Cocuk Psikiyatrisinde Norobilim Ve Felsefe

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 115

ISBN: 978-625-395-249-5

Türkiye Klinikleri

ÇOCUK PSİKİYATRİSİ
CHILD PSYCHIATRY
ÖZEL KONULAR/SPECIAL TOPICS

ÇOCUK PSİKİYATRİSİNDE NÖROBİLİM VE FELSEFE


NEUROSCIENCE AND PHILOSOPHY IN CHILD PSYCHIATRY
Editör/Editor: Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU

1 Psikiyatrinin Evrimi: Ruhtan Nörobilime, Nörobilimden Yapay Beyine Ali Saffet GÖNÜL, Gözde ÇOLAK
6 Hayatın Başlangıcında Nörobilim ve Felsefe Hilal Nur ÇALIK ŞENTÜRK, Nazlı Burcu ÖZBARAN
11 Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi Koray KARABEKİROĞLU
19 Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ Burcu AKIN SARI
26 Nörobilim ve Felsefe Açısından Özgür İrade: Çocuklukta Gelişimi... Setenay SARIOĞLU, Dilara ÖZDEMİR, Ali Evren TUFAN
31 Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış Ebru CAN, Şaziye Senem BAŞGÜL
38 Çocuk Psikiyatri Perspektifinde 'Düşünmeyi Düşünme': Metakognisyona Felsefi ve Nörobiyolojik Bakış Berkan ŞAHİN
43 Nörobilim ve Felsefe Perspektifinden Zihin Kuramı Hurşit FERAHKAYA, Ayhan BİLGİÇ
T245969
48 Otizm Spektrumunda Duyusal İşlemleme ve Sosyal Bilişsel Süreçlerin Nörobiyolojik İlişkisi Sezen KÖSE
54 Nöroçeşitlilik ve Otizm Rahime Duygu TEMELTÜRK, Birim Günay KILIÇ
60 Nörobilim Perspektifinden Çocuk İstismar ve İhmali Abdullah BOZKURT
66 Toplumsal Cinsiyet Temelli Kimlik İnşası: Ruh-Beden-Zihin Bütünlüğü Hilal Nur ÇALIK ŞENTÜRK, Birsen ŞENTÜRK PİLAN, Tezan BİLDİK
72 Nörobilim Perspektifinden Jacques Lacan'ı Anlamak Fatih Hilmi ÇETİN, Halit Necmi UÇAR
76 Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı: Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi Ayşe RODOPMAN ARMAN
83KÜB içinNörobilim Işığında Psikoterapi ve Felsefe Beyni Nasıl Değiştirir? Zehra BABADAĞI KÜB için
88QR koduÇocuk ve Ergenlerde Kozmetik/Estetik Psikofarmakoloji Mehmet Gökşin KARAMAN QR kodu
okutunuz okutunuz
91 Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi Mahmut Cem TARAKÇIOĞLU, Büşra ARSLAN

2024

Sanovel İlaç'ın hekimlerimize koşulsuz desteğidir…


T245969

KÜB için KÜB için


QR kodu QR kodu
okutunuz okutunuz
ISBN: 978-625-395-249-5

Türkiye Klinikleri

ÇOCUK PSİKİYATRİSİ
CHILD PSYCHIATRY
ÖZEL KONULAR/SPECIAL TOPICS

ÇOCUK PSİKİYATRİSİNDE NÖROBİLİM VE FELSEFE


NEUROSCIENCE AND PHILOSOPHY IN CHILD PSYCHIATRY
Editör/Editor: Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU

1 Psikiyatrinin Evrimi: Ruhtan Nörobilime, Nörobilimden Yapay Beyine Ali Saffet GÖNÜL, Gözde ÇOLAK
6 Hayatın Başlangıcında Nörobilim ve Felsefe Hilal Nur ÇALIK ŞENTÜRK, Nazlı Burcu ÖZBARAN
11 Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi Koray KARABEKİROĞLU
19 Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ Burcu AKIN SARI
26 Nörobilim ve Felsefe Açısından Özgür İrade: Çocuklukta Gelişimi... Setenay SARIOĞLU, Dilara ÖZDEMİR, Ali Evren TUFAN
31 Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış Ebru CAN, Şaziye Senem BAŞGÜL
38 Çocuk Psikiyatri Perspektifinde 'Düşünmeyi Düşünme': Metakognisyona Felsefi ve Nörobiyolojik Bakış Berkan ŞAHİN
43 Nörobilim ve Felsefe Perspektifinden Zihin Kuramı Hurşit FERAHKAYA, Ayhan BİLGİÇ
48 Otizm Spektrumunda Duyusal İşlemleme ve Sosyal Bilişsel Süreçlerin Nörobiyolojik İlişkisi Sezen KÖSE
54 Nöroçeşitlilik ve Otizm Rahime Duygu TEMELTÜRK, Birim Günay KILIÇ
60 Nörobilim Perspektifinden Çocuk İstismar ve İhmali Abdullah BOZKURT
66 Toplumsal Cinsiyet Temelli Kimlik İnşası: Ruh-Beden-Zihin Bütünlüğü Hilal Nur ÇALIK ŞENTÜRK, Birsen ŞENTÜRK PİLAN, Tezan BİLDİK
72 Nörobilim Perspektifinden Jacques Lacan'ı Anlamak Fatih Hilmi ÇETİN, Halit Necmi UÇAR
76 Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı: Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi Ayşe RODOPMAN ARMAN
83 Nörobilim Işığında Psikoterapi ve Felsefe Beyni Nasıl Değiştirir? Zehra BABADAĞI
88 Çocuk ve Ergenlerde Kozmetik/Estetik Psikofarmakoloji Mehmet Gökşin KARAMAN
91 Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi Mahmut Cem TARAKÇIOĞLU, Büşra ARSLAN

2024

Sanovel İlaç'ın hekimlerimize koşulsuz desteğidir…


25 mg sertralin sadece Selectra’da!

T245969

KÜB için
QR kodu
okutunuz
Türkiye Klinikleri

ÇOCUK PSİKİYATRİSİNDE
NÖROBİLİM VE FELSEFE

NEUROSCIENCE AND PHILOSOPHY IN


CHILD PSYCHIATRY

Editör / Editor:
Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU

Bu yayına www.dijitalakademi.org adresinden ücretsiz erişebilirsiniz.


You can access this publication for free on www.dijitalakademi.org
Türkiye Klinikleri

Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve Felsefe


Neuroscience and Philosophy in Child Psychiatry

Editör / Editor: Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU

Kitabın her türlü yayın hakkı Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye aittir. Kitaptaki
soru, yazı, resim, tablo, grafik ve şekiller kısmen de olsa yayımcının yazılı izni alınmadan, elektronik veya mekanik yöntemlerle
basılamaz, çoğaltılamaz. Yalnızca bilimsel amaçlarla (kaynak göstermek kaydıyla) özetleme ve alıntı yapılabilir.
All rights are reserved by Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. The questions, writings,
pictures, tables, graphics, and figures published in this book cannot be printed or reproduced in whole or in part by electronic or
mechanic ways without the written consent of the publisher. Summarizing and citation for scientific purposes (by specifying the ref-
erence) is allowed.

E-ISBN: 978-625-395-249-5

© 2024 Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Türkiye Klinikleri Yayın Seri No- Türkiye Klinikleri Publication Serial Number : 1611
1. Baskı (1st Edition), Nisan (April), Ankara-Türkiye

Türkiye Klinikleri

YAYIMCI - PUBLISHER
Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Türkiye Klinikleri)
Türkocağı Cad. No:30 06520 Balgat/Ankara/Türkiye
Tel/Phone : +90 312 286 56 56
Faks/Fax : +90 312 220 04 70
e-posta/e-mail : info@turkiyeklinikleri.com
web : www.turkiyeklinikleri.com
Sertifika No/Certificate No : 48768
Çocuk Psikiyatrisinde
Nörobilim ve Felsefe
Neuroscience and Philosophy in Child Psychiatry

EDİTÖR / EDITOR
Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Samsun, Türkiye

YAZARLAR / AUTHORS
Prof. Dr. Burcu AKIN SARI, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Ankara, Türkiye

Dr. Büşra ARSLAN, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İstanbul, Türkiye

Uzm. Dr. Zehra BABADAĞI, Serbest Hekim, Kayseri, Türkiye

Prof. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL, Hasan Kalyoncu Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Psikoloji Bölümü, Gaziantep, Türkiye

Prof. Dr. Tezan BİLDİK, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İzmir, Türkiye

Prof. Dr. Ayhan BİLGİÇ, İzmir Ekonomi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İzmir, Türkiye

Dr. Öğr. Üyesi Abdullah BOZKURT, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Erzurum, Türkiye

Uzm. Dr. Ebru CAN, Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, Türkiye

Dr. Hilal Nur ÇALIK ŞENTÜRK, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İzmir, Türkiye

Doç. Dr. Fatih Hilmi ÇETİN, Serbest Hekim, Konya, Türkiye

Dr. Gözde ÇOLAK, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İzmir, Türkiye

Uzm. Dr. Hurşit FERAHKAYA, Dr. Ali Kemal Belviranlı Kadın, Doğum ve Çocuk Hastanesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, Konya, Türkiye

Prof. Dr. Ali Saffet GÖNÜL, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İzmir, Türkiye

Prof. Dr. Koray KARABEKİROGLU, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Samsun, Türkiye

Prof. Dr. Mehmet Gökşin KARAMAN, Serbest Hekim, İstanbul, Türkiye

Prof. Dr. Birim Günay KILIÇ, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Emekli Öğretim Üyesi, Ankara, Türkiye

Doç. Dr. Sezen KÖSE, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İzmir, Türkiye

Prof. Dr. Nazlı Burcu ÖZBARAN, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İzmir, Türkiye

Dr. Dilara ÖZDEMİR, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Bolu, Türkiye

Dr. Setenay SARIOĞLU, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Bolu, Türkiye

Prof. Dr. Ayşe RODOPMAN ARMAN, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Emekli Öğretim Üyesi, İstanbul, Türkiye

Doç. Dr. Berkan ŞAHİN, Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Giresun, Türkiye

Doç. Dr. Birsen ŞENTÜRK PİLAN, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İzmir, Türkiye

Doç. Dr. Mahmut Cem TARAKÇIOĞLU, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İstanbul, Türkiye

Uzm. Dr. Rahime Duygu TEMELTÜRK, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Ankara, Türkiye
Prof. Dr. Ali Evren TUFAN, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Bolu, Türkiye

Doç. Dr. Halit Necmi UÇAR, Serbest Hekim, Konya, Türkiye

Bu kitapta yayımlanan bölümlerin yazar kurum bilgilerinde olabilecek değişiklikler nedeniyle oluşabilecek her türlü sorumluluk yazar(lar)ın kendisine ait olup,
yayınevi herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.

.
ÖN SÖZ PREFACE

Bir bebek daha dünyaya gelmeden, önce anne babanın ve toplumun zihninde doğuyor. O doğ-
mamış bebeğin ruhsal/zihinsel dünyası da, işte o daha doğmadan şekillenmeye başlıyor. Hem
ataların, ebeveynlerin genetik mirası ve nörobiyolojik doğası, hem de sosyal/kültürel çevrenin
felsefî ve zihinsel mirası, o yeni gelen -evrenin en büyük mucizesi- minik bebeğin beyin/zihin/ruh
sağlığına yön veriyor. Diğer bir deyişle, hem genetik hem de memetik olarak biçilmiş kaftan-
lar, belki de o bebeğe/yeni insan bireyine bol ya da dar geliyor. Peki ya, gen ve çevreyi bir yana
bıraktığımızda ortada ne/kim kalıyor? Bebek/insan bu sürecin neresinde ortaya çıkıyor? İşte bu
zor sorunun yanıtını merak etmemiz bizi bu kitapta bizi bir araya getirdi. Çocuk ve ergenlerin
ruh sağlığı alanında yetki ve sorumlulukları olan -seçkin ve yetkin- bu ekip, ruhun/zihnin sağ-
lığını şekillendiren/yansıtan bu nörobiyolojik ve felsefi etkileşim süreçlerine farklı ve bütüncül
bir açıdan ışık tutmaya çalıştı. En çok da nörobiyolojik etken ve süreçleri, felsefi bir perspek-
tiften yorumlamaya çalışarak, çocuk ruh/zihin sağlığına başka bir boyuttan bakmanın yollarını
aradı.
Bu kitapta pek çok değerli yazı yer alıyor. Ruhtan nörobilime, nörobilimden de yapay beyine psi-
kiyatrinin evrimi, bebeklik döneminde zihin gelişim süreçleri, beyin ve zihnin arayüzü dikkat iş-
levleri, zekâ kavramına nörobilim ve felsefe persfektifinden bakış, çocuk ve ergenlerde özgür
irade ve karar verme süreçlerinin doğası, vb. pek çok konu ele alındı. Nöroçeşitlilik açısından
metakognisyon, Zihin Kuramı, otizm ve benzeri klinik durumlar üzerinde duruldu7. Ayrıca, top-
lumsal cinsiyet, yeme bozuklukları, istismar ve ihmal, sosyal medya kullanım sorunları, vb.
belli başlı klinik durumlar nörobilim ve felsefe perspektifinden incelendi. Psikoterapilerin ve
farmakoterapinin hem nörobiyolojik hem de kozmetik/estetik unsurlarına yer verildi.
Her biri özgün ve güncel, geleceğe ışık tutacak bu yazıları kaleme alan tüm yazar arkadaşla-
rıma yürekten teşekkür ederim.
Sıhhat ve muhabbetle...

Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU


Editör
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD,
Samsun, Türkiye

.
PREFACE ÖN SÖZ

A baby is born in the minds of parents and society before it is even born. The spiritual/mental
world of that unborn baby begins to take shape even before it is born. Both the genetic heritage
and neurobiological nature of the ancestors and parents, and the philosophical and mental her-
itage of the social/cultural environment shape the brain/mind/mental health of the little baby, the
greatest miracle of the universe. In other words, both the genetically and memetically tailored
caftan may be too loose or too tight for that baby/new human individual. But what/who is left in
the middle when we leave genes and environment aside? Where does the baby/human emerge in
this process? Our curiosity about the answer to this difficult question brought us together in this
book. This eligible and competent team, which has expertise and responsibilities in the field of
mental health of children and adolescents tried to shed light on these neurobiological and philo-
sophical interaction processes that shape/reflect the health of the soul/mind from a different and
holistic perspective. Most of all, by trying to interpret neurobiological factors and processes
from a philosophical perspective, they sought ways to look at child mental health from another
dimension.
This book contains many valuable articles. The evolution of psychiatry from the soul to neuro-
science and from neuroscience to the artificial brain, the developmental processes of the mind
in infancy, the functions of attention as the interface between the brain and the mind, the con-
cept of intelligence from the perspective of neuroscience and philosophy, the nature of free will
and decision-making processes in children and adolescents, and many other topics are dis-
cussed. Metacognition, Theory of Mind, autism and similar clinical conditions were emphasised
in terms of neurodiversity. In addition, certain clinical conditions such as gender, eating dis-
orders, abuse and neglect, social media use problems, etc. were analysed from the perspective
of neuroscience and philosophy. Both neurobiological and cosmetic/aesthetic aspects of psy-
chotherapies and pharmacotherapy were included.
I would like to sincerely thank all my fellow authors who have written these articles, each of
which is original and up-to-date and will shed light to the future.
With good health and affection...

Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU


Editor
Ondokuz Mayıs University Faculty of Medicine,
Department of Child and
Adolescent Mental Health and Diseases,
Samsun, Türkiye
Çocuk Psikiyatrisinde
Nörobilim ve Felsefe
Neuroscience and Philosophy in Child Psychiatry

İÇİNDEKİLER - CONTENTS

Psikiyatrinin Evrimi: Ruhtan Nörobilime, Nörobilimden Yapay Beyine 1


Evolution of Psychiatry: From Psyche to Neuroscience, from Neuroscience to Artificial Brain
Ali Saffet GÖNÜL, Gözde ÇOLAK

Hayatın Başlangıcında Nörobilim ve Felsefe 6


Neuroscience and Philosophy at the Beginning of Life
Hilal Nur ÇALIK ŞENTÜRK, Nazlı Burcu ÖZBARAN

Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi 11


Brain and Mind Interface: Phenomenology of Attention
Koray KARABEKİROGLU

Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ 19


Intelligence in the Context of Philosophy and Neuroscience
Burcu AKIN SARI

Nörobilim ve Felsefe Açısından Özgür İrade: 26


Çocuklukta Gelişimi ve Çocukluk Çağı Ruhsal Bozukluklarındaki Rolü
Free Will According to Neuroscience and Philosophy:
Development in Childhood and Role in Childhood Mental Disorders
Setenay SARIOĞLU, Dilara ÖZDEMİR, Ali Evren TUFAN
Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış 31
Review of Development of Will Power and Decision Making from a
Philosophical and Neurobiologic Perspective
Ebru CAN, Şaziye Senem BAŞGÜL

Çocuk Psikiyatri Perspektifinde ‘Düşünmeyi Düşünme’: 38


Metakognisyona Felsefi ve Nörobiyolojik Bakış
In the Perspective of Child Psychiatry ‘Thinking About Thinking’:
A Philosophical and Neurobiological Approach to Metacognition
Berkan ŞAHİN

Nörobilim ve Felsefe Perspektifinden Zihin Kuramı 43


Theory of Mind from the Perspective of Neuroscience and Philosophy
Hurşit FERAHKAYA, Ayhan BİLGİÇ

Otizm Spektrumunda Duyusal İşlemleme ve Sosyal Bilişsel Süreçlerin 48


Nörobiyolojik İlişkisi
Neurobiological Relationship of Sensory Processing and
Social Cognitive Processes in the Autism Spectrum
Sezen KÖSE

Nöroçeşitlilik ve Otizm 54
Neurodiversity and Autism
Rahime Duygu TEMELTÜRK, Birim Günay KILIÇ

Nörobilim Perspektifinden Çocuk İstismar ve İhmali 60


Child Abuse and Neglect from the Perspective of Neuroscience
Abdullah BOZKURT

Toplumsal Cinsiyet Temelli Kimlik İnşası: Ruh-Beden-Zihin Bütünlüğü 66


Gender-Based Identity Construction: Spirit-Body-Mind Integrity
Hilal Nur ÇALIK ŞENTÜRK, Birsen ŞENTÜRK PİLAN, Tezan BİLDİK

Nörobilim Perspektifinden Jacques Lacan’ı Anlamak 72


Understanding Jacques Lacan from a Neuroscience Perspective
Fatih Hilmi ÇETİN, Halit Necmi UÇAR
Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı: Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi 76
Cognitive Distortions and Social Media Use: A Critical Thinking Guide for Adolescents
Ayşe RODOPMAN ARMAN

Nörobilim Işığında Psikoterapi ve Felsefe Beyni Nasıl Değiştirir? 83


How Psychotherapy and Philosophy Change the Brain in the Light of Neuroscience?
Zehra BABADAĞI

Çocuk ve Ergenlerde Kozmetik/Estetik Psikofarmakoloji 88


Cosmetic/Aesthetic Psychopharmacology in Children and Adolescents
Mehmet Gökşin KARAMAN

Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi 91


The Neurobiology of Eating Disorders in Children and Adolescents
Mahmut Cem TARAKÇIOĞLU, Büşra ARSLAN

Bu kitapta yayımlanan şekil/resimlerin renkli hâli için:


http://www.turkiyeklinikleri.com
Türkiye Klinikleri

Çocuk Psikiyatrisi

YAYIMLANMIŞ ÖZEL KONULAR - PAST SPECIAL TOPICS

ÇOCUK VE GENÇLİK ÇAĞI RUHSAL HASTALIKLARINDA Editör: Prof. Dr. H. Serpil ERERMİŞ (Ege Ü.T.F.)
İZLEM VE SÜREÇ: PROGNOSTİK FAKTÖRLER VE
ERKEN TEDAVİ YAKLAŞIMLARININ ETKİSİ (2019)

ERGEN BAĞIMLILIĞI (2019) Editör: Prof. Dr. Zeki YÜNCÜ (Ege Ü.T.F.)

OBSESİF KOMPULSİF VE İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR (2019) Editör: Prof. Dr. Elvan İŞERİ (Gazi Ü.T.F.)

ÇOCUK VE ERGENLERDE YEME BOZUKLUKLARI (2020) Editör: Prof. Dr. Mazlum ÇÖPÜR (İstanbul Arel Ü. Sağlık Bilimleri Y.O.)

ÇOCUK VE ERGENLERDE PSİKOPATOLOJİLER VE BİLİŞ (2020) Editör: Prof. Dr. Mehmet Ayhan CÖNGÖLOĞLU
(Sağlık Bilimleri Ü. Gülhane E.A.H.)

YÜKSEK RİSKLİ GRUPLARDA PSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR (2021) Editör: Prof. Dr. Neşe PERDAHLI FİŞ (Marmara Ü.T.F.)

ÇOCUK VE ERGENLERDE ÖZGÜL ÖĞRENME BOZUKLUKLARI (2021) Editör: Prof. Dr. Işık GÖRKER (Trakya Ü.T.F.)

ÖZEL GEREKSİNİM VE RUHSAL BOZUKLUKLAR (2021) Editör: Doç. Dr. Şaziye Sanem BAŞGÜL
(Hasan Kalyoncu Ü. İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler F.)
Yardımcı Editör: Doç. Dr. İbrahim Selçuk ESİN (Atatürk Ü. SUAM)

ÇOCUK VE ERGEN PSİKİYATRİSİNDE ACİLLER (2021) Editör: Prof. Dr. Osman Talat SABUNCUOĞLU (Marmara Ü.T.F.)

DİJİTAL PSİKİYATRİ (2022) Editör: Prof. Dr. Tezan BİLDİK (Ege Ü.T.F.)

ÇOCUK VE ERGENLERDE BİPOLAR BOZUKLUK; TANIDAN TEDAVİYE (2022) Editör: Prof. Dr. Seher AKBAŞ (Liv Hospital Vadistanbul)

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI ALANINDA BAĞLANMA VE YANSIMALARI (2022) Editör: Prof. Dr. Evrim AKTEPE (Süleyman Demirel Ü.T.F.)

CİNSİYET YELPAZESİNE ÇOK YÖNLÜ BAKIŞ (2023) Editör: Prof. Dr. Burcu ÖZBARAN (Ege Ü.T.F.)

CLIMATE CHANGE: CHILD AND ADOLESCENT HEALTH AND Editör: Prof. Dr. Hatice AKSU (Aydın Adnan Menderes Ü.T.F.)
MENTAL HEALTH (2023) Doç. Dr. Börte GÜRBÜZ ÖZGÜR (Aydın Adnan Menderes Ü.T.F.

ÇOCUK PSİKİYATRİSİNDE NÖROBİLİM VE FELSEFE (2024) Editör: Prof. Dr. Koray KARABEKİROĞLU (Ondokuz Mayıs Ü.T.F.)

YAYIMLANACAK ÖZEL KONULAR - FORTHCOMING SPECIAL TOPICS

NÖROGELİŞİMSEL BOZUKLUKLARDA TANI VE TEDAVİ: SON GELİŞMELER (2024) Editör: Prof. Dr. Özalp EKİNCİ
(Sağlık Bilimleri Ü. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları E.A.H.)

ÇOCUK VE ERGENLERDE PSİKOTİK BOZUKLUKLAR (2024) Editör: Prof. Dr. Gül KARAÇETİN
(Sağlık Bilimleri Ü. Bakırköy Prof.Dr.Mazhar Osman Ruh Sağ. ve
Sinir Hast. SUAM)

BEBEKLİKTEN ERGENLİĞE TEKNOLOJİ KULLANIMI VE PSİKOPATOLOJİ (2025) Editör: Prof. Dr. Ömer Faruk AKÇA (Necmettin Erbakan Ü.T.F.)

Özel konuları temin etmek için:


abone.turkiyeklinikleri.com
Psikiyatrinin Evrimi: Ruhtan Nörobilime,
Nörobilimden Yapay Beyine
Evolution of Psychiatry: From Psyche to Neuroscience,
from Neuroscience to Artificial Brain

Ali Saffet GÖNÜLa, ÖZET Ruh kavramının ilk nerede ve nasıl ortaya çıktığı tam olarak bilinmemek ile beraber, insanın ya-
şadığı deneyimlerin (rüya ve trans gibi) ve varoluşsal anksiyetenin bu kavramı ortaya çıkmasında önemli
Gözde ÇOLAKa
rol oynadığı düşülmektedir. İnsanı hayvandan ayıran özellikle yüksek bilişsel işlevlerin ruh tarafından
gerçekleştirildiğinin düşünülmesi düalisttik düşüncenin temelini oluşturmuştur. Bilimsel verilerin birik-
a
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, mesi ise bir zamanlar ruha atfedilen tüm becerilerin beyin organik yapısı içinde gerçekleştirilebileceği-
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, nin göstermesi ile ruh kavramına olan ihtiyaç hızla azalmıştır. Bugün ise bu becerilerin bir kısmı
İzmir, Türkiye kendinden öğrenebilen sistemler ile gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Ancak bu sistemleri beyni taklit
etmesinden çok beynin çalışması sırasında gerçekleştirdiği hataları yapmaması önemlidir.
Yazışma Adresi/Correspondence:
Ali Saffet GÖNÜL Anahtar Kelimeler: Psikiyatri; beyin; yapay zeka; ruh
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD,
İzmir, Türkiye ABSTRACT Although it is not known exactly where and how the concept of the soul first emerged, it
ali.saffetgonul@ege.edu.tr is thought that human experiences (such as dreams and trances) and existential anxiety played an im-
portant role in the emergence of this concept. The idea that especially the higher cognitive functions that
distinguish humans from animals are performed by the soul has formed the basis of dualistic thought. The
need for a concept of the soul has rapidly decreased as the accumulation of scientific data has shown that
all abilities once attributed to the soul can be realized within the organic structure of the brain. Today, it
is being attempted to realize these abilities through self-learning systems. However, it is important that
these systems do not make the same mistakes that the brain makes during its work, rather than imitating
the brain.

Keywords: Psychiatry; brain; artificial intelligence; psyche

Y
irmi birinci yüzyılda yaşamanın (olumsuz tarafları dikkate almaz isek) belki de
en keyifli yanlarından biri pozitif bilimlerin getirdiği bilgi birikimini kolaylıkla
ulaşabilme imkanıdır. Son 25 senededir internet üzerinden neredeyse her türlü
bilimsel bilgiye ulaşabilmekteyiz.* Eldeki bu imkân, eskiden sadece konu üzerinde derin
araştırmalar yapan kişilerin elde edebileceği bilgilerin topluma yayılımını sağlamıştır. En
çok ilgi çeken ve araştırılan konular arasında insanın kökeni ve onu diğer canlı türlerin-
den ayıran ve yükselmesine neden olan özellikler yer almaktadır. Bu ilgi varoluşsal bir
endişenin sonucunda olabileceği gibi geçmişte (tarihte) yapılan hataların yeniden yapıl-
masına engel olma ve insan olmanın getirdiği dezavantajları yenme çabası olarak da gö-
rülebilir. İnsanı diğer hayvanlardan ayıran özellikler arasında, zekâsı, serbest irade ile
karar verebilme kabiliyetleri, vicdanı; en çok ilgi çeken, en fazla araştırılan ve tartışılan
konular olmuştur. İnsanın yükselişinin temelinde pek çok farklı kolektif beceri bulun-
maktadır. Bunlar arasında aileden (yakınların oluşturduğu küçük gruptan) millet (doğ-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN:
rudan kan bağının olmadığı büyük bir gruba) olabilme becerisine, sosyal hayatın
Gönül AS, Çolak G. Psikiyatrinin evrimi: Ruh- kurulmasına, kültür oluşturma becerisine, yazılı kurallar (hukuk) oluşturmaya kadar bir
tan nörobilime, nörobilimden yapay beyine.
Karabekiroğlu K, editör. Çocuk Psikiyatrisinde
Nörobilim ve Felsefe. 1. Baskı. Ankara: Tür-
kiye Klinikleri; 2024. p.1-5. * Burada gerçek anlamda bir bilimsel araştırmadan bahsediyoruz. Rastgele arama motorundan yapılan hızlı aramalardan bahsetmiyoruz.

1
• Pediyatrik hastalarda otistik bozukluk ile ilgili
irritabilitenin tedavisinde,
• 13-17 yaş ergenlerde şizofreni,
tedavisinde endikedir.
T245969

Endikasyonlar İgnis Kısa Ürün Bilgisi’nden alınmıștır.

KÜB için
QR kodu
okutunuz
Ali Saffet Gönül ve ark. Psikiyatrinin Evrimi: Ruhtan Nörobilime, Nörobilimden Yapay Beyine

çok özel kabiliyet bulunmaktadır.1 Her ne kadar bu konu- loglarında ruhun ölümsüz olduğundan ve sonsuz dünyaya
larda pek çok fikir ve bilgi var ise de bunları bir araya ge- ait olduğundan bahseder. Ruhu 3 bölüme ayırır. Mantıklı
tirip toparlayabilecek olan tek bir bilim dalı yoktur. olan kısmı, duygular ile ilişkili spirit-nefes, nefsi*** kısım
Antropoloji den sosyolojiye, psikolojiden nörobilime pek ve iştah (fiziksel ihtiyaç) kısmı. Plato’nun bu bölümlemesi,
çok bilim dalı insanı insan yapan özellikleri anlamaya ça- ruhun bugünkü nörobilimin araştırdığı temel öğeleri (karar
lışmaktadır. Ancak, bu bilim alanlarından farklı olarak sa- verme, emosyon ve somatik uyarım) içermektedir. Aristo-
dece psikiyatri insanın en saf halini incelemektedir. teles ise ruhun yaşamın bir formu-parçası olduğu ve bü-
Psikiyatri* bilinen ilk insanın, aklını yansıttığı ve ruh ola- yüme, hareket ve çoğalma gibi işlevleri ile hayatın kaynağı
rak adlandırdığı ve genellikle insanı insan yapan özellik- olduğunu iddia etmiştir. Stoacılar ise ruhun bedenden daha
leri barındırdığı iddia edilen varlık/özün normal ve anormal farklı bir yapıda olduğunu, hareket ve algı gibi işlevlerinin
haline incelemeyi hedef edinmiştir. Bugün hayatımızda ve yanında erdem ve yaşamı anlamaya yaradığını düşünmüş-
kültürlerde önemli bir yer tutan din olgusu da ruh ile ya- lerdir. Epicuryanlar ise ruhun atomlardan (parçalanamaz
kından ilişkilidir. Bu yazıda ruhun evriminden bahsedece- en küçük parça) oluştuğunu ve ölümden sonra atomlara ay-
ğiz ama aslında bahsedeceğimiz zihnin (mind) kavramsal rıldığını düşünmüşlerdir. Her ne kadar tüm düşünceler
evrimi olacaktır. Bu evrim sürecinin görünen son halkası, beden-zihin ayrımına işaret ederken, ruhun bedendeki yeri
kendisi evrim ile gelişen insanın artık kendi evrimi yön- hakkında en net yorumu Aristoteles yapmış ve onu kalbin
lendirmek amacı yeni zihinler yaratma çabasıdır.** içinde (sıcak nokta) olarak tanımlamıştır.3 Bu düşünce tarz-
larında dikkate alınan en önemli nokta ruhun bedenden hi-
RuH KAvRAmı vE GELİşİmİ yerarşik olarak daha üst bir fenomen olması ve bedeni
yönetmesidir. Ancak, hastalıklar veya anormal davranışlar
İlk ruh kavramının nasıl ortaya çıktığı ve kullanıldığı ile
söz konusu olunca monizme (teklik) yakın bir görüş hâ-
ilgili net bir bilgimiz yoktur ancak Fransa’nın Dordogne
kimdir. Bu görüşün en net örneği ise Bergamalı Galen
bölgesindeki mağaralarda 17000 yıl önce çizilmiş uykuda
(129-216) tarafından iddia edilen ve yüzyıllarca batı tıbbı-
rüya sırasında ruhun bedenden ayrılıp başka yerlere gittiği
nın temelini oluşturan görüştür. Bedendeki sıvıların den-
şekilde yorumlanabilecek çizimlere denk gelinmiştir. Ben-
gesi insanın karakterini belirlerken, bu dengenin 4 temel
zer düşünce eski mısırdan Avustralya yerlilerinin kültürüne
sıvıdan birinin lehine veya aleyhine bozulmasının akıl sağ-
kadar pek çok farklı eski inanışta bulunmaktadır. Bu
lığı etkilediğini iddia etmiştir. Galen’in yaklaşımı insanın
durum, yaşanan bir hissi açıklanma ihtiyacı sırasında pri-
duygu ve davranışını metafizik**** bir dünyadan daha be-
mitif ruh kavramının oluşmasına neden olmuş olabilir. Ruh
densel öğelere taşıması açısından önemlidir.
kavramına yok olma/varoluşsal anksiyetenin de katkıda bu-
lunduğu aşikârdır. En basit hali ile ruh, beden haricinde va- Hz. İbrahim’in tanrı inancından köken alan dinlerde
rolan ve kendi tecrübeleri olabilen bir öz olarak ruh konusunda benzerlikler vardır. Hem İslam’da hem de
tanımlanabilir. Bugünkü anlayışın kökenleri muhtemelen Hristiyanlıkta ruh, fiziksel bedene can veren olgudur. Ya-
Eski Yunan’a dayanmaktadır.2 Yunancadaki “Psyche”-ruh ratana yakınlık ise nefes-nefs ile ilişkilidir. İnsan hayatı iki
kavramını ve aynı zamanda metamorfozu (genellikle kele- nefes (ilk ve son nefesler) arasında geçmektedir. Yaratanın,
beklere atıf yapılarak) da tanımlamaktadır. Bu metamor- Adem’i yarattıktan sonra kendi ruhundan üflemiş olması,
foz, insanın değişimine işaret etmektedir ve kişi kendini ruhu (yaratanın nefesinden dolayı) kutsal hale getirmekte-
geliştirdikçe daha erdemli (virtuous) - güzel hale gelmek- dir (Hicr suresi, ayet 29). Üçlü yapı (ruh, nefs, beden) Hris-
tedir. Sokrates, kişinin temel hedefinin bu olması gerekti- tiyanlıkta belirgin iken, İslamiyet’te dual yapı (ruh-beden)
ğini belirtmektedir. Bu yaklaşım, kişi için bedenin daha belirgindir. Ruh kavramı, teolojik açıdan her iki dinde
yaşlanmasına rağmen aklının gelişiminin önemine işaret derinlemesine tartışılmış ise de netleşme oluşmamıştır.4 Bu
ederken, nispeten aklı (zihin) bedenden ayırmaktadır. So- nedenle genel anlamda dual (ikili) düşünce yapısı hâkim ol-
krates’in öğrencisi Plato, ruhu yaşamın en temel yapısı, fi- muştur. Netleşmeyen diğer bir konu kutsal olan bir olgu-
ziksel varlığından (bedenden) öncesinde ve sonrasında nun hastalanmasıdır. Bu nedenle pek çok teolojiye ruhun
devam eden olgu olarak tanımlamıştır. Phaedo’deki diya- hastalanmasının mümkün olmadığını ve ortaya çıkan tab-
loların aslen bedenin izdirabı olduğunu iddia eder.

* Bugünkü psikiyatrinin ruhu araştırmadığı aşikârdır. Ancak, yazının bu aşamasında antik


yaklaşımdan yola çıkılacağı için bu yönde bir yazımda bulunduk. *** İslam Ansiklopedisinde nefis ve nefes tanımları birine benzer ama ayrıntıda ciddi fark-
** Aslında zihinleri yaratmak veya kontrol etme fikri yeni bir şey değildir. Zihni kontrol lar gösterebilen kavramlardır (Bakınız Gazali’nin tanımına). Bu yazıda nefes-nefs, spirit
etmek, insanların çok eskiden beri farklı yöntemler ile gerçekleştirmek istedikleri tanrısal karşılında kullanılacaklardır.
bir istektir. Ancak şimdi zihin kontrolünden çok, zihne yakın ürünler için gerekli teknolo- **** Aristoteles’in kullandığı anlamda değil, bugünkü yaygın kullanılan anlamında
jiyi geliştirmeye çalışmaktadır. kullanılmıştır.

2
Ali Saffet Gönül ve ark. Psikiyatrinin Evrimi: Ruhtan Nörobilime, Nörobilimden Yapay Beyine

AYDıNLANmA DÖNEmİ, yaklaşımın önderi olarak anılmasını sağlayacak hamleleri


ZİHİN-BEDEN DÜALİZmİNDEN, yapacak düşünce sisteminin gelişmesini sağlamıştır.6 Bu
sayede hastalar zincirlerinden ve kapalı alanlardan kurtul-
BEYİN-ÇEvRE ETKİLEşİmİNE
muşlardır. Sonuç olarak Pinel psikiyatrik hastalıkların ah-
17. yüzyıldan itibaren aydınlanmanın etkisi Avrupa’da laki bir çöküşün ya da kutsal bir cezalandırma olduğu ile
iyice hissedilmeye başlamış olmasına rağmen ruh kavra- ilgili yaklaşım önemli ölçüde yıkılmasında rol oynamış-
mında yaklaşım eski düşünleri sadece sistematik hale ge- tır.
tirme ile sınırlı kalmıştır. Bu alanda en önemli etkiyi
Yukarıdaki kişi ve akımların etkisi, bu duruma ek ola-
Fransız matematikçi ve filozof Rene Descartes (1596-
rak beyinin nasıl çalıştığı ile ilgili bilginin azlığı nedeni ile
1650) yapmıştır. Descartes’e göre fiziksel olmayan ruh dü-
zihin, bir sibernetik* yaklaşım içinde hastalığın merkezi
şünüp, karar verebilirken, beden fiziksel prensipler
olur iken, zihni yaratan organ olan beyin ihmal edilmeye
doğrultusunda ruha uymaktadır. Ölüm sonrası ruh beden-
başlanmıştır. Her ne kadar Freud da dahil pek çok kişi psi-
den ayrılabilirken, ruhun işlevleri bedenin (genellikle beyin
kiyatrik hastalıklar ile beyin arasında ilişkiyi kurmak için
ve diğer sinir sistemi) arızaları sonucunda dışa yeterli yan-
çaba göstermiş ise de 20. Yüzyılın ikinci yarısına kadar
sıyamayabilir. Dolayısıyla Descartes’e göre psikiyatrik
önemli bir adım atılamamıştır. Ancak, ruh kavramı artık
hastalıklar ruhsal bir problemden değil, bedenden ve onun
önemli ölçüde geride kalmaya başlamış, onun yerini zihin
ruh ile ilişkisinin bozulmasından kaynaklanmaktadır. Tho-
almıştır. Ancak, zihin, ruhun aksine kutsal bir anlam taşı-
mas Willis (1621-1675) ruhun altındaki yapıların (bede-
mamaktadır. Zihin kavramındaki en önemli sıkıntı, zihni
nin), ruhun iradesine karşı güçlü bir direnişi ve hayvani
oluşturan temel yapı ile ilgili kuramsal karmaşadır. Zihin
duyguların öne çıkması ile psikiyatrik hastalıkların oldu-
denilerek ruh-beden ikileminden nispeten uzaklaşılmasına
ğunu iddia ederken, John Locke (1646-1704) beyin veya
rağmen, halen zihinsel işlevlerin nasıl oluştuğu sorusu ce-
sinirlerde hasar olmadan zihnin (mind) bozulmasına işaret
vaplanamamıştı. 19.yüzyılın ikinci yarısında yaşanan bir
etmektedir.5 Bütün bu tartışmalar sırasında 3 ilişkili ama
olayın kahramanı Phineas Gage, ve sonrasında onun klinik
farklı kavram karşımıza çıkmaktadır. Ruh, beyin ve zihin.
durumunun incelenmesi zihin beyin tartışmasında önemli
Zihin bozuklukları (mind disorders), genellikle çevre şart-
bir çıkış yolu sağlamıştı.7 Gage, çalıştığı demiryolu inşaa-
ları ile oluşan yanlış düşünceler sonucunda ortaya çıkmış tında yaşanan bir kaza sonucunda demir bir çubuk göz çu-
hastalıklar anlamına gelmektedir ve temel olarak beyin ve kurunun altından beynin sol frontal lobunu dik olarak
sinir sisteminde belirgin bir bozukluk olmadığını kabul saptanmış ve frontal kemiğin dorsal kısmından çıkmıştır. O
eder. O dönemde zihin bozuklukları olarak adlandırılan kli- günkü imkanlar ile hayatta kalması beklenmeyen Gage, ya-
nik tablolar yılar sonra paradoksal olarak nevrotik hasta- şamına devam etmiş ama karakterinde belirgin değişiklik-
lıklar olarak isimlendirilmişlerdir. ler gözlenmiştir. Bu değişikliklerin önemli bir kısmı, karar
William Cullen (1710-1790), tüm zihinsel işlevleri verme, ahlaki tutumlar gibi önce ruha daha sonra zihne at-
beyindeki aktivitelere bir sistem içinde bağlı olabilece- fedilen değişiklikler olduğu dikkat çekmiştir. Yıllar içinde
ğinden öneren kişidir. Cullen’ın bu düşünceleri o yıllarda bu vaka çok daha yoğun incelenmiş ve benzeri vakalar ya-
devam eden zihin-ruh tartışmaları arasında unortodoks bir yınlanmıştır. Bütün bu çalışmaların sonunda karar verme,
yaklaşım olarak dikkate çekmektedir. İskoçyalı bir tıp in- planlama, empati gibi süreçler için beynin nöral sistemle-
sanı ve kimyacı olan Cullen, psikiyatrik hastalık ile beyin rinin yeterli olduğu anlaşılmıştır. 2000’li yıllarda başlaya-
(sinir sistemi) işlev bozukluğu arasındaki ilişkinin net ola- cak olan fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme
rak yeterince gösterilememesinin nedenini beyin işlevle- (fMRI) çalışmalarında önce bilim dünyası kendisini beyi-
rini hücresel bazda anlamamızdaki eksikliklerden nin işlevleri sonucunda zihnin oluştuğu fikrine hazırlamış-
kaynaklanmasına bağlamaktadır.5 Her ne kadar Cullen’ın tır.
adı bugünkü psikiyatriye yön veren insanlar arasında geç- Yirminci yüzyılda başlayan diğer bir tartışma ise
mese bile öğrencilerinden Benjamin Rush; Amerikan Psi- insan olmak için sadece beyin yeterli mi sorusudur. Bu du-
kiyatrisinin babası olarak anılmaktadır ve Cullen’ın etkisi rumda beynin bir kavanoza koyup, gerekli maddeler ile ya-
belirgin derecede Rush’ta izlenmektedir. Cullen’ın üze- şamasını sağlayarak; elektrodlar üzerinden bilgisayara (ya
rinde etkisi olduğu diğer isim ise Fransız Psikiyatrist Phil- da diğer bir bedene) bağlamak yaşam için yeterli olabilir
lipe Pinel’dir. Pinel, Cullen’ın “Synopsis Nosologiae mi? Hilary Putnam tarafından felsefi bir soru olarak soru-
Methodicae” hastalık sınıflandırmasını Fransızcaya çevir-
miştir. Pinel’in psikiyatrik tabloları bir hastalık olarak ta-
* Biyolojik ve sosyal sistemlerde nedensel faktörlerin ve geribildirimlerin sürekli karşılıklı
nımlaması ve sınıflanması, onun sonradan hastalara insani etkileşimi.

3
Ali Saffet Gönül ve ark. Psikiyatrinin Evrimi: Ruhtan Nörobilime, Nörobilimden Yapay Beyine

lan bu durum sonraki dönemde çokça tartışılmış ve popü- mıştır. Beynin işlevlerinin daha net izlenmesi, insanı ruh
ler kültüre (Matrix, Transcendence vb gibi kült filmlere) ile tanımlanma ihtiyacını en azından bilimsel dünyada
esin kaynağı olmuştur.8 Aslında buradaki temel unsur, basit azaltmıştır. Bununla beraber insan beyninin çalışma pren-
bir yaşam değil, bilinçlilik halinin oluşmasıdır. Bilinç ba- sipleri hala net değildir. Bunu çözmeye yönelik Human
sitçe kendinin ve çevrenin farkında olma halidir. Beynin Brain Project, Human Connectome Project (HCP) gibi
çalışması ve bilinç oluşturabilmesi ile ilgili olarak bir be- büyük bütçeli projeler oluşturulmuş ve özellikle veri bili-
dene olan ihtiyacını en net olarak somatik marker hipotezi minden çok sayıda araştırmacı bu yönde farklı teoriler (graf
ileri sürmüştür. Her ne kadar sonradan bazı eleştiriler alan teori vb) kullanarak açıklamalar geliştirmeye çalışmakta-
somatik marker hipotezinin kökenini James-Lange tara- dırlar.
fından emosyonun oluşma teorisine gitmektedir. Bugünkü Beyin görüntüleme çalışmalarının çok fazla veri üret-
bilgilerimiz beynin bedenden sürekli geri bildirim aldığını mesi hem bir avantaj hem de bir dezavantajdır. Sadece
ve bu şekilde hem gelişme sürecini tamamladığı hem de
tek bir beyin bile incelenmesi sırasında binlerce voksele
emosyon oluşturma ve karar verme süreçlerini yönetebil-
bölünür ve her bir vokselden veri elde edilir. Buna 20-40
diğini göstermektedir. Sonuç olarak beynin hem gelişim
dk süren bir olaya ilişkin ve dinlenme durumu çekimi
döneminde hem de daha sonrasında bir bedene* ihtiyacı
dahil olduğunda veri miktarı 400-800 kez artar. Bu kadar
vardır. Her ne kadar bu konuda geniş bir literatür var ise de
büyük bir veriden gruplar arası fark veya öngörücü (pre-
iki olgu dikkat çekicidir. Birincisi kasların hareket ile üret-
dictor) elde zordur. Diğer yandan bu kadar çok veri bir
tiği nörotrofik faktörler nöral sağlık ve işlevsellik için
klinisyen için anlama açısından zorluklar çıkartırken veri
önemlidir.9 Diğeri ise insanın evrimi sırasında 4 ayaktan 2
bilimci için bir hazinedir. Makine öğrenme modelleri için
ayağa geçerken (homo erektus) beyinin yaklaşık 300 cc bü-
bu büyük veriler temel kaynak oluşturmakta ve farklı
yümesidir. Bu dik durma ile ilişkili gibi görünüyor olsa da
yöntemler ile odaklanan araştırma sorularına cevaplar
homo erektusun zihinsel becerilerine önemli katkı sağla-
aranmaktadır. Bu nedenle dünyada büyük veri için kon-
dığı düşünülmektedir.10
sorsiyumlar kurulmuştur. ENIGMA bunlar içinde en
İster Zihin-beden ikilemi diyelim, ister ilişkisi, bu iki- büyük olandır, beyin yapı ve işlevleri ile genlerin etkisi
liye bir faktör daha eklenmiştir ki o da çevredir. Çevre hem araştırmaktadır. HCP, beyindeki bağlantısallıkları araş-
zihin hem de bedeni etkileyen önemli bir faktördür. Georg tırmaktadır. Bilgi teorisyenleri çoklu beyin alanlarının
Northoff, insanın zihinsel sürecinin kendisini çevreden ayı- nasıl bilgi ürettiği hakkındaki bilgilerimizi arttırmakta-
rarak kendilik sürecini yaratabilmesini önemli bir kabili- dırlar. Bu sayede beynin bilgi işleme ve karar verme me-
yet olarak görmektedir.11 İnsanın, kendisini (self) diğer kanizmalarını, yüksek bilgi işleme gücünü daha iyi
nesnelerden ayırabilmesi önemli bir becerisidir. Ancak, ge- anlamaktayız.
rektiğinde ya da ihtiyaç duyduğunda kendisinden daha
büyük olgular ile bir olabilmesi ise yine önemli başka bir Konsorsiyumların büyük verilerine rağmen psikiyat-
kabiliyetidir. Bu süreç insan zihninin en önemli becerile- rik hastaların görüntüleme yöntemleri ile tanı konması
rinden sosyal kültürden dine kadar pek çok olgunun oluş- maalesef arzu edilen noktaya gelememiştir. En yüksek
masını sağlayan “aşkınlık-transcendence” becerisinin oranda tanı konulan Alzheimer hastalığının erken döne-
(felsefede düşüncesini**) nörobiyolojik açıklaması için bir minde bile bu oran %80-90 arasında kalmaktadır. Şizofre-
çıkış olabilir. nide ise bu oran %70-85 arasında değişirken depresyonda
değerler daha düşüktür.12 Bu düşük değerler nedeni ise
halen beyin görüntüleme yöntemlerinin Alzheimer*** ha-
BEYİN GÖRÜNTÜLEmE vE
ricinde bireysel yanı koymak için yeterli oranda gelişme-
BÜYÜK BEYİN PROjELERİ DÖNEmİ miş olmasıdır. Elde edilen bu oranlar genellikle aynı
21. yüzyılın hemen başında bilgi işleme teknolojilerindeki popülasyonun test edilmesi ile elde edilmekte farklı popü-
gelişmeler sayesinden insana özel atfedilen neredeyse tüm lasyonlarda ise bu oran daha da düşmektedir. Beyin gö-
beyin işlevleri fMRI ile araştırılmıştır. Karar verme, ahlaki rüntüleme ile tanı konması hedeflenen diğer bir grup ise
ikilemler, sosyal dışlanma, spiritüalizm gibi normal işlev- riskli gruplardır. Hastalık başlamadan önce tanı koyma
lerin dışında psikiyatrik hastalıklarında beynin hangi alan- fikir heyecan uyandırmaya devam etse de halen arzu edilen
larındaki sorunlardan kaynaklandığı anlaşılmaya başlan- hedeften uzaktayız.

* Bedenin ve beynin beraber evrimleştiği unutulmamalıdır. *** Alzheimer hastalığında yeni geliştirilen ilaçlar için özellikle fayda görebilecek hastaları
** mevlana’nın mesnevisi en iyi örneklerden biridir. öngörülmesi amyloid PET ile sağlanmaktadır.

4
Ali Saffet Gönül ve ark. Psikiyatrinin Evrimi: Ruhtan Nörobilime, Nörobilimden Yapay Beyine

YAPAY ZEKADAN YAPAY BEYİNE 20 halüsinasyon gördüğünü (hata yaptığını) izlemekteyiz.


Halbuki yapay zekadan insan zihninin aksine hata yapma-
Yapay zeka ve onun ile ilişkili onlarca kelime son 5 yıl
sını istemiyoruz. Kısaca yapay zekadan ve ilgili sistemler-
içinde hayatımıza hızlaca girdi (büyük dil modelleri, derin
den hatasız çalışan bir sistem olmasını beklemekteyiz. Bu
öğrenme, yapay sinir ağları, destek vektör makineleri
nedenle kendimizden daha iyi işleyen sistemlere ihtiyacı-
gibi). Kolayca ulaşılabilen GPT, BING, Bard Al gibi di-
mız var iken, insana en doğal hali ile yaklaşan sistemlere
yalog ortamları yaşanan süreci daha hızlandırmaktadır.13
gerçek anlamda ihtiyacımız bulunmamaktadır. Dünya üze-
Sohbet edilecek bir yapay zeka robotu yapabiliyorsak,
rinde 10 milyar insan var iken yeni insanları oluşturmanın
yapay bir beyne ne kadar uzakta olabiliriz? Bu sorunun
anlamı bulunmamaktadır. Bununla beraber hata payının
bir cevabı olduğundan emin değiliz. Çünkü beynin ça-
düşük olduğu özel sistemlere ihtiyacımız vardır. Bu sis-
lışma prensiplerine baktığımız önemli ölçüde olaylar ya-
temlerin öğrenirken bizler gibi hata yapması arzu ettiğimiz
şanırken, o anki durumdan daha fazla gelecek ile bir ilgili
bir durum değildir. Olaya bu şekilde baktığımızda insan
tahminlerden oluşan bir varsayımlar matrisi üzerinden ha-
beyninin aynısını yapmak akademik ve felsefi bir uğraş ol-
reket etmekte olduğunu görüyoruz. Bu matrisin sinir hüc-
manın ötesinde endüstrinin temel hedefi olmayacaktır.
relerinin temel çalışma prensiplerine uyduğunu
görmekteyiz. Yani beyin sürekli geleceği (milisaniyeler-
den saniyelere uzanan) tahmin (prediction) ederek çalış-
SONuÇ
maktadır.14 Bunu yaparken sistemik olarak varolan bilgiyi İnsanın kendini anlama çabası ile başlayan binlerce yıllık
denetlemekte ve güncellemektedir. Bu süreç yaşanırken serüvenimiz, son yıllarda farklı bir yola girmiştir. Eskiden
beyin kompütasyonel olarak hata kabul edilecek işlemler insanı anlamak için kendi beynimizi araç olarak kullanır-
de gerçekleştirmektedir ki bunlar hayata günlük hayatı- ken bugün insanı ve beynini anlamak için farklı teknolojik
mızda bazen sakarlık veya hata bazen de yaratıcılık olarak aracıları kullanıyoruz. Bundan daha önemlisi öngörülebi-
geçmektedir. Hatalar daha çok hızlı karar (sistem I) verir- lir sonuçlar için kompütasyonel yaklaşımlar içindey iz. Bu
ken yapılırken; daha dikkatli ve uzun dönemlerde (sistem yaklaşımlar bize yapay zekayı geliştirme şansı tanıdı. Şu
II) daha doğru kararlar verebilmekteyiz.15 Ancak, hızlı ka- anda ise insan olmanın getirdiği dezavantajları yenmek için
rarlar hayat kurtarabilirken, yavaş kararlar almak daha bu yeni zeka türünü kullanmaya çalışıyoruz. Teknolojideki
fazla enerji tüketimine neden olmaktadır. İnsan beyninin diğer gelişmeleri de dikkate alırsak (geliştirilen protesttik
böyle bir hata-hız dengesinde olduğunu bile ancak son 30 cihazlar) insan bir sonraki evrimine hibrit (makine-insan
yılda anlayabildik. birleşimi*) sürecine giriyor olduğunu görebiliriz.

Yapay zeka ise, var olan bilgiyi kullanarak sonraki


adımı gerçekleştirmekte ve algoritmalara sadık kalmakta- * Apple CEO’su Tim Cook, bu durumu “telefonlar artık elimizin, bedenimizin bir uzantısı
oldu” şeklinde tanımlamıştı. Hibrit yaşam için fiziksel birleşme değil entegresyon bile
dır. Bu algoritmalara rağmen yapay zekanın yaklaşık %5- yeterli olmaktadır.

KAYNAKLAR
1. Snyder-mackler N, Burger jR, Gaydosh L, Belsky DW. “Social determinants of health 8. Putnam H, “meaning and Reference,” The journal of Philosophy.1973;70(19): 699-711.
and survival in humans and other animals,” Science. 2020;368(6493):1-12. doi: doi: 10.2307/2025079.
10.1126/science.aax9553. 9. Pedersen BK. Physical activity and muscle-brain crosstalk. Nat Rev Endocrinol.
2. H. Lorenz, “Ancient Theories of Soul,” Oct. 2003, Accessed: jan. 29, 2024. [Online]. Avail- 2019;15(7):383-92. doi: 10.1038/s41574-019-0174-x.
able: https://plato.stanford.edu/entries/ancient-soul/?ref=subanima.org 10. Lieberman DE. “Four Legs Good, Two Legs Fortuitous: Brains, Brawn, and the Evolution
3. Santoro G, Wood mD, merlo L, Anastasi GP, Tomasello F, Germanò A. The anatomic lo- of Human Bipedalism”. https://scholar.harvard.edu/files/dlieberman/files/2010g.pdf
cation of the soul from the heart, through the brain, to the whole body, and beyond: a 11. Qin P, Wang m, Northoff G. Linking bodily, environmental and mental states in the self-A
journey through Western history, science, and philosophy. Neurosurgery. 2009;65(4):633- three-level model based on a meta-analysis. Neurosci Biobehav Rev. 2020;115:77-95.
43; discussion 643. doi: 10.1227/01.NEu.0000349750.22332.6A. doi: 10.1016/j.neubiorev.2020.05.004.
4. miner m, Ghobary B, Dowson m, Proctor m-T. Spiritual attachment in ıslam and Christi- 12. Coutts F, Koutsouleris N, mcGuire P. Psychotic disorders as a framework for preci-
anity: Similarities and differences. mental Health, Religion & Culture. 2014;17(1):79- sion psychiatry. Nat Rev Neurol. 2023;19(4):221-234. doi: 10.1038/s41582-023-
93.doi: 10.1080/13674676.2012.749452. 00779-1.
5. Kendler KS, Tabb K, Wright j. The Emergence of Psychiatry: 1650-1850. Am j Psychia- 13. Cheng SW, Chang CW, Chang Wj, Wang HW, Liang CS, Kishimoto T, et al. The now and
try. 2022;179(5):329-35. doi: 10.1176/appi.ajp.21060614. future of ChatGPT and GPT in psychiatry. Psychiatry Clin Neurosci. 2023;77(11):592-6.
6. Kendler KS. Philippe Pinel and the foundations of modern psychiatric nosology. Psychol doi: 10.1111/pcn.13588.
med. 2020;50(16):2667-2672. doi: 10.1017/S0033291720004183. 14. Friston K, “Computational psychiatry: from synapses to sentience,” mol Psychiatry.
7. Damasio H, Grabowski T, Frank R, Galaburda Am, Damasio AR. The return of Phineas Gage: 2022;28(1):1-13. doi: 10.1038/s41380-022-01743-z.
clues about the brain from the skull of a famous patient. Science. 1994;264(5162):1102-5. doi: 15. Heukelom F. “Kahneman and Tversky and the Origin of Behavioral Economics.”
10.1126/science.8178168. Erratum in: Science 1994;265(5176):1159. Rochester, NY. 2007. doi: 10.2139/ssrn.956887.

5
Hayatın Başlangıcında Nörobilim ve Felsefe
Neuroscience and Philosophy at the Beginning of Life

Hilal Nur ÇALIK ŞENTÜRKa, ÖZET Bilinç; en yalın anlamıyla ‘bir durum ya da halin bilinçli olarak öznesi olma’ durumu, insanlar
için yüzyıllardır süregelen bir tartışma konusudur. Bilinç kavramının tartışmaya en açık kısmı fenome-
Nazlı Burcu ÖZBARANa
nal bilinç kavramıdır. Bu kavram kişinin birincil şahıs olarak yaşadığı algı deneyimlerini ifade eder. Bi-
lincin ve özellikle fenomenal algının ne olduğu tartışmaları hala gündemde olmakla birlikte; eğer bilincin
a
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, var olduğunu kabul edersek nasıl ortaya çıktığı ve geliştiği de tartışılabilir. Bu açıdan tarihte geriye gidip
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve bilincin evrimini incelemek mümkün olmasa da yeni oluşan bir insan organizmasını fetal yaşamdan iti-
Hastalıkları AD, baren takip edebilmek mümkündür. Bu bölümde insan bebeklerinin nöronal gelişimleri incelenirken
İzmir, Türkiye hangi aşamalarda fenomenal bilinç kavramının ortaya çıktığı, bebeklerin dünyayı algılamalarının nasıl
olduğu, bebeklerdeki öz bilinç kavramı; kısaca ‘bebek olmanın nasıl bir şey olduğu’ tartışılmıştır.
Yazışma Adresi/Correspondence:
Hilal Nur ÇALIK ŞENTÜRK Anahtar Kelimeler: Bilinçlilik;sinir bilim; felsefe
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları AD, ABSTRACT Consciousness; In its simplest meaning, 'being the conscious subject of a situation' has
İzmir, Türkiye been a matter of debate for people for centuries. The most controversial part of the concept of con-
hilalcalik96@gmail.com sciousness is the phenomenal consciousness. This concept refers to the perception experiences that a
person has. Although the debates about what consciousness and especially phenomenal perception are
still on the agenda; If we accept that consciousness exists, it can be discussed how it emerged and de-
veloped. In this respect, although it is not possible to go back in history and examine the evolution of con-
sciousness, it is possible to follow a newly formed human organism from fetal life. In this chapter, while
examining the neuronal development of human babies, at what stages the concept of phenomenal con-
sciousness emerges, how babies perceive the world, the concept of self-consciousness in babies; Briefly,
'what it is like to be a baby' was discussed.

Keywords: Consciousness; neurosciences; philosophy

FELSEFEDE BİLİNÇ PROBLEMİ

B
ilinç; en yalın anlamıyla ‘bir durum ya da halin bilinçli olarak öznesi olma’ du-
rumu, insanlar için yüzyıllardır süregelen bir tartışma konusudur.1 Filozoflar bi-
linç problemi alanına bilimden çok daha önce adım atmışlardır. Bilinç kavramı
kimi zaman ‘Nefs’, kimi zaman ‘Psykhe’ kimi zaman ‘Nous’ olarak karşımıza çıkmış-
tır. Tarihte beden ile zihin birlikte ve kompakt bir yapı gibi ele alındığı gibi düalist bir
bakış açısı ile bedenden tamamen bağımsız şekillerde de ele alınmıştır.2
Bilinç kavramının tartışmaya en açık kısmı fenomenal bilinç kavramıdır. Bu kav-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: ram kişinin birincil şahıs olarak yaşadığı algı deneyimlerini ifade eder. Burada kastedi-
Çalık Şentürk HN, Özbaran NB. Hayatın baş-
langıcında nörobilim ve felsefe. Karabekiroğlu len fenomenal algı kavramı duyu organları ile algılanan her şeyin algılayan kişiye özel
K, editör. Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve olduğu; ve bu algının paylaşılamaz olduğudur. Örnek vermek gerekirse fenomenal bi-
Felsefe. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri;
2024. p.6-10. linç denilen kavram beyindeki elektrokimyasal nöronal aktivitenin nasıl ve neden kır-

6
25 mg sertralin sadece Selectra’da!

T245969

KÜB için
QR kodu
okutunuz
Hilal Nur Çalık Şentürk ve ark. Hayatın Başlangıcında Nörobilim ve Felsefe

mızının rengi veya ağrı hissi gibi öznel bilinçli deneyimi lir.8 Buna “kişinin otobiyografisi ve zihinsel zamanı”nın
ürettiğini konu alır. Sinirbilimciler, retinaya çarpan ışığın yanı sıra iç gözlem yapma ve kişinin zihinsel durumu hak-
nasıl elektriksel uyarılara dönüştüğünü, görsel talamus yo- kında sözlü ve sözsüz yollarla rapor verme kapasitesi de
luyla görsel kortekse ulaştığını ve sonunda konuşmayla il- dahildir. Bilincin beyindeki özel nöronal özelliklerden veya
gili alanlardaki aktiviteyle nasıl doruğa ulaştığını ve bağlantılardan ortaya çıktığı düşünülmektedir.9
“kırmızı” dememizi sağladığını açıklamaktadırlar. Ancak Çeşitli araştırmacılar bilinci nörobiyolojik olarak
kırmızının kırmızılığı gibi bir deneyimin duyusal bilginin farklı şekillerde açıklamaya çalışmışlardır. Daha önce bi-
işlenmesinden nasıl ortaya çıktığı hala gizemini korumak- lincin beynin birçok bölgesine dağılmış nöronların aktivi-
tadır.3 Bu kişiye özgü algısal farklılıkları açıklamak için telerinden oluşan dinamik bir çekirdek olduğu, bilinçli
günümüzde ‘qualia’ terimi kullanılmaktadır.4 yaşantıların yalnızca talamokortikal kompleksler ile sınır-
Öz bilinç kavramı ‘insanın kendi bilincinin bilincinde lanamayacağı ve beynin daha alt katmanlarının da bu ya-
olmasına’ gönderme yapar. Öz bilinç aslında bilincin ön- şantılamalara katkıda bulunduğu fikri ortaya atılmıştır.10,11
celidir; Aristoteles’e göre insanın herhangi bir şeyi algıla- Son yıllarda bilinçli yaşantılama için ilgi çekici bir teori
ması demek aynı zamanda kendi varlığını da algılaması olan ‘Global Nöronal Çalışma Alanı’ düşüncesi alana
demektir.5 Descartes de özbilince dikkat çekmiş ve ‘cogito hakim olmaya başlamıştır.12 Bu dinamik alanda çok bo-
ergo sum’; ‘düşünüyorum öyleyse varım’ derken öznenin yutlu algılar, şu andaki hisler, geçmiş anılar ve geleceğe
kendi varlığından şüphe edemeyeceğini, öznenin ‘en azın- dair beklentiler bir bilinç akışı oluşmasına neden olur. Bu
dan’ varlığının farkında olduğunu anlatmıştır. bilinç akışı, Baars’a göre ‘zihin tiyatrosu’, bilinç durumla-
Beynin bilinçle ilişkili kısımlarını saptayabiliyoruz rından (uyanıklık, uyku, letarji, koma vb.) ayrılır.13 Çünkü
ancak bilinçli yaşantı dediğimiz fenomen tam olarak bu nö- bilinç durumları beyin sapı ve diensefalik subkortikal ya-
robiyolojik süreçler ile eşit görünmüyor.6 Bilincin zor so- pıların vertikal kontrolü altındayken bilinçli yaşantılama
runu denen bu sorunun geleneksel ampirik bilimlerin deneyimi talomokortikol bölgelerin, prefrontal ve parieto-
yöntemleriyle çözülemeyeceği sıklıkla iddia edilmiştir. temporal bölgelerin, singulat korteksin horizontal düz-
Ampirik bilimlerin tüm nesnelerinin yapısal açıdan tam lemde bağlantıları ile oluşuyor gibi görünmektedir ki; bu
olarak analiz edilebileceği, ancak bilincin kendi yapısının bağlantı ağına ‘Global Nöronal Çalışma Alanı’ denmekte-
ötesinde bir şey olduğu (veya bir şeye sahip olduğu) ileri dir.14,15
sürülmüştür. Bununla birlikte, modern sinirbilimi, bilincin Bilincin ne olduğu tartışmaları hala gündemde ol-
görünüşte yapısal olmayan yönlerinin, yani qualia veya ni- makla birlikte; eğer bilincin var olduğunu kabul edersek
teliksel özelliklerin de yapısal terimlerle analiz edilebile- nasıl ortaya çıktığı ve geliştiği de tartışılabilir. Bu açıdan
ceği teorik bir çerçeve sunmuştur.7 tarihte geriye gidip bilincin evrimini incelemek mümkün
Bilincin yapısını anlamak için çağdaş dünyada kabul olmasa da yeni oluşan bir insan organizmasını fetal ya-
edilen teorilere kısaca göz gezdirecek olursak bunlardan şamdan itibaren takip edebilmek mümkündür. Belki işe fel-
ilki, eleyici materyalizm olarak adlandırılabilir. Bu teori sefenin yaptığı gibi soru sorarak başlayabiliriz: ‘Bilincin
fenomenal yaşantıları reddeder ve inanç, arzu, niyet gibi ve tüm fenomenal yaşantının önceli öz bilinç ise; insan be-
kavramların aslında hiçbir anlam ifade etmediğini savunur. bekleri bu öz bilinç ile mi doğuyorlar yoksa öz bilinçlerini
İkincisi yine materyalist bir teori olan indirgemeci mater- gelişim basamaklarını tırmanırken mi elde ediyorlar?’ ve
yalizm ya da ontolojik özdeşlik tezi olarak ele alınabilir; ‘İnsan bebekleri fenomenal yaşantılara sahipler mi?’
bu teoriye göre fenomenal yaşantılar mevcuttur ancak bu
yaşantılar direkt olarak beynin nörobiyolojik aktiviteleri ile BEBEKLERDE BEYİN GELİŞİMİ, ALGILAMA VE
açıklanabilir, diğer bir deyişle bilinç ile beyin özdeştir. HAFIZA
Üçüncü teoriyi kartezyen düalizmi ya da etkileşimci düa- Yenidoğan beyni, neredeyse yetişkin sayıda ancak olgun-
list görüş oarak adlandırırsak; bu görüş zihin ve bedenin laşmamış bağlantılar ile doğar. Doğumdan sonraki birkaç
varlık açısından iki farklı töz olduğunu ve bu iki tözün kar- ay boyunca, ergenliğe dek geçen bir sürede sinapsların aşırı
şılıklı etkileşim içinde olduğunu varsayar. üretimi, eliminasyonu ve stabilizasyonu gerçekleşir.16,17
Myelinizasyon ise in-utero dönemde başlar ve frontal kor-
BİLİNCİN NÖROBİYOLOJİK OLARAK tekste üçüncü dekada kadar devam eder.18 Kortekse giden
AÇIKLANMASI talamik efferentler gebeliğin 12-16 haftaları arası gelişir ve
Searle’e göre bilinç “içsel, niteliksel, öznel durumlar ve 24. haftadan sonra talamokortikal aksonlar somatosenso-
duyarlılık veya farkındalık süreçleri” olarak tanımlanabi- riyel, işitsel, görsel ve frontal kortekslere doğru büyür ve

7
Hilal Nur Çalık Şentürk ve ark. Hayatın Başlangıcında Nörobilim ve Felsefe

ağrı algısına aracılık eden yollar 29-30 hafta civarında iş- Fetal hafıza ile ilgili çalışmalar bilimde bir paradigma
levsel hale gelir.19,20 Yaklaşık 34. haftadan sonra ise Global değişimine yol açmıştır. Hafızanın genellikle doğumdan
Nöronal Bağlantı Ağı kurulmaya başlanır ve iki hemisferin sonra gelişen bir yeti olduğu ile ilgili görüşlere karşın fetal
EEG ritminin senkronizasyonu tespit edilebilir.19,21,22 26. dönemde algılanan ses ve kokuların hatırlanabildiği göste-
haftadan itibaren primer visüel korteksteki piramidal nö- rilmiştir.35 Fakat kısa süreli hafızanın yenidoğanlarda sı-
ronlarda dendritik spinler oluşur ancak yetişkinlikteki yo- nırlı olduğu, çalışma belleğinin 7. aya dek olgunlaşmadığı
ğunlukta değildir.21 ve deklaratif belleğin ise 3. yıldan önce ortaya çıkmadığı da
Özellikle prefrontal bölgedeki serebral korteksin bilinmektedir.36,37
bağlantısı, subkortikal yapılardan daha geç olgunlaşır.
Bununla birlikte, yüz tanımaya yönelik fusiform biçimli PSİKODİNAMİK KURAMLARA GÖRE
alan ve konuşma uyaranlarını işlemeye yönelik sol he- KENDİLİĞİN GELİŞİMİi
misferik temporal lob korteksleri yenidoğanda zaten işlev
Peki ‘bir bebek kendi ile kendi olmayanı ne zaman ayırt
görmektedir.23,24 Ayrıca korpus kallozum, serebellar pe-
eder ve bu durum öz bilinç açısından neyi ifade eder?’ Yu-
dinküller, kortikospinal sistem, spinotalamik sistem gibi
karıda bilincin en yalın halinin bir davranışın veya düşün-
miyelinli uzun menzilli bağlantıların ana fasikülleri 1-4
cenin, duygunun öznesi olma hali olduğu açıklanmıştı.
ay arasında net bir şekilde tanımlanır.25 Bu bilgilerden
Özne olma hali ancak kendilik ile kendilik olmayanı ayırt
yola çıkarak bilinç durumlarını (uyku, uyanıklık, letarji,
etme becerisi ile gerçekleşebilir.
koma) düzenleyen beyin sapı, diensefalon ve talomokor-
tikal vertikal yolların, bilinçli algının gelişimi ve öz bi- Bebeğin kendisini diğerlerinden ayrımlaşmış bir ken-
linç ile ilişkilendirilen Global Nöronal Bağlantı Ağı ile dilik olarak ne zaman görmeye başladığı sorusu nesne iliş-
horizontal yollar kurulmadan önce oluştuğunu söyleyebi- kileri ve kendilik psikolojisi kuramcıları tarafından
liriz.26 tartışılmıştır. Klein’e göre bebek doğumundan itibaren yak-
laşık 6. aya dek kendilik ve nesne ayrımını yapamaz.38
Fetal yaşamda beyindeki nörokimyasal aktivitede do-
Kohut ise bebeğin anneyi bir kendilik nesnesi yani kendi-
minant eksitatör nörotransmitter GABA’dır.27 Doğumdan
sinin bir uzantısı olarak gördüğünü belirtir. Bu süreçte an-
sonra kısa süre içinde glutamat ve aspartat temel eksitatör
nenin yaptığı aynalama yani çocuğun davranışlarına
nörotransmitterler, GABA ise temel inhibitör nörotrans-
annenin tepki vermesi çocuğun kendilik gelişimi için vaz-
mitter haline gelirler. Uyku-uyanıklık döngüsünü düzenle-
geçilmezdir.39
yen noradrenalin ve asetilkolin gibi nöromodülatörler
doğumdan önce ve sonra giderek artarlar.28 Prefrontal kor- Görüldüğü üzere bu kuramcılara göre doğumda be-
teksin zengin dopaminerjik innervasyonu, özellikle 6 ila beğin algısal yaşantıları olmasına rağmen bilinçli feno-
12 ay arasındaki bebeklerde bilişsel ve sosyal ilerlemelere menal yaşantıları olması pek de mümkün görünme-
eşlik eder.29,30 mektedir. Çünkü bilinçli algı için temel olan ‘ben düşü-
nüyorum’, ‘ben algılıyorum’, ‘ben yaşıyorum’ diyebilen
Fetal yaşamda algılama işlevlerine gelecek olursak
bir organizmanın varlığıdır. Ancak nesne ilişkileri kuramı
fetal ağrı hissi ile ilgili birçok farklı görüş ortaya atılmış
ve kendilik psikolojisi kuramına göre bebek doğumdan
ancak ağrı liflerinin oluşumu birinci trimesterde gözlense
sonraki aylar içerisinde kendisinin ve nesnelerin ayrımını
de ‘bilinçli algılama’nın korteks gelişiminin yetersizliği ne-
yapar; bu ayrımı yapması için de bakım verene ihtiyacı
deniyle üçüncü trimesterden önce olamayacağı düşünülm-
vardır.
üştür.31 Kokunun algılanması için gerekli yapıların ise
yaklaşık 30. haftada olgunlaştıkları, yenidoğan bebeklerin
amniotik sıvı kokusuna tepki gösterdikleri bulunmuştur.32,33 BEBEK OLMAK NASIL BİR ŞEYDİR?
Görme keskinliği yenidoğan bebeklerde yetişkinliktekinin Bilincin ve bilinçli yaşantılamanın nasıl ortaya çıktığı so-
40’ta 1’i olmasına rağmen bebeklerin yüzleri tanıdıkları ve rusu sinirbilim alanında yapılan çalışmalar ile aydınlatıl-
taklit edebildikleri saptanmıştır; ancak bu yüz tanıma dav- maya başlansa da hala bebek olmanın nasıl bir şey olduğu
ranışının bilinçli yaşantıların ortaya çıktığı korteks aktivi- sorusu felsefenin alanına giriyor gibi görünmektedir. Be-
teleri ile değil daha çok subkortikal alan aktiviteleri ile bekler doğumlarında konuşma ile kendilerini ifade ede-
oluştuğu düşünülmektedir.26 Fetal işitmenin son trimes- mezler ve kendilerinin farkında oldukları dair ancak dil
terde başladığı hatta fetüsün annenin sesini ayırt edebildiği dışı göstergeler ile anlaşılabilir. Ancak dil gelişimi ile bi-
ve bir bakıma anne karnında ‘işitsel hafıza’ geliştirdiği ile lincin gelişiminin birbirinden ayrı değerlendirilmesi doğru
ilgili çalışmalar yapılmıştır.34 değildir; çünkü ‘ben düşünüyorum’ demek için; yani en

8
Hilal Nur Çalık Şentürk ve ark. Hayatın Başlangıcında Nörobilim ve Felsefe

azından öznemizin farkındalığını iletmek için bir dile ih- gının erişkinler kadar olgun olmasa da yine de bebek tara-
tiyacımız olduğu görülmektedir. Burada başka bir soru fından deneyimlendiğini gösteriyor.45 Fakat bu sorunun gö-
doğar: Dil gelişimi ile bilincin ilişkisi nedir? İlk başta hay- rece kolay kısmı olarak düşünülebilir. Diğer soruyu
vanlarda ve konuşmayan bebeklerde bilinçlilik halini ve yanıtlamak için kendilik algısı, dil ve bilinç arasındaki iliş-
hatta ‘qualia’yı incelemek imkansız görünebilir. Dil ol- kinin çözülmesi gerekmektedir. Belki de Dennett’in dediği
madan diğer organizmalardaki ‘qualia’yı nasıl araştırabi- gibi kendilik algısı dilin ve toplumsal yaşantının bir yan
liriz ki? ürünü olarak ortaya çıkan ve bizi davranışlarımızın iradeli
Dil gelişimi ile bebekler dışarda olan ile, kendi olma- olduğuna ikna eden bir yanılgıdır. Bu durumda bebeklerin
yan varlık ile iletişime geçerler. Böylece ‘kendilik’ sınırları kendilik algısını ve bilinçlerinin gelişimini konuşmak top-
gelişir. Çocukların kendilerinin, başkalarının ve diğer şey- lumsal iletişimden ve sosyal bilimlerden ayrılamaz bir nok-
lerin varlığını kavramaları ve kendi zihinleri ile başkaları- taya gelmektedir.
nın zihinlerini ayırmaları; onların dili öğrenmelerine ve Yine evrimsel süreç içinde ‘kendinin farkında olma’
soyutlama yapabilme yeteneklerine bağlıdır.40 Caine, be- fenomeninin ortaya çıkışı ne zaman ve nasıl olmuştur so-
beklerin 2 yaş civarında ayna testleri yapıldığında kendi- rusu da önem taşır. Damasio’ya göre tek hücreli canlıların
lerini tanıyabildiklerini belirtmiştir.41 Yine 18 ay civarı zarardan kaçış ve faydaya yönelik davranışları ile insan or-
çocukların zamirleri kullandıkları ve kendileri ile ötekileri ganizmasının görünüşte ‘rasyonel’ eylemlerinin pek de bir
konuşmalarında ayırdıkları bilinmektedir.42 Bu noktada farkı yoktur. Tüm canlılar acıdan kaçarken ve haz peşinde
‘kendilik bilinci’ ve kendi eylemlerinin farkında olma ka- koşarken belli davranış kalıpları geliştirmişlerdir. İnsan ol-
biliyeti dil gelişiminden bağımsız düşünülemez. Edelman manın farkı; bu davranışları kendilik, irade ve bilinç kav-
ve Tononi, dil gelişiminden önce yüksek düzey bir bilincin ramları ile rasyonel şekilde açıklamak/açıklamaya
ve kendiliğin inşa edilemeyeceğini savunur.43 Yine Den- çalışmaktır. Ona göre beden ile ilgili uyarılar canlıların
nett’e göre aslında insan kendi davranışlarının karar veri- sinir sistemlerinde dış dünyadan farklı şekilde veya farklı
cisi olarak kendini görür; kelimelerden ve eylemlerden yerlerde kodlanır ve bir beden haritası oluşturulur. Algıla-
oluşan bir ağ yaratarak kendi ile ilgili zamana yayılan bir nan beden artık temsili bir beden, bir kendilik olarak kar-
anlatı oluşturur. Ancak ona göre insan kelimelerle yalnızca şımıza çıkar. Bu temsil yeteneği ister ilkel ister gelişmiş
‘sanal bir kaptan’ yaratabilir. Kendilik yalnızca bir yanıl- olsun tek bir şeye hizmet eder: hayatta kalmak.46 Bu bakış
samadır.44 açısından ilkel ‘ilkben’ aslında tüm canlılarda varlığını sür-
dürür.
SONUÇ
Tüm insanlar bebek olmuşlardır ancak bebeklik dö-
İnsan bebeklerinde bilincin gelişimi ile ilgili iki temel nemi yine de bilinç gelişimi için son derece gizemli bir
sorun varmış gibi görünüyor. Birincisi insan bebeklerinin konu olmaya devam edecektir. Burada son olarak şöyle
algısal olgunluğa ne zaman ve hangi nöronal gelişim so- söylenebilir: Thomas Nagel’in ‘yarasa olmak nasıl bir şey-
nucunda ulaştıkları; bir diğeri ise kendilik oluşum süreç- dir?’ sorusuna atıfla sorulabilecek ‘bebek olmak nasıl bir
leri ile kendi bilinçlerinin ve düşüncelerinin farkında şeydir’? sorusunun cevabını verebilmek şu an için pek de
olmaya ne zaman ve nasıl başladıkları. mümkün görünmemektedir; kim bilir belki de felsefenin
Karşıt fikirler olsa da çoğu sinirbilim araştırması bize çoğu problemi gibi tam olarak asla mümkün de olmaya-
algısal deneyimin daha anne karnında iken başladığını, al- caktır.47

9
Hilal Nur Çalık Şentürk ve ark. Hayatın Başlangıcında Nörobilim ve Felsefe

KAYNAKLAR
1. Raymond Williams. Anahtar Sözcükler. 7th ed. İletişim Yayınları; 2018. sessment of the early organization and maturation of infants' cerebral white mat-
2. Özcangiller İB, ed. Ruhun Felsefesi. 1. baskı. Ketebe Yayınları; 2018. ter fiber bundles: a feasibility study using quantitative diffusion tensor imaging and
tractography. Neuroimage. 2006;30(4):1121-32. doi: 10.1016/j.neuroim-
3. Kanai R, Tsuchiya N. Qualia. Curr Biol. 2012;22(10):R392-R396.
age.2005.11.022.
doi:10.1016/j.cub.2012.03.033.
26. Lagercrantz H, Changeux JP. The Emergence of Human Consciousness: From
4. Qualia TM. The Stanford Encyclopedia of Philosophy. In: Zalta EN, ed. Fall 2021.
Fetal to Neonatal Life. Pediatr Res. 2009;65(3):255-60.
Metaphysics Research Lab, Stanford University; 2021. Accessed October 24, 2023.
doi:10.1203/PDR.0b013e3181973b0d
https://plato.stanford.edu/archives/fall2021/entries/qualia/
27. Letinic K, Zoncu R, Rakic P. Origin of GABAergic neurons in the human neocor-
5. Smith J. Self-Consciousness. In: Zalta EN, ed. The Stanford Encyclopedia of Phi-
tex. Nature. 2002;417(6889):645-9. doi:10.1038/nature00779
losophy. Summer 2020. Metaphysics Research Lab, Stanford University; 2020.
Accessed October 24, 2023. https://plato.stanford.edu/archives/sum2020/en- 28. Fogarasi A. The newborn brain: neuroscience and clinical applications: Edited by
tries/self-consciousness/ H Lagercrantz, M Hanson, P Evrard, C Rodeck Cambridge University Press, Cam-
bridge, UK 2002. p.538. Eur J Paediatr Neurol. 2003;7(3):147. doi:10.1016/S1090-
6. Leisman G, Koch P. Networks of conscious experience: computational neuro-
3798(03)00045-X.
science in understanding life, death, and consciousness. Rev Neurosci. 2009;20(3-
4):151-76. doi: 10.1515/revneuro.2009.20.3-4.151. 29. Opendak M, Raineki C, Perry RE, et al. Bidirectional control of infant rat social be-
havior via dopaminergic innervation of the basolateral amygdala. Neuron.
7. Loorits K. Structural qualia: a solution to the hard problem of consciousness. Front
2021;109(24):4018-35.e7. doi:10.1016/j.neuron.2021.09.041
Psychol. 2014;5:237. doi: 10.3389/fpsyg.2014.00237.
30. Giguere M, Goldman‐Rakic PS. Mediodorsal nucleus: Areal, laminar, and tan-
8. Searle JR. Consciousness and Language. Cambridge University Press; 2002.
gential distribution of afferents and efferents in the frontal lobe of rhesus monkeys.
9. Frith C. The Quest for Consciousness: A Neurobiological Approach. Am J Psychi- J Comp Neurol. 1988;277(2):195-213. doi:10.1002/cne.902770204.
atry. 2005;162:407. doi:10.1176/appi.ajp.162.2.407.
31. Thill B. Fetal Pain in the First Trimester. Linacre Q. 2022;89(1):73-100.
10. Tononi G, Edelman GM. Consciousness and complexity. Science. doi:10.1177/00243639211059245.
1998;282(5395):1846-51. doi: 10.1126/science.282.5395.1846.
32. Sarnat HB, Flores-Sarnat L, Wei XC. Olfactory Development, Part 1: Function,
11. Merker B. Consciousness without a cerebral cortex: a challenge for neuroscience From Fetal Perception to Adult Wine-Tasting. J Child Neurol. 2017;32(6):566-578.
and medicine. Behav Brain Sci. 2007;30(1):63-81; discussion 81-134. doi: doi:10.1177/0883073817690867
10.1017/S0140525X07000891.
33. Schaal B, Hummel T, Soussignan R. Olfaction in the fetal and premature infant:
12. Dehaene S, Kerszberg M, Changeux JP. A neuronal model of a global workspace functional status and clinical implications. Clin Perinatol. 2004;31(2):261-85, vi-vii.
in effortful cognitive tasks. Proc Natl Acad Sci U S A. 1998;95(24):14529-34. doi: doi: 10.1016/j.clp.2004.04.003.
10.1073/pnas.95.24.14529.
34. Querleu D, Renard X, Versyp F, Paris-Delrue L, Crèpin G. Fetal hearing. Eur J Ob-
13. Baars BJ. The conscious access hypothesis: origins and recent evidence. Trends stet Gynecol Reprod Biol. 1988;28(3):191-212. doi:10.1016/0028-2243(88)90030-5.
Cogn Sci. 2002;6(1):47-52. doi: 10.1016/s1364-6613(00)01819-2.
35. Hepper PG. Fetal memory: does it exist? What does it do? Acta Paediatr Suppl.
14. Llinás RR, Steriade M. Bursting of thalamic neurons and states of vigilance. J Neu- 1996;416:16-20. doi: 10.1111/j.1651-2227.1996.tb14272.x.
rophysiol. 2006;95(6):3297-308. doi: 10.1152/jn.00166.2006.
36. Johnson MH. Functional brain development in humans. Nat Rev Neurosci.
15. Baars BJ, Ramsøy TZ, Laureys S. Brain, conscious experience and the observing 2001;2(7):475-83. doi: 10.1038/35081509.
self. Trends Neurosci. 2003;26(12):671-5. doi: 10.1016/j.tins.2003.09.015.
37. Bauer PJ. Constructing a past in infancy: a neuro-developmental account. Trends
16. Bourgeois JP. Synaptogenesis, heterochrony and epigenesis in the mammalian Cogn Sci. 2006;10(4):175-81. doi: 10.1016/j.tics.2006.02.009.
neocortex. Acta Paediatr Suppl. 1997;422:27-33. doi: 10.1111/j.1651-
38. Klein M, Winnicott B, Balint S. Object relations theory.. Corsini Encycl Psychol.
2227.1997.tb18340.x.
2010;3:1110-21.
17. Nowakowski RS. Stable neuron numbers from cradle to grave. Proc Natl Acad Sci
U S A. 2006;103(33):12219-20. doi: 10.1073/pnas.0605605103. 39. Wilson A, Robinson NMT. Self Psychology. In: Encyclopedia of Psychotherapy. El-
sevier; 2002:615-20. doi:10.1016/B0-12-343010-0/00195-1.
18. Sowell ER, Thompson PM, Leonard CM, Welcome SE, Kan E, Toga AW. Longitu-
dinal mapping of cortical thickness and brain growth in normal children. J Neu- 40. Fitch WT, Huber L, Bugnyar T. Social Cognition and the Evolution of Language:
rosci. 2004;24(38):8223-31. doi: 10.1523/JNEUROSCI.1798-04.2004. Constructing Cognitive Phylogenies. Neuron. 2010;65(6):795-814.
doi:10.1016/j.neuron.2010.03.011.
19. Lee SJ, Ralston HJ, Drey EA, Partridge JC, Rosen MA. Fetal pain: a systematic
multidisciplinary review of the evidence. JAMA. 2005;294(8):947-54. doi: 41. Caine D. Reflecting on Mirror Self-misrecognition. Neuropsychoanalysis.
10.1001/jama.294.8.947. 2009;11(2):211-26. doi:10.1080/15294145.2009.10773614.

20. Kostović I, Jovanov-Milosević N. The development of cerebral connections during 42. Early Language Development in Full-Term and Premature Infants. [Cited: Accessed
the first 20-45 weeks' gestation. Semin Fetal Neonatal Med. 2006;11(6):415-22. doi: November 6, 2023] Available from: https://books.google.com/books/about/Early_Lan-
10.1016/j.siny.2006.07.001. guage_Development_in_Full_term.html?hl=tr&id=UOXJAgAAQBAJ

21. Purpura DP. Normal and abnormal development of cerebral cortex in man. Neu- 43. Edelman GM, Tononi G. A Universe of Consciousness: How Matter Becomes
rosci Res Program Bull. 1982;20(4):569-77. Imagination. Basic Books; 2000:xiii, p.274.

22. Vanhatalo S, Kaila K. Development of neonatal EEG activity: from phenomenology 44. Dennett DC. Consciousness Explained. Penguin Books; 1991.
to physiology. Semin Fetal Neonatal Med. 2006;11(6):471-8. doi: 45. Bayne T, Frohlich J, Cusack R, Moser J, Naci L. Consciousness in the cradle: on
10.1016/j.siny.2006.07.008. the emergence of infant experience. Trends Cogn Sci. 2023;27(12):1135-49. doi:
23. Johnson MH. Subcortical face processing. Nat Rev Neurosci. 2005;6(10):766-74. 10.1016/j.tics.2023.08.018.

24. Dehaene-Lambertz G, Hertz-Pannier L, Dubois J. Nature and nurture in language 46. Munévar G. Damasio, Self and Consciousness. Philos Sci Trav Hist Philos Sci.
acquisition: anatomical and functional brain-imaging studies in infants. Trends Neu- 2014;(18-3):191-201. doi:10.4000/philosophiascientiae.1015
rosci. 2006;29(7):367-73. doi: 10.1016/j.tins.2006.05.011. 47. Nagel T. What Is It Like to Be a Bat? Philos Rev. 1974;83(4):435.
25. Dubois J, Hertz-Pannier L, Dehaene-Lambertz G, Cointepas Y, Le Bihan D. As- doi:10.2307/2183914.

10
Beyin ve Zihin Arayüzü:
Dikkatin Fenomenolojisi
Brain and Mind Interface:
Phenomenology of Attention

Koray KARABEKİROGLUa ÖZET Beynimize dışarıdan duyular aracılığıyla veri girer, veri işlenir ve bir duyum/davranış vb. şekil-
lerde bir çıktı oluşur. Popper’ın Üç Dünya Görüşü, Arieti’nin birincil-ikincil ve üçüncül düşünce süreç-
leri, Kaku’nun bilinci üç düzeyde ele alması ve Karabekiroğlu’nun -irade, karar verme mekanizmalarını
a
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
üçüncü düzeye yerleştirdiği- bilinci üç seviye olarak ele alışı birbiriyle oldukça benzerlik ve paralellik
Tıp Fakültesi, taşır. İnsan beyni, zihnin üçüncü düzeyinde konumlanan - bilinçli dikkat işlevleri sayesinde- sadece pasif
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve ve uyarıya-bağımlı bir alıcı değil, aynı zamanda yeni gerçeklikler (tasarımlar) yaratan bir organdır. Böy-
Hastalıkları AD, lelikle insan bireyi, yoğunlaşan dikkati ile -belleğindeki bilgi ve alışkanlıkları kullanarak- elektronları ha-
Samsun, Türkiye rekete/davranışa zorlamayı başarabilir ve böylelikle bir eyleme yönelmiş/sürüklenmiş olur. Bu makalede,
“insanda zihin gelişimi süreci”, “zihin-beden etkileşimi sorunu”, “zihnin/bilincin katmanları”, “otizm
Yazışma Adresi/Correspondence: ve şizofrenide zihin sorunsalı”, “zihinle ilişkili beyin bölgeleri”, “beyinde iç dünya ile dış dünya ayı-
Koray KARABEKİROGLU rımı”, “zihinsel aktlar” başlıkları altında zihin felsefesi ve fenomenoloji bağlamında, insan olmak ve
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (özgür) irade açısından, dikkat işlevlerinin önemi üzerinde durulmuştur.
Tıp Fakültesi,
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Anahtar Kelimeler: Zihin; dikkat; fenomenoloji
Hastalıkları AD,
Samsun, Türkiye
drkorayk@yahoo.com ABSTRACT Data enters our brain from the outside through the senses, they are processed and an out-
put in the form of a sensation/behavior etc. is formed. Popper's World 3 Argument, Arieti's primary-sec-
ondary and tertiary thought processes, Kaku's three levels of consciousness, and Karabekiroğlu's three
levels of consciousness, where he places the mechanisms of will and decision-making in the third level,
are very similar and parallel to each other. The human brain is not only a passive and stimulus-depen-
dent receptor, but also an organ that creates new realities (designs), by the functions of conscious atten-
tion. In this way, the human individual, with his/her concentrated attention - using the knowledge and
habits in his/her momory - can succeed in forcing electrons to move/behave, and thus drive/be driven to
an action. In this article, under the headings of “the process of mind development in human beings”, “the
problem of mind-body interaction”, “the layers of mind/consciousness”, “the problematic of mind in
autism and schizophrenia”, “brain regions related to mind”, “the distinction between the inner world and
the outer world in the brain”, “mental acts”, the importance of attention functions in terms of being
human and (free) will is emphasized in the context of philosophy of mind and phenomenology.

Keywords: Mind; attention; phenomenology

ZİHİNLE İLİŞKİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Z
ihin, bilinç, psişe, ruh, akıl (mind, soul, spirit, psyche) vb. sözcükler çoğu zaman
birbiri yerine de kullanılabilir ve ortak/örtüşen ya da ayrışan anlamlar ifade ede-
bilirler. İlk ve ortaçağlarda zihin kavramı yerine ruh sözcüğü daha ön planday-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: ken, zihin kavramı felsefeye modern çağda giren bir kavramdır.
Karabekiroğlu K. Beyin ve zihin arayüzü: Dik-
katin fenomenolojisi. Karabekiroğlu K, editör. Zihnin üç temel kapasiteye/işleve sahip olduğunu söyleyebiliriz; bunlar “biliş”,
Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve Felsefe. “duygulanım” ve “istenç” olarak sıralanabilir. Bilişte; duyum algısı, bellek, iç gözlem,
1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2024.
p.11-8. sezgi, çıkarım yapma ve diğer bilgi kaynakları bulunur. Duygulanımda ise; duyumlar,

11
Koray Karabekiroğlu Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi

duygular, hisler, ruh halleri ve otomatizm kazanmış kişilik miyim peki? Birlikte mi var oluyoruz yoksa? Işığın parça-
özellikleri vardır. İstenç içinde de; güdüler, istekler, derin cık dalga ikilemindeki gibi, zihin-beyin tek ama biz farklı
düşünme, karar vermeler, seçimler, arzulamalar, çabala- ölçüm teknikleri ile iki farklı şey gibi mi algılıyoruz?
malar, eylemler ve istencin edimlerini sergileyen ve etki-
İnsanoğlu yaşadığı çevreyi, dış dünyayı dikişsiz bir
leyen her tür etken ele alınabilir.
bütün olarak algılar. Bu durum temel olarak farklı duyu-
(1) Qualia: Acı, ağrı ya da renk ve dokunma algısı lardan gelen bilginin entegrasyonu ile sağlanır. İnsan beyni
gibi duyumsal veya algılanmış niteliklerdir. sadece pasif ve uyarıya-bağımlı bir alıcı değil, aynı za-
(2) Yönelimsellik: inançlar, arzular, niyetler gibi yö- manda entegrasyon yetisi nedeniyle yeni gerçeklikler (ta-
nelimsel durumlardır. sarımlar) yaratan bir organdır. Zihnimizin madde ile ilişkili
-ya da metafizik de olsa- doğası zamanla değişse de, mil-
Birincisi (qualia), fenomenal (F) bilinç olarak da ad-
yarlarca bilgi taneciği nasıl olur da, bizde değişmeyen ve
landırılır. Zihin felsefesinde, yapay zekâ sorunsalı ile ilgili
bütünlüklü bir zihin algısı yaratır? “Bilincimizde yer alan
olarak, bilincin zor sorunu (hard problem of conscious-
bilgiler nasıl bir araya geliyor?” sorusuna, zihin felsefe-
ness) olarak adlandırılan da işte bu F-bilinçle ilgili olan-
sinde ‘bağlama sorunu’ denir. Birlikte ateşlenen hücre-
dır.1 Bilincimizdeki yapı yani noema, bilince gelen
ler, birlikte bir ağ oluşturur ve buna da Hebb Yasası denir.
fenomenlerle yani noesis ile ilişki kurar. Burada Edmund
Kısa süreli bellekte yer alan bilgi böylece uzun süreli bel-
Husserl’ın önemle vurguladığı gibi, ‘cogito ergo sum’ (dü-
leğe yerleşir. Zihin denen algı da birlikte ateşlenen hücre
şünüyorum öyleyse varım) eksik bir ifadedir.2 Husserl,
ağı olarak ele alınabilir. Wolf-Singer ve ark, bağlama so-
doğru ifadenin ‘ego cogito cogitatum’ (algıladığımı algılı-
rununa “kırk-hertz varsayımı” ile bir yaklaşım getirmiş-
yorum) olması gerektiğini belirtir. Böylelikle özne, ancak
ler.6,7 Görsel deneyim sırasında oksipital lob kortikal
nesnesinin varlığı ile özne hâline gelebilir. Yani ‘ego co-
hücrelerinin kabaca 40 Hz’lik bir salınım yaptığını gör-
gito’ kavramı tek başına boştur ona göre. Yani, bir düşünen
müşler.8 Bilincin her saniyesinde 40 “mikro-an” olduğunu
ve düşünülen (özne-nesne) yarılması ile yönelimsel olarak
savunan bir görüştür.
düşünür. Ayrıca insan sadece düşünmez, “düşündüğünü de
düşünür” (metakognisyon).
Edmund Husserl, zihnimizdeki bu F-bilince görünen, İNSANDA ZİHİN GELİŞİMİ SÜRECİ
tüm bu fenomenlerin incelenmesi yöntemine dayalı olarak John Locke, kişi olmayı belirleyen zihinsel özellik ve kap-
fenomenoloji (görüngübilim) denen yöntemi geliştirmiş- asiteleri şu maddelerle sıralamıştır:5
tir.3,4 Martin Heidegger de bu yöntemi varlık ve insan (da-
 Duygu ve hislere sahip olma kapasitesi
sein) üzerine uygulamaya çalışmıştır.5 Fenomenoloji,
bir felsefe akımı olmaktan çok bir yöntem olarak da tarif  Geçmişi hatırlama, geleceği öngörme ve plan yapma
edilebilir. Çünkü fenomenoloji, her şeyden önce, fenomeni,  Ahlaki, estetik ve dinî yargılarda bulunma yeteneği
yani dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayanan
 Soyut düşünme yeteneği
bir yöntemdir. Fenomenoloji, gibi özne-nesne ilişkisini
konu edinir. Fenomenoloji, yaygın olarak kullanılan de-  Dil kullanabilme yeteneği
yişle, “öz”lerin araştırılması konusudur. Öte yandan feno-  Özbilince ve öznelliğe sahip olma yeteneği
monoloji, “öz”lerin bilimi değil, “öz”ü görüleyen  Kişilerarası ilişkiler kurabilme ve yürütebilme ye-
“bilinç”in bilimidir aslında. Algının ya da bilincin teneği
“öz”ünün betimlenmesi sorunu, fenomenolojinin konusu-
dur. Fenomenolojik açıdan gerçeklik, her zaman kendine İnsan zihinsel gelişiminde -bebekliğin ilk aylarında-
ilk aşama otistik aşama olarak da adlandırılabilir. Yani,
yönelmiş bir bilinç tarafından bilinen bir gerçekliktir.
ilk aylarda bebek dış dünya (beden dışı kaynaklı uyaranlar)
Bedenimiz bütünsel bir organizmadır. Dışarıdan du- ile iç dünyayı (kendi bedeninden gelen uyaranlar) yeterince
yular aracılığıyla veri girer, veri işlenir ve bir duyum/dav- ayıramaz. Bu erken gelişim sürecinde duyumlara yönelik
ranış vb. şekillerde bir çıktı oluşur. Temel soru şudur. Biz bir “farkındalık” varsa da, “farkındalığın farkındalığı”
peki bu giriş-çıkışta neredeyiz? Sadece algoritmalardan gelişimi için uzun yıllar gereklidir. Diğer bir deyişle, insa-
oluşan bir otomat mıyız? Yoksa irâde ortaya koyuyor nın zihinsel gelişim sürecinde, kendinin/ kendi zihninin far-
muyuz? Eğer irâde ortaya koyuyorsak, irâde ortaya koyan kında olmak biraz zaman alır. Bazıları için de, yaşlar
ne, neresi ve nasıl? Acı varsa, eğer acı çekiyorsam, evet, ilerlese bile ötekinin/ öteki bir zihnin varlığını fark etmek
can acım bensiz olamaz. Ama ben, can acımsız olabilir çok zor olabilir. Bu durum ‘zihin körlüğü’ olarak da ad-

12
Koray Karabekiroğlu Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi

landırılır. ‘Zihin körlüğü’ denen durum, ‘otizm’ gibi nöro- cilerinden Nicholas Humphrey, zihin kavramını ‘evrim-
gelişimsel bozuklukların temel belirtileri arasında yer alır. sel bir hile’, Daniel Dennett da -‘heterofenomenoloji’
Normal/tipik gelişim gösteren bir insan yavrusunda olarak adlandırılan yaklaşımı ile- bilinci ‘ancak üçüncü
şahıs bilgisiyle erişilen bir şey’ olarak tanımlamış, özbi-
zamanla -yavaş yavaş- otistik kabuk kırılır ve ‘oyun’ baş-
linci bir tür ‘Kartezyen tiyatro’ olarak nitelemeyi tercih
lar. Sırada benmerkezci, narsistik aşama vardır.
etmiştir.10-12
Bebek/çocuk/birey, kendisi dışında da bir şeyler ve başka
bireyler de olduğunun farkındadır. Ama -varsa yoksa- Zihnin ontolojik varlığına destek olarak zombi örne-
önemli olan kendisi olmaya devam eder. Zamanla ruhsal ğini dile getirenler vardır. Yani, zihinsiz bir bedeni zom-
olarak ileri aşamalara ilerleyen çocuk otistik kabuğu kır- biye benzetirler. Dennett da, zihnin öznel/özgün -ontolojik-
dığı gibi, egosantrik/narsistik kabuğu da zamanla kırar/ doğasını reddetmek için, zombik öngörü (zombic hunch)
kırsa iyi olur. Ötekini de görmek için, kendimizle olan aldanışı diye dile getirir.11 Haklı olarak zombiler gerçek
meşguliyetimize bir süre ara vermek/bu süreci biraz aşmak değildir, bir kurgudur. Ancak üçüncül düzey bir bilince
gereklidir. Sırada gündelik hayatta insanları birbiriyle et- sahip olamayan, irâde geliştirememiş beyinler de vardır.
kileşir kılan nevrotik aşama vardır. Örneğin, ağır düzeyde otizmli bir bireyin beyni de -genel
hatlarıyla- diğer insanların beynine çok benzer. Ancak bu
Bebek, çocuk olmaya başladıkça, 3-4 yaşlarında ise,
beyinde bilinçli farkındalık yetisini sağlayan donanım ve
otobiyografik bellek gelişir. Böylelikle bebeğin/çocuğun yazılım yetersizdir. Otizmli bireylerde de öznel deneyim, iç
başına gelen gerçek durumlar (ampirik veriler) (bireysel ses, soyutlama ve dil becerileri yetersiz gelişir. Bu yüz-
hatıra seti) ömür boyu hatırlanabilir olur. Diğer bir deyişle den, zombilerden söz etmenin pek bir anlamı olmayabilir
infantil amneziden çıkılır. Yani bebek/çocuk artık bir geç- ama otizmli bireyleri farklı kılan beyin/zihin yapısı mut-
miş ve gelecek tasarımına sahip hâle gelir. Bu geçmiş ha- laka araştırmaya değer.
tıraların duygu yüklü belleği ve geleceğe dönük kaygı
Son yıllarda John Searle tarafından gündeme getiri-
uyandıran tasarımlar da, onda zaman algısını, sosyal kaygı,
len “indirgemeci olmayan materyalist” (supervenience)
karanlık korkusu vb. kaygı süreçlerini ve güven veren mo-
görüşe göre, zihinsel durumların beynin durumlarıyla
dellerle özdeşim süreçlerini hızlandırır.
özdeş olmadıklarını kabûl edip, onların kendilerine özgü
Otistik aşama kırılırken beyinde sol hemisfer latera- ontolojik varoluşlarını reddetmeyip, zihinsel niteliklerin,
lizasyonu da bir yandan ön plana çıkar. Böylelikle dil ge- beynin nörolojik işleyişini takip ederek ya da izleyerek on-
lişimi, sembolik düşünce ve farkındalık hızlanır. Birey bir lara bağlı olarak ortaya çıktığını ve bu zihinsel durumların
özne olarak, diğer her şeyi -kendi zihni de dahil olmak da nöronların işlevini ters yönde etkileyebildiğini söyleye-
üzere- nesne olarak fark etmeye başlar. Bu özne-nesne ay- biliriz.13-15
rışması, otistik kabuğun kırılmasının diğer bir açıklaması
Kuantum fiziği boyutlarında karşımıza çıktığı gibi,
olarak da ele alınabilir. Özne, fark ettiği her şeyi sembolik
bir şey ölçüldüğünde, yani bir bilinç tarafından gözlendi-
olarak kodlar ve zihni ve içindeki kavramlar (fenomenler)
ğinde, o dalga olmaktan çıkıp, -olumsal/potansiyel ol-
varlık kazanır. İşte bu sadece özneye açık/ulaşılabilir olan
maktan çıkıp varlıksal/aktüel- bir varlık kazanıyor. Yani
kavram dünyasını, dışarıdan objektif yöntemlerle ele
en temel varlık birimleri ancak ve ancak bir gözlemci sa-
almak/incelemek belki de hiçbir zaman mümkün olama-
yesinde bilimsel/ölçülebilir varlık hâline gelebiliyor.
yacaktır.
Böylece zihindeki öznel bir yaşantı, nesnel dünyada de-
ğişime neden oluyor. Yani bilinçli bir zihin, fark etti-
ZİHİN-BEDEN ETKİLEŞİMİ SORUNU ğinde/seçim hâline getirmiş olduğunda bir etkileşim
Descartes’ın, zihni ve maddeyi birbirine indirgenemeyen, oluşuyor. Aynı zamanda bir olasılık dalgası olan elektron-
ama aralarında nedensellik ilişkisi olan iki töz olarak kabûl hem parçacık hem dalga olarak olumsal bir potansiyelde
eden görüşü nedeniyle, onun ardılları ortaya çıkan bu so- beklerken- ters yönde bir etki ile çöküyor ve bir dizi kas-
runa “zihin-beden etkileşimi sorunu” demiştir. Ryle, kadı başlatıyor.10 Böylece neden-sonuç silsilesi de do-
Zihin Kavramı (The Concept of Mind) isimli kitabında, mino etkisi ile sürüp gidiyor. Özetle, insan bireyi,
zihin için ‘makine içindeki hayalet’ tanımlaması yapa- yoğunlaşan dikkati ile -belleğindeki bilgi ve alışkan-
rak, kartezyenci dualist görüşle adeta alay eder.9 Ryle, lıkları kullanarak- elektronları harekete/davranışa zor-
David Hume’un görüşlerini destekler ve aslında hür irâ- lamayı başarabiliyor. Elektronlar molekülleri, moleküller
deye de inanmaz. Hattâ Ryle içgözlem diye bir şeyin de de hücreleri, hücreler de organları, organlar da organiz-
var olmadığını söyler. Materyalist düşüncenin son temsil- mayı bir eyleme sürüklemiş oluyor.

13
Koray Karabekiroğlu Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi

self (kendilik) şuurunun diğer şahıslar arasında geliştiğini


ZİHNİN/BİLİNCİN KATMANLARI iddia eder ve kişinin kendi şuuruna başkalarının şuur ayna-
Antonio Damasio, ‘çekirdek bilinç’ dediği ve kedi, köpek, larındaki yansımalarına bakarak varılabileceğini belirtir. Bu
yunus gibi hayvanlarda da görülebilen bilinç yapısı ile ‘ge- süreç daha sonraki dönemlerde dile dayanır. Ancak yalnızca
nişletilmiş bilinç’ kavramını ayırır.16 Bu ayrım, -Posner’in algı ve dil bir şahıs olmak için yeterli olmayıp diğer şahıs-
dikkatin nörobiyolojik modellemesine benzer şekilde- bey- ların Dünya 1’leri ile de yakın ilişki kurmak gereklidir.
nimizdeki temel algı ve bilinçdışı dikkat becerileri ile iliş- Karl Popper ile Nobel ödüllü nörobiyolog Eccles bir-
kili ‘arka sistem’ ve bilinçli farkındalık ve karar verme likte yazdıkları Kendilik ve Beyni (The Self and Its Brain)
süreçleri ile ilgili ‘ön sistem’ arasındaki ayrıma benzetile- isimli kitapta, ‘kendisinin bilincinde zihin’ görüşünü sa-
bilir.17 vunmuşlar.19 Zihnin bedene ve bedenin de zihne etki ede-
Zihin/bilinç de katmanlarına göre üç düzeye ayrım- bildiğini düşünürler. Eccles ikisi arasında bir zaman boyutu
lanabilir. Her bir katman bilinç düzeyinde olsa da, sadece olduğunu, biri diğerini öncelediğini savunur. Onun dua-
insana özgü olan, en üstteki katman olan ‘3. düzey bi- lizmi Descartes’tan farklıdır. Bir olayı içerden yaşamakla,
linç’tir.10 İşte bu en üst düzeydeki farkındalıkla işleyen yani öznel deneyimle, dışarıdan onu tespit etmenin, yani
zihin katmanına da irâde diyebiliriz.10 İrade, ‘farkındalığın nesnel veriler ortaya koymanın aynı şey olamayacağını
farkındalığı’ anlamına da gelen, düşünce üzerine düşünü- söylemeye çalışır.10 Ancak, Eccles öznel deneyimin bir par-
len, felsefe yapılan, 3. düzey bilinçte yer alır. İradî karar çası olan ‘kendinin farkında olan zihni’ madde-dışı bir yapı
verme mekânizmaları bu üçüncü düzeyde işlev görür.10 Bu olarak tanımlar. Bu madde-dışı yapı sinir hücre ağları ile
kavramsallaştırma ile Popper’in Üç Dünya Görüşü ara- etkileşim içine girebilir. Özellikle de baskın beyin yarım
sında benzerlik kurulabilir.10,18,19 küresi olan, dille ilişkili sol hemisferle etkileşim kurar. Bu
Kant “benlik-bilincine sahip olabilmek için, önce dış yapı aynı zamanda kişisel kimliğin kökeninde yer alır. Be-
dünyanın bilincinde olmak gerektiğini” vurgular. Kant’ın yindeki diğer sinirsel ağlardan gelen bilgiyi kavramsal ola-
transandantel felsefesinde kendimize ilişkin bilincimiz ile rak kodlar, dikkatin yönelimini denetler, belleği uyandırır
dış dünyaya ilişkin bilincimiz aynı kökene sahiptir. Kant’ın ve aktif olarak bedensel hareketleri tetikler. Eccles bu kav-
fenomenden ayrı tuttuğu bir numen olan benlik, kendini ramsallaştırmayı nörobiyolojik bir altyapı sunmadan or-
daha çok ahlâk ve özgürlük alanında ortaya koyar. Feno- taya koyduğu için bilimsel olmamakla eleştirilebileceğinin
menler gibi determinist ilkelere göre işlemez. Öte yandan, farkındadır.19
‘numenal ben’ dışında, ‘fenomenal ben’ ve ‘sezgisel (tran-
Teorik fizikçi Michio Kaku, Zihnin Geleceği isimli
sandantal) ben’ diye tanımladığı ben’in diğer parçalarını
kitabında, bilincin üç düzeyi olduğunu söyler.20 Birinci dü-
da tanımlar. Numenal ben, yukarıda üçüncü düzeyde ta-
zeyde, bilinç süreci daha çok prefrontal korteks ile talamus
nımladığımız irâdeye denk gelebilir.10 Fenomenal ben
arasındaki etkileşimdir. Parkta tembelce gezinirken bitki-
ikinci, sezgisel ben de birincil düzey bilinci ifade ediyor
lerin kokularının, hafif rüzgarın bıraktığı hissin vb. farkın-
olabilir.10
dayız. Bu düzeydeki bilinç ile duyularımız ve uzaydaki
Karl Popper, beden-zihin ilişkisini Üç Dünya Görüşü fiziksel konumumuzu gösteren bir model yaratılır. İkinci
ile ele alır.18,19 Dünya 1, fiziksel içeriklerin âlemi olan fi- düzeyde ise toplumdaki konumumuzla ilgili bir model
ziksel dünya iken; Dünya 2, zihinsel durumların dünyası oluşturulur. Örneğin, mesleğimizle ilgili bir kokteyl parti-
olup, kısmî şuur, psikolojik eğilimler ve şuursuz durumları sinde, odaya girdiğimizde işyerimizde çalışan insanları
içerir. Dünya 3 ise düşüncenin dünyası olup insan zihninin saptayabilmek için; (anıları işleyen) hipokampus, (duygu-
ürünlerini kapsayan dünyadır. Popper, Platon’daki görü- ları işleyen) amigdala ve (bütün bu bilgileri bir araya top-
nüşler âlemini Dünya 1, ideler alemini de Dünya 3 ile özdeş layan) prefrontal korteks arasında yoğun bir etkileşim
olarak görür. Ayrıca Platon, buna ilave olarak ‘ruh durum- başlar. Başkalarının ne düşündükleri hakkında tahminde
larından’ (states of soul) söz eder. Popper’da bu alan da bulunma becerisi, Zihin Teorisi adıyla bilinir ve Premack
Dünya 2’ye karşılık olarak gösterilebilir. Popper’a göre ve Woodruff tarafından ilk defa tanımlanmıştır.21 Ayrıca
Dünya 3’ün objeleri soyuttur ama hiçbiri daha az gerçek de- başkalarını gördüğümüzde benzer hareket ve duyguların
ğildir. Onlar Dünya 1’i değiştirmek için güçlü aletlerdir. otomatik olarak bizde de oluşmasını sağlayan ‘ayna nö-
Dünya 3’ün objeleri Dünya 1’e yalnızca insan aracılığıyla ronları’ ilk kez Dr. Giacomo Rizzolatti tarafından gösteril-
etki eder. Popper, hiçbirimizin selfler (bir kendilik sahibi) miştir.22 Otizm gibi nörogelişimsel sorunu olan bireylerde,
olarak doğmadığını ancak self olduğumuzu yaşam süre- ‘Zihin Teorisi’ ve ‘ayna nöronlarda’ yetersiz gelişim söz
cinde öğrenmek zorunda olduğumuzu belirtir.18,19 Popper, konusudur. Üçüncü düzeyde ise, temel görev geleceği si-

14
Koray Karabekiroğlu Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi

müle etmektir. Zaman algısı da ön plana geçmiştir. Beynin lerimiz, kendilik algımız, öncelik tayini/ değer atfetme, karar
CEO’su kabûl edilen dorsolateral prefrontal korteks verme süreçlerimiz vb. işlevleri (irade) yönetir.
(DLPFK) bu işlevde önemli rol üstlenir. Bilincin üçüncü Sağ beyin daha bütüncül ve sezgisel, sol beyin daha
düzeyindeki “geleceği simüle etme” ve “zaman algısı” analitik ve dille ilişkili kabûl edilebilir.24 Sağlıklı bir beyin
vurgusu oldukça önemlidir. Zihin Teorisi ve ayna nöronlar yapısı olan bireyde, duygu-mantık, sezgi-duyu karşıtlığı
da -primatlarda kısmen gelişmiş olsa da- özellikle insan- değil, bu ikililerin uyumu söz konusudur. Nobel ödüllü
larda en üst düzeye ulaşmıştır. Roger Sperry, bölünmüş beyin araştırmaları ile yaptığı de-
Popper’ın Üç Dünya Görüşü, Arieti’nin birincil-ikin- neylerde beynin iki farklı yarım küresinin iki farklı algıya
cil ve üçüncül düşünce süreçleri, Kaku’nun bilinci üç dü- sahip olduğunu keşfetmiştir. Sağ taraftakini ‘basit farkın-
zeyde ele alması ve Karabekiroğlu’nun -irade, karar verme dalık’, içsel konuşma ile eşleşen solu ise ‘düşünümsel far-
mekanizmalarını üçüncü düzeye yerleştirdiği- bilinci üç se- kındalık’ olarak nitelemiştir.24 Sol yarımküre de daha
viye olarak ele alışı birbiriyle oldukça benzerlik ve para- ziyade sözel, simgesel, analitik, önermeci bir işlemci yapı
lellik taşır.10 olarak ele alınabilir. Yani dildeki anlamın kavranmasına
sol yarımküre özelleşmiştir. Sağ yarımküre ise, mecaz, ki-
OTİZM VE ŞİZOFRENİDE ZİHİN SORUNSALI naye, dilin ritmi, tonu, imâlar gibi, dili bütüncül anlama-
mızı sağlayan beceriler için özelleşmiştir. Öte yandan,
Otizm -ve de şizofreni- yelpazesinde yer alan bireylerin -
aslında beyin işlevlerinde bölgesel farklılaşmadan daha zi-
kısmî ya da tümüyle- yetersiz kaldıkları belirli işlevler de
yade, beynin bir bütün olarak çalıştığını da unutmamak ge-
zihni/bilinci, özellikle de üçüncü düzey bilinci anlamak
rekir.
açısından çok önemli bir yere sahip gibi görünüyor. Hem
otizm hem de şizofreni hastalarında, bazı beyin bölgele- Yapılan beyin görüntüleme çalışmaları bireyin ken-
rinde (ör, inferior parietal lobul [IPL] ve süperior tempo- dilik algısı, bilinçli farkındalık gibi işlevlerinin daha çok
ral sulkus [STS]) yapısal ve işlevsel anormallikler insula, anterior singulat ve klaustrum denen beyin böl-
bildirilmiştir.23 Bu limbik ve paralimbik bölgeler kendilik geleri ile prefrontal korteksin özellikle orbitofrontal böl-
ve diğerinin aynı anda işlenmesini sağlarlar. ‘Zihin teori- gesinin birlikte çalışması ile ilişkili olduğunu
sinden’ yoksun bir birey başkalarının ya da kendisinin zih- göstermiştir.25 Damasio’nun ayrım yaptığı gibi, çekir-
ninde o sırada var olan tasarımları anlamakta ya da entegre dek/genişletilmiş bilinç ayrımına göre, çekirdek bilinç hay-
etmede zorluklar yaşar. Otizm ve şizofrenide, çoğunlukla vanlarda da vardır. Genişletilmiş bilinci, “ikincil bilinç” ya
birincil süreç düşünce hâkimdir. Dünya 2’den Dünya 3’e da “bilincin bilinci” olarak da tanımlar. Bu ikinci bilinç
geçişte sorun söz konusudur.10 Benmerkezci, tekbenci bir daha çok asosiasyon korteksleri ile ilintilendirilir. Özel-
düşünce yapısı olduğu söylenebilir.10 Dili anlama ve dil likle de sol beyin ve dille ilişkili alanları ön plana çıkarılır.
üretimi, anlam üretme ve anlama, zaman algısı, ben ve Beyinde “ben”i (self) temsil eden nöral yapılar arasında
öteki ayrımı, bilinçli farkındalık ve pek çok zihinsel kav- beyin sapı çekirdekleri, hipotalamus, bazal ön beyin, ta-
ram ve eylem yetersiz işlev gösterir. Öte yandan, bu bo- lamus, singulat korteks, insula, S1 ve S2 gibi alanlar vur-
zukluklar otizmi ya da şizofrenisi olan bireylerde zaman gulanır. Öte yandan, üçüncü düzey bilincin, yani bilinçli
zaman/kısmen mevcut olabilir. Yani, bu bireylerin zaman dikkat işlevlerinin en önemli elemanlarından belki de bi-
zaman kısmen üçüncü düzeye ulaşmaları da mümkündür. rincisi dopamindir. Beyin sapının ventral tegmental alanı
(VTA) bölgesinde çekirdekleri bulunan dopamin nöronları
ZİHİNLE İLİŞKİLİ BEYİN BÖLGELERİ özellikle beynin ön (frontal) bölgelerine elektrik uyarımı
Temel olarak, beynimizin üç tabakadan oluştuğu kabûl edi- yaparak bilişsel işlevleri ve beynin ortasında yer alan stria-
lebilir. En alt tabakada, tüm atalarımızla ortak olarak pay- tumun bir parçası olan nükleus akumbense elektrik ileterek
laştığımız ‘R (Reptile) Kompleks’ diye adlandırılan ödül merkezini uyarırlar. Ayrıca anterior singulat ve amig-
sürüngen beynimiz yer alır. Pek çok refleks ve otomatik dav- dala da bolca dopaminerjik girdi alır. Tüm bu bağlantılar da
ranışlarımızı yöneten bölge burasıdır. Orta katman, memeli insanın bilişsel farkındalığında, dikkatinde, motivasyo-
pek çok atamızla birlikte paylaştığımız limbik beyin, yarı bi- nunda, karar vermesi, öğrenmesi, ödüllendirilmiş hisset-
linçli, çoğu zaman da otomatik çalışan, duygular, cinsel ve mesi gibi işlevlerde kilit rollere sahiptir.17 Dikkat eksikliği
yeme güdüsü gibi temel ihtiyaçlarla ilişkili bölgemizdir. En hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olan bireylerde belirli öl-
üst katman da sadece insana özgü denebilecek olan (en çok çülerde işlevi yetersiz olabilen, bu sistemi (dopaminerjik
insanda gelişmiş olan) neokorkeks denen yapıdır. Bu yapı yolaklar ve ödül sistemi) sağlıklı kullanmak ve geliştirmek,
(neokorteks) karmaşık düşünce süreçlerimiz, bilişsel işlev- ruh ve düşünce sağlığı açısından merkezi bir konumdadır.

15
Koray Karabekiroğlu Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi

Ön insular korteksin tüm öznel duyu/ duygu farkın- dilik ve duygudurum alanlarının entegrasyonu ile sağlanır.
dalığı ile ilişkili bulunması, ayrıca birden ortaya çıkan iç- Bilişsel ve duygudurumsal tasarımlar özellikle orbitofron-
görü, karar verme gibi işlevlerle de ilişkili olması nedeniyle tal korteks (OFK) ve ventro-mediyal prefrontal korteks
bilincin olası nöral karşılığı olarak bu ön insula bölgesi (VMPFK) kompleksinde entegre edilir.
özellikle dikkatleri üzerine çekmiştir. Ön insular korteks VMPFK zihinselleştirme için gerekli pek çok girdiyi
ve anterior singulat kortekste çok sayıda yer alan von Eco- alan önemli bir alandır ve bu bilgileri aralarında dorsal
nomo nöronlarını (vEn) da bu iddiayı desteklemek için MPFK ve İnferolateral frontal korteksin de yer aldığı çok
vurgularlar.26 Bu nöronlar çocukken az sayıdadır ve yaşla sayıda prefrontal korteks bölgesine dağıtır. Öte yandan hi-
sayıları artar. Bu vEn nöron türüne sahip diğer hayvanlar pokampus yeni gelen bilgileri, duygu ve motivasyona iliş-
(ör, şempanze, fil, balina) kendini aynada tanıma testini ge- kin girdileri hesaba katarak, ayrıca geçmiş deneyimlerle de
çebilmişlerdir.26 vEn’lerin otizm ve şizofrenide de yetersiz karşılaştırarak, karar vermede önemli bir işlev taşır ve aynı
işlev gösterdiği öngörülür.26 Metakognisyonun, zihinsel zamanda yeni bellek konsolidasyonu için yeni girdileri
farkındalığın hızla bozulduğu frontotemporal demans has- diğer alanlara gönderir. Hipokampus dış dünyadan gelen
talığında da vEn’lerin seçici kaybı söz konusudur.26 İnsula bilgi ile iç dünyada var olan (depolanmış) bilgiyi, diğer bir
gibi klaustrum da zihin için özel öneme sahip bir diğer deyişle kendine ait olanla diğerine ait olanı karşılaştır-
beyin bölgesi olarak sayılabilir.27 İnsular korteksin yanında maktadır. İnferior parietal lobül (IPL) kendilikle ilgili ta-
yer alan esrarengiz ve ince bir gri madde yapısı olan kla- sarımlarla ilişkili iken, superior temporal sulkus (STS)
ustrum’un bilincin işlenmesinde rol oynayabileceğini öne diğeri ile ilgili tasarımlarla ilişkilidir.29 Amigdala, anterior
sürülmüştür. Klaustrumun subkortikal yapıların yanı sıra singulat girus (ASG), orbitofrontal korteks (OFK) ve infe-
neokorteksin çoğu ile kapsamlı ve karşılıklı olarak birbirine rolateral frontal korteks (ILFK) ise hem kendilik hem de
bağlı olması dikkat çekicidir. Klaustrumdaki ara nöronla- diğerinin tasarımı ile ilişkilidir.
rın (internöronların) ritmik ateşlemesinin, boşluk bağlantı- Sağlıklı/tipik gelişen bir çocukta, üç dört yaşlarına
ları yoluyla uzak kortikal popülasyonların faaliyetlerini geldiğinde artık zihninde çok gelişmiş bir dil aygıtı ve git
senkronize ettiği öne sürülmüştür.27 gide gelişen bir içses mevcuttur. Zihin kavramı açısından
‘içses’ ve ‘işleyen bellek’ kavramları önemli aslında, sanki
BEYİNDE İÇ DÜNYA İLE DIŞ DÜNYA AYIRIMI bilgisayardaki bir arayüz, bir yapboz tahtası gibi. Bu dö-
İşlevsel olarak beyin kabuğu dıştan içe doğru (dış dünya nemde temel duygular olan korku, üzüntü, öfke gibi duy-
ile ilgili bölgelerden, daha çok iç dünya ile ilgili bölgelere gulara ek olarak, utanma, gurur gibi ikinci, üçüncü düzey
doğru) 5 temel bölgeye ayrılabilir: (1) Idiotipik (primer du- duygular da gelişmeye başlar. Yani temel duygu ile kendi-
yusal-motor) korteksler, (2) Unimodal asosiasyon korteks- lik algısı birleşerek, bir farkındalık olarak daha üst düzey
leri, (3) Heteromodal asosiasyon korteksleri, (4) duygular deneyimlenebilir hâle gelir. Otomatik bedensel
Paralimbik korteksler, (5) Limbik korteksler.28 İç kapıda deneyimler, genetik ya da öğrenilmiş duygusal şartlanma-
hipotalamus merkezi bir öneme sahiptir ve elektrolit den- lar, diğer bir deyişle ‘hisler’ (feelings), kendilik algısı ile
gesini, glikoz düzeyini, açlık, susuzluk, bazal vücut sıcak- birleşerek ‘duygu’ (emotion) düzeyine yükselir. Hisler sa-
lığını, otonomik tonusu, metabolik hızı, hormonal durumu, niyeler içinde azalıp artarken, duygular daha uzun soluk-
cinsel fazları, vb. düzenler. Merkezi sinir sisteminde dış ludur ancak onlar da dakikalar içinde azalıp çoğalırlar.
dünyaya açılan kapılar ise, duyu organlarından gelen bil- Damasio’nun Spinoza’yı Ararken isimli kitabında -Türkçe
giyi ilk olarak alan ve dış dünyaya yönelik son hareketi çevirisinde- duygu ve his sözcükleri burada benim ele al-
sağlayan alanlar olmaları nedeniyle duyusal-motor alanlar dığıma göre ters yönden ele alınmış.30 Ben Türkçe ifade
olarak ele alınabilir. Ara alanlar (iç ve dış kapı arasında açısından burada yaptığımızın daha uygun olduğunu düşü-
kalan) limbik, paralimbik korteksler ve asosiasyon izokor- nüyorum. Duygudurum (mood) ise günlerce sürebilir.
teksleridir. Asosiasyon alanlarında “biliş”, “bilinç”, “dav-
ranışı” şekillendiren entegrasyon gerçekleşir. Bu alanlarda ZİHİNSEL AKTLAR
gerçekleşen aracı işlemlemenin (intermediary processing) Çevremizde var olan şeylerin etkileşimsel doğasındaki
fizyolojik sonucu bellek, duygular, dikkat, dil, planlama, örüntülerin matematiksel ve mantıksal izdüşümleri beyni-
yargılama, iç görü ve düşünce, vb. oluşur. Duyusal enteg- mizin içinde yeni yollar, yeni bağlantılar, yeni proteinler
rasyonda eşzamanlılık temel öneme sahiptir. Örneğin, bir sayesinde her birimize eşsiz bir bellek kurar. Yeni gelen
konuşmayı dinlerken, aynı anda dudak okumak, anlamayı bilgi ve bellekte yer alanlar her saniye sürekli olarak kar-
kolaylaştırır. Duygular ve biliş, örneğin mutluluk hissi ken- şılaştırılır ve bellek yeniden şekillenir. Çevreden ve bel-

16
Koray Karabekiroğlu Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi

lekten gelen bilgilerin önemli bir kısmı bilinçli farkındalık Zihnimizde yarı bilinçli/yarı bilinçsiz pek çok edim
düzeyine ulaşmaz. Bilinç düzeyinde gerçekleşen eylemlere gerçekleşir. Bu edimlerin çoğu da otomatik pilot gibi, iradi
ise zihinsel aktlar denir. Zihnimizde işleyen birer edim bir katılım ya da bilinçli bir farkındalık gerektirmeksizin
olan zihnin aktlarının başlıcaları, algı, düşünme, anlama ve olup biter. Çevreden gelen bir girdi, organizmamızda bir
açıklama aktlarıdır. Algı aktı, bize çevremizi tanıtır. Dü- çıktıya dönüşürken, bizim zihinsel katkımız nerede başlar?
şünme aktı, sadece somut elle tutulur kavramları değil geo- Biliyoruz ki, tekrarlanan deneyimler ve bilinçli çaba gös-
metri gibi mantıksal kavramları düşünmemizi sağlar. tererek duyusal algılarımızın kapasitesini genişletebiliriz.
Anlama aktı ile özne, gerçekleşen olayın önce ve sonrası Önceleri ana renkleri algılar, anlar ve açıklarız. Sonra ara
arasında -genelde bilinç dışı olarak- bağlantıları kurarak, renkler ve sonra daha da ara renkleri tanır ve öğreniriz. Zih-
neden-sonuç ilişkisi bağlamında amaç/anlam yaratır. Açık- nimiz tüm nesneler ve özellikleri sınıflandırmak, altgrup-
lama aktı ise, nesne hakkında edinilen bilgiyi gerekçe ve lara ayırmak için hiç durmadan çabalar durur. Bu süreçte
kanıtlarla aktarmamızı sağlar. genel olarak bilişsel işlevler ve dikkat fonksiyonları diye
Zihin felsefesi kapsamında üzerinde durulan bir başka tanımlanan pek çok beceri, önemli bir arayüz olarak ortaya
tartışma alanı da zihinsel aktlarla ilgili olduğu için, son ola- çıkar. Bu arayüz Popper’ın kurguladığı Dünya 2’ye ben-
rak bu bölümde bu konuya değinmek istedim. Bana kalırsa, zer. Bir süre dikkatimizi çeşitli uyaranlar üzerine odakla-
yukarıda söz edilen bu dört temel akt dışında zihnin çok yabilmek, bu odaklanmayı sürdürebilmek, çeldiricileri
daha fazla aktı daha sayılabilir. Duyularla beyne gelen bil- durdurabilmek, vb. pek çok işlevin bütünü olan dikkat iş-
ginin birincil duyusal beyin kabuğu alanına ulaşması ile levleri bilinçli farkındalığın, diğer bir deyişle zihnimiz-
başlayan ve etkin farkındalık (düşünce) sayesinde ince deki yaz-boz tahtasının en önemli bileşenidir. Bu nedenle
ayarı yapılabilen (azaltılıp çoğaltılabilen) algılar, bellekle zihinsel, irâdi bir edimde birincil unsur yeterince gelişmiş,
buluştuğunda bir anlam kazanır. İnsan o an ‘anladım’ diye işlevselliği desteklenmiş dikkat becerileri olacaktır. İnsanın
düşünür. Ancak çok daha yoğun bir bilinçli farkındalık ça- dikkatini artıran, bu işlevleri destekleyen her şey, insani bi-
bası ve bilgi ve deneyim geçmişi gerektiren bir süreç so- lincin ve irâdi edimin kapasitesinin ve kontrol gücünün art-
nunda da bir açıklama edimi gerçekleştirilebilir. O duyusal masını sağlarken, aksi yönde yer şey de bunları azaltır.
veri ile ilgili daha derin ve yalınlaştırılmış bir durugörü Özetle söylemek gerekirse, zihinsel edimlerimizin ara-
yaşanabilir. yüzü dikkat becerileridir.

KAYNAKLAR
1. Chalmers D. Facing up to the problem of consciousness. J Conscious Stud. 9. Ryle G. Zihin Kavramı. Çelik S, çeviri editörü. İstanbul: Doruk Yayınları.
1995;2(3):200-19. 2011.
2. Husserl E. Fenomenoloji Üzerine Beş Ders. Tepe H, çeviri editörü. Ankara: 10. Karabekiroğlu K. Ben Kimim? Ruh ve İrade. Ankara: Nobel Akademik
Bilim ve Sanat; 2003. Yayıncılık. 2013.
3. Husserl E. Ideas: Phenomenology and the Foundations of the Sciences Third 11. Dennett DC. The Zombic Hunch: Extinction of an Intuition? In: O'Hear A, ed.
Book, Ideas Pertaining to a Pure Phenomenology and to a Phenomenologi- Philosophy at the New Millenium. 2001. p.27-43.
cal Philosophy. Martinus Nijhoff Publishers; 1980. 12. Dennett D. Bilinç Açıklanıyor. Kibar S, çeviri editörü. İstanbul: Alfa Yayınları;
4. Husserl E. Kesin Bir Bilim Olarak Felsefe. Kaygı A, çeviri editörü. Ankara: 2017.
Yapı Kredi Yayınları; 1997. 13. Searle JR. Zihnin Yeniden Keşfi. Macit M, çeviri editörü. İstanbul: Litera
5. Gödelek K. Zihin Felsefesi. Yeniçağda Zihin Felsefesi: İngiliz Deneycileri ve Yayınları; 2014.
Kant. Anadolu Üniversitesi Yayınları; 2013. 14. Searle JR. Zihin, Dil, Toplum. Tural A, çeviri editörü. İstanbul: Litera Yayınları,
6. Singer W, Engel AK, Kreiter AK, Munk MHJ, Neuenschwander S, Roelfsema 2006.
PR. Neuronal assemblies: necessity, signature and detectability. Trends Cog. 15. Kim J. Supervenience and Mind. UK: Cambridge University Press;
Sci. 1997;1(7):252-61. doi: 10.1016/S1364-6613(97)01079-6. 1993.
7. Singer W. 1999/2000. Response synchronization: a universal coding strat- 16. Damasio A, Kaspar M. Consciousness: An overview of the phenomenon and
egy for the definition of relations. In: Gazzaniga MS, ed. The New Cognitive of its possible neural basis. In: Laureys S, Tononi G, eds. The Neurology of
Neurosciences. 2nd ed. Cambridge, MA; MIT Press. 1999/2000. p.325-38. Consciousness: Cognitive Neuroscience and Neuropathology. London: Aca-
8. Singer W, Gray CM. Visual feature integration and the temporal correlation hy- demic Press; 2009. p.3-14.
pothesis. Annu Rev Neurosci. 1995;18:555-86. doi: 17. Karabekiroğlu K. Aman Dikkat. Dikkat ve Öğrenme Sorunları. 3. Baskı. İs-
10.1146/annurev.ne.18.030195.003011. tanbul: Say Yayınları. 2022.

17
Koray Karabekiroğlu Beyin ve Zihin Arayüzü: Dikkatin Fenomenolojisi

18. Popper KR, Lindahl BI, Arhem P. A discussion of the mind-brain problem. 25. Zhao T, Zhu Y, Tang H, Xie R, Zhu J, Zhang JH. Consciousness: New Con-
Theor Med. 1993;14(2):167-80. doi: 10.1007/BF00997274. cepts and Neural Networks. Front Cell Neurosci. 2019;13:302. doi:
19. Popper K, Eccles J. The Self and Its Brain. Berlin: Springer-Verlag; 1977. 10.3389/fncel.2019.00302.
26. Cauda F, Geminiani GC, Vercelli A. Evolutionary appearance of von
20. Kaku M. Zihnin Geleceği. Kumral E, çeviri editörü. Ankara: ODTÜ Geliştirme
Economo's neurons in the mammalian cerebral cortex. Front Hum Neurosci.
Vakfı Yayıncılık; 2019.
2014;8:104. doi: 10.3389/fnhum.2014.00104.
21. Schlinger HD. Theory of Mind: An Overview and Behavioral Perspective. Psy-
27. Liaw YS, Augustine GJ. The claustrum and consciousness: An update.
chol Rec. 2009;59:435-48. doi: 10.1007/BF03395673.
Int J Clin Health Psychol. 2023;23(4):100405. doi:
22. Rizzolatti G. The mirror neuron system and its function in humans. Anat Em- 10.1016/j.ijchp.2023.100405.
bryol (Berl). 2005;210(5-6):419-21. doi: 10.1007/s00429-005-0039-z. 28. Karabekiroğlu K, Yöney H. İç ve Dış Ortamdan Gelen Bilginin Entegrasyon
23. Radeloff D, Ciaramidaro A, Siniatchkin M, Hainz D, Schlitt S, Weber B, et al. Süreci ve Otizmle İlişkili Çıkarımlar. Türkiye’de Psikiyatri. 2007;9(1):58-6
Structural alterations of the social brain: a comparison between schizophre- 5.
nia and autism. PLoS One. 2014;9(9):e106539. doi: 29. Abu-Akel A. A neurobiological mapping of theory of mind. Brain Res Brain
10.1371/journal.pone.0106539. Res Rev. 2003;43(1):29-40. doi: 10.1016/s0165-0173(03)00190-5.
24. Zaidel DW. Split-brain, the right hemisphere, and art: fact and fiction. Prog 30. Damasio AR. Spinoza’yı Ararken: Haz, Acı ve Hisseden Beyin. Kumral E,
Brain Res. 2013;204:3-17. doi: 10.1016/B978-0-444-63287-6.00001-4. Çetiner İ, çeviri editörleri. Ankara: ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık; 2018.

18
Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ
Intelligence in the Context of Philosophy and
Neuroscience

Burcu AkIn SArIa ÖZET Bu bölümde zekânın tarih boyu aldığı yolculuk felsefi ve Nörobilim temelinde incelenmeye ça-
lışılmıştır. Bu süreçte zekâ bazen tanrıya bazen atoma bazen de bağlantısallığa bağlanmıştır. Zekâ ile il-
gili çalışmaların ileriki yıllarda da devam edeceği ve gelişeceği düşünülmektedir.
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi,
a

Çocuk ve ergen ruh Sağlığı ve Anahtar Kelimeler: Zeka; filozofi; nörobilim


Hastalıkları Ad,
Ankara, Türkiye
ABSTRACT In this section, the historical journey of intelligence has been attempted to be examined on
Yazışma Adresi/Correspondence: a philosophical and neuroscience basis. Throughout this process, intelligence has been linked, at times,
Burcu AkIn SArI to divinity, at times to atoms, and in our contemporary era, to connectivity. It is anticipated that studies
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, related to intelligence will continue and evolve in the coming years.
Çocuk ve ergen ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Ad, Keywords: Intelligence; philosophy; neuroscience
Ankara, Türkiye
carpediemburcu@yahoo.com

Zekâ nedir?

Z
ekanın ne olduğu, eski Mısır’dan günümüze değin araştırılmış; tanımı çağdan
çağa, kültürden kültüre değişiklik göstermiştir. Şu anki zekâ tanımı “akıl yü-
rütme, problem çözme, planlama, soyut düşünme, yargılama ve öğretilenlerden/
deneyimlerden öğrenme” olarak tanımlanmaktadır.1
Zekâ tanımı, tarih boyunca ihtiyaçlar ölçüsünde şekillenmiş ve daha iyi anlaşıl-
maya çalışılmıştır. Eski mısır papirüslerinde zihinsel işlevlerin merkezinin beyin oldu-
ğunun söylendiğini görmekteyiz. Zihinsel yetersizliklerin (ZY) şeytan ve kötü ilahi
varlıklar nedeniyle olduğunun düşünüldüğü, tedavisinde ise büyüler ve sihir kullanıl-
dığı da anlaşılmaktadır.2
Kadim filozoflar her ne kadar “zekâ” terimini kullanmamış olsa da onlar akıl, en-
tellektüalite ya da bilinç üzerine düşünmüşlerdir.3 Zekâ, Plato ve Aristo’ya kadar pek fel-
sefenin alanı olmamıştır ama olsaydı büyük ihtimalle Thales zekânın sudan oluştuğunu,
Anaximenes de havadan oluştuğunu söylerdi. Bununla birlikte doğa felsefecileri MÖ 5.
yüzyıllarda esas olarak nasıl var olunduğu ile daha çok ilgilenmişlerdir. Bu var oluştan
bahsederken akıl kavramı da onların zihinlerinde yerini almıştır. İlkçağ anlayışındaki
akıl, ilahi niteliği olan, tarihsel, kapsayıcı ve duyulardan beslenen bir olgudur.4 Anaxo-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN:
Akın Sarı B. Felsefe ve nörobilim bağlamında
goras oluşu meydana getiren ilkeye “Nous” (akıl/ruh) demiştir. Demokritos ise mater-
zekâ. karabekiroğlu k, editör. Çocuk Psiki- yalist bir yaklaşımla, algılama ve düşünmeyi, vücuttaki en ince, en hafif ve en düzgün
yatrisinde nörobilim ve Felsefe. 1. Baskı. An-
kara: Türkiye klinikleri; 2024. p.19-25. ateş atomlarının hareketi olarak izah etmiştir.5

19
Burcu Akın Sarı Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ

İnsan felsefesi ile ilgilenen filozoflarsa insan aklını maktan ibarettir demiştir.9 Cicero’nun çağdaşı, tıp doktoru
sorgulamışlardır. Sokrates bilimin doğasını araştırmış ve Galen ise zihinsel işlevlerin beynin organik yönleri oldu-
bilgiyi, sorgulayarak bulabileceğimizi öne sürmüştür. Plato ğunu ve entelektüel değişimlerin herhangi bir bireyde nihai
ise zekayı, formlar tarafından temsil edilen ebedi gerçekleri olarak sabitliğini ya da belirlenemezliğini ileri sürmüştür.7
anlama yeteneği olarak görmüştür. Ona göre zekâ, farklı Karanlık Çağ diye tanımlanan Orta Çağ’da zekânın,
sosyal sınıfları ayıran ve tanrı tarafından eşit olmayan şe- gök ile yer, ilahi ile insan arasında asılı duran bir varlık ol-
kilde bahşedilen bir olgudur.6 Aklı, dizginleri elinde tutan, duğuna inanılmıştır. O dönemin düşünüşünü etkilemiş ünlü
süren ve yönlendiren arabacıya; duygu ve iradeyi ise ara- filozof Augustine akıl ile inancın birleşmesi gerektiğini sa-
banın motivasyon gücünü sağlayan atlara benzetmektedir. vunmuştur başka bir deyişle ona göre inanmak ve bilmek
O dönemlerde yaşamış Hipokrat da ZY’in doğaüstü güçler aynı şeydir. Onun aksine Aristotelyen felsefeyi öğretileri-
nedeniyle olduğu fikrine karşıt olarak bunların beyindeki nin temeli yapan Albertus Magnus ve Thomas Aquinas ise
doğal olaylardan kaynaklandığını öne sürmüştür. Platon, zekânın, hem doğal hem de ilahi gerçekleri anlama yetisi
zekâyı (nous); büyüklüğü, sertliği, nemi ve saflığı değişe- olduğunu belirtmiştir. Diğer bir deyişle onlara göre “ina-
bilen bir balmumu bloğuna benzetmiştir. Entelektüel ku- nılan” ve “bilinen” kavramları farklı şeylerdir.5 Aquinas,
surlar, bu balmumu bloğundaki küçüklük, sertlik, insan zekâsını, ilahi zekânın araştırıcı bir türevi olarak yo-
yumuşaklık, ıslaklık ya da saydamlık özelliklerindeki de- rumlamış ve daha az zeki kişinin anlama becerisini, genel
ğişikliklerden kaynaklanmış olabilir demiş ve anıları, bu popülasyona göre daha fazla bütünlük ve evrensellik ek-
balmumu bloğundaki izler olarak tanımlamıştır. Ayrıca ha- sikliğine atfetmiştir. Albertus Magnus da aptalları (idiot-
fıza bozukluğunu, şu anda ZY olarak adlandırılan şeyle lar) “evrenseli tikellerden ayırt edemeyen” ve “soyutlama
ilişkilendirmiştir.7 Aristoteles de günümüz zekâ anlayışına yapamayan” insanlar olarak tanımlamıştır.7
çok benzer şekilde zekâyı sadece bilgi işleme yeteneği
değil aynı zamanda soyut düşünme ve evrensel gerçekleri Skolastik felsefe, inanç ile bilgi ya da din ile felsefe
anlama olarak ele almıştır.5 Ona göre insanlar zekâ bakı- arasındaki ilişkinin belirlenmesi konularında açık olmayan
mından birbirine çok benzer ve insanı, hayvanlardan farklı bir yol izlemiş ve bunları birbirlerine indirgemeye yönel-
kılan da bu zekâdır.6 Ancak ona göre en yüksek zekâlılar, miştir. Orta Çağın sonlarına doğru bu yaklaşım iyice çö-
en akıllı ruhlar, düzenli hareketleri nedeniyle yıldızlardır. zülmeye başlamış ve din-felsefe ilişkisi birbirinden
Yıldızlar insanüstü bir zekâ taşırlar ve evrenin Tanrıla- uzaklaşmaya yönelmiştir. Felsefe giderek bağımsızlaşacak
rı’dırlar.5 Aristoteles, insanları ekonomik ve politik açıdan ve Rönesans’ta kendi başına bir güç kazanacaktır. Bilgi ba-
karakterize etmeye yönelik geniş bakış açısıyla, şimdi ZY kımından doğru olmayan bir şeyin, inanç bakımından
olarak adlandırılan durumu, köleliğe doğal bir yatkınlık doğru olabileceği düşüncesi bu dönemde temellendiril-
olarak yorumlamıştır. O, aklın doğru bilgiye beş yolla ula- miştir. Böylece inanç ile bilginin sınırları kesin olarak bir-
şacağını söylemiştir, bunlar; sanat, bilimsel bilgi, pratik bil- birinden ayrıştırılmıştır.10 Rönesans dönemi filozoflarından
gelik, felsefi bilgelik ve sezgisel akıl’dır.8 Burada bahsettiği Francis Bacon, idoller kavramıyla ilgilenirken icat, hüküm,
sezgisel akıl (nous), Platon’un akademisinde öğrendiği bir hafıza ve gelenek olarak çeşitlendirdiği zihinsel sanatları
kavramdır ve maddeye benzer “edilgen akıl” ve forma ben- da tartışır.11 Ona göre insan zihninde, henüz hiç gözlem-
zer “etkin akıl” olmak üzere iki bölünmez bileşenden (hi- lenmemiş veya hiç soruşturulmamış, ancak yargıyı düzelt-
lomorfizm) oluşur.7 Buradaki edilgen akıl günümüz mekle çok bağlantılı olan çok daha önemli ve derin bir
zekâsına yakın bir kavramdır. türde yanılgı (idol) bulunmaktadır. Bu tür yanılgıların et-
M.Ö. 2. yüzyılda Epikürcü ve Stoacı akımı takip eden kisi, zihni bazı belirli konularda sadece etkilemekle kal-
Cicero, Platoncu ve Aristotelyan zekâ kavramı ile yürütücü maz, aynı zamanda daha genel ve derin bir şekilde içsel
işlevleri tek bir kavram altında birleştirmiştir; “intelligen- olarak enfekte eder ve bozar. Çünkü insan zihninin doğası,
tia” (entellektüellik). Bu kavram temel olarak doğal eğilim nesnelerin ışınlarını olduğu gibi yansıtması gereken berrak
ya da doğuştan gelen yetenek yerine, edinilen bilgiye atıfta ve eşit bir camın doğasından çok uzaktır; aksine, büyülen-
bulunmaktadır. Bu doğuştan gelen yetenekler için de “in- miş bir cam gibidir, eğer bu durumdan kurtarılmaz ve dü-
genium” terimini kullanmıştır. Bu kavramı duyusal far- zeltilmezse, batıl inanç ve aldatma ile dolar.12 Başka bir
kındalıklarından çok, üstün olan ve etraflarındaki dünyayı deyişle beyin anti-tabula rasa’dır.13 Bacon’ın bilim felse-
ayırt etmelerini sağlayan kapasiteler ve erdemler kom- fesi ve bilgi edinme süreçlerine dair önemli görüşleri, bili-
pleksi olarak tanımlamıştır. Ingenium’un etkinliği, doğal min ilerlemesi ve doğa bilimlerindeki metodolojik
dünyadaki ihtiyaçlarımızı karşılayan anlamlar yaratmak yaklaşımların gelişimi açısından önemli bir katkı olarak
için nesneler arasındaki ilişkileri ve benzerlikleri yakala- kabul edilir. Bacon ve Galilei, bilgiye deneysel ve göz-

20
Burcu Akın Sarı Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ

lemsel yaklaşımı savunarak bilimsel yöntemin temellerini ise aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir
atmıştır. Başka bir Rönesans filozofu Desiderus Erasmus ergin-olmayış durumundan kurtulup aklını kendisinin kul-
da Deliliğe Övgü eserinde zekânın sık sık toplum tarafın- lanmaya başlamasıdır.5 Bu da zekânın artık 18. yüzyılda
dan delilikle karıştırıldığını, çünkü toplumsal normlara uy- felsefeciler için ön plana çıkmaya başlayan bir konu oldu-
mayan, alışılmadık veya radikal fikirleri olan bireylerin ğunu bize düşündürmektedir. 18. yüzyıl Aydınlanma Fel-
sıkça deli olarak etiketlendiğini savunmuştur.14 Montaigne sefecilerinden David Hartley, bireysel entelektüel
ise, zekânın, sadece entelektüel bilgiye değil, aynı zamanda performansı hıza değil, güce, canlılığa, yoğunluğa ve eği-
yaşam deneyimine, doğaya ve insan duygularına da bağlı tilebilirliğe göre sınıflandırmayı önermiştir.20 O dönemde
olduğunu savunur. Ona göre gerçek zekâ, sadece kitaplar- ZY olan bireyler için “değiştirilmiş birey” tanımı kullanıl-
dan elde edilen bilgilerle ölçülemez, aynı zamanda yaşam mıştır. Bu tanım John Locke tarafından tanımlanmış ve
deneyimi ve içsel anlayışla da ilişkilidir.15 Giovanni Pico “idiot” terimi yerine kullanılmıştır. Locke, Hobbes, Rous-
della Mirandola da insanın sahip olduğu zekâ ve özgür seau gibi aydınlanma dönemi felsefecileri bazı bireylerin
irade sayesinde, istediği bir varlık seviyesine ulaşma yete- doğuştan üstün (bazen ilahi) zihinsel özelliklerine dayana-
neğine sahip olduğunu öne sürmüştür. Ona göre insan, bil- rak diğer kişilere üstün gelebileceği ve hatta onlara boyun
gelik ve erdem konusunda ilerleyebilir ve kendi kaderini eğdirebileceği fikrine karşı çıkmıştır.7 Locke’a göre zihni-
belirleyebilir.16 Ancak bu ilerici görüşlerin yanında Ficino miz bir “tabula rasa” idi başka bir deyişle düz beyaz bir
gibi Platoncu bir yaklaşımla zekâyı tanrı ile birleşmek için kâğıt. O, zekâyı geliştirenin deneyler olduğunu bildirmiş-
bir araç olarak görmeye devam edenler de olmuştur. Cam- tir, bu deneyleri de “sensation” ve “reflection” olarak ikiye
panella da aynı akımı takip etmiştir ve ona göre zekâ, doğa ayırmıştır. Algılamak, düşünmek, şüphe etmek, inanmak,
ve evrenle uyumlu bir şekilde çalışmalıdır. Bu, bilgiye da- usavurmak, bilmek ve istemek, sensation sonucu olmakta-
yalı bir toplumun, doğayla uyumlu ve sürdürülebilir bir şe- dır. Lamettrie’ye göre ruh, bedenin görevlerinden biridir
kilde var olmasını sağlar.5 Paracelsus ve Felix Platter ve ve insanın düşünebilmesi onu hayvanlardan üstün hale ge-
diğer seçkin Rönesans doktorları, geri zekâlılık kavramını tirmektedir. Ona göre insan ruhunun bu yüksek gelişimi de
aptallıktan ve akıl hastalığından ayırt edilmesi gereken bir beyin kıvrımlarının çok incelmiş olmasından kaynaklan-
maktadır. Voltaire de aklın insan doğasının özü olduğunu
durum olarak ortaya atmışlardır.17,18 Platter’ın bilişsel de-
düşünmüştür.5 Kant, biliş, anlayış, muhakeme ve akıl dâhil
ğişimlere ilişkin dört tanımı, zayıflık (imbecillitas), zekâ
olmak üzere zihinsel işlevlerin, ham duyusal verileri an-
yavaşlığı (ingenium) ile birlikte şaşkınlık (absence), bit-
lamlı hale dönüştüren, doğuştan gelen yeteneklerin aracı-
kinlik (uykuyla ilgili) ve yabancılaşma (alienation) dır.
lığıyla deneyimleri düzenleyen maddi olmayan aktif
Platter aynı zamanda ZY için semptomlar tanımlayan ilk
süreçler olduğunu savunmuştur.21
kişidir.7
17. yüzyılda Descartes zekâ kavramının bugünkü an-
Zekâ TeoriSYenleri
lamıyla kullanılmasına neden olmuştur. İnsan bilgisini
“açık, seçik ve kesin” temeller üzerine kurmak için şüp- 19. yüzyıl ile birlikte artık zekâ, ampirik yöntemlere ge-
heyi ve bu şüphenin giderilmesinde de deneye dayalı am- çişle birlikte daha çok bilim adamlarının ilgilendiği bir
pirik incelemeyi kullanmıştır. Ona göre bu sorgulamanın konu olmaya başlamıştır. Zekanın azlığı ya da çokluğu ka-
sonucunda, şüphe edilemez şeye ulaşılacaktır.19 Zekâ teo- pital düzenin oluşması için önemli olmuştur. Zekâ testi ile
risyenleri zekâyı, Descartes’in bu zekâ kavramı temelinde artık insanlar kategorize edilmeye başlanmış, bunu geliş-
anlamaya çalışmışlardır.4 Ona göre mental fonksiyonların tirmek için eğitimciler aktif rol oynamış ve zekanın ne için
kaynağı olan akıl, görünmez bir madde değil, fakat beden- kullanılacağı başka bir deyişle kapitale ne kazandırabile-
den de bağımsız bir şeydir.7 Pascal ise Galilei ve Descar- ceği soruları gündeme gelmiştir. Örneğin Binet ve Simon’ı
tes gibi matematiğin en kesin bilgi olduğunu söylemiştir 1891 yılında zekâ testi geliştirmeye yönelten motivasyon,
ancak ona göre insan aklının çerçevesi içinde yer alan her Fransız Eğitim Bakanlığı’nın özel ilgiye ihtiyaç duyan
şeyi açık ve seçik olarak aydınlatan matematiğin de gelip düşük okul başarısına sahip çocukları tanımlama konusun-
dayandığı, artık daha ilerisine gidemeyeceği sınırlar var- daki endişeleri olmuştur.22 Amerikan askerleri için de zekâ
dır.5 testleri yapılmış buna göre ordular düzenlenmiştir.
Daha sonra baskın akım olan Aydınlanma Felse- Zekâ üzerine ilk deneyler yapan 19. yüzyılda Galton
fesi’ne göre aydınlanma; insanın düşünme ve değerlendir- olmuştur. Kurduğu laboratuvarda kişilerin bedensel (kafa
mede din ve geleneklere bağlı kalmayıp kendi aklı, kendi çevresini ölçerek) ve devinimsel hareketleri üzerinden ze-
görgüleri ile hayatını aydınlatma girişimidir. Kant’a göre kâyı açıklamaya çalışmış, bireysel farklılıkları da kalıtsal

21
Burcu Akın Sarı Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ

değişikliklere bağlamıştır. O dönem kafanın çapı ne kadar süreci, soyutlama vb. İlişkinin kavranması yaratıcı aktivi-
büyük ise zekâ o kadar büyük diye düşünülmekteydi.22 Bu teyi ve estetiği içerir. Sekiz analizden geçtikten sonra Ver-
kalıtımsal görüş maalesef öjenik akımlar tarafından kötüye non, “g” faktörünün tüm grup faktörlerinin toplamından iki
de kullanılmıştır. Bu tek boyutlu zekâ anlayışı 20. yüzyılın kat daha fazla varyansı kapsadığını bulmuştur. “g” testinin
başlarında Binet tarafından geliştirilmiş ve zekânın çok bo- kaldırılmasından sonra faktörler iki ana gruba ayrılabilir:
yutlu olduğu gösterilmiştir.23 Yine aynı dönemde Spear- Sözel-sayısal eğitim faktörleri, pratik- mekanik- uzaysal-
man zekâ ile ilgili “Çift Faktör Kuramını” ortaya atmıştır. fiziksel faktörler.30
Kendine ait korelasyon teoremini de zekâ üzerine olan ça- 1943 yılında Cattell zekayı birbirini tamamlayan iki
lışmaları ile geliştirmiştir. Bu kurama göre zihinsel bir et- parçaya ayırmıştır; akıcı (likit) ve kristalize zekâ. Akıcı zekâ
kinlik için önce genel bir yeteneğe (g), ardından da bu
doğuştan gelen, genetik temeli olan ve çevreden bağımsız
etkinlik için özel bir yetenek alanına (s) ihtiyaç vardır. İşte
gelişen, kişinin problem çözme becerisidir. Kristalize zekâ
ölçülmesi gereken zekâ, genel yetenek “g” dir.24
ise çevresel etkileşimlerle oluşan öğrenilen ve kültüre ba-
Thorndike daha sonra zekanın tek bir g faktörü ile ğımlı içselleştirilmiş bilgiyi içerir.31 Daha sonra Carroll bu
açıklanamayacağını ve zekanın soyut, pratik ve toplumsal kuramı, kendi kuramı olan üç katman kuramı ile birleştirmiş
olarak türlerinin bulunduğunu iddia etmiştir. Bu kuramına bu kurama da “Cattell-Horn-Carroll Kuramı” denmiştir.
da “Primer Zekâ yetenekleri Kuramı” adını vermiştir.25,26 Günümüz zekâ testlerinin dayandığı kuram budur.32 Car-
Çağdaşı Thurstone ise faktör analizine dayanan bir roll’un üç katmanlı kuramı üç düzeyde biliş sunmaktadır:
çalışmasıyla zekânın çok boyutlu ve yedi farklı faktörden Dar yetenekler (katman I), geniş yetenekler (katman II) ve
oluştuğunu ifade etmiştir.27 Onun zihinsel yetenekler ku- genel yetenekler (katman III, başka bir deyişle Spearman’ın
ramındaki bu yedi alan; sözel anlama, kelime akıcılığı, sa- “g” faktörü). Hiyerarşinin en üstünde g faktörü bulunmak-
yısal yetenek, görsel yetenek, hafıza, algısal hız ve tadır. Geniş yetenekler yanlarında dar yetenekleri ile şöyle-
tümevarımsal düşünme’dir.27 Bacon ve Sokrates gibi tü- dir: Kristalize Zeka (Genel sözel bilgi, Dil gelişimi, Sözcük
mevarımcı filozoflar da bu noktayı düşüncelerinde belirt- bilgisi, Dinleme yeteneği, İletişim yeteneği, Dilbilgisi du-
mişlerdir. yarlılığı, Sözlü üretim ve Akıcılık, Genel kültür), Akıcı zeka
(Tümevarımsal akıl yürütme, Sıralı akıl yürütme, Nicel akıl
20. yüzyılın ortalarında ise Guilford, Thurstone’nun
bu kuramını geliştirerek “Zekâ Yapısı Kuramını” oluştur- yürütme, Akıl yürütme hızı), Niceliksel Akıl Yürütme (Ma-
muştur. Ona göre; işlemler, içerikler ve ürünleri barındı- tematik bilgisi ve Matematiksel başarı), Okuma ve Yazma
ran bir yapıya sahip zekâ, bu yapıların birbiri ile olan Becerisi (Okurken kod açma, Okuduğunu anlama, Okuma
ilişkileri çerçevesinde oluşmaktadır. İşlemler boyutunda; hızı, Yazım yeteneği, Yazma hızı, Boşluk doldurma yete-
değerlendirme, algı, bellek, yaratıcı düşünme ve gelenek- neği), Kısa Süreli Bellek (Bellek boyutu, Çalışma belleği),
sel düşünme varken ürün yapısında; birimler, sınıflar, iliş- Uzun Süreli Depolama ve Geri çağırma (Bağlantılı bellek,
kiler, sistemler, çevirimler, doğurgular ve değerlendirmeler Anlamlı bellek, Serbest hatırlama belleği, Fikir akıcılığı,
bulunur. İçerik boyutunda da; sembol, anlam ve davranış- Bağlantılı akıcılık, İfade akıcılığı, Orijinallik, İsimlendirme
lar yer almaktadır. Bu boyutların farklı kombinasyonlarının yeteneği, Kelime akıcılığı, Figüratif akıcılık, Figüratif es-
insanda bulunacağını ifade etmiş ve 120 farklı faktör ol- neklik, Öğrenme yeteneği), Görsel İşlemleme (Görselleş-
duğunu belirtmiştir.28 tirme, Hızlandırılmış dönüş, Kapanış hızı, Kapatma
esnekliği, Görsel hafıza, Uzamsal tarama, Seri algısal en-
Çağdaşı Vernon ise, Spearman ve Thurnstone’un ku-
tegrasyon, Uzunluk tahmini, Algısal yanılsamalar, Algısal
ramları arasındaki boşlukları doldurmaya çalışmıştır. İnsa-
değişimler, Hayal etme), İşitsel İşlemleme (Fonetik kod-
nın entelektüel yeteneklerinin yapısıyla ilgilenen
lama, Konuşma sesi ayrımcılığı, İşitsel uyaran bozulmasına
“Hiyerarşik Grup Faktörü Teorisini” sunmuştur. Bu hiye-
karşı direnç, Ses kalıpları için hafıza, Ritimleri koruma ve
rarşinin en üstünde Spearman’ın genel faktörü ya da “g
yargılama, Müzikal ayrımcılık ve yargılama, Mutlak adım,
faktörü” bulunmaktadır.29 Ona göre zihinsel organizasyo-
Ses yerelleştirmesi, Geçici izleme), İşlem Hızı (Algısal hız,
nun hiyerarşisi çeşitli düzeylerden oluşur. Zekâ, zihnin
Test çözme hızı, Rakam Ustalığı, Okuma hızı/akıcılığı,
kapasitelerinin birleşimidir. Miktar ve kaliteye göre farklı
Yazma hızı/akıcılığı), Karar/Tepki Süresi/Hız (Basit Tepki
düzeyde çeşitlilik gösterir. Alt seviyeden üst seviyeye
Süresi, Zihinsel Karşılaştırma Hızı).33
doğru çalışır. Bu, aşağıdakilerden oluşur: Duygu, hareket-
ler, algı, hareketin koordinasyonu, hafıza, alışkanlık for- Bu kuramdan yaklaşık 40 yıl sonra Gardner, “Çoklu
masyonu ve ilişkinin anlaşılması. Hiyerarşik aşama Zekâ Kuramını” öne sürmüştür. Ona göre dokuz farklı zekâ
aşağıdaki gibi faktörleri içerir: Genelleme, mantık, düşünce türü vardır ve herkeste bu zekalardan farklı düzeylerde bu-

22
Burcu Akın Sarı Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ

lunur. Bunlar, birlikte çalışarak iş yaparlar. Bu zekâ tür- lunmuştur.39-41 Bu da göstermektedir ki erken çocukluk dö-
leri: Mantıksal-matematiksel, sözel-dilsel, görsel-uzamsal, nemindeki zekânın gelişmesine yönelik müdahaleler daha
müziksel-ritmik, bedensel-kinestetik, içsel, sosyal, doğacı çok önem arz etmektedir. Yaşam boyu zekâ oranı da yine
ve varoluşçu zekâlardır.34 bu genetik etki nedeniyle sabit kalma eğilimindedir.42 Şu
1983 yılında Tannenbaum, kuramına “denizyıldızı” ana kadar yaklaşık 300 kadar gen bölgesi ZY ile ilişkilen-
adını vermiş ve beş zekâ özelliği tanımlamıştır; genel ye- dirilmiştir.43 Gen polimorfizmlerinden en çok Apolipopro-
tenek (ölçülebilir zekâ), ayırt edici özel yetenek (resim, tein E, katekol-O-metiltransferaz, ve beyin kaynaklı
müzik vs.), çevresel faktörler, zihinsel olmayan faktörler nörotrofik faktörü kodlayan Val66met polimorfizmi başı
(adanmışlık, gönüllülük, kendine olan inanç) ve şans fak- çekmektedir.44 Ayrıca mikrosefaliye neden olan mikrose-
törleri.35 1997’de de Sternberg, üç tür zekâ alanından bah- falin geninin mutasyonu, ASPM gen mutasyonu gibi pek
setmiştir; analitik, yaratıcı ve pratik zekâ. Onun “Başarılı çok mutasyon da ZY ile ilişkilidir.22 Bununla birlikte
zekâ kuramına” göre zekâ bu üç sacayağının birleşmesin- HMGA2 geni beyin büyüklüğü ile ilişkili bulunmuştur.45
den meydana gelir.36 Tabii ki çevresel etmenler de zekayı etkiler. Örneğin gri
1950 yılında Abraham Maslow tarafından ortaya atı- cevher gelişimi, heritabiliteden daha çok deneyimden et-
lan duygusal güç kavramı ile birlikte duygusal zekâ da kilenmektedir.46
oluşmaya başlamıştır. En son 1995 yılında Goleman’ın ki- Çağımızdaki nöroanatomik çalışmalara baktığımızda
tabı ile yaygınlaşmıştır. Buna göre duygusal zekâ, bir in- Galton’un kafa çevresini ölçerek zekâyı anlamaya çalış-
sanın kendisine ya da başkalarına ait duyguları anlama, masının çok yerinde olduğunu görmekteyiz. Yapılan ça-
sezinleme, yönetme ve yönlendirme yetisi, kapasitesi ve lışmalar zekânın beyin hacmi ile doğru orantılı olduğunu
becerisinin ölçümünü tanımlamaktadır. Beş ana faktör de; göstermektedir.47 Bununla birlikte büyük maymunların
Öz Yönetim, Öz Farkındalık, Sosyal Farkındalık, İlişki Yö- beyin hacminin büyük olması nedeniyle zekâyı sadece
netimi ve Motivasyon’dur.37 beyin hacmi ile açıklamak pek mümkün değildir.48 Özel-
Bu kuramlar şüphesiz ki zekânın tanımının sürekli de- likle frontal, parietal, temporal korteks ve hipokampus ha-
ğişmesine neden olmuştur. Örneğin Wechsler’e göre zekâ cimleri zekâ ile orantılı bulunmuştur.49-53 Erkeklerde daha
bir kişinin amaçlı hareket etme, rasyonel düşünme ve çev- çok temporal-oksipital korteks kalınlıkları zekâ ile korele
resiyle etkili bir şekilde başa çıkma konusundaki genel ise de kadınlarda frontal korteks kalınlıkları zekâ ile daha
kapasitesidir. Galton’a göre zekâ değişmeyen bir kavram korele bulunmuştur.54 Her ne kadar yapılan çalışmalar kor-
iken Binet ve Piaget’ye göre yeni durumlara bağlı olarak tikal kalınlığın zekâyı yordadığını göstermiş olsa da yakın
değişebilen bir yetenektir.3 Bu nedenle zekâ kavramı hala zamanlı çalışmalardan biliyoruz ki bu kalınlaşmanın hızı,
felsefik özelliklerini de muhafaza etmektedir. zekâ ile daha çok ilintilidir.55 Örneğin Shaw ve arkadaşla-
rının yaptığı bir çalışmada zekâ düzeyi yüksek olan ço-
cukların kortikal kalınlığının fazla olduğu, bununla birlikte
ZekAnIn nöroBilimi
puberteye kadar diğer korteks kalınlıkları yavaşça azalır-
Bu kuramların ve yapay zekâ çalışmalarının hızlanmasının ken, prefrontal ve temporal lobların kalınlığının daha hızlı
ardından nörobilim insanları da zekâ ile daha çok ilgilen- arttığı, bu nedenle de beynin nasıl geliştiğinin zekâ geli-
meye başlamışlardır. İnceleyecekleri zekâyı hangi yön- şimi açısından önemli olduğu bildirilmiştir.56 Sadece kor-
temle hesaplayacakları, en büyük metodolojik sorunlardan tikal kalınlığın zekâyı yordadığı düşüncesi gri cevher kadar
biridir günümüzde. Genel olarak literatürü taradığımızda beyaz cevherinde zekâ ile korele olduğunun gösterilme-
karşımıza daha çok akışkan zekanın incelemekte olduğu, siyle de geri planda kalmıştır.54
bunu yaparken de Wechsler zekâ testi ve Raven’in progre-
2007 yılında Jung ve Haier, zekâ ile ilgili Parieto-
sif matriksler testi kullanıldığı karşımıza çıkmaktadır.
Frontal Bağlanma Teorisi’ni (P-FIT) ortaya atmışlardır. Bu
Başka bir deyişle nörobilim insanları “g” faktörü ile ilgili
teorideki model dorsolateral prefrontal korteks, inferior ve
çalışmaları daha çok yapıyor görünmektedir. Fakat zekânın
parietal lob, anterior singulat, temporal ve oksipital lobla-
hangi alanına bakılırsa sonuçlar birbirine benzer bulun- rın birbirleriyle bağlantısı sonucu zekanın işlevlerinin or-
maktadır.25 taya çıkmasını içerir. Tabii bu bölgelerin bağlantısı beyaz
Zekânın genetik geçişi ile ilgili yapılan araştırmala- cevher aracığı ile olmaktadır.44 Bu teoriye göre posterior
rın başlangıcı Galton’ın 1865’teki çalışmalarına kadar uza- duyusal işleme bölgelerinde aktivasyon başlamakta, ileti,
nır.38 Genel zekânın heritabilitesi, yapılan çalışmalarda parietal ve temporal assosiasyon bölgelerinden geçmekte,
erken çocuklukta %30, erişkinde ise %70-80 olarak bu- daha sonra test etme ve karar verme edimleri için frontal

23
Burcu Akın Sarı Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ

lob bölgesine gelmektedir. Zamanlama, bireysel farklılık- bağlantının (P-FIT teorisi ile uyumlu olacak şekilde) daha
lar içerir ve beyin, o görevi ne kadar çok yaptıysa bu ileti aktif olduğu, bununla birlikte düşük zekâ düzeylerinde tüm
o kadar hızlı ve o kadar az aktivasyon ile olmaktadır.22 beyin bölgelerinin özellikle de fronto-parietal ve singulo-
Başka bir çalışmada da beyaz cevher bağlantısının kadın- operkülar ağ bölgelerinin daha aktif olduğu bildirilmiştir.61
larda erkeklerden daha önemli olduğu belirtilmiştir.57 Diğer
bir deyişle kadınlar ve erkekler zekâlarını kullanırken be- SonUÇ
yinlerinin farklı bölümlerini kullanmaktadırlar.58 Benzer
Zekâ şu an için akıl yürütme, problem çözme, planlama,
şekilde zekâ düzeyleri farklı olan insanların da zekâ ge-
soyut düşünme, yargılama ve öğretilenlerden/deneyimler-
rektiren işleri yaparken beyinlerinin farklı bölgesi aktive
den öğrenme olarak tanımlansa da çağlar boyu insanlar, ze-
olmaktadır.59 Hatta zekâ kapasiteleri daha düşük olan bi-
reyler beyninin daha fazlasını daha çok enerji harcayarak kânın ne olduğu sorusunu ya ilahi güçlere atfederek ya
kullanmaktadır. Örneğin Raven Matriksler Testi kullanıla- düşünerek ya deneyerek-araştırarak ya da ileri teknolojiyi
rak yapılan bir çalışmada bölgesel glikoz metabolizma kullanarak cevaplamaya çalışmıştır. Kılıç’ın da ifade ettiği
oranlarının az olması ile yüksek başarı oranlarının ilişkili gibi çağımızda bu arayış Bacon-Descartes-Newton anlayı-
olduğu bulunmuştur. Başka bir deyişle daha zeki insanlar şından Nörozihin-Epigenetik-Laniakea anlayışına bırak-
daha az glikoz harcamışlardır.58,60 Yapılan başka bir çalış- mıştır.62 Bununla birlikte kesin olan şudur ki bu sorunun
mada da istirahat halindeki beyinde, yüksek zekâ düzeyle- cevabı daha uzun yıllar verilmeye çalışılacak hatta zekâ ta-
rinde default-mode ve fronto-parietal ağlar arasındaki nımı dünya geliştikçe tekrar tekrar değişecektir.

kAYnAklAr
1. American Psychiatric Association. diagnostic and statistical manual of men- 12. Bacon F. 1889–1901, The Works Volumes III. Spedding rJ, ellis l, Heath
tal disorders. 5th ed. Washington, dC: American Psychiatric Publishing; 2013. dd, eds. Boston: Houghton, mifflin and Company; 1887. p. 394-5.
p. 39. 13. klein J. Francis Bacon. The Stanford encyclopedia of Philosophy. Zalta
2. Scheerenberger rC. A history of mental retardation. 1st ed. Baltimore: en, ed. Fall 2020. [cited: dec 18, 2023] Available from: https://plato.stan-
Brookes Publishing Company; 1983. ford.edu/archives/fall2020/entries/francis-bacon/
3. Gençten nB. The Concept of Intelligence from Ancient Greek Philosophy to 14. erasmus d. deliliğe övgü. Sivri Y, çeviri. 17. Baskı. istanbul: iş Bankası kültür
the Theory of multiple Intelligences [PSY414- Final Paper]. istanbul: istanbul Yayınları; 2016.
Şehir University; 2018. [cited: 18 Aralık 2023]. Available from: 15. montaigne md. denemeler. eyüboğlu S, çeviri. 28. Baskı. istanbul: iş Bankası
https://www.academia.edu/36815479/The_Concept_of_Intelligence_from_An kültür Yayınları; 2006.
cient_Greek_Philosophy_to_the_Theory_of_multiple_Intelligences
16. mirandola GPd. oration on the dignity of man: de hominis dignitate. Wash-
4. Bayık F. Aristoteles ve decartes bağlamında akıl ve zekâ kavramlarının
ington: CreateSpace Independent Publishing Platform; manifesto of the ren-
farkları. kaygı. 2019;18(1):172-187. doi: 10.20981/kaygi.529827.
aissance; 2016.
5. Gökberk m. Felsefe Tarihi. 7. Baskı. istanbul: remzi kitabevi A.Ş.; 1994.
17. Goodney CF. “Foolishness” in early modern medicine and the concept of in-
6. richardson k. The making of Intelligence. 1st ed. new York: Columbia Uni- tellectual disability. med Hist. 2004;48:289-310.
versity Press; 2000.
18. locke J. The Works. vol. 1 An essay concerning Human Understanding Part
7. Bertelli mo, Haskell JH, Tasse mJ, Straccia C, rondini e, Bianco A, et al. In- 1. 20th ed. london: 1689.
tellectual disability/ Intellectual developmental disorder. In: Bertelli mo, deb
19. Toulmin S. Cosmopolis: The Hidden Agenda of modernity. 1st ed. Chicago:
S, munir k, Hassiotis A, Salvador-Carulla l, eds. Textbook of Psychiatry for
The University of Chicago Press; 1990.
Intellectual disability ans Autism Spectrum disorder (eBook). Switzerland:
Springer nature Switzerland AG; 2022. p.1-38. 20. Hartley dmA. observations on man: His Frame, His duty, And His
expectations. Illustrated ed. Cambridge: Cambridge University Press;
8. Aristotle. The nichomachean ethics of Aristotle. Translated by Peters FH. 5th
2013.
ed. london: kegan Paul, Trench, Truebner &Co.; 1893.
21. Frierson P. kant on mental disorder. Part 1: An overwiew. Hist. Psychiatry.
9. Brasher dm: Ingenium and the navigation metaphor: an examination of the
2009;20(3):267-89. doi: 10.1177/0957154X08337642.
Power of metaphor as a manifestation of Ingenium. eWU masters Thesis
Collection; 2012. P.47 [cited: dec 18, 2023]. Available from: 22. Haier rJ. The neuroscience of intelligence. 1st ed. new York, nY: Cambridge
https://dc.ewu.edu/theses/47 University Press; 2017.

10. Wikipedia [internet]. rönesans Felsefesi [erişim tarihi: 18 Aralık 2023]. erişim 23. Stenberg rJ. Intelligence In: Weiner IB ed. Handbook of psychology, history
linki: https://tr.wikipedia.org/wiki/r%C3%B6nesans_felsefesi of psychology (Vol.1) 1st ed. new Jersey: John Wiley & Sons; 2003.

11. Bacon F. The oxford Francis Bacon, Vol. 4: The Advancement of learning. 24. Gür Ç. eğitimsel ve sosyal-duygusal bakış açılarıyla üstün yetenekli çocuk-
kiernan m, ed. 1st ed. oxford: oxford University Press; 2000. p. 428-34. lar. 1. Baskı. Ankara: Anı Yayıncılık; 2017.

24
Burcu Akın Sarı Felsefe ve Nörobilim Bağlamında Zekâ

25. deary IJ, Penke l, Johnson W. The neuroscience of human intelligence dif- intracranial volumes. nature Genetics. 2012;44(5):552-61. doi:
ferences. nat rev neurosci. 2010;11(3):201-11. doi: 10.1038/nrn2793. 10.1038/ng.2250.
26. Pal Hr, Pal A, Tourani P. Theories of intelligence. everyman’s Science. 46. Plomin r, kosslyn Sm. Genes, brain and cognition. nat neurosci. 2001;
2004;3:181-6. 4(12):1153-4. doi: 10.1038/nn1201-1153.
27. özgüven ie. Psikolojik testler. 1. Basım. Ankara: Yeni doğuş matbaası; 1994. 47. rushton JP, Ankney Cd. Whole brain size and general mental
28. Guilford JP. The nature of Human Intelligence. 1st ed. new York: mcGraw-Hil; ability: a review. Int J neurosci. 2009;119(5):691-731. doi:
1967. 10.1080/00207450802325843.

29. Vernon Pe. The Structure of Human Abilities. 2nd ed. london: methuen; 1961. 48. Semendeferi k, Armstrong e, Schleicher A, Zilles k, Van Hoesen GW.
Prefrontal cortex in humans and apes: a comparative study of area 10.
30. Vernon G. [cited: dec 19, 2023]. Available from:
Am J Phys Anthropol. 2001;114(3):224-41. doi: 10.1002/1096-
https://unacademy.com/content/upsc/study-material/psychology/guilford-
8644(200103)114:3<224::AId-AJPA1022>3.0.Co;2-I.
vernon/#:~:text=Vernon%3A%20The%20Hierarchical%20Group%20Fac-
tor,source%20of%20variance%20in%20Intelligence 49. mcdaniel mA. Big-brained people are smarter: a meta-analysis of the rela-
tionship between in-vivo brain volume and intelligence. Intelligence.
31. Horn Jl. The theory of fluid and crystallized intelligence in relation to con-
2005;33:337-46. doi: 10.1016/j.intell.2004.11.005.
cepts of cognitive psychology and aging in adulthood. In: Craik FIm, Trehub
S, eds. Aging and Cognitive Process. Boston: Springer; 1982. p.237-78. doi: 50. maclullich Am, Ferguson kJ, deary IJ, Seckl Jr, Starr Jm, Wardlaw
10.1007/978-1-4684-4178-9_14. Jm. Intracranial capacity and brain volumes are associated with cognition in
healthy elderly men. neurology. 2002;59(2):169-74. doi:
32. mc Grew. CHC The Cattell-Horn-Carroll theory of cognitive abilities: Past,
10.1212/wnl.59.2.169.
presen and future. In: Flanagan d, Harrison P, eds. Contemporary Intellectual
Assessment: Theories, tests, and issues. 2nd ed new York: Guilford Press; 51. Witelson SF, Beresh H, kigar dl. Intelligence and brain size in 100 post-
2005. p. 136-81. mortem brains: sex, lateralization and age factors. Brain. 2006;129(Pt 2):386-
98. doi: 10.1093/brain/awh696.
33. Uluç S. insan Zekâsının Cattell-Horn-Carroll kuramı. Türkiye klinikleri J Psy-
chol-Special Topics. 2016;1(1):1-9. 52. Andreasen nC, Flaum m, Swayze V 2nd, o'leary dS, Alliger r, Cohen G, et
al. Intelligence and brain structure in normal individuals. Am J Psychiatry.
34. Gardner H. Frames of mind: The theory of multiple intelligences. 1 ed. new
st
1993;150(1):130-4. doi: 10.1176/ajp.150.1.130.
york: Basic Books; 2011.
53. Flashman lA, Andreasen nC, Flaum m, Swayze, VW. Intelligence and re-
35. Tannenbaum el. A history of giftedness in school and society. In: Heller kA,
gional brain volumes in normal controls. Intelligence 1997;25:149-60.
mönks FJ, Subotnik r, eds. International Handbook of Giftedness and Talent.
1st ed. USA: elsevier Science lTd; 2000. p. 23-53. 54. narr kl, Woods rP, Thompson Pm, Szeszko P, robinson d, dimtcheva T,
et al. relationships between IQ and regional cortical gray matter thickness
36. Stenberg rJ. The concept of intelligence and its role in lifelong learning and
in healthy adults. Cereb Cortex. 2007;17(9):2163-71. doi: 10.1093/cer-
success. American Psychologist. 1997;52(10):1030-7.
cor/bhl125.
37. Wikipedia [internet]. duygusal zekâ. [erişim tarihi: 19 Aralık 2023] erişim linki:
55. Giedd Jn, Schmitt Je, neale mC. Structural brain magnetic resonance im-
https://tr.wikipedia.org/wiki/duygusal_zek%C3%A2
aging of pediatric twins. Hum Brain mapp. 2007;28(6):474-81. doi:
38. Galton F. Heredity Talent and Character. macmillian’s magazine. 1865;12:157-66. 10.1002/hbm.20403.
39. Johnson W, Bouchard TJ, mcGue m, Segal nl, Tellegen A, keyes m, et al. Ge- 56. Shaw P, Greenstein d, lerch J, Clasen l, lenroot r, Gogtay n, et al. Intel-
netic and environmental influences on the verbal-perceptual-image rotation lectual ability and cortical development in children and adolescents. nature.
(VPr) model of structure of mental abilities in the minnesota study twins reared 2006;440(7084):676-9. doi: 10.1038/nature04513.
apart. Intelligence 2007;35(6):542-62. doi: 10.1016/j.intell.2006.10.003. 57. Haier rJ, Jung re, Yeo rA, Head k, Alkire mT. The neuroanatomy of gen-
40. edmonds CJ, Isaacs eB, Visscher Pm, rogers m, lanigan J, Singhal A, et al. eral intelligence: sex matters. neuroimage. 2005;25(1):320-7. doi:
Inspection time and cognitive abilities in twins ages 7 to 17 years: age-re- 10.1016/j.neuroimage.2004.11.019.
lated changes, heritability, and genetic covariance. Intelligence. 2008;36:210- 58. Haier rJ, Siegel BV Jr, nuechterlein kH, Hazlett e, Wu JC, Paek J et al. Cor-
25. tical glucose metabolic-rate correlates of abstract reasoning and attention
41. Jacobs n, vanos J, derom J, Thiery e. Heritability of intelligence. Twin res studied with positron emission tomography. Intelligence 1988;12:199-217.
Hum Genet. 2007;10:11-4. doi: 10.1375/twin.10.supp.11. doi: 10.1016/0160-2896(88)90016-5.
42. Bartels m, rietveld mJ, Van Baal GC, Boomsma dI. Genetic and environ- 59. Park dC, reuter-lorenz P. The adaptive brain: aging and neuro-
mental influences on the development of intelligence. Behav Genet. 2002; cognitive scaffolding. Annu. rev. Psychol. 2009;60:173-96. doi:
32(4):237-49. doi: 10.1023/a:1019772628912. 10.1146/annurev.psych.59.103006.093656.
43. Chelly J, khelfaoui m, Francis F, Chérif B, Bienvenu T. Genetics and patho- 60. Haier rJ. Cerebral glucose metabolism and intelligence. In: Vernon PA, ed.
physiology of mental retardation. eur J Hum Genet. 2006;14(6):701-13. doi: Biological Approaches to the Study of Human Intelligence. norwood, nJ:
10.1038/sj.ejhg.5201595. Ablex Publishing; 1993. p. 317-31.
44. Jung re, Haier rJ. The Parieto-Frontal Integration Theory (P-FIT) of intelli- 61. Hearne, lJ, mattingley JB, Cocchi l. Functional brain networks related to in-
gence: converging neuroimaging evidence. Behav Brain Sci. 2007;30(2):135- dividual differences in human intelligence at rest. Sci. rep. 2016;6:1-8. doi:
54; discussion 154-87. doi: 10.1017/S0140525X07001185. 10.1038/srep32328.
45. Stein Jl, medland Se, Vasquez AA, Hibar dP, Senstad re, Winkler Am, et 62. kılıç T. Yeni Bilim: Bağlantısallık - Yeni kültür: Yaşamdaşlık. 6. Baskı. istan-
al. Identification of common variants associated with human hippocampal and bul: Ayrıntı Yayınları; 2023.

25
Nörobilim ve Felsefe Açısından Özgür İrade:
Çocuklukta Gelişimi ve
Çocukluk Çağı Ruhsal Bozukluklarındaki Rolü
Free Will According to Neuroscience and Philosophy:
Development in Childhood and
Role in Childhood Mental Disorders

Setenay SARIOĞLUa, ÖZET Özgür irade kavramının varlığı ve gelişimi nörobilim ve felsefi açıdan tartışılmakta, farklı saha-
larda birçok kuram ve öneriler sunulmaktadır. Zihinleştirme ve zihin kuramı yetilerinin de oluşmaya
Dilara ÖZDEMİRa,
başlaması ile erken çocukluk döneminde özgür irade algısı oluşmaya başlıyor ve artan yaş ile gelişiyor
Ali Evren TUFANa gibi gözükmektedir. Özgür irade duygusu için kişinin hem dış dünya hem de öznel dünyası üzerinde
etkin hissetmesi gereklidir. Çocukluk çağı ruhsal bozukluklarında ise özgür irade ile seçim yapabilme ye-
a
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi tisinin azalması ve dolayısıyla özgür irade algısının olumsuz etkilenmesi görülebilmektedir. Özgür ira-
Tıp Fakültesi, denin varlığına olan inancın, kişinin işlevselliğini ve uyumunu arttırıyor gibi gözükmektedir ve çocukluk
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve çağı ruhsal bozukluklarında özgür irade algısının sekteye uğraması toplumsal işlevselliği düşürebilmek-
Hastalıkları AD, tedir.
Bolu, Türkiye
Anahtar Kelimeler: Özgür irade; nörobilim; çocuk; psikopatoloji
Yazışma Adresi/Correspondence:
Dilara ÖZDEMİR
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi ABSTRACT The existence and development of the concept of free will is discussed in terms of eu-
Tıp Fakültesi, rosience and philosophy, and many theırşes and suggestions are made in different fields. As mentaliza-
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve tion and theory of mind abilities begin to develop, the perception of free will begins to form in early
Hastalıkları AD, childhood. For a sense of free will, a person murt feel elective over both the external world and the sub-
Bolu, Türkiye jective world. In childhood mental disorders, the ability to make coices with free will decreases and
dilarac8@gmail.com therefore the perception of free will decreases. Belief in the existence o free will appears to increase a
person’s functioning and adaptation, and disruption of the perception of free will in childhood mental dis-
orders may reduce social functionality.

Keywords: Freedom of will; neuroscience; child; psychopathology

İ
rade sözlük anlamıyla ‘bir şeyi yapıp yapmama konusunda kişinin kendi kendine
karar verebilme ve bunu uygulama gücü’ olarak geçen Arapça kökenli bir sözcük-
tür ve irade kelimesinin İngilizce karşılığı olan ‘Will’ kelimesi gibi istenç anlamına
gelen bir kökten türemiştir.1 Düşüncenin yapı taşlarını oluşturan dilin temeline indiği-
mizde de iradenin “istemek” ve “niyet” ile ardışık anlamlarda kullanıldığını görmekte-
yiz.2 Ruh biliminde ise son zamanlarda ‘İstediklerimiz’in ne kadarını gerçekten biz
istiyoruz ve ne kadar özgürce bu isteme eylemini gerçekleştiriyoruz soruları tartışıl-
maktadır.3 Özgür irade ve özgürlük kavramları felsefenin de uzun süredir tartışılan temel
sorunlarındandır ancak güncel nöropsikiyatrik ve nörobilimsel çalışmalar bu tartışmaları
daha da alevlendirmiştir.4-6 Nörotransmiterler, nörobiyolojik yolaklar, epigenetik düze-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: nekler ve yapay zeka alanlarında gözlenen baş döndürücü ilerlemeler belirlenimcilik
Sarıoğlu S, Özdemir D, Tufan AE. Nörobilim (“determinizm”) ve özgür irade arasındaki tartışmaya yeni açılımlar getirmektedir.7,8 Bu
ve felsefe açısından özgür irade: Çocuklukta
gelişimi ve çocukluk çağı ruhsal bozuklukla- gözden geçirmede özgür irade kavramına nörobilimsel ve felsefi bakış açıları özetlene-
rındaki rolü. Karabekiroğlu K, editör. Çocuk rek güncel verilere göre özgür iradenin çocuklukta gelişimi ve çocukluk çağın ruhsal
Psikiyatrisinde Nörobilim ve Felsefe. 1. Baskı.
Ankara: Türkiye Klinikleri; 2024. p.26-30. bozukluklarındaki rolü tartışılacaktır.

26
Setenay Sarıoğlu ve ark. Nörobilim ve Felsefe Açısından Özgür İrade:Çocuklukta Gelişimi ve Çocukluk Çağı Ruhsal Bozukluklarındaki Rolü

NÖROBİLİM BAKIş AÇISINA gÖRE tışmalar Eski Yunandaki Stoacı düşünürlere dek uzan-
ÖZgÜR İRADE maktadır.21 Düşünsel olarak temel çelişki bireylerin özgür
iradelerinin varlığına inanmalarına yol açan özgürlük duy-
Nörobilim ve felsefenin ortak bakış açısına göre özgür irade
gusu ve bu inancın duygusal ve içgüdüsel temelinin yan-
için üç koşul gerektiği söylenebilir. Bu koşullar bir eylemin
lışlanabilirliği arasında yaşanmaktadır.21,22 Fiziksel
yerine diğerini (veya eylemsizliği) seçebilme yetisini, öznel
belirlenimcilik (fiziksel olayların neden-sonuç ve zaman-
seçimler üzerinde kontrol sahibi olmayı (“iyelik”) ve ey-
sallık temelinde açıklanabilmesi) ve nedensellik ilkesi ile
lemlerin mantıklı güdülere dayanmasını içermektedir.9
bireyin kendisini öznel olarak dış dünyada erk ve sorum-
Özgür irade ile ilişkilendirilebilecek nörobilim çalışmaları luluk sahibi bir eyleyici olarak değerlendirmesi çelişki ya-
ise bilinç, etik sorumluluk ve iradi edimlere odaklanmıştır.4 ratmaktadır.21,22 Bu çelişki özgür irade sorunu veya
Bu alanda öncü çalışmalardan birinde katılımcıların nöron belirlenimcilik ikilemi olarak adlandırılmış ve farklı dü-
etkinliklerinin kendileri eyleme geçme kararını vermeden şünce okulları bu sorunu kendilerine göre açıklamaya ça-
önce değişebildiği saptanmış ve bu değişiklik “hazırlık po- lışmıştır. Uyumsal (“compatibilist”) bakış açısı tek başına
tansiyeli” (“bereitschaftspotential”) olarak adlandırılmıştır. zihinsel gerçekliğin nedensel olarak etkin olmadığını öne
Takip eden çalışmalarda nöronların bireylerin eyleme geç- sürmüş ve özgür iradeyi mantıklı karar verebilme becerisi
melerine yönelik farkındalıklarından 0.5-10.0 saniye önce- ile ilişkilendirmiştir.21-23 Diğer yandan uyumsuz (“incom-
sinde etkinleştiği görülmüştür.10,11 Bireylerin kendi zihinsel patibilist”) bakış açısı ise dış ve iç dünyadaki gerçekliğin
içeriklerine yönelik farkındalıklarını güvenilir bulması, di- belirlenimci olduğu ve özgür iradenin bir yanılsama oldu-
ğerlerinin farkındalıklarını ise güvenilmez olarak değerlen- ğunu öne sürmektedir. Metafizik özgürlükçülük ve diğer
dirmesi “içe bakış yanılsaması” (“introspection illusion”) düşün okulları ise bu iki uç arasında görüşler öne sürmüş-
olarak adlandırılmaktadır ve özgür irade algısının da bu ya- lerdir.21-23
nılsamadan etkilenebildiği öne sürülmüştür.12 Bu önermeye
göre özgür irade yanılgısı bireyin eylemlerini geriye dönük
ÖZgÜR İRADENİN gELİşİMSEL TEMELLERİ
olarak değerlendirmesi ile ortaya çıkmaktadır.13 Transkra-
niyal manyetik uyarım (TMU) aracılığı ile gerçekleştirilen Yenidoğan bebeklerin hareketleri uyanık geçirdikleri za-
deneylerde verilen motor yanıtların bireylerin iradesi dı- manın çoğunda bakım verenleri tarafından kontrol edilse
şında kontrol edilebilmesi de özgür iradenin aleyhine bir de, duyusal-motor öğrenme becerilerinin doğum sonrası
bulgu olarak değerlendirilmiştir.14 Nöropsikiyatrik bozuk- etkin olduğu belirtilmektedir.24 Doğum sonrasında vücu-
luklardan fronto-temporal demanslarda görülen davranış dun dış dünyadan ayrımının ve dış dünyayı etkileyebilme
değişikliklerinin, şizofreni ve psikotik bozukluklarda göz- becerisinin fark edilmesinin özgür iradenin temellerinden
lenen edilgenlik ve kontrol edilme sanrılarının, korpus kal- biri olabileceği öne sürülmüştür.24 Bu bakış açısına göre
lozumları çıkarılmış olan hastalarda gerçekleştirilen seçim yapma becerisi, yapılan seçimlerin öznel niyetlerle
deneylerin, “yabancı el sendromu” olgularının (“alien hand ilişkilendirilmesi ve zaman içinde kendilik ve dış dünyanın
syndrome”) ve beyin tümörlerinde görülen davranış deği- devamlılığı fark edildikçe bebek kendisini irade sahibi
şikliklerinin de özgür irade ile ilgili nörobilimsel çalışma- etkin bir özne olarak algılamaktadır.24 İnsan dışı primatlarla
ların sonuçlarını destekleyebileceği düşünülmektedir.15-19 yürütülen çalışmalar özgür iradenin evrimsel ve nörobiyo-
Nörobilim, nöropsikoloji ve nöropsikiyatri alanında ger- lojik temellerinin diğer primatlarda da bulunabileceğini
çekleştirilen çalışmalarda prefrontal korteks, parietal, oksi- desteklemektedir.25,26 Özgür irade duygusu için dış dünya
pital ve temporal loblar, hipokampus, insula, amigdala, üzerinde nesnel etkilere sahip olmanın yanı sıra öznel dü-
hipotalamus ve Brodmann’ın 25. Alanının özgür irade ile şünce ve inançların da varlığı gerekli olabilir.26 Nitekim,
ilişkilendirilebilecek eylemlerde rol alabileceği saptanmış- deneysel olarak öznel düşünce/ inançların veya bireyin ken-
tır.20 Nörobilim bakış açısına göre özgür irade ve yapıtaş- disini dış dünyayı etkileyebilen erk sahibi bir özne olarak
ları üzerine gerçekleştirilmiş olan çalışmalara kısmen algısının değiştirilmesi özgür irade ile ilgili yaşantıları et-
katılımcıların öznel bildirimlerine dayanmaları ve çalışma- kileyebilmektedir.26
larda kullanılan görevlerin dış geçerliklerinin kısıtlı olması
Öznel eylemler ve etkinliklerin çoğunlukla toplum-
gibi nedenlerle eleştiriler getirilmiştir.4
sal ve ilişkisel bir bağlam içerisinde gerçekleştiği göz
önüne alındığında “zihinselleştirme” veye “zihin kuramı”
FELSEFİ BAKIş AÇISINA gÖRE ÖZgÜR İRADE ile ilgili yetilerin de özgür irade algısına katkıda bulun-
İnsanların davranışlarını özgür iradeleri ile kontrol edip et- duğu düşünülebilir.26 Özbildirime dayalı zihin kuramı test-
medikleri ve bu iradi kontrolün düzeyi ile ilgili felsefi tar- lerine ek olarak bebeklerle yapılan deneyler

27
Setenay Sarıoğlu ve ark. Nörobilim ve Felsefe Açısından Özgür İrade:Çocuklukta Gelişimi ve Çocukluk Çağı Ruhsal Bozukluklarındaki Rolü

zihinselleştirme becerisinin öncüllerinin bebeklikte ortaya sürülebilir.24 Bu alanda gerçekleştirilmiş olan çalışmalar
çıktığını düşündürmektedir.27 İki yaşına kadar bebekler görece kısıtlıdır. Günümüze kadar gerçekleştirilmiş olan
gözledikleri eylemlerin amaçlarını ve bağlamlarını de- çalışmalar otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerde zi-
ğerlendirebilmekte ve eylemlerin seçtikleri yönlerini tak- hinsel içerik ve bedensel algı arasındaki ayrımın nöroti-
lit edebilmektedir. Erken dönemde bebeklerin gözledikleri pik bireylere göre daha düşük olduğunu ancak bu farkın
eylemlerin tutarlı ve düzenli bir sıra içerisinde gerçekleş- özgür irade ile ilgili algıyı belirgin olarak etkilemediğini
mesi ise zihinselleştirme becerilerini ve özgür irade ile il- düşündürmektedir.36,37 Bilişsel kısıtlılığı olan bireylerle yü-
gili algılarını destekleyebilmektedir.28 İki yaşından sonra rütülmüş olan çalışmalar ise zeka puanlarının özgür irade
sözel olarak bir amaca yönelik olduğu etiketlenen eylem- algısı ile yakından ilişkili olmadığını ancak bu bireylerin
ler daha çok taklit edilirken, bir eylemi gerçekleştirmeye kendilerini daha düşük düzeyde özgür irade sahibi olarak
isteksizlik ile o eylemi gerçekleştirememe arasındaki algılayabildiklerini düşündürmektedir.38,39 Tik bozukluk-
ayrım da yerleşmektedir. Bebeklerin bağlama yönelik yar- ları ve katatonide birey amaçlı eylemlerde bulunamamak-
gılarının nedensellik ilkesinden etkilendiği, rastgele ol- tadır.40 Gerçekliği değerlendirme yetisinin bozulduğu
mayan seçimleri amaçlı olarak değerlendirdikleri ve psikotik bozukluklar ve organik beyin sendromlarının
edilgenliğin de özgür iradenin bir biçimi olduğunu ancak aktif dönemlerinde de özgür iradeden söz edilemeyeceği
çocukluk döneminde anlayabildikleri öne sürülmüş- kabul edilmektedir.40 Obsesif kompulsif bozukluklar
tür.26,29,30 Dört yaşından itibaren çocuklar çevrelerindeki (OKB), dürtü kontrol bozuklukları ve bağımlılık bozuk-
bireylerin eylemlerini fiziksel, biyolojik, psikolojik ve luklarında bireyin alternatif eylemler arasında özgür ira-
toplumsal nedenlere göre açıklayabilme becerisini gös- desi ile seçim yapamadığı, dolayısıyla özgür iradenin
termektedir.26,31,32 Bir eylemi yapmayı istemenin o eylemi olumsuz etkilendiği söylenebilir.39,40 OKB tanılı olgularda
yapmayı seçmek anlamına gelmediği ve öznelerin çeliş- yürütülmüş bir araştırma özgür irade algısının farklı bo-
kili ve karmaşık istekleri olabileceği ise daha sonra kav- yutlarının bozukluğun özgün özellikleri ile ilişkili olabi-
ranmaktadır. Altı yaşından büyük çocuklar bir eylemi leceğini düşündürmektedir.41 Disosiyatif bozukluklardaki
yapmamayı seçmenin de özgür irade gerektirdiğini anla- edilgenlik ve kontrol edilme belirtileri ile travma sonrası
yabilmektedir.33,34 Normların ve kuralların dışında kalan
stres bozukluğunda travmatik deneyimin bireyin öznel far-
eylemlerin de seçilebileceği yedi yaşından itibaren kav-
kındalığı dışında tekrar tekrar yinelenmesi yine özgür ira-
ranırken yine aynı yaştan itibaren imkansız, düşük olası-
denin tam olarak sergilenemediği durumlar arasında
lıklı ve etik olmayan eylemler arasında ayrım yerleşmeye
sayılabilir.42,43 Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu
başlamaktadır.35
(DEHB) tanılı bireylerde özgür irade gelişimi ile ilişkili
Sayılan çalışmaların verileri değerlendirildiğinde ço- çelişkili görüşlerin olduğu görülmüştür.44,45 Bazı araştır-
cukluk döneminde özgür irade ile ilgili inançların çocuk- macılar DEHB’nin de içinde olduğu nörogelişimsel bo-
ların gözledikleri ve yaptıkları eylemlerin amaçları ve bu zukluklarda özgür irade gelişiminin olumsuz
eylemlerin alternatifleri ile ilgili anlayışları tarafından şe- etkilenebileceğini öne sürerken, diğerleri DEHB olgula-
killendirildiği ve fiziksel belirlenimcilik ile sosyal bilişin rında özgür irade gelişiminin olumsuz etkilenmediğini sa-
karşılıklı etkileşimini gerektirdiği söylenebilir.26 Bebeklik vunmaktadır.44,45 Dürtüselliğin, özgür irade yapıtaşları
döneminde özgür irade ile ilgili algılar bebeğin yakından arasında yer alan eylemlerin alternatifleri arasında ser-
algılayabildiği somut eylemlere dayanırken çocukluk dö- bestçe seçim yapabilme becerisini olumsuz etkileyebildiği
neminde artan sosyal deneyim ile eylemlerin de eylemsiz- göz önüne alındığında, en azından dürtüsellik belirtilerinin
liğin de özgür iradeyi gerektirdiği ve alternatif seçeneklerin ön planda olduğu DEHB olgularında özgür iradenin olum-
niceliği daha iyi kavranmaktadır. suz etkilenebileceği düşünülebilir.44

ÖZgÜR İRADENİN ÇOcUKLUK ÇAĞI ÖZgÜR İRADE, RUH SAĞLIĞI vE


RUHSAL BOZUKLUKLARINDAKİ ROLÜ RUHSAL-TOPLUMSAL İşLEvSELLİK
Özgür irade algısının gelişimi bireyin kendisini dış dün- Yakın tarihli bir gözden geçirme ruhsal bozuklukların
yayı etkileyebilen erk sahibi bir fiziksel varlık olarak al- özgür iradeye inançsızlıkla ilişkili olmadığını saptamıştır.46
gılaması ve zihin kuramı ile ilgili becerilere Diğer yandan özgür irade inancının yaşamın anlamı ile il-
dayandığından, çocukluk çağında bu iki yapıtaşının geli- gili olumlu görüşleri desteklediği, akademik başarıyı artı-
şimini olumsuz etkileyen nörogelişimsel ve ruhsal bozuk- rabildiği ve bazı çelişkili verilere rağmen olumlu sosyal
lukların özgür irade algısını etkileyebileceği öne davranışlarla ilişkili olabileceği bildirilmiştir.6,47,48

28
Setenay Sarıoğlu ve ark. Nörobilim ve Felsefe Açısından Özgür İrade:Çocuklukta Gelişimi ve Çocukluk Çağı Ruhsal Bozukluklarındaki Rolü

nın, nedensellik ilkesinin ve zihinselleştirme becerilerinin


SONUÇ gerektiğini düşündürmektedir.26 Özgün nörogelişimsel ve
Hem nörobilimsel hem de felsefi açıdan özgür iradenin ruhsal bozukluklarda özgür irade algısı üzerine yürütülmüş
varlığından bahsedilebilmesi için eylem ve eylemsizlik ya olan az sayıdaki çalışma bu bozuklukların özgür iradenin
da eylemin alternatifleri arasında seçim yapabilme yetisi- en azından bazı yapıtaşlarını etkileyebileceğini düşündür-
nin, öznel seçimleri üzerinde kontrol sahibi ve dış dünyayı mektedir. Diğer yandan ruhsal bozuklukların özgür irade-
etkileyebilen bir varlık olduğu algısının ve eylemlerin man- nin varlığına inançsızlıkla ilişkisiz olabileceği de öne
tıklı güdülere dayanmasının gerektiği söylenebilir.4,26,40 Nö- sürülmüştür. Her halükarda özgür irade inancının yaşama
robilim alanında yürütülmüş olan çalışmalar hem iç hem anlam verdiği, ruh sağlığı için önem taşıyabildiği ve
de dış dünyadaki gerçekliğin belirlenimci olduğu ve özgür olumlu sosyal davranışları destekleyebileceği görüldüğün-
irade algısının bir yanılsama olduğu görüşlerini destekle- den Voltaire’in (1768) “Tanrı var olmasaydı Onu icat
mektedir.4,23 Çocuk gelişimi alanında yürütülmüş olan araş- etmek gerekirdi” (“Si Dieu n’existait pas, il faudrait l’in-
tırmalar ise özgür iradenin gelişimi için vücut ve dış dünya venter”) sözüne uygun olarak belki bir yanılsama ancak bi-
ayrımının, çocuk ve çevresindeki diğer bireylerin dış dün- reyin ruhsal işlevselliği için elzem bir yanılsama olduğu
yayı etkileyebilen amaçlı özneler olduğunun kavranması- söylenebilir.

KAYNAKLAR
1. Türk Dil Kurumu genel Türkçe Sözlük. [İnternet].Türk Dil Kurumu © 2023. 14. Oliveira FTP, Diedrichsen J, verstynen T, Duque J, Ivry RB. Transcranial mag-
[Erişim Tarihi: 02.11.23]. Erişim linki: https://sozluk.gov.tr/. netic stimulation of posterior parietal cortex affects decisions of hand choice.
2. Scheer RK. Wittgenstein's Indeterminism. Philosophy. 1991;66(255):5-23. Proc Natl Acad Sci USA. 2010;107(41):17751-6.
do: 10.1017/s0031819100052815. doi:10.1073/pnas.1006223107.

3. gültekin A. Evaluation of Spinoza's concept of Freedom in the Light of Neu- 15. Madhusoodanan S, Ting MB, Farah T, Ugur U. Psychiatric aspects of brain
roscientific Experiments. Beytulhikme Int J Phil. 2021;11(4):1461-76. Doi: tumors: A review. World J Psychiatry. 2015;5(3):273-85. doi:
10.18491/beytulhikme.1822 10.5498/wjp.v5.i3.273.

4. Kreiman g, Liljenström H, Schurger A, Maoz U. How can computational mod- 16. Meynen g. Wegner on hallucinations, inconsistency, and the illusion of free
will. Some critical remarks. Phenom cogn Sci: 2010;9:359-72. doi:
els help us understand free will? In: Maoz U, Sinnott-Armstrong W, eds. Free
10.1007/s11097-010-9167-x
Will: Philosophers and Neuroscientists in conversation. Oxford, UK: Oxford
University Press; 2022. p.266-75. 17. Johnen A, Bertoux M. Psychological and cognitive Markers of Behavioral
variant Frontotemporal Dementia-A clinical Neuropsychologist's view on Di-
5. Hendijani R. Does Free Will Really Exist? The Motivational congruence The-
agnostic criteria and Beyond. Front Neurol. 2019;10:594. doi:
ory's Perspective. Integr Psychol Behav Sci. 2024. doi: 10.1007/s12124-024-
10.3389/fneur.2019.00594.
09822-2.
18. corballis Mc. Sperry and the Age of Aquarius: science, values and the split
6. Zhao M, Liu J, Huo Y. The value of believing in free will: A prediction on seek-
brain. Neuropsychologia. 1998;36(10):1083-7. doi: 10.1016/s0028-
ing and experiencing meaning in life. Appl Psychol Health Well Being. 2003.
3932(98)00062-1.
doi: 10.1111/aphw.12503.
19. Ma Y, Liu Y, Yan X, Ouyang Y. Alien hand syndrome, a rare presentation of
7. Yalçınkaya A. Bilim Felsefesinde Belirlenimcilik Tartışmaları: Eleştirel gerçekçi
corpus callosum and cingulate infarction. J Neurol Sci. 2023;452:120739. doi:
Bir giriş. Bilgi. 2014;28(1):1-21.
10.1016/j.jns.2023.120739.
8. Farnsworth KD. can a Robot Have Free Will? Entropy. 2017;19(5):237. doi:
20. Lavazza A. Free Will and Neuroscience: From Explaining Freedom Away to
10.3390/e19050237.
New Ways of Operationalizing and Measuring It. Front Hum Neurosci.
9. Walter H. Neurophilosophy of Free Will: From Libertarian Illusion to a concept 2016;10:262. doi: 10.3389/fnhum.2016.00262.
of Natural Autonomy. cambridge, MA: The MIT Press; 2001. 21. Baumeister RF, Monroe AE. Recent Research on Free Will: conceptualiza-
10. Libet B. Unconscious cerebral initiative and the role of conscious will in vol- tions, Beliefs, and Processes. In: Olson JM, Zanna MP, eds. Advances in Ex-
untary action. Behav Brain Sci 1985;8(4):529-66. doi: perimental Social Psychology. cambridge, MA, USA: Academic Press; 2014.
10.1017/s0140525x00044903. p. 1-52.
11. Soon cS, Brass M, Heinze H-J, Haynes J-D. Unconscious determinants of 22. clark TW. Fear of mechanism. A compatibilist critique of ‘The volitional Brain’.
free decisions in the human brain. Nat Neurosci. 2008;11(5):543-5. J conscious Stud. 1999;6(8-9):279-93.
doi:10.1038/nn.2112. 23. Çelik İ. Bilim-Felsefe Karşıtlığı Çerçevesinde Özgür İrade Deneyleri. Prokop-
12. Pronin E, Berger J, Molouki S. Alone in a crowd of sheep: Asymmetric per- ton: Undergraduate Journal of Philosophy at Bilkent University. 2021;2: 15-
ceptions of conformity and their roots in an introspection illusion. J Pers Soc 24.
Psychol. 2007;92(4):585-95. doi: 10.1037/0022-3514.92.4.585. 24. Rochat P. Emerging self-concept. In: Bremner Jg, Wachs TD, eds. The Wiley-
13. Wegner DM. The mind's best trick: how we experience conscious will. Trends Blackwell Handbook of Infant Development. 2nd ed. Oxford, UK: Blackwell;
cogn Sci. 2003;7(2):65-9. doi: 10.1016/S1364-6613(03)00002-0. 2010. p.320-44.

29
Setenay Sarıoğlu ve ark. Nörobilim ve Felsefe Açısından Özgür İrade:Çocuklukta Gelişimi ve Çocukluk Çağı Ruhsal Bozukluklarındaki Rolü

25. Engelmann JM, Herrmann E, Proft M, Keupp S, Dunham Y, Rakoczy H. chim- 37. Richman KA. Autism and Moral Responsibility: Executive Function, Reasons
panzees consider freedom of choice in their evaluation of social action. Biol Responsiveness, and Reasons Blockage. Neuroethics. 2018;11:23-33. doi:
Lett. 2022;18(2):20210502. doi: 10.1098/rsbl.2021.0502. 10.1007/s12152-017-9341-8
26. Kushnir T. The developmental and cultural psychology of free will. Philosophy 38. garrels v, Arvidsson P. Promoting self-determination for students with intel-
compass. 2018;e12529. doi: 10.1111/phc3.12529. lectual disability: A vygotskian perspective. Learn cult Soc Interact.
27. Haggard P, Tsakiris M. The experience of agency: Feelings, judgments, and 2019;22:100241. doi: 10.1016/j.lcsi.2018.05.006.
responsibility. curr Dir Psychol Sci. 2009;18(4):242-6. doi: 10.1111/j.1467- 39. Kalis A, Mojzisch A, Schweizer TS, Kaiser S. Weakness of will, akrasia, and
8721.2009.01644.x. the neuropsychiatry of decision making: An interdisciplinary perspective. cogn
28. Ruffman T, chen L, Lorimer B, vanier S, Edgar K, Scarf D, et al. Exposure to Affect Behav Neurosci. 2008;8(4):402-17. doi: 10.3758/cABN.8.4.402.
behavioral regularities in everyday life predicts infants' acquisition of 40. Meynen g. Free will and mental disorder: exploring the relationship. Theor
mental state vocabulary. Dev Sci. 2023;26(4):e13343. doi: Med Bioeth. 2010;31(6):429-43. doi: 10.1007/s11017-010-9158-5.
10.1111/desc.13343. 41. van Oudheusden LJB, Draisma S, van der Salm S, cath D, van Oppen P,
29. Brandone Ac, Stout W. The Origins of Theory of Mind in Infant Social cog- van Balkom AJLM, et al. Perceptions of free will in obsessive-compulsive dis-
nition: Investigating Longitudinal Pathways from Intention Understanding and order: a quantitative analysis. BMc Psychiatry. 2018;18(1):400. doi:
Joint Attention to Preschool Theory of Mind. J cogn Dev. 2023;24(3):375-96. 10.1186/s12888-018-1985-3.
doi: 10.1080/15248372.2022.2146117. 42. Luthe R, Rösler M. Freedom of will, freedom of action and psychiatry: con-
30. Woo BM, Liu S, Spelke ES. Infants rationally infer the goals of other people's cerning the relationship of empirical to intelligible character and so-called
reaches in the absence of first-person experience with reaching actions. Dev freedom of choice in the view of forensic psychiatry. In: Schramme T, Thome
Sci. 2023:e13453. doi: 10.1111/desc.13453. J, eds. Philosophy and psychiatry. Berlin: De gruyter; 2004. p.295-308
31. Ma L, Xu F. Young children's use of statistical sampling evidence to infer the 43. callender JS. Trauma, dissociative disorders, and PTSD. In: Free will and
subjectivity of preferences. cognition. 2011;120(3):403-11. doi: 10.1016/j.cog- responsibility: A guide for Practitioners. Oxford, UK: Oxford University Press;
nition.2011.02.003. 2010. p. 293-326.
32. Woo BM, Spelke ES. Toddlers' social evaluations of agents who act on false 44. Leisman g, Machado c, Melillo R, Mualem R. Intentionality and “free-will”
beliefs. Dev Sci. 2023;26(2):e13314. doi: 10.1111/desc.13314. from a neurodevelopmental perspective. Front. Integr. Neurosci. 2012;6:36.
33. conte E, Ornaghi v, grazzani I, Pepe A, cavioni v. Emotion Knowledge, The- doi: 10.3389/fnint.2012.00036.
ory of Mind, and Language in Young children: Testing a comprehensive con- 45. Tait g. Free will, moral responsibility and ADHD. Intl J Inc Educ.
ceptual Model. Front Psychol. 2019;10:2144. doi: 10.3389/fpsyg.2019.02144. 2003;7(4):429-49. Doi: 10.1080/1360311032000122483.
34. Kushnir T, gopnik A, chernyak N, Seiver E, Wellman HM. Developing intu- 46. Moreira-de-Oliveira ME, de Menezes gB, Dos Santos-Ribeiro S, Laurito LD,
itions about free will between ages four and six. cognition. 2015;138:79-101. Ribeiro AP, carter A, et al. Are mental disorders related to disbelief in free will? A
doi: 10.1016/j.cognition.2015.01.003. systematic review. Syst Rev. 2021;10(1):78. doi: 10.1186/s13643-021-01621-9.
35. Phillips J, cushman F. Morality constrains the default representation of what 47. Feldman g, chandrashekar SP, Wong KFE. The freedom to excel: Belief in
is possible. Proc Natl Acad Sci U S A. 2017;114(18):4649-54. doi: free will predicts better academic performance. Pers Indiv Diff. 2016;90:377-
10.1073/pnas.1619717114. 83. doi: 10.1016/j.paid.2015.11.043.
36. Berent I, Theodore RM, valencia E. Autism attenuates the perception of the 48. crone DL, Levy NL. Are Free Will Believers Nicer People? (Four Studies Sug-
mind-body divide. Proc Natl Acad Sci U S A. 2022;119 (49):e2211628119. gest Not). Soc Psychol Personal Sci. 2019;10(5):612-9. doi:
doi: 10.1073/pnas.2211628119. 10.1177/1948550618780732.

30
Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine
Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış
Review of Development of Will Power and Decision Making
from a Philosophical and Neurobiologic Perspective

Ebru CANa, ÖZET İnsan tarihinde bilgiye hiç bu kadar kolay ulaşılır olmamıştı. Gelişen teknoloji ile de her geçen
gün bilgiye ulaşmak, bilgiyi yorumlamak ve sentezlemek daha kolay hale gelmektedir. Yapay zekâ,
Şaziye Senem BAŞGÜLb
insan zihninin yapabileceğinden çok daha yüksek performansla bilgiyi birleştirebilir ve cevaplayabi-
lirken, sağladığı kolaylık yanında insanı bir riskle de karşı karşıya bırakmaktadır. İnsanoğlunun ha-
a
Üsküdar Üniversitesi yati hedeflerine ulaşabilmesi için kendini bu gelişimlerden daha yukarıya taşıyacak insani yetilerine
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, ulaşması gerekecektir. Bunlardan en önemlisi ise irade yetisidir. Bu yazıda irade yetimizin önemini
İstanbul, Türkiye ve esaslarını hem felsefik hem de biyolojik açıdan anlatmaya çalıştık. İnsan bedeniyle bir makine gi-
b
Hasan Kalyoncu Üniversitesi bidir, davranışları ve reaksiyonları mekaniktir. Bu mekaniği aşmak için fiziksel bedenin otomatik ka-
İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, lıplarını fark ederek yönetebilmeyi öğrenerek irade gelişebilir. İrade, aynı zamanda bilinci geliştirerek,
Psikoloji Bölümü, farkındalığı arttırıcı zihinsel bir egzersiz olarak görülebilir. Geleceğin en gerekli ‘spor’u beyin ve sinir
Gaziantep, Türkiye sitemini koruyucu ve geliştirici yüksek ve uyumlu frekanslara çıkarmak amaçlı yapılan zihinsel eg-
zersizler olabilir.
Yazışma Adresi/Correspondence:
Ebru CAN
Anahtar Kelimeler: Kişisel özerklik; çocuk gelişimi; nörobiyoloji; felsefe; karar verme
Üsküdar Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
İstanbul, Türkiye
ABSTRACT In human history information has never been so easily accessible. With the advances in
ebruaren@gmail.com
artificial intelligence and technology, it is becoming easier to access, interpret and synthesize infor-
mation. While artificial intelligence can synthesize and respond at a much higher performance than
the human mind, it also exposes mankind to risks, besides the convenience it provides. In order for
coming generations to achieve their life goals, they will need to cultivate human capabilities that can
place them in a better position than advances in technology. The most important of this human abil-
ity is the will power. In this article, we tried to explain the development and principles of will power
from both philosophical and biological perspectives. The human body is likened to a machine, with
its behaviors and reactions claimed to be mechanical. In order to overcome this mechanic way of
thinking and acting, willpower needs to be developed by learning to notice and manage these auto-
matic patterns and external influences. Strengthining willpower can also be seen as a cognitive exer-
cise that is achieved by awareness. The most necessary 'sport' of the future may be mental exercises
aimed at increasing awareness and willpower that would help to develop the brain power for healthy
decision making in these challenging times.

Keywords: Personal autonomy; child development; neurobiology; philology; decision making

D
üşünmek bir nitelik veya iki şey arasında seçim ile ilgilidir. Seçebilme kud-
reti, iradenin kilit özelliğidir.1 İrade, bir işi gerçekleştirme niyetiyle bilinçli
seçim yapıp onu yapmaya yönelik eğilimi ifade eder. Karar verme süreçle-
rinde birçok aşama, sentezleme ve değerlendirme söz konusundur. Eğer belli bir net-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: likle bilgi birikimi değerlendirilebiliyorsa, “karar eşiği” aşılabilir ve irade ile
Can E, Başgül ŞS. Özgür irade ve karar verme
gelişim süreçlerine felsefik ve nörobiyolojik bakış. davranışa yöneltilebilir. Fiilin gerçekleşmesi aşamasına varana kadar bu sentezle-
Karabekiroğlu K, editör. Çocuk Psikiyatrisinde mede niyet, içgüdüler, kişisel değerler, olağan zihinsel duygu ve düşünceler iradeyi
Nörobilim ve Felsefe. 1. Baskı. Ankara: Türkiye
Klinikleri; 2024. p.31-7. etkiler.2

31
Ebru Can ve ark. Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış

Felsefik olarak baktığımızda insanoğlunun özgür ira- çekirdek benlik/bilinç ile gelir. Doğuştan gelen bu nitelik-
deye sahip olup olmadığı hep tartışılmıştır. Sokrates ve Pla- leri anlamak ve ‘hamurunda var’ söylemi gibi hamuru-
ton’da irade kavramı bilgi ile ilişkilidir. Aristoteles’te irade muzdakileri bilmek için kabul etmek ve anlamak
kavramı eylemlerimizle ilişkili olarak insanın hem anlama gereklidir. Çünkü bu nitelikler çeşitli duygulanımlara ve
yetisi hem de duygulanımlarıyla ilişkili olarak karşımıza arzulara yol açarak, eylemlere dönüşeceklerdir.
çıkmaktadır Aristoteles ‘Nikomakhos’a Etik III.’ kitabında Dünyaya gelen bebeğe ilk aynalık görevi ‘anne ‘tara-
insanoğlunun yapma ve yapmama gücü olduğunu ve yapı- fından üstlenilir. Anne aynı zamanda bebeğin özdeşebile-
lan bir seçimin içsel durumlardan dolayı mı (kişisel değer- ceği kusursuz ve güçlü idealize edilmiş bir ‘ayna’ muhatap
ler, inançlar, arzu ve istekler) yoksa dışsal koşullar görevi üstlenir. Bebek büyürken idealize ettiği bu aynada,
tarafından mı belirlenip belirlenmediğini sorgular.3 annenin olumsuz yönlerini dahi zararsız olarak nitelendirip
Yogi Kanada, M.Ö 6. yüzyılda yaşamış önemli bir görmeyerek onlarla özdeşleşir.7 Kohut’a göre erken be-
bilim adamı ve felsefecidir. Atom teorisinin babası olarak beklikte temelleri atıldıktan sonra, 2-4 yaş arası çekirdek
bilinir. Bir şeyi anlamak için ‘en küçük’ parçasına bakıl- benlik eğilim ve atımları, annenin yeterli bir ayna rolü üst-
ması gerekliliğini savunur. Atomun yok edilemez olduğu lenip üstlenemediğine bağlı olarak gelişir. Aynı zamanda
savıyla yola çıkan Kanada, atomun iki halinden bahse- diğer aile bireyleri olan baba ve kardeşlerinde katkılarıyla
der:‘mutlak dinlenme’ ve ‘hareket hali’. Hareket halindeki gelişim süreci 6 yaşına kadar devam eder. Oluşturulan bu
her şeyin mutlak dinlenme haline doğru hareket ettiğini sa- temel çok önemlidir ve başlıca hayat hedefleri ve inanç-
vunur. Kanada’ya göre ‘özgürlük’ aslında hareketin dur- ları, bu temeller üzerine kurulur. Öte yandan kişilik ya da
masıdır. Ayrıca varlıktaki hareketlerin kontrollü veya karakter zamanla, yaşla, kültürel ve çevresel faktörlerle şe-
kontrolsüz diyebileceğimiz bir şekilde geliştiğini anlatır. killenir.8 Çevresel faktörler kumaşa sürülen bir çiçek ko-
Kontrolsüz diye adlandırılan hareket ise daha çok başka bir kusu gibidir. Sürülen çiçek kokusu kumaşın gerçek niteliği
hareketin kontrolünde olduğunu savunur.4 Buna örnek ve- olmadığı halde tekrarlarla kişiliğinin bir parçası haline ge-
recek olursak çocuğun bir davranışına sinirlenen annenin lebilir. Aslında çocuğun büyürken etkisinde kaldığı olaylar
kendini kaybederek sesini yükseltmesi kontrolsüz bir ha- veya roller asli niteliği (mizacı) değildir. Kanada’ya göre
rekettir. Öfkelendiği için bu davranış mantıkdışı gerçekle- asli kumaşta olmayan her şey geçicidir.4 Bu yüzden insan-
şir. Bu örnekte olduğu gibi aslında çocuk, olay esnasında ların mizacı değişmez der. Sadece sahip olduğu asli nite-
annenin kontrolünü ele alarak ‘farkındalığını’ kaybetme- likleri nasıl kullanacağını öğrenerek etkileşimini
sine neden olmuştur. Descartes bu özgür iradeyi hiçbir dış değiştirebilir. Örneğin ateş niteliği bakımından ısıtır, yakar
gücün bizi zorlamadan eylemde bulunmamız şeklinde ta- veya aydınlatır. Ateş ile bir evi de yakabilirsin, aynı ateşi
nımlarken, Spinoza ‘yalnız kendi doğası uyarınca var olan kullanarak yemek de pişirebilirsin. Her şekilde ateş, ateş-
ve eylemleri yalnızca kendisi tarafından belirlenen şey öz- tir ama nasıl kullanıldığı, nasıl etkiler yaratacağını belirler.
gürdür’ demiştir.5 Spinoza irade ve aklı, bir ve aynı şey ola- Felsefeciler arasında Wittgenstein gibi her hareketi
rak kabul ederken, Kanada akıl yoluyla algılanan iradi eylem gibi görmeyenler de vardır. Bir eylemin iradi
niteliklerin duyguları ortaya çıkardığını anlatır. Arzu ve is- olabilmesi için eylem hakkında bilgi sahibi olmak, bu bil-
teklerin de akıldan geldiğini ve ortaya çıkan arzuya göste- ginin kararlara etki etmesi ve eylemin bu kararla gönüllü
rilen iradenin de akıldan geldiğini savunur, Kanada insan bir şekilde yapılmış olması gereklidir.9 O yüzden de hare-
‘arzuyu ortaya koyduğu gibi iradeyi de ortaya koyar ve ketin iradi olup olmadığını anlamak için hareketi oluştu-
arzu ettiği şeye kendi irade gösterir’ der.4 ran ‘sebep’ üzerinde durulmuştur. ‘Sebep oluşun nedenidir’
Biyolojik yapımızı inceleyecek olursak insanı oluştu- der Kanada.
ran genetik yapı ilk olarak insanın mizacını belirler. Erken Eylemlerimizin özgür iradeyle yapılanlarında akıl,
çocukluk dönemi de bu mizaç yapısına katkı yaparak nö- niyet ve bir amaç gizliyken, eylemin sonucunda da fiziksel
rokimyasal süreçleri ile bizim niteliklerimizi oluşturur.6 bir hareket mevzu bahistir. Belli bir hareketin başlatılması
Dopominerjik nörotransmitterler yenilik arayışını, seroto- kadar, istenmeyen bir hareketin baskılanması da irade gücü
nin zarardan kaçmayı, glutamat sebat etmeyi, noradrenlin gerektir. Bu süreçlerde, beyinde gerçekleşen elektriksel
ödül bağımlılığını arttıran nörotransmitter olarak belirlen- faaliyetleri incelemek için Kornhuber ve Deccke adında iki
miştir. Bu nörokimyasalların fazlalığı veya eksikliği, insa- araştırmacı kapsamlı bir deney yapmışlardır.10 Bu araştır-
nın niteliklerini ve doğuş ile gelen mizacını oluşturur. malar, tüm istemli hareketleri başlatan beyin bölgesinin
Genler ve erken çocuklukta yaşanan tecrübeler, bireysel motor korteks değil de subkortical motor fonksiyon üre-
niteliklerin gelişmesine yardımcı olur. Bebek dünyaya bir timlerine doğrudan erişimi olan her iki yarı kürenin ilgili

32
Ebru Can ve ark. Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış

duyusal birleşme alanları olduğunu kanıtlamışlardır. Araş- beyin alıştırmaları diyebileceğimiz meditasyon gibi beyin
tırmacılar, hareket başlamadan 1,5 saniye önce beyin faa- egzersizleriyle uzatılarak farkındalık arttırılabilir mi? Özel-
liyetlerinde başlayan bir ‘hareket potansiyeli’ bulmuşlar ve likle bilinçli farkındalık çalışmaları bu soruya olumlu yanıt
beynin bir hazırlık durumuna geçtiğini söylemişlerdir. Bu vermiş, yapılan farkındalık temelli egzersizlerin düşünce
negatif potansiyelin ise ‘niyet’ ile ilgi olduğunu ileri sür- ve duyguların farkındalığını arttırarak, otomatik davranış
müşlerdir. Burada ‘niyet’, in önemine değinmek gerekli- kalıplarından çıkabilecek yetinin ve iradenin oluşabilece-
dir. Çünkü niyetin, olaylarda sonuçları değiştirecek yegâne ğini genel olarak ispatlamıştır.13
düşünce olduğuna inanılır. Sonuca odaklanmak yerine sü- Özellikle, uzun vadeli kazanımları düşünerek, kısa
rece odaklı bir tasvir yapılmaktadır niyetlerde. Kökü Arap-
vadeli kazançlara veya hazlara direnebilmek, otomatik
çaya dayanan kelimenin İslam Ansiklopedisinde,
karar veren beyin nöronal ağına direnç gösterebilmektir.
“yönelmek, ciddiyet ve kararlılık göstermek” gibi anlam-
Bu süreci yöneten iradeye de öz kontrol veya denetleme
lara gelen niyyet (niyet) kelimesinden gelir. Sözlük anlamı
yetisi denmiştir. 1960’ların sonlarında Mischel ve meslek-
esas alınarak yapılan değişik tanımları arasında, fiile yö-
taşları, okul öncesi çocuklarda ‘haz’ karşısında ‘irade’ veya
nelen irade olarak tasvir edilmiştir.11 İnsanların, bilinçli bir
öz kontrolün altında yatan süreçleri tanımlamaya ve gize-
eylemi sırasıyla düşünüyor, tasarlıyor, karar veriyor, yapı-
mini çözmeye çalışmışladır. Bu hedefle Mischel, hazzı ge-
yor olması, düşünce ile niyeti aynı süreçler olarak görebil-
memizi sağlar. Eyleme geçme ise bu niyet ve düşünceye ciktirme paradigmasını geliştirmiştir (medyada
yönlendirilen irade iledir. ‘marshmallow testi’ olarak popüler hale geldi). Artık kla-
sikleşmiş olan bu laboratuvar durumu, bir çocuğun daha
Burada düşünce-niyet-irade sürecinde Benjamin Li-
sonra daha büyük bir ödül (örneğin iki mini marshmallow)
bet’in çalışmalarından da bahsetmek gerekir. Libet bir
almak için hemen elde edebileceği küçük bir ödüle (örne-
karar sonrası irade ile seçim yapma aşamalarını incelemiş-
ğin bir mini marshmallow) razı olmaya ne kadar süre dire-
tir.12 Deneyinde Libet, katılımcılardan parmaklarını hareket
nebileceğini ölçer. Okul öncesi çocuklarla yapılan bu
ettirmelerini istemiş ve özgür irademizin sınırlarını belir- deney, yaşam boyu süren bir gelişim çalışmasına dönüş-
lemek için katılımcıların parmaklardaki elektriksel alet, ha- müş ve yaşam boyunca erken öz-düzenleme yeteneğinin
reketin tam olarak başlama anını kayıt altına almıştır. gelişimini ve sonuçlarını izlemek için benzersiz bir davra-
Beyindeki karar anının ne zaman başladığı ise EEG ile öl- nışsal arşiv sağlamıştır.14 Ayrıca çalışma iradenin altında
çümlenmiştir. Son olarak, Libet katılımcılardan, iradi ka- yatan temel bilişsel ve sinirsel mekanizmaları anlamak ve
rarlarının verilme anlarını anlamak için ‘parmaklarını etkili öz düzenlemeyi sağlamak için eşsiz bir fırsat sun-
hareket ettirme karar anını’ belirtmelerini istemiştir. 40 ka- muştur.
tılımcı ile yapılan araştırmada, hareketin başlama anından
1960 ve 70’lerde, 500 okul öncesi 4 yaş çocuklarının
yaklaşık 550 ms önce beyinde bir hareketlenme başlamış-
üzerinde yapılan çalışma, öz kontrol sağlayabilen çocukla-
tır. Yani hareketten 550 ms önce beyinde aktivasyon baş-
rın ergenlik döneminde önemli ölçüde daha yüksek üniver-
lamış, hareketten sadece 220 ms önce kişi, kararının ne
site giriş sınav puanları aldıklarını ve daha iyi sosyal bilişsel
olduğunun bilincine varmıştır. Beyinde oluşan 330 mslik
ve duygusal durumlarla başa çıkabildiklerini göstermiştir.
dalga hareketi, bir potansiyeli barındıran ve niyetin oluş-
Takip çalışmalarında, okul öncesi çocuklarda ‘erteleye-
tuğu zaman olarak nitelendirilebilir.12
bilme’ yeteneği (bekleme süreleri), yetişkinlik çağlarında
Bu çalışma birçok araştırma ile sorgulanmıştır. Be- yüksek eğitim başarısı, daha yüksek öz değer duygusu,
yindeki hareketlenmenin dalga boyutunda oluşması, fakat stresle daha iyi başa çıkma yeteneği ve özellikle daha az
bizim seçimimizin farkına daha sonra varıyor olmamız, madde bağımlılığı gibi pozitif yaşamsal sonuçlarla paralel-
gerçek anlamda kararın nasıl oluştuğu konusunda bir sor- lik göstermiştir.15 Bu deneylerde, hazzın ertelenmesine ola-
gulama oluşturmaktadır. Parmağı oynatma niyeti, beyin- nak tanıyan ve bireylerin uzun vadeli hedefler uğruna kısa
deki bilinçli seçim öncesi hareketi oluşturmuş olabilir. vadeli hazlara direnmelerine olanak tanıyan stratejiler üze-
Diğer yandan seçim kararının bilinçli hale gelmesi ile par- rine de çalışılmıştır. Genel olarak konuşursak, bu stratejiler
mağı oynatmak arasında kalan süre 220 ms’dir. Bu süre daha yukarda bahsettiğimiz Libet deneylerindeki hareketin
bizim bu fikir veya kararı değiştirme yetisine sahip oldu- beyinde otomatik tetiklendiği halde, bilinçli farkındalığın
ğumuz zaman dilimidir.12 Buradan yola çıkarak, kişilik ya- oluştuğu son 220 ms içinde, hareketi bastırabilme süreci-
pımızı oluşturan inanç ve niyetler sonucu otomatik olarak dir. Bu süreç dikkat odağının yeniden yönlendirilmesini
gelişen düşüncelerin, bir kontrol koyarak davranışa dön- veya ‘haz’ nesnesinin bilişsel temsilinin zihinde değiştiri-
üştürme süreci, irademiz olarak adlandırılabilir mi? Bu süre lebilmesini içerir. Örneğin, Shallice rutin, refleksif davra-

33
Ebru Can ve ark. Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış

nışları engellemek veya daha uygun davranışlarla değiştir- değer bilgisi yani içsel değerlendirmeleri ön plandadır. Bu
mek için bir sistem olarak ‘denetleyici dikkat sistemi’ öner- değerlendirmelerde iç kriterlerin değerlendirme süreçlerini,
miştir.16 dışsal kriterlere göre değerlendirmeyi karşılaştıran bir ça-
Biyolojik olarak ise, insan beynindeki dopaminerjik lışma da ise, farklı sinirsel temsil ağları olduğu gösteril-
yolaklar (dopamin yolları, dopaminerjik projeksiyonlar), miştir. Çünkü, harici olarak belirli ve öngörülebilen bir
hareket, biliş, yürütücü işlevler, ödül, motivasyon ve nö- cevabın mevcut olduğu durumlar varken ve bu kriterlerden
roendokrin kontrolü içeren hem fizyolojik hem de davra- yararlanırken, kararların dahili olarak yönlendirildiği ka-
nışsal süreçlerde rol oynar. İnhibisyon üzerine yapılan rarlarda karar vermede hangi kriterlere dayandırılacağı be-
araştırmalarda, Ventral tegmental alanın (VTA) dopamin lirsizdir.19 Harici kriterlerde karar mekanizmalarında
salgılayan nöronların yanı sıra afferent ve efferent bağlan- dorsalmedyalprefrontal korteks (DMPFC), dorsallateral
tılarında heterojen yapısı tespit edilmiştir. Bu yüzden bazı (DLPFC) insula, talamus ve inferior paryetal lob (IPL), da-
durumlarda dopamine ek olarak GABA veya glutamat sal- hili yönlendirilen karar vermede medyal prefrontal korteks
gılanır. GABA özellikle inhibe eden bir nörotransmittırdır. (MPFC), anterior singulat korteks ( pACC), posterior sin-
Son bulgular, motivasyonel sinyallerin ortaya çıkması ar- gulat korteks (PCC) ve üstün temporal girustaki (STG) kü-
dından hem dopamin salgılayan hem de dopamin salma- meler bağlantıları içinde işlenmiştir.
yan VTA nöronlarının afferent sinyalleri, yerel inhibitör Her karar verme bir seçim olarak düşünülebilir. Ya-
veya uyarıcı girdilerle entegre edilerek, ateşleme model- pılan seçimler için ise, belirli bir enerji harcama ve uzun
leri oluşturduğu görülmüştür. VTA alanın bu fonksiyo- dönemli hedeflerin, kısa dönemli kazançlara veya hazlara
nuyla, etkileyici davranışın göstergesi olan, ödül veya tercih edilmesi ve kişisel kontrol mekanizmasının çalıştı-
kaçınmayla ilgili davranışı oluşturmaya katkı sağladığı dü- rılmasından bahsetmiştik. Seçimler yapılırken kullanılan
şünülmektedir.17
iradenin ‘sınırlı’ olduğu savunulmaktadır. Bireylerin yal-
İrade gücü, daha büyük ama gecikmiş ödüller uğruna, nızca sınırlı bir enerji kaynağı vardır ve irade gerektiren
anında gelen cazip ödüllerin, dikkat dağıtıcı unsurların ve faaliyetlerde öz kontrol uygulamak bu kaynağı azaltır. De-
hayal kırıklıklarının üstesinden gelme becerisini gerektirir. neysel literatür bu teoriyi destekliyor gibi görünüyor. Ör-
Bu beceri, bireylerin yalnızca çevreden gelen ilgili bilgiyi neğin, Baumeister ve meslektaşları, öz kontrol gerektiren
kodlamasını, istenen bilgiyi çalışma belleğinde aktif tut- görevleri yerine getiren bireylerin daha sonra öz kontrol
masını, istenmeyen bilgiyi bastırmasını ve optimal olma- gerektiren diğer görevleri yerine getirme konusunda daha
yan yanıtları saklarken istenen yanıtları seçmesini az yetenekli olduklarını göstermişlerdir.20
gerektirir.5
Bütün bu deliller, söz konusu enerjinin (iradenin)
İradeyi yöneten ve yönlendiren kuvveler düşünce ve düşük olması durumunda, öz kontrol gerektiren zihinsel
isteklerimizdir. İradeyi yerine getirmede gerekli olan beyin faaliyetlerin bozulduğunu göstermektedir. Yani kişinin öz
mekanizmalarına baktığımızda ‘niyetin’ ortaya çıkması ge- kontrolünü kullanması, kişinin daha sonra kendini kontrol
rekli demiştik. Burada söz konusu seçim yapıldığında, etme becerisini zayıflatır. Elbette tüm bireyler aynı dü-
başka alternatifler arasından seçilmiştir ve belli beyin du- zeyde irade gücüne sahip değildir. Daha da ilginci, irade
rumları ve nedenlerle seçilir. Bir olayın veya durumun de- gücü yalnızca “doğa” tarafından belirlenmez, aynı za-
ğerlendirilmesi, zihinsel ve duygusal temsiller dediğimiz manda yaşla eğitilebilecek bir şeydir.21
beyin nöronal ağımızı oluşturan ve ateşlemelerle güçlenen
Mischel and Metzner hazzı erteleme veya ayartılmaya
temsilleri tarafından değerlendirilir. Bu konuda yapılan ça-
direnme yeteneğinin yaşla olumlu yönde ilişkili olduğunu
lışmalara göre, özellikle karar verme süreçlerinde kişisel
kanıtlamışlardır. Bunun nedeni, çocukların büyüdükçe, bu
inançlar, beklentiler, duygular, kişisel değerler ve hedefler öz kontrol stratejilerini nasıl kullanacaklarını giderek daha
kadar duygu durumları (utanç, gurur, öfke vs) ile olduğu- fazla keşfetmeleridir. Çocuklar çok küçükken, genellikle
muz hal, kararlarımızda ve seçimlerimizde birincil önem “gecikme süresi boyunca ödülleri ortaya çıkarmak ve onlar
taşımaktadır.18 hakkında düşünmek (örneğin, “çünkü bu beni iyi hissettiri-
Bilinç düzeyinde içsel referans alarak karar verme, yor”) dahil olmak üzere ertelemeyi zorlaştıran stratejiler kul-
düşünme ile harici referans ile düşünme, duygulanma ve lanırlar ve böylece kendi çabalarını boşa çıkarırlar.15 Kabaca
karar verme arasında da ayrım bulunmaktadır. Dışsal ya da 0-8 yaşları arasında mantık, akıl, ve irade gelişmeye başlar.
harici referanslarda sosyal, kültürel ahlaki değer yargıları 8 yaşına gelmeden önce bize söylenen her şeye inanırız.
gözetilirken, içsel referanslarda kişinin kendi tercihleri ve Korteks, analitik beyin henüz gelişimini tamamlamamıştır.

34
Ebru Can ve ark. Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış

Yaş aldıkça stratejileri yavaş yavaş daha deneyimli ister İrade isimli kitabında, eğitilen bilinçli hareketler için
hale gelir ve yaklaşık dördüncü veya beşinci sınıfa gelin- harcanan bir güç veya enerjinden bahsetmektedir. İrade,
diğinde birçok çocuk, ayartıcı düşünceler yerine soyut dü- bilinçli farkındalık ile yönetebilmek için, bir enerjiye, mo-
şüncelere odaklanarak hazzı erteleyebilir. Mischel’in tivasyona ihtiyaç duymaktadır. Lakin uzun süre yapılan di-
deneylerinde kısa dönemli hazzı akılda tutmak ve dolayı- yetlerin sonunda verilen kiloların aynı şekilde geri alınması
sıyla ona dair bir beklentiyi sürdürmek, çocukları hızla gibi, bilinçdışındaki istenç veya eksikliklere de aynı anda
ayartmaya yönlendirirken; onları soyut, tahrik etmeyen müdahale edilmezse, ‘ego tükenmişliği’ sendromuna ka-
(veya “soğuk”) bilişsel temsiller ile düşünmeleri bekle- pılma önlenemeyebilir.
meyi kolaylaştırmıştır. Deneyde daha önce yalnızca bir- Son zamanlarda bilişsel nörobilim ve psikoloji alan-
kaç saniye bekleyebilen çocuklar, soğuk temsiller larında, bilinç ve bilinçdışının kognitif fonksiyonlara olan
oluşturduktan sonra artık tüm süre boyunca bekleyebil- etkisini ölçümlemek için, koherans (eşdurum) ve beyin en-
mişlerdir. Mischel şu sonuca varmıştır: “İrade gücünün tropisi biomarkerları kullanılmaya başlanmıştır.23 Entropi,
yalnızca dikkatinizi ve düşüncelerinizi nasıl kontrol ede- genel olarak bir sistemin düzensizlik veya karmaşıklık de-
ceğinizi öğrenme meselesi olduğunu anladığınızda, onu recesini ifade eden bir terimdir. Beyin entropisi ise, bir ki-
gerçekten artırmaya başlayabilirsiniz.” Bu bulgunun çok şinin zihinsel aktivitelerinin karmaşıklığını veya
büyük sonuçları vardır. İrade ve öz kontrol gerçekten ge- düzensizliğini ifade eden bir kavramdır. Beyin aktivitesi,
liştirilebilir ve güçlendirilebilirse, çocukların gelecekteki nöronların etkileşimi ile karakterize edilir ve bu etkileşim
yaşam başarılarını da artırmak mümkündür.15 karmaşıklık düzeyine sahiptir. Beyin entropisi, bu karma-
Güçlü iradeye sahip çocuklar yetiştirmede ve kendine şıklığın bir ölçüsü olarak kullanılır ve bir kişinin zihinsel
güvenme yetisinin önemli ve gerekli olduğunu savunan tez süreçlerinin düzeni (eşzamanlı-Koherant) veya düzensiz
özellikle 1980lerin başında Amerika başta olmak üzere batı olduğunu değerlendirir.
kültüründe önem kazanmaya başlamıştır. Öz güveni olan Amerika Birleşik Devletinde yürütülen Human Con-
çocukların daha başarılı olacağına dair araştırmalar, ilk nektom projesi sırasında elde edilen verilere (fMRI Gö-
başta yüksek notlarla sonuçlandığını göstermiştir. Ancak rüntülerine) dayandırılarak yapılan bir çalışmada beyin
bir özellik olarak özgüvenin artması, özellikle genç Ame- entropisi, Olağan Durum Ağı (ODA) ve Yürütme Kontrol
rikalılar arasında narsisizmin artmasına neden olmuştur. Ağında (YKA) düşük ise daha yüksek akıcı zekaya ve daha
1980’li yıllardan bu yana bu eğilimin nedeni olarak, gerçek iyi görev performansına karşılık geldiği bulunmuştur. Yani
bir başarı elde etmeden, özgüveni artırma çabaları görül- beyin entropisi yükseldikçe, beyin kognitif ve bilişsel ak-
mektedir. Tam tersine, bazı Asya kültürlerinde öz kontrolü tivitelerinde zayıflama olduğu anlaşılmıştır.23 O yüzden
teşvik etmeye çok daha fazla önem verilmektedir. Farklı beyin entropisi ya da koherans sinir sisteminin gizli fonk-
araştırmalarda, Amerika’da yaşayan yeni yürümeye başla- siyonel enerji rezervini ölçmek için bir araçtır.
yan Çinli ve Amerikalı çocuklar arasındaki net ayrım, ken-
Diğer yandan kendini kontrol etme veya öz-denetim,
dilerinden doğal dürtülerini geçersiz kılmaları istendiğinde
bir kişinin dürtüleri, arzuları veya duygusal tepkileri üze-
ortaya çıkmıştır. Çalışmalara veya incelemelere göre, ken-
rinde bilinçli bir şekilde denetim sağlama yeteneğini ifade
dini kontrol etme yetisine sahip olarak yetiştirilen çocuk- eder. Bu, uzun vadeli hedeflere ulaşma, istenmeyen dav-
ların, ileriki yaşlarda hem üniversite giriş sınavlarında hem ranışları engelleme veya daha iyi kararlar alma becerisini
de genel not ortalamalarında daha başarılı oldukları ve içerdiğinden ve belli bir reserv enerji ile yönetildiğinden
hatta Asya kültürüyle yetişmiş gençlerin yüzde 25 daha bahsetmiştik. Beyin entropisi ve kendini kontrol etme ara-
yüksek maaşlarla iş buldukları ortaya koyulmuştur.22 sındaki bağlantı, beyin aktivitesinin karmaşıklığı ile bire-
Buraya kadar hep bilinçli iradeyi kontrol etmek veya yin öz-denetim becerileri arasındaki ilişkiyi anlama
eğitmek üzerine olan yaklaşımlardan bahsettik. Özellikle çabasını yansıtır. Bazı araştırmalar, beyin entropisinin
karar verme, seçim yapma ya da erteleme üzerine eğitil- düşük olduğu durumlarda, kişinin daha iyi kendini kontrol
mesi, farkındalık geliştirmesi gereken bir bilinç yapısından edebileceğini önermektedir.23 Yani, düşük beyin entropisi,
bahsettik. Bu iradeyi, kişiliğimize ait irade veya bilinçli bireyin düşüncelerinin daha tahmin edilebilir veya düzenli
irade olarak adlandırabiliriz. Ve bilinçli irademizin sınırlı olduğu ve bu nedenle kendini kontrol etme yeteneğinin art-
bilincimiz gibi toplam irademizin yüzde 40 (220 ms/550 tığı anlamına gelebilir. Bedensel ve zihinsel tüm arzuların
ms) gibi bir yüzde enerjiye sahip olduğunu söyleyebiliriz. doğrultusunda düşünme ve düşüncelerin dağınık olması,
İsteklerimizin veya ilk ivmenin geldiği yer ise Libet’in de- entropiyi yükseltebilir savında bulunulabilir. Bu dağınıklık
neylerinde de görüldüğü gibi bilinç dışı/altıdır.22 Baume- beyin enerji rezervlerini düşürerek, hafıza, öğrenme ve

35
Ebru Can ve ark. Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış

kendini denetleme gibi enerji gerektiren faaliyetlerde düşük Sonuç olarak iradeyi güçlendirilmesi gereken bir yeti
performansa neden olabilir. Zihnin mekanikliği ve içgü- olarak görebiliriz. Bilinçli iradeyi, düzenli uygulanan gün-
düsel olarak yapılan hareketler entropiyi yükseletir. Öte lük rutin alıştırmalarla kuvvetlendirmek mümkün.22 Bu
yandan kendini kontrol etmek ve negatif duygulanımları alıştırmalara, beden ve beyin kaslarını geliştirecek egzer-
yönetmek de entropiyi azaltabilir. Beynin bir konuya odak- sizler olarak bakabiliriz. Beyin kaslarını çalıştıracak alış-
lanması, eğitim gibi konuların entropiyi azalttığı ise yapı- tırmalar arasında farklı nefes egzersizleri, bilinçli
lan araştırmalarla kanıtlanmıştır.23 farkındalık ile her gün disiplinli uygulanacak rutin alıştır-
1950 yıllarında teoloji ve psikolojiyi birleştiren ki- malar sayılabilir. Örneğin bir deneyde, öğrencilerin hangi
taplar yazan nörolog Maurice Nicoll de, iradenin enerji ola- rutin egzersizleri yaptıklarında ego tükenmişliği sendro-
rak gücünü, içsel tutarlı oluşumdan aldığında enerji kaybı muna kapıldıkları, ve hangi egzersizi yaptıklarında bilin-
söz konusu değildir der. Nicoll, beden zihin uyumunu yö- çli irade ve öz denetlemenin arttığı araştırılmıştır. Birinci
neten bir yönetici ’ben’likten bahseder.24 Bu irade de mo- gruba 2 hafta boyunca ‘dik durma’ alıştırması verilmiş,
tivasyon, dışsal bir nedene dayanmaz. O yüzden de sonuç ikinci gruba iki hafta boyunda sadece yediklerini not al-
beklentisi doğurmadan olağan anlayışla davranışın kendi- maları istenmiş, üçüncü gruba da duygularını izleyerek po-
liğinden oluştuğuna dikkat çeker. zitif duygu durumunda kalmaya gayret etmeleri
söylenmiştir. Her üç grup da 2 haftalık süre sonunda öz de-
Bu bilinç düzeyine ulaşmak için özellikle Maurice Ni-
netleme süreleri test edilerek karşılaştırılmıştır. Deney so-
coll özellikle aşırı duygulanımlarla özdeşleşmemek gerek-
nucunda öz denetleme süreleri ölçümlendiğinde, duygu
liliğini vurgulayarak, daha nötr duygu alanından davranışın
kontolü ile pozitif duygu durumuna geçmeye çalışan grup
nedensiz bir çoşku ve motivasyonla oluşumundan bahse-
da hiçbir ilerleme kaydedilmezken, duruşlarını düzelten ve
der. Burada genel kendini sevmek hali olan kendi çıkarla-
dik durmak için kendi bedenlerini fark eden grup da öz de-
rını, kendi duygularını, kendine verdiği değer ve sahip
netleme ve dayanıklılık artışı gözlemlenmiştir.28
olma güdülenmelerinin dışarıda bırakılması gerekliliğini
anlatır. Duygusal merkez uyarılmasının, kendini sevmenin İkinci adımda, irade tutarlı, dengeli ve ahenkli beden
ötesine geçmesi gerekliliğini savunur. Duyguların hızı dü- ve zihin koordinasyonu sağlayarak güçlendirilebilir. Bu den-
şüncelerden daha fazla olduğunda tepkilerimizin reaktif ol- geyi sağlayabilmek ise özel bir çaba ve farkındalık gerekti-
duğunu ve şuurla yani farkındalıkla hareket etme iradesini rir. Çünkü beynin içinde değerlendirme süreçlerinde farklı
kaybettiğimizi anlatır. Entelektüel merkezimizin iradesi networkler vardır ve bu nöral ağlar enerji tasarrufu için me-
duygusal merkezi kontrol etmek için yeterli değildir.24 kanik olarak çok az bir dikkat gerektirerek çalışırlar. Yerle-
Önemli olan yeni bilgiler ve değerlerle entelektüel merkezi şik ezberlenmiş inanç ve değer veya beceriler kullanıldığında
eğitirken, duygusal merkezde gömülü olan vicdanı uyan- daha az enerji gerektirir. Zihinsel uyumsuzluk süreçleri as-
dırmaktır. Gömülü vicdan, yetiştirme ve çevreden öğrenil- lında gelişmemiz için gereklidir. Sadece uyumsuzluk kay-
miş ahlaki, dini ve hukuksal değer yargılarıyla edinilmiş naklarını anlayarak, tekrar uyuma (koherans) getirme
süreçlerini öğrenmemiz gereklidir. Çünkü doğamız zıtlıklar
vicdandan ayrı tutulur.
ve uyumsuzlukla büyür. En önemli hazinemiz ise doğuştan
Gömülü vicdan uyanması ile hareketlerimiz bize ait ol- getirdiğimiz mizacımızı oluşturan niteliklerimizdir. Kuvvetli
mayan daha yüksek objektif bir bilinç veya biliş ile yöne- yanlarımızın ve yeteneklerimizin anlaşılması gereklidir.
tilme veya hareket edebilme durumu yaratır. Bu gerçek Odaklanarak iradenin geliştirmesi için iç gözlem yapılmalı-
‘irade’ ile bir olma hali şeklinde tasvir edilmiştir. Bu durum dır. Aynı zamanda, geniş, kapsayıcı bakış açısı ve bütüncül
sadece oluşan duruma özgü bir değer bilgisi ve hissedişi ile düşünebilme alıştırmaları ile merkezi benlik ile çevreyi bü-
hareket edebilmektir. Harekette ise, bildiğimiz türde bir ‘iyi’ tünleştiren esnek kişilik yapısı oluşturulmaya çalışılmalıdır.
ve ‘kötü’ yoktur. Sadece durum için en az değer kaybı yara- O yüzden çocukluktan başlayarak sosyalleşme süreçleri ya-
tacak bir ‘doğru’ vardır.25 Beynin çalışmasında ise farklı nında, sükunet ve izolasyon zamanlarına da ihtiyaç vardır.
merkezlerin eşzamanlı çalışması durumunda oluşan bütün- Değer yargıları yerine değer bilgisi ve değerlendirme süreç-
sellik vardır. Ayrıca harici duyuları ve çevresel etkileri işle- lerinin öğrenilmesi sağlıklı karar verme, seçim yapma ve en
yen nöranal ağ ile (YKA) ile içsel düşünce, inanç ve az değer kaybıyla seçimlerde bulunma sisteminin öğrenil-
duyguları anlamlandıran nöronal ağ (ODA) uyumlu (kohe- mesi gereklidir. Değer yaratma iyi veya kötü değildir. Sa-
rant) çalışma durumundadır.26 Bu geniş görüş ve idrak algı- dece doğrudur.29 Bu yüksek değerler bizi, bir hareketin
sına sahip olan düşünce sürecinde daha yaratıcı yeni fikirlere sonucu olmaktan çıkıp, sorumluluğu üstlenerek, harekete
ev sahipliği yapılabileceği hipotezini doğurmaktadır.27 neden olan iradeyi ortaya koymamızı sağlayabilir.22

36
Ebru Can ve ark. Özgür İrade ve Karar Verme Gelişim Süreçlerine Felsefik ve Nörobiyolojik Bakış

İnsan iradesi çağımızda, yeni gelişmelerin cezbedici vetli bir iradeye sahip olmak gelecek zamanlarda en ge-
yeniliklerin etkisi altında evrimini sürdürmektedir. İnsa- rekli yetkinlik olabilir. Gelecek hedeflerini gerçekleştir-
noğlu, bilinçli bir şekilde karar vermeyi sürdürebilmesi için mek için tüm bu süreçlerin üstüne çıkabilecek bilgi ve
irade gücünü geliştirmeyi öğrenmesi gereklidir. İyi ve kuv- motivasyona sahip olmalıdır.

KAYNAKLAR
1. Nestadt G, Kamath V, Maher BS, Krasnow J, Nestadt P, Wang Y, et al. Doubt nectivity and behaviour. Nat Rev Neurosci. 2017;18(2):73-85. doi:
and the decision-making process in obsessive-compulsive disorder. Med Hy- 10.1038/nrn.2016.165.
potheses. 2016;96:1-4. doi: 10.1016/j.mehy.2016.09.010. 18. Naqvi N, Shiv B, Bechara A. The Role of Emotion in Decision Making: A Cog-
2. Searle J. Brains Minds and Science. USA. Üsküdar: Harvard University Press; nitive Neuroscience Perspective. Curr Dir Psychol Sci. 2006;15(5):260-4. doi:
1984. 10.1111/j.1467-8721.2006.00448.x
3. Aristotoles. Nikkomakhos'a Etik III. İstanbul: Say Yayınları; 2014. 19. Nakao T, Ohira H, Northoff G. Distinction between Externally vs. Internally
Guided Decision-Making: Operational Differences, Meta-Analytical Compar-
4. Kanada. Gerçek Özgürlük Kaderin Bilgisinin Vücuda Bürünmesiyle Gelir. Is-
isons and Their Theoretical Implications. Front Neurosci. 2012;6:31. doi:
tanbul: Destek Yayınları; 2020.
10.3389/fnins.2012.00031.
5. Descartes R. Yöntem Üzerine Konuşma. Istanbul: Doğu Batı Yayınları; 2020.
20. Baumeister RF, Bratslavsky E, Muraven M, Tice DM. Ego depletion: is the
6. Cloninger CR, Svrakic DM, Przybeck TR. A psychobiological model of tem- active self a limited resource? J Pers Soc Psychol. 1998;74(5):1252-65. doi:
perament and character. Arch Gen Psychiatry. 1993;50(12):975-90. doi: 10.1037//0022-3514.74.5.1252.
10.1001/archpsyc.1993.01820240059008.
21. Mischel W, Metzner R. Preference for delayed reward as a function of age,
7. Merter M. Nefs Psikolojisi. İstanbul: Kaktüs Yayınları; 2014. intelligence, and length of delay interval. J Abnorm Soc Psychol. 1962;64:425-
8. Kohut H. The search for the Self: Selected Writings of Kohut. London: Rout- 31. doi: 10.1037/h0045046.
ledge; 2019. 22. Baumeister RF, Tierney J. Willpower. England: Penguin Books; 2012.
9. Wittgenstein. Felsefi Soruşturmalar. Viyana; 1953. 23. Wang Z. Assessing the neurocognitive correlates of resting brain entropy.
10. Koornhuber HH, Deecke L. Bereitschaftspotential: Readiness Potential; 1965. Baltimore: Department of Diagnostic Radiology and Nuclear Medicine; 2019.

11. TDK. TDK Sözlük. Ankara: Türk Dil Kurumu Başkanlığı; 2017. 24. Nicholl M. Psychological commentaries on the teachings of Gurdjieff and Ous-
pensky. USA: Red Wheel; 1996.
12. Libet B. Unconscious cerebral initiative and the role of conscious will in vol-
untary action. The Behavioral and Brain Sciences. 1985. 25. Küçükardi PD. (2023, Ocak 19). Değerler ve Değer yargıları.
http.//www.youtube.com/@GazeteSolfasol. (S. TV, Röportaj Yapan).
13. Desbordes G, Negi LT, Pace TW, Wallace BA, Raison CL, Schwartz EL. Ef-
26. Josipovic Z, Dinstein I, Weber J, Heeger DJ. Influence of meditation on anti-
fects of mindful-attention and compassion meditation training on amygdala re-
correlated networks in the brain. Front Hum Neurosci. 2012;5:183. doi:
sponse to emotional stimuli in an ordinary, non-meditative state. Front Hum
10.3389/fnhum.2011.00183.
Neurosci. 2012;6:292. doi: 10.3389/fnhum.2012.00292.
27. Gabora L, Heilman N. Cognitive mechanisms underlying the creative proc.
14. Mischel W, Ebbesen EB, Zeiss AR. Cognitive and attentional mechanisms in
Proceedings of the Fourth International Conference on Creativity. London:
delay of gratification. J Pers Soc Psychol. 1972;21(2):204-18. doi:
2003. doi: 10.48550/arXiv.1310.1678.
10.1037/h0032198.
28. Muraven M, Baumeister RF, Tice DM. Longitudinal improvement of self-reg-
15. Mischel W, Shoda Y, Peake PK. The nature of adolescent competencies pre-
ulation through practice: building self-control strength through repeated ex-
dicted by preschool delay of gratification. J Pers Soc Psychol. 1988;54(4):687-
ercise. J Soc Psychol. 1999;139(4):446-57. doi:
96. doi: 10.1037//0022-3514.54.4.687.
10.1080/00224549909598404.
16. Sallice T. Information Processing models of Consciousness. Clarendon Ox-
29. Küçüradi İ. Ahlak Etik ve Etikler. 2019 http://www.youtube.com/@Bili-
ford University Press; 1988.
makademesi. (B. Akademisi, Röportaj Yapan, B. Akademisi, Editör, & B.
17. Morales M, Margolis EB. Ventral tegmental area: cellular heterogeneity, con- Akademi, Çevirmen).

37
Çocuk Psikiyatri Perspektifinde
‘Düşünmeyi Düşünme’:
Metakognisyona Felsefi ve Nörobiyolojik Bakış
In the Perspective of Child Psychiatry
‘Thinking About Thinking’:
A Philosophical and Neurobiological Approach to Metacognition

Berkan ŞAHİNa ÖZET Bu bölüm çocuk psikiyatrisinde önemli bir konu olan “Düşünmeyi Düşünme”yi ele almakta ve
metakognisyonun felsefi ve nörobiyolojik açılardan incelenmesine odaklanmaktadır. Çocukların düşün-
sel gelişimini anlamak için Jean Piaget’in teorisinden yola çıkarak, metakognisyon ve düşünce süreçleri
a
Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi,
arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Bu bağlamda gelişim dönemlerinde bahsedildiği üzere farklı yaş grup-
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve ları ve bireyler arasında değişkenliklerin nasıl değerlendirileceğinden bahsedilmiştir. Son olarak meta-
Hastalıkları AD, kognisyon, felsefi düşünce ve nörolojik temelleri anlamak için kullanılan önemli araştırma yöntemleri
Giresun, Türkiye incelenmektedir. Metakognisyon ve düşünme konuları ile felsefe arasında çeşitli ilişkiler tartışılmakta-
dır.
Yazışma Adresi/Correspondence:
Berkan ŞAHİN Anahtar Kelimeler: Çocuk psikiyatrisi; düşünme; metakognisyon; felsefe; nörobiyoloji
Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları AD, ABSTRACT This section addresses the significant topic of “Thinking about Thinking” in child psy-
Giresun, Türkiye chiatry, focusing on the examination of metacognition from philosophical and neurobiological perspec-
berkan.sahin@giresun.edu.tr tives. Drawing on Jean Piaget’s theory to understand children's cognitive development, the relationship
between metacognition and thought processes is explored. In this context, considerations on how vari-
abilities among different age groups and individuals can be assessed, as mentioned in developmental
stages, are discussed. Finally, important research methods used to understand metacognition, philo-
sophical thinking, and neurological foundations are examined. Various relationships between metacog-
nition, thinking issues, and philosophy are also deliberated.

Keywords: Child psychiatry; thinking; metacognition; philosophy; neurobiology

“Çocuklara birçok şey öğretebiliriz, ama en önemlisi onlara düşünmeyi öğretmektir.”

Aristoteles

Ç ocukların düşünce gelişimi, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimleriyle birlikte


karmaşık bir süreçtir. Yenidoğan bir bebeğin basit duyusal algılamalarından, er-
genlik döneminde soyut düşünce kapasitelerinin gelişimine kadar olan bu yol-
culuk, çocukların dünyayı anlama ve yorumlama biçimlerini şekillendirir. Bu gelişim,
çocukların çevreleriyle etkileşimleri, deneyimleri ve genetik faktörleri tarafından belir-
lenir. Jean Piaget’in bilişsel gelişim teorisi, çocukların düşünce evrelerini anlamak için
temel bir çerçeve sunar.1 Piaget’e göre, çocuklar duyusal motor, işlem öncesi, somut ve
soyut işlemsel evrelerde farklı düşünce becerilerini geliştirirler. Çocukların düşünce ge-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: lişimi, aynı zamanda metakognitif becerilerin ve eleştirel düşünce yeteneklerinin kaza-
Şahin B. Çocuk psikiyatri perspektifinde ‘dü- nılmasıyla da yakından ilişkilidir. Metakognisyon, çocukların düşünce süreçlerini
şünmeyi düşünme’: Metakognisyona felsefi
ve nörobiyolojik bakış. Karabekiroğlu K, edi- anlama, kontrol etme ve düzenleme yeteneğini içerirken, eleştirel düşünce, bilgileri sor-
tör. Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve Fel- gulama ve çeşitli bakış açılarını değerlendirme kapasitesini kapsar. Benzer süreçler ço-
sefe. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri;
2024. p.38-42. cukların felsefi düşünce kapasitelerini, meraklarını, keşfetme arzularını ve dünyayı

38
Berkan Şahin Çocuk Psikiyatri Perspektifinde ‘Düşünmeyi Düşünme’: Metakognisyona Felsefi ve Nörobiyolojik Bakış

anlama çabalarını kapsayan önemli bir gelişim alanını tem- cuklarda metakognisyon ve felsefe arasındaki ilişki, düşün-
sil eder. Felsefe sadece soyut konular üzerine düşünme sü- sel yeteneklerin gelişimini destekleyerek, çocukların kendi-
reci değil, aynı zamanda temel varoluşsal sorulara, etik lerini anlamalarını, dünya ile etkileşimde bulunmalarını ve
meselelere ve dünya görüşlerine dair kendi fikirlerini oluş- kendi fikirlerini oluşturmalarını sağlayan önemli bir bağlam
turma sürecidir. Çocuklarda felsefi düşünce aynı zamanda oluşturur. Bu süreç, çocukların eleştirel düşünme, problem
çocuklara, düşüncelerini ifade etme, fikirleri sorgulama ve çözme ve etik sorumluluk gibi hayati beceriler kazanmala-
çeşitli bakış açılarını değerlendirme becerilerini kazandı- rına yardımcı olabilir.
rır. Montessori ve Dewey gibi eğitimciler, çocuklara eleş- Çocuklarda düşünmeyi düşünme ve felsefi düşünce
tirel düşünme ve felsefi düşünceyi teşvik etme becerisini üç bölümde ele almaya çalışacağız; Gelişim Dö-
konusundaki önemli katkılarıyla bilinirler.2 nemleri, Gelişim Göstergeleri ve Nörobiyolojik Araştırma
Çocukların bilişsel gelişimi, sadece temel bilgi kaza- Yöntemleri. Son bölümde çocuklarda metakognisyon ve
nımı değil, aynı zamanda düşünce süreçlerini anlama ve düşünme konuları ile felsefe arasında önemli ilişkilerden
yönlendirme yeteneği olan metakognisyonun gelişimini de bahsedilecektir.
içerir. Metakognisyon, bir kişinin kendi düşünce süreçlerini
bilinçli bir şekilde gözlemleme, anlama ve düzenleme bece- GElİŞİM DöNEMlERİ
risini ifade eder. Bu kapsamlı beceri, çocukların felsefi dü-
Çocuklarda metakognisyon ve felsefi düşünce gelişimini
şünce kapasitelerini güçlendirme sürecinde önemli bir rol
yaş dönemlerine göre ayrıntılı bir şekilde ele almak ol-
oynayabilir. Çocuklar, meraklarını keşfetme ve dünyayı an-
dukça karmaşık bir konudur. Ancak genel bir bakış sağla-
lama arzularıyla doğarlar. Bu merak, sorular sorma ve dü-
mak için, çocukların yaş dönemlerine göre bu iki alanın
şünme süreçlerini anlamaya yönelik bir istekle birleşir. İşte
gelişimi şu şekilde özetlenebilir:
burada metakognisyon devreye girer. Çocuklar, kendi dü-
şünce süreçlerini gözlemleyerek, sorularını değerlendirerek ERKEN ÇocuKluK (0-6 YAŞ)
ve problem çözerken kullanılan stratejilere dikkat ederek bu
beceriyi geliştirirler. Başkalarının davranışlarının altında  Metakognisyon: Bu dönemde, çocuklar temel bi-
yatan zihinsel durumları yorumlama, çıkarsama ve açıklama lişsel becerileri geliştirirken, düşünce süreçlerini
kapasitesi yanlış inançları, ipuçları, amaçları, mizahı, hileyi, henüz tam olarak anlamazlar. Ancak basit problem-
metaforu ve ironiyi anlamayı içerir.3 Kişinin zihinsel duru- leri çözmek için ilk adımları atmaya başlarlar. Örne-
munun diğer insanların zihinsel durumundan farklı olduğunu ğin, bir nesneyi aramak veya bir sorunu çözmek için
anlayabilmesi, diğerlerinin zihinsel durumları ile ilgili doğru farklı stratejiler deneme eğilimindedirler. Geurten ve
çıkarımlar yapabilmesi metakognisyonu da kapsayan Zihin ark. ebeveyn metakognitif tarzının 2.5-4.5 yaş aralı-
Kuramı becerileri arasındadır. Hem metakognisyon hem de ğındaki çocukların hem metakognitif doğruluğunu
zihin kuramı, perspektif alma yeteneğini içerir. Metakogni- hem de bellek performansını öngördüğünü gösterdi.
tif olarak, bir birey kendi düşünce süreçlerini başkalarının- Çalışmalar ebeveyn metakognitif tarzı gibi çevresel
kilerle karşılaştırabilir. Zihin Kuramı ise başkalarının bakış faktörlerin, çocukların erken metakognisyonu ile iliş-
açılarını anlamak için perspektif alma becerisini gerektirir. kili olduğunu, bunun da çocukların bellek gelişimi
İki kavram da bireyin çevresiyle etkileşimde bulunma, an- ile bağlantılı olduğunu göstermektedir.4 4-5 yaş ci-
lama ve uyum sağlama yeteneklerini kapsar. varındaki erken metakognitif performans, sonraki
yürütücü işlevleri öngörebildiğinden gelişimini teş-
Metakognisyonun felsefi düşünceyle ilişkisi, çocukla-
vik edebilir ve bu da erken dil becerilerinin meta-
rın karmaşık sorular sorma yeteneklerini geliştirmelerinde
kognisyon tahminindeki mekanizmayı açıklayabilir.5
ortaya çıkar. Çocuklar, düşünsel süreçlerini yönlendirmek
için metakognitif becerilerini kullanarak, evrenin doğası, va-  Felsefi Düşünce: Erken çocuklukta, çocuklar ge-
roluşsal sorular, etik meseleler ve benzeri konularda düşün- nellikle temel etik ve ahlaki konuları öğrenirler.
meye başlarlar. Felsefi düşünce, çocukların dünyayı Ancak, soyut düşünce kapasiteleri gelişmemiştir,
sorgulama ve kendi değer sistemlerini oluşturma sürecini bu nedenle derinlemesine felsefi düşünce henüz be-
destekler. Metakognitif beceriler, bu süreçte çocuklara kendi lirgin değildir.
düşünce süreçlerini anlama ve yönlendirme konusunda yar-
dımcı olur. Çocuklar, felsefi düşünce ile kendi düşünce sü- oRTA ÇocuKluK (7-11 YAŞ)
reçlerini eleştirel bir şekilde değerlendirebilir ve böylece  Metakognisyon: Çocuklar bu dönemde daha kar-
kendi anlam ve bakış açılarını güçlendirirler. Böylece ço- maşık metakognitif beceriler geliştirmeye başlar-

39
Berkan Şahin Çocuk Psikiyatri Perspektifinde ‘Düşünmeyi Düşünme’: Metakognisyona Felsefi ve Nörobiyolojik Bakış

lar. Örneğin, okuma, yazma ve matematikte daha e. Metakognisyon: Çocuk, kendi düşünce süreçlerini
fazla strateji kullanma eğilimindedirler. Hatalarını anlama, kontrol etme ve düzenleme yeteneğini geliştirir.
anlama ve düzeltme konusunda daha bilinçlidirler. Hataları tanıma ve düzeltme becerisi artar.
Çocukların daha karmaşık düşünsel görevlere yak- f. Bağımsız Düşünme: Çocuk, kendi fikirlerini oluş-
laşma ve bu görevleri daha etkili bir şekilde çözme turma ve ifade etme konusunda daha bağımsız hale gelir.
yetenekleri gelişir. Dış etkilere rağmen, kendi değerleri ve düşünceleri üze-
 Felsefi Düşünce: Soyut düşünce yetenekleri bu dö- rinde daha fazla kontrol sahibi olur.
nemde gelişmeye başlar. Çocuklar, evrenin doğası, g. Empati: Çocuk, başkalarının duygularını anlama
hayatın amacı gibi temel felsefi soruları daha fazla ve onları anlama yeteneği gelişir. Bu, farklı bakış açılarını
sormaya başlarlar. Ancak, bu düşünce genellikle değerlendirme ve empatik bir şekilde düşünme yeteneğiyle
somut örnekler ve deneyimlere dayanır. bağlantılıdır.

ERGENlİK (12-18 YAŞ) h. Zihin kuramı: Çocuk, kendi ve başkalarının dü-


şüncelerini, inançlarını, niyetlerini, duygularını ve neden-
 Metakognisyon: Ergenlik döneminde, çocuklar
lerini anlama becerisini gösterir. Bu beceri, çocukların
metakognitif becerilerini daha da geliştirirler. Plan-
diğerlerinin davranışlarını yorumlama, tahmin etme ve an-
lama, hedef koyma, zaman yönetimi ve problem
lama yeteneklerini içerir.
çözme konularında daha etkili olma eğilimindedir-
ler. Bu dönemde, bireyler düşünce süreçlerini daha
derinlemesine değerlendirebilirler.
NöRoBİYolojİK ARAŞTıRMA YöNTEMlERİ
Metakognisyon, bireylerin kendi düşünce süreçlerini an-
 Felsefi Düşünce: Soyut düşünce yetenekleri daha
lama, kontrol etme ve düzenleme yeteneğidir. Bu, düşün-
da artar. Ergenler, kimlik, adalet, özgürlük gibi ko-
celeri yönlendirme, hedeflere ulaşma ve çeşitli zihinsel
nulara ilişkin karmaşık felsefi soruları sorgulama
görevleri etkili bir şekilde gerçekleştirme becerisini içerir.
eğilimindedirler. Etik ve ahlaki konularda daha de-
Çocuklarda metakognisyon, bilişsel gelişimin önemli bir
rinlemesine düşünme kapasiteleri gelişir.
parçasıdır. Nörobiyolojik açıdan, bu süreçler genellikle
Her bireyin farklı bir hızda geliştiği unutulmamalıdır, prefrontal korteks, anterior singulat korteks ve diğer beyin
bu nedenle bu dönemler genel bir çerçeve olup bireysel bölgeleriyle ilişkilendirilir. Bu bölgeler, planlama, karar
farklılıklar dikkate alınmalıdır.
verme, problem çözme ve duygusal düzenleme gibi meta-
kognitif becerilerle ilişkilidir. Çocuklarda metakognisyo-
GElİŞİM GöSTERGElERİ nun nörobiyolojik açıdan incelenmesi, beyin görüntüleme
Çocuklarda düşünmeyi düşünme becerisinin kazanıldığını teknikleri ve nöropsikolojik çalışmalar aracılığıyla ger-
anlamak karmaşık bir süreçtir. Yukarıda bahsedilen gelişim çekleştirilir. Bu araştırmalar, metakognisyonun gelişimi ve
dönemlerinde bahsedildiği üzere farklı yaş grupları ve birey- bu süreçlerin çocuklardaki beyin aktivitesi ile nasıl ilişki-
ler arasında değişkenlik gösterir. Bu becerinin gelişimini de- lendiği konusunda önemli bilgiler sağlar.
ğerlendirmek için bazı genel göstergeler değerlendirilebilir. a. Beyin Görüntüleme Teknikleri: Nörofelsefe, fel-
a. Soru Sorma Yeteneği: Çocuk, çevresini ve dünyayı sefi konuların beyin aktivitesi ile ilişkilendirilmesini amaç-
anlamak için düzenli olarak sorular sormaya başlar. Bu soru- lar. İnsan zihninin karmaşıklığını anlamak ve düşünsel
lar, sadece bilgi edinmek için değil, aynı zamanda düşünsel süreçleri incelemek için beyin görüntüleme teknikleri kul-
süreçleri anlamak ve değerlendirmek amacıyla da olabilir. lanılarak felsefi sorulara yanıt aranır. Ahlaki düşünce,
özgür irade, bilinç ve benlik gibi konuları ele alabilir. Bu
b. Eleştirel Düşünce: Çocuk, bilgileri sorgulama, çe-
tür çalışmalarda genellikle felsefi konuların beyin aktivitesi
şitli bakış açılarını değerlendirme ve argümanlarını man-
ile nasıl ilişkilendirildiğini anlamak için fMRI (fonksiyonel
tıklı bir şekilde ifade etme yeteneği geliştirmeye başlar.
manyetik rezonans görüntüleme), PET (pozitron emisyon
c. Soyut Düşünce: Çocuk, somut nesneler ve olaylar tomografisi) gibi beyin görüntüleme teknikleri kullanılır.
ötesinde düşünmeye başlar. Soyut kavramları anlama ve fMRI, beyindeki kan akışındaki değişiklikleri ölçerek ak-
ifade etme yeteneği artar. tivite bölgelerini haritalayan bir görüntüleme tekniğidir.
d. Problem Çözme Becerisi: Çocuk, karmaşık so- PET ise vücut içindeki biyolojik süreçleri ve organ fonksi-
runları anlama ve çözme becerilerini geliştirir. Farklı stra- yonlarını incelemek için kullanılan bir tıbbi görüntüleme
tejileri kullanma ve sonuçları öngörebilme yeteneği artar. tekniğidir. Metakognisyonla ilişkilendirilmiş beyin bölge-

40
Berkan Şahin Çocuk Psikiyatri Perspektifinde ‘Düşünmeyi Düşünme’: Metakognisyona Felsefi ve Nörobiyolojik Bakış

lerinin belirlenmesinde ve bu bölgeler arasındaki etkile- cerilerini ölçebilir. Bu testler, genellikle bilişsel gelişimi
şimlerin anlaşılmasında kullanılır. değerlendirmek için kullanılır. Çocukların sahip oldukları
Metakognitif becerilerin değerlendirildiği çalışma- bilgiyi nasıl yönettiğini ve başkalarına aktardığını değer-
larda pozitron emisyon tomografi (PET) yöntemiyle pos- lendiren testler de felsefi düşünceyi ölçmeye yönelik ça-
terior singulat, superior temporal sulkus (STS) ve medial lışmalara dahil olabilir. Sistematik bir incelemede çocuklar
prefrontal korteks (MPK) bölgelerinde ve ve bilateral tem- için Zihin Kuramı ölçümlerinin değerlendirildiği 588 ma-
poral lobda aktivasyon olduğu gösterilmiştir.6,7 fMRI tek- kale arasından 127 Zihin Kuramı ölçümü belirlenmiş. Bun-
niği ile zihin kuramı gerektiren görevlerde aktive olan ların sadece 12 tanesi çocuklardaki Zihin Kuramı
bölgeler incelendiğinde MPK, anterior singulat korteks gelişiminin tam spektrumunu kapsadığı ve dört ölçümün
(ASK), temporoparietal bileşke, posterior STS, MPK ve tüm yapılarda (bilişsel-kişilerarası, bilişsel-kişisel, duygu-
dorsolateral prefrontal korteks, bilateral orbital frontal sal-kişilerarası, duygusal-kişisel Zihin Kuramı) öğe içer-
korteks, prefrontal korteks önemli beyin bölgeleri olarak diği bulunmuştur.17
karşımıza çıkmaktadır.8-12 Abu-Akel zihinsel durum temsi- Çocuklarda metakognisyon ve düşünme konuları ile
linde işlev gören ortak beyin bölgeleri olarak limbik-para- felsefe arasında çeşitli ilişkiler bulunmaktadır. Felsefi dü-
limbik yapılar (amigdala, orbitofrontal korteks, ventral şünce düşüncelerin ve inançların derinlemesine incelen-
MPK ve ASK) ve prefrontal korteks (dorsal MPK ve infe- mesini gerektirir. Metakognisyon da benzer şekilde
rolateral frontal korteks) olarak göstermiştir.13 düşünce süreçlerinin ve stratejilerinin bilincinde olma ve
b. Elektroensefalografi (EEG): EEG, beyin aktivi- onları değerlendirme becerilerini içerir. Hem felsefi dü-
tesini elektriksel olarak ölçen bir yöntemdir. Çocuklarda şünce hem de metakognisyon; sorular sorma, bilgiye
metakognitif süreçlerle ilişkili elektrofizyolojik özellikleri ulaşma ve düşünce süreçlerini sorgulama yeteneğini içerir.
incelemek için sıklıkla kullanılır. Frontal EEG alfa asimet- Felsefi düşünce genellikle mantık ve akıl yürütme beceri-
rilerinin, zihinsel durum kod çözme becerileri performan- leriyle ilişkilidir. Çocuklarda metakognisyon da düşünce
sını öngörüp öngörmediğine dair analizler sağ lateral süreçlerini düzenleme ve mantıksal stratejileri kullanma
frontal aktivasyonu olanlarda zihinsel durum kod çözme yeteneğini içerir. Felsefe değerler, ahlaki düşünce ve etik
becerilerinin daha güçlü olduğunu gösterdi. Bireysel fark- konularını içerirken, metakognisyon ise çocukların kendi
lılık analizleri, göreceli sağ orta ön aktivasyon derecesinin düşünce süreçlerine ve stratejilerine değer verme ve bunları
görevdeki performansı öngördüğünü gösterdi.14 Sabbagh etik bir bakış açısıyla değerlendirme yeteneğiyle ilişkilen-
ve ark. dorsal MPK ve sağ temporalparietal bileşkede lo- dirilebilir. Felsefi düşünce genellikle insanın bilincini, zih-
kalize olan EEG alfa aktivitesindeki bireysel farklılıkların, nini ve düşünce süreçlerini anlama çabası içerir.
çocukların üst bilişsel performansıyla pozitif olarak ilişkili Metakognisyon da benzer şekilde bireyin kendi zihinsel sü-
olduğunu gösterdi. Bu iki bölgenin olgunlaşması, okul ön- reçlerini gözlemleme ve anlama yeteneğini içerir. Hem fel-
cesi çocukların zihin kuramı gelişiminin kritik bir bileşeni sefi düşünce hem de metakognisyon, düşünceleri
olarak kabul edilmektedir.15 derinleştirme, daha karmaşık sorunları ele alma ve çözme
konusunda benzer hedeflere sahiptir.
c. Nöropsikolojik Değerlendirme: Çeşitli nöropsi-
kolojik testler, çocuklardaki metakognitif becerileri değer- Bu noktalara ek olarak, çocuklarda felsefi düşünceyi
lendirmek için kullanılır. Bu testler, bellek, dikkat ve ve eleştirel düşünceye teşvik etmek ve kendi düşünce sü-
bilişsel kontrol gibi alanlarda metakognisyonun nörolojik reçlerini anlamalarına yardımcı olmak, metakognitif bece-
temellerini anlamak için önemli bir araçtır. Çocuklarda fel- rilerini geliştirmelerine de katkıda bulunabilir. Her iki alan
sefi düşünceyi değerlendirmeye yönelik nöropsikolojik da çocukların bilişsel ve duygusal gelişimine olumlu bir
testleri içeren çalışmalar, çocukların düşünsel kapasitele- şekilde katkıda bulunmaktadır. Bu kapsamda belirli bir fel-
rini, eleştirel düşünme becerilerini ve soyut düşünce yete- sefi kavramı veya düşünceyi içeren kısa hikayeler anlatı-
neklerini değerlendirmeyi amaçlar. Çocuklar için Felsefe labilir. Çocuklar, hikâyeyi dinledikten sonra hikâye
(Philosophy for Children) Programı çocuklara felsefi dü- üzerinde düşünmeye teşvik edilir. Örneğin, bir hikâye üze-
şünce becerilerini öğretmeyi amaçlar.16 Bu programlar çer- rinden adalet veya dürüstlük kavramları tartışılabilir. Öğ-
çevesinde yapılan çalışmalar, çocukların sorular sorma, retmenler, çocuklara açık uçlu sorular sorarak düşünce
mantık yürütme ve farklı bakış açılarını değerlendirme be- süreçlerini harekete geçirebilir. Örneğin, “Adalet nedir?”
cerilerini değerlendirir. Çeşitli düşünsel yetenekleri değer- veya “Özgürlük sizin için ne ifade ediyor?” gibi sorularla
lendirmeye yönelik genel nöropsikolojik testler, çocuklarda çocuklar düşünmeye teşvik edilebilir. Belirli bir senaryo
eleştirel düşünme, problem çözme ve analitik düşünme be- veya durum üzerinden çocuklar rol alabilir. Bu rol oyun-

41
Berkan Şahin Çocuk Psikiyatri Perspektifinde ‘Düşünmeyi Düşünme’: Metakognisyona Felsefi ve Nörobiyolojik Bakış

ları, empati geliştirmeye ve farklı perspektiflerden baka- eleştirel düşünme becerilerini geliştirme fırsatı bulurlar. Nö-
bilme yeteneğini artırmaya yöneliktir. Çocukların resim, robiyolojik araştırma yöntemleri, çocuklardaki metakognis-
müzik veya diğer sanat formları aracılığıyla felsefi kav- yonun nörolojik temellerini anlamak ve bu süreçleri
ramları ifade edebileceği, böylece duygusal zekâ ve yara- değerlendirmek için önemli bir araç sağlar. Felsefi düşünceyi
tıcılığı teşvik edilebileceği akılda tutulmalıdır. teşvik eden eğitim programları ve öğretim yöntemleri, ço-
Sonuç olarak, çocukların düşünce gelişimi, bilişsel, cukların düşünce becerilerini derinleştirme ve geliştirme ko-
duygusal ve sosyal alanlarda karmaşık bir süreçtir. Jean Pia- nusunda önemli bir rol oynayabilir. Bu bağlamda, çocukların
get’in bilişsel gelişim teorisi, çocukların felsefi düşünce kap- yaş dönemlerine göre metakognisyon ve felsefi düşünce ge-
asitelerini anlamak için temel bir çerçeve sunarken, lişimini anlamak, eğitimciler ve ebeveynler için rehberlik
metakognitif becerilerin gelişimi, çocukların düşünce süreç- sağlayarak çocukların bilişsel ve duygusal gelişimini destek-
lerini anlama ve yönlendirme yeteneği olarak öne çıkar. Ço- leme konusunda kritik öneme sahiptir. Bu çalışma, çocukla-
cuklar, metakognisyon ve felsefi düşünce aracılığıyla rın düşünmeyi düşünme ve felsefi düşünce becerilerini
dünyayı sorgulama, kendi değer sistemlerini oluşturma ve anlama sürecini geniş bir perspektifle ele almaktadır.

KAYNAKlAR
1. Barrouillet P. Theories of cognitive development: From Piaget to today. El- 9. Vogeley K, Bussfeld P, Newen A, Herrmann S, Happé F, Falkai P, et al. Mind
sevier; 2015;38:1-12. doi: 10.1016/j.dr.2015.07.004 reading: neural mechanisms of theory of mind and self-perspective. Neu-
2. Scarpini M. Possible connections between the montessori method and phi- roimage. 2001;14(1 Pt 1):170-81. doi: 10.1006/nimg.2001.0789.
losophy for children. childhood & philosophy. 2020;16(36):01-22. doi: 10. jiang j, Borowiak K, Tudge l, otto c, von Kriegstein K. Neural mechanisms
10.12957/childphilo.2020.46784 of eye contact when listening to another person talking. Soc cogn Affect Neu-
3. Brothers l. The Social Brain: A Project for ıntegrating Primate Behavior and rosci. 2017;12(2):319-28. doi: 10.1093/scan/nsw127.
Neurophysiology in a New Domain. ın: cacioppo jT, ed. Foundations in So- 11. Stone VE, Baron-cohen S, Knight RT. Frontal lobe contributions to theory of
cial Neuroscience. cambridge: MıT Press; 2002. p.367-85. mind. j cogn Neurosci. 1998;10(5):640-56. doi: 10.1162/089892998562942.
4. Geurten M, léonard c. Relations between parental metacognitive talk and 12. Shamay-Tsoory SG, Tomer R, Aharon-Peretz j. The neuroanatomical basis
children's early metacognition and memory. j Exp child Psychol. of understanding sarcasm and its relationship to social cognition. Neuropsy-
2023;226:105577. doi: 10.1016/j.jecp.2022.105577. chology. 2005;19(3):288-300. doi: 10.1037/0894-4105.19.3.288.
5. jiao X, Zhang A Bu X. Relating metacognition and executive functions to early 13. Abu-Akel A, Abushua'leh K. 'Theory of mind' in violent and nonviolent patients
mathematical and language skills in children aged 4-5 years. Metacognition with paranoid schizophrenia. Schizophr Res. 2004;69(1):45-53. doi:
and learning. 2023;18(2):1-16. 10.1007/s11409-023-09337-y. 10.1016/S0920-9964(03)00049-5.
6. Fletcher Pc, Happé F, Frith u, Baker Sc, Dolan Rj, Frackowiak RS, et al. 14. Sabbagh MA, Flynn j. Mid-frontal EEG alpha asymmetries predict individual
other minds in the brain: a functional imaging study of "theory of mind" in differences in one aspect of theory of mind: mental state decoding. Soc Neu-
story comprehension. cognition. 1995;57(2):109-28. doi: 10.1016/0010- rosci. 2006;1(3-4):299-308. doi: 10.1080/17470910601029163.
0277(95)00692-r. 15. Sabbagh MA, Bowman lc, Evraire lE, ıto jM. Neurodevelopmental corre-
7. Brunet E, Sarfati Y, Hardy-Baylé Mc, Decety j. A PET investigation of the at- lates of theory of mind in preschool children. child Dev. 2009;80(4):1147-62.
tribution of intentions with a nonverbal task. Neuroimage. 2000;11(2):157-66. doi: 10.1111/j.1467-8624.2009.01322.x.
doi: 10.1006/nimg.1999.0525. 16. Trickey S Topping Kj. ‘Philosophy for children’: A systematic review. Research
8. Gallagher Hl, Happé F, Brunswick N, Fletcher Pc, Frith u, Frith cD. Read- papers in Education. 2004;19:365-80. doi: 10.1080/0267152042000248016.
ing the mind in cartoons and stories: an fMRı study of 'theory of mind' in ver- 17. Fu ıN, chen Kl, liu MR, jiang DR, Hsieh cl lee Sc. A systematic review of
bal and nonverbal tasks. Neuropsychologia. 2000;38(1):11-21. doi: measures of theory of mind for children. Dev Rev. 2023;67(3):101061.
10.1016/s0028-3932(99)00053-6. doi:10.1016/j.dr.2022.101061.

42
Nörobilim ve Felsefe Perspektifinden
Zihin Kuramı
Theory of Mind from
the Perspective of Neuroscience and Philosophy

Hurşit FERAHKAYAa, ÖZET Felsefe zihin, bilinç gibi konuların doğasını, gelişimini incelerken nörobilim ise benzer sü-
reçleri fiziksel bir perspektiften inceler. Bu bölüm, nörobilim ve felsefenin ilgi alanlarının kesişim kü-
Ayhan BİLGİÇb
mesinde yer alan zihin kuramını incelemekte ve insan zihninin karmaşıklığına dair anlayışımızı
zenginleştiren bu iki disiplinin nasıl birbirini tamamladığını vurgulamaktadır.
a
Dr. Ali Kemal Belviranlı Kadın,
Doğum ve Çocuk Hastanesi, Anahtar Kelimeler: Felsefe; nörobilim; zihin kuramı
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Kliniği,
Konya, Türkiye ABSTRACT While philosophy examines the nature and development of subjects such as mind and
b
İzmir Ekonomi Üniversitesi consciousness, neuroscience examines similar processes from a physical perspective. This chapter ex-
Tıp Fakültesi, amines theory of mind, which lies at the intersection of neuroscience and philosophy, and highlights
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve how these two disciplines complement each other, enriching our understanding of the complexity of
Hastalıkları AD, the human mind.
İzmir, Türkiye
Keywords: Philosophy; neuroscience; theory of mind
Yazışma Adresi/Correspondence:
Hurşit FERAHKAYA
Dr. Ali Kemal Belviranlı Kadın,

G
Doğum ve Çocuk Hastanesi,
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve ünümüzde, felsefe ve nörobilim arasındaki ilişki giderek daha fazla ilgi çek-
Hastalıkları Kliniği, mektedir. Felsefe, düşünce, bilinç ve zihin gibi konuların derinlemesine ana-
Konya, Türkiye liziyle ilgilenirken, nörobilim ise beyin başta olmak üzere sinir sistemi
drhursitferahkaya@gmail.com
işlevleri üzerine odaklanır. Bu iki disiplin, insan varlığı, bilinç ve zihin gibi temel
konularda birbirini tamamlayan ve zenginleştiren bir etkileşim içerisindedir.1 Bilinç
ve zihin, felsefenin temel ilgi alanlarındandır ve felsefe, bilinç ve zihnin doğası, özgür
irade, bilgi ve gerçeklik gibi konuları sorgular. Nörobilim ise bu konulara fiziksel bir
perspektiften yaklaşır. Beyin ve sinir sisteminin çalışma mekanizmalarını inceleye-
rek, olayları nörolojik süreçlerle ilişkilendirir.2 Felsefi düşünce ile nörobilim arasın-
daki bu diyalektik ilişki, insan davranışlarının temelinde yatan süreçleri daha
derinlemesine anlamamıza olanak tanır. İki disiplin birbirini tamamlar ve kapsamlı bir
perspektif sunar, bu da insan varlığı, bilinç ve zihin gibi karmaşık konuları daha de-
rinlemesine kavramamıza yardımcı olur.
Zihin kuramı, bireylerin başkalarının zihinsel durumlarını ve duygularını ayırt
edebilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır.3 Başkalarının inançlarının kendi inanç-
larından farklı olabileceğini ve bu nedenle farklı davranabileceklerini anlama yete-
neği, başarılı bir sosyal etkileşim ve iletişim için gereklidir.4 İnsanların davranışlarının
tahmin edilmesi ve bu yeteneğin algılanması yoluyla zihin kuramı, başkalarının ni-
yetlerini anlayabilmenin temelini oluştur.5 Bu makalede bilimsel veriler ışığında nö-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN:
Ferahkaya H, Bilgiç A. Nörobilim ve felsefe pers- robilim ve felsefe perspektifinden zihin kuramı ele alınmıştır. Zihin kuramı temelde
pektifinden zihin kuramı. Karabekiroğlu K, editör. herkes için aynı anlamı ifade etse de geçtiğimiz yüzyıl boyunca çeşitli yaklaşımlar ve
Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve Felsefe. 1.
Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2024. p.43-7. yorumlamalar ile meydana getirilen bir çok farklı teori gözden geçirilmiştir.

43
Hurşit Ferahkaya ve ark. Nörobilim ve Felsefe Perspektifinden Zihin Kuramı

Zihin kuramına atıfta bulunan öznel birinci şahıs ve Bu perspektifleri inceleyen farklı teoriler bulunmaktadır.
nesnel üçüncü şahıs perspektifine özneler arası bir episte- Sonraki kısımlarda öne çıkan teoriler ve bu teorilerin fel-
mik perspektifin eklenme fikri çok eskilere dayanır. Bu fi- sefi ve nörobilimsel temelleri tartışılacaktır.
kirler Heidegger ve Mead’in çalışmalarında geçen yüzyılın Simülasyon teorisi diğerlerinin zihinsel durumlarına
başlarından itibaren izlenebilmektedir.6,7 Daha sonraları bu benzer durumları kendimizde somutlaştırdığımızda yani
perspektif “ikinci şahıs bakış açısı” metaforu kullanılarak simüle ettiğimizde başkalarını anlayabileceğimizi savun-
yeni bir tanımlama ile geliştirilmiştir.8,9 Schilbach sosyal maktadır. Bu teori zihin kuramının doğuştan gelen bir ye-
bilişin, diğerleri ile aktif bir etkileşim halinde iken farklı- tenek ile bağlantılı olmadığını, diğerlerinin davranışlarını
laştığını ifade etmektedir. İnsanlar etkileşimde bulunurken, içselleştirerek ve kendi davranışlarımız ile sentezleyerek
karşı tarafı sadece gözlemlemek ve onların zihinsel du- zamanla geliştiğini kabul eder.13 Sosyal ilişkiler sırasında
rumlarını birinci ya da üçüncü şahıs perspektifi ile değer- farkında olarak veya olmayarak karşımızdaki kişi olsaydık
lendirmek yerine “ikinci şahıs bakış açısı” benimsemek- neler yaşayacağımızı simüle ederiz ve bu süreç açık bil-
tedir ki bu bakış açısının sosyal biliş için gerekli olduğu ve giye çok az dayanır. Buna karşın, bireyin kendisini diğe-
hatta sosyal bilişin kurucusu olarak düşünülebileceği ifade rinin zihinsel sürecine koyma kapasitesine
edilmektedir.10 İşte bu noktada psikoloji, felsefe ve nöro- dayanmaktadır.14 Nörobilimsel açıdan benliğin bir başka-
bilimin ilgi duyduğu zihin kuramına dair sorular ortaya çık- sıyla eşleştirilmesi yoluyla simülasyon yapabilmesini sağ-
maktadır. İkinci şahıs bakış açısına neden ihtiyaç duyarız layacak iki aday sinir sistemi tartışılmıştır. İlk sistem
ve bu bakış açısını nasıl ve hangi yollar aracılığıyla kaza- kortikal orta hat yapılarını içermektedir.15 Kortikal orta hat
nırız ? yapılarının benlik ve diğerleri hakkındaki kasıtlı, kont-
Birinci şahıs bakış açısı bireyin kendisine aittir yani rollü, değerlendirici düşüncelere dahil olduğu belirtil-
özneldir ve öz bilgi sağlar. Bireyin kendi zihinsel durum- mektedir. Saxe ve ark. hem kendini yansıtma görevinde
ları hakkındadır ve sadece öznenin kendisi için erişilebilir hem de akıl yürütme görevinde medial prefrontal kortek-
zihinsel süreçleri aracılığı ile edinilir. Üçüncü şahıs bakış sin ve medial precunes gibi kortikal orta hat yapılarının
açısı ise hem bilimsel hem de bilimsel olmayan ve çoğun- aktifleştiğini ifade etmektedir.16 Medial prefrontal kortek-
lukla dışsal süreçlerle ilgilidir. Dış gözlem ve bilimsel yön- sin iki alt bölgesi de kendi içinde farklı durumlarda akti-
temler dahil olmak üzere herkesin erişebileceği her türlü vasyon göstermektedir. Bireyin karşısındaki kişi veya
nesnel kanıt ile elde edilir.11 Bu perspektiflere ek olarak yaşadığı olay kendine veya önceki tecrübelerine benzediği
sağlıklı sosyal ilişkiler birinci ve üçüncü şahıs perspekti- durumlarda yaptığı zihinselleştirme esnasında ventral me-
finden ayrılan zihin kuramının da temeli olan bir “ikinci dial prefrontal korteks daha aktif iken, yeni kişiler ile ilgili
şahıs bakış açısına” sahip olmayı gerektirir. İkinci şahıs veya tecrübe etmediği durumlar hakkında sosyal çıkarım-
perspektifi kişinin kendi zihinsel durumları ile ilgili değil- larda bulunurken dorsal medial prefrontal korteks daha
dir dahası üçüncü şahıs bakış açısı gibi sadece olgularla da aktif olarak görev yapmaktadır.17 Bu bilgiler medial pref-
ilgili değildir. Sosyal biliş başka bir kişinin zihinsel du- rontal kortekste zihinselleştirmeye yönelik farklı eğilim-
rumlarına ilişkin bir sorudur; yani, arkadaşımızın ne dü- lerin olduğunu ortaya koyan bir metaanaliz ile de
şündüğü, ne hissettiği ve niyetinin ne olduğu ile ilgilidir. desteklenmektedir. Deny ve ark. bireyin kendisi ile ilgili
Sosyal biliş ne üçüncü şahıs bakış açısında olduğu gibi saf yargıların görece ventral medial prefrontal korteksteki ak-
nesnel verilerle ilgilidir ne de birinci şahıs bakış açısında tivasyon ile ilişkili olduğunu, diğerleri ile ilişkili yargıla-
olduğu gibi öznel zihinsel durumlarımızın uygulanmasıdır. rın ise görece dorsal medial prefrontal korteks ile ilişkili
Bunun yerine, sosyal biliş her ikisinin birleşimini içeren olduğunu ifade etmiştir.18 Çocuklarda yapılan çalışmalarda
bir bilgi edinme aracıdır. Tıpkı birinci şahıs bakış açısında farklı durum veya kişiler hakkında akıl yürütürken yetiş-
olduğu gibi, sosyal biliş sırasında da diğer kişinin duygu kinlere benzer şekilde dorsal medial prefrontal korteksin
ve deneyimlerine erişmek için kendi duygu ve deneyimle- aktive olduğu, kendisi veya benzer durumlar ile ilgili akıl
rimizden yararlanırız. Benzer şekilde, sosyal biliş, neden yürütme esnasında ise hem ventral hem de dorsal medial
öyle davrandıklarını anlamak için genel arka plan bilgimi- prefrontal korteksin aktifleştiği görülmüştür. Çocuk ve ye-
zin yanı sıra kişinin davranışlarından, jestlerinden ve mi- tişkin çalışmaları arasındaki bu farklılık, akıl yürütme ve
miklerinden yararlandığımızda üçüncü şahıs bakış açısı zihinselleştirmenin uzmanlaşmış süreçler olduğunu, çocuk
alma gibidir. İkinci şahıs bakış açısıyla edindiğimiz bilgi- zihninin henüz bu şekilde uzmanlaşma gerçekleştiremedi-
nin ne tamamen nesnel ne de öznel olduğu açıktır; özneler ğini ve simülasyon teorisinde belirtilen bu süreçlerin do-
arasıdır çünkü karşımızdakini kendi düşünceleri, duyguları ğuştan gelen bir yetenek olmadığı varsayımını destekler
ve deneyimleri olan bir kişi olarak anlamamızı gerektirir.12 niteliktedir.19

44
Hurşit Ferahkaya ve ark. Nörobilim ve Felsefe Perspektifinden Zihin Kuramı

Simülasyon teorisini açıklayan ikinci sistem ise ça- ve bunu aldıkları verilere (girdilere) dayanarak yaparlar.
lışmalarda her zaman ilgi odağı olan erişkinlerde ve ço- Gelişimin herhangi bir noktasında çocuğun teorisi, ham bil-
cuklarda hem bireyin kendisinin hem de başkalarının gileri yorumlamasına ve yeni olaylar hakkında tahminlerde
eylemlerini, niyetlerini ve duygularını okurken aktive olan bulunmasına olanak tanır.26 Teori-teorinin, deneyimler ile
ayna nöron sistemidir.20 Ayna nöron, bir canlının herhangi birlikte kavramsal değişimin zihin kuramının gelişimini
bir hareketi kendisi yaptığı zaman ve aynı hareketi yapan yönlendirdiği yönündeki temel öngörüsünün nörobiyolo-
bir başkasını gözlemlediğinde aktive olan nöronları tanım- jik açıdan değerlendirilmesi zordur. Çünkü kavramsal de-
layan terimdir. Ayna nöronlar ilk kez primatlarda tanım- ğişimin beyne nasıl yansıdığı tamamen açık değildir ve
lanmış olsa da, çalışmalar bu nöronların insan beyninde de tespit etmek oldukça güçtür.19 Bu teori beyinde özel alan-
bulunduğunu göstermiştir.21 Araştırmacılar ayna nöronların lardan ziyade genel bir nöral mekanizmadan bahseder. Bu
diğer insanların davranışlarını anlamak ve taklit ederek mekanizmalar arasında, aşağıda bahsedilecek olan modü-
yeni beceriler kazanmak için önemli rol oynadığını ifade ler teoride önemli olan, temporo-parietal bileşkenin teori-
etmektedir ve ayna nöron sisteminin gözlenen eylemleri si- teori ile de ilişkili olabileceği düşünülmekle birlikte kesin
müle ettiğini ve böylelikle zihin teorisi becerilerine katkıda kanıtlar sunulamamaktadır.19,30 Carbetta ve ark. zihin ku-
bulunabileceğini öne sürmüşlerdir.22 Ayna nöronlar ba- ramı gelişimi sürecindeki kavramsal değişimlerin temporo-
ğımsız şekilde görev yapmaktan ziyade birlikte bir sistem parietal bileşke katkısıyla olabileceğini öne sürmüştür.
olarak hareket ederler. Ayna nöron sistemi alt frontal girus Örneğin bazı araştırmalarda temporo-parietal bileşkenin
ve alt parietal lobülün rostral kısmı tarafından oluşturulan kişinin mevcut kişisel perspektifinden ayrılarak başka bi-
bir ağdır.23 Bu ağ, başkalarının eylemlerinin, hedeflerinin rinin bakış açısına katılmasında rol alabileceği ileri sü-
ve niyetlerinin doğrudan benlikle eşleştirilmesine olanak rülmüştür.30,31 Düşünüldüğü gibi temporo-parietal bileşke
tanıyarak, başkalarının zihinsel durumlarının simüle edil- gerçekten kişinin içsel beklentilerinin dış gerçeklikler ile
mesine yardımcı olabilir.24 Zihin kuramının kazanılması ve güncellenmesinde rol alıyorsa, çocukların hipotezlerini
gelişiminde medial kortikal yapıların ve ayna nöronların güncellemek için çevrelerinden gelen bilgileri içsel du-
görev yaptığına dair diğer kanıtlar otizm tanılı bireylerin rumları ile sentezleyerek bütünleştirmeleri gerektiği için,
tipik gelişen akranlarına kıyasla sosyal biliş görevleri sıra- bu beyin bölgesinin kavramsal anlamayı yönlendirmede rol
sında bu nöron ağlarının daha az aktive olduğunun göste- oynayabileceği makul bir hipotezdir.
rilmesine dayanmaktadır.25 Zihin kuramını açıklayan önemli teorilerden olan mo-
Zihin kuramını açıklayan teorilerden bir diğeri ise düler teori, simülasyon teorisinin tam aksine zihin kuramı
“teori-teori”dir. Teori-teori isimlendirmesi çocukların teo- gelişiminin doğuştan gelen bir sinir mekanizması tarafın-
rilerinin değişerek ileride erişkinlerin teorisini oluşturduğu dan yönlendirildiğini öne sürmekte ve doğuştan gelen ye-
gerçeğinden dolayı terimin tekrarlanmasından kaynaklan- tenekleri vurgulamaktadır.32 Zihnin modülerliği fikri Jerry
maktadır.26 Teori-teori diğerlerinin zihinsel süreçlerine Fodor tarafından 1980’lerde açık bir şekilde ele alınmştır.33
doğrudan erişim olmadığı için, başkalarının zihnini anla- Deneyim doğuştan bir mekanizmanın tetiklenmesinde
mamızı sağlayan süreçlerin teorileştirmeden ibaret oldu- önemli olsa da mekanizmanın temel doğasını değiştire-
ğunu öne sürer. Zihinsel süreçlere dair kavramsal mez.34 Bu teoriye göre doğuştan gelen bir zihin kuramı mo-
değişikliklerin çocukların zihinsel durum anlayışlarının ge- dülü vardır ve yaşamın ikinci yılında çalışmaya başlar ve
lişimini yönlendirdiğini belirtir.27 Bir bilim insanının teori çocukluk yıllarındaki zihin kuramı performansı zaman içe-
geliştirmek için bilgi toplaması gibi, çocuklar da zihinsel risinde giderek gelişme gösterir. Bu gelişme, zihin kuramı
durumlar ile eylem arasındaki ilişki hakkında kanıtlar top- görevlerinin yürütme taleplerini giderek daha fazla karşı-
lar. Toplanan bu kanıtlar çocukların mevcut zihin kuram- layabilen bir süreç tarafından sağlanır.34,35 Bu teorinin ge-
ları ile tutarsız olduğu ölçüde kavramsal değişikliklere lişimin niteliksel değişimini açıklama noktasında zayıf
uğrar ve dinamik bir gelişim süreci olur. Bu teorik duruş, kalması ise eleştirilen bir yönüdür. Davranışsal ve ileti-
sosyal dünyadan derlenen veriler hakkında nispeten soyut şimsel değişim, niteliksel yeniden yapılanmalardan ziyade
teorileştirmenin bir zihinsel kavramlar sistemi oluşturdu- olgunlaşmaya veya çevresel olaylar tarafından otomatik te-
ğunu öne sürmektedir; dolayısıyla çocuk ve onun dene- tiklenmeye atfedilmektedir.32 Yapılan çalışmalar modüler
yimleri kavram oluşumunda etkin rol oynamaktadır.28 Bu teori ile medial kortikal yapılar ve esasen bilateral temporo-
teorinin özellikle de çocuklarda daha basitten daha karma- parietal bileşke arasında bir ilişki olduğunu ortaya koy-
şık zihinsel durumlara dair kavramları öğrenmelerindeki muştur.36,37 Zihinsel durum muhakemesi esnasında
ilerlemeleri en iyi şekilde açıkladığı öne sürülmektedir.29 temporo-parietal bileşkenin aktifleştiği bildirilmiştir.38
Çocuklar geliştikçe dünyaya ilişkin teorilerini değiştirirler Transkraniyal manyetik stimülasyon kullanılarak temporo-

45
Hurşit Ferahkaya ve ark. Nörobilim ve Felsefe Perspektifinden Zihin Kuramı

parietal bileşkenin işleyişinin bozulması sonucunda katı- giderek daha seçici hale geliyor gibi görünmektedir. Böyle
lımcıların zihinsel durum bilgilerini ahlaki yargılarda kul- bir gelişimsel yörünge, zihin kuramının yaşamın çok daha
lanma zorlukları yaşadıkları bulunmuştur.37 Ancak yapılan erken dönemlerinde mevcut olduğu varsayımına dayanan
bir çalışmada 8-12 yaş arası çocuklarda zihin kuramını de- mevcut modüler teori için bir sorun teşkil etmektedir.40
ğerlendirmek için verilen bazı görevler sırasında temporo- Zihin kuramı nörobilimsel açıdan değerlendirmek ve
parietal bileşke aktivasyonu görülmüş olsa da, daha küçük kesin kanıtlar sunmak zorlu bir süreçtir. Çünkü bu süreç-
çocuklarda bu aktivasyonun her zaman görülmemesi do- ler görece soyut doğadadır ve bu yüzden kolayca test edi-
ğuştan gelen bir sinirsel mekanizma olduğu öne sürülen lemez. Bununla birlikte literatürde yer alan sosyal-bilişsel
modüler teori ile temporo-parietal bileşke ilişkisine bir nörobilim araştırmaları zihin kuramının anlaşılmasına
şüphe düşürmüştür.39 Benzer şekilde Gweon ve ark. 5-11 katkıda bulunan bazı veriler ortaya koymaktadır. Zihin
yaş grubundan oluşan bir örneklemde bilateral temporo- kuramına çeşitli yaklaşımlar sunan teorilerin her biri bir
parietal bileşkede yaşla birlikte zihinsel durum bilgilerine takım nörobilimsel kanıtlarla desteklenmekle birlikte,
yönelik seçiciliğin arttığını saptamıştır. Genel olarak bu aksi yöndeki bazı kanıtlar ile de sorgulanmaya devam et-
bölge, gelişim sırasında zihinsel durum bilgisi konusunda mektedir.

KAYNAKLAR
1. Searle JR. Minds, brains, and programs. Behav Brain Sci. 1980;3(3):417– 15. Uddin LQ, Iacoboni M, Lange C, Keenan JP. The self and social cognition: the
24. doi: 10.1017/S0140525X00005756. role of cortical midline structures and mirror neurons. Trends Cogn Sci.
2. Korzeniewski B. From Neurons to Self-Consciousness: How the Brain Gen- 2007;11(4):153-7. doi: 10.1016/j.tics.2007.01.001.
erates the Mind. Humanity Books; 2010. 16. Saxe R, Powell LJ. It's the thought that counts: specific brain regions for one
3. Brüne M, Brüne-Cohrs U. Theory of mind--evolution, ontogeny, brain mech- component of theory of mind. Psychol Sci. 2006;17(8):692-9. doi:
anisms and psychopathology. Neurosci Biobehav Rev. 2006;30(4):437-55. 10.1111/j.1467-9280.2006.01768.x.
doi: 10.1016/j.neubiorev.2005.08.001. 17. Mitchell JP, Macrae CN, Banaji MR. Dissociable medial prefrontal contribu-
4. Youmans GL. Theory of mind performance of individuals with Alzheimer-type tions to judgments of similar and dissimilar others. Neuron. 2006;50(4):655-
dementia profiles [ Doctoral dissertation]. Tallahassee, FL: Florida State Uni- 63. doi: 10.1016/j.neuron.2006.03.040
versity; 2004. https://diginole.lib.fsu.edu/islandora/object/fsu:169044/datas- 18. Denny BT, Kober H, Wager TD, Ochsner KN. A meta-analysis of functional
tream/PDF/view, 29.12.2023 neuroimaging studies of self- and other judgments reveals a spatial gradient
5. Rowe AD, Bullock PR, Polkey CE, Morris RG. "Theory of mind" impairments for mentalizing in medial prefrontal cortex. J Cogn Neurosci. 2012;24(8):1742-
and their relationship to executive functioning following frontal lobe excisions. 52. doi: 10.1162/jocn_a_00233.
Brain. 2001;124(Pt 3):600-16. doi: 10.1093/brain/124.3.600. Erratum in: Brain 19. Mahy CE, Moses LJ, Pfeifer JH. How and where: theory-of-mind in the brain.
2001;124(Pt 5):1062. Dev Cogn Neurosci. 2014;9:68-81. doi: 10.1016/j.dcn.2014.01.002.
6. Mead GH. The genesis of the self and social control. Int J Ethics. 20. Waytz A, Mitchell JP. Two mechanisms for simulating other minds: Dissocia-
1925;35(3):251-77. tions between mirroring and self-projection. Curr Dir Psychol Sci.
7. Heidegger M, von Herrmann FW. Sein und zeit (Vol. 2). Tübingen: 1977. 2011;20(3):197-200. doi: 10.1177/0963721411409007.

8. Habermas J. Freiheit und determinismus. Dtsch Z Philos. 2004;52(2):871- 21. Şahin B, Bozkurt A, Usta MB, Aydın M, Çobanoğlu C, Karabekiroğlu K.
90. Zihin Kuramı: Gelişim, Nörobiyoloji, İlişkili Alanlar ve Nörogelişimsel Bozuk-
luklar. Psikiyatr Güncel Yaklaşımlar. 2019;11(1):24-41. doi:
9. Reddy V. How infants know minds. Harvard University Press; 2008.
10.18863/pgy.390629.
10. Schilbach L. A second-person approach to other minds. Nat Rev Neurosci.
22. Théoret H, Pascual-Leone A. Language acquisition: do as you hear. Curr Biol.
2010;11:449-449.
2002;12(21):R736-7. doi: 10.1016/s0960-9822(02)01251-4.
11. Pauen M. How Privileged is first-person privileged access? Am Philos Quar-
terly. 2010;47(1):1-15. 23. Iacoboni M, Dapretto M. The mirror neuron system and the consequences of
its dysfunction. Nat Rev Neurosci. 2006;7(12):942-51. doi: 10.1038/nrn2024.
12. Anders S, Heinzle J, Weiskopf N, Ethofer T, Haynes JD. Flow of affective in-
formation between communicating brains. Neuroimage. 2011;54(1):439-46. 24. Gallese V. Before and below 'theory of mind': embodied simulation and the
doi: 10.1016/j.neuroimage.2010.07.004. neural correlates of social cognition. Philos Trans R Soc Lond B Biol Sci.
2007;362(1480):659-69. doi: 10.1098/rstb.2006.2002.
13. Hurley S, Chater N. Perspectives on imitation: From neuroscience to social
science: Imitation, human development, and culture. Vol. 2. MIT Press; 25. Dapretto M, Davies MS, Pfeifer JH, Scott AA, Sigman M, Bookheimer
2005. SY, et al. Understanding emotions in others: mirror neuron dysfunction in children
with autism spectrum disorders. Nat Neurosci. 2006;9(1):28-30. doi:
14. Przyrembel M, Smallwood J, Pauen M, Singer T. Illuminating the dark matter
10.1038/nn1611.
of social neuroscience: Considering the problem of social interaction from
philosophical, psychological, and neuroscientific perspectives. Front Hum 26. Meltzoff AN. Origins of theory of mind, cognition and communication. J Com-
Neurosci. 2012;6:190. doi: 10.3389/fnhum.2012.00190. mun Disord. 1999;32(4):251-69. doi: 10.1016/s0021-9924(99)00009-x.

46
Hurşit Ferahkaya ve ark. Nörobilim ve Felsefe Perspektifinden Zihin Kuramı

27. Gopnik A, Wellman HM. Reconstructing constructivism: causal models, 35. German TP, Hehman JA. Representational and executive selection resources
Bayesian learning mechanisms, and the theory theory. Psychol Bull. in 'theory of mind': evidence from compromised belief-desire reasoning in old
2012;138(6):1085-108. doi: 10.1037/a0028044. age. Cognition. 2006;101(1):129-52. doi: 10.1016/j.cognition.2005.05.007.
28. Jenkins JM, Astington JW. Cognitive factors and family structure associated 36. Ochsner KN, Beer JS, Robertson ER, Cooper JC, Gabrieli JD, Kihsltrom JF,
with theory of mind development in young children. Dev Psychol. et al. The neural correlates of direct and reflected self-knowledge. Neuroim-
1996;32(1):70-8. doi: 10.1037/0012-1649.32.1.70. age. 2005;28(4):797-814. doi: 10.1016/j.neuroimage.2005.06.069.
29. Moses LJ. Executive accounts of theory-of-mind development. Child Dev. 37. Young L, Dodell-Feder D, Saxe R. What gets the attention of the temporo-pari-
2001;72(3):688-90. doi: 10.1111/1467-8624.00306. etal junction? An fMRI investigation of attention and theory of mind. Neuropsy-
30. Corbetta M, Patel G, Shulman GL. The reorienting system of the human brain: chologia. 2010;48(9):2658-64. doi: 10.1016/j.neuropsychologia.2010.05.012.
from environment to theory of mind. Neuron. 2008;58(3):306-24. doi: 38. Saxe R, Kanwisher N. People thinking about thinking people. The role of the
10.1016/j.neuron.2008.04.017. temporo-parietal junction in "theory of mind". Neuroimage. 2003;19(4):1835-
42. doi: 10.1016/s1053-8119(03)00230-1.
31. Arzy S, Thut G, Mohr C, Michel CM, Blanke O. Neural basis of embodiment:
distinct contributions of temporoparietal junction and extrastriate body area. 39. Kobayashi C, Glover GH, Temple E. Children's and adults' neural bases of
J Neurosci. 2006;26(31):8074-81. doi: 10.1523/JNEUROSCI.0745-06.2006. verbal and nonverbal 'theory of mind'. Neuropsychologia. 2007;45(7):1522-
32. doi: 10.1016/j.neuropsychologia.2006.11.017.
32. Gopnik A, Meltzoff AN. Words, thoughts, and theories. MIT Press; 1997.
40. Gweon H, Dodell-Feder D, Bedny M, Saxe R. Theory of mind performance in
33. Fodor JA. The modularity of mind. MIT Press; 1983.
children correlates with functional specialization of a brain region for thinking
34. Leslie AM, Friedman O, German TP. Core mechanisms in "theory of mind". about thoughts. Child Dev. 2012;83(6):1853-68. doi: 10.1111/j.1467-
Trends Cogn Sci. 2004;8(12):528-33. doi: 10.1016/j.tics.2004.10.001. 8624.2012.01829.x.

47
Otizm Spektrumunda Duyusal İşlemleme ve
Sosyal Bilişsel Süreçlerin Nörobiyolojik İlişkisi
Neurobiological Relationship of Sensory Processing and
Social Cognitive Processes in the Autism Spectrum

Sezen KÖSEa ÖZET Otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanı kriterlerine DSM-5 ile eklenen ve tanısal değerlendirilme
sürecinin bir parçası haline gelen duyusal işlemleme farklılıkları, OSB’de tüm yaş gruplarında ve şiddet dü-
zeyinde görülebilmektedir. Günlük işlevselliği, akademik performansı, beslenme ve uykuyu etkilemesinin
a
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi,
yanısıra güncel çalışmalar duyusal ve sosyal süreçlerin arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Duyusal süreçlerin ve sosyal davranışların, altta yatan ortak bir mekanizmadan kaynaklanabileceği ve/veya
Hastalıkları AD, çocuğun gelişimi boyunca birbirlerini karşılıklı olarak etkileyebileceği bildirilmektedir. İşitsel, görsel, gu-
İzmir, Türkiye statuar, olfaktör, somatosensöriyel, vestibüler, interoseptif gibi duyusal temsillerin, bireyin anlamlı yaşam
etkinliklerine dâhil olma ve bunlara katılma yeteneğini etkileyen üst düzey bilişsel, dilsel, sosyal ve uyum
Yazışma Adresi/Correspondence: becerileri için bir temel sağladığı, uygun motor ve mental yanıtlar oluşturmak üzere beynin ilgili motor ve
Sezen KÖSE assosiasyon alanlarına yönlendirilip işlendiği belirtilmektedir. Bu bölümde OSB’deki atipik duyusal iş-
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, lemleme süreçlerinin sosyal gelişim ve bozulma ile ilişkilisine dair bulgular gözden geçirilecektir.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları AD, Anahtar Kelimeler: Otizm; atipik duyusal özellikler; sosyal biliş
İzmir, Türkiye
sezengokcen@gmail.com
ABSTRACT Sensory processing differences, which were added to the autism spectrum disorder (ASD) di-
agnostic criteria with DSM-5 and became a part of the diagnostic evaluation process, can be seen in all age
groups and severity levels in ASD. In addition to affecting daily functionality, academic performance, nu-
trition and sleep, current studies show a strong relationship between sensory and social processes. It is reported
that sensory processes and social behaviors may arise from a common underlying mechanism and/or may
mutually influence each other throughout the child's development. Sensory representations such as auditory,
visual, gustatory, olfactory, somatosensory, vestibular, interoceptive provide a basis for higher order cogni-
tive, linguistic, social and adaptive skills that affect the individual's ability to engage and participate in mean-
ingful life activities to generate appropriate motor and mental responses. Findings regarding the association
of atypical sensory processing processes with social development and impairment in ASD will be reviewed.

Keywords: Autism; atypical sensory features; social cognition

O
tizm spektrum bozukluğu (OSB), erken gelişim döneminden itibaren var olan
sosyal iletişim ve sosyal etkileşim alanlarındaki işlev bozukluklarına eşlik eden
kısıtlı, tekrarlayan davranış örüntüleri, ilgi alanları ya da aktiviteler ile kendini
gösteren nörogelişimsel bir bozukluktur.1 Atipik duyusal özellikler DSM-5 ile tanı kri-
terlerine eklenmiş ve tanısal değerlendirilme sürecinin bir parçası haline gelmiştir.1 OSB,
güncel verilere göre çocukların yaklaşık %2-3’ünü etkilemektedir.2
Otizmin ilk tanımladığı bilimsel raporda duyusal algı farklılıklarından bahsedilmekle
birlikte uzun yıllar boyunca ağırlıklı olarak sosyal bozukluklara ve sosyal bozukluğu yo-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: rumlayan teorilere odaklanılmıştır.3 Bununla birlikte otizmin çekirdek belirtileri arasına
Köse S. Otizm spektrumunda duyusal işlem-
leme ve sosyal bilişsel süreçlerin nörobiyolo- giren atipik duyusal işlemleme alanına odaklanan çalışmalar göstermektedir ki OSB’li ço-
jik ilişkisi. Karabekiroğlu K, editör. Çocuk cukların %95’ine varan oranlarda bu alanda farklılıklar görülmektedir.4 Atipik işlemleme
Psikiyatrisinde Nörobilim ve Felsefe. 1. Baskı.
Ankara: Türkiye Klinikleri; 2024. p.48-53. dokunma, görme, işitme, koklama, tatma, hareket etme gibi birçok alanı kapsamakta ve du-

48
Sezen Köse Otizm Spektrumunda Duyusal İşlemleme ve Sosyal Bilişsel Süreçlerin Nörobiyolojik İlişkisi

yusal azalmış yanıt, duyusal arayış, duyusal kaçınma ve du- Gelişimsel olarak biliriz ki, göz temasının bebeklerde
yusal hassasiyetler şeklinde karşımıza çıkmaktadır.5,6 Ayrıca yüz yüze etkileşimler ve sosyal becerilerin gelişiminde
aynı kişide duyusal uyaranlara hem artmış hem de azalmış önemli bir işlevi vardır. Ortak dikkat, sosyal ve bilişsel ge-
yanıt/tepkisellik de görülebilmektedir.7 Çalışmalara göre lişim, dil yeteneği, tahmin etme, niyeti anlama ve rol yapma
OSB’li bireylerin %42-88’i artmış duyusal yanıtlılığa sa- oyunları için kritik öneme sahiptir.3 Atipik görsel işlemenin
hiptir.8 Lane ve ark. 6-12 yaş arası çocukların ve kızların en zayıf göz teması ve ortak dikkat süreçlerinin altında yatabi-
fazla duyusal artmış yanıt veren semptomları sergilediğini leceği bildirilmektedir. Nörobiyolojik düzeyde, OSB’de ya-
bildirmektedir.9 Bu artmış duyusal yanıtlılık bireyin günlük şamın erken dönemlerindeki magnoselüler yoldan
yaşamını etkilemektedir. Parlak ışıklar, günlük yaşamda alış- parvosellüler yola geçişteki bir başarısızlığın, (bu yollar
veriş merkezleri veya trafikte karşılaşılabilecek sesler, belli farklı görsel tercih modellerini koordine ettiğinden) gecikmiş
dokuların ve etiket, düğme gibi materyallerin deriyle teması, bakış algılama yeteneğinin altında yatabileceği ileri sürül-
dokunulmak, belli dokulardaki ve tatlardaki yiyecekler bu mektedir.23 Lateral bakışların sıklığı ve görsel aşırı duyarlı-
bireyler için rahatsız edici olabilmektedir.8 lık, daha zayıf sosyal becerileri ve daha fazla genel OSB
Duyusal işlemleme farklılıkları OSB’da tüm yaş semptomatolojisini öngördüğü, gözlere ve yüzlere yönelik
gruplarında ve şiddet düzeyinde görülebilmekte ve günlük öncelikli dikkatin, sosyal anlayışın ne kadar erken dönemde
işlevselliği, akademik performansı, beslenme ve uykuyu gözlem üzerine kurulduğunu yansıttığı ifade edilmektedir.3,24
etkilemektedir.10-14 Bu bilgilere ek olarak güncel çalışmalar, Göz hareketlerinin takip edildiği çalışmalarda OSB
duyusal ve sosyal süreçlerin ilişkisine odaklanmış ve her olan çocukların göz bölgelerinden ziyade ağız ve el hare-
iki alan arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermiştir.15 ketlerine bakma eğiliminde olduğu bildirilmektedir.25 Otiz-
Duyusal süreçlerin ve sosyal davranışların, altta yatan ortak min erken öngörüsüne yönelik yapılan bir çalışmada, 6-10.
bir mekanizmadan kaynaklanabileceği ve/veya çocuğun aylardaki infantların dinamik göz bakışlarını içeren yüzleri
gelişimi boyunca birbirlerini karşılıklı olarak etkileyebile- gördüğündeki beyin yanıtlarının (ERP) 36. aydaki otizmi
ceği bildirilmektedir.3,16 Duyusal temsillerin (işitsel, gör- öngördüğü ve 36. ayda otizm tanısı alanların yüzlere
sel, gustatuar, olfaktör, somatosensöriyel, vestibüler, bakma sürelerinin daha kısa olduğu saptanmıştır.26 Nöroti-
interoseptif), bireyin anlamlı yaşam etkinliklerine dâhil pik gelişime sahip bebekler diğerlerinin gözlerine bakmayı
olma ve bunlara katılma yeteneğini etkileyen üst düzey bi- tercih ederken OSB olan grubun özellikle dinamik ve sos-
lişsel, dilsel, sosyal ve uyum becerileri için bir temel sağ- yal ve iletişimsel durumlarda bu yönde bir tercih göster-
ladığı, uygun motor ve mental yanıtlar oluşturmak üzere mediği belirtilmektedir. Bunların yanı sıra daha zayıf yüz
beynin ilgili motor ve assosiasyon alanlarına yönlendirilip kimliği tanıma, yüz hafızası, yüz ayrımcılığı, ve yüzdeki
işlendiği belirtilmektedir.17 Bu bölümde OSB’deki atipik duygu tanımadaki eksiklikler de bildirilmektedir. Bu, genel
duyusal işlemleme süreçlerinin sosyal gelişim ve bozulma olarak ortak dikkat, taklit, duygu tanıma ve sosyal biliş ge-
ile ilişkisine dair bulgular gözden geçirilecektir. liştirmede önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca görsel bil-
gilerin işlenme hızındaki yetersizliklerin de yüzlere olan
OTİzmDE GÖRSEl İşlEmlEmE vE SOSYAl AKS dikkatin azalmasına neden olduğu, belirli görsel özellikleri
algılama bozukluklarının (örn. karmaşıklık, daha yüksek
Sosyal ipuçlarının algılanması, sosyal gelişim ve kişiler-
frekans, hızlı hareket etme) OSB’de yüz işleme ve duygu
arası etkileşimlerde çok önemlidir. Bu ipuçlarının algılan-
tanıma güçlüklerine katkıda bulunduğu ifade edilmekte-
masında önemli bir basamak olan görsel uyaranlara yönelik
dir.3 Kuno-Fujita ve ark. duyusal uyaranlara anormal ya-
dikkat, algı ve işlem süreçleri alanlarındaki çalışmalar
nıtlar veren OSB’lilerde, yüzleri tanırken oluşan beyin
OSB’li bireylerde atipik görsel işlemlemeye yönelik bul-
aktivitelerinin de atipik olduğunu, ‘duyusal kaçınma’ ölçek
gular sunmaktadır.3 Duyusal olarak yoğun görsel uyarı ara-
puanları ile sağ FG aktivitesinin pozitif yönde ilişkili ol-
yışı veya kaçınma davranışı sık bildirilirken atipik görsel
işleme süreçleri ile ilgi bulgular ise lokal bir işleme yanlı- duğunu saptanmıştır.27 Psikofiziksel (örn. görsel-işitsel ke-
lığı, kontrast duyarlılığı, uzamsal dikkat bozuklukları ve sinlik, zamansal bağlanma penceresi) ölçümlerin de
değişmiş okülomotor işlevlerdir.10,18-21 OSB’de temel düşük duyusal yanıtlar ile ilişkili olduğu; düşük-yanıtlılık (hypo-
seviyeli görsel arama görevlerindeki bazı farklılıklar ken- responsiveness) arttıkça doğru tanımanın azaldığı ve za-
dini davranışsal olarak gelişmiş algısal yetenekler olarak mansal bağlanma penceresinin arttığı bildirilmektedir.28
gösterse de bu durumun hızlı, karmaşık görsel ortamlarda Görsel işleme yetersizliklerinin, sosyal ödülleri işaret
bilginin verimli şekilde işlenmesini bozabileceği belirtil- eden görsel ipuçlarının algılanmasını engelleyerek, sosyal
mektedir.22 etkileşimlerin nedenini ve etkisini tahmin edilemez hale ge-

49
Sezen Köse Otizm Spektrumunda Duyusal İşlemleme ve Sosyal Bilişsel Süreçlerin Nörobiyolojik İlişkisi

tirdiği ve böylelikle sosyal becerilerin gelişimini bozabile- döneminde konuşmaya tercihli yanıt vermedeki yetersizlik,
ceği ileri sürülmektedir. Zamanla da “öngörülemeyen” sos- daha düşük düzeyde bir duyusal veya algısal eksikliğin veya
yal etkileşimlere olan ilginin kaybedilip ve bunun yerine dikkat veya dil işlemede, konuşmayı tanımada bozulmalara
tekrarlayan ve öngörülebilir sosyal olmayan uyaran arayı- yol açabilecek daha yüksek düzeyde bir bozukluğun gös-
şına gidildiği belirtilmektedir.16 Böylece, erken gelişimde tergesi olarak düşünülmektedir.3
atipik görsel işleme OSB’de, devam eden deneyime bağlı İfade edici dil alanı olan prozodinin uygunsuz kulla-
öğrenme süreci yoluyla sonraki sosyal ve bilişsel gelişim nımı da OSB’de bildirilen bir diğer farklılık alanıdır. Ayrıca
üzerinde basamaklı zararlı etkilere sahip olabilmektedir.3,29 konuşmadaki ses etkisi gibi sosyal olarak göze çarpan özel-
liklerin ayrıştırılmasında güçlükler de gözlenmektedir ve bu
OTİzmDE İşİTSEl İşlEmlEmE vE SOSYAl AKS güçlükler sosyal ve iletişim becerilerindeki yetersizlikler ile
Sosyal bir varlık olan insanın karşılıklı etkileşime girebil- ilişkili bulunmuştur.41,42 OSB’de işitsel-algısal düzeyde dil-
mesinde işitmek de önemli bir yer tutmaktadır. İletişim ku- sel olmayan perdenin sağlam veya gelişmiş şekilde işlendi-
ğini gösteren çalışmalar yanı sıra, prozodinin işitsel-algısal
rabilmek için duyabilmek, duyduğunu algılayıp
özelliklerinin ayırt edilmesinin bozulduğu da bildirilmek-
yorumlayabilmek, anlayabilmek ve konuşabilmek önem-
tedir.43-45 Bu noktada prozodinin biçim (işitsel-algısal özel-
lidir.30 Gelişimsel süreçte seslere maruziyet anne karnında
likler) ve işlev (pragmatik/dilsel anlam) içeriği başlıklarında
başlar ve doğumdan itibaren bebekler annelerinin sesini
değerlendirilmesi ve gelecekteki çalışmalarda otizmli bi-
tanır.31 Yenidoğan dönemde de çevresindeki insanların çı-
reylerde işitsel-algısal ve fonksiyonel prozodik yetenekler
kardığı sesleri ve konuşma seslerini fark eder, konuşma
arasındaki ilişkinin araştırılması önerilmektedir.41 İBSY
seslerine yönelik tercihli yönelim ve ayrım yaparlar ve
araştırmaları, duygusal prozodinin doğasında olan perde de-
onlar için bir anlamı olur.32 İşittikleri sesin kaynağını arar
ğişikliklerinin, OSB katılımcılarında hızlı bir beyin sapı tep-
ve ona doğru yönelirler. İşitilen seslerin taklidi ile de ilk
kisine yol açmadığını, bunun da duygusal dilde ses
sesler çıkarılmaya başlar. Tipik olarak gelişen akranlarının
perdesinin kodunu çözmeyi etkilediğini ileri sürmektedir.46
aksine, otizmli bebekler annenin konuşmasına veya çocuğa OSB’li bireylerin işitsel uyaranlardan kaynaklanan etkiyi
yönelimli konuşmalara katılmazlar.33 Çocuğa yönelik ko- değerlendirmede yaşadıkları sorunun, seslerden sosyal ola-
nuşmaya tercihen yönelmeyen OSB’li çocukların ses ay- rak anlamlı bilgi çıkarma ve uygun şekilde yanıt verme ye-
rımcılığı da zayıftır, bu da sosyal davranışta temel duyusal teneklerini sınırladığı ve böylelikle sosyal karşılıklılığı
bozukluğun rolünü vurgulamaktadır.34 Sesin duyulması, al- doğrudan etkileyebileceği ileri sürülmektedir.3
gılanması gibi işitsel uyaranlara dikkat edilmesi gibi sü-
Özetle çalışma bulgularına göre OSB’li bireylerde
reçler de sosyal işlevsellik gelişimini etkilemektedir.3
işitsel yönelim eksikliği, yüksek seslere karşı artan hassa-
OSB’de işitsel beyin sapı yanıtı (İBSY) paradigmaları siyet, bozulmuş prozodi, gelişmiş perde algısı ve azalmış
kullanılarak, merkezi işitsel sinir sistemi ve ilişkili işitsel işitsel akış ayrımı gözlenmektedir. Mevcut kanıtlara göre
yolaklar incelenmiş ve duyusal düzeyde eksiklikler rapor de OSB’deki atipik işitsel işleme gelişimin erken döne-
edilmiştir.35 Dili oluşturan temel birimler olan fonemlere minde gerçekleşmektedir ve konuşma işleme, sosyal katı-
yanıt olarak gecikmiş İBSY görülürken, bu gecikme ko- lım ve dil edinimi üzerinde basamaklı etkilere sahiptir.3,17
nuşma dışı seslerde görülmemiştir.36 İşitsel uyaranların kar-
maşıklığının artmasıyla birlikte ses perdesindeki değişimin OTİzmDE DOKuNSAl İşlEmlEmE vE
OSB’de önemli bir eksiklik alanı olduğu, gecikmiş
SOSYAl AKS
İBSY’nın da OSB’yi diğer nörogelişimsel bozukluklardan
ayırdığı ifade edilmektedir.3,37 Ayrıca, birbiriyle yarışan Dokunma, bireylerin çevrelerindeki dünyayla etkileşime gir-
işitsel bilgi kaynakları olduğunda, OSB’li bireyler eşza- melerinin en temel yollarından biri olarak kabul edilmekte-
manlı işitsel bilgileri filtreleme ve ortamdaki daha belirgin dir. Son bulgular, dokunmanın, sosyal biliş ve “sosyal beyin”
bilgilere işitsel dikkati odaklayabilme konusunda da yeter- ile ilişkili beyin alanlarının gelişimini ve bağlantısını des-
sizlik göstermektedir.38,39 İşitsel akış ayrımındaki bu eksik- teklediğini, pozitif taktil uyaranın oxitosin salgısını arttırdı-
lik, sosyal bilgileri algılama veya bunlara katılma becerisini ğını göstermektedir.47,48 Yani deri bir ‘sosyal organ’dır.49
olumsuz etkiler. OSB’li yetişkinlerin konuşma uyaranlarına OSB’de dokunsal uyaranlara karşı hem hipo hem de
yanıt olarak STG’de azalmış aktivasyon göstermesi, işitsel hiper-reaktivite gözlenebilmektedir ve bu yanıtlar uyaran-
işlemlemede dikkat eksikliğinin rolünü desteklemektedir.40 lara ve bağlama göre değişmektedir.50,51 OSB’li bireyler,
Oysa ki sosyal olmayan ses uyaranlarına yanıt olarak böyle dokunsal uyaranların tespitinin anormalliği yanı sıra do-
bir pattern görülmemektedir. Bu nedenle, gelişimin erken kunsal uyaranlara alışma eksikliği de gösterirler. Zayıf du-

50
Sezen Köse Otizm Spektrumunda Duyusal İşlemleme ve Sosyal Bilişsel Süreçlerin Nörobiyolojik İlişkisi

yusal filtreleme ile ilişkili olan ileri beslemeli inhibisyo- Çoklu duyusal entegrasyondaki bir yetersizliğin gerçek et-
nun bozulması ve lateral inhibisyon kusurlarının, dokun- kisinin, gelişim boyunca göze çarpan sosyal bilgileri tespit
sal işlemleme ile ilgili sorunların altında yattığı ileri etme ve bunlara odaklanma yeteneği üzerindeki basamaklı
sürülmektedir.52 Lateral inhibisyon kusurları, uygunsuz ha- sonuçları aracılığıyla oluşabileceği ileri sürülmektedir.3
bituasyon ve adaptasyon ile de ilişkili saptanmıştır.52 Do-
kunsal arayış davranışlarının sosyal bozulma düzeylerini DuYuSAl vE SOSYAl AKSıN NÖROBİYOlOjİSİ
öngördüğü bulunmuş ve dokunsal azalmış yanıt hem daha
zayıf sosyal işlevsellik hem de sözel olmayan iletişim be- Duyusal işlemenin altında yatan atipik işlevsel ve anatomik
cerileri ile ilişkilendirilmiştir.53 devrelerin çoğu, otizmdeki sosyal işleme bozukluklarında da
rol oynar. Primer duyusal kortex ve assosiasyon kortexi du-
yusal işlemleme ve entegrasyonda yer almakla birlikte thala-
KOKu vE TAT İşlEmlEmE
mus, insula, singulate kortex, superior temporal sulkus ve
OSB’li bireylerin koku ve tad uyaranlarına karşı hipo veya serebellumunda duyusal ve sosyal işlemleme süreçlerinde
hiper duyarlılık gösterdiğini bildiren birçok çalışma bu- rolü bulunmaktadır.3 Somatoduyusal ve işitsel uyaranlar
lunmaktadır. Kokusu, tadı, sıcaklığı veya dokusu nedeniyle beyin sapında ara nöronlarda işlenerek talamusta görsel, işit-
birtakım yemekleri yemeyi reddetme ya da sürekli belli ye- sel ve somatoduyusal uyaranlarla ilişkili talamik çekirdek-
mekleri yeme konusunda direnç gösterme, belli dokular- lere iletilirler.59 Talamus, hem duyusal hem de motor
daki ve tatlardaki yiyeceklerden rahatsız olma nedeniyle mekanizmaların yanı sıra farkındalık, dikkat ve hafıza ve dil
beslenmede seçici davranma ve yiyecek reddi sergileme gibi diğer nörobilişsel süreçlere hizmet eden bir aktarma mer-
olasılıklarının daha yüksek olduğu bildirilmektedir.8,24,54 kezidir. Koku alma hariç tüm duyusal girdiler, ilişkili primer
OSB’de koku tanımlama ve klinik belirtilerin ilişkisini in- kortikal alanlara ulaşmadan önce talamustan geçer.3 Talamik
celeyen Bennetto ve ark. konuşma sırasında başlama, sür- çekirdeklerde uyaranların yoğunluğu, lokalizasyonu, şekli
dürme ve sosyal değişim puanları ile ilişki saptamıştır.54 gibi bilgiler kodlanarak uyaranlar birincil duyusal kortekse
Brang ve Ramachandran, vazopressin ve oksitosin reseptör ve ardından çoklu duyusal uyaranların işlenmesinden so-
bağlanmasının azalmasıyla sonuçlanan olfaktör bulbus dis- rumlu daha ileri organizasyon alanlarına iletilir ve işlenir.59
genezisinin, otizmin sinirsel temellerinden biri olabilece- İnsula, hipotalamus, hippokampus, para-hippokampal girus,
ğini ileri sürmektedir.55 Zou ve ark. ise koku hassasiyeti ile amigdala, mamiller cisim, septal çekirdek gibi bölgeleri içe-
tipik gelişen bireylerin sosyal ağlarının kapsamı arasında ren limbik sistem alanları da duyusal modülasyonda önemli-
pozitif bir ilişki olduğunu bildirmektedir.56 Bu çalışmada dir.3,60 Bu alanlardaki yapısal anormalliklerin duyusal
amigdalanın orbitofrontal korteks ile fonksiyonel bağlan- modülasyonu bozarak emosyonel sorunlara yol açtığı düşü-
tısının bu faktörlerin her ikisiyle de (koku duyarlılığı ve nülmektedir.60 Anterior singulat korteks ve insula, talamus-
sosyal ağın kapsamı) ilişkili göründüğü saptanmıştır.56 tan girdi alır ve duygu işleme, öğrenme ve hafızaya katkıda
bulunur.60,61 Bu alanlar aynı zamanda iç algısal (interocep-
ÇOKlu DuYuSAl İşlEmlEmE tive) farkındalıkla da ilgilidir.62 Bu alanlardaki nöroanatomik
değişikliklerin, fiziksel kendiliği kendilik kimliğine (self-
OSB’deki bu duyusal işleme farklılıklarının farklılıkların
sıklıkla birden fazla modaliteyi kapsaması duyusal sorunları identiy) entegre etme yeteneğinin zayıf olmasına neden ola-
daha geniş ve daha “çok-duyulu” bir perspektiften kavram- bileceği ve muhtemelen otizmde zihin kuramında da eksiklik
sallaştırmayı getirmiştir.17 Çoklu duyusal uyaranların enteg- yaratacağı ileri sürülmektedir.3
rasyonunun karmaşık sosyal bilgilerin algılanması için Superior Temporal Korteks (STK), duygu tanıma, ni-
gerekli olduğu bildirilmektedir. Örneğin, sosyal etkileşim- yeti anlama, biyolojik hareket algılama ve bakış algılamada
ler karşıdaki kişinin sesinin, yüzünün, dudak hareketlerinin önemli rollere sahip “sosyal beyin” ağının bir merkezidir.3,63,64
ve jestlerinin entegrasyonunu gerektirir; bunların başarısız- OSB’de, biyolojik hareket algılama, konuşma algılama, duy-
lığı yanlış yorumlamaya ve anormal sosyal tepkilere yol aça- gusal dokunuş işleme ve işitsel ve görsel konuşma bilgilerini
bilir.3 Her bir duyunun algısı sağlam olsa bile, bu duyuların entegre etme sırasında STK hipoaktivasyonu belgelenmiş-
algısal bir bütün halinde entegrasyonunun başarısız olabile- tir.64,65 Serebellum ise farklı kortikal düğümlerle işlevsel ola-
ceği ve entegrasyonun, bileşenlerinin toplamından daha fazla rak bağlantılıdır ve geri bildirim döngüleri yoluyla
bilgi sağlayacağı vurgulanmaktadır.57,58 Daha yeni çalışma- -duyusaldan sosyale kadar- çeşitli işlevlerin modüle edilme-
larda da, OSB’de, bireysel duyusal modalitelerdeki değişik- sinde rol alır.66 Serebellumun yürütücü işlev, zihinselleştirme
likler temelinde spesifik çoklu duyusal işlemleme ve belirginlik saptama işlevlerini modüle ettiği, özellikle dil,
eksikliklerinin varlığının desteklendiği belirtilmektedir.3,17,59 duygu ve sosyal bilişle illişkili olduğu bildirilmektedir.67,68

51
Sezen Köse Otizm Spektrumunda Duyusal İşlemleme ve Sosyal Bilişsel Süreçlerin Nörobiyolojik İlişkisi

Ayrıca zamanlama, tahmin ve öğrenmede önemli bir role sa- mektedir ve çocuğun gelişimi boyunca da birbirlerini kar-
hiptir.17 Serebellumun, duyusal ve sosyal işlemleme ile iliş- şılıklı olarak etkileyebilmektedir.3,16 Girişte de bahsettiği-
kili beyin bölge ve ağları ile olan yoğun bağlantıları bu miz gibi duyusal temsillerin bireyin anlamlı yaşam
alanlardaki davranışları düzenlemesini sağlamaktadır.3 etkinliklerine dâhil olma ve bunlara katılma yeteneğini et-
Sonuç olarak, duyusal süreçler ve sosyal davranışlar kileyen üst düzey bilişsel, dilsel, sosyal ve uyum becerileri
altta yatan ortak bir mekanizmadan kaynaklanıyor görün- için bir temel sağladığı anlaşılmaktadır.17

KAYNAKlAR
1. American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of mental ing: A Perspective Shift in ınvestigating Social-Communica-tive Deficit in
disorders. 5th ed. Arlington vA: American Psychiatric Association; 2013. p. 53. Autism. Front Hum Neurosci. 2016;10:144. doi: 10.3389/fnhum.2016.00144.
2. maenner mj, Warren z, Williams AR, Amoakohene E, Bakian Av, Bilder DA, 16. Gliga T, jones Ej, Bedford R, Charman T, johnson mH. From early markers
et al. Prevalence and Characteristics of Autism Spectrum Disorder Among to neuro-developmental mechanisms of autism. Dev Rev. 2014;34(3):189-
Children Aged 8 Years - Autism and Developmental Disabilities monitoring 207. doi: 10.1016/j.dr.2014.05.003.
Network, 11 Sites, united States, 2020. mmWR Surveill Summ. 2023;72(2):1- 17. Baum SH, Stevenson RA, Wallace mT. Behavioral, perceptual, and neural
14. doi: 10.15585/mmwr.ss7202a1. alterations in sensory and multisensory function in autism spectrum disorder.
3. Thye mD, Bednarz Hm, Herringshaw Aj, Sartin EB, Kana RK. The impact of Prog Neurobiol. 2015;134:140-60. doi: 10.1016/j.pneurobio.2015.09.007.
atypical sensory processing on social impairments in autism spectrum disor- 18. Dakin S, Frith u. vagaries of visual perception in autism. Neuron. 2005;48(3):
der. Dev Cogn Neurosci. 2018;29:151-67. doi: 10.1016/j.dcn.2017.04.010. 497-507. doi: 10.1016/j.neuron.2005.10.018.
4. Rogers Sj, Ozonoff S. Annotation: what do we know about sensory dys- 19. Behrmann m, Thomas C, Humphreys K. Seeing it differently: visual pro-
function in autism? A critical review of the empirical evidence. j Child Psychol cessing in autism. Trends Cogn Sci. 2006;10(6):258-64. doi:
Psychiatry. 2005;46(12):1255-68. doi: 10.1111/j.1469-7610.2005.01431.x. 10.1016/j.tics.2006.05.001.
5. Ben-Sasson A, Gal E, Fluss R, Katz-zetler N, Cermak SA. update of a meta- 20. Haist F, Adamo m, Westerfield m, Courchesne E, Townsend j. The functional
analysis of Sensory Symptoms in ASD: A New Decade of Research. j Autism neuroanatomy of spatial attention in autism spectrum disorder. Dev Neu-
Dev Disord. 2019;49(12):4974-96. doi: 10.1007/s10803-019-04180-0. ropsychol. 2005;27(3):425-58. doi: 10.1207/s15326942dn2703_7.
6. lane Sj, Reynolds S, Dumenci l. Sensory overresponsivity and anxiety in 21. Goldberg mC, lasker AG, zee DS, Garth E, Tien A, landa Rj. Deficits in the
typically developing children and children with autism and attention deficit hy- initiation of eye movements in the absence of a visual target in adolescents
peractivity disorder: cause or coexistence? Am j Occup Ther. 2012;66(5):595- with high functioning autism. Neuropsychologia. 2002;40(12):2039-49. doi:
603. doi: 10.5014/ajot.2012.004523.
10.1016/s0028-3932(02)00059-3.
7. Baker AE, lane A, Angley mT, Young Rl. The relationship between sensory
22. Pellicano E, Burr D. When the world becomes 'too real': a Bayesian expla-
processing patterns and behavioural responsiveness in autistic disorder: a
nation of autistic perception. Trends Cogn Sci. 2012;16(10):504-10. doi:
pilot study. j Autism Dev Disord. 2008;38(5):867-75. doi: 10.1007/s10803-
10.1016/j.tics.2012.08.009.
007-0459-0.
23. mcCleery jP, Allman E, Carver lj, Dobkins KR. Abnormal magnocellular
8. Amos GA, Byrne G, Chouinard PA, Godber T. Autism Traits, Sensory Over-
pathway visual processing in infants at risk for autism. Biol Psychiatry. 2007;
Responsivity, Anxiety, and Stress: A Test of Explanatory models. j Autism
62(9):1007-14. doi: 10.1016/j.biopsych.2007.02.009.
Dev Disord. 2019;49(1):98-112. doi: 10.1007/s10803-018-3695-6.
24. Kern jK, Trivedi mH, Garver CR, Grannemann BD, Andrews AA, Savla jS,
9. lane Sj, leão mA, Spielmann v. Sleep, Sensory ıntegration/Processing, and et al. The pattern of sensory processing abnormalities in autism. Autism. 2006;
Autism: A Scoping Review. Front Psychol. 2022;13:877527. doi: 10(5):480-94. doi: 10.1177/1362361306066564.
10.3389/fpsyg.2022.877527.
25. jones W, Carr K, Klin A. Absence of preferential looking to the eyes of ap-
10. leekam SR, Nieto C, libby Sj, Wing l, Gould j. Describing the sensory ab- proaching adults predicts level of social disability in 2-year-old toddlers with
normalities of children and adults with autism. j Autism Dev Disord. 2007; autism spectrum disorder. Arch Gen Psychiatry. 2008;65(8):946-54. doi:
37(5):894-910. doi: 10.1007/s10803-006-0218-7. 10.1001/archpsyc.65.8.946.
11. Suarez mA. Sensory processing in children with autism spectrum disorders 26. Elsabbagh m, mercure E, Hudry K, Chandler S, Pasco G, Charman T, et al;
and impact on functioning. Pediatr Clin North Am. 2012;59(1):203-14, xii-xiii. BASıS Team. ınfant neural sensitivity to dynamic eye gaze is associated with
doi: 10.1016/j.pcl.2011.10.012. later emerging autism. Curr Biol. 2012;22(4):338-42. doi:
12. Howe FE, Stagg SD. How Sensory Experiences Affect Adolescents with an 10.1016/j.cub.2011.12.056.
Autistic Spectrum Condition within the Classroom. j Autism Dev Disord. 2016; 27. Kuno-Fujita A, ıwabuchi T, Wakusawa K, ıto H, Suzuki K, Shigetomi A, et al.
46(5):1656-68. doi: 10.1007/s10803-015-2693-1. Erratum in: j Autism Dev Sensory Processing Patterns and Fusiform Activity During Face Processing
Disord. 2016;46(6):2273. in Autism Spectrum Disorder. Autism Res. 2020;13(5):741-50. doi:
13. mazurek mO, Petroski GF. Sleep problems in children with autism spectrum 10.1002/aur.2283.
disorder: examining the contributions of sensory over-responsivity and anxi- 28. Feldman jı, Kuang W, Conrad jG, Tu A, Santapuram P, Simon Dm, et al.
ety. Sleep med. 2015;16(2):270-9. doi: 10.1016/j.sleep.2014.11.006. Brief Report: Differences in multisensory ıntegration Covary with Sensory Re-
14. mazurek mO, vasa RA, Kalb lG, Kanne Sm, Rosenberg D, Keefer A, et al. sponsiveness in Children with and without Autism Spectrum Disorder. j
Anxiety, sensory over-responsivity, and gastrointestinal problems in children Autism Dev Disord. 2019;49(1):397-403. doi: 10.1007/s10803-018-3667-x.
with autism spectrum disorders. j Abnorm Child Psychol. 2013;41(1):165-76. 29. Klin A, Shultz S, jones W. Social visual engagement in infants and toddlers
doi: 10.1007/s10802-012-9668-x. with autism: early developmental transitions and a model of pathogenesis. Neu-
15. Ronconi l, molteni m, Casartelli l. Building Blocks of Others' understand- rosci Biobehav Rev. 2015;50:189-203. doi: 10.1016/j.neubiorev.2014.10.006.

52
Sezen Köse Otizm Spektrumunda Duyusal İşlemleme ve Sosyal Bilişsel Süreçlerin Nörobiyolojik İlişkisi

30. Sevinçok D, Özek Erkuran H, Başgül şS. İşitme, görme ve bedensel engelli 49. Olausson H, lamarre Y, Backlund H, morin C, Wallin BG, Starck G, et al. un-
çocuklarda görülen ruhsal sorunlar. Başgül şS, editör. Özel Gereksinim ve myelinated tactile afferents signal touch and project to insular cortex. Nat
Ruhsal Bozukluklar. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2021. p.41-8. Neurosci. 2002;5(9):900-4. doi: 10.1038/nn896.
31. Purhonen m, Kilpeläinen-lees R, valkonen-Korhonen m, Karhu j, lehtonen 50. lane AE, Dennis Sj, Geraghty mE. Brief report: Further evidence of sensory
j. Cerebral processing of mother's voice compared to unfamiliar voice in 4- subtypes in autism. j Autism Dev Disord. 2011;41(6):826-31. doi:
month-old infants. ınt j Psychophysiol. 2004;52(3):257-66. doi: 10.1007/s10803-010-1103-y.
10.1016/j.ijpsycho.2003.11.003. 51. Ben-Sasson A, Cermak SA, Orsmond Gı, Tager-Flusberg H, Carter AS,
32. moore jK, linthicum FH jr. The human auditory system: a timeline of devel- Kadlec mB, et al. Extreme sensory modulation behaviors in toddlers with
opment. ınt j Audiol. 2007;46(9):460-78. doi: 10.1080/14992020701383019. autism spectrum disorders. Am j Occup Ther. 2007;61(5):584-92. doi:
33. Paul R, Chawarska K, Fowler C, Cicchetti D, volkmar F. "listen my children 10.5014/ajot.61.5.584.
and you shall hear": auditory preferences in toddlers with autism spectrum dis- 52. Puts NA, Wodka El, Tommerdahl m, mostofsky SH, Edden RA. ımpaired tac-
orders. j Speech lang Hear Res. 2007;50(5):1350-64. doi: 10.1044/1092- tile processing in children with autism spectrum disorder. j Neurophysiol.
4388(2007/094). 2014;111(9):1803-11. doi: 10.1152/jn.00890.2013.
34. Kuhl PK, Coffey-Corina S, Padden D, Dawson G. links between social and 53. Foss-Feig jH, Heacock jl, Cascio Cj. Tactıle Responsıveness
linguistic processing of speech in preschool children with autism: behavioral Patterns And Theır Assocıatıon Wıth Core Features ın Autısm Spectrum
and electrophysiological measures. Dev Sci. 2005;8(1):F1-F12. doi: Dısorders. Res Autism Spectr Disord. 2012;6(1):337-344. doi:
10.1111/j.1467-7687.2004.00384.x.. 10.1016/j.rasd.2011.06.007.
35. Kwon S, Kim j, Choe BH, Ko C, Park S. Electrophysiologic assessment of 54. Bennetto l, Kuschner ES, Hyman Sl. Olfaction and taste proces-
central auditory processing by auditory brainstem responses in children with sing in autism. Biol Psychiatry. 2007;62(9):1015-21. doi:
autism spectrum disorders. j Korean med Sci. 2007;22(4):656-9. doi: 10.1016/j.biopsych.2007.04.019.
10.3346/jkms.2007.22.4.656. 55. Brang D, Ramachandran vS. Olfactory bulb dysgenesis, mirror neuron sys-
36. Russo N, Nicol T, Trommer B, zecker S, Kraus N. Brainstem transcription of tem dysfunction, and autonomic dysregulation as the neural basis for autism.
speech is disrupted in children with autism spectrum disorders. Dev Sci. 2009; med Hypotheses. 2010;74(5):919-21. doi: 10.1016/j.mehy.2008.11.048.
12(4):557-67. doi: 10.1111/j.1467-7687.2008.00790.x. 56. zou lQ, Yang zY, Wang Y, lui SS, Chen AT, Cheung EF, et al. What does the
37. Källstrand j, Olsson O, Nehlstedt SF, Sköld ml, Nielzén S. Abnormal audi- nose know? Olfactory function predicts social network size in human. Sci
tory forward masking pattern in the brainstem response of individuals with Rep. 2016;6:25026. doi: 10.1038/srep25026.
Asperger syndrome. Neuropsychiatr Dis Treat. 2010;6:289-96. doi: 57. ıarocci G, mcDonald j. Sensory integration and the perceptual experience of
10.2147/ndt.s10593. persons with autism. j Autism Dev Disord. 2006;36(1):77-90. doi:
38. lepistö T, Kuitunen A, Sussman E, Saalasti S, jansson-verkasalo E, Niemi- 10.1007/s10803-005-0044-3.
nen-von Wendt T, et al. Auditory stream segregation in children with Asperger 58. Stein BE, Stanford TR, Rowland BA. multisensory ıntegration and the Soci-
syndrome. Biol Psychol. 2009;82(3):301-7. doi: 10.1016/j.biopsy- ety for Neuroscience: Then and Now. j Neurosci. 2020;40(1):3-11. doi:
cho.2009.09.004. Erratum in: Biol Psychol. 2011;87(2):317. 10.1523/jNEuROSCı.0737-19.2019.
39. Teder-Sälejärvi WA, Pierce Kl, Courchesne E, Hillyard SA. Auditory spatial 59. Hornix BE, Havekes R, Kas mjH. multisensory cortical processing and dys-
localization and attention deficits in autistic adults. Brain Res Cogn Brain Res. function across the neuropsychiatric spectrum. Neurosci Biobehav Rev. 2019;
2005;23(2-3):221-34. doi: 10.1016/j.cogbrainres.2004.10.021. 97:138-51. doi: 10.1016/j.neubiorev.2018.02.010.
40. lai G, Schneider HD, Schwarzenberger jC, Hirsch j. Speech stimulation dur- 60. Cheung PPP, lau BWm. Neurobiology of sensory processing in autism spec-
ing functional mR imaging as a potential indicator of autism. Radiology. 2011; trum disorder. Prog mol Biol Transl Sci. 2020;173:161-81. doi:
260(2):521-30. doi: 10.1148/radiol.11101576. 10.1016/bs.pmbts.2020.04.020.
41. järvinen-Pasley A, Peppé S, King-Smith G, Heaton P. The relationship be- 61. Bush G, luu P, Posner mı. Cognitive and emotional influences in anterior cin-
tween form and function level receptive prosodic abilities in autism. j Autism gulate cortex. Trends Cogn Sci. 2000;4(6):215-22. doi: 10.1016/s1364-
Dev Disord. 2008;38(7):1328-40. doi: 10.1007/s10803-007-0520-z. 6613(00)01483-2.
42. Paul R, Augustyn A, Klin A, volkmar FR. Perception and production of prosody 62. Craig AD. ınteroception: the sense of the physiological condition of the body.
by speakers with autism spectrum disorders. j Autism Dev Disord. 2005; Curr Opin Neurobiol. 2003;13(4):500-5. doi: 10.1016/s0959-4388(03)00090-
35(2):205-20. doi: 10.1007/s10803-004-1999-1. 4.
43. O'Riordan m, Passetti F. Discrimination in autism within different sensory 63. Pelphrey KA, Carter Ej. Brain mechanisms for social perception: lessons
modalities. j Autism Dev Disord. 2006;36(5):665-75. doi: 10.1007/s10803- from autism and typical development. Ann N Y Acad Sci. 2008;1145:283-99.
006-0106-1. doi: 10.1196/annals.1416.007.
44. mottron l, Peretz ı, ménard E. local and global processing of music in high- 64. Pelphrey KA, morris jP, mcCarthy G, labar KS. Perception of dynamic
functioning persons with autism: beyond central coherence? j Child Psychol changes in facial affect and identity in autism. Soc Cogn Affect Neurosci.
Psychiatry. 2000;41(8):1057-65. 2007;2(2):140-9. doi: 10.1093/scan/nsm010.
45. Peppé S, mcCann j, Gibbon F, O'Hare A, Rutherford m. Receptive and ex- 65. Stevenson RA, vanDerKlok Rm, Pisoni DB, james TW. Discrete neural sub-
pressive prosodic ability in children with high-functioning autism. j Speech strates underlie complementary audiovisual speech integration processes.
lang Hear Res. 2007;50(4):1015-28. doi: 10.1044/1092-4388(2007/071). Neuroimage. 20111;55(3):1339-45. doi: 10.1016/j.neuroimage.2010.12.063.
46. Russo Nm, Skoe E, Trommer B, Nicol T, zecker S, Bradlow A, et al. Deficient 66. D'Angelo E, Casali S. Seeking a unified framework for cerebellar function and
brainstem encoding of pitch in children with Autism Spectrum Disorders. Clin dysfunction: from circuit operations to cognition. Front Neural Circuits.
Neurophysiol. 2008;119(8):1720-31. doi: 10.1016/j.clinph.2008.01.108. 2013;6:116. doi: 10.3389/fncir.2012.00116.
47. Adolphs R. The social brain: neural basis of social knowledge. Annu Rev Psy- 67. menon v. large-scale brain networks and psychopathology: a unifying
chol. 2009;60:693-716. doi: 10.1146/annurev.psych.60.110707.163514. triple network model. Trends Cogn Sci. 2011;15(10):483-506. doi:
48. Brauer j, Xiao Y, Poulain T, Friederici AD, Schirmer A. Frequency of mater- 10.1016/j.tics.2011.08.003.
nal Touch Predicts Resting Activity and Connectivity of the Developing Social 68. van Overwalle F, Baetens K, mariën P, vandekerckhove m. Social cognition
Brain. Cereb Cortex. 2018;28(2):692. doi: 10.1093/cercor/bhx323. Erratum and the cerebellum: a meta-analysis of over 350 fmRı studies. Neuroimage.
for: Cereb Cortex. 2016;26(8):3544-52. 2014;86:554-72. doi: 10.1016/j.neuroimage.2013.09.033.

53
Nöroçeşitlilik ve Otizm
Neurodiversity and Autism

Rahime Duygu TEMELTÜRKa, ÖZET Erken gelişim döneminde ortaya çıkan ve beyin işlev bozukluğunun bir sonucu olduğu varsayı-
lan bir nörogelişimsel bozukluk olarak kavramsallaştırılan otizmin, ‘nöroçeşitlilik’ bakış açısı ile aslında
Birim Günay KILIÇb
bir bozukluk değil, aksine çok değerli bir nörolojik farklılık olduğu öne sürülmektedir. Nöroçeşitlilik
hareketi, otistik bireylerin azınlık grup kimliğinden gurur duyduğu ve topluluk olarak kendilerini sa-
a
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, vunma konusunda karşılıklı destek sağladığı bir kültür sunmayı amaçlamaktadır. Ancak, nöroçeşitlilik
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve kavramının dil ve bilişsel alanlarda engelleri olan otistik bireylerin durumunu, ihtiyaçlarını ve otizmin
Hastalıkları AD, yaşama katılımı engelleyici yanını yansıtıp yansıtamayacağı ayrı bir tartışma konusudur. Ayrıca, nöro-
Ankara, Türkiye çeşitlilik hareketi, otizmin tıbbi veya davranışsal müdahale ile iyileştirilmeye çalışılmaması gerektiğini
b
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, savunmaktadır. Kimlik tabanlı bir yaklaşım olarak nöroçeşitlilik gibi kimlik tabanlı yaklaşımlar, klinis-
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve yenlerin günlük pratikte geri planda bıraktıkları bakış açısıdır. Otistik bireylere klinik tedavi aracılığıyla
Hastalıkları AD, ek kaynaklar sağlamayı amaçlayan geleneksel/tıbbi model ile çevrelerini uyumlamayı ve nörotipik tu-
Emekli Öğretim Üyesi, tumları dönüştürmeyi amaçlayan nöroçeşitlilik temelli yaklaşımların birlikte kullanımı nöroçeşitliliğe
Ankara, Türkiye sahip bireylerin yaşamını iyileştirecektir.

Yazışma Adresi/Correspondence: Anahtar Kelimeler: Nöroçeşitlilik; otizm; nörogelişimsel bozukluk; nörolojik farklılık
Birim Günay KILIÇ
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve ABSTRACT Conceptualized as a neurodevelopmental disorder presumed to result from brain dysfunc-
Hastalıkları AD, tion and emerging during early developmental stages, autism is reimagined through the 'neurodiversity'
Emekli Öğretim Üyesi, perspective as not a disorder but rather a valuable neurological variant. The neurodiversity movement
Ankara, Türkiye aims to provide a culture wherein autistic people feel pride in a minority group identity and provide mu-
birimkilic@gmail.com tually support in self-advocacy as a community. However, the concept of neurodiversity sparks a sepa-
rate debate on whether it accurately reflects the conditions, needs of autistic individuals with disabilities
in language and cognitive domains and the hindering aspect of autism from participating in life. Addi-
tionally, the neurodiversity movement advocates that autism should not be attempted to be improved
through medical or behavioral interventions. As an identity-based approach, neurodiversity remain some-
what overlooked in the daily practices of clinicians. Combining the traditional/medical model, which
seeks to provide additional resources through clinical treatment to autistic individuals, with neurodiver-
sity-based approaches that aim to adapt environments and transform neurotypical attitudes, could improve
the lives of neurodiverse people.

Keywords: Neurodiversity; autism; neurodevelopmental disorder; neurologic variation

NÖROÇEŞİTLİLİK KARVAMININ DOĞUŞU VE


OTİZM İLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ

N
öroçeşitlilik kavramı ilk olarak 1997 yılında, Avustralyalı bir sosyolog olan
Judy Singer tarafından ifade edilmiştir.1 Kızına “Asperger Sendromu” tanısı
konan ve ayrıca kendisini “otistik spektrumun bir yerinde” olarak tanımlayan
Singer, bu kavramı, otizmin patolojik olarak değil, daha çok çeşitli ve değerli bir nöro-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN:
Temeltürk RD, Kılıç BG. Nöroçeşitlilik ve lojik farklılık durumu olduğunu belirtmek için ve otizm hakları hareketini destekleyecek
otizm. Karabekiroğlu K, editör. Çocuk Psiki- nitelikte nörolojik azınlıkların toplum içindeki kabul ve uyumunu gerektiren bir görüşü
yatrisinde Nörobilim ve Felsefe. 1. Baskı. An-
kara: Türkiye Klinikleri; 2024. p.54-9. tanımlamak için kullanmıştır.1

54
Rahime Duygu Temeltürk ve ark. Nöroçeşitlilik ve Otizm

Kategorik bakış açısıyla Otizm Spektrum Bozukluğu selliğe bağlı olduğunu belirtmiştir. Bir dönem otizmin ne-
(OSB), erken gelişimsel dönemde ortaya çıkan ve temelde deni olarak ebeveynler suçlanarak haksız yere damgalan-
beyin işlev bozukluğunun bir sonucu olduğu varsayılan, mış ve çocuklara gereksiz psikanaliz uygulanmıştır. O
belirli bir nörogelişimsel bozukluk olarak kavramsallaştı- yıllarda ABD’de, tanıya karşı olumlu veya destekleyici bir
rılmaktadır.2 Bu tanımlamalar, bir yandan klinik uygulama yaklaşım ile karşılaşmayan tanılanan bireyler ve aileleri
için önemli bir netlik sağlamakta ise de diğer taraftan al- için, otizmi, destek gerektiren bir tür “nörolojik varyasyon”
ternatif düşünceler de tartışılmaktadır. Örneğin, OSB’de olarak görmek adına gerek profesyonellerin gerek de hal-
diğer nörogelişimsel bozukluklar gibi aslında doğasında kın kavrayışında önemli değişiklikler olmuştur. Bu süreci
“kategorik” değildir, bu tanıya sahip olanlardan ötekileri hızlandıran önemli dönüm noktaları; Lorna Wing’in İngi-
ayıran net bir sınır yoktur, dolayısıyla “boyutsal”dır. Farklı lizce konuşan tıp topluluğuna “Asperger Sendromu”nu ye-
nörogelişimsel bozukluklarda önemli fenotipik ve genetik niden tanıtması, DSM III-R ve DSM IV’ün tanı
örtüşmeler gösterilmiştir. Ayrıca nörogelişimsel özellikler kategorisinin genişletilmesi ve etkili bir otizm hak savu-
oldukça heterojendir, benzer klinik özelliklere sahip bi- nuculuğu hareketinin büyümesidir.1
reylerde faklı nörobilişsel profil gözlenebilmektedir. Son Tıbbi modelin, normalleştirme, semptom azaltma ve
olarak, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
temel yaşam alanlarında işlevsel bozukluğa neden olduğu
(DEHB)’nda tartışılan ve olasılıkla OSB’de de gözlenen
belirlenen durumların ortadan kaldırılması yönünde bir he-
“yetişkin başlangıçlı” formlar, bu bozuklukların “nöroge-
defi vardır.8 Psikiyatride, biyolojik belirteçler bulunmadı-
lişimsel bir durum” olarak ifade edilmesine karşıt bir gö-
ğından, çoğunlukla davranışsal eksiklikler normalden
rüşü desteklemektedir.3
sapmalar temelinde belirlenir.9 Ancak, bu sınıflandırma sis-
temi, avantajlı davranışları, davranışların nedenlerini ve
KANNER İLE BAŞLAYAN TIBBİ MEDİKAL MODEL toplumun uygun davranışları belirlemedeki rolünü genel-
Leo Kanner tarafından “otizm” tanısı konan ilk insan Do- likle atlar.8 Bu koşullara sahip insanları “hasta” olarak ta-
nald Triplett vakasının üzerinden 85 yıl geçmiştir.4 Yirmi- nımlayan tıbbi model, genellikle bakım kararlarını,
birinci yüzyılın başlarında, yaklaşık olarak 150 çocuktan uzmanlara ve aile üyelerine devreder. Tıbbi modelle görü-
biri spektrum içinde yer alırken, bu oran 2018’de nür bir uyum içinde olan birçok otistik bireyin ebeveyni,
%2.3’lere, 2023’te ise 2.7 (1/36)’lere kadar yükselmiştir.5,6 çocuklarının tedavisi için iyileşme, kurtulma veya normal-
Bu artışın nedeni olarak; tanımlamadaki farklılıklar, siyasi leşmeye yönelik olarak çaba sarf etmektedir.10 Tıbbi mo-
nedenler, ebeveyn, öğretmen ve klinisyenlerdeki artmış deli benimseyen ebeveynler tıbbi gidişat ve tedaviye
farkındalık öne sürülmüştür. Ayrıca bunun ötesinde başka hâkimdir. Diğer yandan, bazı ebeveynler, otizmi bir düş-
olası faktörleri belirlemek amacıyla, geçen 20 yılda, otizm man ve sevdikleri çocuktan farklı olarak tasvir etmiş ve
ve nöroçeşitliliğin epistemolojisini anlamak adına sosyo- kendilerini, çocuklarını rehin alan dış bir güce karşı sava-
loji, psikoloji ve felsefe gibi çeşitli sosyal bilim alanlarında şan savaşçılar olarak görmüşlerdir. Gerçekten de, birçok
yapılan çalışmalarda da çarpıcı bir artış yaşanmıştır.7 ebeveynin yanı sıra uzmanlar ve toplum, otizmi bir “has-
Kanner (1943), vakalarındaki benzerliği ortaya çı- talık” hatta bir “salgın” olarak kategorize ederek, tanı ora-
kartarak otizmin homojenliğini vurgulamış (sadece tipik nındaki artışa ve neden olarak çevresel faktörlere olan
veya yüksek zekâya sahip çocuklarda meydana geldiği şek- inanca dayanarak tıbbi modeli desteklemişlerdir. Ebe-
lindeki geleneksel bir görüş) ve “yeni bir tür insan”ı ta- veynlerin otizmin nedenini anlamaya olan ilgisi, genellikle
nımlamıştır. Buna karşılık, Asperger, “otistik psikopati” etiyolojinin aile planlamasını yönlendireceği ve tedaviyi
olarak tanımladığı çocukların değişkenliğini belirterek, aydınlatacağı inancını yansıtmaktadır.11
sosyal ilişki kurmadaki potansiyellerini, entelektüel bece- Otizmin sosyokültürel tarihi incelendiğinde, kavram-
rilerinin farklılığını ve “bozukluk” düzeylerinin genişliğini sal açıdan pek çok fikir ayrılıklarının olduğu görülmekte-
vurgulamıştır. Kanner, otizmi “doğuştan gelen bir özellik” dir. Asperger ve Kanner’ın erken çalışmalarındaki
şeklinde belirtmekle birlikte, soğuk ebeveynlerin bu bo- farklılıklardan, “Amerikan Psikiyatri Derneği” tarafından
zukluğu oluşturmada rol oynayabileceğini de eklemiştir. belirlenen ve zaman içerisinde evrilen tanı ölçütlerine, bi-
Asperger ise, genetik kuram temelinde, aile üyelerinde yomedikal alandaki gelişmelere ve biyobelirteçlerin belir-
otistik özelliklerin bulunduğunu gözlemlemiştir.1 lenmesine, ya da tıbbi model çerçevesindeki otizm
Kanner, otizmi tanımlarken, belirli ve homojen bir çalışmaları ile nöroçeşitliliği inceleyenler arasındaki görüş
hastalık olduğunu ileri sürmüş davranışsal ve iletişimsel farklılıklarına kadar bu durum kendini göstermektedir.12
özelliklerin bir spektrumu olarak değil, psikojenik neden- Ancak, “otizm” adı verilen bu “şeyin” sosyal, davranışsal

55
Rahime Duygu Temeltürk ve ark. Nöroçeşitlilik ve Otizm

ve bilişsel etkilerinin olduğu bir gerçektir. Bu nedenle de Psikiyatrik tanılama, üç genel ölçüt çerçevesinde de-
otizm tek bir disipline ait bir kavram değildir; doğası ge- ğerlendirilmektedir. Bunlardan ilki güvenilirliktir. Diğer
reği, “otizm” disiplinler arası bir alan ve ortak çaba gerek- bir deyişle, farklı gözlemciler tarafından farklı ortamlarda
tirmektedir.7 tutarlı olarak uygulanabilir olmasıdır. Otizm tanılamasında
deneyimli klinisyenlerin uyguladıkları standart ölçüm araç-
KATEGORİK TANILAMAYA KARŞI ları ile güvenilirlik sağlanmaktadır. İkinci ölçüt olan “kli-
BOYUTSAL YAKLAŞIM nik fayda” ise tanılanan bireyin özellikleri, ihtiyaçları ve
geleceğe yönelik beklentileri hakkında faydalı bilgiler sağ-
DSM (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Ki-
lanması anlamına gelmektedir. Otizm tanısı ile birlikte
tabı), birçok ülkede otizmin tanımlanmasında hem klinik
çocuk/erişkinlere sağlanan klinik, eğitim ve sosyal destek
hem de araştırmalar açısından önemli bir yere sahiptir.2
bu kapsamda değerlendirilmektedir. Üçüncü ve son ölçüt
DSM’nin amacı standartlaştırmak, güvenilirliği artırmak
ve psikiyatrinin bir bilim olarak iddiasını ve resmiyetini olan geçerlilik ise DSM temelli otizm tanılamasında eleş-
güçlendirmektir. Aynı zamanda DSM kodları, ruh sağlığı- tirilmektedir. Bunun ilk nedeni olarak, fenotipik heteroje-
nın kurumsal altyapısını düzenlemekte ve ruhsal hastalık- nite öne sürülmektedir. Altta yatan çeşitli nedenlerden
ların tedavisinin kapsamını kolaylaştırmaktadır. kaynaklanan çok değişik belirtilerin bireyden bireye fark-
Revizyonlar güvenilirlik ve tedavi yoluyla üzerinde tartı- lılık göstermesi, “tek” bir otizmin olmadığının göstergesi-
şılacak çok şey sunarken, biyomedikal/tıbbi modelin ruh- dir. Aslında DSM-5 ile resmi olarak tanılanan bir grup
sal bozukluklar üzerindeki itici gücü haline gelmiştir. Tanı birey olsa da bu grupta farklı durumlarda, farklı ihtiyaçları
koyma ölçütleri semptomatolojinin standartlaştırılması yo- olan ve farklı müdahalelerden yararlanacak bireyler bu-
luyla hem hastalar hem de klinisyenler için faydalı olmak- lunmaktadır. Diğer bir sorun ise güncel tanısal kavramsal-
tadır.13 laştırmadır ki bu, otizmi aslında daha geniş bir
nörogelişimsel atipiklik yelpazesinin parçası olduğu ayrı
Otizm, 1970’lerin başında DSM’ye “İnfantil otizm”
bir durum olarak ele almaktadır. Otizme özgü belirtilerin
tanısı ile girmiştir.14 DSM-III ve DSM-IV ile birlikte otizm
izole olarak görülmeyip, genellikle eşlik eden diğer du-
alanında yapılan araştırma sayısı oldukça artmıştır. DSM-
rumların (DEHB, KOKGB gibi) bir parçası olarak görül-
5’te ise Otizm, Asperger ve Yaygın Gelişimsel Bozukluk
mesidir. Ayrı, sınırlı bir durum olarak görülen durum, yani
(YGB) arasındaki farklılık kaldırılarak tanılamada boyut-
sal yaklaşım vurgulanmıştır. Bu revizyonlar ile, bir dizi tek başına otizm, insanın nörogelişiminin doğasını gerçekte
ayrı otizm bozukluğunun “spektrum” altında tek bir tanı olduğu gibi tanımlamakta başarısız kalmaktadır.16
kategorisine dâhil edilmesi amaçlanmıştır. Yeni ölçütler Bu sınırlılıklar, otistik özelliklerin ve deneyimlerin
ile, tanılama yöntemi yeniden yapılandırılarak daha “kesin altındaki mekanizmaların anlaşılması ve buradan yola çı-
ve doğru” tanılama planlanmıştır.2 kılarak otistik bireylerin ve ailelerini desteklemeye yönelik
DSM-5 yayınlanmadan önce, otizm savunuculuğu etkili müdahalelerin geliştirilmesini engellemektedir. Bu
topluluğunun üyeleri, bu değişikliklerin daha önce tanı “geçerlilik” sorunu yalnızca otizmde değil diğer neredeyse
konmuş olan vakaları dışlayabileceği ve dolayısıyla onlara tüm DSM-5 tanılarında görülmektedir. ABD’de Ulusal
yönelik tedavi ve hizmetlerin sağlanamayacağı konusunda Ruh Sağlığı Enstitüsü, ruhsal hastalık durumlarının sınıf-
endişelerini dile getirmişlerdir.15 Sigorta ve eğitim kay- landırılmasına yönelik RDoC (Research Domain Criteria)
naklarının sağlanması için artan baskıdan ötürü tanılanan olarak adlandırdıkları yeni ve farklı bir yöntem geliştir-
vakaların arttığı belirtilmiştir. Çünkü otizmli bireylerin ai- miştir.17 RDoC, DSM-5 ile paralel olarak altta yatan biyo-
leleri için tanı, sadece yaşadıkları deneyime resmiyet ka- lojik sistemlerle ilişkilendirilebilcek ruhsal sağlıkla ilişkili
zandırmakla kalmaz, aynı zamanda ekonomik ve eğitimsel işlevselliğin boyutsallığını tanımlamaktadır. RDoC, trans-
sonuçları beraberinde getirmektedir.15 Ancak, DSM-5, diyagnostik bir bakış açısıyla, otizmin nörogelişimsel ati-
özellikle küçük yaştaki, zekâsı normal ve/veya normal üstü pikliğin daha geniş bir spektrumunun bir parçası olduğu
ve daha hafif semptomlara sahip olanlar gibi belirli alt görüşünü desteklenmektedir. RDoC, bilimsel bir titizlik ve
gruplar için daha az duyarlılılık sunabilmektedir. Diğer gerçeklikle otistik bireylerin yaşantılarına ve görüşlerine
yandan “otizm salgını”nı yönetecek sürekli evrilen tanı- saygıyı da benimseyecek bir şekilde atipik nörogelişimi an-
lama sistemlerine ihtiyaç duyulacağı ya da alternatif ola- lamak adına bir bakış açısı sağlamaktadır. RDoC, nöroçe-
rak, biyolojik ve genetik ölçütlerde yeni bir akımın, şitliliğe sahip bireylerin yaşam kalitelerini destekleyerek
tanılamanın “altın standardı” olabileceği öne sürülmekte- kanıt temeli oluşturma yolundaki ilerlemeleri hızlandır-
dir.7 mıştır.16

56
Rahime Duygu Temeltürk ve ark. Nöroçeşitlilik ve Otizm

tarafından yaygın olarak kullanılan bireyin öncelikli ol-


“BOZUKLUK”A KARŞILIK “FARKLILIK” duğu kullanıma (person with autism- otizmli birey) göre
Bir yandan, Kanner ile başlayan 1940’lardan gelen biyo- daha çok tercih etmektedirler.20 Nöroçeşitlilik savunucu-
medikal/tıbbi modelde, otizm bilişsel bir bozukluk/engel ları, göz temasından kaçınma veya tekrarlayıcı vücut ha-
olarak tanımlanmaktadır ki bu durum DSM ile de devam reketleri gibi alışılmadık ancak zararlı olmayan davranışları
etmiştir.4 DSM’nin en son sürümü olan DSM-5’te her ne her bağlamda ve bu davranışların hizmet ettiği başa çıkma
kadar “spektrum” terimi kullanılsa da hala “bozukluk” ola- mekanizmalarını dikkate almadan ortadan kaldırmayı
rak adlandırılmaktadır.2 Diğer yandan, “farklılık modeli”, amaçlayan müdahalelere karşı çıkmaktadırlar. Otizm hak
otizmi beyindeki bağlantısallıkların farklılığının bir sonucu savunucuları, genellikle normalleştirmeye odaklanma açı-
olarak “farklı” bir varoluş biçimi şeklinde ele almaktadır. sından çok dar ve zorlayıcı olduğuna inandıkları yoğun
Ancak, nöroçeşitlilik veya otizm hakları hareketi içinde yer davranışsal müdahaleleri (Örneğin, Uygulamalı Davranış
alan otistik birey savunucuları, otizmi farklı kimliklerin bir Analizi gibi) eleştirmektedirler.10,20,21
parçası olarak görerek bunun nedenini bulma ve tedavi ara- Otizmde “iyileşme” yerine sosyopolitik değişim ve
yışlarına karşı çıkmaktadır.11 Nöroçeşitlilik hareketi, “fark- yaşam kalitesini amaçlayan nöroçeşitlilik hareketi, otizmin
lılık modeli”nden türemiş olarak, “otistik” bireylerin iyileştirilmesine olanak sağlamadığı konusunda eleştiril-
haklarını savunmakta ve otizmin doğal bir beyin farklılığı mektedir. Gelişen literatür, nöroçeşitlilik hareketi liderle-
olduğunu, bir bozukluk olmadığını iddia etmektedir. Nö- rinin otizmin bazı eksikliklerini kabul ettiğini ve bunları
roçeşitlilik, otistik bireylerin beyin bağlantısallıklarının iyileştirmeye yönelik bazı müdahaleleri desteklediğini öne
farklı olduğu ve bozuk değil, “gerçek” ve biyolojik temel- sürmektedir. Ancak, bazıları ise tanıları ve eksiklikleri iyi-
lere dayalı olduğu düşüncesine dayanmaktadır.11 Otizm leştirmeye yönelik müdahaleleri reddetmektedir.11
hakları hareketi, otizmi bir “bozukluk” yerine farklı bir bi-
lişsel form olarak değerlendirmekte ve insanlar arasındaki
OTİZMDE NÖROÇEŞİTLİLİK KAVRAMININ
nörolojik farklılığın kabul edilmesi gerektiğini savunmak-
tadır. OSB’nin potansiyel stigmatizasyonunu kaldırmak KLİNİK PRATİKTEKİ ETKİLERİ
amacıyla, “bozukluklar” (OSB) terimi yerine “durumlar” Nöroçeşitlilik savunucuları, otistik bireylerin yeteneklerini
(Otizm Spektrumu Durumları, Autism Spectrum Conditi- destekleyen toplumsal ortamların öneminin altını çizmek-
ons, ASC) ifadesinin kullanımı önerilmektedir.7 tedir. Bazı özel yetenekler, otizmin nörolojik profilinin bir
Otizmle ilgili temelde iki karşıt görüş bulunmaktadır. parçası olarak kabul edilmektedir. Otizmi farklı kılan dav-
Otizm çalışmalarıyla ilgili geniş bir literatür, tartışma ve ranışların bastırılmasının, yaratıcılık gibi önemli özellikle-
eleştiriye neden olan bir tıbbi otizm modelini benimsemiş- rin kaybına yol açabileceğine dikkat çekilmektedir.
tir.18 Bu taraf, otizmi iyileştirilmesi, tedavi edilmesi veya Örneğin, Asperger Sendromu olan önemli bir bilim insa-
yenilmesi gereken bir “bozukluk” olarak görmektedir.19 nının tanısal arayışa gerek duymadığı, çünkü kendi özel
Diğer tarafta, otistik hak savunucuları, otizmi ırk, cinsiyet yeteneklerine uygun bir alan seçtiği ve çevresindeki in-
veya işitme kaybı gibi bir tür farklılık olarak görmekte ve sanlar tarafından hoşgörüyle karşılandığı belirtilmektedir.
tıbbi veya davranışsal müdahale ile iyileştirilmeye çalışıl- Sonuç olarak, bir alanda belirgin kısıtlılığı olan bireyler,
maması gerektiğini savunmaktadır. Bu gruba göre, otistik yeteneklerine uygun bir ortamda gelişebilir ve aslında daha
bireyler çevrelerinden kopmuş değildir; ancak farklı bir şe- fazla yetenek kazanabilir. Ancak otistik birçok bireyin ih-
kilde iletişim kurmaktadırlar.11 tiyaç duyduğu sosyal destek seviyesinin, kabul ve uyum-
dan öte olduğu da unutulmamalıdır.1
Kanıt temelli gelişmelerle birlikte, “disfonksiyon” te-
OTİZMDE NÖROÇEŞİTLİLİK VE
melli bir “bozukluk” yerine “nöroçeşitlilik” kavramı öne
OTİZM HAK SAVUNUCULARI
sürülmüştür. “Herkes için eşitlik” sloganı ile nöroçeşitlilik
Nöroçeşitlilik hareketi, otistik bireylerin azınlık grup kim- bakış açısı diğer insan hakları hareketiyle pek çok ortak
liğinden gurur duyduğu ve topluluk olarak kendilerini sa- noktayı paylaşmaktadır. Bu kavram, etkilenen bireyler ta-
vunma konusunda karşılıklı destek sağladığı bir kültür rafından benimsenmiş olsa da yorumlandığı şekillerde
sunmayı amaçlamaktadır. Otizmle ilişkilendirilen güçlü büyük değişkenlikler bulunmaktadır. Bazı sorgulayan ya da
yönleri, farklılıkları ve zayıflıkları kimliklerinin merkezi reddeden grup, DEHB ve OSB’nin beyin disfonksiyonu
olarak gören otizm hak savunucuları, bireylerin tanımla- kaynaklı ortaya çıktığını ve bu nedenle özünde bir yeter-
yıcı özelliklerinin öncelikli olduğu kullanımı (örneğin, “au- sizliğe yol açtığını öne sürmektedir. Nöroçeşitlilik bakış
tistic person”-otistik birey), genellikle araştırmacılar açısı ile ise, bu durumlar toplumda pek çok bireyden farklı

57
Rahime Duygu Temeltürk ve ark. Nöroçeşitlilik ve Otizm

bir düşünce ve davranış tarzına neden olan beyin yapısı ya bireysel bir farklılık” olduğu düşüncesini desteklemekte-
da işlevindeki varyasyonlardır. Bu farklılıklar, bazı durum- dir.22 Nöroçeşitlilik bakış açısını benimseyen araştırmalar
larda hem birey hem de grup için avantaj yaratabildiği gibi, ayrıca, klinik pratiğe de yansımaktadır. Burada odak tekrar
bazı durumlarda ise dezavantaj doğurur. “Nöroçeşitlilik” çevreye kaydırılmakta, özellikle okul, işyerleri ve diğer
kavramı savunucularına göre, aslında yetersizlik, bozuklu- sosyal ortamları daha “nöroçeşitlilik dostu” haline getir-
ğun özünden değil, farklı düşünce ve davranış biçimleri ne- mek ve nörotipiklerin tutumlarını değiştirmek hedeflen-
deniyle çevresindeki insanlarla aralarındaki uyumsuzluk mektedir. Bu müdahale, “farklı” olanların daha kolay uyum
olduğu için ortaya çıkmaktadır. “Nörotipik” bakış açısına sağlamasını karşılayacak şekilde çevresel düzenlemeye
uygun olarak şekillenen çevrelerde, nöroçeşitliliğe sahip bi- odaklanan bir toplumsal gündem belirmeyi içermektedir.
reylerin özel yetenekleri, güçlü yanları ve nitelikleri oldu- Bu yaklaşım, klinisyenlerin eksikliği düzeltme ya da orta-
ğundan daha değersiz görülmekte ve engellenmektedir. Bu dan kaldırma beklentisiyle karşıtlık göstermektedir. Model,
tür niteliklerin/özelliklerin tanınmaması, utanç ve damga- nöroçeşitliliği destekleme konusundaki toplumsal sorum-
lanmaya, düşük özsaygıya ve ruh sağlığı sorunlarına yol lulukları, damgalama, stereotipiler ve ayrımcılıkla başa
açabilmektedir. Nöroçeşitlilik akımı, bu bireylerin bakış çıkma konusunda toplumsal eğitim-öğretim, politika ve
açılarını ve deneyimlerini, klinisyenler ve bilim adamlarının yasa yoluyla sağlanacak değişimleri vurgulamaktadır. Bu
üstünde öne çıkararak onları kendi yaşam öykülerinde söz yaklaşımların avantajlarından biri, üst düzey sağlık hiz-
sahibi olmaları konusunda teşvik etmektedir. “Bozukluk te- metlerine bağımlılığı azaltmalarıdır. Müdahaleler, ayrıca,
melli” yaklaşımı olanlar ve bunun karşısında nöroçeşitlilik nöroçeşitli bireylerin yetenek ve eğilimlerine olanak sağ-
bakış açısını benimseyen araştırmacılar, nöroçeşitliliğe layan güçlü yanlarının desteklenmesine dayalı bir bakış
sahip bireylerin yaşadıkları herhangi bir yetersizliği azalt- açısını sağlamaktadır.3
mak amacını paylaşsalar da bu amaca ulaşmak için tama- “Nöroçeşitlilik” kavramı, OSB’nin bir çan eğrisinin
men farklı yollar izlerler. Bozukluk temelli yaklaşımla
bir ucunda bir kesme çizgisi ile ayrılmış bir bölüm olma-
yapılan ve en çok aşina olunan araştırmalar, bireydeki dis-
yıp, geri kalan herkesten apayrı bir dünya olmadığını,
fonksiyonun biyopsikososyal temelini anlamaya odaklanır,
kesme çizgisinin diğer tarafında yer alanların “tanısal azın-
böylece semptomların azaltılması hedeflenir ve bununla
lığa” karşı uyumlu ve kabullenici olmaları gerektiğini sa-
ilişkili olan yetersizlik de dolaylı olarak azaltılabilir. Nöro-
vunmaktadır. Ayrıca, bir “yetersizlik” ya da “bozukluk”
çeşitlilik bakış açısını benimseyen araştırmacılar ise, bu bi-
olarak değil, öteki bireylerin tutumlarının otistik bireyle-
reylerin fiziksel ve sosyal çevresine odaklanarak, bu
rin “aşırılıklarını” kapsayacak şekilde düzenlenmesini
çevrelerin bu bireyleri nasıl sınırladığını, bunun da yeter-
önermektedir. Ancak, nöroçeşitlilik kavramı dil ve bilişsel
sizliğe yol açarak bireyin öz-saygısını ve iyilik halini nasıl
alanlarda engelleri olan otistik bireylerin durumunu, ihti-
olumsuz etkilediğini anlamaya çalışırlar. Nöroçeşitli birey-
yaçlarını ve OSB’nin yaşama katılımı engelleyici yanını
lerin ya doğrudan durumlarıyla ilişkili (OSB’de detaylara
yansıtıp yansıtamayacağı ayrı bir tartışma konusudur. Nö-
dikkat etme gibi), ya da bu durum tarafından gölgelenmiş
roçeşitlilik gibi kimlik tabanlı yaklaşımlar, klinisyenlerin
güçlü yanlarını ve yeteneklerini ortaya çıkarmaya odakla-
nırlar. Son olarak, nörotipik bireylerin ve kurumların nöro- günlük pratikte geri planda bıraktıkları bakış açısıdır.
çeşitli bireylere karşı tutumlarını anlama konusundaki ilgi Bunun altında, klinik durumlar ile işlevsellik ve yaşam ka-
artacaktır ve bu tutumların damgalama, düşük öz-saygı ve litesi arasındaki uyumsuzluk, geleceğe yönelik belirsizlik
ruh sağlığı sorunları için nasıl riskler oluşturduğu saptan- ve kestirilemez oluş, erken gelişim döneminde tanı konan
maya çalışılacaktır. Nöroçeşitlilik bakış açısı ile, aynı za- bireyler dışındakilere ilişkin OSB literatürünün kısıtlılığı
manda, nöroçeşitliliğe sahip bireylerin araştırmaların gibi etkenlerin yattığı belirtilmektedir.23
tasarımında ortak olarak yer alması ve yorumlanmasında iş-
birliği yapılması ile birlikte OSB’li olmanın ne anlama gel- SONUÇ
diği ve toplumsal yapıları dönüştürerek bu yetersizliklerin “Otizm”i anlama, çocuk sağlığı, çocuk gelişimi, halk sağ-
nasıl azaltılabileceği konusunda ortak bir anlatı oluşturula- lığı, tıbbi sosyoloji, psikoloji ve ruh sağlığı alanlarından
bileceği vurgulanmaktadır.3 uzmanların disiplinler arası yaklaşımlarını gerektirmekte-
Son yıllarda, otizmde nitel bir araştırma yöntemi olan dir. Günümüzdeki uygulamalar ve kurumsal yapılar,
fenomenolojik yaklaşımın kullanıldığı araştırmalar göze otizmli bireyleri tanımlamada ve tedavi etmede yol gös-
çarpmaktadır. Nöroçeşitlilik kapsamında “insan spekt- termekte, bu durumun farkındalığı ve anlaşılırlığını artır-
rumu” hakkında yapılan fenomenolojik bir çalışmanın bul- maktadır. Ancak, otizmde standartları, beklentileri ve
guları, otistik deneyimin “ortak bir insan spektrumu içinde fırsatları şekillendirmek için sabit, evrensel biyolojik doğ-

58
Rahime Duygu Temeltürk ve ark. Nöroçeşitlilik ve Otizm

rular bulunmamaktadır.24 Bu bağlamda “nöroçeşitlilik”, ve klinik uygulama ile birleştirmek birçok avantaj sağla-
otizmin daha bütüncül bir kavrayışına doğru bir dönüm yacaktır. Aslında, nöroçeşitliliğe sahip bireylere klinik te-
noktası olarak nitelendirilebilmektedir.11 davi aracılığıyla ek kaynaklar sağlamayı amaçlayan
Birçok birey için tanılama ve tedavinin faydalı olduğu geleneksel yaklaşımlar ile çevrelerini uyumlamayı ve nö-
gösterildiğinden, nöroçeşitliliğin radikal yorumunu yap- rotipik tutumları dönüştürmeyi amaçlayan nöroçeşitlilik te-
maktan kaçınılmaktadır. Ancak, “bozukluk” temelli kav- melli yaklaşımlar arasında bir çelişki bulunmamaktadır.
ramlara ve ilgili tedavi yaklaşımlarına tamamen bağımlı Her iki yaklaşım da faydalıdır ve birlikte bu bireylerin ya-
olmak yerine, nöroçeşitlilik kavramını ana akım araştırma şamını iyileştirecektir.3

KAYNAKLAR
1. Silberman S. Neurotribes: the legacy of autism and the future of neurodiver- 12. Frith U, Morton J, Leslie AM. The cognitive basis of a biological disorder:
sity. Psychiatry. 2017;30:120-3. autism. Trends Neurosci. 1991;14(10):433-8. doi: 10.1016/0166-
2. American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of men- 2236(91)90041-r.
tal disorders (DSM-5®). American Psychiatric Pub, 2013. 13. Horwitz A V. Creating mental illness. University of Chicago Press; 2020.
3. Sonuga-Barke E, Thapar A. The neurodiversity concept: is it helpful for clini- 14. American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of men-
cians and scientists? Lancet Psychiatry. 2021;8(7):559-61. doi: tal disorders. Washington, DC: American Psychiatric Association;1980.
10.1016/S2215-0366(21)00167-X. 15. Barker K, Galardi TR. Diagnostic domain defense: Autism spectrum disorder
4. Kanner L. Autistic disturbances of affective contact. Nervous Child. 1943; 2: and the DSM-5. Soc Probl. 2015;62:120-40. doi:
217-50. https://doi.org/10.1093/SOCPRO%2FSPU001.
5. Van Naarden Braun K, Pettygrove S, Daniels J, Miller L, Nicholas J, Baio J, 16. Mandy W. The Research Domain Criteria: A new dawn for neurodiversity re-
et al.; Centers for Disease Control and Prevention. Evaluation of a method- search? Autism. 2018;22(6):642-644. doi: 10.1177/1362361318782586.
ology for a collaborative multiple source surveillance network for autism spec- 17. Insel T, Cuthbert B, Garvey M, Heinssen R, Pine DS, Quinn K, et al. Research
trum disorders--Autism and Developmental Disabilities Monitoring Network, domain criteria (RDoC): toward a new classification framework for research
14 sites, United States, 2002. MMWR Surveill Summ. 2007;56(1):29-40. on mental disorders. Am J Psychiatry. 2010;167(7):748-51. doi:
6. Maenner MJ, Shaw KA, Bakian AV, Bilder DA, Durkin MS, Esler A, et al. 10.1176/appi.ajp.2010.09091379.
Prevalence and Characteristics of Autism Spectrum Disorder Among Chil- 18. Grinker RR. Unstrange minds: Remapping the world of autism. Basic Books;
dren Aged 8 Years - Autism and Developmental Disabilities Monitoring Net- 2008.
work, 11 Sites, United States, 2018. MMWR Surveill Summ. 19. Hart B. Autism parents & neurodiversity: Radical translation, joint embodi-
2021;70(11):1-16. doi: 10.15585/mmwr.ss7011a1. ment and the prosthetic environment. Biosocieties. 2014;9(3):284-303. doi:
7. Leveto JA. Toward a sociology of autism and neurodiversity. Sociol Compass. 10.1057/biosoc.2014.20 .
2018;12:e12636. doi: 10.1111/soc4.12636. 20. Ortega F. The cerebral subject and the challenge of neurodiversity. Biosoci-
8. Del Barrio V. Diagnostic and statistical manual of mental disorders. Ameri- eties. 2009;4:425-45. doi: 10.1017/S1745855209990287.
can Psychiatric Pub; 2016. 21. Baker DL. The politics of neurodiversity: Why public policy matters. Lynne Ri-
9. Anckarsäter H. Beyond categorical diagnostics in psychiatry: Scientific and enner Publishers Boulder, CO; 2011.
medicolegal implications. Int J Law Psychiatry. 2010; 33(2):59-65. doi: 22. Murray D, Milton D, Green J, Bervoets J. The Human Spectrum: A Phenom-
10.1016/j.ijlp.2009.12.001 enological Enquiry within Neurodiversity. Psychopathology. 2023;56(3):220-
10. Chamak B. Autism and social movements: French parents' associations and 30. doi: 10.1159/000526213.
international autistic individuals' organisations. Sociol Health Illn. 23. Yazgan M, Otizm Spektrum Bozukluğu bir çocukluk dönemi problemi değildir.
2008;30(1):76-96. doi: 10.1111/j.1467-9566.2007.01053.x. Yaşam Boyu Nörogelişimsel Bozukluklar, Psikiyatride Güncel. 2022;12(1):1-
11. Kapp SK, Gillespie-Lynch K, Sherman LE, Hutman T. Deficit, difference, or 9.
both? Autism and neurodiversity. Dev Psychol. 2013;49(1):59-71. doi: 24. Nadesan MH. Constructing autism: Unravelling the’truth’and understanding
10.1037/a0028353. the social. Routledge, 2013.

59
Nörobilim Perspektifinden
Çocuk İstismar ve İhmali
Child Abuse and Neglect from
the Perspective of Neuroscience

Abdullah BOZKURTa ÖZET İstismar ve ihmal, çocukların nörogelişimini, beyin yapısını ve fonksiyonlarını ciddi şekilde et-
kileyebilir ve uzun vadeli psikolojik, duygusal ve sosyal komplikasyonlara yol açabilir. Yapılan araştır-
malarda ihmal ve istismarın, hipotalamik-hipofiz-adrenokortikal (HPA) eksen, amigdala, hipokampüs ve
a
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi,
prefrontal kortekste önemli etkilere neden olduğu gösterilmiştir. Nörobilim alanında ihmal ve istismarın
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve etkisi, izole beyin bölgelerinin ötesine geçerek fronto-limbik ve fronto-striatal devreler gibi daha geniş
Hastalıkları AD, sinir ağlarınıda etkilemektedir. Kötü muamele görmüş çocuklardaki müdahale uygulamaları, özellikle
Erzurum, Türkiye HPA ekseni işleyişini düzelterek, uzun vadeli sağlık ve gelişim sonuçları üzerinde olumlu bir etki yara-
tabileceğini vurgulamaktadır.
Yazışma Adresi/Correspondence:
Abdullah BOZKURT Anahtar Kelimeler: Çocuk istismarı; amigdala; hipokampus; prefrontal korteks
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları AD, ABSTRACT Abuse and neglect can severely affect children's neurodevelopment, brain structure, and
Erzurum, Türkiye function and lead to long-term psychological, emotional, and social complications. Studies showed that
bozkurta@atauni.edu.tr abuse and neglect cause significant effects on the hypothalamic-pituitary-adrenocortical (HPA) axis,
amygdala, hippocampus, and prefrontal cortex. In the field of neuroscience, the impact of neglect and
abuse goes beyond isolated brain regions, affecting wider neural networks such as fronto-limbic and
fronto-striatal circuits. It emphasizes that intervention practices in maltreated children can positively im-
pact long-term health and developmental outcomes, particularly by improving HPA axis functioning.

Keywords: Child abuse; amygdala; hippocampus; prefrontal cortex

Ç
ocuk istismarı ve ihmali, multidisipliner araştırmaların odak noktasında yer alan,
çocukların temel insan haklarının ihlaliyle karakterize edilen kompleks sosyal
ve sağlık problemleridir. Çocuk istismarı, literatürde dört ana kategori altında in-
celenmektedir: fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve ihmal. Fiziksel is-
tismar, çocuğa yönelik şiddet eylemlerini ve bunun sonucunda meydana gelen
yaralanmaları; cinsel istismar, çocuğun cinsel istismara uğramasını ve cinsel sömürü-
sünü; duygusal istismar ise çocuğun duygusal sağlığı ve gelişimi üzerindeki olumsuz
etkileri kapsamaktadır. İhmal ise beslenme, barınma, sağlık hizmetleri ve eğitim gibi
çocuğun temel yaşamsal ihtiyaçlarının yeterli düzeyde karşılanmaması durumunu ifade
eder.1 İstismar ve ihmal, çocukların nörogelişimini, beyin yapısını ve fonksiyonlarını
ciddi şekilde etkileyebilir ve uzun vadeli psikolojik, duygusal ve sosyal komplikasyon-
lara yol açabilir. Bu bölümde, çocuk istismarı ve ihmalinin nörobiyolojik etkileri ince-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: lenecektir. Özellikle, hipotalamik-hipofiz-adrenokortikal (HPA) ekseninin stres yanıtı
Bozkurt A. Nörobilim perspektifinden çocuk is-
tismar ve ihmali. Karabekiroğlu K, editör. üzerindeki rolü, amigdalanın duygusal işleme mekanizmaları, hipokampüsün hafıza ve
Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve Felsefe. öğrenme süreçlerindeki kritik işlevleri, prefrontal korteksin karar verme ve dürtü kont-
1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2024.
p.60-5. rolü üzerindeki etkileri, korpus kallozumun beyin hemisferleri arasındaki iletişimi, nöral

60
Abdullah Bozkurt Nörobilim Perspektifinden Çocuk İstismar ve İhmali

ağların istismar ve ihmal durumlarında nasıl etkilendiği ve


nörobiyolojik plastisitenin potansiyel müdahale ve tedavi AmigDAlA
yaklaşımlarındaki rolü ele alınacaktır. Bu bileşenlerin her Erken yaşamdaki kötü muamele ile bunun frontolimbik
birinin, istismar ve ihmalin nörobiyolojik sonuçları üze- ağlar, özellikle de amigdala üzerindeki derin etkisi arasın-
rindeki etkilerini anlamak, bu alandaki araştırmalar için daki karmaşık ilişki, duygusal ve bilişsel gelişimde erken
önemli değere sahiptir. deneyimlerin kritik niteliği bağlamında önemlidir. Amig-
dalanın yüzlerdeki duygu algısı, tehdit değerlendirmesi ve
HPA EKSENi korku koşullanması dahil olmak üzere duygusal bilgilerin
işlenmesindeki rolü çok önemlidir ve yaşamın ilk yılların-
Önemli bir biyolojik sistem olan HPA ekseni, çocuk istis-
daki hızlı gelişimi onu erken dönemdeki olumsuzluklara
mar ve ihmaline yanıt olarak önemli değişiklikler gösterir.
karşı özellikle savunmasız hale getirir.8 Kötü muamele
Başlıca stres tepkisi ve günlük ritim düzenlemesinden so-
gören çocuklar genellikle yüksek kaygı, artan duygusal tep-
rumlu olan bu eksen, bir dizi hormonal salınım yoluyla ça-
kisellik ve içselleştirme sorunları gibi amigdala işlev bo-
lışır. Başlangıçta, hipotalamus tarafından salgılanan
zukluğu belirtilerinin yanı sıra, bozulmuş duygu tanıma ve
kortikotropin salgılatıcı hormon, ön hipofizi adrenokorti-
tehdit edici bilgilere yönelik algısal önyargılar gibi duygu
kotropik hormon salgılaması için uyarır, bu da daha sonra
işlemede eksiklikler sergilerler.9,10
adrenal bezi insanlarda kortizol gibi glukokortikoidler üret-
mesi için tetikler.2 Kortizol seviyeleri, uyandıktan kısa bir Araştırmalar kurum bakımının süresinin amigdala
süre sonra zirve yapar ve gün boyunca kademeli olarak hacmindeki artışla doğrudan bağlantılı olduğunu ve erken
azalır; bu, erken çocukluktan yetişkinliğe kadar aynı ritimle dönemdeki zorluklar ile bu artış arasında pozitif ilişki ol-
devam eder.3 duğunu düşünmektedir. Kalıcı etkilerin göstergesi olan bu
değişiklikler, hayvan modellerindeki bulgulara paralel ola-
HPA ekseninin erken dönem deneyimlere, özellikle
rak, çocuklar bu ortamlardan çıkarıldıktan yıllar sonra göz-
de kötü muameleye karşı hassasiyeti özellikle dikkat çeki-
lemlenmiştir. Ayrıca, daha büyük amigdala hacimleri
cidir. Kötü muameleye maruz kalan çocuklar genellikle,
çocuklarda artan anksiyete ve içe yönelim davranışlarıyla
kötü muamele görmeyen akranlarına kıyasla atipik günlük
ilişkilendirilmiştir.11
kortizol seviyeleri gösterirler. Bernard ve ark. bu durumu
27 çalışma üzerinde yaptıkları bir metaanalizle kanıtlamış Kurum bakımı dışındaki çocuklardaki istismar veya
ve özellikle çocuk koruma hizmetlerine yönlendirilen va- ihmalin amigdala hacimleri üzerindeki etkileri daha kar-
kalarda, kötü muamele ile uyanma sırasındaki baskılanmış maşıktır. Çalışmaların çoğu çocuklarda kötü muamele ile
kortizol seviyeleri arasında tutarlı bir ilişki olduğunu or- amigdala hacimleri arasında doğrudan bir ilişki olmadığını
taya koymuştur.4 Bu baskılanmış günlük ritim, uzunlama- bildirirken, ciddi psikopatolojisi ve kötü muamele öyküsü
sına araştırmalarla desteklenen bir hipotez olan olan yetişkinlerde hacimlerde azalma kaydedilmiştir.12 Bu
hiperaktivasyonun ilk aşamasını takiben HPA ekseninin tutarsızlık, erken ve geç dönemdeki kötü muamelenin
amigdala hacmi üzerindeki farklı etkilerinden kaynaklanı-
adaptif bir aşağı regülasyonunu yansıtabilir.5 Ancak, kötü
yor olabilir ve muhtemelen kötü muamele gören çocuk-
muamelenin etkilerini eşzamanlı psikolojik bozuklukların
larda hızlanmış büyümeyi yansıtıyor olabilir.12,13
etkilerinden ayırt etmek önemlidir. Genellikle depresyon
ve diğer içselleştirici semptomlarla bağlantılı olan yüksek İşlevsel olarak, erken dönemde yaşanan sıkıntılar
bazal kortizol seviyeleri, psikolojik sıkıntı yaşayan hem daha hassas bir amigdalaya yol açmaktadır; bu durum, hem
kötü muamele görmüş hem de kötü muamele görmemiş bi- kurumda kalan çocuklarda hem de kötü muamele geçmişi
reylerde gözlemlenmiştir.6 olan yetişkinlerde gözlemlenen bir olgu olan korkulu yüz-
lere yanıt olarak artan aktiviteyle kanıtlanmaktadır.14 İhmal
Kortizol regülasyonu üzerindeki doğrudan etkinin
geçmişi olan çocuklar, tehdit edici yüzlere karşı daha fazla
ötesinde, kötü muamele nedeniyle HPA ekseninin düzen-
sol amigdala aktivasyonu sergilemesi, amigdalanın artan
sizleşmesi diğer biyolojik sistemleri de olumsuz etkileye-
duyarlılığının göstergesidir.15
bilir. Glukokortikoid reseptörleri bakımından zengin olan
limbik ve frontal bölgeler gibi beyin bölgeleri, değişen kor-
tizol seviyelerinin etkilerine özellikle duyarlıdır.7 Bu du- HiPOKAmPUS
yarlılık, kötü muamelenin, anlık hormonal tepkilerin Hipokampus, epizodik, bildirimsel ve uzamsal öğrenme ve
ötesine geçerek potansiyel olarak uzun vadeli nöral etki- hafıza dahil olmak üzere çeşitli hafıza biçimlerinde önemli
lere kadar uzanan geniş kapsamlı sonuçlarının altını çiz- bir rol oynar. Yüksek yoğunluktaki glukokortikoid resep-
mektedir. törleri ve uzun gelişim dönemi, özellikle yaşamın erken dö-

61
Abdullah Bozkurt Nörobilim Perspektifinden Çocuk İstismar ve İhmali

nemlerinde strese karşı savunmasız kalmasına neden ola- termektedir.31 İstismar veya kurumda bakım deneyimi ya-
bilir.16,17 Dolayısıyla, hipokampuste kötü muamelenin şamış çocuklarda, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuk-
neden olduğu hasar hem stres yanıt sistemlerini hem de bi- luğu (DEHB) ve yürütücü işlev bozuklukları daha yüksek
lişsel işlevleri, özellikle de hafıza oluşumunu bozabilir.18 oranda görülmekte, bu durumun bu sorunların oluşumunda
Çocuklarda istismarın hipokampal yapı üzerindeki et- önemli bir etken olduğu düşünülmektedir.32,33
kilerine yönelik araştırmalar, özellikle istismarla ilişkili Araştırmalar, istismar veya şiddete maruz kalan ço-
travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tanısı almış olan- cuklarda, özellikle prefrontal korteksin hacminde gözle gö-
larda, genellikle sağlıklı kontrol gruplarına kıyasla hipo- rülür bir azalma olduğunu tutarlı bir şekilde
kampal hacimde farklılık bulmamıştır.19,20 Benzer şekilde, belgelemektedir. Fiziksel istismar ve sağ orbitofrontal kor-
kurumsal bakıma alınmış çocukları hiç kurumsal bakıma teks ile dorsolateral prefrontal korteks gibi prefrontal ya-
alınmamış kontrollerle karşılaştıran yapısal MRI çalışma- pıların hacimlerinde azalma arasında bağlantılar tespit
ları da tipik olarak hipokampal hacimde önemli farklılıklar edilmiştir.34 Özellikle daha küçük orbitofrontal korteks ha-
bulmamıştır.11,21 Bununla birlikte, diğer çalışmalar, istis- cimleri, istismara uğrayan çocuklarda daha büyük akade-
marla ilişkili TSSB’ye sahip gençlerde sağlıklı kontrollere mik zorluklarla ilişkilendirilmiştir.35 Bu bulgular,
kıyasla daha büyük hipokampal hacimler rapor etmiş ve prefrontal korteks hacmindeki azalmanın, fiziksel istisma-
özellikle tehdide maruz kalan çocuklarda azalmış hipo- rın sonraki yürütücü işlev zorluklarına yol açan bir meka-
kampal hacimler tespit etmiştir.22,23 nizma olabileceğini göstermektedir.
Çocukluk çağında istismar deneyimlemiş yetişkinler Çocukluk çağında kötü muameleye maruz kalmış ye-
söz konusu olduğunda durum değişmektedir. Araştırmalar, tişkinlerde prefrontal kortekste gri madde hacminde bir
bu tür deneyimlere sahip olmayan yetişkinlere kıyasla, ço- azalma olduğu meta-analitik araştırmalarla bildirilmiştir.28
cukluk çağında istismar yaşamış yetişkinlerde azalmış hi- TSSB bağlamında prefrontal korteks hacmindeki bu
pokampal hacimler bildirmektedir.24,25 Çocukluk çağında azalma, sönme öğrenmesindeki bozulmaları yansıtabilece-
istismar geçmişi olan ve çeşitli psikopatolojilere sahip ye- ğini düşündürmektedir.23
tişkinlerde sol hipokampal hacimde azalmalar gözlemlen-
Kötü muamele, işlevsel olarak prefrontal korteksteki
miştir.26 Yakın zamanda yapılan boylamsal bir çalışma, bu
değişikliklerle ilişkilendirilmekte ve bu değişiklikler, en-
bulguları destekleyerek, ergenlikten genç yetişkinliğe
gelleyici kontrol gerektiren görevler sırasında ortaya çık-
kadar sağ hipokampusun büyümesinin istismar nedeniyle
maktadır. Örneğin, kötü muameleye maruz kalmış
engellendiğine dair bulgular sunmaktadır.27 Meta-analitik
çocuklar, DEHB tanısı almış çocuklarda görülenlere ben-
bulgular, çocukluk çağı travmaları ile yetişkinlerde azal-
zer yürütme işlevi görevleri sırasında nöral aktivasyon mo-
mış sağ hipokampal hacim arasında güçlü bir ilişki oldu-
delleri sergilemektedir.36 İhmal edilmiş çocuklarda yapılan
ğunu vurgulamakta, ancak bu etkinin yalnızca istismar
araştırmada, tepki engelleme görevleri sırasında çeşitli
yerine TSSB’ye özgü olup olmadığı tartışma konusudur.28
prefrontal bölgelerde artmış aktivasyon göstermişlerdir.37
Fonksiyonel MRI çalışmaları, kötü muamele görmüş Bu bulgular, kötü muamelenin prefrontal ağlardaki işlev-
çocuklarda hafıza hatırlama görevleri sırasında bozulmuş sellikte bozulmalara yol açtığını ve bu durumun engelle-
hipokampal işleyişi ortaya koymaktadır.22 Hipokampüsteki yici kontrol, dürtüsellik ve dikkatle ilişkili davranışsal
bu yapısal ve işlevsel değişiklikler, striatum ve dorsolate- sorunlar şeklinde ortaya çıktığı düşünülmektedir.
ral prefrontal korteks gibi diğer nöral yapılardaki değişik-
liklerle birlikte, kötü muameleye maruz kalmış bireylerde KORPUS KAllOZUm
kısa ve uzun süreli bellek işlevlerinde gözlenen bozukluk-
Korpus kallozum, beyinde yaklaşık 200 milyon liften olu-
ları kısmen açıklayabilir.29
şan ve duygu, uyarılma, biliş ve duyusal-motor süreçler
gibi çok çeşitli işlevlerde hemisferler arası iletişimi sağla-
PREFRONTAl KORTEKS yan beyaz madde yapısıdır. Bu lifler doğumdan önce ta-
Doğumdan yetişkinliğe kadar süren uzun bir gelişim dö- mamen oluşmuş olsada, etkili sinirsel iletim için kritik olan
nemi geçiren prefrontal korteks, planlama, hafıza ve dikkat miyelinleşme süreci çocukluk ve yetişkinlik boyunca
gibi üst düzey bilişsel süreçlerde merkezi bir rol oyna- devam eder.38 Korpus kallozum, özellikle kritik miyelin-
maktadır.30 Bu gelişimsel süreç, prefrontal korteksi erken leşme aşamalarında stres hormonlarına karşı yüksek sevi-
yaşam deneyimlerine karşı özellikle hassas kılmakta, bu da yelerde hassasiyet göstermektedir.39 Bu hassasiyet, erken
erken yaşta yaşanan olumsuzlukların prefrontal korteksin yaşta stres ve travmaların korpus kallozumun gelişimini
hem yapısal hem de işlevsel gelişimini bozabileceğini gös- olumsuz etkileyebileceğine işaret etmektedir.

62
Abdullah Bozkurt Nörobilim Perspektifinden Çocuk İstismar ve İhmali

Kötü muamele, özellikle beş yaşından sonra, korpus hacmin azalması ve olumsuz uyaranlara karşı amigdala ak-
kallozumun özellikle orta ve arka bölgelerinde yapısal de- tivasyonunun artması gibi değişikliklerle kendini gösterir.45
ğişikliklerle ilişkilendirilmiştir. İstismar veya ihmale maruz Fronto-striatal devreler frontal bölgeleri (dorsal anterior sin-
kalmış çocuklar, sağlıklı kontroller ve istismar veya ihmal gulat korteks, dorsolateral prefrontal korteks ve inferior
öyküsü olmayan ancak psikiyatrik bozukluğa sahip çocuk- frontal korteks dahil), bazal ganglionları, parieto-temporal
lara kıyasla daha küçük korpus kallozum alanlarına sahip korteksi ve serebellumu kapsar. Bu yapılardaki değişiklik-
olma eğilimindedir.12 Bu durum, korpus kallozum hac- lerin çalışma belleği ve dikkat kontrolü gibi yürütme işlev-
mindeki azalmanın, psikopatolojiden ziyade kötü muame- leri gerektiren görevlerdeki performansı etkilemesi
leye maruz kalmanın kendisiyle ilişkili olduğunu muhtemeldir.46 Bazı çalışmalarda sinir ağlarında gelişimin
düşündürmektedir. Ancak, psikiyatrik bozukluğa sahip ve hızlandığı, bazılarında ise geciktiği gösterilmesi ile birlikte
kötü muamele görmüş çocuklarda, özellikle erkeklerde, sonuçlardaki değişkenlik, beynin ihmal ve istismara verdiği
korpus kallozumun midsagittal alanının daha küçük ol- tepkinin karmaşık olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
ması, kötü muamelenin psikopatolojiye karşı özgül etki- Bu farklılıklar, çeşitli kötü muamele türlerine, bireysel da-
sini ayırt etmeyi zorlaştırmaktadır.40 yanıklılıktaki farklılıklara ve olumsuz deneyimlere maruz
Fonksiyonel bir nörogörüntüleme modeli olan difüz- kalma zamanlamasına bağlanabilir.
yon tensör görüntüleme (DTI), erken dönemde yaşanan sı-
kıntıların beyin beyaz maddesinin mikroyapısal bütünlüğü iHmAl vE iSTiSmARDA NöROBiYOlOjiK
üzerindeki etkisinin incelenmesinde etkili olmuştur. Erken PlASTiSiTE vE mÜDAHAlElER
yoksunluk yaşayan çocuklarda uncinate fasciculus ve diğer
Araştırmalar kötü muameleye maruz kalmış çocuklara yö-
beyaz madde yollarında fraksiyonel anizotropinin azaldığı
nelik müdahalelerin, uzun vadeli sağlık ve gelişim sonuç-
gözlenmiştir ve bu da gelişimsel gecikmelere işaret et-
ları üzerinde olumlu bir etki yaratma potansiyeline sahip
mektedir.41 Beyaz cevherdeki bu anormallikler kurum ba-
olduğunu bildirmektedir. Bu müdahaleler, özellikle ebe-
kımında geçirilen süreyle bağlantılıdır ve DEHB
veyn davranışlarında veya aile yapısındaki değişiklikler
belirtileriyle korelasyon gösterir.42
aracılığıyla çocuğun sosyal çevresini dönüştürmeye yöne-
Kortikal farklılaşma açısından, kafa derisi bölgeleri lik olup, erken yaşta yaşanan olumsuz deneyimlerin biyo-
arasında bir senkronizasyon belirteci olan EEG tutarlılığı, lojik düzenlemeye ve beyin gelişimine olan etkilerini
beyin bölgelerinin karmaşıklığını ve uzmanlaşmasını yan- azaltma veya tersine çevirme potansiyeli taşımaktadır. Bul-
sıtır. Kötü muamele gören çocuklar sol hemisferde artmış gular bu alandaki politika ve uygulama stratejilerini şekil-
EEG tutarlılığı göstermiştir, bu da intrahemisferik tutarlı- lendirmede kritik bir rol oynayabilir.
lıkta asimetriye işaret etmektedir. Bu artmış sol hemisfer
Bu müdahaleler, kötü muamele görmüş çocuklarda
tutarlılığı genel psikiyatrik bozuklukla ilişkilendirilmiştir.43
diurnal kortizol regülasyonunun normalleştirilmesine
Değişmiş EEG aktivitesi ve DTI çalışmalarında azalmış
odaklanır. Fisher ve ark., yoğun ebeveyn eğitimi içeren
fraksiyonel anizotropi ile kanıtlandığı gibi azalmış beyaz
programın kötü muamele görmüş çocuklarda kortizol se-
madde bütünlüğü, erken dönemde sıkıntı yaşayan çocuk-
viyelerinin düzleşmesini etkili bir şekilde düzelttiğini bil-
larda daha az verimli bilişsel işlevsellik ile ilişkili olabilir.
dirmiştir.47 Ayrıca, Cicchetti ve ark., çocuk-ebeveyn
psikoterapisi gibi erken müdahalelerin, kötü muamele gör-
NöRAl AğlAR müş çocuklarda sabah kortizol seviyelerini normal seviye-
Sinirsel gelişim alanında, ihmal ve istismarın etkisi izole lere getirdiğini bulmuştur.48
beyin bölgelerinin ötesine geçerek daha geniş sinir ağlarını Bağlanma ve biyo-davranışsal yakalama müdahale-
kapsamaktadır. Çocuk istismarına ilişkin nörogörüntüleme sinin, risk altındaki çocuklar arasında kortizol salgılanmasını
çalışmalarını gözden geçirdiği bir çalışmada, kötü muame- düzenlemede etkili olduğu gösterilmiştir. Evde uygulanan bu
lenin iki temel devrede önemli değişikliklere yol açtığı vur- program, ebeveyn besleyiciliğini ve duyarlılığını artırmaya
gulanmaktadır: fronto-limbik ve fronto-striatal devreler.44 odaklanmaktadır. Bu müdahalenin günlük kortizol seviyeleri
Frontal kortikal bölgeleri (medial prefrontal korteks, üzerindeki olumlu etkileri sadece müdahaleden hemen sonra
orbitofrontal korteks ve rostral anterior singulat korteks değil, aynı zamanda üç yıl boyunca da gözlemlenmiş ve artan
gibi) limbik yapılarla (yani hipokampus ve amigdala) en- ebeveyn duyarlılığı ile ilişkilendirilmiştir.49 Bu araştırmalar,
tegre eden fronto-limbik devreler, duygu düzenleme, ödül HPA ekseni işleyişinin düzeltilmesi açısından önemli olup,
işleme, motivasyon ve saldırganlık için çok önemlidir. Kötü gelecekteki araştırmalarda ihmal ve istismara uğramış ço-
muamelenin bu devreler üzerindeki etkileri, hipokampal cukların sağlıklı gelişimi için umut vaat etmektedir.

63
Abdullah Bozkurt Nörobilim Perspektifinden Çocuk İstismar ve İhmali

KAYNAKlAR
1. giardino AP, lyn mA, giardino ER. Introduction: Child Abuse and Neglect. A ronment to psychiatric disorders. A life course approach to mental disorders,
Practical guide to the Evaluation of Child Physical Abuse and Neglect, 2010. 2013. p. 249-58.
p. 3-30. 19. De Bellis mD, Keshavan mS, Frustaci K, Shifflett H, Iyengar S, Beers SR, et
2. gunnar m, Quevedo K. The neurobiology of stress and development. Annu al. Superior temporal gyrus volumes in maltreated children and adolescents
Rev Psychol. 2007;58:145-73. doi: 10.1146/annurev.psych.58.110405. with PTSD. Biol Psychiatry. 2002;51(7):544-52. doi: 10.1016/s0006-
085605. 3223(01)01374-9.
3. gunnar mR, Donzella B. Social regulation of the cortisol levels in early human 20. Carrion vg, Weems CF, Eliez S, Patwardhan A, Brown W, Ray RD, et al. At-
development. Psychoneuroendocrinology. 2002;27(1-2):199-220. doi: tenuation of frontal asymmetry in pediatric posttraumatic stress disorder. Biol
10.1016/s0306-4530(01)00045-2. Psychiatry. 2001;50(12):943-51. doi: 10.1016/s0006-3223(01)01218-5.
4. Bernard K, Frost A, Bennett CB, lindhiem O. maltreatment and diurnal cor- 21. mehta mA, golembo NI, Nosarti C, Colvert E, mota A, Williams SC, et al. Amyg-
tisol regulation: A meta-analysis. Psychoneuroendocrinology. 2017;78:57-67. dala, hippocampal and corpus callosum size following severe early institutional
doi: 10.1016/j.psyneuen.2017.01.005. deprivation: the English and Romanian Adoptees study pilot. j Child Psychol
5. Doom jR, Cicchetti D, Rogosch FA. longitudinal patterns of cortisol regula- Psychiatry. 2009;50(8):943-51. doi: 10.1111/j.1469-7610.2009. 02084.x.
tion differ in maltreated and nonmaltreated children. j Am Acad Child Adolesc 22. mclaughlin KA, Weissman D, Bitrán D. Childhood Adversity and Neural De-
Psychiatry. 2014;53(11):1206-15. doi: 10.1016/j.jaac.2014.08.006.
velopment: A Systematic Review. Annu Rev Dev Psychol. 2019;1:277-312.
6. Koss Kj, gunnar mR. Annual Research Review: Early adversity, the hypo- doi: 10.1146/annurev-devpsych-121318-084950.
thalamic-pituitary-adrenocortical axis, and child psychopathology. j Child Psy-
23. morey RA, Haswell CC, Hooper SR, De Bellis mD. Amygdala, Hippocampus,
chol Psychiatry. 2018;59(4):327-46. doi: 10.1111/jcpp.12784.
and ventral medial Prefrontal Cortex volumes Differ in maltreated Youth with
7. Schatzberg AF, lindley S. glucocorticoid antagonists in neuropsychiatric [cor- and without Chronic Posttraumatic Stress Disorder. Neuropsychopharma-
rected] disorders. Eur j Pharmacol. 2008;583(2-3):358-64. doi: cology. 2016;41(3):791-801. doi: 10.1038/npp.2015.205.
10.1016/j.ejphar.2008.01.001. Erratum in: Eur j Pharmacol. 2008;592(1-
24. Woon Fl, Hedges DW. Hippocampal and amygdala volumes in children and
3):168.
adults with childhood maltreatment-related posttraumatic stress disorder: a
8. Davis m, Whalen Pj. The amygdala: vigilance and emotion. mol Psychiatry. meta-analysis. Hippocampus. 2008;18(8):729-36. doi: 10.1002/hipo.20437.
2001;6(1):13-34. doi: 10.1038/sj.mp.4000812.
25. Andersen Sl, Tomada A, vincow ES, valente E, Polcari A, Teicher mH. Pre-
9. Zeanah CH, Egger Hl, Smyke AT, Nelson CA, Fox NA, marshall Pj, et al. In- liminary evidence for sensitive periods in the effect of childhood sexual abuse
stitutional rearing and psychiatric disorders in Romanian preschool children. on regional brain development. j Neuropsychiatry Clin Neurosci. 2008;20(3):
Am j Psychiatry. 2009;166(7):777-85. doi: 10.1176/appi.ajp.2009.08091438. 292-301. doi: 10.1176/jnp.2008.20.3.292.
10. Kaplow jB, Widom CS. Age of onset of child maltreatment predicts long-term 26. vythilingam m, Heim C, Newport j, miller AH, Anderson E, Bronen R, et al.
mental health outcomes. j Abnorm Psychol. 2007;116(1):176-87. doi:
Childhood trauma associated with smaller hippocampal volume in women
10.1037/0021-843X.116.1.176.
with major depression. Am j Psychiatry. 2002;159(12):2072-80. doi:
11. Tottenham N, Sheridan mA. A review of adversity, the amygdala and the hip- 10.1176/appi.ajp.159.12.2072.
pocampus: a consideration of developmental timing. Front Hum Neurosci.
27. Paquola C, Bennett mR, Hatton SN, Hermens DF, groote I, lagopoulos j.
2010;3:68. doi: 10.3389/neuro.09.068.2009.
Hippocampal development in youth with a history of childhood maltreatment.
12. Teicher mH, Samson jA, Anderson Cm, Ohashi K. The effects of childhood j Psychiatr Res. 2017;91:149-55. doi: 10.1016/j.jpsychires.2017.03.019.
maltreatment on brain structure, function and connectivity. Nat Rev Neurosci.
28. Paquola C, Bennett mR, lagopoulos j. Understanding heterogeneity in grey
2016;17(10):652-66. doi: 10.1038/nrn.2016.111.
matter research of adults with childhood maltreatment-A meta-analysis and
13. Whittle S, Dennison m, vijayakumar N, Simmons jg, Yücel m, lubman DI, review. Neurosci Biobehav Rev. 2016;69:299-312. doi: 10.1016/j.neu-
et al. Childhood maltreatment and psychopathology affect brain development biorev.2016.08.011.
during adolescence. j Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 2013;52(9):940- 29. Navalta CP, Polcari A, Webster Dm, Boghossian A, Teicher mH. Effects of
952.e1. doi: 10.1016/j.jaac.2013.06.007. childhood sexual abuse on neuropsychological and cognitive function in col-
14. Heany Sj, groenewold NA, Uhlmann A, Dalvie S, Stein Dj, Brooks Sj. The lege women. j Neuropsychiatry Clin Neurosci. 2006;18(1):45-53. doi:
neural correlates of Childhood Trauma Questionnaire scores in adults: A 10.1176/jnp.18.1.45.
meta-analysis and review of functional magnetic resonance imaging studies. 30. Rubia K, Smith AB, Woolley j, Nosarti C, Heyman I, Taylor E, Brammer m.
Dev Psychopathol. 2018;30(4):1475-85. doi: 10.1017/S0954579417001717. Progressive increase of frontostriatal brain activation from childhood to adult-
15. maheu FS, Dozier m, guyer AE, mandell D, Peloso E, Poeth K, et al. A pre- hood during event-related tasks of cognitive control. Hum Brain mapp.
liminary study of medial temporal lobe function in youths with a history of 2006;27(12):973-93. doi: 10.1002/hbm.20237.
caregiver deprivation and emotional neglect. Cogn Affect Behav Neurosci. 31. mclaughlin KA, Sheridan mA, gold Al, Duys A, lambert HK, Peverill m, et
2010;10(1):34-49. doi: 10.3758/CABN.10.1.34. al. maltreatment Exposure, Brain Structure, and Fear Conditioning in Chil-
16. ghetti S, Demaster Dm, Yonelinas AP, Bunge SA. Developmental differences dren and Adolescents. Neuropsychopharmacology. 2016;41(8):1956-64. doi:
in medial temporal lobe function during memory encoding. j Neurosci. 10.1038/npp.2015.365.
2010;30(28):9548-56. doi: 10.1523/jNEUROSCI.3500-09.2010. 32. Stevens SE, Sonuga-Barke Ej, Kreppner jm, Beckett C, Castle j, Colvert E,
17. Patel PD, lopez jF, lyons Dm, Burke S, Wallace m, Schatzberg AF. gluco- et al. Inattention/overactivity following early severe institutional deprivation:
corticoid and mineralocorticoid receptor mRNA expression in squirrel monkey presentation and associations in early adolescence. j Abnorm Child Psychol.
brain. j Psychiatr Res. 2000;34(6):383-92. doi: 10.1016/s0022- 2008;36(3):385-98. doi: 10.1007/s10802-007-9185-5.
3956(00)00035-2. 33. Pechtel P, Pizzagalli DA. Effects of early life stress on cognitive and affective
18. mclaughlin KA, Sheridan mA, Nelson CA. Adverse childhood experiences function: an integrated review of human literature. Psychopharmacology
and brain development: Neurobiological mechanisms linking the social envi- (Berl). 2011;214(1):55-70. doi: 10.1007/s00213-010-2009-2.

64
Abdullah Bozkurt Nörobilim Perspektifinden Çocuk İstismar ve İhmali

34. lim l, Hart H, mehta m, Worker A, Simmons A, mirza K, Rubia K. grey mat- tified with Tract-Based Spatial Statistics (TBSS). Cereb Cortex. 2010;20(3):
ter volume and thickness abnormalities in young people with a history of child- 561-9. doi: 10.1093/cercor/bhp122.
hood abuse. Psychol med. 2018;48(6):1034-46. doi: 10.1017/S00332917 43. miskovic v, Schmidt lA. Cross-regional cortical synchronization during af-
17002392. fective image viewing. Brain Res. 2010;1362:102-11. doi: 10.1016/j.brain-
35. Hanson jl, Chung mK, Avants BB, Shirtcliff EA, gee jC, Davidson Rj, et al. res.2010.09.102.
Early stress is associated with alterations in the orbitofrontal cortex: a ten-
44. Hart H, Rubia K. Neuroimaging of child abuse: A critical review. Front Hum
sor-based morphometry investigation of brain structure and behavioral risk.
Neurosci. 2012; 6:1-24.
j Neurosci. 2010;30(22):7466-72. doi: 10.1523/jNEUROSCI.0859-10.2010.
45. Cisler jm. Childhood Trauma and Functional Connectivity between Amyg-
36. Carrion vg, garrett A, menon v, Weems CF, Reiss Al. Posttraumatic stress
dala and medial Prefrontal Cortex: A Dynamic Functional Connectivity and
symptoms and brain function during a response-inhibition task: an fmRI study
large-Scale Network Perspective. Front Syst Neurosci. 2017;11:29. doi:
in youth. Depress Anxiety. 2008;25(6):514-26. doi: 10.1002/da.20346.
10.3389/fnsys.2017.00029.
37. mueller SC, maheu FS, Dozier m, Peloso E, mandell D, leibenluft E, Pine DS,
Ernst m. Early-life stress is associated with impairment in cognitive control in 46. Christakou A, Brammer m, giampietro v, Rubia K. Right ventromedial and
adolescence: an fmRI study. Neuropsychologia. 2010;48(10):3037-44. doi: dorsolateral prefrontal cortices mediate adaptive decisions under ambiguity
10.1016/j.neuropsychologia.2010.06.013. by integrating choice utility and outcome evaluation. j Neurosci. 2009;29
(35):11020-8. doi: 10.1523/jNEUROSCI.1279-09.2009.
38. van der Knaap lj, van der Ham Ij. How does the corpus callosum mediate
interhemispheric transfer? A review. Behav Brain Res. 2011;223(1):211-21. 47. Fisher PA, Stoolmiller m, gunnar mR, Burraston BO. Effects of a therapeu-
doi: 10.1016/j.bbr.2011.04.018. tic intervention for foster preschoolers on diurnal cortisol activity. Psy-
39. Huang Wl, Harper Cg, Evans SF, Newnham jP, Dunlop SA. Repeated pre- choneuroendocrinology. 2007;32(8-10):892-905. doi:
natal corticosteroid administration delays myelination of the corpus callosum 10.1016/j.psyneuen.2007.06.008.
in fetal sheep. Int j Dev Neurosci. 2001;19(4):415-25. doi: 10.1016/s0736- 48. Cicchetti D, Rogosch FA, Toth Sl, Sturge-Apple ml. Normalizing the devel-
5748(01)00026-0. opment of cortisol regulation in maltreated infants through preventive inter-
40. De Bellis mD, Keshavan mS. Sex differences in brain maturation in mal- ventions. Dev Psychopathol. 2011;23(3):789-800. doi:
treatment-related pediatric posttraumatic stress disorder. Neurosci Biobehav 10.1017/S0954579411000307.
Rev. 2003;27(1-2):103-17. doi: 10.1016/s0149-7634(03)00013-7. 49. garnett m, Bernard K, Hoye j, Zajac l, Dozier m. Parental sensitivity medi-
41. mooshagian E. Anatomy of the corpus callosum reveals its function. j Neu- ates the sustained effect of Attachment and Biobehavioral Catch-up on cor-
rosci. 2008;28(7):1535-6. doi: 10.1523/jNEUROSCI.5426-07.2008. tisol in middle childhood: A randomized clinical trial.
42. govindan Rm, Behen mE, Helder E, makki mI, Chugani HT. Altered water Psychoneuroendocrinology. 2020;121:104809. doi: 10.1016/j.psyneuen.2020.
diffusivity in cortical association tracts in children with early deprivation iden- 104809.

65
Toplumsal Cinsiyet Temelli Kimlik İnşası:
Ruh-Beden-Zihin Bütünlüğü
Gender-Based Identity Construction:
Spirit-Body-Mind Integrity

Hilal nur ÇalIk ŞenTÜRka, ÖZET Biyolojik cinsiyet (sex), çoğunlukla üreme işlevleriyle bağlantılı olarak, kadın ve erkek arasın-
daki biyolojik farklılıklara atıfta bulunur. Bunun aksine toplumsal cinsiyet (gender), erkeklik ve kadın-
Birsen ŞenTÜRk pilana,
lığı doğuran, kadın ve erkek arasında sosyal olarak inşa edilmiş farklılıkları vurgular. Toplumsal cinsiyet
Tezan BilDika rolleri ve normları; bir toplumun, belirli bir cinsiyetten bir kişinin nasıl davranması, veya kendini ifade
etmesi gerektiğine ilişkin kültürel beklentileri ve algılarıdır. Bir kişinin toplumsal cinsiyet kimliği ken-
a
ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, disini tanımlar, yaşam boyu değişebilir ve biyolojik cinsiyetine dair kültürel beklentilere uyumlu ya da
Çocuk ve ergen Ruh sağlığı ve uyumsuz olabilir. Bu bölümün amacı biyolojik ve toplumsal cinsiyetin ne olduğunu kavramak ve arka-
Hastalıkları aD, sından bu kavramlarla ilişkili tartışmalara bir bakış atmaktır. Bu nedenle öncelikle biyolojik ve toplum-
izmir, Türkiye sal cinsiyetin tanımları ve farklılıkları açıklanmış, daha sonra biyolojik cinsiyetin oluşumu ile ilişkili
anatomik yapıların gelişimi ve çocuklarda cinsiyet rollerinin içselleştirilme süreçleri anlatılmış ve son ola-
yazışma adresi/Correspondence: rak da cinsiyet kimliğine ilişkin felsefi görüşler tartışılmıştır.
Hilal nur ÇalIk ŞenTÜRk
ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anahtar Kelimeler: Cinsiyet rolleri; cinsiyet kimliği; felsefe
Çocuk ve ergen Ruh sağlığı ve
Hastalıkları aD,
izmir, Türkiye ABSTRACT Biological sex refers to biological differences between men and women, often related to re-
hilalcalik96@gmail.com productive functions. In contrast, gender emphasizes the socially constructed differences between men
and women that give rise to masculinity and femininity. Gender roles and norms; A society's cultural ex-
pectations and perceptions about how a person of a particular gender should behave or express them-
selves. A person's gender identity is self-defining, may change throughout life, and may or may not align
with cultural expectations of one's biological sex. The aim of this section is to understand what biologi-
cal and gender are and then to take a look at the discussions related to these concepts. For this reason,
firstly, the definitions and differences of biological and gender gender are explained, then the development
of anatomical structures related to the formation of biological gender and the internalization processes of
gender roles in children are explained, and finally, philosophical views on gender identity are discussed.

Keywords: Gender roles; gender identity; philosophy

Biyolojik ve Toplumsal CinsiyeT, CinsiyeT RolleRi ve


CinsiyeT kimliği

B
iyolojik cinsiyet (sex), çoğunlukla üreme işlevleriyle bağlantılı olarak, kadın ve
erkek arasındaki biyolojik farklılıklara atıfta bulunur.1 Bunun aksine toplumsal
cinsiyet (gender), erkeklik ve kadınlığı doğuran, kadın ve erkek arasında sosyal
olarak inşa edilmiş farklılıkları vurgular.2
Toplumsal cinsiyet rolleri ve normları; bir toplumun, belirli bir cinsiyetten bir ki-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: şinin nasıl davranması, veya kendini ifade etmesi gerektiğine ilişkin kültürel beklenti-
Çalık Şentürk Hn, Şentürk pilan B, Bildik T. leri ve algılarıdır. Cinsiyete dayalı ilişkiler, bireysel ve toplumsal cinsiyet kavramlarının
Toplumsal cinsiyet temelli kimlik inşası: Ruh-
beden-zihin bütünlüğü. karabekiroğlu k, edi- şekillendirdiği kişilerarası etkileşimler ve grup dinamikleridir. Bu ilişkiler kişiler arası
tör. Çocuk psikiyatrisinde nörobilim ve ilişkilere, sosyal yapılara ve politik, ekonomik ve kültürel kurumlar gibi daha büyük güç
Felsefe. 1. Baskı. ankara: Türkiye klinikleri;
2024. p.66-71. sistemleri ile ilişki içerisindedirler.3

66
Hilal Nur Çalık Şentürk ve ark. Toplumsal Cinsiyet Temelli Kimlik İnşası: Ruh-Beden-Zihin Bütünlüğü

Bir kişinin toplumsal cinsiyet kimliği kendisini ta- spermin oositteki X kromozomuna bir X veya Y kromo-
nımlar, yaşam boyu değişebilir ve biyolojik cinsiyetine dair zomu eklemesi durumunda döllenme sırasında belirlenir.13
kültürel beklentilere uyumlu ya da uyumsuz olabilir.4 Cinsiyet farklılaşması genellikle embriyonun kromo-
Toplumsal cinsiyet kavramı ilk olarak interseks ola- zomal cinsiyetiyle tutarlı bir şekilde gelişir. Cinsiyet fark-
rak adlandırılan yenidoğanlar üzerinde çalışan hekimler ta- lılaşması birden fazla katmanı içerir: bu katmanlar
rafından tanımlanmıştır. Belirsiz cinsiyet ile doğan kromozomal, gonadal, hormonal, fenotipik ve psikolojik
bebeklere cinsiyet atama protokolleri ile uğraşan bu he- farklılaşma olarak adlandırılabilir.
kimler cinsiyet rolü kavramını da ilk kez ortaya atan kişi- Genetik düzeyde, kromozomal cinsiyet, döllenmeden
ler olmuşlardır.5 20. yüzyılın ilk yarısında interseks sonra kromozomal tamamlayıcı tarafından belirlenir; bu-
konusunda en önemli uzman olan John Money’e göre top- rada XY, kromozomal bir erkeği ve XX, bir kromozomal
lumun erkek ve kadın cinsiyete atfettiği davranış kalıpları- dişiyi belirtir. Döllenmeden sonraki yaklaşık altıncı haf-
nın biyolojik bir temeli yoktu.6 ‘Cinsiyet Kimliği Araştırma taya kadar, kromozomal olarak erkek veya dişi embriyoda
Kliniği’ kurucusu Robert Stoller 1955 yılında biyolojik hiçbir cinsel farklılık gözlemlenmez.14
cinsiyet ile cinsel kimliği ayırmış daha sonra bu ayrım cin-
siyet ve toplumsal cinsiyet olarak kavramsallaştırılmıştır.7 Potansiyel olarak yumurtalık ve testisin her ikisini de
oluşturabilecek olan gonadlar ilk farklılaşanlardır ve gelişi-
Toplumsal cinsiyet terimi kadın ve erkek arasındaki min erken dönemlerinde morfolojik olarak ayırt edilemez-
farkın yalnızca biyoloji ile açıklanamayacağı; toplumsal ve ler. Embriyonal gelişimin yaklaşık 8. haftasında testisler,
kültürel değerlerin cinsiyet rolleri üzerinde etkisi olduğunu 12. haftasında ise yumurtalıklar oluşur. Eğer bu süreç de
açıklamak için 1970’lü yıllarda feminist kuramcılar tara- olağan akışında ilerlerse fetüs gonadal cinsiyetini kazanmış
fından sıkça kullanılmıştır. Bu terimin yaygınlaşması kadın olur; artık bir çift yumurtalık ya da testise sahiptir.15
ve erkek rollerinin değişmez, doğal ve doğuştan gelen bir
yapısı olduğuna dair inançlara karşı çıkılmasını kolaylaş- Yumurtalıklara veya testislere gonadal farklılaşma,
tırmıştır.8 Nitekim feminist yazar Simone de Beauvoir bi- cinsiyet gelişiminin önemli bir parçasıdır; çünkü işleyen
yolojik cinsiyetin değiştirilemez bir yazgı olmadığını bir gonad ve ürettikleri hormonlar, bireyin iç cinsel orga-
‘Kadın doğulmaz: Kadın olunur.’ diyerek ifade etmiştir.9 nının, dış cinsel organının ve ikincil cinsiyet özelliklerinin
gelişimini ve farklılaşmasını etkiler. Hormonal üretimin
Toplumsal cinsiyet kimliği; bir kişinin kız/kadın, başlaması ile fetal hormonal cinsiyet; ve en sonunda geni-
oğlan/erkek olduğu, bu iki cinsiyetin farklı oranlarda bir tal cinsiyet kazanılır.14
karışımı olduğu; veyahut başka bir şey olduğu ya da hiçbir
cinsiyetinin olmadığı yönündeki içsel duygusudur. Top- Cinsiyet gelişiminden de görülebileceği gibi bir bebek
lumsal cinsiyet kimliği ifadesi, Bir kişinin kadınlık, erkek- doğduğunda birçok farklı cinsiyet katmanına sahiptir. Çoğu
lik, androjenlik veya cinsiyetin diğer yönlerini genellikle araştırmacıya göre bu farklı cinsiyet katmanları ergenlikte
konuşma, tavırlar, yürüyüş veya giyim tarzı aracılığıyla yaşanacak hormonal ve anatomik değişiklikleri de etkile-
iletme yollarıdır.10 yecek ve en sonunda kişinin kendisini erkk ya da kadın his-
setmesini sağlayacaktır. Tüm bu kimlikler ve cinsiyet
Cinsiyet rejimi ise, toplumsal cinsiyet ile ilişkili ola- katmanları kaynaşır ve bütünleştirilir; sonuçta olgun bir ye-
rak; cinsiyet rollerinin toplumsal ilişkiler içinde örüldü- tişkin cinsiyet kimliği oluşturulur.16 Ancak bu katmanlar
ğünü, bütün bu ilişkilerin temelinde de iktidar ilişkisinin bazen birbiri ile uyumlu değillerdir.17
yattığını belirten kavramdır. Bu kavramı ortaya atan ku-
ramcılara göre cinsiyet rejimi terimi toplumsal yapıyı cin-
ÇoCuklaRDa CinsiyeT kimliğinin GeliŞimi
siyetçilik temelinde anlamlandırmayı sağlar.11
Cinsiyet kimliğinin gelişimi ile ilgili ortaya atılan ilk fikir-
lerin farklı iki uçta olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki be-
Biyolojik CinsiyeTin GeliŞimi
beğin cinsiyet kimliğinin toplum etkisi ile geliştiğini
Cinsel gelişim iki farklı gelişimsel süreci içerir: cinsiyetin savunurken diğeri cinsiyet kimliğinin tamamen biyolojik
belirlenmesi ve cinsiyet farklılaşması. Cinsiyet belirleme, olarak belirlendiğini ve doğumda zaten var olduğunu; be-
farklılaşmamış zigotu cinsel açıdan dimorfik bir bireye (er- beğin büyüdükçe kendinde var olan cinsel kimlik pratikle-
keğe veya kadına doğru) ilerlemeye yönlendiren gelişimsel rini sergilediğini belirtir.16,18 Şu anki bilgi birikimimiz bu
görevdir.12 iki uçtaki fikirlerin bir noktaya kadar doğruluk payı oldu-
Bir kişinin cinsiyetini belirleyen ilk katman kromo- ğunu ancak her iki açıklamanın da bu kadar karmaşık bir
zomal cinsiyettir. İnsanlarda kromozomal cinsiyet, bir fenomen için son derece yetersiz kaldığını kanıtlamıştır.

67
Hilal Nur Çalık Şentürk ve ark. Toplumsal Cinsiyet Temelli Kimlik İnşası: Ruh-Beden-Zihin Bütünlüğü

Cinsiyet kimliğinin gelişimini anlamak için bebekle- özsel (kendinden olan, varoluşsal) nitelikleri midir yoksa
rin cinsiyetlere dair tepkilerini ve erişkinlerin bebeklerin kişiler bu kavramı inşa mı ederler? Eğer inşa edilmiş bir
dış genital organları ile ilgili algılarını incelemek faydalı kavram ise başka türlü inşa edilebilir miydi? Kişilerin top-
olabilir. Bebek doğduktan sonra yetişkinler bebeğin dış ge- lumsal cinsiyetlerinin inşası katı bir toplumsal/biyolojik
nital organlarına bakarak bir cinsiyet tayini yaparlar. Bu determinizm (belirlenimcilik) tarafından mı kontrol edilir?
tepki aslında toplumsal cinsiyet ile topluma katılma süre- Cinsiyet/toplumsal cinsiyet kavramı tözel bir nitelik gös-
cinin başlangıcı olarak görülür.19 Bazı çalışmalar annele- terip göstermemesi açısından felsefede ontolojik bir prob-
rin kız çocukları ile daha çok konuştukları yüz yüze lem olarak ele alınır; yani esasen varlık felsefesinin bir
baktıkları, erkek çocuklarıyla daha çok fiziksel temas problemidir.
içinde olduklarını göstermiştir.20 Çalışmaların çoğu Batı Felsefe ve bilim tarihinde kadın ve erkeklerin tanım-
kültürlerinde yapılsa ve kültürel farklılıkların göz onunda lanması ve kategorizasyonuna bakmak toplumsal cinsiyet
bulundurulması gerekli olsa da, bu sonuçlar bize anneler
kavramını anlamak için kilit noktadır. Kadınlar yazılı tari-
ve bakım verenler başta olmak üzere bebeğin doğum anın-
hin çoğu noktasında eksiklik ve yoksunluk üzerinden ta-
dan itibaren dış genital cinsiyetinin çağrıştırdığı cinsiyet
nımlanmışlardır. Örneğin Aristoteles tarafından ve ‘belirli
kimliğine uygun olarak dış dünya ile iletişime geçtiğine
niteliklerden yoksun kişi’ şeklinde bahsedilen kadınlar,
dair bir kanıt olarak sunulabilir.
ondan yaklaşık 2000 sene sonra Freud tarafından genel-
Bebeklerin doğumdan sonraki 3-4. aylarda erkek ve likle göz ardı edilmiş ve psikolojik zeminde de yokluk üze-
kadın seslerini ve yüzlerini ayırdığına ilişkin çalışmalar rinden (bu defa penisin yokluğu) tanımlanmışlardır.26
mevcuttur.21 Daha da ilginç olanı bebeklerin cinsiyet rol- Fausto-Sterling gibi feminist bilim insanlarına göre bu yok-
lerine ilişkin algılarının da ilk yaştan önce gelişmesidir. Ör- luk ve edilgenlik tanımı bilimsel paradigmayı o denli etki-
neğin 10 aylık bebekler erkekler ile erkeklere atfedilen lemiştir ki erkek cinsiyetin oluşumunu sağlayan Sry
gereçleri (çekiç gibi), kadınlar ile ise kadınlara atfedilen (Sex-determining Region Y gene) geni bulunduktan sonra,
gereçleri (tava gibi) eşleştirebilirler.22 dişi cinsiyet gelişimi neredeyse hiç araştırılmamıştır.27
Çocuklar 3 yaş civarında kendi cinsiyet kimliklerini Çünkü basitçe Sry geni yokluğunda dişi cinsiyetin geliş-
geliştirmişlerdir. Artık kendilerini kız ya da oğlan olarak ta- tiği varsayılmıştır. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarda
nımlamaktadırlar.23 Yine bu tanımlamanın ardından kendi- açığa çıkmıştır ki Sry geninin yokluğunda testisler oluş-
lerine uygun görülen cinsiyet rollerini de bu yaş içinde maz fakat dişi yönde gelişmeye başlayan fetüsün yumur-
öğrenmeye ve taklit etmeye başlarlar.24 Bu dönemde çocu- talıkları da oluşmaz.28 Yumurtalık gelişiminde kilit rol
ğun dış dünya ile iletişimini arttırması, cinsiyet rolleri ile il- oynayan Rspo1 geni ise Sry geninden yıllar sonra keşfe-
gili kalıp yargıların gelişmesi için aracılık ediyor olabilir. dilmiş ve aynı Sry geni yokluğunda gonadların dişil geli-
Nitekim 2019 yılında ülkemizde yapılan bir tez çalışmasında şim göstermesi gibi Rspo1 geninin yokluğunda da XX
resimli çocuk kitaplarında alenen cinsiyetçi temalar ve söy- kromozomlu fare ve insanların erkek gelişimi gösterdiği
lemler olmamasına rağmen kadın karakterlerin daha çok güç saptanmıştır.29
gerektirmeyen işlerde çalıştıkları ve ev içi sorumluluğun da Judith Butler meşhur kitabı ‘Cinsiyet Belası’nda top-
çoğunlukla kadın karakterlerin üstlendiği görülmüştür.25 lumsal cinsiyetin toplum tarafından verili bir özellik ol-
ması ve kişilerin bunu aşması gerekliliği dışında; tarihsel
Literatürdeki bilgilere göre 3 yaşındaki bir çocuk cin-
bağlamda erkek ve kadın kavramlarının her zaman tutarlı
siyet rollerini temel olarak kavramış olmalıdır ancak burada
ve kesin bir şekilde kurulmadığını, bu kategorilerin ev-
çocukların cinsiyet kimliği ve cinsiyete dair rolleri yetiş-
rensel olmadığını belirtmiştir. Sonuç olarak kadınlık ve
kinler gibi algıladığı hatasına düşülmemelidir. Çocuklar bu
erkeklik kimlikleri süregeldiği siyasi ve kültürel bağlamın
yaşlarda cinsiyetlerin varlığının farkında olmakla birlikte,
dışında değerlendirilemez.30 Butler toplumsal cinsiyet
cinsiyetlerin sabitliğinin farkında değillerdir; yaklaşık 5
kimliğini eleştirirken toplumsal cinsiyet rollerinin farklı
yaşa dek cinsiyetlerin değişebileceğini düşünürler.26
anatomilerle doğan bedenlere aktarıldığını bu nedenle bu
kuramda bedenlerin yalnızca edilgin birer alıcı olduğunu
FelseFeDe Toplumsal CinsiyeT, ve en nihayetinde toplumsal cinsiyet kavramının da de-
BeDen ve ZiHin ğiştirilemeyecek bir kader olduğunu söyler.
Her ne kadar çocukların cinsiyet kimliklerini öğrendikleri Simone de Beauvoir ‘İkinci Cins’ adlı kitabında öz-
ve içselleştirdikleri yaşları bilsek de felsefi olarak sorula- nenin toplumsal cinsiyeti üstlenen ve bu açıdan başka bir
cak esas soru şudur: Toplumsal cinsiyet kavramı kişilerin toplumsal cinsiyeti üstlenmesi de mümkün olan bir fail ol-

68
Hilal Nur Çalık Şentürk ve ark. Toplumsal Cinsiyet Temelli Kimlik İnşası: Ruh-Beden-Zihin Bütünlüğü

duğunu söyler. Ona göre dilin gelişimi öncesinde tanımla- rimler ile kadın cinsiyet kimliğinin tanımlanamayacağını,
nan bir cinsiyet olamaz ve insanlar bedenlerden bahseder- var olan eril söyleme tümden bir dekonstrüksiyon (yapısö-
ken zaten çoktan yorumlanmış bir nesneye atıfta bulunur. küm) uygulanması gerektiğini ifade eder.36
Yani cinsiyet aslında her zaman toplumsal cinsiyettir. Ona Gatens’e göre biyolojik ve toplumsal cinsiyeti ayır-
göre cinsiyeti dayatan herhangi bir biyolojik oluşum yok- mak hali hazırda var olan dualist ayrımı ortadan kaldırmak
tur.9 yerine onu güçlendirmektedir. Çünkü biyolojik cinsiyet
Toplumsal cinsiyet tartışmalarında beden-zihin, de- beden ile; toplumsal cinsiyet zihin ile eşleştirilmiştir.37 Co-
terminizm-özgür irade karşıtlıkları gibi felsefenin başın- lette Guillaumin ise ‘toplumsal cinsiyetin kullanıma gir-
dan beri uğraştığı sorunların ve kutuplaşmaların hakim mesi ile biyolojik cinsiyetin gerçekliği onanmıştır’ der.
olduğu göze çarpar. Bu ikili düşünce sistemi en nihaye- Yani toplumsal cinsiyet doğal olan dışına atılmış; kültürün
tinde kadın ve erkek bedenlerinin algılanışında da kendini bir ögesi haline gelmiş bu da kaçınılmaz şekilde biyolojik
gösterir. cinsiyetin doğal ve yadsınamaz bir gerçek olarak kabulünü
Kadın ve erkek bedenlerinin felsefi düşünce içerisin- getirmiştir.38 Wittig’e göre toplumsal cinsiyeti asıl yaratan
deki yerini tartışacak olursak bedenin, Batı dünyasının dua- şey toplumsal baskıdır. Cinsiyete dayatılan iki kutuplu sis-
list (iki kutuplu) düşünce temelli bakış açısında feminist temin asıl amacı zorunlu heteroseksüelliğin ve üremenin
kuramın olgunlaşmasına dek ötekileştirilen bir şey oldu- devamıdır. Wittig toplumsal cinsiyet kavramını politik he-
ğunu görürüz.31 Beden felsefenin en başından itibaren ruh gamonik bir açıdan inceler ve bu ikili sistemi kıracak
(akıl, zihin, nefs) ile karşıtlığı ile konumlandırılmıştır.32 üçüncü bir cins olan lezbiyenliği örnek gösterir.39 Bu eleş-
Ancak beden ve zihnin temel ayrımı Kartezyen felsefenin tirilere yanıt olarak toplumsal cinsiyet kavramı genişlemiş
Batı felsefesini domine etmesinden sonra yaşanmıştır. Des- ve bir bakıma zaten bildiğimiz iki cinsiyetin olduğu fikrini
cartes’in dualist felsefesinin doğal bir sonucu olarak beden geçici olarak askıya almıştır.5
ihmal edilmiş; kadınlık, duygusallık, doğa ve mantıksızlık Toplumsal cinsiyetin ne olduğu ve nasıl ortaya çık-
ile ilişkilendirilmiştir. Buna karşın zihin erkeklik ve ras- tığı konusu karmaşık görünse de cinsiyet kimliği kavramı
yonel düşünce ile özdeşleştirilmiştir.33,34 Kadın Batı felse- bundan daha da karmaşıktır. Çünkü burada hem cinsiyeti
fesi tarihinde ‘eksik erkek’ ya da ‘erkeğin karşıtı, bedenli hem de kimliği ontolojik olarak tanımlamanın zorluğu ilk
olan, ruhen eksik’ tanımlamaları ile tanınır. Kadın, arzu ve bakışta göze çarpmaktadır.
bedensellik ile özdeşleştirilirken Tanrı’dan uzakta konum- Kimlik kavramı felsefi olarak insanın kendi içinde tu-
lanır ve Hristiyanlık tarihinde de ilk günahı işleyen dola-
tarlı, değişmez bir töz olduğu inancına dayanır. Kimliğin
yısıyla cezalandırılması gereken ve yaptıkları dolayısıyla
var olduğunu kabul ettiğimiz takdirde cinsiyetin bu kimli-
erkeklere de acı çektiren kişi olarak damgalanır.35
ğin temel bileşenlerinden biri olduğunu fark ederiz. Ancak
Kadın ve erkeğin iki zıt kutupta algılanması ve beden- bir kimlik var mıdır? Kimlik ile cinsiyet keşfedilen bir şey
ruh ayrımının da bu ikililiğe dahil edilmesinin kökleri derin midir yoksa inşa edilen yapay bir süreklilik algısından mı
bir geçmişe dayanır. Kimi antropologlar bu ayrımı mede- ibarettir?
niyetin doğuşuna, kimi tarihçiler ise daha da eskiye; tarı-
Butler cinsiyet kimliğinin, kimlikten sonra gelmedi-
mın bulunuşu ve mülk edinmenin başlamasına dek geri
ğini; bir kişinin kimlik kazanması veya tanımlanabilmesi
götürürler.36 Modern felsefeciler de cinsiyet sorununu ço-
için toplum tarafından ‘idrak edilebilir’ bir toplumsal cin-
ğunlukla tarihin akışından ayrı ele almazlar. Bu felsefeci-
siyet, cinsel pratik ve cinsel arzuya sahip olması gerektiğini
lerin yazılarını takip edecek olursak; Beauvoir’e göre dişi
belirtir.30
bedeni işaretlenmiştir ancak erkek bedenden bağımsızdır.
Eril toplumsal cinsiyet evrensel kişi ile çakışır. Böylece ka- Cinsiyet bir töz, kişilerden ve edimlerden bağımsız
dınlar bedenleri ile cinsiyetleri üzerinden tanınır ancak er- bir varlık olarak görülebilir ancak çoğu felsefeci bunun bir
kekler aşkın bir evrensel kişiliğin taşıyıcısı olarak yanılsama olduğunu düşünmüştür. Foucault’ya göre dilden
yüceltilir.9 bağımsız bir cinsiyet tözünden bahsedilemez. Kullandığı-
İrigaray ise Beauvoir’den farklı bir bakış ortaya mız dilin yapısı zorunlu bir ikili cinsiyet ilişkisi yaratır ve
koyar. Ona göre Platon’dan itibaren felsefe ve bilimin dili yarattığı bu iki cinse gerçekte olmayan bir tutarlılık atfe-
kadını yok sayar. Ona göre Batı felsefesi tamamen falla- der.40
gosentrik bir dil inşa etmiştir ve bu dil için tek özne eril Cinsiyetin ontolojik olarak nerede durduğu tartışma-
olandır. Yani kadın cinsiyet yoktur, ifade edilemez; Öteki larının yanında birey, kendilik algısı ve ben olma hali de
kılığındaki eril cinsiyettir. Bu nedenle İrigaray güncel te- felsefi tartışmalarda kendine yer bulur. Töz metafiziği eleş-

69
Hilal Nur Çalık Şentürk ve ark. Toplumsal Cinsiyet Temelli Kimlik İnşası: Ruh-Beden-Zihin Bütünlüğü

tirisi yapan Michel Haar tözel kimliğin bir yanılsama ol- iddia eden töz metafiziğini kabul ettiğimizde toplumsal
duğunu; Descartes’in düşünmenin öznesinin ‘ben’ oldu- cinsiyet kimliğinin yalnızca sergilenen bir oyun olduğunu,
ğuna ilişkin yargısını yalnızca gramere bağlı bir batıl inanç bir dışavurum, performatif bir eylem olduğunu da kabul
olduğunu savunur. Ona göre özne, kendilik, birey ontolo- etmek durumunda kalırız.43
jik olarak tanımlanamazlar.41
Haar’ın bu savını cinsiyet kimliğine uygulayan But- sonuÇ
ler; hem erkeklerin hem de kadınların erkek ya da kadın Geçtiğimiz yüzyılda kadın ve erkeğe ait cinsiyet özellikle-
hissetmelerini ya da heteroseksüel olduklarını beyan et- rinin ve gelişim basamaklarının biyolojik olarak tanımlan-
melerini bir yanılsama olarak değerlendirir. Kişi karşıt cins ması cinsiyet sorununu çözmek bir yana; bilimin de eril ve
ie arasında var olduğunu düşündüğü farkları ve kendi cinsi heteroseksüel söylemin bir ürünü olduğunu iddia eden fe-
ile arasındaki birliği şeyleştirir.30 İrigaray ise bunu ‘o eski minist felsefeciler de düşünülürse bu sorunu daha da şid-
simetri düşü’nü rasyonalize etmek olarak özetler.36
detlendirmiştir. Toplumsal cinsiyet kavramı felsefi
Foucault cinsiyet kimliği tartışmalarına anatomik ola- literatüre girdiğinden beri özgürleştirici bir söylem mi
rak hermafrodit olan Herculine üzerinden katkıda bulunur. yoksa hali hazırda var olan kadın-erkek dualizmini koruyan
Ona göre Herculine bir kimlik değildir, ‘kimliğin cinsel yeni bir terim mi olduğu tartışmaları da sürmektedir. Fel-
imkansızlığı’dır.42 Bu tanımlanamaz kimlik söylemi bizi sefeciler ayrıca dil ile inşa edilen cinsiyet kimliğinin ger-
en başta Judith Butler’ın kişilerin ancak ve ancak idrak edi- çekliği konusunda dahi fikir birliğine sahip değillerdir. Bu
lebilir cinsiyet kimliklerine büründüklerinde bir kişi ola- nedenle modern biyolojik açıklamaların çok daha geniş
rak tanınacakları savına geri götürür. perspektiften ‘cinsiyetin esas olarak ne olduğunu’, ‘cinsel
Felsefecilerin cinsiyet kimliği konusunda ulaştıkları yönelim ve arzunun doğasını’, ve ‘kadın-erkek ayrımının
sonuç ilginç ve kafa karıştırıcıdır. Nietzsche’nin yapma, ne kadar ve hangi açılardan biyolojiye dayandığını’ aydın-
eyleme koyma edimleri arkasında herhangi bir varlık ol- latması önümüzdeki yıllarda bu tartışma için felsefecilere
madığını, meselenin yalnızca yapılandan ibaret olduğunu daha sağlam bir zemin hazırlayabilir.

kaynaklaR
1. Ritzer G. The Blackwell encyclopedia of sociology. vol 1479. ma: Blackwell 13. p a a, arbor TC, krishan k. embryology, sexual Development. [updated 2023
malden; 2007. aug 28]. In: statpearls [Internet]. Treasure Island (Fl): statpearls publishing;
2. scott j, marshall G. a Dictionary of sociology. usa: oxford university press; 2024 jan-.
2009. 14. makiyan Z. studies of gonadal sex differentiation. organogenesis.
3. krieger n. Genders, sexes, and health: what are the connections-and why 2016;12(1):42-51.
does it matter? International journal of epidemiology. 2003;32(4):652-7. 15. Biason-lauber a. The Battle of the sexes: Human sex Development and Its
4. Bates n, Chin m, Becker T. measuring sex, Gender Identity, and sexual ori- Disorders. Results probl Cell Differ. 2016;58:337-82.
entation. national academies press; 2022. 16. money j, ehrhardt aa. man & Woman: Boy & Girl. johns Hopkins university
press; 1972. https://books.google.com.tr/books?id=Tlmj9jlBQskC
5. Dorlin e. Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet ve Cinsellikler, Feminist Teoriye Giriş.
1. Baskı. Fol yayınları; 2023. 17. Gilbert sF. Developmental Biology. spektrum akademischer verlag; 1988.
https://books.google.com.tr/books?id=jjpwaaaamaaj
6. Bullough vl. The contributions of john money: a personal view. j sex Res.
2003;40(3):230-6. 18. Diamond m. a Critical evaluation of The ontogeny of Human sexual Be-
havior. Q Rev Biol. 1965;40:147-75.
7. stoller Rj. sex and Gender: The Development of masculinity and Feminin-
ity. 1st ed. Routledge; 2020. 19. Fausto-sterling a. Gender/sex, sexual orientation, and Identity are in the
Body: How Did They Get There? The journal of sex Research. 2019;56(4-
8. short se, yang yC, jenkins Tm. sex, Gender, Genetics, and Health. am j
5):529-55.
public Health. 2013;103(suppl 1):s93-s101.
20. Fausto-sterling a, Coll CG, lamarre m. sexing the baby: part 2--applying
9. Beauvoir de s. ikinci Cinsiyet. 1. Baskı. koç Üniversitesi yayınları; 2019.
dynamic systems theory to the emergences of sex-related differences in in-
10. streed CG. Health Communication and sexual orientation, Gender Identity, fants and toddlers. soc sci med. 2012;74(11):1693-702.
and expression. med Clin north am. 2022;106(4):589-600.
21. Quinn pC, yahr j, kuhn a, slater am, pascalils o. Representation of the gen-
11. Bora a, Üstün i. sıcak aile ortamı: Demokratikleşme sürecinde kadın ve der of human faces by infants: a preference for female. perception.
erkekler. Tesev yayInlaRI; 2005. 2002;31(9):1109-21.
12. she Zy, yang WX. molecular mechanisms involved in mammalian primary 22. levy GD, Haaf Ra. Detection of gender-related categories by 10-month-old
sex determination. j mol endocrinol. 2014;53(1):R21-37. infants. Infant Behavior & Development. 1994;17(4):457-9.

70
Hilal Nur Çalık Şentürk ve ark. Toplumsal Cinsiyet Temelli Kimlik İnşası: Ruh-Beden-Zihin Bütünlüğü

23. martin Cl, Ruble Dn, szkrybalo j. Cognitive theories of early gender devel- 34. journals s. Feminist epistemology, the mind-Body Dualism; &quot;The Way
opment. psychological Bulletin. 2002;128(6):903-33. Forward&quot; scholarly journals International. published online january 1,
24. poulin-Dubois D, serbin la, Derbyshire a. Toddlers’ intermodal and verbal 2021. accessed november 21, 2023.
knowledge about gender. merrill-palmer Quarterly. 1998;44(3):338-54. https://www.academia.edu/49218414/Feminist_epistemology_the_mind_Bod
y_Dualism_The_Way_Forward_
25. salman erden yT. Resimli Çocuk kitaplarındaki Toplumsal Cinsiyet olgusu-
35. Topcan Ö. yahudilik ve Hıristiyanlık Din Geleneklerinde Toplumsal Cinsiyet
nun incelenmesi [yüksek lisans Tezi]. aydın: aydın adnan menderes Üni-
[yüksek lisans Tezi]. ankara: ankara Üniversitesi; 2010.
versitesi; 2019.
36. Delice D. luce Irıgaray’ın Teorisinde Cinsel Fark kavramı ve Dönüştürücü
26. Fausto-sterling a. sexing the Body: Gender politics and the
eylem olarak mimesis. FlsF Felsefe ve sosyal Bilimler Dergisi.
Construction of sexuality. Basic Books. 2000.
2022;(33):131-56.
https://books.google.com.tr/books?id=c3lhyfZzIXkC
37. Gatens m. imgesel Bedenler: etik, Güç ve Bedensellik. otonom yayıncılık;
27. Fausto-sterling a. Toplumsal Dünyada Biyoloji, Cinsiyet Bilmecesi ve Bilimi.
2018.
1. Baskı. Fol yayınları; 2023.
38. Guillaumin C. Racism, sexism, power, and Ideology. Routledge; 1995.
28. Harley vR, Clarkson mj, argentaro a. The molecular action and regulation of https://books.google.com.tr/books?id=RhX5TuyoI0yC
the testis-determining factors, sRy (sex-determining region on the y chro-
39. Wittig m. The straight mind and other essays. Harvester Wheatsheaf; 1992.
mosome) and soX9 [sRy-related high-mobility group (HmG) box 9]. endocr
https://books.google.com.tr/books?id=vjlaaaaamaaj
Rev. 2003;24(4):466-87.
40. Foucault m. The History of sexuality: an Introduction. knopf Doubleday pub-
29. parma p, Radi o, vidal v, et al. R-spondin1 is essential in sex determination,
lishing Group; 2012. https://books.google.com.tr/books?id=Dwkyo9kveeeC
skin differentiation and malignancy. nat Genet. 2006;38(11):1304-9.
41. Haar m. nietzsche and metaphysical language. man and World.
30. Butler j. Gender Trouble: Feminism and the subversion of Identity. Taylor &
1971;4(4):359-95.
Francis; 2011. https://books.google.com.tr/books?id=gTbbCgaaQBaj
42. Guilmette l. The violence of Curiosity: Butler’s Foucault, Foucault’s Hercu-
31. okur m. Beden Cinsiyet ve mekân. mukatcad. 2023;7(7):22-43.
line, and the Will-to-know. philosopHIa. 2017;7(7):1-22.
32. Özcangiller iB. Ruhun Felsefesi. 1. Baskı. ketebe yayınları; 2018. 43. ansell-pearson k, Diethe C, nietzsche F. nietzsche: “on the Genealogy of
33. karabekiroğlu k. eril olmak-Dişil olmak. Turkiye klinikleri j Child psychiatry- morality” and other Writings student edition. Cambridge university press;
special Topics. 2023;9(1):8-13. 2006. https://books.google.com.tr/books?id=wmzu8j4D1syC

71
Nörobilim Perspektifinden
Jacques Lacan’ı Anlamak
Understanding Jacques Lacan from
A Neuroscience Perspective

Fatih Hilmi ÇETİNa, ÖZET Jacques Lacan, 20.yy ikinci yarısında Freud’a dönüş tanımlamasıyla verdiği birçok seminerle
psikanalitik literatür benzersiz katkılar sağlamış düşünür ve psikiyatristtir. Bu katkıların başında gerçek-
Halit Necmi UÇARa
sembolik-hayali üçlemesi, ayna evresi ve yabancılaşma Lacanyen kavramları gelmektedir. Nörogenez,
sinaptogenez, sinaptik budanma/olgunlaşma ve miyelinizasyon olmak üzere nörogelişimsel süreçlerle
a
Serbest Hekim, zamansal uyumlu olan Lacanyen tanımlamalar, ayna nöron aktivitesi ile elde edilen kazanımlarla da iliş-
Konya, Türkiye kili görünmektedir. Bu bölümde nörobilim ile Lacanyen kavramlar arasında köprü kurulması amaçlan-
mıştır.
Yazışma Adresi/Correspondence:
Fatih Hilmi ÇETİN Anahtar Kelimeler: Jacques Lacan; yabancılaşma; ayna evresi; ayna nöron
Serbest Hekim,
Konya, Türkiye
fatihhilmicetin@gmail.com ABSTRACT Jacques Lacan, a thinker and psychiatrist who made unique contributions to psychoana-
lytic literature in the latter half of the 20th century with his return to Freud, through numerous seminars.
Among these contributions, the triad of the real-symbolic-imaginary, the mirror stage, and alienation are
prominent Lacanian concepts. Lacanian descriptions, which are temporally aligned with neurodevelop-
mental processes such as neurogenesis, synaptogenesis, synaptic pruning/maturation, and myelination,
appear to be related to gains obtained through mirror neuron activity. This section aims to establish a
bridge between neuroscience and Lacanian concepts.

Keywords: Jacques Lacan; alienation; mirror stage; mirror neuron

J
acques Lacan (1901-1981), Freud’dan sonra psikanalitik kurama benzersiz katkı-
larıyla bilinen, 20.yy’a damga vurmuş psikiyatrist, filozof ve düşünürdür. Katolik
bir eğitimle yetişmiş, dönemin yapısalcı ve postyapısalcı felsefi akımlarının önde
gelen akademisyenlerine yakın olmuştur.1 Lacan’ın 1953 itibariyle başlayıp iki haftada
bir sıklıkla 27 yıl devam eden “Freud’a dönüş” olarak nitelediği seminerleri, yazmaktan
çok konuşmasıyla ünlü psikiyatristin ne denli iyi bir klinisyen ve öğretmen olduğunu
kanıtlamaktadır, eserleri bu seminerlerde anlatılanların ses kaydı ya da tutulan notların
derlenmesiyle telif edilmiştir.1,2 Dolaylı kaynaklar üzerinden erişimin ve ağdalı dilin La-
can’ı anlamayı kısmen zorlaştırdığı söylenebilir, Freud’a benzer şekilde kurama katkı-
larını yıllar içerisinden şekillendirmiş ve geliştirmiştir. Bu yazıda Lacan’ın özellikle
nörogelişimsel süreçlerle örtüşen kavramlarının tartışılması hedeflenmiştir. Bu bağlamda
“GSH (gerçek, sembolik, hayali) üçlemesi”, “ayna evresi” ve “yabancılaşma” Lacan-
yen terimleri sırayla ele alınacak, bu terimlerle nörobilim arasında köprü kurulmaya ça-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN:
lışılacaktır.3
Çetin FH, Uçar HN. Nörobilim perspektifinden
Jacques Lacan’ı anlamak. Karabekiroğlu K,
Filozofların ortaya koyduğu kavramları anlamaya çalışırken düşünürün hangi so-
editör. Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve Fel- runun peşinden gittiğini bilmek ve ortaya koyduğu kavramları bu çerçevede yorumlamak
sefe. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri;
2024. p.72-5. okur için süreci kolaylaştırabilir. Ancak düşünürün tek bir soru sormadığı gerçeğini ha-

72
Fatih Hilmi Çetin ve ark. Nörobilim Perspektifinden Jacques Lacan’ı Anlamak

tırlandığında bu yol da taşlıdır. Yine de Lacan’ı anlamaya algısı aksine bütünleşmiş kimliğin varlığını kazanmaya
çalışan birçok akademisyen Lacan’ın ardına düştüğü temel başlamaktadır. Özne, sembolik düzleme de geçişinin ver-
sorunun “Öznenin nasıl ortaya çıktığı” olduğu hususunda diği katkıyla, “ayna” sembolünün temsil ettiği diğer bütün
hemfikirdir. Freud’a benzer şekilde Lacan’da psikanalizin ötekilerin davranışlarında (bakış, dokunuş, hareket, gü-
bilimsel kimliği kazanması için uğraş vermiştir, her bilim lümseme…vb)-başta annesi-kendisini görmeye başlar, öz-
dalının bir araştırma nesnesi olması gerektiğine dayanarak nenin öteki ile özdeşim ve ötekinin yansıtması ile
bilinçdışının psikanaliz biliminin temel araştırma nesnesi teşekkülünün izahıdır. Burada Lacan’ın en önemli katkısı-
olduğunu belirtmiştir. Etkilendiği felsefi akımlar ve filo- nın özneden ötekine değil de ötekinden özneye olan yan-
zofların izinde bilinçdışının dil gibi yapılandığını belirt- sıtmalarla benliğin şekillendiği vurgulaması olduğu
miş, öznenin varoluş sürecindeki kavramları da dile göre söylenebilir.3
kavramsallaştırmıştır.4
YABANcıLAşmA
LAcAN’ıN “GSH ÜÇLEmESİ” Lacan, insan yavrusunun özne olarak var olma sürecinde
Biri olmadığında diğer iki halkanın da ortadan kalktığı bir iki kez yabancılaşma sürecinden geçtiğini belirtmiştir. Bi-
birlikteliği ifade eden Borromean düğümüne atıfla gerçek- rincisi yukarıda ifade edilen ayna evresi ve sonrasındaki
lik, sembolik ve hayali üçlemesi öznenin varoluşsal yolcu- süreçte benliğin ötekinden yansıtmalarla şekillenmesi sü-
luğunun dile göre kavramsallaştırılmasıdır. Gerçeklik dil recidir ki, öznenin kendinden ziyade başkasının gözünden
öncesi dönemde bebeğin 24. aya kadarki sembollerde uzak, var olmasıdır. Bu yabancılaşma gerçeklik düzlemine ha-
anne ile simbiyotik birlikteliği tanımlamaktadır. Dil geli- yali düzlemin eklenmesi olarak düşünülebilir. Bu bölümün
şimin ortaya çıkışı ile sembolik alana giriş yapan çocuk konusu olan ikinci yabancılaşma süreci ise, dilin sisteme
ötekilerle temas etmeye başlar. “Babanın adı” kavramı ile eklenmesiyle gerçeklik düzlemine sembolik ve simgesel
sembolize edilen yasa toplumsal uyumun ve insan olma- dünyanın dahil oluşunu tanımlamaktadır. Bu süreçte özne
nın öncülüdür. Hayali alan ise “ayna evresi” ile başlayan, kendi sistemine yüklenilen dil üzerinden insanlar dünya-
benliğin kendisi ve ötekilerle ilgili imgesel tasarımlar oluş- sına adeta giriş yapmaktadır, yüklenilen programın tama-
turmayı başladığı halkadır. GSH halkaları biri geliştiğinde men benliğe yabancı olması ve benliğin ötekiler aleminde
diğeri kaybolan bir yapılanma olmayıp, her bir alanın diğer ancak bu programla var olabilmesi bağlamında bu süreç
ikisine zemin sağladığı iç içe geçmişlik durumudur. Çeşitli öznenin kendine yabancılaşma olarak kavramsallaştırıl-
deneyimler bir alanı daha baskın hale getirebilir, benlik bir mıştır.3 Lacan’a göre yabancılaşma normal gelişim süre-
düzlemde sıkışabilir.4 Lacan zamanın askıya alındığı ve cinde kaçınılmaz sondur, insan varoluşu ancak ötekinin dil
dilin kaybolduğu travma sonrasındaki benliği ve sembolik üzerinden açtığı zaman ve mekânda mümkündür, çocuk ya
alana sıkışıp gerçeklik ile hayali arasındaki ilişkinin kay- kendine yabancılaşıp tek varoluş biçimi olan dil üzerinden
bolduğu psikozu psikanalitik perspektiften açıklarken GSH bir özne olmayı tercih eder-Lacan, bunu “insan dilin içine
üçlemesinden yaralanmaktadır. Anne ruhsallığının tam an- doğar” deyişiyle ifade etmiştir-, ya da yabancılaşmayı red-
lamıyla içindeki öznenin yavaşça kopuşu- ama tam anla- dedip dilin hüküm sürdüğü insan dünyasında özne olarak
mıyla değil, Lacan “nesne a” kavramıyla ifade ettiği var olmaz. Buradaki yabancılaşma teriminin okurun zih-
ilişkinin sürekliliğini sağlayan bir kopuş - ve dil aracılı- ninde daha da anlam kazanması bakımından bilgisayar me-
ğıyla ötekilerle temasa geçme sürecini özetleyen GSH sü- taforu kullanışlıdır. Sisteme dahil olması gereken bir
reci nörogelişimsel açıdan zihin yapılanmasına benzer bilgisayar diğer bilgisayarlarla iletişim kurabilmek için
görünmektedir.5 nasıl ki onlar yazılımına sahip olmak zorunda ve o kadar
kendinden habersiz ise, insan yavrusu da bir özne olarak
AYNA EvRESİ var olabilmek için öteki-başta annesi-tarafından kendisine
yüklenilen dil programına sahip olmak zorundadır ve o
Ayna evresi, hayali alanın gerçeklik ve sembolik düzlem-
kadar kendi iç dünyasına yabancı olarak yaşama başla-
lerine eklendiğinin, sistemin üçlü yapısının kazandığının
maktadır.
kanıtı olarak kavramsallaşmıştır. Çocuğun altı ila on sekiz
aylıkken deneyimlediği, aynada gördüğü kendisini ilk kez
LAcANYEN KAvRAmLAR vE NöRoBİLİm
tanıdığı ve yansımasının büyüsüne kapıldığı dönemi ifade
etmektedir. Öznenin benliğe dair imgesel tasarımlarının Beden ağırlığının sadece %2,5’i iken enerjinin yaklaşık
başladığını göstermektedir, devamında ötekilere dair im- %20’sini tüketen yetişkin bir insan beyni ortalama 100 mil-
gesel tasarımlar da belirginleşir, özne parçalanmış beden yara nörona ve yaklaşık olarak eşit sayıda glial hücreye,

73
Fatih Hilmi Çetin ve ark. Nörobilim Perspektifinden Jacques Lacan’ı Anlamak

birkaç yüz trilyondan dört katrilyona kadar sinaps yapısına çevre etkileşiminin nöronlar üzerindeki etkisini düzenle-
ve ortalama 160.000 km akson uzunluğuna sahiptir. Tüm mektedir. Tüm glial hücrelere değinmek bu bölümün amacı
bu karmaşık yapının teşekkülü ilk yirmi yıl boyunca sürse dışındadır, ancak beynin makrofajı olarak nitelendirilen
de farklı nörogelişimsel aşamalar farklı evrelerde tamam- glial hücrelerden mikrogliaların nörogenezden sinaptik bu-
lanmak üzere, %80-90 civarında gelişim hayatın ilk üç yı- danmaya tüm nöron aktivitelerinde etkin düzenleyici rol
lında tamamlanmaktadır. Prenatal dönemde saatte 4 milyon oynadığını bilmek önemlidir.2,9,10
nöron ve dakikada 42 milyon sinaps (yada saniyede 700
Lacanyen tanımlama ile ayna evresinden önceki
bin sinaps) üretim hızı erken çocukluk döneminde nöroge-
henüz dilin olmadığı, yabancılaşmanın gerçekleşmediği,
lişimsel sürecin bir yandan ne denli hızlı ve harikulade bir
benliğin tam anlamıyla özneyle iç içe olup ötekine ve ken-
yandan da ne denli dış etkenlere duyarlı ve kusursuz iler-
dine dair neredeyse farkındalığı olmadığı, Lacan tarafından
lemesi gerektiğini ortaya koymaktadır.6
“gerçek” diye tabir edilen dönem nörogenez ve sinaptoge-
Nörogelişimsel sürecin bazı temel köşe taşlarının zam- nezin en yoğun olduğu dönemle örtüşmektedir. Bu dönem
anlamasını bilmek Lacanyen kavramlarla köprü kurabilmek öznenin dış gerçeklikteki her türlü olasılığa hazırlanma dö-
adına önem taşımaktadır. Nöral farklılaşma, migrasyon, nö- nemidir. Bebeklerin maymun yüzlerini ayırt edebilme ve
rogenez ve sinaptogenez prenatal dönemde başlayıp post- maruz kaldıklarında tüm dilleri anadil gibi öğrenebilme be-
natal erken dönemlerde sonlanırken, sinaptik olgunlaşma, cerisi sonsuz dışsal olasılığa hazırlığın olduğu “gerçek” dö-
sinaptik budanma ve miyelinizasyon postnatal geç dönem- nemin kanıtı olarak yorumlanabilir. Ayna nöron aktivitesine
lerde gerçekleşmektedir. Döllenme sonrası 32. günde baş- dair çalışmalar doğum anından itibaren bu aktivasyonun
layan nörogenez birkaç özel alan dışında prenatal dönemde varlığını göstermektedir, altı ila 18.aylar arasında gözlenen
tamamlanmakta, post natal dönemde 18. aya kadar granül Lacanyen ayna evresi ayna nöron aktivitesi ile o zaman
hücrelerinde ve yaşam boyu hipokmapüste devam etmek- değin içselleştirilen kazanımların dışavurumu olarak düşü-
tedir. Sinaptogenez gebeliğin 18. haftalarında başlar, genel nülebilir. Ayna nöron aktivitesi yoluyla anne başta olmak
olarak maksimum sinaps yoğunluğuna postnatal 15. ayda üzere diğerlerini gözlemleyerek kazanılan tüm beceriler, La-
ulaşılmaktadır, özel olarak prefrontal kortikal alanlarda pi- can’ın öznenin ötekinin yansıtmasıyla oluştuğu önermesini
ramidal hücrelerdeki maksimum sinaptik yoğunluğa yaşa- doğrular niteliktedir. Lacanyen ayna evresinde aynanın me-
mın yedinci yılında erişilmektedir. Postnatal ilk haftalarda taforik bir anlamı olduğu, bebeğin çevresindeki tüm öteki-
başlayan miyelinizasyon en son prefrontal kortikal alanlarda lerin birer ayna olduğu ve bebeğin onlara baktığında
tamamlanmak üzere yirmili yaşlara değin sürmektedir. Si- gördüğü kendi yansımalarını içselleştirerek benliğini var
naptik budanma 2-3 yaş civarında başlamakta, altı ila yir- ettiği önermeleri de ayna nöron aktivitesinin kişinin kendi
mili yaşlar arasında yoğun olarak devam etmekte, sonra ve ötekilerin eylem ve duygularını tanıma, haritalama ve
azalarak belli bir düzeyde yaşam boyu sürmektedir. Sinap- öngörmede rol oynadığı gözlemleriyle örtüşmektedir.2
tik budanma ve olgunlaşma adeta beynin sürekli yeniden
Lacanyen gerçeklikten sembolik döneme geçiş dilin
yapılanma sürecidir.6,7
kullanılmaya başlamasıyla gerçekleşmektedir. Bir yaş ci-
İçeride olan bu olağanüstü hızdaki gelişimsel süreçte, varı kelimelerin ve iki yaş civarı cümlelerin kullanmaya
dış dünyada insanların sahip olduğu becerileri içselleştire- başlaması ile Lacanyen tabirle insan yavrusu ruhsal doğu-
bilmek için özelleşmiş bir grup nöron özellikle önemlidir: munu gerçekleştirmiş ve bir özne olarak insan dünyasına
ayna nöronlar. Taklit, dil gelişimi, motor becerilerin kaza- girmiş bulunmaktadır. Dil gelişiminin nörobiyolojik arka
nılması, hareket kabiliyetin gelişmesi, öğrenme, bellek ve planına dair literatür, özne olarak insan yavrusunun nor-
sosyal beceri gelişimi gibi tüm temel becerilerin kazanı- mal otistik başlangıç dönemlerinden birincil süreç düşünce
mında ayna nöron aktivitesi gereklidir.8 Ayna nöronlar, bir sistemine, psikotik sembolik özelliklere ve son olarak bü-
eylemi yaparken aktive olacak beyin bölgelerinin, o eylemi tünleşmiş bir benliğe olan yolculuğuyla zamansal korelas-
başkası yaptığında izleme esnasında aktive olmasını sağ- yonu göstermektedir. Lacanyen yabancılaşma, öznenin
layan nöron grubudur, eylemi gerçekleştirmeden önce zi- kendi gerçekliğinden sıyrılıp insan dünyasına karışmasını
hinsel kurgulamanın ve içsel haritalamanın tanımlamaktadır, bu bağlamda otizm spektrum bozukluğu
organizasyonunu sağlamaktadır. Sosyal gülümseme, sos-
8
gibi nörogelişimsel sorunlar Lacanyen psikanalizde ya-
yal dokunuşu yorumlama gibi sosyal bilişin önemli bile- bancılaşmayı reddetme olarak yorumlanmıştır. Nörobilim
şenleri ayna nöron aktivitesi ile gerçekleşmektedir. İnsan açısındaise ayna nöron aktivitesindeki nihai yetersizlik ne-
beyninde nöron sayısı kadar sayıya sahip glial hücreler el- deniyle ötekini içselleştiremediğinden “yabancılaşamama”
bette tüm nörogelişimsel süreçlerde etkindir, adeta gen- olarak yorumlanabilir.

74
Fatih Hilmi Çetin ve ark. Nörobilim Perspektifinden Jacques Lacan’ı Anlamak

Lacanyen üçlemenin son basamağı imgesel ise ger- miştir. Soyut kavrama ve üst bilişsel becerilerin altı yaş
çek ve sembolik üzerine bina edilen zihin aktivitesidir. sonrası kazanılmaya başlayıp yirmili yaşlarda olgunluğa
Hayal kurma, empati, zihin kuramı becerileri, ön görme, ulaştığı gözlemi ve prefrontal kortikal sinaptik yoğunlu-
yorumlama gibi üst düzey bilişsel beceriler bu zihinsel hal- ğun yedi yaş civarı en üst düzeye ulaştığı ve miyelinizas-
kanın gelişimi ile mümkündür. Nörobilimsel araştırmalar yonun yirmili yaşlarda tamamlandığı verisi nörobilim ile
tüm bu üst bilişsel becerilerin başarılı organizasyonunda Lacanyen psikanalitik yaklaşımın örtüştüğü bir diğer alan-
en önemli yapının prefrontal korteks olduğunu göster- dır.6

KAYNAKLAR
1. castanet H. Lacan’ı Anlamak, çev. Baturalp Aslan, Encore, İstanbul. ular Landscapes of the Developing Human central Nervous System. Neu-
2017. ron. 2016;89(2):248-68. doi: 10.1016/j.neuron.2015.12.008.
2. Bonini L, Rotunno c, Arcuri E, Gallese v. mirror neurons 30 years later: im- 7. Salinas RD, connolly DR, Song H. ınvited Review: Epigenetics in neurode-
plications and applications. Trends cogn Sci. 2022;26(9):767-81. doi: velopment. Neuropathol Appl Neurobiol. 2020;46(1):6-27. doi:
10.1016/j.tics.2022.06.003. 10.1111/nan.12608.

3. Lacan J. Psikanalizin dört temel kavramı. İstanbul: metis Yayınları. 2013. 8. Harı E, cengiz c, Kılıç F. Ayna nöron sistemi ve fonksiyonlarına klinik
yaklaşım. 2021.
4. Engin Ü. Lacancı Bakış Kavrami ve İmgenin Bakışı. Yıldız Journal of Art and
Design. 2018;5(2):47-66. 9. Luo Y, Wang Z. The ımpact of microglia on Neurodevelopment and Brain
Function in Autism. Biomedicines. 2024;12(1):210. doi: 10.3390/biomedi-
5. Kaçar E. Lacan ve topoloji. FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi. cines12010210.
2018;25:535-54.
10. cowan m, Petri WA Jr. microglia: ımmune Regulators of Neurodevelopment.
6. Silbereis Jc, Pochareddy S, Zhu Y, Li m, Sestan N. The cellular and molec- Front ımmunol. 2018;9:2576. doi: 10.3389/fimmu.2018.02576.

75
Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı:
Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi
Cognitive Distortions and Social Media Use:
A Critical Thinking Guide for Adolescents

Ayşe RODOPMAN ARMANa ÖZET Bu makale, bilişsel önyargılar açısından sosyal medyanın ergen psikolojisi üzerindeki etkisini in-
celemekte ve Türk gençleri arasında internet kullanımının artan yaygınlığına vurgu yapmaktadır. Er-
genlik döneminde, idealize edilmiş yaşamların sosyal medyada sunumuyla birleşen yaygın bilişsel
a
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi,
önyargılar, düşük özsaygı ve memnuniyetsizliğe yol açabilir. Aşırı genelleme ve “ya hep ya hiç” dü-
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve şünme gibi bilişsel bozulmalar, gerçekçi olmayan beklentiler yaratabilir. Araştırmalar, sosyal medyanın
Hastalıkları AD, depresyon, anksiyete bozuklukları, obsesif-kompulsif bozukluk, yeme bozuklukları ve dikkat eksikliği
Emekli Öğretim Üyesi, hareketlilik bozukluğu dahil olmak üzere ergenlerde zihinsel sağlık sorunlarını etkileyebileceğini gös-
İstanbul, Türkiye termektedir. Artan sosyal medya kullanımının, bireyleri nefret ve zorbalık içeriklerine maruz bıraktığı ve
bu durumun kırılgan gençlerde anksiyete ve sosyal izolasyonu artırabileceği gözlemlenmiştir. Bu derleme
Yazışma Adresi/Correspondence: makalesinde, problemli internet kullanımıyla ilişkilendirilen bilişsel önyargı örnekleri sunulmuştur. Di-
Ayşe RODOPMAN ARMAN jital okuryazarlık ve sağlıklı bilgi edinme yöntemleri aracılığıyla eleştirel düşünme becerilerini geliştir-
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, meyi amaçlayan bir model önerilmiştir.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları AD, Anahtar Kelimeler: Ergen; sosyal medya; bilişsel yanlılık; psikopatoloji; eleştirel düşünme
Emekli Öğretim Üyesi,
İstanbul, Türkiye
aarman@marmara.edu.tr ABSTRACT This article examines the impact of social media on adolescent psychology regarding cog-
nitive biases and emphasizes the increasing prevalence of internet use among Turkish youth. During
adolescence, common cognitive biases, when combined with the presentation of idealized lives on so-
cial media, can lead to low self-esteem and dissatisfaction. Cognitive distortions, such as overgeneral-
ization and “all-or-nothing” thinking, can create unrealistic expectations. There is a body of research
indicating that social media can affect mental health issues in adolescents, including depression, anxiety
disorders, obsessive-compulsive disorder, eating disorders, and attention deficit hyperactivity disorder.
The increased use of social media has been observed to expose individuals to hate and bullying content,
potentially increasing anxiety and social isolation in vulnerable youngsters. Examples of cognitive biases
associated with problematic internet use are provided in this review article. A model is proposed for en-
hancing critical thinking skills through digital literacy and healthy information acquisition methods.

Keywords: Adolescent; social media; cognitive bias; psychopathology; critical thinking

D
ijital dünyada yaşanan hızlı gelişmeler sonucunda internetin eğlence, iletişim
ve bilgi toplama amaçlı kullanımı vazgeçilmez hale gelmiştir. Yaşamlarının ilk
yıllarından itibaren dijital medyayla büyüyen 12-17 yaş arası çocuklar ve genç-
ler, “dijital yerliler” olarak isimlendirilir.1 Gelişimsel dönemin en belirgin öğelerinden
bir olarak kimlik arayışı içinde olan ve kendilerini sürekli tanımaya ve anlamlandır-
maya çalışan ergenlik dönemindeki gençler, sosyal medyayı günlük rutinlerinin baş
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: köşesine yerleştirmiştir.2,3 Sosyal medya ihtiyaç listesi gençlere sorulduğunda; enerjiyi
Rodopman Arman A. Bilişsel çarpıtmalar ve boşaltma, dinlenme, rahatlama, görünür olma ve kendini ifade edebilme yanı sıra ak-
sosyal medya kullanımı: Ergenler için eleştirel
düşünme rehberi. Karabekiroğlu K, editör. ranlarıyla sosyalleşme, kabul görme, bir gruba dahil olma ve model alma yanıtları gün-
Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve Felsefe. deme gelir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun araştırma sonuçlarına göre, internet kullanım
1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2024.
p.76-82. oranının en yüksek olduğu yaş grubunun 16-24 yaşlar arası olduğu görülmektedir.4 Tür-

76
Ayşe Rodopman Arman Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı: Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi

kiye Ergen Profili Araştırmasında; bu yaş aralığında prob- hilelerini yenemez. Eğer şimdi harekete geçmezsek, bunun
lemli internet kullanım oranının %7-20 arasında olduğu gelecek nesillerin ruh sağlığı ve sinir sistemi gelişimi üze-
ve ergenlerin internette geçirdikleri sürenin günde 2-5 saat rinde geri dönülemez etkileri olacaktır” yorumuyla gittikçe
arasında değiştiği belirtilmektedir.4 2021 yılında yapılan artan psikolojik tehlikenin boyutlarını gözler önüne ser-
bir araştırmada, sosyal medyanın çocukların duygu du- mektedir.
rumları üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bu araştırmada, Problemli internet kullanımının yalnızlık, özgüven ve
çocukların en fazla kullanmayı tercih ettikleri dijital utangaçlık gibi değişkenlerle ilişkili olması, ergenlerin sos-
medya aracının cep telefonu olduğu, dijital medya araçla- yal ilişki ihtiyaçlarını nasıl giderdikleri sorusunu akla ge-
rını en fazla fotoğraf paylaşmak ve oyun oynamak için tirmektedir. Gençlerin günlük hayatta karşılayamadıkları
kullandıkları, sosyal medyada en çok arkadaşları ile vakit sosyal ilişkileri internet aracılığı ile karşılamaya çalışmaları
geçirmeyi tercih ettikleri, sosyal ortamda bir sorun yaşan- “Sosyal Telafi Yaklaşımı” ile tanımlanmaktadır.13 Bu ku-
dığında bazen arkadaşlarından yardım isteyebilecekleri ve rama göre gerçek hayatta yüz yüze ilişki kuramayan bi-
siber zorbalığa uğradıkları zaman çoğunlukla ebeveyn ile reyler, sanal ortamda oluşturdukları gruplarla ait olma ve
paylaşıp yardım isteyebilecekleri sonuçları elde edilmiş- benliğini ortaya koyma çabası göstermektedir.14 Facebook
tir.5 Diğer yandan aşırı kullanım ve tüm sosyal ilişkilerin ‘un ilk kurucularından Sean Parker, sosyal medyanın bi-
yerini alması durumunda, ergenlerde sosyal medya kulla- linçli bir şekilde gençlerin zamanını ve dikkatini tüketip,
nımının özel hayatı ve ruhsal bütünlüğü olumsuz yönde zihinsel gücünü yönetme algoritması ile çalıştığını ifade
etkileyerek çevrimiçi güvenlik sorunlarına yol açtığı uya- etmişti.8 Sosyal medyada takdir edilmek ve bol bol onay-
rısı verilmektedir.6,7 lanmak üzerine kurulu bu sistemin, özellikle gençlik dö-
Avrupa Parlementosu (AP), sosyal medya bağımlılı- neminde ödül ve yenilik arayışındaki gençlerin uyarana
ğına neden olan sonsuz kaydırma veya otomatik oynatma yatkınlığını kullanmakla bağlantısı olduğu düşünülmekte-
gibi internet hilelerinin yasaklanmasını öngören yasa tasa- dir.15,16 Ergenlik döneminin hızlı ve yoğun uyum gerektiren
rısını yakın zamanda oylamıştır.8 İnternet kullanıcılarına yaşamsal döngüsü varlığında; ardı sıra eklenen, sonu gel-
“dijital olarak rahatsız edilmeme hakkı” sunulmasını iste- meyen ve bilişsel işlem süreçlerini aşırı düzeyde yükleyen
yen AP, özellikle çocuk ve gençler arasındaki sosyal yoğun sosyal medya uyaran akışı giderek artan bir risk
medya bağımlılığı hakkında endişesini ortaya koymakta- oluşturmaktadır.6,17 Bilgi işleme süreçlerinin aşırı yüklen-
dır. Tasarı, sosyal medya bağımlılığının; konsantrasyon ve diği durumlarda, duygusal iniş çıkışlar ve ergenlik döne-
bilişsel yetenek kaybı, tükenmişlik, stres, depresyon, sınırlı minde gelişimsel olarak gözlenen göreceli düşük benlik
fiziksel aktivite dahil olmak üzere fiziksel, psikolojik ve algısı da eklendiğinde; seçici soyutlama, aşırı genelleme
maddi zararlara yol açabileceğine işaret etmektedir. AP, ve kişiselleştirme gibi biçimlerde düşüncelerdeki tipik ha-
sosyal medya ve internet bağımlılığının, özellikle çocuk ve talar olarak adlandırılan bilişsel çarpıtmalar karşımıza çık-
gençlerin ruh sağlığı üzerindeki uzun süreli etkisinden en- maktadır.18-20
dişe etmektedir.9,10 Parlamentoya göre, çocuklar ve gençler, Kişilerarası ilişkilerle ilgili bilişsel çarpıtmaları olan
bu konudaki en savunmasız kesimi oluşturmaktadır. Sosyal
gençlerin, karşı tarafın söylediklerini olumsuz yorumla-
medya aşırı maruziyeti, gençlerde görülen düşük yaşam
dıkları, ilişkilerde çatışma yaşama eğiliminde olup sosyal
memnuniyeti, depresyon, düşük özgüven, kaygı, uyku so-
kaygı yaşadıkları ve duygudurumlarını dengelemekte zor-
runları ve obsesif kompulsif davranış gibi zihinsel sağlık
luk yaşadıkları söylenebilir. Sağlıklı kişilerarası ilişkiler
belirtileriyle ilişkilendirilmektedir.11,12 Bu raporda, pande-
geliştiremeyen bireyler sosyal ilişki ihtiyaçlarını internet
minin ardından 16-24 yaş arası gençlerin günde ortalama 7
aracılığıyla sanal ortamı kullanarak giderebilirler.14 Ülgen
saatten fazla internette vakit geçirmekte olduğu ve her dört
ve ark.nın problemli internet kullanımı olan gençlerde sos-
gençten birinde bağımlılık benzeri akıllı telefon kullanımı
yal karşılıklılık sorunları ve psikopatolojiye yönelik risk
sorunu yaşanmakta olduğu ifade edilmektedir. AP’de oy-
faktörlerinin incelendiği araştırmada, düşük benlik saygısı
lanan bu yasa tasarısı Facebook, Instagram, TikTok ve
ve sosyal kaygı varlığında sorunlu internet kullanımı be-
YouTube gibi çok sayıda kullanıcısı olan sosyal medya uy-
lirgin düzeyde artmaktadır.21
gulamaları ile çevrimiçi satış ve oyun sitelerinin bağımlı-
lık yapıcı doğasını azaltmayı ve tüketicileri güçlendirmeyi Bilişsel çarpıtmalar, zihinde kendiliğinden meydana
amaçlamaktadır. Sosyal medya kontrol yasa tasarısı öneri- gelen ve gerçekçi olmayan bizim kendi zihinsel yorumla-
sini gündeme getiren Kim van Sparrentak “Hiçbir öz di- rımıza dayanan arkadaşlarımıza ve çevremize ilişkin oluş-
siplin, ‘Big Tech’in (büyük teknoloji şirketleri) sizi turduğumuz herhangi bir kanıta dayanmayan inanç
ekranınıza bağlamak için tasarımcılar tarafından planlanan yapılarıdır.22,23 Bilişsel çarpıtmaların standartlaşmış ifade-

77
Ayşe Rodopman Arman Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı: Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi

ler, mantık dışı olma ve kendiliğinden meydana gelme gibi gözlenen bilişsel çarpıtmalar üzerine bir değerlendirme ya-
özellikleri bulunmaktadır.24 Gelişimsel üstbiliş kavramına pılacaktır. Ardından gençlerin eleştirel düşünme becerile-
göre; gencin ne bildiği hakkında bilgisi, ne düşündüğünün rine yönelik bir model çerçevesinde dijital okuryazarlık ile
farkında olması ve kendi bilişsel süreçlerine mesafe alarak sağlıklı bilgi edinme ve düşünme yöntemleri gözden geçi-
gözden geçirmesi önemlidir.19,23 Bilişsel yanlılıklar, bey- rilecektir.
nin bilgiyi işlemek için kullandığı olağan süreçlerle üreti-
lir. Beyin yalnızca sınırlı oranda bilgiyi düzenli bir ERGENLİK DÖNEMİNDE
biçimde işleyebilir ve çok fazla uyarana maruz kaldığın-
SOSYAL MEDYA VE PSİKOPATOLOJİ İLİŞKİSİ
dan aşırı bilgi yüklemesi durumu ortaya çıkar.22,25,26 Diji-
tal Nefretle Mücadele Merkezi’nin bulgularına göre, DEPRESYON
ankete katılan 13-17 yaş grubundaki Amerikalıların yüzde
Park ve ark., ergenlerde ruminasyonun, olumsuz anıları ge-
60’ı zararlı komplo teorisi barındıran dört veya daha fazla
nelleştirerek depresif duyguduruma ve dikkatte olumsuzluk
ifadeye katılmakta, bu oran yetişkinlerde yalnızca %49
lehine yanlılığa neden olduğunu göstermişlerdir.11 Depres-
iken, herhangi bir sosyal medya platformunda günde dört
yon tanısı alan ergenlerde, bilişsel bozulmanın günlük ha-
veya daha fazla saat geçiren gençler için yüzde 69’a kadar
yattaki uyaranları yorumlamada kendini değersizleştiren
çıkabilmektedir.27 Genç kuşaklar haber ve çevrimiçi arama
yanlılığa neden olabileceği ileri sürülmektedir.10,19,33 Çev-
için sosyal medyaya giderek daha fazla kullanmaktadır.
rimiçi geçirilen sürenin artışı ile nefret ya da zorbalık içe-
Google’ın son verilerine göre, Z kuşağının yüzde 40’ı artık
geleneksel arama motorları yerine TikTok ve Instagram riklerine maruziyeti belirgin olarak artırdığı
gibi platformları tercih etmekte, Z kuşağı katılımcılarının düşünülmektedir.31,34 Göksu ve ark. depresif kız ergenlerde
yaklaşık yarısının günlük olarak haberlere erişmek için sosyal medya kullanım sürelerini, sosyal medya tutumlarını
sosyal medyayı kullandığını ve yalnızca %5’inin gazete ve siber zorbalığa uğrama durumunu inceleyen araştırma-
okuduğu belirtilmektedir.1,4,8,28 Bingöl’de lise öğrencileri- sında; depresif genç kızlarda daha fazla olumsuz yaşam
nin problemli sosyal medya kullanımı ve bilişsel çarpıt- olayı ve daha düşük sosyal destek saptamışlardır.35 Sosyal
maları arasındaki ilişkiyi değerlendiren araştırmada; medyada geçirilen uzun süreler, aktif katılımdan daha çok
felaketleştirme ve etiketleme bilişsel çarpıtmalarının prob- pasif izleyici konumunda olmaları durumunda siber zor-
lemli sosyal medya kullanımını anlamlı düzeyde yorda- balığa daha fazla uğradıkları bulunmuştur. Sosyal medyada
dığı, bilişsel çarpıtmaların cinsiyete göre ise kızların geçirdikleri süre ile çevrimiçi sosyal izolasyon tutumları
lehinde anlamlı şekilde bir farklılık gösterdiği tespit edil- ilişkili olup, çevrimiçi sosyal yetkinlik tutumları da siber
miştir. Araştırmanın bilişsel çarpıtmalar açısından yaşa zorbalığa uğrama riskini artırmaktaydı. Wang ve ark.,
göre anlamlı düzeyde bir farklılık olduğu bulunmuştur.24 gençlerin sosyal medya platformlarında paylaştıkları veri-
Ergenlerin en sık bilişsel yanlılıkları şöyle sıralanabilir: leri kullanarak, bilişsel çarpıtmalar teorisine dayalı ipuç-
Ya hep ya hiç düşünme, aşırı genelleme, dürbün bakışı ları vermeye çalışan, tanımlanabilir depresyonu otomatik
(pozitifi küçültme- negatifi büyütme, katastrofize etme, olarak yordayıcı bir yapay zeka öğrenme modeli oluştur-
mental filtreleme, akıl okuma, sonuçlara hızlıca varma, muştur. Bu hesaplama yöntemi ile, internet ortamında dep-
duygu ve düşüncelerine körü körüne inanma, -meli -malı resif eğilimleri olan gençlerin daha erken tanınması ve
düşünceleri, kişiselleştirme, “her şey benim kontrolümde”, bireye özgü bilişsel tedavi modellerinin önerilmesinin önü
hak yerini bulmalı”, yaptıklarımın ödülü olmalı” ve “de- açılacaktır.36
ğiştirebilirim” yanılgısı.23,29,30 Patolojik internet kullanı-
mında sık gözlenen düşünce hataları, bilişsel davranışçı KAYGı BOzuKLuKLARı
model üzerinden inceleyen Davis’in önerdiği kurama Kaygı bozukluğu tanısı alan gençlerde, olumsuz içerikli
göre, bu riskli grupta ruminasyon, kendini değersiz görme, bilgi üzerinde daha detaylı düşünmeleri, bilgi işleme mo-
kendi farkındalığını dış değişkenlerle düzenleme ve sü- dellerinde yanlılıkları akla getirmektedir. Dikkat yanlılığı,
rekli erteleme düşünce içeriği şeklinde öne çıkmaktadır.20 olumsuz ve tehlikeli uyarana odaklanma şeklindedir, bel-
Bu düşünce yapısı da, gencin sadece internet ortamında lek yanlılıkları da tehlikeli bilgilerin daha çok çağırılma-
kabul edilir ve değerli olduğu inancını pekiştirerek, so- sına hizmet eder. Özellikle gencin olumsuz yanlarını ön
runlu internet kullanımı yanında sosyal kaygı ve depres- plana çıkaran, çevrimiçi itiraf paylaşımlarına (“sadfis-
yonu da körüklemektedir.20,28,31,32 hing”) yatkınlık, kaygı bozukluğu tanısı alan gençlerin bi-
Bu gözden geçirme makalesinde; ergenlik döneminde lişsel süreçleri yorumlama yanlılıklarını da gözler önüne
en çok karşılaşılan psikopatolojilerin varlığında sıklıkla sermektedir.37 Bilişsel yaklaşım, sosyal kaygı taşıyan er-

78
Ayşe Rodopman Arman Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı: Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi

genlerin performanslarına ilişkin çarpıtılmış değerlendir- lerini sosyal medya için düzenlemeye daha fazla zaman
meleri olduğunu, başkaları tarafından gözlendiklerine ve harcayanlar, yoğun özçekim ihtiyacı ve çevrimiçi kimlik
kendilerine yönelik olumsuz yorumlar yapıldığına dair oluşturma ile ilgili aşırı bir uğraş içinde olanlar da üstbi-
inançları olduğunu belirtmektedir.2,9,10,29,30,32 15-19 yaş arası lişsel muhakeme zorlukları açısından yüksek risk grubun-
ergenlerde yürüttüğü bir araştırmada; sosyal kaygı düzeyi- dadır.42 Tipik içerikler, aşırı zayıf bireylerin görünümlerini
nin ve kişilerarası ilişkilerle ilgili bilişsel çarpıtmaların içerir veya dijital olarak özellikle filtrelenmiş zayıflığa
problemli internet kullanımıyla ilişkili olduğunu ve prob- övgü paylaşımları (“thinspiration”) bilişsel yanılgıların
lemli internet kullanımını yordadığını göstermiştir.14 Akıllı kaynağını oluşturmaktadır.43
telefon bağımlılığı, cep telefonu kullanmama ya da her is-
tediğinde ulaşamama korkusu anlamına gelen nomofobi DİKKAT EKSİKLİğİ HAREKETLİLİK BOzuKLuğu (DEHB)
olarak bilinir. Kuşçu ve ark.nın 2021 yılında yürüttüğü
DEHB ve eşlik eden oyun oynama bozukluğu ile madde
araştırmada; ayrılık kaygısı, sosyal fobi, toplam anksiyete,
kötüye kullanım bozukluklarında temel olarak görülen
depresyon, hiperaktivite ve karşı gelme karşı koyma belir-
emosyonel dürtüsellik, ödüle odaklanma ve yenilik arayışı
tileri, nomofobi toplam puanı ile pozitif korelasyon gös-
yanı sıra duygu düzenleme güçlükleri sosyal medya maru-
termiştir.38 2023 yılında yapılan bir diğer araştırmada;
ziyeti açısından temel risk alanlarıdır.44,45 Dürtüsel karar
sosyal medya kullanımı sırasında ergenlerin duygularını
verme, sosyal medyada olağan dışı uzun zaman geçirme,
taramak için yapay zeka metodu kullanılmıştır. Ergenlerin
risk içeren istek ve uyaranlara yönelik eğilimler, bu tanı
sosyal fobi, sosyal medya bağımlılığı düzeyleri ve sergile-
grubundaki gençlerin hızlıca karar alıp üstbilişsel açıdan
dikleri riskli davranışlar arasındaki ilişkilerin anlamlı ol-
koruyucu ve düzenleyici düşünce süreçlerini harekete ge-
duğu tespit edilmiştir.39
çirmesini engeller. Bilişsel çarpıtmalar eşliğinde dürtüsel
davranışlar da eklendiğinde, siberzorbalık açısından yük-
OBSESİF KOMPuLSİF BOzuKLuK (OKB)
sek riskli grubu oluşturmaktadır.44,46
OKB varlığında işlevsel olmayan üstbilişsel başa çıkma
stratejileri, gencin kendi düşüncelerine aşırı bir önem at-
fetmesine ve yoğunlaştığı düşüncelerin sosyal medyada sü- SONuÇ
rekli tekrar karşısına çıkması karşısında tehdit algısının Ergenlik döneminde en sık karşılaşılan bilişsel yanlılık ola-
artışına yol açmaktadır. Bu düşünce yapısında, içeriği sı- rak karşılaştırma eğilimi, sosyal medya platformlarında
nırlı ve tekrar eden sosyal medya akışı, düşünce-eylem idealize edilen hayatların sunulmasıyla birleştiğinde, düşük
kaynaşması sürecini pekiştirerek olumsuz yönde etkiler.12,32 özsaygı ve memnuniyetsizlik duygularına neden olabilir.
OKB tanısı alan ergenlerin kendi düşünceleri üzerinde Ayrıca, aşırı genelleme ve ya hep ya hiç şeklinde var olan
daha fazla odaklandıkları, aklından geçen fikirleri gerçe- düşünce hataları, gerçeklikten uzak beklentiler oluşturarak
ğin birebir yansıması olarak kabul ettikleri görülmektedir. hayal kırıklığına yol açabilir. Bu durum, gençlerin kendi-
Obsesif düşünce yapısındaki ergen; “ya hep ya hiç”, lerini sürekli olarak diğerleriyle karşılaştırmalarına ve
“-meli, -malı” ve zihinsel filtreleme şeklindeki bilişsel çar- kendi yaşamlarını yetersiz ve kendilerini de değersiz his-
pıtmaları daha çok yaşamaktadır. Bu durumun, bilişsel es- setmelerini beraberinde getirir. Dolayısıyla, bilişsel hata-
nekliği azalttığı ve hatalı üstbilişsel inanışları pekiştirdiği ların farkında olmak ve bu düşünce kalıplarını değiştirmek,
düşünülmektedir.40 gençlerin sosyal medya ortamında zihinsel sağlıklarını ko-
rumalarına yardımcı olabilir.
YEME BOzuKLuKLARı
Teknoloji çağındaki birçok aracın gençlerin zihinsel
Sosyal medya içeriklerinde, ince ve tek tip beden algısı ya- ve bedensel sağlını etkileyecek kadar hayatına girmesi be-
ratılması, dürbün bakışı ve ruminatif bilişsel yanlılıkları raberinde “dijital detoks” kavramını da getirmektedir. Bu-
olan duyarlı gençlerde, fiziksel görünümlerine yönelik hoş- güne dek sosyal medyadan uzak durmayı garantileyen bir
nutsuzluk ve düşük benlik algısını da beraberinde getirir. “arınma” formülü tam olarak bulunmasa da çeşitli yakla-
Objeleştirilmiş beden kavramı ile, metinden çok görsel iç- şımlar etkili olabilir.15,16 Gençlerde aşırı düzeyde sosyal
eriğin tekrarlayıcı bir biçimde hızlı bir akışla ön plana çı- medya maruziyetinin, alkol, sigara ya da uyuşturucu mad-
karılması, gencin dikkat yanlılıklarına göre değişen aynı delere eş değer bir bağımlılık olduğu ve kırılgan grupların
tipteki reklam akışı ve denetim eksikliği, yem bozukluğu bu içerikten daha çok etkilendiği (yeme bozukluğu olgu-
tanısı alan gençlerde var olan dikkat ve düşünme yanlılık- ları, genç kızlar, kaygı ve sosyal iletişim zorlukları yaşa-
larını pekiştirir.41 Özellikle ergen genç kızlarda, görünüm- yanlar) konusunda sağlık uyarıları artarak devam

79
Ayşe Rodopman Arman Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı: Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi

etmektedir.28 Sürekli değişen sosyal medya içeriği, genç- GENÇLER İÇİN ELEŞTİREL DÜŞÜNME VE
lerin karşısına anlık ve bazen yanıltıcı içerikler getirerek SOKRATİK SORGuLAMANıN ÖNEMİ
süreğen dikkat dağınıklığına yol açabilir. Bu durum, genç-
Sonsuz bilgi çağında; bilgiyi okuma, anlama, sorgulama
lerin bilişsel becerilerini ve sağduyulu düşünme yetenek-
ve paylaşma konusunda zaman ve mekân ayırma önemli-
lerini zorlar.6,9,44 Bu nedenle özellikle ergenlik gibi sinir
dir. Gençlerin okuyup anlama yeteneklerini geliştirmeleri,
sisteminin yoğun olarak değişip farklılaştığı kritik gelişim
bilgileri sorgulayarak eleştirel düşünme becerilerini artır-
döneminde, aşırı sosyal medya kullanımını aşağı çekmek
malarının beklendiği bu süreçte, öğrenilen bilgileri pay-
için akılcı ve uygulanabilir yöntemler üretmek elzemdir.
laşma ve akranlarıyla fiziksel ortamda bir araya gelerek
Gençlerin sosyal medya ortamlarında geçirdikleri uzun sü-
tartışma şeklinde etkileşime geçme fırsatı da yaratılmalıdır.
releri ve sosyal etkileşim yoksunluğunu düzenlemek adına,
Bu bağlam içinde geliştirilebilecek eleştirel düşünme bece-
koruyucu ruh sağlığı önlemlerini içeren temel basamaklar
rilerinin temeli, bir konu veya düşünce hakkında başkaları-
şunlardır:47
nın sonuçlarını kabul etmeden önce kanıt talep etme ve bu
1. İçerik Değerlendirmesi: Gençler, sosyal medya iç- kanıtları değerlendirme yeteneğidir.48 Bu düşünme süreci,
eriğini sorgulamalı ve eleştirel bir bakış açısıyla değerlen- bireylerin problemleri çözerken kullandıkları bilişsel sü-
dirmelidir. Gerçek olmayan veya yanıltıcı içeriklere karşı reçleri, stratejileri ve sunumları içerir. Olayların açık ve net
temkinli olmalı ve kaynakları doğrulamaya özen göster- bir şekilde tanımlanmasıyla başlar ve olayın yaşam üzerin-
melidir. deki etkisini anlama sürecini içerir. Ardından, olayın farklı
2. Zaman Yönetimi: Sosyal medya kullanımını kont- yönlerini analiz ederken geniş bir bakış açısına sahip olmayı
rol altında tutmak önemlidir. Gençler, düzenli molalar ve- gerektirir. Bu aşamada, ön yargılardan arınma ve objektif
rerek sürekli akış içinde kaybolmaktan kaçınmalı ve sosyal bir değerlendirme yapma becerisi önemlidir. Eleştirel dü-
medya kullanımında belirlenen sınırları korumalıdır. Gen- şünme süreci, bu adımların birleştirilmesiyle devam eder ve
cin kendi kararıyla belirlenmiş şekilde sosyal medya kul- farklı bakış açılarını bir araya getirerek yeni ve özgün bir
lanımını kısıtlamak (zaman sınırlayıcı uygulama ve yorum geliştirir. Son olarak, bu yoruma dayalı olarak ve
önlemler) ve teknolojiyle geçirilen zamanın dengelenme- zaman içine yayılan bir karar verme sürecini içerir. Bu
sini sağlamak önceliklidir. süreç, ergenlerin eleştirel düşünme becerilerini güçlendir-
3. Duygusal Refah: Sosyal medya platformlarındaki meye yönelik sistemli bir yaklaşımı temsil eder ve bu be-
olumsuz içerikler, gençler üzerinde duygusal etki yarata- cerilerin hayatları boyunca kullanmalarına katkı sağlar.49
bilir. Bu nedenle, gençler duygusal tepkilerini tanıyarak Sokratik sorgulama yöntemi, ergenlerin sosyal medya
anlamalı, kendilerini rahatsız eden içeriklerden uzak dur- maruziyetinde yaşadıkları bilişsel yanlılıkları kontrol al-
malı ve ihtiyaç duyduklarında profesyonel yardım almalı- tına alma açısından önemlidir. Bu sorgulama yöntemi, dü-
dır. şünceyi yönlendirme ve derinleştirme amacıyla
kullanılabilen disiplinli bir süreçtir.23,29 Bu yöntem, ergen-
4. Dijital Mahremiyet: İçeriklerin doğru bir şekilde
lerin karmaşık düşünce yapılarını keşfetmelerine ve analiz
okunması ve dijital okuryazarlık, gençlerin online içerikleri
etmelerine olanak tanır. Sosyal medyada yayılan bilgiler,
eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmesine yardımcı olur.
genellikle doğruluk değeri düşük veya yanıltıcı içeriktedir.
Bu basamakta; dijital mahremiyetin korunması kritik bir
Sokratik sorgulama, ergenlere, karşılaştıkları bilgi ve dü-
noktadır. Gençlerin çevrimiçi ortamda kişisel bilgilerini ve
şünceleri sorgulama ve analiz etme becerisi kazandırır. Bu
sınırlarını korumaları, çevrimiçi güvenliklerini sağlamaları
beceri sayesinde, bilgilerin kaynağını değerlendirmelerini,
durumunda, var olan bilişsel yanlılıkların olumsuz etkile-
varsayımları sorgulamalarını ve gerçeklikle uyumluluğunu
rini dengeleyici işlev görür.
anlamalarını sağlar.23 Sokratik sorgulama aynı zamanda er-
5. Denge: Sosyal medya ile gerçek hayat arasında genlere, başkalarının düşüncelerini anlama ve değerlendir-
denge kurmak önemlidir. Gençler, çevrimiçi etkileşimle- mede kullanabilecekleri bir araç sunar. Sosyal medya
rin yanı sıra çevrim dışı etkinliklere de zaman ayırmalıdır. platformlarında farklı düşünce ve bakış açılarıyla karşıla-
Arkadaşlarla vakit geçirme, fiziksel aktiviteler ve hobiler şan gençler, bu yöntemle farklı görüşleri anlamak ve man-
bu dengeyi sağlamada yardımcı olabilir. Günlük rutinlerde tıklı sonuçlara ulaşmak için bir çerçeve oluşturabilirler.
kişisel bakım, uyku düzeni, sağlıklı beslenme ve düzenli Sonuç olarak, ergenlerin Sokratik sorgulama pratiğinin eği-
fiziksel aktivitenin planlanması, gençlerin ruhsal ve be- tim ortamlarında veya psikoterapi sırasında uygulanması,
densel esenliğini birincil sıraya taşıması açısından hayati sosyal medyada karşılaştıkları bilgi bombardımanı ve bi-
önem taşır. lişsel yanılsamalar karşısında daha eleştirel, derinlemesine

80
Ayşe Rodopman Arman Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı: Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi

ve mantıklı bir yaklaşım geliştirmelerine yardımcı olabi- değişimi, duygusal tepkilerin daha uygun ve sağlıklı hale
lir.29,30 gelmesine yardımcı olabilir.20,23,24,29,30
Psikoterapi açısından ele alındığında ise, ergenlerde Sonuç olarak sosyal medya, gençlerin düşüncelerini
bilişsel terapi, bireylerin duygu ve davranışlarının altında ve değerlerini şekillendirebilir ve bu durum, gençlerin eleş-
yatan düşünce yapılarının önemli olduğunu vurgular. Bi- tirel düşünme becerilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Di-
lişsel değerlendirme basamağı, ergenlerin kendi düşünce jital okuryazarlık, gençlerin sosyal medyayı doğru
yapılarını anlamalarını ve hatalı düşünce kalıplarını tanı- kullanmaları ve sosyal medyada gördükleri bilgileri eleşti-
malarını sağlar. Ardından, gencin duygusal tepkilerini an- rel bir şekilde sorgulamaları için önemlidir. Sahte haber-
lamak için düşünce yapılarını ve bu yapıların duyguları ler, çevrimiçi dolandırıcılık ve kişisel verilerin korunması
nasıl etkilediğini fark etmelerine odaklanır. Bir sonraki ba- gibi konularda bilinçli olmanın gerekliliği gün geçtikçe
samakta, gencin hatalı veya yanlış düşünce kalıplarını sor- daha belirgin hale gelmektedir. Dijital okuryazarlık, genç-
gulama ve değiştirme becerilerini öğretir. Bu adım, lerin hayatları boyunca faydalanacakları önemli bir dona-
olumsuz veya gerçek dışı düşüncelerin tanınması ve daha nımdır. Gençlerin sosyal medya kullanımında bilişsel
gerçekçi düşüncelere dönüştürülmesini içerir. Zaman yanlılıkların farkına varmaları, çevrimiçi ortamda daha bi-
içinde internet ortamındaki bilgilere daha çok hassasiyet linçli, dengeyi koruyan ve duygusal olarak daha korunaklı
gösteren tanı gruplarındaki gençlerde düşünce yapılarının bir şekilde yer almalarını destekleyecektir.

KAYNAKLAR
1. Kuran E. Bir Kuşağı Anlamak. Abay Ö, editör. Teknoloji Çağı ve Ebeveynlere Major Depressive Disorder and controls. J Child Psychol Psychiatry.
Öneriler. 4. Baskı. İstanbul: İMAK Basım Yayın Ticaret ve Sanayi Limited 2004;45(5):996-1006. doi: 10.1111/j.1469-7610.2004.t01-1-00291.x.
Şirketi, Mundi Kitap; 2020. p. 62-87. 12. Guazzini A, Gursesli MC, Serritella E, Tani M, Duradoni M. Obsessive-Com-
2. Clark JL, Algoe SB, Green MC. Social network sites and well-being: the role pulsive Disorder (OCD) Types and Social Media: Are Social Media ımportant
of social connection. Curr Dir Psychol Sci. 2018;27(1):32-7. doi: and ımpactful for OCD People? Eur J ınvestig Health Psychol Educ.
10.1177/0963721417730. 2022;12(8):1108-20. doi: 10.3390/ejihpe12080078.
3. Gökçe S, Erünsal E. Ergen Halleri. Dijital Dünyada Sosyal Medya ve Oyun- 13. Valkenburg PM, Schouten AP, Peter J. Adolescents’ identity experiments on
lar. Çubukçu S, editör. 1. Baskı. İstanbul: Doğan Yayınları Yayıncılık ve the internet. New Media and Society. 2005;7(3):383-402. doi:
Yapımcılık Ticaret A.Ş.; 2023. p. 69-73. 10.1177/146144480505228.
4. Türkiye Ergen Profili Araştırması TEPA 2013. T.C Aile ve Sosyal Politikalar 14. Şahan M, Eraslan Çapan B. Ergenlerin Problemli İnternet Kullanımında
Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü. Turgut M, editör. Kişilerarası İlişkilerle İlgili Bilişsel Çarpıtmaların ve Sosyal Kaygının Rolü. Ege
Araştırma ve Sosyal Politika Serisi 10. 1. Baskı. Ankara: uzerler Matbaacılık; Eğitim Dergisi. 2021;18(2):887-913.
2014.
15. Kahneman D. Thinking, Fast and Slow. Heuristics and Biases. 1st ed. Great
5. Üstündağ A. Çocukların Sosyal Medya Kullanım Durumları ve Sosyal Britain: Penguin Books, Clays Ltd; 2011. p.109-85.
Medyanın Çocukların Duygu Durumları Üzerine Etkisi. uluslararası Güncel
Eğitim Araştırmaları Dergisi. 2020;6(2):286-302. 16. Alter AL. ırresistible: The Rise of the Addictive Technology and the Business
of Keeping us Hooked. 1st ed. The ıngredients of Behavioral Addiction: Social
6. Chen W, Lee KH. Sharing, liking, commenting, and distressed? The pathway
ınteraction. New York: Penguin Books; 2017. p.214-33.
between Facebook interaction and psychological distress. Cyberpsychol
Behav Soc Netw. 2013;16(10):728-34. doi: 10.1089/cyber.2012.0272. 17. Caplan SE. Relations among loneliness, social anxiety, and problematic in-
ternet use. Cyberpsychol Behav. 2007;10(2):234-42. doi:
7. Özparlak A, Karakaya D. The associations of cognitive distortions with inter-
10.1089/cpb.2006.9963.
net addiction and internet activities in adolescents: A cross-sectional study. J
Child Adolesc Psychiatr Nurs. 2022;35(4):322-30. doi: 10.1111/jcap.12385. 18. Güney M, Taştepe T. Ergenlerde Sosyal Medya Kullanımı ve Sosyal Medya
Bağımlılığı. Ankara Sağlık Bilimleri Dergisi. 2020;9(2):183-90.
8. New Eu rules needed to address digital addiction. [Cited: 12.12.2023] Avail-
able from: https://www.europarl.europa.eu/news/en/press- 19. Sireli O, Dayi A, Colak M. The mediating role of cognitive distortions in the re-
room/20231208ıPR15767/new-eu-rules-needed-to-address-digital-addiction lationship between problematic social media use and self-esteem in youth.
9. Bányai F, zsila Á, Király O, Maraz A, Elekes z, Griffiths MD, Andreassen CS, Cogn Process. 2023;24(4):575-84. doi: 10.1007/s10339-023-01155-z.
Demetrovics z. Problematic Social Media use: Results from a Large-Scale 20. Davis RA. A cognitive-behavioral model of pathological ınternet use. Com-
Nationally Representative Adolescent Sample. PLoS One. puters in Human Behavior. 2001;17(2):187-95. doi: 10.1016/S0747-
2017;12(1):e0169839. doi: 10.1371/journal.pone. 5632(00)00041-8.
10. Bergagna E, Tartaglia S. Self-Esteem, Social Comparison, and Facebook 21. ulgen V, Rodopman Arman A, Ayaz A, Atabay E, Teker AG. Defining social
use. Eur J Psychol. 2018;14(4):831-45. doi: 10.5964/ejop.v14i4.1592. reciprocity deficits in internet addiction: Evaluation of problematic internet
11. Park RJ, Goodyer ıM, Teasdale JD. Effects of induced rumination and dis- user (Pıu) adolescents in a university Outpatient Clinic. Eur J Child Adolesc
traction on mood and overgeneral autobiographical memory in adolescent Psychiatry. 2015;24(Supplement 1):191.

81
Ayşe Rodopman Arman Bilişsel Çarpıtmalar ve Sosyal Medya Kullanımı: Ergenler İçin Eleştirel Düşünme Rehberi

22. Pettman D. Sonsuz Dikkat Dağınıklığı: Gündelik Yaşamda Sosyal Medyaya on social media. Front Public Health. 2023;10:1045777. doi:
Odaklanmak. Doğan B, ed. Çetin Y, çeviri editörü. Algoritmanın Köleleri. 1. 10.3389/fpubh.2022.1045777.
Baskı. İstanbul: Sel Yayıncılık.; 2017. p.66-77. 37. Shabahang R, Shim H, Aruguete MS, zsila Á. Adolescent sadfishing on so-
23. Sorias O. Çocuklar ve Ergenler İçin Bilişsel Davranışçı Terapi: Temel İlkeler cial media: anxiety, depression, attention seeking, and lack of perceived so-
ve Teknikler. 3. Baskı. Bilişsel Yeniden Yapılandırma. Ankara: Atlas Akademik cial support as potential contributors. BMC Psychol. 2023;11(1):378. doi:
Basım ve Yayın Dağıtım Tic. Litd. Şti. Nobel Kitap.; 2021. p.155-96. 10.1186/s40359-023-01420-y.
24. Keleş O, Eroğlu Y. Lise Öğrencilerinin Problemli Sosyal Medya Kullanımı ve 38. Kuscu TD, Gumustas F, Rodopman Arman A, Goksu M. The relationship be-
Bilişsel Çarpıtmaları Arasındaki İlişkinin Çeşitli Değişkenler Açısından İnce- tween nomophobia and psychiatric symptoms in adolescents. ınt J Psychia-
lenmesi. Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2022;24:297- try Clin Pract. 2021;25(1):56-61. doi: 10.1080/13651501.2020.1819334.
310. 39. Duman B, Baştemur Ş. Ergenlerde Sosyal Medya Kullanımı, Sosyal Fobi ve
25. McRaney D. You are not so smart. 1st ed. ıntrospection. Oxford: Oneworld Riskli Davranışlar Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. İnönü Üniversitesi Eğitim
Publications; 2012.p. 64-8. Fakültesi Dergisi. 2023;24(3):1698-714. doi: 10.17679/inuefd.1312693.
26. Dobelli R, ed. Arda ı, çeviri editörü. Hatasız Düşünme Sanatı ıı: Yapmamanız 40. Taş Torun Y. Obsesif kompulsif bozuklukta bilişsel süreçler: Dikkat, bellek,
Gereken 52 Düşünce Hatası Daha. 1. Baskı. İstanbul: Doğuş Yayıncılık yönetici işlevler ve üstbiliş. Cöngöloğlu MA, editör. Çocuk ve Ergenlerde
Grubu, NTV Yayınları; 2014. Psikopatolojiler ve biliş. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2020.p.15-
27. Gençlerin internetteki komplo teorilerine inanma olasılığı yetişkinlere kıyasla 21.
daha yüksek. [Erişim tarihi: 23.08.2023] Erişim linki: https://teyit.org/teyitpe- 41. Durcan G, Bahalı MK. Yeme Bozukluğu Olan Ergenlerde Medya Kullanımı.
dia/genclerin-internetteki-komplo-teorilerine-inanma-olasiligi-yetiskinlere- Çöpür M, editör. Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozuklukları. 1. Baskı. Türkiye
kiyasla-daha-yuksek Klinikleri, 2020. p.59-63.
28. Social Media and Youth Mental Health: The uS Surgeon General’s Advisory. 42. McLean SA, Paxton SJ, Wertheim EH, Masters J. Photoshopping the selfie:
[Cited: 23.05.2023] Available from: https://www.hhs.gov/sites/default/files/sg- Self photo editing and photo investment are associated with body dissatis-
youth-mental-health-social-media-advisory.pdf faction in adolescent girls. ınt J Eat Disord. 2015;48(8):1132-40. doi:
29. Görmez V. Bilişsel Davranışçı Terapide Temel Kavramlar: Bir Teknisyen 10.1002/eat.22449.
Olarak Terapistin Malzeme Çantasına Genel Bakış. Turk J Child Adolesc Ment 43. Rodgers RF, Slater A, Gordon CS, McLean SA, Jarman HK, Paxton SJ. A
Health. 2016;23(2):169-76. Biopsychosocial Model of Social Media use and Body ımage Concerns, Dis-
30. Özcan Ö, Çelik GG. Bilişsel Davranışçı Terapiler. Özcan Ö, editör. Çocuk ve ordered Eating, and Muscle-Building Behaviors among Adolescent Girls and
Ergenlerde Psikoterapiler Psikoterapötik Yaklaşımlar Özel Sayısı. Boys. J Youth Adolesc. 2020;49(2):399-409. doi: 10.1007/s10964-019-01190-
2017;3(2):115-20. 0.
31. Liu M, Kamper-DeMarco KE, zhang J, Xiao J, Dong D, Xue P. Time Spent on 44. Dekkers TJ, van Hoorn J. understanding Problematic Social Media use in
Social Media and Risk of Depression in Adolescents: A Dose-Response Meta- Adolescents with Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder (ADHD): A Narra-
Analysis. ınt J Environ Res Public Health. 2022;19(9):5164. doi: tive Review and Clinical Recommendations. Brain Sci. 2022;12(12):1625.
10.3390/ijerph19095164. doi: 10.3390/brainsci12121625.
32. Hekim Ö, uygun SD. Çocukluk Çağı Anksiyete Bozukluklarında Bilişsel 45. uğur E, Murat M. Lise Öğrencilerinin Kişilerarası İlişkilerle İlgili Bilişsel
Süreçler. Cöngöloğlu MA, editör. Çocuk ve Ergenlerde Psikopatolojiler ve Çarpıtmaları ve Saldırganlık Tepkileri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi.
biliş. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2020. p.26-31. Gaziantep university Journal of Social Sciences. 2014;13(2):525-43.
33. İnce M, Yılmaz M. Ergenlik Çağındaki Çocukların Sosyal Medya Kullanım 46. Shapero BG, Gibb BE, Archibald A, Wilens TE, Fava M, Hirshfeld-Becker DR.
Alışkanlıklarının Yalnızlaşmaya Etkisi. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakül- Risk Factors for Depression in Adolescents With ADHD: The ımpact of Cog-
tesi Elektronik Dergisi. 2020;8(2):1111-44. nitive Biases and Stress. J Atten Disord. 2021;25(3):340-54. doi:
10.1177/1087054718797447.
34. Ersöz Alan B, Bodur Ş, Şahin M. Çocuk ve ergenlerde depresyonda bilişsel
süreçler. Cöngöloğlu MA, editor. Çocuk ve Ergenlerde Psikopatolojiler ve biliş. 47. Dijital Okuryazarlık. [Erişim tarihi: 23.01.2024] Erişim linki: https://dijitalme-
1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2020. p.22-5. dyavecocuk.bilgi.edu.tr/category/dijital-okuryazarlik/
35. Göksu M, Rodopman Arman A, Gündoğdu Ü, Gümüştaş F. Social media use 48. Warburton N. Felsefe Okuma Rehberi. Aktuyun S, Yıldırım AF, çeviri editör-
in adolescent girls with depression: The relationship between social media leri. Alışkanlık 3: Aktif Tartışma. 1. Baskı. İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım
use purposes, lack of social support, and cyber victimization. Marmara Med San. ve Tic. Ltd. Şti.; 2016. p.45-53.
J. 2024;37(1):29-36. doi: 10.5472/marumj.1379988. 49. Tozduman Yaralı, K. Gelişimsel açıdan eleştirel düşünme ve çocuklarda
36. Wang B, zhao Y, Lu X, Qin B. Cognitive distortion based explainable de- eleştirel düşünmenin desteklenmesi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakül-
pression detection and analysis technologies for the adolescent internet users tesi Dergisi. 2020;48:454-79.

82
Nörobilim Işığında
Psikoterapi ve Felsefe Beyni Nasıl Değiştirir?
How Psychotherapy and Philosophy Change the Brain in
the Light of Neuroscience?

Zehra BABADAĞIa ÖZET Psikoterapi ve felsefe, insanların duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını anlamalarına ve
değiştirmelerine yardımcı olan iki farklı yaklaşımdır. Nörobilim, psikoterapi ve felsefe arasındaki ilişki
karmaşık ve çok yönlüdür. Son zamanlarda giderek artan beyin görüntüleme çalışmaları, epigenetik ça-
a
Serbest Hekim,
lışmalar nöroplastisite ile hem şu an da hem de gelecekte yaşadığımız her şeyin bizi etkilediğini göster-
Kayseri, Türkiye miştir. Beyni anlamak ve bu iki yaklaşımın beyni nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini görmek hem sokratik
sorgulamayla felsefenin; hem de farklı ekollerde psikoterapinin etkilerini görmek ve nasıl etkilediğini gör-
Yazışma Adresi/Correspondence: mek gelecek açısından bizler için ufuk açıcı olacaktır. Bu bölümde psikoterapi ve felsefenin insan bey-
Zehra BABADAĞI nini nasıl etkilediği nörobilim ışığında tartışılacaktır.
Serbest Hekim,
Kayseri, Türkiye Anahtar Kelimeler: Psikoterapi; felsefe; nörofelsefe; nörobilim
zehracam@gmail.com

ABSTRACT Psychotherapy and philosophy are two different approaches to helping people under-
stand and change their emotions, thoughts, and behaviors. The relationship between neuroscience,
psychotherapy, and philosophy is complex and multifaceted. Recently, increasing brain imaging
studies and epigenetic studies have shown that everything we experience, both now and in the future,
affects us through neuroplasticity. Understanding the brain and seeing how these two approaches af-
fect and change the brain, both Socratic questioning and philosophy; Seeing the effects of psy-
chotherapy in different schools and how it affects us will be eye-opening for us for the future. In this
section, how psychotherapy and philosophy affect the human brain will be discussed in the light of
neuroscience.

Keywords: Pscyhotheraphy; philosophy; neuroscience; neurophilosphy

P sikoterapi ve felsefe, insanların duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını anla-


malarına ve değiştirmelerine yardımcı olan iki farklı yaklaşımdır.1,2
Beyni anlama yolunda bugün bulunduğumuz nokta belki de Japon sanatçı Hana-
busa Itcho’nun sekiz kör adamın bir fili tarif ettiği duruma çok benziyor. Kör adamla-
rın fil üzerinde dokunduğu her bölgeyi kendine göre yorumlaması; örneğin dişini
yoklayıp mızrak, kuyruğunu hortum ve gövdesini duvar olarak tarif etmesi gibi, sadece
nöronlar arası iletişime odaklanıp indirgemeci bir yaklaşım ile beyni ele almanın asıl
resmin ıskalanmasına ya da yanlış ifade edilmesine neden olduğu fikri tıp ve fen bilim-
leri alanında bile giderek daha çok kabul görmektedir.3
Psikoterapi, bir terapist ve danışan arasında genellikle haftada bir veya iki kez
gerçekleşen düzenli görüşmelerden oluşur. Terapist, danışanın sorunlarını ve hedef-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: lerini belirlemesine yardımcı olur ve onlara yeni bakış açıları ve beceriler geliştir-
Babadağı Z. Nörobilim ışığında psikoterapi ve
felsefe beyni nasıl değiştirir? Karabekiroğlu K, meleri için rehberlik eder. Psikoterapi kişinin düşünme tarzını değiştirebilir,
editör. Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve Fel- duygularını yönetmeyi öğretebilir ve bu şekilde davranışların değişmesine yardımcı
sefe. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri;
2024. p.83-7. olur.4

83
Zehra Babadağı Nörobilim Işığında Psikoterapi ve Felsefe Beyni Nasıl Değiştirir?

Felsefe ise varoluş, bilgi, etik ve güzellik gibi konu- 2. Beyin Dalgalari ve Bilinç Hali: Meditasyon,
ları inceleyen bir disiplindir. Felsefi düşünme, insanların mindfulness ve benzeri teknikler, bireylerin beyin
kendileri ve dünya hakkındaki anlayışlarını geliştirmele- dalgalarını etkileyebilir. Bu teknikler, özellikle dü-
rine yardımcı olabilir.2 zenli uygulandığında, beyindeki aktiviteyi düzen-
Felsefe, düşünce ve bilgi üzerine derinlemesine dü- leyebilir ve stresle başa çıkma yeteneğini artırabilir.
Psikoterapi, bu tür uygulamaları destekleyerek bi-
şünmeyi ve sistematik bir şekilde ele almayı amaçlayan bir
reylerin zihinsel durumlarını iyileştirebilir.
disiplindir. Felsefe, temel soruları sorgulayan, varlık, bilgi,
değer, dil, zihin, mantık gibi konuları inceleyen bir düşünce 3. Epigenetik: Epigenetik, çevresel faktörlerin gene-
disiplinidir. Bu disiplin, genellikle soyut ve genel konuları tik ifadeyi nasıl etkilediğini inceleyen bir alandır.
ele alır ve evrensel ilkeleri keşfetmeye çalışır.5 Felsefe, in- Psikoterapi ve felsefi düşünce, bireylerin yaşam
sanı düşünme tarzını değiştirerek; eleştirel düşünme, prob- tarzları, değerleri ve dünya görüşleri üzerinde etki
lem çözme ve yaratıcı düşünme gibi beceriler geliştirmeleri yapabilir. Bu etkileşimler, aktarımı değiştirebilir ve
sağlayarak ya da insanlara duygularının kökenlerini ve an- bireyin duygu durumlarına, düşünce kalıplarına ve
lamlarını anlamalarına yardımcı olarak insanlara daha iyi davranışlarına yansıyabilir.
bir insan olmanın ne anlama geldiğini düşünmeleri için 4. Beyin ve Duygusal Regülasyon: Psikoterapi, bi-
ilham verebilir.6 reylerin duygusal durumlarını anlamalarına ve dü-
Helenistik felsefenin en ünlü düşünürlerinden biri zenlemelerine yardımcı olabilir. Duygusal
olan Epikuros “Akıl hastalıklarına çare olarak felsefeden regülasyon becerilerinin gelişmesi, beyindeki lim-
yararlanılır; öyleyse felsefe, aklın ilacıdır.” derken o bik sistem üzerinde etkili olabilir. Bu da stresle
başa çıkma yeteneğini artırabilir ve duygusal iyi-
zaman ismi konmamış olsa da nörofelsefe alanına ait bir
leşmeyi sağlayabilir.
şeyler söylüyordu. Felsefe açısından en önemli gelişme-
lerden biri psikoloji ve psikiyatri ile işbirliğine gitmesidir. Sonuç olarak, nörobilim, psikoterapi ve felsefe ara-
Davranışçı bilişsel terapiler insanların sorunlarını anla- sındaki etkileşimler karmaşık bir ağ oluşturur. Bireyin dü-
masına yardımcı olmasının ötesinde her zaman sorunu şünce, duygu ve davranışlarının beyindeki fizyolojik
çözmelerine aynı ölçüde yardım etmiyor. Psikolog ve psi- süreçlerle nasıl etkilendiğini anlamak, daha etkili psikote-
kiyatristlerin felsefecilerle işbirliği yapması insanın ken- rapi yöntemleri geliştirmek ve bireylerin zihinsel sağlığını
dini ve sorunu anlamasının yanı sıra çözme becerisini de iyileştirmek için önemlidir.7
önemli ölçüde artırıyor. Bu nedenle Amerika ve Avrupa Son yirmi yılda bir dizi beyin görüntüleme tekniğinin
Birliği ülkelerinde bu tür işbirliği yapabilen felsefe kuru- geliştirilmesi psikoterapötik tedavinin ve felsefenin neden
luşları, sayıları giderek artan psikoterapi için felsefi da- olduğu nörobiyolojik değişimin girişimsel olmayan yön-
nışmanlara çatı sağlıyor. Felsefe, psikoloji ve psikiyatri temlerle araştırmasına izin vermiştir. Bu teknikler arasında
işbirliği insanlara sorunlarını kalıcı bir şekilde çözme be- manyetik rezonans görüntüleme (MRG), pozitron emis-
cerisi kazandırmasının yanında daha erdemli ve daha yon tomografisi (PET) ve tekli foton emisyon bilgisayarlı
kendi ile barışık, neşeli bir birey olma özelliği kazandırı- tomografi (SPECT) bulunmaktadır. O günden bu yana,
yor.3 farklı klinik popülasyonların yanı sıra, bilişsel davranışçı
Nörobilim, psikoterapi ve felsefe arasındaki ilişki kar- terapi (BDT), kişiler arası terapi ve psikodinamik yakla-
maşık ve çok yönlüdür. İşte bu alanlardaki etkileşimlere şımlar gibi bir dizi terapötik uygulama yapılan hastalarda
dair bazı temel noktalar: önemli sayıda nörogörüntüleme çalışmaları bildirilmiştir.
Bu konuda yapılan çalışmalara bakıldığında Goldapple ve
1. Sinir Plastisitesi (Nöral Plastisite): Nörobilim, ark. 2004 yılında yaptıkları bir çalışmada, BDT tedavi-
beynin nasıl değişebildiğini ve adapte olabildiğini sinden önce ve sonra PET ile tüm beyin metabolizmasını
inceleyen bir bilim dalıdır. Sinir plastisitesi, beyin- inceler ve psikoterapi ile farmakoterapiyi karşılaştırmış,
deki nöronların bağlantılarını ve yapılarını değişti- her iki tedavi grubunda da depresyon şiddetinde benzer
rebilme yeteneğini ifade eder. Psikoterapi, özellikle düzeyde iyileşme gözlemişlerdir.8 Psikoterapi grubunda
bilişsel davranışçı terapi gibi yöntemler, bu plasti- tedavi sonrası hipokampus ve dorsal singulat metaboliz-
siteyi olumlu yönde etkileyebilir. Zihinsel alışkan- ması artmış, PFK metabolizması normalizasyon yönünde
lıkların değişmesi ve duygusal düzenlemenin azalmıştır. Farmakoterapi grubunda, tam tersine prefron-
gelişmesiyle nöronal snapslar güçlenebilir veya za- tal aktivite artışı ile hipokampus ve singulat aktivitesinde
yıflayabilir. azalma gözlenmiştir. Bu çalışmadaki bulgular, psikoterapi

84
Zehra Babadağı Nörobilim Işığında Psikoterapi ve Felsefe Beyni Nasıl Değiştirir?

sayesinde ruminatif ve diğer işlevsel olmayan düşüncele- rapor ederek, BDT’nin beyni fonksiyonel olarak “yeniden
rin azalmasıyla PFK aktivitesindeki düşüş arasında bir yapılandırabildiği” sonucuna varmışlardır.12,13
ilişki olabileceği şeklinde yorumlanmıştır. Aynı çalışma- Kişilerarası psikoterapi, başta depresif bozukluklar,
nın sonuçlarında farmakoterapi, limbik aktiviteyi baskıla- perinatal depresyon, duygudurum bozuklukları, yeme bo-
mayı ve duygusal reaktiviteyi düzenlemeyi sağlamıştır.8
zuklukları ve anksiyete bozuklukları olmak üzere birçok
Benzer bir çalışmada MDB tanısı alan 12 hastaya BDT,
ruhsal bozuklukta, çocukluk ve ergenlerden yaşlılara kadar
12 hastaya venlafaksin uygulanmıştır. On altı haftalık bir
geniş bir yaş grubunda uygulanabilen bir terapi yöntemidir.
tedavi periyodundan sonra, beyin metabolizmasındaki de-
Brodly ve ark. tarafından yürütülen bir araştırmada, MDB
ğişiklikler PET ile araştırılmıştır. Bu çalışmada her iki te-
olan 24 hastanın beyin metabolizması PET ile 16 kişiden
davi grubunda da orbitofrontal korteks ve sol medial PFK
oluşan sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. Dep-
metabolizmalarının azaldığı ve sağ oksipito-temporal kor-
resyon tanısı konulan 10 hastaya paroksetin, 14 hastaya
teks metabolizmasının arttığı raporlanmıştır. İki tedavi
KAP uygulanmıştır.14 Tedaviden önce MDB’lu hastalarda
grubu arasında tedavi yöntemlerinin subgenual singulat ve
PFK, kaudat, temporal lob ve talamus metabolizmaları
kaudat üzerindeki etkileri bakımından fark tespit edildiği
kontrol grubuna göre daha düşük olduğu görülmüştür. Hem
bildirilmiştir. Yazarlar subgenal singulatın psikoterapide
paroksetin hem terapi uygulanan grupların her ikisinde de
tedaviye yanıtta önemli bir rol oynayabileceği sonucuna
PFK (paroksetin alan grupta bilateral, KAP uygulanan
varmışlardır.9
grupta sağ tarafta) ve ön singulat girus metabolizmasının
Psikoterapilerin nörobiyolojik etkiler birçok çalış- azaldığı ve sol temporal lob metabolizmasının normale
mada, fMRG yöntemi kullanılarak araştırılmıştır. Major dönmeye başladığı saptanmıştır. Aynı ekibin bir başka ça-
depresif bozuklukta ventromedial PFK’te genel bir aktivite lışmasında ise anksiyete, psikomotor gerilik, gerginlik ve
azalması olduğu saptanmıştır. BDT’yi takiben, MDB has- yorgunluk semptomlarında düzelmeyle ventral frontal lob
taları ventromedial PFK aktivasyonunda genel bir artış, metabolizmasındaki düşüş arasında; anksiyete ve gergin-
amigdala, kaudat ve hipokampusta uyarılmış yanıtlarda lik semptomlarında düzelmeyle ventral anterior singulat
artış ve sol anterior temporal lobda valans etkilerinin tersi girus ve anterior insula aktivitesindeki azalma arasında;
sergilenmektedir. Bir çalışmada subgenual singulat kor- psikomotor gerilikle dorsal anteriorsingulat aktivitesinin
tekste düşük reaktivite, amigdalada yüksek reaktivite ile
artması arasında ve bilişsel bozulmayla DLPFK metabo-
BDT’ye verilen cevap arasında kuvvetli bir ilişki bulun-
lizmasının artışı arasında korelasyon tespit edilmiştir. Ça-
muştur. Tedaviden önce subgenual singulat korteks aktivi-
lışmada bulguların MDB’de limbik-kortikal disregülasyon
tesinde azalma, BDT’ye verilecek cevap için bir
teorisini desteklediği, depresyonda frontal bölgede meta-
öngördürücüdür.9 Eldeki veriler MDB’de sorunlu olan sin-
bolik değişiklikler olduğu ve KAP’‘ın bunları düzelttiği so-
gulat korteks fonksiyonlarının BDT ile geri kazanılacağını
nucuna varılmaktadır.15 Bir başka çalışmada, MDB tanısı
göstermektedir. Fu ve ark. amigdala-hipokamus aktivite-
alan 13 hastaya KAP uygulanmış, 15 hastaya 75 mg /g ven-
sinin depresif dönem boyunca sağlıklı gruba göre nispeten
lafaksin verilmiştir. 6 hafta sonra her iki grupta da depres-
yüksek olduğunu ve bazal ASK aktivitesiyle terapiye yanıt
yon şiddeti azalmıştır. Beyin kan akışını değerlendirmek
arasında bir korelasyon olduğunu bildirmişlerdir.10 Araş-
için yapılan SPECT taraması sonucunda venlafaksin gru-
tırmalardan elde edilen bulgular, BDT’nin, maladaptif bilgi
bunda sağ arka temporal ve sağ bazal gangliyonlarda akti-
işleme süreçlerinde, PFK, ASK ve amigdala metabolizma-
vite ve KAP grubunda sağ posterior singulat ve sağ bazal
sında değişikliklere neden olarak iyileşme sağladığını gös-
gangliyonlarda aktivite tespit edilmiştir. Yine her iki tedavi
ter mektedir. Singulat kortekste özellikle subgenual alanda
grubunda bazal ganglion kan akımında artış, KAP gru-
metabolizma ve aktivite değişikliklerinin terapiye verile-
bunda limbik kan akımında artış tespit edilmiştir.16 Bu
cek cevap üzerine belirleyici olabileceğine dair ipuçları
alandaki çalışmaların sayısı az olmakla birlikte bulgular
vardır.1 Yine farklı bir yöntem olarak PET çalışmasında
KAP’ınn PFK, singulat korteks ve bazal gangliyonlarda
Baxter ve ark. tarafından obsesif kompulsif hastalarda ger-
metabolizmanın ve kan akışının iyileşmesini sağladığını
çekleştirilen bir PET çalışması bulunmaktadır.11 Araştır-
macılar obsesif kompulsif hastalarda BDT’nin ve desteklemektedir.
imipramin tedavisinin rostral kaudat çekirdeğinin aşırı ak- Psikodinamik psikoterapi modeli, depresyonun bi-
tivasyonunda benzer bir azalmaya neden olduğunu göster- linçaltı çatışmalara ve arzularabağlı olduğu fikrine dayan-
mişlerdir. Ayrıca Furmark ve ark. ve Paquette ve ark. maktadır. Çocukluk olaylarının ve biyolojik dürtülerin,
sırasıyla sosyal fobide ve örümcek fobisinde başarılı BDT insanın davranışını ve düşüncelerini etkileyen bilinçaltı bir
tedavisinden sonra normalleşlmiş frontal metabolizmayı mekanizmayı oluşturduğu düşünülen bu terapi türünde, bi-

85
Zehra Babadağı Nörobilim Işığında Psikoterapi ve Felsefe Beyni Nasıl Değiştirir?

linçaltı dürtülerin incelenmesiyle, kişinin yaşamını gelişti- kadim felsefi problemlerin çözümü için sinir sistemlerinin
recek değişimleri yapması amaçlanır.17 Bu alandaki ilk ve üzerinde çalışılması gerektiğini savunur. Bu yaklaşım, ma-
tek çalışmada, fMRG kullanılarak MDB’de psikodinamik teryalist, doğalcı ve bilimsel yönelimli bir bakış açısını içe-
psikoterapinin sol anterior hipokampus, amigdala, subge- rir. Nörofelsefe, zihni anlamak için beynin araştırılması
nual singulat ve medial PFK bölgelerinde neden olduğu de- gerektiğini vurgular. Ancak eleştirmenler, bazı durumlarda
ğişiklikler araştırılmıştır. Bu çalışmada depresyon nörofelsefenin zihni sadece fizik veya beyin bilimine in-
hastalarında tedavi öncesi alınan aktivasyon değerleri ve dirgeyerek anlamaya çalışmasını uygun bulmazlar. Nöro-
15 ay psikodinamik terapi uygulandıktan sonra elde edilen felsefe, bilim-felsefe işbirliğiyle bazı felsefi bilmecelerin
aktivasyon değerleri karşılaştırılmıştır. Psikoterapiden çözülebileceğini, ancak bazılarının bilim geliştikçe anlam-
sonra hem depresif semptomlarda azalma hem de terapi- sızlaşacağını ve çözülmek yerine bir sorun olarak ortadan
den önce yüksek olan singulat ve medial PFK’deki aktivi- kalkacağını iddia ederler. Beyin bilimleri, nörofelsefe için
tede düşüş olduğu saptanmıştır. Psikoterapi, anormal merkezi bir öneme sahiptir. Zihni anlamak için beyni in-
örüntülerin normalleştirilmesi, tedaviden önce aktivasyon celemek, nörofelsefenin temel bir koşulu olduğu artık ifade
değişikliği göstermeyen ilave alanların etkinleştirilmesi edilmektedir.20 1986’da ilk defa önerilse de bu alandaki ça-
veya ikisinin kombinasyonuyla etki edebilir. lışmalar yeni yeni artmaktadır. Bu çalışmalar hem nörobi-
lim hem de felsefe alanlarına katkıda bulunurken, aynı
Nörofelsefe, Patricia Churchland’in zihin-beyin ‘so-
zamanda zihinsel fenomenleri daha iyi anlamak için önemli
rununun’ veya algı ve bilişi çevreleyen sorunlar gibi ilgili
bir çaba sarf etmektedir.21 Şu ana kadar yapılmış yayın-
‘sorunların’ bilişsel nörobilimdeki ilerlemelerle çözüleceği
larda nörofelsele ile beyin görüntüleme yöntemlerinin iliş-
yönündeki hipotezidir.18 Bu hipotezde Churcland, filozof-
kisi daha çok beyin görüntüleme yöntemlerinin etikliği ve
ların bu sorunları tamamen mantıksal, kavramsal ve dilsel
doğruluğu üzerine olsa da ilerleyen çalışmalarda felsefe-
analiz yöntemleriyle çözme girişimlerinin, hatalı bir stra-
nin bizim zihnimizdeki etkilerini daha iyi anlayacak olmayı
tejiyi temsil etmesi nedeniyle başarısızlığa mahkum olma-
beklemekteyiz.22,23
sını gerektireceğini ifade etmiştir. Bugün bilişsel
sinirbilimde kesinlikle heyecan verici zamanlar geçiriyo- Sonuç olarak beynin; felsefe, psikoterapi ve bu ikisi-
ruz. Beynin nasıl çalıştığına dair sürekli ve önemli bir keşif nin ilişkisi ile nasıl değiştiği, nöroloji, psikoloji ve sosyo-
akışına tanık oluyoruz.19 Bu nedenle felsefenin, sinirbilim loji gibi çeşitli alanlarda incelenen, karmaşık bir konudur.
ve felsefenin kesişimini inceleyen bir disiplin olan nöro- Felsefe ve psikoterapinin; beyin ve insan davranışı üzerin-
felsefe olması gerektiğini iddia etmiştir. Nörofelsefe, nö- deki etkisi hakkında hala çok şey öğrenmemiz gerekse de,
robilimsel çalışmaların geleneksel olarak zihin felsefesi farklı alanlardaki devam eden araştırmalar, bu büyüleyici
kategorisine dahil edilen argümanlarla ilişkisini araştırır ve konu hakkında daha fazla ışık tutmaya devam ediyor.3,24

KAYNAKLAR
1. Erbay L, Ünal S. Terapi Beyinde Ne Yapar. Turkiye Klinikleri J Child Psychi- 8. Goldapple K, Segal Z, Garson C, Lau M, Bieling P, Kennedy S, et al. Modu-
atry-Special Topics. 2017;3(2):163-8. lation of cortical-limbic pathways in major depression: treatment-specific ef-
2. Yazgan Yalkın EM. Felsefi Psikoterapi - Bir Yaşam Biçimi Olarak Felsefe 2. fects of cognitive behavior therapy. Arch Gen Psychiatry. 2004;61(1):34-41.
1. Baskı. İstanbul: Demavend; 2021. doi: 10.1001/archpsyc.61.1.34.
3. Uzbay İT. Beyni Anlamak Sadece Nörobilim Ile Mümkün Mü? Beyin 9. Kennedy SH, Konarski JZ, Segal ZV, Lau MA, Bieling PJ, McIntyre RS, et al.
Yüzyılında Nörolojik Bilimlerden Sosyal Bilimlere Yeni Açılımlar, Yeni Differences in brain glucose metabolism between responders to CBT and
Yaklaşımlar. Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 2015(1):119-55. venlafaxine in a 16-week randomized controlled trial. Am J Psychiatry. 2007;
doi: 10.32739/uskudarsbd.1.1.12. 164(5):778-88. doi: 10.1176/ajp.2007.164.5.778.
4. Özakkaş T. Psikoterapi Tarihi ve Bütüncül Psikoterapi. Türkiye Bütüncül 10. Seminowicz DA, Mayberg HS, McIntosh AR, Goldapple K, Kennedy S, Segal
Psikoterapi Dergisi. 2018;1(1):1-24. Z, et al. Limbic-frontal circuitry in major depression: a path modeling met-
5. Heidegger M. Nedir Bu-Felsefe? Irgat A, çeviri editörü. İstanbul: AFA; 1995. analysis. Neuroimage. 2004;22(1):409-18. doi: 10.1016/j.neuroim-
age.2004.01.015.
6. Teselli HA. Felsefi Danışmanlık İnsanın Anlam Krizine Nasıl Yaklaşmalıdır?
2023. 11. Baxter LR Jr, Schwartz JM, Bergman KS, Szuba MP, Guze BH, Mazziotta
JC, et al. Caudate glucose metabolic rate changes with both drug and be-
7. Davidson RJ, Irwin W. The functional neuroanatomy of emotion and affective
havior therapy for obsessive-compulsive disorder. Arch Gen Psychiatry. 1992;
style. Trends Cogn Sci. 1999;3(1):11-21. doi: 10.1016/s1364-6613(98)01265-
49(9):681-9. doi: 10.1001/archpsyc.1992.01820090009002.
0.

86
Zehra Babadağı Nörobilim Işığında Psikoterapi ve Felsefe Beyni Nasıl Değiştirir?

12. Furmark T, Tillfors M, Marteinsdottir I, Fischer H, Pissiota A, Långström B, et 17. Gabbart G, Bennett T. Psychodynamic psychotherapy of depression.
al. Common changes in cerebral blood flow in patients with social phobia Gabbard’s treatments of psychiatric disorders. Alptekin K, Öztürk Ö,
treated with citalopram or cognitive-behavioral therapy. Arch Gen Psychiatry. çeviri editörleri. 1. Baskı. Ankara: Veri Medikal Yayıncılık; 2001. p. 433-
2002;59(5):425-33. doi: 10.1001/archpsyc.59.5.425. 8.
13. Paquette V, Lévesque J, Mensour B, Leroux JM, Beaudoin G, Bourgouin P, 18. Churchland PS. Neurophilosophy: Toward a unified science of the mind-brain.
et al. "Change the mind and you change the brain": effects of cognitive-be- MIT press; 1989.
havioral therapy on the neural correlates of spider phobia. Neuroimage. 2003;
19. Smythies JR. Neurophilosophy. Psychol Med. 1992;22(3):547-9.
18(2):401-9. doi: 10.1016/s1053-8119(02)00030-7.
20. Churchland PS. What is Neurophilosophy and How Did Neurophilosophy Get
14. Brody AL, Saxena S, Stoessel P, Gillies LA, Fairbanks LA, Alborzian S, et al.
Started? Journal of NeuroPhilosophy. 2022;1(1). doi: 10.5281/zen-
Regional brain metabolic changes in patients with major depression treated
with either paroxetine or interpersonal therapy: preliminary findings. Arch Gen odo.6637568.
Psychiatry. 2001;58(7):631-40. doi: 10.1001/archpsyc.58.7.631. 21. Churchland PS. Neurophilosophy: the early years and new directions. Funct
15. Brody AL, Saxena S, Mandelkern MA, Fairbanks LA, Ho ML, Baxter LR. Brain Neurol. 2007;22(4):185-95.
metabolic changes associated with symptom factor improvement in major de- 22. Wright J. Evidence in Neuroimaging: Towards a Philosophy of Data Analy-
pressive disorder. Biol Psychiatry. 2001;50(3):171-8. doi: 10.1016/s0006- sis. Electronic Thesis and Dissertation Repository. 2017.
3223(01)01117-9.
23. Klein C. Philosophical issues in neuroimaging. Philosophy Compass. 2010;
16. Martin SD, Martin E, Rai SS, Richardson MA, Royall R. Brain blood flow 5(2):186-98. doi: 10.1111/j.1747-9991.2009.00275.x.
changes in depressed patients treated with interpersonal psychotherapy or
24. Çayır Akkocaoğlu N, Akkoyunlu B. Çocuklar için felsefe eğitimi üzerine nitel
venlafaxine hydrochloride: preliminary findings. Arch Gen Psychiatry. 2001;
bir araştırma. TOJQI. 2016;7(2):97-133. doi: 10.17569/tojqi.91449.
58(7):641-8. doi: 10.1001/archpsyc.58.7.641.

87
Çocuk ve Ergenlerde
Kozmetik/Estetik Psikofarmakoloji
Cosmetic/Aesthetic Psychopharmacology in
Children and Adolescents

Mehmet Gökşin KARAMANa ÖZET Kozmetik psikofarmakoloji kavram olarak ilk defa 1990 yılında Peter D. Kramer tarafından or-
taya atılmıştır. Kozmetik psikofarmakoloji, kişilerin o sıra ki patolojik olmayan psikolojik durumların-
dan daha arzu edilen veya sosyal olarak daha iyi olan başka bir psikolojik duruma taşınmak için ilaç
a
Serbest Hekim,
kullanımına işaret etmektedir. Konuya bir çeşit marketing “pazarlama” olduğu üzerinden yorum getiren
İstanbul, Türkiye muhalifler bu durumun yalnızca tüketim olduğunu savunmuşlardır. Savunucular ise bir çeşit özgürlük ol-
duğunu iddia etmişlerdir. Çeşitli psikoaktif, maddeler geçmişte ve günümüzde sağlıklı bireylerde kulla-
Yazışma Adresi/Correspondence: nılmaktadır. Bunlar genel olarak; uyarıcılar, antidepresanlar ve diğer nöral destekleyici preparatları
Mehmet Gökşin KARAMAN kapsamaktadır. Konu bir taraftan etik bir dilemmayı ortaya getirirken diğer taraftan nasıl pozisyon alı-
Serbest Hekim, nacağı yüzleşmemiz gereken daha pragmatik tıbbi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
İstanbul, Türkiye
goksinkaraman@gmail.com Anahtar Kelimeler: Psikofarmakoloji; biyoetikler; madde kullanımına bağlı bozukluklar; çocuk

ABSTRACT Cosmetic psychopharmacology was first introduced as a concept by Peter D. Kramer in


1990. Cosmetic psychopharmacology refers to the use of drugs to move people from their current non-
pathological psychological state to another psychological state that is more desirable or socially better.
Opponents, who interpreted the issue as a kind of marketing, argued that this situation was only related
to consumption. But advocates claimed there was a form of freedom. Various psychoactive substances
have been used in healthy individuals in the past and today. These are generally includes stimulants, an-
tidepressants and other neurosupport preparations. While the issue raises an ethical dilemma, on the other
hand, which position we should take emerges as a more pragmatic medical issue.

Keywords: Psychopharmacology; bioethics; substance-related disorders; child

K
ozmetik psikofarmakoloji kavram olarak ilk defa 1990 yılında Peter D. Kra-
mer tarafından ortaya atılmıştır.1 Yazarın “Prozac’ı Dinlemek” adlı kitabı ile
popüler olan kavram, kişilerin o sıraki patolojik olmayan psikolojik durumla-
rından daha arzu edilen veya sosyal olarak daha iyi olan başka bir psikolojik duruma ta-
şınmak için ilaç kullanımına işaret etmektedir.2 Buradaki kozmetik ifadesi, cerrahideki
yaralanmalardan sonraki onarımı ifade eden plastik yerine güzelleşmek için isteğe bağlı
burun düzeltme ameliyatı rinoplastiye karşılık gelmektedir. Yaşamın en yüksek doyum
ile yaşanması ve/veya ağrı acı gibi olumsuzluklardan en arınmış geçirilmesi gereken bir
dönem olması gerektiği ön kabulünden hareket ederek bu tür pratik sonuçlara gidil-
mektedir. Benzer olarak Dr. Kramer kitabında depresyon durumunda olmayan ama nö-
rotik olarak tanımlanabilecek bireylerde Prozac gibi Serotonin Geri Alım İnhibitörleri
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: kullanmanın özgüven, dışadönüklükte artma gibi yararları olacağını vurgulamaktadır.
Karaman MG. Çocuk ve ergenlerde kozme-
tik/estetik psikofarmakoloji. Karabekiroğlu K, Yakın tarihte sağlıklı yetişkinlerde seçici serotonin gerialım inhibitörlerinin değerlendi-
editör. Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim ve Fel- rildiği bir gözden geçirmede, kullanımla birlikte olumlu duygusal işlemlemenin arttığı
sefe. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri;
2024. p.88-90. gösterilmiştir.3 Bu kavramın ortaya atılması çeşitli yönlerden tartışmaları da beraberinde

88
Mehmet Gökşin Karaman Çocuk ve Ergenlerde Kozmetik/Estetik Psikofarmakoloji

getirmiştir. Konuya bir çeşit marketing “pazarlama” olduğu kolepsi tedavisinde kullanılan modafinildir. Alfa 2 ago-
üzerinden yorum getiren muhalifler bu durumun yalnızca nistler ve Alzheimer tedavisinde kullanılan ilaçların kulla-
tüketim olduğunu savunmuşlardır.4 Savunucular ise bir nımına da rastlanmaktadır.8 Kafein, vitamin vb içeren
çeşit özgürlük olduğunu iddia etmişlerdir.5 Konu bir taraf- ürünlerde benzer kategoride değerlendirilebilir.8 Çocuk ve
tan etik bir dilemmayı ortaya getirirken diğer taraftan nasıl gençlerde nöral performans arttırıcı ilaç veya maddelerin
pozisyon alınacağı yüzleşmemiz gereken daha pragmatik kullanımı az yada çok ebeveynlerinde içinde rol oyandığı
tıbbi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Karar nokta- bir konudur.
sında, düzenleyiciler, uzmanlar ve kullanıcılar ne aşamada ABD’de gerçekleştirilen bir çalışmada kolej öğrenci-
nasıl rol oynamalı? Karara ilişkin inisiyatif ve sorumluluk lerinin %8.3’ünün tıbbi gerekçeler olmaksızın performans
nasıl pay edilmelidir?
arttırıcı ilaç kullandığı saptanmıştır.9 Almanya örneklemi
İşlevsellik kaybına neden olan bozukları tanılamak ve ile yapılan bir araştırmada ise %28 oranı saptanmıştır.10 Çe-
tedavi etmek üzerine kurulu modern psikiyatri için işlev- şitli örneklemlerde ve farklı ülkelerde oranlar değişmekle
sellik yer zaman ve koşullara göre değiştiğinde tanılama birlikte son bir araştırma genel bir artış eğilimi olduğunu
ve dolayısıyla tedavi değişmekte olacaktır. Bu değişiklik desteklemektedir.11 Buna en iyi örnek acil servis kullanı-
dahi tanılar üzerinde esnekliği zorunlu kılmaktadır. Tanı mındaki görülen artıştır. Araştırmaya göre 2015-2017 ara-
ve tedavilerin durum şartlara göre esnetilmesi sonuçta koz- sında ciddi bir artış görülmektedir.12 ABD de yapılan 13-17
metik psikofarmakolojiyi gündeme getirmektedir. yaş arası çocukların ebeveynlerinin dahil edildiği benzer bir
Kozmetik psikofarmakoloji konusu Kramer ile tartı- araştırmada performans arttırıcı gerekçelerle ilaç kullanım
şılıyor olmakla birlikte ilaçlardan önce zihni değiştiren ya- sıklığı %1 olarak bildirilmiştir.12 Ebeveynlerin çocukları
sadışı madde kullanımı ve tartışmaları geçmiş dönemlerde üzerinde yüksek akademik beklentilerinin kullanımı doğ-
de yapılmıştır. Örneğin, 1960’larda barbitüratların kulla- rudan veya dolaylı etkileyebileceği bildirilmektedir. İlk ça-
nımı veya yasadışı rekreasyonel eroin, kokain kullanımı lışmalar, ebeveynlerin sadece DEHB tanısı alan çocuklar
duruma iyi örneklerdir.6 Dolayısıyla aslında kavramsal tar- için değil aynı zamanda tıbbi bir sorunu olmayan çocuklar
tışma, başlarda yalnızca yeni keşfedilen antidepresanlarla için de iyi notlar karşılığında reçeteli uyarıcıların risklerini
ilişkilendirilmişken sonraları beklenildiği gibi perfprmans kabul ettiklerini göstermektedir. Sosyal etkilerin varlığı çe-
arttırıcılar özelinde olduğu gibi bilişsel işlevleri destekle- şitli davranışlar için gösterilmiş durumdadır.13 Örnek ola-
yen ilaçları da kapsamına almıştır. Özellikle uyarıcılar; rak aşı olmak, yeme paternleri, spor yapma alışkanlığı veya
uyku gereksinimini önlemek için askeri pilot ve denizci- madde kullanımı gibi.14 Ebeveynlerin bilişsel performans
lerde kullanılmaktadır.6 Benzer olarak doktorlar arasında arttırıcıları vermesi konusunda sosyal etkilerin ve kültürün
kullanımı da sıkça görülmektedir. Lise öğrencilerinin tıbbi önemini vurgulayan çalışmaların yanında daha az önemli
olmayan gerekçelerle uyarıcı kullanım sıklığının araştırıl- olduğunu gösteren çalışmalarda bulıunmaktadır.15
dığı bir gözden geçirmede yaşam boyu deneyimleme ora- Sağlıklı bireylerin yer aldığı nöral performans artırıcı-
nının %16-29’lara kadar çıktığı gösterilmiştir.7 Gözden lar ile yapılan bir gözden geçirmede tek doz metilfenidat kul-
geçirmeye göre daha çok tanı almayan ama dikkat eksikliği lanımının yürütücü işlevler konusunda olumlu etkisi olduğu
semptomları olanların deneyimleme eğiliminde oldukları dikkat ve diğer işlevler için daha az belirgin etkisi olduğu
saptanmıştır.7 Buradan hareketle tıbbi olmayan kullanımın gösterilmiştir.16 Diğer taraftan yüksek doz metilfenidat kul-
bir çeşit kompansasyon işlevi göreceği vurgulanabilir. lanımının “yükselmiş” olma hissi yaratabileceği ve dolayı-
Moral ve diğer etik konular dışlandığında ise bağımlılık ve sıyla bu deneyimin devamı için kullanımın süreceği ve
diğer olası yan etkilere ilişkin riskler önemli bir problem bağımlılık riski akılda tutulmalıdır.16 Narkolepsi tedavisinde
alanı olmaktadır. kullanılan Modafinil için sağlıklı bireylerde yapılan çalış-
Akademik ortamın daha yarışmacı hale gelmesiyle malarda dikkat üzerine kısmen olumlu etkileri bulunabile-
çocuk ve ergenlerde performans arttırıcı ilaçların kozmetik ceği gösterilmiştir.17 Sağlıklı bireylerde amfetamin kullanımı
gerekçelerle kullanımı yaygınlaşmaktadır. Herhangi bir ile ilgili ise bellek, dikkat, uyanıklık gibi çeşitli alanlarda
psikiyatrik tanı söz konusu olmaksızın yalnızca “yarıştan olumlu etkilerden bahsedilmekle birlikte özellikle uykuya
geri kalmamak veya öne geçmek” gerekçesi ile ilaç kulla- olan etkisi üzerinden bilişsel olumsuz sonuçları bildiren ça-
nımı hızla yaygınlaşmaktadır. Sağlıklı bireylerde perfor- lışmalarda bulunmaktadır.18 Alfa 2 agonistler ve seçici sero-
mans arttırıcı olarak en sık kullanılan moleküller dikkat tonin gerialım inhibitörleri ile yapılan çalışmalarda olumlu
eksikliği hiperaktivite bozukluğu tedavisinde kullanılan nöral güçlendirici etki gözlenmezken kafein ile yapılan ça-
metilfenidat, amfetamin türevleri ve atomoksetin ile nar- lışmalarda bilişsel performans üzerinde zayıf olumlu etki

89
Mehmet Gökşin Karaman Çocuk ve Ergenlerde Kozmetik/Estetik Psikofarmakoloji

gösterilmiştir.19 Kullanıma ilişkin en olumsuz örneklerden ritma izlenmemiştir. Dolayısıyla sağlıklı kişilerde uzun
birisi olarak nikotin gösterilebilir.20 Nikotin kısa dönemde dönem kullanıma ilişkin etkinlik ve yan etki profili için yeni
dikkat ve diğer bilişsel işlevler üzerinde olumlu etki sağlar- araştırmalara gereksinim duyulmaktadır.
ken bağımlı bireyler için bu etkinin varlığı gerçekten devam Bunlara ek olarak nöral performans artırıcıların bir
etmekte midir? yoksa yoksunluk belirtileri için mi kullanıl- çeşit doping olduğunu spor yarışmalarında nasıl atletik per-
ması gereklidir? yanıtlanmayı bekleyen bir sorudur. Nikotin formans artırıcıların kullanımı doping olarak yorumlanıp
özelinde olduğu gibi bedensel sağlığa ilişkin çeşitli riskleri kullanımı bir çeşit haksızlığa neden olacağı gerekçesiyle
barındırma potansiyeli olabilen çeşitli maddelerin etkinli- engelleniyorsa bunlarında engellenmesi gerektiğini iddia
ğine ilişkin kısa dönemde bahsedilen yarar gerçek hayatta edenler bulunmaktadır. Bu nöral etik endişeye ek olarak
ne kadar geçerli bilinmemektedir. Gerçekten tütün ürünle- uzun dönemde metilfenidat ile madde kötüye kullanım ris-
rine ilişkin sağlık risklerinin netleşmesinin tıp tarihinde ne kinde ve intihar girişimlerinde artış olasılığı ve modafinil
kadar uzun zaman aldığı ve ne kadar çok insan hayatına mal ile ise kardiyovasküler ve dermatolojik riskler değerlendi-
olduğu düşünülürse uzun dönem araştırmaların önemi daha rilmeyi beklemektedir. Güvenlik ve yan etki profili açısın-
çok anlaşılabilir. Diğer taraftan tanı almış kişiler yerine sağ- dan daha az kontrole tabi ve dolayısıyla daha kolay erişilen
lıklı bireylerin kullanımı kar/zarar dengesi içerisinde değer- destekleyici preparatlar için ise sağlıklı kişilerde olası yan
lendirilmediğinden özel bir riski içerisinde barındırabilir gibi etkilerin ötesinde, kullanan kişilere olan ekonomik mali-
görünmektedir. Çünkü kullanıma ilişkin hemen hiçbir algo- yeti de hesaba katılmalıdır.

KAYNAKLAR
1. Kramer PD. Listening to Prozac: The Landmark Book About Antidepressants 12. Hiltrop K, Sattler S. Parents' Perceptions on the Debated Parenting Practice
and the Remaking of the Self. 1st ed. Viking Adult; 1993. p.15-7. of Cognitive Enhancement in Healthy Children and Adolescents. J Cogn En-
2. Rosenthal RN, Westreich LM. Cosmetic Psychopharmacology Drugs that en- hanc. 2022;6(3):373-88. doi: 10.1007/s41465-022-00243-w.
hance wellbeing, performance and creativity. In: Brizer D, Castaneda R, eds. 13. Substance Abuse and Mental Health Services Administration (SAMHSA).
Clinical Addiction Psychiatry. 1st ed. Cambridge: Cambridge University Press; Prescription Stimulant Misuse and Prevention Among Youth and Young
2010. p.72-82. Adults. Publication No. PEP21-06-01-003. Rockville, MD: National Mental
3. Knorr U, Madsen JM, Kessing LV. The effect of selective serotonin reuptake Health and Substance Use Policy Laboratory. Substance Abuse and Mental
inhibitors in healthy subjects revisited: A systematic review of the literature. Health Services Administration, 2021. https://store.samhsa.gov/sites/de-
Exp Clin Psychopharmacol. 2019;27(5):413-32. doi: 10.1037/pha0000264. fault/files/pep21-06-01-003.pdf
4. McKenzie K. Treating unhappiness--society needs palliative psychopharma- 14. Ghosh M, Holman CD, Preen DB. Exploring parental country of birth differ-
cology. Br J Psychiatry. 2004;185:195. ences in the use of psychostimulant medications for ADHD: a whole-popula-
5. Levy N. Enhancing Authenticity. J Applied Philosophy. 2011;28(3):308-18. tion linked data study. Aust N Z J Public Health. 2015;39(1):88-92. doi:
doi: 10.1111/j.1468-5930.2011.00532.x. 10.1111/1753-6405.12269.

6. López-Muñoz F, Ucha-Udabe R, Alamo C. The history of barbiturates a century 15. Elliott R, Sahakian BJ, Matthews K, Bannerjea A, Rimmer J, Robbins TW. Ef-
after their clinical introduction. Neuropsychiatr Dis Treat. 2005;1(4):329-43. fects of methylphenidate on spatial working memory and planning in healthy
young adults. Psychopharmacology (Berl). 1997;131(2):196-206. doi:
7. Wilens TE, Adler LA, Adams J, Sgambati S, Rotrosen J, Sawtelle R, Utzinger
10.1007/s002130050284.
L, Fusillo S. Misuse and diversion of stimulants prescribed for ADHD: a sys-
tematic review of the literature. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 16. Lakhan SE, Kirchgessner A. Prescription stimulants in individuals with and
2008;47(1):21-31. doi: 10.1097/chi.0b013e31815a56f1. without attention deficit hyperactivity disorder: misuse, cognitive impact, and
adverse effects. Brain Behav. 2012;2(5):661-77. doi: 10.1002/brb3.78.
8. Fond G. Neuroenhancement in Healthy Adults, Part I: Pharmaceutical Cog-
nitive Enhancement: A Systematic Review. Clinic Res Bioeth 2015;6:2. doi: 17. Turner DC, Robbins TW, Clark L, Aron AR, Dowson J, Sahakian BJ. Cogni-
10.4172/2155-9627.1000213. tive enhancing effects of modafinil in healthy volunteers. Psychopharmacol-
ogy (Berl). 2003;165(3):260-9. doi: 10.1007/s00213-002-1250-8.
9. Teter CJ, McCabe SE, LaGrange K, Cranford JA, Boyd CJ. Illicit use of spe-
cific prescription stimulants among college students: prevalence, motives, 18. Whitehurst LN, Mednick SC. Psychostimulants may block long-term memory
and routes of administration. Pharmacotherapy. 2006;26(10):1501-10. doi: formation via degraded sleep in healthy adults. Neurobiol Learn Mem.
10.1592/phco.26.10.1501. 2021;178:107342. doi: 10.1016/j.nlm.2020.107342.
10. Viohl L, Ernst F, Gabrysch J, Petzold M. “Higher education” - Substance use 19. Fiani B, Zhu L, Musch BL, Briceno S, Andel R, Sadeq N, et al. The Neuro-
among Berlin college students. European Journal of Neuroscience. physiology of Caffeine as a Central Nervous System Stimulant and the Re-
2019;50(3):2526-37. doi: 10.1111/ejn.14340. sultant Effects on Cognitive Function. Cureus. 2021;13(5):e15032. doi:
10.7759/cureus.15032.
11. Suen LW, Davy-Mendez T, LeSaint KT, Riley ED, Coffin PO. Emergency de-
partment visits and trends related to cocaine, psychostimulants, and opioids 20. Swan GE, Lessov-Schlaggar CN. The effects of tobacco smoke and nicotine
in the United States, 2008-2018. BMC Emerg Med. 2022;22(1):19. doi: on cognition and the brain. Neuropsychol Rev. 2007;17(3):259-73. doi:
10.1186/s12873-022-00573-0. 10.1007/s11065-007-9035-9.

90
Çocuk ve Ergenlerde
Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi
The Neurobiology of Eating Disorders in
Children and Adolescents

mahmut Cem TArAKÇIoĞlUa, ÖZET Yeme bozuklukları, genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkan, yönetimi ve sonuçları bakı-
mından karmaşık durumlar olarak değerlendirilmektedir. Hastalığı ortaya çıkaran çevresel etmenlerin
büşra ArSlANa
yanı sıra nörobiyolojik faktörler kritik rol oynamaktadır. Bu bağlamda, nörobiyolojik temelli yakla-
şımlar, tedavi stratejilerini iyileştirmek ve önleyici müdahaleler geliştirmek için temel bilgiler sun-
a
istanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, maktadır. Çocuk ve ergenlerdeki yeme bozuklukları üzerine yapılan bu çalışmalar, bireylerin sağlıklı
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, gelişimi desteklemek amacıyla önemli bir bilimsel çerçeve sunmaktadır.
Çocuk ve ergen ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Ad, Anahtar Kelimeler: Yeme bozukluğu; nörobiyoloji; adölesan; anoreksiya; bulimiya
istanbul, Türkiye

yazışma Adresi/Correspondence: ABSTRACT Eating disorders are typically considered complex conditions that often emerge during
büşra ArSlAN adolescence, both in terms of their onset and consequences. In addition to environmental factors trig-
istanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, gering the onset of the illness, neurobiological factors play a critical role. In this context, neurobio-
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, logically based approaches provide fundamental information to enhance treatment strategies and
Çocuk ve ergen ruh Sağlığı ve develop preventive interventions. Studies on eating disorders in children and adolescents contribute
Hastalıkları Ad, significantly to a scientific framework aimed at supporting the healthy development of young indi-
istanbul, Türkiye viduals.
md.busraarslan@gmail.com
Keywords: Eating disorder; neurobiology; adolescent; anorexia; bulimia

Y
eme bozuklukları (YB), son yıllarda sıklığı artan ve başta kadınlar olmak
üzere her iki cinsiyetten, farklı etnik kökenlerden ve sosyoekonomik düzey-
lerden bireyleri etkileyen psikolojik, fiziksel, sosyal ve ekonomik sonuçları
açısından ciddiye alınması gereken psikiyatrik tablolardır.1 Genel nüfusun yaklaşık
%10’unda bir çeşit yeme bozukluğu olduğu tahmin edilmektedir, ancak bu bireylerin
yalnızca küçük bir kısmı tedavi arayışına girmektedir. Yeme bozuklukları tipik olarak
14-19 yaşları arasında gelişir, bu nedenle yeme ile ilgili sorunu olan çocukların eriş-
kin dönemde bozukluk tam olarak yerleşmeden önce çocuk ve ergen psikiyatrisi kli-
niklerinde değerlendirilmesi önemlidir. YB konusunda giderek artan nörobiyolojik
araştırmaların yol göstermesiyle klinisyenlerin yeme bozukluklarını daha iyi anlaya-
bileceği ve bu sayede hedefe yönelik ve bireyselleştirilmiş tedavi seçeneklerine giden
yolda önemli ilerlemelerin sağlanabileceği düşünülmektedir.

Nörobiyoloji NedeN öNemlidir?


KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: Çocuklarda ve ergenlerde görülen yeme bozuklukları, genellikle psikolojik ve sosyo-
Tarakçıoğlu mC, Arslan b. Çocuk ve ergenlerde
yeme bozukluklarının nörobiyolojisi. Karabeki-
kültürel mercekler aracılığıyla bakılan karmaşık tablolardır.1 Bununla birlikte, yeni
roğlu K, editör. Çocuk Psikiyatrisinde Nörobilim araştırmalar nörobiyolojinin bu bozuklukların hem başlangıcında hem de ilerleme-
ve Felsefe. 1. baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri;
2024. p.91-8.
sindeki kritik rolünün altını çizmektedir.2

91
Mahmut Cem Tarakçıoğlu ve ark. Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi

Canlılık için iştahın önemi, metabolik ihtiyacı fark görüntüleme (fMRG) veya glikoz metabolizmasını veya
ederek bu ihtiyacı karşılamak amacıyla yiyecek temin ede- nörotransmitter reseptör dağılımını incelemek için resep-
bilme yeteneğimize katkısından kaynaklanmaktadır. İştahı törlere özgü bir ligandların kullanıldığı pozitron emisyon
düzenleyen, yiyecek arama ve yeme davranışını yönlendi- tomografisi (PET) ve tek foton emisyonlu bilgisayarlı to-
ren nöropeptid tabanlı ağlardan ilki enerji alımı ve tüke- mografi (SPECT) tekniklerinden faydalanılmıştır.
timi arasında denge kurmayı amaçlayan, fizyolojik ihtiyaca Görüntüleme araştırmalarına göre hipotalamus yeme
binaen yeme davranışının ortaya çıkmasını sağlayan ho- ihtiyacının belirlenmesi ve iştahın düzenlenmesinde, amig-
meostatik sistemdir.3 Bu sistemde homeostatik enerji den- dala ve hipokampus ise kişiyi yeme eylemine yönlendiren
gesi için ana dedektörleri barındıran mediyal hipotalamik veya uzaklaştıran duygu ve hafıza süreçlerinde görev al-
bölgedeki arkuat çekirdek, vagus siniri, sempatik sinir sis- maktadır.8 Kortikolimbik ağ yapısındaki prefrontal korti-
teminin prevertebral ganglionları, kanla taşınan sistemik kal alanlar yiyeceğin seçimini, yeme zamanının ve
medyatörler ve bağırsak mikrobiomunu da barındıran iki miktarının kontrolünü yapmakta, striatal bölgeler yemenin
yönlü bir iletişim sistemi olan beyin-bağırsak aksı yer al- ödül niteliğinden sorumlu yanıtının oluşturulmasını sağla-
maktadır.3 İkinci sistem, fizyolojik bir enerji açığı olmak- maktadır.9 İnsular korteksin tat algısını oluşturmada aracı
sızın besinleri görme ve koklama, yemek yiyen kişilerin ve olduğu ve bedensel duyumların farkındalığını sağladığı,
restoranların görülmesi, gıda reklamları gibi gıda ilişkili prekuneusun beden algısıyla ilişkili olduğu bilinmektedir.10
çevresel ipuçlarıyla veya besinin hayal edilmesi ve besin-
Yapısal nörogörüntüleme araştırmaları, hem anorek-
den alınacak hazzın beklentisiyle aktifleşen hedonik sis-
siya nervoza (AN) hem bulimiya nervoza (BN) tanılı has-
temdir.4 Besinlerin ödül olarak değerlendirilmesinde
talarda uzun süreli malnütrisyonla ilişkili olduğu düşünülen
hedonik sistemin merkezindeki mezolimbik dopaminerjik hipofiz boyutlarında küçülme saptamıştır.11 Bu bulgu ay-
yolaklar ve nukleus akkumbens (NAk) kritik rol oynar.3 rıca hipofiz bezinin hipotalamus-hipofiz-gonadal akstaki
Lateral hipotalamus (LH), hem ventral tegmental alan hem yeri ve ergenlikteki önemi göz önünde bulundurularak
de NAk ile irtibat halinde gıda alımının hem homeostatik YB’nin genellikle adölesan dönemde başlamasıyla ilişki-
hem de hedonik yönlerini düzenlemektedir.4 Bu sistemler lendirilmiştir. BN’de beyin yapısı üzerine yapılan araştır-
arası olağan dengenin bozulması ve yeme davranışını yön- malar, adölesan ve yetişkin kadınlarda artmış tıkınırcasına
lendirme gücünün hedonik sisteme kayması halinde, ket- yeme (TY) ve çıkartma sıklığının frontal, pariyetal veya
lenmemiş/tıkınırcasına yeme davranışı ve ilişkili metabolik singulat kortekslerde daha düşük kortikal kalınlık ile ilişkili
tablolar meydana gelebilmektedir.3 olduğunu bulmuştur.12 Bu sonuçlara göre kilo kaybı dışında
Diğer yandan, gıda alımının düzenlenmesinde bes- TY ve çıkartma davranışı da kortikal hacim ve kalınlığı de-
lenmeyi teşvik edici sistemlerle etkileşim halinde, yürü- ğiştirebilmektedir.8
tücü işlev (Yİ) becerileri ve ilişkili oldukları beyin Amigdalanın diğer beyin bölgeleriyle bağlantıları
bölgeleri (örn. kortiko-striato-talamo-kortikal yolak) kilit yeme bozukluklarında duygudurum düzenleme süreçlerine
rol oynamaktadır.5 Bu konudaki farklı araştırmalar, hem etkisi açısından önemli bulunmaktadır. AN’de korku uya-
ergen hem de erişkinlerde ketleyici kontrol, bilişsel esnek- ranlarına yanıtta prefrontal korteks ile amigdala arasında
lik, karar verme, ödül duyarlılığı, çalışma belleği gibi farklı beklenen bağlantıların zayıf olduğu, gıda uyaranlarının ise
yürütücü işlev fonksiyonlarıyla çeşitli yeme bozukluğu
bu kişilerde yoğun anksiyete yanıtı oluşturduğu görülmüş-
semptomları arasında ilişkiye işaret etmektedir.6 Bu sis-
tür.⁸ Gıda ipuçlarına yönelik amigdala yanıtının potansiyel
temlerin karmaşık etkileşimine ek olarak, genetik, nöroge-
olarak açlığın hipotalamusta oluşturacağı homeostatik sin-
lişimsel, endokrin/nörokimyasal bazı faktörler de yeme
yalleri bozabileceği öne sürülmüştür.13 Bulimik tip yeme
bozukluğu tablosunun gelişimi ve sürmesinde etkili ol-
bozukluklarında ise amigdala olumsuz duygulanıma yanıt
maktadır.7
olarak TY eğilimi gelişmesinde etkili olabilmektedir.14
Esasen hafıza oluşumu ve bilgi çağırmayla ilişkili olan hi-
ANAHTAr beyiN yAPIlArI pokampus, gıda alımıyla ilişkili duygu ve davranışlarda da
Yeme davranışı farklı beyin yapılarının karmaşık etkile- rol oynamakta, lezzetli yiyeceklere yönelik “aşerme” hissi
şimi sonucu ortaya çıkmaktadır. YB tanısı olan bireylerin oluşturmaktadır.15 Ayrıca hipokampus ve amigdala birlikte
beyinlerindeki yapısal değişiklikleri belirlemek amacıyla geçmiş deneyimlere ve duygusal durumlara bağlı olarak
yapılan araştırmalarda bilgisayarlı tomografi, yiyecek re- striatal ve kortikal beyin bölgelerinin aktivitesini değişti-
simleri veya tat uyaranlarına beyinde bölgesel kan akışı ya- rerek hedonik gıda alımının duygusal düzenlenmesinde rol
nıtlarını değerlendiren fonksiyonel manyetik rezonans oynamaktadır.8

92
Mahmut Cem Tarakçıoğlu ve ark. Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi

Gıdalar doğal bir ödül niteliği taşıdığından, gıdayı dü- rülmüştür.10 Bu verilerden yola çıkılarak AN tanılı birey-
şünme veya gıdaya yaklaşma sonucu, motivasyondan so- lerde prekuneusta azalmış aktivasyonun görsel-uzamsal ve-
rumlu ventral striatum (VS), ödüle değer biçen riyi işleme, dikkatin kaydırılması, beden temsilini
orbitofrontal korteks (OFK) ve ödül beklentisiyle ilişkili geliştirme ve sürdürmede bozulmalara sebep olabileceği
anteriyor singulat korteks (ASK) bölgelerini içeren ödül varsayılmıştır.23
yolakları etkinleşmektedir.9 Geçmişte ergenler ve genç ye- İnsular korteks (İK), birincil tat korteksi olarak işl-
tişkinlerle yapılan çalışmalar, AN’de gıdaya ve bedenle il- evinin yanı sıra otonomik, bilişsel ve duygusal işleyişi bü-
gili uyaranlara verilen ödül yanıtının değiştiğini, tat tünleştirerek beden farkındalığını sağlamakla görevlidir.
uyaranlarının zayıf ödül yanıtı oluşturduğunu göstermiş- Geçmiş çalışmalar AN tanılı kişilerde insulanın tat uya-
tir.16 AN’li gençlerde beynin yürütücü işlev alanlarında ve ranları arasında zayıf bir ayrım yapabildiği göstermiştir.24
striatal bölgelerde, kayıp durumlarına kazançlardan daha Ayrıca AN tanılı kadınların kendi bedenlerini başkalarıyla
yoğun bir tepki verildiği görülmüştür. Bu sonucun AN’li kıyaslarken daha yoğun kaygı yaşadığı ve insular bölge-
bireyleri eleştiriye, başarısızlığa ve hata yapmaya karşı du- lerde daha fazla aktivasyon sergilediği gösterilmiştir. Özel-
yarlı kılan nöronal süreçleri yansıtıyor olabileceği öne sü- likle anteriyor insuladaki aşırı duyarlılığının, AN’de yoğun
rülmüştür.17 BN tanılı ergenler ise ödül ilişkili öğrenme olumsuz kendilik algısına aracılık ettiği öne sürülmüştür.⁸
görevlerinin kullanıldığı çalışma tasarımlarında daha düşük TY davranışı üzerine yapılan çalışmalarda umami tat uya-
frontal kortikal, ventral striatal ve hipokampus aktivasyonu ranlarının insulayı daha güçlü bir şekilde aktive ettiği göz-
göstermiştir.18 Bu verilere dayalı olarak, TY’li bireylerde lenmiştir.25
ödül devrelerinin aşırı duyarlı olduğu sonucu çıkarılmış ve
Çalışmalar çeşitli sınırlılıklar ve metodolojik farklı-
duyarlılığın yemeğe yaklaşma dürtüsüyle ilişkili olduğunu lıklar barındırsa da sonuçlar tutarlı biçimde frontal, tem-
ileri sürülmüştür.19 poral, pariyetal kortikal ve striatal alanlardaki bulgulara
YB’de bilişsel kontrolden sorumlu ağlarda bozulma- işaret etmiştir. Ancak YB’de altta yatan patoloji mekansal
lara işaret eden çalışmalar da söz konusudur. AN tanılı bi- olarak izole belli bölgelerdeki işlev bozukluklarından zi-
reyler, büyük beden görsellerine maruz kalmaları halinde yade, dağınık olarak konumlanmış ancak birbirine bağlı
bilişsel kontrol ihtiyacında artış düşündürecek biçimde nöral sistemlerdeki değişikliklerle daha iyi tanımlanabil-
yüksek dorsolateral prefrontal korteks (dlPFK) aktivasyonu mektedir.8
sergilemiştir.20 Ayrıca bu kişilerde performans izleme ve
bilişsel kontrol ilişkili bir bölge olan dorsal ASK’de sapta- NöroTrANSmiTTerler: beyNiN HAberCileri
nan artmış fonksiyonun belli hedeflere (ince bir beden, Yeme bozukluklarında nörotransmitter sistemlerin etkisini
yoğun gıda kısıtlaması) odaklanmaya katkı sunduğu düşü- anlamaya odaklanan çalışmalar, özellikle dopamin (DA),
nülmüştür. Bulimik tip yeme bozukluklarında ise TY dav- serotonin (5-hidroksitriptamin, 5-HT), nörepinefrin, gluta-
ranışına, lateral prefrontal devrelerdeki bozulmuş ketleyici mat ve kanabinoid işlevleriyle ilgili değişiklikler olduğunu
kontrolün aracılık ettiği gösterilmiştir.21 BN tanılı bireyler, öne sürmektedir.15 Serotonin, iştah ve sindirim süreçlerinde
beyin görüntüleme ile eşzamanlı olarak daha lezzetli ve vagus nöronlarını aktifleştirerek peristaltizmi ve tokluk his-
sağlıksız gıda seçimleri yaparken, dlPFK kontrollerden sini teşvik etmektedir.9 Ayrıca serotonerjik sistemin yeme
daha fazla aktive olmuştur. Bu veri BN’de gıda seçiminin bozukluklarında sık rastlanan zarardan kaçınma, davranış-
daha güçlü bir zihinsel çaba gerektirdiği biçiminde yo- sal ketlenme gibi mizaç özellikleriyle ilişkili olduğu,
rumlanmıştır.8 TY sergileyen adölesanlarla yapılan çalış- YB’ye eşlik eden obsesiflik, kaygı ve depresyon gibi tab-
malar dürtü kontrolü ile ilgili beyin bölgelerini devreye lolarda rol aldığı bilinmektedir.26 Hem AN hem de BN ta-
sokmada başarısızlığa ve davranışın olumsuz sonuçlarına nılı bireylerde PET çalışmaları 5-HT1A reseptör
rağmen davranışın sürdürülmesine sebep olacak bir nöral bağlanmasında artış bildirilmiştir.9 Ayrıca beyin omurilik
alt yapıya işaret etmektedir.22 sıvısı 5-hidroksi-indol-asetik asit düzeylerinin anksiyete,
Yeme bozukluklarındaki beden hoşnutsuzluğunun ve mükemmeliyetçilik, davranışsal kontrol becerileriyle iliş-
AN’deki bozulmuş beden algısının, içsel algılama devre- kili olduğu öne sürülmüştür.26
lerindeki anormalliklere bağlı olduğu veya bu algının esas YB’lerin genelde ortaya çıktığı ergenlik döneminde,
belirleyicisinin öncelikle bilişsel-duygusal süreçler olma- bireylerin ödüllendirici uyaranlara farklı tepkiler verdik-
sından kaynaklanabileceği düşünülmüştür. AN tanılı kişi- leri bilinmektedir.18 Tekrarlı biçimde TY veya lezzetli yi-
ler kendilerine veya başkalarına bakarken prekuneus, yeceklere maruziyet, ödül sisteminin duyarlılığının
insula ve kortikal bölge aktivitelerinin etkilendiğini gö- azalmasına sebep olmakta, ödüllendirici yanıtı almak daha

93
Mahmut Cem Tarakçıoğlu ve ark. Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi

fazla miktarda veya daha sık yiyecek tüketimini gerektir-


mektedir. Bu süreçlerde dopamin, besinlerin ödül olarak HormoNAl eTKeNler
değerlendirilmesinde birincil düzenleyici nörotransmitter Gıda alımının kontrolü periferik sistemler (tat uyarımı, gas-
olarak yer almaktadır.9 Mezokortikolimbik ödül ağına ka- trointestinal salgılar, vagal afferent nöron yanıtları) ve mer-
tılan dopaminerjik ventral alan nöronlarının, yeme bozuk- kezi sinir sistemi nöropeptidleri ile monoaminler arasında
luklarında pozitif ve negatif pekiştirme, karar verme, karmaşık bir etkileşimi içermektedir. Bu sebeple yeme bo-
çalışma belleği, dikkat ve kaçınma süreçlerine katkı sun- zukluklarındaki hormon ve nöropeptidlerin iştah ve ödül
duğu düşünülmektedir.9 Akut hastalık dönemindeki ve iyi- süreçlerine katılım üzerinden yeme davranışlarını değişti-
leşmiş AN tanılı kişilerde striatal dopamin reseptör rebildiği düşünülmektedir.9
(D2/D3) bağlanmasının arttığı, BN tanısı olanlarda striatal
Çok sayıda nöropeptid yapılı hormon periferik doku-
dopamin taşıyıcı miktarının azaldığını gösterilmiştir. BN’li
lar ve beyin sapı ile hipotalamus arasında iletişimi sağla-
kişilerde daha düşük striatal dopamin salınımı, daha yük-
maktadır. Ghrelin gastrointestinal traktustan salındığında,
sek TY sıklığı ile ilişkili saptanmıştır.8 Ayrıca TY davranışı
beyinde hem homeostatik sistem hem de hedonik sistem
sergileyen hastalarda, kaudat çekirdek, putamen ve NAk’ta
bölgelerine bağlanarak açlık sinyali oluşturur. Gıda tüke-
daha düşük bir bazal DA aktivitesi ile ödül nitelikli tat uya-
timi sontası beyin sapından ve intestinal ednokrin hücre-
ranlarına yanıt olarak DA salınımında artmış bir yanıt göz-
lerden salınan glukagon benzeri peptid-1 (GLP-1) iştahı
lenmiştir.27
azaltır ve gastrik boşalmayı önler. Peptid-YY ise tokluğu
Nörepinefrin (NE), beslenme davranışını ve tokluğu indüklerken gastrik mobiliteyi azaltarak daha etkin bir
düzenlemede etkileri olan bir katekolamindir. Nörogörüntü- besin sindirimi sağlar.9 Ayrıca bağırsaklardaki mekanik ge-
leme, farmakoloji ve hayvan çalışmaları noradrenerjik sis- rilime ikincil olarak, kolesistokinin (CCK) ve serotonin (5-
temin TY benzeri davranışların gelişiminde rol oynadığını, HT) salınması vagal afferent tokluk sinyallerini aktive
sıklıkla stres aracılı yeme davranışında görev aldığını gös- eder. CCK iştah ve sindirim dışında, interosepsiyon, emos-
termektedir. TY davranışının BN’li bireylerde sempatik sinir yon ve bağlanma süreçlerinde de rolü almaktadır.9 Beyin
sistemini aktive ettiği, plazma NE etki süresini ve pik dü- sapı ve hipotalamusa etki ederek açlık ve enerji dengesini
zeylerini arttırdığı gösterilmiştir. Ancak literatürde yeme kı- kontrolünde yer alan leptin vücuttaki yağ kitlesinin bir gös-
sıtlaması veya çıkarma davranışlarına yönelik noradrenerjik tergesidir ve obez olmayan kişilerde seviyesindeki artışı
sistem kanıtları yetersizdir.28 Bu sistemlere ek olarak, stria- enerji tüketimini artırır. Pankreas beta hücrelerinden salı-
tal alanda glutamaterjik ve GABAerjik bazı nöronların da nan insülin iştahı ve gıda alımını azaltmaktadır.31 Geçmiş
dopaminerjik sistemle bağlantı kurduğu öne sürülmektedir.7 araştırmalar CCK gibi nöropeptidlerin, beta-endorfin gibi
Lateral hipotalamustaki glutamaterjik nöronlar, beslenme- endojen opioidlerin ve nöropeptid-Y’nin yeme sıklığını,
nin baskılanmasında rol oynamaktadır.29 BN’de, singulat süre seçimini, yemeklerin boyutu düzenlediğini göster-
korteks ve prefrontal alanlarda glutamat sinyal reseptörle- mektedir.9 Ayrıca hipotalamo-pituiter-adrenal aksın, strese
rindeki kontrollere kıyasla artış saptanmıştır.30 yanıt olarak önce kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH)
Endokanabinoid sistem, ağrı oluşumu, hafıza, moti- aracılığıyla gıda alımında bir baskılanma oluşturabildiği
vasyon gibi çok sayıda sürece dahil olmaktadır. Ayrıca lez- ancak süreğen stres halinde yüksek kalorili yiyecek arayı-
zetli besinlerin tüketiminin, endokanabinoid salınımının şına yatkınlık yapabildiği bilinmektedir.32 YB olan eriş-
artmasına neden olduğu bilinmektedir.29 Bu nedenle endo- kinlerde serum kortizol düzeylerinde değişiklikler
kanabinoid sistemin farklı bileşenleri, dopaminerjik sis- gösterilmiştir. Ancak AN tanılı ergenlerde strese yanıt ola-
temle birlikte yeme davranışının ödüllendirici etkisine rak daha yüksek anksiyete bildirilse de kortizol düzeyleri
katılmaktadır. Özellikle ödülle ilgili beyin bölgelerinde kontrollerden farklı saptanmamıştır.33
geniş çapta eksprese edilen kanabinoid tip-1 (CB1) resep- Beynin farklı bölgeleri ve gastrointestinal sistemden
törlerinin uyarılması, gıda alımını artırmaktadır.29 Hem salınan nöromedyatörler dışında, gonadal hormonların da
AN’li hem de BN’li hastalarda insular kortekste CB1 re- yeme bozukluklarının gelişimine yatkınlık oluşturduğu,
septörü mevcudiyeti daha yüksek olarak saptanmış, AN’da muhtemelen YB’nin cinsiyet dağılımındaki eşitsizliğinde
bu veri zayıf olma arzusuyla ilişkili bulunmuştur.27 rol oynadığı düşünülmektedir.34 Hayvan modeli araştırma-
Bozulmuş yeme davranışlarını anlamaya yönelik çok larında östrojenin TY gelişiminde potansiyel bir etken ol-
sayıda hipotezin geliştirilmesini sağlamasına rağmen, nö- duğu, östrojen düzeyinde değişiklikleri de içeren puberte
rotransmitter sistemlerine ilişkin veriler çoğunlukla eriş- başlangıcının kadınlarda YB ilişkili genetik riski artırdığı
kinlerde yapılan kısıtlı sayıda araştırmaya dayanmaktadır. gösterilmiştir.15 Karşı cinsten ikizi olan kadınların, aynı

94
Mahmut Cem Tarakçıoğlu ve ark. Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi

cins ikizi olan emsallerine kıyasla yeme bozukluğu geliş- düşük beden kitle indeksi (BKİ) riskini de artırdığı, düşük
tirme olasılığının daha düşük olması, intrauterin dönemde BKİ riskini artıran allellerin de AN riskini artırdığı çift
yüksek testosteron seviyelerinin koruyucu bir mekanizma yönlü bir nedensel ilişkiye işaret etmektedir.37
olduğunun öne sürülmesine sebep olmuştur.7 Çalışmalar Serotonin 2A reseptörü (5HTR2A) polimorfizmleri
nöropeptid değişikliklerinin birincil etkileri dışında YB’de AN ve BN’de karmaşık sonuçlarla bildirilmiştir. Ayrıca se-
gonadal hormon, kortizol, tiroid hormonu ve büyüme hor- rotonin taşıyıcı genin (5-HTTLPR) kısa varyantı BN ve
monu salgılanmasında düzensizliğe yol açabileceğini öne TYB’deki dürtüsellik ve yenilik arayışı özellikleriyle iliş-
sürmektedir. Ayrıca özellikle AN’de, yetersiz beslenmeye kilendirilmiştir.36 Dopamin reseptörünün farklı varyantla-
bağlı nöroendokrin ve nöropeptid sistem bozuklukları, gıda rının da AN, BN ve TYB ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
reddinin ve düşük vücut ağırlığının sürmesine neden ola- Katekol-O-metil-transferaz (COMT) ve leptin genleri de
bilmektedir.35 AN ve BN’de çelişkili sonuçlar vermiştir. TY’nin fazla kilo
Araştırmalar, YB’nin semptomatik dönemlerindeki ve obezite ile bazı genomik varyantları paylaşabileceğini
nöroendokrin sistem değişikliklerinin çoğunun iyileşme- düşündürecek biçimde BN ve TYB ile artan kilo ve bel
den sonra normalleşme eğiliminde olduğunu göstermekte- çevresi gibi antropometrik ölçümler arasında güçlü pozitif
dir. Bu bulgu, söz konusu değişikliklerin çoğunun YB’nin ilişkiler ortaya konmuştur.39 Melanokortin-4-reseptör geni
nedeni olmaktan ziyade, yetersiz beslenme, kilo kaybı veya obezitedeki rolü sebebiyle TYB aday gen olarak araştırıl-
değişen yeme davranışlarının sonucu olduğunu düşün- maktadır.36 Mendelyen randomizasyon çalışmalarında adi-
dürmüştür.9 ponektin, ketlenmemiş yeme davranışlarıyla ile ilişkili
bulunmuştur.40
GeNeTiK FAKTörler Metodolojide önemli kısıtlılıkların varlığı sebebiyle
Genetik etkenlerin ergenlik öncesinde YB gelişimi üzerin- yazarlar YB’lerin genetiğine yönelik araştırma sonuçları-
deki etkisinin erkeklerde %50, kadınlarda %0 olduğu, bu nın dikkatle ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır.36
riskin ergenliğin başlangıcında erkeklerde sabit kaldığı
ancak kadınlarda %50’ye çıktığı bilinmektedir.34 Büyük öl- NöroGelişimSel eTKeNler
çekli ikiz çalışmalarından elde edilen bilgiye göre AN ta- Erişkinliğe geçiş sürecinde prefrontal korteksin olgunlaş-
nısı için kalıtılabilirliğin %28-74 arasında olduğu tahmin maya devam etmesi sebebiyle limbik sistemin yönlendirdiği
edilmekte, hastalığa dair daha şiddetli tabloların daha yük- dürtüsel eylemleri engelleme işlevi önemli ölçüde gecik-
sek kalıtılabilirlikle ilişkili olduğu görülmektedir.⁷ BN için mektedir. Ergenlikte henüz kararlı hale gelmemiş bu nöro-
bu oran %55-62 arasında, TYB için %39-45 arasında bil- nal ağlar, soyut düşünme, karar verme ve duygu düzenleme
dirilmektedir. Ayrıca çalışmalar YB ile ilişkili işlevsiz işlevleriyle bağlantılıdır.41 Bu işlevlerdeki bozulmalar yeme
yeme tutumları, ağırlık ve beden şekliyle ilgili endişeler bozukluğu etyolojisinde sözü geçen biyolojik ve çevresel
gibi başka klinik özelliklerin de %40-50’sinin genetik fak- faktörlere yönelik duyarlılığı artırabilmektedir. Ayrıca, dik-
törlerle açıklanabileceğini göstermiştir.36 kat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve otizm spektrum bo-
YB’de aday gen ve bağlantı analizlerine dair bilgile- zukluğu başta olmak üzere nörogelişimsel bozuklukların
rin çoğu küçük ölçekli ve tekrarlanmamış çalışmaların ve- sıklıkla yeme bozukluklarına eşlik ettiği bilinmektedir.42 Nö-
rilerden oluşmaktadır. AN’de serotonin 1D reseptörü rogelişimsel bozukluklarda görülebilen sosyal kaygı, duygu
(HTR1D) ve opioid delta-1 reseptörü (OPRD1) genleri ile tanıma ve düzenleme zorlukları, dar ilgi alanları ve kalıp-
obsesiflik için kromozom 2, zayıflık dürtüsü için kromo- laşmış eylem örüntüleri, dürtüsellik, ödül duyarlılığı gibi
zom 13 gibi bölgeler belirlenmiştir. Genom çapında ilişki- özelliklerin yeme bozukluklarıyla davranışsal ve nörobiliş-
lendirme çalışmalarının bir kısmı anlamlı bulgu saptana- sel benzerlikleri açıklayabileceği öne sürülmektedir.43
mamış, bazıları CADM1, MGMT, FOXP1 ve PTBP2 şek- Öte yandan gelişimin bu hassas aşamasında, bozul-
linde 4 tek gen lokusu belirlemiştir.37 AN ile DEHB, otizm muş yeme davranışları ve açlık, sinaptogenezi, nöronal bu-
spektrum bozukluğu, bipolar bozukluk, majör depresif bo- danmayı ve miyelinizasyonu etkileyerek optimal fiziksel
zukluk, obsesif kompulsif bozukluk, şizofreni ve Tourette ve zihinsel büyümeyi engelleme potansiyeline oluşturur.41
sendromunda paylaşılan pleiotropik lokuslardan biri olan Erişkinlerin aksine ergenlerde özellikle beyin yapısında or-
18q21.2, netrin-1 reseptörünü kodlayarak akson büyüme- taya çıkan hacim ve alan değişiklikleri, yeme bozukluğu
sinin düzenlenmesinde işlev yapmaktadır. Bu genin geç- belirtileri azalsa dahi devam etmektedir.8 Bu yönüyle
miş çalışmalarda nörotisizm ile ilişkisi gösterilmiştir.38 çocuk ve ergen yaş grubu yeme bozukluklarının gelişimine
Araştırmalar, genetik olarak AN riskini artıran allellerin ve sonuçlarına karşı daha hassas olduğu görülmektedir.

95
Mahmut Cem Tarakçıoğlu ve ark. Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi

GÜNCel TedAviler ve katekolaminlerin ve serotoninin iştah/tokluk, ödül, dikkat


NörobiyolojiK Temelleri ve dürtüsellik süreçlerine etkileri üzerinden tıkınırcasına
yemeyi azalttığı ileri sürülmektedir. Ancak ergen popülas-
Ergenlerin yeme bozukluklarında davranışsal girişimlere ya-
yonunda güvenlik ve tolere edilebilirlik konusunda daha
nıtsızlık, erişim kısıtlılığı veya nüks gelişmesi halinde süreç
fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.48
medikal tedavilerle desteklenmektedir. Farmakoterapi giri-
şimleri, nöral aktiviteyi ve nörotransmitter dengesizliklerini Erişkinlerde ketamin, 3,4-metilenedioksi-N-metilam-
düzenlemeyi hedeflemektedir.44 Tedavide antidepresan ilaç- fetamin (MDMA) ve psilosibin gibi psikedelik ajanların
lar, yeme bozuklukları ile örtüşen belirtiler içeren majör dep- AN, BN ve daha az kanıtla TYB için terapi süreçlerine
resif bozukluk gibi diğer psikiyatrik bozukluklardaki katkı amaçlı kullanımına yönelik veriler artmaktadır. Psi-
yararları nedeniyle öncelikle incelenmiştir. Monoamin ok- kedelik destekli terapinin, beden imajına yönelik inançlara
sidaz inhibitörleri (MAOI) ve trisiklik antidepresanların katkı sağlayabileceği, ödül süreçlerini normalleştirebile-
(TCA) TY ve çıkarma sıklığını azalttığı gösterilse de zayıf ceği, bilişsel esnekliği geliştirebileceği ve travma sürecini
terapötik etkinlik ve düşük güvenlik profilleri nedeniyle ge- kolaylaştırabileceği öne sürülmektedir.49 Ayrıca BN için
nelde yeme bozukluğu hastalarında önerilmemektedir.45 AN kalori alımını kısıtlayan oksitosin, prokinetik etkinliğiyle
tanılı ergenlerde seçici serotonin gerialım inhibitörleri eritromisin; TYB için iştah azaltıcı etkileriyle bupropion
(SSGİ), yeme ve kilo ilişkili sonuçlar ile duygudurum belir- ve naltrekson, oreksin antagonisti armodafinil ile bağımlı-
tileri üzerinde plasebodan üstün bulunmamıştır.46 Erişkin- lık ve obezite tedavisinde kullanılan diğer ajanlar da araş-
lerde BN ve TYB’ye yönelik tedavi araştırmaları fluoksetin, tırılmaktadır.47
sitalopram, essitalopram ve fluvoksamin dahil olmak üzere YB tedavisinde kullanılan medikal ajanların çoğu,
birçok SSGİ’nin plaseboyla karşılaştırıldığında daha yüksek AN’de belirgin bir fayda sağlamazken, BN ve TYB semp-
remisyon oranlarına sahip olduğunu bulmuştur.47 tomlarını azaltmada daha etkili görünmektedir.46 Gıda ve
Atipik antipsikotik ilaçlar sıklıkla AN’de karakteristik İlaç İdaresi (FDA) şu anda AN için herhangi bir ilacın kul-
olan bilişsel ve davranışsal katılık ile eşlik eden anksiyeteyi lanımını onaylamamıştır. Lisdeksamfetamin yetişkinlerde
azaltmanın bir yolu olarak araştırılmıştır.44 AN tanılı ergen- orta ila şiddetli TYB tedavisinde, fluoksetin ise BN teda-
lerde olanzapin kilo alımı, yeme tutumu, psikolojik işlevsel- visinde onaylanmıştır.
lik üzerinde standart yeme bozukluğu tedavi programındaki
katılımcılarla benzer iyileşme oranı sağlamıştır.44 Aripipra- GeleCeKTeKi ArAşTIrmA öNerileri
zol ise vücut kitle indeksinde kontrol grubu katılımcılara göre Literatürde AN, BN ve TYB’nin etiyolojisi ve farmakolo-
daha yüksek artış sağlamıştır.47 Antispsikotiklerin anti-hista- jik yönetimi kapsamlı bir şekilde araştırılmış olsa da, ka-
minik ve 5-HT2C antagonisti özellikleriyle kilo alımına yat- çıngan-kısıtlayıcı gıda alım bozukluğu, ruminasyon
kınlık oluşturmaları YB olan hastalarda tedavi uyumunu bozukluğu veya atipik yeme bozukluklarının nörobiyoloji-
bozabilmektedir.47 Atipik antipsikotiklerin kilo alımı, aşırı sine ve tedavi seçeneklerine yönelik çok az bilgi bulun-
egzersiz yapma, yeme ile ilişkili kaygı ve genel işlevsellik maktadır. Üstelik YB’de nörobiyoloji ve tedaviye dair
üzerindeki potansiyel olumlu etkileri nedeniyle sıklıkla re- bilgilerin büyük çoğunluğu yalnızca kadın cinsiyette ve
çete edilmesi bu ilaçların AN’li ergenlerde genellikle endi- erişkin yaş grubunda yapılan çalışmaların verilerine dayan-
kasyon dışı kullanımının yaygın olduğunu göstermektedir.44 maktadır. Bu durum mevcut verilerin çocuk ve ergenlere,
Antipsikotik ilaçlar BN ve TYB’de dopamin aktivitesini mo- erkek cinsiyetteki hastalara ve atipik semptomlar tarifleyen
düle etmek için kullanılabilse de ergenlerde henüz randomize bireylere uyarlanmasını zorlaştırmakta, muhtemelen tedavi
kontrollü farmakoterapi çalışmasına rastlanmamıştır.11 etkinliğini zayıflatmaktadır.44 Her yaş grubunu ve erkek cin-
İştahı baskılayıcı etkileri bilinen antiepileptiklerden siyeti de önemli ölçüde etkileyen yeme bozukluklarında nö-
iyon kanalları ile glutamat ve GABA aktivitesini etkileyen robiyolojik faktör farklılıklarının saptanması
topiramatın yetişkinlerde TY’yi ve obeziteyi azaltmada et- bireyselleştirilmiş ve hedefe yönelik tedavi seçenekleri ge-
kili olduğu, zonisamidin kısa vadede TY ve kiloyu azalta- liştirilmesine olanak sağlayacaktır. Ayrıca bu kişilerde has-
bileceği gösterilmiştir. Ancak bu ajanlara yönelik güvenlik talık nörobiyolojisinin zamanla nasıl dönüştüğünü
kaygıları ergenlerde kullanımını sınırlamaktadır.48 saptayabilmek için boylamsal tasarımlara ihtiyaç vardır.
Stimulan ilaçlara yönelik erişkin yaş grubu randomize Genetik alanında özellikle BN ve TYB’ye dair genom
kontrollü çalışmalarda tekrarlayan biçimde lisdeksamfeta- çapında ilişkilendirme çalışmaları yetersiz kalmaktadır.7 Nö-
minin TY’yi ve vücut ağırlığını azaltmada plasebodan rogörüntüleme araştırmalarında kullanılan paradigmaların
üstün olduğu gösterilmiştir. Lisdeksamfetaminin beyindeki birçoğunun gerçek yaşam yeme davranışlarıyla ilgisinin gös-

96
Mahmut Cem Tarakçıoğlu ve ark. Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi

terilemeyişi bir kısıtlılık olarak bildirilmekte, yeni ve birey- galı seyirli ciddi psikiyatrik bozukluklardır. Ancak bu alan-
lerin gelişimsel düzeyine uygun görev tasarımlarına ihtiyaç daki veriler çoğunlukla uzun bir hastalık süreci geçirmiş
duyulmaktadır.9 Medikal tedavilerin pediyatrik yaş grubunda yetişkinlerle yapılan kısa süreli veya kesitsel araştırmalar-
büyük oranda endikasyon dışı kullanımının yanı sıra, klinik dan elde edilmiştir.
çalışmalarda etkinliği gösterilememiş ajanların da sık kulla- YB’lerin farklı klinik görünümlerinin bulunması ve
nımı endişe oluşturmaktadır. Bu yönüyle YB’de sık reçete-
bireylerin önemli bir kısmında tanısal geçişin söz konusu
lenen ajanlarla yapılacak randomize kontrollü çalışmaların
olabilmesi sebebiyle, YB belirti alanlarının nörobiyolojik
klinik sonuçlarının, genetik, nörobiyolojik ve metabolik de-
mekanizmalarla ilişkisinin saptanması önemlidir. Bu bağ-
ğişimlerle ilişkisinin kurulması kritik önem taşımaktadır.
lamda nörobiyolojiye dayalı olarak sağlıklı beslenme dav-
ranışının ve bireysel farklılıkların ele alınması, yeme
SoNUÇ bozuklukları ve ilişkili kronik hastalıklara yönelik sağlık
Yeme bozuklukları, genetik, metabolik, hormonal, nörobi- müdahalelerinin, klinik uygulama kılavuzlarının ve gıda
yolojik çok sayıda etkenin etkileşimiyle ortaya çıkan çoğu ile beslenme politikalarının geliştirilmesi için temel bir
kişi için ciddi olumsuz sonuçlar doğuran kronik veya dal- husus olarak bildirilmektedir.

KAyNAKlAr
1. Herpertz-dahlmann b. Adolescent eating disorders: update on definitions, 13. Simon jj, Stopyra mA, Friederich HC. Neural Processing of disorder-re-
symptomatology, epidemiology, and comorbidity. Child Adolesc Psychiatr Clin lated Stimuli in Patients with Anorexia Nervosa: A Narrative review of brain
N Am. 2015;24(1):177-96. doi: 10.1016/j.chc.2014.08.003. Imaging Studies. j Clin med. 2019;8(7). doi:10.3390/jCm8071047.
2. Campbell K, Peebles r. eating disorders in children and adolescents: state 14. Stevenson rj, Francis Hm. The hippocampus and the regulation of human
of the art review. Pediatrics. 2014;134(3):582-92. doi: 10.1542/peds.2014- food intake. Psychol bull. 2017;143(10):1011-32. doi: 10.1037/bul0000109.
0194. 15. Kessler rm, Hutson PH, Herman bK, Potenza mN. The neurobiological basis
3. berthoud Hr, münzberg H, morrison Cd. blaming the brain for obesity: In- of binge-eating disorder. Neurosci biobehav rev. 2016;63:223-38. doi:
tegration of Hedonic and Homeostatic mechanisms. Gastroenterology. 10.1016/j.neubiorev.2016.01.013.
2017;152(7):1728-38. doi: 10.1053/j.gastro.2016.12.050. 16. Horndasch S, roesch j, Forster C, dörfler A, lindsiepe S, Heinrich H, et al.
4. münzberg H, Qualls-Creekmore e, yu S, morrison Cd, berthoud Hr. Hedo- Neural processing of food and emotional stimuli in adolescent and adult
nics Act in Unison with the Homeostatic System to Unconsciously Control anorexia nervosa patients. PloS one. 2018;13(3):e0191059. doi:
body Weight. Front Nutr. 2016;3:6. doi:10.3389/FNUT.2016.00006. 10.1371/journal.pone.0191059.
5. Calvo d, Galioto r, Gunstad j, Spitznagel mb. Uncontrolled eating is asso- 17. bischoff-Grethe A, mcCurdy d, Grenesko-Stevens e, Irvine le, Wagner A,
ciated with reduced executive functioning. Clin obes. 2014;4(3):172-9. doi: yau Wy, et al. Altered brain response to reward and punishment in adoles-
10.1111/cob.12058. cents with Anorexia nervosa. Psychiatry res. 2013;214(3):331-40. doi:
10.1016/j.pscychresns.2013.07.004.
6. Kittel r, Schmidt r, Hilbert A. executive functions in adolescents with binge-
eating disorder and obesity. Int j eat disord. 2017;50(8):933-41. doi: 18. Cyr m, Wang Z, Tau GZ, Zhao G, Friedl e, Stefan m, et al. reward-based
10.1002/eat.22714. Spatial learning in Teens With bulimia Nervosa. j Am Acad Child Adolesc
Psychiatry. 2016;55(11):962-71.e3. doi: 10.1016/j.jaac.2016.07.778.
7. bulik Cm, Coleman jrI, Hardaway jA, breithaupt l, Watson Hj, bryant Cd,
et al. Genetics and neurobiology of eating disorders. Nat Neurosci. 19. Simon jj, Skunde m, Walther S, bendszus m, Herzog W, Friederich HC.
2022;25(5):543-54. doi: 10.1038/s41593-022-01071-z. Neural signature of food reward processing in bulimic-type eating disorders.
Soc Cogn Affect Neurosci. 2016;11(9):1393-401. doi: 10.1093/scan/nsw049.
8. Frank GKW. Neuroimaging and eating disorders. Curr opin Psychiatry.
2019;32(6):478-83. doi: 10.1097/yCo.0000000000000544. 20. Castellini G, Polito C, bolognesi e, d'Argenio A, Ginestroni A, mascalchi m,
et al. looking at my body. Similarities and differences between anorexia ner-
9. Frank GKW, Shott me, deGuzman mC. The Neurobiology of eating disor- vosa patients and controls in body image visual processing. eur Psychiatry.
ders. Child Adolesc Psychiatr Clin N Am. 2019;28(4):629-40. doi: 2013;28(7):427-35. doi: 10.1016/j.eurpsy.2012.06.006.
10.1016/j.chc.2019.05.007.
21. donnelly b, Touyz S, Hay P, burton A, russell j, Caterson I. Neuroimaging
10. Phillipou A, Abel lA, Castle dj, Hughes me, Gurvich C, Nibbs rG, et al. Self in bulimia nervosa and binge eating disorder: a systematic review. j eat dis-
perception and facial emotion perception of others in anorexia nervosa. Front ord. 2018;6(1). doi:10.1186/S40337-018-0187-1.
Psychol. 2015;6:154745. doi: 10.3389/fpsyg.2015.01181.
22. marsh r, Horga G, Wang Z, Wang P, Klahr KW, berner lA, et al. An FmrI
11. dalle Grave r, Sartirana m, Sermattei S, Calugi S. Treatment of eating dis- study of self-regulatory control and conflict resolution in adolescents with bu-
orders in Adults versus Adolescents: Similarities and differences. Clin Ther. limia nervosa. Am j Psychiatry. 2011;168(11):1210-20. doi:
2021;43(1):70-84. doi: 10.1016/j.clinthera.2020.10.015. 10.1176/appi.ajp.2011.11010094.
12. berner lA, Stefan m, lee S, Wang Z, Terranova K, Attia e, et al. Altered cortical 23. Gaudio S, Quattrocchi CC. Neural basis of a multidimensional model of body
thickness and attentional deficits in adolescent girls and women with bulimia ner- image distortion in anorexia nervosa. Neurosci biobehav rev.
vosa. j Psychiatry Neurosci. 2018;43(3):151-60. doi: 10.1503/jpn.170070. 2012;36(8):1839-47. doi: 10.1016/j.neubiorev.2012.05.003

97
Mahmut Cem Tarakçıoğlu ve ark. Çocuk ve Ergenlerde Yeme Bozukluklarının Nörobiyolojisi

24. Frank GK, Shott me, Keffler C, Cornier mA. extremes of eating are associ- metabo-psychiatric origins for anorexia nervosa. Nat Genet. 2019;51(8):1207-
ated with reduced neural taste discrimination. Int j eat disord. 14. doi: 10.1038/s41588-019-0439-2.
2016;49(6):603-12. doi: 10.1002/eat.22538. 38. lee PH, Anttila v, Won H, Feng yCA, rosenthal j, Zhu Z, et al. Genomic re-
25. Setsu r, Hirano y, Tokunaga m, Takahashi T, Numata N, matsumoto K, et al. lationships, Novel loci, and Pleiotropic mechanisms across eight Psychiatric
Increased Subjective distaste and Altered Insula Activity to Umami Tastant in disorders. Cell. 2019;179(7):1469-82.e11. doi: 10.1016/j.cell.2019.11.020.
Patients with bulimia Nervosa. Front Psychiatry. 2017;8:172. doi: 39. Hübel C, Abdulkadir m, Herle m, loos rjF, breen G, bulik Cm, et al. one size
10.3389/fpsyt.2017.00172. does not fit all. Genomics differentiates among anorexia nervosa, bulimia ner-
26. bailer UF, Kaye WH. Serotonin: imaging findings in eating disorders. Curr vosa, and binge-eating disorder. Int j eat disord. 2021;54(5):785-93. doi:
Top behav Neurosci. 2011;6:59-79. doi: 10.1007/7854_2010_78. 10.1002/eat.23481.
27. leenaerts N, jongen d, Ceccarini j, van oudenhove l, vrieze e. The neu- 40. Tyrrell j, richmond rC, Palmer Tm, Feenstra b, rangarajan j, metrustry S,
robiological reward system and binge eating: A critical systematic review of et al. Genetic evidence for Causal relationships between maternal obesity-
neuroimaging studies. Int j eat disord. 2022;55(11):1421-58. doi: related Traits and birth Weight. jAmA. 2016;315(11):1129-40. doi:
10.1002/eat.23776. 10.1001/jama.2016.1975.
28. Pruccoli j, Parmeggiani A, Cordelli dm, lanari m. The role of the Nora- 41. olivo G, Gaudio S, Schiöth Hb. brain and Cognitive development in Adoles-
drenergic System in eating disorders: A Systematic review. Int j mol Sci. cents with Anorexia Nervosa: A Systematic review of fmrI Studies. Nutri-
2021;22(20). doi:10.3390/IjmS222011086. ents. 2019;11(8). doi:10.3390/NU11081907.
29. bourdy r, befort K. The role of the endocannabinoid System in binge eat- 42. villa Fm, Crippa A, rosi e, Nobile m, brambilla P, delvecchio G. AdHd and
ing disorder. Int j mol Sci. 2023;24(11):9574. doi: 10.3390/ijms24119574. eating disorders in childhood and adolescence: An updated minireview. j Af-
30. Gianni Ad, de donatis d, valente S, de ronchi d, Atti Ar. eating disorders: fect disord. 2023;321:265-71. doi: 10.1016/j.jad.2022.10.016.
do PeT and SPeCT have a role? A systematic review of the literature. Psy- 43. Carpita b, muti d, Cremone Im, Fagiolini A, dell'osso l. eating disorders and
chiatry res Neuroimaging. 2020;300:111065. doi: 10.1016/j.pscy- autism spectrum: links and risks. CNS Spectr. 2022;27(3):272-80. doi:
chresns.2020.111065. 10.1017/S1092852920002011.
31. murray S, Tulloch A, Gold mS, Avena Nm. Hormonal and neural mechanisms 44. Chew KK, Temples HS. Adolescent eating disorders: early Identification and
of food reward, eating behaviour and obesity. Nat rev endocrinol. management in Primary Care. j Pediatr Health Care. 2022;36(6):618-27. doi:
2014;10(9):540-52. doi: 10.1038/nrendo.2014.91 10.1016/j.pedhc.2022.06.004.
32. Sominsky l, Spencer Sj. eating behavior and stress: a pathway to obesity. 45. Fornaro m, mondin Am, billeci m, Fusco A, de Prisco m, Caiazza C, et al.
Front Psychol. 2014;5:434. doi: 10.3389/fpsyg.2014.00434. Psychopharmacology of eating disorders: Systematic review and meta-analy-
33. Zonnevylle-bender mj, van Goozen SH, Cohen-Kettenis PT, jansen lm, van sis of randomized controlled trials. j Affect disord. 20231;338:526-45. doi:
elburg A, engeland Hv. Adolescent anorexia nervosa patients have a dis- 10.1016/j.jad.2023.06.068.
crepancy between neurophysiological responses and self-reported emotional 46. muratore AF, Attia e. Psychopharmacologic management of eating disor-
arousal to psychosocial stress. Psychiatry res. 2005;135(1):45-52. doi: ders. Curr Psychiatry rep. 2022;24(7):345-51. doi: 10.1007/s11920-022-
10.1016/j.psychres.2004.11.006.. 01340-5.
34. bhattacharya A, deFilipp l, Timko CA. Feeding and eating disorders. Handb 47. rodan SC, bryant e, le A, maloney d, Touyz S, mcGregor IS, et al; National
Clin Neurol. 2020;175:387-403. doi: 10.1016/b978-0-444-64123-6.00026-6. eating disorder research Consortium. Pharmacotherapy, alternative and ad-
35. monteleone P, maj m. dysfunctions of leptin, ghrelin, bdNF and endo- junctive therapies for eating disorders: findings from a rapid review. j eat dis-
cannabinoids in eating disorders: beyond the homeostatic control of food in- ord. 2023;11(1):112. doi: 10.1186/s40337-023-00833-9.
take. Psychoneuroendocrinology. 2013;38(3):312-30. doi: 48. Hornberger ll, lane mA; Committee on Adolescence. Identification and
10.1016/j.psyneuen.2012.10.021. management of eating disorders in Children and Adolescents. Pediatrics.
36. yilmaz Z, Hardaway jA, bulik Cm. Genetics and epigenetics of eating dis- 2021;147(1):e2020040279. doi: 10.1542/peds.2020-040279.
orders. Adv Genomics Genet. 2015;5:131-50. doi: 10.2147/AGG.S55776. 49. Calder A, mock S, Friedli N, Pasi P, Hasler G. Psychedelics in the treatment
37. Watson Hj, yilmaz Z, Thornton lm, Hübel C, Coleman jrI, Gaspar HA, et al. of eating disorders: rationale and potential mechanisms. eur Neuropsy-
Genome-wide association study identifies eight risk loci and implicates chopharmacol. 2023;75:1-14. doi: 10.1016/j.euroneuro.2023.05.008.

98
• Pediyatrik hastalarda otistik bozukluk ile ilgili
irritabilitenin tedavisinde,
• 13-17 yaş ergenlerde şizofreni,
tedavisinde endikedir.
T245969

Endikasyonlar İgnis Kısa Ürün Bilgisi’nden alınmıștır.

KÜB için
QR kodu
okutunuz
25 mg sertralin sadece Selectra’da!

T245969

KÜB için
QR kodu
okutunuz

You might also like