Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 9

7.

Hafta

TÜRKÇE ZENGİN BİR DİL MİDİR?

Dillerle ilgili görüş belirtilirken o dilin fakir ya da zenginliği


üzerinde de durulur. Bir dil, o dili kullananların iletişim ihtiyaçlarını
görebildiği, duygu ve düşünce inceliklerini yansıtabildiği, bilimin
ihtiyaç duyduğu terimleri karşılayabildiği ölçüde zengindir.
Dil zenginliğini birkaç dile özgü kılmak yanlış olduğu gibi her
dilin zengin olduğunu söylemek de bir o kadar yanlıştır.
Çinler, Hintliler, Araplar, Farslar dünyanın tanıdığı en eski
kavimler olup dilleri de zengindir. Bunların hepsi imparatorluk
kurmuş milletlerdir.
Dilin zenginliği, dilin işlenip incelmesi, kültür ve edebiyat dili
olması, felsefî düşünceleri yansıtabilmesiyle belirlenir. Bir dilin
yaygın olarak kullanılması zengin olması için yeterli olmaz.
Dil zenginliği için:

1. Söz varlığı: Dilin kelime hazinesi, o dilde kullanılan


kelimelerin sayısıdır. Dilde yalnızca somut varlıkların karşılanması
yeterli değildir. Soyut kavramları ifade eden kelimelerin sayısı da
önemlidir. Söz varlığının zenginliği o dilde anlatım rahatlığını
sağlamaktadır.

Türkçenin söz varlığıyla ilgili bir fikir vermesi açısından


şu verileri bilmemizde yarar vardır:

1. Orhun Yazıtları (yaz. 732-735), 1000 kelime


2. Kaşgarlı Mahmut, Dîvânü lugâti't-Türk (yaz. 1074), 8000
kelime
3. Ali Şir Nevai'nin (ö. 1501) eserlerinde, 24.000 kelime.
4. Şemsettin Sami, Kamus-ı Türki (yay.1901) 26.000 kelime.
5. Türkçe Sözlük (yay.1945, TDK), 15.000 kelime.
6. Türkçe Sözlük (yay. 1977, TDK), 27.800 kelime
7. Türkçe Sözlük (yay. 1998 TDK), 60.000 kelime (maddebaşı)
8. Güncel Türkçe Sözlük (yay. 2006, TDK), 77.400 kelime
9. Güncel Türkçe Sözlük (yay. 2010, TDK), 92.292 kelime
(maddebaşı ve madde içi)

2. Yapısının sağlamlığı:
Dilde yeni karşılaşılan varlık ve kavramları karşılama yollarının
bulunması demektir. Bir dilin gelişmesi, çağın ihtiyaçlarını
karşılayabilmesi için o dilde yeni kelime türetme ve yeni kelime
yapma yöntemlerinin olması gerekir.
3. Ses zenginliği:
Yeryüzündeki dillerin bir kısmı ünsüzlere, bir kısmı ise ünlülere
dayalıdır. Türkçe, özellikle ünlüler bakımın diğer dillerin birçoğundan
zengindir. Dünyanın en yaygın dillerinden olan İngillizcenin altı
ünlüsü varken Türkçenin sekiz ünlüsü (kapalı e'yi sayarsak dokuz)
vardır.
Bir dilin ses güzelliği, ünlülerinin zenginliği ile kendisini
gösterir. Türkçe’de en az 8 ünlü vardır. Bu sekiz ünlü, yirmi bir
ünsüzle birlikte kullanılarak yalnızca kelime başında 160 çeşit temel
ses elde etmek mümkündür. Türkçe kelimelerdeki ünsüz, ünlü, ünlü-
ünsüz gibi ses uyumlarını da düşününce Türkçe’nin ses güzelliğini ve
ahenkliliğini anlamak daha da kolaylaşacaktır. Bu tür uyumlar başka
dillerde bulunmayan, Türkçeye özgü ses özellikleridir.

4. Türkçenin Yapısındaki Uyum:


Dünyanın birçok yaygın ve gelişmiş dilinde asıl kurallar kadar
da istisnalar vardır. Türkçede çok az istisna vardır. Bu uyum
kelimelerin çekimlerinde, yeni kelime türetmede, cümledeki öğelerin
diziminde hemen görülür. Türkçede asıl öğenin sonda, yardımcı
öğenin önde gelmesi de bu dilin mantıklı ol. Bu hem tamlamalarda
hem cümlelerde görülmektedir. Bu da bize Türkçenin mantıklı bir
yapısının olduğunu gösteren bir başka delildir. Türkçe, düzenli
işleyişi ve ahenkliliği ile yabancı ilim adamlarının dikkatini çekmiştir.

Yabancı Türkologlardan bu konuda şunları ifade etmişlerdir.


Alman Max Müller (ö. 1900), Türkçe’nin düzenliliğini şöyle
dile getirmektedir:
“Türkçe dil bilgisi kitabını okumak, bu dili öğrenmek
niyetinde olmayanlar için bile zevktir. Dil bilgisi kurallarının
belirtilmesindeki ustalık, isim ve fiil çekimindeki düzenlilik, dilin
yapısındaki saydamlık, kolayca anlaşılabilme yeteneği, insan
zekâsının dil aracılığı ile beliren üstün gücünü kavrayabilenlerde
hayranlık uyandırır. (…) Dilin iç yapısı, billur bir arı kovanı
yapısını seyrediyormuşuz gibi ortadadır. Türk dili, seçkin bir
bilginler kurulunun uzun bir çalışması ile yapılmış sayılabilecek
düzgünlüktedir.”
Cumhuriyet döneminde Türkçe’nin dil bilgisi kitaplarından
birini yazan Fransız Jean Deny (ö. 1963) de Türkçe hakkında şu
ifadeleri kullanmaktadır:
"Biz Fransızlar için bu kitap lüzumundan fazla mantıklı
olabilir; ama ne yapalım ki bu benim değil, Türkçenin
mantığıdır."
“Türkistan bozkırları ortasında kendi başına kalmış insan
zekâsının, sadece kendi yaratılışından gelen içgüdülerle yarattığı
bu dili, hiçbir bilginler kurulunun yaratması düşünülemez.”
Yine, 1988’de Babil Dünya Dil Ödülü’nü kazanan Johan
Vandavella da Türkçe’nin yapı işleyişini satranç oyununa
benzetmiştir.

5. Yeni nesne ve kavramların veya bunların ince


farklılıklarının dile yansıtmak: Önce görmek ve düşünmek, sonra
bunlarla ilgili yeni kelimeler, yeni ifadeler bulmakla zenginleşir.
6. Dilde yaşayan, canlı olan kelimeleri değiştirmemek: Başka
dillerden çok önceden giren ve dile yerleşen kelimeleri yeni
kelimelerle değiştirmek dilin zenginliğine pek fazla bir şey katmaz. O
kelimeleri kullananların zihnindeki kavramları boşaltılmış olur. Bu tür
değişiklikler dilin kültür taşıyıcılığını ve kültürün devamlılığını
engeller. Dolayısıyla millî kültüre zarar verir: Arapça'dan dilimize
giren "kitap, hâkim, cennet, mü'min, imkân" yerine "betik, yargıç,
uçmak, inanıcı, olanak" gibi karşılıklar bulmak gibi.
Türkçe birçok bakımdan önemli ve zengin bir dilidir. Ancak bu
dili kullanan bugün “zengin dilin fakir kullanıcıları” durumuna
getirilmiştir.

Türkçenin Dillerle Etkileşimi

Yeryüzünde "saf, arı" bir dil arayacak olursak bulamayız. Bir


insan topluluğunun dilinin "saf, arı" olması için, o dili konuşan
topluluğun kendisi dışında bir toplulukla hiçbir ilişki kurmamış
olması gerekir. Dillerin, diğer dillerle ilişkileri arttıkça, bir taraftan
yaygınlaşıp zenginleşmekte bir taraftan da ilişki içerisinde olduğu
dillerle kelime alış verişine girdiği için saflığı, arılığı azalır.
Bugün dünyada en çok konuşulan ve en yaygın iletişim dili olan
İngilizce’nin söz varlığının % 75’ten fazlasının başka dillerden
alındığı yani yabancı kökenli olduğu, görülmektedir.. Yine başka bir
bilgiye göre de İngilizce’de en çok kullanılan 20 bin kelimenin %60’ı
Romantik dillerden (Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Romence) ve
Grekçe köklerden meydana gelmektedir.

Bilgi alış verişine yani öğrenme ihtiyacına dayanmayan “özenti


alışverişleri” dinî, siyasî, teknolojik vb. birçok sebebe dayandığı gibi,
dili kullananların psikolojik ihtiyaçlarına da dayanabilir. Öğrenme
ihtiyacına dayanmayan ve dile hiçbir zenginlik katmayan özenti
alıntılar, dillerin doğal gelişmelerine zarar verir. Bu tür alıntılar,
kendi dillerinde karşılıkları olduğu halde yapılan bir çeşit “moda”
alıntılardır. Osmanlı Türkçesi döneminde Arapça ve Farsça'dan; 19.
yüzyıldan itibaren Fransızca'dan, günümüzde ise İngilizce'dan yapılan
kelime alıntılarının büyük bir kısmının özentiye bağlı olduğu
söylenebilir.
Bir başka milletin sömürgesi olmuş ya da işgali altında
bulunmuş milletlerin dillerinde aşırı alıntılar görülür: Urduca, Hintçe
gibi dillere İngilizce'den birçok kelime girmesi bu duruma örnektir.
Diller arasında tek taraflı bir ilişki söz konusu değildir. Yer
yüzünde 12 milyon km2 gibi geniş bir coğrafyaya yayılan ve en eski
tarihe sahip dillerden olan Türkçe, sadece Arapça ve Farsça’dan
değil birçok dilden kelime ve dil unsurları almış; fakat aldıklarından
daha fazlasını da belki de vermiştir. Araştırmalar Türkçe 20 dilden
kelime almasına karşılık 30’dan fazla dile kelime verdiğini
göstermektedir.

Türkçeden kelime alan bazı diller ve geçen kelimelerin tespit


edilebilen sayıları:
Arapçaya……..... 941,
Çinceye ……… ..307,
Farsçaya ……..... 2545
Rusçaya………...300,
Ukrayncaya ….. 747,
Macarcaya …......1500,
Rumenceye…......1700,
Bulgarcaya….. …3500,
Sırp-Hırvatçaya.. 8742,
Çekçeye…………248,
İtalyancaya…….. 146,
Yunancaya …….. 3000,
Almancaya……... 166,
İngilizceye……… 247

Bu örnek bize Türkçenin sadece “alıcı dil”değil, verici bir dil


olduğunu da göstermesi bakımından önemlidir.

Türkçedeki alıntı kelimeler:

Türkler tarih boyu yakın veya uzak komşularının dillerinden


etkilendikleri gibi değişik coğrafyalarda çok çeşitli milletlerle ve
kültürlerle karşılaşmışlar, zaman zaman onlarla iç içe olmuşlardır.
Türkçeye İslamiyetten önce başka dillerden bazı kelimeler girmiş olsa
da bunların sayısı çok azdır. 10. yüzyıldan itibaren kitleler halinde
İslamiyeti kabul edip İslam medeniyetine girdikten sonra ise Türkçeye
Arapça ve Farsçadan birçok kelime girmiş, böylece bazı Türkçe
kelimeler unutultumuştur. Türkçenin diğer dillerden aldığı kelime ve
dil unsurları, tarih içinde Türkler’in yaşadığı coğrafyaya, dinî, siyasî,
askerî, ticarî ilişkilere, çağın ürettiği mal ve hizmetlere, girilen
medeniyet dairelerine göre yaşanılan çağa göre değişiklik
göstermektedir.
İlk yapılan Kur'an çevirilerinde Arapçadaki dini veya dini
olmayan kelime ve kavramları karşılamak için çok çaba sarfedildiği
görülse de bu titizlik daha sonraki yüzyıllarda ne yazık ki
sürdürülmemiştir. Günümüzdeki çevirilerde bu oran %10'lara inmiştir.
Orta Asya'da Harizm Türkçesiyle yapıldığı bilinen ilk Kur'an
çevirilerinde kullanılan Türkçe karşılıklara örnek olarak şunları
verelim:
Allah---Tanrı
Cennet---Uçmak
Peygamber---Yalavaç
Hâlik---Yaratgan
Beytullah---Tanrı evi
Te'hîr---Geri bırakmak
Müezzin---Kığırdıcı
Kebîr---Ulu

15. yüzyılda Anadolu'da yapılan Kur'an çevirisinden örnekler:


Cehâlet---- Bilmezlik
Tahâret----Arınmak
Hâlik----Yaradıcı
Mü'min----İnanıcı
Tavaf----Tegzinmek
Âmir----Buyurucu
Fesad----Azgunluk

Türkiye Türkçesinde alıntı kelimeler:

Türkçe Sözlük (yay. Ankara 1998, TDK), 75.000 (kelime-deyim)

7789’u (yaklaşık % 11’i) Arapça ve Farsça,


6435’i (yaklaşık % 8’i) Batı kökenli ve diğer
Türkçe Sözlük’teki yabancı kökenli 14.224 kelimenin dağılımı:

Arapça …………..6426
Fransızca ………. 4645
Farsça …………. 1363
İtalyanca ………...622
İngilizce…………..446
Yunanca …………383
Latince ……………93
Almanca …………84
Rusça …………….38
İspanyolca ……….37
Macarca …………18
Slavca ………… .. 17
Moğolca ………….15
Ermenice…………14
Bulgarca ………… 8
İbranice....................8
Portekizce…………3
Japonca …………...2
Arnavutça ………...1
Norveççe ………….1

Türkçe Sözlük'ün verilerine göre Türkiye Türkçesinde yirmi


yabancı dilden kelime vardır.
Diğer dillerden Türkçe'ye giren kelimelerle ilgili müstakil
sözlükler de vardır. Bunlardan ikisinin künyesi şöyledir:
Mustafa Nihat Özön, “Türkçe-Yabancı Kelimeler Sözlüğü (8 bin
kelime, 11 yabancı dilden)
Ali Püsküllüoğlu, Türkçedeki Yabancı Sözcükler Sözlüğü (10 bin
civarında, 17 yabancı dilden)
Dillerin birbirinden kelime alması veya yabancı kökenli kelime
dilin yapı ve işleyişini bozmaz. Bir ifadenin “Türkçe” veya
“yabancı” olmasının ölçüsü, içindeki kelimelerin “kökeni”
(markası) değil, kelimelerin hangi kökenden olursa olsun cümle ve
kelime grubu (söz dizimi) içinde sıralanma, birbirine bağlanma ve
aralarındaki ilişki kurma şeklidir. Halk ve Banka kelimeleri köken
olarak Türkçe değildir. Fakat bu iki kelimeden, Türkçenin işleyiş
sistemine göre meydana getirilecek “ Halk Banka-sı” şekli,
dünyanın her yerinde Türkçedir. Buna karşılık, aynı kelimelerle
meydana getirilecek “Halk Bank” şekli ise Türkçe değil,
yabancıdır.
Dünyanın her gelişmiş medenî dilinde yabancı kökenli kelime
bulunur. Dünyada öz bir dil yoktur. Ancak dil, aldığı yabancı kelimeyi
söyleyiş ve yazılış (bazen de anlam) bakımından kendi yapısına
uydurmalıdır. Böylece yabancı kelime “millîleşmiş” olur. Yabancı
kökenli kelimeyi, geldiği dildeki söyleyiş ve imlâsıyla değil, milletin
söyleyiş ve imlâsıyla kullanmak gerekir. Dilde sadeleşme akımının
öncülerinden Ziya Gökalp’ın “Türkçeleşmiş Türkçe” dediği de
budur. Böylece, fethedilmiş toprakların vatan oluşu gibi, kelimeler de
dilimizin malı olur.
Atatürk harf inkılâbını yaptıktan sonra dilde de bir inkılap
yapmayı düşünüyordu. Bunun ilk işaretini, Sadri Maksudi’nin Türk
Dili İçin kitabına 02.09.1930’da el yazısıyla yazdığı şu cümlelerle
vermişti:
“Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca
müessirdir.Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil
şuurla işlensin.. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk
milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
Bir dil için en iyisi ve güzeli, ihtiyaç duyduğunda kendi dil
varlığından -kök ve eklerden- kendi yapısına uygun doğru ve güzel
kelimeler türeterek yabancı kelime akınını önlemektir.
Ancak, yabancı kökenli fakat dilin malı olmuş kelimeleri dilden
çıkarmak için, dilin kurallarına aykırı kelimeler türetmek yani
kelime uydurmak da dili fakirleştirip yozlaştırmanın başka bir
yoludur.
Dil alışverişlerinde, Türkçenin yabancı dillere karşı korunması,
şimdiye kadar dilimize yerleşip Türkçeleşmiş kelimelerin dilden
çıkarılması ile değil, henüz yerleşmemiş veya yeni girmekte olan
kelimelere karşılık bulmak şeklinde olmalıdır.
Çok eski bir geçmişe sahip olan Türkçenin, diğer dillerle
ilişkileri konusunda genellikle, başka dillerden özellikle de Arapça
ve Farsça’dan aldıkları üzerinde durulmuş, böylece Türkçe
sadece“alıcı dil” olarak görülmüştür. Bu yanlış anlayış da başka
dillerin "saf, arı", Türkçe’nin ise “karışık bir dil” olduğu gibi yanlış
bir kanaatin yayılmasına sebep olmuştur.

Kaynakça

Prof. Dr. Muharrem Ergin, Üniversiteler İçin Türk Dili, İstanbul 2986.
Prof. Dr. Yakup Karasoy v.dğr., Üniversiteler için Uygulamalı Türk Dili
ve Kompozisyon Bilgileri, Konya 2009
Rekin Ertem-İsa Kocakaplan, Üniversitelerde Türk Dili ve Kompozisyon,
İstanbul 2010
Prof. Dr. Musta Özkan v.dğr., Yüksek Öğretimde Türk Dili: Yazılı ve
Sözlü Anlatım, İstanbul 2006.

You might also like