Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 236

Dr.

Süleyman KORKUT
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi


SİNİR SİSTEMİNE GİRİŞ
Santral sinir sisteminin, vücuttaki diğer dokulara göre daha yumuşak bir
yapıya sahip olması nedeni ile, destek ve korunmaya ihtiyacı vardır.
Santral sinir sistemi, dış tarafta kranium ve columna vertebralis,iç tarafta
ise üç ayrı zar tarafından sarılmıştır (Meninksler)
Dıştan içe doğru;
Dura mater,
Arachnoidea mater
Piamater
Beyin içinde içi BOS (beyin omurilik sıvısı) ile dolu 4 boşluk vardır.
Ventrikül denilen bu boşluklar birbirleri ve subaraknoid aralıkla
bağlantılıdırlar.
BOS; sağ ve sol hemisfer içinde yer alan ve çift olan lateral
ventriküllerden Monro deliği ile 3.ventriküle
3.Ventrikülden Aquaductus sylvii kanalı ile 4.ventriküle,
4. Ventrikülden her iki yanda foramen luschka ve arkada orta hatta
foramen magendi yolu ile subaraknoid aralığa ulaşır.
Görevi;
Beyni bir su yatağı içinde taşımak ve travmalardan korunmasına
yardımcı olmak,
Beyin dokusuna besin desteği sağlamak,
Beyinde oluşan atık maddeleri uzaklaştırmaktır.
Ortalama BOS basıncı (kafa içi basıncı);
Yetişkinlerde70-200 mmH₂O (ortalama 150 mmH₂O= 15 mmHg)
Bebeklerde50-100 mmH₂O(5-10 mmHg) dir.
NÖRON
Sinir sisteminin yapı taşı olan nöronlar, aksiyon potansiyelleri aracılığı ile
bilgiyi hücrenin bir kısmından diğer kısmına iletir, ve nörotransmitter
denilen kimyasal maddeler aracılığı ile de bu bilgiyi başka hücrelere
iletirler.
İnsan beyninde yaklaşık100 milyar nöron olduğu düşünülmektedir.
•Bu nöronlar değişik şekil ve büyüklüktedirler.
Dentritler: Sayıları değişen kısa uzantılardır. İç yapıları hücre gövdesiyle
aynıdır. Nöronların başka nöronlardan veya reseptörlerden gelen sinyali alan
bölgesidir.
Hücre gövdesi: Nissel granüllerini , mitokondrileri, golgi aparatını ve
(endoplazmik retikulum)

nörofibrilleri içerir. Enerji ve protein sentezinin yapıldığı yerdir. Yeri, şekli ve


büyüklüğü nöronun vücuttaki yerine göre değişiklik gösterebilir. Nöronların
hücre gövdeleri sadece MSS’nde ve merkez dışı gangliyonlarda bulunur.
Akson: Nöronun aldığı sinyali dentrit bölgesinden uzağa taşıyan kısımdır. Uzunlukları
µm ile metreler arasında olabilir. Miyelinli ve miyelinsiz olarak 2’ye ayrılırlar.
Terminal Uç: Aksonun dallanma yapmış son uçlarıdır. Nörotransmitterlerin depolandığı
vezikülleri içerir.
Nöronlar diğer hücreler ile ortak özelliklere sahiptir ancak şu
özellikleri ile diğer hücrelerden ayrılırlar.

•Nöronlar hücre gövdesine (soma) ilave olarak, dendrit ve akson denilen


özel uzantılara sahiptirler.
•Nöronlar birbirleriyle elektrokimyasal bir işlemle haberleşirler.
•Nöronlar sinaps gibi özel yapılar ve nörotransmitter gibi özel kimyasal
maddeler içerirler.
Dentritler: Sayıları değişen kısa uzantılardır. İç yapıları hücre gövdesiyle
aynıdır. Nöronların başka nöronlardan veya reseptörlerden gelen sinyali
alan bölgesidir.
Hücre gövdesi: Nissel granüllerini , mitakondrileri, golgi
(endoplazmik retikulum)

aparatını ve nörofibrilleri içerir. Enerji ve protein sentezinin yapıldığı


yerdir. Yeri, şekli ve büyüklüğü nöronun vücuttaki yerine göre değişiklik
gösterebilir. Nöronların hücre gövdeleri sadece MSS’nde ve merkez dışı
gangliyonlarda bulunur.
Bütün nöronlar; nükleus, sitoplazma ve hücre
organellerini içeren bir hücre gövdesi (soma) ile bu
hücre gövdesinden çıkan ve nörit adı verilen
uzantı’lardan oluşur.
Nöritler sitoplazmik uzantılar olup hücre zarı ile
çevrilidirler.
Nöritler, uyarıyı taşıdıkları yöne bağlı olarak akson ve
dendrit olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Dendritler uyarıyı hücre gövdesine doğru, akson ise
uyarıyı hücre gövdesinden alıp uzağa taşımaktadır.
Dendritler ve soma impulsun doğduğu yer, akson ise
iletildiği yer olmaktadır.
GLİA HÜCRELERİ:

Sinir dokusundaki diğer hücre grubu, nöronlardan yaklaşık 10 kat fazla olan
neuroglia’lardır. Sinir dokusuna metabolik ve yapısal destek sağlarlar. Bağ dokusu
hücreleri olarak kabul edilir. Uyarılabilme özellikleri yoktur. İki tiptir.

1)Mikroglia: Makrofajlardan gelişir. Hasar görmüş ve dejenere olmuş bölgelerdeki


hücresel atıkları fagosite eder.

2)Makroglia: Merkezi Sinir Sisteminde, Astrosit, oligodendrosit, ependim hücrelerinden


oluşur.

Periferik sinir sisteminde Schwann hücreleri ve satellit hücrelerinden oluşmaktadır.


 Astrositler; MSS’de nöronları beslenmesi ve kan beyin bariyerinin oluşumunda
görev alırlar.
 Oligodendrositler; MSS’indeki aksonların myelinini oluşturur, myelinsiz birkaç
aksonu neurolemma adı verilen bir kılıfla sarar.
 Schwann hücreleri; periferik sinir sistemindeki aksonların myelinini oluşturur.
Myelinsiz aksonlara kılıf oluşturur.
 Ependim hücreleri; MSS’dekavitelerin (ventriküller ve canalis centralis) duvarını
döşer.
 Satellit hücreleri; PSS ganglionlarındaki nöronlar için yapısal destek sağlar.
Nöron Tipleri

Duyusal (afferent) nöronlar


–Vücut ve dış ortamdaki değişiklikleri algılarlar
–Beyin ve spinal korda bilgi iletimi sağlamak

•Internöronlar (ara nöron)


–Merkezi sinir sisteminde duyu ve motor yollar arasında
bulunurlar
–Nöronların yaklaşık % 90 u internörondur.
–Bilgi işleme, depolama ve doğrulama işlevi yaparlar

•Motor (efferent) nöronlar


–Kas ve salgı hücreleri gibi efektörlere sinyal taşırlar.
SİNAPS (Synapsis)
Bir nöronun uzantılarının diğer nöronun
uzantıları veya hücre gövdesi ile kurduğu
bağlantıya sinaps adı verilir. Böylece bir
nöron, aldığı bir impulsu aksonu aracılığı ile
sinaps yaptığı nöronlara iletir.
Sinir impulsunu ileten nörona presinaptik
nöron, alan nörona ise postsinaptik nöron adı
verilir.
Sinapslarda iki nöronun stoplazması arasında
sinaps aralığı (synaptic cleft) adı verilen
boşluk vardır.
BİR NÖRONUN AKSONU;
Başka bir nöronun dendriti ile sinaps yaparsa
Aksodendritik sinaps,
Hücre gövdesi ile sinaps yaparsa aksosomatik
sinaps,
Santral sinir sisteminde nadirde olsa her iki
akson terminalleri arasında sinaps görülebilir, bu
tür sinapsa aksoaksonik sinaps adı verilir.
Bunlardan başka, bir nöronun gövdesi başka bir
nöronun gövdesi veya dendriti ile,
Bir nöronun dendriti başka bir nöronun dendriti
ile de sinaps yapabilir.
Sinapslarda iletim; sinir impulsunun taşındığı aksondan sinaps yaptığı
dendrite, hücre gövdesine veya aksona doğrudur.
Nöronlar arasında impuls iletimi nörotransmitter adı verilen maddeler
aracılığı ile olur.
Aksiyon potansiyeli sinaptik terminale ulaştığı zaman, buradaki sinaptik
veziküllerde depolanmış olan nörotransmitter madde sinaps aralığına verilir.
Sinaps aralığına geçen nörotransmitter, postsinaptik nöronun
transmembran potansiyelinin değişmesine ve sonuçta bu nöronun
uyarılmasına yol açar.
Aksonun taşıdığı aksiyon potansiyeli, presinaptik uç zarına ulaşır.
•Presinaptik zar depolarize olur.
•Presinaptik zarda voltaja bağlı Ca2+kanalları açılır.
•Sinaps aralığında (ekstrasellüler sıvıda) fazla olan Ca2+ presinaptik uca girer.
•Ca2+presinaptik hücrede nörotransmitterlerin, zara doğru yönlenmesini tetikler.
•Presinaptik zar ile nörotransmitter vezikülünün zarı füzyona uğrar.
•Transmitter sinaptik aralığa boşalır.

Transmitter difüzyonla sinaps aralığını geçerek, postsinaptik hücre zarı üzerindeki özgün
reseptörlerine bağlanır.
•Reseptörlerin özelliğine göre, postsinaptik zarlarda bazı iyonların kapıları açılır; bazı
iyonların kapıları kapanır.
•Postsinaptik hücreler depolarize veya hiperpolarize olur.
Anlaşılacağı gibi sinapslarda iletim kimyasaldır.
Ancak MSS’inde çok nadirde olsa iletimin elektriksel olduğu sinapslarda
vardır.
Presinaptik terminalden sinaps aralığına verilen nörotransmitter madde,
postsinaptik nöron için uyarıcı (Örneğin Asetilkolin, dopamin) veya inhibe
edici (GABA, glisin) özellikte olabilir.

Nörotransmitter madde, hücrelerarası boşluktaki enzimler tarafından süratle


parçalanır veya presinaptik hücre uzantısı tarafından tekrar hücre içerisine
alınır.
Böylece nörotransmitterin postsinaptik nöron üzerindeki etkisi milisaniyeler
ile ölçülebilecek kadar kısa sürer.
Bazan etkinin uzun sürdüğü, kalıcı olabildiği durumlarda vardır.
Bu kalıcı tipteki değişiklikler MSS’de bilgi depolama ve hafıza
fonksiyonlarının temelini oluşturur.
Bazı nöronlar sentezledikleri hormon tabiatındaki maddeleri (nörohormonlar),
sinaptik terminal benzeri yapılar aracılığı ile kan dolaşımına vererek, çok uzak
bölgelerde etkilerini gösterebilir.
Bazı nöronlar sentezledikleri maddeleri beyin omurilik sıvısı içerisine veya
hücrelerarası boşluğa vererek birçok nöron üzerinde etki gösterebilir.
Nörotransmitterler ve nörohormonlara nöromediatör adı verilir.
 Sinapslarda kimyasal iletimi sağlayan çok sayıda nöromediatör madde vardır.
 Asetilkolin, katekolamin(noradrenalin, adrenalin, dopamin),indolamin
(serotonin ve histamin) gibi mono aminler,
 Amino asit tabiatındaki nöromediatörler (glutamat, aspartat, glisin, GABA..)
non-peptiderjik nöromediatörlerdir.
 Bunların dışında sayıları 50’nin üzerinde, nöroaktif peptid olarak
isimlendirilen nöromediatörler de vardır.
Nöro Kimyasal Uyarının Sona Ermesi :

Salıverilen nöromediyatörlerin etkisinin sona ermesi aşağıdaki olaylar


sonucu gelişir ;

1. Enzimatik Yıkılma ; (Sinaps aralığındaki + Post membran


enzimleri)

2. Re-uptake : Sinaps aralığından nöromediyatörün


presinaptik uca aktif transport ile (Na/K ATPaz) geri
alınması,

3. Difüzyon ; Fiziksel difüzyonla çevre yapılara transfer


OMURİLİK (MEDULLA SPİNALİS)

 Omurilik, merkezi sinir sisteminin en alt bölümü olup, canalis


vertebralis içinde yer alır.
 İntrauterin yaşamın 2-3. ayında vertebral kanalı tümüyle doldurmasına
karşın yetişkinde alt ucu L1-2 arasındaki disk düzeyinde sonlanır.
 43-45 cm
 uzunluğunda, 1-2 cm kalınlığında, 35-40 gr ağırlığında, önden arkaya
hafif basık bir silindir görünümündedir.
Transversal olarak segmental bir
yapıda olan omurilik 31 segment’ lidir.
Her segmenttenbir çift sinir çıkar.

Pars cervicales(boyun)…….8 çift,


Pars thoracica(göğüs)……12 çift,
Pars lumbalis(bel)………….5 çift,
Pars sacralis(sakral) ……..5 çift,
Pars coccygea(koksigeal)…1 çift.
Üç temel fonksiyonu vardır;
• Omurilikteki inen ve çıkan sinir yolları, beyin ve vücudun sinir
sistemi dışında kalan bölümleri arasında iki yönlü iletişim sağlar.
• Sinir uyarılarını iletir.
• Spinal refleksler için merkez rolü oynar.
Omuriliğin ön yüzünde fissura mediana
anterior, arka yüzünde sulcus medianus
posterioryer alır.
Ön yan kısımdan motor (somatomotor-
visseromotor) radix anterior çıkar,
Arka yan kısımdan duysal radix posterior
girer.
Arka kök üzerinde ganglion spinale
bulunur.
Sinir dokusundan yapılıdır. Enine kesitte, iç
bölümde H şeklinde gri cevher (substantia
grisea- multipolar sinir
hücreleri, bunların dentritlerinden oluşan
yoğun sinir lifi ile kan damarları), etrafında
beyaz cevher (substantia alba- miyelinli
aksonlar) bulunur. Ortada canalis centralisyer
alır.
Substantia grisea: Tüm segmentlerde cornu
anterius(ön boynuz),cornu posterius(arka
boynuz), T1-L2 ve S2-4 segmentlerde cornu
laterale(dış yan boynuz) bulunur.
Ön çıkıntılar somatomotor nöronlardan (alt
motor nöron), arka çıkıntılar duysal
nöronlardan, dış yan çıkıntılar ise
visseromotor(sempatik ve parasempatik -
GVE) nöronlardan oluşur.
PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ
Periferik sinir sistemi, santral sinir sistemi dışına çıkan aksonları oluşturduğu periferik sinirler
ile,
Santral sinir sistemi dışında nöronların toplu olarak oluşturduğu ganglion adı verilen yapılardan
oluşmaktadır.
Medulla spinalis’ten çıkan otuz bir çift spinal sinir ile
Beyin ve beyin sapı’ndan çıkan on iki çift kranial sinir ve bunların dalları periferik sinirleri
oluşturmaktadır.
Periferik sinir sisteminde her bir aksonu dıştan
endoneurium, birkaç aksonu birlikte perineurium
sararak fasciculus(sinir demeti) oluşur. Birkaç
fasciculus’un bir araya gelmesiyle periferik sinir
oluşur. Periferik siniri en dıştan bağ dokusundan
oluşan epineurium sarar.
Periferik sinirler;
Efferentve afferent sinirler olarak sınıflandırılabilir.
Efferent sinirler santral sinir sisteminin oluşturduğu
motor cevapları effektör organlara,
Afferent sinirler ise reseptör organlardan gelen
duyuları santral sinir sistemine taşır.
Efferent sinirler;
Somatik efferent ve visseral (otonomik) efferent sinirler olmak üzere ikiye
ayrılır.
 Somatik efferent(somatik motor-somatomotor) sinirler, çizgili kaslara
gider ve sinir-kas kavşağı adı verilen bölgede yer alan motor son plakta
sonlanır.
Bu sinirleri, hücre gövdeleri medulla spinalis’in ön boynuzunda veya beyin
sapındaki somatik motor nucleus’larda bulunan nöronların miyelinli
aksonları oluşturmaktadır.
Bu sinirlere genel somatik efferent (general somatic efferent-GSE) sinirler de
denir.
Visseral (otonomik) efferent sinirler kalp kasını (cardiomotor), iç
organlardaki düz kasları (visceromotor), damar duvarındaki düz kasları
(vasomotor), kıl köklerindeki düz kasları (pilomotor), sindirim sistemindeki
bezleri (secretomotor) ve ter bezlerini (sudomotor) inerve eden sinirlerdir.
Hücre gövdeleri otonomik ganglionlarda bulunur ve Genel visseral
efferent(general visceral efferent-GVE) sinirler adı verilir.

Ancak pharynx ve larynx kasları, yüzün mimik kasları, çiğneme kasları ve


orta kulakta bulunan kaslar embriyolojik olarak üçüncü ve dördüncü
brankiometrikarkuslardan(arcusbranchiales) gelişir.
Bunlar aslında çizgili kas olmalarına rağmen, bu kasları inerve eden sinirlere
özel visseral efferent (special visceral efferent-SVE) adı verilir.
Afferent sinirler;
Somatik afferent sinirler ve
Visseral (otonomik) afferent sinirler olarak ikiye ayrılır.

Vücuttaki çeşitli reseptörlerden aldıkları duyuları, ilgili oldukları duyu


ganglionlarındaki nöronların hücre gövdelerine taşır. Buradaki nöronlar ise gelen
impulsları, santral uzantıları aracılığı ile santral sinir sistemine iletir.

Dokunma, basınç, deri ile algıladığımız ağrı, sıcak ve soğuk duyuları ile
Kaslar ve eklemlerden gelen hareket ile ilgili duyulara genel somatik duyular denir.
Bu tür somatik duyuları taşıyan sinirlere genel somatik afferent (general
somatic afferent-GSA) sinirler denir.
İşitme, görme ve iç kulaktan gelen denge ile ilgili duyular özel somatik
duyular’dır. Bu duyuları taşıyan sinirlere özel somatik afferent (special
somatic afferent-SSA) sinirler denir.

Fonksiyonları otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilen organ ve


yapılardan gelen ve büyük bir bölümü şuura ulaşmayan duyular genel visseral
duyular’dır. Bu tür duyuları taşıyan sinirlere genel visseral afferent (general
visceral afferent-GVA) sinirler denir. İç organlardan gelen gerilme ve düz kas
spazmı gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan ağrı duyusu ise şuura ulaşan
genel visseral duyular’dandır.
Koku ve tat duyusu gibi özel duyular şuura ulaşan duyulardır. Bu duyular
sonuçta otonom sinir sisteminin kontrolü altında çalışan organ ve yapıları
etkilediği için özel visseral duyu olarak kabul edilir. Bu duyulara ait ilgili
sinirlere de özel visseral afferent (special visceral afferent-SVA) sinirler denir.
RESEPTÖRLER

Duyu reseptörleri vücut içerisindeki ve dış ortamdaki çeşitli farklılıkları algılayan


özelleşmiş yapılardır.
Algıladıkları duyulara göre;
• Mekanoreseptörler (dokunma, basınç ve ses dalgaları ve mekanik uyarılara
hassas),
• Fotoreseptörle r(ışığa hassas),
• Termoreseptörler (ısı farklılıklarına hassas),
• Kemoreseptörler (çeşitli kimyasal maddelere hassas),
• Nosiseptörler (aşırı sıcak-soğuk ve doku hasarına yol açan ağrılı
stimuluslarahassas),
• Osmoreseptörler (ozmotik basınç farklılıklarına hassas olarak
sınıflandırılabilir.
SERBEST SİNİR SONLANMALARI;

Epidermal sinir sonlanmaları;


Epidermis’in hemen altında ve genellikle kıl folliküllerinin çevresinde sonlanır. Deri
üzerine basınç sonucu çöküntü hissini algıladıkları kabul edilmektedir (Merkel
reseptörleri).
Kapsüllü sinir sonlanmaları; Bu tip sonlanmaların ortak özellikleri akson
terminallerinin uyarılma özelliği olmayan hücreler tarafından sarılı olmasıdır
(Meissner, Pacinian, Ruffini korpüskülleri, Golgi tendon organı ve kas iğcikleri).
Derin dokulardaki serbest sinir sonlanmalarının ağrı ile ilgili nosiseptör olması
muhtemeldir.
Eklem kapsülündeki serbest sinir sonlanmalarının eklem hareketleri ilgili proprioseptör
olduğu kabul edilir.
Meissner korpüskülleri; Kılsız derideki dermal papillalarda, palpebral
konjunktivada ve dil ucundaki mukoza tabakasında bulunur ve dokunma duyusu
ile ilgilidir.
Pacinian korpüskülleri; Deri, dış genital organlar, meme başı, membrana
interossea ve periosteumda bulunur. Dokunma ve derin dokulardan algılanan
vibrasyona hassas olduğu kabul edilmektedir.
Ruffinikorpüskülleri; Kıllı derinin dermis tabakasında bulunur. Bu reseptörlerin
dermiş tabakasındaki kollajenin gerilmesine ve yüzeyel dokularda algılanan
vibrasyona hassas olduğu kabul edilmektedir.
Golgi tendon organı; Kas ile tendon arasındaki geçiş bölgesinde bulunur. Kas
kontraksiyonu ve tendon gerilmesi ile aktive olan proprioseptör’lerdir.
Kas iğcikleri; Kas dokusunda bulunan ve kasın gerilmesi ile aktive olan
proprioseptör’lerdir.
SİNİR SİSTEMİNİN BÖLÜMLERİ
Sinir sistemi morfolojik olarak bir bütün halinde olmasına rağmen, anatomik ve
fonksiyonel alt bölümlere ayrılarak incelenir.
Anatomik olarak;
Merkezi sinir sistemi ve
Periferik sinir sistemi olmak üzere iki bölüme,

Fonksiyonel olarak;
Somatik sinir sistemi ve
Otonom sinir sistemi olarak iki bölüme ayrılır.

Merkezi Sinir Sistemi;


Beyin (encephalon),
Omurilik (medulla spinalis).

Periferik Sinir Sistemi;


Pleksuslar,
Ganglionlar,
Sinirler.

Somatik Sinir Sistemi; İstemli çalışan kaslarla ilgilidir.


Santral sinir sisteminin diseksiyonu
sırasında aksonların yoğun olduğu
bölgeler miyelin kılıfından dolayı
açık sarı renkte görülür ve
Substantia alba(beyaz cevher)adını
alır.
Nöronların yoğun olduğu bölgeler
ise daha koyu renkte görülür ve
substantia grisea(gri cevher) adını
alır.
Somatik sinir sistemi
- Somatik motor (eferent) sinirler, hareketi sağlayan iskelet kaslarının
kasılması gibi istemli fonksiyonları sağlarlar.

- Özellikle çizgili adelelere (iskelet kası) dağılarak, bunların irademiz


dahilinde olan fonksiyonlarını görmelerini sağlarlar.

- Somatik sinir hücreleri, merkezi sinir sistemi içerisinde yer alıp, omuriliği
terk ettikten sonra, hiçbir kesintiye uğramaksızın efektör organ olan, çizgili
adelelere kadar uzanırlar.

- Yolda sinapslar (bağlantı noktası) yoktur ve Nöromüsküler kavşaktaki nörotransmitter asetilkolin (Ach) dir.
Asetilkolin kas hücrelerinin hücre membranlarındaki kolinerjik reseptörlerine bağlanır ve sonuçta iskelet
kasının kasılmasına sebep olur.
Otonom sinir sistemi
• Otonom sinir sistemi, adında anlaşılacağı gibi otonomik (irade dışı, istemsiz,
otomatik) çalışan motor (efferent) bir sistemdir (kalp, damarlar, sindirim
fonksiyonları vs.) ve vücudun günlük ihtiyaçlarını düzenler.

• Merkezi hypothalamus’tur.
• Temel olarak iç organların düz kaslarını, kalp kasını, damarları ve dış
salgı bezleri innerve eden visseral motor (eferent) nöronlardan oluşur.

Otonom sinir sistemine,


biyolojik yaşamla yakınlığından dolayı VEGETATİF (bitkisel) ve organlarla olan ilişkisi
nedeniyle VISSERAL sinir sistemi de denilmektedir.
Sistem nasıl çalışır?
Genellikle iç organların fizyoloji
fonksiyonlarını (istemsiz k
düzenlemek üzere düz
hareketler)
kaslar
üzerinden işlev gören otonom sinir
sistemi nasıl çalışır?

Çevre ve organizmanın kendisindeki


değişimler, Duyu sinirler
nöronlar) aracılığıyla
(afferent merkeze iletilir.

Afferent Nör.
Merkezin değerlendirmeleri ve uyarıları ise,
Motor Sinirler (efferent nöronlar) (Duyu sinirler) Efferent Nör.
aracılığıyla belli kaslara (düz kas, kalp kası) (Motor Sinirler)
bezlere, organlara ve dolayısıyla bunların
ait olduğu sistemlere iletilirler.
Otonom Sinir Sistemi
(Homeostatik Dengeleme)

- Özellikle istemsiz hareketlerin kontrol edildiği uyarılar, otonom


(Vegetatif) sistemde yer alan iki alt sistem aracılığıyla bu
organların düz (çizgisiz) kaslarına iletilirler.

- Alt sistemler;
- Parasempatik sinirler
- Sempatik sinirler

-[Kalbimiz, düz kaslı olmamakla birlikte, yine de


otonom sistem aracılığıyla uyarılır]
Sistem nasıl çalışır?
Sempatik Sistem : Genelde vücut enerjisini harekete geçirici
yönde ileti taşır.
- «Kaç veya Savaş!» (flight or fight)
- Enerji gerektiren faaliyetler
Parasempatik Sistem : Organizmanın dinlenmesini sağlayıcı
yönde ileti taşır (enerjinin korunmasına yönelik).
- «Dinlen ve beslen; Kestir ve sindir»
- Vücudu «yenileyen» sistem
Otonom Sinir Sistemi

Örnekler;
Adrenerjik; Kolinerjik;

Pupilla Dilatasyon (Midriazis) Konstriksiyon (Miyozis)


Kalp/Kasılma Artar Azalır
Sfinkterler Kontraksiyon Dinlenme
Otonom sinirler;

İki nörondan oluşmaktadır.

Birinci nöron;
Merkezi sinir sisteminin içerisinde yer
alır ve aksonu (sinir uzantısı) merkezi
sinir sistemini terk ettikten sonra,
yoluna kesintisiz olarak devam
etmeyip, otonom sinir ganglionu
(ganglia) olarak nitelenen düğüm /
kesişim noktasında sonlanır (pre-
sinaptik uç).
Otonom sinirler;

Ganglion’da sinir uzantısının bu


şekilde kesintiye uğraması ve daha
sonrada bir başka uzantı (post-
sinaptik uç) ile yoluna devam
etmesi nedeniyle, iki uzantının karşı
karşıya geldiği bu kesişim noktasına,
sinaps adı verilir.
Otonom sinirler;

İkinci nöron’un aksonu (uzantısı),


gangliondan uç alarak (post-sinaptik uç)
ganglion’u terk eder ve efektör organa
ulaşır. Burada, motor sinirlerin
çıplak uçları bir plak şeklinde
yassılaşmıştır (sinir son plağı) ve
efektör organ’ın (düz kaslı) hücre
membranı ile bir kavşak oluşturur, buna
nöromüsküler kavşak adı verilir.
Sempatik Sinir Sistemi (SSS)
Omurilik T1-L2 arasında substantia grisea’nın her iki yanındaki Cornu laterale
sempatik sisteme ait nöronları içerir.
Sempatik sinir sistemi, sinir sisteminin duygularla hareket eden kısmıdır. Üzüntü,
korku hallerinde aktiviteleri artar, kalp hızlanır ve sindirim yavaşlar.

Göz bebekleri (pupilla) genişler/büyür.


Kalp atımı hızlanır. Kalp kası güçlü kan pompalar ve kan basıncı yükselir.
Dolaşımdaki kan önemli organlara çekilir.
Kalp kaslarına daha fazla kan gider.
Deri terler.
Solunum yolları genişler ve solunum hızlanır.
Kandaki şeker seviyesi artar.
Sindirim sistemindeki ve idrar yollarındaki sfinkterler kasılır.
 İsteğimizle çalışan organlarımızın harekete geçebilmesi ve çalışması için
gerekli olan şartları temin eder.
 •Bundan dolayı dış ortam ile olan ilişkilerimizde aktif rol alır.
 •Sempatik sistemin merkezi medulla spinalis’in T1-L2 segmentleri arasında
bulunur.
 •Burada bulunan hücrelerin miyelinli aksonları ön kökler vasıtasıyla medulla
spinalis’ten çıkar ve sempatik ganglionlara giderler.

 Presinaptik sempatik nöronlar medulla spinalis’inT1-L2 segmentlerindeki


nucleus intermediolateralis’te bulunur.
 T1-L2’den kalkan sempatik lifler spinal sinirlere katılarak columna
vertebralisin her iki yanında yer alan truncus sympaticus’a ait paravertebral
ganglionlarda sinaps yaparlar.Tekrar spinal sinirlere katılarak hedef organlara
giderler.
Vertebral ganglionlarda bulunan hücrelerin aksonlarının bir kısmı iç organlara giden sinirleri meydana
getirirler.
Bir kısmı ise gangliondan çıktıktan sonra spinal sinirlerden birine katılarak bu sinirin gittiği organlara
giderler.
Medulla spinalis’te columna intermediolateralis’teki hücrelerin aksonları sinaps yaptığı II.neurona kadar
uzanır. Bu aksonlar miyelinli olup preganglionik sinir lifleri diye adlandırılırlar.
İkinci neuronun aksonları ise organlara kadar uzanırlar. Bu aksonlar miyelinsiz olup postganglionik sinir
lifleri diye adlandırılırlar.

Truncus sympathicus servikal, torakal, lumbal ve


sakral olmak üzere alt bölümlere ayrılır. (Columna
vertebralisin her iki yanında yeralan, sempatik sisteme
ait paravertebral ganglionlar ile bunları birbirine
bağlayan inen ve çıkan presinaptik lifler
truncussympaticus’u oluşturur.
Truncus sympaticus’u oluşturan paravertebral
ganglionlar22-23 adet gangliondanoluşur.)
Truncus simpaticus’un bu bölümlerinden çıkan simpatik
lifler ya ayrı sinirler oluşturarak veya arterler etrafında
ya da spinal sinirlere katılarak tüm vücuda dağılırlar.
Parasempatik Sinir Sistemi (PSS)
Parasempatik sinir sistemi, merkezi ve çevresel olmak üzere iki bölümden oluşur.
Merkezi bölüm mesensephalon, pons ve medulla oblongatada bulunan parasempatik
sinir merkezleri ve omuriliğin sakrum bölgesindeki parasempatik sinir merkezleri
tarafından oluşur.
Mesensephalon, pons ve medulla oblongatadaki merkezlerden çıkan parasempatik
sinir lifleri, III., VII., IX. ve X. kafa sinirleri içinde yol alarak hedef organlara varır.
Sinir liflerinin bu yolculuğu çevresel bölümün bir kısmını oluşturur.
Omurilikteki parasempatik merkezlerden çıkan sinir lifleri, bu bölgedeki ön köklerde
ilerleyip daha sonra omurilik sinirlerinin ön dalı içindeki parasempatik ganglionlara,
oradan da ilgili hedef organlara ulaşır. Bu yolculuk, parasempatik sinir sisteminin
çevresel bölümünün diğer kısmını oluşturmaktadır.
Presinaptik nöronlar pars cranialis ve pars
sacralis olmak üzere iki kısıma ayrılır.
Pars cranialis bölümü beyin sapında yer alan
n.Oculomotorius, n.facialis, n.glossopharngeus
ve n.vagus yani 3.,7.,9.ve10.kranial sinirlere ait
çekirdekler oluşturur.
Pars sacralis bölümü ise meddulla spinalis’in
S2,3ve4’te yer alan presinaptik nöronları
oluşturur.
Sinapslarda İleti!
Sinapslarda İleti ve Nöromediyatörler
;

- Sinapslarda kesintiye uğrayan ileti,


vezikül olarak nitelenen keselerde
depolanan ve gelen uyarıyla birlikte
serbest kalan sinirsel aracılar
nöromediyatörler (nörotransmitter
veya nöromodülatör) ile pre-sinaptik
uçtan, post-sinaptik uca iletilirler.
Sinapslarda İleti ve Nöromediyatörler

- Nöromediyatörler, iletiyi yalnızca


sinapslarda değil, aynı zamanda ileti
aktarımının gerekli olduğu diğer noktalarda
(örneğin; post-sinaptik uç ile efektör
organ arasında) da, sağlarlar.

Doku hormonu olarak ta tanımlanan


nöromediyatörler 7 adettir.

kolinerjik / parasempatik sistemde, ileti


aktarımından sorumlu nöromediyatör;
ASETİLKOLİN’ dir.
NÖROMEDİYATÖRLER

HO CH CH2 NH2 HO CH CH2


NHCH3
OH
HO HO OH
NORADRENALİN
ADRENALİN
H
HO CH2CH2NH2 N
HO
CH 2 CH 2 NH 2
HO
DOPAMİN SERATONİN

H
N

N CH2 CH2 NH2


HİSTAMİN ASETİLKOLİN

NH2 -CH2 -CH2- CH2-COOH


G.A.B.A. (GamaAminoBütirikAsit)
Reseptör Tipleri

Parasempatik sistemde (Kolinerjik sistem) yer alan gerek


nöromediyatörler, gerekse bu sistem üzerinden etki gösteren
ilaçlar aracılığıyla gelen uyarıları kabul eden (Kolinejik)
reseptörler ; Nikotinik ve Muskarinik (Her iki reseptöründe
tipleri vardır). alt

Sempatik Sistemde (Adrenerjik sistem) efektör organdaki


reseptör tipi : Adrenerjik (alfa ve beta) reseptör

Ganglionlarda ; Nikotinik reseptörler


Efektör organda ; Muskarinik ve Noradrenerjik ( & ) reseptörler
Tüm beyin sapı, anatomik olarak omuriliği beyne bağlayan
bir köprü gibidir. Üst merkezlerle, medulla spinalis arasındaki
bilgi taşıyan sinir liflerinin geçtiği bölgedir.
1. ve 2. kranial sinirler dışında diğer kranial sinirler buradan
çıkar.
 Beyin sapının en kısa bölümüdür.
 III. (N. Oculomotorius) ve IV. (N. Trochlearis) kranial sinir çekirdekleri
burada bulunur.
 Beyin sapından cerebral hemisferlere bilgi taşır.
 Pupilla refleksi ile yürüme ve yer değiştirme merkezi buradadır.
 Motor Hareketlere Katkı Sağlama
 Görsel ve İşitsel Duyulara ve Reflekslere Katkı Sağlama
 Dikkat ve Konsantrasyona Destek Olma
 Dengenin (kas tonusu ve vücudun duruşu) Sağlanmasına Katkı Sağlama
 Göz Hareketlerinin Kontrolü ve Düzenlenmesi
 Dopamin salgılanması. Dopamin zihinsel işleyişin ve normal hareketliliğin
devamı için çok önemlidir.
PONS
 Beyin sapının ortasında köprü gibidir.
 V. (N. Trigeminus), VI. (N. Abducens-), VII. (N.Facialis) ve VIII. (N. Vestibulo
cochlearis) kranial sinirlerin çekirdekleri burada bulunur.
 Solunum kontrolüne katkıda bulunur.
 Afferent ve efferent sinir yolları ponstan geçer.
 Santral sinir sisteminin parçalarını birbirine bağlar.
 Kan basıncı, solunum, kalp hızı gibi temel işlevlerin kontrol edildiği bölgeler
yerleşmiştir.
 Pons ayrıca hareket sistemimizin önemli bir parçası olan serebellum ile beyni
ve omuriliği birbirine bağlayan yolları içerir.
 Uyku/Uyanıklık Döngüsünü Sağlama
 İdrar Kesesi Kontrolü
 İşitmeye, Tatmaya Katkı Sağlama
 Göz Hareketlerini Destekleme
 Yüz İfadelerine Katkı Sağlama Yüzdeki Hisleri Kontrol Etme
Duruşu Kontrol Etme
MEDULLA OBLONGATA

Beyin sapının en alt bölümünde bulunan medulla oblangata, medulla spinalisin


devamı olup birinci boyun omuru atlasın ön kemeri hizasından başlar ve art kafa
kemiğinde bulunan foramen magnum denilen delik düzeyinde devam eder.
Yukarı kısmı ise pons ile birleşir. Omuriliğin üst kısmı ile pons arasında beyinciğin
altındadır.
 9,10,11 ve 12. kraniyal sinirlerin
çekirdekleri burada yer alır
ve sinirler burada çaprazlaşır.
 Beyin ve omurilik arasında inen ve çıkan uyarıları iletir.

 Beyin yarımkürelerinden çıkıp vücut bölümlerine giden motor sinir medulla


oblangata’dan çaprazlaşmasına geçer. Bu çaprazlaşma ile beynin sağ
tarafındaki motor nöronlar vücudun sol bölgelerini, beynin sol tarafındaki
motor nöronlar ise vücudun sağ bölgelerini kontrol eder.

 Bulbus temel yaşamsal işlevlerin kontrol edildiği bölgedir. Burada temel


solunum ritimleri, kan basıncı refleksleri, kalp hızı refleksleri, yutma,
hapşırma, öksürme ve kusma ile ilgili önemli merkezler yer alır.
Serebellum (beyincik)

Beyincik, beynin ikinci büyük parçasıdır. Beyin yarım kürelerinin arkasında ve altında,
pons ve medulla oblangatanın arkasında, occipital lobun altındadır.
Kafa arka çukuruna yerleşmiştir. 125-150 gr ağırlığındadır.
İki yarım küreden oluşmaktadır. Bu iki yarım küre arasında vermiş denilen
bölüm vardır.
Dış kısmı, gri madde; iç kısmı, ak madde içerir.
Ak madde boz madde içinde dallanmalar yaparak
hayat ağacı adını alır.
 Serebellumdan gelen sinir lifleri thalamusa, oradan da serebral kortekse
geçer.
 Eklem, tendon ve kas reseptörlerinden gelen sinyalleri alır. Korteks
serebri ile hareketleri kontrol eder.
 Denge ve duruşun korunmasına yardımcı olur
 Motor aktivitelerin koordinasyonunu belirler.
 İç kulaktaki denge merkezi ile birlikte vücudun dengesini sağlar.
 Motor öğrenme süreçlerini aktif olarak yürütür.
 Beyinciğin içinde çok sayıda ve çeşitte hücre yer alır. Özellikle Purkinje ve granül
hücreleri çok düzenli bir yerleşim içinde bulunurlar.
 Beyinciğin katman katman nöronlardan oluşan hiyerarşik yapısı çok gelişmiş bir
sinyal işleme kabiliyeti kazandırır. Buradaki sinyaller çoğunlukla hareketleri
düzenlemekle ilgilidir.
BEYİN LOBLARI
Beyin yarım kürelerinin dış yüzeyinde sulcus centralis(rolando oluğu ), sulcus
lateralis cerebri (sylvius yarığı), sulcus parieto–occipitalis, sulcus calcarinus ve
sulcus cinguli gibi önemli oluklar bulunur.
Her yarım küre dört ana loba ayrılmıştır.
Frontal, parietal, temporalve oksipital olmak üzere her lobun farklı işlevleri
vardır. Bu loblar, adlarını komşu oldukları kafa kemiklerinden alır.
Frontal Lob (Alın lobu):

Beynin en gelişmiş ve en büyük lobudur. Beyin yarım kürelerinin dış yüzünde


bulunan, arkada rolando oluğu ile paryetal lobtan, yanlarda ise sylvius yarığı ile
temporal lobtan ayrılır. Alın lobu üzerinde motor merkezleri ile konuşma
merkezi ( broca merkezi) bulunur.

Parietal Lob (Yan kafa lobu):

Yan kafa lobunu, önde rolando oluğu, aşağıda sylvius yarığı, arkada ise sulcus
parietooccipitalis sınırlar. Bu lob üzerinde duyu merkezlerinin yanı sıra
duyuların değerlendirildiği öğrenme, hafıza ve mantık gibi merkezlerde bulunur.
Temporal Lob (şakak lobu):

Yukarıda sylvius yarığı ile sınırlandırılan bu lob ile art kafa lobu arasında belli bir
sınır yoktur. Bu lob üzerinde işitme duyusunun alınması ve düzenlenmesi ile ilgili
temel işitme merkezleri bulunur. Koku ve tat merkezleri de temporal lobda yer
alır.

OksipitalLob (Art kafa lobu):

Hemisferin arka kısmında bulunan piramit biçimindeki lobdur. Görme ve


görüntüleme merkezleri bu alanda yer alır. Bunun hasarında görme defektleri
ortaya çıkar.
LİMBİK SİSTEM

• Merkezi sinir sisteminin bazı bölümleri emosyonel reaksiyonlardan daha fazla


sorumludur.
• Bu bölümler LİMBİK terimi adı altında gruplandırılmaktadır ve sinir sisteminin
en karmaşık ve en az anlaşılabilen bölümlerindendir. İçgüdülerimizden ve
emosyonel davranışlarımızdan sorumludur.
• Limbik latince bir kelimedir. Sınır, hudut, kenar anlamlarına gelmektedir.
Hipotalamusun kenarlarını çevreleyen bölgeyi tanımlar.
• Limbik sistem oluşumları beynin filogenetik olarak en eski kısımlarıdır.
Kendisinden daha sonra gelişmiş olan beyin korteksinin aşırı gelişmesi ile
sistem bu kısımların derininde kalmıştır.
Limbik sistem;
 Hipokampus,
 Amigdala,
 Ön (anteriyor) talamik çekirdekler
 Hipotalamus
 Singulat girus-forniks
• Beyin kabuğunun hemen altında, ara beyni halka gibi saran yapıdır.
• Limbik sistem duygular ve motivasyonla ilgili alandır.
• Bu sistem daha çok içgüdüsel davranışları, korku heyecan gibi duyuları ve
seksüel dürtüleri idare eder.

Hipokampus:
Uzaysal ve uzun süreli hafıza
Öğrenme
 Amigdala:
Duygusal hafıza
Dikkat
Ödüllendirme
Duygusal reaksiyonlar
Görme ve korku yanıtı
 Singulat girus, forniks: Öfke, hiddet, heyecansal fonksiyonlarla ilgilidir.
 Bulbus olfaktorius: Koku – hafıza ilişkisi
Limbik sistemin görevleri (Özet):

1. Varlığın sürdürülmesi için gerekli davranışlar


Amaca yönelik davranışlar, motivasyon, yeme, içme, duygular (öfke, korku, haz)

2. Türün devamı için gerekli davranışlar


Cinsel dürtü ve davranışlar, yavru bakımı

3. İlk iki görevle ilgili viseral ve otonomik aktivitelerin ayarlanması


Kan basıncı • Kalp hızı • Solunum • GİS motilite ve sekresyonu • Barsak mesane
kontrolü • Pupil dilatasyonu • Piloereksiyon HİPOTALAMUS
Hipokampus, bellek oluşumu ve uzun süreli potansiyel artış (long-term
potentiation) sürecinde bir rol oynar. Hipokampusta önemli bir yaralanma söz
konusu olduğunda, birey yeni anılar oluşturmakta (anterograd amnezi) ciddi
sorunlar yaşayabilir ve bazen yaralanmadan önce oluşturulan anıları hatırlamada
(rerograd amnezi) güçlük yaşayabilir.

Talamus: Beyin zarı (serebral korteks) ve orta beyin arasında yer alan talamus,
beynin içinde orta hat şeklinde eşleştirilmiş simetrik bir yapıdır. Bu yapı, duyuların
ve motor sinyallerinin beyin zarına aktarımı için sorumludur.
Amigdalanın İşlevi:
Davranışsal bilinç alanı gibi çalışmaktadır.
Kişinin çevresi ve düşünceleri ile ilgili anlık durumunu limbik sisteme
bildirir.
Bu sayede amigdala, her duruma uygun davranış yanıtı oluşturur.
LİMBİK SİSTEM

• Limbik kelime olarak Latince’de sınır anlamına gelmektedir. Fransız nörolog


Paul Broca, beynin iç yüzeyinde, beyninin dışını örten korteksten daha farklı
bir grup kortikal yapının varlığına dikkat çekmiştir. Broca keşfettiği bu yapılara,
beyin sapının etrafını sardığı için, Latince (limbus) halka veya sınır anlamına
gelen Limbik Lob adını vermiştir.
• Limbik sistem talamus, hipotalamus, hipokampüs ve amigdala gibi bölümlerden
oluşmaktadır. Limbik sistem, duyguların kontrol merkezi olması nedeniyle
duygusal beyin olarak da adlandırılır. Yani limbik sistem, heyecanlarla,
duygularla ilişkilidir. Ayrıca limbik sistem, uyku, dikkat, vücut işleyişi, hormonlar,
cinsellik, korku, ve beyin kimyasallarının birçoğunun üretimi gibi istemsiz
davranışların kontrolünden de sorumlu olduğu gibi bellek ve duygudurum
değişikliklerinden sorumlu önemli bir beyin bölgedir.
• Yani beynin diğer lobları ve limbik sistem birlikte çalışarak, insanın iç ve dış
çevresinden gelen bilgilere göre amaca yönelik davranışlarını düzenler.
Amigdala

 Amigdala, limbik halkanın altında, beyin sapının üzerinde bulunan ve birbirleri ile
bağlantılı yapılardan oluşan badem şeklinde bir kütledir.
 Amigdala, Latincede "badem" anlamına geldiğinden dolayı bu isimle adlandırılmıştır.
 Amigdala her iki temporal lobun derin kesiminde yer almaktadır. Özellikle
saldırganlık ve korku gibi duyguların belli çevresel durumlarla ilişkilendirilmesini
sağlamakta ve kişinin değişik sosyal durumlara uygun davranışlar göstermesini kontrol
etmektedir.
 Amigdala olaylar ve duygular arasında bağlantı kurulmasında ve duygusal belleğin
kodlanmasında etkin görev alan bir bölgedir. Beynin sağ ve sol yarısında bulunan
amigdala çekirdeklerinin her ikisi birden tahrip olursa, korku ve heyecan kaybolur,
olayların duygusal anlamını değerlendirmekte inanılmaz bir yetersizlik, hatta
"duygusal körlük" denilen durum ortaya çıkar. İnsanlara özgü bir duygusal bir işaret
olan gözyaşı, amigdala ve bağlantılı olduğu singulat girus tarafından başlatılır.
Hipokampus

 Hipokampus şekil olarak deniz atına benzediği için yunanca, deniz atı anlamına gelen
hippocampus adı verilmiştir. Hipolampus, temporal (şakak) lobun merkezinde yer alıp,
hafızadan ve öğrenmeden sorumludur.
 Hemen her türlü duyusal uyarı (görme, işitme, koku, dokunma, iç organ duyuları vs.)
hipokampusu aktive eder. Özellikle hipokampusun kısa süreli hafıza ile ilgili olduğu
bilinmektedir. Kısa süreli hafıza, yeni bilgilerin depolanma kapasitesini ifade etmektedir. Bu
nedenle mekanizma ne olursa olsun sağ ve sol hipokampus olmadan sözlü (verbal) veya
sembolik uzun süreli anıların kalıcı olması mümkün değildir.
 Diğer yandan, sağ hipokampus görsel, sol hipokampus ise sözel hafıza ile ilgili
fonksiyonlarda daha fazla aktivite göstermekte ve bu bölgelerin lezyonlarında da ilgili
hafızalarda kayıp gelişmektedir.
Hipatalamus

 Hipotalamus, küçük bir kesme şeker büyüklüğünde olup, talamusla hipofiz salgı
bezinin arasında yer almaktadır. Sinir sistemiyle hormonal sistem arasındaki
bağlantı hipotalamus tarafından gerçekleştirilir.
 Hipotalamus; beden ısısı, açlık, susuzluk, annelik davranışları, doğum ve süt
salgılama, uyku ve cinsellik gibi içgüdüsel davranışları yönetir.
 Hipotalamus insan ya da hayvan vücudunun esas fonksiyonlarını, vücudun
ihtiyaçlarına göre yapılmasını sağlar. Vücut suyunun, vücut ağırlığının ve vücut
sıcaklığının normal durumlarda muhafazasını kontrol eder, stresli durumlara karşı
reaksiyon gösterir.
 Kısaca bütün vücut organlarının fonksiyonlarında düzenleyici görevleri vardır ve
homeostasisi sağlar.
NÖROTRANSMİTTERLER
Tubero-infundibular yolak:

Hipotalamustan hipofize gider.

Prolaktin salgılanmasıyla alakalıdır.dopamin çoksa prolaktin azdır.


DİENSEFALON YAPI VE FONKSİYONLARI
TELENSEFALON
Beynin hemisferleri arasında asimetrik bir ilişki vardır. Vücudun sağ tarafını
sol hemisfer, sol tarafını sağ hemisfer harekete geçirir.
İnsanların çoğunda sağ ya da sol hemisfer baskındır. Baskın olan hemisferde
Broca alanı, Wernicke alanı ve angüler girus bulunur. Bu bölgeler bedensel
becerilerin kazanımı için önemlidir.

Sağ Hemisfer
• Devamlıdır, zihinsel ağırlıklıdır, planlıdır, duyguları kontrol eder,
analitiktir, mantıksaldır, isimleri hatırlar, rasyoneldir.
• Problemleri çözer, zaman yönelimlidir, işitsel ve görsel yollarla öğrenir,
yazmayı ve konuşmayı kontrol eder, sözlü talimatlara uyar, düşünerek
konuşur ve öğrenir.
• Doğru/yanlış, çoktan seçenekli ve denkleştirme testlerini tercih eder,
kontrollüdür, farklılıkları arar, matematiksel ve somut düşünür, dilde
odaklanır, bir defada bir şey düşünür.
Sol Hemisfer
• Bütünseldir, sezgiseldir, duygusaldır, kendiliğindendir, duyguları serbest
bırakır, yaratıcıdır, tepkiseldir, daha soyuttur, yüzleri hatırlar.
• Mekana yönelimlidir, dokunsal yollarla öğrenir, çizmeyi ve nesneleri
kullanmayı tercih eder, yazılı ya da gösterilen talimatlara uyar, resmeder,
deneme testlerini tercih eder.
• Benzer nitelikleri arar, müzikal yeteneklere sahiptir, eşzamanlı biçimde
düşünür.
Telencephalon beyin hemisferleri (cortex cerebri) ve subkortikal
çekirdeklerden meydana gelir.
Telencephalon; hafıza, konuşma, bilinçlilik, motor aktiviteler ile duyu algıları
gibi tüm zihinsel fonksiyonların yapıldığı yerdir.

Serebral korteks, telencephalon’un en geniş bölümüdür.


•Serebral korteks longitudinal seyirli derin bir yarık olan fissura
longitudinalis cerebri ile iki yarım küreyi birbirine bağlayan corpus
callosum‘dan meydana gelir.
Beyin hemisferlerinin dış yüzünde gyrus adı verilen kabarıntılar ile sulcus
adı verilen yarıklar yer alır.
Sulcus centralis (Rolando)
•Motor ve duysal alanları birbirinden ayırır.
–Lobus frontalis
–Lobus parietalis
•Sulcus lateralis (Sylvius)
–Lobus temporalis
–Lobus insularis
•Sulcus parieto occipitalis
–Lobus occipitalis
Beynin lobları
 Lobus frontalis
 Lobus parietalis
 Lobus temporalis
 Lobus occipitalis
Lobus Frontalis
•Fossa cranii anterior’da
•Sulcuscentralis’in önünde
–Gyrusprecentralis
•Temel motor alan(Brodmann4)
–Kontrlateral iskelet kaslarının inervasyonu
–Gyrus frontalis superior
–Gyrus frontalis medius
–Gyrus frontalis inferior
•Motor konuşma merkezi (Broca) (Brodmann44-45)
Frontal lob beyin kabuğunu oluşturan dört lobdan birisidir. Alnın arkasında yer alan frontal
lob beynin en yavaş olgunlaşan kısmıdır, gelişimini yirmili yaşların ortalarına kadar devam
ettirir. Bu nedenle çocukluk ve gençlik dönemindeki beyin hasarlarında frontal lobun
özellikle hassas olduğu söylenebilir. Hasarında davranışlar ve zihinsel fonksiyonlar
etkilenir.
Beyin kabuğunun bu ön kısmı çeşitli yüksek seviyeli bilişsel fonksiyonlarla ilişkilidir. Daha
zeki olarak kabul edilen yunus ve maymun gibi hayvanlarda, diğer memelilere göre daha
büyüktür. İnsan beynini diğer hayvanlardan ayıran en göze çarpan özelliklerden birisi de
frontal lobun gelişmişliğidir. Sosyal etkileşimlerin gerektirdiği zihinsel kapasitenin frontal
lobun gelişmesinde itici güç olduğu düşünülmektedir.
Frontal Lobun Görevleri
 Yürüme, nesnelere uzanma gibi istemli hareketlerin koordinasyonu. Primer
motor korteks frontal lobda yer alır.
 Şimdiki zamanda gerçekleşen eylemlerin gelecekteki sonuçlarını öngörmek. Bu
nedenle dürtü kontrolünde önemli rol oynar. Ne zaman ve ne kadar para
harcanacağı, yemek yeneceği, bir davranışın sosyal açıdan uygun olup olmadığı
gibi konulara karar verir.
 İki şey arasındaki benzerlik ve farklılıkları değerlendirmek.
 Uzun dönemli hafızaların oluşması ve saklanması, özellikle limbik sistemden
gelen duygusal hatıralar.
 Dili anlamada, sözel hafızada ve konuşmada kritik role sahiptir.
 Duygusal ifade ve duyguların düzenlenmesi, diğer insanların duygularını
anlamak. Empati kurma becerisi frontal lobdan kaynaklanabilir.
 Karakter gelişimi. Frontal lobun hafıza, duyguların kontrolü, ifade, dürtü
kontrolü gibi fonksiyonları kişiliğin oluşmasında anahtar bir rol sağlar.
Hasara uğradığında kişilikte ani ve büyük değişimler oluşabilir.

 Ödül kontrolü. Ödül ve motivasyonla ilişkili bir molekül olan dopamin


frontal lobda oldukça aktiftir. Burada dopamine duyarlı nöronlar bulunur.
 Dikkatin düzenlenmesi ve odaklanması. Frontal lobdaki sorunlar dikkat
eksikliği ve hiperaktivite ile ilişkili olabilir.
 Frontal lob genelde bilincin evi gibi düşünülür ancak tek başına düşünüp
hissedemez. Beynin hiçbir bölgesi vücuttan ve sinir sisteminin diğer
alanlarından gelen sinyaller olmadan herhangi bir fonksiyonu ya da organı tek
başına yönetemez. Frontal lob da bilinci koordine ederken diğer beyin alanları
ile beraber çalışır.
 Beyindeki diğer bölgeler gibi frontal lob da limbik sistem ile ilişkidedir.
Limbik sistem ilkel ve otomatik reaksiyonları yönetir. Bu reaksiyonlar duygu
ve tecrübelere göre şekillenir. Frontal lob bilincin kaynağı olduğu için limbik
sisteme verdiği sinyaller çok önemlidir. Örneğin travmatik bir olaya verilen
duygusal cevap limbik sistemi kalıcı şekilde etkileyebilir. Frontal lobda
kaydedilen hatıralar limbik sistem yanıtlarını zaman içinde güçlendirebilir.
 Yüksek düzey fonksiyonlarla ilişkili olduğu için frontal lob hatıra ve
tecrübelerden etkilenir. Sosyal etkileşim, eğitim ve benzeri tecrübeler bu
bölgenin çalışma şeklini değiştirebilir. Duyusal uyarılar da anahtar rol oynar.
Anılar, önceki tecrübeler, dünya hakkında edinilmiş bilgiler gerçekleştirilecek
eylemleri değiştirir.
Frontal Lob Hasarında Ne Olur?
• Yaşlanma ile beraber çoğu kişinin frontal lobunda küçülme (atrofi) görülebilir. 60
yaşından sonra hacmin her yıl ortalama %0,5-1 kadar küçüldüğü hesaplanmıştır.
Bu yavaş ve düzenli küçülme yaşlanma ile görülen hafif dereceli unutkanlık,
kelime bulmada zorlanma gibi belirtilere yol açabilir. Frontal lobun hızla
gerilemesi ise bunamaya (demans) neden olabilir.
• Frontal lob en geç olgunlaşan beyin kısmı olduğu için çocukluktaki istismar,
yetersiz çevresel uyarı, ilaç istismarı, enfeksiyon gibi etkenlere karşı hassastır. Bu
faktörler frontal lobun gelişmesini kalıcı olarak etkileyebilir. Ayrıca beynin ön
tarafında yer alması nedeniyle travma, trafik kazası, şiddet olayları ve düşme gibi
olaylara karşı hassastır. Görece küçük bir travma bile frontal lob hasarı yapabilir.
• Hasarın sonuçları hasarın yerine, şiddetine ve ne zaman fark edilip tedavi
başlandığına göre değişir. Yaşlılarda beyin kabuğu zaten bir miktar küçülmüş
olduğundan daha hassastır. Çocuk ve gençler ise gelişmelerini tamamlamadıkları
için risk taşır. Frontal lob hasarı tedavisi hem medikal hem de psikolojik
yaklaşımları gerektirir. Zengin uyaranlar içeren bir çevrede bulunmak ve aerobik
egzersizler frontal lobun iyileşmesine destek olabilir.
Frontal lob hasarının belirti ve bulguları:
•Bunama (demans)
•Sinirlilik, davranış ve kişilik değişiklikleri
•Ahlaki yargılarda bozulma
•Plan yapma, dikkat becerilerinde azalma
•Hafıza kaybı
•Zekada gerileme
•Depresyon, anksiyete belirtileri
•Diğer insanların duygularını anlamada zorlanma
•Hareket becerileri ve uzaysal kestirim becerilerinde azalma
Lobus Parietalis

•Fossa cranii media’da


•Sulcus centralis’in arkasında
•Sulcus parietooccipitalis’e kadar
–Gyrus postcentralis
•Temel duyu merkezi (Brodmann3-1-2)
–Kontrlateral vücut yarımından gelen duyuları alır.
 Parietal lob beyin kabuğunu oluşturan dört lobdan biridir.
 Sağlı sollu her iki beyin yarı küresinde birer adet bulunurlar.
 Parietal lob başın ortasında tepede, frontal lobun hemen arkasında ve oksipital
ile temporal lobların yukarısında yerleşimlidir.
 Frontal lob ile sınırını santral sulkus, oksipital lob ile sınırını parieto-oksipital
sulkus ve temporal lob ile sınırını ise büyük oranda lateral sulkus (sylvian
fissür) oluşturur.
 Sağ ve sol parietal loblar ise medial longitudinal fissür ile birbirinden ayrılır.
 Parietal lob, somatik duyuların önce bilince girdiği ve daha sonra algılandığı
yerdir. Duyusal bilgi toplama ve yorumlama alanının çoğu parietal lobda
bulunmaktadır. Sıcak, soğuk, basınç, dokunma, tat ve genel vücut
hareketlerinden sorumludur. Aynı zamanda daha yüksek bilişsel ve dilsel
işlevlerle ilgili süreçleri de içermektedir. Beynin bu kısmı, organlardan gelen
uyarıları almaktadır.
 Sağ parietal lob, uzamsal dikkat veya başka bir ifadeyle dikkati yönlendirmede
önemli bir rol oynamaktadır. Sol parietal lobda ise dili anlama anlama ve
kelimelerin anlamlarını tanımada önemli rol oynayan bölgeler vardır.
 Eğer bu loblar hasar görmüşse kişi duyduğu konuşmayı anlamakta ve
konuşurken uygun kelimeleri bulmakta zorlanır. Sol parietal lob dikkatin
yönünü mekanın sağına verilmesi ile sağ parietal lobun ise dikkatin yönünü
mekanın sağına ve soluna verebilir.
Parietal lobun bazı fonksiyonları:

• İki nokta duyusu ayrımı. Dokunulan bir şeye bakmadan tek mi iki parçalı mı olduğunu ayırt etme.
• Dokunma hissinin geldiği yeri belirleme.
• Duyusal verilerin beynin diğer alanları ile entegrasyonu.
• Görsel-uzaysal yön tayini ve muhakeme. Yol tariflerini izleme, harita okuma, yolda karşılaşılan
beklenmedik engelleri aşma gibi durumlarda parietal lob devreye girer. Bunların yanında
propriyosepsiyon denilen vücudun değişik kısımlarının pozisyonunu bilme hissinde de önemlidir.
Örnek olarak gözlerimiz kapalıyken işaret parmağının ucu ile burna dokunabilmek propriyosepsiyon
duyusu ile olmaktadır.
• Görme ile ilgili bazı fonksiyonları oksipital lobla beraber yürütür.
• Sayısal ilişkileri değerlendirmek, görülen nesnelerin adedini bilmek.
• Görülen ve hatırlanan nesnelerin büyüklük, şekil ve yerleşimini değerlendirmek.
• Görsel dünyanın haritalandırılması. Parietal lobdaki özel kısımlar görsel dünyanın haritası olarak
fonksiyon görür.
• El, kol ve göz hareketlerinin koordinasyonu.
• Lisanla ilgili süreçler.
• Dikkatin koordinasyonu.
Parietal Lobdaki Bazı Önemli Yapılar

• Postsantral girus: Bu bölge beynin primer duyusal korteksidir. Duyusal homonkulus denilen vüudun
duyusal verilerinin işlendiği, her vücut kısmının belli bir korteks alanı ile temsil edildiği bir bölgedir.
Brodmann’ın 3,1,2. alanı olarak da bilinir.

• Posterior parietal korteks: Hareketlerin koordine edilmesi ve uzaysal muhakemede hayati rol oynar.
Otomobil kullanırken yola fırlayan bir hayvan gibi yeni uyarıların tetiklediği dikkati sağlar.

• Superior parietal lobül: Çevreye göre kişinin kendisinin ve diğer nesnelerin oryantasyonunu kurmasını
sağlar. Ellerden de belirgin uyarı aldığı için ince becerileri koordine etmeye yardım ettiği düşünülmektedir.

• İnferior parietal lobül: Gerschwind bölgesi olarak da bilinen bu alan yüz ifadelerini ve duyguları
değerlendirmeye yardım eder. Dil işleme, basit matematiksel işlemler, vücut algısı gibi farklı alanlarda da
görevleri olabilir. Angular ve supramarginal girus da buradadır.
Beynin her bir alt bölgesi diğer kısımlarla ve vücutla ilişkide olarak
fonksiyonlarını gerçekleştirir. Parietal lob da çalışabilmek için tüm vücuttan
gelen duyusal verileri kullanır. Sürekli gelen çeşitli duyusal uyarılar parietal
lobda anlamlandırılır. Oksipital lobla da güçlü bağlantılar kurar. Böylece görsel
algı ve yön tayini gibi fonksiyonlar gerçekleştirilir. Beyin kabuğunun farklı
kesimlerinin fonksiyonları ömür boyu sabit kalmaz. Tecrübeye dayalı olarak
değişebilir. Beyin hasarı olduğunda sağlam kesimler hasarlanan kesimlerin
görevlerini üstlenebilir. Beynin adaptasyon yeteneğine plastisite denilir. İnme,
travma gibi sorunlardan sonra erken dönemde fizik tedavi ve rehabilitasyon
görmek iyileşme oranını arttırır.
Hasarında Ne Olur?
Parietal lob hasarına bağlı oluşan belirtiler hasarın yeri ve büyüklüğüne göre
değişir. İyileşme süreci ise nedene, tanının ne kadar erken konulduğuna ve
uygulanan tedaviye bağlıdır. İnme, beyin kanaması, travma, tümör, enfeksiyon
gibi nedenler beyin hasarına yol açabilir. Parietal lob hasarında şu gibi belirtiler
görülebilir:
•Sağ parietal lob hasarında kişi vücudunun sol yarısına dikkat edemeyebilir. 
İhmal sendromu denilen durumda çevrenin ve vücudun bir yarısı ihmal edilir.
Saat çizme ve yıldız silme testi gibi yöntemlerle değerlendirilebilir.
•Sol parietal lob hasarında Gerstmann sendromu görülebilir. Kişi yazma,
hesaplama, lisan gibi becerilerde kayıp yaşayabilir. Sağ ve solu ayırt edememe,
parmaklarını tanıyamama da ayırt edici bulgulardır.
•Her iki parietal lobu etkileyen hasarlar Balint sendromuna neden olabilir.
Hareket becerileri ve görsel dikkat bozulur. Kişi gözlerini istemli şekilde
sabitleyemeyebilir. Bir manzaranın bileşenlerini birbirine entegre etmede
zorlanabilir, nesneye bakmadan uzanıp kullanamayabilir.
3., 1. ve 2. Alanlar: Adından da anlaşılacağı gibi 3 alan ortak
olarak bir görevi yerine getirdiği için bu alanlar bir arada
anılıyorlar. Fakat bu alanlara neden "1-2-3" denmemiş, kimse
tam olarak bilmiyor. Aslında 3-1-2 denmesinin nedeni beynin
arka kısmından ön kısmına doğru gelindiğinde sırasıyla 3., 1. ve
2. alanlarla karşılaşıyor olmanız. Ancak neden Brodmann
bunları doğru sırayla belirlememiş, bilmenin bir yolu yok. Bilim
insanları, Brodmann'ın beyni keserken belli bir açıyla
kesmesinden ötürü öncelikle ortadaki alanlar karşılaştığını ve
bu yüzden buraya "1" dediğini düşünüyorlar. Bunun çok da
önemi yok aslında. Sonuç olarak 3-1-2 alanı olarak bilinen bu
üçlü alanın görevi Birincil Dokunsal Alan olması. Yani
vücudunuzdaki dokunma reseptörlerinden gelen bilgilerin
değerlendirilmesi bu bölgede yapılıyor. Dokunarak cisimleri
algılayabilmenizi sağlayan bölge burası.
4. Alan:
3-1-2 alanlarının biraz önünde bulunan bu alan, beynimizin Birincil Motor Alanı olarak
bilinmektedir. Serebrumun frontal lobu içerisinde yer alır. 4. alan ile 3-1-2 alanları arasındaki
ayrım çıkıntısına (girus) postcentral gyrus adı verilir. 4. alan, istemli kas hareketlerimizin
hemen hepsini kontrol eder. Bu hareketlerin kararlarının alınmasına yardımcı olur. Bunun için
birçok diğer alanla birlikte çalışır. Lezyonlarında vücudun karşı yarımında kas kuvvetinde
azalma (hemiparezi) veya felç (hemipleji, hemiparalizi) görülür.
6. Alan:
Motor hareketlerin planlanmasında ve başlatılmasında rolü vardır. Temel işlevi, geçmiş
deneyimler ile elde edilen motor aktiviteleri depolar. Çeşitli uyarılara cevaben oluşacak istemli
motor hareketleri planlar ve bu hareketleri başlatır. Hareket başladıktan sonra, primer motor alan
hareketi yürütür. Premotor alanın bazal ganglionlarla koordineli bir şekilde, rutin motor
hareketlerin gerçekleştirilmesi ve motor beceri kazanmada etkili olduğu düşünülmektedir.
Dominant hemisferdeki premotor alan lezyonlarında kontralateral elde apraksi görülebilir (belli
bir amaca yönelik bir hareketin yapılamaması). Örneğin, elini burnuna değdirmesini istediğiniz
hasta bunu anladığı halde yapamaz, ancak birkaç dakika sonra burnunu kaşımak için elini
burnuna götürebilir.
5. Alan: Beynimize gelen, dokunmaya ait birçok veriyi birbirine bağlayarak, dokunmayla ilgili
bilincimizin oluştuğu bölgedir. Yani dokunduğunuzda bir cismi algılayın, bilinçli olarak ne olduğunu
fark etmenizi sağlayan bölge burasıdır. Bu alanda meydana gelecek hasarlar sonucunda insanlar
cisimlere dokunduklarını anlarlar; ancak dokundukları şeyin ne olduğunu anlamakta güçlük çekerler
veya hiç anlayamazlar. Dolayısıyla bu bölge, bize bilincin beynin sıradan bir etkisi olduğunu
göstermekte ve fiziki hasarların fiziki sonuçlarının, bilincimizin, benliğimizin, farkındalığımızın
tamamen somut olgular olduğunu ispatlamaktadır. 5. alan, tahmin edilebileceği gibi, "ilişkilendirme
alanlarından" biridir ve Dokunsal İlişkilendirme Alanı olarak geçer.
Prefrontal alan;
• Brodmann’ın 9,10,11 ve 12. alanlarına uyan bu merkez, frontal lobun ön
bölümde yer alır.
Duygular, kişilik, karar verme yeteneği, mantıklı düşünme, ileri görüş, problem
çözme işlevlerini idare eden yerin prefrontal alan olduğu düşünülmektedir.
Lezyonlarında, frontal lob sendromu gelişir (Phineas Gage sendromu); problem
çözmede yetersizlik (amaca odaklanmada, karar vermede ve yargıda bozukluk
var) ve emosyonel bozuklular (tuhaf, uygunsuz sosyal davranışlar, terbiyesiz
konuşma gibi) görülür.
Duyusal konuşma alanı (Wernicke alanı);
• Brodmann’ın 39 (gyrus angularis) ve 40. (gyrus supramarginalis) alanlarını, bunlara
yakın parietal lob bölümlerini ve temporal lobdaki 22. alanı kapsar
• Bu alan, yazılan, okunan ve konuşulan kelimeleri anlamamızı sağlar.
• Cevap oluşturulması gerektiğinde, Wernicke alanından kalkan uyarılar fasciculus
arcuatus aracılığıyla Brocca (motor konuşma merkezi) merkezini uyarırlar.
• Bu bölgenin lezyonlarında Duyu tipi afazi (Wernicke afazisi) gelişir  Lisan bozulur,
objelerin isimleri söylenemez, hastayı muayene eden hekimin söylediği kelimeler
tekrarlanamaz.  Brocca alanı sağlam olduğundan, kelimeler sözlü ya da yazılı
oluşturulabilir, ancak konuşmada ve yazıda kelime dizimleri bozuk, içerik anlamsızdır.
Duysal assosiasyon alanı
• Brodmann’ın 5 ve 7. alanlarına uyar.
• Hemisferlerin dış yüzünde lobulus parietalis superior’u, iç yüzünde precuneus’u kapsar.
Duyuların analizini, integrasyonunu ve hafızalanmasını sağlar.
• Temel işlevi, kortekse ulaşan duyuları incelemek, sentez yapmak ve şuurlandırmaktır.
Örneğin, kişi bu alan sayesinde gözleri kapalı iken eline aldığı bir cismi tanıyabilir
• Bu bölgenin spesifik lezyonlarında, hasta genel duyuyu algılar ancak yorumlayamaz
(agnosia).
Tad merkezi • Brodmann’ın 43. alanıdır • Gyrus postcentralis’in en
alt bölümünde küçük bir alandır • Lezyonlarında dilin karşı tarafında
tad kaybı ortaya çıkar

17. Alan (area striata); sulcus calcarinus’un iki yanında yer alan primer görme
alanıdır, 18. Alan (area parastriata); primer görme alanından gelen görme
uyarıları ile geçmiş görme deneyimleri arasında ilişki kurar, böylece kişi
gördüğünü değerlendirir, hafızaya alır. Renk görme bu alanın işidir 19. Alan
(area peristriata); Görüntü yakalandıktan sonra cismin takip edilmesinde
görevi vardır
Primer görme alanınının tek taraflı olarak hasarlanmasına neden olan
lezyonlarında ise “kontrlateral homonim hemianopsi” (her iki görme alanının
karşı tarafa düşen yarımlarının görülmemesi) ortaya çıkar. Bu bölgenin
bilateral lezyonlarında ise ‘kortikal körlük’ ortaya çıkar.
18 ve 19. alan lezyonlarında “visual agnosia” adı verilen klinik tablo ortaya
çıkar.Visual agnosia, tüm görme yollarının sağlam olmasına rağmen hastanın
gördüğü bir objeyi tanıyamaması durumudur. 19. alanın bilateral lezyonlarında
göz hareketlerinin koordinasyonunda kayıp meydana gelebilir
Lobus Temporalis
•Fossa cranii media’da
•Sulcus lateralis’in aşağısında
–Gyrus temporalis superior

•Temel işitme merkezi (Brodmann41)


–Gyrus temporalis medius
–Gyrus temporalis inferior

Koku ve tat merkezleri temporal lobda yer alır.


 Temporal lob, parietal lobun altındadır. Temporal lob dinleme,
duyduklarını yorumlama ve Wernicke alanları ile ilişkilidir. İşitme; sözlü
ve yazılı materyalleri anlamak ile ilgilidir.
 Hipokampüs temporal lobda bulunur. Beynin bu kısmı hafızayla ilişkilidir.
 Temporal lob ayrıca görsel sistemle ilgili birkaç bileşen içerir. Resimler,
kelimeler ve resimli sembollerle ayırt edilen bu alandaki hasarlar nedeniyle
yüz tanımada zorluklar yaşanır.  
 Wernicke alanı anlamlı konuşmada, uygun kelimeleri seçmede önemlidir.
Wernicke alanının şiddetli tahribatında kişi kelimeleri duyabilir ama bu
kelimeleri mantıklı bir biçimde birleştiremez.
 Bu lobun önünde duygularla ilgili bir bölüm vardır.
Yukarıda sylvius yarığı ile sınırlıdır.
Bu lob üzerinde işitme duyusunun alınması ve düzenlenmesi ile ilgili temel işitme merkezleri ile
koku ve tat merkezleri bulunur.
Özellikle sol temporal lob kişiseldir. İşitme alanıdır. Sol temporal lob insan konuşmasını
algılamada daha baskınken, sağ temporal lob konuşma olmayan çevresel sesleri algılamada daha
baskındır.
Sağ temporal lobdaki tümörler müziksel halüsinasyonlara, sol temporal lobdakiler sözel
halüsinasyonlara neden olur.

Primer işitme alanı, sekonder işitme alanı ve Wernicke alanı olmak üzere üçe ayrılır:

Primer işitme alanı, ön tarafı düşük frekanslı sesleri, arka tarafı yüksek frekanslı sesleri
duymayı sağlar.

Sekonder işitme alanı, primer işitme alanının arkasında bulunur. Diğer alanlarla
asosiyasyon (birleşme) yapar ve anlamayı sağlar.
Lobus Occipitalis

•Fossa cranii posterior’da


•Tentorium cerebelli’nin üzerinde
•Sulcus parietooccipitalis
•Sulcus calcarinus (iç yüzde) ikiye ayırır.
•Görme merkezleri bu lobda bulunur
–Brodmann17-18-19
 Oksipital lob beynin arkasında bulunur ve çevremizdeki nesne, hayvan ve
insanları algılamamızı sağlar. Oksipital birincil görme alanı lobun sonunda
bulunur ve gözde bulunan reseptörlerden elektrik sinyallerini alır. Görsel
bağlantı alanı birincil korteksin yanında bulunur ve hafif çizgiler, renkler
ve dokular gibi basit görsel ögelerden oluşur. Bunları insanlar, nesneler ve
hayvanlar gibi anlamlı ve eksiksiz görsel algılara dönüştürür.

 Oksipital lob hasarlı kişilerin görme yeteneğinde büyük kayıplar olur ve


dağınık illüzyonlar görülür.
Hemisferin arka kısmında bulunan piramit biçimindeki lobdur.
Görme ve görüntüleme merkezleri bu alanda bulunur.
Hasar gördüğünde görme defektleri ortaya çıkar.
Nesneleri görme, fark etme, hareket, renk, uzunluk, parlaklık hakkında
bilgi alır.
Spinal Sinirler
• Medulla spinalis’e cornu posterius’tan giren ve periferden
duyuları getiren liflerin oluşturduğu yapıya radix posterior
denir.
• Cornu anterius’tan çıkarak medulla spinalisi terkeden
motor liflerin oluşturduğu yapıya radix anterior denir.
• Medulla spinalis ten çıkan ön ve arka köklerin (radix
anterior ve radix posterior) birleşmesinden meydana gelen
ve foramen intervertebrale yolu ile canalis vertebralis
dışına çıkan 31 çift spinal sinir bulunmaktadır.
• Bu sinirler karışık sinirlerdir ve içerisinde motor, sensitif
ve sempatik lifler bulunur. Sakral spinal sinirler içerisinde
parasempatik lifler de vardır.
Spinal siniri meydana getiren ön kök motor liflerden, arka kökte sensitif liflerden meydana gelir.
Arka kök üzerinde ganglion spinale adı verilen bir ganglion vardır ve bu iki kökün birleşmesi bu
gangliondan sonra oluşur.
• Medulla spinalis, foramen
magnum’dan başlayarak,
canalis vertebralis içinde
aşağıya doğru uzanan santral
sinir sistemi bölümüdür.
• Yenidoğanda 3.lumbal
vertebra, erişkinde1.lumbal
vertebranın alt kenarı
hizasında sonlanır.
• Sonlanma yerine conus
medullaris denir.
• Ort. 45 cm uzunluktadır.
• Foramen magnum’dan sonra
medulla oblongata ile devam
eder.
• Spinal sinirlerin ön dalları
çıktıkları bölgelerde pleksus
oluştururlar.
• Servikal bölgede
-Pleksus cervicalis
-Pleksus brachialis
• Lumbal bölgede
-Plexus lumbalis
• Sakral bölgede
-Pleksus sacralis oluşur.
Torakal bölgedeki sinirler pleksus
yapmazlar.
• Torakal spinal sinirlerin öndalları
pleksus yapacak şekilde birbirleri
ile birleşmediklerinden dolayı
bunlara nn.intercostales denir.
PLEXUS CERVICALIS
• C1-C4 spinal sinirlerin ön dallarının
birleşmesi ile oluşur.
• Bu pleksus skalen kaslar arasında
bulunur.
• Dalları;
N. Occipitalis minor
-N. auricularis magnus
-N. transversus colli
-Nn. Supraclaviculares
-N. phrenicus: Diaphragmanın motor
siniridir.

• Bu pleksustan çıkan sinirler bölge


derisine (boynun ön ve yan kısımları)
ve kaslarına (hyoid altı kaslar, ve
diaphragma) dallar verir.
Plexus Brachialis
• C5-C8 ve T1
(C4 ve T2 bazen bu
pleksusun yapısına
katılabilir).
• Dalları;
-N. axillaris
-N. musculocutaneus
-N. ulnaris
-N. medianus
-N. radialis
• Plexus brachialis’den
kaynaklanan sinirler
omuz kemeri ve üst
ekstremitedeki yapıların
inervasyonunu sağlarlar.
Plexus Lumbalis
• L1-4 spinal sinirlerin ön
dallarından oluşur.
• Dalları;
-N. hypogastricus
-N. ilioinguinalis
-N. genitofemoralis
-N. cutaneus femoris lateralis
-N. femoralis
-N. obturatorius

• Karın ön ve yan duvarları,


dış genital organlar ve
uyluğun inervasyonunu
yapan sinir dalları verir.
Plexus Sacralis
L4-5, S1-4 spinal sinirlerin
ön dallarından oluşur.
Dalları;
-N. gluteus superior
-N. gluteus inferior
-N. ischiadicus
-N. cutaneus femoris
posterior
-N. pudendus

• Plexus sacralis’den
kaynaklanan sinirler
pelvik kaslar ve alt
ekstremitedeki yapıların
(siyatik sinir)
inervasyonunu sağlarlar.
• Ayrıca parasempatik
sistem inervasyonu
N. ISCHIADICUS

İnsandaki en uzun ve en
kalın sinirdir
•Hamstring kasların,
bacak ve ayağın tüm
kaslarına motor lifler
götürür.
•Bacağın dış yan ve arka,
ayağın tamamının
derisinin duyusunu alır.
Plexus Pudendalis (Edep siniri):
2., 3. ve 4. sakral sinirlerin ön dallarının birleşmesinden
oluşur.
Dış genital organlar, pelvis ve perineye dallar verir.

Plexus Coccygeus:
N. Coccygeus siniri ile 5. sacral sinirin ön dallarının
birleşmesiyle oluşur.
Coccygeus bölgesi derisine ve anüsün arka kısım derisine
dallar verir.
KRANİAL SİNİRLER

• 12 çifttir
• Kafatası tabanındaki deliklerden geçerek kafatası içine girer ya da dışına çıkarlar

• Numaralanma beyine bağlanış sırasına göre yapılmıştır.

Görevleri:

• İskelet kaslarını inerve ederler


• Otonomik ganglionlarda sinaps yaparlar
• Pharynx, larynx ve mimik kaslarını inerve ederler
• Çeşitli duyuları alırlar

 Bir kafa çifti sadece motor lif taşıyabilir


 Motor ve duysal birlikte taşıyabilir
 Motor, duysal ve parasempatik lifler taşıyabilir
Kafa Çiftleri
1. Nervus Olfactorius
• Koku siniridir.
• Burun boşluğunun üst kısmındaki
regio olfactoria’daki koku
hücrelerinden başlar.
2. N. Opticus
• Görme siniridir.
• Gözün retina tabakasındaki
koni ve basil adlı
fotoreseptör hücrelerden
başlar.
• Chiasma opticum
• Corpus geniculatum laterale
3. N. Oculomotorius • Mesencephalon’da iki
çekirdeği vardır.
• Nucleus oculomotorius
accessorius (Edinger-
Westphal çekirdeği):
Parasempatik çekirdeğidir.
İntraokülergöz kaslarını
innerveeder.
• Nucleus nervi oculomotorii:
Motor çekirdeğidir.
Ekstraokuler göz kaslarını
innerve eder.
4. N. Trochlearis
• Somatomotor sinirdir.
Nucleus nervi
trochlearis denilen
çekirdeği
mesencephalon’dadır.
• Ekstraokuler göz
kaslarından m.
obliquus superior’u
innerve eder.
5. N. Trigeminus N.trigeminus’un 3 dalı vardır.
1. N. ophtalmicus
-N. frontalis
-N. lacrimalis
-N. nasociliaris
2. N. maxillaris
3. N. mandibularis
N. Ophtalmicus ve n. maxillaris tamamen
duyu liflerinden oluşur.
N. Mandibularis içinde çiğneme kaslarına
giden motor liflerde vardır.
Beyin sapında 4 çekirdeği vardır.
Somatomotor çekirdeği; nucleus motorius nervi
trigemini: Çiğneme kaslarını innerve eder.
Duyu çekirdekleri;
Nucleus spinalis nervi trigemini: Baş bölgesinin
ağrı ve ısı duyusunu alır.
Nucleus principalis nervi trigemini: Baş
bölgesinden basınç ve dokunma duyusunu alır.
Nuc. Mesencephalicus nervi trigemini: Baş
bölgesinden derin duyu alır.
6. N. Abducens
• Somatomotor çekirdeği nuc.
nervi abducentis pons’ta yer
alır.
• Göz küresi kaslarından m.
rectus lateralis’i innerve eder.
7. N. Facialis
• Somatomotor, parasempatik, tat ve
genel duyu lifleri taşır.
• Somatomotor çekirdeği nucleus nervi
facialis ve parasempatik çekirdeği
nucleus salivatorius superior pons’ta
yer alır.
• 9. ve 10. sinirlerle ortak duyu
nukleusu nuclei tractus solitarii
medulla oblongata’da yer alır.
• Somatomotor lifleri yüzün mimik
kaslarını inerve eder.
• Parasempatik lifleri gl. Lacrimalis
(gözyaşı bezi) ile tükrük bezlerinden
gl. Sublingualis ve gl.
submandibularis’in salgı yapmasını
sağlar.
• Dilin 2/3 ön kısmının tat duyusunu
alır.
8. N. Vestibulocochlearis
İki kısımdan oluşur.
• 1. N. vestibularis: Denge siniridir.
İç kulaktaki yarım daire kanalları,
utriculus ve sacculus’tan başlar.
Beyin sapındaki vestibuler
çekirdeklerde sonlanır.
• 2. N. cochlearis: İç kulaktaki
cochlea’dan başlar. Pons’taki
koklear çekirdeklerde sonlanır.
Koklear çekirdeklerden kalkan
işitme uyarısı temporal lobdaki
primer işitme merkezine gider.
9. N. Glossopharyngeus • Parasempatik çekirdeği nuc.salivatorius
inferior medulla oblongata’da yer alır ve
parotis bezinin salgı yapmasını sağlar.
• 7. ve 10. sinirle ortak olan duyu çekirdeği
nuclei tractus solitarii medulla oblongata’da
yer alır. Farinksten genel duyu, dilin 1/3
arka kısmından genel duyu ve tat duyusu
alır.
• 10. ve 11. sinirle ortak olan motor çekirdeği
nucleus ambiquus medulla oblongata’da yer
alır ve m. stylopharyngeus’u uyarır.
10. N. Vagus

• Nuc. Ambiquus ortak motor


nukleusu, nuc. Dorsalis nervi vagi
parasempatik nukleusu, nuclei
tractus solitarii ortak duyu
nukleusudur.
• Somatomotor lifleri yumuşak
damak, farinks ve larinks
kaslarını innerve eder.
• Parasempatik lifleri göğüs
boşluğundaki tüm organları, karın
boşluğunda da colon
descendens’e kadar olan sindirim
sistemi organlarını innerve eder.
11. N. Accessorius
• Sadece somatomotor liflerden oluşur.
• Radix spinalis ve radix cranialis olmak
üzere iki bölümden oluşur.
• Radix cranialis, nucleus ambiquus’un alt
bölümünden başlar ve yumuşak damak,
farinks ve larinks kaslarını innerve eder.
• Radix spinalis, medulla spinalis’in ilk altı
segmentinde yer alan nuc. Nervi
accessorii’den başlar ve m.
sternocleidomastoideus ile m. trapezius’ u
innerve eder.
12. N. Hypoglossus
• Dilin motor siniridir.
• Somatomotor bir sinirdir.
• Somatomotor lifler medulla
oblongata’da yer alan nuc. Nervi
hypoglossi’den başlar.
• Dilin intrensekve ekstrensek
kaslarını innerve eder.

You might also like