Medeni Usul Hukuku 3 - Hafta

You might also like

Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 51

MEDENÎ USUL HUKUKU

2
YARGILAMA
(ÖN İNCELEME VE
TAHKİKAT) ÖN İNCELEME

> A) GENEL BİLGİ


> Hukuk Muhakemeleri Kanunu, davanın başında dilekçeler teatisinden sonra ve tahkikat
aşamasından önce ön inceleme adını verdiği yeni bir yargılama kesiti öngörmüştür.

> ‘Ön İnceleme’ ilk defa ayrı başlık altında Yazılı Yargılama Usulü başlıklı Üçüncü
Kısım
Dördüncü Bölüm’de m. 137’de düzenlenmiştir.

> Bu düzenleme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun getirdiği en önemli yeniliklerden


birisidir.
Ön inceme kurumunun kabul edilmesinin gerekçeleri şunlardır:

 Yargılamanın gecikmesi sebebi olarak gösterilen önemli bir husus, mahkemelerce tam
hazırlık yapılmadan tahkikata başlanmasıdır.
 Taraflar delillerini tam olarak göstermeden ve dilekçelerine eklemeden, mahkeme de
delillerini tam olarak toplamadan tahkikata başlamaktadır.
 Mahkemelerce, yeterli hazırlık yapılıp dosyalar incelenmediğinden ve taraflar da bu
konuda gerekli açıklamaları tam olarak yapmadıklarından, yargılamanın başında
karar verilmesi gereken, usule ilişkin dava şartları ve ilk itirazlar hakkında davanın
sonunda karar verilebilmektedir. Örneğin, iki yıl süren bir davanın sonunda, bazen
mahkemenin görevsizlik ya da yetkisizlik kararı verdiği veya zamanaşımı gerekçesiyle
davayı reddettiği görülmektedir.

 Tahkikatın, amacına uygun olarak, sadece uyuşmazlığın ve uyuşmazlığa ilişkin delillerin


incelendiği ve tartışıldığı bir aşama haline getirilmesi; bunun için de tarafların
anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tahkikat başlamadan tam tespiti gereklidir.
 Usule ilişkin kararlarla sürelere ilişkin kararların da başlangıçta verilmesi, birçok
uyuşmazlığın baştan hâlli sonucunu doğuracaktır.

 Tarafların bu aşamada sulh olmaları da daha kolay hale gelebilecektir.

 Uyuşmazlık noktaları kesin olarak tespit edildiğinden, inceleme ve hukukî tartışma da bu


noktalara münhasır olarak yapılacak, gereksiz işlemlerin ve zaman kaybının önüne
geçilmiş olacaktır.

 Ön incelemenin amacına uygun yapılması, taraflar arasında sulh imkânını artıracak,


hatta yargılama dışı uyuşmazlık çözüm yollarıyla da bağlantılı olarak tarafların doğrudan
ya da arabulucu yardımıyla uyuşmazlığı çözmelerinin yolunu açacaktır.

 Taraflar sulh olmadıklarında ise tahkikat için tüm hazırlıklar yapılmış olduğundan,
tahkikatta sadece tanık dinlenmesi, bilirkişiye başvurulması ve keşif gibi usul işlemleri
gerçekleştirilecek, tahkikatın arka arkaya yapılacak birkaç oturumda da tamamlanması
mümkün olabilecektir.
B) ÖN İNCELEMENİN
KAPSAMI

> Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 137 hükmüne göre:


> Mahkeme öncelikle dava şartlarını (m. 114) inceler. Mahkemenin 114. maddedeki
sırayı
izlemesi uygun olur.
 Dava şartı eksik ise, bu eksikliğin giderilmesi mümkün değilse dava usulden reddedilir.
Eksikliğin tamamlanması mümkün ise, ilgili tarafa Kanunun öngördüğü kesin veya
hakimin takdir ettiği kesin ve uygun bir süre verilir; eksiklik bu sürede tamamlanmazsa
davanın usulden reddine karar verilir.
> Dava şartlarının incelenmesinden ve eksikliğin bulunmadığının tespitinden sonra varsa
ilk itirazlar (m. 116) incelenir.
 İlk itirazlar, davalı tarafından ileri sürülmedikçe dikkate alınamaz.
> Mahkeme, tarafların dilekçelerinde ileri sürdükleri iddia ve savunmaları inceleyerek,
tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları konuları tespit eder.
> Ön inceleme, tahkikat aşamasına (m. 143 vd.) hazırlık niteliğinde olduğundan
mahkeme, hazırlık işlemlerini ve tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması
için gerekli işlemleri yapar.
> Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konularda, tarafları ön inceleme
duruşmasında sulhe (m. 313) ve arabuluculuğa teşvik eder.
C) ÖN İNCELEME
DURUŞMASI
I- ÖN İNCELEME DURUŞMASINA DAVET

> Mahkeme, dilekçelerin verilmesinden sonra yapacağı incelemede, dava şartlarını dosya
üzerinden inceleyerek davanın usulden reddi veya ilk itirazı/itirazları kabul edip davadan
elini çekme kararı vermezse (m. 138), ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek
taraflara tebliğ eder (m. 139, 1/c. 1).

> Taraflara sulh için gerekliği hazırlığı yapmaları; duruşmaya taraflardan sadece birisinin
gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi halinde, gelmeyen tarafın, yokluğunda
yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve ayrıca davetiyenin tebliğinden itibaren iki
haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz
sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek
belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları aksi halde o delile
dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği ihtar edilir (m. 139, 1/c. 2).
II- ÖN İNCELEME DURUŞMASININ
YAPILMASI
> Mahkeme, daha önc e dosya üzerinden karar vermediyse (m. 138) ön
inc eleme
duruşmasında, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için (m.
138) tarafların görüşlerini alır (m. 140, 1 ilk yarım cümle).
> Mahkeme, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve
anlaşamadıkları vakıaları tek tek tespit eder (m. 140, 1 ikinci yarım cümle).
> Mahkeme, taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının tespitinden sonra, üzerinde
tasarruf edebilecekleri konuda tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu
konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya özgü olmak üzere, yeni bir
duruşma günü tayin eder (m. 140, 2).
> Sulh olmazlarsa, ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların anlaştıkları ve
anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu, açık bir şekilde tutanağa (m. 154)
yazılır. Tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflar ve hâkim ile zabıt kâtibi
tarafından imzalanır (m. 140, 3).
> Ön inceleme aşamasının sonunda ön inceleme tutanağı düzenlenir.
> Tahkikat, bu tutanak esas alınarak yürütülür (m. 140, 3/c. 3).
 Ön inceleme, kural olarak tek duruşmada tamamlanır.

 Ön inceleme duruşması (m. 140) tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata (m. 143 vd.)
başlamadan önce, hak düşürücü süreler ve zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri
inceleyerek karara bağlar (m. 142).
 Maddi hukuka ilişkin olan hak düşürücü ve zamanaşımı süreleri, esasen tahkikat
aşamasında ele alınacak konulardandır. Ancak kanun koyucu, tahkikata geçmeden
usule ilişkin olmayan süreler konusunda karar verilebileceğini değerlendirerek m. 142’yi
düzenlemiştir. Örneğin, dava malzemesinden hak düşürücü sürenin veya zamanaşımı
süresinin geçmiş olduğu açıkça görülüyorsa, hâkim, ön inceleme tamamlanır
tamamlanmaz, asıl tahkikata geçmeden, bu hususu da tutanağa yazarak ve bu konu
hakkında tarafların görüşünü alarak, hak düşürücü veya zamanaşımının geçmiş olduğu
gerekçesiyle davayı reddedebilir (m. 142).
ÖN İNCELEME
İŞLEMLERİ
1. Dava şartları incelenir

2. İlk itirazlar incelenir

3. Tarafların iddia ve savunmaları belirlenir

4. Uyuşmazlık noktaları tam olarak belirlenir

5. Sulhe ve arabuluculuğa teşvik edilir.

6. Ön inceleme tutanağı hazırlanır

7. Dilekçede gösterilen ancak sunulmayan belgeler için bu delillerden vazgeçilmiş


sayılmasına karar verilir(m. 140, 5)

8. Zamanaşımı ve hak düşürücü süreler hakkında karar verilebilir (m. 142).


YARGILAMANIN YAPILIŞ
ŞEKLİ
> A) GENEL BİLGİ
> Tarafların dilekçelerini (dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve ikinci dilekçelerini)
vermesinden sonra, ön inceleme aşamasına geçilir. Ön inceleme aşamasında
yapılacak işlemler yapılıp, alınacak kararlar alındıktan ve tutanak düzenlendikten
sonra, tahkikat aşamasına geçilir.
> Tahkikat aşamasında, tarafların ileri sürdükleri vakıaların doğru olup olmadığı
başvurulan (gösterilen) delillere göre araştırılır ve tespit edilir. Davanın en uzun süren
aşaması, tahkikat aşamasıdır.
> Tahkikat aşamasından sonra, sözlü yargılamaya geçilir (m. 186). Sözlü yargılamada,
taraflar, tahkikat aşamasının sonucuna göre iddia ve savunmalarını gözden geçirirler
ve bu husustaki son sözlerini söylerler.
> Son aşamada da mahkeme hükmünü verir (m. 294 vd.).
B) YARGILAMANIN YAPILIŞ
BİÇİMİ
I-DURUŞMA

> 1) Genel Bilgi


> Duruşma (oturum; celse), mahkeme önünde yapılacak ön inceleme, tahkikat ve
yargılama işlemleri için önceden belirlenmiş olan zaman bölümüdür.
> Duruşmada, hâkim ile zabıt kâtibi hazır bulunur. Hâkim, zabıt kâtibi hazır olmadan
duruşma yapamaz. Duruşmada taraflar da (veya vekilleri veya yasal temsilcileri de)
hazır bulunur.
> Duruşmalar, kural olarak, alenî (açık) olarak yapılır (AY m. 141, I; HMK m. 28; 154.).
> Mahkeme, tarafların izni olmak şartıyla, mahkemeye (duruşmaya) gelmeyerek
kendilerinin veya vekillerinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi (SEGBİS, ses ve
görüntü bilişim sistemi) yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul
işlemleri yapabilmelerine izin verebilir (m. 149, 1).
> Aynı şekilde, tarafların rızası olmak kaydıyla, mahkeme; tanığın (m. 240 vd.), bilirkişinin
(m. 266 vd.), uzmanın (m. 293) veya tarafın dinlenmesi esnasında başka bir yerde
bulunmasına izin verebilir.
 Yönetmeliğe (m. 218, 5-8) göre; SEGBİS veya benzeri sistemlerle elde edilen ses ve görüntü verileri de, m. 199’a
göre elektronik belge hükmündedir.

 Duruşma sırasında fotoğraf çekilemez ve hiçbir şekilde ses ve görüntü kaydı yapılamaz;
bu yasak, yargılamanın zorunlu kıldığı durumlarda mahkemece yaptırılabilecek kayıtlar
ve çekimler halinde uygulanmaz (m. 153.

 Kural olarak, her davada duruşma yapılması ve tarafların bu duruşmaya usulüne uygun
biçimde çağrılmaları (davet edilmeleri) zorunludur (m. 27).
> 2) Duruşma Yapılması Zorunludur

> Kural olarak, her davada duruşma yapılması zorunludur.


> Bazı hallerde duruşma yapılması zorunlu değildir; hâkim, dosya üzerinden de karar
verebilir. Bu istisnaî haller, kanunla belirlenir. Duruşma yapılması zorunlu olmayan
haller daha çok acele ve geçici nitelikteki işlerde söz konusudur.
> Örneğin; mahkeme ön incelemede dava şartları ve ilk itirazlar hakkında duruşma
yapmadan karar verebilir. Mahkemenin ihtiyatî tedbirlere, delillerin tespitine ve
ihtiyatî haczine duruşma yapmadan da (karşı tarafı dinlemeden de) karar vermesi
mümkündür.
> Aynı şekilde, hâkimin reddi istemine ilişkin karar verebilir.
> Mahkeme, görevsizlik veya yargı yolunun caiz olmadığına ilişkin kararı da duruşma
yapmadan verebilir.
> 3) Tarafların Duruşmaya Çağrılması
> Hâkim, iddia ve savunma haklarını (Anayasa m. 36; HMK m. 27) kullanabilmeleri için
tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.
> İki taraf da duruşmaya gelirse yargılamaya başlanır. Bundan sonra bir tarafın kendisinin
veya vekilinin dosyayı incelememiş bulunması sebebiyle, yargılama başka bir güne
bırakılamaz. Ancak, dosyanın incelenememesi kabul edilebilir bir özüre dayanıyorsa,
hâkim bir defalık kısa bir (kesin) süre verebilir.
> Usulüne uygun olarak davet edilen her iki taraf da duruşmaya gelmezse, mahkeme,
dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir (m. 150).
> Taraflardan biri duruşmaya gelir diğeri gelmezse:
a. Duruşmaya gelmiş olan taraf davayı takip etmeyeceğini bildirirse, mahkeme,
dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verir (m. 150, 1).
b. Duruşmaya gelmiş olan taraf davayı takip edeceğini bildirirse, davaya (tahkikata),
gelmeyen (karşı) tarafın yokluğunda devam edilir. Ancak bu durumun duruşmaya
gelmeyen tarafa gönderilen davetiyede bildirilmiş olması gereklidir.
> Geçerli bir özrü olmadan duruşmaya gelmemiş olan taraf, yokluğunda yapılan
işlemlere itiraz edemez (m. 147, 2).
> 4) Duruşma Gününün ve Saatinin Belirlenmesi

> Duruşma gün ve saati hâkim tarafından belirlenir (Yön. m. 201, 1/ı).

> Hâkim, bir güne ancak bakabileceği kadar davanın duruşmasını koyar.

> Bir günde bakılacak davalar için ayrı ayrı duruşma saatleri belirlenir ve bir duruşma
listesi düzenlenir: Tarafların ve vekillerinin adları ve duruşma saati yazılmak suretiyle bir
duruşma listesi düzenlenir. Bu listenin baş tarafına hangi mahkemenin hangi gününe ait
olduğu da yazılır ve duruşmadan önce mahkeme (duruşma) salonu dışında herkesin
görebileceği bir yere asılır (Yön. m. 204).
II-
TUTANAKLAR

> Duruşmada yapılan tahkikat ve yargılama işlemleri hakkında hâkimin gözetimi altında
zabıt kâtibi tarafından bir tutanak (zabıt varakası, zabıtname) düzenlenir.
> Hâkim, tarafların, tanık ve bilirkişi gibi kimselerin ifadelerini özet halinde (alenen)
söyleyerek tutanağa yazdırır. Taraflar veya diğer ilgililer, sözlü açıklamalarını hâkimin
izniyle doğrudan da tutanağa yazdırabilirler (m. 151, 2).
> Tutanağın tanık ile bilirkişi ifadelerine ve iki tarafın ikrar, sulh ve feragatine (ve
kabulüne) ilişkin kısımları ve diğer ilgililerin beyanları bunların önünde okunarak imza
ettirilir (m. 154, 3/ç).
> Oturumun sonunda tutanak, hâkim ve zabıt kâtibi tarafından derhal imza olunur (m.
155, 1).
> Talep edilmesi halinde, tutanakların tamamı veya bir kısmının örnekleri taraflara veya
fer’i müdahile verilir.
III-DAVA
DOSYASI

> Her dava için, mahkeme kaleminde ayrı bir dosya tutulur. Bu dosyaya o dava ile ilgili
bütün belgeler bir sıra dahilinde konur ve dizi listesi düzenlenir.

> Davanın hiçbir evrakı taraflardan, vekillerden ve davaya müdahil olandan


gizlenemez; taraflar, müdahil veya vekilleri dava evrakını istedikleri zaman, kuralları
çerçevesinde inceler. Kanuna göre, taraflar, vekilleri veya müdahil, zabıt kâtibinin
yanında dava dosyasını inceleyebilir. Ayrıca dava ile ilgili olanlar da bunu
ispatlamak kaydıyla ve hâkimin izni ile dosyayı inceleyebilir (m. 161, 1; Yön. m. 202).

> Gizli olarak saklanmasına karar verilen belge ve tutanakların incelenebilmesi, hâkimin
açık iznine bağlıdır (m. 161, 2).
TAHKİKA
T
> A) GENEL OLARAK

> Hâkim ön inceleme aşamasında dava şartları ve ilk itirazlar hakkında eksiklik olduğu
gerekçesiyle davayı reddedebilir. Bu durumda tahkikat aşamasına gerek kalmadan
mahkeme nihaî kararını vermiş olur.

> Yine ön inceleme aşamasında taraflar dilekçeleri ve beyanları ile bütün vakıaları bildirmiş,
gerekli bütün delilleri sunmuş ve başka delilleri olmadığını bildirmiş olabilir. Bu durumda
mahkeme talep sonucunun karara bağlanabilmesi için önemli olan vakıaların
aydınlanmış ve ispatlanmış olduğunu tespit eden mahkeme, tahkikata gerek kalmadan
tarafları sözlü yargılamaya davet eder; tarafları dinledikten sonra nihaî kararını verebilir
(m. 186).

> Bu ihtimaller yoksa tahkikat aşamasına geçilir.


Tarafların Duruşmaya Daveti

HMK m. 147- (1) Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat


ve sözlü yargılama için duruşmaya davet edilir. (2) Taraflara gönderilecek davetiyede,
belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları
takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz
edemeyecekleri, tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçileceği, sözlü
yargılama için duruşmanın ertelenmesi hâlinde taraflara ayrıca davetiye
gönderilmeyeceği ve 150 nci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, yokluklarında hüküm
verileceği bildirilir.
B) TAHKİKATIN
YAPILMASI
> Hâkim ön inceleme aşamasında belirlediği ve tutanağa geçirdiği hususlar üzerinden
tahkikatı yapar.
> Tutanak, yargılamanın yolunu gösteren bir yol haritasıdır; tutanakta yer almayan hususlar,
tahkikatın konusu olmayacaktır.
> Tahkikat aşaması dilekçelerin verilmesi ve ön inceleme aşamalarında toplanan delillerin
incelendiği, tartışıldığı ve değerlendirildiği bir aşamadır.
> Hâkim, tarafların iddia ve savunmaları ile toplanan delilleri inceleyip değerlendirdikten
sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama
yapabilmeleri için söz verir (m. 184, 1).
> Hâkim tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara
tefhim eder (m. 184, 2).
Sözlü yargılama
MADDE 186- (1) (Değişik:22/7/2020-7251/20 md.) Mahkeme, tahkikatın bittiğini
tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda
taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir.
Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye
gönderilmez.

(2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir. (Ek
cümle:22/7/2020-7251/20 md.) Şu kadar ki, 150 nci madde hükmü saklıdır.
İSTİCVAP
(tarafın sorguya
çekilmesi)
> A) GENEL BİLGİ

> İsticvap, bir tarafın kendi aleyhine olan belli bir vakıa veya vakıalar hakkında (mahkeme
tarafından) sorguya çekilmesi (dinlenilmesi) dir. Bu anlamda isticvap, teknik bir terimdir.
Dolayısıyla bir tarafın ancak m. 169-175’de düzenlenen usule göre sorguya çekilmesine
(dinlenilmesine) verilen bir isimdir.
> Hâkimin tarafları HMK m. 140 ve m. 144 hükümlerine istinaden dava konusu ile ilgili olarak
çağırıp dinlemesi isticvap olmayıp, tarafların dinlenilmesidir.
> Taraf isticvap için çağırıldığı duruşmaya gelmezse, hakkındaki iddiaları ikrar etmiş sayılır.
> İsticvap, taraflarca getirilme ilkesine (m. 25) tâbi olan davalarda uygulanır.
> Taraflar kendi davalarında en şüpheli tanık durumunda olduklarından, isticvap başlı
başına
bir ispat aracı (delil) olarak kabul edilmemiştir.
B) İSTİCVABIN
KONUSU

> İsticvabın konusu, dava ile ilgili belli (davanın temelini oluşturan) vakıalar ve onunla
ilişkisi bulunan hususlardır (m. 169, 2).

> Bir taraf ancak kendi aleyhine olan vakıalar hakkında isticvap edilebilir; yoksa kendi
lehine olan vakıalar hakkında isticvap edilemez.

> Bir taraf, kendi lehine olan vakıalar hakkında ancak m. 144’e (veya m. 31’e) göre
dinlenebilir.
C) İSTİCVAP
USULÜ
> Hâkim, bir tarafın isticvabına (belli bir vakıa hakkında sorguya çekilmesine)
kendiliğinden karar verebilir (m. 169, 1). Taraflardan biri de, diğer tarafın (belli bir
vakıa hakkında) isticvap edilmesini isteyebilir (m. 169, 1). Fakat hâkim, isticvap
talebini kabul etmek zorunda değildir.

> Tarafın vekili taraf adına isticvap edilemez. Dava vekil aracılığıyla takip edilse bile,
isticvap davetiyesi tarafa yapılır.

> Ergin olmayan küçük veya kısıtlı adına yapılan işlemle ilgili olarak yasal temsilcisi
(velisi veya vasisi) isticvap olunur (m. 170, 2). Bu kişilere bizzat dava hakkı tanınan
hallerde kendileri isticvap olunur.

> İsticvabına karar verilen tüzel kişi ise, tüzel kişinin organı isticvap olunur (m. 170, 1).
> Taraflar dışındaki üçüncü kişiler isticvap olunamaz. Onlar ancak tanık olarak
dinlenebilir.
> İsticvabına karar verilen taraf, bizzat kendisine gönderilen davetiye ile
belirlenen gün ve saatte isticvap olunmak üzere mahkemeye çağrılır. Buna
isticvap davetiyesi denir.

> İsticvabına karar verilen taraf, aynı mahkemede isticvap olunur. Ancak taraf davaya
bakan mahkemenin bulunduğu il dışında oturmakta ve bulunduğu yerde SEGBİS yolu
isticvap olunması mümkün ise, bu yolla; mümkün değilse, istinabe yoluyla isticvap
olunur.
> İsticvap sırasında tanıklar hazır bulunamaz. İsticvap olunan tarafın vekili ile diğer taraf ve
vekili isticvap sırasında hazır bulunabilir (m. 173, 3). Zabıt kâtibinin ise isticvap sırasında
hazır bulunması zorunludur (m. 157, 1).

> İsticvap bitince bir tutanak düzenlenir.

> Taraf isticvabı sırasında ikrarda bulunursa, hâkim bu ikrar ile bağlıdır (m. 236). Bunun
dışında hâkim, isticvap olunan tarafın beyanlarını serbestçe takdir eder.
ÖZEL
DURUMLAR
A)
ÖNKAVRAM
SORUN
 Görülmekte olan davada, uyuşmazlığın esasının karara bağlanmasından önce çözümlenmesi
gereken, bazı ikincil (yan) sorunlar ortaya çıkabilir. Bu sorunlar, hukuken ayrı birer dava olmayıp,
asıl dava üzerine aşılanmış küçük davacıklar niteliğindedir.
 Mahkemenin, davanın esası hakkında karar verebilmesi için önce bu sorunları çözülmesi (bunların
karara bağlanması) gerekir. Bu tür sorunlara, ön sorun (ara sorun; hadise; meseleî mukaddime)
denir.
 Örnek: Taraflardan biri hâkimi reddederse veya çekilmeye davet ederse (m. 36 vd.), reddi istenen
hâkim, ret hakkında karar verecek olan yetkili ve görevli mahkeme (merci) karar verinceye kadar
o davaya bakamaz (m. 32, 2). Hâkimin davaya bakabilmesi, önce, hâkimi ret talebinin incelenerek
reddine bağlıdır; eğer ret talebi yerinde ise, hâkim davaya bakamayacaktır. Görüldüğü üzere,
hâkimin reddi halinde, önce bu sorunun çözümlenmesi gerekmektedir.
 Davada, mahkemeye delil olarak sunulan bir belgenin sahte olduğu ileri sürülürse (m. 298,
3) mahkeme, önce bu sahtelik iddiasının doğru olup olmadığını inceleyip (m. 211) karara
bağlamak zorundadır.
B) ÖN SORUNLARIN
İNCELENMESİ
 Yargılama sırasında, davaya ilişkin bir ön sorun ortaya çıkarsa, ilgili taraf, bunu dilekçe ile veya
duruşma sırasında tutanağa geçirtmek ve altını imzalamak suretiyle sözlü olarak talep eder (m.
163).
 Mahkemenin kendiliğinden gözönüne alması gereken konularda, talep olmadan da bir husus
ön sorun olarak incelenerek karara bağlanabilir (örneğin, gizli duruşma ile ilgili m. 28, 3).
 Ön sorun, esas olarak, davayı gören mahkeme içinde (o mahkeme tarafından) incelenip karara
bağlanır. Ancak, yukarıda hâkimin reddi konusunda olduğu üzere, istisna olarak, kanunen ön
sorunu başka bir mahkeme (hâkim) karara bağlar.
 Ön sorun hakkında iki taraf arasında uyuşmazlık varsa, hâkim ön sorun talebini, tarafları davet edip
dinledikten sonra, karar bağlar (m. 164, 2) ve verdiği kararı, taraflara tefhim veya tebliğ eder (m.
164, 3).
 Ön sorun hakkındaki karar, mahkemenin davadan el çekmesi sonucunu doğuruyorsa (örneğin
mahkeme, yetkisizlik kararı vermişse), bu bir nihaî karar olduğundan bu karara karşı kanun yoluna
başvurulabilir. Buna karşılık, mahkemenin ön sorun hakkındaki kararı, yargılamaya son vermiyorsa,
(mahkemenin davadan el çekmesini gerektirmiyorsa), bu karar bir ara kararıdır, yalnız başına kanun
yoluna gidilemez, ancak esas hakkındaki kararla birlikte kanun yoluna gidilebilir.
BEKLETİCİ
SORUN
A) GENEL
BİLGİ

 Bir davada ön sorun olarak incelenebilecek bir husus, ayrı (başka) bir dava konusu yapılmış ise ne
olacaktır? Burada iki ihtimal vardır:
 Her iki dava aynı mahkemede açılmış ise, davalar arasında bağlantı bulunması durumunda,
mahkeme, iki davanın birleştirilmesine (m. 167) karar verir ve davalardan birini diğerinden önce
inceleyip karara bağlayabilir.
 Örneğin, bir senet için açılan ayrı sahtelik (menfi tespit) davası ile o senedin delil olarak gösterildiği
dava (örneğin alacak davası) aynı mahkemede görülmekte ise, mahkeme, bu iki davanın bağlantı
nedeniyle birleştirilmesine karar verir ve önce ön sorun olarak sahtelik davasını inceleyip karara
bağlar. Bu örnekte, mahkeme, birleştirilen davalardan birini diğerinden önce inceleyip karara
bağlamak zorunda değildir.
 Buna karşılık, iki davanın birleştirilmesi (m. 166) mümkün olmazsa, bu halde iki davaya da ayrı ayrı
mahkemelerde bakılması gerekir. Fakat, bu davalardan biri hakkında hüküm verilmesini, diğer
davanın sonucuna bağlı gören mahkemenin, o davanın sonuçlanmasını beklemesi, yani o
davanın sonuçlanmasını kendi baktığı dava için bekletici sorun (meseli müstehire) yapması
gerekir.
B) BEKLETİCİ SORUN
ÇEŞİTLERİ

 Bazı durumlarda kanunlar, hukuk mahkemesinin, başka bir mahkemede görülmekte olan bir
davayı bekletici sorun yapmasını zorunlu kılmaktadır (zorunlu bekletici sorun). Bu istisnaî haller
dışında, mahkemenin, başka bir mahkemede görülmekte olan bir davanın sonuçlanmasını
bekletici sorun yapması, ihtiyarîdir; mahkeme, bekletici sorun yapıp yapmamayı kendisi takdir
eder.
I-ZORUNLU BEKLETİCİ
SORUN
1) Anayasa Mahkemesi Kararının
Beklenmesi

 Bir davaya bakmakta olan hukuk mahkemesi, o davada uygulanacak bir kanun hükmünü
Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü Anayasaya aykırılık iddiasının ciddî
olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri
bırakır; yani Anayasa Mahkemesinin kararını bekletici sorun yapar (AY m. 152). Anayasa
Mahkemesi, beş ay içinde karar verir ve açıklarsa, mahkeme bu karara göre hareket eder.
Anayasa Mahkemesi beş ay içinde karar vermezse, mahkeme, daha fazla beklemeyerek
elindeki davayı, yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır.
2) Uyuşmazlık Mahkemesi Kararının
Beklenmesi

 Hukuk mahkemesi ile idarî mahkeme arasında olumlu görev (yargı yolu) uyuşmazlığı çıkması
halinde, hukuk mahkemesi, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye
kadar davanın görülmesini geri bırakır; yani Uyuşmazlık Mahkemesinin kararını bekletici sorun
yapar. Mahkeme, altı ay içinde Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı gelmezse, beklettiği davayı
görmeye devam eder.
3) İcra Mahkemesinin Bekletici Sorun
Yapması

 Borçlu, mirasbırakanına (murisine)ait bir alacak için takip edilmekte olup da mirasbırakanının
ödemeden aczinin açıkça belli olduğunu veya resmen tespit edilmiş olduğunu (terekenin
borca batık olduğunu) (TMK m. 605) ileri sürerse, itirazın kesin kaldırılması talebini inceleyen icra
mahkemesi, terekenin borca batık olduğunun tespiti davası açması için borçluya uygun bir
süre verir (İİK m. 68, IV).
 Borçlu bu süre içinde terekenin borca batık olduğunun tespiti için dava açarsa, icra mahkemesi,
bu tespit davasının sonuçlanmasına kadar itirazın kaldırılması hakkındaki incelemesini erteler;
yani, bekletici sorun kararı alarak, tespit davasının sonucunu bekler.
II- İHTİYARÎ BEKLETİCİ
SORUN

 Hukuk mahkemesi, başka bir mahkemede görülmekte veya görülecek olan davayı, kendi
bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapmak zorunda değildir; yani, bekletici sorun yapıp
yapmamak hukuk mahkemesinin takdirine kalmıştır. Ancak belirli şartların varlığı halinde, hukuk
mahkemesi, başka bir mahkemede görülen (veya görülecek olan) bir davayı bekletici sorun
yapabilir. Bu şartları, bekletici sorun yapılacak davanın açılmış (ve görülmekte) olup olmamasına
göre ikiye ayırarak incelemek gerekir:
1) Görülmekte Olan Bir Davanın Bekletici Sorun
Yapılması
 Görülmekte (derdest) olan bir davanın sonuçlanmasının, başka bir davada bekletici
sorun yapılabilmesi için, her iki dava arasında bağlantı bulunması (m. 166, 4) gerekir.
 Her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması şart değildir.
 Davaların temelini oluşturan vakıaların (dava sebebinin) ve hukukî sebeplerin aynı veya birbirine
benzer olması (m. 57, 1/c), yani davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması veya
biri hakkında verilecek kararın (hükmün) diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, iki
dava arasında bağlantı var sayılır (m. 166, 4).
 Bir davada hüküm verilmesi, başka bir davada incelenmekte ve kesin karara bağlanacak olan
bir hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise, iki dava arasında
bağlantı var sayılır. Diğer davada toplanan delillerin sonucunun, bekletilmesi (bekletici sorun
yapılması) düşünülen davaya etkili olması (bağlantı için) yeterli değildir. Bağlantının mevcut olup
olmadığı, diğer davada kesin olarak karara bağlanacak olan hukukî ilişkinin, kısmen veya
tamamen bekletilecek davaya etkili olması gerekir.
 Bir hukuk mahkemesinde görülmekte olan dava ile başka bir hukuk mahkemesinde görülmekte
olan dava arasında, yukarıdaki anlamda bağlantı varsa, hukuk mahkemesi, diğer hukuk
mahkemesinde görülmekte olan davanın sonuçlanmasını (kendi baktığı dava için) bekletici sorun
yapabilir.
 İki dava arasında bağlantı yoksa veya bağlantı olmakla beraber, hukuk mahkemesi kendi baktığı
davada diğer dava konusu olan sorunu, ön sorun olarak inceleme yetkisine sahip ise, hukuk
mahkemesi, başka bir hukuk mahkemesinde görülmekte olan bir davanın sonuçlanmasını
bekletici sorun yapamaz; davayı incelemeye devam eder.
 Hukuk mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile idarî yargıda görülmekte olan bir dava
arasında bağlantı varsa, hukuk mahkemesi, idarî yargıda görülmekte olan davanın
sonuçlanmasını (kendi baktığı dava için) bekletici sorun yapabilir.
 Hukuk mahkemesinde görülmekte olan bir dava (hukuk davası) ile ceza mahkemesinde
görülmekte olan bir dava (ceza davası) arasında bağlantı varsa, hukuk mahkemesi, ceza
davasının sonuçlanmasını (hukuk davası için) bekletici sorun yapabilir. Fakat bu halde hukuk
mahkemesi, ceza davasının sonuçlanmasını mutlaka bekletici sorun yapmak zorunda değildir.
 Hukuk mahkemesi, başka bir mahkemede görülmekte olan bir davanın sonuçlanmasının
beklenmesi gerektiği kanısına varırsa, o davanın sonuçlanmasını bekletici sorun yaptığını, ara
kararında açıkça belirtmelidir. Bununla hukuk mahkemesinin bekletici sorun yaptığı davanın şeklî
anlamda kesin hükümle sonuçlanmasına kadar yargılamayı ertelemesi gerekir.
 UMK m. 18, I’deki istisna dışında, hukuk mahkemesinin bekleme kararı, zamanaşımı
durduran sebeplerden (TBK m. 153) değildir.
 Mahkemenin bekletici sorun yapma kararı, bir ara kararı olduğundan, bu karara karşı, yalnız başına
kanun yoluna başvurulamaz. Fakat hukuk mahkemesi, şartları (özellikle iki dava arasında bağlantı)
olmadığı halde, başka bir mahkemede görülmekte olan davayı bekletici sorun yapmış ise, taraflara
buna karşı bir kanun yoluna başvurma hakkı tanınması uygun olur.
 Davacı, bekletici sorun yapma kararına her zaman itiraz edebilir. Bunun üzerine, mahkeme,
bekletici sorun yapma kararından, bu kararın hukukî niteliği bir ara kararı olduğundan dönebilir ve
davaya devam edilmesine karar verebilir.
 Sonucu beklenilen (başka mahkemedeki) dava, işlemden kaldırılırsa (m. 150, 1), bekletici sorun
yapan (bekleme kararı alan) mahkeme, sonucu beklenilen davanın yenilenmesi (m. 150, 4) için
taraflara uygun bir süre vermeli, dava bu süre içinde yenilenmezse, bekletici sorun yapma kararını
kaldırarak davaya devam edilir.
2) Yeni Açılacak Bir Davanın Bekletici Sorun
Yapılması
 Hukuk mahkemesindeki bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması, başka bir mahkemenin
(hukuk mahkemesi veya idare mahkemesinin) görevine giren veya ayrı bir dava konusu yapılması
gereken bir hususun çözümüne bağlı ise, mahkeme, ilgili tarafa o konuda ayrı bir dava açması için
uygun bir süre verir (m. 165, 2).
 Örneğin, resmî senette sahtelik iddiası varsa, hâkim, bu iddiada bulunan tarafa, ayrı bir sahtelik
davası açmak üzere iki haftalık süre verebilir (m. 208, 4).
 İlgili tarafa verilen bu süre, sadece ayrı bir dava açması içindir. Yoksa, ilgili tarafa ayrı bir dava açıp o
mahkemeden hüküm getirmesi için süre verilemez. Çünkü verilen süre içinde mahkemeden
hüküm getirmek ilgilinin elinde olan bir şey değildir.
 İlgili taraf bu süre içinde ayrı bir dava açarsa, birinci davaya bakan hukuk mahkemesi, bu (ikinci)
davanın sonuçlanmasını (kendi baktığı dava için) bekletici sorun yapar. İlgili taraf bu süre içinde
görevli mahkemeye başvurmazsa, ilgili taraf, bu iddiasından vazgeçmiş sayılır ve esas dava hakkında
karar verilir (m. 165, 2).
DAVA DOSYASININ İŞLEMDEN
A) GENEL OLARAK
KALDIRILMASI

> Davacının dava açmasıyla başlayan yargılama, normal olarak, çeşitli taraf ve mahkeme
usul işlemleri ile devam eder ve hükmün kesinleşmesiyle sona erer. Mahkeme, önüne
gelen davayı görmek ve davayı usul veya esas hakkında hükümle sona erdirmek
zorundadır. Mahkemenin, kural olarak, yargılamada işlem yapmaması veya bu sebeple
davayı durdurması mümkün değildir. Aksine davranış, hakkın (adaletin) yerine
getirilmesinden kaçınma (ihkakı haktan istinkaf) anlamına gelir ve hâkimin sorumluluğunu
gerektirir (m. 46, 1/e).
> Ancak, bazı durumlarda, dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilir (m. 150).
Bunun sonucunda mahkeme, dava (yargılama) ile ilgili işlemleri durdurur ve dava dosyası
taraflarca yenilenmedikçe, dosyada yargılama ile ilgili işlem yapılmaz.
B) DAVA DOSYASININ İŞLEMDEN KALDIRILMASINI GEREKTİREN
HALLER
> Davet edilmesine rağmen, taraflardan ikisi de duruşmaya gelmezse veya ikisi de
duruşmaya gelmelerine rağmen, ikisi de davayı takip etmeyeceklerini bildirirlerse, dava
dosyası (dava yenileninceye kadar) işlemden kaldırılır (m. 150, 1).
> Duruşmaya gelmeyen taraflardan biri veya her ikisi, mahkemeye bir mazeret (özür)
dilekçesi göndermiş ise bakılır: Mahkeme, özrü yerine görerek kabulüne karar verirse,
mahkeme, yeni bir duruşma günü belirleyerek tarafların bu duruşmaya davet edilmelerine
karar verir; yani, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar veremez. Mahkeme duruşmaya
gelmeyen tarafların özrünü kabul etmezse, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verir
(m. 150, 2).
> Usulüne uygun biçimde çağrılmış (davet edilmiş) olan taraflardan yalnız biri duruşmaya
gelir, diğer taraf geçerli bir mazereti olmaksızın gelmezse, duruşmaya gelmiş olan taraf,
davaya devam edilmesini isterse, mahkeme, gelmeyen tarafın yokluğunda yargılamaya
devam eder. Bu durumda dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilemez. Buna
karşılık, gelen taraf da, davayı takip etmeyeceğini açıkça bildirirse (veya açıkça
dosyanın işlemden kaldırılmasını isterse), mahkeme, dosyanın işlemden kaldırılmasına
karar verir (m. 150, 2).
> Yukarıda görülen haller, tarafların mahkemece belirlenen duruşmalara gelmemeleri ile
ilgilidir. Bunun dışında, bazı hallerde duruşma gününün tayini, tarafların başvurmasına
bağlıdır. Duruşma gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde,
taraflardan biri mahkemeye başvurarak gün tespit ettirmemişse, son işlem tarihinden
başlayarak bir ay geçmekle dosya işlemden kaldırılır (m. 150, 3).
> Örnekler:
> Üst mahkemenin yargı yerini belirten kararının (m. 22-23) mahkemeye gelmesinden
itibaren bir ay içinde taraflardan hiç biri yargı yeri olarak belirlenen mahkemeden
duruşma günü belirlenmesini istemezse, dosyanın işlemden kaldırılması gerekir (m. 150,
3).
> Davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin, davaya bakmasına herhangi bir
engel çıkması halinde, bu engelin çıktığı tarihten itibaren bir ay içinde yargı yerinin
belirlenmesi istenmezse, dosya işlemden kaldırılmalıdır (m. 150, 3).
C) DAVA DOSYASININ İŞLEMDEN KALDIRILMASI KARARI ve
SONUÇLARI

> Mahkeme bu konuda bir karar vermemiş olsa bile, dosyanın işlemden kaldırılmasını
gerektiren yukarıdaki hallerden birinin gerçekleştiği anda, dosya işlemden kaldırılır.
> Dosyanın işlemden kaldırılması (kararı) ile dava açılmamış sayılmaz. Dava, üç aylık süre
(m. 150, 4) için durur ve dava açılması ile meydana gelen sonuçlar devam eder. Buna
göre:
> Dosyanın işlemden kaldırılması kararı ile dava açılmamış sayılmadığından, dava (dosyanın
işlemden kaldırılmasından itibaren) üç ay süre ile derdest kalmakta devam eder.
Dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren bir ay geçmiş olsa bile, dava (m. 150,
4’teki üç ay içinde), iki ay daha derdest kalmaya devam eder.
> İşlemden kaldırılmış olan dava, derdest kalmakta devam ettiğinden, davacı aynı davayı
yeniden açarsa, davalı derdestlik dava şartı (m. 114, 1/ı) noksanlığını her zaman ileri
sürebilir; ayrıca mahkeme de kendiliğinden, bu noksanlığını tespit edebilir. Bu durumda,
mahkeme (yeni) davayı dava şartı yokluğundan usulden reddeder (m. 115).
> İşlemden kaldırılmış olan dava derdest kalmakta devam ettiğinden, dava açılması ile
meydana gelmiş olan zamanaşımı kesilmesi, dosyanın işlemden kaldırılması kararına
rağmen devam eder. Daha doğrusu, dosyanın işlemden kaldırılması (kararı) ile de
zamanaşımı kesilir.
> İşlemden kaldırılmış olan dava, üç ay süre ile, derdest kaldığından ve bu nedenle dava
açılması ile meydana gelen sonuçlar devam ettiğinden, dava açılması ile meydana
gelmiş olan hak düşürücü sürenin korunmuş olması sonucu da devam eder.
Zamanaşımının aksine, hak düşürücü sürelerin kesilmesi söz konusu olmadığından,
davacının, davasını dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren, davanın tâbi
bulunduğu hak düşürücü süre içinde yenilemesi (m. 150, 4-5) şart değildir. Davacı (veya
davalı), dosyanın işlemden kaldırılmasından itibaren ancak üç ay içinde yenileme
talebinde bulunabilir (m. 150, 4).
D) DAVANIN
YENİLENMESİ

> Taraflardan biri, dosyası işlemden kaldırılmış olan davayı, işlemden kaldırıldığı tarihten
başlayarak üç ay içinde yenileyebilir (m. 150, 4); bu konudaki talebe, yenileme talebi
denir.
> Üç aylık süre içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibariyle açılmamış
sayılır
ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır (m. 150, 4).
> Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren bir ay içinde yenileme talebinde bulunan
taraftan hiçbir harç alınmaz. Buna karşılık, dava, dosyasının işlemden kaldırıldığı tarihten
başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse, yeniden harç alınır (m. 150, 4; Harçlar K. m.
7). Karar ve ilâm harcının peşin ödenen bölümü (dörtte biri) ile başvurma harcıdır.
> Harç ödenerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz; eski (işlemden kaldırılmış olan)
davanın devamıdır. Bu nedenle, dava bu yeni harcın ödendiği tarihte değil, ilk defa harç
ödendiği (ve davanın açıldığı) tarihte açılmış sayılır.
> Yenilenen dava (yeniden harç ödenerek yenilenmiş olsa bile), yeni bir dava olmayıp,
eski davanın devamı olduğu için (m. 150), taraflar, dosyanın işlemden kaldırılmasından
önceki dönemde yapamadıkları bir işlemi, davanın yenilenmesinden sonra da
yapamazlar. Örneğin, daha önce tanık listesi vermiş olan taraf, davanın
yenilenmesinden sonra da aynı vakıa hakkında ikinci bir tanık listesi veremez (m. 240,
2).
> Keza, dosyanın işlemden kaldırılmasından önce başlamış olan davayı değiştirme yasağı
ve savunmayı genişletme yasağı aynen devam eder. Yani, bir taraf karşı tarafın açık izni
olmadıkça (veya ıslah yoluna başvurmadıkça) davasını değiştiremez veya savunmasını
genişletemez (karş. m. 107).
> Davanın açılması ile hak düşürücü süre korunduğundan ve yenilenen dava eski
(işlemden kaldırılmış olan) davanın devamı olduğundan, dosyanın işlemden kaldırılması
tarihi ile davanın yenilenmesi tarihi arasında davanın tâbi bulunduğu hak düşürücü süre
geçmiş ise, davalı hak düşürücü sürenin geçirildiğini ileri süremeyeceği gibi, mahkeme
de hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle davanın reddine karar veremez.
E) DOSYANIN YENİDEN İŞLEMDEN
KALDIRILMASI
> Yenilenmiş olan dava dosyasının yeniden işlemden kaldırılması mümkündür. Bu şekilde,
yeniden işlemden kaldırılan dava, bu yeni işlemden kaldırma kararından itibaren üç ay
içinde (m. 150, 4) tekrar yenilenebilir (m. 150, 6). Dosyanın işlemden kaldırması ve
yenilenmesi, bir defa daha tekrarlanabilir (m. 150, 6; karş. m. 320, 4). Yani, ilk defa
işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, (bu) ilk
yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz (işlemden kaldırılamaz), aksi
halde dava açılmamış sayılır (m. 150, 6).
> Hükümde, ‘ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz’ denildiği için, bir
dava iki defa takipsiz bırakılabilir (işlemden kaldırılabilir) ve iki defa yenilebilir. Buna göre,
bir davanın (birinci dahil) iki defa (veya birinci hariç bir defa) takipsiz bırakılması halinde
mahkeme, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermelidir (davanın açılmamış
sayılmasına karar veremez). Böyle bir dava, ikinci (ve son defa) yenilenebilir. Ancak, ikinci
yenilemeden sonra davanın tekrar (üçüncü defa) takipsiz bırakılması halinde, (dosyanın
işlemden kaldırılmasına değil) davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
F) İŞLEMDEN KALDIRILAN DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASI ve
SONUÇLARI

> Dosyası işlemden kaldırılan bir dava, işlemden kaldırılma tarihinden itibaren üç ay içinde
yenilenmezse veya ikinci yenilemeden sonra davanın üçüncü defa takipsiz bırakılırsa,
mahkeme, kendiliğinden davanın açılmamış sayılmasına karar vererek dosya kaydını
kapatır (m. 150, 5-6).
> Mahkemenin, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gereken tarihte (üç aylık
yenileme süresinin bittiği veya dosyanın üçüncü defa takipsiz bırakıldığı tarihte) böyle bir
karar vermeyi ihmal etmiş olması, taraflara bu tarihten sonra davayı yenileme hakkı
vermez. Çünkü dava, üç aylık yenileme süresinin bittiği veya dosyanın üçüncü defa
takipsiz bırakıldığı tarihte kanundan dolayı açılmamış sayılmıştır.
> Bu iki halde, mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi gerekir;
mahkeme,
davanın reddine karar veremez.
> Mahkeme davanın açılmamış sayılması kararı ile davadan elini çektiğinden davanın
açılmamış sayılması kararı, usule ilişkin bir nihaî karardır; bu nedenle kanun yoluna
götürülebilir.
> Davanın açılmamış sayılması ile, davacı, davasından feragat etmiş (m. 307) olmaz;
sadece davasını takipten vazgeçmiş (m. 123) ve terk etmiş (m. 331) sayılır. Bu nedenle,
davacı, açılmamış sayılan davasını, yeniden harç ödemek suretiyle tekrar açabilir.
> Davanın açılmamış sayılması (kararı) ile, dava açılması ile meydana gelmiş olan
sonuçlar ortadan kalkar. Yani, yeniden harç verilerek yeni dava açılsa bile, eski
(açılmamış sayılan) davanın açılması ile meydana gelmiş olan sonuçlar devam etmez.
> Davanın açılmamış sayılması hangi sebepten olursa olsun, açılmamış sayılan davadaki
talep de yapılmamış sayılır (m. 150, 7).

You might also like