Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 42

KAF DAĞININ ARDINDA

EMINE IŞINSU
ALT BÖLÜMLER

• Bir Varmış Bir Yokmuş


• Padişahın, Bir Kızı Varmış!
• Kız Saraydan Kaçmış!!
• Bir Arpa Boyu Yolda…
• Yedi Başlı Canavar Gelmiş
• Kaf Dağının Ardında
• Erilebilir mi Murada?
KAF DAĞININ ARDINDA
• Döşeme Bölümü: okuyucunun veya dinleyicinin ilgisini çekme amacı taşıyan, okuyucuyu kitaba çağıran bölüm.
• Serim Bölümü: karakterlerin, kurgunun, zamanın ve mekanın tanıtıldığı, olayların başlangıcını aktaran bölümdür.
• Düğüm Bölümü: temel olayın, merak uyandıracak, takip edilecek olaylar, karakterlerin aşması gereken zorluklar, aşılması gereken
engeller ve/veya çözülmesi gereken çatışmalar bu bölümde belirtilir.
• Çözüm Bölümü: Düğüm'ün çözülmesi olayın bir sonuca ulaşması, karakterlerin akıbeti bu bölümde anlatılır.
• Dilek Bölümü: İyi dilek mesajlarını içererek masalın sonlandırığıldığı bölüm.
• Emine Işınsu eserinin ayırdığı bölümlerinin başlıklarını birleştirip okuduğumuzda bir masalın başlangıcı ve belli bir sonuca ulaşmayan
sonu olduğunu görürüz. Eserin isminin Kaf Dağı’nın ardında olmasının altında yatan anlam Kaf Dağı imgesinin genellikle masallarda
yer alan, dünyayı çevrelediğine ve perilerin bulunduğuna inanılan bir imge konumunda olmasıdır. Böylece, eserin ve eserdeki bölüm
başlıklarının bize ilettiği bu mesaj ile esere masal yapısı gözünden bakabilmemizi sağlar.
DÖŞEME (TEKERLEME) BÖLÜMÜ : BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

• Kitap “Bu akşam ben, bende değilim... Mehmet’te hiç değilim ve Mehmet, bende değil!” cümlesiyle başlıyor. Roman, bu “döşeme” bölümüyle aslında
eser hakkında eseri okuduktan sonra anlayacağımız bir bölüm ile başlamış. Anlamsız gelen cümleler eser okunduktan sonra asıl anlamlarını
kazanıyorlar.
• Bu cümleden çıkarımla, Mevsim bize aslında bizim tüm kitap boyunca aradığımız “Mehmetin” kim olduğunu söylüyor. Mehmet onda değil,
Mevsim ne kendinde ne de Mehmet’te. Aslında Mehmet Mevsim’in olmak istediği kişi. Mehmet Mevsim’de olmayınca Mevsim kendini yalnız
hissediyor.
• Mevsim bunları söylerken Yeşil Koy ’da ve orada bir fırtına kokusu olduğundan bahsediyor. Tahir Hoca’yı düşünürken de onun fırtınalara karşı
çıkabileceğini söylüyor. Bu düşünceleri aklından geçirirken aslında Mehmet oluşmaya aşlıyor. Mevsim’in gözünde beliren o sarışın adam aslında
Mehmet.
• Mevsim Ömer’in evlenme teklifini kabul ettiğinden bahsediyor. Nedenini sorgulayınca ise direkt olarak belirtmese de sebebinin Mehmet’i yırttığı için
olduğunu söylüyordu. “O it oğlu it, yoo mübarek, eşek işte, hayır can, geldi gitti, ben oldu! Benden oldu, gidip kaçıp Kaf Dağı’nın ardına saklandı...”
• Mevsim Mehmet’in kendi olduğunu burada söylüyor. Aynı zamanda Mehmet’in gitmesinin de evlenmesine sebep oluşunu da söylüyor. Aslında
kendi benliği ya da olmak istediği kişi, Mehmet, gidince kendi olmaya gerek kalmadığını düşünerekten evlenmeye bir engel kalmadığı sonucuna
ulaşıyor. Evlenmeyecek tipte bir insan olduğunu ise hem çevresi hem de kendi dile getiriyor. “Bak allasen, bak; ben böyle yüzük, pırlantalı yüzük
takacak insan mıyım?” Mehmet’in Kaf Dağı’na kaçması ise onun sadece hayallerde yaşayabilecek ve gerçekte karşılaşması mümkün olmayacak
biri olduğu kanısına varıyor çünkü uzun bir süre boyunca Mehmet’i aramıştı fakat o da şimdi farkına vardı ki Mehmet sadece masallarda,
hayallerde olabilir. Mehmet aslında bir var, bir yok.
• Mevsim, Mehmet’i yazamadığından, Mehmet’in yazdıramadığından bahsediyor. Babası ise onun bu durumuna Mevsim’in bir süre ilgilendiği tasavvuf
alanından Mevsim’in önceleri söylediği sözleri alıntılayarak ona hatırlatıyor “Halden hale geçer insan, lakin izah edemez, durumunu anlatamazmış” ve
Mevsim’in dervişliğe niyet ettiğini söylüyor. Mevsim ise bunu layık olmadığı bir iltifat olarak değerlendirerek dervişin kendisi değil Mehmet olduğunu
söylüyor. Dervişliği layık olmadığı bir konum olarak görmesi ve Mehmet’i dervişliğe niyet eden bir insan olarak göstermesi de bizi yine Mevsim’in
olmak istediği insandaki özellikleri Mehmet’te oldurtmaya çalıştığını görebiliriz.
• Mevsim’in babasının bu bölümde “bir hüznün musallat olduğunu” Mevsim fark ediyor. Babası da “Evet... Bırak şimdi babayı, farz et ki ben yokum,
hayatında değilim, hiç olmadım falan filan böyle düşün, kendine danış, öz gönlüne.” gibi cümlelerle Mevsim’e babasının yokluğunda nasıl davranması
gerektiğini alttan alttan empoze ediyor. Eserin ilerleyen bölümlerinde vuku bulacak olan silah kaçakçılığı olayının izlerini, yazar aslında önceden
okuyucuya veriyor. Dahası, Mevsim babasına neyi olduğu sorusunu sorduğunda babası bu soruları cevapsız bırakıyordu. Babasının hal ve
tavırlarındaki değişiklikleri fark ediyor ve bir süredir onda ne olduğunu sorguluyordu.
DÖŞEME (TEKERLEME) BÖLÜMÜ : BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

• Mevsim Mehmet ile ettiği mücadelenin çetini zor erişilemez olduğunu ve bu mucadelenin aslında kendisiyle bir çatışması olduğunu,
hep yenik düştüğünü ifade ediyor. Mehmet’i Mevism’in olmak istediği kişi olarak düşündüğümüzde, Mevsim’in bu çatışması aslında
kendi olmak istediği kimliğe, kişiliğe bürünememesi sonucu ortaya çıkan bir çatışmadır.
• Mevsim hiçbir zmaan kendini beğerdirme çabasına girmediğini fakat babasının bu konuda istisna olduğunu ve sadece onun kendisini
beğenmesini istediğini ifade ediyor.
• “Bir yazım, basıldıktan sonra, benim olmaktan çıkar.”
• Mehmet’e kadar yaşamak ve yazmak arasında Mevsim’e göre bir fark yoktu, bir ayrım yapmamıştı.
• Ömer Mevsim’i tanımıyor değil, Mevsim kendini tanımıyor.
• Mevsim onun kişiliğini yoğurup biçimlendirenin babası olduğunu düşünüyordu. Emel Hanım ve Tahir Hoca da vardı ama onları bulan
da babasıydı.
• Mevsim; Ömer, Selin ve kendisinin gelecekteki yaşantısı arasında bağ kuruyor. Ömer’in takıldığı arkadaşları iş adamları, içki, oyun,
gece kulüpleri, “toplumun sırtına yapışmış keneler”di. Ömer’in bu arkadaşlarıyla bir ömür beraber… Selin’İn yeni hayatını anımsatmış
oldu.
• “Baba be… dedim... Sanki uzun süre görüşemeyeceğimiz gibi konuşuyorsun, sanki nasihat geçiyorsun!”
• “Ben de galiba yalnız seni seviyorum; Mehmet’te, Hasan Hoca’da, bütün arkadaşlarda ve tabii Orçun’da, belki Ömer’de yalnız seni, bir
tek seni sevdim baba.”
• “Ben yalan ve gerçek dünyada tanıdığım her kişide, yalnız babamı mı sevdim?”
• “Kuvvet ve Kudret kavramlarının ta kendisidir. Sevme fiilinin ta kendisidir.”
• Babasını kendisine karşı olan tutum ve davranışlarına göre değerlendirdiğinin, kişiliğini bilmediğinin farkında.
• Babasının ve bazı arkadaşlarının cinsiyetleri yoktur ona göre. Bu soruyu Ömer için sorduğunda ise onu da erkek olarak görmediğinin
farkına varır.
• Mehmet’in ellerini çini hamuruna bulaşmış olarak görüyor.
• “Anlatmak, yazmak istediğim Mehmet değil, toprak değil, yara değil; işte bu olay, özdeşleşme ve ötesiydi. (...) Yaşamakta olduğum
bilmecedir ki, çözümü Kaf Dağı’nın ardında kaldı... Erişemedim.”
• Özdeşleşmeyi, olmak istediği Mevsim’i Kaf Dağı’nın arkasında görmüş. Sadece masallarda var olup bir gerçeklik yansıtmayan
Kaf Dağı’nda.
SERİM BÖLÜMÜ: PADİŞAHIN, BİR KIZI
VARMIŞ!
• Padişahı, babasını, anlatıyor. Annesinin rahatsızlığı yüzünden Mevsim’in ilk aylarından beri babası onunla ilgilenmeye başlamış. Annesi akciğer kanserinden Mevsim
iki yaşındayken ölmüş. Baba akıl sağlığını kaybetmiş. Mevsim bu sırada babaannesi ile kalıyordu.
• Baba sonrasında Avrupa’ya seyahate gitti ve oradan çıkardığı dersler ile Türkiye’ye geri döndü. Mevsim bu sırada 5 yaşında.
• Babaanne arkadaşı Nermin’e “Ahmet Bet, oğlu Mehmet’i yanına almak istiyormuş ta İstanbullara, yani Bursa diyecektim” Babaanne Mevsim’in önünde üstü kapalı
konuştuğunu sanıyor. Ahmet Bey baba, Mehmet ise Mevsim.
• Babaanne İlhami Beyle evlenince, Mevsim için babaannesi o günlerde ölmüş. Babaannesinin Mevsim’in üstüne evlenmeyeceğini düşünüyordu.
• Baba Mevsim’in bebekleriyle ne konuştuğunu öğrendikten sonra onu avutmaya, korkmaması gerektiğini anlatmaya çalıştı. Aynı zamanda bu bantlar sayesinde de daha
küçük yaştan, 7-8, Mevsim’in yazar olabileceğini tahmin etti.
• “Desem ki Tahir Hoca Mehmet’i getirdi bana, Mehmet, Hasan Hoca’yı bulurdu.”
• Mevsim Emel Hanım’a bir eksiklik hissettiğinden ve bu eksiklik yüzünden kendine karşı güven duyamadığından bahsediyor. Bu eksiklik ise babaannesinden kalan bir
parça. Babasının onu babaannesinde ayırması ve babaannesinin evlenişini müjde gibi vermesinden dolayı büyük bir acı hissettiğinden bahsediyor. Küçük olmasına
rağmen çocukken hissettiği bu acı ileriki zamanlarda hala canlılığını yitirmiyor. Bunu ise “belki babamı hiç sevmedim”in nedeni olarak gösteriyor.
• Mevsim babasının karılarını babasının kuklaları gibi görüyordu. Babasının ezip buruşturup fırlattığı.
• Mevsim babasına karşı olan duygularının neler olduğuna kesin bir şekilde karar verdiği, sevgiyi öğrenmeye başladığı, normal boyutlar içinde babasını çok sevgili bir
baba ve kendini de çok sevgili bir kızı olarak görmeye başladığı zaman Emel Hanım ile olan seansında babas için söylediği “ölsün” çığlığından sonraki zamanlardır.
• Baba artık Mevsim’in ona bile karşı çıkacak kadar olgunlaştığını düşündüğü için hem kendini bulmasında hem de yazarlığında ona yardımcı olacak olan kişileri, Emel
Hanım ve Tahir Hoca’yı Mevsim’in hayatından çıkarmaya karar verdi. “İnsanı tanımanı ve mensup olduğun milletin felsefesini öğrenmeni istedim, çünkü bir yazar
için bu ikisi de vazgeçilmez kaynaklardır.” Mevsim’in onlara bağımlı olduğunu düşünmeye başladı.
• “Maksadın beni kendine mecbur kılmak baba, yapma böyle ne olursun, kendimi çok aciz hissediyorum, öz güvenimi kaybediyorum.” “Hayır aciz değilsin, sadece çok
gençsin.”
• Mevsim babasına inat yüksek tahsil yapmayı reddediyor.
• Babasının canını acıtmak istediği için evden ayrılmak istediğini söyledi Mevsim. Sanatçı partileri vermeyi ve sanatçı arkadaşlarını evine davet etmek istediğinden
bahsetti.
• “Türkiye üzerinde oynanan oyunlarda, babamın bir büyük iş adamı olarak, payı var mı, nedir?.. Bunlar ve bunlara benzer daha pek çok sual ki, cevaplarını hakikaten
öğrenmek istememekteyim.” Babasının gidişi Mevsim için olabilecek en acı yollardan biriymiş demek k ya da hiç istemediği yollardan. Fakat babası aslında bu hiç
öğrenmek istemediği işlerin içine dahil.
• Sirkeci’deki hanın kirası Mevsim’in bütçesi oldu. Artan parasıyla bir sanat dergisi çıkarma veya Cağaloğlu’nda bir kitapçı dükkanı açma hayali kurdu. Fakir öğrenci
okutma fikri ise daha cazip göründü. İki kız çocuğunu Şevket Bey’e buldurtup onlara maaş bağladı.
• Arkadaşlarının arasında yemeğe gidildiğinde zenginliğinden duyduğu utanç ile hesabı hep Mevsim ödüyordu.
• Babasının evinin karşısındaki apartmanda boş daire buldu Mevsim. O zamanlar bilmiyordu ama babası oradan çıkması için orada yaşayan dul kadına para vermişti.
DÜĞÜM BÖLÜMÜ: KIZ SARAYDAN KAÇMIŞ
• Birbirlerini sinema artistlerini benzetme olayı eskilerin işiymiş.
• Mevsim tek taraflı aşık olduğu kimseler olduğunu fakat onları öykü yaparak unutup ıstırap çekmediğini söyledi fakat unutamadığı tek aşkı babasıydı.
• “Daha önce hissetmediğim birçok şeyi yazarken de, kendimi karakterimin içinde buluyorum. Karakterim mi ben oluyor, yoksa ben mi o? Bilemiyorum.”
• “Yazı makinemle benim aramda duygu alışverişi vardır!”
• Karaköy İskelesi’nde çiklet satan kadını Mevsim epeydir izliyordu. Bu kadının, Hayriye’nin, Mevsim’in rüyasına girmesiyle Mevsim bu hikayenin de yazılma vakti geldiğini düşünür.
Sonra “Kafası Çiçekli Kadın” yazdı ama bu ona “Ağzı Çiçekli Adamı” hatırlattı. Konusunu hatırlamadı. Bu oyunda adamın ağzındaki çiçek umudu simgelemediği sürece Hayriye
yazılırdı ama Mevsim hatırlamıyordu.
• “Hayriye benim karakterimdir, onun yaşantısından bir an bile verecek olsam, bütün hayatını bilmem lazım.” Mevsim karakterini iki ay boyunca gözlemlemesine rağmen bu süreyi fazla
görmüyor. Kendisinin ise karakterleri ile kurduğu bağ, çok başka bir boyutta. Onları kurmayı seviyor. Yazmasa bile onları hayal etmeyi seviyor. “Bilmeliyim ki öykülerde verilen o tek
an, her boyutu ile değerlendirilebilsin.”
• “Yaşanılmamış aşkın, temasların, ilginin, şefkatin hepsine birden, aynı anda ihtiyaç duyulması. Ne güçlü ve derin bir arzudur, kadın ölebilir yahut öldürebilir!”
• “Hikayeci bu coşkuyu yakalamışken onu anlatayım ki, o kadına baktığı zaman asla göremediğini okuyucu, benim hikayemde elle tutulurcasına somut bir şekilde görsün, bilsin!”
Mevsim kim için yazıyor? Mevsim onun hissettiği bu duygu yoğunluğunu paylaşma ihtiyacı hissediyor. Başkaları da onun bu gördüklerini görsün, hissetsin istiyor. Paylaşmak istiyor.
Hayriye bu iki aylık süreçte içine yerleşmiş, Mevsim’in bir yerlerini deşmiş, Mevsim’e kan sızıntılı parçalar sunuyor. Mevsim böyle diyor. Aslında Mevsim hep o hayalini kurduğu
karakterlerinde, başkalarıyla paylaşmak istediği karakterlerinde kendini görmeye ve bulmaya çalışıyor. Buna vesile olan ise aklında kalan herhangi bir anı veya soru. Bu durumda
babasının “hiç flörtün oldu mu?” sorusu. Mevsim “normal” genç kızların genç zamanlarında, ergen zamanlarında yaşadıklarının hiçbirini yaşamadı. Sadece yazdı. Belki de o yüzden
böyle hikayeler yazmayı başarıyordu.
• “Sanatçıların ilaçları yaz, boya ve notalardır. Sanatçılar, yaratılmışların, belki en hasta olanları. Eh, bütün bunlar hoş fantezilerdir, desek.. Hangi fantezinin içinde bir nebze gerçek
yoktur?!”
• “Fakat ben mi kahramanlarımı kuruyorum, onlar mı beni?” Mevsim deneyin e olduğunu farkında değil. 5 yıldır kendine bu soruyu soruyor ve hala cevap bulamadı. Kafasından Emel
Hanım’a sordu: “Acaba sırf yalnızlıktan kurtulmak için mi yazıyorum? Yaşamayı beceremediğim, hayata katlanamadığım için mi?” belki evet belki hayır aslında. Evet Mevsim yalnız bir
insan. Çevresinde insanlar olsa bir o “yalnız”. Belki yaşamayı da beceremiyordur. Yaşıtlarından farklı. Ergenlik döneminde bile ergen olmamış bir kız. Ama hayata katlanamadığı için
değil. Hayatın ne olduğunu insanlara sunmak için. Onların göremediklerini onlara göstermek için yazıyor ya da hayatın katlanılamaz olduğunu ispatlamak için.
• Hayriye’nin babasını rüyasında görüyor ve babası Hayriye’nin başına o çiçekleri takanın olduğunu söylüyor. Mevsim ise hiç sarı gül takmadığından bahsediyor. İşte tam burada Mevsim
kendini karakteriyle özdeşleştiriyor. Çünkü Mevsim’in babası ona hep sarı gül alırdı. Hayriye’nin değil.
• Babası Mevsim çocukken masallarını yazmadan ne yazmak istediğini kendisine anlatmasını istedi. Bu ise Mevsim’de alışkanlık haline geldi. Belki de Kaf Dağı’nın Ardında Mevsim’in
babasına söylemek istedikleridir belki de Emine Işınsu’nun.
• Babası “İstikballerini garantiye almadan, çocuk doğurup doğurup ortalığa salıverenler...” “Gerektiği zaman intiharı beceremeyenler” Babasıyla arkadaşları aynı şeyleri söylüyordu fakat
arkadaşları kabahati düzende bulurken, babası ebeveynler ve yaşlılarda buluyordu.
• 69-70lerde öğrenci sorunlarıyla veya onların ideolojileriyle ilgilenmiyordu. Sosyal yaşantıları ve psikolojik sorunları ilgilendiriyordu.
• Babası Mevsim’i her mekanda koruyabileceğine dar sonsuz bir güvene sahipti.
• Mevsim editörler ile buluştuğunda editörler onlara çok fazla eskimiş kelimeler kullandığını, hikayelerinin daha fazla “sosyal içerikli” olması gerektiğini, toplumsal sorunlara daha çok
eğilmesi gerektiğini söylediler.
• Mevsim Zeki Bey’in sözlerine karşılık tek tek kişilerin etkenliğine inandığından bahsediyor. Sosyal bilimcilerin Zeki’nin dediklerini yapması gerektiğini düşünüyor. Toplumun kendini
denetleyebilmesi ancak bireylerin kendilerine özgü sorumlulukları yüklenmeleriyle gerçekleşebileceğini düşünüyor. “Kişinin kendini tanıması, bilmesi, bilinç düzeyinde
değerlendirebilmesi önemlidir bence ve tabii tine bilinç düzeyinde kendini yönlendirebilmesi. Bu konuşmalardan dolayı Ekim uzun bir süre Mevsim’in yazılarını yayımlamadı.
• Babası “Türkiye’nin şu en büyük güya en kaliteli edebiyat dergisini nasıl bir budala çıkarmakta. Ve sen zavallım, ona yazıyorsun. Kahretsin!” Adam sahibi olduğu bir dergi için neden
böyle yorumlarda bulunuyor?
• Babasının Mevsim’e İngilizce yaz tavsiyesi üzerine Mevsim “Avrupa ve Amerika’da kişi kazanmak için en iyisini yapmak zorunda ve rekabet korkunç”
• Babası tercüme edilen eserlerin halkın seviyesini aşağıya indirdiğini düşünüyordu. Kitapların asılları varken tercüme okumanın da kitapların tadına varma da engel olarak kabul
ediyordu.
DÜĞÜM BÖLÜMÜ: BİR ARPA BOYU YOLDA

• Oradan buradan insanlarla tanıştığı için uzaktan gördüğü ya da tanımadığı kimselerle kendi evinde tanışmış oluyordu. Geceleri Mevsim’in evinde
toplanmak moda olmuştu. Herkes pisliğini bırakıp gidiyordu. Günün sonunda Mevsim bunların hepsini toplayıp bulaşıkları yıkadığı için yazmaya ve
okumaya yeterli zaman ayıramıyordu. Ayırca gelenlerin sadece içki ve yemek içn gelip Mevsim için gelmemesi de Mevsim’in bu durumdan daha
memnuniyetsizlik hissetmesini sağlıyordu. Bu yüzden sadece hafta sonları misafir kabul edeceğini ve içikiyi keseceğini söyledi. Kurmaya çalıştığı bir
sosyal ilişkinin böylece bitmesi onu bu olayda üzen şey değildi, asıl Mevsim’in üzüldüğü şey Selin’in o ince sözüydü inceliğe dayanamadığını anladı.
• Mevsim’in evinde geçen bu sürede devrim bahsi gece yarısından sonra açılıyordu. Bu gruptaki kimse militan değildi. Kendilerini üst düzeyde görüp
meselenin fikriyatı ile meşgullerdi. Bu geceler şu espri ile son buluyor. “ Sabah namazı okunmak üzere, koşup camie yetişelim.” Mevsim bu dönemde
sadece Erdal, Selin ve Sırrı’ya karşı kendini sıcak hissediyordu.
• Mevsim ve Erdal’ın konuşmalarında ne zaman Selin’in lafı geçse Erdal konuşmayo kesiyordu. Mevsim ise içinden “Bak Selin, Erdal’ı severim, iyi
çocuktur, tatlı çocuktur, o kadar. Evlenilmez. Sakın Selin!” diye geçiriyordu. Sanki geleceği görmüşçesine.
• Mevsim sevgiyi yazmak isteyince Tahir hoca’yı örnek aldı. Sevmeyi bilen, sevgiyi yaşayan. Aynı zamanda Tahir Hoca’yı çok güçlü, göğsünün içinde
koca bir gönül taşıdığına inanıyordu ve “o fortınalara karşı çıkabilirdi.” bunları düşününce Mevsim’in gözünün önünde ince, uzun, sarışın bir adam
belirmişti. Yüzü zayıf ve mahzun ve galiba sakallıydı. Sanki “Güçlü olan benim…” dermiş gibiydi. Aslında Mehmet ilk başta burada beliriyor
Mevsim’in aklında. Buna başlayışını bir masal gibi görüyordu Mevsim. Aynı Kaf Dağ’nın Ardına gibi. “İçimde bir hoş duygu, duygu yayılması, bir
tatlı huzur, iliklerime derin işlemekte. Sarışın adam! Sarışın adam. Sen Kimsin?” İşte bu sarışın adam Mehmet.
• “Gizlice itiraf etmeliyim okuyucu için de yazmıyorum. Şu içimdeki deli, çılgın yazma arzusu var ya, yaşama sebebim; işte, bu.”
• Erdal Mevsim’e babasının dergi finanse etmek fikrini sundu. Ki ediyor da. “Babam, dergi çıkartmaz, her türlü basın işinden nefret ettiğini söyler, daha
doğrusu küçümser yayıncılığı.” Fakat Erdal yine de Mevsim2in bir dergi çıkarıp finansını yapmasını ve diğerlerinin o dergiyi yönetmesi fikrini
mantıklı buluyordu. Ayten de ona katıldı.
• “Yazı yaşantımın bir parçası değil, kendisi!”
• Mevsim’e daha çok Erdal, Sırır, Ayten ve Selin geliyordu. Mevsim’in evinin müdavimleri. Mevsim’in isteklerini karşılayacak şekilde hareket
ediyorları. Hafta sonları işler bölüşülürdü. Hafta içi sadece kendileri geldiği zaman ise tek Selin Mevsim’e yardım ediyordu. Ayten uyumaya ve
patronuna olan sinirini atmaya geliyordu. Sırrı minderlere uzanıp düşünüyor not alıyordu. Erdal okumaya geliyordu. Selin de son aşkı hakkında
dertlenmeye söylediğine göre şiir düşünmek ve yazmak için geliyordu.
• Mevsim Selin ile kendini benzeştiriyordu. O da çalışmıyor ve babasından harçlık alıyordu.
• Yazdığı romanı Ayrı Yolları yaşamaya başladığından bahsediyor. Her şeyden koptuğundan. Babasında bile. Gül’ü yaşadığını söylüyor.
DÜĞÜM BÖLÜMÜ: BİR ARPA BOYU YOLDA

• Mevsim için temize çekmek yazmaktan daha uzun zaman alıyor. Yazdıkları üzerine çok düşünür. “Müsvedde duygularımın neticesi, temize çekilmiş hali ise duygu ve mantık
karışımıdır.”
• Arpa Yolları’nı yazmayı bitirince gayesiz bir boşluğa düştüğünden bahsediyor Adeta bir ayrılık acısı. “Yeni baştan romana dönmek, karakterlerimin bedenleri içine saklanmak istiyordum.
Olsun varsın, o sevmediğim kocada bile, bir yer bulabilirim kendime. Canım hepsinde ayrı ayrı ama küçük, ama büyük bir yerim var benim. Benim!”.
• Ayrı Yolları Kent’e teklif etmeyi düşünüyor. Fakat Kent romanı yayımlamamaya karar verdi. Durumu Mevsim’i sandığı kadar iyi değildi Kent’in. Ayrıca ansiklopedi’ye ağırlık vermişler.
Halbuki Selma Bey romanı okumamıştı. Romanı değil Mevsim’i reddetmişlerdi.
• Ayrı Yolları bir sürü basımevi çok kişisel, tarafsız ve gereği olmayan eser olarak görüp reddettiler.
• “Üzülme sen canım, üzülecek bir şey yok, yayınlatacağım seni, mutlaka.” Mevsim kendi (Mevsim) kendini (Gül) teselli ediyor.
• Baba Mevsim üzüldüğünde, ümitsizliğe düştüğünde hep onun kendine söylediği tasavvuf ile ilgili sözleri ona geri söylüyor, daha doğrusu hatırlatıyordu. Mevsim’in neye ihtiyacını
olduğunu biliyordu.
• Mevsim babasının onun romanını bastırma isteğini şiddetle reddetmişti. Romanının basımevleri tarafından reddedilişinin üzüntüsnü yaşayan Mevsim babası ile Boğaz’a gitmişti. Oradan
dönüşte arkadaşları Mevsim’e o yokken Ekim’İn editörü Zeki Bey’in onu aradığını ve onunla yeni romanı hakkında söyleşi yapmak istediğini söylemiş. Mevsim bunların hepsi
yaşanırken babasının bir şirketinin bsaınla ilşkiler müdürüne Ekim’i satın aldırdığını, Ekim’in görünmez sahibi olduğunu ve o adam vasıtası ile Zeki’ye baskı yaptırdığını bilmiyordu.
Halbuki babası Ekim’e sövmüştü. Özellikle Mevsim’i reddedişlerinden sonra. Buna rağmen Mevsim’in gönlünün olmasını istediği için bunu da göze aldı. Aslında Mevsim’in istdiği
şeylerin ayağına gelmesinn sebeplerin çoğu babasıydı.
• Bu olaydan sonra Mevsim arkadaşlarının saygısını kazanmış gibi oldu. Bülent Bozok eski dostluğundan bahsetmiş. Veli Gündüz Ekim’e saydırmış. Zühal ise Ekim’in okuyucu
kaybetmesinden dolayı “sandık diplerini” kurcaladığı için böyle olduğunu söylemiş. Veli köşe yazılarında Ekim’e çattı, Ekim velicilere kaşrı kampanyaya girişti. Velicilerden bir grup
adamın son romanının İngiliz yazarın romanından çalıntı olduğunu ispat ettiler. Edebiyat dergileri ve eleştiricler ikiye, üçe ayrıldılar.
• “Artık siyasetle sanat iç içe girmişti, karışmıştı.”
• Ayten ve Erdal gizlice Mevsim’e birbirlerini soldan sapmakla suçladır. Sırrı ise onlardan tamamen ayrı düşünüyordu. Evde kopmakta olan kavga koptu en sonunda. Bundan sonra da sol
fraksiyonların genel olarak da ideolojilerin sözü edilmemeye karar verildi. Memleket çapında ise bu kavga büyümekteydi.
• Babası Mevsim’in evden ayrılışının beşinci yıl dönümünde ona “sarı gül” yolladı. “Beş koca sene.. bir arpa boyu yol!” Bu bölüm saraydan kaçan padişahın kızının kaçışının kabataslak
beş yılını anlatıyordu. Neyin Yolu? Mehmet’in mi?
• “Yaşama sebebim, yazı.”
• “Tembel miyim, fakat şüphesi korkağım, o kadar korkağım ki, ruhumun icabı olan özgürlüğü sağlayamıyorum ona. Sıkışıp kalmışım.” “Kendi gerçeğimle tanışmam lazım. Beynim
çatlasa da. Beynim, soruları bulmaktan aciz.” (Belki de bu yüzden duygularına yöneliyor her zaman Mevsim.) “Ben açım.” “”Ve bir ince, uzun, sarışın adam dolaşmakta içimde.
Benliğim ikiye ayrılıyor: Dişi miyim, yoksa erkek mi?.. Ürküyorum.”ehmet’in Mevsim’de oluşmasını sağlayan sorular işte bunlar. “Ben de olumlu ve iyi ne varsa bu adam simgelemekte
diye karar veriyorum. Onu bulmam, tanımam, bilmem gerek.. içimde yahut mesela Kaf Dağı’nın ardında, bulmam lazım!” Mehmet resmen Mevsim’in içinden çıkıyor. Bu cümleler
Mehmet’in Mevsim’in olmak istediği kişi ıolduğunu, yani iyi bir insan olmak istediğini, kanıtlar nitelikte.
• Ayten Zühal ile tanıştıktan sonra ona çarpılıyor ve ondan bşaka sanatçı tanımadığını iddia ediyor. Halbuki servet düşmanıydı Ayten. Ve zühal serveti simgeleyen kürk giyerdi. Zühal’in
grubuna dahl lduktan sonra Mevsim’e gelmedi. Mevsi de zaten Ayten’in ona gelmesine şaşırıyordu.
• Erdal Yaşam’ı satın almıştı fakat işçilerine doğru düzgün maaşlarını ödeyemiyordu. Selin’in şiirleri ise pek çok dergide basılmaya başladı. Selin’in gözünde Mevsimler aydınlığını
yitirmiş gibilerdi çünkü kendisi aydın (!) olmuştu.
DÜĞÜM BÖLÜMÜ: YEDİ BAŞLİ CANAVAR GELMİŞ

• “25 yaşındaydım ve aşıktım!”


• Orçun eve ilk geldiğinde militan olması sebebiyle Mevsim çok dah hoşnut bir durumda değildi evde kargaşa istememesinden dolayı.
• Eflatun kazağının içinde kendisini Orçun’a gösteremediği için pişmanlık duyuyor. Orçun’un bardağından ne içtiğini öğrenmek istiyor. Rakı ve su
arasında kalıyor. Kendi istediği ya da beklediği gibi biri olup olmadığını öğrenmek istiyor.
• Mevsim’İn Orçun’a aşık olduğunu nasıl anlayabiliriz? Aşkın belirtileri neler? Orçun’un geldiği gün, Mevsim onda bir farklılıklar olduğunu
hissediyordu. Doğru veya yanlış Bir şeyler hissetmeye başladı ya da diğerlerine hissettiği gibi duygular hissetmiyordu. İçini bir titreme sarıp durmak
bilmediğinden bahsediyor. Olmayacak zamanda normalde yapmamasına rağmen bulaşıkları yıkamaya başlıyor. Heyecanından hareket etme isteği,
neyi yapacığını şaşırma hissi doğuyor. Ayrıca Orçun’la çatışma isteğinin de içinden geldiğini söylüyor. “O anda bir şey oldu, içimdeki direncin tümü
çözülüp, eriyiverdi. Yüreğimdeki buz dağına bir güneş bakmıştı, hem de nasıl bir güneş ve ne denli bir bakış.” “Tepeden tırnağa bütün organlarım yer
değiştirmiş gibiydi. Sarsılmıştım, sallanıyordum. Ne kendimi ne de Orçun’u düşünebiliyordum, kafamda onun yüzü ile babamın yüzü birbirine
karışıyordu.”Babasına da aşık olduğu için mi Orçun’u da babasına benzetiyor? Babasına hissettiği şeyleri Orçun için de hissettiğinden mi karıştırıyor?
Yoksa sadece suratlarının benzerliğinden mi? Kızların babaları gibi insanlara aşık olduğu söylenir. Fakat Mevsim babasına bu durumu anlattığında
babası bu olayı, kızların babalarına gibi insanlar aşık olmalarını, sadece tutulma olup kızların bunu aşk olarak gördüğünü düşünür.
• Babası Mevsim’in aşık olmasını söylemesinden sonra Paris’e gideceği haberini verir. “Anarşiden ve beraber oturduğu kadından” sıkıldığını ifade
ederek. Babası o zaman Avrupa’yı kendine bir kaçamak olarak görüyor. Dinlenme yeri gibi. Bulaşmadığı siyasetten bile bıkmış, kaçma isteği duyuyor.
Yalan. Aslında iş içinmiş. Orçun’u tanımadığı için Mevsim’i tek bırakmaya korkuyor ama işi de var gezisini iptal edemiyor.
• Babası iğneleyici konuşmalarıyla Orçun’u kıskandığını belli ediyor. Bu konuşmaların üzerine Mevsim eflatun kazağı ile babasıyla dışarı çıkıyor.
Dişarı çıktığında Mevsim’in aklında Orçun var ve ilk defa babsının yanında durmaktan mutluluk duymuyor, ya Orçun ararsa diye. Paris seyahatinin
yarın olacağının öğrenince Mevsim çok ani olduğunu babasına belirtti. Babası işinin de aninden çıktığını söyledi.
• Babası “İnsanın hayatında tek aşk olur, olmalıdır. Ben zannediyorum ki, senin hayatındaki tek aşk yazarlıktır..”
• “Beni çeviriverme olayı var ya, işte o anda, senden başkası yoktu karşımda..” Mevsim’in babasına söylemediği söz. Mevsim’İn aşk anlayışını babasına
olan aşk anlayışı olarak kabul edersek babasına benzeyen, babasının türevi olan herhangi bir şeye herhangi bir kimseye karşı da aşk duygusunu
hissettiğini sanabilir. Buradaki temel nokta, Mevsim’in hayatındaki aşkının ne olduğunu bulmak. Babası mı yazmak mı?
• “Ne olur gitme baba, beni Orçun’la yalnız bırakma, ondan korkuyorum!” diye içinden geçiriyordu Mevsim. Babasının gitmesini zaten en başta içten
içe istemiyordu ama neden Orçun’la yalnız kalmaktan korkuyordu? Belki sevdiği içindir ve o anda ona tam anlamıyla destek çıkacak insan babasıdır.
İnsan hoşlandığı zaman ileride atacğı adımları, nelerin yapılması gerektiğini başka insanlara sorma ihtiyacı hisseder. Çünkü aklı başından gitmiştir.
Mevsim de bu yüzden babasının gitmemesini istemiştir.
DÜĞÜM BÖLÜMÜ: YEDİ BAŞLİ CANAVAR GELMİŞ

• Babası dokuz (min) dokuz on ay boyunca Avrupa’da kaldı. Sürekli şehir değiştirdi. Mevsim’e göre babası bu dö nemde çok düşüncleliymiş. Silah
kaçakçılığı olayı ile ilgili olması muhtemel.
• “Aslında yazmayı bıraktığım için son derece rahatsızdım. Ve şüphesiz Orçun’a inat yazmıyordum yahut ona itaat edbeilmek için, karışık!” Bence
Mevsim duygu karmaşaları yaşıyor ve sadece duygulardan oluşan müsvedeye geçirilmemiş eserleri onun için şu anda yazılması zor eserler.
• Mevsim babasından olan beklentilerini Orçun’a yöneltmişti. Onunla ilgilenmesini, ihtiyaçlarını anlamasını istiyordu. Yaşantısında önemli bir yer
almayı, öyle olmasını umuyordu.
• Mevsim Orçun’ karşı hislerini bölük pörçük ifade ettiğini söyledi. “Babamdan hatta bazı arkadaşlarımdan bile bir şey isteyemem. Onlar anlarlar ve
verirler” Mevsim’in belki de aşktan beklentisi budur. Babası böyle olduğu için aşk anlayışını da belki sadece bu çizgi üzerinden çizmiştir. Fakat Orçun
Mevsim’in babasının bu kadar muhabbetini geçmesinden hoşlaşmıyordu. Orçun ise Mevsim’in bu anlayışını Freud’un düşüncesine benzetiyor.
(Freud’un hangi düşüncesi?)
• Mevsim’in sevgi anlayışı karşıdakini okuyabilmek, onun açık açık ifade edilmeyen ihtiyaçlarına cevap verebilmek. “Orçun’un kafasında bir dünya,
koca bir dünya vardı.. Gerçek. Ne kadar koca olursa olsun bu dünya, ben gelip gelip, sınırlarına çarpıyordum! İçim bunalıyor, boğulacak gibi oluyor ve
sanki ellerimle kavrayıp sınırları, genişletmek, daha doğrusu parçalamak ihtiyacını duyuyordum.” “ Benliğimin tümüyle bağlanmıştım, duygularımla
teslimdim ona. Orçun’dan da böyle bir teslimiyet beklemek, hakkımmış gibi geliyordu. Çünkü kendimde onu, onda kendimi tanımak istiyordum.”
“Birbirimizi değiştirmeye kalkışmadan, birbirimize hükmetmedeni kendimizi değiştirmeden, birbirimize teslim olalım istiyorum.”
• Mevsim’e göre Orçun’un Mevsim’in ihtiyaçlarından anladığı şey kokakola, çay ve kahveydi. Mevsim ne kadar laf anlatmaya çalışırsa çalışsın
Matematikçi Orçun anlamıyordu. Farklı dünyaların insanları diyebiliriz. Orçun sosyete solcuğuluğuna rağmen Mevsim’i sevmesine karşı sosyete
solculuğundan vazgeçmesini istiyordu.
• Mevsim’in iki öğrenicye harçlık verdiğini öğrendikten sonra Orçun o paraya koltuk almasını söyleyip birazını da İl-Ör-Der’e bağışlamasını söyledi.
Ayrıca Mevsim’in misafir odasına koltuk alması gerektiğini söyleyen Orçun’a da Mevsim karşı çıkamıyordu. Orçun’un teklif ettiği şeyleri aldı odası
için. Mevsim odanın artık o ferahlığını kaybettiğini söylüyordu.
• Orçun’la ilşkisinin beşinci ayında, özellikle Orçun’un odada yaptığı değişiklikler sonrasında, Mevsim ilk defa bütünlüğünün bozulmaya başladığını
hissetti. Bunun sonrasında Mevsim’liğini yenidenkazanmaya başlayan Mevsim Orçun gittikten sonra “Kadına hayal kırıklığını” işleyen bir hikaye
yazdı ve ızdırap çekerek o hikayeyi bitirdi. Bu ona odada yaptığı değişkliği unutturmuştu. Varlığı o kadın ile meşgul olmuştu artık. “Tanıdğım herkesi
irdelemeye meraklı olan ben, Orçun hakkında düşünmekten, onu tahlil etmekten adeta kaçmıştım.” “Ona daha önce fark etmediği, görmediği
güzellikleri, gösterebiliyordum. Görüyordu!” Mevsim’in burada yine yazarlık damarı basmış. Orçun’u kendisinin bir okuyucusu olarak görmüş. Orçun
ise ona pis bakımsız çocukları sevmeyi öğretti.
• “Babamın sevgisinde kendi varlığımı yaşamıştım!” “Aşk, şahsiyetlerden fedakarlık etmeden, bir olabilmekti.”
• Orçun aşkta madde ve mananın ayrı olmadığını savunurken Mevsim aşkı manada yaşamadan maddede yaşamak istemediğinden bahsediyordu.
DÜĞÜM BÖLÜMÜ: YEDİ BAŞLİ CANAVAR GELMİŞ
• “Dedim ki, Hoca ile babamı tek kişide birleştirsem? Çözüm uygun geldi ve yine de.. Dedim, yüksek sesle ilave ettim: Benim Mehmet’im!” Yedi başlı
canavar o zaman Mehmet mi olmuş oluyor? Orçun mu? Tahir Hoca ve babası Mevsim’in çok sevdiği iki insanlar. Aynı zamanda hayranlık duyduğu.
Demek ki Mehmet’e de öyle bir hayranlık duyuyor ki bu iki insanı birleştirme fikri aklına gelmiş.
• “Duraladım.. Ve genzimi bir sarışın gül kokusu yaktı! Orçun geldiğinden beri görünmeyen o, uzun ince, sarışın adam! Mehmet tabii, başka kim
olabilir’” Mevsim’in sarı ile derdi ne? Mehmet’e gerçekten aşık mı ya da Mehmet’i gerçek bir “erkek” olarak görüyor da Orçun gittikten sonra
Mevsim’in aklına geliyor.
• Mevsim Mehmet’i açık havada yaşayan biri olarak tasvir ediyor. Bu tasvir edenin kendisi olmasına rağmen neden açık havada yaşadığını o da bilmiyor
ve bunun cevabını Mevsim’in vermesini bekliyor.
• “Bende iyi ve olumlu ne varsa, bu adam simgelemektedir.” diye düşünmüştü. Mehmet Mevsim’den doğuyordu. Mehmet eğer Mevsim’in iyi ve olumlu
tarafı ise, Mevsim bu Mehmet arayışı da kendi arayışıdır, kendindeki iyi ve olumlu şeylerin arayışıdır. Fakat Mevsim sonradan bunun yanlış olduğunu
Mehmet’in onu iyi ve olumluya yönelttiğini düşünmeye başlıyor. Bu ise Mehmet’in Mevsim’İn olmak istediği kişi argümanını güçlendiriyor.
• Mevsim’in yeni odasını arkadaşları güzel yorumlamamıştı ve Mevsim’e özgün olduğunu düşünmüyorlardı. Ki öyleydi de. Orçun ise Mevsim’e gelen
herkesin, Mevsim’in arkadaşlarının parazit olduğunu düşünüyordu.
• Orçun’un Erdal ve Yaşam ile ilgili Mevsim’e sordukları Mevsim’i endişelendirmişti çünkü Orçun eylemden bahsetmişti fakat sevdiğinin arkasından
ihanet etmiş gibi görünmemek için Erdal’a bir şey söylemedi.
• Orçun Yapıt oyuncularının devrimci bir oyun üzerinde çalıştıklarını fakat bu oyunun sanat içermemesi dolayısıyla onlara Mevsim ile çalışacaklarını
söyledi. Mevsim adına onlara söz verdi. Orçun’un buradaki amacı beraber üretip kolektif bir çalışma ortaya sunmaktı ve Mevsim’in tek başına
düzeltmesinin söz konusu olmadığını dile getirdi.
• Mevsim’in yazarlığa ve sanata bakışı: “Özgün bir yapıtı meydana getiren kişi ile, nesnesi,yapım sırasında bir olurlar, tekleşir, özdeşirler. Bu eylem
esnasında yapan; doğa ile, hayatla, evrenle.. Bütünleşebilir, ve.. Allah’a yaklaşır. Bu yalnız tek insanla, tasarladığı, hissettiği, sezdiği ve bir madde, bir
ses olarak ortaya koyduğu yapıt için doğrudur. Ben için geçerlidir, bizler için değil. Şu senin önerinde, yapıta katılma söz konusu, katılma ise,
özdeşleşme ve tekleşme değildir.
• Orçun arkadaşlarının Mevsim’i Orçun’un ayarında görmediklerini Mevsim’e söyledi. Orçun ona olan sevgisinden dolayı ödün veriyormuş fakat
durum can sıkıcı olmaya başlamış. Aslında Orçun bir nevi bu yüzden bu devrimci oyunu Mevsim’in yazmasını istedi. Arkadaşlarına devrimci oyunu
Mevsim’in yazdığını göstermek için.
• “Senin dediklerini yazarsam, kendime çok ters düşerim.. Artık.. Yani.. Daha fazla parçalanmak istemiyorum. Bir onurum, yazı kaldı!.. Öyle. Fakat
sana da zarar veremem, arkadaşlarının seni yıpratmalarına dayanamam.. O halde tek seçeneğim var, yazmamak.” Mevsim’in sadece aşık olduğu insan
için bunu yapmayı düşünmesi büyük fedakarlık. hayatı yazıdan ibaret ve Orçun için yazmaktan vazgeçiyor, kendinden olmas da. Kendiyle çelişmeyi
istemiyor. Bu yüzden kendi yerine yazı yazmayı bırakıyor.
DÜĞÜM BÖLÜMÜ: YEDİ BAŞLİ CANAVAR GELMİŞ

• Mevsim Ayten ile karşılaştığına Ayten yazarları tanıtıp onlarla konuştuğu radyo programında çoğu yazarın ismini söylemesine rağmen
Mevsim’in ismini söylememesinin nedeninin Zühal ve Veli’nin onu sol kesimden görmemeleri olduğnu söylüyor. Ayrıca Ayten
Orçun’un insanın canını fark ettirmeden aldığını ifade ediyor. Dedikoducu Ayten.
• Mevsim Gandi’nin otobiyografisinden, kendi benliğine karşı mücadelesinden, etklendiğini ifade ediyor. Bunun ardınan Peygamber
efendimizin büyük cihadın insanın nefisne karşı olduğu savaşı olduğuyla ilgili sözünü hatırlıyor. Bunların ardından ise sarışın bir koku
duyarak Mehmet’i anımsıyor. Mevsim ne zaman kendine dönüp baksa, kendini bulmaya çalışsa aklında hep Mehmet beliriyor.
• “Vah bana, sevdikleri uğruna kişiliklerinden taviz veriyorlar diye kınadığım kadınlardan bir farkım kaldı mı?” “Kadının, doğustan
getirdiği analık duygusundan olsa gerek, erkek karşısında saçma, hayır rezil bir özveri duygusuna kapılmak gibi eğilimi var. Erkek,
bunu şuurlu veya şuursuz sezip, pek güzel kullanıyor.” “Kadınların gereksiz, rezil fedakarlığını bir öyküde yahut oyunda işlemek güzel
olur. Erkek, kadının bu tarafını alır, sonuna kadar, kadını iyice aşağılatıncaya kadar kullanır.”
• Orçun Mümtaz dahil birkaç arkadaşını Mevsim’in evine getirmişti. Hiçbir zaman konuşmaya katılmayan Mevsim, Mümtaz’ın
fikirlerinin dinlenmemesine karşın onun fikirlerini de göz önünde bulundurulmasının mantıklı olacağını söylemesi üzerine Orçun’un
arkadaşları Mümtaz üzerindeki yoğunlaşan şüpheleri Mevsim’e aktarıp bunu Orçun’a göstermek istediler. Fakat Orçun burada
arkadaşlarının tarafını tuttu ve arkadaşlarına hakaret edilen ortamda bulunamayacağını söylerek orayı terk etti. Arkadaşları da
üzüntülerini belirterek evdençıktılar. Mümtaz bir daha gelip gelemeyeceğini Mevsim’e sordu. Mevsim de başını salladı.
• Erdal bu olayın Orçun ile Mevim’i ayırmak için kurulan düzmece olduğunu düşünüyordu. Sırrı Mevsim’eOrçun’un Fatsa’ya gittiği
haberini verdi.
• Mevsim doğal olarak bu yaşananlardan dolayı parçalanmış hissediyordu. Babasıyla ya da arkadaşlarıyla Orçun ile alakalı herhangi bir
şey konuşmak istemiyordu. “Koyu bir acı bütün varlığımı ve dünyayı kaplamış gibiydi.” bu süreçte Mevsim Mehmet’i kendine çok
uzakta görüyordu. Çünkü Mevsim olmak istediği Mevsim’i bırak, Mevsim bile olamamıştı.
• Mevsim ve Orçun’un arasının bozuk olduğu bu dönemde Erdal’ın yürüttüğü Yaşam’da idare ele geçirilmişti. Ne hikmetse İl-Ör-Der’in
yayınları basılmaya başlamıştı Yaşam’da. Erdal babasının borcunu kapatamayıp işçilerinin maaşını ödeyemeyecek durumdaydı.
• “Ve, sevginin çatlayıp, kırılıp, dağılması.. Yok olması. Orçun’a uzandığım an, başlayan macera bu. Her gelen gün, ruhumun bir ışıltısını
kapıp götürdü, kaybetti. Kayboldum. Haydi canım, ne kaybolması. Bir yerlerdeyim elbet, nefretle varım.” “Ben varım, katlanamadığım
ise, şiddetle hissettiğim nefret duygusu; kendime, hayatıma, çevreme belki güzele ve yaşayan her mahluka karşı! Kahrolsunlar!”
DÜĞÜM BÖLÜMÜ: YEDİ BAŞLİ CANAVAR GELMİŞ

• Mevsim’in ayrılık acısı çektiği bu dönemde onun ziyaretine Selin geldi. Selin’e derdinin kendisiyle olduğundan, anlamadığı için de
anlatamayacağından bahsetti. Mevsim bu süreç içerisinde hep deniz ile ilgili şeyler gördü. Istırap çeken bazen Mehmet bazen
Mevsim’di. Sonra trendeydi ve saışın bir adam piyano çalışıyordu. Mevsim -9 gün boyunca uyudu. O sırada bunları gördü (?). ?????
Buradaki deniz ne?
• Mevsim’in babası iki ay sonra geleceğini söylemesine rağmen iki ay sonra gelmedi. Mevsim bu duruma içten içe bozuldu. Babasına
yakıştıramadı.
• Arkadaşarının da srarları üzerine ülke kadınlarının sorunları üzerine konuşacağı, başka sıradan sanatçılar ile bir TV programına çıktı.
Mevsim’in fikirleri ile oradakilerin fikirleri pek de tutuşmuyordu. Mevsim yine de onların söyletmeye çalıştıklarını söylemedi. Fakat
seyircilerin takıldığı nokta Mevsim’İn düşündükleri ve söyledikleri değil devrimci fikirlere aykırı olan ipek buluzdu. İnsanlar da bunu
eleştirdi.
• Mevsim Kenan Koyuncu’nun ağzından kaçırdığı Ekim ile ilgili olan laflardan babasının dolaylı yoldan Ekim’in sahibi olduğunu
öğrendi. Nedenini de gayet iyi biliyordu. “Kahrolsun. Bu ülkede namusuyla, dürüstçe yazmak, yazdıklarını yayınlatmak kabil
olmayacak mı..”
ÇÖZÜM BÖLÜMÜ: KAF DAĞININ
ARDINDA
DİLEK BÖLÜMÜ: ERİLEBİLİR Mİ
MURADA?

Gökten üç elma düştü birisi yiğit olanların başına, birisi bu


masalı dizip koşana, biriside dinleyenlerin başına” diye söylenir.
Kimi zamanda masal “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım
kerevetine”
KİŞİ KADROSU

• ODAK FİGÜR/PROTAGONİST: MEVSİM ÖZ («Ben


ümitten yanaydım.»)
• PEKİ ANTAGONİST KİM?
ANTAGONİST: The adversary of the hero or protagonist of a
drama or other literary work.
BABA-MEHMET-DEVLET: BÜYÜK ÖTEKİ
MESELESİ

Babaenne ‘Dediği Dedik Adam’dan Baba’dan bahsediyor:


«Biliyor musun Nerminciğim dedi. Ahmet Bey oğlu Mehmet’i
yanına almak istiyormuş ta İstanbullara, yani Bursa diyecektim.
Ne dersin bu işe?»
«Ben yalan ve gerçek dünyada tanıdığım her kişide yalnız
babamı mı sevdim?»
ESERİN ERKEK KADROSU
• Mehmet: «Varlığımın erkek yanı» İnce, uzun, sarışın, saçları dalgalı ve omuzlarında. Gözleri Mevsim’in en sevdiği ormanın rengi. Açık havada yaşayıp
tabiatla bütünleştiği için teni güneş yanığı, esmer.
Not: Jung’a göre kadındaki maskulen içsel kişilik ‘animus ‘ tur.
• Orçun: Sırrı Mevsim’e getirdi. İri yarı, kumral saçlı, saçlarında hafif aklar, gözleri iri ve koyu mavi. Mevsim’in babasına benziyordu. Öğretmen. İlerici
Öğretmenler Derneği’nin yönetim kurulunda. Fikir düzeyinde bir militan. İnançsız. Mevsim’le tartıştıktan sonra habersiz Fatsa’ya gitti.
• Erdal Gültekin: “Erkek kızsın Mevsim.” Babası fabrikatör. Edebiyat Fakültesi mezunu. Tiyatrocuydu ve editörlük yapıyordu. Tiyatrodan para almadığını ve
sırf amaç uğruna yaptığını söylüyordu. (Ayten para yüzünden tiyatrodakilerle kavga ettiğini söylemiş Mevsim’e.) Editörlüğünü yaptığı Yaşam’ı babasından
aldığı borç ile satın aldı.
• Sırrı Genç: Sırrı’nın Mevsim’de katlanamadığı olay bu kadar güzel yazması. Yeteneğe inanmıyor. Büyük bir sağcı gazetede muhabirlik yapıyordu. Bu
durumdan utanıyordu. Öğrenci olmamasına rağmen öğrenci yurdunda kalıyordu. Sağ gazetesinden magazin gazetesine geçti. Öğrenci yurdundan
kovulduktan sonra Ayten’de kalmaya başladı.
• Mümtaz Taş (Galyefçi) : Orçun’un Mevsim’in tanımasını istediği, onun hakkında oluşacak düşüncelerini öğrenmek istediği adam. Mümtaz Mevsim’i sevmiş,
onunla tanışmak istemiş. Orçun’un diğer arkadaşlarının aksine, ülkeden umutluydu ve halk diye değil, ulus diye hitap ediyordu. Söyledikleri ciddiye
alınmıyordu arkadaşlarının arasında.
• Hasan Hoca
• Tarhan
• Şeref
• Bülent Bozok: “Şurada her gece evinde toplanarak, seni bilinçlendirmeye çalıştığımızdan bile haberin yok. Aslında kızım olay, senin bize hizmetin değil,
bizim sana hizmetimizdir.” “Mevsim’i yazar olarak görmedik, çünkü daha kendisini ortaya koyabilmiş değil.”
• Veli Gündüz: ve grubu Mevsim’den hoşlanmazdı. Zeki’nin çocukları sayılırdı. Homoseksüel?
• Rıza Karaca: “Hep baban sömürecek değil a..”
• Zeki Eryılmaz: Ekim’in sahibi. “toplumu kişilerden soyutlamalı.” (mevsim) Toplum bir ayrı sosyal olgu ve onun sorunları ile kişi sorunlarını karşılaştırmak
cahillik ona göre, çünkü etken olan toplum, edilgen ise kişi imiş. Toplum sorunlarında da düzen kavramı ön plandaymış. Bozuk düzenin sonucu kişiler
bunalıma giriyormuş. Çağdaş sanatçının görevi ise bu bozuk düzenin kokuşmuşluğuna dikkat çekmek, okuyucuya bunu göstermek ve çözümler getirmekmiş.
“Biz hepimiz biliyoruz ki, şu içinde yaşamımızı sürdürdüğümüz bozuk düzene, tek çözüm getirecek olan, sosyalizmdir.”
• Süleyman Burçak: Mevsim’in editörlerle yaptığı görüşmelerden bir editör.
• İsmail: Yeni’nin kurucusu. Mevsim onu çok seviyordu. Ona olan güveninden kitaplarını ona bastırmaya karar verdi. İsmail intihar etmişti.
ESERİN ERKEK KADROSU
• Ömer Kuzgunoğlu: Mevsimi çok tanımıyor, Mevsim’in içinde içinde kopan fırtınalardan bilhaber. Sanatçı yanı olmayan bir iş adamı.
Mevsim kendini özgüvenli görmüyor ama Ömer onun kendine güveninin yüksek olduğunu düşünüyor.
• Baba: Töreler yerine kendi ilkeleri var. Hiç oy kullanmadı. “Ülkede oluk oluk kan aktığı dönemlerde Avrupa’ya gitti. Ülkedeki olaylara
dair hiç soru sormadı. Bu tarz konuşmalarda konuyu hep Osmanlı ve Selçuklu’ya getirir, mimari veya müzik üzerinden konuşur.
“Osmanlı’nın devlet dehası.” Her grubu bir ayrı küçümser, hepsinde iğrenir. Hukuk mezunu. Mevsim’in annesi ile hukuk fakültesinin
son sınıfında tanışmışlar. Babaannenin deyişiyle: Dediği Dedik Adam. “Sana sunduğum şu hayatta, tek şüpheli husus bu Emel
Hanım’dır.” Mevsim’e > “Benden bir parçasın, benim temiz ve saf yanımsın sen. Bu duygum çok kuvvetli.” Evde babasının bölümü hep
antika eşyalar, Çin mobilyaları, parlayan gümüşler, billur avizeler ve ağır kadife perdelerden oluşuyordu. Babasını kadınlarıyla ve işiyle
Mevsim’in arasında duvar var.
• “O o kadar mükemmel bir insandır ki, o, bir.. Bir mitolojik tanrı gibidir. Görür, her bir şeyimi, daima görür, dikkat eder, fark eder... O, bilir, gösterir. O, binbir göz gibi, benim içimi, davranışlarımı,
davranışlarımın altında yatan sebepleri görür, beni çok sever.. Sevgisi öyle büyük.. büyük.. Ve ağır, kahrolsun, çok ağır!.. Eziliyorum.”
• “Bir çeşit suçluluk duygusu değil mi Emel Hanım? İşte o gün hep korktum ondan (babacık), bana olan aşırı sevgisinden korktum, bu sevgiye kayık olamamaktan, onun karşısında kabahat işlemekten korktum.
Onu karısında hep kirli, eksikli.. ne bileyim, kusurluydum işte. Babam, göklerden inmiş gibidir, her şeyi bilir.. her şeyin, bütün insanların üstündedir. Ve hayatta bir tek beni sever. Düşünün bu sevgiye layık
olabilmek,.. Olabilmek için ben. Evet üstüne etmekten korktum, onu kirletmek istemişim demek ki. Bundan dolayı suçlandım, suçlanış o suçlanış... alıp başının gitmiş, gitmekte..” (syf 37)
• Tahir Hoca: Mevsim’e “Yunus’u okuyan, namaz surelerini, İslam’ın şartını şurtunu belirten” hoca. “İslam’ın kuralları fakat daha ziyade
manası.” Mevsim 17 yaşında tanıştı onunla. “Kendini bak, gör, tanı” diyordu Mevsim’e. “Gönlü anlayabilmek zordu, çünkü o, bütün
duyguların toplamı ve onların ötesindeydi, derinindeydi! Çünkü ona Allah, nazar kılmıştı.”
ESERİN ERKEK KADROSU:

• Ahmet Ferid: homoseksüelliği ile dalga geçiliyor.


• Selman Bey: Kent’in sahibi.
• Aykut Över: Nahit Hanım’ın evinde bir aktristi paylaşamama yüzünden Altan Ezmez ile birbirine girdi.
• Altan Ezmez: Nahit Hanım’ın evinde ir aktristi paylaşamama yüzünden Aykut Över ile birbirine girdi.
• Kapıcı Selim Efendi: Mevsim’e ona çay bardağı ile rakı verdiği için bozulmuş.
• Ali Rıza Bey: Babasını annenin ölümünden sonra Bakırköy’e gitmekten kurtaran aile doktoru
• Bekir Akdemir
• Şevket Rıza Bey: Sirkeci’deki hanın kira işleriyle uğraşan adam. Her ay Mevsim’e hesap getirmekle sorumlu.
Babanın çok güvendiği bir adam. “Bazı yolsuzlukları” olunca görevinden alındı baba tarafından.
• Kenan Koyuncu: Şevket Bey’in yerine gelen adam.
• İlhami Bey: Babanın babaanneye görücü usulü tanıştırdığı adam. İleride babaannenin kocası oluyor
• Mehmet Necati
• Faruk Bey
• Kasım Efendi
• Ağzı Çiçekli Adam (Ağzı Çiçekli Adam. Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İtalyan yazar Luigi Pirandello’nun
ölümcül bir hastalığa yakalanan bir adamın, hayatının bu karmaşık döneminden bir kesitini anlatan oyunu)
• Savaş: İslami Sosyalizmci
ESERİN KADIN KADROSU

• Emel Hanım: Baba Mevsim’in kasetlerini Emel Hanım’a da vermiştir. “İçinde bok biriktirme, bırak çıksın hepsi, küfürle mi küfürle, nazik mi nazik, ama önce bırak çıksın hepsi.”
Psikiyatrist. Mevsim her şeyi paylaştığı halde yazarlığından ve yazarken neler hissettiğinden veya çektiklerinden ona hiç bahsetmedi. Nasihatlerle değiller sorularla Mevsim’e yardımcı
oldu. “Duygun nedir?” “Kirletmek istememişsin ki, kirletmekten korkmuşsun, suçluluktan ziyade, sevgili bir şeyi sakınmak, korumak duygusu olmasın?”
• Babaanne: Ankara’da yaşıyor. İlkokula başlayana kadar Mevsim’in onun yanında kalmasını istiyordu.
• Nermin Teyze: Babaannenin arkadaşı
• Ayten: Mevsim’de kalmak istediğinden bahsediyordu. Yemekten çok zevk alıyordu. Şişmandı. Mevsim onun kendisini sevdiğini düşünmüyordu. Şeref’in grafikerlik yaptığı reklam
şirketinde, bir çeşit serbest yazar. Tek istediği romancı olmaktı. Emekli babası, annesi ve iki erkek kardeşiyle aynı evde kalıyor. Ailesinin budalaca bir dindarlıkları olduğundan
bahsediyordu. Zühal’in grubuna dahil oldu sonradan. Evine ünlü isimler gelir oldu.
• Selin: Genelde Erdal ile birlikte geliyordu. Minik şiirler yazan solgun bir kızdı. “Çok üzüldüm, affedersin..” Erdal’ın gölgesi. Üniversite sınavını bir türlü kazanmıyordu. İstanbul’da
süpermarket açıp zengin olmuş bir ailenin kızıydı. Babasından harçlık alıyor çalışmıyordu. Erdal ve Mevsimlerin grubu ile takılmasının sebebi onları aydın bulmasıydı. Her birkaç ayda
aşk acısı çekme huyu vardı. Ailesini geleneklere bağlı, gerici ve cahil buluyordu. Şiirleri sonradan pek çok dergide basıldı. Ak-Sanat’tan Burak isimli aktörle çıktı bir ara, Mevsim’e
getiriyordu onu bir ara.
• Zuhal: Büyük yazar. Havalı. Güzel giyiniyor. Kürkü var. Çok koca değiştiriyor. Serveti var. Esen Reklam’da?
• Selma İrem («dış Türkleri yazma ayağına..») (mevsim’in içinde habire yıkılıp yeniden yapılan şeylerden kimsenin haber yokken, Selma’nın belki biraz farkında olduğunu Mevsim
söylüyor.)romancı. Mevsim üniversitedeyken onunla tanışıyor. Baya sağcı idi.
• Nahit Hanım: Kadın her gece on iki kişilik sofrasını hazırlar, konuk bekler. Gece gidilir ona. Mevsim’e göre entelektüel bir insandı. Öğretmendi. Minik apartmanında kedi besleyemediği
için kütüphanesini ve büfesini kedi fotoğraflarıyla doldurmuştu. Selma İrem ile onun evinde tanışmış. “Kadın sosyalist de olsa, militan-devrimci de olsa, kadındır, kendisine bakması,
güzelleşmesi gerekir.” diyor. Ayten de bundan dolayı Mevsim’in çikolata teklifini reddediyor.
• Gülten
• Nurdan Koşal
• Hanife Teyze
• Gül: Ayrı Yollar’ın odak figürü. Mevsim’in sevmediği bir kocası var.
• Kafası Çiçekli Kadın ya da Hayriye
• Necla: Mevsim’in hayali arkadaşı. İyiyi temsil ediyordu. Genç kız.
• Menziya: sevimsiz adı gibi kötüyü temsil ediyordu. Genç Kız.
• Vali’nin Hanımı: mükemmel olan, yaşı büyük, hakem, doğru ve haklıyı gösteren tatlı esmer yüzlü bebek. İlk romanında kullandı. Sonradan bu kadının “anlatılan annesi” olduğunu
keşfetti. Yani bilinçaltında Mevsim fark edemese bile oyunlarına, yakın arkadaşlarına, romanına annesini de dahil etmişti.
• Mine: Babanın Mevsim’in bebekleriyle konuştuğu zamanları banda alıyordu. Bu teyplerin birinde Mevsim Mine bebeği ile konuşuyor ve ona onu asla kaçırmayacaklarını, kendisinin
onu koruyacağından bahsediyor.
• Sezen: Mevsim erkeklere dair arkadaşlarının tecrübelerini Emel Hanım’a anlatırken Sezen’in ne umutlarla buluştuğunu fakat erkeklerin seksten başka bir şey düşünmediğini söyledi.
• Hayriye: Karaköy İskelesi’nde çiklet satan kadın. Mevsim’in Hayriye için çizdiği portrede kadının oğlanlarından biri hapiste fabrika grevinden. Sevgi ve şefkat ihtiyacındadır.
Beklentilerini bir erkeğin aşı ile karıştırmış olabilir. Ve çiçek aşk umududur Hayriye’nin. Her gün kafasına farklı bir çiçek takar.
İRONİ

• Mevsim Öz’ün Eserleri:


• Sakatlar:
• Ayrı Yollar: Aile, karı, koca, arkadaş, ki bu arkadaş belki sevgili üzerine
kurulmuştu. Kahramanıyla Mevsim çok özdeşleştiğini ifade ediyor. Elinden
geldiğince onun duygularını (!) irdelemeye çalıştığını söylüyor. Arkadaşları
tarafından soldan kopmakla eleştirildiği eser. Muhtemelen yapılması gerek devrim
ile alakası olmadığı için. Gül’ü çılgın bir tempoda yazmıştı. Üç buçuk ay. Bunu
çok kısa bir süre olarak görüyor. Çoğu basımevinden ret yemesi sonucunda en
sonunda Ekim bastı.
• Sami’nin Tutsaklığı: Köy öğretmeninin uzun hikayesi. Mevsim’in öz seçiminin
ispatı. Sağı da Solu da seçmediğinin göstergesi. Ekim’in bir sonraki sayısı için
yazdı. “Güdümlü bir hikaye” diyor Mevsim Orçun’a. Orçun’un da yönetim
kurulunda olduğu İl-Ör-Der’in dergisinde basılmıştı.
• Kadında hayal kırıklığı hikayesi: Orçun’la ilgili olan hikaye. İzlem’de yayınlandı.
İRONİ

LEİTMOTİFLER:
• sarı: Mehmet’in sarışınlığı, sarı gül sevdası, sarışın gül kokusu (Mehmet aklına gelince)
• Kokakola: “Ne olacak sanki görecekler de...” Mevsim de koladan haz alıyor ama kınanmaktan ve onun altında yatan anlamı benimsemiş olarak
görünmekten korkuyor. Kapitalist gözükmek istemiyor. “Babam, bana kokakola getirdiğini söylüyordu. Baktım, zarif kristal bardağın içinde
buzlar kırmızı, sarı parlıyor, limon dilimi bardağın kenarına ilştirilmiş, üzerinde bir nane yaprağı!” “İkimiz de yemek yiyemedik, o (babası)
şarap içti, ben kokakola.”
• kot pantolon: “şu bacağımdaki kot var ya, bin yıllık.”
• Öz-öz
• Büyük Umutsuz
• tak tak eden kabacık/beni bırakıp giden babacık: Aşçı kadının Mevsim’e anlattığı bir masal vardı ve masalın tekerlemesi buydu. Mevsim’i babaannesinden almıştı, kendisi de bir gün
bırakacaktı Mevsim’i ve Mevsim yalnız kalacaktı. Bir kabak, bir ağaç gövdesine sürekli vuracaktı tak, tak... (tekinsizlik unsuru)
• Babacık: Mevsim’in duyduğu masaldaki “beni bırakıp giden babacık”ı kendi babasıyla özdeşleştirmesiyle ona “babacık” demeye başlamıştır.
• Kızcık: ilk kez Mevsim’e onu İstanul’a götüreceğini söylerken kullandı. Yani Mevsim’in sorumluğunu tek başına üstleneceği zaman.
• Baba
• eflatun (kazak/elbise) («En fazla leylak ağaçlarını seviyordum.»): Eflatun elbisesi Mevsim kendi evine çıktığında babasıyla evinde yediği ilk
yemekte giymişti. Kendisine çok yakıştırıyordu. Orçun’un önünde giymediği için pişman oldu. Babası Avrupa seyahatinden önce ve Orçun’u
öğrendikten sonra Mevsim’i dışarı çıkardığında Mevsim yine eflatun rengi kazağını giyiyor.
• Samsun sigarası: Orçun Mevsim’e içmesi için uzattığı sigara.
• kan lekesi
• açık bej-kirli bej: babanın Avrupa’dan döndüğü zamanki takım elbisesi açık bej rengindeydi. Mevsim’i kucağına alan babasının kucağında M “ya üzerine çiş ediverirsem” diye düşündü ve
durumdan rahatsız oldu. Tuvalet alışkanlığını kazanmış olmasına rağmen. Yani öyle bir tedirginlik ve korku durumu ile karşılaşmış ki en iyi bildiği alışkanlıklarını bile unutacak duruma
gelmiş. Mevsim’den Emel Hanım’a > “Onun kucağında kendimi çok küçük ve kirli hissetmişim ve ilk düşüncem, üzerine işemekten korkmak olmuş.”Açık bej Mevsim’in evindeki halının
rengi. Misafir odasının rengi açık sarı-bej. Açık sarı beji Mevsim çok seviyor ona uçuk altın rengi diyordu. Misafir odasındaki değişklikler de kirli bej rengindeydi. Kendine en yakın onu
bulabilmiş.
• (Baba’nın takım elbisesi «üzerine çiş ediversem» ve Orçun’un aldırdığı ev eşyaları)
İRONİ
• SEMBOLLER
• Fatsa
• İl-Ör-Der: Orçun gibiler. Militan.
• kısa saç: Mevsim’in ayrılık acısı sonrasında kendini toparlayıp kestirdi.
• kot pantolon: şık değil, kendini rahat hissettiği kıyafet.
• Çin vazosu: babasının evinde var. Mevsim’in evine hediye olarak Çin vazosu verdi. Normalde
misafir odasında duruyordu fakat Orçun’un isteklerine göre yaptığı değişiklikler sonucunda
misafir odasıyla uyumlu olmayan vazo Mevsim’in yatak odasına gitti.
• TRT: Ayten burada çalışmaya başladı. İstanbul Radyosu için program hazırlıyordu.
• Dil Kurumu: eleştiri
• ipek gömlek: Tv program için teklif geldiğinde etekle kombinlediği gömlek. Almanya’dan.
• Sigara
• Cumhuriyet gazetesi
• ODTÜ: Ankara olayı
• Ak-Sanat
METİNLERARASILIK

• Cennet cennet dedikleri/Birkaç köşkle birkaç huri/İsteyene ver sen anı/Bana seni gerek seni»
• «Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol! Mevsim hep babasına dile getirir bu lafı.
• «Görelim Mevlam neyler/Neylerse güzel eyler»
• «Tanrım Beni Baştan Yarat»
• «Batsın Bu Dünya»
• «Bağrıma Bir Kurşun Sıkmak İsterdim»
• «Sevmek imkansız!»
• «Halka hizmet Hakk’a hizmettir.»
• «Kuran’ın tümü Bismillahirrahmanirrahim’de, O’nun B’sinde, B’nin de noktasındadır.»
• «Üzerinde türlü otlar bitenler/Ne söylerler, ne bir cevap verirler»
• «Kayanın ardındayım/Sabahın dördündeyim/Eller uykusun uyur/Ben yarin derdindeyim»
• «Kara saplı bıçak»
• «Mahlukatımın nefeslerince bana uzanan yol vardır.»
• «Her başarılı iş kadınının arkasında, ev işlerini yapan bir başka kadın vardır.» Amerikalı bir gazeteci: babası Mevsim’i “hizmetçi”
tutmaya ikna etmeye çalışıyor fakat Mevsim “yardımcı” istemiyor.
• «Koca denizi sana verseler, ancak kabının aldığı kadar doldurabilirsin.» Mevlana
• «İncinme ve incitme.»
• «Aşık öldi diyü sala verürler/Ölen hayvan olur, aşıklar ölmez.» Yunus Emre. Tahir Hoca: “aşıklar, ölmez kızım; çünkü aşık,
sevgiliye kavuşmuştur, onunla beraberdir, Padişahla bir olmuştur.”
• «Biz insanı kendi istediği tarafa çeviririz.» Ayet-i Kerime
• «Şimdi küçük cihaddan büyük cihada döndük.» Hadis
• “Ben yazmadım, bana yazdırdılar.” Arif Nihat Asya, Kubbe-i Hadra şiirinden. Selam söylüyor Mevsim’e. Mevsim uzun süre
boyunca üstünde düşünüyor.
YAZMAK EYLEMİ

• Sanatın Amacı Nedir?


• İnsan Ne İçin Yazar?
• Yazarın Gözlem- Veri Toplama-Kurgu Aşamaları Nelerdir?
• Yazar Karakterleri Yaratma Sürecinde Neler Yaşar?
• Odak Figür-Yazar İlişkisi Nasıldır/Nasıl Olmalıdır?
• Gerçek-Kurmaca İlişkisi: Nerede Başlar Nerede Biter?
• Yazmak mı Yaşamak mı?
• İlham mı İntihal mi?
ESERDE GEÇEN ÜNLÜLER
• Ferdi Özbeğen
• Ajda Pekkan
• Barış Manço
• George Peppard: Mevsim’in babayı benzettiği artist. Orçun da benzetildi.
• Natalie Wood: Babanın Mevsim’i benzettiği artist.
• Arif Nihat Asya: “Ben yazmadım, bana yazdırdılar.”
Kemal Tahir: “Solda ve sağda sadece yazı ile geçinenler, karnını doyuranlar var.”
• Peyami Safa: : “Solda ve sağda sadece yazı ile geçinenler, karnını doyuranlar var.”
• Jane Austen: Mevsim daha çok İngiliz Klasiklerini okuyordu. En .ok da Jane Austen’ı.
• Mozart
• Tchaikovsky
• Deniz Gezmiş: Marksist-Leninist devrimci
• Gandi: Tasavvuf okumasaymış Gandi sayesinde Budist olabilirmiş. “Onun İngilizlere karşı açtığı pasif savaştan daha zorlu
olanı, kendi benliğine karşı mücadelesi..”
• Gaybi Sultan-Paşam Sultan
• Arif Mehmet (Şair)
• Ergun Çelebi (Mevlana’nın torunu)
• Galief: Lenin’in arkadaşı. Türk halkı için bağımsız bir Marksizm ummuş ve Bolşevik Devrimi için çok çalışmış.
Devrim’den sonra Lenin tarafından öldürülmüş. Türkiye’de adamın kitapçığı basılınca üniversite çevrelerinde de
Galiefçiler türedi. Mümtaz da onlardan biriydi.
ESERDE ADI GEÇEN SANAT ESERLERİ

• Rodrigo’nun Gitar Konçertosu


• Renoir tablosu: Mevsim’in babasının Mevsim’i hatırlamasını sağlayan tablo.

• Rodin heykelleri
• Ağzı Çiçekli Adam-Pirandello
• “-Çünkü eğer sahiden güçlü bir sanatçı olsaydı... +Yok mu sanıyorsun? –Var mı, diyorsun?”
AĞZI ÇİÇEKLİ ADAM-TİRAD

Ölüm, garip, iğrenç, korkunç bir böcek olsa ve yoldan geçen birinin yakasına konsa. Siz
de onu görseniz. yolda durdurup: “Afedersiniz, müsaade eder misiniz? Yolunuzu kestim ama
üzerinize ölüm konmuş” demez misiniz? Şöyle iki parmağınızı uzatıp onu fırlatıp atmaz
mısınız? Ne mükemmel olurdu doğrusu…
Fakat ölüm bir böcek değil. Bu gelip geçenlerin arasında birçokları onu üzerlerinde
taşıyorlar, ama görünmüyor. Onun için de korkusuz, rahat rahat dolaşıp, yarınki, yarından
sonraki hayatlarını kuruyorlar. Örneğin ben.
Bakın, şurada bıyığımın altında, dudağımın üstünde pek hoş duran küçük çiçeği görüyor
musunuz? Doktorlar buna ne diyorlar, biliyor musunuz? Oh! Çok hoş bir adı var. Karamela
gibi tatlı bir ad: Epitelyoma . Söyleyin benimle beraber, siz de tadını duyacaksınız.
“epitelyumyoma” çiçeklere takılan adlara da benziyor değil mi?
Nedir bu biliyor musunuz? Ölüm. Geçerken bu çiçeği dudağıma yapıştırıverdi. “Hatıram
olsun” dedi. Arkasından da şunu ekledi “Beş altı aya kadar gelirim.”
Şimdi söyleyin bana: Bu çiçek ağzımın içindeyken sakin, sessiz köşemde oturabilir
miyim?
AĞZI ÇİÇEKLİ ADAM-TİRAD

Söylüyorum bunu karıma, soruyorum: “nedir benden istediğin? öpeyim mi seni yani?” “evet, öp
beni” diyor. Geçen gün ne yaptı biliyor musunuz? Dudaklarını bir toplu iğne ile delik deşik etti,
kanattı, sonra başımı iki elinin arasına alarak beni ağzımdan öptü. benimle beraber ölmek istiyormuş.
Salak!
Herhalde evde oturacak değilim. Vitrinleri seyretmeliyim, tezgahtarların el çabukluğuna hayran
olmalıyım. Çünkü kafam bir an boş kalırsa çevremdeki bütün hayatı yok etmeyi düşünebilirim.
Örneğin sizin gibi son trenini kaçırmış, hiç tanımadığım birini tabancamı çıkarıp şuracıkta
öldürebilirim.

Korkmayın böyle bir niyetim yok. Şaka yaptım.


Bana bir iyilik yapın: Yarın sabah erkenden gideceğiniz o küçük köyün istasyonunda trenden
indikten sonra evinize kadar yürüyün. Yolda üzerinde pırıl pırıl kırağı parlayan bir demet yeşilliği
koparın, koparın ve sayın. Kaç tane ot koparmışsanız o kadar yaşayacak günüm var demektir.

Ama ne olur demet biraz kalın olsun.


Luigi Pirandello
BABA
MEVSİM ÖZ

• Belki o artistin
gözlerinde de böyle
alevler var, babam, bu
yüzden benzetiyor
beni.
• Natalie Wood
MEVSİM ÖZ’ÜN ÖNCÜLÜ
YA DA
NİGAR BİNTİ OSMAN
DİNE BAKIŞ
• İslam’da ikaz müessesi yok mudur?
• Budizm: Mevsim’in Gandi okumaları onu budist yapma eğilimindeydi tasavvufu bilmeseydi.
• Zen Budizmi: Aydınlanmaya ulaşmayı amaçlayan bir kuram ve uygulama. Din değil bir yol, amaç insan olmak. Japonya’da ortaya çıkan
Budizm’in alt felsefesi.
• “Böylece ancak tamamlanmamış bir eserde, kafamla duygularım, nispeten bütünleşmiş oluyor. Kulakların çınlasın Emel Hanım! Yoksa Zen Budizm mi demeliydim?”
• -Satori-Aydınlanma-Meditasyon-Mantra-Tasavvuf
• Nakşibendilik-Rıfailik-Mevlevilik
• “Tahir hoca çok özgün bir karakter olur. Tahir hoca ile sosyalizm arasına bir ilgi kurabilir miyim? Ne yani İslam sosyalizmi mi? Nasıl
bir şeyse, o dahi zaman zaman moda olmakta çünkü. Bilhassa bir grup sağcı arasında.” “Erdal’a göre bir grup sağcı Marksistlere yağ
yakmak uğruna, böyle garip bir sosyalizm icat edip, bir de Dil Kurumu Türkçesi ile yazıyorlarmış.”
MEKANLAR
• Bağlarbaşındaki köşk: Bahçesini babası Paris’teki bahçelere benzetmek istemiş. Muntazam ve Simetrik. Mevsim’in
çocukluğunun geçtiği köşk.
• Cihangir
• Paris
• Kütahya
• Evliya Çelebi Mahallesi
• Yeşil Koy (burada bir fırtına yaşıyor?)
• Kulis: Arkadaşları var buradan
• Papürüs: Arkadaşları var buradan.
• Tahir’in Yeri: meyhane.
• Bebek’teki meyhane
• Çiçek Pasajı: Mevsim’in arkadaşları için meze ve içki aldığı yer. Mevsim Ayten ile karşılaşıyor. Ayten Mevsimiİ özlediğini
söylüyor.
SOLCU DERGİLER-YAYINEVLERİ

• Ekim: Zeki Bey’in.


• İzlem: Zühalciler. Kadında hayal kırıklığı hikayesi burada yayımlandı.
• Olgu: Zühalciler
• Günlük Ortam: Sanat sayfasında Zühalciler etkin.
• Yaşam: Erdal editörlük yaptı bir ara. Erdal satın aldı babasından aldığı borç ile.
• Betik
• Kent: Mevsim’in ilk yayınevi. Mevsim de Kent’te yeni yeni piyasalara çıkıyordu. Kader
ortağıydılar. İlk öykü kitabını bastılar Mevsim’in. Fakat sonradan buradan aldı kitaplarını.
Selman Bey sahibi.
• Yeni: İsmail kurucusu. İkişer baskı ve yeni baskı kitaplarını buraya verdi.
• Yapıt Oyuncuları* (tiyatro grubu)
• AK-Sanat Olayı: Ününü Bülent Bozok’un oyunu ile yaptı. Erdal’ın da tiyatro yaptığı yer.
Bozok Erdal’ın Mevsim ile olan arkadaşlığını çekemediği için Erdal tiyatroyu bıraktığını
söylüyordu.
• Esen Reklam: Şeref ile Ayten’in çalıştığı yer. Ayten ayrıldı.
BÜYÜK UMUTSUZ
• Arkadaşlarım «bu düzen çökecek» diyorlardı. Babam «Büyük Umutsuz bunları silip geçecek.» diyordu.
• «İdealistleirm, kahramanlarımla ise bolca eğlenirdi babam, «Ne yani çocuk, bu kişileri yazmakla neyi ispat etmek istiyorsun? İyi
kalpliliği mi? Geç bir kalem. Fedakarlığı mı, komik. Bunlar artık modası geçmiş Hristiyan motifleridir. Bugünün idealisti kimdir
biliyor musun? Büyük Umutsuz’dur, çünkü o pek çok şeyin yitirildiğini, iyi bilir. Tek davranışı, elde kalan bozulmuşu da yok
etmek olmalıdır.»
• «Bir tarafı seçeceksin tabii, seçtirecekler sana.»
• «Kime ne anlatacaksın bir tanem dedi, kime ne? Bir zihniyet meselesi bu, yürek ve akıl meselesi. Yürekli olmak, görebilmektir bir
tanem. Akıl ise gördüklerini analiz ve sentez yapıp, neticeye ulaşmak ve çare bulmaktır. Şu insanlar arasında, ver mı at gözlüğünü
çıkarıp atacak bir yüreğe sahip olan?»
• «Yok dedi, hepsi bir veya birkaç fikre yapışmış, kozasını örmüş, içinde oturmakta…Çünkü böylesi rahat. Anlıyor musun çok rahat.
Bugün sağcısı da solcusu da rahat insanlardır, sen bakma sözlerine, söylevlerine. Tümü geviş getiren ineklerdir.»
• «Ülkede adam var mı?»
• «Büyük Umutsuz’dan ümitliyim çünkü görmekte görebilmekte, o yüreklidir. Akıllıdır, çözümü biliyor, bütün bunların üstünden
silindir gibi geçip gitmek, araziyi dümdüz etmektir çözüm. Böyle düşünüyor. Belki sonra kim bilir, o dümdüz arazide bir, birkaç
fidan, kim bilir değil mi?»
• «Osmanlı gitti TC kaldı dedim. Kaldı, dedi.»
• «Umut kesmenin doğru olmadığına inanmak istiyorsan inan, insanoğlu inançsız yaşayamaz. Aslında umutsuzluk da kuvvetli bir
inançtır.»
• «Karısının ölümünden sonra dünyayı yakan adam»
• “Bir gün bütün grupları silip süpürecektir. Dev bir tank mı, yoksa bir nükleer silah mı?”
• Babası Mevsim’e > “Bence sosyal sosyal siyaset öğrenip, bu mevzuda ciddi ciddi düşünüp, makaleler yazabilseydin; büyük
umutsuzu anlatabilseydin bir bakıma, Osmanlı’nın neden yıkıldığını ve neticede T.C’nin niçin çökmesi lazım geldiğini anlayıp izah
edebilseydin, belki o zaman işte birbirimize yardımcı olabilirdik.”
• “İnsanoğlu inançsız yaşayamaz. Aslında, umutsuzluk da, kuvvetli bir inançtır.”
BABA’NIN EĞİTİME BAKIŞI
• Baba’nın annenin ölümünden sonraki Avrupa’dan dönüşünde kıskançlık duygusunu hissetmişti. Batı’nın kendi tarihini
sanatçısını, sanatını kabul ve takdim ediş tarzını kıskandı. “Tarihi ile iç içe olup aynı zamanda yarına dönük olarak fakat
bugünü de yaşamasını” kıskandı. İnsan haklarına karşı gösterdiği hassasiyeti, zaman kavramına verdiği önemi kıskandı. Bu
yüzden de Osmanlı ve ondan önceki tarihini öğrenmek istedi. Sonrasında “kendimizi aşağılayan eğitim sistemimizde” bir
kişinin gayretinin bile gerekli olarak gördü ve Mevsim’i hususi bir tarzda, özel tarih, edebiyat, din hocaları tutarak
yetiştirmeye karar verdi.
• “Bence sosyal sosyal siyaset öğrenip, bu mevzuda ciddi ciddi düşünüp, makaleler yazabilseydin; büyük umutsuzu
anlatabilseydin bir bakıma, Osmanlı’nın neden yıkıldığını ve neticede T.C’nin niçin çökmesi lazım geldiğini anlayıp izah
edebilseydin, belki o zaman işte birbirimize yardımcı olabilirdik.” Mevsim’e bu yüzden tarih öğretmeni istedi. “Tanı kendini,
milletin gerçek macerasını, onun ne denli saf olduğunu, bir düşmanın yahut hainin yaktığı tek kibritle kendi içinde nasıl
büyük bir yangın çıkarabileceğini bil istedim. Edebiyat ise, bu milletle ve seninle ilgili bir kültür alanıydı, Tasavvuf da öyle.
Hayır, hayır ne dolaylı, ne de dolaysız yoldan kızıma sağcılık aşıladım! Yoktur benim ideolojilere sempatim.”
SAĞ VE SOL ELEŞTİRİSİ
• Dindarlığı, tek insana değer vermesi, insanımızın duygu ve davranışlarını yazması ile Mevsim, bazen en sağcı yazarlardan kendini daha çok sağcı buluyor.
• “Eh kim ne biçim sağcı, kim ne kadar solcu hangi kıymetlerle, nereye kadar... Hangi noktalarda? Dilde mi, düşünde mi, davranışta yoksa duyguda mı, yaşantıda mı, yoksa gösterişte mi?”
• Mevsim kime göre neye göre sağcı veya solcu olunabileceğini, sağcılığın ve solculuğun neye göre belirlendiğini sorguluyor
• “Fakültede ‘ille bir taraftan’ olma mecburiyetinden kendime ‘sosyal demokratlığı’ seçmiştim. “ Çünkü bu kesim Mevsim’e daha aydınca görünmüştü. Ayrıca moda olması ve tüm kapıları
açan iki sihirli kelimeden oluşması da önemli bir etkendi. Hikayesinin çıktığı dergilere de uyuyordu.
• Sağcı soldu dergisi diye dergileri ayırmıyordu Mevsim gençliğinde. “Hangi dergi beni yayınlarsa o dergi iyidir!”
• Ülkedeki sağcı solcu sorunlarında yansız olmayı tercih ediyordu.
• Ankara’da ODTÜ olayı, Adana ve İstanbul’da emekçi grevleri, Deniz Gemiş ve arkadaşları; sol eylemin dehşet verici olaylarıdır.
• Sağın örgütlenmesi ciddiye alınmıyordu. Sanatçıları yoktu, aydın değillerdi, entelektüellere hitap etmiyorlardı. “Onlar ne denli teşkilatlanırsa teşkilatlansınlar, Nazi taklidi fedakar izci
grupları olmaktan öte gidemezlerdi.”
• Babası solu insanlığı fakirleştiriyor diye eleştiriyordu.
• Mevsim babasının onu solcu dergilere vererek sola ittiğini, fakat tuttuğu hocalar ile de sağa telkin ettiğini düşündü. “Onlar hepsi bir yere takılmış, tutunmuş, kendilerine ve çevrelerine
tekme ata ata sallanmaktalar.” “Bu şuursuz tekmelerden memleket etkilenecek, lakin biz etkilenmeyeceğiz.” Fakat babasının solcu dergilere vermesi Mevsim’in layık olması gerektiği
şöhrete ulaşmasını sağlamak içindi. Sağ kesim bunu Mevsim’e sağlayacak alt yapıya sahip değildi.
• Baba “Bugün, milletin öz kültürünü, sağcılar benimseyip onu temsil eder gibi görünüyorlarsa da, dikkat edersen bu grup da kendi içinde fraksiyonlara ayrılmıştır. Birlikten yoksundurlar,
yoksundurlar çünkü temel meselelerde anlaşmış değiller.” “Sonra ne demek muhafazakarlık; basbayağı sersemlik, aklı başında bir kişi, muhafazakar olmaz kızım, eldekini muhafaza
etmek, onun eskimesini ve gittikçe çürümeye başlamasını seyretmek demektir. Sen elinde bulunanı geliştirebiliyor musun, geliştirip, bugünün maddi manevi ihtiyacına cevap verecek
hale getirebiliyor musun; işte, mesele bu!..” “Ya aşırı methedip tapacaksın yahut iyice karalayıp, yerin dibine sokacaksın, başka çözümleri yok, teklifleri yok!..”
• “Sağda aydın ve sanatçı olduğunu kabul etmemek gibi, bir peşin hüküm, içimize yerleşmiş. Epey güçlü bir hüküm, sağı okumamı engelliyor.” Günümüz Türkiye’sinde de durum böyle
değil mi zaten? Sağ kesim hariç sağa dair olan yargılar hala devam ediyor. Sadece sağcılar sağcı aydınları (!) ortaya çıkarıyor.
• MEVSİM’İN SİYASETE GENEL BAKIŞI SAYFA 139
• (Orçun için) “Belki, Allah’ın varlığını reddetmeyi, aydın olmanın bir özelliği kabul etmişler, böylece düşünüp, duymak gereğini, duymadan, kurala uymuşlardı...”
• Sırrı: “düşünmüyor bizim okuyucu, gerçek sorun bu. Kafasını yormak zahmetine katlanmıyor, realite. Seni bir kez solcu bilmişler, çünkü öykülerin belirli dergilerde çıkıyor. O halde
belirli birtakım kalıplara uyman gerek, dikkat et bütün bu kalıpların tümü şekilsel. Artık bu ülkede değerli yahut değersiz fakat fikrin, önemi kalmamıştır. Şekil ve şekilsel detaylar
önemlidir. Solcusu için de, sağcısı için de olay budur. Okuyucu, insanlarımız tek boyutlarda yaşıyorlar, onlara bir başka açıdan, bir başka boyuttan bahsetmek yersiz, gereksiz bir çaba.”
12 EYLÜL VE 12 MART

• “Şimdi var bir gariplik; ürkütücü, kara yüzlü bir gariplik. Yeni değil ki 12 Eylül’den sonra, o ilk günler; bir zaman devam eden
durgunluk ve son ayların huzursuzluğu; öfkeden hüzne,hüzünden tekrar öfkeye geçişi, fakat onu, son aylarda pek görmedim (babası),
bunlar daha önceye ait.
• “bir yıl önceki 12 Mart Muhtırası’ndan sonra tevkifatlarlar yapılmış, birçok fraksiyonun elebaşları –bazıları arkadaşımdı- içeri
girmişlerdi ve görünüşte üniversite ve memleket nispeten sakindi. Ancak içten içe bir kaynama ve hazırlık olduğunu, biz öğrenciler çok
iyi biliyorduk.”
• “Hükümdarların ve politikacıların tatmin ilaçları; millet, devlet, hükümet, harp darp.”
• “Tarihi insanların kompleksi yapar.”
GEREKLİ GEREKSİZ BİLGİLER

• Mevsim ve Ömer otuzlarında


• Mevsim’in babası 4 kez evlenmiş
• Mevsim’in 15 yaşındayken hikayesi ilk defa yayımlandı.
• Mevsim simetri düşmanı
• Mevsim’İn aklında kararkteri için bir isim geldiyse onu
değiştiremiyordu. Batıl inancıydı.
• Mevsim’in çikolataya alerjisi var.

You might also like