Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 22

Speluncean Derneğine üye

5 amatör gezginden oluşan bir grup,


Roger Whetmore önderliğinde
bir mağaraya keşfe çıkmıştır.
Ancak grup üyeleri mağaranın içlerine
doğru ilerledikleri sırada bir toprak kayması
meydana gelmiş ve
bunun sonucunda mağaranın tek bilenen girişi
büyük kayalarla tamamen kapanmıştır.
• Bulundukları yere hemen bir kurtarma ekibi sevk edilmiştir. Ancak kurtarma çalışmaları çok zorlu geçmektedir. Bu
iş için yüklü miktarda paralar harcanmış ve çalışmalar sırasında meydana gelen yeni toprak kaymaları nedeniyle
kurtarma çalışmalarında görevli 10 kişi hayatını kaybetmiştir!

• Bu sırada gezginlerin yanında çok az miktarda erzak bulunmakta ve mağaranın içinde yiyebilecekleri herhangi bir
bitki ya da hayvan bulunmamaktadır.

•Talihsiz olayın gerçekleşmesinden sonraki 20. gün, gezginlerin yanlarında telsiz olduğunun anlaşılması üzerine,
dışarıda uygun bir düzenek kurularak iletişim sağlanmıştır.
• İlk soru, kurtarılmaları için daha kaç güne ihtiyaç bulunduğuna ilişkin olmuştur. Cevap; en az 10
güne daha ihtiyaç bulunduğu yönündedir.

• İkinci soru, kendi sağlık durumları hakkında bilgi vererek, 10 gün daha erzaksız hayatta kalıp
kalamayacaklarına ilişkindir. Bu soru karşısında aldıkları cevap ise, hayatta kalabilmelerinin ufak bir
ihtimal dahilinde olduğu şeklindedir.

• Üçüncü soru, önderleri Whetmore tarafından sorulmuş olup, birinin etiyle beslendikleri takdirde 10
gün daha dayanıp dayanamayacaklarına ilişkindir. Bu soru isteksizce de olsa dışarıdan olumlu şekilde
cevaplanmıştır.

• Dördüncü soru, (resmi bir görevlinin cevaplaması istenerek) kimin yenmesi gerektiğine dair kura
yoluna gitmenin uygun olup olmayacağına ilişkindir. Ancak bu soru karşısında dışarıdan hiçbir yanıt
gelmemiş ve bu andan itibaren tükenen bataryalar nedeniyle tekrar iletişime geçilememiştir.
BU SIRADA… • Whetmore, grup üyelerine, hepsinin beraber
hayatta kalamayacağını ve bu nedenle
içlerinden birini öldürmeleri gerektiğine
ilişkin öneri getirmiştir. Ayrıca yine
Whetmore, yanında bulunan zarları
göstererek, bu yolla öldürülecek kişiyi
belirlemeyi önermiştir.
• Grubun diğer üyeleri bu çözüme razı gelmişler
ve yapılan tartışmalar sonucunda izlenecek
prosedüre ilişkin uzlaşmaya varmışlardır.
• Ancak tam da zarlar atılmadan önce,
Whetmore sözleşmeden çekildiğini ve bir
hafta daha beklemelerine karar verdiğini
belirtmiştir!?
• Vazgeçmeye gönüllü olmayan diğer üyeler, Whetmore’un sözünde durmadığını ve sözleşmeyi
ihlal ettiğini söyleyerek; onu bu prosedürün dışında tutmayacaklarını ve gruptan başka birinin
onun yerine zar atacağını belirtmişlerdir.

• Zar atma sırası Whetmore’a geldiğinde kendisine bu atışın adil olup olmadığına ilişkin
itirazları sorulmuş ancak kendisi bir itiraz ileri sürmemiştir.

• Böylece diğer üyelerden biri onun yerine zar atmış ve sonuç Whetmore’un aleyhine olmuştur.

• Buna dayanılarak Whetmore grubun diğer üyeleri tarafından 23. gün öldürülmüş ve yenmiştir.
• Bu trajik olaydan 9 gün sonra (mahsur kalmalarının ardından 32. gün) gezginlerin
kurtarılma çabalarında başarıya ulaşılmıştır.

• Kurtarıldıklarında kötü durumda bulunan gezginler gerekli tedavilerinin ardından,


Whetmore’u öldürdükleri gerekçesiyle tutuklanmış ve yargılanmaya
başlanmışlardır.

• Dava, kamuoyunun oldukça dikkatini çekmiştir. Halk tarafından sanıklara karşı


büyük bir sempati duyulmaya ve beraat ettirilmeleri yönünde baskılar yapılmaya
başlanmıştır…
• Newgarth yasalarına göre, her kim bir diğerini kasten öldürürse hakkında idam
cezası verilmektedir.

• Buradan hareketle, ilk derece mahkemesinde jüri, hâkimin sanıkların suçluluğuna karar
vermesi yolunu tercih etmiş ve bu karar üzerine hâkim sanıkları suçlu bularak idam
cezasına hükmetmiştir.

• Ancak bu kararın hemen ardından hem dava hakimi hem de jüri, Devlet Başkanı’ndan
özel af yetkisini kullanmasını ve bu cezanın altı aylık hapis cezasına çevrilmesi
yönünde tavsiyelerde bulunmuşlardır. Bu sırada dava temyize götürülmüş ve Yüksek
Mahkeme’nin önüne gelmiştir...
HAKIM TRUEPENNY

• İlk derece mahkemesinin bu sıradışı davaya ilişkin izlemiş olduğu yolun yalnızca adil ve uygun
değil aynı zamanda da hukuk sisteminin kendilerine tanıdığı tek yol olduğunu belirtmektedir.
• Truepenny, mevcut düzenlemeye göre birini kasten öldürmenin cezasının ölüm olduğunu, her ne
kadar sanıkların yaşamış olduğu trajik olayın onlara karşı sempati duyulmasını sağlasa da bu
davaya ilişkin pozitif hukukta bir istisnanın tanınmadığının altını çizmektedir.
Trupenny’nin ileri sürdüklerini değerlendirdiğimizde hakimlerin ahlaki değerlendirmelerden uzak,
egemen güç tarafından yürürlüğe koyulmuş, olan hukuku metne bağlı kalarak uygulamakla yükümlü
olduklarını, bunun dışında başvurabilecekleri bir yol bulunmadığı sonucuyla karşılaşmaktayız.

Bu nedenle Truepenny, ilk derece mahkemesinin kararını yerinde bularak, mevcut hukuk
düzenlemelerine göre sanıklar hakkında başka türlü karar vermenin mümkün olmadığını
savunmaktadır.
• Lafzi yoruma göre bir maddenin anlamı, bu maddenin metnine, sözüne bakılarak bulunabilecektir.

• Bu yöntemde temel iddia, hukuk kurallarının yorumunda metinde yer alan ifadeye sıkı sıkıya bağlı
kalınmasının ve onun dışına çıkılmamasının gerekli olduğu noktasında toplanmaktadır. Bu yorum
yöntemi, madde metinlerinin kanun koyucunun iradesini tam olarak yansıttığı varsayımına
dayanmaktadır.
HAKIM FOSTER

• Foster’e göre, mevcut hukuk düzeni kararı, zorunlu olarak sanıkların bu suçu işledikleri
sonucuna değil, aksine sanıkların suçsuz olduğu sonucuna götürmektedir.
• Foster ileri sürdüğü bu tezini farklı argümanlarla temellendirerek, verdiği kararı iki farklı
temel üzerine inşa etmektedir.
1. Hiçbir pozitif hukuk kuralının bu sanıklar hakkında geçerliliği bulunmaz.
• Çünkü hukuk, insanların bir toplum içinde yaşadıkları varsayımına dayanmakta, insanların birlikteliğini
kolaylaştırma ve geliştirme ile ortak yaşamdaki ilişkileri adil ve hakkaniyetle düzenleme amacı
taşımaktadır.
• Buradan hareketle, kişi eğer toplum içinde var olmuyorsa bu kurallar da uygulama gücünü yitirecektir.
• Davaya konu olayda da kişilerin toplum içinde yaşama olanakları ortadan kalkmıştır.
• Bu nedenle davada pozitif hukuk geçerliliğini kaybeder.
• Zira, hukuki düzenlemelerin amacı ortadan kalkmışsa, hukuk da ortadan kalkmış
sayılır.
• Bu ilke uyarınca, Foster’a göre sanıkların bir toplum içinde yaşamadıkları ve hayatta
kalmalarının tek yolunun içlerinden birini öldürmek olduğu göz önünde
bulundurulduğunda pozitif hukukun amacını ve uygulanma gücünü yitirmiş olduğu açık
hale gelmektedir.
2. Sanıkların mevcut yasanın lafzını ihlal edecek şekilde bir fiil gerçekleştirdiği açıktır…

• Ancak bir kimse hukukun özünü ihlal etmeden hukukun sözünü ihlal edebilmektedir.

• Foster’a göre, hukuku yalnızca metne sıkı sıkıya bağlı kalarak uygulamak ortaya adil olmayan
sonuçlar çıkarabilmektedir. Böyle durumlarda pozitif hukuk amaçları doğrultusunda akla uygun
şekilde yorumlanmalıdır.
• Bu sonuca hukuk kuralının sözünden değil, ancak amacından yola çıkılarak varılabilmektedir.
• Ceza hukuku kurallarının altında yatan temel amacın kişilerin suç işlemesini önlemek (caydırıcılık)
olduğu düşünüldüğünde, maddenin olaya ‘amaç yönünden’ uygulanmasının imkanı
kalmamaktadır.
• Burada sanıkların kararı (aynı meşru müdafaanın söz konusu olduğu davalarda olduğu gibi)
yaşamak ve ölmek arasında bir tercih yapılması sonucunda verilmiştir.
• Bu durumda, mevcut düzenlemenin akıllıca okunduğu takdirde, olayda söz konusu maddenin
amacının gerçekleşme imkanı bulunmadığından dolayı bu olaya uygulanamayacağının açık
olduğunu ve bunun gerekçesinin de meşru müdafaa hali ile aynı temele dayandığını belirtmektedir.
• Normu kelime ve cümle yapısına göre yorumlamaya çalışan lafzi yorum yönteminin yetersizliği
karşısında, Fuller yorum yöntemlerinden amaçsal yorumu savunmaktadır.
• Bu yorum türüne göre, yalnızca normun metnine bakmak yeterli olmayıp, normun amacının da
dikkate alınması gerekmektedir!
• Soyutlama ve genellemelerle ulaşılan sonuçlar somut olaya ilişkin adaletsiz durumlar ortaya
çıkarabilecektir.
• Mevcut hukuk normunun metne bağlı kalınarak somut olaya uygulandığında ortaya adaletsiz
sonuçlar çıkacağını ve bu nedenle hukuk normunun amacını göz önünde tutarak bir değerlendirme
yapılması gerektiğini savunmaktadır.
LAFZİ YORUM

• Kanunun sözüne/metnine bakılır. Kelimelerin gerçek anlamı tespit edilmeye


çalışılır.
• Kanunun sözünden hareket edilerek; kanunun sözleri ile bağlı kalınır.
• «Bir kanun maddesinin anlamı, bu maddenin metninde kullanılan kelimelere, bu
kelimelerin cümle içindeki yerlerine, söz dizilimine ve noktalama işaretlerine
bakılarak tespit edilir»
• Bu yorum türü bir başlangıçtır ancak tek başına yeterli değildir?
• Katı şekli ile yetersiz görülmüştür.
AMAÇSAL (TELEOLOJİK) YORUM

MK m.1
…Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır…

Bir norm incelenirken onun lafzına ayrıca özüne de bakılacaktır. Özü ile kastedilenler
arasında metinde mevcut ‘amaç’lar bulunmaktadır.
• Engelli bir vatandaş (motorlu) tekerli sandalyesi veya scooter ile
bu parka girebilecek midir?
HUKUK – AHLAK İLİŞKİSİ

1. Dönüştürme İlişkisi: Bir hukuk normunun temeli aslında bir ahlak kuralıdır. Ancak bu ahlak
(kuralı) pozitif hukuka dönüşmüş ve tümüyle farklı dar ve kesin bir anlam kazanmıştır.

Örn. Medeni Kanun m.3


«Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak,
durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında
bulunamaz»

• Bilmemek ya da bilebilecek durumda olmamak. Oysa iyi niyet çok daha geniş bir anlama gelir.
Bu açıdan MK ahlaki bir kavramı daralmış ve kesinleştirmiştir.
2. Gönderme İlişkisi: Bir hukuk kuralı hukuki bir sorunun çözümünde bir ahlaki kurala
gönderme yapar. Yani ahlak kuralını ölçüt olarak tayin eder.
Örn. Borçlar Kanunu m.27
«Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya
konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür...»

3. Yabancılık İlişkisi:
Burada hukuk kuralı ile ahlaki içerik tamamen ayrıdır.
HUKUK VE AHLAK ARASINDA ZORUNLU BİR BAĞLANTI
VAR MIDIR?

HUKUKİ POZİTİVİZM
DOĞAL HUKUK TEORİSİ

You might also like