Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 11

Kropotkin

Robert Owen Kooperatifçilik


Reform
Goodman
Thomas More Proudhon Devrim
Statüko

Gelenek, İlerleme ve Ütopya


Faydacılık Altın Çağ
Edmund Burke
Geçmişi Geri Çağırma
Thomas Paine
David Beetham
Hannah Arendt
Ütopyacılık
Edward Shils
Gelenek

Siyaset teorileri dünyanın yeniden şekillendirilmesi ve modellendirilmesini konu


almaktadır. Değişim politikanın asli bir unsurudur.
Gelenek, Edward Shils’e göre ‘geçmişten günümüze devredilen veya nakledilen her
şeyi’ kapsar.
Öte yandan ‘gelenek’ kavram olarak inşa edilmiş bir kelimedir. Türkçede 1942 yılına
kadar an’ane kelimesi ve Latinceden gelen traditio kelimesi geleneği ifade etmek
amacıyla kullanılırken bu tarihten sonra gelenek kelimesi sözlüklerdeki yerini alarak
hızlı bir şekilde toplum tarafından kabullenilmiş ve yaygın bir şekilde kullanıma
geçmiştir.
Gelenekçi duruş en azından üç farklı biçim almaktadır. Bunlar; Uzun bir süredir devam eden adetler
1. Geleneği geçmişin, yerleşik kurum ve usullerin devamı ve teamüllerden, kurum, siyasi veya
şeklinde sosyal sistemler ile inanç yapılarına
2. Geriye dönüş, ‘saati geriye döndürme girişimi’ şeklinde kadar her şey gelenek içinde
3. Korumak için değişim felsefesini benimseyen şekilde değerlendirilebilir.
Statükoyu Müdafaa
‘Status quo’ Latince mevcut durum demektir ve eskiden gelerek içinde bulunulan ve değiştirilmesi
istenmeyen durumu ifade etmektedir.
Muhafaza arzusu, Anglo-Amerikan muhafazakar geleneğin temelini oluşturmaktadır. Mevcut durumun
savunulması yönünde Michael Oakeshott; ‘aşina olunanı, bilinmeyene, tecrübe edilmişi denenmemişe,
vakıayı muammaya, mevcudu muhtemele, sınırlı olanı sınırsıza, yakını uzağa, mevcut sevinci ütopik
mutluluğa tercih etme’ olarak tanımlamaktadır.
Değişim, tehdit edici ve belirsizdir. Örf ise uzun süredir yerleşmiş ve alışkanlık haline gelmiş
uygulamalardır. Geleneksel toplumlarda örf, düzen ve sosyal kontrolün temeliyken modern toplumlarda
teamüli hukukta olduğu gibi hukuk statüsü olabilir (Bknz; İngiliz teamüli hukuku).
Edmund Burke, gelenekleri zamanla test olunmuş ve işe yaradıkları ispatlanmış inanç ve uygulamalar
olarak görürken toplum da ‘yaşayan, ölmüş ve doğacaklar arasındaki işbirliğine’ dayanmaktadır. Bu
durumu Chesterton, ‘ölülerin demokrasisi’ olarak ifade etmektedir.
Thomas Paine’de Burke’un görüşlerinin ölülerin otoritesini yaşayanların özgürlük haklarının üzerine
çıkardığını iddia ederek geleneklere sadece uzun süredir var oldukları gerekçesiyle saygı göstermeyi
mevcut nesli geçmişe mahkum etmek olarak tanımlamaktadır.
Geçmişi Geri Çağırma
Gelenekçi siyasetin daha radikal bir biçimi devamlılık ve korumadan ziyade geçmişe doğru değişim
düşüncesini benimsemektedir.
‘Altın Çağ’ imajı bu tercihin temelinde yatmaktadır. Mussolini ve Hitler gibi faşist doktrinler ‘Roma
İmparatorluğu’ ve First Reich’ı yani Charlemagne’nin Kutsal Roma İmparatorluğunu idealleştirmektedir. Fakat
Altın Çağ sadece bu tarz ideolojilerle sınırlı kalarak anılmamakta aynı zamanda 1979-1990 yılları arasında
Birleşik Krallık’ta Başbakanlık görevini üstlenen Margaret Thatcher’in ‘Viktorya dönemi değerlerine’ vurgu
yapması gibi olaylarda da görülebilmektedir.
Geçmişin takdire şayan bir özelliğinin, özgün biçimiyle yeniden üretilebilse zorunlu olarak bugün de aynı
özellikleri taşıyacağı kesin değildir. Tüm kurum ve düşünceler ortaya çıktıkları döneme has olabilirler. Laissez-
faire politikaları 19. yüzyılda, ilk sanayileşme döneminde canlı bir büyüme, girişim ve yeniliği teşvik etmiş olsa
da aynı sonuçların günümüz ekonomisinde gerçekleşeceğinin garantisi bulunmamaktadır.
Muhafaza İçin Değişim
Geleneğin son biçimi ilerlemeci muhafazakarlıktır. İlerlemeci muhafazakarlığın sloganı
reformu devrime tercihtir.
Muhafaza için değişim daha çok Edmund Burke’un düşünceleriyle ilişkilendirilmektedir.
Burke’a göre değişim aracı bulunmayan devlet, muhafaza aracından yoksun kalır.
Muhafaza için değişim felsefesi muhafazakarlara anayasacılık, demokrasi ve zaman zaman
sosyal refah ve ekonomik müdahalecilik ile uzlaşma imkanı sağlamaktadır.
Bu gelenekçilik türü doğal değişimin kaçınılmaz olduğuna dayanmakta ve muhafaza
edilmek istenen değerlerin de bu değişime ayak uydurularak gerçekleşeceğinin altını
çizmektedir.
İlerleme
Batı siyaset düşüncesinin büyük bir bölümü, insanın ilerleme ve gelişmesine olan
inancı ifade eden ve maddi refahın yayılmasında, şahsi özgürlüğün gelişmesinde
kendini gösteren ilerleme düşüncesiyle desteklenmiştir. Reform ve devrim
ilerlemeyi gerçekleştirmede iki zıt araçtır. Reform tedbir ve pragmatizm
erdemlerine saygı ve rıza temelinde değişimi benimserken devrim tüm yönlerden
değişimin peşindedir.
İlerleme düşüncesinin temelinde Batı bulunmakta ve geri kalan toplumların takip
edeceği bir yol haritası çizmektedirler. Bundan dolayı ilerleme düşüncesi evrensel
değildir ve gelişmekte olan ülkelerdeki birçok kişiye göre siyasi ve sosyal
ilerlemenin tamamen Batılı terimlere tahsis edilmesi hem Batılı olmayan
toplumların farklı kültür ve geleneklerini tanımaya engeldir hem de başka gelişme
modelleri olabileceği ihtimalini görmezlikten gelme anlamını taşımaktadır.
Reform Yolu ile İlerleme
Reform kelimesinin kökü askerlerin sıralarını yeniden düzenleyerek re-form etmelerinden
gelmektedir.
Reform belli bir çeşit iyileştirmeyi ifade etmektedir. Yani temel özellikleri değiştirmeden şahıs,
kurum veya sistemlerin istenmeyen yönlerini ortadan kaldırmayı sağlayacak değişime işaret
etmektedir. Esasında aynı şahıs, kurum ve sistem olarak kalarak bir çeşit düzenlemeye yola
devam etmektedirler bu durum da kurumların ilga edilmesi veya yenisiyle değiştirilmesini
teklif etme anlamı taşımamaktadır.
Liberal reformculuk kaynağını Jeremy Bentham’ın faydacılık düşüncesinden almaktadır. Tüm
bireylerin kendi mutluluklarını en üst seviyeye çıkarmaya çalıştıkları faydacı varsayıma dayanan
felsefi radikaller en fazla sayıdaki kişinin azami mutluluğu ilkesini uygulayarak çok geniş
hukuki, ekonomik ve siyasi reformlara girişmişlerdir. Bentham hukukun tamamen
kanunlaştırılmasını ve hukuki sistemin, teamüli hukuk gibi geleneksel düşüncelere veya doğal
hukuk ya da doğal haklar gibi metafizik kavramlara yer vermeyen makul rasyonel temellere
dayandırılmasını teklif etmektedir.
Devrim Yolu ile İlerleme
Devrim en dramatik ve geniş kapsamlı değişim biçimidir. Değişimin sürekli anayasal çerçeve içinde
gerçekleştiği reform ve evrimden farklı olarak devrim en yaygın anlamıyla bir yönetim sistemini devirme
ve değiştirme anlamını taşır.
Modern devrim kavramı, eski rejimi doğrudan yıkmayı hedefleyen Fransız Devrimi’nden etkilenmiştir.
Fransız Devrimi 19. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan 1830 ve 1848 gibi devrimlerin temel modeli olmuş ve
Marx gibi devrimci düşünürleri keskin bir biçimde etkilemiştir. Benzer şekilde ilk sosyalist devrim olan Rus
Devrimi de 20. yüzyılın devrimci teori ve pratiğini şekillendirerek Çin Devrimi, Küba Devrimi, Vietnam
Devrimi gibi devrimlere esin kaynağı olmuştur.
Hannah Arendt’in İngiliz ve Amerikan devrimlerine dayanarak geliştirdiği liberal devrim anlayışına göre
devrimler bir özgürlük arayışıdır ve böylelikle mevcut siyasi sistemin başarısızlıklarını gün yüzüne çıkarır.
Devrimler sınırlı bir zaman dilimi içinde gerçekleşen büyük ayaklanmaları içermektedir. Bu yönden devrim
terimi Sanayi Devrimi gibi uzun zaman diliminde kademeli bir şekilde gerçekleşmiş değişimler için
mecazen kullanılmaktadır.
David Beetham; devrimin ayırıcı özelliğinin meşruiyetin kaybolmasıyla ortaya çıkan kanun dışı kitlesel
eylemler olduğunu iddia etmektedir. Halkın bu eylemlere katılım seviyesini tespit etmekse kolay değildir.
Ütopya
Ütopya terimi İngiliz bilim adamı ve siyasetçi Thomas More tarafından bulunmuş ve ilk defa
Utopia adlı eserinde kullanılmıştır. Ütopya kelimesi Yunanca ‘olmayan yer’ manasına gelen
ou topos ve yine Yunanca ‘iyi yer’ anlamında eu topos kelimesinden birinden geldiği
düşünülmektedir. Eserde bir adada yer alan topluluğun mülkiyet gibi kavramların
bulunmadığı ortamda yaşadığı hayatları bir denizcinin gözlemleri üzerinden aktarılmaktadır.
Ütopyacılık mükemmel ve ideal bir alternatif model geliştirerek mevcut toplumu eleştirecek
sosyal kuram oluşturma biçimidir.
Sosyalist ve liberal gelenek içinde birçok ütopyacı teori geliştirilmiştir. Ütopyacılık insan
doğası hakkında oldukça iyimser varsayımlara dayanmaktadır.
Rasyonalizm ile ütopyacılık arasındaki ilişki de William Godwin’in çalışmasından etkiler
görülmektedir. Godwin sosyal sözleşme kuramını tersyüz ederek, eğitimin ve aydınlanmış
muhakemenin devletsiz bir toplumda insanların hakikat ve evrensel ahlak kanunlarına göre
yaşamalarını mümkün kılacağını iddia etmektedir.
Ütopyacılık
Ütopyacılık ideal ve mükemmel bir alternatif model inşa ederek mevcut düzeni eleştiren
bir sosyal teori geliştirme biçimidir. Diğer yandan ütopyacılık bir siyaset felsefesi veya
ideolojik bir gelenek değildir. Ütopyaların içerikleri birbirinden farklıdır ve ütopyacı
düşünürler ortak bir iyi yaşam kavramlaştırması geliştirmemiştirler.
Sosyalizm, anarşizm ve Marksizm gibi ideolojiler insanın sosyalliği, iş birliği ve birlikte
yaşama potansiyeline dönük inançlarını yansıtan ütopyacılığa doğru bir eğilim gösterirler.
Feminizm ve ekolojizm de ütopik teoriler üretmiştir. Liberalizmin ütopik düşünce üretme
kapasitesi insanın çıkarcılığına ve rekabete yapılan vurguyla sınırlıdır; serbest piyasa
kapitalizmine olan aşırı inanç piyasa ütopyacılığı şeklinde değerlendirilebilir.
Siyasi ütopyacılığın ilk örneği olan Plato’nun Devlet adlı eseri aydınlanmacı despotizmi
savunurken Thomas More’un toplumu her ne kadar ekonomik eşitlik temelli olsa da
hiyerarşik, otoriter ve ataerkildir.
Anahtar Düşünürler
Robert Owen: İnsan karakterinin sosyal çevrenin etkisiyle şekillendiğini ifade eden Owen, ilerleme için
rasyonel toplum sistemi inşasının gerektiğini belirtmektedir. Owen, örgütlenmiş din, geleneksel evlilik kurumu
ve özel mülke karşı çıkarak ortak mülkiyet ve temel ürünlerin ücretsiz dağıtıldığı küçük ölçekli kooperatif
topluluklarını savunmaktadır.
Pierre-Joseph Proudhon: Aslen anarşist bir düşünür olan Proudhon hem geleneksel mülkiyet haklarına hem
de komünizme karşı çıkmıştır. Kar amacı gütmeyen kooperatifçi üretim sistemini destekleyen Proudhon aynı
zamanda ‘mülkiyet hırsızlıktır’ sözüyle birlikte servet birikimine de karşı çıkmıştır.
Peter Kropotkin: Darwin’e alternatif bir evrim teorisine dayanan düşünce akımını geliştiren anarşistlerden
olan Kropotkin ‘karşılıklı yardım’ı insan ve hayvanların gelişiminin temel aracı olarak görmekte ve toplum
inşasını içinde yaşamın özgürlük ve kardeşlik duygusuyla düzenlendiği, kendi kendini idare eden komünler
toplamından ibaret görmektedir.
Paul Goodman: Görüşleriyle Yeni Sol akımlar üzerinde etkili olan Goodman, şahsi gelişim ve insan refahının
temeline komüniteryen tarzda anarşizmi, savaş karşıtlığını ve yerel otonomi gibi unsurları koymaktadır.

You might also like