Professional Documents
Culture Documents
Hafta Dil Sınıflamaları
Hafta Dil Sınıflamaları
SINIFLANDIRILMASI
Dünya üzerinde kaç tane dil konuşulmaktadır;
bu diller arasında akrabalıklar ya da ortak
özellikler var mıdır?
•Sizler bireysel olarak tek ve eşsizsiniz. Bununla birlikte, her ne kadar eşsiz
olsanız da bir dizi kilit ilişki ile insan ırkının geri kalanıyla temelde bağlısınız.
Mesela, kim olursanız olun, bir babanız ve anneniz var. İkisiyle de çok sayıda
baba) ve onların çocukları (siz ve varsa kardeşleriniz), aile adı verilen sosyal
bir birim oluştururlar. Sahip olduğunuz veya sahip olacağın çocuklar da aynı
insanlar soy ağacında toplandıkları gibi insan dilleri de toplanabilir. Tabii ki,
diller insanlar gibi üremez, fakat onlar gelişir ve değişir. Zamanla diller
oluşturulur.
Dünya dilleri arasında en büyük yedi dil ailesi
bulunuyor.
•Afro-Asya (Hami-Sami) dilleri, Altay dilleri, Avustronezya (Malay-Polinezya) dilleri, Çin-Tibet, Hint-
Avrupa, Ural Dilleri, Kafkas dilleri. Aslında 142 farklı dil ailesi bulunmaktadır. Ancak yukarıda
verdiğimiz yedi dil ailesi ana dil aileleri olarak tanımlanmıştır.
Son sorumuz dünya üzerinde kaç dilin tehlike altında olduğu ile
ilgilidir. 2895 dil kaybolma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
•Bu sorular elbette ilk bakışta insanın başını döndürecek kadar geniş ve ayrıntılı açıklamalar gerektirmektedir. Günümüzde yeryüzündeki
dillerin sayısıyla ilgili olarak verilen kimi rakamlara karşın dil sayısının kesin olarak belirlenmesi imkânsızdır. Bir dilin bir veya birden
çok yazılı biçimi olabileceği gibi sayısız bölgesel ve/veya toplumsal lehçesi vardır. Bunlardan hangisinin veya hangilerinin dil veya lehçe,
hatta ağız olduğunu belirlemek yalnızca dil bilimsel işlem değildir. Sorunun etnik, toplumsal, siyasal, tarihsel vb. çok boyutlu karmaşık
belirleyicileri de vardır. Dünya dilleri bir yandan evrensel özellikler sergilerken diğer yandan ortak veya yakın özellikler gösterebilir.
Dillerin sayısı, yaşları, farklılıkları ve yakınlıkları, tek veya çok kaynaktan gelişip gelişmedikleri, gelişim süreçleri vb. durumların
araştırılması için sınıflandırmaya ihtiyaç vardır.
Dillerin sınıflandırılma ölçütleri, dillerin tarihsel gelişimlerine veya diller arasındaki ilişkilere dayalıdır. Sınıflandırmada kullanılan en
temel yöntemler köken sınıflandırması (jenealojik veya genetik sınıflandırma) ve yapı bakımından sınıflandırmadır (tipolojik
sınıflandırma). Köken sınıflandırmasında farklı diller arasında genetik ilişki ve bağlantılar esas alınır; yapı bakımından sınıflandırmada ise
dil türlerini ayırmak üzere biçim bilgisel veya söz dizimsel göstergeler kullanır.
Alan sınıflandırması kullanışlı bir ölçüt değildir. Hiçbir genetik yakınlığı bulunmayan diller aynı ya da komşu coğrafyalarda bir arada
veya yan yana bulunabilirler, buna karşılık coğrafi bakımdan birbirinden çok uzaklarda yaşayan iki yerli topluluk aynı dili konuşabilir.
Köken Bakımından Dünya Dilleri
Köken bakımından ya da genetik sınıflandırma, çeşitli dilleri ortak bir ana/ata dilden türediği esasına dayanır. Genetik
bakımdan akraba olan diller rastlantısal benzerliklerin dışında; temel sözcüklerin, sayı sistemlerinin aynı kökten gelişmiş
olması, ses denklikleri vb. kanıtlanabilir ortak dil bilimsel özellikler gösterirler.
Köken bakımından akraba dillerin oluşturduğu belli başlı dil aileleri alfabe sırasına göre şu şekildedir: Afroasya dilleri, Altay
dilleri, Amerikan yerli dilleri, Avustralya dilleri, Avustroasya dilleri, Avustronezya dilleri, Çari-Nil dilleri, Çin-Tibet dilleri,
Dravid dilleri, Eskimo-Aleut dilleri, Hint-Avrupa dilleri, Hoysan dilleri, Karma diller, Mon-Kmer dilleri, Munda dilleri, Nijer-
Kongo dilleri, Nil-Sahra dilleri, Paleo-Asya dilleri, Papua dilleri, Ural dilleri, Yapay diller vb. Aşağıda bu ailelerden en
önemlileri hakkında Aronoff ve Rees-Miller’in 2003 yılında yaptıkları çalışmaya dayalı olarak bilgi verilecektir.
1. Afroasya (Hami-Sami) dilleri:
Kuzey Afrika’da ve Güneybatı Asya’nın birçok bölgesinde en baskın dil ailesidir. Afroasya dilleri: Sami dilleri, Çad dilleri, Berber
dilleri, Kuşi dilleri, Omo dilleri ailelerinden oluşur.
Sami dillerinin en önemli üyesi, İslâm öncesi dönemde yalnızca Arap yarımadasında konuşulan Arapçadır. Arapça İslâmiyet’in
yayılmasıyla birlikte pek çok yerli dili yok ederek batıda Kuzey Afrika’dan Fransa sınırına, doğuda Orta Asya’ya değin yayılmıştır.
Endülüs Emevi Devleti’nin (661-1031) yıkılmasından itibaren Arapça, Malta adası dışında Avrupa’dan silinmiş, doğuda ise Orta
Asya’da adacıklar bırakarak Irak-İran sınırına doğru çekilmiştir. Bugün konuşur sayısı dünyanın en büyük dilleri arasında yer alan
Arapçanın yazılı sürümü Kur’an’a ve klasik Arap edebiyatına dayalıdır.
Ailenin önemli dillerinden biri de Yahudilerin dili İbranicedir. Antik dönemlerde miladın ilk yüzyıllarına değin konuşulan ve yazılan
İbranice Orta Çağlarda genellikle edebiyat ve ibadet dili olarak kullanılmış 19.yüzyıldan itibaren yeniden canlandırılmaya
başlanmıştır. İsrail Devlet’inin kurulmasıyla süreç, devlet desteği altında gelişmiş; İbranice, İsrail’in resmî dili ilan edilmiş ve
böylelikle yüzyıllar sonra geniş kitlelerin konuşma dili hâline gelmiştir.
Sami dillerinden bugün konuşuru bulunmayan Fenike ve Arami dillerinin uygarlık tarihinde önemli yerleri vardır. Çok sayıda dilden
oluşan Nijer-Kongo dilleri, Nil-Sahra dilleri, Hoysan dilleri Afrika’daki diğer dil aileleridir.
2. Altay dilleri
Adını Altay dağlarından alan Altay dilleri; aralarındaki genetik akrabalık kesin olarak ortaya konulmayan Türk
dilleri, Moğol dilleri ve Mançu-Tunguz dillerinden oluşur. Korece ve Japoncanın da bu grupta yer aldığını ileri
sürenler olduğu gibi; bu diller arasındaki yakınlıkların genetik birliğe değil uzun süreli ve yoğun ilişkilere bağlı
olduğu düşüncesiyle Altay dilleri kuramına karşı çıkan görüşler de vardır. Türkçe, Altay dillerinin yazı dili sayısı
bakımından en kalabalık dilidir.
Altay dillerinin muhtemel üyeleri Korece ve Japonca, akrabası bulunmayan yalnız dillerdir. Altay dilleri köken
birliği kanıtlanmış bir dil ailesini ifade etmek için değil; tarihte birbirleriyle yoğun ilişkide bulunmuş ve ortak
yapısal özellikler taşıyan dillerle ilgili bir varsayım olarak kullanıldığını belirten dil araştırmacıları vardır.
3. Avustronezya (Malay-Polinezya) dilleri:
Bu dil ailesinin konuşulduğu coğrafya Pasifik Okyanusu boyunca Malezya ve Endonezya’dan Yeni Gine, Yeni
Zelanda ve Filipinler’e, batıda ise Madagaskar’a değin uzanır. Yüzlerce dilden oluşan bu ailenin küçük dilleri
sayısız adaya dağılmış durumdadır.
4. Çin-Tibet Dilleri:
Çin-Tibet dilleri ailesinin konuşurlarının büyük bir bölümü Güneydoğu Asya’da bulunmaktadır. Çin-
Tibet dilleri ailesi, Çin dilleri ve Tibet-Burma dallarından, Tibet-Burma dalı da Tibetçe ve
Burmaca’dan oluşmaktadır.
5. Hint-Avrupa Dilleri:
Hint-Avrupa dilleri ailesi dünyanın coğrafi bakımdan en yaygın, konuşur sayısı bakımından en
kalabalık dillerinden biridir. Bu ailenin doğal sınırları doğu-batı ekseninde Doğu Türkistan yani
Çin’in batı bölgesinden Avrupa’nın en doğusuna; kuzey-güney ekseninde ise İskandinavya ve
Kuzey Buz Denizi’nden Güney Afrika’ya, Güney Asya’ya değin uzanır.
Hint-Avrupa dilleri İngiliz, Fransız, İspanyol, Portekiz vd. sömürgeciler tarafından dünyanın hemen
hemen bütün coğrafyalarına, Amerika ve Afrika’dan Avustralya’ya kadar taşınmış, bu coğrafyalar
adeta paylaşılmıştır. Hint-Avrupa dillerinin Avrupa kolu başlıca şu kollardan oluşur:
A. Avrupa Dilleri:
Hint-Avrupa dillerini konuşanların Avrupa’ya doğudan, Asya’dan tarihin belirli dönemlerinde göç
ettiği ve Anadolu’nun bu göçte kilit rol oynadığı varsayılmaktadır.
Dillerin sınıflandırılmasında kullanılan bir diğer önemli yöntem, yapı bakımından sınıflandırmadır. Dünya dilleri
yapı bakımından başlıca; bitişken (eklemeli) diller, bükünlü (çekimli) diller ve yalınlayan diller olmak üzere üçe
ayrılır.
Bitişken (eklemeli) diller: Eklemeli dillerde üretim ve çekim, sözcük kök veya gövdelerinin sonuna yeni sözcükler yapan eklerin; çatı, zaman,
kip, kişi ekleri gibi belirli dilbilgisel işlevleri bulunan çekim eklerinin getirilmesi yani eklenme yoluyla gerçekleştirilir. Türkçe yalnızca sondan
eklemeli bir dil olduğundan eklenme, son eklenme şeklinde gerçekleşir. Fince, Macarca, Japonca hatta Afrika’da konuşulan Swahili dili yüksek
derecede eklemeli dillerdir. İngilizce, Farsça gibi Hint-Avrupa dillerinde son eklenmenin yanı sıra ön eklenme ve iç eklenme de vardır. Örneğin
dilimize Batı dillerinden kopyalanmış olan anormal, deşarj; Arapçadan kopyalanmış olan namüsait, bitaraf; sözcüklerinde Farsça na- ve bi- ile
yapılan ön eklenme; Fransızcadan kopyalanan regülatör sözcüğünde son eklenme (regüla-tör), yine Fransızcadan kopyalanan reformasyon
sözcüğünde ise ön eklenme ve son eklenme (re-form-asyon) görülmektedir. Bitişken (eklemeli) dillerde sözcüğün kökünde bir değişiklik
olmaz. Sözcük köküne ek adı verilen ve belli işlevleri olan öğeler eklenerek yeni sözcükler yapılır ya da sözcükler arasındaki dilbilgisel ilişkiler
ifade edilir.
Bükünlü (çekimli) diller: Yunanca, Latince, İngilizce, Rusça, Ukraince, Arapça, İbranice bükünlü
dillere örnek verilebilir. Bükünlü dillerde sözcüğün biçiminin değişmesi anlamın ve/veya dilbilgisel
işlevin de değiştiğini gösterir. Bükünlü dillerin en belirgin özellikler taşıyanı Arapçadır. Arapça söz
üretiminin büyük çoğunluğu hatta çekimler; üçlü, kısmen dörtlü be beşli ünsüz köklerden vezin adı
verilen belirli kalıplara göre yapılır. Örneğin, ktb “yazmak” kökünden yer adı yapan mekteb; eylemin
özne biçimini gösteren kâtib; edilgen tümleç adı yapan mektub, mekteb sözcüğünün çoğul biçimini
gösteren mekâtib yapılması gibi. Kök ünsüzleri, türetilen her sözcükte aynı sırada korunur.
İngilizcedeki gibi Hint-Avrupa dillerinde ünsüzler çoğu zaman sabit kalmak kaydıyla sözcüğün
ünlüleri değişerek İng. goose “kaz” > geese “kazlar”, İng. foot “ayak” > feet “ayaklar” vd. çoğul
yapımı; İng. go “gitmek” > went > gone zamanın işaretlenmesi vb. dilbilgisel işlevler bükünlenme
yoluyla gerçekleşebilir.
Yalınlayan diller: Bu dillerde çekim yoktur. Sözcüğün biçimi değişmez veya sözcüğe
herhangi bir gramatikal birim eklenmez. Dilbilgisel işlevler sözcük sırasıyla ve işlev
sözcükleriyle gösterilir. Çince, Tibetçe ve Vietnamca yalınlayan dillerin en tipik örnekleridir.
Bu dillerde tonlama ve vurgulamanın birinci derecede dilbilgisel işlevi vardır.
Sonuç olarak bükünlü diller eklemelilik, eklemeli diller nadir de olsa çeşitli dilbilimsel
nedenlerle bükünlülük özelliği gösterebildiklerinden bükünlü ve eklemeli hatta yalınlayan
diller arasında kesin ayrımlar yapmak mümkün değildir. Bir dil, örneğin İngilizce aynı anda
çekimli ve eklemeli özellikler gösterebilir.
Söz Dizimi Bakımından Diller: Dünya dilleri, cümle içinde yer alan temel ögelerin, yani özne
(Ö), nesne (N) ve yüklemin (Y) dizilişine göre altı gruba ayrılır. Dünya dillerinin %
86,57’si ÖNY ve ÖYN dizilişine göre konuşmaktadır. Dillerin söz dizimsel bakımdan
sınıflandırılması birbiriyle doğrudan ilgili değildir. Örneğin Farsça, Japonca ve tarihi Latince,
Türkçe, Moğolca, Japonca vd. ile birlikte ÖNY grubunda; Çincenin Mandarin değişkesi, Rusça,
İngilizce ise ÖYN grubunda yer alır.
Diğer Sınıflandırmalar: Dünya dilleri dil bilimciler tarafından “analitik diller”, “sentetik diller” ve “birleştiren
(polisentetik) diller olarak da sınıflandırılmaktadır. Örneğin Eskimoların, Amerika yerlilerinin ve Avustralyalı
Aborjinlerin dilleri gibi, birleştiren dillerde bitişken ve çekimli özellikler taşıyan uzun, adeta cümle görünümündeki
sözcükler bir aradadır, hatta cümle; uzun ve tek bir sözcük olabilmektedir.
Örnek:
[Eskimoca] “Takusariartorumagaluarnerpâ”
Türkçe çevirisi: Onun bununla uğraşmaya gerçekten niyeti olduğunu sanıyor musunuz?
Diller ses bilgisel bakımdan ünlü dilleri ve ünsüz dilleri olarak da sınıflandırılabilir. Ünlü dilleri adından da
anlaşılacağı gibi bir dilin ses birim dökümündeki ünlü ve ikiz ünlü (diftong) sayısının ünsüz sayısına yakın olduğu
dillerdir. Ünsüz dilleri ise az sayıdaki ünlüye karşın dilin, ünsüzlerin ses birim dökümünün büyük bir bölümünü
oluşturduğu dillerdir. Ünlü dillerine Felemenkçe, ünsüz dillerine Çeçence, Gürcüce ve Arapça örnek verilebilir.
EĞİTİMİ TAMAMLADINIZ!
Teşekkür Ederim.