fumay vize

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 39

Suç teorisine özgü hususları bilmemiz gerekiyormuş bu ders için çünkü çok, kullanacağız bu

ders onlar üzerine inşa ediliyormuş.

Kanunda 2 tane kitap var genel ve özel. Geçen sene genel kısmı gördük temel ilkeler
ve tanımlar buradaydı. Kanunun uygulama alanına ilişkin hükümler de oradaydı, suç
unsurları bazı esaslar nedenler kavramlar vs. hepsi oradaydı.

Hukuka uygunluk nedenleri cezayı azaltan nedenler vs. genel bölümdeydi. İkinci
kitaba bu derste değineceğiz. Başlama yeri madde 76. Artık ikinci kitap başlar ve dört
kısımdan oluşur. Bu kısımların altında bölümler de vardır suç tipleri yer alır bu bölümlerde.

Yeni kitaptaki suç tiplerine değinmiş, bunları sını andırıp ayırmış tanımlarına yer
vermiş. Kanunun suç tiplerini bölümlere ayırarak incelemiş olması bir avantajdır. Ceza
hukukunda kıyas yasak ancak yorum serbestti. Kıyas hakkında hüküm olmayan benzer
nitelikteki bir olay için başka bir hükmün uygun düşeceği derecede uygulanmasıdır, ceza
hukukunda bu yasaktır çünkü kanunilik ilkesine göre bir davranış ceza kanununda yer
almıyorsa ona bu kanuna ilişkin yaptırımlar uygulanamaz.

Kıyas yasağı kanunilik ilkesinin gereği olarak ortaya çıkar. Yorum yasak değildir ama
kıyasa yol açacak şekilde genişletici yorum yapılamaz, bu cümle kanunda yer alır. Kıyas adı
altında genişletici yorum yapamazsın diyor yani kanun. Yorum yapmak için de birçok çeşit
yöntemimiz var, gayei yorum amaca göre, sistematik yorum ve lafzi yorum. Sistematik yorum
bir hükmün, hukuk kuralının diğer hukuk kuralları ile birlikte değerlendirilmesidir. Madde
numaraları nasıl sını andırılmış, nasıl isimlendirilmiş vs. bunlara dikkat edilir. Sistematik
yorum yapılırken aslında yorumun amacına da dikkat edileceği için ister istemez gayei de
yapılmış olur.

Uluslararası suçlardan bahsetmeye başlayalım. Göçmen kaçakçılığı suçuna


değinecek sadece bu bölümde.

Önce uluslararası suçlar başlığıyla başlayalım. Uluslararası suçlar nedir? UA toplumu


hedef alan onun mağdur eden (bir bütün olarak) suçlardır. Bir gerçek anlamda ua suçlar
vardır bunlarda doğrudan ihlal söz konusudur ve doğrudan devletin sorumluluğuna gidilir.
Dört tane oldukları yönünde bir kabul vardır. Diğer ua suçlar da ua sözleşmelerde
yasaklanan illerin iç hukukta gerçekleşmeleridir. Yargılama iç hukuka bırakılır, bir şey
olmayabilir bile.

Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti bizim kanunumuzda ua suç olarak


nitelendirilmiştir. Ve bu da tartışmalara yol açmıştır. Mesela neden terör, uyuşturucu suçları
başka yerlerde gibi sorular uyanmış.

Ua suçların ilk etapta yer alması insancıl değerlerin kanunda öne çıkarıldığını
gösteriyor diyen yorumcular da var. Bunların detaylarına girmeyeceğiz.

Göçmen kaçakçılığı suçuyla başlayalım.

Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti

Göçmen kaçakçılığı

Madde 79- (1) Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla,
yasal olmayan yollardan;

a) Bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkan sağlayan,

b) Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlayan,


fi
fl
fl
Kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır. Suç, teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi, tamamlanmış gibi cezaya
hükmolunur.

(2) Suçun, mağdurların;

a) Hayatı bakımından bir tehlike oluşturması,

b) Onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi, hâlinde, verilecek ceza yarısından
üçte ikisine kadar artırılır.

(3) Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarısına
kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarısından bir
katına kadar artırılır.

(4) Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında
bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Yabancı ve türk vatandaşı kavramlarını kullanıyor. Madde başlığı sadece göçmenlere


ilişkin bir şeymiş gibi görünüyor ama aslında göçmen değil yabancı kavmin, teknik olarak
göçmen olmayan kişilerin de bu suçun konusunu oluşturabileceğini çıkarıyoruz.

Yasal olan göç bizim suçumuzu oluşturmaz, yasadışı göçe bakarız ama bu maddede
sadece göçmenlerle de ilgilenmiyoruz. Kanun koyucu burada yabancı kavramını kullanmış.
Yabancıyı trye sokan veya kalmasına imkân sağlayan Türk vatandaşı veya yabancının yurt
dışına çıkmasına imkan sağlayan, tabii yasal olmayan yolardan bunu sağlayan ve menfaat
elde etmek amacıyla.

Yani menfaat amacıyla yasal olmayan yollardan TCK md.79/1-a,b’yi gerçekleştirecek.


Türk vatandaşını yasadışı yollardan yine trye sokmak demiyor dikkat edersek. Tr vatandaşını
sadece b bendinde yurt dışına çıkma eylemiyle kullanmış. Neden? Vatandaşın trye girmesi
yasaklanabilir mi? Vatandaşın ülkeye girmesini yasaklayamazsınız kendisi yasadışı yollarla
girebilir. Ama vatandaşın yasadışı yollarla ülkeden çıkmasını b bendinde ele alır.

Göçmen kaçakçılığıyla korunan hukuki değer ne olabilir? Kamu düzeni korunur. Ua


toplum düzeni, o ülkedeki kamu düzeni korunuyor diyebiliriz. Güvenliği sağlamak istemesinin
sebebi kamu düzenini koruma isteği.

Göçmen kaçakçılığı suçu gerçekleştirilirken bu suç konusu kişiler kırıcı bir şekilde
tretman alabilirler aynı şekilde geldikten sonra da kırıcı tretmanla yüzleşebilirler. Yabancının
onuru, insan onuru da korunan hukuki değerlerden biridir çünkü bu kişiler geldiklerinde
üzerlerinden bir menfaat elde ediliyor. Yasadışı bir şekilde ucuza çalıştırılıp adeta
sömürülüyorlar. Yani özetle burada kanun koyucunun birden fazla hukuki değeri korumaya
amaçladığını söyleyebiliriz.

Peki, o zaman fail bakımından bakacak olursak göçmen kaçakçılığına bu suçun faili
kim? Özgü suç var mı burada? Özgü suç yalnızca belli niteliklere sahip bir kişi tarafından
işlenebilen suçlar, özel faillik vasfı aranan suçlardır. Göçmen kaçakçılığı suçunun
düzenlenişinde görüyoruz ki aslında herkes tarafından işlenebilir. Peki, çok failli olabilir mi?

Önce ülke kavramından bahsedelim. Bu a bendinde geçen ülke tabii ki trdir. Ülke
kavramını ceza genelde gördük, hukuk kurallarının yer bakımından uygulanması bakımından
temel ilke ülkesellik ilkesidir. Gerçek anlamda ülke toprak su hava sahası farazi anlamdaki
ise mesela sudaki bir su altı üzerinde bayrağımız olan. Ülke kendi kurallarını koyar ve bu
kurallar bu alanlar üzerinde uygulanır, bu en temel ilkedir. Mesela bizim vatandaşımız
almyada suç işlemil işte almyanın egemenlik ilkesi var aslında ama bizim için ülkesellik ilkesi
de var. A bendinde kastedilen ülke kavramında gerçek anlamında ülkeyi anlayacağız. Yani
hava karar deniz sınırlarımız.

Failden devam edecek olursak, fail, yabancı bizzat kendisi bu suçun faili olabilir mi?
Göçmenler yabancılar yasadışı yollarla ülkeye sokulan kişi bizzat bu suçun faili olabilir mi?
Bir yabancı da diğer bir yabancıyı ülkeye yasadışı sokabilir o zaman bu suçun faili olabilir.
Ama sokulan o kişi bizzat fail olabilir mi? Bu düzenlemeden dolayı onu da suçlu tutup ona da
fail diyebilir miyiz? Kim soktuysa yabancıyı veya kalmasına imkân sağladıysa yasadışı olarak
o fail deriz. Göçmen olarak bahsedilen kişiye burada faillik yüklenemez.

Peki, bu suçun mağduru kimdir? Üzerlerinden kazanç sağlanan sömürülen göçmenler


mi? Ülkedeki her bir vatandaş mıdır? Direkt devlet suçun mağdurudur diyebilir miyiz? Tüzel
kişiler suç mağduru olabilirler miydi? Bu suç teorisinde tartışılan bir konudur. Çeşitli birçok
görüş vardır. Ancak gerçek kişiler mağdur olabilir diyen görüşler vardır. Bir diğer görüş de der
ki bir kişinin yanında devlet de aslında her zaman o suçun mağdurudur der. Devletin her
suçta bir hak süjesi olduğunu belirten bir görüştür bu. Hoca mağduru devlet olarak görmüyor.
Devlette yaşayan herkesi, kamuyu mağdur olarak görüyor. O devlette yaşayan herkes
mağdur edilmektedir diyor. Anayasa (AY) ile oluşturulan bir düzen var, kurallar içinde
yaşıyoruz ve bu suç işlenince bu sistem bozulmuş oluyor ve herkes mağdur oluyor. Sadece
gerçek kişiler mağdur olabilir. Tek bir kişinin mağdur olarak belirlenemediği suçlarda
toplumdaki herkesin mağdur olarak kabul edilmesi gerektiğini savunuyor Umay hoca.

Yargıtay ama göçmenleri suçun mağduru olarak kabul etmiyor. Diyor ki bu suçun
mağduru ua toplumdur, göçmenler ancak suçun konusudur. Yargıtay sadece onları konu
olarak görüyor, aynı zamanda mağdur değildir.

Hocaya göre göçmenler de suçun mağduru çünkü kanunda 79/2’de direkt olarak
onlara atıf yapılarak “suçun mağdurlarının” ifadesi kullanılmış.

Türkiyeye sokulan veya kalmasına imkân sağlanan yabancı kişi aslında suçun
konusudur a bendinde. B bendine baktığımız zaman o seçimlik hareket açısından suçun
konusuna bir de tr vatandaşının eklendiğini görüyoruz.

Peki, çifte vatandaşlık söz konusuysa? Bir vatandaşlığı da tr vatandaşı. Biz bu kişiyi tr
vatandaşı olarak mı kabul edeceğiz yoksa yabancı olarak mı? Vatandaşlıklarından birisi tr
vatandaşıysa tr vatandaşı kabul edilir, yabancı kabul edilmez. Fiil işlendiği sırada kişi, suçun
konusu olan (hocaya göre mağduru da olan kişi) vatandaş değil sonra kazandı ya da il
işlenirken vatandaştı sonra çıkarıldı desek ne değişir? Hangi andaki vatandaşlık esas alınır
yabancı veya vatandaş olması bakımından? Fiil işlendiği andaki vatandaşlık veya yabancılık
durumu bizim için önemlidir.

Faili konuşurken en son ders ne demiştik? Bizzat suçun mağduru olan kişi de başka
yabancıları ülkeye sokup aynı suçun faili de olabilir.

266.maddede özel bir düzenleme var.

Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma

Madde 266- (1) Görevi gereği olarak elinde bulundurduğu araç ve gereçleri bir suçun
işlenmesi sırasında kullanan kamu görevlisi hakkında, ilgili suçun tanımında kamu görevlisi
sıfatı esasen göz önünde bulundurulmamış ise, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
fi
Örneğin burada özgü failliği anlatıyor. Önceden bu suçu zorunlu şeriklik suçu olarak
nitelendiriyordu. Uygulamada da kanunda da bu suça ilişkin tartışmalar var, net değil. (6
şubat 22.00)

Kanunda seçimlik hareketler sıralanıyor. A ve b bendinde bunlar var. Fail birden fazla
seçimlik hareketi gerçekleştirdiyse ne olur? suç kaç defa oluşur? Suç birden fazla kere
işlenmiş sayılmaz, yalnızca cezanın alt ve üst sınırını belirlerken etkili olur. tek şart bu
seçimlik hareketlerin aynı konu (mesela aynı yabancı) üzerinde gerçekleşmesi lazım. Başka
yabancı olduğunda durum değişir.

B bendinde yabancının yurt dışına çıkmasına imkân sağlamak diyor. burada


kaçakçılık yapanın da göçmenlerle beraber sınırdan çıkması gerekir mi? Hayır.

A ülkesinden b ülkesine kaçak geçiş sağlansa tr bunu yargılar mı? Tipikliğe göre nasıl
anlamalıyız dedi hoca. Hiçbir şekilde ülkemiz bir şey olmuyorsa yine de tr yargılayabilir mi?
Yargıtay 79a gidilemeyeceğini söyler. Ama eleştiren görüşler de vardır.

6 Şubat

A ve B bentelerimiz var temel şekilde göçmen kaçakçılığında. A bendine baktığımızda teknik


anlamda göçmen olması gerekmeyen maddenin lafzındakinin aksine, yabancı olsa yeten
birinden bahsediyoruz. Türkiyede kalmasına imkân sağlanan bir kişi var, ziki olarak. B
bendine baktığımızda ise yabancının yanına bir de tr vatandaşı eklenmiş bu da 3.seçimlik
hareket var diyoruz yurtdışına çıkmasına imkân sağlanmış. Şimdi bu kişi ya vatandaştır ya
da yabancıdır. Peki çifte vatandaşlık söz konusu ise ne olacak? birisi de tr vatandaşı. Biz bu
kişiyi vatandaş mı kabul edeceğiz yoksa yabancı mı? Vatandaşlıklarından birisi tr
vatandaşıysa onu vatandaş kabul ederiz.

Hangi andaki vatandaşlık önemlidir? Mesela kişi il işlendiği anda kişi vatandaş değil ama
sonradan vatandaşlık kazanıyor ya da il işlendiği sırada vatandaştı ve sonradan
vatandaşlıktan çıkarılıyor. Hangi andaki vatandaşlık önemli? ilin işlendiği zamandaki
vatandaşlık yabancılık durumu bizim için önemlidir.

Bir yabancı kaçak şekilde ülkeye sokulduktan sonra kendisi de bizzat bu suçu işleyebilir.
Herkes bu suçun faili olabilir.

Madde 266- (1) Görevi gereği olarak elinde bulundurduğu araç ve gereçleri bir suçun
işlenmesi sırasında kullanan kamu görevlisi hakkında, ilgili suçun tanımında kamu görevlisi
sıfatı esasen göz önünde bulundurulmamış ise, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.bu
suç tipine baktığımızda suçu işleyen kişi özgüdür. Kamu görevlisi denmiştir.

Üzülmez, bunu zorunlu şeriklik olan bir suç olarak görüyor. zorunlu olarak işbirliği vs. çünkü
kaçak göç yapılırken mesela arabayı kullananı, sınırdan geçireni vs hep farklı birçok kişi.
Giren kişilerin de zorunlu şerik kabul edilmemesi lazım çünkü zaten hocaya göre onlar
mağdurlar.

Fiil bakımından A ve B bentlerinde seçimlik hareketler sayılıyor. A bendinde yabancının


ülkeye sokulması veya kalmasına imkân sağlanması seçimlik hareketleri ve üçüncü seçimlik
hareket ise b bendinde, yabancı ya da tr vatandaşının yurt dışına çıkmasına imkân sağlama.

Bu seçimlik hareketlerden bir değil de 2sini gerçekleştirdi diyelim fail, kaç defa suç oluşur?
Bir başka yabancı olduğu noktada durum değişir. Ama aynı yabancının sokulduğu, kalmasına
imkân sağlandığı veya çıkmasının sağlandığı zaman suç 1 kere oluşuyor.

Farazi ülke ve gerçek ülke kavramı vardı. Burada anlayacağımız gerçek ülke.
fi
fi
fi
fi
Ülkeye sokan veya çıkaran kişinin bizzat kendisinin sınırı geçmesine gerek yoktur.

20 şubat

Göçmen kaçakçılığından devam edeceğiz en son seçimlik hareketlerden bahsediyorduk. Üç


tane seçimlik hareketi vardı 79.maddenin a bendinde 2 b bendinde ise 1 tane vardı. İmkân
sağlama ili üzerine konuşmuştuk. İmkân sağlama seçimlik hareketinden ne anlaşılacak
bunu konuşmuştuk. Yurt dışı neydi bunu konuşmuştuk.

Kişinin tr sınırlarından çıkması yeterli mi? Başka ülkenin sınırını geçmese de tipiklik
gerçekleşmiş olur mu? İmkân sağlamak yeterli midir? İlla yurt dışına çıkabilmesi gerekir mi?
Bunları konuşmuştuk. Ülkenin transit olarak kullanıldığı durumlarda, bir süre ülkemizde
yasadışı olarak kaldıysa amaç başka bir ülkeye geçiş yapmaksa ama henüz yurtdışına
çıkamamışsa o zaman hangi seçimlik hareket bakımından bir değerlendirme yapmamız
lazım? Bunları geçen ders konuştuk.

Yargıtay ne diyordu yurtdışına çıkmasına imkân sağlama bakımından? Yurtdışına çıkmakla


tamamlanıyordu. Hocaya göre imkân sağlanması ifadesi kanun koyucu tarafından bilerek
kullanılmış yani illa ki yurtdışına başarılı bir şekilde çıkılması gerekmiyor. İmkân sağlandığı
sürece Fumay hocaya göre yeterli.

Yargıtay bu suç için ülke sınırından çıkılmış olmasını arıyor, eğer bu gerçekleşememişse
yalnızca teşebbüsten yorumluyor. Ama bu noktada teşebbüse ilişkin şartların gerçekleşip
gerçekleşmediğini de incelememiz gerekecektir demiştik. İcra hareketi hazırlık hareketi
tartışması yapmıştık.

Bir örnek veriyor hoca. Ülkeden çıkış için yasal koşulları sağlayan bir göçmen var ama
gitmek istediği ülkeye giriş için yasal koşulları sağlamıyor. Ve bu kişinin o ülkeye girebilmesi
için yasal koşullardan bir başkası da vize. Yasal olmayan yollardan bir vize sağlıyor. Bu
durumda bu seçimlik hareket bakımından menfaat elde etmek için yurtdışına yasal olmayan
şekilde çıkmasından menfaat sağlama seçimlik hareketi bakımından bu suç oluşur mu bu
tartışılıyor. 8.ceza dairesi diyor ki göçmen kaçakçılığı suçu 3.seçimlik hareketi üzerinden
oluşmaz diyor. Zaten ülkeden yasadışı çıkmayı aradığı için suç için başka bir ülkenin
egemenlik sınırına yasadışı giriyor veya girmiyor 3.seçimlik hareket bakımından önemli değil.
Fakat doktrinde böyle bir görüş var yani sadece bizim ülkemizden yasadışı çıkması yeterli
değildir başka ülkeye de yasadışı girmelidir diyenler de var o zaman Yargıtay 8.daire o
görüşü benimsiyor olsaydı farklı olurdu. Yargıtay’a göre başka bir ülkeye girmesi önemsiz
sadece çıkmış mı buna bakıyor.

Suçla ilgili olarak çeşitli seçimlik hareketlerin ne zaman oluştukları konusunda doktrinde farklı
görüşler var.

Ne zaman bir kişinin ülkede kalmasına imkân sağlamış oluruz? Bu özellikle çok tartışılır.
Ülkede kalması yasal olmayan bir kişiye ülkede kalması için evimizi kiraya verdik diyelim.
Ağırlıklı bir görüş ülkede kalması bakımından menfaat amaçlandığıdır. Ancak koca üzülmez
diyor ki ülkede yasadığı kalan bir kişinin ülkede hayatını idame ettirmesi için sağlanan
imkanların bu suça sebep olmayacağı direkt o kişinin yasadışı yollarla o ülkede kalabilmesi
için yapılan verilen imkanların ancak bu suça sebep verebileceğini söylüyor, mesela sahte
vize hazırlamak vs.

Bu suç son dönemde sıkça gündeme geliyor. Hala tartışmaya açık üzerine düşünülmemiş bir
suç. Mağdurun kim olduğu bile tartışmalı ve bunun kaynağı aslında düzgün düzenlenmemiş
olması.
fi
Ülkemizin transit ülke olarak kullanılması ile bağlantılı olarak koca üzülmezin kitabına
bakarsak eğer orada süreklilik kriterinin dikkate alındığını görürüz. Yargıtay’a göre ülkemizde
sonsuza kadar kalmak istemeyen insanlar bunlar, bir başka ülkeye geçme amaçları var. Bu
yüzden 2.seçimlik hareket olan suçun oluşmayacağını söylerler. Ama yurtdışına çıkmaya
imkân sağlama seçimlik hareketinden dolayı suçun oluşup oluşmadığını değerlendirmek
lazım. 3. Seçimlik hareket bakımından yurtdışına çıkıldığında suçun tamamlandığını kabul
eder, 2.seçimlik hareket bakımından ise ülkede sürekli olarak kalma niyetine bakıyordu. Bir
süreklilik kriteri lazım yani. Bunu doktrinde eleştiriyorlar süreklilik kriterinin yasal bir dayanağı
yok o yüzden süreklilik kriterinin Yargıtay tarafından aranması eleştiriliyor.

İmkân sağlama seçimlik hareketi bakımından Suriyeliler aslında ilk dönemlerde geçici
koruma statüsüne sahiplerdi, şimdi bu hareket bakımından suçun oluşmayacağı
kararlaştırıldı bu statüden dolayı.

Maddenin 2.fıkrasında suçun mağdurları bakımından tehlike oluşturması a bendinde ve b


bendinde de onur kırıcı bir muameleye maruz bırakıldığında cezada artırıma gidiliyor. Burada
mağdur kavramı kullanılıyor zaten daha önce tartışmıştık.

Onur kırıcı muameleye maruz bırakılması kısmı işlenmiş b bendinde biraz daha net aslında.
Kanun kasasına isti enen insanlar veya ülkede kalmalarına imkân verme seçimlik hareketi
bakımından 40-50 kişi aynı evde muhafaza ediliyor ve üzerlerine kapı kilitleniyor mesela
çıkamasınlar diye. Bunlar onur kırıcı muamele ile bu suçun işlenmesi durumuna örnek olarak
gösterilebilir. Burada, üçüncü fıkradaki hallerden bahsedecek olursak gene iki tane hal durum
var demiştik. Bir suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi ve bir de örgüt faaliyeti
çerçevesinde içinde işlenmesi var. Birden fazla kişi tarafından işlenmesi çok açık birden fazla
failimiz olması lazım. Burada dikkat edeceğimiz şey suçun birden fazla kişi tarafından birlikte
işlenmesi bazen nitelikli unsur olarak düzenlenecek. Eğer böyle bir nitelikli unsur varsa bu
kişilerin sıfatı müşterek fail olacaklar. Müşterek faillik, faillik türlerinden biriydi. Üçüncü
fıkradaki bu “suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi” nitelikli unsuruna dayanarak cezayı
artırabilmek için müşterek faillik olması gerekiyor. Bir de bu üçüncü fıkrada örgüt
çerçevesinde işlenmesi meselesi var.

Örgüt nedir ki? Buna ilişkin bir tanımımız var mı TCK’da? Madde 6’da örgüt nedir tanımı yok
ama örgütlü suç mensubu nedir bunu tanımlıyor. Örgüt mensubu suçluyu tanımlıyor. TCK
220.maddede bir suç tipi var. Suç işleme amacıyla örgüt kurma suçu. Birkaç kişi bir araya
gelince her zaman örgüt olmaz. Çeşitli kriterler vardır Yargıtay’a göre. Üye sayısı en az üç,
hiyerarşik bir bağ gerekliliği, bunların bir suç işleme amacı için birleşmeleri gerektiği vb.
kriterler mevcuttur. Yani göçmen kaçakçılığı suçunun da bir örgüt faaliyeti kapsamında
işlendiğini söyleyebilmek için madde 220 de göz önünde tutulmalıdır.

Bir görüş diyor ki örgüt kapsamında işlenmişse hem 220den hem 79dan ayrı ayrı
cezalandırmak gerekir her ikisinde ayrı ayrı gerçek içtima hükümlerine gideriz diyor. bir
başkası diyor ki örgüt varlığı nitelikli unsur olarak aranıyorsa artık 220den hüküm kurmayız
artık sadece madde 79dan hüküm kurarız. Yargıtay’ın bazı kararlarında 79/3’e gidebilmek
için ayrıca 220den hüküm giyilmesi gerekliliği görülür.

Menfaat amacı olacak diyoruz failimizin ya doğrudan doğruya ya dolaylı ama bu amaç var
olmalı diyoruz başından beri. Manevi unsur olarak burada menfaat unsuru olduğuna göre o
zaman bu suç olası kasıtla işlenebilir mi? İşlenemez, dorudan kastla işlenebilmesi lazım. Yani
faillerin doğrudan kastla ve bir de menfaat unsurlarını tespit etmemiz gerekecek. Peki, failin
menfaatine ulaşması gerekir mi? Suçun oluşması bakımından hâkim amacın varlığını tespit
etse yeter. İster ulaşmış olsun ister ulaşmamış olsun.
fl
Hukuka uygunluk nedenleri açısından ilgili kişinin rızasından bahsetmiştik şimdi bir de meşru
savunmaya baksak. Burada meşru savunma söz konusu olabilir mi? Savaştan kaçan
Suriyelileri ülkeye kaçak sokmak. Sokan kişinin maddi menfaat amacı var meşru savunma
var diyebilir miyiz? Üçüncü kişinin lehine meşru savunma olabilirdi eğer maddi menfaati
olmasaydı.

Sırf hareket suçları mesela birinci seçimlik hareket bakımından bir yabancının yasadışı
yollarla ülkeye sokulduğunu farz edelim. Bu bir sırf hareket suçu, ülkeye sokulmakla bitiyor.
Bunlar teşebbüse elverişli midir? Yoksa sadece neticeli suçlara teşebbüs mü mümkündür?
Hareket kısımlara bölünebiliyorsa teşebbüs mümkündür diyebiliriz. Mesela sınıra geldiler
sokacak yakalandı içeri girdiremedi, teşebbüs hükümlerini uygulayamayacak mıyız?
Doğrudan doğruya icraya başlamış.

Bu suçun her türlü iştirakla işlenmesi mümkün. Müşterek faillikten bahsediyorduk, o zaman
nitelikli hal oluşuyordu. Ne zaman şerik olurlar ne zaman yardım hareketi yardımcı ne zaman
fail sıfatını kazandırır? Cevaplamadı.

İçtimada da daha çok karşımıza sahte belge hazırlanması çıkıyor. örneğin sahte pasaport. O
zaman 79/1-a oluştu. Bir de sahte belge hazırlamış diyelim, belgede sahtecilik suçları var.
Madde 212’de 1 özel içtima hükmğ var özel içtima hükmü varsa onu uyguluyoruz. Hem
sahtecilik hem o suçtan ayrı ayrı cezalandırılır diyor. yani burada madde 2121 nin özel içtima
hükmü sağ olsun ayrıca bir içtima tartışması yapmıyoruz genel hükümlere bakarak. Zaten
gerçek içtimanın uygulanacağını madde 212 bize özel olarak söylüyor.

Mağduru kim kabul ettiğimize göre içtima tartışalım. Ben, üç kişiyi aynı anda ülkeye kaçak
soktum. Kaç suç olulur? Yargıtay diyor ki burada mağdur uluslararası toplumdur. Ülkeye
sokulanlar yalnızca suçun konusudur tek suç oluşur diyor. cezayı suçun konusu kişiye göre
belirliyor. Diyelim ki biz bu üç kişiyi suçun mağduru olarak kabul ettik, o zaman ne olacak? o
zaman 43.madde hükümlerine gideriz deriz, zincirleme suç hükümleri olsa da başlık bu
madde aynı neviden kri içtima ile ilgilidir. Hukuki anlamda tek bir il varama birden fazla
mağdura karşı o suçu işliyoruz. Yani 43/2yi uygularız kaçaklar mağdur dersek.

Toplumu oluşturan herkesi mağdur kabul eder koca üzülmez. Burada da 2 durum karşımıza
gelebilir. Toplum bütündür konu tektir ve kaçak sayısı sadece cezayı belirlerken dikkate alınır
deriz Yargıtay gibi ya da koca üzülmez gibi burada suçun konusu da tek değil, göçmen sayısı
kadar suç oluşur deyip zincirleme suç hükümlerine gitmek gerekir de diyebiliriz il tekliğinden
bahsetmediğimiz için artık. O zaman da 43/1 1uyulanır.kabul ettiğimiz görüşler böyle farklı
sonuçlara yol açar.

İçtima hükümlerinin sınırları da önemlidir 43/3 mesela, öldürme hakkında birden fazla kişiye
yapılırsa gerçek içtima hükümleri uygulanır demiş. Taksirle öldürme olsaydı o zaman 43/3 e
gidemeyecektik orada sadece kasten öldürme hakkında 2.fıkra hükümleri uygulanmaz diyor.
Buna göre davranacaktık taksirle öldürmelerin arasında hukuki anlamda il tekliği varsa.

Hayata karşı suçlardan ikinci kısma devam edeceğiz. Aslında kişilere karşı suçlar başlığını
taşır. Bu kişilere karşı suçların da alt başlıkları var ilk bölüm hayata karşı suçlar başlığını
taşıyor. Hayata karşı suçlarda zaten başlıktan da anlayabileceğimiz üzere korunan değer
yaşam hakkı.

Kasten öldürme suçu vardır, taksirle öldürme suçu vardır. Kasten öldürme icrai ihmali şekilde
işlenebilir, görünüşte ihmali olabilir. hocalarımız burada görünüşte ihmalinin icrai davranışa
eşdeğer bir ihmali davranışla işlenmesini ele alır, bir de intihara yönlendirme suçu vardır bu
fi
fi
fi
fi
hayata karşı suçlar altında. İntihara yönlendirmede kişi kendi kendini öldürüyor ama fail o
değil, onun bunu yapmasına yardım eden kuvvetlendiren kişidir fail.

Kasten öldürme suçunun kanunda 2 ayrı düzenlemesi var dedik. Birisi 81. Maddede geçen
kasten öldürmenin icrai davranışla gerçekleştiği kısım diğeri de 83.maddede kasten
öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi. 82 ise icrai davranışla işlenen kasten öldürmenin
nitelikli unsurlarını düzenler.

İcrai davranışla işlenen kasten öldürme suçunun faili herkes olabilir. emredici normda kanun
koyucu yap diyor. biz bu normu nasıl ihmal edebiliriz? İhmali davranışla yani yapmayarak.
İcrai davranışla işlenen kasten öldürme suçunun faili herkes olabilir ama bazı nitelilki hallerde
bazı özellikler arandığını görebiliriz. Örneğin üstsoy veya altsoya karşı işlenmesi nitelikli
unsur demiş, bu özelliklere haiz olması gerekir haliyle.

83.madde, ihmali işlenen kasten öldürme. Gerçek ihmali ile görünüşte ihmali arasında ne
fark vardı? Gerçek ihmali suçlarda sırf o yapman gereken davranışı yerine getirmeyince suç
tamamlanıyor yani sırf hareket suçlarıdır. Mesela yardım ve bildirim yükümlülüğünün ihmali
yerine getirilmemesi. Görünüşte ihmalide ise bir garantörlük söz konusu. Garantör kişi
teminat getiren kişi bakımından icrai davranışta bulunma yükümlülüğü yerine getirilmiyor ve
bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi sebebiyle yani ihmali davranış sebebiyle ihmali
davranış icrai davranışa eşdeğer sayılıyor. Fail bu eşdeğerlik sebebiyle meydana gelen
sonuçlardan sorumlu tutuluyor o yüzden genelde neticeli suçlardır görünüşte ihmaliler.
Garantörlüğün kaynakları nelerdir? Kanundan, sözleşmeden vs. kaynaklanabilir. Mesela
anne baba çocuklarını gözetmek zorunda ama çocuğun başına bir şey geliyor, onlar kanunen
garantörler. Ne zaman ihmali davranış icrai davranışa eşdeğer sayılır 83/2 söylüyor. Mesela
araç kullanırken dikkat ve özen yükümlülüğüne uymadan ve birine çarptık ama hastaneye
götürmek yerine kaçtık ve adam öldü, burada garantörlüğümüz öngelen tehlikeli davranıştan
ortaya çıkmıştı.

İcrai davranışla kasten öldürme suçu ile ihmali davranışla işlenen kasten öldürme suçu da
birbirinden aslında davranış yönüyle ve fail yönüyle ayrılıyor. 81’de herkes olabilir ama 83
bakımından garantör bir kişi olacak. kişinin icrai davranışta bulunma yükümlülüğü olmalı ve
bunu yapmamalı. Yükümlülüğünü ihlal etmesi.

Mağduru kendi talebi üzerine öldürse failimiz. A kendisini öldürmesi için B ile anlaşıyor. A’yı
öldürüyor ve parayı alıyor. Burada kasten öldürme suçu oluşur mu yoksa intihar mı vardır?
Burada intihara yönlendirmeden bahsedemeyiz, intihar olması için kişi kendini öldürmeli.
Kasten öldürme suçunun 81.maddedeki tipikliğinin oluştuğunu görüyoruz burada. Her ne
kadar mağdurun talebi olsa da bu rızayı bir hukuka uygunluk nedeni oluşturur mu
bakımından tartışabiliriz. Oluşturur mu? Bu verilen rıza kişinin üzerinde tasarruf edebileceği
bir hakka yönelik olmalı. Hayat hakkından feragate yönelik rıza bizim hukuk sistemimizde
geçersizdir.

Kasten öldürme suçlarında yaşam hakkı başlıca korunan hukuki değer dedik o zaman bizim
hayatta olan bir kişiye karşı bu suçu işlememiz lazım. Fakat hayat kavramı nedir? bir kişi ne
zaman yaşamaya başlar? Mağdur kimdir?

Mağdur ölen kişi midir yoksa onun yakınları mıdır? Mağdur doğrudan yaşam hakkı elinden
alınan kişidir. Aile nedir? Suçtan zarar görenler. Her mağdur bir suçtan zarar görendir ancak
her suçtan zarar gören mağdur değildir.
Yaşam ne zaman başlar? kişilik ne zaman başlar? doğumun başlamasıyla kabul eden
görüşler var. Ama doğum ne zaman başlar? en sağlıklısı MK’dan yola çıkıp tam ve sağ
doğumla birlikte yaşamın başladığını kabul etmektir.

Gebe bir kadına karşı kasten öldürme suçunu işledik. Suç teşebbüste kaldı veya tamamlandı
ama karnındaki cenin hayatını kaybetti diyelim, o zaman cenine karşı kasten öldürme
suçunun işlendiği söylenebilir mi? Hoca pek oralı olmadı belki şartlar sağlanıyorsa 99dan
sorumlu tutarız dedi.

İşlenemez suç kavramı da vardır. Nedir bu? Zaten ölmüş bir kişiyi öldürmeye çalışmak. A
kalp krizinden ölmüş, B gece eve girip A’ya yatağında 5 el ateş ediyor. teşebbüs mümkün
mü? Suçun konusu yok ki! Suçun konusu yokken suçu cezalandırmak mümkün değil. en
azından tehlikeliliğini önlemek için güvenlik tedbiri uygulansın diyenler var. Bizim sistemimize
göre suçun konusu olmadığından suç gerçekleşemeyecektir zaten, bu yüzden de teşebbüs
mümkün değildir.

Suçun mağdurunun kamu görevlisi olmasına ilişkin bir nitelikli unsur vardır 82/g’de ama
mağdur cumhurbaşkanıysa ayrı bir düzenleme var, 310.maddeye gidilir.

Kişilik ölümle sona erer dedik. Biyolojik ölüm var bir de beyin ölümü var. Hangisini esas
almalıyız? Beyin ölümünde beyin fonksiyonları geri döndürülemez biçimde sona eriyor. Beyin
ölümü biyolojil ölümden daha önce gerçekleşir. Hangisini esas almak gerekir? insan hayatı
ne zaman sona erer? ikisini de esas alabiliriz. En azından beyin ölümünün gerçekleşmesi
yeterlidir.

İntihara yönlendirmede fail mağduru buna sevkeden kişiler. 84ün 4.fıkrası var, diyor ki işlediği
ilin anlamını algılama yeteneği gelişmemiş olan yani kusur yeteneği gelişmemiş olan veya
gelişmiş olan ama direkt kusur yeteneği ortadan kaldırılan kişileri cebir, tehdit yoluyla onu
ölüme yönlendiren mecbur bırakan kişiler faildir. Kasten öldürme suçundan sorumlu
tutulurlar. Bu 2.kişiyi dolaylı fail sıfatıyla kasten öldürmeden sorumlu tutuyoruz. Burada
intihara yönlendirmeye sebep veren hâkimiyet öyle bir ili hakimiyet ki kanun koyucu bizi
direkt kasten öldürmeye yönlendiriyor.

Teşebbüsten bahsederken ilin elverişsizliğinden bahsediyorduk. Teşebbüs olması için suçun


elverişli olması lazım. Fiilin elverişsizliği halinde biz buna elverişsiz teşebbüs diyoruz ve
herhangi bir cezai yaptırıma gidemiyoruz. Elverişsiz teşebbüste hareketin yani ilin
elverişsizliğinden mi söz ederiz yoksa kullanılan aracın elverişsizliğinden mi söz ederiz?

Diyelim ki su tabancasıyla öldürmeye çalışıyoruz. Aslında elverişsiz teşebbüste her ikisi de


yani araç da il de elverişsiz olabilir.

Araç da il de elverişli diyelim ama silah tutukluk yapmış, bu durumda onun elinde olmayan
bir nedenden dolayı olduğu için teşebbüs var deriz.

Özel bilgi de ilin elverişliliği bakımından göz önünde bulundurulmalı örneğin bir hemo li
hastasını yaralamak isterken kolayca öldürebilirsiniz bilmiyorsanız.

Kastımız öldürmeye mi yöneliktir yaralamaya mı yöneliktir? Fail benim kastım öldürmeye


yöneliktir demeyecektir bu yüzden bunun tespiti sorunludur. Yargıtay’ın birkaç kriteri vardır.
Hangi bölgeye hedef almış, failin davranışlarına kendi mi son verdiği yoksa dışarıdan bir etki
mi olduğu, failin sarf ettiği sözler gibi kriterler esas alınır. Aralarında husumet bulunup
bulunmadığı, darbe sayısı, silah tipi…
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
Hatada verilen örneklerin önemli bir kısmı kasten öldürmeyle ilişkilidir. Madde 30’da
düzenlenir. 1 ve 2.fıkrada kastı kaldıran hata halleri 3.fıkrada artık oradaki nedenin niteliğine
göre değişiyordu, hukuka uygunluk nedeni varsa kastı kaldıran hata, kusurluluğu kaldıransa
kusurluluğa etki eden hata vardı. 4.fıkradaki ise kusurluluğu kaldıran hata haliydi.

Gerçek hayatta da çok karşılaşılan durumlardan biri mesela avcı gece ava çıkıyor, çalılıkların
arasında hareket eden kişiyi tavşan domuz vb. zannedip vuruyor. Burada nasıl bir
değerlendirme yapılmalıydı?

Kastı kalkıyor insan vurmak istemedi evet ama 30.maddenin devamında diyor ki taksirli
sorumluluk hali saklıdır yani eğer dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun davransaydı o
canlının insan olduğunu bilebilecekti deseydik o zaman taksirli hali varsa ki var çünkü
öldürme ondan sorumlu tutarız.

Şahısta hata halleri var neydi? Hata neydi? Failintasavvuru ile gerçekliğin örtüşmemesi.

Hedefte sapmadan bir hata yoktu, beceriksizlik ile ilgiliydi. Hata ise bilgisizlik ile ilgili. Hedefte
sapmada hata hükümleri uygulanmaz.

Şahısta hata esaslı bir hata mıdır?

Tasarlama, töre saiki falan siz bir okuyun dedi.

Örnek 1: A, C’yi öldürmek istiyordu. B’nin kuzeni olan C’yi ama yanlışlıkla geceleyin kendi
babası B’yi öldürüyordu.

Örnek 2: A babası B’yi öldürmek istiyor ancak geceleyin C’yi babasına benzetip onu
öldürüyordu. C baba B’nin kuzeniydi.

Birinci örneği tartışalım. A’nın ceza hukuku sorumluluğundan. Burada mağdurun kimliğinde
bir hata var ama önce bunu söylemek yerine, hangi maddeden dolayı A’yı sorumlu tutacağız?
81.maddeden dolayı, suçun temel şekli. Peki, nitelikli unsur var mı? Nitelikli unsur vardır
82/1-d bendinde suçun üst soy veya altsoy kardeşe vb. işlenmesi hali gerçekleşmiş. Peki,
82/1’den dolayı mı cezalandıracağız A’yı? Aslında A C’yi öldürmek istiyor ama babasını
öldürmüş.

Manevi unsur doğrudan kasıttır demeliyiz bu soruda çünkü olası kasta yönelik bir indikasyon
göstermemiş. Şahısta hata esaslı bir hata mıydı? 30/1 anlamında bizim için önemli miydi?
Değildi. Ama ne zaman önem taşıyordu? Ne zaman ki şahısta hata mağdur veya failin
şahsına ilişkin bir özellik bir nitelikli unsur teşkil ediyorsa o zaman önem taşır. Yani 30/2
anlamında önemli.

Ağırlaştırıcı bir sebebi gerçekleştirdiğini bilmiyor dolayısıyla nitelikli unsurlarda hata var.
Nitelikli unsura ilişkin kastından bahsedemeyeceğiz. Hiç mi cezai sorumluluğu olmayacak?
Bu sefer temel şeklinden dolayı cezalandırmamız gerekir. Madde 81’e gideriz.

İkinci örneğe geçecek olursak bu duruma ne olur? Burada artık suçu C’ye karşı işliyor. Hata
sonucu babasını değil babasının kuzenini öldürmüş.
Madde 30- (1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse,
kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.

(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda
hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda
kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.

(4) İşlediği ilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.

Ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenler var mı? Bir hukuka uygunluk nedeni var
mı ya da kusurluluğu kaldıran azaltan haller var mı? Belirleyip var olduğu kanısına vardık
diyelim ki zorunluluk halini bulduk. Zorunluluk hali şartları nelerdir? Şartları düşünüp sonra bu
şartlara ilişkin bir hata var mı o zaman 30/3’e gidip gidememek değerlendirilecek.

Bu örnekte sorumluluğu kaldıran veya azaltan neden yok. Kastı nitelikli unsura ilişkindi gitti
öldürdü ama temel birini öldürdü. 81 temel şekli bir belirledik, şimdi bakıyoruz nitelikli unsuru
var mı? Nitelikli hal oluşmuş mu? Oluşmamış, gerçekleşen duruma göre sorumlu tutacağız.
Temel şekli gerçekleşmiş.

Ancak şahısta hatayı tartışırız, şahısta hata da 30/1 anlamında esaslı bir hata değildir deriz. 1

Örnek 3: A kendi babasını öldürmek istiyor ama karanlıkta A’nın kendi kardeşi D’yi öldürüyor.
Karanlıkta D’yi B zannetti. Şahısta hata: kişiyi karıştırıyor. Esaslı hata: yine aynı suçu işlemiş.
İnsan öldürmeyi düşünüp insan öldürmüş o yüzden esaslı hata olmaz.

Babaya yönelik bir kastı vardı ancak öldüremedi her ne kadar nitelikli hale kastı olsa da
bundan sorumlu tutmamız mümkün değil. kardeşi bakımından kişinin kardeşine yönelik bir
kastı yok o yüzden nitelikli halden sorumlu tutulmaması gerekir. o yüzden burada da şahısta
hata bir önem taşımayacak temel şekli bakımından. Ama nitelikli şekli bakımından önem
taşıyacak. Verdiğimiz örnekte üstsoya karşı gerçekleştirmek isterken kardeşe karşı
gerçekleştirmiş. Hataya düşmüş. Kardeşini öldürmeye yönelik bir kastı olmadığı için sadece
suçun temel şeklinden dolayı sorumlu tutmaya gideceğiz. 30/2

Nedensellik bağı ile ilgili bir hata söz konusuysa ne olacak? A taşla vuruyor B’yi öldü sanıyor
bayılmışken sonra da göle atıyor, B gölde boğuluyor. Kişinin kastettiği bir netice var, tipik bir
netice onun düşündüğü yolla olmasa da meydana gelmiş. Objektif isnadiyet yapılabilir.
Nedensellik bağındaki yanılgılar böyle durumlarda önem taşımaz. Tek bir kasten öldürmeden
sorumlu tutarız.

Örnek: A B’yi vurdu silahla isabet ettirdi B hastaneye kaldırıldı çevredekiler tarafından. A da
ertesi gün B’ye hastanede tekrar ateş etti ama B’ye isabet etmedi. A kaçtı. Bir hafta sonra
hastaneye tekrar gidip B’yi öldürdü.

Üç ayrı il söz konusu il tekliğinden söz edemeyiz. Hukuki anlamda il tekliği için, aynı
amaca hizmet eden, birbirine zamansal bir yakınlıkta hareketler var.

Zincirleme suç hükümlerini uygulayabilir miyiz? Suça teşebbüs 35.maddede düzenleniyor.


Bağımsız bir suç tipi değil. 43/1 zincirleme suç hükümlerini önce tespit ederiz sonra deriz ki
fakat 43/3ün varlığı halince zincirleme suç hükümleri uygulanmaz gerçek içtima hükümlerini
uygularız.

Suçlardan birisi doğrudan kastla bir diğeri de olası kastla işlenmiş olsaydı farklı suç mu
derdik? Suçun niteliği değişmiyor sadece kastın niteliği değişiyor. Yine aynı suç oluşacaktır.

A ile B arasında kan davası var, B mesaj atıyor bulduğum anda öldürcem seni diye, A da
bunun korkusuyla yaşamaya başlıyor. Gece yoldan yürürken C de aynı yolu kullanıyor, C
A’nın arkasından hızlı hızlı yürüyor. A zannediyor ki B geliyor ve saldırıda bulunuyor ve

1 Hocaya sor neden şahısta hata burada önem taşımıyor?


fi
fi
fi
fi
yaralıyor. Silah zannediyor C’nin salladığı şemsiyeyi ve onu B zannederek karanlıkta
saldırıyor. Burada meşru müdafanın şartlarında hata var. Kendisine dair bir saldırının varlığı
konusunda kaçınılmaz bir hata var. 30/3’e gidilir.

30/4 nedir? Haksızlık yanılgısı. Burada ilin suç olup olmadığı konusunda yanılgıya
düşmüyor yalnızca ilin haksızlık teşkil edip etmediği konusunda yanılgıya düşüyor o kadar.
Verdiğimiz örnekte de haksızlık yanılgısı yok. (ada haksızlık yanılgısı var bence demişti hoca
onun üzerine bunu açıkladı)

Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında hata, hukuka uygunluk sebeplerinin maddi
şartları kast kapsamındadır. Kişi hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarının
gerçekleştiğinden emin şekilde hareket etmelidir. Bir kimsenin hukuka uygunluk sebeplerinin
şartlarının gerçekleştiğini düşünerek hareket etmesi yeterli midir?

Buna bir örnek verirler. A üvey babası B ve annesi C’in odasına giriyor gece ve B’yi öldürmek
için davranıyor ama o sırada B de C’yi öldürmeye çalışıyormuş. Şimdi bu durumda 3.kişi
lehine meşru savunmanın şartları var ortada objektif olarak bakınca. Fakat salt bu şartların
varlığı nedeniyle A bundan yararlanacak mı yararlanamayacak mı? Tartışma bu, görüşlerden
biri diyor ki maddi şartların bulunması salt yeterlidir. Bir görüş de, Kast kapsamında hukuka
uygunluk sebeplerinin maddi şartları yetmez, kişi bunları bilerek hareket etmelidir, burada
haksız bir saldırının varlığını bilmelidir o zaman hukuka uygunluk sebebinden
yararlanamayız.

Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartları kast kapsamındadır. 30/3’te ne diyor?


kaçınılamaz şekilde hataya düşmüşse yararlanır. Kaçınılabilirlik kaçınılmazlık
değerlendirmesi yaptırıyor bize ama bu çok net bir çözüm değil. bir ölçütü pek yok.
Kaçınılamazdı dersek ceza almayacaktı ama kaçınılabilir dersek eğer yani gerekli dikkat ve
özeni gerçekleştirseydi böyle bir saldırının olmadığını anlardı diyebilirsek eğer bu sefer
kaçınılır bir hareketti deriz. Taksirli halinden hüküm kurmamız gerekecek.

Hoca bunu farklı şekilde anlattığını söyledi çünkü 30/3’ten tamamen anlaşılmıyormuş. Koca
üzülmez, hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında hata kast kapsamındadır diyor.
eğer 30/3’e uygun bir hukuki nedense kusurluluğu kaldıran bir nedense doğrudan 30/3’ü
uygularız. Kaçınılabilirlik kaçınılmazlık değerlendirmesi yapın çünkü orda akusurlulukla
bağlantılı bir şey var, kaçınılabilirse temel cezada indirim yapın kaçınılmazsa zaten
kusurluluğu kaldıran nedenden yararlanır azaltan nedenden yararlanır. Mesela zorunluluk
halinden yararlanır.

Ama bir hukuka uygunluk nedeniyse durum değişiyor kastı kalkıyor çünkü. Suçun kastı
kalkması ne demek? Suçun kasıtlı halinden dolayı kişiyi cezalandıramayız demek. Hukuka
uygunluk nedeninden yararlanacak demek. Bizi 30/1’e götürüyor kast kalkacağı için. Bu
hükmü doğrudan uygulayacağız gibi düşünürüz çünkü kastı kaldıran bir neden var. Özen
yükümlülüğüne bakacağız, uygun davransaydı bulurdu dersek hataya düşmezdi saldırının
olduğuna dair o zaman taksiri var derdik, taksirin varlığını kabul edersek ise eğer
düzenleniyorsa suçun taksirli halinden cezalandırılması lazım.

Eğer sebep bir hukuka uygunluk sebebiyse 30/1’i düşünmek daha doğru çünkü hukuka
uygunluk sebeplerinin maddi unsurları kast kapsamındadır.

B, A’ya saldırsın. A kalabalık içinde kendisine C saldırdı zannetsin. C’ye karşı savunma
hareketinde bulunsun bu sefer de saldırganla ilgili hataya düşmüş olur.
fi
fi
A kendisine saldırıda bulunan B’ye savunma hareketinde bulunsa ama C’ye isabet alsa. O
zaman bir hata olmaz, hedefte sapma olur. Kasten öldürme suçu dedik, doğrudan veya olası
kasıtla işlenebilir dedik. Suça teşebbüsten bahsedelim, 35.madde. A B’yi öldürmek istiyor
ama C de B’nin çok yakınında. C’nin de isabet alabilmesi muhtemel. Ölme sonucunu da
yaralanma sonucunu da muhtemel adlediyor ve kabul ediyor, olursa da olsun diyor. B ölüyor
C yaralanıyor.

A’nın bu neticeler sebebiyle cezai sorumluluğunu tartışalım bakalım. B’ye karşı ne yaptı?
Nasıl bir kastı var? Öldürdü ve doğrudan kasıt var. Doğrudan kasıtla işlenmiş öldürme suçu
var. C’ye karşı ne var? Olası kasıtla işlenen (olası kast manevi unsur tabii unutmadan) adam
yaralama suçu var. Peki, burada A C’ye yaptığı için kasten öldürmeye teşebbüsten
yargılanabilir mi?

Hem ölüm neticesini hem de yaralama neticesini muhtemel adletmiş. C’ye işlenen burada
teşebbüs aşamasında kalmış kasten öldürme suçu mudur yoksa tamamlanmış kasten
yaralama suçu mudur?

Olası kastla işlenen bir suça teşebbüs mümkün müdür? İki görüş var. Biri der ki kasta ilişkin
bir belirleme 35.maddede yok. Kast der sadece olası mı doğrudan mı belirtmez, o zaman
olası kast da dahildir diyor teşebbüse. Diğer görüş de diyor ki olası kastla işlenen suçlara
teşebbüs mümkün değildir çünkü olası kastla işlenen suçlarda sorumluluk neticeye göre
belirlenir. Aksi taktirde cezai sorumluluğu çok genişletirsiniz. Hoca 2.görüşü kabul ediyor.

İlk görüşü kabul ettik diyelim o zaman B’ye karşı kasten öldürme C’ye karşı da kasten
öldürmeye teşebbüs var. İçtima hükümlerinde neyi uygularız? Birden fazla kişiye karşı tek bir
ille işleniyor, içtima hükümlerine gidelim, suç aynı, kasten öldürme ama sadece suçun
konusu değişiyor. Yani önce 43/2 varlığını tespit ederiz.
Madde 43- (1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı
suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte
üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli
şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.

(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir ille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü
uygulanır.

(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.

Ama 43/2’nin istisnası da var, o da 43/3’te ve diyor kasten öldürmede gerçek içtima uygulanır
diye.

Fakat 2.görüşü kabul ettiğimiz o zaman burada B’ye karşı tamamlanmış kasten öldürme C’ye
karşı da tamamlanmış olası kastla yaralama olacaktı. O zaman ne yapardık içtimada? Bu
durumda madde 44’e giderdik ve en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırırdık.
Peki, 43/3’e gidip istisnayı uygulayabilir miyiz? 43/3 sadece aynı neviden içtimaya yönelik.
Ama bir görüş de der ki yapılabilir. Hocanın görüşü ilk şekildeki gibi yani uygulanmaz.

Kasten öldürme bir zarar suçu. Genel tehlike yaratan suçlarla birlikte meydana geldi diyelim
örneğin 170, genel güvenliğin tehlikeye sokulması falan. Yanığını çıkardı yangında da biri
öldü. Tehlike suçunu işledi ve sonuçta zarara da dönüştü. Bu durumda içtima nasıl olur?
farklı neviden kri içtima uygulanabilir denilir kir tekliği bakımından. Fakat doktrinde bir
görüş de der ki burada zaten bir zarara artık ortaya çıkmış artık tehlikeden sorumlu tutmaya
gerek yok ölümden cezalandırırız. Alman doktrini ise der ki korunan hukuki değerler farklı
ikisini de cezalandıralım farklı neviden kri içtimayı uygulayalım der madde 44’ü uygular.
fi
fi
fi
fi
fi
A fail ama B de yardım eden şerik olsun ve A’nın babası C’yi öldürüyorlar. Cezai sorumluluğu
nerden kuruyorduk? Nitelikli unsur vardı değil mi 82/1-d’de, evet. Şeriği de nitelikli unsurdan
sorumlu tutar mıyız? A fail B şerik, C, A’nın babası mağdur. Fail için bulunan nitelikli haller
şerik için de eğer biliyorsa sirayet ediyordu. Bağlılık kuralı gereği madde 40. Madde 40 bize
yardımcı norm olarak şeriğin sorumluluğuna gitme şansı verir. Ve bu norma göre fail
bakımından nitelikli haller bildikleri halde şeriklere de sirayet eder.

Eğer mağdur C, A’nın deil de şeriğin babası olsaydı o zaman ne olacaktı? Şerik madde 40
gereği faile bağlı ve failin ilinin üzerinden cezalandırılır. Burada da fail bakımından bir
nitelikli unsur yok o yüzden şerik bakımından fail için “olmayan” nitelikli unsuru
uygulayamıyoruz. Failin esas sorumluluğu üzerinden şeriğin sorumluluğuna gittik şerik
bakımından da nitelikli unsura bu yüzden gidemeyiz.

A ve B müşterek failler olsalardı o zaman ne olurdu? A nitelikli unsurdan B ise temel suçtan
ceza alırdı.

Bugün artık 83.maddede yer alan ihmali davranışla adam öldürmeyi konuşacağız ve
ardından da kasten öldürme bahsini kapatacağız.

81 anlamında kusurluluğu özellikle konuşmadık zaten kusurluluğu kaldıran bir hal olduğunda
onu uygulamamız mümkün.

İhmali suçların 2 tipi vardır gerçek ihmali suç ve görünüşte ihmali suç olmak üzere. Gerçek
ihmali suçla görünüşte ihmali suçun farkı, tck 98 mesela, orada yardım veya bildirim
yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu var. Gerçek ihmali suçta ne var?

Emredici ve yasaklayıcı normlar vardır. Emir normlarında yap, et diyen ifadeler var, fail ne
yapmıyor? O yap dediği şeyi yapmıyor, ihmal ediyor. İcrai davranışta ise bir yasaklayıcı norm
vardır. Kanun koyucu diyordu ki bir insanı kasten öldürme. Orada aktif bir davranış söz
konusuydu. Tck md. 83 ve 98, ihmali suçlar ama biri gerçek ihmali suç diğeri görünüşte
ihmali suç. 98 gerçek ihmali suç çünkü kanunda tarif edilen bir emredici norm var ve suçun
oluşması için bu normun kasten yerine getirilmemesi yeterli. Bu normların belirli bir neticeyi
önlüyor olması gerekmez. Salt yapmamak yeterli.

Bir de görünüşte ihmali suçlar var bunlar neticeli suçlar olarak karşımıza çıkıyor. Madde 83
bunun örneği, bir netice oluyor genellikle ve bu neticeyi önlemek açısından yükümlü olan bir
kişimiz var. Bu kişi bu yükümlülüğünü yerine getirmediği için meydana gelen neticeden
sorumlu tutuluyor. Biz bu kişiye garantör diyoruz. Onun zararlı neticenin ortaya çıkmasında
önleyici bir rolü var ve bu rolü olmasına rağmen icrai davranışta bulunarak bu neticeyi
önleme rolünü yapmıyor. Görünüşte ihmali suçlarda, icrai davranışın burada ihmali davranışa
eşdeğer olması gerekir.

İhmali davranışın icrai davranışa eşdeğer kabul edilebilmesi için neler gerekir? 83te açıkça
düzenlendiği görülüyor. Garantörlük kaynakları da yazıyor 83te. Kanuni düzenlemeden
kaynaklanıyor olabilir bu yükümlülük. Sözleşmeden kaynaklanan bir icrai davranışta bulunma
yükümlülüğü olabilir, garantörümüz bunu ihmal etmiş olabilir. ya da failin önceden
gerçekleştirdiği davranış vardır, bu davranış karşıdakinin hayatı bakımında bir tehlike ölüm
tehlikesi ortaya çıkarmıştır. Failimizin bu sefer bu ölüm tehlikesinin zarara dönüşmesini
önleme yükümlülüğü doğmuş oluyor. eğer ölürse karşıdaki kişi ihmali davranışla kasten
öldürmeden sorumlu tutuyoruz kişiyi.
fi
Kanundan genelde aile hukukundan kaynaklanır. Ebeveynlerin çocuklarını koruma ve
gözetme yükümlülüğü örneğin. Ya da işte polisin suçun işlenmesini önlemekle yükümlü
oluşu.

Sözleşmede ise tara ar arasında yazılı ya da sözlü olarak birbirlerini tehlikeye karşı koruyup
gözeteceklerine dair bir yükümlülük söz konusu olabilir. korunanla koruyan kişi arasında
böyle bir ilişki var mesela. Bakıcı ile ailenin arasında çocuğu koruma yükümlülüğü doğuran
sözleşme vardır.

Klasik örnek tra k kazaları, kişi dikkat ve özen yükümlülüğüne karşı araç kullanıyor mesela.
Ya da dikkatli ve öznli kullanıyor ama B’ye çarpıyor. Bakıyor ki B yaralı diyor ki ya bu benim
başıma bela olacak, en iyisi kaçayım. B de kan kaybından ölüyor. Önce bir çarpıp onun
hayatı bakımından bir tehlike ortaya çıkarmış, ölüm tehlikesi oluşturmuş. Artık bu neticenin
ortaya çıkmaması için icrai davranışta bulunma yükümlülüğü var ama yapmıyor. Yapmadığı
için de B kan kaybından ölürse 83/2-b nedeniyle ihmali davranış icrai davranışa eşdeğer olur
ve ölüm neticesi sebebiyle kasten öldürme suçunun ihmali davranışla işlenmesinden A’yı
sorumlu tutarız. Şartlar:1-somut bir tehlike söz konusu olacak. 2- Fail bu tehlikeyi bilerek
karşısındakini öldürmeye sebebiyet vermiş olmayacak yani A zaten B’yi öldürmek için B’ye
çarptıysa bu sayılmaz. B ölürse burada 83’ten değil 81’den sorumlu tutarız!

Hiç mi kasıtlı bir suçun sonucunda 83’e gdemeyiz? Hayır, mesela A B’yi kaçırmıştır ve
mahzene kapamıştır ama B mahzende hastalık kapıp ölmüştür.

Meşru müdafaa hallerinde kişinin tehlikeye sebebiyet veren davranışı hukuka uygunsa gene
ihmali davranışın icrai davranışa eşdeğer diyemeyiz. A B’yi öldürcek saldırıyor A da kendini
savunuyor B yere düşüyor A da yerde hareketsiz yatıyor herhalde B’nin ona yardım etmesi
beklenemez. Diyenler bekleyenler orantılılıktan yola çıkanlar var ama zaten saldırı da
öldürme amaçlı gerçekleştirildiği için hocaya göre bunu söylemek mantıklı olmaz.

Anne ilaç kullanıyor kaldırmayı unuttu. Küçük çocuk şeker zannedip yedi. Çocuk bunun
sonucunda yaralandı öldü desek bu ihmali davranıştır. Taksirli suçlar hem icrai hem ihmali
davranışla işlenebilir. (adanın sorusu üzerine küçük bir açıklama yaptı alakasızdı)

98-83 ilişkisini inceleyerek devam edelim, 98’e baktığımız zaman 2.fıkrasında kişinin ölmesi
sonucu doğuyor. Bir netice sebebiyle 98/1’in ağırlaşmış hali var.

Bu 2 maddenin ilişkisi nasıl olacak? az önceki örnekte a’nın B’ye çarpması örneğinde, oluşan
bir tehlike sebebiyle icrai davranışta bulunma yükümlülüğü doğmuştur. Yerine getirmediği için
de 83.madde dolayısıyla sorumludur. Onun öncesinde ne var? İlk çartığında? Manevi
unsurumuz taksir. Sınav kağıdında taksirle yaralama madde 89 olmuş yazacağız. Öngelen
tehlikeli davranış da aslında zaten bu, taksirle yaralama. Sonra da ölebileceğini öngörüp
hiçbir şey yapmamış ve ihmali davranış icrai ile eşdeğer olmuş oldu. 83 oluşmuş. Ceza
sorumluluğunda içtima hükümlerini uygular mıyız? İki suç tespit ettik biri taksirle yaralama
diğeri ise kasten öldürme. Fiil tekliği var mı burada? Ayrı ayrı hareketler var hatta ikincisinde
bilakis hareketsizlik var. Gerçek içtimayı uygularız burada 43/3 uyarınca zincirleme suç
hükümleri uygulanmaz.

A B’nin yaralı vaziyette yerde yattığını gördüğünde kaçmamış olsa ordan elinden gelen her
şeyi yapsa kurtarmaya çalışsa ama yine de B ölse o zaman neyden sorumlu tutarız? Artık
burada taksirle öldürmeden sorumlu tutarız. Neden taksirle yaralamadan ayrıca sorumlu
fi
fl
tutmayız çünkü taksirle yaralama ve taksirle öldürme davranışları aynı ilin sonucu olarak
gerçekleşmiş. 2

A B’ye çarpmış dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir şekilde kullanırken. Oradan
geçmekte olan C B’nin varlığını fark etmiş. C de demiş ki bu zaten ölçek en iyisi başıma
kalmasın gideyim. Ve B kan kaybından ölmüş. C’nin ceza hukuku sorumluluğu ne olurdu?
98/2 gideriz. Neden 83e gitmeyiz? Burada garantörlük doğmamıştır. Bu bir görüş, aynen
bunu söylüyor. Peki, kanundan doğan bir sorumluluk var o da 98 o yüzden 83e gideriz
diyemez miyiz? Madde 98 zaten kişilere yardım ve bildirimde bulunma yükümlülüğü getiriyor.
Yani aslında garantörlüğü var ve bunu ihmal etmiş fakat 98/2’de özel bir düzenleme var diyor.
iki ayrı düzenleme var evet ama 98/2 özel norm niteliğinde, bu yüzden de 83 (genel norma)
gitmeyiz ve 98/2 uyarınca sorumlu tutmaya gideriz. 98/2deki düzenleme ancak taksirle
işlenebilir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış. İkinci görüş de taksiri varsa 98/2den sorumlu tutarız
diyor. (fumay 11 15.dk falan gibi)

(2) Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi
durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Kastı yaralamay yöneliktir ama ölmüştür dediğimiz noktada neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç
hükümlerini uygulayabilmemiz için ölüm bakımından taksir olması gerekir. en azından olası
kast olduğunda madde 81 var çünkü.

23.maddede en azından kast diyordu.

Netice sebebiyle ağırlaşmış suç

Madde 23- (1) Bir ilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna
sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice
bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.

Kitapta 2.görüşü açıklıyor. Birinci görüş de zaten en başta söylediğimiz, burada garantörlük
yoktur o yüzden sadece 98/2den sorumlu tutarız diyor ilk görüş.3

İkinci görüş: burada bir garantörlük var bunu sağlayan da aslında bizzat kanunun
98/1.maddesi. bu yükümlülüğünü yerine getirmeyince de kişi ölüyor ama garantörlüğü var
diye direkt 83e atlamayız diyor bu görüş çünkü aslında 98/2 özel bir hüküm. Özel hüküm
niteliğinde olduğu için buna gideriz ama dikkat! 98/2de işlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış
suç, ancak taksirle işlenebilen bir suç olmalıdır. Ölüm neticesi taksirle, bildirmeme zaten
sadece kastla olabilir. Olası kastın olduğu durumlarda zaten direkt kasten öldürme
hükümlerine gideriz ve burada ihmali hareket olduğu için 83e giderdik diyor.

İlk görüş: madde 98/2i uygularız çünkü burada bir garantörlük yoktur. Madde 83e
gidebilmemiz için bir garantörlük olmalıydı. O yüzden 98i direkt uygularız.

MADDE 97 terk suçu, pek işlemeyeceğiz ama kısaca bakalım. Madde 98den farklı olarak 97
hem icrai hem ihmali davranışla işlenebilen bir suç. 97deki suç hem icrai hem ihmali
davranışla gerçekleştirilebiliyor.

Terk Madde 97- (1) Yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan
ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline terk
eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Terk dolayısıyla mağdur

2 Neden kiiii???????????
3 Ben ikinci görüşün ne olduğunu anlamadım. HOCAYA SOR.
fi
fi
bir hastalığa yakalanmış, yaralanmış veya ölmüşse, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç
hükümlerine göre cezaya hükmolunur.

Bizi neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine yani aslında 87ye sevk ediyor

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama

Madde 87- (1) Kasten yaralama ili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayı amasına,

b) Konuşmasında sürekli zorluğa,

c) Yüzünde sabit ize

d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak,

verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş
yıldan az olamaz.

(2) Kasten yaralama ili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek
ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az
olamaz.

(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde,
yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine
göre, yarısına kadar artırılır.

(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci
fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki
yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

87/4ü tartışacağımız noktada sadece yaralama bakımından kastın olması gerekir, ölüm
bakımından katın olduğu noktada artık kasten öldürme hükümlerine gidilir.

Terk ihmali de gerçekleştirilebilir, ölüm bakımından taksirin üzerine çıktıysa en azından olası
kastı varsa o zaman madde 83 gideceğiz. Garantörlük 97den doğru kabul etmiş oluyoruz.
Taksir varsa ama 83e gitmeye gerek olmayacak.

97 ve 98i kitaptan okuyun zaten az dedi.

İhmali suçlarla ilgili genel açıklamalar burada da geçerli.


fi
fi
fl
Onun dışında ihmali davranışla işlenen suçlarda hata hükümlerini ayrıca tartışmamız gerekir.
iki ayrı durumdan bahsedebiliriz. Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, kasten
yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi.

Hata durumları da olabilir mesela fail somut olayda garantör olduğunu bilmiyor olabilir, A’nın
çocuğu B boğuluyor ama A onu başkası sanıyor garantörlüğü yok sanıyor. Burada kast
yoktur bilmiyor çünkü kendi oğlu olduğunu.

Kendi oğlu olduğunu da bilir ama mesela kendi oğlu olduğu için bir müdahale yükümlülüğü
olduğunu bilmiyorsa ilin haksızlık oluşturduğu hususu konusunda hataya düştüğünü
anlamamız lazım. 30/4e gideriz. Ama ilk örnekte hukuki yükümlülüğü olduğunu biliyor sadece
orada o yükümlülüğünün doğduğunu bilmiyor o yüzden kastı yok.

İhmali davranışla işlenen suçlara teşebbüs mümkün müdür? Gerçek ve görünüşte ihmalide
ayrım var. Gerçek ihmalide teşebbüs mümkün değildir. esas problem görünüşte ihmalide.
Doktrinde onlara teşebbüs mümkündür diyor birçok yazar ama bunlar da kendi aralarında
hangi aşamada teşebbüs mümkün sayılır bunu tartışıyorlar.

Hocaya göre görünüşte ihmalide de teşebbüs olamaz. zaten failin aktif hareketi de söz
konusu değil. o yüzden dedi. Taksirle yaralama vs.ihmal davranışla kasten öldürmeye
teşebbüs.

Görünüşte ihmalide herkes fail olamaz. Bir garantörlük olması lazım. Bir nevi özgü suçtur.
Şerikler bakımından da aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Onların da garantör olması gerekir mi?
Bağlılık kuralı gereği şeriğin de sorumlu tutulmasının önünü açıyoruz. Acaba şerik olmak için
de mi garantörlük zorunlu? Gerek yok.

Müşterek faillik de olabilir mümkün, ihmali davranışla öldürme. İkisinin de hukuki yükümlülük
altında olması lazım müşterek faillerin. Şerik de olabilirler ama şeriklik olması için illa hukuki
yükümlülük altında olan birinin olmasına gerek yok. Hukuki y altında olmayan bir kişi de şerik
olarak hukuki y altında bir kişinin gerçekleştirdiği ihmali davranışla kasten öldürme suçuna
iştirak edebilir.

B 7 yaşında çocuk. A B’yi öldürürken B’nin babası C de orada olayı görüyor seyrediyor
sadece hiçbir şey yapmıyor. (niye böyle bir örnek verdin allah belanı vermeye) aktif davranışı
var A’nın bu şekilde kasten öldürmeyi işlemiş. C’nin ise ihmali bir davranışı var. C A’nın iline
müşterek fail sıfatıyla katılmak mümkün mü? Değildir. icrai davranışla işlenen bir suça ihmali
davranışla müşterek fail olunamaz. C ancak yardım eden sıfatıyla katılmış olabilir aynı
zamanda kendisinin koruma ve gözetim yükümlülüğü var, garantörlüğünü de ihmal ettiği için
aslında aynı zamanda madde 83ün de faili oluyor C. A B’yi öldürürken hareketsiz kalıyor bir
şey yapmıyor.

Hem 81in yardımcısı hem de 83ün de faili oldu. ikisinden de ayrı ayrı cezalandırmayacağız.
Failin şerikliğe göre asliliği kuralını uygulayacağız ve sadece fail olduğu suçtan
cezalandrımaya gideceğiz.

Kusurluluk bahsi: kişinin kendisinden icrai davranışta bulunması beklenir mi? Bu kişi bunu
idrak etmeye haiz mi?

(son 4 dk fumay) 2 mart telefonumda

Bugün artık intihara yönlendirme suçundan bahsedeceğiz. Taksirle öldürmeye geçeriz zaten
çok az şey var söylenecek.
fi
fi
Aslında kasten öldürmeden bahsederken intihara yönlendirmeden de bahsettik. 84.maddede
geçiyor. Hukuk sistemimizde intihar etmek suç değil, zaten mantıklı da olmazdı aksi. Ama
intihara yönlendirme bir suç. Bu davranışları kim gösteriyorsa suçlu yani fail o olacak.

İntihara yönlendirme Madde 84- (1) Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının
intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden
kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Şeriklik statülerini tarif eden genel hükümlere benziyor. Azmettirme mesela, kelime anlamıyla
benzer. Birinci fıkrada ne var? Bir başkası var yani intihar eden bir başka kişi veya kişiler var.
Failimiz sayılan seçimlik hareketlerden biri ile onu intihara yönlendiriyor.

3.fıkrada ise intihara alenen teşvik diyor. burada belirli bir kişi yok, yani 1.fıkrada düzenlenen
ile 3.fıkrada düzenlenen birbirinden farklı.

(3) Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.

Kasten öldürmenin hangi fıkrasında değindik bu suça?

4.fıkrasında ne diyordu? (4) İşlediği ilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş
olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak
suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar.

Yani kusur yeteneği bulunmayan veya kusur yeteneği ortadan kaldırılmış kişileri intihara
sevkedenler diyor birinci grup bu, ikincisi de cebir veya tehdit kullanıp onu intihar etmeye
deyim yerindeyse mecbur bırakıyoruz. Bu gibi durumlarda kasten öldürme suçundan sorumlu
tutulurlar yapanlar diyor. 84.maddede geçmesine rağmen.

Dolaylı faillik neydi? Burada böyle bir düzenleme olmasaydı bile dolaylı faillik bizim aklımıza
gelmeliydi. Hukuk sistemimizde bir kişinin fail olabilmesi için il hakimiyeti teorisi
belirlenmiştir. Biz fail şerik ayrımını zaten buna göre yapıyoruz.

Fiil hakimiyetinin 3 ayrı görünüm şekli vardı. Doğrudan hakimiyet kuran kişi doğrudan faildi.
İradeye hakimlik kurmak suretiyle bir başkası üzerine ili hakimiyet sağlayabilirdi kimse, bu
durumda iradeye hakimiiyet kuran kişiyi biz dolaylı fail diyorduk. Bir de fonksiyonel hakimlik
dediğimiz müşterek faillerde olan durum vardı. Her biri suçun üzerinde fonksiyonel bir rolü
oluyordu.

84/4 bizi kasten öldürmeye götürmüş ama götürmeseydi bile biz dolaylı failliğe giderdik. Kişi
irade üzerinde hakimiyet kuruyor. Bu kişiyi araç olarak kullanmaktan farklı mesela birini ittirip
vitrini kırmasını sağlamak, ili gerçekleştiren biri var bu durumda her ne kadar iradesi
hakimiyet altında olsa da.

Arkaplandaki kişi önplandaki kişinin iradesine hakimiyet kuruyor. Kusur yeteneğinin


yokluğundan yararlanıp, cebirden yararlanıp veya önplandaki kişinin davranışı tipik değildir
mesela bir kişinin kendi kendini öldürmesi kasten öldürmeye sebebiyet vermez, ya da işte bir
kişi kendi malına zarar verirse mala zarar verme suçunun tipikliği oluşmaz, ama ne olabilir
arkaplandaki kişi önplandakinin iradesine hakimiyet kurmak suretiyle onun kendini
öldürmesine sebep olursa ya da kendi malına zarar vermesine ikna ederse ya da mecbur
bırakırsa o zaman arkaplandaki kişiyi dolaylı fail olarak alarak sorumlu tutmaya giderdik.

Kanun koyucu bizi açıkça kasten öldürme suçuna yönlendirip bizi zahmetten kurtarmış.
fi
fi
fi
fi
Demek ki 84/4 bizi kasten öldürmeye götürüyorsa eğer yani fail dolaylı fail sıfatıyla sorumlu
tutuluyorsa o zaman 84/1,3 de düzenlenen suçların faili olacak kişi nasıl bir mağdura karşı bu
hareketleri gerçekleştirmelidir? 4.fıkra kapsamına girmeyen bir kişi üzerinde yani kusur
yeteneği ortadan kalkmamış ya da gelişmiş bir kişi olmalı. Ve bu kişi üzerinde cebir
kullanılmamış olmalı ki 84/4 dışındaki fıkraları değerlendirme konusu edelim.

1.fıkrada seçimlik hareketli bir düzenleme vardır. Bu bir sırf harekete suçu aynı zamanda.
İntiharın gerçekleşmesi 2.fıkrada düzenlenmiş. İntiharın gerçekleşmesi ölümün
gerçekleşmesi midir yoksa intihar hareketinin gerçekleşmesi midir? Ne anlamak gerekir?
Buna birazdan dönelim.

1.fıkradaki sırf hareket suçu. 2.fıkrada intiharın gerçekleşmesi bir ağırlaşmış hal olarak
düzenleniyor.

1.fıkradakiler seçimlik hareketler. Bu hareketlerin mağduru intihara sürükleyecek nitelikte


olmaları lazım. Sırf teşvik ettim, kararı kuvvetlendirdim diye ceza hukuku sorumluluğuna
gitmiyoruz. Gerçekten etkili olmalı ve bunu somut olaya göre değerlendiriyoruz.

Ne zaman azmettirme olur ne zaman teşvik olur? Azmettirme şeriklik türlerinden biriydi daha
önceden suç işleme kararı verilmemiş o kararı verdiren kişiye diyorduk. İntihar düşüncesi
olmayan kişiyi bu kararı onun zihninde uyandırarak onu intihara sürükleyen kişi azmettiren
olur.

Kararı kuvvetlendirmek de seçimlik hareket. Zaten kişi kararı vermiş fail kişi de bunu
destekliyor falan. İntihara sürükleyebilecek nitelikte bir hareket mi hâkim belirler.

Burada asıl yardım etme hareketi önemli. Herhangi bir şekilde herhangi bir yardımı bu
kapsamda değerlendirmek mümkün. İntihar edecek kişiye araç sağladı mesela ya da dedi ki
ben senin yakınlarına bakarım gözün arkada kalmasın vs.

Başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden diyor, icrai bir hareketle bunu
yapabiliriz, tespiti de kolay ama ihmali ile yapılabilir mi? İhmali ile edilebilir dersek de bakarız
bu kişi hukuki yükümlülük altında mı? Eğer hukuki yükümlülük altındaysa bu kişi intiharı
önleme bakımından garantör konumunda olacak. ve önlemiyor olacak. o zaman bu
önlememenin yardım çerçevesinde kabul edilebileceği söyleniyor. Ama tartışmalı tabii bu
söylenilen.

İntiharı önlemekle yükümlü garantör diyorsak hemen 4.fıkradaki kişileri de düşünmemiz


lazım. Mesela kusur yeteneği olmayan ve intihar kararını bu anlamda serbestçe
veremeyecek olan kişinin intiharı söz konusu ve onun üzerinde garantör olan bir kişi olsun,
bu kişi onun intiharını önlemezse ne olacak? artık aklımıza intihardan ziyade 83.madde
gelmeli.

Herhangi bir yükümlülüğü olmayan kimseyse yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine
getirmeme suçu oluşmuş mudur ancak bunu tartışabiliriz.

İntihara yönlendirme ile kasten öldürme suçu arasında ne fark var? İntihara yönlendirmede
bizzat kendi yaşamına son vermeye kalkışan bir kişi var. Bu suçtan söz edebilmemiz için
kişinin bizzat kalkışması lazım. Dolaylı failin ise seçimlik hareketler bakımından yardımı var
ama asıl kişi kendi yaşamına son verecek davranışı gerçekleştiriyor. Kasten öldürmede ise
bir başkasının hayatına son veriyoruz. Ya da kendi kendine öldürüyor kişi kendini ama
84/4teki durumlar söz konusu oluyor ve yine kasten öldürmeye gidiliyor, bunun dışındaki
durumlarda bir başkasının hayatına son vermek gerekiyor ki kasten öldürme suçunu
işleyelim. Kasten öldürmede il üzerinde hakimiyet kuruyor. İntihara yönlendirmede kendi
yaşamına son veren bir kişi var.

Örnek verdi: A ve B beraber intihar etme kararı aldılar, arabayı bir göle sürüyorlar ve biri
hayatta kalıyor diğeri ölüyor. Mesela direksiyondaki hayatta kalırsa intihara yönlendirme
suçundan mı sorumlu olacak yoksa kasten öldürme mi? Direksiyondaki ölürse ne olur?
problem bu gibi durumlarda ortaya çıkıyor. bizim hukukumuz biraz eksik kalıyor. Haksızlık
çeşitleri arasında bir fark olduğu için vicdanları rahatsız ediyor aynı cezayı vermek ama
farklılık yok. Halihazırdaki düzenlemelerimiz bunu desteklemiyor.

Neticesini dolayısıyla ağırlaşmış suç olduğunu madde gerekçesinden anlıyoruz. İkinci fıkra
neticesi sebebiyle ağırlaşmış haldir dedik ama aslında bunun niteliği farklıdır Toroslu hocalar
bunu nitelikli unsur olarak ifade edeler. Farklı görüşler vardır bu görüşler neden bizi
etkiliyordu? Çünkü nitelikli unsur dersek eğer kast kapsamındaydı. Neticesi sebebiyle
ağırlaşmış halse aklımıza madde 23 geliyordu neticesi sebebiyle ağırlaşmış halde
otomatikman failin sorumluluğu yoluna gitmiyorduk objektif sorumluluğa gitmiyorduk. Ne
gerekiyordu? O ağırlaşmış hal bakımından en azından taksirin varlığının tespit edilmesi
gerektiğini söylüyorduk madde 23 gereğince. Madde gerekçesinde ağırlaşmış hal olarak
nitelendirdiği için biz 2.fıkrayı neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal olarak nitelendireceğiz.

3.fıkrada ayrı bir suç düzenlemesi var dedi hoca, başkalarını alenen intihara teşvik. Burada
alenen ifadesi bizim için önemli. aleniyet söz konusu bir kere burada ne var? Birinci fıkrada
belirli bir kişi veya kişiler var ancak 3te belirli bir kişi yok. Genel bir hedef söz konusu kamu
hedef alınıyor.

Alenenden ne anlarız? Gizli saklı olmaksızın, birden çok kişinin algılayabileceği şekilde
yapmak. Birden çok kişinin algılayabileceği şekilde ili gerçekleştirmek. Kişilerin huzurunda
mı olmalı? Eğer böyle olursa onların önünde mi olmalı? Bu da evetse sesli bir şekilde
duyulmalı mı? Bir görüş der ki birden çok kişinin önünde onların duyabileceği şekilde
gerçekleşirse aleni olur. diğer görüş de der ki illa onların önünde gerçekleşmesi gerekmiyor
sadece birden çok kişinin algılayabileceği şekilde gerçekleştiği takdirde aleniyet şartı
gerçekleşir denir. Basın ve yayın organları kullanılarak yapılan teşvikler örnek verilir.

Basın yayın organlarının kullanılarak teşvikin yapılması hakkında tartışma var. Bir madde var
kanununda cinsel suçlar, ölüm suçları, intihar gibi olayları haber niteliğinden ayrı bir şekilde
servis edip özendirenlere ceza var diyor.

Şimdi bu olursa 84e mi gideriz BYK’ya mı gidilir? Haber vermenin sınırlarını aşan kişi var.
Çok farklı görüşler var. 3-4 ayrı görüş var kitapta oradan da bakabilirmişiz. Genel kanun özel
kanun ilişkisinden yol çıkan var, kişinin gerçekten intihara özendirme amacı mı güttüğü yoksa
yazının haber içeriğinin mi ağır bastığından yola çıkan var. Farklı görüşler var ama genel
kabul gören bir görüş şu an yok.

Alenen teşvik eetik ve birileri intihar etti. 84/3 oluştu birileri de intihar etti. Burada artık şu
kabul ediliyor: alenen teşvik tehlikeli gelen bir ön davranıştır. Kişinin intiharının gerçekleşmesi
bakımından bu bir tehlikeli ön davranıştır. Artık failin bir garantörlüğü doğar ve eğer ölürse
birileri, ihmal suretiyle kasten öldürmekten sorumlu tutulması gerekir. kitabımız da bu görüşe
katılıyor. Tabii en azından olası kastı varsa çünkü 83.madde bu şekilde işlenir.

Zaten intihara alenen teşvik etmiş, sonrasında garantör olması, intiharı önleme görevinin
yüklenmesi doğru mudur hoca bunu takdirimize bıraktı, kendisine mantıklı gelmiyor.

1,3 ve 4.fıkra hakkında konuştuk.


fi
fi
İntihara yönlendirme suçu zaten kasten işlenebilen bir suçtur. Taksirli hali açıkça
düzenlenmediği için taksirle işlenilemez. Olası kastla da doğrudan kastla da işlenebilir.
Hukuka uygunluk nedenleri anlamında pek bir tartışma çıkmaz burada karşımıza. Meşru
savunma belki bazen tartışılabilir, mesela intihara kalkışan kişiyi durdurmak için yaralamak
vs. kişiyi kendi kendine karşı kprumak için kasten yaralarsanız meşru savunma sayılır mı?
Sayılır denilir.

İntihara yönlendirme suçunu mağdurun rızasıyla işleyebilir miyiz? İntihara azmettiren kişi rıza
hukuka uygunluk nedeni sebebiyle beraat kararı alır baştan beridir suçsuzdur diyebilir miyiz?
Hayır diyemeyiz, zaten mağdur kendi rızasıyla eylemi gerçekleştiriyor bu rızanın baştan
olması gerek intiharın gerçekleşmesi için ve azmettirenin eylemini hukuka uygun yapmaz bu.
Zaten rıza olmadığında 84/4e yönlendiriyor bizi.

İntiharın gerçekleşmesi ifadesinden ne anlayacağız? Ölüm neticesinin gerçekleşmesi midir?


1.fıkrada suçun temel şekli var, 2.fıkrada ağırlaşmış hal var. 2.fıkra birinci fıkranın neticesi
sebebiyle ağırlaşmış hali ve 2.fıkrada diyor ki bu neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal intiharın
gerçekleşmesi durumu. 2.fıkra bakımından ölümün gerçekleşmiş olması sonucu aranır
görüşü yaygındır. 1.fıkranın ortaya çıkması için teşvik sonucu eylemi yapmaya başlaması
yeterlidir ama 2.fıkrada ölüm sonucu aranır. Yani intiharın gerçekleşmesi = ölüm sonucunun
doğmasıdır.

İntihara kalkıştı ama ölüm neticesi gerçekleşmedi, bu durumda ne olur? fıkra 2ye teşebbüs
mümkün müdür? Burada da karşımıza neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça teşebbüs
tartışmaları çıkar. Nitelikli unsur deseydik o zaman da onu tartışırdık ama 2.fıkra neticesi
sebebiyle ağırlaşmış suç.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış halse tck 23 aklımıza geliyordu. Bu netice bakımından en


azından taksirinin varlığını istiyor. Taksiri bile yoksa zaten sorumlu tutmuyoruz.

Fıkra 2de intihara yönlendirme davranışı gerçekleşmiş ölüm de gerçekleştiyse ölüm


sonucunda en azından taksiri var mı ona bakıyorduk?

Taksirli suçlara teşebbüs mümkün değildir. problem ölüm neticesi bakımından doğrudan ya
da olası kastı varsa ortaya çıkıyor. olası kastı varsa ne olacak?4

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç varsa buna teşebbüs olur ama Yargıtay olmaz diyor.

Doğrudan kasıtta zaten teşebbüs mümkündür.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal dediğimiz noktada da madde 23ten yola çıkarak ölüm
bakımından en azından taksirnin varlığını arayacağız, taksiri varsa taksirli suça teşebbüs
olmaz, olası kastı varsa olası kastla işlenen suça teşebbüs mümkün müdür tartışması
devreye girer, burada hocanın görüşü olası kastla işlenen suçlara teşebbüsün mümkün
olmayacağı yönünde. Doğrudan kast varsa da zaten teşebbüs mümkündür.

1.fıkra bakımından teşebbüs mümkün müdür? İntihara yönlendirmek kısımlara bölünebilir


mi? Buna somut olay bazında bakılır.

Terörle mücadele kanununda intihara yönledirme suçu incelenmiş, terör suçu olarak da kabul
ediliyor orada. İlgisini çeken bakabilir dedi.

Suça iştiraktan bahsedebiliriz. İçtimadan bahsedebiliriz. İçtimada zaten içtima hükümlerini


uygularız. Tek ille birden çok ama belirli kişileri üç kişiyi mesela yönlendirdiyse o zaman

4 Cevap? MUTLAKA SOR


fi
aklımıza aynı neviden kri içtima 43/2 de düzenleniyor. 43/1 uygulama konusu edilebilir mi?
Evet dedi hoca.

84/4 olduğu durumlarda, dolaylı failliğin olduğu durumlarda tek ille birden çok kişi olsa,
mesela çok kişiye cebir uyguladı ve intihara mecbur bıraktı tek bir ille. 84/4 kasten
öldürmeye götürüyordu. İçtima hükümlerinden aklımıza aynı neviden kri içtimanın kasten
öldürmede uygulanamayacağı h-gelecek. Gerçek içtima uygulanır diyeceğiz. 43/2den 43/3e
gider ve onu uygularız.
5Genel hükümlerde yardım şeriklik işlerken şöyle bir şey çıkar karşımıza. Bir kişiyi bir
başkasının işleyeeği suça yardım etmeyi azmettiren birisi. Bağlılık kuralı gereğince bu gaza
gelmiş kişinin en azından teşebbüs aşamasına varması yani suçun icrai hareketlerine
başlaması gerekiyor. Gaz veren kişinin statüsü nedir? Azmettiren mi olur yardım eden mi?
Yardım eden demek gerekir. çünkü kir yerleştirmiyor suç işleme kararı verdirmiyor.

Burada intihara yönlendirme suçunda A B’yi C’nin intiharına yardım etmesi için azmettiriyor.
Yardım eden B, A B’yi yardım etmeye azmettiriyor. A’nın buradaki statüsü ne olacaktır?
İntihara yönlendirme suçunun azmettireni olur A, B de intihara yönlendirme suçunun failidir
diyen bir görüş var. Diğer görüş de diyor ki A da intihara yönlendirmeye azmettirmeden dolayı
intihara yönlendirme suçunun faili olur diyor. Hoca ilk görüşe katılıyor.

Pratik Dersi:

Babası B’ye uzun süredir husumet besleyen A bir miktar para karşılığında B’yi öldürmesi
hususunda C ile anlaşır. Olay günü C dükkana hızla girip öldürecektir silahla. Ama c olay
günü dükkana planlanan zamanda gelemez. A kontrol etmek amacıyla dükkana gider. A
gittiğinde 17 yaşındaki kardeşi D’nin de orada olduğunu görür. B ile D sohbet ediyorlar, B
tuvalete gider. C D’yi B zanneder. A konuşurken D’ye eğilmiş olduğunu gördüğü halde C
silahıyla D’ye 5 el ateş eder. D olay yerinde ölür, A yaralanır.

Burada C ve A’nın ceza sorumluluğu nedir?

Azmettiren ve yardım edenin statüsü nedir? Şerikin statüsü faile bağlıdır. Önce faili
belirleyeceğiz o yüzden.

Fail ne yapmış? Ölen D bakımından öncelikle kasten öldürme var 81’den. Doğrudan kastı
var. Plan yapılmış, gecikilmiş ama bu planı bozmaz o yüzden tasarlanmış diyebiliriz ve
82.maddedin 1/a’sından sorumlu tutarız.

17 yaşındaki birini öldürmüş. Burada amaç babayı öldürmek, çocuğun o anki durumundan
dolayı bir hataya düşülmüş. Diyoruz ki burada hata vardır, bu hatanın türü nedir? Şahısta
hata.

Şahısta hata bizim için önemli bir hata mı? Şahısta hata suçun maddi unsurlarında bir
hatadır tck 30/1 kapsamında değerlendirilir. Fakat şahısta hata önem arz etmiyor, suçun
temel şekli bakımından bir önem arz etmiyor, her türlü kastı var Byi öldürseydi de kastı
olacaktı yine aynı suçu teşkil ederdi. 30/2 şahısta hatanın nitelikli halini gerçekleştiriyorsa o
zaman şahısta hata önem kazanır.

Bu nitelikli unsurdan dolayı eğer şahısta kaçınılmaz bir hata varsa bundan sorumlu
olmayacak.

5 Bana man klı gelmedi burada yardım eden olması



fi
fi
fi
fi
fi
Suçun tasarlanarak işlenmesi ile ilgili tartışmamız gereken bir şeyler var mı? Şahısta hata
olan yerlerde tasarlamaya ne olur? suçun tasarlanarak işlendiği hallerde nitelikli unsura gidilir
mi? Belli birini öldürmeyi tasarlamış ama başka birini öldürmüş acaba tasarlamadan dolayı
ceza artırılır mı? Yargıtay’ın içtihadına göre cezalandırılamaz diyor. ama kitap farklı.
Öldürülen kişi bakımından tasarlama yoktur deyip tasarlanan cezayı artırmadığı yeni tarihli
içtihatlar var. OKU

B, D ve A’nın arasındaki akrabalık A’nın cezai sorumluluğu bakımından ne ifade edecek?

A katılmış mı bu suça önce bunu belirleyelim. A şerik. Azmettirmiş. Azmettirme 38.maddede


düzenlenmiş. Şahısta hata azmettirenin sorumluluğunu değiştirir mi acaba? Değiştirir mi
bağlılık kuralı olduğu için fail bakımından nasıl düşünüyorsak şahısta haa değerlendirmesini
şerik bakımından da o şekilde değerlendirilir. SOR

Bağlılık kuralı kapsamında değerlendirirsek şerik, failin sorumluluğuna bağlıdır. Şerik failden
daha fazla sorumluluğa sahip olamaz. Nitelikli halden şeriği sorumlu tutup faili temel halden
cezalandıramayız. Nitelikli halin faile sirayeti konusudur bu.

Şahısta hata durumundan bahsedelim ilk, 30/2 bakımından önem taşır.

Hedefte sapma olsaydı eğer kasta göre değerlendirirdik. Hedefte sapma dolayısıyla
meydana gelen suçtan kural olarak A’yı sorumlu tutamayız. Ama azmettirenin sorumluluğu
olması için zaten olası kast yeterli. A bunu öngörüyordur hedefte sapma olabileceğini o
zaman olası kast var deyip A’yı da sorumlu tutarız. Aksi halde asıl istenilen suç neyse ondan
sorumluluğuna gidiyorduk.

Sirayet konusuna geri gelelim. A bakımından nitelikli unsur artırımını yapabilir miyiz? Hayır,
şeriklerin sorumluluğu faile bağlı.

Peki, tam tersi olsaydı, failin kardeşi olsaydı fail bakımından nitelikli olan hal şeriğe sirayet
eder miydi? Eğer şerik bu durumu biliyorsa eder.

Müşterek fail olsalardı herkes kendine olurdu. Her koyun kendi bacağından asılacak.

DERS:

Taksirli öldürmeden bahsedeceğiz. Uzun değil.

Tck 85/2te bir özel içtima hükmü düzenlenir. Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışla
ölüme yol açma.

Taksirle öldürme Madde 85- (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir
veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu bir özel içtima hükmü.

Tck madde 89da ise taksirle yaralama suçu var 4.fıkrasında da onun özel içtima hükmü var.
Karışmaması lazım. 85te işin içine ölüm de giriyor. 89da bir de muhakeme şartı
öngörülmüştür 89/5te 89/1de ise şikayet şartına istisna getirilmiştir.
Fail birini öldürdü yanı sıra birini de yaraladı. Şikayet şartı da gerçekleşmedi bu yaralama
bakımından diyelim cezayı gine 85/2den mi belirleyeceğiz yoksa şikayet gerçekleşmediğinde
sadece bir kişinin taksirle ölümden mi yargılıyoruz?

Cezayı neye göre belirleyeceğiz? Koca üzülmez diyor ki şikayet olmasa bile 85/2ye gideriz.
Hoca diyor ki burada bir muhakeme şartı var ve insanlar şikayetçi olmamış. O yüzden
hocanın görüşüne göre sadece bir kişinin ölmesine ilişkin taksirli öldürme hükümlerine gidilir.
Yargıtay şikayet şartı gerçekleşmediği sürece uygulamıyor hoca gibi.

179.madde ile ilgili tartışmalar da var, tra k güvenliğini tehlikeye sokma, bu kasten işlenen bir
suç. Kişi 179un tipikliğini oluşturacak bir davranış yaptı ve bunun sonucunda ölüm meydana
geliyor diyelim. Alkollü olduğunu bilerek araç kullanıyor ve birine çarpıp öldürüyor olsun.
179/3 oluşmuştur. Meydana gelen ölüm bakımından tck madde 85i mi uygularız? Tek ille iki
ayrı suç oluştu. Farklı neviden kri içtima var, 44.

Svk edemeyecek durumda aracı ve buna rağmen yola çıkıyor? Burada taksir diyebilir miyiz?
85E gitmek doğru mudur? Fail birilerinin ölebileceğini öngörüyordur. Kasten işlenen icrai
öldürme diyor hoca madde 81 olası kastla kasten öldürme suçuna gider ve yine 44.maddeyi
uygular ama bu sefer 81 ile 179/3 arası uygular hoca bu görüşe katılıyor.

Onun dışında taksirli suçlara ilişkin genel esaslar var, aslında kişi başka bir neticeye yönelik
hareket ediyor ama dikkat ve özen yükümlülüğüne uymadığı için başka bir şey oluyor.

Üzülmez, taksirli suçlarda netice unsurunu bir unsur olarak değil de objektif
cezalandırılabilme şartı olarak ele alıyor. Genel kabul görmüyor bu görüş.

Taksir bilinçli ve basit. Biz basit taksiri ele alıyoruz genelde. Bilinçli taksir zaten başlı başına
bir eleştiri konusu varlığı.

Objektif özen yükümlülüğünün ihlalini oluşturur bu suçlar. Bu özen yükümlülüğü nerden


kaynaklanır? Müşterek tecrübeden kaynaklanabilir. Ya da hukuk kurallarından da yola
çıkabiliriz. Normal bir insanı baz alacağız ama kişinin mesleği koşulları şahsi niteliği de
dikkate alınacak. Kusurluluğu adledemezsek ceza veremeyiz.

Taksirli suçlarda şerik, azmettiren vs. oluyor mu hayır olamaz! Ancak kasıtlı suçlarda olabilir
müşterek faillik, şeriklik vs.

Ama taksirli suçlara da birden fazla kişi katılabilir. O zaman nereye gideceğiz? Birden fazla
kişinin işlediği taksirli suçlarda herkes kusuru kadarınca sorumlu tutulur.

Taksir Madde 22

(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu
olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.

Taksirli suça teşebbüs mümkün mü hayır tabii ki.

Netice objektif olarak öngörülebilir olacak, ve kişi bu sonucu yanlışlıkla gerçekleştirecek.


Objektif öngörülebilirliği ortalama zekaya bakarak belirliyoruz.

Taksirli suçlarda ihmali davranış. İhmali hareketle mesela taksirle öldürme suçu işlenebilir
mi? 2 görüş var. Biri der ki kanunilik ilkesi gereği mutlaka düzenlenmiş olması gerekir, hayır
der. Hoca buna katılmaz. Diyor ki taksirli suçtaki özen yükümlülüğünün ihlali bizzat taksiri
oluşturur.
fi
fi
fi
Örneğin anne ilaçlarını masada unutuyor çocuk şeker sanıp yiyor ölüyor. Objektif olarak
öngörülebilir aslında bilmesi lazım. Annenin ihmali davranışı hocaya göre zaten taksirli suçun
temelini oluşturuyor. Öngörüp uyması gereken dikkat ve özen yükümlülüğüne uymamış.

20 Mart

VÜCUT DOKUNULMAZLIĞINA KARŞI SUÇLAR

Kasten yaralama, taksirle yaralama, insan üzerinde deney var ama incelemeyeceğiz, organ
doku ticareti var.

Kasten yaralama 86 ile başlayacağız.

Kasten yaralama Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya
da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.

Bu suçun temel şekli. Acı verme, algı bozulması sağlık bozulması bunlar neticeler. Kast yine
manevi unsur.

Fail kim olabilir? herkes olabilir. bir kişinin kendi kendisini yaralaması kasten yaralama
suçuna sebep verir mi? Tıpkı kasten öldürmedeki gibi hayır diyoruz, fail ve mağdur sıfatları
birleşemez.

Dolaylı faillik burada da gündeme gelebilir. Biri kişinin kendi kendini yaralamasına sebebiyet
verdiyse cebirle tehdtile bu kişi kasten yaralamanın dolaylı faili olacak.

Ya da hani kasten öldürmede kiralik katil tutuyordu kişi beni öldür diye azmettiriyordu. Burada
demiştik ki kiralık katil tutanı mağduru bizzat azmettiren olarak sorumlu tutabilir miydik?
Hayır. Fail mağdur birleşemeyeceği gibi şerik de olamaz o kişi.

Kişilik tam ve sağ doğumla başlar bu andan itibaren kasten yaralama mağduru olabiliriz.

Vücut dokunulmazlığına karşı işlenen bir suç bu, acaba vücuttan ayrılabilir nitelikteki
uzuvlara zarar verilirse ne olabilir? bunların hukuki statüsü eşyadır. Vücuttan ayrıldıktan
sonra kasten yaralama oluşamaz. Eğer bu vücut parçası kısa süreli vücuttan ayrıldıysa tekrar
birleştirilmek üzere, bu hallerde fonksiyonel anlamda vücut parçalığı devam etmektedir
denilir. Teorik tabii bunlar.

Cenin hayatını anne karnında kaybetse kasten öldürmeye sebebiyet vermiyordu, yine ölmedi
de zarar görüp sakat doğduysa bu sefer yine yaralama suçu olmaz. Ama bu yaralamanın
etkileri doğumdan sonra ortaya çıkarsa cenin üzerinde o zaman yaralama suçundan cezaya
gidebiliriz kast unsuruna göre. Ama bütün etkilerin doğumdan sonra ortaya çıkması lazım.

Bazı yazarlar bizim netice olarak değerlendirdiğimiz acı verme veya sağlığın bozulması
algının bozulmasını seçimlik hareket olarak incelerler ama biz böyle imcelemiyoruz. Bu
serbest hareketli bir suçtur herhangi bir hareketle bu neticeler ortaya çıkabilir. ama tabii ki bu
hareketlerin elverişli olmaları lazım icrai davranışı gerçekleştirmek açısından.

Elverişliliğin belirlenmesi açısından biz objekti ikten yola çıkıyoruz. Mesela vücuda acı
verilmesi. Ortalama bir insanı baz almak lazım. Normal bir insana acı veriyorsa elverişli bir
davranıştır.

Manevi nitelikteki acılar tartışma konusu burada. Bunlar acaba kasten yaralama suçuna
elverişli midir? Sağlığı bozar mı? Psikolojisi bozulursa sağlığı bozulmuş sayılır mı? Sağlık
sadece ziksel değil ruhsaldır.
fi
fl
Salt korkutmak, kasten yaralama suçuna sebep olmaz. Ama bu korkutma örneğin ruh
sağlığını da bozduysa o zaman kasten yaralamadan söz edilebilir.

Sadece korkutmaya yönelik bir hareket oluşturduğumuzda tehdit suçu gerçekleşir denilir
kanunumuzda ama bizim tehdit gibi bir amacımız yok sadece korkutma amacıyla hareket
ettiysek bu durumda yeni kanundaki düzenlemeye göre tehdit suçunun oluşmaması
gerekiyor. Ama Yargıtay uygulaması yine tehdit suçundan hüküm kuruyor. Doktrinde de
böyle. Koca üzülmezde diyor ki sadece korkutma amacı varsa o zaman tehditten değil de
kasten yaralamada hüküm kurulmalıdır.

Bu durumlarda ruhsal sağlığa zarar verdiğini tespit etmemiz gerekir.

Yargıtaya göre sadece korkutma varsa orada ne tehdit ne de kasten yaralama oluşur. 6

Kişiye virüs bulaştırdığımızda kasten yaralama suçunun ortaya çıkması için sağlığında
patolojik bir durum oluşması gerekir mi? Buna bakılmaması gerektiği kabul edilir. Virüs
bulaştırmakla zaten sağlığını bozmuş oluyoruz. Kasten yaralama kabul edilir.

Hatta bazen virüsün niteliğine bakılır ve 86.maddedeki neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallere
bile gidilebilir. Virüs bazen öldürüyor ve aklımıza 87/4 gelebilir.

(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci
fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki
yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Zaten ölsün diye bulaştırdıysa o zaman kasten öldürme suçunu düşünebiliriz.

Bazen virüsün kimden bulaştığı tespit edilemeyebiliyor. Öyle durumlarda artık tespit
edilebilen kişiler bakımından kasten yaralamadan hüküm kuramıyoruz.

Algılama yeteneğinin bozulması, idrak kabiliyetinin bozulması anlamına geliyor ama


tartışmalar var. Bir görüş diyor ki bu sağlığın bozulması anlamına geliyor daha algı demeye
ne gerek vardı? Buna katılmayanlar da diyor ki kişinin sağlığının bozulmasının dışında kalıp
da algılama yeteneğini bozan hallerden bahsediliyor. İşte mesela kişiyi geçici olarak algılama
yeteneğinden yoksun bırakmak, içkisine ilaç katmak vb. hoca bu görüşe katılıyor.

86.maddenin 2 ve 3.fıkrasında nitelikli haller düzenleniyor. Hoca tek tek bahsetmeyeceğim


dedi.

(2)Kasten yaralama ilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek
ölçüde ha f olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya
adlî para cezasına hükmolunur

(3) Kasten yaralama suçunun; a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, c)
Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz
kötüye kullanılmak suretiyle, e) Silahla, …

Bunların ne anlama geldiğini biliyoruz zaten çünkü kasten öldürmede gördük. İkinci fıkradaki
ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek kasten yaralama durumu. Bu da bir nitelikli unsur
ama burada cezayı azaltan bir nitelikli unsur var.

6 Zıt düşüyor hocaya sor


fi
fi
Basit tıbbi müdahale ile yaralama giderilebiliyorsa burada hem azaltıyor hem de şikayete
bağlı tutuyor. Dikkat edersek suçun temel şekli şikayete bağlı değil. 3.fıkradaki ağırlaştırılmış
nitelikli unsurlar da şikayete bağlı değil.

Ne zaman btm vardır? Buna yargı mercii karar verir bilirkişilerden yararlanarak. Adli tıp
kurumunun bir listesi var btmleri falan hep söylüyor. Genelde uygulama da bu listeye göre
şekilleniyor. Bu 87/4e gidip gidemememiz açısından da önemli cezayı azaltmak bakımı da bir
yanda.

86/3.fıkrada saymış, bentlerde ama f bendini ayırmış onda 1 kat artmış. Diğer bentlerde
yarım kat. Hem b hem f gerçekleşti diyelim, ne kadar artıracağız? F bendinden artırım
yapacağız çünkü daha fazla ceza görüyor.

Kasten yaralamada hukuka aykırılığı konuşalım. Aklımıza gelen bütün hukuka uygunluk
nedenlerini düşünebiliriz. Burada özellikle görevin ifası sırasında olması hukuka uygunluk
nedeni gündeme gelir. Bu zaten polis copla vuruyor. Diyelim ki hukuka uygunluk
nedenlerinde sınırı aştı,

Sınırın aşılması Madde 27- (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast
olmaksızın aşılması halinde, il taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için
kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.

(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan
ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.

Sınırı aşmazsa zaten hukuka uygun, hukuka aykırılık ortadan kalkıp sorumlu tutmayıp beraat
kararı vercez.

Ama diyelim ki sınırı aştı ve bunu kasten aştı, tck madde 256ya gidiyoruz. Ama hukuka
uygunluk nedeni şartları oluşmadan polis direkt kasten yaraladıysa 86/3-dye gideriz mesela.

(3) Kasten yaralama suçunun; a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,31
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, c)
Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz
kötüye kullanılmak suretiyle, e) Silahla,

Tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğuna da değinelim, çeşitli şartlar vardır.

Kısaca eğer ihtiyaç olmadığı halde uyguluyorsan kasten yaralama suçunun tipikliği her
zaman gerçekleşir tıbbi müdahalede. Tıbbi müdahale nedir?

Tıp bilimi verilerini kullanılarak yapılan her müdahaledir diyen de var.

Sağlığı korumaya yönelik müdahaledir diyenler var ama mesela tüp bebek yapmak sağlığı
korumak için midir? Hayır.

Hocaya göre 4 şart var tıbbi müdahaleyi hukuka uygun yapan.

1- Yetkili bir sağlık personeli tarafından gerçekleştirilmesi. Tababet şuabat sanatları


kanununa bakılır. Tıbbi diploma sahibi olmak şarttır. Hekim ve diş hekimlerinin tekelindedir
muayene. Bazı müdahaleler için ise uzmanlık şartı da aranır. Kalp cerrahları mesela.

2- hastanın aydınlatılmış rızasının alınması gerekiyor. Rızası aydınlatılmış olmalı. Hastalığın


ne tedavin ne olası komplikasyonlar neler vs anlatıp hastanın bunu anladığından emin olup
bunun üzerine rızayı almak.
fi
3- tıbbi endikasyonun bulunması şartı, endikasyon gereklilik zorunluluğun bulunması demek.
Tıbbi bir gereklilik olsun ki tıbbi bir müdahale yapılabilsin. Bazı durumlarda tıbbi gerekliliği
tespit edemiyoruz örneğin estetik operasyonlar. Sosyal endükasyon da vardır mesela sünnet.

Rıza var ama tıbbi endükasyon gerçekleşmemişse o zaman tıbbi müdahale yapılmayacak
mı? Bu gibi durumlar için artık psikolojik endükasyon tebirini kullanıyorlar. Psikolojik
endükasyon da örneğin estetik. Tıbbi endükasyon da var, gereklilik.

Ama üç türü de taşımayan kişiye tıbbi müdahale hukuka aykırı oluyor ama yine de yapılıyor.
O yüzden artık endükasyon şartının gerekliliği şüpheli olmaya başladı.

4- Tıbbi standartın uygulanması tedavide. Modern ve özenli tedavi dikkat ve özen


yükümlülüğü. Malpraktis davalarında buna gidilir daha çok. Tıp biliminin verilerine genel kural
ve esaslarına uygun bir yöntem uygulamak.

Bazen teşhis ve tedaviye katlanma yükümlülüğü vardır. Öyle bir yükümlülük varsa artık rıza
aranmaz. Gerçekleştiren kişinin yaptığı görevin ifasına girer.

Zorunluluk halini alternatif tıpçılar tıbbi müdahale yaparken değerlendiririz. Örneğin çıkıkçı.
Normalde tıbbi müdahalede bulunma yetkisi yok ama zorunluluk var. Kusurluluğu kaldırır bu
da.

Rızanın alınamadığı yerlerde varsayılan rıza kavramına bakarız. Mesela kişinin bilinci
kapalıyken o kişiye acil müdahalede bulunuruz. Bunu reddeden görüşler var rıza
varsayılamaz diyenler. Hekim burada görevin ifasına gitmeli, hekim değilse de zorunluluk
haline gitsin derler.

4 şart oluşmadan tıbbi müdahale yaptık diyelim. Hukuka uygunluk nedeni de yok. Ay
uyarınca aslında kişinin vücut bütünlüğüne dokunamamamız gerekiyor ama dokunduk,
acaba sırf bu şartlardan birisi yok diye hatta sırf rıza yok diye diyelim, acaba kasten yaralama
suçu oluşur mu?

Kişi sağlığına da kavuştu diyelim, eskiden tıbbi paternalizm diye bir kavram varmış hekim her
zaman hastası için en iyisini bilir diye. Bu sonrasında yerini kendi geleceğini belirleme hakkı
almış. Sonra harmanlanmış ve aydınlatılmış rıza oluşmuş.

Soruya dönelim. Doktrinde yaygın görüş der ki rıza burda temel şartı oluşturduğu için rıza
hukuka uygunluk nedenine dayandığımız için rızanın yokluğu sebebiyle kasten yaralama
suçu oluşur. Her durumda da oluşur der. Koca üzülmez der ki hekim bunu zaten hastanın
iyiliği için yapıyor yani manevi unsurda yaralama kastı olmadığı için tipiklik oluşmaz diyor. o
görüşteki problem, gai teoride kasta verilen anlam ile buradaki çok tutmuyor. Bir başka görüş
de diyor ki kişi zaten sağlığına kavuştuysa buradaki sağlık bozulması neticesi oluşmamıştır.

Koca üzülmezde bir de tedip hakkından söz ediyor. Kısaca nedir?

Çocuk anne babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ebeveyn çocuk ilişkisinden


kaynaklanan velayetten doğan çocuğun menfaatine davranma yükümlülüğü gibi
yükümlülükler var. Terbiye hakkı tedip hakkı aslında. Öğretmen öğrenci, sanat öğreten sanat
öğrenen.

Acaba ne zaman bu hakkın sınırları aşılıp hakkın kötüye kullanılması suçu oluşur? Belki
kasten yaralama oluşur? Ağırlıklı görüş, ha fçe vurma gibi şeylerde kasten yaralama ile
sorumlu tutulmamalıdır. En azından suçun temel şekli oluşmalıdır. Eğer btm geçtiyse artık
orda tedip ötesinde bir durum varsa olur. yargıtayda bazen farklı görüşler var. Bazen btm
sınırı içinde kalanlara kasten yaralama olarak baktığı oluyor. bazen de böyle bakmayıp tedip
fi
hakkı sınırı içinde değil deyip 232 kötü muameleden sorumlu tutuyor ama hocaya göre bu da
aslında tedip hakkının sınırlarını aştığını kabul etmek. 232.madde ile bağlantısı: çocuğa
gerçekleştirilen davranış tedipin sınırlarında yer almıyorsa çocuğun ruhsal ve bedensel
olarak bozulmasına yol açıyorsa o zaman kötü muamele suçu oluşur deniyor.

Hem 86 hem 232den sorumlu tutulacak durumda içtima hükümlerine mi gidilir? Tartışmalı.

Hoca dedi ki tedip hakkının bir hukuka uygunluk nedeni olduğunu bilin, kötü muamelenin
detaylarını bilmenize gerek yok.

PRATİK DERSİ:

Aynı olay. yan yana bulunmuş olmaları muhtemel sonuç oluşturmuş A ile Dnin çok yakın
oturması. D ölüp A yaralanmış. Olası kastla yaralama var. Kasten yaralama 86 temel şekli
var. 86/1 oluşmuş. 86/3-e de var diyoruz çünkü silahla işlenmiş.

Öldürmeye teşebbüs değil de kasten yaralama dedik. Olası kastla teşebbüsün mümkün olup
olmadığını tartışmıştık biz ve diyorduk ki olası kastla teşebbüs mümkün değildir.

Şahısta hatadan çok sapma var.

Şimdi elimizde iki suç var birinciden geçen hafta bahsettik. İkinciden bugün bahsediyoruz.

İçtima kısmına geçelim, ikisinden ayrı ayrı mı yapacağız ne yapacağız? Kural: eğer ayrı ayrı
iki suç varsa gerçek içtimaya gideceğiz. 43 aynı neviden 44 farklı neviden. Elimizde kasten
öldürme ve kasten yaralama var, şimdi gerçek içtima mı uygulayacağız yoksa madde 43
veya 44 hükümlerine gide bilir miyiz?

Farklı neviden kri içtima oluşur bence, hukuken il tekliği var, aynı amaca yönelik zaman
azlığı falan olmuş.

Bu suçlar kasten öldürme ve kasten yaralama suçları, 43.madde bakımından bunlar istisna
tutulan suçlar ama 43.maddede yani aynı neviden kri içtimada. Farklı neviden kri içtimada
yani 44.madde bakımından da uygulayabilir miyiz? Bu tartışmada 2 ayrı görüş vardı. Bir
görüş diyordu ki evet uygularız çünkü kıyas yasağı özel hükümler bakımındandır bu
hükümler genel hükümler. Diğer görüş de diyor ki kıyas yasağı ihlalidir ve kanun koyucu
istese 44te de öngörebilirdi. Burada da bu tartışmadan bahsedip meseleyi kapatacakmışız.7

A mağdur bu kasten yaralama suçunda, o yüzden azmettiren olarak kabul etmedik.

Silahla işlenmiş suç, aklımıza silah deyince ruhsatsız silah bulundurma suçu gelmeli. Eğer
böyle bir durum varsa bu da değerlendirilmelidir der ve konuyu kapatırız.

2. OLAY: A’nın eşi B askerde, A ile C ilişki yaşamaya başlıyor. B askerden dönüyor bu
durumu öğreniyor ama bir süre sonra A ve B barışıyorlar ve evlilik birliği devam ediyor. Ama A
C’den önceden hamile kalıyor. B de biliyor ama bebek doğuyor. Bebeği saklıyorlar poşete
koyup odunluğa ve bebek ölüyor.

A’nın ve B’nin hareketlerinin niteliğini nasıl belirleriz? Bir emredici normu mu ihlal ediyor
yoksa yasaklayıcı mı?

7
fi
fi
fi
fi
97.maddedeki terk suçu hem icrai hem ihmali davranışla işlenebilen bir suçtur. Ama icrai
davranışla işlenen terk suçu sonucu ölürse mağdur, ölüm neticesi bakımından 97/2ye
gitmemiz için failin kastı olmaması lazım. Eğer kastı varsa 97/2 uyarınca kasten öldürme
suçuna gidilir.

Yargıtay garantörlük görevini uygulamadığı için ebeveyn yönünden ihmali davranışla kasten
öldürmeye gidiyor. Burada 82deki nitelikli unsurlar 83 bakımından da uygulanabilir mi
tartışması var ama hoca bu tartışmayı yersiz bulduğunu ve bizden beklemediğini söyledi.

Peki, bu hareket gerçekten pasif mi? Hayır, aktif nitelikte icrai nitelikte gerçekleştirilen
hareketler var. Bu yüzden burada icrai davranışla gerçekleştirilen terk var ve kast da var. O
yüzden artık biz 97/2 uyarınca doğrudan kastla kasten öldürmeyi tartışırız. Hocaya göre.

Yargıtayda ihmali davranışla kasten öldürmeye gidilir diyenler var.

Doğumla birlikte B’de her ne kadar biyolojik olarak olmasa da bebeğin babası ebeveyni
sayılacaktır. Ve böylece A ile müşterek fail olurlar.

Burada altsoya karşı işlenen suç var. Ayrıca bebek.

A için 2 nitelikli hal var ikisi de uygulanır mı? Buna değinmiştik geçen ders dedi ama bir şey
yok bunla ilgili.

Failin altsoyu olmadığı görüşünü kabul edersek burada soybağını kan bağına dayandırıp o
zaman B bakımından zaten sadece 1 nitelilki unsur uygulanabilir mi uygulanamaz mı onu
tartışırız, uygulanır.

NORMAL DERS:

Kasten yaralama suçu teşebbüs aşamasında kalabilir mi? Mümkündür. İcrai hareketi
başlatırız teşebbüs aşamasında kalır örneğin. Yargıtay kararlarında kast neye yönelik
tartışılır? Kast yaralamaya mı yöneliktir öldürmeye mi?

Diyelim ki fail kasten yaralma ilini icra etti ama gerçekleştiremedi. Yani isabet edemedi.
Burda suça teşebbüs hükümlerini uygulayacağız. Ama suçun temel halinden mi teşebbüs
hükümlerini uygulayacapız yoksa 86/2ye gidip zaten hçbir şey olmadı hiç olmazsa btmli
azaltıcı hükümden teşebbüsü mü uygulayalım diyeceğiz? Yargıtay fıkra 2’den teşebbüsü
uygulamaya gidiyor. Hocaya göre hareketin niteliğine bakmak lazım. İsabet kaydetmedi diye
direkt btm’ye gitmek mantıklı değildir.

Örneğin, A tek ille bir kişiye karşı kasten öldürme bir kişiye karşı kasten yaralamayı işlemiş
olabilir. o zaman da 44.madde hükümleri uygulanır. 43teki istisnalar burada da uygulanabilir
mi tartışması devreye girecek. İki kastenöldürme bir kasten yaralama vs de olabilir. OKU

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça teşebbüs tartışması da var, bu teorik bir tartışma. 3
ihtimale göre değerlendiriyorduk;
• Eğer taksir olursa teşebbüs mümkün mü? Hayır.
• Olası kast olursa teşebbüs mümkün mü? Burada olası kastla işlenen suçlara
teşebbüs mümkün müdür tartışmamızda hangi görüşü kabul ettiysek o devreye
giriyor. Biz olmadığını kabul ediyoruz yani hayır diyoruz bu soruya da.
• Doğrudan kast olursa teşebbüs mümkün mü? Evet.
fi
fi
Yargıtay neticesi sebebiyle ağırlaşmış hale teşebbüsü kabul etmiyor. Kast varsa hocaya göre
mümkün ama Yargıtay tümüyle reddediyor.

Bir de bizim neticesi sebebiyle ağırlaşmış teşebbüs dediğimiz bir durum var. Bu durumda
temel suç tipi yani aslında işlenmek istenen suç teşebbüs aşamasında kalıyor ama ağır
neticeler meydana geliyor. Mesele 86 uyarınca teşebbüs aşamasında kalmış bir durum var
ama ağır netice meydana geliyor mesela A B’yi dövmek için kovalıyor maksat yaralamak.
Yakalayınca dövecek ama B’nin ayağı taşa takılıp düşüyor B kafasını yere çarpıp ölüyor.
Ölüm meydana gelmiş yaralamaya henüz teşebbüs varken. Bu durumda kasten yaralamanın
ağırlaşmış hali uygulanabilir mi? 87/4ü yani. Yargıtay 86/2 var der, ve o varken zaten 87/4e
gidemeyeceğimiz için göze alınmıyor bile. Yargıtay diyor ki suçun temel şekli
tamamlanmadan zaten 87/4e gidemeyiz.

Hoca da objektif isnadiyet objektif öngörülebilirlik olmadığı için ona yüklenemez dedi. Ama
hoca yargıtayın 86/2ye teşebbüsten sorumlu tutumasını da doğru bulmadı. Hareketin somut
olayda 86/1 niteliğini doğurabilecek bir niteliği vardırsa onu 86/1e teşebbüsten sorumlu
tutmak gerek olabilir dedi.

87/4te neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama düzenlemesi var. 23.madde aklımıza
gelir. Bütün sonucu nedeniyle ağırlaşmış suçlarda aklımıza gelecek. Neticesi sebebiyle
ağırlaşmış hallerin meydana gelmesi otomatikman faili bu halden sorumlu tutacağımız
anlamına gelmiyor. Mesela kasten yaraladık mağduru, fakat mağdurun yüzünde iz kaldı.
Otomatikman 87/4ten sorumlu tutmuyoruz. 23ü okuyoruz, diyor ki ağırlaşmış neticeden
sorumlu tutabilmek için faili manevi unsur araştırması yap. En azından taksirini tespit
edebiliyorsan o zaman neticesi sebebiyle ağırlaşmış halden sorumlu tutarsın diyor. ÖNEMLİ.

Fakat bazen neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ölüm varsa işin içinde özellikle, ölüm
bakımından kastının olmaması gerekir. her ne kadar 23.maddede en az taksir diyorsa bile bu
bizi neye götürüyor? Kast taksir, kast olası kast, kast doğrudan kast kombinasyonlarına
götürüyor. Ama işte biz bu kombinasyonlardan 2. ve 3.süne girdiğimiz anda zaten ölüm
bakımından en azından olası kast vardır dersek ölüm suçuna gideriz.

87/4 diyor ki kasten yaralama sonucu ölüm meydana geldiyse 86.maddedeki 1.fıkrasına
giren hallerde şu kadar 3.fıkrasına giren hallerde bu kadar hapis kararına hükmolunur. Yani
bizi sınırlıyor aslında kanun koyucu.

Yani 1 ve 3.fıkralar ağırlığında bir kasten yaralama olmalı, neticede ölüm meydana gelmeli ve
fail taksirli olmalı 87/4ü uygularıza götürüyor bu ifadeler. 86/2yi yani btmyi saymamış. Yani
btm olduysa zaten 87/4e zaten gidemeyiz. Yargıtay bunu savunduğu için 87/4e teşebbüs
olmaz diyor.

O zaman 86/2 ha iğinde kalsa ama mağdur ölse ne yapabiliriz? Taksirle öldürmeyi
değerlendirebiliriz. Uygulanabileceği sonucuna varırsanız.. mesela karşımızdaki yaşlı adam
biz bunu ittiriyoruz ve adam kalp krizi geçirip ölüyor. Buna dikkat ve özen yükümlülüğü var,
objektif öngörülebilirlik var deriz. Yargıtay bazen taksirle öldürmeyi uyguluyor bazen 86/2 ile
taksirle öldürmeyi 44ten beraber uyguluyor.

Başka örnek, bir olayda kademeli olarak yaşamı tehlikeye girmiş olabilir. 87/1d de
düzenleniyor bu durumlar. Önce ağır yaralandı sonra hastanede öldü mesela. Eğer 87/4
oluşursa, ölüm neticesi meydana gelir ve bu ölüm neticesi bakımından da taksirini
belirleyebilirseniz, yaşamı tehlikeye sokan bir durumdan ayrıca bahsetmemize gerek yok
yani bahsederiz de ayrıca ölüm meydana geldikten sonra onlara da gidemeyiz çünkü zaten
ölüm meydana gelmiş.
fi
fl
Bazen, il btm ile giderilebilecek nitelikte ha ftir ama mesela kamu görevlisidir fail. 86/3te
mesela kamu görevlisi olma nitelikli unsuru var. Bir bakarız 86/3 ve 86/2 aynı anda oluşuyor.
O zaman ölüm gerçekleşirse 87/4e gidebilir miyiz diye bir tereddüt oluyor. orada artık, ilin
ağırlığına bakmamız lazım, btmye girer mi yoksa 86/1 ağırlığında mı? 86/1se eğer aynı anda
86/3e girmesinde bir sakınca yok, 87/4ü tartışırız ama il zaten 86/2 çerçevesinde kalmış
ama bir şekilde 3.fıkraya da giren nitelikli unsurlar varsa, ilin ağırlığından çıkıp 87/4ü
tartışabiliriz dememek lazım. 86/2 tek başına ölümü getirmeye elverişli değildir, adil olmaz.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralamaya ilişkin detayları okuyun dedi.

27 MART

89.maddenin 4.fıkrası genel hükümlerden ayrılan bir kural olarak karşımıza çıkıyor. bu bir
özel içtima hükmü, hukuki anlamda tek bir ille birden çok kişinin yaralanmasına atıf yapıyor.
Normalde içtima hükümleri aklımıza gelir oraya gitmeyi düşünürüz ama böyle yapmayıp
doğrudan 89/4e gideriz.

Bir de 89/5 var. Bu muhakemeye ilişkin bir madde, şikayete bağlı olduğunu belirtiyor taksirle
yaralama suçunun. Yalnızca 1.fıkraya giren yaralama hariç suçun bilinçli taksirle işlenmesi
halinde şikayet aranmaz. “Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması
şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle
işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.”

23.madde “Bir ilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet
vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en
azından taksirle hareket etmesi gerekir.” diye anlatır sonucu nedeniyle ağırlaşan suçu anlatır.
Kasten yaralama bakımından neticesiyle ağırlaşan haller 87de. 89da ise taksirle yaralama
bakımından ağırlaştırıcı kabul ettiği şeyler var 2. ve 3.fıkralardaki ağırlaştıran nedenlerde.
Yani taksir taksir kombinasyonu.

91.maddede düzenlenen sadece organ veya doku ticareti değil. bunu okuyunca farklı illerin
ceza hukukunda karşılığı olduğunu görüyoruz. Bir üreme hücresi ticarete konu edildi mesela.

91de aslında 5 ayı suç var diyebiliriz ama 6da desek olur.

Organ ne doku ne? Ayrı ayrı tanımlamak önemli değil genel olarak ama 1.fıkrada önemli.
organ özel olarak fonksiyonunu yürütebilen sınırları belirlenebilir damarlardan oluşan
dokudan oluşan vücut parçaları deniliyor bir kanunda. Dokuyu ise aynı kanunda hücrelerden
ve hücre dışı elemanlardan oluşan insan vücudunu tamamlayan yapılar diye tanımlıyor.
Kıkırdak, kemik vs.

2238 sayılı kanunda düzenlenir organların canlıdan veya ölüden nasıl alınacağı. Buna aykırı
olarak alınması yasaktır. Canlının rızası varsa bile farklı şekilde alınmasına bu yasal olmaz.

Küçükler için muvafakat da düzenlenir 2238/6.maddede.

Kim işleyebilir bu suçu? Bir sağlık kuruluşunda yetkili gerçekleştirebilir bu suçu dediği için
kanun bazıları özgü suç der, hekim olmayan kişi bu suçun faili olamaz derler. 91/1i
okuduğumuzda ise mutlaka hekim olacak diye bir şart yok. Hoca ve doktrindeki ağırlıklı
görüş budur.

Mağdur kimdir? Geçerli rıza olmaksızın kimden organ doku alındıysa o kişidir.
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
Rızanın niteliği nedir? Hukuken geçerli rızaya dayanmak. Hukuka uygunluk nedeni midir
rıza? Tipikliğin bir unsuru mudur? Tipikliğin bir unsuru dersek buradaki hata suçun maddi
unsurunda hata olarak değerlendirilecektir.

Hoca tipiklik unsuru dedi. Bence de mantıklı maddi unsur olması. Eğer geçerli rıza varsa suç
oluşmayacak.

91/1 sırf hareket suçu der üzülmez. Bir sonuç aranmadığı için bunu söyler. Doktrinde bir
görüş der ki zarar suçu mu tehlike suçu mu olduğu hakkında,

91/1 ile kasten yaralama arasındaki ilişkiden bahsettik ders arasından önce, çeşitli kirler var.

Peki hem organı hem dokuyu aldı diyebilir miyiz? Sadece organı almaktan cezalandırırız
geçeriz diyen bir görüş vardır. Hukuki anlamda tek il hem de tüketen tüketilen norm ilişkisi
vardır diyen bir yoldur. Eğer bunu kabul etmezsek 44.maddeyi uygular ve hukuki anlamda tek
il, hem 91/1/c.1 hem 91/1/c.2 deriz. Gerçek içtima hükümlerine gidenler yani iki aynı il ve
hüküm diyenler de var. Hocanın görüşü ise, iki ayrı hüküm var doku organ hakkında, tek bir
il var ama ikisi ayrı ele alınmalı diyor. burada bilerek görüş belirtmemiş ben sordum diye
söyledi. 1.fıkrayla ilgili başka bir şey yok.

Hukuka aykırı olarak ölüden organ alma 91/2, fail kim olabilir? bir görüş sadece hekim diyor
diğer hocanın da taraftar olduğu görüş herkes olabilir diyor.

Mağdur kim? Ölü kişiliğini kaybediyor. Yakınlarının mağdur olacağı öne sürülmüş. Kişinin
hatırasına hakaret suçu ayrı bu ayrı. Burada doğrudan madde 44e gitmek gerekir çünkü bir
suç şerefe karşı diğeri ise organlar vücut hukuki konusu suçun.

91/3 çok failli suç ve karşılaşma suçu çünkü failden faile geçiyor. Mağdur ise toplum
denilebilir.

30 Mart

Organ nakli bedel veya başka çıkar karşılığı yyapılamaz. Alım ve satım ifadelerini kullanıyor.
Acaba hastane masra arını karşılaması bağış alan tarafından bir bedel mi? Yargıtay’a göre
sebepsiz zenginleşmeyi aşmaması gerekiyor. Çarpraz bağış için de aynısı söz konusu.
Kanunda düzenleme yok ama Yargıtay sebepsiz zenginleşmeyi engelliyor.

Organ alım satım yapan tara arı var diyelim, hekim de bunu biliyorsa eğer 91/3’te sorumlu
tutulmasını gerektiren hükümler var. Aracı sıfatıyla.

Özel bir zorunluluk hali düzenlemesi de var. Böyle olduğunda 25.maddeye gitmeyip direkt
özele gidiyorduk. 92 diyor ki organ veya dokusunu satan kişinin durumuna göre ekonomik,
sosyal vs. ceza azalır veya kaldırılır diyor. alan kişiyi bu özel zorunluluk haline dahil etmiyor.
Peki, alan kişi için genel zorunluluk hallerine gidebilir miyiz? Örneğin kendi veya 3.kişi için bir
tehlike vardı diye azaltalım mı? Şartları var mı diye değerlendiririz. Yargıtay bu tartışmanın
yapılmasını bekler.

92 genel zoruluk haline ilişkin durumlardan çok daha kolay olduğu için bakacağımız bazı
şeyler var. Örneğin kişi bu ekonomik sosyal koşulların zorluğunu kendi kendine mi yaratmış,
kendi yüzünden mi böyle.

Gönüllü vazgeçmede suçun teşebbüs aşamasında olması lazım. Etkin pişmanlıkta genel
hükümlerde bir düzenlememiz yok, artık suç tamamlanmış ve bütün unsurlarıyla oluştuktan
sonra meydana getirdiği zararı tela etmeye yönelik bazı iller gerçekleştiriyor fail. Ama etkin
fi
fi
fl
fl
fi
fi
fi
fi
fi
pişmanlık genel hükümlerde yok bu yüzden bir suçun düzenlemesinde yer almalı. Organ
doku suçunda da yer alıyor 93.maddede.

Saklama nakletme aşılama kavramlarına nasıl anlam yüklemeliyiz? Aşılama da nakletme


anlamında kullanılır normalde ama kanunda neden peşpeşe söylüyor?

Nakil, transfer edilmesi, bir yerden bir yere götürmek. Aşılama bir kişiden alınıp diğerine
verilmesi. Saklama ise uygun koşullarda muhafaza etmek.

Eğer kişi bunun hukuka aykırı olmadığını düşünüp yapıyorsa kastı olmaz. Esaslı hata olur
suçun taksirli hali de olmadığı için ceza almaz.

Mağdur toplumu oluşturan herkes denir. Organ veya dokunun sahibi mağdurdur diyen de var.

İlan veya reklam yayınlama veya verme seçimlik hareketleri var, burada belli bir çıkar
karşılığında ifadesi neyi anlatıyor? Üzülmez ilan ve reklamın çıkar karşılığında yapılmasının
kastedildiğini söylüyorlar. Hoca ise bellirli bir çıkar karşılığında ifadesini organ veya dokunun
verillmesi kısmında yorumluyor ilan veya reklamı çıkar karşılığında yapılması değil diyor.

3 Nisan

Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar

102.maddeden başlayan maddeler bu başlığı taşıyorlar. 4 tane madde koyulmuştur. Korunan


hukuki değer cinsel dokunulmazlık, özgürlüktür. Asli korunan değer budur. bu suçlardan
cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarıyla başlayacağız bunlar birbirine benziyor ama
tartışmalarla ortaya koyacağız.

102.maddeden başlayalım.

Cinsel saldırı Madde 102- (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl
eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası
verilir.

Sarkıntılık düzenlemesi sonradan bu maddeye eklendi, 2014te.

Cinsel saldırı suçunun faili kim olabilir? 2. Fıkra ile ilgili bir tartışma var acaba nitelikli unsur
mu yoksa yeni bir suç düzenlemesi mi? İkisini de söyleyenler var.

(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda,
on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu ilin eşe karşı işlenmesi
hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.

Biz nitelikli unsur olarak ele alıyoruz. 3.fıkrayı da öyle.

Failin cinsiyetine ilişkin ayrım yok. Mağdur bakımından da kadın erkek ayrımı yapılmamış.
Fakat mağdurumuz yetişkin bir kişi olacak. çocukların cinsel istismarından bu şekilde
ayrılıyor. Medeni durumu evli veya bekar olabilir. herkes bu suçun mağduru olabilir yetişkin
olmak kaydıyla.

Mesela, evlilikle ergin kılınmış 18 yaş altı bir birey bu suçun mağduru olabilir mi? Cinsel
saldırı suçunun mu yoksa çocuk olarak kabul edilip çocuklara karşı işlenebilecek cinsel
saldırı suçlarından mı bahsederiz?
fi
Yetişkin dediğimizde, 18 yaşından küçük olması önemlidir. Evlilikle ergin kılınmış olması
yetişkin statüsüne dahil etmez bu durumda.

Mağdurun failin eşi olduğu durumlar? 102/2.fıkraya gidebiliriz. Soruşturma kovuşturmayı da


mağdurun şikayetine bağlanmış. Hoca temel şeklinin de eşe karşı işlenilebilir olduğunu
düşünüyor koca üzülmez ise sadece 102/2de geçtiği için bunun eşe karşı işlenebileceğini
düşünür.

Mağdur yaşayan biir olmalı, ölü kişiye karşı bu suçu işleyemezsiniz. Bu 130.maddeyi
oluşturur.

Cinsel davranışlarla ifade var 1.fıkrada. cinsel davranışlar ifadesi neyi anlatır? Tek bir cinsel
davranış varsa bu suçun temel hali oluşmaz mı diyeceğiz? Hayır. Yine de evet diyenler var
☹. Bedensel olarak birden fazla hareket gerekiyor dememeliyiz. Peki, 2 cinsel davranışı üst
üste yapınca suç 2 kere mi oluşur? Hayır, hukuki anlamda il tekliği olur. aynı amaca yönelik
zaman bakımından uyumlu iller.

1.fıkrada temel şeklinden dolayı sorumlu tutmak için 2.fıkradaki boyuta ulaşmayan iller
olması lazım. Yani sair cisim veya organ sokulmamalı.

4.fıkraya baktığımızda uygulanan cebir kasten yaralamanın bir parçası olduğunda suçun bir
parçası olarak kabul ediliyor. Ama belli bir aşamadan sonra kasten yaralama suçunun
hükümlerine ayrıca gideriz.

(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine
neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Sarkıntılık ifadesi sorunlara yol açtı. Eğer davranışlar ısrarcı değilse. Ani ve kesintili ise basit
düzeyde kalıyorsa, bu gibi durumlarda sarkıntılık düzeyinde kalması bu demektir. Vücut
dokunulmazlığını ihlal ediyor olmasına bakılır. Mesela bir kere dokunuyor çekiyor. Vücut
dokunulmazlığının ihlali kriterini baz alıyoruz. Bu da aslında ziksel dokunmayı kastediyor.
Tabii ki tartışmalara konu oldu. sarkıntılık, ani, süreklilik arz etmeyen kesintili hareketler.

Fail mağduru tehdit ediyor, cebir kullanıyor. Bunu yapmak suretiyle mağdurun kendine veya
bir başkasına karşı cinsel davranışlarda bulunmasını sağlıyor. Kendine değil bir başkasına
yaptırırsa cinselliği, o zaman dolaylı fail olmuş olur. kendi üzerinde gerçekleştirilmesini
sağlarsa doğrudan fail olmalı8

A bye karşı cyi zorlayarak cinsellik yaptırıyor.

A byi zorlayarak kendine (a’ya) cinsellik yaptırıyor. Doğrudan fail. Byi b’ye yapmaya zorlarsa
dolaylı fail olur a.

Vücut dokunulmazlığının ihlali hiç yoksa, ziksel temas yoksa ama cinselliğin tatminiyatı
varsa ne olacak? A B’yi seyrediyorsa ya da A B’yi kendisini seyretmeye zorluyorsa? Koca
üzülmez cinsel saldırı oluşmuştur diyor ama hoca hayır oluşmaz diyor. vücut dokunulmazlığı
kriteri gerçekleşmediği için artık 102’ye gidilmesi yanlıştır diyor.

2.ve 3.fıkralara geçelim. Bunları biz nitelikli unsur olarak kabul ediyoruz.

Vücuda organ veya sair cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi diye geçen 2.fıkra çok
eleştiriye konu edildi. Kişinin kulağına kalem sokma cinsel suçtur mu diyeceğiz? Vücut

8 Hocaya sor tenefüste


fi
fi
fi
fi
fi
boşluklarını da kapsıyor diyeceksek somut olaya göre incelenir ve cinsel davranış niteliğini
kazandırıyor mu o vücut boşluğu davranışa bu düşünülür.

Sıvılar sair cisim olabilir mi? Yine vücut boşluğuna bağlı.

Bu ilin eşe karşı işlenmesi ele alınır. Şikayete bağlı. Hocaya göre suçun temel şeklinin de
eşe karşı işlenmesinin önünde bir engel yok.

Kasten yaralama tekrar ediyor.

Müşterek faillik tekrar ediyor.

Mağdur alkollüyse nasıl hareket edilecek tartışılır. Mağdurun alkollü olması kendisini
savunamayacak olmasına mı işarettir? 2- alkolü iradi olarak almış olması olmaması önem
arz edecek mi?

Alkollü diye kendini savunamaz hiçbir durumda diyemeyiz. Duruma göre bakılır. Promile,
alkol direncine vs. rapor alınır.

Mağdurun alkol alması iradi olarak? Etkilememeli. Önem taşımadığı söylenilir.

Peki, fail mağduru uyuşturuculasa ya da alkolleşe mağdurun haberi olmadan? Hile suretiyle
cinsel saldırıyı gerçekleştirmiş oluyor. nitelikli hale gidilmiyor.

Tipiklik ile bağlantılı olarak ilgilinin rızasını tartışacağız. Bu bir hukuka uygunluk nedeni mi
yoksa tipiklik unsuru mu? Her ne kadar suç tipinde rızaya yer verilmese de rıza varsa saldırı
olmaz. Alman görüşüdür burada tipikliğin bir unsuru olarak kabul edilir rızanın yokluğu.

5.fıkrada

(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına hükmolunur.

Netice sebebiyle ağırlaşmış hal düzenleniyor.

2.fıkraya da nitelikli unsur kabul ettiğimiz halde teşebbüs mümkün diyoruz. Yargıtay öyle
diyor. 102/2ye Nitelikli unsur dediğimiz için teşebbüs mümkün değil diyoruz biz buna ama
Yargıtay diyor ki 102/2ye de teşebbüs olabilir somut olayda buna kanaat getirilirse bu şekilde
yapılır.

5.fıkra suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin
23.maddede genel hüküm vardır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç varsa esas suçun nitelikli
hali değildir. nitelikli unsurlar kast kapsamındadır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış usçlarda en
azından taksir aranır. Genel norm özel norm ilişkisi vardır bu da görünüşte içtima olur ve
sadece özel norm yani neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali uygulanır. SOR bunu

5.fıkraya teşebbüs mümkün müdür? Yargıtaya göre neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlara
teşebbüs mümkün değil diyor. cinsel saldırıyı gerçekleşmeden cebri uyguladı ve mağdur öldü
diyelim cebir sebebiyle. Bu neticesi sebebiyle ağırlaşmış teşebbüs olur mu? Bu çok kafaf
yorucu bir şey sadece böyle bir şey oldunu bilin. Yargıtay neticesi sebebiyle ağırlaşmış
teşebbüse itiraz etmiyor ama neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlara teşebbüs mümkün değil
diyor.

Sarkıntılıktan konuşalım. Ekspotiz bir davranış var. Davranış gerçekleşmeden belirleyemeyiz.


Başka türlü sarkıntılığı tespit edemeyiz.
fi
İhmali davranışla kasten öldürmede kast unsurunu karıştırmayın dedi. Öngörülen tehlikeli
hareketi karıştırıyormuşuz, bizim taksirli işlediğimiz bir davranış sonucu öngörülen bir tehlike
çıktı ve böylece artık yapan kişinin icrai bir davranış yapıp bu tehlikeyi savurma görevi
doğdu. Durum budur.

Vücut dokunulmazlığının ihlali olması lazım. Ve tatminiyet de lazım hocaya göre. Nitelikli
unsurları gerçekleştiremeyip asıl amacı bu olsa nitelikli hale teşebbüsten hüküm kurmayız.
Temel şekli zaten oluştuğu için oradan hüküm kurarız. Ama bazen Yargıtay bunun tersine
hüküm verip örneğin, 2.fıkraya teşebbüsten hüküm kuruyor.

31.38

Rıza varsa zaten cinsel saldırıdan bahsetmeyiz, tipikliğin bir unsuru olarak aldık. Rızanın
varlığı konusunda bir hataya düştüyse kişi maddi şartlarda hata deriz. Ve 30/1e gidiyorduk,
kastı kalkıyordu.

İştirak üzerine konuşalım biraz,

Genel hükümleri düşüneceğiz. Fiil hakimiyeti var mı? Varsa faillik düşünüyoruz. Yoksa
şerikliği düşünüyoruz. Müşterek fail olabilmek için bizzat hareketi gerekmez. Burada
katkısına bakılmalı. Onun katkısı olmaksızın o suç işlenemeyecektiyse o zaman da müşterek
fail oluyor. her somut olay bazında değerlendirmek lazım.

Mesela arabaya binmeye ikna eden biri varsa ve sürenler farklıysa bu sefer hocaya göre ikna
eden yardımcı olabilir tartışmalıdır bu durum.

Müşterek faillik varsa suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi nitelikli unsuru çıkacak.

İçtima tartışılıyor 3 kişi mağdura karşı cinsel saldırı suçunu işliyorlar. Her biri cinsel saldırıyı
gerçekleştirirken mağdurun kollarını tutuyor, diğer mağdur kaçarsa onu tutayım diye bekliyor.
Bu durumda tek bir cinsel suç mu vardır yoksa kaç defa gerçekleşmiştir? Müşterek failler
sonuçta ve ayrı aynı cinsel davranışları sırayla icra ediyorlarsa burada müşterek faillik mi var
deriz?

Zincirlemeye soktuğumuz anda zincirleme suç hükümü uygulanır dedik. 43/1de ağırlaştırır. 3
ayrı cinsel saldırı değil de 1 cinsel saldırıdan fıkra gereğince ağırlaştırıp ceza veriyoruz.

Benim krime göre tek bir hukuki il vardır çünkü iller aynı amaca yönelik ve zaman
aralıkları neredeyse yok. Yargıtay da muhtemelen bunu düşünüyordur bu görüştedir ama
bence vicdanen çok yanlış. Yargıtay zincirleme suç hükümlerini uyguluyormuş. Yani Yargıtay
birden çok suç var ve hukuki anlamda birden çok il vardır diyor kendisinden beklenmeyecek
şekilde.

Doktrine göre tek bir cinsel saldırı var diyor.

58-1.05

Kişi yetişkin değilken cinse istismar işleniyor ve zaman geçtikçe 18 yaşını dolduruyor ve
cinsel saldırıya dönüşüyor bu suç. Bunları ayrıca konuşacakmışız.

Yerine göre kusurluluğu kaldıran bir neden olursa değerlendirilebilir örneğin akıl hastalığı.

Yaptırımda ceza muhakemesinde nedir? 102/1 temel şekli, diyor ki şikayet şartı öngörmüş.
İlk cümlede. İkinci cümlede sarkıntılık var yani cezayı düşüren hal, bu cümlede söylememiş
şikayte şartı var diye ama evleviyetle, temel şeklinde bile aranıyorsa ha etilmiş şeklinde de
aranır dedi hoca.
fi
fi
fi
fi
fi
fl
2.fıkradaki nitelikli unsur için ise şikayet şartı aranmaz. Kaldı ki 2.fıkranın 2.cümlesinde
şikayet şartı var demek ki istese ilkine de koyardı.

You might also like