Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 26

Davranışçı Yaklaşım ve

Kişilik Oluşumu
İnsan Doğasına Bakış
• Davranışçı kökenler – tüm bilginin deneyimden kaynaklandığını savnurlar.
• John Locke – Tabula Rasa – duygusal deneyimler bu sayfaya pek çok farklı yolla yazılır
• Kişilik yaşam denyeimlerinin ve çevrenin etkilerinin önemine işaret eder.
• Watson – ‘Bana bir düzine sağlıklı ve iyi yapılı çocuklar verin. Onları yetiştirilmek üzere özel olarak
oluşturduğum dünyama getirin. Rastgele seçtiğim birini belli bir alanda uzmanlaştıracağım. Doktor,
avukat, sanatçı, tüccar, amir, hatta dilenci veya hırsız olarak eğitebileceğime garanti ederim’
• İnsan davranışını şekillendiren temel güçlerin deneyim ve öğrenme olduğunu vurgular.
• İnsanın doğuştan şekilsiz bir çamur gibi olduğunu ve ona şekil verenin çevre ile etkileşimi
olduğunu belirtmektedir.
• Davranışların öğrenmeyle şekillendirildiği inancı, bizim her bireyin benzersiz olduğu sonucuna
vardırır.
• Her birey farklı deneyimlere sahiptir ve bu deneyimler bireyleri şekillendirir.
• Thorndike – insanların diğer hayvanlardan niteliksel olarak farklı olmadıklarını, niceliksel ve
karmaşıklık açısından farklılık gösterdiklerini öne sürmüştür.
• Davranışçılara göre insan çevreye uyum sağlama ve hayatta kalmaya güdülenmiş kişilerdir.
• Çevreye uyumu ve hayatta kalmayı destekleyen yaşantılarını pekiştirirken desteklemeyen
yaşantılardan da uzak dururlar.
• Hull – biyolojik eksiklikler ana ihtiyaçlardır
• İnsan davranışlarının kökeni bu biyolojik ihtiyaçlara dayanır.
• İhtiyaç dürtüyü meydana getirir.
• Dürtü ihtiyacı karşılamak için kişiyi harekete geçirir.
• Bu ihtiyacın karşılanması dürtü azalması ile sonuçlanır.
• Dürtü azalması organizma için bir pekiştireç işlevi görür.
• Organizma dürtüyü azaltmaya yönelik tepkiler verir.
• Dürtüyü azaltan davranış, organizma için bir pekiştireç görevi görür.
• Davranışçılara göre insanlar sahip oldukları pekiştireç geçmişlerine göre farklılaşırlar – Staats’in
teorisi de bununla birlikte biyolojik yatkınlıkları da kabul etmektedir.
• Skinner – insan doğasının determinist (belirlenimci) bir bakış açısı ile ele alır.
• İnsan doğasında özgür irade ve bireysel seçimler yoktur.
• İnsanlar içsel nedenlerle motive olmuş gibi görünebilirler ancak gerçekte çevresel etmenlerin
kontrolü altındadırlar.
• İnsan davranışlarını genetik faktörlerden ziyade öncelikle dış değişkenler tarafından
şekillendirilen öğrenme ürünleri olarak görür.
• Davranış pekiştirici tarafından kontrol edilir.
• Davranışın dış uyaranlar ve pekiştiriciler tarafından kontrol edildiğine inanılmasına rağmen,
insanları çevreleri tarafından kontrol edilen kurbanlar olarak kesinlikle görmez.
• İnsanlar hem kültürü üretir hem de bu kültürün birer ürünü olurlar.
Temel Kavramlar
• Klasik Koşullanma (Pavlov)
• Nötr Uyarıcı
• Koşulsuz Uyarıcı
• Koşulsuz Tepki
• Şartlı Uyarıcı
• Şartlı Tepkie
• Sönme (Klasik Koşullanma & Edimsel Koşullanma)
• Aniden Geri Gelme (Klasik Koşullanma & Edimsel Koşullanma)
• Genelleme (Klasik Koşullanma & Edimsel Koşullanma)
• Ayırt Etme (Klasik Koşullanma & Edimsel Koşullanma)
• Watson
• Küçük Albert Deneyi
• Edimsel /Araçsal Koşullanma
• Tepkisel (refleksif) ve edimsel olarak iki davranış vardır.
• Tepkisel davranışlar zaten var olan, bir uyarıcı ile ortaya çıkan davranışlardır.
• Edimsel davranışlar ise önceden var olmayan ve organizma tarafından ortaya konulan
davranışlar.
• Thorndike - Etki yasası
• Skinner
• Skinner Kutusu
• Pekiştirme
• Olumlu
• Olumsuz
• Ceza
• Tip I
• Tip II
• Pekiştirme Tarifeleri
• Sürekli Pekiştirme
• Sabit Oran
• Sabit Aralık
• Aralıklı Pekiştirme
• Değişken Oran
• En yüksek sayıda tepki üretir.
• Davranışın sürekliliğini sağlamada en etkili tarifedir
• Sönmeye karşı en dirençli pekiştirme tarifesidir.
• Değişken Aralık
• Kişiliğin Yapısı
• Kişilik kuramı ve gelişim evreleriyle ilgilenmezler – öğrenme geçmişinin yapısına odaklanırlar.
• Koşullanma süreçlerinin kişilik olarak bildiğimiz niteliklerin temelini oluşturduğunu düşünürler.
• Bireyin kişiliğinin oluşumu geçmiş yaşantılarına bağlıdır ve belirli bir kişilik tipinden söz etmek
yerine öğrenme yaşantılarının bireyin davranış örüntüsünü şekillendirmesinden söz edilir.
• Öğrendiğimiz tepki örüntülerimizin çok daha fazlasını davranışlarımızın sonuçlarını algılamamız
ve deneyimlememizle açıklanabilir – davranışçlığın kişiliğe bakış açısıdır.
• Nevrotizm gibi karmaşık kişilik özelliklerinin de koşullu tepkiler sonucu oluştuğunu düşünürler.
• Pavlov ve Nevrotik Köpek / Tutarsız ebeveynler ve çocuklar

yemek
• Watson
• İnsan kişiliğini önceden var olan özellikler ya da varsayımsal yapılar olarak görmektedir.
• ‘kişiliğimiz’ ailemizde pek çok benzersiz uyaranın temel duygularla (öfke, korku, sevgi gibi)
klasik koşullanma aracılığıyla eşleşmesi sonucunda oluşur.
• Temel ve genel anlamda mizacı ve içgüdüleri kabul eder ancak bunları ilkel yapılar olarak kabul
eder.
• Doğuştan gelen eğilimlerin klasik koşullanma ile değiştirilebileceğine inanır.
• Koşullu tepki davranışın temelidir.
• Öğrenme teorisi/kişilik teorisi klasik koşullanmaya dayanır ANCAK klasik koşullanma ile yeni bir
davranış öğrenilemez.
• Skinner
• Kişiliğin farklı durumlarda ve farklı derecelerde pekiştireç sunan ortamlara göre değişeceğini iler
sürer.
• Kişilik kişiyi süreki temsil eden bir yapı olduğu fikrini reddeder ve kişilik terminin gereksiz
olduğuna inanır.
• Kişiliğin ayrı bir benlik olarak bilimsel davranış analizinde yeri olmadığını düşünür.
• Kişilik davranış örüntülerinin bir koleksiyonudur – öğrenilmiş tepkileri içeren kişiye özel bir
depodur.
• İnsan davranışı ve kişiliği doğal ayıklanma, kültürel uygulamalar ve kişinin pekiştirilme geçmişi
olmak üzere 3 güç tarafından şekillenir.
• İnsan kişiliği uzun bir evrimsel geçmişin ürünüdür.
• Hayatta kalmamızı devam ettiren koşul türümüzü şekillendirir.
• Pekiştirilen davranışlar tarih boyunca da türlerin hayatta kalması için yararlıdır.
• Clark Hull
• Basit davranışlar pekiştirme sonucunda alışkanlıklara dönüşmektedir.
• Pekiştirmenin miktarı arttıkça, alışkanlık gücü de artmaktadır.
• Alışkanlık gücü uyaran ve tepki bağı arasındaki bağın gücünü ifade eder.
• İnsan davranışını öğrenme ve pekiştirme arasındaki ilişkiyi matematiksel denklemlerle açıklar.
• Bilinç kavramını kabul etmiştir ancak uyaran-tepki bileşenleriyle anlaşılması gerektiğini
düşünmüştür.
• Öğrenme sırasında organizmanın iç durumuna dikkat çekmiştir ancak çevre tarafından sağlanan
pekiştireçleri de vurgulamıştır.
• Arthur Staats
• Kişilik kavramlarını yok saymaz fakat kişilik kavramlarını davranışsal dile çevirir.
• Piskolojik davranışçılık kuramını geliştirmiştir.
• Kişilik anlayışına davranışçı bakış açısı kazandırmıştır.
• Temel fikri ise – insan kişiliğinin öğrenme yoluyla inşa edilmiş olmasıdır.
• İnsanda öğrenme genellikle daha önce öğrenilmiş olan repertuvarlara dayanan öğrenmeyi içerir –
kümülatif - hiyerarşik öğrenme denir.
• Kümülatif-hiyerarşık öğrenme sürecinde daha sonraki öğrenmenin yapılmasını sağlayan araçlar da
temel davranışsal repertuvarlardır.
• Kişilik geçmiş çevresel deneyimlerle oluşan bu temel davranışsal repertuvarlardan oluşur.
• Dil ve biliş (konuşma, okuma); duygusal ve motivasyonel (ödül ve cezaya tepki, depresyon,
kaygı) ve duyu-motor (yazma, saldırgan davranış, sportif faaliyetler) olmak üzere 3 tür temel
davranışsal repertuvar tanımlamaktadır.
• Psikolojik davranışçılığa göre kişilik bireyin öğrendiği bu üç temel davraış repertuvarından
oluşmaktadır.
• Doğumdan itibaren öğrenilerek oluşturulmaları ve daha sonraki öğrenmeler için basamak taşları
olmalıdır.
• Bu kategoride yer alan davranışlar bir kez öğrenildiğinde bundan sonraki öğrenmeler ve karmaşık
öğrenmeler için temel oluşturur.
• Psikolojik davranışçılık yaklaşıma göre bu repertuvarlardaki farklılıklar kişiliği oluşturur.
• Kişiliğin Gelişimi
• Aile yapısı, ebeveynlerle erken yaştaki deneyimler, eğitim sistemleri, devlet yapılanması ve
benzerlerini içeren sosyal çevre, kişiliğin gelişiminde önemli bir rol oynar.
• Skinner biyolojik belirleyiciler yerine sosyal belirleyicilere daha çok önem verir çünkü çevrenin
önemli bölmünü insanlar oluşturmaktadır.
• Skinner insan kişiliğinin büyük ölçüde çevre tarafından şekillendirildiğini düşünür.
• Bireyin zaman içinde kişiliğindeki değişikliklerle ilgili de gelişim evrelerinin üzerinde durmak
yerine kişiye özgü çevresel pekiştirme süreçlerin odaklanır.
• Çocukluk deneyimlerinin daha sonraki deneyimlerden daha önemli olduğunu söyler çünkü temel
davranışarımız çocuklukta oluşur.
• Skinner insanları pekiştireç ipuçlarına otomatik olarak yanıt veren pasif organizmalar olarak
görmemiştir.
• İnsanlar kendi ihtiyaçlarını karşılamak için çevresel değişkenleri aktif olarak seçip değiştirerek
ortam üzerinde kontrol sahibi olmaya deneyen canlılar olarak görmektedir.
• Çevremizin yararlı kontrolünün arttırılması ve olumsuz koşullarının en aza indirilmesi Skinner için
kişinin gelişimi demektir.
• Ceza ise kişinin gelişimini engeller – Skinner ceza’ya karşıdır.
• Ceza işe yaramaz çünkü cezaya sebep olan davranışlar yeni öğrenmeler olmadıkça genellikle
ortadan kalkmaz, genellikle gizlenir veya başka davranışlara eşlik eder.
• Staats
• Psikolojik davranışçılık yaklaşımına göre çocukluk dönemi öğrenme deneyimleri bireyin temel
kişiliğini belirler.
• Çocuklukta öğrenilen temel davranış repertuvarları vardır.
• Çocukluk dönemindeki gelişim daha sonraki öğrenmelere temel oluşturur.
• Erken dönemdeki öğrenmeler yetişkinlik dönemindeki gelişimi belirler.
• Bizler deneyimerimizle şekilleniriz.
• Çocuklukta öğrenilen davranışlar değiştirilebilir – her yaşta yeni davranışlar öğrenilebilir ve yeni
davranış kalıpları elde edilebilir.
• Davranışçılık kuramına göre normal ve anormal kişilik yapısının gelişimine yönelik olarak da
davranışın çevresel belirleyicilerine iç belirleyicilerden daha fazla odaklanılması gerektiği
görüşündedir.
• Skinner’in görüşüne göre normal ve anormal olarak etiketlenen kişiler arasında böyle
adlandırılmalarında neden olacak niteliksel farklılıklar yoktur.
Psikanalitik Davranışçı
Kuram
• John Dollard
• Kişinin içine doğmuş olduğu kültür hakkında sahip olunan
bilgiden, kişi hakkında hiç bir şey bilinmeden dahi çok şey tahmin
edilebilir.
• Toplumsal sınıf gibi sosyolojik değişkenler kişinin belirli öğrenme
tecrübelerini etkilemektedir.
• İnsanın sosyal kouşllarının dikkate alınmasının gerekli olduğunu
fark etmiştir.
• Neal E. Miller
• Beyindeki fiziksel süreçlerin insan problemlerini etkileyeceğin
düşünüyordu.
• Fizyolojik mekanizmalar üzerinde kapsamlı temel araştırmalar
gerçekleştirdi – kalp atışı, mideye ait damarlarla ilgili tepkiler ve
tansiyon gibi otomatik sinir sisteminin edimsel öğrenme tarafından
etkilenebileceğini gösterdi.
• Kişilikte öğrenmenin rolü üzerinde önemle durdular.
• Kişilik yapısı = alışkanlıklar olarak tanımladılar
• Kişilik gelişiminin altında yatan temel dinamiğin
alışkanlıkların kazanılması ve dürtülerin azaltılması olarak
açıkladılar.
İnsan Doğasına Bakış
• Freud’un insanların sergilediği davranışlarının arkasında içgüdülerin olduğu düşüncesine katıldıkları
gibi aynı zamanda insanların temel motivasyonlarının dürtülerini azaltmak olduğu görüşünü de
benimsemişlerdir.
• Dürtü açlık susuzluk, uyku, para ya da tanınma gibi ihtiyaç olarak tanımlanmaktadır.
• Millar ve Dollard dürtüyü ‘eyleme yönelten güçlü bir uyarıcı’ olarak tanımlar.
• Davranışsal olduğundan dolayı bu tanım bizim gerçekten bir şeye ihtiyacımız mı olduğu ya da
ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz mantıksal problemlerini göz ardı eder.
• İnsan motivasyonunun iki tip dürtüsü vardır: birincil ve ikincil
• Birincil dürtüler acıdan kaçınma, cinsellik, açlık, susuzluk ve uyku ihtiyacı gibi bir ortanizmanın
hayatta kalması için gerekli olan sürekli ve güçlü içsel uyarıcılardır.
• Geçici olarak doyurulabilir ancak hiçbir zaman tam anlamıyla ortadan kalkmaz.
• İkincil dürtüler kaygı, suçluluk duygusu, para ihtiyacı, onaylanma ihtiyacı, hırs, korku, öfke, toplu
halde yaşam ve güç gibi doğuştan olmayan ve sonradan öğrenilen dürtülerdir.
• İkincil (öğrenilmiş) dürtülerin birincil dürtülerden daha önemli olduğunu ileri sürmüşlerdir
• Bireyler için daha önceleri hiçbir anlam ifade etmeyen nört uyarıcıların, öğrenme yoluyla korku
ve kaygı gibi ikincil dürtüleri ortaya çıkaracağını ve bu durumun insan davranışları üzerinde
oldukça belirleyicidir.
Temel Kavramlar
• Hayal Kırıklığı ve Saldırganlık
• Freud’un ortaya koymuş olduğu cinsel dürtüler ile toplumun kısıtlayıcı güçler arasındak
çatışmanın yaratmış olduğu etkiyi kabul etmektedirler ANCAK
• Freud’dan farklı olarak Dollard & Miller saldırganlığı hayal kırıklığının yani hedeflere ulaşmada
başarısız olmanın bir sonucu olarak açıklar.
• Saldırganlık her zaman bir hayal kırıklığı sonucunda ortaya çıkar.
• Hayal kırıklığının varlığı her zaman bir tür saldırganlığa yol açar.
• Hayal kırıklığı bireyin dürtüsünü azaltmaya engel olduğunda ortaya çıkan bir durumduru.
• Saldırganlık yöneltilmiş olduğu kişiye zarar verme amacı güden davranış olarak tanımlanır.
• Saldırganlık, engellenen dürtü güçlü olduğunda ve hayal kırıklığı tekrarlı olduğunda ortaya
çıkması daha muhtemel olan bir olgudur.
• Hayal kırıklığının arzu edilen bir hedefe ulaşmada başarısızlık ya da engellenme biçiminde ortaya
çıktığı gözlemlenmiştir.
• Dürtülerin Azaltılması
• Psikanalitik kuramın ‘haz ilkesi’nin yerine daha somut ve davranışçı ekolünün kavramı olan ‘pekiştirme’
kavramını kullanmışlardır.
• Bir davranışın tekrarlanma olasılığını güçlendiren her türlü olayı bir çeşit pekiştireç olarak tanımlamışlardır.
• Güçlü bir dürtünün aniden azaltılmasının pekiştirici bir etki yaratacağını ileri sürmüşlerdir.
• Pekişktirmenin etkili olabilmesi için davranıştan hemen sonra verilmesi çok önemlidir.
• Davranış sonrası verilen pekiştirecin verilme süresi uzadıkça, uyarıcı ve tepki arasındai bağ zayıflamaktadır.
• Ancak kişi pekiştirildiğinin farkında değildir ve bu süreçler otomatik olarak kişinin bilgisi dışında gelişir.
• Dürtülerimizi azaltmayı çevremizde ipucu görevi gören uyarıcılara tepkiler vererek öğrendiğimizi belirtir.
• Öğrenme belirli bir uyarıcı ile o uyarıcının ortaya çıkardığı tepki arasındaki bağın pekiştirilmesiyle ortaya
çıkmaktadır.
• Davranışların altında yatan dürtü/dürtüler ne kadar güçlüyse, pekiştirme de uyarıcı ve tepki arasındaki bağı o
derece güçlendirecektir.
• Öğrenilmiş davranışların pekiştirilmemesi sonucunda zamanla söneceği fikrini benimsemişlerdir.
• İkincil dürtüler çabuk öğrenilmesine rağmen sönmeye karşı oldukça dirençlidirler.
• Aralıklı pekiştirme tarifesinin sönmeye karşı büyük bir direnç yarattığı yönündeki düşünceyi kabul ederler.
• Her bir deneme için verilen pekiştireç miktarının da önemli olduğunu öne sürmüşlerdir.
• Üst Düzey Zihinsel Süreçler
• Bireyler çevreleriyle iki şekilde etkileşim içine girerler: (1) tek bir uyarıcı veya durum tarafından
ortaya çıkan ve (2) bireyin üzerinde çoğu zaman ani bir etki yaratan tepkilerdir.
• İnsan davranışları sadece dışarıdan gelen uyarıcılara tepki veren basit bir mekanizma değildir.
• İnsan davranışların incelerken düşünce zincirleri gibi içsel olguları da önemsemişlerdir – işaret
üretici tepkiler.
• İşaret üretici tepkiler tek başlarına dış dünyada herhangi bir değişikliğe sebep olmazlar ancak
değişimi yaratacak başka bir tepki için ipucu/işaret işlevi görürler.
• İşaret üretici tepkiler bazen açık veya sözel olabildikleri gibi bazen de örtük ve sözsüz olabilyorlar.
• Bireylerin bu tarz zihinsel süreçlerinin bir nedene bağlı olarak gelişmiştir.
• Örn: hastalık teşhisinin yanlışlıkla kanser olarak yorumlanması güçlü bir öğrenilmiş dürtü olan
korkuya yol açar ANCAK bu teşhisin yalnızca bir soğuk algınlığı olarak yorumlanması korkuyu
azaltıcı bir pekiştirme görevi görür.
• Üst düzey zihinsel süreçlerini kullanara bireyler daha etkili davranışlar ortaya koymaktadırlar.
• Bu bağlamda bireyin zihinsel süreçlerinde ortaya çıkacak bir bozulmanın ciddi olumsuz sonuçlara
yol açabilir.
• Bilinçdışı Süreçler
• Freud’un öne sürdüğü bilinçdışı kavramına inanırlar ancak bir adım öteye götürürler.
• Bilinçdışının içeriğini iki kategoriye ayırmışlardır: (1) hiçbir zaman bilinç düzeyinde yer almamış
içerik ve (2) bir dönem bilinçte yer almış ancak şu anda bilinç düzeyinde bulunmayan içerik.
• Örn: bir bebeğin dili henüz kullanmayı öğrenmediği bebeklik ve ilk çocukluk yıllarındaki
yaşantılar birinci kategoriye girer.
• Örn: bir dönem bilinçte yer alan ancak bastırma savunma mekanizmasıyla bilinçdışına atılmış olan
deneyim ikinci kategoriye girer.
• Bastırmanın da diğer tepkiler gibi öğrenilebilir bir tepki olduğunu vurgularlar.
• Bireyler korktukları yaşantıları bastırdıklarında, korku dürtüleri azalır ve bu şekilde bastırma
tepkisi pekiştirmiş olur.
• Birey için işlevsel olan bu bastırma tepkisi onun davranış repertuvarında zamanla yerini alır.
• Birey kendisinde korku uyandıran yaşantıyı bilinç düzeyine getirmeyerek korku duygusunu
yaşamayı önlemiş olur.
• İnsanlar bastırma eğilimi ile çok erken yaşta tanışırlar.
• Taklitle Öğrenme
• Öğrenmenin yolu taklit ile gerçekleşebileceğini ileri sürdüler.
• Üç tip taklit vardır
• Aynı davranış
• Bir çocuğun taklit edilen kişi ile aynı davranışı ortaya koyması için sadece davranışın aynı
olması yeterli değildir – aynı zamanda davranışı kontrol eden işaretlerin de aynı olması
gerekiyor.
• Bu durum bir kopyalama vakası olabileceği gibi eşleştirilmiş bağımlı davranış vakası da
olabilir.
• Her iki durumda da öğrenen için işaretler, taklit edilen kişiden gelmektedir.
• Kopyalama
• Genellikle taklit aracılıyla öğrenilen davranış, modelin sergilemiş olduğu davranışla tam
olarak aynı olmayabilir.
• Kopyalamada ise öğrenen birey, kendi davranışı ile modelin davranışı arasındaki farkı ayırt
edebilmektedir ve bu farkı kapatmaya çalışmaktadır.
• İşaretler modelin davranışından gelmektedir.
• Benzer şekilde pekişme de verilen tepkinin modelinkiyle olan benzerliğinden gelmektedir.
• Eşleşen Bağımlı Davranış
• Gözlem yoluyla öğrenen birey, hem model aldığı bireyin sergilediği davranışı ile eşleşen hem
de sergilenecek olan davranış için modelin bir işaret sağlamasına bağlı olarak tepki üretir.
• Çatışma
• En bilinen kavramlardan bir tanesi çatışma davranışı modelidir.
• Farklı dürtü ve eğilimler arasındaki çatışmalardan kimsenin kaçamayacağını öne sürmüşlerdir.
• Ciddi çatışmalar, nevrotik kişilerin sıkıntı ve semptomların temelini oluşturmaktadır.
• Her iki çatışma da birbirine bağdaşmayacak tepkiler doğuran iki ya da daha fazla dürtü nedeniyle ortaya
çıkmaktadır.
• Bilinçli çatışmalar asla patolojik değildir ve yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır.
• Nevrozun ortaya çıkmasında bilinçdışı çatışmaların önemi büyüktür.
• Üç çeşittir
• Yaklaşma – Kaçınma Çatışması
• Çözümü en zor olan çatışma türüdür.
• Elde edilmek istenen amaç, birey için hem olumlu hem de olumsuzdur.
• Birey hem amaca yaklaşmak ister hem de ondan uzaklaşmak ister.
• Bu çatışma hedefin olumlu özelliği arttırılarak veya olumsuz özelliği azaltılarak çözülebilir.
• Yaklaşma – Yaklaşma Çatışması
• Birey için her ikisi de çekici olan, iki amaç vardır.
• Birey ikisine de ulaşmak ister ve bu nedenlede bir çatışma içine girer.
• Çözümü en kolay olan çatışma türüdür.
• Çatışma her bir hedefe ilişkin gereksinim belli bir ölçüde doyuma ulaştırılarak çözülür.
• Bu durumda amaçlar ve doyumlar kısmi olarak da gerçekleştirilmiş olur.
• Kaçınma – Kaçınma Çatışması
• Ortada her ikisi de olumsuz iki amaç (A ve B) olduğunda ortaya çıkar.
• Birey için bunların ikisi de iticidir.
• Birey birinden (A) uzaklaşır ve A’nın olumsuzluk değeri azalır ancak B’nin artar.
• Geri döner fakat bu A’nın olumsuzluk değerini arttırır ve B’nin azalır.
• Birey iki hedef arasında baoclar, ikisi arasında gider gelir.
• Bu aşamada çözüm yolu bu iki hedeften birini nispeten daha çekici hale getirmektir.
• Bir başka çözüm de her iki hedeften vazgeçmektir.
• Çatışmalar bilinçli olduğu sürece kişi bu çatışmaları üst zihinsel süreçleriyle etkili bir şekilde
çözebilir.

https://www.youtube.com/watch?v=jrL3Bu4B284
Kişiliğin Yapısı
• Kişiliğin yapısını anlatırken Freud gibi soyut kavramlar kullanmadılar.
• Freud gibi suçluluk ve endişe duygularını içsel olgular olarak değil de öğrenilmiş davranışlar
olarak ele aldılar - ikincil dürtüler – çocukluk yıllarında bir uyarıcı ile eşleştirilerek öğrenilmiştir.
• İlerleyen zamanlarda bu uyarıcı ile karşılaşan birey, sürekli endişe ve suçluluk gibi öğrenilmş
duyguları sergilemeye devam edecektir.
• Yapısal karaktere sahip olan tek kavram alışkanlıktır.
• Alışkanlık – uyarıcı ve tepki arasındaki bağ olarak tanımlanabilir.
• Kişiliğin yapısının alışkanlıklar toplamından ortaya çıktığını ileri sürer ancak yaşantıların ve
yaşantı sonucunda edinilen deneyimlerin bireyden bireye farklılık göstereceğini de kabul ederler.
• Alışkanlıkların geçici olduğunu ve yeni yaşam deneyimleri sonucunda değişebileceğini de
savunurlar.
• İkincil dürtüler kişiliğin nispeten sürekli ve kalıcı bir diğer bölümüdür.
• İkincil dürtüler sönmeye karşı oldukça dirençlidirler.
• Birincil dürtüler, kişilik üzerinde, sonradan öğrenilen alışkanlıklar ve ikincil dürtüler kadar önemli
değildir.
Kişiliğin Gelişimi
• Freud gibi yaşamın ilk altı yılının yetişkin davranışlarının en önemli belirleyicisi olduğunu savunurlar.
• İlk 6 yılında öğrenilen bilinçdışı çatışmalar, yetişkinlik dönemindeki duygusal sorunların temelini
oluşturmaktadır.
• Nevrotik çelişkilerin ebeveynler tarafından öğretildiğini ileri sürmüşlerdir.
• Çocukluk dönemin en belirgin duygusu zayıflık ve çaresizliktir.
• Yetişkinlerin ve yaşı büyük olan çocukların çevrelerinden gelen engellemelerle başa çıkmak için daha
önceden öğrendikleri çeşitli savunma mekanizmaları vardır.
• Küçük çocuklar, yaşantısal deneyim eksikliklerinden dolayı engellenme sonucunda ortaya çıkan acıyı
yaşamak zorunda kalacaktır.
• Çocuk bu yaşantı ve beceri eksikliğiyle beraber karşılaştığı acıların, hiçbir zaman son bulmayacağını
düşünebilir.
• Bu gibi durumlar çocuklarda bilinçdışı çatışmaların ortaya çıkmasına neden olur.
• Kişiliğin gelişmesine yol açan kritik çatışmalar Freud tarafından ortaya atılan oral, anal ve falik
dönemlerini öğrenme kuramlarının diline çevirmişlerdir ve ek bir çatışma eklemişlerdir.
• Çocuklarda patolojinin öğenilmesin neden olan dört temel stres verici durumun olduğunu ileri
sürmüşlerdir: beslenme, tuvalet eğitimi, cinsel eğitim ve saldırganlığı denetleme.
• Beslenme
• Yemek yemek açlık dürtüsünü azalttığı için ödüllendirici bir şeydir.
• Beslenmeden önce bir bebek tarafından sergilenen tepkiler beslenmeyle birlikte pekiştirilir ve
güçlendirilir.
• Beslenmeyen ve sürekli biçimde ağlamaya terk edilen bir çocuk, yemek için ağlamamayı
öğrenir, bir tepki olarak ağlamak söndürülür.
• Bu durumda çocuğun karakteristik özelliği duyarsızlık ve endişeli olarak gelişir.
• Uygun bir biçimde beslenen bir çocuk anne için sevgi geliştirir ve genelleme vasıtasıyla sosyal
bir kişiliğe sahip olur.
• Tuvalet Eğitimi
• Çocuk ile çevrenin talepleri arasında çatışmaları ortaya çıkaran bir öğrenme zamanıdır.
• Küçük çocuk dolu mesane ve bağırsak olarak kendini gösteren fiziksel işaretleri, çiş ya da kaka
yapma tepkileriyle bağlantılandırmıştır.
• Ancak temizlik eğitimi bu işaret-tepki bağlantısının zayıflatılmasını ve böylece bunun yerine
daha karmaşık bir davranışın (tuvalete gitmek, çamaşırını çıkartmak, lazımlığa oturmak)
gerçekleşmesini talep eder.
• Boşaltma tepkileri ile bağlantılandırılması gereken yeni işaretler sağlar.
• Eğer bu aşamada acele edilirse, aşırı uyum ya da suçluluk öğrenilebilir.
• Cezadan kurtulmak için ebeveynlerinden kaçnma davranışı sergileyebilir.
• Bu aşamada yer alan ve karmaşık olan öğrenmeler, çocuğun aracı işaretleri anlamaya yetecek
düzeyde dil gelişimi sağlanana kadar geciktirilirse, daha kolay öğrenilir ve daha az kaygı ve öfke
• Cinsel Eğitim
• İlk cinsel eğitim genellikle mastürbasyon için çocuğun cezalandırılmasıyla başlar ve çatışma
ile sonuçlanır.
• Bir yandan cinsel dürtüler tarafıdnan tahrik edilirken diğer taraftan da yoğun kaygı duymaya
başlar.
• Mastürbasyon genellikle yatakta yapıldığı ve mastürbasyonun sonucunda cezalandırılacağını
öğrenen çocuk genelleme yaparak yatak fobisi geliştirebilir.
• Mastürbasyon yaparken ve cezalandırılan çocuk bunun sonrasında da yatağa gitmtekten
kaçınan, yatma zamanını protesto eden, koridorda uyuyan ve hatta yasaklanan zevke ulaşmayı
zorlaştırmak için iki çift pijama giye çocukların olduğunu vurgularlar.
• Çocuklara daha iyimser bir tutumun sergilenmeisni desteklemektedirler çünkü cezalandırma
cinsellik-kaygı çatışmasına yol açmaktadır.
• Çocuklar cinsel dürtüler hakkında çatışma geliştirmenin yanı sıra cezalandıran ebeveyn
deneyiminden genelleme yaparak otorite figürlerinden korkmayı öğrenebilirler.
• Saldırganlığı Denetleme Eğitimi
• Dördüncü kritik eğitim dönemidir.
• Çocukların içinde bulundukları dönem itibariyle çocukluk bağımlılığından, zihinsel
sınırlılıklardan ve kardeş rekabetinden kaynaklanan pek çok sıkıntı verici durumla ve bu
durum sonucunda ortaya çıkan öfke duygusuyla nasıl başa çıkacaklarını iyi öğrenmeleri
gerekir.
• Çocuklar öfkelerini bir şeylere vurarak veya devirerek açık bir biçimde ifade ettiklerinde
cezalandırılırlar.
• Öfke ile kaygı duymayı öğrenir.
• Bir noktada bu gereklidir ve arzu edilir çünkü çocuğun öz kontrolü öğrenmesine yardımcı olur.
• Cezalandırma aşırı yapıldığında, çocuk tarafından uygun bir biçimde ortaya konulan ısrarcı
davranışlar bile ortadan kaldırılabilir.
• Öfke çocuğun davranışını motive eden, öğrenilmiş bir dürtüye dönüşür.
• Çocuğun öfkesi kabul edilmez ve tanınmazsa, bastırma gibi ayrıştırılamayan tepkilere de yol
açabilir.
• Çocukta öfke duyguları yanlış tanımlanabilir, öfke patlamasından dolayı cezalandırılmış olan bir
çocuk öfkeyi ‘öfke duyguları’ yerine ‘kötü duygular’ olarak tanımlayabilir.
• Çocuk ısrarcı olmak yerine artık suçluluk duyacaktır.
• Çocuklukta öfke doğru bir biçimde tanımlanırsa bu durum sayesinde gerçek yaşamda uygun olan
davranışlar için ayırt edici işaretler sağlanmış olur.

You might also like