Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 27

ANADOLU’DA HİTİT UYGARLIĞI

Hititlerin Anadolu’ya gelişi

Hititlerin Anadolu’ya gelişleri hakkında üç farklı görüş bulunmaktadır:

Hititler,

1. Balkanlardan Anadolu’ya gelmişler, Kızılırmak ve


çevresine yerleşmişlerdir. (Daha yaygın olan görüş)

2. Önce Kafkaslara oradan da Anadolu'ya gelmişler,


Kızılırmak ve çevresine yerleşmişlerdir

3. Kafkasya’dan Mezopotamya’ya oradan Anadolu’ya


gelmişler Kızılırmak ve çevresine yerleşmişlerdir.
Hititlerin Siyasi Tarihi

Asur Ticaret Kolonileri dönemi, sosyal ve siyasal yeni görüşlerin ortaya


çıkmasını sağlamıştır. Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler, MÖ.3000
yıllarının sonunda küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ ya
girerek yerli halk Hatti nüfusu ile karıştılar .
Birbirini izleyen akınlarla Orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla
etki alanlarını genişletmişler, Hattili Prenslerin arazilerine hakim
olmuşlardır.

Hititler, Asurluların Anadolu’dan çıkma zorunda kalmasıyla devlet idaresini


ellerine almışlardır. Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni
kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu Labarna‘dır. Başkenti ise Boğazkale-
Hattuşa’dır
Hititlerin Tarihini beş safhada incelenir:

Hitit Beylikler Dönemi, Eski Krallık, Orta Krallık, Büyük Krallık(İmparatorluk) Dönemi, Çöküş ve Geç Hitit
Beylikler Dönemi

1. Hitit Beylikler Dönemi:

Birbirini izleyen akınlarla Orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını genişletmişler, Hattili
Prenslerin arazilerine hakim olmuşlardır. Asur Ticaret Kolonilerinin geç evresinde (MÖ 1800- MÖ 1730)
Kuşşara Kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine çıktılar.

Hitit olup olmadığı konusunda tartışmalar olan Anitta, Hattuş kentini bir gecede ele geçirerek şehrin iskân
edilmemesi için yabani otlar dikmiş ve şehri lanetlemiştir. Anitta için Hattuş'un tekrar iskân edilmemesi
önemliydi zira bulunduğu konum itibarıyla oldukça stratejik bir yer olan bu kent, anlaşıldığına göre Anitta'nın
başkenti Neşa'ya kafa tutabilecek seviyedeydi.

Anitta'dan sonra kral olan ve Eski Krallık döneminin ilk kralı sayılan Labarna, Hattuş'u ele geçirerek burayı
başkent yapmış, kendi ismini de bu kente ithafen Hattuşili olarak değiştirmiştir.
2. Eski krallık dönemi:

Hattuşaş MÖ 17. yüzyılın ikinci yarısında, Hitit Kralı I. Hattuşili tarafından


başkent olarak seçilir. Eski Hitit Devleti’nin kurucusu I. Hattuşili Kızılırmak
kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan sonra, Kuzey Suriye ve
Yukarı Fırat Bölgesi’nde Hurri Ülkesine karşı yönettiği akınlarla, kendisini
izleyecek Hitit Krallarına bir Dünya devleti olma amacının işaretini veriyordu.
Murşili istilalara güneyde devam ederek ve Suriye’deki şehir devletlerini
devreden çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına aldı. Halep
ele geçirildi ve ordu Babil’e kadar ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son
verdi. Ancak, I. Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir karışıklık
dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa da o da öldürüldü. Hantili’den sonra
tahta geçen I. Zidanta ve I. Huzziya’da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak
öldürüldüler. Bu dönemde Hitit devleti, Telipinu tahta geçince, saraydaki kan
davalarını durdurmayı başardı. Önceki kralların uzak bölgelere yaptıkları
seferleri durdurarak, Anadolu’yu kendi içinde tutarlı bir idari teşkilat altına
almaya çalıştı. Bu amaçla eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak
bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli kurallara bağladı.
3. Orta Krallık:

Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu devrini Orta Krallık adı verilen
dönem izler. Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı Kaşkalar’la da
baş etmek zorunda kalmıştır. Metinlerde Tuthaliya zamanında, Fırat’ın yukarı
yatağında kalan bölgelere ve Kuzey Mezopotamya’da Hurrilere karşı yapılan
askeri harekatlardan söz edilmektedir. Bu başarılarla I. Tuthaliya’nın Hatti
ülkesinde krallığın gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak I.
Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile sınırlı kalmıştır. I.
Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’ daki hakimiyetini
sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve Kuzey Mezopotamya'nın bazı bölgelerini
Hitit Krallığı’na katmıştır. Kaşkalarla savaşmış, Ugarit Kralı II. Nigmedu ile bir
anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma Mısır'da Tutankhamon'un ölümünden sonra çıkan
çatışmaları fırsat bilmiş, Karkamış’ı alarak Mitanni Krallığı'na son vermiştir. II.
Murşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki seferleri, Hitit çekirdek
ülkesinde vebanın hüküm sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye’de
huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır.
4 . İmparatorluk( Büyük Krallık) Dönemi:

Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen XXI.


Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’Büyük Kral’’ olarak hüküm sürmüştür. O’ nun
küçük kardeşi Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey sınırının
sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa’da Vali olarak Hükümdara birçok
alanda hizmet vermiştir. Bu dönemde Muvattalli sarayını, Tanrı ve atalarının
heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya taşımıştır. Muvattalli
zamanında Orta Suriye’deki Amurru bölgesi nedeniyle, Hititler’in
anlaşmazlığa düştüğü ülke Mısır’dı. Bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı’na yol açtı.
(MÖ 1280) Günümüzde Mısır’daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in duvarları
ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki kabartmalarda, Yakındoğu’nun
geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’nın tasviri
görülmektedir. Kabartmalara II. Ramses’in Hitit Kralı II. Muvattalli’yi
yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı hiyeroglif metinler eşlik etmektedir.
Firavun çok iyi hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen,
savaşın asıl galibi Hititler olmuştur. Amurru yeniden Hitit yönetimi altına
girmiş, ayrılıkçı yerel kral Benteşina ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş Kalesi
Hitit denetiminde kalmıştır.
Kadeş Antlaşması
M.Ö. 1274 tarihinde II. Ramses ile Muvattalli arasında Kadeş önünde büyük
bir meydan savaşı yapıl-mış ve Kadeş Barış Antlaşması ile sonuçlanmıştır. Bu
antlaşmaya bağlı olarak II. Ramses savaştan önce aldığı yerleri boşaltmış,
Kadeş Şehri Hititlere kalmıştır.

Kadeş Barış Antlaşması sırasında orduda çıkan bir isyanda, Muvattalli


öldürülmüştür. Antlaşma, onun yerine geçen III. Hattuşili tarafından
imzalanmıştır. (M.Ö.1269) Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilke-sine
dayanan en eski antlaşmadır. Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine
Akadca olarak yazılmış-tır. Ayrıca Kralın mührünün yanında Kraliçenin mührü
de vardır.

Bu antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıptır. Mısır’da


tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da, Boğazköy
(Boğazkale) kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup Istanbul Arkeoloji
Müzesinde sergilenmektedir.
5 .Çöküş ve Geç Hitit Beylikler Dönemi

Hitit İmparatorluğu’nun MÖ 1200'den kısa bir süre sonra yıkılma nedeni halen
tam olarak anlaşılamamıştır. İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden
olduğu değerlendirilmektedir. Son büyük kralın hüküm sürdüğü dönemde, halk
içinde huzursuzluklar ve Hitit aristokrasisinde giderek artan çatışmalar
başgöstermiştir. Hitit Devletinin ayakta olduğu son yıllara tarihlenen yazılı
kaynaklar, sefalet içinde olduğu belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan
büyük miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda
Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da
Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak
değerlendirilmektedir. Çöküş konusundaki bir diğer görüş de 1200 yıllarında
batıdan gelen ve Deniz Kavimleri diye adlandırılan toplulukların istilasıdır.
İmparatorluk sonrası dönemde hitit kültürü, beylikler ve şehir devletleri
tarafından bir süre daha devam ettirilmiştir.
HİTİTLERDE MİMARİ

Hitit mimarisinin özgün yapıları kale, tapınak ve saraylardır. Hititler, şehirlerini saraylar, caddeler, anıtsal merdivenler
ve meydanlarla bir bütün olarak planlanmışlardır. Boğazköy’de görülen şehir surlarının çeşitli kapıları vardır. Surlar,
dışa doğru çıkıntılı kulelerle desteklenmiştir. Surların şehre açılan kapıları bulunur.
Kapılar; sfenks heykelleri, tanrı ve aslan kabartmalarıyla süslenmiştir. Sur bedenlerinin altında potern adı verilen şehre
giriş, çıkış ve savunma amaçlı yapılmış dar üçgen geçitler vardır. Şehirde yüksek bir tepede Büyükkale adı verilen kral
ve ailesinin oturduğu saray bulunur.

Başkent Hattuşaş tapınaklar şehridir. Dokuz tanesi anıtsal olmak üzere otuz kadar tapınak inşa edilmiştir.Taş
işçiliğinde usta olan Hititler, tapınaklarına taş yontular da eklemişlerdir. Bu tapınaklar, dikdörtgen bir avlu içinde
sıralanan, dar ve uzun odalardan oluşur; yönetim binası, depo, atölye, arşiv ve içinde tanrı heykellerinin bulunduğu
tapınak bölümünü içerir.
Boğazköy/Hattuşaş Tahmini bir Hitit sarayı
Yazılıkaya(Hitit açık hava tapınağı) Potern
Hitit kalesi girişi
HİTİTLERDE SANAT

• Hitit sanatı Mezopotamya’nın etkisi altında gelişmiştir. Ancak mimaride Anadolu’ya özgü bir üslup
geliştirmişlerdir. Hititler şehirlerin etrafını surlarla çevirmişler, saray ve tapınaklar inşa etmişlerdir. Hititler
heykelcilik ve kabartmacılıkta da hayli ilerlemişlerdir. Yazılıkaya ve İvriz kabartmaları Hitit kabartma sanatının
en önemli eserleridir.
• Büyük boyda Kral ve Sfenks heykelleri yapmışlardır. (Kale girişlerinde kapıların her iki tarafına konularak
süsleme sanatı olarak da kullanmışlardır.)
• Orta Tunç Döneminden beri kullanılan Güneş Kurslarını, Mısırlardan etkilenerek değiştirmişlerdir.
• Kabartmalı vazolarda kral ve kraliçenin evlilik törenlerinden bahsedilmektedir.
• Kaya anıtlarında Tanrıları betimlemişlerdir.Bu anıtlar hem tanrıları memnun etmek için hem de Hititlerin
yayılış alanını göstermek açısından önemlidir.
• Kolye tanecikleri şeklinde Tanrı ve Tanrıça heykelleri yapmışlardır.
• Ortostat denilen kabartmalı taş sanatı yaygındır.
• Kral kıvık uçlu bir baston tutar halde tasvir edilir,buna ‘’litus’’ denir.Bu bir kraliyet sembolüdür.
Hitit Sfenksi Güneş Kursu
Bir Hitit kabartmalı vazosu (kral ve kraliçen Hitit kaya kabartması
İn evlilik töreninden bahsediliyor.)
Kolye taşı şeklinde Bereket Tanrısı Sağ taraftaki kral elinde Litus tutuyor.
HİTİTLERDE DİN
• Hititler kendi dinlerini diğer kültürlere zorla benimsetme yoluna girmemişlerdir. Ele geçirdikleri
bölgedeki insanların dinlerini kendi bünyelerinde toplayarak tanrılarının sayısını artırmışlardır
Başlangıçta çok az olan Hitit Tanrıları, imparatorluğun sonuna doğru bin kadar tanrıya inandıkları
bilinmektedir. Nitekim Hititler kendilerini ‘’bin tanrılı halk’’ diye nitelendirmişlerdir.
• Hititler, Mezopotamya'dan aldıkları dini bayramları kutlamışlardır. Bu bayramlar bolluğu ve bereketi
temsil eder, tanrıları memnun etmek için temizlik yapılırdı.
• Hititli vatandaşların dini görevleri arasında dua etmek, kurbanlar vermek gibi görevler yer alır.
• Hitit dininde insanlar günahkâr, tanrılar ise cezalandırıcı konumdadır.
• Tanrılar arasında en büyükleri Teşrup’tur (hava tanrısı). Onun karısı Hepat, çocukları ise Şarumma’dır
• Yazılıkaya, çok önemli bir dini merkezdir. Bütün Hitit tanrılarının ve tanrıçalarının kabartmaları
bulunmaktadır. Bu kabartmalarda Teşrupla Hepat karşı karşıya tasvir edilmiştir. Bu durum kadın-erkek
eşitliğine yorumlanabilir.
• Normal Hititler Pitos(küp) mezarlara gömülmektedir. Krallar ve Kraliçeler, Kremasyon mezar(yakma
mezar) lara konulmuştur. Krallar öldükten sonra yakılmış ve küller ‘’Urne’’ adı verilen kapaklı bir vazoda
saklanır.
Yazılıkaya Kremasyon Gömü
HİTİTLERDE SOSYAL YAŞAM

• Hititler üç farklı sınıftan oluşmaktaydı: Hürler, yarı hürler ve köleler.


• Hürler, Hititli vatandaşlara verilen isimdir.
• Sosyal tabakanın en altında yer alan kölelerin mülkiyet hakları vardı. Hatta başlık parasını
ödeyerek soylu bir kadınla evlenebiliyorlardı. Bedel ödeyerek hürler sınıfına geçebiliyorlardı. Bu
durum sosyal statünün ekonomik duruma göre belirlendiğini ve sınıflar arasında geçiş olduğunu
gösterir.
• Yarı hürler, Hititlerin ele geçirdiği bölgedeki vatandaşlardır. Bu kişilerin kral izni haricinde yer
değiştirmeleri yasaktı.
• Hititlerde evlenmeler nişanla başlar, erkek kıza nişan hediyesi alır, babasına başlık parası verilirdi.
Kız da erkeğe ‘’Drohoma’’ denilen bir arazi bağışı getirmekle yükümlüdür.
• Kız kardeşle evlenmek yasaktı ve cezası ölümdü.
Hititlerde Hukuk
• Yazılı yasaların varlığı keyfi cezaları önlemek amacıyla çıkarılmıştır.
• Hiçbir zaman değişmez, değişemez değildi. Yasalar, halkın istekleri, dönemin şartlarına göre
değişiklik gösterirdi. Örneğin; birtakım idam cezaları zamanla kısıtlanmıştır. Bunun yerine
maddi cezalar arttırılmıştır.
• Hititlerin hukuğa bakış açısı dinseldir. İnsanlar kötüdür, tanrılar ise adaleti sağlar.
• Hititlerde ölüm cezası üç neden için verilir: Kardeş evliliği, büyü yapmak, vatan hainliği
HİTİTLERİN YERLEŞİM YERLERİ
Alacahöyük:
Alacahöyük (veya Alaca Höyük), Çorum ilinde, Hattuşa’nın (Boğazköy) 36 km kuzeydoğusundadır. İlk olarak 1907 yılında
Makridi Bey tarafından kazılmış, düzenli araştırmalar 1935 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından Remzi Oğuz Arık
başkanlığında başlatılmış, 1936'dan itibaren Hamit Zübeyr Koşay başkanlığında aralıklı olarak 1970'e kadar devam
etmiştir. Yakın zamandaki kazılarsa 1997’den 2018'e kadar Ankara Üniversitesi’nden Aykut Çınaroğlu başkanlığında
yürütülmüştür.
Hitit öncesi dönemin önemli şehirlerinden olan Alacahöyük, Hitit döneminde yakınındaki Hattuşa’nın gölgesinde
kalmıştır. M.Ö. 3. binyıla ait Hitit öncesi kral mezarlarından çıkan eserler en önemli buluntular arasındadır. Alacahöyük'ün
Hitit dönemindeki ismi kesin olarak bilinmemekle birlikte, çoğu tarihçi burasının Güneş Tanrıçasının kenti olarak bilinen
Arinna veya daha düşük bir ihtimalle Zippalanda olduğunu düşünmektedir. Her iki şehir de Hitit metinlerinden Hattuşa'ya
yakın büyük kült merkezleri olarak bilinirler.
Anıtsal eserlerin hemen hepsi Hitit dönemine aittir. Ortostatlarla kaplı şehir duvarlarının okçular için rampaları da
bulunan iç ve dış kapıları mevcuttur. Hitit dönemine ait iki büyük sfenks tarafından korunan güneydeki anıtsal giriş, iki
kule arasında kalacak şekilde düzenlenmiştir. Kapı pervazı olarak kullanılan yaklaşık 4 m yüksekliğindeki yekpare taş
dikmelerin yerden yaklaşık 2 metrelik bölümleri sfenks biçiminde yontulmuştur. Bu Sfenksli Kapı’dan girilen geniş Hitit
yapı kompleksi halen incelenmektedir. Sfenksli Kapının yanındaki kule temelleri birçok ortostatla kaplanmıştır. Önceleri
M.Ö. 15. veya 14. yüzyıla tarihlendirilen rölyef ve sfenkslerin uzmanlar arasında artık M.Ö. 13. yüzyıla ait olduğu görüşü
yaygınlaşmaktadır. Orijinal konumlarında bulunan rölyefler replikaları ile değiştirilmiş ve asılları Ankara’ya, Anadolu
Medeniyetleri Müzesine taşınmıştır. Devrilmiş olarak bulunmuş diğer ortostatların bir kısmı mevcut sıranın üstünde ikinci
bir sıra oluşturmaktaydı. Dağınık durumda bulunmuş diğer kabartma ve heykellerin orijinal konumları tam olarak
bilinmemektedir.
Boğazköy:

Hattuşa, Hitit devletinin M.Ö.17. yüzyıldan 12. yüzyıl başlarına kadar süren varlığı boyunca Hititlerin ana şehri
olarak kalmıştır. M.Ö.12. yüzyılda şehir 3.3 km uzunluğunda surlarla çevrilmiş 182 hektarlık bir alanı kaplıyordu.
Bölgeyi 1834 yılında ziyaret eden ve şehir kalıntıları hakkında ilk yayınları yapan kişi Charles Texier’dir, fakat
şehri Hititlerin başkenti olarak tanımlayanlar 1880’lerde Archibald Sayce ile William Wright olmuştur. 1906
yılında Hugo Winckler ve Theodor Makridi tarafından ilk düzenli kazı yapılmıştır. 1931 yılından beri de sırasıyla
Kurt Bittel, Peter Neve, Jürgen Seeher ve halen Andreas Schachner başkanlığında Alman Arkeoloji Enstitüsü
tarafından kazı çalışmalarına devam edilmektedir. Kazılarda çok sayıda eser ve yapının yanında Hitit kraliyet
arşivilerine ait 30 binden fazla yazılı kil tablet parçası ortaya çıkarılmıştır.
Yazılıkaya:

Yazılıkaya Hattuşa’nın yaklaşık 1,5 km. kuzeydoğusunda yer alan bir Hitit kaya tapınağıdır. Doğal kaya yapısı ile
çevrelenmis iki adet üstü açık odadan oluşmaktadır. Hitit döneminde odaların üstünün kapalı olduğuna dair
hiçbir belirti yoktur. Daha büyük olan ana odanın (A Odası) kayalık duvarları çok sayıda Hitit tanrısının
rölyefleri ile kaplıdır. Erkek tanrılar solda, tanrıçalar sağda, başı çeken ve karşı duvarın ortasında buluşan
Fırtına Tanrısı Teşşub ile Güneş Tanrıçası Hebat’ı izler durumda tasvir edilmişlerdir. Tapınak, bahar aylarında
yeni yılı karşılama kutlamalarının yapıldığı bir yer olarak kullanılmış olabilir. Dar bir geçitle ulaşılan B Odasının
ise kral IV. Tuthaliya anısına, oğlu II. Şuppiluliuma tarafından M.Ö. 13. yüzyılda yapılmış özel ibadet odası
olması muhtemeldir.

You might also like