Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 16

KlYI'dan

• KIYI'mn ilk saytst, bek/enenin üstünde ilgi gör­ /arta birlikte, "Uiuslararast Şenlik" biçiminde kutla­
dü. Sanatseverliğin bir göstergesi olan bu durum, bizi maktaytz. Bu yeni oluşum, bizim "ulusal'' bayramt­
mutlu ettiği gibi, yüreklendirdi de. Bundan böyle mtza giderek "evrensel" bir boyut kazandtracağa
KIYI'ntn sanat düzeyini yükseltmek, onu okura, gi­ benziyor... Bu, ilginç bir gelişmedir.
derek daha doyurucu bir içerikle sunmak başitea Dünyantn çeşitli ülkelerinden din/eri, dilleri, tö­
amaomtz o/acaktrr. releri, dünya görüşleri ayrt ama yürekleri bir olan ço­
• Bu ytl, uluslararast BARIŞ YILI. Ama biz, sava­ cuklar, Atatürk Türkiye'sinde biraraya gelerek dost­
şan bir dünyada, bartş'tn ödemi içindeyiz. Bütün in­ ça, kardeşçe sevinçten uçarcastna coşup oynayarak
sanlar, savaştn, doğrudan ya da dalayit olarak etkisin­ eğleniyorlar. Dünya çocuklartntn sevgide böylesine
de. Kimi ölüyor, kimi yaralantp sakat kaltyor.. Kimi kaynaşmtş olmast, birbirine uzak düşen büyükler için
de korku ve buna/tm içinde... ne güzel bir ders! Şimdiye dek biraraya gelerneyen
"Mardin-Münih Hattt"ntn sevimli Petra'st, "Ben uluslar, belki bundan böyle, bir bayram sevincinde
insaniart seviyorum." diyor. Babast Helmut ise, el ele veren bu çocuk/ann varltğtnda birleşip kayna­
"Sen, bir Alman'stn; bir Alman, ancak Almaniart se­ şabi/irler. Ancak bu gelişmeyle, bir gün bartş artarnt­
ver" diye diretiyor.. Sonunda, Petra'ntn, Mustafa'yla mn kurulabileceğine inant/abilir
kurduğu mutlu yuva dağtltyor. Daha önemlisi, insan­ Gerçekten çocuklar-arast ilişkilerden aileter-arast
/tk düşmant Helmut, aşağtltk düşünceleriv/e, alttn ilişkilere doğru genişleyen, buradan da uluslararast
saç/t iki çocuğu z.ebirlemeye başltyor... ilişkilere yanstyacak olan 23 Nisan Çocuk Şenliği",
Helmut'un sözleri, bize, F.H Uağlarca'ntn, Batt bartş konusunda umut verici görünümler sergile­
Anst'ndaki "Ben Almanlan severim/ Almanlar maki­ mektedir. Dileriz, bugün dünyayt yönetenlerin bir
nalart sever." dizelerini antmsattt. Yaratttğt teknolo­ türlü uygulayamadtklart, Atatürk'ün "yurtta bartş
jik dünyantn tutsağt durumuna gelen Battlt insanda. dünyada banş" ilkesi, bu yoldan gerçeklesir de in­
zamanla ya/ntz kendini sever olmantn çirkinfiği bu .. sanltğtn yüzü güler...
Çağtmtztn ileri uygarltğtnt yaratan insan/tk, bu
"O bir film, bun/arsa azanca düşünceler" deme­
uygarltğtn sağ/adtğt geniş oTanaklardan herkesin hak­
yiniz. Yeryüzünde nice Helmut'lar var. Çeşitli ülke­
ça yarar/anabileceği bartş ortamtnt kurmayt da başar­
lerde "yabanct düşmanltğt" yerden mi bitiyor, sant­
maltdtr.
yorsunuz? Helmut'lartn, "sevgi"nin yerine "kin''i,
• Bu saytda, Ressam Orhan Peker'in özel Mek­
"nefret"i büyüten insaniann işi bu... Kuşkusuz, daha
tup/anyla yaşamöyküsüne yer veriliyor. Sanatçtntn
temeldeki neden, çarptk eğitimdir. Sorunun ana kay­
dosdanndan sağ/antp ilk kez Ktyt'da yaytmlanan ve
nağt, burdadtr. Bunu önlemek için, ülkeler, ulusal
önemli sanat görüşlerine de yer veren bu mektup/a­
eğitim programlartnda, düşmanca duygular aştiaya­
nn, ilginç bulunacağtnt umuyoruz.
bilecek _konulara yer vermemelidir. Yoksa,
Saygtlartmtzla.
Helmut'lartn saytst daha da artar ve bartş umut/art
tümüyle suya düşer.
Bartş açtstndan üzerinde duru/maya değer bir ol­
gu daha var: Birkaç ytldtr "Ulusal Egemenlik ve Ço­
cuk Bayramt"mtzt, çeşitli ülkelerden konuk çocuk-

Sahibi: Kuzey Gazetecilik Matbaao/tk ve


Ambalaj San.A.Ş. Adtna
Abone Koşulları 1 Ytlltk 2.400.- TL.
M.Naci ÖZKAN
Yazışma Adresi P.K.183-TRABZON
Fiyatı:200.-Tl fKDV Dahili AYLlK DERGi
Yazı işl�ri Müdürü Osman D.PiYALE
Kapak Kolaj Tayfun PiRSHiMOGLU
Yayın Yönetmeni Mahmut ÇAKAR

Dizgi'Baskt: Kuzey Gazereci/ik Mat.ve Ambalaj San.A.S. Gazipaşa Cad.No.23 Te/:79797 67200 TRABZON
EVRENSEL BARIS iCiN - .

Rasim ŞiMŞEK

Yeryüzünün dört bir yanında anlamda barıs kurulamaz. Savasın lük ve kinden uzaklasacak sekilde
sıcak/ soğuk savaşlar sürüp giderken yol açtığı büyÜk acıları tümüyle orta­ terbiye edilmelidir." · ·

"evrensel barış"tan söz etmek asırı dan kaldırabllmek Icin daha köklü Evrensel barış, kuşku yok ki, en
iyimserlik olacak biliyorum. Yine ·de önlemler üzerinde dlisünmek ve barı­ sağlam temelini eğitimde bulur. Eği­
bu konuya eğilmek, evrensel boyut­ şı. tüm insanlığın üzerinde birleşebi­ tim. insanın iç varlığına yönelerek,
larda gerçek bir barışın hangi değer­ leceğl evrensel değerlere dayandır­ oradaki beneli duyguları bastırıp öz­
ler üzerine kurulablleceğlnl araştır­ mak gerekir. gecl bir yapı oluşturmalı. Ancak böy­
mak gereğini duyuyorum. Çünkü, in­ lece kişi, kendi iç kargaşasından kur­
sanları korku Içinde yaşamaktan kur­ Savaşın yaptığı yıkımları bütün tulup lyi'nin, güzel'in, doğru'nun er­
taracak çözümlere ulaşmak Için, bu gerçekliği lle yaşayıp görmüş olan demine varır. Bu erdemlerle donanan
konuyu sürekli gündemde tutmak da Atatürk. evrensel barışa giden ger­ kimseler ise. başkalarına ulaşmakta
bir görevdir. çek yolu arayıp bularak, "yurtta güçlük çekmezler.
sulh, cihanda sulh" Ilkesini getirdi. Gerçekten kişi, insanlığı ancak
Bilge düşünür Russel, "insanların Büyük kurtarıcı, bu Ilkenin gerçekleş­ kendi iç vaı'iığında tanıyıp yargılaya­
haydtını herhangi yoldan düzeltmek mesi için izlenmesi gereken yolu da blllr; ak'la kara'yı ancak burada ayır­
Işinde, insan yaradılışının özünü an­ gösterdi: dedebilir. Bir şiirinde. "Cümleler doğ­
lamak temel olmalıdır." der. Billmin "insanları mesut edecek yegane rudur sen dorğru isen ı Doğruluk bu­
bugüne dek ortaya koyduklarıyla, In­ vasıta, onları birbirlerine yaklaştıra­ lunmaz· sen eğri isen" diyen Yunus
san yaradılışının özünü yeterince bi­ rak onlara birbirlerini sevdlrerek, Emre, bir başka şiirinde de, "Sen sana
lemlyorsak da. bin yıllara varan de­ karşılıklı maddi ve manevi Ihtiyaçları­ ne sanırsan ayruğa da anı san" diye
neyim birikimine dayanarak. konuya nı temine yarayan hareket ve enerji­ SÖ)(Ier. Kendin'den yola çıkıp da var­
bu açıdan yaklaşmakta yarar var. dir. lığını aşabilen kimse, sevginin kapıla­
Çünkü "barış"ı gerekli kılan, Cihan sulhü içinde beşeriyetin rını Insanlara açmakta gecikmez. Bu
"savaş"tır. Eğer savaş olmasaydı. sa­ hakiki saadeti, ancak bu yüksek ide­ sevgi lle karşılıklı anlayış, saygı, hoş­
vaşın yol açtığı büyük acılar yaşan­ al yolcularının çoğalması ve muvaf­ görü, güven ortamı kurulmuş olur.
masaydı, barışa böylesine Içten gerek fak olmasıyla mümkün olacaktır." Çıkar çatışmasının. kaygının bulun­
duyulmazdı. Insanlar. tek tek ya da topluca madığı böyle bir ortamda da kolayca
Savaşın nedenlerine gelince; bu­ çalışıp ürettiklerini ancak sevgi orta­ mutlu olunabilir.
nu, ünlü bilgin Einsteln'in dediği gibi, mında hakça üleşip tüketebllirler. Bir de şu var: insanların çoğu
"insan tabiatının derinliklerinde ara­ Çünkü sevgi, paylaşıldıkça çoğalan duymasa da yaşamak güzeldir, şiir
mak gerekir". Gerçekten, bireysel tek değerdir; onun olduğu yerde doludur. Bu güzelliği, bu şiiri duyma­
kavgalardan ülkeler arasındaki sa­ doyumsuzluk yoktur. Sevgi dışınday­ yanlara duyurmak gerekir. Yaşama­
vaşlara dek tüm çatışmaların teme­ sa bölüşülen her şey azalır ve açgöz­ nın sonsuz güzelliği karşısında Insa­
linde, Insanın "elde etme/üstün gel­ lülük yaratır. Kuşkusuz burada, dü­ nın çirkinliği büyük bir çelişki. Dağ­
me" tutkusu yatar. insanın Içindeki şüncenin coşkusuna dayanan bir larca'nın, "Neden herkes güzel ol­
"yaban"ı besleyip büyüten. onu uz­ sevgi sözkonusudur. Bu. özgürlük gi­ maz,/Yaşamak bu kadar güzelken?"
laşmaz tutumlara iten bencil duygu­ bi. toplumsal bir değer olarak gelişti­ diye ünlernesi bundan. Yaşamın şiiri­
ların kaynağı bu ilkel tutkudur. Bu­ rilen sevgidir. Bu tür sevgi, kişiye so­ ni duyan insan. bir düşünürün dediği
nun karşısında, kendiliğinden, "yiti­ rumluluk yükler. Böylece sevmek, gibi, "yaradılışının aşağılık yanlarına
hak olmaktan önce, toplumsal bir bağlı kalmaktan" kurtulup tüm varlı­
rlleni yeniden ele geçirme" tutkusu
oluşmakta, böylece "çatışma" kaçı­ ödev olur. insanlar. birbirini sevmek ğı lle sevgiye yönelir. erdem yoluna
nılmaz olmakta, savas. baslamakta- gereği üzerinde birleşince de girer. Bu yol barışa çıkar.
. catısmalar/kötülükler son bulur. Fik­ insanlar, en büyük ortak çıkarla­
��
. rının barış olduğunu. öteki bütün çı­
Konuyu böyle alınca, savaşın. ret, "insan melek olsaydı cihan cen­
uluslarüstü örgütlerle denetim altına net olurdu" der. Yeryüzünün güzel­ karlarının ancak barış ortamında bir
alınablleceğlni düşüneniere katılmak leşmesi, insanın Iyileşmesine bağlıdır. anlam taşıdığını er-geç anlayarak,
güç olacaktır. Yaşanılan acı gerçek­ Atatürk'ün barış'la liglll olarak sevgide birleşmenin yollarını arayıp
ler, denetimin, belirli koşullarda geçi­ değindiği sorunlar arasında bulacaklardır. Çünkü birbiriyle anla­
cl yararlar sağiasa da, kalıcı çözüm ol­ ekonomik/ toplumsal içerikli olanlar şıp kaynlışmış. fılrbirlnl sevip sayan.
madığını göstermektedir. Çünkü de­ ağırlık taşır. O, sürekli barış için, in­ birbirine güven duyan insanların y_a­
netim örğütlerl, uluslarüstü de olsa, sanlığın bütününün refahını gerekil şadığı dünya, güzel bir dünyadır. Is­
gizli silah üretimini denetleyeme­ görür. Bunun için de kitlelerin du­ tenine bu dünya kolayca kurulabilir.
mekte, sonuçta, "Hazır ol cenge Ister rumlarını Iyileştirecek uluslararası Yeter ki uluslarcil genç kuşakların ki­
isen sulh ü salah" anlayışı geçerli ol­ önlemler ister. Daha önemlisi, her ıil­ şiliği sevginin aydınlığında lyi'nln,
makta, bu da gerilimi artırmaktadır. kede, yurttaşların. barışçıl amaçlara güzel'in doğru'nun Ipliğiyle dokun­
Böylesi bir tutum, uluslararasın­ göre eğitilmesi gereği üzerinde du­ sun.
da güven sağlamak şöyle dursun, gü­ rur: Bilimin de sanatın da öğrettiği,
vensizllğin artmasına yol açmaz mı7 "Eğer devamlı sulh isteniyorsa, öğreteceği budur. Bilge Yunus, yüz­
Kuşkusuz her ülke, toprak bütünlü­ kitlelerin vaziyetlerinl lyileştirec�k yılların ötesinden ne güzel seslenir:
ğüne saygı gösterilmesini Ister. Ama beyneimiJel tedbirler alınmalıdır. In­ "Gelin tanışık olalım
bu, savaşa sürekli gerekçe olmalıdır. sanlığın heyet-i umumiyesinin refahı, işin kolayın kılalım
Çünkü ülke ya da ·bölge çıkarları sa­ açlık ve tazyikın yerine geçmelidir. Sevelim sevlleflm
vaşa gerekçe olduğu sürece gerçek Dünya vatandaşları haset, açgözlü- Dünya kimseye kalmaz." e

3
ÖNCESi KAPALl SONRASI AÇIK
-"Ayri Beraberlikler"in esiniyle··

-Selam bir kucak/aşmadır arkadaş


Selamını aldım. Gözlerinden öperim·

Ey bir yıldızın peşisıra sürqklenen hayat Sana geldim bir güz günü. Ne de çok özlemişim.
Dağların deliduman burağında mısın şimdi. işte bu yüreğimiz sevgiden arta kalan
Turaçiarın beslendiği yabansı göl/erinize
Ben girmedim. Siz mi getirdiniz bu çaparıları.
Ey yıllardır içine kapanan yüceğim
Peki kim suladı bu yorgun sürüleri kuzulan meleşen.
Karların erime zamanıdır şimdi.
Kavlak ağaçların bu uzun yalnızlıklarını
Carmıha gerdiğim sözleri çıkar gitsin.
Kim yaşadı kapalı pencerelerin ardında?
Baharı bekleyen bir çiçek gibi.
Kayağan topraklardan dökülen bu pas/ı sulan
Sevdiğimiz şair/erin en güzel
Kim sürdü bu savaklara. Ben hiç içmedim.
Şiirlerini okuyarak koklamalı hayatı

!Hayat bir aynadıridiye yazar ya asker defterlerinde


Ey gençliğimin kırağı ça/mış akşamları
Kendini görürsün orada.. Dökülmüş saçlarını.
Ben başlatmadım bu kavgayı. Hadi gel barışa/ım.
Bir denize varalım haydi.
Ey hayatımızın doludizgin yağız atları Yüreklerimizi bölüşelim.
Söyleyin kim bağladı sizi bu taşlık/ara.. . Gözlerimizi koyalım şiiriere
Pusatsız ağır zincirler/e elferimizi Kitap/ara bakalım.
Bataklık/ara çakı/ıp duran gençliğimizi
Üşüyen parmaklarımızdı yüreğimizde sızlayan Unuttuğumuz bir şeyler var sanıyorum
Karların altından çıkardığımız soyunuk. Sıcak ekmekleri kokladığımız yıllardan.
Ateşleri yaktığımız dağbaşları söyleyin /Elinde okunmamış mektuplarimürekkep izleri/
Adı turna mıydı kanatlarımızın. Bulunan kentin şiirini yazayım.
Buğulu gözlerimize üşüşen akşamları.
Dağlar bir orman mıdır yoksa
Bulutları taşıdığımız gözlerimizde. . Ey özlemini tükettiğimiz güzellik/er·

Sabahın acı kokan çığ/ıklarıyla


Ne de çabuk boşandı dizginleri atlarımwn.
Kim soldurdu pencere önlerindeki
Çiçekleri Sobaların sıcaklığını bir kış günü NURi AKSAKAl
Işte şimdi önündeyim. Islak bir kokunun ardından.

UYUMSUZ
Şu /oş sokakta
Yanıyar içim

Kime uğradımsa
Anlıyor bir hiçim

Duysa bilici kuş


Çile tapınağını
Yazıyorum
Uvmuvor kimseve sevişim

M. Özer ClRA VOGlU


Fotoğraf: M.Reşat Sümerkan
4
ELLERi M
KONVŞTVKÇA

ellerim konuştuKça dönüyor yaprak

çağlarm yatağmda uyuyorum


nöbetçim tavuskuşulmaranta
bekliyorum uygar dönüşünüzü
kuytusunda ormanm

ISirganlar vard1 yine dönemeçler


kurallarieski yasalariçitier
oysa benim umars1z çocuklaTim
toplayacak yemişlerilböğürtlenleri

sürüyorsa yabamlm egemenliği


koynuma girdikçe yasaklamyar
yaseminse beyazigü/se k1rm1z1
komşu Yildiziarim çalsam gecenin
yarg1lar m1yd1 bak1şlarm1z beni
okşasam özgür bir bulutun saçiarim
YAZ
b�rakm samurtkan yüzünü o akim Herkesin an1msad1ğ1 bir Yaz'1 vardir
sevgi s1ğmağma götürecek bizi Hiç olmazsa bir Yaz, ammsad1ğ1
s1cac1k göğsüne dokununca doğanm Düşlerin rengiyle biraz zedeli,
çağm güvercinleri öpüşecektir
çiçeğe duracaktir dost yüreğim Zaten gerçek nedir ki gerçek nedir ki ve zaten gerçek
ormana eriştiğinde her yaprak Düşünüldükçe özü emi/en o saydam yemiş
Yaşand1kça değil, düşünüldükçe

Gündoğdu Sammer 1986 Yaşamak yetmez ki an1msamaya


Bir nişam olur yaşam1şilğ1n
işte hepsi odur işte hepsi odur işte hepsi o

Anmay1 unuttukça daha belirsiz


Düşlerin rengiyle zedeli biraz
Seval ESASli
Sevme Zamani
GÖZÜN AYAKLARI
Sunarken ç1plak göğsünü
dudaklara deniz
geldiniz işte
Uçar sab1rs1z kuşlar
küçücuk bir dünyaya
Koynunda serin özlemierin
nereye gideceksiniz
gökten başka
HaZirlan sen de sevgi/im
Karşilamaya ak1p giden zaman1 başka kentleri görmeden
Ve susturmaya sesini nefretin. gitmeden başka yerlere
ayak bast1n1z güneşe bile

Kaybolurken ak bak1şlarda boşuna 'yak1n' demişler


karanlik 'uzak' demişler boşuna
Bil ki sevme zamamd1r kimse ald1nş etmemiş
Kucaklasm yaşami tutkular. gözün ayak/anna

ihrahim YILDIZ
Ahmet iNCE
s
ŞAİR İLHAN DEMİRASLAN'IN
ÖLÜM GÜNÜ ÜZERİNE
Dr.ismet Ordu'ya sevgiyle-
Ahmet ÖZER

O tar_ihlerde gerek Ankara, gerek­ VAKFI EDEBiYAT YILLIGinm


se de Istanbul'da basın alanmda 1981 yılmda çıkan 6. sayısında da Kur­
önemli görevleri bulunan dostlarım­ dakul'un sözlüğündeki tarihle ç.akışan
dan mektuplar almıştım. Bu mektup­ 4 Aralık 1980 günü, şairin ölüm günü
larda söz birliği edilmişçesine Uhan ı;ı.larak, yazın tarihine kazılıyordu.
Demiraslan'ın ölüm tarihinin dol!;ru Olüm tarihini yanlış vermekteuse hiç
olarak bildirilmesi isteniyordu. vermemeyi yeğleyen sanat dergileri,
İlhan Demiraslan ne zamıı.n ölmüş­ bu alandaki sorumluluğu böylelikle
tü? Sözlük ve Yıllıkların üzerine yıkıyor­
Bu kentte-Trabzon'da- yaşayan bi­ du.
ri için belki de en kolay yanıt verilme­ 1982 yılında yayınlanan VARLIK
si gereken bu soru ne yazık ki yaşanı­ YILLIGinda "1981 yılında şiirimize
lan günlerin insanı sarmaladığı bir or­ kısa bir bakış"ı kaleme alan eleştir­ ilhan DEMiRASLAN
tamda karşılıksız kalıyordu. Zamanın men Muzaffer Uyguner de, Demiras· (1928-25 Kasım 1980)
dışına mı taşmıştık? Yoksa sessiz ya­ lan ile ilgili şu bilgiyi veriY.ordu: "İl­
şayıp, sessiz ölen. bir şair miydi Demi­ han Demıraslan'ın ölüm tarihi, hemen
raslan? hemen her dergide değişik verilmiştir.
Doğrusu yakından tanıdığım bir Evet Trabzon'da bir yazıneri olarak dan beri tutulmakta olduğunu belirt­
şair-hekim olan Demiraslan'ın ölüm çalışan hekim doktor llhan Demiras­ mekle yetindiler. 5 yıl onlar için hayli
tarihini, mektuplar aldığım . günlere lan 29 Kasım 1980 tarihinde aramız­ eski bir tarihti! Görüştüğümüz kişi­
değin çıkan yayın organlarında doğru dan ayrıldı... " lerden aldığımız olumsuz yanıtlardan
olarak verilmemesi beni de üzmüştü. Böylelikle, çeşitli yayın organla­ sonra, belki de son bir şansımız kal­
Bir çok yayın organı "geçen yıl yitir­ rında farklı olarak yayınlanan ölüm mıştı: Sağlık ocağı.
diğimiz...", geçtiğimiz aylarda ölen .. " tarihleri, 29 Kasım 1980 ile 4 Aralık Akçaabat Sağlık ocağının saygıde­
"bir süre önce aramızdan ayrılan"... 1980 günlerinde odaklanıyordu. Oysa ğer tabibi, İsmet Ordu'nun bu konuda
gibi eksik haberlerle ölümüne not dü­ yıllar sonra yaptığım araştırmalar so­ yakın ilgisini gördük. Bu araştırmala­
şürdüğü Demiraslan, gerçekten hangi nucu saptadığım gerçek tarihse bu iki rımız sırasında böyle bir kişiyle karşı­
yılın hangi gününde ayrılmıştı ara­ günden değişik bir tarih olarak karşı- laşmasaydık, bu tarihi gerçeğin orta­
·

mızdan? ma çıkıyordu. ya çıkması için daha nice yıllar gere­


Basın ve yayının eksik bıraktığı bu Kaynak bulma konusunda, Trab­ kecek, Demiraslan'ın ölüm tarihi, tari­
gerçeği, onu yakından tanıyanla ta­ zon'un kültürel yaşamında başlıbaşı­ hin tozlu sayfaları arasmda daha
mamlamayı düşündüm. Son günlerine na bir bilge kimliğine sahip Arslan uzun yıllar lJekleyecekti.
tanık olanlarla, tabutuna omuz veren· Pulathaneli, ilerde doğru olarak bul­ Uzun söyleşimizde, gördüğümüz
ler de ne yazık ki "kasım ayının sonla­ doğum tarihin, gerçek olabileceğini yakın ilgi, bir sanatçıya gönül verenle­
rıydı", "aralık ayının başı da olabilir" başlangıçta ikircilikli de olsa ileri sü­ rin birlikteliğinden kaynaklanıyordu.
gibi belirsiz yanıtlar vermişlerdi. Na­ rebilen tek kişiydi. Sayın Ordu, Demiraslan'ın tabip ya­
sıl olur da uzun bir yaşam dilimini şair Yazın sıcak günlerinden birinde, nıyla olduğu kadar, sanatçı kişiliğine
hekim olarak bu kentte geçiren, yazı­ üç. şair dostum-Gündoğdu Sanımer, de yabancı değildi. Bu ilginin varlığı
nımıza sayısız güzel şiirler veren, Ata­ Ali Mustafa, İbrahim Dizman- ile De­ konunun açıklığa kavuşturulması için
türk'ün ölümünün ardından yazılan miraslan'ın mezarını ziyaret ettik. en büyük etkendi. Doktor Ordu'nun
ve "nasıl söylerim öldüğünü" dizele­ Şairin değişik dönemlerinden süzülüp yıllar öncesinde hastası olduğu Demi­
riyle başlayan nefis şiirin altına imza gelen etkilerini taşıyan kişiler olarak raslan'ı, yıllar sonra hasta olarak ba­
atan Demiraslan, daha öldüğü yıllar­ karşımızda dikili duran mezartaşına kıma alması, sağaltımı için çaba gös-·
da böylesine ilgisiz bırakılabilirdi? yakından eğildik. Bu görkemli taşa termesi, ölüm günlerinin hüznüne ta­
·Gerek o yıllar, gerekse de bugüne "ozan" sözcüğünü kazdıranlar, ne ya­ nık olması, ölüm tarihinin saptanması
uzanan yıllarda çıkan kimi yayın or­ zık ki ölüm tarihini gün olarak düşüre­ için Y.eterliydi. Nitekim,
ganlarında, İlhan Demiraslan'ın ölüm memişlerdi. Bu hüznün oluşturduğu Demiraslan'ın ölüm gününü kesin ola­
tarihine dair verilen tüm bilgiler yan­ boşluk, ölümüyle boyverenden hiç de rak saptayabilmek için birkaç güne
lıştı. Gazete ve dergilerde yayınlanan küçü . k değildi. gereksinme olduğunu, en kısa zaman­
yanlış tar.ihle!"in hiç olmazsa YILLIK Mezarına, mezartaşına değin uza· da konunun açıklığa kavuşturulabile­
ya da SOZLÜKierde yinelenmeyece­ nıp giden yakınlığın, ölüm gününü de ceğini belirtti. Bu tarihin doğru ola­
ğini düşünerek ilk iş olarak Behçet saptamaya ortam hazırlayacağı bir rak saptanmasının, kendisi açısından
Necatigil'in adını taşıyan "EDEBİ­ gerç.ekti. İlhan Demiraslan'ın ölüm çok sevdiği Demiraslan'a bir saygı ifa­
YATIMIZDA İSİMLER tarihi gerçek anlamda saptanmah, ya­ desi olabileceğini de sözlerine ekledi.
SÖZLÜGÜ"ne gözattım. Necatigit'in zın tarihindeki yanlışlıklar düzeltil­ Aradan bir süre geçtikten sonra,
ölümünden sonra hazırlanan "Demi­ meliydi. doktor Ordu'nun, konunun açıklığa
raslan" bölümünde şairin ölüm tarihi Bu amaçla, araştırmalar yapmak kavuştuğunu bildiren haberi geldi.
29 Kasım 1980 günü olarak belirtili­ ve kesin bir sonuç almak dileğiyle, bir Ardından da Akçaabat'ın yolunu tut­
yordu. Bu alanda bir başka yetkin süre önce, Trabzon Belediyesi Özel tuk. Doktor Ordu, "İlhan
sözlük olan ŞAİR VE YAZARLAR Kalem Müdürü sayın İhsan Bektaş'la Demiraslan'ın ölümü tarihi kesinlik
SÖZLÜGÜnde, Şükran Kurdakul, De­ Demiraslan'ın öldüğü ve mezarının kazandı; çünkü elimizde artık yetkili
miraslan'ın özgeçmişinde, ölüm tarihi bulunduğu Akçaabat ilçesine gittik. tabip tarafından düzenlenen ölüm tu­
bölümüne 1 Aralık 1980 gününü düşü· Belediyenin çeşitli ünitelerinde yoğun tanağı var" dedi. Tutanağın bulunup
rüyordu. Bir yılın sanat/kültür dökü­ olarak yaptığımız araştırmalardan ne çıkarılması, yazınımız adına önemli
münü büyük boyutlarda sunan VAR­ yazık ki bir sonuç olamadık. Oysa De· bir sorumluluğun yerine getirilmesi
LIK YILLIGinın 1982 basımında miraslan bu şirin ilçede ölmüştü. Ölü­ demekti. Böylelikle de 5 yıldan fazla
6.12.1980 tarihli Cumhuriyet gazete­ münü kanıtlayan belgeler olmalıydı bir süredir yazın tarihine yanlış ola-
sinde çıkan ölüm haberi alıntı yapıla­
rak okura duyuruluyordu. NESİN
bir yerlerde. Belediye yetkilileri ölen­
lerle ilgili kayıtların ancak son iı;i yıl-
rak geçirilen tarihin doğrusu kanıtlan-
mış oluyordu: Q
6
�- -- -- - ---- - --- - --....,
flhan Demiraslan, 25 Kasım 1980 mesi doğaldı. Bu tarihin doğru olarak ı
günü ölmüştü. saptanması, bizler için bir görev oldu­ ı
Şimdi bu noktada, yazın taribine ğu kadar bir sanatçıya sahip çıkma
bir gerçejp açıklıyor; altı yıla yakla· ı
anlamını da beraberinde taşıması açı­
şan bir süredir, yanlışlığını koruyan sından önemliydi. ı
Demiraslan'ın ölüm taribinin yeni ha·
sılacak yapıtlarda düzeltilmesini dili· Bundan böyle yayımlanacak Söz­ TRABZON'DA
yorum. lük ve Yıllıklarda, ölüm tarihinin doğ­
Bir sanatçının ölüm tarihinin yan­
lışlığı, sanatçı duyarlığını yüreğinde
taşıyanları büyük ölçüde rahatsız et-
ru olarak yazılması, Demiraslan'ı ilgi­
sizlikten kurtarmaya bir kapı aralarsa
bundan payımıza düşen az şey midir?
SON

ARGONAT
Belediye •teya 'Hi.·kümet Tabipliliinde kalacak
ilhan DEMiRASLAN

DiP K OÇANI Sahi kaç yıl mı geçmiş aradan


Civan ellerimiz vardı kürekte
Sıra No.: /�.fl .... Hepsi de delikanlı hepsi de gürbüz
Yüzlerce mil uzaklaştık karadan
Sevi sönmez bir alevdi yürekte
1 - Vesi·kanın doldurulduğu: Kaptammiz sarı saka/ bir ölümsüz

a) iı ,...
.. ..., .b
1 �.IPI .. ..�.-:1... 1
. ... .... . . . .
b) i Ice /J.kç. ıtf.a.J.�..-;ı.. ...... .. ...... Bizde ciğer demircide körüktü
O zamanlar bizi tutmak elde mi
ll- Ölünün: '//ı Uyku durak bilmedik gece gündüz
Bordamızda sular köpıik köpüktü
a) Adı : l. . ...... �.r.1..................... . Altımızda gıcır gıcır bir gemi
b) Soyadı a�-(!:1./�.Pr:.>.lQ:.I(]..
: Önümüzde el değmedik bir deniz
c) Baba Adı : /.(9.z..U� ..............
dı Ana M : /.9.t. �..e............... .. Doğuya gidiyorduk inat bu ya
e) Yası : .....�.3............................ ?orluklardansa yılmıyorduk ki biz
Cınsiveıi : E� J..:f?. k...........1
Iki deniz aştıkiki (:� boğaz
f)
Altm postu bulmak için doğuya
. . .

Qı �tık ev ,dresi : .Af.�{I.Ii&/� .: Ve gittikçe kararıyordu deniz


Bu kaçmcı kıştı ve kaçmcı yaz
h.-R/ 1. -� ....Iki..� lt.:......... .
...

Her geçen gün azaldık biraz biraz


h) Olü ")jei:Jej i ' (Esa, sebep vazılacak ı ... Her timanda mola verdik dost verdik
... 14.%1D....
J
.yel��?t.6 Yeni dostlar girdi küreğimize
Karadenizin bulutları beyaz
i) Ô dü�ü tarih : 2:.>.�.;/(.;ı?l,ı.;;. Yeni yeni umutlarla göğerdik
Yeni dostlar girdi küreğimize
lll - Ölüniü tcshi·t eden hekimin:

e ı Adı : IJ.L:�.Abd.v./k./r.......... Dostlarım siz sağ/tcakla gidiniz


. Si.f.if!l.�.�;f�
• 1
..........

b) Soyadı Yetişir burada bırakm beni


Ben artık sizinle gidemiyorum
Yolunuzda ha/1 gibi bir deniz
Yukarıda adı, soyadı ve hüviveıi vozılı ölüoün ı:ıö- Son olarak sizlere diyorum ki
müımesi;ıe izin verilmistir.
Dostlar beni unutmayın diyorum

Rotamzda halı gibi bir deniz


Mutluluklar önünüzde biliyorum
Berı görmedim altm kürklü postları
Gü/e güle-gü/e gü/e gidiniz
Her birine başarı diliyorum
Yolcu ederken altm kalp/i dostları

VARllK, Sayı:851,
Ağustos 1978
ilhan Demiraslan'ın 25 Kasım 1980 günü öldüğünü
gösteren, Akçaabat Sağlık Ocağı Tabibllğlnce düzenle­ j
L---- ----- - --- - ___
nen tutanak.
7
DOSTLARA MEKTUPLAR /ORHAN PEKER

Orhan PEKER/Ressam
Mayıs 1926'da Trabzon'da,
Soğuksu'da dotdu. 28 Mayıs 1978'de
!stanbul'da olda. Devlet Gazel Sanat·
lar Akademisi' nin Resim bolama'na
bitirdikten sonra, bir sare
Avusturya'da bulundu. Salzburg'da
Oskar Kokoschka'mn Yaz
Akademisi'ne devam etti. Avusturya,
Paris, Almanya ve Hollanda'daki ma­
zelerde incelemeler yaptı. 1953'te Tar­
hiye'ye donda. Yurtiçi ve yurt dışında
yapıtlanm sergiledi. Tokyo'da dazen·
lenen uluslararası yanşmada onur
odala; 1965'te Devlet Resim ve Hey­
hel Sergisi'nde birincilik kazandı.
1966'da Yılın Ressamı seçildi.
Orhan Peker, Doğa ve insandan kay·
naklanan lekeci anlayıştaki yapıtlan.y­
la tamnmıştır.

tılmış, falan fi!an. Paraları ceplerine in­


"Sanat diye kocaman bir aşk vaı dirip belki de ısviçre'ye gitmişlerdir. Ya
ki işte, onun için acı çekiyoruz, bu sev· da halin soymak için uyduruk bir yatırı­
danın hes�tbını sonuna kadar ödemek ma girmişlerdir.
gerek.'"
Orhan Peker "Sevgili Dost"ların· Almanlar, Ruzin ve de Akademi? Ta­
dan birine yazdığı gibi sevdasının he­ bii hata bende. Ne diye uğraşıyorsun
sabını sonuna kadar ödeyip, bir Mayıs dedim kendime, ne diye....'yı yoruyc:»r­
günü ayrıldı gitti. Trabzon'da doğ­ sun? 1958'de YVES KLEIN'ın "MAVISI"
muştu, sevdasmm sürüklediği bir çok ni Türkiye'ye getirmiştim. Dostlara,ho­
yerde yaşadı. Gittiğinde ardında gü­ cal.ara gösterip "Bu adamda iş var, gelin
vercinler, günebakanlar, horozlar ke· sahip çıkalım ona" dedimdi. Kimseler
diler, atlar, yangma koşan itfaiyeeller ilgilenmedi. Ya da iş olsun diye birşey­
ve en az onlar kadar önemli dostluklaı ler söylediler. YVES öldü, gitti. Müze­
bıraktı: Sevgili Dostlar... ler, galeriler o "MONOCHROME" us­
17 Şubat 73
tasını başköşeye asmışlar. Avuç içi ka­
Orhan Peker Trabzon'luydu. Ona Sevgili Dost,
dar "Mavisi" 10.000 DM ediyor. Yani
göre Van Gogh'a diyecek yoktu; Gia· Sabahları posta kutusunda mektup
TL olarak 50.000. Bendekini herhalde
cometti, bir pırlanta; Burri, olmuyor· bulmak sevindiriyor beni. Belki egoistçe
hatırlarsın. Paris'ten ayrılırken dostça
du. Keşke, "resim ablayı" sevmez bir duygu. Unutulmamı§, anılmış ol­
ma k gibi bir şey. Ama öniınde sonunda vermişti bana. Geiger'i neden tuttum,
olaydı... Bir de İnge vardı ya...
her sanatçı biraz egosantriktir ve de ol­ bilir misin. insan olarak iyi adam. Sonra
Salzburg'ta bir barda
malıdır. Yoksa adamı yerler, deli eder· yaptığı iş temiz. Tuhaf ama onu kişi ola­
Erkeklerden erkek beğenmiyor
ler... rak bizim Cihat abi'ye benzetiyorum.
·· İnge, ...
Ama anlaşıldı; O Akademi bokunda iş
Zaman zaman onun inceliğine ya· Bundan önceki -o can, heyecanlı· yok.
şam pek kaba saha ve acımasız gelme· mektubuna cevap veremem.iştim.. Çün­
di mi? Kırdılar onu. Ama sanat diye Darılmasın ama hocayı da anlaya­
ki bu yenisini bekliyordum. Işte çıkagel­
kocaman bir aşk vardı ki... Ve mek· madım. "Yazık olur, kimse gelmiyor"
di.
tupları, Sevgili Dostlar'a demiş. Bunda; ilk önce Akademi üyele­
Nereden başlıyalım? rinin sorumluluğu olmak gerekir. De­
mektupları ... Senin tüm iyin i yetine söyleyeceğim
Okuyacağmız mektuplar Orhan mek ki Akademiyi sevilesi bir sanat yu­
yok. Sen busun. vası yapamamışiarı Sonra canım hiç de­
Peker'in yakm dostlarma yazdığı ve
Peker'in adeta kendi portresini ç.izdiği Hani bizim Metin Eloğlu'nun bir şii­ ;
ğilse Akademik'ler kendileri gö ürlerdi
hasret ve dostluk dolu mektuplar, ri vardır: Gelger'in güne§lerini. Umrurıdamı, on­
ların; diyeceksın. Haklısın. Işten, sipa­
kartlar. Kimi zaman duyarlı, kimi za·
Ben buyum bu, rişten vakitlerimi var beylerin, yada bir­
man hırçm, kimi zaman hüzünlü, ama
Ne güzel huy bu... birlerini yemekten. Ama yine de ben
h� Orhan Peker dolu mektuplar.
"Resim abla"ya aşık olmuş Orhan Pe­ karışmam onlara. Ne gürıleri varsa gö­
ker mektupları, şiirleri, sitemleri, ki· diye başlar. Öyle olmasaydı bir sürü rürler. elbette. (Tabii hoca hariç). Bili­
milerine verdiği notları, birilerine kı· adam! dururken sana yazar mıydım? Bi yorsun, bu adamlar Viyana okulu ola­
zan, birilerine aşık olan, öfkeli, sakin, liyordum ilgileneceğini, yüreğini kata rak bir patentle çıktılar ortaya: Faotas­
sevgi dolu mektuplar ... rak. Ama elden ne gelir. Zıvanadan çık liseher Realismuş! Tabii tartışılabilir bu
Orhan Peker Trabzon'luydu. O bi· mış bir toplum bu yanlış tutumuola ıs isiin. Hem fantazi hem gerçekçilik. Ne­
zim dostumuzdu. O yüzden mektupla­ rar ediyor işte. O ..•..•.. Hanımın Allah den olm'!�'"· Ama ters düşen bir yanı
rı biraz size biraz da bizedir. belasını versin! Ve de kocasının. Umu var. Ote yandan Amerikalı
runda mı onların o güzelini galeri kapa (New-York'lu oğlanlar) POP, OP, AEIT
..

ART diye kalkıp Avrupa'yı işgal etmiş­


ler. Aklın durur, fiyatları görsen ve mü­
zelerin başköşesini ele geçirmişler. Ko­
caman kitaplar... Reproduktiomar.
Ve BiZ?...
Açıp sözlüidere (dikkatle baktım)
sürrealist, realist, kubist, falan-filan ...
Tek isim yok bizden ... Bunu zaten bili­
yordum. Ama inadına bir daha baktım.
Japonundan Hint'lisine kadar herkes ',
var! Bizden yok. Niye yok?
Şimdi bak arkadaş, gelelim gerçeğe.
buraları büyültmüyorum. Dünyanın ha­
li malum. Götü boklu kavanoz. Ama
diyelim, g�en hafta Kunsthalle'de
açılan Emil Nolde sergisine gittim.
Muazzam bir retrospektive. ilk çizgisin­
den son ayçiçeğine, ilk zorlamasından
son çocuklaşmasına kadar dürüst çalış­
--
kan. samimi adam.
Bir ömrü-koca bir hayatı feda etmiş
severe k.
� de Fuchs'un sergisi açıldı. Re­
sımler, heykeller, möbleler, gravürler ...
Bilirsin çok ünlü bu arkadaş. Gittim. iyi
niyetie gittim. Ama, olmadı, bir türlü
ısınamadım. Herif bizden-Doğudan­
çok şey almış. Buna diyecek yok. Kendi
de diyor: Büyük Sanat Doğudan gelmiş­
tir diyor. Söz uzar gider, kısacasırbiz ka­
famızı bu işe komamışız. Birbirimizi ge­
� ert�e�� en öte, birleşememişiz. Re­
sım ustune yazanların, düşünenierin
tümünü toplasan gevezelikten öteye
birşey bulamazsın.Paralı Sanatseverlere
gelince, onlar da kafasız boklar. Çıkar­
larını bile sanat dışında arayan porta­ 11�V'U''-'frt... :-1
kalcı heriflerdir. !'(. K�. ''f.S
Vay benim Zırtullahi Kirmani mem­
leketim. Vay benim kuşağım. Vay be­
ni� kırık kalbim... Devlet Sergisine
"Ozd.en'li Kedi"yi veriver lütfen: Fiy a­
tı: 5.000 TL. Adı: Kedili Kadın. Buradan
birşey gönderemeyeceğim. Bana sorar·
san kalkgel. Benim evde kalırsın. Yer
var. O istediğin baskı makinasının en
14 Kasım 1953 fazla para geçfibi gibi, çalışma zamanı­
iyisini alırız sana. Ben de Nisan'da za­
ten-bir süre için- Ankara'ya dönüyo­
"'!' az oluşu, papaganlıktan kurtuluşum
�ubali, iki gözüm; bakımından fena olmadı diyebilirim.
rum. lik mektubuna Salzburg'tan dönüp Her şeyden çok şu disiplin denen bela­
dönmediğini bilmedibimd�n cevap yaz­
dan kurtuldum. Bu yaz Avrupadayken ­
maktil acele etmemiştim. Ikincisini bu­
.... Ha! bak burası mühim! Bana bak He­
gün aldım. Tam zamanında geldi. Dün
rifff! Evet ben bu yaz Avrupadaydım.
veya yarın değilde bugün gelmesi ıa­
Napoli, Roma, !Wien, Salzburg, Paris
zımdı! Bilirsin Istanbul'un çiseli, pusulu
v.s... Sakın dalga geçfiğimi sanma. Bak
günleri vardır. Son zamanlarda havalar
bu iş nasıl oldu, anlatayım: Yaz başında
öyle. Akşam erken oluyor. Sokaklarda
Meinecke tatilden istifade ederek Viya­
kalabalıRa karışıp dalaşmanın da tadı
nııya gideceğini söylemişti./Bir gece çi­
yok. Tiyatroda yapılacak fazla iş yoktu.
çek pasajında beraber içerken -istersen
Bir kaç sigara içtim o kadar. Can sıkıntı­
sen de gel, Viyanada fazla masrafa lfi­
sına benzer bir /oşluk vardı içimde. Çı­
zum yok1 idare edqiz' diye bir teklif attı
karken mektubunu verdiler. Tepebaşın­
ortaya. /Ikten pek olur iş gelmedi bana
da bir kahveye çöküp okudum. Yazdık­
ama, askerfiğimi yaptıRım için baktım
ların beni hem oyaladı hem de düşün­
pasaport çıkarmak bir gün işi. Evdekile­
dürdül
ri bu fikre alıştırdım. Annem o sıra bu­
fazla derine daimadan kısaca duru­ radaydı. Allem ettim, kalle"' ettim ba­
mumdan bahsederek lafa başlamak isti­ vulu hazırladım. Haziranın 11'nde va­
yorum: Yaş:27, Boy: bildibin gibi, sıhha­ purla istanbul'dan ayrıldım. Meinecke
tım: Normal,para vaziyetim: normal de­ tayyarey/e gitti. Pire Atina ve derken
ğil, özel durumum: Bekar v.s... işim: Napoli! Orada üç gün kaldım. Sen bu
Şehir Tiyatrosu dekaratörlerinden. yolları bilirsin, anlarmaya lüzum ,ok.
Bubali; Hani diyeceğim Avrupa Napaliden baş­
Şaka bir yana vaziyet aşagı yukarı böyle. ladı. Pejmürde, anasının gözü bir şehir.
Bu sene sezon başında üstad /Meinecke Elimde bir valiz, sen beni garibaldi mey­
ile dostça konuşup şu tercümanlık dal­ danında orospularla görmeliydin. Sonra
gasının beni açmadığını, yerime başka­ yola devam ettim. Viyana ya gündüz gir­
sını bulmasını söylemiştim. Tuttu, sen dik. Hiç güçlük çekmedeli Meineckenin
bari dekor;ıtör ol dedi. Ben de -başka bir verdiği adresi buldum. U-Wasen'e bin­
şey olamadığından- dekaratör oldum iş­ din mi mesele kalmadı.Wien, mein schi:'­
te. Elime-gecen senekine nazaran- daha nes Wien. . . ilk gece Burgtheater'de,.

9
başlattı senin ki. Biz iki berduş şarabı casso, Braquf' Matisse ve daha bir sürü, Cenova, tekrar Napoli... Deniz, de­
.
çekip Viyanaya daldık. O hasretten nız. Sonra "yeditepe üstüne kurulmuş
ben de meraktan. Azizim. ilerde de söy­
it sürüsü... Ya la'conda! Ya isveçli hf'y­
kf'ltraş BritJa...! Tf'k rahat konuştuğum pul, pul, canım istanbul! Zart! iştebör'­
leyeceğim ya bu yolculuk bana bazı ger­ kadın oydu. Almanca biliyordu. O da le Bubali. Kürkçü dükkanına . Şimdi Lale­
çekleri (realiteleri) göstermek bakımın­ yatakta tuttu-siz bizim kaptanı hapis et­ li'de bir apartmanın en üst katına yapıl­
dan faydalı oldu. Ama çok şaşırtmadı. tiniz gibi laflara. Canım bu karılar dü­ mış küçük bir kat tuttum. Tam tavan
Viyana, kendi içine kapanmış, yolların­ nyanın hf'r tarafından aynı... B ok soyu, ara.sı. Müstakil. Bir salon, bir oda. Pen­
da kısa pantaton/u beyler, parklarında üzüm suyu...! Sırtımda yazlık itatyan cerem denizi görüyor. ilerde camiierin
güneşlenen kocakarıları olan büyük bi­ Cf'kf'ti, ağzımda ucuz (80 Frank) Fran.sız sülieti. Radyom, gaz sobam, resimle­
nalarla çevrili, muhteşem parktarla do­ sigarası. Büyük ümitlf'r, korkunç haki­ rim, hayal/prim, kirli çamaşırlarımla
natılmış Viyana... Onu kafamdaki gibi katierin sokaklarında sürttüm durdum. başbaşayım . Hayatı sf'viyorum, sanat
bulamadım. Schönbrun'dan tut da1Kunst­ Bir gece luxenburg parkına kustum. Bir seviyorum ve bütün bokluklarına rağ­
historisches Museum'a kadar bu bel- gece Pigali boydan boya işedim. Çüşş! mf'n insanları Sf'viyorum. inge'yi,
.
ki şirin fakat neşesini kaybetmiş şehirde St'ni gidi Köylü! Seni gidi şarklı! V/an Vıyana'yı, Salzburg'u hatırlıyorum ba­
güzel günlerim geçmedi değil. Ama der­ ben gidiyorum! Ve, ve Marsilya . zan. Vf' diyorum ki bazan: Yaşın otuza
beder pis ve bol ışıklı Napoli daha sem- Paslı tf'knede gidiyor. Akıllan bt' f'nayi...

patikti. Ayrıca ivanof'/arla karşıtaştıkça Akşam güneşi


Gözlf'rindf'n Öpf'rim. Annf'nf' baba­
l
ve bir "eep'te dördünü gördükçe güle­ limana karşı
na Sf'fam, mf'ktubunu bf'klf'rim.
sim ge di. Sanatkarlar muhitine çabuk GemilPrden en güzeli,
girdim. Geceleri ya tiyatro, ya Art Sarı bacafısı!
Club'ta geçti. Gündüzleri başımı alıp
ormanlara, kenar mahal/elere, kilisele-
re gittim. Bol bol şarap şarap ve Apfel­
sah içtim. Rembrant'ları Tizıano'lar ve
Bruegel'lerle burun buruna geldim, li­
liput Wagen le dolaştım. Schnitzel ye­
dim. Ve ongün sonra baktım ki sıkmaya
başladı Viyana. Onbirinci gün Meine­
cke de anladı. -Aga dedim, seninkine -
benim yolum Paris'e gider. Oldu olacak
Salzburg'a uğra dedi. Ve ben -Abbas
yolcu-. Ver elini Salzbu;g! iki gözümün
bir tanesi... Hepsini bir bir anlatmak
uzun sürer.._. Ama kısaca Salzburg'u
çok sevdim. Iki gün bir masal gibi geçti.
Hele yukarda Şato;da aşağıdaki Küçük
şirin şehir, n ehrin kıvrılarak akışı ve ge­
ce barlar... Güneş cenupta kaldı. Fakat
Salzburg yine de ışıkfıydı. Şair o/asım
geldi. Al sana orada yazılmış bir şiir:

Salzburg'ta, bir barda


frkeklerden erkek beğeniyor
lnge, ...
Senin cebin delik, -

Onun saçı dökükı


Bunun boyu küçıik, diyor,
Vermemde vermem
!�
':ferkezle yatmam diyor
lnge...
Bizim memlekette de
Kadınlar vardır...
Saçı kara, düşü kara·
Mesela ...
Mesela Emine.
Bir adam yanaşmış
Bir şeyler söylüyor inge'ye
Belli güvenemiyor kendine
t;>ışarı ,çıktığımda yağmur yağıyordu,
Içerde barda
frkeklerden erkek beğeniyordu
lnge...

Sonra ver elini Zürich .ve ve fransa hu­


dutu. Sonunda bir gece yarı�ı Paris! Pa­
ris uzun hikaye. Sonunu getiremedim.
Ertesi gün bizim ressam, leyla'yı tele­
fonla buldum. Metroya binme otobüs/e
gel dedi. luxenburg'ta bir otelde kalı­
yor. Bana da bir oda kiraladı. Ve: Al sa­
na Paris... Hangisini aniatmatıl Arka­
daşları · Montparnass Cafe Dom'da
buldum. Oğlan/ar, kızlar... ! birinde
l
Türk rakısı vardı. itk ece rezalet... Der­
ken 25 gün Paris. 1 Temmuz bayramı
dolayısıyla üç gün üç gece yollarda
dans. Müzeler, Galeriler, bulvarlar,
orospular, ressamlar, şairler, Fransızlar
ve Fransız olmayan diğer milletler. Ne
bileyim ben. Uzun lafın kısası işte
Paris te bu! dedim kendi kendime. Koca
Paris, orospu Paris. Çok içtim orda. Pi-

10
--YAPI KÜLTÜRÜMÜZÜN GELECEÖİ ------...

Tümerkan iBiŞ

Buna göre İstanbul boğazının


iki yakasındaki yeni yapılaş­
Hollanda'dan
ınayı ortadan kaldırıp, eskinin
bir koruma
korunup- yaşatılması ve tüm
örn�ği kıyının halk yararına sunulma­
sı kararı, İstanbul Anakent be­
lediyesinin verdiği tarihi bir
karardır. Görüldüğü gibi bele­
diyelerimiz, bu tür kararları
kendi başlarına alabilecek yet­
kidedirler.

Belediyelerimiz bir yandan şe­


İnsanoğlunun yüzyıllar boyu kılan mirasa birlikte sahip çık­ hir imar planlarını yaparken,
so�al. kültürel, ekonomik ve malıyız. Nasıl mı? O meydan­ bir yandan da bu mirasa sahip
dogal öğelerle yağurarak bi- ların, o sokakların eski yapısal olan halkımızın, onun koruyu­
çimlendirdiği, tarihsel doku­ düzenindeki ruhunu yaşatır­ cusu olabilmesi için, koruma­
lar, çözüm getirici çabalar bek­ sak, en küçük ayrıntısına ka­ yaşatma ve değerlendirme
lemektedir. Her geçen gün bir dar el emeği yapılarını, taşları­ doğrultusunda bilinçlendiril·
parçasını daha yitirdiğimiz bu nı, kaldırımlarını korursak ve mesi gerekmektedir. Bununla
'MİRAS', kültürüroüzden de onlara eskiye paralel ama çağ­ birlikte halkı inandırabilmek,
büyük parçalar götürüyor. daş anlamda işlevler yükleye­ güvendirebiirnek ve de özendi­
bilirsek; hem harcamalarımızı r�bilmek için yurtiçi ve yurt
Dünü bugüne bağlayan bu de­ karşılamış, hem de toplum çı­ dışında uygulanmış, tekyapı,
ğerlerimizin yok olması, bugü­
karlarını kişisel çıkariara yeğ­ sokak, mahalle, şehir ölçeğine
nü doğru bir biçimde anlamayı lemiş oluruz. kadar giden örnekleri bütün
güç hale getirmektedir. Bu da yönleri ile gözleri önüne ser­
sağlam temellere oturacak yo­ İmar-İskan Bakanlığı, 9 May­
ıs 1985 tarihi öncesine kadar rnek; belediyelerimizin de bir
rumlar yapıp, köklü. kalıcı kaç uygulama ile önderlik et­
eserler yaratma olanağını orta­ şehir imar planlarını yaptırıp,
mesi gerekmektedir.
dan kaldıracaktır. belediyelere de uygulama göre­
vini veriyordu. 9 Mayıs 1985 Bu koruma-sahip çıkma, tarih­
Ülkemizde genellikle, şehirsel tarihinde çıkarılan 3194 sayılı sel şehir dokuları içinde yaşa·
fonksiyonların gelişmesi ve de­ yeni imar kanununun 9 Kasım yan halk ile birlikte olundu­
ğişmesinin şehir planiarına 1985 de yürürlüğe girmesi ile ğunda başarıya ulaşacaktır.
yftl1sımasında, tarihi, sosyal imar planı yapma yetkisi de Böylece tarihi, sosyal ve kültü­
ve kültürel değerlerin yaşatıl­ belediyelere devredilmiştir. rel varlıklarımızın bakımı, ko­
ması yerine daha çok parasal Artık kararı veren de, uygula· runması ve değerlendirilmesi
kazanç gözetilmektedir. Orne­ yan da, sorumlulukları yükle­
ğin, tarihi bir çevre içinde veya sağlanmış, bizden sonraki ne­
nen de belediyelerimiz olmuş­ sillere aktarılmış olacaktır. e
hemen yanında yaşayan insan­ tur.
lar bile, bu parasal kazancın
çekiciliği yüzünden o çevrenin
korunması yerine 'KORUN­
MAMASINDAN' yana çıka­
bilmektedirler. Bu durum göz
önüne alınacak olursa tarihi,
sosyal ve kültürel değerlerimi·
zin korunmasında atılacak en
önemli adım, korumaya ve ya­
şatmaya yönelik düzenli bir
planın geciktirilmeden yapıl­ /

ması olacaktır.

Bireysel olarak bu mirasa sa·


hip çıkma yaklaşımları da top·
lum içinde gerekli ilgiyi bula­
mamaktadır. Oysa, bize bıra·

lt
GECEDEN SESLER
Dilber SAKA
Gözlerim uyku sersemliğiyle Olsun, çıkıp gelebilmiş işte. ründe bir adım bile atmamış Ay­
yanıyor. Başımı parmaklıklara Güvenilir, eski bir yüz, bir arka­ şe'yi. Karşı köyün yamaçların­
yaslıyorum; saatlerden beri, ses­ daş... Her şey gecikmiş, ani ve­ dan başka yer görmemiş
sizce yağan yağmurlardan bir rilmiş kararlar: Zamansız. Kime Ayşe'nin, birileriyle kan girmişti
kaç damla düşüyor yüzüme. anlatmalıyım. anlatacaı<larımı? arasına. Onu oralara götüren
Toprağın kokusu bu; mev­ Birileri dinlemeli, susmalt, oysa neydi? Elinde yazılı suçu mu var­
simle gelen. Yadırgamıyorum. bencillik bu!' dı? Erken çizgilenen bir yüz...
Gecenin dalgalanışını da. Kıyı boyu akıyor bakışlarım; Bildiğim; kadın oluşuydu. Kadın­
"Uyan" uzaklara, çok uzaklara uzaı:ıı­ lığı, kapatılmasına yetmiştil Nasıl
Neyin kime seslenişi bu? Çok yor. Işıklar titreşiyor oralarda. Iş­ çıkabilirdi o karanlıktan.
iyi biliyorsun bu sesin nereden te kocaman çöp yığınları. Tari­
geldiğini. Bitiyorsun ya, bilmez­ hin derinliklerinden çıkıp gelen Yağmur dindi. Başım hala
likten geliyorsun: kendini avut­ görkemli bir anıt. Kırtepe: Yama­ parmaklıklara dayalı. Motor ses­
maya çalışıyorsun, kendini, ken­ cında cezaevi. Cezaevi sözcü­ leri geliyor uzaktan. Bakıyorum,
dince... ğüyle sarsıldı içim. Korkunun kı­ Karaçleniz karanlıklarda yitip git­
Gözlerimi kapatıyorum. pırdanışları karardı içimde. Boş­ miş. Içinde tek tük ışıklar titreşi­
.
Içimde korkunç bir huzursuz­ lukta sallanan kişiliğim sarsıldı. yor. Bir suskunluk, bir kaynaş­
luk. içinde kişiliğimin güçsüzleş­ "Bu dünyada tutuklu olma­ ma, motor sesleri.
tiği kocaman boşluk. Birden şa­ yan kim?" Balıklar kaçışıyor, kurtuluş
şılası bir durum: Kişiliğim dalga
dalga kabarıyor, büyüyor, kişili­
ğime sığmıyor. Patlayacak gibi­
yim. Gözlerimi açıyorum bir­
den: Karşımda sokak lambaları.
Ayrımına ilkin varmışım gibi di­
kin dikin bakıyorum onlara. Top
top ışıklar, çevresinde incecik
böcekler. Alışmam zor o görün­
tülere. Her birinin çırpınışlarını
duyuyorum. Alışabilmek...
Düşler kuruyorum, alışabile­
ceğim birileri olmalı, sevebilece­
ğim birileri. Birden başlayacak
konuşmam, o dinleyecek. Din­
leyince de "anlıyorum" d i ·

yecek. Ne, yapar mısın bu işi, bu


dert dökmeyi? Kim dinleyebilir
seni, kim anlayabilir? Kim haklı-
sın diyebilir; sesinde içtenlik
oluşturarak...
Boşuna seçilmiş bir yol bu. fotoğraf: Şekip iskender
Kısa bir zaman dilimi. Düşlerin
ağından kurtulmak zor olsa ge­
Hepimizin ayrı tutukevleri için çırpınıyorlar, suya indirilen
rek. O, kışı boyu uzayıp giden
vardır. Kendi kendimize biçtiği­ ağlardan.
düşlerin.
Yıllar öncesinden çıkıp gelen miz cezayı çektiğimiz, çoğu kez "Kim için kimler yok edili­
yaşam boyu sürüp giden... Bir yor?"
bir yüz, gülümsüyor bana. Aslın­
kararı beklerken, birden yarınlar Bunlar denizin ölü tutsakları
da gülümsemiyor ben öyle sanı­
dün olur. mı? Birbiri, peşisıra yok oluJ1 gi­
yorum. Hiç gülümsemezdi. Şim­
diyorlar. Büyük çırpınışlar yet­
di daha iyi anlıyorum, eli kolu Daha . uzaklara yönelen ba­
miyor kurtulmaya. Ardından tut­
bağlı bir yürekten çok şey bekle­ kışlarım, karanlık bir köyde do­
saklık! Ağiara takılı kancalar,
diğimi. "Hata sende" diyorum, nuyor; karanlık köylerde...
yön veriyor onlara.
sesim dalgalanıyor; eğriJip büğ­
Gökçeköy'ün Fatma'sını, "Ne yapıyorsun öyle? Ayak·
rülüp Karadeniz'in sularına gö­
Sekmenli' nin Ayşe'sini buluyo­ larını ne sürtüp duruyorsun? Ne­
mülüyor, yitip gidiyor oralarda.
�um düşle.�i�de. Altı çocuk do­ den kemiriyorsun tırnaklarını,
Şimdi anlıyorum onu, geç olsa
gurmuş, koyunden dışarıya, öm- niye asıyarsun yüzünü?"
da.

12
r - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -.

BEKLEYiŞ
a h bu ikindiler bir gölge siner pencereye
saatiere yumu/ur tü/ süzmez olur gelip geçen yüzleri
On lar, yaşamı tan ımadıkları
gündüz yağmurdu derken rüzgar şimdi sis sonras1
için soruyorlar bu soruları.
Ya serı? içini kemiren bir şey­ gökyüzüm ayJŞJğJnl bağ1şhyor 1slak bir f1sllt1da
ler var, bel l i etmemeye çal ıştı­
sen sesinde bir kedere y1kllan ispanya/ yetmez mi daha
ğı n . Yapmacık bir örtüye bürün­
dayanmiyor yüreğimiyüreğim dayanmiyor bu taşlaşm1ş zamanlara
mek mi istiyorsun? Gerçekleri
tül l eyecek bir örtü. Sesler, çığlık­
ll
l ar boğulsun istiyorsun . Bak! De­
niz bil e kocaman karnına ufacık masada akşam kmntlfan düşe ban�fmJŞ esrik
dalgasını sığdıramıyor; azıcık bir bak1şlann� bileyfiyar uyanm1ş resmin gerdan1 tan atlŞI
zoraa kal dı mıydı çalıveriyor soyunmada ya/nJz/Jğm1 tay a/Jn/ann kendini Sinadiği sokakfar
onu taşlara, susmuyor. Din l e ! duvar kalem kağ1tlar. .. elimde dokunduğum ne varsa
Hışırtısını duy duy .. bir nht1ma ak1yor herşeyiherşey bir nhtlma
"Hani sen i n istekl erin, n eydi
bek l e n tilerin?" ben deniz miyim ey sabJrsJzca beklenen
Yok deme sakın, var. Ul aşa­ güzel sabah ayd1n gülümseyiş yelkenliler boşanmiŞ gözlerimden
mıyorum on lara demeye dilin
varmıyor değil mi? Ul aşamaya­ Mayts'B51Ankara
cağın şeylerdir seni korkuta n. M. Mahzun Doğan 1
Oturmak, ah! Bir yerlere götür­
mez seni. Biliyorum, belki göre­ L - -- - - ----- - - - - - - -- - - - --- - - --�
mediğim bağlarla kenetlenmiş
e l leri n.
"Sen kime tutsaksın ?"
Bir zincir parças ı n a mı? Güç­
süz müsü n o kadar? Zaman h ep
i NCE Bi R
yal a n larla oyalıyor seni. H ep
"ya r ı n " deyip gidiyorsun . Bu­ Ö RGÜ DÜ R GECE
gün de, dün için yarındı. Ne far­
kı var şimdi, bugünün dünden.
Duygul a r taşiaşıyor zaman la. Her şey biraz daha yakm
Karşı n daki denize bak! Ku­ Yöremizde döner durur
lak ver, hışırtısını din le! Uzünçlü Bir masal mt çocukluktan
ya da sevinçli duyumsatabiliyor Bir cinnet olmasm sakm
ya kendini. Senin sesinin içinde
boğuluşu niye? Sevinçle acının FotoRraf: M. Reşat Sümerkaiı Amlar uzar senden bana
yüreğinde donuşu n eden? Büyür çiçek emeğimde
"Kime tutsak ediyorsun ken­ Kimse duymaz bilmez kimse
Ağlar bebek yorgun ana
dini?"
Ayşe kadı n l ığından, balıklar SENSiZLİK
balık olduklarından kapatıldı lar Büyür bir bir kuzu/art
ağiaral bir yan1m diri olsa da Çoban ürkek uykusunda
Sen? bir yan�m yarall Tek başma bir baltkÇt
sen yoksun yaln�z/JğJmda Toplar dağtmk ağiart
Bir ereğin var, ul aşmak iste­
diğin . Sıva kol ları nı, tül leri çek bir yan1m hep kavga/J Dağbaşmda o parlayan
gerçeklerin üstünde n . Gün ışıya­ bir yan1m banş dolu Kaçkm bir sesi içimin
cak birazdan . Yaşam h e r gün sen yoksun kollanmda Bilemez ki kuşlar beni
değişiyor; değişmeye n umutl ar­ Uçursunlar sabdhman
bir yan1m çok ağ1ts1
dır. Küçük ya da büyük, ama
türkü türkü bir yan1m ince bir örgüdür gece
h ep varolan umutlar'. H ep varo­
sen yoksun şarkilanmda Binbir desen dolandtğtm
l a n istekl e r. Değişmey.en, bek­
l e n tilerdir yaşamda. Ozlemler­ Vardtğtm kuytu limandtr
bir yan1m umut açm1ş
dir, kişiyi koşturan yarı n l a ra. Yü­ Eteğine post serince
oysa küskün bir yan1m
rek açtırandır, karan l ıkta ışıyan
sen yoksun yollanmda
yıldızlara. Hasan Hüsnü
Sen yü rümeyi öğrenmelisin e
ismail GENÇTÜRK
13
-YUNUS SÖYLEMiNDE BiR OZAN şoklarının özü m senerek başarı l ı .
çağdaş yorumlarla sunuluşudur.
diyebiliriz.
SEVAL ESASLI Acılarla. kahırla yüklü yaşam
serüvenini daha çok Yunus. biraz
Mahmut ÇAKAR Karacaoğlan (Sözü Nevruzlara
Bir söyleşi yaklaşımında sun­ olmaz mı Seval? Sürgün) . biraz Nazım (Kıyamet)
mak istiyorum Seval Esaslı'yı. İyi de yadsımak kaç para söyleminde sevdaya dönüştür­
Cide-Rıfat llgaz ödüllü 'Seki­ eder? müştür ozan .
zinci Renk' ile 'Yarına Kaç Gü neşi balçıkla sıvamak olası Ne var ki. 'Irmağı Gelmek' ile
Var?'ını okuyup bitirdiğimde. mı! 'Çağrı'da. eğreti deyişierin tuza­
'Yirmi sekiz yıla yirmi sekiz örnrü n ğı nda görürsünüz Seval'i.
(Ak Çiçekler Türküsü) :
yaşam serüvenini sığıştırabilmek. lrmağı Gelmek'te n :
"Komadınız boy atalım /
aşk olsun bu kıza! -dedim- Aşk • Gül/Bak n e güzeldir/Yaprağı
topraktan sordu nu z bizi". Bu­
olsun!' gülme k
ram buram Yunus değil mi?
Şimdi karşımızda binlerce yı­ • Gör ki ne güzeldir/Öpüş
lın doyumsuzu bir Havva vardır; (Karanlığın İçinden) : yürümek
bir türlü yaşama kanmaya n . Ya­ • "Kara yangın yerlerinden/ • Geldik/Ne güzeldiri/rmağı
şadıkça açlığı artan bir Havva! sırtımızdan vuran bizi " gelmek
Çağrı' dan :
İlk kitabı Sekizinci Renk, acılı • "Bir uyur, bir uyamnz,/hayra
Senden bir dal istesem/
bir sev da ile başlıyor. Ne gelecekti yoranz düşleri. "
Verirdin,/Durak değil.
ardından? Elbette sevda! Hep • (Kıyamet) : " Yardı boylu
Senden bir güz istesem/
sev da! boyunca/ bin bir çığkk Getirirdin,/Sank değil.
Muradım değilsin şiir, git toprağı " Bir acı istesem senden/
başımdan! • " Yaşlar indi toprağın/
Bulurdun,/Sırak değil.
Bana/Has ozan sözü gibi/Bir Yaşanası bağnna
'Yarına Kaç Var?' da Halk
gök devşir, Öz aştı kabuğunu/Aktı yeni oy­
Söylemini büy,ük ölçüde bırak­
Durnam tüten, tavşan kam. .. lurna " Dizeleri, hem Hece koşuk
mıştır, Seval. Ozgür Koşuk kısra­
Ala gece gir koynurnal türü , hem söyleyiş bakımından
ğını eşkin i , rahvanı , doludizginiyle
Vurmam yüzüne karam nedir? Yunus Emre'nin öpülesi
dağdan bayırdan aşırmaktadır ar­
Tana kadar helalimsin. söylemi değil mi?
tık; 'Dünyanın alışkanlıktan de­
Kuzey Haber' de yer alan iki Öyleyse?
ğil, sevincinden döneceği gün­
fotoğrafta düşlediğim gibiydi Öyleyse Seval , en çok sevip,
ler başlasın diye . . .''

Esaslı . Balaban gözler, omuzla­ yolundan gittiği ozan Yunus'un


Ve siz onun, gerçekten yüre­
ra inen düz saçlar. adını arımayı unutmuştur, diyo­
ğinin bütünü ve tüm bedeniyle
Küçük yaşlarda başlamıştı şii­ ruz.
eylem denizindeki güçlü kulaçları­
re. Ne evinden ne eş dost çevre­ Yine dönelim onun etini, ke·
nı izlersiniz. Acıyla, hazla, utanç­
sinden bir itim görmüştü : 'Ilerde miğini , özünü oluşturan sevdası-
la, kahırla, umutla yoğrulmuş bin­
ozan olacağım diye bir saplan­ na.
lerce yıllık yaşam serüvenidir, bu
tım yoktu. Yazmamak elimde (Sancıya Direnmek) :
izlenim.
olmadığı içm yazdı m . ' diyord u . "Eğer süt inmese memeterime . İşte umut ve utanç:
Y a sevmemek . . . İşte elinde Kanla çatılmamış olsa
Insan eli değmemişliğin
olmayan salt budur, Seval'i n . Ba­ kimliğim utancım
kınız: Ellerim açılmasa sayfa sayfa
Silerken bedenimden
Yazmadan unuttuğum bir Ve iyi -tammasam turunçlan. ..
Umut var diye düşündük
şiirdi sevişmek
Şimdi yüzüm utanmak bilmez umut var
Yeraltı sulan gibi ansızın
bir ova Böyle çınlçıplak doğdukça
Boyfıumda kollanmda
Bağışlamaz avak izlerini. insan
kasıklanmda. Güneş yerine
Türk ozanları içinde Ataol Ve işte hazzı n , korkun u n ,
Behramoğlu, Hasan Hüseyin ve Sancıya direnmek gizli sevdanın, öfkenin hesaba çekilişi:
Can Yücel'di sevdikleri . tarihidir bir kadımn " •GÖ'z ümün damlasından
Pek iyi, pek güzel de Yunus' u Bir başka örnek, (Çağrı'dan) : hesap sorarlar
niçin anmamıştı,. u n utmuş mu vd u "Sunmak, desem sana/Candan •Omuzlannda yumulmuş
yoksa? can sunmak ellerimden hesap sorarlar
0 nasıl olsa herkesin sevdiği
' , Diz boyu çamurdan/Ak Uzadıkça uzar tımaklanm
bir ozan. Eldebir Mı1stafendi'dir, çıkmak desem; Ağzırtı bütün gövdemi kaplar
Yunus.' Diye düşünmüşse, buna Öperdin dudaktanmdan/Orak Güngörmedik korkular dalar
bir diyeceğfmiz olmaz. Ya da çeli­ değil. " yüzümü
şik bir anlatımla 'En çok unutulan Kese'den sonuca varmak di­ Dişleri hançerleşmiş ö{kemden
kişi, en çok akılda olı:ın kişidir' lediğimizde, Sekizinci Renk in ' hesap sorarlar
diyecekse, gene anlaştık demek­ belirgin ve iyice koygun öz ve Yanılıp ilk ağızcia bireysel ,
tir. boyağının, Halk Şiiri'nin tüm ola­ diyorsunuz ona.
Başta türlü? . . naklarından korkusuz ve yiğitçe Tekil tutku ve bunalımların
Başka türlü; şiirinin beslendiği bir atılırola yararlanıştır, diyebili­ kıskacında çırpınan bir tazecik , �
gür Yunus kaynağını yadsımış riz. Hece'nin (7) , (8) ve ( l l) 'li ko- -diyorsunuz.
V
Y4
Bir de ne görüvorsu nuz') Te­
kil dediğiniz olgula�. sizin de va ­ D E RG i L E R A RASI N DA
şam öykünüzü n bükleri ko v a k l a r ı
·

değil nıi? nın ı:;:ığınd a . sanatsal etkinlikiNi

SI
•Yanıyar insanın her yanı vavın alanına sürmek . . .
biraz ama öğreniyor · · Ha ::: a n
ı n . A l i Yüce. (hkan M P r l .
Fethi Sa\·a::: �·ı . BPdrPtl i n Aykın.
ölümsüzlüitü A . NP\'zad O d v a k m a z . A h me t G ü n ·
•Yaşamı son sevgitiyi l ı a :;: . Oııwr C i nıno. A h ııwl ÜzPr,
k ucaklar gibi k ucaklamak F. K ad r i G ıı l . l l id a:v l'l K a r a k u � . . Tur·
anlamında
• ga�· [)pğirnw n c i . ('l'l i n Boğa, ll han
K a r a m a n . A s ı m Üzt ıırk · u n � i i r i P r i n i n
Öpmek gibi onu bir

EDEBiYAT
�·pr ald ığı ilk s a y ı y a , B a k i Y i ğ i t ' i n H o­
yolculuğun öncesinde ve lıPrl B r o w n ı n g 'dpn .v a plığı �'P\'iri � i i r
sonrasında PkiPnir.
K a r �l'l·:delı i v a l ' ı n i l k s a v ı s ı n d a .
Onu öpmek gibi yoksayarak
B u r h a n . G ü npl ' i n . O k t a y A k hal ' l a
ölümü ve aynhğı onu söylP�isi yeı: alıyor. ,.
·
Yazın dünyamızda yep.Yeni bir
almak gibi Röportaı u s tası F ık re t O t y a m ,
ürün: Karşı/Edebiyat
Ağzında kurşunla büyüyen " H arran "la v e r a l ı r i l k s a y ı d a . H a san
Büyük kentin 'rotatiflerinde �ekil­ .
acılann ortasında bağnna lenmesine karşın. yüreğini yurdun
İzzettin Din a m o . Muzaffer İ zgü. Os·
m an Şahin. Durran Ya�acan. Cı>nıil
basıp dört bir yanına dağılmış, yıllardır ya­
Kavukçu ve Tü lay Ferah 'tan öykülPr
zın coşkusunu yitirmeyen kişilere aç·
Kaldı ki yadsıyacak. yoksaya- yayınlanır. Eleştirmen Asım
mış bir ürün.
caktır bireyselliği o . Baki Yiğit 'in derlediği, B�zirci'nin " Pir Sultan Abdal 'lar "
Y a d a tekil'i yığınların itici gü­ Karşı/Edebiyat'ın ilk araştırmasından bir hölümün yer aldı­
sayısı
ğı Karşı/Edehiyatta, ErJ:ıan Barut.
c ü . dinamiği bell�yecektir: Ocak/Şubat 1 986 tarihi taşıyor. İki .
aylık ürünün ilk sayısının, " Başlar· Ahmet Altan 'ın "Sudaki Iz . romanı­
Çağım çoğul ölümler çağı-tekil ken " bölümünde, "Yoz kültüre, boz u· na koyduğu "pornografik" yargısını
ne kaldı?­ lup başka düzlemlere kaydırılmış ede­ açmaya çalışır.
biyat anlayışına karşı, aydınlık bir se· Füruzan Toprak'ın Hasan Hüse­
Çağım beyaz bayrakh diller
çenek olarak hayata geçiril ' ' meye çalı· yin 'le ilgili anıla�ının söz edildiği ilk
çağı- ozan mezun­ şılan Karşı/Edebiyat'ın "güvenilir, sayıda, Remzi. Inanç da 18 Ocak
Bir şiire bir ömtlr yetmiyor sağlam, toplumsal ve estetik kaygıları 1 985 'te yitirdiğimiz M uzaffer Hacıha­
artık ve ozana şiir önde gelen, dünya görüşü ve edebiyat sanoğlu'nu anlatırken, sevgili Ceyhun
doğrultusu, çağdaş ölçülere uygun" Atuf Kansu'ya da gönderme yapar.
-ne zaman yetmişti k i ?­ "Antidiyalektik
bir yayıncılık ilkesini hayata geçirmek I .T.FROLOV'un
Bulunmamış sözcükler gömülü Yöntem"inin Yakup Şahan tarafın­
için çıktığı savunuluyor.
her dakikasında dan yapılan çevirisinin yer aldığı 'ki­
Üç kuşağı bir arada tutan bir tap'ta, A.R.Ergüven de "özenci bir
-yanna kaç var?­ yayıncılık anlayışında gözetilen ilke, yazara" yanıt veriyor
Çağım yedi başh ırmaklanyla yazınımıza bütün yaşamını içtenlikle .
Y azınımızda yepyeni bir çabanın
kan çağlayanı adayan insanlarımıza el vermek. ürünü, Karşı/Edebiyat'a hoş geldin
-yanna kaç deniz?- Toplumcu-Gerçekçi bir sanat anlayışı· diyoruz.
Ve en uzunla en kısa arasın­
daki şaşırtıcı , umarsız çelişki: Ocak/Şubat 1 986 Temmuz'un ilk
Yüz yıl dediğin bir göz kırpımı sayısının tarihini taşıyor.

ammuz
Ahşkanhk en uzun yitiş i-yken- İzmir'de, Ü.Yaşar Işıkhan 'ın
_
ınsanın yayın danışmanlığını yaptığı Tem·
muz'un ilk sayısının kapağına, 1 986
Elle tutulur yepyeni tadiarın yılının gündemindeki en önemli konu
şaşırtıcı hazların u m u d u n , acı­ alınmış: Yaşasın Barış.
"Neden Temmuz?" sorusuna,
n ı n , kısadan insanoğlunun azanı­
"Bir oğlum olacak adı Temmuz/ öfke·
dır Seval Esaslı . de benden fırtına/ sevgidedeniz"dize­ şiir bölümünü Mehmet H . Doğan, Ro­
Kendisinin evre n e . dünyanın lerinin sahibi değerli ozan Hasan Hü­ man ve Öykü bölümünü de Alişan Öz­
halklara, insanın sonsuza , yaşa­ seyin'in öznel duyarlığıyla nesnelleş­ demir kaleme almış.
mın yazıya bölümlerinden kalan tirdiği bir insan sevgisinin, onurlu bir Oktay Akbal'la söyleşinin yapıldı­
yaşam eyleminde evrenselleştirdiği ğı Temmuz'un bu sayısında, Ozdemir
hep şiirdir, yalnız şiirdir şiirlerinin bir dizesi olarak da bellek­ Nutku "sanat düzeyi toplumda belir­
Sevalı' d e . lerde kalıcı oluşu, bizim bu adı benim­ lenir" adlı yazısında, eğitimde esteti­
Bir tekil yüreğin birikiminde sernemize neden oldu" yargılarının ğin gerekliliğini; Feyza Hepçilingirler
toplumsal beklentileri olanca gü­ vurgulandığı M E RH A B A bölümünde " Kelimat-ı M�crime"· başlığı altında
çağdaşlaşmanın yolunun, kültürlen­ "sözcüler"in çilesini dile getirirken,
cüyle eylemleştirme çabasıdır, Ü. Yaşar Işıkhan da "Baij i " günleri­
meden geçtiği savunulan, iki aylık
Sevalın şiiri . derginin ilk sayısında, şiir alanında şu nin bir bölümünü "Sığınaklarda Hü­
'Ve her zaman eylem var imzalar göze çarpar: Hüseyin Yurt­ zün Şarkıları"nda dile getirir.
gündeminde insanın; iki ayağı taş, Turgay Gönenç, Özdemir Nutku, Aysın Uğur Kezer,,smet Işık, Va­
Zeynei Beksaç, Çetin B!Jğa, Ali Tuna, sıf Nasiboğlu (Çev.H. Kocagöz) öykii­
bir pabuçta değil, akılla sabrın
Asım Oztürk, Mehmet Iş, Koray Fe - leriyle yer alırlar dergide. Abdullah
şakaklarından süzülmüş yiz,Hamdi Gedik, A . Hicri izgören, Ali Rıza Ergüven, "Suat Taşer ve Şiiri"ni
eylem.' ; 'Bir büyük buluşmaya M u s tafa, Ramazan Kayrak, Kemal inceler. B .Selma Amanvermez ise, son
dek' B .Çukurkavaklı, Yücelay Sal, Harndi zamanların filmi "Dul bir kadın" ek­
Gedik. sen alınarak, "Sinemada kadın imge­
İlk iki adımı : Sekizinci Renk
Temmuz'un 1 986 'yla birlikte si"ni irdeler.
ve Yarına Kaç Var, devce adım­ yayın dünyamıza katılması, 1 985 yılı­ İ talyan, Çek, Mezopotamya azan­
lardır doğrusu. nın sanat olayiarına genel bir bakışı larından şiirlerle evrensel sanata gön­
Geleceğe daha güçlü adımlar okurlarına yansıtmak sorumluluğunu derme yapan Temmuz'a sanat yaşa­
duymasına neden olmus. Bu amaçla, mında başarılar ,diliyoruz.
atacağına inanıyorum . e

15

You might also like