Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 61

2.

DÜNYA SAVAŞI SONRASI


MODERNİST PLANLAMA
• 1940’larda başlayan 1960’lı yıllara kadar
gelişme gösteren 2 tür planlama yaklaşımı

• 1.Planlamada Sistem Yaklaşımı


• II. Rasyonel ve Kapsamlı Planlama

Her iki yaklaşımda diğer disiplinlerde oluşup planlama


disiplinine uyarlanmıştır.
• Buna göre,
• Kent planlama bir sistem kontrolüdür.
• Sistemin bir parçasındaki değişim diğer
parçaları da değiştirecektir.
– Örnek: Kentin çeperinde inşa edilecek olan bir
alışveriş merkezinin kent üzerinde yaratacağı olası
etkilerin baştan düşünülmesi gerekir.
• Bir sistem birbiriyle ilişkili parçalardan oluşur.
• Dolayısıyla bir sistemin yapısını onu oluşturan
parçalar ve parçaların ilişkisi belirler.
– Kentler ve bölgelerde sistemlerdir.
– Parçalar farklı arazi kullanım türleri, bağlayıcılar ise
ulaştım ve iletişim teknolojileridir.
• Yeni plancı türü ise
– Sadece mimari alanda uzamanlaşmış bir plancı
değil, ekonomik coğrafya ya da sosyal bilimlerde
uzmanlaşma
İhtiyaç duyulan plan türü
– Esnek ve adapte olabilir bir plandır.
Planlamada Sistem Yaklaşımının Eleştirileri

• 1960’larda planlama kuramı ile pratiği


arasında çelişkiler ortaya çıktı.
• Sistem yaklaşımı soyut, yüksek düzeyde teknik,
matematiksel ve teknikti.
RASYONEL VE KAPSAMLI PLANLAMA
ANLAYIŞI
• İkinci Dünya savaşından sonra kentlerin
düzenlemesi ve planlı gelişmeleri konusu
Keynesci politikalar doğrultusunda önem
kazanmıştır.
• Kapsamlı Planlama anlayışı hakimiyet
kazanmıştır.
• Kapsamlı Planlama Anlayışının temel ilkeleri ABD’de Şikago
üniversitesinden bir grup planlama uzmanı tarafından
belirlenmiştir.
– Devletin öncülüğünde kentlere yön verme kaygısını içerir.
– Kamu yararı kavramı planlama eyleminin merkezine konur.
– Planlama uzun vadelidir.
– Geniş kapsamlı bir eylemdir.
– Sadece fiziksel içerikli değildir.
– Ekonomik, sosyal ve yönetimsel yönlerde içerir.
– Kentsel gelişme ile ilgili kamu politikalarının uzun ve kapsamlı bir
özeti niteliğindedir.
– Planlama alanı genişletilmiştir. Kentin bölgesini de ele alır.
• Planlama kurumları planlamaya yön veren çok
sayıdaki kurum ve aktör arasında eşgüdümü
sağlamak ile yükümlüdür.
• Bu yaklaşımın normatif boyuttaki temelinde
kamu yararı kavramı vardır.
• Plancıların da kamu yararının gözetecileri
olduğu düşüncesi hakimdir.
• Bu yaklaşımın temsilcileri
– Amerikalı Melvin Weber (1963)
– Andreas Faludi (1973)
• Planlamanın tarihine bakıldığında planlamanın
doğuşunda piyasanın her düzeyde yarattığı kaos
ve karmaşanın düzenlenmesi kaygısı vardır.
• Bu nedenle plancılar uzun vadeli ve kapsamlı bir
planlama anlayışı olmadan piyasanın yarattığı
kaosun önlenmesinin olanaklı olmadığını
savunmuşlardır.
• Planlamayı düzenli ve sağlıklı bir kentleşmeyi
sağlamanın güvencesi olarak görmüşlerdir.
• Kapsamlı planlamaya göre;
– Pozitivist bir bakış açısıyla toplumsal ilişkiler ve
mekansal yapılar bilimsel araçlar ve teknikler
kullanılarak analiz edilebileceği
– Sorunlar teknik bir süreç içinde belirlenirp,
çözümlenebilir.
– Planların sonuçları önceden kestirilebilir.
– Planlama süreci birbirini izleyen bir dizi alt
süreçten oluşur.
• Planlama Süreci:
– 1.Amaç ve hedeflerin belirlenmesi
– 2.Alternatiflerin Belirlenmesi
– 3.Her alternatifin yol açacağı sonuçlar kümesi belirlenir.
– 4.Alternatiflerin karşılaştırmalı değerlendirmesi yapılır
– 5.Alternatifler arasında tercih yapılır
– 6.Uygulama aşaması
– 7.Uygulamadan ve uygulamaya dönük değerlendirmeden
geri besleme
– 8.Yeni durum karşısında yapılacak değişikliklerin belirlenmesi
• Faludi (1973)
“Planlama devam eden bir süreçtir.”
• Plancının bilimsel bir dizi aracı kullanarak çeşitli
düzeylerde mekansal birimlerin sorunlarını belirleyip,
bu sorunların çözümüne yönelik uzun erimli sonuçları
önceden kestirebileceği varsayılır.
• Plancının sorunların çözümüne yönelik en iyi tespiti
yapacağı varsayılır.
• Planlama süreci teknik ve yukarıdan aşağı bir süreçtir.
• Plancının temel kaygısı kamu yararının korunması
• Kamu yararı
– “Bir planlama eylemi toplumun genel çıkarları
karşısında toplumun sınırlı bir kesiminin çıkarlarına
hizmet ediyorsa, bu eylem kamu yararına değildir.”
(Mayerson be Banfield 1969, Altshuler,1970)
• Kapsamlı Kent Planlama Yaklaşımını da bu çerçevede
Weber’ci devlet anlayışı içerisinde yer alır.
• WEBER’Cİ yaklaşım toplumsal süreçlerin merkezine
toplumsal süreçlerden bağımsız bir güç olarak devleti
yerleştirir.
• Planlama devlet aygıtının stratejik bir parçası olarak
hareket eder.
• Toplumdan bağımsız hareket eder.
• Planlama sürecini siyasetten arındırılmış teknik bir
sürece indirger.
• Planlama rasyonel bir eylemdir.
• Modern toplumlar rasyonelleşme süreci
içindedir.
• Rasyonel olan irrasyonel olanın üzerinde
hakimiyet kurar.
• Rasyonalleşme aynı zamanda bir
bürokratikleşmedir.
Kapsamlı Planlama Anlayışına Yönelik
Eleştiriler
• Toplumlar çeşitlidir ve her zaman aynı hedeflere yönelmezler.
Kapsamlı planlama anlayışı ise toplumu homojen olarak
değerlendirip her grubun ortak hedeflerinin olduğunu varsayar.
• Planlamanın teknik bir eylem olduğunu ve politikanın dışında
tutulması gerektiğini var sayar, oysa ki, planları uygulamakla
yükümlü bürokratlar siyasal sistemin bir parçasıdır.
• Planı hazırlayan plancılar, plan hazırladıkları toplumun değer
sistemlerini ve siyasal yapısını tanımazlar.
• Bu yaklaşım kent planlamaya ilişkin bilgilerin çok kolay ve ucuz
olarak temin edilebileceğini varsayar.
• Uzun dönemli olması eleştiri konusudur. 20, 30, 50 yıllık planlardır.
SAVUNUCU PLANLAMA YAKLAŞIMI
• Kuramın geliştiği dönemin özellikleri:
• 1960’lı yıllarda Avrupa’da başlayan ve Dünya’ya yayılan
toplumsal muhalefet kent planlamasını da etkilmiştir.
– Sol liberal ve yeni Marksist aydın kesimlerin çektiği sistem
karşıtı eylemler yerleşik kurumları etkilemiştir.
– Avrupa’da sağ iktidar bu süreçten yara almıştır.
– ABD de ise en güçlü muhalefet ırkçılık ve yoksulluğa karşı
kentsel alanlarda siyah nüfus tarafından gerçekleştirilmiştir.
• (Martin Luther King, Malcolm X : siyah nüfusun en yoksul kesim
olduğu……)
• Vietnam savaşı – Genç nüfusun savaş karşıtı eylemler
• Özetle,
• Tüm kapitalist ülkeler bu yeni muhalif süreçten
etkilenmiştir ve kurumsal yapılarını bu talepler
doğrultusunda gözden geçirmek durumunda
kalmışlardır.
• Planlama da bir kurum olarak bu durumdan
etkilenmiştir.
• Bu yaklaşımın 1962’lerde gündeme gelmesinin
arkasında toplumsal olaylar yatmaktadır.
• Davidoff yeni bir planlama anlayışını ve yeni bir
şehir plancısı modelini gündeme getirir.
– Fiziksel mekanın belirlenmesi sosyal yaşamı doğrudan
etkiler görüşü artık terk edilmelidir.
• “Geleceğin planlama anlayışı kentsel alanlarda politik ve sosyal
değerlerin tartışılması ve değerlendirilmesiyle mümkün olur.”
• “Kentsel doku kentsel mekansal ilişkileri ve koşulları
anlamamızda yardımcı olabilir, fakat bu fiziksel doku ancak
farklı kullanıcılar üzerindeki sosyal, psikolojik, fizyolojik ya da
estetik etkileri ile birlikte ele alınması durumunda bir değer
atfedecek özellikler taşır”
• 1960’lı yıllarda kentsel yenileme alanında
yaşanan deneyimler plancı ilgisinin salt fiziksel
koşullarla sınırlı kalmasının bedelleri olduğunu
göstermiştir.
• Yenileme projeleri sonucunda kamu
kurumlarının, konut alanlarının yer seçimi
ilişkin kararlar ırksal, etnik ve sosyo-ekonomik
büyük sorunlara neden olmuştur.
• Bölgesel ulaşım projelerine büyük kaynaklar
ayrılmıştır. Ancak nüfusun farklı kesimlerinin
gereksinim ve becerileri göz ardı edilmiştir.
• Yerel ekonomik kalkınma için sanayi gelişimi
öngörülürken plancılar toplumun ihtiyaç
duyduğu iş kollarını nadiren incelemişlerdir.
• Temsilcisi : Paul Davidoff (1965)
• (ABD’li Hukukçu ve Şehir Plancısı)

• “Kent planlama alanında dışlanan çıkarların korunması”


– Kent plancılarının toplumda pazarlık gücü olmayan grupları
savunması, onlar adına pazarlık yapması ve savunması
– Örnek: Davidoff belirlenen parsel büyüklükleri ile banliyölerin
orta sınıfa hitap eden yerler haline geldiğini ve dışlayıcı sosyal
yapılanmaya neden olduğunu belirtir.
– Kent yenileme süreçlerinden siyahlar ve yoksulların ciddi
biçimde etkileneceğini belirtir.
• Davidoff’a göre;
– 1960’larda hakim olan kapsamlı planlama yaklaşımı planlama sürecine katılımı
zorlaştırmıştır.
– Tek bir planlama birimi farklı çıkarları olan kesimlerin haklarını savunamaz.
– Planlama yoluyla, ekonomik ve politik düzeyde güçsüz olanların hakları
savunulmalıdır.
– Amerika’da 1960’lara kadar egemen olan geleneksel (fiziksel ) planlama anlayışı
etkili bir çoğulculuk anlayışının yaşama geçirilmesi açısından ciddi engeller
yaratmıştır.
– Plancılar kentsel sosyal politikaların biçimlendirilmesi sürecinde yer almalıdır.
– Tek bir plan yerine, farklı kesimlerin çıkarlarını gözeten planın yapılmasını ve kamu
oyuna sunulmasını ve tartışılmasını öngörür.


• Planlama süreci anlamında tabandan yukarıya
doğru bir hareket hedeflendir.
• Dışlanmış grupların haklarını savunma
anlamında , haklarını iyileştirme anlamında
olumlu bir çabadır.
• Plancıya siyasi bir rol verilmesini önerir.
YAPISALCI – MARKSİST ELEŞTİRİ
• Sadece savunucu planlama anlayışı değil, aynı zamanda
Marksist bakış açısından hareket edenlerde planlamayı
eleştirmeye başlamışlardır.
– Planlama sürecinin siyasallığı üzerinde değerlendirmeler
yapmışlardır.
– David Harvey (1973)
– Manuel Castells (1977)
– Fainstein ve Fainstein (1971, 1979)
– Pickvance (1977)
– Planlamanın içinde bulunduğu bağlam ve yapısal ilişkiler
sorgulanmıştır.
• Marksist eleştirinin temeli:
– Kent planlamanın kapitalist toplumsal ilişkiler ve bu ilişkilerin
yeniden üretimi çerçevesindeki rolü oluşturmaktadır.
– Ana vurgu :
• kent planlama kapitalist kentin işlerliğini ve işlevselliğini
sürdürülebilmesi açısından gereklidir.
• Planlama hakim sınıfın kendi çıkarlarına hizmet edecek bir biçimde
sermaye birikimini sürekli kılacak bir araç olarak işlev görmektedir.
• Bu çerçevede sınıf çelişkilerinin derinleşmesi ve sınıf mücadelesinin
keskinleşmesi de önlenebilmektedir.
• Siyasallaşmanın çelişkilerin ya da değişmenin kaynağı olması zorunlu
değildir. Bu durum bütünleşmenin ve katılım da bir mekanizması haline
gelebilir. (Castells)
• Pickvance ise planlamayı şekillendiren gücün
planlamadan çok, piyasanın mantığı olduğuna vurgu
yapmaktadır.
• Ancak kentsel sorunların kaynağında yanıltıcı bir
biçimde planlama görünmektedir.
• Lefebvre(1973)’e göre ise kapitalist piyasa ve devlet
günlük hayatın somut mekanları karşısında soyut
mekanlar üretmektedir.
– Otoyol inşaatları
– Kent mekanı sömürgeleştirilmekte
• Lefebvre kent mekanının şekillenmesinde etkili olan 3 grup aktör tarif
eder. Bunlar birbirleriyle ilişkilidir
– 1.grup: mimarlar, yazarlar, felsefeciler (mevcut kent sorunları karşısında liberal bir
humanizm içindedirler, geçmişi nostaljik bir biçimde kutsayarak ideal kentin
peşindedirler.
– 2.grup: devlet içinde ve etrafında örgütlenen planlama kurumudur. Bilimsel
rayonaliteyi ön plana çıkaran bu anlayış, kentsel yaşamın insan boyutunu
neredeyse tümüyle görmezden gelir.
– Kentin mal ve bilgi akışından oluşan bir rasyonel sistem olduğunu öngörmektedir.
– 3.grup:Kentsel taşınmazların değerini maksimize etmeye çalışan müteahhitler ve
benzeri türden piyasa aktörleri vardır. Temel amaç planlama yoluyla tüketim
toplumu inşa etmektir.
• Alışveriş merkezleri
• Ticaret yönelimli kültür ve dinlenme alanları
Sonuç: kentin yaşayanlara ve yaşayanların kente yabancılaştığı bir sömürgeliştirme sürecidir.
• Lefebvre (1976)
– Bu çerçevede planlama kurumunu da karşısına
alan bir toplumsal mücadele perspektifi
önermektedir.
• Soyut mekanlar karşısında somut mekanlar üretilmesi
• Somut mekanın yeniden özgürleştirilmesi için değişim
değeri ve mülkiyet ilişkilerinin hegemonyasının
sorgulanması.
• Özetle;
• Marxist bakış, kent planlamanın ihmal ettiği
yapısalcı yaklaşımları gündeme taşımıştır.
YENİ SAĞ YAKLAŞIMLARIN PLANLAMAYA
YÖNELİK ELEŞTİRİLERİ
• Yeni sağ anlayışın 1980’li yıllarda başat hale
gelişmiştir.
• Marksist yaklaşım dikkate değer bir biçimde
gerilemiştir.
• Aynı zamanda devletçi/sosyal demokrat anlayış
ta gerileme yaşamıştır.
• 1980 sonrasında yeni sağ ve onu izleyen bir
biçimde modernite eleştirisi yaklaşımı hakim hale
gelmiştir.
• 1970’lerin sonunda Keynesyen ve ithal ikameci
gelişme stratejileri kriz içerisine düşmüştür.
• Devletin mali kriz ortamı
• Ekonomilerin genel krizi
• Devlet merkezli stratejilere yönelik eleştiriler şöyledir
(liberal eleştiriler);
– Devlet ve planlama kurumu piyasanın devingenliğini ve
bireyin yaratıcılığı önünde bir engel haline gelmiştir
– Durağan ekonomik ve toplumsal yapı atalet yaratmıştır.
– Piyasanın ve bireyin yaratıcılığını kısıtlamıştır.
• Liberal eleştiriye göre;
– Toplumun temel yapı taşı birey ve bireysel girişimcidir.
– Piyasa ekonomisi toplumsal refahı sağlamada ve
bireysel özgürlükleri ortaya çıkarmada devlet
müdahalesi ile karşılaştırıldığında üstünlük
sağlamaktadır.
– Mülkiyet hakkı sınırlandırılmaktadır.
– Piyasa aktörleri piyasada hareket etmede, ilişkilileri
anlamada çok daha yetkindir.
– Planlama siyasetin baskısı altındadır.
– Kamu yararı merkezli anlayış , bireyin üzerine
toplumu koyarak bireysel özgürlükleri ve
girişimciliği sınırlamakta, baskıcı bir toplumsal yapı
ve planlama anlayışına neden olmaktadır.
– Planlama bir grup teknoktratın elinde demokratik
olmayan bir etkinliğe dönüşmektedir.
– Sürekli kendini yenilen kentin karşısında uzun
vadeli ve kapsamlı planlama katı ve sınırlayıcıdır.
– Bu nedenle planların kentleri yönlendirmesi
mümkün olmamıştır.
• 1980’lerin yapısı özetle;
– Özelleştirmeler
– Devletin kısmen geri çekilmesi
– Devletin etkinlik alanının ve biçiminin yeniden
düzenlenmesi
– Planlama kurumunun yeniden tanımlanması
– Planlamanın rolünün sınırlandırılması
– Piyasa güçlerinin daha güçlü bir konum kazanması
– İngiltere’de Thatcher, Amerika’da Reagan yönetimi
MODERNİTE PROJESİNİN ELEŞTİRİSİ
• Modernite projesine yöneltilen eleştiriler :
– Modernite projesi bir toplum tasarımı olarak toplumların tasarımını
tek boyutlu ve uzun vadeli bir tasarımın içine hapsetmektedir.
– Modernite projesi özü itibarıyle yukarıdan aşağıya örgütlenmiştir.
– Baskıcıdır.
– Rasyonalist bakış açısıyla toplumu tek bir ana alan etrafında
biçimlendirmeyi hedeflemektedir.
– Toplumsal farklılıkları aynılaştırmaktadır.
– Bilimsel düşünce etrafında kurgulanır.
– Toplumsal yaşamın öznel dinamiklerine kapalıdır.
– Rasyonel düşüncenin dışındaki tüm tüm öğeleri akıldışılık
suçlamasıyla dışarıda bırakır.
• Planlama, modernite projesinin alt açılımıdır.
• Modernite projesinin en önemli araçlarındandır.
• Kentleri uzun vadeli senaryolar etrafında
şekillendirmeyi hedefler.
• Planlama kurumu kentin bir farklılıklar mozaiği
olduğunu görmezden gelir.
• Farklılıkları ve zenginliği ortadan kaldırır. (Dear,
2000)
• Planlama bir grup plancının elindedir.
• Dayatmacı planlama anlayışı
• Bu süreçten etkilenen kesimlerin
düşüncelerini, sorunlardan nasıl
etkilendiklerini, onları dinlemeyi reddeder.
• Baskıcılık başarısızlıkla sonuçlanır. (Scott, 1998)
• Çünkü toplum homojen değildir.
• Farklılıklar görmezden gelinir.
• Yerel toplulukların sorunlarına dışarıdan bakan
bir anlayışın yaşanan sürecin özelliklerini
kavrayabilmesi mümkün değildir.
• Ortaya tek boyutlu hakkaniyeti reddeden bir
toplum ve kent mekanı çıkarmaktadır.
• Tekeli’ye göre;
– “postmodern dünyanın bakış açısı içinde böyle bir
araçsal akılcılıkla yetinilmemekte, bir toplumun
geleceğinin bir kişilik ya da bir takımlık sığlaştırılmış bir
vizyona hapsedilmesine ve bunun sürekli olarak
insanların yaratıcılığına kapatılmasına ve bireylerin
şeyleştirilmesine razı olunmamakta, geleceği açık
bırakab, geleceğin çok sayıda insanın yaratıcı
katkılarıyla oluşmasına olanak veren, iletişimsel bir
akılcılık içinde yönlendirilen bir planlamaya geçilmek
istenmektedir.” (Tekeli, 2001, s.31)
• Modernite eleştirisinin merkezinde “sivil
toplum merkezli” yaklaşımlar konulmuştur.
• Devlet merkezli yaklaşım yetersiz bulunmuş.
• Bunun için sivil toplumun yeniden inşa
edilmesi gereklidir. (Friedmann, 1998, Scott,
1998, Watson ve Gibson 1995)
• Foucault’nun “iktidarın mikro siyaseti” yaklaşımı ortaya
konmaktadır. İktidar toplumun tüm nüvelerine nüfuz
etmiştir.
• İktidar direnilebilecek bir ilişkidir.
• Yeni bir planlama anlayışı gelişebilir mi?
• Olumlayıcı yanıt vermek olanaklı değildir.
• Özetle,
– Modernist planlama anlayışlarına olan inanç zayıflamıştır.
– Ancak post modernist bakış açısı da kendi anlayışına uygun
bir planlama yaklaşımı geliştirememiştir.
• Postmodernizmin öncü isimlerinden Baudrillard’a göre, post
modern toplumun en temel özelliği gerçekliğin kendisi değil,
simlulasyonları üzerinden konulabilmesidir.
• Postmodern dünya’da neyin gerçek mneyin simulasyon
olduğunun ayrışması olanaksız hale gelmiştir. (Baudrillard,
1983)
• Postmodern dünya öznelerin de parçalandığı, dağıldığı ve
özdeksizleştiği bir dünyadır.Böyle bir dünya’da planlama en
iyi yorumuyla kısıtlayıcı bir eylemdir.
• Bir anlamda planlamanın reddidir.
• .
• Modernite projesi tamamıyla reddedilmemesi
gereken bir projedir.
• Radikal bir eleştiriden geçirilmeli ve
postmodernistlerinde dikkate aldığı
eleştirilerle yeniden inşa edilmelidir.
SİVİL TOPLUM MERKEZLİ MÜZAKERECİ
PLALAMA ANLAYIŞI
• Son yıllarda gündemde yer alan planlama
anlayışı
– Sivil toplum merkezli
– Aşağıdan yukarıya doğru örgütlenen orta yolcu bir
anlayış
– (Forester 1989, 1998; Healey 1993, Friedmann
1998, Tekeli, 2001)
– Bu bakış açısının çıkış noktasında Habermas’ın
çalışmaları vardır.
• Habermas modernite projesinin eleştirilerine
katılmakla birlikte, modernite projesinin
tümüyle reddedilmesine karşıdır.
• Yapılması gereken modernite projesinin
araçsal rasyonelite yerine iletişimsel
rasyonalitenin konulmasıdır.
• İletişimsel rasyonalite ortamı nasıl oluşur?
– Karşılıklı güven ortamı vardır.
– Aktörlerin kendilerini anlatma ve anlama isteği vardır.
– Kamusal alan, iletişimsel rasyonalitenin kurulduğu
alandır.
– Demokratikleşme ancak kamusal alanın
genişletilmesi ve devletin baskıcı uygulamalarının
dışına çıkartılmasıyla olanaklıdır. (Forester, 1989,
Healey, 1993)
• Farklı gruplar bir araya gelerek belirli bir
sorunu müzakere ederler.
• Plancılar moderatör görevi üstlenir.
• Plancı kendi ürettiği ve topluma dayattığı plan
yerine, diğer grupları dinleyen , farklı talepleri
anlamaya çalışan, farklılıkları tartışarak
müzakere etmesine olanak sağlayan bir
konumdadır. (Forester, 1989)
• Planlamanın sadece farklı çıkarların
çarpıştığı değil, farklı kimliklerin ifade
edilmesine olanak tanıyan bir alan olması
hedeflenir.
Karşılıklı
güven
Anlama

Farklı kimliklerin Farklılıkları


ifadesi tartışma
ÇOĞULCU
ANLAYIŞ

Sivil
Toplum

Katılımcı
Planlama
-Toplumdaki tüm kesimleri içermeyi amaç edinen bir planlama
paradigması
-Birbiriyle iletişim içinde olan müzakere eden çoklu gruplar ve kimlikler
-Sivil toplumun yeniden inşasının planlama sürecine önemli bir yol açıcı
görevi vardır.
ÖKLİTGİL (Euclide)GELENEK:
Planlama devletin etkinlikleri ile sınırlı
Kentsel değişişim devlet tarafından denetleniyor.
Durağan bir dünya görüşü

ÖKLİT (Euclide) SONRASI:


Planlama devletin etkinlikleri ile sınırlı değil
Plancılar özel projelerde yoğunlaşır
Sivil toplum için çalışır
Plancılar kentin tamamını gözeten kapsamlı ve tek gözlü bakış açısına sahip olma rolünü bıraktılar
Yerel kimlikler küreselleşen dünyada küresel ilişkiler ağına doğrudan
eklemleniyor.

You might also like