Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 9

PUSLU

KITALAR
ATLASI
KRİTİK DOSYASI
İHSAN OKTAY
ANAR
İhsan Oktay Anar 1960 yılında Yozgat’ta dünyaya
gelmiştir. Orta öğrenimine kadar olan eğitim sürecini
İzmit’te tamamladı. Lisans, master ve doktorasını Ege
Üniversitesi’nde tamamladı. 

Ege Üniversitesi Felsefe Bölümünde 2011 yılında emekli


olana kadar çalışmıştır. İhsan Oktay Anar Edebiyatçılar
Derneği ve Pen yazarlar derneğinde üyedir. İlk öyküsü
olan “Kafirler İçin Apologya” Morköpük dergisinde
yayınlanmıştır. Roman olarak da Puslu Kıtalar Atlası Hulki
Aktunç’un önsözü ile yayınlanmıştır. 
Anar tarihlerden yeni tarihler üreten adam olarak
adlandırıldı. Tarihsel romanlar yazmaktan ziyade tarihten
yeni roman çıkaran ve sonucunda romanı yeniden
tarihselleştiren yapıtlar yazdı. 
İHSAN OKTAY ANAR
Puslu Kıtalar Atlası kitabı yayınladığında Kuzey Irak’ta operasyonda olan İhsan
Oktay Anar müziğe de oldukça tutkundur. 

Felsefenin anlaşılmazlığından uzak roman ile onu tamamlayarak edebiyatımıza


felsefeyi aşılamıştır.

Romanlarında her zaman felsefe tarih, polisiye sürekli iç içe olup üst düzey bir
kurmaca anlayışı ürünler çıkarır.

İhsan Oktay Anar’ın en çok bilinen ve sevilen eseri Puslu Kıtalar Atlası’dır.

Amat isimli eseri yeryüzünde akla gelebilecek tüm kötülükleri içinde barındıran


bir geminin hikâyesi ile okuyucuya iyi ve kötü bitmeyen çekişmesini anlatır.

Suskunlar eserinde Mevlevi kültürünü işler.

İzmir’de mütevazi bir yaşam süren İhsan Oktay Anar kitaplarındaki başarısını


eşsiz hayal gücü, felsefik tavrı ile sağlamaktadır.
Uzun İhsan Efendi

Bünyamin

Arap İhsan Efendi

KARAKTERL Alibaz

ER Ebrehe (Büyük Efendi)

Kubelik

Hınzıryedi

Dertli
Roman, bir korsan olan Arap İhsan Efendi’nin, yeğeni
Uzun İhsan Efendi’yi ziyaret etmesi ile başlar. İstanbul’a,
hayatını kurtaran kitabın çevirisini yaptırmak için gelen
Arap İhsan Efendi bir köle olarak aldığı Alibaz adlı
çocuğu ve yanındaki maymunu Uzun İhsan’ın yanında
bırakır.
 
Evinde oğlu Bünyamin ile yaşayan, içtiği bir uyku şurubu
nedeniyle sürekli uzun uykulara dalan, rüyalarında
gördüklerini de bir atlasa yazan Uzun İhsan Efendi,
dayısına getirilen çeviriyi - Rendekar’ın “Zagon Üzerine
Öttürme” eserini - okuduktan sonra gerçekliğin doğası
üzerine düşünmeye başlar.
Bu arada Bünyamin de, babasının bu tuhaf hayat tarzından
şüphelenmeye başlar ve sırlarını çözmek için onun uyku
şurubundan içmeye karar verir. Fakat gereğinden fazla içtiği
için uyanamaz ve öldü sanılarak gömülür. Kafasında
duyduğu esrarengiz bir ses sayesinde mezardan çıkan
Bünyamin’in bu “başarısı” kısa sürede yayılır ve Bünyamin,
kendisine hazırladığı atlası veren babasının da desteğiyle, 
lağımcı olarak Osmanlı ordusuna katılır.
 
İlk görevinde, Zülfiyar adlı bir casusu kurtarmaya çalışırken
yüzünden ciddi şekilde yaralanan ve Zülfiyar’ın kendisine
teslim ettiği uğursuz, kara parayı babasının kendisine
verdiği atlasın içinde saklayan Bünyamin, tanınmaz halde
İstanbul’a geri döner. Babasının yeniçeriler tarafından alınıp
götürüldüğünü ve işkence gördüğünü öğrendikten sonra,
kitaptan bir bölüm okur ve buradan aldığı direktiflerle dilenci
loncasına katılır.
 
Kısa süre içinde, dilenci loncasının da Zülfiyar ve
onun efendisi Ebrehe için çalıştığı anlaşılır. Bu kişiler,
harıl harıl Bünyamin’i aramakta, fakat yüzü ciddi
şekilde yaralandığı için onu tanımamaktadır.
 
Dilenci loncasında “Büyük Efendi” Ebrehe ile tanışan
Bünyamin, bir süre onunla yakın bir ilişki kurar ve
ondan Osmanlı Devleti’ndeki gizli casus
örgütlenmesini, kara paranın sırrını ve Mehdi’nin
ilerleyen günlerde İstanbul’a geleceği yönündeki
kehaneti öğrenir. Fakat bu kehanet, Ebrehe için yerini
bulmakla beraber, doğru çıkmaz, ve dilenciler loncası
Ebrehe’ye karşı ayaklanıp onu öldürür.
Romanın sonunda, dilenciler loncasının da
yanması ile Bünyamin dünyada bir kez daha
özgür kalır. Babasının kendisine verdiği
kitaba ilk kez gerçek anlamda dikkatle bakan
Bünyamin, bu kitabın adının “Puslu Kıtalar
Atlası” olduğunu görür ve eserin son
sayfalarından bir bölüm okuyarak, tüm
yaşananların babası Uzun İhsan Efendi’nin
düşlerinde gerçekleştiğini anlar.

You might also like