V. Eği̇ti̇mi̇n Psi̇koloji̇k Temelleri̇ P.poi̇nt Sunulari

You might also like

Download as ppt, pdf, or txt
Download as ppt, pdf, or txt
You are on page 1of 116

Eğitimin Psikolojik Temelleri

Psikoloji
 Psikoloji “insan ve hayvan
davranışlarını inceleyen bilim dalı”dır
(Morris, 2002).
 Psikoloji üç alanda bireylere fayda
sağlamaktadır.
 Birinci olarak psikoloji insanın kendini
daha iyi tanıması, davranışlarının
nedenlerini anlaması fırsatı
sunmaktadır.
 İkinci olarak diğer bireyleri, hayvanları
daha iyi anlamayı ve onlarla empati
kurmayı sağlamaktadır.
 Üçüncü olarak anne babadan
başlayarak çevredeki insanları,
çevredeki grupları, toplumu daha iyi
anlayarak çevreyle uyum kurmayı
sağlamaktadır. Uyum ise psikolojik
dengenin temelini oluşturmaktadır.
 Psikoloji önceleri felsefenin içinde yer
almaktaydı. Ayrılmasından sonra eğitim ile
işbirliği arttı.
 Bilim çevrelerinde modern psikoloji, 1879’da
Almanya’da Leipzig Üniversitesinde Wilhelm
Wundt tarafından kurulan İlk psikoloji
laboratuvarı ile başlatılır. Bu dönemden sonra
yapılan çalışmalarla psikolojinin birçok alt dalı
oluşmuştur.
 1920’lere kadar zihinsel yaşamın bilimi olarak
tanımlanmıştır.
 1920’lerden 1960’lara kadar psikoloji, Amerikan
psikologları tarafından gözlenebilir davranışların
bilimi olarak yeniden tanımlanmıştır.
 1960’larda ise psikoloji başlangıçtaki ilgisi olan
zihinsel süreçlere yeniden yönelmiş ve psikoloji,
davranış ve zihinsel süreçlerin bilimi haline
gelmiştir.
 • Psikolojinin ilgi alanları: insan davranışlarının
gelişimi ve insan öğrenmeleridir.
Eğitim ve Psikoloji
 Psikoloji insan davranışını ve zihinsel süreçleri inceleyen bir bilim
dalıdır.
 Eğitim, «kasıtlı olarak istendik davranış değiştirme veya oluşturma
süreci» olarak tanımlanmaktadır.
 Bilerek, isteyerek ve aynı zamanda istenen öğrenmelerin
sağlanması, bunun bilinçli ve bilimsel olarak yapılabilmesi için
psikoloji biliminden elde edilen verilere ihtiyaç vardır.
 Eğitim öğrencilerin davranışlarını istendik yönde değiştirebilmek
için psikolojiyle işbirliği yapmaktadır. Psikoloji biliminin ortaya
koyduğu bulgular eğitimin daha da geliştirilmesi için
kullanılmaktadır.
 Bunun yanında eğitim kurumlarında öğrencilerin psikolojik
sağlıklarının korunmasında da psikolojiden yararlanılmaktadır.
 Ders anlatırken öğrenci psikolojisinin bilinmesi
öğretmenlere büyük avantajlar sağlamaktadır.
 Öğretmenlerin kişilerarası iletişim becerilerine sahip
olmaları, öğrencilerle, diğer öğretmenlerle ve velilerle
iyi iletişim kurabilmelerinde ve karşılaştıkları
sorunları kolayca aşmalarında yardımcı olmaktadır.
 Öğrencilerin derse karşı tutumları, motivasyonları,
dikkatlerinin derse çekilmesi, kaygıları dersin
işlenmesine etki eden önemli psikolojik faktörlerdir.
Eğitim Psikolojisi
 Psikolojinin eğitim ile kesiştiği nokta eğitim psikolojisinin
konu alanını oluşturmaktadır.
 Uygulamalı psikolojinin alt dallarından eğitim psikolojisi
genel olarak gelişim psikolojisi ve öğrenme psikolojisini
kapsamaktadır. Gelişim ve öğrenme ilkelerinden yararlanarak
daha etkili öğrenme ortamlarında etkili bir öğretim ile
öğrenmeyi verimli bir biçimde gerçekleştirmeyi amaç edinen
bir bilim dalıdır.
 Bunun yanı sıra eğitim psikolojisinden özürlü ve üstün zekâlı
çocukların eğitimlerinde, sivil savunma birimleri ve ordu için,
güvenlik, arama, kurtarma amaçlı, ayrıca sirkler için gösteri
amaçlı olarak köpek fil, aslan, papağan ve atların eğitilmesinde
de yararlanılmaktadır.
 Eğitim Psikolojisi
 • Öğrencilerin beden, zihin, psiko‐motor, duygu, sosyal
gelişimlerinin nasıl olduğu,
 • Öğrenme süreci,
 • Öğrenme kuramları,
 • Öğrenmeyi etkileyen faktörler,
 • Öğrenmede transfer, hatırlama, unutma,
 • Sınıfta motivasyon,
 • Kişilik gelişimi
 İle ilgilenmektedir.
Gelişim Psikolojisi
 Gelişim psikolojisinin
kapsamında döllenmeden
başlayarak ölüme kadar
geçen süreç içerisindeki
fiziksel, zihinsel, ahlaki
vb. her türlü gelişim
alanındaki değişiklikler
incelenmektedir.
 Gelişim dönemleri, özellikleri, gelişim düzeyleri
incelenmektedir.
 Gelişim: Organizmanın döllenmeden başlayarak,
bedensel, zihinsel, dilsel, duygusal ve sosyal yönden
belirli koşullarda, en son aşamasına ulaşıncaya kadar
sürekli ilerleme kayıt eden bir değişimdir.
 Gelişim psikolojisi ise, biyolojik, psikolojik ve
davranışsal yeteneklerin basitten karmaşık sistemlere
doğru değişiminin incelenmesi olarak da
tanımlanmaktadır (Woolfolk, 1998, 12).
 Büyüme: Genel olarak tüm vücudun, iç
ve dış organların kilo, hacim, boy,
genişlik açısından sayısal artışıdır.
Büyüme vücudun değişik organlarında
değişik hızlarda gerçekleşmektedir.
 Olgunlaşma: Vücut organlarının
kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine
getirebilecek düzeye gelmesi için,
öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak,
kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir
değişmedir (Senemoğlu, 2005, 12).
Örneğin, bir çocuğun yürüyebilmesi için
bacak kaslarının gelişmesi olgunlaşmayı
ifade eder. Yürüme, koşma, atlama, tutma,
atma, kalkma olgunlaşma ürünü
davranışlardır.
 Öğrenme: Bireyin çevresiyle belli bir
düzeydeki etkileşimleri sonucunda
meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış
değişimleridir (Senemoğlu, 2005, 13;
Fidan, 1986, 13).

 Hazırbulunuşluk: Büyüme ve
olgunlaşmayı içine alan bir kavramdır.
Yeni bir öğrenme durumu için her türlü
gelişim alanının hazır hale gelmesini ifade
etmektedir.
 Davranış: Organizmanın her türlü
hareketine davranış adı verilmektedir.
Organizmanın gözlenebilen ya da
gözlenemeyen, açık ya da örtük
etkinliklerinin tümüdür. Örneğin konuşma,
yazma, düşünme, kalbin çalışması vb.
(Senemoğlu, 2005, 91).
 a. Doğuştan gelen davranışlar
 b. Geçici davranışlar
 c. Sonradan kazanılan öğrenilmiş
davranışlar
 Gelişim Dönemleri: Gelişim sürecinde, değişik zaman
dilimleri içinde, insanlarda belirli özelliklerin öne çıktığı
gözlenir. Belirli özelliklerin ön plana çıktığı bu gelişim
aşamalarına dönem denilmektedir. En basit dönem
sınıflaması yaşa göre yapılandır (Bayraktar, 1991, 182).
 1.Bebeklik (0-2 yaş)
 2.İlk çocukluk (3-6 yaş)
 3.İkinci çocukluk (7-11 yaş)
 4.Erinlik ve ergenlik (12-18 yaş)
 5.Gençlik (19-25 yaş)
 6.Yetişkinlik (26-34 yaş)
 7.Orta yaşlılık (35-60 yaş)
 8.Yaşlılık (60 ve üstü)
 1.Bebeklik Dönemi
 Bedensel ve motor gelişme çok hızlıdır.
 Birey çevresini büyük ölçüde duyu organlarını
kullanarak tanımaya çalışır.
 Psikososyal gelişim bakımından, temel güven bu
dönemde kazanılmaya başlanır.
 Bebeğin temel ihtiyacının zamanda karşılanması,
ona sevgi gösterilmesi güvenin gelişmesini sağlar.
 2.İlk Çocukluk Dönemi
 Okul öncesi olarak adlandırılır.
 Çevresiyle sosyal ilişki kurabilir.
 Cinsiyet farklılığını öğrenir.
 Akranlarıyla oyun oynayabilir.
 Sosyal ve doğal çevreyle ilgili temel kavramlar
öğrenirler.
 Doğru ve yanlışları birbirinden ayırmaya ve vicdan
geliştirmeye başlarlar.
 3. İkinci Çocukluk Dönemi
 Çocukların bedensel gelişmeleri yavaşlar, motor yeteneklerinde ise gelişme gözlenir.
 Kalem tutma becerileri gelişir, çabuk yorulurlar.
 Arkadaşlarıyla oyun oynamaktan çok hoşlanırlar.
 Kurallara uymayı öğrenirler.
 Okuma yazma ve sayısal alanlarda temel beceriler geliştirirler.
 Kişisel bağımsızlık kazanırlar.
 İlk yıllarda çocuk somut düşünür. Soyut kavramları anlamda ve sembolik
düşünmede güçlük çeker.
 Ancak 4. ve 5. sınıflarda çocuğun mantıklı ve soyut düşünme yeteneğinde artış
görülür.
 Kendi kendilerine çalışma, öğrenme ve araştırma yapma becerileri artar.
 4.Erinlik ve Ergenlik Dönemi
 Bireyin bedensel gelişimi çok hızlıdır.
 Bireyin vücut oranları bozulur. Yeni
görünüşüne alışamayan sinirli ve huzursuz
olurlar.
 Dönemin sonuna doğru cinsel olgunlaşma
belirtileri çoğalır.
 5.Gençlik Dönemi
 Gençler akran gruplarına yönelirler, ailelerden
bağımsız olmaya çalışırlar.
 Zihinsel gelişim de hızlanır. Soyut ve mantıklı
düşünme yeteneği gelişir.
 Kendi düşünme biçiminin en doğrusu olduğuna
inanarak, çevresiyle gereksiz tartışmalara girer.
 Yetişkinlerin fikirlerini beğenmez ya da reddeder.
 6.Yetişkinlik Dönemi
 Birey, meslek yaşamına atılır, yeni bir aile kurar ve bunlara
uyum göstermeye çalışır.
 Çocuk yetiştirme, evi idare etme, sosyal ve vatandaşlık
sorumluluklarını yükleme, yakın arkadaş çevresi oluşturma bu
dönemin en önemli görevleridir.
 7.Orta Yaşlılık Dönemi
 Çocukları hayata hazırlama, yaşlanmakta olan anne baba ile
uyum, yeni boş zamanlarını değerlendirme faaliyetleri
geliştirme, orta yaşın getirdiği fizyolojik değişmeler uyum
sağlamadır.
 8.Yaşlılık Dönemi
 Bireyin giderek azalan fiziksel gücüne ve emekliliğe
uyum göstermesi en önemli sorunlardan biridir.
 Gelişim görevlerini yerine getiren, bu dönemleri
sorunsuz yaşayan kişiler yaşlılık dönemini huzur içinde
geçirirler.
 Gelişim dönemlerindeki ortak özellikler, grup halinde
eğitim yapılan okulların programlarının hazırlanmasında
ve uygulanmasında eğitimci ve öğretmenlere büyük
kolaylık sağlar.
Gelişim Özelliklerinin Öğrenme-Öğretme Süreci
Üzerine Etkileri
 İlköğretim I. Kısım ( ortak gelişim özellikleri )
 1.Çocuk daha çok duyu organlarını kullanarak ve yaparak öğrenir. –gezi,
gözlem, deneyler
 2.Üçüncü sınıfa kadar kalem tutarken çabuk yorulurlar. Düzgün yazı
yazmakta güçlük çekerler.
 3.Okula başladıkları yıllarında gelişim özellikleri açısından büyük
farklılık gösterirler.
 4.Hareketli oyunlar severler. –eğitici oyunlar-
 5.Yeni davranışlar öğrenmeye ve başarılı olmaya isteklidirler.
 6.Çocuk aileye bağımlı olduğu için, okul-aile işbirliğine önem
vermelidir.
Gelişim Özelliklerinin Öğrenme-Öğretme Süreci
Üzerine Etkileri
 İlköğretim II. Kısım ( ortak gelişim özellikleri )
 1.Soyut düşünme yeteneği gelişmeye başlar.
 2.Büyüme hızlanır, çocukluktan erinlik ve ergenliğe geçişin güçlükleri
yaşanmaya başlanır. Çabuk öfkelenir ve yorulurlar. Dersler sırasında
gündüz rüyaları artar.
 3.Çocuk ailesinden bağımsızlaşarak, akran gruplarına önem verir. Sınıf
dinamiğinden çabuk etkilenir.
Gelişim Özelliklerinin Öğrenme-Öğretme Süreci
Üzerine Etkileri

 Ortaöğretim ( ortak gelişim özellikleri )


 1.Gençler kendilerini yetişkin olarak kabul ettirme çabası ve kimlik
arayışı içine girerler.
 2.Meslek seçimi önem kazanır.
 3.Öğretmenler onlara yetişkin gibi davranmalıdır.
 4.Eğitimde sembollerle düşünme becerisi geliştirilmelidir.
 5.Ezberden kaçınılarak düşünmeye teşvik edilmelidir.
 Kritik dönem: Çocukların bazı gelişim dönemlerinde ve
yaşlarda belli tür öğrenmelere karşı yüksek duyarlılık
gösterdikleri dönemlere kritik gelişim dönemi denmektedir.
Kritik Dönem, ilgili davranışların kazanılması gereken,
kazanılmadığında telafisi çok zor ya da imkansız olan
gelişim dönemidir.
 Kritik dönemde çevresel uyarıcı ve olayların çocuğun
gelişim ve öğrenme süreci üzerinde etkisi büyüktür.
 Bu dönemlerde çocuklar çevrede düzenlenen belli öğrenme
yaşantılarını diğer dönemlerden daha hızlı kazanmaktadırlar
(Senemoğlu, 2000, 18).
 Gelişim görevleri: İnsanın bir gelişim evresinde
gerçekleştirmesi beklenen büyüme, olgunlaşma
düzeyi ve davranışlardır (Başaran, 2000, 24).
 Gelişme ve Gelişim: Organizmanın büyüme,
olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle sürekli
ilerleme kaydeden değişmesidir. Gelişme ürün
olarak ele alınmakta, gelişim bu ürünün süreç
yönü olarak tanımlanabilmektedir (Senemoğlu,
2000, 16).
 Kalıtım, çevre ve hormonlar gelişimi etkileyen
etmenlerdir.
Gelişimin Temel İlkeleri
 Gelişim kalıtım ve çevre etkileşiminin ürünüdür.
 Gelişim yordanabilir belli bir sıra izlemektedir.
 Gelişim süreklidir, belirli aşamalar halinde
gerçekleşmektedir.
 Gelişim ileriye doğrudur ve birikimli bir süreçtir.
 Gelişimde belirli yönelimler vardır: a) baştan
ayağa doğrudur, b) içten dışa doğrudur.
Gelişimin Temel İlkeleri
 Gelişim genelden özele doğrudur.
 Çocuklar önce tüm vücuduyla hareket etmekte, büyük
kaslarını kullanmakta daha sonra küçük kas
koordinasyonunu sağlamaktadırlar.
 Gelişim nöbetleşe devam etmektedir.
 Gelişimde bireysel ayrılıklar vardır.
 Gelişimde kritik dönemler vardır. Örneğin ergenlik
dönemi kimlik kazanılması için kritik dönemdir.
Gelişimin Temel İlkeleri
 Gelişim bir bütündür.
 Gelişim alanları birbiriyle etkileşim
halindedir. Örneğin fiziksel gelişim,
zihinsel gelişimi etkilemektedir, zihinsel
gelişim ise kavram gelişimini, dil
gelişimini, oyun gelişimini ve ahlâk
gelişimini etkilemektedir (Başaran, 2000,
23).
Gelişim Dönemleri ve Gelişim Görevleri

 Bebeklik ve İlk çocukluk dönemi(0-6)-Yürümeyi öğrenme-


Dışkı kontrolünü öğrenme-Cinsel kimlik kazanma-Dili
öğrenme-Vicdan gelişiminin başlaması-Öz bakım becerilerini
kazanma
 İkinci (son) çocukluk dönemi (6-12)-Sosyalleşme-Toplumsal
cinsiyet rollerini üstlenme-Okuma yazmayı öğrenme-Kişisel
bağımsızlığa ulaşma-Kendine karşı olumlu tutum geliştirme-
Hem cins arkadaşlıkları kurma
 Ergenlik dönemi(12-18)-Kimlik kazanma-Karşıt cins
arkadaşlıkları da kurma-Ailesinden duygusal bağımsızlığını
kazanma-Evlilik ve aile hayatına hazırlık-Toplumsal rollerini
üstlenmeye başlama-Kendine özgü ahlâk ve değerler sistemi
geliştirme
Gelişim Dönemleri ve Gelişim Görevleri
 Genç yetişkinlik dönemi (18/22-30/35)-Eş seçme ve evlenme-Evlilik
yaşamının sorumluluklarını üstlenme-İşini seçme-Toplumsal
sorumluluklarının tümünü üstlenme-Topluma uyum kurma
 Yetişkinlik dönemi(30/35-45/50)-Ekonomik olarak yaşamında
gelebileceği en üst seviyeye gelme-Ailedeki küçüklere sorumlu
yetişkinlik örneği sunma-Boş zaman etkinlikleriyle uğraşma-Eşiyle
bütünleşme-Yaşla birlikte gelen fizyolojik değişiklikleri kabul etme-
Ebeveynlerinin sorumluluklarını üstlenme
 Yaşlılık dönemi(45/50)-Fiziksel güçte azalmaya ve sağlıkla ilgili
sorunlara uyum yapma-Azalan gelire uyum sağlama-Eşin kaybına
uyum sağlama-Yaş grubu ile yakınlık kurma
Belli Başlı Gelişim Kuramları
Psikoseksüel Gelişim Kuramı (S. Freud)

 Freud'a göre, ilk 6 yaşın kişilik gelişiminde önemi büyüktür. Freud


kuramında cinsel gelişimin kişiliğin gelişimindeki önemini
vurgulamaktadır.
 Psikoseksüel gelişim kuramına göre, kişiliğin normal gelişimi için
her dönemde bireyin temel gereksinimlerinin doyurulması
gerekmektedir. Eğer temel gereksinimler karşılanmazsa kişilik
gelişimi bundan olumsuz etkilenmektedir. Freud psikoseksüel
gelişimi beş dönemde incelemiştir. Bunlar;

 I. Oral Dönem (0-1/1,5 Yaş)


 II. Anal Dönem (1/1,5 - 3 Yaş)
 III. Fallik Dönem (3-6 Yaş)
 IV. Gizil Dönem (6-12 Yaş)
 V. Genital Dönem (12-18 Yaş)
Oral Dönem
 Oral dönemde temel haz kaynağı emmedir.
Bebeğin sütten çok erken ya da geç
ayrılması oral döneme saplanma
geliştirmesine neden olabilmektedir.
 Yetişkinlikte bu saplanma sonucu sigara
içme, fazlaca sakız çiğneme, aşırı yemek
yeme gibi davranışlar görülebilmektedir.
Anal Dönem
 Fiziksel haz olarak tuvaletini tutmak ya da bırakmak çocuk
için çok önem taşımaktadır.
 Bu dönemde olumlu tuvalet eğitimi yaşantısı önemlidir.
Baskıcı, hoşgörüsüz, cezalandırıcı tuvalet eğitimi çocukların
bu döneme bağımlı kalmasına neden olabilmektedir.
 Freud’a göre çocukken titiz bir tuvalet eğitimi gören bir çocuk
sıkı, cimri, inatçı, sürekli kendini denetim altında tutan bir
birey olarak gelişebilmektedir.
 Tuvalet eğitimi son derece gevşek olan bir bireyde aldırmaz,
vurdumduymaz, dağınık, düzensiz bir birey olarak
yetişebilmektedir.
Fallik Dönem
 Karşıt cinse sevgi duymaya başlarlar. Çocuklar bu dönemde büyüklerini model
alarak cinsiyet rollerini kazanırlar. Çocuk aynı cinsten olan ebeveyni ile
özdeşim kurarak, onun cinsel rolünü içselleştirir.
 Çocuk bu dönemde ahlaki standartları da kazanmaya başlamıştır.
 Bu dönemde çocuklar cinsel organlarına, cinsel farklılıklara ve onların
anlamlarına yönelir. Bu davranışın engellenmesi çocukta suçluluk
duygularının ve cinselliğe karşı olumsuz bir tutumun kaynağı olabilmektedir.
 Cinsel kimliğin kazanılmaya başlandığı bu dönemde, çocuk cinsiyet
farklılıklarını fark etmeye başlamakta sorular sormaktadır. Merakı nedeniyle
azarlanan çocukla yetişkinlikte cinsel kimliği benimsemede sorunlar
yaşamaktadır.
 Bu dönemde çözümlenmeyen psikoseksüel karmaşa, sonraki yıllarda suçluluk
duygusuna yol açabilir.
Gizil (Latent) Dönem
 Daha önceki yıllarda kazanılanlar pekiştirilir.
 Bu dönemde çocuğun cinsel dürtüsü gizlidir.
Çocuk cinsiyetle ilgili konulardan hoşlanmaz.
Çocuk daha çok oyunla ilgilenmektedir.
 Dönem boyunca çocuklar aynı cinsiyetten
arkadaşlarla oynama eğilimindedirler.
 Ev dışındakilerle de özdeşim kurmaya başlayarak
sosyalleşirler. Bu dönem fırtına öncesi sessizlik
dönemi olarak da adlandırılır.
Genital dönem
 Sonuncu dönemdir. Hızlı fiziksel büyüme
ve buluğa erme ile içsel dürtüler
artmaktadır. İlk dört psiko-seksüel dönemi
başarı ile geçiren bireyler bu dönemi de
sağlıklı bir şekilde geçirirler. Bu dönemde
kişilik, çocuk kişiliğinden yetişkin kişiliğe
dönüşmektedir.
 Psikososyal Gelişim Kuramı (E. Erikson)
 Erikson, psikososyal gelişmeyi insan
yaşamının tümünü kapsayan bir süreç olarak
görmüştür. Bu görüşüyle yaşam boyu
gelişim ilkesini ilk kabul eden
psikologlardan biridir. Erikson’un “İnsanın
Sekiz Evresi” başlığı ile geliştirdiği
dönemler kuramı, normal ve normal
olmayan kişilik gelişmesini açıklamaktadır.
Her evrede birey, ya belli psikososyal
gelişmeleri tamamlamakta ve bulunduğu
evreye özgü psikososyal bunalımı atlatmakta
ya da atlatamayarak bundan sonraki evrelere
taşımaktadır. Evrelerin adı, bireyin o evrede
kazanılacak psikososyal özelliğe karşı krizin
adıdır. “Temel güvene karşı güvensizlik”
gibi.
Evrelerin adı, bireyin o evrede kazanılacak psikososyal
özelliğe karşı krizin adıdır. “Temel güvene karşı güvensizlik”
gibi.
 I. Temel Güvene Karşı Güvensizlik (0-2)
 II. Bağımsızlığa Karşı Kuşku ve Utanç (2-3,5)
 III. Girişkenliğe Karşı Suçluluk (4-6)
 IV. Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu/ Yetersizlik (6-12)
 V. Kimlik Kazanmaya Karşı -Rol Karmaşası (12-18)
 VI. Yakınlığa Karşı Uzaklık
 VII. Üretkenliğe Karşı Durgunluk
 VIII. Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk
1.Temel Güvene Karşı Güvensizlik (0-2 yaş)
 Bebekte güven duygusunun gelişimini beslenme,
uyku gibi ihtiyaçların giderilmesinde bir düzen ve
rahatlığın bulunuşu ile mümkündür.
 Düzenli olarak anne ya da bakımı sağlayan kişinin
her ihtiyaç hissettiğinde sürekli temel ihtiyaçlarını
karşılaması tutarlı bir davranıştır ve güveni
geliştirmektedir. İhtiyaçların giderilmemesi ise
güvensizlik duygularının gelişmesine neden
olmaktadır.

41
2.Bağımsızlığa Karşı Kuşku ve Utanç (2-3.5)
 Çocukların bu dönemde istekleri ile büyüklerinin istekler
çatışabilmektedir.
 Çocuklar ne yiyeceklerine veya ne giyeceklerine
kendileri karar vermek istemektedirler. Eğer anne
babalar çocuklarına kendi yetenek çerçevesinde kendi
davranışlarını yönetme olanağı verir ve rehberlik yaparsa
çocuklar sağlıklı bir özerklik duygusu geliştirirler.
 Eğer anne babalar sürekli onları utandırarak itaate
zorlarsa çocuklar kendilerin sürekli engelleyecek utanç
duygusu geliştirirler.

42
3. Girişkenliğe Karşı Suçluluk (4-6)
 Etkinlik alanları ve dilleri oldukça gelişmiştir.
 Merak ve enerji doludurlar.
 Sorgulamaları için deneme-yanılma yapmalarına
izin verilirse girişkenlik duyguları gelişir.
 Kısıtlayıcı veya denetleyici olurlarsa suçluluk
duyguları gelişir.

43
4. Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu (6-12)
 Okul yıllarını kapsayan bu dönem çocuğun bilişsel
ve fiziksel becerilerini ortaya koyarak geliştirmeye
çalıştığı dönemdir.
 Okula başlama ile birlikte arkadaş ve
öğretmenleriyle sosyal ilişkilerini geliştirdiği
dönemdir.
 Bu çabaları sonucunda başarı duygusu gelişerek
kendine karşı olumlu bir tutum kazanmaktadır. Bu
dönemde öğretmen tutumları çok önemlidir.

44
5. Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası
(12-18)
 Bu dönemde genç kim olduğuna, ne olacağına
ilişkin sorulara yanıt aramaktadır.
 Kendi cinsel gelişimini, artan gücünü ve değişen
vücut yapısını başkaları ile karşılaştırmaktadır.
 Her ergen bu dönemde belirli ölçülerde kimlik
bocalaması yaşamaktadır.

45
6. Yakınlığa Karşı Uzaklık
 Ergenlik döneminin başarılı olarak geçirilmesi bu
dönemde genç evlenme arzusu ile karşı cinsle
yakın ilişkiler kurma çabası içerisine girmektedir.
 Uzun süreli ilişki kurmakta başarısız genç ise
kendini soyutlamaya ve içine kapanmaya
başlamaktadır.

46
7. Üretkenliğe Karşı Durgunluk
 Orta yaşları kapsayan bu dönemde hem bilgi hem
deneyim açısından üst seviyelere ulaşmış bir kişiden,
yeni kuşakları geliştirilmesi yanında kendinden sonraki
kuşaklara bilim, sanat, fikir, teknoloji alanlarında da
üretimler yaparak bırakması beklenmektedir.
 Eğer kişi bir şey öğretemez, yeni kuşaklara rehberlik
edemezse bir durağanlık içerisinde kendisini bularak
kendisine ihtiyaç duyulmadığına inanmakta, verimsiz
olduğu duygusuna kapılmaktadır.

47
8. Benlik Bütünlüğüne Karşı
Umutsuzluk
 Yaşlılık dönemini kapsayan evredir. Kişi bu
evrede yaşamının muhasebesini yapmaktadır.
 Eğer keşkelerle, pişmanlıklar dolu bir tablo varsa
ve artık bunları değiştirebilecek zamanının
kalmadığını düşünüyorsa umutsuzluğa kapılarak,
yaşamdan kaygı duymakta ve ölüm korkusu
yaşamaktadır.

48
BİLİŞSEL (ZİHİNSEL) GELİŞİM
Biliş; Zihinsel etkinliklerimizin genel adıdır. Bir başka
deyişle; dünyamızı öğrenmeyi ve anlamayı içeren zihinsel
faaliyetler anlamına gelir. (Yavuzer, 19-23, s.40).

Bilişsel Gelişim; Bebeklikten yetişkinliğe kadar, bireyin


çevresi ve dünyayı anlama yollarının daha kompleks ve
daha etkili hale gelmesi sürecidir (Senemoğlu, 2007) .

Bilişsel gelişim ile ilgili kuramlar geliştirenler Piaget,


Bruner, Vygotsky ve Gagne dir.
 Zihinsel Gelişim Kuramı (J. Piaget)
 Piaget zekâyı çevreye uyum yapabilme
yeteneği olarak tanımlamaktadır. Piaget
bilişsel yapılardaki değişimle öğrenmeyi
açıklamıştır.
 Şema, zihnimizde oluşturduğumuz bilişsel
dosyalardır. Şemalar içlerinde her türlü
bilişsel (renk şeması), duyuşsal (inanç
şeması), davranışsal (araba kullanma
şeması) bilgiyi barındırmaktadırlar.
 Bilgiler çevreye uyum sağlamamızı ve
davranışlarımızı gerçekleştirmemizi
sağlamaktadır.
 Piaget insanların doğuştan üç temel bilişsel şema
ile dünyaya geldiklerini ifade etmektedir. Bunlar
emme, yakalama-kavrama, ağlama şemalarıdır.
Bu üç şema bebeğin dünyaya uyum sağlayarak
hayatını devam ettirmesine yetmektedir.
Piaget’in Zihinsel Gelişim Dönemleri

 I. Duyusal - Motor Dönem (0-2)


 II. İşlem Öncesi Dönem (2-7)
 III. Somut İşlemler Dönemi (7-11)
 IV. Soyut İşlemler Dönemi (11-Ergenliğin
sonu)
1. Duyusal Motor (Sensory-motor) Dönemi (0-2 yaş)

 Dünyayı tanımak için duyu organlarını ve bedenini kullanır.


 Dönem içinde ilerledikçe çevresinde olanları ve kendisinin
çevresinden farklı olduğunu keşfetmeye başlar.
 Kendisini nesnelerden ayırt eder.
 Çocuk ancak dönemin sonuna doğru çevresindeki bildik
eşya ve kişileri adlandırmaya başlar; eşya, uzay ve zamanla
ilgili koordinasyonunu devimsel davranışlarla sağlar ve
işlem öncesi döneme geçer.
 Refleksif davranışlardan – amaçlı davranışlara geçer (6-8
aylar)
 İlk deneme yanılma öğrenmeleri oluşur

53
1. Duyusal Motor (Sensory-motor) Dönemi (0-2 yaş)

 Dönemin belirgin özelliklerinden birisi çocuğun eşya(nesne)


sürekliliği (object permanence) denilen yeteneği geliştirmesidir.
 Dönemin ortalarında çocuk gözü önündeki bir eşyayı, örneğin
oynadığı topu, gösterebilir. Onunla ilgili davranışlar sergileyebilir.
 Top saklandığında, örneğin iki kapaktan birinin altına
konulduğunda, ve çocuğa ‘Top nerede?’ diye sorulduğunda, kapağı
açıp topu bulur ve gösterebilir.
 Eşyanın fiziksel yokluğunda çocuğun zihninde var olan bu
düşünceye eşya sürekliliği denilmiştir.
 Taklit ve ertelenmiş taklit (daha önceki görmüş olduğu
hareketi sonradan tekrarlar).

54
2. İşlem Öncesi (Pre-operational) Dönem (2-7)
 Sembolik Dönem ( 2- 4 Yaş);
 Dil hızla gelişir. Bu dönemde birey sözcük dağarcığını
zenginleştirerek dilini geliştirir
 Kompleks kavramları ve ilişkileri anlayamazlar.
 Mevcut olmayan varlıklara karşı semboller geliştirir.
 Ben merkezci düşünür. Bu yaşlardaki çocuklar kendi görüşlerinin
olabilecek tek görüş olduğuna inanırlar, çevrelerindekilerin
kendilerininkinden daha farklı bakış açılarına sahip olabileceklerini
anlayamazlar.
 Animizm (canlandırmacılık) vardır. (Bebeği ile konuşma )
 Tersine çevirememe.
 Özelden özele akıl yürütme(Çocuğu olmayan bir kadın evli değildir).
 Korunum kazanamama
 Odaklama
 Tek özelliğe göre sıralama ve sınıflama
 Hayal gücünü kullanarak oyun oynama

55
İşlem Öncesi (Pre-operational) Dönem
 Sezgisel Dönem (4- 7 Yaş);
 Dil gelişimi iyi düzeydedir.
 Çocuk bu dönemde çevresindeki eşya ve kişileri kendinden ayrı varlıklar
olarak görmeye, eşya ve olaylara nesnel (objective) bakmaya başlar.
(Böylece, çocuk deneyim kazandıkça ben merkezli düşünüşleri bırakır.)
 Çocuklar bir arada oynarlar ama, birlikte oynamazlar.
 Problemleri sezgileriyle çözmeye çalışırlar.
 İşlemleri tersine çeviremezler.
 Bu dönemdeki çocuklarda korunum fikri gelişmemiştir.
 Dönemin sonuna doğru ilerledikçe ben merkezli düşünce gittikçe
azalmaya ve yerini mantıklı düşünceye bırakmaya başlar. Böylece somut
işlemler dönemine geçilir.

56
3. Somut İşlemler (Concrete Operational)
Dönemi (7-11)
 7-11 yaş arası dönem olup, ilköğretimin ilk beş
yılına denk gelir.
 Bu dönemde bireyin sınıflama, sınıflandırma,
karşılaştırma, dört işlem yapma ve dönüştürme
gibi becerileri gelişerek, çocuğun işlemleri
muhakeme edişi mantıklı bir hale gelir. İşlem
öncesi dönemde çözülemeyen korunum
problemleri bu dönemde çözülür.

57
3. Somut İşlemler (Concrete Operational)
Dönemi (7-11)
 Tersine döndürme düşünce yapısı gelişir.
 Birkaç boyutu ele alarak sınıflama yapar.
 Ben merkezci düşünceden uzaklaşmaya
başlar ve ikinci bir kişinin yerine
kendilerini koyabilirler.
 Somut problemleri çözer.
 Odaktan kurtulma

58
3. Somut İşlemler (Concrete Operational)
Dönemi (7-11)
 Somut işlemler döneminde çocukların bilişsel yapıları
bazı problemleri zihinsel olarak çözebilecek düzeye
gelmiş olmakla birlikte, bu dönemde bir problemin
çözülmesi somut nesnelerle bağlantılı olmasına bağlıdır.
 Somut işlemler dönemi, zihinsel işlem yapma
yeteneğinin henüz gelişmediği işlem öncesi düşünce ile
mantık işletme yoluyla muhakeme yapabilen soyut
düşünce arasında bir geçiş dönemi olarak kabul
edilebilir.

59
4. Soyut İşlemler (Formal Operational)
Dönemi (11-…)
 11 yaş ve sonrası dönemi kapsar.
 Göreceli ve soyut kavramları anlayabilir etkili kullanabilirler.
 Çok yönlü (kombinasyonlu) düşünebilirler.
 Bu dönemde bireyin ayırt etme, değişkenleri belirleme ve
kontrol etme, hayal kurma, soyut kavramları algılayabilme
gibi becerileri gelişir.
 Analiz, sentez ve değerlendirme yapabilirler.
 Genelleme, tümdengelim, tümevarım gibi zihinsel işlemler
yapılabilir.
 Hipotezler üretip test yapabilirler.

60
Soyut İşlemler (Formal Operational)
Dönemi (11-…)
 Birey artık kendi düşünce süreçlerinin
farkındadır, kendi düşüncelerini eleştirir, diğer
bilinen gerçekleri ölçüt alarak kendi yargılarının
doğruluğunu yoklayabilir.
 Son dönem olan bu dönemden sonra bilişsel
yapıda nitel bir gelişme ortaya çıkmaz. Ancak,
geliştirilen yaşantılara bağlı olarak nicel
gelişmeler her zaman mümkündür.

61
ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ VE EĞİTİM

 Öğrenme: Günümüzde birçok öğrenme tanımı


yapılmış olmakla beraber psikolog ve
eğitimcilerin hemen hemen hepsi öğrenmeyi,
yaşantı ürünü kalıcı izli davranış değişikliği
olarak tanımlamaktadırlar (Erden, Akman, 2003,
128).
 İnsanlar nasıl öğrenir sorusunu cevaplar.
 Öğrenmenin olabilmesi için
  Mutlaka bir yaşantı ürünü olması,
  Sonunda bir davranış değişikliği olması
  Davranış değişikliğinin kalıcı ve izli
olması gerekir
Öğrenmenin en önemli üç özelliği nedir?
- Öğrenme bir davranış değişikliğidir. Davranış değişikliği
ise, gözlenebilen ve ölçülebilen bir olaydır. Davranış
değişikliği iyiye doğru olabileceği gibi kötüye doğru da
olabilir.
- Her türlü davranış değişikliğine öğrenme denilemez.
Örneğin; doğal büyüme ve olgunlaşmanın sonucu olarak
kişinin davranışları değişirse, bu tür davranış değişiklikleri
öğrenme değildir.
- Öğrenme sonucu olan değişikliğin oldukça devamlı olması
gerekir. Diğer bir deyişle hali uzun bir süre devam etmelidir.
Yorgunluk ve çeşitli ilaçların alınması sonucu davranışlarda
meydana gelen değişmelere öğrenme denilemez.
 Öğrenmeyi kolaylaştıran başlıca faktörler iki grupta
toplanabilir.
 Birinci grupta bireyin kendisinden kaynaklanan faktörler
bulunmaktadır. Bunlar olgunlaşma, yaş, zekâ, güdülenme,
genel uyarılmışlık hali, kaygı, fizyolojik durum, önceki
öğrenmelerin aktarımı, türe özgü hazıroluştur.
 İkinci grupta bireyin öğrenme çevresinden kaynaklanan
faktörler bulunmaktadır. Bunlar öğretme yöntem ve
teknikleri, öğrenilecek malzeme, öğrenme ortamı gibi
faktörlerdir.
 Güdülenme (Motivasyon): İhtiyaçların giderilmesi
amacıyla belli bir davranış yapmaya isteklilik veya eğilim
olarak tanımlanmaktadır. Güdülenmiş davranış eğer kişi
kendisi istediği için yapılmış ise içsel güdülenme,
dışarıdaki bir kişinin etkisiyle yapılmışsa dışsal
güdülenme adını almaktadır.

 Öğrenmenin transferi: Transfer önceden öğrenilenlerin


yeni öğrenilenleri etkilemesidir. Eskiden öğrenilenler yeni
öğrenmelerin kolay olmasını sağlıyorsa “olumlu
transfer”, olumsuz olarak etkiliyorsa buna da olumsuz
transfer adı verilmektedir. Örneğin araba kullanmayı
bilen kişinin minibüs kullanmayı öğrenmesi hiç araba
kullanmayan bir kişiye göre daha kolay olması olumlu
transfere örnektir. Daktilo yazmayı öğrenen bir kişinin
bilgisayardaki farklı bir klavyede yazmakta çektiği zorluk
olumsuz transfere örnektir.
Belli Başlı Öğrenme Yaklaşımları
 Davranışçı Yaklaşımda Öğrenme
 Öğrenmeyle ilgili ilk deneysel araştırmaları başlatan, çalışmalarını
hayvan ve insan davranışları üzerinde yoğunlaştıran psikolojik
yaklaşımdır. Bireyi ya da hayvanı etkileyen uyarıcılar ile bu uyarıcılar
karşısında gösterilen davranışları inceleyerek, insan ve hayvan
davranışlarına anlam vermeye çalışırlar.
 Davranışçılara göre öğrenme, organizmanın davranışlarındaki
değişiklik oluşturulmasıdır. Kişi davranışı yapıyorsa öğrenmiştir,
yapmıyorsa öğrenmemiştir.
 Uyarıcı, organizmayı harekete geçiren iç ve dış olaylardır. –ses, ışık,
resim veya ağaç, tat-
 •Bir uyarıcı karşısında organizmada meydana gelen fizyolojik ya da
psikolojik değişme, davranım ya da tepki olarak adlandırılır.
 Öğrenmeyi koşullanma ve model alma ile açıklamaktadırlar.
Davranışçı yaklaşımlar genel olarak Klasik ve Edimsel Koşullanma

olmak üzere iki grupta ele alınmaktadır.


 Klasik koşullanma genelde refleks, içgüdüsel yani otonom sinir
sisteminin doğal tepkileri ile oluşan düşünülmeden yapılan
davranışlarla ilgili öğrenmeleri içermektedir. Eli yanınca çekmesi,
köpek ısırınca korkma vb. gibi davranışlar burada önem kazanmaktadır.
Klasik koşullanmada belli uyarıcılara gösterilen doğal tepkileri, bu
uyarıcılarla hiç ilgisi olmayan başka uyarıcılara da gösterilmesini
açıklamışlardır. Klasik koşullanma yoluyla insanlar ve hayvanlar bir
uyarıcı karşısında doğal olarak gösterdikleri tepkiyi, doğal uyarıcıyla
birlikte bulunan farklı uyarıcılara da göstermeyi öğrenebilirler.
 Örneğin Watson gürültüden korkan çocuğun klasik koşullanma yoluyla
beyaz tavşandan da korkmasını sağlamıştır.
 Bu yolla insanlar daha çok korkma, sevme gibi duyuşsal özellikler
öğrenirler.
 Bir diğer davranışçı yaklaşım Skinner tarafından ortaya atılan
Edimsel koşullanmadır.
 Skinner’e göre bir davranışın sonucu, organizma için hoşa giden,
olumlu bir durum yaratıyorsa, o davranışın tekrar ortaya çıkma
olasılığı artmaktadır. Bu tarz davranıştan sonra olumlu uyarıcı
verilerek yapılan koşullanmaya edimsel koşullanma denilmektedir.
Eğer yapılan davranışın sonucu olumlu ise aynı koşullar altında
tekrar ortaya çıkar. Davranışın sonucu olumsuz ise davranış tekrar
edilmez.
 Davranışı izleyen ve organizma üzerinde olumlu
etki yaratarak davranışın değişimine neden olan
ve ortaya çıkma ihtimalini artıran uyarıcılara
pekiştireç denmektedir. Pekiştirilen davranış ise
öğrenilir. Bu nedenle öğretmenler öğrencilerin
davranışlarını pekiştirmelidir.
 Davranışın arkasından gelen ve organizma için
hoşa gitmeyen bir durum yaratan uyarıcılar ise
cezadır (Erden, Akman, 2003, 137).
 Davranışçı yaklaşımın okul yönetiminde uygulanabilir ilkeleri:
 1.Öğrenci öğrenme sürecinde aktif olmalıdır.
 •Öğrenci öğrenme sürecinde ancak yaparak öğrenir.
 2.Öğrenmede pekiştirme önemlidir.
 •Öğrencilerin olumlu davranışları öğretmen tarafından
pekiştirilmelidir.
 3.Öğrenmede tekrar, özellikle becerilerin kazanılmasında ve
öğrenilenlerin sağlanmasında önemli rol oynar.
 4.Öğrenmede güdülenmenin çok önemli bir yeri vardır.
 •Öğrencinin bir davranışı yapabilmesi için, o davranışı yapmaya
istekli olması gerekir.
Sosyal Öğrenme Kuramı (A. Bandura)

 Bandura tarafından geliştirilen sosyal öğrenme kuramı


öğrenmede düşüncenin önemini vurgulamakta, taklidin ve
gözleyerek öğrenmenin çocukların öğrenmesindeki yerine
işaret etmektedir.
 Sosyal öğrenme, bireylerin çevrelerindekilerin
hareketlerine, etrafında olup biten olaylara bakarak yeni
bilgiler öğrenmesidir.
 Bir öğrencinin öğretmeninin nasıl yaptığına bakarak, dikiş
makinesini kullanmayı öğrenmesi gözlem yoluyla
öğrenmeye örnektir.
 Bandura’nın bütün çalışmalarında öğrenen kişi
gözlemcidir. Uyarıcı, model kişinin davranışlarıdır.
 Bandura gözlem yoluyla öğrenmede yaş, cinsiyet,
modelin statüsü, gözlemci-model benzerliği, modelin
sergilediği davranış çeşitleri ve modele verilen ödül
çeşitlerinin önemini vurgulamaktadır.
 Çocuklar büyüklerin söylediklerinden çok yaptıklarını
model almaktadırlar.
 Çocuklara doğru davranışlar kazandırmak isteniyorsa
öncelikle onlara uygun modeller olunmalıdır.
İnsancıl (Hümanistik) Öğrenme Yaklaşımı
 Bireyi diğerlerinden farklı kılan ona özgü olan duyguları,
algıları, inançları ve amaçları ile ilgilenen insancıl
psikolojinin iki önemli ismi Rogers ve Maslow'dur.
 Hümanist psikologlar, insanın doğuştan iyi olduğu,
olumlu bir potansiyele sahip ve gücünü kendinde bulan
bir varlık olduğunu, yaşam boyu kendini geliştirme
amacına yönelik olarak etkinlikte bulunduğunu kabul
etmektedirler (Baymur, 1985, 39).
 İnsancıl yaklaşıma göre benlik ve diğer kişilik özellikleri
ile öğrenme arasında yakın bir ilişki vardır. Bu bakımdan
çocukların küçük yaşlardan itibaren sağlıklı ve olumlu bir
benlik geliştirmelerine yardımcı olunmalıdır.
 Rogers, saygı, empatik anlayış, güven ve
özgürlüğün olduğu bir sınıf ikliminin sağlıklı bir
öğrenme ortamı olduğunu, bu ortamın öğrencinin
bir bütün olarak gelişmesini sağlayacağını ve
öğretmenin de bu durumu kolaylaştırıcı bir role
sahip olması gerektiğini ifade etmektedir.
 Güvenli bir sınıf ortamında köklü davranış
değişiklikleri gerçekleşmektedir. Bu güvenli ortamın
vazgeçilmez üç temel niteliği bulunmaktadır. Bunlar
insana karşı koşulsuz saygı, empatik anlayış ve
dürüstlüktür (Rogers, 1969, 45-50).
Bilişsel Öğrenme Yaklaşımı

 Öğrenmenin uyarıcı ile davranım arasında ilişki


kurmaktan daha karmaşık bir süreç olduğu görüşünü
savunurlar. Öğrenmede zihinsel süreçlerin ve algılamanın
önemli rol oynadığını ileri sürerler.
 Birey belli bir yer ve zamanda öğrendiği bilgiyi,
davranışçılarda olduğu gibi hemen ortaya koymak
zorunda değildir. İstediği zamanda ve yerde
uygulamaktadır. Öğrenmede içsel güdülenme etkilidir.
Başkalarının ödül vermesi ya da uyarıcı sunması önemli
değildir. Önemli olan bireydir.
 Öğrenme bireyin istediği zamanda
gerçekleşmektedir. Öğrenmenin sorumluluğu bireye
aittir. Bireyin yeni gelen bir bilgiyi öğrenebilmesi
için, öğrenme işine etkin olarak katılması, kendisine
sunulan uyarıcıları seçmesi, bunları kendisi için
anlamlı hale getirmesi ve en uygun tepkiyi üretmesi
gerekmektedir. Birey çevrede sunulan uyarıcılardan
hangisini seçeceğine ve onu zihninde nasıl işleyerek
hangi bilgileriyle ilişki kuracağına kendisi karar
vermektedir.
 Biliş kapsamına giren zihinsel süreçlerle
ilgili etkinlikler
 Dıştan alınan uyarımların algılanması
 önceki bilgilerle karşılaştırılması
 yeni bilgilerin oluşturulması
 elde edilen bilgilerin belleğe depolanması,
hatırlanması ve değerlendirilmesi
 Bilişsel yaklaşımın başlıca ilkeleri:
 1.Öğrenen, dış uyarıcıların pasif bir alıcısı değil, onların özümleyicisi
ve davranışların aktif oluşturucusudur.
 •Diğer bir deyişle, birey öğrenme için çaba göstermelidir.
 •Bu nedenle öğrencilere, öncellikle nasıl öğrenecekleri öğretilmelidir.
 2.İnsan zihninin kazandığı davranışları depolama ve yeri geldiği
zaman hatırlayıp kullanabilme yetisi vardır.
 3.Birey karşılaştığı yeni uyarıcıları, eski bildikleriyle karşılaştırarak
öğrenir.
 •Bu nedenle öğrenme yaşantıları öğrencilerin ön bilgilerine uygun
olarak düzenlenmelidir.
 Bütünlük (Gestalt) Yaklaşımı
 Gestalt Almanca’da farklı öğelerin oluşturduğu işlevsel bir
bütün, biçim, şekil, form, parçaların yalnızca toplamı değil
entegre olmuş bütün anlamında kullanılmaktadır (Senemoğlu,
2005, 244). Psikolojide ise psikolojik yaşantının bir bütün
olarak incelenmesi gerektiğini savunan bilişsel bir akımdır.
20. yüzyılın, başında, algı üzerinde çalışan Wertheimer
(1912) ile başlamış daha sonra, öğrenme üzerinde çalışan
Lewin, Koffka, Köhler tarafından savunulmaktadır. Gestalt
kuramcıları algı ile ilgilenmişler ve algı yasalarının öğrenme,
problem çözme ve bellek konusu ile yakından ilgili olduğunu
ileri sürmüşlerdir.
 Bütünlük kuramcılarına göre öğrenme, ani bir
kavrama (seziş) sonucu gerçekleşir.
 •Birey çevresinden gelen uyarıcılar arasındaki
ilişkiyi aniden kavrayarak öğrenir.
 •Bu nedenle bireyin öğrenmesini kolaylaştırmak
için, ona sunulan uyarıcıların belli bir düzen
içinde verilmesi, öğrencinin uyarıcılar arasında
ilişki kurmasına yardımcı olunması gerekir.
 Gestaltçılar, insanların gördüklerini organize edilmiş bir
bütünlük içinde algılayıp anlam verdiklerini ifade
etmektedirler. Dünya bütün olarak algılanmakta uyarıcılar
birbirinden bağımsız parçalar olarak değil, anlamlı bütünler
biçiminde görülmektedir. Uyarıcıları renk çizgi gibi değil,
sandalye, televizyon, kedi olarak algılanmaktadır. İnsanlar
nesneleri bazı örgütleyici eğilimlere göre algılamaktadırlar.
 Gestaltçılara göre öğrenme, bireyin karşılaştığı bir durumu
algılaması ve yorumlamasındaki değişmedir (Eggen ve
Kauchak, 2001, 105; Bower ve Hilgard, 1981, 303).
 Bütünlük (Geştalt) yaklaşımının öğretim ilkeleri:
 1.Öğretim ortamının düzenlenmesinde ve öğrencilere
uyarıcıların sunulmasında öğrencilerin algılanmalarını
kolaylaştıracak düzenlemelere gidilmelidir.
 •Öğrencilere uyarıcılar bir bütün olarak sunulmalı,
uyarıcılar arasındaki ilişkileri görmeleri sağlanmalıdır.
 2.Anlayarak, kavrayarak öğrenme, ezberleyerek
öğrenmeden daha kalıcıdır ve yeni öğrenmelere
transfer edilmesi kolaydır.
 Gestalt Algılama İlkeleri
 •bir ignliiz üvnseritsinede ypalaın arşaıtramya gröe,
kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli
dğeliimş. öenlmi oaln brincii ve snonucnu hrfain yrenide
omlsaımyş. ardakai hfraliren srısaı krıaşk oslada
ouknyuorumş. çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btün
oalark oykuorumuşz.
ÖĞRENMEYE ETKİ EDEN ETMENLER
Bireysel Etmenler
 Öğrenme bireysel olarak gerçekleşmektedir.
 •Sınıfta farklı öğrenmeler öğrencilerin bireysel özellikleri
nedeniyle meydana gelmektedir.
 •Bu farkın kaynağı öğrencinin bireysel özellikleridir.
 •Öğrenmeye etki eden etmenlerin başında, bireyin genel
yeteneği gelir.
 •Birey belli bir öğrenme potansiyeliyle dünyaya gelir,
çevreyle etkileşim girerek bu potansiyelini geliştirir.
ÖĞRENMEYE ETKİ EDEN ETMENLER
Bireysel Etmenler
 Bireyin doğuştan getirdiği bazı özelliklerini değiştirmek
mümkün değildir. Ancak bazı bireysel özellikler eğitim
yoluyla geliştirilebilir.
 •Bireysel ayrılıklara rağmen, öğrenme yeteneğine sahip
öğrencilere uygun öğrenme koşulları sağlandığı takdirde
tam öğrenme gerçekleşebilmektedir.
 •Öğrencilerin okul başarılarını etkileyen değişkenlerden
biri onların geçmiş yaşantılarda kazandıkları ön
bilgilerdir. Bunlara giriş davranışları denmektedir
ÖĞRENMEYE ETKİ EDEN ETMENLER
Bireysel Etmenler
 Her yeni öğrenme bir önceki öğrenmenin üzerine inşa edilir.
 •Bu nedenle, öğrencilerin ön bilgileri ne kadar çoksa, yeni bilgiler
kazanması da o kadar kolay olur.
 •Ön bilgilerin yanı sıra öğrencilerin çalışma strateji ve alışkanlıkları
da öğrenmeyi etkileyen önemli faktörlerdir.
 •Sadece tekrar tekrar okumak yerine farklı yöntemler kullanmak.
 •Öğrenmede, öğrencilerin bilişsel özelliklerinin yanı sıra duyuşal
özellikleri de önemli rol oynamaktadır.
 •Dersleri sevmek, başarılı olacağına inanmak ve kendine güvenmek,
ders çalışmaya güdülenmek.
ÖĞRENMEYE ETKİ EDEN ETMENLER
Çevresel Etmenler
 Çevresel etmenler öğrencinin okul, aile ve arkadaş çevresidir.
 •Okulların öğrenmeyi kolaylaştırması için öğrencilere nitelikli bir
öğretim ortamı sunması gerekir.
 •Okulun ve sınıfın fiziksel özellikleri, eğitim sırasında kullanılan
araç, gereç ve materyaller, öğretmenlerin niteliği, öğretmenlerin
öğretim sırasında bireye sağladıkları eğitim imkanları gibi.
 •Ailenin çocuğa sağladığı ekonomik olanaklar ve uygun bir
fiziksel mekanın yanı sıra aile üyelerinin öğrenciyi akademik
yönden desteklemesi, ona akademik rehberlik etmesi, başarı
beklentisinin yüksek olması da öğrencilerin başarısını olumlu
yönde etkilemektedir.
ÖĞRENMEYE ETKİ EDEN ETMENLER
Çevresel Etmenler
 Özellikle ergenlik döneminde gençler, ailelerinden çok akran
gruplarına yöneldiği ve güvendiği için, birçok davranışı arkadaşlarını
model alarak öğrenirler.
 •Öğrenciler üyesi oldukları grubun normlarına uyarak başarılı ya da
başarısız olmaktadırlar.
 •Öğrencilerin kulüplerdeki etkinliklere yönlendirilmesi, öğrencilerin
ilişki içinde oldukları akran gruplarının denetlenmesi öğrenmeyi
olumlu yönde etkileyebilir.
 Öğrenme Yöntemleriyle İlgili Faktörler

• Öğrenme zamanını ayarlama: Bireylerin öğrenme yöntemleri farklılıklar


göstermektedir. Kimileri konuların tamamını öğrenirken, kimileride
aralıklı tekrarlar sonucu öğrenme eylemini gerçekleştirmektedirler. Her
ne kadar aralıklı öğrenme daha sağlıklı olsa bile genel olarak yüksek not
alma açısından toplu öğrenme tercih edilmektedir. 
Ancak toplu öğrenmenin uzun vadede kalıcılığı söz konusu değildir.
Aralıklı öğrenmeden sonra yapılan toplu tekrar en iyi öğrenme
yöntemidir. (Aralıklı öğrenme kalıcıdır. Çoğumuzun bilgilerinin kalıcı
olmamasının sebebi toplu öğrenmedir)
 • Konunun yapısı: Öğrenilecek konunun özelliğine göre
öğrenmenin bütün veya parçalara bölerek mi gerçekleştirileceği
belirlenir. Öğrenilecek olan aşırı derecede uzunsa parçalara
bölerek öğrenme uygulanır. Parçalara bölerek öğrenmede
anlamlı parçalardan oluşmasına dikkat edilmelidir. Kısa ve
parçalara ayrıldığında içeriğini kaybeden konular bütün olarak
öğrenilmelidir. (Matematik probleminin parçalanması zordur)
• Katılma (Öğrenenin etkinliği – Öğrenci aktivitesi): Organizma
öğrenme etkinliğinde ne kadar aktif olursa, öğrenmenin meydana
gelme olasılığı o kadar yüksek olur. (Dinleme – Düşük etkinlik
Uygulama – en yüksek etkinliktir) – (Ödev verme, araştırma
yaptırma aktiviteyi arttırır)
 • Geri bildirim (Dönüt): Organizmaya
öğrenme eyleminin ne kadar başarılı
olduğunun bildirilmesidir. Sonuçların
bilinmesi öğrenmeyi olumlu yönde etkiler.
Yanlışın bilinmesi onu düzeltme imkânı
sağlar. Güdülenme ortadan kalkmadan
sonuçları bildirilmelidir. (Sorular
unutulmadan sonuçlar verilmelidir)
 c) Öğrenme Malzemesiyle İlgili Faktörler

• Algısal ayırtedilebilirlik: Öğrenilecek olan konu


çevresindekilerden ayırtedilebilir olmalıdır. Yani konu
kişinin algılarına hitap etmelidir. Ör. Bir sürü kırmızı
bilye içinde sarı bir bilye dikkat çeker. Bir manzara
resminde hareketli nesneler dikkat çeker. (bazen bir eski
bir gazete açarsınız ve bir sayfa diğerlerine göre daha
göze çarpıcıdır.)
 • Anlamsal çağrışım: Öğrenilen konuların daha önceden
kazanılmış olan bilgi birikimleriyle ilgili olmasıdır. Öğrencinin
zihnindeki diğer bilgilerle bağlantısı olmayan bilgilerin
öğrenilmesi daha zordur ancak unutulması çok kolaydır. Her
bireyde aynı çağrışım olmaz. Bu geçmiş yaşantılarla alakalıdır.
Yani özneldir. (Köyde yaşamış bir çocuk için et, koyun, inek,
sürü. Çoban gibi kavramları çağrıştırırken; kentli bir çocuk
için, mangal, yamek, piknik gibi kavramları çağrıştırır) (Babası
doktor olan biyoloji veya anotomi dersinde başarılı olur)
 • Kavramsal gruplandırma: Birey yeni
öğrendiği bilgileri kavramsal olarak
gruplandırabilirse, öğrenme kalıcı ve kolay
olur. Nesneldir. (f,s,t,k,ç,ş,h,p —– fıstıkçı
şahap). Ör: dallara ayrılan şema halinde
gösterme vs.
 d) Ortam

Gerek fiziki ortam, gerekse sosyal ortam


organizmanın öğrenmesini etkiler.
Televizyonun açık olduğu veya anne-babanın
sohbet ettiği bir odada ders çalışma öğrenciyi
olumsuz etkiler. Aynı şekilde çok sıcak veya
çok soğuk oda – rahatsız sandalye vs.
öğrenmede etkilidir
Sınıf Yönetimi
 Sınıf Yönetimi: Öğrenmeye uygun ortam
oluşturabilmek, zamanı etkili
kullanabilmek ve öğretimi engelleyen
etmenleri giderebilmek için sınıf içinde
öğretmenin gerçekleştirdiği akademik
olmayan etkinliklerdir.
98
Sınıf yönetimi, eğitimin en ciddi ve önemli
alanıdır. Etkili ve başarılı bir öğretim
ortamını şartı, iyi bir sınıf yönetimidir.
Sınıf Yönetimi, öğretmenin;
*Sınıftaki zamanı etkili kullanmak,
*İlgi ve merak uyandıran bir
atmosfer yaratmak,
*Ve öğrencilerde olumlu davranışlar
geliştirmek için sınıfta yaptığı
düzenlemelerdir.

99
Sınıf Yönetimi Değişkenleri
 Fiziki Değişkenler:
 Öğretim ortamlarının uygun bir fiziksel
düzene sahip olmasının üç temel amacı
vardır:
 1. Öğrencilerin daha kolay öğrenmesini
sağlamak.
 2. Öğrencileri fiziksel olarak daha rahat
hissettirmek.
 3. Öğrencileri derslere karşı motive etmektir.
 Sınıfın Büyüklüğü
 Bir sınıfta şu kadar öğrenci olmalıdır
demek gerçekçi olmaz. Bu sayının
belirleyicilerinden biri sınıfın düzeyidir.
 Öğrenci sayısı;
 20’nin altında ise küçük,
 20-30 arasında ise orta,
 30’dan daha fazla ise büyük sınıf denebilir.
 Işık
 Işıktaki değişmelerin öğrencilerin
psikolojik yapılarını etkilediği
belirlenmiştir.
 Renk
 Renkler öğrencilerin fiziksel ve
psikolojik davranışlarını etkiler.
Uy
ar
ıc
ı

Güven

Güç
 Temizlik ve Havalandırma
 Dersliğin temizliği öğrencilerin
fiziksel ve ruhsal rahatlıkları
açısından gereklidir.
 Oksijen azlığı ise öğrencileri
dikkatsiz ve uykulu yapar.
 Isı
 İdeal sınıf ısısının 19 °C ile 21.5 °C
arasında olduğu kabul edilmektedir.
 Gürültü
 Gürültü, rahatsız edici, işitmeyi
engelleyici, dikkati dağıtıcı, fiziksel ve
ruhsal sağlığı bozucu bir değişkendir.
 Sınıf İklimi
 Sınıf iklimi; sınıf ortamındaki öğrencilerin
birbirleri ile ve öğretmenle olan ilişkileri,
iletişim ve etkileşim biçimi olarak tanımlanır.
 Tanışma, öğretmen için hem öğrencilerle ilgili
bilgi almak, hem de sınıf iklimini
yumuşatmak için iyi bir fırsattır. Öğrenciler
açısından ise, insan olarak önemsenmesinin
ve özgüven geliştirmenin en iyi fırsatlarından
biridir.
Ders İşleniş Aşamaları
1. Dikkat Çekme
2. Güdüleme
3. Gözden Geçirme
4. Sunuş (Derse Geçiş)
5. Ölçme ve Değerlendirme
Öğretimde İlke ve
Yöntem Seçimi
Öğrenme-öğretme etkinliklerini için
öğretim yöntem ve tekniklerinin
doğru belirlenmeyen sınıflarda
öğrenci dersten kopmakta, dikkati
dağılmakta ve ders dışı bir takım
uğraşlar içerisine girmektedir.
Bu nedenle ders
etkinlikleri sırasında
öğretim yöntem ve
tekniklerin belirlenmesinde
birtakım ölçütlerin göz
önünde bulundurulması
gerekmektedir.
Öğretimde Yöntem Seçimini
Etkileyen Faktörler:
1- Öğretmenin yönteme yatkınlığı,
2- Zaman ve fiziksel imkanlar,
3- Maliyet,
4- Öğrenci grubunun büyüklüğü,
5- Konunun özelliği,
6- Öğrencide kazandırılmak istenen
davranışlar.
Zaman Yönetimi
 Sınıfta Zamanın Etkili Kullanımı
İçin
 1-Dersin içeriği ve sınıf içi süreçler
önceden belirlenmelidir,
 2-Akademik olmayan konulara daha
az zaman ayrılmalıdır,
 3-Zamanın büyük çoğunluğu
öğrenme etkinliklerine ayrılmalıdır,
 4-Öğrencilerin sınıf içi etkinliklere
etkin katılımı sağlanmalıdır,
 5-İhtiyaçlara göre değişen esnek bir
zaman kullanım anlayışı olmalıdır,
 6-Öğretmen tüm öğrencilere zaman
konusunda adil davranmalıdır,
 7-Sorunlu öğrencilere fazladan
zaman ayrılmalıdır.
Etkili Sınıf Yönetimi İçin
Öneriler
 1. Öğrencilerimize isimleri ile hitap
edelim.
 2. Zil çalar çalmaz sınıfa girip,
zamanında dersi bırakalım.
 3. Sınıf kurallarını öğrencilerle
beraber belirleyip uygun bir yere
asalım.
 4. Öğrencilerimizi sık sık övelim.
 5. Öğrencilere serbestçe kendilerini
ifade edebilecekleri bir ortam
oluşturalım.
 6. Her şeye evet ya da hayır
demeyelim.
 7. Verdiğimiz sözü yerine getirelim.
 8. Sınıfta çok fazla sesimizi
yükseltmeyelim.
 9. Giyimimize dikkat edelim.
 10. Öğrencilerimizi iyi tanıyalım.
 11. Sözlerimizle değil
davranışlarımızla öğrencilerimize
örnek olalım.
 12. Karşılaştırma yapmaktan
kaçınalım.
 13. Karışıklıklarla uğraşabilmek için
açık stratejilerimiz olmalı.

You might also like