Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 411

Y t t .O t .

l L A 9t t A * f y t * 3

LAUREN ASHER

' O l IM IX X Ç%VT*yv A ytfctt Y .jlo n


Çekici. D üzenbaz. Baştan çıkarıcı.
Ö tm ed en ön ce yap ılacaklar listem deki tüm m a d d e le ri
b e n im le yerine g etirm eyi v a d e d e n kişi.
Yalnızca arkadaşım olm asını istiyordum .
A m a o bana arkadaşlıktan öte bir an laşm ayla geldi.
Bir sezon. Bir liste. Büyük bir sır.

Sophie, en büyük fantezilerim in vü cu t b u lm u ş hâliydi.


Takım ım la yen ile ye ce ğ im s ö zleşm em içinse b ü yü k bir te h d it
Rakip takım ın direktörünün kızı ve
ne olursa olsun karşı ko ym am g e re k e n kişi.
"'• ♦ t

H erkes arkadaşlığım ıza karşıydı.


Patronum . Babası. H atta ben.
Buna rağ m en elindeki listenin cazib esin e kapıldım .
Boş verin platonik ilişkileri, ben yıkım istiyordum .

VI I İSKİN O K U K I AK İ Çİ NDİ K!

ISBN 078-625-6029-19-4
I ^ WMrw.olimpotdukkan.com
9786256029194 (D /olimpotyayinlari
c f /olimpotyayinlari
D İ IM I’OS O /olimpotyayinlari
786256 029194 | X /olimpoayayin
----------
«M ®

CCESS

Y I L D I Z L A R Y A R I Ş I # 2

O l İ M I ’O S
Kariyerim boyunca ilk kez
bırakın gelecek yılı,
gelecek haftayı bile düşünm ek
istem iyordum . Sophie'nin eve
dönm esini istem iyor am a
neden olduğum sorunları da
engelleyem iyord u m . !
F ı taraftarları gibi
çaresizlik içinde çarpışm a ânın
tanıklık ediyordum .
Fakat bu kez kazaya seb ep olan
bendim , elim kolum bağlı
aracım ın duvara toslamasını
izliyordum.

OLİMPOS”
Çarpışma
Lauren Asher
Orijinal Adı: C ollided

© 2024, O lim pos Y ayınları


© 2020, CO LLİD ED by Lauren Asher

Yayın Koordinatörü: Ezgi B ilgi A ltın ay


Çeviren: A ydan Yalçın
Editör: Z ehra U zun
Son Okuma: E lif N ihan Akbaş
Sayfa Tasarımı: Fatm a C an Y ıldırım

1. Baskı: H aziran 2024


zm
ISBN: 9 78 -62 5-6 02 9-1 9-4

Bu kitabın Türkçe ya y ın hakları O lim pos Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. Şti y e aittir.
Y ayınevinden izin alın m adan kısmen y a da tam am en alın tı yapılam az, h içb ir
çekilde kopya edilem ez, çoğaltılam az ve yayım lanam az.

OLİMPOS YAYINLARI
M altepe M ah. D avutpaşa C ad. Y ılanlı A yazm a Yolu No:8 K:1 D :2
D avutpaşa / İstanbul
Tel: (0212) 544 32 02 (pbx) S ertifik a No: 42056
wwwudimposdukkan.com - info@olimposyaylnlari.com

Baskı: KA BASIM
Topkapı M ahallesi Topkapı M altepe C ad. Ç aycılar İş H anı
No:15 Kat:4 Z eytinburnu / İstanbul S ertifik a No: 4 4 0 6 4

Duzenleme
Ny.Ozlem
LAUREN ASHER
Ç e v i r e n : A y d a n Y a lç ın

J t
OLİMPOS^
%

OLİMPOS YAYNLARIHIAN OKURA NOT


E fsaneh in yeni baskılarına eklenen, N oahnın bakış açısından
yazılmış genişletilm iş son sözü Çarpışmanın, son sayfalarında
bulabilirsiniz.
GİRİŞ
*

ÜÇ YIL ÖNCE

nsanlar on sekiz yaşına bastığında ne olurdu biliyor musunuz?
İÖ zgürlük, macera ve alkol dolu geceler onları beklerdi.
Am a ben on sekizime bastığım da böyle olm ayacak gibi.
En azından şim dilik.
Bütün gününü Formula f in kötü çocuklarıyla geçiren James
M itchell, kız çocuğu idare etm ek konusunda bir iki şey öğren­
diğinden belanın kokusunu bir kilometre öteden alabiliyordu.
Beş yaşım da Kaliforniya’dan İtalya’ya taşındığım ızdan beri,
bana yönettiği Bandini takım ının pilotlarına davrandığı gibi
davranıyordu. Onun çatısı altındayken üç şeye uym ak zorun­
daydım : saygı, kurallar ve sorum luluklar.
Üniversite başlamadan önce, bu yaz yapılacak yarışlara
onunla katılm am ı istemişti. Memelerim büyüyüp bedenimi
daha güzel gösterecek kıyafetler keşfetmeye başladığım dan
beri beni yarış pistlerinden uzak tuttuğunu hesaba katarsak
babam ın bu isteği şaşırtıcıydı.

U
LAUREN ASHER

Bu sabah, kollarım ı göğsümde kavuşturup alt d u d ağım ı


sarkıtarak ayaklarım ı sürüye sürüye otel odam ıza girdim . Ben
planına itiraz ederken babam yüzündeki ifade değişm eksizin
öylece durdu. Gözünü bile kırpm adı, hatta k ır saçlarının tek
bir teli bile yerinden oynamadı.
Bilin bakalım bu savaşı kim kazandı? Merak ediyorsanız diye
söyleyeyim , ben değil ama manevi desteğiniz için teşekkürler.
Bandini garajında takılm ak dururken babam beni bir ço­
cuğun doğum günü partisinde prenses kostüm ü giym em ve
çocukların yüzlerini boyamam için gönüllü yapm ıştı. G örü­
nüşüm sizi yanıltm asın, etrafta koşturup duran sekiz yaşındaki
çocuklarla aynı boyda olabilirdim am a zekâm ve sivri d ilim bu
noksanlığım ı tam am lıyordu.
Limonlu Starburst gibiydim ; tatlı am a sert.
Babamın aldığı saçma sapan Rapunzel kostüm üm ü dü­
zelttim . Şaka gibi gelebilir ama çocuk bedeninde ald ığ ın ı fark
etm em işti bile. Kadife kum aşın m em elerim i zar zor örtm esi,
partiye katılan masum insanlara şeker ve yüz boyasından çok
daha fazlasını vadediyormuşum gibi bir izlenim yaratıyordu.
Eteği uyluğumun ortasına anca iniyor, bronz bacaklarım la beyaz
Converselerimi gözler önüne seriyordu; bu prenses rahat ayakkabı
giyiyorsa ne olmuş yani? Topuklu ayakkabılar giyip ya k ışık lı
bir prens tarafından korunm ayı beklem enin canı cehenneme.
Ben alm ayayım , teşekkür ederim. Günü spor ayakkabılarla
kurtarm ayı tercih ederim.
Partinin yapıldığı yere vardığım da huysuz tavrım ı bir ke­
nara bıraktım . Yüz boyamak eğlenceli olabilirdi, en azından
bugünlerde kullanma fırsatı bulamadığım sanatsal yeteneklerimi
sergilememe vesile olurdu.
İki yaşındayken Bob Rossun yaptığı tabloların etkisine kapı­
lıp elime bir fırça alarak mutfağım ızdaki sandalyeleri boyamaya
karar verdiğimden beri resim sanatına âşıktım. Islak boyanın
üzerine oturup poposunda ayçiçeği deseni çıktığında babam bu

12
ÇARPIŞ M A

durum dan hiç hoşnut olmamıştı. İşte o gün bir sanatçının doğ­
duğunu söylemek isterdim ama öyle olmadı, babam yaratıcılığımı
desteklememiş, bunun sadece bir hobi olarak kalmasını istemişti.
Bu nedenle şu anda sanatla ilgili herhangi bir alanda eğitim
alm ak yerine muhasebe eğitim i veren bir üniversiteye gitmeye
zorlanıyordum .
Bunu düşünm ek bile sıkıntıdan uykum u getiriyordu.
A m a babam ı mutlu etm ek benim için önem liydi çünkü o,
beni hiçbir zam an hayal k ırık lığın a uğratm azdı. Ben babamın
biricik kızıydım . Her ne kadar bu onu zor durum larda bıraksa
da bana hem annelik hem de babalık yaparak büyük bir yükü
sırtlam ıştı.
Her neyse, en azından bugün çocukların yüzünde m ini
şaheserler yaratabilirdim . Sıradan işlerin kadını olm adığım dan
her çocuk için farklı bir tema planlam ıştım . Babam bana pren-
sesli sırt çantası yerine Star Wars tem alı bir çanta aldığından
beri hep sıra dışı biri olmuştum çünkü Jam es M itch ell’ın kızı
peri m asallarına inanm azdı.
Z am an öldürmek için telefonumda gezindim . Ç ocuklar
şişme kaleye yönelerek palyaçoyla beni rahat bırakm ışlardı.
Palyaço demişken, kendisi şu anda çim lerin üzerinde yüzünde
sinsi bir sırıtışla bana bakıyor, sosis balonlarına erkek organı
şekli vererek ağız hareketleriyle bana onu aram am ı söylüyordu.
Biri resim m alzemelerimi dizdiğim masaya yaslandığında
bakışlarım kot pantolon giym iş bacaklarından başlayarak kaslı
gövdesinin üzerinde kavuşturduğu bronz kollarına kaydı. Kasları
göm leğinin siyah kum aşını germ işti. Bakışlarım Kuzey Kut­
bunda eriyen buzullara benzeyen iki mavi gözle buluştuğunda
nefesim kesildi.
Bu da neydi şimdi? Ben bir ressamdım, şair değil.
“Seni burada rehin tutuyorlarsa iki kez göz kırp,” dedi
sırıtarak. Sesinde tam olarak çıkaram adığım bir aksan vardı,
İngilizcesi kusursuzdu ama aynı zamanda farklıydı da.

13
L A U R E N ASHER

A ğzım ı açtım fakat sonra tekrar kapadım . Hasiktir. Bu


adam sarı saçları ve bronz teniyle sahildeki sörfçülere benzi­
yordu. H ayaller âleminde değil de bir çocuğun doğum gününde
olduğum u kendim e kanıtlam ak için etrafım a b akın dım . Şişm e
kalen in bir aşağı bir yukarı sarsılışı ve çığlık atan ço cu k ların
seslerinin yan kısı bana tüm bunların gerçek olduğunu h atır­
latıyordu.
“Ah, kahretsin. Evan’ın garip biri olduğunu biliyordum
am a Disney porno karakterleri gibi giyinm iş güzel kızları rehin
tutm aktan hoşlandığı kim in aklına gelirdi?” Yabancının gözleri
beni tepeden tırnağa süzdü.
Bakışları karşısında yanaklarım istemsizce kızardı, bu adam
yüzünden bedenim daha önce hiç görm ediğim yepyeni tepkiler
veriyordu. “Am an Tanrım . Tabii ki hayır. Evan bana çok iyi
davranır. Ayrıca o adam evli. Buraya çocukların yüzünü bo­
yam ak için geldim . Kızı benim Rapunzel olduğum u sanıyor.”
Kelimeler ağzım dan dökülürken birbirine karışan ellerim boya
tüplerinden birkaçını yere düşürdü.
O nları yerden alm ak için eğildiğim de yabancı benden önce
davrandı ve parm aklarım ız birbirine değerken dokunuşundan
bedenime bir sıcaklık yayıldı. Tenim izin tem asıyla birlikte k al­
bim yerinden çıkacak gibi oldu.
Pekiii.
Boyalarla birlikte doğrulduğum da yabancının m em elerime
baktığını fark ettim . Sarı saçlarım ı savurarak m asaya dönüp
telaşlı hâlim i gizlemeye çalıştım . Bu sohbet fena hâlde yan lış
yöne gidiyor ve beni bu fazla çekici adam karşısında nasıl dav­
ranacağım ı bilmez birine dönüştürüyordu.
Bütün suçu hayatımı kız Katolik okulunda geçirmiş olmama
atabilir miydim ? Kulağa m antıklı geliyordu.
“Ah, demek konuşabiliyorsun.” Bir kahkaha padattı, kendini
kontrol altına aldığında göğsü gülm ekten titriyordu.
“H ıh.”

14
Ç A R P IŞ M A

M ükemmel bir düzenle sıraladığım farklı boyuttaki fırça­


ları işaret ederken kalın parm akları bir boya tüpünün üzerinde
gezindi. “Resim yapmayı seviyor musun?”
“Saklanm ası gereken gizli bir ilişkiym işçesine severim. Bu
bir sır, sadece birkaç kişi bilir.”
“Öyle mi? Sırlara bayılırım .” Bir parm ağını dudaklarına
götürerek dikkatim i dolgun dudaklarına çekti.
“Herkes gibi. Sen de bir sırrını paylaşıp benimle ödeşmek
ister m isin?” Ağzım beynimden daha hızlı çalışarak sözlerimi
Pıltreleme zahm etine bile girm edi.
“Sırlar konusunda çok kötüyûmdür.” Omuz silkti.
“O zaman ben de konuşma konusunda kötüyûmdür.” Kol­
larım ı göğsümde kavuşturduğumda memelerim hafiften yu kan
kalktı. Ay!
Ben kollarım ı indirirken onun gözleri aşağı kaydı. “Am m a
çetin ceviz çıktın. Peki, öyle olsun. Her gece yatmadan önce en
az bir bölüm kitap okumayı severim. Çocukluğumda edindiğim
bir alışkan lık, yoğun yarış programıma rağmen hâlâ sürdürü­
yorum .” Bu itirafı, sanki pis bir sırmış, atletik im ajıyla tezat
oluşturan bir şeymiş gibi söylemişti. Nedense bu onu benim
gözümde daha seksi kılm ıştı.
“En sevdiğin kitap hangisi?" Sesim şüpheliydi.
“En sevdiğin kitabı seçebiliyorsan sana güvenemem. Bu
soru sorulduğunda her kitapseverin aklına en az beş kitap gelir.”
M avi gözleri benimkilere kilitlendi.
Vay be. Bu adam gerçekten okumayı seviyordu. Gözlerimi
art niyet olmadan devirdiğimde sırıttı.
“Pekâlâ. Madem okumayı bu kadar seviyorsun o zaman en
sevdiğin yazarı söyle." Sesim kesik kesik çıkm ıştı. Onu elinde
kalın, karton kapaklı -çünkü cildi kitap yerine hafif olanı seçecek
kadar pratik birine benziyordu- bir kitapla yatakta hayal ettim.
Elbette gözünde okuma gözlüğü vardı ve sarı saçları dağılm ıştı.
Tanrtm. Lanet olsun ona ve onun sır dediği bu inekliğe.

15
L A U R E N A SH ER

“Brandon Sanderson. Sorgusuz sualsiz.” Sesi alçald ı.


“Fantezi dünyasında yaşam ayı tercih eden bir adam . Ne
kadar şirin.”
“îstersen senin en iyi fantezin olurum, kitaba gerek bile yok.”
Bir çocuk boya malzemelerimin olduğu masaya gelip önüm ­
deki sandalyeye oturdu.
Ç ocuğa bakarak, “Ciao, am ico. Che cosa v u o i...nx dedim .
“Kahretsin. Hem seksisin hem de İtalyanca konuşuyorsun.”
Bana kocam an gülüm sedikten sonra çocuğa döndü. “A l sana
yirm i euro. Şim di git.” ö z e l tasarım cüzdanından çık ard ığ ı
yirm iliğ i uzattı. Çocuk ne dediğini anlar anlam az fırlayarak
gidip bizi bir kez daha yalnız bıraktı.
Ben yaşananların saçm alığına gülerken yeni tan ıştığım bu
adam karşım a oturup kollarını göğsünde kavuşturarak beni
şaşırttı.
“Elinden geleni ardına koym a.” H ınzır sırıtışı göğsüm e
bir sıcaklık yayılm asına neden oldu. Bu yeni hissi tam olarak
adlandıramıyordum. Sıcaklık göğsümden yanaklarım a yükseldi.
“Öyle diyorsan... Ama bununla ikim izin de başa çıkabile­
ceğini sanmıyorum.” Ona muzipçe sırıttım . Kalbim göğsüm de
küt küt atmıyor olsaydı flördeşme becerilerimle gurur duyardım .
“Lütfen yeteneklerim i küçüm sem e.” D udağını m ahsustan
titreterek elini kalbine bastırdı. Sesli harfleri uzatm ası, T ’leri
bastırarak söylemesi hoşuma gitm işti, aksam benim A m eri-
kan-ltalyan karışım ı aksanım dan çok farklıydı.
“îkisin i de mi?” Başımı ik i yana salladım .
Etrafımızda bize bakan anne babaları um ursam adan başını
geriye atarak gürültülü bir kahkaha patlattı.
“Peki neymiş o iki yetenek? Söyle b akalım .” Bana bem ­
beyaz, düzgün dişlerini göstererek gülüm sedi. Şeytan d iy o r ki
0 m ük em m el yüzün ü dağıt, n e yakışıklılık kalsın n e çekicilik.

1 (İta.) M erhaba, dostum. Ne tür b ir /ey istiyorsun... —ç.n.

16
Ç A R P IŞ M A

Boya fırçasını çeneme vurdum . “İnsanlara rüşvet vermek


ve mesajı alm am ak. Bana kalırsa bunlar pek sevilmeyen iki
yetenektir.”
Başını iki yana salladı, gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Siyah boyayı palete sıkıp fırçam ı koyu rengin içine daldırdım .
Parm aklarım la çenesini kaldırıp parlak gözleriyle kalın,
kum ral kirpiklerine baktım . “Sakın kıpırdama. Daha başla­
m adan berbat etmek istemiyorum.”
Parmaklarımı yüzüne bastırdığımda titredi. Fırçamı yüzüne
değdirdikçe bronz teni siyah boyayla kaplandı. Temiz ve zen­
ginlik kokuyordu, duş jeli ve pahalı bir parfümün karışım ı gibi.
Göz kapaklarını boyam ak için gözlerini yum m asını istediğim
an dışında mavi gözlerini yüzüm den hiç çekmedi.
Açık açık yüzüm ü incelemesi beni afallatm ıştı. Yanakları­
m ın kızarm asından tutun da onunkine dokundukça tenim in
karıncalanm asına kadar bu adama duyduğum çekime direnip
kendim i topladım.
Bakışlarına aldırmadan işime odaklandım. Genç duruyordu
ama bana göre hâlâ çok büyüktü. Görünüşüne bakılırsa yirm ili
yaşlarının ortasında olm alıydı, güldüğünde incecik kırışık lık ­
ları ortaya çıkıyordu. Her bir çukurunu ve yara izini aklım a
kazırcasına tenini boyarken yüzlerim iz arasında sadece birkaç
santim vardı. Siyah boya keskin elmacık kemiklerinin üzerinde
tezatlık oluşturuyordu.
Fırçanın ucuyla boynunun kıvrım ına dokunduğumda ha­
fifçe ürperdi, o kadar hafifti ki neredeyse fark etmeyecektim.
“Boynunu boyamam seni rahatsız eder mi?”
Yarı kapalı gözleri benimkilerle buluştu. “Sonrasında boy­
nunu öpmeme izin verirsen?”
“Benden yaşça büyük olduğun için bunu duymazdan gele­
ceğim .” Keşke sözümü ağzımdan çıktığı an geri alabilseydim.
“Senden yaşça büyük olduğumu kim söyledi?”

17
LAU REN ASHER

Sağlam birikim in ve istikrarlı bir işin varmış gibi bir iz­


lenim yaratan görüntün.”
Gözlerimi ışıldayan gözlerinden alam ıyordum . M üth iş
gözlemler yapan bir prenses. Mesela benim nerem sana sağlam
bir birikim im olduğu izlenim ini verdi?”
“Ben üniversite birinci sın ıf öğrencisi bütçesiyle Converse
giyerken sen Gucci spor ayakkabı giyip Louis Vuitton cüzda­
nınla çocuklara rüşvet dağıtıyorsun.”
“Vay, çok zekisin. On sekiz kesinlikle fazla genç.” B ak ış­
ların ı kaçırdı.
“Evet ama şanslısın ki ak lın ı başından alm aya yetecek k a­
dar yetişkinim .” Sanat eserimi vurgulam ak için fırçam ı yüzüne
dokundurdum.
Güldü, her nedense onu gülüm setm ek hoşum a gitm işti.
M asanın üzerindeki aynayı alıp ona tuttum .
“Oha. Bu konuda gerçekten yeteneklisin. B irinin kabusla­
rından fırlamış gibi görünüyorum .”
Çünkü öylesin.
Bende hem iyi hem de kötü hisler uyandıran bir gülüm sem e
belirdi yüzünde. Aram ızdaki yaş farkına rağm en h issettiğim
arzuyu görmezden gelmekte zorlanıyordum .
Yüzüne çizdiğim kurukafaya sırıtarak baktım . O m u rilik
kemikleri boynundan aşağıya inerek siyah beyaz kas dokusuyla
birlikte siyah tişörtünün altında kayboluyordu. M avi gözleri
yüzündeki siyah boyayla tezat oluşturuyordu. G ülüm sem esi
kaybolurken dudaklarına çizdiğim dişler ortaya çıktı. Ç izim
ürkütecek kadar güzeldi, tıpkı bana göre fazla yaşlı, fazla baştan
çıkarıcı olan bu adam gibi.
“Vay canına. Şu iğrenç m akyajla seni tanıyam adım , Liam .
Sophie bu kadar yetenekliym iş demek?” Benden bu saçm a işi
yapmamı isteyen Evan, Liam la bakışm am ızı böldü.
Liam uzun bacaklarıyla zahmetsizce ayağa k alk arak tüm
dikkatim i heykel gibi mükemmel vücuduna çekti.

10
Ç A R P IŞ M A

Evan, Liam ’ın kaburgalarını dürttü. “Sophie, harika bir iş


çıkarm ışsın. Bu pazar podyuma çıkam ayan Liam'ın ölü yüzünü
temsil ediyor âdeta.”
“Hep böyle diyorsun ama neredeyse her seferinde kıçına
tekm eyi basıyorum.” Liam ’ın sesinde ciddi bir ton vardı.
Yapbozun parçaları birleşmeye başlamıştı çünkü F l’de Liam
adında tek bir pilot vardı.
Almanya’nın en saygın, F l’inse gelecek vadeden yıldızı Liam
Zander. GoKart günlerinden beri Noah Slade ve Jax Kingston’la
birlikte ortalığı kasıp kavuran Liam Zander. Bu yıl ilk kez
Dünya Şam piyonasını kazanm aya adım adım ilerleyen Liam
Zander. Bu adam benden neredeyse yedi yaş büyüktü.
Hay böyle işe. Burada durmuş, Fİ pilotuyla flört ediyordum.
Babam duysa beni mahveder, Bandini garajından dışarı adım
atm am a izin vermezdi.
Evan, Liam ’ın yüzünün fotoğrafını çekti. “C iddiyim , bu
m akyaj harika görünüyor. M üthiş bir iş çıkarm ışsın, Sophie.
Kızım seni Bandini garajında gördüğü andan beri çok seviyor.
James Mitchell seni saklamaya çalışsa da bugünlük yeteneklerini
ödünç alabildiğim ize sevindim.” Evan bana baktı. “Unutturm a
da zahm etlerinin karşılığını ödeyelim.”
Evan’ı geçiştirerek Liam’la yaptığı konuşma yerine düzenli
nefes alm aya odaklandım . Evan çocukları kontrol etmesi ge­
rektiğini söyleyerek alelacele bizimle vedalaşıp gitti.
“Demek Fİ pilotusun.” Dişlerimi sıktım , yum ruk yapıp
yapıp gevşettiğim ellerime bakılırsa gerginliğim i gizlediğim
söylenemezdi. Gözlerinin bedenimde gezinmesinden bu kadar
hoşlanm am beni tiksindirdi. Sanki bütün günü hafızasına
kaydetmeye, bedenime yapışan aptal kostümümü ezberlemeye
çalışıyor gibi bakıyordu, işin kötü yanı, ilgisine bayılm ıştım .
“H ım m , sanırım mesleğimin tanım ı bu. Peki sen, Sophie?
Sen nesin? Prenses mi?”

19
LA UREN ASHER

îsm im i sanki ağzına yakışıyor mu diye test etmeye çalışıyor­


muş gibi ağır ağır, Alman aksanıyla e’yi bastırarak söylem işti.
Sırtım ı dikleştirdim , “ö y le diyebilirsin. Am a bu hikâyede
kurtarılm aya ihtiyacım yok.”
“Doğru, yok. Belki de birini kurtaracak olan sensindir.”
D udakları seğirdi.
Cazibesi, tuhaf sözlerinin yarattığı hissi bastırdı. Göğsüme
bir ağırlık otururken ne kastettiğini merak ettim .
Parm aklarının tersini yanağım da gezdirirken ten in in sert
dokusu tüm sinir uçlarımı harekete geçirdi ve p atlayan bir
elektrik sigortası gibi kıvılcım lar saçtı. “Am a daha çok genç
ve safsın. Henüz doğru zaman değil. Farklı koşullar altın da,
başka bir zamanda tekrar karşılaştığım ızda b e lk i...”
Bakışları bedenimde gezinirken kendi kendine güldü, bı­
rakın sözlerini kavramayı cevap vermeme bile fırsat verm edi.
“Sen prenses değil, tam bir kraliçesin. Bunu sakın unutm a.
Başkalarının unutturmasına da izin verme. Hep en önem li
taşın şah olduğu söylenir am a tüm taşları yerle bir eden vezir­
dir. İşte sen o vezirsin. Üniversite hayatında bol şans, benim
yerime de bir bira iç.”
Kitap okuyor ve satranç referansları yapıyordu. Liam Zander
gizli bir inekti ve bu sırra vakıf olmak beni içten içe gülüm setti.
Elini çekip parm aklarına baktı. Yüzünde hayret dolu bir
ifade belirip kayboldu, bana sırıttığında yüzündeki şeytan i
kurukafa mükemmel gülümsemesinin üstünü ö rttü. P artiyi
ve beni ardında bırakarak uzaklaşırken om zunun üzerinden
bana göz kırptı.
Lanet o bun. Sanırım az ön ce beynim i yakm ıştı.

20
LİAM

İKİ YIL. BEŞ AY ÖNCE


alan telefonla uykum dan uyandım . K aranlıkta telefonumu
Ç ararken çarşaflar hışırdadı. C iddi bir durum olmasa bu
saatte kim senin beni aram ayacağını bildiğimden ekrana bile
bakm adan cevapladım.
“Hemen gelmen gerekiyor. Johanna ani bir sancıyla uyandı,
doğum sancısı mı, gaz mı yoksa Braxton Hicks2 mi olduğunu
anlayam adık. Son haftalarında, bu yüzden riske girmek iste­
m iyorum .” Abimin sözleriyle uyku sersemliğimden sıyrıldım .
“Tıp okudun, aradaki farkı nasıl anlayamazsın?”
“Salak mısın sen? Benim alanım nöroloji, kadın doğum
değil. Senden buraya gelip her ihtimale karşı Elyse’i annemlere
götürmeni istiyorum.”

2 Gebeliğin son aylarında rahmi doğuma hazırlayan düzensiz kasılm alar.


-ç.n.

21
LA UREN ASHER

Yataktan öyle bir fırladım ki neredeyse telefonumu düşü­


rüyordum . ‘On dakikaya oradayım.”
Lukas vedalaşmadan telefonu kapadı.
Neyse ki Johanna’nın doğumu yakın olduğundan sezon
arasındaki tatili Alm anya’da geçirmeye karar vermiştim. Do­
ğum u düşündükçe testislerimin sızlayışını görmezden geldim.
Vücudum adrenalinle dolup taşarken hızla hazırlandım .
Birkaç dakika sonra SU V ’me atlayıp abimin evine doğru yola
çıkm ıştım . Doğum sırasında şehirde olayım diye her şeyi ay­
lar öncesinden ayarlamıştı. Johanna her an doğurabileceğinden
Lukas tetikte bekliyordu. Gerçek anlamda. Bir gün yine böyle
bir “yanlış alarm” yüzünden Jo’yu hastaneye gitmeye ikna ede­
cekti neredeyse.
Arabayı evlerinin önüne park edip indim . îk i katlı evin
bütün ışıklan açıktı. Ben girişe doğru ilerlerken abim kapıyı
açtı, tepesindeki avizeden üzerine altın rengi bir ışık vuruyordu.
Telaşla elini sarı saçlarında gezdirip bana gerginlikle gülüm ­
serken bebek mavisi gözlerinin kenarları kırıştı.
Sarılmak için onu kendime çektim ve öylece durduk. “Gü­
nün adamı nasıllar? Söylesene, emeklerinin meyve verdiğini
görmek nasıl bir his?”
“Johannanın önlem olarak her şeyi yanımıza almam için bana
bağırması gibi bir his. Doğumun başladığından endişeleniyor.”
“Suyu henüz gelmedi m i?”
“Hayır ama tedbirli olmakta yarar var.”
Kahverengi saçları ve ceylan gözleriyle güzeller güzeli Jo ­
hanna abimi itip öne çıktı. Kızarmış yanakları aldığı derin
nefeslerle şişiyordu. Bana doğru dudak bükerek, “Neden insan
erkekler de denizatları gibi değiller ki? Ham ile kalıp doğum
yapan onlarmış. Anneler denizde tembel tembel takılırken onlar
yavrulara mis gibi babalık yapıyorlarmış.”
Başımı iki yana salladım. “Biraz rahatlaman lazım. Yüzün
kıpkırmızı olmuş.”

22
Ç A R P IŞ H A

Johanna onu tanıdığım on y ıl boyunca hiç değişm emişti,


gergin durum larda eli ayağına dolanırdı. Lab raporunu der­
sin başında değil de sonunda teslim ettim diye beni bir güzel
haşlam ıştı bir keresinde. Diğer Liseli kızlar sayemde her yere
girip çıkabilm ek için sikim in peşinden koşarken Johannanın
tek derdi ödevlerimizi tam am lam ak ve sınavlara çalışm aktı.
Sadece bunlar için peşimden koşardı. Diğerlerinin aksine, For-
m ula pilotu olduğum için her işten sıyrılm am a izin vermezdi.
O kuldan mezun olduysam onun sayesindeydi.
Işıldayan kahverengi gözleriyle bana parmağım salladı. “Kar­
puz büyüklüğünde bir bebeği bedeninden çıkarm ak zorunda
kaldığın zaman rahatlam aktan bahsedersin.”
Abim yüzünde dehşet dolu bir ifadeyle bana baktı. Karpuz
sever biri olarak zihnimde beliren görüntüden hemen kurtul­
m ak istiyordum.
“Bana öyle bakm a. Bunların hepsi senin suçun.” Lukas'a
bakarak iki parm ağıyla karnını işaret etti.
“Çocuğu yaparken şikâyet ettiğini hatırlam ıyorum ,” dedi
Lukas gülümseyerek.
Johanna elinin tersiyle onu itti. “Eylemlerimizin sonuçlarını
düşünm em iştim .”
Lukas’a m analı manalı gülümsedim. “İlk çocuğunu doğur­
duktan sonra üç ay bile geçmeden onu tekrar hamile bırakan
sensin. Bölgeni işaretlemeye bu kadar hevesli olmasaydın keşke.”
“H am ileliğin verdiği ışıltıya dayanamadım, ne yapabili­
rim ?” Johanna’yı kendine çekip alnından öptü. Bu iğrenç sevgi
gösterilerini birbirlerine dokunmanın kitabını yazmış annemle
babamdan öğrenmişti.
“Umarım hamilelik sonrası solgunluğunu da seviyorsundur
çünkü tek ışıltı Kaia’yı beslemek için gçcenin ikisinde k alk tı­
ğında buzdolabında göreceğin olacak,” diye m ırıldandı Johanna
abim in göğsüne doğru.

23
LAUREN ASHER

Johannanın karpuzu, yani çılgın ailem izin yeni üyesi Ka-


ia’yla tanışm ak için sabırsızlanıyordum.
“Ağzı iyi laf yapıyor, değil mi?” Lukas Johanna’ya sıkıca
sarıldıktan sonra onu bıraktı.
Yalandan öğürdüm. “İkiniz midemi bulandırıyorsunuz.”
“Evlendiğin zaman seni de göreceğiz. O an gelene kadar
beni laboratuvar ortağın yaptığın için sana m innettarlığım ı
göstermeye devam edeceğim. Biyoloji bölümündeki en seksi
çocuğun bana uygun bir abisi olduğunu kim tahm in ederdi.”
Lukas'a göz kırptı.
“Ben daha şansımı deneyemeden sen gönlünü Lukas’a
kaptırdın.”
Üst kata koşan abim, “Hiç şansın yoktu. Johanna beni
görür görmez olay bitmişti. Sadece reşit olm asını beklem emiz
gerekti,” dedi omzunun üzerinden.
Johanna bana gülümsedi. “Yıllar önce seni arkadaştan öte
göremediğim için üzgünüm. Hokey takım ının kaptanına karşı
koyamadım .”
“Birleşmiş M illetler Kulübü Başkanı olarak en çok da senin
karşı koyabileceğini umuyordum ama şu hâline bak, abim in
çocuğuna hamilesin. Oysa Lukas’ın kas gücü yerine benim
zekâmı tercih edersin sanm ıştım .”
“Beyin cerrahı asistanı olan b en ken ...” Lukas bir kolunda
uyuyan Elyse, diğerinde bebek çantasıyla tem kinli adım larla
basamaklardan indi.
“İkinizin bana karşı birlik olması artık tadım ı kaçırm aya
başladı. Jo on sekiz yaşına gelene kadar senin yerinde ben var­
dım .” Kollarımı göğsümde kavuşturdum.
“Kıskançlık etme. Kendine bir bak, yakın zam anda ilk
Dünya Şampiyonluğunu kazanmış bir Formula 1 pilotusun.
Nihayetinde sen de kitaplarını kas gücüne değiştin.” Johanna
beni kendine çekti. Şişkin karnı bunu zorlaştırsa da beni kol­
larına alıp gül kokusuyla sarmaladı.

24
Ç A R P IŞ M A

“Kitaplarımı hiçbir şeye değişmedim,” diye söylendim. “Ha­


yatım da değişen tek şey kızların artık benimle kütüphanede
buluşm am ası.”
“Umarım yakında sen de bir yuva kurarsın. Gerçi yarışlara
gelen kızlarla uzun vadeli ilişki kurulm az çünkü seni kalbin için
değil ismin için istiyorlar. Ama benden başka kadın arkadaşlar
edinmem lazım. Çünkü biraz yapışkan olmaya başladın.” Bana
d ilin i çıkardıktan sonra paytak paytak kapıya yürüdü.
“Ne? Ben ne zam andan beri yapışkan oldum? Böyle bir
şeyi ilk defa duyuyorum .”
“Sen hep öyleydin, dostum . Daha birkaç ay önce gecenin
üçünde sarhoş kafayla Johanna ya mesaj atıp uyuyabilm ek için
sana ninni söylemesini istedin. A m a şikâyetçi değilim , aram a­
ların ikim izi de uyandırıyor sonuçta.” Johanna’ya bir daha asla
görmek istem ediğim bir sırıtışla baktı.
“Öff, iğrençsin. O bakışları karını yeniden ham ile bırak­
mak isteyeceğin zamana sakla. Ü lke ülke gezerken o ninnilerin
duyduğum en iyi şey olduğunun farkındasımzdır umarım. Yarış
gününde pit yolunda olm aktan bile daha iyi.”
Johann anın melek gibi bir sesi ve kendi sesine uygun şar­
k ılar söyleme yeteneği vardı. Yılın büyük kısm ını takım ım la
yollarda geçirirken sarhoş kıçım ın geceleri yalnızlık çekmesine
dayanam ıyordum .
“Ciddiyim bak, senin bir kız arkadaşa ihtiyacın var. Sonsuza
kadar senin tek arkadaşın olam am .” Johanna gülüm sedikten
sonra yüzünü buruşturup karnını ovuşturdu.
“Pekâlâ, tamam anık, sizin gitmeniz gerek.” Elyse’i Lukas’ın
kollarından aldım .
“Sana söylediğim araba koltuğunu aldın m ı?” Abim kol­
larım da hafifçe salladığı Elyse'e baktı.
“Evet, anneciğim. Hatta üstü açık arabamdan nefret ettiğin
için SU V ’mle geldim .”

25
LA U R E N ASHER

Johanna, abimc gülüm sedi. “Bazen keşke bizim de üstü


açık bir arabam ız olsaydı diyorum .”
Abim Johannanın Land Rover’ına binmesine yardım eder­
ken, “Güvenli değiller, hayatım ,” diye homurdandı. N asıl oldu
bilmiyordum ama birkaç yıl içinde kaygısız bir adamdan güvenlik
tak ın tılı birine dönüşmüştü. Her şey Johanna’yla evlenip bir ev
aldıktan ve onu hamile bıraktıktan sonra olm uştu. Seksi am a
sessiz bir kızı laboratuvar ortağı seçmenin buralara varacağı
kim in aklına gelirdi? Hormonlarımla hareket ettiğim ve biyo­
lojiden geçmem gerektiği için Lukas bana teşekkür etm eliydi.
SU V ’me doğru yürüyüp tek elim le kapıyı açtım ve Elyse’i
araba koltuğuna yerleştirdim. Pembe zım bırtı arabanın siyah
deri döşemesiyle hiç uyuşmuyordu. Kayışlarla boğuştuktan sonra
nihayet kemeri bağlayabildim . Elyse tombul yüzü ve sarı saç­
larıyla çok sevimli görünüyordu.
Kapıyı kapamadan önce aln ın a yum uşak bir öpücük kon­
durdum.
Bize parlayan gözlerle bakan annesiyle babasına dönüp,
“Bakıcıyı annemlere bıraktıktan sonra hastaneye gelirim ,” dedim.
“İyi edersin. Görüşürüz.” Lukas el salladıktan sonra ara­
basıyla garaj yolundan çıktı. Yolcu koltuğundan bana gü lü m ­
seyen Johanna onu bekleyen acı dolu saatlere rağm en sakin
görünüyordu.
Elyse’i bakıcıyla bıraktıktan sonra annemleri alıp hastaneye
sürdüm. Babam bekleme odasındaki sandalyelerden birinde
dinlenirken annem bir saate bir kapıya bakıp yüzünü buruştu­
rarak botlarını yere vura vura küçücük alanda volta atıyordu.
Annemle babam san saçları ve açık tenleriyle Barbie ve Ken
gibiydi. Fırtınalı gri gözleriyle bana bakan annem d ik durm aya
çalışsa da endişelendiği her hâlinden belliydi. Sarı saçların ın
savrulduğu o hızlı adımlar sakinleşmesini sağlam ıyordu, ba­
bamsa onun aksine başını duvara yaslamış sakince oturuyordu.

26
ÇA RPIŞM A

“Neden sen de oturmuyorsun?” dedim yanım daki boş san­


dalyeyi işaret ederek.
“Oturmak istemiyorum. Beklemekten nefret ediyorum, Ka-
ia'yı bir an önce kucağım a alm ak ve o bebek kokusunu içime
çekmek istiyorum .” Gözlerini kapayıp gülümsedi.
“Seri katil gibi konuşuyorsan.” Sözlerimi duyunca gözleri
kocaman oldu. Babam öyle bir güldü ki öksürmeye başladı.
Annem babama ters ters baktı. “Şu esprilerine gülerek onu
cesaretlendirme. Benimle bu şekilde konuşmasının tek suçlusu
sensin.”
“Birinin ona espri nedir, nasıl yapılır öğretmesi gereki­
yordu.” Babam bana sırıttı, mavi gözleri floresan ışıklan altında
parlıyordu.
Annem gülümsemesini bastırdı. Birkaç dakika daha volta
attıktan sonra gelip yanım a oturdu ve yakın zamanda yirm i altı
yaşına girm em işim de yeni yürüm eye başlayan bir çocukmu­
şum gibi elim i kucağına aldı. “Johanna’yla seni baloya birlikte
göndermeye çalıştığım ız zam anı hatırlıyor musun?”
“Nasıl unutabilirim . Lukas neredeyse beni gebertiyordu.”
Lukas’ın yıllar önce yüzüm e yum ruk attığı o ön bahçede
Johanna’ya evlenme teklif etmesi de dâhil pek çok güzel ânı
yaşam ıştık.
“İşte o an birbirlerine âşık olacaklarını anlam ıştım . Zeki
sporcuyla utangaç kız, tıpkı filmlerdeki çiftler gibiydiler. Lukas
sadece doğru zam anın gelmesini bekliyordu.”
“Çok fazla aşk film i izliyorsun.” Başımı iki yana salladım .
Annem her şeyin mutlu sonla noktalanacağına inanıyordu
çünkü hayatının aşkını yirm i iki yaşında bulan umutsuz bir
rom antikti. Lukas onun aşk tavsiyelerini harfiyen uygularken
ben sadece sağda solda sürtüyordum ve bundan daha fazlasına
da hazır değildim .
A klım a Johannanın sözleri geldi. Hayatımda yaşadıkla­
rım ı paylaşacak biri olmadığı için mi yapışkandım? Oysa öyle

27
LA U R E N ASHER

görülm ek istemiyordum. Sarhoşken bir iki kez aram ışsam ne


olm uştu yani? Bazı insanlar eski sevgililerine mesaj atardı, bense
arkadaşlarım ı arıyordum. Bu, karakterim in bozuk olduğunu
göstermezdi.
Annem bana gülümserken gri gözlerinin etrafı k ırıştı. “O
film ler olmasaydı babana bir şans verm eyebilirdim .”
Bu sefer gerçekten kusacaktım . “Terapi m asraflarım ı size
ödetm eliyim aslında. Bu saçm alıkların yarattığı travm alar y ü ­
zünden terapistim para basar.”
Saatler gibi gelen bir süre boyunca oturduk. Sanırım Lukas’ın
Elyse’in doğumundaki gibi dışarı çıkıp bize bilgi verecek zamanı
olm am ıştı. Zaman geçirmek için telefonumda oyalandım . Da­
kikalar geçse de ne bir hemşire ne de bir doktor geliyordu. Ne
yapacağımızı bilemeden öylece duruyorduk. Yeni aile ferdimizin
doğumunu beklerken hepimiz meraktan çıldırm ak üzereydik.
Bir hemşire aceleyle bekleme odasına girerek Zander ailesi
olup olm adığım ızı sordu. “İşler planlandığı gibi gitm edi. Bazı
komplikasyonlar yüzünden Johanna acilen am eliyata alındı.
Şim dilik size aktarabileceklerim bu kadar ancak yeni bir gelişme
olur olmaz sizi bilgilendireceğiz.”
“Aman Tanrım. U m arım ciddi bir şey değildir.” Annem
elindeki kitabı sandalyeye bırakarak tekrar volta atm aya başladı.
“Doktorlar ne yap tıkların ı biliyorlardır.” Babam ın kaygılı
bakışları sakin sesiyle çelişiyordu.
“Elyse normal doğum la dünyaya geldi. Bu kez neden se­
zaryen oluyor?” Annem durdu, sanki bu hareket çarpan kalbini
sakinleştirebilirmiş gibi bir elini göğsüne bastırdı.
Telefonumu cebime geri koydum, artık aptalca o yunlar
oynayacak havada değildim . “Doktor bize haber verecektir.”
Birkaç dakika sonra kapı ses çıkararak açıldı ve yu m ru k la­
rını sıkmış, beti benzi atmış Lukas kapıda belirdi. G özlerinin
feri sönmüştü. Sanki ruhu çekilm iş de geriye sadece bir kabuk
kalm ış gibi duygudan yoksun görünüyordu.

28
ÇARPIŞM A

Bakışları benimkilerle buluştuğunda sırtım da soğuk bir


his belirdi.
Gözünden bir dam la yaş süzüldü. O tek dam la gözyaşı
göğsümün sıkışm asına, ciğerlerimin sönmesine neden oldu.
O danın oksijeni çekilm iş gibi hepimizin üzerine bir ağırlık
çöktü. Sessizlik içinde Lukas’ın derin derin nefesler alm asını
ve kara gözlerini tek tek üzerimizde gezdirişini izledik.
Sandalyemden güçlükle kalktım , bacaklarım titrerken so­
ğu k k an lılığım ı korumaya çalışıyordum. “Ne oldu?”
Boş, ifadesiz bakışları benimkilerle buluştu. “Johanna’yı
kaybettik.”
Gözyaşları yanaklarından aşağı süzülüp dudakları titrerken
midem bulanm aya başladı. Annem hıçkırıklarını bastırarak
abime koştu ve onu kollarına çekip sım sıkı sanldı. Babamla
göz göze geldik, dudaklarım ızdan tek bir kelime dökülmese
bile anlaşabiliyorduk.
Nasıl olur?
Abim titriyordu, dizlerinin bağı çözüldüğünde annem de
onunla birlikte yere çöktü. Kalbim deli gibi atarken birazdan
midemdeki her şeyi bej fayansların üzerine çıkaracakm ışım
gibi hissediyordum.
Abim, sanki sesli söylemek her şeyi daha gerçek kılacakm ış
gibi fısıltıyla, “Bebek sıkışm ıştı,” derken sesi çatallandı. “Acil
sezaryene aldıkları sırada Jo’nun tansiyonu düştü ve o .. Hıçkırdı.
Biri ayaklarım ın altındaki halıyı çekmiş gibi hissediyorum
derdim ama bu ifade, şu anda yaşadığım kâbusu tarif etmek için
çok basit kalırdı. Sanki biri lanet olası bacaklarımı bedenimden
ayırm ış, beni kanlı bir yığın hâlinde yere bırakmış gibi hisse­
diyordum. Abim bu boktan hastanenin zeminine yıkıldığında
o kadar çaresiz kalm ıştım ki.
Bu gerçek olam az .
Annemin kollarına sokulan Lukas'ın bedeni titriyor, sessiz
hıçkırıkları kalbimin kırılmasına neden oluyordu. “Başaramadı.

29
LA UREN ASHER

O ... bebeğimizi kucağım a aldığım ı görmek istedi. Tek istediği


buydu. Tanrım, karım gitti.” Derin solukları gittikçe daha his­
terik ve sığ bir hâl alm aya başladı.
Kahretsin.
En yakın dostum gitm işti. Daha birkaç saat önce bana
gülümseyen, yapışkanın teki olduğumu söyleyen kadın. Lisenin
en güzel kızı, bu dünyada en sevdiğim insan Johanna. Beni
gizli saklı inek hâllerim için değil de pistteki yeteneklerim için
isteyen kızlara gözlerini deviren arkadaşım . Abim in kalbini
çalan, beni bir bütün yapan ve ailem in her bir ferdini kendine
âşık eden kadın.
M ide bulantım ı daha fazla bastıram ayarak yakın d ak i çöpe
koştum, midem kasılırken ağzım asitle doldu ve hiç aşina ol­
m adığım gözyaşları yüzüme akm aya başladı. Bembeyaz kesil­
miş parm aklarım la plastik çöp kutusunun kenarlarını kavrayıp
titreyen bacaklarım için dayanak olarak kullanm aya çalıştım .
Öğürme seslerimin arasında annem in, “Ya bebek?” dedi­
ğini duydum.
“Kaia iyi.” Bana her zam an so ğukkan lılığım ı korum am ı
tembihleyen abim annem in kollarında ağlıyordu. Annem le
konuşurken boğuk kelimeler dudaklarından fısıltı hâlinde dö­
külüyordu. Lukas’ı böyle perişan görmeye dayanam ıyordum ,
hislerimin dışa vurum u gibiydi.
Çöp kutusunu daha sıkı kavradım , babam titreyen eliyle
sırtım ı sıvazlarken yere yığılm aktan korkuyordum.
Lukas’ın ağlamasından nefret ediyordum. Bir yeğenim daha
oldu derken en iyi arkadaşım dan olm aktan da bugünden de
nefret ediyordum. Tanrı neden böyle acım asız bir şaka yapardı
ki? Bir cana hayat verirken diğerini söndürürdü?
Ailemi ardımda bırakıp oradan kaçarak hastanenin girişine
doğru koştum. Dışarıda, içimde çalkalanan duygulara benzer
bir karanlık vardı, ben bomboş avluda kendimi kaybederken ay
gökyüzünde parlayarak sanki benimle alay ediyordu. B acakla­

30
ÇARPIŞM A

rım daha fazla tutmaz oldu vc çimlerin üzerine çöktüm, nemli


yapraklar gözlerimden dam layan yaşları gizliyordu.
Başımı geriye atıp boğuk bir çığlık koyverdim. Yaklaşan
bir ambulansın siren sesleri acılı hıçkırıklarım ı bastırdı. Derin
bir nefes aldım , soğuk hava ciğerlerimi yakıyordu.
Babam bir anda ortaya çıkıp yanım a diz çöktü ve beni
kendine çekerek kollarının arasına aldı.
Bedenimin titreyişini kontrol edemiyordum. “Nasıl ya?
Böyle bir şey nasıl olabilir? Yirmi birinci yüzyıldayız. İnsanlar
nasıl doğum yaparken ölebilir?”
Babam hıçkırıklara boğuldu. “Çok üzgünüm, evlat. Keşke
elden bir şey gelseydi.”
“Ne olacak şimdi? Jo’yu düşünmeden Kaia'nın yüzüne
nasıl bakacağız?” Sesimin bu kadar zayıf çıkm asından nefret
ediyordum.
“Ona bakıp annesinin yarattığı son güzel şeyi göreceksin.
Onun şu anda bir amcaya her zamankinden daha çok ihtiyacı
»
var.
G erginliğim i hafifletm ek için çimleri avuçlayıp yoldum.
“Ben Kaia’yı istemiyorum. Johanna’yı geri istiyorum .”
“Böyle bir şeyi cidden söylemiş olamazsın.”
“Söyledim ama. Zamanı geri sarmak ve bu boktan günü
tarihten silmek istiyorum.” Bu sözleri dile getirirken en ufak bir
suçluluk bile duym am ıştım . Göğsümün sıkışması bana içime
çöreklenerek akıl sağlığım ı sınayan o acıyı hatırlattı.
“Ama öyle bir şey yapamayız. Şimdi abin için güçlü olmaya
çalış.”
Kalbim lanet bir kâğıt öğütücüye atılm ış gib i hissederken
nasıl gü çlü olabilirim ?
“Güçlü falan olamam.” Kelimeler boğazımda düğümlenirken
sesim boğuk bir fısıltı hâlinde çıktı. Johanna’yı, Kaia’nın odasını
hazırlarken boya konusunda kavgaya tutuşmamızı düşündükçe

31
LAUREN ASHER

gözyaşlarını sel gibi akıyordu. A nılar zihnim e hücum ettik çe


içim korkuyla doluyor ve yeniden midem k alk ıyo rd u .
O lanlarla nasıl başa çıkacağım ı bilm iyordum . D em lenen
duygular, acı verici anılar ve göğsüme yerleşip orayı y u v a bel­
leyen donuk ağrıyla başa çıkabilecek hâlde d eğild im .
Babam bana sıkıca sarıldı, sessizlik içinde acı dolu so lu k lar
alırken çimlerin üzerinde oturduk.
30 A ralık artık sadece Jo h an n an ın ölüm g ü n ü d e ğ ild i,
kendim i bıraktığım , istesem bile k alın tıların ı bir araya g etire ­
m eyeceğim kalbim in k ırık ların ı kuytulara göm düğüm gü n d ü .

32
2

GUNUMUZ
ram atik olm ak istemiyordum ama az önce hayatım ın en
D kötü seksini yapm ıştım .
Hayır, şaka yapmıyordum. Keşke şaka olsaydı. Hayal kırık­
lığım ın altında yatan sebep yurt yatağımı işgal ederken banyoda
saklanıp kendi kendime fısıldayarak konuşmam bu yüzdendi.
Andre Bianchi: M atem atik dehası, kardeşlik birliği başkan
yardım cısı ve iki tur üst üste seks yapıp sizi tatm in etm eden
bırakma ihtim ali en yüksek kişi.
Aromalı prezervatif kullanm asından anlam alıydım . Kadın
bedeni hakkında biraz fikri ya da kendine saygısı olan hiçbir erkek
arom alı prezervatif kullanm azdı. Satılan en aptalca şeylerden
biriydi. Hem kim icat etmişti ki bunları? Yani Tanrı aşkına, aklı
başında hangi kadın prezervatif yalam ak ister!” Seksin ne kadar
berbat olduğunun bir kanıtı olabilecek dağılm am ış saçlarım ı
tararken kendi kendime bunları fısıldıyordum. Saçlarım a bu
sabah tarakla verdiğim şekil olduğu gibi duruyordu. M akyajım

33
LAUREN ASHER

neredeyse hiç dağılm am ıştı, yüzümde seks sonrası ışıltısı yoktu,


h atta yanaklarım bile kızarm am ıştı. Yeşil gözlerim e baktım ,
seks hayatım kadar cansız görünüyorlardı.
Göğsüm nefes alm akta zorlanacağım kadar sıkışıyo r ve
bana bir kez daha yaşadığım hayal k ırık lığ ın ı hatırlatıyordu.
Üniversiteye geldim geleli orgazm dışında her dersten ge­
çiyordum . Bu beni neden rahatsız ediyordu bilm iyordum am a
gerçekten sinir olmaya başlamıştım. Önüme gelenle yatıp k alk ­
m ıyordum tabii ki, cinsel birlikteliklerim bir elin p arm ak ların ı
geçmeyecek kadar azdı. Daha da kötüsü, bunların hiçbiriyle
sonsuza dek mutlu olabileceğime inanm am ıştım am a kendim de
bir yanlışlık olduğunu düşünmeye başlıyordum. Yoksa bu neden
benim başıma gelsindi ki? Partnerim boşalırken ben tavanı
seyredip n e yaşıyorum ben diye düşünüyordum .
Endorfin salgılam am ış, seks sonrası m utluluğu hissetm e­
miştim. Hatta hiçbir şey hissetm em iştim . N iente. Nada.
Bu son olay beni çok etkilem işti. İnsanlarla doğru düzgün
iletişim kurm adan kös kös yu rt odam da oturacak ve y ıld a bir
kez muhasebe bölümünden sın ıf arkadaşım la seks yapacak­
sam üniversiteye gitm enin ne anlam ı vardı? Olay, penislerini
emerken dünyamı döndürüyorlarmış gibi davranıp o esnada
aklım da beni bekleyen ödevlerimi listelem ekle ve yüzüm e bir
gülümseme yerleştirip gitm elerini istememle son buluyordu.
“Aman Tanrım. Sakso çekerken muhasebe hocam ı dü­
şünüyordum. Daha ne kadar düşebilirim bilm iyorum ,” diye
m ırıldandım kendi kendime, iniltim i güç bela bastırarak.
Bu böyle gitmezdi. Hırslı kişiliğim beni kıçım dan ısırıyordu,
üstelik Anastasia Steele tarzında da değildi.
“Sophie, hemen şimdi dışarıya çıkacak ve ona toparlanıp
gitmesini söyleyeceksin. Bu berbat ruh hâlinden k u rtu lm an
için uyuman gerek ama uyku saatin çoktan geçti.” D erin ne­
fesler aldım ve içerideki zavallı çocukla yüzleşmek için gereken
cesareti toplamaya çalıştım.

34
ÇARPIŞMA

Andre nazik vc kibardı, haçta yediğim iz akşam yemeğini


ödemeyi bile teklif etm işti. Kaba olmak istemiyordum ancak
şu an duygularım ı anlam landırm akta zorlanıyordum. Dürüst
olm ak gerekirse, hem zihinsel hem de fiziksel olarak kendime
huzur vermediğim için hayal k ırık lığı yaşıyordum. Beynim i
kapatıp zihinsel bir tatile çıkm aya çalışm akla kontrolü elden
bırakm am ak için savaşmak arasında ciddi bir mücadele için­
deydim.
Banyo kapısını hışım la açtım . “Merhaba, üzgünüm ama
»
sanı—
Yatağımı boş görünce rahat bir nefes aldım . Belki de bu
gece o kadar da büyük bir fiyasko sayılm azdı. Gözlerim yas­
tığım ın üzerindeki kâğıt parçasına takıldı.
Bu hoş randevu için teşekkürler. Gelecek hafta sonu tekrar
yapalım mı?
Hayır. Kesinlikle yapamazdık. Onunla tekrar görüşmektense
ülkeyi terk etmeyi tercih ederdim.
Bir dakika. Bu aslında çok iyi bir fikirdi.
M ini buzdolabımdan yeni açılmış beyaz şarap şişesini kapıp
dizüstü bilgisayarım ı açtım. Babamın Formula 1 takvim ine
tıklarken kadehle uğraşmayıp şarabımı doğruca şişeden içtim.
Önümüzdeki ay Melbourne’e uçmak için biletleri alm ıştı bile.
Melbourne’ün nasıl bir yer olduğuna bakmak için merakla
Pinterest’i açtım. Şarabımı yudum larken ana sayfada gezinip
Bucket List etiketli bir gönderiye tıkladım .
Nihayetinde kendimi zaman girdabına kapılıp pin\et arasında
kaybolarak birden fazla seyahat listesinde gezinirken buldum.
Bütün suç insanların neler yaptığına duyduğum meraktı. Gü­
zelce hazırlanmış listeleri severdim ama hiç böylesine çılgın
maddeleri listelemeyi düşünmemiştim. Şarap içip araştırm aya
devam ettikçe kafam iyiden iyiye bulandı.
Ana sayfama bir Yaramaz Şeyler Listesi düştüğünde kaşlarım
saç çizgime kadar kalktı. M erakıma yenik düşerek listeye tık­

35
LAUREN ASHER

ladım . Yaramaz kendimle ilişkilendirdiğim bir kelim e değildi.


Beş yaşındayken M cCoy m aketinin içine milkshake döktüğüm
için babam bir hediyeyi hak etm ediğim i ve beni Noel B ab aya
şikâyet edeceğini söylediğinden beri en azından.
Hasiktir. İnsanlar epey yaratıcıydı. Saatlerce Yaram az Şeyler
listelerinde gezindim. Oysa bu zam anı ders çalışm ak, u yu m ak
ya da bir arkadaşlık uygulamasında yeni bir sevgili b u lm ak için
kullanabilirdim . Ama hayır. Kafam güzelken en sevdiğim seks
eşyalarını //elemekten k eyif alıyordum . İki saat önce neden
böyle umursamaz değildim?
Nedeni yalnız geçirdiğim akşam m ıydı yoksa içtiğim şarap
m ıydı bilmiyordum ama özenle tuttuğum ajan d am ı alıp en
arkadaki gizli sayfalardan birini açtım .
Daha önce hiç yapm adığım ama hep denem ek isted iğim
şeylerden oluşan bir liste yapm ak için kolları sıvadım . B ir saat
sonra her şeyi yazmış, hatta renk kodlam ası bile yap m ıştım .
Ç ık tı alm ak için yazdırma tuşuna basacakken a k lım a listeye
bir isim vermek gelince en tepeye Yap Gitsin Listesi yazd ım .
Ç ıktı aldığım kâğıda bakarak, Ben n eden böyle b ir liste oluş­
turdum , diye düşündüm. Fİ sezonuna katılm am a izin verm esi
için babamı gerçekten ikna edebilir m iydim ? D ahası bu listede-
kilerin yarısını bile yapabilecek m iydim ? A k lım d ak i şüphelere
aldırış etmeden laminasyon m akinem i çıkardım . Evet, ben de
o el işlerinden hoşlanan insanlardan biriydim . B irkaç b aşarısız
origam i denemesi ve hüsran dolu hom urtulardan sonra k â ğ ıd ı
katlam ayı başardım.
Lamine ettiğim Yap Gitsin Listesi bütün ih tişa m ıy la par­
lıyordu. Bir cesaretle, yarı sarhoş kafayla b elirled iğim y irm i
maddeye bakıp gülümsedim.

Çıplak yüz.
B ir vibratör al.
Buzla ön sevişm eyi dene.

36
ÇARPIŞ M A

Bir yabancıyı öp.


İçerken karaoke yap.
Yeni yem ek ler dene.
Paraşütle atla.
Porno izle.
Strip poker oyna.
Seks sırasında partnerinin seni bağlamasına izin ver.
Seks sırasında partnerinin gözlerin i bağlamasına izin ver.
O ral seksle orgazm yaşa.
Ayna karşısında seks yapm ayı dene.
Halk için de seks yap.
D uvara karşı seks yap.
Kafayı bul.
Hızlı seks yap.
Açık havada seks yap.
Eyfel Kulesi nin önünde birini öp.
B ir geced e birden fa zla orgazm yaşa.

Geriye yapmam gereken tek bir şey kalmıştı ve bu, muhte­


melen listemdeki maddeleri yerine getirmeye başlamadan önceki
en zor görevim olacaktı.
Babamı, sezon boyunca onunla seyahat etm em e izin verm esi
için ikna etmek.

“Turneye katılm adan önce birkaç kuralım var. Onları ihlal


edersen seni ilk uçakla İtalya’ya postalarım.” Babam oturma
odam ızdaki kanepede her zamanki yerine oturmuş, iPad’inde
bir şeyler yapıyordu.
“Mühendisler arasında ne kadar popüler olduğunu biliyorum
ama turne deyince sanki rock yıldızıymışsın gibi algılanıyor.”

37
LA U R EN ASHER

“İnekler arasında popüler olmak mı? B ayılırım .” Elleriyle


bir daha asla tekrarlamasını istemeyeceğiniz rock sembolü yaptı.
“Neyse, konuya dönelim, ilk kural yarışçılardan uzak durm ak
için elinden geleni yapm ak olacak. C iddiyim , hiçbiri güven
vermiyor. İkincisiyse her gün benimle iletişim hâlinde olacak­
sın. Bir çukurda ölüp kalm adığından em in olm ak istiyorum .
Ve son olarak, beladan uzak duracaksın. Şim di söylediklerim i
tekrarla bakayım .”
“Tekrarlamama gerek duyuyorsan yaşlanıyorsun dem ektir.”
“Saçlarım ın beyazlam ış olması yaşlı olduğum an lam ın a
gelm ez.” Elini kalın telli saçlarının arasından geçirdi.
Babamı tanım layacak en son kelim e m aalesef k i yaşlı ve
huysuz olurdu. M aalesef ki diyorum çünkü bekârdı ve kadın-
arın ilgisini çekiyordu. K adınlar, sanki alnında p a ra v e g ü z e l
vakit geçirm ek garan tili yazıyormuş gibi peşini bırakm ıyorlardı.
“Tamam, yaşlı değilsin am a özel okullardan daha kuralcı
olm an karizm atik havanı bozuyor.”
“Lütfen kurallara uy. Bu yaz senden isteyeceğim tek şey bu.”
Babam kuralcı biriydi çünkü sonumun annem gibi olm a­
sından korkuyordu. Annem hakkında pek konuşm azdık çünkü
o, beni doğurduktan hemen sonra aniden az gelişm iş ülkeleri
kurtarm aya karar vererek bizi terk etm işti. Ç ocuk sahibi olm ak
sevdiği özgür yaşam tarzım kısıtlamış, çocuk bezi ve biberon falan
derken benimle ilgili her şey ona yü k gibi gelm eye b aşlam ıştı.
Şimdilerdeyse benden beş yaş büyük yeni erkek ark ad aşıyla
A frika’da gününü gün ediyordu.
Babamın dillendirm ediği şeyin terk edilm e korkusu o ldu­
ğunu söyleyebilirdim. Annemle her konuştuğum da —k i bu pek
nadir oluyordu- babam evden kaçm ak için ilk uçağa b ilet alıp
alm adığım ı kontrol ediyordu.
“Bu yıl 22 yaşına girecek olmasam sanırım beş m etre ya­
kınında tutmak için bana şu emniyet kayışlı sırt çan taların d an
alırdın.”

38
ÇARPIŞMA

Tavana baktı. “Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme is­


tersen çünkü fena fikir değil gibi.”
Azgın oğlanlarla Fİ pilotlarını dizginleyemediği için üniver­
siteye başladıktan sonra gözlerini üstümden ayırmaz olmuştu.
Her yaz bana para verip tatile göndermeye başlamıştı; ne tesa­
düftür ki bu tatiller hep onun Fİ seyahatlerine denk geliyordu.
Ona ters ters baktım. “Lütfen biraz sakin olur musun? Beni
karşım a çıkacak her erkekten koruyamazsın.”
“Deneyemeyeceğimi kim söyledi?” Alt dudağını ısırarak
seyahat program ım ızı gözden geçirdi. Bu yaz tadım ı kaçıra­
m ayacaktı. Yeni insanlarla tanışm ak, farklı şehirler görmek ve
birkaç hata yapm ak istiyordum çünkü Tanrı biliyor ya, buna
ihtiyacım vardı. Babam için mükemmel bir kız evlat olmanın
ne kadar zor olduğunu insanlar anlayamıyordu, onu memnun
etmek için canım ı dişime takıyordum . Derslerimin hepsinden
100 almak, onur topluluklarına seçilmek ve binicilik kulüpleri...
Hepsi de bana fazla kibirli geliyordu.
“Pazarlığın üstüme düşen kısmını yerine getirmemi istiyor­
san bu dönemi bütün derslerden 100 alarak bitirmen gerekti­
ğini unutm a sakın. Uçağa binmeden önce ortalamanı kontrol
edeceğim.”
“Ders çalışm a takvim im i telefonuna senkronize etmemi
de ister misin? Böylece ders saatlerimi de kontrol edebilirsin?”
Gülümsemesini bastırdı. “Seni neden böyle çokbilmiş yetiş­
tirdim bilm iyorum ama bu hâllerin hep çok yersiz zamanlarda
ortaya çıkıyor. Sadece okulunu uzatmanı istemiyorum."
Muhasebe diplomamı elime almak için yüzümde sahte bir
gülümsemeyle sahnede yürümeme daha bir yıl vardı. Babam
hesap kitap işleriyle uğraşmamın iyi bir seçim olduğunu iddia
ediyordu. Muhasebe işleri fınansal özgürlük diye bağırıyordu.
Oysa gerçekten bağıran tek kişi bendim. Ama sırf yıllar boyunca
bana verdiği sonsuz destek için gönlü olsun diye bu bölümü
seçmiştim. Bana istediğim her şeyi verebilmek ve hem anne

39
LA UREN ASHER

hem baba olmak için aram ıza hiçbir zaman başka bir kadın
sokm am ış, kendinden çok şey feda etm işti.
Am a ben hep diğer Fİ direktörlerinin k ızları gibi sınırsız
kredi kartım ve Coco’nunkilerden bile fazla C hanel cüzdanım
olmasını hayal ettim.” Kirpiklerimi kırpıştırarak babam a baktım .
“Yatmadan önce cüzdanım ı kasaya kilitlesem iyi olur.”
“Am an baba. A rtık her şey dijital. Am ex k artı b ilg ilerin i
Apple C üzdan’ıma ekledim bile.”
Yalandan ürperir gibi yaptı. “Umarım Avrupa’da yapacağın
alışverişle kredi kartı ekstremi şişirmezsim”
“Alışveriş yapmak dışında da planlarım olduğunu biliyor-
sundur um arım .”
“Planlarını duym ak için sabırsızlanıyorum .”
Babamın listemi ele geçirdiği düşüncesiyle irk ild im . Yap
Gitsin Listesi benim gibi kurallara uyan biri için seksi, cüretkâr
ve riskliydi; bazı maddeler m anastırdaki rahibelerin yüzün ü
kızartacak cinstendi. Muhtemelen kafam a bir şişe kutsal su atıp
bunun beni bayıltarak iffetsiz bir hayattan ve ebedi lanetten
kurtaracağını um arlardı.
Babam hafifçe gülüm sedi. “Neden bu kad ar k u ralcı dav­
randığım ı biliyorsun, değil m i?”
“Kan dökmeyen işkence yöntem lerinden h o şlan d ığın için
m i?” Koltuğa çöktüm.
Tıpkı benim gibi abartılı bir edayla gözlerini devirdi. “H ayır.
Ç ünkü Fİ dünyasının nasıl olduğunu bilm iyorsun. Sen tem iz
kalpli olabilirsin am a onlar değil. Seni her şeyden k o ru yarak
yetiştirdim . Hatta bazen incinm em en için seni biraz fazla ko­
rumuş olabileceğimden bile endişeleniyorum .”
Sözlerindeki samimiyet göğsüme bir yum ruk gibi indi. K ızı­
nın artık bir bebek olmadığını anladığında babam çok büyük bir
hayal kırıklığı yaşayacaktı. Gerçi ben kendi bebeğim i d oğurana
kadar bunu anlayacağını sanmıyordum çünkü ebeveynlerin m a­
sumiyet hayalleri ancak kızları doğum yaptığında yerle bir olurdu.

40
ÇARPIŞ M A

“Gerçek dünya tarafından çiğ çiğ yenecek değilim , baba.


Sen beni bununla baş edecek şekilde yetiştirdin. Kız okulunun
ardından üniversitede de üç yıl hayatta kaldıy&am sanırım bunu
da başarabilirim . Dürüst olm ak gerekirse, kareli etekler giyen
kötü kızlar psikolojimi bozmadığı için şanslıyız.”
“Sen daim a benim küçük kızım olacaksın. U yum lu olm a­
m ız için saçlarım ı at kuyruğu yapan, kalemle kollanm a sahte
dövmeler çizen o küçük kız.”
“Dövme demişken, ciddi ciddi tasanm lara bakıyorum .
A klım a bütün kolu kaplayan bir dövme fikri geldi. Ne dersin?”
Gözleri kısıldı, gülümsemesi soldu ve kaşları çatıldı.
“Peki tam am , bunu hayır olarak kabul ediyorum . T üh.”
Sahte bir hayal k ırık lığ ıyla parm ağım ı şaklattım .
“Karşıma dövmeli çıkarsan seni ilk uçakla İtalya’ya posta­
lam am belki am a A ntarktika’ya hayatta bir kez yapılacak bir
seyahate çıkar, penguenleri ve eriyen buzdağlarını görürsün.”
“Acaba iklim değişikliğinin verdiği zararlan incelemek için
Leonardo DiCaprio da benim le gelmek ister mi? Güney Kut-
bu’nu ziyaret etm eyi sevdiğini duym uştum .” Babama muzipçe
gülüm sedim .
“U çak biletini ve serbest giriş kardannı iptal etmeden önce
y ık ıl karşım dan.”
Korkmuş gibi yaparak gözlerimi kocaman açtım. Sandalye­
sinden kalkıp beni aniden kucaklayarak ciğerlerimdeki havayı
boşalttı.
Fİ sezonuna katılm am a ikna olduğu için m innettardım .
Alkolsüz kokteylleri şampanyayla, şişme kaleleri gala etkinlikle­
riyle, prenses kostümünüyse gece elbiseleriyle değiştirebilecektim.
N ihayet lüks zevklerimle hak ettiğim hayatı yaşayabilecektim .
Babam ın endişelendiği son şey erkekler olm alıydı çünkü
kelime seçimlerim için kusura bakmayın ama her şeyi yapmaya
hazırdım .

41
LİAM Ş
witter uygulam asından çıkarken C laudia’yla ilişk im d en
T sonra beni F l’in çürük elması gibi gösteren bir m ak aleyi
daha silebilmeyi diliyordum. Sikim bu kez cidden başım a dert
açm ıştı. Genelde onunla iş birliği yapardık çünkü ik i yerim le
düşünmektense terk bir yerimle düşünm ek daha iyiyd i.
Yaptığım son patavatsızlık binbir emekle girdiğim h ayalleri­
min takım ı M cCoy’la yenileyeceğim kontratı tehlikeye atm ıştı.
Yok canım, ne baskısı? Ya iyi bir performans sergileyecektim
ya da M cCoy’la yarıştığım iki yılın ardından daha d ü şü k bir
takım a transfer olacaktım.
Takım ım bana F l’in en iyisi olan iki arkad aşım a karşı
yarışm a fırsatı sunmuştu. Jax, Noah ve ben, kaderlerinde bela
yaratm ak ve kupa kazanmak olan bir üçlüydük. A raba k u lla n ­
m ak bizim için nefes almak, yemek yemek ve sevişm ek k ad ar
öncelikli bir şeydi.
Direksiyon başına oturduğumda yaşadığım adrenalin başka
hiçbir şeyle kıyaslanamazdı ancak M cC oy’la yeni bir kontrat
imzalayamazsam çıktığım o zirveden pat diye inecektim . Gö-
ÇARPIŞMA

rüncn o ki yanlış kızı becerdiğinizde iki kez Dünya Şampiyonu


olmanız pek bir anlam ifade etmiyordu. Değerimi ispat etmek
için artık iki kat daha fazla çalışm am gerekiyordu.
Yanlış anlaşılm asın, takım dan aynldığım an rakip takım ­
lardan menajerim aracılığıyla teklif üzerine teklif geleceğini
biliyordum ama M cCoy’da olm ayı seviyordum. Taraftarlara,
takım a ve Peter McCoy un kendisine bile um aklannı kemirtecek
bir gösteri hazırlayacak potansiyelim vardı hâlâ.
M onako’daki dairemde giyindikten sonra kapıyı kilitleyip
çıktım . Akdeniz’in tuzlu havasını içime çekip ayakkabılarım la
Arnavut kaldırım lı sokakta sesler çıkararak arabama doğru yü­
rüdüm.
Üstü açık mavi M cCoy arabamı Monako caddelerinde sür­
düm. Vites değiştirdikçe motoru devirleniyor, yüksek binalar
ve kıyı yanım dan film şeridi gibi akıyordu. Bluetooth hopar­
lörümden gelen zil sesi düşüncelerimi böldü.
“Merhaba baba, nasılsın?”
“Merhaba evlat, ne yapıyorsun? Bir dakikan var mı?” Ho­
parlörlerden babamın sesi yankılandı.
“Elbette. M cCoy’la toplantıya gidiyordum."
“Güzel çünkü konuşmamız gerek. Annenle çıkan son ha­
berleri gördük. Lütfen bana gerçek olm adığını söyle.”
Dişlerimi sıkarak ne cevap vereceğimi düşündüm. “Hangi
kısmı? C laudia’yı becerdiğim mi? Yoksa bir hoşça kal öpücüğü
bile vermeden onu evimden kovduğum mu?"
Babam derin derin iç geçirdi. “Bu konunun şakası olmaz.’’
“Biliyorum ama ne yapabilirim ki? Evet, onunla seks yaptım
ama hiçbir zaman gerçek anlamda bir çift olmadık. Daha çok
seks arkadaşı gibiydik. Bu işlerin nasıl yürüdüğünü biliyordu,
hatta bu anlaşmada onun da payı var."
“Patronunun yeğeniyle yatm anın iyi bir fikir olduğunu
sana düşündüren neydi? Bu seni bile aşan bir alçaklık.’’

43
LAUREN ASHER

“F l’in yıl sonu galasında peşime düştü. C laudia güzel kızdır


am a o geceden bu yana çaresizliğin Chanel N um ber Five gibi
koktuğunu öğrendim.” Ne kadar hırslı olduğunu gördüğüm de
işin bu raddeye varacağını anlam alıydım am a ne yaparsınız,
şöhret insanı kibirli ve kayıtsız yapıyordu.
“Ne zaman büyüyeceksin sen? Sekse ve k ad ın lara alınıp
verilen bir şeymiş gibi davranmayı ne zam an bırakacaksın?
Tanrı aşkına, yirm i altı yaşına bastığında bunlara son verirsin
diye düşünmüştüm. Ama bak yine aynı şeyleri yapıyor, üç yıl
sonra bile hâlâ sürtmeye devam ediyorsun.” Hoparlör hom ur­
tularıyla titredi.
İçim suçluluk duygusuyla çalkalandı. “Belki otuz beşime
geldiğimde? Ya da emekli olduğumda?”
“Nüfuzlu adamlarla akrabalık bağı olan k ad ın larla sürt-
neye devam edersen otuz beşine gelmeden em ekli olacaksın.
Bu lafım ı yaz bir kenara.”
Siktir. Biri doktor çağırsın çünkü babam ın sözlerin in a lev i
bende üçüncü derece yanıklara neden olmuştu.
Babama çıkışmamak için kendimi zor tuttum . “M aaşım ı
veren adama bulaşarak büyük bir hata yaptığım farkın dayım
ama bu yıl seçimlerimde daha akıllıca davranmayı planlıyorum .”
Aptallığım sayesinde, yüzlerce sürücünün heves ettiği am a
sadece yirm i kişinin yarıştığı bir sporda sırtım a bir h ed ef tah ­
tası yerleştirmiştim. Ne kadar aptal olduğumu k an ıtlam ak için
matematik dâhisi olmaya gerek yoktu çünkü bunu an lam ak
ikiyle ikiyi toplamaktan daha kolaydı.
“Umarım planlıyorsundur. Noah ya bak, Bandini’de kendin­
den daha genç bir pilotla takım arkadaşı olm ak zorunda k ald ı.
Senin pozisyonuna göz diken biri de m utlaka vardır, un u tm a.”
Yanağımın içini ısırdım. “Santiago Alatorre yetenekli bir
pilot, o kadarını kabul ediyorum. Ama direksiyon başına geçince
psikopata bağlıyor, onunla Noahnın uğraşacak olması işime gelir.”

44
Ç A R P IŞ H A

“Sen işleri batırm aya devam edersen o iş biraz zor. Biliyor


musun, bazen doğru kızla tanışacaksın da cehalet gözünü kör
ettiği için onu Fark etmeyeceksin diye ödüm kopuyor. Kendine
çekidüzen vermezsen kötü şöhretin başına iş açacak ve hiçbir
saygın kadın senin gibi bir adam la birlikte olm ak istemeyecek."
“H angi kadın başarılı bir Fİ pilotuyla birlikte olm ak iste­
mez?” Direksiyonu kavrayan parm aklarım bembeyaz kesildi,
tırnaklarım ı direksiyonun deri kaplamasına batırdım .
“İkinize de yetecek kadar özsaygısı olduğundan eski bir erkek
orospusuyla çıkm ak istemeyecek bir kadın." Okyanus kıyısın ­
daki caddelerden geçerken kızgın sesi hoparlörlerde yankılandı.
Cevap vermeden önce birkaç derin nefes aldım . “Beni bu
kadar önemsemene seviniyorum . Gerçekten. Ama M cC oy’la
aram ı düzeltecek, dram dan uzak duracak ve yarışm aya devam
edeceğim. A rtık gazetelerde kim inle sürttüğüm le ilgili haberler
çıkm ayacak. Söz veriyorum.”
“Gençliğimde senin şu son zam anlardaki hâlin gibi dav-
ransaydım anneni kapam azdım .”
Annemle babamın mükemmel bir evlilikleri vardı; tartış­
m aları öpüşüp koklaşmayla biterdi, her gün çöpü kim in ata­
cağına, bulaşıkları kim in yıkayacağına dair bir program ları
vardı ve hiçbir çocuğun karşısında yapılm am ası gereken sevgi
gösterileri meşhurdu. T anrıya şükür bir abim vardı, o da ol­
masa ne travmalar yaşardım kim bilir. Lukas bana, annemle
babam odalarına çekildiğinde, ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar
odalarına girmememiz gerektiğini tembihlemişti.
Bluetooth mikrofona, “Herkes mutlu sona ulaşacak kadar
şanslı değil,” diye m ırıldandım . Johanna’nın mutlu sona ula­
şam adığını hatırlayınca göğsüm yine sıkıştı.
Hay sikeyim. Şu sıralar hissetmek istemediğim eski duyguları
canlandırm a işi babamdan sorulurdu.
“D inle... Lukas ve Johannanın başına gelenler seni belli
ettiğinden daha fazla etkiledi, biliyorum. Onu hepimiz sevsek

45
LA UR EN ASHER

de siz ikiniz epey yakındınız. Ama evlat, korkunun hayatını


yönlendirm esine izin veremezsin. Yaşananlar trajikti, evet fakat
korktuğun için tem kinli yaşayam azsın.”
Boğazım dan istemsizce acı bir kahkaha koptu. “Seninle
bu konuda konuşmak istem iyorum .”
“Bu konuda h iç konuşmuyorsun ki. Ne benimle ne de baş­
kasıyla. Onun ölümü hepimiz için çok zordu, biliyorsun ama sen
içine kapandın. Şu hâline bir bak. Neredeyse üç y ıl oldu ve sen
hâlâ aynı aptalca hataları yapm aya devam ediyorsun. Her aralık
ayında aynı şey oluyor, sezon biter bitmez bir yerlere kapanıp
kendine zarar verecek kararlar alıyorsun. Noel tatilinden sonra
Kaia’nın doğum gününe katılm am ak için bizden kaçıyorsun. Bu
sefer de yanlış zam anda yanlış bir kızla birlikte oldun. Herkese
iyiym iş rolü yapabilirsin am a biz öyle olm adığını biliyoruz.”
“Sırf eğleniyorum ve kadınlarla takılıyorum diye Johannanın
ölümüne takılıp kaldığım ı düşünemezsin. Her şeyi berbat ettim,
biliyorum ama bunu geçmişle ilişkilendirm eye çalışm anız saçma­
lık. Noel’den sonra genelde m eşgul oluyorum .” D ilim i ısırdım.
Babam iç geçirdi. “Y alanlarını sana in ananlara sak la...
H ayatını birine açm aktan zarar gelm ez, gerçekten. D ışarıya
yansıttığın im ajdan daha fazlası olduğunu görmelerine izin ver.”
îyi adam olduğunuzda kim se kalbinizin ne kadar paslanmış
olduğunu, eski bir araba aküsü gibi asit sızd ırd ığın ı görmezdi.
“Şu anda böyle bir şey istem iyorum .” Ya da h içb ir zaman.
Delicesine seven insanların başına neler geldiğine kendi göz­
lerim le şahit olm uştum .
Johannanın ölümü beni değiştirm işti. O öldükten birkaç
ay sonra yarış tulum um u üzerim e çekm iş, M cC o y’la anlaşm a
im zalam ış ve ikinci Dünya Şam piyonluğum u kazanm ıştım . Acı
anılardan kaçarken kaderim deki hayata tutunm uştum . Pasiflik
son birkaç yıld a savunm a m ekanizm am hâline gelm işti.
Babam duraksadı. “İnsanlar hep böyle der.”

46
ÇA RPIŞM A

Tedirginlikle parmaklarımı direksiyona vurdum. “Şüphesiz


hepsinin iyi bir sebebi vardır.”
Derin bir iç çekti ve muhtemelen gözlerini ovuşturdu.
“Hayır, ö y le diyen aptallar genelde hayatın tokadını yerler.”
“Sanırım hayat tarafından güzelce sikilirler demek istiyorsun.”
Babam berbat ruh hâlini bir kenara bırakıp benimle gülecek
kadar iyi niyetliydi. Korktuğumu sanıyordu ama ben sadece
umursamıyordum.
“L iam ... dikkatli ol, tam am mı? İstediğin kadınla birlikte
olabilecekken aptalca kararlar vermene gerek yok. Denemeye
istekli olman yeter.”
Johannanın ölümünün beni hâlâ etkilemesi çok bencilceydi.
Farkındaydım ve bundan nefiet ediyordum. En yakın arkadaşıma
âşık olan abimin de canı cehenneme. Bir yanım bizden koparılıp
alınacak ve ardında boş, acı dolu anılar bırakacak olan Johanna'yı
ailemizin bir parçası yaptığı için Lukas'a kızgındı. Johannanın
peşinden koşmak yerine evinde otursaydı ben de kafamı dağıt­
mak için aptal gibi gidip patronumun yeğenini becermezdim.
Babamla telefonda on dakika daha sohbet ettikten sonra
arabam ı park edip M cCoy un bekleme odasına geçtim. C am ­
larla çevrili bir toplantı odasında menajerim Rick ve Peter kısık
sesle atışıyorlardı. Olan biten her şeyi görebildiğim için hâlleri
çok aptalcaydı.
Menajerim birkaç kez başını kaldırıp kaşlarını çatarak bana
baktı. Arkaya taranm ış saçları, kobalt rengi takım elbisesi ve
Ferragamo marka ayakkabısı mevzunun ciddi olduğunu gös­
teriyordu. M üdürün kapısında bekleyen küçük bir çocuk gibi
öylece otururken gözlerim aralarındaki tartışmaya takıldı.
Beş dakika sonra beni odaya çağırdılar. Şık toplantı odası
Peter’ı korkutucu gösterecek kadar küçüktü. Kel kafası ışıklar
altında parlıyor, koyu renk gözleriyle sakallarını öne çıkarı­
yordu. Ürkünç pislik. Büyük masanın arkasına geçerken göz­
lerini üzerimden çekmedi, kaşlarını çattığında midem bulandı.

47
LAUREN ASHER

O na gergince gülümsedikten sonra siyah ofis sandalyelerinden


birini çekip oturdum. Damarlarıma sızan endişeye rağmen rahat
davranıyordum.
Rahat görüntümün itaatkâr bir hava yayd ığ ın ı um dum .
Peter, gelecekteki çocuklarım aptallığım dan ders alsın diye
taşaklarım ı tekmelemek istiyormuş gibi göründüğünden fazla
kendini beğenmiş bir görüntü çizmek istem iyordum .
“Dediğim gibi, Liam yeğeninizle ilgili durum dan ötürü
son derece üzgün. Ayrılığın basına bu şekilde yan sım asın ı hiç
istemezdi, bilhassa da ikisi arasındaki ilişki dostça sona er­
mişken. Bu nahoş haberlerin nereden çıktığın ı da bilem iyoruz
doğrusu.” R ick’in Amerikan aksam odayı doldurdu. Peter’ın
kıçını yara yapacak kadar sık öperek işinde başarılı oluyordu.
Rick öksürerek dikkatim i üzerine çekti.
Konuşmaya döndüm. “Özür dilerim . C lau d ia’n ın duygu­
larını incitmek istememiştim, gerçekten. Size ve ta k ım a olan
saygımdan onunla birlikte olm am am gerekirdi, biliyorum .
Birbirimize uygun değildik. Ancak bu durum un yarışlard ak i
performansımı ya da profesyonel tutumumu etkilem eyeceğinden
emin olabilirsiniz çünkü M cC oy u seviyorum. Bu sezon hiçbir
drama yaşamadan her yarışta podyum a çıkm aya h a z ırım .”
“Öyle görünüyor ki drama son zam anlarda peşini b ırak m ı­
yor. Adın sık sık basında yer alıyor.” Peter’ın kara k aşları k alk tı.
McCoy’dan kimsenin dedikodu gazetelerine konuşm am ası
gerekiyordu. Ancak Claudia soyadından dolayı bizim gibi gizlilik
sözleşmesi imzalamamıştı. Claudia nın Saint Tropeze yap tığı özel
seyahatler ve aylık alışveriş faturalarını ödeyen bir şirketle ilg ili ba­
sına olumsuz haber sızdıracağına inanmak için bir nedenleri yoktu.
Parmaklarımı birbirine kenetledim. “İm ajım ı düzeltm ek ve
kamuoyunun benimle ilgili algısını değiştirm ek için elim d en
gelen her şeyi yapacağım.”
Peter kıstığı gözlerini benimkilerden ayırm adı. “Vazgeçilm ez
bir pilot olmadığını unutmasan iyi olur. F l’deki en iyi pilotlardan

48
ÇA RPIŞM A

birisin ama yine de bulunmaz Hint kumaşı değilsin. Seninle


ilgili daha fazla dedikodu haberi duymak istemiyorum. Chris
seni bu takım a Noah’yla birlikte bu sektörün en iyilerden biri
olduğunu bilerek seçti. Şimdi bize, sana ödediğimiz her milyona
değdiğini göstermen lazım .”
Chris, Jax’le birlikte yarıştığım ız M cCoy takım ının d i­
rektörüydü. Pcter’ın konuyu ona getirmesi, bana her koşulda
inanan adam ı kızdırdığım ı hatırlatm ası utancımı katladı.
Boğazımdaki yumruyu bastırmak için yutkundum. "Elimden
gelenin en iyisini yapacağım dan ve sezon boyunca uçkurum a
sahip çıkıp dedikodu gazetelerine düşmeyerek McCoy u gurur­
landıracağım dan emin olabilirsiniz.”
Peter ayağa kalktı, "önünde zor bir sezon var. Santiago Bandi-
ni’de yarışacak ve yeni rakibinden dolayı Noah’nın götü tutuşmuş
durumda. James Mitchell bir kez daha galip gelmek istiyor. Senden
ve Jax’ten canınızı dişinize takarak yarışmanızı bekliyorum, bilhassa
da bu sezon yarışacağınız yeni araçlarla. Şimdi git ve arabayı test
et. Sizden olumlu raporlar duymak istiyorum.*
Peter’ın lafını ikiletmedim. Hoşça kal der demez kıçım alev
alm ış gibi oradan kaçtım . N asıl oldu bilmiyordum ama ucuz
atlatm ıştım . Peter’ın beklediğimden daha rahat görünmesi beni
şaşırtm ıştı ancak bunun rol olduğu konusunda endişelenmeden
edemiyordum. Tekrar başarısız olacak mıyım diye atılan bir
yem gibi geliyordu. Ama bu sefer dikkatli olacak ve bir saçmalık
yapm adan önce iki kere düşünecektim.
Sohbeti uzatmaya gerek yoktu çünkü bugün babamın Jo-
hanna’yla ilgili söyledikleri de dâhil olmak üzere tüm bu saçma­
lıkları geride bırakmam gerekiyordu. F l’de drama yaratmak için
yarışmıyordum. Hayır, ben burada kupalar, ümranlar ve kadınlar
için yarışıyordum . Ancak son hatalarım yüzünden sonuncusu
artık öngörülemeyen bir geleceğe kadar rafa kaldırılm ıştı.
Geçmişi geçmişte, o kötü anıları ait oldukları yerde tutmak
istiyordum.

49
4

zaklık ölçüsü olarak Fizan’ı ilk kullanan her kim se belli ki


U hiç Ç in e gitmemişti. Öyle uzaktı ki muhtemelen hayatım
boyunca seyahat edeceğim en uzak yerdi. A tıştırm alık konusunu
biraz abarttığım için sırt çantam patladı patlayacaktı.
Güvenlikten geçerken görevli zulamı karıştırıp m ısır gevre­
ğini sanki ona hakaret etmiş gibi çantamdan çıkardığın da hiç
bozuntuya vermedim. Evet, hâlâ meyveli mısır gevreği yiyordum,
ne olm uş ? Ben beslenme alışkanlıkları bir çocuğunkinden farksız
olan yirm i bir yaşında bir gençtim. Ama listemde y en i yem ek ler
d en e , içerken karaokeyap ve paraşütle atla gibi maddeler vardı.
Hem ne demişler, bebek adım ları...
H avalim anı insanlarla dolup taşıyordu. Valizimin sapını
kavrayarak bagaj bantlarına akın eden insan kalabalığından
kaçınm aya çalıştım . Elinde tuttuğu Sophie "Başımın En B ü­
yük Belası M itchell yazan tabelayla dikilen Ç inli yaşlı adam a
gülüm sedim .
Canım babam, yine yapmıştı yapacağını. Şoför parm ağım ı
bile kıpırdatmama izin vermeden çantalarımı alıp saygıyla eğildi.

50
ÇARPIŞMA

Beni bekleyen arabanın arka koltuğuna geçtiğimde burnuma


taze narenciye ve deri kokusu doldu, Şanghay'ın uğultusuyla
arabanın gürültüsü yolculuk sonrası gerginliğim i yatıştırm aya
yetm işti.
Valizlerimi otele bırakıp hızlıca duş aldıktan sonra karavan
alanına gittim. Takımdakiler yarışlardan önce, yarışlar sırasında
ve yarışlardan sonra karavanlarda takılırlardı. Karavanlar, strate­
jilerini konuşmak, yemek yemek ve mola vermek için takım lara
ait dinlenme yerleri olarak bilinirdi.
Bandini alanına girip de aşina olduğum kırm ızı ve sarı
renkleri görünce gülümsedim. Gözümün önüne çocukluğumda
babamın peşinde bu koridorlarda koşturuşum gelince içime bir
sıcaklık doldu.
Yemek saatine kadar oyalanacak bir şeyler bulmak umuduyla
yemek bölümünde gezinirken yan lışlıkla birine tosladım. Bir
şaşkınlık nidasıyla dengemizi bulm aya çalıştık.
Kalın kirpiklerin çevrelediği açık kahverengi gözlerle karşı
karşıya geldim. Uzun kahverengi saçları, kahverengi gözleri ve
esmer teniyle İspanyol modellere benzeyen bu kadını baştan
ayağa süzdüm.
Yanaklarım kızardı. “Ay, çok özür dilerim. Ne kadar sa­
karım .” Evde ayak parm ağım ı çarpm adığım kapı, sandalye ya
da karyola ayağı kalm am ıştı.
“Sorun değil. Ben de sürekli binlerine tosluyorum. Seni
daha önce buralarda görmemiştim.” Samimiyetle gülümsedi.
“Ben Sophie. Daha önce görmedin çünkü buraya yeni
geldim.”
“Maya. Buralarda abim dışında benim yaşlanmda kimseyle
karşılaşmadım. Sana rastladığıma sevindim gerçekten.”
Kahkaha attım. “Yarışlara ilk kez katılıyorum. Babam tur­
dayken onunla vakit geçirmek için okul dönemini bu yıl erken
bitirdim. Bedava tatile hayır diyemezdim."

51
LA UREN ASHER

Ben de aralık ayında mezun oldum! Peki baban kim? Ban­


dini yle birlikte sanırım?” Koşturmaca içindeki lobiyi işaret etti.
Altın yıldız kolyemle oynadım. “Babam takım direktörü.
Buradaki gösteriyi o yönetiyor.”
Gözleri kocaman açıldı. “Vay canına. Sezonun kalanında
burada mı olacaksın?”
“Babamı sonbahar derslerimi internetten alm aya ikn a et­
meye çalışacağım , böylece tüm yarış takvim i boyunca burada
kalabilirim. Küçüklüğümden beri ilk kez katılıyorum, bu yüzden
mümkün olduğunca uzun kalm ak istiyorum.” Ona söylemedim
ama babamla yapacağım konuşmayı bile hazırlam ıştım .
“Güzel, ben de sezon boyunca buralarda olacağım, beraber
takılabiliriz. Benim yaşımda birinin enerjisine ihtiyacım var.”
Birlikte boş bir masaya oturduktan sonra ondan Fİ pado-
kundaki son dedikoduları dökülmesini istedim. Öğle yemeğimizi
yerken takım la yaptığı seyahatlerde çekmeyi planladığı vloglar
hakkında konuştuk. Bana Santiago A latorrenin nasıl bir abi
olduğunu anlattı. B an din in in yeni pilotunun bir kız kardeşi
olduğunu bilmiyordum. Ne kadar şanslıydım .

Fİ pilotları onuruna düzenlenen büyük galadan önceki günü


M ayayla birlikte geçirdik. Bu galalar Jay Gatsby’nin partilerini
aratmazdı. M aya’nın otel odasında gece için hazırlanırken bana
Bandini’de son zam anlarda neler yaşandığını özetledi.
Birlikte birkaç saat geçirdikten sonra arkadaş olm uştuk.
Maya’dan güzel bir enerji alm ıştım . Fİ çevrelerinde genç ka­
dınlara pek rastlanmazdı, bu yüzden karşım a çıkan fırsatı de­
ğerlendirmeliydim.
“Burada bulunduğun süre boyunca nerede kalacaksın ?”
Ojeli tırnaklarına üfleyerek bana baktı.

52
Ç A R P IŞ M A

“Babamın çılgın programı yüzünden kendi odası var. Saba­


hın köründe uyandırılm ak istemiyorum. Beni gözünün önünde
tutmaya bayıldığı için de odalarımızın aynı katta olmasını istedi
ama boş oda kalm am ıştı.”
Boğuk bir kahkaha attı. “Sana karşı fazla mı korumacı?”
Homurdandım. “Fazla korumacı demek hafif kalır. Babam
erkeklerle iletişim kurmamı engellemek için beni kız okuluna
gönderdi. İlk kez üniversitede karm a sın ıf gördüm.”
Bana im alı im alı güldü. “Sevim li birine benziyor.”
“Lisedeyken biriyle çıkm am a katiyen izin vermedi. Yani
ilk öpücüğümü ancak on sekiz yaşım a geldiğimde alabildim .
Berbattı. Bunun için diş tellerini bile bahane edemem.”
M aya iki büklüm olarak katıla katıla güldü. “Biraz daha
anlatsana. Lütfen .”
“Yapış yapış ve ıslaktı, dişleriyle dudağım ı âdeta çiğnerken
dili benimle savaşıyor gibiydi. Her şey yanlıştı. Öyle ki ilk
randevumuz olmasına rağmen eline koluna hâkim olmak gibi
bir derdi olm adığını açıkça belli etti.” Gülmemcye çalıştım .
M aya ikim ize yetecek kadar gülüyordu zaten. “Dur bir
dakika. Elledi mi yoksa? Bunun ikinci randevuda yapılm ası
gerektiğini herkesin biliyor olması lazım .”
“Hayır. A kıl fikir yoksunu birinin diliyle verdiği savaşa
maruz kalacak kadar şansızdım sadece.”
M aya gözünden süzülen bir dam la yaşı sildi. “Başına bun­
ların geldiğine inanam ıyorum .”
“Sorma. Sanırım beni ısırdıktan sonra dudağımdan süzülen
bir dam la kanı da yalam ış olabilir. Sanırsın Drakula.”
Bana kocaman açtığı gözlerle baktı. “Peki sonra ne yaptın?”
“Dizimi taşaklarına geçirip oradan uzaklaştım, cenin po­
zisyonunda yerde kıvranırken arkama dönüp bakmadım bile.
Babam beni aptal bir kız olarak yetiştirmedi. Ev yerine kam-
püste yaşamak istediğimde ancak savunma dersleri alırsam razı

53
LAUREN ASHER

geleceğini söyledi. Babam sağ olsun, bir aptalı yere sermenin


yollarını biliyorum yani. Sensci’imc sor da anlatsın.
Oje şişesini kapadı. “Lütfen bana en azından bekâretini
normal yollardan kaybettiğini söyle.”
Kendimi koltuğa atıp gözlerimi kolumla kapadım . “Ah,
keşke. Keşke hayat o kadar kolay ya da adil olsaydı. Birbiri
ardına hayal kırıklıklarıyla dolu klişe romantik ilişkiler yaşadım .
Bekâretimi kaybetmek çok olağanüstü bir etki yaratmadı. Çocuk
bana aletini hangi deliğe sokması gerektiğini sorduğunda bütün
hayallerim yıkılm ıştı. Bırak G noktamı bulm asını, vajinam ı
bile kendi başına bulamadı.”
M ayanın kahkahası duvarlarda yankılanarak pek de hoş
olmayan anılara rağmen ona eşlik etmeme neden oldu. Trajedi­
lerimin birilerini mutlu etmesine seviniyordum. Ö vünm ek gibi
olmasın ama hayatım tam bir Shakespeare başyapıtı gibiydi.
Otel ışıkları altında gözleri parladı. “Ağzın iyi la f yapıyor.
Şimdi beni meraktan öldürme de devam et.”
Bağdaş kurarak oturdum. “Madem ısrar ediyorsun, o zaman
devam ediyorum. Bekâretimi kaybetmek istediğim adam dan
hoşlanmıştım. Paul’le İstatistiğe Giriş dersinden tanışıyorduk,
aslında bu bile ondan uzak durmam için bir uyarı olm alıydı
çünkü dersin adı bile kulağa oldukça basit ve sıradan geliyor.
Neyse, beyaz atlı bir prens falan beklemiyordum ama işi sonuna
kadar götürecek ve bağ kurabileceğim birine ihtiyacım vardı.
Birkaç randevudan sonra ilişkimizi yatak odasına taşımaya karar
verdik. Ama bana bakir olduğunu söylememişti. Bu yüzden
her şeyin üstüne bir de onun benden önce boşalması oldukça
garipti, kendini iki dakikadan fazla tutam adı. Bense o m utlu
sona hiç ulaşamadım. Sanırım kendimi bu utançtan ve kötü
anıdan kurtarmak için gecenin çoğunu beynimden sildim . Bir
nevi alkolsüz kendinden geçme, olan biteni hatırlam am a me-
kanizmasıydı.”

54
Ç A R P IŞ M A

“O lam az, sen ciddi m isin?” Elini kalbine bastırdı. “Bekâ­


retini verdikten sonra orgazm bile olmadın mı yani?"
“Ç ok ciddiyim . Paul her şeyi şipşak yapan bir adamdı,
buna ön sevişme de dâhil. On sekiz yıllık bekleyişten sonra
bir orgazm bile yaşayam adım . Ne hezimet ama.”
“Peki sonra daha iyi bir deneyim yaşadın mı?” Umutla baksa
da ne yazık ki ona anlatacak iyi bir deneyimim olmamıştı. O
listeyi yapm am ın nedeni de tam olarak buydu.
Başım ı iki yana salladım . “Birkaç şey yaşadım. Ama dü­
rüst olacağım , toplam üç erkekle birlikte oldum ve hiçbiri de
ne yap tığ ın ı bilm iyordu. Bunu üniversitemin küçük olmasına
ve gelir gider tablosu hazırlam a işini beni boşaltmaktan daha
h ızlı yapabilecek bekâr sayısına bağlıyorum .”
“D üzgün bir seks yapm ış olsaydın aradaki farkı bilirdin,
yan i hayır, herkes onlar gibi değil, bu da senin için daha çok
üzülm em e neden oluyor. Bunun çaresine bakmalıyız.” Heye­
canla ellerini çırptı.
O na sırrım ı açıklam aya hazır olm adığım için sadece sırıt­
m akla yetindim . Endişelenmesine gerek yoktu çünkü bu konuda
büyük planlar yapm ıştım . Sadece ben, listem ve aylar sürecek
bir macera.

55
5

İ sezonuna güçlü başlamış, son iki yarışı ilk üçte b itirm iş­
F tim. Geriye on dokuz yarış kalm ıştı. Her biri bir ayı bulan
yaz ve kış tatilleriyle birlikte sezon yaklaşık on ay sürüyordu.
Bir Fİ pilotu olarak hayatım hep çok yoğundu, bu da
bırakın sakinleşmeyi dinlenecek zamanı bile zor b ulduğum
anlamına geliyordu. Programım sıkışık olduğundan ailem le
ancak yılda birkaç kez vakit geçirebiliyordum, o da ülkem deki
yarışlara ve kısa tatillere denk geliyordu.
Onlardan uzak durmaya çalıştığım falan yoktu yani. A rayı
açmak, yeğenlerimi her gördüğümde göğsüme çöreklenen o
sızıyı uyuşturuyordu. Zaman Lukas’la aram ızdaki duygusal
mesafeyi gidermiyordu elbette, cevapsız aram alar ve onunla
geçirdiğim kısıtlı zaman da zaten gergin olan ilişk im ize tuz
biber ekiyordu.
Kısacası ben işimle evliydim çünkü böylesi ailem le u ğraş­
maktan çok daha kolayıma geliyordu.
Balo salonuna patlayan şampanya şişeleriyle k ah k ah a ses­
leri hâkimdi. Bu partileri kim planlıyorsa, loş ışıklar ve alçak

56
Ç A R P IŞ M A

m üzikle birlikte seksi kadınlar ve birinci sınıf ünlüleri de davet


ederek atmosferi güzel yakalıyordu. Her zamanki insan çeşit­
liliğ iyd i bu. Gece boyunca alkol su gibi akıyor, sponsorların
F l’ in selam eti için hayran oldukları pilotlara çek defterlerini
sonuna kadar açm ası umut ediliyordu.
Lütfen p ilotla rd a n değil, Fİ yarıklarıyla adı çıkan zengin
y a fa m tarzını fin a n se eden bu sistem den n efret edin. Fİ şirketi
bizi yüz dolarlık şam panyalara boğarken tek bir masraftan bile
kaçınm ıyordu. K atıldığım tüm etkinlikler çirkin dekorasyonları
olan şaşaalı bir ortam da yapılıyor, M ichelin yıldızlı yemekler
ve p ah alı içkiler ikram ediliyordu.
V erdiğim iz ara beni kendim e getirm işti. Kendi kendime
verdiğim k im seyle sürtm ek yok sözü beni rastgele bir kadını
otel odam a davet etm ekten alıkoyuyordu. Aslında boynuma
servis difi tabelası asm am gerekirdi çünkü akşam boyunca üç
k ad ın art arda k lasik “birbirim izi daha yakından tanıyalım
m ı?” teklifin de bulununca onları reddetmek bana resmen acı
verm işti. Bir kez olsun sikim le düşünm ediğim için madalyayı
hak ediyordum .
Az önceki gururlu hâlim yanım a beni baştan çıkaracak biri
yaklaştığın d a yok olup gitti. Önce burnuma kokusu geldi, tıpkı
yaz günündeki okyanus gibiydi; hindistancevizi ve kumsalın
baş döndüren o kokusu.
Yanlış görm ediğim den em in olmak için bir kez daha dönüp
yan ım d ak i kad ın a baktım . Saçları altın gibi parlıyor, şaşırtıcı
derecede yum uşak görünüyordu. Bu yüzlerce farklı tonun bir
araya gelm esiyle oluşan sarı saçları nerede görsem tanırdım.
E llerim k alın buklelerinde gezinm e arzusuyla seğirdi. Sağlıklı
bir ışıltı yayıyordu. Ona b aktığım ı görünce yanakları hafifçe
pem beleşti.
İn iltim i bastırdım . “Sophie, seni yıllardır görmemiştim.”
D oğrusu y ılla r ona gerçekten de yaram ıştı.

57
LAUREN ASHER

Beni hatırlayınca yeşil gözleri kocaman açıldı, irisleri bana


A lm anya daki evimin çevresini saran ormanı hatırlatıyordu.
Sophie artık üç yıl önce tanıştığım on sekiz yaşındaki o genç
kız değildi. İçki içebilecek ve becerilebilecek yaştaydı. Ve evet,
onu becermek istiyordum. Ona bir kez bakm ak bile yetm işti,
aletim pantolonumun fermuarına doğru seğirmeye başlamıştı bile.
Bu hâliyle yaş farkı eskisinden daha az ürkütücü geliyordu.
“Liam.” Sophie nin çekingen sesi sırıtmama neden oldu. O da
beni hatırlıyordu. Kahretsin, ağzından adımı duym ak çok hoştu.
Aletim bir rahip gibi seks perhizi yapıyor olabilirdi am a
zihnimde canlanan görüntüler çok başkaydı. Esprili ve neşeli
biri olsam da agresif ve sert sevişmeyi severdim. D ünyanın en
hızlı arabalarını kullanınca böyle oluyordu. Sıkıcı seks —vanilya
ve sıradan insanlarınki gibi olan - beni tiksindiriyordu. M isyoner
pozisyonunda, yavaş tempoda ve tatlı öpüşmelerle devam eden
boktan bir sekse ayıracak zamanım yoktu. Seks şehvetli, çılgınca
ve doludizgin değilse insanlar bu işi yanlış yapıyor dem ekti.
Bakışlarımı vücudunda gezdirerek derin bir iç çektim . İpek
kumaş narin hatlarını sararak belini ortaya çıkarm ıştı. Elbise­
nin yakası drapeler hâline göğsüne dökülüyor, m em elerinin üst
kısmını ve narin köprücük kem iğini gözler önüne seriyordu.
Dilimi teninde gezdirmek, başka yerlere inmeden önce hassas
bölgeyi öpmek istiyordum.
Hasiktir.
Maya öksürerek bu akşam ilk kez d ikk atim i çekti. Hoş
görünüyor olabilirdi ama Santiago’nun kız kardeşi şu an ilg im i
çekmiyordu. Maya, yıllar sonra Sophie’yi karşım da tekrar gör­
mek aletimi canlandırdığı için şanslıydı.
Sophie ve M ayanın bakışm alarından birbirilerini ta n ı­
dıklarını tahmin ettim. Maya beni tekrar Sophie’ye bakarken
yakalayınca bana onaylamaz bir bakış attı.
Kendimi toparlayıp terbiyemi takındım . “Siz iki güzel ha­
nıma ne ikram edebilirim?”

58
Ç A R P IŞ M A

Sophie kaşlarını kaldırdı. “Burası açık bar değil mi?"


G ünde bir paket sigara içiyormuş gibi çıkan boğuk sesi
kan ın aletim e hücum etmesine neden oldu. Bu, bana sıtıran bu
m inyon, m asum ve sevim li kızdan beklediğim bir etki değildi.
“Yine de sana içki ısm arlayam ayacağım anlam ına gelmez.
B ırak da işe yarar bir erkek gibi hissedeyim.’' Daha etkili ol­
m ak için surat astım . Sophie bir an için gözlerini kısarak bana
b ak tık tan sonra b ak ışların ı başka yöne çevirdi.
N oah ve Jax gelmeden önce sakin bir sohbete daldık. Göz­
lerim i içkisinin pipetini emen Sophie’nin pembe dudaklarından
ayıram ıyo rd um . A letim nabız gibi atıyor, gecenin istediğimiz
gibi geçem eyeceğinden bihaber, ilgi istiyordu. İşin aslı Sophie’yi
gerçekten becerm ek istiyordum .
K endim e çekidüzen verip başım ı beladan uzak tutmak çaba
gerektiriyordu. Sophie’yle yatarsam başım a açacağım işleri dü­
şündüğüm de sik im d eğil beyn im kazandı. Noah’yla ne kadar
y ak ın olursam olayım Sophie, onu baştan çıkarmaya çalışmam­
dan hiç hoşlanm ayacak güçlü bir takım direktörünün kızıydı.
Sözleşm em i ve kariyerim i riske atm a düşüncesi aletimin
sakin leşm esin i sağladı çünkü hiçbir şey değer verdiğim şeyleri
kaybetm e düşüncesi kadar soğuk duş etkisi yaratmazdı.
D aha sonra sağ elimle çıkarağım iğrenç macera için Sophie’ye
b akıp onu h afızam a kaydettim . M aya’nın şakalarına gülüşün­
den tu tu n da beni ona d ik d ik bakarken yakaladığında yeşil
gözlerini kısm asın a kadar her şeyi beni cezbediyordu.
Sophie boktan bir zam anlam ası olan baştan çıkarıcı bir
k ad ın d ı. T üm b un lar T anrı’nın bir oyunu gibi geliyordu, daha
önce k ad ın lara pislik gibi davranm anın cezasını çekiyordum
belli ki. T ak ım ım tarafından azarlanm ak yetmezmiş gibi. Ken­
d im i ateşli hatundan m ahrum bırakm aktan daha büyük bir
ceza olam azdı.
Z ihnim de aletim in başını okşadım.
Şim dilik ya ln ız ca ikimiziz, dostum .

59
LAUREN ASHER

Pit garajındaki gerginlik beni boğuyordu. Ç in G rand Prixsi


genelde eğlenceli olurdu ancak bugün gerginliğim durum a gölge
düşürmüş gibi hissediyorum. Mide bulantısını bastırm ak ve
boğazım daki kuruluğu gidermek için su içtim .
Jax bronzlaşmış eliyle sırtımı sıvazlayıp kaskımı uzatarak beni
negatif ruh hâlimden uzaklaştırdı. Alev geciktirici tulum larım ız
aynıyken kişiselleştirilmiş kasklarım ızla farklı görünüyorduk.
“Baskının seni alt etmesine izin verme. Her ne lcadar kıçını
eline vermek istesem de bunu kafanı yarışa vermişken yapm ayı
tercih ederim.” Bir elini kısa buklelerinin arasından geçirdi.
Tulumumun fermuarını çekiştirdim . “Bunu her yarış ön­
cesinde yirm i dakikasını banyoda geçiren adam m ı söylüyor?
Ne yapıyorsun orada? Derin nefes egzersizleri m i?”
Boynunu esnettiğinde dikkatim i bembeyaz yarış tulum uyla
tezat oluşturan dövmeleri çekti. “Bilmek istemezsin?”
“Hadi canım. Banyoda bir hatun olm adığına em inim ,
muhtemelen kendi başına sapıkça şeyler çeviriyorsun.”
“Siktir git, göt herif. Yarıştan önce rahatlam ak hoşum a
gidiyor.”
“O kadar partiledikten sonra seni suçlayamam. Ç oğu zaman
nasıl idare ettiğini anlam ıyorum .”
Bana muzip muzip sırıttı. “Muhtemelen partilerden kıçım ı
sen topladığın içindir. Beni yatağa sen yatırdığında daha iyi
uyuyorum.”
Rekabete girerek takım arkadaşlığım ızı bozm am ış, aksine
her şeye rağmen sıkı fıkı olmaya devam etmiştik. Bana ne zaman
ihtiyacı olsa hep yanında olmuştum. Gecenin ikisinde arayıp
onu şehrin köhne bir semtinden, yüzünde yeni bir m orlukla
toplamamı mı istiyordu? Hiç sorun değil. Bir gece önce d ağ ıt­
tığımız hâlde, bir kadını otel odasından çıkarm asına yard ım
etmem için uykumdan uyanmamı mı istiyordu? H allederiz. Son

60
Ç A R P IŞ M A

d ak ik ad a özel jetim i kullanası mı gelmişti? Hemen arıyorum .


A ram ızd ak i ilişki böyleydi. Sorgulam ak yoktu.
G ülüm sem em i saklam aya çalıştım . “Tanrım, bokluğun elli
tonusun. Bunu biliyorsun, değil m i?”
“Benim sorunum da bu ya işte, öyle olduğumu çok iyi
b iliyo ru m .” Yarış arabasına doğru yürüdü.
Eldivenli elim le yarış arabam ın kaputunu okşayıp kokpite
geçerek dar koltuğum a yerleştim . Kaputun çelik grisi güneş ve
pit ışık ları altın d a parlarken direksiyon simidi bana sessizce
m erhaba der gibiydi. Derin bir nefes alıp yağ ve lastik koku­
la rın ı içim e çektim .
K askım ı takıp vizörüm ü indirdim , yanşa hazırdım.
T atlım , ev e dön dü m .

Saatte iki yü z küsur kilom etre hızla araba kullandığınızda ne


olur b iliyo r m usunuz? A drenalin tavan yapar. Yarıştan sonra
soğuk bir bira ve iyi bir sevişme hayali kuruyordum ancak önce
h ak k ım d a çıkan son haberlerin durulm ası gerekiyordu.
Yeni sezon, yeni ben. Ne olum lam a ama.
Yarışı k azan m an ın yarattığ ı adrenalin, basın toplantısı sı­
rasında h eyecanım ı kontrol etm em i daha da zorlaştırdı. Jax ve
N oah’yla birlikte m uhabirlerin F l’le ilgili sorularını yanıtlamak
üzere basın odasında oturuyorduk. Her gün hayalini kurduğum
şeyi yaparken işin böylesi sıkıcı yanlarından şikâyetçi olacak
d eğild im .
D aha ne isterdim ki? Belki yeni taktığım bekâret yüzü­
ğü m ün ç ık a rılm a sın ı... am a benim gibi sikik heriflerin seçim
yapm a şansı yoktu.
M uhabir yakın d a sözleşme yenileyip yenilemeyeceğimle
ilg ili bir soru sorduğunda ifadem i korumaya çalıştım. “Mc-
C o y’daki ekibim i seviyorum, son birkaç yıldır benimle çok güzel

61
LAUREN ASHER

ilgilendiler. Böyle düşündüğüm için bana iyimser diyebilirsiniz


ama şirket ne yapacağını iyi biliyor, bu yüzden neler olacağını
bekleyip görelim.”
“Kış tatilinde medyaya yansıyan haberlerden sonra M cC oy’la
ilişkiniz ne durum da?”
“Hiçbir sorun yok, takım bu sezon kazanmaya hazır. Benim
önceliğim daima McCoy ve yarış arabam da hayatımdaki tek kadın.”
Yanımdaki Noah kahkahasını bastırmaya çalıştı. Mavi gözleri
ve koyu dalgalı saçları parlak ışıklar altında parlıyordu. Şerefsiz,
kısa süreli seks maceramızı bitirdiğimde C laudia’nın kafam a
topuklu ayakkabı fırlatmasından beri M cCoy’la aram ızın bozuk
olduğunu biliyordu. O gün hızlı reflekslerime şükretm iştim .
Claudia adına çok yazık olmuştu. Öfkeli kadınlar bende şehvet
isteği uyandırmadığından geçirdiği öfke nöbeti öpüşüp barışma
ve sert bir sevişme isteğimi baltalam ıştı.
Muhabirlerin ilgisi diğer ikisine yöneldikten sonra toplan­
tının geri kalanı olağan geçti.
Fİ yetkilisi basın toplantısının sona erdiğini ilan ettiğinde
Noah beni kenara çekip kucakladı ve sırtıma bir şaplak attıktan
sonra serbest bıraktı. “Bu ilişki meselesini düzeltm enin bi r yo­
lunu bulman lazım. M cCoy işleri yine batırıp batırm ayacağın
konusunda sana güvenemezse sonunda sözleşme imzalayacak bir
takım bulamayacaksın. Diğer takım lar da muhtemelen bundan
sonra ne yapacağını merak ediyordur. Muhabirlerin konuş konuş
bitiremeyeceği bir dedikodu fırtınası yarattın.”
“İyi de benim ne yapmamı istiyorsun? Claudia’nın aramızdaki
ilişkiyle ilgili sürekli dedikodu yaymasına engel olam ıyorum .”
Kendimi savunmaktan yorulmaya başlam ıştım .
Bana sırıttı. “Aletini bir süre kızlardan uzak tut. Bunu
yapabilir misin?”
“Ya da senin taktiği denerim, bir kez tak ılır sonra siler
atarım? Hiç yapışkan kadınlardan ve rahatsız edici aram alardan
şikâyet ettiğini duymadım.”

62
Ç A R P IŞ M A

Noah güldü. “Y ıllardır işe yarıyor. Bir kadınla birden fazla


kez birlikte olarak işleri berbat ettin çünkü bu arada bağ olmadan
d a ilişki olu r olayı saçm alığın daniskası. Kadınlar senden hep
on lara daha fazla zam an ayırm anı, daha fazla ilgi göstermeni
beklerler. C lau d ia’yla ilişkin çok uzam ıştı zaten, şimdi de seni
geri kazanm ayı ya da seni delirtm eyi kafaya takm ış durumda.”
“D ürüst olm ak gerekirse bir hafta takılm anın ilişki sayıla­
bileceğini düşünm em iştim . Bunun bir kış tatili kaçamağı olması
gerekiyordu. D aha önce de kadın ları bu konuda uyarmıştım.
B irbirim ize etiketler yapıştırm aya ya da uzun vadeli bir ilişki
yaşam ayı im a etm eye başladıkları anda kestirip atıyordum.
C lau d ia bunu an layam ad ı çünkü hayatında kimse ona hayır
demem iş. H ayat dersi: Şım arık, zengin kızlann ardında bıraktığı
y ü k bir jet kad ar p ah alıya m al olur.”
B ana tebessüm le baktı. “Bilem iyorum artık, bir yolunu
bul. O zam ana kad ar da kendine hâkim ol, en azından Mc­
C o y ta k ım ın d a k ile rin akrab alarından uzak dur. Sana ekmek
yed iğ in kaba pislem em eni söylem iştim . Seninle, tercihen sen
eşit derecedeki bir takım dayken k arşılık lı yarışm ak istiyorum.
H er h am len i tah m in edem eyen adam larla yarışm ak eğlenceli
olm az. H erkes sen değil.”
“B ak şim di, utandırıyorsun beni.” Avucumu yanağıma
b astırd ım .
“P islik yapm a. T akım arkadaşım aptalın teki olduğu için
senin yanım da olup aklım ı başımda tutman lazım. Santiago’nun
B an d in i’ye geçm esi, pozisyonlarım ızı korumamız gerektiğinin,
aksi takdirde yerim ize bizden daha hızlı ve daha genç birini
b u lacak ların ın bir kanıtı. Bu yüzden kendini toplaman lazım.”
“Dert edecek bir durum yok. Hadi gidip öğle yemeği yiyelim
çü n k ü açlık tan ölüyorum .” Basın binasının çıkışına yöneldim.
Bu konu gereğinden fazla uzam ıştı.
“Bütün gün ağzından çıkan en m antıklı şey bu.”

63
LAURENASHER

Taraftarlar cumartesi günkü sıralama turunu izlem iş, bugünkü


yarışı büyük bir heyecanla bekliyorlardı. Ama bilin b ak alım ne
oldu? Yarış öncesi uyarılar için Chris ve Jax’le M cCoy karargâhında
buluşmam gibi büyük bir perde arkası eğlencesini kaçırm ışlardı.
"Pekâlâ çocuklar. Yarış öncesi kontrol zamanı. Konuya girme­
den önce, birkaç kez yarıştıktan sonra yeni araçlarınız hakkındaki
yorumlarınız neler?” Chris’in Rus aksam yüzünden kelimeleri
gırtlaktan gelen bir tonda çıkıyordu. Jöleli siyah saçları, kalın
kaşları ve tıknaz yapısıyla tam bir gangster havası veriyordu.
Jax gülümserken ela gözleri parladı. “Bu son tu r yakın
zamanda yaptığım tüm sekslerden daha iyiyd i.”
Zaten bombok olan rutinimizi bozma işini Ja x ’e bırakm ak
lazımdı. Bukleleri bugün dağınık görünüyordu. H er zam anki
siyah kıyafederini takımın hatırı için değiştirmişti. G iydiği beyaz
McCoy tişörtünün altından karmaşık bir tasarımı olan dövmeleri
görünüyor, boynundan parmak eklemlerine kadar uzanıyordu.
“Duymak istemediğimiz detaylar için teşekkürler. Ya sen,
Liam?” Chris kahverengi gözlerini bana dikti.
“Sanırım önden kaymayı minimuma indirm ek lazım , denge
bozuk gibi geliyor. Bu değişikliklerden sonra mükemmel olacaktır.”
“Tamamdır, sonraki antrenman turundan önce bunları
ayarlarız.” Chris tabletine not aldı. “Ayrıca M cC oy, program ı­
nıza halkla ilişkiler konusunda ekstra bir eğitim ek led i çünkü
muhabirler Claudia olayını sorup duracak gibi görünüyor.”
Jax’le homurdandık. Bize ne yapacağım ızı, ne söyleyece­
ğim izi tembihleyip duran bir grup m eraklı adam dan oluşan
halkla ilişkiler temsilcilerinden nefret ediyorduk.
Chris kollarını havaya kaldırdı. “Hey, aletini ait olm adığı
bir deliğe sokan ben değilim. Bu ikinize de ders o lsun .”

64
ÇARPIŞMA

“Bu işkenceye beni neden dâhil ediyorlar anlam ıyorum .


A lınm a ama her şeyi berbat eden sensin, Liam .” İngiliz aksam
yüzünden kelimeleri kulağa o kadar da rahatsız edici gelmiyordu.
“Son baktığım da, İngiltere’de bir kulübün önünde sarhoş
hâlde iki büklüm kusarken çekilmiş fotoğraflar bana ait değildi.
Pek iyi görünmüyordun, dostum.” Hayali çay fincanım dan bir
yudum alıyormuş gibi yaptım.
“Ne diyebilirim, viski bazen insanı fena çarpıyor. En azından
ortalığa kusmadan önce dışarı çıkabildim.” Jax bana sinsice sırıttı.
“O racıkta sızıp kalm adan önce mi?” Çenemi ovuşturdum.
“Biri kestirir, diğeri kendinden geçer.” Jax sırıttı.
“O zam an eğlencenin tadım çıkar. Eminim bir iki halkla
ilişkiler tüyosu senin de işine yarayacaktır.” Yorumum üzerine
dövmeli orta parm ağını gözüme soktu.
Kış arasında ikim iz de dikkatsiz davranıp bazı hatalar yap­
m ıştık. Jax ırkçı yorumda bulunan Am erikalı bir m uhabirin
ağzına sıçıp kam erasını kırm ıştı. O olaydan sonra gridde artık
kim se beyaz bir annesi ve siyah bir babası olduğu için onunla
uğraşm aya kalkışam azdı.
“Hem benim hem de sizin boktan akıl sağlığınız için lütfen
uslu durun. Başkalarıyla iyi geçinin, uçkurunuza sahip çıkın ve
başınızı medyayla derde sokabilecek insanlarla yatıp kalkm a­
yın. Kapalı kapılar ardında ne bok yediğiniz um urum da bile
değil, sadece işler boka sardığında gelip bana ağlam ayın. Ben
hüngür hüngür ağlayan adamlarla ve dramla uğraşm ak için
takım direktörü olmadım. James M itchell’ın elinde ekibim izle
ilgili bir ömür boyu kullanabileceği kadar koz var zaten.” Chris
elini sallayarak bizi başından savdı.
Jax ’le toplantı odasından çıkarken birbirimize klasik çap­
kın sırıtışlarım ızla baktık. Genellikle partiler, hatunlar ve yarış
pistleri söz konusu olduğunda böyle gülerdik.

65
6

■ ■ IJir fikrim var ama hayır demeden önce beni dinlem en


D lazım .” Sakin sesine rağmen M ayan ın sözlerinin içim i
rahatlattığı söylenemezdi.
Sıcacık bakışlı gözlerine baktım . “Bütün seri k atil film le­
rinde böyle derler. Şüphesiz ilk ölen sen olacaksın. Güzel kızlar
hep film in başında ölür.”
Bana boş boş baktı. “Bu gece bir karaoke bara gidiyoruz.
Sen de gelir misin? Lütfen?”
Yap Gitsin Listemdeki bir maddeyi bu kadar çabuk sile-
bileceğim i tahm in etm emiştim . M ayaya bakın, tan ıştığım ız
ilk haftan ın sonunda hemen işe yaram aya başlam ıştı. “Olur.
K ulağa eğlenceli geliyor.”
Sevinçle çığlık atarken elim i tuttu. “Evet! Eğlenceli olacak !
Ç o k kötü bir yarış geçirdiği için Santi bizi de davet etti. O na
çarp tığı için Noah’dan azar yedi, bu yüzden şarkı söyleyip
bolca alkol alarak biraz olsun gevşemek istiyor.”
“Dürüst olacağım, Santi’nin stres atma yöntemi olarak ka-
raokeyi seçebileceği aklım ın ucundan bile geçmezdi. B urada

66
Ç A R P IŞ H A

İngilizce karaoke şarkılar da var mıdır? Backstreet Boys ya


da N SYN C gibi çünkü K-pop şarkısı söylemek istem iyorum .”
M aya şaşırm ış gibiydi. “Elbette. Sen bilm iyor m uydun?”
“N eyi biliyor m uyum ?”
“Buradakiler karaokeye bayılırlar .” Pişmiş kelle gibi sırıtması
her şeyi anlatm aya yetiyordu. A klı başında biri ona baktığı anda
ardına bakm adan Ç in Ş ed d in e doğru topuklardı.
“Pekâlâ, kulağa güzel bir plan gibi geliyor.”
M aya ellerini çırparak koşup bana sarıldı. “Evet diyeceğini
biliyordum. Bunu yakın arkadaşlık kabul töreni olarak düşün.”
“D aha çok kurban ayini gibi geliyor.” G ülüm sedim .
Gece için hazırlanm aya koyulduk. Y ırtık bir kot pantolon,
şirin görünm ek adına eteğini düğüm lediğim sloganlı bir tişört
ve bir çift babet giydim . Bu, içim deki rock yıldızına selam nite­
liğinde bir kom bindi. Şarkı söyleme becerilerim duşta verdiğim
konserlerle sın ırlı olduğundan m ış gibi yapm ayı seviyordum .
Lobide S an ti’yle tanıştık. Koyu renk saçları, tişörtü ve kot
pantolonunun gözler önüne serdiği güçlü vücuduyla 1.85 boyla­
rında m anken gibi bir İspanyol’du. Kendini tanıttı, beni tartan
kahverengi gözlerinin çevresi k ırıştı. Ona bu gece şoförlük be­
cerilerinden daha iyi şarkı söylemeyi planlayıp p lan lam ad ığın ı
sorduğumda ciddi abi m askesini düşürdü.
Yirmi dakika sonra M aya ve Santi yle pis bir Şanghay barına
varm ıştık. Hoparlörler m üzikle gümbürdüyor, şarkı söyleyen
seslerle arkadan gelen m üziği ayırt etmek zorlaşıyordu. Sıcak
hava etrafım ızı sararken ayakkabılarım yere yapışıyordu.
Santi her birimize birer shot bardağı uzattı. “Salud . Eğlenceli
bir gece geçirm eye ve gelecekte yaşayacaklarım ıza."
“Ayrıca yeni ülkelere, arkadaşlara ve başarıya.” M aya kendi
bardağını bizim kiyle tokuşturdu.
Shotlarım ızı yuvarladık, sıvı genzimi yakarken gözlerim
sulandı.

67
LAUREN ASHER

Maya bana mahcup bir edayla gülüm seyerek bir b ardak su


uzattı. Söz konusu notlar ve dedikodular olduğunda sinsice dav­
randıkları için okuldaki kızlardan hoşlanm ıyordum am a M aya
farklıydı. Henüz yeni tanışmamıza rağmen arkadaş olabilm ek
için iyi bir başlangıç yapmışız gibi hissediyordum .
Gece boyunca birbirimize olan güvenim iz a rttı. Birkaç
içkiden sonra Maya, Noah’yı ne kadar seksi b u ld u ğu n u itiraf
etmeye başladı. Santi daha fazla içki alm ak için uzak laştığın d a
bunları kulağım a fısıldam ıştı.
İçkiler akmaya devam ediyor, alkolün etkisiyle k alab alık
önünde şarkı söyleme konusunda kendim i daha rahat hissedi­
yordum. Sahneye çıkıp M aya ve Santi’yle birlikte wD on t Stop
B elievin ” şarkısını söyledim.
Gece ilerledikçe karaoke yapan iki tip insan olduğunu fark
ettim .
Birinci kategoridekiler şarkı söylemeyi hayat m em at meselesi
hâline getirm işti, karaoke yapacakları şarkıları ya ateşli RdrB ya
da yürek burkan courıtry türünden seçiyorlardı. İkinci katego-
ridekilerse doksanların erkek gruplarının şarkıların ı söylem eyi
tercih ediyorlardı. Performanslarıysa gece boyunca akan tekiladan
sonra senkronize olmaya çalışan ama olamayan dansçılar gibiydi.
Ben ikinci grubun arasındaydım, Baby Spice’la Justin Tim -
berlake’in bir karışımıydım. M ayayla ikimiz ortak bir mikrofona
şarkı söyleyip pistin yakınlarında özgürce dans ediyorduk. Bir
dah a asla alkolün gücünü hafife alm ayacaktım . Bu geceden
sonra ne zaman bir tekila şişesi görsem karşısında diz çökecek
ve Jose’y i3 efendim kabul edecektim.
Belli ki bu gece kalabalık bir grup olacaktık. M a y a y la
konuştuğumuzda abisinin Jax ve Liam da dâhil bir grup insanı
bizim le karaokeye ve içmeye davet ettiğinden bahsetm em işti.
Plağın çizildiği o an...

* Jos6 Cucrvo. Tekila markası, -ç.n .

68
ÇARPIŞMA

Liam Zander. Kendine özgü sarı saçları, resim dersindeki


pastel renklerle yarışan buz mavisi gözleri ve flaş ışığından bile
daha kör edici parlak gülümsemesiyle sanki irademi kırm ak için
gönderilm iş ölümcül bir cazibeydi. Şehvetli dudaklarını çevre­
leyen kirli sakalları ona sert bir hava veriyor, tatlı görünüşüyse
içindeki edepsiz ve şeytani yanı gizliyordu. Liam , rom antik
ilişkilere kalıcı bir alerjisi olan, insanları baştan çıkarıp sonra
kalplerini kırm akla ünlenen sahtekârın tekiydi.
K anıt A: C laudia M cCoy
Kanıt B-Z arası: Yıllar boyunca birlikte olduğu diğer kadınlar.
Yine de hiçbir şey beni geçen gün onu galada gördüğümde
hissettiklerim e hazırlayam am ıştı. Tek bir bakışı bile kalbim in
sanki onu görmeden bir dakika önce beş bin kilom etrelik bir
m araton koşmuşum gibi hızlanmasına yetm işti. Ben o kadar
koşam azdım bile am a kalbimin atma hızı endişe vericiydi. Üze­
rim deki etkisi böylesine büyüktü işte.
B arın karşısında bana gülümsedi.
H orm onlarım , lütfen kendinize gelin.
Gerçek duygularım ı gizlemek umuduyla kaşlarım ı çattım
am a sırıtışı gittikçe büyüdü. Sanki tavrımdan hiç etkilenm e­
m işti. B elayım ben diye çığlık atıyordu. Kadınlar arasında bok
gibi bir ünü vardı ve uçkuruna sahip çıkm akta zorlanıyordu.
Twitter akışı onun yarattığı son Fİ skandalıyla dolup taştığından
bilm em ek gibi bir şansım yoktu.
A nnesinin yanı başından ayrılmaya korkan bir çocuk gibi
M a y ay a yapıştım . Farkında bile olmadan koruyucum olmuştu
da beni, bana beladan başka bir şey vadetmeyen birinden kur­
tarıyordu.
Birkaç dakika sonra Maya abisiyle düet yapmaya karar verip
arkasına bile bakmadan beni oracıkta bıraktı. M ayanın ortadan
kaybolm asıyla Liam, Barbie evinden fırlamış gibi görünen deri
koltukta yanım a kaydı. Otururken ayakları yere nadiren değen
bir cüce olduğum dan bu koltuk tam benlikti.

69
LA UR EN ASHER

Vücuduyla kolruğun büyük bir kısmını kapladığından var­


lığı beni bunalttı. Aramızda boşluk bırakm a um uduyla yana
kaydım , yakın lığı karşısında bedenimin verdiği tepki beni si­
nirlendirm işti.
B acaklarını açarak uyluklarını benim kine d eğd ird i. Te­
m asıyla tenim ısınırken içim şehvetle doldu. için için yanan
bakışl arı beni korkutuyordu.
“Bu kadar tiz bir sesin olduğunu bilm iyordum .” B oğuk sesi
kollarım daki tüyleri diken diken ederken müziği bastırm ak için
bağırm ası aksanını daha da belirgin hâle getirm işti.
îçkim boğazımda kaldı. Tembel gülümsemesi yüzüne yayı­
lırken gözlerinin etrafı kırıştı. Şuna bakın, m ü k em m el olm ayan
b ir ya n ı varmif.
“Senin o edepsiz aklın yok m u ...” Gözlerini yüzüm de gez­
dirdi. “Mikrofon gerçekten her şeyi olduğu gibi yan sıtıyo r.”
Elindeki bira şişesiyle sahneyi gösterdi.
Onu şöyle bir süzdüm. Beyaz gömleği yontulm uş bir heykel
gibi görünen göğsüne yapışmıştı, kasları kum aşı gererek zayıf
ama fit kollarını gözler önüne seriyordu. Etrafım a sarabileceği
kollarını.
Lanet olsun, Sophie, direnm en lazım.
“Aynı anda hem şarkı söyleyip hem dans etm ek zor iş.
Sanatçıları şimdi daha çok takdir ediyorum . Ç ok fazla efor
istiyor ve insanı terletiyor.” içkim den bir yudum d ah a aldım ,
buz gibi alkol boğazımdaki kuruluğu gideriyordu.
“Seni başka ne bu kadar terletir biliyor m usun?” diyerek
dikkatim i tekrar kendine çekti. Açık mavi gözleri d u d ak larım a
indikten sonra bana yaklaştı, sıcak bedeni yan tarafım a baskı
yaparken her bir santimini hissediyordum.
“Pek çok şey. Spor salonu, yaz sıcağı, bozulm uş k lim a .
Sonsuz sebep sayabilirim.”
Gülüşü kolumla temas eden göğsünün titrem esine neden
oldu. “Yarışmak da öyle. Biraz kızarm ış gibisin ve b ak ışların

70
ÇARPIŞ HA

da bir garip. Başka bir şey mi düşünüyorsun? Şu anda aklından


geçenleri öğrenmek için neler vermezdim." Alçak ve sert sesi
tenim i âdeta okşadı.
H ayır. İlk sorusuna on metre mesafeden bile cevap vermek
istemezdim.
“Haklısın, yarışmak terletir. Hem sen bir milyonersin. Dürüst
olm ak gerekirse aklımdan geçenleri öğrenmek için verebileceğin
çok şey var.” Şakağım a vurdum.
İçkisini dudaklarına götürürken güldü. Biranın son damlasını
kafasına dikerken boğazı hareket etti, gözlerini hiç üzerimden
çekm iyordu. O nunla ilgili her şeyi bu denli fark etmek hiç ho­
şuma gitmemişti. Bira şişesini ağzına götürdüğünde dudaklarının
ne kadar güzel göründüğü ya da burnundaki, daha önceki bir
yaralanm adan kalm a ihtim ali yüksek h a iıf şişliği- Bilhassa da
şu anda bana bakışından nefret ediyordum, sanki beni ilk önce
hangi şekilde becermek istediğine karar veremiyormuş gibiydi.
A m a hepsinden de öte ilgisinin bu kadar hoşuma gitmesinden
nefret ediyordum .
Gözleri usul usul yüzümde gezindikten sonra göğsüme
indi. Bu adam daki küstahlık kimsede yoktu.
“Güzel tişört.” D udakları seğirdi.
Aptal gibi aşağı baktım . Göğsümün ortasında, dikenli bir
kaktüsün üzerinde Free Hugs4 yazıyordu. İşte ben tam da böyle
biriydim : Sevgi gösterisi bir çöl bitkisiyle kıyaslanacak kadın.
“Teşekkürler. Sloganlı tişörtleri severim.” Ağzımdan çıkan
bu sözler kulağa ne kadar aptalca geliyorsa beynime de o kadar
aptalca geliyordu. Liam’ın yarım dayken soğukkanlı olamadığım
için kendim den utanıyordum.
“Seni geriyor muyum?” Telaşlı hâlimden faydalanarak elimi
kavradı, elinin temasıyla içime bir heyecan dalgası yayıldı, kont­
rol etm ek istediğim istemsiz bir tepkiydi bu. Elimin sırtını

4 (ln g .) Bedava S arılm a, -ç.n.

71
la u re n ash er

okşayarak ardında bir sıcaklık bıraktı. Aram ızdaki çekim in,


f?c<rcn onca zamandan biraz bile etkilenm ediğini, var gücüyle
devam ettiğini söylemek yanlış olmazdı.
El ele tutuşm anın bu denli duyusal bir şey olabileceğini
hiç düşünm em iştim . Ama zihnim kontrolü ele alarak bunu
onun gibi biriyle yaşamak istemediğine ve elim i onunkinden
kurtarm am gerektiğine karar verdi.
Liam güldü, gırtlaktan gelen tok sesi beni ele geçirm işti.
“Korkmana gerek yok. Biraz eğlenmene bak.”
“Sanırım eğlence anlayışlarım ız farklı.” Benim eğlence
anlayışım yaptığım o listeyken onunki sıkılana k ad ar sağda
solda sürtmekti.
Görünüşte Liam, Yap Gitsin Listemdeki m addeleri ta­
m am lam am a yardım cı olacak iyi bir seçenekti. O ysa m an tık lı
düşündüğüm de bu kadar yak ışık lı, ulaşılabilir ve risk li olm ası
onun çok kötü bir seçenek olabileceğini gösteriyordu. R akip
takımda yarıştığından bahsetmiyordum bile. Bu durum basında
hiç istenmeyen bir imaj yaratırdı.
Tekila yüzünden ekstra dürüst olmam gerekirse o m ad­
deleri Liam’la yapm ak beni korkutuyordu. Her hafta görm ek
zorunda olduğum biriyle o listedekileri gerçekleştirem ezdim ,
o maddeleri yazarken farklı ülkelerden önüme gelen ad am larla
yapacağımı düşünmüştüm. L iam ’la olm azdı, koşullar yü zü n ­
den ondan kaçmam im kânsızdı, o zam an neden işleri d ah a da
zorlaştırma zahmetine girecektim ki?
Alkolün yarattığı uyuşukluğa rağm en kafam ın için d e si­
renler çalıyor, onunla birlikte olarak her şeyi riske atm am am
konusunda beni uyarıyordu. Ayağa kalktım , başım dönüyordu.
M asanın üzerinden çantamı alırken dengem i buldum , zih n im
de biraz olsun berraklaştı. Araç paylaşımı şu anda ku lağa harika
bir fikir gibi geliyordu.
Liam’la göz teması kurm aktan kaçınarak m asadan eşya­
larım ı alıp çantamla meşgul oldum. O ise oturduğu yerden

72
Ç A R P IŞ M A

sırıtarak beni izliyordu. Ç antam da telefonumu bulam ayınca


kendi kendime küfrettim. Çantam ı iyice karıştırıp elim i en alta
daldırdım , parm aklarım telefon k ılıfın ın sert yüzeyine değdi.
Ç ıkardığım da, lam ine edilm iş listem statikle veya vudu büyü­
süyle telefon kılıfının arkasına yapışmıştı. Dehşet içinde listenin
yere düşüşünü izledim.
Ben fırsat bulam adan Liam onu beton zeminden kapıp
aldı. “Bu ne?”
Filmlerde ağır çekim le verilen bu tür sahnelerin aksine
kalbim hızlanırken yıld ırım hızıyla listeyi elinden kapmaya
çalıştım . “Ver onu bana. Ö nem li bir şey değil, sadece alışveriş
listesi.” Sesim yaşadığım dehşeti gizleyem em işti.
Liam kâğıdı sıkıca kavrayıp beni içten içe eriten şeytani
bir gülüm sem e takın d ı. “Cık cık. Elimden kapm ak ne büyük
kabalık. Seni açgözlü küçük şey.” Barın loş ışıkları altında kâ­
ğıdı gözüne yaklaştırıp kelim eleri seçmeye çalıştı. Zar zor nefes
alsam da bayılm am ı engelleyecek oksijen vardı. Gerçi şu anda
bayılm ak kulağa harika bir oyalam a taktiği gibi geliyordu.
K ahkahasını bastırdı. “Yap Gitsin Listesi mi? Buraya ne
gibi şeyler yazd ığın ı m erak ettim doğrusu.”
“M arket alışverişi yapm aktan nefret ettiğim için adı ‘yap
gitsin’ listesi. U ym uyor mu?” Listeyi bir kez daha alm aya ça­
lıştım . Parm aklarım la plastik kaplam ayı kavram ayı başardığım
anda Liam koltuktan kalktı.
Benden bir karış daha uzun olduğundan listem artık eri­
şem eyeceğim bir noktadaydı. A yağım ı yere vurdum , dudakla­
rım dan hüsran dolu bir hom urtu döküldü. Sanki sinirli hâlim
ona sevim li geliyorm uş gibi bana gülüm sedi.
Dengemi kaybettim ve düşmemek için koluna tutundum .
Sıcak teni parm aklarım ı ısıttı. Ellerim in altında gerilen güçlü
kasları bir sapık gibi onu ellemeye davet ediyordu beni.
Ondan uzaklaşarak aram ıza mesafe koyup yüzüne baktım.
Listeyi iyice göremediğinden telefonunu çıkarıp el fenerini aç­

73
LA UREN ASHER

tığın d a bana pis pis sırıttı. Şim di, hemen burada, A syalın ın
birinin Elvis Presley taklidi yaparak şarkı söylediği bu Ç in
barında ölmek istiyordum.
R en k kodlam ası bile yapm ışsın.” L ia m ’ın ş a ş k ın lığ ı sa­
m im i gelmişti.
Gözlerimi gözlerine dikerek kaderimle yüzleştim . “D üzenli
ve detaycı olmayı severim. M ükemmel olm ayacaksa neden liste
yapayım ki? Şimdi onu bana ver.” A yağım ı yere v u ra ra k avu­
cum u uzattım.
Liam çocuklaşarak listeyi başım ın üstünde sallad ı. B o yu o
kadar uzundu ki listeyi kapmam im kânsızdı. Z ıplasam d a n afi­
leydi, yetişemiyordum. Bedenim sert göğsüne değdi. Bu tem asla
bir adım geriye sıçradım, neredeyse bileğim i b urkuyo rdum .
Kahkahası daha çok güm bürtü gibi çık m ıştı. “S en in y ü ­
zünden okuyamıyorum. Kes şunu.”
“Ah, öyle mi? R ahatsızlık verdiğim için kusura b ak m a lüt­
fen. Annen sana başkalarına ait şeyleri alm am an g erek tiğ in i
öğretmedi m i?”
“O dersi kaçırm ış olabilirim . Ama anneciğim bana p aylaş­
m anın önemsemek olduğunu öğretti, belli ki senin de bu konuda
biraz derse ihtiyacın var.” Sırıtışı ve dam arlarım da gezinen alkol
kafam ı allak bullak ediyordu. Bir de an n eciğim derkenki aksam
ve oğlan çocuklarını hatırlatan tavrı.
“Vay, vay, Bayan M itchell, ne kadar pis bir zih n in iz varm ış
böyle. Belli ki sizi hafife alm ışım .” El feneriyle a y d ın la ttığ ı
listeyi okurken başını iki yana salladı.
Gözlerimi ovuşturarak kendim i bu kâbustan u yan d ırm aya
çalıştım .
H ayır, işe yaramıyordu. Liam bütün seksiliğiyle h â lâ kar-
şım daydı ve hâlâ telefonunun feneriyle listem e b akıyo rdu.
Huzursuzluğumu görmezden gelerek listem i o ku m aya baş­
ladı. “Çıplak yü z m eye git. B ir vibratör al. B uzla ön sev işm ey i
dene, işte bu fazla cesurca. B ir ya b a n cıyı öpm ek isted iğ in için

74
Ç A R P IŞ M A

şanslısın çünkü elinin altında bir tane var. İçerken karaoke yap,
tam am landı. Yeni yem ek ler dene, paraşütle atla, p orn o izle, strip
pok er oyna, Eyfel K ulesi ’n in ön ü n d e biriyle öpüş, seks sırasında
p a rtn erin in seni bağlam asına izin ver, seks sırasında p a rtn erin in
gözlerini bağlamasına izin ver. işte şimdi aynı dilden konuşuyoruz.”
Listeyi elinden çekip alm aya çalışsam da sıkı sıkı tutarak
bana işkence çektirm eye devam etti.
“Sert olmaya gerek yok. O ral seksle boşal ve bir geced e birden
fa z la orgazm yaşa. Basit istekler am a hoşuma gitti. Ayna kar­
şısında seks kulağa çok ateşli geliyor, seni röntgenci seni. Halk
için d e seks yap, du vara karşı seks yap, hızlı seks ya p ve kafayı
bul. Ve son olarak, açık havada seks yap. Y aratıcılığınızdan ve
cesaretinizden etkilen diğim i söylem eliyim .”
Şu anda elim de bir içki olsaydı Liam ’ın yüzüne fırlatır m ıy­
dım m erak ettim . Yüzündeki sırıtış beni bara gidip fantezim i
gerçekleştirm em için kışkırtıyordu.
K ırıştırdığım burnuma dokundu. “A rtık yapm am ız gerekeni
biliyorsun, değil m i?”
“M erak etm iyor olsam da senin bana söyleyeceğinden emi-
77
mm.
“A k ıllı kız. Bunu sana yardım projesine dönüştürüyoruz.
Bu aram ızda sır olacak.” Sözleri tüylerim i diken diken etm işti.
Liam’ın beni yatağa bile atm adan becermek gibi bir huyu vardı.
Aklımı sikiyordu. H er seferinde.

75
7

J
ax’le boş vakitlerimizi M cCoy karavan alanında dinlenerek
geçiriyorduk. Rusya Grand Prix’si antrenm an tu rları başla­
m adan önce gri deri koltuğa yayılm ış, telefonda gezinerek vakit
öldürmeye çalışıyordum. Şanghay yarışı oldukça b aşarılıyd ı.
Sophie’yle vakit geçirmek gibi bir artısı olduğundan h afta sonu
epey hızlı geçmişti.
Öpülesi dudakları ve becerilesi vücudu olan T atlı Sophie.
O nunla her flörtleştiğimde bana kocaman gözlerle b ak arak
seks perhizimi bozmam için beni kışkırtan kız. Geçen h afta
boyunca itiraf etmek istemediğim kadar sık düşündüğüm o kız.
Telefonum titredi. Claudia’dan gelen ve ekranım ı aydınlatan
nahoş mesajı mideme yerleşen bir tiksintiyle açtım .
“Claudia bana yine çıplak fotoğrafını gönderm iş.” B ulut
hesaplarımdan herhangi birine kaydolm adan hem en fotoğrafı
sildim.
Jax homurdanıp suyundan bir yudum aldı. “D ostum , k ız
sana kafayı takmış maalesef. Şimdiye peşini bırakır sanıyordum
ama iki ay oldu.”

76
Ç A R PIŞHA

Claudia’nın yatakta çıplak uzandığı görüntüsünü aklım dan


silmeye çalışırken dudaklarım dan bir inilti koptu. H ayatım
nahoş fotoğraflar, bombok dedikodu haberleri ve saçma sapan
basın bültenleriyle tekrar eden bir kâbusa dönmüştü.
Jax irkilerek dövmeli elini saçlarının arasından geçirdi.
“Peter’ın yeğeni olduğu için M cCoy a onun yaptıklarını anla-
tam am an çok kötü.”
“Menajerime söyledim ama sözleşme yenilem e dönem inde
olay çıkarm am am ı söyledi. İyi bir anlaşma yapm am ı istiyor.
Yani ölüm bizi ayırana kadar ben ve elim baş haşayız.” Elim i
Jax ’e salladım .
Bir kahkaha patlatıp bana yastık fırlattı. "Bu pis bilgileri
kendine sakla. Kimse senin sefil mastürbasyon seanslarını bil­
m ek zorunda değil.”
“A rtık hayatım böyle, ne yapabilirim . Vay be, neydik ne
olduk.”
“Ya sen yatakta çok iyisin ya da bu kadın zır deli.” Jax
derdim le alay ediyordu. Şerefsiz.
“Neden ikisi birden olamıyor, anlamıyorum.” Yasağı başınım
üzerine kapayıp Jax’in gürültülü kahkahalarına kulak tıkadım .

R usya Grand Prix sindeki sponsor etkinliğinde votka su gibi


akıyordu, hâliyle geceyi atlatmam için yeterince alkol vardı. Kısa
sohbetler bok gibiydi. Tam bir saat boyunca lak lak ettikten sonra
tem iz hava almazsam ölecekmişim gibi hissetmeye başladım .
Salonun Soçi Dağı manzaralı balkonuna çıktım . Bardağa
çarpan buz sesini duyunca başımı hızla o yöne çevirdim .
Gördüğüm sarı saçların kime ait olduğunu anlayarak o
yöne ilerledim . Avludaki loş Lambalar Sophie'yi yum uşak bir
ışıkla aydınlatıyor, bedenine yapışan elbisesini gözler önüne
seriyordu. Açıktaki sırtı okyanusun ortasındaki bir deniz fe­

77
LAUREN ASHER

neri gibi beni kendine çekiyor, aşağılara inerek poposunu saran


ışıltılı kumaş beni tahrik ediyordu. Parm aklarım ı sırtın d ak i
girintilerde gezdirmeye can atıyordum. Bu d ü rtü yü bastırm ak
için ellerim i ceplerime soktum. Son zam anlarda ken dim e olan
hâkim iyetim bir keşişi kıskandıracak cinstendi.
Sanki bakışlarım ı sezmiş gibi omzunun üzerinden bana
bakarak ifadesiz yüzüyle beni allak bullak etti. H içbir duygu
barındırmayan bir buz kraliçesi gibi davranıyordu. İçkisinin ka­
lanını kafasına diktiğinde - k i gösterdiği tek tepki b u yd u - boğuk
bir kahkaha patlattım . Elindeki boş kadehi yan ın d ak i m asaya
bırakıp balkonun korkuluklarına yaslanarak gökyüzüne baktı.
Burada ne yapıyorsun?” Yanına giderek aram ızdaki mesafeyi
kapadım . Ona dokunamıyorum diye yakınında durm ayacak
da değildim .
“Yıldızları izlemek en sevdiğim şeylerden biridir. A yı ve y ıl­
dızları izlemeyi seviyorum ama burada çok fazla ışık olduğundan
görmek pek kolay olmuyor. Bazı şehirlerin çevreyi korum ak ve
yıld ızları izleyememe gibi sorunları ortadan k ald ırm ak adına
gece elektrik kesintileri yaptığını biliyor m uydun?”
“Bilmiyordum sanırım. Senin gece âşığı biri olabileceğini
hiç düşünm em iştim .”
Kahkahasında zarafet vardı. Gülüşünü de en az sesi kadar
sevm iştim . Onu tekrar güldürmek isterdim. “Ö yleyim aslında
am a kendim i sabah insanına dönüştürdüm. O kul ve dersler
falan derken uymam gereken bir programım vardı. Bu e tk in ­
lik ler uyku saatimi geçiriyor.”
“Ah, dur tahmin edeyim. Yoksa sen sabahın köründe uya­
nıp programına sıkı sıkıya bağlı kalan ve gece yarısı olm adan
uyum ayı seven insanlardan mısın? Saat gibi, tık ır tık ır işleyen.
Katı kuralları olan. Her daim gergin ve cinsel hayatı olm ayan.
Böyle şeyler işte,” diye dalga geçtim.
“İnsanın rutininin olması kötü bir şey değildir. A sıl d ik ­
katli olmamız gereken aniden gelişen olaylardır.” S an k i beni

78
ÇARPIŞHA

çözmeye çalışıyormuş gibi merakla baktı. “Ama yaz tatilinde


gece yarılarına kadar oturmayı, bazen arka bahçedeki havuzun
başında uzanmayı seviyorum. Bazen gece karanlığına bakarak
günümü, nelerin doğru ya da yanlış gittiğini düşünürüm. Bazen
de kulak veren bir yıldız varsa bir dilek fısıldıyorum .” Efkârlı
hâli içimde bir şeyleri harekete geçirdi.
Kısıtlı dikkat aralığım gece göğünün altında başka neler
yapabileceğine odaklandı. M antıklı düşünememe hastalığına
tutulm uş olabilirdim .
Beni görecek şekilde döndü, gözleri bedenimde gezinirken
ona rahatça bakma fırsatı yakaladım . Bakışları karşısında sır­
tım ı dikleştirdim , dudaklarım ın köşesi yukarı kalktı. T akım
elbisemin altına giydiğim spor ayakkabılarını görünce yüzüne
ışıl ışıl bir gülümseme yayddı. Şık ayakkabıları kenara atıp yan
tarafında yılan işlemesi olan tasarım spor ayakkabıları giyen
çocuk kalpli biriydim .
“Böyle ayakkabılar giymene izin mi veriyorlar yani?” Sesi
eğleniyor gibiydi.
“Topuklu ayakkabıyla abiye yerinde spor ayakkabıyla elbise
giym eyi tercih eden bir kızın tarzım kopyaladım.” Korkuluklara
yaslanıp ona baktım .
Uzun abiye elbisesinin eteğini kaldırarak yıldız işlemeli
beyaz spor ayakkabılarını ortaya çıkardı. Hasiktir. İçerideki
kad ın lar topukluları yüzünden topallarken o herkesten gizli
spor ayakkabısı giyiyordu. Hayatımda ilk kez bir kadında be-
cer-beni diyen o topuklu ayakkabıları görmek istemediğimi fark
ettim . Bunun yerine yıldız işlemeli spor ayakkabıları olan bir
çift bronz bacağın belime dolanmasını istiyordum.
“Ç ocuk kostümlerini balo elbiseleriyle değiştirm iş olabili­
rim am a spor ayakkabısı modasından vazgeçemem." Elbisesinin
eteğini indirmeden önce gözlerim kısacık bir an bacaklarında
gezindi, sonra gözlerine baktım.

79
LAUREN ASHER

Kahretsin ki varlığından çok büyük k eyif alıyo rd u m . Kar­


şısında verdiğim tepkiler beni hayrete düşürüyordu çü n k ü daha
önce hiçbir kızın karşısında böyle hissettiğimi hatırlam ıyordum .
Aniden Johanna’yı hatırlayınca göğsüme y a k ıc ı bir acı ya­
yıld ı. Sikerler. Şu anda bunu düşünemezdim.
içimde kabaran duygulara aldırış etmeden Sophie’yi Johan-
na’ya benzettiğime dair düşünceleri aklım dan u zaklaştırd ım .
“Ne çiftiz ama değil mi?”
Burnundan güldü. Vay canına, cazibem kızı etk ilem eye y e t­
miyor.
“Hep böyle çapkın m ısındır?” Gözleri, sanki o çok sevdiği
lanet yıldızları çalmış da bakışlarına yansıtm ış gibi parlıyordu.
“Genelde öyleyimdir ama bu sezon kendime h âk im olmaya
çalışıyorum . Burası benim yasaklı bölgem.” E lim le bedenim in
alt bölgesini işaret ettim. “Hiçbir kız buraya giriş yapam az.”
O na parm ağım ı salladım.
Sophie başını geriye atıp bir kahkaha koyverdi. Ç ok güzel bir
görüntüydü, soğuk tavırlarını bir kenara bırakm ıştı. Boynunun
k ıvrım ı dikkatim i çekti. Ne yazık ki buradan daha fazlasını
göremiyordum. Diğer duyularım a güvenerek hindistancevizi
kokusunu içime çektim. Losyonunun kokusu mu? Yoksa p a rfü m ü
m ü? Bu koku neden beni bu kadar tahrik ediyor?
“Üzerine tabela asmaksın, böylece kimse sana dokunam a­
yacağın ı anlamış olur. Tavırlarından anlam ayan k ad ın lara da
doğrudan mesajı iletmiş olursun. Çünkü sen... biliyorsun işte.”
S an ki bu her şeyi açıklıyormuş gibi eliyle bedenim i gösterdi.
“Yani beni yakışıklı bulduğunu mu ima etmeye çalışıyorsun?”
İnanmaz bir ifadeyle bakıp başını iki yana sallad ı. “Ah,
tabii ki hayır. Tipim değilsin.”
“Yani yakışıklı erkeklerden hoşlanmıyor m usun?”
Burnundan güldü. Şu gü lü şleri yok mu?.. Bunu sevim li
bulduğum a inanamıyordum. Etrafımı saran, fazla b ak ım lı
‘gösterişçi’ kadınlar gibi değildi.

80
Ç A R PIŞHA

“Hayır, elbette hoşlanıyorum. Ama aynı zamanda iyi huylu


olm alarından da hoşlanıyorum.” Elleri huzursuzca kıpırdan­
dıktan sonra korkulukları kavradı.
İstediğimde iyi huylu olabilirdim ve Noah’yla karşılaştırıl­
dığında kendim i bir aziz gibi görüyordum. Yani günah işleyen
bir aziz am a yine de aziz işte.
“Eh, iyi huylu adam lar hakkında ne derler bilirsin?” Yü­
zündeki şaşkın ifadeyi izlemek fazlasıyla hoşuma gitm işti.
Gözleri kocam an açıldı, dudakları aralandı ve yüzündeki
buz kraliçesi ifadesi eriyip gitti. “Ne demek istiyorsun?”
“îy i huylu adam ların aksine kötü adamlar iş bitirmeyi bilir.
Her. D efasında. Ve bunu birkaç kez daha tekrarlayabilirler.”
Elim benden bağım sız hareket edip kolundan aşağı doğru ge­
zinerek ardında ürpermiş bir ten bıraktı.
Sözlerim karşısında nefesi kesilince ondan daha fazla tepki
alabilm ek um uduyla cesaretlendim. Sikm işim perhizi. Ona do­
kunm ak becermek sayılm azdı, yani yem inim i falan bozmuyor­
dum . E lim in tersiyle yüzünü okşadığımda tenim karıncalandı.
D udaklarının arasından bir inilti kaçarak beni onu öpmek,
aram ızdaki bu bağı test etmek için kışkırttı. İçimde bir belirsizlik
vardı, ona karşı duyduğum bu çekim i tam olarak adlandıra-
m ıyordum . A rzularım a yenilm ekle davranışlarım konusunda
verdiğim sözü çiğnemek arasında ince bir çizgide yürüyordum .
O nu öpmemek için geri çekildim.
“Kötü adam lar abartılıyor.” Gözlerini devirerek açıkça ona
karşı verdiğim tepkiyi görmezden geldi.
“A m a ben senin yeni şeyler denemek istediğini düşünm üş­
tüm . Bilhassa da listendeki maddelerden sonra.”
Lanet olası listesi. Bazı maddeleri düşününce bile sertle-
şiyordum .
Sophie gamzeleri ve badem gözleriyle masum görünüyor
olabilirdi am a listesi bambaşka bir şey söylüyor, onu daha yakın­
dan tan ım ak istememe neden oluyordu. Vücudunu keşfe çıka­

81
LAUREN ASHER

rak arzularım ı beslemek istiyordum. Gece göğünden hoşlanan,


yıld ızlara bakıp dilekler dileyen ve gece k a ran lığ ın d a dolanan
kötülüklerden —benim gibi onu baştan çıkarıp k a ra n lık tarafa
çekm eye çalışan piç kurularından- m aalesef ki b ih ab er olan
bu kadınla ilgili daha fazla bilgi edinm ek istiyordum . O nu o
kıym etli göğünün altında becermek, tek d ileğ in in a le tim ve
birden fazla orgazm olduğundan emin olm ak istiyo rd u m .
Zihnimdeki düşünceler yarış arabalarından daha hızlı hareket
ediyordu. Sophie’nin ağzından çıkan sözlerin yarısın ı k açırd ım .
“...B unu başka kimse bilmiyor, o yüzden sak ın kim seye
söyleme. Senin de bilmemen gerekiyordu am a m aalesef her şeye
burnunu soktuğundan öğrenmiş bulundun.” A ğ ırlığ ın ı bir aya­
ğından diğerine vererek yaptığı hata yüzünden ne k a d ar k ızgın
olduğunu belli etti. Ne harika bir karm aşaya sebep o lm uştu.
Yüzüme bir sırıtış yayıldı. “A ram ızdaki bu k ü ç ü k sırrın
keyfini çıkaracağım .”
“Listemin peşini bırakm ayacaksın, değil m i?”
“Hayır. Şimdi anlat bakalım , neden öyle m üstehcen bir
liste yaptın? Geceleri kendini parm aklam aktan ve y a rın daha
iyi bir güne uyanmayı dilemekten sıkıldın m ı?”
Bir kahkaha atıp kolumu çim dikledi. G ırtlaktan gelen k ah ­
kahası doğrudan kasıklarım a ulaşm ıştı. Bu m asum d o ku n u şla
bile harekete geçen aletim, görmezden gelm eye ç alıştığ ım uyarı
zillerini çalmıştı.
“Öyle olduğunu kim söyledi?” Bana gülüm serken gam zeleri
ortaya çıktı.
Ona attığım sessiz bakışla zekâmı küçüm sem em esini im a
ettim. “Benim gibi adamlar böyle şeyleri hisseder. Y irm ilerin in
başında yalnız bir kadın olmak ara sıra kendini tatm in e ttiğ in
anlamına gelir.”
“Birincisi, sevgilimin olm adığını nereden b iliyo rsu n ?”

82
ÇARPIŞHA

“Bence listen bunu ele veriyor. Sevgilin varsa da lütfen


onu kapının önüne koy çünkü seni oral seksle boşaltamıyorsa
seninle birlikte olmayı hak etmiyor demektir.”
O kadar çok güldü ki sonunda öksürmeye başladı. “Pekâlâ,
iyi bir noktaya parmak bastın. O listeyi üniversitedeki oğlanlar
beni hayal kırıklığına uğrattığı ve kütüphane dışında bir hayatım
o lm adığı için yaptım . Bir ‘ölmeden önce yapılması gerekenler’
listesi gördüm , sonra sarhoş oldum ve kafam güzelken kendi
listem i hazırladım . Bu liste öyle oluştu.”
Benim ve tabii ki aletimin asıl dikkatini çeken üniversitedeki
aptal oğlanlardan bahsetmesi olmuştu. “Üniversitede çıktığın
ad am ların tipi nasıldı?”
“Birkaç randevuyu ‘çıkmak’ diye adlandırmaydım " tç geçirdi.
A n laşılan bu, Küçük Bayan Mükemmel için hassas bir
konuydu.
“Lütfen en azından işi sonuna kadar götürdüklerini söyle?”
Cevabını beklerken yumruklarımı sıktım, aynı anda hem cevabını
duym ak hem de hiç duymamak istiyordum. Benim derdim neydi?
A niden derin bir nefes alınca neden söz ettiğimi anladığını
düşündüm . “H ayır.”
“Bütün erkekler adına senden özür dilemek, nefesini kesecek
birden fazla orgazm ve öpücükle bunu telafi etmek istiyorum.
Sana yard ım etm eyi görev edinen sadık hizmetkârın olmam
için evet dem en yeterli.” Geri çekilmeden önce reverans yap­
tım . K albim i çevreleyen buz tabakası, her temkinli ama nefes
kesen, o baştan çıkarıcı gözlerine dek ulaşan gülümsemeyle
biraz d ah a kınlıyordu.
B aştan çık arıcı gözler mi? Lanet olsun, Liam, taşaklarını
kızın elin d en g e r i m i alsan acaba?
“T eklifin kulağa çok cazip gelse de yasaklı bölgene kimseyi
sokm am an lazım . Yine de teşekkürler.”
T abii ki sözünü dinlemeli ve yasaklı bölgeme kimseyi
so km am alıyd ım ama beynim içimde verdiğim savaştan keyif

83
LAUREN ASHER

alıyordu. Bir yandan adi dedikodu gazetelerine m anşet olmak


istemezken diğer yandan Sophie’yle daha fazla vakit geçirmek
istiyor, kendi kendimi yiyordum.
Belki de sandığımdan daha yalnızdım . A niden aklım a
berbat bir fikir geldi ama temiz bir plana benziyordu.
“Listene bir madde eklemek istiyorum.” Yanında taşıdığına,
çantasının köşesinde bir yerde olduğuna, bu edepsiz sırrın ı her
yere yanında götürdüğüne bahse girebilirdim .
Birkaç kez gözlerini kırpıştırarak bön bön baktı.
“Kötü adamla randevuya çık.” Ona kocaman gülüm sedim .
“Hayatta olmaz. Listeyi bozmak yok. M addeler çoktan
belirlendi, yani kimse ekleme yapamaz. Şansını başka bir zaman
dene. Belki senden yardım isteyen biriyle.” Başını gereksiz bir
hırçınlıkla iki yana salladı.
Parmaklarımı korkuluklarda duran parm aklarına doladım.
Kolumdan göğsüme doğru bir sıcaklık yayıldı. Bu, muhtemelen
devirdiğim votkaların kafamı ve muhakeme yeteneğim i bulan­
dırması sonucunda beliren aşina olm adığım bir histi. Başpar­
mağımı içgüdüsel olarak elinin sırtında, sığ nefes alışverişleriyle
aynı ritimde gezdirmeye başladım.
“Sanırım biriyle çıkm aktan korkuyorsun. Yanım dayken
kendine hâkim olabileceğinden emin m isin?” için deki asiyi
ayaklandırmak istiyordum. Bunu neden yapm ak istediğim i
ben de bilmiyordum. Belki eğlenmek içindi belki de kendini
serbest bıraktığında neler olabileceğini görmek istediğim içindi.
Elini sıkıp sonra bıraktım . Ona dönerek elim i tekrar pan­
tolonumun cebine soktum.
Gözlerini kıstı. “Hayır, senden korkmuyorum. Bazı insan­
ların cazibene karşı bağışıklığı olabilir. Şok edici, biliyorum .
Ama senin gibi azılı bir gönülçelenin cazibesine kapılm adığım
için kendimi şanslı saym alıyım .”
Hasiktir, o sırıtışı öperek yüzünden silmek istiyordum . Ba­
ğışıklıkm ış. Götüm. “Gönülçelen ha? Benimle ilgili haberleri

84
ÇARPIŞMA

mi okuyorsan? ilk tanıştığım ız andan beri beni takıntı hâline


getirdiğini söyleme sakın? Takipçi sapıklardan hoşlanm am am a
sana bir ayrıcalık yapabilirim .”
Avucunu göğsüne bastırıp kirpiklerini kırpıştırdı. “Tüh ya,
yakalan d ım . Yıllarca karşılaşacağımız ânı bekledim. Şim diye
m ihraba yü rü rü z sanıyordum ama belki de Disney film lerin­
deki zam anlam alar yanlıştır. Romantik kurgulardaki kur yapma
süresi genelde en fazla iki gündür.”
Lanet olsun, o kadar çok güldüm ki yanaklarım acım aya
başladı. “Bir randevuya evet dersen belki zamanı hızlandırırız.
A m a işin rom antik kısm ını atlayıp doğrudan fantezi kısm ına
geçelim derim .”
Ben ne bok yiyordum böyle? Keşke amacımı anlasaydım .
A m a genelde ön ce ya p sonra sorgula zihniyetine inanırdım .
“Fantezi olayının Disney filmlerindeki gibi değil, The
B a ch elor d ak i gibi olduğunu biliyorsundur umarım. Ve hayır,
yap am ayız.”
D urum u gözden geçirip yeni bir plan oluşturma zam anı
gelm işti. Ç ü n k ü ben hayırı cevap olarak kabul edecek biri de­
ğild im . Ben, bir kadının onu becerirken kulağıma nefes nefese
iniltiler eşliğinde evet demesini isterdim. Bu, en sevdiğim cevaptı.
D u d ak larım seğirdi. “Tamam, hadi bahse girelim. Kaza­
nırsan kaybedecek hiçbir şeyin olmayacak.”
G örünen o ki Sophie’nin yumuşak karnını bulmuştum,
bahis kelim esini duyunca yüzünde beliren ifadeden onun da
en az benim kadar kazanmayı sevdiği anlaşılıyordu. Beni alt
etm e düşüncesiyle dudaklarını yaladı.
R üyanda görürsün.
“R usya Grand Prix’sinde podyuma çıkarsam benimle ran­
devuya çık m ayı kabul edeceksin.” Bu pistte bir kaza ve yangın
geçm işim olsa bile yarışm aktan daha sevdiğim bir şey varsa o
da m eydan okum aktı.

65
LAUREN ASHER

Hiçbir şeyi uzun uzun düşünmüyordum çünkü umurumda


değildi. O nunla daha fazla zaman geçirmek gibi m asum bir
şeyden kim seye zarar gelmezdi, ö n em li bir olay değildi.
Omuz silkti. “O podyuma daha önce hiç çık m ad ığın ı dü­
şünürsek olur, kabul ediyorum .”
Bak yine aynı şey oluyor, son birkaç yıld ır benim le ilgili
her şeyi takip mi ediyorsun diye merak etmeye başladım .”
“Aslında babam bana her yıl Rusya Grand Prix’sini kazanan
B andini pilotlarının fotoğraflarını gönderdiği için biliyorum .
H atırladığım kadarıyla sarışın bir A lm an Soçi’de hiç dereceye
girm em işti. Ama tabii egon bunu kabul etmez.” Gülümsemesini
bastırm aya çalıştı.
“Podyumda çekilm iş bir fotoğrafım ı görm ek istiyorsan
sorman yeterli.”
Eliyle beni geçiştirdi. “Sadece tek bir randevu. D aha fazlası
yok.”
“Bana listeyi ver.”
“Sadece sözlü bir anlaşm a yapsak olm az mı? Neden illa
mükemmel listemi mahvetmek zorundayız?”
“Kötü adamla randevuya çıkacaksın, bu ben ya da başkası
olur fark etmez, bu yüzden listeye eklem en lazım .” Tabii ki de
blöf yapıyordum çünkü o randevuya m utlaka benim le çıkacaktı.
Listesini çantasından çıkardı. “Listeme bir şeyler yazacak
olmandan nefret ediyorum .”
Homurdanarak elindeki kalem i kapıp anlaşm am ızı resmi­
leştirdim . El yazım seçmiş olduğu pratik yazı fontuyla tezat
oluşturuyordu.
Sinsi planlarım ın sembolik kan ıtın a bakıp sırıttım . Sop-
h i e n in bu listeyi yapma nedeninin cinsel geçm işi ya da böyle
bir geçmiş eksikliği olduğunu anlam ak için dâhi olm aya gerek
yoktu. Hayatı berbat seks deneyimlerinden ve bir o kadar berbat
sahte orgazmlardan ibaretti.

86
ÇARPIŞMA

Sophie’ye mükemmel seks ve orgazmı yaşatarak işin hak­


kını vermeyi kendime görev edinmiştim. Ufacık elinde tuttuğu
liste başkaldırısının sembolüydü ve ben de içindeki o isyankârı
ortaya çıkarm ak istiyordum. Siktir, bu yarış sezonu onunla çok
daha eğlenceli olacaktı.

Ertesi gün, yarış öncesi toplantılara katıldığımda heyecandan


yerim de duram ıyordum . Adımlarım sanki havada süzülüyordu.
T akım la önceki münakaşamızı bir kenara bırakıp Soçi yarışını
kazanm aya odaklandım . Sophie’yle girdiğim bahis beni kazan­
m aya teşvik ediyordu.
A nlaşm am ızın ardından saatlerimi eski antrenman turla­
rım ın k ayıtların a ve gelişim göstermek için takım ın çıkardığı
notlara göz atarak geçirmiştim. Bu, kimselere söyleyemeyeceğim
kadar utanç verici bir gerçekti.
Cum artesi günkü başarılı sıralama turunun ardından aracım
üçüncü sıradaki yerini alm ıştı. Pit garajında yeni bir yarışçı
gibi davranıyordum , artık ekibi etkileme konusunda gerilmeme
gerek yo ktu, bunun yerine mühendislere ilettiğim araçla ilgili
isteklerim i kontrol etmeye odaklandım. Aklımda nihai bir he­
d ef varken vaktim i kendi kendimi yemeye ayıracak değildim.
D iğer takım lara yazık olacaktı ama araç ne kadar iyiyse yarış
da o k ad ar iyi geçerdi. Şampiyonadaki en hızlı araçlardan biri
M cC o y’daydı, bu da başarı parmaklarımın arasında demekti.
Pazar günü bütün heyecanımla harika bir yarış çıkarmaya
h azırd ım . Teknisyenler beni griddeki sırama doğru iterken el­
d iven li parm aklarım la aracımın direksiyonuna vurdum, onlar
beni yarışa hazırlarken taraftarlar tezahürat yapıyor, dağ man­
zarası beni karşılarken etrafımdaki seyircilerin enerjisi pistte
uğulduyordu.

87
LAUREN ASHER

Takımlar araçları sıralamadaki yerlerine yerleştirmeye çalışarak


pistte yirm i renkli araçtan oluşan çapraz bir desen oluşturdu.
Her şeyin yolunda olduğunu gördükten sonra da d ağıld ılar.
Işıklar önce yanıp sonra teker teker sönmeye başladı. Son
ışık da söndüğünde gaza basarak motoru kükrettim , eldivenli
ellerim le direksiyondaki gerekli düğmelere basarak vites de­
ğiştirdim . Aracım pistte hızla ilerleyerek çabucak ilk düzlüğe
ulaştı. Vücudum adrenalinle uğulduyor, kalbim göğsüm de deli
gibi atıyordu. Bu, hiçbir uyuşturucuya benzemiyordu. H ayatım
boyunca bu heyecanı hissetmek istiyordum.
Araç virajlarda sorunsuz ilerliyordu. Pistte doyum suz bir
pislik olmak gibi bir huyum vardı, kazanm ak için kendini hem
fiziksel hem de zihinsel olarak zorlamayı severdim.
Jax birkaç saniye önümdeydi. Gaza basıp ön kan adım ı
Jax’in arka kanadına yaklaştırdım . Senkronize bir şekilde virajı
alırken onun hızını azaltmasını avantaj olarak kullandım . Dibine
kadar girdikten sonra önüne kırdım , böylece egzoz dum anım
ritmini bozarak onu üçüncü sıraya itm iş oldu.
Ele geçirdiğim ikincilik pozisyonunu d ik k atle korum aya
devam ettim. Yarışı ilk üç içinde bitirmek kulağa hiç bugünkü
kadar güzel gelmemişti, özellikle de ortada Sophie’yle girilm iş
bir bahis varken.
Pit alanına girdiğimde kaderim artık tak ım ın lastik de­
ğiştirme hızına bağlıydı. Teknisyenler işlerini ik i saniye içinde
tamamlarken önüme çok fazla sürücü çıkm asını istem ediğim
için pit yolundan elimden geldiği kadar hızlı çık tım .
Kısa süre sonra Noah’yı yakalayarak ikinci sırad ak i yerim i
geri aldım . Noah’nın önüne geçmek için çevresinde sarsak ha­
reketler yaptım, bir sonraki virajdan önce düzlüğe ayn ı anda
girerek tehlikeli biçimde yakınlaştık. îk im iz de ik in c i olm ak
istemiyorduk. Virajlardan birinde lastiği benim kin e çarp arak
neredeyse spin atmama neden oldu. P iç herif. A racım ı tekrar
yola sokarak ona hareket çektim.

80
ÇA RPIŞH A

“Liam , hasar var mı ?” Telsizden Chris’in sesi duyuldu.


“Kenara çekip kontrol edeyim istersen.” Sesimden alaycılık
akıyordu.
“Kıçını kim tutuşturdu bilmiyorum ama yanşa böyle devam
et. Böylece Soçi’deki diğer rezil yarışlarını telafi edebilirsin,
dedikten sonra telsinizi kapadı.
“ö y le olsa iyi olur.” Güçlükle nefes alabiliyordum. İnsan­
lar Fİ aracı kullanm anın yarattığı fiziksel yorgunluğu hafife
alıyordu, oysa yarışçılar evlilik sözleşmesi yapmadan boşanma
davası açılm ış bir kocadan daha fazla ter dökerdi.
M otorların uğultuları arasında tarafiarlann çığlıklan duyu­
luyordu. Elli ikinci tura geldiğimde podyum benim için artık
çantada k eklikti. İddiayı kazanacağımı düşününce kaskım ın
altın d a sırıttım .
A racım bitiş çizgisini geçerken yumruğumu havaya kaldır­
dım . G örünen o ki Bandini’deki en seksi kızdan bir randevu
koparm ış ve kendim i podyumda bulmuştum; şampanya içmeye
değer ik i galibiyet.
Santiago ve N oah’yla birlikte podyuma çıktım. M ayayla
Sophie podyum un kenarındaki VIP bölümünde durmuş, bizi
u zaktan izliyorlardı. Podyuma çıkmayı birkaç sebepten ötürü
çok seviyordum: kazananlarla birlikte kutlama yapmak, şişe şişe
şam panya patlatm ak ve taraftarların sevincini görmek. Hopar­
lörlerden yükselen müzik kalabalığın çığlıklarını bastırıyordu.
Birkaç Fİ görevlisi bize büyük şampanya şişelerini uzattığında
N oah, Santi ve ben şişeleri sallayıp alanda yankılanan bir sesle
p atla ttık . îçindekini birbirimize ve kalabalığa püskürttükten
sonra k alan ı kafaya diktik.
Şişem i podyumun bir ucunda duran Sophie’ye doğrulttum.
G ülüm sem ekten çenem ağrıyordu. Sikmişim sonuçları düşün­
m eyi de seks perhizini de. Küçük bir ödülü hak ediyordum ve
ö d ü lü m ü alm aya hazırdım.

89
8

iam ’ın Rusya zaferinin üstünden birkaç gün geçm işti ve bu


L da randevudan yırtm a konusunda şansım k alm ad ı dem ek
oluyordu. Maya ve Jax’i de davet ederek planını bir çifte rande­
vuya dönüştürdüğümü duyunca bundan hiç h o şlan m ayacak tı.
Bazıları buna korkaklık diyebilirdi am a ben zekice o ld u ğu n u
düşünüyordum. Zavallı Liam beni henüz n u m a ra larım ı öğre­
necek kadar iyi tanımıyordu, bahsin detayları k o n usun d a dah a
açık konuşmalıydı.
Çifte randevuda bize katılm ası için yalvar y a k a r M a y a y ı
ikna ettikten sonra bu iyiliğini onu yem eğe ç ık a ra ra k ve ona
Yap Gitsin Listemden bahsederek ödüllendirm eyi p lan lıyo rd u m .
Sırnm Şanghay ve Barselona yarışları arasında toplam bir a y saklı
kalabilmişti. Lanet olsun Liam a ve Soçi’deki p erfo rm an sın a.
M ayayı bizimle yemeğe gelmeye ikna edeceğim d iy e p la n ım ı
açıklamak zorunda kalm ıştım .
“Şu işe bakın, Tatlı Sophie’nin edepsiz şeyler listesi y a p tığ ı
kimin aklına gelirdi?” Su bardağını ağzına götürerek gü lü m sed i.

90
ÇARPIŞMA

“T atlı olm anın canı cehenneme. Bana seksi ve baştan çı­


karıcı denm esini tercih ederim.”
Başını iki yana sallayarak güldü. “Pekâlâ, Yaramaz Sophie.
Açık konuşalım , bu sadece bir randevu, değil mi? İlerleyen saat­
lerde beni sap gibi ortada bırakıp gitmeyeceksin yani? Gecenin
sonunda Liam ’la kaçm ayacağından emin olmak istiyorum .”
“Saçm alam a, tabii ki kaçmayacağım. Hatta teşekkür ni­
yetine yarın seni brurıchz götüreceğim, ö n ü n e sıralayacağım
sangria\a.n düşün; bir porsiyon meyve niyetine götüreceğin o
şekerli sonsuz içecekleri.”
“B runchz asla hayır demem ama sahiden de Liam’ın sevimli
olduğunu mu düşünüyorsun?” Başını yana yatırdı.
“T abii ki düşünüyorum. Asıl sorun da bu ya zaten! Liam
kom ik, karizm atik, yakışıklı ve hayat felsefesi tam bana göre.”
“Peki listene yardım cı olm ak için neden uygun bir aday
değil?
“Ö ncelikle o rakip takımda yarışıyor, listemdekilerin yansını
onunla yap tığım ı düşünsene? Her karşılaşmamızda utançtan
ölürüm . O nunla denk geldiğimizde ağzımdan, ‘Selam Liam,
beni yatağa bağlayıp boşalttığın zamanı hatırlıyor musun? Ne
güzel günlerdi, değil mi?’ laflarının çıktığını düşünsene?”
M aya gülüm sedi. “Ona hava durumunu da sorabilirsin.”
“‘B ugün dışarısı buz gibi, tıpkı bir zamanlar vücudumda
gezd ird iğin buz küpleri gibi!’”
M aya restorandaki müdavimlerin dikkaderini üzerine çeken
bir kah kah a patlattı. “Havadan sudan konuşmaya çalışmayı öğ­
renm en lazım . Ama şaka bir yana, babanın bu çifte randevuya
ne d iyeceğin i merak ediyorum.”
E lim le geçiştirdim , “öğrenmeyecek ki. O yaşlı bir adam,
akşam sekiz oldu mu uyur.”
M ayan ın babamdan bahsetmesi benden kurallara uymamla
ilg ili b eklentilerini hatırlattı. İçim suçluluk ve ihanet hissiyle
doldu. B abam ın kuralları, Liam gibi adamlarla yakınlaşm am ı

91
LAUREN ASHER

engelleyen üzücü bir emir gibi geliyordu. Benim için bu kadar


özveride bulunan adamı hayal k ırık lığ ın a u ğratm ak istem i­
yordum .
Yeni kıyafetler alm ak için Barselona’daki m ağazaları gez­
dik. Liam ’la randevuya gitmek istemiyor olabilirdim am a bu
çık giyinm eyeceğim anlam ına gelm iyordu.
"Yani neden ikiniz birlikte gitm iyorsunuz anlam ıyo rum .
A ltı üstü bir randevu, yetişkin insanlarsınız.” M aya soyunm a
odasından çıkarak denediği seksi kırm ızı elbiseyi gösterdi.
M asum Maya. Liam ’ın nasıl bir Kazanova olduğundan
habersizdi.
ö n üm d eki saten elbiseyi evirip çevirdim . “Bir randevuya
çıktığında ne olur, biliyor musun? Bu ik i randevuya dönüşür,
sonra üç olur ve bir bakm ışsın T M Z , otelden çıkarken çek il­
miş çirkin bir fotoğrafımın eşliğinde Liam ’ın ço cuğun a ham ile
olduğum u haber yapm ış.”
Geçen hafta Liam ’ı Soçi’de podyum a çıkarken izlediğim de
yardıma ne kadar ihtiyacım olduğunu daha net anlam ıştım çünkü
beni zayıflığım dan vurm uştu. G özlerimi ondan alam am ıştım ,
kocaman gülümsemesi ve seksi duruşu d ik k atim i çekm iş, yarış
tulum u ve şehvetli bir gülüm sem enin cazibe ve özgüvensizlikle
nasıl güzel bir harm an oluşturduğunu fark etm iştim .
Gözleri keyifle parladı. “Ay, dios m io.5 B ütün b u n ları dü­
şündün mü sahiden?”
“Liam’ı görüyorsun, değil mi? Sadece b ak ışlarıyla bile beni
ham ile bırakabilir.”
M aya başını arkaya atarak m elodik bir k ah k ah a patlattı.
“Ne derler bilirsin, her şeyin bir ilk i vardır. Baban böyle bir
ham ilelik haberine gerçekten in an ırd ı.”

5 (Isp.) Aman Tanrım, -ç.n .

92
ÇARPIŞMA

O na sert bir bakış attım . “Teşekkür ederim, alm ayayım .


H adi bu tek seferlik randevuya çıkalım ve hiçbir şeye başla­
m adan bu işi bitirelim .”
“O nunla tek bir randevudan çok fazlasını yapm ak isteye­
ceğinden endişeleniyorsun sanki."
“Bekâretini uzun süre koruyacak kadar iradeli bir kadının
gücünü hafife alıyorsun."
Alışverişi tam am layıp hemen otele döndük, randevumuza
hazırlanacak zam ana ihtiyacım ız vardı.
Ancak birkaç saat sonra Liam ve Jaz bizi Bandini takım ının
kald ığı otelden aldığında bütün iradem maalesef ki uçup gitti.
Liam , pahalı deri ayakkabılarıyla lobinin zemininde sesler
çıkararak yanım a geldi. Kaslı bacakları özel dikim pantolonunun
kum aşını germ işti. Bakışlarım kollarım kıvırdığı gömleğine ve
açıkta kalan bronzlaşmış kollarına takıldı. Gözlerimiz buluş­
tuğunda bana göz kırptı. Beni tepeden tırnağa süzerken yılın
en berrak göğüyle aynı m avilikteki gözleri parlıyordu.
Geri adım atsam da o bana bir adım daha yaklaşarak ara­
m ızdaki boşluğu kapadı. Liam numaralarımı çabucak fark eden
sinsi bir adam dı. Arzumu tehlike sinyali olarak görmeyen beyin
hücrelerim onun temiz ve taze kokusuyla bayram etti.
“Bu gece çok hoş görünüyorsun. Benim için mi hazırlandın?"
K ıyafetim i işaret edip sonra eliyle beni etrafımda döndürdü.
Elbisemin eteği havalanırken kahkaha attım, beni bıraktı­
ğında koyu renk şifon kumaş eski hâline döndü. “Hayır, M aya
için giyin ip süslendim. Onu diğer tarafa çekmeye çalışıyorum
am a ailesinin bunu kabul etmeyeceğini söylüyor. Dediğine göre
pek dindarlarm ış.”
“Ben de seni kendime yaparım diye düşünmüştüm ama
m eğer diğer takım a oynuyormuşsun. Şimdi söyle bakalım , hiç
erkeklerle birlikte oldun mu? Olmadıysan eğer benimle bir gece
geçirm en fikrini değiştirmeni sağlar.”

93
LAUREN ASHER

İnledim. Dudaklarında hafif bir tebessüm belirdikten sonra


şakağım a yum uşak bir öpücüğü kondurdu. O kadar yu m u şak tı
ki neredeyse hayal ettiğim i zannedecektim.
Onu iterek öpücüğü sonlandırdım. K endim e a n c a k bu
kad ar zayıf olma izni verebilirdim.
Bu konuda iyi şanslar, Sophie.
Jax’le Liam buralarda hanımlar nasıl ağırlanır iyi biliyorlardı:
Bizi popüler bir Barselona restoranına götürm ek için lü k s bir
araç kiralam ış, masamıza geçtikten sonra da epey p ah alı b ir şişe
şarap sipariş etmişlerdi. Hostes bizi, karşımda o turan a d am la ra
bakınca ölümcül bir tercih gibi görünen, diğer m ü şterilerd en
uzakta, loş ışıkla aydınlatılmış, m ahrem iyeti olan k u y tu bir
masaya yerleştirdi.
“Burada tavuk parçacıkları yok ama size ço cu k m enüsü
isteyebilirim.” Liam’ın gözleri parlıyordu.
Masanın altından hafifçe bacağını tekm eleyerek o n u g ü l­
dürdüm. “Kulağa pek cazip gelse de alm ayayım . S a la ta yem eyi
düşünüyordum, bu aralar formuma dikkat etm eye ç a lışıy o ru m .
Ya sen?”
“Ben ne?” Hoşnutsuzluğunu zar zor g iz le y e b ilm işti.
“Şaka yapıyorum. Sanki ne zaman em ekli o lu y o rsu n d e­
mişim gibi bakmana gerek yok.”
Liam sakallı çenesini ovuşturdu. “Form una d ik k a t etm en
beni hayal kırıklığına uğratırdı. Ben senin m ükem m el o ld u ğ u n u
düşünürken senin koca menüden biftek yerine s a la ta sip ariş
etmen çok ayıp. Hesabı ben ödediğime göre, s ırf b a n a g ıc ık lık
olsun diye en pahalı yemeği sipariş edeceğini d ü ş ü n m ü ş tü m .”
“Sahiden mükemmel olduğumu mu d üşün üyo rsun ?” E lim ­
deki menüyü bırakıp gözlerinin içine baktım .
Işıl ışıl gülümsemesi ruhuma işledi, kan y a n a k la r ım a h ü ­
cum ederken kalp atışlarım hızlandı. “D aha çok b e n i b a şta n
çıkarm ak için cennetten gönderilmiş gibisin,” d iye m ır ıld a n d ı,
sadece benim duyabileceğim kadar alçak sesle.

94
ÇARPIŞHA

“Eyvah, sakın beni ele verme. Kimliğimi saklamaya çalı­


şıyordum .” Ellerimi meşgul etmek için kadehimi alıp şarabımı
yudum ladım .
“Ne kadar uğraşırsan uğraş benden saklanamazsın am a
kovalanm aktan hoşlanıyor gibisin. Jax’e M ayanın dikkatini
dağıtm asını söylediğim için bu gece yalnız olmamayı umursamı­
yorum . Çifte randevu bile ikimizle ilgili planımı mahvedemez."
M üthiş bir özgüvenle konuşuyordu.
Ja x ’in m eşgul etme uğraşlarına rağmen M ayayı sohbete
dâhil ederek bu savaşa uygun bir şaşırtmaca yaptım. Liam ’la
aram ızdaki olay böyleydi işte: İki inatçı keçinin birbirlerini
kontrol altına alm ak için verdikleri bir irade savaşı.
Liam bütün gece fırsat buldukça kulağım a edepsiz şeyler
fısıldayıp durdu. M ayanın bize tadı tatlı bakışından Liam’ın
çok sevim li göründüğünü düşündüm. Ama hayır, Liam sevimli
olm anın tam tersiydi.
Ç ifte randevu, yemeklerimiz servis edilmeden önce aniden
ortaya çıkıp bize katılan ve Jax’le garip bir sidik yarışına gi­
ren N oah gelene kadar gayet iyi gidiyordu. Noah bir sandalye
çekip oturm uş, davet edilm ediği için üzüldüğünü söyleyerek
tavır yapm ıştı. İçimden bir ses, onun birden ortaya çıkıp bize
k atılm asın ın sürekli kızarıp menüsünün arkasına saklanan İs­
panyol a m ig a m tâ ilgisi olduğunu söylüyordu.
N oah’ya her baktığında çenesi seğiren Liam’a rağmen onun
gelmesi beni rahatlatm ıştı. M ayanın gergin hâli beni eğlendiri­
yordu, ta ki elindeki soğuk suyu Jax’in üzerine dökene kadar.
S ak arlığ ı üçünün dikkatini dağıtarak Liam’ın bana odaklan­
m asına neden oldu.
A ram ızdaki mesafeyi kapatıp kişisel alanıma girerek koku­
suyla beyn im i istila etti. Garsonun bıraktığı menüyle yüzüm ü
yelpazeledim .

6 (lsp.) Dostumla, -ç.n .

96
LAUREN ASHER

Sıcak mı bastı? Sıcaklığı düşürm elerini isteyebilirim ?


Liam ın muzip sırıtışı nazik ve düşünceli olm aktan çok uzaktı.
Serinlemek için suyumu dudaklarım a götürdüm .
Vibratör aldın mı? Almadıysan, sana aletim in bir kopyasını
yaptırm ayı düşünüyordum. Google’da aratıp böyle şeyler üreten
bir internet sitesi buldum. Yasal gibi görünüyor. R en gin i bile
seçebiliyormuşsun, gerçi ben Karayip m avisini tercih ederim .”
Suyum boğazımda kaldı. Liam kararan gözleri ve büyüyen
sırıtışıyla bana bakarken gözyaşları arasında nefes alm aya çalıştım.
“Bu tür şeyleri kim üretir ki? A yrıca sen neden böyle bir
şeyi Google’da aratıyorsun?”
Elini kalbinin üzerine koydu. “Sana yardım edeceğim demiş­
tim , değil mi? Bir y ıllık iyilik kotam ı buna ayırıyo ru m . Bence
hayatını biraz olsun yaşam ana yardım cı olm ak asil bir görev.”
“Peki bu iyilik sikinin bir kopyasını yap tırm ayı d a m ı ge­
rektiriyor?” Gözlerim kocam an açılm ıştı.
Göz kırptı. “O kelimeyi dilinden duym ak ne kad ar hoşuma
gitse de m isafirlerim izin yan ın da böyle şeyler kon uşm ayalım .”
Bir metre ötemde oturan M aya, Jax ve N oah’yı hatırlayınca
yanaklarım alev alev oldu. “Senin küçük o yu n cağın ı eB ay’da
satarak paraya çeviririm .”
“İnan bana küçük değil. A m a bunu ilk elden öğrenebilirsin?
Anlaşılan kapsam lı araştırm alar yapm ayı seviyorsun.”
Sözleriyle beni ne kadar etk iled iğin i gizlem ek için bur­
numdan güldüm .
Masum görünmeye çalışarak ellerini havaya kaldırdı, gözleri
restoranın loş ışığı altında parlıyordu. “Listeyi ben yapm adım .
Sadece maddeleri tam am lam ana yardım cı olm aya çalışıyorum .”
“Şim di de büyük oyuncağını kullanm am ı isteyerek m i yar­
dım tek lif ediyorsun?” Büyük kelim esini v u rgu lam ak için baş­
parm ağım la işaret parm ağım ın arasında y a k la şık üç san tim lik
görünmez bir boşluk yarattım .
“Yani bu seçeneği de m asaya yatırıyor m uyuz?”

96
ÇARPIŞMA

Kumaş peçetemle ona vurarak, “Hayır. Aletinin uç boyutlu


kopyası seçenekler arasında yok. Onu kendine sakla çünkü bu,
bana aletinin fotoğrafını atmandan daha kötü bir şey.
“Sahiden böyle düşünüyorsan hayatında hiç güzel bir penis
fotoğrafı alm am ışsın demektir."
G ecenin bir ya n sı önüne gelen kadına n a s ıl foto ğra fla r g ö n ­
d eriyor bu adam ?
Elim i kavradığında koluma bir elektrik akım ı yayıldı, bu
yabancı his karşısında kaşlarımı çattım. Elimi tutmasına böyle
tepki veriyorsam onunla başka şeyler yaptığım da hissedecekle­
rimden korkm aya başlamıştım.
Liam ’ın yaydığı cinsel enerjinin yansını bile taşımayan üç
adam la birlikte olmuştum ve bu hâlim in sorumlusu olarak da
onları görüyordum. Liam bebek mavisi gözleri ve saçma sapan
cüm leleriyle bu enerjiyi dışarı yayıyordu. İnternetten araştınp
baktığım —ya da bakm adığım — kann kaslarından bahsetmi­
yordum bile. H atta harika kokusundan. Liam gibi adam lar
ak lın ızı bir gecede başınızdan alırdı ve siz daha ne olduğunu
anlam adan ayvayı yer, sağınızı solunuzu bile unuturdunuz.
Kenetlenmiş ellerimize bakıp aramızdaki bu etkileşimi an­
lam aya çalıştım . Liam’ın yaydığı özgüven yüzünden olm alıydı.
D aha önce birlikte olduğum erkeklerle kıyaslarsam - k i en iyi
hâliyle vasatın altın d ayd ı- bu çok farklı bir deneyimdi.
K endim e gelerek elinden kurtuldum ve masadaki sohbete
geri döndüm . Gece boyunca Liam onunla bire bir sohbetten
kaçınm am a müsaade etti. Tam bir centilmen gibi hesabı öde­
yerek tu h a f randevumuzu sonlandırdı.
Restorandan çıktığımızda, Noah M ayayı Bandini ekibinin
k ald ığ ı otele götürmeyi teklif edince stratejik bir planla onlarla
döneceğim i söyledim. Liam dişlerini sıkıp gözlerini çapkın arka­
daşına dikerek bu durumdan hiç memnun olmadığını gösterdi.
Bazen kazanır bazen kaybedersin. Ve ben, bu hikâyedeki
kaybeden olm ak istemiyordum.

97
LAUREN ASHER

Noah ve M ayayla otele dönerken arabanın içi cinsel gerilim


yüklüydü, aralarına sıkıştığım için de bu gerilim den kaçam ı­
yordum.
Birkaç dakika sonra bu tuh af sessizliği bozmaya k arar ver­
dim . P aella nın bazı versiyonlarında midye olduğunu biliyor
muydun? H atırlat da yarın yemeğe çıktığım ızda benim kin i
midyesiz sipariş edeyim.”
Hımm.” Maya pencereden dışarı bakarak sohbet girişim im i
geçiştirdi. Neyse ki ben ikimize de yetecek kadar konuşabilirdim.
“Yarın çocuklar antrenman yaparken biz de sahile gidelim .
Ne dersin? Ben, sen, sangria ve üstsüz İspanyol o ğ lan lar?”
Noah başını bana doğru çevirdi. M asm avi gözleriyle beni
şöyle bir süzdükten sonra Maya ya dönüp yüzünü inceledi. “Tam
da ihtiyacı olan şey. Sevişmek için etrafında dolaşan dah a fazla
erkek.”
Pekâlâ. İki yü z p apele Hassas K onular alayım , lü tfen .
Maya sessiz bir özürle bana döndü. O nlarla dönm eye karar
verdiğime ânında pişman oldum çünkü bu gerilim çok garipti.
Yolculuğun geri kalanında ağzım ı bıçak açm adı, a rtık dertli
Noah’yla uğraşacak havamda değildim .
Şoför arabayı otelin önüne çektiğinde arka k o ltu k tan kur­
tulmak için M ayanın üzerinden atladım. A raların daki bu cinsel
gerilim, nefes açıcı olmadan nefes alm ayı bile zorlaştırıyordu.
“Sonra görüşürüz, Maya. Noah, sen de biraz b ü yü ve şu
huysuz tavrını bir kenara bırak.” O nlara olum lu enerji gönder­
mek adına barış işareti yaptım .
Basit otel odama döndüğümde b ağcıklarım ı çözüp spor
ayakkabılarım ı çıkararak girişe bıraktım . Kapım ç a lın ın c a şa­
şırdım. Belki Maya odamda bir şey unutm uştu?
Gözetleme deliğinden kontrol etmeden kapıyı a çtım . “N o­
ah ’ı becer de bitsin bu ç ile ...” Ah, hayır. K apıdaki k e sin lik le
Maya değildi. Gece boyunca baktığım mavi gözler karşım d ayd ı.

98
ÇARPIŞMA

G ülümsemesiyle içim ısınırken vücudum pelteye dönüştü,


bir bakışıyla ayaklarım ı yerden kesiyordu. “Cazip bir öneri ama
yapm am ayı tercih ederim.”
“D ur tahm inde bulunayım , oda numaramı öğrenmek için
resepsiyona rüşvet verdin.”
“Seni korkutm ak istemem ama bilgilerine ulaşmak çok
kolaydı.” Kapı çerçevesine yaslandı.
“Resepsiyonist kadınsa başka söze gerek yok.” Yüzünü ince­
leyerek yum uşak dudaklarını ve onları çevreleyen kirli sakalını
ak lım a kazıdım . Kaşının üzerine doğru inen silik bir yara izi
vardı, bu da çocukluğunda epey yaramaz olduğuna dair bir
başka ipucuydu. Kelimenin tam anlamıyla afetti; görünüşüyle
ve k işiliğiyle nefesimi kesen bir afet.
“Ö yle durup bakmaya devam mı edeceksin yoksa beni
içeri davet edecek misin?” Boğuk kahkahası kalan birkaç beyin
hücrem i harekete geçirdi.
“Ö ylece durm am daha iyi.”
L iam ’ın odam a girmesine izin vermek şimdiye kadarki en
kötü fik ir olabilirdi. Her ne kadar bedenim onu davet etmek
istese de beynim gardım düşürmeyerek bu savaşta galip gelmişti.
B ana bilm iş bilmiş sırıttı. Buna dayanamıyordum artık.
“Bence yatağın da olmam daha iyi ama uzlaşabiliriz.”
A ğzım açık kaldı.
T a n rıy a şükür konuşmama fırsat vermemişti çünkü ne
cevap vereceğim i bilmiyordum. “Randevunun bu şekilde son-
lan m asın dan hoşlanmadım.”
“Yani buraya kad ar...” Kaşlarım kalktı.
“Yeni bir randevu planlamak için geldim.”
“Eh, öyle bir şey olmayacak ama.”
“Kabul etmezsen ben de listenden başka bir şey seçerim.” Söz
konusu listenin yaratıcısı olan bana sırıtmaya cüret edebiliyordu.
“O da olm ayacak. Liste hiç var olmamış gibi davranacak­
sın.” K ollarım ı göğsümde kavuşturdum.

99
LAUREN ASHER

Bir adım yaklaştı. “İmkânsız.”


Eminim yakında kendini eğlendirecek başka şeyler bu­
lursun. Erkeklerin dikkat süreleri kısıtlıdır.”
Biliyor musun, istediğin zaman çok yaram az bir k ız olu­
yorsun.”
“M asum bir sözü nasıl bu kadar seksi hâle getireb iliyo r­
sun? K adınların takma kirpiklerini kıskandıran k o yu renk
kirpiklerle çerçevelenmiş güzel gözlerine baktım . B ak ışların ı
dudaklarım a dikm işti.
“Bunu da yetenekler listeme ekleyelim. B iliyo rsun , artık
üç oldu.”
Vay be. Üç yıl Önce ona iki yeteneği olduğunu sö yleyişim i
mi hatırlıyordu? Detaylara bu kadar önem v erd iğin i görm ek
beni gafil avlamıştı. Öyle ki Liam beni kendine çekip bir eliyle
ensemi kavradığında öylece kalakaldım. Hassas tenim de gezinen
parmakları pütür pütür bir his yaratıyordu.
Gözlerini kapayıp öne doğru eğildiğinde buna h a z ır olm a­
dığım için benimkiler açıktı.
“Bekle.” Ellerimle göğsünü ittim . Gözlerini açtı, y ü z ü asıl­
mıştı.
İrademi ortaya koyup aram ızdaki çekim e h iç b ir erkeğin
duymaktan hoşlanmayacağı bir etiket yapıştırm aya h azırlan d ım .
En azından bana özel bir vibratör yap tırm ayı ö n eren , bana
tadıma bakmak, beni becermek ve bu gece beni d a m g a la m a k
istiyormuş gibi bakan bir erkeğin.
“Arkadaş olmak istiyorum. Sadece arkadaş.” K elim e le r ağ­
zımdan dökülürken yanında kendim i kontrol e d e m e d iğ im tek
kişiden korumak için kalkanlarım ı kald ırd ım .
Liam bana acı dolu bir ifadeyle bakarken gö zleri an lam -
landıramadığım bir duyguyla parladı. Nefes a lm a y a ç a lışırk e n
vücudu hareketsizdi. Tuhaf. Başparmağı boynum da gezin irk en
bir kez daha eğildi. Ferahlatıcı kokusu etrafım ı s a ra r a k d u y u ­
larım ve irademle oynadı.

100
ÇARPIŞMA

Ellerimi sıcak göğsünden çektim. Babımın tepesine bir


öpücük kondurdu ve dudaklarını iki saniye kadar tenimden
çekm edi. O iki saniyede bedenim uğuldadı, başım dönmeye
başladı. Onun gibi birinin böylesine şefkat dolu bir şey yapa­
bileceğine inanam adığım için kalbim sıkıştı.
“Seni mutlu edecekse arkadaş da olabiliriz." Arkadaş keli­
m esini tereddütle söylemişti.
“Um arım öyledir çünkü ben bir süre daha buralardayım ve
aram ızın tu h af olmasını istemiyorum. Bu sezon senden nefret
eden yeterince insan var zaten.” Ona gülümsedim.
B akışlarındaki kederin nedenini merak etmekten kendimi
alam adım . Yum ruklarını iki yanında sıkmış hâlde kapıdan
uzaklaştı.
“iy i geceler, Sophie. Asla unutamayacağım bu gece için
teşekkürler.”
Bu konuda hemfikiriz.
G arip ruh hâlinden sıyrıldı ve her zamanki gibi omzunun
üzerinden göz kırparak onu bekleyen asansöre bindi. Kapıların
ardında gözden kaybolduğunda beni baştan çıkarmaya çalışan
Liam Zander’ın tuzağına düşmediğim için derin bir oh çektim.
Listem üzerinde uzlaşmaya yanaşabilirdim ama kalbim üzerinde
uzlaşm aya varm ak söz konusu bile olamazdı.

101
UAH m
enimle arkadaş olmak istediğini söylemişti. B enim le. Liam
B Zander’la.
Geçen hafta Sophie’nin saçma sapan önerisini kabul etmiş
olsam da ne yapacağımı bilmiyordum. Beni zayıf bir ânım da
gafil avlamış, birçok duyguyu aynı anda yaşatmıştı. Karşı cinsle
en son arkadaş olduğumda sonu pek iyi bitmemiş ve bu, bende
derin bir yara bırakmıştı. Sophie’nin isteğine verdiğim tepkiye
şaşırm ış, neredeyse bütün gece Johanna’nın anılarıyla etkisiz
hâle gelmiştim.
Kasabada beraber bisiklete bindiğimiz anılar, hiç önemseme­
diğim derslere bile çalışmam için bana sahte testler hazırlaması,
bana Elyse’in altını değiştirmeyi öğretirken neredeyse çocuk
odasına kusacak olmam.
Bütün gece dönüp durduktan sonra bu anıları o kadar
derinlere gömdüm ki umarım bir daha geri gelmezlerdi.
Sophie’nin arkadaş olma önerisini unutmak istiyordum.
Onu fena hâlde becermek isterken platonik bir ilişkiyi kabul
ermek ap tallıktı. Onunla nasıl arkadaş olacaktım? Daha önce

102
ÇARPIŞMA

hiç böyle bir şey yaşam am ıştım çünkü her seferinde nerede
durm am , duygularım yoğunlaşıp derinleşmeden ipleri hangi
noktada koparm am gerektiğini biliyordum.
R ed d ed ilm e kelimesi kitabımda yoktu, en azından 6. sın ıf
okul baloma 8. sınıfa giden Siena Weber’i davet ettiğimden beri
yoktu. Diş tellerim i çıkarıp yakışıklılığım belirgin h ile gelene
kadar tan ıştığım hiçbir kızı etkileyememiştim.
Monako yarışı öncesi yapılan basın toplantısında, oturduğum
yerden so runlarım ın asıl kaynağına baktım. Muhabirler arka
planda konuşuyordu. Fİ tarihinin en eski yarışlarından biri
M onako Grand Prix’siydi, içmeye ve eğlenmeye gelen ünlüle­
rin sav u rgan lıklarıyla ünlüydü. Hâliyle vaktimizin çoğu basın
toplantılarında ve partilerde geçiyordu.
Şu anda tüm takım lar uzun uzun sorulara manız kalıyordu.
“T ekrar edebilir m isiniz, efendim?”
Santiago’nun isteği üzerine tüm yarışçılar inledi. Noah
takım arkadaşını oracıkta boğacakmış gibi görünüyordu, bunu
engellem ek için m asanın üzerindeki yum ruklannı sıktı.
M aya ve Sophie kahkahalarını tutmaya çalışsa da başara­
madılar. Kötü kötü bakan bir muhabir onları kabaca susturdu.
M aya’nın göğsü bastırdığı kahkahalarla titrerken Sophie gü l­
mekten yaşaran gözlerini sildi.
Sophie’nin güzelliği beni şaşkına çeviriyordu, gerçekten
karşılaştığım en doğal kadınlardan biriydi, dikkat çekmek için
fazla m akyaj yapm akla ya da baştan çıkarıcı kıyafetler giymekle
uğraşmıyordu. Sloganlı tişörtler onun üniforması hâline gelmişti,
başka hiçbir şeyi de taktığı yoktu.
Başını geriye atıp bronz tenini ortaya çıkararak bir kahkaha
patlatırken in iltim i bastırmak için dudağımı ısırdım. Gözlerim
vücudunda gezindi, beyaz Nike Air Force Ones ayakkabıları
ve kot eteğiyle bacak şov yapıyordu. Yatağımda uzandığını ve
ayakkab ıların ın odam ın zemininde olduğunu hayal ederek ye­
rimde kıpırdandım .

103
LAUREN ASHER

Siktir, Liam, öyle bir şey olmayacak.


Sophie ona baktığımı fark etti. Sırıtıp parm aklarını sallayarak
beni selam ladı. Böyle saçma bir selam laşm ayı an c a k o n u n gibi
biri bu kadar sevimli gösterebilirdi. İki gam zesi b ird en ortaya
çık tığ ın d a her birini öpmek istedim . İşte tam da bu yüzden
boku yem iştim . Sophie’nin yaptığı her şeyi sev im li b u lm ak
dah a önce hiç başıma gelmemiş bir şeydi. A m a salo n u n bir
ucundan ona aval aval bakarken arkadaş o lm ak g ib i saçm a bir
isteği bile kabullenebileceğimi fark ettim . C in sel iliş k i uğru n a
peşinden koşmayacaktım. En azından şim d ilik .
M idem e nedenini anlam adığım yakıcı bir ağ rı y a y ıld ı. Ya
yediğim öğle yemeği dokunmuştu ya da k arşım d ak i gam zelere
ve yeşil gözlere zaafım vardı.
M uhabirler sorulara devam etse de benim a k lım arkadaş
kalm a fikrine takılm ış durum daydı. Bunu, y a ln ız c a M c C o y ’la
aram ız gergin olduğundan değil aynı zam anda Sophie’n in iyiliği
için de kabullenecektim. Sophie’yle yatarsam y a ra ta c a ğ ım bü­
y ü k bela diğer sorunların üzerine tuz biber ekerdi ve ta k ım ım
bunu hak etmiyordu.
Gözlerimi üzerinden çektim, madem aram ızd a sıra d a n bir
ilişki yaşanacaktı bunu ispatlamam gerekiyordu. B un u k en d im i
kaybetm eden nasıl yapacağım ı bilm iyordum am a Jo h a n n a ’dan
başka bir kadınla arkadaş olduğum için h isse ttiğ im su çlu lu k
duygusunu bir kenara itebilirdim. Sophie m esafeli ta v ırla ra razı
gelecek birine benzemiyordu. Geçmişin geçm işte k a lm a s ın ı is­
tediğim den içimdeki bu tu h af seziyi görm ezden g e ld im .
Kısa bir süre sonra muhabirler so ruların ı ta m a m la d ıla r.
Gazetecilerle vedalaşıp Sophie ve M ayanın yan ın a yö n eld iğim d e
“diğerlerinin arasındaki en iyi” iki pilotun onlarla k o n u ştu ğu n u
görünce kötü kötü baktım. Şu anda gerçekten piçlik yapm ıyordum ,
Bandini ve M cCoy gibi takım larla rekabet etm ek zor o ld u ğu
için diğerleri kendilerini böyle adlandırıyordu. İkisi S au v age adlı

104
ÇARPIŞHA

Fransız bir takım da yarışıyordu. Pislikler orada durmuş, yarış


tu lu m ları içinde caka satarak M aya ve Sophie’ye yürüyorlardı.
O nları öyle görünce tüylerim diken diken oldu. Sohbetle­
rini bölmeye hazırlanıyordum ki Sophie farkında bile olmadan
elim e koz verdi.
“Ah, bakın kim gelmiş. Liam’ı tanıyorsunuz, değil m i?”
Sophie’nin gözleri benim kilerle buluştu.
Bu yeni korumacı hisler nereden çıkm ıştı bilmiyordum. Pi­
lotlara ukala ukala sırıttığımı gören Sophie yanımı çimdikleyerek
uslu durm am için beni uyardı. Teniyle daha sık temas etmeye
can atıyordum , basit bir dokunuşuyla bile aletim seğirm işti.
Sophie’nin şam puanını derin derin solumak isterken aynı
zam anda sahiplenici bir tavırla aram ızdaki mesafeyi kapadım .
O söz konusu olduğunda hep yaptığım gibi yine kendime engel
olam ıyordum .
M aya at kuyruğunu çekiştirdi. “Ricardo ve M ax bizi bu
ak şam k i tekne partisine davet ediyorlar.”
A k lım a Sophie’nin listesi geldi. Bu adamlarla bir şeyler
m i denem ek istiyordu yoksa? O kadar sefil görünüyorlardı ki
taşak ları düşeli epey zaman olmuş gibiydi. Yarış tulum larını
zar zor dolduran kas yoksunu fizikleri de cabasıydı. Sophie’nin
listesindeki yapm ak istediği şeylerin yansını nasıl yapacaklarını
b ilm ediklerin de kalıbım ı basardım.
Sohbetlerini bölerek, “Sanırım bu akşam planımız olduğunu
u n uttunuz?” dedim.
Sophie ve M aya bön bön suratıma baktı. Kıçından uy­
d u rm an ın da bir sınırı olurdu ama bu adamlarla çıkm alarını
istem iyordum .
“K um arhaneye gidiyoruz, Monako’da mutlaka gidilm esi
gereken bir yer. Belki bir dahaki sefere çocuklar.” Kollarımı
M aya ve Sophie’nin omuzlarına dolayarak onları oradan uzak­
laştırd ım . O m zum un üzerinden pilotlara baktığım da beni iz-

105
la u re n ash er

lediklerini fark ettim ve onlara sırıtıp kızların ark asın d a n ik i


orta parm ağım ı kaldırarak “siktirin gid in ” m esajım ı ile ttim .
Görünen o ki Sophie ve M ayaya esaslı bir M onte C arlo
gecesi yaşatacaktım . Karavanlar arasında yü rü rken Ja x e m esaj
atıp bizim le kumarhanede buluşmasını söylediğim de so rgu su z
sualsiz kabul etti.
Kendimi idam mahkûmu gibi hissediyordum . B an a y a a r ­
kadaş olalım y a da hiçbir şey diyerek tarihteki en b ü y ü k cezayı
kesen Sophieye karşı tek bir hamle bile yap am ıyo rd u m . A y­
rıca dram dan uzak bir hayat sürm ekle ilg ili k en d im e v e rd iğ im
sözler de her şeyi daha kötü hâle getiriyordu. U zun z a m a n d ır
kim seyle birlikte olmamıştım, iki aylık ara a k lım ı k a ç ırm a m a
neden olmuş, beni azgın birine dönüştürm üştü.
Vücudumun Sophieye verdiği tepkiyi görm esem ç ü k ü m ü n
düştüğünü falan sanırdım. Am a ne zam an y a n ım a y a k la ş s a
kanım sikik bir döngüye girerek beynim den aletim e a k ıy o rd u .
Ayvayı fena yemiştim. Arkadaş olm ak bana ço k y a b a n c ı
bir kavram dı. Google Translate bile bana bu k o n u d a y a r d ım
edemezdi.

ınc
1 0

aya, Şanghay’dan M onako’ya bütün m aceralarım ızı vlogla-


M m ak tan k eyif alıyordu. Yarıştan önceki her gün için farklı
bir vlog fik ri planlam ıştı.
Vloglarından birinde yer alayım diye bana resmen yalvarmıştı.
O na nasıl hayır diyebilirdim ki? Hayranlar Fİ Pilotlarına Karşı
fik ri beni ikn a etmeye yetm işti. M ayanın planladığı bir dizi
o yu n d a S a n ti’ye karşı yarışacaktım , kazanan aralarında itibar
sahibi olm aya hak ve Starbucks’tan hediye kartı kazanacaktı
çü n k ü M a y a n ın kısıtlı bir geliri vardı. Ben asıl kazanm ayı
önem sediğim den para derdim değildi. Santi kolay bir rakipti
zira ken d in i kontrol edemiyordu.
“Pekâlâ, siz ikiniz bugün üç tur oyun oynayacaksınız.
Sonunda en çok puanı toplayan yarışmayı kazanmış olacak.”
M aya at kuyruğunu omzunun üzerinden attı. Bandini takım ına
ait polo yaka tişörtü, kot pantolonu ve puanlan yazm ak için
elinde tu ttu ğu notluğuyla son derece profesyonel görünüyordu.
S an ti bana sırıttı. El sıkıştığım ızda bedenim hiçbir tepki
verm edi.

107
LAUREN ASHER

“İlk turda çıkacağınız hazine avında size yardım etm esi


için bir kişi seçmenize izin var. işte liste.” M aya sanki casusluk
görevi yürütecekm işiz gibi ikim ize de mühürlü bir zarf uzattı.
“A k ıllıca bir seçim yapın. Çektiğiniz fotoğraf ve videoları bana
gönderin, ilk bitiren bu turda bir puan kazanır. D ik k atli olun
çü n k ü bazı şeyler başınıza iş açabilir.”
Santi elindeki zarfı yırttı. “M ağlubiyetin için şim diden
geçm iş olsun.”
“iyi olan kazansın. Umarım ikinciliği sorun etmezsin. Gerçi
Noah sayesinde buna alışkınsındır.”
Santi bir kahkaha patlatıp yanım ızdan uzaklaştı. L isteyi
okuduktan sonra burada olduğum süre boyunca bana arkadaşlık
eden tek kişiye yardım umuduyla mesaj attım .
Birkaç dakika sonra M cCoy garajına giriş izni aldım . D üş­
man bölgesine dikkatli adımlarla girdiğimde teknisyenler etrafta
dolanıp tamir aletleriyle lastikleri elden ele geçiriyor, diğerleriyse
bilgisayar başında takılıyordu. L iam ’ın arabası garajın tam or-
tasındaydı. Çelik rengi kaputu p ırıl pırıl parlıyor ve bem beyaz
duvarların önünde göze çarpıyordu.
“Bakın kim sonunda karanlık tarafa geçmeye karar verm iş?”
Liam m sesi sırtımdan yukarı bir elektrik ak ım ın ın yayılm asın a
sebep oldu.
“Lütfen bana yardım et, Liam Zander. Sen benim tek um u ­
dumsun.” Bu sözlerle Prenses Leia etkisi yaratm aya ç a lıştım .
Liam’ın gözleri parladı. “Yoksa sen de gizli bir inek m isin ?”
“inek ineği nerede görse tanırm ış.” O na arsız arsız g ü ­
lümsedim. “Babam üst üste üç C ad ılar Bayram ı bana Prenses
Leia kostümü giydirdi. Saygı duyduğu tek prenses o ld u ğ u n u
söylerdi ve ona katılıyorum.”
“Aynı şekilde düşünüyoruz.” Bana göz kırptı.
Yanına gidip onu öpmekten daha güvenli geld iğin d en göz
kırpışının bende yarattığı hisleri görmezden geldim .
“Elimde bir liste var.” Zarfı havada salladım .

108
ÇARPIŞMA

Liste konusunu zaten konuşmuştuk. Bir maddeye tik at­


m ak için m i geldin?”
B aşım ı iki yana salladım . “Hayır. Bu liste farklı. Bugün
boş o ld uğun u söylemiştin, değil mi?”
B aşıyla onayladı.
Z arfı uzattım . “Mükemmel! Artık resmi olarak bir ha­
zine avın d a bana yardım etmeye gönüllü oldun. Sam i’ye karşı
yarışıyo ru z. Yedi maddemiz var, bunları sırasıyla yapıp yarışı
ondan önce bitirm ek zorundayız.”
“P ekâlâ, maddeleri oku bakalım.”
K âğıdı çıkardım . MMonako pistindeki bitif çizgisinde dam alı
bayrakla b ir vid eo çek. Bir güvenlik görevlisinin g o lf arabasını çal.
Rakip b ir p ilo tla flip-cup oyna. Birinin Instagram canlı ya yın ın ı
sa b ote et. “En iy iler ” takımından bir lastik çal. Lastiği p ity o lu n d a
y u v a r la (videoya çekmezsen sayılmaz). Bandini y e ait olm ayan b ir
a ra çla f o t o ğ r a f çek. ”
L iam ’la birkaç dakika boyunca strateji geliştirerek maddeleri
n asıl d ah a h ızlı bitirebileceğim izi konuştuk.
“Ö nce B andini ’y e ait olmayan bir araçla fo to ğ ra f çek madde­
sini arad an çıkaralım . Çok kolay. Atla.” Aracına doğru yürüdü.
A raca binm eye çalıştım ama pilotlar bunu çok kolay bir
şeym iş gibi gösterse de bacaklarımı yerleştiremedim ve öbür
tarafa d ü ştü m . Liam bir kahkaha patlatıp beni kaldırarak ara­
b aya yerleştird i. Ellerini karnıma bastırdığında dokunuşunun
sıc a k lığ ıy la tenim uğuldadı. Aptal ten teması.
Telefonunu çıkarıp fotoğrafımı çekti. “Komik bir ifade yap.
B ir D ü n ya Şam piyonu’nun aracına binme fırsatını bir daha ne
z am an yakalayacaksın ?”
“B ir ad am ın kendi şampiyonluk Unvanıyla bu denli tahrik
o lm ası çok özel bir olay.” Bacaklarımı yana atıp güneş gözlü­
ğ ü m ü b u rn u m a indirdim ve dudaklarımı büzdüm. “İşine bak,
M a rily n M onroc.”

109
LAUREN ASHER

Liam fotoğrafımı çekerken başını iki yana sallayıp g ırt­


laktan gelen bir kahkaha attı, bu ses bende türlü türlü hisler
uyandırıyordu. Umarım hissettiğim den çok daha baçtarı çık a rıcı
gö rü n ü yoru m d u r , diye düşündüm. Sadece fotoğrafta tab ii.
Ben kokpitten çıkm akla mücadele ederken Liam ö ksürdü.
Bugün yapacağım aktiviteler düşünülünce kot şort seçerek kötü
bir tercih yapmıştım, şu anda kıçımın göründüğüne şüphe yoktu.
L iam ’la pit yolunda yürürken Albrecht ekibinden m asu m
bir teknisyen yakaladım .
“Merhaba. Birkaç dakikanızı alabilir miyim? Ç ok kısa süre­
cek, söz veriyorum.” Yeni yardımcımızı yanım a katıp gözlerden
uzaktaki küçük bir masaya doğru sürükledim .
Zavallı adam telaşlı kahverengi gözleriyle Liam ’la beni şöyle
bir süzüp itiraz etmeye yeltendi.
“Ben olsam kabul ederdim. Biraz inatçıdır.” L iam bize on
plastik bardak ve birkaç bira uzattı.
“Eh, izin verirsen konuya gireceğim,” diye söylendim. “Pardon
ama acaba flip -cu p oynamayı biliyor musunuz?” Yeni ra k ib im in
gözlerinin içine baktım.
Adam başıyla onayladı. Bardakları dizdik am a sadece ik i
oyuncu olduğu için birden fazla bardağı kendim içm ek zo ru n d a
kaldım .
Sonuncu bardağı kafama diktiğim de ılık bira y ü z ü n d e n
neredeyse kusacaktım.
“Ülkem in kültürüne hakaret ediyorsun.” Ben k a m e ra y a
doğru öksürürken Liam güldü.
“ö z ü r dilerim, hatamı kabul ediyorum . Bud L ig h t’ın A l­
m anya’ya ait olduğunu bilmiyordum. Gelişm iş d a m a k ta d ım ı
bağışla.”
Liam gülüp kamerayı kapadı.
“T am am ... Ben artık gidiyorum . Bira için te şe k k ü rle r.”
Albrecht teknisyeni ben daha veda bile edemeden k a ç a ra k g itti.

110
ÇARPIŞHA

G ittiği yöne bakıp başımı iki yana salladım. “Utangaç


adam m ış. Yüzüme bile bakmadı.”
“S an ırım bardağın etrafını saran dudaklarına bakm akla
m eşgul olduğu içindir.”
“Neden bu kadar berbat bir oyun çıkardığını şimdi anladım,
îk in c i bardağa bile zar zor geçebildi. Kabul etm eliyim ki bu
kadar d ik k at dağıtabileceğim i düşünmemiştim.” D udaklarım ı
büzüştürdüm .
“D ikkat dağıtm ak da laf mı?” diye söylendi. “Dikkat dağıt­
m anın yan ı sıra biraları bir şampiyon gibi devirirken boğazının
o hareket e d iş i...” Liam bana göz kırptı.
Y anaklarım ânında ısınmaya başladı. Liam’ın da d ikk atin i
d ağıtıyo r muydum? Bunu sorma isteğime engel oldum. “Be­
nim le flört etm eyi kes. Vaktimi çalıyorsun, yapmamız gereken
başka işler var.”
R astgele bir güvenlik görevlisinin golf arabasını istemeye
istem eye çald ık . Liam, M ayaya listedeki bu maddeyi tam am ­
lad ığ ım ızı göstermek için arabayı Bandini pit alanına sürdü.
L iam sürerken kısa bir video kaydettim. “Bence hiç de
fena bir tak ım olm adık.”
“Keşke farklı bir konuda da takım olmayı kabul etsen.”
“H a. H a. Ç ok komik. Bütün gün bunu söylemeyi mi bek­
led in ?”
“Evet. A klım dan çıkaramadığım bir liste yapan sensin,
ben ne yap abilirim ?”
Bu söylediği ilginç olsa da konumuza devam ettim. “Ken­
d in e ölm eden önce yapmak istediklerin listesi yapacak olsan
neleri seçerdin?”
“Z am an yolculuğu seçebiliyor muyuz?" Gözleri kararm ıştı,
dosdoğru önüne bakarak yola odaklandı.
“Bence ölmeden önce yapılacaklar listesi genellikle var­
sayım sal şeyler yerine gerçekten yapılabilirliği olan şeylerden
o lu şm alı.” Sorusu karşısında şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım .

Nl
LA UREN ASHER

O zaman yapmak istediğim bir şey olduğunu sanm ıyorum .”


Saçm alam a. M utlaka istediğin bir şey vardır. L iam ın
telefonu çalınca sohbet yarıda kesildi.
Telefonu cebinden çıkarıp meşgule alarak tekrar cebine
atm ad an önce ekranda Lukas ismini okuyabildim .
“Lukas kim ?”
“H iç kim se,” dedi hafif tersler bir tonda
Bu ta vır da ne şim di? “Öyle diyorsan.”
Bir dakika boyunca sessizce araba sürdü. “Ö yle k o n u ştu ­
ğu m için özür dilerim. Lukas benim abim. O nunla p ek sık
görüşm üyoruz, dürüst olmak gerekirse onun yerine seninle
vakit geçirmeyi tercih ederim.” Liam arabayı durdurup bana
yüzünde daha önce görmediğim yabancı bir ifadeyle, sa n k i acı
çekiyormuş gibi baktı.
Hüzünle bakan gözlerindeki bir şey abisiyle ilg ili ko n u yu
aparm am gerektiğini söylüyordu. “Bana kendinle ilg ili Goog-
le’da bulamayacağım beş gerçek söylersen özrünü kabul ederim ,”
Sürmeye devam etmesi için direksiyona dokundum .
Rahatlam ış gibi iç geçirdi. “Ama daha sonra bu sö yleye­
ceklerimi internette bulursam seni suçlarım haberin o lsu n . Şu
anda Stephen King’in O kitabını ikinci kez okuyorum . N edenini
sorma, sadece okumak istedim. Ç ıplak u yu m ayı sev iyo ru m .
Ve evet, çeneni yerden toplamadan önce b elirteyim tam am en
çıplak. Karşıdan karşıya geçmesine yardım ettiğ im y a ş lı bir
kadın tarafından feminizm ve erkeklerin hep k a d ın la rın yar­
dım a ihtiyacı olduğunu düşünmeleri üzerine a z a rla n d ım . B ir
keresinde annemle babamı seks yaparken y a k a la d ım , o n la rı o
hâlde gördükten sonra bile hâlâ d oggy-style seks y a p tığ ım a in a ­
namıyorum. Son olarak da dünyada muhtemelen h âlâ P ok em on
Go oynayan son iki kişiden biriyim .”
Son söylediğiyle birlikte nedensizce başım ı geriye a tıp c i­
ğerlerim sökülürcesine güldüm.
Liam bana sanki uzaylı görmüş gibi bakıyordu.

112
ÇARPIŞHA

“Ne?” Ciğerlerim e yeniden oksijen doldurmaya çalıştım .


Başını iki yana salladı. “Yok bir şey. Hadi şu listeyi bitirelim.”
Aslında Liam’la iyi vakit geçiriyordum. Seks yoktu, karmaşık
duygular yoktu. Sadece birbirimizi tanıyarak vakit geçiriyorduk.
Birkaç kusuru olsa ne olurdu sanki? Ek iş olarak kadınlan
becermesi dışında herhangi bir şey.
B andini garajında su içmek için mola verdik.
“Pekâlâ, bu kadar normal olmanın beni biraz hayal kırık­
lığ ın a u ğrattığın ı söylemem gerek,” deyiverdim.
“Sanırım bu uzun zamandır duyduğum en iyi iltifat. Yalan
söylem iyorum .”
K ahkaha attım . “Ne üzücü. Alınma ama adın çıkm ış. Ne
yalan söyleyeyim seninle arkadaş olmaktan biraz korkuyordum.”
“D ürüstlüğün beni kendime getiriyor. Ama lütfen bunu
yaparken egomu biraz daha yücelt.”
“İnsanların seninle ilgili söylediklerine bakarsak hiç bek­
led iğ im gibi biri değilsin.” Yanındayken oldukça tatlı ve ilgili
biri gibi göründüğünden hakkında okuduğum ve inandığım
şeyleri sorguluyordum . Ona karşı önyargılı davrandığım için
p işm an lık duyuyordum. Oysa örnek bir vatandaş gibi davra­
nıyor, vergilerini vaktinde ödüyor ve yaşlı kadınların karşıdan
k arşıya geçmesine yardım ediyordu.
“İlk kez insanların benimle ilgili düşüncelerini gerçekten
b ilm ek istem iyorum .” Tedirgince bir elini saçlarının arasından
geçird i.
“D oğrusu seni suçlayamam. Ama en azından duyduğum
her şeye rağm en seninle arkadaş kalmak istiyorum."
“Vay canına. Amma yücegönüllüsün, teşekkürler.” Yarım
y a m a la k bir selam çaktı.
M olam ızı bitirdik. Beraber takılırken zaman akıp gitm işti,
tam am lam am gereken bir görev daha olduğunu hatırlayarak
S a n ti’nin durum unu öğrenmek için Mayaya mesaj attım. Onun
h âlâ go lf arabası çalm a görevini tamamlamadığını söyledi.

113
lauren asher

Son görev. Bitiş çizgisinde dam alı bayrakla gizlice fotoğraf


çektirm em iz gerekiyor.” M ayanın en zor m addesiydi bu.
H adi bir bayrak kapıp bitiş çizgisine gidelim . A m a sessiz
o lm alıyız, dikkat çekersek başımız derde girebilir. Yarış gü­
nünden önce pist ekstra korunur.” Bana sırıttı.
Sessiz olabilirim , bunu söylemene gerek yok.
Bitiş çizgisine bakan tribüne doğru ilerledik. A m a güven­
lik görevlileriyle Fl personelinin bitiş çizgisine b ak an gridin
etrafında dolandığını gördük.
Sarı saçlarımı Bandini şapkamın altına sıkıştırıp siperliğini
yüzüm e indirdim. “Böyle erkeğe benziyor m uyum ? B elk i cılız
bir pir görevlisine?”
“Bu nasıl soru böyle, gökyüzü yeşil m i diye so rm ak gibi?
En son baktığım da erkekler şort ve tişört yerine se n in k i gibi
el kadar şeyler giym iyorlardı.” Bezmiş gibi iç çekip b a k ışla rın ı
vücudumda gezdirdi.
Eğilip tişörtüme baktım, Büyük Tekne S everim v e Yalan
Söyleyem em yazısına güldüm. Bunu bilhassa M onako’d a giym ek
için almıştım. Liamın bakışları kalbimi hızlandırırken gözlerinin
üzerimde gezinmesinden duyduğum heyecana engel o lam ad ım .
Arkadaşsınız, Sophie . Arkadaş.
Göz göze geldikten sonra gözlerini kap adığı d ik k a tim d e n
kaçm adı. Ama aramızda bir tu h aflık olm asın d iye fa rk etm e­
m iş gibi davrandım. “Eh, bu saatten sonra değişem em . H erkes
ayağın ı denk alsın.”
“O sözü doğru bir yerde kullanm adığının fark ın d asın , değil
m i?” Bir eliyle yüzünü ovuşturdu.
“Of, o zaman ne eğlencesi kalıyor? Zaten asilik e tm iy o r m u­
yuz?” Farklı renklerde bayrakların bulunduğu stan da yö n eld im .
Liam yanım dan geçip sanki bunu sık sık y ap ıy o rm u ş gibi
merdivene tırmandı ve bayrağı kapar kapmaz bana fırla ttı. Liam
bana bir Alman tanrısı edasıyla bakıp gü lü m seyerek el ayak

M4
ÇARPIŞHA

koordinasyonum u bozduğu için bayrağı yakalayamadım. Vere


çarparak çevredeki görevlilerin dikkatini çekti.
“Çabuk. Acele et!” Bağırınca büyünün etkisinden kurtuldum.
Başımı kaldırıp baktığımda ayaklarının yere indiğini, elinde
telefonla beni videoya aldığını gördüm. Bayrağı elime alıp video
çeken L iam ’a doğru salladım. Bayrağı havaya atıp -b u sefer-
yakalarken benim le birlikte kahkahalara boğuldu. Bir görevli
koşarak bize doğru gelirken bayrağı bıraktım, o esnada Liam
elim i tu tarak kolumdan yukarıya bir elektrik akım ı yaydı.
M cC o y garajına doğru koşmaya başladık ve Liam’ın ara­
cının lastiklerinin yanına yığılana kadar da durmadık. Ağır
nefeslerim iz sessiz garajda yankılanıyordu.
Başımı çevirdiğimde Liam’ın bana baktığını gördüm, gözleri
her zam ankinden daha koyu bir maviydi. Bir bakışıyla hem
m utlu hem de heyecanlı hissetmemeliydim. Onu hiç aşina ol­
m adığım biçimde arzuluyordum. Bu adama karşı arkadaşlıktan
öte bir şeyler hissediyor olabilir miyim diye düşündüğümde
sırtım dan aşağı huzursuz bir ürperti yayıldı.
Bir M cC oy teknisyeni yaşadığımız bu ânı bozarak bizden
oradan çekilm em izi istedi.
K alkıp Bandini pit alanına yöneldik.
M aya garajın içinde dolanarak kamerasıyla oynuyordu.
“S an ırım bu turun galibi sensin. Ama ne yazık ki Santi başını
derde soktuğu için yarışmayı iptal etmek zorundayız.” Bana
k aşların ı çatarak baktı.
“Ne? H ayır.” Suratım asıldı.
“ö z ü r dilerim . Santi ne yazık ki Gençlik Olimpiyatlarında
atletizm ya da başka bir dalda yarışan yirmi yaşındaki bir gü­
venlik görevlisinin arabasını çalmaya kalkışmış. Ona eşlik eden
Kulikov’dan eski takım arkadaşı yakalanmadan kaçabilmiş gerçi.”
“S an ti ya gerçekten çok şanssız ya da ön lobu gelişmemiş,”
diye m ırıld an d ım .

05
LAUREN ASHER

Liam boğazını temizledi. “Peki ya S a n t in in y e r in e ben


geçersem? M ayayla başımızı hışımla Liam’a ç e v ird ik .
Yapacak başka işim yok. Ayrıca, Sophie ye S a n tia g o dan
d ah a uygun bir rakip olurum .” Liam’ın sözleri g ö ğ s ü m e bir
y u m r u k gibi inmişti.
Bu fikre bayılmıştım bayılmasına ama yerim de zıplam aya
başlam adan önce kendime geldim. “Evet. M ü k em m el olur!
H adi yapalım .”
M aya kamerasını kapıp plan değişikliğini v id eo ya alm aya
başladı. Liam, sanki bu onun için çok doğal bir şeym iş gibi
kolunu bana dolayarak kadraja girmem için kendine çe k ti. Vü­
cudunu benimkine yaslayıp kaslı elini kalçam a k o yd u ğu n d a
nefesimi tuttum.
“Bir sonraki tur yarıştan oluşuyor. Ve hayır, Sophie şikâyet
etmeden ya da Liam böbürlenmeden önce ikisinin de bu oyunda
avantajı olmadığını belirteyim. Ben adil ve dürüst b iriyim , bili­
yorsunuz. Eh, yani bir dereceye kadar.” Kamerayı L ia m ’la bana
doğru çevirip bize gizemli gizem li sırıtarak b aktı.
Maya çantasından iki uzaktan kum anda ç ık a rd ık ta n sonra
bizi Bandini pit alanının arkasındaki sokağa yönlendirdi. H akkını
vermeliyim, vloggerlık işini fena hâlde ciddiye alıy o rd u çün kü
plastik bir yarış pistinden tutun da iki uzaktan k u m a n d a lı Fİ
yarış arabasına kadar mini bir Grand Prix k u rm u ştu .
“Yarış pistinden tamamen çıkan kaybeder. H er şey serbest
çünkü kurallarla yarışmak eğlenceli değil. Ş im d i ç ık ıp e lin iz ­
den gelenin en iyisini yapın. On turu ilk ta m a m la y a n yarışı
kazanır.” İkimize birden göz kırptı.
“Umarım egon alacağı darbeyi kaldırabilir ç ü n k ü b u yarışı
kazanm ayı planlıyorum.” Liam ’ın gözlerinin için e b a k tım .
“Bozmak istediğim sadece birkaç şey var am a p la n ın on­
lardan biri değil.” Liam bana sırıtırken M aya g ü lm e k te n k ı­
rıldı. Kameraya gözlerimi devirip uzaktan k u m an d ayı M a y a n ın
elinden aldım.

H0
ÇARPIŞMA

“H odri meydan, tatlı çocuk." Oyuncak arabanın motorunu


ç a lıştırd ım .
L iam başını iki yana sallayarak kumandayı kaptı.
O yu n epey kolay görünüyordu, en azından arabalarım ızı
ç a lıştırıp yarışm aya başlayana kadar.
U zaktan kum andalı arabaları kontrol etmek zordu. Sarsılı­
yor, savruluyorlardı, bu da ilk turda tekerlekleri pistte tutm ayı
zorlaştırm ıştı. Liam kendininkini benden daha kolay idare edi­
yordu. A m a benim de bu işi çözmem gerekiyordu çünkü onun
k azan m asın ı istem iyordum .
A rab alarım ız on dakika gibi bir sürenin ardından bir turu
dah a tam am lad ığın d a M aya esnemesini bastırdı.
H em izleyicileri hem de kendimi eğlendirmek için düzlük­
lerden b irin de arabam ı Liam’ınkine çarptım.
“B a k ın şu işe, yavru kedinin pençeleri varmış. Görünüşe
göre Sophie iyi kız olm ayı bıraktı.” Arabasına tekrar çarptım ,
ik i la stiğ i pistten çıkarken Liam kameraya baktı. Ağzımdan
çık an ses sevim li bir kıkırdam adan çok edepsiz bir kahkahaya
benziyordu.
L iam önce yaptığım bu pislikten sıyrılmama izin verdi,
sonra da durum u aleyhim e çevirdi. Arabasının yan tarafına bir
kere d ah a çarp tıktan sonra pistin büyük kısmını kaplayarak
önüm e geçm esini engelledim, beni geçmek istiyorsa lastiklerini
teh lik eye atm ası gerekecekti.
L iam , M aya’dan ve kameradan uzaklaşarak yanıma yaklaştı.
S ö yled ik leri m ikrofondan duyulmasın diye iyice eğildi. “Görü­
yorsun ya Sophie, ben sevişir gibi araba kullanırım, önce yavaş,
sonra h ız lı, ardından benzin bitene kadar tam gaz. Arabama
da sev gilim gibi davranırım , içine girmeden önce onu okşarım,
k ız ım a en iyi ön sevişmeyi tattırırım. Fütursuzca yarışmam
ç ü n k ü d ik k a tli olm ayı severim. Her işi nasıl yapıyorsam öyle
de sev işirim , d ik k atli, bütün gücümle, kontrollü ve şefkatli
b içim d e.” D ik katim i dağıtırken arabası benimkinin yanından

117
LAUREN ASHER

geçip gitti, sözleri bana uzaktan k um an d alı b ir a ra b a d a n daha


sen çarpmıştı. Lanet olsun, yarışı ön sevişm eye dönüştürm üştü.
M a n bize güldü. Ona ters ters b ak tık ta n so n ra dikkatim i
tekrar arabalara verdim. Liam arabamı b ir kez d a h a geçerken
hızım ı artırdım, tekerlekler oyuncak pistte sav ru lu yo rd u . Onun
da egzoz dumanının da canı cehenneme.
“Adil oynamıyorsun.” Sinirim artarken arab am d a hızlandı.
“Çünkü ben oynamam. Beceririm, h â k im iy e t k u rarım , sa­
hiplenirim. Oyun oynamak oğlanların işidir. A m a san a şunun
garantisini verebilirim ki ben sapına kadar erkeğim .” B ana sırıttı.
Bu adamın hiç karşı cinsten bir arkadaşı yo k m uydu?
Benimle bu şekilde konuşamazsın.” A lt d u d ağ ım ı ısırdım.
Arabası yine vınlayarak yanımdan geçti am a bu sefer odak­
lanm aya çalıştım, kaybetmeyi göze alam azdım .
Konuşurum çünkü elimden geleni ardım a koym ayacağım .
Arzularına boyun eğseydin neler yapabileceğim i b ilird in . Her
santim ini keşfetmek, vücudunu o çok sevdiğin gece göğü gibi
ezberlemek istiyorum. Sana mümkün olabileceğini bile bilm e­
d iğin şeyleri gösterirken çok iyi vakit geçirebilirdik.” D ilini
çıkararak alt dudağını yaladı.
İçten içe kabul etmek istesem de kalan iki beyin hücrem
iş birliği yaparak bana bunun ne kadar kötü bir fikir olduğunu
söylüyordu. Ancak ben daha bunu düşünecek vakit bulam adan
Liam ın elleri benimkileri bularak kumandamın düğm esine do­
kundu ve arabam pistin kenarına savruldu.
Arabam bize doğru yuvarlanırken ağzım açık bakakaldım .
O na ters bir bakış attığımda sırıttı ve yanağım a bir öpücük
kondurduktan sonra dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.
O masum kulakların benim gibi edepsiz konuşan adam ­
larla başa çıkam ayarak işimi kolaylaştırdı. Sonuna kadar içine
girdiğim de nasıl kızarırdın kim bilir. Evet demen yeterli, sor­
gusuz sualsiz emrine amade olurum. Seninle ve listenle bir

118
ÇARPIŞMA

gccc geçirm eyi nasıl istiyorum bilemezsin." Kulağımın yumuşak


derisini dişledi.
Pislik h erif beni ısırm ıştı!
Sonra da sanki az önce beni tahrik etmeye çalışan, oto-
kontrolüm ün üzerinde tepinen o değilmiş gibi uzaklaştı.
“Pekâlâ, siz ikiniz. Orada neler yaşandı bilmiyorum ama
bu raundu Liam kazandı. Keşke adil ve eşit olduğunu söyic-
yebilseydim am a Sophie’nin yanaklarının rengine ve Liam’tn
gözlerindeki şeytani parıltıya bakılırsa adil olmadığını söyleyebi­
lirim .” M aya yüzünde kocaman bir sırıtışla bize doğru yürüdü.
A ram ızda olan ları eğlenceli ve sevimli bulmasına sevinmiştim
çünkü ben bulm uyordum .
Liam , sanki az önce şimdiye kadar duyduğum en edepsiz
şeyleri fısıldam am ış gibi kameraya baktı. Sadece sözleriyle bile
kalbim den klitorisim e ne tür hisler yaydığından tamamen ha­
bersizmiş gibi hareket ediyordu.
“A rkadaşız, değil m i?” Gözleri kameradan bana kaydı.
“E v et” M aya’nın bir sonraki oyunla ilgili söylediklerini
dinlerken Liam ’ın bakışlarından kaçındım, rekabetçi yanım bir
köşeye sinm işti. Liam beni aynı anda hem nefessiz bırakıyor
hem de kafam ı karıştırıyordu. Sözlerini düşünürken içime bir
belirsizlik hissi çöktü, birkaç kelime ve dokunuşla bile dağılırken
bu adam ın yan ın da nasıl güçlü kalabileceğimi bilmiyordum.
Bir sonraki oyunda otomatiğe bağlamıştım çünkü Liam
yüzünden kısa devre yapan beynim bir saat önce bedenimi
terk etm işti. Liam oyunu değiştirerek kontrolü elimden alm ak
istiyordu.
Bu hiç hoşum a gitm em işti. Hem de hiç.

119
■ f a lc ın beni öldürmeye kalkışm a am a doğum g ü n ü n için bir
w şeyler planlam aya karar verdim .” M aya k e n d in i yatağım a
bıraktı.
“Sana boğa burcu olduğum u sö ylediğim için ço k pişm a­
nım .” inledim .
“Dramatikleşme. Taylor Svvift bile y irm i ik i y a ş ın d a ol­
m akla ilgili bir şarkı yazm ışken senin b u gü n ü k u tla m a m a n
suç sayılm alı.”
“Ben küçükken babam doğum g ü n lerin i k u tla m a y ı pek
sevmezdi. Ben daha çok N oel’i seven bir ço cu k o la ra k büyü­
düm .” Ona gülüm sedim .
M aya irkildi. “Aman Tanrım . Yalnızca bu sebepten bile bir
kudam ayı hak ediyorsun. M erak etme, bugün ün sen in için özel
bir gün olduğunu kimse anlam ayacak. D oğum g ü n ü n ü bahane
edip listendeki bir maddeyi silm en için sana fırsa t ya ra tm am a
sevinm en lazım .”
“Bak işte bu olur.” Kötü ad am lar gibi e lle rim i birbirine
sürttüm .

120
ÇARPIŞMA

D izüstü bilgisayarını kapıp yatakta aramıza yerleştirdi.


“H azır ol çünkü birazdan kumarbazın tekine dönüşeceğiz.
O yn at tuşuna bastığında izleyicilere poker oynamayı öğreten
b irin in videosu başladı.
“Ah, M aya. Beni neyin mutlu edeceğini çok iyi biliyorsun."
“Normal kızlar arkadaşlarıyla mimozalı brunchz gitmek ister."
“Strip pok er varken brunch kimin umurunda? Lafi açılm ış­
ken, kurb an larım ız kimler? Umarım cüzdan Lan kabarıktır.”
K aşlarım ı oynattım .
M aya kıkırdayarak yataktan kalktı. Sırt çantasını karıştır­
d ık tan sonra bana bir hediye paketi attı. “Videolan izleyerek
hazırlansan iyi edersin. Kulikovluları soyup soğana çevireceğiz.
S a n ti’nin eski takım arkadaşlarıyla iletişime geçtim, bu akşam
saat sekizde 128 num aralı odada bizimle oynayacaklar.”
H ediye paketini açtığım da içinden üzerinde Bir K um ar­
hane. ik i K um arhane. Üç Kumarhane. Sonra Fakinin. yazan
bir tişört çıktı.
“Sen hayatım a giren en iyi arkadaş olabilirsin." Yataktan
fırlayıp onu ciğerlerindeki havayı boşaltmak ister gibi sım sıkı
k u cak lad ım .
“Senin yazılı tişört takıntına katkım olsun istedim. Bu gece
bunu giy. Böylece bütün paranı Monako kumarhanelerinde
k ayb ettiğ in i düşüneceklerdir.”
M aya beni videoları izlemek üzere yalnız bıraktı. Sonraki
üç saatin büyük bir kısmını poker hakkında bilinmesi gere­
ken şeyleri öğrenerek geçirdim. Saat sekizdeTexas H oldcm ’de
u stalaşm ış ve M ayan ın bana aldığı tişörtle hepsini devirmeye
h azır hâle gelm iştim .
İşler planladığım ız gibi giderse bu akşam soyunmam söz
konusu bile olm ayacaktı.
M aya benim le çocukların odasının önünde buluştu. Bana
yağm urluğunun altındaki kıyafetleri, bahçıvan pantolonun altına

121
LAUREN ASHER

giyd iği uzun kolluyu, onların da altına giydiği şort ve mayo


katm an ın ı gösterdi. “Kumarbazlığa hazır m ısın?
Tabii ki. Rakiplerimin içinden geçeceğim . O m u zlarım ı
oynattım .
Tanrım, gözlerin böyle parlarken çok şeytani görünüyorsun.
Geniş omuzlu ve siyah saçlı iki yakışık lı yarışçı bize kapıyı
açtı. Kendilerini Nikolai ve M ichail olarak ta n ıttıla r. İk isi de
a ğ ır bir Rus aksanıyla konuşuyordu.
Bize şarap doldurdukları yemek m asasındaki yerlerim ize
yerleştik. K iraladıkları bir krupiye kartları k a rıştırıy o rd u .
“Pekâlâ, kaç kartla başlıyoruz?” Usta işi bir E lle W oods
tak lid i yaptım.
“Üç. Kesinlikle üç.” M aya gülüm sem esini b a stırd ı.
Nikolai gülerek bize iki parm ağını gösterdi. “K ayb ettiğin izi
görmek güzel olur aslında ama siz bu oyunun nasıl o yn an d ığ ın ı
gerçekten bildiğinize emin m isiniz?”
Utanmaza bak, bir de flört ediyordu.
“Evet. Blackjack’e benzediğini d uym uştum .” O m u z la rım ı
dikleştirip ne kadar özgüvenli olduğum u gösterm eye ç a lıştım .
A çık konuşmak gerekirse bu rolü iyi k ıv ırd ığ ım ı u m u yo rd u m .
M eryl Streep Oscar ödülünü saklasa iyi ed erd i. O ödüle
taliptim .
Çocuklar sanki ihtiyacımız varmış gibi her aşam ayı bize tek
tek açıkladı. M ayayla onların bu çabasına ayak u y d u ra ra k sanki
farklı ellerle ilgili biraz daha açıklam aya ih tiyacım ız v a rm ış gibi
davrandık. İlk başta oyuna çok asılmadım. Bazı elleri bilerek kay­
bettim, bazılarındaysa kazandığımda şok olmuş gibi d av ran d ım .
Bir saat sonra, tişörtümü, spor a y a k k ab ıla rım ı ve d esen li
çoraplarımı kaybetmiş, onları giysi yığ ın ın ın üzerin e a tm ıştım .
Maya bir tişört ve kot şortla kalana dek kat k at so yu n m ay a
devam ederek N ikolai’ı hayal k ırık lığ ın a u ğ rattı. M ayaY ıın bir
sonraki eli memelerini görmek için araların d ak i tek en g elm iş
gibi kıza bakıp duruyordu. Her iki erkek de önce tişö rtlerin d en

122
ÇARPIŞMA

oldular, kim se buna şaşırmamıştı. Dürüst olmak gerekirse yarış


tu lu m ların ın altında çok güzel karın kasları saklıyorlardı.
Y akışıklı olabilirlerdi ama pek benim tipim değillerdi. Ak­
lım a birden Liam geldi. Bu adamların aksine Liam bir bakışıyla
kalb im i hızlandırıyordu. Bu düşünceleri zihnimden uzaklaştır­
d ım , burası başka şeylere dalıp gidebileceğim bir yer değildi.
N ikolai ve M ichail güvendikleri pek çok eli kaybederken çip
y ığ ın ım yavaş yavaş iki bin euroya ulaştı. Dürüst olmak gere­
kirse a k ılla rın ı karıştırm ak için biraz dekolte göstermiştim. Ne
yapabilirdim ki? Tanrı bana bu bedeni kullanmam için vermişti.
M aya ve N ikolai bir sonraki elde oyundan çekilerek kapış­
m ak üzere M ich ail’le beni baş başa bıraktılar. Michail sessiz bir
tipti, pokeri iyi kıvırdığı için bir sürü çipi vardı. N ikolai’dan
k azan d ığ ı çiplerin hepsini ortaya sürerek kendinden emin bir
gülüm sem e takın dı.
Sekiz bin eurodan bahsediyorduk. Bu parayla neler neler
yap ılırd ı.
Şu anda F iji’ye bir seyahat hiç de fena olmazdı. Okyanus
k ıyısın d a bir plaj yatağında bronzlaşırken garson çocuğun bana
C orona ikram ettiğini hayal ettim.
K artlarım a tekrar baktım. Maça yedili ve sinek beşli, riskli
bir eldi. A lm ak istediğim bir risk. İçimden bir ses önce onun
b ah sin i görm em gerektiğini söylüyordu. Buna doğum günü
sezgisi diyelim .
u •• «• ))
k o ru yo ru m .
M aya’n ın ağzı açık kalırken Nikolai’ın bana saygı ve te­
reddüt k arışım ı bir ifadeyle baktığını gördüm.
“B undan em in misin, sarışın?” Michail şaşkınlıkla bana
bakıyordu. “Tabii seni iç çamaşırlarınla görmek isterim, o ayrı.”
E rkekler işte, dikkatleri böyle küçücük şeylerle kolayca
d ağ ılıyo rd u . “Tabii. Kartları görelim.”
K rupiye, sinek papazıyla birlikte kupa altılısı ve dokuzlusu
açtı.

123
LAUREN ASHER

Kalbim göğsümde küt küt atıyordu. M ich ail k u lağ a küfür


gibi gelen belli belirsiz Rusça bir şeyler m ırıld an d ı. İk im iz de
sanki bütün cevaplar oradaymış gibi desteye b akıyo rd u k. Kalp
atışlarım normalin üzerine çıkarken kan kulaklarım a hücum etti.
Krupiye sonraki kartı açtı.
Krupiye kupa sekizliyi gösterirken N ikolai, “Yok a rtık ,”
diye fısıldadı.
M ayayla sandalyelerimizden fırlayarak birbirim ize sarıldık.
“Aman Tanrım, sıralı el. Başardın! Az önce k a z a n d ın !”
diye ciyakladı Maya.
M ichael pantolonunu çıkarm ak için ayağa k a lk tı.
Elimi kaldırıp onu durdurdum. “Z ahm et etm e. Burada
işim iz bitti çocuklar. Şans H anım sihrini d a ğ ıtm a y a son ver­
meden önce gitm eliyiz.”
M ayayla masadaki paraları ve yerdeki g iy sile rim iz i ald ık.
M aya kıyafetleri kat kat giyinm ek için m ücadele e ttik te n sonra
çoğunu sırt çantasına tıkıştırm aya karar verdi.
“Bu kadar mı yani? Hem bütün param ızı k a y b e ttik hem
de sizi çıplak bile göremedik.” N ikolai p an to lonunu g iy d i.
M ichail tişörtünü yerden alm adan önce bize g ü lü m sed i.
“Normalde olsa kendimi kullanılm ış hissederdim a m a ik in izle
takılm ak eğlenceliydi. Bunu tekrar yap alım .”
Her ne kadar eğlenceli olduklarını k a n ıtla m ış o lsa la r da
sanırım bu ikisiyle sık sık takılırsa Santiago M a y a y ı ö ld ü rü rd ü .
A yaklı bela gibiydiler.
Vedalaştıktan sonra M ayayla kol kola otel o d a sın d a n çıkıp
süitim e doğru yürürken kahkahalara boğulduk.
Görünüşe göre yirm i iki yaşına sağlam g irm iş tim . İyi bir
arkadaş edinmiş, Yap Gitsin L istesin in bir m a d d e sin i gerçek­
leştirm iş ve binlerce euro kazanm ıştım .
S iri, lütfen Taylor S w ift’t en “22" şark ısını çal.

124
12

lem elerden ve basın toplantısından sonra McCoy garajının


E girişinde Sophie, “Listemdeki maddelerden birini gerçekleşti­
rebileceğimiz bir planım var,” diyen boğuk sesiyle karşıladı beni.
“H angisini?” Sesim heyecanımı ele veriyordu.
“Yeni eklediğim bir maddeyi.” Bana göz kırptı ama daha
çok bir seğirm e gibi görünmüştü.
S an ırım listesine yeni madde eklemeyle ilgili ona meydan
o kuyarak içindeki küçük şeytanı baştan çıkarmıştım. Listeye
yeni m addeler eklemeye sıcak bakması beni içten içe tatmin
ediyordu.
“Endişelenm eli miyim?” Kaburgalarını dürttüm.
G özlerinde muzip bir ifadeyle bakıyordu ve ne olduğunu
çıkaram ad ığım başka bir parıltı vardı. “Kayalıklardan atlamak­
tan korkuyorsan evet, endişelenmelisin. Yapabilir misin?” Bana
öyle bir gülüm sedi ki başka bir adam olsa ilk çıkıştan kaçardı.
Listesindeki yeni maddenin üzerini çizeceğimiz yere ara­
bam la gittik . M onako’daki dairemin garajından aldığım üstü
açık arabam la yolculuğun tadını çıkarıyordu. Koltuğunda, kol­

125
LAUREN ASHER

larını kaldırıp müzik eşliğinde dans ederken saçları rüzgarda


savruluyordu. Tanrım, Sophie’nin çabasız bir gü zelliği vardı.
Ben araba sürerken o tem kinli tavrını bir kenara b ırakıp ânın
tadını çıkararak şarkılara eşlik ediyordu. G özlerim i yoldan
ayırm am ak için çabalarken m utluluğu karşısında kalbim de
hissettiğim çekimi görmezden geldim.
Sophie’nin listesine randevu maddesini eklediğim de, onun
da gidip yeni bir şey ekleyeceğini tahm in etm em iştim . Hele
M onako’da kayalıklardan atlam ak kadar çılgınca bir şey ekle­
yeceğini hiç düşünmemiştim. Bu bana bir ders o lm alıyd ı, onu
o kadar hafife alm am alıydım . Her hareketiyle beni şaşırtm ayı
başarıyordu.
Arabayı park ettikten sonra engebeli k ıyı boyunca yü rü ­
dük. Kaygan taşlara basıp düşme ihtim aline karşı ona önden
yürüm esini söylemiştim. Poposuna bakm ak da m üthiş bir artı
olmuştu.
“Aman Tanrım. Bunu yapm ak neden iyi bir fik ir gibi gel­
m işti?” Sophie sesindeki korkuyu gizlem eyi b aşaram am ıştı.
“Bu moral konuşmanın bir parçası mı? Ç ü n k ü son on da­
kikadır söylediğin hiçbir söz moral vermiyor.” G özlerim y ırtık
pırtık şortuna takıldı. Poposunun bir kısm ı alttan görünüyor,
beni âdeta dokunmaya davet ediyordu. Paketlenip önüm e su­
nulmuş bir hediye gibiydi. B ikinisinin ask ıları a k lım ı çeliyor,
her iki tarafı tutan iki küçük fıyonku çözmem için bana resmen
yalvarıyordu.
Omzunun üzerinden ters ters baktı. “Neden beni kayalık­
lardan atlamaya ikna ettin ki? Yarın bir yarışın varken bu çok
pervasızca bir hareket. Ya sakatlanırsan?”
Bu fikri ortaya atan ben değildim . Am a bunu ona h atırla­
tacak mıydım? Hayır. Ancak aptalın teki yapardı böyle bir şeyi.
“Evet, beni bilirsin, hep yeni m aceralar peşinde koşarım .”
“İşte bu yüzden M cCoy’la başın belaya girip duruyor. Fazla
asisin.” Başını iki yana salladı.

126
ÇARPIŞMA

Sözleri canım ı yakmamıştı çünkü haklı bir noktaya değin­


mişti. M eC oy’la işleri bu kadar batırmadaydım benden hoşlanır
mıydı? Sophie’nin o aptal “sadece arkadaş olalım” teklifini ortaya
atm ası da muhtemelen benim hatamdı.
M aya’nın oyununda ona eşlik ederken flörtleşerek planını
bozm uştum . D ikkatim i başka şeye verdiğimi sandığı anlarda
bana nasıl b aktığım görmesem çoktan karalar bağlardım. Ben
gaza basm ak isterken o frene basıyordu.
K ısa bir yürüyüşten sonra nihayet kayalıkların tepesine
u laştık. Y ürüyüşün yarısını manzarayı seyrederek geçirmiştim;
hem Sophie’nin poposunu hem de Monako sahilini. Benim akıl
sağ lığ ım ın bile bir sınırı vardı, otuz metrelik kayalıktan aşağı
bakarken kalbim göğsümde küt küt atmaya başladı. Dalgalanan
deniz k ayalara çarparak beyaz köpükler oluşturuyordu.
Sophie tökezlediğinde sert kayaların üzerine yüzüstü düş­
meden onu yakaladım . Sakarlığı sınır tanımıyordu.
S ırtın ı göğsüme yasladı. Üzerimdeki tişörtü onun ricası
üzerine giym iştim çünkü üstsüzken yanımda düzgün düşüne­
m ed iğin i iddia ediyor, bahane olarak da karın kaslarının onun
zaafı olduğunu söylüyordu.
“Ç ek ellerin i.” Güldü ve hızla benden uzaklaştı.
B aşım ı iki yana sallayıp güldüm. Hiçbir şey onu etkilem i-
yorm uş gibi davransa da gözlerinin nasıl parladığını ya da ben
ona yaklaştığım d a nefesini nasıl tuttuğunu görebiliyordum. Rol
y a p tığ ın ın farkındayım . Sadece iradesi benden daha güçlüydü.
Gözlerini bana dikti, gerginliği ve güvensizliği bakışlarından
okunuyordu. “Pekâlâ. Buraya kadar geldik. Korkmaya gerek
yok. B ir saniye içinde bitecek.” Titrek bir nefes verdi.
“Şu an da kim i ikna etmeye çalıştığını bilmiyorum.” Aşağı
bakıp ıslık çaldım . “Ya şimdi ya hiç. O maddeyi listeden çıkarmak
için b un u yapm ak zorunda olduğunu biliyorsun. Sharpie’nin
gücü b enim ellerim de.”
“Sikerler,” diye m ırıldandı.

127
LAUREN ASHER

Aferin kızıma. Her ihtimale karşı ben önden atlayacağım .


Benden önce atlarsan kim bilir neler olur?
Yaralanm a endişemi bir kenara bırakıp derin b ir nefes al­
d ım . Sophie ye hayır demekte zorlanıyordum. Ne z a m a n züm ­
rüt yeşili gözlerini bana dikip kirpiklerini k ırp ıştırsa sorgusuz
sualsiz her dediğini kabul ediyordum. A ram ızd a d a h a hiçbir
şey yaşanm adan beni avucunun içine alm ıştı.
Sophie’yi ya da uçurumu düşünm eyi bir k e n a ra bırakıp
atlad ım . Bir an kayalıkların ucunda duruyordum , so n ra k i an
soğuk suya çakıldım. Vücudum okyanusun d e rin lik le rin e battı.
Tuzlu su gözlerimi yakarken yüzeye çıkm ak için k u la ç attım ,
başım suyun üzerine çıktığında nefes nefeseydim .
Sophie yukarıdan bana bakıyordu. “S a n ırım a tla y am ay a -
cağım , seninle sahilde buluşuruz. Sen form undasın, b en senin
gibi atlayamam. Atlayışına on üzerinden on bir v e riy o ru m .”
Zaman kazanmak için benimle dalga geçiyo r sa n m ıştım
am a görüş alanımdan çıktığını gördüm ve giderek u çu ru m d a n
uzaklaşmaya başladı. “Sophie M arie M itchell! O k ıç ın ı buraya
• I”
getir!
Olduğu yerde durunca ona şöyle bir b ak m a fırs a tı y a k a ­
ladım . Altın sarısı saçları güneş ışınları gibi a rk a s ın d a u çu şu ­
yordu. Giydiği bikini dolgun memelerini ve sık ı k a r n ın ı ortaya
çıkararak onu bana seslenen bir sirene benzetiyor, h em a k lım la
hem de sikimle oynuyordu.
Onu süzerken sesi beni böldü. “T am am , d ö v m en e gerek
yoktu.” Dudaklarımı yaladım , okyanusun tuzu d u d a k la r ım a
bulaşm ıştı.
Sophie birkaç derin nefes aldıktan sonra k o şm aya b aşlad ı.
Uçurumdan kendini bırakırken çığlık attı, suya d alark en vücudu
küçük bir sıçramaya neden oldu. Bedeni koyu m av i d a lg a la r ın
altında kayboldu ama atlayışının üzerinden sa n iy e le r geçm e­
sine rağmen hâlâ yukarı çıkm am ıştı. O an da z a m a n ın n asıl
geçtiğini anlamadım. Başını kayalıklara çarp m ış o la b ile c e ğ i

120
ÇARPIŞMA

düşüncesiyle neredeyse kalp krizi geçirecektim. Atladığı bölgeye


doğru yüzerken içim panikle doldu.
B aşını suyun üstüne çıkardığında titrek bir nefes alıp ara­
m ızd ak i m esafeyi kapatmaya çalıştım.
uD ur! Sakın daha fazla yaklaşma" Çılgına dönmüş gözlerle
bana bakıyordu, ona baktığım da yanakları kızarmaya başladı.
“Ne oldu? Yaralandın mı?” Sesimdeki alışılm adık endişe
yüzünden içten içe irkildim .
“H ayır. A m a bikini üstümü bulamıyorum.” Küçük ku­
maş parçasını bulm ak için suyun altına daldı. Moda tercihi
böyle bir durum a uygun değildi, şüphesiz okyanus akıntısına
kapılıp gitm işti. Sophie’nin çıplak olduğunu düşününce aletim
zonklam aya başladı ama bunun boktan bir hareket olduğunu
an lad ığ ım d a penisime sakinleşmesini emrettim.
Sophie tekrar suyun yüzeyine çıktı ama görünürde bikini
üstü yoktu. Suyun altında altın rengi tenini seçebiliyorum, ya­
nına gidip memelerine bir göz atmak için nelerimi vermezdim.
“B ulam ıyorum .” Kaşlarını çattı.
Z aten zayıf olan irademi kontrol edememekten korkarak,
“Ne dem ek istiyorsun?” diye sordum fısıltıyla.
“A tladığım da gevşeyip düşmüş. Of ya, en sevdiğim üstümdü."
Şu an da suyun altında süzülen çıplak bedeninden başka
bir şey düşünm eye çalıştım . Ama aletim buna aldırmadı. Üst
k a ttak i m üdür bakabileceğime ama dokunamayacağıma karar
verm işti.
A rkadaş kalmak istiyor. Sen de dr amadan kaçınmak isti­
yorsu n . B abası rakip takımın direktörü, bu içten hayır gelm ez.
Belki S o p h ie’nin varlığıyla kendinden geçen sikinin yaşayacağı
harika seks dışında.
ö f kes sesini, Liam.
Sophie yine dikkatim i çelmişti. “Olumlu tarafından dü­
şünürsek: San ırım listede iki maddeyi birden gerçekleştirmiş
oluyorum . Bu durum çıplak yüzmek sayılabilir, değil mi?”

129
LAUREN ASHER

Listeden bahsedince yan sertleşmiş aletim tam ereksiyon


durum una geçti. “Sanmıyorum. Çıplak yüzm ek d ed iğ in şey
komple soyunm ak olur.” Cehenneme gideceğim a r tık kesin­
leşm işti. Noah, l ü t f e n yanında bana d a y e r ayır.
Ne zamandan beri kurallara bu kadar sıkı s ık ıy a bağlı
biri oldun? Şu anda yarı çıplak olan sen değilsin.
A çık mavi tişörtüme baktım, sonra başım ın ü zerin e k a l­
dırdım . “Aslında iyi dedin.”
“Ne yapıyorsun?” Sophienin gözleri bronz gö ğsüm den yü ­
züme kaydı ve sonra tekrar göğsüme indi.
“Sana tişörtümü veriyorum. Sudan bu şekilde çık am az sın .”
Evet, burası Avrupa olabilirdi ama onun o rtalık ta üstsüz do­
laşm asını istemiyordum, en azından hiç ta n ım a d ığ ı in sa n la rın
arasında. Kimsenin rahatsız etm eyeceği, gözlerden u z ak bir
yerde özel bir gösteriyi tercih ederdim .
“Güzel hamle. Şimdi sen de üstsüz olduğun a göre çıp lak
yüzmüş sayılır m ıyım ?” Bana ik i gam zesini ortaya ç ık a ra n bir
gülümsemeyle baktı.
İniltim i kahkahayla bastırdım . “H ayır, ü zg ü n ü m . B elki
başka zam an.”
“Ben sayıyorum, itiraz istemem. Sonuçta liste b e n im lis­
tem.” Islak tişörtü elimden aldı. Başından geçirm eye ça lıştığ ın d a
gözlerimi üzerinden çekip etrafa odaklandım .
Centilmence davranmak istesem de suyun a ltın d a g ü ç bela
gördüğüm pembe meme uçlarıyla mükemmel m em elerine birkaç
kez gizlice bakış attım . Sorarsa in kâr ederdim .
“Liam, sahil ne tarafta? Arabaya nasıl geri d ö n eceğ iz ?”
“Şim di de nasıl döneceğimizi m i d üşün üyo rsun ? B un u
planlam adan önce tüm M onako sahilin in h aritasın a b a k m a n ı
beklerdim .” Uzun bir yüzme m esafesindeki sah ili işa re t e ttim .
“Spontane olsun istedim. Ama keşke sana çok iyi b ir yü zü cü
olm adığım ı söyleseydim.”

130
ÇARPIŞHA

“Evet. Keşke söylcscydin. Atla bakalım." Arkamı dönüp


k o lların ı boynum a dolamasını bekledim. O üstümde, aletim
de m ayom un içinde seğirirken karaya ulaşmam zaman alacak
gibi görünse de bir şekilde oraya varacaktık.
“E m in misin? Çok uzak görünüyor.”
B aşım la onayladım , içimde süregelen savaş yüzünden ko­
nuşm akta zorlanıyordum. Bir yanım onu kendime çekip öpmeye
ve ellerim i vücudunda gezdirmeye can atarken diğer yanım onu
kendim den uzaklaştırarak güvenli bir mesafede durmak isti­
yordu. O nun, benim ve aramızdaki yakıcı çekimin iyiliği için.
S ırtım a atlayıp kollarını bana doladığında bu plandan artık
o kadar da emin otamıyordum. Tişörtüm sertleşen meme uçlarım
örtm ekte yetersiz kalm ıştı. Vücudunu benimkine yapıştırarak
sırtım ı ısıtıyor, bedenim yakınlığıyla daha duyarlı hâle gelıyordu.
E llerim i bacaklarında gezdirdiğimde titredi. Hareket etti­
ğim de nefesinin kesilmesi ya da kollarını boynuma dolayarak
beni hem içten hem de dıştan ısıtırken vücudunun verdiği her
tepki d ik k a tim i çekiyordu. Buz gibi suda yüzerken çok saçma
göründüğüm üze emindim.
Sah ile yaklaştığım ızda Sophie sırtımdan inerek suya girdi.
O nu sığ suda bırakıp kumsala çöktüm. Sophie’yi sırtımda onca
mesafeden taşıyayım derken bitap düşmüştüm. Denizden çıktığı
anda aletim seğirdi. Gösteriden yararlanmak için dirseklerimin
üzerinde doğruldum . Bunun bedelini misliyle ödemiştim.
Islak tişörtüm vücuduna yapışmış, meme hatlarını ortaya
çıkarm ıştı. H ayal ettiğimden daha büyüklerdi. Evet, memeleriyle
ilg ili fanteziler kurm uştum . Sertleşen meme uçları kumaştan
b elirerek beni tişörtü kaldırıp bakmaya teşvik ediyordu. Onu
görünce inlem em ek için dudağımı ısırdım. Tişörtün eteğini
çek iştirerek su dam lacıklarının bronz bacaklarından aşağı sü-
zülm esine neden oldu.
L anet olsun. Arkadaş kalmak için yaptığımız anlaşmadan
deli gibi pişm anlık duyuyordum. Arkadaşlığın canı cehenneme.

131
lauren asher

S ın ırlar kim in umurundaydı? Onun gibi k ad ın lar b en im gibi


biriyle arkadaş olamazdı çünkü bu çekim yasasına ve evrim in
koyduğu tüm lanet kurallara aykırıydı.
Bana doğru gelirken dudaklarında bir gülüm sem e b elirdi,
gözleri şortumdaki şişkinliğe takılıp kaldı. “Bitik görünüyorsun.
D ayan ık lılığ ın konusunda endişelenmeli m iyim ?
Söz oyunları yapıp irademi test ederek ne b ü y ü k b ir hata
yap tığın ın farkında değildi.
“Neden denemiyoruz, bakalım senin stan d artların a uyuyor
m uyum ?” Sesim boğuk çıkm ıştı.
Yanıma oturduğunda kum ıslak tenine yap ıştı, sarı saçları
ve yeşil gözleriyle içinde kaybolabileceğim yaram az b ir d en iz­
kızı gibi görünüyordu. Tanrım, yanında tam bir a z g ın ergen
oluyordum.
Parmağını boynumdan göğsüme doğru k ayd ırıp k a rın kas­
larım ın çıkıntılarında gezdirdi. Dokunuşuyla tenim ısın d ı. Geri
çekilmesinden korktuğumdan tek kelime edem edim . Şo rtum un
bel bandına gelince durdu. Sessizce devam etm esin i b ek led im ,
ikim ize işkence etmek için koyduğu bu aptal sın ırı aşm asın ı
umuyordum.
“Tüm bu kasların sadece gösterişten ibaret o ld uğun u görm ek
istemem.” Boğuk bir kahkaha attı, kum a uzanırken gö zleri yaz
güneşinin altında parlıyordu.
Benimle oynamış ve am acına ulaşm ıştı. B e d e n im in ona
daha önce hiç hissetmediğim şekilde verdiği te p k iler a rk a d a ş ­
lıkla baştan çıkarma arasındaki ince çizgiyi b u lan ık laştırıyo rd u .
“Sana bir söz veriyorum. Benimle birlikte o lm a k h a y a tın ın
en güzel gösterisi olacak. Seni sadece becermekle k a lm ay a c a ğ ım ,
benden sonra birlikte olacağın diğer herkese de fa rk lı b a k m a n ı
sağlayacağım .” Parmağımı sırılsıklam tişörtte g e z d ird im . M e­
melerinin kıvrımına dokunduktan sonra şortunun bel b an d ın a
gelip durdum ve onun bana yaptığının aynısını am a d a h a iyisin i
yaptım. Sophie’nin yanakları kızardı. M eme uçları iy ic e sertleşip

132
ÇARPIŞMA

kum aşa baskı yaparak sessizliğine rağmen dokunuşumdan nasıl


etk ilen d iğ in i göstermiş oldu.
“Bu arkadaş oyununu iki kişi oynar. Aramızdaki çekim i
in kâr etm eye çalışm aya devam etmen hoşuma gidiyor. Ben
sabırlı bir adam ım , beklerim. Eninde sonunda bana teslim
o lacağın ı biliyorum .”
Benim onu istediğim gibi onun da beni arzulamasını istiyor­
dum, içine girdiğimde bir daha asla gitmemem için yalvarmasını.
Eh, y a n i gitm ek zorunda kalana kadar. Çünkü karşım daki
k ad ın k im olursa olsun sonunda hep giderdim.
O nun gibi özel ve eşsiz bir kadın olsa bile.

133
13

onako’daki atlayış fiyaskom uzdan sonra L ia m ’la aram ıza


M yeni sınırlar koymuştum. Kumsalda biraz ileri g id ip teh li­
keyle dans etmiş, iradesini zorlam ıştım . A m a a r tık bizi aptalca
bir şey yapm aktan alıkoyacak bir planım vardı. D ah a doğrusu
beni —içim deki yakıcı arzuyu tatm in etm ek u ğ ru n a o nunla
yatm ak g ib i- aptalca bir şey yapm aktan a lık o y a c a k b ir plan.
Planım ın ilk aşaması kendim i ona m ü m k ü n o ld u ğ u n ca
itici göstermekti. En rüküş ve en bol k ıy a fe tle rim k a lk a n ım
olmuştu. M akyaj yapmayı da bırakm ıştım . D ün M a y a b an a iyi
olup olm adığım ı sormuştu. Ona sırıtm ış ve bu sö z le riy le g ü ­
nümü güzelleştirdiğini söylemiştim. K arşılığın d a b an a ya ln ız c a
kaşlarını çatıp şaşkın bir ifadeyle bakm ıştı. M a y a d u ru m u n ne
kadar karm aşık olduğunu anlayam azdı. L iam a lt k ıs ım la rım
gibi zihnimi de ateşe verdiğinden ben bile a n la y a m ıy o rd u m .
Hayatım boyunca hiç şehvetin esiri olabileceğimi düşünm em iştim
ama bakın ne hâldeydim, F l’in en seksi p ilo tu n u k en d im d en
uzaklaştırm ak için yarı ölü görünm eye çalışıy o rd u m .

134
ÇARPIŞHA

L iam ’la sadccc arkadaşça aktiviıclcr yapmayı planlıyordum.


Belki beni terli, pasaklı ve erkeksi görürse gözünde tüm çeki-
liğ im i kaybederdim . Her ne kadar dün şortundaki şişkinlik
başka bir şey söylese de aletini yakınlarımda istemiyordum.
A çıkçası küçük Liam basında bir Kardashian’dan daha fazla
yer ettiğin d en bir süre kadınlarla takılmazsa ölmezdi.
Bu planın işe yaram asını diliyordum çünkü Liam’ın arka­
d aşlığın d an k eyif alıyordum. Aramızdaki çekim yüzünden onu
kaybetm ek istem iyordum . Ona duyduğum arzunun farkında
olsam da olgun davranıp hislerimle değil m antığım la hareket
edecektim . L iam ’ın sadece mesajı alması gerekiyordu.
M a y a y la F l’ in en iyilerini başımıza sardığımız için çeki­
m ine kapıldığım ız adamlardan uzak durma konusunda iş birliği
yap acak tık . N oah ondan hoşlandığını açıkça gösteriyor am a
ciddi bir ilişk i yaşam ak istemiyordu. Dürüst olmak gerekirse
N oah benden M onako Grand Prix’sinde Maya’yla oturm am ı
istediğin de bu tavrından çok etkilenmiştim. Birkaç gün önce
L iam ’la gizli saklı girdiğim iz pistteki bitiş çizgisine bakan tri­
bünde şu anda M aya’yla takılmamın nedeni de onun bu isteğiydi.
L iam la an ım ızı hatırlayınca yüzüme bir gülümseme yayıldı.
M aya vlogu için hazırlanırken ben de araçların griddeki
yerlerine yerleştirilm esini izliyordum. Takım görevlileri Liam’ın
ç elik grisi rengindeki dikkat çeken aracını ön tarafa yakın bir
yere yerleştirdi.
M onako G rand Prix’si zor bir pistti, ciddi bir beceri ve
sabır istiyordu. Noah, babamın griddeki en sevdiği yer olan pol
pozisyonunu aldı. Bu pist dar yolları, düzlükleri ve çok sayıda
v irajıyla araçların rakiplerine zarar vermeden öne geçmesini
zorlaştırıyo rdu. Geriden başlayan herhangi bir aracın bu yarışı
kazan m ası çok zordu.
A raçların üzerinde kırmızı ışıklar birer birer yandı. Tek­
n isyen ler pistten ayrılm adan önce lastik ısıtıcılarını çıkarm ak

135
LA UREN ASHER

için acele etti. Işıklar söndüğünde pilotlar gazı k ö k led i. O nlar


yolda hızla ilerlerken tribünlerde enerji patlam ası yaşanıyordu.
Hız yapan araçların rahatlatıcı sesini seviyordum . Bu bana
çocukluğum da babamla pistte geçirdiğim yazlan hatırlatıyordu;
en iyi Fİ pilotlarından bazılarını dinlem em için b an a kulak­
lık verirdi. Takım telsizini kullanarak pilo tlarla b irk aç d akika
konuşm am a izin vermişliği bile vardı.
Babam sayesinde büyük bir yarış h ayran ı o ld u ğu m d an
onlarla konuşmak çocukluğum da bana hep çok h a v alı gelirdi.
Bandini ve M cCoy’u destekleyerek yarışı izlem eye odak­
landım . İki takım ın pilotlarının sürekli b irb irlerin i geçm eye
çalışm ası taraftarlar arasında takdir görüyordu. F l ’in efsane
pilotlarından biri olma yolunda ilerleyen N oah d iğ e r p ilo tlara
nefes aldırm ıyordu.
Santiago’nun da Bandini’de yarışması tak ım ın D ü n ya Şam­
piyonasıyla eş zam anlı gerçekleşen M ark alar Ş a m p iyo n asın ı
kazanm a şansını artırıyordu. Noah ve S a n ti’n in g eçm işte ya­
şadığı sorunlara rağmen takım ın kazanm a şansı v a rd ı. D ahası
Bandini Dünya Şam piyonasını kazanırsa araçları geliştirm ek
için sağlanan fonu elde edecekti. Bu, tak ım için ço k büyük
bir avantaj olacaktı çünkü Fİ tak ım ların a çok c id d i paralar
dökülüyordu.
McCoy, Liam ’la ikinci sıradaki yerini k o ru yo rd u . Ja x , iki
M cCoy aracı arasındaki boşluğu m inim um a in d irerek onu arka­
dan takip ediyordu. Liam ’la dostluklarına rağm en b irb irleriyle
kıyasıya yarışıyor ve pozisyonlarını kolay kolay k ap tırm ıyo rlard ı.
Araçlar pistte vınlayarak ilerliyor, düzlüklerde m ak sim u m
hıza ulaştıklarındaysa lastiklerden dum anlar yü k seliyo rd u . Bazı
araçlar bariyerleri teğet geçiyor, pilotlar araçların ın kontrolünü
tekrar ele alırken lastiklerden yükselen sesler trib ü n lerd e yan ­
kılanıyordu.
Liam ’ın gri arabası hızla bir turu daha ta m a m la rk e n ya­
nım ızdan akıp gitti. Pistteki istik rarın ı korurken b ir sonraki

136
ÇARPIŞMA

virajı aynı anda döndükleri esnada ön kanadı Noah’nın aracına


arkadan sürtündü.
Gri aracı dar virajı alırken havada kıvılcımlar uçuştu. Metalin
asfalta değen sesi bedenime soğuk bir ürperti yaydı. Güneşin
altın d a parlayan aracın motorundan dumanlar yükselirken ye­
rim de irkildim . Liam ’ın aracının yan tarafı hurdaya dönmüştü,
lastiği fırlayarak yerde yuvarlandı. Liam aracının kokpitinde
oturm uş, kapalı yum ruklarıyla kaskına vuruyordu.
Perişan hâli kalbimi sıkıştırdı, elimden izlemekten başka bir
şey gelm iyordu. Pilodar duygusal insanlardı. Gerginlik, adrena­
lin ve tu tku , yenildiklerinde ya da hatalarla karşılaştıklarında
n eg atif d uyguların ı körüklüyordu.
D aha iyi görebilmek için ayağa kalktım .
“En azından canına bir şey olmadı. Zavallı adam.” M aya nın
tatlı sesi kalab alığın içinde çınladı.
“Ç ok öfkeli olmalı. Bu hem Dünya Şampiyonası ndaki hem
de M ark alar Şam piyonasındaki pozisyonuna darbe indirecek.”
L iam yarıştan çekilm ek zorundaydı. Bu, her pilot için zor
bir yen ilg iyd i. Yaptığı kazanın yarıştığı iki şampiyona için de
ağ ır bedelleri olacaktı.
Ö nüm deki plastik sandalyeyi tutan ellerim titriyordu. Liam
güvenlik aracıyla götürülürken bacaklanm olduğu yerde kilidenip
k a lm ıştı âdeta. Fiziksel olarak iyi olduğunu söylemişlerdi ama
sağ lığ ın ın iyi olması egosuna vurulan darbeyi hafifletmiyordu,
M cC o y onun takım daki değerini sorgularken bir de böyle bir
kaza geçirm ek sindirilm esi zor bir şeydi.
L iam yarış dışı kaldığı için artık yarışı izlemek istemiyor­
dum . N oah birinci olmuştu. Hiç şaşırmamıştım.
Saçm a bir nedenden ötürü yarıştan sonra McCoy karavan­
ların a doğru yürüdüm .
L iam , menajeri ve Peter McCoy’la birlikte girişteki bir sa­
londaydı. Tepedeki ışıklar yüzünden kel kafası parlayan Peter,

137
LAUREN ASHER

Liam a kötü kötü bakarken yüzündeki öfkeyi zar zor kontrol


ediyordu.
Duvara yapışarak mümkün olduğunca göze çarp m am aya
çalıştım . Liam beyaz yarış tulumu içinde seksi gö rün üyo rd u.
Böyle görünmesi haksızlıktı. Kasları yanm az k u m aşı gererken
güzel poposuyla güçlü bacaklarını ortaya çıkarıyordu. T erli san
saçlarının çoğu alnına yapışmış, her bir tutam ı fark lı yö n e yat­
m ıştı. Z ayıf bedeniyle iki adamın karşısında dim dik duruyordu,
sırtı dikti ve çenesi gerginlikten titriyordu.
“Beklentilerimizi karşılayamıyorsun. On beş m ilyo n dolar­
lık bir anlaşmaya değip değmeyeceğini sorgulam aya b aşlad ım .
Böyle kazalar da tuz biber ekiyor. Bu yap tığın k aza b ir D ü n ya
Şampiyonundan çok çömez bir pilottan beklenecek h a re k e tti.”
Peter’ın bariton sesi salonda yan kılandı.
“Şanghay’da çarpıştıklarında Bandini N oah’yla S a n tia g o ’ya
da aynı şeyi söyledi mi diye m erak ediyorum . E fsane N oah
Slade’in takım arkadaşına çarptığını düşünebiliyor m usun uz?
Am a hâlâ yapılan sözleşmeye layık görülüyor. H em neredeyse
her yarışta o podyuma birlikte çıkıyoruz.” L iam ’ın sö zleri te­
dirgin bakışlarıyla örtüşüyordu.
Savunmaya geçtiği için onu suçlayam azdım ç ü n k ü Peter
tam bir pislik gibi konuşuyordu. Babam bana hep Peter’ın basın
toplantılarından sonra pilotlarına nasıl b ağ ırd ığ ın ı ve y a r d ım ­
larına rağmen pit ekibine nasıl bok gibi d av ran d ığ ın ı a n la tır d ı.
Kötü şöhreti yayılm ıştı.
“Anlam adığın şey, Noah Slade’in senden d ah a faz la şam ­
piyonluk kazandığı. James M itchell’ın ailesine b u la ş m a d ığ ın a
değinmiyorum bile. O canını dişine takarak şam piyon o lu rk en
sen de ikinci oluyorsun,” dedi Peter öfkeyle.
“Lütfen olaya duygusal tepkiler verm eyelim .” R ic k d u ru m u
yatıştırmaya çalıştı.

138
ÇARPIŞMA

L iam ’ın burun delikleri alev aldı. “Bütün gün bir ofiste
oturup o siki kullanm ak yerine sik gibi davranmayı seçen bir
pislik olacağım a yarışlarda ikinci olmayı tercih ederim."
Soluğum kesildi. Lanet olsun, Liam’ın gerçekten tepesi
atm ıştı.
Peter pis pis güldü. “En azından ben sikim i ait olm adığı
yerlere sokm uyorum .”
Peter’ın yeğeninden bu kadar kabalıkla bahsetmesi m id em i
b u lan d ırd ı. H iç utanm ası yok muydu bu adamın?
L iam ’ın menajeri devreye girdi. "Eminim duygulan dı$a
v u rm an ın daha iyi yolları vardır. Peter, öfkeliyken istem ediğin
şeyler söyleme bence.” Rick, Peter’ın sırtını sıvazladı.
R ick ’in davranışlarından hoşlanmamıştı m. Bana hiç sam im i
gelm iyordu. O nun gibi adam lar bana kolay para kazanm ak
isteyen ikin ci el otomobil satıcılarım hatırlatıyorlardı. D ürüst
ve düşünceli gibi davranırlardı ama cin bakışlan sam im iyet­
sizlik lerin i bütün çıplaklığıyla ele verirdi.
“Bence sürüş tekniklerini ve tutumunu yeniden gözden
geçirm en gerekiyor. Son zamanlarda pist içinde ve dışında çok
agresif davranıyorsun.” Peter kalın parmağını Liam’ın göğsüne
b astırd ı.
Bu kad ar yalan da biraz fazlaydı. Liam en güvenli araç
k u lla n a n pilotken agresif davranışlar sergilediğinin iddia ed il­
m esine gülm em ek için kendimi zor tuttum. Peter’ın Liam ’a
b ir k in beslediği açıktı ve ne zaman hata yapsa önüne kötü
seçenekler sunuyordu.
“Gözden geçireceğimden emin olabilirsiniz.” Liam ona sahte
bir selam çakıp oradan uzaklaştı.
G ergin tavırlarla bulunduğum tarafa doğru yürüdü ve kö­
şeyi döndüğünde neredeyse bana çarpıyordu. Fırtınalı gözleri
beni görünce vücudu gerildi. Yakalanmıştım. Bir ezik gibi ona
el sallayıp gülüm sedim . Karşılığında yüzünü buruşturm akla
y e tin d i, v arlığım onu mutlu etmemişti.

139
LAUREN ASHER

44 f • >1

Liam ...
Burada olmaz. Sert sesi beni susturdu.
Dirseğimden tutup beni karşı yöne doğru çekti. Kısa ba­
caklarım la Liam’ın uzun adım larına ayak uydurm akta zorla­
nıyordum . M cCoy un gri ve beyaz renk paleti B andini kara­
vanlarının sıcaklığından yoksundu, soğuk güm üş süslem eler
keskin ışık altında parlayarak buradaki bazı adam ların k işiliğin i
yansıtıyordu, ö zel süite girmeden önce yem ekhanenin ve ba­
rın yanından geçtik. Liam kimseyle konuşmak için durm adı,
kendisine seslenen birkaç kişiyi de duym azdan geldi.
Süitine girip kapıyı kapatana kadar sessizliğini bozm adı.
Ellerimi bir şeylerle meşgul etmek isteyerek k ask ların ın ve teç-
hizadarının dizildiği rafa yöneldim. Liam’a sırtım ı döndüğüm de
küçücük oda garip bir enerjiyle doldu.
“Ne kadarını duydun?” Sesinin sertliği her zam an kin d en
farklıydı.
“Peter’ın sözleşmenden bahsettiğini duydum .” P arm ağım ı
rafta dizili çok sayıda kaskın üzerinde gezdirdim . P arlak plas­
tik kaplamanın üzerinde Liam ’ın num arası ve A lm an bayrağı
bulunuyordu.
“Çok güzel. Yani her şeyi duymuşsun.” Liam y a n ım a geldi.
Elektrik mavisi kasklarından birini elim e ald ım , tah m in
ettiğimden daha ağırdı, kolum kaskın ağırlığ ıyla e ğ ild i. L iam
elimi sararak dokunuşuyla tenim i ısıttı. N asırlı p a rm a k la rı ek­
lemlerimin pürüzsüz derisine sürtündü. Sanki bu pozisyona
nasıl geldiklerini sorgular gibi birleşen ellerim ize b ak tı.
Başını kaldırdığında gözlerinin içine baktım , d eğişen renk
tonu beni büyülemişti. Bakışları dudaklarım a in d ik te n sonra
kaşlarını çattı. Kaskı rafa geri koyarken mesafeye ve tem iz ha­
vaya hasret duyarak ondan uzaklaştım .
Gergin sessizliği sonlandırmak istedim. “Peter g ö tü n teki.
Babam pilotlarıyla asla böyle konuşmaz. Ne yaparlarsa yap sın lar.
Bandini’nin sahibinin bile böyle konuştuğundan şü p h eliyim .

140
ÇARPIŞMA

O adam hiçbir şeye karışmaz, yatıyla Yunanistan açıklarında


gezm ekle m eşguldür.”
İtirafım karşısında Liam’ın kışlan kalktı. Bir Bandın i sım n ı
ele veriyor sayılm azdım çünkü herkes babamın takım ıyla nasıl
ilg ilen d iğ in i bilirdi.
“B ir hata yaptım ve şimdi sürekli takıma katkım sorgula­
nıyor. Y aptığım her yanlışta yeteneklerimin sorgulanması sinir
bozucu. Bu durum üzerimde büyük bir baskı yaratıyor. Peter
da onu m utlu etme çabalarım a rağmen bana bok gibi davranı­
yor. Bazen bu takım da arkam ı kollayan tek kişi Jax ve takım
direktörüym üş gibi hissediyorum.”
D evasa beklentilerle yarışmanın, hayranların ve M cC oy
ek ib in in taleplerine ayak uydurmanın onun için ne kadar zor
o ld uğun u h ayal bile edemiyordum.
L iam kendini gri kanepelerden birine bıraktı. Bir elini
saçların a götürüp her zam anki özgüvenli ve tertipli hâlini bir
ken ara b ırak arak saçlarını karıştırdı.
Y an ın a otururken ona yaklaşma cesaretimden dolayı ken­
d im i tebrik ettim . “Toksik bir iş ortamı gibi görünüyor. Peter’la
aran ızd a bir gram sevgi ve saygı olmadığı kesin. Buna yıllarca
k a tla n m a k istediğinden emin misin?”
“D aha sezonun başındayız. Umarım Peter bunu aşar çünkü
önüm üzde daha on beş yarış var.” Kalbimi sıkıştıran derin bir
iç çek ti.
L iam ’ı tak lit ederek başımı kanepenin sırtına yasladım .
İk im iz de beyaz tavana baktık. Liam’ın vücudu gevşedikçe
nefes alışverişleri sakinleşti, artık bastırdığı öfkesi yüzünden
gergin d eğild i.
O nu dah a fazla konuşturmaya çalışmadım, huzurlu bir
sessizlik içinde oturm ayı tercih ettim. İki insanın anlaşabilmesi
yo lu n d a, konuşm anın en önemli iletişim aracı olduğunu sanır­
d ım . B urada Liam ’la oturup hiçbir şey söylememek, sessizliğin
fazlasıyla haPıfe alındığını fark etmemi sağladı.

141
LAUREN ASHER

Liam ın eli yine benimkini buldu. Parm ağını e lim in kıv­


rım larında gezdirdi. Kalp atışlarım hızlanırken o n un la tem as
ettiğim için tenim kızarmaya başladı. Elimi bir kez daha sıktıktan
sonra serbest bıraktı. Kaşlarımı çattım , bu m esafeyi kendim
istediğim hâlde neden eksik hissettiğim i bilm iyordum .
Liam yavaş yavaş hayatımda yer ediniyordu. S ın ırları tekrar
belirlem em iz lazımdı, özellikle de ufacık bir d o k u n u şu bile
tüylerim i diken diken ederken. O benim gibi birini sevebilecek
kapasitede değildi, ben de aşk ve şehveti birbirinden ayıram az
hâldeydim . Biz ölümcül bir eşleşme olurduk.
Sessizliğimizi bozmadan önce derin bir nefes ald ım . “Yarış­
lardan önce seni görmeye gelebilirim, biliyorsun. Seni Peter’dan
korurum.” Yumruklarımı havaya kaldırıp boksör tak lid i yaparak
havayı yum rukladım .
Liam güldü. “Aslında hoşuma giderdi. Gelmen y a n i... Yum­
ruklar hariç. Onları kendinden iki beden küçük b irin e sa k la .”
“Yani yeni yürüm eye başlayan bir çocuğa d iyo rsu n .” Ba­
şım ı çevirdiğimde bana baktığını gördüm, gözleri loş ışık ta
parlıyordu. Gülümsemesi genişlerken nefes alm ayı b ıra k tım .
Gülümsemesi solarken gözleri karardı. “Sana bir şey sor­
m ak istiyorum .”
“Ne?”
Bakışlarını yüzümde gezdirirken d u d ak larım d a o y a la n d ı.
“Neden arkadaş olmak istiyorsun?”
Cevap vermem bir dakikam ı aldı. “Ç ü n kü k o m ik sin . G ö­
rünüşünün fena olmaması da cabası.”
“Peki aramızdaki kim yayı neden in k âr ed iyo rsu n ?”
Boğazımdaki taş büyüklüğündeki yu m ru y u y u tk u n d u m ,
“inkâr etmiyorum. Sadece sen, akrobatik yatak odası becerilerin
dışında seni tanımak isteyen kızlarla takılm aya a lış ık d e ğ ils in .”
Gülümsemesini bastırmaya çalıştı. “Bir gün pes ed eceksin ,
o gün geldiğinde sana beklediğine ne kadar p işm an o ld u ğ u n u
göstermek için sabırsızlanıyorum.”

142
ÇARPIŞHA

Yalandan şaşırmış gibi yaptım. “Bana dominant olduğunu


mu söylem eye çalışıyorsun?”
L iam ’ la birbirim izle dalga geçmek gibi bir huyumuz vardı
ve bu, arkadaşlığım ızın en sevdiğim yanlarından biriydi. Sadece
bir sezon sürecek anlamsız bir ilişki için bunu riske atm ak
istem iyordum .
uSevdiğin o kitapları okumaya biraz ara vermelisin. H azır
olduğunda yalvarm ak için kapıma geleceğini bildiğimden ken­
d im i göze sokm am a gerek yok.” İmalı bir gülümsemeyle beni
o turduğum yere sindirdi.
Sözleri karşısında bedenimin heyecanla tutuşmasına engel
olam ıyordu m. Am a Liam’la ilgili her konuda yapağım gibi yo­
ru m ların ı da bir kenara itip korkaklığa çok benzeyen bir zırhın
ark asın a sığındım . Z aaflarım ın gayet farkındaydım. M aalesef
k en d im i, ak ışın a bırakıp risk alma konusundaki korkumu ve
te d irg in liğ im i itiraf edecek kadar tanıyordum.
B aşım ı iki yana salladım . “Çok geniş bir hayal gücün var.
N eyse k i bu büyüdükçe kaybolan bir özellik."
“G ünü atlatm am a yardımcı oluyor." Cinsel gerginlikle ilgili
bir şeyler m ırıldanarak avucunu yüzünde gezdirdi. Yanaklarının
rengi değişti.
A h. Ah.
B aşım ı geriye atıp bir kahkaha padattım. Nedense geceleri
o d asın d a tek başına kendini tatmin ettiğini düşünmek tüyle­
rim i ü rp ertm işti. Görüntüler zihnime üşüşerek düşüncelerimi
istila etti.
B o ğu k sesi irademi yıkarken, “Biraz kızarmış gibi görü­
nüyorsun. Tek başıma yatağa girip aletimi okşarken tavana
b a k tığ ım ı bilm ek seni tahrik mi ediyor?” dedi.
A m an Tanrım . Minderlere gömülüp orada kaybolmak isti­
yordum . Nefes alışım ağırlaşırken sözleri zihnimde dönüp durdu.

143
LAUREN ASHER

A letim sertleşmiş ve zonklarken neler d ü şü n d ü ğ ü m ü me­


rak ediyor musun?” Sesi alçaldı, boğukluğu hem iç im i hem de
ten im i alev alev yakıyordu.
Ona beni düşünüp düşünmediğini sormaya cesaret edemedim.
Koltukta aramızdaki mesafeyi kapayarak çen em i kavradı.
“Hayır." Sesim tiz çıkmıştı. Elinden k u rtu lm a y a çalışsam
da gözleriyle beni rehin aldı.
Parm aklarım ı deri kanepeye gömerken k a lb im göğsüm de
çılgınca atıyordu. Mavi gözlerini gözlerime d ik m iş, her zam anki
gibi ruhumu okuyor, bir bakışta yalan larım ı gö reb iliyo rd u .
“Odamda yalnız kaldığımda, benimle olm ak isted iğ in i itiraf
etm ekten çok korkan sarışın bir kadını hayal e d iy o ru m , bana
oral yaptıktan sonra onu aklını başından alan a d ek becerm em e
izin veriyor. Gerçeklerle yüzleşmekten kaçındığı için arkadaşlığın
arkasına sığman o kadını aklımdan çıkaram ıyorum . D iğerlerine
karşı korkusuz davranan ama ona ilgi gösterdiğim an k a çan bir
kadını düşünerek sızlıyorum. Söyle bana, neden ik im iz in de
arzuladığı şeyi inkâr etmek için bu kadar m ücadele ed iyo rsu n ?”
“Ben... şey...” Bulabildiğin en iyi ceva p bu m u ?
Kıs kıs gülerek elini çenemden çekti. “H a m le n i yap m an ı
bekleyeceğim. Dediğim gibi, ben kaybedecek bir şe y i o lm ayan
sabırlı bir adamım."
Oturduğum yerden kalkm adan önce, “A rk a d a ş lık d ışın d a
m ı?” diye mırıldandım.
“İkimiz de arkadaşlık istemiyoruz. A rk a d a şla r b irb irleri
hakkında bizim hissettiklerimizi hissetmezler.” O n u n b u um ur­
sam azlığı beni sinirlendiriyordu.
“Ama ben hissediyorum. Birbirimizden etk ilen iyo r o lm am ız
bundan daha fazlası olabileceği anlam ına gelm ez.”
“Benden etkilendiğini itiraf etmene sev in d im . B u o k ad ar
zor muydu?” Gülümsedi.
Hay ben . ..
“Ben öyle demek...”

144
ÇARPIŞMA

Başını yana yatırdı. “Gardım indirip eğlenmende sorun yok."


Ne gibi bir eğlence? Onun eğlence anlayışı cevapsız bırakı­
lan aram alar, başka kadınlar ve sezon sonunda kaybeden olma
ödülüne benziyordu.
S ırtım ı dikleştirerek gözlerinin içine baktım. “İşleri garip-
leştirm eye devam edersen seninle takılmayı keserim.”
Parlayan gözlerle güldü. “Sen benden bu kadar hoşlanırken
ve ben de sana karşı koyamazken o dediğin şeyin olmayacağını
ik im iz de biliyoruz.”
Bu kadar yakışıklı görünmesinden, ona bakarken kalp atış­
larım ın hızlanm asından nefret ettiğim kadar nefret ediyordum.
V ücudum az önce bahsettiği şeylerden sonra onu arzuladığım ı
sessizce kabul ediyordu. Sözleriyle içimi yakmasından ve man­
tığ ım ı yiyip bitirmesinden gerçekten nefret ediyordum.
“Ben gidiyorum, ö zür mesajlarının hiçbirine cevap vermezsem
bil k i K anada’ya kadar varlığını görmezden geleceğim içindir.”
S ü itin in kapısını kapatmadan önce duyduğum son şey
k ah k ah ası oldu. Sırtım ı metal çerçeveye yaslayıp elimle yıldız
kolyem i tu tarak düşüncelerimi toparlamaya çalıştım.
L anet olsun. Biz ne halt yiyorduk?

Y astığın soğuk yüzünü çevirdim. Gözüme bir türlü uyku gir­


m iyordu. Z ihnim sakinleşmiyor, aklımda Liam’la daha önce
yap tığ ım konuşm a dönüp duruyordu. Onun uykusuz gecelerde
beni düşünüp düşünmediğini merak ediyordum.
Pandora’nın kutusunu açıp gizli arzulanmızı açığa çıkararak
ne h alt ettiğ in i biliyor muydu?
T a m a m ... bizden çok benim gizli arzularımı diyelim.
Sırtüstü uzanıp tavanı izledim. Parmaklarım iç çamaşırımın
lastiğ in d e ilerleyerek pamuklu kumaşın üzerinde gezindiğinde
gözlerim i kapadım . Liam’la ilgili düşünceler zihnimi ele geçirdi.

145
LAUREN ASHER

Onun beni hayal ederek kendini tatmin ettiğin i, geç saatlere


kadar beni düşündüğünü varsayıyordum. Bir p arm ağ ım ı iç ça­
m aşırım ın altına daldırıp klitorisime bastırdım . D iğer elim le
sertleşen meme uçlarıma dokundum. Bu ellerin Liam a ait oldu­
ğunu düşündükçe tüylerim diken diken oluyordu. P arm ağım ı
girişim de gezdirdikten sonra içime soktum.
Komodinin üzerindeki telefonumun titrem esi beni böldü.
Görevime odaklanarak telefonu duymazdan geldim am a tekrar
tekrar titreyerek sinirlerimi bozmayı başardı. H ışım la telefonu
alırken duvardaki prize takılı şarj aleti de onunla b irlikte gelince
ekrana bakmadan cevapladım.
Boğuk bir sesle, “Ne?” diye tersledim.
“Pislik gibi davrandığım için özür d ilerim . S e n in le flört
etmek istem em iştim ... Şey, aslında bu bir y a lan . A m a seni
huzursuz etmek gibi bir niyetim yoktu. Lütfen beni görm ezden
gelme, olur mu?” Liam’ın sesi odayı doldurdu.
Birkaç dakika önce yaptığım şeyi düşününce y a n a k la rım
ısındı. İtiraf ettiği şeyin aynısını yapıp onu düşünerek ken dim i
tatmin ediyordum, yani ben de en az onun k ad ar su çlu yk en o
gelmiş benden özür diliyordu. Ne boktan bir d urum du bu böyle.
İnledim. “Sorun değil. Hiç olm am ış gibi d a v ra n a lım .”
“Ama ya hiç olmamış gibi davranm ak istem ezsem ?”
Bu kadar hassas olması kalbim i sızlattı. “G enel o la ra k mış
gibi yapmıyor muyuz zaten, sadece bugün o lan ları görm ezden
gelelim diyorum.”
“Tıpkı senin sabahın üçünde hâlâ uyanık o lm an ve gergin,
şehvet oldu bir sesle yaptığın şeyi görmezden g elm e k iste d iğ in
gibi mi?”
Ne yaptığımı bilmesine im kân yoktu. Sadece b en i d en i­
yordu. Pes etme.
“Liam ... kes şunu.” Soluk soluğa çıkan sesim h isle rim i
gizleyemiyordu.

146
ÇARPIŞMA

“İtiraf ct, kendine dokunuyordun. Hadi durma, yalansa


yalan de.”
“H ayır,” dedim hemen. Çok hızlı olmuştu.
B acak larım ı birbirine bastırmama neden olan boğuk, seksi
bir k a h k a h a attı. “Yalan söylemeyi beceremiyorsun.”
“T am am , iyi, kendime dokunuyordum. Şimdi mudu musun?
Kes a rtık .” Sin irle hom urdandım .
“Y apam am . Bahse varım sabırsız parmakların içine dalm ak
için can atıyordur. Em inim parmaklarının aletimin etrafına
sarılı olduğunu hayal ederek kendimi tatmin ettiğimi düşünmek
seni ta h rik ediyordur.”
“O ff.” Ne kabul ettim ne de reddettim, Liam yalan söyle­
d iğ im i a n la d ık ta n sonra uğraşmaya gerek yoktu.
“H ad i m tş g ib i yapalım , Sophie. Beni yanında hayal et,
p a rm a k larım ın uylukların da gezindiğini, vücudumun senin-
kin e b ask ı y ap tığ ın ı, dokunuşlarım ın ardında teninin alev alev
y an d ığ ın ı. D ilim i bacaklarının arasında arzuluyorsun, klitorisin
d o ku n u şu m için zonkluyor. Beni hoparlöre al. Hemen.”
“H a n i teslim olm am ı bekleyecektin?”
“P arm ak ların klitorisine dokunduğu anda elinde olmadan
beni h ayal ettin . İnkâr etmeye kalkma.”
İçim i okum asından hoşlanmamıştım.
T ek kelim e etm eme izin vermedi. “Hadi başlayalım artık,
b u gü n sabrım tükendi. Kendine dokunduğunu düşünmek bile
sik im i zo n k latıyo r.”
P a rm a k la rım hızla hoparlör düğmesine dokundu, hattın
d iğer u cu n d a hışırdayan çarşafların sesi odamda yankılandı.
N e h a lt ettiğ in i sanıyorsun sen ? Onunla telefon seksi m i y a ­
pacak saı? B u n a y ü z d e yü z on pişman olacağına eminim.
“D ü şü n m eyi kesip gözlerini kapat ve hisset.” Sert sesi beni
iyice h eyecan lan d ırd ı. “Bir elinle memeni kavrarken diğeriyle
k en d in e dokun. N asırlı ellerimin teninde gezindiğini ve seni

147
LA UR EN ASHER

öpmek istediğim yerde durduğunu hayal et. K ahretsin, keşke


şu anda seni görebilseydim. Keşke tadına b ak ab ilseyd im .”
Elim emirlerine itaat ederek bacaklarım ın arasın d a gezin­
dikten sonra içime daldı. Konuşarak bu büyülü ân ı ve L iam la
ilg ili her lanet şeyi mahvetmekten korkuyordum .
Bana telefonumu cevaplamadan önce ak lın d an geçenleri
ve Küçük Bayan M ükem m cl'i neyin azdırdığın ı söyle.
Korkumu yutkundum. “Sen.” H azırlıksız y a k a lan d ığ ım
sonuçlar ve engellerle dolu, anlam ve im a y ü k lü tek b ir ke­
lim e. Telefonum bir kalkan gibi beni d u ygu larım la ve onunla
d oğru da n yüzleşmekten koruyordu.
Hartın diğer ucunda homurdandı. “İki p a rm a ğ ın ı içine
sok. Benim için ne kadar ıslak olduğunu hisset. L an et olsun,
ben konuşurken senin orada kendini tatm in ettiğ in i düşünm ek
beni sertleşiyor.”
Emri üzerine vücudum titredi. “Seni kendi o d a n d a hayal
ediyordum, aletini okşarken ucundan u yarılm a sıv ısı d a m lı­
yordu, beni hayal ederek tekrar tekrar b o şalıyo rd un .” Neden
bir anda edepsiz şeyler söyler olm uştum b ilm iyo rdum . S an ırım
telefon seksi beni sözünü sakınm ayan birine dö n ü ştü rü yo rd u .
“Kafamın içindeki lanet bir döngü gibisin. N e k a d a r uğ­
raşırsam uğraşayım, bana kaç kere arkadaşım dersen d e seni
aklım dan atamıyorum. Seni becererek arkadaş m ıd ır n ed ir, o
kelimeyi hafızandan silmek istiyorum. Seni becerm em için bana
yalvardığını, sikimin içini doldurduğunu ve a k lın ı b aşın d an
aldığım ı hayal edip duruyorum. A dım ı h a y k ırm a n ı, sırtım ı
tırm alam anı ve ben içine boşalırken adım ı lan et b ir d u a gibi
tekrarlamanı kendime görev edineceğim .”
Ayak parmaklarımda başlayan bir k a rın c a la n m a sırtım a
tırm andı, iki parmağımı içime sokup G n o k tam ı o k şayacak
kadar kıvırdığımda bedenim alev aldı. Liam ’ın sözleri b eyn im e
hücum ederek aklımdaki ne kadar şüphe varsa hep sin i yerle bir

148
ÇARPIŞHA

etti. A rzu larım ı besleyen bir hayal yaratmıştı, orgazma doğru


sürüklen irken aletin in içime girip çıktığını düşünüyordum.
“A rz u la rın ın esiri bir pislik olarak daima seni istedim. Bu
belaya öyle bir battım ki beni tahrik etmek için bir şey söylemene
bile gerek yok. Nefes alıp vermen yetiyor, kendini parmaklaman
bile testislerim i gerip aletimi zonklauyor. İçine girmek istiyorum.
D irenm eyi keserek kontrolü bana bırakmanı istiyorum. Sana
birlikte ne k ad ar iyi olabileceğimizi göstermeme izin vermeni
istiyorum .” Son cüm leyi yarı h ırıltılı bir sesle söylemişti.
“Evet.” O rgazm la sarsılırken inledim, parmağımı klitorisime
bastırarak kendim le oynamaya devam ettim.
“Ben de boşalm ak üzereyim.” Liam’ın iniltisi hoparlörden
y a n k ılan d ı.
A yn ı an da boşaldığım ızda Liam telefona doğru inlerken
ben nefes nefese kalm ıştım . Kendimizi toparlamaya çalışırken
ikim iz de sessiz kaldık.
A ram ızdaki belirsizlik karanlıkta ilerleyerek orgazmın neden
olduğu sarhoşluğun yerini aldı. Liam’m müstehcen sözleri ve mas­
türbasyon yaparken çıkardığı seslerle boşaldığımı o anda fark ettim.
A m an Tanrım . Ben ne yaptım ?
“Bu k ad ar düşünm e, kaybolursun,” diye söylendi telefona.
“K apatm am gerek. Saate bak!”
“H ay ır...”
K ırm ızı tuşa bastım. O tuşun bana kendini imha düğmesini
h atırlatm ası çok yerindeydi çünkü mükemmel planımı tam da
bu şek ild e im h a etm iştim .

M aya resm î o larak kara listeme girmişti. En azından şim dilik


çü n k ü b en im yu m u şak karnım olmaya başlamıştı.
O teld ek i yatağım a uzanmış, bir yandan televizyon izliyor
bir y a n d a n da dedikoduları takip ediyorduk.

149
LAUREN ASHER

Beni yalnız bırakma planlarına rağmen m asum gözler ve


dudaklarına kondurduğu tatlı bir gülüm sem eyle bakıyordu.
Kanada ya gelemeyeceğini söyleyerek beni hayal k ırık lığ ın a uğra­
tırken bu kadar iyi göründüğü için ona içten içe küfrediyordum.
Noah tatlı sözleri ve seksapelliğiyle aram ıza girerek her
şeyi mahvetmişti ama gerçekçi olalım, o adam ın tek bir hücresi
bile tatlı değildi. Babamın boktan ebeveynleri olan insanlara
zaafı olduğundan her Noel’i beraber geçiriyorduk, dolayısıyla
N oah’yı iyi tanıyordum.
Dün Noah, Maya’yı öpmüştü. A rtık böyle şeyler yapm asına
asla izin veremezdim, bilhassa da M aya bu yüzd en Kanada
Grand Prix’sine gelmekten vazgeçtikten sonra.
“Gelmek zorundasın. Kaçıracağın akçaağaç şuruplarını
düşün. Kanadalı çocukları. Niagara Ş e la le sin i.” Sözlerim in
önemini vurgulam ak için elim in tersini avucum a v u rd u m .
Kahkaha attı. “Niagara Şelalesi gideceğim iz yerden saatlerce
uzakta. Arabayla oraya asla gidem eyiz.”
“Noah yüzünden gelmiyorsun, değil mi? B abam da ödünç
alabileceğimiz fazladan bir bekâret kemeri vard ır k esin . Bavu­
luna bir tane koymuş bile olabilir.”
“Özür dilerim. Keşke gelebilseydim .”
“Yalan söyleme. Yakışıksız oluyor.” Onu h âlâ seviyordum .
“Kelime seçimlerin beni benden alıyor.” G üldü. “B azen Fİ
garajlarında saklanan sosyetik bir prenses o lab ilir m isin diye
düşünüyorum.”
“Prens H arry’yle evli olsaydım seninle bu y a ta k ta ta k ıl­
mak yerine K raliçeyi tahtından edecek k üçük k ız ıl bebekler
doğuruyor olurdum.”
Kahkahası otel odasını doldurdu. “C iddiyim , özür dilerim .
Bu durumu telafi edeceğim.”
“Tamam. Seni affediyorum. Am a bir so n raki y a rışa ge­
liyorsun, tamam mı? Kanalını ve hayran ların ı d ü şü n . O nları
böyle ortada bırakamazsın.”

150
ÇARPIŞ HA

D ağınık çarşafların üzerinde başını onayiarcasna *alhdı "Liam


yanında olacak. Bu senin için yeterli değilmiş gibi davranma."
“O benim baş edebileceğimden büyük bir vaka,” diye in­
ledim gözlerim i kaçırarak.
uBiri bana onun sana baktığı gibi baksaydı, sanırım arkadaş­
lık ilişk isin i o anda bırakır son aşamaya geçerdim. Mümkünse
birden fazla kez, p o r fa v o r7?
Esasen dün gece sesiyle beni son aşamaya götürmüştü. Ama
tabii k i bunu M a y a y a söylemedim.
“S an a diyorum işte, adam hoş ve seksi, ki bu ölümcül bir
kom binasyondur. Gözlerinde, plan yaptığın zamanlarda senin-
kinde beliren o p arıltıdan var.”
D önüp yüzüm ü yorgana gömsem de bilge sözlerinden ka­
çam adım .
“Liam gibi biriyle... bir gün uyanıp aranızdaki her şeyin nasıl
bu hâle geld iğin i anlam azsın bile. Bu sözlerimi yaz bir kenara.”
“L iam ’ın ciddi ilişkilerden hoşlanmadığını göz önünde bu­
lu n d u ru rsak onun için kısa bir hikâyeden farkım yok.”
Sözlerim den hoşlanm ayarak yataktan kalktı. “Bence saç­
m alıyorsun. A yrıca bütün gün tuhaf davrandın, takılm ak için
attığ ı m esajları görmezden geldin. Bir saat önce bana mesaj
atıp nerede olduğunu sordu. Aranızda ne geçti?”
“S a n ırım yapm am am gereken bir şey yaptım.” Oturup ti­
şörtüm den sarkan gevşek bir ipi çekiştirdim.
“N e gib i?”
“L iam ’la telefon seksi gibi.” Ona göz ucuyla baktım.
Ş a şk ın lık dolu bir ses çıkardı. “Yok artık!”
îçim e içim e büzüldüm. “Evet ve onunla bu konuda konuş­
m ayı b ırak , nasıl yüz yüze geleceğimi bile bilmiyorum. Hiç
olm am ış gibi davranm ak istiyorum.”
“N eden?”

7 (lsp.) Lütfen, - ç .n .

151
lauren asher

Kaşlarım kalktı. “Ne demek nedtn? G e ç t iğ im iz ay boyunca


sana ne anlattım ben?”
“Biliyorum, hepsini dinledim. Onun hakkında güzel şeyler
dışında başka bir şey söylemedin ki. Kötü geçm işi d ışın d a tek
bir şikâyetin bile olmadı, ki istese de o geçm işi a rtık değişti,
remez. Şu an tek yapabileceğin, daha iyi bir gelecek kurmaya
çalışm ak. Sen arkadaş kalm ak konusunda inat ediyorsun ama
sesiyle boşalmanın platonik ilgiden öte bir şey o ld u ğu belli.”
Öngörüleri beni tedirgin ediyordu.
Yüzümü ellerime gömdüm. “Beni düşünürken mastürbasyon
yaptığını itiraf etti.”
Bir kahkaha patlattı. “Tamam, ne olmuş y a n i?”
uNe olmuş ya n i mi? Neden bu kadar rahat davran ıyorsun!”
Ellerini iki yana açtı. “Ç ünkü sen türlü bahanelerle rahatsız
olmak için kendini zorlarken bense rahat d av ran m ak için bir
sürü nedeninin olduğunu görüyorum. İkin iz de birbirinizden
hoşlanan arkadaşlarsınız. Ne olmuş yan i?”
“Bunu sorunlarından kaçan kız mı söylüyor?” diye söylendim.
Maya kaşlarını çattığında sözlerimden ânında pişm an oldum.
“Kaçıyor olabilirim ama Noah ve ben seninle L iam gibi arkadaş
değiliz. Diyelim ki onunla takılm aya başladın. G erçekten seni
terk edip bir daha asla seninle konuşm ayacağını m ı düşünüyor­
sun? Aranızdaki bağ bu kadar kolay y ık ıla c a k bir şey d eğ il.”
“Ama ya ondan fena hâlde hoşlanm aya b aşlarsam ?”
Kaşlarını kaldırdı. “Ya o senden fena h âlde hoşlanm aya
başlarsa?”
Eh, şim di o böyle deyin ce . ..
“Umarım bunun kulağa ne kadar berbat bir f ik ir gib i gel­
diğini biliyorsundur.”
Sinsi sinsi sırıttı. “Ne derler bilirsin? S ik tir e t.”

152
14

■ ■ 0 i t ekibi vaktin i M aya ve McCoy oğlanlarıyla geçirdiğinle


I ilg ili dedikodu çıkarm ış.” Babam başka bir hayatta ha­
rik a bir d ed ek tif olurdu. Burnu çok iyi koku alıyordu, bu da
duraksayıp ona vereceğim cevabı iyice düşünmeme neden oldu.
B aşım ı brurıch menüsünden kaldırınca babamın sorgulayan
gözleriyle karşılaştım . Kahvaltıya sinirli bir ruh hâliyle başla­
m ış, lafı evirip çevirmeden doğruca Liam’a getirerek sırtım ın
dikleşm esine neden olmuştu. Asık yüzünü Kanada’nın akçaağaç
şurubu bile güldürem ezdi.
“Evet, S an ti’nin kız kardeşini seviyorum. Onunla takılm ak
eğlen celi.”
“Peki oğlanlar?”
M enüm ün arkasından gözlerimi devirdim. “Onlar da arka­
d aşım . S en in için fazla modern kaçabilir ama kızlarla erkekler
ç ık m ad an da arkadaş olabilirler, baba.” Bütün rol yetenekle­
rim i ortaya dökerek ona şaşkınlık dolu gözlerle baktıktan sonra
m enüye döndüm .

153
LA U R EN ASHER

Babam bana ters ters baktı. “Ben de bir zam an lar genç bir
erkektim ve erkekler senin gibi güzel kızların etrafın d a tek bir
nedenden dolayı dolanır.”
Babam ın çapkınlık günlerinden bahsetm esine hiç gerek
yoktu. Sağ ol, baba. Tadımı kaçırdın. Ben de eğlenceli k işiliğ i^
sayesinde erkekleri avluya topladığımı sanıyordum. O m uzlarım ı
sallayıp dudaklarım ı büzdüm.
“Lütfen kendini avluya benzetme. Sakın. O şa rk ıy ı bili­
yorum ve elin oğullarının milkshake inin peşine düşm esin i hiç
istemem.” Yüzünü ovuşturdu.
Babamın bu kadar sinirlenmesi hoşum a g id iyo rd u . En
azından niyeti iyiydi.
“Şu an hiç havalı değilsin. Yetmiş yaşın a ltın d a k i kimse
böyle konuşmaz.” Endişesini yatıştırm ak için e lin i okşadım .
“Hiçbir şey olmayacak, söz veriyorum. Sağlam sın ırla r çizdim .”
Önüme görünmez bir çizgi çektim .
Liam’ın F l’deki en seksi erkek olduğunu düşünm em dışında
tabii. Bu, iki ay önce kum salda çektiğim iz o çizgi de dâhil
şimdiye kadar yaptığım her şeye aykırıydı.
“Her neyse, bana magazin dergilerinde bahsi geçen, görüş­
tüğün şu kadından bahset.”
Babam hiç bu kadar hızlı sessizleşm em işti. H a n ım la r ve
bryUr, lafı değiştirm e becerilerim avuk atların ayak ta alk ışlaya­
ca ğı kadar iyidir. Bakışlarını menüde gezdirdi, k a h v a ltıd a ne
yiyeceğine odaklanmış gibi davranıyordu.
Bingo. Babam yine birileriyle çıkıyordu ve ben k im oldu­
ğunu bilmek istiyordum.
“Okuduğun ya da duyduğun her şeye in a n m a .” Gözleri
benimkilerle buluştu.
Ondan pek duyulmayan ilginç sözlerdi bunlar. O n a im alı
bir bakış attım.
Ellerini teslim olurcasına havaya k ald ırd ı. “T a m a m , ba­
kışını anladım .”

154
ÇARPIŞHA

“Sorgulam ayı bırakacak mısın? Ben yirmi iki yadında ola­


bilirim am a ruhum elli yaşında. Benim için bu kadar endişe­
lenmene gerek yok.”
“Sen daim a benim m inik kızım olacaksın. Ama sırf sen
istiyorsun diye endişelenmemeye çalışacağım.” Babam bana o
klasik şapşal gülümsemesiyle baktı.
M im o zalarım ızı tokuşturduk.
İçten bir gülümsemeyle, “İşte buna kadeh kaldırırını,” dedim.
B ardağım devrilince ikim iz de güldük.
“Bazı şeylerin hiç değişmemesi beni çok mutlu ediyor.”
Babam bez bir peçeteyle dökülen meyve suyunu temizledi.

“N iagara Ş elalesin in buraya yakın olmadığını biliyor muydun?


M aya söyledi, bu küçük ayrıntıyı atladığım için biraz üzüldüm
açıkçası.”
“A ltı saatlik mesafeyi mi atladın? Hayret bir şeysin.” Liam
elini kalb in e götürerek alayla güldü.
Kot pantolon ve tişörtle çok sıradandı. Çıplak ayaklarıyla
y a tağ ın ın ken arın daki tekli koltukta kitap okurken evcimen
görünüyor desem yeriydi. Rahat yatağına uzanmış, bir yan­
dan telefonda geziniyormuş gibi yaparken bir yandan da onu
kesiyordum . N asıl yapıyordu bilmiyordum ama kitap okumayı
bile seksi gösterebiliyordu.
“N eden Taht O yunları okuyorsun? Herkes gibi dizisini
izlesen olm az m ıydı?”
S o n rak i sayfaya geçti. “Bunu duymamış olayım.”
“N eden? Yanlış bir şey mi söyledim?” Sayfayı çevirmeden
önce p a rm ağ ın ı yalayarak dikkatim i dağıtmaya devam etti.
B an a san k i ilk çocuğunu doğurmak istiyorum demişim gibi
b akıyordu. “Herkes kitapların filmlerden ya da dizilerden daha
iyi o ld u ğ u n u bilir.”

155
LAUREN ASHER

“Kimmiş bu herkes?”
“Kitap okurları!”
Liam la her zamanki sessizliğimize gömülürken biraz rahat-
ladığım ı hissettim. İkimiz de geçen geceki telefon konuşması
hiç olmamış gibi davranıyorduk. Daha doğrusu Liam her bah­
settiğinde onu susturana kadar hiç olm am ış gibi davranıyor­
dum. Görünüşe göre onun arabaları sollayıp ardın da bırak ışı
gibi benim de konuları ardım da bırakm a konusunda özel bir
yeteneğim vardı. Tanrıya şükür aklım ı okuyam ıyordu. Liam
içine kapanık, mükemmel bir arkadaş, mükemmel bir beyefendi
gibi davranıyordu. Yani bana tam da istediğim şeyi veriyordu.
Ama ben onun kirli sırlarını, mesela beni boşaltırken sesinin
nasıl çıktığı biliyordum.
Konuşmaya geri döndüm. “Yani tam bir kitap kurdusun.
A nladık. Niagara Şelalesi gerçekten o kadar uzak m ı? Hâlâ
inanam ıyorum .”
“Vay be. Başarısızlığa uğrayan planını tekrar gündem e ge­
tirmen bir dakika sürmedi. Şaşırdım çünkü sen genelde küçük
detaylara dikkat edersin.” Liam ’ın alaycı gülüm sem esi kalbim i
yerinden hoplattı. Aptal, aptal kalbim. Bu savaşı birlik te verd iği­
mizi sanıyordum. Seni vefasız sürtük, bir telefon seksiyle işin bitti.
“Sanırım Google tarafından kandırıldım . Tek açıklam ası
bu. Belki de Reddit’ten biri hesabımı hackleyip ak lım ı karıştırdı.
Bilirsin işte, telefon yanındayken yüksek sesle ko n uştuğun her
şeyin reklam olarak karşına çıkm ası gibi garip bir şey olabilir.”
Bana deli diyebilirsiniz ama bir keresinde arkadaşım a kanolar­
dan bahsetmiştim ve bütün hafta telefonumda spor m ağazası
reklam ları çıkm ıştı.
“Komplo teorileri. Pinterest panolarına eriştiklerini de düşü­
nüyor musun? Bu tam bir gizlilik ihlali, en ahlaksız hackerların
• •n
ışı.
Gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi oldu. O turup kalın
yorganın içinde bir yerlerde telefonumu aradım . “Pinterest’le

156
ÇARPIŞHA

ilg ili nc biliyorsun ki?” diye fısıldadım. Pinterest benim gün-


lüğüm dü, onun gibi adam ların orada işi yoktu.
“Panolar bütün sırları ele veriyor." Benimle göz teması
k u rm aktan kaçınırken yüzünde beliren kendini beğenmiş gü­
lüm sem eyle d ik k atin i tekrar kitabına çevirdi. O gülümsemeyi
yüzünden silm ek istiyordum.
“B unları nereden biliyorsun? Sana içeriden bilgi mi veri­
yorlar? D ökül bakalım .” Ona kötü kötü baktım.
P arm ağım la boğaz kesme işareti yapınca Liam’ın gülümse­
mesi genişledi. “D ilini tutamayan birini öldürecek kadar ileri
gitm eye h azırım .”
K oltuğundan kalkıp yanım a oturduğunda yatak çökerek
beni ona daha da yaklaştırdı. Bedenimi ele geçiren kokusu
bana hiç iyi gelmiyor, aklım ı bulandırarak bu durum la başa
çık m am ı zorlaştırıyordu.
“Ne derler bilirsin, kızı tavlamak istiyorsan ilgili alanları
üzerine Pinterest panoları yarat.” Kahkaha attı.
K aşlarım ı çatarak yüzüne baktım. “Özlü söz yazarken ken­
d in i aştın sanırım ya da berbat bir şaka yaptın.”
O m uz silkti ve hiçbir şey söylemedi.
“P anolarım ı mı gördün yoksa?” Dokunuşundan kaçınır­
ken bir anda kendim i 1950’lerin sevimsiz filmlerindeki gibi
göm leğini kavrarken buldum çünkü gerçeği şakadan ayırm ak
için on un la doğrudan göz teması kurmam gerekiyordu. Pinte­
rest’ im de gelecekteki düğünümle, hayalimdeki evle ve C adılar
B ayram ı için giydirilm iş bebeklerle ilgili panolar vardı. Kısacası
en derin arzularım ın hepsi oradaydı.
B ak ışlarım bronzlaşan göğsüne dokunan ellerime kaydı.
H er gü n görm ezden geldiğim o elektrik akımı parm aklanm a
ya y ılm ıştı. Gözleri tekrar benimkilerle buluşurken alt dudağını
y a la d ı. D u d ak larım ı onunkilere bastırma arzusuyla öne doğru
eğild im .
H ayır. Bu çok ama çok kötü bir fikirdi.

157
LAUREN ASHER

Onu bırakıp her ihtimaJc karşı aram ıza biraz mesafe koydum.
Ne doğrulayabilirim ne de inkâr edebilirim . B aşın ı iki
yan a salladı.
Kalbim küt küt atıyordu. Hesap adım ı d eğ iştirm em , şifre­
lerim i güncellemem lazımdı. Karşımda ya bir h ack er v ard ı ya
da standart gizlilik kurallarına inanm ayan m erak lı b ir adam .
Veya her ikisi birden çünkü çocuklara rüşvet veren, h er şeye
kafa tutan Liam’a o kadar da güvenm iyordum .
Tekrar yaklaştı. “Aklını kaçıracakm ış gibi g ö rü n ü yo rsu n .”
Harikasın, Sophie. “Rahatla ve izle.”
Parfümünün kokusunu bir kez daha içim e ç e k tim çünkü
ben kendine acı çektirmeyi seven mazoşistin te k iy d im .
Telefonunda Y Kuşağı Erkek Arkadaş O k u lu b a ş lık lı bir
video açtı. Adam kadınlarla ilgili ticari sırlar veriyor, erkeklere
evde şarap ve çikolata bulundurm alarıyla ilg ili tav siyelerd e bu­
lunuyordu. Tabii ki bulundurm alıydılar.
Videonun sonuna geldiğimizde artık gülm ekten ağlıyo rdum .
Bu uzun zamandır bırakmayı planladığım bir a lış k a n lık t ı.
“Ben öldüm, lütfen hesabımdaki üç k u ru şu v a s iy e tim ge-
reği ilgili yerlere iletin.” Kendimi yatağa attım . B e d e n im , be­
nim kinden daha yumuşak olan yorganın içine g ö m ü ld ü . Liam
kesinlikle en kaliteli odada kalıyor, pistte bir c a n a v a r o lm a n ın
avantajlarını sonuna kadar yaşıyordu.
Gülerek yanaklarımdan süzülen birkaç d a m la y a ş ı silm ek
için eğildi. Ne kadar tatlı bir hareketti. D urum u fark e ttiğ im d e
parm ağının sert yüzeyi tadını çıkarırcasına y ü z ü m d e usulca
geziniyordu. İlgisinden hoşlandığım dan a ra m ız d a k i b u n ad ir
gelişen fiziksel yakınlığa izin verdim.
İkimiz de kendi poker oyunum uzu oynuyor, ilk k im in
pas geçeceğini merak ediyorduk. M aalesef b en im ç o k iy i bir
poker yüzüm vardı. Boktan bir elden daha g ü ç lü o la n irad em
sayesinde kartlarımı kapatmak gibi bir şey k ita b ım d a y o k tu .

158
ÇARPIŞMA

Beni düşüncelerim den çekip çıkararak, “Kızlar birinin on­


lara rahat ol demesinden gerçekten de o kadar nefret ediyorlar
m ı?” d iye sordu tüm ciddiyetiyle.
“B ana bunu söyleyen son erkek arkadaşım kendini arka
bahçem izdeki derin mezarda buldu. Babam hapishaneye dö­
şem eyecek kadar güzel olduğumu söyleyerek cinayeti örtbas
etm em e yard ım etti.” Ciddiyetim i korumaya çalışıım .
D onup k ald ı. Gözlerini yüzümde gezdirerek ciddi olup
o lm ad ığım ı anlam aya çalıştı.
Koluna şaplak attım. “Şaka yapıyorum! Ama evet, ben şahsen
hiç sevm iyorum . Belki de erkek arkadaş okuluna gitmelisin. Ama
bir d a k ik a ... daha önce hiç birinin erkek arkadaşı oldun mu?"
“H ayır. Zaten derslerde de pek iyi değildim. Öğretmenler
beni okul koridorlarında gezinirken ya da kütüphanede bulur­
lard ı.” K ızaran yanaklarıyla beni gafil avladı.
“İnsanlara kütüphaneye gittiğini söylediğinde okulu asmak
k u lağa o kad ar da kötü gelmiyor.”
B ana öyle bir bakış attı ki sanki elinden gelse kıçım a bir
kitapla vuracakm ış gibi hissetmeme neden oldu.
“Ya sana davet ettiğim kızlarla kitap yığınları arasında
oynaşm ak için kütüphaneye gizlice girdiğimi söylersem?”
A ğzım açık kaldı. “Edebiyata ve kadınlara olan sevginden
k o rkm alı m ıyım yoksa etkilenmeli miyim bilemiyorum.”
“K ad ın ları ne kadar sevdiğimi sana gösterebilirim.” Gü­
lüm sedi.
B ana bakarken dudaklarımdan bir kahkaha koptu. Elleri
yan ın d a y u m ru k şeklini alırken kaşları derin düşüncelere dalmış
gibi ç a tıld ı. Bebek mavisi gözleri dudaklarıma odaklandıktan
sonra vücudum da gezindi. Bakışlarının altında tenim karın­
calan ıyo rd u . Keşke onunla işleri daha ileri götürebilseydim,
d u d a k la rım ı dudaklarına bastırıp test edebilseydim ya da par­
m ak u çlarım ın altında tenini hissedebilseydim. Bunları hem
istiyor hem de istemiyordum.

159
LAUREN ASHER

Ç ok kafa karıştırıcıydı, biliyorum.


Bir hafta önceki telefon olayından beri onu a k lım d a n ata­
mıyordum . Aklım dan geçen düşünceler a rk ad a şlık tan öte bir
şeydi. Arkadaşlığım ızdan hoşlansam da daha fa z lasın ı isteyip
istem ediğim i merak etmekten kendimi alam ıyo rd u m .

160
15

iliyor musun, spor yapmayı önerdiğimde aklımdan geçen


D pek böyle bir şey değildi,” dedi Sophie, güçlükle aldığı
nefeslerin arasında. Göğsü şişmiş, yanakları kızarmıştı. Saçla­
rın ı atk u yru ğ u yapm ıştı ve altın rengi saçları her hareketiyle
sallanıyor, yansıyan ışıkla parlıyordu.
Şim di o böyle söyleyince, düşündüm de benim de aklım ­
dan geçen böyle bir şey değildi. Onu davet ettiğime pişman
olm uştum . Kanada Grand Prixsi öncesinde açık havada spor
yap m an ın acısını çekiyordum çünkü Sophie şu anda çok seksi
görünüyordu.
Son bir saat sonsuz bir döngüde geçmişti, her beş dakikada
bir ben bu durum a nasıl düştüm diyerek gökyüzüne sessiz küfürler
savuruyordum . Onu becerdiğimde çıkaracağı sesleri düşündükçe
kafam yerinden kopup kanalizasyona düşsün istiyordum.
D ün otel odamda kıl payı kurtulmuştum. Onu yatağımda
öperek neredeyse her şeyi bok edecektim. Düzgün düşünemiyor­
dum , gülüşü ve bana bakışı dikkatimi dağıtıyordu. İşin kötüsü,
ne k ad ar çekici olduğunun farkında bile değildi.

161
LA U R E N ASHER

İkim izin dc bu kadar arzuladığı bir şeyi inatla reddetmesini


anlavam ıyordum . Bu yüzden planına ayak u yd u rm ak zorun­
daydım çünkü arkadaşlığını kaybetme riskini göze alam azdım .
A ylar önce onunla bir ilişkiden daha fazlasını y a şa m a k tan ne
kadar korktuğum u hatırlayınca buna güldüm . Jo h a n n a y la ara-
m ızdakine benzer bir arkadaşlığa hazır değildim am a Sophie ylç
tak ılm ak eğlenceliydi. H ayatım a girip kendine sağ lam bir yer
edinm iş, ona bağımlı olmaktan duyduğum en d işeye rağmen
onu kendimden uzaklaştırm am için bana fırsat verm em işti.
Spor şortumun içinde dikilen aletim i görm ezden gelm ekte
zorlanıyor, aptal planım ın cezasını çekiyordum . S o p h ie pist
kenarında açık havada yoga yapalım dese de ben onu M ontreal
yakınlarındaki patikalarda koşmaya ikna etm iştim . Ö nüm de
durduğunda bedenimin verdiği tepkileri kontrol edem iyordum .
Dar, pespembe taytının içindeki poposunu san k i in a d ım a gö­
züme sokuyordu. Barbie kıyafeti başka birinde bu k a d a r güzel
durmazdı ama Sophieye her şey yakışıyordu. T a k ım ın diğer
parçası olan spor sütyeninden bahsetm iyordum bile. Bu ne
boktan bir destekli sütyendi böyle? Kendisi b u n u n m o d a ol­
duğunu iddia etse de bence işkenceden farksızdı.
Ereksiyonumu fark etmemesi için aletim i şo rtu m u n içinde
düzelttim. Bu sırada Sophie yaşadığım ikilem den h ab ersiz önü­
müzde uzanan şehir m anzarasını izliyordu.
Yüzümü elimle sildim. “U ygunsuz g ö rü n ü yo rsu n .”
Bana gamzelerini gösteren çarpıcı bir g ü lü m sem eyle baktı.
*'Athltisure* kombinleri şu sıralar oldukça m oda.” K o lla rın ı açıp
etrafında dönerek dokunmak, yalam ak ve b ecerm ek isted iğ im
şeyleri gözlerimin önüne serdi. Tabii özellikle bu sırayla yap m ak
istediğim falan yoktu.
Şu anda tek konumuz A thleisure değildi.

8 Şık kıyafetleri »por parçalarla bir araya getiren bir m oda a k ım ı , —ç.n.

162
ÇARPIŞHA

"Cidden, tişörtün nerede senin? Al benimkim giy.” Çaresı/cc


kendim i bu görüntüden korumak için tişörtümü çıkarmaya
çalıştım . Tanrı aşkına, her nefes alışında göğsü inip kalkıyordu.
Bakm am aya çalışsam da tırmandıkça nefesleri sığlaşıyor, göğsü
inip k alk ıyo r ve ben kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum.
T işörtüm ü çıkarırken nefesi kesildi, kamıma takılan gözleri
kocam an açıldı.
“H ayır! Karın kaslarını çek gözümün önünden. Bunu gör­
meme gerek yok.” Gözlerini kapadı.
T epkisi sikerler arkadaşlığı dedirtti, özellikle de parmak­
larını aralayıp çıplak vücuduma göz attığında.
G özleri kısa bir an benimkilerle buluşsa da hemen sonra
b ak ışların ı m anzaraya çevirdi. “Şuna bak, sanırım orada ağaca
tırm an an bir sincap gördüm. Gidip yakından bakayım."
U zaklaşırken gözlerim tekrar poposuna kaydı. Sürekli
övüp d u rd u ğu şu tayt markasına şikâyet mektubu yazmayı
planlıyordum . Yemişim spor giysileri. Bunun içinde kim spor
yapabilirdi? D aha da önemlisi, böyle görünen birinin yanında
kim spor yapabilirdi?
O n d a k ik a daha yürüdükten sonra patikanın tepesine tır­
m andık ve muazzam bir şehir manzarasıyla karşı karşıya geldik.
Yokuşun bitmesine içten içe şükrediyordum çünkü artık önümde
yürüyen Sophie’nin kıçına şaplak atmak istemeyecektim.
Sopbie kendini çimlerin üzerine bıraktı. “Bugünlük pilim
bitti.”
“D ah a aşağı ineceğiz.”
K olyesiyle oynadı. “Ben bittim. Sen neden hiç yorulmamış
gib isin ?”
“H er gün hayvan gibi idman yaptığım için olabilir mi
acaba?” O na gülüm sedim . Bedenim güneş ışığını engelleyerek
ona gölge yap tı.
İn ledi. “N asıl unuttum ya, tüh!”

163
LAUREN ASHER

Dam arına basmayı, bana sakladığı tepkilerini duym ayı


seviyordum. Surat asması ve şakaları ilgim i çekiyordu.
Eh, sana gösterirsem bir daha asla unutm azsın. Bu konuda
söz verebilirim ,” diye takıldım .
Bana, bir metre kadar uzağıma bir taş atarak tep ki verdi.
“Iskaladın.” Sırıttım.
“Bir dahaki sefere kafana nişan alacağım a em in olabilirsin.
Nedense daha kolay bir hedef gibi görünüyor.”
Yüksek sesle kahkaha attım . “Egomu herkesten çok sen
besliyorsun. Takım elbise giydiğimde gözlerinde beliren o vahşi
bakış bile bana yetiyor. Benden uzak durm ak için bu kadar
savaş vermene gerek yok.”
Öksürerek yüzündeki şok ifadesini örtm eye ç a lıştı. “Bence
bir an önce biriyle yatm alısın çünkü olm ayan şeyler h ayal et­
meye başladın.”
Demek oyunu bu şekilde oynam ak istiyordu.
“Bu bir teklif mi?” Sesimi alçalttım .
Bir çakıl taşı daha yum uşak bir küt sesiyle b irk a ç adım
öteme düştü. Bu kez hedefi vurm ak için u ğ raşm am ıştı bile.
Yanına uzandım. Huzurlu bir sessizlikte gö k yü zü n e baktık,
sessizliği gereksiz konuşmalarla doldurm ak gibi bir d erd im iz
yoktu. Kıpırdanarak rahat bir pozisyon alm aya ç a lış ırk e n ona
sürtündüm .
Sophie içimde aşina olm adığım d u yg u lan o rta y a ç ık a rı­
yordu. Johannayla olan arkadaşlığım ızdan fa rk lıy d ı, o n u n la
ilişkim başından beri sadece platonikti. Sophie’y le a ra m d a k i
şey, ikimizden birinin bu bekleyişe son verm ek için b ir k ib rit
çakarak bizi ateşe vereceği yanıcı bir m adde g ib iy d i.
Gözlerini kısarak gökyüzüne baktı. “M a y a n ın bu h afta
gelmemesi çok kötü oldu. Onu özledim .”
“Artık benimle baş başasın. Tam am en b en im sin , ta m da
istediğim gibi.” Sesim boğuk çıkm ıştı.
“Zaten vaktimin yarısını seninle geçiriyo ru m .”

164
ÇARPI ŞHA

O nu yan ım da tutm aktan ve birlikte bir şeyler yapmaktan


ne kad ar hoşlandığım ı itiraf etmekten asla utanmıyordum.
Y arışm adığım da ya da M cCoy’la ilgili aktivitclere katılm am
gerekm ediğinde vakit öldürmeme yardımcı oluyordu.
“Liste nasıl gidiyor?” Neler yaptığını ya da yapmadığını
m erak ediyordum .
“Pek iyi gitm iyor. Zamanında tamamlamak için her hafta
en az bir şey yapm am gerekiyordu ama şu an gerideyim.” Bir
tutam saçını parm ağının etrafında döndürdü.
B edenim i ona çevirdiğimde altımdaki çimler çıtırdadı.
Gözleri benim kilere takıldı ve içimde onu çimlerin üzerinde
nefessiz k alan a kadar öpme, pembe takım ını açgözlü ellerimle
ve çim lekeleriyle mahvetme isteği duydum.
H asiktir, son zam anlarda bana neler oluyor böyle?
Bir m ağara adam ı gibi mi yoksa bir centilmen gibi mi dav­
ranm am gerektiği konusunda çetin bir mücadele içindeydim.
“H iç sana göre değil. Sen genelde işini vaktinde yaparsın.”
Sophie tan ıd ığım en düzenli insandı. Hayatını rayına sok­
m uştu, bir işim olmasına ve sorumluluk sahibi olmama rağmen
o benden bile daha ileri bir seviyedeydi.
“B iliyo ru m .” Birkaç sarı saç telini yüzünden çekti. “Ama
çok m eşgu ld ü m . Baksana, spor yapıyorum. Bu listemde yoktu
am a bu d a bir görev sayılır. Yani sadece yukarı tırmanarak bile
m uhtem elen bir kilo falan vermişimdir.”
“İh tiyacın varm ış gibi,” diye homurdandım. Ufak tefek bir
şeydi. B iraz d ah a kilo verirse uçup gitmesinden korkuyordum.
“A m a m eşgu l olm ak iyidir. Hangi maddelerin üstünü çizdin?”
Sophie’ye bütün boş vakitlerimde onunla takıldığımı, onunla
v ak it geçireb ileyim diye çocuklarla gece kulüplerine gitmekten
v az g eçtiğ im i söylem em iştim . Elbette bunun altında tamamen
bencilce nedenler yatıyordu çünkü gidip maddelerin üstünü başka
b iriyle çizsin istem iyordum . En azından ben olmayan biriyle.

165
LAUREN ASHER

Doğrulup oturdu ve minik sırt çantasından lam ine edilmiş


listesini çıkardı. Onun kadar inek biriyle İliç karşılaşm am ıştım .
Pekâlâ. Şimdiye kadar beş maddeyi tam am lam ışız.
Kaşlarımdan biri kalktı. Ben yerine biz d ed iğ in i fark et­
m em işti bile.
“Bensiz neyi tam amladın?” İkim izin de a k ıl sa ğ lığ ı için
uygunsuz bir madde olmamasını umdum.
"‘İlk kez porno izledim. Bir grup insanla strip p ok er oynadım.
Ayrıca yeni yemekler deneyip Şanghay’da karaoke yap arken içki
içtim . Hem sen ne dersen de M onako’daki a tlayışı da çıplak
dalmaktan sayıyorum.” Meydan okurcasına çenesini dikleştirdi.
Mayayla benden başka hangi sikik insanlarla takılıyo rd u bu?
Öfkeli homurtumu bastırdım. “K im inle?” M addelerden
birini başkasıyla yerine getirm esinin içim de u y a n d ırd ığ ı bu
sahiplenme duygusuna aşina değildim .
“Maya, Santi’nin Kulikov’dan tanıdığı çocuklarla strip poker
oyunu ayarladı. Doğum günüme özel gösterişsiz, sıra d a n bir
kutlamaydı işte.”
Benim bilmediğim bir doğum günü. Ne güzel y a . H ayal
kırıklığına kapılarak yum ruklarım ı sıktım . “Ne k ad ar eğlenceli.
Oyunu kim kazandı?” Kıskanç şerefsizin teki olarak bu oyunda
kazanan kişinin kıyafetlerini çıkarm ak zorunda k a lm a d ığ ın ı
biliyordum.
“Sonuncu oldum. Hiçbir şeyim k alm ad ı.” L an et o lası om ­
zunu silkti.
Dişlerimi acı verecek, çenemi yerinden ç ık a r a c a k k ad ar
sıktım. Derin bir nefes aldım. Sophie dirseğiyle y a n ım a vur­
duğunda soluksuz kahkahası içime sıcaklık ve h u z u r y a y d ı.
Bana döndü. Gözlerim parlak gözlerine ta k ıld ı. G ö zlerin in
yeşili kısa sürede en sevdiğim renklerden biri olup ç ık m ış tı.
“Sakin ol. Sadece şaka yapıyordum. O yundan önce y a k la ş ık
üç saatlik bir YouTube videosu izledim. Şu anda k a rş ın d a sekiz
bin euronun kazananı var.” Elini avucunun iç in d e k a y d ıra -

166
ÇARPIŞMA

rak görünm ez paraları etrafa saçtı. “Tam olarak bir strıp poker
sayılm azdı am a sutyenim e kadar soyunmak zorunda kaldım .
Gerçi çocuklar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim çünkü M ayayla
ikim iz onları soyup soğana çevirdik.”
Az önceki öfkem i unutup bir kahkaha patlattım. “Zaten
senden dah a azını beklemezdim. Peki ya porno deneyimi na­
sıldı? Beni davet etm ediğin için kırıldım .”
G ülüm sem em eye çalışarak gözlerini devirdi. “Onu şarabı
birkaç kadeh kaçırınca M ayayla yalnız yaptık.”
“Ne tür bir porno izlediniz? Kız kıza mı? Yoksa iki kız
bir erkek mi? Belki de şu sürükleyici konuları olan yum uşak
pornolardan hoşlanıyorsundur?”
G ökyüzüne bakıp kahkaha atması kalbimin göğsümde
hızlanm asın a neden oldu. Doğrulup oturdum ve sakinleşmek
için derin bir nefes aldım . Ancak karşımda yumuşak dudakları
hafifçe aralam ış bir Sophie vardı, ben ona çekilirken o gözlerini
gökyüzüne çevirdi.
E llerim kendiliğinden hareket ederek at kuyruğundan kur­
tulan saç tellerini yüzünden çekti.
D erin bir nefes aldı. Gözlerini kısa bir süreliğine kapadı
ve sonra tekrar açtı. “L iam ...”
Tek bir kelim e beni kendime getirmişti çünkü gözlerine
b ak tığım d a biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu görebiliyor­
dum . A rkad aşlığım ızd an hoşlanıyordu ve lanet olsun ki ben
de hoşlanıyordum .
O ysa böyle olacağını hiç tahmin etmemiştim. Barselona’da
beni reddettiğinde onunla arkadaş olabileceğimden bile emin
d eğild im . Bu fik ir midemi bulandırıyor, bana sonsuza dek ka­
çınm ak istediğim o eski günleri hatırlatıyordu. Ama Sophie’yle
zam an geçirdikçe ona daha çok bağlanıyordum. Ona duyduğum
çekim e karşı koym ak hem fiziksel hem de duygusal olarak im ­
kânsızdı. K adınlara karşı böyle şeyler hissetmeyi uzun zaman
önce b ırakm ıştım . Beni her açıdan zorluyor ve benimle başa baş

167
LAUREN ASHER

bir yarışa giriyordu. Onunla olan ilişkim beni heyecanlandırdığı


kadar korkutuyordu da.

“Pekâlâ, hadi gösteriye başlayalım.” Sophie beni çekiştirerek


davetsiz gelmemden rahatsız olmuş gibi görünen ik i k ızın ya­
nından uzaklaştırdı. Kanada Grand Prix’si için düzenlenen bu
etkinlikte arkamdan seslenen sponsorları d uym azdan gelerek
Sophienin peşinden gittim. Fİ yönetimi müzikli, danslı ve kaliteli
içkilerin servis edildiği güzel bir akşam yem eği düzenlem işti.
Salonu kaplayan mumların alevleri titreşiyordu, duvarlarda ha­
reket eden gölgeler de olmasa karanlıkta sayılırd ık .
Bu gece Sophieyi neredeyse hiç görm em iştim . İkim iz de
fazlasıyla meşguldük, o babasıyla takılırken ben de aylaklık
ediyordum. Gecenin erken saatlerinde Rick yanım a gelip diğer
takım lardan herhangi bir teklif gelmediği haberini vererek ca­
nım ı sıkmış ve beni sinirlendirmişti. Ama Sophie nin yüzündeki
gülümsemeyi görünce moralim ânında düzelm işti.
Bir iş üstündeydim.” Aslında hiçbir iş üstünde değildim
çünkü böyle kızlar sadece tek bir şeyin peşinde olurdu ve ben
Sophie dışındaki herkese kendimi kapamış durum daydım . Ama
neden beni uzaklaştırdığını merak ediyordum.
“Senden bir iyilik isteyeceğim.”
Bana borçlandığın iyilikleri tek tek not alm aya başlasam
iyi olur, ö n ce Noah nin dikkatini Maya’dan uzaklaştırm am ı
istedin, ardından listeni tamamlamana yardım etmemi. Şimdi
de benden para mı isteyeceksin yoksa?” Sonuncusunu sırf onu
sinirlendirm ek için eklemiştim
Birincisi, listeme sen kendini zorla dâhil ettin. İkincisi,
senden para istemiyorum, zaten paraya ihtiyacım yok! Beni
küçük görmeye çalışm a.”
Sophie kötü niyetli biri değildi ve yanlış şeylerin peşinden
koşmazdı. Böyle bir kadın arıyor olsaydım benim için mükem-

168
ÇARPIŞHA

mel bir seçenek olurdu ama aramıyordum, o yüzden konuyu


d ağıtm aya çalıştım .
O flayarak beni meraklı gözlerden uzaklaştırdı. “Her neyse,
şu an y a rd ım ın a ihtiyacım var çünkü bir kez olsun kafayı bul­
m ak istiyo ru m .”
İçimden gelen kıs kıs gülme isteğine engel olamadım. “Ciddi
olam azsın. Şim di m i?”
B ana a ttığ ı bakış ciddi olduğunu gösteriyordu.
“Y arışlar ve uyuşturucu testleri yüzünden esrar içmediğini
b iliyo ru m am a M aya burada değil ve Kanada’da keyfi esrar
k u lla n ım ı yasal. Bu yüzden bunu yarın yapmam gerek çünkü
listen in gerisindeyim . Kısacası mal almak için yardımına ihti­
yacım var.” Ben aptal gibi sırıtırken o konuşup durdu.
“Pekâlâ. D ileğin benim için emirdir.” Koluma girmesi için
d irseğim i ona uzattım .
A rkam ıza bile bakmadan davetten kaçarken yüzümde beliren
gülüm sem eye engel olam adım . Sophie’yi ayartmak, yanşm ak
ve k itap o k u m ak dışındaki en büyük hobim hâline geliyordu.
B irkaç saat sonra, Montreal yakınlarındaki boş bir oto­
p arkta, b aşım ızın altında otelden yürüttüğüm yastıklarla bir
b attan iyen in üzerinde yan yana uzanmıştık. İstemeden de olsa
ro m an tik bir ortam yaratm ıştım .
A rtık sarhoş Sophie’nin en komik Sophie olmadığını düşü­
nüyordum . Ç ü n kü esrarla kafayı bulmuş Sophie her şeye am a
her şeye kıkırdıyo rdu. Daha önce esrar satın alırken bunun
ilk ve son olduğuna dair bana söz vermişti. Neden bu kadar
a b a rtıld ığ ın ı görm ek istiyordu ve ben de benim gözetim im
altın d a yapm asından mutluluk duyuyordum. Ayrıca, rahatlamış
So p h ie’n in çözülen dilinden de faydalanacaktım.
“Bu liste çok aptalca bir fikir değil mi sence de? Başını bana
çevirdi. Ay ışığı yüzüne yansıyor, gülümsemesini aydınlatıyordu.
Şu an da Jax ’le bir şeyler yapıyor olabilirdim ama bunun
yerin e Sophie’yle yıldızların altında takılmayı seçmiştim ve

169
LAUREN ASHER

bundan memnunum. Sophie ve onun lanet y ıld ız la rı. Bana


dışarıda oturm ayı ve bir Galileo edasıyla gö kyü zü n d eki y ıl­
dızları birbirinden ayırt etmeyi ne kadar sevdiğini an latıyo rd u .
Ne zam an bir tanesini yanlış tahm in etsem gülüyordu ve ben
de bu sese bayılıyordum. Gülüşünü o kadar çok seviyo rum ki
bilerek küçük ayıyı Orion’la karıştırıp duruyordum . Bu h ata
sayesinde tekrar kıkırdam asını duydum ve bu sesi d o ğru d an
aletim de hissettim.
Fİ sezonunun ilk aylarının ardından Sophie, ona olan fiziksel
çekim im e rağmen yakın arkadaşlarımdan biri oluverm işti. Seks
yapmadan bu kadar uzun süre dayanmamıza hayret ediyordum .
Ben yakaladığım her fırsatta birkaç ham le yapm ış o lsam da
Sophie aram ızdaki kimyayı reddediyordu.
Elime dokunarak beni tekrar sohbete dâhil etm eye ç a lıştı.
H afif dokunuşu bile vücudumun arzuyla gerilmesine neden oldu.
Doğru, listeden bahsediyordu. “Hayır, değil. Sadece b irazcık
hayatın tadını çıkarmak istiyorsun. Bunda yan lış bir şey y o k .”
İç geçirdi. “Biliyorum. Yine de babam zor b irid ir. O nu
seviyorum ama annem gibi olmayayım diye k u ra lla ra ve beş
y ıllık planlara kafayı takmış durum da. Ben de an n em gib i
olm am ak için her şeyi yapıyorum. Bu yüzden m ü k em m el o l­
m akla hayatı kaçırmak arasında saçma sapan bir d ö n g ü n ü n
içine sıkışıp kaldım .”
İtirafı karşısında göğsüm sıkıştı, onunla tah m in e ttiğ in d e n
daha çok ortak yönümüz vardı. “H ayatım ızı çev rem izd ek ilerin
beklentileri doğrultusunda şekillendirm em iz ko rkun ç b ir şey.
Ben de aynı şeyleri yaşadığımdan biliyorum. Senin an n en n asıl
biridir?”
Kıpırdandı, rahatlamaya çalışıyordu. B edenim e d o ğ ru
kıvrılarak başını göğsüme yasladı. Neyse ki hava k a r a r m ış tı
da şaşkınlığım ı gizleyebildim. Kolumu etrafına d o la y a ra k o na
gevşek bir biçimde sarıldım. Bu ani y a k ın lığ ın ı b o zm ak is­
temiyordum. Ona daha önce hiç böyle sarılm am ış o lsam d a

170
ÇARPI ŞHA

bunun çok doğru olduğunu hissediyordum ve bu durum ödümü


koparıyordu. Korkmaktan nefret ediyordum. Sophie yle her ya­
kınlaşm am ızda göğsümde kopan fırtınayı kontrol edemiyormuş
gibi hissetm ekten de nefret ediyordum.
“M uhtem elen o da şu anda kafayı bulmuş hâlde A frika
orm anlarında takılıyor ve bir yandan da dünyayı kurtanyordur.
K ık ırd ayışın ı göğsümde hissettim. “Ben bebekken anne olm ak
istem ediğini söyleyerek bizi terk etti. Gidip yoksul kasaba larda ki
kim sesiz çocuklara sahte annelik yapmayı tercih etti. Kıskanç
biri gibi konuştuğum u biliyorum ve bu yüzden de kendimi çok
kötü hissediyorum . Hiçbir şeyi olmayan çocukları kıskanm am
çok bencilce am a kıskanıyorum işte çünkü annem beni onlar için
terk etti. A nnem le babam evlenmemişti, bu yüzden ayrılık ları
bu an lam d a bir sorun yaratm adı. Yani kolay bir ayn lık oldu.”
N e k ad ar kolay bir ayrılık olursa olsun, bir annenin ço­
cu ğu n u terk etm esi çok acı vericiydi. Sesindeki hüzün kalbim i
sızlatm aya yetm işti.
Saçlarını okşayarak üzüntüsünü hafifletmeye çalıştım. “Sana
değer veren bir anne istemek bencillik sayılmaz. Gitmesine üzül­
d ü m . A nnesiz büyüm enin zorluğunu hayal bile edemiyorum.”
B o ktan annesinden bahsetmesi bana fırsat bulduğum da
kendi annem i aram am gerektiğini hatırlattı. Bazen pislik yapıp
ab im in aram aların ı görmezden geliyor olabilirdim ama annem ­
den k e sin lik le kaçm ıyordum .
“Evet, bazı şeyler için anneye ihtiyaç vardır. Bu yüzden
babam her iki rolü de üstlenmek zorunda kalarak başımı belaya
so km am a engel oldu. En azından Fi de çalışıp sürekli seyahat
eden b iri o larak elinden geldiği kadarıyla. İlk regl olduğum
zam an ı asla unutm ayacağım .” Yüzünü göğsüme gömerek inledi.
“N e oldu?” O nun bu tavrı ilk öpücüğünü alan ya da ilk
aşk ın ı yaşayan ergen Sophieyi merak etmeme neden oldu. Aklım
d iğ e r ilk lere kaym aya başlayınca hemen kendimi toparladım.
“O ndan ped istediğimde marketten yetişkin beziyle döndü.”

171
LAUREN ASHER

Peki sen ne yaptın?” Gülmemek için kendim i zor tu tu ­


yordum.
Yatak odamın kapısını yüzüne çarptım, o da beni alıp ec­
zaneye götürdü. Babam doğru pedi seçmek için reyonun orta­
sında Google dan araştırmaya girişmiş, ben de bu süre boyunca
eczanenin ortasında zırıl zırıl ağlam ıştım . Babam beni teselli
etm ek için istediğim bütün çikolataları alm ış ve sırf susayım
diye her şeyi teklif etmişti. Annemin yanım da olm am ası beni
iyice duygusallaştırmıştı ve babamın karşısında çok utanıyor­
dum. Ama onu daha önce hiç bu kadar rahatsız görm em iştim .
Düşünebiliyor musun? Yetişkin bezi almıştı. Üzerinde büyükanne
resmi olduğu hâlde. Aklından ne geçiyordu bilm iyorum . îşte öyle
anlarda keşke annem olsaydı da bu konularda ona başvursaydım
diyordum.” Başını iki yana salladığında şam puanının kokusunu
yeniden içime çektim.
“Annenle görüşüyor musun?”
Yeniden iç geçirdi. “Evet, ara sıra, iki ayda bir falan , tele­
fonu çekerse tabii. O hâlâ benim annem, bu yüzden k in i bir
kenara bıraktım. Bazı insanların yaradılışında ebeveyn ku m aşı
olmuyor.”
“Çok olgunca bir davranış.” Her kelim em de cid d iyd im .
Sophie’nin kişiliği tam da böyleydi işte. K âğıt üzerinde
yirm i iki yaşında olabilirdi ama çok olgundu ve yaşın d an dah a
büyük davranıyordu. Bu da aram ızdaki yaş fark ın d an dolayı
kendim i daha az suçlu hissetmemi sağlıyordu çü n k ü onu iki
yakasını bir araya getiremeyen üniversiteli bir o ğ lan la b irlik te
hayal edemiyordum. O bunu hak etm iyordu.
“Onu tanısaydın ne demek istediğim i anlardın. A rtık bunu
başına kakmıyorum çünkü o seçim iyle çok m utlu. B ir hippi
kadar kaçıktır. Bana Gökkuşağı Ayı ya da ona benzer korkunç
bir isim vermedi diye kendimi şanslı sayıyorum .”
ikim iz de güldük. Onun yanında şaşkına dönüyordum
çünkü onu öpmek mi, korumak mı yoksa becerm ek m i iste-

172
ÇARPIŞHA

diğim e karar vcrcmiyordum. Elim tembelce sırtında gezindi.


Göğsümden kalkmaya çalışsa da onu orada tutmaya devam ettim.
“H er neyse, listemde binbir türlü çılgınlık var. H ayatım
boyunca sıkı gözetim altında tutulduğum için yeni şeyler dene-
yim lem e şansım olmadı. Sapık zihninden türlü türlü düşünceler
geçirm eden hemen söyleyeyim bahsettiğim şey cinsel deneyim
d eğild i.”
Z ihnim e iplerle bağlı bir Sophie görüntüsü düştüğünde
pantolonum beni rahatsız edecek kadar sıkmaya başladı.
“Kendine çok fazla yükleniyorsun. Ama liste güzel bir fikir.
Ü lke ü lke gezerken yeni şeyler denemek gibisi yoktur.”
“Fİ d ışın d a herhangi bir şey yapabilecek olsaydın ne ya­
pardın?” Sorusu beni afallattı. Bu da nereden çıkarmıştı şimdi?
Sophie göğsüm e uzanmış, başını atan kalbime yaslam ış
beklerken iki d ak ik a boyunca sorusunu düşündüm.
“Zor soruları seviyorsun. F l’de yarışmıyor olsaydım muh­
tem elen üniversiteye giderdim. Belki mimarlık falan okurdum.
F arklı şehirlerde gittiğim iz binaları incelemeyi ve ardındaki
hikâyeleri dinlem eyi çok severim.” İçimdeki inek kendini ortaya
çıkarıyo rd u .
“Vay canına. Eski dünya tarihini seven bir adam.”
“Peki sen hep muhasebeci mi olmak istiyordun?” Onun
gibi b irin in böyle bir meslek seçmiş olmasını anlayamıyordum
çü n k ü bütün gün bir ofiste oturup hesap kitap yaptığını hayal
bile edem iyordum .
“Şey, hayır.” Burnundan güldü. Kahretsin, aldığım ot iyi
ç ık m ıştı.
“Peki o zaman, beyaz yakalı olmak için okumuyor olsaydın
ne yap ard ın ?”
G ergin bir kahkaha attı. Daha önce bunu ona soran ol­
m am ış m ıydı?

173
LAUREN ASHER

Sanatı seviyorum. Bu iki kelimeyi sanki bir sırrı payla-


şıyorm uş gibi fısıltıyla söyleyerek aram ızdaki sır listesine yeni
bir madde ekledi.
Ona sıkıca sarıldım . “Ne tür bir sanattan söz ediyoruz?”
Resim, çizim ama özellikle karakalem i seviyorum çünkü
ellerim i kirletmek ve çizgileri bulanıklaştırmak hoşuma gidiyor.”
Sesi heyecanını ele veriyordu.
“H âlâ çizim yapıyor musun? Bu yaz seni hiç resim m alze­
m eleriyle görmedim.”
“Artık o kadar değil. Okulla meşgul olmaya başladıktan sonra
kredi için aldığım birkaç seçmeli ders dışında resmi bıraktım .
Ayrıca üniversite m asraflarım ı karşılayan babam daha saygın
bir kariyer edinmemi istiyor. Ona bölümümü değiştireceğim i
söylersem sanırım kalp krizi geçirir.” Sesi aynı anda hem özlem
dolu hem de hüzünlü çıkm ıştı.
Kalbim sıkıştı, bu, alışkın olm adığım bir duyguydu. Ne
yani, babası yüzünden kendi hayallerinin peşinden koşm ayacak
mıydı?
“H ayallerinin peşinden koşup seni nereye götüreceklerini
görmek için henüz geç değil. Bana bak mesela. Şu anda F l’in
en iyi pilotlarından biriyle yan yana uzanıyorsun.”
“M ütevazılığınla beni şaşırtm aya devam ediyorsun. Yani
bilemiyorum, sanırım deneyebilirim .”
Sophieye hamle yapmamı söyleyen iç sesime kulak tıkayarak
karanlığa baktım. Şu an resmen işkence çekiyordum . “Yapm a­
lısın. Sanatsal yeteneğin varsa bundan faydalanm alısın. Benim
hiç öyle yeteneklerim yoktur.” Onu sım sıkı sardım , göğsüm de
yatması hoşuma gidiyordu.
Bana ne halt oluyor böyle?
“Bana bir sırrını anlat. Sen bana hiçbir şeyi an latm ıyo rsun
ama ben sana her şeyimi anlatıyorm uşum gibi hissediyorum .
Dökül bakalım.” Parmağıyla göğsüme vurdu.

174
ÇARPIŞMA

Birkaç derin nefes alıp kalp atışlarımı düzene sokmaya ça­


lıştım . Her şeyim i onunla paylaşmam için beni gaza getiriyordu.
Sophie derin bir nefes verdi. “Şaka yapıyordum. İstemiyorsan
an latm ak zorunda değilsin.”
Bana bir çıkış yolu göstererek hayatım boyunca tanım laya-
m ayacağım bir duygu uyandırdı içimde. İlgisi ve beni zorlama­
ması bana kendim i açma gücü veriyordu. Ona güvenmiyorsam
arkadaşım sayılır mıydı? Tanrım, ona fen a tutuldum.
“İnsanlar beni tanıdıklarını sanıyorlar ama tanımıyorlar.”
“H an gi insanlar?” diye sordu. Sesinde beni yargıladığına
dair hiçbir em are yoktu.
“A rkadaşlarım , hayranlarım , takımım. Onların tanıdığı
Liam ’ın gerçek benle alakası yok. Sadece onların görmek istediği
kişi o lm ak ta ustalaştım o kadar.”
Bir an durakladı, etrafımızı saran karanlık ormanda ağustos
böceklerinin sesi duyuluyordu. “Peki neden öyle yapıyorsun?
M ah rem iyetin i korum ak için mi?”
“H ayır.” Yutkundum, içimde gitgide büyüyen endişeyi artık
kontrol edem iyordum .
“Ne o zam an?” Göğsümden kalkarak oturdu.
“Bu çok aptalca,” diye homurdandım, bir elimi yüzüm de
gezdirerek.
“S en in için bir anlam ı varsa aptalca değildir. Ama şunu
bilm elisin k i insanın bazı yönlerini açık etmemesi çok normal.
Böylece a k ıl sağlığın ı koruyabilirsin.”
Ö nyargısız davranması itirafımı daha da kolaylaştırdı. Peter
ve taraftarların , hastalıklı bir kurtuluş hikâyesi umarak beni
p arçalara ayırm a çabasıyla kıyaslandığında çok farklıydı.
“Ben yalan bir hayat yaşıyorum. Bu bazı yönlerimi sakla­
m ak la ayn ı şey değil.”
“S an a bir sır vereceğim.” Gözlerimin içine bakarak boğuk
bir fısıltıyla konuştu. “Hepimiz yalan hayatlar yaşıyoruz. Sadece
b azıları o n ları gizlem ekte daha iyi oluyor. Diğerleri saklayarak

175
LA UREN A SH ER

asıl kişiliklerini kabul etmiyor, köşelerde beliren gölgelerden


ürkerek yaşam aya devam ediyor çünkü orada n eyin gizlendi­
ğini biliyorlar. Sen ne yaptığının farkındasın. B ilin çli olarak
sırlarını kucaklıyor, seni ele geçiren sorunlarla bir oluyorsun.”
‘Anlayam azsın,” diye inledim .
“H aklısın. Anlayam am . Am a bu em pati kuram ayacağım
ve senin için üzülmeyeceğim anlam ına gelm iyor. H ayat, yükü­
müzü başkalarıyla paylaşmayı öğrenmektir. Şu anda sorunlarını
saklam ak sana daha iyi ve huzurlu gelebilir am a unutm a ki o
sırlar ne yapar eder bir gün bizi ele geçirir. A yrıca bazen en
büyük yalanlar kendimize söylediklerimiz değildir; aksin i ispat
eden tüm gerçeklere rağmen tekrar tekrar in an d ıklarım ızd ır.
Bu yüzden sırlarını ya paylaşacaksın ya da içinde tutacaksın.
Seçim senin. Ama şunu unutm a ki sen kendi gölgene çekilene
dek bu lanet olası sırlar seni yiyip bitirecek.”
Sessizlik pelerin gibi etrafım ızı sardı. Sözleri göğsüm e bir
ağırlık gibi otururken kalbimdeki sızıya baskı yaptı. D akikalar
geçerken ikim iz de düşüncelere daldık. Tekrar göğsüm e uzan­
dığında göz teması kurm am am ız beni rahatlattı.
O nunla bunu paylaşacak cesareti nereden bulduğum u bil­
miyordum am a bulmuştum işte. Bu konuda üstüm e uzanan,
beni yıkm akla tehdit etmeden güçlendiren bu an layışlı sarışını
suçluyordum. “Abim en yakın arkadaşım la evlendi.”
Sophie tek kelime etmedi. Onun sessizliği beni daha da
cesaretlendirdi.
“Adı Johanna’ydı.” Adını söylerken sesim in çatallanm asını
beklemiyordum ama acım sesimin çatlakların d an sızm ıştı.
Sophie elim i tutarak parm aklarını benim kilere geçirdi ve
cesaretlendirircesine sıktı. Devam etmem bir d a k ik a m ı aldı,
doğru kelimeleri seçmek ve bu süreci m üm kün olduğunca acısız
hâle getirmek istiyorum. Sophie sessiz kalıp p arm ağıyla tenimi
okşayarak beni pek çok yönden yatıştırm aya çalıştı.

176
ÇARPI ŞHA

“B irinci sın ıfta fen dersinde laboratuvar partnerimdi. Zeki


o lduğunu b ildiğim den dersi geçmeme yardımcı olabileceğini
düşünerek onu seçm iştim . Ve onun sayesinde dersi geçmeyi
gerçekten başardım . Am a bu süreçte de birlikte çok takılm aya
b aşlad ık. Sonra abim le tanıştılar ve aralarında açıklayam adı­
ğım bir bağ oluştu. Lukas benden birkaç yaş büyüktü, mezun
o lm ak üzereyken birinci sınıftan bir kızla takılm ak istemedi.
O dönem de ben kızlarla takılm akla ilgilenmediğim, Johanna
da b en im arkadaşlığım dan hoşlandığı için epey bir yakınlaştık.
Yani bir an d a k ırk y ıllık arkadaş olduk. Johanna mezun olduk­
tan sonra ab im ona açıldı ve ikisi önce çıkmaya başladı, sonra
da evlen diler. Sonunda büyük yeğenim Elyse doğdu. Johanna
Elyse’den hem en sonra Kaia’ya hamile kaldı. Ama doğum da...”
B o ğ azım d a yü k selen safrayı yuttum. “Bir sürü komplikasyon
oldu ve o k u rtu la m ad ı.” Gözlerime yaşlar doldu ama dökül-
m em eleri için gözlerim i kırpıştırarak uzaklaştırdım.
“A h , L iam . Ç o k üzüldüm . Bunun ne kadar zor olduğunu
ve değer v erd iğ in birini aniden kaybetmenin ne kadar acı verici
o ld u ğ u n u h ayal bile edemiyorum. Sen ve ailen çok şey atlat­
m ışsın ız .” Sophie bana sarıldı.
“H ayatım a devam edemediğim için kendimden iğreniyorum.
A bim benden daha iyi durumda, ailem hep güçlü olmuştur ama
b e n ... K endim den kısmen nefret ediyorum. Bu yüzden bütün
b e n liğ im i k u cak lam ak yerine hiç kucaklamıyorum. Ben o gece
en y a k ın ark ad aşım ı kaybettim. Ama aynı zamanda acıdan sağ
k u rtu la b ilm e k uğruna kendimin bir parçasından da vazgeçtim.”
“O p arçan ı tekrar kazanmak için mücadele edebilirsin.
Sen pes eden biri değilsin ve bir gün acını bir onur madalyası
gib i ta şıy a c a k sın . İşte o zaman iyileşerek yoluna devam ede­
b ile c e ğ in i an layacaksın . Herkes acısını ve üzüntüsünü farklı
şe k ild e yaşar, bu yüzden seni böyle kabul etmeyenleri boş ver
ç ü n k ü b ir in san ı sırf arzuladığın için değil bir bütün olarak
k a b u l e tm ek gerekir.”

177
LAUREN ASHER

Söylemesi kolay. Sana insanları kan dırdığım ı söylüyorum


ve sen kalkm ış egomu şişiriyorsun.” Şu anda boğazım düğüm
düğüm olmasaydı gülerdim.
“Çünkü insanları kandırdığın ve onlardan gerçek seni sak­
ladığın zaman kaybeden tek kişi sen oluyorsun. Başkalarıyla
yakınlaşmamaya karar vermek senin seçimin. H ayatım ı benimle
paylaştığın ufak tefek şeylerle yaşamaya devam ederim . Ama asıl
soru şu: Hayatının geri kalanında sen bu hileyle yaşayabilecek
misin? Yaşayabilirsen tanıdığım en iyi yalancısın dem ektir çünkü
en güzel yalanlar kendimize söylediklerim izdir.”
Vay be. Sophie kısacık ömrüne ve küçücük bedenine bir
bilge sığdırmışrı.
Devam etti. “Ama şunu unutma. Ben senin her bir parçanı
tanımak istiyorum, paylaşmaya korktuğun k ısım lar da dâhil.
Kimselerin tanımadığı o adamı tanımak istiyorum . Bu yüzden
bana her parçanı vermelisin çünkü ben burada seni tekrar bir
araya getirmek için bulunmuyorum. Senden çok hoşlanıyorum,
olduğun hâlinle, kırık parçaların ve her şeyinle.”
Hasiktir. Sözleri beni mümkün olduğunu düşünm ediğim
bir umutla doldurdu.
“İnsanlarla yakınlaşm akta çok kötüyüm .”
Elimi sıkıp koluma bir elektrik akımı göndererek üzüntümün
yerini şehvetin almasına neden oldu. “Benim le yakınlaşıyorsun
ya, seni aptal.”
Siktir. Kesinlikle öyleydim ve bundan en ufak bir üzüntü
duymuyordum. Sophie’yle vakit geçirmek bu sezonun en güzel
yanıydı.
Sonraki dozunu arzulayan bir keş gibi dokunuşuna bağımlı
hâlde parmaklarımı elinin sırtında gezdirdiğim de dudakların ­
dan bir iç çekiş yükseldi. “Konuyu saptırm ak gibi olm asın ama
neden aramızdaki kimyayı görmezden geliyorsun?”
“Çünkü geçici hevesler uğruna aram ızdaki bu güzel iliş­
kiyi mahvetmek istemiyorum.” D oğrularak benden uzaklaştı.

178
Ç A R PIŞHA

Ama eli h âlâ göğsüm deydi, avucunun sıcaklığı tişörtümden


bedenim e yayılıyo rd u.
“Senden gelen her şeye razıyım.” Bunun şaka olmadığını
itiraf etm ek üzücüydü.
“Korktuğum da bu zaten. Sana verecek hiçbir şeyim kalmayana
kadar benden gelecek her şeyi alacaksın. Sana âşık olmak çok
kolay, ta k i sen çekip gitmeye karar verene kadar. Sonra geriye
kalbi k ırık bir ben kalacak.” Sanki alçak sesle söylemek kelimele­
rini daha az korkutucu İtiliyormuş gibi fısıldayarak konuşuyordu.
A ğ zın d an A h arfli o kelimenin dökülmesi beni dehşete
düşürm üştü.
“S an a aşk a y a k ın bir şeyler vadedemem ama sonsuz bir
ark ad aşlık , sayısız orgazm ve kafandan ayak parmaklarının
ucuna d ek karın calan m an a neden olacak, aklını başından alan
bir seks v ad ed eb ilirim .” Dirseklerimin üzerinde doğrulup ona
im alı im a lı gülüm sedim .
Sophie yin e şok edici bir şey yapıp eğilerek dudaklarını
d u d a k la rım a b astırd ı. Öpücük ilk başta yumuşaktı ama tem­
k in li b ir h â li de vardı.
L an et olsun, S ophie beni öpüyor.
İçgü d ü lerim devreye girdi ve yaşadığım şoku atlatıp öpü­
cüğüne k a rşılık verdim. Ellerimden birini ensesine götürüp onu
olduğu yerde tu ttu m . Vücudum temasla birlikte uğulduyordu.
D olgun d u d a k la rın ı hissetmek için dilimi çıkardım.
D ili —ah o lanet d ili- benimkini ararken ağzına erişmek
için onu üzerim e çektim . Sadece dokunuşuyla bile yanıp kül
o la c ağ ım ı hissediyordum . Bu, utanç verici olsa da samimi bir
itira ftı ç ü n k ü Sophie’yi öpmek böyle bir şeyse daha önce yaptı­
ğım şeylerin ne bok olduğunu sorguluyordum. Sophie’yi öpmek
d ü n y a y ı her zerresiyle hissetmeme neden oluyordu.
A lt d u d ağın ı dişlediğimde nefesi kesildi. Aletim pantolonu­
m un içinde zonkluyordu, görünen o ki bunun yalnızca bir öpücük
olduğun u n farkında değildi. Sophie’nin yanında kendimi kontrol

179
LAUR EN ASHER

edemiyordum. Dillerimiz birbirini sınarken ellerimi aylardır hayalini


kurduğum o yumuşak saçlarına dolayarak çekiştirdim .
Arzu dolu bir acelecilikle neredeyse kendimden geçecektim.
Sophie özgüven kazanarak vücudumu keşfe çık m ıştı, ellerini
göğsümde ve kollarımda gezdirmesi beni benden alıyordu.
Yuvarlanıp üzerine çıktım ve eğilerek onu çim lere doğru
bastırdım . Dudaklarımız birbirinden ayrılm adı. K ahretsin, ta­
dını, vücudunun baskısını, her şeyi seviyordum. E liyle yüzüm ü
kavram adan önce parmakları kirli sakalım da gezindi.
Vücudumu onunkine ittiğim de çıkan in ilti b acaklarının
arasına dayadığım aletimin nabız gibi atmasına neden oldu. Nefes
nefese kalm ış olmasını seviyordum, bana onun da aram ızd aki
bu şeyden benim kadar etkilendiğini ve arzuyla dolduğunu
gösteriyordu. İkimiz de bu oyunun kurbanıydık.
Ona bakmak için dudaklarından uzaklaştım. Gözlerindeki bu­
lanıklık dağılıp zihni tekrar berraklaştığında ânında pişm an oldum.
Öksürerek kendine geldi. “Gitsek iyi olacak. Geç oldu.”
Üzerinden inleyerek kalktım ve ayağa d ikilip doğrulm asına
yardım ettim. İkimiz de hiçbir şey olm am ış gibi davran arak
eşyalarımızı toplarken normal hâllerimize döndük. Eh, sevgililer
gibi öpüşen ve birbirini arzulayan arkadaşlar kad ar norm aldik.
İkim iz de en iyi maskelerimizi takınarak birbirim ize d u yd u ğu ­
muz bu çekimi sırf Sophie bana karşı cinsellik d ışın d a başka
şeyler hissedecek diye görmezden gelmeye ç alıştık .
Sikmişim duygulan. Bu durum ağzım da berbat bir tat
bırakmıştı. Sophie’nin, duyguların onu her an lam da el üstünde
tutacak iyi adamlar için hissedilen bir şey olduğun a ik n a edil­
mesi gerekiyordu. Bense ona sadece kariyerim ve geçm işim le
bir şeyler vadedebilirdim. Bir gelecek garantisi yo k tu am a o
listede ne kadar müstehcen şey varsa onunla yap acağım a yem in
edebilirdim.
Bu benim için yeterliydi. Ama asıl soru, onun için yeterli
olup olmadığıydı.

180
16

a n a d a G ran d Prix’sini kazandıktan sonraki basın toplantısı


K k o rk u n ç geçiyordu. Cevaplamak istemediğim birkaç soruya
m an ız b ırak ılm ıştım . Kameralar bana odaklanmış, padak ışıklar
te n im in k ız a rm a sın a neden olmuştu. İlk kez ilgi odağı olmak
h oşum a gitm em işti, soğukkanlılığımı korumaya çalışırken çev­
rem d ek i m uh ab irlerin beni boğduğunu hissediyordum.
P islik m uhabirlerden biri hevesle öne çıktı. Dudaklarını
y a la d ı, a rk a y a yatırd ığı saçları ve boncuk boncuk gözleriyle
ü rk ü tü cü görünüyordu. “Liam, birkaç kaynaktan duyduğumuza
göre M c C o y ’ la sözleşmenin bozulduğu iddia ediliyor. Pistte
rek ab etçi b ir performans sergiliyorsun ancak bu yıl Noah’yı
g eçm ek te zorlanıyo r gibisin.”
“B u b ir soru değil.” Elimle ensemi ovuşturdum, salondaki
in s a n la r ın b a k ışla rı altında kendimi fazlasıyla huzursuz hisse­
d iy o rd u m . J a x ve Santiago yerlerinde kıpırdandı.
“A h , d o ğ ru .” Tekrar dudaklarını yaladı. “Peki şöyle sora­
y ım , C la u d ia M c C o y sözleşmeni tehlikeye atmaya değer mi?”

181
LAUREN ASHER

Yine aynı saçmalık. Yeni bir yarış, yeni bir m u h ab ir ama


aynı saçma sorular.
Sözleşmemin durumu Claudia M cC oy’la olan ilişkim e ya
da daha doğrusu olmayan ilişkime bağlı değil. Basın toplantıla­
rında artık bu konuyu gündeme getirmezseniz m em nun olurum.
Buraya yarışmaya geldim, özel hayatımı tartışm aya d eğil.”
McCoy un halkla ilişkiler sorumlusu bu tavrım yüzünden
kuduracaktı. Peter’la yakında bir görüşme daha yapacağım kesindi
çünkü muhabirlerle ağız dalaşına girmemizden nefret ediyordu.
Ama sikerler. Dediklerine uyup manşetlerden uzak duruyor,
insanlarla iyi geçiniyordum. Ayrıca cinsel perhiz konusunda
da tam bir rol model olup çıkmıştım. Dürüst o lm ak gerekirse
uslu durmamı sağladığı için Sophieye teşekkür etm eliydim .
Neredeyse üç aydır kimseyle yatm am ıştım . Son zam anlarda
boş zamanımı pozitif şeyler yaparak geçiriyordum, a r tık kötü
kararlar alan ve basit kadınlarla takılan biri d eğild im .
Başka bir muhabir konuşmaya başladı. “L iam , sezon so­
nunda Kulikov’a geçebileceğin konuşuluyor. Bu k o n u d a biraz
bilgi vermek ister misin?”
“Yorum yok.” Cevabım bazı fısıldaşmalara neden oldu.
Muhabirler cevabımı sindirmeye çalıştı. Bu d ed iko d uları
nereden duyduklarını bilmiyordum ama h afiyelik konusunda
çok körüydüler.
“Bize Bayan Mitchell’la ilişkinizden biraz b ah sed eb ilir mi­
sin? Gelecek yıl Bandini’ye transfer olmayı m ı düşünüyorsun
yoksa?” Yine o pislik herifti.
Bu boktan soru da nereden çıktı çim d i?
“Sophie Mitchell’la olan arkadaşlığım kimseyi ilgilendirmez.
Hayatta her şey sözleşmeler ve anlaşmalardan ibaret d eğ ild ir.”
Çenesini kapayacağını umarak muhabire sırıttım .
Karşılık olarak imalı imalı gülümsedi. “Bir saat k a d a r önce
bir kaynaktan duyduğumuza göre kariyer b a s a m a k la rın ı tır­
manmak için Bayan Mitchell’la yatıyorm uşsun.”

162
ÇARPI ŞHA

Parm aklarım ı birbirine kenetledim. “Biraz önce Claudia’dan


bahsetmiştin şimdi de bunu öne sürüyorsun, bence kaynaklannın
güvenilirliğini kontrol etmelisin. Kiminle yattığım ya da Bayan
M itchell’la ne yapıp yapmadığım kimseyi ilgilendirmez. Fi de
ilerlemek u ğ ru n a biriyle yatmaktansa kariyerimi hemen şu an
sonlandırm ayı tercih ederim. Size yatak odamdaki son geliş­
meler d ışın d a d ah a iyi malzemeler bulmanızı tavsiye ederim.”
M u h a b ir om uzlarını dikleştirerek arkasına yaslandı.
Basın toplantısı rekor sürede bitti. Bugün yanşı kazanmama
rağmen patavatsızca sorular ve yalan yanlış söylentiler yüzünden
m oralim bozulm uştu.
M en ajerim arayıp Peter’ın bizimle görüşmek istediğini
söylediğindeyse m oralim iyiden iyiye çöktü. Onları sevimli
kişiliğim le şereflendirecek olsam da kötü ruh hâlim kara bir
bulut gibi beni takip ediyordu.
M c C o y ’un karavan alanına girdiğimde soğuk gri renkler
artık iç im i gu ru rla doldurmuyordu. Toplantı odasına girdi­
ğimde heyheyleri yine üzerinde olan Peter’la menajerim yerle­
rinde otuyordu.
“K ad ın lard an uzak dur dediğimde gidip James Mitchell’ın
kızıyla a rk ad aş olacağını tahmin etmemiştim. Daha ne kadar
aptal o lab ilirsin ?” Peter tombul yumruğunu masaya vurdu.
B u h arek etin beni korkutması mı gerekiyordu?
K ork m a m ıştım .
G ereksiz politik zırvalara bir son vermesi gerekiyordu.
Piste çık ıyo r, podyum da derece alıyor ve sponsorlarla muhab­
bet ed iy o rd u m . Sözleşmemde kiminle ne zaman yatacağıma
d air b a ğ la y ıc ı bir madde yoktu.
“D ah a açık konuşmalıydın. Yeğenine saygı göstermemi söy­
ledin ve ben de gösterdim. Sophie’yle arkadaşız. Muhabirlerin
ark ad aşlığım ızı çarpıtarak kendilerine malzeme yaratması benim
so ru n u m d e ğ il.” Pantolonumdaki görünmez tozları silktim.

183
LAU R EN ASHER

Tanrı aşkına, pilot olarak yeteneklerini tak d ir ediyorum


am a özel hayatına dikkat etmen gerekiyor. M uhabirlerin senin
hakkında bu şekilde konuşmasından nefret ediyorum ve M c­
Coy un Bandini yle ilişkilendırilmesinden de hoşlanm ıyorum .”
Peter sezon boyunca ilk kez samimi bir tavır sergiliyordu. Bana
eski hâlini, ben perişan hâldeyken beni kanatları a ltın a alan o
adam ı hatırlatıyordu.
“Sanırım Peter’ın söylemek istediği şey, B and in i’den biriyle,
özellikle de takım direktörünün kızıyla takılm anın iyi bir seçim
olmadığı. Ya bu iş yine yüzümüze patlarsa? D iyelim ki onunla
sadece eğlence amaçlı takılıyorsun ve sonra onu bırakacaksın.
Kız hep buralarda, burnunun dibinde olacak.” R ick beni şöyle
bir süzdü.
Menajerimin sözleri tepemi attırmıştı. Peter’ın sikini yalayıp
onu sakinleştirmek yerine benim tarafımda olmasını beklerdim.
“Hayır, olmayacak. Siz ikiniz sanki Sophie’nin arkasından
iş çeviriyormuşum gibi davranmayı kesin. Bu kon u da bana
güvenmek zorundasınız. M ilyon dolarlık bir arabayı kullan ıp
kazanabileceğime inanıyorsanız o zaman işi berbat etm eyece­
ğime de inanabilirsiniz.”
Her ne kadar kendime güvensem de beni so rgulam akta
haklı olduklarını biliyordum. Bu güvenle ilgili bir şeydi. Bir kez
sarsıldığında onu düzeltmek uzun ve sıkıcı bir işti. T ak ım ım
için bu zahmetin altına girmeye hazırdım.
Peter toplantıyı, uyan niteliğinde bir bakış ve öfkesine yenik
düştüğü için homurtulu bir özürle sonlandırdı. Ş u n la ra bakın.
Milyarderler de bizim gibiymiş meğer.
Rick onunla konuşmak istediğim için geride k a ld ı. Belli ki
isteklerim doğrultusunda talimat vermem gerekiyordu.
“M cCoy’un gelecek sezon benim için p la n ın ın ne oldu­
ğunu öğrenmeni istiyorum. Benimle sözleşme ye n ile m e y i dü­
şünüp düşünmediklerini sor. Cevapları evetse, o z a m a n teklif
miktarını ve Peter’ın bana olan nefretinin ne k a d a r süreceğini

184
ÇARPI ŞHA

öğren. A rab am ın vitesinden daha hızlı değişen tavırları sabrımı


taşırıyor. M cC o y sözleşme yenilemeyi düşünmüyorsa o zaman
diğer takım lard an gelen teklifler hakkında bir rapor istiyorum.
“Peki ya M cC o y hiçbir şartı kabul etmezse?” Telefonuna
dokundu.
“O zam an işini yap. Sözleşme ücretinin bir kısmını bu
yüzden alm ıyo r musun zaten?”
Rick, Sophie’yle ilişkim ve McCoy’daki imajım konusunda
sürekli ban a zorluk çıkararak damarıma basıyordu. Ona bu
kadar p arayı tepemde sızlanıp dursun diye vermiyordum. Be­
nim saçm alıklarım a katlanıp çözümler üreterek milyon dolarlar
kazanıyordu. O parayı seviyordu, ben de yarışmayı. Doğru bir
açıdan b ak arsa k iki taraf da kazanıyordu.
K oyu renk gözlerini benimkilere dikti. “Hemen ilgilenece­
ğim. A m a M c C o y ’un elindeki en iyi fırsat olduğunu biliyorsun.
Peter k o n u su n d a da bir şeyler yapacağım, takımda kalmana
değecek bir ücret koparmaya çalışıyorum. Bu işler zaman alır,
o yü z d e n b an a birkaç hafta daha ver.”
F l ’e M c C o y ’la Bandini’nin yön verdiğini bilmeyen yoktu.
A m a a rız a lı bir yarış arabası ve en yakın arkadaşımla takım
arkadaşı o lm a k için kendimden ödün vermeyecektim. En azın­
dan Peter’ın rahatlayacağına ve en iyi yaptığım şeyi yapmama
izin verileceğine dair bir söz alana kadar.
“B ayan M itch ell’a dikkat et. Eğleniyor olabilirsin ama kari­
yerin i de düşünm elisin. Çocukluğundan beri bunun için çalışı­
yorsun . Peter’ı kızdırm aya devam edersen sana yardım edebilir
m iy im bilm iyo rum . Her hata yaptığında seni ben kurtaramam.”
Sözleri m id em i bulandırmıştı. Son bir bakışla toplantı
o d a sın d a n ç ık tığ ım d a Jax’i duvara yaslanmış buldum.
B a n a d ik k a tle baktı. “Buradan uzaklaşmak istersin diye
ı •« •• I •• n
duşundum .
“H a d i g id elim .” Bombok ruh hâlimi ardımda bırakarak
M c C o y k a ra v a n ın ın çıkışına doğru onu takip ettim.

185
LAUREN ASHER

Jax le yakınlardaki bir bara gidip potansiyel hayranlardan


uzak bir köşeye çekildik ve yiyecek içecek bir şeyler sipariş ettik.
“Ee, ne oldu?”
Sophie ve davranışlarım konusunda azar işittim . Her za­
manki saçmalıklar işte.” Jax beni izlerken bira şişem in etiketini
yırtm aya koyuldum.
“Endişelenmeleri için bir neden mi varm ış? Kaşlarını
kaldırması canımı sıkmıştı. İnsanların beni so rgulam asından,
attığım her adımdan şüphe duymasından b ık m ıştım .
“Neden olsun ki? Peter’ın yeğeni olm adığı sürece k im i be­
cerdiğimden onlara ne?”
“Yani Sophie’yle yatıyor musun?”
Biramdan bir yudum aldım. “H ayır am a o n u n la ne yap­
tığım ın bir önemi yok. Ben iyi biri olacağım a ve dikkatleri
üzerime çekmeyeceğime söz verdim, aylarca lanet olası bir keşiş
gibi yaşayacağımı söylemedim.”
“Peki dikkatleri üzerine çekmeme konusu n asıl gidiyor?”
Başını eğerek güldü.
“Piçlik yapma. Muhabirin basın toplantısında sadece takıl­
dığım bir arkadaşı gündeme getireceğini nereden bilebilirdim ?”
“Bandini’yle arayı sıcak tutm ak için bu m a lu m arkadaşı
kullandığına dair söylentiler yayacaklarını tah m in etm eliyd in .”
“Santiago’yla iki yıllık sözleşme imzaladıklarına göre böyle bir
saçmalık mevzu bahis bile olamaz. Ayrıca Noah da muhtemelen
emekli olana kadar Bandini’yle yarışm aya devam edecektir.”
Başını iki yana salladı. “C iddiyim bak, a rk ad a şlığ ın ız ko­
nusunda ne yapmayı planlıyorsun? Lütfen bana aran ızd aki şeyin
bunca zahmete ve drama değdiğini söyle. En az ın d an onunla
yattığını söyle?”
“Hayır. Ama denemiyor değilim .”
“Detaylıca anlat bakalım. Dr. Kingston’a açılabilirsin, evlat.”
Ellerini önünde kavuşturdu.

186
Ç A R PI Ş H A

“Onu henüz hazır olmadığı hâlde zorladım. Şimdiye kadar


sadece telefon seksi yaptık ve bir dc öpüştük.”
“Telefon seksi mi? Nesin sen, ilk kız arkadaşının peşinden
koşan on beş yaşında bir ergen mi?”
Dişlerimi sıktım . “Siktir git. Birkaç gece önce beni öptü,
yani fikirlerin için teşekkürler.”
"Tam am , pislik yapmayı kesiyorum. Ama gerçekten bıı
konuda bir şeyler yapm alısın.”
"Tek yak ın kadın arkadaşı elli yaşındaki masörü olan Dr.
Kingston acaba bana ne yapmamı tavsiye eder?”
“istediğim de iyi tavsiyeler verebiliyorum. Seanslarımız son­
rasında bana lolipop veriyor diye Bayan Jenkins’le olan ilişkim i
kıskanm a.”
Ş a k a k la rım ı ovuşturdum. “Çok karmaşık bir insan oldu­
ğunu biliyorsun, değil mi?”
“H ayatı ilgin ç kılan da bu ya. Benimle takılırken ne olaca­
ğını asla bilem ezsin. Neyse, şimdi konumuz sensin. Sophie’yle
birlikte olm ak istiyorsan bence ona arzu ettiği şeyi vermen gerek.”
“Yani duygusal bir ilişki?” Kelimeler ağzımdan güçlükle çıktı.
“O n a karşı gerçekten hiçbir şey hissetmiyor m usun?” Ja x
kaşlarını k a ld ırd ı.
“Ö yle bir şey demedim. Sadece onun istediği türden bir
aşk h issetm iyo ru m .” Biramdan bir yudum alarak kuruyan bo­
ğazımı ıslattım .
“Birini, onunla evlenmeden ya da onu sonsuza dek sevme
vaadinde b u lu n m ad an da önemseyebilirsin. Kızlar düşünceli
hareketleri severler. Ondan, görüntüsünden daha fazlası için
hoşlandığını göstermezsen şöhreti seninki gibi olan biriyle seks
yapmak istemez tabii ki.”
“A m a biz zaten arkadaşız. Daha ne yapabilirim?”
“Korkunç telefon seksi dışında mı?” Gülümsemesini bas­
tırmaya çalıştı.
O na ters ters baktım.

187
LAUREN ASHER

“Sophieye senin için ne kadar değerli o ld u ğu n u ve birkaç


kez takıldıktan sonra onu terk etmeyeceğini gösterm elisin. İşin
ucunda arkadaşlığınızı riske atmak varken tabii ki listendeki
fethedilmeyi bekleyen kadınlardan biri olm ak istem ez.
Ben ne tür bir belaya bulaştım böyle? Jax m a n tık lı konuş­
maya başladığında ortalığın fena hâlde k a rışa c ağ ın ı tah m in
etmeliydim.

Duzenleme
Ny.Ozlem

188
17

ok gibi geçen Kanada basın toplantısından sonra zihnimde


B B an d in i karargâhında aramızda bir hain olduğuna dair pan­
k artlarla isyan çıktığını canlandırdım. Babamın hayranlarla
benim ara m d a kaldığını, beni çarmıha germek isteyen takım
çalışa n la rın d a n kurtarmaya çalıştığını hayal ettim. Gerçekçi
olm ak gerekirse, beni kapsamlı sorguya çekebilecek tek kişi şu
an da çenesi kasılm ış bir hâlde karşımda oturuyordu.
B ab am la Bandini karavanında takılarak Avrupa Grand
Prix’sine hazırlanıyorduk. Liamın Kanada’da yaptığı basın
to p lan tısın d an beri babamla yüz yüze gelmemeye çalıştığımı
itira f etm ekten hiç utanmıyordum. Aylar önce Bakü biletlerini
a lm ış tık ve bu sayede ondan iki gün boyunca kaçabilmiştim.
O fisine u ğ ra m a m ı istediğindeyse artık kaçacak yerim kalm a­
m ıştı. B en i karşısına oturtup telefonda konuşurken öldürücü
b a k ışla rın a ve homurtularına maruz bırakmıştı.
“Lütfen bana kızımın neden bu aptal saptal dergilerde yer
a ld ığ ın ı söyler misin? Çünkü adının Liam Zander ve yatak
o d asıyla a yn ı cümlede geçmesini aklım almıyor.”

189
LAUREN ASHER

Tamam. Nc yazık ki birkaç gün uzak k a lm a k öfkesini


dindirmeye yetmemişti.
\emin ederim bunların hiçbirinin olmasını ben istemedim.”
Neden daha açık konuşmuyorsun?” Derin bir nefes aldı.
Bakışları altında sandalyemde kıpırdandım, bacağım kalbi­
min ritmine göre titriyordu. “Liam’la aramızda güzel bir dostluk
başladı. Buna ben de hazır değildim.”
Aranızdaki sadece bir arkadaşlıksa o zaman gazeteciler
neden yattığınızı ima ediyor?”
Bilmiyorum. Sıkıldıklarından ya da işlerinde iyi olm adık­
larından olabilir mi?” Gülüşüm daha çok hom urtu gibi çıktı.
Kendini ve takımımı utandırmana izin veremem.” Sözleri
canım ı yakmıştı.
“Ama biz sadece arkadaşız.” Birbirlerini hareket hâlindeki
bir Bandini motorundan daha ateşli öpen arkadaşlar. A m a yine
de arkadaşlar sonuçta.
“ikinizle ilgili bir kere daha böyle haberler duyarsam doğruca
eve dönersin. Tartışmak ya da kalmak için yalvarm ak yo k .”
“Bu hiç adil değil. Ben yanlış bir şey yapm adım ve diğer
insanların hakkımda çıkardığı söylentileri de kontrol edemem.
Adım Liam’la anıldığı için mi bu kadar kızdın yoksa?” Çenem i
dikleştirdim.
“Hayır. Bir pilotla ilişkiye girersen neler olabileceği ko­
nusunda seni uyardığım için kızgınım. Santiago ya da Noah
olsaydı da tepkim aynı olurdu.”
“Liam ve ben sadece arkadaşız. Yemin ederim !” İşaret par­
m ağım ı kalbimin üzerine götürdüm.
“Başka biriyle arkadaş olamaz miydin? O rakip ta k ım d a
yarışıyor ve bizim baş düşmanımız. Tabii ki gazeteciler bunu
malzeme edecekti." Kaşlarımı çattığımda bakışları yu m u şasa
da sonra tekrar sertleşti.
“Biliyorum. Tıpkı Romeo ve JuJiet gibi, değil m i?” Sözlerim
kulağa epey inandırıcı geliyordu.

190
ÇARPIŞMA

“Sonunda ikisi de ölüyordu. Hem onlar sevgiliydi, arkadaş


değil.”
Onu elimle geçiştirdim. Klasik hikâyeler Liam’ın ilgi alanına
giriyordu, ben dah a çok müstehcen yeniden anlatımları tercih
ediyordum. “K im e göre? Neyse... Konu bu değil. Benim için
mutlu olm an gerek. Yakın arkadaşım oldu. Herkesin bir dosta
ihtiyacı vardır, sen meşgulken ben yalnızlık çekiyorum, bili­
yorsun.” Yoğun programını yüzüne vururken suratımı asmayı
da ih m al etm edim .
“H ad d in i aşan tek bir hareket yaparsa bir sonraki sözleş­
mesini F2 tak ım ların d an biriyle yapar, haberin olsun.”
İrkild im çü n k ü F l ’den ayrılmak onun için dünyanın en
kötü şeyi olurdu. Babamın böyle bir tehditte bulunması çok
ayıptı. K ırlaşm ış kaşlarını çatmış ve dudaklarını birbirine bas­
tırm ışken fazlasıyla ciddi görünüyordu. Onun bu kararlı hali
beni ted irgin etm eye yetmişti.
“N eden bu kadar korkuyorsun? İyi vakit geçiriyoruz, arada
takılıyoruz, b unun nesi kötü?”
“L iam ’ın radarına girmiş olman dışında mı? O herifin şöh­
retini düşündüğüm üzde arkadaşlığınız felakete davetiye çıkarı­
yor.” E llerini önünde kavuşturup bana baktı. Endişesi midemi
b u lan d ırm ıştı çü n k ü incinme fikrinden ölesiye korkuyordum.
B ab am ın endişeleriyle artan şüphelerime aldırış etmemeye
çalıştım . “Boş yere endişeleniyorsun. Liam’la aramızda öyle bir
şey yok. Biz Bonnie ve Clyde gibi sıkı dostuz.”
“İlişk in iz i ikonik çiftlerden örnekler vererek tanımlamak
gerçekten hoşuna gidiyor, değil mi?” Kaşlarından biri kalktı.
T am am , özür dilerim . Bugün boşluğuma denk gelmişti. Çünkü
aslında öyle bir im ada bulunmak istememiştim.
“B eni her şeyden koruyamazsın. Sen de hatalar yaptın ve
h ayatta k a ld ın .”
A n n e m le birlikte olarak yaptığı hatanın en güzel teselli
ödülü k a rşısın d a duruyordu.

191
LAUREN ASHER

"H inle, senin için her şeyin en iyisini istiyo ru m . Sen hep
yumuşak kalpli oldun, kendi m utluluğunu ask ıya alarak
hep çevrendekileri mutlu etmeye çalıştın. Sadece a k ıllıc a davran
ve dikkatli ol. Ama şu konuda ciddiyim, bunun gibi bir olay
daha yaşanırsa eve dönüş biletini alırım .” P arm ak eklemlerini
masaya vurduktan sonra ayağa kalktı. Yanım a gelip beni ku­
cakladıktan sonra da ofisten ayrıldı.
Eh... beklediğimden daha iyi geçti.

ö ğleden sonramı yanş pistinin yanındaki çim en lik alan d a uza­


narak geçirmeye karar verdim. Güneşin altın d a bir örtünün
üzerine uzanmış, serin havanın ve mavi gö k yü zü n ü n tadını
çıkarıyordum. Babamın dünkü konuşmam ızdan sonra verdiği
ültimatom hâlâ aklımdaydı, belirsizlik içim i y iy ip bitiriyordu.
Babamla yaptığımız konuşma bana insanların ilişk im iz i nasıl
yorumladıkları konusunda daha dikkatli olm am gerektiğini
hatırlatmıştı. Liamın yanmdayken de d ikk at etm eliy d im .
Aklımdan hiç çıkmayan malum adam dan bahsetm işken,
Liam elinde bir kitap ya da ona benzer bir şeyle y a n ım a geldi.
Uzandığım yerden onu süzdüm. Güneş m ükem m el b ir açıyla
vuruyor, kaslı vücudunu altın bir parıltıyla aydınlatıyordu.
Ç ıplak kolları ve kaslı bacakları dokunma m esafesindeyken
boğazım kurudu.
Müstehcen düşünceleri zihnimden uzaklaştırdım . “Sanırım
o kitap benim kafamdan daha büyük.”
Liam, elektronik okuyucu yerine büyük k itap ları yan ın d a
taşımayı tercih ediyordu. Uzun seyahatlerde neden y a n ın a bir
elektronik okuyucu almadığını sorduğumda ona h a k a re t etm i­
şim gibi bakmıştı. Liamın gizli bir inek olduğunu şim d iy e dek
fark etmediysem bile sırt çantasında üç farklı k itap la seyahat
ettiğini gördüğümde bundan emin olmuştum. Bazı in san lar

192
ÇARPIŞMA

sıkıldıklarında BuzzFecd makaleleri okuyup online tesder çözerdi,


Liam ise kitap bloglan okuyor, kitap ve film karşılattırmaları
yapan YouTube videoları izliyordu. Çocukluğumdan beri bir
Star Wars hayranı olan ben bile onun sinematik evrenle ilgili
izlediği çılgın teori videolarına dayanamıyordum.
“K afandan daha büyük başka bir şey görmek "ister misin?
Tepemde d ik ilip yüzüme vuran güneşi engellerken sesi boğuk
çıkm ıştı.
Gözlerimi devirdim. “Tüm cazibeni kaybediyorsun. Bu
çok kötü bir espriydi, on üzerinden eksi ikiyi bile hak etmiyor.”
Y anım a yerleştiğinde temiz kokusu çalışan son iki beyin
hücremi de durm a noktasına getirdi. Güneş yüzünden yanıl­
mıştım çün kü kitap olduğunu sandığım şey aslında dikdörtgen
bir paketti.
G alaksi desenli ambalaj kâğıdını işaret ederek ona temkinli
gözlerle b ak tım . “Bu ne?”
Sana hediye aldım. Mağazada görünce aklıma geldin.”
B oynundan yan akların a doğru bir kızarıklık yayıldı.
B ana bir şey alması kalbimi sıkıştırmıştı. AV kadar...
d o stça ... b ir davranış. Özel bir ambalaj kâğıdına sarmasından
bahsetm iyordum bile. Kalbimin bir parçası güneşin altında
eridi, böylesine kibar bir Liam’ı kaldıramıyordum.
“T am am , ver hadi.” Hemen doğrulup elimi uzattığımda
yüzüne bir gülüm sem e yayıldı, utangaçlığına artık alışmaya
başlam ıştım .
P aketi bana uzattı. Paketin katlanma yerlerini bulmaya
çalıştım , güzel kâğıdı yırtmak istemiyordum.
Y ıld ızlar mavi, mor ve siyah girdaplar hâlinde dağılmıştı.
D aha önce hiçbir arkadaşımda rastlamadığım bu düşünceli
tavır a k lım ı karıştırıyor, aramızdaki ilişkiyi arkadaşça tutmak
k o n u su n d ak i fikrim i sınıyordu.
“Bu k a d ar yavaş olman beni öldürüyor. Altı üstü ambalaj
k â ğ ıd ı.” Yavaş hareket eden parmaklanma dokundu.

193
LAU R EN A SHER

Ah, Liam. Üzerine atlamakla sonsuza dek ark adaş kalmak


arasında yaşadığım çelişkiden n e kadar da habersizsin.
A rtık cesaretlendirilmeye ihtiyacım yokta, k â ğ ıd ı yırtıp
koyu renkli ambalaj kâğıdının içindeki eskiz defterine bak­
tım. Gözlerim doldu. Titreyen parm aklarım ı dokulu k ap ak ta
gezdirdim, Liam ın tatlı ve beklenmedik jestini çok sevm iştim .
A ram ızdaki diğer her şey gibi hem öngörülemez hem de tarif
edilemezdi. Bu, herhangi bir ölmeden önce yapılacaklar listesine
sığamayacak kadar büyük bir dostluktu.
Liam bir paket kara kalemi kucağıma attığın d a yü zü m d e
gamzelerimi ortaya çıkaran kocaman bir gülüm sem e oluştu.
En sevdiğim resim malzemelerine bakarken kafayı b u ld u ğu m d a
yaptığım itirafı hatırlaması beni duygulandırdı.
“Basit bir şeyle bile seni böyle gülüm setebiliyorsam sana
sürekli bir şeyler almam gerekecek.” Bana gülüm sed iğind e m ut­
luluk ve minnettarlıkla doldum. Tatlılığı k arşısın d a k alb im
resmen patlayacak gibiydi.
“Bu çok özel bir hediye. Bunu düşündüğüne in a n a m ıy o ­
rum. Çok teşekkür ederim.” Boynuna atlayıp onu k e n d im e
çektim. Kollarını bana dolamadan önce duraksadı a m a sonra
başını boynumun çukuruna gömdü. Parfüm ünün g ü ze l k o k u ­
sunu içime çektim çünkü kendime işkence etm eyi sev iyo rd u m
madem, bunu sonuna kadar yapardım.
Birkaç saniye sonra ondan uzaklaşarak bu ânı sonlandırdım .
Utangaç bir tavırla gözlerini kaçırdı. “U m arım k u lla n ırsın .
A n ık zaman bulamamak ya da korkmak gibi bahaneler d u y m a k
istemiyorum. Herkes senin buradaki erkeklerin ya rısın d a n daha
taşaklı olduğunu biliyor.”
Bu adam tek bir sözüyle hem gururum u okşayıp h em de
yelkenlerimi suya indirmeme neden oluyordu.
“Hatalarını kabul etmenden çok etkilendim . B ir k a d ın ın
kusurlarını bilmesine izin veren ve bundan korkm ayan erkekleri
severim.”

194
ÇARPI ŞHA

Şakayla karışık eskiz defterini elimden çekmeye çalıştı ama


ellerine v u rarak onu uzaklaştırdım. Sırtüstü yatıp gökyüzüne
doğru gülüm sedim . Hediyemi göğsüme bastırdım, Liam’ın
düşünceli davranışı karşısında hâlâ şaşkındım.
Liam battaniyenin üzerine uzanıp kitabını açtı. Bu ânı
sonsuza dek hatırlam ak istiyordum, bu yüzden oturup eskiz
defterimin ilk sayfasını açtım ve aldığı süslü kara kalemlerden
birini paketinden çıkardım. Öğleden sonranın geri kalanını
kitap okuyan L iam ’ın resmini çizerek geçirdim. Tutkuma inan­
masının ve bana güvenmesinin yarattığı bu hissi asla unutmak
istemiyordum.
Ç izi m im i görmeye çalışmaması bana ihtiyacım olduğunu
dahi fark etm ediğim bir mahremiyet sağladı. Çimlerin üzerinde
böylece saatlerce birlikte takıldık.
Ç iz im yaparken düşüncelere dalıp eğitim aldığım bölümü
düşündüm ve kendim i orada ne kadar kısıtlanmış hissettiğimi
hatırlayınca can ım sıkıldı. Parmaklarıma kramp girmeye başla­
dığında bile çizime devam ettim çünkü göğsümdeki bu heyecan
hiç bitsin istem iyordum . Tutkum kordan aleve dönüşüyordu,
küçük a m a somut bir alev, daha fazla araştırma ve keşif ge­
rektiren bir alev.
R esim yap m an ın beni ne kadar tatmin ettiğini unutmuş­
tum . P a rm a k la rım ı dokulu kâğıtta gezdirerek mükemmel çi­
zilmiş k a ra k a le m resmi lekelemenin, her kusurun bir güzelliği
o lduğunu b an a hatırlatmasını özlemiştim.
E lim y a k ış ık lı Liarriın çizimi üzerinde duruyordu. Benim
aksim e on un m ükem m el olmak gibi bir kaygısı yoktu. İkimiz
de farklı y ü k le r sırtlanm ıştık. Liam peşini bırakmayan geç­
m işinden k u rtu lm a y a ve takımıyla başarıya ulaşıp arkasından
konuşan in san ların yüzünü kara çıkarmaya çalışıyordu. Bense
hem kendi beklentilerimin hem de babamın ulaşılamaz ve yavaş
yavaş h ayatım ı tüketen beklentilerinin yükü altında eziliyordum.

195
LAUREN ASHER

Sayfayı çevirip resmin arkasındaki boş k â ğ ıd a baktım.


H ayatım ın gidişatıyla ilgili hislerimi, üzerim deki baskıyı ve
geleceğimi düşündüğümde yaşadığım boşluğu simgeliyordu.
Bana, mükemmel ve sorumluluk sahibi bir evlat olup başkalarını
mutlu etmek adına ilgi duymadığım bir bölümde okuduğum için
yaşadığım hoşnutsuzluğu hatırlatıyordu. Bu m an tıksız beklenti­
ler, artık iyiden iyiye alıştığım bir u yuşukluğa neden oluyordu.
Parmaklarım seğirdi, ben daha ne y a p tığ ım ı anlam adan
kirli elim temiz kâğıdın üzerinde gezindi. S ayfayı lekeleyerek
kusurlu hâle getirdim.
Olmaktan korktuğum şeye dönüşürken o lm a k istediğim
tek şey buydu.
Gitmek için kalkıp örtüyü topladıktan sonra L iam ’a bir kez
daha sarıldım. “Bana inandığın ve çoktan u n u ttu ğ u m u sandı­
ğım bir şeyi bana yeniden hatırlattığın için teşek k ü r ederim.
Bunun ne kadar anlam lı olduğunu kelim elerle an la ta m a m .”
Boğazım düğümlendi.
Liam hiçbir şey demedi, zaten demesine de gerek yoktu.
Kollarını etrafıma sıkıca sarıp başım ın tepesine b ir öpücük
kondurması yetmişti.

196
18
SOPHİE ^

az tatili başladığı gibi hızla bitmişti. Koca bir ayı Fİ akti-


Y viteleri, dram a ve arkadaşlarım olmadan geçirmiştim. Ben
okulla cebelleşirken Liam, M cC oy’a yağ çekmekle meşguldü.
Birden fazla a rtıla r ve eksiler listesi yapmış, ardından onları yırtıp
atmış, aptalca rakam lara ve beni tatmin etmeyen bir bölüme
hayatımın üç y ılın ı verdiğim için güz dönemi boyunca ders­
lere uzaktan devam etmeye karar vermiştim. Babam derslerimi
online alacağım a dair habere ses çıkarmayıp bir yandan okula
devam ederken diğer yandan farklı ülkeler görmek istememi
anlayışla karşılam ıştı.
Bana kültürlü inek diyebilirdiniz.
Bu dönem iş hukuku ve muhasebe bilgi sistemleri üzerine
dersler alıyordum . H ayatım ın erteleme düğmesine bir yıl daha
basmak için sabırsızlanıyordum çünkü diplomam her geçen
hafta daha az çekici geliyordu.
Yaz tatilin i L iam ’ın bana aldığı eskiz defterine çizimler
yaparak geçirdim , söylemek istediklerimi çizimlere aktararak

197
LAUREN A SHER

korkularım ı törpüledim. Bu süreç bana b ü yü m em ve hayatın


tadını çıkarmam için ilham oldu.
Tatil boyunca, Yap Gitsin Listesindeki m add elerin üzerini
çizmek için daha çok çalışmam gerektiğine karar verdim çünkü
bu benim misyonumun bir parçasıydı. Toplam sekiz maddenin
üstünü çizmiştim ve daha yapmam gereken on üç m ad d e vardı.
Son zamanlarda planlarım tam olarak istediğim gibi gitmi­
yordu. Bu konuda her ne kadar Liam’ı suçlamak istesem de onun
bir suçu yoktu. Aksine benimle dalga geçip d a m a rım a basması
hoşuma gidiyordu. Aradan geçen zaman d u y g u la rım ı ortadan
kaldırm aya yardımcı olmamıştı, bilhassa da boş zam an ların d a
beni arayıp durduğu ve bazı geceler F aceT im e y a p m a k istediği
için işim hiç kolay değildi. Mesajlaşmadan ya da telefonlaşm a­
dan geçirdiğimiz bir gün bile olmamıştı.
Onunla olma fikri beni tedirgin ediyordu, bu yüzden kendimi
M ayanın Noah’dan uzak durmasına yardım etm eye adam ıştım .
Bu, fedakârlıktan çok gerçeklerden kaçınm a ta k tiğ iy d i.
M ayayı ziyaret için İspanyaya gitm iş m iy d im ? Evet, git­
miştim.
Peki düşüncelerimizi işgal eden bu iki ad a m ı un utab ilece­
ğimiz bir plan oluşturmak istediğim için m i g itm iş tim ? Evet,
kesinlikle bunun için gitmiştim.
Prix’nin bir sonraki ayağına birlikte gittik. Bir a y lık aradan
sonra herkes, her şeye yeniden başlamaya hazır hâlde dönüyordu.
Yaz tatili sonrasındaki ilk yarış olduğundan, sezon ortası testleri
ve bitmek bilmeyen toplantılar yüzünden L iam ve diğerleri
bizimle görüşemeyecek kadar yoğundu.
M ilano’da gerçekleşecek bir sonraki G rand P rix ’n in hafta
sonunda M ayayla çifte randevu planladım . Ben şah sen ma­
karna vaadi olan hiçbir randevuyu geri çev irem ezd im . M cC o y
mühendislerinden Daniel’la John şehrin gö b eğin d e h a v alı bir
restoran seçmişti.

198
ÇARPI ŞHA

T ü m çab aların a rağmen gece Maya için bir fiyaskoya dö­


nüşm üştü. M uhtem elen Noah onu restoranın kuytularında
köşeye sık ıştırıp tadını kaçırmıştı. Mayanın davranışlarından
d u yd u ğu m suçluluk mideme oturan makarnanın hemen ya­
nında y erin i alm ıştı. Utancımdan John’la bir randevuya daha
çıkm ayı kab u l etmeye mecbur kaldım. Beni heyecanlandır-
m am ıştı am a en azından listemdeki birkaç maddenin üstünü
çizme po tansiyeli vardı.
B ir g ü n sonra kendimi McCoy karavan alanında John’u
beklerken buldum , ö ğ le yemeği randevusu kulağa ‘biraz dostça’
geliyordu. Joh n yarın ki yarış öncesinde müsait olamayacağından
boş z a m a n ın ı değerlendirmek istemişti.
L ia m ’ı d u ym ad an önce kokusunu aldım.
“Ş u n a d a b akın, bir ay aradan sonra beni kimler ziyarete
gelm iş. O n u r duydum .” Liam kucaklamak için beni kendine
çekerek k o lla rın ı sıkı sıkı etrafıma sardı.
“B u n u hiçbir şeye vakti olmayan adam mı söylüyor?" Beni
b ır a k tığ ın d a nefes alabildim.
“R a k ib in in karargâhında ne işin var? Ajanlık mı yapıyor­
sun yo k sa ?” Şapşal gülüşü göğsümün sıkışmasına neden oldu.
D a ğ ın ık sarı saçlarına gülümsedim, ters taktığı beyzbol
şa p k a sın ın altın d a n terli tutamları görünüyordu. Bu ona çok
sevdiğim çocuksu bir hava katmıştı. Arabanın sıcaklığından yüzü
k ız a rm ış tı. B u g ü n k ü sıralama turunda harika bir iş çıkarmış,
herkesin u ğ r u n a mücadele ettiği pol pozisyonunu kazanmıştı.
“T a k ım ı devralm a planları yaparken düşmanı çözmeye ça­
lışıyo ru m . F arkın d a değilsen söyleyeyim, ilk seninle başladım."
G ü lü m sem esi daha da genişleyince keşke Mayanın kame­
rası y a n ım d a olsaydı da bu ânı kaydetseydim diye düşündüm.
“S e n in b ir g ü n beni yok edeceğini biliyordum.”
“H ım m . En azından direkt ölümle yüzleşeceksin. Ne kadar
cesurca. S en i kurduğum komployla ilgili uyarmaya çalışıyorum

199
LAUREN ASHER

çünkü ben kontrol manyağının tekiyim.” Ellerimi ovuşturup


şeytani planları olan bir dâhi gibi kıkırdadım .
Gülerken göğsü titreyerek dikkatim i kaslarını saran göm­
leğine çekti. Edepsiz Sophie .
Liam Fransız örgümün ucuyla oynayarak, Sonuçlarıyla
yüzleşmeye hazırım, özellikle de içindeki diğer m a n y a ğ ı ortaya
çıkaracaksam. Tek yapman gereken yenilgiyi kab u l etm ek,”
derken gözleri için için yanıyordu.
Dillendiremediği sözler karşısında tenim ısın dı.
“Merhaba, Sophie, seni beklettiğim için özür d ile rim . Ara­
bada bazı son dakika ayarlamaları yapm am gerekti de. Hazır
mısın? Ah, merhaba, Liam.”
John’a baktım, kahverengi saçları ve kibar b a k ışlarıyla düz­
gün bir adamdı. John ailemle tanıştıracağım biri d e ğ ild i ama
en azından samimi görünüyordu. Tam da b ab am ın çık m am ı
isteyeceği biriydi. Karşımda somurtan bebek mavisi gözlü adam
öyle değildi.
Liam yanıma yaklaştı, boynundaki bir d a m a r atıyordu.
“Merhaba, Joe. Nasıl gidiyor?”
“John.” Ağzımın içinde söylendim.
Liam nispet yaparcasına sırıtarak bana kim inle konuştuğunu
bildiğini gösterdi. Zavallı John’un bu m ağara a d a m ı karşısında
hiç şansı yoktu.
John, Liam’ın ismini yanlış söylemesine a ld ır m a y a r a k ağır­
lığını bir ayağından diğerine verdi. “Ç ok iyi. T e k ra r yarışla
meşgul olmadan önce Sophieyi dışarı ç ık a ra yım d e d im .”
“Sophienin benimle Maya dışında da arkad aşlar edindiğini
bilmiyordum. Beni kıskandırmaya mı çalışıyorsun yo k sa?” Liam
bana dik dik baktı. Bir elini sırtım da gezd irm eye başlayınca
dokunuşuyla nefesim kesildi, tri eli k alçam ın ü zerin d e durdu.
Ondan uzaklaşıp John’a yaklaştım , k en d im i L ia m ’ın do­
kunuşuna kaptırmak istemiyordum. “Saçm alam a. B ü tü n arka­
daşlarıma ayıracak kadar vaktim var.”

200
ÇARPIŞMA

L iam ’ın burun delikleri genişledi. John’un şaşkın bakışları


Liam ’la aram d a gidip gelerek gizemi çözmeye çalıştı. Ama onu
ben bile çözemiyordum. Bana beceriksiz bir Sherlock diyebi­
lirdiniz.
“Karşılaştığımız iyi oldu. Sana sonra mesaj atacağım, Liam.”
Joh n ’u L iam ’dan uzaklaştırdım.
O m zu m u n üzerinden baktığımda Liam’ın sinirli olduğunu
fark ettim , çocuksu çekiciliğiyle rahat gülümsemesini bir kenara
b ıra k m ıştı.
Jo h n beni M cC o y’un karavan alanından çıkarırken Li-
am ’ın öfkeli yü zü n ü zihnimden uzaklaştırdım. John saygılı bir
tavırla e lin i sırtım a yerleştirdi, az önce Liam’ın elinin olduğu
yere y a k ın bile değildi. Üstelik dokunuşu beni Liam’ınki gibi
etk ilem em işti. Bunu fark edince kaşlarımı çattım.
R an d ev u m u z iyi geçse de nedense beni hayal kırıklığına
u ğ ra tm ıştı. El ele M ilano’nun ara sokaklarında yürüdük. John
elim i tu ttu ğ u n d a hiçbir şey hissetmedim, midemde bir kıpırtı
ya d a k im y a m d a bir değişiklik olmadı. Sanki bedenim John’u
ta n ım ıy o rm u ş gibiydi, tenim kızarmadı, hatta kalbimin atışı
bile d eğişm ed i.
B u tepkisizliğim i biriyle duygusal bir bağ kurma ihtiyacına
b a ğ lıy o rd u m . Liam ’la önce bir arkadaşlık kurmuştuk, belki
Jo h n ’ la d a aynı şeyi yapmaya ihtiyacım vardı. Bu epey mantıklı
geliyo rd u .
B u düşünce günün kalanında, hatta John beni otele bı­
r a k tık ta n sonra bile zihnimi kemirmeye devam etti. Liam’dan
d a h a fazlasını istediğimi söyleyip duran o cılız sesi duymazdan
g eld im . L iam ’dan etkilenme fikri bile beni ölesiye korkuturken
o n u n la ark ad aşlık tan ve fiziksel çekimden öte bir şeyler isteme
d ü şü n ce si k usm ak istememe neden oluyordu
Telefon rehberindeki bir başka fetih olmak için sağlam bir
d o stlu ğ u mahvetm ek istemiyordum. Rehberi telefon hafızasının
d ö rt g ig a b a y tlık kısmını kaplıyor olmalıydı.

201
LAUREN ASHER

Arkadaşına âşık olmaktan daha talihsiz bir şey varsa o da


neydi biliyor musunuz?
Yüzüstü çakılmadan Önce sizi yakalam aya n iyeti olm ayan
bir arkadaşa âşık olmak.

Senn bir esinti tenimi okşayarak dergimin sayfalarından birinin


kendi kendine çevrilmesine neden oldu. Fİ ofisinin gizli terasına
karşı koyamamıştım. Kusursuz yapısı ve rahat m e k â n ıy la en
şık karavan alanıydı. Kanepelerden birine uzanıp bir kırlente
yaslandım.
Liste nasıl gidiyor?”
Liam ın sesini duyunca gülümsedim. İşaretlediğim m ad­
deleri merak etmeden duramıyordu.
Sana da bir tane liste yapmamı ister misin? Hep benim kini
merak ediyorsun, aklıma senin de bir listeye ihtiyacın olabileceği
geldi. M cCoy polo tişörtüne ve ters taktığı beyzbol şapkasına
hayran hayran baktım.
Dergimin kapağını kaparken bana sırıttı. B acak larım ı
kaldırdı ve kanepeye oturduktan sonra dizlerinin üzerine yer­
leştirdi. Liam yakınlarımda olduğunda vücudum âdeta onun
varlığını hissediyor, tüylerim diken diken oluyor, kalp atışlarım
hızlanıyordu. Bu sabah seçtiğim şort yüzünden şu an pişm anlık
duyuyordum. Bacaklarım koluyla temas ediyor, ten im tenine
değiyordu.
“Hayır, ben senin listendeki maddeleri ta m a m la m a k ta n
daha çok keyif alıyorum. İlk sefer gibisi yoktur.” Şehvetli sesi
beni kışkırtıyordu.
Bacaklarımı birbirine bastırdım. Muzipçe yüzüm de gezinen
ışıl ışıl bakışları güzel görünüyordu. Bedenim görmezden gelme
oyunumu elime yüzüme bulaştırmış, beynimi ele geçirerek Li-
am ’ın bedenine yaslanmıştı.

202
ÇARPI ŞHA

“H ım m . Peki beni nasıl buldun?”


“Arkadaşlarım ı Bul konumunu kullandım." Gülümsemesini
bastırdı.
“Seni K anada’da listeme eklediğime çok pişmanım. U ygu­
lam ayı tekrar kullanacağını düşünmemiştim. Bu durum beni
endişelendirm eli mi?”
O n aylayan m ırıltısını neredeyse fark etmiyordum. Başını
kanepenin m inderine yasladığında güneş düzgün burnunun ve
dolgun d u d a k la rın ın hatlarını aydınlattı.
E lim i p arlak dergi kapağında gezdirdim. “Yannki yanşın
h azırlık ları nasıl gidiyor?”
“A raçta her şeyin standartlarıma uygun ve sorunsuz çalış­
tığ ın d a n em in olm ak için kontroller yapıyorum. Konusu açıl­
m ışken, J im ’ i teknisyen odasında gördüm. Randevunuz erken
mi bitti? O kad ar mı kötüydü?”
L iam zıp kın la bilgi avlamaya çalışan o tiplerden biriydi.
Y an ağ ım ın içini dişledim. “İyi geçti. Jim iyi biri.” Hoş,
d üşünceli ve hatta benim için fazla iyi.
“Jo h n m u demek istedin?”
Siktir. A k lım ı karıştırmaya çalışmıştı ve işe de yaram ıştı.
L iam ’ın varlığı bile aklı başında cümleler kurmamı zorlaştırı­
yordu. Elini pürüzsüz bacaklarımda gezdirdi. Son zamanlardaki
d o k u n u şların a alışkın olmayan bedenim bu hareketine hemen
tepki verdi.
B u tepkiler iki saat önce John’la birlikteyken neredeydi?
K en d im i toplayarak, “John tatlı biri. Teknik bir sorun y ü ­
zünden erken çağrıldığı için randevuyu başka bir zaman tekrar
y a p m a y ı te k lif etti.”
L ia m gergin bir tavırla gülümsedi. “Ne hoş. Yarış günü
y a k la ş tık ç a mühendislerin araç sorunları ve diğer problemlerle
epey y o ğ u n olacağına eminim. Umarım seni tekrar randevuya
ç ık a ra c a k zam an ı bulur.”

203
LAUREN ASHER

L ijm ın John un erken dönüşüyle bir ilgisi o la b ilir m iydi?


Sırıtışı şüphelenmeme neden olsa da ses tonu bir g a rip ti.
Bu senin de pek ortalıkta olm ayacağın a n la m ın a m ı ge­
liyor? Üzücü.”
D udağını ısırdı. “Sana her zaman vakit a y ırırım . A m a ya
onunla veya başkasıyla çıkm anı istem iyorsam ?” D ik k a tin i ba­
caklarım dan uzaklaştırarak elim i tuttu. D okunuşu k o lu m a bir
şok dalgası yaydı.
Birbirine kenetlenmiş ellerimize bakarak bu işin nereye
varacağın ı düşündüm.
Liam gibi birine hiç hazır olabilecek m iydim ? B irlik te olma
düşüncesi bile felaket gibi geliyordu. Ne kadar istersem isteyeyim
buna hazırlanabileceğim i sanm ıyordum . Bu sert ve acı verici,
m etalin birbirine çarpıp kıvılcım ların uçuştuğu bir çarpışm a
gib iyd i. Bir yanım o noktaya gelip gelm ediğim izi, ik im izd en
b irin in bir şeyleri düzeltme şansı olm adan a ra ç la rım ız ın kont­
rolünü kaybedip kaybetm ediğim izi merak ediyordu.
“Sahiplenici bir abi gibi davranıyorsun.” Onu uzaklaştıracağını
u m arak abi kelim esini kullanm ıştım am a o, hiç b ek lem ed iğim
bir şey yaparak güldü.
“A ram ızd ak i şeyi inkâr etmek için çabalıyorsun. Benden
e tk ile n d iğ in i biliyorum . Yoksa Kanada’da beni öpm ez ya da
sadece sesim le orgazm olmazdın.”
T ek parm ağını bacağımda gezdirdi. D o kun duğu yerlerde
te n im ısınırken elini uyluklarım da durdurdu.
H areket etmesini isteyerek eline baktım . D ah a y u k a r ı m ı
çık m asın ı istiyordum? Yoksa aşağı inm esini m i? İlgisi iç in y a l­
varan yer dışında başka bir yere dokunm asını m ı?
“Teslim olabilirsin, bunu biliyorsun. Seni yargılam am . H atta
seni ödüllendirir, bu kadar uzun süre d ayan ab ild iğin iç in seni
tebrik ederim.” Elini bacağımdan çekerek elim i tu ttu . P arm ağı
elim in ince kemikleri üzerinde gelişigüzel daireler çiziyo rd u .

204
ÇARPI ŞHA

D ünyadan Sophie'ye. Topla kendim. “Anılc gitsem iyi olacak."


Cevap verm esini beklemeden bacaklarımı Liamin kucağından
çektim . Ben oradan hızla uzaklaşırken gırtlaktan gelen kahka­
hası sırtım d a yankılan dı.

B ab am la birlikte İtalyan Grand Prix galasına katıldık, salona


gird iğ im izd e bizi babımızın üzerinde asılı duran avizelerden
yan sıyan altın ışıklar karşıladı. Garsonlar bize alkol ikram
ederken bir grup sahnede canlı müzik yapıyordu.
Gözlerim doğruca yemeklerin sıralandığı masaya kaydı. “Açık
büfe m a k a rn a var. Tekrar ediyorum, açık büfe makama var.”
B ab am hom urdanarak beni cennet diye tanımlayacağım
m asaya d o ğru götürdü. “Bu kadar minyon birine göre ne çok
yiyo rsu n .”
T a b a ğ ım a m akarna ve ekmek yığdım. “Beni komplekse
so km a.”
Boş b ir m asaya oturduk, sponsorlarla ve iş arkadaşlarıyla
sohbetine ara vererek bana yirmi dakikasını ayırmıştı.
M a k a rn a y ı ağzım a tıkıştırmamı hayretle izliyordu. “Garip
am a y em ek yeme şeklinden etkilendim. Kızım olduğun konu­
su n d a herhan gi bir şüphem vardıysa bile artık kesinlikle yok.
O n a ters ters bakıp çatalla sağdan sola boynumu çizer gibi
y a p tım . İstediğim etkiyi yaratmak bir yana, babamın katıla
k a tıla gü lm esin e neden oldu.
K en d in i toparladıktan sonra bana sebzelerinden bir lokma
u zattı.
“M a r u l yiyeceğime ölürüm daha iyi.” Salatasına sanki bana
h a k a r e t etm iş gibi baktım.
“Yeşilliğin sağlığın için iyi olduğunu biliyorsun.” Makarnama
özlem le b ak ıp çatalını yemeğine batırdı. Yağsız bir parça tavuk
seçip ark asın a bile bakmadan makarnaların yanından geçmişti.

205
LAUREN ASHER

Sanki vücudunu formda tutmaya sahiden ihtiyacı v arm ış gibi


davranıyordu. Adam üniversitedeki erkeklerin yarısın d an dah a
sıkı spor yapıyordu, muhtemelen onları bile k a ld ıra c a k k ad ar
güçlüydü.
Güzel, mısır gevreğimde beni gün boyu idare edecek kadar
yeşil gıda boyası var.”
‘Bir gün sen de çocuk sahibi olacaksın. O z am an on ları
kendi yemeklerini yemeye ikna etmeye çalışırken ağzın a brokoli
tıkıştırm ana güleceğim, öğürmemeye çalışırken gözlerin su la ­
nacak. Sen doğmadan önce sebze yemiyordum. D ü rü st o lm a k
gerekirse onları yiyerek gönlünü kazanacağım ı d ü şü n m ü ştü m
am a yirmi iki yıl sonraki şu hâlime bak.”
“Ava giderken avlandın.” Dilimi çıkardım .
Babam gülünce gençlik ışıltısı geri geldi. Yaşlansa d a hiç
kaybolmayan bir gençliği vardı. Bandini’de çalışırken fazla cid­
diydi çünkü Santiago ve Noah’nın işleri berbat etm em esi için
otoriter olmak zorundaydı.
“Görünüşe göre biri seni bulmuş.” Babam salo n u n öbür
ucundaki Liam’ın bakışlarını yakaladı.
İç geçirdiğimde babam bana yan yan baktı. L iam bir elin de
iki şampanya kadehi, diğerinde bir şişe Dom P erigno n ’la bize
doğru gelirken sessizliğini bozmadı.
K albim i ele geçirm eye çalışan adam .
Pekâlâ, bu düşüncenin üzerinde elli kere tep in m em e iz in ver.
“Bay Mitchell, sizi görmek ne güzel.” Liam b ab am a b aşıyla
selam vererek yanıma bir sandalye çekti.
“Liam.” Babam merakla ona baktı.
“Görüşmeyeli uzun zaman oldu.” Liam ko lu n u s a n d a ly e ­
min arkasına attı.
“Daha dün görüştük. Acaba M cC oy hafızan k o n u s u n d a
endişelenmeye mi başlasa?”
Gülümsemesi zaten zayıf olan irademi y u m u ş a ttı, b era­
berinde getirdiği bedava alkolle bir avcı gibi d a v ra n ıy o rd u . O

206
ÇARPIŞMA

parlak gü lü şü n ü yüzünden silmesi gerekiyordu çünkü dişlerinin


b eyazlığı beni kör ediyordu.
Jo h n ’ la buluştuğum dan beri benimle iyiden iyiye flörtleş-
meye b aşlam ış, sanki kaygısız Liam gitmiş yerine sahiplenici
yeni L iam gelm işti.
B ab am beni şakağım dan öpüp iznini isteyerek masadan
k a lk tı. L ia m ’a attığı kötü bakışlar kimsenin dikkatinden kaç­
m am ıştı, şüpheci tavrını gizlemiyordu. Tehdit dolu bir konuşma
y a p m a d ığ ın a şaşırm ıştım . Klasik bir olay olurdu.
“T akviye getirdim.” Bize iki koca kadeh şampanya doldurdu.
“Sen d en hoşlanm am ım bir sebebi olduğunu biliyordum.
B en im gib i bir meleğe de senin gibi bir melek yakışırdı.” Ben
d ah a ne d e d iğ im i kavrayamadan kelimeler dudaklarımdan dö­
k ü lm ü ştü .
“B a n a bu gözle baktığını bilmiyordum.” İkinci göz kırpı-
şını resm en klitorisim de hissettim. Bana türlü türlü duygular
y a ş a tm a k gibi bir yeteneği vardı.
“Ş a m p a n y a şişesinden bahsediyordum, aklına saçma sapan
şeyler getirm e sakın. Bizim neremiz melek?” Kaşlarım kalktı.
L ia m b an a özel o tok kahkahasını patlattı. “Meleklik ve
m ü k e m m e l çift kavram ı biraz abartılıyor zaten. Melek olmak,
aziz o lm a k falan. D oggy style şeytanın işidir nihayetinde.”
K ad eh im i kavrayarak bacaklarımı sıkı sıkı birbirine bastır­
d ım ve neredeyse kadehin tamamını kafama diktim. Kadehin
k e n a r ın d a n bir dam la şampanya akarak dudaklarımdan aşağı
sü z ü ld ü . D a m la y ı yalam aya fırsat bulamadan Liam eğildi ve
d a m la y ı y a la d ı.
T e m a sla du d aklarım karıncalandı ve keskin bir nefes al­
d ığ ım d a ciğerlerim yanmaya başladı.
B u d a n ey d i böyle?
K eleb eklerin canı cehenneme çünkü Liam bundan da öte
m ü steh cen şeyler yapıyordu. Onun yakınında olmak daha çok
kaçışan bir grup eşek arısının içimde kaos yaratmasına benziyordu.

207
LAUREN ASHER

Ne yapıyorsun?” diye fısıldadım.


Uzun zaman önce yapmam gerekenleri yap ıyo ru m .
Gözlerimi ondan kaçırdım. “Neden?
Ç ünkü oyunu bitiriyorum.”
Ne oyunu? Ona ne olmuştu böyle bilmiyordum. Beni içten
fethediyor, kurallarımı da otokontrolümü de yerle bir ediyordu.
İkimizin de çoktan kaybettiği oyunu. İkimiz de bu konuda
bir şey yapamayacak kadar korkak olduğumuzdan h islerim izi
görmezden geliyoruz ve bu tutumun canı cehennem e.”
Benden gerçekten de hoşlanıyor muydu? Yoksa sadece fi­
ziksel bir çekim miydi?
“Ne hissi?” Beynim farklı bir soru sormak için yalv arsa da
sorunun ucunu açık bıraktım.
“Üzerindeki elbiseyi yırtıp atmak ve simli spor a y a k k a b ı­
larını belime dolayarak seni becermek istememe neden olan
hisler. Ben içine boşalırken ayakkabılarını k ıçım a b a stırm a n ı
ve bana doyamadığın için parmaklarınla sırtım ı tır m a la m a n ı
stiyorum.”
Yani fiziksel hisler. Cevabımı almıştım. Kalbim sıkışıyordu,
Liam’ın arkadaşlığımızdan ve seksten başka bir şey istem ed iğ i
gerçeği inkâr edilemezdi.
Sözleri beni hiç rahatsız etmemiş gibi davrandım . “A ylard ır
kimseyle birlikte olmadığın için böyle konuşuyorsun.”
“Yakınlaşmamızı görmezden gelemiyorsun, itira f et. S enin le
her flört ettiğimde bacaklarını birbirine sım sıkı b a stırm a sa n
neredeyse ben de hiç etkilenmediğine in an acağ ım .”
Yanaklarım alev alev yanıyordu. Arsız piç k u ru su .
Duyduğumuz bir sesle göz temasımız kesildi. “A h , b a k ın .
Liam ve yeni yosması.”
İpuçlarını bir araya getirerek yosmanın ben o ld u ğ u m u ta h ­
min ettim. Masanın diğer ucundan gelen tiz sesle d u d a k la r ım
büzüldü, İngiliz aksam her zamanki cazibesinden y o k s u n d u .

208
ÇARPIŞMA

Liam sandalyesinde sırtını dikleştirdi. Flörtöz Liam gitmiş,


yerine fırtın alı gözlerle bakıp dişlerini sıkan bir Liam gelmişti.
Korkutucu bir versiyondu.
“Bu yosm anın adı Sophie. Tanıştığımıza memnun oldum.”
Elimi u zattım am a elim havada kaldı. Liam elimi çekip tuttu.
“C la u d ia .” Kadın beni baştan ayağa süzdü.
D avranışı karşısında kendimi ikinci kadın gibi hissettim.
C laudia güzel görünse de çatık kaşları ve kaba tavırları onu
itici b irine dönüştürüyordu. Uzun bacakları, açık teni, koyu
renk saçları ve ç ık ık elmacık kemikleri vardı.
“N e istiyorsun?” Liam’ın sesi tenimde bir ürperti yarattı.
Bir elin i sahiplenici bir tavırla kalçama koyunca Claudia'nın
bakışları d irek t oraya kaydı. Yanımdaki sandalyeye oturdu­
ğunda L iam , başparm ağıyla tenimde usul usul daireler çizerek
um utsuzca ih tiyacım olan sakinleştirici etkiyi yaranı.
“A h, L iam . Bu oyunları bir kenara bıraktın sanıyordum.”
K ad ın ın b ak ışla rı üzerimde gezindi. Dürüst olmak gerekirse
b akışların dan hiç hoşlanmamıştım, küçümseyici olduklarından
değil, ü rk ü tü cü bakışları tepemi attırıyordu. Lanet olasıca kadın
ken d im i değersiz hissetmem için uğraşıyordu resmen. Ama ek
iş o larak m o d ellik yapıyormuş gibi görünüyordu, bu yüzden
L iam ’ın ona karşı bir şeyler hissetmesine şaşmamalıydı.
“O y u n falan yok. Aramızdaki her şey bitti.” Liam’ın eli
b a c a ğ ım d a k i sessiz işkencesine devam ediyordu.
C la u d ia topuğunu mermer zemine vurdu. “Onun gibi biriyle
b irlikte o la ra k M c C o y ’la sözleşme yenileme şansının artacağını
m ı san ıyo rsu n ? Geleceğini düşün. Gerçekten iki Dünya Şam­
p iyo n lu ğu m la em ekli mi olmak istiyorsun?” Bana değersiz bir
şeye b a k a r gib i bakıyordu.
“N eden sözleşme işini yaşamak için çalışmak zorunda olanlara
b ıra k m ıy o rs u n ? ” Liam güven vermek ister gibi bacağımı sıktı.
“S e n in d u ru m u n d a birine tavsiyede bulunmadan edemiyor
in sa n .”

209
LAUREN ASHER

Senden tavsiye istediğimi h a t ır la m ıy o r u m . Bir dahaki


sefere tavsiyeye ihtiyacım olduğunda, bilgi k a y n a ğ ı o larak Pe.
op lt M agazine den başka bir şeyi referans gösterebilecek birinin
kapısını çalacağımdan emin olabilirsin.
Tadımı tuzumu kaçıran bu konuşmadan fena h â ld e rahat­
sızlık duyarak huzursuzca kıpırdandım. H içb ir şa m p a n ya bu
tatsızlığı gideremezdi.
“Bir kere daha dergilere manşet o lm am ak için bu kadar
çabalayan birine göre Bandini takım d irektö rü n ün k ız ıy la ta­
kılarak magazincileri kışkırtmakta bir sak ın ca görm üyorsun
ama. Ne kadar ilginç. Hakkını vermek lazım , d e m e k ki bu
sözleşme yenilemenin yeni bir yöntemi.” D u d a k la r ın ı limon
yemiş gibi büzdü.
Varsayımları gerçeklikten tamamen uzaktı. D erin bir nefes
aldım, bana bir saksı bitkisiymişim gibi b akan bu m a n ip ü la tif
kadının yanında oturmak cinlerimi tepeme ç ık a r m ış tı.
Aniden sahiplenici yanım devreye girdi. “H ep böyle pislik
misindir? Liam’la yatıp kalkıyorsam bile bu seni n ed en ilgilen­
diriyor ki? Klişe bir eski sevgili gibi davranm ayı kes ç ü n k ü eski
sevgilisinin p eşin i bırakmayan kadın hikâyesi a r t ık k a b a k tadı
verdi. İstediğin zaman gidebilirsin, bu konuşm a b iraz sık m aya
başladı.”
Liam’ın kocaman açtığı gözleri ileri g ittiğ im k o n u su n d a
endişeye kapılmama neden oldu. M idem ç a lk a la n ır k e n küt
küt atan kalbim göğsüme çarpıyordu. K ibar b ir h a n ım e fe n d i
olmasaydım yumruklarımı kaldırıp saldırmaya h a z ır h â ld e ağır­
lığımı bir ayağımdan diğerine veriyor olurdum . Ş im d il i k sözlü
atışmalarla yetinmek zorundayım.
“Liam tavsiyemi istemeyebilir am a yin e d e s a n a içim d en
geçenleri söylemem gerek.” Sanki tamamen iyi n iy e t liy m iş gibi
kolumu okşadı. Dokunuşu kaşlarımı çatm am a n e d e n o lsa da
elini itme isteğine direndim. “Bu adam k a d ın la rı, o n a verecek
bir şeyleri kalmayana kadar kullanır. Sonra da b ir k e n a r a atar.

210
ÇARPIŞMA

Bunu bana yaptı, sana da yapacak. Kaç kadınla oynattığını


biliyor musun? O Noah gibi tek gecelik ilişkilerin adamı değil.
Liam , seni istediğini düşündürtene kadar seninle yatıp kalkan
berbat biridir. Ta ki seninle işi bitene kadar.” Mary Poppins
b ana ters ters baktı.
"Yeter, C laudia. Sıradan bir seksten öte bir şey yaşamışız
gibi d av ran arak kendini küçük düşürüyorsun. Aş an ık şunu.
T anrı biliyor ya, ben aştım.” Liam ona bir kez daha cevap ver­
m em e fırsat bırakm adı. Elimi tutup beni Pistlerin Delisi nden
u zak laştırd ı.

211
LİAM Â
^^ophie, Claudia nin söylediklerini düşünüp ta ş ın m a k istiyor
\ Jg ib i görünüyordu. Ona iyi nedenler sunarak yavaş yavaş biz
fikrine alıştırma planım da böylece suya d ü şm üştü.
Onu salondan çıkarıp bizi bulması m uhtem el kişilerden
uzaklaştırarak çalışanlara özel bir koridora çekti m. Koridor
karanlık ve boştu. Harika. İyi bir şeyler yapm a şan sım ızı mah­
vedecek başka eski çıkıntılara taham mülüm k a lm a m ış tı.
Az önce olanlar için özür dilerim. Beni rah at bırakm ıyor.
Bana mesaj atıp durmasın, fotoğraf ya da bir şey göndermesin
diye numarasını engelledim. Peter bu konunun p eşin i bırak­
mışken bu kızın tekrar ortaya çıkarak o rtalığı k arıştırm asın ı
istemiyorum.”
^Hımm. Sophie şaşkın gözlerini uzaklara çev ird i.
“Söylediklerine mi üzüldün?”
Tabii ki hayır, saçmalama. Kadın düm düz k ab a biri. Ger-
çekccn bu kadar kad.nla takılm an şart m ıy d ı? N e y ap m aya
çalışıyordun, kendi ordunu yaratmaya m ı?” Esk i S op h ie geri
donmuştu. °

212
ÇARPIŞMA

T u ttu ğum u fark etmediğim nefesimi saldım ve gözleri


yüzüme k ayd ığın d a rahatladım. “Aslında düşündüm ama bu
kadar çok sorun çıkarm aları hoş olmadı.”
Berbat esprime güldü.
Boktan geçmişim bir kez daha ayağıma dolanmıştı. Sophie'yle
olan şansım ı b atırm ak istemiyordum. Kendime engel otama­
dan p arm ak eklem lerim i yanağına değdirip pürüzsüz tenini
hissettim. O na böyle dokunmak hoşuma gidiyordu. Bedenimin
daha fazla temas için yalvarması ya da bütün dikkatini bana
verdiğinde içim den geçen elektrik akımı da.
Ben bombok bir adam olduğum için aramızdaki çekime
teslim olm uş ve sezon boyunca cinsel perhiz yaparak sorun
çıkarm adan yaşam a planımı mahvetmiştim.
Sophie derin bir nefes aldı ve iri iri açtığı gözlerle bana
bakarken nefesini tuttu. Plan çoktan boka sardığı için bir son­
raki ham lem i hiç düşünmedim. Bütün hayatım böyle geçmişti,
neden şim di duracaktım ki? Sikerim böyle işi.
K ollarım dan birini beline dolarken diğer elimle çenesini
kavrayıp onu tam da istediğim şekilde tuttum. Bedeni kol­
larım ın arasında gevşerken dudaklarım onunkilede buluştu.
D udaklarını dudaklarım ın üzerinde hissetmeyi, ağzıma yayılan
tatlı tad ın ı ne kadar sevdiğimi unutmuştum.
Ö püşm em iz ilk başta tatlıydı, yumuşak dudaklarını be­
nimkilere bastırm ıştı. Ama sonra daha fazlasını arzular oldum,
içimden bir ses onun da en az benim kadar istekli olmasını
istiyordu. Parm aklarını boynuma kenetleyip dudaklarını arala­
yarak ağzına erişmeme izin verdiğinde bedenim karıncalandı.
S ik m işim platonik ilgiyi, ben yıkım istiyordum. Dilini
dilim le okşadığım da şampanyanın tadını aldım. Onu öpmek
b ağım lılık tı. Saatlerce adrenalin peşinde koşmak gibiydi.
Ellerim i sırtının kıvrımlarında gezdirip iznim olan sınır­
ları test ederek kıçına ulaştım ve sıktım. Vücudu muhteşemdi.
Nefesinin doğruca aletimi harekete geçirdiğini hissediyordum,

213
LAUREN ASHER

sertleşmiş ve onun için hazır hâldeyken neden b ek led iğim i me­


rak ediyordum. Dört aylık bir perhiz beni böyle sefil birine
dönüştürmüştü.
Dillerimiz birbirine dolandığında tadı d ü şü n m e yetimi
kaybetmeme neden oldu. Aramızdaki çekim a k ılla r a d u rgu n ­
luk verecek kadar iyiydi. Birbirimizi dudaklarım ızla tüketirken
beynim allak bullak olmuştu.
Onu öpmek o kadar harikaydı ki sanki d ü n y a d a her şey
yolundaymış gibi geliyordu. Önce çekingen olan d ili şim d i be­
nim kiyle oyun oynuyordu. Tatlı Sophie gitm iş, yerin e içindeki
baştan çıkarıcı kadın gelmişti. Benim düşmüş m eleğim , cehen­
nem çukurunda bana eşlik etmek için cennetten u zak laşm ıştı.
Dişlerini alt dudağıma geçirip çekiştirdi, emdi ve öpüşm em izin
kontrolünü ele geçirdi. Aletim pantolonumun içinde zonklarken
bedenim cesaret kazandı.
Elleri smokinimin önünden aşağı kayarak hiçbir şeyi umur­
samadan beni okşadı. Çıkaracağı sesleri d u ym ak iste d iğ im için
ereksiyonumu ona doğru bastırdım. Kahretsin, için e girm eyi,
onu kendinden geçirmeyi, ağzından iniltiler k o p a rm a y ı öyle
çok istiyordum ki.
Aletimi ona doğru ittiğimde gerildi. M u h tem e le n aniden
nerede olduğumuzu ve ne yaptığım ızı fark etm işti. İşte o anda
eski Sophie geri dönerek hafifçe göğsüme bastırıp d u d a k la rım ı
benimkilerden ayırırken iç geçirdim.
İstediğim son şey korkarak geri çekilm esi ve bize b ir şans
vermekten vazgeçmesiydi. Bu şimdiye kadarki en iyi öpüşm em di
ve sonunun nereye varacağını görmek istiyordum .
İnsanlar karşılarındakilere sanki k ırılg an m ış gib i d ik k a d e ,
kırıp dökmekten ve kalbini paramparça etm ek ten k o rkarak
yaklaşırdı. Ama ben Sophieye sanki her an p a tla y a c a k b ir bom­
baymış gibi davranıyordum. Bir ton k arm aşık k a b lo s u olan,
tıkır tıkır işleyen bir saatli bomba. Bir kez p a tla d ı m ı şarapnel

214
ÇARPIŞMA

parçaları sav ru larak her yerinize saplanır, sizi içten dışa mah­
vederdi. H em patlayıcı hem de bir felaket.
Z ihnim e beynim in ayak uydu ramayacağı kadar çok düşünce
üşüşürken So p hie’nin aklından geçenlerle yarışacak bir plan
o luşturdum . uSadece sekse dayalı bir arkadaşlığa ne dersin?”
Evet. A k lım a gelen dâhiyane plan buydu.

215
20

E
lim dudaklarıma kaydı, parmaklarımla L iam ın d ilin i gezdirip
ısırdığı şişmiş yere dokundum.
Liam, kuma özenle çizdiğim her şeyi silip g ö tü re n , ona
engel olmak için kullanacağım düşünme y e tim i s u la r altın d a
bırakan bir gelgit gibiydi.
Artık arzularımı inkâr etmenin bir a n la m ı y o k tu . B aha­
neleri bir kenara bırakıp inkâr etmekten vazgeçtim ve tek lifin i
başımla onaylayarak kabul ettim. Ç ünkü ne o la c a ğ ın ı görm ek
istiyordum, bunu yapmak zorundaydım. D u d a k la rı, öpüşm ele­
rimiz, yaptığı her şey aklımı başımdan alıyo rd u. B e y n im olan
biteni kavrayabilmek ve işlevini yerine getirm ek için ç ift vardiya
çalışıyordu.
Sadece sekse dayalı bir arkadaşlık m a n t ık lıy d ı, d e ğ il mi?
Açıkçası artık aramızdaki kimyayı göz ardı e d e m iy o rd u m . Beni
böyle öptüğünde nasıl edebilirdim?
Liam koridorda volta atıyordu, sarı saçları a r t ı k e sk isi gibi
arkaya yatırılmış değildi. Bunu ben mi y a p m ıştım ?

216
ÇARPIŞMA

“Peki ya hisler?” İleriyi düşünmeden edemiyordum. Seks


dışında arkadaşlığımızın değişmesini istemiyordum çünkü onunla
vakit geçirm ekten keyif alıyordum.
“O kon uda endişelenmene gerek yok. Birbirimizden hoş­
lanıyoruz, arkadaşlıktan başka bir şey hissetmeden de sevişe­
biliriz. A m a aram ızd aki bu şeyi artık görmezden gelemezsin.
Ben gelem eyeceğim i biliyorum. Zaten gelmek de istemiyorum.”
L iam 'a karşı daha güçlü duygular besleme riskine rağmen
ben de a rtık ondan etkilenmiyormuş gibi davranamazdım. Onu
öpünce sa n k i hayatım boyunca dünyanın en güzel öpücükle­
rinden m a h ru m kalm ışım gibi hissetmiştim. Kanada’dan sonra
ondan k a çın sa m da aramızdaki şeyler değişmeye, istesek de
istem esek de arkadaşlıktan Öte bir şeye dönüşmeye başlamıştı.
Liam bana sanki beni tekrar öpmek istiyormuş gibi bakıyordu.
O b ana yaklaşırken geri çekildim ve arkamdaki duvara çarptım.
“T a m a m am a bu aramızda kalacak çünkü yine dedikodu
d ergilerin d e b irlikte olduğumuza dair haberler çıkarsa babam
bu kez b en i öldürür. Arkadaş olmamızda bir sakınca görmüyor
am a a r t ık ben i kör ışıklar altında köşelerde kıstırmak (alan
yok.” B e y n im bedenime yetişmişti. Tam zamanında. “M ayayla
bu gece p la n la rım var, gitsem iyi olacak.”
“B ab an bilmeyecek. McCoy da bilmeyecek.” Aradaki mesa­
feyi k a p a d ığ ın d a parfümü duyularımı ele geçirdi. Eliyle usulca
y ü z ü m ü k av rayarak beni bir kere daha öpmek için kendine
çek ti. D u d a k la r ın ı dudaklarıma bastırarak hafif bir öpücük
k o n d u rd u .
A y rılırk e n gözleri benimkilere kilitlendi. “Seni köşelerde
k ıs tır a m a y a c a k olm am çok yazık. Hoşuma giderdi.”
Z ih n im d e canlanan görüntüyle bedenim kanncalandı. “Bu,
Fİ e k ib in in yak ın ların d a görülmemin amacını bozar. Çünkü
b iliy o rsu n k i arkadaşlar böyle şeyler yapmaz.
L ia m geri adım atarak aramıza mesafe koydu. “Adımı hay­
k ır m a k la o kadar meşgul olacaksın ki pişmanlık duyacak vaktin

217
LAUREN ASHER

kalm ayacak. Kedi-fare oyunumuzun ödüllerini to p lam aya öyle


Hazırım ki. Son özgür gecenin tadını çıkar çü n k ü yârın d an
itibaren tamamen benimsin.”
Muzipçe gülümseyerek beni karanlık koridorda nefes nefese
bırakıp gitti.
Kendimi hem fiziksel hem de zihinsel olarak to parladıktan
sonra beni bekleyen arabaya atlayıp otelime döndüm . M a y a acil
durum mesajıma cevap vererek bir koşu markete uğrayıp yanım a
geleceğini söyledi. Odama girer girmez elbisemi ç ık a r d ım , duş
alm ak ve rahat pijamalarımı üzerime geçirmek istiyo rd u m .
Saçımı yıkarken Liam’ın planını kabul ed işim i ve bugün
yaşananları tekrar gözden geçirdim. Artıları ve eksileri tartarken
endişeler kafamın içinde dönüp duruyordu. A m a d a h a önceki
günlerin aksine bu düşünceleri hızla uzaklaştırdım ç ü n k ü ara­
mızdaki bu çekime daha fazla karşı koymak istem iyo rd u m . Bu
kaybedilmiş bir savaştı ve bir gün daha kayb etm eye d eğm ezdi.
Maya elinde nevalesiyle odama geldi. P ijam alarım ız ve tüylü
çoraplarımızla kanepede oturduk, bu hâlim izle çok ç ek ic i gö­
rünüyor olmalıydık. Bu hayatta güvenebileceğim iz tek erkek
Ben andJerry's'd'ı. Bira şişelerimizi kafaya dikm eden önce kadeh
kaldırıyormuşuz gibi kaşıklarımızı tokuşturduk
Görünüşüne bakılırsa Maya da pek iyi bir gün geçirm em işti.
Noah’yla yaşadığı sorunları anlatırken hüzünlü b a k ış la r ı içim e
işledi. Güzeller güzeli arkadaşım dünyadaki her şeyin en iyisini
hak ediyordu, bu yüzden Noah’nın kendine gelip ak siyo n alm ası
gerekiyordu çünkü zamanı tükeniyor, fırsat elin d en k a çıy o rd u .
“İntikamını alacağım. Telsiziyle oynayıp o n a e lli t u r bo­
yunca sinir bozucu pop şarkıları dinleteb ilirim . B u n u n ona
kafayı yedirteceğine eminim.”
Hüzünlü bir kahkaha attı.
Kötü adamlar gibi ellerimi ovuşturdum. “H iç k o rk m a . Sana
yardımcı olacak mükemmel bir planım var.”
Cevap vermedi, şüpheyle beni süzüyordu.

216
ÇARPIŞMA

“Bu sefer Liam ’la Jax’i de yardıma çağırdım. Noah’dan ve


yarış pistinden uzakta hep birlikte vakit geçireceğiz.”
M aya başını iki yana salladı. “Bana karşı çok iyisin.” Don­
durm asını kaşıklayıp Noah’nın yarattığı boşluğu onunla dol­
durm aya çalıştı.
“Bir itirafta bulunacağım.” Cesaret bulmak için ağcıma
bir k aşık dondurm a attım.
“Seni rahip gibi dinleyebilirim.” Maya bana ciddiyede baktı.
B u rn u m d an güldüm. “Bu konuda tecrübelisin sanırım?”
“K endim e N o ah ’yla ilgili yalan söylediğim için haftalarca
suçluluk hissettim . Monako’daki güneş kremi sürme olayı
resmen b izim için ön sevişmeydi. Yani birine içimi dökmem
gerekiyordu, bu yüzden rahibe itirafta bulunmak iyi bir fikir
gibi gelm işti. A nnem hâlâ kiliseye olan bağlılığımla övünüp
durur. Yaz ta tili boyunca her hafta ayine gittik.”
K orku dolu bakışlarım ı gizleyemedim. .
“N eyse, bana itirafını anlat.” Maya kaşığıyla devam etmemi
işaret etti.
“C la u d ia ’yla tanıştım .”
M a y a ’n ın aniden aldığı soluk her şeyi anlatıyordu. “Bana
hemen neler olduğunu anlatıyorsun. Kaşlarını çatmana bakılırsa
kötü bir karşılaşm a olmuş.”
“Evet. A nlattıkları kadar şirret biriymiş. 19. yüzyıldan fırla­
m ış gibi b an a yosm a dedi. Sonra da kadınca tavsiyeler vermeye
k a lk ış tı.”
“Yok artık.” İnledi. Bütün duygularımın sesli ifadesi gibiydi.
“M a a le s e f var artık!” Kaşığımı dondurmama daldırdım.
M a y a ’n ın gözleri ışıldadı. En kötü şeylerde bile hep eğle­
necek b ir şey bulm ayı başarırdı. Bu tür iyimserlikleri sevsem
de g id e re k a rta n öfkemi bastırmaya yetmiyordu.
“A m a d a h a en kötü kısma gelmedim.”
K a şığ ı havada kaldı, konuşmamı beklerken pantolonuna
çikolatalı dondurma damladı. “Hadi ama, böyle yarıda bırakma..

219
LAUREN ASHER

Liam beni öptü. Bakışlarımı kaçırdım.


Ne yaptı?" M ayanın çığlığı kulaklarımı çın lattı.
“Farkındayım. Üstelik bu o kadar da korkunç değildi."
Göz ucuyla ona baktım.
“Bu pek de Liam’ın öpücüğüne methiyeler düzmek sayılmaz."
Hatırladıkça yanaklarım kızarıyordu. “Aslında muhteşemdi.
Zaten sorun da bu ya. Şimdi bunu kesin olarak söyleyebilirim
ki öpücüğümüz o kadar da beklenmedik bir şey d eğild i çünkü
Kanada’da ilk ben onu öptüm.”
“Ve bana söylemedin?” Maya suratını astı.
“Bir aptal gibi ona olan ilgimi inkâr edip d u rurk en bunu
it i r a f etmekten korktum. Yaz tatili boyunca geçm esini bekle­
dim. Aksine daha da yoğunlaştı. Bu nasıl m ü m kü n o lab ilir?”
“Aranızda manyetik bir çekim var. Sizin d ışın ızd a herkes
bunun farkında.”
Pekâlâ, M ayanın gözlemleri her zaman iyi olm uştu. Keşke
bu becerilerini kendi için de kullansaydı.
Sessizce oturdum, konuşmaya nereden b aşlayacağım ı bi­
lemiyordum.
Maya oturduğu yerde bana döndü. “Peki bu gece seni öp­
tükten sonra ne oldu?”
“Ben de onu öptüm. Uzun uzun. Sonra da bana seks ar­
kadaşı olmayı teklif etti.”
M ayanın kaşları çatıldı, bu hâliyle aln ın d a k ır ış ık lık la r
belirmişti. “İstediğinin bu olduğuna emin m isin ?”
“Ne demek istiyorsun? Bunun dışında başka bir şey olm ası
imkânsız. Üstelik bu şekilde aramızda hiçbir şey d eğişm eyecek
çünkü biz duygularını sekse karıştırmayan y e tişk in le riz .”
Maya kahkaha attı. “Aman Tanrım. Lütfen bir d a h a asla
böyle bir şey söyleme. Asla.”
“Neden? Bu o kadar mı kötü bir fikir?” A k lım a şüphe
tohumlan ekilmişti.

220
ÇARPIŞMA

“M uhtem elen. Ama sen planlarına bağlı kalan birisin ve


Liam da vazgeçecek birine benzemiyor. Onunla ciddi bir ilişki
kurm aktan neden bu kadar çekiniyorsun?"
Bir d a k ik a boyunca bunu düşündüm. Maya sessizlik içinde
dondurm asını yemeye devam etti.
“G eçm işi ve geleceği yüzünden. Çünkü Liam da dâhil hiç
kimse gelecek y ıl ne yapacağını bilmiyor. Bense üniversiteye
dönüp d ip lo m am ı alacağım .”
“H a y a tın ı kontrol etmek için ne kadar uğraşırsan uğraş,
geleceği ta h m in edemezsin. Bazen insanın hayatındaki en iyi
değişiklik planlı olmayanlardır. Okul konusuna gelecek olursak,
bana birkaç kez bölümünü sevmediğini söyledin. Gerçekten de
seni m u tlu etm eyen bir şeyin peşinden mi gitmek istiyorsun?”
“B ab am ı m utlu etmenin böylesi bir acıya mal olacağını hiç
d ü şü n m em iştim . A rtık doğruyla yanlışı, mantıkla aptallığı ya
da iyiyle k ö tü y ü ayırt edemiyorum. Aklım hiç olmadığı kadar
k arışık ve b u n u n suçlusu o öpücük değil.”
B a b a m ın benim adıma kurduğu planlan hayata geçirmek
beni rah atlatm ak yerine boğuyor, sahte bir güvenlik ağı yaratarak
ilerlem em i engelliyordu. Babamı hayal kırıklığına uğratmamak
u ğ ru n a k en d im i ışıl ışıl bir kafese hapsetmiştim.
H ayatım ı dolu dolu yaşamak istiyordum. Risk almak yerine
beni bir kuleye hapsedip gerçeklikten uzak beklentilere soktuğu
için b ab am ı suçlam ak işime geliyordu. Bir yanım, hiç sınırlanmı
zo rlad ım m ı ya da beklentilerden kurtulmaya çalıştım mı diye
m erak ediyo rdu.
G ö rü n ü şe göre bunu öğrenmenin zamanı gelmişti.

221
21

ilano'da iyi bir performans sergiledikten sonra M c C o y sesini


M kesmişti. Böylesi bir sessizliğe karşı dikkatli o lm alıyd ım çünkü
Fransa Grand Prixsinden önce imajımı d ü zeltm em e y a rd ım c ı
olacak yeni bir halkla ilişkiler uzmanı tuttuklarını söylemişlerdi.
Bu sebeple Jax’le McCoy toplantı salonuna sıkışıp k alm ıştık .
Claudiahın düşüncesiz davranışları ve ü stü n lü k taslam aları
yüzünden McCoy, Meksika’dan Elena ad ın d a y e n i b ir h a lk la
ilişkiler uzmanıyla anlaşmıştı. M cC oy onu ben b ir a p ta l o ld u­
ğum, Jax ise kelimenin tam anlam ıyla p antolonu i n ik h âlde
yakalandığı için işe almak zorunda k alm ıştı. J a x bu m a s k a ­
ralıklarına devam ederse tek yönlü biletle z a m p a r a la r k ö y ü n e
gönderilecekti.
Ona başıma açtığım belayı özetledim. D ü n g e c e k i g a la d a
Claudia’yla barışmamla ilgili basına sızan d r a m a t ik h a b e r m o ­
ralimi epey bozmuştu. Claudia neden basına saçm a sa p a n şeyler
anlatmaya devam ediyordu? Kendine yeni bir h ob i y a d a be­
cerecek yeni bir zengin adam bulsa iyi ederdi ç ü n k ü ta v ırla rı
iyice kontrolden çıkmaya başlamıştı.

222
ÇARPIŞMA

Toplantı boyunca Jax’in gizlice Elena’ya bakış attığını fark


ettim. Yerinde kıpırdanışına ve parmaklarıyla masada ritim
tutuşuna gülm em ek için kendimi zor tuttum. Tepkileri en hafif
tabirle şüpheliydi.
Bir k a d ın ın Jax ’i bu hâle getirmesi nadiren görülen bir
şeydi. Elena, saçlarının koyu bir hale gibi çevrelediği yüzü,
koyu kirp ik lerle süslenen kahverengi gözleri ve bronz teniyle
hoş görünüyordu. Benim ilgimi çeken bir yanı yoktu ama ]ax'in
ilgisini çek m iş gibiydi. Elena’nın da yeni halkla ilişkiler siste­
m inden bahsederken birkaç kez Jax’i süzdüğünü fark ettim.
Elbette profesyonelliğini koruyarak birkaç saniyeden uzun süre
b ak m ad ı. Fİ karavan alanını dolduracak kadar sırrı olan Bri­
tanya’n ın en iyi pilotuna direnebilmesini takdir etmek lazımdı.
Jax, Elena’nın sorduğu soruya cevap veremedi ama yüzünde
şaşkın bir ifadeyle özür diler gibi gülümseyerek ona bakmayı
seçti. T epkisi karşısında afalladım.
S ö yled ik le rim in tek kelimesini dinlediniz mi?” Elenanın
m elodik bir aksam vardı. Bir bana bir Jax’e baktı, ikimiz de dü­
şüncelere d aldığım ızdan dikkatimizi vermediğimizi fark etmişti.
Ja x d u d a k la rın ı yaladı. “Pek sayılmaz. Tekrar eder misin,
can ım ?” O n a genelde kadınları tavlarken işe yarayan bir sırıtışla
baktı a m a Elena kaşlarını çatıp başını iki yana salladı. Bu sefer
İngiliz a k sa m bile Jax’ i kurtaramazdı.
“P ekâlâ, beyler. Son kez tekrar ediyorum. Liam, Sophie
M itc h e ll ve C la u d ia M cCoy’ la ilgili çıkan her haberi inkâr
etm ek zo ru n dasın . Kariyerin için, istediğini elde etmek için
k ad ın ları k u llan arak bir yerlere kapağı atmaya çalışan bir yarışçı
o larak g ö rü lm ek istemezsin. Jax sense bu drama sona erene dek
belirsiz b ir tarihe kadar kadınlardan uzak durmak zorundasın.
Son y a şa n a n olayın ardından gece geç saatlere kadar kulüplerde
t a k ılm a k y o k .” Belirgin bir hoşnutsuzlukla ikimize baktı.
E len a’y a çıkışm am ak için kendimi zor tuttum. “Ben Sop-
h ie’y i b ir yerlere gelmek için kullanmıyorum. Claudia da yalan

223
LAUREN ASHER

haberler uydurup durarak ortalığı karıştırmaya çalışıyor. M cC oy


beni bu tür toplantılara katılmaya zorlamak yerine neden onu
dizginlemiyor? Para karşılığında magazin gazetelerine haber
satmaya ihtiyacım mı var benim?”
Elena’nın gözleri profesyonel tavrından sıyrılıp h a f if bir
samimiyetle baktı.
“Bak, ben senin kötü bir adam olduğunu d üşünm üyorum ,
tamam mı? Sadece kariyerini kurtarmana yardım etm ek istiyo­
rum, ki bunun için McCoy’la sözleşme yenilemen gerekebilir.
M arkanın taraftarların gözünde iyi bir izlenim y aratm asın a ve
parlamasına yardımcı olmak istiyorum. Ben bir iş bitiriciyim ,
bilhassa da Fİ gibi sporlar söz konusu olduğunda bu işler benim
uzmanlık alanımdır.”
Derin bir nefes aldım, onunla çalışmaya ik n a olm uştu m .
“Öncelikle Sophie’yle yatacağımı bilmelisin. Bu sırrın ortaya
çıkma ihtimaline karşı.”
“Hadi canım! Bu ne zaman oldu?” Jax san d alyesind e zıp­
layıp bana kocaman bir gülümsemeyle baktı.
“Claudia galada terör estirip kıza bir sürü saçm a sap an la f
ettikten sonra ona seks arkadaşlığı teklif ettim .”
Jax’in gülümsemesi soldu. “Yok artık. B unun iyi bir fik ir
olduğuna emin misin? Ya zaman içinde sana karşı bir şeyler
hissederse?”
“Hislerin bir hastalık olmadığını biliyorsun, d e ğ il m i?”
diye patladı Elena.
Jax ona döndü, gözlerindeki parlaklık yerini z a m a n z am an
fark ettiğim karanlığa bırakmıştı. “Bana göre öyleler. V ebadan
daha kötüler.”
Elena gözlerini devirerek güldü. Jax kaşın ı k a ld ır d ı, d ik ­
katini bana çevirmeden önce yüzünden belli belirsiz b ir şeyin
geçtiğini fark ettim.
Başımı yana yatırıp, “O eğlenmek istiyor, ben d e ö yle,”
dedim.

224
ÇARPI ŞHA

“N o a h ’yla şu hâlinize bir bakın, iki arkadaşın peşinden


koşan bir çift aptal âşık gibi davranıyorsunuz. Günlerimin ka­
lanını gece kulüplerinde gözyaşlarımı içkime akıtarak geçirece­
ğim a n la şıla n .” Gözleri başını iki yana sallayan Elenaya kaydı.
“Yani bu bok senin eline yüzüne bulaşana kadar en azından.”
“K imse aşktan bahsetmedi. Sakin ol.” Son zamanlardaki en
b üyük güvensizliğim e parmak basması içten içe Jaz’ten nefret
etme arzum u tetikledi. Sophieyi önemsemediğimden değil ama
aşk fik ri b en i ölesiye korkutuyordu.
“T a m a m ya, hemen sinirlenmene gerek yok. Ama onunla
ilişk in in y ü z ü n d e patlaması an meselesi. Bunun kariyerine na­
sıl yön vereceğini görebiliyorsundur umarım. McCoy’la zaten
şansın yo k, d a h a ne kadar kötüye gidebilir ki?”
A p ta llığ ın d a n sıyrılması için kafasına bir şaplak attım.
Gerçi E lena’y ı süzen bakışından sonra onu kendine getirmek,
bir şa p la k ta n fazlasını gerektirecek gibi geliyordu.
E lena’n ın y a rım saat daha süren hasar raporundan sonra
to p lan tıyı ta m a m la d ık çünkü Jax’le ikimizin dikkat süresi bu
k ad arla sın ırlıy d ı.
T o p lan tı odasından çıktığımda menajerimi aradım.
R ic k ik in c i çalışta açtı. “Selam, dostum. Tam da seni ara­
m ayı d ü şü n ü y o rd u m .” Neşeli tavrı keyfimi yerine getirdi.
“S a n ır ım iyi haberlerin var?”
“H e m de en iyisinden. Şimdiye kadar on dört yarışın on
ikisinde p o d yu m a çıkarak McCoy’u etkilemeyi başardın. Seninle
kontrat y e n ile m e k istiyorlar.”
“B u in a n ılm a z .” İçim mutlulukta dolmuştu. “Nasıl bir
k o n trat?”
“B u y ı lk i performansın nedeniyle küçük bir ücret artışı
ya p m ışla r, y ıld a 20 milyon maaş alacaksın. Anlaşma iki yıllık,
y a n i to p la m d a 40 milyon. Tebrikler!”
“N ih a y e t.” R ahatlayarak kahkaha attım. Sezon ortasında
b e k le d iğ im an laşm a da tam olarak buydu.

225
LAUREN ASHER

Ama kabul etmeden önce birkaç yorumda b u lu n d ular.”


Sevincim kursağımda kaldı. “Ne yorum u?”
“Sophie’den ve Bandini’dcn, yani Noah dışındaki herkesten
uzak durmanı istiyorlar. McCoy, kızla ne kadar sam im i olursan
ol rakipleriyle ilişkilendirilmek istemiyor. Tabii ki M itchelllara
karşı kaba tavırlar sergile demiyorlar ama aran ızd a bir ilişki
olduğuna dair dedikodulara son vermelisin.”
“Bunu düşünmem gerekiyor. Bu konuda onlara başka bir
teklifte bulunabilir miyiz? Marka uğruna arkadaşlarımla ilişkimi
kesmekten hoşlanmıyorum.”
“Elbette. Nasıl istersen. Bunu bir düşün, gelecek hafta bana
cevabını iletirsin. McCoy seni bekleyebileceklerini söyledi.” Rick
birkaç veda lafından sonra telefonu kapadı.
Peter’la ikisinin bastığı toprağı öpüyor, ta k ım ım la bir şans
daha yakaladığım için Tanrıya şükrediyor o lm a lıyd ım . Ama
yeni kurallar ve düzenlemeler canımı epey sıkm ış, m oralim in
içine etmişti. Sophie gibi benim de onların taleplerini yerine
getirmenin artılarını ve eksilerini değerlendirmek için zam ana
ihtiyacım vardı. Bu tür kararlar zaman isterdi, ö zellik le de
önem verdiğim bir ilişkiyi bitirme riskiyle karşı k arşıyaysam .
Kimse beni rakip takımın direktörünün k ız ıy la arkadaş
olmanın doğuracağı sonuçlar konusunda u y a rm a m ıştı. Sop­
hie’nin hayatımda olmasının kariyerimi birden fazla açıdan
riske atacağını düşünmemiştim. Hayalimdeki tak ım ı, geleceğini
göremediğim bir ilişki için feda edebilir m iydim ?
Yıllar önce Sophie’ye hikâyesindeki k u rtarıcı ro lü n ü ken­
dinin üstelenmesi gerektiğinden bahsetmiştim. A m a k en d in i
benden kurtardığını fark etmemiştim çünkü bu b erb at peri
masalındaki asıl kötü adam bendim.
Çünkü maalesef hayatımdaki her şey geçiciydi.

226
22

elefonum çantam da titredi. Bir dakika boyunca sakız kâğıt­


T ları, eski fişler ve uçak bileti koçanları arasında telefonumu
a r a n d ık ta n sonra nihayet buldum.

Liam: Y arın için bir planım var. Saat 15.00'te McCoy


k a ra v a n alan ın da buluşalım.
Ben: Y a başka planım varsa?
Liam: V a r mı?
B en : Y ok. A m a sorduğun için sağ ol. Orada buluşuruz.

B a n a o rta p arm ak emojisiyle karşılık verdi. Güldüm, beni


etk ilem eye çalışm ak için kasmayı bırakıp kendi gibi davranmayı
seçm esin e sevinm iştim .
L ia m b an a planı olduğunu söylediğinde böyle bir şeyden
b a h se ttiğ in i düşünmemiştim. Elinde muhtemelen başka birinde
o ld u k ç a g ü lü n ç görünecek bir piknik sepetiyle beni peşinden
Eyfel K u lesi’nin yanındaki çimenliğe sürükledi. Ben erkekliğini

227
LAUREN ASHER

sorguladığımı söylediğimde, kendiyle barışık bir tavırla hızlıca


etrafında döndü.
Mükemmel bir yer bulmuştu; ayaklarımızın aJtında yemyeşil
çimler, tepemizde öğleden sonranın altın güneş ışıkları. Bir örtü
çıkarıp çimlerin üzerine serdi. Eliyle oturm am ı işaret edince
itaat ettim. Karşımdaki başka biri olsaydı kendim i m ükem m el
bir sahnenin içinde sayabilirdim. Ama çok fazla detaya girmek,
farklı şeylere yormak ve buna bir isim koym ak istem iyordum .
H ızla çarpan kalbimi susturmak için de üzerinde tep in d im .
Bu hâlleri ona karşı koymayı zorlaştırıyordu; bilh assa da
sepetten bir şişe şarap ve bir peynir tabağı ç ık a rd ığ ın d a .
“Bir sonraki yarıştan önce eğlenceli olacağını d ü şü n d ü m .”
“Bunu bütün Fransız kızlara yapıyor musun? ’
Yanakları kızardı. Utangaç Liam en sevdiğim hâllerin d en
biri hâline gelmeye başlamıştı. “Hayır. Sadece senin gibi küçük
hazırcevap Amerikalılar için yapıyorum.”
“Ben küçük değilim.” Alt dudağımı sarkıttım . B aşp arm a­
ğını alt dudağımda gezdirdiğinde dokunuşu içim de bir şeylerin
alevlenmesine neden oldu.
“Zorlasak küçük el bavuluma sığarsın.” İçin için yan an
gözleri üzerimde gezinirken dağılmış sarı saçlarım ı ve gözlerim i
çevreleyen maskara kaplı kirpiklerimi inceledi.
Liam a iyi görünmek için süslenmiş m iyd im ? Evet.
Hapı öyle böyle yutmamıştım.
“ö zel jetlerde el bavullarında uçm ak iste d iğ im i s a n m ıy o ­
rum. Lüks hayatını başkalarıyla paylaşmak istem eyen b ir cim ri
olabileceğini hiç düşünmemiştim.”
Liam sevmeye başladığım o kahkahalarından birini attı. Şey,
yani hoşlanmaya başladığım. Şarabı bir profesyonel gibi doldurdu,
akan damlaları silmek için bez bile getirm işti. P la s tik b ard ak
yerine cam kadeh kullanan klas insanlar gibi g ö rü n ü y o rd u k .
“Başka bir şehrin ve başka bir yarışın şerefine.” G ü lü m sed i.

228
ÇARPIŞHA

K adehim i onunkiyle tokuşturup bir yudum içtim. Şarap


Liam’ın yakınlığının ve ağustos sıcağının yarattığı harareti almıştı.
Kusursuz biçilmiş çimlere göz attım. “İnsanların burada
evlenme te k lif ettiğine inanabiliyor musun? Bu kadar insanın
içinde böyle bir şey isteyebileceğimi hiç zannetmiyorum."
P ik n ik yaptığım ız bu yere doğru gelirken bir evlenme tekli­
fine şahit olm uştuk, kalabalığın tezahüratları etrafta çınlamıştı.
“Yoksa sen gizli romantik misin? Böyle bir şey yerine daha
özel bir evlenm e teklifi mi istiyorsun?” Gözleri keyifle dans
ediyor, güneş ışınları irislerinden yansıyordu.
“B elki de, bilm iyorum . Daha önce buna hiç kafa yorma­
dım , özellikle de annemle babamın başarısızlıkla sonuçlanan
ilişkisinden sonra.”
K aşları düştü, dudakları da aynı şekilde bükülmüştü. “Ah,
hadi am a. H er kız buna kafa yorar.”
Bu k ız yormuyor. Hemen yargılamaya kalkışma çünkü
her k a d ın üç ya ta k odalı, köpekli bir ev hayal etmez.”
“T abii ki etmez. Kızlar köpekler yerine Bandini arabaları
olan süslü m alikâneler hayal eder.”
O n un çılgın aşk tasviri bir kahkaha padatmama neden oldu.
“A nnesiyle babasının birbirlerine ne kadar âşık olduğundan
bahseden b irine göre hayata fazla karamsar bakıyorsun.”
G ö zlerin i başka yöne çevirdiğinde ne demek istediğimin
farkın a varıp lafım ı geri almaya çalıştım. “Bu konuya girmek
istem em iştim .”
ö n ü m ü z d e k i Eyfel Kulesine odaklandı. “Biliyorum. Ama
g ird ik bir kere. Yorumunun ruh hâlimi bozmasına izin vererek
asabi b ir p islik gibi davranmak istemiyorum. Ama haklısın.
Böyle o lm a m a m gerekse de böyleyim. Çünkü annemle babamın
çok iyi b ir ev liliğ i olduğu kesin ama çok kötü bir oğullan var.
Yani L u k a s her gün bir kâbusu yaşarken bizim nasıl bir ailede
b ü y ü d ü ğ ü m ü z ü n bir önemi yok."

229
LAUREN ASHER

“Abinle bu konuyu konuştun mu? Bana an lattık ların a bakı­


lırsa Johanna’ya çok âşıkmış. Bunu kötü bir evlilikten saym az­
d ım .” Abisinin yaşadıklarıyla nasıl başa çıktığın a d a ir L ia m ’ın
kafasında ne kadar kötü bir tablo çizdiğini m erak etm ekten
kendim i alamadım.
“Kötü bir evlilik olmasa bile sonu iyi bitmedi. H iç bitmeme-
liydi. Ama hayır, abimle artık eskisi kadar sık konuşm uyorum .”
“O zaman sen kim oluyorsun da onun kâbus gibi bir ha­
yat yaşadığını iddia ediyorsun? Bana gösterdiğin fotoğraflara
bakılırsa iki güzel kızı var. Johanna hayatta o lm a ya b ilir ama
onun anısı çocuklarında yaşıyor.”
Liam başını bana çevirdi, gözleri dolmuştu. “B ilm iyo ru m ...”
“Haklısın. Bilmiyorsun.” Elini kavrayıp gö zlerinin içine
baktım. “Onun kâbus gibi bir hayat yaşadığını varsayıp ken­
dine işkence etmeyi kesmelisin. Belki de ailenden u zak d urm ak
yerine ona sormalısın.”
“Böyle şeyler yaşamamış birinin tavsiye vermesi çok kolay.”
Alaycı bir tavırla güldüm. “Seninle bu konuları ko n uşm ak
hiç kolay değil. Asıl kolay olan bu konulara g irm em ek olurdu.
Arkama yaslanıp birlikte geçireceğimiz kısıtlı z a m a n ın tadını
çıkarmak ve her şey bittiğinde İtalya’da gün b a tım ın a doğru
yola çıkmak.”
“O zaman neden bu konuları açıyorsun?” G özleri b en im ­
kilere kitlendi.
Cesaretimi kaybetmeden önce konuşabilmek için sinirlerime
hâkim olmaya çalıştım. “Çünkü seni önemsiyorum. N e zam an
abinden bahsetsen gözlerinde yaralı bir bakış g ö rü y o ru m . Jo-
hanna’yı kaybettiğinizde yitirilen tek kişi o d eğild i. En y a k ın
arkadaşını kaybetmenin boşluğunu doldurm aya ç a lış ırk e n sen
de bir parçanı onunla birlikte yitirdin.”
Liam, “Sanırım psikoloji kariyerinde aradığını b u la m a d ın ,”
diye homurdandı.

230
ÇARPIŞMA

H a fif bir kahkaha attım. “Hayır. Benim kariyerim burada


kıçını tekm elem ekle geçiyor. Ben buralardayken geçen yıldan
daha çok podyum a çıktığının farkında mısın? Bu arada, rica
ederim.”
L iam bana kalbimin derinliklerinde hissettiğim ışıl ışıl bir
gülüm sem eyle baktı “Sen, Sophie Marie Mitchell, tam da ait
olduğun yerdesin. Muhasebenin canı cehenneme, bütün gün
bir ofise tık ılıp kalm ak için fazla seksisin.”
Kasvetli bir konuşmayı bir anda esprili bir sohbete dö­
n ü ştürm ek L iam ’dan sorulurdu. Konuyu dağıtmasına aldınş
etmeden birlikte geçirdiğimiz mutluluk dolu dakikaların tadını
çık arm aya b aktım .
Birlikte oturup insanları izleyerek turistler ve yerliler hakkında
saçma hikâyeler uydurduk. Şarabını yudumladığında dikkatimi
k ad eh in i gö tü rdü ğü dudakları çekti. Beni tekrar öpmesini is­
ted iğim o dudaklar.
K a d eh im in kalan ın ı birkaç yudumda kafaya diktim.
“Yavaş ol.” Boğuk sesi karşısında bacaklarımı birbirine
b astırd ım .
Sonra kurtarıcım ı hatırladım. Liam’la birlikte bu karmaşaya
d alm am ızın , hiç hazırlıklı olmadığım bir ilişkinin başlamasının
tek n ed en in i.
C eb im d en Yap Gitsin Listesini çıkarıp yapabileceğim mad­
deleri inceledim . “Sıradaki yapacağım şeyi planlamak istiyorum.”
G özleri karardı. Bazı maddeleri gözden geçirerek tek başıma
h a n g ile rin i yapabileceğim i değerlendirdim.
L iam listeyi bir kez daha elimden kaptı. “Asıl mesele ayrıntıları
p la n la m a m a k . S an ırım bu sefer ne yapacağını ben seçeceğim.”
H oşça k al kontrol, sonra görüşürüz.
“B ir tane buldum . Eyfel K ulesinin önünde öpüş” Liam beni
e lim d e n tu tu p ayağa kaldırarak kendine çekti ve güçlü kollan
e tr a fım ı sard ı.

231
LAUREN ASHER

Onu göğsünden iterek gözlerinin içine baktım. “Ne yapıyor­


sun? Burada öpüşemeyiz. Herkesin ortasında! Seks arkadaşları
böyle şeyler yapmaz. Dış dünyaya karşı arkadaşça davranıp yatak
odasında birbirlerinden faydalanıp seks yaparak özel alanlarına
sınır koyarlar.”
Benim boş sözlerim karşısında dudakları seğirdi. “Cinselliği
sadece yatak odası sınırları içinde tutacaksan bu işi yan lış yapı­
yorsun demektir.” Boğuk sesi doğrudan içime işliyor, hissettiğim
donuk bir zonklama ona duyduğum arzuyu ele veriyordu.
“Seks arkadaşlığının anlamına dair net kurallar belirlememiz
ve birbirimizden beklentilerimizi konuşmamız gerek. Sanırım
ikimizin bu konudaki düşünceleri çok farklı.”
“Siktir et kuralı da planı da. Bu kadar çok düşünm eyi bırak.”
Liam durumu düşünmem için bana fırsat bile vermeden
eliyle yüzümü kavrayıp dudaklarını dudaklarım a bastırdı. D u­
dakları dudaklarımı ele geçirip dilimin üzerinde gezinirken beyaz
şarabın taze tadı ağzıma doldu. Dudakları bana hükm ediyor,
beynimi ve bedenimi kontrol ediyor, iradesine boyun eğd iri­
yordu. Ellerinin altında macun kıvamına g elm iştim .
Dillerimiz birbirine dolandığında sırtım d an a şağ ı bir ür­
perti yayıldı. Duyduğum hisler karşısında ayak p a rm a k la rım
spor ayakkabılarımın içinde kıvrıldı. Elleri sırtım d a gezinirken
ağzımdan yumuşak bir inilti kaçtı, dokunuşuyla te n im d e k ı­
vılcımlar yaratıyordu.
Tadında kendimi kaybettim. Liam tek bir ö p ü c ü k le beni
parça parça ele geçirirken kalbime ve d u d a k la r ım a h ü k m e ­
diyordu. Kollarımı boynuna kenetleyerek onu iy ic e k en d im e
çektim. Alt dudağını ısırdım. Dilim o nu n kiyle o y n a ştığ ın d a
ondan bir inilti yükseldi, biraz olsun kontrolü b an a verm işti.
Kopan alkış sesleriyle kendime geldim. S ıcak lık b oynum dan
başlayarak yanaklarıma yayılırken Liam p an to lo n u n u düzeltip
şapkasını tekrar başına takarak şapkanın sip e rliğ in i y ü z ü n ü
gizleyecek kadar aşağıya indirdi.

232
ÇARPIŞMA

M asu m bir seyirci bize gülümseyerek, “Âşıklar şehri yine


yap acağın ı yapıyor,” dedi.
M aalesef, burada aşk maşk yoktu.

“Listeyi çıkar.”
L iam ’ın isteği karşısında elim ayağıma dolaştı. Çantamdan
listeyi çıkarıp otel odasındaki masanın üzerine koydum. Onun
süiti b en im k in in daha lüks bir versiyonu gibi görünüyordu;
oturm a odası, yemek alanı ve büyük bir yatak odası vardı.
“K alem in nerede?”
ik i d u d a k kremi, bir el kremi ve bir fırçanın ardından
nihayet bir kalem bulabildim. “Bir şeyi mi kontrol ediyorsun?
B urada yapabileceğim iz bir şey kalmadı.” Sesim heyecanımı
belli ediyordu.
Benden kalemi alıp kâğıdın en altına, son eklemesinin yanına
B irçok y ö n d e n fa yd a la n a b ileceğin bir arkadaş edin diye yazdı.
Y azdığı şeyde bir kesinlik vardı. “Şimdi bunu eklediğimize
göre, nereden başlayalım?.. Ab, buldum.” Sesi boğuk bir fısıltıya
d önüştüğünde kafamın içinde sirenler çalmaya başladı. “Listeye
bakınca zihninin ne kadar pis olduğunu unuttuğumu fark ettim.”
Y an ak larım yanm aya başladı. Liam sandalyesinden kalkıp
p a rm a k la rın ı sırtım da gezdirdi, dokunduğu yerde tüylerim d i­
ken d ik e n oluyordu. Beni kucağına alıp doğruca yatak odasına
gö türd ü. S a n k i çok hafif bir şeymişim gibi yatağın üzerine
fırlattı, bedenim yatağa yayılırken tepeden bana bakıyordu.
O d a d a k i ışık muzip gülümsemesi de dâhil bazı önemli ayrın­
tıla rı seçm em e olanak sağlıyordu.
B a k ışla rı göğsümde oyalandıktan sonra gözlerime kaydı.
“B iliyo r m usun, hâlâ anlaşmamızdan cayacağından endişele­
n iy o ru m . H ep çok telaşlısın, bu her ne kadar eğlenceli olsa da
gevşem eni istiyorum .”

233
LAUREN ASHER

Liam hiç çaba sarf etmeden içimi görmeyi başarıyordu.


Sözleri içimde bir şeylerin kabarmasına neden olurken bu işin
nereye varacağını merak ederek sessiz kalm aya devam ettim .
Bence aramızdaki ilişkinin yürümesi adına anlaşmamızdaki
bazı pürüzleri gidersek iyi olur. Olası yanlış an laşılm alard an
kaçınm ak için ne yapacağımıza dair bir fikrim var.”
Seçeceği şey beni hem korkutuyor hem de garip bir heye­
cana neden oluyordu. “Listedeki bir şey m i?”
“Aynen. Sen akıllı bir kızsın. Yaptığın her şeyi titizlikle
yapm ak hoşuna gidiyor, değil mi?”
Sözlerini başımla onayladım.
Kıs kıs gülerek, “Bunca zaman sonra listenden vazgeçm ek
istemiyorsun, değil mi?” dedi.
“Hayır.” Gözleri kot şortumda ve siyah tişö rtü m d e gezi­
nirken karşısında kurbanlık koyun gibi uzanm ıştım .
“Öyleyse izin ver sana yardım edeyim.”
Başımla onayladıktan sonra Liam önümde y a ta ğ a çöktü.
Dizlerini yatağa dayamış hâliyle o kadar seksi gö rün üyord u ki.
Bana doğru emeklerken dudaklarımı yaladım .
Kalbim göğsümde küt küt atıyordu. L iam ’ın d u d a k la rı du­
daklarım ı bulduğunda beynimdeki düşünceler kesildi ve en di­
şelerim son buldu. Bu öpücük asla öncekilerle k ıy a sla n a m a z d ı.
Dudaklarını dudaklarıma bastırdığı andan itibaren y o ğ u n lu ğ u
hissediliyordu. Parmaklarını parm aklarım a geçirerek k o llarım ı
başımın iki yanına hapsetti. Lanet olsun, çok iy iy d i.
Liam’ın dili dudaklarımın üzerinde gezinerek a ğ z ım ı arala­
mam için beni kışkırtıyordu. Vücudu üzerimde hareket ederken
dişleri alt dudağımı çekiştirdi. D uygular ve hisler k a ra rla rım ı
ve endişelerimi gölgelemişti. Basit bir öpücükle a rk ad a şlığ ım ız ı
çoktan mahvettiğimize göre bu yolculuğun tadını çıkarabilirdim .
Ellerimi bırakıp vücudumu keşfe çıktı. Sert elleri k ıv r ım la ­
rımda gezinirken nasırlı parmaklarıyla aramdaki kum aşa rağm en
onu her yerimde hissediyordum. Vücudumda, k a fa m ın içinde,

234
ÇARPIŞHA

derimin alcında. Beni sahiplenişini, tek bir öpücük ve dokunuşla


bedenimi kıvrandırışım artık görmezden gelemiyordum. Alı
d udağını ısırıp çekiştirdiğimde ağzından bir inilti kaçtı.
Ellerim azgın bir güvenlik görevlisi gibi bedenini yoklayarak
kollarının ve sırtının gergin kaslarında gezindi. Kaslı demek onu
tarif etm eye yetmiyordu. Taş gibi kasları tişörtünü esnetiyor,
p arm a k larım ın dolaştığı her yerde geriliyordu.
O nu hep kendimden uzaklaştırmış, asla alıcı gözle bakmak
istememiş, kontrolümü kaybetmekten korkmuştum. Kimyamıza
b a k tığ ım d a aram ızdaki çekimi görmezden geldiğim için akıl
sağ lığ ım ı sorguluyordum.
D işleri alt dudağım a sürtündükten sonra dudakları be­
n im k ilerd en ayrılarak boynumun kıvrımına kaydı. Kirli sakalı
ten im le tem as ettiğinde iç geçirdim, bana ilgi gösterdiği her
saniyeden hoşlanıyordum.
A r a m ız d a k i çekim yüzünden içten içe panikliyor, hiçbir
şeyi m ahvetm em iş olduğumu umuyordum. Liam yarın benim le
k onuşacak m ıyd ı? Aramızdaki dostluğu mahvediyor muydum?
A k lım d a n geçen düşünceleri hissetmiş gibi saçlarımı çe­
k iştire re k beni âna geri döndürdü. Dudaklarını dudaklarıma
kap ayarak endişelerimi sildi. Beni bu son öpüşmemiz olabilirmiş
gibi öpüyor, onu asla unutmayayım diye beni damgalıyordu.
T a n rım , nasıl unutabilirdim?
B en b u n a n asıl bu kadar uzun süre hayır diyebildim ? Ve
n ed en d ed im ?
“A y la rd ır seni böyle öpebilmeyi bekliyordum.” Boynuma
y u m u ş a k öpücükler kondururken sesi boğuktu.
Sözleri kalbim e işleyerek orada kalıcı bir yer edindi, beni
resmen istila etmişti. Duyguları ait olmadıkları yerlere yerleştiren
bir a p ta ld ım . Başparmağını şişmiş dudaklarımda gezdirirken
gözleri b e n im k ilere kilitlendi.

235
LAUREN ASHER

Dudaklarıma hızlı bir öpücük daha kondurduğunda kirli


sakalı yüzüme sürtündü. “Senin de beni bir o k ad ar istediğini
söyle.”
Kırılganlığı karşısında kalbim sıkışırken gözlerinin nasıl
genişlediğini ve kaşlarının nasıl düştüğünü fark ettim .
Yatakta doğrulup ona çok da anlamlı olmaması gereken bir
öpücük verdim. Geri çekildi ve bana kocaman gü lü m seyerek
kalbim i ısıttı.
“Sana karşı koymam ne mümkün? Bir anda zaafım hâline
geldin.” Bir parmağımı göğsünden aşağı kaydırdıktan sonra kalın
ve sert aletini avuçladım. Ona dokunmanın verdiği h eyecan la
bedenim nabız gibi atıyordu. Liam inlerken yüzüm e m u zip bir
gülümseme yayıldı, vücudu aletini okşamama tepki veriyordu.
Beni arzulamasını sağladığımda içim gururla doldu.
“Siktir, bu çok iyi.” Başını boynumun ç u k u ru n a göm dü.
“Ama eline boşalmamayı tercih ederim.” Elimi u su lca p a n to ­
lonundan çekti. Elleriyle tişörtümü tutup çık ararak o m z u n u n
üzerinden yere fırlattı. Ardından şortumu çık a ra ra k ben i k ar­
şısında yarı çıplak bıraktı.
Soluk soluğa, “Ağda mı yaptırıyorsun? K ah retsin ,” d ed i.
“Evet. Böyle daha seksi hissediyorum.” Erkekler için ağd a
yaptırmanın canı cehenneme. Kendime olan beğenim i a r tır m a k
dışında hiç kimse uğruna böyle bir acıya k a tla n a m a z d ım .
“Kahretsin, Sophie, seni yaramaz kız.” Gözleri lavan ta rengi
dantel sütyenime takılıp kaldı.
Havalı bir sütyenle ona uygun bir külot g iy d iğ im için k e n ­
dime içten içe beşlik çaktım. D udakları tekrar b e n im k ile r le
buluşurken elleri memelerimi sıkmaya başladı, d a n te l k u m a ş
hassas meme uçlarıma sürtünüyordu. D o kunuşuyla k lito r is im
zonklamaya başladı.
Liam benden uzaklaşarak, “Durmak için hâlâ çok geç d eğil.
Normale dönebiliriz. Bunu yapmak istediğinden e m in m is in ? ”
dedi ve yataktan özgürce kalkabilirsin teklifiyle beni g a fil av lad ı.

236
ÇARPIŞHA

S a m im iyeti karşısında boğazım düğümlendi. Kaçmak ye­


rine d u d a k la rın ı dudaklarım a çekerek ona ve aylardır bizi ele
geçirmeye çalışan arzuya teslim oldum. Liam’ın kollarından
biri ark am a uzanıp sutyenimi açarken diğeri saçlarımı serbest
b ırak m ak için topuzumu çekiştirdi. Bu davranışıyla aynı anda
birden fazla şey yapabilecek kadar yetenekli bir adam olduğunu
k an ıtlad ı.
ö p ü ş m e m iz yoğun şehvetten ziyade yumuşak ve tadı bir
şeye dönüştü. Öpücüklerimiz neredeyse aramızda konuşulmayan
kelim eler gibi beynim izin anlayamayacağı şeyler söylüyordu.
K endim i aletine bastırarak muazzam bir sürtünme yaranım. Bir
an önce tereddütle yaklaşırken bir an sonda resmen bunun için
yalvarır hâle gelm iştim . Her şey ne kadar çabuk değişiyordu.
D u d a k la rı benimkilerden ayrıldı. “Bir maddenin üzerini
çizm ek için oyun oynayacağız.”
“Peki ya kurallar?” Boğuk sesim kulaklarıma yabancı ge­
liyordu.
L iam aletin i hassas bölgeme bastırdı. “Orgazm olman d ı­
şınd a hiçb ir kural yok. Bir geced e birden fazla orgazm yajam zk
istem iştin .” Ah. “B akalım kaç kez orgazm olacaksın. En az üç
o lacağ ın a bahse girerim.”
N eredeyse içime çektiğim keskin nefeste boğuluyordum.
“Bu gerçek bir şey mi? Bunun filmlerde ve kitaplarda uydurulan
bir şey o ld u ğ u n u sanıyordum.”
D u d a k la r ı boynumun çukuruna ulaştı ve yukarı doğru
ö p ü cü k le r sıraladı. “Sana söz veriyorum, ikimizin yapacağı her
şey gerçek. Ben seni becerirken göreceğin yıldızlar bile.” Sıcak
nefesi ten im d e gezindi.
B ir p a rm a ğ ın ı bedenimden aşağı, külotumun üst kısmına
d o ğ ru k a yd ırd ığ ın d a titredim. “O zaman elinden geleni ardına
k o y m a . B u k ad ar edepsiz şeyler vadeden birinden daha azını
b ek le yem em . Konuşma, göster.”

237
LAUREN ASHER

Başım kaldırıp bana baktığında yüzünde u m u t dolu bir


gülümseme belirerek gözlerine ulaştı. Bu lafların nereden çık­
tığını bilmiyordum ama sonuçta bunun için b u rad ayd ım .
Görünüşe göre Liam’ın içindeki şeytanı k ış k ırtm a y ı ba­
şarmıştım çünkü beni nefessiz bırakıp aklım ı b aşım d an alan
yakıcı bir öpücükle susturdu, ö p ücük bana nazikçe çenemi
kapamamı söylüyordu.
Dudaklarıma son bir öpücük kondurduktan sonra yataktan
kalktı ve yere diz çökerek beni bacaklarımdan tutu p yatağın
ucuna doğru çekti.
Parmaklan külotumu aşağı çekti. Bir giysim d ah a L iam ’ın
otel odasının zemininde kaybolarak beni çırılçıplak onu bekler
vaziyette bıraktı. Bacaklarımı yataktan kaldırıp o m u zların ın
üzerine yerleştirdi.
Uyluklarımın iç kısmına hafif bir öpücük kondururken,
“Listende oral seksle ilgili ne yazdığını bana h a tırla tır m ısın ?”
dedi.
“Oral seksle boşal?” Bu mahrem ama basit isteğim i h atır­
layınca bedenim alev alev yanmaya başladı. Liam ö n ü m d e diz
çökmüş ve bacaklarım onun için aralanm ıştı. O, y a k ış ık lı ve
acayip seksi görünürken bu fikir kulağa çok aptalca geliyordu.
Liam gözleri benimkilere kilitlenmiş vaziyette onu a rz u la ­
dığım noktayı öptü. Bu yeni hisle birlikte sırtım u ta n ç verici
biçimde yay gibi gerildi.
“Sana bu konuda yardım etmeme izin ver. H içbir erkek seni
ağzıyla tatmin etmedi mi? Ya da sana bir kraliçe gib i tap m ad ı
mı?" Boğuk sesi sırtıma bir sıcaklık yayılm asın a neden oldu.
Başımı iki yana salladım, konuşabilmek b eyin g ü c ü ge­
rektiriyordu ve ben yaklaşık beş öpücük önce b ü tün g ü c ü m ü
tüketmiştim.
Sıcak nefesi çıplak tenime çarparken seksi bir edayla gü ld ü .
“O zaman hayatının en güzel gecesine hoş geld in .”

238
ÇARPIŞHA

Liam hiçbir uyarı ya da söz söylcmcksizin ağzını bacak­


larım ın arasına kapadı. Siktir, dili devreye girdiğinde vücu­
dum zevkten kıvrandı ve zihinsel olarak baygınlık geçirdim.
Ne yap acağın ı gerçekten biliyordu, can simidi gibi omuzlarına
tu tu n an b acaklarım titremeye başladı.
P arm aklarım beni sakinleştirecek bir şeyler bulmak için
çarşafı kavradı. Vücudumda milyonlarca sinir ateşleniyor, Liamın
işkencesi karşısında uyarılmış halde heyecanla uğulduyordu.
H ayatım da hiç bu kadar muhteşem bir şey yaşamamıştım. Ayak
p a rm ak larım kıvrılıyor, bacaklarımın arası zonkluyordu.
Bu gece bana ders olmuş, erkeklerle oğlanlar arasındaki
farkı an lam am ı sağlamıştı. Liam elleriyle kalçamı kavrayıp sabit
tutarken d ili beni damgalıyordu.
B ed en im le beynim arasındaki iletişim kopmuştu. Liam ın
görevine olan bağlılığı karşısında büyülenmiştim. Dili beni
m üthiş bir orgazm ın sınırına sürüklüyordu. Gözlerini bana Çe­
virdi, d u d ak ları klitorisime kapanırken bana aç ve memnuniyet
dolu bir bakış attı. Bu görüntüsü yaptığı işkenceyle birleşince
k en d im d en geçmeme neden oldu. Yıldızları göreceğime söz
verm işti ve lanet olsun, evren hiç bu kadar güzel görünmemiş
ya d a bu k ad ar güzel hissettirmemişti.
V ü c u d u m titrerken beni yalamaya devam etti ve bedenim
sakin leşen e kadar da asla durmadı.
Gözlerimi kırpıştırarak tavana baktım. Liam hassas bölgeme
son bir öpücük kondurduktan sonra bacaklarımı tekrar yatağın
k e n a rın a yerleştirdi. Topuklarının üzerinde geriye doğru sal­
la n m a d a n önce uyluklarıma birkaç öpücük sıralayıp beni nefes
nefese b ıra k tı. Dirseklerimin üzerinde doğruldum.
L ia m b ana memnun bir gülümsemeyle baktı.
Şişmiş dudağımı ısırdım. “Sanınm bu liste beni mahvedecek.”
Sad ece birkaç madde bile beni ateşe vermeye yetmişken
o n u n la hepsini nasıl tamamlayacaktım?

239
LAUREN ASHER

“Hayır. Seni ben mahvedeceğim. Ama sonra ken din e gel­


meni sağlayıp tekrar aynı şeyi yapacak ve aletim in etrafına
boşalmanı sağlayacağım. Birlikte çok eğleneceğiz.” A yağa kalkıp
kot pantolonunu çıkararak kaslı bacaklarını gözler önüne serdi.
Ardından tişörtünü çıkarıp önümde dikildiğin de karşım daki
manzarayla nefesim kesildi. Bronz teni, b acakların d an ayak
parm aklarına kadar uzanan kasları ve baksırını geren sert aleti
beni selamladı.
Yani kısaca bir içim suydu. Ken’i falan siktir edin, Liam,
O Operasyonunda görev alan bir ajan gibiydi.
İddiayı kazanması için daha yaşamam gereken iki orgazm
vardı. Bu yüzden heyecanımı dizginlemekte zorlanıyordum.
Liam yatağa dönüp üzerime doğru emekledi.
Seni Şanghay’da gördüğümden beri bunu yapm ak istiyor­
dum . Köprücük kemiğime öpücükler sıraladı, d ilin i üzerinde
gezdirdiğinde tüylerim diken diken oldu. Tenimden hiç ayrıl­
m ayan dudakları memelerime doğru ilerledi. D u d a k la rın ı bir
m em e ucumun üzerine kapadı, öteki eliyle de diğerini sıkıp
oynadı. Zevkten ve arzudan öleceğimi sandım. Yeteneklerinden
bir daha asla şüphe etmeyecektim.
L iam ’ın bir yaz fırtınasını andıran buz mavisi gözleri sık
sık benimkilerle buluşuyordu.
Kendimi ağzına doğru ittim çünkü daha fazlasını istiyor­
d u m . Liam ’ın dili göğsümün bir ucundan diğerine kayarak
ö b ür meme ucumu buldu. Beni yalıyor ve kışkırtıyo r, tekrar
d o ru ğa çıkarıyordu. Boşta kalan eli karnım dan aşağı ilerledi.
Memelerimle oynarken parmaklarını içime soktu. M emem in
yu m u şak etini emerek ondan başka kimsenin görem eyeceği
yerde beni damgaladı, içimde hareket eden p a rm a k ların ın his­
sine karışan hafif acı beni tekrar kendimden geçirdi ve beynim
ardına bile bakmadan benden uzaklaştı.
Liam bana şu âna dönmem için zaman tanıdı. “Ş u n a bak,
birden fazla orgazm oldu.”

240
ÇARPIŞMA

Bu adam şeytana bile pabucunu ters giydirebilirdi. Yataktan


kalkıp kom odin in çekmecesini açarak bir prezervatif çıkardı.
B aksırını aşağı iterek hazır ve nazır bekleyen pürüzsüz aletini
ortaya çıkard ı.
Yatağın kenarına doğru eğilip paketi elinden kaparak folyoyu
yırttım . Ben prezervatifi aletine geçirirken derin bir nefes aldı.
B itirdiğim de parm aklarım ı aletinin etrafına sardım. Dizlerim
titriyordu am a sabit kalmayı başardım.
L iam beni de kendiyle birlikte çekerek yatağa uzandı. Ba­
şım göğsüne düştü, parmaklarını hafızama kazırcasına sırtımın
k ıv rım ların d a gezdirdi.
“D ah a önce hiç birinin aletine bindin mi?” Boğuk sesi
odada y a n k ıla n d ı.
“H a y ır.”
‘ Ş im d i senin de bunu istediğini göstermen lazım. Sana
in a n m a m ı sağla ki her şey bittiğinde bu odadan çıkıp benden
kaçacağından korkmayayım,” diye kulağıma fısıldadıktan sonra
dili hassas tenim de gezinmeye devam etti.
isteğ i havada asılı kaldı. Denemekten korktuğumu bildiği
için kontrolü bana vermek istiyordu. Yanlış bir şey yapmaktan
k o rk tu ğ u m için kalbim küt küt atıyordu.
“Ç o k seksisin. Kendinden şüphe etmeyi bırak.” Elimi tutup
aletine b astırd ı. “Bunu hissediyor musun? Beni becermeni ne
k ad ar isted iğ im i görüyor musun? Bunu inkâr edemezsin. Ken­
dine gü ven m eli ve bunu birlikte denemeye istekli olmalısın.”
Kendime olan güvenimi artırmak istemesi göğsümü sıkıştırdı.
A k lım ı karıştırıyordu. Onunla ilgili her şey beni iyi ve kötü
a n la m d a ateşliyor, bundan sonra ne yapacağımı bilemememe
neden oluyordu.
Ü zerin e eğilip dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Elim
göğsün d e gezinirken dilim onunkiyle oynayarak iniltiler ko­
p arıyo rd u . Üzerine tırmanıp göğsümdeki garip girdabı umur­
sa m a d a n onu ihtiyatsızca öptüm.

241
LAUREN ASHER

Aletini yavaşça içime yönlendirdim ve bu pozisyonda onu


öyle derinlerde hissettim ki bir an nefesim kesildi. Bu his her
bir sinir ucuma hükmederken dengemi sağlam ak ve sürüklenip
gitmemek için ellerimi göğsüne bastırdım.
Sükûnet içinde öylece kaldık. Arkadaşlığımızın son mührünü
resmen kırarken gürültülü nefeslerimizle birbirim izin gözlerinin
içine baktık. İçimi dolduran aleti ayak p arm ak larım a k ad ar bir
karıncalanm a yayarken bu işin artık geri dönüşü kalm am ıştı.
“Kahretsin, çok darsın.” Yattığı yerde ken d in i düzeltip sır­
tını yastıklara bastırdı. Anlaşılmaz duygularla dolu gözlerini
benimkilere dikmişti.
Nasıl hissettiğini bilmek istediğime dair düşünceleri aklım ­
dan attım. Bunun yerine bahanelere bir son verip ân ı yaşamaya
karar verdim.
Yavaşça kalkıp tekrar indim. “Aman T a n rım .”
“Sophie. Kahretsin.” Parmakları kalçam a gö m ülü rken sesi
gerildi.
Aklım a az önce söylediği, onu ne kad ar çok istediğim i
göstermekle ilgili sözleri geldi. Onu öyle çok istiyo rd um ki.
Arkadaşlık ve korku bahanelerinin ardına sığın sam da aslında
onu aylardır arzuluyordum. Aramızdaki bu b ağd an kaçabile­
ceğimi düşünerek aptallık etmiştim.
Beni yukarı ve aşağı yönlendirerek başım ı geriye atm am a
neden olan bir tempo tutturdu. “Çok ateşlisin. A letim e açmışsın
gibi hareket ediyorsun. Bana ne kadar ihtiyacın olduğunu göster.”
Üzerinde yukarı aşağı hareket etmeye devam ederken içgü­
dülerim devreye girdi ve sırtımda bir k a rın c a la n m a hissettim .
Liam klitorisimi bulup hassas noktama p arm ak ların ı bastırarak
orgazmın yüzeye çıkmasına yardımcı oldu. Ç ılg ın bir ritim le
hareket ederken gözlerimi onunkilerden uzaklaştıram ıyo rdu m .
Zamanın durmasının canı cehenneme. L ia m ’ın aletinin
üzerinde hareket ederken sanki her şey y a n ım d a n a k ıp gidi­
yor, duygular göğsümü sıkıştırıyor gibi hissediyordum . L iam ’ın

242
ÇARPI ŞHA

gözleri şehvetten ağırlaşmıştı. Merhametime kalmış olması çok


hoşuma gidiyordu.
“B ırak k en d in i.” Parmaklarını kalçama bastırıp kontrolü
ele ald ı ve hızı artırarak kendimi bırakmamı sağladı.
Zevk içimde biriktikçe diğer her şey kayboluyordu. Kendimi
bırakıp L iam ’ın bende yarattığı hislere kapıldım; güçlü ve seksi
hissediyor a m a aynı zaman çok korkuyordum.
L iam ters dönerek sırtımı kabarık yorgana bastırıp içime
girdi. O rg az m ın doruklarına ilerlerken vücudumu amansız bir
zevk d alg ası kapladı.
“Sende bir orgazm daha var. Bende de bana istediğimi verene
k ad ar seni becerecek kadar güç.” Beni sahiplenid bir öpücükle
d a m g a la y a ra k boynum a yöneldi ve narin etimi emip dişledi.
Evet.” İn ledim ve kendimi vücuduna bastırdım.
H ızlı hareketlerine devam ederken yakındaki bir yastığı kapıp
popom un a ltın a yerleştirerek açısını değiştirdi. Başparmağını
klito risim e bastırırken aleti en hassas yerime sürtünüyordu. Bu
his d a m a rla rım ı yakıyor, vücudum arzuyla nabız gibi atıyordu.
K ulaklarım a pompalanan kan ağır nefeslerimle aynı tempodaydı.
“İşte bu kadar. İçindeki her şeyi bana ver. Hepsini istiyorum.
L anet olsun, her şeyini çalmak istiyorum.” Sözleri ve dokunuşu
beni k en d im d en geçirirken gözlerim kapandı. Saçlarımı çekiş­
tird iğ in d e gözlerim i tekrar açtım ve yumuşak mavi irisleriyle
p a tla m a m ı izlerken yüzünde beliren gururlu sırıtışı gördüm.
Başı y a n a düşüp hızı düzensizleştiğinde çözüldüğünü anla­
d ım . “B en im güzel meleğim. Cennet için fazla kötü, cehennem
için fazla iy isin .”
B en o n u n güzel meleği olabilirdim ama o benim maskeli
ş e y ta n im d i; kalb im için fazla kötü, bedenim için fazla karşı
k o n u lm a z d ı.
L iam ’ın bedeni benimkinin üzerine devrildi, tenlerimiz bir­
b irin e değerken nefeslerimizin düzene girmesini bekledi. Bana

243
LAUREN ASHER

sıkıca sarıldı ve parmaklarımızı iç içe geçirdiğinde y ü z ü m e ir


gülümseme yayıldı. Bu basit hareketi karşısında k a lb im sıkıştı.
Daha önce Liam’a olan hislerimin k a tla n m a sın d a n endişe
etmediysem bile bu akşam bu iş bitmişti.
Görünüşe bakılırsa birden fazla şekilde becerilm iş ve ayvayı
yemiştim.

244
23

acaristan Grand Prbt’sinden önceki haftayı ekiple istişarelerde


M b u lu n u p arabam ı test ederek ve egzersiz yapıp Sophie’yle
ta k ıla r a k geçirm iştim . Babası onunla birkaç saat geçirmesini
isteyin ce de beni ekmişti.
J a x ’ le M c C o y spor salonundaydık. Burası sporcular için
her tü r lü ek ip m an , refleks eğitmenleri ve en iyi Fİ simülasyon
sistem in i barın d ıran bir oyun alanı gibiydi. Yoğun programları­
m ız ın a ra sın d a egzersiz yapmak için girdiğimiz spor salonunda
bizi d e te rja n ve ter kokusu karşıladı.
“S en i neredeyse bütün hafta hiç görmedim. Beni ortada bı­
rakıp S an tiago ’yla ve Vitus’taki sessiz, somurtkan pislikle arkadaş
o lm a y a m ecb ur ediyorsun. O çocuğu biliyorsun. Michelangelo
h e y k e lin e benziyor, kişiliği de en az heykel kadar duygusuz.
K e n d in i b eğen m iş aptal.” Dambıl kaldırırken kasları esnedi.
K a h k a h a m ı bastırdım. “Noah ve Maya çıkıyor sayılmazlar.
B en d e iş im i yap m akla meşguldüm.”

245
LAUREN ASHER

“Çıksalar iyi ederler. Noah kızın peşinden koşup duruyor,


M aya da sanki cinsel yolla bulaşan bir h astalığı varm ış gibi
ondan kaçıyor.”
Elimdeki ağırlığı kavradım. “Eh, aralarında ne var bilemem
am a Noah kızlara bağlanacak biri değil.”
“Bağlanmıyorsa ne olmuş yani? Birdenbire b un un aksini
m i savunur oldun?
Hissettiğimden daha soğukkanlı görünmeye çalışarak omuz
silktim .
“Vay canına, Yüce Liam gerçek bir ilişki fikrin e sıcak ba­
kıyor demek? Bandini prensesinle seks o kadar m ı iyi yani?”
İçimi bu kadar kolay okuması beni her seferinde gafil av­
lıyordu. Hızımı artırdım. “Tekrar söylüyorum, aram ızd a öyle
bir şey yok. Sadece eğleniyoruz. Seninle kapalı k ap ılar ardında
ne yaptığımızı konuşacak değilim.”
Bana şaşkınlıkla baktı. “Ne zamandan beri seviştiğin kız­
larla ne yaptığını bilmemi istemiyorsun?”
Dişlerimi sıktım. “Şu andan itibaren. O rtada olm ayan bir
şeyi büyütme.”
Jax başını altındaki banka yasladı, gülm ekten göğsü tit­
riyordu. “Sakin ol, seninle dalga geçiyordum. Sadece Sophie
konusunda ne kadar ciddi olduğunu görmek istedim am a sa­
nırım ikinizin arasında seksten öte bir şey yok.”
Göğsüm sıkıştı. “Bugün ilaçlarını alm ayı m ı u n u ttu n sen?
Pislik olmak yoksunluk belirtisi falan mı acaba? E m in olamı­
yorum.”
Bir kahkaha daha attı. Belden aşağı vursam da zerre kadar
umursamayarak beni daha çok kızdırdı. Sözleri c a n ım ı sık­
mıştı çünkü haklıydı. Sophie şartlarımı kabul ettikten sonra
ne halt ettiğimi ben de bilmiyordum çünkü hem onu hem de
arkadaşlığımızı isteyen bencil bir pisliktim.
İp atlayarak dikkatimi dağıtm aya çalıştım . Ja x kardiyo
makinesine geçerken homurdandı. T işörtünü çık a rıp bir ke­

246
ÇARPIŞHA

nara a ta ra k dövmelerinin büyük bir kısmını ortaya çıkardı. O


kadar çok dövmesi vardı ki öyle bir acıya katlanmak da biraz
şovdu bence.
“Peki onun arkadaşlıktan öte bir şey istemesinden en ufak
bir endişe duym uyor musun?” Bakışlanyla beni süzdü.
“H ayır, seks arkadaşlığı anlaşması yaptık, evlilik yemini
etm edik. Benden çıkar sağlamaya çalışan boktan bir arkadaş
gibi d a v ran m a y ı kes.” İyi ki Sophie’nin listesini onunla paylaş­
m am ışım yoksa bütün gün çenesini kapayamazdım.
Islık çald ı. “Vay be. Tamam. Özür dilerim. Bu konuyu
k ap ayacağım , sinirlenmene gerek yok. Ama şunu bil ki bu işin
sonu iyi bitm eyecek.”
B a şım ı ik i yan a sallayarak iple son setimi tamamlamaya
döndüm . “Sophie’yle aramızdaki şeyi neden bu kadar büyüt­
tü ğ ü n ü an lam ıyo ru m .”
K oşu b a n d ın ın düğmeleriyle oynadı. “Ben sadece kendi
b aşın a a ç tığ ın belayla yüzleştiğinde sonuçlarından hoşlanma­
yab ile ceğ in konusunda seni uyarıyorum.”
M c C o y ’la yapacağımız yeni sözleşmenin şartlarını düşününce
içim e bir su çlu lu k duygusu çöreklendi. Gerçekle yüzleşmekten
k o rk tu ğ u m d a n Jax ’e R ick’in telefonundan hiç bahsetmedim.
A m a istesem de istemesem de gerçekler ne yapıp edip yüzüme
p a tla m a n ın bir yolunu buluyordu.

M ü h en d islerle lojistik hakkında konuşurken teknisyenler ga­


rajın e tra fın d a koşturarak araçları kontrol ediyordu. Onlara
a n tre n m a n sırasında fark ettiğim sorunları anlattım. İnsanlar
y a r ış ç ıla r ın ta k ım la geçirdikleri ve yeni teorileri deneyerek so­
ru n la r ü zerinde çalıştıkları zamanı hafife alıyordu. Yarışmanın
ve p a rtile re katılm an ın dışında vaktimin büyük kısmı iş top­
la n tıla r ın d a geçiriyordu.

247
LAUREN ASHER

Bu yarışı kazanmaya can atıyordum. Peter bana sözleşmeyi


uzatmayı teklif etmiş olsa da Sophie konusundaki karşı tekli­
fimle ilgili geri dönmemişti, o yüzden boş yere um u tlan m ak
istemiyordum.
Neyse ki Claudia, Sophie’yle tanıştığı geceden beri başka
hiçbir etkinliğe katılmamıştı. Onun yokluğu takım la ve Peter’la
ilişkimi düzeltmeme yardımcı oluyordu. Son zam anlarda Peter’ın
morali daha iyi görünüyordu, hatta McCoy basın toplantısından
sonra beni alkışlayacak raddeye gelmişti.
M cCoy u ne kadar seversem seveyim, Peter’ın iyi ruh hâline
rağmen diğer takımlardaki arkadaşlarımdan uzak!aşmayacaktım.
A nlaşm ayı yeniden gözden geçirmeleri ve daha iyi bir teklifle
gelmeleri gerekiyordu, tercihen yarışmak için değer verdiğim
birinden vazgeçmemi istemedikleri bir teklifle.
Peter aniden ortaya çıkıp varlığıyla bizi şereflendirdi. Giy­
d iği şık takım elbise, takımın yangın korum alı kıyafetleri ve
kaskları arasında göze çarpıyordu. "Bu sezon h arika gidiyorsun,
L iam . Bizim için ilk üçe gir, olur mu?” Bana sırıttı.
“Planım öyle.” Yarıştan bir saat önceki kontrollerime devam
ettim . Yarış öncesinde gergin olduğumu itiraf edecek k ad ar de­
lik a n lıy d ım , aksini iddia eden varsa yalancının önde gideniydi.
Yarış kıyafetlerimi giymek üzere süitime çıktım . Telefonum
ye n i bir mesajla öttü.

Y a ra m a z Sophie: Söylentilere göre bu pistte oldukça


iyiymişsin. Egonu daha fazla şişirmek istem em a m a iyi
şanslar ve umarım çok kötü bir sonuç alm azsın.

Mesajına cevap yazarken güldüm.

Ben: Bahse var mısın?


Yaram az Sophie: Bu tür bahislerin sonu k a tılan la r İçin
iyi bitmez.
Ben: Kim diyor?

248
ÇARPIŞMA

Y aram az Sophie: Her seferinde kaybeden taraf diyor.


Ben: Bu seferki daha iyi bitecek. Podyuma çıkarsam
A lm an ya G rand Prix’sinde McCoy garajında
takılacaksın . Anlaştık mı?

Peter’ın o hafta sonu Londra’da bir McCoy yönetim kurulu


toplantısına katılm ası gerektiğinden Sophie’nin garajda takılma­
sının so run olacağını sanmıyordum. Chris, elimden gelenin en
iyisini y a p tığ ım sürece garajında kimin takıldığına aldırmazdı.
E k ra n ım d a mesaj yazdığına dair üç noktalar belirdikten
sonra k ayb o ld u . Dakikalar geçti ve sonunda beklemeye son
verip y a rış kıyafetim in fermuarını çektim. Sophie’nin kendi
m em le k e tim d ek i yarışta benimle ve ailemle vakit geçirmesini
istem ekten k en d im i alamamıştım. Bir yanım ona hava atmak
istiyor, d iğ e r yan ım sa abimle tek başıma yüzleşmekten korku­
yordu. Y ani tam am en bencilce bir nedenle onu davet etmiştim.
So ph ie a k lım ı başım da tutmama yardım ediyordu, bu yüzden
ailem d en k açm ak ve onlara yarıştan uzakta VIP koltuklar ayırt­
m a k g ib i ap talca bir şey yapmamı engeller diye umuyordum.
T elefo n u m sehpada titrediğinde gülümsedim.

Y a ra m a z Sophie: Bu daha çok senin yararına olacak


gibi görünüyor.
B e n : H ayır. Süitimde hızlı bir sevişme ikimizin de
y a ra rın a olacak. Senin etrafta takılman da işin kaymağı
o la c a k tabii.

K a y b o lan noktalar sinirimi bozdu. Bir kez olsun Bandini


g a ra jı y e rin e benim le takılmasını istemek aptalca bir bahisti.
H e m d ü r ü s t o lm ak gerekirse yarış öncesi sevişmeye de hayır
d e m e z d im .

Y a ra m a z Sophie: Bana böyle mesajlar göndereceksen


b a h s i yükseltm elisin. Birinciliği kazanırsan beni McCoy

249
LAUREN ASHER

garajının ihtişamına sürükleme hakkı k a za n ırs ın . B en


zirveye oynayan adamları tercih ederim .

Bu küstah sözlerine gülümsedim. Beni hem şaşırtıy o r hem


de haddimi bildiriyordu.

Ben: Kabul edersen ikimiz de kazanm ış oluruz.


Podyumlar ve Orgazmlar. Beni bir modern z a m a n
şairine dönüştürüyorsun.
Y aram az Sophie: İyi şanslar. T e lefo n u m a le v a lm a d a n
gidiyorum . Hoşça kal!

Sophie’yle konuşmak moralimi yükseltmişti. O n u n la bahse


girmeyi seviyordum, özellikle de beni başarılı olm a ve podyuma
çıkm a beklentisine soktuğu zamanlarda.
Odamdan çıkıp pit garajına döndüm. Kokpite yerleştim
ve boyunluğumla direksiyon simidimi ayarlarken teknisyenler
beni üçüncü sıradaki yerime yerleştirdi. Sophie birinci olmamı
istiyordu, bu da hem Santiago’yu hem N oah’yı geçm em hem
de yetmiş tur boyunca liderliği korumam gerektiği anlam ına
geliyordu.
Yarışın lideri olan ve pozisyonunu korum akla n am yapmış
N oah’yı geçme şansım pek yoktu. Ama sikerler, gü n ü n her saati
beynimi işgal eden sarı saçlı, yeşil gözlü kadın için izleyicilere
güzel bir gösteri sunmaya hazırdım.
Işıldar birer birer yandıktan sonra hep birden söndüğünde
gaza bastım ve pistte hızlanarak ilk viraja ya k la ştım .
Bandini araçları önümde ilerliyor, iki k ırm ızı araç birbi-
riyle yarışıyordu. Benim aracımsa onların hemen arkasındaydı.
Aramızdaki mesafeyi kapatırken ön kanadım neredeyse Santi­
ago’nunkine sürtünüyordu.
Kalabalık bir bulanıklık hâlinde gözümün önünden geçer­
ken bir tur daha attık. Gaza bastığımda aracım titriyor, çıkan
sesle yüzüme bir gülümseme yerleşiyordu. So n raki y irm i tur

250
ÇARPIŞHA

boyunca pistte ilerlerken tulumum terden sırılsıklam olmuştu.


Ü çüncülük pozisyonumu koruyarak hemen peşimdeki Jaz’e fırsat
verm iyordum .
“N o ah ve Santiago yakında pite girmek zorunda kalacak,
Liam . K azan m an a yardımcı olabilecek bir strateji planımız var
am a bize güvenm en gerekiyor. Bu yarışta üç kez pite girmeni
ve y u m u ş a k lastikler kullanmanı sağlayacağız.” Chris’in sesi
k u la k lığ ım d a yan kılan d ı.
Bu b a n a standart lastiklerden daha fazla hız kazandıracak
riskli bir h a m leyd i ancak daha fazla pite girmek toplam süreyle
ilg ili k o n tro lü m ü zora sokuyordu. Hâlâ kazanabilirdim ama
arab am alev alm ış gibi yarışmam gerekecekti.
“E kib in pit stopları iki saniyenin altında tamamlayabilme­
sine y ü z d e kaç ihtim al veriyorsun?”
“Yarı y a r ıy a şans veriyorum.” Hasiktir.
E ld iv en li ellerim i sıktım. “Pekâlâ. Hadi yapalım.”
“B ir so n raki turun ardından pite gir.” Chris telsizi kapadı.
A ra b a m titredi ve ben pistte ilerlemeye devam ederken
la s tik le rim in tutuşu yavaş yavaş azaldı. Bir tur daha attıktan
sonra pite girdiğim de ekip işini bir nokta yedi saniyenin altında
ta m a m la y a r a k yeni bir Fİ rekoruna imza attı.
“G ü zel işti, Chris. İyi bir karardı.” Bandini çocuklarıyla
a r a m d a k i m esafeyi kapayıp acele edecekleri bir anda hataya
yer b ır a k m a d ım . Üçümüz birlikte hareket ederek virajı güzelce
d ö n d ü k . N o ah ve Santiago bir sonraki düzlükte yan yana iler­
ledi, k ır m ız ı araçlar öğleden sonra güneşi altında parlıyordu.
N o ah ta k ım arkadaşını geçmeye çalışırken ön kanadan birbirine
p arale l g itti.
B ir so n rak i viraj yaklaşıyordu. Noah, Santiago’ya ve onu
geçm esin e m a h a l vermemeye konsantre olmuş, beni tamamen
u n u tm u ş tu .
İ k is in in yan ın d an hızla geçip yan aynamda onların geride
k a lış ın ı izled im . Yumuşak lastiklerim sayesinde onlardan daha

251
LAUREN A SHER

hızlıydım. Birinci sıradaki yerimi sağlamlaştırırken kulaklığım dan


ekibin çığlıkları yankılanıyordu. K a la b a lığ ın tezah üratların ın
m o to ru m u n gürültüsüne karışm asına g ü lü m s e d im .
Bandini’nin egosu şişmesin diye ilk sırad aki y e rim i var gü
cümle korudum. Bir bağımlı gibi bu adrenalin için yaşıyordum
ve ömrüm boyunca da bunun bağımlısı o la c ak tım .
“Liam, bugün hayvan gibi yarıştın. İyi i? ç ık a rd ın . Ben
son turum u atarken Chris telsizden beni teb rik etti.
Damalı bayrağı geçtiğim an yum ruğum u havaya k a ir ım*
Zafer turu için bir kez daha pistte ilerlerken C h ris en sev iğim
şarkılardan birini açtı ve The Killers ın M r. Brightsi e şar ısı
kulaklığım d a yankılandı.
Sophie’nin gri rengi sevdiğini umdum çü n k ü fo rm am ı giy­
diğinde harika görüneceğinden emindim. Bu bahis için en
suçlam alıydı. Ne de olsa bu işi ustasından ö ğren m ışcım .

252
24

aya’y la çarşam baları yaptığımız şarap gecesi geleneğimizi


M sürdürüyorduk. Plastik şarap bardaklarımızdan kutu beyaz
şarabım ızı yudum luyor, yanına söylediğimiz bir kilo kızarmış
tavuk ve patates kızartmasıyla şık bir kaçamak yapıyorduk.
H ershey’s çikolatasıyla yapılacak büyük kapanış olmadan buna
kızlar gecesi denmezdi.
“Bence en iyi Amerikan yemeği bu.” Avrupa’nın bu yaka­
sındaki en iyi tavuğu yerken inledim.
M a y a da benimle birlikte başıyla onayladı. “Bizim için en
iyi yerden sipariş ettim.”
“Ş arap la ilgili ne düşünüyorsun? Bundan bir yıllık bir şa­
heser ta d ı alıyorum .” Bardağımı çalkalayarak sanki bu işin
u z m a n ıy m ışım gibi kokladım. Kutuyu eline alıp içindekiler
k ısm ın ı inceledi. “Tadı kötü bir akşamdan kalmalığa sebep
olacakm ış gibi geliyor. Hem bunu neden önerdin ki? Çok daha
iyi seçenekler vardı.”
“G enç, aptal ve beş parasız olmayı sembolize ediyor gibi
geldi. A m a a rtık o kadar emin değilim.”

253
LAUREN A S H E R

“Ama sen aptal değilsin, hatta beş parasız bile d eğilsin .”


Gözlerimi devirdim. “Sekiz bin euroyla ne d e zen gin olu­
nur ya?”
Kadehini benimkiyle tokuşturdu. *Liam la a r a n ız d a olan­
ları anlat.”
Yaptığımız müstehcen şey dışında m ı?’
M aya bana döndü. “Yine benden bir şeyler sa k lıyo rsu n !”
“Kanalınla meşguldün ve Noah’dan k açıyo rd u n , canını
daha da sıkmak istemedim. Ama seks y a p tık ve birçok kez
orgazm oldum. Her şey harikaydı, um arım bu süreçte kalbim
incinmez. Bu çok kötü olur.” M ayanın yan ın d a a ğ z ım ın filtresi
yok oluyordu.
O söylediklerimi sindirirken ben de şa rab ım d an birkaç
yudum aldım. Bazı insanların sıvı cesarete ih tiyacı v ard ır ama
benim sıvı bilgeliğe ihtiyacım vardı çünkü son zam anlarda
boktan kararlar verip duruyordum.
Başını yana eğdi. “Neden incineceğini d ü şü n ü yo rsu n ?”
“Çünkü tam da beni uyardığın şeyi yapıp ondan gerçekten
hoşlanmaya başladım?”
Başını iki yana salladı. Onun acıma dolu b a k ışı bana ne
kadar derine battığımı söylüyor, Liam ’ın birlikte o ld u ğ u diğer
kızlardan pek bir farkım kalm adığını k an ıtlıyo rd u . O kızlan
artık daha iyi anlıyordum. Tamam, Claudia h aricin d ek i kızları.
“Bunu ne zaman anladın?”
Geçen hafta Macaristan Prix’sini k a z a n d ık ta n sonrasını
düşündüm. “Muhtemelen beşinci kez seks yaptıktan sonra. Onun
yatağından kalkıp kendi odama dönmek çok zor g e lm işti. Git­
memi umursamazsa diye düşündüğümde c a n ım a c ıd ı.”
“Ah, hayır. Peki gitmene izin verdi m i?”
“Hayır, beni ağır bir battaniye gibi sarıp sa rm a la d ı: Rahat,
sıcak ve güvenli.” Göstermek için şarap bardağım ı elim le sardım.
“Ona hislerinden bahsetmeyi denedin m i?”

254
ÇARPIŞMA

Gözlerim kısarak baktım. “Hayatta olmaz çünkü Liam’ın


hâlâ başa bela olan eski sevgililerinden dersimi aldım. Clau-
dia, L iam ’ın aşk tuzağına düşen kadınların başına u m olarak
ne g eld iğin in en büyük örneği. Tek bir sevgi kırıntısı uğruna
çirkinleşip üzüntü çekiyorlar.”
“Pekâlâ, bu durum da ne yapabilirim bilmiyorum.” Barda­
ğını b ırak ıp ellerini birbirine kenetledi.
“Bedava terapi ve şarap veriyorsun, daha ne isterim?"
B an a hafifçe gülümsedi. “Kendin gibi davranıp birlikte
geçirdiğin iz zam an ın tadını çıkarmalısın.”
“Bu nasıl bir tavsiye böyle? Aramızdaki şey bittiğinde bunun
bana ne gibi bir yararı olacak.”
“İk in iz in arasındaki şeyin bitebileceğim varsayıyorsun ama
ya o d a senin gibi hissediyorsa?” Maya umut dolu kahverengi
gözleriyle b an a baktı.
“H issetm iyor. Liam sık sık kariyerine olan aşkını ve ne
kadar m eşg u l olduğunu dile getiriyor. Basit bir yakın ilişkiden
dah a öte bir şeye ayıracak pek vakti olmadığını söylemediği
bir h afta bile yok. Yani bu seks olayı eninde sonunda bitecek.”
M a y a şarap bardağına bakarak güldü. Kızlar gecemizi
m ah v etm ek istem ediğim için sözlerimi yutup hislerimi şarap
ve ta v u k la örtm eye çalıştım.

“Bu y ı l O ktoberfest’e katılamadığım için ne kadar hayal kırık­


lığ ın a u ğ ra d ığ ım ı biliyor musun? İnsan bir kez genç oluyor,”
d iye sızla n d ım .
A lm a n G rand Prix’si temmuz ayında olduğundan bira ve
Liam ’ı geleneksel lederhosen kıyafeti içinde görme hayallerim suya
d ü şm ü ştü . L iam ve Jax sevimli olduğumu düşünerek güldüler.
M a y a , J a x ’ le yeni bir YouTube röportajı çekmeye hazırlanırken
M c C o y garajın d a oradan oraya koşturuyordu. Liam ve ben

255
L AU R E N ASHER

ııı.iNk.ıı.ılıkkırımızla onları rahatsız etmeden çalışabilecekleri


biı .ılaıı yaratmak için kenarda bekliyorduk.
Sanki ben buralı değilmişim gibi davranıyorsun. Oktober-
Icm'c ne zaman istersek gidebiliriz.” Liam hâlâ ark ad aş kalmaya
devam edecekmişiz gibi gelecekten bahsediyordu. Bu düşünce
neden kalbimin göğsümde bir gece k u lü b ü n d ek i hoparlörler
misali gümbür gümbür atmasına neden oluyordu?
Ama ben bu yıl gitmek istiyordum. K ıyafet a lm a k , bira
içmek ve sarhoşken sözlerini anlam adığım A lm a n c a şarkılar
söylemek istiyordum.”
Liam kahkahalarla gülünce M aya’yla Jax k a fa la rın ı bize
doğru çevirdiler.
Liam’ın gözleri parlıyordu. “Kıyafeti benim için özel giye­
bil irsin. Bugün bir tane alıp biraz roleplay yap alım .
Yumuşak bir kahkaha attım. “Kes şunu. Yetenekli insanların
dikkatini dağıtıyorsun.”
“Bak şimdi, buradaki yeteneğin diğer yansı benim . Oynat­
tığı kaşları ve çocuksu sırıtışı cazibesine cazibe katıyor, başımı
döndürüyordu.
“Cazibeni hep böylesine yoğun mu kullanırsın? Acaba sana
karşı bağışıklık mı kazanıyorum diye m erak ed iyo ru m .”
“Bilmem, test etmek ister misin?” Parm ak eklem lerini ya­
naklarımda gezdirdi. “Bu gece benim odamda. Tam am lam am ız
gereken başka bir madde var.”
Kızarıklık göğsümden yanaklarım a doğru ilerleyince teni­
min rengi Bandini tişörtümle bütünleşti.
“Pekâlâ, siz ikiniz sette sessiz olun.” M a y a n ın sözleri ko­
nuşmamızı sonlandırdı.
Maya röportajı videoya alırken Jax, direksiyon sim idini gizli
tutarak yeni McCoy aracını tanıttı. M aya ona işiyle ilgili bir
sürü soru sorarken Liam ve ben kenardan o n ları izled ik. Liam
birkaç kez yumuşak öpücüklerle dikkatim i d ağ ıtm aya çalışsa da

256
ÇARPIŞHA

Jax bize gülünce onu kendimden uzaklaştırdım. Yirmi dakika


sonra M aya kaydı bitirdi.
“Yarınki partiyi unutmayın. Akşam yedi gibi ailemin evinde
olun.” Liam ensesini ovuşturdu.
“N asıl unutabiliriz? Koca oğlanın yirmi dokuzuncu yaş
günü k u tlam ası.” M aya ellerini birbirine vurdu.
L iam başını yana eğerek, “Evet. Bandini yarışçılarına özel
bir e tk in lik nedeniyle Noah’yla Santi gelemeyeceklerini söyle­
diler. Yani senin bir mazeretin yok,” dedi.
“N asıl oluyor da ben tehdit edilmiyorum?” Doğrudan Li-
am’ın gözlerinin içine baktım.
“S en in geleceğin zaten belli. Ailem yeni arkadaşımla ta­
nışm ak için sabırsızlanıyor.”
Bu A h arfli kelime en sevmediğim şeylerden biri olmaya
başlam ıştı. Bu kelimeyi her duyduğumda sıkışan göğsüm bana
kendim e gelm em gerektiğini hatırlatıyordu.

Santi de katılacağından Maya beni yarış öncesi basm toplantısına


sürükledi. L iam benim de orada olduğumu görünce daha dik
oturm aya başladı. Bu hâli ona Leslie Knope’un basın toplantısı
sırasındaki sahte kahkahasının bir GIF’ini göndermeye teşvik
etti beni. D ik katin i çekmek için telefonumu önünde sallayarak
ekrana dokundum .
M u h a b ir sorusunu Şantiye yöneltirken Liam telefonuna
baktı ve gülüşünü öksürerek gizlemeye çalıştı. Soru üstüne
soru cevaplayarak bir saat boyunca orada öylece nasıl oturabi­
liyorlardı bilm iyordum .
“Noah, şampiyonada zirvedeki yerini korumak için mücadele
ediyorsun. Yaptığın hataların ardında belirli bir neden var mı?
G örünüşe göre Liam sıralamada sana yaklaşıyor."
M a y a bana yan gözle baktı.

257
LAUREN A SHER

Noah gözlerini devirdi. "Şampanya şişesi y e rin e m e y v e su­


larıyla kutlama yaptığımız günlerden beri L iam b e n im rahibim.
O yüzden bana yaklaşmasına şaşırm am ak lazım .
Başka bir muhabir araya girdi. “Liam, bu y a rışın memle­
ketinde olması seni endişelendiriyor mu?
Endişe mi? Hayır, endişelendirmiyor. En azın d an normal
yarış öncesi gerginliği dışında başka bir şey h issetm iyorum ama
kazanabileceğimden eminim. Yine de bu ikisine d ik k a t etmem
gerekiyor.” Elini yumruk yapıp ardından p a rm a k la rın ı açarak
h afif bir patlama sesi çıkardı.
Elimi ağzıma kapayarak gülüşümü bastırdım .
4Liam, sana bir sorum daha var. Fİ d ün yasın d an bir ka­
dınla çıktığın haberi insanların dikkatini çekti. C la u d ia ’yla
olanlardan sonra McCoy sektörden biriyle çık m an a ne diyor?
Oradan kaçmamak için kendimi zor tu ttum . En azından
ismimi bu işe karıştırmamışlardı yoksa babam beni öldürür,
cenazemi de ceset torbası içinde M ilano’ya gönderirdi.
“İnsanların eski sevgililerinden bahsetmek k ib ar bir dav­
ranış olmadığı için cevap vermeyeceğim. A ilenden bir şeyler
öğrenseymişsin keşke.”
“Muhabirler bu bilgilere nasıl erişiyor?” d iye fısıldadım
M ayaya.
Omuzlarını silkti. “Hiçbir fikrim yok. B urada biriyle çık­
m ak da yanlış değil ama sanırım Liam ’ın im ajı için iyi bir
izlenim olmuyor.”
Gerginliğimi yatıştırmaya çalıştım. M u h a b ir geriye doğru
taranmış saçlarını düzeltip mikrofonuyla oyn adı. Etrafındaki
birkaç muhabir başlarını sallayarak onu vazgeçirm eye çalıştı.
“Acaba McCoy yatağını rakip tak ım ın d an b irin in ısıtma­
sından endişelenmiyor mu?”
Sevgili dünya , fu anda y e r yarılsa v e b en iç in e g ir s em ne
gü z el olurdu. Parmaklarımın titremesini gizlem eye çalışarak
şortumdaki bir ipi koparırcasına çekiştirdim .

258
ÇARPIŞHA

“işim i iyi yapm ak ya da sözleşme şartlarını konuşmak için


biriyle yarm am a gerek yok. Bu tür sorulara cevap vermekten
bikrim usan dım . Lütfen artık özel hayatımı işime karıştırma­
yın.” Başımı kaldırdığımda Liam’ın gözleri benimkilerle buluştu.
K aşlarının çatılm asına bakılırsa gördükleri hoşuna gitmemişti.
Basın toplantısının sonuna kadar buna katlandım çünkü
utancım ı ya da suçluluğumu göstermek istemiyordum. Liam’la
ciddi d eğild ik , yani sezon bitip o başka birini bulduğunda her
şey sona erecekti.
En sevdiğim yere yürürken bu düşünce içimi kemirip durdu.
Liam konferanstan hemen sonra gelip beni buldu. Karavan
alan ın ın terasında takılm ayı sevdiğimi biliyordu.
“Ö zür dilerim . Tanrıya şükür adını söylemediler.” Saçımın
bir tu ta m ın ı kulağım ın arkasına sıkıştırdı, bu hareketi sevmeye
b aşlam ıştım .
H o şlan m aya. Yani hoşlanmaya başlamıştım.
“Sorun değil. Muhtemelen o muhabirin bütün yıl kopara­
cağı en b ü y ü k olay buydu.” Burnumu kırıştırdım.
L iam ender duyulan gergin bir kahkaha attı. “Doğru ya.
A m a tak m ıyo rsu n , değil mi?”
“Elbette. A m a babam bana zaten yeterince kızgınken daha
dikkatli olmalıyız. Sonunda sen yeni bir sözleşme imzalayacaksın,
ben de eve döneceğim ve sezon bittiğinde herkes kendi yoluna
gidecek. A r tık sektörden biri yatağını ısıtıyor olmayacak.”
B un a gülm edi, gözlerinde hiç eğlenir gibi bir ifade yoktu,
bana hiçbir ipucu vermiyordu. Aramızdaki şey üzerine uzun
uzun düşünm ek istemiyordum çünkü bu genellikle başımı belaya
sokuyordu. A m a acaba Liam da daha fazlasını istiyor olabilir
m iydi? iy im se rlik ve şüphecilik arasında bir ikilemdeydim.
U m u t du m an gibiydi, bir anda dağılırdı. Liam ve ben fik­
rine ne k ad ar sıkı tutunursam tutunayım, her zaman gölge­
lerde b ekleyen biri olacak, inancımı yerle bir etmek için fırsat
kollayacaktı.

259
L AU R E N ASHER

Liam beni yatağına atıp bana dünyasının bir parçasıym ışım


gibi gülümsediği anda kalp kırıklığı ih tim a lin i göze alm ıştım .
Listemi Liam a teslim ederken oraya görünm ez bir m ad d e ek­
lediğim için aptalın tekiydim.
Kalp kırıklığı yaşa.

Liam ın otel odasının kapısını çalarken kalb im de a y n ı ritimle


küt küt atıyordu. Beline sardığı beyaz havlu d ışın d a üzerinde
hiçbir şey olmadan kapıyı açtığında karın k a sla rın ın ç ık ın tıla ­
rında biriken damlacıkları yalam ak gibi bir d ü rtü ye kapıldım .
Liam sırıttı ve içeri girmem için kapıyı genişçe açtı. Ben
daha rahatlama fırsat bulamadan yandaki m asadan listeyi aldı.
“Bütün gün bunun hayalini kurdum .” Beni y a ta k odasına
doğru sürüklerken beklenti hissi yaşadığım g e rg in liğ i yo k etti.
Göğsüm sıkıştı ve hararet bastı. “Bazen sana ödenen m il­
yonlara değip değmediğini merak ediyorum. Keşke hayranların
bütün gün ne hayaller kurduğunu bilseler.”
“En azından ben hayallerimi hayata geçirebiliyorum .” Bana
göz kamaştırıcı bir gülümsemeyle bakıp giysi o d asın d a gözden
kayboldu.
“Off, tamam.” Evet. En azından iki kelime söyleyebilmiştim.
Liam elinde bir kravatla odadan çıktı. O n a d o ğ ru yü rü ­
düm. İtiraz etmeye yeltendiğinde işaret p arm ağ ım ı dudaklarına
bastırdım.
“Hayır. A rtık kararları ben veriyorum .” M ü th iş bir özgü­
venle konuşuyordum.
Gözleri hafifçe irileşirken d u d akların a bir g ü lü m se m e ya­
y ıld ı ve kravatı yatağa fırlattı. Ellerim sert k a r ın kaslarında
keşfe çıkarken teni avuçlarımın altında p ü rü zsü z ve sıcaktı.
L iam ’ın göğsü dokunuşumla ürperdi. G ü lü m seyerek benden
kaynaklanan tepkilerin tadını çıkardım .

260
ÇARPIŞMA

H avluyu belinden çözmek için elimi uzattım ve nemli havlu


halıya düştü. Liam ’ın aleti serbest kalarak elimi pürüzsüz yüze­
yinde gezdirm ek için beni kışkırttı. Dizlerimin üstüne çökerken
d udaklarım ı yaladım . Liam’ın hırıltılı nefesi içimde bir heyecan
dalgası yaratarak cesaretimi besledi. İçimden daha önce varlığını
fark edem ed iğim kışkırtıcı bir kadın ortaya çıkmıştı.
A letin in ucundan bir damla uyarılma sıvısı aktı. Ben onu
yalarken inlediğinde, ona kendini zayıf hissettirmenin verdiği
güç içim e doldu. Onun gibi erkekler sık sık boyun eğmezdi
ama eğd ik lerin d e muhteşem ve heyecan verici anlar yaşanırdı.
“Aletime bakmaya devam mı edeceksin yoksa emecek misin?”
B aşım ı kaldırıp ona baktığımda eğlenir gibi bir ifadeyle
bana göz k ırp tı. Gözlerimizi birbirinden ayırmadan onu ağ­
zım a a ld ım . D udakları O şeklini aldığında devam etmek için
arad ığ ım mesajı alm ış oldum. Onu kökten uca zikzak çizerek
y a lad ım , em m e ve yalama arasında geçiş yaparken tuzlu tadı
d ilim e y a y ıld ı.
“H asik tir. Ç ok edepsiz bir ağzın var.”
A le tin in etrafında gülümsedim. Az ama anlamlı konuşan
bir a d am d ı.
A letini emerken ellerimden biriyle teslislerine masaj yaptım.
T ad ın ın ve ağzından çıkan seslerin, dişlerimi yumuşakça teslis­
lerine sü rttü ğ ü m d e aldığı sığ nefeslerin bağımlısı oluyordum.
L iam gibi birini şehvetle kendinden geçirip çaresiz bırakmak
beni can lan d ırm ıştı.
“S iktir. Bunu tekrar yap.”
D ilim le onu azdırarak hafif bir tempo tutturdum, arada bir
ç ık a rd ığ ı iniltileri duymaktan çok hoşlandığımdan boşalması
için acele etm edim .
L iam dakikalar sonra nefes nefese kalmıştı. “Sophie, ağzına
b o şalm am ı istemiyorsan hemen dur. Ama bil diye söylüyorum
d u rm a n ı istem iyorum .”

261
LAURENASHER

Uyarısına gülerken aletinin etrafını saran d u d a k la r ım tit­


redi. Daha önce hiç meni yutm am ış olm am a rağ m e n durm ak
istemiyor, aksine bana türlü türlü duygular yaşatan a d a m la göz
göze gelmeyi tercih ediyordum.
Kontrolü ele almasıyla iradesi hepten k ırıld ı. S açlarım ı kav­
rayıp başımı aşağı yukarı hareket ettirerek a ğ z ım ı pervasızca
becermeye başladı. Gözlerim yaşlarla dolsa d a her saniyesine
bayılıyordum, onun boşalmaya yakın olması benim de ona eşlik
etme arzumu körüklüyordu. Başı geriye düştü ve d u d akların ın
arasından bir zevk iniltisi kaçtı.
Ben sızan meniyi yutarken aleti seğirdi. Bunu memnuniyetle
karşılayarak daha fazlasını arzuladım, şehvet ve m utluluktan
uçuyor, Liam’ın bana verdiği her şeyi am a her şeyi istiyordum.
A ğzım a boşalmayı bitirdiğinde saçlarımı b ıraktı.
Beni ayağa kaldırıp sertçe öperek içten dışa sahiplendi ve
sıcak bir demirle isminin baş harflerini k alb im e dam galadı.
Elde edemeyeceğim bir şeyi istemek de o sıcak m e ta lin acısı
gibi can yakıyordu.
Liam kendimi toplamama fırsat vermeden beni yatağa doğnı
itti. Hevesli ve her şeye hazır hâlde yatağın üzerine yığıld ım .
Bana bakarken dudaklarında kendini beğenmiş bir gülüm sem e
belirdi.
İşaret parmağımla dudaklarıma dokundum . “B ü tün gece
bana öylece bakacak mısın? Yoksa...”
Alaycılığım karşısında burun delikleri gen işled i. “Önce
hangi parçanı çalacağıma karar veremiyorum.”
“Bu gece çok ilginç bir hâl almaya b aşladı.”
“Kısa sürede çok sayıda maddenin üzerini çizm ek isteyen
hevesli bir kadın olduğunu biliyorum. Bu yü z d en bazı plan­
larım var.”
Kan kulaklarıma hücum ettiğinde kalp a tış la r ım geçici
bir işitme sorunu yarattı. “Planlar yapm andan ta h r ik olduğum
için utanmalı mıyım?”

262
ÇARPIŞHA

Y um uşacık bir kahkaha anı. “önce kıyafetlerinden kur­


tulalım .”
L iam ’ın lafını ikiletmedim. Sandaletlerimden biri odanın
bir köşesine doğru uçarken diğeri şifonyerin üzerine düştü.
H eyecanım karşısında gülse de parmağını bile kıpırdatmadı
ve k o lların ı göğsünde kavuşturup beni izledi. Elbisem bir yer­
lere uçarken sütyenim ve külotum da aynı kaderi paylaşarak
k a ran lık ta bir yerlerde gözden kayboldu. Yastıklara yaslanıp
bekledim . Bu özgüveni nereden bulduğumu bilmiyordum ama
hoşuma gidiyordu.
B aşın ı iki yan a sallayarak güldü. “Bakıyorum bilileri he­
yecan lan m ış.”
B aşım la onayladım. Bana sırtını dönerek komodinden ipeksi
bir şey çık ard ı.
“A h, g ö z b a ğı olayı. Heyecan verici,” dedim.
“İk im iz de biliyoruz ki listendeki maddelerin üstünü çiz­
mek de o n ları gerçekleştirmek kadar seni heyecanlandırıyor.”
K arşı ç ık m a n ın anlamı yoktu çünkü Liam’la bir şeylerin
üzerini çizm eye bayılıyordum. Bu bizim ön sevişme tarzımızdı.
“Bir cu m artesi gecesi saat ikide sarhoş olup müstehcen bir liste
yaptığım için azgın ve yalnız benliğime teşekkür etmek istiyorum.
B ek le ttiğ im orgazm lar sonsuza dek bana minnettar kalacak.”
“N eden bir ağız tıkacı almadım, cidden merak ediyorum.”
“K apa çeneni. Böyle şeylerden bahsetmemi seviyorsun.”
ö f , Sophie. Yine mi sevmek muhabbeti?
L ia m ’ın delici bakışları, gözlerimi gözbağıyla bağlamadan
önce g ö rd ü ğ ü m son şey oldu. Bugün öleceksem eğer hatırla­
y a c a ğ ım son m anzara bu olacaktı. Bu uğurda kendimi feda
etm eye h azırd ım . En iyi orgazm arayışı kulağa destansı bir
ölüm şekli gibi geliyordu, muhtemelen mezar taşıma falan da
b u nu yazarlard ı.
L iam başım ı yastıklara doğru itti. “Duyular garip şeylerdir.
İki d u y u n u devre dışı bırakırsan diğerleri daha da hassaslaşır.”

263
LAUREN ASHER

Bileklerimi tutup tahminen daha önce yatağa a ttığ ı kravatla


bağladı. Ellerimi gevşetemeyeceğim ama c a n ım ı yakm ayacak
kadar sıkı bir düğüm atmıştı. Görünüşe göre L iam da seks sıra­
sında partnerinin seni bağlamasına izin ver m ad d esin in üzerini
çizmek istiyordu.
Bir kez düğümü çekiştirdim ama sağlam bağlanm ıştı. “Daha
önce izcilik mi yaptın? Sağlam düğüm atıyorsun.”
Hayır. Kitap kulüplerini tercih ederdim.”
Iç çektim. Kitap kulübü üyesi olmayı an cak sen havalı
bulabilirsin.”
Aramızdaki mesafeyi kapadığında tanıdık kokusu beni sardı.
Yan taraftan çıkan metalik çınlama sesinden sonra bedenimden
aşağı doğru sıcak öpücükler sıraladı. İlgisi arzu lad ığım bölgeye
ulaştığında buz gibi bir öpücükle karşılaştım.
Gerçekten buz gibiydi.
Kahretsin, az kalsın buzla ön sevişm eyi d e n e maddesini
unutuyordum. Başka bir erkekle olsam bunu, k ıç ım ın yatak­
tan kalkm asına neden olan bu soğuk hissi seksi bulm azdım .
A m a nedense Liam’la her şey iyi geliyordu. S ıcak parm akları
sızlayan noktama ulaştı ve soğuk dili klitorisim i bulm adan
önce beni biraz rahatlattı. O emdikçe arzuyla ürperd im . Dili
tenime sürtünüyor, tembel daireler çiziyordu.
“Vay canına. Gerçek mi bu?” Sözlerim bir in iltiye dönüştü
Liam beni acımasızca yalarken vücudum un sıc a k lığ ı buz
küpünü eritti. Günah işlemek için yaratılm ış d ili içim e dal­
madan önce girişimde gezindi. İçimde öyle bir basınç vardı
ki kalbimin atışıyla aynı ritimde atan saatli bir bom ba gibi
hissediyordum. Hiçbir şeyi görememek ya da d o k u n am am ak
beni diğer her şeye, nefes alışıma, dokunuşuna, d ilin in yarattığı
serinliğe duyarlı hâle getiriyordu.
“Bunu iyi bir şey olarak varsayıyorum.” K a h k ah a atarken
nefesi klitorisime çarptı, içimden yükselen basınçla sırtım ka-
ı.ncalandı.

264
ÇARPIŞHA

“D ah a önce birlikte olduğun kızları kıskanmıyorum bile.


O nlara teşekkür kartları göndermeliyim."
Avucunun içiyle vajinama tokat attı. Klitorisim zonklayarak
beni d ah a muhtaç bir duruma sürükledi.
“Şu an d a onlardan bahsetme. Sezon boyunca benimsin.
Sonuna kadar. Bununla ilgili bir sorunun var mı?"
Gözbağı yüzünü görmemi engellese de sesindeki tedirginlik
her şeyi ele veriyordu. Sözlerini kabullenmekte zorlandım. Bana
son k u lla n m a tarihimizin yaklaştığını, ben dikkat dağıtmak
için k u lla n d ığ ı geçici biriyken onun yavaş yavaş benim her
şeyim h âlin e geldiğini hatırlattı. Ama her konuda olduğu gibi
Liam bu işten kolay kurtulmama izin vermeyerek başparmağının
ucuyla klitorisim e hafifçe bastırdı. Böylece olumsuz düşünceleri
kovarak beni tekrar içinde bulunduğumuz âna çekti.
Son kontrol ettiğimde sadece gözlerini bağlamışum, ağzını
değil. Ne diyorsun?”
Buz gibi dilin in darbesiyle daha fazlasını arzular hâlde
nefes nefese yatakta doğruldum. Bir cevap beklerken eliyle ya­
tağa b astırd ı.
“Sen ne istiyorsan onu. Her şeyi. Geçmişi, şimdiki zamanı,
geleceği. Lütfen.” İstediği gibi tutarlı cümleler kurmak şöyle
dursun, düşünem iyordum bile. Kalçam titriyor, dokunuşunu
çaresizce arzuluyordu.
L iam güldü ve tedirginliğini bir kenara bırakıp dilini içime
d ald ırd ı. N asırlı elleriyle bacaklarımı daha da ayırdı. Duygular
beni boğuyordu. Elleri bacaklarımda gezinerek tenimi alev alev
yak ıyo rd u . Gözbağı onun bana dokunuşunu, beni yalayışını,
bana sahip oluşunu görmemi engelliyordu. Benimle hayatındaki
en h arik a şeymişim gibi oyun oynuyordu ve lanet olsun ki onun
y a n ın d a y k e n tam olarak böyle hissediyordum.
“Seks arkadaşlığının böyle avantajları olduğunu bilseydim
aylar önce denerdim.”

265
LAUREN ASHER

“Sana söyledim ama inadın inat olduğun dan beni dinle­


m edin.” İşine geri döndü.
Bu şeyi dünyalara değişmezdim; y a k ın lığ ım ız ı, kalbim i
aynı anda hem sıkıştırıp hem de hızlandırmasını, zam an içinde
inşa ettiğimiz temeli. Doruğa çıktığım da şefkatli dokunuşuyla
vücudum titredi.
Vücudum alevler içinde yatağa çöktü, orgazm ın etkisi geç­
tiğinde titriyordum. Buz küpü tekrar ortaya çıktı ve L iam ıslak
öpücüklerini karnımda gezdirirken tüylerim diken d ik en oldu.
Soğuk dili göğsümün üzerinde daireler çizdikten sonra meme
uçlarım dan birinin üzerinde gezindi. D okunuşuyla sırtım yay
gibi gerildi.
Nefes nefese, “Bu çok fazla,” dedim. Bu üç kelim e dudak­
larım dan boğuk bir fısıltı gibi döküldü.
Ağzını meme ucumdan çekti. “D urm am ı ister misin?”
Parm akları vücudumda geziniyordu.
“Hayır! Başladığın işi bitir. Sen pes eden biri değilsin.
Liam gülerek vücuduma işkence etmeye devam etti. Aylar
önce söz verdiği gibi bedenimin haritasını çıkarırk en dokun­
m adığı, öpmediği ya da yalamadığı yer b ırakm adı. D u d akla­
rını benimkilerin üzerine kaparken sert aletini içim e bastırdı.
Bacaklarımın arasında tüysüz tenime sürtünen aletin in pürüz­
süzlüğü karşısında ağzımdan bir inilti koptu ve k asık larım ın
ona sürtünmesine neden oldu.
“Siktir, Sophie. O saç örgülerinin ve gam zelerinin ardında
ne kadar yaramaz bir kız olduğunu kimse bilmiyor. Ç ık ard ığın
seslere bayılıyorum. Ama özellikle bunların bana özel olmasını
daha çok seviyorum.”
S harfiyle başlayan o kelimeyi kullanınca k a lb im k ü t küt
atmaya başladı. Duyguları hakkında daha fazla şey duym aktan
korkarak bu sözlerini dikkate almadım. “Sahiplenici bir tip
m isin?” Belimi sıkıca kavradığında sesim kısıldı.
“Söz konusu sen olunca mı? Evet.”

266
ÇARPIŞMA

K asıklarını tekrar bana doğru ittiğinde inledim. Dudakları


bo yn um a inerek hassas bölgemi emdi ve ısırdı.
B aşım ı iki yana sallarken güldüm. “Kes şunu. Beni morar­
tacaksın. A ilenle bu şekilde tanışmak istemiyorum."
“A ld ıra ca k la rın ı sanmam.” Dişlerini boynumun çukuruna
sürtm esin in verdiği hisle titredim. Ellerim hâlâ yatak başlığına
yap ışık o ld u ğu için vücudumla onu ittim, tek istediğim ona
d o k u n m ak k en hiçbir şey yapamıyordum. Dudaklarını boy­
n u m d an çekti.
E liyle yan ak larım ı okşadığında yüzünü görmesem de ona
g ü lü m sed im .
“Ç o k güzelsin.” Bu basit cümlesi benim için dünyalara be­
deldi. Sözlerinin kalbimi sarıp içimde yer edinmesi beni ölesiye
korkutuyordu.
L iam gözbağını çekip çıkararak bana hınzırca sırıttı. Gü­
lü m sed im ve b ağlı elimin parmaklarını oynattım.
B aşın ı iki yana salladı. “Her ne kadar ellerinin üzerimde
gezinmesini istesem de sanırım bu gece epey farklı sonuçlanacak.”
B aşım la onayladım. Liam usta bir çeviklikle beni ters çevirdi.
B aşım ya stığ a gömüldükten sonra yüzümü çevirip prezervatifi
tak ışın ı izledim. Araladığı bacaklarımın arkasına yerleşti. Hızla
atan k a lb im sayesinde kan vücuduma hücum ediyordu. Eliyle
beni k a rn ım d a n kavrayarak dizlerimin üzerine kaldırdı. Ağır­
lığ ım ın bir kısm ın ı dirseklerime verirken büyük çoğunluğunu
da L iam taşıyor, ellerini tenime bastırıyordu.
“D üşm eye hazır mısın?”
D onup kaldım , tam olarak aklımdan geçen şeyden mi
b ah sed iyord u emin değildim.
S açlarım ı yana çekip bana çarpıcı bir gülümsemeyle baktı.
“S en i ait olduğun yere, yani cennete götürmeden önce cehen­
nem e sürüklem eye hazırım.”
D oğru . A klım dan geçen düşüş bu değildi. Omurgamın
k ö k ü n ü öperek dilini bazı kemiklerin üzerinde gezdirdi.

267
LAUREN ASHER

Liam penisinin ucunu bacaklarımın arasında gezdirdi.


Tanrım. Ne kadar seksi olduğuna bak, bana çok hazırsın.
Paketini açmam için sarılmış bir hediye gibisin. Beni kendine
doğru çekerek kravatımın yatak başlığına sürtün m esine neden
oldu. Boynumu çevirerek ona daha iyi bakm am ı sağlığında mavi
gözleri benimkilerle buluştu. İçime göm ülürken büyülenm iş
gibi kaldık. Alt dudağımı ısırarak iniltim i bastırd ım , içimde
yarattığı bu hisse hâlâ alışamamıştım.
Liam içime tamamen yerleştiğinde inleyerek elleriyle kalçamı
sım sıkı sardı. Eğilip omzuma bir öpücük k o nd urd uğun d a kal­
bim eridi. Bu ânı, içime girip çıkarken başını arkaya yatırışını,
iniltilerinin benim zevk iniltilerime karışm asını tekrar tekrar
yaşam ak istiyordum.
Aramızdaki bu şey sadece seks değildi. Seks, sonuçlarından
korktuğumuz için gittikçe gelişen bir ilişkiye y ap ıştırılan ucuz
bir etiketti. En azından benim adıma. Bu yüzden ona kelimeler
yerine bedenimi sunarak her parçamı ona veriyordum .
Liam’ın ellerinden biri kalçamdan ayrılıp saçlarım ı kavradı,
sarı teller sıktığı parmaklarının arasından akıyordu. Gözlerimi
ondan ayıramadım.
“Siktir. Bu şahane bir his, Sophie.”
Neden bize harika hisler yaşatan şeyler hep can ım ızı en
çok yakanlardı? Kendi soruma cevap verecek v ak tim olmadı.
Liam hızını artırarak ikimizi zevkin zirvesine çıkardı, ona karşı
olan son irademi de beraberinde patlatarak doruğa ulaştım .

268
25

n n em le babam birbirlerine vıcık vıcık âşıklardı. Her gün


A seks yap arak, yatakta kahvaltı ederek, birbirlerine sevimli
lakap lar tak arak ve şehvetli bakışlar atarak yaşıyorlardı. Çocuk­
ken b u n la r ko m ik geliyordu. Filmlere ve kitaplara taş çıkaran
a şk la rı y ılla r içinde onları farklı farklı pozisyonlarda basmama
neden olm uştu. İğrenç.
A n n em le babam aşkın kokusunu köpek balığı gibi aldıkla­
rın d an Sophie’yi evlerine götürme konusunda bir hafta boyunca
en dişelen ip durm uştum . Aylardır hakkında konuştuğum kızla
ta n ış m a k için sabırsızlanıyorlardı, beladan uzak durmama yar­
d ım eden ve dikkatim i çeken kızı merak ediyorlardı.
D o ğ u m günüm için büyüdüğüm evde küçük bir bahçe par­
tisi veriyorlardı. Birkaç gün içinde yirmi dokuzuma girecektim,
y a n i N o a h ’yla seksi otuzlu yaşlarımıza bir yıl daha yaklaşmış
o la c a k tık . Annem le babam dans etmeyi sevdiğinden eve bir
dan s pisti kurmuşlardı. Partilerde durmak nedir bilmeden dans
e ttik le rin d e n ben de yeterince derse maruz kalmıştım.

269
LAUREN ASHER

Bir süre eski dostlarla kaynaştıktan sonra Jax yan ım ıza


gelip annem ve babamla sohbete koyuldu, bab am la biralarını
yudumlarlarken annem basında çıkan haberler yü zü n d en ona
sitem etti. Kötü kararlarına rağmen ailem Ja x ’i o ğ u lla n gibi
severdi. Jax kendini bir kasa gibi kapadığından basında yer
alan fiyaskolarını görmezden geliyorlardı.
M aya ve Sophie partiye en son gelenler oldu. Gelmelerini
beklerken her beş dakikada bir bahçeyi taradığımdan biliyordum.
“Süslenip püsleneyim derken geç kaldım . Bu, kim senin
sorgulamaya kalkışmadığı zamansız bir m azerettir.” Sophie
ayak parmaklarının üzerinde yükselip yan ağım a m asum bir
öpücük kondurdu. Bu öpücükle kalbim göğsümde d ah a hızlı
atm am alıydı ama attı.
Her zamanki örgülerinden ve dağınık topuzundan bu özel
bugün için vazgeçmişti; kıvırcık sarı saçları yüzünü çevreliyordu.
Kabarık etekli açık pembe kokteyl elbisesi giym işti.
Eğilip parıltılı Vans’ına baktım. “Gecikerek ne iyi etm iş­
sin. Mazerete gerek bırakmamışsın.” Elini tutup onu kendi
etrafında döndürdüm, eteği havalandığında gü lü n ce bir kere
daha döndürdüm.
“Beni şımartıyorsun. M ayayı da bir tur döndür k i kıskan ­
masın.” Sophie elimi bırakıp benden uzaklaştı.
M ayaya elimi uzattığımda gülümseyerek başını ik i yana
salladı ve tanıdığı bir McCoy çalışanına merhaba d em ek için
yanımızdan ayrıldı.
“Hakkında konuşup durduğun kız değil m i bu?” Annem
yanımıza geldi, babam da âşık bir köpek yavrusu gibi hemen
peşindeydi.
Sophie saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. “Umarım iyi şeyler
söylemiştir. Gerçi Liam’ın benimle ilgili utanç verici hikâyeler
anlatacağını pek sanmıyorum. Bir keresinde tu tu k la n m ış tık ...”
Annemin kaşları havaya kalkarken başı aniden bana döndü.

270
ÇARPIŞHA

“Ş ak a yapıyor, anne. Tanrım, gerçekten tutuklandığım ı


mı sandın? Bunu hakaretten mi saysam bilemedim. Sophie,
annem le babam , Lily ve Jakob.” Aileme baktım.
B abam gülümsemesini bastırıp Sophieye sarılarak ikimizi
de şaşırttı. “Liam ona yüz vermediğini söylediği anda senden
ho şlan acağım ı anlamıştım.”
B abam onu bıraktığında Sophie’nin kocaman açtığı göz­
leri b en im kilerle buluştu. “Birinin eline bir iğne alıp egosunu
patlatm ası gerekiyordu. O kadar şişmişti ki beyin anevrizması
geçirm ed iğin e şaşırıyorum.”
A n n em le babam aynı anda güldü.
S ırıtm a m a k için kendimi zor tutarken gözlerimi devirdim.
Lütfen onu duymazdan gelin. Sophie gergin olduğunda esprileri
çekilm ez oluyor.”
Bana buz gibi bir bakış attığım görünce onu öpmek istedim.
“Lütfen rahat ol. Bütün geceyi sohbet edip seni yakından
ta n ıy a ra k geçirm ek isterdik ama herkes Liam’ı ziyarete geldiği
için gece yo ğu n geçiyor. Belki gitmeden önce seni tekrar ya­
k alarız. L iam ara tatillerde ziyarete gelemeyecek kadar meşgul
oluyor, şim di onu bulunca bırakamıyoruz.” Annem imalı bir
b ak ış attı.
“Fırsat buldukça ziyarete geliyorum. Biliyorsunuz işte, No­
el’de falan ?” Sinirim i gizlemeye çalıştım.
So ph ie’nin gözleri bir bana bir annemle babama kaydı.
“A lm a n y a ’da Noel’in tüm Hallmark filmlerinden daha iyi ol­
d u ğ u n u duydum .”
“İstediğin zaman bizi ziyarete gelebilirsin. Noel muhteşemdir.
Yeni y ıld a n bahsetmiyorum bile. Kasabamızdaki kutlamalarda
havai fişek gösterisi yapılır. Gelirsen Liam da bu bahaneyle
yeni y ıla kad ar kalır belki.” Babamın bakışları kafamda alarm
z ille rin in çalm asına yetmişti.

271
LAUREN ASHER

Sophie km a afallamış gibi baktı. “Ah, elbette. O k u lu m el


\cuiNC belki Liam ve ben...” Spor ayakkabısını gergince yere
v ıım ıkcn sesi yitip gitti.
Liam Noel tatilinde arkadaşını getirebilir.” A n n em , Sop-
hic'vc gülümsedi.
Kahretsin, annem bugün tüm kozlarını k u llan ıyo rd u . Ha­
yatım boyunca ailem hiç bu kadar açık o yn am am ıştı.
"Doğru, arkadaşı. Ben geceyi atlatabilmek için bir şeyler
içmeliyim. Hemen dönerim!” Sophie pembe, ışıltılı bir bula­
nıklık hâlinde arka bahçeden geçti.
Babam bana sırıttı. 'Epey tatlı biri.”
“Pırlanta gibi kız.” Annem de başıyla onayladı.
“Bunu onunla birkaç dakika konuşarak mı a n lad ın ? Çöp­
çatanlık entrikaları düşünürken konuşabilmene şa şırd ım .”
Annem yanağımı sıkarak, “Bunun için bana d ah a sonra
teşekkür edeceksin. Eskiden tatillerde eve gelmeyi severdin,” dedi.
“Evet ama bazı şeyler değişir.” Biramdan bir y u d u m aldım.
Babam temkinli bir bakış atarak izin istedi ve beni annemle
yalnız bıraktı.
Annem beni kaburgalarımdan dürttü. “L ukas b ana yarın
onunla yarış alanında bir gün geçirmeyi p la n la d ığ ın ı söyledi.”
Buna cesaret edebilmeyi Sophieye ve sahte terapi seansla­
rına borçluydum. Yıllarca birbirimizden uzak d u rd u ğum uzu,
Johanna hakkında konuşmaktan kaçındığım ı ya d a o n u n la ve
yeğenlerimle gereğinden fazla vakit geçirmemeye ç a lıştığ ım ı göz
önüne aldığımda abimle yalnız vakit geçirmekten korktuğu m u
inkâr edecek değildim.
“Kardeşlik görevlerimi çok ihmal ettim. O n u n için plan­
ladığım şeye bayılacak.”
“Bütün hafta bana bundan bahsedip durdu. Ne zam and ır bu
kadar heyecanlandığını görmemiştim. Pazar g ü n ü h ep im iz seni
desteklemeye geleceğiz. Baban son zamanlarda ald ığ ı kilolardan
sonra üzerine olup olmayacağını görmek için eski form asını

272
ÇARPIŞMA

denedi am a ona bira göbeğinin hâlâ moda olduğuna söyledim.


Bahçenin diğer ucundaki babama el salladı. Babamın gözlen
hep onun üzerindeydi, otuz bir yıllık birliktelikten sonra bile
hâlâ ona ta k ın tılı biçimde âşıktı.
K aşlarım ı kaldırdım . “Sanırım baba göbeği demek istedin.
Size yeni form alar gönderebilirim, biliyorsun.”
“ö y l e zahmetlere girmeni istemiyoruz, canım. Bilhassa da
o ta k ım d a uzun süre kalma ihtimalin yokken. Önümüzdeki
y ılla ilg ili bir gelişme var mı?”
K onudan konuya geçişi F3 araçlarına taş çıkanrdı.
“Bazı gelişmeler var.” Bu konuyu burada konuşmak doğru
mu d eğil m i em in olmadığımdan cevabı kısa tuttum.
A n n em yine üç yaşında bir veletmişim gibi kulağımı çe­
kiştirdi. “Ç ık a r ağzındaki baklayı.”
“Of. Şiddete gerek yoktu. McCoy şu anda aldığım maaşa
yak ın bir sözleşme uzatma teklifinde bulundu.” Gülümsemekle
kaş ç a tm a k arasında gidip geldim.
“O z am an neden mutlu değilsin?”
“Ç ü n k ü şartlar arasında Sophie’den uzak durmam var.”
Derin bir nefes aldım, sakladığım sır göğsüme oturarak suçluluk
d u yg u su n a eşlik etti.
A n n e m kocam an gözleri ve büzülmüş dudaklarıyla bana
b ak tığ ın d a yüzündeki yumuşak kırışıklıklar daha da derinleşti.
“So ph ie’nin okula döneceğini söylememiş miydin zaten?”
Sophie’nin okula dönmesinin bahsi açılınca göğsümde oluşan
yan m ayı nasıl anlamlandıracağımı bilemedim. Bu sezon onunla
geçirdiğim vakit sayesinde aklıselim kalabilmiştim, istikrarlı bir
a rk a d a şlık yü rütm üş, kahkaha dolu günler geçirmiştik.
“D o ğru , ö y l e am a... bilemiyorum. Böyle bir koşulla söz­
leşme yenilersem kendimi kötü hissederim. Sophie utanç verici
bir sır d eğil, o benim arkadaşım...”
“Ve d ah a fazlası.” Annem bunu bir sorudan ziyade bir
a ç ık la m a gibi söylemişti.

273
LAUREN ASHER

“Bilmiyorum. Belki? Yaladığım d u ygu ları n asıl adlandı-


racağımı bilmiyorum. Ama Rick diğer ta k ım la rla ilg ili bir şey
söylemedi, yani gelecek sezonda ya M c C o y la y a rışa c a ğ ım ya
da F2 ye düşeceğim.”
Menajerinle konuşman ve bu konuda açık f ik ir li olman
gerek. Önünde hâlâ bir sürü yarış var, takım lar peşine düşecektir
ve biraz daha dayanırsan daha iyi teklifler a lac a k sın . M cCoy
bekleyebilir. Sen en iyi pilotlardan birisin, b unu u n u tm a sa­
kın. Belki de alacağın meblağ yerine kalbinin sesini dinlemen
gerekiyordur.” Annem beni kendine çekerek n arin kollarını
etrafıma doladı.
Sorun da buydu zaten. Körü körüne k a lb im in sesini din­
lemek yeterli miydi bilmiyordum.
Annem babamın yanına giderek onunla bir köşede içmeye
devam etti, babamın kulağına fısıldadığı şeylere gülüyordu.
Altmışlarına geldikleri hâlde hâlâ ergen gibi davran ıyo rlardı.
Sapık gibi bahçenin diğer ucundaki So p h ie’yi izledim.
M aya’yla dans ediyor, çoktan unutulmuş olm ası gereken sek­
senli yılların dans figürlerini sergiliyordu. K orkunç hareketler
yaparken ayakkabıları ışıkların altında parlıyordu.
Yanlarına gidip Sophie yi benimle dans etm eye davet ettim.
Onu kurtarması için Mayaya baksa da kan kası J a x ’in yanına
gidip bizi yalnız bıraktı. Maya bizim sa ç m alık la rım ız ı g ü lü m ­
semeyle geçiştiren çok sakin biriydi. Bu kızı k a ç ırd ığ ı için bir
dahaki görüşümde Noah’nın ensesine tokadı in d irec e k tim .
“Bil diye söylüyorum, el ayak ko o rdin asyon um yoktur.
Ciddiyim. Partilerde dans etmememin bir sebebi var.”
“Kuş kadar bedeninle ayağıma bassan ne o lacak? Hissede­
ceğimi bile sanmıyorum.”
“Birincisi, makarnayı bu kadar seven biri n asıl k u ş kadar
olabilir? İkincisi, bunu sen istedin.” U zattığım e lim i tu ttu .
Elini kavrarken tenimde tanıdık bir k a r ın c a la n m a hisset­
tim. Daha önce yaşadığım hiçbir şeye benzem iyordu, bedenim

274
ÇARPIŞHA

Sophie’ye y a k ın olma arzusuyla âdeta seğiriyordu. Diğer kolumu


da ona d o lad ım . Dans teklifimi kabul etmese de ayaklarımın
üzerine b asarak onu dans pistinde gezdirmeme izin verdi. Ho­
parlörlerden yan k ılan an melodiyle dans etmeye başladık.
“O k ad ar da kötü değilsin. Belki de diğer her şeyde okluğu
gibi bu kon u da da kötü dans partnerlerin olduğu için öyle
hissediyordun.”
Sophie bana baktı. “Bunu babama söyleme. Michad Jackson
gibi dan s e ttiğ in i sanıyor.”
H ız la dönerek onu şaşırttım. Gırtlaktan gelen kahkahası
doğrudan aletim e etki etti. İşte aramızda böyle bir şey vardı.
En basit davranışları bile beni tahrik ediyor, onun yatımdayken
yarı erekte geziyordum.
A nnem şarkıyı Coldplay’in “Yellovv” şarkısıyla değiştirdiğinde
hiç şaşırm ad ım . Annemle babam her işe burunlannı sokmaya
bayılır, h a y a tın mutlu sonla biten masalsı bir film olduğunu
zannederlerdi. Sophie şarkı sözlerini hatırlayınca başını kaldırıp
bana b a k tı. O m uz silktim çünkü daha mükemmel bir şarkı
seçem ezdim , yıldızlar, aşk ve renk bana aylar önce Monako’da
giyd iği o lanet bikiniyi hatırlatmıştı. Görünen o ki annem
a n la ttık la r ım ı biraz fazla dikkatli dinliyordu.
B aşın ı göğsüm e yaslayabilmesi için onu yakınıma çektim.
“Gençler partilerde böyle dans etmez.” Kahkahasını bastırdı.
“Yaşımla alakalı espriler yapmaya devam et de bak ne oluyor.”
“T ehdidine sadık kalacak mısın? Çünkü sana doğum günü
hediyesi olarak yaşam uyarı kolyesine abonelik almış olabilirim.”
S a ç la rın a doğru gülerek hindistan cevizli şampuanının
k o kusunu içim e çektim. “Sakar birinin sana düşmeyle ilgili
kolye o lm ası d a . .. ”
B irkaç şarkıdan sonra ayrıldık. Mayaya bir şey söylemesi
gerektiğin i söyleyip onun yanına kaçtı. Çok geçmeden annemle
b abam , üzerinde otuz yıl kadar yaşlanmış bir fotoğrafımın ol­

275
LAUREN ASHER

duğu gülünç bir pasta getirdiler. Sophie pastayı görünce gülmeye


başladı ve yaşam uyarı kolyesi hediyemle ilgili bir şeyler söyledi.
Tek başıma masanın arkasında duruyordum . Ç o cukları
olan abimin ya da hep yan yana olan annemle b a b a m ın aksine
ne kadar yalnız olduğumu ilk kez o an fark ertim . Kasvetli
düşüncelerimin ruh hâlimi etkilemesi can ım s ık m ış tı, yıllar
içinde kendimi ne kadar da yalnızlaştırm ıştım . D o ku nu lm az
olm aktan gururlanmak yerine hayal k ırık lığ ı y a şa d ım .
Bakışlarım zihinsel duvarlarımı yıkan tek k işiye kilitlendi.
Yeşil gözleriyle beni inceliyor, başka hiç kim senin okuyam ad ığı
gibi okuyordu.
Herkes “İyi ki doğdun” şarkısını söylerken ben S o p h ie’nin
büyüsüne kapılmıştım. McCoy sözleşmesini ve şartların ı ondan
sakladığım için giderek artan suçluluk du ygu sun u görm ezden
gelmekte artık zorlanıyordum. Annemle babam A lm an ca doğum
günü şarkısı söyledikten sonra sözleşmemle ilgili bir d ilek tutarak
m um ları üfledim ve bir saniye sonra bundan p işm an oldum.
Dileyecek onca şey varken bu kadar küçük ve önem siz bir şey
dilediğim e göre acınacak hâlde olm alıydım . Bazı in sa n la r aşk
ya da sağlık dilerken benim gibi bencil herifler ik i şey arasında
seçim yapmak istemediğinden daha iyi bir k a riy er d ilerd i.
Kendime kızmadan edemiyordum. Bir yaş d a h a y a şla n d ı­
ğım hâlde bencilliğimden bir gram eksilmemişti. A m a ne kadar
istesem de hayatımın gidişatını değiştirem iyordum .
Oysa bunu gerçekten istemeye başlam ıştım .

Ertesi sabah uyandığımda babam kahvaltı h a zırlıyo rd u . Son


görüşmemizden bu yana geçen birkaç hafta h a k k ın d a sohbet
ettik.
“Evlat, Sophie konusuna burnumu sokmak istem em am a..."

276
ÇARPIŞHA

“T abii ki istiyorsun. Konuyu ona getirmeden beş dakika


dayanabilm ene şaşırdım.”
Elini san saçlarının arasından geçirdi, yaklaşık on yıl önce
kestirip bir daha uzatmadığı kirli sakalı dışında benim yaşlı
hâlim gibi görünüyordu. “Sophie konusunda neyi bekliyorsun?
Onun gibi kızlar pek sık karşına çıkmaz.”
“Biz sadece arkadaşız.” Dişlerimi sıktım.
“D oğru. Bu yalana kim daha çok inanıyor? Sen mi, o mu?”
B abam ın d u d akların d a bir gülümseme belirdi.
S o ru n u m u bu kadar iyi anlaması hoşuma gitmemişti. Tez­
gâha y aslan m ad an önce bana bir tabak uzattı.
“Yalan söylemiyorum. Biz sadece ara sıra takılan arkadaşlarız.
A ram ızd a başka bir şey yok. Onu bir çifte randevuya çıkardım
ve gece b ittiğin d e benimle çıkmak istemediğini söyledi."
“O k a d a r kötü bir kavalye miydin?” Babamın göğsü gül­
m ekten titriyordu.
H ayır. Görünüşe göre ünüm ve kadınlar konusunda be­
lirled iğim standartlarla ilgili namım yayılmış. Bu yüzden her
şeyi ark ad aş olarak yapıyoruz.”
“Peki bu yöntem senin açından nasıl gidiyor?”
“B ir ay önce ilişkimizi seks arkadaşlığına taşıdık.” Babam
annem le tanışm adan önce serserinin önde gideniyken ondan
böyle bir bilgiyi saklamanın anlamı yoktu.
“B iliyo r musun, bu verdiğin en aptalca kararlardan biri."
G özlerim i ona diktim. “Teşekkürler.”
“S an a bir tavsiye vereyim. Sophie’yle yaşadığın bu şey in­
sanın h ayatın d a bir kez başına gelir. Sorunlarını içine atmaya
devam edersen bu işin sonunda terk edilme acısı çekeceksin.
Kendi iy iliğ in için abin ve Johannanın yaşadığı olumsuzlukları
bir ken ara bırakm an lazım. Bunu yapmaya devam edemezsin.
G eçm işte yaşam aya takılıp kalırsan geleceği göremezsin. Sop­
hie’yle birbirinize nasıl baktığınızı ve davrandığınızı gördüm.
A rk ad aşlarım a öyle bakıp davranmadığıma çok eminim, ö y le

277
LAUREN A SHER

yapsaydım annen beni süs niyetine Noel ağacına asard ı. Bu yüz­


den kendine terk edilmekle başa çıkıp ç ık a m a y a c a ğ ın ı bir sor.”
Beni terk edeceğini kim söyledi?”
M cCoy’un teklifini kabul edersen k ıza bir d ö n ü ş bileti
alsan iyi edersin.”
Annem mi söyledi?”
Başını yana eğdi. “Tabii ki söyleyecek.’ R ick in te k lif ettiği
anlaşmayı babama söyleme işini anneme b ıra k m ıştım . O kadar
sıkı fıkıydılar ki aralarında biç sır yoktu.
Boğazımın düğümlenmesini görmezden g eld im . Bandini
maddesini çıkarmamı kabul edecekler. Bu çağd a böyle şeyler
mi kaldı? Çok saçma.”
“Ya kabul etmezlerse?”
“Bilmiyorum...”
“Annen kariyerini ve aldığın kararları destekliyor am a bence
bu saçma sapan şartı kabul etmen aptallık olur.’
Yıllarca emek verdiğim her şeyi bir anda k a yb etm e düşün­
cesiyle ciğerlerim yandı. Formula liglerine geçm eden önce üç
yaşında GoKart’a başladığımdan beri b ildiğim tek şey buydu.
İster şehvet ister aşk olsun, bende yarattığı hislere rağm en bir
kız uğruna kariyerimi gerçekten riske atabilir m iy d im ?

Lukas sabah onda benimle vakit geçirmeye hevesli h âld e piste


geldi. Davet karşısında kimin daha çok şa şırd ığ ın ı bilmiyor­
dum, onun mu yoksa benim mi? A lm anya ziy are tle rim i kısa
tuttuğum için onunla ve iki ufaklığı Kaia ve E lyse’le nadiren
vakit geçiriyordum.
Abim onları pit yolunda kovalarken k ızların m utluluğunu
görünce göğsümdeki keskin acıya aldırış etm em eye çalıştım .
Bunca yıldır abimi dul ve depresif bir a d a m belleyerek
yanıldığımı düşünmekten nefret ediyordum. B elli k i o elinden

270
ÇARPIŞMA

gelenin en iyisini yapıyordu. Başka bir deyişle, kendimi geç­


mişin neden olduğu acılardan uzaklaştıracağım diye bok gibi
bir kardeş olduğum u itiraf etmeye korkuyordum. Korkaklık
ettiğim i kabul etmek bana göre değildi.
Sophie’nin bilgece sözleri, kendime duyduğum şüpheyle
beraber k afam ın içinde dönüp duruyordu. Belki de yalanlarım
yüzünden kaybeden tek kişinin ben olduğunu söylerken haklıydı.
Yeğenlerim garajın etrafında sarı atkuyruklannı sallayarak
koşturup alet edevatlarla oynuyorlardı. Hiç söz dinlemiyorlar,
bana L u kas’ la çocukluğumuzu ve başımızı belaya sokmadan
d u ram ad ığ ım ız günleri hatırlatıyorlardı.
“B ak ıcı bugün yardıma gelemedi, piste çıkacaksak kızlara
b akacak k im sem yok.” M inik canavarlarının peşinden koşup
her birine bir kolunun altına alarak yerinde durmalarını sağladı.
İki eski F l arabasıyla yarışmayı planlamıştım. Lukas küçük­
ken G oK art ı çok severdi. Ben şerefsizlik edip ondan kaçarken o
yarış kariyerim i yakından takip ederek taraftarım olmaya devam
etm işti. B ak ıcı olmaması planımı bozuyordu. McCoy ekibi
güvenlik nedeniyle beş yaşından küçük iki çocuğa bakamazdı.
K ıçım ı kurtaracağını bildiğimden aklıma gelen ikinci en
iyi seçeneğe mesaj attım. Birkaç dakika sonra Sophie, yırtık
kot pantolonu, N ike’ları ve yırtık olmayan bir bira dök, gözyaji
d eğ il yazan tişörtüyle garaja girdi. Sarı saçları, kızaran yüzünün
etrafına dökülm üştü. Çabalamadan çarpıcı görünmeyi başa­
rabiliyordu.
T anrım , k endim e gelm em gerekiyordu.
“B irin in bebek bakıcısına ihtiyacı olduğunu duydum.” Ga­
rajın zem in in e kocaman bir çanta bıraktığında içindeki birkaç
boya kalem iyle atıştırm alık yere döküldü.
A b im Sophie’ye dik dik baktı. “Çocuk bakımıyla ilgili
herhangi bir bilgin var mı?”

279
LAUREN ASHER

Abimin resmiyeti karşısında elimi yüzüm e k a p ad ım çünkü


onun kadınlarla iletişimi körelmişti. “‘M erhaba, sen kim sin?’
diye başlasan ölür müsün?”
Sophie abimin sert tavrını büyük bir zarafetle karşıladı.
“Havalı olduğum ve onlardan bir metre uzun o ld u ğ u m gerçeği
dışında bir bilgi mi? Yok. Ama çocuklar beni severler bence.”
Tavrı suratıma bir gülümseme yayılm asın a neden oldu.
“Onlarda rüşvetin işe yaradığını bildiğimden ya n ım d a atış­
tırm alıklar da getirdim.” Bana imalı im alı gü lü m sed i.
Ben de güldüm. Kaia merakla Sophieye b akarken Elyse
yanına giderek tombul elini Sophie’nin kot pantolonundaki
yırtıkların üzerinde gezdirdi.
“Pantolonunda delikler var. Evsiz misin? Onu eve götürelim
m i baba?”
Gözlerim kocaman açıldı. Elyse’in bu açık sözlü kişiliğini
kimden aldığını tahmin etmek zor değildi.
Sophie kahkaha attı. “Hayır, ufaklık. Buna m o da deniyor.
Peki ya sen kimsin?” Sophie Kaia’nın yan ın a diz çö ktü. Elyse
de kocaman gözlerle onu izliyordu.
“Prinzessin Rapunzel?”
Kaia’nın sorusuyla bir kahkaha patlattım . Yeğenlerimden
birinci sınıf bir pislik gibi uzak durduğum dan ço cu k ların ne
kadar komik ve dobra olduklarını unutm uştum .
“Ne dediğini tahmin etmek için dâhi o lm aya gerek yok.”
Sophie güldü.
“Sei nicht sprechen Deutsch.”9 Elyse’le konuşurken İngilizceye
geçen Kaia’ya hayır anlamında başımı salladım . Sop h ie bana
merakla baktığında ona gülümsemekten k en d im i alam ad ım .
“Daha önce Almanca konuştuğunu hiç d u y m a m ış tım .”
Kaşlarımı kaldırdım. “Seksi mi buldun?”

9 (Alm.) Almanca konufmayın. -ç.n.

280
ÇARPIŞHA

“B una cevap vermeyeceğim.” Kahkahasını bir öksürükle


saklayarak çocuklara döndü. “Her neyse, ben Rapunzel değilim
ama YouTube’da Rapunzel izleyebiliriz. Biz birlikte takılırken
babanız gidip biraz eğlensin, olur mu? Ona söylemeyin ama
biz ondan d ah a çok eğleneceğiz.”
Kaia ve Elyse Sophie’nin birer elini tutarak McCoy garajının
zem inine yayıld ılar. A rtık bizi unutmuşlardı.
Sophie’nin yeğenlerimle ilgilenişini izlerken kalbimin sıkıştı­
ğını hissettim. Zihnimde istemediğim bir görüntü belirdi ve onu
bana benzeyen bir çocukla gördüm. Birdenbire aklım başımdan
gitm işti. B un dan ne anlam çıkaracağımı bilemediğimden böyle
bir şeyi hiç düşünm emişim gibi davranmaya karar verdim.
B unu yap m ak Sophie’ye bağlandığımı iüraf etmekten daha
kolay görünüyordu.
A ra m ıza biraz mesafe koymak amacıyla Sophie’yle kızları
geride bırakıp abime yarışmak için seçtiğim arabalan gösterdim.
L ukas elin i parlak kaputun üzerinde gezdirdi ve ona alev
geciktirici tulum la kask uzatan görevliye gülümsedi. “Beni buraya
davet etm ene şaşırdım. Son iki yıldır çok meşguldün, zamanın
o lacağın ı düşünm em iştim .”
“Abi kardeş zaman geçirmeyeli epey oldu diye düşündüm.”
U zun za m a n d ır ilk kez yüz yüze geldiğim abime iyice baktım.
Lukas sa ğ lık lı görünüyordu, artık gözleri çökük ya da cildi alı­
şılm ad ık biçimde solgun değildi. Gözleri gülüyordu. Gözlerinde
uzun z a m a n d ır görmediğim bir parlaklık vardı, ona musallat
olan geçm işi geride bırakmıştı.
O n u kıskanıyordum . İlk defa o hayatta ilerlerken ben ge­
ride k a lm ış ım gibi geliyordu. Bu, evrenin hastalıklı bir şakası
o lm a lıy d ı.
“Sen i özlüyorum. Arada bir beni arayabilirsin, biliyorsun,
değil mi? Ç alışm ak ve kızlara bakmak dışında pek bir işim yok.”
S u ç lu lu k duygusu kayıtsızlık maskemi aşağı indirdi. “Ara­
m a lıy ım . A ptalca davrandığım için özür dilerim.”

261
LAUREN ASHER

“Özür dilemene gerek yok. Sadece daha iyi ol. Son iki yıldır
Kaia nın doğum gününe gelmiyorsun ve bunu neden yaptığını
herkes biliyor. Sana kızgın değilim, sadece endişeleniyorum .”
“Ben iyiyim. Siz hep benim için endişeleniyorsunuz ama
ben hayatımı seviyorum.”
Güzel. Umarım yaptığın onca fedakârlığa rağmen gerçekten
de hayatını seviyorsundur. Onca seyahate ve ken d in i beğenmiş
insana nasıl tahammül ediyorsun bilmiyorum. Bana ailemden
ve evimden uzak kalmam karşılığında dünyaları verseler yine
yetmez çünkü sürekli oradan oraya gitmek cehennem im olur.”
Sözlerinin şüphelerimi körüklemesinden nefret ediyordum.
Bu sezon kendimi yeterince sorguladığımdan onun sözlerini
duymazdan geldim. “Neden konuşmayı kesip kokpite geçmi­
yorsun? Sana direksiyon başında hayatın ne k ad ar h arika ol­
duğunu göstereyim.”
“Hadi gidelim, ateşli çocuk. Her zaman büyük konuşursun
zaten.”
“Ben en azından lafımı kupalarla destekliyorum . Ona
şapşal şapşal sırıttım.
İkimiz de arabalarımıza atladık. Lukas a hayatımı yaşamanın
nasıl bir his olduğunu, peşinden koştuğum a d re n a lin in başka
hiçbir şeye benzemediğini gösterdim.
Pistte tur atarken hayatımla ilgili tercihlerimi sorgulam adan
edemedim. Göğsümde büyüyen bir şeyi görmezden gelm ek zordu.
Lukas’ın yollarda geçen hayatım konusundaki y o ru m u gelecek
yılk i sözleşmemle ilgili artan şüphelerime tuz biber ek m işti.
Garaja dönüp Sophie’ye sarılma ve onu tam am en kendim e
saklama dürtüsüyle mücadele ettim. Bizi, d ü n yad an ve birbiri­
mizden ayırmaya çalışan kötü kalpli insanlardan u zak laştırm ak
istiyordum. Sezon bittikten sonra onu yan ım d a istem iyorm uş
gibi davranıp Milan’a dönmesine nasıl izin v ereb ilird im ?
Bu düşünce beni her şeyden daha çok k o rku tu yo rd u .

282
26

ah a önce bu kadar küçük çocuklarla hiç vakit geçirmedim.


D Tek çocuk olmak, onların sonsuz fikirlerine ve filtresiz ağız­
ların a beni yabancılaştırm ıştı. Liam’ın yeğenlerine bakıcılık
yap m ak b an a çocukları ne kadar sevdiğimi göstermiş, ki bu
da d u ru p dururken beni şaşırtmıştı.
H ayır, bebek doğurmak falan istemiyordum. Ama McCoy
garajının beton zemininde boyama yaparken onlarla konuşmaya
b a y ıld ığ ım ı fark ettim. Liam ve Lukas pistte yarışırken biz
ço cu k larla bir saat vakit geçirdik.
B an a evlerinin resmini yaptılar. Elyse benim için arka
bahçeye on bin metrekarelik bir müştemilat eklerken (havuz
ve üstü a ç ılır araba da dâhil) Kaia babasıyla benim kalplerle
süslü bir resmimizi çizmişti (üzgünüm, küçük hanım ama ben
a m ca n d a n hoşlanıyorum). Anneleri hakkında hikâyeler (onlar
için içten içe üzülm üştüm ), babalarının o mükemmel peynirli
m a k a rn a y ı ( K raft marka hazır makarnanın gurm e bir lezzet
sa yıla b ileceği kimin aklına gelirdi) nasıl yaptığını anlatmışlardı.
Bir saat içinde bu iki sarışın çocuk kalbimi ve dikkatimi ele

283
LAUREN ASHER

geçirmişti. Zaman hızla akmış ve ben her saniyesinden büyük


keyif almıştım.
İkisine de eve götürmeleri için birer portre çizdim . Resim
yapmak dillerini çözmüş, bana hem iyi hem de kötü hikâyeler
anlatmalarını sağlamıştı. Aklım a otel odam a döndükten sonra
resim ve çocuklar hakkında daha fazla araştırm a yapm a fikri
geldi.
Kaia ve Elyse, babaları Onkel Niam\a. birlikte döndüğünde
üzülmüş görünüyorlardı.
Babalarını görünce surat asmalarını dert etmemeliyim.
Anlaşılan çocuklarla aran oldukça iyi.” Lukas hayret dolu bir
ifadeyle başını iki yana salladı.
“Bira temalı tişörtümün iyi bir izlenim yaratm ad ığın ı bi­
liyorum ama Liam bana üzerimi değiştirecek zam an tanımadı.
Dürüst olmak gerekirse onları bir hafta bende k alm aları için
sana para teklif edecek kadar çok sevdim. A m a m aalesef beş
parasızım.” Banka hesabımı kontrol etmiştim. M a y a y la birkaç
alışverişe çıkmak ve Bora Bora’ya tatil rezervasyonu yapmak
strip pokerden kazandığım son parayı da eritm işti.
“Bira kabul edersen ayarlayabilirim?” Lukas bana gülümsedi.
Liam ensesine bir şaplak attı. “Kızımla flört etm eyi kes.”
Bu kelime kalbimin sıkışmasına neden oldu. K ızım .
Lukas utangaç bir ifadeyle bana baktı, boynu kızarmaya
başlamıştı. “Şey... Liam’ın planında sırada ne varsa bize ka­
tılabilirsin.” Liam bir şey söyleyemeden o beni davet etmişti.
Liam gözlerine yansıyan içten bir gülümsemeyle bana baktı.
“Harika fikir. Sanırım Sophie bundan sonraki p la n ım ı çok
sevecek .”
Liam bizi garajdan çıkarırken çocuklar için p la n la d ığ ı ya­
rış gününü anlattı. Fİ araçlarını, kostümler de d â h il Mario
Kart oyunundan fırlamış gibi görünen araçlarla değiştirm işti.
Yeğenleri bacaklarına sarıldığında kalbim d u racak gibi oldu.

284
ÇARPIŞHA

Liam bir Bowscr tulumu kaparken Lukas bıyıksız bir Mario


kostümü seçti. Kızlar Princcss Peach ve Daisy kostümlerini
gözlerine kestirince ben de yeşil Yoshi tulumunu seçtim, zaten
onlar b en im üzerim e olmazdı.
“Küçük Zanderlar. Kurallar neydi?" Rolüne bürünmüş Liam
hem g ü lü n ç hem de harika görünüyordu.
O n d an gerçekten hoşlanıyordum. Gerçekten ama gerçekten
hoşlanıyordum .
“E ğlen m ek !” Kaia ellerini çırptı. Liam bir parmağını kal­
dırıp d iğ e rin in cevabını bekledi.
“B irb irin iz e vurm ak yok.” Elyse cevap verdiğinde bir par­
m ağ ın ı d a h a havaya kaldırdı.
“Ve O nkel N iam ’a yenilmek yok.” Kaia tombul yumruğunu
havaya k a ld ırd ı.
K aia birkaç dakika önce kulağına fısıldadığım kuralı tekrar­
layarak sevgimi kazanmıştı. Ne kadar da çabuk öğreniyordu. Ben
gü lm em ek için kendim i zor tutarken Liam bana ters ters baktı.
Bir p a rm a ğ ın ı daha kaldırıp ortadaki parmağını çaktırmadan
bana gösterdi. Ağzımdan kaçan kahkahalarla iki büklüm oldum.
O d a kendi kahkahasını tutamadı. “Sonuncusu.”
“M u z la ya ve deniz kabuklayına dikkat et.” Elyse R sesini
doğru telaffuz edemiyordu.
L iam , M c C o y ekibinden biriyle pist alanını kurarak gerçek
o y u n d a k i gibi yetişkinlerin GoKart araçlarına sahte muz ve
deniz k a b u k la rı attı. Tüm bunları planlayacak zamanı bul­
d u ğ u n a inanam ıyordum . Onunla ne kadar gurur duyduğumu
a n la ta c a k kelim e bulamadım.
H ep im iz araçlarımıza atladık ve Elysc’e önden başlama
fırsatı verdik. Kaia henüz kendi başına yarışacak kadar büyük
o lm ad ığın d an Lukas’ın aracında onun için özel bir çocuk sepeti
vardı. Abi kardeş bunu, Fİ turunu Liam’ın kazanmasının ar­
d ın d a n rövanş maçı ilan etti ve kazananın herkese bira alması
yö n ün de iddialaştı.

265
LAUREN ASHER

Kartlarımız pistte gürültüler eşliğinde ilerlem eye başladı.


Ne yapıp edip Liam’ın önüne geçerek ark am a d o ğ ru b ir muz
kabuğu fırlattım. Kıl payı kurtuldu. Aracımın h a f if m otorundan
yayılan vınlama sesleri arasında bile duyulan b o ğ u k k ah k ah ası
sırtım ı okşadı.
“Bundan daha iyisini denemen gerekecek. B ir k ız gibi atı­
yorsun.” Kaskına rağmen sesi yüksek ve net g eliyo rd u .
Pedala sertçe bassam da kısa boyum burada b an a pek avan­
taj sağlamıyordu.
“Sana yükseltici koltuk alalım dem iştim .” A ra c ıy la yan ım a
yaklaştı.
“Yükseltici koltuk kullanmadan önce cesed im i çiğnem en
lazım .”
“O zaman son sırada olmanın tadını ç ık a r.” L ia m gaza
basarak yanımdan hızla geçip gitti.
Muz ve deniz kabuklarından kaçınarak p istin etrafınd a
turlayıp durduk. Kızlar eğleniyordu; Kaia m uz k a b u k la rın ı
fırlatıyor, Elyse ise aracını çimlerden geçiriyordu.
Küçük Elyse damalı bayrağı geçerek babasını şok etti. Ge­
leceğin ilk kadın Fİ yarışçısı doğuyordu.
Liam yeğenini omzunda taşıyarak gön lüm ü â d eta yeniden
fethetti. Haftalar önce bana Kaia’yla pek y a k ın o lm a d ık la r ın ı
söylemişti. İnanılır gibi değildi. Onu g ıd ık la d ığ ın ı ve havaya
fırlattığını görünce nefes alamadım. Ç o c u k la r h erkesi ve her
şeyi affedebilen müthiş varlıklardı, her ik i m in ik Z a n d e r da
L iam ’ı gönülden kucaklıyordu.
Lukas minik klonunun elini tutarak bizi L ia m ’ın pazar
günü birinci olmayı umduğu podyum a gö türd ü.
Köpüklü şampanyalar elma suyuyla yer d e ğ iştirm işti. Liam
ve Lukas bir Disney şarkısı eşliğinde e tra fla rın d a d a n s edip
meyve suyunu üzerlerine püskürtürken k ız lar y a p ış k a n sıvıyla
duş alıyordu. Bir süre onları güvenli bir m esafeden izledim ,
ta ki Liam beni sahneye sürükleyip üzerime y e n i b ir şişe püs-

286
ÇARPIŞMA

kürtene kadar. Sıvı yüzüme ve üzerime sıçrarken tatlı koka


burnum a doldu.
L iam tek dizin in üzerine çökerek şişeden bir yudum aldı.
“Ç o k g ü lü n ç görünüyorsun.” Gülümsememi bastırmakta
zorlanıyordum .
Şişeyi d u d akların d an uzaklaştırarak, “Aslında seni dizle­
rinin ü stü n d e görmeyi tercih ederdim ama buna da razıyım.”
Sesli bir k ah k ah a attım. “Çocukların önünde böyle şeyler
söyleyem ezsin.”
L iam kızları hortumla yıkayan Lukas’a bakarak, “Şeker ko­
m asına g irm ek üzere olduklarım düşünürsek bence güvendeyiz.
Ayrıca seni görünce içimde dikilen hislere engel olamıyorum.”
“E reksiyonu bu işe karıştırma.”
“T a n rım , konuşma tarzını seviyorum.” Bana dizlerimi tit­
reten bir gülüm sem eyle bakıyordu.
Ş a n g h a y ’dan A lm anya’ya kadar geçen günlerde bu mutlu
am a m üphem adam kalbime el koymuştu. Saç çizgisindeki gizli
yara izin den , dün boynunda beliren taze jilet kesiğine kadar
her a y r ın tıs ın ı ezberliyordum.
O n u tepeden tırnağa seviyordum. Kıvrak zekâsını, çocuksu
cazibesini ve gece yarıları sırtımı kaşımasını. Hikâyemiz bir tra­
jediye ko n u olacak cinstendi. Kendimi keşfedip kim olduğumu
ö ğren irken içim deki iyiyi ve kötüyü gün yüzüne çıkaran birini
b u lm a k çok ironikti. Aşk böyle çirkin bir şeydi işte.
Ve b izim k i tarihteki en çirkin aşk olacak gibi görünüyordu.

287
•* ^ \ e n in narsist biri olabileceğini hiç hayal e tm e m iştim ama
W şimdi kendimi sorguluyorum.” Liam ’ın b an a özel yap­
tırdığı, üzerinde numarası ve adı yazan özel form aya baktım.
“Nereden anladın? İsmimi üzerinde taşıdığını görünce siki­
m in kalkmasından mı yoksa bu sabah seni a y n a n ın karşısında
becerme şeklimden mi?”
“Ben de aynada bana bakıyorsun sa n m ış tım .” L iam ’ın
beni süitinin banyosuna çekip listemizden a yn a k arşısında seks
yapm ayı dene maddesini çıkarmamız gerektiğini sö yled iği ânı
hatırlayınca yanaklarım yanmaya başladı. L istem iz , sa n k i onu
birlikte yapmışız gibi.
Milyon yıl geçse de ayna karşısında seksin h a y a tım ın en
erotik deneyimlerinden biri olabileceği a k lım a gelm ezd i. Tüm
inançlarımı yıkmak, beklentilerimi her fırsatta a ltü st etmek
tam da Liama göreydi. Hayatımdaki diğer k o n u d a da bunu
çok iyi başarıyordu.
Gözlerimi senden alamadım ki kendim e b a k a y ım . Ama
ikinci raundu yaparak bu sefer bana ilgi gösterebiliriz. Ne der­

288
ÇARPIŞHA

sin?” Beni kendine çekip öptü. Süitinin yanındaki boş koridorda


duruyorduk ve bu yakınlık gösterimizi izleyen kimse yoktu. Ya
da şehvet gösterisi mi demeli?
Y akınlık, Liam’ın bana pek hissetmediği sevgi dolu duygular
a n la m ın a m ı geliyordu?
“Siz ik in iz şu işleri otel odanızda yapamıyor musunuz?
Seks h a y a tın ız beni en fazla borsadaki son gelişmeler kadar
ilgilen diriyo r.” Ja x ’in sesi duvarlarda yankılandı.
L ia m ’d an ayrılıp aramıza bir karış mesafe koydum.
L iam b ana göz kırptı. “Bu bir meydan okuma mı? Borsa
haberlerini bile seksi hâle getirebilirim.”
“D ah a da alçalm a istersen. Bizi garaja çağırdılar, hadi gi­
delim d o stu m .”
“G örev çağırıyor.” Beni alnımdan öptükten sonra birlikte
garaja in d ik .
“A ile m le takılacaksın. Umarım onlarla başa çıkabilirsin
ç ü n k ü biraz fazla hareketlidirler.” Ailesinden bahsederken her
z a m a n k in d e n daha neşeli görünüyor, gözlerinin içi parlıyordu.
“En kötü ne olabilir ki?” Göğsümü tırmalayan gerginliği
yatıştırm aya çalıştım. Ailesi nazik insanlardı ama bu onlarla birkaç
saat y a ln ız k alm ak tan korktuğum gerçeğini değiştirmiyordu.
“S a n a benim kadar bayılacak olmaları dışında mı? Sanırım
o tu z u n c u tu ra girdiğim iz esnada Almanya’ya taşınırsan sana
bir ev ve araba alm ayı teklif edecek kıvama gelirler.”
“Ü stü açık bir B M W ’ye hayır demem.”
L ia m ağzım ı kapadı. “Burada o markadan bahsetmiyoruz.
Ya M c C o y ya da hiç.”
E lin i indirdiğinde omuz silktim. “O zaman Almanya’da
y a ş a m a y ı p la n la n m a dâhil edemeyeceğim.”
B eni ailesinin yanına sürüklerken güldü. Hızlı bir vedalaş­
m a n ın a rd ın d a n ekibi onu ve arabasını piste doğru itti.
“S e n in le ilgili çok şey duyduk, Sophie. Liam’ın doğum
g ü n ü p artisin d e seni resmen kaçırıp götürünce fazla sohbet

289
LAUREN ASHER

etme şansımız olmadı.” Saçları altın rengine y a k ın , çarpıcı gü­


zellikteki annesi başını bana doğru eğdi.
Bütün zamanımı talep ediyor.” Yalan m ıy d ı? L iam boş
zam anlarının çoğunu benimle ya da benim içim d e geçirmeyi
tercih ediyordu.
‘Bilmez miyim? Bize senin, yani yeni a rk a d a ş ın ın fotoğ­
raflarını göndermişti. İkinizin Paris’teki fotoğrafına b ayıldık.”
Sıcak gülümsemesi tenimi ürperten soğuğu en gellem ekte ba­
şarısız oldu.
Yine o aptal A harfli kelime. İlişkimizi bu şek ild e etiket­
lediğim için kendimden nefret ediyordum ç ü n k ü görünen o
ki Liam da ailesine ilişkimizi bu şekilde a n la tm ıştı. Bu aptal
plan benim başımın altından çıktığına göre ü z ü lm eye hakkım
yoktu. Bunun yerine, elimdekiyle yetinmeye, ânı y aşam ay a ve
sonuçlarına daha sonra katlanmaya n iyetliydim .
Şu hâlime bakın, hayatı sınırlarda yaşıyordum .
“Evet. İyi anlaşıyoruz.” Çok tu h a f d a v ra n ıyo ru m .
Liam’ın babası torunlarını yerde resim yap ark e n bırakıp
yanımıza geldi. Çocuklarla yer değiştirmek için neler vermezdim.
“Komik, biz de çıkmaya başlamadan önce annesiyle arkadaştık.”
Liam’ın ne demek istediğini şimdi a n lıy o rd u m . Bu ikisi
çöpçatanlık işini Bachelor in P aradisem y a p ım c ıla rın d a n daha
iyi kıvırıyordu.
“Ne güzel. Peki sonra ne oldu?” A rk a d a şlık ilişkisinden
nasıl çıktıklarını öğrenmek istememi m eraklı k iş iliğ im e yora­
bilirdiniz. Tabii ki araştırma yapmıyordum.
“Ben başka bir adamla çıkmaya başlayınca babası başını
götünden çıkarmayı akıl edebildi. Yağmurun a ltın d a d u ru p bizi
izledikten sonra sırılsıklam hâlde restorana geldi. G elm iş geçmiş
en iyi randevu baskınıydı.” Liam’ın annesi kocasına gülüm sedi.
John la birden fazla randevuya çıktığıma göre şansım yok gibi
görünüyordu. Liam ın başı hâlâ güneş görmeyen bir yerindeydi.

290
ÇARPIŞHA

“Komşu kasabadan dangalağın tekiyle randevuya çıkmıştı.


Ben aşk ım ı ilan ederken herif orada oturup aptal gibi şarabını
yudum ladı, bir kez bile karşısındaki kadın için mücadele et­
medi. Sana layık olmadığının bir kanıtı daha.” Liam’ın babası
bana sırıttı.
G ülüm sem em i bastırmaya çalışarak ağzımı kapadım. “Peki
sonra ne oldu?”
L iam ’ın annesi gri gözlerine yayılan bir gülümsemeyle,
“Yağmura çıkıp koşmaya başladık ve bir daha arkamıza bak­
madık. B ir y ıl sonra evlendik ve on ay sonra da Lukas doğdu.
İşte böyle,” dedi.
“Vay can ın a, ne hikâye ama.” Keşke daha fazla cümle ku-
rabilseydim am a birbirlerine gülümsemelerini izlemek başımı
ağrıttıği k ad ar kalbim i de sızlatıyordu. Vücudumda donuk bir
sancı gezindi. Kızların kalbini ganimet gibi toplayan birini
seçtiğim için aptalın tekiydim.
A m a bizim hikâyemizden bu kadar bahsettiğimiz yeter.
Bize k en d in d en bahset. Birkaç ay sonra sezon bittiğinde ne
yapacaksın ?” Annesi bütün dikkatini bana vermişti.
O ğlun kalbimi paramparça ettikten sonra kilolarca dondurma
yem ek d ışın d a m ı? “Üniversite eğitimimi tamamlamaya çalışı­
yorum , m uhtem elen derslerime devam edeceğim.”
“M u h aseb e mi okuyordun? Ne ilginç.” Babası bana zayıf
bir gü lüm sem eyle baktı.
Yüzüm ü buruşturdum. “Hakkında konuşmak kadar ilginç.”
İkisi de benim yarı şaka yarı gerçek tepkime güldü.
Annesi bana içtenlikle gülümsedi. “Resmi sevdiğini duyduk.
O kulunun yanı sıra resme de devam etmek gibi bir planın var mı?”
“D ü rü st olm ak gerekirse resim ve çizim yapmaya yeni baş­
lad ım . L iam sayesinde.”
“H er ne kadar medyaya farklı yansıtılsada oğlum yumuşak
kalpli, dü şü n celi biridir. Son zamanlarda bazı hatalar yapmış
olsa d a o hep herkes için en iyisini ister,” diye ekledi babası.

291
LAUREN ASHER

Yarışçıların hızlı seçimler yaparak geçim lerini sağladıkları


bir sporda kötü kararlar aldıklarını görmek şaşırtıcı olmamalı.
Bu alışkanlığı hayatında da sürdürdüğü için onu suçlayamayız,”
dedi annesi.
Arkadaşlığımızı mahvedecek olmasına rağmen düşünmeden
birlikte olmaya karar vermek gibi mi? Kulağa doğru geliyordu.
Spor spikerleri yarışın başladığını d u yu ran a k a d a r sohbete
devam ettik. Hep birlikte garajın içinde durup yarışı izledik,
Liam pistte hızlanırken çocuklar çılgına dönüyor, çığlıkları
garajın duvarlarında yankılanıyordu, ikin ci sırad ak i yerini ko­
rurken arabası gri ve siyahtan oluşan bir b u la n ık iık la asfaltta
vınlarak ilerlemeye devam ediyordu.
Sporcuların kendi ülkelerindeki yarışları hep b ü yü k olay
olurdu. Pist, McCoy kıyafetleri giyen, bayraklar ve Liam ın adı­
nın yazılı olduğu posterler taşıyan Alman taraftarların akınına
uğramıştı. Liam’ın üzerinde iyi bir performans sergilemesi için
büyük bir baskı olsa da o, bunu başararak ilk on tu r boyunca
ikinci sıradaki yerini korudu. Arabası Noah ın k in e yaklaşarak
hataya çok az yer bıraktı. Arabalar düzlükte ilerlerken Liam ın
gri arabası yüksek hıza ulaştı ve gıcırdayan lastik ler tepedeki
televizyonlarda belirdi.
Bandini nin sıralamasına neredeyse hiç d ik k a t etmiyordum.
Bir kez olsun rakip takımın kazanmasını istiyordum . Bu, Liam
için önemli bir yarıştı, Alman taraftarlara ve M c C o y ’a kendini
kanıtlaması gerekiyordu.
Bandini ve McCoy birbirleriyle yarışırken araçları renk
bulanıklığı hâlinde önümüzden geçiyordu. Teknisyenler Liamın
pit stopu için hazırlanırken yedek parça ve tekerlek taşıyarak
etrafta koşuşturuyordu. Liam’ın kazanma ih tim a liyle içim ad­
renalinle dolmuştu. Bir tur daha atarak şim diye k a d a rk i en iyi
tur zamanını yaptı.
Liam tur atmaya devam ederken N o ah’nın k ıç ın a yanaştı.
Vücudum enerjiyle nabız gibi atıyor, Bandini a d ın a en iyisini

292
ÇARPIŞMA

dilesem de Liam ’ın Noah’yı geçmesini istiyordum. İkisi, kırmızı


ve griden oluşan bir sis bulutu hâlinde birincilik mücadelesi
veriyordu.
L iam ’ın arabası pistte uğuldayarak ilerledi. Birkaç tur kala
Liam’ın N oah’yı geçme fırsatı giderek azalmaya başlamıştı. Noah,
A lm anya Grand Prix’sinin dar boğazlarından geçerken son hıza
ulaştı. M cC o y araçlarının keskin virajlar için donanımlı olması
N oah’yı sonraki virajlı bölümde savunmasız hile getirmişti.
L iam virajlardan birinde gaza erken basınca Noah’nın ara­
cının birkaç santim önüne geçmiş oldu. Önüne kırmadan önce
N oah’yı geçm eye çalıştı. Bu hamle Bandini’yi birincilik pozis­
yonundan uzaklaştırm ıştı. Pit ekibi ıslıklar çalarken Liam ın
ailesiyle beraber alkışlar eşliğinde çılgınca yerimizde zıpladık.
L iam son iki turda pozisyonunu ustalıkla korumaya de­
vam etti. Bitiş çizgisini geçerek en iyi tur zamanını yaparken
aynı z a m a n d a da Almanya Grand Prix’si birincisi ünvanını
k azan m ış oldu.
“O n u n la guru r duyuyoruz. Benim minik oğlum.” Annesi
beni k en d in e çekip sıkıca sarıldı. Bu tür bir şefkate alışık ol­
m a d ığ ım d a n kollarının arasında kaskatı kesildim.
A ilesi L iam ’ın zafer turunu tamamlamasını izlerken gü­
lüm süyor, gözleri parlıyordu. Grupça sarılmak için beni de
a ra la rın a çektiler. Bu kadar geniş ailelere alışık değilim ama
hoş k a rşıla n m a n ın ve aralarına kabul edilmenin verdiği histen
h o şlan m ıştım .
T ü m bu Zander deneyimi kalbimde bir yara daha açmıştı.
Sevgilerini kabullenmiştim çünkü neden kabullenmeyecektim?
Z aten b u n u n benim sonumu getireceğini biliyordum. Kalp
a ğ rısın ı gerçekleşmeyecek hayallerle karıştırmak gibisi yoktu.
L ia m ’ la olan ilişkim bana yeterince işkence etmiyormuş gibi
bir de ta tlı m ı tatlı ailesi eklenmişti.
A y v a y ı yem iştim . Bu sefer gerçekten ama gerçekten ayvayı
y e m iştim .

293
28

ick ’le teklifleri görüşmek üzere Brezilya d a b ir toplantı


R ayarladık çünkü bugünlerde kendisinden p ek n a d ir haber
alıyordum. Haftalar önce doğum gü n ü m d e a r a d ığ ın d a n beri
hiç konuşmamıştık. Benimle ve diğer birkaç k iş iy le d a h a ilgi­
lendiği için biraz fazla meşgul olsa da p la n la r ım ız ı ko n uşm ak
üzere yüz yüze görüşmeyi tercih etm işti.
McCoy toplantı odasında oturuyorduk. M a s a n ın üzerine
kâğıtlar yayılmıştı, bazıları Excel sayfalarıyd ı, b azıların d ay sa
diğer takımlarla yaptığı görüşmelerin d ö k ü m le ri var.
“McCoy karşı teklifime ne dedi?”
“Bandini’dekilerle ilişkini görmezden g e lm e y e sıc a k ba­
kıyorlar.”
Ben yalnızca bir Bandini k ad ın ın ı ö n e m siyo rd u m . “Peki
ya Sophie?”
“Bu ilişkiden pek memnun görünm üyorlar. A r a n ız ın bo­
zulmayacağının garantisi yok ve bunun a lın m a y a d e ğ e r bir risk
olduğunu sanmıyorum. Sana bir ton para te k lif ediyorlar, ö n cek i
kontratından daha yüksek bir teklif.”

294
ÇARPIŞMA

“Bu anlaşm ayı düşünmem gerekiyor. Belki daha düşük bir


kontrat karşılığında Peter’ın Sophie olayının peşini bırakmasını
sağlayabilirim? Para her zaman konuşur.”
R ick iç geçirdi. “Sana bunu yapmamanı tavsiye ederim
ama bana m iktarı söylersen Peter’la konuşabilirim.
“Bu kadar uzattığımız için kızmaz, değil mi?”
“Bu tür anlaşm aların sonuca bağlanması genellikle aylar
sürer. A n cak yalan söyleyecek değilim, senin anlaşman alış­
tığım ızdan dah a uzun sürdü. Tabii sen büyük bir yarışçısın.
N oah’yla birlikte en iyilersiniz.”
“Teşekkürler.” Gerginlikle elimi saçlarımın arasından ge­
çirdim. “Peki ya diğer takımlar?”
“Albrecht ve Sauvage gibi daha küçük çaplı takımlardan
bazı teklifler aldık. Bütçeleri küçük olduğundan sekiz milyondan
fazlasını te k lif edemiyorlar.”
“Lanet olsun, bu McCoy’dan kazandığımın yarısından bile
az.” H er ne kadar aşırı harcamalardan kaçınıp yatırım yaparak
m ali d u ru m u m u dengeliyor olsam da milyonlarca dolardan ve
m ükem m el bir arabadan ödün vermek istemiyordum.
R ic k ’ in çenesi gerildi. “Maalesef öyle.”
“Peki ya diğerlerinden gelen en iyi teklif ne? Onlardan hiç
b ah setm ed in .” R ic k ’in kara gözlerinin içine baktım.
T elefonundan saati kontrol etti. “Onlardan pek bir haber
yok.”
“Yani sadece M cCoy ve bu ikisi mi?” Bu kadar az teklif
olm ası beni beklediğimden çok sarsmıştı. Ama onları da an­
lıyo rd u m , verdiğim yanlış kararlar yüzünden gelecek yıl için
riskli bir seçim olmuştum.
“Evet. H angisinin daha iyi bir seçim olduğunu düşündü­
ğ ü m ü biliyorsun.”
T ab ii ki. M cC o y’la anlaşmamıza aracılık ettiği için güzel
bir kom isyo n alm ayı kim istemezdi?

295
LAUREN A S H E R

“Bunu biraz düşünmem gerekecek.” Ç en em i o vuşturdum .


“Muhasebecime ulaşıp gelir düşüşü konusunda sana dönüş sağ­
layacağım.”
“Peter McCoy anlaşmayı kabul edeceğinden e m in , sabırlı
bir adam olduğu için şanslıyız.”
“Onunkisi daha çok puştluğa benziyor a m a herkesin sabrı
kendine tabii. Sophie’yle ya da B an d in i’den h erh an gi biriyle
yakınlık kurmaktan kaçınmam gerektiğini açık ça belirten bir
teklifle ilgili ne hissedeceğimi bilm iyorum .”
Rick yarım yamalak omuz silkti. “Noah h ariç herkesle.
“Mesele tam olarak bu değil, bunu sen de biliyorsun.
“Dinle, ben senin için en iyisini istiyorum . S en in için,
kendi banka hesabım için değil. Küçük çaplı ta k ım la rın boktan
arabaları seni Dünya Şampiyonu yapmaz. K ariyerini erkenden
bitirmeni istemiyorum.”
“O zaman Peterın bir sonraki teklifim i k ab u l etmesini
umalım.”
Excel sayfalarına göz attı. “Diğer takım lardan gelen berbat
teklifler doğrultusunda karar vermek o k ad ar d a zor olma­
malı. Aklını kullan, pantolonunun içindekini d eğil. Zirveye
tırmanmak için yıllarını harcadın. Sophieyle sezon boyunca
iyi vakit geçirmiş olabilirsin ama hepsi bundan ibaret. Tek
sezonluk bir şey.”
Rick, Peter ve Chris’le buluşması gerektiğin i söyleyerek
toplantı salonundan çıktı. Katılmak isteyip istem ed iğ im i sorsa
da zamanımı başka bir yerde geçirmemin d ah a iyi olacağını
söylemekten de geri durmadı. Onunla aynı fik ird e yd im . Top­
lantılar ve iş konuşmaları beni sıkıyordu.
Bandini prensesimi karavan kalesinde ziyaret ettim . Sophie,
babasıyla yapacağı röportaja hazırlanan M a y a y la takılıyordu.
Adam bana niyetimi çözemiyormuş gibi bakıyor, yeşil gözleri
attığım her adımı takip ediyordu. Tek y u m r u k ta beni yere
serecekmiş gibi görünen pazularını ortaya çık aran polo yaka

296
ÇARPIŞHA

bir B andini tişörtü giymişti. Tokalaşmak için uzattığım eli


tutsa da bırakm adan önce uyarır gibi sıkmayı ihmal etmedi.
“Bakın kim gelmiş. Babamın uykumu getiren konuşmalar­
dan beni kurtarm ak için tam zamanında geldin. Sophie bana
hızlıca sarıldı. Saçlarını örmüş, kot şort ve çarşamba günleri
pembe giym ekten söz eden bir tişört giymişti. Tannm, tarzına
bayılıyordum .
Babası bana sanki kızını kaçırmak istiyormuşum gibi ba­
karken ellerim i nereye koyacağımı bilemedim. “ K u r t a r ılm a y a
ihtiyacın olduğunu duydum.”
M a y a kalbini ovuştururken Sophieye imalı bir bakış attı.
İnsanlar F l ’i takdir eder. Bir de kendine taraftar diyorsun. Fİ
Prensesi ünvanın geri alınmalı.”
“Ben bir savaşçı yetiştirdim, prenses değil. O kendini ko­
ruyabilir.” Babası kızı yerine bana baktı.
B an a okuldaki diğer kızlar gibi saçlarımı örmek yerine
uzay topuzu yaptıran adam mı diyor bunu? Saçımla dalga geçti
diye kızın tekini simli beslenme çantasını elinden almakla tehdit
edişini dün gibi hatırlıyorum. Bu bana fazla korumacı gelmişti.
Sophie, babasının sıktığı yumruklarından bana kızından ne
k ad ar etkilen d iğim i biliyormuş gibi attığı ölümcül bakışlara
k ad ar dillendirilm em iş her sözü kaçırıyordu.
N e g a tif duyguları geçiştirip Sophie’yi de yanıma alarak
B an d in i’nin garajından uzaklaştığımda attığım her adımda James
M itch ell’ın keskin gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum.
Son maddelerinden birini daha yerine getirmek üzere Sop­
h ie’y i k iralad ığ ım Wrangler’a yönlendirdim. Bunu yeterince
ertelem iştik ve artık geçiştirmesine izin vermek yerine bir şeyleri
k e n d im halletm eyi tercih ediyordum. Nasıl olmuştu bilmiyor­
d u m a m a son iki ayda listesindeki maddelerin çoğunun üstünü
çiz m iştik , boş vaktimiz pek olmadığından da kalan iki taneyi
sü rek li erteleyip durmuştuk.
“N ereye gidiyoruz?” Emniyet kemerini bağladı.

297
LAUREN ASHER

“Oraya varana kadar bunun sürpriz olm asını istiyo ru m .”


Sophie bana şöyle bir baksa da isteğime boyun eğdi. Fonksi­
yonel çiftler gibi tek kulaklığı paylaşarak şehrin içinde ilerledik.
M üzik zevkimin dikkate değer olduğunu sö yled iğin d e o çok
sevdiği pop şarkıları çalmasına izin verdim.
Tamam. Şimdi sana öyle bir şarkı çalacağım k i sözlerini
bilmiyorsan aramızdaki şeyi sorgulayacağım.”
Öylece mi? Bu kadar taş kalpli olabileceğini düşünm e­
m iştim .”
M üzik çalardan nefret etm e...” Play tuşuna bastı ve Ma-
rio nun “Let Me Love You” şarkısı çalm aya başladı. Tabii ki
bu şarkıyı biliyordum. Ağaçları ve sokakları bir renk cüm büşü
hâlinde yanımızdan akıp giden Sao Paolo yu izlerken dudak­
larından şarkı sözleri döküldü.
Tek yapabildiğim onu izlemekti. Sözleri bilip bilm ediğim i
biraz bile umursamadan gözlerini kapayışı ve v ü cu d u n u n mü­
ziğin ritmine göre hareket edişi. Onu hayal k ır ık lığ ın a uğ­
ratm ak istemediğim için bir dakika kadar sonra ben de ona
eşlik etmeye başladım. Telefonunu mikrofon gibi k ullan d ığın d a
birlikte güldük.
Konuşmadan yolda ilerlerken onunla daha fazla zaman
geçirmeye ihtiyacım olduğunu fark ettim. Birlikte geçirdiğim iz
vaktin sonuna geliyorduk ve hayatın beni nereye götüreceği
hakkında hiçbir fikrim yoktu. R ick’ten şa rtlarım d o ğru ltu ­
sunda McCoy’u daha fazla zorlamasını istemediğim için aptalın
tekiydim.
Lanet olsun, Peter’la bizzat konuşarak şa rtla rım ı ortaya
koyamayacak kadar da korkaktım. Daha da geç o lm a d a n bu
durum u çözmeliydim.
Ben arabayı park yerine çekene kadar Sophie sevdiği şar­
k ıları çalmaya devam etti. Yerimden aceleyle k a lk ıp kapısını
açm ak üzere diğer tarafa geçtim.
“Ah, hayır.” Emniyet kemerine can sim idi gibi yap ıştı.

298
ÇARPIŞHA

“Sadece birkaç madde kaldı. Ben hep yanında olacağım.


Eğilip em niyet kemerini çözdüm.
“Korkuyorum.”
“Ben de korkuyorum.” Dürüstlüğüm onu kendine getirdi.
Sophie arabadan inerken bir şeyler homurdandı. Kaçma­
sından korkarak elini tuttum ve depoya girdik.
Bizi bir sekreter karşıladı. “Sao Paulo Skydiving’e hoş gel­
diniz. Bugün bizimle uçmaya karar verdiğiniz için minnettarız,
Bay Zander. Burada büyük hayranlarınız var. Uçağınız bek­
liyor ve eğitm enler oryantasyona başlamak için hazırlar.” Bize
ev raklarım ızı uzattı.
Sophie arkam dan geliyordu. “Şu anda senden gerçekten
nefret ediyorum .”
“Sevgiyle nefret arasında ince bir çizgi vardır.”
“A k ıl sağlığıyla delilik arasında da ince bir çizgi vardır.
T a h m in et sen hangi taraftasın?”
E lini tutup onu kendime çekerek güldüm. “Sadece birkaç
m adde d ah a ve sonra işin bitecek.” Bu düşünceyle göğsümün
zo n k lam asın a kulak asmamak zordu.
Ç en esini dikleştirip omuzlarını geriye attı. “Bunu yapabi­
liriz. în sa n la r sık sık paraşütle atlıyor.”
“İşte benim kızım, on moral konuşmasından sonra kor­
k u su n u yendi.”
O ryantasyondan geçtikten sonra teçhizatlarımızı hazırla­
d ık . U çağ ım ız pistte hızla ilerleyerek havalanmaya hazırlandı.
Ç o k geçmeden de Sophie, ben ve iki eğitmenimizle bir­
lik te havalandı. Sophie kendi kendine cesaretlendirici sözler
m ırıld a n ırk en ben, eğitmenine ayağtnı denk al havası yansıtan
b a k ışla r atıyordum.
G ergin mırıldanm alarını bölerek, “Uçmaya hazır mısın,
G ü n ışığ ı?” dedim.

299
LAUREN ASHER

Güneş gibi görünmesi ve davranması benim suçum değildi.


Gökyüzündeki yakıcı sarı küre gibi koruyucu ta b a k a m ı yakıp
kül ederek en karanlık kuytularımı aydınlatıyordu.
S ırf bu lakap için bile uçaktan atlarım .”
Kaygısız bir kahkaha patlattım. “İşte sana fırsat.
Buna yüzde sıfır hazırım.”
Z am anında ben de ona yüzde sıfır hazırdım . A m a bakın
ne durum daydım , ondan hoşlandığım ve pek çoğu şeyi ilk kez
benimle yapmasını istediğim için bir uçaktan atlam ak üzereydim.
Bir görevli kapıyı açtığında eğitmenlerimizle b irlikte açık
alana doğru yürüdük. Kalbim göğsümde küt kü t atıyor, ciğer­
lerime giden hava akışı kısıtlandığından boğuluyorm uşum gibi
geliyordu. Aylar önce dikkatimi çeken ve asla peşimi bırakmayan
kıza doğru döndüm.
Bana bu çılgın “Yap Gitsin” listesinde bir m adde olmaya
değer şekilde gülümsedi. “Liam Zander, seni tanım ak bir zevkti.
K alın tılarım ı oryantasyon masasından toplarsın, olur mu?
“Bu kadar mı? İlanıaşk beklerdim.”
Renkli gözlüğünün ardından görülebilen gözlerini devirdi.
“Ö fke ilanına ne dersin?”
“Aynı şey sayılır.” Sırtımıza bağlanmış iki adam ı görmezden
gelerek onu öpmek için kendime çektim. Ö püşm em iz basit
ve tatlıydı, şehvetimi ve çekim gücümüzü d o yu rm aya yetm iş,
kalbim in çarpıntısını hafifletmişti.
“Ü ç ... ik i... bir...” dedi iki adam arkamızdan ve Sophie nin
kükreyen uçağın motorlarından duyulacak k a d ar tiz çığlığı
havayı doldurdu.
Mavi gökyüzünde ilerlerken rüzgâr k u la k la rım d a uğuldu-
yordu. Havayı yararak karaya doğru düşüşe geçm iştik. Sophie,
etrafında sallanan iki sarı saç örgüsüyle kam eraya poz veren
bir siluetten ibaretti. Kan kulaklarıma hücum ederken kalbim
göğsümde hızla çarpıyordu. Bu, yarış gü nü m d ekind en farklı

300
ÇARPIŞMA

bir ad ren alin patlamasıydı, serbesı düşüş daha önce yaşadığım


hiçbir şeye benzemiyordu. Boğazım kurumuş, midem gerilmişti.
Şehre yaklaştığım ızda görevliler paraşütleri çekerek açınca
v ü cutlarım ız sarsıldı. Bana baş parmağıyla onay işareti veren
Sophie’nin gülümsemesi ışıl ışıldı. Tam bana göre bir kızdı,
korkudan ak lın ı kaçırmış olmasına rağmen bana ve çılgın plan­
la n m a güveniyordu.
R üzgârd a sürüklenirken altımızdaki şehri izlemek yerine
onu izliyordum . Gözlerimi onun bu deneyimden aldığı keyiften
ayıram ıyo rd um .
O n u n la aram ızdaki şeye nasıl bir yön vereceğimi bilmiyor­
dum . N e istediğim i bile bilmezken nasıl yön verebilirdim ki?
G eçm işim pek iç açıcı olmadığından her tavrımdan ürkmesi
a ra m ız d a k i birçok engelden biri hâline geliyordu.
Sophie’den hoşlanmak uçaktan atlamak gibiydi. Heyecan
verici, b a ğ ım lılık yapıcı ve unutması neredeyse imkânsız.
U ç ak hangarlarının yanındaki çimenlik alana indikten bir
d a k ik a k ad ar sonra Sophie de indi, görevli kayışlarını çözerken
içten bir gülüm sem e ve parlayan gözlerle bana bakıyordu.
Sonra yanım a koşarak kollanma adadı ve başını geriye atarak
gökyüzüne doğru güldü. Bacaklarını etrafıma dolayarak ânında
sertleşen aletim e sürtündü. Gülerken titreyen boynuna doğru
inledim , bu işkence dolu deneyimden fazlasıyla zevk alıyordum.
“A m an Tanrım , bu şimdiye kadar yaşadığım en iyi şeydi.
Y arışm ak böyle bir his mi? Muhteşem.”
Boynuna doğru güldüm. “Muhtemelen böyledir. Heyecandan
p atlayacak gibi mi hissediyorsun? Kalbinin atışını kulaklarında
m ı duyuyorsun?”
Bana merakla baktı. “Evet,” dedikten sonra kulağıma eğildi.
“B u rad an bir an önce çıkmaya ne dersin?”
T ek lifi karşısında bedenim başka hiçbir şeye benzemeyen
bir tepki verdi. Konu Sophie olduğunda aletim durumu hemen
kavrıyor ve bu kızdan başka bir şeyle asla yetinemiyordu. Onunla

301
LAUREN ASHER

birlikte olmak yaşadığım en iyi şeydi, onunla vakir geçirm ek


beni kariyerimi baltalayacak kararlardan uzak tutuyordu. Onun
içinde olmak. Onunla olmak. Onun yanında o lm ak .
Sophie’yi yere indirip çirkin uçuş tu lu m u m u ç ık a rd ık ta n
sonra elinden tuttum.
“Belde, benim de tulumumu çıkarm am gerek.” Yeşil göz­
lerinde ezberlemek istediğim bir neşe vardı.
“İzin ver yardım edeyim.” Cırt cırdı kayışları açm ak için acele
ederken tulum sanki beni rahatsız ediyormuş gibi çekiştird im .
Gülümsemesini bastırmaya çalışarak başını ik i y a n a sal­
ladı ve kumaşı aşağı doğru sıyırdığımda bacaklarını k ald ırarak
bana yardımcı olmaya çalıştı. Ellerimin gezindiği yerlerde teni
ısınıyordu.
Görevliler bize eşyalarımızı teslim ettiğinde W ra n g le ra
doğru ilerledik.
“Bu şimdiye kadar yaptığım en havalı şeylerden biriydi.
Kalbim henüz sakinleşmedi, omurgam hâlâ karıncalanıyor. Lanet
olsun, az önce bir uçaktan atladık!” Sophie yolcu k ap ısın ı açtı.
Yerime yerleştim. “Umarım seni bir adrenalin b ağım lısın a
dönüştürmeraişimdir. Bende sadece kucak var ilaç y o k .”
“Pek de şikâyetçi gibi değilsin.” Sophie o rtad ak i konsolu
aştı ve üzerime oturup dizlerini iki yanım a yerleştirerek beni
şaşırttı. Kendini aletime bastırdı.
“Ne yapıyorsun?” Yutkundum.
“Daha az konuş, daha çok öpüş.” D u d akların ı benim kilere
bastırdı.
Kollarımı etrafına sararak onu kendim e ç e k tim . D illeri­
miz birbirine dolanarak dans etti. İlkel bir ö p ü şm eyd i, sanki
ikim iz de ne kadar uğraşırsak uğraşalım a ra m ız d a k i bu açlığı
doyuramıyorduk.
Sophie yi öpmek en sevdiğim şeylerden biri h âlin e gelm işti,
onunla seks yapmak, dilimle boşalmasını sa ğ la m a k ve onun
bana oral seks yapması gibi eylemler art arda liste h â lin d e sı-

302
ÇARPIŞHA

ralan m ıştı. Yani aslında onanla yaşadığım her şey diyebilirdim


çü n k ü ya ta k odası dışındaki arkadaşlığımız da dâhil birlikte
y a p tığ ım ız her şeyi seviyordum.
D udakları boynuma kaydı ve hassas tenimi emmeye başladı.
“S ik tir.” İniltim i bastırmak için dişlerimi sıktım.
E llerim i vücudundan aşağı kaydırarak dolgun poposunu
sık tım . D iliyle tenimi tadarken dişlerini boynumun çukuruna

“Sen az önce beni mi ısırdın? Seni küçük bir şeytana dö­


n ü ştü rd ü m .”
G eri çekilerek bana baygın gözler ve tembel bir gülümse­
m eyle b ak tı. Bu bakışını seviyordum, özellikle de sebebi ben
o ld u ğu m d a.
H asiktir. Sevm ek mi? Gerçekten mi, Liam?
“D u ym a d ın mı? Şeytanlarla oynamak için şeytan olman
gerekir.” D udakları benimkine çarptı, dillerimiz birbirini okşar­
ken alaycı sözleri bir kenara bıraktık. Dişler çarpıştı, dudaklar
şişti. A ğ ır nefesler ve ellerin hareketi tam bir erotik gösteriye
d ö nüştü.
P arm akları pantolonumun düğmesini açtı. “Sana ihtiyacım
var. H em en şim di.”
“H em en şimdi mi?” Kelimeler dudaklarımdan hırıltıyla
d ö k ü ld ü . Gençliğimden beri arabada seks yapmamıştım, hele
k i herkesin yan ın dan geçebileceği lanet olası bir Wrangler’da.
O n d an uzaklaşıp durumu değerlendirdim, ki bunu muhtemelen
Sophie kendini lanet olası bir hediye gibi kucağıma bıraktığında
y a p m a lıy d ım . Çevrede gördüğüm boş arsa gökten gönderilmiş
bir lü tu f gibi geldi.
“Siktir et.” Parmaklarım açgözlü hareketlerle kot şortunu ve
iç çam aşırın ı çekiştirerek pürüzsüz bacaklarından aşağı kaydırdı.
O d a b en im yaptığım ı yaparak yardımımla şortumu indirdi.
Saçların a doğru, “Senin yanında ergenleşiyorum,” diye ho­
m u rd a n d ım , baş döndürücü kokusunu içime çekerek.

303
LAUREN ASHER

Güldüğünde boğuk sesi aletime bir zevk d algası gönderdi.


Kendimi hizalarken aletimin ucundan uyarılm a sıvısı d am lı­
yordu. Herkesin görebileceği bir arabada S o p h ie y i becerme
fikri sırtımın gerilmesine neden oldu.
“Bekle. Prezervatif!” Nefes nefese sesi k afam ın içinde yan­
kılandı
“Kahretsin!” P rezervatif m i? Lanet olası p r ez erv a tif. Ne
zaman biriyle sevişirken prezervatifi unutacak k a d a r kendim i
kaptırmıştım?
Hay sikeyim böyle işi. Şaşkınlıkla aletime bakıp sanki ona
bakm ak sıkıntımı çözecekmiş gibi düşünmeye çalıştım .
Sophie paniğimi görmezden gelerek benden uzaklaştı ve
çantasını kapıp sorunumuza çözüm aradı.
F l ’in bir numaralı kuralı: Kızlarla korunm asız yatm ayın.
Yarışçıların bunca stresin arasında bir de çocuk dram ı yaşamasına
gerek yoktu. Kimse Noah nin babası gibi, h ayatın ı pençelerini
ona geçiren servet avcısı bir modelle geçirmek zorunda kalm ak
istemezdi.
Ama karşımdaki Sophieydi. O bana bunu yap m az, beni
kendi çıkarları uğruna manipüle etmezdi. O nu neredeyse Fİ
sezonunun başından beri tanıyordum. Arkadaştık. Tabii ki seks
yapıyorduk ama yine de arkadaştık. Bir şey olursa da bunu
kasıtlı yaptığına asla inanmazdım.
Öyle değil mi?
Tabii ki öyle. Bunu yapıp yapmayacağını so rg u lay arak bile
aptallık ediyordum.
“Buldum! Çantamı gerçekten ama gerçekten boşaltm alıyım .
Sanırım bu üniversite oryantasyonundan falan k a lm a a m a yine
de işe yarar görünüyor.”
Elini gezdirdiğinde aletim dokunuşuyla zonklam aya başladı.
Parmağıyla ucundaki inci gibi damlayı tem izled ik ten sonra
ağzına alıp emmeye başladı.

304
ÇARPIŞMA

“H ay sikeyim .” Böyle yaramaz davrandığında kendimi


kontrol etm ekte zorlanıyordum.
“P lan ım o zaten!” Kendi kendine güldü.
Folyoyu yırtarken markasını fark ettim. “Bu bana uymaz.
Kan d o laşım ım ı keserek aletimin düşmesini mi istiyorsun?”
G özlerini devirdi. “Ne demek istiyorsun?"
“A le tim in boyutuna hakaret etme, kadın.”
“U k ala biriyle yatmak isteseydim Noah’yla çıkardım.” Alaya
bir gü lü m sem e takınıp damarıma basmaya çalıştı.
“San a u k ala neymiş göstereceğim. Hem de hemen şimdi.
D oğum kontrol hapı kullanıyorsun, değil mi?”
B aşıyla onayladı. “Son beş yıldır falan.”
“Z aten bana olmayacağı kesin olan o prezervatiften kur­
tu lm a k ister misin? İkimiz de temiziz, değil mi?”
N e y a p ıy o ru m b en ? Sikimle düşündüğüm kesin.
Sophie kabul ettiğinde tek bir hızlı hareketle içine girdim.
Keskin bir nefes alarak başını geriye yatırdı, sarı saçlarının
uçları u y lu k la rım ı gıdıklıyordu.
O k a d a r h arika bir histi ki gözlerim kapandı. Hayatımda
hiç prezervatifsiz seks yapmamıştım, Sophie’nin içimde yarat­
tığı his N irv an a’ya ulaşmak gibiydi. Düşünmek şöyle dursun,
hareket bile edemez hâle gelmiştim.
Sophie yavaşça kalkarak dikkatimi ıslak ıslak parlayan ale­
tim e çekti. Transa geçmiştim. Sıcaklığı, vücudu, her şeyiyle.
K endini tekrar üzerime bırakırken vücudum uğuldadı. Aletime
o turup beni becerirken gözleri kapandı ve sırtı gerildi.
Z ih n im uyuşmuştu, sırtım karıncalanıyor, ayak parmaklarım
k ıv rılıy o rd u . Beni adımı unutana dek becererek içimdeki tüm
hisleri ateşledi. Eskiden onu kırmakla ilgili şakalar yaparken
şim di fark ediyordum ki onun ellerinde yavaş yavaş kınlan
asıl b en d im .

305
LAUREN ASHER

Kalçasını iz bırakacak kadar büyük bir güçle kavradım,


kendimi kontrol edemiyordum. Boynunun k ıv rım ın ı bulııp onu
kışkırtmaya çalıştım.
“Ah, Liam. Evet,” diye inledi.
Homurdanarak tenini emip onu d a m g ala m a y a çalıştım.
“Yolculuğunun tadını çıkar çünkü vaktin azald ı.”
Öyle içten bir kahkaha attı ki yum uşaklığıyla k alb im eridi.
Bu kadın bana ne yapıyor?
İçgüdülerim devreye girdi ve bir elimle saç ö rgü lerin i kav­
rarken diğer elimle kalçasını tuttum. H areketlerim i izliyordu,
ben içine girerken kendini yukarı kaldırdı. A r tık yum uşak
okşamalar ve yavaş itişler istemiyordum. A d ım ı haykırırken
aletim in etrafına boşalmasını istiyordum. H em en şim di.
Ben içine girip çıktıkça nefes alıp verişi hızlandı. Hareketle­
rim düzensizleşirken aklım başımdan gitti. Ö n ü m d eki güzellik
yüzünden kendimden geçmiştim.
“Çok ateşlisin, sana verdiğim her şeyi kab ul ediyorsun.
Bana kendimi cennetteymişim gibi hissettiriyorsun. Bir kere
tadına baktıktan sonra artık geri adım atam ıyorum . B ir elimle
saçlarını çekiştirirken diğer elim klitorisini b u la ra k onu kış­
kırtm aya çalıştı.
İnledi. “Neden seninleyken bu kadar iyi h issediyo rum ?
Lanet olsun, egom sözleriyle âdeta şişmişti. Ben işkenceme
devam ederken vücudu titriyor, parmakları o m u zlarım ı kavrar­
ken gözlerimin içine bakıyordu. Onda kayb oldum .
Onu her yerimde hissediyordum. V ücudum da, zihnim de,
lanet olası kanımda. Boşalması için duyduğum arzu ve adrena­
linle dolmuştum. Bu hisleri sevdiğim kadar nefret de ediyordum
çünkü aramızdaki şeyi ve gittiği yönü kontrol edem iyordum .
Bu düşünce beni korkutuyordu, şu anda bu sorunu düşünm ek
istemediğim için frene bastım.
Sophie’nin gözleri parlıyordu, yorgun ve m uh teşem d i. Do­
ruğa ulaştığında vücudu titredi ve aletimi sık tık ç a vücudum

306
ÇARPI ŞHA

gerildi. D u d ak ların ı benimkilere çarpıp dilini dilime doladı.


Beni yiyip bitiriyor, bağımlılık yapan öpücükleriyle endişelerimi
yok ediyordu. Kalçasına tutunarak hareketlerini kontrol altına
aldım, boşalm ak için çaresizce bekliyordum.
S an ki oraya aitmiş gibi kendini kalbimin üzerine bıraktı.
Vahşi itişlerle doruğa ulaştığımda ayak parmaklarımdan başlayıp
boynumun dibinde biten bir karıncalanma hissettim. Tamamen
tükendikten sonra hareket etmeyi kestim.
Sophie kolları boynuma dolanmış hâlde göğsüme yayıldı.
İlk kez han gisin i daha çok sevdiğimi anlayamaz hile geldim,
seks yap m ayı m ı yoksa sonrasında birinin bana sarılmasını mı?
Birkaç d akika öylece kalıp nefeslerimizi düzene sokmaya çalıştık.
Bir y an ım güneş batana kadar burada kalmayı umursamıyordu.
Sophie’yle tek bir seferin asla yeterli gelmeyeceğini biliyordum,
bir ya da üç tur daha atmaya itiraz etmezdim.
“Gitsek iyi olacak.” Aletimin üzerinden kalktığında içinden
meni sızdı.
“Kahretsin, bu görüntüyü sonsuza dek hafızamdaki sandığa
kilitleyeceğim .”
“S ap ık sapık konuşma.” Şortunu yukarı çekip yolcu koltu­
ğuna geçti ve bana kendimi hatırlatan hınzır bir sırıtışla baktı.
Örgüleri dağılm ış, saçları dört bir yana saçılmış, dudakları şişmiş
ve y a n a k la rın a doğal bir kızarıklık yayılmıştı. Tüm bunların
sebebi o ld u ğu m u düşününce gülümsemeden edemedim.
Görünüşüne bayılıyor, iki hafta sonra eve döneceğini bildiğim
için bu an lara tutunm ak istiyordum. Suratım asıldı, göğsümde
h issettiğim bu sıkışm a Sophie’yle tanıştığımdan beri gitgide
aşina o ld u ğ u m bir şey hâline gelmişti.
“N eşelen, Buttercup. Hamile kalacak falan değilim, bir
d a h a k i sefere prezervatif kullanabiliriz.” Yan bakışı beni hu­
zursuz etti.
İfademi başka bir şeye yorması neden boğazımı düğümleyip
ciğerlerim in yanm asına neden olmuştu bilmiyordum. Hamile

307
LAUREN ASHER

kalacağını sandığımdan suratımı astığım ı d ü şü n m esin e neden


olan bir pislik olduğum için mi böyle hissetmiştim? Yoksa onunla
bir daha prezervatif kullanmak istemediğim için m i?
Hiçbir şey olmamış gibi arabayı vitese ta k tım ve Sophie
müzik açarken düşüncelere dalıp gittim.
Telefonum titrediğinde R ick’in adı ek ran d a y a n ıp söndü.
Aramasını görmezden gelerek meşgule ald ım . Sözleşm e anlaş­
mamı Sophie’den sakladığım için midem b ulan m aya başlamıştı.
Kariyerim boyunca ilk kez bırakın gelecek y ılı, gelecek
haftayı bile düşünmek istemiyordum. Sophie’nin eve dönmesini
istemiyor ama harekete geçen bu şeyi de ö n leyem iyo rd um . Fİ
taraftarları gibi çaresizlik içinde çarpışma â n ın ı izliyordum .
Fakat bu kez sebep bendim, oturmuş a racım ın d u v ara çarp­
masını izliyordum.
Hayat işte böyle garip bir şeydi, siz farkın a bile varm adan
ağzınıza sıçıp bırakıyordu.

308
29

n sa n la r B rezilya’nın güzelliğini ve canlılığını hafife alıyordu.


İ R io ’y u Sao Paulo’dan daha çok sevsem de şehrin enerjisi yü ­
z ü m ü g ü ld ü rü y o r ve adımlarım ı hızlandırıyordu.
Y oldayken zam anın bu kadar hızlı geçmesine inanmakta
zo rlan ıy o rd u m . Eve dönmeme sadece iki yarış kalmıştı, bu da
L ia m ’ın nereye gitm ek istediğine karar vermesine iki yarış daha
k a ld ığ ı a n la m ın a geliyordu. Ne zaman sorsam bu konuda ağzını
b ıç a k açm ıyo rd u . Fazla üstelemek istemiyordum, muhtemelen
b elirsiz geleceği ve nereye gideceği konusunda o da gergindi.
M c C o y ’ la anlaşsın ya da anlaşmasın yanında olacağımı
ona sö ylem ek istiyordum ama reddedilme korkusuyla kelime­
ler b o ğ a z ım a diziliyordu. Bana korkak diyebilirdiniz, ö y le
o ld u ğ u m u n farkındaydım . Paraşütle atladığımız gün ilanıaşk
k o n u su n d a şak a yaptığında neredeyse ona olan duygularımı
it ir a f e d e cek tim .
L ia m ’ la biri hariç listedeki hemen hemen her maddeyi ta­
m a m la m ış tık . Kalan maddeyi de birlikte geçireceğimiz iki hafta
için d e gerçekleştirecektik ama ne zaman ve nasıl olacağına dair

309
LAUREN A SHER

hiçbir fikrim yoktu. Bu liste işini epey sevm iş, her şeyi son
anda planlamayı tercih eder olmuştu.
Bir yandan kokteylimi yudumlarken bir y a n d a n d a bun­
ları düşünüyordum. Galada, barın bir köşesine çekilm iştim
ve muhtemelen ruh hâlimi hissettiklerinden tek b ir kişi bile
yanıma yanaşmamıştı. Hayranlar Liam ’ın çevresini sararken
Maya da kuytularda gizli gizli Noah’yla öpüşm ekle meşguldü.
Kadehimi kafama diktim ama rom ve kola k a r ış ım ı üzün­
tümü hafifletmiyordu.
Önüme konan iki shot bardağın tın g ırtısıy la d ik k atim i
yanımdaki adama çevirdim. Rick’e şüpheyle b ak tım . Normalde
benimle hiç konuşmaz, bunun yerine bana her seferinde imalı
bakışlar atardı.
Rick barmene ikimize de birer shot d o ld u rm a sın ı işaret
etti. “Ben de seni arıyordum.”
Sözleriyle tüylerim diken diken oldu. B arm en, kadehleri­
mize ne olduğunu sormaya cesaret edem ediğim b erra k bir sıvı
doldurdu. İçki yerine Rick’in bariz bakışları altın d a kusm am aya
odaklanmıştım.
“Sana nasıl yardımcı olabilirim?” Ona göz k a m a ştırıc ı sahte
bir gülümsemeyle baktım.
“İstekli insanları severim.” Rick öğürm e re fle k s im i test
ediyor gibiydi. “Parmağının ucuyla bile C la u d ia ’n ın vajinasıyla
çıkardığından daha fazla sorun çıkarm ayı b a şa ra n k a d ın na­
sılmış bakayım dedim.”
Beni aşağılıyor muydu yoksa iltifat m ı e d iy o rd u an lam ak
zordu. Zalim beni ilk seçeneği tercih etm eye yö n len d iriyo rd u .
“Harikayım.” Telefonumu çıkardım. “Vay c a n ın a . Sohbete
son vermekten nefret ediyorum ama saati fark e tm e m işim .”
Tam kalktığım sırada soğuk bir el bileğim e k e n e tle n d i. Rick
canımı yakmak istememişti ama istemeden de o lsa dokunuşu
midemin bulanmasına neden olmuştu.
Menajerlerden nefret ettiğimi söylemiş m iy d im ?

310
ÇARPIŞHA

R ick rahatsızlığım ı görmezden gelerek konuşmaya devam


etti. “Bence kalm alısın. Hem Liam ın içine düştüğü zor durumu
bilmek istemiyor musun? Sana söylemez kesin ama önümüzdeki
iki h afta içinde yapması gereken önemli bir seçim var.”
A dam karşım da bayat bir yemi ve paslı kancası olan kötü
bir b alıkçı gibi beni oltaya getirmeye çalışırken hiçbir şey söy­
lem em eyi seçtim . “Bak, McCoy, patronun yeğenini becerme­
sine rağm en L iam ’a sözleşme yenilemeyi teklif etti. Pistte bu
kad ar iyi o lm ayı hayal edebiliyor musun? Patronun yeğeniyle
yatıp yin e de işini kaybetmeyecek kadar güçlü olmayı? Müthiş.”
İn an m ıyo rm u ş gibi başını iki yana salladı. “Her neyse, onun
d ışın d a sadece iki şirketten teklif aldı, onlar da küçük çaplı
ta k ım la r. Bok gibi ücretler teklif ediyorlar ve Liam da bunu
biliyor. Bu anlaşm alardan birini kabul ederek bir kere daha
D ünya Şam piyonluğu şansı yakalayamadan kariyerini bitirecek.”
“B u n u n benim le ne ilgisi olduğunu anlayamadım.” Sabrım
taşıyordu. E trafım da bir kurtarıcı aradıysam da tanımadığım
in sa n la rd a n oluşan bir takım elbise deryasının içindeydim.
“Ç o k ilgisi var. M cCoy Liam’a Bandini’yle olan bağın yü­
zünden seninle ilişkisini kesmesi şartıyla yirmi milyon dolar
te k lif etti. A rkad aşın ya da sevgilin olmak için hayallerinden
v a z g eçtiğ in i bilerek gece başını yastığa huzurla koyabilecek
m isin? B en kesinlikle koyamam. Liam teklifi geri çevirmeyi
d ü şü n ü yo r. Genç ve ateşli bir kızla kaçamak yapmak uğruna
k a rşısın a ç ık a n en iyi tekliften vazgeçmeyi planlıyor. Yeni söz­
leşm eyi y a kab u l etmeyecek ya da değiştirilmesini isteyecek ve
asla g elm e yec ek daha iyi teklifleri beklemeyi tercih ederek siki
tu ta c a k . Z a m a n ı tükeniyor.”
K alb im midemde atıyor, asit ve alkol içinde çalkalanıyordu.
R ic k ’ten ve L iam ’ın benden sakladığı bu sırdan kaçmak istiyor­
d u m . A m a gitm ek yerine kıçım taburenin üzerine yapışık kaldı.
“İn sa n la r anlaşm alar ve aptalca koşullar üzerinde pazarlık
y a p a b iliy o rla r.” S ırtım ı dikleştirdim çünkü Rick’in korkumu

311
LAUREN ASHER

hissetmesine izin veremezdim. Başka seçenekler de olm alıydı.


Şirketler bu şekilde davranamazdı, değil mi?
"Liam şartları değiştirmeyi denedi. Ben de d en e d im . Ama
en nihayetinde anlaşma anlaşmadır.”
Ne diveceğimi bilemez hâldeydim, so ru n la rım ı çözmesini
dilervesine shot bardağına baktım.
"Sana bunu düşünüp taşınman için söylüyorum. İlişkinizin,”
geçleri üzerimde gezindikten sonra d u d ak ların ı y a la d ı, “ya da
ortada olmayan bir ilişkinin gerçekten o k a d a r p araya değip
değmeyeceğine karar vermen lazım. Liam ’ın k ariye rin d en bah­
setmiyorum bile. Zaman daralıyor. Bu zor k a ra rın d a sana bol
Sins diliyorum. Şahsen benim için hiçbir kadın bu k a d ar değerli
değildir. Ama Liam kadar zengin olsaydım s a n ırım benim de
tercih yapmak gibi bir lüksüm olurdu.” İçkisini k a fa sın a dikip
baidağını ters çevirerek beni dolu bir bardakla baş başa bıraktı.
O gittikten sonra midemin bulanm asına rağ m en shotımı
kafama diktim. Boğazımın yangını gözlerimdeki acıyı yok etti.
Arkama bile bakmadan galadan ayrıld ım . R ic k kalbimi
söküp bir parçasını çalmamış gibi davranacak havada değildim.
Ne yapacağımı ya da kimden yardım isteyeceğimi bilmiyordum.
Ne hissedeceğimi de bilmiyordum. Liam ’ın beni hayatından
çıkarmayı düşünmesine üzülse miydim yoksa en başta hayır
demeyi düşündüğü için mutlu mu olsaydım? K afa k arışık lığı
alkolle iyi gitmiyordu, şüphe ve güvensizlik b en i içten içe ke­
miriyor, acı içimde enfeksiyonlu bir yara gibi iltih ap lan ıyo rd u .
Otel odama dönüp kendimi yatağa yüzüstü a ta r a k alkolün
beni çabucak bayıltmasını diledim.

“Pankeklerini bıçaklaman beni endişelendiriyor. B ir tasan mı


va/? Bana anlatabilirsin.” Babam sorgulayan gözlerle b ana baktı.

312
ÇARPI ŞHA

“V ik to rya dönemi romanlarından fırlamış gibi konuşuyor­


sun. Bu devirde kim tasa kelimesini kullanır?”
“Bol bol kitap okuyan iyi eğitim görmüş insanlar. Bu arada,
derslerin nasıl gidiyor?” Okul konusunu açmaya bayılıyordu.
“Konuyu değiştirmekte muazzam bir iş çıkarıyorsun. Dersler
çok zor, özellikle de çevrimiçi olanlar.” Yalan.
A lm an ya’dan sonraki hafta iki dersimi bırakıp mezuniyetimi
bir dönem ertelemiş oldum. Liam’ın ailesiyle konuştuktan ve
ço cu klarla resim yaptıktan sonra dersleri bırakmak için tuşa
basarken ellerim titremişti. Hayatımın en aceleci kararlarından
b irini tek başım a vermiştim. Hayatımdaki son değişiklikten
kim sen in haberi yoktu.
Bu kişisel gelişim değilse neydi bilmiyordum.
B ab am b aşını yana eğdi. “Peki mezun olduktan sonra ne
y a p m a yı planlıyorsun?”
“H en ü z bilm iyorum .” Kelimeler dudaklarımdan güçlükle
d ö k ü lm ü ştü . Yalan söylemekten nefret ediyordum ama babama
ya lan söylem ekten ölesiye nefret ediyordum.
“B ir staj p lanın ya da yapmak istediğin bir şey olmalı. Ya
b u n la rd a n b irini yap ya da muhasebe sınavlarını geçebilmek
için y ü k s e k lisansa yazıl.”
Bu Fikir bana kanal tedavisi yaptırmak kadar sanalı geliyordu.
“N ed en acele ediyoruz?” Bakışlarımı kaçırdım.
“H a y a tın ı planlam aya başlamalı, bir sonraki büyük adımı
atm a ya hazırlanm alısın. Aylardır benimle seyahat ediyorsun,
g ü ld ü n eğlen d in , tamam ama eve dönme vakti geldi. Şurada
ik i h a fta m ız k ald ı.”
Ev. Eskiden beni rahatlatan bu düşünce şimdi çok boş ge­
liyordu. Bu y ıl ülke ülke gezerken bir noktada kalbim yuvasını
b aşka yerde bulm uştu. îsim vermek gerekirse, geceleri sarmaş
dolaş y a ttığ ım , sabahlarıysa bana ayak parmaklarımı kıvıran
ö p ü c ü k le r veren Alm an bir adamda.
G öğsüm deki gerginlik yüzünden bu düşünceyi savuşturdum.

313
L A U R E N ASHER

R ick’in nükleer bomba gibi ortaya attığı sır aklım a geldikçe


göğsüm sızlıyor, midem bulanıyordu. Liam ’ın beni hayatından
çıkarm am ak için verdiği mücadeleyi anlam akta zorlanıyordum.
Beni adadan atıp atmayacağına karar vermeye çalışan bir tele­
vizyon programı gibiydi âdeta. Liam tarafından bir kenara atılıp
unutulm ak istemiyordum ama Dünya Şam piyonluğu şansını
kaybetmesini de istemiyordum.
Babamın gür sesi, “Geleceğin ve bundan sonra olacaklar
hakkında endişelenmen çok normal. Kimse başarısız olmaktan
hoşlanmaz. Ama ben sana her düştüğünde ayağa kalkıp dizlerin­
deki tozu toprağı temizlemeyi ve yeniden denemeyi öğrettim .”
“Kalkmak istemiyorsam ne olacak peki?” Ç ünkü milyonlarca
parçaya bölünmüş kalbim in ortasında oturuyordum .
“Ben seni zorlukların üstesinden gelecek k ad ar güçlü ye­
tiştirdim. İster bir dakika ister bir gün olsun, en nihayetinde
ayağa kalkacaksın. Mesele kalkıp kalkamayacağın değil, n e zuıman
kalkacağın.”
Babam, yaşının ötesinde olgun biriydi ve az sonra TED
konuşması yapmaya başlayacakmış gibi duruyordu.
“Elbette öyle dersin. Sen sensin. Kimseye eyvallahı olmayan
o sert adamsın,” diye söylenip pofuduk pankekten bir parça
koparıp ağzım a attım.
“Ben de kötü günler geçirdim. Seni tek başım a büyüttüm ,
ailem hiç yardım etmedi. Sadece sen, ben ve doğru yolda olup
olmadığımı anlamak için aldığım birkaç ebeveynlik kitabı vardı.
Ebeveynlik sürekli kendinden şüphe etmeye d ayalıd ır.”
Gülümsemeye çalıştım. “Elinden gelenin en iyisini yaptın.”
“Elimden gelenin en iyisini yaptığım a em in olabilirsin.
Sen başıma gelen en harika şeysin, hayatım daki hiçbir şeyi
değiştirmezdim. Bazı babalar harika soylarını devam ettirecek
erkek evlat ister. Ama sen benim en iyi yan larım ı aldın . Seni
hiçbir şeye değişmem.”

314
ÇARPI ŞHA

“B u n a söylediğine sevindim çünkü doğumhaneyi kontrol


ettim ve iade politikaları biraz karışık.”
B aşını ik i yana sallayarak güldü. “Şu konuşmanı duyan
biri senin b enim kızım olduğundan şüphe etmez.”
“N e de olsa bu işi ustasından öğrendim.* Ona gülümse­
yerek kötü ruh hâlimden siy olmaya çalıştım, bununla daha
sonra uğraşab ilird im .

R ic k ’ in d ü n k ü itirafından sonra hâlâ şaşkın ve kararsızdım.


Erken saatlerde M aya kanalına çekeceği bir videoda Liam
ve Jax için bir oyun hazırlarken ona k a r ı l m a m ı istemişti. Ayak­
larım ı sürüyerek, oflayıp puflayarak McCoy garajına gittim.
“Bu huysuzluğunun sebebi ne?” Çocuklan beklerken Maya
kam era ayarlarıyla uğraşıyordu. Biz garajın dışında beklerken
M c C o y ekib i yarış öncesi hazırlıklarla meşguldü.
“Bir şey yok. Sadece yorgunum ve dün gece iyi uyuyamadım.”
M uh tem elen Liam ’ın şerefsiz menajeri ilişkim üzerindeki
kontrolü elim den aldığı içindi. Liam’ın beni terk etmekle elinde
tu tm a k arasın d a bocaladığını düşünürsek buna kontrol bile
diyem eyebi li rd i m .
“S en i bu kadar bitkin görmeye alışkın değilim. Umarım
y arıştan önce iyi bir gece uykusu çekebilirsin. Belki Liam'la
birlikte?” B ana sinsice sırıttı ama bu içimdeki boşluk hissini
yok etm eye yetm edi.
“S a n ır ım birkaç gün kucak yastığım olmadan dinlenece­
ğim .” D üşünecek zamana ve mesafeye ihtiyacım vardı. Liam’la
ta k ılm a k beni güçsüzleştiriyordu. Bir yanım ona menajerinin
dediklerini sormak istiyor, diğer yanımsa cevabından korktuğum
için so rm ak tan çekiniyordu.
“B ir sebebi var mı?”

315
LAUREN A SHER

Ben cevap vermeye fırsat bulamadan L iam ve Ja x , M cC oy


garajına girdiler.
“En sevdiğimiz hanımefendiler nasıllar?” L iam yüzüm deki
bir tutam saçı geriye iterek şakağım a bir ö p ü c ü k kondurdu.
“Dün gece galadan sonra gelmedin. Beni terk etm iyorsun, değil
m i?” diye fısıldadı kulağıma.
Döndüğümde gözlerinin parladığını gördüm . “H ayır. Ken­
dimi pek iyi hissetmiyordum, erkenden yatm ak istedim . Bizim...
bilirsin işte... takılacak bir nedenimiz yo k tu .”
Gülümsemesi soldu. “Saçmalama. Sevişm eden de birlikte
vakit geçirebildiğimizi gayet iyi biliyorsun. H er şeyden önce
arkadaş olduğumuz hâlde bana böyle ucuz b ah anelerle gelme.”
Ah, y in e o kelime. “Peki, ta m a m ...”
Bana son bir bakış attıktan sonra tekrar nefes a lm a m için
alan açarak geri çekildi.
“Hadi şu videoyu çekelim. Gitmem gereken yerler, sevişmem
gereken insanlar var.” Jax ellerini ovuşturdu.
“Biliyorsun, o sert dış görünüşünün a ltın d a geceleri yastı­
ğına sarılıp daha iyi bir gelecek düşleyen bir ç o c u k var.” Liam
avuçlarını göğsünde birleştirdi.
“Düşlediğim tek gelecek yarışlarda senin kıçın ı tekmelemek."
“Pekâlâ, beyler. Bugün sezon bitm eden ö n c e k i son bö­
lümlerimizden birini çekiyoruz.” M aya ş a k a la ş m a la r ın ı kesip
işe koyuldu.
Onlar oyun oynarken M aya sorularını sordu. K o n u şm ala­
rına kulağımı kapadım çünkü dinlemeye hiç n iy e tim y o k tu , bu
çekime bile sırf Maya bana yalvardığı için k a t ılm ış tım . L ia m ’ın
bana anığı tuhaf bakışları görmezden geldim . S ö zleşm e teklifin i
reddetmesi aramızda ağır bir etki yaratm ıştı. M c C o y a hemen
evet dememesine minnet duym ak zorum a g id iy o r d u .
Liam beni sevip sevmediğine karar v e rem iy o r olsa da bo
onu her şeyimle seviyordum. Onun m utlu o lm a s ı iç in her
yapardım. Dokunulmaz ve kırılm az b irin e â ş ık olmak

316
ÇARPIŞHA

Liam gibi bir kere param parça olmuş insanların bir daha da
ğ ılam ayacağın ı k a n ıtla m ıştı.
Sonsuza dek sürecek felaketim e hoş geldiniz. Bir sandaly
çekin, p a tla m ış m ısırın ız ı alın ve gösterinin tadını çıkarın.
30

endimi hiçbir zaman düşünceli bir adam olarak görm emiştim .


K En azından Sophie’yle tanışana kadar. A r k a d a ş lık ve daha
öte bir şey arasındaki ince çizgide dans ederek sev g ili olma
fikrini katiyetle reddediyorduk. Benim geçm işim ve o n u n gele­
ceği düşünüldüğünde, önümüzdeki iki haftayı b irlik te geçirm ek
dışında başka bir şey düşünmenin an lam ı yo k tu .
Kendime bunu söylememe rağmen sezo n dan so n ra nasıl
olacağını merak etmeden duramıyordum. M o n a k o ’d a k i bom­
boş daireme döndüğümü düşündükçe içim k ed erle doluyordu.
Nedendir bilmiyorum ama onunla geç ird iğ im b u n c a aydan
sonra gitmesini istemiyordum.
Kendimi bir ilişkiye hazır hissetmesem de o n u n k a lm a s ın ı
istemem bencillik miydi? Tabii ki bencillikti. Bu y ü z d e n içim de
beliren endişeyi şişeleyip rafa kaldırdım ve listesin d ek i son m ad­
deyi unutulmaz kılmayı seçtim. Listesindeki son m a d d e y i, aynı
zamanda bana onu hatırlatan şeyi önceden p la n la m a k gerek i­
yordu. Sophie huylarını bana da b u la ştırd ığ ın d a n b u ko nuda
saatlerce araştırma yaptım.

318
ÇARPIŞMA

Bu a k ş a m k i geziye hazırlık amacıyla dün bir arazi aracı


kiralam ıştım . N e planladığım hakkında hiçbir fikri yoktu, onu
Abu D a b i’de yem eğe götüreceğimi sanıyordu. Sophie bu hafta
mesafeli göründüğünden keyfini yerine getirmek istemiştim.
Benim y a n ım a pek uğramıyor, Maya ve babasıyla vakit geçir­
meyi tercih ediyordu. Ona ne zaman bir sorun olup olmadı­
ğını sorsam gitm eden önce herkesle vakit geçirmek istediğini
söyleyerek ben i başından savıyordu.
Sezon b ittikten sonra olacaklarla ilgili gerginliğini benimle
paylaşm ak istemiyor mu diye düşünmeden edemiyordum. Pazar
günü y a rış biter bitmez ona her şeyi anlatmayı planlıyordum
çü n k ü M c C o y ısrarlarım üzerine Bandini maddesini yeniden
gözden g eçirm eyi kabul etmiş, son yarışa kadar yeni bir teklif
y a p a c a ğ ın a söz vermişti.
S o p h ie’n in çalm a listesi sessizliği dolduruyordu. Moralini
d ü zelteceğin i u m a ra k müziği onun seçmesine izin vermiştim.
Varış n o k ta m ız a yaklaştıkça neşesi yerine gelmeye başlamış, o
eski h â lin e dönm üştü.
G ülüm sem esi bütün hafta göğsümde hissettiğim sıkışmayı
h afifletiyo rd u .
“B en i çöle gömmeyi mi planlıyorsun? Hakkını yiyemem,
ya ra tıc ı bir fik ir,” diyerek benimle dalga geçti. Huysuz Sophie
a rtık geride k alm ıştı.
“A slın d a a k lım a gelmedi değil ama herkes seni nereye gö­
tü rd ü ğ ü m ü biliyor. Yani güzel bir fikir olsa da baş şüpheli
o larak g ö rü lm ek istemem.”
“H erkes dem ek?” Başını yana eğdi.
“Sadece arkadaşlarım ız.”
Bir noktada arkadaş grubumuz ortak olmuştu. Ben Sophie’yle
m eşgu l o ld u ğ u m için Santi Jax’ le takılıyordu. Bu akşam Maya
ve N o ah resm en bir çift olduklarını açıklamışlardı. Sophie de
b an a k a lm ış tı.

319
LAUREN ASHER

Bizi araştırdığım yere götürürken m ırıldanarak şarkıya eşlik


ediyordu. Kamyoneti park ettiğim anda arabadan fırladı. Farları
kapayıp dışarı çıktım, karanlıkta kald ığım ızd a g ö k y ü z ü tüm
ihtişamıyla ortaya çıktı.
Yok artık!” Birkaç metre ileriye koştu.
Ona doğru yürüyüp kollarımı etrafına sa ra ra k A l Quaa
Ç ölünd e parlak Samanyolu’nu izledim. Listesinde a çık havada
seks ya p maddesi vardı ve ben bu maddeyi yerin e getirm eyi
umuyordum.
Etrafta tek bir hayvan ya da insan yoktu, sessizlik çevre­
mizi istila ederken serin hava birleşen bedenlerimize vuruyordu.
Sophie’nin tüyleri diken diken olurken ona d ah a sık ı sarıldım .
Nefesi kesilmişti. “Daha önce bu kadar m uh teşem bir şey
gördüğüm ü hiç sanmıyorum.”
B en gördüm .
Yıldızlarla bezeli gökyüzüne baktık. Birkaç d a k ik a sonra
eşyaları arabadan çıkarmak üzere ondan a y rıld ım . M a y a sağ
olsun, bizi yarına kadar idare edecek m ik tard a y iy e c e k ve te­
mel kamp malzemelerini hazırlamıştı. Satın a ld ığ ım teleskobu
çıkardım ve yere bir örtü serip üzerine birkaç m in d e r attım .
Küçük bir fener derme çatma yatağımızı a y d ın la tıy o rd u .
“O maddeyi yazdığımda asla böyle bir şey h a y a l etm em iş­
tim . Ama epey etkilendim çünkü rom anlardan f ır la m ış gibi.
Teşekkür ederim.” Dönüp bana sarıldı.
İçgüdüsel olarak kollarımı etrafına dolayıp o nu kendim e
çektim. Artık aşina olduğum kokusuna b ayılıyo rd u m , yaz mev­
simi ve okyanus dalgalarına benziyordu. “Elim de olsa sen in için
bir geceliğine gökyüzünü satın alırdım .”
Göğsüme doğru gülerek kendini örtünün ü zerin d e bırakıp
bir mindere uzandı. Ben de teleskobu k u rm aya d ö n d ü m .
Gözleri her hareketimi izliyordu. “M c C o y ’d a n y a d a başka
bir takımdan haber çıktı mı?”

320
ÇARPI ŞHA

Elimde teleskobun ayağıyla durdum, sorusu beni hazırlıksız


yakalam ıştı. “Evet birkaç teklif aldım ama hâlâ bekliyorum.
Bilirsin, ne olur ne olmaz.”
“Yani M c C o y sözleşme yenilemeyi teklif etti mi?” Gözleri
benden gökyüzüne doğru kaydı.
“Evet. O n lar ve birkaç takım daha teklifte bulundu.”
Tekrar konuşmadan önce duraksadı. “Peki neyi bekliyorsun?
“A n laşm alar karışık işlerdir. İkimiz de zeki insanlarız ama
işin bu k ısm ın ı menajerime bırakalım.”
Gergince hareket eden bacağı aniden donup kaldı. “Kafana
silah d ayasalar ve gelecek yıl için bir takım seçmeni isteseler,
diğer tak ım lar arasından hangisini seçerdin? Bandini hariç tabii
çünkü onlar şu anda kimseye koltuk teklif edemezler.”
K albim göğsümde küt küt atmaya başladı. Cevabımı dü­
şünecek zam an kazanm ak adına dilimi dudağımda gezdirdim.
“D ü şü n m eyi bırak ve kalbinin sesini dinle,” diye fısıldadı.
“M cCoy. Takım ım ı ve Jax’i seviyorum, ayrıca Peter sonunda
sakin leşti,” diye bir şeyler geveleyiverdim.
G özlerini gözlerimden ayırıp tekrar gökyüzüne çevirdi.
“C la u d ia d ram a yaratmaya devam etse bile mi?”
Sesinin üzgün mü yoksa kızgın mı olduğunu anlayamadım,
“ö lü le r G ünü gibi, yılda bir kez gelip ortalığı birbirine katarak
ç ık tığ ı cehennem çukuruna geri dönüyor.”
Sophie güldü ama sesi her zamanki gibi değildi, zoraki
bir g ü lü ştü bu.
Teleskopla uğraşmaya devam ettim. “Gerçi daha zaman
var. D iğer ta k ım la r sezon sonuna kadar teklifte bulunabilir
am a ben henüz kararım ı vermedim. Biliyorsun, işler Şampiyona
sıralam asın a göre değişebilir.”
“Evet, belki bir şeyler değişir.” Sohbeti bir kenara bırakıp
örtüden k a lk a ra k uzattığım elimi tuttu. Şükürler olsun. Nefes
a lışım tek rar yavaşlam aya başlamıştı.

321
LAUREN ASHER

Eğilip teleskoba bakarken etrafına dökülen sa n saçları fe-


ner ışığında parlıyordu. “Vay be. Vay. Be. Bu g ö rü n tü y ü tasvir
edecek doğru kelimeyi bulamıyorum. Bunu gö rm elisin .”
Günün yansında ben de onun için aynı şeyi düşünüyordum.
“Açık havada seks maddesini yıldızlı bir g ö k yü z ü n ü n altında
bir gece geçirmek olarak yorumladım. U m arım beğenirsin.”
“Beklentilerimi de aştın. Her zam anki g ib i.” Bana tatlı
tatlı gülümsedi.
“Zahmetlerimin karşılığında bir öpücüğü h a k ettim mi?
Dürüst olmak gerekirse öpücük de olur oral seks de olur. Ben
kim im ki seçim yapıyorum?”
Hafızama kaydetmek istediğim çok y u m u şa k bir kahkaha
attı. “Kendi aramızda bir anlaşma yapabiliriz.” D u d ak ları karan­
lıkta benimkilerle buluştu. Onu kendime çektim, bedenlerimizin
temas etmesini seviyordum. Bu, herhangi bir uyu ştu ru cu d an
daha etkiliydi.
Yumuşak dudaklarıyla beni öperken dili alt d u d ağım ı okşadı.
Hayatımı istila ettiği gibi ağzımı da istila ediyordu; affetmeden,
hiçbir mahcubiyet hissetmeden. Öyle olmasını istem ediğim den
değil tabii. Kahretsin, onunla birlikte olm ak, v a rlığ ın d a n bile
haberdar olmadığım yanlarımı ortaya çıkarıyo rd u . D iliy le di­
lim i okşarken sıcak nefeslerimiz birbirine k arışıyo rd u . Bu, hiç
kurtulmak istemediğim erotik bir histi. O n un la her şeyi büyük
bir açlıkla istiyordum.
öpücüklerini çalmak ve aklını başından alıp o n u uyuşm uş
hâlde bırakmak istiyordum. Aklında sadece ben kalana, gözlerinin
ardında yıldızlar dans edene kadar onu becerm ek istiyordum .
Tenini morluklar bırakacak kadar öpmek ve em m ek istiyordum,
böylece hiçbir lanet herif benim olana y a k la ş a m a y a c a k tı.
Benim mi? Kahretsin. Daha çok b ir sez o n lu ğu n a b en im .
Dişleri alt dudağımı sıyırıp eli aletimi kavradığında düşünme
yetimi kaybettim. Sophie’yi örtüye yatırıp üzerine tırm an d ım ,
vücudumun sıcaklığı bizi soğuk çöl rü zgârın d an koruyordu.

322
ÇARPI ŞHA

D udaklarım ız birbirinden hiç ayrılmadı. Aramızdaki açlık, tar­


tışılmaz kim yam ızdan beslenerek güçlü bir biçimde yanmaya
devam ediyordu.
Sw eatshirtüm ü çekip başımın üzerinden çıkardı. Ellerini
om uzlarım dan karnım a kadar kaslarımın üzerinde gezdirdik­
ten sonra kem erim i de çıkarıp bir kenara attı. Ben de onun
peşinden kazağını ve kot pantolonunu çıkardım. Aramızdaki
hiçbir şeyi umursam adan, kotumla baksırımı sonra da onun
sütyeniyle külotunu hızlıca çıkardım.
Engellerden nasıl nefret ediyorsam Sophie’nin bana şehvet
ve ad ın ı koyam adığım o ifadeyle bakmasından da öyle nefret
ediyordum. Bakışlarında bir tuhaflık vardı. Bana daha önce hiç
böyle b akm ad ığın d an ne olduğunu anlayamıyordum. Parlayan
gözleri benim kilerle buluştuğunda irislerine yansıyan ışıl ışıl
yıldızlar evinin yolunu bulmaya çalışan kayıp bir adammışım
gibi bana sesleniyordu.
P arm aklarım la bacaklarının arasını yokladığımda benim
için hazır olduğunu fark ettim. İki parmağımı içine sokup onu
zevkin eşiğine sürükledim ve içimde dönen duygularla mücadele
etme çabasıyla onu öperek nefes nefese bıraktım. Geceleri uy­
kularım ı kaçırıp soğukkanlılığımı yerle bir eden ve kurallarıma
meydan okuyan duygular. En başta beklentilerimi sınırlamamın
nedeni buydu. H ayatım yollarda geçerken ve geçmişim tekrar
tekrar çirkin yüzünü gösterirken daha fazlasına hazır değildim.
H azır m ıydım ?
Sophie onu öperken aklımın başka yerlere kaydığını hissetmiş
gibi beni kendine çekti, parmakları sırtımı hafifçe tırmaladı.
“Gökyüzünün altında becerilmek mi istiyorsun?” öpücükler
arasında sözlerim m ırıltı hâlinde çıkıyordu.
Sophie başıyla onayladığında boynundan aşağı öpücükler
sıralayıp meme uçlarından birini ağzıma aldım. Dilimle onu
yalayıp sert ucunu emerken derin bir nefes verdi, inlemeleri beni

323
LAUREN ASHER

cesaretlendiriyordu. Bir memesinden diğerine tem bel öpücükler


sıralayarak bir rota izledim. Ona özel ilgi gö steriyo rd u m .
Onunla her şey hep çok doğru geliyordu. N asıl olm uştu
bilmiyordum ama Sophie’yle birlikte o lm ak y e m e k yem ek ya
da uyumak kadar önemli hâle gelmişti ve sadece bu düşünce
bile göğsümün sıkışmasına neden oluyordu.
O benim karanlık gökyüzündeki y ıld ız ım d ı, ışıl ışıl parla­
yarak bana gölgelerden kurtulmam için yol gö steriyo rdu. Ama
ne yazık ki Prix ışıkları birkaç gün içinde k a p a n a c a k ve bizi
karanlık, bulutlu bir geceye hapsedecekti. Ç ü n k ü en nihayetinde
birlikte olmamız da fırtınalı bir akşam gibi y ıld ız s ız , k aran lık
ve yıkıcıydı.
“Sana şu anda ihtiyacım var,” diye m ırıld a n d ı.
Ancak aptal bir adam bu sözleri d u ym azd an gelip yoluna
devam ederdi. İşkenceme son verip bu özel â n ı gölgeleyen
olumsuz düşünceleri bir kenara iterek k e n d im i için e girm ek
için hizaladım.
“Bekle. Prezervatif.” Eliyle göğsümü itti.
Bu isteği beni neden rahatsız etti, b ilm iy o rd u m . Geçen
hafta prezervatifsiz yapmak istiyordu am a B rezilya d a n beri
mesafeliydi. Prezervatif talebi benden u z a k la şm a k istem esinin
bir başka yolu gibi geldi. Ama korunm ak istem esin in nedenini
tartışm ak bir yana, onu anlayamıyordum bile. Ş ik â y e t etm ek
yerine şükretmeliydim aslında, başka bir k a d ın olsa b u zayıf­
lığ ım ı bana karşı kullanırdı.
Şüphelerimi zihnimden uzaklaştırarak c ü z d a n ım d a n bir
prezervatif çıkarıp aletime taktım. Sonra ona d ö n d ü m ve tek bir
hamleyle içine gömüldüm. Bacaklarıyla etrafımı sarıp tırnaklarım
sırtımda gezdirdiğinde çığlıklarını d u d ak larım la b o ğ d u m . îçini
doldurmanın verdiği gerginlikle aletim z o n k la d ı. H areketsiz
kaldım , gözlerimi kapayarak ânın tadını ç ık a r m a k isted im .
Misyoner pozisyonunda seks yap m ayı b o k la d ığ ım için
pişmandım çünkü Sophie’yle bu pozisyon bile o lağ an ü stü yd ü .

324
ÇARPI ŞHA

Onunla seks asla sıradan ya da sıkıcı değildi. Tam tersi, pozisyon


ne olursa olsun her zaman içimdeki her şeyi dışarı çıkarıyordu.
Sophie’yle her şey doğru geliyordu.
Ben içinde hareket ederken kontrolünü kaybetti. Bana ve
yıld ızların aydınlattığı gökyüzüne bakmak arasında gidip geli­
yordu, âdeta büyülenmişti. Pozisyonumu değiştirip aletimi hassas
noktasına sürttüm . Vücudu bu yeni hisle titrerken dudaklarımı
kendine çekip kollarını boynuma doladı. İçine girip çıkmaya devam
ederken ad ım adım orgazma yaklaşmasının keyfini çıkardım.
“Evet, bebeğim. Tanrım. Seninleyken asla yeterli gelmiyor.
Seni her lan et gün yanım da istiyorum ve bu konuda ne yapa­
cağ ım ı b ilm iyo rum .” Elimle memesini avuçladım.
İşkencem altında sırtı gerildi, farklı hislerle başa çıkamı-
yordu. Ü stelik ben de onunla aynı hisleri yaşıyordum. Beynim
içim den geçen duygulara anlam veremiyordu. İlgi ve sınırsız
arzun un bir karışım ıydı.
Sophie doruğa ulaşıp iniltiler kopararak aletimin etrafında
boşaldı. O rgazm ın ı uzatmak için yavaşladım. Gözleri açıldı,
yü zü n d e tem bel bir gülümseme belirdi ve sonra beni şefkatle
öptü.
“N e k ad ar seksi olduğunu bilmiyorsun. Üstelik tamamen
b en im sin ,” dedim dudağım ı ısırarak.
G özlerinde bir şey belirdi ve sonra gözlerini kapayarak tek­
rar saçlarım ı çekiştirdi. Bir şey söylemesine gerek yoktu çünkü
v ü cu d u her şeyi anlatıyordu.
D a h a iyi bir açı sağlamak için pozisyonumu değiştirdim.
U ç u ru m u n ucuna ulaşmıştık, düşmeden önce tek bir darbeye
ih tiyacım vardı ve ben baskımı, hızımı artırdıkça Sophie nin
nefesi sığlaşıyordu.
V ü cu d u güçlü darbeleri karşılarken boynunun çukurunu
em d im , onu birden fazla şekilde işaretlemeyi takıntı hâline
getiriyo rd um . İçimi saran sahiplenme duygusunu kontrol et­
m enin bir faydası yok.

325
LAUREN ASHER

Çığlıklar vc iniltiler çölün sessizliğinde y a n k ıla n ır k e n ağır


nefeslerimiz mükemmel bir fon müziği o lu şturuyo rd u.
“Aman Tanrım... Liam ...” Boğuk sesi te n im e çarparken
nefesinin yarattığı sıcaklık etrafımızdaki so ğu k h avayla sava­
şıyordu. Sophie sahte iniltiler çıkaracak ya da ego m u şişirecek
sözler edecek biri değildi. Kısa ve tatlı sözler söylüyordu, tıpkı
kendisi gibi.
Boşalırken omurgama bir sıcaklık yayıldı, ben yavaşça içine
girip çıkmaya devam ederken aletim zo n k lam aya başladı. O
anda hem zihnimin hem de bedenimin kontrolünü kaybettim.
Üzerine yığılıp kaldım. Sessiz bir özürle b o yn u n a yum u­
şak öpücükler kondurdum, çoktan belirm eye b aşlayan koyu
lekeler, birlikte geçirdiğimiz gecenin kan ıtıyd ı. “M o rlu k la r için
şimdiden özür dilerim.”
Gırtlaktan gelen kahkahasıyla sözlerimi savuşturdu. Yavaşça
içinden çıkarak bedenlerimiz arasındaki bağlantıyı kestim, ikimiz
de kaybını hissettiğimiz şeyle iç geçirdik. D u d ak larım onunkileri
bularak uzun bir öpücükle ödüllendirildi, sonra derm e çatma
yatağım ızın köşesinden bir battaniye kaptım .
“Beni şımartıyorsun.” Bir elini yu m u şak b a tta n iye n in üze­
rinde gezdirdi.
“Bundan faydalan o zaman. Şikâyetçi d e ğ ilim .”
Göğsüme, yaslanmayı sevdiği noktaya k ıv rıla ra k iç geçirdi,
bir bacağım onunkine dolanırken beni sık ı sık ı sard ı.
Sophie bugün pek konuşmuyordu. Ç o k n a d ir gördüğüm
bu sessizliğinden ne anlam çıkaracağım ı b ilem iy o rd u m . Ak­
lım dan Sophie’nin gelecek hafta gidecek o lm a sın ı, sezon bit­
tiğinde arkadaş olarak durumumuzun ne o la c a ğ ın ı, M c C o y ’la
işlerin nasıl gideceğini ya da gelecek yıl y a n ım d a o olmadan
ne yapacağımla ilgili düşünceleri u zak laştırd ım .
Nefes alışının ritmine ve çıplak göğsümde gezinen parmak­
larına odaklandım. Sorunlarımla yarın y ü z le şe c e k tim .

326
31

n san lar, an sızın beliren kalp kırıklığını bir kalbin onarılama-


İy a c a k b içim de m ilyonlarca parçaya bölünerek farklı yönlere
d a ğ ılış ı o la ra k tan ım lardı. Bazı parçalar kaybolur, diğerleriyse
siz yerleri tem izlerken ayaklarınıza batardı. Kalp kırıklığı böyle
acım asız bir şerefsizdi işte, siz düştüğünüzde bir tekme daha
atard ı.
Bence kalp kırıklığın ı tarif edenler yalan söylüyordu. Sanki
k ır ık k a lb in iz in parçalarını Japon yapıştırıcısı ya da irade gü­
cü n ü zle b ir araya getirebilirmişsiniz gibi anlatıyorlardı.
Ş u n u ra h a tlık la söyleyebilirdim ki donuk ve boş bir histi
bu. A r d ın d a kalb in kabuğundan başka bir şey bırakmıyordu.
İçim d e k ır ık , ezici bir ağırlık gibi duran kalbim Liam'ın gece
b o y u n c a söylediği her sözle daralıp gevşiyordu. Vücudumda
gezinen bakışları, dokunuşunun yarattığı his, tek bir okşayışıyla
beni ateşe verm esi... Her bir davranışı kalbimi paslı bir ekmek
b ıç a ğ ıy la p arçalara ayırıyor gibiydi.
O y s a kalpler parçalanmazdı çünkü öylesi kolay olurdu.
K alp ler p araşü t dahi olmadan uçaktan fırlatılırdı.

327
LAUREN ASHER

Liamın McCoy’un teklifini saklaması yüzeysel bir sorundu.


Bu konuda art niyetli olmadığını biliyordum. A sıl m esele M c­
Coy a olan sevgisi ve sorunlu bir eski sevgiliye, h u zu rsu z i;
ortamına ve benden vazgeçerek yapacağı fe d a k â rlığ a rağm en
teklifi kabul etme konusundaki çekimserliğiydi. Peki ne uğruna
çekimserdi? Seks arkadaşlığı uğruna mı? En n ih a y e tin d e biz
normalde tercih ettiği tek gecelik ilişkilerin bir üst seviyesiydik.
Işıl ışıl yıldızlarla dolu kapkara gökyüzü, bu k a d a r üzgün ­
ken bile bana huzur veriyordu. Liam saatler önce u yu m u ştu ,
uyanık kalamayacak kadar tatmin olmuştu. M o r a lim bozuk
olsa da gecenin her saniyesinden zevk alm ıştım .
Beni bu şekilde önemsediğine sevinm eliydim . A slın d a se­
viniyordum. Ama aynı zamanda da üzgündüm . B en cilce oldu­
ğunun farkındayım. Hem karnım doysun hem p a sta m dursun
dememin nedeni tek çocuk olarak büyümem o lab ilird i. Mesele
şu ki, tek çocuk olmak her şeyden bol bol yem ek a n la m ın a ge­
liyordu, yani pastayı yemekle sonraya saklam ak a ra sın d a seçim
yapm ak şöyle dursun, ben hiçbir zaman p a sta m ı paylaşm ak
zorunda bile kalmamıştım.
Liam güneşin doğuşuyla beraber uyandığında artık ne yapmam
gerektiğini çok net biliyordum. Bunu saatlerce d ü şü n m ü ştü m .
Geleceği için fedakârlık yapmam gerekiyordu ç ü n k ü belli ki
o bunu yapmayacaktı. Daha önceki testim b aşarısız olmuş,
M cC o y’la devam etmeye ne kadar istekli o ld u ğ u n u ikim ize
de kanıtlamıştı. Sözleri beni etkilememiş gibi d a v ra n sa m da
takım ıyla devam etmek istediğini söyleyerek te tiğ i çek tiğin d e
aslında kalbim paramparça olmuştu.
Onun isteği benim için emirdi.
Şanslıydım ki Liam’ın aklına girmenin yo lu n u biliyordum .
Aylarca yarışlara hazırlanma şeklinden tu tu n d a yağm urlu
günlerde bana sarılarak kitap okumayı tercih etm esin e kadar
onunla ilgili pek çok şey öğrenmiştim. En iyi ö ğ re n d iğ im şeyse
onu tetikleyebilecek sadece birkaç şey olduğuydu. O n u n gibi

328
ÇARPI ŞH A

insanlar karşısında yapmanız gereken tek şey şaibeli gerçekler


vc y a n ılsam alar üzerine kurulu hayatlarına meydan okuyup
şeytan ların ı ortaya çıkaracak o kıvılcımı ateşlemekti.
Az sonra Ü çüncü Dünya Savaşı patlak verecekti
“G ü n ayd ın .” Bana uyku mahmuru gözlerle vc uyuşuk bir
gülüm sem eyle baktı. Bıçak içimde daha derinlere saplanırken
kopmuş tendonlar, damarlar ve arterlerden oluşan bir yığın hâline
geldim . Ç ıp lak gözle görülemeyen ince bir kanama başlamıştı.
D o ğruld u m ve birkaç derin nefesle cesaretimi toplamaya
çalıştım . “Ç o k eğlenceliydi. Listemdeki maddeler konusunda
bana yard ım cı olduğun için sana ne kadar teşekkür etsem az.”
Sesim titremesin diye derin bir nefes aldığımda sanki ciğerlerime
binlerce iğne batıyormuş gibi hissettim. “Ama yarış sezonunun
sona erm esiyle birlikte bu ilişkiyi bitirmemiz gerekiyor. Arka-
d a şlığ ım ız eğlenceliydi, hatta harikaydı ama senin yarışman,
benim de okula dönmem lazım.”
Keşke gözlerimi kapayıp gözlerindeki acıyı silebilseydim.
Sözlerim i y u tm a k ve tekliflerden haberim yokmuş gibi dav­
ran m ak isterdim.
“Eğlence mi? Sikerler eğlencesini. Sen neden bahsediyor­
sun?” Sert sesi k u lak zarımı tırmaladı. Gözlerime bakmak için
d o ğ ru ld u ğ u n d a mavi gözleri arkamda yükselen güneşin ışın­
ların ı b an a yansıttı.
“İk im iz de duyguları bu işe bulaştırmanın sana göre ol­
m a d ığ ın ı biliyoruz, önüm üzdeki haftadan sonra birbirimizi
görm eyeceğim izden bahsetmiyorum bile. Ben eve döneceğim,
sen de bir yerlere gideceksin.”
“D u yg u la r bana göre değil mi?” Liam bu sözleri öyle bir
şa ş k ın lık la söylemişti ki.
İncinmiş bakışlarından kaçınmak için ellerime baktım. Beni
z a y ıf a m a geleceği uğruna bu kararı verebilecek kadar güçlü bir
d u ru m a düşürüyordu. “Seni seviyorum. Aylardır seviyorum ama
sen b unu göremeyecek, beni ve duygularımı kabul edemeyecek

329
LAUREN ASHER

L k Lu kördün. Beni görmeyecek kadar.” B ak ışlarım o n u n k ilerle


K i Kişuk "Kendime daha fazla bu k ö tü lü ğ ü y a p a m a m . Sezon
b ilm ek üıcne, liste tamamlandı, yani işim iz b itti. K u r a lın ı çiğ-
tvcviiğim için özür dilerim ama artık arkadaş k a la m a y ız , işler
vUha da karışmadan, ne kadar istersek iste y e lim ik im iz in de
geri alamayacağı şeyler yaşanm adan ö n ce zararın n eresin d en
dönersek kardır.” Sesim son kelim elerde b o ğ u k ç ık m a y a baş-
U m ıştı, nefesim daralıyordu.
"Bu konuşma gibi mi?”
N efesim i tuttum. Sesindeki kırgınlık d u r a k sa m a m a neden
o4du. Benim uğruma arkadaşlık, seks ve d u y g u la r ın tek taraflı
cJduğu bu tuhaf ilişki uğruna kariyerinden v a z g e ç e m e z d i. K al­
b im hâlâ Liam için güçlü bir biçim de a ttığ ın ı b elli ed ercesin e
g ö ğsü m d e küt küt çarptı.
Üzgünüm kalbimypatlama yüzünden şim diden özü r dilerim.
Ayağa kalkıp titreyen avuçlarımı g iy d iğ im ta y tın ü zerin de
gezdirerek çöl soğuğundan korunmaya çalıştım . K e n d im i kontrol
jitın a alamadan bacaklarım titrem eye başladı.
Liam da ayağa kalktı ve aram ızdaki m esa fey i k a p a y ıp d i­
b im d e durarak gözlerimin içine baktı. “D o s tlu ğ u m u z u neden
bitirdiğini anlamıyorum. D uygularının ü ste sin d e n g e lip nor­
m ale dönebiliriz.”
Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. “Bu işin geri d önü şü
yok . Bırak âşık olmayı, biriyle doğru d ü zg ü n iliş k i b ile yaşa­
m ad ığın için beni anlamanı beklem iyorum . B u n u n n e kadar
zor olduğunu bilemezsin. Gerçekçi olalım , g e le c e ğ in e b a k m a k
şöyle dursun, geçmişini bile aşam ıyorsun, ik im iz d e b iliy o ru z
ki ben o geleceğin bir parçası d eğ ilim .” iğ r e n ç sö z le r im beni
bile tiksindirdi.
Kaşları çatıldı, gözleri doldu. K endim den n efret ed iyord u m .
K endim den o kadar nefret ediyordum ki ayn ı a n d a h e m ona
hem de kendime kızmak istedim. Am a k ızam ad ım . B irkaç adım

330
ÇARPI ŞMA

geriledim , ayak parmaklarım kuma saplandı, beni acı ve aşağı­


lanm a dolu zihinsel bir girdaba sürüklenmekten alıkoyuyordu.
“Geçici bir şey yüzünden arkadaşlığımızı bitirmek istedi­
ğine inan am ıyo rum .”
Ciğerlerim sıcak hava ve akmaya hazır gözyaşlanm yüzünden
yanıyordu. “Aşk geçici bir şey değildir. En azından benim için.
İşte tam da bu yüzden kurduğumuz bu küçük hayali hayatın
sona ermesi gerekiyor. Bugün. Şimdi. Her şeye geçici gözle ba­
kan birin i sevmek istemiyorum.” Kamyonete doğru yürüdüm .
Kapıyı açtığım d a Liam gıcırdayan kapıyı çarparak kapadı.
Beni çevirip soğuk kaputa yasladı. Gözlerinin içine bakmam
için eliyle nazikçe —kalbimi acıtacak kadar nazikçe— başımı
kaldırdı.
“Seni incitm ek istemiyorum.” Dudaklarını benimkilere
değdirerek usulca öptü. Kaderimi değiştiren dudakların hâlâ
içim i ısıtıyor olması çok komikti. Liam’la ilişkimizin bir diğer
aptalca y a n ı da buydu.
Acı bir k ah kah a attım. “Biliyor musun, kendinden başka
birini sevebileceğini düşünerek aptallık ettim. Birbirimize bağlanıp
arkadaş kalabileceğim ize ve bu süreçte zarar görmeyeceğimize
in an m ıştım . Tam bir aptalmışım”
“O zam an işleri garipleştirmeyi bırak. Birbirimize âşık ol­
m ayacağım ıza söz verdik,” diye söylendi.
“H ayır, sen söz verdin. Ayrıca ben hiçbir şeyi garipleştirmi­
yorum , aksine dürüst davranıyorum. Beni sevdiğini söyleyebilir
misin? Geceleri kulağım a fısıldadığın o sözlerin aslında çok
dah a b ü y ü k anlam lar taşıdığını? Hadi, hislerini itiraf et.”
Sessizlik oldu, Liam öylece durup çılgın bakışlarıyla yüzümü
incelerken göğsümdeki donuk zonklama şiddetlendi. Bütün
gece k en d im i bu âna hazırlamıştım, bilmediği bir şeyi asla
itira f edem eyeceğini biliyordum.
D ü rüst olm ak gerekirse hiçbir hazırlık bununla başa çık­
m am ı kolaylaştıram azdı.

331
LAUREN A S H E R

“Bize ve anlaşmamıza bunu yapm a,” diye h o m u rd a n d ı.


“O senin sorunun. Hayatı dolu dolu y a ş a m a k isteyen biri
olduğunu söylüyorsun ama kendin de dâhil herkesi kan d ırıyo r­
sun. Kendini bilinmeyenden korumak için sö yled iği yalan lara
tutunan kuralcı biri olarak kurallarım ı yü z ü m e vuruyorsun.
Bana en önemli dersi sen verdin, biliyor m u su n ? N e kadar
uğraşırsan uğraş, bazı şeyleri planlayam azsın.”
“Ama biz arkadaşız, ö ylece gidip bizi u n u ta m a z sın .”
Gözlerimi kıstım. “Evet, Liam ama bu a r k a d a ş lık şu anda
beni tüketiyor .”
Derin bir nefes alıp benden uzaklaştı ve a rk asın ı döndü.
“Sana aramızdaki ilişkiden daha fazlasını verem em . T anrı aş­
kına, işim gereği oradan oraya seyahat ed iyo rum . Sen evine
döneceksin, ben de yarışmaya devam edeceğim . B elk i de za­
m anlam a doğru değildi. Belki farklı koşullar a ltın d a , başka
bir zamanda olsaydı...”
Başımı arabanın kapısına yaslayıp gü ld ü m , sesim kulak­
larım ı tırm aladı. Kalp kırıklığının bir sesi olsaydı sa n ırım bu
olurdu. “Dört yıl önce benimle ilk tanıştığında da bunu benzer
bir şey söylemiş olman ne komik. Aradan y ılla r geçti am a hâlâ
ayn ı sefil cümleleri kuruyorsun.”
“Lütfen, Sophie. Senden gerçekten hoşlanıyorum. Aşk gibi bir
şey için birlikteliğimizi mahvetme.” Gözleri âdeta yalvarıyordu.
“Bu da ne demek şimdi? Aşkın nesi y a n lış ? ” B a ğ ırm a m a k
için kendimi zor tutuyordum.
Peter ve Rick’in canı cehenneme. Formula l ’in de k ad ın lan
manipülasyon ve para yoluyla isteklerine itaat e tm e y e zorlayan
bombok erkeklerin de canı cehenneme. H epsinden b ık m ıştım .
Dorothy gibi kırmızı Nike’larımı birbirine v u ru p eve gitm ek
istiyordum.
“Bu ilişkiye aynı pencereden baktığımızı san ıyo rd u m .” Yü­
zündeki acıma ifadesi huzursuzluğumu dah a d a a r tır d ı.

332
ÇARPIŞMA

“B ırak aynı pencereden bakmayı, biz aynı yöne bile bak-


m ıyorm uşuz.” İçim acıyordu. Liam'ın bana karşı hislerini fark
edem em esini kaldıram ıyordum . Üzgün ifadesi merhametimi
kazanarak ağrıyan kalbime nüfuz ediyordu.
O na âşık olacak kadar aptal olabilirdim ama beni izleyişini,
âna tu tu n m a k istercesine gözlerimin içine bakışını ya da beni
nasıl becerdiğini fark edemeyecek kadar kör değildim.
G örünüşe göre Liam’ın istediği olmuştu, takımıyla devam
edebilecekti. Hepsi de kendimi ve arkadaşlığımızı mahvederek
k a lk ıştığ ım bu fedakârlık sayesindeydi.
L iam ardım ızd a bıraktığımız eşyaların yanına geri döndü.
Her şeyi alıp bagaja tıkarken yardım teklifimi reddetti. Çöl,
kalbim i k ırd ığım yerde tek bir kanıt bile bırakmayarak benimle
dalga geçiyordu. Ç ıp lak gözle bakıldığında ne etrafa saçılmış
parçalar ne de dökülen kan görülebiliyordu.
T ek bir iz bile kalm am ıştı.
İçim d eki boşluğun mükemmel bir tasviri gibiydi.

333
32

andini pit garajına girdiğimde M aya ve N o a h ’yı öpüşürken,


B Sophie’yi de onlara arkasını dönmüş hâlde b u ld u m .
“Umarım Noah dilini boğazından aşağı so karken benim
beklemekten daha önemli işlerim olduğunun fark ın d asın d ır.”
Sophie’nin sesi pit garajındaki gürültülü hareketliliği bastırıyordu.
M aya inleyerek Noah’yı üzerinden itti ve henüz benim
geldiğim i fark etmemiş olan Sophie’ye doğru döndü.
“Selam, dostum. N’aber?” Noahnın sesi Sophie n in arkasına
dönmesini sağladı.
Bir an bana bakıp sonra hemen M a y a y a dönse de kaşlarını
çattığın ı görmek göğsümü sıkıştırdı.
“Sophie’yi bir süreliğine çalmak istiyorum .” M a y a ’n ın bana
yönelttiği şaşkın bakışlarını görmezden geld im .
Sophie topuklarının üzerinde dönüp garajd an ç ık tı. Peşin­
den gittim, iki sarı topuzu güneşte parlıyordu. Pit d u v arın ın
köşesine yaslandı.
Sıkkın bir ifadeyle bana bakıp, “Bir şey m i la z ım d ı? ” diye
sordu.

334
Ç A R PI Ş H A

“Böyle davranm a. Lütfen .”


“Nasıl davranmayayım? Eski sevgililer gibi mi? Claudia nin
boşluğunu doldurm ak varken neden olmasın?”
H a y k ırm am a k için kendimi zor tuttum. “Kendini onunla
kıyaslam aya kalkışm a. Sakın. Aramızdaki ilişkinin öyle bir şey
o lm ad ığın ı biliyorsun.”
“Son b aktığım da, sana ayakkabı fırlatmamış olmam d ı­
şında epey bir benziyordu aslında. Ama neyse ki ben o kadar
deli d e ğ ilim .”
“H ayır, değilsin. Dediğim gibi, senden gerçekten hoşlanı­
yor, sana değer veriyorum. Seks yapmak istemiyorsan tam am ,
kabul. A m a sırf benden korkuyorsun diye arkadaşlığımızı bir
kenara atm a.”
Gözleri yaşardı, öfkesini belli eden tek şey buydu. “Senden
korkm uyorum . Sana acıyorum . Ben hayatıma devam ederken
sen p işm a n lık la rın la yaşam ak zorunda kalacaksın. Eninde so­
nunda h a ya tım a devam edeceğim. Ama aşk zaman alır. Bu,
senin em pati k u rm ak şöyle dursun, hiçbir şekilde anlam adığın
bir k av ram .”
O nu başka biriyle düşündüğümde göğsümde beliren yanma
hissini u m u rsam ad ım . “Korkmuyorsan o zaman neden aram a­
larım ı ve m esajlarım ı görmezden geliyorsun?”
“Seni d üşün m ek kalbimi mümkün olduğunu dahi düşün­
m ed iğim k ad ar acıttığı için. Senin karşında güçsüz kalıyor, ara­
m ız d a k i şeye son bir şans vermek istiyorum. Ama en önemlisi,
seni sevdiğim ve bu hislerime karşılık vereceğine dair hayallerimi
yerle bir ettiğ in için.” Sophie son cümleyi fısıldarken içim in
p a rç a la n d ığ ın ı hissettim.
Sessizlik istenmeyen üçüncü bir kişi gibi aramıza sızdı.
K endim i düzgünce ifade etmek şöyle dursun, ne söyleyeceğimi
bile b ilm iyo rd um . Sophie’nin her şeyi olmak isterken olamaya­
c a ğ ım ı b ilm en in yarattığı korku gücümü tüketiyordu.

335
LAUREN ASHER

Sophie bana bir şey söyleme şansı verm eden b u rn u n d an


güldü. “Biliyor musun? Lanet olsun böyle işe. A ş k ın da,beni
kontrol etmeye çalışan insanların da bu k a d a r s a f o lduğum
için kendimin de canı cehenneme.”
Bandini ofisine doğru fırlayınca M aya telaşla peşinden gitti.
Noah yanıma yaklaşarak, “M aya’yla k u la k m isa firi olm ak
istemezdik ama arkadaşına bir bakm ak istedi.”
Gözlerimi devrim. “Tabii tabii, ikiniz birlikte kontrole gel­
diniz. Artık mutlu bir ilişkin olduğuna göre bana a k ıl vermeye
mi geldin?”
“Saçmalamayı kes, Liam. Sana yardım etm ek istiyorum
diye bana pislik gibi davranma artık. Ben y a k ın arkad aşım a
âşık olmadım, kadınlarla dostluk kurmayı hayal bile etm edim .
Benim için arkadaşa en yakın kişi M ayayd ı ve bu n asıl sonuç­
landı biliyoruz.” Gülümsemesini bastırmaya çalıştı.
Onu böyle görmeye alışkın değildim, so m u rtk an Noah
gitmiş yerine hiç tahmin etmediğim kadar neşeli biri gelm işti.
Bu hâlinden nefret ettim çünkü ben de böyle o lm a k istiyor
ama yapamıyordum çünkü bencil pisliğin tekiydim . M c C o y ’la
sözleşme imzalarken Sophie’yi kaybetmek u m d u ğ u m d a n daha
çok canımı sıkmıştı.
Noah içimde biriken duyguları görmezden gelerek, “Neyse,
sen her zamanki gibi bu durumu çok farklı şekilde ele aldın.
A m a dürüst olmak gerekirse gerçek bir ilişki y a şa m a şansın
varken sıçıp batırıyorsun. Elime fırsat geçse M a y a ’yla ilişkim e
aylar önce şans vermediğim için taşaklarıma tekm eyi indirirdim .
Korkularımla yüzleşmediğim ve bencilce yöntem lerim den vaz­
geçmediğim için. Acı çekmesine neden olduğum için. Şanslıyım
k i bana bir şans verdi, şu anda eski hayatım a d ö n m eyi hayal
bile edemiyorum.”
“Sophie benden kaçmaya devam ederse sa n ırım gelecek
sezonu yanımda Jax’le önde götüreceğim.”

336
Ç ARPI ŞMA

Noah başını iki yana salladı. “Salaklık etme. Sana engel


olan ne? C idden soruyorum, bu kez sana ne engel oluyor?”
“Birincisi, Sophie sezon biter bitmez Milano’ya dönecek ve
ben de ta k ım ım a odaklanacağım .”
“B ugün M aya’nın bana kız arkadaşınla ilgili söylediği sırrı
sana açıklam am ı ister misin?” Noah yaklaşmadan önce çevreye
göz attı.
“N eym iş o sır?”
“Sophie okulu bırakmış. Almanya’dan sonra dersleri don­
durmuş am a kim seye söylememiş. Dün gece Maya’da yatıya
kalm ış, biraz şarap içtikten sonra da dökülmeye başlamış.”
“Ne? N eden böyle bir şey yapmış ki? Ve neden bana bu
konuda hiçbir şey söylemedi?” diye sızlandım.
“B unu cevaplam ak bana düşmez. Ama kimse bilmiyor, bu
yüzden sak ın bir şey söyleme. Sana bir gerçeği kanıtlam ak ve
geçmişe dayanarak kararlar aldığını göstermek için söylüyorum.”
“Peki ya tak ım la anlaşmam?”
N oah’nın kaşları kalktı. “Yine mi aynı saçmalık? Takımının
yarattığı dram d an sıkılm adın mı? Ben şahsen eski kırığım ın
bağlantılı olduğu bir takımda kalmak istemezdim ama belki de
ben fazla g u ru r yapıyorumdur. Takımım benden M ayayla ara­
sında seçim yapm am ı istese orada kalmaya istekli olur muydum
bilm iyorum . H em konu sadece bu da değil. Arabaları ne kadar
hızlı ya da teklifleri ne kadar cazip olursa olsun m anipülatif
piçlerle işim olmaz. Belki de artık ne kadar kıymetli olduğunu
an lam an gerekiyordun”
“Anlaşma şartlarını değiştirmezlerse kalmayı düşünmüyorum.”
N oah bir elini saçlarının arasından geçirdi. “Menajerinle
konuşm ayı denedin mi?”
“Evet. Tabii ki konuştum. Ama benden beklememi isteyip
duruyor.” B ık k ın bir nefes verdim.
N o a h ’n ın gözleri kısıldı. “Bak, bu işte bir iş var. Sophie’yi
sevmem ekle ilgili saçmalıkta mı yoksa küçük çaplı takım lar

337
LAUREN A SH E R

dışında kimsenin seninle ilgilenmemesinde m i b ilm iyo rum


am a duyguların ve geleceğinle ilgili bir karar verm en i öneririm
çünkü kabul etsen de etmesen de bunlar b irb iriyle bağlantılı
şeyler. Daha fazla sorun yaratm ak yerine ö n ü n d e k i sorunlara
çözüm bulmanı tavsiye ederim çünkü b aşk aları sen in yerine
karar vermeye başlarsa bundan pişman o lab ilirsin .”
“Derdimi dinlediğin için teşekkürler.” O nu k e n d im e çekip
kucaklayarak sırtını sıvazladım.
“Sophieyi geri kazanana kadar bana teşek k ü r etm e. Onu
kazandığında bu işi doğru yaptığım ı a n la y a c a ğ ım .”

Sophie beni seviyordu. Bütün kurallara karşı gelerek beni bir


arkadaştan öte sevdiğini itiraf etmişti. İçimde fo k urd ayan duy­
gularla yüzleşemez hâlde olduğumdan ilişkim izi onarılam ayacak
kadar bozmuştum.
Çaresizlik içinde biriyle konuşmak isted iğ im d en babamı
aradım ve kendimi otel odamdaki kanepenin üzerine bıraktım .
Babam üçüncü çalışta cevap verdi. S a k la n m a y a gerek duy­
madan otomatikman FaceTime simgesine tık lad ım . “Evlat, nasıl
gidiyor? Abu Dabi’de partiler yüzünden bizi a ra y a c a k vaktin
olmaz diye düşünmüştük. Sürpriz oldu.”
Biz demesi dikkatimden kaçmamıştı. M eğer bir alan a İkincisi
bedava kampanyasından faydalanmıştım, d erd im i bir yerine iki
ebeveyne anlatacaktım.
“Nasihate ihtiyacım var.” Titreyen elim i s a ç la rım ın ara­
sından geçirdim.
“Hangi konuda?” Babamın sesi hoparlörden geliyo rd u.
“Sanırım Sophie’yle ilişkimin içine e ttim .”
Annem ekranda belirerek, “Ah, hayır. L ütfen b a n a öyle bir
şey yapmadığını söyle,” diye sızlandı.
“Ne demek istiyorsun?” Kelimeler b oğazım d a d ü ğü m len d i.

336
ÇARPIŞHA

“Kızın kalbini kırdın, değil mi?” diye söylendi babam.


“Neden öyle düşünüyorsun? Belki o benimkini kırm ıştır?”
A n la ş m a m ız ı bozan Sophie’yken beni kötü adam olarak gör­
meleri c a n ım ı sıkm ıştı.
Babamın yüzünde hâlâ arılamadın mı ifadesi belirdi. “Ç ünkü
sen çevrene buzdan duvarlar örerken o kendi hayatını sevdiği
sloganlı tişörtlerle şenlendiriyor.”
“Ne oluyor ya? Düşene bir de siz vurun diye aram adım .”
“H ayır, bunun için aramadın. Kararlarını onaylayalım diye
aradın. Ş im d i anlat bakalım , neden ilişkinin içine sıçtığını dü­
şünüyorsun?” A n n em oturm a odasındaki kanepede babam ın
yanına yerleşti.
“Birincisi, bunu istemediğim hâlde beni sevdiğini itiraf etti.
İkincisi, ben ayn ı d u ygu ları kabul etmeyince arkadaşlığım ızı
bitirdi. Bu nasıl iyi olabilir?” Acıyla elimi yüzümde gezdirdim.
Babam k ıs ık bir ıslık çaldı. “Böyle bir duruma düştükten
sonra ondan seninle vakit geçirmek istemesini nasıl beklersin?”
S açlarım ı yo larak homurdanm aya başladım.
“Liam, canım . Seni hep koruduk kolladık, yanlış kararlarını
sineye çektik. Jo h an n a öldüğünde sana yeterince yardım etme­
dik, iy iym işsin gibi davrandık. Yarış arabanla kaskının ardına
sığın d ığın d a sana d ah a fazla acı çektirmek istemediğimiz için
bunu ya p m a n a izin verdik. A rtık üzüntü içinde yaşam anın,
kaybetm ekten ko rktu ğun için değer verdiğin biriyle ilişki yaşa­
mak istem iyo rm uşsun gibi davranmanın bir anlamı yok. Bazı
şeyleri aşm an lazım . Ya şimdi aşıp Sophie’nin aranıza mesafe
koyacağı gerçeğiyle yaşarsın ya da kendini toparlar ve sevgisine
ne k ad ar değer verdiğini gösterirsin.”
Sözlerinin korkularım la bu kadar örtüşüyor olması hoşuma
gitm em işti.
Babam kendim e acım am a fırsat vermeden, “Sophie’de hoş­
landığın şeyleri an lat bana. Hemen, hiç düşünmeden,” dedi.

339
LAUREN A SHER

“Onun yanında rahat olmak hoşuma gidiyor. B irlik te pek


bir şey yapmasak bile yine de eğlenceli vakit geçirm e yi, gece­
lerini benimle geçirirken bana herkesten farklı gülüm sem esini,
umursamaz ve kaygısız olmayı arzuladığı h âld e k u ra lla rın ve
kısıtlamaların ardına saklanmasını seviyorum. Bu y a n ın ı ortaya
çıkarmayı seviyorum.”
Peki ya hoşlanmadığın şeyler.” Annem iç geçirdi.
Hayatındaki her küçük detayı planlaması. B abasını mutlu
etmeye çalışırken kendinden fedakârlık yapması ve hayallerinin
peşinden gitmemesi.”
“En yakın arkadaşını kaybetme pahasına h ayatın ı M cC o y’a
adayarak sen de aynı şeyi yapmak üzeresin, fark ın d asın , değil
mır
“Anlaşm aya varmaya çalışıyorum.” E llerim i acı içinde
önümde kenetledim.
Babam başını iki yana salladı. “O zam an onu h a k etmi­
yorsun demektir. Çünkü annenle gerçekten iste d iğ im bir şey
arasında seçim yapmak zorunda kalsaydım a n n en i seçerdim.”
“Neden onu hak etmiyor muşum?”
Sözü annem devraldı. “Onu sevdiğin hâlde k a b u l etmiyor
olman dışında mı? Daha büyük bir nedene gerek var m ı sence?”
B ir dakika, bir dakika? Ne? “Onu sevdiğim i nereden çıkar­
dın? Sen ben değilsin.”
“Hayır, ama seni ben doğurdum, yan i a y n ı şey sayılır.
Arkadaşlar senin gibi ayrıntılara dikkat etmez. H iç k im se canı
istediği için arkadaşıyla çölde, yıldızların altında sevişmek istemez.
Sen Sophie’ye onu seven birine âşık oldu diye k ız g ın sın . Ayrıca
şunu unutma ki Liam, hiç kimse âşık olma risk in e girmeden
seks arkadaşlığı denen şeyi kabul etmez. Siz d a h a en başından
beri hapı yutmuştunuz; sadece o bunu senden d a h a erken fark
etmiş.” Annem kaşlarını çatarak üzgün gözlerle b a n a baktı.
“Lanet olsun.”

340
ÇARPIŞHA

Bir hafta önce biri bana sürprizlerden hoşlanıp hoşlanmadığımı


sorsaydı kesinlikle evet derdim. Ama şimdi, otel odamın diğer
ucundaki son sürprizime bakınca, daha fazla sürpriz olmadan
da yaşayabileceğim i düşünmeye başlamıştım.
Sophie k ıçım a tekmeyi bastıktan sonra işlerin bu kadar
kötüye gidebileceğini düşünmemiştim. Abimin, kolunun alanda
altılı bira ve bir valizle çıkıp gelmesiyle ilgili ne düşüneceğimi
bilem iyordum .
Şok, hislerim i anlatm akta yetersiz bir ifadeydi. Lukas mas­
mavi gözleriyle bana bakarak o çok sevdiği sudoku bulmacaları
gibi yü z ü m ü inceledi. Telefon görüşmemizin üzerinden yirmi
dört saat geçm eden annemle babam hemen takviye kuvvet
göndermişti.
T u h a f sessizliği bozarak, “Gelmene sevindim ama neden
burada o ld uğu n u anlam adım ,” dedim.
Lukas bacağını dizinin üzerine attı. “Anlamadın mı? Yapma
ama, sen her zam an en zeki olanımızdın. Kendini küçümse­
mene gerek yok.”
“S a n ırım birdenbire ortaya çıkışının nedeni sezonun son
yarışını izlem ekten çok Sophie.”
“Bingo. H er şeyi uzun uzun konuşmanın vakti geldi. Sen,
ben ve eski dostlarım ız.” Karton kutudan bir bira alıp bana
uzattı.
Yere düşen şişe kapaklarının çıkardığı o tanıdık tıngırtı
sessizliğim ize eşlik etti. Birkaç dakika boyunca sadece birbiri­
mize b a k m a k la yetindik, o sırada ben biramın yarısını birkaç
dikişte bitird im .
L ukas parm aklarıyla bacağında ritim tutuyordu. “Johan-
na’nın ölüm ün den sonra başka bir kadınla yakınlaştığım ilk
seferde a ğ la d ım .”

341
LAUREN A S H E R

Yok artık. Lukas sohbete böyle mi başlamak istiyordu? Hava­


dan sudan konuşup eski günleri yâd ederek beni konuşturm aya
çalışacağını düşünmüştüm.
Tanrıya şükür, bana cevap verecek fırsat ta n ım a d ı çünkü
itirafına nasıl karşılık vereceğimi bilem iyordum . “Birkaç ay
önceydi. Seksin ortasında hıçkırıklara b o ğ u ld u m , utançtan
yerin dibine girmek istedim. Ama aynı z am an d a upuzun bir
zamandan sonra hissettiğim en insani şeydi. S a n k i k alb im tam
tekrar birleşti derken yeniden kırılıyordu ve bu a cıyı hafiflete­
cek hiçbir şey yapamıyordum. Yıllarımı Jo h a n n a ’d an kaçarak
geçirdikten sonra onunla sadece on y ıllık bir h ayatı paylaştım.
Ani ölümünün ardında bıraktığı acı işkence gibiydi. A m a cesare­
timi takınıp kızlarım için dünyanın karşısına geçtim çünkü bu
savaşta yanlarında bir babayı hak ediyorlardı. Ebeveyn olunca
insan bu hâle geliyormuş.”
Boğazımdaki yumruyu yutkunup zar zor, “Ç o k özür di­
lerim,” diyebildim.
“Bunu sana kendini suçlu hissedesin diye anlatm adım .
Bazı şeyleri idrak etmen gerektiği için an la ttım . B aşka biriyle
birlikte olmak bana kendimi bok gibi hissetrirse de bunu yap­
mam gerekiyordu. Yıllardır sadece kızlarım için yaşıyordum,
kendimi hem anne hem baba olmaya öyle bir k a p tırm ıştım ki
temel ihtiyaçlarımı göz ardı etmiştim. K endim için yaşamayı
unutmuştum. Her gün kızlarımın hayatlarının en güzel gününü
yaşamaya hazır hâlde uyanırken kendim e bir k a d ın la yakın­
laşmayı ya da Johanna’yı ardımda b ırakm ayı yasaklam ıştım .
Çok yalnızdım ve Johanna’ya beni bırakıp g ittiğ i için kızgın
olmaktan nefret ediyordum.”
“Bazen ondan nefret ediyorum. Sonra böyle hissettiğim
için kendimden nefret ediyorum, elim de d e ğ il.” K elim eler du­
daklarımdan fısıltı hâlinde döküldü.

342
ÇARPIŞMA

Lukas başını iki yana salladı. “Bence sen kendinden ger­


çekten nefret etm ek istediğin zamanlarda ondan nefret ettiğini
düşünüyorsun.”
Nasıl o lm uştu da tek bir cümleyle göğsüme görünmez bir
bıçak saplayarak tüm sırlarımı ortaya dökebilmişti.
“N eden böyle düşünüyorsun?” Derin bir nefes verdim.
“Ç ü n k ü yalan bir hayat yaşayarak insanları kendinden
uzaklaştırıyorsun. Senin yerinde olmak istemezdim; olmadığım
biri gibi davranm ak, boş bir hayat yaşarken aynı anda hem göz
önünde olup hem de herkesten saklanm ak... Sen acını içine gö­
merken ben acılarım ı kucaklıyorum. Kırılganlık zayıflık belirtisi
değildir, k ırılg a n lık yaşam aktan korkanların ardına saklandığı
güçtür. Korku içinde yaşam aktan bıktım, sen de bıkm aksın.
Akıl sağlığın ve geleceğin için bunları aşmanın zamanı geldi.
Onun an ısın a ne kadar tutunm aya çalışırsan çalış Johanna
geri gelm eyecek. H ayatını dolu dolu yaşamaktan vazgeçmek
için onu bir bahane olarak kullandığını bilse suratına tükü­
rürdü. Sonun benim gibi olacak korkusuyla kendini sevgiden
mahrum etm ene çok kızardı. En önemlisi de kardeşime ve en
yakın arkadaşım a en çok ihtiyaç duyduğum zamanda beni terk
etmene çok k ızard ı.”
Yüzümü çevirip abim in yoğun bakışları yerine duvardaki
desenlere o d aklan d ım . Gözlerim dolmaya başlamıştı. “Seni ha­
yal k ırık lığ ın a u ğrattığım için özür dilerim. Boktan bir kardeş
oldum, acı d ayan ılm az hâle geldiğinde sizden kaçtım. Kaia’ya
bakıp Jo h an n a’yı düşünm em ek ne kadar zordu bilemezsin. Bu
histen nefret ediyordum . Suçlu hissediyordum, kendimden tik­
siniyordum ve acı çekiyordum. Ama en çok da sana bunları
yaşattığım için kendime katlanamıyordum. Gerçekten çok özür
dilerim.” Sesim çatallandı.
“Seni affediyorum . Ama gerçekten affetmemi istiyorsan
korkuların yüzünden boktan hatalar yapmaya kalkışma. Eski
günlerin h atırın a sana son bir nasihat vereceğim.” Bana h afif

343
LAUREN ASHER

bir tebessümle baktı. “Aptallık etme. O kızı k a ç ırm a çünkü


buradaki asıl sorun saatte üç yüz kilometre hızla arab a ku lla­
nırken güvendiğin kişiler olmamalı. J o h a n n a y la tek bir gün
daha geçirme şansım olsaydı o gittikten sonra tek rar parçalara
ayrılacağımı bildiğim hâlde yine de gözümü k ırp m a d a n o şansı
kullanırdım . Sophie için böyle hissetmiyorsan da k ız ın peşini
bırak. Ama ben onunla ilgili bazı şeylerin farkına v a rd ığ ın ı dü­
şünüyorum. Bu yüzden ya anlaşmayı seç ya da onu. A m a bunu
yaparken de lütfen kendine şu soruyu sor: Sophie’y i seçmezsen
M cC oy tulumu içinde aynaya baktığında yü zü n ü b uruşturm a­
dan durabilecek misin? Durabiliyorsan o zam an onu gerçekten
hiç sevmemişsin demektir.”
Ve böylece abim en karanlık sırlarımı, dünyadan sakladığım
yalanları gün yüzüne çıkardı. Ama en önem lisi d e karan lığı
kovarken içimde eksik olduğunu fark etm ediğim b ir şeyi ateş­
lemişti.
Umudu.

344
33

an d in i sponsor etkin liğin e katılm am ın tek nedeni babamın


B beni zorlam ış olmasıydı. Eve erken dönmek istediğimi, bana
uçak bileti a lm a sın ı söylediğimde beni geri çevirmiş, aylarca
onlarla seyah at ettikten sonra şampiyonluk yarışını kaçıram a­
yacağım ı id d ia etm işti.
K u ytu köşedeki boş bir masada birlikte oturuyorduk. Ben
yemeğimle oynarken babam bana bakıyordu, bu akşam çatalımı
üçüncü kez şık porselen tabağa düşürdükten sonra dikkatli
gözleri k ısıld ı.
“N e yin var senin? M akarn aya bayılırdın.”
Yarım ya m a la k omuz silkmeye çalıştım. “Aç değilim. Bugün
kendim i pek iy i hissetm iyorum .”
“D ü n ve önceki gün de aynı şeyi söylemiştin. Hatta M a­
y a d a y a tıy a k a ld ığ ın d a n beri böyle diyorsun.” Bakışları beni
korkutm uyordu. “Biliyorsun, yalan söylemek hastalık değildir.
D uyguları a ç ık açık paylaşmamaya karşı gösterilen alerjik bir
tepkidir.”
Vay be, baba. Ne kadar zekisin.

345
LAUREN A S H E R

“Duygular fazla abartılıyor.” M an tık lı k o n u şab iliyo r muy­


dum? Orası henüz belli değildi.
Şaraptan bir yudum aldım. Kadehimi m asaya bırakırken
babam içkime el koydu. Suratımı asıp bu k o n u n u n p eşini bı­
rakması için gözlerimle yalvardım.
“Mesele o çocuk, değil mi? Tekm elenm iş b ir kö p ek gibi
yerde inlemene izin vermeyeceğim, ben seni b u n d an d a h a güçlü
yetiştirdim.” Of, acıttı. “Ya bana ne o ld uğun u a n la tırsın ya
da gidip onunla konuşurum. Sakın yapm am sa n m a , Sophie
Marie Mitchell.”
Liam’la hiçbir şekilde konuşmasını istemiyordum, bu yüzden
ikimizi de korumak adına pes ettim.
“Sonunda Liam’a âşık oldum.” Bu kelim eler b ü tü n cesa­
retimi kırmıştı.
“Ne olmuş yani? Bunu herkes biliyor.”
Başımı tabağımdan kaldırıp babamın yü zü n e b a k tım . “Ne
demek herkes biliyor?”
Ya ben elindeki şarap kadehi kadar şeffaftım y a d a babam
gerçekten Interpol ajanıydı.
“Sen benim kızımsın. Ne zaman L iam ’a baksan gözlerinde
daha önce hiç görmediğim bir bakış beliriyor. M a k a r n a y a bile
öyle bakmıyorsun. Ona olan hislerin gözlerinden o k u n u yo r. O
da sana aynı şekilde bakıyor.”
“Bu konuda nasıl bu kadar soğukkanlı o la b iliy o rsu n ?”
“Ne yapmamı bekliyorsun? Sana bağırıp ç a ğ ır m a m ı mı?
Artık yirmi iki yaşındasın.”
“Şey, evet? Hatta konuşmamız bittikten sonra balo salonunu
terk edersin belki diye düşünüyorum.”
Babam iç geçirdi. “Bu yıl Noah ve S an ti’yle yeterin ce sorun
yaşadım. Basın toplantısındaki g a f dışında L ia m ’la a ra n ız d a k i
şeyi çoğunlukla gizli tutmayı başardınız.”
“Yani, kurallarını çiğnediğim için bana k ız m a d ın m ı?"

346
ÇARPIŞHA

“Tabii ki kızdım . Ama sen karşımda ağlamaya bir kadeh


yakın k en ‘B ak gördün mü? Ben sana demiştim,’ diyecek hâlim
yok.”
B ab am ın beni aydınlatan sözleri karşısında iç çektim. “Vay
be. K onuşm a tarzını geliştirmelisin. Kız arkadaşın olmamasına
şaşm am alı.”
G üldü. “Şu hâline bak, espri falan yapıyorsun. Neden olan
biten h a k k ın d a benimle konuşmuyorsun? İşimle evlenmeden
ve bekâr bir baba olmadan önce bu yaşlı adamın da kendince
aşk m eşk so run larıyla boğuşmuşluğu oldu. Gençliğimde ben
de bir sü rü aptalca hata yaptım. Ama sana bir şey söyleyeyim
mi? S evgin i kazanan kişi buna layık olsa iyi eder çünkü senin
kalbin cüssenden büyük. Tek bir parmağında bile bazı insanla­
rın tü m v ü cu tların d a taşıdığından daha fazla ruh taşıyorsun.”
B a b a m ın nazik sözleri yüzüme hafif bir tebessümün ya­
yılm a sın a neden oldu.
“H er şey o berbat prenses kostümü ve beni gitmeye zorla­
d ığ ın p artiyle başladı.”
Eliyle yüzünü ovuşturdu. “Bize birkaç kadeh şarap getirsem
iyi olacak, içimden bir ses bu konuşmanın uzun süreceğini
söylüyor.”
B abam şarap almaya giderken arkasından kahkaha attım .
G ün lerdir ilk defa rahatladığımı hissetmiştim.

D ün babam la Liam hakkında konuşmak bende yepyeni yaralar


açm ıştı. H ikâyem i baştan sona anlatana kadar ne denli düştü­
ğ ü m ü fark etmemiştim, bu da kendimi savunmasız ve zavallı
hissetmeme neden olmuştu. İtiraflarıma rağmen babam sakince
d in leyip birkaç tavsiyede bulundu ve eve erken dönme isteğimi
bir kez d ah a geri çevirdi.

347
LAUREN ASHER

İtalya’ya dönüş uçağında üzüntüye boğulm ak yerine güzeller


güzeli arkadaşım tarafından ayarlanan kendi so n u m a yakından
bir bakış atma fırsatı yakalamıştım.

Maya: Bu gece beni ekmemen için saatlik h a tırla tm a


yapıyorum. Ekersen olacaklar hoşuna gitm eyebilir. <©
Ben: Genelde tehdit dolu mesajlar gülüm seyen
emojiyle bitmediğinde daha etkili olur.

Maya aynı emojiyi yanına bir de bıçak ekleyerek gönderdi.


Giyinip süslendim çünkü buna ihtiyacım vardı. L ia m ’ı görme
pahasına da olsa Mayayla dertleşmeye gideceksem d ü n ya umu­
rumda değilmiş gibi görünsem iyi olurdu. H içb ir şey sırtı açık
bir elbise kadar sikerler aşkı diyemezdi.
Birkaç saat sonra kalabalığın arasında d ikkatim i çeken ışıltılı
elbisesi sayesinde Mayayı buldum. Yarısı dolu şa m p a n y a kade­
hine uzandığımda, “Hey, daha içiyordu—” derken birden sustu.
Ya poker suratım yüzünden ya da hissettiğim k a d a r delir­
miş göründüğümden afallamıştı. Kadehin içindeki sıvıyı birkaç
yudumda bitirdim, soğuk sıvı boğazımdan aşağı sü züldü .
Bu hâlimi Liam sonrası Sophie diye ad lan d ırıy o rd u m .
“Pijama partimiz sırasında bana Liam ’a biraz zam an ver­
memi söylediğini hatırlıyor musun? Belki bana o lan hislerini
kabullenmeye başlar demiştin?”
Başıyla onayladı, gülümsemeye çalışsa da sonunda kaşlarını
çatmaya karar verdi.
Eh, hiçbir şey değişmedi. Gün geçtikçe k e n d im i daha
derin bir belaya düşerken buluyorum.” D u d a k la rım ı büzerek
titremelerine engel olmaya çalıştım.
Mayanın kaşlarının arasındaki çizgi derin leşti. “N e tür
bir bela?”
Kalbim dondurma reyonunun zem inine sa çıld ığı için on u n cu
koridorun temizlenmeye ihtiyacı var türünde bir b ela.”

348
ÇARPI ŞHA

Aniden garsonu görünce kolunu kavradım, siparişimi ve­


remeden bir yere girmesini istemiyordum.
“Bir tur daha şampanya alabilir miyiz, lütfen? Hemen olursa
çok seviniriz.” Adamın burnu kalp kırıklığının kokusunu almış
olacak ki hızla yanım ızdan uzaklaştı.
M aya bana içten bir gülümsemeyle baktı, “ö zü r dilerim.
H atasını fark edip ne kadar aptal olduğunu anlayacağını dü­
şünm üştüm .”
“Devam etmeden önce alkole ihtiyacımız var. Hem de çok
fazla alkole.”
M aya anlayışla başını tamam anlamında salladı.
C an ım garsoncuğum elinde bir değil iki şampanya şişesiyle
çıkageldi. Adam kalbimi çalmaya çalışıyor gibiydi, tabii artık
bir kalbim varsa.
İkim iz de tepsiden birer şişe kaptıktan sonra salonun köşe­
sine çekildik, ö n c e k i kuytulara çekilme deneyimimden hiçbir
şey öğrenmemiş olsam da en azından bu sefer yanımda arkada­
şım vardı. M aya’yla bardakları boş verip itiraflarımın arasında
doğrudan şişeden içtik. Bizi diğer davetlilerden saklayan bir
m asanın arkasında görgü ve zarafet timsali olarak yere çöktük.
H içbir detayı atlamadan M ayaya her şeyi anlattım.
Her gülm ek ya da ağlamak istediğimde şampanyamı y u ­
dum luyordum ki bu da şişeyi neredeyse yanladığım anlamına
geliyordu.
Birkaç dam la gözyaşı döksem de Maya da benimle birlikte
ağlayarak böyle bir arkadaş edindiğim için ne kadar şanslı ol­
d uğum u hissettirdi.
Şişenin yarısını bitirdiğimde, kalorilere ve yanlış kararlara
k ık ır k ık ır güler hâle gelmiştim. Doğru düzgün akşam yemeği
yem ediğim e de pişman olmuştum, ağzıma attığım cupcake pek
yemekten sayılmıyordu.
“U m a rım ...” Hıçkırdım. “Sana ne kadar değer verdiğimi
biliyorsundur.”

349
L AU R E N A SHER

“Evet biliyorum, şimdiye kadar üç kez söyledin zaten. Ama


buna sevindim.” Güldükten sonra şam panyasından bir yudum
daha aldı.
“Noah’yı sevdiğini nasıl anladın?” A ğ z ım d a n bir hıçkırık
daha kaçtı.
“Onsuz olmak onunla olmaktan daha çok acı verdiğinde.”
“Liam’ın beni sevdiğini sanm ıyorum .” G ö z yaşlarım ı tut­
maya çalıştım.
“Neden böyle düşünüyorsun?”
Kaşlarımı çattım. “Ç ünkü hislerimi itir a f e ttiğ im d e bana
beni sevdiğini söylemedi.”
“Hislerini açık açık söylemen çok cesurca. B elki de sevgi­
sini göstermekte zorlanıyordur, bilhassa da elin d e tak ım ın d an
gelen bombok bir teklif ve üzerinde bunun baskısı varken.
Seni hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyor olabilir. A m a seni
sevdiğinden hiç şüphem yok.”
Şampanyadan büyük bir yudum daha aldım. “O nun pistlerde
yarışm aya nefes almaktan daha çok ihtiyacı var. Bu d a demek
oluyor ki ben geleceğinde yokum, yerim i cazip bir sözleşmeyle
yepyeni bir Fİ sezonu aldı.”
“Haklısın. Ama sevdiğin insanla birlikte o la m a d ık tan sonra
sözleşmelerin ne önemi var k i?”
“Sana beni sevmediğini söyledim.”
M aya gözlerini devirdi. “Gerçekten m i? Ç ü n k ü bardan
sana bakıp durması bana aksini söylüyor d a.”
Başımı kaldırıp Jax ve Noah’yla tak ılan L ia m ’a b aktığım d a
gözleri iki mıknatıs gibi benimkilerle buluştu. G özlerim i kısarak
ona baktıktan sonra bakışlarımı tekrar yere ç e v ird im .
“M asanın altına saklanırsam beni b u lu r m u sence?” Bu
fikrin az da olsa gerçekleşme ihtim ali vardı.
“Asla bilemezsin. Belki de S a m i’yi onun d ik k a t in i dağıt­
maya ikna edebiliriz.” Maya abisini bulm ak için etrafa bakındı.

350
Ç ARPI ŞMA

“T am am , hemen ona mesaj at.” Telefonunun içinde olduğu


çantayı ona uzattım .
“Ç o k geç, sanırım oyun bitti,” dedi ve Noah yanına otur­
duğunda k ık ırd ad ı.
K aşlarım ı çatarak Noah’ya parmağımı kaldırdım. “Sen
kaybol. Kıza kıza takılıyoruz.”
Noah beni görmezden gelip burnunu M ayanın boynuna

“Ü zgünüm , Sophie. Noah, kes şunu.” Maya onu iterek


uzaklaştırdı. Noah, M aya’nın şampanya şişesini kaptığı gibi
ağzına götürdü ve sonra ağzını smokininin koluyla sildi.
“İğrençsiniz. Gerçekten, size bakarken midem bulanıyor.”
“Litrelerce şampanya içtiğinden bulanıyor olmasın?” Noah
kendi şişesini benim kiyle tokuşturdu.
Bir çift ayakkabı önümde belirdiğinde sarhoş görüntüm
ayakkabının parlak yüzeyine yansıdı. Liam olduğunu düşünerek
başımı k a ld ırd ım am a bana gülümseyen bir Jax’le karşılaştım.
Ç ılgın bukleleri sıra sıra örülmüştü. Sırıtışının beni pek de
rahatlattığı söylenemezdi. Liam yerine Jax’i görünce göğsümde
bir sızı belirm işti ama beynim bunu algılayamayacak kadar
uyuşm uş hâldeydi.
“H ad i, canım . Bırakalım da bu ikisi kafayı çeksin.” Ela
gözleri benim kilerle aynı hizaya gelecek şekilde çömeldi. “Gel
şu asık yü z ü n ü güldürelim. Ne dersin? Liam’a söylememize
gerek yok, o sikik herif çöldeki minik tartışmanızdan beri götü
başı d a ğ ıtm ış hâlde.”
U zattığı eli tuttum ama şampanya şişesini de yanıma almayı
ihm al etm ed im çünkü ondan henüz ayrılmak istemiyordum.
Jax bir çocuğu azarlar gibi cık cık ladı. Dövmeli elini uzattı
ve sahte iskelet parmaklarıyla şişeyi boğumundan tutup rastgele
bir m asanın üzerine bıraktı. “Sanırım küfelik olacak kadar içtin.”
“B unu su niyetine şampanya içen adam mı diyor?”

351
LAUREN ASHER

Hey, su niyetine köpüklü şampanya içme konusunda dünya


şampiyonu olabilirim ama en azından bazen p o d y u m a çıkmayı
başarıyorum. Bana göz kırptı.
ö y l e bir güldüm ki tekrar hıçkırm aya başlad ım . Jax sanki
Fİ D ünya Şampiyonasını kazanm am ış gibi konuşuyordu.
Bizi kalabalığın arasından geçirdi am a a y a k la rım sürekli
birbirine dolandığı için yavaş ilerliyordum. Gözlerim bir köşeye
çekilm iş, suratı asık ve kasvetli bir ifadeyle tek başına duran
L iam ’a takıldı.
Parm aklarım ı oynatarak ona el salladım . A n i sam im iye­
timden hoşlanmamış gibi kaşlarını çattı.
Jax beni salondan çıkardı. Asansörle zem in k ata indik,
aramızdaki sessizlik yerini bana neden yard ım etm ek istediğine
dair bir şaşkınlığa bırakmıştı. En yakın arkadaşını incitmiştim.
Bana yardımcı olmasının tek m an tıklı sebebi vardı, o da onu
Liam ’ın göndermiş olmasıydı.
O rtada olm ayan şeyleri g ö rm ey i bırak, Sophie.
Ona sorma fırsatını bulam adım çü n kü d ışarı çık ıp temiz
havayı içime çektiğimde midem bulanıp başım dönm eye başladı.
Vücudum titriyordu.
“Hayır, kusamazsın.” Jax, şam panya bana ih a n e t etmeden
önce saçlarımı tutmayı başardı, m idem isyan ederken asit bo­
ğazım a yükseldi.
“Kahretsin, Sophie. Bu ayakkabıları gerçekten çok sev­
m iştim . Sevgili dostum seni bana yeni bir çift a la c a k kadar
sevdiği için şanslısın.”
Ja x ’in kızgınlıktan çok endişeli çıkan sesi d ış ın d a bir şey
hatırlam ıyordum . Dünyam karan lığa göm üldü. A c ın ın yerini
alan uyuşukluk göğsümdeki ağrıyı dindiren hoş b ir duyguydu.

352
34

eşke d u y g u la rım ı So ph ieye itiraf edebilseydim. Am a kor­


K kağın teki o ld u ğu m d an ilişkim izin ve geleceğimizin peşine
düşmek yerine o turup ne yapacağım ı düşünüyordum. Abimin
yardım ına, an n em le babam ın sözlü tacizlerine rağmen hâlâ
ikilem deydim ve istediklerim le yapmak zorunda olduklarım
arasında gidip geliyordum .
Korkuyordum. A ilem in sırlarımı açığa çıkarmasıyla kafamın
bu kadar karışab ileceğim hiç düşünmemiştim. Ama işte bura­
daydım, Sop h ie’nin aşk ın ı kabul etmekten ödüm kopuyordu.
Onu sevm ekten korkmuyordum. Böyle düşünmek aptallık
olurdu. Sadece kötü bir şey olacağı endişesinden kurtulamıyor-
dum, tıp kı sen i seviyoru m diye karşılık verdikten sonra olması
muhtemel şeyler gibi. İlişkim izin kötü biteceğini düşünmek
midemi bulandırıyordu.
D u yg u larım la yüzleşene kadar Sophie’den uzak durm a­
lıydım, ik im iz in de iyiliği için bunu yapmak zorundaydım.
Herkes h a k lıy d ı. Sophie dünyaları hak ediyordu ve bunu ona

353
LAUREN ASHER

vereceğimi garanti edene kadar da onun çevresinde bulun m ayı


hak etmiyordum.
Salondan çıkan Jax’i takip ederek kusan Sophie’ye yardım
edişini izledim. Dizleri boşalınca çimlerin üzerine bayılıverdi.
Benim yüzümden acı çektiğini bildiğimden kalbim sıkıştı.
“Onu bu hâlde görmekten nefret ediyorum .” O nu yerden
kaldırdığım da sanki onu taşıyanın kim olduğunu biliyorm uş
kollarıma sokuldu.
“Yarış sonrası podyum gibi koktuğu için m i?” Jax yüzünü
buruşturarak mahvolmuş ayakkabılarına baktı.
“Hayır, geri zekâlı. Bayılana kadar içmesinin sebebi ol­
duğum için.”
Bir ışık patlaması oldu ve bu beklenmedik aydınlık karşısında
gözlerimi kıstım. Birkaç flaş patlarken m uhabirler Sophie ve
benimle ilgili sorular sormaya başladı. Flaşlar gözüm ü alırken
mahremiyetimizi ihlal ettikleri için öfkeden köpürmeye başladım.
Jax, “Ne oluyor be?” diye bağırdı.
“Kahretsin. Bu hiç iyi olmadı. Ç an tasın ı al ve arabayı ça­
ğır. Hemen.” Sırtımı paparazzilere dönerek Sophie’y i korurken
otelin vale bölümüne doğru hızla yürüdüm .
Çekilen fotoğrafların sonuçlarıyla yarın uğraşacaktım . Beş
para etmez magazin haberi arayan başka akb ab alarla karşı­
laşmadan önce onu odasına götürm eliydim . G öğsüm e doğru
m ırıldanırken avucuyla smokinimi kavradı.
Hissettiğim çelişkili duygular yüzünden beynim zonkluyordu.
Sophie’ye tekrar yakın olduğuma sevinsem de bu k ad ar içtiği
için ona, ilişkimizi bozduğum için de kendim e kızıyo rdum .
Arkadaşlığını ama en önemlisi de Sophie’yi geri istiyordum .
Her şeyiyle.
Jax arabayı bulmama yardım ederek benim le So p hie’nin
odasına kadar geldi. O süitin içinde gezinirken ben de rahatça
dinlenebilsin diye Sophie’yi yatağına götürdüm. D işlerini fırça­

354
ÇARPIŞHA

lam am a, m a k y a jın ı silip pijam alarını giydirmeme izin verecek


kadar k en d in e gelm işti.
O n u y a ta ğ ın en sevdiği tarafına yerleştirip her ihtim ale
karşı y a k ın ın a bir çöp kovası bıraktım . Yatağa kıvrılm ış h âl­
deyken m in ic ik görünüyordu. Onu böyle izlerken bedenine
yakın o lm a k , sım sık ı sarılarak acısını dindirmek istiyordum
ve b u nu y a p a m a m a k bana acı veriyordu.
D ü rtü le rim e direnerek oturm a odasına döndüm.
“O n a â şık sın .” Ja x çenesini ovuşturdu.
“M aa lesef.”
K aşların ı k a ld ırd ı. “Gerçekten de maalesef mi?”
“H ayır. Ben hayatım daki her iyi şeyi mahveden bir aptalım.”
B an a şüpheci bir b akış attı. “Neden ona hislerini anlat­
m ıyorsun?”
“Ç ü n k ü ne ya p a c a ğ ım ı bilm iyorum .”
“H a y a tın a çekid üzen vermelisin. Bu şekilde davranarak
hem ona h em de ken d ine haksızlık ediyorsun. Ayrıca bir sezon
daha ta k ım ark ad a şım olup olmayacağını öğrenmeyi dört gözle
bekleyen b an a da. Birkaç saat burada kalıp kusmuğunda boğul-
m a d ığ ın d a n em in o lacağım am a senin gitmen gerek, kalırsan
ikin ize de z a ra r verm iş olursun.”
B ö ylesine o lg u n davran dığında Jax’i tanım akta zorlanı­
yordum , b a n a a yn ı anda hem öğüt veriyor hem de kendime
gelm em i sağ lıyo rd u .
O d a d a n ç ık tım ve bir kez daha Sophie’yi arkam da bıra­
k arak k a p ıy ı k a p ad ım .

355
ir vurma sesine uyandığımda bunu b eyn im in b an a ne ka­
B dar kızgın olduğunu belirtme şekli diye y o ru m la d ım . A ğ­
rıyı umursamadan yastığın birini başımın üzerine b astırd ım .
Vurma sesi devam ederken bunun kafam dan d eğil de kap ıd an
geldiğini fark ettim.
Hasiktir.
Sarhoş olup Jax’in üzerine kustuğum g ö rü n tü ler zih n im e
üşüştü.
Yataktan sürünerek çıkıp uykulu gözlerim i o v u ştu ra ra k
otel odamın kapısını açtığımda James M itc h e ll’ın ö fk eli ba­
kışlarıyla karşılaştım.
“Merhaba, baba.” Sesim çatallandı.
Sanki Bandini garajındaymış gibi em irler ya ğ d ırırcasın a ,
“Eşyalarını topla,” diyerek bir homurtuyla odaya d a ld ı.
“Ne?”
Eve dönüyorsun. Tebrikler, bir uçak bileti k azan d ın . Hem
de business class çünkü son dakika uçuşlarında başka yer k al­
mamış.”

356
ÇARPIŞMA

“N eden bu kadar kızgınsın anlamıyorum.”


Bana yerel gazeteyi uzattı. “Bana Liam’la olan ilişkin hak­
kında her şeyi anlattığında Tanrıya sana karşı anlayışlı olaca­
ğım a d air yem in etmiştim. Ama sabrımı zorluyorsun. Eşyalarını
topla. Sana havaalanına kadar eşlik etmek için burada bekliyor
olacağım .”
D edikodu köşesinin manşetini okurken gözlerim yaşardı.
B a n d in i P rensesi Tüm İhtişam ını Kaybetti, F l’in G önülçeleni
Liam Z a n d er ‘la Takılıyor. Sayfayı hızlıca taradığımda gözüme
giz li ilişki ve g e c e kaçamaklan gibi ifadeler ilişti.
U tan çtan yanaklarım alev alev yanmaya başladı. Omuz­
larım ı d ikleştirip babamın fırtınalı gözlerine baktım. “Bunun
ne k ad ar leş bir haber olduğunu sen de biliyorsun.”
“U m urum da değil. Böyle bir haberle daha karşılaşırsam seni
olacaklar konusunda uyarmıştım. Kalbin kırıldığı için dram
ya ra tm a n la ya da aptalca kararlar almanla uğraşamayacağım.
Eve git, sakinleş ve okula dön.”
D erin bir nefes aldım. “Hayır.”
“Efendim ?” Babam bir adım geriledi, burun delikleri ge­
nişlem işti, bana gözlerini kısarak bakıyordu.
B aşım zonklasa da konuşmaya devam ettim. “Eve gitmi­
yo ru m .”
“Evet, gidiyorsun. Daha önce bana karşı gelmeye kalkış­
m ad ın , şim di tepem atmışken hiç kalkışma.”
B aşım ı iki yana salladım. “Üzgünüm ama eve dönemem.”
“D öneceksin çünkü ben döneceksin diyorum. Liam soru­
nunu ben hallederim ama senin buralardan uzaklaşman gerek.
Ç ev rim içi derslerini örgün eğitimle değiştir ve artık durumu
k ab u llen .” Babam gazeteyi aldığı gibi çöp kutusuna fırlattı.
“Yapamam.” Kelimeler dudaklarımdan fisıltı bilinde döküldü.
“N eden?”
“Ç ü n k ü dönemi dondurdum." Bakışlarından saklanmak
için elim d en gelen tek şeyi yaparak gözlerimi kapadım.

357
LAUREN ASHER

“Ne yaptın?” Babam içimi ürpertecek k ad ar sak in bir sesle


konuşuyordu, bağırıp çağırmıyordu ama öfkeden k ız arm ıştı.
Gözlerimi açtığımda bariz bir öfkeyle bana baktığını gördüm.
“Mutlu değilim ve Liam’la bu işi bitirmem gerekirken s ır f seni
yatıştırmak için buradan çekip gidemem. Seni çok seviyorum ,
baba ama bu bölümü seni mutlu etmek için seçtim ve sonunda
okuduğum bölüm yaşam enerjimi emer hâle geldi. S a n a karşı
en başından dürüst olmayarak hata ettim. M uhasebeden nefret
ediyorum. Derslerden de hayatımın geri kalanında bu işi yapma
düşüncesinden de nefret ediyorum. Gerçekten, hepsinden nefret
ediyorum. Sırf sen de benim için pek çok ko nuda fedakârlık
yaptın diye devam ediyordum.” Gözyaşlarını serbest kalarak
yüzümden süzülmeye başladı.
Babam çok üzgün görünüyordu. “Beni ne k a d a r hayal k ı­
rıklığına uğrattığını bilemezsin. Bana yalan sö yleyeceğini hiç
tahmin etmezdim, hem de yıllarca. Hele ki okulu b ırakıp bana
söylememek? Ben böyle bir evlat yetiştirm edim .”
Babam bana inanmayan gözlerle bakarken yaşlar yüzüm den
kontrolsüzce süzülüyordu. “Seni hayal k ırık lığ ın a u ğratm aktan
ödüm koparken okulu bıraktığımı sana nasıl söyleyebilirdim ?
Bana da çalışanlarınla aynı kuralları uyguluyorsun. Başarısız
olmaktan ya da kurallarına ve planlarına karşı gelmekten o kadar
korkuyordum ki sana söylemektense saklam ayı tercih ettim .”
“Seni önemsediğim için kuralcıyım. Ç ü n k ü so n un d a heba
olmanı ya da bana bağımlı kalmanı istem iyorum .”
“Hayır. Sen sonumun annem gibi olm asını istem iyo rsu n .”
Derin bir nefes aldı.
Geri adım atmayarak gözlerimi gözlerine d ik tim . H aya­
tımda ilk kez sonuçlarından korkmadan babam la k arşı karşıya
gelmeye hazırdım. Beni eve ya da T im buktu’ya gönderebilirdi,
umurumda değildi.
“Bunu istemem yanlış mı? Sorumluluklarından kaçan bir keş
olmanı istemiyorsam ne olmuş yani?” Ellerini havaya savurdu.

358
ÇA R P I Ş H A

“M uh aseb eyi seçersem sorumluluklardan kaçmış olmam.


Senin arzun u yerine getirmek adına kendi mutluluğumdan
vazgeçmiş o lu ru m .”
B ab am ın b akışları sertleşti. Onu hiç böyle görmemiştim,
ellerini iki y a n ın d a yum ruk yaparken içten içe öfkeden pat­
lamak üzereydi. Başka bir şey söylemeden arkasını döndü ve
otel o d am ın kapısını çarparak kapadı.
Bu tartışm a son enerji kırıntılarımı da tüketmişti. Kane­
peye çöküp yü zü m ü ellerimin arasına gömerek hıçkıra h içki ra
ağladım .
Savaşı zaten kaybetmişken bu muharebeyi kazanmak önem­
siz geliyordu.

Ben hiçbir zam an ağlak biri olmamıştım. Çuvalladığımda na­


sıl gö rü n d ü ğ ü m ü hiç öğrenememiştim. Çünkü hiç çuvallama
şansım o lm am ıştı. Meğer ağladığımda yüzüm şişiyor, yer yer
kızarıyor ve gam zelerim tarihe gömülüyormuş. Yeşil gözlerim
kan çan ağ ın a dönerek çirkin bir Noel dekorasyonu gibi kırm ı­
zıyla kontrast oluşturmuştu.
Yüzüm gözüm şiş hâlde babamın ofisinin kapısını çaldım.
Saatlerce konuştuklarım ızı düşünmüş, babam bana bu kadar
kızgın ken akşam dan kalmalığımın etkisinden kurtulamamış­
tım. S u çlu lu k duygusu bütün sabah beni huzursuz edip diken
üstünde tutm uştu.
“G el.” K apının ardından babamın boğuk sesi geldi.
D erin bir nefes alıp öfkesine hazırlanarak parlak kırmızı
kapıyı itip açtım .
B abam ı öfkeli bulmayı beklerken kederli gözlerle bana
b a k tığ ın ı gördüm . Bu hâli içimi burkmuş, gözlerim yeniden
yaşarm aya başlam ıştı.

359
LAUREN ASHER

Srvgili göz pınarlarım, bana bunu ya p a m a z sın ız , bu ifte


ortak olduğumuzu sanıyordum .
“Eninde sonunda geleceğini biliyordum. T a rtışm a m ız yü ­
zünden kapıma dayanmadan bir saat duram azsın san m ıştım .
Epey uzun sürdü." Bana yarım yamalak g ü lü m sed i.
Ben ergenlik hormonlarım kontrolden çıkıp d a istem edi­
ğim aptalca şeyler söyleyip sonra özür m ektupları y azan biri
olabilirdim ama babam ipliğimi pazara ç ık a rın c a b u n u tabii
ki kabullenecek değildim.
“O kadar mı tahmin edilebilir biriyim?” A r a m ız d a k i boş­
luğu kapayarak masasının yanında durdum.
“Bu soruyu bana dün sorsaydın evet derdim . A m a bugün
beni o kadar şaşırttın ki artık emin değilim .”
“Noah’nın kazanması ve Bandiniyle F l ’e h ü k m e ttiğ in d en
sezon sıkıcı olmaya başladı diye düşünüp o rtalığı biraz k arış­
tırayım dedim.”
Babamın hüzünlü gözleri neşelendi ve gü lü m sem esin i bas­
tırmaya çalıştı. “Tam da Öyle yaptığını sö yleyeb ilirim .”
“Sana bunca zaman yalan söylemek istemedim. Sadece nasıl
anlatacağımı bilemedim.”
“En çok hangimize kızgın olduğumu b ilm iyo rum . Yıllarca
okulu sevmediğin hâlde bana yalan söylediğin için sana mı,
yoksa okuldan ne kadar nefret ettiğini fark e tm e d iğ im için
kendime mi? Tanrı aşkına, sen benim kızım sın. M u ts u z ya da
sıkıntılı olduğunda bunu anlamam lazım.”
“Çok meşguldün. Bandini, Noah ve S a n ti’yle u ğraşırk en
meşgul olman çok normal.”
“Benim adıma bahane üretmeye çalışma.” A y a ğ a k a lk tı.
“Elimde değil.” Babama karşı büyük bir z aafım v ard ı.
Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. “Bunu n ed en benden
sakladın? Bölümünü sevmediğini bana sö yleyeb ilirdin .”
“Nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Bölümden b ah settiğim d e
çok mutlu görünüyordun. Nefret ettiğimi sana nasıl söyleyece-

360
ÇARPI ŞMA

ğlmi bilem edim . Ama artık rol yapmaktan ve gerçek isteklerimi


senden saklam aktan bıktım. Ben yetişkin bir kadınım, beni eve
dönmeye zorlayamazsın, tıpkı nefret ettiğim bir hayan yaşamaya
zorlayamayacağın gibi. Bu yaşamak değil, sadece hayatta kalmak.
Sen bana böyle olmayı öğretmedin, bana kendimi geliştirmemi,
dünyanın önümde eğilmesini öğrettin.”
Babam kolum dan tutarak sanki bu kadar kısa sürede nasıl
b üyüdüğüm ü anlamıyormuş gibi baktı. “Sana güçlü bir kadın
olman için gerekli özgüveni aşıladığıma pişman değilim. Sadece
bunu bana karşı kullanabileceğini hiç düşünmemiştim.”
“D ün gece sarhoş olduğum ve bir dedikodu gazetesi ta­
rafından yürüyen ölü gibi fotoğraflandığım için özür dilerim.
Böyle şeyler yapm am alıydım ama çok üzgündüm. Göğsüm
sürekli sıkışıyordu ve ağlamadan ona bakamıyordum.” Gü­
lümsemem soldu.
“Seni üzen o adama gününü göstereceğim. Bir planım var
ama bu konuda bana güvenmek zorundasın.”
“O adam derken?” Bir güzel azarlanmayı hak etse de Liam a
zarar vermesini istemiyordum.
“K ızım ı ağlatan piç tabii ki, kim olabilir? Bırak ben hal­
ledeyim .” Bana tekrar sarıldı.
Babam ın odunsu kokusunu içime çektim. “Liam’ı öldür­
meni ya da ona herhangi bir şey yapmanı istemiyorum. Ona
ne yapacağın konusunda daha açık konuşabilir misin?”
G ülerek beni serbest bıraktı. Ofis sandalyelerinden birine
çöktüm, başım zonkluyor, parmaklarım titriyordu. Akşamdan
kalm a h âlim içimdeki öfkeyle ve babamın planıyla daha da
beter hâle gelmişti.
“A ğzını burnunu dağıtamayacağım kadar yakışıklı. Ayrıca,
itiraf etse de etmese de o herif seni seviyor.”
G öğsüm sıkışsa da sözlerini duymazdan gelerek, “Business
elass biletim i iki gün sonraya erteleyebilirsin. Dünya Şampi­
yo nasından sonra eve daha havalı dönmek istiyorum,” dedim.

361
LAUREN ASHER

“Doğumhaneye iade tarihini kaçırdığımızdan em in misin?"


“Eminim. Okulu bıraktıktan sonra iki kez kontrol ettim
çünkü beni öldüreceğini biliyordum.”
“İşte benim kızım, cenazesini bile önden p lanlıyo r. Okul
kararını daha sonra konuşalım, şu an dokunsam kusacakm ışsın
gibi görünüyorsun.”
“Güzel plan.” Başımdaki ve göğsümdeki ağ rıyı görm ezden
gelerek gözlerimi kapadım. Bu hoş bir d uyguyd u, b an a hâlâ
burada olduğumu, son işkence dalgasını yaşam aya h az ır oldu­
ğum u hatırlatıyordu.

362
36

ıralam alard a iyi bir performans sergileyerek sezonun son


S yarışı için üçüncü sıradaki yerimi aldım. Kötü bir sıralama
olmasa da D ünya Şampiyonası boyunca ikinci sırada olmakla
aynı heyecanı vermiyordu. Bu yıl zirve yarışına girdiğim No­
ah yla rekabetimiz de eski eğlencesinden yoksundu.
Sophie dün geceki alkol komasından sonra muhtemelen
kendini kötü hissettiğinden basın toplantısına gelmemişti. Bu
da gün boyunca beni meşgul tutacak McCoy görüşmelerinden
önce onunla konuşamayacağım anlamına geliyordu. Mesajlarıma
cevap vermeyi reddettiği için onunla konuşmamın başka yolu
kalm am ıştı. Yokluğu içimde bir boşluk yaratıyordu.
Ne yazık ki sürprizler bununla bitmemişti. Baygın Sophieyi
taşırken çekilm iş korkunç bir fotoğrafımın gazetede yayım lan­
ması yetm em iş olacak ki sıralama turu sonrası yapılan basın
konferansı bittiğinde James Mitchell yanıma geldi.
“Benim le gel.” Sophie’ninkinin aynısı yeşil gözlerini bana
d ikm işti. Sophie’nin gözleri içimi sıcacık yaparken onunkiler
sert bir ebeveyni andırıyordu.

363
LAUREN ASHER

Tek bir bakışı bana saçmalamayı kesip ona zorluk çıkar­


mamamı söylüyordu.
Peşinden Bandini karavan alanındaki ofisine g ittim .
“Otur. İçecek bir şey ister misin?” Samimiyeti beni şaşırtmıştı.
o r « . i n
Su iyi olur.
Bana bir şişe soğuk su uzatıp masasına geçti. Ç erçevedeki
fotoğrafa baktığımda yüzüme bir gülüm sem e y a y ıld ı. Birkaç
yıl daha genç Sophie iki topuzuyla otuz iki diş sırıtıyordu,
vücuduna doladığı baloncuklu naylonu görm ezden gelsem de
ayaklarındaki Nike ayakkabılar d ikkatim i çekm işti.
Başımı kaldırdığımda babasının b akışlarıyla k arşılaştım ;
bana sanki evcil hayvanlarını öldürdüğümü itir a f etm işim gibi
bakarken çenesi seğirdi.
“Bak, her ne kadar kızımın yanına bir d ah a a d ım atm a­
man için sana para teklif edecek duruma gelsem de ik im iz in
de onun iyiliğini istediğini biliyorum. Biraz a ra ştırm a yap tım .
Kızım bana yemeden içmeden kesilmiş, gülüm sem esi solm uş ve
incinmiş hâlde geldiğinde buna sebep olan ad am ı d o ğ d u ğ u n a
pişman etmek için elimden geleni ardıma k o y m a y a c a ğ ım a söz
vermiştim. Bırak doğmayı annesinin karnında g e çird iğ i dokuz
aya şükredecekti.”
Eyvahlar olsun , adam çok sinirli.
Devam etti. “Sana olan hislerini kontrol ed e m e d iğ in d en
zil zurna sarhoş olmasına ve bir dedikodu gazetesine m anşet
olmasına çok kızdım. Onun üzgün olduğunu bilmek beni kahre­
diyor. Ben de onu ağlatan adam kimmiş diye araştırd ım . M in ik
kızımın gözlerinde yaş görünce yapamayacağım ş e y yok . Bu da
sana bir uyarı olsun. Başından beri koyduğum k u ralla r onu tam
da böyle bir olaydan korumak içindi. Ama ona y a k la ş ıp tü m
savunmasını yıktın. Nihayetinde o da sana T anrı b ilir h an g i
sebeple âşık oldu.” Gözlerini kapayıp burnunun k em erin i sıktı.
Sözleri havada asılı kaldı. Benden mi bahsediyordu? A ğ zım ı
burnumu dağıtmak mı istiyordu?

364
ÇARPIŞMA

Jam es kafa karışıklığım ı hissetmiş olacak ki masasındaki


dosyayı açıp bir benzerini de bana uzattı. “Sophie birkaç gün
önce bana yü rek burkan bir şey itiraf etti. Menajerin McCoy la
devam etmek istiyorsan onu terk etmen gerektiğini, kabul etmezsen
de k ü çü k çaplı takım lardan biriyle anlaşmak mecburiyetinde
kalacağını söylemiş. Altın kalpli kızımın bu haberi aldığında
neler h issettiğini bir düşün. Böyle bir kararın ne gibi sonuçları
olacağının farkında çünkü o da bu işin içinde büyüdü. Ama en
önemlisi de seni anlıyor çünkü seni seviyor. Sen de tam onun
korktuğu şeyi yapıp sevgisine karşılık vermediğini, böylece yap­
tığı fedakârlığa değdiğini kanıtladın. Çünkü pistlerde yarışmayı
ondan daha çok sevdiğini göstermiş oldun. Sophie sana seni
sevdiğini söylediğinde nasıl çıldırdığını bana anlattı. Tebrikler
Liam, dün yan ın en aptal insanı ödülünü kazandın. Üzgünüm,
bu ödülün yan ın da şampanya ve kupa yok ama umanm kalbin
acıyordur çün kü kızım ınki çok acıyor.”
Elim dosyanın üzerinde kalakaldı, sözleri içimi parçala­
mıştı. L anet olsun. Sophie biliyor muydu? Neden hiçbir şey
söylememişti? R ick’le konuştuğuyla ilgili tek kelime bile et­
memişti. Sözleşmemden ya da McCoy’un ilişkimizi koz olarak
kullandığını bildiğinden hiç bahsetmemişti. Gerçi bunu bir sır
olarak sakladığım ı biliyorken nasıl söyleyecekti ki?
Onu çöle götürdüğümde yüzüme yüzüme söylediği sözler
zihnimde dönüp durdu. McCoy sözleşmesiyle ilgili sorularına
cevap vermem konusundaki o tuhaf ısrarı.
Ben lanet olasıca aptalın tekiydim. Beni terk etmesi için
ona her türlü sebebi veren koca bir aptaldım. Hayallerimi ger­
çekleştirmem için beni özgür bırakmıştı. Bu ikimizin de canını
yakan özverili bir hareketti. Benim canım aşk korkum yü zü n ­
den yanarken onunki beni sevdiği ve benim adıma en iyisini
istediği için yanıyordu.

365
LAUREN ASHER

“Sophie bunu ne zaman öğrendi?” K elim eler boğazım da


düğümlendiğinde titreyen ellerle su şişesini d u d a k la r ım a gö­
türdüm. Su yerine asit yutmuşum gibi geliyordu.
“Brezilya da. O şerefsiz menajerin kızım ı köşeye sıkıştırm ış
ve içinde bulunduğun ikilemi ona anlatm ış. S o p h ie’ye olan
hislerini anlaman bu kadar uzun sürdüğü için sana acısam mı
yoksa suratına bir tane yumruk mu atsam k arar verem iyorum .
Onu sevdiğini biliyorum. Ama ya o? Bundan a r tık em in d eği­
lim. Bunca şeyden sonra neden sevsin ki?”
Yargılayıcı sözleri karşısında acıyla dişlerim i sık tım . Bana
söylediği her şeyi hak ediyordum. “Onu seviyorum. Karar vermem
gibi bir durum söz konusu bile değildi, sadece M c C o y ’un karşı
teklifime vereceği cevabı bekliyordum. O nlara ya an laşm ayı
değiştirirsiniz ya da siktirip gidersiniz dedim. A m a ne bana ne
de R ick’e dönüş yapmadılar.”
“Yerinde olsam menajerimi kovar, kendim e d a h a iyi bir
temsilci bulurdum. Lanet olsun. Sana bu konuda y a rd ım ede­
ceğim. Ama konu dağılıyor ve tahmin edebileceğin gibi ben
meşgul bir adamım.”
Sırtımda bir ürperti hissettim. Başımla o n a y la d ım ve k a­
fam karışmış hâlde bana vereceği yanıtları b ekled im . Gözleri
yüzümden sıktığım yumruklarıma ve titreyen b acağ ım a kaydı.
“Biliyorsun, kızımı sevdiğim için onu yıllarca bu o rtam lar­
dan uzak tuttum. Onun mutlu olmasını istiyorum; bu riya dolu
hayatın içine savrulup Rick gibi bombok ad am larla m u h atap
olmasını istemiyorum. Onu iptal edilen akşam yem eklerin d en ,
önemli anları bölen telefonlardan ve bir boka b ağlan m ayı bece­
remeyen erkeklerle dolu bir hayattan korumaya çalıştım . O ndan
sadece üç basit kurala uymasını istemiştim. Sezon boyunca
onu hata yapmaktan korumaya çalışırken aynı h a ta la rı benim
de yaptığımı fark ettim. Aslında hatalar ve a lın m ış derslerle
dolu bir hayat yaşaması gerek. Çünkü asıl mesele bu. Bir gün
çocuklarınız olduğunda siz de anlayacaksınız. O n ları öyle bir

366
ÇA R P I Ş H A

seveceksiniz ki canınız pahasına korumak isteyeceksiniz. Zamanı


durdurm ak ve özel anlara sıkı sıkıya tutunmak isteyeceksiniz."
B aloncuklu naylona sarılmış Sophie’nin fotoğrafına dokundu.
“H içbir baloncuklu naylon onu senden koruyamaz. Kızımı ta­
nıyorum , onu koruyamayacağım tek şey sensin."
Ne d iyeceğim i bilemedim çünkü kelimeler ağzımdan bir
türlü çıkm ıyordu. Söylediği şeyler beni farklı açılardan etkile­
miş, farklı noktalara çekiştirmişti.
“B ütün bu söylediklerimden sonra ne yapacağın artık seni
ilgilendirir am a kızım için doğru erkek olduğunu bana kanıt­
lam ak istiyorsan bundan sonraki adımlarında dikkatli olmanı
tavsiye ederim . Kızımın herkesi çok kolay affeden biri olduğu
düşünülünce şanslı şerefsizin tekisin.” Meydan okuyan bakışları
beni korkutm am ış, aksine damarlarıma umut aşılamıştı.
James’in bana uzattığı dosyayı açtım Sayfayı ra radım, bilgiler,
dökümler ve yığın la sahtekârlık sıralanmıştı. Önünde psikopat
gibi görünm eyeceğim i bilseydim bulduğu bilgiler karşısında
tavana doğru bağırırdım.
Bunun yerine James’e mırıldanarak teşekkür ettikten sonra
dosyayı alıp süitime gittim. Lukas oturma bölümündeki kane­
peye yayılm ıştı, sıralama turlarına katıldığı için h â li üzerinde
M cC oy forması vardı. Ben kendi McCoy tişörtümü çıkarm aya
can atıyordum ama vakit kaybetmek istemediğim için onunla
uğraşm adım .
“Yardımına ihtiyacım var.” Dosyayı kucağına attım.
“N edir bu?” Dosyayı açmadan bana baktı.
“ö fk e m e yenilmeden nasıl anlatacağımı bilemiyorum. İki
şerefsiz geleceğimle oynarken ben aptal gibi kenarda durm u­
şum. Sophie’yle, tekliflerimle, her şeyimle oynamışlar. Hepsi
de para için.”
“Anlam ıyorum .”
“McCoy. Peter. Rick bile planın içindeymiş.” Dosyayı işaret
ettim. Ellerim içimde fokurdayan öfke ve hayal kırık lığın d an

367
LAUREN ASHER

titriyor, yüklü bir kazanç uğruna hayatımı m ahvetm eye çalışan


iki kişiye günlerini göstermek için seğiriyordu.
Lukas, Jamcs’in topladığı belgeleri karıştırdı. T an rı b ilir o
belgelerde başka neler vardı. “Bunları sana k im v erd i?”
“Sophie’nin babası.”
ur«ı • ı»
Sıktır.
Ellerimi yumruk yaptım. “Tam bir aptalmışım. Sophie beni
sevdiğini söylediği hâlde ona hiçbir şey söylemedim. En azından
hak ettiği bir şey söylemedim. Ondan uzaklaşıp ark ad aşlığım ızı
kesersem McCoy’un benimle sözleşme yenileceğini biliyorm uş.
Biliyormuş ama yine de bana yanıldığını k a n ıtla m a m için bir
şans vermiş.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Bana Claudia ve Peter’ın olduğu, dram ın hiç ek silm ed iğ i
bir şirkette devam etmek isteyip istemediğimi sordu.” Göğsümde
büyüyen paniği hafifletmeye çalışarak derin bir nefes adım .
“Ona devam etmek istediğimi söyledim. Beni seven k ız a, res­
men sözleşme yenilediğim sürece eskiden ç ık tığ ım k a d ın la rla
uğraşmayı dert etmediğimi söyledim. Ben lanet olasıca salağın
tekiyim. Beni nasıl affedecek bilmiyorum. Bu sırrı o n d an sak­
ladığımı bilmesi bile işleri bok ediyor.”
“Liam, aptallık etmeyi kes artık. Bu hiçbir şeyi değiştirm ez.
Hâlâ seninle konuşmuyor. Yani hiçbir şey değişmedi. Ş im d i onu
geri kazanmak için daha çok çalışmalısın. Hepsi bu k a d a r.”
Tişörtümün yakasını çekiştirdim. “D urum u n asıl düzelte­
ceğimi bilmiyorum. Bütün bu olanlar beni en d işelen diriyo r.”
“Tamam, benim bir fikrim var ama çılgın ca geleb ilir.”
Lukas’ın karşısındaki kanepeye yerleştim. “İçim den bir ses
senin çılgınlık anlayışın bile oldukça uysaldır diyor.”
Hey, çıplak gezdiği için tutuklanan adamla konuşuyorsun.”
Parkta Jo yla arabada sevişirken senden hoşlanm ayan pislik
bir polise yakalanmak sayılır mı? Sanki striptiz ya da d ah a havalı
bir şey yaparken yakalanmışsın gibi konuşuyorsun.”

368
ÇARPIŞHA

Lukas çok nadir bir şey yaparak bana orta parmağını gös­
terdi. “Bizi tutuklam am ası için memura yalvarmak zorunda
kalm ıştım . Ben baksırım la kelepçelenirken Jo arka koltukta
ağlıyordu. Travm atik bir durumdu, tıp fakültesi şansımın içine
ettiğim i düşündüğüm den korkudan titriyordum. Hepsi de se­
vişmek için eve gidemeyecek kadar sabırsız olduğumuz içindi.”
“İğrenç. Bu kadar detaya gerek yoktu.” Yalandan öğürdüm.
“Bu çılgın, kural tanımaz adamın benim için düşündüğü planı
duyalım b ak alım ?”
Abim dosyanın birkaç sayfasını çevirip içindekilere göz attı.
“Ne planlad ığım ı duyduğunda kafayı yiyeceksin.”
“S ık ı bir diyetteyim ama teklifin için teşekkürler.”
“S iktir git.” Lukas bana güldü. Uzun zamandır görmedi­
ğim kadar içten, geniş bir gülümsemeydi; en azından hâlime
gülmüyordu.
Son birkaç gündür öğrendiğim her şeyin üzerine iki şeyin
daha farkına vardım. Birincisi, abimi görmezden geldiğim ve
telefonlarına bakmadığım için hayvanın teki olduğumdu. Onu
ve sohbetlerimizi ne kadar özlediğimi fark etmemiştim. Ve
İkincisi de Jo hakkında göğsüm sızlamadan konuşabildiğimdi.
Sadece bu düşünce bile başımı dik tutmama yetiyordu.
Abim dikkatim i çekmek için parmaklarını şaklattı. “İlk
adım , onlara hiç beklemedikleri anda vurmak olacak.."
“Nasıl yani?”
“Bu ikisi iyi kurgulanmış hikâyelere bayılıyorlar gibi. Ne­
den onlara kendi zehirlerinden tattırmıyorsun?” Lukas beni
şaşırtarak muzip muzip sırıttı. Ben de ona karşılık verdim.
Planladığı şey her neyse buna hazırdım.
Fİ dünyasının da bana hazır olduğunu umdum çünkü
ortam ı ateşe vermeye geliyordum.

369
37

ve dönmeden önce onaracak zam anım o lm a d ığ ın d a n k ırık


E kalbimi koli bandıyla tutturmuştum. Y aralarım ın özel ola­
rak, tercihen Ben and Jerry’s ve Parks a n d R ecrea tio n eşliğin de
sarılması gerekiyordu.
Orada olmak istediğim için yanşa gittim . S o n u ç ta Liam
benim arkadaşımdı. Aramızda yaşananların ya d a b irin c i olup
olmamasının bir önemi yoktu. McCoy’da ya da A lbrechtte yarışsa
bile onu desteklemeye devam ederdim çünkü onu seviyo rdu m .
Duygularımdan kaçmanın bir faydası yoktu, g ö ğ sü m d e k i sa­
bit zonklama palavralarımı yüzüme vuruyor, b an a y itir d iğ im
şeyleri anımsatıyordu.
Liam şampanya yağmuru altında, bu y ılın D ü n y a Ş a m p i­
yonu olan Noah’yla gururla ayakta dururken a c ım ı b ir k en ara
bıraktım. Tüm bu süre boyunca gülümseyerek hepsine tezahürat
yapmaya devam ettim. Onu izlemek bana acı verse d e L iam 'ın
ikinci olduğu açıklandığında alkışladım.
Podyumda gözleri benimkilere takıldı, göz k ır p tık ta n sonra
şampanya şişesini bana doğru kaldırdı. Bu bana S o ç i’de pod­

370
ÇAR PI ŞMA

yuma çıkışın ı hatırlatm ıştı, her şeyi başlatan o domino taşını.


Başımı iki yana sallayarak kahkaha attım. Gözlerim yaşlarla
dolsa da kendim e hâkim olarak Liam’a yarım yamalak bir gü­
lümsemeyle baktım .
Babam beni V1P alanında buldu ve kendine çekip sarıldı.
“Biliyor m usun evlat, kısacık ömründe beni birçok kez etkile­
meyi başardın am a burada durup sana çok acı veren bir şeyle
yüzleşmen var ya? İşte ben cesaret diye buna derim.”
O na sıkıca sarıldıktan sonra serbest bıraktım. “Annem
gittiğinde nasıl başa çıktın?”
“Bir gün uyandım ve hayatımın geri kalanını ya her şeyin
yoluna gireceği um uduna tutunarak geçirebileceğimi... ya da
hayata iki orta parmak gösterip siktiri çekebileceğimi fark ettim.
Küfürlü konuşmam ın kusuruna bakma tatlım.”
Babamla kahkahalara boğulduk.
“Sanırım ben ikinci seçeneği tercih ederim.” Gözlerinin
içine bakıp gülümsedim.
“Tabii ki onu tercih edeceksin. Bu huyunu kimden aldı­
ğını sanıyorsun?” Öyle bir göz kırptı ki eskiden tüm kadınlan
dizlerinin üzerine çöktürdüğünü hatırladım.
Noah bir anda çıkagelip sezon boyu çıkardığı başanlı işleri
kendi dilinde takdir edercesine babamı şampanya yağmuruna
tuttu ve bu esnada ben de çapraz ateşe yakalandım. Sırılsıklam
olan Bandini tişörtüm tenime yapışmıştı. Nasıl olduysa ken­
dimi bir anda gönüllü olmadığım bir ıslak tişört yarışmasının
ortasında bulmuştum.
Babamın eğlenmesine izin verip hüznümü ve yeni keşfet­
tiğim özgüvenimi yanıma alarak oradan ayrıldım.
Boş pit yolunda ilerlerken takım teknisyenlerinden ve her
zamanki uğultusundan yoksun boş garajların önünden geçtim.
Bu boşluk içimdeki hislerle örtüşüyor, bir daha buraya dönüp
dönmeyeceğimi bilmediğimden F l’e son vedamı ederken be­
nimle âdeta dalga geçiyordu.

371
LAUREN ASHER

Babam beni buradaki adamlarla ve Fİ d ü n y a sıy la ilgili


uyarmıştı. Ama onu dinlememiştim ve nihayetinde kalb im kırıl­
mıştı. Ama öte yandan kendime dair şeyler keşfetm iş, sevdiğim
şeylerin değerini anlamıştım. Resme yeniden â şık olm uştum .
Artık hayatın planlar ya da listeler olm adan d o ğ al akışında
ilerlemesinin ne kadar kıymetli olduğunu an la m ıştım . Büyüme
sancılarına benzeyen bu acı istesem de istem esem de sezon
boyunca olgunlaşmama yardımcı olmuştu.
Eve dönmeye ve dünyaya neler yapabileceğim i göstermeye
hazırdım. Bu sefer gerçekten hazırdım. A rtık k e n d im e nasıl
eğlenebileceğimi ya da bir şeyleri boş verebileceğim i k an ıtla­
mak için nefret ettiğim bir diplomanın ya da bir Yap Gitsin
Listesinin ardına sığınmak yoktu.
“Sophie! Bekle!” Liam’ın sesi pit yolunun d uvarların da
yankılandı.
Ayaklarım kendiliğinden döndüğünde L iam ın yarış tulumu
içinde beyaz atlı prens gibi bana doğru ko ştu ğu n u gördüm .
Önümde durduğunda biraz bile nefes nefese k a lm am ıştı.
“Seninle konuşmam gerek.”
“Ne hakkında?” Sesimdeki sertlik yü zü n d en içim e içime
büzüldüm.
“McCoy anlaşmasını bildiğinden haberim yoktu. Lanet olsun.
Şartlarımı kabul etmelerini sağlayarak an laşm ayı d eğiştirm eye
çalıştım.” Bir elini muhtemelen alkol ve ter k a rışım ın d a n dolayı
ıslak olan nemli saçlarında gezdirdi.
“Sorun değil. Anlıyorum.”
“Neden bu konuda bu kadar sakin d avran ıyo rsu n ? Ö zür
dilerim. Muhtemelen ihanete uğramış gibi h issed iyo rsu n du r
ama yemin ederim onlarla daha iyi bir şey elde e tm ek için uz­
laşmaya çalışmıyordum. Bana hiçbir şey söylem ediler. R ic k ’in
arkamdan seninle konuşmuş olması, o göt h erifin a ğ z ın ı bur­
nunu dağıtmak istememe neden oluyor.” Liam ’ın endişeli gözleri
yüzümde gezindi.

372
ÇARPIŞHA

“Neden söylemediğini anlayabiliyorum. Gerçekten sorun


değil. Yarışmak için ne gerekiyorsa onu yapmalısın çünkü nihai
hedefin bu.”
Ellerimi kavradığında kolumdan yukarı bir elektrik akımı
yayıldı. “Bu doğru değil. Artık değil. Ben seni istiyorum.
Sözlerini kulaklarım dan uzaklaştırmak için nafile bir ça­
bayla başımı iki yana salladım. “Arkadaşım olmakla McCoy da
kalm ak arasında seçim yapmakta zorlandığın için seni suçla-
yamam. Bu çok boktan bir durum. Sektörü biliyorum. Seni
anlıyorum. Ama herkes senin beni sevdiğini söylediği hâlde sen
bunu kabul etmeyerek beni çok kırdın. İnsanların bana bunu
söyleyip durmasından bıktım. Bu onların işi değil, senin işin.”
“Seni seviyorum. Yemin ederim. Bunu çok geç fark ettim
ama sana itiraf etmekte çok geç kaldım. Seni pistlerde yarış­
m aktan daha çok seviyorum. Benden kaçmaya başladığından
beri perişan hâldeyim, artık sensiz bir hafta geçirmek bile iş­
kence gibi geliyor. Göğsüm ağrıyor, uyku düzenim bozuldu ve
başım her gün zonkluyor. Sen yanımda yokken hissettiklerime
katlanam ıyorum . Ve artık sensiz olmak istemiyorum.”
“Bunca zaman bu sözleri duymayı bekledikten sonra...
Kendimi şu anda boşlukta hissediyorum.” Sesimdeki duygu­
suzluğu tanıyamıyordum.
Yüzü asıldı. “Bunu düzeltmek için ne yapabilirim? Lütfen,
her şeyi yapmaya hazırım.”
Kırgın sesi karşısında neredeyse yelkenleri suya indirecektim
ama yapamadım. Artık yapamazdım. “Dediğim gibi, herkes
bana beni ne kadar sevdiğini söyleyip duruyor. Buna sen de
dâhil. Ama ne var biliyor musun? Şimdi sıra sende. Bunu bana
kanıtlam anı istiyorum.”
Perişan hâldeki Liam’ı arkamda bırakarak Bandini kara­
vanlarına doğru ilerledim.
Prens şatosunda kilitli kalmakta inat ederse oradan kur-
tarılamazdı.

373
38

ophie’nin babası dün üzerime lanet bir el bom bası değil


S düpedüz fîize atmış ve başımın çaresine b akm am ı um m uştu.
Lukas’la birlikte bir plan yapmıştık çünkü Sophie den planlı
yapılan işlerin güzel sonuç verdiğini öğrenm iştim . F ark lı ta­
kımlarla özel olarak konuşmuş, bir menajerin yap m ası gereken
her şeyi tek başıma yapmıştım çünkü sikik R ic k ’in cehennem in
dibine kadar yolu vardı.
Listemdeki son maddelerden biri o sinsi orospu ç o c u ğ u ve
yardakçısıyla yüzleşmekti.
Kameralar bana çevrildiğinde muhabirler son yarış ve ikin ci­
liğim hakkında sorular sormaya başladı. Bu yılki perform ansım la
gurur duyuyordum, McCoy bataklığındaki y ıla n la r a rağm en
birçok yetenekli yarışçı arasından sıyrılarak ikin ci o lm u ştu m .
“Liam, sen ve Bayan Mitchell’la ilgili çıkan h ab erler h a k ­
kında konuşmak ister misin?”
“Madem bu konuyu açtınız, size önemli bir h ab er verm ek
istiyorum. Sophie Mitchell’la ilişkim hakkında söyleyebileceğim
tek şey bunun benim ilişkim olduğu. Bana özel h a y a tım la ya

374
ÇARPI ŞMA

da onunla ilgili sorular sormanızdan bıktım. Size, paparazzilere


ve yüz elli kilom etre yakınlardaki herhangi bir heteroseksüel
erkeğe onun h ak kın d a soru sormayı yasaklıyorum. O benim,
konu kapanm ıştır. Nasıl oldu bilmiyorum ama bana âşık oldu.
Ben çok şanslı bir piçim. Bu da bizi ayırmak isteyen akbabalar
yüzünden ilişkim in bozulmasına izin vermeyeceğim anlamına
geliyor. Konuyla ilgili ilk ve son uyarım bu olacak. İltifat et­
mek dışında herhangi bir şekilde ondan bahseden olursa basın
konferansında kara listeye alınır. Sizler sürekli biz yarışçıların
yerinin ne kadar hızlı doldurulabileceğini söyleyip duruyorsunuz,
hadi biraz durum u tersine çevirelim, olur mu?”
Noah aniden başını benden tarafa çevirdi, gülümsemesini
bastırmaya çalışıyordu. “Vay be. İçinden bir pislik çıkabileceğini
hiç düşünm em iştim . Etkilendim.”
M ikrofonlar sesimi almıyordu. “Yıllardır seni izliyorum.
Ustasından öğrendim.”
Muhabirlerden birinin tam olarak beklediğim soruyu sora­
cağı ânı bekledim . Eninde sonunda soracaklarını biliyordum.
“Liam , hangi takım için yarışacağına karar verdin mi?”
Bu p iç kurularının ruhlarını biliyorum. “Sorman ne iyi oldu.
İşte size son dakika haberi.” Kamera flaşları patladı ve muha­
birler konuşmamı daha iyi duymak için iyice yaklaştı. “Gelecek
yıl M cC o y’ la yarışmayacağım. Eski menajerim Rick, takımla
sözleşme yenileyeyim diye beni manipüle eden bir dolandırıcı
çıktı. Richard Johnson bir dolandırıcıdır ve onunla çalışanlar
varsa kendilerine yeni bir temsilci arasalar iyi ederler. Bana
aylarca yalan söyleyerek kandırdı ve McCoy dışında sadece
iki takım dan teklif geldiğini söyledi. Farklı teklifler arasında
seçim yapm am a izin vermek yerine McCoy’dan daha büyük
bir pay koparma peşindeydi.” McCoy şapkamı masanın diğer
ucuna fırlattım.
“Peki gelecek yıl nereye gitmeyi planlıyorsun?”

375
LAUREN ASHER

Belli olmaz. Ama şunu bilin diye söylüyorum , F l e geri


dönsem de dönmesem de burada sadece hız yap m ayı sevdiğim ­
den yarışıyorum, dram yaratmak için değil ve k esin lik le takım
elbiseli serserilerin bana ne yapıp yap am ayacağın ı söylemesi
için de değil.”
Noah ve Santiago konuşmamı alkışladı. Jax k en ard an ıs­
lık çaldı, bana hayretle bakan Elena’nın y a n ın d a duruyordu.
Üzgünüm, canım ama hiçbir halkla ilişkiler u z m a n ı bu du ru m u
düzeltemez.
Bütün sezonu Peter’a ve takıma karşı h a ta la rım ı telafi et­
meye çalışarak geçirmiştim. Nihayetinde a p ta llığ ım sın ır ta­
nımamış, enerjimi önemli insanlar yerine beş p ara etm ez bir
takıma harcamıştım.
Gelecek yıl yarışmaya gelince, elbette y a rışa c a k tım . Ama
kızı kapmadan hiçbir konuda açıklama y a p m a y a c a k tım . O ol­
madan hiçbir şeyin anlamı yoktu.
Basın toplantısı biter bitmez Jax beni kenara çek ti. “Seni
özleyeceğim. Artık bir kere daha şampiyon olm ak için gerçekten
şansım olacak.”
“Başka bir takıma geçiyorum, ölmüyorum. Yedi y ıl sonra
emekli olduğumda şansın olur.” Yumruk to ku ştu rd u k.
“Hayır. Müstakbel karın san saçlı küçük b eb ekler doğur­
maya başladığında emekliliğin daha erken gelecek.”
Onu kendime çekip sarıldım.
“Konuşmanızı bölmekten nefret ediyorum am a beni önden
uyarsaydın keşke.” Elena’nın melodik sesi bizi böldü.
Durumu kurtarmaya hazır hâlde arkam a d ö n d ü m .
Ağzımı açamadan sözümü kesti. “Tüm bunları söylemenin
daha iyi bir yolunu bulmana yardım edebilirdim. K onuyu daha
iyi anlatmak için küfürlü konuşmaya başlam am an beni hayal
kırıklığına uğrattı.”

376
ÇARPIŞHA

Jax ’ in çenemi yerden toplaması gerekiyordu çünkü ağzım


açık kalm ıştı. Elena’nın böyle tepki vereceğini asla tahmin et­
mezdim.
Ona sırıttım. “Seni benimle çalışmaya ikna edebilir miyimr
En az bir ya da iki kez işleri batıracağımdan eminim.
“Sana kartım ı veririm. Gerçi McCoy’la işim başımdan aş­
kın olacak gibi görünüyor...” Elena Jax’i işaret etti. Ama aynı
anda birden fazla takım ve kişiyle başa çalışabilirim. Bana mat
bir kartvizit uzattı.
“Bu da ne demek oluyor?” diye patladı Jax. Hangisine d aha
çok şaşıracağım ı bilemedim; Jax’in onun yanındayken davra­
nışlarına mı yoksa Elena’nın profesyonelliğini koruyup Jax i
görmezden gelmesine mi?
Elena gözlerini kısarak ona baktı. “Son zamanlarda eline
hiç dergi aldın mı sen? Başımıza tonla sorun açtın.”
Başımı geriye atıp uzun zamandır ilk kez kahkaha attım .
“Jax senin için biçilmiş kaftan. Ama sana bir tavsiye vereyim,
uykusunu aldıktan sonra daha güzel çalışıyor.”
Jax çenesini sıkmış ve kollarını kavuşturmuş hâlde Ele-
na’ya bakarken gözleri uzun zaman sonra ilk kez parlıyordu.
Şu an yoluna koymam gereken bir planım olmasaydı Elena’da
onu çeken şeyin ne olduğunu öğrenmek için ağzını arardım.
Bunun yerine onlarla vedalaştım çünkü gitmem gereken yerler
ve ayağını kaydırmam gereken insanlar vardı.

Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorduk. Sezon başlamadan önce


Peter’la Rick sorunlarımı konuşmak, beni yargılam ak ve iğne­
lemek için bir toplantı ayarlamışlardı. Şimdiyse benim isteğim
üzerine toplanmıştık. Rick jöleli saçları dağılmış, ince çizgili
takım elbisesi kırışmış hâlde koltuğunda huzursuzca oturu-

377
LAUREN ASHER

yordu. Peter duygusuz gülümsemesi, kenetlediği elleri ve ışıl


ışıl parlayan kel kafasıyla rengini belli etmiyordu.
Derin bir nefes aldım. “Rick, seninle çalışm an ın bir zevk
olduğunu söylemek isterdim ama bunu yaparsam yalan söylemiş
olurum. Dürüstlük senin aşina olmadığın bir kavram biliyorum,
o yüzden izin ver açıklayayım; yanlış adama b u laştın . H angi
Amerikan cehenneminden çıktıysan oraya geri dönmeni öneririm
çünkü bırak bu sektörü başka bir spor dalın d a bile bir daha
asla çalışamayacaksın. Bunu şahsi meselem hâline getireceğim .
Sana olan güvenimin karşılığını böyle mi ödüyorsun? Sikerler
yapacağın işi.”
“Sana ne söylendiğini bilmiyorum ama ko nuşarak çözece­
ğimizden eminim.” Rick yutkundu.
“Gerçekten de imzamı taklit etmemişsin gibi m i davra­
nacaksın?”
“Ben öyle bir şey demedim. Ama bir anlaşm aya varabilece­
ğimize eminim. Belki Peter sana daha fazla para te k lif edebilir.”
R ick’in gözleri Peter’la aramda gidip geldi.
“Bütün bu sorunların hallolması için anlaşm ana on m ilyon
daha eklemeye hazırım. McCoy adının R ic k ’le h erh an gi bir
cümlede anılmaması şartıyla tabii.” Peter elini m asaya vurdu.
“Ya siz şaka mısınız? Mesele para ya da aptal bir an la şm a
değil.”
Rick’in şaşkın bakışı, sadece benimle değil, So ph ie yle de
uğraştığı için öfkemi beslemeye yetmişti. Onu a ğ la ttığ ı için,
bombok bir menajer ve ondan çok daha kötü bir insan o ld u ğu
için. Bu adama güvendiğime inanamıyordum.
Rick’in panik dolu gözlerine bakarak devam ettim . “U m a­
rım McCoy’la kalmam karşılığında fazladan bir m ilyo n alm a
konusunda Peter’la yaptığın anlaşmaya değmiştir. U m arım faz­
ladan altı sıfır alma hırsın hayatının sonuna k ad ar seni idare
eder çünkü burada işin bitti. Senin de Peter.”

378
ÇARPIŞMA

Peter’ la R ick birbirlerine baktılar. Oyun sona erdi, orospu


çocukları.
“Liam , bu yalan yanlış bilgileri kimden duydun bilmiyorum
a m a ...” Peter’ın gözleri parladı.
Sinirlerim bu kadar bozuk olmasaydı onun bu perişan hâline
gülerdim. S ırt çantam dan iki klasör çıkardım. Klasörleri ona
uzattığım da Peter çenesini kapadı.
“Ah, neredeyse birkaç şeyi unutuyordum, böyle durumlarda
sinirlerime yeniliyorum bazen. Peter, seni buraya bu gösteri için
davet etm edim . U m arım paçayı, yırttığını sanarak ânın tadını
çıkarm ışsındır çünkü sadece altındaki halıyı değil, tüm temeli
söküp a lm a k üzereyim. M arkanın imajıyla oynayarak takım
için canla başla çalışan insanlara saygısızlık etmek istemiyorum.
Senin açgözlülüğün, manipülasyonların ve bencilliğin yüzünden
zarar görm eyi h ak etmiyorlar.”
Peter oturduğu yerde kıpırdandı. Gözleri soluk sarı renkteki
dosyadaydı, sayfaları çevirme zahmetine bile kalkışmamıştı.
Kötü kötü gülümsedim. “Bunca zamandır benimle ilgili
haberleri basına sızdıranın Claudia olduğunu sanıyordum. Yap­
tıklarım ve sebep olduğum acılar için benden intikam alm ak
istediğini düşünmüştüm. Ama o haberlerin ardından senin çık­
tığını öğrenince yaşadığım şoku tahmin edersin. M arkanın
im ajını korum aya çalışan bir adamın -k i bu durumda beni
de korum ası gerekirdi—böylesi bir kötülüğü yapabileceği nasıl
aklım a gelirdi? İyi oynadın, hakkını vermeliyim. Seni zekâmla
alt ettiğim için övgü alamamam çok üzücü. Tek söyleyebileceğim
yanlış ad am ın sevgilisine bulaştın. Topuğuna sıktığın kurşun
için kendine, soğuk ve hesapçı kalbine sıktığın kurşun içinse
James M itch ell’a teşekkür etmelisin."
Peter klasörü açtı ve muhabirlerle yaptığı konuşmaların
döküm ünün olduğu sayfaları çevirdi. Peter ın sahte bir hesap
k u llan arak muhabirlere özel mesaj göndermek için şahsi bilgi­
sayarını kullanm ası da dâhil her şey belgelenmişti. Peter, onu

379
LAUREN ASHER

otellerdeki İP adreslerine kadar takip eden James M itchell’la


boy ölçüşemezdi. James, Pctcr’ın dedikodu dergileri ve papa-
razzilerle kurduğu bağlantıya ulaşmıştı, hacklemc işini nereden
öğrendiğini sormaya korkuyordum.
“Ailem bu şirketin sahibi. Yaptıklarımın hesabını verecek
değilim.” Peter, ustalıkla gizlediği kötü kişiliğini ortaya çıkararak
bana dik dik bakma cesaretini göstermişti. Keşke sahtekârlığını
daha önce fark etseydim de Sophie bu iki şerefsiz yüzünden
acı çekmemiş olsaydı.
“Öyle mi? Beni kandırdığına göre zeki bir adam olm alı­
sın. Ama burada biraz eleştiri yapacağım. Beni bir piyon gibi
kullanm ış olabilirsiniz ama ne yazık ki ikiniz de yan lış vezire
bulaştınız.”
Rick hırçın gözlerini Peter’a diktiği anda her şeyin farkına
vardı. O sümüklü göt herifin onu kurtaracak bir Peter M cC oy
olmadan işinin bittiğini anlaması epey uzun sürmüştü. Peter kendi
işini kaybetmekle meşgulken onun kıçını nasıl kurtarabilir ki?
Ayağa kalkıp ellerimi masanın üzerine koyduğumda sandal­
yenin tekerlekleri parlak zeminde gıcırdadı. “M cC o y’da yönetici
olarak son on dakikanın tadını çıkar.”
Kapı tıklatıldığında Peter nefesini tuttu.
“Görünen o ki koltuğunun yeni sahibi geldi.” Ayak seslerim
odada yankılandı.
İki çift boncuk göz donmuş hâlde beni izliyordu.
“Hayatta başarılar.” Onlara orta parm ak çekip kapıdan
çıktım.

380
39

eçtiğimiz hafta boyunca Liam’ın basın açıklamasını tekrar


G tekrar izlemekten kendimi alamamıştım. Yarış camiasındaki
herkes menajerinin yaptığı sahtekârlıktan bahsediyor, herkesi
şok eden bu haber dalga dalga yayılıyordu. Liam sessizliğini
koruyordu, telefonumda ne bir mesaj ne de cevapsız arama vardı.
Kara kara düşünmek ve dondurmanın dibine vurmak yerine
üzüntümü motivasyon olarak kullanıp kendime odaklandım.
Haftayı ilgi alanlarım konusunda araştırma yaparak ge­
çirmiş, birçok telefon görüşmesi yapmıştım. Liam’ın takımına
kafa tutma cesareti benim de fitilimi ateşlemişti. Film setinden
fırlamış bir kütüphane gibi görünen devasa ofisinde babamın
karşısına geçip bakışlarına maruz kalmak bana güç vermişti.
Karşısındaki deri koltuğa oturmadan önce burnuma dolan kitap
kokusu beni sakinleştirmişti.
“C anını sıkan bir şey varsa ağzındaki baklayı çıkarsan iyi
edersin.” Okuma gözlüğünü çıkarıp kiraz masanın üzerine bıraktı.

381
LAUREN ASHER

“Şey... Bana ne repki vereceğini kestiremiyorum. A m a artık


içimde tutamam,” diye konuşmaya çalıştım an cak kelimeler
ağzımdan anlaşılır şekilde çıkmıyordu.
“Hamile misin?” deyiverdi.
ö y le bir öksürük krizine girdim ki gözlerim yaşardı. “Tan­
rım, hayır.”
“Güzel. Bunu da aradan çıkardığım ıza göre seni rahatsız
edenin ne olduğunu söyleyecek misin artık ?”
“Vay be, hamile miyim diye sorduktan hemen sonra başka
konuya mı geçiyorsun? Bana kilo aldığım ı ve C h u n k y M onkey
dondurmalarını bırakmam gerektiğini mi im a etm eye çalışı­
yorsun? Sadece yarım kiloluk olanlardan a lıy o r u m ...”
“Hayır. Abu Dabi’den ayrıldığından beri her g ü n hüngür
hüngür ağladığını ima etmeye çalışıyorum .”
Kaşlarımı çattım. “Bu kadar açık sözlü olmana gerek yoktu.”
“Özür dilerim. Kabalık ettim.”
“Evet, teşekkür ederim. Artık bu yükü de sana yü kled iğim e
göre kendimi o kadar da kötü hissetm iyorum .”
“Bu küstahlığı kimden aldın hiç b ilm iyo rum .”
“Efendim, yarattığınız esere bakıyorsunuz. H er n eyse...
Çocuklarla vakit geçirmek, yeteneğimle neler y a p a b ilirim diye
araştırmam için bana ilham oldu. Resim o k u lu n a g itm e k is­
tiyorum.”
Dirseklerini masasına dayayıp çenesini ellerine yasladı.
“Resim senin de ailenin de karnını doyurm az.”
“Biliyorum. Ama hesap yaptım, sen ö n ü m ü zd ek i on yıl
içinde ölürsen mirasın bir, bilemedin iki yü z y ıl b o yu n ca ge­
çimimi sağlamama yeter. O zamana kadar striptiz y a p m a k gibi
bir yedek planım da her zaman aklım ın köşesinde o lacak .”
Babam boğuk bir kahkaha attı. Ben de o n u n la birlikte
güldüm, bir hafta boyunca surat astıktan sonra bu ses kulak­
larıma yabancı geliyordu.

382
ÇARPI ŞMA

“Şaka bir yana, nc yapmak istiyorsun.'" Samimî sesi kal­


bime dokundu.
“Resim terapisi okumak istiyorum. Liam ın yeğenleriyle
vakit geçirdikten sonra çocuklarla çalışmak istediğimi fark ettim.
Ne diyebilirim ki? Çocuklar beni seviyor. Bence bu tamamen
boyum la alakalı, beni kendileriyle eşit görüyorlar.
“İstediğin buysa seni desteklerim. Yeter ki yüzün gülsün,
ben senin için her şeyi yapmaya hazırım. Seni uzgun ve depresif
görmeye dayanam ıyorum .” Kaşlarını çattı.
“Ben depresif değilim. Gıda olarak şaraptan ve pijamaların
rahatlığından hoşlanan aptalın tekiyim sadece.”
“Depresif olmakta bir sorun yok. Yaşadıklarından sonra
seni suçlayamam.”
Başımı iki yana salladım. “Bu konuda konuşmak istemi­
y o ru m ...”
“O zaman neden bana istediğin resim okulu hakkında daha
fazla bilgi vermiyorsun? En azından neye para ödeyeceğimi
bileyim çünkü benim kızım asla ama asla striptiz yapmayacak.”
Dizüstü bilgisayarımı çıkarıp babama Milano’da katılmak
istediğim resim programının detaylarını gösterdim. Bu konuşma
tahmin ettiğimden daha kolay geçmişti. Omuzlarımdan taşıdı­
ğım ı bile bilmediğim bir yük kalkmıştı, geleceğim gün geçtikçe
daha parlak görünüyordu.
Öğleden sonranın kalanını babamla geçirdim. Resim te­
rapisinin her yaştan çocuğa ne şekillerde yardımcı olduğuna
dair birkaç video izledikten sonra bana sarılıp benimle nc kadar
gurur duyduğunu söyledi.
Sonunda her şey yoluna girecekmiş gibi geliyordu. Yani
aşağı yukarı her şey.

383
LAUREN ASHER

Kapı çalınca evimizin merdiveninden aşağı koşturdum . Kar-


gocu, kendime aferin kız hediyesi olarak a ld ığ ım yeni spor
ayakkabılarımı getirmiş olmalıydı. Siparişim, Tom Haverfordun
“kendini şımart” sözlerinin bir yansıması olabilirdi a m a babam
sorarsa alakası yok diyecektim.
Kapıyı açıp yerde bir paket bulmayı bekleyerek eğildim .
Gözlerim kargocuya ait olmadığından em in o ld u ğ u m bir çift
Gucci spor ayakkabısına ilişti. D oğrulduğum da o çok iyi ta­
nıdığım mavi gözlerle karşılaştım, itira f etm ek istem eyeceğim
kadar çok özlediğim o mavi gözlerle.
“Sürpriz?” Bana tereddütle gülümsedi.
Ne yapacağımı bilemez hâlde donup k ald ım .
“Bana hâlâ âşıksan iki kere göz kırp.” B enim le ilk tan ıştı­
ğında söylediği sözleri değiştirerek tekrarlaması kalb im i ısıtmış,
benim için ne kadar önemli olduğunu h atırlatm ıştı.
Lanet olsun, minicik bir gülümseme ve basit bir cüm leyle
bile benden tepki koparabilmişti.
Mükemmel ayrılmış saçları, kısacık kesilm iş sa k a lla rı ve
tişörtünü geren kasları da dâhil hiçbir şeyi d eğişm em işti. A m a
gözleri hem farklı hem de aynı görünüyordu. M u tlu lu k , neşe
ve bir sürü başka duyguyla parlayarak bir d u ygu gökkuşağı
yaratıyordu.
Düşünmeden iki kez göz kırptım.
Liam beni kendine çekti, kolları beni sarıp kokusuyla
sarmaladı. “Seni çok özledim ama her şeyi yo lun a k o ym ad an
gelmek istemedim. Senden bu kadar uzun süre u zak k a lm ak
çok zordu, özellikle de sen benim yüzümden acı çekerken. A m a
her şeyin en iyisini hak ediyorsun, ben de sana h a k ettiğin i
vermeye geldim.”
Beni bıraktı ve küçük bir mücevher kutusu ç ık a ra ra k beni
kendime getirdi.
Yok artık. Hayır. Birdenbire bir yüzük k u tu su y la çıkıp
gelemezsin.”

384
ÇARPI ŞMA

Kutuya bakıp başını iki yana salladı. “Tahminin keyfimi


yerine getirse de bu kadar dehşete kapılmana üzülsem mi bi­
lemedim. Hayal k ırıklığı diye buna denir,” diye mırıldandı,
yanakları kızarm ıştı.
Gergin Liam ’ı seviyordum. Bu sadece benim yanımda ra­
hatça sergilediği nadir bir tavırdı.
“Sophie M arie Mitchell, öncelikle senin kadar inanılmaz
biriyle hiç tanışmadığımı söylemek istiyorum. Dört yıl kadar önce
seninle tanıştığım ızda, yıllar sonra hayatıma tekrar gireceğin,
böyle davranacağın ya da görüneceğin aklımın ucundan bile geç­
memişti. Kadere ya da alın yazısına inanan biri değilimdir. Ama
seni o galada gördüğümde, konu sen olunca her şeye inanmaya
başladım. Gerçekten her şeye. Bana yıldızlardan ve gökyüzünden
bahsettiğin anda seninle daha fazla zaman geçirmem gerektiğini
anlam ıştım . Gözleri, izlemeyi sevdiği gökyüzündeki yıldızlar
kadar parlayan kızla. Sen o uçsuz bucaksız hiçliğe bakmakla
meşgulken ben lanet olası gökyüzünü kıskanarak seni izledim.
Tanrı aşkına, bir gökyüzünü mü kıskanıyorum , demiştim kendi
kendime. Ama o zamanlar bana da bu şekilde, koşulsuz bir
sevgiyle bakm anı istediğimi anlayamamıştım.”
Gözlerine bakarken gözlerim buğulandı.
Derin bir nefes alıp bana tekrar gülümsedi. “Seninle za­
man geçirdikçe sana daha çok âşık oldum. Gelgeldim hislerimi
isimlendiremeyecek kadar aptaldım. Abimin başına gelenlerden
sonra hayatıma birini almaya korkuyordum ama sen oradaydın,
hayır cevabını kabul etmiyordun. Bana her şekilde meydan
okudun. Ben bir maskenin ardına sığınırken sen bana tüm
sevgini verdin ama ben seni hayal kırıklığına uğrattım. Bunu
bir daha asla yapmak istemiyorum. En azından barışma seksi
ve özür olmadan yapmayacağım çünkü güvenini kazanan bir
adam olmak istiyorum. Senin sevgine, seni seviyorum sözlerine
ve orgazmlarına layık biri olmak istiyorum.”

385
LAUREN ASHER

Beni aynı anda hem güldürüp hem ağlatm ak da tam sen-


lik bir hareket zaten.” Göz pınarlarımdan kaçan bir dam la
gözyaşını sildim.
“Seni o kadar çok seviyorum ki. Bunu söylemeden bir gün
daha geçirmeyi ya da bunu bilmeden bir an bile geçirmeni
istemiyorum. Seks arkadaşlığını siktir et. Ben aşk da dahil
her türlü arkadaşlığı istiyorum çünkü beni b ırak ıp gitmene
izin vererek bile çok büyük aptallık ettim .” E lindeki kutunun
kapağını açarak güneş ışığında parlayan bir çift y ıld ız şeklinde
pırlanta küpeyi gözler önüne serdi.
Gözyaşlarını sağanağa dönüşmeden önce, “Şapşalın tekisin.
Ama sorun değil çünkü seni hâlâ seviyorum,” d iyeb ild im .
Sözlerim karşısında gülümsemesi büyüdü. “Y ıldızlar hak­
kında her şeyi araşurdım. Çok komik ama senin benim yıldızım
olduğunu düşünüyordum; etrafım ne k ad ar k a r a n lık olursa
olsun bana sürekli eşlik eden, hayatım daki p arlak bir nokta
olduğunu. Ama aslında ikimiz de yıldızdık çü n k ü y ıld ız la r çift
olarak doğarlar. Büyük bir patlamayla ortaya çıkar, güzel ve
ebedi bir şeye dönüşürler. Kaderinde ömrünü benim le geçirmek
var çünkü biz bir çiftiz.” İtiraz etmeme fırsat bile b ırakm am ıştı.
“Peki ya hayır dersem?”
“O zaman şansına küsersin. Çünkü kozm ik bir p atlam an ın
önüne geçemeyiz.” Daha fazlasını vadeden yu m u şak bir öpücük
için beni kendine çekti.
Yanaklarını kavrayarak gözlerini rehin a ld ım . “Seni se­
viyorum. Benimle orta yolu bulduğun ve o ld u ğu m k işiye dö­
nüşmeme yardım ettiğin için. Seni kendimden u z a k la ştırm a y a
çabaladığım hâlde asla pes etmediğin için. Bana birini sevmenin
ve karşılığında sevilmenin nasıl bir his o ld uğu n u gösterdiğin
için, bunu kendine itiraf edemediğin zam anlarda bile. Kelim e­
lerle olmasa bile bana içindeki her şeyle bunu gösterdin. Seni o
edepsiz beyninden tut da saçma sapan pahalı spor ayakkabılarına
kadar seviyorum.”

386
Ç A R PIŞH A

D u d a k la rı te k ra r b en im kilerle buluştu, d ilin i ağzım a d a l­


d ır d ığ ın d a k a r ş ılık verdim .
L ia m ö p ü şm em ize ara vererek, “Unutmadan şunu da ek le­
y e y im , ço k seksi old uğun ve yanındayken kendim i kaybettiğim
iç in .” L a m in e e ttiğ im listem i çık arıp bana işaretli m addeleri
g ö sterd i.
“P e k â lâ ...” O çevirene kad ar şaşk ın lık la listeye bakm aya
d evam e ttim .
G ö zlerim yen id en b u ğu lan d ı, m utluluk gozyaşlanm şaşkın­
lık g ö z y a şla rın a k a rıştı. Liam b ir sürü yeni m adde eklem işti.
L iste yi o k u rk en yüzü m d en ak an gözyaşlarını öperek silse de
b irk aç ı k e n d i k alem iyle ek led iğ i m addelerin üzerine d a m lad ı.

M ile-h igh kulübünei0 katıl.


Evlen.
îlk Noel ağacınızı al.
M ini bir Sophie yap.
S o p h iey e bir resim atölyesi aç.
N oel'i A lm anya’da geçir.
S oph ie’nin kıçını becer.
Ev satın al.
M in i b ir Liam yap.
Ç ocuklar dışarıda oynarken şipşak seviş.
Uzaya çık (hırslı olmak lazım).
Ç ocuğunuzun ilk GoKart yarışını izle (kız ya da erkek olması
ön em li d eğ il çünkü fem in iz m kuralları işliyor).
B ir köpek sahiplen (kedi seven biriysen konu kapanmıştır).

10 Uçak hareket hllindeyken seks yapmayı alışkanlık h llin c getirmiş iıuanlar


için k u llan ılan tanım, - ç n.

387
LAUREN ASHER

Son maddeye hayretle baktım. İtalya'ya taşın v e Vitus'Lt


anlaş. Liam bana yüzünde aptal bir gülüm sem eyle baktığın d a
kalbim yerinden çıkacak gibi oldu.
“İtalya'ya mı taşınıyorsun? Vitus’la mı anlaştın? Basın top­
lantısında bundan bahsetmeyi unuttun!” K ollarım ı boynuna
doladım.
“Unutmadım, sadece önemli olan bu değildi. K alan bü­
tün vaktimi sevdiğim kadınla geçiremeyeceksem yarışm an ın
anlamı ne?" Liam burnunu boynuma gömerek beni döndürdü.
Komşularımdan birkaçı gürültünün kimden geldiğini anlam ak
için evlerinden çıksa da onları elimle geçiştirdim.
“Kesinlikle bir seksi hak ettin.” Usulca dudaklarından öptüm.
“İşte duymak istediğim şey.” Yüz yüze gelebilm ek için beni
geriye doğru yatırdı. Yüzümde dudaklarının değm ediği tek bir
nokta bırakmayacak şekilde öpücükler kondururken kıkırdadım .
“Buraya taşındığına inanamıyorum. Gerçekten taşınıyorsun.”
Bana nefes kesici bir gülümsemeyle baktı. “Senin için her
şeyi yaparım.”
Sevgili kalbim, lütfen paspasın üzerine eriyeyim d em e.
“Şimdi sen söyleyince aklıma geldi, hani şu M o n ako’dayken
kullandığın McCoy Menace araban vardı ya, onu çok kıskan-
mıştım.”
“Ben sana yıldızları ayağına sereyim diyorum sen araba
diyorsun. Gerçekten kalbimi falan çalmaya çalışıyo r olabilir
misin?” Liam gözlerinde derin bir sevgiyle bana baktı.
“Aa, haberin yok mu senin? Kalbin zaten b en im .”

388
40

BİR YIL SONRA


u Noel filmlerinden birini hiç izlediniz mi? Hallmark film ­
Ş lerinde kızın teki kusursuz dekore edilmiş küçük dükkânla­
rın sıralandığı, Noel neşesiyle dolup taşan küçük bir kasabayı
ziyaret eder ya hani?
İşte o görüntüyü onla çarpığınızda mutlu bir Alman No­
el’inin nasıl olduğunu hayal edebilirsiniz.
Liam ’ın oturma odasındaki kanepede birlikte otururken
babam kulağım a, “Dürüst olayım, Noel için Liam’ın ailesinin
yanına gidelim dediğinde böyle bir şey hayal etmemiştim,”
diye fısıldadı. Herkes hediyelerini açmış, geride ambalaj kâğıdı
yığınları kalmıştı. Liam diğer oturma odasına geçmemizi önerse
de ben kafasına bir tomar ambalaj kâğıdı attıktan sonra bu
fikirden vazgeçmişti.
Birden fazla oturma odası mı? Hadi ama!
Babam dün Liam'ın malikânesini gördüğünde tıpkı be­
nim aylar önce buraya ilk ziyarete geldiğimde verdiğim tepkiyi

369
LAUREN ASHER

vermişti. Onu devasa fuayeden içeriye âdeta iterek sokmuş ve


sakin olmasını söylemiştim.
Batman filmlerinden fırlamış gibi görünen bir araba garajı
ve tüm Bandini ekibini ağırlayacak kadar odası o lm asını pek
doğal karşılamayan babamı suçlayamıyordum.
Liam bana hep gayrimenkule yatırım yap tığ ın d an bahse­
derdi ama Almanya’daki evinin İtalya’daki villasıyla yarışm a­
sını beklemiyordum. İtalya’daki villasında sinema salonu, oyun
salonu, asla adım atmadığım bir spor salonu ve L ia m ’ın benim
için hazırladığı özel bir resim atölyesi vardı. Ve bunlar sadece
alt kattaki batı kanadında bulunuyordu.
Arka bahçemizi Maya ve Noah’yla p aylaştığım ızd an bah­
setmiyordum bile.
Emlak Avcıları programının bir sezonuyla y arışac ak kadar
mülkü olan erkek arkadaşımla böyle bir hayat yaşıyordum işte.
Düşüncelerimden sıyrılarak, “Liam’ın yeğenleri için Noel
Baba gibi giyinmesini ben de beklemiyordum,” d edim .
Babam güldü. “Tanrım, umarım spor yap m aya devam
ediyordur. Çünkü özür dilerim tatlım ama o göbekle hiç iyi
görünmüyor.”
“Aslında benim hoşuma gitti. Özellikle de K aia ve Elyse
onun kucağındayken. Çocuklarla oynayan bir ad am a k im karşı
koyabilir?”
Liam’ın yeğenleriyle gülmesi içimi tarif edem eyeceğim bir
gururla doldurmuştu. Kendini acılardan korumak için ailesinden
kaçan o kederli adamdan bugünlere çok uzun bir yol katederek
gelmişti. Bu yıl Noel ve Kaia’nın doğum günü için yap tığım ız
bu ziyaret de dâhil Almanya’ya birçok kez gelm iştik.
Evet. Kaia’nın doğum günü. Abisinin K aia için gerçek
Rapunzel li ve mini şişme kaleli bir doğum gü n ü partisi plan­
lamasına yardım edecek kadar müthiş bir ilerleme kaydetm işti.

990
ÇARPIŞHA

“Seni eve kilitlemem gerek. Gece geç saatlerde onun evine


gittiğinden ve Zander’da yatıya kalmalarından haberdar olma­
dığım ı sanm a.”
“Şimdi de evlenmeden birlikte olmamızı mı dert ediyorsun?
Sahte bir hayretle baktım.
“H ayır, ben uzun yıllar benimle kalamayacak olmanı dert
ediyorum. Bu kadar çabuk büyümeni istemiyorum. Hayatındaki
tek erkeğin ben olduğum zamanlar dün gibi. Şimdi şu hâline
bak.” Babam ın gülümsemesi soldu. Gözlerinde gördüğüm bir
şey ona sarılm am a neden oldu.
“Sen her zaman benim en sevdiğim babam olacaksın.”
“Sağ ol ya, en sevdiğim kızım benim. Aşkınla girdiğim
rekabeti kazandığım a sevindim.” Benden ayrılırken güldü.
Lukas bizi bölerek, “Hey, Sophie, seni bir saniyeliğine ça­
labilir m iyim ?” diye sordu.
“Elbette. Hemen dönerim, baba.” Babama el sallayıp Lukas’ın
peşinden mutfağa yürüdüm ve Liam’ın ailesini oturma odasında
bıraktım . Tezgâhın ve masanın üzeri benim başarısız zencefilli
kurabiye evi denememle ve diğer hamur işleriyle doluydu.
“Sana teşekkür etmek istiyordum.” Lukas, kardeşininkine
benzeyen masmavi gözlerini bana dikti.
“Ne için?” Şaşkınlığım fark etmiş olmalı ki elini bana
doğru kaldırdı.
“Hepsini tek seferde söylemek daha kolay olacak sanırım.
Her şey için teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten. Kardeşim
son bir yılda çok değişti ve bunun nedenlerinden birinin de
sen olduğunu biliyorum. Ailesiyle daha fazla vakit geçiriyor ve
benimle iletişimini koparmamak için çabalıyor. Ayrıca kızlarımı
arayıp soruyor, bu benim için dünyalara bedel. Johanna'yı kay­
betmek Liam’la bizi ayrı düşürdü. Ama saçmalıklarını yüzüne
vurduğun vc ona gösterdiğin sevgi sayesinde daha iyiye gidiyor.
Sana doğru dürüst teşekkür etme şansım hiç olmamıştı. Artık

391
LAUREN ASHER

ailemizin bir parçasısın." Lukas bana gülümsedi. Gözleri farklı


bir duyguyla parıldıyordu ama ne olduğunu çık a ra m a d ım .
Sarılmak için beni kendine çektiğinde buna izin verdim.
Bu ânın onun için önemli olduğunu hissediyordum , özellikle
de kaybettiği ve kazandığı onca şeyden sonra.
“Sana kız arkadaşıma bulaşma demiştim. Hem de N oel’de,
ayıp değil mi? Sophie, göbek sahteydi, yem in e d erim !” Liam
bize doğru koşup beni şimdiye kadar k arşılaştığım en garip
sarılmayla abisiyle arasında sıkıştırdı.
“Göbek demişken, şu anda sırtıma batıp can ım ı acıtıyor.”
Liam geri çekilirken güldüm.
“Sophie’ye Kaia’nın doğum gününde bize yardım cı olduğu
için teşekkür ediyordum. O olmasa mor yerine pem be şişme
kale seçecektin. Düşünsene...” Lukas az önceki konuşm a hiç
yaşanmamış gibi davranırken ben de ona ayak uydurdum .
Liam şok içinde, “Ne korkunç. Kaia’nın pem be olan her
şeye alerjisi olduğunu kim tahmin ederdi?” dedi.
“Ben ederdim!” Liam’a dil çıkardım.
“Pekâlâ, Bayan Çokbilmiş. Seni abimden çalıyorum . Uma­
rım Sophie’ye yeterince sarılmışsındır, Lukas. O a rtık benim.
Sonsuza dek.” Liam elimi tutup beni koridora doğru sürükledi.
“Çok tuhaf birisin, biliyorsun değil m i?” Beni garaja doğru
götürürken güldüm. Işıklar teker teker yanarken sesler duvar­
larda yankılandı. “Ayrıca burası kesinlikle B a tm a n in garajı
gibi görünüyor.”
“Neden bu garaja ve Batman e bu kadar taktın? Seni M cCoy
Menace’ımın kaputuna karşı beceren ben olm asam Batman
takıntın konusunda endişelenirdim.”
Liam’ın bahsettiği arabaya bakarken y a n a k la rım kızardı.
“Çok komiksin.”
“Bir tur atmak ister misin?” Anahtarların asılı olduğu du­
vara doğru yürüdü.
“Noel’de mi? Kar yağıyor ve ailen üst k atta.”

392
Ç AR P I Ş H A

“Ne olmuş? Annemler babanla içip sohbet ediyor, Lukas


da kızları yatıracak. Noel Babanın gitme vakti geldi. Liam
gülünç göbeğini okşadı.
“Noel Baba’nın benim için özel bir hediyesi mi var yoksa.'
A n ahtarları bana fırlatırken güldü.
U zanıp yakaladım . Anahtarlığın üzerinde BM W amblemi
vardı. “Liam , bunlar yanlış anahtarlar. Bu Menace in değil.
“Aa, öyle mi? Yanlış vermişim. Al, bunu yakala.”
“N e?” Bana fırlattığı ikinci anahtarılığı neredeyse düşü­
receğim için çığlık attım. Bu daha ağırdı. Anahtarlığı kontrol
ettiğim de, halkanın diğer anahtarlarla dolu olduğunu gördüm.
“Bir B M W anahtarı daha. Eski takımının logosunu mu unut­
tun yoksa?”
Liam aram ızdaki boşluğu kapayarak yüzüme düşen bir
tutam saçı arkaya itti. Dokunuşuyla tenim karmcalanm ıştı.
“Hayır, unutm adım . M cCoy marka arabayı değil bunu kullan­
m anı istiyorum.” Anahtara dokunduğunda bir bip sesi duyuldu.
Döndüğümde kaputunda mini bir fiyonk olan üstü açık
bir B M W gördüm. “Ne oluyor?”
“Şunun üzerindeki fıyonka bak. Büyük hediyelerin küçük
paketleri olur, değil mi?”
“Bana araba mı aldın?”
“Ailem sana üstü açık bir B M W hediye ederse Almanya'ya
taşınacağını söylediğin zamanı hatırlıyor musun?"
Başımı ona çevirdim. “Bu bir yıl önceydi. Nasıl hatırla­
yabiliyorsun?”
Şakağına vurdu. “Seninle ilgili her şeyi hatırlıyorum. Ailem
senden buraya taşınmanı istemiyor tabii ki.”
“Bana Almanya’ya taşınacağını mı söylemeye çalışıyorsun?
Şu an kafam karıştı.”
Liam bana sıkıca sarılıp hızla öptü ve anahtarlığı elimden
aldı. “Hayır. Senden yanıma taşınmanı istiyorum. Sadece bu. Bu
anahtarların hepsi benim diğer evlerime ait. Her gün yanım da

393
LAUREN ASHER

olmanı istiyorum. Sabah. Akşam. Ve diğer zam an lard a. A rtık


babanın arkasından iş pişirmek ya da üniversite y u rtla rın d a
kalmak yok. Benim yanıma taşınacak m ısın?”
“Tabii ki!” Kendimi Liam’ın kollarına bıraktım. Beni nefessiz
bırakacak şekilde öperek daha fazlasını arzulamama neden oldu.
“Çok şükür, çünkü çoktan birini çağırıp devasa spor ayak­
kabı koleksiyonun için bir dolap hazırlattım bile. E skiden spor
ayakkabılarını belimin etrafına sardığını hayal ederdim am a
meğer onları sonsuza dek evimin bir köşesinde tu tm a k isti-
yormuşum.”
Liam boynumu öperken güldüm. “Seni seviyorum ve araba
için de teşekkür ederim. Beni her seferinde şaşırtm ayı başarı­
yorsun.”
“Bebeğim, daha hiçbir şey görmedin. Ben h ayallerin i ger­
çekleştirmek için buradayken yıldızlara bakıp dilek dilem ene
gerek yok.”
inledim. “Üff, kız tavlama sözlerinde çok k ö tü sün .”
Liam beni yeni arabamın kaputuna yasladı. “Peki y a seks
oyunlarında? Standartlarına hâlâ uyuyor m u yu m ?”
Sorusuna cevap veremeden beni öptü. Cevap verm enin
de bir anlamı yoktu zaten. Liam’la her şey tam da isted iğim
gibiydi. Bütün vaktimi onunla geçirmek istiyordum. H er geçen
gün daha iyi bir insan olmaya çalışan, artık geçmişi tarafın d an
kontrol edilmeyen bu adamla. Bir gün evlenmeyi hayal ettiğim
bu adamla.
Liam haklıydı. Hayal edebileceğim her şeyi elde etm işken
yıldızlara bakıp dilek dilememe gerek yoktu.

394
SON SÖZ

İKİ YIL SONRA


ep hayatımın F l’den ibaret olduğunu, biriyle bir yaşam kur­
H m anın imkânsız göründüğünü düşünürdüm. Ama sonunda
her şeyim olması gereken Fİ padokunda aşkı bulmuştum.
Yıllar içinde Sophie beni tek başına duygusal bir piçe dö­
nüştürmüştü. Birkaç yıl önce yaz tatilini Bandini takım ıyla
turda geçirmeye geldiğinden beri sert kabuğumu tırnaklarıyla
soyarak beni en nihayetinde ondan kaçamaz hâle getirmişti.
Listesiyle dikkatim i çekse de kişiliğiyle gönlümü fethetmişti.
Sophie sırlarımı olduğu gibi kabul etmiş, podyuma çıkan o
adamın ötesini görmüş, benim sahte mutluluk gösterimi yut-
mamıştı.
Sophie, listesini evin etrafına yaydığı maddeye veya ruh
hâline bağlı olarak renk değiştiren not kâğıtlarıyla yeni bir
seviyeye taşımıştı. Bu, yıllardır birlikte oynadığımız bir oyun
hâline gelmişti. Pembe kâğıtlarda seksi şeyler, mavi renkli olan­
larda mutlu notlar, yeşillerde yapılması ya da satın alınması

395
LAUREN ASHER

gerekenler ve sarı olanlardaysa Pinterest’te bulduğu tatlı mesajlar


yer alıyordu.
Meşhur listemizi hâlâ saklıyorduk, sadece ta m a m la d ığ ı­
mız maddeleri işaretlemiştik. Kolayca yapılabilecek m addeleri
seçmememin bir sebebi vardı. Sophie güzel listelere ve m ad ­
delere karşı koyamadığı için sonsuza kadar benim le kalacak
gibi görünüyordu.
Ne zaman bir plan yapsak genellikle doğru gitm eden önce
hep yanlış giden bir şeyler çıkardı. Evlenme tek lif etm eyi plan ­
ladığım gün yüzüğü evde unutmuş, Sophie’nin konfor alanı
dışına çıkıp korkularını yenme konusundaki çılgın fik rim e bir
şans vererek Monako’daki kayalıklarda ona teklifte b u lu n am a­
mıştım. Ev yüzlerce kilometre uzakta olduğu için de arabaya
atlayıp yüzüğü almaya gidemezdim.
Son dakikada fikrimi değiştirerek yatağın ortasında evlenme
teklif etmiştim. Dışarıdaki ahmaklara not; yatak ta evlenm e
teklif etmek ve böylesi bir duygusallığın ardından gelen seks
herkesin aklını başından aldığı için hep küçüm senir.
Düğün günümüzde fırtına çıkmıştı ama Sophie y in e de
dış mekânda evlenmekte ısrar etmişti. Arka bahçem izde, peri
ışıkları altında eski filmlerdeki gibi yağmurda dans etm iştik .
Gelinliğinin altında saklı parıltılı Vans ayakkabılar g iy m iş k a­
rımla dans etmek hayatımın en unutulmaz an ların d an biriydi.
Yağmurun altındaki romantik gecenin ard ın d an Sophie
hastalanmıştı. Bu yüzden halayımızı yeniden plan lam ıştık k i bu
da yine baştan sona bozulan başka bir plandı. İçim deki şefkatli
koca hastalık kapmamaya çalışarak onunla ilgilenirken Sophie
hemşire kıyafetiyle ortaya çıkmıştı. R ahatlıkla söyleyebilirim
ki bu işten en kârlı çıkan ben olmuştum.
Onunla kusursuz bir uyumsuzluk içinde yaşam ayı sevi­
yordum çünkü en güzel şeyler biz hep başka şeylere o d a k la n ­
dığımızda oluyordu.

396
ÇARPI ŞMA

Vitus’a geçmek benim için yepyeni bir Fl yolculuğunun


kapılarını açmıştı; takımı Bandini ve McCoy la birlikte "di­
ğerlerinin arasındaki en iyiler” konumuna getirirken yarışçı
olarak kariyerim de gelişmişti.
McCoy un yaptığı benim için âdeta ihanet kılığına bürünmüş
bir lütuftu. Bana daha iyi bir kardeş, amca ve sevgili olmamı
ve hayatıma devam etmem gerektiğini göstermişti.
Sophie genellikle Fl sezonunun tamamını benimle geçiriyordu
ancak iki hafta önce kötü bir mide rahatsızlığına yakalanınca
bizimle yolculuğa devam edememişti. Babası ve ben, her kahve
ya da sigara kokusu aldığında kustuğu için seyahat etmesinin
iyi bir fikir olmayacağını düşünmüştük. Eve dönerken surat
assa da onun deyimiyle ihanetim i telafi etmek için yaz tatiline
kadar her gün FaceTime’dan görüşeceğimize söz vermiştim.
Onu neşelendirmek için yaratıcılığımı konuşturup özel bir
hediye yaptırm ıştım . M cCoy Menace arabamı garaj yolumuza
park ederken tekerlekler çakıllı yolda gıcırdadı. Sophie yi tam da
burada kaputun önünde becerdiğimi hatırlayınca dudaklarıma
bir gülümseme yayıldı.
Ona sürpriz yapmak için ön kapıyı sessizce açtım. Bugün
değil de yarın geleceğimi samyordu.
Kanepeye uzanmış telefonunda geziniyordu. Bir an durup
ona baktım, iki hafta önceki hastalıklı rengi normale dönmüştü.
Teni, yüzünün etrafına dökülen saçları gibi ışıl ışıldı.
Sanki geldiğimi hissetmiş gibi başını telefonundan kaldırdı
ve bana nefes kesici bir gülümsemeyle baktıktan sonra koltuktan
fırlayıp kollanm a atıldı. Onu tuttuğumda az kalsın hediyesini
yere düşürüyordum.
“Erken döndün!” Yanağıma birkaç öpücük kondurdu.
“Her seferinde böyle karşılanacaksam daha uzun süre ayrı
kalm alıyız.”
Onu ayaklarının üzerine bıraktığımda kolumu çimdikledi.
“Bir dahaki sefere geldiğinde bana haber ver. Komşumuzla ya­

397
LAUREN ASHER

takça olduğumu falan düşünsene.” Şok ifadesiyle tavana baktı.


Ne sahtekâr ama.
“Bayan Ricci’nin senin tipin olabileceğini hiç d ü şü n m e­
miştim ama büyükanneler iyi kurabiye yapar, değil m i?” Onu
kendime çekip hızlıca öptüm.
“Onu çekici bulmamın sebebi neydi sanıyorsun? T anrım ,
Liam, her şey dış görünüş değildir.”
“Bunu üç yıl kadar önce bana bilerek körü görünm eye
çalıştığında anlamıştım. Çünkü o hâlinle seni daha çok be­
cermek istemiştim.”
Omzuma hafifçe vurdu. “Tüh, kötü görünm ek için epey
uğraşmıştım halbuki. Şu an hayal kırıklığına u ğ ra d ım .”
Beni bir kez daha öpmek için uzandığında uzun bir ayrı­
lığın ardından dillerimiz birbirine dolandı. A ram ızd ak i çekim
biraz olsun azalmıyordu. Aksine, yıllar içinde birim izi daha iyi
tanıyıp değer verdikçe iyice güçlenmişti.
Biriyle beraber yaşadığınızda onunla ilgili her şeyi öğrenir­
diniz. Sophie’nin seks de dâhil her şeyden önce kahveye ihtiyaç
duyması gibi. Gün doğmadan yaptığımız pek çok seksten sonra
dersimi almıştım. Şimdi her sabah yatağa kahve taşıyordum .
Tamamen bencilce bir nedenden dolayıydı aslında am a sabah­
ları bana gülümsemesi ereksiyonumla alt kata inip ona kahve
getirmeme değiyordu.
Saçma sapan Amerikan reality program larını ne kadar
çok sevdiğini de öğrenmiştim. Bu da beni dehşete düşüren
Bachelor Fantasy Leaguet katılmamıza neden olm uştu. Fırtına
çıktığında ben kitap okurken onun bütün gün y atak ta uzanıp
resim yapmayı ne kadar sevdiğini öğrenmiştim. Y ıllar önce
bana da söylediği gibi dışarıda uzanıp bütün gece gökyüzüne
bakmayı da çok seviyordu ama şimdi öpücüklerimle dah a bir
güzel hâle gelmişti.
Üç yıl geçmişti ve ben onu hâlâ her şeyimle seviyordum.

398
ÇARPI ŞMA

“Sana bir şey aldım. Ne derler bilirsin; mutlu eş, mutlu


hayat.” ö p ü şm ey e ara verdim.
“Ç ok basit bir cümle ama lanet olsun ki bunu duymaya
bayılıyorum .”
“Evet, haklısın. M utluluğu unut. Hayatının her gününde
keyiften kendinden geçmeni ve benim kadar sapık bir adamla
neden birlikte olduğunu asla sorgulamamanı istiyorum.”
Yumuşak bir kahkaha attı. “Senin sapıklığını asla sorgu­
lamam. Hele ki en iyi yanlarından biri buyken.”
Hediyemi kanepeden alıp eline tutuşturdum. “Kocalık
vazifemden mutlu olmana sevindim. Al bakalım.”
“Güller mi? Hem de kumaştan? Buna hiç gerek yoktu.”
Kibar olmaya çalışırken bile çok komik görünebiliyordu.
Hediyeye şaşkın şaşkın bakarken katlanan kumaştan yapılmış
gülü aldım ve ona yardım etmeye çalışarak çıkarılabilir sapın­
dan çekip çıkardım.
Gül şeklinde katlanan kumaş bir tişörttü ve üzerindeki
sözleri okuduğunda gülümsemesi beni tam kalbimden vurmaya
yetmişti.
“Ne! Olamaz.” Heyecanla diğer tişörtleri açmaya koyuldu.
Aynı anda hem coşkuyla hem de yumuşakça gülmesine
bayılıyordum. Ne diyebilirim ki? Beni gezegendeki en duygusal
piçe dönüştürmüştü.
Her bir tişörtü tek tek açtı, her birinde yazan komik ya
da alaycı sözlere baktı.
“Bu harika bir fikir!” Üzerinde Âşık olmak 9 0 ’la n n R&B’s i
g ib i değilse kalsın yazan tişörtü önüne tuttu.
Sophie tişörtleri kanepenin üzerine fırlatıp kendini kollarıma
bıraktı. Daha fazla öpücükle teşekkürlerini sundu. Dudaklarını
dudaklarımda hissettiğimde vücudum karıncalanmaya ve aletim
sertleşmeye başladı.
Ne kadar şanslı bir adam olduğumu söylemiş miydim?

399
LAUREN ASHER

Beni sevgi yağmuruna tuttuktan sonra geri çekileli. “M aya


ve Noah’yla akşam yemeği için masayı hazırlam ak istiyordum
ama bahar dekorlarımızın olduğu kutuya u laşam ad ım . Sen
geldiğine göre bana yardım edebilirsin.”
“Ereksiyon oldum olacağım ve sen benden dekorasyona
yardım etmemi mi istiyorsun?”
“Evet. Üzgünüm, ufaklık.” Pantolonumu okşayarak ağzım ­
dan bir iniltinin kopmasına neden oldu.
“Hiç de ufak olmadığını sana hatırlatmak için seni şu an
becermek istiyorum.”
“Kulağa güzel bir plan gibi geliyor... am a önce o k utuyu
indirmen lazım.” Beni son bir kez öptükten sonra k en d in i ka­
nepeye bıraktı.
“Yani git diyorsun, mesaj alınmıştır.” O turm a o dam ızdan
çıktım, benden istediği kutuyu bulmaya gitmeden önce bir
şişe su almak için mutfağa yöneldim. Buzdolabının üzerindeki
fotoğrafımızın yanında yeşil bir not kâğıdı asılıydı. D aha çok
atıştırmalık al. Ne alınması gerektiğini yazm am ıştı a m a neyi
sevdiğini biliyordu. Buzdolabını açıp yeniden k u lla n ıla b ilir su
şişelerinin olduğu rafta sallanan san bir not k âğıd ı d ah a bul­
dum. Dolabın beyaz yüzeyinde göze çarpıyordu. D aha çok su
iç. Hepimiz karmaşık duyguları olan birer ev bitkisiyiz. Buna

Tezgâhın kenarına yapıştırılmış yeşil bir not daha d ikkatim i


çekti. Tezgâhın köşelerini yuvarlayacak birin i bul. S ak arlık ları
beni her geçen gün daha da şaşırtıyordu.
“Son zamanlarda not olayına biraz fazla mı sardın? Stresli
misin?” Sesim koridorda yankılandı.
“Hımm. Belki,” dedi koridorun diğer ucundan. Garaja
giden koridora döndüm. Koridorun kemerinde beni sarı bir
not karşıladı, üzerinde Tıvinkle tıvinkle little sta r yazıyordu.
Tuhaftı ama onun yaptıklarını yargılamaktan h o şlanm adığım
için umursamadım.

400
Ç A R PI Ş M A

Koridora astığım ız, yıllar boyunca çektiğimiz siyah beyaz


fotoğrafların yer aldığı çerçevelerden birindeki yeşil notu fark
ettim, fotoğraflarla tezat oluşturuyordu. Google da yıldızların
üçüz olup olm a d ığım araştır. Bu konuda hiçbir fikrim yoktu
ama öyle olm alıydı. Belki de uzaktayken Sophie yi daha çok
aramalı, endişeli olup olm adığını kontrol etmeliydim.
Garaja açılan kapının üzerindeki pembe not dikkatimi
çekti. Yakıttan ta sa rru f etmek için bir Fİ pilotuna bin. Garaj
kapısını açarken kahkaha attım. Onu sevmemin bir nedeni de
buydu çünkü sivri dilinden tutun da bana onun için yıldızları
yeryüzüne indiriyormuşum gibi bakışına kadar her davranışıyla
yüzümde bir gülümseme oluşturmaktan asla vazgeçmiyordu.
Yere rastgele atılmış eşyaların üzerinden atladım. Az kalsın
eski bir çift ayakkabıya ve beni çok korkutan eski korkuluğa
takılıyordum . Kendime not: Garajı bir an önce temizlemem
gerek. Sophie’nin mevsimlik eşyaları koyduğu kutuların olduğu
diğer tarafa geçtim. Küçük bir Alman köyüne yetecek kadar
Noel süsümüz vardı.
Etrafıma bakınıp merdiveni aradım çünkü her zamanki
yerinde değildi. Yerde üzerine mavi bir not yapıştırılmış, mu­
şambaya sarılı bir nesne vardı. Bunu okuyorsan babama bir bira
getir. Yalan söylemeyeceğim; şu anda bir bira fena gitmezdi.
Muşambayı kaldırdığımda üzerinde sarı bir not olan bebek
mavisi bir GoKart aracı gördüm. Bu arabayla babama benzer
m iyim ?
Derin bir nefes alıp koşarak garajdan çıktım ama az kalsın
yine o yerdeki ayakkabıya takılıyordum. Heyecandan içim içime
sığmıyordu. Bunun gerçek olmasının imkânı yoktu. Kalbim
göğsüme çarpıyor, ciğerlerime yeterince oksijen gitmiyor gibi
hissediyordum.
Sophie kanepede oturduğu yerden bana baktı, sarı saçları
dağılmış, yeşil gözleri parlıyordu. Dünyanın en güzel manzara-

401
LAUREN ASHER

siydi. Az önce üzerinde olmayan tişörtünü işaret etti, dikkatim i


üzerindeki beyaz yazı çekti. Sapına K adar H amile.
“Sürpriz!” Kollarını havaya kaldırdı.
Onu koltuktan kaldırıp dudaklarımın ulaşabildiği her yere
öpücükler kondurduktan sonra minderlerin üzerine dikkatlice
yerleştirdim. Tişörtünü eteğinden tuttuğum gibi başından çıka­
rarak parke zemine attım. Düz karnının her yerine öpücükler
kondurdum.
“Lanet olsun, anne baba mı olacağız?” A ğzım dan böyle bir
soru çıktığına bile inanamıyordum.
“Meğer midemi üşütmemişim. Daha çok ilk üç aylık dö­
nemdeki mide sorunlarıymış, sarhoşken kusm ak gibi.”
“Bunun ne anlama geldiğini biliyor m usun?” E ğildiğim
yerden ona baktım, artık karnını öpmüyordum. “Geleceğin
Fİ pilotunu, Marko Slade’in rakibini karnında taşıyorsun.”
Bir kaşını kaldırarak bana baktı. “Ya kızım ız olursa?”
“Daha iyi olur. Havalı bir hatuna yenilm ek gibisi yokrur.
Pistin tozunu artıracağına o kadar eminim k i.”
Sophie başını koltuğa yasladı ve birlikte gü ld ü k.
Tanrım, onu tüm benliğimle seviyordum. K albim i ele ge­
çirip asla bırakmayan, yıldızlara bakıp dilek tutan, topuklu
ayakkabı yerine spor ayakkabısı giyen ve her gece beni ak lım ı
başımdan alırcasına öpen kızı. Bana sonsuza dek m utlu bir
hayat bahşeden bu kadını. Meğer ben yitik prenstim , o da
parıltılı Vans ayakkabıları, sevgiyle ve özenle dövülen k ılıcıyla
beni kurtarmaya gelen prensesti.

Her efsanenin bir vârise ihtiyacı vardır. G enişletilm iş son söz


için okumaya devam edin...

402
GENİŞLETİLMİŞ SON SÖZ

ON DÖRT YIL SONRA


* * ^ ^ te lla bu yıl Marko’yu yenecek gibi görünüyor.” Maya evde
^ / y a p tığ ı pankartı kaldırdı. Rüzgâr yüzümüze vururken kar­
tonun parıltıları etrafa saçıldı. Soğuk Kava yüzünden keşke yarış
başka bir hafta sonu olsaydı diye düşündüm.
Soğukla aram pek iyi değildi, özellikle de Liam’a şartlama­
dığım zamanlarda. Şu anda Noah’yla birlikte GoKart pistinin
kenarında strateji tartışmakla meşguldü. Diğer yarışmacıları
gözlemliyor, çocuklarımızın yarışını izleyerek onların zayıf­
lık ların ı not alıyorlardı.
“Stella babasıyla günlerce antrenman yaptı. Bazen yatağa
gittiğimde hâlâ GoKart parkında oluyorlar.” Evleri yan yana olan
o arkadaş gruplarından biriydik. Evlerimizin yanında çocuklar
için özellikle tasarlanmış bir GoKart pisti vardı.
Para pek çok şeyi satın alabilirdi ama ortak bir arka bah­
çede sonsuza dek sürecek anılan satın alabilir miydi? İşte onlar
paha biçilmezdi.

403
LAUREN ASHER

“Duydum. Noah bazen onun gelişimini görmek için izlemeye


gidiyor. Stella ya da Lco’nun bunu bir hobiden öteye götürmek
isteyebileceğinden endişe ediyor musun?” M aya d a ğ ılan siyah
saçlarını atkuyruğu yaptı.
“Kariyer olarak mı demek istiyorsun? Ç o cu k larım ız ın ka­
riyerleri hakkında konuşmamız çok garip değil mi? Stella ve
Leo daha on üç yaşında.”
Bu hafta başını düşündüm, Stella yarışa o d aklanırken Leo
benimle film izlemişti. Arka bahçede antrenman yapm ak isteyip
istemediğini sorduğumda benimle Star Wars izlem eyi tercih
edeceğini söylemişti. Bir şampiyon doğurm uştum .
“Haklısın ama bu onların gerçeği. Spor dünyası ne yapa­
caklarını görmek için gözlerini dört açmış bekliyor. Bazı göz­
lemciler Markoyu incelemeye almış, F3 için yarışm ak isteyip
istemediğini soruyorlar.”
“Ama o daha on dört yaşında!”
Maya bana tebessümle baktı. “Ne diyebilirim ki? Babasının
yeteneklerini almış. Ama o bitmek bilmez seyahatlere gitmesine
hazır mıyım bilmiyorum.”
“Stella ve Leo’nun dış dünyaya açılmasını hayal bile ede­
miyorum. Onlar benim bebeklerim.”
“Çok hızlı büyüyorlar. Bunu nasıl durduracağız?”
İşaret parmağımı çeneme bastırdım. “Bilm iyorum . Onları
sonsuza dek odalarına kilitlesek nasıl olur?”
“işe yarayabilir, hatta Marko’nun hoşuna bile gider. Son
zamanlarda odasından çıkmaz oldu. Daha geçen h afta onu
yatak odasının penceresinden Stella’nın Liam ve N o a h ’yla ant­
renmanını izlerken yakaladım.”
Markonun cama yaslanmış, kızımın yarışını izlediğini hayal
edince güldüm. “Onu bulduğunda ne söyledin?”
Stella yı etkilemek istiyorsa piste gidip ona birkaç ipucu
vermesinin daha iyi olacağını söyledim.”

404
ÇARPI ŞMA

“Am an Tanrım , bunu söylemiş olamazsın. Çocuğunu ne­


den utandırıyorsun?” Diğer ebeveynlerin bakışlarını üzerime
çekecek kadar yüksek sesle kahkaha attım.
“A m a haklıyım , bunu sen de biliyorsun. Daha geçen ay
çamaşır yıkarken kot pantolonunun cebinde buruş buruş bir
mektup buldum. Stella için olduğunu biliyordum çünkü üzerine
bir sürü yıldız çizmişti.”
“H adi canım ! Peki ne yazıyordu?” Kalbim küt küt atmaya
başladı. M arko’nun kızıma âşık olduğunu tahmin ediyordum
ama elle yazılm ış mektuplar mı? Onun romantik bir çocuk
olduğunu bilsem de son zamanlarda Stella’ya karşı fazla me­
safeliydi. O kadar ki kızım bile onun bu hâlini fark etmişti.
“Sana söyleyemem.” Maya saçının bir tutamını parmağına
doladı. Her zam anki gibi.
Koluna yapıştım. “Oğlunun kızıma mektup yazdığını söy­
leyip mektupta ne yazdığını söylememezlik edemezsin! Çok
kötüsün! Noah sana nasıl katlanıyor? Daha da iyisi, sen nasıl
tekrar hamile kaldın?”
“D udaklarım mühürlü.” M aya dudaklarını büzerek şişmiş
karnını sıvazladı. Her nasılsa Maya ve Noah bu kadar zaman­
dan sonra mucizevi biçimde yeniden bebek sahibi olmuşlardı.
Marko doğduktan sonra yıllarca deneyip sonuç alamamış, tam
vazgeçtikleri anda da pat diye hamile kalıvermişti.
N oah’nın geç hamilelik konusunda ne kadar korumacı
olduğunu tahm in edebiliyorsunuzdur.
Edemiyorsanız da size bir ipucu vereyim: Korumacı kocalık
derecelendiriliyor olsaydı Noah yaklaşık beş ay önce rekor kırardı.
Eski Bandini kazağımın kollarını çekiştirdim. “Sen çok
kötü bir annesin. En azından günümün güzel geçmesi için
bana biraz dedikodu malzemesi verebilirdin.”
“Ah, bak!” M aya hamile bir kadın için şaşırtıcı derecede
hızlı bir hareketle yerinden kalktı.

405
LAUREN ASHER

Stella’nın beyaz arabası pistte hızla ilerlerken M a rk o ’nun


siyah arabası arka tamponuna yaklaşıyordu. Son tura dikkat
kesilsem de aklım Mayanın itirafına takılıp k alm ıştı. “Şimdi
aklıma kurt düşürdün. Kart renklerinin zıt olması da sence
garip değil mi?”
“Hımm, karanlıktaki yıldızlar gibi, değil mi? Gökkuşağın-
daki onca rengi seçebilecekken M arkonun bunu seçmesi ilginç.”
Ağzım açık kaldı. “Kapa çeneni. Bunu daha önce nasıl
göremedim? En hafif tabiriyle dilim tutuldu.”
“Yeterince dikkatli bakmıyordun.” M aya bana gülüm sedi.
“Aman Tanrım! Gerçekten de Stella onu yenmeye yaklaşıyor.
Bastır kızım!” Ellerimi ağzımın etrafına kapayıp, “İşte benim
bebeğim, bu işin nasıl yapıldığını göster onlara!” diye bağırdım.
Stella bitiş çizgisini geçerken Maya ve ben ç ığ lık çığlığa
sevindik. Marko birkaç saniye sonra dam alı bayrağı geçerken
Leo yarışı üçüncü sırada bitirdi. Ellerimizde p an k artlarla Liam
ve Noah yı kenara iterek bariyerlere doğru koştuk. A slında M aya
paytak paytak yürürken ben koştum desek daha doğru olurdu.
“Bebeğimiz başardı!” Liam’ın sırtına atlayarak b acaklarım ı
beline doladım.
“Evet, başardı. Hem de kendi çabalarıyla.” L iam beni et­
rafında döndürürken boynuna sıkı sıkı tutundum .
Yüksek sesle bağırarak. “Ve Leo da üçüncü oldu. Sağlı sollu
dereceleri süpürüyoruz. Bastırın Zanderlar!”
“İkiz çocuk sahibi olmanın iki kat daha fazla kazandıracağı
kimin aklına gelirdi?” Liam gülerek beni yere in d ird i.
“Karnımdaki çatlaklar yüzünden senden h âlâ nefret edi­
yorum. Çok çirkinler.”
Liam eğildi, dudakları kulağıma değerken alçak sesle, “Bence
çok seksiler. O izler bana çocuklarımıza hamileyken nasıl görün­
düğünü hatırlatıyor ve bu da aletimi sertleşiyor. A yrıca ikim iz
de o çatlakları öpmemden ne kadar hoşlandığını biliyoruz,”
dedi. Gözleri haylazlık ve aşkla parlıyordu. Beni bir öpücük

406
ÇARPIŞHA

için kendine çekip dudaklarım la oyun oynayarak onu neden


sevdiğimi göstermiş oldu. Çatlaklara ve diğer her şeye değerdi.
Bazı öpücükler dizlerimi titretirken bazıları iç çamaşırımı
ıslatıyordu. Şanslıydım ki dünyanın en iyi kocası bana bunları
her gün yaşatıyordu.
Stella sızlanarak, “Iyy! Bunu ben podyuma çıktıktan sonraya
saklayamaz mısınız? Midemi bulandırıyorsunuz!” dedi. Terli san
örgüleri ve neon pembe yarış tulumuyla elleri belinde, kaşlannı
çatmış bize bakıyordu. Liam’ı hafifçe ittim.
Yüksek oktavlı bir kahkaha padatıp Stella’yı kucağına çekti.
“Gel de babana bir sarıl. Seninle inanılmaz gurur duyuyorum.”
“İkiniz de beni utandırıyorsunuz!” Stella arkasına bile
bakm adan ters yöne doğru kaçarken Marko’ya çarptı. Marko
düşmemesi için Stellayı tuttuktan sonra sanki bulaşıcı hastalığı
varmış gibi hemen bir adım geri çekildi.
Kızım, birkaç saniye önce pembe olmayan yanakları kı­
zarmış hâlde bize baktı.
İlginç. Kahretsin, Maya. Ben sahiden d e m ağarada yaştyör­
m üşüm .
M arko elini kapkara dalgalı saçlarının arasında gezdirir­
ken Stella’ya tekrar baktı, gözleri ürkütücü biçimde babasının
kurnaz bakışlarını andırıyordu.
Stella’nın koruyucusu Leo (jçünkü ikizler için iki dakika
erken doğm ak her şeyi değiştiriyordu ), kolunu kardeşinin omzuna
attı. “Naber, kleine schıvester?" Orada iyi iş çıkardın.” Sarışın
terli kafasını Stella’nınkine sürterek dağılmış örgülerini daha
da karıştırdı.
“İğrenç! Anne, ona kesmesini söyle.” Stella kardeşini ken­
dinden uzaklaştırmaya çalıştı.
“Ama ben sadece sevgimi gösteriyorum. Beni sevmiyor
musun?” Leo destek ararcasına Liam'a ve bana baktı.

U (Alm.) Küçük kardeş, -ç.n.

407
LAUREN ASHER

“Tabii ki seni seviyorum, seni koca aptal. Sürekli ilgi pe­


şindesin, tıpkı babam gibi."
“Hey! Sözünü geri al.” Liam ikizlerimize doğru atılıp ikisini
de kendine çekti. Çocuklar kollarını babalarının beline doladı­
lar. Liam kulaklarına bir şeyler fısıldarken gözlerimi onlardan
alamadım.
İç çektim. Kocamı her geçen gün daha çok seviyordum.
Bana yıldızların adını taşıyan iki çocuk vermişti çünkü aşkımız,
tıpkı her gece yatmadan önce aJtında öpüştüğüm üz k aran lık
gökyüzü gibi sonsuzdu.
“Marko, sen neden bana böyle sarılmıyorsun? L iam beni
kıskandırıyor.” Noah oğluna yaklaşırken gülümsedi, bana kalırsa
oldukça ürkütücü bir gülümsemeydi bu.
Gözlerim Markoya kaydı, üst dudağındaki h a f if bir se­
ğirme dışında ifadesiz bir yüzle bizimkileri izlediğini fark ettim.
Gözüm üzerinde, dostum.
Gizli mektuplar? Peki.
Bakışlarını kaçırmadan önce kızıma uzun uzun bakm ak?
Fark etmemek imkânsız.
Tıpkı babasının annesine aylarca yaptığı gibi v eb alıym ış­
çasına kızımdan kaçmak? O // d e tamam.
Görünüşe göre önümüzde bir çocukluk aşkı vakası vardı.
Bu durum iki farklı yöne gidebilirdi ama k ız ım ın habersiz
oluşuna bakılırsa Marko Slade’in lehine sonuçlanm ayabilirdi.

SON

408
GENİŞLETİLMİŞ SON SÖZ

NOAH

BİR YIL SONRA


ir gün nişanlanacağımı hiç düşünmemiştim.
B Hayatımı birlikte geçirmek istediğim birini bulmak şöyle
dursun, kız arkadaşım olacağını bile hayal etmemiştim. Ama
bakın nerelere gelmiştim, rakibimin kız kardeşiyle evlenmek
üzereydim. H aftalık aile yemekleri, müstakbel yeni ailemle yat
gezileri derken iyice evcimen biri olup çıkmıştım.
Tamam, belki benim evcimen hâlim bile diğerlerinden
farklıydı ama çevremde hiçbir zaman nüfuzumu paylaşabile­
ceğim samimi insanlar olmamıştı, şimdi elime böyle bir fırsat
geçmişken kendimi tutamıyordum.
Her şeyimi Maya’yla paylaşmak istiyordum. Evlilik sözleşme­
sinin ya da bir ilişkinin başarısız olabilme ihtimalini vurgulayan
her şeyin canı cehenneme. Evliliğim boşanmayla sonuçlanacaksa
Maya mal varlığımın yarısını alıp gidebilirdi. Alacağı en değerli
şey kalbimken mal varlığının ne önemi vardı?

409
LAUREN ASHER

Fazla duygusala bağlamış olabilirdim ama bu konuda cid­


diydim.
Yatak odamızın kapısını tıklattım.
Yatak odamız. Evimizin geri kalanı gibi burayı da özene
bezene yaptırmıştık. Çocuklarımızı bu evde büyütmeyi planlıyor,
Liam ve Sophie’nin de yan eve taşınmasını um ut ediyorduk.
M ayanın en yakın arkadaşının hemen yan evde olm ası onu
mutlu ederdi, onun mutlu olması da beni mutlu ederdi.
Sophie kapıyı sadece bir santim aralayarak içeriyi görmemi
imkânsız kıldı. Beni tepeden tırnağa şüpheyle süzdükten sonra,
“Burada olmaman gerekiyordu,” dedi.
“Neden?”
“Geleneği biliyorsun.” Kapıyı kapamaya yekense de ben
daha hızlı davranıp makosenimle kapıyı araladım . Birazdan
mihraba yürüyeceğim makosenle.
Bugün evleneceğimi söylemiş miydim?
Alaycı alaycı güldüm. “Ben kötü şansa in a n m a m .”
“Gerçekten mi? Vah vah. Ama müstakbel karın in an ıyor.”
Simli spor ayakkabısıyla parlak makosenime tekme attı. Ayağımı
hareket ettirmeyince öfkeyle homurdandı.
Sırıttım. “Dindar insanların şansa inanm adığını san ırd ım .”
Sophie hayatın tüm yükü omuzlarındaymış gibi iç çekti.
“Noah, git buradan.”
“Ama onu ilk gören ben olmak istiyorum.”
“Onu ilk ben gördüm, şansına küs. Hadi şim di naş.”
Sinirle nefes verdim. “Tamam, onu sen hariç herkesten
önce ben görmek istiyorum. Baş nedimenin benim le ayn ı ay­
rıcalığa sahip olmasına izin veriyorum. Ne de olsa paylaşm ak
önemsemektir.”
Sophie otuz saniye boyunca bana baktı. “Peki. O na sora­
yım. izinsiz girem ezsin”
Kocaman sırıttım. Mükemmel.” Kapıyı kapayabilmesi için
ayağımı çektim.

410
ÇA R P I Ş M A

Kapıyı kaparken kaşlarını çatarak, “Ah şu aptal, ısrarcı,


sahiplenm eyi seven erkekler, ah,” dedi.
A yakkab ım ın ucunu kalbimin ritmine göre yere vurarak
Sophie’nin M aya’yla konuşmasını bekledim. Gelenekler umu­
rum da bile değildi. M aya’yla ilişkimin nesi gelenekseldi ki zaten.
Sophieye dürüst davranıp M ayayı ilk görenlerden olmak is­
tediğimi söylemiştim. Bunun sahiplenme duygusuyla bir alakası
yoktu. Daha çok onunla geçirdiğim her ânı kıymedi kılmayı ar­
zuluyordum. Herkes onun koridorda yürüyüşünü izlemeden önce
onu özel olarak görmeyi. Bencil bir pislik olduğum artık sır değildi
ama M aya beni bütün kusurlarımla kabul ediyorsa kime neydi ki?
Yatak odam ızın kapısı açıldı. Başımı kaldırdığımda Sop­
h ie’nin kapıdan sıvışıp hemen geri kapadığını gördüm.
Başını iki yana salladı. “Sihirli bir sikin mi var bilmiyo­
rum am a M aya seni görmeyi kabul etti. Saçını bozma sakın.
M akyajın ı da. Ve Tanrı aşkına, yemin etmeden önce seks falan
yapm ayın. Seni ait olduğun yere, yani herkesin bulunduğu sa­
lona götürmek için yirm i dakika sonra burada olacağım.” Bana
p arm ağını salladıktan sonra uzaklaşırken spor ayakkabılarının
sesi koridorda yankılanıyordu.
Titreyen elimle kapı kolunu tutum. Maya’yla bir gelecek
fikri yüzünden yerimde duramıyordum. İyi anlamda yani. Hem
de çok iyi anlam da. Hayatım ın geri kalanını onunla geçirecek
olm anın yarattığı bir heyecandı bu.
Bir hayat arkadaşında aradığı her şey olmak istiyordum.
Annemle babam bu anlamda hiç iyi örnekler değillerdi, çocukla­
rımın da benimki gibi bir hayal kırıklığı yaşamasını, yetenekleri
yüzünden sevilmediklerini hissetmelerini, unvanları yüzünden
kullan ılm aların ı hiç istemiyordum.
H ayatta arzuladığım her şeyi elde etmiştim, bu yüzden
bir gün çok iyi bir koca ve baba olmayı hedeflediğimi herkese
açık açık gösteriyordum. Maya’nın ve gelecekteki çocuklarımın
hep yanlarında durmak, onları koruyup kollayacak kişi olmak,

41
LAUREN ASHER

onları mecbur olduğum için değil, istediğim için koşulsuz şartsız


sevmek istiyordum.
Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. M a y a y ı pencereden yeni
arka bahçemize bakarken buldum, çok güzel görünüyordu. Gö­
zümü ondan alamadım, ö y le ki yakında gözlüğe ih tiyacım
olacağından korktum.
Beyaz gelinliğinin dantelleri vücuduna sararak sevdiğim
kıvrımlarını ortaya çıkarmıştı. İçimden sırtına dökülen koyu
renkli, dalgalı saçlarını çekiştirmek geldi. A rkasın a döndü ve
bana şimdiye kadarki en güzel bakışını attı. Beni ilk kez sev­
diğini söylediği zamandan bile daha güzeldi.
Çünkü o bakış var ya? Beni sonsuza dek seveceğine d air
sessiz bir söz gibiydi.
Gözlerimi üzerinde gezdirerek her ayrıntıyı h a fız a m a işle­
dim. İçimi daha önce hiç hissetmediğim bir m u tlu lu k sararken
gözlerim buğulandı, parmaklarım titredi.
Ben, yani Avrupa’nın bu yakasındaki en b ü yü k serseri n i­
şanlısı için gözyaşı döküyordum. Bir elimi saçlarım ın arasından
geçirdim. “Çok güzel görünüyorsun.”
Başını geriye atıp güldüğünde sesi k u la k la rım d a tatlı bir
melodi gibi yankılandı. Yaklaşıp sol elini tuttum . O n u n tam a­
men benim olduğunu kendime hatırlatm ak için sak in leştiric i
bir hareketle nişan yüzüğüyle oynadım.
İyi günde, kötü günde.
Zenginlikte, fakirlikte.
Hastalıkta ve sağlıkta.
Sonsuza dek ve daima orgazmla.
Tamam, son kısım sadece özel yem inim izin bir p arçasıyd ı.
Mihrapta kız kardeşi ve yatak odamızda olanlarla ilg ili bir şey
söylersem Santiago kalp krizi geçirirdi. Dindar in san lar da fazla
utangaç oluyordu.
“Siz de hiç fena görünmüyorsunuz, Bay Slade.” G ü lü m ­
sedi ve boşta kalan eliyle papyonumu düzeltti. A rd ın d a n elin i

412
ÇARPI ŞMA

göğsüme bastırdı. “Bu küçücük geleneğe bile uymamana neden


şaşırdım bilm iyorum ?”
Elini dudaklarım a götürüp yüzüğünü öptüm. Boş ver
onları, ben seninle yeni gelenekler yaratmayı planlıyorum.
“Ne gibi?”
“Bunun gibi.” Onu kendime çekip bir elimi başının arkasına
k o yarak du daklarım ı dudaklarına bastırdım.
H issettiğim sevginin her zerresiyle onu öptüm. Hayatımızın
geri k alan ın d a onu her gün seveceğime söz verdim. Hayatta
b aşım ıza ne gelirse gelsin, onun en güvendiği kişi olacağıma,
ona sonsuza dek mutluluk dolu yıllar yaşatacağıma.
Ö pücük bana can verdi. M aya şu hayatta arzuladığım tek
k ad ın d ı ve hep öyle olacaktı. Bugün. Yarın. Sonsuza dek.
M akyajın ı bozmak istemediğim için istemeye istemeye geri
çekildim .
“Senin gelenek anlayışını daha çok sevdim.” Gülümsemesi
kalb im i ısıttı.
“Güzel çünkü bir tane daha var.”
Başını yana yatırıp meraklı gözlerle bakınca güldüm.
“M üstakbel Bayan Slade için küçük bir hediyem var.”
Kaşları kalktı. “Bu isme alışabileceğimi sanmıyorum."
“Önünde alışm ak için onlarca yıl olacak.” Elini tutup onu
yatağa götürürken gülümsedim.
“D üğünden önce yaram azlık yapmak yok!”
“Sürprizim i görmek istemiyor musun?”
“Seninle ilgili görülecek her şeyi gördüm zaten. O kadarını
söyleyebilirim.”
Başımı iki yana sallayarak onu yatağa doğru çekiştirdim.
“Gözlerini kapa.”
Emrim üzerine gözleri kapandı. Belinden tutup onu kal­
dırarak yatağa yerleştirdim ve rahatça oturmasını sağladım.
Gözlerini açmaya yeltendiğinde, “Sakın açayım deme yoksa
sürprizine kavuşamazsın,” dedim.

413
LAUREN ASHER

Hüsranla iç çekti, ö n iin dc diz çöküp cebimden hediyeyi


çıkardım. Gelinliğinin eteğini kaldırırken tüylerim diken d i­
ken oldu.
Sol bacağını tutup onun için özel yap tırdığım jartiyeri
yukarı kaydırdım. Duygusal bir piçe dönüştüğüm için sınırla­
rımı zorluyordum. Kendime acı çektirmekten hoşlandığım için
jartiyere ulaşana kadar uyluklarına hafif öpücükler kondurdum.
Doğrulup ayağa kalktığımda hafifçe iç geçirdi.
“Tamam, bitti.”
Eğilip hediyesini kontrol etti. “Vay be. N edir bu?”
Elimi jartiyer kemerinde gezdirdim. “Bu, Barselona Grand
Prixsinin damalı bayrağından yapıldı. O an ayvayı yediğim
andı çünkü seni gülümsetmek için galibiyetten vazgeçm iştim .”
M ayanın gülümsemesi büyüdü. “B iliyordum !”
“Şantiye söylersen seni yalanlarım . O z am an lar fark et­
memiştim ama sana çoktan abayı yakm ıştım .”
Hediyesine göz atarken yanağından tek bir d a m la gözyaşı
süzüldü.
“Kahretsin, ağlamaman gerekiyordu.” M a k y a jın ı bozm a­
dığım ı umarak gözyaşını sildim.
“Elimde değil. Seni o kadar çok seviyorum ki can ım acıyor.”
Bana mahcup bir gülümsemeyle baktı.
“İyi türden bir acı mı?” Bacaklarının arasın d a durarak
elimle çenesini kavradım.
“En iyi türden hem de.” Ellerini sm okinim in y a k a la rın d a
gezdirdi.
Dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdum. “Seni o kadar
çok seviyorum ki... Maya Alatorre olarak son otuz d a k ik a n ın
tadını çıkar çünkü ondan sonra tamamen benim o la cak sın .”
Gözlerini devirdi. “Sadece soyadını değişecek."
Sırıttım. “Hayır. Sadece soyadın değişm eyecek. Bu, son­
suzluğun başlangıcı olacak.”

dld

You might also like