Arasınav Hazal

You might also like

Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 15

GİT ZAMAN GEL ZAMAN

FONOGRAF-GRAMOFON-TAŞ PLAK

Cemal Ünlü
Fonograf, 1877 senesinin
ağustos ayında Thomas Edison
tarafından icat edilmiştir. Bu
cihaz mekanik bir yolla ses
kaydetmeye ve yeniden
çalmaya yarar. Taş plak denilen
döner diskler üzerine ses kaydı
yapar. Thomas Edison’un
fonografının icadı ilk pratik ses
kaydetme cihazı olarak kabul
edilir ve tarihte önemli bir
dönüm noktasıdır. İlk ciddi
fonograf kaydı 1888 yılında
piyanist Josef Hofmann’ın iki
dakikalık bir silindir kaydıdır.

Fotoğraf: Edison ve Fonografı


Gramofon, 1887 yılında Emile
Berliner tarafından icat edilmiştir.
Fonograf ve gramofon mekanik bir
yolla ses kaydetmeye ve çalmaya
yarayan benzer cihazlar olsalar da, bazı
farklılıkları vardır. Fonografların
silindirlerinin pahalı olması dolayısıyla
daha çok zengin insanlar tarafından
kullanılmıştır. Gramofon ise plak
tabanlıdır ve disk üzerine basılır.
Plaklar daha ucuz ve daha kolay
üretilebiliyordu, bu nedenle fonograftan
daha popüler hale geldiler.
Farklı kayıt ve çalma
mekanizmalarına sahip olsalar da,
gramofon ve fonograf benzer şekilde
çalışır. Her ikisi de bir iğne aracılığıyla
plak ya da silindir üzerindeki
oluklardan geçen mekanik titreşimleri
duyulur hale getirirler.
Fotoğraf: Emile Berliner ve Gramofonu
Fonograf İstanbul’da
Uzun tarihi boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı en
köklü değişim, Tanzimat Fermanı(1839) ile başlayan
‘‘Batılılaşma’’ hareketidir. Bildirgenin okunmasından yaklaşık
sekiz yıl önce başlatılan yenileşme hareketleri tıp ve mühendislik
mektepleriyle, bando-mızıka takımıyla, kılığı-kıyafeti, teçhizatıyla
farklı bir ordu yaratmıştı. Hemen her toplumda olduğu gibi
yenilikleri benimseyen, koruyuculuğunu yapan ve yaygınlaşmasını
sağlayan saray ve çevresi olmuştu. Güzel sanatlar eğitimi alarak
yetişen Osmanlı hükümdarlarının sanata, özellikle musikiye
yüzyıllar boyunca devletin geleneksel bakış açısından
yaklaşmaları Tanzimat döneminde de değişmemiş, aksine
çeşitlenmişti. Ses kayıt aygıtları, işte böyle bir süreci yaşamakta
olan, belki de ses kaydı yapmak ve bu ürünleri pazarlamak için
dünyanın en elverişli kentlerinden biri olan İstanbul’a ulaşmış
oldu.
1895 yılında fonografı İstanbul’a
ilk getiren Sigmund Weinberg, Pathe
Freres(Pathe Biraderler) fonograf
firmasının İstanbul temsilciliğini de
yapmaktaydı. Yazar Ercüment Ekrem
Talu, aynı zamanda yeni tanıtılmaya
başlanan fonografın Pera Caddesi No.
159’da faaliyet gösteren Büyük Della
Eczahanesi’nde görüp
dinleyenlerdendir. Anılarında Fransız
yazar Emile Zola’nın bir nutkunu ve
Enclume adlı bir polkayı dinlediğini
anlatır.

Fotoğraf: Sigmund Weinberg


İlk Türkçe taş plak kayıtları İstanbul kayıtlarından
yaklaşık yedi yıl kadar önce Amerika Birleşik
Devletleri’nde gerçekleşmiştir. Şikago’da 1893
yılında Arapça ve Türkçe kayıtlar alındı. Üç yıl kadar
sonra da New York’ta satışa çıkarıldı.
İstanbul’da yapılan ilk Türkçe kayıtlara gelirsek,
Gramophone Company 1900 yılında başkente gelir.
Şirketin kayıt uzmanlarından biri olan William
Sinkler Darby, yerel Pazar için kayıtlar
gerçekleştirmesi amacıyla İstanbul’a gönderilir.
Burada toplam 176 adet Türkçe ve Rumca kayıt
gerçekleştirilir. Günümüzde koleksiyonlarda bulunan
en eski taş plak, 1903 tarihlidir. Bu plakta dönemin
ünlü hanende ve sazendesi Nasip Hanım’ın halk
musikisi izlerini taşıyan daği taksimi kayıtlıdır. Plağın
kaydını 1900 yıllarında gerçekleştirmiş olma ihtimali
de oldukça yüksek olan Nasip Hanım, ‘‘arşivlerde
bulunan en eski plak kaydı’’ olma onuruna sahiptir.
1900-1912 yılları arasında İstanbul’da Emil Berliner
şirketi teknisyenleri, yaklaşık olarak 3035 kayıt
gerçekleştirdi.
Fotoğraf: Nasip Hanım
Fonograf ve gramofonun Türkiye serüveni, birbiri içine
girmiş ayrıştırılması çok da kolay olmayan süreçlerden
oluşur. Eğer bir Türk kayıt tarihinden söz edecek olursak,
fonograf ya da gramofona ait bir olayı dönüm noktası kabul
etmemiz gerekecektir. Yansız bir gözle bakıldığında
İstanbul’da 1900 yılında yapılan gramofon plakları kayıtlarını
esas almak daha mantıklı görünecektir. Bu şekilde fonograf
kayıtlarının hakkı yenmiş olacaktır. Tek tek ve oldukça ilkel
koşullarda doldurulmuş, kopyalama olanaklarının
elvermemesi yüzünden yaygınlaşamamış, dağıtım ve
pazarlama ağı oluşturamamış fonograf silindirlerini, bir yerde
amatör bir çaba olarak değerlendirmek kaçınılmaz olmaktadır.

Fotoğraf: Fonograf Silindiri


1910 yılının sonlarına
gelindiğinde, ilk Türk plak
fabrikası Blumenthal
Biraderler tarafından
kuruldu. Fabrika,1911’de
Feriköy’de üretime
başladı. Türk taş plak
tarihi boyunca iki kuşak
kesintisiz olarak faaliyette
bulunan ve Türk taş plak
dağarının neredeyse
yarısını üreten Blumenthal
Biraderler, Türk
musikisine yön verecek
önemli bir birikimi de
arşivlere geçirmiş olurlar.
İlk yerli plak fabrikasının faaliyete geçiren
Blumenthal Biraderler, birçok önemli
birikimi arşivlere kazandırmışlardır. Firmanın
ilk yıllarında yayınlamaya başladığı plaklar
içinde dikkate değer olanları, Tanburi Cemil
Bey arşividir. Tanburi Cemil Bey külliyatı
Türk taş plaklarında eşine az rastlanır bir
bütünlük arz eder. Bu bütünlüğü sağlayan
sebeplerden ilk ikisi, firmanın sanatçı için
hazırladığı özel katalogla, çoğu defalarca
basılmış ve oldukça iyi korunmuş plakların
koleksiyonlarda neredeyse eksiksiz
bulunuyor olmasıdır. Solo tanbur, yaylı
tanbur, kemençe, lavta, viyolonsel
taksimlerinin yanı sıra Cemil Bey, Tanburi
Kadı Fuat Efendi, Kemani Bülbüli Salih, Udi
Nevres Bey gibi sanatçılarla bu plaklara saz
eserleri çalmıştır.

Fotoğraf: Orfeon Records Tanburi Cemil Bey’in Bir Plağı


Feriköy’deki plak fabrikasının
en önemli başarılarından biri de,
Osmanlı İmparatorluğu’nun en
sıkıntılı yıllarında, özellikle de 1.
Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı
yıllarında ayakta kalmayı
başarabilmiş olmasıdır. Tüm
olumsuzluklara karşın firma plak
yayınlamayı sürdürebilmiştir.
Özellikle 1. Dünya Savaşı
yıllarında hammadde sıkıntısına
düşmesi kaçınılmazdı.

Fotoğraf: Orfeon Record’un Feriköy’deki Fabrikası, 1921


Feriköy’deki plak fabrikası,
Cumhuriyet döneminin de ilk taş plak
kataloglarını yayınlamışlardı. 1923-
1924 yıllarında yayınlanmış bir
katalogda, çok sayıda plak yapmış
Hafız Yaşar Bey’in fotoğrafının altında
şunlar yazar: ‘‘ Memleketimizin
medar-ı iftiharı olan Türkiye
Cumhuriyeti reis-i cumhuru Gazi
Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin ince
saz takımından Hafız Yaşar Bey’in
fabrikamızda okumuş olduğu muhtelif
makamlarda gazeller, şarkı, kanto,
marş ve saire.’’

Fotoğraf: Hafız Yaşar Bey


Piyasadaki en deneyimli ve en
fazla kayıt yapmış olan sanatçı,
Hafız Aşir Bey’dir. Hem fonograf
silindirlerine hem de taş plaklara
sayısız kayıtlar yapmıştır. Hafız
Aşir Bey, yaklaşık yirmi yılı bulan
kayıt serüveni boyunca hemen
hemen her firma için plaklar
yapmış, hatta bir ara kendi adına
Hafız Aşir Record etiketi altında
plaklar da yayınlamıştır. Ama işler
çok da iyi gitmeyince diğer
firmalara geri dönmüştür.
Gazeller, şarkılar, kantoların yanı
sıra ustalığını gösterdiği mani,
semai, koşma, kesik kerem, zeybek
gibi türlerde bir sürü eser
seslendirmiştir.

Fotoğraf: Odeon Records Hafız Aşir Bey’in bir plağı


Kitabın geri kalanı
Cumhuriyet dönemini
içeriyor. Bir önceki dönemin
fikir ve sanat insanları
ulusalcılık görüşüne
dayanan kuramlarını, Türk
musikisine uyarlamaya
girişmişlerdir. ‘‘Ulusal bir
musiki’’ yaratmak
düşüncesi, Cumhuriyet
yönetiminin başlıca
hedeflerinden biridir.

Fotoğraf: Darülelhan Derleme Heyeti, Pathe


markalı gramofonla derleme sırasında,1926.
KAYNAKÇA

Git Zaman Gel Zaman Fonograf-Gramofon-Taş Plak,


Cemal Ünlü, Pan Yayınları, 2004

You might also like