Bilişsel Yaklaşım A.Ç.

You might also like

Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 36

Girişimcilik Teori ve

Uygulamaları
Prof. Dr. Ramazan UYGUN

Abdurrahman ÇAVUŞ 2128206064


2.2. Bilişsel Yaklaşım
2.2.1. Girişimcilik Disipliniyle İlgili Bilişsel Yapılar
2.2.1.1. Sinyal Tespit Teorisi
2.2.1.2. Düzenleyici Odak Teorisi
2.2.2. Girişimcilik Disipliniyle İlgili Bilişsel Süreçler
2.2.2.1. Planlama Yanılgısı
2.2.2.2. Kontrol Algısının Yanılsaması
2.2.2.3. Aşırı Güven
2.2.2.4. Duygu Katma
2.2.2.5. Küçük Sayılar Kanununa Eğilim
2.2.2.6. Öz-etkinlik
2.2. Bilişsel Yaklaşım
2.2. Bilişsel Yaklaşım
• Bilişsel yaklaşım girişimcilik fenomenin aydınlatılmasında ve bilinmeyen yönlerinin
anlaşılmasında büyük bir gelecek vaat etmektedir.
• Biliş kavramı, duyusal girdinin dönüştürüldüğü, azaltıldığı, ayrıntı hale getirildiği,
saklandığı, yeniden ortaya çıkartıldığı ve kullanıldığı bütün süreçler olarak
tanımlanmaktadır.
• Bilişsel yaklaşım, bireylerin düşündüğü, söylediği ya da gerçekleştirdiği her faaliyetin,
zihinsel süreçler tarafından etkilendiğini belirtmektedir.
• Girişimciliğe bilişsel bir yaklaşım, girişimcilerin, işletmelerini kurmak ve büyütmek için
gerekli olan kaynakları, yeni ürün ya da hizmetleri teşhis edip geliştirmelerine yardım
eden önceden edinilmiş birbirinden bağımsız enformasyon birimlerini bir araya
getirmelerini basitleştiren zihinsel modelleri, nasıl kullandıkları ile ilgilidir.
• Girişimsel biliş, bireylerin fırsatları değerlendirmek, karar almak ve girişim yaratmak için
kullandıkları bilgi yapılandır.
2.2. Bilişsel Yaklaşım
• Son yapılmış olan ampirik çalışmalar ise, risk alma eğilimin girişim başlatma ile ilgili
olmadığını göstermiştir.
• Bu olumsuz sonuçlar, araştırmacıları, girişimcilik faaliyetlerini açıklamak için biliş ve
karar süreçlerindeki değişimleri incelemeye yöneltmiştir.
• Bu nedenle girişimcilik araştırmalarının odağı, birkaç önemli istisna haricinde, kişilik
özelliklerinin incelenmesinden girişimsel biliş ve karar süreçlerinin araştırılmasına
kaymıştır ve son yıllardaki bulgular bilişsel yaklaşımın girişimcilik fenomenini daha iyi
açıkladığını göstermektedir.
• Bilişsel yaklaşım, girişim başlatma kararına, objektif gerçekliklerden ziyade bireylerin
algılarının yön verdiğini göstermektedir Bireyler, fırsatları ve riski zihinlerinde
kurgulamaktadırlar.
• Bu sebepten dolayı, algı ve diğer bilişsel fenomenler fırsatların değerlendirilmesi ve
riskin algılanması için kritik bir öneme sahiptir.
2.2. Bilişsel Yaklaşım
• Bilişsel yaklaşım girişimcilerin; algılarının, hafızalarının, kısayollarının, şemalarının,
eğilimlerinin, bilişsel mekanizmalarının, niyetlerinin ve diş çevrenin zihinde temsil
edilmesinin, davranışlarını; nasıl ve hangi yönde etkilediğini araştırmaktadır.
• Girişimcilik disiplininde bilişsel araştırmalar bireyi temel alarak iki alana
odaklanmaktadır.
• Schneider ve Angelmar (1993)'e göre bu iki alan: bilginin sınırlandırılarak saklandığı ve
temsil edildiği bilişsel yapılar ile bilgiyi elde etme ve kullanma tarzını vurgulayan bilişsel
süreçlerdir.
2.2.1.Girişimcilik Disipliniyle İlgili Bilişsel Yapılar
2.2.1.Girişimcilik Disipliniyle İlgili Bilişsel Yapılar

• Girişimcilik süreci fırsatların algılanması ve algılanan fırsatların bir organizasyon yaratımda


değerlendirilmesi ile ilgili olan tüm faaliyetleri kapsamaktadır.
• Girişimciliğin kalbi, bireylerin sahip oldukları kaynakları dikkate almaksızın fırsatları algılama
yönelimli olmalarında yatmaktadır.
• Fırsatların bireyler tarafından algılanma olasılığı, iki büyük faktör tarafından etkilenmektedir: bir
fırsatı tanımlamak için gerekli olan bilgiye sahip olmak ve onu kullanmak için gerekli olan bilişsel
yapılardır.
• Bilişsel yapılar, alınan enformasyonun organize edilmesi ve saklanmasıyla meydana gelen bilgi
yapılarının zihinde temsil edilmesidir.
• Schneider ve Angelmar (1993)'a göre bilişsel yapılar; kategorileri, zihinde oluşturulan kavramları,
nedensel sistemleri ve içeriği dikkate almadan sadece yapılara işaret eden senaryoları
kapsamaktadır.
• Busenitz ve Lau (1996) ise bilişsel yapıları: şemalar, senaryolar, bilgi yapıları ve verilere anlam
kazandırma olarak sınıflandırmaktadırlar.
2.2.1.Girişimcilik Disipliniyle İlgili Bilişsel Yapılar

• Daft ve Weick (1984) şemaları, belirli bir kavramla ilgili organize edilmiş bilgiyi temsil
eden ve kavramın niteliklerini ve bu nitelikler arasındaki ilişkileri içeren bilişsel yapılar
olarak tanımlamaktadır.
• Şemalar, belirli uyarıcı kümeleri hakkında kural ve inançlardan meydana gelen bilişsel
yapılardır.
• Şema hafızaya başvurmakta, bilgi sağlamakta, ilişkileri belirlemekte, çıkarımlarda
bulunarak sonuca varmakta ve davranışı başlatmaktadır.
• Krueger (2000)'a göre bireyler, fırsatları algılamada enformasyona verdikleri önem ve
değer ile farklılaşmakta ve koşulları olumlu ve kontrol edilebilir bir fırsat ya da olumsuz
ve kontrol edilemez bir tehdit olarak görmektedirler.
• Keh ve diğerleri (2002)'ne göre bir fırsat ile ilgili olarak daha düşük seviyede algılanan
risk daha olumlu bir değerlendirme ile neticelenecektir.
2.2.1.1. Sinyal Tespit Teorisi
2.2.1.1. Sinyal Tespit Teorisi
• Sinyal Tespit Teorisi (STT), algılamayı, basit bir biçimde uyanıcının varlığına ya da yokluğuna
bağlayan ilk dönem teorilere bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
• STT, bilinen bir sinyali ya da bir grup sinyali, bilinen herhangi bir gürültü artalanından tespit etme
sorunu ile ilgilidir ve temel amacı sadece gürültü ve sinyal artı gürültü girdisi arasındaki ayrımla
ilgili tespitlerde, performansı ölçmek için yöntemler tasarlamaktır.
• STT'nin ilk aşaması, bir sinyal tarafından üretilen ya da üretilmeyen algısal verinin kabul
edilmesini içermektedir. İkinci aşamada ise; sinyal üreten bir olayın varlığını tespit etmek için
birey, bir kriter ya da hüküm kuralı işletmektedir.
• STT, bilişsel ve algısal süreçleri incelemede çok faydalı bulunmaktadır.
• STT, bireylerin bir uyarıcının var olup olmadığını belirlemeye çalıştıkları durumlarda dört olasılık
ortaya koymaktadır. Sırasıyla bu olasılıklar, İsabet, Yanlış Alarm, Başarısızlık ve Doğru Ret Etmedir.
• Niçin bazı bireyler, fırsatları fark ederken diğerleri fark edememektedir? STT bu soruyu
cevaplamaya yardımcı olmakta ve doğal olarak girişimcilik fenomeniyle de ilgili görünmektedir.
2.2.1.2.Düzenleyici Odak Teorisi
2.2.1.2.Düzenleyici Odak Teorisi
• Düzenleyici odak teorisi, bireylerin başarıyla amaçlarına ulaşmak ve görevlerini yerine
getirmek için hangi yolları kullanarak hareket ettiklerine yoğunlaşmaktadır.
• Teori, bireylerin bunu gerçekleştirmek için motivasyonel ve stratejik eğilimlerine dikkat
çekmektedir.
• Öz düzenleme sistemi, bireylerin uygun amaç ve standartlara kendilerini adapte etmek
için yollar aradıkları bir süreci ifade etmektedir.
• Öz düzenleme sistemi, bireylerin çabalarında nasıl ve ne zaman daha çok ya da daha az
başarı sağladıklarını açıklamaya yardımcı olmaktadır.
• Düzenleyici Odak Teorisi hareket noktası olarak, insanların haz arayışında olup, üzüntü
ve kederden kaçınmakta olduklarını belirten temel Hedonik prensibi işaret etmektedir.
• Düzenleyici Odak Teorisi'nin temel prensiplerinden biri; bireylerin bu üzüntü ve hazza
yaklaşımlarını çok çeşitli yollarla gerçekleştirdikleridir.
2.2.1.2.Düzenleyici Odak Teorisi
• Düzenleyici Odak Teorisi'ne göre hedef güdümlü davranışlar, iki farklı sistem tarafından
düzenlenmektedir: Promosyon Odaklı Öz Düzenleyici ve Önleyici Odaklı Öz Düzenleyici
sistem.
• Promosyon odaklı öz düzenleyici sistem, beslenme gibi yaşamı sürdürülebilir kılma
faaliyeti ile ilgilidir, başarı ve gelişim ile yüksek seviyede bir ilişkinin altını çizmektedir.
• önleyici odaklı öz düzenleyici sistem, güvenlik fonksiyonu ile ilgilenmekte ve emniyet,
sorumluluklar tam olarak yerine getirme gibi önemli fonksiyonların altını çizmektedir.
• Promosyon ve önleyici odaklı öz düzenleme sistemleri üç boyutta farklılık arz
etmektedirler:

1. bireylerin doyurmak için çabaladıkları temel güdüler.

2. ulaşmaya çalıştıkları hedef ya da standartların doğası.

3. bireyler için önemli olan getiri ya da sonuç türleri.


2.2.1.2.Düzenleyici Odak Teorisi
• Brockner ve Higgins (2001)'e göre önleyici odak, görev ve zorunluluklarla ve güvenlik
ihtiyacının tatminiyle ilgiliyken; promosyon odağı başarı, idealler, yaşamı sürdürülebilir
kılma ve büyüme ihtiyacının tatmini ile ilgilidir.
• Düzenleyici odak teorisinin mantığı promosyon odaklı bireylerin önleyici odaklı
bireylere göre değişime daha açık olduklarını işaret etmektedir.
• Promosyon odağını benimseyen bireyler, önleyici odağı benimseyenlere göre daha
geniş ve etkin bir biçimde fırsat arayışında olacaklar ve bir fırsatın varlığını kabul etmek
için daha düşük kriterler koyacaklardır.
• önleyici odak benimseyen bireyler, yanlış alarmlardan kaçıp doğru ret etmelerde başarı
sağlarken; fırsatın varlığı durumunda isabet kaydetmede yetersizlik gösterecek ve
başarısızlıktan yani fırsatın algılanmamasından kaçınamayacaktır.
• önleyici odaklı bireyler, bir fırsatın varlığını kabul etmek için yüksek kabul kriterleri
kullanmaktadırlar.
2.2.1.2.Düzenleyici Odak Teorisi
• Görüleceği üzere bu çıkarımlar girişimcilerin fırsatların algılanmasında promosyon odağı
benimsediklerini ortaya koymaktadır.
• Ayrı olarak incelendiğinde, sinyal tespit ve düzenleyici odak teorileri girişimcilerin
fırsatları algılamasıyla ilgili önemli çıkarımlar ortaya koymaktadırlar.
• Ancak bu iki teori birleştirildiklerinde "Niçin girişimciler diğerlerine göre fırsatları
algılamada daha başarılıdır?" sorusunu etkili bir şekilde cevaplamaktadırlar.
2.2.2. Girişimcilik Disipliniyle İlgili Bilişsel Süreçler
2.2.2. Girişimcilik Disipliniyle İlgili Bilişsel Süreçler

• Bilişsel süreçler bilginin; seçilmesine, organize edilmesine, dönüştürülmesine, saklanmasına ve


kullanılmasına işaret etmektedirler. Bilişsel süreçler aynı zamanda kısayollar olarak
adlandırılmaktadır.
• kısayollar, özel pratik kurallar ya da problemlere hizh ve genelde uygun çözümler sağlayan sezgisel
yönergelerdir.
• Kısayollar, bireyleri özellikle kararların hızlı bir şekilde alınması gerektiği zamanlarda, belirsiz ve
karmaşık çevresel koşullar altında etkili ve etkin karar alma süreçlerine götürebilmektedir.
• Bazı araştırmacılar, kısayolların; karar alma sürecini geliştirdiğine işaret etmişlerdir.
• kısayollar, gerekli ve yararlı olsalar da karar almada sistematik hatalara yol açan bilişsel eğilimleri
ortaya çıkarmaktadırlar.
2.2.2. Girişimcilik Disipliniyle İlgili Bilişsel Süreçler

• Bilişsel eğilimler; bireylerin bilişsel yetenekleri, onların zihinsel kapasitelerini


sınırlandırdığı zaman ortaya çıkmaktadır.
• Bilişsel eğilimler kısayolları kullanarak alınan kararlar sonucu ortaya çıkabilecek
sistematik hatalardır.
• Kısayol ve eğilimler, bireylerin, bilginin gerçeklik ve geçerliliğine aşını takdir biçmesine,
yanlış sonuçlara varmasına ve enformasyona çok fazla ya da çok az değer vermesine
sebep olabilmektedir.
• Busenitz ve Barney (1997) girişimcilerin, karar almada yöneticilere nazaran daha sık ve
yoğun bir biçimde kısayollara başvurduklarını ve bu nedenle de belirli eğilimleri
sergilediklerini ortaya koymuşlardır.
2.2.2. Girişimcilik Disipliniyle İlgili Bilişsel Süreçler

• . Baron (1998)'a göre girişimcilerin kısa yolları kullanma ve bilişsel eğilimlere yönelme
olasılığı diğer bireylere göre çok daha yüksektir.
• girişimciler, girişim başlatma kararının ortaya çıkardığı stres ve belirsizliği azaltabilmek
için kasıtlı olmadan bilgi işlem süreçlerini basitleştirmektedirler.
• Girişim başlatma kararını etkileyen kısayol ve eğilimlerin tespit edilmesinde bazı
kriterler uygulanabilmektedir.
• kısayol ve eğilimler, yeni karşılaşılan bir durumda ortaya çıkıyorsa; bireylerin risk algısını
azaltıyorsa ve karar almanın değerlendirme basamağında harekete geçmekteyse bu
durumda kısayol ve eğilimler girişim başlatma kararını etkilemektedirler.
• ötürü kısayol ve eğilimlerin incelenerek girişimcilik ile ilgili olanların araştırılması
bireylerin niçin girişimcilik kariyerini tercih ettiklerinin anlaşılmasında büyük önem arz
etmektedir. Burada, girişimsel biliş ile ilgili oldukları tespit edilmiş olan kısayol ve
eğilimler incelenecektir.
2.2.2.1. Planlama Yanılgısı
2.2.2.1. Planlama Yanılgısı
• Karar alan bireyler, geçmişte edindikleri bilgi ve tecrübelerini görmezden gelerek her bir
konuya, gereğinden fazla özgün bir biçimde yaklaşma ve ele alma eğilimi
göstermektedirler. Mevcut koşullanın ya da kararın geçmiş deneyimlerden izole edilerek
incelenmesi, bireylerin yürüttüğü tahminlerin; geçmişte elde edilmiş sonuçlar yerine,
gelecek yönelimli plan ve senaryolara dayalı olmasıyla neticelenmektedir Bireyin benzer
birçok projenin tamamlanma süresinin beklenenden daha uzun sürdüğünü bildiği
halde, kendi projesinin planlandığı gibi ilerleyeceği ve öngörülen zamanda
tamamlanacağı hakkında güçlü bir inanca sahip olma eğilimi; planlama yanılgısı olarak
adlandırılmaktadır.
• Böyle bir eğilim, yani planlama yanılgısı, nasıl meydana gelmektedir? Kahneman ve
Lovallo (1993), planlama yanılgısı analizlerinde, bireylerin görevin tamamlanma süresini
tahmin ederken uyguladıkları iki farklı yaklaşımdan bahsederek bu soruya açıklık
getirmektedirler.
• Bu yaklaşımlar: içsel perspektif ve dışsal perspektiftir.
2.2.2.1. Planlama Yanılgısı
• İçsel perspektif yaklaşımında birey, görevin tamamlanma süresiyle ilgili tahminde
bulunurken ilgili göreve odaklanmakta ve geleceğe yönelik senaryolar kurarak
planlamada bulunmaktadır.
• Dışsal perspektif yaklaşımında ise birey; ilgili görevin ayrıntılarını bir kenara bırakarak
benzer görevlerle ilgili verilere yönelmektedir.
• Buehler ve diğerleri (1994)'ne göre planlama yanılgısının merak uyandıran yönü,
bireylerin, birbiriyle çelişen iki ayrı inanca sahip olmalarıdır.
• Birey, önceki birçok tahmininin aşın iyimser olduğunu farkında olmasına rağmen şimdiki
öngörülerinin gerçekçi olduğuna inanmaktadır.
2.2.2.1. Planlama Yanılgısı
• Baron (1998)'a göre girişimciler her şeyden önce, geleceğe odaklanma eğilimindedirler
ve planlama yanılgısı girişimcilerin genelde yüz yüze kaldıkları belirsizlik taşıyan ve
kendine has özellikler gösteren özel koşullarda daha güçlü bir şekilde ortaya
çıkmaktadır.
• Buehler ve diğerleri (1994)'ne göre geçmişi göz ardı etmeye sebep olan faktörler:
tahminde bulunmanın geleceğe dönük doğası, mevcut görev ile birebir örtüşen bir
deneyimin saptanma zorluğu, böyle bir deneyim saptansa bile bireyin yüklem
düşüncesidir.
2.2.2.2. Kontrol Algısının Yanılsaması
2.2.2.2. Kontrol Algısının Yanılsaması
• Kontrol algısının yanılsaması, yeteneğin etkili bir faktör olarak değerlen dirilmediği ve
şansın büyük bir role sahip olduğu koşullarda bireylerin yetenekleri sayesinde
performanslarının yükseleceğini aşın derecede vurguladıklarında ortaya çıkan bir
eğilimdir.
• Kontrol algısının yanılsaması; Duhaime ve Schwenk (1985)'e göre iki nedenden dolayı
meydana gelmektedir. İlk neden, bilişsel niteliklidir ve insan hafızasının sınırlamalarıyla
ilgilidir.
• İkinci olarak bireyler, çevrelerini kontrol etmek için motive olmaktadırlar ve
kendilerinde algıladıkları yetenekleri, kontrol edilemeyeni kontrol edebilme sonucunu
ortaya çıkartacaktır.
• Baron'a göre kontrol algısının yanılsaması, girişimcilerin diğerlerine göre mevcut riski
olduğundan daha düşük olarak algılamalarına ve cesur bir adım atarak yeni bir girişim
başlatmalarına önemli ölçüde katkı sağlamaktadır.
2.2.2.3. Aşırı Güven
2.2.2.3. Aşırı Güven
• Aşını güven eğilimi, bireyin sahip olduğu bilginin sınırlarını görebilmede başarısız olması
ile ilgilidir.
• Kendine güveni yüksek olan bireylerin karar süreçleri ek enformasyon arayışı yerine
mevcut bilgilerine dayalı olmaktadır.
• Firma kurma kararında aşını güvenin önemli bir rol oynadığını belirten ban kanıtlar
vardır.
• Girişimciler aldıkları kararlarda aşın güven eğilimi göstermektedirler.
• Aşın güvenin önem ve tehlikesi özellikle girişimciler için çatışma içermektedir.
• Yapılmış olan birçok araştırma girişimcilerin, özellikle aşın güven eğiliminde
bulunduklarını ve bu eğilimlerinden dolayı en başta girişimci olmayı tercih ettiklerini
belirtmektedir.
2.2.2.4. Duygu Katma
2.2.2.4. Duygu Katma
• Baron (1998)'a göre bu etkilenimi en kapsamlı olarak inceleyen ve aynı zamanda
girişimcilik fenomenine en yakın olan teorik yaklaşım Forgas (1995) tarafından
oluşturulan Duygu Katma Modeli'dir.
• Duygu katma, duygu yüklü enformasyonun yargısal sürece dahil olarak onu etkilemesi,
yargıyla tartışmaya girmesi ve neticede yargısal sonucu değiştirmesi olarak
tanımlanmaktadır.
• Duygu Katma Modeli, biliş ve davranış üzerindeki duygusal etkileri düzenleyen ve her
birinin farklı duygu katma potansiyeline sahip olduğu dört temel yargı oluşturma
stratejisini tanımlamaktadır.
• Modele göre bu yargı oluşturma stratejilerinden ilki: direkt erişim stratejisidir.
• Hakkında yargıya varılacak olan hedef alışılmış ve iyi tanınıyorsa hedefle ilgili geçmişte
oluşturulmuş olan yargıya dayanılarak değerlendirme yapılmaktadır.
2.2.2.4. Duygu Katma
• Diğer taraftan eğer belli bir yargının ortaya koyacağı sonuçlar istenmekte ise birey
yargıyı oluşturmada motivasyonlu süreç stratejisini kullanacaktır.
• Direkt erişim süreci ise, kristalize edilmiş yargıya dayandığından dolayı ve motivasyonlu
süreç stratejisinde enformasyon aramayı ve yargıyı yönlendiren belirli bir amaç olduğu
için duygu katma düşük yoğunlukta seyredecektir çünkü ilkinde hali hazırda bir yargıya
dayanılmakta diğerinde ise arzu edilen bir sonuç bulunmaktadır.
• Açık enformasyon aramayı ve yapısal düşünceyi içeren ve böylece varılacak olan
yargılara duygu katmanın yüksek yoğunlukta seyredeceği stratejiler, kısayol süreci ve
bağımsız süreçlerdir.
• Kısayol süreci, bireyin tipik özellikler sergileyen hedefle ilgili mevcut bir yargıya, onu
yönlendirecek olan güçlü bir motivasyona sahip olmadığı, kısıtlı enformasyona
dayandığı bir stratejidir.
2.2.2.5.Küçük Sayılar Kanununa Eğilim
2.2.2.5.Küçük Sayılar Kanununa Eğilim
• küçük sayılar kanunu; alınacak kesin kararlara temel olarak küçük enformasyon örneği
kullanma eğilimidir.
• Bireyler, örneğin boyutunu, temsil kısayolunun rol oynadığı koşullardan dolayı
görmezden gelmektedirler.
• Katz (1992) bu eğilimin, çevredeki fırsatların algılanmasını ve değerlendirilmesini içeren
girişimcilik koşullarında yaygın olabileceğini belirtmiştir.
• Simon ve diğerleri (1999)'nin işletme yüksek lisansı öğrencileri üzerinde yaptıkları bir
anketin bulgularına göre; öğrencilerde kontrol algısının yanılsaması ne kadar güçlüyse
ve küçük sayılar kanununa inanma eğilimleri ne kadar fazlaysa; yeni bir girişimde
bulunma eğilimleri de o kadar büyük olmaktadır.
2.2.2.6. Öz-etkinlik
2.2.2.6. Öz-etkinlik
• Öz-etkinlik, bireylerin gerekli olan davranışları başarılı bir biçimde
gerçekleştirebileceğine olan inancını işaret etmektedir ve bu inanca sahip olan bireyler
yüksek performans gösterebileceklerdir.
• Algılanan öz-etkinlik, hedeflenen bir davranışı gerçekleştirmek için bireyin kendisinde
sezdiği kabiliyeti ifade etmektedir.
• Yüksek düzeydeki öz-etkinlik, alınan kötü sonuçları bireysel başarısızlıktan ziyade
deneyim kazanma olarak nitelendirecektir.
• algılanan öz-etkinlik kariyer seçiminin en önemli tek belirleyicisi olmaktadır.
• Eden ve Aviram (1993) öz-etkinliğin, iş sahibi olmayan ya da işten çıkartılan bireylerin, iş
bulma çabalarını tetikleyen motive edici önemli bir role sahip olduğunu belirtmişlerdir.
2.2.2.6. Öz-etkinlik
• Diğer bir çalışmada ise; keşifte bulunarak patent sahibi olmuş bireylerden öz-etkinliği
yüksek olanların yeni bir firma kurma davranışı sergiledikleri, diğerlerinin ise başka
firmalar ile anlaşma yapma yolunu tercih ettikleri ortaya konmuştur.
• öz-etkinlik girişimci olanlar ile olmayanları ayırt etmede başarılı olmaktadır.

You might also like