Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 24

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

ORTAK DERS

TÜRK DİLİ 1

YARD. DOÇ DR. MEHMET GÜRLEK


TOPLUM İÇİNDE DİL ve DİL TÜRLERİ

İnsanlar arasında iletişim ve anlaşma alanın olan dil bireysel


ve toplumsal yönü olan karmaşık bir araçtır. Dilin toplumsal yönüne
değinmeden önce anadili, lehçe, şive, özel dil, argo, jargon, doğal dil,
yapma dil, yaşayn dil, ölü dil, geçer dil gibi bazı terimleri açıklayalım:

1
•Anadili, İnsanın başlangıçta annesinden ve yakın aile çevresinden, daha
sonra da ilişkili bulunan çevrelerden öğrenilen, insanın bilinçaltına inen ve
bireylerin toplumla en güçlü bağlarını oluşturan dildir. Adından da görüleceği
gibi, bu dilin anne’yle ilgisi küçümsenemeyecek niteliktedir. Anadili insanı
değişik yönlerden sımsıkı saran, onun bilinçaltına inen ve pek çok yönleri
olan bir varlık olarak ortaya çıkar. Biz çevremize anadilimizin penceresinden
bakar, evreni anadilimizin anlama ve anlatma yolundan adlandırırız. Anadili
bir toplumu ulus yapan etkenlerin en başında gelir (Aksan 1995: 61-62).

2
•Lehçe ise çeşitli sebepler yüzünden bir dilin çeşitli bölgeler ses, yapı
ve kelime hazinesi bakımından ayrılan değişik biçimleridir. Lehçeler
aynı dilden gelir. Türkçe için düşündüğümüzde Türkiye Türkçesi,
Azerbaycan Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi Türkçenin
birer lehçeleridir. Ancak, bazı lehçeler bağlı olduğu dilden o kadar
ayrılır ki anlaşılabilirlik oranı oldukça düşer. Daha yakın bir zamana
kadar Türkçenin bir lehçesi olduğu bile bilinmeyen Çuvaşça ve
Yakutça buna örnek olarak verilebilir.

3
•Lehçenin yanında literatürde şive terimi ile de karşılaşılmaktadır. Özellikle
İstanbul Üniversitesini merhum profesörlerinden Reşit Rameti Arat (1953) ve
Muharrem Ergin (1958) ile yaygınlık kazanmış bir görüştür. Buna göre şive
bir dilin bilinen tarihi seyri içinde ayrılmış olup bazı ses ve şekil ayrılıkları
gösteren kollarıdır. Yakutça ve Çuvaşça Türkçenin bilinen tarihi seyri içinde
ayrılmadıkları için lehçe, Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Özbek
Türkçesi, Türkmen Türkçesi vb. bilinen dönemde ayrıldıkları için şive olarak
kabul ederler. Ancak günümüzde bu ayırımın eskisi kadar taraftar
bulmadığını da söylemek gerekir.

4
•Özel dil, bir toplumda bireyin içinde bulunduğu sınıfa, yaşa, özellikle mesleğe göre
belirlenen dillerdir. Hekim dili, denizci dili buna örnek olarak verilebilir (Aksan 1995).

•Argo, her dilde görülen, toplum içinde bir kesimin ya da grupların, farklı bir biçimde
anlaşmayı sağlamak amacıyla oluşturduğu dildir. Argonun söz varlığı, ortak dilin
sözcüklerine özel anlamlar vermek, kimi sözcüklerde bilinçli değişiklikler yapmak, eskimiş
öğelerden, aynı dilin lehçelerinden ve yabancı kökenli öğelerden yararlanmak yoluyla
meydana getirilir. Okutmak sözcüğünün argoda “satmak” anlamında kullanılması gibi.

•Jargon, konuşanlar dışındaki kimselerce anlaşılmaması için sözcüklerin bozulmuş


biçimlerinden oluşturulan ve yine bir zümreye özgü olan özel dil türüdür. Anadolu’da
çerçillik veya kalaycılık gibi mesleklere mensup olanların kullandıkları dil örnek olarak
verilebilir.

5
•Yaşayan dil, halen çeşitli toplumlarda anlaşma aracı olarak kullanılmakta olan dildir. Türkçe, İngilizce,
Almanca gibi.

•Ölü dil ise günümüzde hiçbir topluluk tarafından anlaşma aracı olarak kullanılmayan dildir. Ölü dillerin
varlıkları bıraktıkları yazılı belgelerle tespit edilir. Sümerce, Toharca, Hititçe gibi.

•Doğal dil belli bir süreç içinde kendiliğinden var olan ve gelişen, değişen diller doğal dillerdir. Türkçe,
Arapça, İnglizce gibi.

•Yapma dil ise belli bir amaç için insan eliyle gramatikal kuralları oluşturularak yapılan dillerdir.
Mehmed Muhiddin’in yaptığı Baleybelen ilk yapma dildir. En meşhur yapma dil ise Lazarus
Zamenhof’un Esperanto’sudur (Ümit dili).

•Geçer dil farklı dillerin konuşulduğu ortamda ortak anlaşma aracı olarak kullanılan dildir. Lingua
Franca’da denilen geçer dil anadilleri farklı olan toplulukların ortak anlaşma dilini ifade eder.

6
TOPLUM İÇİNDE DİL

İnsan demek dil demektir, ama dil demek de birçok bakımdan toplum demektir.
Hem bireylerle özdeşleşir dil, hem de onların üstünde ve dışında yer alır. Öznel
gerçekliğin dışında bireyi zorlayıcı nesnel gerçekliği taşır. Bireyi toplumsallaştıran, dilsel
topluluğu, birçok durumda ulusu oluşturan temel ögedir dil ve birincil işlevini yani iletişim
işlevini toplumsal bağlamda yerine getirir. Gerçekten de dil, her şeyden önce anlaşma
sağlayan bir düzen ve araçtır. Anlatım işlevi iletişim işlevini zorunlu kılar (Vardar 2001: 15).
Dil, kendi doğal dizgesinin yanı sıra bireysel, toplumsal ve kültürel bir kurumdur; yaşamın
her alanıyla yakından ilişkilidir. Bireyler mesaj vermek, verilen mesajları almak zorundadır.
Bu nedenle, dil, bireyler ve kurumlar arasındaki çok yönlü ilişkilerde, en önemli iletişim ve
bildirişim aracıdır. Dil, toplumu; toplum dili biçimlendirir. Toplum ve dil homojen kurumlar
değildir. Dil farklılıklarını yaratan etkenlerin en belirgin olanları zaman, coğrafya ve
toplumsal yapıdır. Dil; etnik özellikler, eğitim, aile, cinsiyet, yaş, birey vb. etkenlere bağlı
olarak da değişir (Eker 2007: 128).

7
Dilin toplumsal yönü ile bireysel yönünü birbirinden ayırmak gerekir. Dilin bireysel olan yanı
kişinin çeşitli özelliklerine, kültürel durumuna, düşünme yeteneğine, ruh yapısına ve ruhsal durumuna
göre, insandan insana değişir. Bu yüzden aynı ailede, birlikte yetişmiş, aynı kültürü çevresi içinden
gelen, aynı eğitimi görmüş, hatta aynı sınıfta okuyan iki kardeşin dili özellikle söz varlığının kullanılışı
açısından birbirinden az çok farklıdır. Bu kardeşlerden biri, ruhsal durumu dolayısıyla kimi sözcükleri
kardeşinden daha sık kullanmakta, dildeki kavramları, düşündüklerini daha değişik yollardan
anlatabilmektedir. Kardeşlerden biri daha çok somut kavramları yeğlerken öteki soyutlara yönelebilir
(Aksan 1995: 80).

Karmaşık dil yeteneğimiz olmasaydı insan kültürü bugünkü şeklinden çok farklı olurdu.
Diller, her biri kendine özgü bir kültüre sahip toplumun üyeleri tarafından konuşulur. Konuşanın sınıfı,
cinsiyeti ve statüsü gibi toplumsal değişkenler, insanların dil kullanımlarını etkileyebilir.

8
Bir topluluk içinde çeşitli dil türleri görülür. Bakmak fiilinin şimdiki zaman
kipi (-yor) ile çekimlenmiş örneği için karşımıza üç farklı biçim çıkabilir: bakıyor-
bakıyo-bahir. Bunlardan birincisi standart dilde kullanılan biçim, ikincisi konuşma
dilinde kullanılan biçim üçüncüsü ise yerel bir söyleyiş biçimi olduğunu
söyleyebiliriz.

Bu bölümde dil türlerini 3 başlık altında değerlendirmek uygun olacaktır:

1- STANDART TÜR

2- YEREL TÜR

3- SOSYAL TÜR

9
STANDART TÜR
Standart dil, edebî dil, yazı dili, milli dil gibi adlarla da anılır. Standart tür, öncelikle yazı dilidir. Standart dil,
konuşurların büyük bölümü tarafından en saygın biçim kabul edilir. Devlet idaresi, eğitim, hukuk, medya, yabancılara ana dili
öğretimi, standart dilin kullanıldığı önemli alanları oluşturur. Standart dili diğerlerinden ayıran bir başka önemli husus da
bağlayıcılıktır. Resmî ve yarı resmî ortamlarda, belli meslek mensuplarının ve belli görevleri icra edenlerin, standart türü
kullanmaları beklenir. Burada çoğu zaman yasal bir zorunluluktan çok toplumsal beklentiler söz konusudur. Bu toplumsal
beklenti, standart dilin ileri seviyede kullanılması beklenen durumlarda buna uymayanları alaya alma, küçümseme, dışlama gibi
farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Standart biçim bir tür üst dil durumundadır. Diğer varyantlar üzerinde çatı işlevi görür. Yazı dili
veya edebî dil olarak diğer bütün varyantları kapsar bir durumdadır. Üst dil olma konumu ülke sınırlarının dışına da taşar. Örnek
olarak yurt dışında yaşayan Türkler de yazılı metinlerinde standart varyantı kullanırlar. Standart varyant sembolik değere sahiptir.
Bağımsız devletler, bağımsızlıklarının sembolü olarak daha önce sayılan özelliklerin büyük bir kısmını barındıran standart
varyantlar geliştirebilirler. Karşılıklı anlaşılırlığa sahip, iki farklı ağız sayılabilecek durumdaki akraba dillerin bağımsız standart
diller olmasının önemli nedenlerinden biri bu sembolik değer ve bağımsız devletlerin bağımsızlıklarını perçinlemek için kendi
standart varyantlarını geliştirme isteğidir. Standart dil, örnek olarak yerel ve sosyal varyantlardan farklı olarak okullarda öğretilir.
Standart dile temel alınan yörenin ağzını konuşanlar, elbette standart biçimi çocukluktan itibaren öğrenebilirler. Ama çoğu zaman
temel alınan bölgenin konuşması ile kodlanmış standart dil arasında da farklar vardır. Dili “doğru” ve “güzel” kullanmak
isteyenlerin ulaşmaya çalıştıkları ideal biçimi bu varyant temsil eder. Bunu konuşanlar, daha bilgili, daha eğitimli, daha aydın vs.
olmak gibi gerçekte dille ilgisi olmayan bir yığın pozitif değere, diğer varyantları konuşanlara oranla daha layık görülürler (Demir
2011).

10
YEREL TÜR
Dildeki varyantlardan bazıları belli bölgeler için tipiktir. Örnek olarak eldurdun oni “onu
öldürdün” cümlesinin, ilk hecedeki /ö/ > /e/ değişmesi, ünlü uyumlarının olmaması, sözdizimindeki
devriklik, tek biçimli belirtme eki gibi özelliklerin yardımıyla Karadeniz ağızlarına ait olduğunu
belirleyebiliriz. Aynı şekilde geliveyo örneğinin, -iver-’in kullanılması, /r/ düşmesi gibi özellikler
yardımıyla daha çok Burdur, Denizli ve çevresi ağızlarına ait olabileceğini tahmin edebiliriz. Bu
örnekleri, standart dildeki karşılıkları öldürdün ve geliyor’dan ayıran en önemli husus bir bölgeye has
oluşlarıdır (Demir 2011)

Genellikle bölgesel kullanımlar (diyalektler) olarak incelenen bu dilsel türler, belirli yerleşim
alanlarında oluşmuşlardır. Bizim bir dilsel topluluk içinde bölgesel kullanımlar olarak düşündüğümüz
türler, aynı ölçünlü dilin birleştirdiği kullanımlar olmaktadır (İmer 1987). Ağız, aynı kökenden geldiği
üst sistem durumundaki bir standart dile bağlı, doğal olarak ortaya çıkmış; aile ve dost çevresinde, iş
yerlerinde; okuryazarlığı az, bulunduğu bölgeden uzun süre ayrı kalmamış insanlarca sözlü iletişimde
dilin başka türleriyle karşı karşıya gelme oranına göre değişen biçimde kullanılan, resmi ortamlarda
kullanılmasından kaçınılan, yazılı bir gelenek oluşturamamış, iletişim alanı sınırlı, bağlı olduğu üst
sistemden dilin her alanında karşılıklı anlaşmanın korunacağı oranda ayrılabilen, prestiji standart dile
göre daha az yerel konuşma biçimleridir.
11
Ağızlar okullarda öğretilmezler. Edebî metinlerin diyalog pasajları, yerel
gazeteler, karikatürler gibi bazı durumlarda yazılı olarak da kullanılırlar, ama bir
yazılı gelenekleri yoktur. Yerel varyasyonda, varyantlar arasındaki ayrılıklar,
sanıldığı gibi küçük söyleyiş farklarıyla sınırlı değildir; dilin her alanında ortaya
çıkabilir. Daha geniş veya daha dar bölgeler için geçerli olan yerel ağızlar
olabilir. Yerel ağızlar aynı zamanda başka yerel ağızları içlerinde barındırabilirler.

Ağızlar ile diyalektoloji ilgilenir. Ağızlar eş zamanlı ve art zamanlı dil


incelemeleri için önemli bir kaynaktır. Ağızlar masal, efsane, çocuk oyunları, halk
inanışları gibi kültürel unsurları içerdiği için halk bilim araştırmaları için çok
değerli veriler içerir (Demir 2011).

12
Anadolu ağızlarına baktığımız zaman bugün birbirinden farklı
ağızların bulunması 11. yüzyıldan itibaren bu topraklara yerleşen Oğuz
boylarının farklı ağız özelliklerine sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
Anadolu’ya çeşitli zamanlarda ve çeşitli vesilelerle gelen Oğuz dışı Türk
unsurlarla, yabancı unsurların da bu ağızların oluşmasında önemli katkıları
olmuştur. Anadolu ağızları ses, şekil ve söz dizimi özelliklerine göre Doğu
Grubu Ağızları (Ağrı, Artvin, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan ağızları…),
Kuzeydoğu Grubu Ağızları (Hopa, Borçha, Rize, Trobzon ağızları…) ve
Batı Grubu Ağızları (Adana, Adıyamani Amasya, Ankara Antalya Balıkesir,
Bursa, Çanakkale ağzıları…) olmak üzere üç gruba ayrılır (Karahan 2014)

13
Günümüzde ağız kullanımı giderek azalmaktadır. İmer’e göre
(1987) bölgesel kullanımların yok olmalarında iki büyük etkenden söz
edilebilir: Kitle iletişiminin yaygınlaşması ve göç. Kitle iletişim araç-
larının yaygınlaşması, bir yandan ekin ve eğitim düzeyinin
yükselmesini olumlu yönde etkilerken öte yandan bölgesel türlerin
yok olmasına neden olmaktadır. Ülkemizde de son on yılda özellikle
televizyonun yayın alanının genişlemesi, bölgesel kullanımlarla
ölçünlü Türkiye Türkçesi arasındaki ayrımları azaltmaya, bu iki dil
türünü birbirine yaklaştırmaya başlamıştır.

14
Yerel biçim ile standart biçim karşılaştırıldığında şu önemli farklılıklar görülür:

1- Ağızlar genel olarak iş, aile gibi yakın çevrede standart dile göre çok daha dar bir alanda sözlü
iletişimde kullanılır. Standart biçim ise kullanım alanı en geniş olan biçimdir.

2- Ağızların yazılı bir geleneği yokken standart biçimin yazılı geleneği vardır.

3- Ağızlar okullarda öğretilmezken standart biçim okullarda öğretilir.

4- Ağızlar okur-yazarlık seviyeleri düşük, bulunduğu bölgeyi pek terk etmemiş, resmi olmayan, çoğu
zaman toplumca önemsiz görülen işlerde çalışanlarca kullanılırken standart biçim toplumun orta ve üst
tabakası, prestijli mevkilerde çalışanlar, eğitim seviyesi yüksek olanlar tarafından kullanılmaktadır.

5- Bu iki tür arasında gerek ses gerekse söz varlığı yönünden çok büyük farklılıklar olmadığı
görülmekle birlikte bazı yerel biçimlerin standart biçimden ciddi farklılıklar gösterdiği durumlarda söz
konusudur.

15
SOSYAL TÜR
Sosyal etkenler de dilde önemli bir çeşitlenme nedenidir. Sosyal
gruplar dili kendilerine özgü bir biçimde kullanır; bir yerde kendi sosyal
çevrelerine has, kendilerini başkalarından ayıran bir dil yaratırlar. Sosyal
nedenlerden kaynaklanan varyantlar, sosyolekt veya sosyal ağızlar olarak da
adlandırılmaktadırlar. Toplumsal kullanım biçiminde Türkçeye
aktarabileceğimiz bu kavramdan kısaca grup dili anlaşılmaktadır Dilsel
topluluk içinde aynı dilin kullanımı özellikle söz varlığı bakımından bu gruplar
arasında değişildik gösterir (İmer 1987).

Toplumsal dilbilimin ilgi alanına giren bu çeşitlenmelerden bazıları


diğerlerine göre daha kolay belirlenebilmektedir. Meslek, toplumsal statü,
yaş, cinsiyet gibi dil dışı etkenler burada belirleyici bir rol oynamaktadırlar
(Demir 2011).
16
•Yaş

Dil incelemeleri, farklı yaş gruplarının dillerinde de farklılıklar


olduğunu göstermiştir. Belli yaş grupları kendilerine has bir jargon
geliştirebilmekte, kullandıkları dille de başka nesillerden
ayrılmaktadırlar. Mirim, binaenaleyh, bey, hanım gibi kelimelerin orta
yaş ve üzerindekiler, buna karşılık koptum yaane, lan oolum gibi
ifadelerin ise daha çok gençler tarafından kullanıldığını söyleyebiliriz
(Demir 2011).

17
•Meslek

Aynı işi yapan, günün büyük bir bölümünü bir arada geçiren insanlar, zamanla aralarındaki
ilişkiyi yansıtacak bir varyant geliştirirler. Çevremize baktığımız zaman aynı mesleği icra
eden insanların konuşmalarıyla da diğer gruplardan ayrıldığını görürüz. Bu ayrılma, örnek
olarak meslek terimlerinin kullanılması, bazı kelimelere özel anlamlar yüklenmesi, bireyler
arasındaki ilişkiler ağını gösterecek kalıp ifadeler vb. özellikler şeklinde olabilir.

•Meslek dilleri ya da başka toplumsal kullanımlar ölçünlü dilde bilinmeyen sözcük ve


terimleri de içerebilir. Bir hekimin ya da hukukçunun dili öteki meslek grubundan olanlar
için çok başkadır (İmer 1987).

•Bununla ilgili olarak İmer (1987) İstanbul-Ankara uçuşunu yapan Boing 727 tipi bir THY
uçağının pilotu ile kule görevlisi arasında geçen aşağıdaki konuşmayı örnek olarak
vermiştir:

18
•Pilot — 1-2-8, Esenboğa Yaklaşma Kontrol, trafik malumatı veriyorum. Bir numara 2-1 pisti için
ILS/DM E yaklaşmasına başladı, tamam.

•Kule — 1-2-8 anladım. 9-0'a alçalmaya devam edin.

•Pilot — 9-0'a devam ediyoruz. Türker 1-2-8. Kule — 1-2-8, Yaklaşma mutabıkız. Tanzinif ?

•Pilot — Halihazırda irtifamız 6600 feet, Çubuk'a dört mil mesafedeyim.

•Kule —- Anlaşıldı. Inbound'u terkedişi ve localizer'e oturuşu ikaz edin.

•Pilot — Anlaşıldı. Localizer'e oturduk, Çubuk'u terk edişi rapor edeceğim, Türker 1-2-8.

•Kule — 1-2-8, Yaklaşma mutabıkız

•Yukarıdaki konuşma ancak aynı meslek grubundaki kişiler tarafından anlaşılabilir.

19
•Cinsiyet

Cinslerin dili farklı kullanmaları da dilde varyantlaşma nedenlerinden biridir. Türkçede


küfürlerin, (u)lan veya ayol gibi tipik kadın/erkek diline has öğelerin varlığını buraya örnek
olarak verebiliriz. Farklı dil kullanımında biyolojik cinsiyetin değil, sosyal cinsiyetin önemli
olduğunu vurgulamakta yarar vardır. Her iki cinsin de kullanabileceği sözü edilen
kelimelerin kadın veya erkek konuşmasına has görülmesi, sosyal cinsiyetle ilgilidir. Kadın
ve erkek konuşmasının birbirinden daha belirgin olarak ayrıldığı diller de vardır (Demir
2011). Dil ve cinsiyet başlığının altında Kuzey Amerika’da yapılan bir araştırmada
kadınların erkeklere göre daha az kararlı bir konuşma tarzı kullandıklarını ortaya
koymuştur. Bunun altında yatan nedenin ise kadınların onaylanmaya ihtiyaç duyacak
şekilde yetiştirilmeleri veya aile bağlarını sürdürmelerini kolaylaştırmak amacıyla fazla
iddialı olmayan bir konuşma tarzı benimsemiş olmaları olabileceği ifade edilmiştir
(Haviland vd 2008).

20
•Sosyal Statü

Sosyal statü de dilde varyantlaşma nedenlerinden biri olarak karşımıza


çıkabilmektedir. Buralar temizlenecek gibi basit bir cümle konuşanın sahip
olduğu pozisyona göre, “buraları temizleyeceksin” veya “buraları
temizleyeceğim” şeklinde yorumlanabilir. Aynı kelimeler patron tarafından
kullanıldığında başka, çalışan tarafından kullanıldığında bambaşka bir anlam
ifade edebilir. Bir öğretmen öğrencisine oğlum/kızım diye hitap edebilirken
öğrenci öğretmenine anne/baba diye değil ancak öğretmenim diye hitap edebilir.
Sahip olunan sosyal statüyü gösteren başka dil özellikleri belirlenebilir. Örnek
olarak hiyerarşik yapılanma olan iş yerlerinde meslekî hiyerarşi kullanılan dil ile
de gösterilir.

21
Kaynakça

•AKSAN, Doğan (1995), Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim I, Türk Dil Kurumu
Yayınları, Ankara.

•ARAT, Reşit Rahmeti (1953), Türk Lehçelerinin Tasnifi, Türkiyat Mecmuası X, 59-139.

•DEMİR Nurettin (2011), “Türkçede Varyasyon Üzerine”, Türkoloji Dergisi 17/2, 93-106.

•DEMİR Nurettin (2002), “Ağız Terimi Üzerine”, ”Türkbilig 4, 105-116

•EKER Süer, (2007) “Toplum-Dilbilim, Dil Planlamaları Ve Kamu Mensuplarının Dil


Kullanımı”, Gazi Türkiyat, 2007/1:127-135.

•ERGİN, Muuharem (1958), Türk Dil Bilgisi

•İMER, Kamile (1987). “Toplumdilbilimin kimi kavramlarına kuramsal bir bakış ve dil
türleri”. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cumhuriyetin 60 Yıldönümü Armağanı.
Ankara. 213- 230

22
auzef.istanbul.edu.tr

23

You might also like