Resat Nuri Guntekin

You might also like

Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 34

REŞAT NURİ

GÜNTEKİN
(1889-1956)
 Roman, hikaye, tiyatro, gezi yazısı, eleştiri, makale,çeviri, anı
türlerinde eserler vermiş çok yönlü bir yazardır.
 Eserlerinde Anadolu insanının yaşantısını, sorunlarını,
inançlarını işlemiştir.
 Süstenve özentiden uzak kalmış, konuşma dilini tüm açıklık ve
doğallığıyla eserlerine yansıtmıştır.
 İyimser bir kişiliği eserlerine sinmiş ve eserlerinde insan
sevgisine geniş yer vermiştir.
 İyi bildiği sahne tekniğini romantizme kayan bir idealizm
altında, bazen mizahla karışık olaylara uygular.
 Müfettişken gezdiği Anadolu’yu, gördüklerini, duyduklarını
kendine özgü tipleri, gelenekleri, toplumsal sorunları pek
derine inmeyen bir gözlemle aktarır.
 Edebiyaşamına 1918’de Cemil Nimet takma adıyla yazdığı
Harabelerin Çiçeği adlı romanıyla başlamıştır.
 Asıl ününü Çalıkuşu romanıyla kazanmıştır.
 Arkadaşlarıyla Kelebek adlı bir mizah dergisi çıkarmış, burada
Ateş Böceği, Ağustos Böceği gibi takma adlarla mizahi yazılar
yayımlamıştır.
 Bir ara Memleket adlı bir günlük gazete de çıkarmıştır.
 İlk dönem romanlarında yeni kurulmakta olan devletin
toplumsal sorunlarını gerçekçi biçimde gözlemlemiş, ikinci
dönem romanlarında bozulan insani ilişkileri ve ahlak yapısını
ele almıştır.
 Romanlarında güçlü bir gözlemciliğe dayanan realizm ve canlı
bir üslup vardır.
 Kahramanları genellikle tek boyutludur.
 Ruh tahlillerinde başarılıdır.
 Yapıtlarına konuşma dili hakimdir.
 Romanlarında sayısız insan tipi ortaya koymuş, çoğunlukla
erkek olan kahramanlarını, dış görünümlerinden çok psikolojik
özellikleriyle yansıtmıştır.
 Mizaha daha geniş yer verdiği öykülerinde de aşk, yalnızlık,
fedakarlık, dostluk, ihanet gibi temaları işlemiştir.
 Uzun yıllar Anadolu’nun birçok yerini gezmiş, bu geziler
sayesinde Anadolu’nun sosyal ve kültürel yaşamıyla ilgili
gözlemler yapmış, bu gözlemlerini Anadolu Notları adlı
yapıtında toplamıştır.
 Çeviriler yapmış, öğrenciler için kitaplar yazmıştır.
 Bazıromanlarını oyunlaştırmıştır (Yaprak Dökümü). Bazı
romanlarını da (Çalıkuşu) romanlaştırmıştır.
 Eserleri:
 Roman: Çalıkuşu, Gizli El, Damga, Dudaktan Kalbe, Akşam
Güneşi, Bir Kadın Düşmanı, Yeşil Gece, Acımak, Yaprak
Dökümü, Kızılcık Dalları, Gökyüzü, Eski Hastalık, Ateş Gecesi,
Değirmen, Miskinler Tekkesi, Harabelerin Çiçeği, Kavak Yelleri,
Son Sığınak, Kan Davası
 Öykü:Gençlik ve Güzellik, Roçild Bey, Eski Ahbap, Tanrı
Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Leyla ile Mecnun, Olağan İşler
 Oyun:Hançer, Eski Rüya, Ümidin Güneşi, Gazeteci Düşmanı-
Şemsiye Hırsızı-İhtiyar Serseri (üç oyun bir arada), Taş Parçası,
Hülleci, Bir Köy Hocası, Babür Şah’ın Seccadesi, Bir Kır
Eğlencesi, Ümit Mektebinde, Balıkesir Muhasebecisi,
Tanrıdağı Ziyafeti, Yaprak Dökümü, Vergi Hırsızı, İstiklal, Bir
Yağmur Gecesi
 Gezi: Anadolu Notları
 Eğitim:Dil ve Edebiyat, Türk Kıraati, Fransızca-Türkçe
Resimli Büyük Dil Kılavuzu
Çalıkuşu (1922)
 Romanda, iyi bir eğitim görmüş ve bir aşk
nedeniyle hüsran yaşamış İstanbullu genç
öğretmen kadın Feride’nin tanıklığıyla
Anadolu’nun Kurtuluş Savaşı’ndaki hali
yansıtılır.
 Türk edebiyatında gerçekçi romana
yönelişin ilk örneklerindendir.
 Farklıyaşamlar, anlayışlar, gelenek ve
görenekler, toplumsal çatışmalar Feride’nin
gündelik yaşamıyla iç içe verilir.
Gizli El(1922)
 Hukuk mezunu Şeref, Aziz Paşa’nın kızı
Seniha’ya ders verirken aşık olur. Daha sonra
evlenirler. Savaş başlayınca Şeref, Aziz Paşa’nın
yardımıyla cepheye gitmez, İstanbul’da bir
görev alır. Savaş bitince ünlü ve zengin olmuş,
İstanbul’a yerleşmiştir; ama karı koca mutlu
değildirler. Şeref eğlence hayatına dalar, bir gün
nedenini bilmeden tutuklanır, onu Aziz Paşa
kurtarır. Kendisini nasıl karşılayacağını
kestiremediği eşinin yanına, Gemlik’e dönmek
ister, döner. Seniha onu içtenlikle karşılar.
Damga (1924)
İffet,
 hukuk öğrenimi yaparken Cemil Kerim Bey’in
çocuklarına ders verir. Cemil Bey’in karısı Vedia, İffet’e aşık
olur o da Vedia’ya tutkun-dur. Cemil Bey’in köşkte olmadığı
geceler buluşmaktadırlar. Bir gece yakalanınca, Vedia ile
aralarındaki sırrı açığa vurmamak için hırsızlığa geldiğini
söyler, hapis yatar. Hapisten çıkınca alnındaki hırsızlık damgası
yüzünden işsiz kalır, hırsızlığı yüzüne vurulur. Bir gün
karşılaştığı Vedia, ona kocasından ayrıldığını söyler. İffet,
şimdi evlenebileceklerini hatırla-tınca, Vedia damgalı biriyle
evlenmenin çirkin dedikodulara yol açacağını öne sürer, teklifi
reddeder. Roman, bunca fedakârlığa boş yere katlanmış olan
İffet’in “Hayatımı bir vehme kurban etmişim!” itirafıyla biter.
Dudaktan Kalbe (1925)
 Mühendis Kenan, iyi keman çalar. İzmir’de Lâmia
ile tanışır ve ona aşık olur, ancak bir prensesle
evlenmek üzeredir. Kızın istikbalini mahvettiğini
düşünür ve ona evlenme teklifi eder, Lamia kabul
etmez. Lamia hamiledir ve bir müddet sonra bir
çocuğu olur. Kenan evlenmiştir ancak mutlu
değildir, ayrılırlar. Hâlâ Lamia’yı sevmektedir.
Lamia bu arada bir binbaşıyla evlenmiştir, ondan
ayrılır. Sonra Kenan’ın arkadaşı Vedat’la evlenir.
Kenan’ın intihar ettği haberi gelir.
Akşam Güneşi (1926)
 Subay Nazmi Bey çeşitli ülkelerde çalıştıktan sonra
İstanbul’a döner ve köşküne yerleşir. Amcasının kızı
Şükran’la evlenerek bir adadaki çiftliğine çekilir.
Amcasının büyük kızı Naciye’nin kocasının ölümü üzerine
kızı Jülide adaya, teyzesiyle eniştesi Nazmi Bey’in yanına
gelir. Jülide hayat dolu ve çok genç bir kızdır, Nazmi
Bey’le Jülide arasında, zamanla bir aşk başlar. Bu aşkın
kendisi için kısa sürecek bir “akşam güneşi” olduğunu
sezen Nazmi Bey, Jülide’yi kurtarmak için, onu mühendis
İhsan’la evlendirir. Jülide, eniştesine olan aşkını kısa
zamanda unutmuştur. Ama Nazmi Bey, bu ayrılığın acısına
katlanamaz, çok geçmeden bir kalp krizi sonucu, ölür.
Bir Kadın Düşmanı (1927)
 İstanbul’da Adnan Paşa’nın kızı Sara, dayısının kızı
Vesime’nin düğünü için gittiği bir Batı Anadolu ilçesinde,
güzelliğiyle erkekleri kendine bağlamıştır; yalnız Ziya,
Sara’ya kayıtsızdır, çünkü Ziya, dediklerine göre bir
“kadın düşmanıdır ve Sara ile alay eder boyuna. Sara
ondan öç almak için bütün zekâsını kullanır, Ziya’yı
kendine âşık eder. Ziya bir trafik kazasında ölür. Ziya,
kendini çok çirkin sandığı ve çok onurlu olduğu için,
Sara’yı sevmek ten korkmuş, bu kazayı bile bile kendisi
hazırlamıştır. Kaba, katı görünüşü altında nasıl duygulu bir
kalp taşıdığı, ölmüş arkadaşı Necdet’e yazdığı
mektuplardan anlaşılır.
Yeşil Gece (1928)
 Medresede yetişen ancak sonra öğretmen okulunu
bitirerek Ege Bölgesindeki bir kasabada gerici ve
çıkarcı birtakım güçler-le savaşan idealist bir
gencin hikayesi anlatılıyor. Atatürk Devrimi’nin o
coşkulu havası içinde, çok güçlü sezgi ve gözlem-
lerle kaleme alınmış bu kitapta, toplumu-muzun o
günkü bütün büyük sorunları, yürekli bir biçimde
tartışılıyor. Romanın en önemli kahramanı Şahin
Hoca’nın kişiliğini oluşturan nitelikler mücadelesi
ve uğradığı yenilgilerin öyküsü sayılabilir.
Acımak (1928)
 Eserküçük yaşta gördüğü kötü muamelelerden
dolayı acıma duygusu olmayan bir öğretmenin
(Zehra Hanım), babasının (Mürşid
Efendi)vefatından sonra onun günlüğünü
okuyarak babası ve hayatı hakkındaki gerçekleri
öğrenmesini konu alır.
Yaprak Dökümü (1930)
 Gelir düzeyinin üzerinde bir yaşam sürdürmek
isteyen bir ailenin dağılışıdır.
 Yazar bu romanla okuyucuya; çılgın hayallerin,
maddî israfların, gereksiz özentilerin hüküm
sürdüğü bir ailede çöküntülerin başlayacağı
mesajını verir.
 Kişiler: Ali Rıza Bey, Şevket, Ferhunde Hanım
Kızılcık Dalları (1932)
 Nadide Hanım’ın yetim olarak konağa aldığı Gülsüm ve
onun konak hayatı boyunca başından geçenleri,maruz
kaldığı haksızlıkları anlatan bir roman. 
 İnsanoğlunun ne kadar iki yüzlü olabileceğini,ne
yaparsanız yapın yaranamayacağınızı,menfaatlerin
daima kişiliğin önüne geçtiğini, vurdumduymazlığın,
edepsizliğin,fitne ve dedikoduculuğun oluşturduğu
sağlıksız ilişkilerin topluma verdiği zararları anlatıyor.
Gökyüzü (1935)
 Romanda 60 yaşında bir adamın mazisinin
olmadığını anlaması ve sonuna kadar savunduğu
düşüncelerinden çaresiz kaldığı bir anda
vazgeçmesi anlatılıyor.
 Çocuklukla beraber hayal ve masal devresini
kapatır, ihtiyarlık yani ikinci çocukluk gelince
tekrar açarız.
 İnsanzor durumlarda sonuna kadar savunduğu
düşüncelerinden bile vazgeçebilir. Yani çaresizlik
insana her şeyi yaptırır.
Eski Hastalık (1938)
 Züleyha, Ali Osman Bey’in kızıdır. Belediye Başkanı
Yusuf’la evlenirler. Züleyha gönülsüz evlenmiştir,
Yusuf’u kaba bulmakta onu küçümsemektedir.
Ayrılmaya karar verirler. Mahkeme onların bir yıl ayrı
yaşamalarını uygun görür. Züleyha, bir gün trafik
kazası geçirir. Yusuf onu alıp Silifke’ye götürmek için
İstanbul’a gelir. Gezerek Silifke’ye geldiklerinde bir
yıllık süreleri dolar. Züleyha Yusuf’tan kal, gitme
demesini bekler. Ancak Yusuf onu dilediği gibi
yaşamaya bırakır ve Züleyha Silifke’den üzgün ve
pişman bir şekilde ayrılır.
Ateş Gecesi (1942)
 II. Abdülhamid döneminde sürgün edilen kişiliği
oturmamış bir gencin (Kemal Murad), II.
Meşrutiyet’in ilanıyla (1908) birlikte bir kahraman
gibi karşılanması; para ve lüksün onu kişilik
problemleri yaşayan, kişiliğini bulamamış bir kişi
haline getirmesi işlenir. 

 Romanın Ana Fikri: Kişiliği oturmamış insanlar
para ve lüks karşısında kişilik problemleri
yaşarlar.
Değirmen (1944)
 Romanda, uydurma bir deprem olayının
büyüyerek Osmanlı Devleti'nin ve hatta dünyanın
gündemine giren bir mesele haline gelmesi hikâye
edilir. Anadolu'daki yoksul bir kasaba
olan Sarıpınar’ın 1914 senesindeki ileri
gelenlerinin ruh dünyası anlatılmış, çıkarcı ve
entrikacı devlet yetkilisi tipleri işlenmiştir.
 Güldürü tarzındaki kısa bir romandır.
Miskinler Tekkesi (1946)
 Roman, Türkiye'deki dilencilerin dünyasını ve cahil
hocaları başarıyla tasvir eder. Padişah II. Mahmut dönemi
ileri gelenlerinden olup padişaha yakınlığıyla tanınan
Kocabaş Kazasker Şemsettin Molla'nın torununun hayatı
üzerine kurulmuş bir kitaptır. Padişahın ekmek kırıntılarının
kat kat işlemeli bohça ve sedef kutularda saklandığı bir
ortamda, padişah dilencisi bir dedenin torunu olan ve hem
Meşrutiyet hem Cumhuriyet dönemlerinde yaşayan roman
kahramanı, bir çeşit soyaçekimle, dilenciliği meslek edinir.
Harabelerin Çiçeği (1953)
 'Harabelerin Çiçeği', Reşat Nuri Güntekin'in 'Cemil
Nimet' takma adıyla yazdığı, 1918'de Zaman
gazetesinde tefrika edilen ilk romanı. Yoksul
insanların sımsıcak, içten gülümseyişlerinden ışıyan
bir güzelliğin çerçevesi. Çelişkiler, düşler, özleyişler
ve acımasız bir hayatın zorlukları. Acılar ve sevinç.
Umut ve sevgi. İnsanca yaşamanın anlamını
resmeden bir eser.
Kavak Yelleri (1961)
 Doktor Sabri, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında gönülleri
yurda hizmet aşkıyla’ dolu gençlerden biridir. Orta
Anadolu’da tren hattı üzerinde bir kasabada yıllarca
doktorluk yapar. Evlilikte aradı-ğını bulamamıştır; zamanla
çevresinden sıkılmaya başlar. Karısı kanserden ölür; kızı
Cemile’yi bir eczacıyla evlendirir. İstanbul’u çok özlemiş,
eski arkadaşı Emin Hulusi’nin yanında dinlenmeye gel-miştir
ki, arkadaşının o gün öldüğünü öğrenir, bir otele gider, başka
arkadaşlarını bulur, bunlardan birinin özel hastanesinde bir
görev alır, ama hiçbir şey yalnızlığını giderememiş, ruhunun
boşluğunu dolduramamıştır. Doktor Sabri gene kaçtığı
kasabaya döner.
Son Sığınak (1961)
 Romanda,tek ortak yönleri tiyatro sevgisi olan bir grup
insanın en zor anlarda bile birbiriyle olan
dayanışmasını ,insan ilişkilerini sevgi ve ilgiyi
anlatıyor.Burada son zamanlara dek bir arada kalan
insanların dostluğu aynı bedende yaşayan ruhlara
benziyor. Kişilerin birbirlerinin sorunlarıyla kendi
sorunlarıymış gibi bu kadar ilgilenmesi ve hep birlikte
sevinip hep birlikte ağlaması bize bir kez daha insan
olduğumuz için sevinmemizi sağlıyor.
 Kitaptaki
kişiler: Süleyman Bey, Servet Bey, Hoca,
Makbule Hanım, Azmi, Neriman
Kan Davası (1961)
 Annesini, babasını küçük yaşta yitirmiş Ömer, Kurtuluş
Savaşı’nda yedek subaylık yapmıştır, öğretmendir, Ege
köylerinde çalışır, atandığı Yukarı Sazan köyünde kan
davası ve gerginlik vardır. Aşağı Sazan’ı su basınca
Yukarı Sazan’lılar sevinirler. Ömer, Aşağı Sazan’a
yardıma koşar; kaderlerine terk edilmiş çocuklardan
Müslim ona yardım eder ve bu uğurda hayatını kaybeder.
Su baskınından sonra iki köy barışır, kan davası sona erer.
Öğretmen Ömer bir toplum sorununu çözmüştür, mutlu
ama yalnızdır, meslektaşı Esma Güneyli ile evlenir,
yalnızlığından kurtulur.
Tanrı Misafiri (1927) (Hikaye)
Tanrı Misafiri; Reşat Nuri Güntekin'in, Türkiye toplumunun
her kesiminden eşsiz insan manzaralarını ustalıkla sunduğu
hikayelerini kapsar. Hikayelerin adları bile yazarın geniş
yelpazesi hakkında fikir vericidir: Tanrı Misafiri, Yaseminli
Yuva, Deniz Banyosu, Münzevinin Esrarı, Yanakların
Taksimi, Gece Ziyaretçileri, Su Çekme ve Bulaşık Yıkama,
Şapka Duası, Bir Aile Meselesi, Madeni Günahlar, Bir İstifa,
Bir Centilmen, Porselen Çay İbriği, Hatıra Defteri, Kesatlık,
Bir Modern Genç Kız, Sinema, Çocuk ve Sokak, Biçilmiş
Kaftan, Bir Artist, Diplomasız Doktor, Hasta Çocuk, Bir
Gümrük Kaçakçılığı.
Leyla ile Mecnun (1928) (Hikaye)
 Reşat Nuri Gültekin'in birçok hikâyesinin
toplandığı bu kitap, insanların gönül
dünyalarının zenginliğini, aşkın, sevginin ve
dostluğun bütün renklerini ustalıkla sergiliyor.
Mektuplar, anılar ve gerçekler başarıyla dile
getirilmiş. Bu kitapta ayrıca birkaç küçük oyun
da yer alıyor.
Olağan İşler (1930) (Hikaye)
 Olağan İşler'in ilk bölümünde yer alan kısa
hikâyelerde, şiir tadında tasvirler, insanların
güzel duygu dünyaları ve toplumun gerçekleri
akıcı bir biçimde ele alınıyor. İkinci bölümde
ise, yazarın Batılı yazarlardan yapmış olduğu
başarılı çeviri hikâyeler yer alıyor.
Balıkesir Muhasebecisi (1953) (Oyun)
 Balıkesir'de muhasebecilik yapan sıradan bir memur, bir arkadaşı tarafından ikna
edilerek İstanbul'a gider. II. Dünya Savaşı sonrası yıllarda, "köşe dönmek", kolay
yoldan para kazanmak, fırsatçılık gibi duygu ve düşüncelerle, en insani değerlerin
bile para ile ölçülmeye çalışıldığı bir ortamda yasadışı yollarla ticaret yapmaya
çalışır. Başta en yakın çevresi, ailesi bile bir an önce zengin olma hayaliyle ona
destek olmaktadır. Ancak bir iş meselesi yüzünden hapse girmesinden sonra aile
fertleri namus timsali kesilerek kendisinden utanmaya başlarlar. Bu utancına ve
eleştirilerine şahit olan Tahir Bey’in hapisten çıktıktan sonra ‘her şeyi bırakarak
eski yaşantıya dönme’ oyunu karşısında aile fertlerinin hiçbiri sözlerinde durmaz.
 Eserde, para-namus çatışması yaşayan bireyin durumunu ve maddi imkanlardan
vazgeçmeyi göze alamayan insanların namus söylemlerinin samimiyetsizliğini
ortaya konmaktadır.
Tanrıdağı Ziyafeti (1954) (Oyun)

 Oyun, diktatörlüğün kurallarından vazgeçemeyen


ama demokrasiyi de uygulamak isteyen bir
toplumun kısır döngüsünü temel sorun olarak alır .
 Olaylar, zamanımızda, Çin sınırı
yakınlarındaki Karakum Cumhuriyeti'nde geçer.
Hazırlayan: Süleyman Kara

Edebiyatsultani.com

You might also like