3 Hafta

You might also like

Download as pptx, pdf, or txt
Download as pptx, pdf, or txt
You are on page 1of 25

Osmanlı Devleti’nde Islahat Hareketleri

Lale Devri
III.Selim Devri
II.Mahmut Devri
• 17. yüzyıla kadar, Batı'ya üstün olduğuna kuvvetle inanan, ancak kapalı olan

Osmanlı toplumu, ilk defa uğradığı askerî yenilgiler sonunda Avrupalılara olan

üstünlük inancını kaybetmeye başlamıştır. Bu durum da Osmanlı Devlet

yöneticilerini Batı’nın üstünlük sebeplerini araştırmaya itmiştir. Askeri

yenilgilerin devamı, büyük toprak kayıpları Osmanlı Devleti’nde Batı’nın askeri

bakından daha kuvvetli daha üstün olduğu fikrini uyandırmıştır.

• Eğer orduda düzeltmeye gidilir yeni silahlarla donatılırsa eski üstünlüğünü

yeniden kazanacağını düşünmüşlerdir.


• Kanuni’den sonra gelen bazı padişahlar ve sadrazamlar gerilemeyi

durdurabilmek için bazı çalışmalar da yapmışlardır.

• Genç Osman, IV.Murat ve Köprülü ailesinden gelen devlet adamları bazı

ıslahatlar yaparak devlete eski gücünü kazandırmaya çalışmışlardır.

• Bu çalışmalarda Batı’nın tesiri yoktur. Tek amaçları kuvvet ve şiddete

başvurarak bozulan düzeni yeniden kurmaktır.


LALE DEVRİ

• 18.yüzyılın başında Osmanlı Devleti «Birinci Edirne Vakası» olarak adlandırılan

bir isyan yaşadı. 1703 yılında gerçekleşen bu isyan ile II.Mustafa tahtını

III.Ahmet’e bırakmıştır. 1718 de Damat İbrahim Paşa’nın uzun sadaret yıllarını

içine alan ve Pasarofça Antlaşması’ndan Patrona Halil İsyanı’na kadar geçen

süreye LALE DEVRİ denir. (1718-1730)

• Avrupa devletlerinin İstanbul’daki elçileri ile samimi ilişkiler kurulmuş,

• Paris’e, Viyana ve Moskova’ya gönderilen elçilerden sadece diplomatik ve ticarî


antlaşmaları imzalamaları değil Avrupa diplomasisi ve askerî gücü hakkında bilgi
edinmeleri de istenmiştir. Paris’e XV. Louis nezdine gönderilen Yirmisekiz Çelebi
Mehmed Efendi başta eğitim olmak üzere Fransa’dan çok etkilenmiş ve bunu
İstanbul’a taşımıştır. Bu arada ticarî ilişkiler de gelişmiş, iki ülke arasında yılda
500 ticaret gemisi gidip gelmiştir.
• Yenileşme politikasının en önemli göstergesi, Çelebi Mehmed Efendi’nin oğlu
Mehmed Said Efendi ve İbrâhim Müteferrika’nın gayretleriyle 1727’de
Müteferrika’nın İstanbul Yavuzselim’deki evinde kurulan matbaadır.

• (Aslında 1493 II.Beyazıt devrinden itibaren İstanbul, Selanik, İzmir, Halep’te


Yahudiler, Ermeniler, Rumlar matbaacılığı işletiyorlardı. Türkçe harfli ilk
matbaa kurulmuştur.)

• (Osmanlı hükümetinden iltica talebinde bulunan De Rochefort, bazı askerî


reform girişimlerinde bulunmuşsa da yeniçerilerin tehdidinden
korkulduğundan bunda başarılı olunamamıştır.)

• Matbaa da dil, tarih, ve coğrafya konulu 17 kitap basılmıştır.

• Yalova'da bir kâğıt fabrikası kuruldu.


Kumaş fabrikası ve Gerçek Dâvud Ağa adıyla anılan kişi de Şehzadebaşı’nda

çağdaş anlamda ilk yangın söndürme kurumu olan Tulumbacı Ocağı’nı kurmuş,

• Boğaz güvenliği için Kızkulesi’ne fener konulmuştur.

• Bu arada tersane ıslah edilmiş ve ilk defa üç ambarlı gemilerin yapımına

başlanmıştır.

• Sanat ve edebiyattan hoşlanan Vezîriâzam Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa

dönemin ünlü şair, mûsikişinas ve sanatkârlarını etrafına toplamış, dışarıya el

yazması kitap çıkarılmasını yasaklamıştır

• Asıl önemlisi, resmî bir tercüme heyeti kurularak Doğu’dan ve Batı’dan önemli

eserlerin Türkçe’ye çevrilmesidir

• Topkapı Sarayı’nda, Yenicami’de ve Damad İbrâhim Paşa’nın Şehzadebaşı’ndaki

külliyesi içinde kütüphaneler yapılmış, şair Nedim’in hâfız-ı kütübü olduğu

saray kütüphanesinde dersler yapılmıştır.


• Çiniciliği geliştirmek için Tekfur Sarayı’nda bir çini imalâthanesi kurulmuş, İznik
ve Kütahya imalâthaneleri restore edilmiş, kiremit imaline başlanmıştır.

• Bu arada bir dokuma atölyesi açılmış, esnaf denetlenmiş, iç ve dış ticaret


geliştirilmiştir.

• Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin ülkeye dönmesinden sonra İstanbul’da


başta mimari olmak üzere hemen her alanda Fransız tesiri, süsleme sanatında
ise barok ve rokoko tarzları kendini göstermiştir.

• Belgrad ormanlarındaki tatlı suların İstanbul’a nakli için bentler şehrin çeşitli
yerlerinde de çeşmeler yaptırılmıştır. İstanbul’da yeni yollar ve iskeleler inşa
ettirilmiş, Kapalı Çarşı’nın yanan Sandal Bedesteni yenilenmiştir. Çarşılarda
ekmek satışı ve kahve ithali denetlenmiş, imtihansız tabipler meslekten
uzaklaştırılmıştır.
• Bazı hastalıklarda özellikle çiçek hastalığına karşı aşı kullanılmaya başlanmıştır.

• Boğaziçi ve Haliç kıyıları köşkler ve kasırlarla donatılmıştır.

• Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin Fransa’dan getirttiği planlara göre inşa edilen
yapılarda Avrupa mimarisinin tesirleri görülmeye başlamış, duvarlar Avrupalı ustalar
tarafından Batı tarzında süslenmiştir.

• Köşklerin en önemlisi İbrâhim Paşa’nın gayretiyle iki ayda tamamlanan Kâğıthane’deki


Sâdâbâd Kasrı idi. Devlet adamları tarafından bu mekân kısa sürede şenlenmiş, Kâğıthane
deresinin iki tarafı beyaz köşklerle donatılmış,

• Damad İbrâhim Paşa, III. Ahmed’e daima sükûnet ve neşeli bir ortam hazırlamaya özen
göstermiş, bu doğrultuda yapılan eğlence ve şenliklerin sembolü de lâle olmuştur. Sadece
bahçelerin değil pencere pervazlarının da en gözde çiçeği olan lâlenin 839 türü
yetiştirilmiş, yeni türlerin üretimi için yarışmalar düzenlenmiştir. Lâle soğanlarının fiyatı
çok artınca hükümet spekülasyonları önlemek amacıyla Ekim 1722’de bir ferman
çıkarmak ve lâle fiyatlarına narh koymak zorunda kalmıştır
• Başta padişah ve sadrazam olmak üzere devlet erkanının gelenekleri zedeleyecek
dereceye ve israfa varan eğlence düşkünlükleri bazı çevreleri rahatsız etmekte
gecikmedi. Sarayın ölçüsüz masrafları, geleneklerden kopma, sadrazam tarafından
konulan aşırı vergiler başta ulemâ olmak üzere halkın büyük çoğunluğunun hoşuna
gitmiyordu. Askerî reformlardan endişe duyan yeniçeriler de bu konuda halkı
destekliyordu.

• Boş vakitlerinde ticaretle uğraşan yeniçeriler, küçük zanaatkârlar da son konulan


vergilerden rahatsız olmuşlardı. Bazı ulemânın bu hoşnutsuzluğu körüklemesine rağmen
ayaklanma siyasî sebeplerden dolayı çıktı.

• Rusya’nın bir süredir Hazar sahillerine kadar uzanan bölgeyi işgal etmesi, yöre
müslümanlarının Osmanlı padişahından yardım talepleri ve İran’da gelişen olaylar Osmanlı
Devleti’nin dikkatini ister istemez doğuya çevirmişti.

• Osmanlı Devleti, İran ile yaptığı savaşta yenildi. Sefer giderleri için yeni vergiler konması
bardağı taşıran son damla oldu.
• Merkezdeki hoşnutsuzluğa taşradaki asayişsizlik sonucu İstanbul’a yönelik göçler, artan
işsizlik ve esnafın karşılaştığı zorluklar da eklenmişti. Önemli devlet mevkilerine sadrazam
ve şeyhülislâm yakınlarının getirilerek bazı kişilerin önlerinin tıkanması içten içe iktidar
kavgalarına yol açmaktaydı. Özellikle sadrazamın, akrabalarından oluşan bir ekip kurmuş
olması ve bunların önemli görevlere getirilmesi en çok tepki çeken konuyu oluşturuyordu.
Sonunda Tebriz’in elden çıktığı, sadrazamın bunu gizlediği, Üsküdar’da toplanan, fakat bir
türlü sefere çıkmayan ordu gibi bahanelerle Patrona Halil önderliğinde bir ayaklanma
patlak verdi.

• Patrona Halil İsyanı olarak bilinen bu ayaklanma sırasında damadı İbrâhim Paşa’yı feda
eden III. Ahmed, âsilerin isteği üzerine tahtı da yeğeni I. Mahmud’a terketmek zorunda
kaldı. Saltanatının ilk yıllarında âsilerin isteklerine boyun eğen yeni padişah onların lâle
bahçelerini, köşkleri ve diğer eğlence yerlerini tahrip etmesine engel olamadı. Böylece bu
dönemin zevk ve eğlenceye bakan yönü sona erdiyse de yenileşme ve Batı’ya açılım
faaliyetleri sürdü.
I.Mahmut (1730-1754)

• I Mahmud. İran, Rusya ve Avusturya savaşlarındaki başarısızlıklar sebebiyle yapılan ıslahatlar


ço­ğunlukla askeri alanda idi. (1733-1735 savaşları neticesinde Tebriz ve Bağdat’ın tek­rar
İran’ın eline geçmesi ) Bu dönemde Yeniçeri Ocağı’na yönelik düzenlemeler gündemde olmaya
devam ederken maaşların aksamadan ödenmesi için de hassasiyet gösterilmişti.

• Topçu Ocağı'na yönelik bazı tedbirler alınarak yeni toplar döküldü.

• I, Mahmud döneminde, Humbaracı Ahmed Paşa’nm yaptığı reformlar da bu bağlamda önemlidir


Humbaracı Ahmed Paşa, dönemin sadrazamı Hekimoğlu Ali Paşa’nın himayesinde bir ulûfeli
(maaşlı) Humbaracı Ocağı kurmuştur.

• 1734 yılında Üsküdar’da Hendesehâne (Humbarahâne) adıyla bir kışla ve okul


açmış, böylece III. Mustafa ve III. Selim devirlerinde kurulacak olan
mühendishânelerin ilk örneğini meydana getirmiştir. Bu arada Topçu Ocağı
düzene sokularak yeni toplar döktürülmüş, 1732’de timarlı sipahiler için daha
sonraki kanunlara temel olacak yeni bir kanun hazırlanmıştır.
• İbrâhim Müteferrika’nın 1747 ‘de ölümünden sonra kapanan matbaanın yeniden faaliyete
geçirilmesi, bu iş için Lehistan’dan ustalar getirtilmesi,

• Yalova’da kâğıt imalâthanesinin açılması kâğıt ithali ve ilk defa yangınlara karşı
hortumlu tulumbacılar kullanılması da bu dönemde gerçekleştirilmiştir.

• Taşrada merkezî hükümetin gücünü yerleştirmeye çalışan, ancak âyan denilen


zümrelerin bir güç odağı haline gelmesini önleyemeyen I. Mahmud, 1740 yılında bir
adâletnâme neşrederek halkı gerek bunların gerekse taşradaki idarecilerin zulüm ve
baskılarından korumak istemiştir.

• O zamana kadar hicrî takvime göre yapılan malî ödemelerin şemsî takvime göre
yapılması uygulaması başlatılarak devletin uğradığı zararlar önlenmeye çalışılmıştır.
III.Mustafa (1757-1774)

• Bu dönemde teknik yenilikler bakımdan Öne çıkan isim Ba­ron de Tott’dur. İstanbul ve
Çanakkale Boğazlarındaki kale ve savunma sistemle­rinin güçlendirilmesi,

• Topçu Ocağı'yla Tophane’nin düzenlenmesi,

• Hasköy'de bir top dökümhanesinin yapılarak yeni topların dökülüp top arabalarının ıslah
edil­mesi, Baron de Tott öncülüğünde yapılan askeri yeniliklerdir.

• 1772 Ekim’inde Topçu Okulu’nun açılıp bir yıl faaliyette bulunduğu,

• 1774 Ocağı’nda ise Sürat Topçulan (Süratçiyan) Ocağı’nın kurulduğu ve Baltacılar


Ocağı’nın kaldırıldı­ğı bir dönem olmuştur.
I.Abdülhamid (1774-1789)

• Osmanlı donanmasını yenileştirmeye çalıştı. 1775’te açılan Mühendishâne-i Bahrî-i


Hümâyun’da deniz subaylarının yetiştirilmesine önem verdi.

• Yine bu sırada Fransız ve İngiliz gemileri tarzında hafif gemiler inşasına başlandı.

• Timarlı sipahilerle Yeniçeri Ocağı’nın düzene sokulması, Lağımcı ve Humbaracı


ocaklarının düzenlenmesi hakkında yeni kanunlar çıkarıldı.

• 1773’te Haliç’te kurulan Riyâziye Mektebi’nde Baron de Tott ile birlikte, İngiliz asıllı
müslüman Kampel Mustafa ile bazı yabancı hocalar tarafından dersler verilmeye
başlandı.

• Sürat Topçuları Ocağı’nı geliştirdi.

• Tersane’de Tersane Mühendishanesi açıldı.

• Türk Matbaası yeniden canlandırılmaya başlandı.


III.SELİM (1789-1807)
• Osmanlı Devleti’nin 28. padişahıdır. 18 yıl padişahlık yapmıştır. Osmanlı reform tarihinin en önemli
isimlerinin başında gelir. İyi yetişmiş bir şehzade idi. Devlet adamları ve askerler tarafından çok
seviliyordu ve daha tahta çıkmadan kafasındaki reform hareketlerini oluşturmuştu. Osmanlı dünyasını
oluşturan bütün yapıda kalıcı ve köklü değişimlere gitmeye, yerleşik düzeni yeniden kurgulamaya ve
yapılandırmaya çok önceden azmetmiştir.

• Türk musikisinin en önemli isimlerindendir. Kendisine ait Suz-i Dilara makamı vardır. Aynı zamanda
çok iyi bir şairdir ve “İlhami” mahlasıyla şiirleri vardır.

• 1- Tahta çıkar çıkmaz meşveret meclisini ıslahat hususunda topladı. Yapılacak ıslahatlarla ilgili
araştırma yapılmasını ve rapor sunulmasını istedi. Amacı devlet adamlarını da bu ıslahat
hareketlerinin içine katmak, onları da katılıma çağırmak ve yalnız hareket etmemekti.

• 2- Avrupa’yı yakından tanıyabilmek için Ebubekir Ratıb Efendi’yi Viyana’ya gönderdi ve ondan
Avusturya’nın askeri, idari ve sosyal sisteminin raporlarla sunulmasını istedi. Ebubekir Ratıb Efendi
1791 yılında Viyana gitti, 8 ay kaldı ve 490 sayfalık bir raporla geri geldi. Bu raporun içinde devletin
askeri, mali, idari ve sosyal yönleriyle ilgili çok önemli tespitler vardır. 3. Selim ıslahat hususunda bu
rapordan oldukça yararlanacaktır.
Kendisine 22 rapor sunuldu. Bu raporlarda ortak görüş askeri ıslahatlar üzerinde
yoğunlaşmıştı.

1.Görüş : Geçmişi izlemek

2.Görüş: Mevcut kurumlar yerinde iken , diğer yandan Avrupai tarzda yeni askeri kurumlar
kurmak.

3.Görüş: Eskileri kaldırarak hepsinin yenilenmesi üzerinedir.

2.Görüş doğrultusunda ıslahatlar yapılmaya başlandı.

İlk iş Nizam-ı Cedit’in işaası olmuştur. III.Selim, sadece Yeniçeri Ocağı’nın yerine tâlimli ve
teknik donanımlı Nizâm-ı Cedîd askerini inşa etme çabası içerisine girmekle kalmamış, aynı
zamanda eski klasik sistemden yeni bir düzen oluşturmanın yollarını da aramıştır.
• Yenilik düşüncelerinin III. Selim’de canlanmasında, 1792 Rusya yenilgisinin önemi
büyüktür. Çünkü Nizam-ı Cedid hareketi bu tarihten sonra başlamıştır. Nizam-ı Cedid, III.
Selim’in; yeniçerileri ortadan kaldırmak, ulemanın nüfuzunu kırmak, Osmanlı Devleti’ni
Avrupa’da yaşanan ilerleme sürecine dâhil etmek amacıyla giriştiği yenilik hareketlerinin
tamamını kapsayacak şekilde hazırlanan bir harekettir.

• Pek çok alana etki etmekle birlikte, Nizam-ı Cedid hareketinin en fazla askeri alanı
etkilediği görülmektedir. Nitekim mevcut ocaklar ıslah edilmiş, idari ve askeri işlevler
birbirinden ayrılmış, idari işler vezirlere verilmiştir. İşe yaramayan askerler ayıklanmış,
kışlalar genişletilmiş ve askerlerin düzenli olarak talim yapmaları zorunlu hale
getirilmiştir. Yeniçeri subaylarına ise, ıslahatı kabul etmeleri suretiyle birtakım iltizamlar
ve hediyeler verilmiştir. Bütün bu bahsedilenlere karşın, yeniçeriler ve sipahiler için
öngörülen ıslahatlar büyük oranda kâğıt üstünde kalmış ve belli bir süre içinde eski
duruma dönülmüştür. Nitekim yeniçeriler birkaç aylık talimden sonra “bu talim gâvur
işidir” diyerek talim yapmaktan vazgeçmiş ve Nizam-ı Cedid askerlerinin bir kısmının
dağılmasına yol açmışlardır
• Bunun yanında, yabancı ülkeler ile diplomatik temasların kurulması ve bu ülkelere eğitim
almak üzere gençlerin gönderilmesi de, ülkede Batı düşüncesinin tanınmasına vesile
olmuştur. Buradan hareketle, artık öteden beri önemli bir birim olan ulema ocağının yerine
geçecek yeni bir aydın tipinin, III. Selim döneminde oluşturulduğunu söylemek mümkündür.

• Avrupa’ya ilk defa daimi elçilerin gönderilmesi de yine bu dönemde gerçekleşmiştir. (Paris,
Viyana, Berlin)

• Bu dönemde, yolsuzlukların önlenmesi adına da bazı çalışmalar yapılmıştır. Üst düzey idari
görevlere atananların, padişaha ve diğer devlet büyüklerine sunmaları adetten olan
hediyeler ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.

• Kara mühendishanesi ve Topçu Ocağı ıslah edilerek, Mühendishane-i Berri Hümayun


kurulmuştur

.Islahatların giderleri karşılanmak üzere irad-ı cedid kurulmuştur.


• Fransızca devletin ilk resmi yabancı dili olarak kabul edilmiştir.

• Sosyal alanda da ıslahatlar yapılmaya çalışılmıştır. Şehirlere göç edenler yeniden


köylerine gitmesi için zorlanmış böylece hem işsizliği çözmek hem de toprakların işlenip
üretilmesini sağlamak amaçlanmıştır.

• Bu arada, lüks düşkünlüğü Lale Devri’nden aşağı kalmayacak şekilde devam etmiş, devlet
işleri Bab-ı Ali yerine konaklarda görüşülür olmuştur. Ayrıca Nizam-ı Cedid Ordusu için
oluşturulan İrad-ı Cedid Hazinesi’ne gelir sağlamak amacıyla düzenlenen ağır vergiler
halka külfet olmuş, halk geçim sıkıntısı yaşamaya başlamıştır.

• Başta padişah olmak üzere birkaç devlet adamının çabalarıyla yürütülen bu yenileşme
hareketlerinin başarılı olabilmesi ıslahatçı bir zihniyetin ve kadroların varlığını ve bir barış
dönemini gerektiriyordu. Halbuki III.Selim döneminde bunların hiçbiri gerçekleşememiştir.
İç sorunlar ve dış politikada uğranılan başarısızlıklar bu devrede de gerici çevrelerin
etkinliklerinin artmasını sağlamıştır. Sonuçta 1807 yılında çıkan Kabakçı isyanıyla bütün
emekler bir anda yok olmuştur.
II. Mahmut (1808-1839)

• Kabakçı Mustafa ve adamları III.Selim’i tahttan indirip ıslahat yapmayacağına söz veren
IV. Mustafa’yı tahta geçirmişti. Rusçuk Ayanı olan Alemdar Mustafa Paşa ise
İstanbul’a gelerek Kabakçı isyanını bastırıp III.Selim’i tahta yeniden çıkarmayı planlıyordu.
Ama III.Selim öldürüldüğü için II.Mahmut’u tahta çıkarmıştı.

• Sened_i İttifak,

• Sened-i ittifak Alemdar Mustafa tarafından hazırlanıp; II. Mahmut ve ayanlara kabul
ettirilen bir sözleşmedir. II. Mahmut ayanları kontrol altına almayı amaçlamıştır
(Ayanlar merkezi otoritenin zayıflığından istifade ederek güçlenmişler, derebeyi gibi
hareket etmeye başlamıştı)

• Alemdar Mustafa Paşa tarafından, Nizam-ı Cedidin yerine Sekban-ı Cedid kuruldu.
Yeniçeri isyanı sonucu Sekban-ı Cedit ortadan kaldırıldığı gibi Alemdar Mustafa Paşa da
öldürüldü.
• Eşkinci Ocağı kuruldu.

• İç ve dış tehditler girişilen ıslahatlar için önemli bir tahrik unsuru olmuştur. Dönemin
çağdaş devletleri için kaçınılmaz bir zaruret olan merkezî idarenin üstün otoritesinin
sağlanması hususu, memleket içindeki çeşitli isimlerle anılan zorba idarecilerin ortadan
kaldırılması mücadelesini gerekli kıldı.

• Mehmed Ali örneği bu girişimin başarısız kalan tek istisnası olmakla beraber

• II. Mahmud, kendinden önceki dönemlerde olmayacak derecelerde Osmanlı toprakları


üzerinde merkezî otoritenin ağırlığını hissettirmeyi başardı. Avrupaî anlamda çağdaş bir
devlet yapısını meydana getirmekle ilgili olarak girişilen ıslahatların dönüm noktasını,
geleneksel yapının taraftarlığının ve yenilenmenin karşısında olmanın genel simgesi
haline gelmiş olan yeniçerilik zihniyetinin ve bunun müşahhas varlığını teşkil eden
Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılması oluşturdu.
• Avrupaî anlamda çağdaş bir devlet yapısını meydana getirmekle ilgili olarak girişilen
ıslahatların dönüm noktasını, geleneksel yapının taraftarlığının ve yenilenmenin
karşısında olmanın genel simgesi haline gelmiş olan

• Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırıldı. (Vakay-i Hayriye)

• Yeniçeri Ocağı’nın yerine “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” (Muhammed’in Övülmüş


Askerleri) ordusu kuruldu.

• Tahta çıktığı andan itibaren düşündüğü bu konuyu II. Mahmud, ince hesapların
yapılmasını ve dengelerin gözetilmesini gerektiren hassas bir mesele olarak ele aldı.

• III. Selim dönemi gelişmelerinden gerekli dersleri çıkarmış, özellikle asker ve ulemâ
ittifakının bertaraf edilmesini hedefleyen tedbirleri almış olarak faaliyete geçti. Önde
gelen ulemâ ıslahatın gerekliliğine inandırıldı. Başta şeyhülislâmlık makamı olmak üzere
bu inanış içinde olanları çevresinde topladı, daha alt düzeydeki ulemânın taltifine ve hoş
tutulmasına çalıştı, böylece bu önemli kesim kontrol altına alınmış oldu.
• İlk kez askeri amaçlı nüfus sayımı yapıldı, sadece erkekler sayıldı. (1831).

• Yeni ordunun doktor ihtiyacını karşılamak için Tıp Okulu, Subay ihtiyacını karşılamak
için ise Harp Okulu kuruldu.

• II. Mahmud, kamuoyunu yanına çekmeyi önemseyen bir siyaset takip eden ve bu amaçla
basından istifade eden ilk padişah olmuştur. 1831’de İstanbul’da çıkmaya başlayan ve
imparatorlukta geçerli diğer başlıca dillerde de nüshalar yayımlayan Takvîm-i Vekāyi
gazetesinde reformlarla ilgili haberlere yer verilerek kamuoyunun kazanılmasına
çalışıldı. Padişahın kendisini halkla kaynaştıran seyahatlerinin, huzur ve güvenin
sağlanmasını temin etmek üzere alınan inzibatî tedbirlerin, yiyecek fiyatlarının sabit
tutulması ve belirlenmesiyle ilgili fiyat listelerinin neşrinin veya meselâ cami imamlarına
yapılan maaş zammının gazetede duyurulması yanında Yeniçeri Ocağı’nın
kaldırılmasındaki haklılığı ve zarureti dile getirildi.
• Örnek alınan Avrupa’nın dışında kalan başka bir medeniyet ve kültür dünyasına mensup olan
milletler gibi, reformların ilk izlenimde geniş halk kitleleri üzerinde psikolojik etki sağlayan
şeklî tedbirlere II. Mahmud da başvurdu. Kendisinin kılık kıyafetle ilgili düzenlemeleri bu
anlamdadır. Bıyıkların uzunluğunun kaş genişliğini aşmaması ve sakalların çeneden aşağıya
ancak iki parmak kadar sarkması gerektiği tesbit edildi. Din âlimi ve din görevlileri özel
kıyafetlerini muhafaza etmekle beraber devlet hizmetinde yer alacak mülkî idare elemanları
için Avrupaî bir kıyafet olarak ceket ve pantolon öngörüldü ve fes giyilmesi kabul edilerek
geleneksel kıyafetlerden vazgeçildi. Askerler için benimsenen ve III. Selim zamanından beri
bilinen üniformanın kabulünün ise müslüman Mısır’daki uygulamanın da gösterdiği gibi
askerî anlamda görülen çağdaş hizmet ve alınan silâhlı eğitimle ilgili teknik bir zorunluluk
olduğu açıktır. Çağdaş eğitimin ve savaşların eski geleneksel kıyafetler içinde yapılması söz
konusu olamayacağı gibi, yeni orduların haberleşme ve savaş taktik ve hilelerinin uyarma
vasıtası olan trampet ve borazanın da yerleşmesi kaçınılmaz eski dönemi hatırlatması
sakıncası yanında mehterhâneye bu bağlamda da artık yer kalmamıştı. Böylece bu
müessese ortadan kaldırıldı.
• Resimlerini devlet dairelerine, yurt dışındaki elçiliklerine astırdı ve mehter müziği yerine opera
parçaları çalındı.

• Padişah, sadrazam ve şeyhülislam da toplanmış yetkiler. Avrupa devletlerinde olduğu gibi


bakanlıklar arasında paylaştırılmıştır. (Günümüzün Bakanlar Kurulu)

• Ülkenin her yanına posta yolları yapılmış ve postaneler açılmıştır.

• İlkokullar zorunlu hale getirildi. Ve Yurtdışına eğitime öğrenci gönderildi.

• Danıştay’ın temeli atıldı. (Dar’uş Şura-ı Bab-ı Ali)

• Müsadere usulü kaldırıldı. Miras bırakma konusunda ilk adım atıldı.

• Taşra teşkilatı eyalet, liva ve kaza olarak ayrılmıştır.

• İlk kez karantina uygulanmış

• İlk polis teşkilatı kurulmuştur.

• Enderun kaldırılmış yerine Mekteb-i Maarif-i Adliye okulu açılmıştır.

• Askeri rüştiyeler ve idadiler açılmıştır.

You might also like