Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 33

Lokal Kan Akımının

Kontrolü
• Dolaşımın en temel kurallarından biri her dokunun kendi kan
akımını metabolik ihtiyaçlarına göre kendisinin
belirlemesidir.
• Arter basıncı dokuları kanlandırmaya yeterli olduğu sürece
kan akımı genellikle dokuların özgül ihtiyaçlarına göre
düzenlenir.
• Yerel kan akımının bu şekilde kontrol edilmesi sayesinde;
– dokunun beslenme bozukluğu ile karşılaşması
engellenirken,
– kalbin iş yükü de en düşük düzeyde tutulmaktadır.
KAN AKIMININ LOKAL KONTROLÜ
• A- Akut kontrol
• Arteriyol, metarteriyol ve prekapiller sfinkterlerin yerel
vazodilatasyon ve vazokonstrüksiyonundaki hızlı
değişikliklerle, dakikalar ve saniyeler içinde gerçekleşir.
• B- Uzun süreli kontrol
• Damarların sayısında veya fiziksel boyutlarında artma veya
azalma şeklinde, günler, haftalar hatta aylar içerisinde
meydana gelen yavaş değişikliklerdir.
A- Yerel kan akımının akut kontrolü

• 1- Otoregülasyon veya Miyojenik Regülasyon


• 2- Metabolik Regülasyon
1- Oto regülasyon ve miyojenik mekanizmalar

• Arter basıncında meydana gelen ani bir artış vücudun


herhangi bir dokusuna giden kan akımını arttırır.
• Ancak kısa sürede bir çok dokudaki kan akımı normal
düzeyine geri döner.
• Kan akımının normale dönüşüne kan akımının
otoregülasyonu denir.
• Bu otoregülasyonu açıklayan iki mekanizma vardır.
• 1- metabolik teori
• 2- miyojenik teori
Metabolik teori
• Arter basıncı arttığında fazla miktardaki akım dokulara
fazla miktarda oksijen ve besin maddelerinin
gitmesine neden olacaktır
• Bu durum dokulardan serbestlenen
– vazodilatatörlerin azalmasına
– kan damarlarının kasılmasına
• artmış basınca rağmen akımın normal düzeylerine geri
dönmesine neden olacaktır.
Miyojenik teori
• Doku metabolizması sabit iken:
• Küçük kan damarları ani gerilirse (ör: arteriyal kan basıncı artarsa) damar
duvarındaki düz kas kasılır, dokuya gelen kan akımı azaltılarak, akım normale
döner.
• Aksi durumda (ör: düşük basınç düzeylerinde) damar duvarındaki gerilme de
az olur, düz kasın gevşemesine bağlı damar direnci azalır ve dokuya gelen kan
akımı arttırılarak, akım normale döner.
• Bu mekanizma nöral veya humoral mekanizmalardan bağımsız olarak
gerçekleşir.
• Miyojenik kasılma gerilmeye bağlı vasküler depolarizasyon ile başlatılır ve
hücre içine hızlı Ca+2 girişine bağlı olarak kasılmaya neden olur.
• En belirgin olarak arteriyollerde görülmekle beraber arterler, venüller, venler
ve hatta lenfatik damarlarda bile görülebilir.
2- Metabolik Regülasyon

• Doku metabolizmasının yerel kan akımı üzerine etkisi:


• Dokudaki kan akımı metabolik aktivite ile kontrol edilir.
• Metabolik aktivitede artış kan akımınıda arttırır.
• Ör: İskelet kasının egzersiz sırasında kanlanması
• Oksijen miktarı değiştiğinde yerel kan akımının akut
düzenlenmesi:
• Dokularda yetersiz O₂ sağlanmasına yol açan herhangi bir
neden olduğunda, dokuya giden kan akımında belirgin bir
artış olur.
• Doku metabolizma hızı veya O2 ihtiyacı değiştiğinde yerel
kan akımında meydana gelen değişiklikleri açıklayan iki
temel teori öne sürülmüştür.
• Vazodilatatör teori
• Oksijen yokluğu teorisi
Vazodilatatör teori
• Metabolizmanın hızı ne kadar fazla ise veya dokuda O2
düzeyi ne kadar az ise doku hücrelerinde vazodilatatör
maddelerin oluşu mu da o kadar fazla olacaktır.

• Metabolizmanın hızı veya O2 vazodilatatör madde

• Vazodilatatörler kapiller sfinktere, metarteriyollere ve


arteriyollere difüze olarak dilatasyona neden olur.
Vazodilatatör maddeler
• ADENOZİN
• CO2
• LAKTİK ASİT
• ADENOZİN FOSFAT BİLEŞİKLERİ
• HİSTAMİN,KİNİN, PROSTOGLANDİNLER
• K+
• H+
• Adenozin ve laktik asit, H iyonları; oksijen düzeyinin
azaldığı hallerde salınır.
• CO2, laktik asit ve K+ iyonları; hücre metabolizması
devam ederken kan akımının azaldığı durumlarda ve ya
hücre metabolizmasının aniden arttığı durumlarda dokuda
birikir.
Oksijen yokluğu teorisi
• Oksijen düz kasın kasılabilmesi için gereklidir.
• Kapillerlerin başlangıç noktasında prekapiller sfinkter ve
metarteriyollerin etrafında da düz kas lifleri bulunmaktadır.
• Bu nedenle, O₂ arttıkça sfinkterlerin kasılma gücü artar, O₂
azalınca da sfinkterler açılır ve vazodilatasyon olur.
• Ayrıca artan metabolizma sonucu dokularda artan O₂
kullanımı kan damarlarının düz kas liflerindeki O₂ miktarını
azaltacak ve vazodilatasyon meydana gelecektir.
• Ör: koroner kan akımı yetersiz olduğunda;
• kalp kası hücrelerinden vazodilatatör maddeler (CO₂, laktik
asit ve K+ iyonları) salınır
• ayrıca kalbin metabolizması arttığında tüketime bağlı kalp
kası O₂ konsantrasyonunda düşme, ATP harcanması ve
adenozin oluşumunda artma meydana gelir.
• oluşan adenozin hücre dışına çıkarak vazodilatasyona
neden olur
Yerel kan akımının kontrolünde besinlerin olası rolü

• Yapılan çalışmalarda doku kanındaki glikoz miktarının düşük


olmasının dokuda yerel vazodilatasyona yol açtığı
gösterilmiştir.
• Bezer çalışmalar yağ asidi ve aminoasitler içinde vardır.
• Ayrıca beriberi gibi vitamin eksikliğine (tiyamin, niyasin,
ribofilavin) bağlı oluşan hastalıklarda da periferik
damarlardaki kan akımı artmıştır.
• Bu vitaminler ATP sentezinde kullanıldığından eksikliklerinde
düz kas kasılma yeteneğinde azalma ve buna bağlı
vazodilatasyon olacaktır.
Yerel kan akımının akut metabolik kontrolüne
örnekler
• Reaktif hiperemi:
• Bir dokunun kan akımı birkaç saniye dakika ve ya bir saate
kadar kesildikten sonra tekrar kanlanması sağlanırsa dokuya
giden kan akımı normole göre 4-7 kat artar.
• Kansız bırakılan süre birkaç saniye ise kan akımında meydana
gelen artış ta birkaç saniye olur, bir saat veya daha fazlaysa kan
akımında artış ta bir saat veya daha fazla sürebilir.
• Bunun sebebi kan akımı engellendiğinde vazodilatasyona
neden olan bütün faktörlerin harekete geçmesidir.
• Aktif hiperemi:
• Egzersiz halindeki kas, hipersekresyondaki gastrointestinal
bez veya ani mental aktivite gösteren beyinde olduğu gibi
bir doku ileri derecede aktif hale gelirse bu dokuya giden
kan miktarı artar.
• Bunun nedeni yerel metabolizma hızındaki artış,
hücrelerin doku sıvılarındaki besin maddelerini harcayarak
büyük miktarda vazodilatatör maddelerin salınımına yol
açacaktır.
KAN AKIMININ UZUN SÜRELİ KONTROLÜ
• Akut düzenlemeye ilave olarak saatler, günler, aylar
içinde gelişir.
• Akut mekanizmalara göre daha etkili bir regülasyon
sağlar.
• Bir dokunun aktivitesi kronik olarak arttığında ihtiyaç
duyduğu O₂ ve besin maddesi miktarı da artar.
• Bu durumda arteriyol ve kapiller damarları genellikle
birkaç hafta içinde dokunun gereksinimini karşılayacak
şekilde artar.
Kan akımının uzun süreli kontrolünde doku
damarlanmasındaki değişiklikler
• Dokunun ihtiyaçlarına göre damarlanmasında fiziksel
yapılanma meydana gelir.
• Doku metabolizması uzun süreli artarsa damarlanma artar
(anjiyogenez), azalırsa damarlanma da azalır.
• Uzun süreli düzenlenmenin yerleşmesi için gerekli zaman
yenidoğanda birkaç gün iken, yaşlı bir insanda aylar hatta
yıllar sürebilir.
• Ayrıca gelişen cevap genç dokularda yaşlı olanlara göre çok
daha fazladır.
Kan akımının uzun süreli kontrolünde doku
damarlanmasındaki değişiklikler
• Doku damarlanması ortalama kan akımı gereksiniminden çok
maksimum gereksinim tarafından belirlenir.
• Ör: ağır egzersiz sırasında kan akımı dinlenim durumunun 6-8 katı
kadar artar. Akımdaki bu büyük artış her gün en fazla birkaç dakika
dışında gerekli olmayabilir. Ancak bu kısa süreli gereksinim yeni damar
oluşumu için yeterlidir.
• Ancak fazladan damar yapısı geliştikten sonra bu damarlar normalde
kapalı kalırlar,
• O2 eksikliği, sinirsel vazodilatatör uyarılar yada fazladan akımı
sağlayacak diğer yerel uyarılar olmadıkça açılmazlar.
Doku damarlanmasında etkili faktörler
• Oksijen: O₂‘nin az olduğu ortamlara maruz kalındığında doku
damarlanmasında artış gözlenir.
• Anjiojenik faktörler: doku O2’si yada diğer besin maddeleri veya her
ikisinin yetersiz olması durumunda dokuda izole edilir. Yeni damar
oluşumuna (anjiogenez) neden olurlar
• Vasküler endoteliyal büyüme faktörü (VEGF)
• Fibroblast büyüme faktörü
• Anjiojenin
• Antianjiojenik faktörler:
• Steroid hormonlar
• Anjiyostatin
• Endostatin
Kan akımının uzun süreli kontrolünde kollateral dolaşımın gelişimi

• Bu olayda ilk basamak kan akımının kesildiği bölgenin altında


ve üstünde kalan alanlar arasında bağlantıyı sağlayan çevre
vasküler yatakta genişleme meydana gelmesidir.
• Bu dilatasyon ilk 1-2 dakika içerisinde görülür ve ilgili küçük
damarların düz kaslarının metabolik nedenlerle
gevşemesinden kaynaklanır.
• Olay haftalar ve aylar içerisinde damarların büyümesi ve yeni
damarların oluşması ile devam eder.
• Ör: koroner damarlardan birinin trombüs sonucunda
tıkanmasından sonra görülür.
Bazı özgül dokularda kan akımının kontrolü
• 1- Böbreklerde kan akımının kontrolü:
• Tubuloglomerüler geribildirim adı verilen bir mekanizma ile
olmaktadır.
• Glomerüllerde fazla miktarda sıvı, kandan tübül sistemi içine
filtre olduğunda makula densada oluşan geribildirim
sinyalleri aferent arteriyollerde kasılmaya neden olur.
• Bu şekilde böbrek kan akımı ve glomerüler filtrasyon oranı
normal düzeyine doğru geri döner.
• 2- Beyinde kan akımı:
• Doku oksijenasyonuna göre ayarlanmasının yanı sıra CO₂
ve H+ iyon konsantrasyonları da önemli bir rol
oynamaktadır.
• Bunların miktarında artış damarlarda vazodilatasyona
sebep olarak biriken maddelerin ortamdan
uzaklaştırılmasını sağlar.
• 3- Deride kan akımı kontrolü:
• Vücut sıcaklığının düzenlenmesi ile yakın ilişkilidir.
• Serin havalarda deri kan akımı 100 gr doku başına sadece
3 ml/dk iken vücut sıcaklığı arttığında deri kan akımı 7-8
L/dk’a ulaşabilir.
Doku kan akımının endotel kaynaklı gevşetici ve
kasıcı faktörlerle kontrolü
• Nitrik oksit (NO):
• Endotel kaynaklı gevşetici faktörlerden en önemlisidir. Arterlerde
vazodilatasyona sebep olur.
• Kan arterler ve arteriyollerde akarken kanın damar duvarına visköz
sürtünmesi ile endotel hücrelerinde sürtünme stresi adı verilen olaya
neden olur.
• Meydana gelen stres, endotel hücrelerinde akım yönünde bası uygulayarak
NO serbestlenmesini önemli miktarda arttırır.
• Doku kan akımını kontrol eden yerel metabolik mekanizmalar başlıca çok
küçük arterler ve arteriyolleri gevşetmektedir.
• Mikrovasküler kan akımı arttığı zaman artmış kan akımı ve sürtünme
stresine bağlı olarak büyük damarlardan NO serbestlenmesi uyarılır.
• Endotel hücrelerinde
nitrik oksit sentaz (NOS)
enzimi arjinin ve
oksijenden, inorganik
nitratın indirgenmesi ile
NO sentezler.
• Yarı ömrü 6 saniyedir ve
asıl olarak serbestlendiği
dokuda etkilidir.
• NO kan damarlarının
gevşemesinde etkili olan
cGMP bağımlı protein
kinazı (PKG)
aktifleştirmektedir.
• Klinikte kullanılan nitratlar NO serbestlerler ve
koroner damarlar dahil olmak üzere tüm vücut kan
damarlarında dilatasyona neden olurlar.
• Ayrıca cGMP spesifik fosfodiesteraz-5 (PDE-5)
inhibitörleri (sildenafil vb) cGMP’nin indirgenmesini
engelleyerek NO’nun vazodilatatör etkisini
uzatmaktadır.
Endotelin
• Endotelden salgılanan güçlü vazokonstriktif etkili 21
amino asitli büyük bir peptittir.
• Hemen hemen tüm kan damarlarında bulunmakta ve
damar hasarlandığında miktarı oldukça artmaktadır.
• Çapı 5mm’ye kadar olan arterlerde yırtılma veya ezilme
sonucu meydana gelebilen aşırı kanamayı engeller.
İyonlar ve diğer kimyasal faktörler tarafından vasküler kontrol

Madde Konsantrasyon Etki Mekanizma

Ca+2 Artarsa vazokonstriksiyon düz kas kasılmasını uyarıcı etki

K+ Artarsa vazodilatasyon düz kas kasılmasını inhibe edici etki

Mg+2 Ararsa vazodilatasyon düz kas kasılmasını inhibe edici etki

Artarsa Arteriyollerde vazodilatasyon


H+  
Azalırsa Arteriyollerde vazokonstrüksiyon

Asetat ve
Artarsa Hafif vazodilatasyon  
sitrat

You might also like