaya dayaya geçiriyordu günlerini. Cingöz, yatakta soluya so-
luya sokuldu¤unda gözlerini yumup bir bebe daha uzat›yordu hayalinde kocas›na. Koca-
s›yla yatmak bir bebe daha demekti. Bir bebe daha, bir bebe daha... Kendi hayat›ndan al›p
kocas›na bir bebek olarak veriyordu, al›p veriyordu. Bir fleyci¤i kalmam›flt› vere vere. En-
gerek delikanl›s›yd› evin, babas›ndan sonraki babayd›. Huysuz, sinirli, dedi¤i dedikti. Ca-
n› nas›l isterse öyle yapard›, kar›flan› yoktu. Sabah›n köründe d›flar›lara atard› kendini, ta
gece yar›lar›na kadar. Ne yerdi ne içerdi soran yoktu. O bafl›n›n çaresine bakard›. Aslan-
d›. Karn›n› doyururdu nas›l olsa. Kufl lasti¤iyle bir fley avlayamasa köyün d›fl›na ç›km›fl ta-
vuklardan birinin bafl›n› gövdesinden ay›r›verirdi. Köyde bir tavuk kaybolsa bilirdi herkes
Engerek’in midesindedir çoktan. Da¤› tafl› kar›fl kar›fl gezer, kar›fl kar›fl bilirdi.
O gün etli bir serçenin peflindeydi. Ateflin üzerinde c›z›rdayan ya¤l› eti düflündükçe a¤-
z› sulan›yor, daha çok ac›k›yordu. Portakal’a o zaman rastlam›flt› çay›rda. Da¤›n ete¤inde-
ki otlar diz boyuydu, inek nas›l ifltahla yalay›p yutuyordu taze otlar›. Oysa kendi midesi
gurulduyordu saatlerdir. fiu serçe ne de yaman ç›km›flt›. O s›ra ne olduysa olmufl, içinde-
ki göz, Portakal’›n doymak bilmez gözüne dikilmiflti. O göz bir yere dikilmeye görsün, ko-
par›r al›rd›. Av›na vurmaya haz›rlanan zehirli bir engere¤in bak›fllar› vard› o gözde. ‹flte,
gerilmifl lasti¤in ucundaki tafl› serçeye de¤il de Portakal’›n gözüne f›rlatan, Engerek’in eli
de¤il de o y›lan›n gözüydü. Tafl, ine¤in gözüne saplanm›fl, yumurta gibi ak›t›vermiflti ora-
c›kta.

Akflam yeme¤inden sonra Belikli sofray› toplam›fl, bebe¤ini uyutup befli¤ine yat›rm›fl,
sonra da bahçedeki gül a¤ac›n›n dibinde alm›flt› solu¤u. Kocas›yla kay›nbabas› erkenden
yatm›fllard›. Yafll› adam neyse de, kocas› tüm gün aylak aylak gezmekten yorgun düflüyor-
du. Yemeklerini yer yemez uyuklamaya bafll›yor, sonra da kalk›p yatmaya gidiyorlard›.
Evin arkas›ndaki portakal a¤açlar›ndan bay›lt›c› bir koku geliyordu, portakal çiçe¤i koku-
su. Yar›n ipe dizip bebe¤in befli¤ine asmal› diye geçirdi içinden. Gül a¤ac›n›n her yan›

NotosÖykü 125
pembe, kocaman açm›fl çiçeklerle bezenmiflti. Birini kopar›p uzun uzun koklad›. Cennet
kokusu nefesini, içini açt›. Gündüzden toplay›p haz›r etti¤i küçük çak›l tafllar›n› getirip ye-
re döktü. Ay, bulutlarla bu¤ulanan gümüfl bir göz gibi dikilmiflti tepesinde. Gül a¤ac›n›n
dibini temizleyip topra¤›n› düzeltti. Her h›drellezde yapt›¤› gibi dile¤inin resmini çizecek-
ti çak›l tafllar›yla. Kocaman badem gözlerini karanl›¤a dikip bekledi bir süre. Simsiyah ka-
l›n saç örgüsü boynundan beline akan y›lan gibiydi ay ›fl›¤›nda. Uzaklarda bir köpek hav-
lad›. Portakal, a¤›l›n kenar›nda hiç k›p›rdamadan, bir inek heykeli gibi dikiliyordu. Zaval-
l› hayvan, diye geçirdi içinden. Sonra da usul usul, iç çekerek, kendi hayat›n› yeni bafltan,
en bafltan yapmaya bafllad›. Ay kay›p giderken gümüfl simlerini döktü üzerine. S›rt›ndaki
y›lan yan›p yan›p söndü.

Akb›y›k’›n gözüne uyku girmedi o gece. Yata¤›nda dönüp durdu. Ne zaman uyumak
için gözünü yumsa Portakal’›n bofl göz oyu¤unu görüyordu. ‹çindeki h›nç büyüdükçe bü-
yüyordu, b›çak oydukça oyuyordu. Üç sene önce, portakallar›n paras›yla alm›flt› ine¤ini.
O y›l ürünü iyi para etmiflti. Köy yerinde ine¤i olmayan› adamdan m› sayarlar. Portakal,
en güzel ine¤iydi köyün. Memeleri sütle dolup taflard› baharda. “Bilerek yapt› o velet, k›s-
kand› Portakal’›. Babas› on sene odun kesse bir inek baca¤› alabilir mi bakal›m. Ah, bir eli-
me geçirsem, bir elime geçirsem seni!” deyip duruyordu. fi›ra kazan› gibi kaynad›kça kö-
pürüyordu öfkesi. Azalaca¤›na art›yor, yafll› gövdesini çepeçevre ele geçiriyordu. Gün do-
¤ar do¤maz kalk›p giyindi. Yatt›¤› odan›n duvar›nda as›l› av tüfe¤ini ald›. Ne zaman öfke-
lense tüfe¤ini al›p avlanmaya giderdi da¤a. Hareketleri yafll› bir adamdan çok bir çocu¤un-
kini and›r›yordu. Kamburu hiç yoktu sanki. Evdekiler uyuyordu daha. D›fl kap›y› aç›p ç›k-
t›. Gümüfl rengiydi ortal›k. Portakal, gümüfl bir resimdeki kabartma figür gibiydi. Ona ba-
k›nca yine o b›çak s›z›s›n› duydu. Bir süre hareketsiz dikildi. Gül a¤ac›na do¤ru gitti son-
ra. Avda giydi¤i çizmelerini oraya koymufltu en son. Gül a¤ac›n›n dibi çak›l tafllar›ndan
örülmüfl koca bir tablo gibiydi. Gelini dilek dilemiflti demek. Tüfe¤i omzunda, yere çöme-
lip incelemeye koyuldu. Koca bir ev çizmiflti. Bu eve benzemiyordu, baflka bir ev dilemifl-
ti. ‹çinde bir kad›n, bir adam, bir çocuk vard›. Gelini, o¤lu ve torunu. Evin her köflesine
bakt› ama kendini bulamad›. D›flar›da, bahçede de yoktu. Bir a¤›l vard› yaln›zca, a¤›lda da
bir inek. ‹ne¤in tek gözü var m› diye bakt›, vard›. Yüzüne k›r›fl›kl›klar üflüfltü. Aln›, ac› çe-
ker gibi kas›ld›. Evin etraf›na büyük tafllardan kal›n bir duvar örmüfltü Belikli. Kuflat›lma-
s› imkâns›z bir kale gibiydi ev bu haliyle. Öfkeyle da¤›tt› Akb›y›k çak›l tafllar›n›, kaleyi yer-
le bir etti. Gidip Portakal’› okflad›. Akflamdan koydu¤u otlar oldu¤u gibi duruyordu. Çiz-
melerini aceleyle giyip, yafll› gövdesine yak›flmayan bir çabuklukla, hayali bir savafl› kazan-
m›fl ma¤lup bir asker gibi, rap rap diye yürüdü çay›ra do¤ru

Engerek, çimlere uzanm›fl evdeki uykusuna yar›m yamalak devam ediyordu. Her yan-
dan çocuk a¤lamalar›, yak›nmalar, m›zm›zlanmalar, evde uyku haram olmufltu. Daha flim-
diden ac›kmaya bafllam›flt›. fiöyle etli butlu bir serçeye rastlasam bari, diye geçirdi içinden.
A¤z› suland›. Kopard›¤› otu diflleriyle ezip suyunu emdi. ‹çindeki göz uyuyordu. ‹ne¤i ha-
t›rlad› birden. Akb›y›k’tan ses seda ç›kmam›flt›. Belki de benim oldu¤umu görmemifltir,
haylazlardan biri yapt› deyip önemsememifltir, diye düflündü. Dudaklar› tebessümle geril-
di. Bedenindeki kan çekilip topra¤a akm›fl gibi irkildi. ‹çindeki göz, ona bakan gözü gör-
müfltü. Gözlerini açt›¤›na, sol gözüne girecekmifl gibi duran namluyu gördü yaln›zca. c

126 NotosÖykü
Bu foto¤raf›n öyküsünü yazar m›s›n›z?

James Joyce, okurken.

NotosÖykü’den genç yazarlara ça¤r›.


Öykü yazma tutkunuzu yönlendirebilece¤iniz bir alan, kendinizi d›flavurabilece¤iniz bir zemin
bulam›yor, yazd›klar›n›z› nas›l de¤erlendirece¤inize karar veremiyorsan›z, NotosÖykü sizin için
uygun bir yol aç›yor.
NotosÖykü’nün her say›s›nda duyurulan bir konuda yaz›lan öykülerin de¤erlendirmesi sonunda
seçilen bir öykü, dergideki öteki öykülerle birlikte yay›mlan›yor.
Genç yazarlar bunu bir yar›flma olarak düflünebilir, ama öteki öykücülerle de¤il, her genç yazar›n
kendiyle yar›flmas›. ‹lgi ne çok olursa, seçilen öykü de o denli güzel olur.
Yukar›daki foto¤raftan ç›karak yaz›l›p bize gönderilenlerin de¤erlendirilmesinden sonra seçilen
öykü, NotosÖykü’nün Aral›k 2008- Ocak 2009, 13. say›s›nda yay›mlanacak.
Foto¤raf›n derinli¤ine ne denli yaklafl›l›rsa, yaz›lacak öykü o denli baflar›l› olur.
Her ân›n, her foto¤raf›n ya da resmin öyküsü yaz›labilir. Konumuz bir foto¤raf›n anlatt›klar›ysa,
önce verilmifl bir andan ç›k›lacak, ama öykülerin baflar›s›, o ân› sonra kurmacaya dönüfltürme
ustal›¤›na ba¤l› olacakt›r.

Kat›l›mc›lar›n göz önünde tutmas› gereken ilkeler


1. Öyküler, editor@notoskitap.com e-posta adresine,
Bu foto¤raf›n öyküsünü yazar m›s›n›z? bafll›¤›yla ve öykülere ad
verip yazar ad› ayn› sayfada belirtilerek gönderilmelidir.
2. Yaz›lacak öyküler 400-900 sözcük aras›nda olmal›d›r.
3. Öykülerin son gönderilme tarihi 1 Kas›m 2008’dir.
4. Kat›l›mc›lar gerçek adlar›n› kullanmal›d›r.

●Yay›mlanmak için seçilen öykünün yazar› 1 y›ll›k NotosÖykü aboneli¤i ve


Notos Kitap’tan kitap arma¤an› kazan›r.

NotosÖykü 127
ZERR‹N SOYSAL

Bekleme Ustas›

fi
AFAK SÖKÜYOR. EZANIN EL‹ KULA⁄INDADIR. AZ SONRA EM‹N DEDE DE⁄-
ne¤ini savura savura camiye gider. Karfl› kahvenin ocakç›s› günün ilk çay›n› dem-
lerken servis otobüsleri birbiri ard›na geçmeye bafllar. Motorlar nezleli homurdan›r,
asfalta sürtünen lastikler cay›rdar. Uykusuna doyamam›fl çocuklar ucuz ekmek
kuyru¤unda beklerken kepenkler kald›r›l›r, anahtarlar kilitlerde flang›rt›larla döner.
Saz benizli ç›raklar dükkânlar›n önünü süpürür. Dertlilere bitmez tükenmez gelen gece
solar, birbirinin ayn›s› günlerden biri daha bafllar.
Soba sönünce so¤uyuveriyor ev. Bafltan yatar›m belki dedim sonra da... Oturdum kal-
d›m iflte. Birbiri ard›na söndürülen lambalar›, kararan pencereleri seyrettim. Trafik seyrel-
di, tek tük geçen arabalar›n arkas› kesildi. Günün gürültüsü dindi, flehir sustu. Bir ben, bir
de bükük boynunun ucunda kirli sar› bir ›fl›k parlayan sokak lambas›...
Kirpi¤im kirpi¤ime de¤meden sabahlad›¤›m bu kaç›nc› gece kim bilir? Az daha, biraz
daha derken günefli do¤durdu¤um kaç›nc› sabah? Bazen bütün ömrüm flu cam›n önünde
geçmifl gibi geliyor da flafl›yorum kendime. Eski günleri, s›cak yata¤›mda nefesimi nefesi-
ne uydurup huzur içinde uyudu¤um zamanlar› hat›rlamaya çal›fl›yorum. Akl›m çok geri-
lere, peflimde dolaflt›¤› günlere gitmiflken bazen, caddenin ucundan bir karalt› ç›k›veriyor,
içim hop ediyor. Bofl caddede tak tak yank›lanan ayak sesleri yaklaflt›kça kalbim kafesin-
den kaçmaya çabalayan kufl gibi ç›rp›n›yor. Gölge uzay›p baflka bir evin karanl›¤›na kar›-
fl›nca eskisinden de beter oluyorum.
‹çim ac›yor. Yüre¤imin yan›p kavruldu¤u yetmiyormufl gibi bo¤az›mda günden güne
büyüyen koca bir yumruk... Bir umut ferahlar›m diye kaç kere açt›m kapad›m flu cam› ge-
ce boyunca! Kuru ayaz yüzümde kamç› gibi flaklad›, ci¤erlerime kömür kokusu doldu her
seferinde, o kadar. Örgüme el att›m, ›fl›¤› gören olur korkusundan vazgeçtim. Elifli yap-
mak iyi geliyor; ilaç gibi... fiifller fl›k fl›k edip motifler ortaya ç›kt›kça kendimi unutuyorum.
En çok oyalayan› da kuru çal› örne¤i... Her ilmekte dikkat etmek gerekiyor, birini bile ters
alsan bozuluyor desen. Ondan sonra hadi bakal›m yeni bafltan... Bir kazak en fazla üç gün
sürüyor. Yününü, örne¤ini kapan bizim evde. Ad›m örgücüye ç›kt›. Benim can›ma minnet
de kaynanam homur homur... Muhtaçl›¤›m m› varm›fl? O¤lu evini ekmeksiz mi koyuyor-
mufl?
– Anne, sen neden buradas›n, yatmad›n m› ?
– Yatt›m da, erken uyand›m. Sen neden kalkt›n?
– Susad›m. Babam gelmedi mi gene?

128 NotosÖykü
– Gelemedi yavrum, iflleri
çokmufl bu ara.
– O da hep ifl hep ifl... Yan›-
ma yatsana anne, masal anlat.
– Koca k›z oldun art›k, ne
masal›? Hadi yat üflüyeceksin.
– Sen de yat, sen de üflüme!
‹nand› m› söylediklerime?
Çocuktur, akl› ermez gibi geli-
yor ama... Ne diyece¤imi bile-
miyorum ki! Önceleri, iflim var
beklemesinler diye haber yollar-
d›, art›k ona bile gerek duymu-
yor. Suskunlu¤umu kabullen-
mek san›yor belki de; al›flt›m, al-
d›rm›yorum san›yor. Aç aç›k b›-
rakmamak, masan›n üstüne pa-
zar paras› koymak yeter san›yor.
Gelmedi¤i her gecenin ömrümü
tüketti¤inden haberi yok. Göz-
lerime bir baksa... Bakm›yor ki!
Bakam›yor ya da...
Onsuz ne yapaca¤›m› bir bi-
lebilsem, bütün bütüne kaybet-
meyi bir göze alabilsem, yolunu
kesip önüne dikilece¤im. Bo-
¤um bo¤um yutkunmay› b›ra-
k›p avaz›m ç›kt›¤› kadar ba¤›ra-
ca¤›m.
Neden gidiyorsun o eve?
ONUR ASLAN
Bu evde olmay›p da orada olan ne?
Benim o kad›ndan neyim eksik? c

NotosÖykü 129
ZEK‹ EZER

Penceredeki Mum Ifl›¤›

G
ÜNEfi, UZAKTAK‹ TEPELER‹N ARKASINDA KAYBOLMUfi, YER‹N‹ ALACA
karanl›¤a b›rakm›flt›. Havan›n aç›k olmas›na karfl›n, insan›n iliklerine iflleyen
bir ayaz vard›. Gökyüzünde gün boyu aylak aylak gezen irili ufakl› bulut par-
çac›klar› bir araya toplanmaya bafllam›flt›. Yafll› adam kal›n paltosunun yaka-
s›n› diklefltirip, bafl›n› iyice içeri çekti. Her soluk veriflinde, a¤z›ndan sigara
duman› gibi buhar ç›k›yordu. Bahçe kap›s›n›n önünden geçerken yavafllad›, evin karanl›k
pencerelerine bakt›. Hiç ›fl›k yoktu. Sat›l›k ilan›n› yazd›¤› k⤛t üst kat›n penceresinde iri
bir leke gibi duruyordu. Eve girip girmemekte karars›z kald›. Kar›s› jandarmaya haber ver-
mesini söylemiflti, ama o önce kendi gözleriyle görüp emin olmak istiyordu.
Ege k›y›lar›ndaki küçük bir sahil kasabas›n›n ara sokaklar›ndan birindeydi ev. Soka¤›n
iki yan›nda, dört yanlar› bahçeyle çevrili, iki katl› küçük evler s›ralanm›flt›. Hepsi birbiri-
ne benziyordu. Kar›s›yla birlikte yaz›n bafl›nda gelip eylül ay› sonuna kadar burada kal›-
yorlard›. Ankara’da oturduklar› günefl görmeyen apartman dairesinden sonra, bahçesinde
çeflitli çiçeklerin açt›¤›, dört taraf›nda palmiyelerin ve meyve a¤açlar›n›n bulundu¤u bu ev
onlara cennetten bir köfleymifl gibi geliyordu. Ancak art›k yafllanm›fllard›. Yafll›l›kla birlik-
te sa¤l›k sorunlar› artmaya bafllam›flt›. Son gittikleri doktor kar›s›na uzun yolculuklar› ya-
saklad›¤›ndan, bir daha gelemeyecekleri bu güzel evi satmaya karar vermifllerdi.
Biraz daha oyalanmak için, a¤›r ad›mlarla soka¤›n öbür ucuna do¤ru yürüdü. Birkaç
araba, uzun bir yalaktan su içen koyunlar gibi, burunlar›n› kald›r›ma dayam›flt›. Baz› ev-
lerde ›fl›k yan›yordu. Dün akflam telefon eden adam hangisinde oturuyordu acaba?
Soka¤›n sonuna gelince, geri döndü. Çok üflüyordu. Havada ya¤da k›zart›lm›fl so¤an
kokusu vard›. Ac›kt›¤›n› hissetti. Sekiz saatlik bir yolculuktan sonra, otobüsten biraz ön-
ce inmiflti. Konaklama yerlerinde yemek yemezdi. Bütün gün, çay ve krakerle idare etmifl-
ti. Ac›km›flt›, ama önce merak›n› gidermeliydi.
Telefon eden adam evin penceresinde as›l› sat›l›k ilan›ndan alm›flt› numaras›n›. “Ben
al›c› de¤ilim,” demiflti. Sakin ve güven verici bir ses tonu vard›. “Evde yaflayan biri var. Ak-
flamlar› evinizin önünden geçerken, üst kattaki pencerede bir mum ›fl›¤› görüyorum. Size
bildirmek istedim.” Duyduklar›na çok flafl›rm›flt›. “Mümkün de¤il,” demiflti adama. “Kap›-
s›nda iki ayr› kilit var. Alt kat›n pencereleri de demirli.”
Kar›s›na durumu anlat›nca o da telafllanm›flt›. K›fl›n onlar yokken birileri mi kullan›-
yordu acaba evi? Ama nas›l girip ç›k›yorlard› ki? Sabah olunca ilk otobüse atlay›p kasaba-
n›n yolunu tutmufltu.

130 NotosÖykü
Sokakta a¤›r a¤›r ilerlerken bir karalt›n›n evin önünde durup üst kattaki pencereye
bakt›¤›n› gördü. Ad›mlar›n› h›zland›rd›, karalt›n›n yan›na gelince durdu. Koyu renk kaban
giymifl otuz yafllar›nda genç bir adamd› bu. Bafl›n› kald›r›p onun bakt›¤› yere do¤ru çevir-
di. Az daha küçük dilini yutacakt›. Evin soka¤a bakan de¤il de, yan cephesinin üst kat
penceresinde titreflen ölgün bir ›fl›k vard›. Genç adam ona do¤ru dönüp, “Sahipleri bura- Bu say›da da, “Bu
da de¤il, ama evde birileri var,” dedi. Ses yabanc› gelmemiflti. “Ba¤›fllay›n!” dedi yumuflak foto¤raf›n öyküsünü
bir sesle. “Ben bu evin sahibiyim. Dün akflam telefonla arayan siz miydiniz?” Oymufl. Aya- yazar m›s›n›z?” ça¤-
r›s›na gönderilen öy-
küstü biraz konufltuktan sonra, eve girmeye karar verdiler. Bahçe kap›s›n› aç›p sessizce
külerden ikisini seç-
içeri girdiler. Sokak lambas› evin kap›s›n› ayd›nlat›yordu. Kilidi incelediler, hiçbir zorla-
tik. Zerrin Soysal ile
ma izi yoktu. Evin arka taraf›na bakt›lar, belki duvara bir merdiven dayay›p pencereden Zeki Ezer’in öyküle-
girmifllerdir diye. Ama görünürde merdiven olmad›¤› gibi, pencereler de sapasa¤lam du- ri, iki yazar›n da öy-
ruyordu. ‹yice meraklanm›fllard›. küde kararl› olaca¤›-
Ev sahibi bir çiçe¤in dik durmas›n› sa¤lamak amac›yla topra¤a gömülmüfl, yaklafl›k el- n› gösteriyor.
li santimetre uzunlu¤undaki kal›n bir sopay› çekip ç›kard›. Binan›n öbür taraf›ndan dola-
fl›p yeniden kap›ya geldiler. Adam cebinden ç›kard›¤› anahtarlardan birini seçip kilide sok-
tu. Anahtar iki kez dönünce kilit aç›lm›flt›. “Tuhaf!” dedi. Baflka bir anahtarla üstteki kili-
di denedi; o da ayn› flekilde aç›ld›. Kap›, buradan ayr›l›rken nas›l kilitlediyse, öyle kalm›fl-
t›. O halde kap›dan girmifl olamazlard›. Anlafl›l›r gibi de¤ildi. Uçarak gelip çat›dan girmifl
de¤ildi ya bunlar.
Kap›y› aç›p, yavaflça içeri süzüldüler. Alt kat kar›s›yla b›rakt›klar› gibiydi. Masan›n ve
kanepenin üstüne kal›n bezler örtülmüfltü. Beyaz plastik sandalyeler salonun bir köflesin-
de üst üste duruyordu. Sessizce merdivenlerden ç›kmaya bafllad›lar. Ev sahibi önden ç›k›-
yordu. Kal›n sopay›, s›k›ca tutmufltu. Merdiven sahanl›¤›na geldiler. Odan›n aç›k kap›s›n-
dan süzülen hafif bir ›fl›k, karfl› duvarda nazl› nazl› oynafl›yordu. Kap›n›n yan›na gelince,
bafl›n› yavaflça uzat›p içeri bakt›. Oda bofltu. ‹flin tuhaf›, yanan bir mum da yoktu. Ifl›k yan-
daki evin üst kat penceresinden geliyordu. Yafll› adam gülümseyerek rahat bir soluk ald›.
Yoldan bak›nca yan yana dikilmifl iki büyük servi a¤ac›ndan komflu evin penceresi görün-
müyordu. Orada yanan mumun penceredeki yans›mas› onlar› yan›ltm›flt›.
Birbirlerine gülümseyerek bakt›lar. Oldukça heyecanl› bir akflam geçirmifllerdi.
Odadan ç›kmak üzereyken yan komflunun da evde olmamas› gerekti¤i geldi akl›na. Ey-
lül ay› sonunda, kendilerinden bir gün önce kapat›p gitmifllerdi evlerini. “Acaba yeniden
gelmifl olabilirler mi?” diye düflündü. “Ama o zaman elektrik lambas› yan›yor olurdu, ne-
den mum ›fl›¤›nda otursunlar ki?”
Cep telefonunu ç›kard›. Komflusunun numaras›n› buldu ve arad›. Gözlerini pencere-
den ay›rmadan, bekledi. Karfl› taraf yan›t verince, kendini tan›tt›, durumu anlatt›. Evde ta-
n›d›klar› birisi olabilir miydi, acaba? “Mümkün de¤il!” diye yan›t verdi telefonun öbür
ucundaki adam. Oldukça heyecanlanm›flt›. Sesi telafll› geliyordu. c

NotosÖykü 131
b i r k i t a b e v i

Nezih Kitabevi

Otuz befl y›ll›k


geçmifle sahip Nezih
Kitabevi’nde 70.000’e
yak›n kitap çeflidi
bulunuyor. • Nezih kitabevlerine her gün
giren kifli say›s› döneme göre
Nezih Kitabevi ‹stanbul’un büyük ki- görülen düflüflleri nas›l aç›kl›yorsu- de¤ifliyor. Bu say› bazen
tabevlerinden. Kaç ma¤azas› var ve nuz? 2.000-3.000 aras›nda oluyor.
en çok kitap ve dergi sat›fl› yapanlar Kitap sat›fllar›ndaki düflüfl birçok • Nezih kitabevlerinde
hangileri? nedenle örtüflebilir. Ekonomik ko- 70.000’e yak›n kitap çeflidi
Nezih Kitabevi ‹stanbul fiaflk›nbak- flullar, korsan kitap sorunu, okuma bulunuyor.
kal, Kad›köy (2), Akmerkez, Niflan- al›flkanl›¤›m›z›n çok alt düzeyde
• Ma¤azalarda toplam 180 kifli
tafl› City’s, Marmara E¤itim Köyü, oluflu ve en önemlisi, e¤itim duru-
Eskiflehir Espark, Ankara CEPA’da, mumuzun üçüncü dünya ülkelerin- çal›fl›yor.
toplam sekiz flubemiz bulunuyor. den pek farkl› olmamas›ndan kay-
Kad›köy’deki iki flubemizle, fiaflk›n- naklan›yor. Topraklar›m›z›n büyük nacak nitelikli kitaplar› da zengin bir
bakkal flubemiz, kitap ve dergi sat›- bir bölümünü oluflturan Anado- çeflitlilikte bulundurabiliyor musu-
fl›n›n en çok oldu¤u flubelerdir. lu’da maalesef okuma düzeyi çok nuz?
düflük seviyelerde kalm›flt›r. Bütün Nezih Kitabevi çok genifl bir kitap
Ma¤azalarda k›rtasiye ve oyuncak bunlar› bir araya getirince, çok az arflivine saip. Ma¤azalar›m›zda ede-
bölümleri de büyük yer tutuyor. O okuyan bir toplum ç›k›yor. biyat, araflt›rma, e¤itim, tarih, felse-
arada kitap öne ç›kabiliyor mu? fe, tiyatro, sinema ve daha pek çok
Ma¤azalar›m›z büyük ölçekli oldu- Çok satan, popüler kitaplar›n yan› s›- türle ilgili yay›n gruplar› bulunu-
¤u için, ürün çeflitlili¤imiz büyük ra, merakl›lar›nca arand›¤›nda bulu- yor.
bir say›ya ulaflm›fl durumda. Otuz
befl y›ll›k bir geçmifle sahip Nezih
NEZ‹H K‹TABEV‹’NDE GEÇEN AYIN ÇOK SATAN ON K‹TABI
Kitabevi, gazete ve dergi bayisi ola-
rak bafllad›¤› serüveninde kitap ve • Cahillikler Kitab›, NTV • Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk, ‹letiflim •
dergi her zaman önemli bir yer tut- Allah ‹le Aldatmak, Yaflar Nuri Öztürk, Yeni Boyut • Olas›l›ks›z, Adam
maktad›r. Ma¤azalar›m›z›n girifl bö- Fawer, April • Seni Beklerken, Judith McNaught, Epsilon • Uçurtma
lümlerinde genellikle kitap ve dergi Avc›s›, Khaled Hosseini, Everest • Veda, Ayfle Kulin, Everest • Empati,
vitrinleri bulunur. Adam Fawer, April • Leylak Zaman›, Maeve Binchy, Do¤an Kitap •
Kad›ndan Kentler, Murathan Mungan, Metis
Kitap sat›fllar›nda son zamanlarda

132 NotosÖykü
k i t a p l › k

esas kahraman› da bir ka-


d›n: Hicran.)
Kitaptaki öyküler “an›-
larla” de¤ilse bile ac›larla
ilgili, kad›nlar›n ac›lar›y-
la. Evlenemeyen konakl›
bir kad›n›n ac›s›yla, sev-
medi¤i biriyle evlenmek
zorunda kalan kasabal›
k›z›n ac›s›, kad›nlara biçi-
len toplumsal rollerin da-
¤›l›m›n›n yap›ld›¤› yerle
elbette iliflkili. Kitaptaki
Kad›nlar›n ac›lar› öyküler, çok derinlerde
bir yerde kad›nlar›n çek-
ve anlat›c›lar› tikleri ac›larda ortak yan-
lar bulundu¤unu duyu-
“‹LK cümlelere bak›l›rsa, an›larla il- rurken, bu ac›lar›n çeflit- “... çok derinler-
gili bir öykü olmal›. Anlat›c› da bir lili¤ini de gösteriyor. Öy- de bir yerde ka-
kad›n büyük olas›l›kla!” Ayfle Sar›sa- küleri okudukça bütün d›nlar›n çektikle-
y›n’›n Karakalem Resimler’inde yer bu çeflitlili¤in içerisinde ri ac›lar...”
alan “Yar›m Kalm›fl Bir MS Öyküsü” bu ac›lar›n “kad›nlar›n
adl› öyküdeki bu iki cümleyi kitap- ac›lar›” bafll›¤› alt›nda s›n›fland›r›la- geçmifli an›msaman›n vurgulanmas›
taki kimi öyküler için de kullanabi- bilece¤ini düflünüyoruz. anlam›n› tafl›m›yor olmal›; bu bö-
liriz. Örne¤in, “Karakalem Resim- Öykülerdeki kad›nlardan ve ka- lümlerde anlat›c›n›n anlatt›klar› bafl-
ler”in ilk cümlesi: “‘Çamafl›r sepeti d›n anlat›c›lardan söz ederken, her kalar›na anlatamayaca¤›, kendine
orada,’ diyor, ‘kap›n›n arkas›nda.’” öykünün tek bir anlat›c›s› olmad›¤›- saklad›¤› fleyler. Kendi ürkekli¤i,
“Kufllarla Giden”in ilk cümlesi ya na da dikkat çekmek gerek. “Kufllar- duygusall›¤›, beklentileri... 12 Eylül
da: “O porselen tak›m› hiç görme- la Giden”i iki ayr› kad›n anlat›yor. öncesinin koflullar›nda ifade edilme-
dim, Rikkat Teyze’yi de.” Üzerinde Öyküsü anlat›lan Rikkat Teyze’yi si güç, 12 Eylülden sonra da yafla-
hiç düflünmeyiz, afla¤› yukar› emi- hiç tan›mam›fl, ama annesinden s›k- nan ac›lar, çekilen büyük s›k›nt›lar›
nizdir: Bir öykü “çamafl›r sepeti”nin l›kla dinlemifl olan kad›n ile “Rik- düflündükçe insana lüzumsuz gelip
nerede oldu¤una iliflkin bir konufl- katçi¤inin” bafl›ndan geçenlere biz- içe at›lacak (bu nedenle de öyküsü
mayla bafll›yorsa, iki kad›n aras›nda zat tan›kl›k etmifl olan anne. Böyle- yaz›l›rsa ifade edilebilecek) fleyler
geçen bir konuflmad›r bu; porselen ce, annenin anlatt›klar›yla yak›n çe- bunlar.
tak›mdan söz eden de çok büyük bir kim izledi¤imiz olaylar›, k›z›n anlat- “Kristal Küre” adl› öyküde anlat›c›
olas›l›kla bir kad›nd›r. Kitaptaki t›klar›yla, aradan geçen zaman› ve ile hayalinde yazd›¤› roman kiflisi
öbür öykülerin anlat›c›lar› (ve kah- zaman›n insanlar üzerinde oldu¤u oluflturuyor anlat›c›lar›. “Yar›m Kal-
ramanlar›) da kad›n, ama bu iki ör- kadar mekânlar vb. üzerindeki de m›fl Bir MS Öyküsü”nde ise anlat›c›
nekteki gibi ilk cümlede de¤il, öy- etkisini de hissederek, bir parça ile okudu¤u (kim bilir, belki de ya-
küleri biraz okudukça anl›yoruz. uzaktan takip ediyoruz –bir yandan zaca¤›) öykünün anlat›c›s›/yazar›.
(Birbirini tamamlayan dört öyküden da öbür anlat›c›ya, anneye ve Rik- Kitab›n sonundaki uzun öykünün
oluflan “Hicran, Yine Hicran” adl› kat’in aile çevresine de k›sac›k anlar- ise her bölümü baflka bir anlat›c›n›n
uzun öyküde Mehmet’in kalemin- da odaklan›yoruz. a¤z›ndan yaz›lm›flken, bu öykülerde
den ç›kan mektuplar ile uzun öykü- “Karakalem Resimler”de tek anla- bile tek anlat›c› yok, söze birileri ka-
nün anlat›c›s›na Hicran’›n hayat›na t›c› var, ama bu anlat›c›n›n anlatt›k- r›fl›yor. Bu öyküdeki çok anlat›c›l›
iliflkin fleyler anlatan adam kitaptaki lar›n›n bir k›sm› (an›msad›klar›) ita- yap›, da¤›l›p gitmifl, belki de kimse-
erkek anlat›c›lar, ama bu öykünün lik yaz›lm›fl. Bu de¤ifliklik sadece nin fark›nda olmad›¤›, ya da fark›n-

NotosÖykü 133
daysa da önemsemedi¤i, görmezden
geldi¤i parçalar› bir araya getiriyor.
Parçalar bir araya geldi¤inde sadece
öbür parçalar›n yard›m›yla bir “bü-
yük hikâye” görünür hale gelmiyor,
ayn› zamanda kendi içindeki anlam
da derinlefliyor. Örne¤in, Meh-
met’in mektuplar›n›n sat›r aralar›na
öykünün bütününden bak›ld›¤›nda,
ilk bafltakinden baflka kayg›lar da
seziliyor.
Ayfle Sar›say›n, öykülerini birden
çok anlat›c›ya anlatt›rarak yeni im-
kânlar ar›yor, denilebilir. “Kristal
Küre”yi an›msayarak, cam bir priz-
ma metaforundan yararlanabiliriz
belki de. Anlatacaklar›n› böyle bir
prizman›n ard›ndan anlat›yor gibi NÖ: Kendi öykücülü¤ünüzün nas›l bir de¤iflim süreci yaflad›¤›n› düflünüyor-
yazar; gerçeklik farkl› yans›yor. Böy- sunuz?
lece baflka bir gözün bak›fl›ndan Ataflç›: Öykümün gittikçe benden daha az parçalar kopararak, ötemde bir
olaylar› görüyor, ya da en az›ndan yerde kendi dünyas›n› kurdu¤unu düflünüyorum.
baflka bir aç›dan bakma ihtimalini NÖ: Bundan sonraki kitap gene bir öykü kitab› m›?
hissediyoruz. c Ataflç›: Merkezine, boflalt›lm›fl köyleri ald›¤›m bir roman üzerinde çal›fl›yo-
BEHÇET ÇEL‹K rum. Ancak anlatt›¤›m konulara paralel olarak sanc›l› bir yazma süreci yafl›-
yorum.
Ayfle Sar›say›n, Karakalem Resimler
Can Yay›nlar›, 2008, 129 s.
rak kurtulmaya çal›flan genç insan- canl› bir film izlercesine okuyan› içi-
lar yer al›yor. Sar›ld›klar› fliddet ba- ne almay› baflar›yor.
zen sadece kendilerine, bazense çev- Ayn› bölümdeki son öykü “So-
relerine zarar vermelerine neden kak”, tüm bunlardan uzakta, daha
oluyor. Yarg›lamayan, elefltirmeyen farkl› bir yoldan ilerliyor. Köydeki
öykülerin arka plan›nda ise yak›lan bir dü¤ünde ç›kan yang›n sonucu
köyler, zorunlu göçe iten sebepler, ölenler tek tek hikâyeleriyle verilir-
duyulan yaln›zl›klar var. ken, en sonunda olaylar› oradan ka-
Kitab›n dikkati çeken ilk bölümü ç›p gitmek zorunda olan bir politik
‹¤de Yaln›zl›¤› ad›n› tafl›yor. Bu bö- suçlunun a¤z›ndan okuyoruz. Duy-
lümdeki dokuz öykü bir olay›n fark- gusu en iyi verilmifl öykülerden biri
l› kiflilerin gözünden anlat›lmas›yla olmas›na ra¤men öykünün kald›ra-
kurulmufl. Kasabaya yeni gelen gü- mayaca¤› kadar çok kifliyle ve olayla
zel k›z›n etraf›nda geliflen olaylar, örülen kurgusu zaman zaman konu-
ona bir anda, masal kahramanlar› yu da¤›t›yor. Öykü flu sat›rlarla bite-
gibi âfl›k olan Asker, F›rat, Necmet- bilecek ve okuru tedirgin b›rakacak-
Vicdan ve tin ve Firar’›n adlar›n› tafl›yan ayr›
öykülerde gelifliyor. Her birinin gö-
ken, çok fazla duygu katmaya çal›-
flarak uzatm›fl Abdullah Ataflç›: “Bu
rahats›zl›k zünde baflka anlamlara bürünen k›- görüntüler olmasa flimdi, ben hiç
z›n babas›n›n vurulmas›yla son bu- yaflamam›fl olurdum orada, o sokak-
V‹CDAN Saatleri, Abdullah Atafl- lan olaylar “fiemsigül Bahçesinin ta, o kentte, o ülkede… Bu görüntü-
ç›’n›n ikinci öykü kitab›. Üç bölüm- Düflen Solgun Yapraklar›” öyküsüy- ler olmasa sende hep bir mülteci
den oluflan kitapta on sekiz öykü le okurun merak›n› gideriyor. Duy- olarak yaflard›m. Bu görüntüler ol-
bulunuyor. Öykülerin birço¤unda gu yüklü cümleler ve ince benzet- masa, bu yang›n, çocu¤umun ilko-
göç, iflsizlik gibi nedenlerle içine melerle kurulan öyküler, kurgusu- kul formas›yla çektirdi¤i foto¤raf
düfltükleri boflluktan fliddete sar›la- nun sa¤lam olmas› sayesinde heye- ekran›n sa¤ üst köflesinde, annemin

134 NotosÖykü
ve babam›n görüntüleri olmasay- du¤unu belirtmem gerekecek. Her bir k›sa öykü. Bu övgülerim “Ani-
d›…” hafta yeni kitaplar yay›mlamas›yla den” için de geçerli. “Zaman Çürü-
‹kinci bölümdeki alt› öykü Tünel övünen bir yay›nevinin bu kadar ¤ü”, konusu ve anlat›m›yla hemen
bafll›¤›n› tafl›yor. Buradaki öyküler özensiz bir düzeltiyle kitap basmas› birkaç ad›m öne ç›kar›yor kendini
biraz daha kiflisel ve kapal›. Dikkat da beni rahats›z ediyor. c di¤er k›sa öykülerin içinden.
çekici öykülerden biri “Ses”. Anado- BANU YILDIRAN GENÇ Kitaba ismini veren “Aln› Mavide,
lu insan›n›n bat›l inançlar›n› ve ad› Elleri Kanda”da farkl› konusu ve an-
“kötü”ye ç›km›fl bir kad›na çektiri- Abdullah Ataflç›, Vicdan Saatleri lat›m›yla iyi bir k›sa öykü. “O yaz
len eziyetleri ustal›kla veriyor Atafl- Do¤an Kitap, 2008, 161 s. yirmi befline basan Azur”un hikâye-
ç›. Yerinde yap›lm›fl gözlemler, kifli- si bir roman kurgusu ve uzunlu¤u-
lerin diyaloglar› da oldukça baflar›l›. nu hak ediyor. Ayr›ca Azur’un mey-
Okurken zaman zaman Refik Halit hanedeki adamlardan dayak yerken,
Karay’›n Yat›k Emine’sini an›msatt› Karfl›yaka’da bebek do¤mas› fikri
bu öykü bana. Yine bu bölümdeki çok güzel. Ayn› anda gerçekleflen z›t
“A¤›r Zaman”, konusu oldukça ba- ve birbirinden ilintisiz olaylar, haya-
flar›l›yken çok fazla kifliyle ve gerek- t›n çarp›c› taraflar›ndan biri gibi ge-
siz detaylarla bo¤ulmufl. Abdullah lir bana hep.
Ataflç› öykülerine türkülerden bir “fiehrin Sesini Duydum”da Büke,
iki dize koymay› seviyor, bu öykü hem okumas› keyifli bir hikâye an-
de neredeyse bir Neflet Ertafl türkü- lat›yor hem de biçemini fliire yaklafl-
sü gibi. K›rflehirli kahraman yaflad›- t›r›yor epeyce. “Asl›nda Son Gün
¤› her âna bir türkü uyduracak ka- Oldu Her fiey”de mezbahada çal›flan
dar yaflam dolu. Son y›llarda televiz- adam›n a¤z›ndan ifade ederken
yonlar› saran evlenme programla- olanlar›, anlat›m konusunda ustala-
r›ndan âflina oldu¤umuz bu konu- fl›yor enikonu.
yu, duyulan yaln›zl›¤› ön plana ç›ka- Kabuk ne zaman “Açl›k Sarkac›” kitab›n en güzel
rarak ifllemek belki daha iyi olurdu. öykülerinden biri. Öykünün özel-
Son bölüm Bellek üç öyküden k›r›lacak likle “-akflam” bafll›kl› ikinci k›sm›n-
olufluyor. Kitaba ad›n› veren “Vic- da evlerin insanlar›n kalesi oldu¤u-
dan Saatleri” belki de kitab›n en tra- GENÇ öykücü Ahmet Büke’nin yeni nu anlatt›¤› bölüm çok iyi. En sü-
jikomik öyküsü. Yaflananlar bir yan- öykü kitab› Aln› Mavide’yi merakla rükleyici öykü ise, “Düfl Bulma Ku-
dan bilimkurgu tad› verirken, bir bekliyordum. Çünkü bir önceki ki- rumu”: Yavuz Bey’in öyküsü, yafla-
yandan da yeni bir memurun dü- tab› Çi¤dem Külah›’n› okuduktan d›klar› bitmesin istedim hiç.
rüstlü¤ü nedeniyle on befl gün bir sonra ümitlenmifltim, iyi bir öykü- Ve kitab›n kapan›fl›n› yapan küçü-
hastane odas›nda tedavi edilmeye cünün ayak seslerini duymufltum rek öykü “Yaz da Gör Ebenin fieyi-
kadar varmas› gibi garip olaylar uzaklardan da olsa ve yeni öyküle- ni”. Gerçekten çok keyifli!
okuru gülümsetiyor. Gerçi Türki- rinde bambaflka bir kalemle karfl›la- 2006 y›l› sonlar›nda ikinci öykü
ye’de yaflayan herhangi birinin olan- flaca¤›m› hayal ediyordum… kitab› Çi¤dem Külah›’n› okudu¤um-
lara çok da flafl›rmayaca¤›n› tahmin Aln› Mavide uzunca bir öykü olan da flunlar› yazm›fl›m: “Asl›nda Ah-
etmek yersiz olmaz. “Biz”le aç›l›yor. “Biz”de, “Zaman kü- met Büke’den çok daha derinlikli,
Vicdan› olan insanlar› anlat›yor çük yerlerde menderes-
Abdullah Ataflç›. Vicdan› olan rahat- ler çizerek akar,” cümle-
s›z da olur. Yap›lan yanl›fll›klar›n, sine ve o cümleyle baflla-
hor görülen kap›c›lar›n, rüflvet alan yan paragrafa, ne yalan
devlet memurlar›n›n, sürülen, kaç- söyleyeyim, bay›ld›m.
mak zorunda b›rak›lan politik suç- “Biz” toplamda problem-
lular›n, y›llar sonra çocuklu¤uyla li bir öykü gene de. Ma-
hesaplaflanlar›n verdi¤i rahats›zl›k dam Pi’nin a¤z›ndan ya-
bizim onlar› birer öykü olarak oku- z›lan beflinci k›sm› ayr›
mam›za sa¤l›yor. Olas›l›kla, daha da tutmak gerek, epey iyi
Ahmet Büke’nin
uzun süre sa¤layacak. olmufl çünkü. bir öykü çizgisi
Son olarak kitapta oldukça fazla “Dönüfl”, duyarl›, gü- var
yaz›m ve noktalama yanl›fl› bulun- zel tasvirlerle donanm›fl

NotosÖykü 135
daha ak›lda kal›c› karakterlerin ol-
du¤u, çok katmanl›, daha kaliteli
nimden. Evet, Ahmet Büke’nin bir
öykü çizgisi var. Tan›d›k, samimi,
“Hiçbir fleyin
öyküler bekliyordum. 2004’te ya- bariz Ege hatta ‹zmir öyküleri yaz›- önemi yok, çünkü
y›mlanan ilk öykü kitab› ‹zmir Pos- yor. Bu yeni öyküleri de ayn› yolda.
tas›’n›n Adamlar›’ndaki sert ses to- Ama ben Büke’nin bu yoldan ç›k- her fley önemli.”
nundan bahsedilir hep. Oysa Çi¤- mas›n›, kabu¤unu k›rmas›n› bekli-
dem Külah›’nda b›rak›n sert ses to- yorum art›k. c OTUZ iki öyküden oluflan bir ilk ki-
nunu, herhangi bir sesten, tondan KAHRAMAN ÇAYIRLI tapla okuyucusuna merhaba demifl
bile bahsetmek, zor.” Özlem Tansal. Öykü-k›sa öykü ay›-
Aln› Mavide’yi okuyup bitirdikten Ahmet Büke, Aln› Mavide r›m›n› kabul edersek kitaptaki anla-
sonra da benzer cümleler geçti zih- Kanat Kitap, 2008, 150 s. t›lar›n ço¤u k›sa öykü tan›mlamas›-

Anlat›lacak hikâyeleri var


M‹ZAH yazar› ve çizeri Alpay Erdem’in eserlerine esin
kayna¤› olan bir kitledir “teyze”ler. Sizinle konuflmak
için kap›dan ç›k›fl›n›z› bekleyen kap› komflusu teyze-
ler, “okul nas›l gidiyor?”u sorulmas› elzem soru olarak
bellemifl teyzeler, o¤lunun maafl›n› öven, k›z›n›n ifl ye-
rindeki anas›z kalan zavall› o¤lanlar›n durumunu ya
da su faturas›n›n neden bu kadar kabar›k geldi¤ine
anlam veremedi¤ini saatlerce anlatan teyzeler.
Kenan Biberci’nin yeni öykü kitab› Dullar ve Reçel-
ler‘de böyle bir teyze güruhuyla yap›yor aç›l›fl›. Onun
anlatt›¤› geçkin kad›nlar Alpay Erdem’in bugünkü
teyzelerine göre daha nostaljik kald›¤› için sempatimi-
2001’de, ikinci kitab› Küçük Hayat Ansiklopedisi
zi kazan›yor. “Ayva reçeline kaç bardak su konur, çi-
2004’te ‹letiflim Yay›nlar›’ndan ç›kan yazar›n son
lek reçelinin köpü¤ü nas›l al›n›r, patl›can reçeli için
öykü kitab› Dullar ve Reçeller, Kanat Kitap’tan yay›m-
çekirdeksiz bostan patl›can› seçmek ve bir de ikindi
lanm›fl. Biberci’nin zamana, eflyan›n ruhuna, an›lara
çay› eflli¤inde iki laf›n belini k›rmak gerekir”i en iyi
verdi¤i de¤er öyle etkileyici ki, an›s› olan eflyalar› ata-
onlar biliyor.
mayan, baflkalar›n›n an›lar›yla kiflilik bulan eflyalar›
Dullar ve Reçeller’deki öyküler, eski zamanlara se-
toplayan biri olarak, özgeçmiflinde beylik laflar etme-
lam duran biraz tozlu, biraz sararm›fl öyküler. Dost-
yip, “1965’te Ankara Yenimahalle’de Must’abeylerin
luk kurman›n, e¤er bir ç›kara ba¤l› de¤ilse, anlams›z-
evinde do¤du” yazabilen bu yazarla geç tan›flm›fl ol-
laflt›¤›, eski mobilyalar›n at›l›p yerine minimal ve mo-
man›n buruklu¤unu yaflad›m.
dern çizgisiyle kiflili¤inizi en iyi yans›tan
Öykülerin dizilifl s›ras› da kronolojik.
‹sveç mal› mobilyalar›n al›nd›¤› bir ça¤da
Yani öyküleri okurken yavafl yavafl ak›yo-
böyle öyküler okumak insana iyi geliyor.
ruz zaman›n içinde. “Çileklerin tad›n›n ol-
Yaln›z, ders kaynatma çabalar› bofla ç›kan
du¤u günlerden”, “yaflanacak zamanlar›n
haylazlar›n hikâyesi olan “Kapal› Aral›k”,
çal›nd›¤›” bugünlere geliyoruz. Yaflarken
eski zamanlar› anlat›yor gibi dursa da öy-
kaç›rd›¤›m›z anlar›, bu öykülerde tekrar
le de¤il. Ders kaynatma, ön s›radaki çirkin
buluyoruz.
ve çal›flkan k›z, arka s›radaki gürültücü
Anlatacak hikâyeleri olan ve bu hikâye-
grup, dersten kaçanlar, basketbol antren-
lerini sa¤lam bir dille, oylumlu bir Türk-
man›na gidenler, derste fliir yazanlar, re-
çe’yle ifade eden Biberci, zaman makinesi-
sim yapanlar, hayal kuranlar... Zaman ne
ni icat etmifl gibi geldi bana. Kokular,
kadar de¤iflirse de¤iflsin lise zamanlar›nda
renkler, tezgâhlar, postaneler, sokaklar
bir s›n›f›n bu kozmopolit havas› de¤iflmez Kenan Biberci
aras›nda gezerken baflka türlü hissetmek
san›r›m. Dullar ve Reçeller
mümkün de¤il. c
‹lk kitab› Kimse Ölmesin Ben Ölürüm Kanat Kitap, 2008, 131 s.
EL‹F TÜRKÖLMEZ

136 NotosÖykü
na tam anlam›yla otu- kitaptaki di¤er öykü-
ruyor. Anlatacaklar›n› lerden çok ayr›ks› k›l-
oldukça tasarruflu bir mamay› bilmifl. Belirli
flekilde anlat›yor yazar bir seviyenin üzerinde
bu öykülerde. Sözcük- olan tüm öyküler ara-
lerin gizilgüçlerinden s›nda öne ç›kanlar:
ilham alarak, sahici ol- “Taksici, Anne ve Ço-
mayan oyunlara girifl- cuk”, k›sac›k olmalar›-
meksizin okuyucuya n› olumlu bir hale ge-
temas etmeyi biliyor. tirmeyi becermifl olan
Dikkat çeken temel “Memduh” ve özellik-
izlekler kad›n ve çocuk le “Anlam ve Gülen-
duyarl›¤› ekseninde ge- dam”. Yazar›n nere-
lifliyor. Tacize u¤ram›fl ya da di¤er-
lerinden farkl› oldu¤unun fark›na
deyse tüm kitapta yakalad›¤› baflar›-
l› dil ve anlat›m özellikle bu üç öy-
Mizah m› hüzünlü,
varan çocuklar yerlerini ev ifllerin- küde okuyucuya kolayl›kla geçiyor. keder mi gülünç?
den bunalarak kahvalt›y› öldüren ya Tüm öykü kiflileri yapay öykünme-
da eve gelen kuryeci çocu¤a kendini lerden uzak, tuhaf bir flekilde inan- FUAT U¤ur ikinci öykü kitab›nda
bir deniz kenar›na b›rakt›ran kad›n- d›r›c›. on üç öyküye yer vermifl. Edebi ol-
lara b›rak›yor farkl› öykülerde. Yaflam›n insan› k›ld›¤› her olufla ma kayg›s›n› öncelemeyen bir anla-
“Atefl Topu” ve “Lezzo” adl› öykü- dokunmay› amaçlam›fl öyküler bun- y›fl hissedilse de, sonuçta meydana
ler kendi cinsinden birileriyle yak›n- lar. Asl›nda benzer öykü kiflileri ve ç›kan öyküler bundan olumsuz etki-
laflan iki kad›n hakk›nda ve –ikinci- yaflamlar, yazar›n dokunuflunun lenmemeyi bilmifl. Öyküler aras›nda
sinin ad› bir yana b›rak›l›rsa– olduk- farkl›l›¤›yla renk de¤ifltiriyor. Tekrar a¤›r basan bir izlekten bahsetmek
ça baflar›l›. Yazar›n dili do¤rudan, gibi gelmiyor hiçbir anlat›. Yaflam- kolay de¤il. Bu ba¤lamda öykülerin
ço¤un çarp›c›. K›sa öykünün olmaz- daki gibi, göremediklerimizin ard›n- bütünlüklü kurgusu ve sistemati¤i
sa olmaz› gizil do¤rudanl›k ve söz- da anlat›l›yor sanki as›l öyküler. An- de sorgulanabilir. Ancak tüm bunlar
cüklerin yerli yerinde kullan›m›n- lat›r gibi yapmadan anlat›lanlar, an- bir yana b›rak›larak yap›lacak bir
dan yoksun de¤il bu metinler. As- lat›lmad›¤›nda anlat›lan öyküler ka- okuma hüzünle mizah› farkl› tonlar-
l›nda kitab›n genelinde yer alan bu dar önemli. K›sa öykü gibi, insan gi- da yedirebilmeyi bilmifl bir yazar›
genel havadan beslenen samimiyet bi, hayat gibi; temeline var›ld›¤›nda tan›ma f›rsat› yarat›yor. Ayr›ca öy-
ac›kl› de¤il, umut vaat ediyor. samimi ve çekilir k›l›nacak birçok külerde soka¤›n dili ve argonun tu-
Kitapta bölüm ay›r›mlar› bulun- fleyin özünü belki de en güzel “An- haf çekicili¤i gizlenmifl. Ancak dilin
mamakta ama “Asansör Hikâyeleri” lam ve Gülendam” adl› öyküde flu bu flekilde kullan›m›, yazar›n yazma
bafll›¤› alt›nda toplanm›fl sekiz öykü ifadelerle veriyor yazar: “Hiçbir fle- eylemi s›ras›nda düflebilece¤i tuzak-
bir bölüm gibi alg›lanabilir. Burada- yin önemi yok. Çünkü her fley çok lar›n say›s› da art›r›yor.
ki öyküler bir flekilde bir asansörde önemli.” c “Ablan›z Kalede, Golleriniz File-
geçiyor ya da asansör bu öykülerde YALÇIN TOSUN de” adl› öykü ilginç konusuna ra¤-
önemli bir yere sahip. Âfl›k olunan men zaman zaman an›lan bu tuzak-
komflular, geri gelir diye ümitle bek- Özlem Tansal lardan nasibini alm›fl. Öykünün te-
lenen zalim sevgililer, yerini bula- Anlam ve Gülendam mel kiflisi fieref, eflcinselli¤ini gizle-
mam›fl ruhlar, taciz karfl›s›nda cesur ‹letiflim Yay›nlar›, 2008, 143 s. meden yaflarken flu ifadelerle anlat›-
davranan kad›nlar, hatta sevimli ya- l›yor örne¤in: “... Evet do¤ru kendi
rat›klar; hepsi asansörlerde yafl›yor, cinsini seviyordu ama ibneli¤ini de
en az›ndan oradan geçerken iz b›ra- delikanl› gibi yap›yordu.” Bu gibi
k›yor. ifadeleri dert etmeyen okurlar için
Kitapta gerçeküstüne verilen se- ak›c› ve renkli bir anlat›yla karfl›lafl-
lamlar da mevcut. “Bir Amfinin ‹çler mak olas›. Kitaba ad›n› veren “Cici /
Ac›s› Hikâyesi”, “Yercikler ve Yer- Yaln›z Ruhlara Elma fiekeri” ve
meyincikler”, “fiehir Kuzusu” ve “Tutmaya Çal›fl›yorum Düflme” adl›
“Telafi” bunlara örnek verilebilir. öykülerse aile-çocuk iliflkisinin fark-
Yazar gerçeküstücü anlat›mdan fay- l› zamanlarda nas›l çeflitlenebilece¤i
dalanarak oluflturdu¤u bu metinleri ve insan hayat›ndaki önemine ilifl-

NotosÖykü 137
Elinde Paris’ten
gelmifl, eprimifl va-
liziyle dururken
nefret dolu gözleri-
ni hissediyor okur
üzerinde. Bu yaza-
r›n atmosfer kur-
madaki baflar›s›n›n
bir sonucu olabilir.
Gözler, valiz, hü-
zün hepsi birbirine
kar›fl›yor öykü bit-
ti¤inde.
Kitapta yer alan alt Y›k›m›n
bölüm “‹zaa (Ka-
y›p)” ad›n› tafl›yor y›k›lmayanlar›
ve bu bölümdeki
befl öykünün “Ka- fiiir, öykü ve günce yazar› Y›lmaz
y›p Aran›yor” Uçar’›n yeni öykü-günce kitab› Y›-
“Samimiyetiyle program›na yap›- k›m, naif sözcü¤ünün özgün dilinde
öne ç›kmay› ba- lan kay›p baflvuru- iflaret etti¤i tüm olumsuzluklar› bir
flaran anlat›lar›n lar›ndaki gerçek kenara koyup düflünürsek, naif öy-
a¤›r bast›¤› bir hayat hikâyelerin- külerden oluflmufl bir kitap. Kitab›n
kitap bu.” den esinlenilerek ad›na bak›p aldanmamak gerek,
kaleme al›nd›¤› çünkü Y›lmaz Uçar, Y›k›m ad›n› ver-
bilgisine yer verili- di¤i kitab›yla asl›nda bir bak›ma
kin özenli ama yeni bir fley söyleme
yor. Bu öyküler belki gerçek hayatta “hayata yenilmeme k›lavuzu” haz›r-
derdinde olmayan öyküler.
var olan kiflilerin hayatlar›ndan lam›fl.
Kitapta aflk›n ve farkl› yüzlerinin
esinlenildi¤i için kurgusal olarak ki- Öykülerini açl›k, yoksulluk, iflsiz-
yans›malar› da bulunabilir. “Vakit-
tab›n di¤er öykülerinden farkl›lafl›- lik ve engelli olmak gibi sosyal so-
sizdik” kapal› kurgu ve anlat›m›na
yor. “Paskalya Tortusu / Çörek Üstü runlar etraf›nda kurgulayan yazar,
ra¤men baflar›l› bir etki yarat›yor.
Az Hüzün” bu bölümdeki öykülerin öyküleriyle bütün bu sorunlar›n al-
Aceleci ve tahmin edilen sonunu
birincisi ve en çok dikkat çekeni. Ne t›nda ezilen metropol insan›n›n ça-
saymazsak “Evine Geç Gelen Adam”
di¤er öyküler kadar kapal›, ne de resizli¤ine çaresizlik katmak yerine,
özellikle yazar›n› da oyunun içine
hoyrat bir aç›kl›¤› var. ç›k›fl kap›s›n› zorlaman›n önemine
katan yap›s›yla dikkate de¤er. Bura-
Yeni bir fleyler söyleme ya de edebi vurgu yapm›fl. Yazar, karakterlerine
da yine yazar›n yazarken ald›¤› key-
olma kayg›s›n›n temel nokta olarak umutlu ve azimli olmay› ö¤retmifl.
fi, yazd›¤› sat›rlara iflleyebildi¤ini
kabul edilmedi¤i varsay›m› kabul Uçar’›n ak›c› ve heyecanl› dili, öy-
hissettiren bir bütünlük seziliyor.
edilse bile, son dönemlerde yaz›lan küleri çabucak okunur k›lsa da, an-
“Tafltan Kalpler” için ortadaki gö-
öyküler aras›nda samimiyetiyle öne latt›¤› konular›n iç s›zlatan, keder-
rünmeyenler arac›l›¤›yla yap›lm›fl
ç›kmay› baflaran anlat›lar›n a¤›r bas- lendiren yan› okuru, her öykünün
bir modern zamanlar “tafl”lamas› de-
t›¤› bir kitap bu. Soka¤›n dili ve ar- sonunda bir süre bekleyip, düflün-
nebilir mi? Baz› öykülerde var olan
go, ço¤un, anlat›n›n kemi¤ini sert- meye itecek gibi görünüyor. ‹fl bul-
final sorunu bu öyküde de hissedil-
lefltirmekten öte daha esnek k›lm›fl. mak için dolaflanlar›, karn›n› nas›l
se bile fikrin orijinalli¤i ve salt diya-
Mizah›n hüznü ya da gülünç bir ke- doyuraca¤›n› bilemeyenleri, cebin-
log kullanarak öykü yazman›n zor-
der öykü sayfalar›n›n aras›na s›zm›fl, deki üç kuruflu kapt›ranlar› oku-
lu¤u düflünüldü¤ünde sonuç olum-
bu resmi tamaml›yor. c dukça hem üzülüyor hem de “do¤a-
lan›yor.
YALÇIN TOSUN n›n de¤iflmeyen kanunu”na okkal›
Kitapta yer alan öyküler içinde en il-
bir küfür sallamak istiyor insan.
ginci ve iyi kotar›lm›fl› “Hürmüz”
Fuat U¤ur Özünde buhran, iç s›k›nt›s›, bu-
denebilir. Bir öykü kiflisi olarak
Yaln›z Ruhlara Elma fiekeri nal›m gibi duygular bar›nd›ran bu
Hürmüz, bir film karakteri kadar
‹yi ‹nsanlar Yay›nlar›, 2008, 143 s. tip durumlardan, umut ç›karmay›
net bir flekilde göz önünde canlan›-
biliyor öykü karakterleri. Yazar, ya-
yor; hatta yaflayan bir kifli oluyor.

138 NotosÖykü
payl›ktan uzak, aç›k ve samimi bir günceyle daha da anlamlanm›fl, bu birlikte bekledi¤imiz insanlar. Y›-
flekilde anlatt›¤› öykülerini neredey- yüzden belki de kitab› sondan bafl- k›m, hayat›n içinden bir kitap, yap-
se kendisi yaflam›fl gibi tüm ayr›nt›- layarak okumakta fayda var. mac›ks›z, yal›n ve hakiki. c
lar›yla aktar›yor. Eskiden her mahallenin bir delisi EL‹F TÜRKÖLMEZ
Birçok yazar›n aksine öykülerinin vard›, s›cak bir çorban›n esirgenme-
okura ulaflmas› için fazlaca emek ve- di¤i, eski de olsa ayakkab›s›n›n, ce- Y›lmaz Uçar, Y›k›m
ren bir isim Y›lmaz Uçar. Kitab›n ketinin eksik edilmedi¤i. Uçar’›n Sone Yay›nlar›, 2008, 160 s.
ikinci bölümünde 18 Nisan “Aleks”i de öyle bir “deli”, Uçar’›n
2004’ten 9 Aral›k 2007’ye kadar ara dünyas› da öyle bir dünya. Torunla-
s›ra tutulmufl bir günce var. Uçar, r›n› doyurmak için aflevi kuyru¤un-
edebiyat dünyas›n›n önemli isimle- da bekleyen Hatice Nine de, annesi-
riyle görüflmelerinden, ya¤murlu bir nin ilaçlar›n› alabilmek için tezgâh-
‹stanbul gününde Tophane yoku- tarl›k yapan Serpil de, cep telefonu-
flunda yakt›¤› sigaras›na kadar ay- nu mendilci çocu¤a kapt›ran Bülent
r›nt›l› bir döküman sunmufl günce- Salih de ‹stiklâl Caddesi’nde birlikte
sinde. Okuyan›, kendi edebiyat se- yürüdü¤ümüz, Kad›köy vapuruna
rüvenine davet etmifl. Öyküler bu birlikte bindi¤imiz, k›rm›z› ›fl›kta

fierbetli öyküler Bütün öykülerin bir yerin-


de bir kad›n›n flerbet yap›fl›-
na tan›k oldu¤umuz kitapta,
EL‹F Ayla, ac›lar› ev içlerinden d›flar› kolay kolay s›z-
“Keflkûl fierbetçisi” adl› öte-
mayan kad›nlar›n öykülerini anlat›yor. Bu kad›nlar›n,
kilerden ayr›l›yor. Öncelikle,
sakin mahallelerdeki dura¤an hayatlar›n onlara biç-
bu öyküde flerbeti yapan bir
tikleri rolleri oldu¤u gibi benimsemek yerine üzerleri-
kad›n de¤il, bir erkek, ma-
ne daha iyi uyacak hayatlar kurmaya kalk›flt›klar›nda
hallenin flerbetçisi Yusuf ‹h-
karfl›lar›na ç›kan ev içi, aile içi engellerle girifltikleri
san Efendi –kitaptaki baflka
–sesi ve ac›s› pek duyulmayan– çat›flmalar›n› öykülefl-
bir öyküde de söz ediliyor
tiriyor. Tepeden t›rna¤a isyan içinde de¤iller, denebi-
ondan. Bu öykünün farkl›l›¤›
lir ki geleneklerine ba¤l›lar –hemen hepsi flerbet yap-
bu de¤il elbette. ‹çerisinde
may› biliyor örne¤in– ama bir fleyler de biraz de¤iflsin Elif Ayla baflka öyküler, k›ssalar da ba-
istiyorlar; öykü kahramanlar›ndan birinin dedi¤i gibi: Kalbin Limon Hali
r›nd›ran uzun bir öykü bu.
“‹ntikam almak istemiyorum, nolur inan›n, anlafl›l- Hayy Kitap, 2008, 140 s.
Öbür öykülerinde hayatlar›n-
mak, tek derdim bu. Anlas›nlar istiyorum.”
dan k›sa bir âna tan›k oldu¤u-
Dertlerini ve isteklerini evde bir fleyler yaparken
muz öykü kiflilerinden farkl› olarak, Yusuf ‹hsan Efen-
kendi kendilerine ya da eflyalara, en çok da yapt›klara
di’yi ve yaflad›¤› mahalleyi, mahalleliyi daha yak›ndan
flerbetlere anlatan kad›nlar›n öykülerini Elif Ayla usul
tan›yoruz böylelikle. Ne var ki öbür öyküler kadar vu-
usul anlat›yor. Bu telafls›z üslup kad›nlar›n hayatlar›n-
rucu de¤il bu öykü, öykü kiflilerinin anlatt›¤› k›ssalar
daki ritimle de uyumlu. Bu ritmin ilk baflta insana hofl
öykünün bütünü içerisinde yerini bulam›yor gibi, öy-
gelen dingin bir yan› var, ama kad›nlar bu ritmin içe-
küyü bütünleyemedikleri için “k›ssa” olarak kal›yorlar
risinde de paylar›na düflen ac›y› çekiyor. Belki de bu
–bir parça flekeri erimeden kalm›fl flerbet gibi diyebi-
dingin hava onlar›n ac›lar›n›n, 盤l›klar›n›n iflitilmesi-
lir miyiz?
ne ayr›ca engel oluyor. Ayla’n›n öykülerinde bir bi-
Elif Ayla’n›n öyküleri, kad›nlar›n hayatlar›n› de¤ifl-
çimde mutlulu¤u bulan kad›nlar yok de¤il, ama onlar
tirmeye kalk›flt›klar›nda karfl›lar›na ç›kan engellerin
da bunu nice ac›dan sonra ulafl›yor. Elif Ayla’n›n öy-
s›n›flar, tabakalar, statüler üstü oldu¤unu fark etme-
külerinde kad›nlar›n can›n› yakanlar›n her zaman er-
mizi de sa¤l›yor. Kimi zaman yüzy›llard›r de¤iflmeden
kekler olmay›p kimi zaman bir baflka kad›n, hatta çok
ayn› kald›¤› san›lan dünyalar›n içerisinde esen de¤i-
yak›n bir kad›n oluflu da dikkat çekiyor. Görülmeyen,
flim rüzgârlar›n›n kad›nlardaki karfl›l›klar›n› tan›ma-
duyulmayan ac›lardan söz edildi¤inde, bu nokta daha
m›z› imkân sa¤l›yor. c
bir önem kazanmaz m›?
BEHÇET ÇEL‹K

NotosÖykü 139
a t ö l y e

‹nan Çetin düflünceleri, olaylar›, durumlar› hi- man›z›, ölçüp biçmenizi, öyküde
kâyelefltirerek yaz›nsal gerçekli¤inizi buna göre yer vermenizi öneririm.
Aycan Okay: “Kör Ruh”taki yara- infla ederseniz daha baflar›l› öyküler Bunu öyküyü yazarken yapman›z
t›c›l›¤›n›z kurgunuzla, anlat›m biçi- ç›karabilirsiniz. güç olabilir belki, ama yaz›p bitir-
minizle, yaratt›¤›n›z güçlü atmosfer- dikten sonra dönüp bu tür düzelt-
le görülüyor. Deprem an›nda çeki- Banu Özyürek: Her iki öykünüz meler, iyilefltirmeler yapabilirsiniz.
len ac›lar› hiç abart›ya kaçmadan, de epey düflündürdü beni. “Tre-
sömürmeden anlatman›z da do¤ru- vor”de kulland›¤›n›z dille “Huzur Büke Özen: “Cengis” adl› öykü-
su övgüye de¤er. Öykünüzü zevkle Apartman›”nda kulland›¤›n›z dil nüzle “Fani Siyah” ayn› kaderi pay-
okudum; ama biraz daha ifllenmeye aras›ndaki farkl›l›k flunu gösteriyor laflm›fl. Her iki öykünüzde de bir
gereksinimi var. Öykünüzü etkili ki bir öykünün nas›l kurulaca¤›n›, durumu betimlemekten öteye geç-
k›lan finali olmufl. Bu etkileyicili¤i, nas›l yürütülece¤ini, infla edilece¤ini memiflsiniz. Örne¤in, “Cengis”de el-
final öncesinde de yaratmal›yd›n›z; biliyorsunuz. Ad›n›za edebiyat der- bisenin ne denli güzel oldu¤unu,
belki “Kör Ruh” ile Semih aras›nda gilerinde rastlamad›m daha önce; ona ne denli yak›flt›¤›n›, sonunda da
yaflanm›fl tats›z olay›n üstünden ge- e¤er bize gönderdi¤iniz öyküler ilk boynundaki kolyenin elbisesinin
rilimi yükseltebilirdiniz. “Sesimi çal›flmalar›n›zsa do¤rusu çok güzel, rengine uymad›¤›n›, bu uyumsuz-
Duyan Yok Mu?” adl› öykünüzdeyse iyi. Yaratt›¤›n›z karakterler gerçek luktan ötürü rahats›zl›k duydu¤unu
daha düz ve kuru bir anlat›m›n›z hayattan seçilmifl insanlar›n birer anlatm›fl anlat›c›. Anlatmak istedi¤i-
var. Her iki öyküde de kulland›¤›n›z kopyas› adeta, bu da güzel. Dilin niz durumun, olay›n etkileyicili¤ini
dil düzgün, temiz; ama özellikle düzgün kullan›lmas›, ilerledikçe ak- art›rman›n yollar›n› aramal›s›n›z.
ikinci öyküde bu yeterli de¤il. samayan ritmi öykülerinizi okutu- Dili yaln›zca bir araç olarak de¤il,
yor. Ancak öyküleriniz bildik, nere- bir amaç olarak da görmenizi, söz-
Ayflegül Yavuz: “Rüzgâr›n Koku- deyse kan›ksanm›fl yap›lar üstüne cüklerin, tümcelerin güzelli¤ini
su”nda ayr›nt›lar› atlay›p öyküyü bir infla edilmifl: Diliniz, anlat›m biçimi- önemsemenizi öneririm size.
olmufllar listesine çevirmiflsiniz. Oy- niz, konular› iflleyifliniz, kulland›¤›-
sa öyle görünüyor ki as›l anlatmak n›z mizah biçimi gibi... Burak fiahin: Her iki öykünüzde
istedi¤iniz, “koku”nun anlat›c›n›n de çözülmesi gereken sorunlar var.
üstünde yaratt›¤› unutulmaz dehflet- Bedii Solak: Öykünüzü oluflturan “Mutlu Ölüm”de köyde yaflayan bir
tir. Öykünüzü bu koku üstüne infla en önemli malzeme dil oldu¤u için deliyi ya da hayali bir deliyi anlat›-
edebilseydiniz, yarataca¤›n›z etki –bütün yaz›nsal metinlerin en yorsunuz. Ancak çok önemli bir bu-
tuhaf, çarp›c›, sars›c› olabilirdi. Söz- önemli malzemesidir– beni heye- luflu, bu delinin s›radan yapt›klar›na
gelimi öykünüz “havadaki kötü ko- canland›rd›. Zorlu bir metin yazma- feda etmiflsiniz. Töre gere¤i seksen
ku”yla bafllayabilirdi. ya kalk›flman›z kayda de¤er her fley- ya da doksan yafl›na gelince öldürü-
den önce. Ama bu tür metinler, ya- len insanlar üstünden öyküyü infla
Ayfle Zeliha Yener: Diliniz k›v- zar›n›n önüne pek çok afl›lmas› ge- edebilirdiniz. “Mutlu Ölüm”de yer
rak, özenli, en önemlisi de ça¤r›fl›m- reken engeller de ç›kar›r. “Yar›n” an- alan baz› absürd sahneler, daha
larla yüklü. Öykünüz pek çok kav- lamdafl sözcükler kullanarak yinele- do¤rusu düflünceler d›fl›nda neyi
ram› içinde bar›nd›r›yor, bir bak›ma meleriyle, fliirsel diliyle yaratt›¤› etki anlatmak istedi¤iniz anlafl›lam›yor.
da sorguluyor: Ayr›l›k, cinsiyet so- ilginç, ama yine de tafl›d›¤› ö¤eleri Hiçbir fley anlatmamak üstüne de
runu, do¤urganl›k, görmek, aflk vb. düzenleyememiflsiniz gibi. kurabilirsiniz öykünüzü ama gerek-
Bunlar› dozunda da kullanm›fls›n›z, li yöntemi, araçlar› bu amaç do¤rul-
ancak mektup bölümüne kadar efl- Belma Gülsoy: “Tahta Bisiklet” tusunda iyi kullanarak. “Hamam
yalarla kurdu¤unuz iliflki belirleyici atmosferi bak›m›ndan oldukça a¤›r, Böce¤inin Ölümü” hakk›nda da
rolü üstleniyor. Bunu daha çok kasvetli bir öykü. Diliniz temiz, benzer düflüncelere sahibim. ‹lginç
aç›mlayabilir, bir mekân atmosferiy- düzgün; ama öykünün as›l derdi ya- konular seçmeniz kadar bu konula-
le öykünüze devinim kazand›rabilir- r›m kalm›fl gibi. Öykünüzde umudu r› iyi ifllemeye de kafa yorun bence.
diniz. “Kad›n ve Adam”›n gizemli, temsil eden “tahta bisiklet”in hikâ- Belki yoruyorsunuzdur ama… Bu
kapal› havas›n› sevdi¤imi söylemeli- yesine daha çok yer vermeliydiniz elefltirimi dikkate alman›z› ve kendi-
yim; yine de size önerim flu: Siz bir bence. “Baba”n›n öyküdeki rolü de nize yak›n buldu¤unuz yazarlar› da-
kurucusunuz, dolays›yla yaratt›¤›n›z belirsiz. Bu ayr›nt›lar› iyi hesapla- ha çok okuman›z› umar›m.

140 NotosÖykü
Canan Elibol: “Hayalci Babam”
sürükleyici, rahat okunan bir öykü.
Baba karakterinin hayalci, inatç› ki-
flili¤inin baflar›yla anlat›lmas›n›n öy-
küye epey katk›s› olmufl, ama anla-
t›c› öyküdeki ayr›nt›lar› fazlas›yla at-
lam›fl oldu¤undan öykü yaln›zca bir
dizi olay›n dökümüne dönüflmüfl.
Olay›n iskeletini kurmufl, ince iflleri
bofl vermiflsiniz düflüncesinden kur-
tulamad›m öykünüzü okurken.

Canan fiahin: “17 A¤ustos 1999


Depremi”nin ana fikri güzel. Ne ya-
z›k ki bir sayfal›k bu k›sa metninizin
bende yaratt›¤› etki yaln›zca bir
an›msama… Bulundu¤unuz seviye-
nin rahatl›kla üstüne ç›kabilirsiniz;
yapman›z gereken, daha çok oku-
makt›r öncelikle, ard›ndan da bir
olay›, durumu öykülefltirmek üstün-
de daha fazla düflünmek, çaba har-
camak ve anlataca¤›n›z olay›n, du-
rumun vb. etkileyicili¤ine, özgünlü-
¤üne önem vermektir.

Cemre Naz Eker: “Bir An”da y›-


k›nt›lar alt›nda kalm›fl bir anne ada-
y›n›n kurtulmak için verdi¤i müca-
deleyi anlatmak istemeniz güzel; an-
cak bunu nas›l öykülefltirece¤iniz
üstünde kafa yormam›fl olmal›s›n›z
ki, öykünüz bir yere varm›yor.
Unutmay›n ki, yazaca¤›n›z her fley
gerçekle birebir örtüflse de sizin eli-
nizdeki en önemli güç dil, kurgu,
anlatma biçimi vb.dir. Bunlar› ne
denli iyi kullan›rsan›z, ne denli etki-
leyici, okunabilir k›larsan›z anlat›n›- ➤ Cenevre Üniversitesi’nde yang›n söndürme çal›flmalar› s›ras›nda ›sla-
z› o denli güçlü k›lar ve anlatmak is- nan 30.000 kitap kurutulmak üzere salonlara dizildi. Kalan 20.000 kitap
tedi¤inizi de iyi anlatm›fl olursunuz. da dondurulma yöntemiyle kurutulacak.

Dilek Sar›er Karakaya: Öykü-


nüzdeki ak›c› biçem ilk olumlu Dilek Kafl›kç› Y›lmaz: “Özgürlü- Doruk Cansev: “Uyku Öncesin-
özellik. Olaylara farkl› bir gözle ba- ¤e Yelken Açmak” adl› öykünüz bir deki Masal” kurgusal bak›mdan
k›fl›n›z, geçmiflle kurdu¤unuz iliflki parça olmam›fll›k hissi veriyor. San- güçlü bir öykü. Do¤rusu bu denli
de övgüye de¤er. ‹yi düflünülmüfl, ki o iki çocu¤un geçmiflini, alkolik önemsiz denebilecek bir ayr›nt›y›
iyi kurgulanm›fl bir öykü “Bofllukta babas›n›, annesini, o günkü koflulla- öne ç›kar›p onun üstünden yap›y›
Bir Sal›ncak”. Öykünüzdeki eksiklik r› biraz daha açman›z gerekiyormufl ilerletmek güç ifl; siz bunu baflar-
flu ki, geçmifli an›msamakla öykü- gibi… “Metruk ev” özlemin güçlü m›fls›n›z. Ancak konuyu derinleflti-
nün geçti¤i zaman, flimdi aras›nda bir metaforu olabilirdi. Bu size öy- rememifl, uykunun çevresinde dola-
bir dengesizlik var. Buna abart› da küyü aç›mlamada yard›mc› olaca¤› n›p kalm›fls›n›z. Uykunun bu denli
diyebiliriz. Öykünün sahicili¤ini ze- gibi, iki çocuk iflçinin dünyaya ba- önemli oluflunun alt›ndaki nedeni
deleyen bu tür gereksizliklerden k›fllar›ndaki çeflitlili¤i de artt›rabilir- biraz daha iflleyip sezdirmeliydiniz.
uzak durman›z› öneririm. di. Öykünün geçti¤i zamanla yaz›ld›¤›

NotosÖykü 141
zaman aras›nda güçlü bir ba¤ kura- temel üstüne kurulmufl. ‹kinci öy- da bulunsun.
bilseydiniz, hem anlat›c›ya alan aç- künüz “‹ki Kara Aras›”nda nostalji- “Kalebent Hayat” birkaç fazlal›k
m›fl olurdunuz hem de söyledi¤im nin göz kamaflt›r›c›, yan›lt›c› etkisi- bar›nd›rmas›na karfl›n güzel bir öy-
aç›l›m› kolayca yapabilirdiniz. ne kap›lm›fls›n›z. Do¤rusu flu ki, bu kü. Baflar›l› diyaloglar›n›z övgüye
öykünüz bana hiçbir fley söylemedi. de¤er, ancak böylesine uzun bir öy-
Emrah Y›lmaz: “Plaktaki Köflk” Bu tür metinlerde anlat›n›n nas›l bir künün dergilerde yer bulmas› ol-
teki ben anlat›c›n›n baflar›s› göz dol- de¤ere dönüflece¤ini, dilin devindi- dukça zay›f bir olas›l›k. “Piflmanl›k”
duracak kertede. Öykünüz merak ricili¤i, parlakl›¤›, s›n›rs›zl›¤› üstün- için söyleyebilece¤im fazla sözüm
duygusunu art›rarak usul usul ilerli- den düflünebilirsiniz. Öyle ki, her yok. Yaln›zca girifl paragraf› üstünde
yor, ama ne yaz›k ki bir sayfa bo- an, her yerde herhangi bir kifliden düflünün; belki daha etkileyici bir
yunca anlat›lan olaylar yaln›zca öy- anlatt›¤›n›z an›lara benzer fleyler bafllang›ç bulabilirsiniz.
künün girifl bölümü olabilecek do- dinleyebiliriz; öykülefltirmekse,
yuruculukta. Bir evden tafl›nma s›ra- bunlar› yaz›sal k›lmakt›r. Mehmet fiarman: “31 Milyon”
s›nda eski pla¤›n aras›ndan düflen adl› öykünüzü nas›l tan›mlayaca¤›-
eski bir resmin anlat›c›ya an›msat- Hatice Balkanlar: Güçlü atmosfe- m› bilmiyorum do¤rusu. Bir say›kla-
t›klar›n› özetleyip as›l yazmak iste- riyle, öykü kiflileriyle oldukça par- ma m›, absürd bir metin mi? Amac›-
di¤inizi, olay›n özünü hikâyelefltire- lak bir öykü “Seni Sevmiyorum Pos- n›z neydi bilemiyorum; absürd bir
ce¤inizi beklerken ben, öykünüz tac› Amca”. Öykünüzdeki merak öykü yazmak m›, hayal gücünüzü
bitti. duygusu son ana kadar gevflemiyor; s›namak m›? “Hangi Çöplü¤ün Ho-
yerinde, k›vam›nda anlatt›¤›n›z duy- rozusun?” adl› öykünüzü ise zevkle
Erdal Akkoyun: “Sessiz Kent” ad- gular, düflünceler bu merak duygu- okudum. Kulland›¤›n›z günlük dil,
l› öykünüzdeki boflluklar, yarat›lan sunu kamç›l›yor. Diliniz yal›n, te- biçim oldukça baflar›l›. San›r›m bi-
gizler sanki nedensizmifl gibi. Ha- miz, sahici… “Seni Sevmiyorum raz daha üstünde çal›flman›z gereki-
san’›n yaln›zl›¤›n› anlad›m, ama hiç Postac› Amca”n›n az da olsa kimi yor; amaçlad›¤›n›z anlat›m› kendi s›-
de¤iflmeyen parlak ›fl›¤›n öyküye paragraflar›nda fazlal›klar görülü- n›rlar›n›z, yöntemleriniz ya da ne
katk›s›, öykü içindeki yeri, ifllevi ne- yor, ama bunlar› kolayca bulup ç›- tür öyküler yazmak istiyorsan›z o
dir? Öykünün sonundaki “Anneyi karaca¤›n›zdan eminim. Çünkü an- tutarl›l›k içinde de tutars›z bir ya-
kaybettik” sözü de havada kal›yor. lat›m›n›z, konuyu öykülefltirme bi- z›nsal gerçeklik yaratabilirsiniz.
Çocu¤un annesini özledi¤ini bir çiminiz vb. gösteriyor ki, bu konuda
tümcede anl›yoruz, ama “anneyi önerilere gereksinimiz yok gibi; ace- Mina Bozdo¤an: “03:02” buruk,
kaybettik” sözü hiçbir nedeni ça¤- le etmenizden kaynaklanm›fl olmal› etkileyici atmosfere sahip. Öykünüz
r›flt›rm›yor. Do¤um yapt› da m› öl- öyküdeki fazlal›klar. bir dörtlü¤ü ça¤r›flt›ran güzel bir pa-
dü? Öykünüzü okurken yukarda ragrafla aç›l›yor. Bundan sonras›nda
belirtti¤im ve buna benzer pek çok Havva Gülbeyaz: Öykülerinizi da sorunlar bafl gösteriyor. Örne¤in
soru tak›ld› kafama. okurken do¤rusu uzun zamand›r sayaç, tanr› ve günah sözcüklerini o
öykü yazan biriyle karfl› karfl›ya ol- denli çok kullanm›fls›n›z ki bu k›sa
Gül T. Temur: Kimi zaman bafl- du¤umu düflündüm. Baflar›l› kurgu- öyküde, neredeyse bir paragraf›n
kalar›n›n de¤er yarg›lar›na göre ya- lar›n›z, olay› hiç aksatmadan, anla- büyük bölümü bu sözcüklerden
flamak kayg›s› her fleyin önüne geç- m› da¤›tmadan anlatman›z, diliniz olufluyor. Daha sonra da benzer tek-
ti¤i bir toplumun bir bireyini en kö- vb. bunu gösteriyor. “Bir Garip rarlar var. Belki de yaratt›¤›n›z at-
tü an›nda böyle düflündürmeniz, ol- Adam”da bir çöküflün hikâyesini mosferi daha güçlü k›lmak istemifl-
dukça parlak bir fikir. “Yitmifllik” anlat›yorsunuz, ama özellikle yemek sinizdir, bilmiyorum, ama bu yön-
adl› öykünüz temiz, sorunsuz diliy- masas›nda yaflanan sahneleri yüzey- tem öykünüzün gücünü zay›flatm›fl.
le, sakin, ak›c› anlat›m›yla pek gü- sel anlatt›¤›n›z› düflünüyorum. Ben- Akl›n›za ilk gelen tümceyi kurmak-
zel. Birçok bak›mdan baflar›l› bir öy- ce o sahneler üstünde biraz daha tan çekinmeyin, ancak sonra dönüp
kü. Baflar›l› ancak etkisiz: Düzgün, düflünmelisiniz, çünkü o sahneleri onun üstünde çal›flmal›s›n›z. Bütün
temiz bir dille yaz›lm›fl; konusu il- ne denli çarp›c› k›labilirseniz öykü- bu olumsuzluklara karfl›n, etkili bir
ginç; deprem felaketine farkl› bir nüz o denli güçlü olur. Bir olay› an- anlat›m›n›z var, bunu gelifltirebilir-
bak›fl aç›s›yla yaklafl›lm›fl gibi dü- latmakla öykülefltirmek aras›ndaki siniz.
flünmemi sa¤lad›, ama beni etkile- fark› bildi¤iniz yazd›klar›n›zdan an-
medi. Mekân› ve kiflileri –özellikle lafl›l›yor elbette, ama ben yine de si- Mine Türkmen: “Sabah Y›ld›z›”
Kemal’i– daha canl› betimleyebil- ze flunu söylemek isterim: Dilin ola- fliirsel dille yaz›lm›fl bir öykü. Dili-
seydiniz, “Yitmifllik”in etkileyicili¤i naklar› üstünde durun. Sözcükleri niz oldukça temiz; sözcüklerin gü-
artard› kan›s›nday›m. Öykünüzün parlat›n; bir tümcenin onlarca kulla- cünden yararlanma biçiminiz güzel.
yap›s› buna uygun ve asl›nda bu iki n›m olas›l›¤›n›n oldu¤u hep akl›n›z- Öykünün bafllang›c›nda anlat›c›n›n

142 NotosÖykü
‹stanbul’da Bo¤az’›n geri tepelerin- an›msam›yorsam– “Bay Kötülük” öykülerden biri “Mezarda Uyanan-
den birine dikilmifl evlerden birinde adl› öykünün sizin öykünüzle ko- lar”. ‹yi düflünülmüfl, iyi kurgulan-
oturdu¤unu ö¤reniyoruz, ama öykü nusu bak›m›ndan benzer yönleri m›fl, ayr›ks› biçemiyle dikkat çekici.
ilerledikçe bunun hiçbir önemi kal- var. Benim burada size söyleyecek- Ancak gerçeklikten yola ç›k›ls›n ya
m›yor, çünkü anlat›c› adeta mitolo- lerimden daha çok yarar› dokuna- da tamamen hayal ürünü olsun, ya-
jik bir karaktere dönüflüyor. San›- cakt›r, böyle bir karfl›laflt›rman›n. z›sal gerçekli¤inde tarihsellik tafl›-
r›m bu gerçeklikle mitolojik dünya yan öykülerin anlat›c›s› bizi kendi
aras›nda kurdu¤unuz iliflki biraz Onur Aslan: Biraz da¤›n›k bir ha- sahicili¤ine inand›rmal› ve aktard›¤›
aceleye gelmifl. Daha sa¤lam, sahici vas› var “Bast›r›lm›fl ‹mgeler”in. Go- bilgileri ansiklopedik olmaktan kur-
ve inand›r›c› bir denge kurulabilsey- ethe ve Attilâ ‹lhan’dan al›nt›lad›¤›- tarmal›d›r. K›sacas›, bize aktard›¤›
di, öykünüz daha da güzel olabilir- n›z dizeler öyküyü biraz toparlama- bilgileri hikâyelefltirmelidir. Sizin
di. fiiirselli¤e biraz fazla kapt›rm›fls›- da, öyküde anlatmak istedi¤inizi bir öykünüzde hikâyelefltirme eksik. Bi-
n›z ve imgesel yo¤unluk anlatmak amaca yöneltmede size yard›mc› ol- raz daha üstünde çal›flman›z gerek-
istedi¤iniz konuyu, durumu ve mufl, ama flunu söylemeliyim ki, im- ti¤i kan›s›nday›m.
aç›kça görülen ama bu yo¤unlukta ge kavram›ndan romantik bir an ya-
etkisini yitiren derdinizi gölgelemifl. ratmaya çal›flan anlat›c›n›n entelek- Ozan Utku Akgün: Temiz bir di-
tüel birikimi yetersiz gibi. Yazd›kla- liniz var, ancak gereksiz yere kullan-
F. Nur Çelik: “‹simsiz” adl› öykü- r›n›z› tekrar tekrar gözden geçirin, d›¤›n›z ünlem iflaretiyle, üç nokta-
nüz bafltan sona bir monolog. Bir bekletin, acele etmeyin. Eksikleriniz larla metni bo¤muflsunuz. “Didik-
müzede ça¤r›fl›mlar yoluyla yap›lan fark etmekte bu yöntemin yarar›n› lenme” ad›yla uyum içinde örülmüfl.
bu zihinsel yolculu¤un nereye vara- göreceksiniz. K›flk›rt›c›. Öykünüzdeki mizahi,
ca¤›n› merakla bekledim, öykünün alayc› hava zaman zaman coflkulu
sonuna kadar. Bir yere varmad›. Öznur Ozan: Güzel temennilerle bir biçimde öykünün sonuna dek
Gerçi son cümlesi güzel anlat›c›n›n son bulan “Geç Kald›m” adl› öykü- sürüyor; ancak bu anlat›m›n, alayc›-
ve bunun ard›ndan bir sigara yak›fl›. nüz, duygular›n›z›, düflüncelerinizi l›¤›n, coflkun anlat›m›n yer yer dozu
Güzel, ak›c›, doyurucu bir anlat›m›- s›ralamaktan kurtulup olay› anlat- kaçm›fl.
n›z var; bu “Susma” adl› öykünüzde sayd›n›z, daha etkileyici olabilirdi.
de göz doldurucu. Ancak baz› yer- Baflsa¤l›¤› sahnesiyle güçlü bir at- Y›lmaz Bozan: “Düflledi¤i Yaflama
lerde bu titiz dili pek önemsemedi- mosfer yaratabilirdiniz örne¤in; ar- Küsen” son sözleriyle ak›l verici ya
¤iniz de görülüyor. Örne¤in “baya” d›ndan güzel temenninizi belki de da ibret verici bir öyküye dönüfl-
diye bir sözcük kullan›yorsunuz. dile getirmenize gerek kalmadan müfl. Buna gerek yok bence; zaten
“Hangi malzemeden” ya da “nas›l bir söylemifl olacakt›n›z. Bu tür olaylara yo¤un olarak anlatt›¤›n›z her fley
malzemeden yap›ld›¤›n› bilmedi- dayal› öyküler amaçlad›klar›n› ya- bunu söylüyor. Dümdüz bir dille
¤im” demek yerine “ne’den yap›ld›- ratt›klar› sahnelerle, atmosferleriyle, anlatm›yorsunuz üstelik; devrik
¤›n›” diyorsunuz. Bu küçük kusur- karakterlerinin davran›fllar›yla anla- tümceleriniz metninize devinim ka-
lar› aflmada güçlük çekmeyece¤inizi t›rlarsa didaktik olmaktan kurtulur zand›rm›fl. Daha iyi öyküler yazabi-
biliyorum; öyküleriniz bunu göste- ve sars›c› güce ulafl›rlar. lece¤inizi gösteriyorsunuz, “Düflle-
riyor. Söylediklerimi düflünerek di¤i Yaflama Küsen”le.
özellikle “‹simsiz”i bir kez daha Serkan Gülp›nar: “Ben, Yine
okuyun lütfen. Sizden daha güzel, Ben”deki anlat›c›n›n baflar›s› san›r›m Zeki Ezer: “Baba Yüre¤i” adl› öy-
göze batacak kadar kusurlar› olma- biraz fazla ayn› yerde dönüp dolafl- künüzdeki ak›c›l›k; öykü kiflilerinin
yan öyküler bekleyebiliriz. Yapma- mas›yla zay›flam›fl. Diliniz k›vrak ve duygular›n› abart›ya kaçmadan etki-
n›z gereken, öyle san›yorum ki, bi- parantezler açarak etkisini güçlen- li bir biçimde betimlemeniz; dile
raz daha çal›flmak. dirdi¤iniz tümceleriniz yerli yerin- gösterdi¤iniz özen bir ç›rp›da saya-
de, temiz ve etkileyici. Ancak öykü- bildi¤im olumlu özellikleriniz. Belli
Nursel Güler: Öyküye geçmiflte de bir resim çizecekseniz bunun ge- bir olgunlu¤u yakalam›fls›n›z. A¤›r-
olup biten kötü, talihsiz olaylarla reklerini iyi hesaplay›p öykü mima- bafll› bir anlat›m›n›z var ve bunu ku-
bafllayan anlat›c›n›z, “Oyuncu”yu ne risini buna göre kurmal›s›n›z. Sizde ru bir dille yapm›yorsunuz, ama bi-
yaz›k ki yaln›zca bir olay›n basit bir bir nebze karars›zl›k gördüm; sanki raz daha güzellefltirebilirsiniz dilini-
aktar›m›na dönüfltürüyor. Oysa yapmak istedi¤inizle sizi yapmaya zi. Daha k›vrak; bazen yaln›zca tafl›-
“Oyuncu” iyi ifllenebilseydi oldukça zorlayan düflünceler aras›nda kalm›fl d›¤› yal›nl›kla ayr›ks›l›¤›n› hissetti-
parlak bir öykü olabilirdi. Size, oku- gibisiniz. ren tümcelerle bir duyguyu, düflün-
mad›ysan›z, Truman Capote’nin Ge- ceyi anlatmak daha etkilidir. Elefltiri
ce A¤ac› adl› kitab›n› okuman›z› Suat Atan: ‹lginç konusu, dene- de¤il, bir öneri bu söyledi¤im.
öneririm. Bu kitaptaki –ad›n› yanl›fl meye yatk›nl›¤›yla okudu¤um güzel

NotosÖykü 143
Ad ......................................................

Soyad ....................................................

Adres ..................................................................................................................

.............................................................................................................................

Semt ................................. ‹lçe ................................

fiehir ...............................

Posta kodu .........................

Telefon ....................................... E-posta ......................................

Abonelik tercihi ❑ 1 y›ll›k (alt› say›) abonelik 45 YTL ❑ 2 y›ll›k (on iki say›) abonelik 80 YTL
Yurtd›fl› 1 y›ll›k 40 € / 55 $ – 2 y›ll›k 75 € / 105 $

Ödeme tercihi

❑ Havale/EFT ❑ Posta Çeki


Garanti Bankas› 5287565 numaral› hesaba
Semih Gümüfl abonelik ücretini yat›rabilirsiniz.
068-6612006 numaral› hesaba
abonelik ücretini yat›rabilirsiniz.

Bafllang›ç say›s› ❑
Bu formun asl›n› ya da örne¤ini doldurup 0212 252 38 05 numaral› faksa gönderiniz.

144 NotosÖykü

You might also like